Bu defter, siz öğretmenlerimize özel olarak boşlukları doldurulmuş bir şekilde basılmıştır. Mavi renkli, italik yazılar, öğrencilerinize yazdırabilmeniz amacı ile öğrenci defterinde boş bırakılmıştır.
Bu ürünün bütün hakları ÇÖZÜM DERGİSİ YAYINCILIK SAN. TİC. LTD. ŞTİ.’ne aittir. Tamamının ya da bir kısmının ürünü yayımlayan şirketin önceden izni olmaksızın fotokopi ya da elektronik, mekanik herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır.
Çözüm Yayınları Grafik Birimi
Çözüm Yayınları Dizgi Birimi
2015, Ankara
Yorum Matbaacılık (0312) 395 21 12
Değerli Öğretmenim,
FATİH Projesi ile ülkemizdeki hemen hemen tüm okullarımıza "akıllı tahtalar" yerleştirildi ve siz değerli öğretmenlerimizin kullanımına sunuldu. Akıllı tahtalar doğru bir şekilde kullanıldığında öğrenme süreçlerini hızlandıran, öğrenme düzeyini artıran etkili bir eğitim aracıdır. Akıllı tahtaların etkili bir şekilde kullanılabilmesi için seçilecek içerik büyük önem taşımaktadır. Çözüm Yayınları, akıllı tahta ile ders işleme sistemini Türkiye'de ilk uygulayan kuruluştur. Bünyesinde barındırdığı tüm dershanelerde bu sistem günümüze kadar başarı ile kullanılmıştır. Bu teknolojiyi kullanmanın getirdiği tecrübe ile hem öğrenci hem de öğretmeni aktif bir şekilde derste tutacak, öğrenme becerilerini maksimum düzeye çıkaracak içerikleri üretmek, Çözüm Yayınlarının kültüründe yer alan önemli bir birikimdir. Şu an kullandığınız bu eser, bu birikim ve tecrübenin bir ürünüdür. Uygulamalar sonucunda her yıl geliştirilerek bugünkü hâlini almıştır. Bu ürünün tamamlayıcısı olan "Akıllı Tahta Programı"mız ile öğretmenlerimiz tahtada dersini anlatırken öğrencilerimiz basılı bir materyal olan akıllı defterlerinden dersi takip edecek ve sizin tahtaya yazdığınız bilgileri defterlerine not edeceklerdir. Yeni bir yaklaşımda bulunarak Öğretmenler İçin Özel Akıllı Defter hazırladık. Öğretmenlerimiz için hazırladığımız bu defterde, öğrencilerimizde bulunan Akıllı Defterlerdeki not almak için bırakılan boşluklar dolduruldu. Öğrenci defterinde olmayan ancak öğretmen defterinde yer alan kısımlar farklı bir renk ile belirtilmiştir.
MEHMET EMİN YURDAKUL (1869 - 1944)
Mavi renkli italik yazılar
Şiir yazmaya Servet-i Fünûn Döneminde başlayan milliyetçi, halkçı Yurdakul, bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü
öğrenci defterinde yer al-
kullandı; konularını toplum dertlerinden, sosyal - epik hayat
mamaktadır. Öğretmenle-
sahnelerinden aldı. Uyarıcı - öğretici (didaktik) şiirler yazdı.
rimiz bu bilgileri öğrencile-
Türk şairi, milli şair
rine yazdıracaktır.
diye anılır.
Eserlerİ Şiir : Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Turana Doğru, Zafer Yolunda, Aydın Kızları, Mustafa Kemal, İsyan ve Dua, Düz Yazı : Fazilet ve Asalet, Türk’ün Hukuku, Dante’ye
Öğretmenlerimiz için özel hazırlanan bu akıllı defter sayesinde, akıllı tahta olmadan da öğretmenlerimiz ders işleyebilir. Derslerden önce, anlatacakları konuları gözden geçirebilir. Ders anlatımı sırasında kullanacakları ek materyallerin notlarını defterlerine alabilirler. Birlikte başarmak dileğiyle… Çözüm Yayınları
1. BÖLÜM: Edebiyatla Düşünce Sosyal ve Siyasi Hayatın İlişkisi...............5 2. BÖLÜM: Şiir Bilgisi...........................................................................9 3. BÖLÜM: Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896).......................... 21 4. BÖLÜM: Söz Sanatları.................................................................... 42 5. BÖLÜM: Servetifünun Edebiyatı (Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 – 1901) ve Fecriati Topluluğu (1909 – 1913)).................................. 59 6. BÖLÜM: Milli Edebiyat Dönemi (1911 – 1923).................................. 82
1. BÖLÜM
Edebiyatla Düşünce Sosyal ve Siyasi Hayatın İlişkisi
I. EDEBİYAT, SOSYAL VE SİYASİ HAYAT İLİŞKİSİ Edebiyat anlatım aracı olarak, toplumun yarattığı dili kullanan sosyal bir kurumdur. Edebiyat, hayatı temsil eder; hayat ise sosyal bir gerçekliktir.
Sosyal ve siyasal gelişmeler edebî eseri etkilediği gibi, edebî eserler ve yazarlar da sosyal ve siyasî hayatı etkiler. Örneğin; 19. yüzyıl ünlü Fransız düşünür ve yazarı J.J. Rousseau eserleriyle, dünya tarihinde önemli bir dönüm noktası olan, sosyal ve siyasî birçok değişikliğe kaynaklık eden “Fransız İhtilali”ni hazırlamıştır. Dönemin sosyal ve siyasî koşulları edebiyatı etkilediği gibi, güzel sanatları da etkilemektedir. Örneğin Tanzimat’tan sonra Batılı sanat anlayışının etkileri edebiyatta görüldüğü gibi mimari, resim, müzik gibi diğer güzel sanatlarda da görülmektedir.
Siyasî Hayat Sosyal Hayat Düşünce Hayatı
Mimari
Resim Edebî Eser
Müzik
Heykel
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
5
1. BÖLÜM
Edebiyatla Düşünce Sosyal ve Siyasi Hayatın İlişkisi
II. YENİLEŞME DÖNEMİ Yenileşme Dönemini Hazırlayan Faktörler Osmanlı Devleti’nde Yenileşme Dönemi’nin Tanzimat’la başladığı düşünülmektedir. Ancak, yenileşme hareketinin Tanzimat’tan önce başladığı bilinmektedir. Yenileşme Dönemi’ni hazırlayan bazı faktörler: – Osmanlıdaki siyasal ve sosyal bozulmalar – Yönetim alanındaki bozulmalar – Ekonomik alandaki bozulmalar – Askeri alandaki bozulmalar – Eğitim alanındaki bozulmalar – Dünyadaki gelişmeler
POZİTİVİZM Çağdaş bilimleri esas alan; din, metafizik gibi inançları ilkel dönemlere ait düşünce biçimi olarak gören ilerlemeci dünya görüşüdür. Pozitivizme göre bilgi gözlem ve deneye dayalı açık olgulardan, tümevarım yöntemiyle elde edilir; fen bilimlerinin yöntemleri sosyal bilimlere de uygulanabilir. İnsanlık tarihinin üç aşamalı zihinsel gelişiminde her aşama bir öncekine göre daha ileri ve gelişmiştir. İnsanlık başlangıçta açıklamaların doğaötesi güçlere göre yapıldığı dinsel bir aşama geçirmiştir. İzleyen metafizik aşamada açıklamalar gene olgulardan uzak bazı kavramlara dayandırılır. Üçüncü aşamada ise, insanlar doğru bilginin gerektirdiği gibi, açıklamak istedikleri olguları gene bu olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı öğrenirler; işte bu sonuncusu pozitif aşamadır. Comte, bu süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliğe geçiş aşamalarına benzetir.
MERKEZÎ OTORİTE Yönetsel yetki, yürütme, denetleme ve yaptırımların en üst ve belirleyici karar organı olarak bir merkezde toplandığı devleti yöneten ve temsil eden hakim güç.
Osmanlı Devleti’nde yenilik hareketlerinin oluşmasına katkıda bulunan çeşitli kaynaklar vardır: 1.
İstanbul’a gelen Avrupalı sefirler (elçiler) ve İstanbul’da bulunan Batılı elçilikler
2.
İstanbul’un özellikle Galata semtinde yerleşik bulunan ve Levanten adı verilen Venedik ve Ceneviz tüccarları
6
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
1. BÖLÜM
Edebiyatla Düşünce Sosyal ve Siyasi Hayatın İlişkisi
3.
Rum, Ermeni, Yahudi azınlıklar
4.
Müslüman halk arasında Hristiyanlığı yaymaya çalışan misyonerler
5.
Çeşitli baskılardan kaçarak Osmanlıya sığınan mülteciler
6.
Osmanlı elçileri ve onların Avrupa’da gördüklerini yazdıkları sefâretnâmeler
7.
Avrupa’dan gelen sanatçılar
8.
İslamiyet’i kabul eden Avrupalılar. Örneğin: İbrahim Müteferrika
9.
Padişahlar ve aydınlar
10. Yurt dışına gönderilen öğrenciler
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; Osmanlı Devleti’ndeki yenileşme hareketleri devletin çöküşünün sebebi değil, aksine çöküşten kurtulma isteğinin sonucudur.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nde “Yenileşme Hareketi”nin başlama nedeni değildir? A) Osmanlının Batı karşısında gerilemesi B) Aydınların Batı’daki gelişmelerin farkına varması C) Çevirilerin Batı’daki gelişmeleri Osmanlı aydınlarına duyurması D) Yenilik olmadan Osmanlının ayakta duramayacağı düşüncesi E) Osmanlı aydınlarının Osmanlıyı yıkma isteği
Osmanlı aydınlarına temel düşüncesi Osmanlı devlet sistemini modernleşti-
rerek devletin ayakta kalmasını sağlamaktı.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
7
1. BÖLÜM
8
Edebiyatla Düşünce Sosyal ve Siyasi Hayatın İlişkisi
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM ŞİİR BİLGİSİ
Nesir cümlelerden, manzume mısralardan oluşur. Manzumelerin bir güzellik düzeyine ulaşmış olup okuyucuya bilgiden öte zevk ve heyecan verenlerine “şiir” denir. Bu tanımlamadan hareketle her şiir bir manzumedir, ama her manzume şiir değildir.
1. Lirik Şiir:
Duyguların coşkulu bir şekilde dile getirildiği şiirdir. En çok işlenen konular: aşk, gurbet, özlem ve ölümdür.
Örnek: Söylenmiş aşkın güzelliğiyledir Kâğıtlarda yarım bırakılmış şiir İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı Hatırlar bir gün bir camı açtığını Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu.. …
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni eğer ukbâdan mümkün olaydı. Hâlâ yaşıyor gizlenerek rûhuma “Kâbil”, İmkânı bulunsaydı bütün ömre mukâbil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum. Bu dizelerde, aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır? A) Dramatik
B) Lirik
C) Pastoral
D) Didaktik
E) Epik (2013 / LYS)
İşlenen temalarda duygu yoğunluğu ön plandadır. Böyle dizelerde lirik şiir türü ağır basmaktadır.
2. Didaktik Şiir: Öğüt vermek, bir düşünceyi aşılamak amacıyla yazılan şiirlerdir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
9
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM Örnek : Güzel dil, Türkçe bize Başka dil, gece bize İstanbul konuşması En saf en ince bize
Türk edebiyatında Ziya Paşa, Tevfik Fikret, Mehmet Akif didaktik şiirin başarılı örneklerini vermişlerdir. Didaktik şiir; sanatın, bilimin kurallarını öğretmenin dışında akla dayanan “yergi, fabl, manzum hikâye” gibi şiir türlerini de içine alır.
Örnek :
Kuru ve yaş toprağı vaktinde sürmeli İşe erken başlayıp tarlaları bitirmeli Baharda toprağı çevirmeli Yeni sürülmüş tarlaları gevşekken ekmeli (Heseidos, İşler ve Günler)
3. Pastoral Şiir: Doğa güzelliklerini, köylülerin ve çobanların yaşamını anlatan şiirlerdir.
Bu türün kurucusu Yunan edebiyatında Theokritos, ikinci büyük temsilcisi Latin edebiyatında Vergilius’tur.
Pastoral şiirin iki türü vardır:
a. İdil: Bir kişinin ağzından köy, kır, çoban yaşantısını anlatır.
b. Eglog: Çoban yaşamını karşılıklı konuşmalarla anlatır.
10
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM
Taydır gök, koşulu kısrakla Koşar arabanın yanı sıra Ak tüylü köpektir koyun sürüsüyle Seğirtir kaval sesinde sağa sola Çobandır köyün yamacında İdil …...............................................................
4. Epik Şiir: Yiğitlik, savaş, yurt sevgisi, kahramanlık konularını işleyen şiirlerdir. Ulusal özellikler taşır.
Daha çok ulusların doğuşu sırasında ağızdan ağıza aktarılarak oluşturulmuş kahramanlık şiirleridir. Dokusunda masalla tarih, gerçekle düş iç içedir.
Yine haydi cenge şanlı koçaklar Ölün de bu yoldan geri dönmeyin Al kana boyansın eğri bıçaklar Ölün de bu yoldan geri dönmeyin Epik …...............................................................
5. Dramatik Şiir: Manzum tiyatrolardaki şiirlerdir. Başka bir söyleyişle dramatik şiir, şiirsel söyleyiş içinde insan yaşamının eyleme dönüştürülmesidir. Bu tür şiirler tiyatro türlerinde konuşma yerine kullanılır.
6. Satirik Şiir: Kişilerin, kurumların vey toplumun aksayan, istenmeyen, beğenilmeyen yönlerinin alaycı bir dille eleştirildiği şiirlerdir. Çağdaş edebiyatımızda bu tarzdaki şiirlere .......satir....., divan edebiyatında .....hicviye....., halk edebiyatında ...taşlama........ denmektedir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
11
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM Örnek :
Faydası olmayan bahardan, yazdan Yüce dağ başının kışı makbuldür Cahilin yaptığı sohbetten, sözden Âlimin hayâli, düşü makbuldür.
Ehli olmayanı meclise alma Bilmez muhabbeti söz çıkar dostum Hak yoluna yürü geride kalma Mahlukat yolundan toz çıkar dostum Yukarıdaki dörtlük aşağıdaki şiir türlerinden hangisinden alınmış olabilir? A) Lirik
B) Epik
C) Dramatik
D) Didaktik
E) Pastoral
Yukarıdaki dörtlük, öğüt verdiği için didaktik şiir türünden alınmış olabilir.
“ŞİİR”İN ÖGELERİ: Şiirin üç ögesi vardır: Ölçü (vezin) Uyak (kafiye) Nazım biçimi
ÖLÇÜ: Şiirde ahenk aracı olarak kullanılan bir ögedir. Dizelerin hece sayısı ya da uzunluk, kısalıklarıyla ortaya çıkan uyuma verilen isimdir.
A. Hece Ölçüsü: Dizeyi oluşturan sözcüklerdeki hece sayısının eşitliğine dayanan ölçüdür. 7’li .............., 8’li 11’li .............. 12’li ve .............. 14’lü Türk şiirinde hece ölçüsünün genellikle .............., .............., kalıpları kullanılmıştır. Hece ölçüsünde dizenin belli bölümlere ayrılmasına durgulama, bu bölümlerine de durak denir. Hece ölçüsünde duraklar sözcüğü bölmez.
12
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
2. BÖLÜM
Şiir Bilgisi
Bazı duraklara örnekler: ^ Elma verdim / almazsın (4+3) ^ O güle sümbül / dolaşır (5+3) ^ Uzun kavak / ne gidersin / engine (4+4+3) ^ Çıkarım bakarım / sılam görünmez (6+5) ^ Duyuluyor zamanın / tahtayı kemirdiği (7+7)
B. Aruz Ölçüsü: Hecelerin uzunluk ve kısalığının eşitliğine dayanır. Ünsüzle biten heceler uzun (kapalı) ünlüyle biten heceler kısa (açık) hece olarak kabul edilir. Uzun heceler çizgiyle, kısa heceler noktayla gösterilir. Şapkalı ünlüler (â, î, û) uzun ünlü kabul edilir.
Geldi am mâ / neyleyim sen / siz bahârın / şevki yok
C. Serbest Ölçü: Şiiri, aruz ya da hece, herhangi bir ölçüye bağlı olmadan yazmaktır.
Garipçilerle 1940’tan sonra ............................................. edebiyatımıza girmiştir. Şiirlerde herhangi bir ölçü ve uyağın olmadığı şiirlerdir.
Örnek : Küçük şeyler geçiyor aklımdan Sıradan şeyler ... Birinin bir başkasına çarpmadan Yürünesi yolda, konuşurken peynir kokusu yayması Kendine şölendir …
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
13
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM REDİF
Aynı anlamdaki kelimelerin veya aynı görevdeki eklerin oluşturduğu ahenge redif denir.
Örnek : Üzerinde urban olam Kız başında yazman olam
sözcük halindeki redif
Üç koldan atıldık düşman üstüne Haram getirmedik ana sütüne
ek halindeki redif
UYAK (KAFİYE) En az iki dize sonunda sözcüklerin oluşturduğu ses benzerliklerine uyak (kafiye) denir.
1. Yarım Uyak: Tek ses benzerliğine denir.
Örnek : Ben o gece hem ağladım hem içtim –tim : redif İki yıl diyardan diyara uçtum – ç : yarım uyak
2. Tam Uyak: İki ses benzerliğine dayanır. Genellikle bir ünlü bir ünsüzden oluşur.
Örnek : Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer
3. Zengin Uyak: İkiden fazla ses benzerliğine dayanan uyaktır.
14
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
–er : tam uyak
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM Örnek : Altı kızın biri melek
–lek : zengin uyak
Dünya döner çarkı felek Yeter eğlediğim dilek Altı kızlar altı kızlar
4. Tunç Uyak: Zengin uyağın bir türüdür. Uyak oluşturan ikiden fazla sesten birinin diğeri içinde yer almasıyla oluşur.
Örnek : Kimi solgun sarışın kimi ak kimi kara
–kara : tunç uyak
Kiminin arkasından görünüyor Ankara
5. Cinaslı Uyak: Sesteş sözcüklerle yapılan uyaktır.
Örnek : Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
15
2. BÖLÜM
Şiir Bilgisi
Aşağıdaki dizelerin hangisinde tunç uyak kullanılmıştır? A) Kangal’dır kazası Sivas’tır eli
Aşkına düşenler olmaz mı deli
B) Âşıklık biçilmez paha
Bir Ruhsati gelmez daha
C) Zalim gençliğimi aldın kalamam
Gönülde arzum çok ama bulamam
D) Sevda güneşiydim sarardım soldum
Ben de dostlarım Mecnun gibi doğdum
E) Bir kere göreyim güzel yüzünü
Dilimden düşürmem canım sözünü
“eli” kelimesi, “deli” kelimesinin içinde de bulunmaktadır. O halde tunç uyaktır.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde kafiye kullanılmamıştır? A) Senelerdir koşar oldum peşinden
Beni ayırdılar nazlı eşimden
B) Âşık Eseri’yim çilem bitmedi
Sunam acıların serden gitmedi
C) Ahbabını etrafına toplayıp
Saygı göster sakın etme ayıp
D) Değdi bana olamadım farkında
Volkan gibi yaktı beni kırkında
E) Dostun kapısında sadık kul gibi
“peşinden” ve “eşimden” kelimelerinde
ahenk “den” ekiyle redif yapılarak sağ-
Dostun pazarında deste gül gibi
lanmıştır. Bu dizelerde kafiye yoktur.
16
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM BİÇİMLENİŞİ YÖNÜNDEN UYAKLAR 1. Düz Uyak:
Örnek :
a
a
a
a
b
a
a b
a a
O yana bu yana bakma ––––
a
Beni ateşlere yakma ––––
a
Elini koynuna sokma ––––
a
Seni senden sakınırım ––––
b
Düz Uyak
2. Çapraz Uyak: Birinci dize ile üçüncü dizenin; ikinci dize ile dördüncü dizenin uyaklı olmasıdır.
Örnek : İçsem akşamdan ah sabaha kadar ––––
a
Umduğum nevşe doğmuyor meyden ––––
b
Bana bir özge derd verdi kader
––––
a
Gamım eksilmez oldu heyheyden
––––
b
Çapraz Uyak
3. Sarma Uyak: Birinci dizeyle dördüncü dizenin, ikinci dizeyle üçüncü dizenin uyaklı olmasıdır.
Örnek : Toprağın gölgesi vurmuşken aya
––––
a
Sildi bir hızla bu kartal kanadı
––––
b
Bil ki beyhude gönül bağlamadı
––––
b
Nice dullarla yetimler buraya
––––
a
Sarmal Uyak
4. Örüşük Uyak: Üç dizelik bentlerle yazılan şiirlerde –a –b –c –d dizilişiyle biçimlendirilen –b –c –d –a –b –c uyaklardır. Bu uyak türü Türk edebiyatında yaygın kullanılmamıştır.
Örnek : Mavi bir gölge uçtu pencereden
––––
a
Baktım : Avare bir küçük kelebek
––––
b
Yaramaz geldi kim bilir nereden?
––––
a
Belli yorgundu; bir verimli çiçek
––––
b
Gibi serpildi lambanın yanına
––––
c
Bir duman uçtu gitti titreyerek
––––
b
Anladım kıydı yavrucuk canına
––––
c
Söyle ey mavi gölge söyle eğer
––––
Bir ölümden çokda fenaysa bana –––– Şu karanlık, şu kimsesiz geceler ––––
d c
d
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
17
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM Benim bu gidişe aklım ermiyor Fukara hâlini kimse sormuyor Padişah sikkesi selam vermiyor Kefensiz kalacak ölümüz bizim Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) Yarım kafiye kullanılmıştır. B) Duraklı 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır. C) Soyutlamaya yer verilmiştir. D) Satirik nitelikler taşır. E) Kafiye şeması “aaab” biçimindedir.
(2013 / LYS) Dizelerde soyutlamaya yer verilmemiştir.
Sen açtın gönlüme hicran yarası Hayırsız çok çektim senin elinden Yukarıdaki dizelerde, I.
Bağrımdan taş söktüm
II.
Nerede vefasız
III. Senin yüzünden IV. Kimde çaresi sözleri kullanılarak çapraz uyaklı bir dörtlük oluşturulmak istense, son iki dizeyi aşağıdakilerden hangisi oluşturur? A) I - II
B) I - III
C) IV - III
D) I - IV
E) II - IV
III - IV
IV - II
II - I
II - III
I - III
Nerede vefasız kimde çaresi Bağrımdan taş söktüm senin yüzünden
Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizelerde uyak (kafiye) kullanılmamıştır? A)
Selam olsun karanfilin alına / Selam, tomurcuklu defne dalına
B)
Bu bohça, duygunun coşkun selidir. / İçimi coşturan bahar yelidir.
C)
O gün gelsin şöyle bir yarış olsun da gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör.
D)
Öpe öpe uyandırdım, şiir yaptım sözcükleri / Savaşta kalemime kurşun yaptım sözcükleri
E)
18
Değirmen değirmen, beni de öğüt / Ben meyvesiz ağaç, yürüyen söğüt.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
D seçeneğinde uyak (kafiye) kullanılmamıştır.
Şiir Bilgisi
2. BÖLÜM
Aşağıdaki dizelerin hangisinde redif kullanılmamıştır? A) Körebe dolaşmıştım dünyayı karanlıkta
Bir bayram arifesi ayıldım mezarlıkta
B) Huzura gark olmuştu kainat sanki burda
Bu ihtişam yanında dünya ne hurda
C) Kovmak istesen de geldim kapına
Destursuz sığındım yâr insafına
D) Bülbülce gezmeyen arzı baharda
Koklamayan bilmez goncayı harda
E) Ümit tezgahında halı dokurum
––Sanki burda
Düşlerimde yâr mektubunu okurum
–– ne hurda
redif kullanılmamıştır.
Aşığın maşuğa uzak arası Bu yüzden kapanmaz gönül yarası Yukarıdaki dizelere aşağıdaki sözler hangi şekilde eklenirse düz kafiye oluşturur? I.
Derdin çaresi
II.
Lokmanda bulunmaz
III. İz çıkar dostum IV. Derin vurma eli A) I - II
B) I - IV
C) III - I
D) II - I
E) I - III
III - IV
II - III
IV - II
IV - III
II - IV
Lokmanda bulunmaz derdin çaresi Derin vurma eli iz çıkar dostum
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
19
1. BÖLÜM
20
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Fiziğin Doğası
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
I. TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATININ OLUŞUMU VE GENEL ÖZELLİKLERİ
Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma hareketleri 18. yüzyılın başlarında başlar. Lale Devri bu hareketlerin ilk meyvelerini verdiği dönemdir.
Yenilikçi padişah II. Mahmut’un 1839’da ölümüyle tahta geçen I. Abdülmecit döneminde Hariciye Nâzırı (Dışişleri Bakanı) olan Mustafa Reşit Paşa, artık eski sistemle devletin yönetilemeyeceğini, Avrupaî bir değişim yapılması gerektiğini padişaha kabul ettirmiş ve tarihe Tanzimat Fermanı olarak geçen ünlü fermanı ilan ettirmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu uygarlığından Batı uygarlığına geçişinin başlangıcı olarak kabul edilen Tanzimat Fermanı, 3 Kasım 1839’da ilan edilir. Batılı yönetim modelinin kabul edildiğini gösteren ferman, Tanzimat-ı Hayriyye (Hayırlı Düzenlemeler) ya da Gülhane Parkı’nda okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayunu isimleriyle tarihe geçmiştir.
Tanzimat Fermanı’nda sözü edilen uygulamalar, yenilikler çeşitli çevrelerin direnişi yüzünden tam anlamıyla hayata geçirilemez. 1856 yılında Fransa ve İngiltere’nin baskılarıyla “Islahat Fermanı” ilan edilir. Bu fermanın önemli yönü, azınlıklara kendi dillerinde öğretim yapma hakkının verilmesi, İngiliz ve Fransızlara tanınan ticari ayrıcalıkların artırılmasıdır.
Tanzimat’ın getirdiği uygarlık değişimi; modern okullar, yabancı dil bilen aydınlar, 1851’de, Fransız Akademisi örnek alınarak kurulan Encümen-i Dâniş, gazeteler ve tiyatro, müzik gibi sanat etkinlikleri yoluyla toplumda da yerleşmeye başlamıştır. Toplum yaşamındaki değişiklikler bir süre sonra edebiyat üzerinde de etkili olmuştur. Avrupa kültürünü tanıyarak yetişen yeni kuşaklar, klasik edebiyatın yeni yaşamı anlatmak için yetersiz olduğunu anlamış ve Batı edebiyatına benzer bir edebiyat oluşturmaya çalışmışlardır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
21
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
1839’daki Tanzimat Fermanı’nın ilanından, 1860 yılına kadar bir hazırlık dönemi geçirilir. Bu dönemde Batı edebiyatından çeviriler yapılır. İlk çeviri roman Yusuf Kamil Paşa’nın Fransızcadan 1856’da çevirdiği Fenelon’un Telemak ........................ adlı eseridir. Tanzimat Edebiyatı, siyasî Tanzimat’ın ilanından yirmi yıl kadar sonra 1860’da Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval gazetesi Âgâh Efendi ile birlikte çıkardığı ................................................. ile başlar. Gazetenin, Batılı düşünce ve hayat tarzının Türk toplumunda tanınması, benimsenmesi bakımından büyük yararları olmuştur. Zaten Tanzimat Dönemi yazarları, gazeteye halkı aydınlatma işlevini yüklemişlerdir. Tanzimat Edebiyatını, sanatçıların edebiyat karşısındaki tavırları ve üslupları bakımından iki döneme ayırmak mümkündür:
I. Dönem 1860 - 1876 yılları arasıdır. Bu dönemdeki sanatçılar (Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi) daha çok toplumculuklarıyla öne çıkmışlar; edebiyatı toplumun Toplum için sanat gelişmesi ve ilerlemesi için bir araç olarak görmüşlerdir. ........................................... ilkesine bağlı olan bu sanatçılar, aynı zamanda devlet adamlıklarıyla da tanınmışlar, I. Meşrutiyet’in ilanı ve ilk Kanun-ı Esâsî (Anayasa)’nin hazırlanmasında etkin rol üstlenmişlerdir. Bu saromantizm natçılardan Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi ..............................., Şinasi ve Ahmet Vefik klasisizm Paşa ................................ akımının etkisinde kalmışlardır. Özgürlük, adalet, eşitlik gibi kavramlar ilk kez edebiyatımıza girmiştir. Sanatçılar konuşma dilini kullanmayı amaçlamışlar, ancak bu konuda yeterince başarılı olamamışlardır. II. Dönem 1876 - 1896 yılları arasıdır. Bu dönemin önde gelen sanatçıları (Recaizâde Mahmut Ekrem, Samipaşazâde Sezâî, Abdülhak Hamit Tarhan, Nabizâde Nâzım) I. dönem sasanat için sanat natçılarının aksine toplumsal konulardan uzaklaşarak ............................................. ilkesine bağlanıp bireysel konuları işlemişlerdir. Bu yaklaşımda yönetimin sanatçılar üzerindeki baskısının etkisi olmuştur. Dilde sadeleşme anlayışı terk edilmiş, birinci döneme göre ağır bir dil kullanılmıştır. Dönemin sanatçıları realizm ve natüralizm akımlarının etkisinde kalmıştır.
22
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM
Tanzimat Edebiyatının Genel Özellikleri 1.
Tanzimat
Edebiyatı’nda,
Divan
edebiyatının
şiir,
tarih,
mektup
gibi
türle-
ri Batılı anlayışla yenileştirilmiş; o zamana kadar Türk edebiyatında bulunmayan deneme .................., eleştiri .................., tiyatro gibi edebî türler Batı roman makale .................., .................., ..................,
edebiyatına öykünülerek Türk edebiyatına sokulmuştur.
2.
hak özgürlük hukuk Fransız İhtilali’nin getirdiği .................., .................., .................., adalet, eşitlik gibi kavramlar şiire girmiştir.
3.
Edebî eserlerde sade dil kullanılması savunulmuş ancak uygulamada bu başarılamamıştır.
4.
noktalama işaretleri Düz yazıda ilk defa ................................................. kullanılmıştır.
5.
Genel olarak bir eski - yeni ikilemi yaşanmıştır.
6.
Tanzimat Dönemi’nde edebiyatımıza giren önemli bir unsur da gazetedir. Gazete yoluyla yeni düşüncelerin yayılması ve kamuoyu oluşturulması amaçlanmıştır.
İlk Türk gazeteleri Takvim-i Vekayi 1. ................................................. Padişah II. Mahmud zamanında çıkarılan resmî bir gazetedir. İlk Türk gazetesi olma özelliğini taşır. Ceride-i Havadis William Churchill (Çörçil) adlı bir İngiliz tarafından kurulur. Osmanlı hü2. .................................................. kümetinin desteği ile yayınını sürdüren yarı resmî bir gazetedir. Tercüman-ı Ahval 3. .................................................... Şinasi ile Agâh Efendi’nin birlikte çıkardıkları ilk özel Türk gazetesidir. Modern gazeteciliğin her bakımdan ilk örneği ve temelidir. Tasvir-i Efkar 4. ................................................. Şinasi’nin tek başına çıkardığı ve daha da geliştirilmiş bir gazetedir. Modern gazetenin tüm özelliklerini taşır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
23
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
II. TANZİMAT EDEBİYATINDA ÖĞRETİCİ TÜRLER Tanzimat Edebiyatında en önemli yenilik, düzyazı anlatımının kurulmasında ortaya çıkmıştır. Tanzimatçılar söz sanatı yapmak yerine, bazı düşünceleri halka anlatmak amacıyla yazdıkları için divan nesrinin secili cümlelerini bırakıp asıl düşünceyle ilgisi olmayan doldurma sözlerden vazgeçerek yazmışlardır. Bu dönemde öğretici türlerden makale ve eleştirinin ilk örnekleri görülür.
Tercümân-ı Ahvâl Mukaddimesi'nden; Mademki sosyal bir toplulukta yaşayan halk bunca kanunî görevlerle yükümlüdür, elbette, sözle ve kalemle vatanın menfaatlerine dair fikirlerini bildirmeyi başlıca kazanılmış haklarından sayar. Eğer şu iddiaya ispat edici bir örnek aranılacak olursa, bilgi kuvvetiyle zihni açılmış olan uygarlaşmış ulusların, yalnız politika gazetelerini göstermek yeter. Bu bahis Devlet-i Aliyye'ce (Osmanlı Devletince) dahi bir bakıma sağlanmıştır ki Meclis-i Âlî-i Tanzîmât'ın oluşumu sırasında kanunlar ve nizamlarla ilgili önerilerin yazıyla sunulması için herkese resmî izin verilmişti. Hatta Hükûmet-i Seniyye'nin (Osmanlı hükümetinin) müsaadesiyle Osmanlı memleketleri içinde Müslüman olmayan vatandaşların kendi lisanları üzere hâlâ çıkardıkları gazeteler bile belki hukuklarında ziyadece serbesttir. Fakat asıl Osmanlı gazetelerinin bahsine gelince, resmî olmayan bir gazetenin devam üzere çıkarılmasında her nasılsa şimdiye kadar millet-i hâkimeden (Türklerden) hiçbir kimse zahmete katlanmamıştır. Hele şükürler olsun, padişahın adaleti sayesinde kaybolanı elde etmek mümkün oldu. ... Şimdi bu gazete, iç ve dış olaylardan seçilmiş bazı haberleri ve çeşitli bilgilerle diğer faydalı maddelere dair bahisleri yazmaya ve anlatmaya vasıta olacağından Tercümân-ı Ahvâl adıyla adlandırılması uygun görüldü. Tarife hacet olmadığı üzere, söz maksadı anlatmaya özgü bir Allah vergisi olduğu gibi, insan aklının en güzel icadı olan yazı dahi sözü kalemle tasvir eylemek fenninden ibarettir. Hakikaten bu şekilde anlaşılışından dolayı, giderek bütün halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede işbu gazeteyi kaleme almak gerekli görüldüğü de yeri gelmişken şimdiden hatırlatılır. İbrahim Şinasi (Kısaltılmış ve sadeleştirilmiştir.)
24
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
HÜRRİYET KASİDESİ
HÜRRİYET KASİDESİ
1.
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
1.
Dönemin kararlarını doğruluktan sapmış görüp
Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten
2.
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten
3.
Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten
4.
Vücûdun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam râh-ı vatanda çâk olursa cevr ü mihnetten
5.
Muîni zâlimin dünyâda erbâb-ı denâettir
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten
6.
Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavga-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten
7.
Kemend-i can-güdâzı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten
8.
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
9.
Ne mümkin zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyyetten
saygıyla ve isteyerek devlet görevinden ayrıldık. usanmaz, insaniyetli olanlar mazlumlara yardım etmekten çekinmez. 3.
Millet küçük düşürülmüşse şanı eksilir sanma çünkü mücevher yere düşünce değerini kaybetmez.
4.
Vücudun mayasının hamuru vatanın toprağındadır bu yüzden vatan uğruna işkence görülse de üzülmeye gerek yoktur.
5. 6.
Zalimlerin yardımcısı alçaklardır. Acımasız avcıya Özgürlük kavgası korku ateşiyle dolu olsa da üzüntüye gerek yok, mert olan canı için uğraş meydanından kaçar mı?
7.
Celladın can alan kemendi bir ölüm ejderi olsa da, tutsaklık zincirine bin kere tercih edilir.
8.
Dünya her türlü işkence, eziyet araçlarını toplayıp gelse
de
millet
için
çalışmaktan
dönersem
kahpeyim. 9.
Zulümle, işkenceyle özgürlüğü ortadan kaldırmak mümkün değildir; bunu yapabilmek için gücün yetiyorsa insanlıktan düşünceyi, anlayışı kaldırman gerekir.
10. Ne kadar büyüleyici imişsin ey sevgili hürriyet; gerçi tutsaklıktan kurtulduk ama bu sefer de senin aşkının
Esîr-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esâretten
11. Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahralar
Kendini insan bilenler halka hizmet etmekten
hizmet etmekten zevk alan köpektir.
10. Ne efsunkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet
2.
tutsağı olduk. 11. Uyan ey yaralı kükremiş aslan (hürriyet) bu gaflet uykusundan uyan çünkü gezindiğin nazlı sahralar
Uyan ey yâreli şîr-i jiyan bu hâb-ı gafletten
Vezin: Mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün
zulmün köpeklerine kaldı.
Namık Kemal
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
25
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
III. TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINDA COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR) Tanzimat şiirinde hem Divan şiirinin, hem de Batı şiirinin büyük etkileri görülür. Tanzimat şairleri genellikle Divan şiiri kültürüyle yetişmişlerdir; bazıları da Avrupa’da özellikle Fransa’da bir süre yaşadıkları için Fransız şiirini yakından izleme olanağı bulmuştur. Batı edebiyatından ilk şiir çevirileri de bu dönemde görülmektedir. Fransız şiirinden yapılan çeviriler çoğunluktadır. Voltaire, Jean-Jacques Rousseau, Victor Hugo, Alphonse de Lamartine, Jean de La Fontaine, Jean Racine, François Fenelon, Nicolas Boileau, Alfred de Musset gibi şairlerden çeviriler yapılır. Bu şiirler Türk şiirinin biçimsel yapısını etkiler. Yine çevirilerin etkisiyle klasisizm, romantizm, realizm gibi edebiyat akımları Türk edebiyatında tanınmaya başlar. Tanzimat şiirinin ilk kuşağında bazı temel kavramlar ilk kez kullanılır. Şinasi’de “uygarlık, hak, adalet, yasa, devlet ile halkın karşılıklı hak ve ödevleri”; Namık Kemal’de “özgürlük ve yurt”; Ziya Paşa’da “geri kalmışlık” bunlara örnektir. Tanzimat’ın ikinci kuşağında toplumsal temalar daha geriye, ikincil duruma düşer; fizikötesi gündeme gelir. Başka bir deyişle, ikinci kuşak “sanat, sanat içindir” ilkesini benimsemiştir. Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Tanzimat’ın birinci kuşağında ................................................................................................. Ahmet Mithat Efendi, Ali Suavi ........................................................................................ gibi şairler vardır.
Tanzimat şiirinin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: a.
Divan şiirinden farklı olarak şiirin konusu genişlemiş;
hak, özgürlük, vatan, adalet ................................................................................................................. işlenmiştir. b.
I. dönem sanatçıları divan şiiri nazım biçimleriyle yeni konuları işlerken, II. dönem sanatçıları çoğunlukla yeni nazım biçimleri kullanmışlardır.
c.
Düşünce bir beyitte tamamlanmayıp şiirin bütününe yayılmış, yani divan şiirindeki parça bütün ........................... anlayışı terk edilmiş ve ..................... güzelliği, konu bütünlüğü esas alınmıştır.
d.
hece Türk şiirinin ulusal ölçüsünün ................... olduğu iddia edilmiş; ancak birkaç deneme aruz dışında şiirlerin tamamına yakını ................ ölçüsüyle yazılmıştır.
e.
toplum için sanat I. kuşak sanatçılar ................................................ ilkesine bağlı olarak toplumsal, sanat için sanat sosyal konuları ele alırken; II. kuşak sanatçılar, ........................................ görüşü doğrultusunda daha çok bireysel konuları işlemişlerdir.
26
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
Metin İncelemesi Şiir ve Zihniyet: Tanzimat döneminin sosyal ve siyasi yansıması görülür.
Şiirde Ahenk: Ölçü: aruz ölçüsü redif ve zengin uyak kullanılmış. aa, aa, ba, ca..... kafiye örgüsü
Şiir Dili: Teşbih (Kemend-i can-güdazı), tezat, açık istiare gibi edebi sanatlara yer verilmiştir. Şiirde Yapı: 31 beyitlik bir kasidedir. Şiirde Tema: Vatan ve millet sevgisi, özgürlük
Şiir ve Gelenek: Biçim, ahenk ve dil olarak eski Türk şiiri geleneğinin yansımaları görülmektedir. İçerik olarak Batı’nın sosyal ve siyasi yaşamından kaynaklanan toplumsal konuları işlemiştir.
Aşağıdakilerin hangisi Tanzimat edebiyatının roman ve hikâye özelliklerinden biri değildir? A) Bu dönemde konular sosyal ve tarihi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. B) Eserlerde iyiler çok iyi, kötüler çok kötüdür.
Tanzimat
C) Özellikle romanlarda tesadüflere sıkça yer verilmiştir.
Nazım’ın “Zehra” adlı romanı psikolojik
D) Yazarlar, olay akışına müdahale ederek ansiklopedik bilgiler vermiştir. E) Psikolojik roman türünün ilk başarılı örnekleri verilmiştir.
edebiyatında
Nabizâde
roman denemesi kabul edilir: Bu türün ilk başarılı örneklerini Servet-i Fünûn döneminde Mehmet Rauf vermiştir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
27
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
IV. TANZİMAT DÖNEMİ EDEBİYATINDA OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLER A. ANLATMAYA BAĞLI EDEBÎ METİNLER Roman ve Hikâye: Türk edebiyatında Batılı anlamda roman Tanzimat Döneminde başlamıştır. Ülkemizde roman ve öykünün gelişiminde Batı edebiyatından yapılan roman çeviri Telemak lerinin büyük katkısı vardır. İlk çeviri Yusuf Kamil Paşa’nın .................................................. (1699) adlı eserinin çevirisidir. Eser 1862’de Tercüme-i Telamak adıyla çevrilmiştir. Aynı yıl Victor Hugo’nun romanı Sefillerde “Mağdûrîn Hikâyesi” adıyla dilimize çevrildi. Bu eserleri Daniel Defoe’den Hikâye-yi Robenson, François Rene Chateubriand’dan Atala çevirileri izledi. Türk edebiyatında ilk öykü ve roman denemelerini Ahmet Mithat Efendi yapmıştır. Birinci romantizm kuşak romancı ve öykücüleri ..................................; ikinci kuşak romancı ve öykücüleri olan Samipaşazade Sezai, Mizancı Mehmet Murat, Recaizâde Mahmut Ekrem ve Nabizâde realizm natüralizm Nâzım ........................... ve ................................. akımlarının etkisinde kalmıştır. Namık Cezmi Araba Sevdası Kemal’in .................... adlı romanı ilk tarihsel roman olma özelliği taşır. ............................... Karabibik ilk gerçekçi roman olma özelliğini taşır. Nabizâde Nazım da .................................... adlı uzun öyküsü ile Anadolu köy yaşamını Türk roman ve öyküsünün konu dağarcığına sokmuştur. Zehra Aynı yazarın ............................ adlı romanı da ilk natüralist psikolojik roman örneğidir. Tanzimat romanları, üstünlükleri yanında, ilk örnekler olmanın çeşitli aksaklıklarını da taşımaktadır. Yazarlar çoğunlukla romanının içinde yer alır, kendi ağzından düşüncelerini söyler ve araya girer; çevre ve doğa betimlemeleri iyi yerleştirilememiştir; dil zaman zaman doğallığını yitirir ve kurguda çeşitli tutarsızlıklar vardır.
Aşağıdaki yargılardan hangisi, Tanzimat Dönemi öykü ve romanlarının özelliklerinden biri değildir? A) Genellikle saray ve çevresindeki insanların kural tanımaz tutum ve uygulamaları dile getirilmiştir. B) Karakterler; doğal bireyler olmaktan çok, yazarın çizdiği, genellikle insana özgü karşıtlıkları simgeleyen kişilerdir. C) Yüzyılın sonuna doğru köy, köylü sorunlarının konu olarak yer almaya başladığı görülür. D) Ahmet Mithat’ın Felâtun Bey ile Rakım Efendi adlı eseri ile Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eserlerinde benzer konular işlenmiştir.
Tanzimat Dönemi hikâye ve romanla-
E) Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talât ve Fıtnat’ı ilk romandır, ancak edebî değer taşıyan
cariyeler, esirler, evlilik çağındaki kim-
ilk roman Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.
28
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
(2013 / LYS)
rında Batılılaşmayı yanlış anlayan tipler, seler vs. gibi insanları esas alan konular işlenmiştir.
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM
I. grup
II. grup
I.
İlk çeviri roman
İntibah
II.
İlk tarihi roman
Karabibik
III. İlk yerli roman
Cezmi
IV. İlk edebi roman
Telemak
V.
İlk köy romanı
Yukarıda I. grupta yer alan “ilk” ifadelerinden hangisine II. grupta örnek verilmemiştir? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
İlk yerli romana örnek verilmemiştir.
B. GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBÎ METİNLER Tiyatro: Batılı anlamıyla tiyatro, edebiyatımızda ilk olarak Tanzimat Döneminde görülür. Bu orta oyunu, meddah dönemde geleneksel tiyatro içine giren türler (...........................................................) de varlığını sürdürmüştür. Türk edebiyatında ilk tiyatro eseri olarak Hayrullah Efendi’nin (1817 - 66) İbrahim-i Gülşeni ......................................................(1844) adlı dramı gösterilmektedir. Ancak edebiyat araştır Şair Evlenmesi macıları tarafından Şinasi’nin .......................................... ilk edebi tiyatro eseri olarak kabul edilmektedir. Yazar, çevirmen, tiyatroya maddî ve manevî destek sağlayan devlet adamı olarak Ahmet Vefik Paşa (1823 - 91)’nın Tanzimat tiyatrosuna çok büyük katkısı olmuştur. Moliere’den yaptığı çeviri ve uyarlamaları çok önemlidir. Bu dönem tiyatrolarında çoğunlukla toplumsal ve tarihsel konular işlenmiştir.
V. TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI SANATÇILARI (I. DÖNEM) İBRAHİM ŞİNASİ (1826 - 1871) Çeşitli devlet memurluklarında bulunan Şinasi, Paris’te maliye öğrenimi görmüştür. Gazete, makale, tiyatro, şiir çevirisi gibi türlerde ürün vermiştir. Şinasi düzyazı dilinin divan nesri özelliklerinden
kurtularak
sadeleşmesi
için
çaba
göstermiştir.
La
Fontaine’den çeviriler yapmıştır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
29
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM
Şinasi’nin kültür ve edebiyatımıza kazandırdığı ilkler: İlk defa noktalama işaretlerini kullanması Şair Evlenmesi Batılı anlamdaki ilk tiyatro eserini yazması (...........................................................) Tercüman-ı Ahval İlk sivil gazeteyi çıkarması (...........................................................) Durub-ı Emsal-i Osmani İlk atasözleri sözlüğünü (..............................................................) hazırlaması Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi İlk makaleyi yazması (..............................................................................) ESERLERİ
Şair Evlenmesi
Durub-ı Emsali Osman-i
Müntehebat-ı Eş’âr
Aşağıdakilerden hangisi Şinasi’nin Türk edebiyatına kazandırdığı yeniliklerden biri değildir? A) İlk makaleyi yazmıştır. B) İlk tiyatro eserini yazmıştır. C) İlk romanı yazmıştır. D) Noktalama işaretlerini ilk kez kullanmıştır.
İlk roman “Taaşuk-ı Talat ve Fitnat” adıy-
E) İlk atasözü derlemesini yapmıştır.
la Şemsettin Sami tarafından yazılmıştır.
ZİYA PAŞA (1825 - 1880) Ziya Paşa, eski - yeni ikilemini sürekli yaşamıştır. Londra’dayken “Hürriyet” gazetesinde yayımladığı şiir ve inşa
makalesinde
divan şiirinin taklit şiir olduğunu, gerçek Türk şiirinin Halk şiiri olduğunu savunmuştur. Ancak daha sonra hazırladığı üç ciltlik, Türk, Çağatay, Arap, Fars şairlerinden seçme şiirleri topladığı Harâbat adlı antolojisinin ön sözünde düşüncesini değiştirerek, gerçek şiirin divan şiiri olduğunu savunmuştur. Bu yüzden de yakın dostu Namık Kemal’le arası açılmış; Namık Kemal Tahrib-i Harâbat ve Takip adlı eserleriyle Ziya Paşa’yı eleştirmiştir. Ziya Paşa’nın önemli bir yönü de hicivciliği ve mizahçılığıdır. Siyasi rakibi olan dönemin sadrazamı Ali Paşa’nın Girit İsyanı’nda gösterdiği zayıflığı, büyük bir zafermiş gibi ele alarak yerdiği Zafernâme adlı eseri Türk mizah ve yergi edebiyatının önemli eserlerindendir. Ziya Paşa 16. yüzyıl Divan şairi Bağdatlı Rûhî’nin Terkib-i Bentine
olarak yazdığı Terkib-i Bend
nazire (karşılık)
ve Terci-i Bend adlı şiirlerinde, Rûhî gibi, döneminin
toplumsal ve bireysel aksaklık ve çelişkilerini ele alarak yermiştir. Yaşamı siyasi mücadele ile geçen Ziya Paşa; Şinasi ve Namık Kemal’le birlikte ilk Kanun-ı Esâsî (anayasa) hazırlama komisyonunda da yer almıştır.
30
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
Eserlerİ:
Eş’ârı Ziya (Şiir)
Defter-i Âmal (Anı)
Terkib-i Bend (Şiir)
Şiir ve İnşa (Makale)
Terci-i Bend (Şiir)
Harabat (Divan Şiiri Antolojisi)
Zafername
Rüya (Mülakat)
Ziya Paşa’nın Avrupa dönüşü yayımladığı eser, Tanzimat yazarlarının hiç değilse yeni edebiyat kökleşene kadar unutturmaya çalıştıkları Divan şiirini tekrar diriltebilir düşüncesiyle Namık Kemal tarafından amansızca tenkit edildi. Eser çıktığı zaman Magosa’da sürgünde bulunan Namık Kemal, edebiyatta yenilik yapma yolunda arkadaşı olan Ziya Paşa’nın, böyle birdenbire güçlükle yapılanları da yıkabilecek bir eser çıkarmasına haklı olarak içerledi. Ama bu öfkesini, asabi bir yazı şeklinde değil, eserin yanlışlarını bir bir göstererek sağlam, inandırıcı, mantığa dayanan güçlü bir eleştiri hâlinde ortaya koydu. Bu parçada Ziya Paşa’nın sözü edilen eseri aşağıdakilerden hangisidir? A) Şiir ve İnşa B) Zafername
C) Terkibibent
D) Harabat
E) Rüya (2013 / LYS)
NAMIK KEMAL (1840 - 1888) Yaşamının büyük bir kısmı siyasal mücadelelerle geçen Namık Kemal, baskı rejimi yerine meşrutiyetin gelmesi için çaba göster-
Ziya Paşa’nın sözü edilen eseri Harabat’tır.
İntibah
Cezmi
Vatan Yahut Silistre
miş, Genç Osmanlılar (Jön Türkler) Cemiyeti’ne katılmıştır. Başlangıçta Divan şiiri tarzında şiirler yazmışken, Şinasi’yle ta-
Roman
Zavallı Çocuk
Gülnihal
edebiyatın gelişip yayılması için zor bir mücadeleye girişmiştir.
Karabela
Eski edebiyat taraftarlarına ve eski edebiyata mektupları, maka-
Akif Bey
Celalettin Harzemşah
nıştıktan ve Avrupa’ya gittikten sonra, ülkede Batılı tarzdaki yeni
leleri, Bahâr-ı Dâniş ve Celalettin Harzemşah ön sözleri, Takip ve Tahrib-i Harabat gibi eleştirileriyle şiddetle saldırmış, onun yıkılması için çaba sarf etmiştir. Divan şiirine karşı çıkmasına rağmen vatan, millet, eşitlik, adalet gibi yeni konuları biçim ve dil bakımından eskiye bağlı kalarak dile getirmiştir. Edebî dilin sadeleşmesi gerektiğini savunan Namık Kemal, tiyatro eserlerini oldukça sade bir dille yazmasına karşın, diğer eselerinde ağır bir dil kullanmıştır. ESERLERİ
Tahrib-i Harabat Takip Osmanlı Tarihi Kanije
Tiyatro
Eleştiri
Tarih
Magosa Mektupları (Anı)
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
31
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM
Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi” ile klâsik kasideyi karşılaştıran aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) Klâsik kaside “nesip” denen betimleme bölümüyle başlarken “Hürriyet Kasidesi”nde doğrudan konuya geçilmiştir. B) “Hürriyet Kasidesi” de, klâsik kaside gibi “aa, ba, ca, da, ....” biçiminde uyaklanmıştır.
Hürriyet Kasidesi’nde sanatçı siz sanatla-
C) Klâsik kasidede mahlasa yer verilirken “Hürriyet Kasidesi”nde mahlas yoktur.
rından yararlanmıştır. Dilinin de sade ol-
D) Klâsik kaside genellikle bir kişiye ithaf edilirken “Hürriyet Kasidesi” topluma yöneliktir.
duğu söylenemez.
E) Klâsik kaside ağır, sanatlı bir dille yazılırken “Hürriyet Kasidesi” sanatsız, sade bir dille yazılmıştır.
AHMET MİTHAT EFENDİ (1844 - 1912) Edebiyatın değişik türlerinde ürün veren Ahmet Mithat Efendi, Batı kültürünü yayabilmek amacıyla pedagoji (eğitimbilim), hukuk, matematik, felsefe, ekonomi, kimya, fizik gibi birçok alanda yazılar yazmıştır. Edebi türler içinde en çok roman ve hikâyeye önem vermiş ve bu türlerle çeviri ve kendi ürünü olmak üzere seksen civarında eser yayımlamıştır. Halkın eğitilmesini hedeflediği için eserlerinde değişik ilgiler kurarak sık sık olaydan koparak tarih, sanat, coğrafya, bilim üzerine bazı
Hace-i evvel bilgiler verir. Bu yüzden .............................yani ilk öğretmen lakabıyla anılır, ayrıca ansiklopedik bir yazar olarak tanınır. Eserlerinin birçoğunda olağanüstü olaylara ve olmayacak rastlantılara yer verir. Zaman zaman da gerçek hayattan alınmış doğal olaylar, yerli yaşam manzaraları, sıradan insanları oldukça başarılı biçimde betimler. Eserlerinin birçoğunda “meddah” üslûbu hâkimdir. Bu yönüyle daha sonraki dönemde tiyatroyu ............................. derinden etkilemiştir.
Avrupa’daki oryantalistler (doğu bilimciler) kongresindeki izlenimlerini .................................. Avrupa’da Bir Cevelan ........................................................ adlı eserinde anlatır. ESERLERİ Hasan Mellah Kıssadan Hisse Letaif-i Rivayet
Öykü
Hüseyin Fellah Henüz On Yedi Yaşında Felatun Bey’le Rakım Efendi Paris’te Bir Türk Dünyaya İkinci Geliş Dürdane Hanım
Avrupa’da Bir Cevelan (Gezi Yazısı)
32
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Roman
E seçeneği yanlış bir ifadedir.
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
ŞEMSETTİN SAMİ (1850 - 1904) Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat Türk edebiyatındaki - teknik açıdan zayıf - ilk roman ...................................................ın yazarıdır. Edebiyattan çok dille ilgilenmiş; dilin sadeleşmesi ve sözlüğünün hazırlanması, kurallarının belirlenmesi için büyük çaba gösLisan-ı Türki termiştir. ............................... makalesinde Türkçenin, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılarak ıslah edilebileceğini savunmuş; “Lisan ve Edebiyatımız” makalesinde ise dil ve edebiyat arasındaki sıkı bağa işaret ederek güzel bir dilimiz olduğu halde ona uygun bir edebiyatımız olmadığını vurgulamıştır. Şemsettin Sami, Orhun Yazıtları’nı Türkiye Türkçesine aktarmış; “Kutadgu Bilig” üzerinde çalışmış; ama bu eserleri kitaplaşmamış, gazetelerde makale olarak yayımlanmıştır. Şemsettin Sami “Cep Kütüphanesi” adı verilen ve çeşitli bilimleri ve alanları tanıtan dizideki şu kitapları da hazırlamıştır: Medeniyet-i İslamiye, Esâtir (Mitoloji), Kadınlar, Gök, Yer, İnsan, Emsâl, Letâif, Yine İnsan, Lisan, Usûl-i Tenkid ve Tertib. Eserlerİ: Roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat Oyun : Seydi Yahya, Gave, Çeviri : Victor Hugo – Sefiller Sözlük ve Ansiklopediler: Kamus-ı Fransevi, Kamus-ı Türk–i AHMET VEFİK PAŞA (1823 - 1891) Ahmet Vefik Paşa’nın modern Türk tiyatrosunun oluşumundaki rolü büyüktür. Bursa valiliği sırasında bir tiyatro binası yaptırmış, hatta memurları burada tiyatro yapmaya mecbur etmiştir. Daha çok Moliere’den yaptığı çevirilerle tanınan Ahmet Vefik Paşa, düz çevirilerinin yanı sıra Türk hayatına uyarlama (adaptasyon)lar da yapmıştır. Bu çeviri ve uyarlamalarda dönemine göre çok sade bir dil kullanmıştır. Türkçülük düşüncesinin öncülerinden olan Ahmet Vefik Paşa, Türk tarihinin Osmanlılardan daha önce başladığını göstermek için Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türkî Lehçe-i Osmani ....................................... adlı eserini Türkiye Türkçesine çevirmiş; .................................... adlı bir Türkçe sözlük ve atasözleri sözlüğü hazırlamıştır. Eserlerİ Moliere’den uyarlamalar: Zor Nikah, Zoraki Tabib, Tabib-i Aşk, Meraki, Yorgaki Dandini, Dekbazlık Hece ile yaptığı manzum çeviriler: Adamcıl, Savruk, Kocalar Mektebi, Kadınlar Mektebi, Tartuffe.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
33
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
AHMET CEVDET PAŞA (1822 - 1895) İyi bir medrese eğitimi alan Ahmet Cevdet Paşa, genç yaşlarda Tanzimat’ın ünlü devlet adamı Mustafa Reşit Paşa’yla tanışmış ve onun yol göstermesiyle Fransızca öğrenmiş, Batı uygarlığını tanımıştır. Ahmet Cevdet Paşa dilin sadeleşmesi, konuşma diliyle yazı dili arasında farklılıklar olmaması gerektiğini savunur; şiirde de hece ölçüsünün, Türklerin doğal ölçüsü olduğuna inanır. Ancak hazırladığı “Kavâid-i Osmaniye” adlı dil bilgisi kitabında Türkçeyi Arap ve Fars dillerinin kurallarıyla açıklamaya çalışmış; “Belâgat-ı Osmaniye” adlı edebiyat teorisi kitabında da yine Arap ve Fars edebiyatlarının sınıflandırmalarını Türk edebiyatına uygulamaya kalkmıştır. Ahmet Cevdet Paşa da dönemin diğer aydınları gibi çağdaşlaşmayı, ilerlemeyi ister. Ama bu çağdaşlaşmanın Batı’yı taklit ederek değil, kendi değerlerimizden tamamiyle kopmadan gerçekleşmesi gerektiğini savunur.
Eserlerİ Cevdet-i Tarih (Tarih Ansiklopedisi)
“Sergüzeşt” romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Realizmin etkisinde yazıldığı B) Yazıldığı dönemin sosyal yaşamını yansıttığı C) Kölelik sorununu işleyen ilk Türk romanı olduğu D) Yanlış Batılılaşmayı işlemesiyle “Araba Sevdası”na benzediği
Sergüzeşt romanı kölelik ve cariyelik
E) Yazarın kimi zaman olay akışını keserek araya yorumlarını aktardığı
sistemini eleştirel gözle işleyen bir romandır.
34
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
TANZİMAT II. DÖNEM SANATÇILARI RECÂİZÂDE MAHMUT EKREM (1847 - 1914) Gençlik yıllarında Namık Kemal’le tanışan Recaizâde, Namık Kemal Avrupa’ya gidince “Tasvir-i Efkar” gazetesinin yönetimine geçmiştir. Yeni tarzda şiir, roman, piyesler yazarken bir yandan da eski edebiyat taraftarlarına karşı yeni edebiyatı savunmuştur. Öğretmenlik yaptığı okullarda yeni edebiyat anlayışını yaymaya çalışmış, yeni edebiyatın kurallarını anlatan kitap ve Servet-i Fünun Tevfik Fikret makaleler yazmıştır. .................................... dergisinin başına öğrencisi ...........................’in Servet-i Fünun geçmesini sağlamış, böylece ................................ hareketinin başlamasına yardımcı olmuştur. Çevresinde yeni edebiyat taraftarı gençleri toplaması ve onlara adeta hocalık etme Üstat-ı Ekrem si sebebiyle .................................. olarak anılmıştır. Önceki Tanzimat sanatçıları gibi eski şekilleri kullansa da, yeni şekilleri öncekilerden daha çok kullanmıştır. Ekrem’in öncekilerden ayrılan bir yönü de sanata bakış açısıdır. Sanat için sanat ........................................... ilkesine bağlı kalmıştır. Bu yüzden de bireysel konuları (aşk, ayrılık, ölüm) işlemiştir. Şiirde çoğunlukla aruz ölçüsünü kullanmış, birkaç şiirinde hece ölçüsüne başvurmuştur. Recaizâde Mahmut Ekrem şiirin yanı sıra tiyatro, roman türlerinde de ürün vermiş; tiyat klasisizm realizm ro eserlerinde ............................., romanda ise .......................... etkisiyle yazmıştır. Edebi Araba Sevdası yatımızın ilk realist romanı olan ...................................nı kaleme almıştır. 1870’te yazdığı Atala ...................................... adlı oyun ise, ilk dram olarak kabul edilir. Eserlerİ Şiir: Pejmürde, Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Nijat Ekrem, Zemzeme I, II, III
Roman : Araba Sevdası
Öykü : Şemsa, Muhsin Bey
Tiyatro : Afife Anjelik, Atala, Vuslat, Çok Bilen Çok Yanılır.
Göz için kafiye anlayışını benimseyerek eski şiirin temsilcisi olan Muallim Naci I II III Recaizâde Mahmut Ekrem’le tartışması sonucu Zemzeme adlı eseri yazmıştır. IV V Bu cümlede altı çizili sözcüklerin hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
Muallim Naci’nin eseri Zemzeme değil Demdeme’dir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
35
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (1852 - 1937) Tanzimat Döneminin en büyük ve en verimli şairi olarak görülen Abdülhak Hamit; İran, Fransız ve Divan şiirlerini tanıyıp onlardan aldığı özellikleri kendi şiirinde başarılı ve özgün bir biçimde birleştiŞair-i Azam rebildiği için ............................ ismiyle anılmıştır. Şiirlerinde karşıtlıklara çok yer verdiği için “Tezatlar şairi” ikinci bir lakabı olmuştur. Özellikle, ilk eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı
Makber ....................... şiiri Türk edebiyatında ölüm konulu en güzel birkaç şiirden biri olmuştur. Şiirlerinde çoğunlukla aruzu kullanmakla birlikte, zaman zaman hece ölçüsünü de kullandığı görülür. Biçim bakımından divan şiirinden önemli ölçüde kopmuştur. Abdülhak Hamit’in üzerinde durulması gereken bir başka yönü de kimi manzum, kimi düz yazıyla kaleme aldığı tiyatrolarıdır. Tiyatro eserlerinin konuları genellikle Asur, Türk - Moğol, Arap, Yunan, Makedonya ve Osmanlı tarihinden alınmadır. Abdülhak Hamit, tiyatro eserlerinin çoğunu sahnelenmesi için değil roman gibi okunması için kaleme almıştır. Eserlerİ Şiir: Sahra, Makber, Hacle, Bunlar Odur, Garam, Bâlâdan Bir Ses, Tayflar Geçidi Tiyatro: Macera-yı Aşk, İçli Kız, Eşber, Nesteren, Duhter-i Hindu, Endülüs’ün Fethi, Sardanapal, Turhan
SAMİPAŞAZÂDE SEZAÎ (1859 - 1936) Tanzimat Edebiyatının II. kuşağında roman ve hikâyeleri ile tanınmış realist bir yazardır. Onun eserlerinde romantizmin izleri olmakla birlikte, olmuş ya da olabilecek olayları anlatması, psikolojik çözümlemelerinin doğallığı, betimlemelerini eseri süslemek amacıyla değil, olayın geçtiği mekanı tanıtma amacıyla yapması, eserdeki konuşmaların gerçek hayattaki konuşmalara uygunluğu gibi realist özelliklere de rastlanır. 14. yaşında ölen yeğeni için de “İclâl” adlı mersiyeyi kaleme almıştır. Eserlerİ Roman : Sergüzeşt Öykü : Küçük Şeyler Oyun : Şir Düz Yazı : Rumuzu’l-Edeb
36
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
3. BÖLÜM
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
MUALLİM NACİ (1850 - 1893) Ahmet Mithat Efendi’nin damadı olan ve onun çıkardığı Tercüman-ı Hakikat ................................................ gazetesinin edebî kısmını yöneten Muallim Naci, buradaki çalışmalarıyla Divan şiirinin canlanmasını sağlar ancak Ahmet Mithat Efendi, ülkede Batı kültürünün yayılmasına çalıştığı için gazetenin edebî kısmını kaldırır. Her iki kültürü de iyi tanıyan sanatçı bir yandan Divan tarzı şiirler yazarken bir yandan da yeni tarzda şiirler yazmıştır. Fransız şairlerinden manzum ve mensur çeviriler yapmıştır. Aslında Doğu ve Batı edebiyatlarından yararlanarak bir orta yolu bulmak isteyen sanatçı hem aldığı medrese eğitimi, hem de çevresine toplanan eski şiir taraftarlarının etkisiyle yeni edebiyat taraftarları ve onların lideri konumundaki Recaizâde Mahmut Ekrem’le şiddetli tartışmalar yapmıştır. Şairlik gücü yüksek olan Muallim Naci, aruz ölçüsünü kusursuzca kullanmış ve sonraki nesilden Tevfik Fikret ve Mehmet Akif üzerinde etkili olmuştur. Eserlerİ
Şiir : Ateşpare, Şerare, Fürûzan, Sünbüle, Yadigar-ı Naci Eleştiri: Demdeme, Muallim Hatıra : Ömer’in Çocukluğu
Tanzimat Döneminde, –
Ahmet Vefik Paşa, Moliere’den uyarlamalar yapmıştır.
–
Namık Kemal’in “İntibah” romanı ve diğer eserlerinde Victor Hugo’nun etkisi vardır.
–
Recaizâde Mahmut Ekrem’in “Araba Sevdası” romanı gözlem ürünüdür.
–
Nabizâde Nazım, “Karabibik” adlı romanında kişilerini (Emile Zola gibi) ait oldukları çevrenin diliyle konuşturmuştur.
Bu bilgilerden yola çıkılarak Tanzimat sanatçılarının aşağıdaki hangi akımın etkisinde kaldığı söylenemez? A) Klasisizm
B) Romantizm
C) Realizm
D) Natüralizm
E) Sürrealizm
Sürrealizm etkisinde kaldıklarını söyleyemeyiz.
NABİZÂDE NÂZIM (1862 - 1893) Asıl mesleği askerlik olan Nâbizâde Nâzım genç yaşta şiir yazarak edebiyat sahasına girmiştir. Daha sonra hikâye ve roman yazmıştır. Eserlerinde natüralizmin etkisi çoktur. Onun Karabibik adlı uzun hikâyesi, hem ilk natüralist eser hem de o zamana kadar hiç işlenmeyen Anadolu’yu ilk defa işleyen edebî eser olmuştur. Bu eserinde köy hayatını ve köy insanını ele almış; kahramanlarının konuşmalarını da yerel ağız özelliklerini koruyarak vermiştir. Eserlerİ
Öykü: Karabibik, Yadigarlarım, Sevda, Hasba Şiir : Heves Ettim Roman : Zehra
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
37
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM
Onun için, edebiyat bir araçtır. Halkın kültürel düzeyini yükseltmek için, halkın anlayabileceği bir dille yazdıklarını biçimlendirir. Nitekim romanlarındaki öğreticiliğin özünde böyle bir kaygı vardır. Ayrıca romanlarında özellikle ahlak, toplumsal adalet kavramlarına ağırlık verir. Bu parçada sözü edilen Tanzimat Dönemi sanatçısı aşağıdakilerden hangisidir? A) Şinasi
B) Ahmet Mithat Efendi C) Abdülhak Hamit Tarhan D) Muallim Naci E) Recaizade Mahmut Ekrem
(2011 / LYS)
Bu parçada Ahmet Mithat Efendi’den bahsedilmektedir.
“Düzenlemeler” anlamına gelen “Tanzimat”, bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı kurumlarıyla Batı’ya yönelişi demektir. Tanzimat Döneminde Batı’yı yakından tanımış, Batı uygarlığının önemini kavramış kimi Türk aydınları, yaşayış, bilim, sanat ve edebiyat yönünden Batı ile bağlantılar kurmuşlardır. 1860 yılında Agâh Efendi ile Şinasi’nin birlikte çıkardıkları ---- adlı gazete ile Tanzimat edebiyatı başlamış oldu. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Tercüman-ı Ahval
B) Ceride-i Havadis
D) Tercüman-ı Hakikat
E) Tasvir-i Efkâr
C) Takvim-i Vakayi (2011 / LYS) Tercüman-ı Ahval getirilmelidir.
Gerek sosyal gerekse metafizik konularda yazdığı şiirlerindeki ahlakçı ve filozofçu tutumuyla Ziya Paşa, Divan şiirindeki “hâkimane” şiirin son temsilcisi ve halk filozofu unvanını kazanmıştır. Bu tarz şiirlerinden birçok beyti ve dizesi, birer atasözü sağlamlığı ve sevimliliğiyle belleklerde yer etmiştir. Bu parçadaki açıklamaya göre, aşağıdaki verilenlerden hangisinin Ziya Paşa’ya ait olduğu söylenemez? A)
İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzu o kadar sıkleti çekmez
B)
Nâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem
Cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın
C)
Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i eserinde
D)
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir
E)
Ne kaldı rûha teselli şarâbdan başka
Boğaz’da üç gecelik mâh-tâbdan başka
38
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
E seçeneğinde şarap ve eğlenceden bahsedil(2011 / LYS)
mektedir. Beyit bu özelliğiyle Ziya Paşa’ya ait olamaz.
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM
Aşağıdakilerden dizelerin hangisinde özellikle Tanzimat Dönemine özgü bir kavram yoktur? A)
Memleket bitti yine bitmedi hâlâ sen ü ben
Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen
B)
Olmuş insâna taasub bir onulmaz illet
Hüsn-i tedbîrin ile kurtulur andan millet
C)
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten
D)
Kanı ol gül gülerek geldiği demler şimdi
Ağlarım hâtıra geldikçe gülüştüklerimiz
E)
Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esâretten
(2010 / LYS)
D seçeneğindeki dizelerde Tanzimat Dönemine özgü kavramlar yoktur.
(I) Tanzimat Dönemi tiyatrosunda çeşitli konular işlenir. (II) İşlenilen konular, genellikle toplumsal boyutlu nitelikler taşır. (III) Örneğin Namık Kemal’in Zavallı Çocuk ve Gülnihal adlı yapıtlarında vatan konusu işlenmiştir. (IV) Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Mithat, Abdülhak Hamit, Teodor Kasap gibi sanatçılar da tiyatro alanında yapıtlar ortaya koymuşlardır. (V) Bu alanda ürün verenler klasisizm ve romantizm akımlarının etkisinde kalmıştır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
Namık Kemal’in Zavallı Çocuk ve Gülni-
E) V (2010 / LYS)
hal adlı yapıtlarında vatan konusu işlenmemiştir.
----, Tasvir-i Efkâr’da yayımlanan “Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazâtı Şâmildir” adlı makalesinin ---- Dönemindeki dil anlayışını belirleyecek düzeyde bir içeriği vardır. Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangileri sırasıyla getirilmelidir? A)
Namık Kemal’in - Millî Edebiyat
B)
Şinasi’nin - Tanzimat
C)
Recaizade Mahmut Ekrem’in - Servet-i fünûn
D)
Tevfik Fikret’in - Fecr-i Âtî
E)
Yahya Kemal Beyatlı’nın - Cumhuriyet
(2010 / LYS)
Şinasi’nin ve Tanzimat getirilmelidir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
39
Tanzimat Dönemi Edebiyatı (1860 – 1896)
3. BÖLÜM Şairler
Topluluklar
Akımlar
----
Servet-i Fünûn
Batıcılık
Ziya Gökalp
----
Türkçülük
Namık Kemal
Encümen-i Şuarâ
----
Yukarıda şairlerin, içinde yer aldıkları topluluklar ve savundukları düşünce akımları verilmiştir. Tablodaki boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A)
Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Hececiler - Türkçülük
B)
Mehmet Âkif Ersoy - Genç Kalemler - Batıcılık
C)
Tevfik Fikret - Genç Kalemler - Osmanlıcılık
D)
Yahya Kemal Beyatlı - Yedi Meşaleciler - Osmanlıcılık
E)
Tevfik Fikret - Beş Hececiler - Batıcılık
(2010 / LYS)
Boşluklara sırası ile Tevfik Fikret – Genç Kalemler _ Osmanlıcılık getirilmelidir.
Türk edebiyatında Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey’le Rakım Efendi, Namık Kemal’in İntibah, I II Samipaşazâde Sezai’nin Zehra, Recaizâde Mahmut III Ekrem’in Araba Sevdası, Nabizâde Nazım’ın Sergüzeşt IV V isimli yapıtları sosyal içerikli romanlara örnek olarak gösterilebilir. Yukarıdaki cümlede numaralanmış yapıtlardan hangileri birbiriyle yer değiştirirse bilgi yanlışı giderilmiş olur? A) I. ile II.
B) I. ile IV.
D) III. ile V.
E) IV. ile V.
C) II. ile III. (2007 / ÖSS)
III ile V’in yer değiştirmesi gerekir.
Şinasi’nin, edebiyatımızda gerçekleştirdikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A)
Halk için roman yazma hareketini başlatmıştır.
B)
Dilde sadeleşme hareketine öncülük etmiştir.
C)
La Fontaine’den çeviriler yapmıştır.
D)
İlk özel gazeteyi çıkarmıştır.
E)
İlk tiyatro yapıtını yazmıştır.
40
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
(2007 / ÖSS)
Şinasi’nin romanı yoktur.
1. BÖLÜM
Fiziğin Doğası
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
41
Söz Sanatları
4. BÖLÜM SÖZ SANATLARI 1. Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması):
Benzetme amacı güdülmeksizin, bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasına denir. Bu kullanım sözcükler arasındaki çeşitli ilgilerle gerçekleşir. a.
İç - dış ilişkisi
Ayağını çıkarmadan başköşeye kuruldu.
b.
Parça - bütün ilişkisi
Bu acılı yüz her şeye rağmen gülebiliyor.
c.
Sanatçı - eser ilişkisi
Birkaç gündür Ahmet Hamdi okuyor.
d.
Yer - insan ilişkisi
Gün doğmadan bütün köy uyanırdı.
e.
Neden - sonuç ilişkisi
Bütün gece bereket yağdı.
Bir sözü benzetme amacı olmadan başka bir söz yerine kullanmaya mecaz-ı mürsel (ad aktarması) denir. Aşağıdaki dizelerin hangisinde mecaz-ı mürsel yapılmıştır? A) Bir bulut yükseliyor göklere
Gözleri yaşlı ve buğulu
B) Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı
C) Yoksulluk, hastalık hiç çekilmez
Ah derim derdim hiç bitmez
D) Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi?
E) Sevda çekmek zormuş gardaş
B seçeneğinde “vatan” sözcüğüyle in-
sanlar kastedilmiştir.
Bu günlerde yerim yoktur gardaş
2. Benzetme (Teşbih): Aralarında ilgi bulunan iki varlıktan nitelik olarak zayıf olanı, nitelik olarak güçlü olana benzetmektir.
Örnek :
Güneş
Benzeyen
altın bir top
gibi
parlıyordu.
(Kendisine Benzetme Benzetme yönü edatı benzetilen)
Temel ögeler
Yardımcı ögeler
Yalın Benzetme (Teşbih-i Beliğ): Sadece temel ögeler yer alır.
42
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
Örnek : İpek saç, taş yürek, Türkiye cennettir...
3. Eğretileme (İstiare): Benzetme amacıyla bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasına denir.
Eğretileme iki türlüdür:
a) Açık Eğretileme:
Yalnız kendisine benzetilen söylenir.
Bir ceylana gönül verdim.
ceylan → kendisine benzetilen
kız, güzel → benzeyen (söylenmemiş)
b) Kapalı Eğretileme: Yalnız benzeyen ve benzetme yönü söylenir. Benzetilenin ne olduğunu belirten ipucu benzetme yönüdür.
“Koca çınar, kucak açar yüzlerce kuşa.”
Koca çınar → benzeyen
İnsan → kendisine benzetilen (söylenmemiş)
4. Teşhis (Kişileştirme): İnsana özgü niteliklerin, doğadaki varlıklara aktarılmasıyla yapılan mecazdır. Örnek : Şimdi bütün kuşlar türküsünü söylüyor özgürlüğün.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
43
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
Aşağıdaki dizelerin hangisinde istiare sanatı yapılmıştır? A) Bülbül figan eyler, kırmızı güle
Sakın incitmesin har çiçekleri
B) Sen başkasın ey yâr
Gel parçala yüreğimi yâr
C) Sevdan düştü dilimize ansızın
Yakar kavurur bir zaman
D) Avluda bir tesbih, bir şapka
Kaldı senden hepimize hatıra
E) Yüce dağlara çıkıp gidelim
Yok mu sevdiğimden bir haber?
C seçeneğinde istiare sanatı yapılmıştır.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde kişileştirme (teşhis) sanatı vardır? A) Senin derdin gündüz gece
Yolunda ölsem böylece
B) Unutmuş tarlada ayak izimi bile
Eteğinde az mı durdum dağlar senin?
C) Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük, benzi soluk yâr söyle
D) Yağmur olsam yağa yağa
Terim dökülse toprağa
E) Kaçtım o bakıştan, o gözden
Kaçındım laftan ve sözden
44
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
B seçeneğindeki “dağların eteği” ifadesinde teşhis sanatı kullanılmıştır.
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
5. Kinaye (Değinmece): Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanma sanatıdır.
Örnek : “Sen merak etme, ben onun kulağını bükerim.” cümlesinde “kulak bükmek” sözü gerçek anlamda düşünülebileceği gibi, “uyarmak” anlamında mecaz anlamını düşündürür.
“Hamama giren terler.” cümlesinde “terlemek” sözcüğü gerçek anlamda
düşünüleceği gibi “zor, zahmetli” anlamında mecaz anlamını düşündürür.
Atasözlerinde kinayeli söyleyişe sıkça rastlanır. Yalnız taş duvar olmaz. Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
6. Tariz (Dokundurma): Bir sözü karşıt anlamını vurgulamak amacıyla kullanmaktır.
Örnek :
“Böyle iyi dostu olanın düşmana ihtiyacı yok.” cümlesinde “iyi” sözcüğü ile “kötü” kavramı vurgulanmıştır.
7. Abartma (Mübalağa): Bir şeyi olduğundan büyük ya da küçük göstermektir.
Örnek : Hastalıktan iğne ipliğe döndü. Ne yaptığını bilmiyor, ateşle oynuyordu. Bir of çeksem karşiki dağlar yıkılırdı.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
45
Söz Sanatları
4. BÖLÜM 8. Dolaylama (İmâ) :
Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramı birden çok sözcükle anlatmaya dolaylama denir.
Örnek : Beyaz perde – sinema
Dolaylama Yedi tepeli şehir
Karşılığı İstanbul
Ege’nin incisi – İzmir derya kuzusu – balık
9. Hüsn-i talil (Güzel Neden Bulma) Bir olay ya da olguyu, gerçek nedeninin dışında hayali ve güzel bir nedene bağlayarak anlatmadır. Örnek : Hurşîde baksa gözleri halkın dola gelir.
Zira görünce hatıra ol mehlika gelir.
Hüsn-i talil, tecahül-i ariften, gerçekteki sonucu hayali ve güzel bir nedene bağlama yönüyle ayrılır.
46
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
Birbiriyle anlamca ilgili sözcükleri bir arada kullanmaya tenasüp sanatı (uygunluk) denir. Aşağıdakilerden hangisinde bu söz sanatı vardır? A) Köylü ayran aşı içip, bulgur yerken
Şehirli beğenmez buğday ekmeğini
B) Kar, Erciyes’in tepesini mesken eyledi
İnmiyor bir türlü yanımıza
C) Sıkıntıdayım, feryat dolu içim
Bir busen için ölürüm gülüm
D) Haber bekledim dün yine senden
Sen uyudun, ben bekledim derken
E) Evler yıkan afet
Ne zor senle uğraşmak
A seçeneğindeki Köylü, ayran aşı, bulgur birbiri ile uygunluk gösteren sözcüklerdir.
10. Tecahül-i Arif (Bilmezlikten Gelme) Bir nükte yapmak amacıyla iyi bilinen bir şeyi bilmiyormuş gibi davranma sanatıdır.
Bu sanatta abartma ve istifham sanatlarından yararlanılır. Ancak bilmezlikten gelme ile istifham birbirine karıştırılmamalıdır. Bilmezlikten gelmede bilinmiyormuş gibi görünen gerçek sezdirilir. İstifhamda, sorulan şeye cevap isteme amacı gütmeden, anlamı güçlendirmek için soru biçiminde söylemektir.
Örnek : Göz gördü, gönül sevdi seni ey yüzü mahım! Kurbanın olam var mı benim bunda günahım!
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
47
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
Derin derin derelerden dönerek Arayıp Aslını ağlayan sular Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Suların dönerek gelmesi, güzel nedene –Aslı’ya– bağlanmıştır. B) “Aslı” kelimesi iki gerçek anlama da gelebilir. C) Aslı ve Kerem aşkına atıfta bulunulmuştur. D) Bir durum bilinip de bilinmezlikten gelinmiştir. E) Kapalı istiare görülmektedir.
11. Tezat (Karşıtlık) Ortak yanları bulunan iki zıt kavramdan birini gerçek anlamıyla diğerini ise mecaz anlamıyla kullanmak üzere aynı konu etrafında toplamaktır.
Anlamca karşıt sözcüklerin art arda sıralanması tezatı oluşturmaz. Tezat, heyecanın meydana getirdiği çağrışımlar üzerine kurulur. Dizelerde kullanılan karşıt kelimeler okuyucuya iki zıt durumu birlikte düşündürür. Örneğin: Ne efsunkâr imişsin ah ey didar-ı hürriyet Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten.
Örnek :
Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.
Bu mısrada tezat söz konusudur. Mısrada birbirinin karşıtı olan “ağlamak ve gülmek” sözcükleri bir durum için birlikte kullanılmıştır.
48
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
D seçeneğindeki ifadeden bahsedilemez.
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
Aşağıdaki dizelerin hangisinde tezat (zıtlık) sanatı bulunmaktadır? A) Sana uzanan el oldum
Kâh uslu kâh deli oldum
B) Gördüm gönül gözümle seni son kez
Cennette melek bile görmeyeceğim
C) Bir ismin bir cismin var ya!
Nerede onlar bilemez oldum.
D) Kimselerim yoktur derdimi yanam
Garip kaldım şu fani dünyada
E) Bir ulu çınarsın, mağrur duran
Dedim ki sen kal burda ben ölem
A seçeneğinde uslu ve deli olmak zıtlık belirtmektedir.
12. Tevriye Nükte yapmak amacıyla birkaç anlamı olan bir kelimenin en uzak anlamını kastederek kullanma sanatıdır. Tevriye ile kinaye birbirine karıştırılmaktadır. Tevriyede sözün iki anlamı mecaz ya da gerçek olabilir, ancak kinayede sözün gerçek ve mecaz anlamını birlikte çağrıştırması gerekir.
Örnek :
Beni göğsünde bir gül sayardı.
Yar benden incinir şimdi
Ben:
Yakın anlam: Tende bulunan koyu renkli leke
Uzak anlam: Sözü söyleyen birinci tekil kişi
Aşağıdaki dizelerin hangisinde bir söz iki gerçek anlama gelecek şekilde kullanılmıştır? A) Gerdanda bir ben, yanakta gamze
Ne güzel dururdu, olsaydı keşke
B) Yârin siteminden ağlarken gördüm
Dal dibinde kâkül bağlarken gördüm
C) Kapıda bacada dolanıp durma
Sultanım kalbime hançeri vurma
D) Yaylada seyran ediyor
Sevdiğim ne düşünüyor
E) Oyalı yazmayı çekmiş saçına
Kara sürme hoştur gözünde
A seçeneğindeki “ben” sözcüğü; - bilinçli bireyin kendini başkalarından ayırmasını dile getiren sözcük, - yüzde ve vücudun diğer bölgelerinde görülen yerel leke veya işaretler olarak iki gerçek anlamda kullanılır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
49
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
13. Telmih (Hatırlatma) İnsanların çoğu tarafından bilinen ünlü bir olay, fıkra, nükte, kıssa, ilim konuları ve inancı dolaylı bir biçimde hatırlatma sanatıdır.
Örnek :
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Bu dizelerde “Bedr’in aslanları” söz öbeğiyle İslamiyetin yayılışındaki “Bedir Savaşı” hatırlatılarak “telmih” sanatı yapılmıştır.
Her gördüğü Leyla olsa Kays, Mecnun olmazdı Sevda yakın hedef uzak Gönlüm garipti, garip Yukarıdaki dörtlüğün ilk iki mısrasında yer alan söz sanatının açıklaması aşağıdakilerden hangisidir? A) Anlamca ilgili kelimelerin kullanımı B) Anlamca zıt sözcüklerin kullanımı C) Bir olayı güzel nedene bağlama D) İki kavramdan birini diğerine benzetme E) Tarihteki bir olayı, sözü, kişiyi hatırlatma
14. Tenasüp (Uygunluk) Anlam bakımından aralarında ilgi bulunan iki veya daha fazla sözcük, deyim veya terimi bir araya getirmektir. Divan şairleri, birbiriyle ilgisi bulunan kelimeleri bir beyitte yoğunlaştırmaya rağbet etmişler ve “tenasüp” yaygın bir sanat halini almıştır. Türlü bilim terimleri, mitoloji, tarih ve mesnevi kahramanları, hayvan bitki ve çiçek adlarıyla yaygın biçimde tenasüp yapılmıştır.
Örnek : Laleyi sümbülü gülü hâr almış. Bu dizede “lale, sümbül, gül, hâr (diken) bir arada kullanılarak tenasüp sanatı yapılmıştır.
50
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
E seçeneğinde kullanılan Leyla, Mecnun, Kays sözcükleri ile tarihteki edebi şahsiyetler hatırlatılmıştır.
Söz Sanatları
4. BÖLÜM
Gece gündüz hep bekledim dostumu Efkârım var, sen yoksan N’eyleyim gülü, sümbülü, laleyi Gül ağlıyor sen olmasan Bu dörtlükle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz? A)
İlk iki mısrada tezat sanatı yapılmıştır.
B)
Üçüncü mısrada tenasüp sanatı yapılmıştır.
C)
Dördüncü mısrada teşhis sanatı yapılmıştır.
D)
Dördüncü dizede “gül” sözcüğü tevriyeli kullanılabilir
E)
Üçüncü mısrada teşbih sanatı görülmektedir.
E seçeneğindeki ifade çıkarılamaz.
15. İstifhâm (Soru) Cevap isteme amacı taşımadan duygu ve anlamı güçlendirmek için sözü soru Terdit: Sözü hiç beklenilmeyen bir sonu-
biçiminde söylemektir.
ca bağlama.
Örnek : Bana kara diyen dilber
İktibas : Bir ayetin, hadisin alıntılanarak
Gözlerin kara değil mi
aktarılması.
16. Tekrir (Yineleme)
İrsal-i Mesel : Bir düşüncenin bir atasö-
Sözün etkisini artırmak için anlamın yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yinelemektir.
züyle desteklenmesi. Rücu : Söylenen bir sözü geri alıp onun
Örnek :
yerine daha güçlü bir söz söyleme.
Çal sevdiceğim, çal güzelim, çal meleğim, çal!
Sevdiğim dillere destan Sevdiğim meyil verdiğim Sevdiğim canım Sevdiğim sensin benim Bu dörtlükte görülen en belirgin söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir? A) Tekrir
B) Teşbih
C) Hüsn-i Talil
D) İstiare
E) Tezat
Dizelerde
“sevdiğim”
sözcüğünün
sık
tekrarıyla tekrir sanatı yapılmıştır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
51
Söz Sanatları
4. BÖLÜM 17. Leff-ü Neşr (Sıralı Açıklama)
Genellikle bir beyit içinde birinci dizede birkaç şeyi andıktan sonra, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik veya karşılıkları kullanma sanatına “Leff-ü Neşr” denir.
Örnek :
Bâran değil, şafak değil, ebr-i seher değil I II III
Gözyaşıdır, ciğer kanıdır, dûd-i âhtardır
I
II
III
Beyitte şair “Bâran (yağmur), gözyaşı; şafak değil, ciğer kanıdır; ebr-i seher (seher bulutu) değil, dûd-i âh(ahın dumanı)’dır” diyerek ilk dizede andıklarını ikinci dizede aynı sırayla açıklıyor.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde “Leff-ü Neşr” sanatı yapılmıştır? A) Renkli bir sağanak elenir içime
Emzirir düşleri bu nurdan oluk
B) Gönlümde ateşin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun ne diye taştın
C) Erişmek hevesi yorgun kollarda
Kaybolmak korkusu ıssız yollarda
D) Delikanlım işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin, elinde şanlı bayrak
B seçeneğinde ateşin → tutuştun
E) Karada aslan olduk, ejder olduk denizde
buralarda “Leff-ü Neşr” sanatı yapılmıştır.
Çifte nikahlımızdı, deniz bizim, yer bizim
18. Cinas Sesteş sözcüklerle ya da söz öbekleri ile yapılan bir uyak çeşididir. Aynı zamanda edebi sanattır.
Örnek :
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksa akıbet yer yer seni
Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz kışım yazıma
Her nefeste işledim ben bir günah
Bir günah için demedim bir gün âh
52
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
yaştın → taştın
Söz Sanatları
4. BÖLÜM I.
Bir sözü karşıt anlamına gelecek şekilde kullanmak
II.
Bir hadis veya ayeti söz içinde kullanmak
III. Anlam karşılığı olan sözcükleri şiirde simetrik olarak sıralamak IV. Sözü okuyucuyu şaşırtacak veya onun tahmin edemeyeceği şekilde bitirmek Yukarıda tanımları verilen sanatlar arasında aşağıdakilerden hangisi bulunmamaktadır? A) Terdit
B) İrsal-i Mesel C) İktibas
D) Tariz
E) Leff-ü Neşr İrsal-i Mesel bulunmamaktadır.
Bize kâfir demiş Müftü Efendi Tutalım ben ana diyem Müselman Varıldıkta yarın ruz-ı cezaya İkimiz de çıkarız anda yalan (Müftü Efendi bize kâfir demiş, benim ona Müslüman dediğimi varsayalım. Yarın ceza günü ikimizin de sözü yalan çıkar.) Dörtlükte görülen sanat aşağıdakilerden hangisidir? A) Tezat
B) Tenasüp
C) Tariz
D) Mecaz-ı Mürsel
E) Kinaye
Bu dörtlükte “Müslüman” sözü kullanılarak karşıt anlamı sezdirilmiştir.
Çatma kaşlarını, dökme yaşını Yağmur başlar, yay ve ok çıkar keseden (Bu dizelerde ilk mısrada söylenen kaş ve yaş, ikinci mısradaki yağmur ve yay sözcükleriyle karşılanmıştır.) Özelliği ve örneği verilen söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir? A) Teşhis
B) İstiare
C) Tevriye
D) Leff-ü Neşr
E) Hüsn-i Talil
Leff-ü Neşr söz sanatı vardır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
53
4. BÖLÜM
Söz Sanatları
Aşağıdakilerin hangisinde sanatlı bir söyleyiş bulunmamaktadır? A) Tecer Dağı’nı duman kuşatmış
Ağaçlar oynuyor rüzgârlarla
B) Sen gittin gideli bir haller oldu
Kan ağlar gözlerim selde bir zaman
C) Eyüp ile sinemde kurtlar gezinir
Mevlam çilesine bürüttü beni
D) Sana kavuşacağım diye
Koparsın sahibim dalımdan beni
E) Ben yıllardır yolunu gözlerim
E seçeneğinde sanatlı bir söyleyiş yoktur.
Gün geçtikçe daha fazla özlerim
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen sanat yoktur? A) Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli
Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli
(Hüsn-i Talil)
B) Uçuyor rüzgâr gibi altımdaki küheylan
Ne kadar dizginlesem yavaşlayacak değil
(Mübalağa)
C) Kuşlar küsmüş yuvaya, ağaçlar yaprak vermez
Bu kavgalar bitecek, zulüm ebedî değil
(Teşhis)
D) Gerçek, hayali aştı, ufuklar uzak değil
En olmaz isteklere uzanmak yasak değil
(Tezat)
E) Gül yaprağına döndü tekmesi düşmanların
Sunulan zehir değil, saplanan bıçak değil
(Teşbih)
(2013 / LYS) A seçeneğinde Hüsn-i Talil sanatı yoktur.
54
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Söz Sanatları
4. BÖLÜM
Aşağıdaki dizelerin hangisinde ayraç içinde verilen sanat yoktur? A)
Bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş (Mürsel mecaz)
B)
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü (Tezat)
C)
Sardı katil gece dünyayı siyah bir kefene Bir emel yıldızı göz kırpıyor ancak aradan (Teşhis)
D)
Öyle bir boşandın ki çöle benzer ömrüme Bir Nuh tufanı oldu, sel değil, sağanak değil (Telmih)
E)
Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle Ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle (İstifham)
(2010 / LYS) E seçeneğinde istifham sanatı yoktur.
(I) Onun şiirlerinde; masal, şiir, deyiş gibi halk edebiyatı ürünlerinin etkisi görülür. (II) Halk diline yaklaşmaya da özen gösteren bu sanatçının dizeleri toprak kokan yağmur damlaları gibidir. (III) Satırların arasından dökülür okuyucunun duygu dünyasına. (IV) Davetkârdır, sizi kendi dünyasına yavaşça çekip alır. (V) O sesi ne zaman duydunuz, eşiği ne zaman geçtiniz, anlayamazsınız bile. (VI) Bu anlamda, resimleri de şiirleriyle büyük benzerlik gösterir sanatçının. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangilerinde sanatlı bir söyleyiş yoktur? A) I. ve IV.
B) I. ve VI.
D) III. ve IV.
E) V. ve VI.
C) II. ve V. (2010 / LYS)
I. ve VI. cümlede sanatlı bir söyleyiş yoktur
(I) Güneş yavaş yavaş yükselirken antik kent aydınlanmaya başlıyor. (II) Güneşle birlikte, kentin geçmişindeki bilinmeyen yönlerin de ortaya çıkacağını sanıyor insan; ama bir süre sonra yanıldığını anlıyor. (III) Yüzyıllardır yalnızlığa alışmış, unutulmuş bu kentin geçmişini düşünüyor. (IV) Acaba bu tiyatro sahnesinde kaç oyun sergilendi, odeonda ne gibi sorunlar tartışıldı, ölümüne savaşlar nasıl yaşandı buralarda? (V) Bugün, bütün bunlardan habersiz, tarih sahnesindeki rolünü tamamlamış ve mağrur bir sessizliğe gömülmüş bir kentle karşı karşıyayız. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde kişileştirme sanatı vardır? A) I. ve II.
D) III. ve V.
B) I. ve IV.
E) IV. ve V.
C) III. ve IV. (2006 / ÖSS)
III. ve V. cümlede Kent, sözcüğü kişileştirilmiştir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
55
Söz Sanatları
4. BÖLÜM
Tablasındaki taze salataları övmek için, “Badem bunlar, badem!” diye bağıran satıcı, aşağıdaki söz sanatlarından hangisine başvurmaktadır? A) Benzetme
B) Tenasüp
D) Hüsn-i Talil
C) Kinaye
E) Mecaz-ı Mürsel
(1995 / ÖYS) Mecaz–ı Mürsel sanatına başvurmaktadır.
Marmara’da her yelken Uçar gibi neşeli Yukarıdaki dizelerde olduğu gibi, kimi sözler benzetme amacı gütmeden kendi anlamları dışında kullanılır. Aşağıdaki dizelerin hangisinde bu örnektekine benzer bir dil kullanım vardır? A)
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
B)
Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım
C)
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda
D)
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
E)
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
(1995 / ÖYS)
A seçeneğinde bu dizelerdekine benzer bir kullanım vardır.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde dört öğesi de bulunan bir “teşbih” vardır? A)
Her hatıra bir damla yaş oldukça gözümde
B)
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi
C)
Canlandı hayâlimde o mazideki yazlar
D)
Her gölge bir insan kadar inceydi, derindi
E)
Ben böyle değildim, bu deniz böyle değildi
D seçeneğinde; gölge: benzeyen insan: kendisine benzetilen (1995 / ÖYS)
kadar: benzetme edatı inceydi, derindi: benzetme yönü
56
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Söz Sanatları
4. BÖLÜM
İlâhi, kabul senden, ret senden; şifa senden dert senden... İlâhi, imanı verdin, daim eyle; ihsan verdin; kâim eyle. Bu parçadaki altı çizili sözcükler aşağıdakilerden hangisine örnektir? A) İmale
B) Seci
C) Aliterasyon
D) Redif
E) Cinas
(1989 / ÖYS)
Altı çizili örnekler Seci’ye örnektir.
Kısmetindir gezdiren yer yer seni Arşa çıksan akıbet yer yer seni Bu iki dizedeki söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir? A) Mecaz
B) Cinas
C) Kinaye
D) İstiare
E) Hüsn-i Talil
(1988 / ÖYS) Buradaki söz sanatı Cinastır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
57
4. BÖLÜM
58
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Söz Sanatları
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
I. SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATININ OLUŞUMU VE GENEL ÖZELLİKLERİ Servet-i Fünûn 1896 - 1901 yılları arasında etkinlik gösteren ......................................... topluluğu,
Servet-i Fünûn Servet-i Fünûn ..................................... dergisi çevresinde oluştuğu için daha çok ................................... olarak anılmıştır. II. Abdülhamid döneminde ortaya çıkan bu topluluğun üyeleri, Batı edebiyatı gibi yeni bir edebiyat oluşturma amacını taşırlar. Tanzimat Edebiyatının II. kuşak sanatçılarından olan Recaizâde Mahmut Ekrem, 1895 yı- yeni lında “Mâlûmat” dergisinin yazarlarından Muallim Naci ve onun taraftarlarıyla eski .................... ....................... tartışmasına girer ve onlara verdiği cevapların bir kısmını, Ahmet İhsan Tokgöz tarafından çıkarılan ve aslında adından da anlaşılacağı üzere, bir bilim - teknik dergisi olan Servet-i Fünûn (Fenler Serveti) dergisinde yayımlar. Recaizâde, Mekteb-i Mülkiyeden öğrencisi olan Ahmet İhsan Tokgöz’ün 1894’ten beri çıkardığı bu fen dergisini bir edebiyat dergisi haline getirmek için Ahmet İhsan Tokgöz’le anlaşır ve Galatasaray Lisesinden Tevfik Fikret’i öğrencisi olan ......................................... derginin edebiyat bölümünün başyazarı yapar. 1896’da Recaizâde’nin tarafını tutan başka gençlerin de bu dergi çevresinde toplanmasıyla Servet-i Fünûn ....................................... edebiyatı oluşur. Edebiyat ve Hukuk 1901 yılında Hüseyin Cahit Yalçın’ın ............................................... adlı yazısından dolayı Servet-i Fünûn dergisi kapatılır ve böylece topluluk dağılmış olur. Bundan sonra topluluk sanatçıları, bireysel olarak çalışmalarını devam ettirir. Kimisi sanat çizgisini değiştirmezken, kimisi farklı bir yol tutturmuştur. Cenap Şahabettin bireysel konuları işlemeye devam eder, ama Tevfik Fikret toplumsal konulu şiirler (Sis, Doksan Beşe Doğru) yazar. Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Millî Edebiyat saflarında yer alır. Servet-i Fünûn Edebiyatının genel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 1.
Servet-i Fünûn sanatçıları Batı, özellikle de Fransız uygarlığına özenmiş, toplumun ancak Batılılaşarak ilerleyebileceğine inanmışlardır.
2.
toplumsal Baskıcı yönetim nedeniyle ........................................ konulara değinmeyip daha çok bireysel sanat için sanat .................................. konulara yönelmişlerdir. Bu yüzden ........................................... görüşüne bağlanmışlardır.
3.
Yine baskı yönetimi nedeniyle sanatçılar, gerçekten uzaklaşıp hayale ve tabiata sığınmış; hep bir kaçma duygusu içinde yaşamışlardır.
4.
Sanat için sanat görüşüyle hareket ettikleri için toplumun anlayacağı sade bir ..................................... dil yerine, Türkçede o zamana değin kullanılanların dışında yeni Arapça ve Farsça sözcüklerle ağır, ağdalı, anlaşılmaz bir dil kullanmışlardır. Bunda özellikle şiirde Sembolizm ............................ etkisinde kalışları da etkili olmuştur. Sembolizmin etkisiyle ses ve ahenk gücü yüksek, ancak anlamı bilinmeyen sözcük ve tamlamalar kullanmışlardır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
59
5. BÖLÜM 5.
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
realizm naturalizm sembolizm Romanda .................................... ve .............................; şiirde de ........................... ve parnasizm ............................ akımlarının etkisi altında kalınmıştır.
6.
Benzetmelere sıkça yer verilen süslü bir dille yazmak, ünlemlere çokça yer vermek, “ve” bağlacını sık kullanmak, Servet-i Fünûncuların üslûbunu zaman zaman zayıflatmış ve yapmacıklı bir hale getirmiştir.
7.
Servet-i Fünun sanatçıları en çok şiir, mensur şiir, hikâye, roman, fıkra, makale ve edebi eleştiri türlerinde ürün vermişler, tiyatroyu ihmal etmişlerdir.
Servet-i Fünûn sanatçılarının, Tanzimat sanatçılarından farklı yönleri: 1.
Bireysel konulara yönelmeleri
2.
Tiyatroya önem vermemeleri
3.
“Sanat sanat içindir.” görüşüne bağlanmaları
4.
Şiirde sembolizm ve parnasizmin etkisinde kalmaları
5.
Divan şiiri nazım biçimlerini kullanmamalarıdır.
Servet-i Fünun Edebiyatının sanatçıları şunlardır;
Şiir: Tevfik Fikret Cenap Şahabettin Süleyman Nazif Düz yazı: Halit Ziya Uşaklıgil Mehmet Rauf Hüseyin Cahit Yalçın Ahmet Hikmet Müftüoğlu Ahmet Rasim
60
bağımsızlar
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
II. SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATINDA COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER A.Şiir Servet-i Fünûn Edebiyatı en güçlü atılımı şiir türünde yapmıştır. Özellikle Tanzimat’la başlaparnasist sembolist yan romantik akıma bu dönemde ............................... ve ............................ şiir akımlarının da eklenmesi ile bu türe yeni bir duyuş, düşünüş, hayal ediş hatta yeni bir söyleyiş de kazandırmış oldu. Birinci dönem şiirinin genel karakteri, bireyci sanat anlayışı olarak ortaya çıkmaktadır. Servet-i Fünûn şiirinin, 1901’de topluluğun dağılmasından sonra, özellikle II. Meşrutiyet’in ilanı ile sosyal sorunlara yöneldiği dikkati çeker. Bu yargı, bütün sanatçıları kapsamakla birlikte Tevfik Fikret, Ali Ekrem, Süleyman Nazif, Faik Ali gibi önde gelen şairlerin şiirlerinde bu özellik açıkça gözlenmektedir. Tevfik Fikret, 1901’de yazdığı Sis ile siyâsî ve toplumsal konulara yönelmiş; 1908’den sonra da “hürriyet” ve “vatanseverlik” temalarına, “medeniyet” teması eklenmiştir. Özellikle Haluk’un Defteri’nde bir araya getirdiği şiirlerde ağırlık kazanan bu temalar, ahlak ve idealizm ile beslenir. Ülkenin ve milletin kurtuluş ve yükselmesinde akılcı bir Batılılaşmanın gerekliliği üzerinde durulur. Bu anlayışla sanatına yeni bir yön veren şair, bu dönemde tam olarak “toplum için sanat” ilkesine bağlıdır. Topluluk sanatçıları yalnız şiirin konusunda değil, nazım şeklinden vezne ve kafiyeye kadar şiirin öteki unsurları üzerinde de titizlikle çalıştılar. Öncelikle şiirin yenileşmesinde nazım şeklinin vazgeçilmez bir unsur olduğu düşüncesindeydiler. Tanzimat’ın ikinci kuşağı ile denenmeye başlanan yeni nazım şekillerini bunlar, daha da yenileştirme ve değiştirme yoluna serbest müstezat gittiler. Başta Fikret, ............................................ işleyicisi oldu ve bizde serbest şiirin doğ-
soneyi masında öncü rol oynadı. Cenap, özellikle Fransız şiirinden aldığı ............................. işledi. Topluluk sanatçılarına göre şiirde ahengi yaratacak unsurlardan biri de vezinle birlikte uzunlu ve kısalı dizelerin uyumlu bir biçimde sıralanmasıydı. Üstelik istenen müzikaliteyi yaratsın diye aynı şiir içinde değişik vezinler kullanıldı. Böylelikle vezni kullanmada bir serbestlik sağlanmış oldu. Kafiye ise sırf ahenk unsuru olarak değerlendirildi. Fikret’in öncülüğünde (Hasta Çocuk manzûmesinde) Recaizâde Ekrem’in yenilik savunduğu ............................ ilkesi uygulamaya konuldu ve yaygınlaştı.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
61
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
Servet-i Fünûn şiirinin özelliklerini şöylece maddeler halinde sıralayabiliriz: 1.
Aruz ölçüsü kullanılmıştır ancak hece ölçüsünü deneyen birkaç şair de vardır.
2.
Sembolizm parnasizm ............................... ve ................................. akımlarının etkisiyle resim ve müzikalite ön plana çıkmıştır.
3.
Kulak için ................................ kafiye esas alınmıştır.
4.
Beyit bütünlüğü kalkmış, cümleler sonraki mısra ve beyitlere de taşmıştır. Böylelikle serbest müstezatın önü açılmıştır.
5.
sone terza - rima Batı edebiyatından alınan .............................. ve .................................. nazım biçimleri kullanılmıştır.
6.
Topluluk dağılana kadar bireysel konular işlenirken, dağıldıktan sonra özellikle Tevfik Fikret sosyal içerikli şiirler yazmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi Servet-i Fünûn şairleri için söylenemez? A) Şiirlerde sanatlı bir anlatıma başvurmuşlardır. B) Yabancı sözcük ve tamlamalar yerine konuşma dilini tercih etmişlerdir. C) Sembolizm ve parnasizm akımlarının etkisi altında kalmışlardır. D) Sone, terzarima gibi nazım türlerinde örnekler vermişlerdir. E) Duygu ve hayal unsurlarını gerçeklere tercih etmişlerdir. B seçeneğindeki ifade söylenemez.
62
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM I.
Batı’dan alınan nazım şekilleri kullanılmıştır.
II.
Mensur şiir örneklerine rastlanır.
III. Şiirlerde ünlemler, seslenmeler görülür. IV. Aruz, Türkçeye başarıyla uygulanmıştır. V.
Toplum için sanat görüşü benimsenmiştir.
Servet-i Fünûn Dönemi için yukarıdaki cümlelerin hangisi söylenemez? A) I
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. V. cümle söylenemez.
YAĞMUR
1. Küçük , muttarid, muhteriz darbeler
1.
Küçük, sıralı, çekingen, vuruşlar,
Kafeslerde, camlarda, pür-ihtizâz
Kafeslerde, camlarda titremekte
Olur dembedem nevhager, nâğmesâz
Sürekli ölüye ağlar gibi ağlıyor, şarkı söylüyor.
Kafeslerde, camlarda pür-ihtizâz
Kafeslerde, camlarda titremekte
Küçük sıralı, çekingen vuruşlar.
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler... 2.
Sokaklarda sel suları ağlaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır.
3.
Bulutlar karardıkça ufacık parçalara
Ağır, can çekişir gibi dalgalanma gelir.
4.
Soğuk bir gölge bürür etrafı hep
Gündüz vakti gece yarısı görünür
5.
Söner şimdi, az önce görülürken karşımdaki alemin hayali
6.
Açılmaz şimdi ne bir yüz ne bir pencere; bakıldıkça bir korku, ürküntü çöker yerlere
2. Sokaklarda seyl-âbeler ağlaşır
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;
3. Bulutlar karardıkça zerrâta bir
Ağır, muhtazır dalgalanma gelir;
4. Bürür bir soğuk gölge etrafı hep,
Nümâyân olur gündüzün nısf-ı şeb.
5. Söner şimdi, manzûr olurken demin
Heyûlâsı karşımda bir âlemin.
6. Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.
....................
Tevfik Fikret
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
63
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
Şiir ve Zihniyet: Dönemin sosyal ve siyasi anlayışına göre bireysel bir konu işlenmiştir.
Şiirde Ahenk:
Şiirde ahengi sağlamak amacıyla aruz ölçüsü tam ve zengin kafiyeler, redifler, aliferasyon ve asonanslarla birlikte dize tekrarları da yapılmıştır.
Şiir Dili:
Gerçek bir olay gözleme dayalı olarak yağmur damlalarının kişileştirilmesi ve yağmurun yağışının çağrışımları mecazlarla anlatılmıştır.
Şiirde Yapı: Geleneksel biçimlerden farklıdır. Bir beşlik, on iki ikilik, bir birlikten oluşan şiirde kimi zaman cümleler iki dizede tamamlanmıştır.
Şiirde Tema: Yağmurun yağışı ve çağrışımları
Şiirde Gerçeklik ve Anlam:
Bu döneme kadar doğa bir süs unsuru olarak kullanılırken bu şiirde doğrudan doğa olayı anlatılmıştır.
Şiir ve Gelenek:
Servet-i Fünûn geleneğine göre yazılmıştır.
64
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
III. SERVET-İ FÜNÛN EDEBİYATINDA OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ METİNLER A. Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler Hikâye ve Roman
Türk edebiyatında gerçek roman Servet-i Fünûn ile başlar. Servet-i Fünûnun romanını ....... Mehmet Rauf ve Halit Ziya .................................... temsil eder. Diğer roman ve hikâyeciler ............................................ Hüseyin Cahit Yalçın ................................................’dır. Servet-i Fünûn edebiyatçılarının şiirde olduğu gibi nesirde de ortak tavırları kötümserliktir. Hayal ile gerçek arasındaki çatışma, hayal kırıklığı ile son bulur. Toplumsal konularla uğraşamamaları onları ev içine itmiş, tabiatla, zavallılarla ilgilenmeye yöneltmiş, acıma duygusu başta olmak üzere bütün duyguların tahliline götürmüştür. Servet-i Fünûn hikâye ve romanlarının genel özellikleri şunlardır:
1.
sanat için sanat Batı tekniği güçlenmiş ama ............................................... görüşü doğrultusunda hareket edildiği için toplumdan uzaklaşılmıştır.
2.
Çevre betimlemeleri ve ruhsal çözümlemeler çok başarılı bir biçimde yapılmıştır.
3.
Romanın konusu İstanbul’la sınırlı kalmış, taşra ve taşra hayatı romana girmemiştir.
4.
Realizm natüralizm ............................ ve .................................. akımlarının etkisinde yazılmıştır.
5.
Ağır bir dil kullanılmıştır.
IV. FECR-İ ÂTİ TOPLULUĞU (1909 - 1912) Düşünce akımlarına bağlı edebiyat anlayışı dışında sadece edebiyat görüşleriyle ön plana çıkan ve edebiyatı bütün toplumsal sorunların dışında, sadece sanat olarak değerlendirmek isteyen Fecr-i Âti (Geleceğin Şafağı) kısa sürede dağılır. Kendilerine Fecr-i Âti adını veren gençler, Servet-i Fünûn’dan kendilerine katılan Faik Âli, Celâl Sahir ile birlikte toplanırlar. Beyannâmesini (bildiri) 24 Şubat 1910 tarihli Servet-i Fünûn’da yayımlayan Fecr-i Âti, kendilerinden önceki bütün edebiyat mirasını reddettiklerini söyleseler de Servet-i Fünûn estetiğini devam ettirirler. Yazı ve şiirleri sadece Servet-i Fünûn’da yayımlanmaz; “Resimli Kitap, Rübab” da onların yazılarının yer aldığı dergilerdir. Yayımladıkları bildiriyle kendilerini Servet-i Fünûn’dan ayrı göstermeye çalışır ve ilkelerini “sanat kişisel ve saygı değerdir.” .................................................................................................... özetlerler. Kendilerini bu cümleyle ifade etmeleri bile kendi aralarında sanat anlayışında birlik olmadığını gösterir. Milli edebiyat Bir kısmı çok genç ölmüş, çoğu ............................................. akımına katılmıştır. Onun için bu topluluk eğer aralarında Türk şiirinin büyük adı Ahmet Haşim bulunmasa, belki de ede-
Sanatçılar: Ahmet Haşim
R. Halit Karay
Emin Bülent
Hamdullah Suphi
Yakup Kadri
Celal Sahir
biyat tarihinde anılmayacaktı.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
65
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM
Bu dönemin zevk ve anlayışına uygun kaleme alınmış şiirler, sanatın “şahsi ve muhterem” olduğunu söyledikleri hâlde, tek bir şairin eseri olarak düşünülecek cinstendir. Söyleyişte serbestlik arayışları, alışılmış ve kabul görmüş şiir formlarını zorlama çabaları, biraz daha Batılı görünme; duyulmamış tabiatı ve yaşanmamış aşkı şiirleştirme istekleri kendilerine has sesi ve söyleyişi bulmalarına engel olmuştur, denilebilir. Ama asıl neden, o dönemde yaygın olarak benimsenen görüşlere katılmamış olmalarıdır. Bu parçada sözü edilen edebî topluluk aşağıdakilerden hangisidir? A) Fecr-i Atîciler
B) Servet-i Fünûncular
D) Tanzimatçılar
C) Garipçiler
E) Hisarcılar
(2013 / LYS) Parçada Fecr-i Atîciler’den bahsedilmektedir.
AHMET HÂŞİM (1883 - 1933) 1909 yılında Servet-i Fünûn’un en genci Faik Ali’nin başkanlığında kurulan Fecr-i Âti topluluğuna giren ve bu topluluğun öne çıkan şairidir. Annesini küçük yaşta kaybetmesi, dolayısıyla, anne şefkatinden mahrum büyümesi; Türkçeyi iyi bilmeyişi sebebiyle küçük yaşta geldiği yabancı çevrede yadırganması, bunun doğurduğu uyum güçlükleri ve kendisinin çok çirkin olduğunu zannetmesi gibi sebepler Hâşim’in içine kapanık, kompleksli bir tip olması sonucunu doğurmuştur. Hâşim edebiyatımızın ilk sembolist sayılabilecek şairidir. Fransız sembolistlerini tanımadan önce, Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Abdülhak Hamit ve Şeyh Galip’in etkisi altındadır.
Sanat için sanat ........................................... ilkesiyle hareket eder. Şiirlerinde hiçbir toplumsal konuyla ilgilenmemiştir. 1921 yılına kadar Türkçenin sadeleşmesi hareketine karşı çıkmış, eserlerinde Servet-i Fünûn’unkine benzer ağır bir dil kullanmıştır. 1921’den sonra Milli Edebiyat akımı etkisiyle şiirlerinin dilinde belirgin bir sadeleşme görülür.
En çok kullandığı nazım şekli serbest müstezat ve serbest nazımdır. Bunun yanında sone ve kıta şeklinde de birçok şiir yazmıştır. Şiirde ahenge çok önem verir. Ona göre şiir; “Sözle musiki arasında, sözden çok musikiye yakın” ortalama bir dildir. En çok kullandığı temalar aşk, tabiat, çocukluk hatıraları, hayal ve ölümdür. Net aydınlıklardan daima kaçmıştır. Gurûb vaktini, mehtabı ve gece karanlığını sever. Sonbahardan, kırmızı, sarı, turuncu ve mavi renklerden hoşlanır. Eserlerİ Şiir : Göl Saatleri, Piyale
Deneme – Fıkra : Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan Gezi : Frankfurt Seyahatnamesi
66
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM
Şiirlerinde aşk ve tabiat öne çıkan önemli iki temadır. Türk şiirinin en dikkate değer empresyonist şairi olarak kabul edilir. “Köylü vezni” dediği hece veznini kullanmamış, şiirlerini aruz vezniyle yazmıştır. Serbest müstezat, en çok tercih ettiği nazım biçimidir. Aşağıdaki şiirlerden hangisi bu parçada sözü edilen şaire aittir? A) Sis
D) Kar Musikileri
B) Hürriyet Kasidesi
C) O Belde
E) Makber
(2013 / LYS)
“O Belde” bu parçada bahsedilen şaire yani Ahmet Haşim’e aittir.
TAHSİN NAHİT Şair ve oyun yazarıdır. Şiirleri sanat yönüyle zayıftır.
Eserleri Şiir: Ruh-i Bîkayd Tiyatro: Jön Türkler, Kırık Mahfaza, Firar, Hicranlar.
V. DÖNEMİN BAĞIMSIZ İSİMLERİ Edebiyat-ı Cedide hareketinin ortaya çıktığı yıllarda yetiştiği halde, bu topluluğa katılmamış bazı şair ve yazarlar da vardır. Bunlar Edebiyat-ı Cedîde yazarlarının sanat ve edebiyat anlayışlarını benimsememişlerdir. Bağımsız isimlerden bir kısmı, edebiyatın kökten Batılılaşmasına karşı oldukları için, Edebiyat-ı Cedîde hareketine katılmadılar. Bir kısmı ise Batılaşmaya karşı olmadıkları halde, Edebiyat-ı Cedîde yazarları gibi belli bir kesime değil, geniş halk kitlelerine hitap etmekten yana oldular. Ahmet Rasim, Mustafa Reşit, Mehmet Celal, Edebiyat-ı Cedîdenin toplanma tarihi olan 1896’dan sonra ya bu hareketin büsbütün dışında kalmışlar ya da çok başarılı olmayan hikâyeler yazmaya devam etmişlerdir. Bu arada bazı yeni isimler şöhret kazanmaya başlamıştır. 1894 Temmuzunda yayınına başlamış olan İkdam gazetesinin tanıttığı Vecihî ile Hüseyin Rahmi, böyle yazarlardandır. Vecihî, Namık Kemal’in kötü bir taklitçisidir. Eserlerinin şöhreti, zamanının basit ve endişesiz zihinlerini kolaylıkla acındıracak tarzda ve masala çok yakın bir şekilde anlatılan konularda yazılmış olmalarından doğmuştur. Hüseyin Rahmi, bu dönemde Ahmet Mithat Efendi’nin usta bir takipçisi olmuştur. Bu dönemdeki diğer bağımsız isimler arasında Mehmet Celal, Ahmet Rasim, Safvet Nezihî, Güzide Sabri ve Cevdet Paşa’nın kızı aynı zamanda ilk kadın romancı olan Fatma Aliye’yi sayabiliriz.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
67
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
VI. SERVET-İ FÜNÛN VE FECR-İ ÂTİ DÖNEMİ SANATÇILARI TEVFİK FİKRET (1869 - 1915) Asıl adı Mehmet Tevfik’tir.
Galatarasay’da hocalık ve müdürlük, Darülfünûn (Üniversite) ve Robert Koleji’nde hocalık yapmıştır.
Şiire küçük yaşta başlar. İlk denemeleri Divan şiiri tarzındadır. Divan şairlerini taklit eden şiirler yazmıştır. Daha sonra Divan geleneğini devam ettiren çağdaşlarından Muallim Naci ve Muallim Fevzi etkisinde şiirler yazmıştır. Bu birinci döneminin son aşamasında Abdülhak Hamit ve Recaizâde Ekrem’in, yani Avrupaî Türk şiirinin etkisine girmiştir. Bu ilk şiirlerinde aşk ve tabiat temaları hakimdir.
Servet-i Fünûn’a yazdığı makaleler dışında yalnız şiirle uğraşmıştır.
Başlangıçtan
1901
sanat için sanat
yılına,
yani
Servet-i
Fünûnun
dağılışına
kadar
Fikret
anlayışındadır. Bu anlayışa uygun şiirler yazmıştır. Ancak bu
şiirlerinde bile yer yer yoksullara, kimsesizlere, zavallılara acıma duygusu görülür.
Servet-i Fünûn’un dağılışından sonra şair, çevre ile ilişkisini kesip köşesine çekilmiştir.
Bir bakıma dünyadan elini eteğini çeken şair, kendisini bütün duyarlılığıyla vatan ve millet ıstırabının içine atmıştır. 1901’den sonra tamamen toplumsal konulu şiirler yazmıştır. Bu şiirlerinde baskıcı yönetime karşı çıkmış; yeniliği, medeniyetçiliği, özgürlük ve meşrutiyeti, idealistliği övmüştür. Açık ve kesin olan bir şey varsa, o da Fikret’in bir medeniyet diyarı diye gördüğü Batı’ya aşırı ve içten hayranlığıdır. Birçok çağdaşı gibi, dine saldırı ve inkar yolunda yazdığı şiirler, toplumda laik düşüncenin gelişmesini önemli ölçüde etkilemiştir.
Bir ahenk unsuru olarak heceyi çok zayıf bulan Fikret, aruz vezninin kullanmıştır. Aruza uydurmak kaygısıyla Türkçe kelimeleri bozmaya gerek duymamıştır.
Fikret’in çocuklar için yazdığı Şermin adlı kitabında, manzûmeler hece vezniyledir.
Fikret’in şiirinin en büyük özelliği, nazmı nesre yaklaştırmış olmasıdır. Bu tarzı parnasyenlerden almıştır.
Beyit bütünlüğü anlayışı kırılmıştır. Avrupaî şiirin özelliklerinden olan manzûmenin bütünlüğü anlayışı yerleşmiştir.
68
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM
Nazım şekli olarak en çok sone
ve serbest müstezat
kullanmıştır.
En çok işlediği konular; hayal, gerçek, acıma, tabiat ve sosyal konulardır. Bununla beraber yer yer Divan edebiyatı mecazlarından da yararlanmıştır. Dil anlayışı bakımından Servet-i Fünûn’un genel tutumu dışına çıkmamıştır. Yani bu dil, pek çok Arapça ve Farsça kelime ve zincirleme tamlamalarla dolu koyu bir Osmanlıcadır. Eserlerİ Fikret’in bazı makaleleri ve polemik yazıları olmakla beraber kitap haline getirilmiş mensur eseri yoktur. Manzum eserleri şunlardır: Rubab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri, Sis, Han-ı Yağma, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Şermin
Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiirlerinden edindikleriyle ve yeteneği sayesinde ----, Avrupai Türk şiirinin 1880’den sonra atılmış sağlam temelleri üzerinde modern bir yapı kurmayı başarabilmiştir. Şekildeki titizliği bakımından parnasyenlere benzeyen şair, duyuş tarzı bakımından da şairliğin ilk safhasında, romantiklere bağlıdır. Aruzun kalıplarını müzikaliteleri bakımından ilk defa değerlendiren, konuşma diline ait birçok ifade özelliklerini şiirde kullanan şair, üslubunun canlı ve özenli oluşuyla Avrupai Türk şiirinin temsilcisidir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Süleyman Nazif
B) Tevfik Fikret
E) Hüseyin Suat Yalçın
D) Şinasi
C) Ali Canip Yöntem (2013 / LYS) Boşluğa Tevfik Fikret getirilmelidir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
69
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
CENAP ŞEHÂBETTİN (1870 - 1934) Servet-i Fünûnun Fikret’ten sonra en büyük şairi sayılan Cenap, şiir yazmaya başladığı ilk yıllarda divan şiirinin ve ona bağlı şairlerden Muallim Naci, Şeyh Vasfî gibi şairlerin etkisinde kalmıştır. Daha sonra Recâizâde Ekrem ve Hâmit’in etkileriyle yeni tarzda şiirler yazmaya başlamıştır.
Fransa’da en çok sembolist şairlerin etkisinde kalmıştır. En çok beğendiği şair Verlaine (Verlen)’dir. Cenap, edebî dilin, herkesin konuştuğu dilden ayrı bir dil olması gerektiği düşüncesindedir. Bu sebeple Cenap, herkesin kullandığı kelimeleri kişisel bir üslûpla kullanmakla yetinmemiş, Türkçede kullanılmayan Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaları da bol bol kullanmıştır. Dili ağırdır. Cenap’ın, şiirlerinde sembolizmin etkisiyle pek çok istiare, teşbih, mecaz vardır. Bu istiare ve mecazlar tamamen yeni ve özgündür. Cenap, şiirlerinde tabiat, aşk ve kadın gibi bireysel konuları işlemiştir. “Sanat için sanat - güzellik için sanat” anlayışında olduğundan, sosyal konulu ve fayda gözeten şiir yazmamıştır.
Eserlerİ Evrak-ı Leyal (Gece Yaprakları) Tâmât (Gençlik Şiirleri) Tiryaki Sözleri (Özdeyişler) Gezi
: Hac Yolunda, Avrupa Mektupları
Suriye Mektupları Deneme – Sohbet : Evrak-ı Eyyam Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh Tiyatro
: Yalan
Körebe Küçük Beyler
70
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
SÜLEYMAN NAZİF (1869 - 1927) Servet-i Fünûn şairlerinden Süleyman Nazif, ilk şiirlerinde Namık Kemal ve Hâmit’in etkisindedir. Bu şiirlerini Gizli Figanlar’da imzasız olarak yayımlamıştı. Süleyman Nazif, asıl Servet-i Fünûn’dan sonra yazdığı şiir ve nesirleriyle ün kazanmıştır. 1908’den sonraki şiirlerinde millî duyguları güçlenir ve bunlarda vatan coğrafyası geniş bir yer tutar. İngilizler tarafından Malta’ya sürüldükten sonra yazdığı “Dâüssıla”, vatan hasretini dile getiren unutulmaz bir şiirdir. Firak-ı Irak’ta (1918, Nazım ve nesir karışıktır) Irak’ın vatan topraklarından kopmasından duyduğu üzüntüyü dile getirir. Firak-ı Irak’ta şairin en çok şöhret kazanmış şiirlerinden “Dicle ve Ben” de yer alır.
“Malta Geceleri”, Süleyman Nazif’in Malta’da yazdığı manzum - mensur birkaç gurbet türküsünü ve vatan şiirlerini içerir.
“Çal Çoban Çal”da (1923) Bursa’nın işgalden kurtuluşu yer alır.
Eserlerİ
Şiir
: Gizli Figanlar, Firak-ı Irak
Şiir – Nesir
: Batarya ile Ateş
Malta Geceleri Makale
: Çal Çoban Çal
Tarihin Yılan Hikayesi İki Dost Monografi
: Namık Kemal
Mehmet Akif Fuzulî
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
71
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
A. NADİR (ALİ EKREM BOLAYIR) (1867 - 1937) A. Nadir, Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bolayır’ın takma adıdır. 1891’den itibaren imzası, dönemin çeşitli dergilerinde görülür. Şair olarak tanınması Servet-i Fünûn’dadır. Servet-i Fünûn’da Recaizâde’nin anlayışına uygun olarak küçük nesneler üzerinde yazdığı (“Küçük Şeyler” genel başlığı ile “Firkete, Yelpaze, Yüksük” gibi) şiirleri pek de önemli değildir. Türk - Yunan Savaşı sırasında Servet-i Fünûn’un özel sayısında çıkan “Vasiyet” adlı şiiri çok beğenilmiştir. Şiirde, savaşan erleri kendi şiveleriyle konuşturmuş ve bir anlamda dramatik şiir örneği vermiştir: Şiir görüşündeki farklılıkları “Şiirimiz” adlı yazısından açıklamıştır. Yazısının Servet-i Fünûn’da bazı kısımları çıkarılarak yayımlanması üzerine, onu Malûmat dergisinde yayımlamıştır (1900). Bu yazıya Tevfik Fikret’in cevap vermesiyle bir tartışma başlamış ve Ahmet Reşit de Malûmat’a geçmiştir. Büyük bir şair olmayan, ömür boyu Servet-i Fünûn estetiğini ve dil anlayışını sürdüren Ali Ekrem, II. Meşrutiyet’ten sonra heceyi de denemiştir. Eserlerİ Kaside-i Askeriye Kırmızı Fesler (Hiciv) Şiir : Ruh-i Kemal, Zilal-i İtham Çocuk Şiirleri Ordunun Defteri (nazım – nesir karışık) Şiir Demeti (Çocuk Şiirleri) Baria (Tiyatro Denemesi) CELÂL SÂHİR EROZAN (1883 - 1935) 1899’da Servet-i Fünûn’a katılan Celâl Sâhir, kendisi de şair olan Fehime Nüzhet’in oğludur. “Beyaz Gölgeler ve Buhran” adlı kitaplarından sonra yeni kurulan Fecr-i Âti hareketine katılmış ve “Siyah Kitap” adlı şiir kitabını yayımlamıştır. Bütün şiirlerinde aşk ve kadın temaları önde gelir. Celal Sâhir, sonra Milli Edebiyat akımına katılmıştır. “Lisanımız” adlı yazısıyla dilde sadeleşmeyi savunmuş ve sade bir dil ve heceyle şiirler de yazmıştır: “Gönüllü Türküsü”, “Kafkas Türküsü” şiirleri, onun tıpkı Ahmet Hikmet Müftüoğlu gibi, ikinci dönemini gösterir. Eserlerİ Şiir : Beyaz Gölgeler Buhran Siyah Kitap
72
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL (1867 - 1945) Servet-i Fünûnun en büyük düzyazı ustasıdır.
Eserlerİ
İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Arapça ve Farsça bilir.
Roman : Sefile, Nemide;
Fransız edebiyatında en çok Emile Zola, Stendhal, Goncourt’lar ve
Bir Ölünün Defteri,
Gustave Flaubert’i sevmektedir. Doğal olarak bunları taklit etmiş ve bunlardan etkilenmiştir. Halit Ziya, natüralizm ve realizmin güçlü bir biçimde etkisinde kalmakla beraber, eserlerinde romantik izlere de rastlanır. Halit Ziya, roman, hikâye, mensur şiir, hatıra, makale ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir. Bütün eserlerinde Servet-i Fünûn’un dil anlayışına bağlı kalmıştır. Halit Ziya’nın nesri yabancı kelime ve tamlamalarla yüklü koyu bir Osmanlıcadır. Fransız cümle yapısının,
Kırık Hayatlar, Nesr-i Ahir, Öykü : Deli Bir Yazın Tarihi Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Valide Mektupları,
söz diziminin de bu üslûpta belirgin etkileri vardır. “Ki” bağlacını aynı etki dolayısıyla
Solgun Demet,
çok kullanır. Cümleleri uzun ve ağırdır.
Aşka Dair,
İlk romanlarını İzmir’de yazmıştır. Bunlar; “Sefile, Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı” dır. İstanbul’a geldikten sonra yazdıkları ise; “Mâî ve Siyah, Aşk-ı Memnû ve Kırık Hayatlar”dır. İstanbul’da yazılıp önce Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan bu üç roman, İzmir’de yazılanlara göre çok daha başarılıdır. Bu romanlar, Türk edebiyatının da ilk mükemmel roman örnekleridir.
Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu,
Halit Ziya’nın romanlarında ele alınan olay ve tipler, İstanbul ve İzmir’in varlıklı, Avrupaî tarzda yaşamaya çalışan zümrelerinden seçilmiştir.
Halit Ziya’nın romanlarının kusuru, bütün Servet-i Fünûn yazarlarında olduğu gibi, dilindedir. O da bu kusuru anlayarak, çok sonraları eserlerinin dilini kendi eliyle sadeleştirmeye çalışmışsa da yaşayan Türkçeye göre eski olmaktan kurtulamamıştır. Hikâye sahasında da Halit Ziya çok başarılı eserler vermiştir. Bu sahada Fransız
Hepsinden Acı, Onu Beklerken, Kadın Pençesi, İzmir Hikayeleri Anı : Kırk Yıl, Bir Acı Hikaye, Saray ve Ötesi Oyun : Kabus Füruzan Fare
hikâyecisi Maupassant’ı örnek almıştır. O, aynı zamanda ilk modern hikâyecimiz sayı-
Mensur Şiir:
labilir.
Mezardan Sesler
Olaylar, romanlarında olduğu gibi İzmir ve İstanbul’da geçer. Sadece iki hikâyesinde Anadolu hayatından bahseder.
Mensur Şiirler Deneme : Sanata Dair Hikâye ve Temaşa
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
73
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
MEHMET RAUF (1874 - 1931) Servet-i Fünûn Edebiyatı hikâye ve romancısıdır.
Mehmet Rauf’un edebî kişiliği, Fransız realist ve natüralist yazarlarının ve son üstadı saydığı Halit Ziya’nın etkisi altında biçimlenmiştir. Hep aşk tutkusu üzerinde duran yazar, Türk edebiyatının ilk başarılı ruh çözümlemesi romanı olan Eylül ile sanatının en yüksek noktasına çıkmıştır. Eserlerinde genellikle aşk maceralarını ele almış, Servet-i Fünûn topluluğunun diğer yazarları gibi romanlarında yer olarak genellikle İstanbul ve çevresini kullanmıştır. Türk edebiyatında ilk örnekleri Halit Ziya tarafından verilen “mensur şiir” üzerinde ısrarla durup o yolda epey eser yayımlayarak, bu türün daha sonraki devirde de tutunup sürdürülmesine önayak olmuştur. Eserlerİ Roman
: Eylül, Genç Kız Kalbi, Son Yıldız, Ferdayı Garam, Karanfil ve
Öykü
: Aşıkâne, İhtizar, Son Emel, Bir Aşkın Tarihi, Eski Aşk Geceleri
Yasemen, Define, Kan Damlası, Halas, Böğürtlen
Mensur Şiir : Siyah İnciler Tiyatro
: Pençe, Cidal, Sansar
HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1875 - 1957) Hüseyin Cahit Yalçın kendi kendine Fransızca öğrenmiş, Mektep dergisinde yazan öbür arkadaşları gibi 1896’da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılmış, Servet-i Fünûn’da hikâyeler, fıkralar, “Sanat-ı Bedâyie Dair” başlığı altında sanat üzerine makaleler ile bir roman; bir yandan da Tarik gazetesinde, daha sonra Sabah gazetesinde “Hayât-ı Matbûat” başlığı altında, yeni edebiyatı savunan makaleler yayımlamıştır. İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Fırkası’na girerek İstanbul’dan milletvekili seçilmiş; Meclis-i Mebusân reisi, Düyûn-ı Umûmiye dâyinler vekili olmuş;
Roman
: Nadide, Hayal İçinde
Mütareke devrinde İstanbul işgal edilince İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya
Öykü
: Hayat-ı Muhayyel
sürülmüş, orada tarih, toplumbilim, eğitim vb. üzerine yazılmış bazı bilimsel eserleri çevirmiş, bunları sonradan Oğlumun Kütüphanesi başlığı altında bastırmıştır. Sanat eserlerini realist bir görüşle, birtakım gözlemlere dayanarak yazan Hüseyin Ca-
Hayat-ı Hakikiye Sahneleri Anı
: Edebi Hatıralar
hit Yalçın, bütün Edebiyat-ı Cedide nesircileri gibi, roman ve hikâyelerinde tasvir ve ruh
Siyasal Anılar
çözümlemelerine fazla yer vermiştir.
Eleştiri – Polemik : Kavgalarım
Hüseyin Cahit Yalçın’ın Servet-i Fünûn’da yayımlanan “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesi derginin kapatılmasına neden olmuştur.
74
Eserlerİ
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Biyografi
: Talat Paşa
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU (1870 - 1927) Servet-i Fünûn’un başarılı küçük hikâyecilerinden biri de Ahmet Hikmet Müftüoğlu’dur. Müftüoğlu’nun, Servet-i Fünûncular arasında yer almakla birlikte onlardan farklı yanı, eski edebiyatı da iyi bilmesidir. Ahmet Hikmet, Türkoloji çalışmalarıyla da ilgilenmiştir. Türkoloji ile ilgilenmesi ona tamamen didaktik bir roman olan Gönül Hanım’ı yazdırmıştır (1920). Ruslara esir düşmüş olan Üsteğmen Mehmet Tolon ve Macar Kont Bela Zichy ve esir karargahı çevresine gelenler arasında tanıştıkları Bahadır Kaplanoğlu ve kardeşi Gönül Hanım’ın millî Kabe saydıkları Orhun Yazıtları’na doğru yaptıkları seyahati anlatan bu kitabın esas amacı, yazarın ilgilendiği Orhun Yazıtları hakkındaki bilgilerini okuyucusuna aktarmaktır. Ahmet Hikmet, II. Meşrutiyet sonrasında Türkçülük akımının önde gelen isimleri arasına girecek; Çağlayanlar (1922) adlı hikâye kitabını tam Milli Mücadele günlerinde “Aydın Zeybekleri”ne ithaf edecektir. Eserlerİ
Roman
: Gönül Hanım
Öykü
: Haristan ve Gülistan, Çağlayanlar
Servet-i Fünûn Dönemi romanlarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Yazarlar, Fransız edebiyatındaki realistlerden etkilenmiştir. B) Yazarlar, romanlarına kişiliklerini yansıtmamıştır. C) Romanlar, teknik yönden henüz gelişmemiş, teknik kusurlarla doludur. D) Olaylar genellikle İstanbul’da geçer. E) Aydın çevrelerde geçen olaylar, aile içi ilişkiler, dramlar başlıca konulardır. Servet-i Fünûn Dönemi romanları ile ilgili C seçeneğindeki ifade söylenemez.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
75
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM
Aşağıdaki eserlerden hangisi farklı bir yazara aittir? A) Cidal
B) Eylül
D) Nadide
E) Bir Aşk Tarihi
C) Genç Kız Kalbi “Nadide” farklı bir yazara aittir.
DÖNEMİN BAĞIMSIZ SANATÇILARI HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864 - 1944)
1864 yılında İstanbul’da doğdu.
Hüseyin Rahmi Gürpınar, ilk romanlarını Ahmet Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlar. Hiçbir edebî akımın içinde yer almaz. Konusunu İstanbul’un her kesiminde yaşayan insanlardan alır. Onun romanlarında mahalle kadınları, dini istismar eden büyücü din adamları, Batılılaşmayı moda, eğlence ve ahlaksızlık sanan züppeler, Ermeni, Rum ve Yahudi gibi azınlık mensupları yer alır. Ahmet Mithat Efendi gibi çok kolay konu bulur. Romanları geniş bir okuyucu kitlesi tarafından ilgiyle okunmuştur. Romanlarında dikkatle yapılmış bir gözlemin izleri her zaman görülebilir. Eserlerİ Roman :
Şık, Şıpsevdi, İffet, Mürebbiye, Metres, Nimetşinas, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Gulyabani, Efsuncu Baba, Kaynanam Nasıl Kudurdu, Utanmaz Adam, Sevda Peşinde, Cadı, Ben Deli miyim, Deli Filozof, Eşkiya İninde, İnsanlar Maymun muydu Öykü :
Eti Senin Kemiği Benim, Meyhanede Hanımlar, Kadınlar Vaizi , İki Hödüğün Seyahati, Melek Sanmıştım Şeytanı, Katil Buse, Namusla Açlık Meselesi Tiyatro :
Hazan Bülbülü, Kadın Erkekleşince
Romanlardaki hayalî tasvirler hep köksüz yalanlardır. İnceden inceye araştırıp soruşturmalı, tahlil etmeden hiçbir şey yazmamalı, hatta hayatta rastlanılan, az karşılaşılan olaylar bile bir eserde yer almamalıdır. Günlük hayat, hırgürle, çirkinliklerle, kıskançlıklarla, aldatmalarla örülmüş bir dokumadır. İyilikler, güzellikler, erdem sayılabilecek nitelikler, birer hayalden başka bir şey değildir, roman konusu olamaz. Bu parçada romanla ilgili olarak belirtilen düşünceler aşağıdaki yazarlardan hangisine ait olabilir? A) Hüseyin Rahmi Gürpınar B) Abdülhak Hamit Tarhan C) Recaizade Mahmut Ekrem D) Ahmet Mithat Efendi E) Sami Paşazade Sezai
(2013 / LYS) Belirtilen
düşünceler
Gürpınar’a aittir.
76
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Hüseyin
Rahmi
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
AHMET RASİM (1865 - 1932) Ahmet Rasim, roman ve hikâyelerinden çok deneme tarzında yazdığı yazılarıyla tanınmıştır. Yazılarında İstanbul hayatının bütün yönlerini bulmak mümkündür. Anı, fıkra, ve makale yazarı olarak, yaşadığı devirde her sınıf halkın yaşayış tarzlarını, inançlarını, gelenek ve göreneklerini bütün incelikleriyle yansıtan Ahmet Rasim, özellikle bu çeşit yazılarında üçer beşer kelimelik kısa, hareketli, canlı cümleleriyle devrinin yazı üslûbundan büsbütün ayrılmış, konuşma dilini ve İstanbul ağzını bütün incelikleriyle ustaca kullanmıştır. Eserlerİ Roman
: Hamamcı Ülfet
Sohbet – Fıkra – Deneme : Eşkal-i Zaman, Şehir Mektupları,
Ramazan Sohbetleri, Muharir Bu Ya,
Gülüp Ağladıklarım Anı
: Gecelerim, Falaka, Muharir Şair
Gezi
: Romanya Mektupları
Aşağıdakilerden hangisinde yazar-eser eşleştirmesi yanlıştır? A) Mehmet Rauf - Eylül B) Halit Ziya - Saray ve Ötesi C) Tevfik Fikret - Tiryaki Sözleri D) Cenap Şahabettin - Elhan-ı Şita E) Hüseyin Rahmi - Nimetşinas
“Tiryaki Sözleri” Cenap Şahabettin’e aittir. C seçeneğinde eşleştirme yanlıştır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
77
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM
“Ohh, kendini mi tarif ediyorsun a karı? Çamaşır yıkadığımız gün gel de kör gözlerin görsün renk renk çamaşırlarımızla ipler donanıyor. Yok yoksul niçin olalım? İşte koskoca ev sahibiyim işte...” Bu parça Hüseyin Rahmi’nin “Tesadüf” adlı eserinden alınmıştır. Bu parçadan Hüseyin Rahmi için aşağıdaki genellemelerden hangisine varılamaz? A) Yazar, halk için roman geleneğini sürdürmüştür. B) Argo sözlere yer verilmiştir. C) Mizahi bir anlayış hakimdir. D) Romantizm etkisi görülmektedir.
Romantizmin etkisinin görüldüğü fikrine
E) Dili oldukça sade, mahalle ağzıdır.
varılmaz.
I.
Realizm ve natüralizm akımlarının etkisi altındadırlar.
II.
Kendi kişiliklerini gizlerler.
III. Olaylar genellikle İstanbul’da geçer. IV. Olay kahramanları genellikle seçkin kişilerdir. V.
Çevre tasvirleri, eseri süslemek için değil, kahramanların kişiliklerinin oluşumunu tamamlayabilmek için yapılmıştır.
Aşağıdaki eserlerden hangisi, yukarıda özellikleri verilen dönem yazarlarından birine ait değildir? A) Hayal İçinde
B) Pandomima
D) Ferdi ve Şürekâsı
C) Kırık Hayatlar
E) Genç Kız Kalbi
(2013 / LYS)
Pandomima
ait
değildir.
Çünkü
pandomima’da yoksul bir hayat süren “Paskal” adlı bir pandomima anlatılır.
Tarih, coğrafya, gezi, dil bilgisi gibi çok değişik konularda yapıtlar veren ve son derece üretken bir yazar olan ---- daha çok, denemeleri, musahabeleri, fıkraları, hatıraları ve şarkılarıyla Türk edebiyatında değer ve ün kazanmıştır. Onun bu tarz yapıtları, Türkiye’nin 1890’dan sonraki kırk yıllık sosyal tarihini inceleyecek olan için vazgeçilmez kaynaklar arasındadır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Ahmet Rasim
B) Kenan Hulusi Koray
C) Mithat Cemal Kuntay
D) Ali Canip Yöntem
78
E) Tahsin Nahit
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
(2011 / LYS)
Ahmet Rasim getirilmelidir.
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
5. BÖLÜM
Servet-i Fünûn Edebiyatını oluşturan şairler arasında ----, ----; öykücü ve romancılar arasında ----, ----- adlarını sayabiliriz. Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir? A)
Ziya Paşa’nın – Namık Kemal’in – Recaizade Mahmut Ekrem’in – Ahmet Mithat Efendi’nin
B)
Tevfik Fikret’in – Cenap Şahabettin’in – Halit Ziya Uşaklıgil’in – Mehmet Rauf’un
C)
Abülhak Hamit Tarhan’ın – Muallim Naci’nin – Şemsettin Sâmi’nin – Nabizade Nâzım’ın
D)
Mehmet Emin Yurdakul’un - Mehmet Akif Ersoy’un – Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın – Ahmet Râsim’in
E)
Ahmet Hâşim’in – Yahya Kemal Beyatlı’nın – Halide Edip Adıvar’ın – Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun (2010 / LYS)
Boşluklara B seçeneğindeki ifadeler sırası ile getirilmelidir.
Servet-i Fünûn şiiri ile Fecr-i Âtî şiirinin başlıca özellikleri arasında ilk olarak, kullanılan malzemedeki birlik dikkati çeker. Fecr-i Âtî şiirinin başlıca temaları, Servet-i Fünûn şiirinde olduğu I gibi, aşk ve doğadır. Aşk kadar doğa betimlemeleri de tümüyle özneldir. Dilde Servet-i Fü II nûncuların tuttuğu yol benimsenerek şiir diline Arapça ve Farsçadan yeni sözcükler alın III mış, konuşma dilinden uzaklaşılmıştır. Vezin, yine aruzdur. Ancak Fecr-i Âtîciler de Servet-i
IV
V
Fünûncular gibi sembolik şiirden uzak durmuştur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2010 / LYS) V.cümlede bilgi yanlışı vardır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
79
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
Servet-i Fünûn Döneminde yaşadığı halde bu topluluğun dışında kalan, yönelim ve yaratılarıyla bu topluluktan ayrı özellikler taşıyan sanatçılarımızdan biri de ----. Onun ayna tuttuğu yaşam kesiti, Servet-i Fünûnculardan ayrıdır. Servet-i Fünûncular varsıl, aydın kesimin köşk ve konak yaşamının görüntüleriyle oluşturmuşlardır yapıtlarını. Onun anlattığı yaşamsa İstanbul’un yoksullarının ya da orta sınıfının yaşamıdır. Kimi romanlarında eski İstanbul yaşamının betimlemelerine de rastlarız. Örneğin Cehennemlik ve Metres’te, boğaziçi yalılarındaki; İffet, Şıpsevdi ve Tesadüf’te, Aksaray’daki yaşamı anlatır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A)
Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır.
B)
Ahmet Râsim’dir.
C)
Reşat Nuri Güntekin’dir.
D)
Hüseyin Cahit Yalçın’dır.
E)
Halit Ziya Uşaklıgil’dir.
(2010 / LYS) Hüseyin Rahmi Gürpınar getirilmelidir.
Tevfik Fikret’in şiirlerinin özellikleriyle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A)
Aruzun kalıplarını müzikaliteleri bakımından ilk kez değerlendiren odur.
B)
Kimilerinde konuşma dilinin anlatım özelliklerini kullanmıştır.
C)
Özellikle Türkçe sözcüklere yer vermiştir.
D)
Divan nazımının müstezat şeklini değiştirerek yeni bir nazım şekli oluşturmuştur.
E)
Uyak düzenine büyük bir serbestlik getirmiştir. (2010 / LYS) Tevfik Fikret’in şiirlerinde Türkçe sözcüklere yer vermesi yanlıştır.
80
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
– 1901)] Servet-i Fünûn Edebiyatı [Edebiyatı Cedide Topluluğu (1890 ve Fecr-i Âti Topluluğu (1909 – 1913)
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
81
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM
I. MİLLİ EDEBİYATIN OLUŞUMU VE GENEL ÖZELLİKLERİ Meşrutiyet’in ilanından sonra Türkiye’yi yönetenler, idealist birer devlet adamı olmalarına rağmen, Meşrutiyet sarhoşluğu ve kişisel deneyimsizlikleri nedeniyle devleti nasıl yöneteceklerini bilemiyorlardı. İlk zamanlarda, Osmanlı Devleti içindeki çeşitli milletleri “Osmanlılık İdeali” çevresinde birleştirmeyi düşündüler; ancak Osmanlı Devleti’ne din ve milliyet bakımından bağlı olmayan Balkan milletlerinin bağımsızlık istekleri ve girişimleri bunu olanaksızlaştırdı. Yönetim, hiç olmazsa Türk egemenliği altındaki Müslüman milletlerin dağılmasını engellemek için “İslam Birliği” idealine sarıldı. Fakat Ermeni ve Rum ayaklanmalarıyla birlikte Müslüman Arap ve Arnavutların da bağımsızlık girişimleri bu ideali de sonuçsuz bıraktı.
Osmanlıcılık Birçok farklı dinî ve etnik unsurdan oluşan Osmanlı Devleti’nin, Fransız İhtilali’yle yayılan milliyetçilik akımının etkisiyle parçalanmasını, değişik etnik ve dinî grupları “Osmanlıcılık” çatısı altında, bir arada tutarak önlemek isteyen düşünce akımıdır. Osmanlıcılık taraftarları, Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve yükselme dönemlerinde sahip olduğu zihniyetin sanatta ve edebiyatta takip edilmesini isterler.
1908’den sonra, bu eski Türk dili ve Türk tarihi araştırıcılarına kısa zaman içinde birçok genç katılmış, milliyetçilik alanında canlı bir uyanış olmuştur. Bu arada Ahmet Hikmet ve Mehmet Emin gibi Türkçülerin nazım ve nesirlerinde vatan ve millet sevgisini büyük bir heyecanla işlemeleri de gençleri etkileyerek, milliyetçilik fikrinin gelişmesine ve millî bir edebiyatın doğmasına yardımcı olmuştur.
İslamcılık “İttihad-ı İslam” (İslam Birliği) adıyla ortaya çıkan bu akım Mehmet Akif’in önderliğinde çıkan “Sırat-ı Müstakim” ve “Sebilürreşad” dergileri çevresinde gelişir. Akımın taraftarları, dejenere olmuş Müslüman toplumlarının İslam’ın ilk dönemindeki (Asr-ı Saadet) değerleri asrımıza taşıyarak tüm İslam dünyasını ve Türk toplumunu içinde bulunduğu bunalımdan çıkarmayı ve tüm Müslüman milletleri bir çatı altında birleştirmeyi hedeflerler.
82
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
Türkçülük Türkçülük, Balkanlardaki Rum ve Slav milliyetçiliği karşısında Osmanlıcılık yerine, daha geniş bir coğrafya ve tarih anlayışıyla “Turancı” ve Türk ırkını temel alan bir devlet yapısını öngörmesiyle de “ırkçı” yönlere sahiptir. İslamcıların “İslam birliği” gibi, onlar da tüm dünya Türklerinin birliğini savunmuşlar, ancak bir müddet sonra bunun gerçekleşemeyeceğini anlayarak “Anadolu Türklüğü” görüşünü geliştirmişlerdir. Ziya Gökalp önderliğinde gelişen Türkçülüğün teorik alt yapısı Tanzimat yıllarında Şemseddin Sami (Kamus-ı Türkî), Ahmet Vefik Paşa (Şecere-i Türkî Çevirisi) Süleyman Paşa gibi isimlerce oluşturulmuştur. Türkçülüğü savunanlar, Türk toplumunun uzak geçmişinde kazandığı değerlerin araştırılmasını ve bilinmesini, halkın yaşama biçiminin ve değerler dünyasının araştırılmasını isterler.
Selanik’te Ömer Seyfettin ve Ali Cânip tarafından başlatılan dilde milliyetçilik hareketi Ziya Gökalp’in de bu harekete katılmasıyla büyük bir önem kazandı. 1911’de Selanik’te çıkarılan Genç Kalemler Milli Edebiyat .......................................... dergisinde başlayan bu hareket, ............................................... adını aldı. Genç Kalemler dergisini çıkaranların amacı, anlaşılmayan yabancı kelime ve tamlamaları, dil bilgisi kurallarını atarak dilimizi kesin şekilde sadeleştirmekti. Bu hareket, Türk yazar ve şairleri arasında tartışma yaratmakla birlikte, dilin sadeleştirilmesinde büyük bir rol oynamıştır. Türkçülük akımı, Ziya Gökalp’in katılmasından sonra birdenbire Türk edebiyatında birinci sırada yer alan büyük bir hareket haline geldi. Milliyetçilik böylece bütün bilim, fikir ve edebiyat alanlarını sardı.
Bu milliyetçi çalışmalar sayesinde edebiyatın çehresi değişti ve bir “Milli Edebiyat Akımı” doğdu. Millî Edebiyat Döneminin başlıca sanatçıları şunlardır;
Şiir: Mehmet Emin Yurdakul, Faruk Nafiz Çamlıbel, Halide Nusret Zorlutuna, Kemalettin Kamu, Mehmet Akif
Hikâye - Roman: Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
83
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
II. MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİNDE COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER (ŞİİR) Millî Edebiyat hareketinin tutunmaya çalıştığı 1911 - 1917 yılları arasında, Türk şiirinde karışık bir dönem yaşanıyordu. Böyle bir ortamda millî bir edebiyata taraftar şairlerin bu dağınık yönlerdeki çalışmalarını birleştirmek amacıyla 1917 yılı haziranında Şairler Derneği adlı bir dernek kurulur. Bu dernekteki Ömer Seyfettin, Orhan Seyfi, Hakkı Tahsin, Salih Zeki gibi şairlerin sanat anlayışlarında tam bir birlik sağlamaları da mümkün olmamıştır. 1917’den sonra genç şairler, şiirde belirledikleri kurallar doğrultusunda güzel şiirler yazmışlardır. Bu önemli başarıda Cumhuriyet Döneminde etkili olan “Hecenin Beş Şairi” olarak adlandırılan Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Karyürek, ............................................................................................................................................. Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy ‘un ............................................................................................................................................. önemli katkıları olmuştur. Bu şairler yanında Türkçeyi işleyerek onun bir şiir dili haline gelmesinde yararları dokunan Ali Canip, İbrahim Alaeddin, Şükûfe Nihal, Ali Mümtaz, Halide Nusret, Kemaleddin Kamu, Ömer Bedreddin, gibi isimleri belirtmek gerekmektedir. Bu şairler bir yandan Türkçeyi şiir dili yönünde işlerken bir yandan da şiir konularında çeşitliliği sağlamışlardır.
Beş Hececiler: Şiire aruz vezniyle başlayan, Ziya Gökalp’in etkisiyle Milli Edebiyat’a bağlanan, Cumhuriyet dönemindeki milli romantik açılımın öncüleri olan şairlerdir.
HALİT FAHRİ OZANSOY: Aruzla şiire başlamış, sonra heceyle yazmıştır. Hüzün, melankoli, ölüm temalarını işlemiştir. Eserlerİ Şiir : Rüya, Cenk Duyguları Balkonda Saatler Roman : Sulara Giden Köprü Oyun : Sönen Kandiller Anı : Edebiyatçılar Geçiyor
ENİS BEHİÇ KORYÜREK: Heyecan yüklü epik şiirleriyle tanınmıştır. “Gemiciler” şiiri ünlüdür. Eserlerİ Şiir : Miras, Varidat-ı Süleyman
84
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
YUSUF ZİYA ORTAÇ Aruz ve heceyi kullanmıştır. Faruk Nafiz’in etkisindedir. Manzum piyesi “Binnaz”ı heceyle yazmıştır. Mizah dergisi “Akbaba”yı çıkarmıştır. Eserlerİ Şiir: Akından Akına, Cenk Ufukları, Aşıklar Yolu Roman : Kürkçü Dükkanı, Göç
Oyun : Binnaz, Kördüğüm, Latife Fıkra : Beşik
Anı : Portreler, Bizim Yokuş
ORHAN SEYFİ ORHON Temiz ve duru bir Türkçeyle yazmıştır. “Fırtına ve Kar” şiiri önemlidir. Eserlerİ Fırtına ve Kar (Şiir), Peri Kızı ve Çoban Hikayesi (Manzum)
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL Şiirlerinde düş ve gerçek iç içedir. Halk şiirine ilgi duymuştur. Eserlerİ Şiir : Şarkın Sultanları Bir Ömür Böyle Geçti, Gönülden Gönüle, Dinle Neyden, Han Duvarları, Suda Halkalar Oyun : Canavar, Akın, Özyurt, Kahraman, Yayla Kartalı Roman : Yıldız Yağmuru Millî Edebiyat Döneminde şiir, üç farklı tarzda gelişmiştir: A.
Sade dil ve hece ölçüsüyle yazılan şiirler
B.
Saf (öz) şiir
C.
Halkın yaşayış tarzını ve değerlerini anlatan manzûmeler
A. Sade Dil ve Hece Ölçüsüyle Yazılan Şiirler 1911 sonrasında Ziya Gökalp çevresinde bir şiir hareketi oluşur. Edebiyat-ı Cedide zevki ve anlayışıyla şiir yazan genç şairler Gökalp’in kişiliği ve düşünceleri etrafında birleşerek yeni bir şiir hareketi oluştururlar. Temada, yapıda, söyleyişte, dil ve imgede milli romantik duyuş tarzına uygun eserlerin ortaya konması amacıyla şiirde belli seviyede ustalığa ulaşmış genç sanatçılar yeni bir malzemeyle yeni bir şiir kurmaya koyulmuşlardır. Gökalp çevresindeki şiir hareketi, Cumhuriyet sonrası şiirimizi tema, yapı, dil, imge, ses ve söyleyiş bakımlarından hazırlar. Bu grupta yer alan şiirler, daha çok Türkçülük ve milliyetçilik düşünceleri çerçevesinde gelişen, Anadolu hayatı ve Türk tarihinden beslenen şiirlerdir. Destan devrinden başlayarak Anadolu’daki Türk yaşantısına kadar birçok konunun işlendiği bu şiirler, modern Türk şiirinin oluşumunda önemli bir yere sahiptir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
85
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM B. Saf (Öz) Şiir
Milli Edebiyat Döneminde sade dille ve hece ölçüsüyle, milliyetçilik duygusuyla söylenen şiirlerin yanı sıra bir şiir geleneği sürmekte, Fransız şiiri başta olmak üzere Batı şiirinden yararlanarak eser ortaya koyma amacında olanların varlığı bilinmektedir. Edebiyat-ı Cedide ile gelen şiir yapısı, dili ve söyleyiş biçimi sembolist şairlerin etkisi zenginleşmektedir. Bu saf şiir arayışları, Batı şiirini tanıyarak 1912’de yurda dönen Yahya Kemal’in ve daha Şiir-i Kamer serisinde yer alan eserleriyle farklı bir şiir peşinde olduğunu ortaya koyan Ahmet Haşim’in gayretleriyle anlam ve değer kazanır. Böylece saf şiir zevki ve düşüncesi, sadeleşen Türkçenin kısa zamanda şiir dili ve söyleyişini bulmasını kolaylaştırır, yeni imgelerin oluşmasına imkân verir.
Musiki, her şeyden önce musiki; Onun için tekli mısradan şaşma. Kıvrak olur, erir havada sanki, Ağır aksak söyleyişe yanaşma. Güzel gözler tül ardında görünsün, Gün ışığı titremeli şiirde. Ak yıldızlar maviliğe bürünsün Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde. Aşağıdaki şairlerden hangisi, bu dörtlüklerde dile getirilen anlayışa uygun şiir yazmamıştır? A) Cenap Şehabettin
B) Yahya Kemal Beyatlı
D) Mehmet Akif Ersoy
C) Ahmet Haşim
E) Ahmet Hamdi Tanpınar (2013 / LYS)
C. Halkın Yaşayış Tarzını ve Değerlerini Anlatan Manzumeler Bu şiir tarzının Milli Edebiyat Dönemindeki temsilcisi Mehmet Akif Ersoy’dur. Manzum hikaye tarzında yazılan didaktik şiirler bu tarzın temelini oluşturur. Toplumsal sorunlar karşısında duyarsız kalmayan, onları teşhis eden ve tedavi etmek için de çareler arayan Mehmet Akif, şiirlerinde cehalet, hurafeler, sosyal dayanışma, vatanseverlik gibi toplumsal konuları işlemiştir. Bu tarzda yazılan şiirlerde, manzum hikayenin bir özelliği olarak konuşma dili kullanılır. Kullanılan dil çoğunlukla açık ve anlaşılırdır.
Bunun yanında edebi sanatlara da başvurulur.
86
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Mehmet Akif Ersoy dile getirilen anlayışa uygun yazmamıştır.
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
III. MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNDE OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBÎ METİNLER A. Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler Gözleme dayanan bir anlayışın sonucu olarak sanatçılar realizm etkisinde kalmışlardır. Kendinden önceki toplulukların aksine roman ve hikayelerin konusu Anadolu’dan seçilmiş ve bir “memleket edebiyatı” başlatılmıştır. Öykü ve romanlarda yalın bir dil kullanılmıştır. 1. Hikâye Türk hikâyeciliği, Ömer Seyfettin’in Genç Kalemler dergisinde yayımlanan “Yeni Lisan” başlıklı yazısı ile ortaya konan düşüncelerle yeni bir döneme girer.
Milli Edebiyat Dönemi, Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” başlıklı yazısı ile başlatılmaktadır. II. Meşrutiyet’i takip eden yıllarda Türk hikâyeciliğinde bir değişmenin varlığı dikkati çeker. Sade dille yazılan hikâyelerin bir kısmında, sürdürülen hayata ait çeşitli sahnelerin mekân - insan, çevre - olay ilişkisine özel bir önem verilerek kurulan olay örgüsünün çevresinde hikâye edildiği, olay örgüsünün, okuyucuda merak uyandıracak tarzda düzenlendiği görülür.
XIX. yüzyıl hikâyeciliğimiz bir hazırlık dönemidir. Bu dönemde ise Milli Edebiyat zevk ve anlayışına bağlı kalarak Ömer Seyfettin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay gibi isimler hikâye alanında eserler verirler.
2. Roman Milli Edebiyat romancılarının ortak yönleri, toplum ve birey problemlerini dengeli olarak işlemek, memleket ve millet sevgisini didaktik değil, romantik duygularla beslemek, milli değerlere sempati ile yaklaşmak diye özetlenebilir. Özellikle Edebiyat-ı Cedide ve Fecr-i Âti roman kahramanlarının, kendi benliklerinin dar çerçevesine sıkışmış, sadece aşkları ve kendi dertleriyle didişen insanlar olmalarına karşılık, Milli Edebiyat romanı dışa açılmış, başka insanların da var olduğu bilinciyle hareket eden, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına, sıkıntılarına yabancı kalmayan kahramanların romanı olmuştur. Mekan olarak şehir, kasaba ve köyleriyle Anadolu, bu romana bir taraftan gerçekçi bir çabayla, diğer taraftan da bir memleket romantizmi ile girer. Sonuç olarak, bu dönemin romanlarında, birey hayatından sosyal hayata doğru genişçe bir açılmanın; tema bakımından, sosyal konulara doğru büyük bir kaymanın başladığını söylemek gerekir.
B. Göstermeye Bağlı Edebi Metinler Milli Edebiyat Döneminde tiyatro; hikâye ve roman kadar verimli ve başarılı değildir. Meşrutiyet’in ilanından sonra birçok tiyatro topluluğu ortaya çıkmış, hatta “Darü’l-Bedayi-i Osmanî” adlı ilk resmi tiyatro açılmış ve tiyatro okulu açılmış, bunlara eser yetiştirmek için pek çok yazar da bu alanda birtakım denemelere girişmişse de bunların çoğu başarılı olamamıştır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
87
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
IV. MİLLÎ EDEBİYAT DÖNEMİ SANATÇILARI ZİYA GÖKALP (1876 - 1924) Son asrın en büyük Türk düşünürüdür. Doğu ve Batı medeniyetlerine ait eserleri geniş bir şekilde okuyup incelemiştir. Batı’nın sosyal görüşleri, bilimsel zihniyeti, teknik araştırmaları hakkında çok geniş bilgiye sahip olmuştur. Ziya Gökalp, Türkçülük - Türk milliyetçiliği idealinin felsefesini yapmış, ilkelerini tesbit etmiş, sistemini kurmuş ve milliyetçilik görüşünün devlet siyasetine temel olması için uğraşmış bir Türk düşünürüdür. Gökalp’e göre millet; dilce, dince, ahlakça, estetik bakımından müşterek, aynı eğitim almış bireylerden oluşan bir bütündür. Şair olarak Ziya Gökalp, kuvvetli ve başarılı sayılamaz. Yer yer duygulu manzûmeler de söylemiş olmakla beraber, o bir şair değil, düşünürdür. Çoğunlukla hece veznini kullanmıştır. İlk şiirleri aruzladır. Aruzla yazılmış son şiiri 1911’de yayımladığı “Turan” manzumesidir. Eserlerİ Şiir: Altın Işık Kızıl Elma Yeni Hayat
Düz yazı: Türkleşmek – İslamlaşmak – Muasırlaşmak Türkçülüğün Esasları Türk Medeniyet Tarihi
88
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
ÖMER SEYFETTİN (1884 - 1920) Ömer Seyfettin, hikâyeciliği başlı başına bir meslek haline getirmiş ve bu türü, dili ve içeriği bakımından tam anlamıyla millîleştirmiştir. Ara sıra şiirler ve polemik yazıları (makaleler) da yazmış olmakla beraber, Ömer Seyfettin asıl hikâye türünde eserler vermiştir.
1911’de Selanik’te Genç Kalemler dergisinde “Yeni Lisan” hareketini başlatan ve yürüten Ali Canip ve Ömer Seyfettin’dir. Daha sonra kendilerine Ziya Gökalp de katılmıştır. Yeni Lisan hareketi, Tanzimat’tan, hatta daha eskiden beri sürüp gelen yazı dilinin sadeleştirilmesi meselesidir.
Ömer Seyfettin ateşli bir Türkçüdür. Bu sebeple “sanat için sanat” görüşüne karşıdır. Onun görüşü “millet için sanat”tır. Bu bakımdan hikâyelerinde daha çok siyasal ve sosyal konuları işlemiştir.
Hikâyelerin başlıca özellikleri şunlardır:
Yeni Lisan hareketini bir ülkü olarak benimsediği ve başlattığı için bu yolda örnekleri oluşturmak üzere hikâyelerinin dili sâdedir.
Servet-i Fünûn’da görülen çevre darlığı Ömer Seyfettin’in hikâyelerinde kırılmıştır. Bu hikâyelerin çevresi, Anadolu ve Rumeli olmak üzere vatanın her köşesi; kahramanları, toplumun her katından çeşitli insanlardır.
Ömer Seyfettin, idealist bir yazar olduğu için hikâyelerinde düşünceye ve olaya önem vermiş, kişiler ve çevreyi önemsememiştir.
Hikâyelerde işlenen başlıca konular: Yazarın yaşadığı devirdeki siyasî akımlar, özellikle Türkçülük düşüncesinin savunulması, Balkan Harbi’nin acıklı olayları, tarihimizin çeşitli kahramanlık olaylarıdır.
Eserlerİ Roman : Efruz Bey (Uzun Öykü) Öykü : Yüksek Ökçeler, Harem, Beyaz Lale, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler, Primo – Türk Çocuğu, Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Yalnız Efe, Falaka, Bomba, Kaşağı, And...
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
89
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM MEHMET EMİN YURDAKUL (1869 - 1944)
Şiir yazmaya Servet-i Fünûn Döneminde başlayan milliyetçi, halkçı Yurdakul, bütün şiirlerinde sade bir dil ve hece ölçüsü kullandı; konularını toplum dertlerinden, sosyal - epik hayat sahnelerinden aldı. Uyarıcı - öğretici (didaktik) şiirler yazdı. Türk şairi, milli şair
diye anılır.
Eserlerİ Şiir : Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Turana Doğru, Zafer Yolunda, Aydın Kızları, Mustafa Kemal, İsyan ve Dua, Düz Yazı : Fazilet ve Asalet, Türk’ün Hukuku, Dante’ye
Evet, benim her şi’rimde yılan dişli diken var; Sizler gidin bal verecek yeni açmış gül bulun. Belki benim acı sesim kulakları tırmalar; Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun. Varın sizler, onlar ile korularda el ele Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın; Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın. Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile Milletimin felâketli hayâtını söyleyim; Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim. Yukarıda, şiirle ilgili olarak dile getirilen düşünceler, aşağıdaki şairlerden hangisine ait olabilir? A) Ziya Osman Saba
B) Mehmet Emin Yurdakul
C) Zeki Ömer Defne
D) Fazıl Hüsnü Dağlarca
E) Muallim Naci
(2013 / LYS)
AKA GÜNDÜZ (1885 - 1958) Asıl adı Enis Avni olan yazar, Selanik’te “Çocuk Bahçesi” ve “Genç Kalemler” dergilerinde Milli Edebiyat’a katıldıktan sonra tanınmaya başlamıştır. Otuza yakın değişik dergi ve gazetede yazarlık yaptı ama en çok halk çevrelerine ve acılı kaderlere bağlı, sade, sıcak bir dille yazdığı romantik - realist, popüler romanlarıyla anıldı, sevildi. Yetmişe yakın eseri vardır. Eserlerİ Roman : Dikmen Yıldızı, İki Süngü Arasında, Bir Şoförün Gizli Defteri, Yayla Kızı
Şiir
90
: Bozgun
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Mehmet Emin Yurdakul’a ait olabilir
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM
Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Mehmet Akif Ersoy Milli Edebiyatı başlatan Genç Kalemler
l
ll
lll
IV
V
dergisinin ilk yazarlarıdır. Bu cümlede numaralanmış yerlerin hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
Mehmet Akif Ersoy Genç Kalemler’de yazıp Milli Edebiyat akımını başlatan sanatçılardan değildir.
MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ (1890 - 1966) Edebiyat dünyasına Fecr-i Âti şairleri arasında şiirle giren şair, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine geçtikten sonra edebiyatımız ve edebiyat tarihimiz alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Ziya Gökalp’in çıkardığı “Yeni Mecmua” da hece ölçüsüyle, millî konularda şiirlerinin yanı sıra şairlerimiz ve şiirlerimiz üzerine tanıtma ve incelemeler yayımlamıştır. Özellikle edebiyat tarihi konusundaki çalışmaları ile tanınmıştır.
Eserlerİ Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Türk Edebiyatı Tarihi, Türkiye Tarihi, Azeri Edebiyatına Dair İncelemeler, Türk Dili Edebiyatı Araştırmaları, Türk Saz Şairleri
ALİ CANİP YÖNTEM (1887 - 1967) Fecr-i Âti topluluğundan Genç Kalemler dergisine geçti. Aruzu bırakarak heceyle şiirler yazdı. Ali Canip, şairliğinden çok, edebiyat tarihi ve edebiyat araştırmalarıyla tanındı. Eserlerİ Şiir : Geçtiğim Yol Eleştiri : Cenap Bey’le Münakaşalarım ve Milli Edebiyat Meselesi Antoloji : Türk Edebiyatı Antolojisi İnceleme : Epope ve Edebi Nevilerle Mesleklere Dair Malumat
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
91
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
MEHMET AKİF ERSOY (1873 - 1936)
İstanbulludur. Babası Fatih Medresesi müderrislerinden Tahir Efendi’dir.
İlk denemeleri dinsel ve bireysel konulu şiirler olmakla beraber, Akif esas itibariyle toplumcu bir şairdir. Sanatının kısa süren birinci döneminden sonra, daima toplum için sanat anlayışına bağlı kalmıştır. Çağdaşı olan Servet-i Fünûncuları ve Fecr-i Âticileri memleketin bin bir dert ve ıstırabına rağmen “sanat için sanat” ilkesini benimsediklerinden dolayı eleştirmiştir. Ona göre, edebiyat, bir toplumun manevî ve ahlakî eğitiminde en çok etkisi olan kurumdur. Yoksulluk, İslam dünyasının topyekun yoksulluğu, cehalet, taassup, ahlaksızlık, tembellik, taklitçilik, köksüzlük, dinsizlik Akif’in en çok üzerinde durduğu dert ve sorunlardır. Şiirimize gerçek realizmi getiren Akif, şiirden başka, manzum hikâye, makale, hitâbet ve tercüme türlerinde de eser vermiştir. En çok kullandığı nazım şekli manzum hikâye ve serbest nazımdır. Vezin olarak da yalnız aruzu kullanmıştır. Bu vezni Türk edebiyatındaki en mükemmel kullanan, yaşayan, sokakta konuşulan Türkçeyi en kolay ve en kusursuz şekilde aruza uydurabilen Mehmet Akif’tir. Akif’in manzum hikâyeciliğinin özellikleri şunlardır: Bütün manzum hikâyeleri sosyal konuludur. Bu hikâyelerde olaylar tam bir realist görüşle ve daha çok şairin kendi gözlemlerine dayanılarak anlatılmıştır. Hikâyeler, karşılıklı konuşmalar halinde geliştirilir. Bu sebeple sahnede canlandırılmaya elverişlidir. Kullanılan dil, dönemine göre sadedir. Hikâyelerde büyük bir betimleme ve öyküleme gücü ile tam bir teknik olgunluk göze çarpar. Hepsi aruz vezniyle yazılmışlardır. En meşhur manzum hikâyeleri şunlardır: Akif’in kitap halinde düzyazı eseri yoktur. En önemli ve kitap halindeki tek eseri, yedi kitaptan meydana gelmiş olan manzum Safahat’tır. Bir tek isim altında ve bir ciltte toplanmış olan bu eserler şunlardır: Safahat: Kitabın bütününe adını veren eser budur. Yani Safahat ismi aslında bu kitaba aittir. İçinde Manzum hikayeler vardır.
92
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
– Süleymaniye Kürsüsünde: Bu eser uzun bir manzumedir. – Hakk’ın Sesleri: Bu bölümde çeşitli ayet ve hadisler tefsir edilir. – Fatih Kürsüsünde: Milletimizin ve bütün İslam dünyasının yaşadığı felaketlerin bitmesi, milletin kalkınması için gerekli uyarılar bu bölümdedir. – Hatıralar: Bu bölümde Akif’in manzum seyahat anıları yer almaktadır. – Asım : Safahat’ın en önemli bölümüdür. – Gölgeler : Şairin lirik şiirleri ve çeşitli manzumeleri yer almaktadır.
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
YAHYA KEMAL BEYATLI (1884 - 1958)
Yahya Kemal, Osmanlı Devleti’nin felaketler devrinde yetişmiş aydınlarındandır.
Fransa’da her çeşit insanla tanışmış, bunların çeşitli faaliyetlerine katılmış fakat hiçbirine körü körüne bağlanmamıştır. Sonunda Batı kültürünü, Fransız edebiyatını iyice anlamış ve bunun yanı sıra millî kimliğimize, kendi benliğimize, yaşayışımıza, kültürümüze bilinçle bağlanmanın gerekliliğini öğrenmiştir. Yahya Kemal, şiir anlayışını “öz şiir”, “halis şiir” sözüyle özetleyerek ifade eder. Bu, Batı şiir akımlarının en seçkin özellikleriyle Divan şiiri geleneğinin birleştirilmesinden çıkartılmış bir anlayıştır. Bu teknik özelliğin yanı sıra, Yahya Kemal’e göre şiir millî olmalıdır. Yani Türk milletinin ruhunu, tarihini, duyuş ve sezişini, kısaca kendi evrenimizin renklerini ve seslerini dile getirmelidir. Türkçeyi ana sütü kadar kutsal ve lezzetli bulur ve onunla en güzel mısraları söylemek ister. Vezin olarak “Ok” şiiri dışında, bütün şiirlerinde aruzu kullanmıştır. Yahya Kemal’de en çok rastlanan temalar millî tarih, aşk, ölüm, sonsuzluk, rindlik ve İstanbul’dur. İstanbul’a çok düşkündür ve Nedim’den sonra İstanbul’u en çok işleyen şair, Yahya Kemal’dir.
ESERLERİ Şiir : Kendi Gök Kubbemiz Eski Şiirin Rüzgarıyla Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş Düz Yazı : Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Siyasi ve Edebi Portreler, Siyasi Hikâyeler, Edebiyata Dair, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
93
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM HALİDE EDİB ADIVAR (1884 - 1964)
Önce, 1908’de, Tanin gazetesinde yazmaya başlar ayrıca Musavver Muhit, Şehbal, Resimli Kitap, Resimli Roman vb. dergilerine de yazar. Bu ilk yazılarında “Halide Salih” imzasını kullanır.
İlk eserlerinde çoğunlukla kadın ve kadın sorunlarını işleyen yazar, Türkçülük düşüncesiyle tanıştıktan sonra millî konularda yazmaya başlamıştır. Romanlarında kullandığı dil pürüzlüdür, Türkçe kullanıma aykırı kullanımları vardır. Roman tekniği bakımından çağdaşı olan Yakup Kadri kadar başarılı değildir. Ancak işlediği konular ve hareketli, girişken kişiliği nedeniyle tanınmış ve çok okunmuştur. Halide Edib’in eserleri üç grupta toplanabilir:
1. Ruh çözümlemesi romanları: Bu eserlerinde kadın psikolojisini işler. Başlıcaları: Seviye Talip, Handan, Mev’ud Hüküm, Kalp Ağrısı’dır. 2. Kurtuluş Savaşı üzerine yazdığı romanlar: Bu romanlarda ideolojik bir tavır sergiler. Başlıcaları: Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye’dir. 3. Töre Romanları: Sanatının son senelerinde yazdığı bu eserlerde dönemler, gelenekler, nesiller üzerinde durmuştur. Başlıcaları: Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır’dır. ESERLERİ Roman: Sinekli Bakkal, Seviye Talip, Handan, Yeni Turan, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Tatarcık, Yol Palas Cinayeti, Zeyno’nun Oğlu Öykü : Dağa Çıkan Kurt, Harap Mabedler, İzmir’den Bursa’ya Anı : Türk’ün Ateşle İmtihanı, Mor Salkımlı Ev
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889 - 1974) Yakup Kadri Karaosmanoğlu romanlarıyla Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişimleri, çalkantıları, yaşadığı problem ve çatışmaları dile getirir. Yakup Kadri, hem roman tekniği hem de Türkçesi bakımından yetkin bir tablo çizmiştir. Yazar Kiralık Konak’ta üç neslin çatışmasını ve aile kurumunun yozlaşmasını,
Nur
Baba’da
tekkelerin
yozlaşmasını,
Sodom ve Gomore’de Mütareke yıllarında toplumdan kopuk kitlelerin yozlaşmasını, Hüküm Gecesi’nde II. Meşrutiyet yıllarındaki siyasi çekişme ve çatışmaları, Yaban’da aydın - halk çatışmasını, Ankara ve Panorama’da ise yeni kurulan Cumhuriyet’in gelişmesini ve siyasî çalkantıları ele alır. Bu tarihsel akış içinde değerlendirildiğinde Yakup Kadri’nin romanları bir “nehir roman” dizisi oluşturmaktadır.
94
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
ESERLERİ Roman : Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Yaban, Sodom ve Gomore, Ankara, Panorama, Hep O Şarkı Öykü: Rahmet Milli Savaş Hikayeleri, Bir Serencam Mensur Şiir : Okun Ucundan, Erenlerin Bağından
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A) Kiralık Konak’ta modernleşme sürecinde apartman ile konak hayatını, dede-torun arasındaki hayat tarzı ve zevk farklılığı çevresinde işlemiştir. B) Nur Baba’da gerçek kimliğinden uzaklaştırılan tekke hayatını, tekke şeyhinin (Nuri) yaşadıkları ile anlatmıştır. C) Hüküm Gecesi’nde İttihat ve Terakki yıllarını, gazeteci Ahmet Kerim’in yaşadıkları çevresinde anlatmıştır. D) Yaban’da Kurtuluş Savaşı öncesi Türk aydını ile Türk köylüsü arasındaki derin uçurumu, romana has kurgu ile gözler önüne sermeye çalışmıştır. E) İki cilt hâlinde 1953-1954’te yayımladığı Sodom ve Gomore’de, Cumhuriyet’in kuruluşundan Demokrat Partinin iktidara geldiği zamana kadar geçen süreci, değişik zihniyetleri temsil eden kişiler ve olgu çerçevesinde bir bütünün değişik kolları olarak dikkatlere sunmuştur.
(2013 / LYS) E seçeneğinde verilen ifade yanlıştır.
REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889 - 1956) Son devrin en sevilen roman ve hikâyecilerinden biri olan Reşat Nuri Güntekin yazı hayatına I. Dünya Savaşı yıllarında küçük hikâyeler ve piyesler yazmakla başlamış olan Reşat Nuri’nin şöhreti, Çalıkuşu’nun basılması ile birdenbire gelişir. Esas teması romantik bir aşk olan bu roman, Batı Anadolu’nun değişik şehir, kasaba ve köylerinde geçen va-
ESERLERİ
kası ve bu yerlerin hayatını aksettirmesi ile de dikkati çeker.
Roman : Çalıkuşu, Akşam Güneşi, Dam-
Romanın diğer bir özelliği ise, İstanbullu bir genç kızın, bir roman vakasında, ilk defa, Anadolu kasaba ve köylerinde öğretmen olarak yer alması ve o zamanın birçok güçlüklerine göğüs germesidir. Gezilerle ilgili izlenimlerinin bir kısmını, ayrıca Anadolu Notları adı ile yayımlar. 1927’den sonra yazdığı roman ve hikâyelerde, Türkiye’nin gerçek medenî kalkınması-
ga, Dudaktan Kalbe, Yaprak Dökümü,
Yeşil Gece, Bir Kadın Düşmanı, Acımak, Miskinler Tekkesi, Kızılcık Dalları, Kavak Yelleri, Eski Hastalık, Ateş Gecesi
Öykü : Tanrı Misafiri, Sönmüş Yıldızlar,
na öteden beri engel olan ve daha önce de çok işlenmiş bazı sosyal temalara (dinî ta-
Olağan İşler
assup, yanlış Batılılaşma, batıl inançlar) da yönelerek onları şiddetle eleştiren yazarın
Oyun : Hançer, Babür Şah’ın Secaadesi,
bu yönelişinde derinlemesine ve sistemli bir gelişme görülmez. Güçlü bir gözlemciliğe dayanan bir realizmin çekici bir romantizmle karıştığı romanlarında, çok içten bir üslûpla çok doğal bir konuşma dilinin hakim bulunduğu görülür.
Balıkesir Muhasebecisi, Tanrıdağı Ziyafeti, Bir Yağmur Gecesi
Gezi : Anodulu Notları
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
95
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM
İç içe geçmiş iki olay zinciri ile ----, kişisel değişimleri konu alması bakımından Zehra’nın, hatıra defterindeki maceralar bakımından da Mürşit Efendi’nin romanıdır. Çocukluğundan itibaren babası Mürşit Efendi’yi kötü bir insan olarak tanıyan Zehra; hoşgörüsüz, disiplinli, katı kalpli bir öğretmendir. Mürşit Efendi; okulunu bitirdikten sonra idealist bir memur olarak Anadolu’ya gelmiş, Anadolu’nun memurları bekleyen çürümüşlüğü içerisinde kaybolmuştur. Kötü bir evlilik yapmış, çok istemesine rağmen çocuklarıyla gereği kadar ilgilenememiştir. Yani kendi iradesi dışında yaşayan bir insan durumuna gelmiştir. İşte bu insanın pişmanlıklar ve çaresizliklerle dolu hatıra defteri, ölümünden sonra kızı Zehra’nın eline geçmiş, böylece Zehra’nın dış dünya ile ilişkisi de yeniden şekillenmiştir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki eserlerden hangisi getirilmelidir? A) Dudaktan Kalbe
B) Çalıkuşu
C) Yeşil Gece
D) Acımak
E) Miskinler Tekkesi
(2013 / LYS) Acımak ifadesi getirilmelidir.
Ben çokça gezerim. Bunlar diplomat gezileri gibi, planlı, programlı şeyler değildir; daima kendi sınırlarımız içindedir, yelkenli gemiler gibi, esecek rüzgâra göre rota değiştirir. Bazen saatlerce tenha bir istasyonda, tren veya güneşle beraber uyumuş bir kasabanın otelinde uyku beklerim. Fazla bir yağmur veya kar fırtınasından yolları kapanmış bir köyde bir iki gün kalırsam arayıp soranım olmaz. Gün olur, bomboş bir ovanın ortasında otomobil bozulur. Etrafta dolaşırım yahut eski taş basması Muhammediyelerdeki cennet bağı resimlerini andıran bir ağacın altında otururum. Bu parçanın alındığı kitap ve yazar aşağıdakilerden hangisi olabilir? A) Anadolu Notları – Reşat Nuri Güntekin B) Beş Şehir – Ahmet Hamdi Tanpınar C) Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim D) Hac Yolunda – Cenap Şahabettin E) Çankaya – Falih Rıfkı Atay (2013 / LYS) Anadolu Notları – Reşat Nuri Güntekin’dir.
96
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
REFİK HALİD KARAY (1888 - 1965) Fecr-i Âti’ye girdikten sonra Milli Edebiyat hareketine 1917’de katılmış olan Refik Halid Karay, bu devrin romancıları ve hikâyecileri arasındadır. Son Havadis adlı, kısa süren bir gazete çıkarır. Refik Halid’in fıkra, hikâye ve romanlarında dikkati en çok çeken özellik, gözlem yeteneğindeki üstünlüktür. Olayları ve karakterleri en ince noktalarına kadar görmekteki başarısı gerçekten büyüktür. Refik Halid’in ikinci önemli özelliği ise, olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnazlık ve menfaatçilikle ilgili yönlerini arayıp bulmaya şiddetle meraklı olması ve bunun sonucunda, ister istemez, mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Bazı eserlerinde “Kirpi” takma adını kullanmıştır. Bu takma adla mizah yazıları yazmıştır. ESERLERİ Roman : İstanbul’un İçyüzü, Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, Kadınlar Tekkesi, Bugünün Saraylısı, Nilgün, Karlı Dağdaki Ateş, Dört Yapraklı Yonca... Hiciv ve Mizah Yazıları : Kirpinin Dedikleri, Ago Paşa’nın Hatıratı, Guguklu Saat, Bir Avuç Saçma Tiyatro : Deli Kanije Müdafaası Öykü : Memleket Hikayeleri, Gurbet Hikayeleri
RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI Aşık tarzı ve tasavvufi halk şiiri geleneğinden yararlanmıştır.
Filozof Rıza olarak tanınır.
Uçun Kuşlar adlı şiiriyle tanınmıştır.
ESERLERİ Şiir : Serab-ı Ömrüm
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
97
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
MUSAHİPZADE CELAL Oyun yazarıdır.
Oyunlarının tekniği zayıftır.
Oyunları gözlem gücü, tarihi ayrıntı, eleştiri açısından başarılı komedilerdir.
ESERLERİ (Tiyatroları) Türk Kızı, Köprülüler, İstanbul Efendisi, Lale Devri, Macun Hokkası, Yedekçi, Kaşıkçılar, Atlı Ases, Demirbaş Şarl
Aşağıdakilerden hangisi Milli Edebiyat Dönemi’nin dil anlayışı ilkelerinden biri değildir? A) Arapça – Farsça isim ve sıfat tamlamaları bırakılmalıdır. B) İstanbul hanımlarının günlük konuşma dili esas alınmalıdır. C) Yabancı sözcükler, konuşma diline uyum sağlamışsa da Türkçeden atılmalıdır. D) Terimler bilimle ilgili oldukları için aynen kullanılmalıdır. E) Konuşma dilinde yer etmiş olan yabancı sözcükler aynen kullanılmalıdır.
Yabancı sözcükler, konuşma diline uyum sağlamışsa da Türkçeden atılmalıdır. İfadesi Milli Edebiyat Dönemi dil anlayışı ilkelerinden biri değildir.
Milli Edebiyat Dönemi düz yazı türleriyle ilgili aşağıdaki yargıların hangisi yanlıştır? A) Yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır. B) Roman ve hikâyelerde Anadolu anlatılmıştır. C) Yakup Kadri, Halide Edip gibi yazarların öncülüğünde “Memleket Edebiyatı” çığırı açılmıştır. D) Öykü ve roman tekniği geliştirilmiştir. E) Eserlerde yerli ve millî konulardan uzaklaşılarak kahramanların iç dünyaları anlatılmıştır. E seçeneğindeki ifade yanlıştır.
98
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM
I.
Halka doğru inme ve halkı anlatmak
II.
Yurt sevgisi, kahramanlık konularını işlemek
III. Yalın bir dil kullanmak IV. Hece ölçüsü ve halk şiiri nazım şekillerini kullanmak V.
Heceyle beraber aruzu da yaygınlaştırmak
Yukarıdaki maddelerden hangisi Milli Edebiyatçıların şiir anlayışlarından biri olamaz? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
Hem hece ölçüsü hem de aruz ölçüsüyle yazmak Milli Edebiyatçıların şiir anlayışlarından biri olamaz.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır? A) “Sodom ve Gomore, Panorama, Ankara”, Yakup Kadri’nin eserleridir. B) “Genç Kalemler” dergisinde “Yeni Lisan” adlı makaleyi Ömer Seyfettin yazmıştır. C) Ziya Gökalp şiiri Türkçülük düşüncesini yaymak için bir araç olarak görmüştür. D) Ahmet Haşim “Ok” şiiri dışındaki tüm şiirlerini aruzla yazmıştır. E) Faruk Nafız Çamlıbel ve Enis Behiç Koryürek, Beş Hececiler’dendir.
D seçeneğindeki ifade yanlıştır. Söz konusu şair, Yahya Kemal Beyatlı’dır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
99
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
Ahmet Haşim’in şiirleriyle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? A)
Şiirlerinde dış dünyaya ait gözlemlerinin, iç dünyasında yarattığı izlenimleri yansıtmıştır.
B)
Yaşanılan hayattan uzak, tamamen hayalî bir âleme sığınma isteği, birçok şiirinde görülür.
C)
Vezin olarak yalnızca “aruz”u kullanmıştır.
D)
Türk şiirini Batılılaştırma konusunda “düşünen”den çok, “uygulayan” kişidir.
E)
Şiirlerinde kullandığı tabiat manzaraları genellikle akşam, gurup, şafak, gece, göller ve ormanlar gibi duygulanmaya, hayal kurmaya elverişli olanlardır. (2011 / LYS) D seçeneği yanlış bir ifadedir.
---- en önemli özelliklerinden biri de olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnaz ve menfaatçi yönlerini arayıp bulmaya oldukça meraklı olması ve bunun sonucunda ister istemez mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Neredeyse bütün yazılarında bulunan bu mizah unsuru yüzünden birçok fıkrasını ve hikâyesini birbirinden ayırmak güçleşir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A)
Reşat Nuri Güntekin’in
B)
Ömer Seyfettin’in
C)
Refik Halid Karay’ın
D)
Sait Faik Abasıyanık’ın
E)
Abdülhak Şinasi Hisar’ın (2011 / LYS) Refik Halid Karay getirilmelidir.
100
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM
Kaynaklar Ömer Seyfettin’in, Genç Kalemler akımının süslü diline tepki olarak dilde
I
sadeliği öne çıkardığını yazar. Kısa öykü türünün ülkemizde sevilip benimsenmesinde
II
III
onun büyük katkısı olduğu kuşku götürmez. Yazarın başarısında seçtiği sözcüklerin ve bunları
IV
kullanım alanına koyuşunun önemli rolü vardır. Asıl başarısı, 1900’lerin başlarında Osmanlı toplumunun ahlaki ve kültürel yaşamından yansıttığı gerçekçi kesitlerden kaynaklanmaktadır.
V
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2011 / LYS)
I. nolu ifadede yanlışlık vardır. Genç Kalemlerin dili süslü değildir.
Aşağıdakilerin hangisinde yapıt, birlikte verildiği şaire ait değildir? A)
Faruk Nafiz Çamlıbel - Gönülden Gönüle
B)
Halit Fahri Ozansoy - Cenk Duyguları
C)
Yusuf Ziya Ortaç - Akından Akına
D)
Orhan Seyfi Orhon - Çobanıl Şiirler
E)
Enis Behiç Koryürek - Güneşin Ölümü (2011 / LYS)
Çobanıl Şiirler – Orhan Seyfi Orhon’a ait değildir. Bu şiirin şairi Oktay Rıfat’tır.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
101
6. BÖLÜM
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
Memleketi ve memleket gerçeklerini yansıtmayı amaçlayan Millî Edebiyat Dönemi roman ve öyküsünün anlatımı, büyük ölçüde gözlemci gerçekliğe dayanır. Bu dönemin ünlü yazarlarından biri olan ---- gerçekçilik akımına bağlı kalmıştır. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıda verilenlerden hangisi getirilemez? A)
Reşat Nuri Güntekin
B)
Refik Halid Karay
C)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
D)
Memduh Şevket Esendal
E)
Abdülhak Şinasi Hisar
(2011/LYS)
Sanatçı Milli Edebiyat döneminde değil bütün romanların, 1940’tan sonra Cumhuriyet döneminde yazmıştır.
----, bir şiiri dışında hece ölçüsünü kullanmamıştır. Birer gereç gözüyle baktığı “aruz”la “uyak”ı, yazdığı her şiirde özenle kullanmıştır. Ayrıca aruz kusuru yapmamak için çaba harcamıştır. Onun için ileri sürülen, “---- gibi aruzu Türkçe sözcüklere uygulamak için şiiri düz yazıya indirgemeyen bir şairdir.” görüşü tüm eleştirmenlerce onaylanmıştır. Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A)
Yahya Kemal Beyatlı - Mehmet Akif Ersoy
B)
Halit Fahri Ozansoy - Orhan Seyfi Orhon
C)
Ziya Gökalp - Mehmet Emin Yurdakul
D)
Ahmet Hamdi Tanpınar - Cahit Sıtkı Tarancı
E)
Faruk Nafiz Çamlıbel - Arif Nihat Asya (2010 / LYS)
Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Akif Ersoy getirilmelidir.
102
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Milli Edebiyat Dönemi (1911 - 1923)
6. BÖLÜM
Özellikle, yarattığı karakterle ünlenen, daha çok kadınlar arasından seçtiği kişileri bütün psikolojik incelikleriyle ustaca canlandıran yazarımız ----. Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’dur.
B)
Halide Edip Adıvar’dır.
C)
Refik Halid Karay’dır.
D)
Ömer Seyfettin’dir.
E)
Reşat Nuri Güntekin’dir. (2010 / LYS)
Halide Edip Adıvar’dır.
Önce Fecr-i Âtî’ye girip onun sanat anlayışına uygun şiirler yazmış olan ----, 1911’den sonra, şiirlerini “Yeni Lisan” anlayışıyla yazmaya başladı. Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp ile birlikte “Yeni Lisan”ı açıklamaya çalıştı. Kısa bir süre içinde heceyle yazmaya başladı. Şiirlerinin bir kısmını Geçtiğim Yol adlı kitapta topladıktan sonra, şiiri de bırakarak edebî incelemelerle uğraştı. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A)
Faruz Nafiz Çamlıbel
B)
Yusuf Ziya Ortaç
C)
Ali Canip Yöntem
D)
Orhan Seyfi Orhon
E)
Hamdullah Suphi Tanrıöver
(2010 / LYS) Ali Canip Yöntem getirilmelidir.
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
103
1. BÖLÜM
104
11. Sınıf / Edebiyat / Akıllı Defter
Fiziğin Doğası
Bu defter, siz öğretmenlerimize özel olarak boşlukları doldurulmuş bir şekilde basılmıştır. Mavi renkli, italik yazılar, öğrencilerinize yazdırabilmeniz amacı ile öğrenci defterinde boş bırakılmıştır.
1. BÖLÜM: Metinlerin Sınıflandırılması............................................... 107 2. BÖLÜM: Öğretici Metinler............................................................. 111 3. BÖLÜM: Sözlü Anlatım................................................................. 121 4. BÖLÜM: Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama...................................... 124 5. BÖLÜM: Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri........................................... 152 6. BÖLÜM: Cümlede Anlam.............................................................. 167 7. BÖLÜM: Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri................................... 182 8. BÖLÜM: Anlatım Bozukluğu.......................................................... 201 9. BÖLÜM: Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları............... 209
Metinlerin Sınıflandırılması
1. BÖLÜM METİNLERİN SINIFLANDIRILMASI
Metinler; anlatım biçimine, yazılış amacına, gerçeklikle olan ilişkisine, kullanılan dilin işlevine göre gruplandırılır. İnsanın kendini dil ile ifade ediş biçimleri olan yazı türleri, canlı bir organizma gibi zaman içerisinde değişime uğramakta, hatta canlılığını yitirmektedir. Bu, yazınsal türlerin devamlı bir değişim içinde olduğunun göstergesidir. Ama yine de her türün birtakım değişmez unsurları vardır. Bundan dolayı türleri sınıflandırırken, türleri yapılandıran ana ögeleri belirlemek gerekir. Yazı türlerinin aşağıdaki gibi gruplandırıldığını 9. sınıfta öğrenmiştiniz.
Metin Türleri
Öğretici Gazete Etrafında Gelişen Metinler
Edebi
Şiir
Gerçek Yaşamdan Kaynaklanan Metinler Felsefi – Tarihi
Bilimsel Metinler
Düz Yazı Anlatmaya Bağlı Metinler Göstermeye Bağlı Metinler
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? A) Bilimdeki gelişmeleri yorumsuz aktarmak isteyen bir araştırmacı öğretici bir metin yazar. B) Dersini sık sık, “Söylediklerim doğru değil mi? gibi sorular sorarak anlatan bir Gönül Öğretmen dili kanalı kontrol işlevinde kullanmaktadır. C) “Masal” anlatmaya bağlı bir metinken Karagöz oyunu göstermeye bağlı bir metindir. D) Sanatsal metinlerde yazar anlatıma duygularını katmaktan kaçınır. E) Kurmaca metinlerde yazar, kelimelere duygusal ve çağrışımsal anlamlar yükler.
D seçeneğindeki ifadenin tam tersi olur. Sanatsal metinlerde yazar anlatıma duygularını katar.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
107
Metinlerin Sınıflandırılması
1. BÖLÜM
Edebi metinlerin, öğretici metinler ve sanatsal metinler şeklinde sınıflandırılmasında aşağıdakilerden hangisinin etkili olduğu söylenebilir? A) Yazarın eğitim durumunun B) Metnin anlatım özelliklerinin C) Metnin yazıldığı dönemin D) Cümlelerde yabancı sözüklere yer vermenin
Metnin anlatım özelliklerinin etkili oldu-
E) Verilen bilginin doğru olup olmadığının
ğu söylenebilir.
Aşağıdakilerden hangisi kaynağını kişilerin yaşamından alan bir metin değildir? A) Biyografi
B) Anı
D) Söyleşi
C) Günlük
E) Otobiyografi
Söyleşi kaynağını kişilerin yaşamından alan bir metin değildir.
Kurmaca metin, yazarın kendi düş dünyasında ürettiği veya yaşanmışsa bile yazarın yeniden şekillendirdiği olaylardan oluşan metindir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi bir kurmaca metin olamaz? A) Hikâye
B) Fabl
D) Masal
C) Roman
E) Makale Makale kurmaca bir metin değildir.
108
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Metinlerin Sınıflandırılması
1. BÖLÜM
METİN TÜRLERİ
2. Edebi Metinler
1. Öğretici Metinler
Gazete Etrafında Gelişen Metinler
Felsefi – Tarihi – Bilimsel Metinler
Düz Yazı
Şiir
Gerçek Yaşamdan Kaynaklanan Metinler
Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler
Makale
Hatıra
Sohbet
Gezi
Roman
Deneme
Biyografi
Hikâye
Fıkra
Günlük
Masal
Röportaj
Mektup
Eleştiri
Göstermeye Bağlı Edebî Metinler
Geleneksel Tiyatro
Modern Tiyatro
- Karagöz
- Trajedi
- Orta Oyunu
- Komedi
- Meddah
- Dram
- Köy Seyirlik Oyunları
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
109
1. BÖLÜM
110
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Metinlerin Sınıflandırılması
Öğretici Metinler
2. BÖLÜM ÖĞRETİCİ METİNLER I. MEKTUP Birbirinden uzakta bulunan kişi ve kurumlar
arasında
haberleşme-
yi sağlayan yazı türüne “mektup” denir.
Tanzimat Döneminde Şinasi’yle başlayan sade dille yazma eğilimi, mektuplarda da kendini göstermiştir. Mektup türünün en önemli özelliği içten, doğal ve yalın oluşudur. Bu, mektubun yazılış amacından kaynaklanır. Mektup türünün bir diğer özelliği de özel mektupların konu alanının sınırsız oluşudur. Yaşam ve yaşanılanlar, akla gelebilecek herhangi bir yönüyle bu mektupların konusu olabilir.
Mektup Türleri a. Özel Mektuplar: İki kişinin birbirine yazdığı mektuplardır. Konu alanı sınırsız olan bu tür mektuplarda anlatılanlar açık, yalın ve içten bir biçimde dile getirilir.
b. Edebî Mektuplar: Sanatçıların birbirlerine edebiyat, sanat veya kültür gibi konularda görüşlerini bildirdikleri mektuplardır. Edebi mektuplar ileriki yıllarda kaynak olmaları bakımından önemlidir.
c. İş Mektupları: Bir kişinin özel kuruluşlarla veya özel kuruluşların kendi aralarında yaptığı yazışmalardır. Dilekçeler emirler, kararlar, duyurular vs.
d. Resmî Mektuplar: Resmi kurumların birbirlerine yazdıkları yazıları, vatandaşların başvurularına verilen yazılı cevaplar resmi mektuplardır. Resmi mektuplarda da açık, kesin ve anlaşılır bir dil dullanılır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
111
Öğretici Metinler
2. BÖLÜM Dilekçe :
05.09.2006
Dilekçe örneği yazalım: Atatürk Lisesi Müdürlüğüne ANKARA
2010 – 2011 eğitim – öğretim yılında okulunuzun 11 – A sınıfında okuyan, velisi bulunduğum 532 numaralı Ezgi Yıldız’ın diplomasının adresime gönderilmesini istiyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Adres Tarih Ad – Soyad
II. GÜNLÜK (GÜNCE)
Yaşanan ve görülenlerin üzerine tarih atılarak yazılmasıyla oluşan yazılardır.
112
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
2. BÖLÜM
Öğretici Metinler
Dolayısıyla bir sanatçının kaleminden çıkmış günlükler kültür, sanat, edebiyat ve güncel konulara yönelik olarak o sanatçının yorumlarını, bilgi birikimini yansıtır; bu da günlüklerin gelecek için önemli bir belge olmasını sağlar.
Günlükler, okuyucu düşünülmeden kaleme alınan yazılardır. Bu, yazarın duygu, düşünce, gözlem ve izlenimlerini içtenlikle yazmasını sağlar. Bu, günlüklerin açık, akıcı ve duru olmasında önemli bir etkendir.
Günlük, kimi zaman gezi yazılarında da kullanılabilir. Gezilip görülen yerler hakkındaki yazarın izlenimleri günü gününe yazıya aktarıldığında günlükle gezi yazısı iç içe geçmiş olur.
Tanzimat’la birlikte edebiyatımızda görülmeye başlanan bu türde, olayların ve tanıklıkların önemli bir yeri vardır, bundan dolayı günlüklerde öyküleme ve betimleme anlatım biçimlerinin çokça kullanıldığı görülür.
Yazar konuşma diline yakın bir anlatımla, tarihli gün içindeki herhangi bir olay veya durum üzerine izlenimlerini kaleme alır.
III. ANI (HATIRA)
Anı yazarları, anılarını (gördüklerini, duyduklarını) aradan zaman geçtikten sonra yazar. Anılar, yaşanmakta olanı değil, yaşanmışı yansıtır. Bu durum, anı yazarının belleğinde kalanların yanı sıra gerçeğe bağlı kalmak için anlattıklarıyla ilgili çeşitli belgelere, dergi ve gazetelere, tanıklara, mektup ve günlüklere başvurmasını da doğurmuştur.
Anılarda, anlatıcı “ben”dir. Anlatıcı, kendi başından geçmiş olayları anlatır. Kısacası anılar “ben merkezli” yazılardır. Zaten anılar, insanın kendisiyle bir tür hesaplaşmasıdır.
IV. BİYOGRAFİ (HAYAT HİKÂYESİ), OTOBİYOGRAFİ Biyografi yazarı, elde ettiği bilgilerle bir karakter oluşturur zihninde; kendini bu kahramanın yerine koyup onun gibi hissetmeye çalışır. Bu çalışma ise bir öykü veya roman ile karıştırılmamalıdır. Öykü veya romanda anlatılan; düşsel, kurgusal bir olaydır. Oysa biyografide anlatılanların tamamı yaşanmıştır, gerçektir.
Otobiyografi
Bilim, spor, politika, edebiyat vb. alanlarda başarı kazanmış birinin kendi yaşamını anlattığı yazı türüdür. Otobiyografi yazarın kendi yaşamıyla sınırlıdır. Bu yönüyle anıdan ayrılır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
113
Öğretici Metinler
2. BÖLÜM V. GEZİ YAZISI (SEYAHATNÂME) Bir yazarın yurt içinde veya yurt dışında yaptığı gezilerde kendince ilgi çekici bulduğu yaşantıları
özenti,
etkileyici
bir anlatımla oluşturduğu yazı türüdür.
O halde gezi yazısında sıradanlıkların yeri yoktur. Bunu Ahmet Haşim çok güzel ifade etmiştir: “İnsan, hayatın tatsızlığından ve etrafında görüp bıktığı şeylerin o yorucu aleladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahate çıkar. Bu bakımdan seyahat harikuladelikler avı demektir. Harikulade, birkaç aleladenin birleşmesinden meydana gelir. Öküz aleladedir, ağaç aleladedir, vakıa ki öküz ağaca çıkar, harikulade vücuda gelir.” O halde gezi yazılarının önemli bir özelliği yazarının gözlem gücü, “görebilme” yeteneğidir. Gezi yazılarının bir başka önemli özelliği ise anlatımındaki içtenlik, eğlendirici yöndür. Gezi yazılarında, yalnızca o yerin kültür ve tabiat zenginlikleri anlatılmaz. Bunun yanında oranın tarihî özellikleri, insanlarının yaşama biçimi hakkında da bilgiler verilir. Edebiyatımızın en eski gezi yazılarından biri olan Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi bunun önemli bir kanıtıdır.
VI. SOHBET (SÖYLEŞİ)
Herhangi bir konuyu derine, ayrıntıya inmeden okuyucuyla konuşuyormuş gibi anlatan düşünce yazılarına “sohbet” denir.
Makale türünün bir çeşidi olarak kabul edilen sohbet yazılarında, yazarın üzerinde durduğu konunun ağırlığı; üslûbun içtenliği, akıcılığı ile giderilir. Bir konuşma havası içinde oluşu, sohbet yazısında işlenen konunun okuyucu tarafından sıkılmadan, bir solukta okunuvermesini sağlar. Yazar sohbet yazısında senli benli, cana yakın, içten ve kimi zaman kişisel söyleyişlere yer veren bir üslup kullanır.
Sohbet yazılarını makalelere oranla daha sıcak, cana yakın kılan, yazarın ne söyleyeceğini bilmekten öte, bunu nasıl söyleyeceğini de biliyor olmasıdır.
114
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
2. BÖLÜM
Öğretici Metinler
VII. HABER YAZILARI Gazetenin ruhu ve omurgası olan haber yazıları; belli bir zaman dilimine ait olayları vaktinde bildiren, belirli sayıda okuyucuyu ilgilendiren ve değeri ilgilendirdiği okuyucu sayısıyla orantılı olan yazılara haber yazısı denir. Bir haber yazısı aşağıdaki konuları içerebilir:
a. Politika ve Sporla İlgili Haberler: Politika, futbol, boks, atletizm vb. ile ilgili haberlerdir.
b. Tanınmış Kişilerin Özel Hayatlarıyla İlgili Haberler: Ünlü, tanınmış kişilerin evlenmesi, yapıp ettikleri, boşanması, geçirdiği kaza gibi duygusal haberlerdir.
c. Merak Uyandırıcı Haberler: Okuyucunun merak duygusuna hitap eden haberlerdir. Medyaya mâl olmuş yarışmaların sonuçları, filmlerin ileriki bölümleri ile ilgili sezdirmeler vs. bu türden haberlerdir.
d. Hoşgörü Telkin Edici Haberler: İnsanlar arasıda sevgi, birlik, dayanışma, hoşgörü gibi duygular uyandıran haberlerdir.
e. Olağanüstü Haberler: Günlük sıradan, beklendik, olayların dışına çıkan durumlarla ilgili haberlerdir.
f. Çocukları, Hayvanları Konu Alan Haberler: Çocuklar, kedi, köpek gibi hayvanlarla ilgili haberlerdir. Gazetelerde yer alan iyi bir haber yazısının birtakım nitelikleri vardır: a. Günlük: Haber yazısı bir günlüktür; belli bir zaman dilimini içeren yazılardır.
b. Doğruluk: Bir haber yazısında verilen bilgilerin doğruluğunun kanıtlanmış olması gerekir. Haber yazılarında yoruma yer verilmez, ancak yorum da içeren röportaj niteliğinde haber yazıları da vardır. c. Kolay Anlaşılırlık: Bir gazete yazısı olan haber yazılarının, genel okuyucu kitlesinin rahatça anlayabileceği bir dille yazılması gerekir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
115
2. BÖLÜM
Öğretici Metinler
d. İlginçlik: Sık sık olan, tekrarlanan bir olay okuyucunun ilgisini çekmez. Haber yazılarının ilginç, nadir olan olayları anlatması gerekir.
e. Önemlilik: Bir haber yazısının önemli oluşu, ilgilendirdiği okuyucu sayısıyla orantılıdır. Dolayısıyla iyi bir haber yazısı çok fazla okuyucuyu ilgilendiren yazıdır.
Bir haber yazısı, çeşitli kaynaklardan gelen bilgilerle oluşur. Buna göre haberlerden hareketle haber yazılarını kaynaklarına göre şöyle gruplandırabiliriz: a. Resmi Haberler: Kamunun en yetkili kişilerinden öğrenilen haberlerdir.
b. Özel Haberler: Halk arasındaki olayların halk tarafından muhabirlere bildirildiği haberlerdir.
c. Ajans Haberleri: Dünyada meydana gelen olayları toplayıp her tarafa bildiren kurumların (ajans) verdikleri haberlerdir. Bir haber yazılırken “5N 1K” ilkesine uyulmalıdır. Bu: “Ne?, Nerede?, Ne Zaman?, Nasıl?, Niçin? ve Kim?” sorularıdır. Bu sorulara tam olarak cevap verebilen bir haber yazısı tam bir haberdir. Haber yazılarında dil “göndergesel işlevi”yle kullanılır.
VIII. FIKRA (KÖŞE YAZISI) Bir gazetede yazısı olan fıkra, gazete ve dergilerin belli sütunlarında gündelik olayları ayrıntıya inmeden işleyen yazılardır. Fıkraların (köşe yazısı) en belirgin özellikleri, seçilen konunun okuyucuyu ilgilendirmesi, okuyan herkesin fıkrayı anlaması, değişik konuları içermesi, yazarın yerine göre tarafsız kalmayı başarabilmesi, körü körüne taraf tutmamasıdır. Fıkralarda konu sınırsızdır, ama işlenen konuların güncel olması şarttır. Kısa bir düşünce yazısı olan fıkralarda yazar, düşüncelerini bu kısalığı dikkate alarak yalın bir biçimde anlatmayı başarmalıdır. Fıkra yazılarının sürükleyici, akıcı ve zevkle okunur olması gerekir. Bütün bunlarla birlikte fıkra yazılarının bir başka önemli özelliği ise, fıkra yazarının yazısında öne sürdüğü düşüncelerle ilgili kanıtlama, doğrulama gibi bir zorunluluğunun olmayışıdır.
116
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Öğretici Metinler
2. BÖLÜM IX. DENEME
Serbestçe seçilen bir konuda, düşündürücü, öğretici, yazarın içtenliğinden gücünü alan, ufuk açıcı ve inandırıcı bir özelliğe sahip, bir konuşma havası içinde biçimlenen, uzun olmayan yazılardır.
Herhangi bir konu, denemede işlenebilir. Deneme yazarının amacı, okuyucuyu düşünmeye yöneltmektir. Rahat okunan düşünce yazılarından olan denemede, yazar toplumu değil, bireyi ön plana çıkarır. Zaten deneme bir anlamda yazarın kendi kendiyle konuşması gibidir. Başka bir deyişle kendi kendine konuştuklarını kağıda geçirmiştir denemeci. Denemenin sohbet türünden farkı şudur : Sohbette karşısındakiyle konuşuyormuş havası varken denemede yazarın kendi kendiyle konuşuyormuş havası sezilir. Deneme belgelere, kanıtlara dayanan bir yazı türü değildir.
Denemeler konuları ve yazılış amaçlarına göre, a.
Kişisel duyarlılık ve dikkatleri konu alan denemeler
b.
Sosyal ve felsefi konularda bireysel düşünceyi ifade eden denemeler
c.
Öğretici ve eleştirel denemeler, biçiminde sınıflandırılabilir.
Flaubert, Tolstoy, Yakup Kadri gibi gerçekçi romancılar, anlattıklarının etkileyiciliğini artırmak için ........................... gibi türlerden yararlanmışlar. Bazı romanlarında adeta bu türlerin kurmaca örneğini ortaya koymuşlardır. Bu metinde boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) mektup
B) anı
D) biyografi
E) masal
C) günlük Masal getirilemez.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
117
2. BÖLÜM
Öğretici Metinler
X. MAKALE Bir düşünce yazısı olan makaleler, fıkralar gibi dergi ve gazetelerde yayımlanan, gazetecilikle doğmuş ve gelişmiş bir yazı türüdür. Okuru bilgilendirme bir takım gerçekleri okura öğretme amacı güdülür. Yazar öne sürdüğü düşünceyi kanıtlamak zorundadır. Fıkra gibi güncel konular işlemek zorunluluğu yoktur. Makale yazarları belli bir konuda uzmanlaşmış kişilerdir. Makaleler de bir uzmanlığın ürünüdür. Bundan dolayı makalelerde yazarın uzmanlık alanıyla ilgili terimler ağırlıktadır. Fıkralar öznelliğin ağır bastığı bir türken, makaleler bilimselliği dolayısıyla nesnellik merkezinde bir yazı türüdür.
XI. ELEŞTİRİ (TENKİT) Temelde bir gazete, dergi yazısı olan eleştiriler, ele aldıkları konu ve bunu ele alış biçimleri bakımından şu şekilde gruplandırılır:
a. Sanatçıya Dönük Eleştiri Eleştirmen; yapıt ve yaratıyı açıklamak, aydınlatmak ya da çözümlemek için sanatçının yaşamını, bu yaşamı besleyen olayları, durumları çıkış noktası yapar.
Sanatçının yapıtına ya da yapıtlarına bir yorum getirmek için sanatçının yaşamını, kişilik özelliğini inceler.
118
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
2. BÖLÜM
Öğretici Metinler
Yaşamöyküsel (Biyografik) Eleştiri: Edebî eserle, sanatçının yaşamı arasında güçlü bir ilişki bulunduğu varsayımından yola çıkar bu eleştiri türü.
Bunun için sanatçının yaşamı incelenir ya da sanatçının ruhsal durumu.
Ruhbilimsel Eleştiri: Edebî eseri açıklayıp aydınlatmada yazarın özellikle ruhsal yaşantısını, bilinçaltı dünyasını değerlendirmeyi amaçlayan bir eleştiri biçimidir. Salt sanatçıyı değil, edebi eserdeki kişileri de bu açıdan ele alır.
b. Topluma Dönük Eleştiri (Sosyolojik Tenkit) Bu tür eleştiride, eleştirmen bir edebî eserin oluşumunu etkileyen tarihsel ve toplumsal koşulları bulmaya, bunlar yardımıyla eseri açıklamaya yönelir. Kullandığı ölçütlerin türüne göre de alt türleri vardır. Tarihsel Eleştiri, Toplum bilimsel Eleştiri, Marksist Eleştiri
c. Esere Dönük Eleştiri Bu tür eleştiride eleştirmen metnin yapısını, bu yapıyı oluşturan ögeleri kavrayıp açıklamaya çalışır.
“Sanatçı, seçtiği konuyu işleyip öze ya da içeriğe dönüştürürken nasıl bir yol izlemiş?” sorusu üzerine düşünülür.
Sanatsal metinle öğretici metni karşılaştıran aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) Sanatsal metinde kelimelere mecaz anlamlar yüklenirken öğretici metinde kelimeler genellikle gerçek anlamda kullanılır. B) Sanatsal metinde “kurmaca” ağır basarken öğretici metinde “gerçeklik” ağır basar. C) Sanatsal metinde “estetik zevk vermek” amaçlanırken öğretici metinde bilgi vermek amaçlanır. D) Sanatsal metnin günlük yaşamla ilgisi yokken her öğretici metin günlük yaşamla ilgilidir. E) Sanatsal metinde üslup kaygısı öne çıkarken öğretici metinde okuyucuyu yönlendirme isteği ağır basar.
D seçeneğindeki ifade yanlıştır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
119
2. BÖLÜM
120
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Öğretici Metinler
Sözlü Anlatım
3. BÖLÜM SÖZLÜ ANLATIM I. Röportaj
Röportajlarda öğretici, açıklayıcı, kanıtlayıcı ve betimleyici anlatım gibi anlatım türlerinden yararlanılır. Röportaj, gazeteciliğin ana kollarından birisidir. Röportaj yazılarında yazının ilgi çekici bir nitelik taşıması, resimlerle süslenmesi ilk aranan özelliktir. Bir röportaj; konu olarak insanı, eşyayı, bir yeri ayrı ayrı ele aldığı gibi, her üç konuyu da bir arada işleyebilir. Bir veya birkaç kişiyi konu alan röportaja “insan röportajı”; eşyayı konu olarak alan röportaja “eşya röportajı”, bir yeri anlatana “yer röportajı” adı verilebilir.
II. Mülakat (Görüşme) Mülakat ince bir sanattır. Temeli, diğer bir şahsı konuşmaya ikna edebilmeye dayanır. Mülakat yapan kimsenin konuşacağı kimse hakkında bilgi edinmesi gerekir. Konuşma konusu açıldıktan sonra bir süre havadan sudan konuşularak mülakata girilebilir. Mülakat yazısında; görüşülen kimsenin adı, ne işle uğraştığı, hangi amaçla kendisiyle konuşulduğu, buluşma yeri, sorular ve cevaplar, mülakat yapılan kimsenin o konu üzerindeki temel görüşü belirtilmelidir.
III. Söylev (Hitabet, Nutuk)
Bir topluluk önünde belirli bir konuda yapılan konuşmadır.
Söylev kavramı eskiden “nutuk” terimiyle karşılanır; topluluk önünde konuşma sanatına hitabet, söylevciye de hatip denirdi.
Gazete ve dergilerin belli sütunlarında yayımlanan, konusunu güncel, siyasi, toplumsal, kültürel olaylardan ve durumlardan seçen, bunları kanıtlama kaygısı gütmeden işleyen, kısa oylumlu, yoğun anlatımlı bir yazı türüdür----. Güncel bir olayın kişisel görüşe bağlanarak canlı ve çarpıcı bir dille anlatılmasını gerektirir. Anlatım ve dil ustalığının yanı sıra zengin bir bilgi ve kültür birikimi ister. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) röportaj
B) fıkra
D) makale
E) günlük
C) eleştiri (2011 – LYS) Boş bırakılan yere “fıkra” getirilebilir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
121
Sözlü Anlatım
3. BÖLÜM
Aşağıdakilerin hangisinde boş bırakılan yere ayraç içindeki sözcük getirilirse tanım yanlış olur? A) ---- yazarın herhangi bir konu üzerindeki kesin sonuçlara varmadan, kişisel görüş ve düşüncelerini senli benli bir anlatım içinde verdiği yazı türüdür. (makale) B) ---- ünlü kişilerin yaşamlarını, yaptıklarını, yaşadıkları döneme katkılarını anlatan yazı ve kitaplara denir. (biyografi) C) Bir kimsenin kendi yaşam öyküsünü kendisinin yazıp anlattığı yapıtlara ---- denir. (otobiyografi) D) Bir topluluk önünde belirli bir konuda yapılan etkili ve inandırıcı konuşmalara ---- denir. (nutuk) E) Bir yazarın, başından geçen ya da tanık olduğu olay ve olguları bilgilerine, gözlemlerine dayanak anlattığı yazı türüne ---- denir. (anı)
(2007 - ÖSS)
A seçeneğindeki ayraç içindeki sözcük getirilirse tanım yanlış olur.
Bu, son bir yıl içinde okuduğum romanlar arasında etkisinden uzun süre kurtulamadığım bir çeviri roman. Yazar, bu romanında öncekilerden farklı bir yol izlemiş. Bir kahramanın çevresinde gelişen bir öykü kurgulamış. Abartıyla yalınlığı, komediyle trajedinin özelliklerini bir arada kullanmış. Bir yıl gibi bir zaman dilimini çok az geri dönüşlerle anlatmış. Haftalarca “çok satanlar” listesinde yer alan bu çeviri yapıt, Türk okurundan gördüğü ilgiyi Fransız ve İngiliz okurlardan görmemiş. Bu durum, çevirmenin başarısı olarak değerlendirilebilir. Bu parçada aşağıdaki yazı türlerinden hangisine ait özellikler ağır basmaktadır? A) Makale
B) Deneme
D) Fıkra
C) Eleştiri
E) Günlük
(2006 – ÖSS)
Eleştiri türüne ait özellikler ağır basmaktadır.
Türk edebiyatında bu türün örnekleri, Cumhuriyet’ten sonra verilmeye başlanmıştır. Ahmet Haşim’in “Bize Göre” ve “Gurabâhâne–i Laklakan” adlı yapıtlarındaki kimi parçalar, edebiyatımızda bu türün ilk örnekleri sayılabilir. Türün en başarılı temsilcisi ise, Nurullah Ataç olarak bilinir. Sabahattin Eyüboğlu, Suut Kemal Yetkin de bu türün ustaları arasında yer alır. Bu parçada sözü edilen yazınsal tür aşağıdakilerden hangisidir? A) Öykü
B) Anı
D) Deneme
E) Gezi
C) Roman (1994 – ÖYS)
Parçada sözü edilen yazınsal tür denemedir.
122
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
3. BÖLÜM
Sözlü Anlatım
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
123
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM SES BİLGİSİ
Bir dilin ses özelliklerini inceleyen bilim dalına ses bilgisi (fonetik) denir. Türkçede sesler
cükler genellikle yabancıdır.
ünlüler ve ünsüzler olmak üzere ikiye ayrılır :
ÜNLÜLER (SESLİLER) Söylenirken hiçbir engele uğramadan çıkan seslere ünlü (sesli) denir.
Dudaklarýn durumuna göre
kimi sözcükler vardır.
alma > elma
ana > anne
hangı > hangi
Türkçede hece oluşumu ünlülerle gerçekleşir. Bu yüzden Türkçe
Geniþ
Dar
Geniþ
Dar
Kalýn
a
ý
o
u
zeni vardır. Buna ünlü uyumu de-
Ýnce
e
i
ö
ü
nir. İki tür ünlü uyumu vardır :
Alt çenenin durumuna göre
Dilin durumuna göre
Yuvarlak
Düz
çare, divane, fena...
Türkçe olup da ses değişimine uğramış
Türkçede sekiz ünlü vardır : a, e, ı, i, o, ö, u, ü. Bu ünlüler özelliklerine göre aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Büyük ünlü uyumuna uymayan söz-
sözcüklerde ünlülerin bir geliş dü-
1. Büyük Ünlü Uyumu (Kalınlık - İncelik Uyumu) Türkçede bir sözcüğün ilk hecesindeki ünlü kalınsa, sonraki, ünlüler de kalın ilk ünlü inceyse sonraki ünlüler de ince olur. Örnek: Uygarlaşmak, özlemek
Türkçede eklerin bazıları tek şekilli oldukları için büyük ünlü uyumunu bozar. –yor → geliyor – ki → akşamki –leyin → sabahleyin
2. Küçük Ünlü Uyumu (Düzlük - Yuvarlaklık Uyumu)
–ken → konuşurken
a) a, e, ı, i → a, e, ı, i
–gil → dayımgil
b ) o, ö, u, ü → a, e, u, ü Örnek: oyuncular, yoluna, çiçekçiler
İkinci hecesinde “b, m, v” gibi ünsüzler bulunan kimi sözcükler Küçük ünlü uyumuna uymaz.
avuç, kavun, çamur....
“-yor” eki küçük ünlü uyumunu bozar.
Bu kurallar özel isimlerde, birleşik sözcüklerde ve tek heceli sözcüklerde aranmaz.
124
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
I. ÜNLÜLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI ÜNLÜ DÜŞMESİ (HECE DÜŞMESİ) Ünlü düşmesi değişik şekillerde meydana gelir.
İkinci hecesinde dar ünlü (ı, i, u, ü) bulunan bazı sözcüklere ünlüyle başlayan ek getirildiğinde ikinci hecedeki dar ünlü düşer.
–
alın + ı > alnı
karın + ı > karnı
geniz + i > genzi
omuz + u > omzu
göğüs + ü > göğsü
burun + u > burnu
Bazı sözcükler türetilirken ünlü düşmesi meydana gelir.
–
sarı + ar > sarar– ayır + ıntı > ayrıntı
sızı + la > sızla–
Bazı birleşik sözcükler oluşurken ünlü düşmesi meydana gelir.
–
pazar + ertesi > pazartesi
kahve + altı > kahvaltı
Ünlüyle biten bazı sözcükler ünlüyle başlayan bir sözcükle birleştiğinde ünlü düşmesi
sıyır–ık > sıyrık
meydana gelir. Buna ünlü aşınması da denir. –
cuma + ertesi > cumartesi
bu + öyle > böyle
ne için > niçin
sütlü + aş > sütlaç
ne asıl > nasıl
ÜNLÜ TÜREMESİ
Bazı sözcükler küçültme eki aldığında ünlü türemesi olur.
–
genç–cik > genc e cik
dar – cık > dar a cık
m, p, r, s harfleriyle yapılan bazı pekiştirmelerde ünlü türemesi olur.
–
yap – a – yalnız
çep – e – çevre
az–cık > az ı cık
sap – a – sağlam
ÜNLÜ DARALMASI Düz - geniş ünlülerden (a, e) biriyle biten bir fiile şimdiki zaman eki (-yor) getirildiğinde, sözcüğün sonundaki düz - geniş ünlü daralarak ı, i, u, ü’ye dönüşür. –
ağla – yor > ağlıyor
de – yor > diyor
–
oyna - yor > oynuyor
ye – yor > yiyor
–
kana – yor > kanıyor
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
125
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
De(mek) ve ye(mek) fiillerine ünlüyle başlayan bazı ekler getirildiğinde fiillerin sonundaki düz geniş ünlü
(-e) daralarak -i’ye dönüşür.
– de - y - en ⇒ diyen – de - y - erek ⇒ diyerek – ye - y - ecek ⇒ yiyecek – ye - y - elim ⇒ yiyelim
ULAMA Ünsüzle biten bir sözcükten sonra ünlüyle başlayan bir sözcük geldiğinde bu iki sözcük birleştirilerek okunur. Buna ulama denir. –
Bırak onu,
gitsin artık!
–
Adam, arkadaşına doğru bir adım attı.
Sözcükler arasında noktalama işareti varsa ulama yapılmaz. –
Sabır, erdemin cesaretidir.
ÜNLÜ DEĞİŞİMİ Türkçede sen ve ben sözcüklerine yönelme durum eki gelince bu sözcüklerdeki “e”, a’ya dönüşür. –
sen - e > sana
–
ben - e > bana
126
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM ÜNSÜZLER (SESSİZLER)
Ses yolundan, ses organlarından birine takılarak çıkan seslerdir. Türkçede 21 ünsüz vardır. Ünsüzler çıkış yerlerine ve ses değerlerine göre gruplandırılır : ÜNSÜZLER
Sert
Yumuşak
Sürekli
f, h, s, ş
j, l, m, n, r, v, y, z
Süreksiz
p, ç, t, k
b, c, d, g (ğ)
II. ÜNSÜZLERLE İLGİLİ SES OLAYLARI ÜNSÜZ YUMUŞAMASI (ÜNSÜZ DEĞİŞİMİ) Süreksiz sert ünsüzlerle (p, ç, t, k) biten sözcükler ünlüyle başlayan ek aldığında sözcük sonundaki bu ünsüzler yumuşayarak b, c, d, g, ğ’ ye dönüşür. Buna ünsüz yumuşaması denir. –
ilaç + ını > ilacını
yüksek + e > yükseğe
Dilimize girmiş bazı yabancı sözcüklerde yumuşama olmaz :
– millet + e
saadet + i =
hukuk + u sanat + ı = Tek heceli bazı sözcüklerde yumuşama olmaz. ip + i ot + u
at + ı = sap + ı
–
çöp + ü = süt + ü
Özel isimlerin sonundaki sert ünsüzlerin yumuşaması yazıda gösterilmez, söyleyişte vardır.
Zonguldak + a =
Ahmet + i =
Bu kural özel adlara ve sayılara getirilen
ÜNSÜZ BENZEŞMESİ
ekler için de geçerlidir.
(ÜNSÜZ SERTLEŞMESİ) Sert
ünsüzlerle
(ç,
f,
h,
k,
p,
s,
ş,
t)
ünsüzleriyle başlayan bir ek aldığında ekin başındaki
biten
bir
sözcük
c,
d,
g
c → ç’ye, d → t’ye, g → k’ye
Sinop’tan 1945’te
dönüşür. Buna ünsüz benzeşmesi (sertleşme) denir. hafif + ce > hafifçe
yüksek + de > yüksekte
akış + gan > akışkan
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
127
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM ÜNSÜZ DÜŞMESİ
Ünsüz düşmesi aşağıdaki durumlarda görülür :
“k” ünsüzüyle biten bazı sözcüklere küçültme ekleri -cik, -cek geldiğinde bu sözcüklerdeki “k” sesi düşer.
–
minik + cik > minicik
ufak + cık > ufacık
“k” ile biten bazı sözcüklere -al, -el, -(i)mse ekleri geldiğinde “k” sesi düşer.
–
küçük + l > küçül –
alçak + l > alçal–
ÜNSÜZ TÜREMESİ Bazı yabancı sözcükler, asıllarında iki ünsüz bulunduğu halde dilimizde tek ünsüz ile kullanılır. Bunlar, ünlü ile başlayan bir ek aldığında ya da yardımcı fiille birleştiğinde asıllarında kullanılan ikinci ünsüz ortaya çıkar. Buna ünsüz türemesi denir. –
hak + ı > hakkı red +i > reddi
red + et – > reddet– hal + ol – > hallol–
KAYNAŞTIRMA ÜNSÜZLERİ Ünlü ile biten sözcükler ünlüyle başlayan ek aldığında araya kaynaştırma harflerinden biri gelir. Çünkü Türkçede iki ünlü yan yana bulunmaz. Kaynaştırma harfleri n, s, ş, y’dir.
Örnekler: konu – n – un her öğrenci – y – e iki – ş – er yazı – n – ın başlığı
”n” kaynaştırma harfi bir ünlü ile bir ünsüz arasına da girebilir. –
Öfke anı - n - da kendine hakim olmalısın.
128
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM DUDAK ÜNSÜZLERİNİN DEĞİŞİMİ
İç seslerinde “nb” ünsüzleri bulunan sözcüklerde b’nin etkisiyle “n”, m’ye dönüşür. –
çenber > çember
kanbur > kambur
Özel isimlerde ve birleşik sözcüklerde bu kurala uyulmaz. –
İstanbul
onbaşı
Safranbolu
binbaşı
Eskiden ülkelerin zenginliğinin ölçütü, sahip olunan toprak ve doğal kaynakların miktarıydı; zenginleşmenin yolu, daha geniş topraklara hükmetmekten geçiyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimsel araştırmalara ağırlık verilmesiyle bu anlayış değişti, bilgi üretimi önem kazandı.
Hüküm etmek → ünlü düşmesi
Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz yumuşaması
C) Ulama
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü türemesi
zenginliğinin → ünsüz yumuşaması Eskiden ülkelerin → ulama (2013 / LYS)
hükmetmekten → ünsüz benzeşmesi Ünlü türemesi bulunmamaktadır.
Yâr gönül şehrini seyran eyledim Derdimi kuşlara eşit payladım Arzu halin dağa taşa söyledim Sevdam yücelerde el oldu gitti Yukarıdaki dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? A) Büyük ünlü uyumuna aykırı sözcük B) Ünsüz değişimi C) Ünsüz benzeşmesi D) Ünlü düşmesi E)
Ünlü türemesi Ünlü türemesi bulunmamaktadır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
129
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Seni düşünerek yaşarım günde Ayrılık dolaşır damarda, kanda Dünya yıkıldı bak, kaldım altında Acı, keder, elem yine sevdiğim. Yukarıdaki dörtlük için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Ünsüz benzeşmesi vardır.
B, dünya
B) Büyük ünlü uyumuna uymayan sözcük vardır.
C, sevdiğim
C) Ünsüz yumuşaması vardır.
D, altında
D) Kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
E, ayrılık
E) Ünlü düşmesi vardır.
Ünsüz benzeşmesi vardır, söylenemez.
Hiç kuşku yok ki meslekten bir sinema eleştirmeninin yazdığı yazılar kadar başarılıdır
I
II
III
eseri. Bana göre kıvrak yazarın kıvrak zekası onu başarıya götürdü.
IV
V
Bu parçada altı çizili sözcüklerdeki ses olayları aşağıdakilerden hangisinde yanlış açıklanmıştır? A) I’de, ünsüz benzeşmesi vardır. B) II’de, kaynaştırma ünsüzü vardır. C) III’te, ünsüz düşmesi vardır. D) IV’te, ünlü değişimi vardır. E) V’te, ünlü düşmesi vardır.
III’te ünsüz düşmesi vardır ifadesi yanlış açıklanmıştır. Bu sözcükte ünsüz yumuşaması vardır.
“Çocuğun eli yüzü sıyrıklarla dolu. Belli ki ben kızarım diye kavga ettiğini açıklamayacak!” Yukarıdaki cümlelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünsüz benzeşmesi B) Ünsüz değişimi C) Ünlü düşmesi D) Ünlü daralması E) Ünsüz düşmesi Ünlü düşmesi yoktur.
130
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
YAZIM VE NOKTALAMA YAZIM KURALLARI BÜYÜK HARFLERİN KULLANILDIĞI YERLER
Cümle ve mısra başındaki sözcükler büyük harfle başlar.
–
İşlerini bitirmek için çok çalışıyormuş.
Cümle içinde başkasından aktarılan cümleler büyük harfle başlar.
–
konuşmacı, dinleyiciye “Bunu kastetmemiştim.” dedi.
Nokta, iki nokta, soru ve ünlem işaretlerinden sonra büyük harfle başlanır. Ancak iki noktadan sonra cümle niteliğinde olmayan örnekler varsa küçük harfle başlanır.
Özel isimler büyük harfle başlar.
Kişi ad ve soyadları –
Orhan Veli Kanık
Kişi ad ve soyadlarından önce ve sonra gelen meslek, lakap, ünvan ve saygı sözleri –
Maraşal Fevzi Çakmak, Keçeli Osman, Zeynep Hanım,
Ziya Paşa, Avukat Ali...
Akrabalık bildiren isimler büyük harfle başlamaz. –
Ayşe teyze, Fatma nine...
Akrabalık bildiren isimler başa gelirse lakap yerine geçtiği için büyük harfle başlar.
–
Nene Hatun, Baba Seyfi...
Hayvanlara verilen adlar
–
Karabaş, Boncuk, Düldül...
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
131
4. BÖLÜM
Millet, devlet, din, mezhep, dil... adları
–
Türk, Türkçe; Müslüman, Budist...
Gezegen ve yıldız adları
–
Dünya, Halley, Merkür...
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
Dünya, güneş ve ay sözcükleri coğrafi terim olarak kullanılmazsa küçük harfle başlar. –
Yüzün ay gibi parlıyordu.
Yer adlarında isimden sonra gelen deniz, nehir, göl, dağ, boğaz gibi tür bildiren ikinci isimler de büyük harfle başlar.
– Ağrı Dağı, Hazar Denizi...
Mahalle, bulvar, sokak, cadde gibi sözcükler yer isminde geçerse büyük harfle başlar.
–
Atatürk Bulvarı, Kızılay Meydanı, Ziya Gökalp Caddesi
Saray, köşk, köprü, han, kale, cami gibi yapı adları
–
Ankara Kalesi, Topkapı Sarayı,
Efes Harabeleri...
Kurum ve kuruluş adları –
Türk Dil Kurumu
Atatürk Lisesi
Kuruluş bildiren kelimeler belli bir kurum kastedildiğinde büyük harfle başlar.
–
Bu ay Kurum yeni sözcükler türetmek için toplanacak. (Türk Dil Kurumu)
Kitap, dergi, gazete isimleri
–
Sinekli Bakkal, Türk Dili, Hürriyet...
132
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Kitap adlarındaki ve, ile, de, ki, mi... bağlaç ve edatları küçük harfle yazılır. Suç ve Ceza
Millî ve dinî bayramlar, bayram niteliği kazanmış günler
–
Cumhuriyet Bayramı, Anneler Günü
Tarihi olay, çağ ve dönem adları
–
Kurtuluş Savaşı, Cilalı Taş Devri,
Kavimler Göçü...
Yer adlarının sıfatı olarak kullanılan yön bildirici sözcükler
–
Kuzeydoğu Anadolu
Belli bir tarih bildiren ay ve gün adları
–
26 Haziran 2014
Özel isimlere gelen iyelik ve hâl ekleri kesme işaretiyle ayrılır :
–
Beyşehir’de, Boğaziçi Köprüsü’nü, Ayşe’m...
Özel isimlere gelen yapım ekleri ve çokluk eki kesme işaretiyle ayrılmaz. Ayrıca bu eklerden sonra gelen ekler de ayrılmaz :
–
Mersinli, İngilizceyi, Avrupalılar, Kırgızlar...
I.
1858’de arazi kanunnâmesi ile toprak halka devir edilmişdir.
II.
Ortaokulu bitirdiğimizde burası küçük bir kasabaydı.
III. Muğla, 2 Mayıs 1919’da İtalyanlar tarfından işgal edildi. IV. Üç bin İtalyan askeri her an karaya çıkmaya hazırdı. V.
Türklerle Yunanlılar arasındaki savaş uzun sürdü.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
devir edilmiş birleşik sözcüğü “devredilmiş biçiminde yazılmalıydı. I nolu cümlede yazım yanlışı vardır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
133
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM KISALTMALARIN YAZIMI
Kurum, kuruluş adlarının kısaltmalarında her sözcüğün ilk harfi büyük yazılır, araya
nokta konmaz. TBMM
–
TRT
TDK MSB
Kısaltmalara getirilen ekler kesme işaretiyle ayrılır. Büyük harfle yapılan kısaltmalarda
ekler kısaltmanın okunuşuna göre, küçük harfle yapılan kısaltmalara gelen ekler sözcüğün okunuşuna göre yazılır. –
TDK’nin
MM’den
CM’yi
TBMM’ye
Kısaltması yapılan sözcükler özel ad, rütbe, unvan ise ilk harf büyük, cins ad ise ilk harf küçük olur. vb.leri,
–
İng.yi...
TARİHLERİN YAZIMI Tarih belirtilirken ay adları yazıyla da rakamla da gösterilebilir.
12 Eylül 1974, 12.09.1974
–
Tarihlerde ay, gün, yıl adları rakamla belirtilirse bunların arasına nokta(.), kısa çizgi (–),
eğik çizgi (/) getirilebilir. 24.05.2013
–
01 – 05 – 2014
12/06/2014 Ancak aylar yazıyla gösterilirse araya hiçbir noktalama işareti getirilemez.
SAYILARIN YAZIMI Sayılar yazıyla da rakamla da gösterilebilir. Yazıyla gösterilirse her basamak ayrı yazı-
lır. –
Bu yıl on üç yaşına girdi.
Rakamla gösterilen sayılara gelen ekler kesme işaretiyle ayrılır. Eklerde sayının son harfi esas alınır.
–
134
3’ten
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
Sayılara gelen eklerde ünsüz benzeşmesi gösterilir. Gösterilmezse yazım yanlışı olur. –
1983’te, 3’ten (Doğru)
–
1983’de, 3’den (Yanlış)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır? A) BOTAŞ’da belediye çalışmalarına yön verenlerdendir. B) YGS’de bu yıl Türkçeden, kırk soru soruldu. C) Sivil toplum örgütleri TBMM’nin önünde seslerini duyurmaya çalıştı. D) Çocukluğumda TRT’nin programlarını izlemeye doyamazdım. E) Öğrencilere ilk derste UNESCO’nun çalışmalarını anlattım.
A seçeneğindeki cümlede yazım yanlışı vardır.
BİRLEŞİK SÖZCÜKLERİN YAZIMI Birleşik sözcükler bazen bitişik, bazen de ayrı yazılır.
İki sözcük birleşirken ses düşmesi veya türemesi olmuşsa sözcük bitişik yazılır.
Ses düşmesi olanlar : –
pazar + ertesi > pazartesi
şükür + etmek > şükretmek
Ses türemesi olanlar: –
his + etmek > hissetmek
–
hal + olmak > hallolmak
Birleşik sözcüğü oluşturan sözcüklerden en az biri gerçek anlamını yitirirse ve yepyeni bir kavramı, nesneyi karşılayacak biçimde bir ad olursa bitişik yazılır.
–
aslanağzı, kuşburnu, hanımeli (bitki);
çakırkanat (ördek); danaburnu (böcek);
hanımgöbeği (tatlı)...
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
135
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
üst, üzeri, alt, hane sözcüklerinin sona getirilmesiyle oluşan birleşik sözcükler bitişik yazılır.
–
ayaküstü, bilinçaltı, suçüstü, dershane...
Şahıs adları ve unvanlarıyla kurulan cadde ve sokak adlarında unvan grubu bitişik yazılır. –
Mithatpaşa Caddesi, Necatibey Caddesi, Bayrampaşa (semt), Abidinpaşa (semt)...
Ara yönler bitişik yazılır.
–
Güneydoğu...
“Şey” sözcüğü her zaman önceki sözcükten ayrı yazılır.
–
Her şey, bir şey...
* Herhangi, birtakım, biraz, herhalde, hiçbir, birkaç, birçok, birdenbire gibi sözcükler bitişik yazılır.
Kurallı birleşik eylemler bitişik yazılır. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmamıştır? A) O şiddetli yağmurda ağaçların bütün çiçekleri dökülüverdi. B) Son başarısızlığı onun gözden düşmesine yol açtı. C) Ekonomik olanaklarımız iyi olsa sinemamız daha da gelişebilir. D) Saati kurmayı unuttuğumdan uyuyakaldım. E) Görevinizi iyi yapa bilseydiniz zor durumda kalmazdınız.
E seçeneğinde bu kurala uyulmamıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A)
Başbaşa vermiş çocukların sorunlarından söz ediyorlardı.
B)
İnsanımızın belirleyici özelliklerinden biri de konuk severliğidir.
C)
Romandaki kişilerin, tipik İç Anadolu insanının özelliklerini taşıdığını söyledi.
D)
Doğu felsefesiyle ilgili hemen her kitabı okurdu.
E)
Televizyondaki kültür ve sanat programlarını sürekli izlerdi.
136
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
A seçeneğinde bir yazım yanlışı vardır.
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
SES OLAYLARIYLA İLGİLİ YAZIM YANLIŞLARI
Ünlü düşmesi yazıda gösterilmezse yazım yanlışı olur.
–
Gönülüm seni ister.
–
Çocuğun burunu kanıyordu.
Ünsüz benzeşmesi gösterilmezse yazım yanlışı olur.
–
Ağaçda, çöpde, gitdi...
Özel isimlerde ve bazı tek heceli sözcüklerle yabancı sözcüklerde yumuşama gösterilmez.
–
Mehmet’i
hukuk + u
–
Çöp + ü
Söyleyişteki bazı ünlü daralmaları yazıda gösterilmez.
–
ağlıyan (konuşma dili)
–
ağlayan (yazı dili)
İç ses benzeşmesi (n - m değişimi) yazıda gösterilmezse yazım yanlışı olur.
–
çenber > çember
–
tonbul > tombul
Söyleyişte görülen, iç seslerdeki yer değişimleri yazıda gösterilmez.
–
körpü > köprü
–
kiprik > kirpik
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
137
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
İKİLEMELERİN YAZIMI İkilemeler her zaman ayrı yazılır ve aralarına noktalama işareti getirilemez.
–
düşe kalka, bata çıka, derli toplu,
–
saçma sapan, hızlı hızlı, iyi kötü...
PEKİŞTİRMELERİN YAZIMI
m, p, r, s ünsüzleriyle yapılan pekiştirmeler bitişik yazılır.
–
bembeyaz, dümdüz, sapsarı, çırılçıplak, darmadağın, çepeçevre,
yapayalnız.
BAĞLAÇLARIN YAZIMI “de, da” BAĞLACI “de, da” bağlacı ayrı yazılır. Büyük ünlü uyumuna uyar. Ünsüz benzeşmesi kuralına uymaz, yani “te, ta” şekli yoktur. Bu bağlaç cümleye dahi, bile, üstelik gibi anlamlar katar.
–
Toplantıya senin de katılman gerekirdi.
–
Gel de derslere çalışma!
–
Onun da bizimle olacağını düşünüyorum.
İsmin hâl eki olan “- de / - da” ile bağlaç olan “de / da”yı karıştırmamak gerekir. Ek olan “- de (-da)” sözcüğe bitişik yazılır. Ayrıca ek olan “-de” cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulur.
Bağlaç olan “de (da)” cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz, ama daralabilir.
“de, da” bağlacı özel isimlerden sonra gelince kesme işaretiyle ayrılmaz, ayrı yazılır.
138
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM “Kİ” BAĞLACI “ki” bağlacı daima ayrı yazılır.
–
O kadar sevindim ki anlatamam.
–
Çok çalışmalısın ki başarılı olasın.
“ki” bağlacı bazı sözcüklerle birleşip kalıplaştığı için bitişik yazılır.
–
Mademki, sanki, çünkü, halbuki, oysaki, meğerki...
Bağlaç olan “ki” dışında sıfat ve zamir yapan “-ki” eki vardır. Bu “-ki” ler sözcüğe bitişik yazılır ve cümleden çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulur. Bağlaç olan “ki” cümleden çıkarıldığında ise cümlenin anlamı bozulmaz, daralabilir.
–
–
Bu duyuş varmış akınlardaki atlarda bile. sıfat yapan ki
Senin derdin benimkinin yanında denizde damla gibidir. zamir yapan ki
“Mİ” SORU EDATININ YAZIMI Soru edatı olan “-mi(-mı, -mu, -mü)” ayrı yazılır. Bu edattan sonra gelen ekler bitişik yazılır.
–
Yeni bir kitaba başlamak sizi heyecanlandırdı mı?
–
Hiç tiyatro eseri yazmış mıydınız?
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
139
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
“mi” edatıyla -yor ekinin daralttığı “-me/-ma” olumsuzluk eki karıştırılmamalıdır.
–
Beni niçin aramıyorsun?
–
Gemiler geçmiyor artık buralardan.
YAZIMI KARIŞTIRILAN BAZI SÖZCÜKLER Yanlış
Doğru
Yanlış
Doğru
herkez
herkes
şöför
şoför
dinayet
diyanet
atmış
altmış
hiç bir
hiçbir
asvalt
asfalt
bir çok
birçok
maydonoz
maydanoz
isbat
ispat
herşey her şey raslantı
rastlantı
laylon
naylon
antırenör
antrenör
sıpor
spor
heryer
her yer
teşfik
teşvik
yalnış
yanlış
şevkat
şefkat
yanlız
yalnız
sohpet
sohbet
süpriz
sürpriz
kiprik
kirpik
Kaplumbağalar, roman kişileri ve kullanılan dil bakımından Fakir Baykurt’un, aynı zamanda köy edebiyatının başyapıtlarından biri olarak okunmalıdır. Kahramanların gerçekliğinin I yanısıra, dilleri de kişiliklerini adım adım oluşturan yetkinliktedir. Ayrıca, çok sayıda romanı II III IV ve öykü kitabı yayımlanmış herhangi bir yazarı, Kaplumbağalar gibi bir roman bile ölüm leştirebilir.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2013 / YGS)
II. numaralı sözcüğün yazımı yanlıştır. Sözcük ayrı yazılmalıydı.
140
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Diller yeşerdikleri kültürle büyüyor, onunla zenginleşiyor. Öyleki dillerin ölümüyle kültürler de I II yitip gidiyor ve bu yok oluş yalnızca o dili konuşan insanları değil, dünyayı da etkiliyor. Her III on dört günde bir içlerinden biri daha sessizliğe doğru uğurlanan diller, dünya mozaiğinin bir IV V parçasını da beraberinde götürüyor. Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
Öyleki sözcüğünde “ki” ayrı yazılır. Do-
E) V. (2013 / LYS)
layısıyla I numaralı kelimenin yazımı yanlıştır.
I.
Madem ki ödevlerini bitirdin, sen de arkadaşlarınla oynayabilirsin.
II.
Yağışlar önümüzdeki hafta doğu Anadolu’da kar şeklinde görülecek.
III. Ona olanları tek tek anlatmak istemişdik ancak izin vermedi. IV. Kütüphanenin alt katındaki salonda bu cuma Gönüllerle ders çalışacağız. V.
Hiçbirşey onun yerini dolduramıyacak diye düşünür insanlar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmamıştır? A) I.
B) II.
C) IlI.
D) IV.
E) V.
IV numaralı cümlede yazım yanlışı ya-
pılmamıştır. “Gönüllülerle” sözcüğü küçük harfle başlamalıydı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur? A)
Bu tip filmlerde nedensiz olarak dinazorlar, insanoğluna en vahşi yanını gösterir.
B)
“Değişen anlar” adında iki bireysel albümü olan sanatçı bugün ilimizdeydi.
C)
Bir anne baba çocuğunu bir yandan canı gibi severken diğer yandan da nasıl aşağılayabilir?
D)
Onun kızdığını, köpürdüğünü görmezdim ancak gözlerindeki son baharı keşfederdim.
E)
2000 yılı kasım ayında, doğduğum yerleri onbeş yıl sonra görmeye karar verdim.
A’da “dinazor” B’de “Değişen anlar” D’de “son bahar” E’de “Kasım” sözcükleri yanlış yazılmıştır. C seçeneğinde yazım yanlışı yoktur.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
141
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
NOKTALAMA İŞARETLERİ NOKTA (.) Cümle sonlarına konur.
Bugün yine gelmedi.
Kısaltmaların sonuna konur.
Alb., sf. ......
Rakamlardan sonra sıra bildirmek için konur.
3. (üçüncü)
Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları ayırmak için konur.
12.05.2013
Saat ve dakika gösteren sayıları ayırmak için konur.
21.45’te
VİRGÜL (,)
Eş görevli sözcük ve sözcük öbeklerinin arasına konur.
Akıllı, çalışkan, düzenli biriydi.
Sıralı cümleleri ayırmak için kullanılır.
Her canlı doğar, büyür, ölür.
Ara söz ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır.
En sevdiğim arkadaşım, Ezgi, bana çok yardımcı oldu.
Öznenin yüklemden uzak düştüğü durumlarda, özneden sonra virgül konur.
Yurdumuz, tabiat güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle dünyada eşine az rastlanır bir ülkedir.
Anlam karışıklığını gidermek için işaret zamirlerinden ve adlaşmış sıfatlardan sonra konur.
Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi.
Evet, hayır, tamam, yoo gibi kabul, ret, onay bildiren sözcüklerden sonra konur.
– Hayır, bunu yapamazsın.
Mektuplarda, yazışmalarda hitap bildiren sözlerden sonra konur.
Sevgili Arkadaşlarım,
Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerden sonra konur.
Bu günlerde işler kesat, demişti.
142
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Fast-fooda karşı hâlâ direnen _, her zaman sevilerek yenen yiyeceklerden biridir balık I ekmek. Denizin kirlenmediği _, balığın , Boğaz’dan çıkan palamutların bol ve ucuz olduğu _ II III kasaları doldurduğu eski zamanlarda balık ekmek satıcıları _, yalnızca kıyıya yanaştırılmış
IV
sandallarda değil, mahalle meydanlarında _, futbol maçlarının olduğu günlerde stadyumların kapılarında da görülürdü.
V
Bu parçadaki numaralanmış virgüllerden (,) hangisi, diğerlerinden farklı bir görevde kullanılmıştır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2013 / LYS)
IV numaralı virgül farklı görevde kullanılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde virgül (,) yerine kısa çizgi (–) de kullanılabilir? A)
Yeni öğretmene, kim ne derse desin, ısınamadım.
B)
Konaklarda, yalılarda yetişmiş bir aydın idi kendisi.
C)
Türk, övün, çalış, güven.
D)
Polisler, hırsızı aynı gün yakalayabilmişti.
E)
Genç, kızın salına salına gitmesine kızmıştı.
A seçeneğinde kısa çizgi de kullanılabilir
NOKTALI VİRGÜL (;)
Virgülle ayrılmış sıralı cümleler arasına konur.
Örnekler: At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır.
Eşgörevli sözcüklerden oluşmuş bir cümlede özneyi vurgulamak için kullanılır.
Örnekler: Ali; Ezgi, Melike ve Hatice’den sonra derse geldi.
Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür ve takımları birbirinden ayırmak için konur.
Örnekler: Yakup Kadri’nin Yaban, Kiralık Konak; Reşat Nuri’nin Çalıkuşu adlı romanlarını zevkle okudum.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
143
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Göreve yeni başlayan Uğur; Mehmet, Engin ve Hatice gibi üniversite mezunuydu. Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır? A)
Aylar geçti, yıllar geçti; çocuklar büyüdü, insanlar değişti.
B)
Genç şairimiz; özgün, samimi ve doğal bir üslupla yazdığı şiirlerinden oluşan ilk kitabını yayımladı.
C)
Bugün gelecek misafirleri 1, 2 ve 3. kattaki odalara; yarın gelecek misafirleri 4, 5 ve 6. kattaki odalara yerleştirelim.
D)
İzlediğim filmler, tiyatrolar, gösteriler; okuduğum romanlar, hikâyeler, denemeler bende bir iz bırakır.
E)
Geçen hafta şirket yetkilileriyle uzun uzun görüştük, tartıştık; bu hafta onlarla sözleşme, ödeme, nakliye gibi işlemleri gerçekleştireceğiz. (2013 / LYS)
Soru kökünde noktalı virgül, özneyi belirtmek için kullanılmış.B seçeneğinde bu cümledeki işlevi ile kullanılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde parantezle gösterilen yere noktalı virgül (;) getirilmelidir? A) Okuduğum bir şair var ( ) Ahmet Haşim.
A’da (:)
B) Derler ki ( ) su uyur, düşman uyumaz.
B’de (:)
C) Sevgi ( ) içimizde uzayıp giden bir köprüdür.
C’de (,)
D) Caddenin ( ) apartmanların görüntüsü çok kötüydü.
D’de (,)
E) Konya ( ) Sivas, Tokat gibi bir il değildir.
E seçeneğindeki yere ise noktalı virgül getirilmelidir.
İKİ NOKTA (:)
Kendisinden sonra açıklama yapılacak olan cümlenin sonuna konur.
Kendimi takdim edeyim: Meclis katiplerindenim.
Kendinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur.
Milli Edebiyat akımının temsilcilerinden bazıları şunlardır:
Tırnak içinde verilen alıntı cümlelerden önce konur.
Bir yazısında şöyle diyordu: “Hak yok, vazife var.”
Yüz bin okur tarafından bir kez mi okunmak istersiniz, yoksa bir okur tarafından yüz bin kez mi ( ) Bu soruya Paul Valery şu yanıtı verir ( ) “Yüz bin okur tarafından yüz bin kez okunmak isterim ( )” Bu parçada parantezlerle belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri getirilmelidir? A) (?) (:) (.)
B) (.) (:) (!)
C) (?) (.) (!)
D) (?) (...) (,)
E) (.) (...) (.)
A seçeneğindeki noktalama işaretleri getirilmelidir.
144
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM ÜÇ NOKTA (...)
Eksiltili cümlelerin sonuna konur.
İçeride gergin bir hava...
Herhangi bir nedenle söylenmek istenmeyen sözlerin yerine konur.
Senin söylediklerini bir düşündüm de...
Benzer örneklerin sürdürülebileceğini göstermek için konur.
Aynı sözcüğün yinelenmesiyle yapılan ikilemeler: adım adım...
Assos’u Assos yapan o muhteşem gün batımı ( ) İskeleden ya da Athena Tapınağı’ndan görülebilen bu değişim ( ) izleyenleri derin düşüncelere yöneltiyor ( ) Antik Çağ’ın en büyük düşünürlerinden Aristoteles ( ) ilk felsefe okulunu boşuna burada kurmamış demek ki! Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir? A) (.) (,) (.) (:)
B) (...) (:) (.) (;)
D) (.) (;) (...) (.)
C) (...) (,) (.) (,)
E) (.) (:) (;) (.)
(2004 / ÖSS)
C seçeneğindeki noktalama işaretleri getirilmelidir.
Bin insanı “ ailesiyle ” değerlendirmeyi aslında pek sevmem . Bu , bir insanı sınırlandırI
II
III
maktır bana göre... Böyle hareket etmenin yanlış olduğunu düşünmem hata mı sizce ?
IV
V
Bu parçada numaralandırılmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
SORU İŞARETİ (?)
Soru bildiren cümlelerden sonra konur.
Geçen hafta buraya neden gelmedin?
E) V.
IV nolu noktalama işareti yanlış kullanılmıştır. Doğru işaret noktadır.
Soru anlamı taşıyan sıralı cümlelerde soru işareti en sonra konur.
Bilinmeyen veya kesin olmayan yer, tarih vb. için kullanılır.
Dede Korkut Hikâyeleri Doğu Anadolu’da (?) yaşanmıştır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
145
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Merak ediyordum; yanındaki kimdi (I) Kardeşi mi (II) yoksa arkadaşı mıydı (III) Niçin benimle tanıştırmamıştı (IV) Niye beni görmezlikten gelmişti (V) Yukarıda numaralanmış yerlerden hangisine soru işareti (?) konulamaz? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (ÖYS / 1988) II nolu yere soru işareti konulmaz.
Bu kitabımız ( ) insandan ( ) toplumdan ( ) yaşamdan bahsetmiştir ( ) Bunu yapması iyi olmamış mı ( ) Bu parçada parantezle ( ) gösterilen yerlere sırasıyla hangi noktalama işareti getirilmelidir? A) (,) (,) (,) (.) (?)
B) (,) (,) (,) (...) (?)
D) (;) (,) (,) (.) (?)
C) (,) (,) (,) (.) (.)
E) (;) (,) (;) (...) (.)
D seçeneğindeki noktalama işaretleri getirilmelidir.
ÜNLEM İŞARETİ (!)
Sevinç, acı, korku, şaşkınlık gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Seslenme, hitap, uyarı sözlerinden sonra konur.
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
Bir söze alay, kinaye, küçümseme anlamları katmak için kullanılır.
Ahmet, kıvrak zekasıyla (!) hepimizi etkiledi.
Seslenme sözlerinden sonra virgül kullanılabilir. Bu durumda ünlem işareti cümlenin sonuna konur.
146
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM KISA ÇİZGİ (-)
Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur.
...korkudan mı bil– mem
Ara söz ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır.
Örnek olsun diye –örnek istemez ya – söylüyorum.
Dil bilgisinde kökleri ve ekleri ayırmak için kullanılır.
göz – lük – çü, dondur – ma – cı
Dil bilgisinde fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır.
uyu–, sev – in–
Dil bilgisinde eklerin başına konur.
–de
Arapça ve Farsça tamlamalarda kullanılır.
Hüsn–ü Aşk,
Kelimeler arasında “-den...-e, -ile, -ilâ, ve, arasında u anlamlarını vermek için kullanılır.
Ural – Altay dilleri, Türk – Yunan dostluğu
Adres yazarken semt ile şehir arasına konur.
Çankaya – Ankara
Aşk-ı Memnu
UZUN ÇİZGİ (–)
Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Konuşma çizgisi de denir.
–İstanbul’dan geldim.
Konuşmalar tırnak içinde verildiği zaman uzun çizgi kullanılmaz.
TIRNAK İŞARETİ (“ “)
Başka bir yazıdan ya da kimseden olduğu gibi alınan sözler tırnak içinde verilir.
–Stendhal: “Roman, uzunca bir yolda gezdirilen aynadır,” der.
Tırnak içinde verilen alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, ünlem, soru işareti ...) tırnak içinde kalır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
147
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
Özel olarak belirtilmek istenen sözler tırnak içinde gösterilir.
Türemiş gibi görünen “üçgen” birleşik sözcüktür.
Kitapların, yazıların adları, başlıkları tırnak içinde yazılır. Ancak bunlar koyu ya da eğik yazılarak da gösterilebilir.
“Yaşam Pınarı”nda şiirin ayak sesleri duyulur.
YAY AYRAÇ (PARANTEZ) ( ( ) )
Cümlenin yapısıyla doğrudan ilgili olmayan açıklamalar için kullanılır.
Bu kıta (Afrika) benim için gizemini koruyor.
Bir sözcüğün eş anlamlısını göstermek için kullanılır.
İsimleri niteleyen sözcüklere sıfat (ön ad) denir.
Yabancı dilden bir sözcüğün Türkçe karşılığı verilirken kullanılır.
Bacon (Beykın), Shakespeare (Şekspir)
Tiyatro eserlerinde konuşanın durumunu, hareketlerini açıklamak için kullanılır.
–Onu arıyorlar! (Yavaşça yerine geçer.)
KESME İŞARETİ (‘)
Özel adlara gelen iyelik ve hâl eklerini ayırmak için kullanılır.
Türkiye’yi, Ankara’da...
Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri büyük harfle yazılmaz ve bu zamire gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz.
Yabancı özel adlar dışındaki özel adlara getirilen yapım ekleri ve çokluk ekleri kesme işaretiyle ayrılmaz.
Ankaralılar
Kısaltmalara getirilen ekler kesme işaretiyle ayrılır.
TDK’nin
Sayılara gelen ekler kesme işaretiyle ayrılır.
3’ün
Şiirde bazı seslerin vezin dolayısıyla düştüğünü göstermek için kullanılır.
N’oldu
148
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Necip Fazıl ( ) şair oluşunun öyküsünü şöyle anlatıyor: “Şairliğim on iki yaşımda başladı. Annem hastanedeydi. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter ( ) Bitişikte yatan veremli hasta kızın şiirleri varmış defterde. Bunu söyleyen annem, bir an gözlerimin içini tarayarak “Senin, şair olmanı ne kadar isterdim!” dedi. Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Gözlerim hastane odasının pencesinde ( ) savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı uzun uzun düşünerek içimden şöyle bir karara vardım ( ) ‘Şair olacağım, hem de büyük bir şair ( )’ Ve oldum.” Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir? A) (;) (.) (;) (:) (.)
B) (,) (.) (;) (;) (.)
D) (,) (...) (;) (,) (.)
C) (,) (...) (,) (:) (!)
E) (;) (...) (;) (:) (!)
(2012 / YGS)
C seçeneğindeki noktalama işaretleri getirilmelidir.
Verdiği her uzun aranın ardından yeni albümüyle gönlümüzü fethetmeyi başaran pop müziği sanatçısı, bu kez eski şarkılarını yeniden yorumlayarak geçmişe bugünün pencesinden bakıyor ve dinleyiciyi yine oldukça etkiliyor. Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur? A) Ünlü daralması
B) Ünlü düşmesi
D) Ünsüz türemesi
C) Ünsüz yumuşaması
E) Ünsüz benzeşmesi
(2012 / YGS)
Ünsüz türemesi yoktur.
Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Medet Köyü’nde yaşayan “sınırsız seramik” ustasını bu sanatın meraklıları tanır. Usta , derme çatma köy evinde yumurta kabuğu inceliğinde I seramikler üretir, bunların üzerine desenler çizer sonra ... Bu desenlerin büyüleyiciliği nereII
den geliyor? Besbelli tarihten süzülmüş türlü hayatlardan ... Ya yolu Tavas’a düşürüp III IV görmeliyiz onları ya da Türkiye’nin çeşitli müzelerini dolaşıp raflara daha dikkatli bakmalıyız . V Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır? A) V.
B) II.
C) I.
D) III.
E) IV. (2011 / YGS)
II numaralı noktalama İşareti yanlış kullanılmıştır. Doğru noktalama işareti “nokta” dır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
149
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
4. BÖLÜM
Bir uğultu başlıyor söz dağarcığımda, sözcükler üşüşüyor zihnime; acılı, ezik, buruk,
I
II
yorgun, çekingen, kırgın, suçlayıcı, küskün... III
IV
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz benzeşmesi vardır? A) II.
B) III.
C) IV.
D) I.
E) V. (2011 / YGS)
V numaralı sözcükte ünsüz benzeşmesi vardır.
Top peşinde koşan çocukları, pencereden sarkıp çamaşır asan genç kızları çekinmeden fotoğraflamak mı istiyorsunuz? O zaman Balat vazgeçilmez mekânınızdır. Hele akşamüstü I
II
eski semtin dar sokaklarına öyle bir düşerki hayran kalırsınız. Son yıllarda yapılan III restorasyon çalışmalarıyla güzelleşen Balat Kültür Evini de görmeden edemezsiniz. IV
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) IV.
B) V.
C) III.
D) II.
E) I. (2011 / YGS)
)
II numaralı sözcükte yazım yanlışı vardır. Eylemlerden sonra gelen “ki” bağlaçtır, ayrı yazılır.
“1969 yılında Güzel Sanatlar Akademisini bitirdim. Resim yapmaya karikatürist olarak
I
II
başladım; çizdiklerimi 10 liraya satardım Dolmuş, Tef, Pardon gibi dergilere. İlk sergimi
III
1959 yılında Taksim meydanında açtım ve yalnızca üç tablo satarak yer kirasını ancak
IV
ödeyebildim.” diyor usta ressam sanat yaşamının ilk yıllarını anlatırken. V Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2010 / YGS)
IV numaralı sözcük yanlış yazılmıştır. “Taksim Meydanı’nda” biçiminde yazılmalıydı.
150
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
4. BÖLÜM
Ses Bilgisi – Yazım ve Noktalama
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
151
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
5. BÖLÜM SÖZCÜK : SÖZCÜĞÜN ANLAM ÖZELLİKLERİ 1.
Gerçek Anlam
2.
Yan Anlam
3.
Mecaz Anlam
4.
Terim Anlam
5.
Somut Anlam
6.
Soyut Anlam
1. Gerçek Anlam Sözcüğün cümle dışında tek başınayken akla gelen ilk ve en eski anlamıdır. Örnek: Kuraklığın etkisiyle ormanlar alev alev yanıyordu.
I.
Haber ayaklarımı yerden kesti.
II.
Suları bugün de mi kestiler?
A’da inanamamak
III. Kesin tartışmayı, çocuk gibisiniz!
B’de akmamak
IV. Kavunu kes de getir.
C’de sonlandırmak
V.
D’de dilimlemek, bölmek
Terzi kumaşın ucunu iki santim kesti.
“Kesmek” sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç farklı anlamda kullanılmıştır?
E’de bölmek anlamlarında kullanılmıştır.
A) 1
Kesmek sözcüğü 4 farklı anlamda kul-
B) 2
C) 3
D) 4
E) 5
lanılmıştır.
2. Yan Anlam Bir sözcüğün gerçek anlamının dışında ancak ondan tamamen uzaklaşmadan kazandığı diğer anlamlardır. Örnekler:
Toprağın dişlerinden biri kırılmış.
Tatlı bir Karadeniz ağzıyla konuşuyordu.
Vapurun burnu kıyıya iyice yanaştı.
152
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
Bir sözcüğün temel anlamına bağlı, ona şekil ve işlev bakımından benzerlik gösteren ve temel anlamdan tam kopmayan yeni anlamlara yan anlam veya yakıştırmaca anlam denir. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yan anlamda kullanılan bir sözcük yoktur? A)
Kapının bir kanadı kırılmıştı.
B)
Yüce dağ başında yanar bir ışık.
C)
Mağaranın ağzında bir yılan yatıyordu.
C’de ağız
D)
Kitabın sayfalarını yırtıp cebine koydu.
E’de kuyruk yan anlamda kullanılmıştır.
E)
Uçurtmanın kuyruğu çok uzun olmuş.
D seçeneğinde yan anlamda kullanılan
A’da kanat B’de baş
bir sözcük yoktur.
3. Mecaz (Değişmece) Anlam Sözcüğün gerçek anlamından sıyrılarak kazandığı yeni anlamdır. Örnekler: Herkesi sıcak bakışlarıyla etkilemeyi biliyordu.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla kullanılmıştır? A)
Bu genç yazarın o kadar çok hayali vardı ki.
B)
Sana kendi ellerimle en sevdiğin pastalardan yaptım.
C)
Çeşmenin başı her zamanki gibi boş bidonlarla doluydu.
D)
Bu çalkantılı dönemi aşmasında ailesinin yardımı oldu.
E)
Makinenin kolu kırıldı, işi sen yap.
Çalkantılı mecaz anlamı ile kullanılmıştır.
I.
Dün geceden beri çocuğun ateşi düşmüyor.
II.
Yedi katlı bina saniyeler içinde çöktü.
III. Ona bu kadar bağlanacağımızı tahmin bile etmemiştik. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükler yan-mecaz-temel anlam sırasıyla doğru olarak verilmiştir? A) IlI - I - II B) I - IlI - II D) I - II - III E) II - IlI - I
C) II - I - III I yan III mecaz II temel anlamda kullanılmıştır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
153
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
AD AKTARMASI (Mecaz–ı Mürsel) Bir sözcüğün benzetme amacı olmaksızın başka bir sözcük yerine kullanılmasıdır.
Örnek: Bu günlerde Orhan Kemal okuyor. Ankara tüm gece ayaktaydı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ad aktarması yapılmamıştır? A)
Bu üstadı, odamın en güzel köşesine asacağım.
A’da, üstadı
B)
Sınıf bugün oldukça neşeliydi.
B’de, sınıf
C)
Bu mavi önlük, sırasına sessizce geçti.
C’de, mavi önlük
D)
Sinemanın sultanı unvanı artık kime ait acaba?
E’de genç yeteneklerimiz
E)
Genç yeteneklerimiz şampiyonada başarılı oldu.
D seçeneğinde ad aktarması yapılmamıştır.
4. Terim Anlam
Bilim, sanat spor alanlarına ya da mesleki alanlara ilişkin belirli ve sözel kavramları karşılayan sözcüklere terim denir. Örnek:
Dil bilgisi terimleri: “yüklem, özne, kök, zarf…”
Geometri terimleri: “üçgen, daire, çap…”
“Ağız” sözü “Adamın ağzında diş kalmamış, hâlâ genç gibi davranıyor.” cümlesinde gerçek anlamında ve günlük kullanımıyladır. Aynı söz “İstanbul’da büyümüş; ama Karadeniz ağzıyla konuşuyor.” cümlesinde dil bilgisinde bir tanım olan “yöresel konuşmalara dilde verilen karşılık” anlamına gelerek bir terim oluşturmuş. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde terim anlamlı bir sözcük kullanılmıştır? A)
Gece, şehrin üstüne perde perde çöküyordu.
B)
Geçen ayki makalem büyük ilgi topladı.
C)
Uğrarsan hem bir çayımı içersin hem de seninle sohbet ederiz.
D)
Yıllardan beri bu hastalıkla uğraştı.
E)
O da bugüne değin birçok görevlerde bulundu.
154
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
“Makalem” terim anlamlı sözcüktür.
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
5. Somut Anlam Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklerdir. Örnek: Okul, kitap, öğrenci, uçmak, gölge, ses, rüzgar, yağmur...
6. Soyut Anlam Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız, varlıklarını akıl yoluyla kavrayabildiğimiz sözcüklerdir. Örnek: Zeka, sevmek, akıl, vicdan, melek, özgürlük, insanlık...
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soyut bir kavram, somut anlama gelecek şekilde kullanılmıştır? A) Bu kalpsiz insandan her şey beklenir, dikkatli ol. B)
Acılarımı çuvala koydum, ağzını sıkıca bağladım.
C) Sevgi ve hoşgörü toplumumuzda azalıyor. D) Bu konuyu tartışmak istemediğinden salonu terk etti. E) İnsanlar bir o yana bir bu yana koşuyordu.
B seçeneğinde soyut kavram (acılarım) somut anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.
Bir sözcük her zaman somut olamayacağı gibi her zaman soyut da değildir. Bir cümlede somut olan sözcük başka bir cümlede soyut anlam taşıyabilir. Örneğin; “Bu iki çizgi arasındaki açı kırk beş derecedir.” cümlesindeki “açı” sözcüğü ölçülebilen bir değer taşıdığından somut anlamlıdır. Aynı sözcük “ Sen bu sorunu hangi açıdan ele aldın?” cümlesinde, ölçülebilen bir değer olmaktan çıkmış, mecaz anlam kazanarak soyut bir kavramı karşılar duruma gelmiştir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
155
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ 1. Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir. Eş anlamlı sözcükler birbirlerinin yerine kullanıldıklarında cümlede anlam değişimine yol açmaz.
Bir dilin kendi içerisinde eş anlamlılık olgusu yoktur. Genellikle bir dile başka dillerden gelen sözcükler ile o dilin kendi söz varlığındaki sözcükler arasında eşanlamlık görülür.
Örnek: kelime – sözcük , hayat – yaşam, tabiat – doğa, uyak – kafiye vb.
2. Yakın Anlamlı Sözcükler Eş anlamlı gibi görünmelerine karşın, aralarında az çok anlam farkları olan ve cümlede her zaman birbirlerinin yerine kullanılmayan sözcüklerdir. Örnek: korkmak / ürkmek / çekinmek / sinmek bıkmak / bezmek / usanmak
Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? A)
Bütün ev çok dağınık ve düzensizdi.
B)
Asılı elbiseleri, yukarıdan indirdi.
C)
Bütün gülleri ve diğer çiçekleri aldı.
D)
Harcadığın güce, katlandığın sıkıntıya yazık.
E) Çok kararlıydı ve güvenilir görünüyordu.
dağınık ve düzensiz kelimeleri birbirine çok yakındır.
156
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
5. BÖLÜM 3. Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler
Anlamca birbirinin karşıtı olarak kullanılan sözcüklerdir. Örnek: uzun – kısa
üzüntü – sevinç
güzel – çirkin
gelmek – gitmek
Bir sözcüğün olumsuzu o sözcüğün karşıtı değildir.
Örnek: ağlamak – ağlamamak (olumsuz)
Bir sözcüğün karşıtı cümledeki kullanımına göre değişir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zıt anlamlı sözcükler bir arada kullanılmıştır? A)
Başarısızlığının ve tembelliğinin tek kanıtı bunlar.
B)
Samimiyetsiz davrandığın için sevilmiyordun.
C)
Yanımıza gelmesi ile bizle vedalaşıp gitmesi bir oldu.
D)
Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
E)
Herkes üniversiteyi kazanabilir ama kimse iyi çalışamaz
C seçeneğinde zıt anlamlı sözcükler birlikte kullanılmıştır.
4. Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler Yazılışları aynı olan, ancak aralarında hiçbir anlam ilişkisi bulunmayan sözcüklerdir. Örnek: yüz, gül, yer, al, dil, çay, in...
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
157
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
5. BÖLÜM
Bir sözcükteki seslerin değişik anlamda iki ayrı sözcük oluşturacak biçimde kullanılmasıyla yapılan bu söz oyununa “cinas”, cinaslı sözcüklerle yapılan uyak türüne de cinaslı uyak denir.
Yazılışları aynı gibi olmasına rağmen okunuşları farklı olan; yar/yâr kar/kâr sözcükleri sesteş sözcük değildir.
I.
Gülmek sana yakışıyor gül kokulu anneciğim.
II.
Bahçedeki kazlar, toprağı kazmaya çalışıyorlar.
III. İninden çıkan hayvanlar, yoldan inmeye başladılar. IV. Yüzsüz insanların yüzü kolay kolay kızarmaz. V.
Çocuklar suya taş atınca, su taştı.
Yukarıda numaralandırılmış cümlelerin hangisinde altı çizili kelimeler arasında sesteşlik ilişkisi olamaz? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
IV nolu cümledeki yüz sözcükleri arasında sesteşlik ilgisi olamaz.
“Eğilmek” sözcüğü aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden farklı bir anlamda kullanılmıştır? A) Biraz daha eğilirsem belim kopacak. B) İhtiyar adam, eğilip bastonunu aldı. C) Pencereden eğildi, sokağı seyretti. D) Sorunlarımıza eğilmenizi, onları halletmenizi isteriz. E) Boyun çok uzun, biraz eğilirsen iyi olacak.
158
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
D seçeneğinde mecaz anlamda kullanılmıştır.
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
ANLAM NİTELİĞİNE GÖRE SÖZCÜKLER a. Nicel Anlamlı Sözcükler: Varlıkların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini belirten sözcüklerdir.
b. Nitel Anlamlı Sözcükler: Varlıkların ölçülemeyen yani onların niteliklerini belirten sözcüklerdir.
YANSIMA SÖZCÜKLER Doğadaki seslerin taklidi yoluyla oluşan sözcüklerdir.
Örnek: şırıl şırıl, fokur fokur, horul horul...
Yansıma sözcüklere benzeyen ancak ses ilgisi bulunmadığından yansıma denmeyen sözcükler de vardır. Güneş pırıl pırıl parlıyordu. Işıl ışıl bir güne merhaba dedik. cümlelerinde altı çizili sözler sese dayalı olmadığından yansıma değildir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yansıma sözcük kullanılmıştır? A) Kuşlar, her sabah balkonumda dakikalarca ötüşür. B) Gökyüzü inadına mı bilmem pırıl pırıldı. C) Odaları, mutfağı temizlemişler, ev tertemiz olmuş. D) Gök gürültüsünden çocukluğumdan beri korkarım. E) Şekerlerin jelatinlerini biriktirip, sonra süs yapardık.
D deki “gürültüsünden” yansıma sözcük kullanılmıştır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
159
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
KALIPLAŞMIŞ SÖZ VE SÖZCÜKLER 1. Deyim En az iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan söz öbekleridir. Deyimlerin Özellikleri: 1.
Kalıplaşmış sözlerdir, değişiklik yapılamaz.
2.
Deyimlerde öğüt kavramı yoktur, deyimler bir durumun etkili bir biçimde dile getirilmesini sağlar.
3. En az iki sözcükten oluşur.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla birlikte verilmemiştir? A) Müdür Bey, öğrencileri imalı sözlerle korkutuyor, onlara aba altından sopa gösteriyordu. B) Müteahhit, pazarlık yapmaya devam edelim diyerek açık kapı bıraktı, anlaşma zeminini sürdürdü . C) Hastanede evrakı nereye götüreceğimizi iyi bilen birine rastladım, adamına düştüm. D) Sevda, derste neredeyse ağzına kira isteyen bir öğrencimizdi. D seçeneğinde “ağzına kira istemek” de-
E) Ahmet, geldiğime o kadar çok sevindi ki ağzı kulaklarına vardı.
yiminin açıklaması yapılmamıştır.
Bir ¨gün Nuruosmaniye’de bir yazar arkadaşımla karşılaştım. “Ne o beyim, romancılığa mı başladın?” dedi. Şaka etmediğini sesinden, bakışından anlamıştım. Demek benim takma adla yazmama bir şey demiyordu da kendi adımı kullanarak yazmamı ---- sayıyordu. Roman, romancıların alanıydı. Bir ozan buraya burnunu sokamazdı. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir? A)
kendi borusunu çalmak
B)
başına dert açmak
C)
iş çıkarmak
D)
çizmeden yukarı çıkmak
E)
kendi göbeğini kendi kesmek
(2012 – YGS)
“Kendi alanının dışına çıkmak” anlamında kullanılmıştır.
160
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
5. BÖLÜM 2. Atasözü
Yıllar önce söylenmiş, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş, öğüt bildiren, genel kural niteliği taşıyan söz öbekleridir. Genellikle kesin bir yargı bildiren cümleler biçiminde görülür. Atasözlerinin özellikleri şöyle sıralanabilir: 1.
Kalıplaşmış sözlerdir. Sözcükleri ve cümle biçimi değiştirilemez.
2.
Atasözleri belirli zaman ve kişiye göre çekimlendiği için başka çekimleri yoktur.
3.
Gerçek, mecaz ve kinayeli anlatıma sahiptirler.
3.
Atasözleri söz sanatları bakımından oldukça zengindir.
Atasözlerinin söyleyeni belli değildir. Sadece mecaz anlam veren atasözü olabileceği gibi, sadece gerçek ya da hem gerçek hem mecaz anlam taşıyanlar da vardır. Örneğin;
I.
Demir tavında dövülür.
II.
Testini çeşme akarken doldur.
III. Yalnız yiyen sofrasını kendi kaldırır. IV. Çürük tahta çivi tutmaz. V.
Her işin bir ustası vardır.
Yukarıdaki atasözlerinden hangi ikisi anlamca birbirine en yakındır? A) I. ve II.
B) I. ve III.
D) III. ve V.
E) IV. ve V.
C) II. ve IV. I. ve II. atasözleri bir işin zamanında yapılması gerektiğini bildirir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
161
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
3. Özdeyiş (Vecize) Kim tarafından söylendiği bilinen özlü sözlerdir. Genellikle evrensel nitelikler gösterir. Bildiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır. (Dr.C.Bernard) Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsın. (Konfüçyüs)
4. İkilemeler Sözün anlamını pekiştirmek, onu zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri oluşturmak için iki sözün bir araya getirilmesiyle oluşan söz öbeğidir. İkilemeler yapıca ve anlamca farklılıklar gösterir. a.
Aynı sözcüğün tekrarıyla yapılabilir.
koşa koşa, deste deste, yavaş yavaş...
b.
Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir.
doğru dürüst, yalan yanlış, eş dost...
c.
Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir.
iyi kötü, büyük küçük, aşağı yukarı...
d.
Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir.
çoluk çocuk, eğri büğrü, boy bos...
Yakıştırma denen “m”yle yapılan ikilemeleri de bu türe dahil edebiliriz.
e.
Her ikisi de anlamsız sözcüklerle yapılabilir.
abuk sabuk, abur cubur...
f.
Yansımaların bir arada kullanılmasıyla oluşabilir.
şırıl şırıl, fokur fokur, horul horul...
g.
Sözcüklerden biri ya da her ikisine ekler getirilerek yapılabilir.
olur olmaz, gider gitmez...
162
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
Her ikileme cümleye değişik bir anlam katar. Yüzüme acı acı baktı. Öğretmenimiz bizim köyden ayrılalı aşağı yukarı iki yıl oldu. İşinize yaramayan ve hiçbir zaman kullanmadığınız ıvır zıvır eşyaları atın. Bizim eve gelirken cadde boyu sıra sıra ağaçlar vardı.
İkilemeyi oluşturan her sözcük ayrı yazılır ve sözcüklerin aralarına herhangi bir noktalama işareti getirilemez.
Sözlük hazırlamanın en güç yanı sözcükleri anlam kayganlığından kurtarma, onları belli bir yere oturtmadır. Bu da ancak Samuel Butler’in dediği gibi onların belirsiz yanlarını söz duvarlarıyla kuşatmakla gerçekleşebilir. Bu cümledeki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak ne yapıldığı anlatılmıştır? A) Tanımsal sınırlar koyulduğu B) Birbirlerinden etkilenişlerinin gösterildiği C) Çağrışımsal değerlerinin belirtildiği D) Zenginleştirme yollarının açıklandığı E) Kullanım sıklığının yansıtıldığı
(2013 / YGS)
“Duvarlarla kuşatmak” ifadesiyle sınırlandırılması gerektiği belirtilmiştir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
163
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
Bazı insanlar yapabileceklerinin farkında olmadan, sürekli bir özgüven eksikliği içinde yaşarlar. Bazıları da abartılı bir özgüvenle, hayatta her şeyi başarabileceklerine, her alanda en iyi olduklarına inandırırlar kendilerini. Oysa insan kendisine içbükey veya dışbükey aynada değil, düz aynada bakmalıdır. Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsanın kendisine güvenerek başladığı her işte başarılı olması mümkündür. B) İnsan, her alanda kendisinden daha üstün birilerinin olabileceğini unutmamalıdır. C) Yaşamda mutlu olmak için olumsuzluklar karşısında direnmeli, önüne çıkan engelleri sabırla aşmaya çalışmalıdır. D) İnsan, yeteneklerinin sınırlarını gerçekçi bir tutumla belirlemeli, kendisini tarafsız bir gözle değerlendirmelidir. E) İnsanlar, hayattaki olumsuz durumları da olumlu durumlardaki gibi olgunlukla karşılamalıdır.
(2013 / YGS)
“Düz bir ayna” nesnelliği ifade eder. Bu da D seçeneğinde vardır.
Çevremdeki her şeyi izlerim. Otobüste, yolda, vapurda, ilgimi çeken hiçbir durumu kaçırmam. Bunun gibi, dinlediğim bir şarkıdaki duygu, izlediğim bir filmdeki sahne, zihnimde imgeye dönüşebilir. Tüm bu deneyimler, birikimler, duygulanımlar sonucunda bakıyorsunuz ki sözcükler üzerinde düşünmeye, onlarla dans etmeye başlamışsınız. Hatta sözcükleri yaşıyorsunuz, dahası sözcüklerin iç evreninde bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Sözcüğün melodisi, tınısı, kâğıda dökülürken çıkardığı ses, büyük bir lezzet sunuyor. Sizin kattığınız duyuyla bambaşka bir zenginlik kazanıyor. Bu parçada konuşan kişi altı çizili sözlerle, sözcüklere yönelik olarak neyi yaptığını belirtmiştir? A)
Onların anlam katmanlarında dolaştığını
B)
Anlatımını yalnızca dilin çevrimindekilerle sınırlandırdığını
C)
Ses özelliklerine, anlamdan daha çok önem verdiğini
D)
Kullanıma yenilerini kattığını
E)
Duygusal boyutlu olanları sıkça kullandığını (2012 – YGS)
“Sözcüklerin
iç
evreninde
yaşamak”
onların anlam çevrelerinde dolaşmayı” ifade eder.
164
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
5. BÖLÜM
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
Bir yazara göre çocuk beyinleri aynı tornadan çıkmış küçük kaplara benzer, bunların ancak algılarla doldurulması gerekir. İşte bu yüzden onlara masal anlatılmayacaktır. Hatta çiçek desenli halılar ya da kuşlu kelebekli tabaklarla fincanlar görmeleri de engellenecektir. Çünkü onlara göre çiçekler halılarda yetişmez; kuşlarla kelebekler, tabaklara ve fincanlara yapışıp kalmaz. Çocukların her şeyi dört işlem yoluyla değerlendirebilmeleri, yaşamları boyunca salt akıllarının buyruğuna uyarak davranmaları sağlanacaktır böylece. Birer insan değil de ileride yararlı olmaları beklenen robotlar sayılan çocuklara ancak gözle görülen, akılla kavranan olgular öğretilecektir. Yazar, bu yönteme göre yetiştirdiği çocukları bir tahta perdenin deliğinden sirk gösterilerini izlerken yakalayınca neredeyse fenalık geçirmiştir. Çünkü bu, akılla ve çarpım tablosuyla hiçbir ilişkisi olmayan şiir okumak kadar ayıp bir eğlencedir. Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A)
Kişisel farklılığı yok sayma
B)
Gerçekler dünyasıyla sınırlı kalma
C)
Duyguları önemsemeyip dışlama
D)
Başkalarının isteklerine göre yaşama
E)
Her şeyi olumsuz yönleriyle değerlendirme
“Aynı tornadan çıkmak” A seçeneğinde “Masal anlatılmayacaktır” B seçeneğinde, “salt akılların buyruğuna uyarak (2012 – YGS)
davranma” C, yararlı olmaları beklenen robotlar sayılan çocuklar da D seçeneğindedir.
Bir sanatçımız şöyle diyor: “Dergiler, edebiyatın yeraltı haritasıdır.” Nitekim bu dergilerde ilk ürünleri yayımlanan genç şairlerin çoğu, bir süre sonra çalışmalarını kitaplaştırarak şairliklerinin ilk kilometre taşlarını koyarlar. Bu parçada geçen “edebiyatın yeraltı haritası olma” sözüyle dergilerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir? A)
Sanatçıları, farklı algılama kalıpları içinde düşündürme
B)
Gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama
C)
Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme
D)
Şiiri öteki türlerin önüne geçirme
E)
Sanatçıların birbirlerinden yararlanmasına ortam hazırlama (2011 – YGS)
“yer altı” gizli yetenekleri ifade eder. Bu da B seçeneğinde vardır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
165
5. BÖLÜM
166
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Sözcükte Anlam – Söz Öbekleri
Cümlede Anlam
6. BÖLÜM CÜMLE
Bir duyguyu, bir düşünceyi, bir dileği anlatan söz ya da söz gruplarından oluşan yargı birimidir. Yargı (hüküm); karşılaştırma, kavrama, değerlendirme gibi yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesidir. Yargılar, cümleler aracılığıyla ortaya konur. Cümleler yargı birimidir. Yargıları değişik bölümlerde inceleyebiliriz.
I. Anlatım Bakımından Yargılar a. Öznel Yargı (Göreceli-subjektif) Kişinin, kişisel duygu ve izlenimlerini ifade eden, kanıtlanamayan, doğruluğu ya da yanlışlığı kişiye göre değişebilen yargılara “öznel yargı” denir. –
Sanat yaşamına öyküyle başlaması bence çok güzel oldu.
–
Dili ağır olan romancıların ileride okunacağını sanmıyorum.
–
En güzel şiirler Türk edebiyatında ikinci Yenicilerce yazılmıştır.
(I) Tanpınar’ın yarım kalmış son romanı Ay’daki Kadın bir rüyadan uyanışla başlar ve içinde “rüya” sözcüğünün geçtiği bir cümleyle yarıda kalır. (II) Kitapta en çok yinelenen sözcüktür rüya; roman da adını, edebiyatımızda benzeri az bulunur bir mizahla kurulmuş eşsiz bir rüyadan alır. (III) Tanpınar’ın roman ve şiirlerini yakından tanıyanlar için Ay’daki Kadın’ın baştan aşağı bir rüya dili ve atmosferiyle kurulduğunu söylemek de şaşırtıcı olmayacaktır. (IV) Ay’daki Kadın, daha ilk sayfasından anlaşılacağı gibi okuyucuyu Tanpınar’ın o bilinen dünyasının hazlarına hemen götüren br roman. (V) Öte yandan, tamamlanmamış kitabın dünyası, çok belirgin düzeltmeleriyle Tanpınar’ın kimi romancı sırlarını ve kararsızlıklarını açığa vuran bir dünya. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşünceye yer verilmemiştir? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2012 – YGS) A seçeneğinde öznel bir yargı yoktur.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
167
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
b. Nesnel Yargı (Objektif ) Kişinin duygu ve düşüncelerine dayanmayan doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanabilen, kişiye göre değişmeyen yargılara “nesnel yargı” denir. –
Bu köyün tarihi çok eskiye dayanır.
–
Sanatçı şiirlerinde söz sanatlarına yer vermiştir.
–
Türkiye’nin dış borcu her yıl artmaktadır.
–
Kırsal kesimden büyük şehirlere göçler yaşanmaktadır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır? A) Yazarın son kitabında yazdığı hiçbir şey kuru ansiklopedi bilgileri değildir. B) Dede Korkut Hikâyeleri bir ön söz ve on iki hikâyeden oluşur. C) V. Murat’ın kısa süren padişahlığından sonra tahta II. Abdülhamid geçer. D) Namık Kemal’in ilk piyesi “Vatan yahut Silistre” 1873’te oynandı. E) Ziya Paşa gibi Namık Kemal de şiirlerini sağlığında bir araya getirip yayımlamış değildir.
A seçeneğinde “kuru” sözcüğü öznel bir yargıdır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisi anlatıcının kişisel düşüncesini içermez? A) Şiirleri eleştirmenler tarafından “Garip” akımı tesirinde değerlendirilmiştir. B) Bu kitap tüm özellikleriyle okuyucunun kalbini elinde tutmayı başarıyor. C) Akşam kızıllığının insana verdiği hüznü bu kadar güzel anlatan başka bir şiir var mı? D) Düpedüz bir uydurmaca olduğu belli olan bu yazıyı önceden de okumuştum. E) Yazarın insanın ruh haliyle ilgili söylediği çarpıcı sözler, okuyucunun ilgisini çekiyor.
A seçeneğinin doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanabilir.
168
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
c. Doğrudan Anlatım Söylenenleri biçimsel bir değişikliğe uğratmadan, kişilerin söylediği biçimde olduğu gibi aktaran cümlelerin anlatımıdır. Örnek: Ahmet, bugün çarşıya kitap almaya gideceğim, dedi. d) Dolaylı Anlatım : Bir sözün kişi, zaman, anlatıcı değişiklikleriyle aktarılan biçimidir. Örnek: Ahmet, bugün çarşıya kitap almaya gideceğini söyledi.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı anlatım söz konusudur? A) Kaza geliyorum demez, diyerek bizi uyardı. B) Bilge, oturanlara haydi gidin, hepiniz birer ağaç dikin, dedi. C) Kant: “Uyumak, rüya görmektir ve Ölüm Tanrısı’nın evine girmektir.” der. D)
Yaşlı kadın, gencin kolundan tutarak parasının çalındığını haykırıyormuş.
E) Gönül de sizinle gelmeyeceğim, diyordu.
“çalındığını” ifadesi dolaylı anlatımı verir.
II. Anlam Kapsamlarına Göre Yargılar
a. Özel Yargılar Anlamları sınırlı olan, kavramları tek tek düşündüren sözcüklerdir.
–
Ahmet Haşim, en beğendiğim gece şairidir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
169
Cümlede Anlam
6. BÖLÜM b. Genel Yargılar
Aralarındaki ortak özelliklere göre, daha çok varlığı kapsayan aynı kavramları topluca düşündüren sözcüklerdir. –
Köyler, ilçeler, iller, kısacası tüm ülke huzursuz oldu
Özel
–
Bütün hayvanlar elbet can taşır.
Özel Özel
Genel
Genel yargı
III. Anlamca Birbirleriyle İlgili Olan Yargılar a. Anlamca Özdeş (Aynı) Olan Yargılar Aynı anlamı taşıyan yargılardır. Yargıca özdeşlik, cümlenin ortaya koyduğu duygu ve düşüncelerin aynı olmasıdır. Daha açık bir söyleyişle aynı yargının farklı söyleyişlerle ortaya konmasıdır. Özdeş yargılar, ifade ediliş biçimleri farklı, anlamları (içerikleri) aynı olan yargılardır. “Senin düşüncelerin beni derinden etkiledi.” yargısıyla; “Bu fikirlerin aklımı başımdan aldı.” yargısı anlamca özdeştir. Örnek: Bir yazar içinde bulunduğu toplumun sorunlarını işlediği ölçüde kalıcılığı yakalar cümlesini” Bir romancı, doğup büyüdüğü coğrafyanın sıkıntılarını, acılarını dile getirdiği oranda geleceğe kalan sanatçılar da olabilir.
Klasik eserleri okumaya en çok, kendi yazdıklarımı tekrar ettiğimi hissettiğim zamanlarda ihtiyaç duyarım. Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır? A) Kimi eserlerin her dönemde okunurluğunu sürdürdüğü bilinir. B) Bir yazarın, okuduklarından etkilenmeden yazması mümkün değildir. C) Her eser, başka metinlerden alınan parçalarla renklenen bir tablodur. D)
Yazar, benzer ürünler ortaya koymaktan kaçınmak istiyorsa yazdıklarını ara sıra gözden geçirmelidir.
E) Çağını aşmış eserleri okuma, yaratıcılığı besleyen bir etkinliktir.
(2013 / YGS)
Seçenekler dikkat! Okunduğunda soru kökündeki ifade ile D seçeneğinin aynı doğrultuda olduğu görülecektir.
170
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Cümlede Anlam
6. BÖLÜM b. Karşıt (Çelişen) Yargılar
Bazı cümlelerde olay ya da olguların karşıt özellikleri verilir. Örnek: “Bir romancının olayları aktarırken doğal, olduğu gibi vermesi büyük bir yazar olduğunun ilk işaretidir.” cümlesini anlattığı bir konuya kendi duygularını düşüncelerini katmayan bir yazarın iyi bir romancı olabileceğini düşünemiyorum.
I.
Her şair, şiirini kendisi için kaleme alır.
ll.
Her şiir, bir okuyucu kitlesine ulaşılsın diye yazılmıştır.
lll.
Hiçbir şair, okuyucusunu göz ardı ederek şiir yazmaz.
lV. Şiirimi kendim için yazdım diyen şairler, gerçeği dile getirmiyorlar. V.
Şiir, şairin sadece kendisine yönelik yazdığı kapalı bir metin olmamalıdır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi ötekilerden farklı bir düşünceyi dile getirmektedir? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
I. cümle diğerlerinin aksine şiirin şairin kendisi için yazıldığını ifade eder.
IV. Diğer Yargı Çeşitleri
a. Karşılaştırma Bildiren Yargılar Genellikle “daha, kadar, çok, ziyade, gibi, en, fazla, göre, - den” söz ya da ekleriyle cümlelere karşılaştırma anlamı katılır. Karşılaştırılan nesnelerden biri, genellikle bir yönüyle diğerinden daha üstün tutulur. Karşılaştırma yoluyla eşitlik de ortaya konabilir. –
Şiir romandan daha çok sevilmiştir.
–
Hiçbirimiz onun kadar duyarlı ve
–
hoşgürülü değildik
–
Haber almak gereksinimini en iyi karşılayan iletişim aracı televizyondur.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
171
Cümlede Anlam
6. BÖLÜM I.
Sevgi de aşk gibi doyumsuz bir duygudur.
II.
Cahilden dostum olana kadar okumuştan düşmanım olsun.
III. Aralık ayında güneş inadına parlıyordu bugün. IV. Bunun hata olduğunu söyleyenlere kulak tıkamalısın. V.
Üzerinde alacalı bir gömlek mi vardı hatırlamıyorum.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangi ikisinde karşılaştırma yapılmıştır? A) I. ile II.
B) II. ile III.
D) Ill. ile lV.
C) ll. ile V.
E) IV. ile V.
I. cümlede sevgi ve aşk, II. cümlede cahil dost ve okumuş düşman karşılaştırılmıştır.
b. Koşul (Şart) Bildiren Yargılar Bir durumun, yargının oluşmasını, gerçekleşmesini, bir diğer yargı ile anlatılan koşulun olmasına bağlayan cümlelerdir. Örnek: Sinemaya gideceksin ancak önce ödevlerini bitir.
c. Varsayım (faraziye - hipotez) Bildiren Yargılar Olmamış bir olay ya da durumu bir süre için var kabul etmektir. Örnek: Büyük ikramiye sana çıktı diyelim, bana ne alırsın? Bu yargılar genellikle “farz edelim ki, kabul edelim ki, varsayalım ki, tutalım ki, diyelim ki...” gibi söz ya da söz gruplarıyla ortaya konur.
ç. Olasılık (İhtimal) Belirten Yargılar Olması ihtimal dahilinde olan bir olaydan bahseden yargıların ortaya koydukları durumdur. Örnek: Yarın işe biraz geç gelebilirim. Şimdi bizim oralara da bahar gelmiştir. Ocağın altını çok açma, yemek yanabilir.
172
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “varsayım” söz konusudur? A) Romanın yıllar sonra bile herkesçe okunması insanı hayrete düşürüyor. B) Özellikle genç sanatçılarımız Türkçeye gereken önemi vermiyor. C) Yarınki toplantıya Ali Bey’in geldiğini düşünelim. D) Recaizade Mahmut Ekrem’in ders notlarını topladığı eseri araştırıyorum. E) Rıfat Ilgaz denince aklımıza “Hababam Sınıfı” gelir.
C seçeneğinde “–dığını düşünelim” ifadesi varsayım anlamı verir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “olasılık” anlamı vardır? A)
Sabahın ilk ışıklarıyla yola koyulalım.
B)
Geç kaldık sanırım herkes dağılmıştır.
C)
Bu karda arabamız olsa da sonuç değişmez.
D)
Saçlarım da buz tutsa ben dönmeyeceğim.
E)
Uzaklardan, çok uzaklardan avcıların sesleri ta buralara geliyordu.
B seçeneğinde “sanırım” ifadesi olasılık anlamı vermiştir.
d. Sebep-Sonuç İlişkisiyle Birbirine Bağlanan Yargılar –
Derslerine planlı çalışmadığı için istenilen puanı bir türlü alamıyor.
–
Yoğun kar yağışı yüzünden Ankara – İstanbul seferleri iptal edilmiş.
Bu yargılar genellikle “için, ötürü, dolayı, çünkü, -den...” gibi söz ya da eklerle ortaya konmaktadır.
e. Amaç – Sonuç İlişkisi Belirten Cümleler Bir cümlede, eylemin hangi amacın gerçekleşmesine yönelik olarak söylendiği vurgulanmışsa, o cümlede bir amaç – sonuç ilişkisi vardır. –
Okula onu görmeye gittim.
–
Onunla bu durumu bütün ayrıntılarıyla değerlendirmek üzere tekrar bir araya geleceğiz.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
173
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
(I) Tüm sınıf o gün Ersoy’u yolcu etmek için otogardaydık. (II) Yüzlerimizde hem mutluluk hem üzüntü vardı. (III) Ersoy, il dışına ilk kez çıkacağından çok heyecanlıydı. (IV) Tam iki yıl geçti, ne geldi ne de birimizi aradı Ersoy. (V) Tabii ki Malatya, İstanbul kadar güzel ve büyük bir şehir değildi. Bu parçadaki cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) I. cümle amaç-sonuç anlamı taşır. B) II. cümlede karşıt anlamlı sözcükler vardır. C) III. cümle neden-sonuç anlamı taşır. D) IV. cümle tahmin anlamı taşır.
IV. cümle de tahmin yoktur. Var olan bir
E) V. cümle karşılaştırma cümlesidir.
durum bildirilmiştir.
f. Gerekçe:
Bildiren Cümleler: Bir eylemin gerçekleşmesi bir yargıya, bir nedene bağlı ise gerekçeli yargı oluşturur. –
Sabah evden çıkarken palto almayı unuttum, şimdi üşüyorum.
gerekçe
sonuç
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde birinci yargı ikincinin gerekçesidir? A)
Tiyatroda yeni oyunlar sergilenmiyor belli ki çalışmalar yavaşlatılmış.
B)
Gözlerin kanlanmış demek ki gece çok ders çalıştın.
C)
Eserlerinde önemli konuları işliyor, okuyucunun dikkatini çekiyor.
D)
Konsere tam saatinde geldik, zamanında hazırlanmamız iyi oldu.
E)
Etrafa boş gözlerle bakıyordu, olup bitenleri anlamadığından.
Okuyucunun dikkatini çekmesinin gerekçesi önemli konuları işlemesidir.
g. Sezgi : Bir olayı meydana gelmeden önce sezmektir. Sezgi, felsefi terim olarak “gerçeğin deneye veya akla varmadan doğrudan doğruya kavranması” anlamında kullanılır; tahminden farkı budur. Tahminde bazı verilere, akla dayanılır. Sezgide böyle bir şey söz konusu değildir. –
Başaracağımı anlamıştım.
174
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
h. Aşamalı Bir Durum Ortaya Koyan Yargılar Bir durumun gittikçe değiştiğini (olumlu ya da olumsuz) geliştiğini gösteren yargılardır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aşamalı bir durum anlatılmaktadır? A) Bulutlar dağılıyor, hava gittikçe açıyordu. B) Sokak lambaları güneş batmaya yakın yanardı. C) Bu tepede bahar gelince renk renk çiçekler açar. D) Sabah uyandığımda ilk işim temiz hava almaktır. E) Hasan Efendi, hemen kendi dükkânını açmak istiyordu.
“gittikçe” ifadesi aşamalı bir durumu ifade etmiştir.
ı. Ön Yargı Belirten Cümleler
Ön yargı : Henüz sonuçlanmadan, o eylemin nasıl sonuçlanacağı konusunda fikir yürüten cümlelerdir. –
Çok çalışsanız da sizin başarılı olacağınızı düşünmüyorum.
–
Ben zaten onun suçlu olduğunu baştan biliyordum.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ön yargı” anlamı vardır? A) Düşündüğüm her şeyi yazıya yansıtabilseydim şimdi başarılı olurdum. B) Dersimize yeni gelen öğretmenle anlaşacağımızdan eminim. C) Böyle sinirli davranarak onları daha da üzüyorsun. D) Bugün işlediğimiz konuyla ilgili soru çözmeniz gerekecek. E) Bir roman okuyucunun istekleriyle değer kazanır.
Henüz olmamış bir durum hakkında peşin hüküm verilmiştir.
i. Yakınma Bildiren Yargılar
Herhangi bir olay, kişi ya da durumdan dert yanma, şikayet bildiren yargılardır. –
Her hafta sonu toplanırsınız da beni çağırmazsınız.
–
Zamanında yanımda olsaydınız böyle olmazdı.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
175
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
j. Hayıflanma Bildiren Yargılar: Herhangi bir olay, kişi ya da durumdan dert yanma, şikayet bildiren yargılardır. –
Yaz göç ediyor, ne yazık, yine güz
Mor dağlarda güneş doğmada henüz.
–
Yüreğimdeki acı, yıllar geçtikçe
daha da derinleşecek mi?
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir durumdan memnuniyetsizlik anlamı vardır? A) Azıcık aşım, ağrısız başım diyerek yaşardı. B) Sınava girene kadar stresli bir çalışma dönemi geçirdi. C) İki saat boyunca bu kuyrukta beklenir mi hiç? D) Kuşattı etrafı beyaz kelebekler, ne hoş! E) Okulun son gününde hepimiz hatıra fotoğrafı çektirdik.
“beklenir mi hiç” biçimce olumlu anlamca olumsuz bir ifadedir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “hayıflanma” anlamı vardır? A) Düşündüklerini insanların suratına hemen söylememen iyi olacak. B) Geç kalmamak için kapıyı kilitleyip hızlı adımlarla durağa yürüdü. C) Olanları siz de görseydiniz eminim çok sinirlenirdiniz. D) Elimizden gelen gayreti gösterelim, başaralım. E) Keşke zamanında babam da beni okula gönderseydi. “Keşke” sözcüğüyle bir üzüntü dile getirilmiştir.
176
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Cümlede Anlam
6. BÖLÜM k. Şaşırma Bildiren Yargılar
Umulmayan, beklenmeyen veya olağanüstü bir olay, bir olgu karşısında ortaya konan yargılardır. Şaşırma bildiren yargılar (cümleler) genellikle ünlemlerle ortaya konur.
–
Daha neler, sonunda bu da mı oldu?
–
Ali sınıfı mı geçti?
l. Öneri Bildiren Yargılar Öneri bir sorunu çözmek üzere bir şey öne sürmek, teklif etmektir. Öneri bildiren yargılar, herhangi bir konu hakkında teklif, düşünce ortaya koymak amacıyla oluşturulur. “Bu duvarları daha kalın yaparsanız dışardaki sesler içeriye girmeyecektir.” bu cümlede bir öneri vardır.
Örnek: –
Kitabın sonuna bir de kaynakça konsa iyi olur.
–
Konuyu iyice anlamak istiyorsan, önce tekrar et, sonra da bol bol soru çöz.
I.
Yeni fikirler ortaya attığın zaman bu fikirlerin uzun ömürlü olmasını istiyorsan onları yaşanmış hakikatlere dayandırmalısın.
II.
Yeni bir fikri benimsetmek zordur; alışılagelmiş yaşantılar buna engel olur.
III. Eskimiş fikirler, paslanmış çivilere benzer. IV. Evrensel gerçeklere, uzun ömürlü yaşam deneylerine dayanan yeni fikirler, çok çabuk eskiyip yok olmaz. V.
Yeni fikirler, toplum tarlasına atılmış ve filizlenmiş tohumlardır; ürüne dönüşmesi uzun zaman alır.
Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangisinde bir öneri söz konusudur? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. “dayandırmalısın” ifadesi öneridir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
177
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
m. Beğeni - Takdir Bildiren Yargılar “Beğeni” kelimesinin sözlük anlamı “güzel” veya “Çirkin” yargısını verdiren duygu, zevk; güzeli çirkinden ayırma yetisidir. Takdir ile beğeni hemen hemen aynı anlamdadır. Takdir, beğenme duygusunu ortaya koyma. Değer verme, bir şeyin değerini, gerekliliğini anlama, o şeye değer biçme anlamındadır. Olaylar, durumlar, nesneler, düşünceler hakkında olumlu bir durum ortaya koyup onun iyiliğini, güzelliğini, değerini belirtmek, o nesneyi, olayı ya da durumu beğenmek, takdir etmektir. Beğeni ve takdir belirten yargılar özneldir.
Örnek: –
Her türlü rezaletin yaşandığı bu çevrede dürüst ve tertemiz bir insan olarak yetişti.
–
Bozkırın ortasında açılmış sapsarı çiçektir bu şiirler.
n. Değerlendirme Bildiren Yargılar Değerlendirme: Bir şeyin önemini belirtmektir. Değerlendirme, olaylar, nesneler, duygular ve düşünceler hakkında yapılabilir. Değerlendirme yapılırken değerlendirilecek nesnelerin belirgin özelliklerinden faydalanılır. Değerlendirme öznel de nesnel de olabilir. Değerlendirmeye yazar kendi görüşlerini, duygularını katarsa öznel değerlendirme yapmış olur. Yazar, değerlendirmeye kendi duygularını katmazsa nesnel (objektif) değerlendirme yapmış olur. –
Bu şiir iki yıl önce yazılmış.
–
Son romanı ile öncekiler arasında konu farkı yok.
–
Son sergideki resimlerinde yeşil tonları kırmızı tonlardan daha çok kullanmış.
_
Bu eserde konu, gerçek yaşamdan alınmış.
178
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Cümlede Anlam
6. BÖLÜM o. Eleştiri Bildiren Yargılar
Bir sanatçı bir yazar bir eser ya da bir durumla ilgili değerlendirmede bulunmaktır. Örnekler: Son yıllarda, Türk romanında okuyucunun ilgisini çekecek hiç bir yenilik ve özgünlük kendini göstermedi.
(I) “Bir süre yapar, sonra bırakırım.” düşüncesiyle başladığım ve sadece yapılması gereken bir iş olarak gördüğüm öğretmenlik mesleğini zamanla çok sevdim. (II) Bunca yıllık deneyimden sonraysa öğretmenliğin insanları tanıma, onların ruhsal durumlarını çözümleme konusundaki yeteneklerimi önemli ölçüde geliştirdiğini söyleyebilirim. (III) Öğretmenlik yaparken farklı değerlerle yetişmiş binlerce genç insanın davranışlarını, duygularını gözlemlemek bende bir birikim oluşturdu. (IV) Farklı kültürlerden gelen insanların aslında benzer sevinç, keder, heyecan, korku ve ilgilere sahip olduğunu fark ettim. (V) İnsana dair kitaplarda bulamayacağım ayrıntıları bu meslekte, yaşayarak öğrendim. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, öğretmenlik mesleğinin kazandırdıklarına yönelik açıklama içermemektedir? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
(2013 / LYS)
Birinci cümlede kazanımlarla ilgili bir yargı yoktur.
(I) Mario Giordano’nun Deney adlı romanı ilk kez dilimize çevrilmesine karşın sinema severler bu isme yabancı değil. (II) Deney önce Das Experiment, ardından da The Experiment adlarıyla iki kez sinemaya uyarlanmıştı. (III) Bu uyarlamalar, romanı kadar başarılı değilse de ilki Alman, ikinci Amerikan yapımı olan her iki film de seyircilerin ilgisini çekmişti. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse hikâyesi o kadar etkileyici ve sinemaya uyarlamaya o kadar elverişli ki bu filmlerin ilgi çekmemesi için yönetmenlerin özel bir beceriksizlik göstermeleri gerekliydi. (V) Çünkü Deney otorite ve güç arasındaki ilişkiyi, iktidarın doğasını ve büyüsünü, hapishanenin işlevini, sonuç olarak da insanın karanlık yanlarını sorgulayan bir roman. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde hem olumlu hem de olumsuz bir eleştiri söz konusudur? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2012 – YGS)
Romanın başarısız olması olumsuz, filmin seyircinin ilgisini çekmesi olumlu bir eleştiridir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
179
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
Yazar; karşıtlıkların üst üste yığıldığı, ucu açık, kesin bir yargıya götürmeyen, tam bitmeyen metinleriyle, okuru düşüncelerin eşiğinde bırakıyor. Bu sözlere göre yazarın, okura yönelik olarak gerçekleştirmek istedikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A)
Okuduklarını tamamlatıp onu bütünselliğe kavuşturtma
B)
Düş gücünü geliştirme
C)
Çok boyutlu düşündürme
D)
Yorumlamaya yönlendirme
E)
Söylenenlerin kanıtlanmasını isteme (2012 – YGS)
Okuyucunun söylenenleri kanıtlaması istenmemektedir.
(I) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 1940’ta yayımladığı, ikinci şiir kitabı olan “Çocuk ve Allah” okurla yeniden buluşuyor. (II) Türk şiirinin dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri. (III) Bin yıllık Türk şiirinin yüzyılımızdaki son halkası olarak varlığını koruyor. (IV) Şair; kitapta, insanın evrendeki yerini, doğanın görkemi karşısındaki sarsılış ve duyuşlarını dile getiriyor. (V) Bunları çocuklara özgü bir düş gücüyle yansıtıyor. Bir şair ve yapıtından söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A)
I. cümlede, anlatılan kitabın daha önce de basıldığından söz edilmiştir.
B)
II. cümlede, şiirlerin benzerlerinden ayrılan yönlerine değinilmiştir.
C)
III. cümlede, şiirleri güzel ve etkileyici kılan etkenler üzerinde durulmuştur.
D)
IV. cümlede, işlenen temalara değinilmiştir.
E)
V. cümlede, şiirlerin nasıl bir bakış açısıyla oluşturulduğu belirtilmiştir. (2012 – YGS)
III. cümlede şiirleri güzel kılan etkenler yoktur.
180
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
6. BÖLÜM
Cümlede Anlam
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
181
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM CÜMLENİN ÖGELERİ
Cümlede işi yapanı (özneyi), işten etkileneni (nesneyi), işin zamanını, yerini vb. bildiren söz ya da söz gruplarına öge denir.
1. YÜKLEM Kurallı cümlede sonda bulunur. Eylem, iş, oluş, durum, bilgi, özellik, düşünce bildirir. Kişi ve kip belirtir. Örnekler Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta.
Y
Tek arzumuz sınavı kazanmaktı.
Y
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem bir söz öbeğinden oluşmamıştır? A) Kurumumuzda herkes, birbirine saygı gösteriyordu. B) Genç subayımız, vatanı uğruna can vermişti. C) O gün gökyüzü ince, beyaz bir bulutla kaplıydı. D) Kurtuluş Savaşı sırasında bölük komutanıydı. E) Annesine göre o, saygıdeğer ve esrarengiz biriydi. Yüklem sadece “kaplıydı,” sözcüğüdür.
2. ÖZNE Eylem cümlesinde işi, eylemi, oluşu yapana; ad cümlesinde yüklemdeki yargıyı üstlenene denir. Özneyi bulmak için yükleme önce “kim” sorusu sorulur. Bu soruya cevap bulunamıyorsa “ne” sorusu sorularak özne bulunur. Dil bir milletin kimliğinin belgesidir.
özne
182
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
ÖZNE ÇEŞİTLERİ a) Gizli Özne Cümlede sözcük olarak geçmeyen ancak yüklemde ben, sen, o, biz, siz, onlar şeklinde belirlenebilen öznedir.
Örnek: Biz/ Yarın İstanbul’da olacağız.
b) Gerçek Özne Yüklemdeki işi yapan, yargıyı üstlenen öznedir. Yani sözde özne değildir. Gerçek özne gizli ya da açık olabilir. Örnek: Bu şiir üzüntümü yok ediverdi. özne
c) Sözde Özne Edilgen çatılı eylemlerin yüklem olduğu cümlelerin öznesidir. Yüklemde –il, –in eki vardır. Kim, ne sorularına cevap veren söz, işi yapan değil, işten etkilenendir, yani nesnedir. Aslında, nesne olduğu hâlde (işten etkilendiği halde) özne sorusuna cevap veren sözlere sözde özne denir. Örnek: Öğrenciler bir bir sınav salonuna alındı. s.özne
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne belirtili isim tamlamasından oluşmuştur? A) Aylardır hasta yatan genç kız, sevginin gücünü herkese gösterdi. B) Eve alınan koltukların rengini sadece annem beğenmemişti. C) Gecenin üçünde de zil çalınmaz ki! D) Şehirde en çok arabaların sesinden nefret ederdi. E) Gençlikte sınavların stresi, herkesi en az bir defa üzmüştür. “Sınavların stresi” öznedir ve belirtili isim tamlamasıdır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
183
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM 3. NESNE Yüklemde bildirilen işten etkilenen öğedir. Sorusu: Kimi, neyi, ne? İkiye ayrılır:
a) Belirtili Nesne: Neyi, kimi? -i hâl eki almış nesnedir. –
Sokağın başındaki eski evi yıkmışlar. (Neyi yıkmışlar?)
Örnek: Ödevlerini yaptığını ben de biliyorum. Belirtili Nesne
Dün öğretmenimizi Fuarda gördüm. Belirtili Nesne
b) Belirtisiz Nesne: Ne? Hâl eki almayan ve “ne” sorusuna cevap veren nesnedir. Bu tür nesnede bir belirsizlik ya da “herhangi bir” anlamı vardır. –
Gazete okuyorum. (Ne okuyorum? Gazete)
Örnek: Kocaman bir duvara sırtını vererek üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş salep içerdi.
Belirtisiz Nesne
Özneyle belirtisiz nesne karıştırılmamalıdır. İki öge de “ne” sorusuyla bulunur; ama özne işi yapan, nesne işten etkilenendir. Ayrıca şuna dikkat edilmelidir: Bir cümlede özne olmadan nesne olmaz. –
Süt, herkese gereklidir. (özne)
Özne
–
Çocuk, süt içmiyor. (nesne)
Belirtisiz Nesne –
Masal dinledi yıldızlar, sabaha kadar.
Belirtisiz Nesne
184
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Özne
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
Bize sanat dünyasıyla ilgili anılarını anlattı. Bu cümledeki altı çizili öge aşağıdaki cümlelerin hangisinde yoktur? A) İletişim dilimiz, günlük dilin sınırlarını aşmalıdır. B) Halkın konuştuğu dili de öğrenmeliyiz. C) Öz Türkçenin dayanağı Yunus Emre’nin eserleridir. D) Yunus’un konuştuğu dili çocuklarımıza öğretmeliyiz. E) Dille ilgili her eseri kitaplığıma koydum.
Cümle sadece özne ve yüklemden oluşmuştur. D seçeneğinde ad aktarması yapılmamıştır.
4. DOLAYLI TÜMLEÇ Yüklemdeki eylemin ya da yargının bulunduğu, yöneldiği, çıktığı yeri, şahsı ya da varlığı bildiren öğedir. Sorusu: Neye, nede, neyden, kime, kimde, kimden, nereye, nerede, nereden. Ne Kim
-e, -de, -den
Nere
Örnek: Dinlenmek için Ahmet Bey’de iki gün kalmıştık. Küçük çocuğu her yerde aramışlardı.
-e, -de, -den eklerini almış sözcük, ne zaman sorusuna cevap veriyorsa zaman zarf tümlecidir.
Nereye sorusuna cevap veren, fakat sonunda “–e” yönelme hâl eki bulunmayan kelimeler dolaylı tümleç değildir. Yer-yön bildiren bu kelimeler zarf tümlecidir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
185
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
5. ZARF (BELİRTEÇ) TÜMLECİ Yüklemi zaman, durum, yer–yön, ölçü, sebep, tekrarlama, umma, soru, cevap, kesinlik, ihtimal, amaç anlamlarıyla tamlayan sözlerdir. Sözcük türü bakımından zarf olan sözler, yüklemi belirtirse zarf tümleci olur. Soruları: Ne zaman, nasıl, ne kadar Örnekler: Kardeşinin sınavına çok fazla üzülmüştü.
İçeri, dışarı, yukarı, aşağı, ileri, geri sözcükleri hâl eki alınca zarf tümleci olmaz.
6. EDAT (İLGEÇ) TÜMLECİ Edat tümleci yüklemi araç, amaç, birliktelik, neden gibi ilgilerle tamamlar. Yükleme “ne ile, kim ile, niçin, ne gibi, kim gibi, kime göre...” soruları sorularak bulunur. Yani edat tümleci sorularında edatlar yer alır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ögelerin ayrılışı doğrudur? A) Ali’nin / çocukluktan beri sakladığı oyuncağıyla / şimdi / oğlu / oynuyor. B) Tokat’ın bir köyünde / öğretmenlik yapan / Sevgi / öğrencilerini / çok / seviyordu. C) Düzenli olarak / spor yapmak / insanı / mutlu / ediyor. D) Onu / bağrımıza basıp / kardeşimiz gibi / sevmiştik. E) Rüzgâr / Çamlıbel’in / sırtlarında / saçlarımı okşuyordu.
Onu / bağrımıza basıp / kardeşimiz gibi / sevmiştik.
b’li n.
z.t
z.t
VURGULANAN ÖGE Cümlede özellikle belirtilmek istenen ögeye vurgulanan öge denir. Vurgulanmak istenen öge, yüklemden hemen önce getirilir.
Özgürlüklerin engellendiği bir ülkede gelişme olabileceğine inanmıyorum. vurgulu
186
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
yüklem
y
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM
SORUNUN YÖNELDİĞİ ÖGEYİ BULMA Soru cümlesinde soru kelimesi hangi ögedeyse o öge sorulur. Soru kelimesinin ya da soru grubunun yerine cevap sözü konur. Bu cevap sözü hangi ögeyse sorulan odur. –
Haberi kim getirdi?
(Soru kelimesi)
–
Hangi kata çıkıyorsunuz?
(Soru grubu)
–
Neler olduğunu mu soruyorsun?
–
Soru Şu günlerde ne okuyorsun?
Soru
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru yüklemi buldurmaya yöneliktir? A) Benimle ne zaman gideceksin? B) Siz odada ne ile uğraşıyorsunuz? C) Annem mi anlattı bunları size?
Soruyu cevaplayalım.
D) Bu yaz tatile nereye gideceğiz?
“Bana soruyu soran Ayşe’dir. İsim cüm-
E) Bana bu soruyu soran hangi arkadaşınızdı?
lelerinde vurgu yüklemdedir. Soru yüklemi buldurmaya yönelik kullanılmıştır.
“Yaşar Kemal’i halk dilinin el değmemiş bölgelerine yönelten güç nedir?” sorusu cümlenin hangi ögesini buldurmaya yöneliktir? A) Özne
B) Belirtili nesne
D) Dolaylı tümleç
C) Belirtisiz nesne
E) Yüklem Ek fiil almıştır ve yüklemdir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
187
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM
AÇIKLAYICI ÖGELER (Ara sözler) Bir ögeden sonra gelip onu açıklayan sözlere açıklayıcı ögeler denir. –
Sizi birisi, şurada oturan adam, sormuştu.
Özne
Açıklayıcı özne
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir? A) Amcamın oğlunu, Serkanı, şiir dinletisine çağırdım. B) Çini vazo, Kütahya’dan aldığımız, masanın üstündeydi. C) Annemle dün bütün gün domatesleri, köyden gönderilenleri, salça yaptık. D) Bana inan, yemin ederim, sınavdan geçmişsin. E) Fatma Hanım’ın büyük oğlundan, öğretmen olandan, yardım istedim. “Çini vazo” cümlenin öznesidir.
CÜMLE BİLGİSİ Cümleleri aşağıdaki gibi sınıflandırabiliriz. I. Anlamlarına Göre
Cümleler
II. Yüklemlerin Türüne Göre Cümleler
1. olumlu 1. isim 2. olumsuz 2. fiil 3. soru 4. ünlem
III. Yüklemin Yerine
Göre Cümleler
IV. Yapısına Göre Cümleler
1.kurallı
1. Basit
2. devrik
2. Birleşik
3. eksiltili
a) Girişik birleşik
b) Ki’li birleşik
c) İç içe birleşik cümle
d) Şartlı
3. Sıralı
4. Bağlı
188
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
I. ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER 1. OLUMLU CÜMLE Yüklemdeki eylemin, işin, yargının olduğunu, yapıldığını, olacağını, yapılacağını vb. bildiren cümledir. Diğer söyleyişle yükleminde olumsuzluk eki bulunmayan ya da yüklemi olumsuz yapan bir sözcük almamış cümleler olumludur. Sizi dinleyince benim de düşüncelerim değişti.
2. OLUMSUZ CÜMLE Yüklemdeki eylemin ya da yargının gerçekleşmediğini, gerçekleşmeyeceğini bildiren cümledir.
Bu cümlelerde yüklem ya “- me, - ma, -” olumsuzluk eki ya da “değil” olumsuzluk ek eylemi alır. Yüklemi “yok” kelimesi olan ve “–siz” eki alan cümle de olumsuzdur.
Sokakta kimsecikler yoktu.
Cümleler biçimine ve anlamına göre farklı olabilir.
a) Biçimce de Anlamca da Olumlu Cümleler Bugün hava çok güzel. Sabahları yürüyüş yapmayı seviyorum.
Cümlenin biçimce olumsuz olup olmadığına bakarken sadece yükleme dikkat edilir. Olumsuzluk eki ya da kelimesi yoksa cümle biçimce olumludur.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
189
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
b) Biçimce de Anlamca da Olumsuz Cümleler Bu benim kitabım değil. Soğuk havaları sevmiyorum.
c) Biçimce Olumlu Anlamca Olumsuz Cümleler Kuruluş bakımından olumlu, ancak ilettiği yargı bakımından olumsuz olan cümlelerdir. Benim onunla uğraşmaya vaktim mi var ? (Yok)
“Ne ...... ne” olumsuzluk bağlacı kullanılan cümle, biçimce olumlu olsa bile anlamca olumsuz cümledir..
d) Biçimce Olumsuz Anlamca Olumlu Cümle
İki olumsuzluk eki alan yüklem, anlamca olumludur.
Dershanede size yardım edecek biri yok değil. (var)
Aşağıdaki cümlelerden hangisi yapıca (biçimce) olumlu anlamca olumsuz bir cümledir? A) Evi taşırken arkadaşların çok mu yardım etti sanki? B) Bu güzel şiiri okumayan kalmamış. C) Eskişehir – Ankara karayolunda dün trafik kazası olmuş. D) Ben yemek yapıyordum dizi başladığında. E) Şiirde yeni temalar bulmak şairin zor bir görevi oldu.
Yardım etmediler anlamı vardır.
190
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
3. SORU CÜMLESİ Bir bilgiyi, haberi, duyguyu, gerçeği öğrenmek maksadıyla kurulan cümlelerdir.
a) Gerçek Soru Cümlesi Bir bilgiyi öğrenmeye dayalı cümlelerdir. –
Böyle yorgun argın nereden geliyorsunuz?
b) Sözde Soru Cümlesi Bir cevap gerektirmeyen soru cümleleridir. – Böyle bir film izlenmez mi?
4. ÜNLEM CÜMLESİ
Şaşma, telaş, acı, kızma, sitem, hatırlama, yüreklendirme gibi heyecanlar sonucu ağızdan dökülen sözlere denir. Yaşasın, maçı izlemeye biz de gideceğiz! Nasıl da yitirdim, yakalamışken mutluluğu!
II. YÜKLEMLERİNE (YÜKLEMİN TÜRÜNE) GÖRE CÜMLELER
1. EYLEM CÜMLESİ Yüklemi çekimli bir eylem olan cümlelere denir. – Biz uçuruma bakarken uçurum da bize bakar.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
191
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
2. AD CÜMLESİ Adların ya da soylu sözcüklerin ek eylem alarak yüklem olduğu cümlelere “ad cümlesi” denir. – Ayrılık, gerçek dostlar için bir mihenk taşıdır.
Sesteş sözcüklerle ikili köklere dikkat edilmelidir. Bunlar, yerine göre ad veya eylem olur. Dolayısıyla ad ya da eylem cümlesi kurar.
Örnekler:
Geçirdiğimiz en güzel yazdı. (isim) Ona yine bir mektup yazdı. (eylem)
Aşağıdakilerden hangisi yükleminin türü bakımından ötekilerden farklı bir cümledir? A) Bir dilenci titrek bir sesle ona yalvarıyordu. B) O dev kumsal gecenin çekici serinliğinde sessizleşti. C) Bir ekmek almıştım küçük mahallemizin tek fırınından. D) Bütün çiçeklerinin satılacağını anlayınca keyiflendi. E) Genç dilencinin onlardan istediği tek şey ekmekti.
ekmek - idi - ekmekti. ad
ek eylem
Dört seçenek eylem, diğeri isim cümlesidir.
192
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
III. YÜKLEMİN YERİNE GÖRE CÜMLELER 1. KURALLI (Düz) CÜMLE Yüklemi sonda bulunan cümlelere “kurallı cümle” denir. –
Karşımda seksen yaşında biri oturuyordu.
2. DEVRİK CÜMLE Yüklemi sonda bulunmayan cümlelere “kuralsız (devrik) cümle” denir. Her şeyi bilecek kadar genç değilim ben.
3. EKSİLTİLİ (Kesik) CÜMLE Yüklemi söylenmeyen cümlelerdir. –
Gökyüzünde kararmış bulutlar...
Birleşik cümlelerde birincinin ortak olmayan yüklemi gereksiz bulunup söylenmeyebilir. Bunlar da eksiltili cümledir. Eksik yüklem yerine üç nokta konmazsa bu cümleler anlatımca bozuk olur.
Bolu’da kısa bir çay molası ... sonra yola devam ediyoruz. (“veriyoruz” yüklemi eksik)
IV. YAPISINA GÖRE CÜMLELER 1. BASİT CÜMLE Tek yargı bildiren cümledir.
Tek yüklemi vardır.
Örnekler: Bu yıl yaz gelmeyecek gibiydi. Hiç bir silah düşünceden daha etkili değildir. Üniversite sınavı bana koca bir yüktür.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
193
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
2. BİRLEŞİK CÜMLE Birden çok yargı bildiren cümledir.
Birden fazla yüklemi olan ya da içinde fiilimsi bulunan cümledir.
Buna göre birleşik cümleler dörde ayrılır:
a) Girişik Birleşik Cümle İçinde, fiilimsinin oluşturduğu yan cümle bulunan cümledir. Yan cümle, asıl cümlenin bir ögesi olur.
Örnekler: –
Çalışma arkadaşlarına iyi davranmaya dikkat ediyordu.
–
Hiç hissetmemişti kardeşinin sessizce yaklaştığını.
b) ki’li Birleşik Cümle İki cümle birbirine ki bağlacıyla bağlanır.
Örnekler: Gurbet o kadar acı ki yakıyor içimi. Asırlar var ki ayrıyım nazlı yardan.
c) İç İçe Birleşik Cümle Cümlenin içinde yüklemli başka tam bir cümle vardır ve bu iç cümle bir ögedir. İçerideki sözlerin cümle olduğunu çekimli yüklemlerinin oluşundan anlarız.
Örnekler: Eskiden sık sık “Parka gidelim.” derdi kızım.
194
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
7. BÖLÜM
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
d) Şartlı (koşullu) Birleşik Cümle İçinde şart kipiyle çekilmiş bir yan cümle bulunan cümledir. Şart kipli yan cümle, zarf tümlecidir. Örnekler: Böyle gidersek akşama hana varırız. Ne kadar erken yola çıkarsak o kadar iyi olur.
3. SIRALI CÜMLE Bağımsız cümlelerin virgül ya da noktalı virgülle sıralanıp birbirine bağlanmasıyla oluşan cümledir. Sıralı cümleler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
Bağımlı Sıralı Cümle
Bir ögesi ortaktır.
Örnekler: Modern toplumda çocuk ilgiyle büyür, sevgiyle gelişir. (özne ortaktır.)
Bağımsız Sıralı Cümle
Öge ortaklığı yoktur. Örnekler: Yağmur şiddetli yağıyordu, sokakta kimsecikler yoktu.
4. BAĞLI CÜMLE Bağımsız cümlelerin bağlaçlarla birbirine bağlandığı cümledir. Geldi ama erken çıktı.
Dere kenarında oturup akşam güneşinin nehirdeki ve camlardaki yansımasını seyretti. Bu cümlede aşağıdaki verilenlerden hangisi yoktur? A) Zarf tümleci görevindeki yan cümlecik B) Belirtili nesne görevindeki yan cümlecik C) Söz öbeğinden oluşan öge D) Birleşik yapılı yüklem
Yer bildiren bir öge dolaylı tümleç yoktur.
E) Dolaylı tümleç
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
195
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM I.
Hafta sonu bütün kıyafetlerimi yıkadım, ütüledim.
II.
Seni karşımda görünce şaşkına döndüm.
III. Son yıllarda en sevdiğim şey kitap okumaktır. IV. Bu yıl havalar erken ısındı. V.
Öğrenciler sınıfta oturmuş, öğretmeni bekliyordu.
Bu cümleler için aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez? A)
I. cümle, sıralı cümledir.
B)
II. cümle, birleşik cümledir.
C)
III. cümle, fiil cümlesidir.
D)
IV. cümle, basit cümledir.
E)
V. cümle, öznesi ortak sıralı cümledir.
III. cümle isim cümlesidir.
Benim en sevdiğim sensin Biliyorum, düşünüyorum yine Ben seni bekliyorum Sen ise yaban ellerdesin Bu dörtlükte aşağıdaki cümle türlerinden hangisi yoktur? A) İsim cümlesi
B) Fiil cümlesi
D) Birleşik cümle
C) Eksiltili cümle
E) Sıralı cümle Yüklemi olmayan cümle yoktur.
(I) Almanya’nın Berlin kentinde bir kooperatif “Devrilen Ağaçlardan Halk Kitaplığı Yapma Kampanyası” başlattı. (II) Bu kampanyaya katılmak isteyenler, fırtınadan veya yağmurdan devrilen ağaçların gövdelerini raf şeklinde oyup bunları kaldırımlara yerleştiriyorlar. (III) Raflara, takas edilecek kitapları koyuyorlar. (IV) Berlin halkı da içlerinden okumak istediklerini alıp yerine kendi kitaplarından birini bırakıyor. (V) Bu, “Eğitim İçin Sürdürülebilir Gelişme Projesi”nin bir parçası olarak devlet tarafından desteklenen bir kampanyadır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir fiil cümlesidir. B) II. cümle, özne ve yüklemden oluşan kurallı bir cümledir. C) III. cümle, nesnesi sıfat tamlaması olan birleşik bir cümledir. D) IV. cümle, içinde isim tamlaması bulunan olumlu bir cümledir. E) V. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir cümledir.
196
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
(2013 / YGS)
B seçeneğinde II. cümle özne ve yüklemden oluşmuştur, denmektedir. Oysa cümlede nesne ve zarf tümleci de vardır.
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM
(I) Benim için futbol, bir gencin kendisine meslek seçinceye kadar zaman ayırabileceği bir eğlence, bir spor dalı olarak kaldı. (II) Hayatımda futbola çocukluğumdan gençliğe geçiş döneminde yer verdim. (III) Zevk ve istekle oynadım. (IV) Ama tiyatroyu seçtikten sonra futbolu bir an bile düşünmeyi mesleğime ihanet saydım. (V) Bu bakımdan, gereğini zamanında yapıp son vermeyi başardığım için kendimi çok beğenirim. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümle, birleşik yapılıdır. B) II. cümle, fiil cümlesidir. C) III. cümle, zarf tümleci ve yüklemden oluşmuştur. D) IV. cümlede, dolaylı tümleç türemiş bir sözcüktür. E) V. cümlede, isim-fiil ile zarf-fiil aynı edat grubu içinde yer almıştır. (2013 / LYS)
“meslek–im–e” türemiş bir sözcük değil. iyelik eki
hâl eki
(I) Işığın Anadolu’ya dokunduğu yerde ilk karşılaşacağınız, Harranlı çocukların yüzleridir. (II) Gölgenin ve ışığın uyumunu yakalamaya çalıştığınız sırada, küçük bir çocuğun size yolun kenarından el salladığını görürsünüz. (III) Irmakta tuttuğu balığı, ağaçtan topladığı elmayı ya da otların arasından derlediği yaban çiçeklerini almanız için size uzatır. (IV) Oradan geçen bir yolcu olarak onların dünyasında nasıl bir umut olduğunuzu bütünüyle bilemezsiniz. (V) Çocukların büyüklere kızdığı bir dünyayı hayal bile edemediklerinden, arabanız üstlerine tozlar savursa da size hiç içerlemezler. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde ögelerin sıralanışı “Duvarın dibindeki kızı görünce Harran Kalesi’nde bir akşamüstü karşılaştığım o esmer kızın büyüleyici yüzünü anımsadım.” cümlesiyle aynıdır? A) I.
B) II
C) III
D) IV
E) V
Soru kökünde verilen cümle; zarf tüm(2012 / YGS) leci-belirtili nesne-yüklem sıralamasıyla düzenlenmiştir. Aynı durum B seçeneğinde vardır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
197
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM
(I) Gül kokusu bana çocukluğumu hatırlatır. (II) Babam Akdeniz’e yaptığı seyahatlerinden her dönüşünde tenekeler dolusu gül reçeli getirirdi. (III) Sabahın erken saatlerinde uykulu gözlerle onu karşıladığımızda algıladığımız ilk şey, evin içini saran gül kokusu olurdu. (IV) Kahvaltı soframız birkaç çeşit gül reçeliyle bezenir, gül reçellerinden hangisinin daha güzel olduğu konusunda sohbetler edilirdi. (V) Yıllar sonra Gül Festivali için Isparta’ya gittiğimde çocukluğumun gül kokulu günleri gözlerimin önünde canlanıverdi. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A)
I. cümle, yüklemi geniş zamanlı basit bir cümledir.
B)
II. cümle, içinde zarf tümleci olan birleşik bir cümledir.
C)
III. cümle, kurallı bir fiil cümlesidir.
D)
IV. cümle, olumlu ve sıralı bir cümledir.
E)
V. cümle, yüklemi sürerlik fiiliyle oluşturulmuş girişik bir cümledir.
E seçeneğinde, yüklemin sürerlik fiiliyle (2012 / YGS)
oluşturulduğu söylenmektedir. Oysa “can-
lanıverdi” sözcüğü tezlik fiiliyle oluşturulmuştur.
(I) Yatılı olarak okuduğum ortaokul yıllarında, yaz tatillerinde Kozlu’ya, ailemin yanına özlemle dönerdim. (II) O yaşlarda evden yedi - sekiz ay uzakta kalmak kolay değildi. (III) Arkadaşlarımı, okulumu çok seviyordum, bugün de süren dostlukların temeli o yıllarda atılmıştı ama aile özlemi bir başka şeydi. (IV) Evimiz, denizin hemen kıyısındaki bir tepenin yamacındaydı. (V) Dalga sesleri odamda sürekli yankılanırdı ve ben doyamadığım o denizi, dalgaları büyük bir hazla izlerdim. (VI) Hâlâ Kozlu’yu, o evi ve o dalga seslerini, özlemin içimi sızlatan acısıyla anımsarım. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde ögelerin dizilişi “zarf tümleci, nesne, zarf tümleci ve yüklem” biçimindedir? A) I.
B) II.
C) III.
D) V.
E) VI. (2011 / YGS) Hâlâ / Kozlu’yu / özlemin içimi sızlatan acısıyla / anımsarım. z.t
nesne
z.t
198
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
y
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
7. BÖLÜM
Bağımsız sıralı cümlelerde her cümlenin öznesi, tümleci, yüklemi ayrıdır. Cümleler yalnızca anlam ilişkisi nedeniyle bir arada bulunur. Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki açıklamayı örneklendiren bir cümledir? A)
Adam, durmadan öfkeli öfkeli konuşuyor, masada oturanlarsa sessizce onu dinliyorlardı.
B)
Mendiliyle gözlerini kuruladı, yaşam öyküsünü kaldığı yerden anlatmaya başladı.
C)
Sordum soruşturdum, sonunda aradığım nitelikte bir usta buldum.
D)
Ali, kitaplarını çantasından çıkardı, sırasının üzerine yerleştirdi.
E)
Müşteri getirilen kahveden bir yudum aldı, sonra yeniden gazetesine daldı. (2010 / YGS) A seçeneğindeki sıralı cümleyi oluşturan cümlelerde hiçbir öge ortaklığı yoktur.
(I) Lunaparklar çocukluğumuzun güzel günlerini anımsatır. (II) Dönme dolaba, atlıkarıncaya, çarpışan otolara binmeden önce duyumsadığımız heyecan ve kimi zaman korku bu eğlence merkezlerini farklı ve ilginç kılar. (III) Çocukken en çok hangilerine binmeyi severdiniz? (IV) Belki de hâlâ içinizdeki o çocuk sizi götürüyor giderek azalan lunaparklardan birine (V) Ve hâlâ seviyorsunuz binmeyi dönme dolaba, atlıkarıncaya.... Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangilerinin ögeleri özne, belirtili nesne ve yüklemden oluşmaktadır? A) I. ve II.
B) I. ve V.
D) III. ve IV.
C) II. ve III.
E) IV. ve V. (2009 / ÖSS) I. ve II. cümlenin ögeleri; özne-belirtili nesne ve yüklemden oluşmaktadır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
199
7. BÖLÜM
200
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Cümlelerin Öğeleri – Cümle Türleri
Anlatım Bozukluğu
8. BÖLÜM Anlatım
Duygu, düşünce ve dileklerin söz ya da yazıyla ortaya konulmasıdır. İnsanlar arasındaki en önemli anlatım aracı dildir. Bir dilde anlatımın temel ögesi olan sözcüklerin bir araya gelerek oluşturduğu cümlelerdir. Bundan dolayı iyi bir anlatım, ancak iyi bir cümle ortaya koymakla mümkündür.
İYİ VE SAĞLAM BİR CÜMLENİN NİTELİKLERİ a. Dil kurallarına uygunluk İyi bir cümle dil kurallarına uygundur. Cümlede dil kurallarını bozan özellikler bulunmaz.
ÖRNEK: Türkçede belgisiz sıfatlardan ve sayı sıfatlarından sonra gelen isimler çokluk (-ler, -lar) eki almaz.
Birkaç ülkelerden yardım talebimiz oldu.
Üç kişiler bu olaydan çok zarar gördü.
Yukarıdaki cümle, verilen kurala uymadığı için sağlam bir cümle değildir. Cümlelerin doğru biçimi:
Birkaç ülkeden yardım talebimiz oldu.
Üç kişi bu olaydan çok zarar gördü.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
201
8. BÖLÜM
Anlatım Bozukluğu
b. Duruluk Cümlenin gereksiz sözlerden arındırılarak, en kısa ve en özlü bir biçimde ortaya konulmasıdır.
Bugüne kadar hiçbir görevini; vazifesini aksattığını görmedim.
c. Açıklık Bir cümlenin kolay anlaşılması demektir.
Aslan nasıl avlanır, bilmiyorum.
d. Yalınlık Anlatımın süsten ve sanattan uzak olmasıdır. Duygu ve düşünceler anlatılırken, onları sanatsal söyleyişlerle süslemek her zaman hoş karşılanmaz.
Uzun zamandır yağmur yağmıyordu.
e. Akıcılık Duygu ve düşünceler anlatılırken dilin takılacağı pürüzlerin olmaması demektir. Çelik konstrüksiyonlarla güçlendirdiğimiz prefabriklerimizi beğeneceksiniz. (akıcı cümle değil.)
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım açık değildir? A) Düşüncelerini kabul etmesem de saygıyla karşılıyorum. B) Bu çiçekler güneş görmediğinden solmuş. C) Öğretmen, derse geç kalanlara ceza verirdi. D) İşçiler, fabrika önünde haklarını arıyor. E) Temmuzun on beşinde izne çıkacağım.
ANLATIM BOZUKLUKLARI A) Anlam Bakımından Anlatım Bozuklukları 1. Gereksiz Sözcük Kullanımı: Bir cümlede aynı anlamı veren dil ögelerinin bir arada kullanılması ya da görevi olmayan bir söze yeniden yer verilmesi anlatımın gücünü azaltır. Sözün gereksiz yere uzatmasına neden olur.
202
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
A seçeneğinde verilen cümlede kimin düşünceleri olduğu belli değildir.
Anlatım Bozukluğu
8. BÖLÜM
Düğündeki heyecanını ve üzüntüsünü hiç değiştirmeden olduğu gibi anlatan Gül, birkaç
I
II
III
dakika sonra hıçkırıklara boğuldu.
IV
V
Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisinin çıkarılması anlatım bozukluğuna yol açmaz? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
“hiç değiştirmeden” ve “olduğu gibi” aynı anlamı verir.
2. Sözcükleri Yanlış Anlamda Kullanma : Sözcüklerin anlamına uygun olmayan yerde kullanılmaları anlatım bozukluğuna yol açar.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde gereksiz sözcük kullanımından kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır? A) Film, ilkokul öğrencilerinin başlarından geçen pek çok olayı eğlendirici biçimde vermektedir. B) Velilerin, zayıf not alan öğrencilere nasıl davranması gerektiğini vurguluyorum. C) Konuşmacı açıkladıklarının anlaşılması için örnek vermeyi ihmal etmedi. D) Öğretmen, taşkınlık yapan öğrencilerin ellerinin içine, suratlarına ve avuçlarına basıyor değneği. E) Benim memleketimde böyle olaylara rastlanmaz, herkes mutludur.
“ellerinin içi” ve “avuç” aynı anlamda
3. Söz Dizimi Yanlışları: Bir sözcüğün, cümlenin akışına uygun yerde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar. Çok karnım ağrıyor.
4. Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması : Bir cümlede anlamca birbirine ters olan sözcüklerin birlikte kullanılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar. Yaklaşık olarak tam üç saat sonra İstanbul’da olacağız.
5. Deyim ve Atasözü Yanlışları: Deyimler, atasözleri kalıplaşmış ve halk diline, kültürüne yerleşmiş kelime gruplarıdır. Bu yüzden, deyim ve atasözlerindeki kelimeler kesinlikle değiştirilemez. Yorgunluktan ayaklarıma kara sular indi. (yürümekten)
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
203
8. BÖLÜM
Anlatım Bozukluğu
6. Mantık Hataları Cümlede anlatılanların, mantık ölçülerine uymaması anlatım bozukluğuna neden olmaktadır. Ayakta durmayı bırak yürüyemiyor bile
7. Zamir Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları Cümlenin başına hem “senin” hem de “onun” zamirini getirebiliyorsak orada bir anlam belirsizliği vardır. Hikayelerini beğenerek okuyorum.
8. Karşılaştırma Hataları Bazı cümlelerden iki farklı anlam çıkabilmektedir. Bu tip karşılaştırma bildiren cümlelerde anlam bulanıklığı vardır. Tiyatroyu ondan çok seviyorum.
9. Noktalama Eksikliği Adlaşmış sıfatlardan, ya da özneyi belirtmek için özneden sonra virgül kullanmak gerekir. Toprak yolun kenarına yığılmıştı.
B) Dil Bilgisi Bakımından Anlatım Bozuklukları 1. Özne Eksikliği Sıralı ya da birleşik yapılı cümlelerde görülür. Kitabın baskısı eylülde bitecek ve (kitap) ekimde piyasaya çıkacak.
2. Özne – Yüklem Uyumsuzluğu a. Tekillik – Çoğulluk yönünden uyumsuzluk: Özne tekil ise yüklem tekil; özne çoğul ise yüklem de çoğul olur.
b. Kişi Yönünden Uyumsuzluk: Özne kaçıncı kişiyse yüklem de o kişi ekini alır.
204
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
8. BÖLÜM
Anlatım Bozukluğu
Ağustos ayında bu dersten bütünlemeye bir Rıza bir ben kalmıştım. Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Gereksiz sözcük kullanımı B) Tamlama hatası C) Çelişen ifadelerin birlikte kullanımı D) Anlam belirsizliği E) Özne – yüklem uyumsuzluğu
“kalmıştık” olmalı.
3. Nesne eksikliği: Çocuklarının her istediğini yerine getirir, mutlu etmeye çalışırdı. (onları)
4. Dolaylı Tümleç Eksikliği: Öğrencilerini iyi tanıyor, (onlara) güveniyordu.
5. Zarf Tümleci Eksikliği: Sürekli konuştu, (hiç) susmadı.
6. Çatı Uyumsuzluğu: Gazetelere göz gezdirerek olay hakkında bilgi edinmek istendi. (gezdirilerek)
7. Ek – Fiil Eksikliği: Ahmet Bey oldukça zengin; fakat kibirli değildi. (zengindi)
8. Yüklem Eksikliği: Okul bitince ne ben onu ne de o beni aradı. (aradım.)
9. Yardımcı Eylem Eksikliği: Sabaha kadar dans ve müzik dinlediler. (ettiler)
10. Tamlama Yanlışlığı: Kamu ve özel kuruluşlarda yılbaşı tatili başladı. (kuruluşlarında)
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
205
8. BÖLÜM
Anlatım Bozukluğu
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Kurallara uymamakta ısrar ediyorsun. B) Bu davranışımı tehdit olarak algıladığını belirtiyorsun. C) Yaptıklarınla herkesi şaşırtmaya devam ediyorsun. D) Bu sözlerinle beni sinirlendirmek için çalışıyorsun. E) Sorduğun sorularla konuyu başka bir yere çekmeye çalışıyorsun. (2013 / YGS)
D seçeneğinde geçen “sinirlendirmek için” yerine “sinirlendirmeye” olmalıdır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? A)
Diplomalarını alacak öğrenciler salona sırayla giriş yaptılar.
B)
Müjdeyi vermek için mutfağa, annesinin yanına heyecanla koştu.
C)
Konuşmasına başlamadan önce dinleyicilere şöyle bir baktı.
D)
Eski öğrencilerin de katıldığı büyük bir toplantı düzenlediler.
E)
Yarıyıl tatilinde yapılacak olan Amasra gezisi ertelendi. (2011 / YGS)
A seçeneğinde geçen giriş yaptılar, girdiler olmalıdır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? A) Sorumluluklarının bilincinde olmak, herkeste bulunan bir özellik değildir. B) Mesleğinizde belli bir düzeye gelebilmek kadar geldiğiniz düzeyi korumak da önemlidir. C) Azimle çalışmanın ne demek olduğunu, onları görünce anladım. D) Bu araştırmayı sonuçlandırmak, onlar için hiç de güç olmamıştır. E) Bizim alacağımız başarı, aslında ülkemizin başarısıdır.
(2010 / YGS) D seçeneğinde geçen hiç de güç ifadesi hiç de zor olmalıdır.
206
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
8. BÖLÜM
Anlatım Bozukluğu
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? A)
Yarın, uzun sürecek bir iş gezisine çıkıyorum.
B)
Kızımı Fransızca kurusuna kayıt yaptırmak istiyorum.
C)
Telefonumu nerde bıraktığımı hatırlamıyorum.
D)
Bu kursta, güzel konuşmanın inceliklerini öğreniyorum.
E)
Davete katılanların hemen hemen hepsini tanıyorum. (2009 / ÖSS) “kaydettirmek” olmalıdır.
Dişçiye hiç ya da çok seyrek gidiyorlar. Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilebilir? A) “dişçiye”den sonra “ya” sözcüğü getirilerek B) “çok” sözcüğü atılarak C) “seyrek” yerine “az” sözcüğü getirilerek D) “gidiyorlar” yerine “gitmezler” sözcüğü getirilerek E) “hiç” yerine “ya hiç gitmiyorlar” sözü getirilerek (2008 – ÖSS) E seçeneğindeki gibi değişiklik yapılmalıdır.
Sevda Hanım’a bu mahalledeki bütün kadınlar dert yakınır, sorunlarını anlatır. Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir? A) “bu mahalledeki bütün kadınlar” yerine “bu mahallenin bütün kadınları” sözü getirilerek B) “dert yakınır” yerine “dert yanar” sözü getirilerek C) “bütün” sözcüğü atılarak D) “sorunlarını anlatır”dan önce “ona” sözcüğü getirilerek E) “anlatır” yerine “anlatırlar” sözcüğü getirilerek
(2007 – ÖSS) B seçeneğindeki gibi değiştirilebilir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
207
8. BÖLÜM
208
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Anlatım Bozukluğu
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
ANLATIM BİÇİMLERİ VE DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI A. ANLATIM BİÇİMLERİ Anlatımda, ulaşılmak istenen gayeye göre farklı anlatım biçimleri uygulanır. Bunları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
1. Açıklayıcı Anlatım → Bilgi vermeyi, öğretmeyi 2.
Tartışmacı Anlatım → Düşünceleri ve inançları yargıları, değiştirmeyi
3.
Öyküleyici Anlatım → Okura, bir olay içinde yaşama hissi vermeyi
4.
Betimleyici Anlatım → Varlıkların iç ve dış özellikleri hakkında bilgi vermeyi, izlenim kazandırmayı amaçlar.
Şimdi, bunları daha geniş ve örnekleriyle görelim:
1. AÇIKLAYICI ANLATIM Açıklayıcı anlatımda amaç, bilgi vermek, bir konuyu açıklamak olduğundan kullanım alanı çok geniştir. Türkçede sıfatın, zamirin vb. ne olduğunu açıklamaktan, fizikte aynalar, salınım gibi konuların anlatımına, bir pastanın nasıl yapıldığına, düşünce alanında mesela medeniyet ve kültürün farklarının ne olduğuna kadar her konuda uygulanabilir.
Bir görüşü reddetmeden bilgi vermeye, görüş açıklamaya açıklayıcı anlatım denir.
Bilim yazılarında (bilim kitapları, ders kitapları, makaleler, pratik el kitapları, ansiklopediler vb.), düşünce yazılarında (deneme, fıkra, inceleme) başvurulur.
Açıklamada; tanımlama, örnekleme, söz alıntılama, sayısal verilerden yararlanma yollarına başvurulabilir.
Örnek: Halk, günlük yaşamda en yoğun kullanılan kavramlardan biridir. Sosyal bilimlerin her dalında kullanılan bu kavram, aslında sosyolojiye aittir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
209
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
2. TARTIŞMACI ANLATIM
Tartışmacı anlatımda amaç, yazarın kendince bir yanlışı düzeltmesidir. Bunun için karşı çıktığı görüşü aktarır ya da hissettirir ve neden ona karşı çıktığını belli bir görüş noktasından iletir.
Bu anlatım daha çok düşünceyle ilgili konularda kullanılır. Mesela, iyi bir yazar sayılmak için seçilen konunun önemli olduğu görüşüne karşı çıkılıp, şiir için açıklığın şart olduğu iddiası eleştirilir, bir dönem sanatçılarına ve sanat anlayışlarına karşı eleştirilerde bulunulur. Açıklamada bilgilendirme, tartışmada bir düşünceyi kabul ettirme çabası vardır.
Örnek: Türk tiyatrosuna, kendi gösteri geleneklerimizden yararlanarak mı yoksa Batı örneklerine özenilerek mi varılır?
3. ÖYKÜLEYİCİ (HİKÂYE EDİCİ) ANLATIM Varlığın ve varlıkların ya da insan ve insanların zaman içindeki ilişki ve değişimlerini belli olay zinciri içinde anlatmaktır. Varlık ve olay, okuyucunun gözü önünde canlandırılmaya çalışılır. Yazar, bununla, insan ve insan ilişkileri ve dünyası hakkındaki çözümlemelerini olaylarla, konuşmalarla, betimlemelerle açık etmeye çalışır.
Hikâye, roman, anı, gezi yazısı, masal, destan, gibi türlerde kullanılan bu anlatımda kahraman, yer, zaman ve olay unsurları kullanılır.
Anlatılan olay, gerçek ve olabilir cinsten ya da hayal mahsulüdür.
Betimlemeden (tasvirden) Farkı: Öyküleme, olay ağırlıklıdır ve bir zaman sırasıyla meydana gelen olaylar aktarılır. Betimlemede amaç, bir varlığın dış ya da iç (ruhî) durumunu, özelliklerini anlatmaktır. Olay zinciri değil; varlığın görünüşü anlatılır. Öyküleme içinde betimleme yapılabilir. Anlatımda, olaylar aktarılırken arada tasvir mi yapıldığına; yoksa amacın bir varlığın görünüşündeki özellikleri vermek mi olduğuna bakılmalıdır.
210
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
Ne olmuş sorusu öykülemeyi; nasıl bir varlık sorusu betimlemeyi buldurur. Öykülemenin içinde tasvirler de geçebilir. Tasvir daha azsa ve birden fazla olay aktarılmışsa asıl anlatım biçimi öykülemedir, tasvirden de yararlanılmıştır, denir.
Örnek: Yangın yarım saatten beri devam ediyordu. Fakat mahallenin ahalisi iki ev sonra söneceğine inanıyordu.
4. BETİMLEYİCİ (TASVİR EDİCİ) ANLATIM Bir varlığın ya da insanın fizikî özelliklerini veya insanın ruhi özelliklerini belirtmektir. Kısaca, bu anlatım, nasıl sorusunun cevabıdır. Asıl amaç varlıkların niteliklerini anlatmaktır. Bununla okuyucunun gözünde varlığın canlanması sağlanır.
Betimlemeler ikiye ayrılır.
a) Açıklayıcı (öğretici) Betimleme Nesnel betimlemelere denir. Yazar, anlatımına duygularını katmaz, yorum yapmadan kişisel gözlemlerini aktarmadan herkesin doğru kabul edebileceği özelliklerini sayar. Anlatım gerçekçidir; amaç, bilgi vermektir.
Örnek: Bu oda bir eski zaman odasıydı. Pencerelerin önünde boy minderleri, iki yan erkan minderleri, köşelerde ayrıca ince pamuk minderler, çifte yan yastıkları, onların üstünde ayrıca ince pamuk bir yastık....
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
211
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
b) İzlenimci (Sanatsal) Betimleme Öznel betimlemelerdir. Yazar, yer yer de olsa kişisel anlatımlara başvurur. Duyguları yoluyla algıladığı özellikleri zihninde kendince değerlendirerek izlenimlerini aktarır. Bunlar, herkesin o varlıkta olduğunu kabul etmeyebileceği özelliklerdir.
Ama o insanın görende bıraktığı izlenimleri anlatan; “Etrafa hep dost bakan, bir kaide
üzerine özenle yerleştirilmiş, sağlam duruşlu başını bir projektör gibi yavaş yavaş çeviren ...” gibi yoruma dayalı tasvirler izlenimsel betimlemedir.
Örnek: Birden, havada karanlığı bir ustura gibi acısız ve belirsiz saran bir beyaz şimşek parladı.
“Toprak gittikçe nemleniyor, gölgeler koyulaşıyor. Dönemeçte karşıma ansızın araba genişliğinde bir su çıkıyor. Kumlu yatağında yüzü kırışa kırışa akan bir su... Batak kokuyor, zeytin yağı kokuyor. Suyun içine konmuş üç taşa basarak karşıya geçiyorum. ... Gerçekten bir tabiat cennetine giden cennet ayağıdır bu. Havası binlerce canlının soluğuyla dolu, ıssızlığı anlamlı, fısıltılı ... Koyu gölgelerin kucağında kımıltılar var...”
B. DÜŞÜNCEYİ (ANLATIMI) GELİŞTİRME YOLLARI 1. TANIMLAMA Varlıkların, kavramların özellikleriyle tarif edilmesidir.
PRATİK: Bir cümleye, konusu olan kavram için "Nedir, ne demektir?" sorusu yöneltilir. Cümle cevap verirse tanım cümlesidir, değilse açıklama cümlesidir.
Örnek: Roman, insanların başından geçen veya geçebilir kanısını uyandıran olayları yer ve zaman bildirerek anlatan bir yazı türüdür.
212
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
2. KARŞILAŞTIRMA İki kavram ya da iki varlık arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanılarak yapılır.
Yazar, karşılaştıracağı kavramların adını söyler. Karşılaştırma yaparken tanımlamalardan yararlanabilir.
Örnek: Kitaplar ölümsüzdür. İnsan emeğiyle meydana gelmiş şeylerin en uzun ömürlüsüdür. Mabetler zamanla harap olmakta, resimler, heykeller çürümektedir.
3. TANIK GÖSTERME ALINTI YAPMA (İKTİBAS ETME) Tanık göstermede amaç, inandırıcılığı artırmaktır. O meşhur kişinin de parçanın yazarı gibi düşündüğünü görmek okura güven verir. Söz aktarılırken ya olduğu gibi alınır ve tırnak içinde verilir ya da dolaylı bir şekilde sözün içerdiği anlam aktarılır.
4. ÖRNEKLEME Yazar, bir konu hakkında genel yargılarda bulunduktan sonra bunun kimler ya da neler için geçerli olduğunu da söyler. Yargılarının örneklerini verir. Böylece yazar, “ben şunları iddia ediyorum ve işte bakın şu örnekler üzerinde bunun doğru olduğunu görebilirsiniz.” demek ister.
PRATİK: Örneklerden önce parçada söylenmiş veya düşmüş, örneğin ya da mesela sözcükleri vardır.
Örnek: Düşünce gelişiminin her adımında namuslu yazarın alınterinin ıslaklığını duyarız. Homeros, Beydaba, Yunus, Karacaoğlan, Sheakspeare çağlarının sınavından geçerek gelmişlerdir, bu güne, bu çağa.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
213
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
Tanık gösterme ve örnekleme karıştırılmamalıdır. Tanık göstermede başka birinin sözü alıntılanır. Örneklemede kendisi, eseri veya bir şiiri örnek gösterilir. Örnek, konuya göre bir olay, fıkra, dağ, ülke, hayvan vs. olabilir.
5. SAYILARDAN YARARLANMA Genelde bilimsel yazılarda kullanılır. Bir olayın, durumun, zaman içindeki gelişiminin sayılarla anlatılması; karşılaştırmalarda iki kavram arasındaki özelliklerin sayılarla ifade edilmesidir. Böylece yazıda kesinlik sağlanmış olur.
6. SORULARDAN YARARLANMA Soru, karşıdaki insanın zihnini çalıştırır, olaya ilgisini sağlar. Yazar, bu durumdan yararlanmak için zaman zaman soru sorar. Bazen cevabını hemen verir. Bazen cevabı belli olduğundan bunu okura bırakır. “Hiç düşündünüz mü, yazarlarımız bizim olumsuzluklarımızdan hep söz ederler de Batı’yı niçin hep överler? Ben, bunu sadece Türkiye’yi güzelleştirmek içgüdüsüyle yaptıklarını sanmıyorum. Onların bir kısmı bunu aşağılık kompleksinden hatta kendi ülkesine yabancılaşmasından, kendini bir Batılı gibi hissetmesinden yapıyor. Sizce de böyle değil mi?”
7. ÖZNEL - NESNEL ANLATIM Daha önce cümle konusunda anlatıldığı gibi öznel anlatım, kişisel değerlendirmelerde bulunularak yapılan anlatımdır. Bu anlatımda anlatıcı, yorum yapar; Nesnel anlatım ise, kişiden kişiye değişmeyen , herkese göre aynı olan, nesneyi göründüğü gibi veren anlatımdır. “Mavi gözlü, takım elbiseli, üç katlı bina, iki ciltlik eser, deniz kenarında küçük bir kasaba, uzakta belli belirsiz görünen dağlar, iki saat kadar süren konser, salonun yarısı boştu” gibi anlatımlarda yorum yoktur.
8. SOMUTLAMA - SOYUTLAMA Somutlama: Soyut bir kavramın gözle görünür kılınması için somut anlamlı bir sözcükle anlatılmasıdır.
Örnek: Benim annem melektir benim gözümde; çünkü o şeytanlara yüz vermez.
214
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
Soyutlama: Soyut anlamlı bir sözcük soyut anlama gelecek şekilde kullanılabilir.
Örnek: Senin gibi kalpsiz birini hiç görmedim.
Dünyanın yedi harikası olur da üç kıtada yüzyıllarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşan varlığından geriye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış Osmanlının yedi harikası olmaz mı? Gerçi tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken en önemli yedi Osmanlı eserinin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim. Ancak okuduklarımdan ve gördüklerimden hareketle tamamen kişisel bir beğeni listesi oluşturmamın önünde bir engel yok sanırım. İşte benden Osmanlının yedi harikası: Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mostar Köprüsü, Mağlova Kemeri, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi, Kubbetü’s-Sahra, Hamidiye Çarşısı. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? A) Öyküleyici anlatım B) Tartışmacı anlatım C) Betimleyici anlatım D) Tanımlamadan yararlanma E) Kanıtlayıcı veriler kullanma
(2013 – YGS) Yazar sorular sorarak düşüncelerini anlatmıştır.
Yağmur yağarken gök gürlerse hiç korkmam. Ses olsun yeter ki. Kuşlar ötüşerek uçuşsun gökyüzünde. Çaylar şekerli olsun ki kaşıklar şıkır şıkır sesler çıkarsın. Konuşulacak bir şeyler olsun. Dost olsun, arkadaş olsun; teyzeler, amcalar olsun. Evrenin boşluğuna bırakırken kendimizi, avuçlarımızda sımsıcak kalbimiz olsun… Olsun, her şey olsun ama sessizlik olmasın. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Nesnel bir anlatımdan yararlanma B) Birden fazla duyuya seslenme C) Pekiştirmeye başvurma D) Yinelemelere yer verme E) Devrik cümleye yer verme
(2013 – YGS) Nesnel bir anlatım yoktur. Öznel izlenimler vardır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
215
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
Doğu Karadeniz’in yaylalarını mutlaka görün. Kıyılarda hiç oyalanmadan kartpostallardaki kadar güzel ormanların üzerindeki muhteşem yaylalara çıkın. Her biri ötekinden farklı olan yaylaların birinden ötekine yürüyün. Ahşap yayla evlerinde konaklayıp yöresel yemeklerin tadına bakın. Yamaçlarda horon tepin; vadilere çökmüş, denizi andıran sis bulutlarına karşı tembel tembel yatın. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A)
Betimleyici ögelere yer verilmiştir.
B)
Karşılaştırma yapılmıştır.
C)
Benzetmeden yararlanılmıştır.
D)
Öneri nitelikli cümleler kullanılmıştır.
E)
Kişileştirmeye başvurulmuştur.
(2012 / YGS)
Kişileştirmeye başvurduğu söylenemez.
Bir yerde yaşamayı sevmek için orada mutlaka anılarınızın olması gerekli. Yoksa evler soğuk birer duvar yığını, cadde ve sokaklar yabancılara ait yerlerdir. Size dostça bakmayan bu otobüs durağında eğreti beklersiniz. Yeni bir eve taşınmanın birçok insana hiç çekici gelmemesinin nedenleri de aslında bunlardır. Evin duvarlarında geçmişinizin o acı tatlı anılarından hiçbir iz yoktur. Bir tanışla iş dönüşü karşılaşıp dostça iki çift laf edilmiş o eski sokağınızla hiçbir benzerliği bulunmaz bu sokağın. Her şey, sesler, renkler sizin dışınızda akıp gider gibidir. Bu yüzden, hayatınıza yeni giren bir yeri benimsemek için zamana ihtiyacınız olacaktır. Orayı sevemezsiniz. Ta ki anı biriktirene kadar. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A)
İkilemelere yer verme
B)
Karşılaştırmaya başvurma
C)
Birden çok duyuya seslenme
D)
Betimleyici ögelerden yararlanma
E)
Birinci kişili anlatımla oluşturulma
(2009 / ÖSS) Birinci kişili anlatımla oluşturulma yoktur.
PARAGRAFIN YORUMU I. PARAGRAFTA KONU Konu; kendisinden söz açılan olay , düşünce, durum veya herhangi bir nesne (şey)dir. Nasıl ki her şeyin bir temeli, bir esası, bir dayanağı varsa, konu da paragrafın temelidir, dayanağıdır. Bir yazı, her şeyi konu edinebilir. Konuyu oluşturan varlık, olay, düşünce, durum ya da mesele konunun ana maddesidir. Her paragrafta genellikle bir konu cümlesi bulunur. Paragraf bu cümledeki konuyu açıklamak için yazılır. Paragrafı, eksiksiz anlamak, konu cümlesini iyi değerlendirmeye bağlıdır. Konu cümlesinin yeri kesin olarak belli değildir.
216
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
Bir yanda, insanların yalnızca hırslarıyla büyüyebildiği, kişisel reklam ve promosyon yöntemini benimsememişse görünmez olduğu, içindekini saklayarak hayatta kaldığı bir dünya… Öbür yanda, her şeyi bir milyona (şimdiki bir TL) satan “bi milyoncu” gibi hepimizin gününü kolaylaştıran, kalıcı olmasa bile her gün bir yenisinin edinilebileceğine dair umut doğuran, küçük sevinçlere kaynaklık eden bir öykücü dükkânı… Yazar böyle bir tablo çizmiş. Aslında öykücülük de bir tür“bi milyonculuk” değil mi zaten: Çok satışlı, az kârlı, küçük dertlere çare… Bu parçada, sözü edilen yazarın değindiği konular arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Bazı tutkulara aşırı ölçüde bağlanarak değer ve önem kazanmaya çalışma B) Özel tanıtım yöntemleriyle ön plana çıkmaya çabalama C) Kendi gerçeklerini ortaya dökmekten kaçınarak yaşamda bir yer edinme D) İnsanlarda gelecekte güzel şeyler olacağı duygusu uyandırma E) Olumsuz koşullar içinde yaşayabilmenin kişiyi güçlendireceğine inanma (2013 – YGS)
B seçeneğindeki ifade yoktur.
İnsanların rüyalarıyla yüzleşmesinde hep korkutucu bir yan olduğunu düşünürüm. İster psikolojik bir çözümleme yapalım ister geleneksel rüya yorumlarıyla açıklamaya kalkalım, her rüya yorumunda ruhumuzun karanlık ve belki de duymak istemediğimiz bir yönüyle yüzleşiriz. Üstelik bu yüzleşmeye neden olan da kendi zihnimizdir. Bunun yanı sıra rüyalar hem gün boyu yıpranan zihinlerimizin onarıcıları hem de bütün korkularımızın bir arada yaşandığı karanlık bir evdir. Ben yazarken o evin koridorlarında dolaşmayı severim. Rüyalar ve korkularla yüzleşen anlatının, yazarı çıplak bırakan samimi bir anlatı olduğunu düşünürüm. Hayat denen karmaşayla başa çıkmanın bir yolu bu, benim için. Bu parçada rüyalarla ilgili olarak aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı yoktur? A) Sizce ne tür işlevleri vardır? B) Yazılarınızda nasıl yararlanırsınız? C) İnsanın iç dünyasını yansıtan yönlerinden söz edilebilir mi? D) Değerlendirilmesinde ne tür yöntemlere başvurulabilir? E) Yazarın eserini geleceğe taşıyan bir yönü var mıdır?
(2013 – LYS)
E seçeneğindeki sorunun karşılığı yoktur.
Paragraflarda konu ya bir cümleyle ortaya konur ya da paragrafın tümüne sindirilebilir. “Yazar ne anlatmak istiyor?” “Yazarın üzerinde durduğu şey nedir?” sorularını paragraf için sorduğumuzda alınacak cevap konunun ana maddesidir; konunun ana maddesini (konuyu) tesbit ettikten sonra; “Yazarın bu konuyu anlatmasındaki amaç nedir?”, “Bu konunun özellikle hangi yönü üzerinde duruyor?”, “Konuyu hangi açıdan ele alıyor?” soruları da “konunun görüş açısı”nı tesbit etmemizi sağlar. Paragrafta konuyu bulmamız isteniyorsa o parçada genel anlamda üzerinde durulan olay, durum ya da düşünce, konudur.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
217
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
II. PARAGRAFTA ANA DÜŞÜNCE Paragrafta yazarın bize iletmek istediği mesaj, ana düşüncedir. Her yazı belli bir mesajı iletmek için kaleme alınır. Her yazar, okuyucusuna bir şeyler sunmak için yazar. Yazarın okuyucusuna iletmek istediği düşünce paragrafın ana düşüncesidir. Çoğu kere ana düşünce paragraflarda bir cümle biçiminde ortaya konur. Bu cümleye paragrafın esas (temel) cümlesi denir. Paragraf bu cümlenin etrafında oluşur. Ana düşünce cümlesinin özellikleri
1. Bu cümle, kesin bir yargı ortaya koyar, konu (kavram) değil yargı (düşünce-hüküm) ortaya koyar.
2.
Açık ve özlü bir şekilde ortaya konur.
3. Ana düşünce cümlesi açıklamaya, geliştirmeye, elverişlidir.
Özellikle ilgi duyduğum için sinema konusu üzerine çok düşünürüm. Bana göre, birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır. Ancak ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılabilir. Bu parçadaki düşünceye en yakın görüş aşağıdakilerden hangisinde vardır? A) Yayımlanan romanlardan zaman ayırabildiklerimi ilk on sayfasına kadar okuyor, onları üç ana özellik olan dil, anlatım ve zaman bakımından değerlendiriyorum. Olmamışsa devamını okuma gereği duymuyorum. B) Her kuşak, edebiyatı biraz daha çağdaşlaştırmıştır. Çünkü dünya değişirken edebiyat da değişir. Buna ayak uydurabilmek gerekir. C) Bir dönemin sanatçıları güçlüyse oluşturdukları ürünler de yankı uyandırır, eleştirmenlerin süzgecinden geçerek edebiyat tarihindeki yerlerini alırlar. D) Yazmaktan başka hiçbir şey düşünmedim ve kendimi geliştirmekten başka bir amacım olmadı hiç. Bu kadar çok ödül almamı buna borçluyum. E) Yazmaya yeni başlayan bir insanın, beğendiği sanatçılara kurgu bakımından öykünmesi çok doğaldır. Önemli olan, yazdıklarının içerik bakımından yenilikler taşımasıdır. (2013 – YGS) En yakın görüş A seçeneğinde vardır.
218
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
III. YARDIMCI DÜŞÜNCELER Paragrafta ana düşünce cümlesini geliştiren, destekleyen cümlelerdir. Her paragraf bir düşünce birimi olduğuna göre paragraflar düşüncelerin bir araya gelmesiyle oluşan yazı bölümleridir. Paragrafı oluşturan cümlelerdeki yargılar anlamca birbirine bağlıdır. Yardımcı düşünceler ana düşünceye bağlı olan yargılardır. Yardımcı düşüncelerle ilgili sorular genellikle olumsuz sorulardır. “.... Paragraftan hangisi çıkarılamaz?”, “.... Paragrafta hangisine değinilmemiştir?”, “.... Paragrafta hangisine yer verilmemiştir?”, “.... Paragraftan hangisine varılamaz?” Bu tür sorular çözülürken seçeneklerde verilen yargıların karşılığı tek tek paragrafta araştırılır, paragrafta karşılığı bulunmayan yargı (seçenek) sorunun cevabıdır.
Yazar, röportaj yapacağı kişileri, Türk edebiyatının temel taşlarını oluşturan önemli yenilikçi isimleri nesnel bir bakışla seçiyor. Ortak noktaları edebiyat olan, hemen her kesim ve görüşü temsil eden, edebiyatımızın önde gelen şair, yazar ve edebiyat tarihçilerini bir araya getiriyor. Yazar bu röportajlarında özellikle iki nokta üzerinde duruyor: Onların Türk edebiyat tarihine bakışları ve bunun içinde kendilerini konumlandırışları. Bu röportajlarda konuşan kimi şair ve yazarlar, kendilerini anlatmanın yanı sıra akademisyenleri kıskandıracak düzeyde edebiyat tarihimizi yorumluyor. Böylece edebiyatımızın farklı yönleri ortaya çıkıyor. Anlatılan tarih aynı olsa da bambaşka açılardan ele alınarak derinleşiyor, okuyucunun ufkunu açan farklı renkler seriliyor ortaya. Bu parçada, sözü edilen röportaj ve yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Konuşacağı kişileri yansız bir biçimde belirlediğine B) Görüştüğü kişilerin söylediklerini, kanıtlama kaygısı taşıdığına C) Konuştuğu kişilerden, yaptıkları çalışmalarla ilgili bir değerlendirme istediğine D) Edebiyata yönelik değişik anlayışların ortaya konmasını sağladığına E) Düşünceleri değil, edebî tutumları ölçüt aldığına (2013 – LYS) B seçeneğindeki ifadeye değinilmemiştir.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
219
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
9. BÖLÜM
Bu kitabın en önemli özelliği, romandaki onlarca kahramanın ve onlara özgü öykülerin hiçbirinin kurgulanmış olmaması. Okuyunca her şey kurgulanmış gibi geliyor ama aslında ben bu romanda anlattıklarımı yaşar gibi yazdım. Kahramanların tamamına yakınıyla ben de yazarken tanıştım. Birçoğuna ben de kızdım, tepki gösterdim veya hayran oldum. Cesaretleri karşısında ben de şaşırdım. Hatta belki bir yazarın asla söylememesi gereken bir şey ama bazı öyküler, onları yazarken benim denetimimden çıktı, kendi istediği yere gitti. Hayatı nasıl denetim altında tutamıyorsak ben de bu kitaptaki karakterleri ve yolculuklarını yönlendiremedim. Bana bile isyan edip “Sen sadece yaz! Biz ne yapacağımızı biliyoruz.” dediler. Bu nedenle tam da bizden insanlar oldu bu karakterler. Bizim kadar çılgın, bizim kadar alıngan, bizim kadar duygusal… Yazarın bu sözlerinden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? A) Kişilerini önceden kafasında tasarlamadığı B) Oluşturduğu kişilerin gerçekliğine inandığı C) Eserlerini kendi yaşamıyla sınırlandırdığı D) Gerçek yaşamdakilerle benzer kişiler oluşturduğu E) Kimi zaman, anlattıklarının akışını değiştiremediği
(2013 – LYS)
Eserlerini kendi yaşamıyla sınırlandırdığı çıkarılamaz.
IV. PARAGRAFIN KURULUŞU : Bir paragrafta cümleler, biçimsel ve anlamsal yönden birbirine bağlıdır. Cümlelerin sıralanışına göre paragrafın bölümleri:
Giriş Bölümü : İlk bölümdür. Giriş cümlesi kendinden önce başka bir cümlenin varlığını gerektirmemelidir.
Gelişme Bölümü : Düşüncenin ilerletildiği, genişletildiği bölümdür.
Sonuç Bölümü: Genellikle ana düşüncenin yer aldığı son kısımdır.
(I) İngiliz şairi Browing; sayfa sayfa, her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek sözlük okurmuş. (II) Sözlükte öğütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmaya romantik bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uyuklayarak ömür tüketir. (V) Günler ve geceler boyu “Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım.” diye dua ederler âdeta. (VI) Sözcüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kapak arasında geçer. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI. (2013 – YGS) IV nolu cümle ile başlar.
220
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
9. BÖLÜM
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
“Edebiyat dergilerinde sevmediğin, sıkılarak okuduğun yazılar hangisidir?” diye sorsalar hiç düşünmeden, “Belli bir şiir kitabı üzerine yazılmış tanıtım yazılarıdır.” derim. Sorun belki de bendedir ama bu tür yazıların neye göre yazıldığını anlayamıyorum. Tanıtımı yapan iyi niyetli yazar, genellikle ilgili şairin söz konusu kitabındaki dizelerden esinle bir şeyleri duyumsatmaya, şairin şiir dünyasına kendisi ile birlikte katılmaya çağırır bizi. Kendince eklemeler de yapar o şiirlerde oluşturulmaya çabalanan etkileyici havaya. Ama söz konusu kitap, okurca önceden okunmadığı, belki de tanıtıcı üzerine aldığı işi gerektiği gibi yapmadığı için kitaba yönelik ilgi oluşturulamaz çoğu zaman. ----. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Bu yazılarda şairi, şiir yazmaya yönlendiren etkenler üzerinde de durulmalıdır B) Bu nedenle okuyucunun şiir bilgisini zenginleştirecek açıklamalara yer verilmelidir C) Oysa tanıtma yazıları şiire dönük olmayan sorunlarla şişirildiği için ilginçliğini yitirir D) Edebiyat dergilerinde tanıtım yazılarına az yer verilmesi kitaplara duyulan ilgiyi azaltmaktadır E) Böylece okuyana eziyet eden, onu yoran, anlamsız ve sıkıcı bir metin ortaya çıkar (2013 – YGS) E seçeneğindeki ifade getirilebilir.
Bir yazar, kendisiyle söyleştiği bir yazısında şöyle diyor: “Her yaş döneminin insanı ayrıdır. Yirmili yaşların insanıyla ellinin, altmışın, yetmişin hele seksenin, doksanın insanı aynı insan mıdır?” Aynı olur mu hiç? Değişim salt fiziksel özelliklerimizi değil, asıl iç dünyamızı kuşatıyor. Bakıyorum bir zamanlar hiç umursamadığım olaylar, haberler şimdi derinlemesine etkiliyor beni. Yargılayıcı, eleştirel bir açıdan bakıyorum her şeye. İster istemez sorunların sarmalında buluyorum kendimi. Öfkeleniyor, üzülüyorum. Dinginliğimi yitirdiğim, içimin allak bullak olduğu böyle anlarda çevremdekiler de yatıştıramıyor beni; tutunacak bir dal, sığınacak bir yer arıyorum. Çözüm aradıkça, şiire ya da romana sığınmanın daha iyi geldiğini düşünüyorum. Bu paçradan yaşlılarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz? A) Mutsuzlukları bir başına kalışlarından kaynaklanır. B) Farklılaştıklarının bilincinde olurlar. C) Karşılaştıkları günlük gerçeklere tepki gösterirler. D) Tanık oldukları durumlara yeni anlamlar yüklerler. E) Kaçış ve arayış duyguları içindedirler.
(2012 / YGS) A seçeneğindeki ifadeye ulaşamayız.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
221
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
9. BÖLÜM
İnsanlar, toplu hâlde yaşama gereksinimi duyarlar. Bunun için herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe yaygınlaşan ortak bir değerler sistemi gerekir. İşte ahlak, bu türden bir değerler sistemidir. Toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığı durumlarda bile birleştirici bir güç durumdadır. Örneğin, dürüstlüğü değil de yalancılığı ya da sahtekârlığı kimse öneremiyor. Sadakat yerine ihanet, adalet yerine haksızlık değerli gösterilemiyor. Çünkü ahlak, bir insan topluluğunun, üzerinde birleştiği ortak paydayı oluşturuyor. Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir? A)
Kişileri değerlendirmede ayırıcı bir ölçüt olduğu
B)
Davranışları ve ilişkileri düzenleyen ana kurallar olduğu
C)
İlkelerinin kişiden kişiye değişen, göreceli bir nitelik taşıdığı
D)
Toplumdan topluma farklı özellikler taşıdığı
E)
Yasaların öngördüğü yaptırımları içerdiği
(2011 / YGS)
B seçeneğindeki ifade çıkarılabilir.
Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, “İnsan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta.” diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu belirtiyor. Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A)
Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu
B)
Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği
C)
İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı
D)
Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
E)
Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği (2011 / YGS)
Asıl anlatılmak istenen E seçeneğindeki ifadedir.
(I) Bir zamanlar geceleri oturur, anılarımı, izlenimlerimi küçük defterlere yazardım. (II) Sonra nasıl oldu bilmem, ne o küçük defterler kaldı ne de bende o sayfalara bir şeyler karalama isteği. (III) Belki de yaşamın bin bir türlü zorluğu bana bu gündelik eğlenceyi unutturdu. (IV) Yıllardan beri çeşitli günlükler okuyorum: Gide’in, Green’in...(V) Alfred de Vigny’nin “Bir Şairin Günlüğü”nü de dilimize çevirdim. (VI) Günlük türüne karşı duyduğum yakınlık, Salah Birsel’in “Günlük”ünü okuduktan sonra daha da arttı. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar? A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI. (2010 / YGS) IV. cümle ile başlar.
222
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Anlatım Biçimleri ve Düşünceyi Geliştirme Yolları
9. BÖLÜM
(I) Komik kavramıyla ilişkili olan mizah ve hiciv, yöntemleri, amaçları, konuları bakımından birbirinden ayrılmaktadır. (II) Toplumdaki veya insandaki sıra dışı olduğu için gülünç bulunan şeyleri güzelleştirerek komik göstermek sanat yoluyla olur. (III) Düzeltilebilir kusurları ele alan mizahın amacı, bunları abartarak sergilemekdir. (IV) Komik olan şeye karşı hoş görülüdür, eğlendirirken toplumsal aksaklıkları fark ettirmeye çalışır. (V) Oysa hiciv yermeye yönelik bir saldırı biçimidir, komik olan kusuru ortadan kaldırmayı amaçlar, bağışlayıcı değildir. (IV) Hedef aldığı kişiyi toplum içinde küçük düşürmek için, dilin sağladığı bütün olanaklardan yararlanır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI. (2010 / YGS)
II cümle düşüncenin akışını bozmaktadır.
(I) Geçmiş çağlardan günümüze kalan büyük yapıtlar, örneğin Tolstoy’un Savaş ve Barış,
Stendhal’ın Parma Manastırı, Dostoyevski’nin Budala adlı yapıtları çağlarının birer tanığıdır. (II) Ama yazarlar bu yapıtları çağın tanığı olmak isteğiyle yazmamıştır. (III) Çağların havasını kendi kişiliklerinde erittiklerinden ister istemez çağın etkileri yapıtlarında belirir. (IV) Ne var ki çağına tanıklık etmenin çeşitli yolları vardır. (V) Bu yollara başvurulmadan yazılanlar bu işlevi yerine getiremez, kısa zamanda unutulur, öte yandan yaratma isteğiyle yazılan yapıtlarsa kalıcılığa ulaşır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “ Kızıl ve Kara’yı okuyan günümüz insanının, Napolyon çağının anlayışını bu kitapta bugün de bulması, yapıtın kalıcılığını sağlayan sanatsal ve dilsel değerinin bir göstergesidir.” cümlesi getirilebilir? A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V. (2010 / YGS) Cümleden sonra getirilebilir.
Taşa çalınmış bir nara benzetirim dilimizi. Eşsiz parıltılar saçan bazı taneleri kaybolmuştur bur narın, bazı taneleri unutulmuştur. Bu benzetmeden yola çıkarak şunları söyleyebilirim: Sokaklar, caddeler, ağızlar ve gönüller yavaş yavaş benim bilmediğim sözcüklerle dolu. Bende en küçük anısı bile olmayan, derinliğini göremediğim sözcükler bunlar: “sunucu” spiker, “gösteri adamı” showman, “iş hanı” plaza, “yıldız” star, “çarpıcı haber” flaş haber oldu söz gelimi, Daha da önemlisi “paşa”yı pasha, “efendi”yi efendy, “evet”i ewet biçiminde yazan bir kuşak çıktı ortaya. Bunları söyleyen kişi aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)
Dil kurallarının geçerliliğini yitirmesinden
B)
Dil bilincinin zayıflamasından
C)
Sözcüklere farklı anlamlar yüklenmesinden
D)
Anlamdaş sözcüklerin birlikte kullanılmasından
E)
Yabancı sözcüklerin doğru yazılmasından
(2009 / ÖSS)
Dil bilincinin zayıflamasından yakınmaktadır.
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
223
1. BÖLÜM
224
11. Sınıf / Dil Anlatım / Akıllı Defter
Fiziğin Doğası