Allah Dostu Derki 1
Dr. Münir Derman (K.S) ÖN SÖZ 2. HER MADDĠ OLAN CĠSMĠN SONU GELECEKTĠR 1.
3. MERHABA
MANEVĠYAT BAHÇESi - I 5. MANEVĠYAT BAHÇESi – II 6. BiR ALLAH DOSTU RÜYASINDA GÖRMÜġ DE ANLATIYORDU 7. MANEVĠYAT BAHÇESiNDEN 8. ALLAH DOSTLARI D ĠYORLAR Ki... 9. VEYSEL KARANĠ (Tabiînin En Büyüğü) 10. RÜHANĠYET-Ġ RESÛLULLAH'IN HAKÎKÎ MÜMĠNE ĠLTĠFATI 11. KADĠR GECESi 4.
12.
DUA
13.
PEYGAMBERĠMĠZ (s.a.v.) ĠN SAĞLIĞA DAiR DÜġÜNCE VE
BUYRUKLARI
21.
TAAHHÜD ġUDUR ORUÇ PENĠSĠLĠN... ORUÇ'UN ESRÂRI KÂBE ĠMAN TEKRAR DĠRĠLECEGĠZ HAMD VE ġÜKÜR KAZÂ VE KADER
22.
RIZA VE HUZUR
14. 15. 16. 17. 18. 19. 20.
~ 1 ~
GENÇ BĠR FRANSIZ PAPAZININ iSLÂMĠYET HAKKINDAKĠ DÜġÜNCELERi 24. BAY ENVER ÇALIġ 23.
25.
BiR SUALE CEVAP
26.
ALLAH DOSTLARINDAN HATIRALAR
27.
KENDĠNĠ ÖRSELEME YAZIKTIR!
28.
MUHTEREMLER
29.
TAKDĠM
ÖNSÖZ “BEN insanın sırrıyım Ġnsan BEN’im sırrım…” ALLAH (c.c.) Gece değ değmemiĢ memiĢ semâ Dalga görmemiĢ görmemiĢ deniz gibi Gönlü olanalara selâm olsun!.. Bizden… Ġnsanın süsü hayâ duygusudur. Dil ile öğ öğüt verene uyma, Fiili ile öğ öğüt verene uy. Nefsinle hasımlarınma o senin değ de ğildir Sahibine bırak. Hâlini gizleyen velîdir. Gıpta, haset, tamah hisleri ile, fazilet, do ğruluk, adalet, Ģefkat süslerine toz kondurma. Dünyada tek bir mabet vardır. O da insan vücudu. Bu vücud bir mekândır. Kendini temiz tut. Kudret âlemine cehâlet ayağ aya ğı ile vurma. Beyazla olduğ olduğun zaman siyahı unutma. Ġsbata uğ uğraĢ raĢma inançlarını; isbat, varlığ varlı ğından Ģüphe edilen meçhullerin aranma, yoludur. Kireç taĢ taĢtır, Su da sudur, Fakat su onu eritir, Su yumuĢ yumuĢaktır, ~ 2 ~
TaĢ TaĢ serttir, Sen de yumuĢ yumuĢak ol. Sertler, geç de olsa önünde diz çöker. Sabır, hilesi olmayanın hilesidir. Sabırlı ol.... Yaptığ Yaptığımızdan utanırız, elimizde bir ihtiyar ih tiyar olduğ olduğunun delilidir. Söze dikkat edin. GeliĢ GeliĢi güzel lâkırdı değ değildir. Yapıp yapmamada ihtiyacınız varsa, o hâlde utanma nedir? Bu bir edeb mes’elesidir, cevabı söylenemez. Duyara dayanma yıkılır. Ağaca dayanma, kurur. Ġnsana dayanma ölür. ALLAH’a dayanan ne yıkılır, ne kurur, ne ölür. Bu sözleri, noksanlarımızı düzeltmek için söylüyoruz. Bağ Bağırmıyoruz. Bağ Bağırsak iĢ iĢ değ değiĢir. Bu kubbenin altında bir göz ara! Seni sevsin. Kör, görenin koluna girerse çabuk yol alır. Deniz korkunçtur ama balıklar için değ de ğil. Kurt zâlimdir ama düzeni, hilesi yoktur. Resûller Resûlü buyurur: “Helâk olacağ olacağınızı bilseniz dahi doğ doğruluktan ayrılmayınız, kurtulmak için tek ümit dahi olsa yalana baĢ baĢ vurmayınız!” Vicdanı ferahlandıran Ģey sevaptır, içi kemiren Ģey, günahtır. Gül kokan bir cesed, semâlar kadar temiz bir ruh. Büyük nehirler gibi coĢ coĢkun iç âlemleri olanlara, Bağ Bağrını secde-yi secde-yi Rahmâna koyanlara söylüyoruz. ġiĢmeyi Semizlik sayanlara sözümüz yok. Bu sözler rasgele kimselerin kulağ kula ğına girmekten çok yücedir. Ġrfan sahibinin makamı makamı yükseldikçe, halk gözünden düĢ dü Ģerler. Yıldızlar da böyledir. “Kabahat kimsede değ de ğil yıldızlarda mı?” “Hayır!” “Halkta mı?” “Hayır!” ~ 3 ~
“Ne onda ne bunda. Bütün ayıp ve kabahat tam görmeyen gözlerdedir!” Tek elle alkıĢ alkıĢlanmaz. BoĢ BoĢ tarafınız varsa onu ALLAH ile doldurun. Söz bağ bağladık. Huzur içinde kalın… Hayâ: Hicab, utanma, edeb, ar, namus. Allah korkusu ile günahtan kaçınmak. Hasım: Kesip atma, kesme, kat'etme. * Kat'i olarak bir mes'eleyi hâlledip neticeye varma. Kavgalılı olanlar. Velî: Sahib, mâlik. * Evliya. Ev liya. * Muin. Muhafaza eden. * Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. * Sıddık. * Baba. Babanın babası, cedde de denir. * Fık: Hayatını mücadelelerle ve azimet ve fevkalâde bir zühd ve takva ile ibadet ve taata sarfederek kendisinden Allah'ın (C.C.) izniy le gaybdan haber vermek ve gaybî ahvali keĢ ke Ģ fetmek gibi ilmî ve kevnî hârikalar zuhura gelen zât. Allah'a (C.C.) manevî yakınlık kesbetmiĢ kesbetmi Ģ olan Ģerif zât. * Cenab-ı Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) isimlerinden birisi. Hased: BaĢ BaĢkasının iyi hallerini veya zenginliğ zenginli ğini istemeyip, kendisinin o hallere veya zenginliğ zenginli ğe kavuĢ kavuĢmasını istemek. Çekememezlik. Kıskançlık. Kıskanmak. Tamah: (Tımah - Tumuh) Bir Ģeye göz dikip bakma. Ma’bed: (Mâbet) (Ġ ( Ġsm-i mekân) Ġbadet edilen yer. (Mescid, câmi gibi) Hile: Sed. Hâil. * Çare. * Maslahat ve hayırlı iĢ iĢlerde tedbirli ve tecrübeli olmak. * Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir. Dabara. * Zeval ve intikal. * Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık. Ġhtiyar: YaĢ YaĢlanmı lanmıĢĢ kimse. YaĢ YaĢlı. * Ist: Ġstek, arzu. Razı olmak. Katlanmak. Seçmek. Tensib etmek. Seçilmek. (Bak: Ġrade) Lakırdı : BoĢ BoĢ söz, konuĢ konuĢulan laf Ġrade: Ġstek, arzu. Dilemek. Emir. Ferman. * Bir Ģeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.(Ġ güç.( Ġrade, ihtiyardan daha geniĢ geni Ģtir, umumidir. Ġhtiyar, taraflardan birini diğ di ğerine tafdil ile beraber tercihtir. Ġrade; yalnız tercihtir. Mütekellimler bazan iradeyi ihtiyar mânasında kullanmıĢ kullanmı Ģlardır. Ġradenin zıddı kerâhet; ihtiyarın zıddı icâb ve ıztırardır. Ġrade, hakikatte dâima ma'duma taalluk eder. Çünkü, bir emrin husûl ve vücudu için o, tahsis ve takdir eder.) * Fık: CenabCenab-ı Hak irade sıfatı ile muttasıftır ve iradesi ezelîdir. Yarataca ğı Ģeyleri bu irade sıfatı ile kendi hikmeti ile birer veche tahsis buyurur ve onun irade buyurduğ buyurduğu mutlak olur.(Âdetullah üzerine irade-i külliye-i Ġlâhiye, abdin irade-i cüz'iyesine bakar. Yani, bunun bir fiile taallukundan sonra o taalluk eder. Öyle ise cebir yoktur. Ġ.Ġ.) (Bak: Vicdan) ~ 4 ~
HER MADDĠ OLAN CĠSMĠN SONU GELECEKTĠR “Gözlerin tahammül hududunun kamaĢ kama Ģtığ tığı, kamerin tutukluğ tutukluğu, güneĢ güneĢin kamere girdiğ girdiği zaman bunlar diyecekler: Nereye kaçacağ kaçaca ğım?” GüneĢĢin gittikçe parlaklığ Güne parlaklığı fazlalaĢ fazlalaĢmaktadır. Ömrünün sonuna doğ doğru parlaklığ parlaklığı 100 misli artacaktır. Ondan sonra buharlaĢ buharla Ģıp patlayacaktır. Bu hâl her zaman gezegenlerde olan bir olaydır. Bu iĢ iĢaretle evrende her Ģey güneĢ güneĢ tarafından alt üst edilecektir. (Dünya nın biyografisi) Geoide Guimov. Fizik âlimi 1968 “Kıyamet” “Her an var, her an yok ve tekrar var olu Ģ vardır.” (âyet) ĠĢte ĠĢte Kur’ân'ın bildirdiğ bildirdi ği kâinatın sonu... ĠĢte ĠĢte fennin bildirdiğ bildirdi ği kâinatın sonu.... Biri ruha hitap... Diğğeri maddeye saplanan akla hitap... Di Her ikisi de aynı... Özet: “Ġlimsiz inanç kör, inançsız Ġlim topaldır!” Einstein “Ben filozofların düĢ dü Ģünürlerin, matematik ve fizikçilerin akıl buldukları ALLAH'a değ değil, mukaddes kitapların, Peygamberlerin haber verdiğ verdi ği ALLAH'a ve vahye inamyorum.” (Paskal). “Kâinat bir düĢ düĢtür!” diye haykıranlar vardır. Bu Ģarkı korosuna iĢ iĢtirak ederseniz: “Atomlardan galaksilere kadar milyonlarca yıldızların uzayın düzen ve varlı ğı bir çok tesadüflerin, bir araya gelmesi ile olmuĢ olmu Ģtur!” Ģarkısını arkısını söylemiĢ söylemiĢ olursunuz, Bu düĢ düĢünü ünüĢĢ protoplazmadan baĢ ba Ģlayıp aya ve diğ di ğer gezegenlere gidecek kadar insan, zekasının tekevvününü milyonlarca tesadüfü bir araya gelme zinciri olarak düĢ düĢünmek ve kabul etmek olacaktır bu insanı maskara hâle getirir. Fikirler, düĢ düĢünceler ilim çemberi içinde kaldığ kaldı ğı müddetçe dünya ve kâinat, bize düzgün bir nizam ve kanunlara tabi’ bir mekan ma gibi görünür. Fakat bu nizamın oluĢ oluĢu mes’elesinde düĢ düĢüncenin artık değ değeri kalmaz. Bu hususta söz söylemek için, bu noktada katılaĢ katıla Ģmamak gerekir, ilmin bilmediğ bilmedi ği, inancın tefsir ettiğ etti ği Ģeyleri bilmek ve onlara edeble kulak vermek icab eder. Bu yönü düĢ düĢünmek, ne gerilik, ne taassub ne de aptallıktır. Fisagor, Delfes Ma’bedi’nin kapısına altın kakma ile Ģu yazıları yazdırmıĢ yazdırmıĢtır: “Adet kâinatın, ~ 5 ~
Tekâmül hayatın, Birlik ALLAH'ın Kanunudur....” Ġhsan idrak ve zihninin kolaylıkla kavrayıp içine biraz olsun nüfuz edemiyece ği ucu bucağ bucağı bilinmez bir uzayda milyonlarca yıldızlarla birlikte dönüp duruyoruz. Duygu organlarımızın kuvvetini artırmaktan baĢ baĢka bir Ģeye yaramayan bir takım âletler, teleskoplar ve analoji, matematik yardımı ile bir çok Ģeyler biliyoruz. Bunlar, hareket, zaman, mekân, sayı gibi yer yüzü mukayese Ölçülerimize esas olan her türlü kavramın özünü kaybetti ği uçsuz bucaksız, bir vasat vasat içinde idrakimizin muktedir olamadığ olamadı ğı ilâhi bir kanuna taht olarak cereyan eder. Ġki yıldız arasındaki mesafeyi, saat, gün, sene, asırlarla ifâde etmekten aciz bir hâldeyiz... Ancak ıĢ ıĢık seneleri kullanmak mecburiyetindeyiz. Bunlar sonsuzluğ sonsuzluğa doğ doğru kayan kayan kâinatın teleskoplarımıza çarpan ve astronomların müĢ müĢahede ve Ģahsi takdir ve tahminlerine dayanan bir kâinat modelidir, kaba duygularımıza ulaĢ ula Ģan bilgiler toplumudur. Kâinatın diğ diğer yönleri ise bizler için tamamen meçhul, enginlik ve belirsizliktir. Bilgisizliğ Bilgisizliğimizin ve aklın inanç ile tamamlanması lâzımdır. Aklın durduğ durduğu yerde, aklın ötesine hürmet, edip, boyun e ğmek, aczini anlamak ALLAH'a inanmak demektir. Akıl, ta’zim, hürmet ve edeb içinde söylersek, Tanrı'nın üç büyük vasfı vardır; akıl ve idrâk ölçümüzde: ölçümüzde: “Halkeder, idame ettirir, yok eder.” Onun mahiyetini tâyin ve teĢ te Ģhis edecek hücre insan dimağ dima ğında yoktur... Bugünkü matematik, fizik, uzay ilmi karĢ kar Ģısında bunu inkâr değ de ğil Ģüphe kapıları tamamen kapanmıĢ kapanmı Ģtır. Halk eder yani baĢ baĢlangıcı yoktur, idame idame ettirir. Bütün kâinat kanunlarının değ de ğiĢmiyen icabları cereyan eder. Yok eder, her maddî cismin sonu gelir demektir. Ġlim malzemesi ile konuĢ konu Ģursak: BaĢ BaĢlangıcı olmayan, sadece yaratılmamıĢ yaratılmamı Ģ olandır. BaĢ BaĢlangıcı olmayan hiç olandır. Her Ģey hiçlik içindedir. Dünyanın dıĢ dıĢında hiçlik vardır. Hiçlik her yerde hazır ve nazırdır. Gerçekler vardır. Ġmkânlar vardır. Kavramlar vardır. ġekiller vardır. Gerçek maddedir. ġekil de maddenin tanrılaĢ tanrıla Ģmasıdır. ġekil veren prensip Tanrı'dır. Tanrı herĢ herĢeyden ayrı ve “Tek”'dir. ~ 6 ~
Çok görünüĢ görünüĢlüdür. Bir gülün iki ayna arasında göründügü gibi..... TaĢ TaĢ maddedir. Balık maddedir. Ġnsanlar da maddedir. Tanrı'dan baĢ baĢka herĢ herĢey maddedir. Tanrı önsüz, sonsuzdur. Uzay sınırlıdır. Çünkü belli bir cismin sınırıdır. Cisimsiz uzay yoktur. BoĢ BoĢ uzay da olamaz. Cisim olmadan da uzay olamaz. Memleketsiz sınır yok olduğ oldu ğu gibi... OluĢĢ ve yok oluĢ Olu oluĢ yalnız yer yüzündedir. Gezegenler yokluk içinde dönerler. Var olan herĢ herĢey hiçlik içindedir. Tanrı yaratmıĢ yaratmıĢ olduğ olduğu evren sistemini yeniden hiçliğ hiçli ğe çevirdiğ çevirdiği zaman, onun yerinde hiçlikten, dünyanın baĢ ba Ģlangıcından önce olduğ oldu ğu gibi yaratılmamıĢ yaratılmamıĢ olandan baĢ baĢka bir Ģey kalmayacaktır. Bu cümleler olgun olmayan dimağ dima ğlar için bir ihtilâldir… Izdırab insanlığ insanlığın hem mutluluğ mutluluğu, hem de derdidir. Hem kaderi hem de büyüklüğ büyüklüğüdür. Bu, maddeye bakan insan gözünün, kula ğının, düĢ düĢüncesinin, mantık ve idrakinin, ilmi görüĢ görü Ģünün son hudududur. Bunun manevî ifâdesi Ģudur: Ne bir ses ne bir nefes, Duyulan sadece uçsuz bucaksız yalnızlık… BomboĢ BomboĢluk vardı veya yoktu. Toprak yoktu. GüneĢĢ yoktu. Güne Gün yoktu. Ay yoktu. Daha yıldızlar da yoktu… Saman yolu yoktu. Aydınlık yoktu. Galaksiler de yoktu… Yalnız bir “SU” vardı, altta üstte. “Var” bile yoktu. Bu yokların sonsuzluğ sonsuzluğunu kavrayan yalnız tek “O” vardı. “O”nun mahiyetini tâyin ve teĢ te Ģhis edecek ve kavram hududuna sokacak hücre insan dimağ dimağında yoktur. Ondan sonra Tanrı bir gülün iki ayna arasında görüldüğ görüldü ğü gibi göründü. Yoklar var oldu. ~ 7 ~
Ve ondan sonra Tanrı, Âdemi gömlek etti. Ve üstüne giydi. Dünyayı insan Ģeklinde kendi süsleri ile süsledi. Ġnsan, nereden geldiğ geldi ği bilinmez. Ana ve baba perdesi altına gizlenerek doğ do ğar, büyür, yaĢ ya Ģar, ihtiyarlar. Tekrar ölüm denilen sonsuz diyara kayar gider. Bir yıldız gibi.... Bu ne hâldir anlaĢ anlaĢılmaz. Bilinmez. Fakat devran böyle kurulmuĢ kurulmu Ģ döner. Varlıktan yokluk, yokluktan varlık oluyor sanır insan. Hâlbuki her an var oluyor her an yok oluyor! BuyurmuĢ BuyurmuĢ “Resûl”: “Dünya bir andan ibarettir.” Tanrı bildirir kelâmında: “Her an her Ģey yok olur, yeniden tekrar yaratılır.” Böyle kurulmuĢ kurulmuĢtur bu evren.... Tanrı iki haslet vermi vermiĢĢtir insana: Utanma ve unutkanlık. Biri edebin hududu, diğ di ğeri yeniden kuvvet bulma kaynağ kayna ğı. Edeb, herĢ herĢeyin insan için sınırıdır. Aklın durduğ durduğu, kavramın takati kesildiğ kesildi ği, baĢ baĢın secdeye geldiğ geldi ği, insanın kendine kendinden yakın olanla burun buruna geldiğ geldi ği hudud... “Bir yay arası kadar”.... Aradaki perde utanma perdesidir. Tahammül hududunu haber veren haslet.... Ġnsanda irade, ihtiyar vardır. Her Ģeyi yapmak veya yapmamak kuvveti... Utanma bu hududun dıĢ dı Ģındadır. Utanma bakalım!.. Bu hududda irade yoktur. “Sıfır” bile değ değildir insan iradesi... Yaptığ Yaptığı iĢ iĢten içi burkulan günâh iĢ i ĢlemiĢ lemiĢtir. Edeb hududunu rencide etmiĢ etmi Ģtir. Yaptığ Yaptığı iĢ iĢten haz duymuĢ duymuĢtur. FerahlamıĢ FerahlamıĢtır. Sevap iĢ iĢlemiĢ lemiĢtir. Edeb içindedir, demektir. Ġnsan kendi kıymetine ulaĢ ula Ģabilmesi için Tanrı “Alın terini” zahmeti Ģart koĢ koĢmu muĢĢtur.... Çünkü, Tanrılık taslayıp Ģirke girmesin diye... Tanrı Ģirki istemez. ġirk sana senden yakın, “seni gömlek diye giyenin” kendi kendisinin inkârı ~ 8 ~
oluyor. Aklın, kuvvetin, düĢ düĢüncenin hududuna hayâ duygusu ile varılır. Hayâ duygusunun duygusunun korunması, vücud, ruh ve his çıplaklığ çıplaklı ğından kurtulmakla olur. Bunların yardımı ile: Birlikte sevin! Birlikte üzülün! Birlikte yoksulluk çekin! Birlikte sıkıntılı yıllar ya yaĢĢayın! Ve birbirinizden hiç bıkmayın! Birbirinizi teselli edin! Fakat tek olduğ olduğunuzu unutmayın!.. “ALLAH tektir!..”
ُ ْ ش ل اُ و ُ َُرُ َ َ اْواَ نُ ذاَِ َ قَ رِ َ ف ُ ِ جُ وَرُ َ َ اْس ا َ َ خَ وَرُ ص َ ا َْ ا َ َ ِ ْ ذ اٍ ئِ َ و ْ َ نَ َْر أ َ َ اْا
ĢĢemsu “Feiza berikalbesaru. Ve hasefelkameru. Ve cumi'a ĢĢ emsu velkameru. ĠĢte, Yekulul'insanu yevmeizin eynelmeferru. : ĠĢ te, göz kamaĢ kamaĢtı tığğı, ay tutulduğ tutulduğu, güneĢĢle ay biraraya getirildiğ güne getirildi ği zaman! O gün insan, «Kaçacak yer neresi!» diyecektir.” (Kıyâmet 75/7-10) 75/7 -10) KamaĢĢmak: Gözün ıĢ Kama ıĢıktan rahatsız ulup doğ do ğrudan bakamamamsı. Evren : Kâinât. Tesadüf : Rastgelme. Bir Ģey kendiliğ kendiliğinden olma. Tedbirsiz meydana gelme. (Bak: Delil-i inayet). Televvün : (Levn. den) (C.: Televvünât) Renkten renge girme. Renk değğiĢtirme. * Döneklik, kararsızlık. de Maskara: Herkese karĢ karĢı rezil olan kiĢ kiĢi. Tefsir : Mestur, gizli bir Ģeyi aĢ aĢikâr etmek. etmek. Mânâyı izhâr etmek. * Anladığ Anladı ğını anlatmak. Bildiğ Bildiği kadar açıklamak. * Kur'ânKur'ân -ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab. * Ehl-i Ehl-i Hadis ıstılahında Tefsire dâir hadis-i hadis -i Ģeriflere Tefsir denilir. Ġcâb : Lâzım. Gerekli. Lüzum. Sebeb olmak. * Ist: Akitlerde ilk söy lenen söz. Bir mal sahibinin müĢ müĢteriye karĢ karĢı, "Bu malımı sana Ģu kadar paraya sattım" demesidir. MüĢ MüĢterinin de kabul etmesine dair olan sözüne "kabul" denir. ġer'i ıstılahta buna "icâb ve kabul" denir. Taassub : (Asab. dan) Bir Ģeye veya bir kimseye taraflı tarafl ı olma. * Din bakımından fazla salâbetli olma. * Kendi dinini çok üstün görmek. * Haksız yere husumet etmek. * Bir düĢ dü Ģünü ünüĢĢe, bir inanıĢ inanıĢa körü körüne bağ bağlanıp ondan baĢĢkasını düĢ ba düĢünmemek hâli. (Bak: Dimağ Dima ğ)
~ 9 ~
Tekâmül : Kemâl bulma. OlgunlaĢ Olgunla Ģma. (Zihn) Anlama, bilme, bilme, hatırlama kuvveti. Anlama kuvvet ve istidadı. Hıfz kabiliyeti. (Bak: Dimağ Dimağ) Dimağ : Beyin. Kafanın içi. (Bak: Kalb) Dimağ Kalb : Vücudun kan dolaĢ dola Ģımı merkezi. Yürek. * Gönül. * HerĢ Her Ģeyin ortası. * Bir halden diğ diğer bir hale çevirme. Değ De ğiĢtirme. *Ġ *Ġmanın mahalli. * Fuâd, sıkt -ül -ül ilim, tâbut-ül ilim, beyt-ül hikmet, via-i ilim de denilir. (Dâima de ğiĢti tiğği ve hareket halinde olduğ olduğu için kalb ismi verilmiĢ verilmi Ģtir.) Bir Ģeyi geri döndürmek ve çevirmek. * Yüreğ Yüre ğe vurmak veya dokunmak. Gönüle dokunmak. * Bir Ģeyin içini dıĢ dıĢına ve dıĢ dıĢını içine çevirmek. * Aks ve tahvil. Analoji : Mant. Benzetme yoluyla sonuç çıkarma. Bilinmeyen bir durum, bir hadise, bir münasebet ve bir varlık hakkında hüküm vermek için bilinen bir benzeri hakkındaki bilgilerden faydalanılarak muhakeme yürü tülmesidir. Bu tarz düĢ düĢünce çok defa düĢ düĢüneni yanlıĢ yanlıĢ sonuca götürür. Muhtemel olanın muhakkak zannedilmesine sebep olur. Hataya düĢ dü Ģmemek için dikkatli olmak gerekir. Âciz : Beceriksiz. Eli ermez. Kabiliyetsiz. Gücü yetmez olan. Astronomi : yun. Kozmoğ Kozmo ğrafya rafya.. Gök ilmi. Felekiyat.Astronomi ilmi dünyanın birgün hareketinin duracağ duraca ğını; coğ coğrafya, karaların alçalarak dünyanın sularla kaplanacağğını, iklimin değ kaplanaca değiĢerek canlılar için yaĢ ya Ģanmaz hâle geleceğ gelece ğini; fizik, güneĢĢin birgün söneceğ güne söneceğini, kâinattaki enerjinin artık kullanılamaz, iĢ i Ģe yaramaz hâle geleceğ gelece ğini, kâinatın öleceğ ölece ğini açıklamaktadır. Ġnsanların yaĢĢanmaz hâle gelecek dünya ve güneĢ ya güne Ģ sisteminden baĢ baĢka sistemlere göç edeceklerini hayâl etsek bile, kâinatın genel çökü Ģü karĢ karĢısında kaçacak yer bulamıyacaklardır. Sonunda kıyamet kopması muhakkaktır ve Allah'ın vaadi olan âhiret, Ģüphesiz gelecektir. Takdir : Kıymet vermek. Değ De ğerini, kıymetini, lüzumunu anlamak. * Kader. * DüĢĢünmek. * Öyle saymak. Dü Tahmin : (Hamn. dan) AĢ A Ģağı yukarı bir fikir söylemek. Ġhtimallere dayanan düĢĢünce. Zayıf delil ile hüküm ve kıyas etmek. dü Mechul : Bilinmeyen. Belli olmayan. Ta’zim : Hürmet. Riayet. Ġkramda bulunmak. Bir zât hakkında büyük sayıldığğına delâlet edecek surette güzel muâmelede ve hürmet ifâde eden sayıldı tavırda bulunmak. Ġdame : Devam Devam ettirmek. Dâim ve bâki kılmak. Ta’yin : Yerini belli etmek. * Vazifeye göndermek, vazifelendirmek. * Ayırmak. * Tayın, erzak.
~ 10 ~
Cereyan : Akma, akıĢ akı Ģ, gidiĢ gidiĢ. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürûr. Vuku, vâki olma. * Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana me ydana getirdikleri faaliyet ve hareket. Bu hareket; dinî, fikrî veya siyasî hareketler gibi birbirlerinden farklı sahalarda olabilir.Ġ olabilir.Ġhtilal : (C.: Ġhtilalât) Ayaklanma, devlete isyan. Bozukluk, karıĢ karıĢıklık. * ġerre çalıĢ çalıĢmak, düzensizlik. Izdırab : Acı çekmek. çekmek. Manevî : (Ma'nevi) Mânaya âit. Maddî olmayan. Mücerred. Ruhani. Ġ fade fade : Anlatmak. Söylemek. * Fayda vermek, fayda tutmak. TeĢhis : ġahıslandırma. ġekil ve suret verme. Seçme, ayırma, ne oldu ğunu TeĢ anlama. Tanıma. * Hastalığ Hastalı ğın ne olduğ olduğunu anlayıp bilmek. * Edb: Canlılandırmak, suretlendirmek. * EĢ E Ģyaya Ģahsiyet vermek. Diyar : (Dâr. C.) Memleket. Devran : Devir, felek, zaman, deveran, dünya. Zikir halakası kurlan yer. Tahammül : Yüklenmek. Bir yükü üstüne almak. * Sabretmek. Katlanmak. * Kaldırmak. Haslet : Huy. Ahlâk. YaradılıĢ YaradılıĢtan olan tabiat. Ġrade : Ġstek, arzu. Dilemek. Emir. Ferman. * Bir Ģeyi yapmak veya yapmamak için olan iktidar, güç.(Ġ güç.( Ġrade, ihtiyardan daha geniĢ geni Ģtir, umumidir. Ġhtiyar, taraflardan birini diğ di ğerine tafdil ile beraber tercihtir. Ġrade; yalnız tercihtir. Mütekellimler bazan iradeyi ihtiyar mânasında kullanmıĢ kullanmı Ģlardır. Ġradenin zıddı kerâhet; ihtiyarın zıddı icâb ve ıztırardır. Ġrade, hakikatte dâima ma'duma taalluk eder. Çünkü, bir emrin husûl ve vücudu için o, tahsis ve takdir eder.) * Fık:: Cenab-ı Fık Cenab-ı Hak irade sıfatı ile muttasıftır ve iradesi ezelîdir. Yarataca ğı Ģeyleri bu irade sıfatı ile kendi hikmeti ile birer veche tahsis buyurur ve onun irade buyurduğ buyurduğu mutlak olur. Günah : f. Cezayı gerektiren amel. Dine aykırı iĢ i Ģ. Allah'ın emirlerine uymayan hareket. (Bak: Kebâir-Cünha). Rencide : f. Ġncinmi ncinmiĢĢ, kırılmıĢ kırılmıĢ. Hazz : Sevinç duyma. HoĢ Ho Ģlanma. Zevklenme. Saâdet. Tali'. Nasib. Nimet ve süruru mucib Ģey. Zahmet : Sıkıntı, eziyet. Yorgunluk. * Zor, güç. Taslamak : Olmadığ Olmadı ğı hâlde öyle gözükmek. ġirk : En büyük günah olan Allah'a (C.C.) ortak kabul etmek. Allah'tan (C.C.) ümidini keserek baĢ baĢkasından meded beklemek. (ġ ( ġirkin mânası mutlak küfürdür.) (Politeizm) ~ 11 ~