TÜRKLERİN DİNİ
Prof.Dr.Fuat Bozkurt
Birinci Basım 1995
İÇİNDEKİLER GİRİŞ 1. KURTATA 2. KUTSAL ATA 3. GÖKTANRI 4. ŞAMANLIK a. Doğa Her Zaman Haklı b. YerSu c. Dağ ç. AğaçOrman d. Su, Pınar, Irmak, Göl, Kaya e. Ateş, Ocak f. Ruhlar g. Şaman h. Giysi
ı. Davul i. Dinsel Tören. j. Yuğ 5. BUDİZM 6. MANİHAİZM 7. ATEŞ OĞULLARI 8. NESTROYAN 9. YECÜC MECÜCLER 10. HİÇBİR PEYGAMBER KENDİ İLİNDE ETKİN OLAMAZ Kutsal Sözler 11. YÜZYÜZE a. Şu Bilinmeyen Türkeli b. Buhara Önlerinde c. Zahmetler Babası d. Arap Irkçılığının Çöküşü e. Dönüm Noktası f. Arapçanın Konumu g. Derviş Uçmaz, Müritleri Uçurur h. Ekber Şah
GİRİŞ Din, hemen her toplumda olduğu gibi, Türk toplumunda da kültürün önemli bir öğesi durumundadır. Bireyin kişiliğini bulmasında etkin rol oynamıştır. Osmanlı Osmanlı Devleti'n Devleti'nin in kuruluşund kuruluşundan an bir süre sonra İslamlık İslamlık devlet devlet desteği desteği ile yerleşir. İslam'ın kuralları işlenmeye başlar. 600 yıl gibi bir süreç içinde İslam tüm Anadolu insanına damgasını vurur. Onun ulusal bilincini yok etme pahası pahasına na potası potasında nda eritir eritir.. 190 19088 yılınd yılındaa Meşrut Meşrutiye iyett yöneti yönetimi mi ile Türklü Türklükk bilinci yaratma çabaları başlar. Bu çaba Cumhuriyet döneminde de yoğun biçimde sürer. Nedir, sözkonusu çaba bir yandan cumhuriyet aydınında değer boşluğu yaratırken, bir yandan da Anadolu insanını yeni düzene karşı direnmeye iter. Altmış yılı aşkın süredir varlığını koruyan bu bocalamayı İslam'ın İslam'ın yapısını yapısını ve Türk toplumuna etkilerini etkilerini anlamadan anlamadan tanımlamak olası değildir.
İslamlık kökende din olmasına karşın, kurucusu Muhammet onu daha çok bir bir "ulus" "ulus" biçim biçimind indee tanıml tanımlama ama eğilim eğilimind indedi edir. r. Böylec Böylecee İslamı İslamınn ümmetç ümmetçii yapı yapısı sı,, İsla İslam m ha halk lkla ları rı ar aras asın ında da deri derinn iz bıra bırakı kır. r. Ümme Ümmetç tçii yapı yapı,, tüm tüm Müslümanla Müslümanları rı birbirine birbirine bağlayan, onları cemaat cemaat biçimine biçimine sokan öğedir. Her Müslümanda silik bile olsa bir cemaat varlığı ve yüksek değerler bilinci bulunur, ilerici ya da cahil olsun, bir Müslümanı öbür Müslümana bağlayan bir bağ bulunur. Din kaygısından uzak marksist etki altındaki işçilerde bile bu bu dins dinsel el topl toplul uluk uk (cem (cemaa aat) t) duygu duygusu su sezi sezili lir. r. Nede Nedeni ni,, ümme ümmett yapı yapısı sını nınn İslamda karmaşık bir yapıda oluşundadır. İslam dumanı tüten bir toplumda doğan kişi bu ümmet ruhundan kolay kolay sıyrılamaz. Öte yandan, İslamın ideolojik yapısı, kişinin Tanrıya tümüyle teslim olması biçimindedir. İnsanın Tanrı'ya teslim olmasının yolu şeriata teslimden geçer. Oluşan bir toplumun başında bir yönetici değil, doğrudan Allah'ın kendisi vard vardır ır.. İsla İslamı mı kabu kabull eden eden biri biri "Sen "Sen bizi bizim m hükü hükümd mdar arım ımız ız"" dedi dediği ğind ndee Muha Muhamm mmet et,, on onaa "Hük "Hüküm ümda darr Alla Allah' h'tı tırr ben ben deği değil" l" biçi biçimi mind ndee karş karşıl ılık ık vermiştir.1 Böylece, bir İslam toplumunda yönetim doğrudan Tanrı’nın yönetimidir. Halkın üzerine gözlerini diken Tanrı’nın egemenliğidir. Tanrı ortak yarar adına çalışan üst gücün adıdır. Kamu hazinesi, Tanrı’nın hazinesi, ordu Tanrının ordusu, kamu görevlileri Tanrı’nın görevlileridir. İslamın bu özelliği Osmanlı Devleti döneminde en derin biçimde yerleşir. Padişa Padişahh devlet devletin in yöneti yöneticis cisii olduğu olduğunca nca dinin dinin de yöneti yöneticis cisidi idir. r. Tanrı’ Tanrı’nın nın yeryüzündeki gölgesidir. Tanrı buyruklarının uygulayıcısıdır. Bu yüzden ona karşı gelen Tanrı'ya karşı gelmiş sayılır. Ülkede yaşayan hiç kimsenin can ve mal güvenliği bulunmaz. Öte yandan, Kur'an günlük gereksinimleri ele alır. Bunları düzenlemeye çalışır, inanca göre, Kur'an son, gelişmiş eksiksiz kitaptır. Muhammet tüm davranışları ile kusursuz insandır. Bu iki temel ilke sonsuza dek geçerlidir. Bu iki ilkenin yanlışlığını düşünmek, tartışmak olası değildir. Bu yüzden kişinin bütün yaşamı boyu davranışlarını bu iki ilkeye göre düzenlemesi gerekir. İslamın çok çeşitli terbiye yönlendirici bir işlevi vardır. Çocuklar İslamın kalıpları içinde terbiye edilecek, yönlendirileceklerdir. Bu noktada İslam'ın baş başka ka bir bir öz özel elli liği ği sözk sözkon onus usud udur ur:: İsla İslam m topl toplul uluk ukla lard rdaa biçi biçim m ve kalı kalıpl plar ar egemen egemendir dir,, İslam İslam'ın 'ın toplul topluluk uk düzeni düzeni,, Batı'n Batı'nın ın toplum toplum düzeni düzeninde ndenn kesin kesin çizgilerle ayrılır. Batı toplumlarında değerler vardır, İslam'da ne yapılması gerektiğine kişi vicdanıyla karar veremez, toplum kalıplarına göre yapar.
Neyin hayır, neyin şer olduğunu din belirlemiştir. Kişisel seçenekler yok denecek ölçüde azdır. Ne ki, Türk toplumunun kendine özgü bir hiyerarşik düzen ilkesi vardır. Bu Türk Türk ha halk lkın ınıın bir öz özel elli liği ğid dir. ir. Tar arih ihse sell akış akış için içinde de böyl böylee bir öz özel elli likk geliştirilmiştir. Çağlar boyunca içinde yaşadığı yayla ve ordu yaşamı, Türk'te toplumsal bir kumanda ve disiplin düzenini herşeyin üzerine çıkarmıştır. Bu toplumsal vicdanını temsil edecek otorite bir hakan mı olur, bir şef mi olur, bir cami hocası mı olur, yoksa bir kurultay mı olur, önemli değildir. İradesini topluma egemen kılacak bir makam bulunması yeter. O zaman oradan gelecek yasalar, kurallar tüm yaşam düzenini bile değiştirse bunlar, halkın ruhuna bir su gibi kolayca akar.2 Bu nedenle Türkler, bir topluluk biçimini korudukları, aşamalı (hiyerarşik) düzenlerini korudukları sürece dışa karşı dayanıklı olabilmektedirler. Ancak aşamalı aşamalı düzenleri düzenleri bozulduğunda, bozulduğunda, öbür uluslardan dağınık olmakta olmakta ve daha kola kolayy bozul bozulab abil ilme mekt ktel eler er.. Kore Kore'd 'dee tuts tutsak ak düşe düşenn Türk Türk aske askerl rler erii aşam aşamal alıı düzenlerini korudukları ve toplu oldukları sürece tutsaklık yaşamını öbür uluslardan daha kolay sürdürmüşlerdir. Ancak aşamalı düzen bozulunca öbür öbür ulus ulusla lard rdan an daha daha dağı dağını nıkk olur olurla larr ve kola kolayc ycaa beyi beyinn yıka yıkanm nmas asın ınaa sokulabilirler. Cami sözkonusu otorite boşluğunu doldurur. İslam toplumlarında bireyin kişiliğinin oluşma süreci, Batı'dakine göre çok daha daha uzun uzundu dur. r. Az deği değişm şmiş iş İsla İslam m topl toplum umla ları rı gibi gibi kayp kaypak ak bir bir or orta tamd mdaa büyüy büyüyen en çoc çocuk uk büyüme büyüme bunalı bunalımla mların rınıı Batılı Batılı çoc çocuğu uğunn çöz çözdüğ düğü ü biçimd biçimdee çözemez. Çocuğun ulusal kişilik kazanmasına İslam engel olur. Sonuçta ise çocuk ulusal kimlikten çok dinsel kimlik kazanır. Romancı Kemal Tahir Batı ile Doğu toplumları arasındaki bu kimlik bulma olayını şöyle açıklar: "Batıda aile dölyatağı gibi birşey!.. Hayvanlar, nasıl yavrularını, yürüyüp kendi başlarına yaşayacak hâle gelinceye dek bakıyorlar, sonra da onları yuvadan uzaklaştırıyorlarsa, Batı adamı da çocuğuna belli bir yaşa kadar bak bakııyor. yor. Kişil işiliğ iğin inin in oluş oluşm masın asında da bunun unun elb elbett ette payı ayı var vardır. ır. Ama merh merham amet etsi sizz insa insann yeti yetişm şmes esin inde de de elbe elbett etki etkisi si vard vardır ır.. Doğu Doğuda daki ki aile aile bireylerden oluşuyor, ama bireylerden farklı bir karaktere, bir ayrı bütünlüğe sahip sahip oluyor oluyor.. Bireyl Bireylerd erden en birini birininn başına başına gelen, gelen, bütün bütün ail aileyi eyi ilgile ilgilendi ndirir rir.. Batıda sınıfların yaptığı işi, doğuda aile, üstüne yüklenir gibidir." 3
Kemal Tahir Osmanlı aile çekirdeğinin güçlü olduğuna değinir. Ona göre etki etkili li bir bir eğit eğitim imii vard vardır ır.. Baba Babaer erki kill aile aile sist sistem emii için içinde dedi dir. r. Otor Otorit itee ço çokk bağlayıcıdır. Erikson, insan yaşamını art arda gelen ve çözülmesi gereken bunalımlar olarak tanımlar. Bunalımların olumlu bir biçimde çözümü, kişinin kendisi ve çevresi ile barışık olarak topluma katılmasını sağlar. Erikson'a göre insan yaşamında sekiz büyük bunalım vardır. Bunalımların bir bölümü küçük yaşlarda yaşlarda ortaya çıkar. Kimileri Kimileri ise ergenlik ergenlik çağında ya da daha sonra belirir. belirir. Bunlar Bunlar gerekl gereklii yaşlar yaşlarda da çöz çözüml ümlenm enmezl ezlers erse, e, yaşamı yaşamınn sonrak sonrakii evrele evrelerin rinde de daha zor çözülürler. Erikson'un gösterdiği bunalımlar ve İslam'ın getirdiği çözümler şunlardır: Birinci sorun, çocuğun doğumdan başlayarak yaşamı güvenle karşılamasıdır. Şefkat, güven, düzen çocuğu güvenle dünyaya bakan durumuna getirir. Anab Anabab aban anın ın yaln yalnız ız yasa yasakk ve ödül ödülle lend ndir irme me ile ile ço çocu cuğa ğa yön yön verm vermee ile ile yetinmemesi gerekir. Çocuk için anlamlı bir çalışma içinde olduklarını da sezdirmelidirler. Bu sorunun çözümünde Batı toplumu ile Doğu toplumu arasında önemli ayrı ayrım m bulu bulunm nmaz az.. Doğu Doğu topl toplum umla ları rınd ndaa erke erkekk ço çocu cuğa ğa daha daha ço çokk ön önem em verilmesi bir ayrılık olarak gösterilebilir. Çocuğun utanç ve kuşku duygularını aşması ikinci sorundur. Çevre ile ilişki kuran çocuk kimi davranışlarının utanılacak şeyler olduğunu algılarsa dış dünya ile alışverişini keser. Dış dünyayı kuşku duyulması gereken bir ortam olarak görür. Bu bun bunalım alımın ın çö çözü zümü münd ndee İsla İslam m "Kalıp alıpla larr ya da ölçü ölçüller" er" (no (norm rmla lar) r) toplumudur. Kalıplar kişide utancı çok özel bir biçimde ortaya çıkarır. İslam topl toplum umla ları rınd ndaa utan utançç kişi kişini ninn kend kendii yaptı yaptıkl klar arın ında dann utan utanma ması sı deği değild ldir ir.. Toplumun beğenmediği bir işi yaptığı için toplumun gazabına uğrayacağı korkusudur. İslam'da takiyye kavramı vardır. Takiyye, Tanrıdan korkup dinin yasakladığı işlerden sakınmak demektir. Çocuğun girişkenliğinin gelişmesi üçüncü sorundur. Vücudunu kullanmasını öğrenen çocuk bunun deneylerini yapar. Kırıp döker, cinsel deneylere deneylere girişir. girişir. Bu evrede evrede deneylerin deneylerin önü kesilirse kesilirse çocuktaki çocuktaki girişkenliğ girişkenliğin in yerini suçluluk duygusu alır. Girişkenliğin gelişimine İslam'ın önemli bir katkısı bulunmaz.
Çocuğu Çocuğunn çevres çevresind indeki eki uygarl uygarlığı ığı teknik teknik yönden yönden algıla algılamay mayaa başlam başlaması ası ve bunları kendine mal etmeye çalışması dördüncü sorundur. İslamda teknoloji dinle birlikte yürütülür. Teknoloji çocuğun karşısına dinsel bir etki olarak çıkar. Ancak. İslam kişiye en çok din konusunda etki eder. İslam'da eğitimin amacı İslam'ın en iyi din olduğunu doğrulamaktır. Çocuğu iyi bir Müslüman olarak yetiştirmektir. Eğitimin bir de öğretisel yapısı vardır. Buna göre eğitim otoriteyi pekiştirir, İslam'ın otoriteye dayanan yönünü güçlendirir. Bu sorunların çözümü ile kişi ergenlik çağına gelir. Çözümü gereken beşinci sorun kimlik kişilik sorunudur. Bireyin kişiliğini bulması bulması çok önemli bir olaydır. olaydır. Büyüklerin Büyüklerin dünyasına dünyasına katılacak katılacak olan çocuk, nasıl bir kişilikle katılacağını saptayacaktır. Bir iş, bir meslek seçecek, toplum katları arasında yerini alacaktır. Bu evre erkek ya da kadınlığın topluma nasıl bir kişilikle sunulacağının çözüm evresidir. Tek sözcük ile birey kişiliğinin ne olduğu konusunda karar verecektir. Bu sorunu sorununn çöz çözümü ümü sanıla sanılanda ndann daha daha zor zordur dur.. Tehlik Tehlikele elerde rdenn biri, biri, birkaç birkaç kişi kişili likk ar aras asın ında da kala kalann biri birisi sini nin, n, bunl bunlar arda dann ha hang ngis isin inin in gerç gerçek ek kişi kişili liği ği olduğuna karar veremez duruma gelmesidir. Kişilik sorunu çözümünün zor oldu olduğu ğu bu evre evrede de genç gençle lerr gene genell llik ikle le topl toplu u eyle eyleml mler er içer içeris isin inde de erim erimey eyii yeğlerler. Çok düşünmeyi gerektirmeyen öğreti ve düşüngü (ideoloji)lere sarılırlar. Kişili Kişilikk bunalı bunalımın mınıı İslam, İslam, genell genellikl iklee bir iman iman tazele tazeleme me biçimi biçiminde nde çöz çözme me amacındadır. Genç çevresindekilere benzer. Onlar gibi inançlı, onlar gibi zama za mann geçi geçire renn iyi iyi bir bir Müsl Müslüm üman an olac olacak aktı tır. r. Topl Toplum umla la bütü bütünl nleş eşme mekk için için önceden kendisine öğretilen İslam inançlarını kabul edecektir. Ancak kişi bu evrede kimi arayışlara girerse önemli bir kişilik sorunu doğar ve bunalıma düşer. Bunalımdan kurtuluşun yolunu yine İslam'da arar. Kimi aşırı uçlara kayar. kayar. Nurcul Nurculuk, uk, Nakşib Nakşibend endili ilik, k, Süleym Süleymanc ancılı ılıkk gibi gibi tarika tarikatla tlarda rda kişili kişilikk bulmaya çalışır. Kişinin çevresi ile nasıl ilişki kuracağı altıncı bunalımdır. Bu oluşum bir ben benli liği ğinn (ego (ego)) başk başkas asıy ıyla la iliş ilişki kiye ye girm girmes esid idir ir.. Kişi Kişi bu soru sorunu nu başa başarı rı ile ile çözemezse kişide yalnızlık başlar. Kişi, başkalarını yalnızlığını bozan ve güvenliğini tehlikeye sokan düşmanlar sayar. Başkaları ile ilişki kurmada İslamın ümmetçi yapısı önemli bir öğedir. Türkİslam İslam gelene gelenekle klerin rindek dekii konuks konukseve everli rlik, k, eşdost eşdostla la iyi geçinm geçinme, e, bayram bayramlar larda da başka başkalar larını ınınn yaptık yaptıklar larıı kötülü kötülükle kleri ri bağışl bağışlama ama,, sert sert ilişki ilişkiler ler kurmam kurmamaya aya çalışma gibi ilkeler Doğu toplumunun ideolojik yönünü oluşturur.
Kişinin toplum içersinde yapıt vermesi ve yaratıcı olması bunalımı yedinci sorundur. Yaratıcılık konusunda İslam gelenekseldir, İslam toplumlarında kentlerde gerçek anlamda kapitalist yapıya geçilmemiştir. Üretim sınırlı bir isteğe bağlı kalm kalmış ıştı tır. r. İnsa İnsann mesl meslek ek yaşa yaşamı mınd ndaa geni genişl şliğ iğin inee deği değil,l, deri derinl nliğ iğin inee emek emek vermiştir. Bir insanın yaratıcılığı çalıştığı kurumun üretimini artırmamıştır. Bir Bir kita kitap p kapa kapağı ğına na bir bir kişi kişini ninn yirm yirmii yıl yıl emek emek verm vermes esii övün övünçç kayn kaynağ ağıı olmuştur. İslam'da yaratıcı olmanın başka bir yolu ise gaza'dır. İslam dünyasının sınırl sınırları arını nı gelişt geliştirm irmek, ek, talanl talanlaa zengin zenginlik likler lerii artırm artırmak ak yaratı yaratıcı cı ola olarak rak işlev işlev görmüştür. Tanrı yolunda gitme kişiye vicdansal rahatlığı verirken, dünyalık da sağlamıştır. "Gazilik" kutsal bir aşama olarak algılanmıştır. Bir Bir benl benliğ iğee ermi ermişş kims kimsen enin in dış dış düny dünyaa ile ile alış alışve veri rişi şini ni düze düzenl nley eyec ecek ek ruh ruh düzenine kavuşması sekizinci bunalımdır. İslam'da bu sorun kurallarla çözülür. Allah ve Muhammet'in yoluna girmiş bir bir inan inançl çlın ının ın ne yapa yapacağ cağıı tümü tümüyl ylee bell bellid idir ir.. Muha Muhamm mmet et'i'inn buyu buyurd rduğ uğu u biçimde davranan bir kimse için dış dünya ile ilişkide düşünülecek bir sorun bulunmaz. Tüm davranışlarında Muhammet'in sünnetlerini örnek alması yeterlidir.4 Türkler arasında bu öbekler kimi zaman çatışır, kimi zaman birbiri ile yarışır durumdadır. Özellikle ilk dört öbek birbirinin kitlesini kapmak için sürekli bir yarış içindedir. Günümüzde din deyince hemen İslam akla gelir. Ancak, bugün İslam inancı olarak bilinen pek çok inanç çok eskilere iner. Toplumsal yapımıza yön veren bu öğeleri belirlemeden,_bu yapıyı tanımak olanaksızdır. 1 KURTATA Türk aile yaşamında Türkler kurt'u ata tanırlar. Kurtu ata sayma Türklerde birta birtakım kım söylen söylencel celerl erlee açı açıkla klanır nır.. Tüm toplum toplumlar larda da inançl inançlar ar söylen söylencel celerl erlee süslüdür. Bozkurt söylencesi, eski Çin kaynaklarında iki biçimde saptanır. Göktür Göktürkk destan destanlar larıı bütün bütün Türkle Türklerin rin düşman düşmanlar larca ca yokedi yokedildi ldiği ği bir baskın baskın kıyımı ile başlar. Türk soyunu bu büyük kıyımdan, annesi bezkurt olan bir
kurt kurtarır. Annesi kurt olduğu için öldürülemeyen bu genç, tek başına sağ kalır. Yaz-Kış Tanrılarının kızları ile evlenir. İlk oğluna "Türk" adını verir. Türk Türk'ü 'ünn on ço çocu cuğu ğund ndan an biri birini ninn adı adı "Ase "Asena na", ", yani yani Bozk Bozkur urt't'tu tur. r. Bu ad Asen Asena' a'ya ya eski eski an anal alar arın ının ın adın adınıı yaşa yaşatm tmas asıı için için veri verilm lmiş işti tir. r. Türk Türkle lerr bu evlenmelerin çocukları olarak çoğalırlar. * Başka bir söylencede, ana kurt, önce bir kurtarıcı, sonra ana olarak anlatılır. Sağ kalan Türk'ü bu dişi kurt korur, besler. Yeni Türk kuşakları, dişi kurt ile, elle elleri ri ayak ayakla ları rı kesi kesilm lmiş iş tek tek Türk Türk ço çocu cuğu ğunu nunn evle evlenm nmes esin inde denn türe türer. r. Bu evlenmeden doğan çocuklardan biri Asena'dır. Asena atalarını unutmaz. Herkesin de atalarını bilmesini ister. Çadırın önüne bir direk diktirir. Üzerine altından bir kurt kafası koyar. Bu kurt başı Türk'ün ilk bayrağı olur. Türkler, Ergenekon'dan çıktıkları zaman, hanlarının adı Börte Çene, yani Bozkurt'tur. Uygur Türeyiş destanında ise, Tanrı bir erkek kurt biçiminde yere iner. Uygurların atası sayılan Kaocho boylarının kökeni hakkında Çin kaynakları şu bilgiyi verir: "Bir "Bir ha haka kanı nınn olağ olağan anüs üstü tü iki iki kızı kızı vard vardır ır.. Ha Haka kan, n, kızl kızlar arın ınıı insa insanl nlar arla la evle evlend ndir irme meye ye kıya kıyama maz. z. Onla Onları rı Gök Gök (Tan (Tanrı rı)')'ya ya sunm sunmay ayaa kara kararr veri verir. r. Bu amaçla ülkesinin kuzeyinde ıssız bir yerde yüksek bir tepecik yaptırır. Kızları tepenin üzerine kor. Onları kabul etmesi için Tanrı'ya yakarır. Aradan üç yıl geçer. Kızların annesi "onları artık geri getirelim" der. Hakan getirmez. Bir yıl daha geçer. Yaşlı bir kurt gelir. Gece gündüz tepeyi bekleyip ulur. Tepeciğin altında kendine in yapar. Orda r. Kurt bir türlü gitmez. Küçük kız ablalarına şöyle der: ―Babamız bizi Gök (Tanrı) ile evlenmek için buraya bıraktı. Şimdi kurt geldi. Belki bu Tanrı'nın yolladığı kutsal bir hayvandır. Ben aşağı inip ona gideceğim, onun eşi olacağım. Büyük kız karşı çıkar: ―Bu pis bir hayvandır. Anamız, babamız, bu evlenmeyi onaylamaz. Küçük kız ablasını dinlemez. Aşağıya iner, kurtla evlenir. Çocukları doğar. Baba kurttan doğan bu çocuklar, Kao-cho adlı Türk boylarının ataları olurlar.
Bu destanların özü aynıdır. Bu öze göre, yok olma ile yüz yüze gelen,Göktürk soyunun yeniden dirilip çoğalmasını bir Bozkurt, ana kurt sağlar. Böylece Türkler bir anlamda kurdu ata sayarlar, ona saygı duyarlar. Böyle bir inanç eski Türklerde totemciliğin varlığı savını getirir. Bir Hun prensinin bir altın yontusu bulunmuştur. Söylenceye göre, Asya Hunlarının Hunlarının hanı Maotun'un Maotun'un soyu ejdere ejdere dayanır. dayanır. Büyük olasılıkla, olasılıkla, ejder ejder çok eski eski döne döneml mler erde de tapı tapınç nç olma olmalı lıdı dır. r. Ayrı Ayrıca ca Reşi Reşidü düdd ddin in,, 14 14.. yüzy yüzyıl ılın ın ilk ilk çeyreğinde Câmi'utTevarih adlı yapıtında 24 Oğuz boyunu sıralarken her dört boy için bir ongon kuşu gösterir. Böylece şahin, kartal, tavşancıl, sungur, üçkuş, çakır kuşları Oğuzların totemleridir. Bir çok bilgin, totemizm'in insanlığın ilk dini sayar. Totemizm inancında genellikle bir topluluk, bir bitki türüne ya da bir nesneye mistik, akrabalık duyguları ile bağlıdır. Bu bağlanışın belli görev, yasak ve törenleri vardır. Totemizmin başlıca şu özellikleri vardır: "Aynı totemden olan kişiler aynı atadan geldiğine inanırlar. Bireyler totemin adını, işaretini taşırlar. Aynı totem çevresinde toplanan kişilerin birbirleriyle evlenmeleri yasaktır. Totemden olan kişiler için totem olan hayvan ya da bitki bitkiyi yi yemek yemek yasakt yasaktır. ır. Totemi Totemin, n, inanan inanan toplul topluluğu uğunn üyeler üyelerine ine yardım yardımcı cı olduğuna, onları çeşitli tehlikelerden koruduğuna inanılır.5 " Genellikle hayvanlar totem sayılmışlardır. Kimi zaman söz konusu hayvan yerine, onun bir parçası (kuyruğu, dili, pençesi, tüyü vb.) totem yerine geçer. Hayvan totemleri, en çok avcılıkla geçinen ilkel toplumlarda görülür.6 Türklerde totem inancına uygun kimi inanç ve davranışlar izlenir. 19.yüzyıl sonlarında Orta Asya Türkleri arasında totemcilikteki "şuringa"yı andıran put fetişler vardır. Altay ve Yakut Türklerinde Baba ve anayı temsil eden putlar bulunur. Abdülkadir İnan, Türk ırkından şamanistlerde, tavşan, ayı, kartal, sincap gibi adlar taşıyan putlar bulunduğunu bildirir. Ayrıca büyük şamanlar, kahramanlar, iyi ve kötü ruhlar için yapılmış putlar vardır. Televüt Türklerinin totemi Tilek'dir. Bu totem insan biçimindedir. Şaman dualarında Tilek'e çağrılır. Ayı, şamanistlerin en çok saydıkları putlardan biridir. Şor Türklerinin avcıları, Şangır denen putu kutsal sayarlar. Bu put da insan biçimindedir. Üzerine av hayvanlarının derilerinden parçalar asılır. Kendini menmun eden avcılara bol bol av verir. Darılırsa ormanları yakar. Avcıları Avcıları hasta eder. Kuş biçiminde görüntülenen görüntülenen ruhlar daha çok Yakutlara Yakutlara komşu, Dolaganlarda bulunuyor. Yakutlarda en çok sayılan kuş Kartal. Yakutlara göre, ilkyaz ile güz kartalın ruh gücüne bağlı. Kartalın kanatlarını bir kez çırpması ile buzlar eriyor, iki çırpması ile ilkyaz geliyor. Anlaşıldığına
göre, Yakutlarda bu kuş eski dönemlerde güneş ve Göktanrının sembolüdür. Kartal geleneği son dönemlere değin Başkurt Türklerinde de yaşamıştır. Kartal ile ağaç tapıncı arasında ilişkiler vardır. Başkurtlar eski dönemlerde tanı tanıma madı dıkk biri biri ile ile karş karşıl ılaş aştı tıkl klar arın ında da kuşu kuşunu nunn ve ağac ağacın ının ın ne oldu olduğu ğunu nu sorarlar. İbn Fazlan Başkurtların 12 Tanrıları bulunduğunu bildirir.7 Kış, yaz, yel, ağaç, insan, hayvan, su, gece, gündüz, ölüm, yaşam, yerin ayrı Tanrıları vardır. Gökte olan Tanrı tümünün büyüğüdür. Ancak o öbürlerini eşgüdüm içinde içi nde yöneti yönetir, r, içl içleri erinde ndenn kimile kimileri ri yılana yılana taparl taparlar. ar. Balıkl Balıklara ara tapanl tapanlar ar da vardır. Kimileri ise turna kuşuna taparlar. Turna kuşuna tapanlar bir gün düşmanları ile yaptıkları savaşta yenilirler. Bu sırada düşmanların ardından turnal turnalar ar bağrış bağrışmay mayaa başlar başlar.. Düşman Düşmanlar lar bundan bundan ürküp ürküp kaçarl kaçarlar. ar. Yengin Yengin durumda iken yenik duruma düşerler. Bunun üzerine Başkurtlar turnaya tapmaya başlarlar. Turnayı Tanrı saymaları, böyle bir söylenceye dayanır. Başk Başkur urtl tlar ar,, ağaç ağaçta tann bir bir nesn nesnee yapa yaparl rlar ar.. Onu Onu bir bir yere yere asar asarla lar. r. Yolc Yolcul uluğ uğaa çıkarken ya da düşmanla karşılaşırken onu öpüp secde ederler. Alevi levile leri rinn kut kutsal sal kita kitabı bı Buyr Buyruk uk't'taa geçe geçenn bir bir öykü öykü,, Uygu Uygurr Türe Türeyi yişş destanındaki söylenceyi anımsatır: Günlerden bir gün İmam Cafer Hazretleri inananlarla oturmuş söyleşir, inananlardan birine döner: Yarın sana bir kişi yolluyorum. Kızını ona ver, buyurur. Bu inanan evine geldiğinde, İmam Cafer'in söylediklerini karısına anlatır. Akşam yatar. Sabah kalkıp hazırlanır. Bu sırada evin dış kapısından bir ses gelir. Dışarı çıkıp bakınca, kapıda bir kurdun durduğunu görür. "İmam Cafer'in söylediği kişi bu olmalı" diye içinden geçirir. Hiç düşünmeden, kızını getirip kurdun eline verir. Kurt kızı alıp gider. Birkaç gün. geçtikten sonra karısı: Be adam, İmam Cafer'in sözü ile kızı kurda verdin. Kurt kızı alıp gitti. Kaç gündür kızdan haber ucar gelmedi. Git şu karşıki koruluğu ara. Kızı kurt yemişse, kemiklerini devşir getir, bir yere gömelim. Ondan umut keselim, der. Bunun üzerine adam, kalkıp kızını aramaya meşeliğe doğru yola çıkar. Gider, gider, gider. Bir sürü, kuşun uçtuğu bir yere varır. Bir güzel kız ile, bir yakışıklı delikanlının oturduğunu görür. Kendi kızını tanır. Kızı ve damadı ile ile otur oturur ur.. Kork Korkul ular arın ını,ı, kuşk kuşkul ular arın ınıı an anla latı tır. r. Sonr Sonraa dönü dönüp p evin evinee geli gelir. r. Gördüklerini karısına anlatır. Karı koca mutlu olup sevinirler.
Böylece kurtla evlenme ve kurdun insanlaşması öğeleri, Buyruk'ta da işlenir. Eski inançlardan Anadolu'ya uzanan köprü Alevilikte noktalanmış olur. Ne ki, ki, tüm tüm bunl bunlar ar Eski Eski Türk Türkle leri rind ndee Tote Totemc mcii oldu olduğu ğuna na kanıt kanıt sayı sayılm lmaz. az. Totemcilikte yalnızca bir hayvanı ata saymak, onun görüntülerini yapmak yetmez. Totemci ailede anayı esas alan toplum düzeni egemendir. Akrabalık tote totem m bağı bağına na daya dayanı nır. r. Mülk Mülkiy iyet et or orta takl klığ ığıı vard vardır ır.. Devş Devşir irme me ve avcı avcılı lığa ğa dayanan bir tür "asalak" ekonomi bulunur. Her sopun bir totemi vardır. Oysa Türk toplum yaşamı "baba" ağırlıklıdır. Kan akrabalığı vardır. Bireysel mülkiyet önemlidir. Tarım ve hayvancılığa dayanan bir ekonomi egemendir. Yalnızca "kurt" ata sayılır. Başka totem atalar bulunmaz. Kurt söylencesi tüm toplumda yaygındır. Bu da kurda karşı korku ile karışık duyulan saygıya dayanı dayanır. r. Çünkü Çünkü kurt, kurt, bozkır bozkırlar ların ın korkul korkulu u hayvan hayvanıdı ıdır. r. Özelli Özellikle kle hayvan hayvan sürüleri için büyük tehlike durumundadır. Kurdun asıl adı bile söylenmez. Türkçede kurdun gerçek adı "börü"dür. Kökende kurt, kurtçukların adıdır. Sonuçta kurt, kutsal ve saygıdeğer sayılmasına karşın, kurda tapılmamıştır. Bir toplulukta bir hayvana saygı duyulması o topluluğun totemci toplum sayılmasını gerektirmez. Nitekim Zerdüşt dinende inek ile köpek kutsaldır. Kimi Hint dinlerinde hayvan öldürmek yasaktır. Eski Mısır dininde Apis öküzü kutsaldır. Timsah ve kartala tapılır. Başkurt ve Oğuzlarda avcı kuşlarla ilgili inançlarda totem izleri vardır. Ancak bu, büyük olasılıkla komşu halkların etkisiyle olmalıdır. Sözgelimi, Başkurtlar için Ural halklarının etkisi düşünülebilir. Fin ve Macar etkisi söz konusudur. Oğuzlardaki bu inançlar ise Moğol etkisine dayanır. Moğollarda totemciliğin izleri bulunur. Moğol aile düzeninde ana baskındır. Asalak ekonomi vardır. 8
2 KUTSAL ATA Şamanlık içinde erimiş eski Türk inançlarından biri de ataya tapınçtır. Ataya tapı tapınç nç olay olayıı da evre evrens nsel el inan inançl çlar arda dand ndır ır.. Atay Atayaa tapı tapınç nç,, insa insanı nınn ölüm ölümün ün
kaçınılmazlığını bilen tek yaratık olmasından kaynaklanır. Ne ki bu gerçeği bilmek yetmez. Kişi, bunu düşünmeyi her dönemde hem de dirençle yadsır. Ata, kendisine tapacak soyu var olduğu sürece yaşayacağına inanıyor. Bu yüzd yüzden en kabi kabile le topl toplum umla ları rınd ndaa ço çocu cukt ktan an yoks yoksun unlu lukk kork korkun unçç bir bir yıkı yıkım m demektir. Yunan mitolojisinde Toprak ana Gea öz çocuklarını öldürüp yer. Zeus'un oğlu oğlu Dian Dianis isos os'u 'u Tita Titanl nlar ar yerl yerler er.. Zeus Zeus da on onun un yüre yüreği ğini ni yiyi yiyip p yeni yeni bir bir Dianisos yaratır. Bunlar insan kurbanının izleri olarak değerlendirilir.9 Tevrat'tan öğrendiğimize göre İsrailoğullarında da durum böyledir. Tevrat'ta erke erkekl kler eri,i, ço çocu cukk bıra bırakm kmad adan an ölen ölen kard kardeş eşle leri rini ninn dul dul karı karıla ları rını nı eş olar olarak ak almaya zorunlu kılan kesin buyruklar vardır. Böylece doğacak olan oğullar ölen kardeşin soyunu oluşturacak, onun sürekliliğini sağlamış olacaktır.10 İnsa İnsann kurb kurban anıı gele gelene neği ği Arap Arapla lard rdaa da vard vardır ır.. Kena Kenann ille illeri rind ndee (Kuz (Kuzey ey Arabistan) doğanın düzenini yöneten Tanrılara insan kurban edilir. Cahiliye döneminde Araplar Tanrının öfkesini yatıştırmak için en değerli olan erkek çocuğunu kurban ederler, insan kurbanı geleneğinin izleri göksel dinlerde saptanır. İsa insanlığı kurtarmak için kendine kıymayı göze alır. İsa, Son Yemek'inde ekmeği öz vücuduna, şarabı kanına banar. O kan insanlığın kurtuluşu uğruna dökülecektir, İslamlıkta Kurban bayramı geleneği de aynı içeriktedir. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etme girişiminden esinlenir. Ataya tapınç inancı ölen kimi güçlü kişileri kutsama ile başlar. Ata giderek yarı Tanrı düzeyine gelir. Eski Yunanda Heraslar böyledir. Hint Avrupa halklarında ölünün mezarına eşyası konur. Büyük ve saygıdeğer ölülerin akrabaları öldürülüp yanına gömülür. Bu insan kurbanı geleneği özellikle Keltlerde korkunçtur. Kuzey Avrupa halklarında Freyr için kurban da aynı ürkütücülüktedir. Bu halklarda erkek domuz olan Freyr bolluk Tanrısıdır. Törenlerle ona insan kurban edilir. İnsa İnsann kurb kurban anıı gele gelene neği ği uzak uzak doğu doğu ha halk lkla ları rınd ndaa da sapt saptan anır ır.. Gerç Gerçek ekte te,, insanlığın geçmişine koşut bu inanç Türklerde de vardır. Ata tapıncında, bab baba/ a/at ata, a, öldü öldükt kten en sonr sonraa ruhl ruhlar arıı ar arac acıl ılığ ığıı ile, ile, aile aile bire bireyl yler erin inii koru korur. r. Bu yüzden onlara saygı gerekir. Hunlar her yıl mayıs ayı ortalarında atalara kurban kurbanlar lar sunarl sunarlar. ar. Tabgaç Tabgaçlar lar atalar atalaraa kurban kurbanlar lar keserl keserler. er. Türkle Türklerde rde ata anıları kutsal sayılır. Mezarlara karşı yapılan saygısızlıklara ağır cezalar verilir. verilir. Ata mezarlarına mezarlarına silah, değerli eşya, mücevher mücevher konur. konur. Kimileyin Kimileyin ölen başbuğun altın gümüşle bezenmiş donatımlı atı, kadını birlikte gömülür. Öbür Öbür düny dünyad adaa ikin ikinci ci bir bir yaşa yaşamı mınn varl varlığ ığın ınaa inan inanıl ılır ır.. Bu inan inançt çtaa ruhl ruhlar ar ben bengü güdü dür. r. Gökt Göktür ürkç kçed ede, e, "tin "tin"" sözc sözcüğ üğü ü ruh ruh an anla lamı mınd ndad adır ır.. Sözc Sözcük ük aynı aynı
zamanda "soluk" anlamındadır. Ölüm, soluğun kesilmesi, ruhun bedenden çıkı çıkıp p uçma uçması sı olar olarak ak düşü düşünü nülü lür. r. Böyl Böylec ecee öbür öbür düny dünyad adaa yaşa yaşama mala ları rını nınn sağlandığı düşünülür. Eski Türklerde en büyük kurban attır. Orta Asya ve Altay kurganlarında birçok at iskeleti bulunur. Öbür hayvanlardan erkek hayvan kurbanı üstün sayı sayılı lır. r. Türk Türk inan inancı cınd ndaa insa insann kurb kurban anıı gele gelene neği ğini ninn kimi kimi izle izleri ri sezi sezili lir. r. Sözg Sözgel elim imi,i, Hunl Hunlar arda da yakı yakınn akra akraba bala ları rınn birl birlik ikte te gömü gömülm lmes esii olay olayın ında dann sözedilir. Göktürklerdeki geyik söylencesi benzer bir örnek sayılır. Söylence şöyledir: Deniz Tanrıçası ile ilişkide bulunan Göktürk dedelerinden biri avda bir geyik öldürür. Bundan dolayı o günden sonra, Göktürk boyu hep kurban olarak insan yollamak zorunda kalır. İsadan 1000 yıl önce Çinde yasayan Chao Türklerinde de kurban törenleri yapı yapılı lır. r. Chao Chao ha hanı nı,, kurb kurban an töre töreni ni olan olan av şöle şöleni ni ok ile ile geyi geyikl kler er avla avlar. r. Atalarının tapınağına kurban eder. Geyik ve dağ keçisi türünden "Kilen-Kiyik" söylencesel tek boynuzlu bir hayvan vardır. Bunun bir adı da ku-tu'dur. Söz konusu ad, Türkçe kutlu (kut (kutlu lu)) sözün sözünde denn geli gelir. r. Söyl Söylen enti tiye ye göre göre Kutu Kutu,, Kırg Kırgız ız ille illeri rind ndee bulu bulunu nur. r. Türkler geyik, dağ keçisi ve kilen kiyik gibi hayvanların, kutlu bir dağda başka kutsal hayvanlarla brlikte yaşadığına inanırlar. Hanın köşkü ile birlikte yer ve gök tapınaklarının o dağda bulunduğunu sanırlar. Kutu ile geyik, o kutlu dağda biten ölümsüzlük otunu yiyerek ölümsüzleşirler.11 Çinde ağaç dibinde yapılan yer Tanrısına kurban verme töreni, değişik biçimlerde Türk boylarında da görülür. Kagnılı Türk boyu bunlardan biridir. Güz döneminde bir ağaç, dal ya da koru çevresinde yarış edilir. Ya da kötü ruhl ruhlar arda dann ar arın ınma makk iste istene nenn bir bir yerd yerdee kurb kurban an veri verili lir. r. Or Oray ayaa ağaç ağaç or orma mann dikilir. Kurban olarak bir koyun gömülür. Üzeri, söğüt ve çiçekli saz dalları ile örtülür. Üzerine kımız dökülür. Tabgaçlar ise törenle ağaç ya da orman diker. Bu yeşillik Hakan soyunu simgeler. Eski Eski Türk Türkle lerd rden en Chou Chou'l'lar arda daki ki (İ.Ö (İ.Ö.. 10 1050 50-2 -249 49)) kurb kurban an töre töreni ni ve on ongu gunn dağıtımı ile ilgili av şölenleri Göktürklerde de sürer. Chou'larda, her yiğidin vurduğu hayvan, onun ongunu olur. Chou hanı güz döneminde, ok ile geyikler vurur, bunların kimi bölümlerini kurban olarak atalar tapınağına yollar. Bunu izleyen törenlerde kurbanın kalan eti, Han soyundan kimselerce yenir. yenir. Böylece Böylece ata ruhları ile bir bağlantı kurulmuş olur. Sözkonusu şölende konumlarına göre kişilerin yerleri belirlenmiştir. Kadeh ile ant içilir.12 Göktürlerde yıl kış ile başlar. Yıl dönenceleri ve törenleri "yangı kün" (yeni gün) adı ile anılan günde başlar. Hunlarda ve Göktürklerde yaz aylarında
gök ve su Tanrısına, yer Tanrısına, kurbanlar verilir. Atalar için yapılan töre, atalar mağarasında yapılır. Gök ve göğün simgesi ejder (Kökluu) töreni ise Temi Temirr ırma ırmağı ğı kıyı kıyıla ları rınd ndaa gerç gerçek ekle leşi şir. r. Doğu Doğu Hunl Hunlar ar,, göll göller er ve sula suları rınn bulunduğu volkanlı dağlarda göğe ve ejdere taparlar. Bu dağlara gök dağı anla an lamı mınd ndaa adla adlarr veri verirl rler er.. Gökt Göktür ürkl kler er yer yer Tanr Tanrıs ısıı töre töreni nini ni,, Ötük Ötüken en'i'inn batısındaki çıplak dağlarda kutlarlar. Göktürklerde, düğünlerden önce de av şölenleri düzenlenir. Ok, kargı gibi araçlarla dağ keçisi türünden hayvanlar ve yaban atları vurulur. Oğuz avları ve av törenlerinde bu olay canlı tablolarla betimlenir. Avlanan hayvanın "Sün "Sünük ük"" (kem (kemik ik)) dene denenn kimi kimi kesi kesiml mler erii gele gelene neğe ğe göre göre Oğuz Oğuz beyl beyler erin inee dağıtılır. Av, belli kurala göre bölüşülür. Tören sırasında beylerin katmanları dağıtılır, ant içilir. Türkçede "tapıg" ya da "yagışlıg tapıg" adlı kurban törenlerinde koç, koyun, at, geyik ve dağ keçisi sunulur. Çin ile birlikte eski göçebeler, İskit ve Hunlarda insan kurbanı olduğunu bildirilir. Bu gelenek 6-7. yüzyılda Çin'de de Gökt Göktür ürkl kler erde de de görü görülm lmez ez.. Gökt Göktür ürkl kler erde de insa insann kurb kurban anıı üzer üzerin inee tek tek Bizan Bizanss elçi elçisi sini nin, n, Vale Valent ntin in'i'inn gözl gözlem emid idir ir.. Vale Valent ntin in,, İste İstemi mi Ha Han' n'ın ın ölüm ölüm törenini (yog) anlatırken şöyle der: "Yas günlerinden birinde, dört bağlı Hun getirdiler. (Kağanın) babasının atları ile birlikte bunları ortaya koydular. (Öbür dünyaya) gelip, (Kağanın) babasının çevresine girmelerini buyurdular, 13 " İnsan kurbanı üzerine, üzerine, bunun dışındaki dışındaki kaynaklar ise daha da belirsizdir. belirsizdir. O kaynaklarda tören, ölüm ile sonuçlanmaz. Sözgelimi, bir Çinli kadının ölen bir Uygur hanına, kendini kurban etmesi istenir. Çinli kadın bunu yerine getirmez. Bir başka kaynakta ise ölen bir Çin hanına, bir Türk yiğidi kendini kurban etmek ister. Ancak başkalarınca durdurulur. Hayvan kurbanı geleneği ise Göktürklerde görkemlidir. Göğe, yıldızlara, göksel atalara ak donlu kurbanlar sunulur. Bir dağ tepesinde, ok ve kargı ile avla avlarr vuru vurulu lup p yakı yakılı lır. r. Sıgu Sıgunn (dağ (dağ keçi keçisi si)) ile ile kiyi kiyikk (gey (geyik ik)) türü türünd nden en hayvanların gök tanrısı ile ilgisi bulunduğuna inanılır. İnanca göre, bunlar hakanın ormanında yaşar. Hakan soyu üzerine anlatılan söylencelerde de bu hayvanlar yer alır. Bunları ancak hakan avlayabilir. Bu yüzden İlteriş Han ve Göktürk soyundan gelen başkanlarına Kutlug adı verilir. Yine Göktürklerde geyi geyikk kurb kurban anıı bulu bulund nduğ uğu u sanı sanılı lır. r. Büyü Büyükk olas olasıl ılık ıkla la,, geyi geyikl kler erin in ha haka kann orma or manı nınd ndaa yaşa yaşadı dığı ğı inan inancı cı Gökt Göktür ürkl kler erde de de süre sürer. r. Kurb Kurban anla ları rınn öbür öbür dünyaya hizmet edeceğine inanılır. Toprağa ve toprak ruhlarına sunular
kurbanların çiğ eti, kanı yere gömülür. Ak donlu at göğe kurban edilir. Koyun, koç ise gömülür. Bu, belki de toprağa verilen bir kurbandır. Göktürk atalar tapınağındaki kurban çukuru, at koyun ve kuş kemikleri ile doludur. Belki de Göktürklerden de eski olan Sibirya'daki kurban taşları üzerinde at ve geyik çizimleri ile kan akıtma olukları bulunur. Oysa Ak Hunlarda durum değişiktir. Kuşaklı yiğitler arasında bir birlik yasa yasası sı vard vardır ır.. Bu yasa yasaya ya göre göre,, yiği yiğitl tler erde denn biri biri ölün ölünce ce,, öbür öbürle leri ri kend kendin inii kurb kurban an eder ederle ler. r. Çinl Çinlil iler erde de ve Türk Türkle lerd rdee bu gele gelene nekk erke erkenn unut unutul ulur ur.. Moğollarda insan geleneği 13. yüzyıla dek sürer. Batılı Batılı kaynak kaynaklar lar Atila Atila'nı 'nınn ölümün ölümünde, de, birçok birçok kimsen kimsenin in öldürü öldürülüp lüp birlik birlikte te gömüldüğünü bildirirler. Tüm Tüm bu veri verile lere re karş karşın ın,, Eberh berhar ard, d, Türk Türkle lerr de böyl böylee bir bir gele gelene neği ğinn bulunmadığını vurgular. Eberhard'a göre, insan kurbanı geleneği, bozkır kült kültür ürün ünün ün ürün ürünü ü deği değild ldir ir.. Tarı Tarım m kült kültür ürün ünde de vard vardır ır.. Türk Türkle ler, r, insa insann kurbanını yasaklamışlardır.14
3 GÖKTANRI Bilge Kağan yazıtı "Ben, Türklerin gökte doğmuş Tanrısal Bilge Kağanı, tahtıma oturdum" diye başlar. Bu söyleyiş bir inancı yansıtır. Çağların içinde süzülüp gelecek bir inancın öz toplumunca yazıya dökülmüş ilk tümceleri bunlar. Birçok inancı içinde yorumlayacaktır. Bozkır Türk topluluğunun gerçek dini Göktanrı inancı sayılır. Bu inançta Göktanrı tek yaratıcıdır. Tengri (gök) en yüksek varlıktır. İnanç düzeninin direğidir. Yaratıcıdır, tam güç sahibidir. Ona kurbanlar sunulur. Çok kez Göktanrı diye anılır. Eliade'ye göre Orta ve Kuzey Asya topluluklarına özgü, özgün inanç anlayışı. Giraud için doğrudan "bütün Türklerin ana tapınımı" durumunda. Gökt Göktan anrı rı,, gene genell llik ikle le kişi kişile leri rinn yaşa yaşamı mına na ar arac acıs ısız ız karı karışı şır. r. Buyu Buyurd rduğ uğu u istemlerine uymayanı cezalandırır. Gök'ün istemine karşı gelinmez. And içme, şükür Göktanrı'ya yapılır. Asya Hunlarının hanı Maotun İ.Ö. 176 yılında Çin imparatoruna yolladığı bir mektupta utkularını Göktanrı'nın yardımıyla kazandığını bildiriyor. 4. yüzyıl
başlarında Hun devletini kuran Liu Yüan, genç yeğeninin yiğitliğini överken Göktanrı, bu kişiyi Hunluları düşünerek dünyaya getirdi" diyor. Asya Asya'd 'daa tari tarihh sahn sahnes esin inde de görü görüle lenn ha halk lkla lard rdaa Gökt Göktan anrı rı inan inancı cını nınn izle izleri ri görülüyor. Hunlar, Tabgaçlar, Göktürkler, Uygurlar Göktanrı'ya kurbanlar sunuyorlar. Eski Türk yazıtlarınd yazıtlarındaa Tanrı kimileyin, kimileyin, "Türk "Türk Tengrisi" Tengrisi" biçiminde biçiminde ulusal bir Tanrı olarak anlatılır. Göktürkler onun isteği ile Çinden ayrılıp ulusal bir devlet (680-682) kurmuşlardır. Türklere hakanı o vermiştir. Ancak topluluk hakanı bıraktığı için, "Tanrı" onları yıkıma sürüklemiştir. Tanrı Türk halkının bağımsızlığı ile ilgilenen bir "ulu varlık"tır. Tonyukuk'a başarı için gerekli bilgiyi o bağışlamıştır. Göktürk hanlığının kurucuları, Bumin ile İstemi'yi Türk töresini yürütmeleri için o tahta çıkarmıştır. "Türk ulusu yok olmasın... özgür ve bağımsız olsun" diye İlteriş hakan ile hanımı İl-Bilge Hatun'u o yüceltmiştir. Savaşlarda onun istemi ile utku kazanılır. Kısmet ve kutu o verir. Yaraşmayan kimselerden geri alır. Şafak söktürür, bitkiyi canlandırır. Ölüm de onun istemine bağlıdır. Kişi Kişi,, Gökt Göktan anrı rı'y 'yaa diz diz çö çöke kere rekk yalv yalvar arır ır.. Tanr Tanrı'ı'da dann kut kut iste ister. r. Bu iste istekk onaylanırsa, atlar çoğalır, kişinin yaşamı uzun olur. Kuzgunun niyazı bile Tanrıya ulaşır. Doğru ve yalancı kişiyi Tanrı bilir. Orhun yazıtlarında "Yukarda mavi gök, aşağıda kara yer yaratıldığında ikisinin arasında insan oğlu yaratılmış." deniyor. Burda Tanrı düşüncesi, salt maddi gökyüzü değil; ulu bir varlık. Tanrı bengü, Tanrı, her şeye egemen, her yerde o var. İlk ulusal Türk inancı inancı sayılan sayılan Göktanrı Göktanrı inancının özü budur. Ama Şamanlık eski Türk inancına damgasını vurur. Daha doğrusu adını verir. Türklerde inan inançç dağd dağdan an yuva yuvarl rlan anan an bir bir kart kartop opun unu u an andı dırı rır. r. Bu kar kar parç parças asıı vadi vadiye ye yaklaştığında kocaman bir çığ olmuştur. Gerçekte tüm dünya dinleri için de durum budur. Ancak Şamanlıkta eski ile yeninin bileşimi daha belirgindir. Yeni inanç, eskiyi ortadan kaldırma yoluna gitmez. gitmez. Eskiye Eskiye eklemeler eklemeler yapar. Bu yüzden Şamanlık, Göktanrı anlayışına dokunmaz. Eliade, Ulu Tanrı söz konusu olduğu zaman Şamanlığın sırıttığını söyler. Müslümanlıkla Göktanrı dini dini ar aras asın ında da,, ilgi ilginç nç kimi kimi or orta takk no nokt ktal alar ar bulu bulunu nur. r. Göks Göksel el Tanr Tanrı,ı, Alla Allah' h'ıı karşılar.
4 ŞAMANLIK Türk inancına çok yönlü adını veren inanç şamanlıktır. Gerçekte bozkır halklarının dinsel inançlarını şamanlığa bağlama yerleşmiş bir kanıdır. ka nıdır. Şamanl Şamanlığı ığınn büyük büyük araştır araştırıcı ıcısı sı Eliade Eliade'ye 'ye göre göre şamanl şamanlık ık kısaca kısaca esirim esirimee ve dalgınçlık tekniğidir. Ancak, her esirime de şamanlık değildir. Şaman, kendi özel öz el yönt yöntem emle leri ri ile ile esir esirir ir.. Bu esir esirim imee duru durumu mu için içinde de ruhu ruhunu nu gökl gökler eree yüks yüksel elti tir, r, yer yer altı altına na indi indiri rir. r. Or Oral alar arda da gezi gezip p dola dolaşı şır. r. Ruhu Ruhunn bede bedend nden en ayrıldığını duyar. Ruhları denetimi altına alır. Ölü, şeytan, cin ve perilerle bağlantı kurar. Hastaları sağaltır. Ölülerin isteklerini yerine getirir, insanların dert ve dileklerini bildirmek üzere gökteki ve yerdeki Tanrıların yanına gider. Onlara aracılık yapar. Bu özellikleri ile ilkel topluluklar da şaman kork korku u ve sayg saygıı uyan uyandı dırı rır. r. İnsa İnsann ruhu ruhunu nunn uzma uzmanı nıdı dır. r. Ha Halk lk kitl kitles esin inin in doğaüstü ve yürek gücünün doyumuna bakar. Ancak işlevi başka dinsel sihirsel inanç din adamlarında olduğu ölçüde kapsamlı değildir. Bir zorluk olmazsa şamana iş düşmez. Şamanlık kökende dinden çok, büyü kişiliğinde bozkır Türk inanç düzenidir; Doğanın katı koşullarına karşı bir yaşama biçimidir. Eski Türkler arasında Şamanlığın bir türü yaşar. Eski Türk toplumunda görülen, Tanrı ve "yersu" inan inançl çlar arıı ile ile ilgi ilgisi si bulu bulunm nmaz az.. Anca Ancakk Türk Türk inan inancı cı ile ile şama şamanl nlık ık ar aras asın ında da şaşırtıcı bir uyum olmuştur. Özellikle Türklerdeki atalar kültü, kartal inancı, demircilik ve at kurbanı şamanik özellikler kazanmıştır. Kökende şamanlığın en büyük üyük öz özel elli liği ği,, yayı yayıld ldığ ığıı bölge ölge ha halk lkın ının ın ruh yapı yapıssına ına bürün ürünme me yeteneğidir. Türk düşüncesi uzun bir yol sonunda Şamanlığa ulaşır. Kendinden önceki birçok inancı içinde özümler. Bu yüzden şamanlık belli bir birlik göstermez. Düny Dünyan anın ın çeşi çeşitl tlii yerl yerler erin inde de ve za zama manl nlar arın ında da ayrı ayrı görü görünt ntüy üyee bürü bürünü nür. r. Zamana ve çevreye göre uyum gösteren çok renkli bir inanç konumundadır. Şamanl Şamanlıkt ıktaki aki "Esir "Esirime ime"" Türk Türk inançl inançları arı ile bir bileşi bileşime me varmış varmıştır tır.. Böylec Böylecee şaman ruhu gezip dolaşır. Tanrılarla bağlantı kurar. Eski Türk toplumunun doğaya bağladığı gizli güçler yeni anlamlar kazanır. Yavaş yavaş geliştirerek, ona yeni öğeler ekler. Böylece tüm manevi alemini belirli bir kadro içine almayı başarıp bir din sağlamlığı kazanır. Yine de dıştan etki yalnız Türk dini dinine ne öz özgü gü deği değild ldir ir.. Din Din tari tarihç hçil iler erin inee göre göre,, her her dind dindee bu tür tür etki etkile ler, r, birleşimler, yenilemeler bulunur.
Şamanlık, Göktürklerde kağan ve çevresinden çok halk arasında yayılmış ve benim benimsen senmiş miştir tir.. Yazıtl Yazıtlard ardaa bu inançt inançtan an söz edilme edilmez. z. Bizans Bizanslı lı gezgin gezginler ler Menander (6.yy) ve Theophylakt (7.yy) şamanlığın günümüzde iyi biçiminde tanınmasını sağlamışlardır. Eski Türk dini için görece "şamanizm" terimi kullanılır. Bu, Altay ve Yakut şamanlığının çok üstünde bir dinsel anlayıştır. Büyük göçebe hanlıkların dinidir. Günümüzde eski Türk dini dendiğinde hemen akla Şamanlık gelir. Sürekli adı geçer de, ne olduğunu pek kimse tanımlayamaz. Oysa Eski Türkler bir dizi dizi inançl inançları arınn ardınd ardından an şamanl şamanlığa ığa geçmiş geçmişler lerdir dir.. Şamanl Şamanlık ık çok kimsen kimsenin in tanımlayam tanımlayama-yaca a-yacağı ğı ölçüde ölçüde çok renklilik renklilik gösterir. Kendinden Kendinden önceki bir çok inancı özümseyerek değişik bölgelerde değişik gelişim gösterir. Yine tüm dinler dinler için geçerli geçerli olan zamana göre biçimlenme biçimlenme bu doğa dininin en belirgin özelliğidir. Ayrı zaman dilimlerinde, ayrı giysilere bürünür. Şamanlığın esası Göktanrı, Güneş, Ay, yer su, ata, ateş (ocak) tapınçlarıdır. Dinsel tören belirli bir tören içinde yürütülür. Çin kaynaklarına göre, Orta Asya Şamanizminin esasları Göktanrı, güneş, ay, yer, su, ata, ateş (ocak) tapınçlarıdır. a. Doğa Her Zaman Haklı Doğa güçlerine güçlerine inanç tüm halk dinlerinde dinlerinde bulunuyor. bulunuyor. Sözgelimi Sözgelimi eski Yunan Tanr Tanrıı ve Tanr Tanrıç ıçal alar arıı doğa doğa güçl güçler erin inde denn kayn kaynak akla lanı nıyo yor. r. Zeus Zeus,, gökl gökler er Tanr Tanrıs ısıd ıdır ır.. Yağm Yağmur ur yağd yağdır ırıy ıyor or,, şimş şimşek ekle lerr ça çakt ktır ırıy ıyor or.. Bulu Bulutl tlar ar yoll yolluy uyor or.. Apollon güneş, gençlik Tanrısı. Afrodit ilkyaz, sevi Tanrıçası, vb... Ancak eski Yunanlar, eski Mısır ve Mezapotamyalılarda olduğu gibi, Tanrıları insan biçiminde düşünüyorlar. Bu düşünceye göre her ilin bir koruyucu Tanrısı vardır. Eski Mısır'da ise Nil, bolluk Tanrısı. Eski İran'da, ateş Zerdüşt'ün Tanrı Ahuramazda'nın göstergesidir. Romalılara göre her yerin koruyucusu var. Her insanı insanınn koruyu koruyucu cu perisi perisi bulunu bulunuyor yor.. Örnekl Örnekler er çoğalt çoğaltıla ılabil bilir. ir. Sonuçt Sonuçtaa bütün halklar Tanrıların somut benzerlerini yapıyorlar. Yunanlılar heykel, Hintliler ve Araplar putlarla görüntülüyorlar Tanrılarını.15 Türklerde Türklerde doğada doğada birtakım birtakım gizli güçlerin varlığına inanma inanma ilk dönemlerde dönemlerdenn baş başla lar. r. Bu inan inançç Or Orhu hunn an anıt ıtla ları rınd ndaa "yer "yersu su"" teri terimi mi ile ile an anla latı tılı lır. r. Or Orhu hunn anıtlarında "Yukarda mavi gök, aşağıda yağız yer kılındığı zaman ikisinin arasında kişi oğlu yaratılmış" tümcesi seçilir. Kırgızların Manas destanında "Yer "Yer yer yer oldu olduğu ğu za zama man, n, su su oldu olduğu ğu za zama man" n" dize dizele leri ri geçe geçer. r. Her Her iki iki
söyleyişte de anlam aynı insanoğlunu dünyanın yaratılışına bağlar. Gök ile yer kılındığında, kadın ile erkek varolmuşlardır. Altay Türklerine göre yer yaratılmadan önce "su" vardır. Altay söylencesinin bi bir an anla lattısı ısı "Önce Önce su var ardı dı.. Yer, Yer, gök, gök, ay güne güneşş yok yoktu" tu" diye diye başl başlar ar.. Söylencenin öbür biçimininde ise "önce deniz vardır. Yer gök yoktur. Tanrı Ülge Ülgenn deni denizi zinn üstü üstünd ndee uçar uçar.. Konm Konmak ak iste ister. r. Kona Konabi bilm lmes esii için için düny dünyan anın ın yaratılması gerekir. Birden Su içinde Ak Ana çıkar. Ülgen'e buyruk verir. Bu buyruk üzerine yer yaratılır. Söylenceye göre bizim dünyamızdan başka 99 dünya vardır. Dünyaların yeraltıları (cennet/cehennem) bulunur. Uygurlar da bu "yersu" inancını sürdürürler. Eski Türklerde Türklerde dağ, tepe, kaya, vadi, ırmak, su kaynağı, kaynağı, ağaç, orman, orman, deniz, deniz, demir, demir, kılıcın kılıcın gizemli gizemli güçleri güçleri var. Ayrıca güneş, güneş, ay, yıldırım, yıldız, şimşek, ruh Tanrıları sayılır. Ruhlar iyi ve kötü ruhlar olarak ikiye ayrılır. Erkek Tanrılar yanında Umay adı verilen Tanrıça vardır. Asyalı Hunlar ilkyaz ve sony sonyaz azda da atal atalar araa ve doğa doğa Tanr Tanrıl ılar arın ınaa kurb kurban anla larr kese keserl rler er.. Ha Hann Tanh Tanhu, u, günd gündüz üz güne güneşi şi,, gece gece dolu doluna nayı yı ulul ulular ar.. Hunl Hunlar ar,, Gökt Göktür ürkl kler er,, Uygu Uygurl rlar ar girişimlerini ayyıldız hareketleri ile denetlerler. Tabgaçlar ilk ve sonyazda atalara kurbanlar sunarlar. Kurbanlar taşev tapınağı içinde kesilir, çevreye kayın ağaçları dikilir. Bunlardan kutlu ormanlar oluşur. Hunla unlar, r, sal saldırıy ırıyıı ya da sava savaşı şı an anca cakk ayın ayın büyüm üyümek ektte old olduğu uğu veya veya tamamlandığı günlerde göze alırlar. Büyük kağan en büyük dinadamı gibi birşeydir. Her sabah Tanrının çadırından çıkar, tapınır gibi bir tavırla, doğan güneşi selamlar. Uğur getiren yeni ay gördüğü zaman ise aynı saygı ile selamlar. b. Yer-Su Eski Eski Türk Türkle ler, r, Gökt Göktan anrı rı gökt göktee "Ten "Tengr grii ruhl ruhlar arı" ı"nı nınn varl varlığ ığın ınaa inan inanıy ıyor orla lar. r. Doğaya tapıyorlar. Doğaya tapınım, "yersu" terimi ile karşılanıyor. Yer-Su tapı tapını nımı mı büyü büyükk impa impara rato torl rluk ukla larr döne dönemi mind ndee geli gelişe şere rekk vata vatann tapı tapını nımı mı düzeyine yükseliyor. Gökt Göktür ürkl kler er "ıdu "ıdukk yers yersub ub"" (kut (kutsa sall yer yer su) su) kavr kavram amın ınıı kull kullan anıy ıyor orla lar. r. Bu koruyucu ruhlar ve yurt anlamına geliyor. Yazıtlarda "eçümiz apamız tutmış yer sub" (atalarımızın yönettiği yer su) kullanımı geçiyor. Yer-Su tapıncı, Ötüken ve Budun ili dağları ormanları temsil eder. Bu kutsal yer-su ruhları Göktürklerin yazgısını yönetir. Yurdun korunmasında yer-su ruhlarının rolü Tony Tonyuk ukuk uk yazı yazıtı tınd ndaa pek pek ço çokk vurg vurgul ulan anır ır.. Gökt Göktür ürkk yurd yurdun unaa sald saldır ıran an
düşmanlar, Tanrı Umay ve yer-su ruhlarının yardımıyla gafil avlanarak basılmışlardır. Yersu'lar Uygurlarda da kutsal sayılır. Yazıtlarda "ıduk Ötüken" ve "tamıg ıduk ıduk baş" baş" olma olmakk üzer üzeree iki iki yers yersu u adı adı an anıl ılır ır.. "Idu "Idukk Ötük Ötüken en"" kağa kağanl nlığ ığın ın merkezidir. Kutsal Tamıg, Tamir suyunun kaynağıdır. Uygurlarda Kutlu Dağ söylencesindcki kayalık ulusa güç ve mutluluk veren ruhtur. Yine eski Türk Türkle lerd rdee yağm yağmur ur taşı taşı olar olarak ak kull kullan anıl ılan an Yada Yada taşı taşı vard vardır ır.. Tüm Tüm bunl bunlar ar doğaya tapınım öğeleridir. Bugünkü şaman Türk boylarında görülen dağ, su (ırmak, .göl, pınar), ağaç, kaya tapınçları eski Türk yazıtlarında "yersu" adı altında toplanmıştır. c. Dağ Dağı kutsama evrensel bir inançtır. Eski Yahudiler Sina dağını, Yunanlılar Olimpus dağını, Araplar Arafat, Hindular Himalaya dağını kutsarlar.16 Yer Su ruhlarının en özgün göstergesi dağlardır. Şamanist Türklerde dağ tapıncı Göktanrı tapmayla ilgilidir. Hunlar eski Yurtlarında Hanyoan dağına her yıl Göktanrıya kurbanlar keserler. Gantsuanşan dağı Hunların kutsal dağl dağlar arın ında dand ndır ır.. Hun Hun ha hanl nlar arıı Çinl Çinlee yapt yaptık ıkla ları rı sözl sözleş eşme mele leri ri Hund Hundaa dağı dağı tepesinde kurban keserek antlarla pekiştirirler. Göktanrı tapıncı ile dağ tapıncı birbiriyle yakından ilgilidir. Altaylı Şor ve Beltirler, Beltirler, Göktanrıya Göktanrıya kurbanların kurbanlarınıı yüksek dağ tepesinde tepesinde törenlerle törenlerle sunarlar. sunarlar. Bu törene tengere tayıg (Tanrı gök kurbanı) derler. Gardizi'ye göre, Eski Türkler dağların Tanrı makamı olduğuna inanırlar. Türgeş ve Çiğil Türkleri yakınlarındaki bir dağı Tanrıların makamı sayarlar. Yüksek dağ tepeleri göklere yakındır. Orta Asya dağlarının çoğu Türkçede ve Moğolcada kutsal sözlerle adlanır. Günümüzde Orta Asya'da ve Altaylarda şamanist her boyun, her oymağın kendine özgü kutsal dağı bulunur. Ama Altaylar tümünün ortak kutsal dağıdır. Boylardan kurulan büyük birliklerin ortak kutsal dağları vardır. Gökt Göktür ürkl kler erde de de dağ dağ ve ma mağa ğara ra kült kültür ürü ü ön önem emli li.. 7. Yüzy Yüzyıl ılda da Gökt Göktür ürkk imparatorluğuna giren tüm Türk ve yabancı boylar için Ötüken dağı ve orma or manı nı kuts kutsal aldı dır. r. Ha Haka kanı nınn otağ otağıı Ötük Ötüken en'd 'dee kuru kurulu ludu dur. r. Her Her yıl yıl boyl boylar ar başbuğları ile Budin İnli mağarasında törenler yaparlar. Atalara kurbanlar sunarlar. Türkler İslama girdikten sonra bile bu tapınç sürecektir. Divan'ı Bağdat'ta yazan Kaşgarlı Mahmut, Ötüken'i anacaktır.
Cüveyni'nin saptadığı Uygur söylencesinde, kutsal Kuttag vardır. Uygurlara mutl mutlul uluk uk ve boll bolluk uk sağl sağlar ar.. Bu dağı dağı Çinl Çinlil iler er görd gördük ükte tenn sonr sonraa Uygu Uygurl rlar ar perişan olmuşlardır. Bugünkü Moğolistan'daki Erdene Ula (Mutluluk Dağı) için de aynı söylence anlatılır. Moğolların taptıkları, Erdene Ula'yı Çinliler alıp götürürler. Dağın bulunduğu yerde bir kadın şaman tapınarak Tanrıya dua dua ede eder. Mutlu utlulu lukk dağı dağınnı ger geri geti getiri rir. r. Bu söyl söylen ence ce Uygu Uygurr Kutta uttağğ söylencesinin çeşitlemesidir. Söylencelerde Orta Asya'nın verimli dağları Çinlilerce tutulduğu dönemlerin anılarını yansıtır. Bolluk dağlarını yitiren göçebeler bu dağların anılarını yıllar yılı unutmazlar. Hunlar, Gansu ilindeki Tsilenşan dağından ayrıldıktan sonra ağıtlar yakacaklardır. Şamanlara göre tüm dünya ruhlarla dolu. Dağlar, ırmaklar, göllerin tümü canl ca nlıı nesn nesnel eler er.. Kuts Kutsad adık ıkla ları rı ırma ırmakl klar ar göll göller er salt salt yere yerell nesn nesnel eler er deği değil.l. Konuşan, duyan, evlenen, çoluk çocuk sahibi olan varlıklar. Dağ doğrudan ruh, ruh doğrudan dağdır. Bunları ayırmak zor. Şamanistler çok eski ilkel doğada canlılık anlayışını yaşatıyorlar. Şama Şamann töre törenl nler erin inde de,, şama şamann Alta Altayy dağl dağlar arın ınaa sesl seslen eniy iyor or.. Onda Ondann yard yardım ım umuyor. Üzülmeyelim Tanrı var Tasalanmayalım Altay var Altay'ım diye tapıyoruz Ruhlar ve büyük şamanlar Altaylardan esin alırlar. Kutsal dağ kavramı Moğollarda da var. Moğolların Gizli Tarihinde Cengiz Han gençken Merkitlerin bir baskınında Burhan Haldun dağına sığınır. Bu dağın yardımıyla düşmanlardan kurtulur. Söylence şöyle: "Burhan Haldun tepesine çıktım. Burhan Haldun'un yardımıyla kırlangıç gibi kurtuldum. kurtuldum. Her sabah Burhan Burhan Haldun'a Haldun'a tapınmalıyım. tapınmalıyım. Bunu soyum ve soyumun soyu böyle bilsin!" Temuçin bu sözlerle kuşağını boynuna, külahını koluna astı. Güneşe karşı döndü. Eliyle göğsüne vurdu. Güneşe karşı dokuz kez diz çöküp tövbe etti. Pişmanlık belirtti.
Benzer bir öykü Altay Türklerinde de var. Moğollarca izlenen Altaylılar Kara Ka raga gayy dağı dağına na sığı sığını nıyo yorl rlar ar.. Dağa Dağa kurb kurban an kesi kesiyo yorl rlar ar.. Bird Birden en bire bire dağı dağı,, orman kaplıyor. Moğollar yol bulamıyor. Altaylılar kurtuluyor. 11.yüzyılda Gardizi, Dokuz Oğuzların çok büyük bir dağa taptıklarını yazar. Oğuzlar o dağa kurban keserler.17 Eski Türklerin Yersu tapınımı Sibirya ve Orta Asya Şaman Türklerinde yaşı yaşıyo yor. r. Alta Altayy Yeni Yenise seyy ve Yaku Yakutt Türk Türkle leri ri dağ, dağ, or orma man, n, ağaç, ağaç, yer yer pına pınarr tapınçlarını sürdürüyorlar. Kutsal dağlar için görkemli törenler yapıyorlar. Başkurtlar, bütün Ural dağlarını kutlu sayarlar. Bununla birlikte her boyun kutlu bir dağı bulunur. Uralın orta kesimindeki boylar Tura, Kırktı dağlarını kutsarlar. Kırktı dağında bir ağaca çaput bağlarlar. 18 Göktanrıya yapılan tören de yüksek ve kutsal dağın tepesinde yapılıyor. Bir ağızdan ilahiler söyleniyor. Dağlar, ırmaklar, ormanlara sesleniliyor. Anadolu'da da kimi dağlar kutsal sayılır. Yaklaşık her Alevi köy ya da obasının kutsal saydığı bir, iki dağ vardır. Anadolu böyle kutsal sayılan dağlarla doludur. Kimi yerlerde böyle dağlar için törenler yapılır. Yağmur dualarına çıkılır. Kurbanlar sunulur, adaklar adanır. Yörükler göç sırasında Toros dağları ruhlarına kurbanlar sunarlar. Çanakkale yöresi Türkmenleri Kazdağını kutsarlar. Ordaki Sarıkız'ı ulularlar. Çevrede yaşayan Aleviler arasında Sarıkız üzerine söylenceler anlatılır, deyişler söylenir. Sözgelimi şu deyiş Sarıkız mitolojisini anlatır: Hey kurbanın olam, Zülfikâr Ali Sen yarattın yeri göğü ezeli Dünya görmemiş böyle güzeli Hey kurbanın olam Zülfikâr Ali Falıma nurundan Kabe'ye düşen Mevla nefesinden süzülüp geçen Sarıkız elinden doldurup içen Hey kurbanın olanı Zülfikâr Ali Eşiğinin yanında Yan Yatan Sultan Sarıkız divanında kumlan aslan Sırrı, esrarı bilendir Selman Hey kurbanın olam Zülfikâr Ali
Malımı, canımı helal aldın mı? Irzıma, kanıma helal aldın mı? Sarı Sultan'ımı helal aldın mı? Hey kurbanın olam Zülfikâr Ali. Deyiş çok renkli motifleri içerir. Orta Asya'da Anadolu'ya uzanan uzun yolun tüm öğeleri serpiştirilmiştir. Deyişe göre, varı yoğu yaratan Ali'dir. Sarıkız'ın nuru süzülüp Tanrı Ali'den gelmiştir. Ali kapısında yan yatan Selman'dır. Sarıkız divanında kurulan bu Selmanı Farisi, Ali'nin tüm sırrını bilir. Sonra Sarıkız, Selman'ın nikahlısı, helallisi olur. Burda anlatılan olaylar, tümüyle Eski Türk destanlarındaki öğeleri anımsatır. Oğuz Kağan Destanı ile kimi koşutluklar bulunur. Oğuz Kağan Destanı'nda, günlerden bir gün Oğuz Kağan bir yerde Tanrı'ya yalvarır. Karanlık basar. Gökten bir ışık düşer. Bu ışık, güneşten, aydan daha parlaktır. Oğuz Kağan yürür. Bu ışığın içinde bir kız görür. Çok güzel bir kızdır. Başında ateşli, parlak bir beni vardır. Altın Kazık, Demir Kazık gibidir. O kız, öyle güzeldir ki, gülse Göktanrı da güler. Ağlasa, Göktanrı da ağlar. Oğuz Kağan onu görünce aklı kalmaz, onu sever ve alır. Kazdağı yöresinde anlatılan Sarıkız masalı şöyledir: Birgün Birgün Fatma Anamız Anamız çok üzgün ve tasalıdır. tasalıdır. Ağlar. Bu sırada sırada Hz. Ali, Kan Kalesini açmaya ve ele geçirmeye çalışır. Hz. Ali, Fatma Ana'nın derdini, üzüntüsünü duyar. O sırada Kan Kalesi hanının kızını almak üzeredir, ki o anda Fatma Anamızın eli Hz. Ali'nin yakasına yapışır. Hz.Ali'nin önünde hanın kızı can verir. Hz. Ali bu olayı Fatma Anamızın kadınlık kıskançlığına yora yorar. r. Fatm Fatmaa Anam Anamız ızı,ı, kızı kızınn odas odasın ınaa götü götürü rür. r. Or Orda da gönl gönlün ünü ü alır alır.. Niye Niye geldiğini sorar. O da derdini söyler. "İki oğlumuz var. Bir de kızımız olsaydı! tşte bunun için tasalanıp geldim" der. Hz. Ali şöyle karşılık verir: "Var Kabe'den kızını al!" Fatma Ana o anda kendini dünya güzeli bir kızla, Kabe içinde bulur. Bu mır topu yavrusuyla, atası Hz. Muhammet'e varır. "Gör bakalım, sahibim Ali ne verdi?" der.
"İyi ama yavrum, bu çok güzel kızı görmek için, benim üçüncü gözüm yok. iki gözüm Hasan-Hüseyin'dir. Var bunu Hz. Ali'ye götür. Tanrı'ya emanet etsin" diye karşılık verir Muhammet. Fatma Ana: "Ben istedim diye verdi. Ali geri almaz" der. Hz. Muhammet: "Öyleyse götür, Kabe'ye bırak. Tanrı kendisi bilir. "Fat "Fatma ma Ana, Ana, kızı kızı Ka Kabe be'y 'yee bıra bırakm kmay ayaa gide giderk rken en Ka Kabe be'n 'nin in kapı kapısı sınd ndaa yan yan yatmakta olan Selman'la karşılaşır. "Ey Selman, burda ne işin var?" diye sorar. "Sahibim Ali, bana bir kutsal emanetini almamı buyurdu. Onu almaya geldim" der. Fatma Ananın kucağındaki nurtopunu alıp gözden yiter. Selman Kafdağı'nda elmastan, yakuttan bir köşke bırakır. Kız büyür. Selman kızın yetiştiricisidir. Selman, arada bir uğrayıp kızı yoklar. Kız büyüdükçe yaşlı Selman'ın Selman'ın güzelliğine güzelliğine vurulur. Bir gün Tanrıya Tanrıya duaya durur. 'Yalvarıp 'Yalvarıp yakarır. Durum Ali'ye malum olur. Ali: "Halin yaman" der. Yeri göğü yaratan, kendi tüm gizemine Selman'ı ortak eden Ali, Selman'a acır. Onu genç, yakışıklı bir delikanlı yapar. Gidip, Kafdağındaki köşkünden kızı getirir. Sarıkız tepesinde ona bir dünya sarayı düzer. Sarıkız dünya sarayında yirmi gün yaşar. Artık kendisine bu yaşayış, kimsesizlik ağır gelmeye başlar. Bir gün Selman'a: "Atamı, anamı, dedemi, kardeşlerimi göresim geldi. Onları bana göster" diye yalvarır. Selman Sarıkız'a acır, "Sarıkız'ın çok güzel. Seni görmek istiyor. Bir gel, onu gör" diye yakarır. Fatma Ana, Ali'den izin alıp gelir. Sarıkız'ı görüşür. Bu buluşmadan sonra Sarıkız ölür, Selman ise yeniden yaşlanır. Yedi kız sağ yanda, yedi kız sol yanda, yedi de sürünerek kendi özlemini inleyerek sızlayarak Ali'yi sormaya gider. Yirmi gün sonra Ali'nin kapısına gider. Örtüsüne girer. Fatma Ana Sarıkız'ı görmeye gittiği zaman güzün ilk günüdür, işte bugün, Kazd Ka zdağ ağıı çevr çevres esin inde deki ki Alev Alevil iler er her her yand yandan an Ka Kazd zdağ ağı'ı'na na geli gelirl rler er.. Büyü Büyükk toplantı ve eğlence yaparlar. A.Yılmaz, bu söylenceyi 110 yaşında bir dededen derlemiştir. Söyl Söylen ence cede de dağ dağ kuts kutsal aldı dır. r. Dağı Dağınn kuts kutsal al sayı sayılm lmas ası,ı, yers yersu u tapm tapman anın ın bir bir bölümüdür. A.Yılmaz, Kaz Dağını ululama doğrudan Şaman inancına dayanır. Kuzey Türklerinden Aktav Türkleri gelip bu alana yerleşmişlerdir. Eski inançlarını
Türk-İslam örtüsü altında yaşatmışlardır. Ayda Torugan'a Sarıkız, asıl dağa da Kazdağı adını vermişlerdir. ç. Ağaç, Orman Bir orman tümüyle ya da kimi ağaçlar kutlu sayılıyor. Şamanların en çok sayd saydık ıkla ları rı ağaç ağaç kayı kayın. n. Alta Altayy şama şamanl nlar arıı kayı kayını nınn Tanr Tanrıd ıdan an kopt koptuğ uğun unaa inan inanır ırla lar. r. Bunu Bununn için için,, kayı kayına na yıld yıldır ırım ım düşm düşmez ez.1 .199 Doğu Doğu Türk Türkis ista tan' n'ın ın Müslüman şamanları has tayı tayı afsunl afsunlaa sağalt sağaltırk ırken en kayın kayın ağacı ağacı bulund bulunduru uruyor yorlar lar.. Son yıllar yıllaraa değin değin Altaylı şamanlar kayın ağacı olmadan tören yapmıyorlar. Kayın salt törende bulunan bulunan bir araç değil, kendisine tapılan kutsal bir varlık. varlık. Kaç Türklerinden Türklerinden bir şaman kayına kurban sunarken şöyle sesleniyor: Altın yapraklı kutsal kayın Sekiz gölgeli kutsal kayın Dokuz köklü, altın yapraklı bay kayın Ey kutsal kayın ağacı Sana kara yanaklı, ak kuzu kurban ediyorum. Bu açıklamaya göre kayını, ana Tanrı Umay ile, Ülgen yere indirmiştir. Altay dualarında hep bay kayın anılır. Beltir ve Sagaylar gök ya da dağ kurban törenini kayın ağacı altında yaparlar. Yakutlar karaçam ağacını sayarlar. Çocuğu olmayan Yakut kadın kara çam ağacına gelir. Ak at derisini ağacın altına serer. Ağacın karşısında dua eder. Orman tapıncı, kuzeyli çağdaş avcı uluslarda da en önemli tapınçlardan. Yakut avcılarına göre dokuz orman Tanrısı ruhu bulunur. Bu ruhlar avcıları korur. Onlara bol av bağışlar. Son zamanlara dek avcılıkla geçinen Şor Türkleri orman ruhuna pek önem verirler. Bu ruhlar avcının temiz ve doğru sözlü olmasını ister. Avcı ava çıka çıkaca cağı ğı gün gün cins cinsel el iliş ilişki kide de bulu bulunm nmam amal alıd ıdır ır.. Avcı Avcıla ları rınn aile aile bire bireyl yler erii de temi temizl zliğ iğee öz özen en göst göster erme meli lidi dir. r. Avcı Avcıla larr dönü dönünc ncey eyee deği değinn obad obadaa oyun oyun,, şakala şakalaşma şma,, eğlenc eğlencee yasakt yasaktır. ır. Orman Orman ruhlar ruhlarıı böyle böyle şeyler şeylerii sevmez sevmezler ler.. Bu ruhlar avcılardan öyküler, masallar dinlemeye bayılırlar. Bu yüzden avcılar yanlarında bir usta hikayeci bulundurur.20 d. Su, Pınar, Irmak, Göl, Kaya
Eski dönemlerden beri Türklerde su önemli bir öğedir. Orhun anıtlarında "yersu" Türklerin koruyucu ruhudur. El Biruni, Oğuzların çok bereketli bir pınar yanındaki kayaya taptıklarını, secde ettiklerini yazar. Gardizi'ye göre Kimek boyu İrtiş ırmağına tapar. Su Kimek Kimekler lerin in tanrıs tanrısıdı ıdır. r. 10. 10.yüz yüzyıl yılda da İbn el-Fak el-Fakih, ih, Barhsa Barhsann Türkle Türklerin rinin in Isık Isık gölünü kutsadıklarını yazar. Barhsan Türkleri Isık gölüne taparlar. Çağımızda Altay Türkleri doğa tapıncına "yersu" derler. Görkemli törenlerle "yersu"ya ilahiler söylerler. "Bereketli hayvan sürülerimizin canlarını yaratan yersuyumuz" diye seslenirler. Arap Arap kayn kaynak akla ları rına na göre göre,, eski eski Oğuz Oğuzla larr ve Mo Moğo ğoll llar ar suda sudann kaça kaçarl rlar ar.. Hiç Hiç yıkanmazlar. 10.yüzyılda İbn Fadlan "Hiç yıkanmazlar, hele kışın su ile hiç ilg ilgiler ilerii olmaz lmaz"" diye iye söze sözede der. r. 13 13..yüzy yüzyıl ılda da Cengi engizz Han bu gele gelenneği eği yasallaştırır. Cücenler giysilerini ve ellerini yıkamazlar. Aynı töre şaman Oğuzlarda ve Moğo Mo ğoll llar arda da da görü görülü lür. r. Gard Gardiz izii Kime Kimekk ve Kıpç Kıpçak akla ları rınn İrti İrtişş ırma ırmağı ğına na taptıklarını bildirir. Ona göre "Su Kimeklerin Tanrısıdır." Bu yüzden Tobalar onları küçük görürler. Haşaretten sayarlar. Bu gelenek koyu şamanistlerin su tapıncına inanmalarından kaynaklanır.21 e. Ateş, Ocak Eski Türklerde ateşe tapınç çok önemlidir. Altaylı şamanist Türkler şöyle bir söylence anlatırlar: İlk insanlar meyve ve otla beslenirlerdi. Ateşe gereksinimleri yoktu. Tanrı onlara et yemelerini buyurdu. Ateşe ihtiyaçları oldu. Ülgen gökten, biri kara biri ak iki taş getirdi. Kuru otları avcunda ezerek bir taşın üzerine koydu. Başka bir taşla vurdu. Otlar ateş aldı. Böylece Ülgen, ilk kez ateş yapmasını insanlara öğretti. "Bu ateş atamın gücünden taşa düşmüş ateştir" dedi. Bu yüzden, Altaylarda ve Yakutlarda, çakmak taşından elde edilen ateş kutlu sayılır. sayılır. Kuzey Altaylarda Altaylarda gelin güvey gerdeklerind gerdeklerindee ilk ateşi çakmak çakmak taşıyla taşıyla tutuştururlar. Üç gece, üç gündüz bu ateşin yanında bulunurlar. Yakut şamanları şamanları dinsel tören için ateşi çakmak taşıyla elde ederler. ederler. Bu ateşe kutsal ateş derler. Kibritle yakılan ateş dinsel törende kullanılmaz. Ateşe bakıp gelecekten bilgi vermek Türklerde eski bir görenek. Türklerin büyük hanlarının belli bir günü vardır. O gün kendisi için büyük bir ateş yakılır. Bu ateşe kurban sunulur, dualar edilir. Ateşin üzerinden büyük
yalınlar yükselir. Yalınlar yeşilimsi olursa, bol yağmur yağacaktır, iyi ürün olacaktır. Kızıl olursa savaş olacaktır. Sarı olursa salgın ve sayrılık olacaktır. Kara olursa han ölebilir, ya da uzun bir yolculuğa çıkacaktır. 11.Yüzyılda Gardizi şöyle diyor: Hintliler gibi ölülerini yakarlar. Ateşi en arı nesne sayarlar. Ateşe düşen her şeyin arı olacağına inanırlar. Ölüyü kir ve günahlardan arınması için ateşe atarlar. Şaman inancına göre ateş herşeyi temizler. Kötü ruhları kovar. 6.Yüzyılda Batı Göktürk hanına gelen Bizans elçileri ateşler arasından geçmişlerdir. Bu törenle, elçilerle gelmesi olası kötü ruhlar kovulmuş olur. İnancın izleri ile Müslüman Türklerde de karşılaşılır. Başkurtlar ve Kazaklar bir yağlı paçavrayı tutuşturup hastanın çevresinde "alas, "alas, ala alas" s" diye diye dolaşt dolaştırı ırırla rlar, r, "alasl "alaslama ama", ", "alaz "alazlam lama" a" biçimi biçiminde nde Türkiy Türkiyee Türkçesinde de kullanılır. Ateşle temizleme anlamındadır. Alas sözü Yakut ve Altay şamanlığında geçen bir sözcüktür. Yakut şamanları kötü kötü ruhl ruhlar arıı "ali "alias as,, alia alias" s" diye diye kova kovarl rlar ar.. Şama Şamann kutl kutlu u od ile ile alaz alazla lama ma yapmaktadır. Ocak Oc ak tapı tapınc ncıı ile ile ateş ateş tapı tapınc ncıı birb birbir irin inde denn ayrı ayrılm lmaz az.. Şama Şamann dual dualar arın ında da atalarımızın yaktığı ocak denir. Şaman törenlerinde okunan manzum dualardan birinde ateş ruhu şöyle kutsanır: Otuz dişli ateş anam Kırk dişli kayın anam Gündüzleri bizim için Çalışıp çabalıyorsun Ruh Ruhlara lara inan inanma ma,, kahi kahinl nlik ik ve falcı alcılı lığı ğı da birli irlikt ktee get getiri irir. Hunla unlarrda, da, Uygurlarda falcılık yaygındır. Uygurlardan kalan Irk Bitik yazıtı kahinlikle ilgilidir.22 Ne ki, kahinlik ile falcılık salt Türklere özgü değildir. Eski ve orta çağlarda insa insanl nlığ ığın ın gene genell ar aray ayış ışla ları rınd ndan andı dır. r. Eski Eski Mı Mısı sır' r'da da Yuna Yunan' n'da da,, Babi Babil'l'de de önbilicilik ünlüdür. Romalılar kendilerini bu gizeme kaptırmışlardır. Bizans Bizans kaynak kaynaklar larına ına göre göre Türkle Türklerr ateşi ateşi de kutsal kutsal sayarl sayarlar. ar. Göktür Göktürkle klerde rde görülen bu inanç Zerdüştlüğün etkisiyledir.
Büyük devlet kuran Şamanistler dinsel törenlerini uygulamak için tüzük oluşturuyorlar. Mançular bunu yapmış. Çinlilere göre Hunlarda da benzer tören var. Dinsel törenler belirli bir düzen içinde yapılır. Hakanın otağındaki tapınakta her yıl başında tören yapılır. Törene 24 Hun boyunun başbuğu katı katılı lır. r. Yılı Yılınn beşi beşinc ncii ayın ayında da Lung Lungçe çeng ng kent kentin inde de topl toplan anır ırla lar. r. Atal Atalar ara, a, Göktanrı'ya, yersu ruhlarına kurbanlar sunarlar. Sonyaz Sonyazda da atlar atlar iyi beslen beslenmiş mişler lerdir dir.. Orman Orman yanınd yanındaa toplan toplanırl ırlar. ar. Çevrey Çevreyii dolaşırlar. Halkın ve hayvan sürülerinin sayısını belirlerler. Hakan günde iki kez tapınım için çadırından çıkar. Sabah güneşe, geceleri aya tapar. İÖ. 121 yılında Çinliler bir Hun prensini yenip otağını ele geçirirler. Savaş kazancı arasında bir de altın put vardır. Çin tarihçilerine göre, Hun prensi bu put karşısında Göktanrı'ya kurbanlar sunar. Hunlar bir işe girişeceklerinde yıldızların ve ayın durumuna bakarlar. Hunla unlard rdan an son sonra Or Ortta Asya Asya'd 'daa devl devleet kura kurann çeşi çeşittli Türk Türk soyl soylar arıı da Göktanrı'ya, yersuya, güneşe, aya kurbanlar sunuyorlar. Dinsel inançları Hunl Hunlar arın ınki ki gibi gibi.. Toba Tobala lar, r, Siye Siyenp npii gele gelene neği ği üzer üzerin inee ilky ilkyaz azın ın ilk ilk ayın ayında da Gökt Göktan anrı rıya ya,, kurb kurban anla larr kesi kesiyo yorl rlar ar.. Doğu Doğuda da bulu buluna nann tapı tapına nakt ktaa atal atalar araa kurban kurbanlar lar sunuyo sunuyorla rlar. r. Sonyaz Sonyazın ın ilk ayında ayında Göktan Göktanrıy rıyaa kurban kurban törenl törenleri eri yapıyorlar. Dinsel tören, kurban törenleri bir kurallar dizisi içinde yapılıyor. Atalar tapınağına bir taş oyuyorlar. Kuzey yurdundan güneye göç ediyorlar. Taş evde göğe, yere, hakanın soyuna kurbanlar kesiyorlar. Kurbandan sonra kayın ağaçları dikiyorlar. Bunlardan Tanrısal kutlu ormanlar yeşeriyor. İÖ. 3. yüzyıl yüzyılda da Tobala Tobalarda rda Hun tapınç tapınçlar larıı sürüyo sürüyor. r. Tobala Tobalar, r, egemen egemenlik likler lerind indeki eki Cücenleri aşağılıyorlar. 519 yılında Juan juanlarda bir kadın şaman, bir prensi göğe yolculuğa yolluyor. Sonra bu prensi geziden geri çağırıyor. Bunun için güzün orta ayında bir ovada çadır kuruyor. Çadırın içinde yedi gün oruç tutuyor ve tüm bir gece dua ediyor. Vl.yüzyılda iç Asya'dayız. Göktürk soyu, büyük Türk devletini yeniden kurmuştur. Göktürkler eski dinsel inançlarına bağlı bir soy. Bu soy, devlet yönetiminde ulusal yazı ve ulusal dili geliştirecektir. Ulusal devlet bilincinin tomurcuğu açılacaktır. Tüm bunlara karşın ilkel şamanlık yaşayacaktır. Göktürkler de şamanlığa inanıyor. 6. yüzyılında gelişmiş bir ulus olmasına karşın karşın bugünk bugünkü ü Altay Altay ulusla ulusların rının ın şamanl şamanlıkık-lar larınd ındaki aki birçok birçok ilkel ilkel öğeler öğelerii bulunduruyor. Keçeden Tanrıların biçimini yapıyorlar. Deri torba içinde koruyorlar. Bu görü görünü nüşü şü iç yağı yağı ile ile yağl yağlıy ıyor orla lar. r. Sırı Sırıkl klar ar üzer üzerin inee diki dikiyo yorl rlar ar.. Yılı Yılınn dört dört
çağında Tanrılara kurbanlar kesiyorlar. Bu görüntüler, Altaylıların Töztös, Yakutların Tanara, Soyonların Eren, Moğolların Ongon dedikleri putlar. At ve koyun kurbanların kafalarını sırıklara takarlar. Hanın çadırı Ötüken dağındadır dağındadır.. Kapısı Kapısı doğuya doğuya bakar. Her yıl boy başbuğlarıy başbuğlarıyla la birlikte birlikte ataların ataların mağa ma ğara rası sına na kurb kurban anla larr suna sunar. r. Ayın Ayın ilk ilk on onun unda da ırma ırmakk kıyı kıyısı sınd ndaa Tanr Tanrıy ıyaa kurban keserler. Ötüken dağının batısında 500 lii uzakta yüksek bir dağ vardır. Bu dağın üstünde ağaç ve ot yoktur. Buraya "Budun ili" derler. Ülkeyi koruyucu ruh anlamındadır. Ruhlara taparlar, kamlara inanırlar. Gökt Göktür ürkl kler er ve Uygu Uygurl rlar arda dann sonr sonraa Or Orta ta Asya Asya Bozk Bozkır ırla ları rını nınn efen efendi dile leri ri Kırg Kırgız ızla lard rdır ır.. Çin Çin ve İsla İslam m kayn kaynak akla ları rına na göre göre on onla larr da şama şamanı nı Tanr Tanrıl ılar araa ruhlara kurbanlar sunuyorlar. Kurban töreninin belli bir zamanı yok. Sulara ağaçlara ağaçlara kurban kesiyorlar. kesiyorlar. 10 yüzyılda yüzyılda İslam gezgin Dülef'e göre her yıl üç bayramları var. Dinsel törenlerinde uyaklı deyişler okuyorlar. Ebu Dülef Yedi Su ve Sırderya ırmağının doğusunda oturan Karluklar için şu bilgiyi veriyor: Karluk Türklerinin yanmayan ağaçtan tapınakları bulunur. Duvarlarında eski hakanlarının görüntüleri belgelenir. Bu sav sav doğr doğruy uysa sa,, Ka Karl rluk uk şama şamanl nlığ ığıı oldu oldukç kçaa geli gelişm şmiş iş.. Tapı Tapına nakl klıı bir bir din din durumuna gelmiş. Yine Gardizi'ye göre Kırgızlar boy boy çeşitli varlıklara taparlar, inek, kirpi, saksağan, şahin, güzel ağaçlar bu tapılan nesnelerdir. Her yıl belli günlerde çalgıcıları gelir. Çalgılar çalmaya başlayınca şaman bayılıp düşer. O yıl neler olacağ ola cağını ını,, kıtlık kıtlık,, bolluk bolluk,, yağmur yağmur,, kurakl kuraklık, ık, tehlik tehlike, e, güvenc güvencee ve düşman düşman saldırısı konularında sorular sorulur. Şaman tüm bu sorulara yanıtlar verir ve çok kez söyledikleri olur. 10.yüzyılda Hazar ile Aral arasında Oğuzlar yaşarlar. İbn Fadlan'a göre İslam ülkesine yakın olmalarına karşın Oğuzlar Şamanlıkta direnirler. Ibni Fadlan, ilk Oğuz beyi Küçük inal Beyi görür, inal Bey önce Müslüman olmuştur. Ama, halkı "Müslüman olursan bizim başkanımız olamazsın" diye karşı çıkmıştır, İnal Bey yemden şamanlığa dönmüştür. Fadlan Fadlan'ın 'ın gördüğ gördüğü ü ölü gömme gömme törenl törenleri eri de tıpkı tıpkı Göktür Göktürkle klerin rinki ki gibidi gibidir. r. Meza Mezarr üzer üzerin inee kurg kurgan an yapı yapılı lır. r. Balb Balbal al diki dikili lir. r. Yug Yug (aş) (aş) yapı yapılı lır. r. Kesi Kesile lenn hayvanların derileri, baş, ayak ve kuyrukları ile birlikte ağaca asılır. Böylece ölülere kurbanlar sunulur. f. Ruhlar
Şamanlıkta iyi ve kötü ruhlar bulunuyor. Altay şamanlığında Ülgen, en büyük ruh ve Tanrı sayılır. Kırgız ve Kazak Türkçesinde ülgen büyük, ulu anlamında. Buryat dilinde "anamız yağız yer" demek. Buna göre Ülgen yer Tanrısının adı. A.Anohin'in saptadığı söylenceye göre, ülgen, iyilik eden bir varlık. Ay ve güneşin ötesinde, yıldızların üstünde yaşıyor. Onun katına giden yolda yedi (ya da dokuz) engel var. Bu yol erkek şamanlara dinsel tören sırasında açıktır. Buna karşın erkek şaman da ancak beşinci engele de ulaşabilir. Ordan geri döner. Ülgen'in sarayı altından tahtı vardır. Kendisi insan biçimindedir. Ülgen yaratıcıdır. Tüm varlığı yaratan odur. Ona aylı güneşli tüm katları yaratan odur diye seslenirler. Ateşi yaratan odur. Sacayaklarını ocaklara o yerleştirmiştir. Gökten dökülen rahmet onun ağız sularıdır. Ayı ile güneşin devinimini yaptırır. Ak bulutları ülkeden ülkeye aşırır. Ülgen'in yedi oğlu, dokuz kızı vardır. Bunlar göklerde bulunur. Oğullarının her birinin özel adı vardır. Kızları topluca Akkızlar adı ile anılır. Ülgen'in hizmetinde başka ruhlar da vardır. Bunlar Yayık, Suyla, Karlık, Utkuçu ruhlarıdır. Yayık insanlarla Ülgen arasında aracılık yapar, insanları kötü ruhlardan korur. Ay ve güneşten bir parçadır. Suyla, yerde bulunur ve insanları korur. Gözleri otuz günlük uzaklıktan görür. At gözlerine benzer. Ay ve güneşin kırıntılarından yaratılmıştır, insan yaşamındaki değişimleri izlemekle görevlidir. Dinsel yolculuğunda şamanı saldıracak kötü ruhlardan korur. Yayık ile birlikte kurbanın canını göklere götürür. Dinsel törende onuruna saçı olarak rakı kullanılır. Karlık, Suyla'nın en yakın arkadaşıdır. Utkuçu göklerde bulunur. Yer yüzüne inmez. Ülgene kurban sunmak için göğe çıkan şamanı karşılar. Şamanın dileklerini Ülgen'e sunar. Ülgen'in oğulları da gökte bulunur. Her Altay boyu bir oğulu kendi koruyucusu sayar. Ülgenin dokuz kızı (ak kızlar) şaman dualarının esin kaynağıdır. Şamanlıkta başka, iyi dişi ruhlar da vardır. Umay, Ana Maygıl, Aka Ene, Ayasıt bunlardandır. Umay çocukları ve hayvan yavrularını korur. En ünlü Türk dişi Tanrısıdır. Eski çağlardan beri bilinir. İlk Göktürk yazıtlarında adı geçer. Bilge Han "Babam hakan öldüğü zaman küçük kardeşim Külteğin yedi yaşındaydı. Umay gibi anam hatun sayesinde küçük kardeşim Külteğin erkahraman adını aldı" der. Anasını Umaya benzetir. Yine yazıtlarda "Tanrı, Umay ve kutsal yersu ruhların Türklere yardım etmesinden söz edilecektir.
Ayas Ayasıt ıt,, yara yaratı tıcı cı,, boll bolluk uk,, göne gönenç nç dişi dişi ruhu ruhudu dur. r. Kimi Kimi insa insann ve ha hayv yvan an yavrularını korur. Dağınık yaşam öğelerini toplayıp birleştirir. Yakutlarda eski eski Umay Umay'ı'ınn işle işlevi vini ni üstl üstlen enmi mişt ştir ir.. Ana Ana karn karnın ında daki ki ço çocu cuğa ğa "kut "kut"" üfle üfler. r. Çocuğa can verir. Gebe kadınların koruyucusudur. Yakut kızları ayasıt adına put yapıp karyolalarının altına saklarlar. Kısır kadınlar çocuk için Ayasıt'a dilekte bulunurlar. Şamanlıkta birtakım kötü ruhlar da vardır. Bunların başında Erlik gelir. Erlik, Altayl Altaylıla ılara ra göre göre "güçlü "güçlü"" demekt demektir, ir, insanl insanlara ara her türlü türlü kötülü kötülükle kleri ri yapar. yapar. Hastalıklar yollar, kurbanlar ister. Kurban verilmezse, o obaya ya da ocağa ilişir. Ölüm, yıkım yollar. Öldürdüğü canlının ruhunu yer altındaki karanlık düny dünyas asın ınaa götü götürü rür. r. Kend Kendis isin inee uşak uşak yapa yapar. r. Şama Şamann dual dualar arın ında da şöyl şöylee betimlenir: "Bindiği at kara küheylan, döşeği kara kunduz derisi. Beline kuşak yetişmez, Göz kapağı bir karış, kara bıyıklı, kara sakallı. Yüzü kana çalmış, parlak saçlı bay erlik. Kuvası kişi göğsünden, kadehi kurumuş kafatasından, kılıcı yeşil demi demird rden en,, kapk kapkar araa yüzl yüzlü. ü. Bind Bindiğ iğii at kara kara kühe küheyl ylan an,, dizg dizgin inii kara kara ipek ipek,, kamçısı kara yılan, tam önüme gülerek gel!" Erliğin de yedi (ya da dokuz) oğlu var. Dokuz da kızı bulunur. Şaman inancına göre bütün dünya ruhlarla dolu. Dağlar, göller, ırmaklar (yersu) (yersu) tümü canlı nesneler. nesneler. Dağlar, ırmaklar, göller şamanlar için salt yerel adlar değil. Konuşan, duyan, evlenen, çoluk çocuk sahibi olan varlıklar. Şamanistler bu inançlarında çok eski ilkel animizm döneminin anılarını yaşatıyorlar. g. Şaman Şaman, kendinden geçme yöntemi ile ruhlarla ilişki kurabilen din adamıdır. Doğaüs Doğaüstü tü varlık varlıklar larla la ilişki ilişkiler ler kurabi kurabilir lir.. Onları Onlarınn gücüne gücüne sahipt sahiptir. ir. Bunlar Bunlarıı toplum adına kullanır. Tanrılarla insanlar arasında aracılık yapar. Tanrılarca seçilmiştir. Ruhlar buyruklarına verilmiştir. Gücü tanrısaldır. Bu güç başı üzer üzerin inee bir bir bulu bulutt olar olarak ak geli gelir. r. Ebem Ebemku kuşa şağı ğı biçi biçimi mine ne gire girere rekk vücu vücudu dunu nu doldurur. Şaman bu inançlarla büyür. Düşsel evreni geniş bir kimsedir. Doğadaki sırları bilir. Küçüklüğünden beri düşüncelidir. Kimileyin bunalımlara girer. Doğaçl Doğaçlama ama deyişl deyişler er söyler söyler.. Dinse Dinsell duyum duyum içi içinde nde kendin kendinden den geçtiğ geçtiğind inde, e, ruhunun göklere çıktığına ya da yer altına indiğine, cehennemi gördüğüne inanır.
Genellikle bir kişinin şaman olup olamayacağı çocukluğundaki birtakım ruhsal belirtilerden anlaşılıyor. Nioradze bunları şöyle anlatıyor: "Cinperi dev görme, sık sık gelen baş dönmeleri, bayılmalar gelecekten haber verme yeteneği. (...) Şaman olacak kimseler, şamanlık mesleğini alana değin ruhsal ve bede bedens nsel el ac acıl ılar ar için içinde de kıvr kıvran anır ırla lar. r. Çoğu Çoğu za zama mann yeme yemede denn içme içmede denn kesi kesili lirl rler er,, insa insanl nlar ar ar aras asın ınaa katıl katılma mazl zlar ar.. Dış Dış görü görünü nüşl şler eriy iyle le sini sinirl rlid idir irle ler. r. Evlerinden ormanlara, kırlara kaçarlar. Dışarda karlar üzerinde yatarlar. Tek başına yaşadıkları yerlerde ruhlarla ve cinlerle konuşurlar. Drenkova'ya göre, insanlardan çekinme ve korku, içe dönük bir ruhsal yapı, sıkıntı ve düşüncenin ağır basması şamanlık için önbelirtilerdir. Bu durum karşısında o çocuğun yakınları, çocuğun ata ruhunca seçilmiş olan çocuğu bu ağır görevinden alıkoymak için türlü çarelere başvururlar. Ancak bütün bu çarelerin işe yaramadığı anlaşılırsa genç altaylı öğrenim ve eğitim için bir şamanın yanına verilir. (...) Sözgelimi Kırgızlarda bir kimsenin şaman olması yaklaşık olarak yukardaki belirtilere uygun düşmektedir: Şama Şamanl nlık ık öğre öğrenm nmek ekle le elde elde edil edilme mez. z. Soyd Soydan an geli gelir. r. Kims Kimsee şama şamann olma olmakk istemez. Geçmiş şamanlardan birinin ruhu şaman adayını sarar. Bundan sonra şaman adayı deneyimli bir şaman yanında eğitime başlar. Yaşlı şaman ona tüm gerekli öğretileri belletir. Yakutlarda şaman adayı uğraş öğretisine şöyle giriyor: Tüm oymak toplanır, bir dağ ya da tepe üzerine çıkar. Yaşlı şaman, geleceğin şamanına üstlük giysisini giydirir. Eline at kılları bağlanmış bir asa verir. Genç adayın sağında dokuz genç, solunda dokuz kız bulunur. Yaşlı şaman, uğraşa bağlılık yemini okur. Bu uzun bir duadır. Genç aday aynı sözleri yineler. Tobaların ilk dönemlerinde kadın şamanlar var. Devletin dinsel törenlerini yöne yöneti tiyo yorl rlar ar.. Sözg Sözgel elim imii 339 yılı yılınd ndaa bir bir kurb kurban an töre töreni nind nde, e, tıpk tıpkıı Sibi Sibiry ryaa şamanları gibi ellerinde dümbeleklerle gözüküyorlar. h. Giysi Şama Şamanl nlar arın ın en ön önem emli li giys giysil iler erii üstl üstlük ük ile ile başl başlık ıktı tır. r. Üstl Üstlük ük ak koyu koyunn derisinden yapılır. Üstüne başka parçalar dikilir. Başlık üç karış uzunluğundadır. Kızıl bezden yapılır. Kıyısına üç düğme konur. Şaman bunları dinsel tören sırasında giyer.
Giysiden sonra en önemli donatım davuldur. Çalgısız dinsel tören yapılmaz. Daha sonraları Müslüman olan şamanlar davul ya da def yerine kopuz kullanacaklardır. Şaman üstlük ve davulunu düşsel biçimde süsler. Bu süslerin biçimini ona hizmetinde bulunduğu ruh, ayrıntılı biçimde betimlemiştir. Bu esinlenme ile donatımın biçim ve özellikleri doğar. ı. Davul Şama Şamann davu davull llar arın ınaa resi resiml mler er,, ak ve kızı kızıll boya boya ile ile çizi çizili lir. r. Boya Boyala lar, r, ırma ırmakk kıyı kıyıla ları rınd ndak akii yumu yumuşa şakk taşl taşlar ar ez ezil iler erek ek toza toza dönü dönüşt ştür ürül ülür ür.. Bu yüzd yüzden en boy boyal alar ara, a, "apa "apaga gaçç taş" taş",, "kızı kızıll taş" taş" adı adı veri verili lir. r. Bu toz toz dene deneyi yiml mlii erke erkekk çizicilerce, parmakla davul üstüne sürülerek çizim yapılır. Davulun sahibinin çizimi, davulu iki eşit bölüme ayırır. Yukarda baş, aşağıda ayaklar bulunur. Başın iki yanında yer alan içi yuvarlak ay ve güneşin görüntüsü sayılır. Şaman davullarında güneş, ay, yıldız, şimşek resimleri yanında kayın ağacı resmi de bulunur. Bir şaman davulundaki iki kayın ağacı resmini şöyle açıklar: "Ülgen atamızdan ilk titrediğimiz zaman, Umay anamızla birlikle bu iki kayın ağacı yere indi." Alta Altayy Şama Şamanl nlığ ığın ında da,, Şama Şamanı nı öldü öldükt kten en sonr sonraa davu davull or orma mana na götü götürü rülü lüp p parçalanır. Bir ağacın dalına asılır. Şamanın ölüsü de bu ağacın yanına gömülür.23 i. Dinsel Tören Şaman dinsel törenlerinde kesinlikle ateş bulunur. Kurbanlık hayvan önce ateş ruhuna sunulur. Şamanist Türk halklarının törenleri ikiye ayrılır: 1. Belli bir dönemde yapılması gereken törenler: ilkyaz, yaz ve güzün yapılır. Çok eski dönemlerden beri yapılagelirler. Çin kaynaklarına göre eski Türk İmparatorlukları döneminde, devletin resmi dinsel bayramlarıdır, ilkyaz ve güz bayramı törenleri Hunlar döneminden beri bilinir. Moğollar döneminde bunlar devletin dinsel bayramı olacaktır. Görkemli törenlerle kutlanacaktır.
Bu yaz bayramları törenleri doğanın dirilişini anlatan evrensel törenlerdir. Sami Sami ha halk lkla ları rınd ndaa Pesa Pesah, h, Hırı Hırıst stiy iyan anla lard rdaa Pask Paskal alya ya töre törenl nler erii ile ile aynı aynı içeriktedir. Yaz bayramı törenlerine Yakutlar "ısıah" adını vereceklerdir. Yedi ay süren ağır kış döneminden sonra kısraklar sağılacak, kımız mayalanacaktır. Bütün oymak, oymak, soy bir çayırd çayırdaa toplan toplanaca acaktı ktır. r. Soyun Soyun şamanı şamanı yöneti yönetimin minde de tören tören yapılacak, oyunlar dönülücektir. Şöyle türkü söyleyeceklerdir: "Ey çocuklar, beyler, sevinçli günler geldi Eski yıl bitti, yeni yıl geldi Tüm yeryüzü yem yeşil kesildi Çocuklar doğuyor, İnekler, kısraklar yavruluyor Ardından şaman kımız kabını başına kaldırır. "Algıs" (Uğur) diye söyler. İlk toplanan kımızı saçı olarak Tanrıların büyüğü, Ürün Ayi Toyon'a ve Ürün Ar Toyon'a sunar. Şu ilahiyi okur: Ay Toyon sana şükürler olsun Bu ilkyaz dönemini bize sen verdin Buzağılar, tay, tatlı sütleri sen yolladın Ağaçlarımızı güzel yapraklarla donattın Otlaklarımızı yeşil otlarla süsledin Bu kımız dolu ayağı (kadehi) sana sunuyoruz Sonra ateş Tanrısına, al ateş sahibine kımız ve yağ döker. İlkyaz ısıah törenine şamanla birlikte dokuz arı kız, dokuz arı genç katılır. Bunl Bunlar ar şama şamanı nınn göğe göğe yolc yolcul uluğ uğun unda da birl birlik ikte te olur olurla lar. r. Arı Arı olma olmaya yann kızl kızlar ar gençler, göklere çıkamazlar. Günahlarının ölçüsüne göre göğün katmanlarında kalırlar. Tanrılar katına çıkan yolda duraklar vardır. Tören sırasında bu durakların her biri için özel ilahiler söylenir. Yakutlarda bu tören son dönemlerde hıristiyanlık etkisiyle bir tür ulusal bayrama, şölene dönüşmüştür. Altaylıların en önemli dinsel töreni at kurbanı törenidir. Tören uzun ya da kısa olabilir. En uzun tören üç bölümden oluşur. a) Güneş battıktan sonra hazırlık bölümü yapılır. Şaman tören yapılacak yeri belirler. Kapısı doğuya açılan özel büyük bir çadır kurulur. Kapısına at
kılından bir tuzak konur. Çadırın ortasına yeşil kayın dikilir. Kayının çadır içinde kalan dalları budanır. Çadırın üstünde kalan dallar, bırakılır. Oraya bayrak asılır. Kayın dokuz yerinden kertilir. Buralara basamak denir. b) Birkaç akboz at getirilir. Bunlar Tanrının beğenisine sunulur. Şaman afsun söyl söyley eyer erek ek elin elinde de bulu buluna nann finc fincan anıı atın atın ar arka kası sına na kor. kor. Finc Fincan an başı başı aşağ aşağıı düşerse, Tanrı bu atı beğenmemiştir. Kurbanlık kısraksa, şaman fincanı onun sütüyle yıkar. Sonra şu duayı okur: İyi görüp kabul ettin Fincan benden, alça düşürmek senden Hayırlı bilgi verin Kurbanlığın dizgini "baş tutan"ın elindedir. Bu adam Tanrı katına kurbanın canını götürecek ruhu temsil eder. Şaman, kayın dallarından bir demet yapar. Kurbanın üzerinde sallar. Giysi ve başlığını giyer. Eline davulunu, tokmağını alır. Önce Ülgen'i, oğullarını ve onlara bağlı ruhları çağırır. Şaman birkaç ruha seslenir. Deyişler okur. Mumyalanmış kaza biner. Gök yolculuğuna çıkmış olur. Sözde kurbanlığın görünmez canını avlayacaktır. Epeyce uğraştıktan sonra hayvanın canını yakalar. Şamanın bindiği kazda uçup gider. (Uçtuğu varsayılır). Kurb Kurban anlı lıkk at boğu boğula lara rakk ve bel bel kemi kemiği ği kırı kırıla lara rakk öldü öldürü rülü lür. r. At ölme ölmekk üzereyken iki şaman hayvanın yanına gelir. Ellerinde tuttukları ekmeği atın yanına yanına getiri getirirle rler. r. Kurban Kurbandan dan çıkan çıkan kutu kutu ekmeğe ekmeğe karışt karıştırm ırmış ış olurla olurlar. r. Bu ekmeği kurban sahibi ile yakınları yiyecektir. Başka kimseye verilmez. Kurbanın derisi, başı, ayağı ve kuyruğu topluca bir sırığa asılır. Kurbanın kemikleri kırılmadan ayrılır. Kurbanı "kazancı" denen iki uzman pişirir. Pişirilme sırasında kazancılardan başka kimse kurbana yaklaşamaz. Şaman et suyundan alır. Töslere afsunlar dualar okuyarak saçı yapar. Ozansı dualar okur. Her dizenin bitiminde "amin" anlamında "çook" diye bağırır. Törene katılan kimselere kurban eti ile şölen verilir. Şaman dua ederek et parçalarını yemeyi sürdürür. Biraz sonra şaman dinlenir. Bu sırada kurban sahibi dokuz giysi getirir. Çadırın kapısının yanına asar. Bunlar Ülgen'e armağandır. "Tolu" denir. Kemikler bir çukurda toplanır. Çalı, çırpı ile kapatılır. Şaman davulunu ateşe tutup kurutur. Cübbesi ile davulunu kokulu ot yakıp tütsüler. Bir oturak üzerine oturur. Davulunu vurarak ruhları çağırmaya başlar. Önce, Yayık Han adlı su Tanrısını çağırır. Davuluna vurmayı ve uyaklı dualar okumayı
sürdürür. Bildiği tüm ruhları adlarıyla çağırır. Bunlar arasında kartal da vardır. Kartalı, "Tanrı kuşu, bakır tırlanaklı müthiş kuş" diye tanımlar. Bundan sonra her boyun büyük atasını çağırır. Bu atalara seslenen ilahiler okur. Kurban sahibi ile eşini davulun tokmağı ile kucaklayıp, kutsar. Ev bireylerine göstermelik olarak zırh ve başlık giydirir. Ardından güçlü davulu vuruşları ile ateş çevresinde döner. Ülgen için konulan ödülü davul ve tokmağı ile kucaklar. Sürekli şiirsel ilahiler söyler. Ülgen'in ödülünü alıp göğe göğe yüks yüksel eliş işee geçe geçer. r. Göğü Göğünn biri birinc ncii katı katına na çıka çıkar. r. Or Orda da yıld yıldır ırım ım,, gök gök gürü gürült ltüs üsü ü ile ile karş karşıl ılaş aşır ır,, ikin ikinci ci kata kata yüks yüksel elir ir.. Ha Hava vanı nınn iler ilerde deki ki konu konumu mu üzer üzerin inee ön önbi bili lişt ştee bulu bulunu nur. r. Göğü Göğünn her her katı katınd ndaa ne bulu bulund nduğ uğun unu u an anla latı tır. r. Deyiş eyişle lerr söyl söyley eyee söyl söyley eyee dörd dördün üncü cü kat kat göğe göğe çıka çıkar. r. Davul avulu u ile ile gök gök gürlemesini yansıtır. Beşinci kata ulaşır. Gök gürültüsü artmıştır. Bu katta Yayuçı denen bir ruh vardır. Şaman bu ruh katında davuluna yavaş vurur. Dualarını yavaş söyler. Bu ruh dişidir. Buna anam diye seslenir. Yaratıcı (yayuçı) sorgular: Sen kimden kaldın, kimin torunusun? Adını söyle. Kişinin adı, geyiğin postu olur. Adını, yolunu bildir. Kuş uçmaz, sürüngen geçmez bu yere pis kokan böcek gibi nasıl geldin? Şaman çok korkar. Geri geri gider, yalvarıp yakarır. Yayuçı şamanın ağzından önbilişte bulunur. "Şu olacak, bu olacak". Törene katılanları katılanlarınn tüm başlıklarını başlıklarını şamanın şamanın davulunun davulunun altına atarlar. atarlar. Bu iyi falları yakalamak içindir. Şaman göğün altıncı katına çıkarken herkes başlığını alır. Altıncı katta şaman aya secde eder. Böylece göğün on ikinci katına değin çıkar. Burda Ülgen'e kurbanlar sunar. Ona dualar söyler. Böylece yolculuğun sonuna gelmiştir. Şaman yeryüzüne iner. Davulunu atar. Gözlerini açar. Uzak yoldan gelmiş gibi herkesle sclamlaşır. Bu üç gün süren törenin özetidir. Üçüncü gün, şaman onuruna büyük bir şölen verilir. Şölen için hazırlanan içkilerden herkes sarhoş oluncaya kadar içer. Kötü ruhlara karşı yapılan dinsel törenlerde şamanlar yer altına yolculuk yapa yaparl rlar ar.. Uyak Uyaklı lı bir bir an anla latı tıml mlaa başl başlar arın ında dann geçe geçenl nler erii dile dile geti getiri rirl rler er:: Cehennemde kıl köprüden geçmişlerdir. Kuzgun uçmaz kızgın sarı çöller aşmışl aşmışlard ardır. ır. Günahl Günahlıı şamanl şamanları arınn sayısı sayısızz iskele iskeletle tlerin rinii görmüş görmüşler lerdir dir.. Yılan, Yılan, ejder, canavarlarla karşılaşmışlardır. Eski Türklerde özgün bir ölü gömme töreni vardır. Göktürklerdeki ölü gömm gömmee töre töreni nini ni Çinl Çinlil iler er ayrı ayrınt ntıl ılıı biçi biçimd mdee beti betiml mler er.. Çinl Çinlil iler er bu töre törene ne
"Kubbeli otağ altındaki tabut" adı verirler. Türk töresine göre, ölü, kubbeli otağ altına konur. Her akrabası, koyun, at, sığır, gibi bir hayvan keser. Kurbanlar Kurbanlar çadırın dışına dışına dizilir. dizilir. Tüm akrabalar akrabalar ata biner. Otağın Otağın çevresinde çevresinde at koştururlar. Çadırın çevresinde acı çığlıkları atarak yedi kez dönerler. Kapıya gelince yüzlerini bıçakla çizerler. Yüzler, kulaklar bıçaklanır. Kan göz yaşına karışır. Yas göstergesi olarak, saçların kesildiği olur. Tütsü (kokuluk) kullanılır. kullanılır. Çından ağacı ile "yuğ yıpar" (tütsülü yas meşalesi) meşalesi) yakılır. Ölüyü gömme için uğurlu bir zaman seçilir. İlkyaz ve yazın ölenler yapraklar dökü dökülü lünc ncey eyee dek, dek, sony sonyaz az ve kışı kışınn ölen ölenle ler, r, yapr yaprak akla larr yeşi yeşiri rinc ncey eyee dek dek bek bekle leti tili lir. r. Öl Ölü, ü, kubb kubbel elii otağ otağ biçi biçimi mind ndee taht tahtaa köşk köşk için içinde dedi dir. r. Ha Haka kann at üstünde, özel eşyaları ve altın, gümüş, kürk gibi değerli hediyelerle yakılır. Külü Külü ölün ölünün ün eşya eşyala ları rı ile ile birl birlik ikte te gömü gömülü lür. r. Gömü Gömüld ldüğ üğü ü gün gün yeni yenide denn kurbanlar kesilir. Gömünün üstüne bir tapınak yapılır. Tapınağın çevresini atlılar kuşatır. Tapınağın üzerine "bengü taş" denen bir kaya yerleştirilir. Bengü taşa, ölen kişi ve savaşları görüntülenir. Orhun vadisindeki Göktürk dönemi ata anıt tapınakları, bu geleneğin açık bir kanıtıdır. Bu tapınak ve yontular, yüksek katmandan kişiler içindir. Daha alt katmandan kişilerin mezar taşına, günümüzde Kırgızlar mezarlarında konan, tuh denen büyücek kuklalar konur. Ölü yakma geleneği Eski Kırgızlarda da vardır. Kültegin anıtında, ölenin görüntüsü yanında, yakınlarının ve maiyetinin yontusu da vard vardır ır.. Öl Ölen enin in yont yontus usu u dışı dışınd ndak akii görü görünt ntül üler er,, belk belkii de eski eski döne döneml mler erde de kurban edilen insanların simgesidir. Mezarın üzerine sahibinin öldürdüğü sayıda taş ya da yontu (heykel) dikilir. Bunlara "Balbal" denir. Yine Göktürk dönemi mezarlarında, koç yontuları ile at, geyik resimleri bulunur. Bunlar kurban törenlerinin bir anısı olmalıdır. Göktürklerde kurban kesilen koç ya da atların başları sırıklara çakılır, mezarın çevresine dikilir. Koç ve geyik yontuları belki de bu kurbanları anlam içindir. Söz konusu gelenek olduğu gibi eski Chou Türklerinde de vardır.24
5 BUDİZM
Tob Toba Ha Hann (57 5722-58 581) 1) bir bir Çinli inli Budi Budist st'i'inn öze zend ndir irm mesi esi ile Buda uda din dinini ini benimsiyor. Göktürkler arasına Budizmi sokmuş oluyor. Toba Han tutucu bir Budist gibi davranıyor. Budist duaları okuyor. Oruç tutuyor. Ancak halkın bu dönemde Budizmi nasıl karşıladığını bilmiyoruz. Toba hanın ölümünden sonr sonraa Gökt Göktür ürkk ha hanl nlığ ığıı yıkı yıkıma ma sürü sürükl klen eniy iyor or.. Türk Türk beyl beyler erii çinl çinlil ileş eşiy iyor or,, soysuzlaşıyor. Türk kara budunu "Hani benim hakanım? Hani benim ilim törem" diye haykırıyor. Hanının ölümünden yüz elli yıl sonra yazılan Orhun yazı yazıtl tlar arın ında da Budi Budizm zmde denn iz yok. yok. Yazı Yazıtl tlar araa göre göre,, Türk Türkle leri rin, n, bağı bağıms msız ızlı lıkk kazanmasına Türk Tanrısı ve Yer Su yardım ediyor. Ancak, işin ilginç yanı yazıtlarda ilkel inançlardan, kötü ruhlardan, tözlerden ve benzer putlardan söz yok. Bilge Hanın soylu çevresi bu tür gelenekleri bırakmıştır. Yufka yürekli Bilge Hanın Buda dinine karşı bir eğilimi vardır. Kara halkın boş inançlarına karşı kayıtsızdır. Nite Niteki kim m Bilg Bilgee Ha Hann Çin' Çin'in in görk görkem emin inee kend kendin inii kapt kaptır ırmı mışt ştır ır.. Or Orta ta Asya Asya Türk Türklü lüğü ğü de böyl böyles esin inee göst göster eriş işli li olma olmalı lıdı dır. r. Otağ Otağın ının ın çevr çevres esii kale kalele lerl rlee kuşa kuşatı tılm lmal alıd ıdır ır.. Buda Buda ve Laot Laotse seu u tapı tapına nakl klar arıı yüks yüksel elme meli lidi dir. r. Ulus Ulusu u kent kent yaşamına alışmalıdır. Buda dinsel törenleri uygulanmalıdır. Ancak bu görüş bilge Tonyukuk'un sert direnişine çarpıp dönecektir. Ama Ama Budi Budizm zm,, Uygu Uygurl rlar ar için içinee kökl köklü ü biçi biçimd mdee girm girmiş iş,, on onla ları rınn yaşa yaşamı mına na,, sanatına, yazınına derin iz bırakmış, damgasını vurmuştur, iç Asya' da Hotan Budizm'in kalesi olmuştur. Budizm'in kurucusu bir kıral soyundan olan Sidharta adlı prenstir. Sidharta, İ.Ö 6.yüzyılda Hindistan'ın Mağda bölgesinde doğmuş. 29 yaşına gelince kırl kırlar araa çeki çekilm lmiş iş,, bir bir derv derviş iş yaşa yaşamı mı sürm sürmey eyee başl başlam amış ış.. Yaşa Yaşamı mınn an anla lamı mı üzerinde düşünceye dalmış. Gerçek Gerçekte te Sidhar Sidharta' ta'nın nın durumu durumu öylesi öylesine ne yadırg yadırgana anacak cak bir ola olayy değild değildir. ir. Kendinden önce, ya da yaşıtları arasında aynı duruma düşenlere o dönemde sıkç sıkçaa karş karşıl ılaş aşıl ılır ır.. Ne ki, ki, on onun un kıra kıra çeki çekilm lmes esin inin in sonu sonu öbür öbürle leri rini nink nkii gibi gibi olmaz. Yıllarca düşünce evrenine dalar. Sonunda bir gece mucize gerçekleşir. Zihni aydınlanır ve Buda olur. Gerçeği, acı ac ı çekme gerçeğini bulur. Buda'y Buda'yaa göre göre var oluş oluş ızdıra ızdıraptı ptır. r. Doğuş Doğuş,, hırs, hırs, yaşlıl yaşlılık, ık, ölüm ölüm birbir birbirler lerini ini izle izleye yen, n, birb birbir irle leri rini ni bütü bütünl nley eyen en ha halk lkal alar ar,, oluş oluşun un parç parçal alar arıd ıdır ır.. Bu ac acıı sonsuzdur. Acı ölümle de bitmez. Yeni bir vücutta biçim bulur. O unutulmaz gecede Buda'nın önünde bir de acıları sona erdirecek gerçek bel belir irir ir.. Izdı Izdıra rap p gird girdab abın ında dann kişi kişi an anca cakk tutk tutkuy uyu, u, yaşa yaşama ma tutk tutkus usun unu u öldürmekle kurtulabilir, işte o zaman, salt o zaman acının bulunmadığı
duru duruma ma,, nirv nirvan anay ayaa ulaş ulaşab abil ilir ir,, tenl tenleş eşme meni ninn sonu sonu gelm gelmey eyen en zinc zincir irin inde denn kurtulan için artık vücut yoktur. Buda'nın belleği aydınlığa kavuştuktan sonra gerçeğin sözünü, drahmayı yaymaya başlar. Kilisesi demek olan sagha'sını kurar. Yeni din Magdha topr toprak akla ları rınd ndaa hızl hızlaa yayı yayılm lmay ayaa başl başlar ar.. Bu hızl hızlıı yayı yayılm lmaa Budi Budizm zm'i'inn hiç hiç ayırcalık yapmaksızın herkesi çatısı altında toplamasından kaynaklanır. Buda'nın sağlığında doğu Hindistan krallıklarından Magdha ve Kosala yeni dine girmişlerd girmişlerdir. ir. Magdha Magdha Hindistan' Hindistan'ın ın kuzey batısını ele geçirdikten geçirdikten sonra Budizm yerel din olmaktan çıkar. Yaygın bir din durumuna gelir. Buda'nın ölümünden sonra kimi ilkeler konusunda Budist din adamları arasında görüş ayrılıkları başlar. Giderek bu tartışmalar kızışır. Sonra Kuzey ve Güney Güney Budizm Budizmler lerii birbir birbirler lerind inden en ayrılı ayrılır. r. Kuzey Kuzey Budizm Budizm'i'i Mah Mahaya ayana na mezhebini oluşturur. Bu mezhebe göz attığımızda, eski Tanrısız Budizm, Tanrılar, yarı Tanrılar, koruyucu ruhlar ve cinlerle kalabalıklaşmıştır. Çok Tanrılı bir din durumuna gelmiştir. Bu mezhebin din adamları Budayı Tanrı gibi gibi algı algıla lama ma yolu yoluna na gide giderl rler er.. Düny Dünyev evii çö çözü züme me ağır ağırlı lıkk veri verirl rler er.. Güçl Güçlü ü kişi kişili liği ğinn kend kendin inii Nirv Nirvan anay ayaa adam adamas asıı ile ile ac acıl ılar arın ın bite bitece ceği ğini ni savu savunu nurl rlar ar.. Budizmin öbür mezhebi ise Hinayana'dır. Budist teoloji Buda'nın düşünceye yakl yaklaş aşab abil ilec ecek ek soyu soyutt eşini şini bu mezh mezhep eptte yar yaratmı atmışt ştır ır.. Bu mez ezhe hept ptee meditasyon yolu ile kendiliğinden çözüm sözkonusudur. Budizmin beş ana yasak ilkesi vardır: Canlıyı öldürme, yalan söyleme, içki içme, hırsızlık yapma, zina yapma inanca göre bu buyrukları yerine getiren kişi nirvanaya ulaşır. Burkan dini İ.S 2. yüzyılda Kuşan imparatorunun seçmesi ile Orta Asya'ya yayıldı. Bu sırada Hindistanın iki eyaletinde Budizm gelişiyordu. Kengeres eyaletinin başkentinde bir Budist tapınağı yapılmıştı. Fakat Budizm Batı Türkistan' da tutunamayacaktı. Bu bölgede Sasanilerin desteklediği Ateşe tapınım ile başka İran dinleri Budizm'i sokmayacaktı. Nitekim Şul Türkleri ateşe tapıyorlardı. İslama Ateşe tapınım dininden geçmişlerdi.25 Türkmenistan'da duraksamasına karşılık, Budizm, Doğu Türkistan'dan Çin'e doğru hızla yayıldı. yayıldı. Doğu Türkistan'ın Türkistan'ın yerleşik yerleşik çevrelerind çevrelerindee çağlar boyunca Burkan dini başlıca kültür çevresi olacaktı. Çine doğru uzanan kervan yolları boyunca Budist külliyeler kurulmuştu. Budist manastırlarda, Türkçe "toyın" denen Budist rahipler, Budist kültürünü yayıyordu. Orta Asya'da Budizm'in Türkçe 'Ulu kölüngü' (ulu gemi ya da kağnı) denen Mahayana mezhebi geliştirildi. Bu mezhep, "Kiçig kölüngü" (Hinayana) adlı asıl Budizmden kimi
çizgilerle ayrılıyordu. Küçük Gemi ya da kağnı kişisel bir yaşam felsefesi idi. Ulu Gemi ise evrenseldi. Ama bu iki mezhebe de sürekli daha önceki Türk inançları yerleşiyordu. Sözgelimi, Ak Kurt söylencesi Budizm içinde yerini alıyordu. Oysa bu söylence, kuzey Türklerinin söylencesiydi ve Budizmle ilgisi yoktu. Ak Kurt Budist bir içeriğe dönüştü. Kurdun heykeli Budist tapınağa dikildi. Bunun gibi gök ve atalar dinin alp ve yarı Tanrı Han inancı Ulu Gemi mezhebine girdi. Kutsal Han geleneği, Göktürk dönemindeki Türk Budi Budizm zmin inde de de yer yer aldı aldı.. 6. Yüzy Yüzyıl ılda da Gökt Göktür ürkl kler erin in Budi Budizm zmii seçi seçiml mler erin inii anla an lata tann Bugu Bugutt yazı yazıtı tı vard vardır ır.. Yazı Yazıtt ttaa Tasp Taspar ar Ha Han, n, atas atasıı Bumi Buminn Ha Hanı nınn ruhu ruhund ndan an emir emir alır alır.. Bu tari tarihs hsel el kara kararı rınn ma mane nevi vi yükü yükünü nü,, atal atalar ar dini dinine ne dayandırır.26 Bögü Han ise 762'de Mani dinine girerken, "dıntar" (yüksek katmanda rahip) olmak ister. Mani dinine giren Basmil ve Uygur hanları ise "idik Kut" sanı ile, kuts kutsal al kişi kişile lerr ar aras asın ınaa gire girerl rler er.. Ayrı Ayrıca ca Ma Mani ni dini dini töre törenl nler erin ine, e, gök gök ve yer yer Tanrılarının katıldığı bir Uygur yazıtında belgelenir. Orta Or ta Asya Asya'd 'daa Kuşa Kuşanl nlar arla la Hunl Hunlar arın ın ça çaba bası sı sonu sonucu cu en ço çokk yayı yayıla lann din din Budi Budizm zmin in Ulu Ulu Gemi Gemi mezh mezheb ebii olur olur.. Tıpk Tıpkıı Doğu Doğu Hunl Hunlar arda da oldu olduğu ğu gibi gibi,, Göktürklerde Mukan (552-72) ve Taspar Han (572-81) da resmi din olarak Budizmi, siyasal düşüncelerle seçmişlerdir. Böylece Çin'in Konfüçyüs'ü ile Taoizm'i, İran'dan gelen Zerdüşt, Bizans'tan ilerleyen Hıristiyanlığın kültürel etkinl etkinlikl ikleri erinin nin önüne önüne geçile geçilecek cektir tir.. Taspar Taspar Han çok dindar dindardır dır.. Ona Patra Patra (Burkan'ın kasesi) ve Araslan gibi budist sanlar verilmiştir. Taspar Han, sutraları Türkçeye çevirtir. Göktürk Hanlığının geniş illerinin tam ortasında büyük bir Budist külliye (Türkçe 'Ködüş') yaptırır. Türkçe "Ediz ev" adı verilen kutsal belgeleri koruma evleri yaptırır. Buralarda Burkan yontuları, Burkan dinsel yazmaları ve azizlerin kalıntıları saklanır. Bunlar 6. yüzyıl Orta Asya Budist tapınaklarıdır. Böylece, Göktürk Budizmi genellikle Orta Asya'da gelişen Ulu Gemi mezhebi yönünde gelişir. Kuzey Çin'e egemen olan Tabgaç saraylarında da 550-580 yılları arasında Budist rahipler vardır. Tabgaçlar ile Çinliler arasında akrabalık ve kültürel iliş ilişki kile lerr bu dini dininn kökl kökleş eşme mesi sine ne or orta tam m sağl sağlıy ıyor ordu du.. Hind Hindis ista tann ve Ka Kabi bill çevresinde yetişen Budist rahipler, Batı Türk hanı yanına geliyorlardı. 630 yılında ölecek olan Batı Türk Hanı Tong Yabgu, Hintli bir rahip aracılığı ile Budi Budist st olmu olmuşt ştu. u. Batı Batı Türk Türk Ha Hanı nını nınn Buha Buhara ra soyu soyu da Budi Budizm zmii seçm seçmiş işti ti.. Bunların yaptırdığı Burhana tapınağı 645'lere değin ayakta kaldı. Baykent ili hükümdarı Yel Tegin ise 588'den önce Burkan inancını seçti. Bu dönemde Peşavar ve Keşmir'de Budist tapınaklar kuruldu.
Karluk illerinde de Budizm yayıldı. 663 yıllarında Tarduş boyu Kızılsu vadisinin Kuzeyinde Karluk devletini kurmuştu. 8. Yüzyılın başlarında Türk Budist Budist soyunu soyununda ndann dinsel dinsel künyel künyeler er elimiz elimizded dedir. ir. Ayrıca Ayrıca dönemi döneminn İslam İslam gize gizemc mcil iler erin inde denn Belh Belhli li Şaki Şakikk Ka Kart rtuk ukla ları rınn Budi Budist st oldu oldukl klar arın ınıı doğr doğrul ular ar.. Gizemci Şakik, Karluk ilindeki bir tapınakta yüzü ve başı tıraşlı, al giysilere bürünmüş bir Budist rahibiyle görüşmüştür. Belhli Şakik 790'da Budist Türk bölgesi olan Huttal'da öldürülecektir. Uygur hanı Bögü ile birlikte soyu da Mani dinine girmeden büyük olasılıkla Budist Budistti. ti. Budizm Budizmin in Uygurl Uygurlar ar ara arasın sında da yayılm yayılması ası 4-5.y 4-5.yüzy üzyıll ıllard ardaa başlam başlamış ış olmalı. Uygurlar, Türk dilinde yeni bir biçemle, büyük bir Türk Budist yazını ve sanatı oluşturdular. Budizm gerçekte bir dinden çok yaşamı acı dolu bir hayal ve büyülü bir düş sanan felsefeydi. Türk Budisti bu düşünceyi şöyle anlatıyordu: "Evrenin bir büyü, bir düş gibi olduğunu anla! O yokluk ve boşluktur, ben yok benlik yok. Zaman çarkı döndükçe birbirini izleyen yaşamlar soyu, korkulu bir düş sayılarak, ondan kurtulmak gerekir. Kurtuluş yokluğu tanıklamak ve benlikten sıyrılıp yokluğa varmakla olur. Uygur budisti bu düşünceyi şöyle anlatmıştı: "Yokluğu, boşluğu tanımak gerçeğe ulaşmaktır." Yaşamı kötü kötü bir düş sayan ve ondan kurtulmak için nirvanaya, yani benliği söndürmeye çağıran bu felsefe, Ulu Gemi mezhebinde daha somut biçimde yorumlandı. Yoruma göre, nirvana sönmek değil, başka bir düny dünyev evii an anla layı yışı şınn üstü üstünd ndee bir bir yaşa yaşama ma varm varmak aktı tı.. Benl Benlik ik ateş ateşii sönü sönünc nce, e, evrenin bütün ruhunun ateşi ile birleşiyordu. Böylece Taoizme yakın bir görü görüşşe, evre evreni ninn küll küllü ü ruhun uhunaa inan inanma maya ya var arıl ılıy ıyor ordu du.. Evre Evreni ninn tüm tüm görü görünnümle ümleri ri,, Taoi Taoizm zmd de oldu olduğu ğu gibi ibi iki ilkey lkeyee deği eğil, tek tek bir bir ilke ilkeye ye indirgeniyordu. Taoizmde egemen olan iki ilkeli kosmoloji yerine, evrenin çekeşini tek asıldan bilen vahdeti vucuta varılıyordu. Taoizmde evrenin küllü ruhu kuşkulu kalırken, Ulu Gemi mezhebinde ebedi Budanın ruhuna bağlıyordu. 10-11.yüzyıllarda geliştiği bildirilen bu düşünce ebedi Buda ve Zaman çarkı kavramları ile Uygur ilinde doğmuştu. Ordan Tibet'e ve başka illere geçti. Bir Uygur ozan Ebedi Burkan'ın anlamını insan gönlü olarak tanımlıyordu: Burkanın kendi gönlüdür, Gönül burkandır, Gönül dışında ne var?
Ulu Ulu gemi gemi mezh mezheb ebin inin in Tant Tantir irik ik kolu kolunu nunn bu düşü düşünc nces esii Türk Türk gize gizemc mcil ilik ik okulunun Vahdeti vücut anlayışına çok benzer. "Gönül" ve "Eren" (insani zaaf za afla ları rı kahr kahram aman anca ca yene yenebi bile lenn veli veli)) gibi gibi kavr kavram amla larr ve teri teriml mler er vard vardır ır.. Böylece Uygur Budist metinleri Türk gizemci edebiyatının öncesidir. Zaman çarkı kavramı, Karahanlı dönemi Türk yazınında "Evren" (zaman çarkını döndüren felek ejderi) biçimine dönüşür. Böylece din dışı bir yaşam felsefesi olarak başlayan Budizm, Ulu Gemi mezhebi çevresinde çok Tanrılı bir din olur olur.. Merk Merkez eziy iyet etçi çi düny dünyaa ekse ekseni nind nde, e, nice nice düşs düşsel el Burk Burkan anla lar, r, tari tarihs hsel el ve yara yaratı tılm lmış ış kişi kişile ler, r, eski eski dinl dinler erin in Tanr Tanrıl ılar arıı Budi Budizm zm'd 'dee yer yer alır alır.. Uygu Uygurr geleneğindeki Ulu Gemi mezhebi, İslam ile karşılaşmadan önce, çok Tanrılı bir bir din din duru durumu mund ndad adır ır.. Gerç Gerçek ek Budi Budizm zm,, Ulu Ulu Gemi Gemi an anla layı yışı şınd ndaa büyü büyükk deği değişi şime me uğra uğramı mışt ştır ır.. Bu bakı bakımd mdan an Uygu Uygurr Budi Budizm zmi,i, güze güzell sana sanatl tlar arın ın sun sunduğu duğu tüm tüm olan olanak akla ları rı kull kullan anm makta akta sakı sakınnca görm görmem emiş işttir. ir. Uygu Uygurr Budizmindc cennet düşleri, dinsel törenler, edebiyat görkemlidir. Yontular, resi resiml mler er,, süsl süslü ü tapı tapına nakl klar ar,, çiçe çiçekk ve misk misk koku kokula ları rı göz göz alıc alıcıd ıdır ır,, ca canl nlıd ıdır ır,, ince incedi dir. r. Köşk Köşkle ler, r, yazı yazıla lar, r, bahç bahçel eler er,, ha havu vuzl zlar ar,, sulu suludu dur, r, alım alımlı lıdı dır. r. Dins Dinsel el ezgiler, dinsel oyunlar coşkuludur. Moğol yayılması, Uygur Budizminde yeni açılımlara yol açar. 1212 yılında Hoço Ho ço Uygu Uygurr Ha Hanl nlığ ığıı Mo Moğo ğoll devl devlet etin inee katı katılı lır. r. Bu döne dönemd mdee Budi Budist st Türk Türk kültürü, bir süre Moğollara öncülük eder. Uygur Bakşıları (din öğretmenleri) Moğolları Budizme kazanırlar. Moğol devletinin kültür ve sanat yaşamının en üst katmanlarına geçerler. Moğollar kültür dili olarak Türkçeyi öğrenirler. Moğolca, Uygur yazısı ile yazılmaya başlar. Ancak, Kubilay Han 1269'da Tibet lama(rahip)larının etkisi altına girer. Tibet Lamaist Budizmi, Uygur illerinde yayılır. Ancak Uygur Budist sanatı, Lamaist motifler yanında kendi öz biçemini de sürdürür. Öte yandan, Uygur Budist yazınında, Tibetçeden çeviriler yapılır. Tibetçeden çevrilen metinlerde Lamaist özellikler açıkça sezili sezilir. r. Söz konusu konusu metinl metinlerd erdee Budist Budist azi azizle zler, r, Hindu Hindu dinini dinininn ila ilahla hların rının ın görü görünt ntüs üsün ünee bürü bürünm nmüş üştü tür. r. Kimi Kimi Hind Hindu u ilah ilahla ları rı gibi gibi,, Lama Lamais istt Budi Budist st azizlerinin birer eşi olduğu düşlenir. Azizlerin kadınlarını kucaklar biçimde görü görünt ntül üler erii çizi çizili lir. r. Türk Türkçe çe "ögk "ögkan ang" g" (ana (ana-b -bab aba) a) dene denenn bu ilah ilah çift çiftin inin in kucaklaşması, yaşam etkisini yansıtır. Yaşamın sonu olan Ölümün düşsel görüntüsü görüntüsü ise, kuru kafa ve öldürücü öldürücü silahlarla silahlarla anlatılır. anlatılır. Bunlar Bunlar ilah çiftinin taçlarında ve ellerindedir. Lamaist Budist azizler de, Hint mabudlarında oldu olduğu ğu gibi gibi,, kimi kimile leyi yinn ço çokk başl başlı,ı, üç gözl gözlü ü ve ço çokk koll kollu u göst göster eril ilir ir.. Bu benzerlikler yanında Lamaist Budist azizleri ile Hint mabudları arasında kimi kimi ayrı ayrıml mlar ar vard vardır ır.. Sözg Sözgel elim imi,i, Budi Budizm zm evre evreni ninn tüm tüm görü görünü nüşl şler erin inii ve
ilahları birer hayal sayar. 14. Yüzyılda Türkçe Lamaist metinde ilahlar da hayal olarak anlatılır: Onların öz ruhu yok, Onlar aynadaki yansıma gibidir. 14. yüzyıldan kalan Türkçe Lamaist bir tablo ilginçtir. Tabloda 32 çiftten oluşan 64 ilah vardır. Tablo canlı ve gösterişlidir. Tabloyu anlatan bir de metin vardır. Söz konusu metin şöyledir: O gök rengindedir. Güneş daireli lotus tahtı üzerinde durmakta Ve sağ ayağını uzatıp, kızıl renkte Umay Hatunu teper Sol ayağı ile kara renkte Mahesvara'yı teper O tek yüzlü, iki kollu ve üç gözlüdür. Sağ elinde çan, Sol elinde vajra tutar. Ve Tanrılar kızı olan anayı kucaklar. Tacı beş kuru kafdar, Gerdanlığı, boncukları elli kanlı insan başından oluşur. Onun koynunda bulunan ana Vajravarahi, Kızıl renktedir. Tek yüzü ve iki kolu vardır. Sağ elinde tuttuğu kurban kesme bıçağı, Evrenin on yönünü korkutur. Sol elinde beş türlü ölümsüzlük iksiri ile dolu kafatası Tutar. Ve atayı kucaklar. Tacı beş kuru kafadan, Gerdanlığının boncukları, Elil kuru kafadan oluşur.27 Böylece Budizm Uygurlar arasında uzun süre yaşar. Onların kültürlerinde derin iz bırakır. 15. yüzyılda İslam Uygur ilinde yayılmaya başladığı zaman, Tibe Tibetl tlil iler er ve Mo Moğo ğoll llar ar gibi gibi oldu oldukça kça geri geri ha halk lkla ları rınn etki etkisi si ile ile işle işlenm nmiş iş bir bir Budizmle yüz yüze gelirler. Ancak Budizm sınırlı da olsa günümüzde Türk halklar arasında yaşar. Sözgelimi, Sarı Uygurlar şimdilerde de Budizm'e inanırlar.
6 MANİHAİZM VII. yüzyılın ortasında Göktürk Devleti Uygur soyunun yönetimine geçer. Bu dönemde Orta Asya'nın kuzeylerinde şamanlık egemen durumdadır. Batı ve Güne Güneyd yden en yana yanaşa şann kita kitapl plıı dinl dinler erin in etki etkisi si yok yok dene denece cekk ölçü ölçüde de az azdı dır. r. Kitaplı dinler şamanlıktan etkilenmektedir, ilk Uygur hanları (Kül Bilge ve Moyun Çur) şamanisttir. Bögü Han 763 yılında Uygurlar arasına Mani dinini sokacaktır. Böylece Uygur Türkleri Şamanlığı bırakıp Mani dinine giriyorlar. Böylece ilk kez temelinde etik ilkeler yatan bir dini seçiyorlar. Bu olayı geniş görüşün ve düşünsel olgunluğun bir simgesi saymak gerekir. Şamanlığı bırakıp Mani dinine geçiş, toplum yaşamında bir aşama sayılır. Çünkü Mani dini daha insancıl, daha sağlam temellidir. Etik kurallara daha çok yer verir. Sözgelimi Mani dininde öldürme eylemi, ne biçimde olursa olsun, kötü ve günah sayılıyor. Bu sırada Uygur hanlarının otağı, Orhun ırmağı ile Ötüken dağı arasında bulunur. Büyük olasılıkla tüm uygur halkı Mani dinine girmiş değildir. Uygurların Manihaizmi kabulünden 506 yıl sonra dikilmiş Karabalgasun yazıtı var. Bu din Uygurlar arasında 840'tan sonra kökleşmiş olacak. Bu tariht tarihtee Kırgı Kırgızla zlarr Uygurl Uygurları arı Moğoli Moğolista stan'd n'dan an çıkarm çıkarmışl ışlard ardır. ır. Orta Orta Asya'n Asya'nın ın doğusunda Kırgız devleti kurulmuştur. Mani dinini kabul eden Uygurlar Doğu oğu Türk Türkis isttan an'a 'a geli gelip p yerl yerleş eşir irle lerr. Bund Bundan an sonr sonraa Uygur ygur ülke ülkesi sind ndee Manihaizm, Hıristiyan ve Budizm ile yan yana Şamanlık da yaşayacaktır. Budist Uygur tapınaklarında rahipler şamanlığın töz ya da ongon kültünü sürdürecek. Rubruk öyküsü bize bu bilgileri aktaracak. İ.S III. yüzyılda Babil'li Mani, daha çok Babilde gelişmiş mezhep Kurallarından yola çıkar. Kimi Hıristiyan ve İranlı Zerdüşt öğelerini katarak yeni bir din kurar. Bu dinin temeli ikilemdir. Dünyayı iki öğe doldurur: iyi ve kötü, biri ışık, öbürü karanlıktır karanlıktır.. Başlangıcı Başlangıcı olmayan bir dönemde dönemde ışık ile karanlık ülkesi birbirinden ayrılmıştır. Karanlıklar ülkesi ışık ülkesinden bir parça ışık çalmıştır. Bunun üzerine madde ve ışığın karışıp, ruh ortaya
çıkm çıkmış ıştı tır. r. Bu, Bu, düny dünyan anın ın bugü bugünk nkü ü biçi biçimi midi dir. r. Gerç Gerçek ek bilg bilgin inin in göre görevi vi,, bu karı karışı şımı mı tanı tanıma mak, k, ışığ ışığıı kara karanl nlık ıkta tann ve ma madd dded eden en ayır ayırma makt ktır ır.. Bunu Bununn gerçekleşmesi için Tanrı, insana 'aklı', ruhun bir parıltısı olarak yollamıştır. Aklın etkinliği ile ışık, maddeden kurtulacak ve ilk yurduna, ışık ülkesine dönecektir. Böylece ilk iki ana ilke, zaman içinde ortaya çıkan ayrılık, karışım ve ar arın ınma ma katı katılm lmış ış olur olur.. (Ayr (Ayrıl ılık ık geçm geçmiş işte te olmu olmuşt ştur ur,, karı karışı şım m şimd şimdik ikii durumdur, arınma ise gelecekte olacaktır). Bu düzeni, Mani benzetmelerle, ozansı bir dille destansı bir hava içinde anlatmıştır. Işık ülkesinde, bir barış havası eser. Burada "Büyüklük Babası" oturur. Dişi olarak düşünülen "Büyük Ruh", ışık ülkesinin üzerinde dolaşır. Yaşanan düny dünya, a, kara karanl nlık ık ülke ülkesi sidi dir. r. Ka Kara ranl nlık ık ülke ülkesi si,, kavg kavgaa gürü gürült ltü, ü, tutk tutku u ve pis pis kokularla doludur. Işık ve karanlık ülkeleri arasındaki savaş, üç evrede gerçekleşir: 1. Ka Kara ranl nlık ık ülke ülkesi sini ninn sald saldır ırma ması sına na karş karşıı koym koymak ak üzere üzere,, ışık ışık ülke ülkesi sini ninn hükümdarı 'Büyük Ruhu' canlıların anası olarak yollar. Canlıların anası da ilk insanı yollar, ilk insan beş kısımlı bir ruh ile donatılmıştır, ilk insan, beş bö bölümd lümdeen oluş oluşan an ruhu ruhunnu şeyt şeytan anaa yed yedirip irip deri derinn bir uyku uykuya ya dala dalar. r. Uyandığında ışık Tanrısına yedi kez dua eder. 2. Dua üzerine ışık Tanrısı, 'Işıkların Sevgilisini', yani 'Büyük Yapı Ustasını' ve 'Canlı Ruhu' yollar. Canlı Ruhu, insana bir çağrı olarak iletmiştir. Bu çağrı insanda bir 'yanıtı' uyandırır. Çağrı ve yanıt birlikte en üstteki dünyaya çıkarlar. Canlı Ruh, oğulları olan, beş kozmolojik güç ile ve 'Canlıların Anası', ilk insanı ana yurda götürürler, ilk insanın, anımsama özelliği olan ruhu, kara karanl nlık ıkla larr ülke ülkesi sind ndee kalm kalmış ıştı tır. r. Bunu Bununn üzer üzerin inee ca canl nlıı ruh, ruh, beş beş oğlu oğlunu nunn yardımı ile dünyayı yaratır. Canlı ruhun beş oğlu nefes, rüzgar, ışık, su ve ateş ateşti tir. r. Ka Kara ranl nlık ık,, oğul oğulla lard rdan an birk birkaç açın ınıı öldü öldürü rür. r. Deri Derile leri rind nden en on gök, gök, etlerinden sekiz yer yaratılır. Geride kalan ışık parçalarından güneş ile ay, 'ışık gemisi' olarak yapılır. Böylece dünya, karanlık ve ruh için bir tutsakevi olarak yaratılmıştır. Artık kurtuluş olayı başlayacaktır. 3. İlk iki yollanıştaki ilahlar ışık hükümdarına yalvarırlar. Bunun üzerine ışık hükü hükümd mdar arıı üçün üçüncü cü bir bir elçi elçi yoll yollar ar.. Üçün Üçüncü cü elçi elçi kara karanl nlık ıkla larr ülke ülkesi sini ninn görevlilerini tehdit eder, korkutur. Görevliler, alıkoydukları ışık parçalarını geri verirler. Üçüncü elçi, bir görkem sütunu yaratır. Işık gemilerini harekete geçirir. Işık ruhları görkem sütununa tırmanarak aya çıkarlar. Oradan güneşe geçip ışık ülkesine akmağa başlarlar. Madde bu etkinliği önlemek için insanı yaratır. Ruhu sıkı bir çember içine almak ister. Erkek ve dişi şeytanlar, şeytanlar ülkesinde bulunan ruhu, (ışığı) yutarak insanı yaratırlar. Bu insana
ürüme gücü verir. Ancak söz konusu çaba boşa çıkar. Işık ülkesi hükümdarı, 'mesih'i yollar. Bu Hıristiyanlıktaki İsa'dır. Mesih, insana aslını ilahi özünü öğretir. Mesih, 'akıl' biçiminde, peygamberleri, ışık resullerini uyarır. Onlara ve bütün 'seçilmişlere', kurtuluşa götüren 'akıl'ı, yani "ışık bakiresini' verir. Mani, "Işığın kurtulabilmes kurtulabilmesii için, her canlı böyle çalışmalıdı çalışmalıdır" r" der. işte Mani dininin ahlaki kuralları buradan doğar: -Cinsel ilişkiden kaçınma -Canlı öldürmeme -Dua, vaaz -İlahi okuma -Günah çıkarma -Oruç tutma Bu ve buna benzer ilkelerle dinin çerçevesi belirlenir. Bu ortamda başlayan savaşın sonunda ışık parçaları kurtulacak, ışık ülkesine ulaşacaktır. Orda bütün ışık ile birleşecektir. Mani, evrenin oluşumu, ilerde sona erişi, o zamana dek sürecek savaşımı tüm ayrıntılarıyla yorucu bir özenle çizmiştir. Manihaizmde görkemli bir kozmogoni, metafizik ve ahlak bilimleri düzeni budur. İlke ve törelerinin yayılması için Mani kilisesini sağlığında kurar, inanlarını ve papa papazl zlar arın ınıı beli belirl rler er.. Bunl Bunlar ar için içinde de dere derece cele lerr oluş oluştu turu rur. r. Ma Mani ni inan inançç düzeninde şefeatçılar, aklın dünyadaki görünüşü işlevindedir. 'Seçilmişler' olan olan ra rahi hip p ve ra rahi hibe bele lerr inzi inziva va yaşa yaşamı mıyl yla, a, ışık ışık parç parçal alar arın ının ın ma madd dded eden en kurtulmaları işine katılırlar. Mani dinine gönülden bağlı olan halk ise dinin gerekl gerekleri erini ni yerine yerine getirm getirmek ek ve ahlak ahlak kurall kuralları arına na uymakl uymaklaa yüküml yükümlüdü üdür. r. Zerdüşt, Burkan ve İsa gibi Mani'den önceki peygamberler, ışık parçalarını kurtarmak için insanlığa türlü yollar göstermişlerdir. Ancak, bunların en büyüğü ve en doğru yolu göstereni Mani'dir. Mani İsa için şöyle der "Onun çarmıhta çarmıhta acı duya duya can vermesi, vermesi, madde içerisindeki içerisindeki acı duyan ve vatan özlemi ile yanan ışık parçalarının bir sembolüdür." Mani Ma ni,, İran İran'd 'daa başa başarı rı ile ile dini dini yaya yayar. r. Hind Hindis ista tan' n'da da çeşi çeşitl tlii yöre yörele leri ri geze gezer. r. Budizm ile ilişkiye girer. Farsça olarak yazdığı kitabı dönemin İran hanına suna sunar. r. Ne ki, ki, ço çokk geçm geçmed eden en gözd gözden en düşe düşer. r. Yaln Yalnız ız kili kilise sesi si yasa yasakl klan anıp ıp inananlar kovuşturulmakla kalmaz. Kendisine de işkence yapılır. Sonunda vücudu vücudu parçal parçalana anarak rak öldürü öldürülür lür.. 216 216-27 -2777 yıllar yıllarıı ara arasın sınaa sığaca sığacakk Man Mani'n i'nin in yaşamı böylece noktalanır. Bunun üzerine yardımcı ve papazları iç Asya'nın
yolunu tutarlar, orda kendilerine yeni yaşam ortamı ararlar. Nitekim iç Asya'da şansları hiç de kötü gitmez. Yeni Budist öğelerin katılımı ile güç kazanmaya başlarlar. Manihaizm 6. yüzyılda Batıda, özellikle Afrika ve küçük Asya'da çığ gibi büyümeye başlar. Bir ara Hıristiyanlığı tehdit eder olur. Ne ki, din yayılması savaşını sürdürmeye soluğu yetmez. Batı'da Hıristiyanlık, Doğu'da İslamlık, onun on un yazı yazılı lı kita kitapl plar arın ınıı bile bile yok yok eder ederle ler. r. Böyl Böylec ecee Ma Mani ni katı katı bir bir gize gizem m bulutunun altında kalır. Onun üzerine bugün bildiklerimiz, ancak Hıristiyan ve Müslüman din adamlarının güvenilmez yazılarına dayanır. Çin tarihçilerinin anlattıklarına göre 719'da bir Manihaist papaz ve bilgin "büy "büyük ük bir bir mecu mecus" s" Toha Tohari rist stan an kral kralın ının ın buyr buyruğ uğuy uyla la başk başken ente te geli gelir. r. Bu mani ma niha hais istt büyü büyükk mecu mecuss heme hemenn dini dinini ni yaym yaymay ayaa başl başlar ar.. Giri Girişi şimi mi büyü büyükk başarılar doğurur, inananlarının kaygı verici biçimde çoğaldığını gören Çin impa impara rato toru ru 73 732' 2'de de çıka çıkard rdığ ığıı bir bir buyr buyruk uk ile ile uyru uyruğu ğund ndan an bir bir kims kimsen enin in murtad murtadlar lar dinine dinine girmes girmesini ini yasakl yasaklar. ar. Bununl Bununlaa birlik birlikte te Man Maniha ihaizm izm daha daha Çin'de ortadan kalkmamıştır. Kovalamaya karşın şurda burda sinmiş, hatta giderek gizlice yayılmasını sürdürmüştür. Göktürk hakanının ağzından "Devlet ancak Ötiiken çayırından yönetilir!" tümcesi yuvarlanmıştır. Türk ulusu artık yerleşik yaşama geçme özlemleri içindedir. 681 yılında Kutlug Han, kurtuluş savaşına girmiştir, ilkin Ötüken'i ele geçirir. Bozkırlara ve çağın dünyasına burdan egemen olabilecektir. Yaşlı Tonyukuk genç Bilge Hanın başbakanı olmuştur. Bilge Han, Tonyukuk'tan, yerl yerleş eşik ik yaşam yaşamaa geçi geçilm lmes esin inii iste ister. r. Ha Halk lk evle evlerr yapı yapıp p kent kentle lerr kurm kurmal alıd ıdır ır.. Çindeki dinlerden biri seçilip ulusun dini olmalıdır.28 Tonyukuk'un verdiği karşılık göçebe ve akıncı bir siyaseti açık ve seçik olarak dile getirir: "Çinliler bizden sayıca yüz kat çoktur. Buna karşın biz, onla on lara ra karş karşıı gelec elecek ek isek isek,, ça çayı yırr ve suyu suyunn ar ardı dınd ndan an git gitmemi memiz, z, av ile ile geçinmemiz, çadırlarda oturmamız gerekir. Güçlü olunca ilerleriz, yoksa geri çekilir, saklanırız. Çinliler çoktur, ancak her yerde savaşamazlar. Duvarlarla çevril çevrilii şehirl şehirlerd erdee oturdu oturdukla kları rı içi içinn ivedi ivedi har hareke ekett edemez edemezler ler,, herhan herhangi gi bir saldıraya karşı koyamayıp tutsak olurlar. Ayrıca Burkan ve Lao tse dini insanı yumuşak ve zayıf yapar." Bu görü görüş, ş, göçe göçebe beli liğe ğe ve akın akıncı cılı lığa ğa daya dayana nann bir bir devl devlet et için için zo zoru runl nlud udur ur.. Bununla birlikte Bilge Han, ulusunun yerleşik yaşama geçmesi için, çok uğraşır. Yazıtlarda öğütler verir: "Sen Türk ulusu, oralara gidip çok sayıda öldün! Oralara gidersen öleceksin. Ama Ötüken'de yerleşir kervan güdersen hiç hiç sıkı sıkınt ntın ın olma olmaz. z. Ötük Ötüken en'd 'dee yerl yerleş eşir irse senn devl devlet etii sonu sonuna na kadar kadar elin elinde de
tuta tutabi bili lirs rsin in!" !" Anca Ancakk tüm tüm bu uyar uyarma mala lara ra karş karşın ın,, kesi kesinn olar olarak ak şehi şehirl rler eree yerleşme görülmez. Göçebelik sürerken, belli bir alana yerleşme istenir. 745 yılından sonra, Ötüken'e Göktürklerin yerine, kesin biçimde Uygurlar egemen olur. Uygurlar, yazıtlarda Tokuz Oğuz adıyla anılırlar. Uygurlar, öbür öbür Türk Türk boyl boylar arın ında dann daha daha uyga uygard rdır ır.. Yapı Yapıcı cı,, kült kültür ür bakı bakımı mınd ndan an daha daha gelişmiş bir Türk boyudur. Göktürkler gibi kent yaşamından çekinmezler. Bozk Bozkır ır ve göçe göçebe beli liği ği bıra bırakm kmaz azla larr an anca cak, k, kent kent yaşa yaşamı mını nınn kend kendil iler erin inii yumu yumuşa şatm tmas asın ında dann da kork korkma mazl zlar ar.. Soyl Soylu u Uygu Uygurl rlar ar Çinl Çinlii pren prense sesl sler erle le evlenmeye başlayınca kent yaşamı kendiliğinden gelir. Soylular, çadır yerine evler kondururlar. Halk, bu yaşam biçimine özenir. Ticaretle uğraşma başlar. Ticaretin gereği, malların saklanması gerekir. Giderek yeni evler yapılır. Bu zorluklarda zorluklardan, n, Selenga Selenga Irmağı Irmağı üzerinde üzerinde Soğut ve Çinli Çinli ustalar, ustalar, Baybalık Baybalık adlı, bir zenginler şehri kurarlar. Bu arada devletin sınırları da genişler. Kent uygarlığı iyice kökleşerek sürer. Manihaizm ansızın ve de çok geçmeden yitirdiği tüm haklarını yeniden kaza kazanı nır. r. Or Orhu hunn bölg bölges esii Uygu Uygurl rlar arıı o sıra sırala lard rdaa güçl güçler erin inin in doru dorukl klar arın ında da bulunurlar. Önüne geçilmez güçteki atlı birlikleri ile, iç sorunlarla uğraşan Çin' Çin'in in başk başken enti ti Loya Loyang ng'a 'a gire girerl rler er.. Çinl Çinlii bir bir eşkı eşkıya ya,, ayakl ayaklan anmı mışt ştır ır.. Çin Çin hükü hüküm mdarı darı,, iht ihtilal ilalci cile leri rinn elin elinee geçm geçmiş iş olan olan başş başşeehr hrii bırak ırakıp ıp Çin'i in'inn güneybatısına kaçmıştır. Çin hanı, durumun düzeltilmesi için, Uygurlardan yardım yardım istemiştir istemiştir.. Bögü Han, 762 güzünde güzünde ordularıyla ordularıyla,, Çin başkentlerinde başkentlerindenn birini asilerin elinden kurtarır. Göçebe geleneğine göre, yardımın karşılığı olarak şehrin yağmalanması gerekir. Çin ordusu komutanı, "henüz asilerin elinde elinde bulunan bulunan Loyang Loyang halkı, halkı, bu şehrin yağmalandığın yağmalandığınıı duyarsa duyarsa asilerle asilerle bir olur. Kentin alınması güçleşir. Bu nedenle yağmadan önce Loyang üzerine yürü yürüme meli lisi sini niz" z" der. der. Böğü Böğü Ha Hann yağm yağmay ayıı bıra bırakı kıp, p, Loya Loyang ng üzer üzerin inee yürü yürür. r. Uygurlar, Loyang'ı asilerden temizler, ardından kenti yağmalarlar. Bu askeri yardımın yardımın sonucu alınmıştır. alınmıştır. Çin tahtı eşkıyanın elinden kurtarılmı kurtarılmıştır. ştır. Ama Uygu Uygurr or ordu dusu su Ötük Ötüken en'e 'e dönm dönmez ez.. Kent Kentin in dışı dışına na yerl yerleş eşir ir.. Kent Kent yaşa yaşamı mı Uygurları bağlamıştır. Bu zoraki konukluk, eskiden beri Çinlilerle alışveriş yapan Uygurların işine yaramıştır. Ama çok geçmeden Uygur ve Çinliler arasında çatışmalar çıkar. Çinliler Uygurları, Ötüken'e dönmeye razı ederler. Bögü Bögü Ha Hana na bir bir Çinl Çinlii pren prense sess veri verirl rler er.. Ayrı Ayrıca ca her her yıl yıl 20 20.0 .000 00 top top ipek ipek vereceklerdir. Loya Loyang ng akın akını,ı, Türk Türkle lerr aç açıs ısın ında dann pek pek ön önem emli li kült kültür ürel el sonu sonuçl çlar ar doğu doğuru rur. r. Kısaca Bögü Han adı ile anılan Uygur hanı Çin başkentinde Manihaizmi öğrenerek kabul eder. Orhun yanındaki ordusuna dönüşünde, beğendiği bu
dini dini uyru uyruğu ğuna na da kabu kabull etti ettirm rmek ek için için,, yanı yanınd ndaa dört dört ma mani niha hais istt papa papazı zı götürür. Bögü Kağanın yardımıyla o zamandan sonra Manihaizm Uygur devletinin resmi dini durumuna gelir. Orhun Orhun çevres çevresind indeki eki göçebe göçebeler ler,, hanlar hanlarını ınınn sözünü sözünü dinley dinleyere erekk bir direnç direnç göstermeksizin bu yabancı dine girerler. Bu önemli olayın Çin Manihaizmi üzerine olan etkisi az değildir. Güçlerini çevrede tanıtmış olan Uygurlar, elçilerini, elçilerini, birliklerini birliklerini üst üste başkente başkente gönderirle gönderirler. r. Loyang Loyang yakınında yakınında adeta bir Uygur şehri meydana gelir. Manihaizmin koruyucuları sıfatıyla Uygurlar ilki ilkinn Çin' Çin'de de yerl yerleş eşmi mişş olan olan Uygu Uygurl rlar arın ın kend kendil iler erin inee serb serbes esçe çe tapı tapına nakk ve manast manastır ır yapabi yapabilme lmeler lerini ini isterl isterler. er. Böylec Böylecee Uygur Uygur koruyu koruyucul culuğu uğu altınd altındaa 768'de Loyang manihaist kilisesi, aradan birkaç yıl geçince (771) Güney Çin'deki Yangdzı ırmağı kıyısındaki büyücek kentlerin yaklaşık tümünde mani ma niha hais istt merk merkez ezle lerr kuru kurulu lur. r. Bu batı batı dini dinine ne Çinl Çinlil iler er an anca cakk Uygu Uygurl rlar arın ın bas baskı kısı sı altı altınd ndaa iste isterr iste isteme mezz katl katlan anır ırla lar. r. Nite Niteki kim m Or Orhu hunn Uygu Uygurr Devl Devlet etii Kırg Kırgız ızla ları rınn vuru vuruşu şu üzer üzerin inee 84 8400 yılı yılınd ndaa yıkı yıkıld ldığ ığın ında da impa impara rato torr tüm tüm Mani Ma niha hais istl tler erii Çin Çin giys giysil iler erii ile ile gezm gezmey eyee zo zoru runl nlu u kıla kılann buyr buyruğ uğu u çıka çıkarı rır. r. Aradan Aradan birkaç yıl geçince daha da sert bir adım atılır: atılır: Bütün kiliseler yıkılır, yıkılır, resiml resimler er yakılı yakılır, r, mallar mallarıı elleri ellerinde ndenn alı alınır nır.. Man Maniha ihaist istler leree büyük büyük kıyıml kıyımlar ar yapı yapılı lır. r. Yaln Yalnız ız başk başken entt ttee yetm yetmiş iş Ma Mani niha hais istt ra rahi hibe be doğr doğran anır ır.. Çinl Çinlil iler erin in tahminlerine göre bu yıllarda Mani dinini güdenlerin en aşağı yarısı yok olur olur.. Uygu Uygurr Devl Devlet etin inin in yıkı yıkılı lışı şınd ndan an sonr sonraa Tarı Tarım m bölg bölges esin inde de topl toplan anan an Uygurların büyük bir bölümü Mani dinine inanmayı sürdürürler. Mani Ma niha hais istt ilah ilahil iler er,, Uygu Uygurc rcan anın ın en dikk dikkat atee değe değerr bölü bölüml mler erin inde denn biri birini ni oluşturur, ilahilerin büyük bir bölümü tam metin halinde ya da çok az bir özürle ele geçmiştir. Huastuanit adlı on beş bölümlük bir tür günah çıkarma duası bunlardan biridir. Metinde Manihaistlerce günah sayılan tüm yasaklar sıralanır. Metin aralarına Manihaistlerce günah sayılan dinsel koşullar bile sokuludur. Tan Tanrı geldi Kalkınız bütün beyler, kardeşler Tan Tanrıyı övelim Gören güneş Tanrı Siz bizi koruyun Görünen ay Tanrı Siz bizi kurtarın! Tan Tanrı
Güzel kokulu, mis kokulu Parıltılı, ışıltılı Tan Tanrı... Sesler, sözcükler, dizeler yinelenecektir. Görkemli bir ahenk doğacaktır. Tan Tanr Tanrıı sözl sözler erii ar ard d ar arda da söyl söylen enec ecek ek bir bir davu davull senf senfon onis isii yara yaratı tıla laca cakt ktır ır.. Bir Bir tapınağın loşluğu içinde toplu biçimde bu ilahe söylenecektir. Mani Ma nini ninn karı karışı şıkk dins dinsel el ilke ilke ve töre törele leri ri Uygu Uygurl rlar ar ar aras asın ında da geni genişş yank yankıı uyandırır. O dönemlerin tanıklarına göre Uygurlar arasında o dönemlerde Manihaistler Budistlerden çoktur. Bunda devlet dini olarak benimsenişinin yanında yanında Manihaizmi Manihaizminn yapısı da etkilidir. etkilidir. Manihaizm' Manihaizm'in in kendi sanatı vardır. vardır. Dinin kurucusu Mani aynı zamanda ünlü bir ressamdır. Onun düşmanı İslamlar bile onun ressamlıktaki gücünü kabul etmişlerdir. Maninin sanat duygusu ve ressamlık yeteneği dinine de damgasını vurmuştur, iç Asya'da bul bulun unmu muşş meti metinl nler er uzak uzakta tann tanı tanına naca cakk nite niteli likt kted edir ir.. Dins Dinsel el içer içerik ikli li el yazmaları sanatlı minyatürlerle süslüdür. En iyi boyalarla ak kağıda, en özenli güzel yazılarla yazılmışlardır. Mani dini Türkler arasında yayılmış ilk ahlak dinlerindendir. Mani öğretisine göre salt insanları değil, hayvanları öldürmek ve etlerini yemek yasaktır. Oysa Oysa Türkle Türklerin rin daha daha önceki önceki inançl inançları arında nda ölüm ölüm gelece gelecekk yaşamd yaşamdaa insana insana kuts kutsal allı lıkk geti getiri rir. r. Nite Niteki kim, m, eski eski Türk Türk ulul ulular arın ının ın meza mezarl rlar arın ınaa öldü öldürü rüle lenn düşmanı belgeler biçimde balbal taşları dikerler. Eski Uygur yazmalarında eski ve yeni dinin zıtlıkları açık biçimde anlatılır. Sözgelimi şöyle denir: "Eskiden etle beslenen halk şimdi pirinçle besleniyor. Eskiden öldürme olan ülkede şimdi iyilik egemen." Manihaizmde dua, oruç, günah çıkarma gibi dinsel gereklerin yanı sıra cinsel ilişkiden uzak olma, içki içmeme gibi koşullar da vardır. Toplumda iki tabaka bulunur. Birincisi evlenme, şarap içme gibi yasaklarına kesinlikle uyan uyan "seç "seçki kinl nler er taba tabaka kası sı"d "dır ır.. Bunl Bunlar ar inan inanan anla ları rınn verd verdik ikle leri ri ze zeka katt ile ile dirliklerini sürdürürler, ikincisi bunlara yardımcı olan, dinsel kuralları yerine getirmekle zorunlu "dinleyiciler" katmanıdır. Maniha-izmde de on ve yedi buyruk olmak üzere iki buyruk dizisi ile üç mühür denen yasaklar vardır. Üç mühür, el, dil ve gönül mühürleridir. Manihaizm, kimi kuralları ile Budizme yakın olmasına karşın puta tapmayı yasaklar. Man anii dinin ininin in Ötük Ötüken en Uygur ygurla ları rı ar aras asın ında da ne ölçü ölçüde de yayı yayıld ldığ ığıı kesi kesinn bilinmiyor. Uygur yazıtlarında Bögü Hanın kabulü ile binlerce, onbinlerce kişinin alkışladığı belirtiliyor. Bu sayı biraz abartılmış olsa da, bir gerçek payı
bulunmalı. Bütün üst katmanlar Mani dinine girmiş olmalılar. Ama aynı dönemde Uygurlar arasında Hıristiyan dinine inananlar da var. Bu inanç ayrımı üst katmanlarda çekişmelere neden oluyor. Tarkan adlı biri, Mani dini dinini ni kabu kabule le karş karşıı çıkı çıkıyo yor. r. 78 7800 yılı yılınd ndaa bir bir suik suikas astt sonu sonucu cu Bögü Bögü Ha Hann öldürülüyor. Suikastı Hıristiyan inancından Tarkan gerçekleştiriyor. Bütün olaylar, Bögü Hanın Manihaizmden önce Hıristiyan olduğunu gösteriyor. Bögü Hanın Mani dini gibi her yandan koğulan bir dini seçmesi, Türk siya siyasa sası sı aç açıs ısın ında dann büyü büyükk ön önem em taşı taşır. r. O tari tarihl hler erde de Ma Mani ni dini dini Çin' Çin'de de Burkancılık ve Taoculuk yanında büyük bir nefret kazanmıştır. Gerek halk, gerekse saray çevrelerince kovuşturmaya uğramıştır. Çinliler, sevmedikleri bir bir dini dini,, güçl güçlü ü bir bir düşm düşman anın ın koru koruma ması sını nı iste isteme mezl zler er.. Bu bakı bakımd mdan an Çin Çin özendirmesi ile bu dinin kabul edildiği düşünülemez. Manihaizmin seçimi de Uygur ygurla larc rcaa ulus ulusal al benl benliğ iğii koru koruma ma öz özle lem mind inden olm olmalıd alıdır ır.. Tıpkı ıpkı Muse Musevi vili liği ğinn seçi seçimi mind ndee oldu olduğu ğu gibi gibi Türk Türkle ler, r, güçl güçlü ü karş karşıt ıtla ları rını nınn dini dinini ni seçmiyorlar. Kıyıya köşeye sıkışmış bir dini yeğliyorlar. Mani dininin kabulü ve büyük bir çoğunluğun bu inancı benimsemesi, Türk Türkle lerr aç açıs ısın ında dann ön önem emli li yapı yapı deği değişi şimi mine ne nede nedenn olur olur.. Tony Tonyuk ukuk uk,, şehi şehirr kurma ve Çin'deki dinlerden birini seçme isteğini birtakım haklı gerekçelerle onaylamamıştı. Tarih Tonyukuk'u haklı çıkarır. Türk ulusu, savaşçılık ve akıncı akıncılık lık gücünü gücünü yitiri yitirir. r. Bunun Bunun sonucu sonucu Uygurl Uygurlar, ar, Kırgı Kırgızla zların rın kuzeyd kuzeyden en saldırılarına karşı koyamazlar. Ötüken'i bırakıp Tarım yöresine göç ederler. Kuzey ipek yolu üzerindeki Hami, Hoço, Beşbalık'a yerleşen Uygurlar, bu bölgede Moğol yayılmasına kadar küçük bir beylik kurarlar. Bozkırların eski barbarları artık şehirli olmuştur. Kervan yollarından alınan vergiler, halka gönenç gönençli li bir yaşam yaşam sağlam sağlamışt ıştır. ır. Burkan Burkan,, Man Manii ve Hırist Hıristiya iyann dinler dinlerind inden en çeşitli eserler Türkçeye çevrilir. Bozkırda devlet isteğiyle kabul edilen Mani dini, Ötüken Uygur egemenliğinin çöküşü ile gözden düşer. Hoço'da Burkancılıktan sonra ikinci derecede bir din olur. Mani dininin kültürümüze en önemli etkisi, Türk halkına kentleşmeyi getirmesidir. 762 yılında kitaplıklarıyla, basımevleriyle, kanalizasyonlarıydı Türk yaşamında kentleşme başlamıştır. Tüm bunların üstü üstünd ndee çeşi çeşitl tlii din din ve mezh mezhep ep yand yandaş aşla ları rı ar aras asın ında da bir bir ho hoşg şgör örü ü or orta tamı mı oluşturulmuştur.
7 ATEŞ OĞULLARI İranlı peygamber Zerdüşt'ün dünyanın en büyük dinlerinden Zerdüştlüğü kurduğu varsayılır. Dinin Avesta adlı kutsal kitabı Zerdüşt'ün özdeyişlerini kapsar. Ancak gerek Zerdüşt'ün yaşamı gerekse Zerdüşt dininin konumu çok tartışmalıdır. Çünkü Zerdüştlüğe daha geniş anlamda Mazdeizm de denir. Mazdeizm ise Zerdüşt'ten önce de İran'da vardır. Bu durumda dinin evrim süreci Zerdüştlük için de geçerli olmuştur. Zerdüşt Maz azd deizmin yenile yenileşti ştiric ricisi isi durumu durumunda ndadır dır.. Zerdüş Zerdüşt'ü t'ünn yaşamı yaşamı üstüne üstüne söylen söylenenl enler er ise birbirini tutmaz. Yaşamı usa aykırı bir dizi söylencelerle süslüdür. Büyük olasılıkla İÖ. 7. yüzyılda İran'da yaşamıştır. Özdeyişlerinden anlaşıldığına göre, çok akıllı ve çağının bilgilerini özümsemiş bir kişidir. Zerdüşt dini Yahudiliğe öylesine yakındır ki, birbirine etki edip etmediği sorulabilir. Zerdüşt, Ahuramazda denen tek, her şeyin yaratıcısı, insanlara iyilik iyilik yapan yapan bir Tanrı' Tanrı'nın nın peygam peygamber beridi idir. r. Zerdüş Zerdüştt dinind dininde, e, şaşıla şaşılacak cak bir değişim ve aktarma ile Hint ve İran Tanrıları, tek Tanrı'da birleştirilir. Belki de bu Hindistan'daki Varuna adlı büyük Tanrı'nın bir aktarmasıdır. Zerdüşt'e göre iyilik ve kötülük aynı kaynaktan çıkmaz. Bu yüzden iyiliği Ahuramazda (Hürmüz), kötülüğü Ehrimen yapar. Bunlar arasında sürekli bir savaş vardır. Bu savaş kuşkusuz iyiliğin yengisi ile sonuçlanacaktır. Ancak erdemli insanlar, bu savaşta iyiliğe katıldıkları ölçüde mutluluğa hak kaza kazana na-c -cak akla lard rdır ır.. Bu ça çarp rpış ışma ma,, iyil iyilik ikle le kötü kötülü lüğü ğün, n, ışık ışıkla la kara karanl nlığ ığın ın,, gökyüzüyle yeryüzünün çarpışmasıdır. insan olmak isteyen insan iyilikten, ışık ışıkttan an,, göky gökyüz üzün ünde denn yana yana olma olmallıdır ıdır.. Böyl Böylec ecee toplu oplum msal sal düze üzen de sağlanacak, üretim artacaktır. Ahuramazda'nın bakışı her zaman çalışkan çift çiftçi çini ninn üstü üstünd nded edir ir.. Gerç Gerçek ek dind dindar arlı lıkk or oruç uçta ta tapı tapını nımd mdaa deği değil,l, tarı tarım m çalışmala-rındadır. Bu düşünc düşüncele elerin rinii gerçek gerçekleş leştir tirmek mek isteye isteyenn Zerdüş Zerdüşt'ü t'ü bir Turan Turan askeri askerinin nin öldürdüğü söylenir. Zerdüşt'ün bu çok akıllıca ve usa uygun olarak kurduğu din din düze düzeni ni,, ölüm ölümün ünde denn sonr sonraa bir bir ha hayl ylii deği değişt ştir iril ilmi mişş ve boş boş inan inançl çlar arla la dold doldur urul ulmu muşt ştur ur.. Böyl Böylec ecee bu tekt tektan anrı rıcı cılı lık, k, uzun uzun süre süre öz özgü günn yapı yapısı sını nı koruyamaz, İran'a özgü bir yapı kazanır. Yeni Avesta'da kimi eski Tanrılar yeni yenide denn kabu kabull edil edilir ir.. Ama Ama Zerd Zerdüş üştl tlük ük İran İran'd 'daa deri derinn iz bıra bırakm kmış ış bir bir kültürdür. Ömer döneminde Sasani devletinin Araplarca yıkılması ve İran'da İslamlığın yayılması bile bu kültürün izlerini silememiştir. Hatta yaşayan İran İran Şiil Şiiliğ iğin inin in köke kökeni nind ndee bile bile bu kült kültür ürün ün dire direnc ncii yata yatar, r, İsla İslamd mdaa Ali Ali
yandaşlığı olarak tanımlanan ve çeşitli ülkelerde değişik görünüm alan Şiilik, Arap ulusçuluğuna karşı, öbür ulusların özbenliğini koruma savaşından başka bir şey değildir. Nitekim günümüz İran'ında da köklü ulusal bir duygu vardır. Bu duygu onların bilinç altına sızıp birikmiş binlerce yıllık bir uygarlığın, bir Asya uygarlığının tortusudur. Türkler Zerdüştlükle Aşağı Türkistan'da tanışmışlardır. İslamdan önce Orta Asya' sya'ya ya doğr doğru u uzan uzanan an gen geniş aland landaa birb birbiirler rlerii ile ile yarı yarışa şann Budi udizm zm,, Hıristiyanlık, Manihaizm gibi dinlerin yanında Zerdüştlük önemli bir yer tutar. Baykent, Buhara, Semerkant gibi bölgenin büyük yerleşim merkez merkezler lerind indee çok sayıda sayıda Zerdüş Zerdüştt tapına tapınağı ğı bulunu bulunur. r. Dinsel Dinsel ara arayış yışaa pek tutkun tutkun Türkle Türklerr ara arasın sında da Zerdüş Zerdüştlü tlükk önemli önemli ölç ölçüde üde yayılm yayılmışt ıştır. ır. Gerçek Gerçekte te Zerdüştlük Aşağı Türkistan adı verilen bu bölgede devlet dini konu konumu mund ndad adır ır.2 .299 Zerd Zerdüş üştl tlük ük daha daha da iler ilerii gide gidere rekk Çin Çin sedd seddin inee kada kadarr uzanan geniş alanda çeşitli Türk boyları arasına girmiştir.30 Zerdüştlük, bölgede İslam yayılmasına karşı en büyük engellerden birini oluşturmuştur, İslamlık bölgeye girdikten sonra da Zerdüştler gizli gizli inançlarını sürdürmüşlerdir. Salt Aşağı Türkistan Türkleri değil, Hazar kıyılarını ele geçiren Türkler de Zerdüştlüğün çekiciliğine kapılıp bu dine girmişlerdir. Bu bölgede yaşayan Dokuz Oğuzlar 8. yüzyılda (Arap tarihçisi İbni Bahr'in gezileri sırasında) hem Mani hem de Zerdüşt dinine inanırlar. Aynı ülkenin sınırlarında iki ayrı din, aynı zamanda barış içinde yan yana yaşar. Kentlerde ve başkentte halkın çoğu ço ğunl nluğ uğu u Ma Mani nili liğe ğe inan inanır ır.. Köyl Köyler erde de ve kala kalann bölg bölgel eler erde de Zerd Zerdüş üştt dini dini egemendir. Gerçekte Zerdüşt inançları ile eski Türk inançları arasında kimi koşutluklar da vardır. Bunların başında ateşi kutsal sayma inancı gelir, İranlılar arasında geli gelişm şmiş iş Mug Mug (Tür (Türkç kçee Mo Moğo ğoç) ç) ateş ateş töre töreni ni,, Ha Haza zarr kıyı kıyıla ları rınd ndan an Uygu Uygurr bö bölges lgesin inee kada kadarr Türk Türkller ar aras asın ında da da yayıl ayılm mıştı ıştır. r. Anca Ancakk eski eski Türk Türk ateştaparlığı İranlılardan alınmış değildir. Belki iki inanç da çok eski bir kökt köktee birl birleş eşir ir.. Yaln Yalnız ız Türk Türkle lere re öz özgü gü bir bir ateş ateşet etap apın ınım ım olay olayıı da vard vardır ır.. Sözgelimi Sır Derya bölgesinde yaşayan göçebe Türkler arasında ölüleri köşk içinde yakma töreni vardır. Bu İran inançlarında bulunmaz.31 Zerdüştlüğü seçe seçenn kimi kimi Türk Türk boyl boylar arıı ar aras asın ında da bu töre törenn Zerd Zerdüş üştl tlük ük inan inancı cı ar aras asın ında da yaşamını sürdürmüştür.
8 NESTROYAN Göktürkler döneminde Türklerin Hıristiyanlıkla ilgileri başladığı anlaşılıyor. Tartış Tartışmal malıı Süryan Süryanii kaynak kaynaklar larını ını kazıbi kazıbilim lim verile verileri ri doğrul doğruluyo uyor. r. Türkle Türklerde rde Hıristiyanlığın erken varlığı konusunda bugün güvenilir gözüken bilgiler şunlar: Kaşgar hanlarından biri Bizans kralı ile bağlantıda bulunuyor. 718'de Merv Nasturi patriği putperest putperest bir kentte kentte oturan büyük bir Türk hanının ve ulusunun Hıristiyanlığı seçtiğini yazıyor. Türk hakan Taraz kentinde büyük bir bir Türk Türk metrop metropoli oliti ti kurdur kurdurur. ur. Çeşit Çeşitli li kilise kiliseler ler yaptır yaptırır. ır. Şamano Şamanoğul ğullar ları,ı, Taraz'ı Karluklardan aldıkla-rında en büyük tapınağın bir kilise olduğunu görü görürl rler er.. 7-8. -8.yüzy yüzyıl ılla lard rdan an İç Asya sya ve Ural Uralla lard rdaa Hıris ıristtiyan iyan eserl serler erii Karluklardan kalır. 7-8.yüzyıllarda Kırgızların da Hıristiyan oldukları sanılır. Naymanlar arasında da Nasturi Hıristiyanlık oldukça yayılmış bulunuyordu. Nayman Nayman sözü sözü Moğolc Moğolcada ada 'sekiz 'sekiz'' anlamı anlamında ndadır dır.. Ancak Ancak Nayman Naymanlar lar Türk Türk boyla boyların rından dandır dır.. Müslüm Müslüman an düşman düşmanıı Nayman Nayman beyi beyi Küçlüg Küçlüg Hırıst Hırıstiya iyandı ndır. r. Kere Kereit it Türk Türkle leri ri ha hanı nını nınn 10 1009 09 sıra sırala ları rınd ndaa Az Aziz iz Serk Serkis is'i'inn bir bir muci mucize zesi si ile ile Hıristiyan olduğu söylenir. Daha sonraki dönemlerde Hıristiyan Türklerin başlıca merkezlerinden biri Öngüt boyları ülkesidir. Öngüt beyliği sınırları içinde çeşitli surlu kentler bulunuyordu. 13.yüzyılda Öngüt sarayında, Hıristiyan yapıtlarından oluşan büyük bir kütüphane kurulmuştu. Öngüt beyleri, Moğol sarayında etkin kimsel kimselerd erdir. ir. Öngüt Öngüt beyler beylerii İlhanl İlhanlıla ılarr dönemi döneminde nde Azerbe Azerbeyca ycan' n' da Nestur Nesturii manastırı kurmuşlardı. Nesturizm Uygur Türkleri arasında yayılır. Bu yolun kurucusu Nesturius, Suriye'nin Germenica kasabasında doğar. Antakya manastırında yetişmiş bir Hıri Hırist stiy iyan an papa papazd zdır ır.. Geni Genişş bilg bilgil ilii am amaa za zapt ptol olun unma maya yacak cak ölçü ölçüde de hırs hırslı lı,, inan inanıl ılma mazz biçi biçimd mdee kend kendin inii beğe beğenm nmiş iş bir bir kims kimsed edir ir.. Roma Roma kili kilise sesi si ile ile anlaşmazlığa düşünce kendi görüşlerine dayanan bir dinin kuramcısı olur. Nesturius 428 yılında Bizans patriği olur. Bu dönemde İsa'nın iki ruhani varlığı gizlediğini, Tanrılık ve insanlık olmak üzere iki kişiliği bulunduğunu ileri sürer. Görüşlerini yaymaya başlar. Bunun üzerine Efes'teki Hıristiyan kilisesince 431 yılında afaroz edilerek Mısır'a sürülür. Orda yalnız ve perişan bir durumda ölür. Ölümünden sonra İran ve Irak'ta ilkelerine dayanan yeni bir tarikat gelişir. Bu din bir yangın gibi komşu ülkelere yayılmaya başlar.
İran'dan İç Asya'ya yayılma olanağı bulan Nesturizm budur. Ancak yayılmış olan bu dinin ilkelerinin ne kadarının kurucusunun olduğunu kestirmek zordur. 5.yüzyıl başlarında Herat ve Merv'de piskoposluklar kurulur. Asya içlerinde Nesturizm yayılması sürer. Nesturiliğin İç Asya'da yayılışı burdaki basit insanların yüreklerine tümüyle pratik yoldan girmekle olur. Gerçekte Nesturi din adamları din bilgisine ve öğretisine öylesine bağlanmış kişiler değild değildir. ir. Alış Alış verişt verişten en çok iyi anlarl anlarlar. ar. Sayrıl Sayrılıkl ıkları arı sağalt sağaltmas masını ını bilirl bilirler. er. Gezgin satıcı olarak uzak ülkelere dek giderler. Pek çok halk yığınları ile ilişki kurarlar. Para için kimseye avuç açmazlar. Bu durum onlara ekonomik bağımsızlık ve saygınlık kazandırır. Tüm bunlara karşın Nesturilik Çin topraklarında yayılma olanağı bulamaz. Çin'de daha çok Türkler bu inancı seçerler. Ne ki, bu inancı seçenlerin tümü alış alış veri verişl şlee uğra uğraşı şır, r, İç Asya Asya ha halk lkla ları rı ar aras asın ında da Nest Nestur urii Hıri Hırist stiy iyan anlı lığı ğı ile ile ünle ünlenm nmiş iş boy boy Kere Kereit it Mo Moğo ğoll llar arıd ıdır ır.. Ayrı Ayrıca ca Şato Şato Türk Türkle leri rind nden en Öngü Öngütl tler er (Ongutlar) de Nasturidir. Öngüt sarayında Hıristiyan eserlerinden oluşan büyük bir kütüphane bulunur. Öngüt hanının kızkardeşi için 1298'de Nesturi bir kitap yazılır. Bu kitap birkaç yıl önce Anadolu'da bulunur. Öngütler 12. yüzyılda Roma kilisesine bağlanırlar. Öngüt beyleri Moğol saraylarında etkin ve saygın kişilerdir. Güzel mektup yazarlar. Hattatlık yaparlar ve ud çalarlar. Öngüt Türklerinde Koşanlı Mar arkkus, İlhanlı Devleti döneminde Azerbeycan'da büyük bir manastır kurar. Markus 1280'de Nesturi patriği seçilecektir. 11.yüz 11. yüzyıl yılda da Nestur Nesturii papazl papazları arı İça İçasya sya'da 'daki ki kitlel kitleleri eri örgütl örgütlemi emişle şler. r. Herat, Herat, Merv, Merv, Semerk Semerkant ant'ta 'ta büyük büyük dinsel dinsel merkez merkezler ler oluşmu oluşmuştu ştur. r. Bu örgütl örgütlenm enmee 14.y 14 .yüz üzyı yıla la dek dek süre sürece cekt ktir ir.. Mo Moğo ğoll yöne yöneti timi mini ninn çö çökm kmes esin inee koşu koşutt olar olarak ak Nesturilik de önemini yitirir. Doğuda Çin'den sürülürken, Batıda İslam kılıcı ile tükenir. 16. Yüzyılda tümüyle silinir. Günümüzde Mardin yakınlarında yaşayan küçük bir halk diliminin inancı olarak kalır. Türk Türkle leri rin, n, dışl dışlan anmı mış, ş, köşe köşeye ye sıkı sıkışm şmış ış bir bir Hıri Hırist stiy iyan an mezh mezheb ebin inii nede nedenn seçtiklerini anlamak zor. Ama Türklerin din seçmedeki genel eğilimlerine bakıp bu nedeni kestirmek kolay: Türkler güçlü imparatorluk dini seçmeden kaçınıyor, arada yitip gitmek istemiyorlar. Ancak eski dinlerinin de çağın gereklerine yanıt veremediğini görüyorlar. Böylece bu arayış, Türkleri her defasında yeni dinleri denemeye itiyor. Yalnız bu din imparatorluk dini olmayacak ve din Türkleri zorlamayacak!
9 YECÜC MECÜCLER 7.yüzyılda Kafkaslardan Volga'ya dek uzanan alanda güçlü bir imparatorluk görüyoruz. Bu devlet Hazar imparatorluğudur. Hazarlar Türk kökenli bir ulustu ulustur. r. Ülkele Ülkeleri ri Karade Karadeniz niz'le 'le Haz Hazar ar ara arasın sında da önemli önemli geçit geçit niteli niteliğin ğindek deki,i, stratejik, kilit noktada kurulmuştur. Arapların Avrupa'ya doğru ilerlemesine, bu akınların en bezdirici dönemi olan başlangıç çağlarında Hazar orduları engel olmuştur. Haza Ha zarr ülke ülkesi si Arap Arapla ları rınn doğa doğall iler ilerle leme me yolu yolu üzer üzerin inde de bulu bulunu nuyo yord rdu. u. Muhammet'in ölümünden (632) birkaç yıl sonra Halifelik orduları, herşeyi önlerine katarak kuzeye doğru ilerliyorlardı. Doğal bir engel olan Kafkas dağlarına varmışlardı. Bu engel aşıldığında Doğu Avrupa topraklarının yolu açık aç ık deme demekt kti.i. Arap Arapla ları rı Ka Kafk fkas asla lard rdaa Ha Haza zarr Türk Türkle leri rini ninn düze düzenl nli,i, güçl güçlü ü orduları bekliyordu. Sasani devletini yıkan Araplar aynı yıllarda Horasan'da ve Kafkaslarda Türklerle yüz yüze geliyorlardı. Kafkaslardaki Arap, Türk savaşı yüz yılı aşkın sürecekti. Peki Türklerle Araplar daha önce karşılaşmamışlar mıydı? Muhammet'in Türk Türkle lerr için için söyl söyled ediğ iğii sözl sözler er ne ölçü ölçüde de gerç gerçeğ eğee daya dayanı nıyo yord rdu? u? Bunl Bunlar ar günümüzde de tartışılan konulardır. Kaşgarlı Mahmut'ta geçen iki hadise göre, Muhammet Türkler üzerine çok olumlu sözler söylemişti. Ama Arap kaynaklara ve yorumculara göre Muhammet'in Türklere bakışı hiç de olumlu değildi. Muhammet tanıyıp bilmediği bir topluma karşı, neden düşmanca sözler etmişti? İç Asya doğurgan bir anayı andırır. Geçmişin karanlık dönemlerinden beri, doğu doğuda dann batı batıya ya ha halk lkla larr göçe göçerl rler er.. Bunl Bunlar ar,, Ha Haza zar' r'ın ın Kuze Kuzeyi yind ndek ekii ya da güne güneyi yind ndek ekii doğa doğall yoll yollar arda dann Avru Avrupa pa'y 'yaa yayı yayılı lırl rlar ar.. Tari Tarihi hinn en beli belirs rsiz iz döne döneml mler erin inde denn beri beri sürü sürüp p gide gidenn bu ha halk lkla larr akın akını,ı, Avru Avrupa pa'n 'nın ın yerl yerleş eşik ik halk ha lkla ları rı üzer üzerin inde de kork korkul ulu u düşl düşler er yara yaratı tır. r. Yerl Yerleş eşik ikle lerr için için,, Doğu Doğu'n 'nun un göçebeleri yakıp yıkan vahşilerdir, işin ilginç yanı Doğulu göçebeler de bir süre süre sonr sonraa Avru Avrupa palı lı yerl yerlil iler erle le karş karşıl ılaş aşır ırla lar. r. Yerl Yerleş eşik ik yaşa yaşama ma başl başlar arla lar. r. Doğudan gelecek göçebeleri korkulu gözlerle beklerler. 7. Yüzyılda ise Batıdan doğuya doğru bir saldırı vardır. Gerçi bu saldırı, ycryuvarlağının acımasız oluşumu içinde, Batıdan doğuya yönelen ilk saldırı
değildir. Daha önceleri de bu tür akınlar olmuştur. Ama bu saldırının amacı ve türü öbürlerininkine öbürlerininkine benzemez. benzemez. Kutsal Kutsal bir amaç için yapıldığına yapıldığına inanılır. inanılır. Söz konusu konusu saldır saldırıla ıları rı doğrud doğrudan an Tanrı Tanrı ona onayla ylamış mıştır tır.. İslaml İslamlığa ığa giriş giriş içi içinn yapı yapıla lann kuts kutsal al ça çağr ğrıl ılar ardı dırr bu aske askeri ri eyle eyleml mler er.. Gerç Gerçek ekte te ise ise Arab Arabis ista tann çöllerinde yeşeren yeni bir ulusçuluk akımı, dinsel bir yapıya bürünüp dört bir yana yayılma savaşı başlatmıştır. Doğuda ve Kuzeyde karşılarına çıkan karşıtları pek yabancı olmadıkları halklardır. Bunlar tüm söylence ve veriler bir araya getirildiğinde, ortaya somut bir sonuç çıkar. Türklerin Avrupalı halklarla ve Araplarla tanışlığı çok eskilere iner. İsa'dan sonraki yıllarda Orta Asya'da öz adı ile anılan Türk halkının geçmişi, çok daha eskilere dayanır. Şimdi Batıdan Doğu'ya ilerleyen Araplar yeniden Türklerle karşılaşmıştır. Ancak Araplar, bu tanıdık üzerine pek de olumlu yargılar taşımazlar. Çok eski dönemlerden beri Doğulu göçebeler Araplarca Yecüc-Mecüc adıyla anılmışlard anılmışlardır. ır. Yecüc-Mecüc Yecüc-Mecüc adlı halk (ya da halklar) halklar) Sami halklarının halklarının kutsal kitaplarında da yer alır. Tevrat'ta Gog-Magog diye bir halkan söz edilir. Magog, "Mecüc" adının başka bir söylenişidir. Kimi söylentilere göre Magog ya da Mecüc Türklerin ilk atasıdır. Tevrat'ta ayrıca Togarma adı geçer. Bu adın ise Türk sözünün bozulmuş biçimi olduğu sanılır. Yecüc Mecüc, Tekvin'de iki ayrı kişi adı olarak geçer. Kuran'da bu iki ad, halk adı olarak anılacaktır. Kehf suresinin 83. ayetinden 101. ayetine değin sürer. Toplam 19 ayetten oluşur. Kur'an'da Zülkarneyn önce batıya, sonra doğu doğuya ya ve on onda dann sonr sonraa da kuze kuzeye ye doğr doğru u akın akınaa çıka çıkar. r. Zülk Zülkar arne neyn yn bu bilinmeyen yönde iki dağ arası önünde oturan bir halkla karşılaşır. Bu halk ona Yecüc ve Mecüc akınlarından yakınır. Bu akınlara engel olacak bir "sed" yapmasını ister. Bunun üzerine bu iki dağ arasına demirle bakırdan büyük bir set yapılır. Yecücle Mecüc işte bu seddin arkasında kalır. Kur'an'daki bölüm bu içeriktedir. İslam araştırmacılar bu konuda özellikle üç soru üzerinde dururlar. Demirle bakır bakırdan dan yapıla yapılann bu sed nereye nereye çekilm çekilmişt iştir? ir? YecücYecüc-Mec Mecücl ücler er kimler kimlerdir dir?? Zülkarneyn kimdir? Bu soru sorula lara ra kimi kimi olas olasıl ılık ıkla larl rlaa yanı yanıtt veri verile lebi bili lir. r. Demi Demirl rlee bakı bakırd rdan an set, set, Kafka afkasl slar arıı gün güneye eye bağla ağlaya yann doğa doğall geçi geçitt üzer üzerin inee çeki çekilm lmiş işti tirr. Bura Burası sı günümüzde Derbent, boğazı adı ile anılır. Hazar deniziyle Kafkas dağları arasında tarihin ve eski dünyanın kilit noktalarından biridir. Masallardaki Kafdağının kapısı burasıdır, İranlılar buraya taştan sed çekmişlerdir. Araplar bu bu geçi geçide de 'kap 'kapıl ılar ar kapı kapısı sı'' an anla lamı mına na gele gelenn "Bab "Babül ül ebvâ ebvâb" b" derl derler er.. Tari Tariht htee
yayılma dalgalarının geçit yeridir burası. Birçok halk, çok eski çağlardan beri burdan güneye saldırıp geri çekilmişlerdir. Yecüc Mecüc, Arapların bu kapının ardında yaşayan halklara verdikleri addır. Tüm bu söylenti ve veriler birleştirildiğinde, ortaya somut bir sonuç çıkar. Türklerin Avrupalı halklarla ve Samilerle tanışıklığı çok eskilere iner. Gerçi sağlam belgelere dayanan Türk geçmişi İsa'dan sonraki yüzyıllarda aydındır. Ama tarihin eski dönemlerinde Türkler değişik boylar biçiminde Batının kapılarını zorlamışlardır. Şimdi Batıdan Doğuya ilerleyen Araplar, yeniden Türklerle karşılaşmıştır. Ancak bu tanıdık yüz, Araplar üzerinde olumsuz anılarla karışıktır. Tevrat'ta başlayan Mecüc halkı Kur'anda daha açıklık kazanır. Kur'an'da bu ad "Yecüc" adıyla birlikte anılır. Muhammet Türkleri görü görüp p tan anııma masa sa bile bile,, uzak uzak ülke ülkele lerre yap yaptığı tığı kerv kervan an yolc yolcul uluk ukla ları rınnda hakl ha klar arıında nda bilg bilgii edin edinmi mişştir. tir. Dah ahaa önc ncek ekii kut kutsal sal kit kitapla apları rı esas sas alan alan Muhammet'in onlara dayanarak kimi açıklamalar yapması doğaldır. Hatta kimi kimi kaynak kaynaklar larda, da, Türkle Türklerin rin İslaml İslamlığı ığı seçmel seçmeleri eri içi içinn mektup mektup yazdığ yazdığıı da söyl söylen enir ir.3 .322 Muha Muhamm mmet et döne dönemi mind ndee Gökt Göktür ürkl kler erin in düny dünyan anın ın en güçl güçlü ü devletlerinden biri olduğu bilinir. Buna dayanarak Muhammet'in mektup yazması olasılığı üzerinde durulur. Ancak unutulan bir iki önemli nokta vardır: Öncelikle Muhammet döneminde İslamlık daha Arap yarımadasını aşmış değildir, ikincisi, hiç tanıyıp bilmediği, kitaplı dine bile geçmemiş bir halka Muhammet nasıl mektup yollar? Ne var ki, yüz yüze gelmese bile, Muhammet'in Türkler hakkında böylesine olumlu sözler etmesi olanaksızdır. Uzak ülkelere yaptığı kervan yolculuklarında, kulakları Yecüc Mecüc söylentileri ile dolmuştur. Ayrıca Muhammet'in kutsal saydığı daha önceki kitaplarda, olumsuz tanıtılan bir halkı övmesi olanaksızdır. Nitekim Arap tarihçiler de Türklere genellikle olum olumlu lu bakm bakmaz azla lar. r. Sözg Sözgel elim imii ünlü ünlü Arap Arap yaza yazarl rlar arın ında dann Ha Hazi zinn (İma (İmam m Alaü Alaüdd ddin in Ali Ali ibni ibni Muha Muhamm mmed ed)) 13 1324 24 yılı yılınd ndaa yazd yazdığ ığıı Lubâ Lubâbu butt-Te Te'v 'vil il fi Maânit-Tenzil adlı kitabında İslamın ilk dönemlerinden beri gelmiş geçmiş yoru yorumc mcul ular arın ın bu konu konuyl ylaa ilgi ilgili li görü görüşl şler erin inii topl toplar ar.. Arap Arap bilg bilgin inle leri rini ninn İsraillilerin saçmalarından yararlanarak tüm gülünç söylentileri Türklere mal eder. Kur'an' daki bölüm şöyledir: "Ey "Ey Zu'l Zu'lKa Karn rney eyn, n, Ye'c Ye'cüc üc ve Mecü Mecüc, c, bu yerd yerdee bozg bozgun uncu culu lukk yapıy yapıyor orla lar. r. Bizimle onların arasına bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?" (Kef, 94)
"Nihayet Yecüc ve Mecüc (sedleri) açıldığı zaman onlar her tepeden dünyaya saldırırlar" (Enbiya, 96) Kur'an'a göre bunlar dilleri anlaşılır şeyler değildir, İmam Hazin, Peygamber Muhammed'in söyleşisinde bulunanlardan İbni Abbas'a dayanarak bu halkın Türk olduğunu bildirir. Kendi dillerinden başka hiçbir dil bilmezler, onların dillerini de hiç kimse anlayamaz diye vurgular, İslam tarihinde Türklerden ilk kez böyle sözedilir. Hazin'in anlattıklarına göre Zülkarneyn bu Türk halkı ile anlaşabilmek için tercümanlar kullanır. Nitekim Muhammet'ten sonra gelen birçok Arap yazar, kutsal kitaplarda ve Kur' Kur'an an'd 'daa adı adı kötü kötü biçi biçimd mdee an anıl ılan an bu ha halk lkın ın Türk Türkle lerr oldu olduğu ğunu nu süre sürekl klii vurgul vurgulamı amışla şlardı rdır. r. 12. 12.yüz yüzyıl yılda da Antaky Antakyalı alı yaşaya yaşayann Süryan Süryanii rah rahibi ibi Yakubi Yakubi bunlardan biridir. Vakayiname'de adlı kitabında, Yecüc Mecücler sorununu ayrıntılı ayrıntılı biçimde ele alır. Türk ırkı konusunda konusunda şu bilgileri bilgileri verir: "Turkaye ya da Tıırkâye milleti Yasef soyuna dayanır. Çünkü bunların soyları Magog= Mecuc'dan gelir." Yakubi'nin yorumuna göre, Türk ırkının ilk yayılması MÖ. 5100 yılı 51 yılınd ndaa olmu olmuşt ştur ur,, ikin ikinci ci yayı yayılm lmas asıı ise, ise, yaşad yaşadığ ığıı döne dönemd mdek ekii (12. (12.yy yy)) Selçuklu yayılmasıdır. Sonuçt Sonuçtaa Yecüc Yecüc Mecücl Mecücler er Türkle Türklerdi rdir. r. Zülkar Zülkarney neynn sözkon sözkonusu usu şeddi şeddi Türk Türk ırkından korunmak için yapmıştır. Türk adı da Arapça "Terk" sözündendir. İmam Hazin bu saçmaları hadislere başvurarak, bilim adına belgeler. Türk olarak kesinlik kazanan Yecüc Mecücleri şöyle tanımlar: "Yecücler ayrı bir boy, Mecuc ayrı bir boydur. Her boy dört bin insandan oluşur. Bunlardan bir erkek kendi soyundan eli silah tutan bir oğul dünyaya geldiğini görmeden ölmez. Bunlar yeryüzünü yakıp yıkmaya uğraşan Adem oğullarıdır. Huzeyf demiştir ki: Bunlar üç bölüme ayrılırlar, içlerinden bir bölümü, Suriye'de yetişen, gökyüzüne doğru yüzyirmi arşın uzunluğundaki Sedir ağaçları gibidirler. Öbür bölümü insanların enleriyle boyları bir olup yüz yirmi arşındır. Bunlara ne dağlar dayanabilir ne de demir karşı koyabilir. Yine bunlardan bir bölüm vardır ki, bir adam bir kulağını yere serip yatar. Öbür kulağını da yorgan olarak üzerine örter. Bunlar filleri, yırtıcı hayvanları ve domuzları gördükleri zaman yemeden geçmezler. Hatta kendi ölülerini de yerler. Bunların ileri kolları Suriye'de, kanatları Horasan'dadır. Maşrık ırmaklarıyla, Tabariyye gölünü içerler, içlerinden bir karış boyunda olanlar bulunduğu gibi, çok uzun boylu olanlar da vardır. Bunlar insan oğlu içinde az bulunan şeylerdir. Çünkü Hazreti Adem'in bir gün ergenliği azmış (düşü
azmış) azmış) ve dölsuyu dölsuyu toprağa karışmıştı. karışmıştı. Yecüc'ü Yecüc'ü Tanrı işte o sudan yarattı. yarattı. Bu nedenle onlar bizimle ana yönünden değil, baba yönünden birleşirler. Hâzin, kitabında "Yecüc Mecücler'in Türk oldukları görüşünü yineleyerek vurgular ve "Zülkarneyn bunlara karşı sed yaptı. Bu halk set dışında kaldı, terkedildi" Bunlar terkedildikleri için "Türk adını aldılar" diye yorumlar. Savlarını şöyle sürdürür: "Bunların işi gücü dünyayı yakıp yıkmaktır. Bir bölümü çam yarması gibidir. Bir bölümü yüz yirmi arşın eninde yüz yirmi arşın boyundadır. Bir kesiminin bir kulağı yatak, bir kulağı yorgan olacak biçimdedir. Ve sonra başka bir bölümünün de yalnız bir karış boyunda olduğu söylenir." İmam Hazin'in yüz kızartıcı tanımlaması böyle sürüyor. Bu betimleme daha sonra birçok Arap yazarınca da yinelenecektir. Sözgelimi Taberi bunlardan biridir.33 Arap milliyetçiliğinde Türk düşmanlığının izleri çok derindir. Araplar için Türkler "yüzleri kırmızı, burunları basık, gözleri küçük, yüzleri deri üstüne kaplanmış kalkanlar gibi kalın" yaratıklardır. Araplar, böyle tanımladıkları Yecüc Mecüc adı ile andıkları andıkları Türkleri insanlık insanlık için en büyük yıkım kaynağı kaynağı görü görürl rler er.. Türk Türkle lerr Emev Emevil iler erde denn beri beri Arap Arap ulus ulusçu çulu luğu ğuna na hede hedeff taht tahtas asıı olmuştur. Arap kin ve nefreti Türkler üzerine yoğunlaşmıştır. Arapların Yecüc-Mecüc adını verdikleri Yüençi Türkleridir. Onları ezmeyince hüküm gelm gelmey eyec ecek ekti tir. r. Nite Niteki kim m Emev Emevil iler er döne dönemi mind ndee yaşa yaşaya yann en büyü büyükk İsla İslam m bilginlerinden diye bilinen ve Durrat al-Yatima adlı yapıtıyla ün salan İbn al Mukaffa Türkleri yırtıcı hayvan niteliğinde gösterir.34 Ne var ki, İslam amıın Türklere bakışı, kesin biçimde Türk oldukları kanıtlanamayan Kura'n'daki ayetlerle kalmaz. Dayanağı sağlam hadislerde de Türkler üzerine olumlu sözler bulunmaz. Muhammet'in bu hadisleri derl derlen enmi mişt ştir ir.. Muha Muhamm mmet et için için,, Türk Türkle lerl rlee Arap Arapla ları rınn sava savaşı şı bir bir kıya kıyame mett göstergesi olacak ölçüde önemlidir: "Kıyamet kopmadan az önce siz kıldan çarıklar giymiş bir ulusla savaşa savaşacak caksın sınız. ız. Onları Onlarınn yüzler yüzlerii çekiçl çekiçlee döğülm döğülmüş üş derile derilerle rle kılıfl kılıflıı kalkan kalkan gibidir. Benizleri kızıl, gözleri çekiktir.35 Başka bir kaynakta ise şöyle bir hadis geçer:
Türkler size dokunmadıkları sürece siz de onlara dokunmayın. Zira Kantura oğulları soyundan gelen bu Türkler ilk kez Allahın ümmetine verdiği yurt ve egemenliği onların elinden çekip alacaktır. Zekeriya Kitapçı'nın derlediği, Türkler üzerine sağlam hadisler yukarıdaki içerik içeriktek tekile ilerr gibidi gibidir. r. Muhamm Muhammet' et'ee en yakın yakın kişile kişilerin rin ağzında ağzındann derlen derlenen en sözler, Türkler açısından yenir yutulur türden değildir. Bu sözleri, daha önce çeşitli araştırmacılar yayınlamışlardır. Tüm bu suçlamalar, hakaretler, Arapların geçmişte Türklerden yedikleri tokadın etkisinden kaynaklanır. Böyle bir geçmişe dayanan Arap Türk ilişkisi 7.yüzyıl ortasında Kafkaslarda yine alevlenmiştir. 642-652 yılları arasında Araplar defalarca Derbend'den geçere geçerekk Haz Hazer er toprak topraklar larına ına girerl girerler. er. Her defası defasında nda geri geri püskür püskürtül tülürl ürler. er. 652'de karşıtlar arasında büyük bir savaş olur. Her iki yanda mancınık kullanır. Dört bin Arap ölür. Ölenler içinde Arapların ordu komutanları da vard vardır ır.. Bund Bundan an sonr sonraa Arap Arapla lar, r, kırk kırk yıl yıl Ha Haza zarr ülke ülkesi sine ne girm girmey eyee cesa cesare rett edemezler. Saldırılarını Bizans'a yöneltirler. Bu arada Hazarlar, Bulgarlarla Macarları egemenlikleri altına alırlar. Batıda Ukrayna ve Kırım'a ulaşırlar. Seki Sekizi zinc ncii yüzy yüzyıl ıl başl başlar arın ında da Ha Haza zarr devl devlet etii Arap Arapla lara ra yükl yüklen enec ecek ek ölçü ölçüde de güçlenmiştir. "İki "İkinc ncii Arap Arap sava savaşl şlar arı" ı" (722 (722-7 -732 32)) dene denenn bu sava savaşl şlar ar süre sürekl klii yine yinele lene nen, n, tekd tekdüz üze, e, yöre yörese sell sava savaşl şlar arıı an andı dırı rır. r. Tümü Tümünd ndee olay olayla larr aynı aynıdı dır: r: Ha Haza zarl rlar ar Derbent kapısından Arapların topraklarına girerler. Bir süre sonra Arap karşı saldırısı başlar. Hazarlar aynı yollardan Volga'ya doğru geri çekilirler. Bu sava savaşl şlar arın ın beli belirg rgin in öz özel elli liği ği,, ölüm ölümee meyd meydan an okuy okuyan an bir bir fana fanati tizm zmdi dir. r. Sözgelimi, Sözgelimi, bir Hazar kenti teslim olmaktansa olmaktansa kendini yakıp yok eder. Başka bir bir olay olayda da bir bir Arap Arap komu komuta tanı nı Babe Babell Ebva Ebvabb geçi geçidi dini ninn suyu suyunu nu ze zehi hirl rler er.. Bozguna uğrayıp kaçan bir Arap ordusunun yolunu yine bir Arap ordusu kese keser. r. Adam Adamla larr tek tek kişi kişi kalm kalmay ayın ınca caya ya dek dek sava savaşa şa zo zorl rlan anır ırla lar. r. "Cen "Cenne nete te gidelim, ey Müslümanlar, cehennem'e değil" diye bağrışırlar. Savaşta şehit olan her Müslüman cennete gideceğine kendisini inandırır. On beş yıl süren savaşlar sırasında Hazarlar Gürcistan ve Ermenistan'ı silip geçerler. 730'da Arap ordularını büyük ve kesin bir yenilgiye uğratırlar. Musul ile Diyarbakır'ı alıp halifeliğin merkezi Şam'a yaklaşırlar. Son Arap saldırısını daha sonra II.Mervan adıyla halifeliğe geçecek olan komutan yönetir. Mervan, önce barış elçileri yollar, sonra da her iki geçitten şaşırtıcı saldırılara geçer. Hazar ordusu bu şaşkınlığın etkisinden kurtulamaz
ve Volga'ya değin geri çekilir. Kağan barış istemek zorunda kalır. Mervan, alınan öbür ülkelerdeki yönteme uyarak Kağan'dan Hak dinine dönmesini ister. Kağan da bunu kabul eder (737). Ama bu Müslümanlığa geçiş lafta kalır. Görünüşe göre, halk üzerinde hiç bir iz bırakmaz. Bu yenilgiden sonra Hazarlar kendilerine çekidüzen verirler, güçlerini artırırlar. Bu tari tariht htee Müsl Müslüm üman anla larr eski eski ciha cihad d ruhu ruhunu nu yiti yitirm rmiş işle lerd rdir ir.. Ha Hali life feli likk iç karı karışı şıkl klık ıkla larr için içind dedi edir. Bu yüzd yüzden en Ara rapl plar arın ın kuze kuzeyd ydee güçl güçlü ü bir bir üs kurm kurmal alar arın ınaa olan olanak ak bulu bulunm nmaz. az. Nite Niteki kim m bir bir süre süre sonr sonraa Merv Mervan an Şam' Şam'da da halifeliğe oturuyor, ancak sonra halifelik Abbasi soyunun eline geçiyor ve Mervan öldürülüyor. Hazarlara inançlarını kabul ettirmek için her iki yandan daha çok çaba harcanır. Ancak Hazar krallığı kendi askeri gücüne dayanarak üçüncü güç olmaya kararlıdır. Hazar Kağanının Yahudiliği seçişi üzerine Arap tarihçi El Bekri'nin "Kırallık ve Yollar" adlı kitabında ilginç bir söylence var. Söylence şöyle: Daha önce putperest olan Hazar Kağanı önce Hıristiyanlığı seçiyor. Ancak bu dinin yanlışlığım görmüş, duruma çok canı sıkılıyor, tçini emrindeki yüksek rütbelilerden birine açıyor. O yüksek rütbeli adam krala şöyle diyor: "Ey kağanım, kutsal yazılar üç ayrı toplumun elindedir. Onlardan birer kişi çağırtıp inançlarını anlatmalarını emredin. O zaman doğru olanı seçip onun yolunda gidebilirsiniz." Bunun üzerine kağan Hırıstiyanlara haber gönderip bir psikopos istiyor. Kralın Kralın yanında yanında tartışma yeteneği çok üstün olan, onunla sık sık konuşan konuşan bir de Yahudi bulunuyor. Psikopos gelince bu Yahudi ona: "Amaran'ın oğlu Musa üzene ve ona bildirilen Tevrat hakkında görüşün nedir?" diye soruyor. Psikopos buna, "Musa bir peygamberdir ve Tevrat'da yazı yazıla lanl nlar ar da doğr doğrud udur ur." ." diye diye karş karşıl ılık ık veri veriyo yor. r. O za zama mann Yahu Yahudi di,, kral kralaa dönüp, "Bakın, daha şimdiden benim inancımın doğruluğunu kabullendi. Şimdi ona kendisinin neye inandığını sorun" diyor. Kral bu soruyu sorunca, psikopos: "Benim inancıma göre, kurtarıcı İsa, Meryem'in oğludur, esas gerçek onun sözüdür, bize Tanrı'nın sesini yansıtan da odur," diyor. O zaman Yahudi yine krala dönüyor ve şöyle konuşuyor: "Onun söyledikleri benim bilmediğim şeyler. Oysa o, benim dediklerimi kabul ediyor." Psikopos savlarını kanıtlamayı başaramayınca, davayı kaybediyor.
Bunun üzerine kral, huzuruna bir Müslüman çağırtıyor. Müslümanlar ona çok okumuş, akıllı, iyi tartışan bir adam yolluyorlar. Ama krala yakın olan o Yahudi, birisine para verip o Müslümanı yolculuğu sırasında zehirletiyor. Böylelikle Yahudi, kralı ikna etmeyi başarmış ve kral da Yahudi dinini kabul ediyor. Böylece, İS. 740 yılında Hazar Hanı, sarayı ve askeri komutanları Yahudi dinini benimsiyor. Ve bu din Hazarların resmi dini durumuna geliyor. Haza Ha zarl rlar arın ın en güçl güçlü ü döne döneml mler erin inde de Yahu Yahudi di dini dinini ni seçm seçmes esii tari tarihç hçil iler erii şaşırtıyor. En mantıklı açıklama şöyledir: Sekizinci yüzyılın başlarında dünya iki büyük gücün elinde kutuplaşmışt kutuplaşmıştı.ı. Bir yanda Hıristiyan Hıristiyanlık, lık, öte yanda da Müslümanlık vardı. Her iki grubun ideolojik doktrinleri, kuvvet politikası ilkelerine göre işliyor, klasik propoganda yöntemleri, ikna ve fetih yollarıyla inançların yayılmasına çalışıyordu. Hazar imparatorluğu bu sırada üçüncü güç konumundaydı, imparatorluk her iki büyük güçle de boy ölçüşe ölç üşebil bilece eceğin ğinii daha daha önce önce ortaya ortaya koymuş koymuştu. tu. Ama kendi kendi bağıms bağımsızl ızlığı ığını nı sürdürebilmenin tek yolu, Hıristiyanlığın da Müslümanlığın da dışında kalıp yaşamını sürdürmekti. Çünkü, bu inançlardan birini seçmesi durumunda siyasal gücünü bütünleyecek kültürel öncülüğünü yitirecekti. Doğu Roma İmpa İmpara rato torl rluğ uğu' u'nu nunn ya da Bağd Bağdat at't'tak akii İsla İslam m ha hali life fesi sini ninn nüfu nüfuzu zu altı altına na girecekti. Ata inancı Şamanlık ise, görkemli yerleşik bir devletin yaşam koşullarının gerisinde kalmıştı. Sözgelimi, insan kurban etme geleneği vardı. Kırallık dönemi bitiminde kırallarını törenle öldürme geleneği bulunuyordu. Öte Öte yand yandan an,, Ha Haza zarl rlar ar Muse Musevi vili liğe ğe tümd tümden en yaba yabanc ncıı deği değill ller erdi di.. Nite Niteki kim m Museviliği seçtikten sonra da, Hazarlar arasında dinsel hoşgörüleri sürdü. Hazar başkentinde bulunan yedi yargıçtan ikisi Müslüman, ikisi yahudi, ikisi Hıris ıristtiyan iyan biri birisi si Rusl Ruslar arın ın ve putpe utpere rest stle leri rinn davas avasın ınaa bakm bakmak ak içi için görevlilerdi. O inançtan kişilerdi. Onuncu yüzyılın başlarında, Hazar hanlığı adil ve geniş görüşlü yönetim biçimiyle bir masal ülkesiydi.36 Yahudilik, Önasya'nın eski köklü dinlerinden biridir. Yahudi adı, İsrailli ya da İbrani adı ile anılan bir ulusu karşılar. Yahudi adı, Filistin'in bir bölgesinin adıdır, İbrani adı, dedeleri İbrahim el İbrani'den gelir, İsrail adı ise İbrahim'in torunu Yakup'un sanıdır. İbrahim, Sami ırkındandır. Kildanlıdır. İÖ. iki binli yıllarda Fırat kıyılarından Kenan iline ya da Filistin'e göç etmiştir, İbrahim'in iki oğlu vardır. Birisi Hica Hicazz Arap Arapla ları rını nınn atas atasıı olan olan İsma İsmail il'd 'dir ir.. Bunu Bununn an anas asıı Ha Hace cer, r, Mı Mısı sır' r'lı lı bir bir cariye'dir. Öteki İshak, Yahudilerin dedesi sayılır.
İÖ. 1300 yıllarında Musa doğar. Musa'ya dek İsrail oğullarının başından bir birço çokk olay olayla larr geçm geçmiş işti tir. r. Musa Musa İsra İsrail illi li boyl boylar arıı bir bir ulus ulus dini dini çevr çevres esin inde de birleştirmeyi başarır. Yehova, İsrail'in tanrısı, İsrail ise Yehova'nın ulusudur. Tevrat ve On Emir'in Musa'dan kaldığına inanılır. Daha sonra da krallar gelir. Davud ve Süleyman bunların en önemlisidir. Peygamberilerin yanı sıra bir de nebiler gelir. Yahudi Yahudiliğ liğin in kitabı kitabı "Eski "Eski Ahit't Ahit'tir. ir. Bu çeşitl çeşitlii bölüml bölümlerd erden en ve haberl haberlerd erden en oluşan bir derlemedir. Tekvin, Çıkış, Haberler, Sayılar, Tesniye adlı beş bölüm bölümden den oluşur oluşur.. Talmud Talmud ise Tevrat Tevrat'ın 'ın açı açıkla klamas masıdı ıdır. r. Kur'an Kur'an'da 'da bunlar bunlar yaln yalnız ızca ca Musa Musa'n 'nın ın Tevr Tevrat at'ı'ı ve Davu Davud' d'un un Zebu Zebur' r'u u olar olarak ak an anıl ılır ır.. Yahu Yahudi di inancına göre, Yehova tek Tanrıdır. Öbür ulusların her şey put, ya da şeytandır. Yehova yaratıcı Tanrıdır. Evreni altı günde yaratmıştır. Yedinci gün dinlenmiştir. O bilen, yaşayan ve kadir olandır, İsrailliler korku ve saygı nedeniyle onun adını anmaktan kaçınırlar. Vahiy Yehova, ulusunu korur ve düşmanlarına karşı onlara yardım eder. Komu Komuta tanl nlar arıı ve peyg peygam ambe berl rler erii ar arac acıl ılığ ığıı ile ile on onla ları rı doğr doğruy uyaa yöne yönelt ltir ir.. Genell Genellikl iklee Yehova Yehova,, iyiliğ iyiliğee yönelt yöneltmek mek ve kötülü kötülükte ktenn alı alıkoy koymak mak ama amacıy cıyla la ulusuna doğrudan ya da peygamberlerinin dili ile seslenir. On Emir ise Yehova'nın Turu Sina'da Musa'ya salık verdiği önermelerdir. Bu önermeler şunlardır: Ben Yehova! seni köle bulunduğun yerden; Mısır topraklarından çıkaran Tanrı'nın. Artık gözünde hiçbir Tanrı kalmasın. Ne üstündeki gökyüzünden, ne çiğnediğin çiğnediğin topraktan, ne yer altındaki sulardan herhangi birşeyi kendine kendine bir put ya da tapınacak edin! Benden başka Tanrıya secde etme. Çünkü ben Yehova'yım. Senin Tanrın, koruyucu Tanrı benim. Tanrın Yehova'nın adını yalan yere ağzına alma. Yedinci günü (cumartesi) saygıyla an. Ana babana saygı göster ki, yaşamın uzasın. uz asın. Öldürme. Zina etme. Hırsızlık etme. Yalan yere tanıklık etme. Komşun Komşunun un evine, evine, karısı karısına, na, kölesi kölesine, ne, car cariye iyesin sine, e, öküzün öküzüne, e, eşeğin eşeğine.. e.... göz dikme. (Tevrat, çıkış, 20/2-17) Zebu Zebur, r, Davu Davut't'ta tann kald kaldığ ığın ınaa inan inanıl ılan an deyi deyişl şler erdi dir. r. 15 1500 deyi deyişt şten en oluş oluşur ur.. Kökende Zebur'un tümünün Davut'tan kalmadığı bilinir, ancak bu deyişlerin hangilerin ondan kaldığı, hangilerin ondan kalmadığı bilinmez. Bunlardan
bir bir bölümü bölümü Tanrı' Tanrı'yı yı yücelt yücelten en deyişl deyişlerd erdir. ir. Kimile Kimileri ri Tanrı' Tanrı'ya ya şükred şükreden en ve ondan acıma dileyen dualardır. Kimileri ise bilgi ve haberlerdir, inanç ve yalvarış dolu deyişlerdir. İbrani tektanrıcılığının tarih öncesi karanlıktır, İbrahim, tarihte inananların bab babas asıı olar olarak ak bili bilini nir. r. Faka Fakatt bu inan inançç İÖ. İÖ. iki iki binl binlii yıll yıllar arda da Süme Sümerr-Ba Babi bill çoktanrıcı çevrelerde ortaya çıkar. Çağlar boyu bu inancın korunması ve ayıklanması Musa ve öbür peygamberlerce sağlanır. Kökende Yehova ilkel halkların göksel görüntüleriyle onu üstün varlığa yaklaştıran kişiliğini korur. Güçlü bir biçimde Tanrıların insan görünüşüne benzediği inancına yakındır. Giderek kozmik olmaktan kurtulur. Ahlaksal ve tinsel bir anlayış kazanır. Bununla birlikte soyut bir biçim almaz. O korkunç bir biçimde canlıdır. "Kutsal İsrail" ve "Yakan Ateş"in gizemi araştırılmakla öğrenilmez. Bu gizem karşısında ki, Job (Eyüp) gibi eğilmekten başka birşey yapamaz. Sonuçta Hazarların Yahudiliği seçmeleri ardından hiç akla gelmeyen, ön hesaplara girmeyen birtakım kültürel gelişmeleri de birlikte getirdi. Hazarlar ekonomik ve askeri bakımdan güçlü oldukları için Museviliği seçmeyi göze almışlardı. Bütünü içinde en uzun yaşayan Türk devletlerinden biri oldu. 1250'lere değin yaşamı sürdü. 600 yıl dolayında ayakta kaldı. Son Son Yahu Yahudi di Türk Türkle lerr 2. 2.Dü Düny nyaa sava savaşı şı ön önce cesi sine ne deği değinn Pola Polany nya' a'nı nınn birk birkaç aç kent kentin inde de yaşı yaşıya yann Ka Kara rayl ylar ardı dı.. Sava Savaşş yıll yıllar arın ında da ve sonr sonras asın ında da eriy eriyip ip tükendiler.
10 HİÇBİR PEYGAMBER KENDİ İLİNDE ETKİN OLAMAZ Başlan Başlangıç gıçta ta önemsi önemsizz gözükm gözükmesi esine ne karşın karşın,, Türkle Türklerin rin İslaml İslamlığa ığa girmel girmeleri eri ölçü ölçüsü sünd ndee tari tarihi hi etki etkile lemi mişş olay olayla larr pek pek az azdı dır. r. Bu seçi seçim, m, Türk Türkle lerr için için olduğunca, İslam için de büyük önem taşır. Türkler eli ile İslamlık en geçmişte en geniş topraklara egemen olabilmiştir. Bunun yanı sıra Türklük özbenliğinden kimi öğeleri yitirmiştir. İslam dini toplumsal yaşamları bedevilik, siyasal durumları soygunculuk temeli üzerine kurulmuş bir halk arasından çıkmıştı. Araplar aynı kökten
olm olmalar aların ınaa karş karşın ın dağı dağınnık biçi biçim mde yer yerleşm leşmiş işle lerd rdi.i. Çeşi Çeşittli boyl boylar araa ayrılmışlardı. Her boyun kendine özgü yaşam anlayışı ve biçimi vardı. Boyl Boylar ar ar aras asın ında da ar aral alık ıksı sızz sava savaşl şlar ar sürü sürüyo yord rdu. u. Yağm Yağmas asız ız,, bask baskın ınsı sızz gün gün geçmiy geçmiyord ordu, u, ilkel ilkel çöl yaşam yaşam biçimi biçimi ala alabil bildiğ diğine ine sürüyo sürüyordu rdu.. Bu ortamı ortamınn gereği soy akrabalığı güçlenmişti. Toplumsal birlik duygusu gelişmemişti. Aralarında belirgin bir din sistemi yayılmamıştı.37 Kendilerine peygamber süsü veren, ancak yandaş bulamayan birçok din sömürücüsü, sık sık halkın karşısına çıkıyordu.38 Muhamm Muhammet et bu ortamd ortamdaa dinini dinini yaymay yaymayaa başlad başladı.ı. Gerçi Gerçi peygam peygamber berliğ liğini ini bildirdiğinde para ve bilgi bakımından iyi bir birikim edinmiş durumdaydı. Daha 12 yaşındayken amcası Ebu Talip'in kervanı ile Basra'ya gitmiş, orda Hırist Hıristiya iyann (Nest (Nestroy royan an mezheb mezhebind inden) en) Bahira Bahira'yı 'yı tanımı tanımıştı ştı.39 .39 Ayrıca Ayrıca kendi kendi memleketinde ana tarafından akrabası vaftizli bir Yahudi bilgin ile ilişki kurmuştu. Böylece Hıristiyan ve Yahudi din bilgilerini edinmişti. Yirmi beş yaşındayken, zengin bir tüccarın dul karısı Hatice'nin hizmetine girmişti. Hatice Hatice'ni 'ninn kısa kısa sürede sürede beğeni beğenisin sinii kazanm kazanmış, ış, ara arada da ola olağan ğanüst üstü ü yaş far farkı kı bulunmasına karşın, Hatice ile evlenmişti. Bu davranışın ardından sevgiden çok parasal nedenler bulunuyordu. Muhammet oldukça ileri bir yaşta, kendisini dinsel görülere kaptırmaya başladı. Hıristiyan, Musevi dininin görüş ve gelenekleri ile Arap putperest görüşlerinin kaynaşmasından oluşan dinsel sistemini 40 yaymaya koyuldu. Ona Ona en ço çokk karş karşıı çıka çıkanl nlar ar kend kendii kabi kabile lesi si Kure Kureyş yşli lile lerd rdi.i. Bunl Bunlar arın ın karş karşıı çıkışlarının nedeni yazıbilimci Judas'ın İsa'ya karşı çıkış nedeniyle aynıydı: "Hiç "Hiçbi birr peyg peygam ambe berr kend kendii ülke ülkesi sind ndee etki etkinn olam olamaz az." ." Ka Kabe be'y 'yii koru koruma makl klaa görevli Kureyşliler kendilerine ün ve büyük parasal yararlar sağlayan bu yetki yüzünden yeni bir dinin ortaya çıkmasına kuşkusuz izin veremezlerdi.41 Başlangıçta Muhammet sınırlı sayıdaki yakınını inandırabildi. Ne var ki, Kureyşilerle arasında anlaşmazlık çatışmaya dönüştü. Muhammet yaşamı pahasına düşüncesinde direniyordu. Tanrı her halka bir peygamber yollamış, Araplara hiç peygamber yollamamıştı. Kendisi ise bu peygamberdi. "Sen, senden önce kendilerine uyana gelmemiş bir toplumu uyarmak için rabb ra bbin inde denn bir bir ra rahm hmet etsi sin. n. Bu saye sayede de on onla ları rınn düşü düşünü nüp p öğüt öğüt alma almala ları rı umuluyor" (Kasas 46)
Sonuçta Muhammet Arap halkı için yollanıyordu. Belki tüm Arap halkını da içine almıyordu onun peygamberliği. Yalnızca Mekke ve yöresi ile onunla ilişkide bulunan Arapları kapsıyordu. Bunlar Allahın birliğine inanmazlarsa kıyame kıyamete te müşrik müşrik ola olarak rak gidece gidecekle klerdi rdi.. Cehenn Cehennemd emdee yanaca yanacakla klardı rdı.. Onları Onları korkutmak gerekiyordu. "Bu da bizim kentlerin / medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir bir Kita Kitap. p. Kuts Kutsal al-B -Ber erek eket etli li,, kend kendin inde denn ön önce ceki kini ni doğr doğrul ulay ayıc ıcı.ı. Ahir Ahiret etee inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler. (En'am 92) Bunu cehennem betimlemeleri izledi: "O ayetlerimizi inkar edenleri yakında ateşe sokacağız, derileri piştikçe azabı tatsınlar diye onlara başka deriler vereceğiz! Şüphesiz Allah daima üstündür, (hüküm) ve hikmet sahibidir." (Nisa 56) "Ardından "Ardından da cehennem, cehennem, irinli bir sudan içilecekler. içilecekler. Onu yutmaya yutmaya çalışacak çalışacak ama boğazından geçiremeyecek. Ölüm her yandan üstüne gelecek de bir türlü ölmeyecek. Arkasından da dehşetli bir azap." (İbrahim 16, 17) 1 7) İyi ama insan öldükten sonra nasıl dirilir? Mezarda çürüyüp giden cansız vücut nasıl dirilir? İsterseniz İsterseniz gönlünüzde gönlünüzde büyüyen büyüyen herhangi herhangi bir yaratık olsun. olsun. " Diyecekler Diyecekler ki:" Peki bizi yeniden kim yaratacak?" De ki: "Sizi ilk kez yaratan kimse, o "Bunun üzerine başlarını sana doğru alaylı bir biçimde sallayarak şöyle konuşacaklar: "Ne zaman o?" De ki: " Çok yakın olabilir!" (İsa 51) "O gün yer başka yere, gökler de başka göklere dönüştürülür. Bütün insanlar tek ve kahredici Allah'ın huzurunda'görünürler. Ve o gün suçlan birbirlerine (veı (veı/a /a elle elleri ri ayak ayakla ları rına na)) yakl yaklaş aştı tırı rıla lara rakk zinc zincir iree vuru vurulm lmuş uş görü görürs rsün ün.!.! Gömlekleri katrandır. "Yüzlerini ateş kaplamaktadır (İbrahim 48-50) Tüm çabaları boşunaydı. Tam on üç yıl uğraşmış, didinmiş, konuşmuş, ancak bir iki yüz kişiyi inandırabilmişti. Mekke ve Kureyşilerin yeni dini tanımaları olanaksızdı. Mekke tüccar kentiydi. Kuyreyşliler Mekke'nin sahibi durumundaydı. Mekke'de Kabe var, putlar var, haçlar var, panayırlar vardı. Yılın belli günlerinde bütün çevre boylar hep oraya geliyorlardı. Kureyşliler
en çok o sayede zengin oluyordu. Yeni din başarılı olursa Mekke batacaktı. Olanaksız, olanaksızdı. Kureyşliler kesin saldırıya geçtiler. Bu yeni dini doğarken boğmak gerekirdi. Mekk Mekkee bir bir avuç avuç Müsl Müslüm üman anaa cehe cehenn nnem em oldu oldu.. Üç yüz yüz Müsl Müslüm üman anın ın bir bir böl bölüm ümü ü Ha Habe beşi şist stan an'a 'a,, bir bir bölü bölümü mü Medi Medine ne'y 'yee gitt gitti.i. Muha Muhamm mmet et tüm tüm yandaşlarını kurtardıktan sonra, Mekke'de bir süre daha yalnız beklemeyi yeğl yeğled edi.i. Kend Kendin inde denn başk başkaa Ebub Ebubek ekir ir ve Ali Ali kalm kalmış ıştı tı yand yandaş aşıı olar olarak ak.. Kureyşliler her boydan bir delikanlı seçtiler. Bu fedailer o gece peygamberin evini basıp onu öldüreceklerdi. Ama Muhammet de tetikteydi. Durumu iyi sezmişti. O gece Muhammet'in yatağına çocuk yaştaki Ali girdi. Muhammet kend kendis isin inee bağl bağlıı ar arka kada daşı şı Ebub Ebubek ekir ir ile, ile, bir bir ha haya yale lett sess sessiz izli liği ği ile ile gece geceni ninn karanlığında, Mekke'den uzaklaştı. Gerçekte İslamlığa en büyük düşmanlığı yapt yaptığ ığın ınıı san anan an Mekke ekkeli lile lerr bilm bilmey eyer erek ek İslam slamlı lığa ğa en büyü büyükk iyil iyiliğ iğii yapmışlardı, İslamlık Mekke'den kurtulmakla İslam oldu. Muhammet, önce Mekke yakınlarında bir mağaraya saklandı. Ardından da Medine'ye göç etti. Bu ortamda daha geniş bir yayılma tabanı bulması gerekiyordu. Öte yandan Mekke ne ölçüde tüccar kentiyse, Medine savaşçı kentiydi. Ösler ve Harzecler adlı iki kardeş boy sürekli birbiri ile boğazlaşıyordu. Kent bir öncü, bir büyük bekler gibiydi. Medineliler istedikleri öncüyü bulmuşlardı. Medine, kendisini karışıklıktan kurtaracak ortama kavuştu. Bu İslamın alıp yürü yürüyü yüşü şü oldu oldu.. Muha Muhamm mmet et,, deve devesi si üzer üzerin inde de co coşk şkul ulu u karş karşıl ılay ayıc ıcıl ılar arıı selamlayarak Medine'ye girdi. Tanıyanlar peygamberi iyisinden betimlemişlerdir. Bu betimlemelere göre, Peygamber Medine'ye girdiğinde sağlam yapılı ve dinçtir. Orta boylu, göğsü geni geniş, ş, başı başı güçl güçlüd üdür ür.. Teni Teni tunç tunç reng rengin inde dedi dir. r. Yana Yanakl klar arıı parl parlak ak,, kumr kumral alaa çarpan saçları ne kıvırcık, ne düzdür. Saçları kulaklarının altına kadar dalga dalga iner. Bıyıkları kırpık, alt dudağı aşağıdan biraz öne doğru çıkık, sık ve gümr gümrah ah saka sakall llıı ile ile deği değirm rmii yüzü yüzü göst göster eriş iş kaza kazanm nmış ıştı tır. r. Geni Genişş alın alınlı lıdı dır. r. Aral Aralar arın ında dann mo morr dama damarl rlar arla la ayrı ayrılm lmış ış kalı kalınn iki iki kaş kaş ve gerg gergin in biçi biçimd mdee kemerlenmiş burun üstünde ruhları aydınlatarak bakan iri ve ışıklı gözleri ile buyurmak için yaratılmış bir öncüdür. Bedevi öncüsü devenin dizginin serbest bırakmıştı. Deve başı boş gidiyordu. Sokakları meydanları geçerek şehrin ortasında, genişçe bir yerde Halid bin Ebu Eyyübül Ensari'nin evinin önünde yere çöktü. 16 Temmuz 622 günü, devenin çöktüğü yerde yalnız yeni bir din patlamıyordu. O gün orda yeni bir devlet kuruluyordu. Bir yüzyıl bile geçmeden, Atlas okyanusundan Hindi
Çin'e Hazar kıyılarından kıyılarından Nil'e dek yarı dünyayı dünyayı kaplayacak kaplayacak bir devletin, devletin, bir imparatorluğun çekirdeği atılıyordu. Muhamm Muhammet' et'ii Medine Medine'de 'de Haz Hazrec rec kabile kabilesi si dostça dostça karşıl karşılayı ayıp p ara aralar larına ına aldı. aldı. Muhammet, bu kabileye kendisine yardımından dolayı "yardımcı" anlamına gelen "Ensar" adını verdi.42 Arap Arap't'taa Muha Muhamm mmet et't'ten en ön önce ce devl devlet et yokt yoktu. u. Ha Hatt ttaa Arap Arapça ça sözl sözlük ükte te bu anlamda bir kavramı karşılayan bir sözcük bile yoktu. Devlet sözü Arapçada ancak, 8. yüzyıldan sonra kullanılır. Bu sözcük Arapça dwl kökünden gelir. "Dönmek, bir şeyin etrafında dönmek, değişmek, yer değiştirerek dönmek, ya da birine halef ya da selef olmak" anlamındadır.43 Araplar boy özelliğini ve topl toplum umsa sall göre görevl vler erii üzer üzerin inee alm almış, ış, bağı bağıms msız ız bir devl devlet et an anla layı yışı şı kavramından uzak bulunuyorlardı. Onlarda suç ve ceza kavramları bile yoktu. Çalmak ya da adam öldürmek, bunlar suç sayılmadığı gibi cezası da bulunmuyordu. Bunlar yalnızca başkasına zarar vermekten ibaretti. Kısasa kısas yasası uygulanırdı. Birisi sana kötülük yaptıysa, sen de kendi kabilenle ona zarar verebilirsin mantığına dayanan bir toplum anlayışı egemendi. Bireyin hakkını devlet değil, bireyler alırdı. Cezasını da bireyler verirdi, intikamdan korkutuyorsan istediğin kervanı vur! 44 ilkesine dayanan bir yaşam biçimi egemendi. Devenin çöktüğü gün Araba, işte hiç bilmediği devlet veriyordu. Artık kan bağı ve boy tutma dışında, devlet denen kutsal bir kavram doğuyordu. O zamana dek Araplarda bütün gözler ancak boy ilişkileri çemberine tutsak edilmişti. Araplarda her boy bağımsız bir birimdi. Arabın Arabın gözünde gözünde tüm evren kendi boyu idi. Dost yalnız orasıydı. orasıydı. Boyun dışı hep düşmandı. Birliklerini ancak boy ile anlıyorlardı. Oysa devenin çöktüğü gün gün Medi Medine ne çeşi çeşitl tlii boyl boylar arda dann çeşi çeşitt çeşi çeşitt insa insanl nlaa dolu doluyd ydu. u. Bu insa insanl nlar ar kard kardeş eşti tile ler, r, insa insanl nlar ar kabi kabile le dışı dışınd ndaa başk başkaa birl birlik ikle leri rinn oldu olduğu ğunu nu görd gördü. ü. Kabile Kabilenin nin dar birlik birlik çember çemberii yırtıl yırtıldı. dı. Geniş Geniş başka başka bir alem, alem, doğuyo doğuyordu rdu.. Apayrı insanları birbirine bağlayan başka bir birleştirici evren çıkıyordu. Muhammet'in Arap halkına en büyük bağışı bu oldu. Mekke'den gelen göçmenler, Medine'deki ev sahiplerinin evlerine birer birer yerleştiler. Onlar kardeş olmuşlardı. Bu kardeşlik öylesine ileri bir kardeşlikti ki, ölünce ölünce mirasl mirasları arı,, kan kardeş kardeşler lerine ine değil, değil, din kardeş kardeşler lerine ine kalıyo kalıyordu rdu.. Arabın en güçlü bağı olan kan bağını din bağı yeniyordu. Mirasın aile bireylerine kalışı, ancak İslamlar çoğaldıktan sonra oldu.45 Muhammet Medine'ye yüz dolayında göçmenle gelmişti. Medine zengin bir kent değildi. Ensar kardeşliğini kabul ediyorlardı. Ancak Muhammet ve
göçmenler ensara fazla yük olmak istemiyordu. Öte yandan Mekkeliler ne tarımdan ne de sanattan anlıyordu. Onlar yalnız ticaretten anlarlardı. Ticaret yapmaya kalkışsalar şuraya buraya dağılmaları gerekirdi. O zaman da Muhammet yalnız kalacaktı. Öte yandan, Medineliler iyi savaşçılardı, Arap'ta ise ganimet olumlu bir kazançtı. Kureyşliler ise İslam düşmanlığını sürdürüyorlardı, iki yıl sonraki Bedir savaşı bu zorunluktan doğdu. Muhammet Medine'de dinsel, siyasal, toplumsal devlet yapısını örgütlemeye koyu koyuld ldu. u. Bell Bellii kura kurall llar ar üzer üzerin inee dins dinsel el tapı tapını nımı mı düze düzenl nlem emey eyee başl başlad adı.ı. Tapınımın kitlesel katılımla, baskı unsuru olduğunu iyi sezmişti. Ortak bir amaçla gerçekleşen her kitlesel katılım içindeki kişiler, kendilerini her zaman olduğundan çok daha güçlü hissederler. Sahip oldukları güçler birkaç katına çıkmış gibidir. Bu kişilerin kendilerine güveni artmıştır. Bir tür, kendinden aldığı ışığı yansıtır. Bunun etkisiyle kişi, tek başına hiç bir zaman üstesinden gelemeyeceği eylemleri yapma cesaretini kendinde bulur. Üstelik Araplar için için,, öz özd denet enetim im ve düzen üzen kurm kurmay ayı,ı, or orta takk davr davran anış ışla larr ve birl birlik ikttelik elik olaşturmayı hedefleyen din kuralları ayrı bir önem taşır. Çünkü Araplara dağınık, bölük pörçük bir aşiret yaşantısı egemendir.46 Ebu Süfyan yönetiminde zengin bir Kureyş kervanı Suriye'den geliyordu. Kervan, deniz kıyısını izleyerek Mekke'ye gidiyordu. Kervanın basılması kazançlı bir öç olacaktı. Muhammet üç yüz kişi ile Bedir'e vardı. Fakat orda yağl yağlıı kerv kervan an yeri yerine ne bin bin kişi kişili likk yama yamann bir bir Kure Kureyş yş or ordu dusu su ile ile karş karşıl ılaş aştı tı.. Muhammet zor bir durumda kalmıştı. Dönmek yeni doğan dini ortadan silecekti, İslam savaşçıları için çarpışıp kazanmak ya da orda ölmek söz konu konusu suyd ydu. u. Muha Muhamm mmet et,, yalı yalınn bir bir konu konuşm şmaa yapt yaptı.ı. Yüre Yürekl kler er,, bile bilekl kler er tutuşmuştu tutuşmuştu.. Muhammet Muhammet iyi bir savaş düzeni düzeni kurdu. Üç yüz kişilik askeri ile dört cepheli bir savunma düzeni oluşturdu. Oklarla saldıranları deviriyorlardı. Böylece Mekkeliler ağır yenilgiye uğradılar. Muhammet bu arada Medine'de dinini geniş kitlelere benimsetmek istedi. En uygu uygunn kitl kitlen enin in Muse Musevi vile lerr oldu olduğu ğunu nu an anla ladı dı.. Yeni Yeni doğa doğann İsla İslaml mlık ık için için Musevilerin konumu Hıristiyanlardan daha önemliydi. Hıristiyanlık Bizans, Habeşistan gibi uzak ülkelerdeydi. Oysa Museviler Medine'de oldukça çok sayı sayıda da bulu bulunu nuyo yorl rlar ardı dı,, İsla İslaml mlığ ığın ın ça çadı dırı rınd ndaa yer yer alıy alıyor orla lard rdı.ı. Göne Gönenç nç bakım bakımınd ından an Arapla Araplarda rdann üstün üstün durumd durumdala alardı rdı.. Servet Servet onları onlarınn elinde elindeydi ydi.. Düze Düzeyl yler erii Arap Arapla lard rdan an ço çokk daha daha yüks yüksek ekti ti.. Sıkı Sıkı dins dinsel el töre törenl nlii dinl dinler eri,i, aralarında bir kan ve sevgi bağı oluşturmuştu. Medine Arapları sürekli Musevilerden faizle para almak zorunda kalıyorlardı. Muhammet çok özenli biçimde Musevilere ve Hıristiyanlara yaklaşmak istedi. Magna Yahudilerine
ve Ayla Ayla Hırı Hırıst stiy iyan anla ları rına na mekt mektup upla larr yoll yollad adı.ı. Mekt Mektup upla ları rınn sonu sonu "bar "barış ış"" anlamına gelen, "selam" sözü ile bitiyordu. Kökende İslam sözcüğü de selam sözcüğü ile aynı kökten türemişti. Selam sözü kimileyin daha yalın anlamda "emniyet" ya da güvenlik olarak kullanılıyordu. Medine'ye girmeden önce kentin kentin yakınların yakınlarındaki daki Kaba'da Kaba'da günlerce günlerce kaldı. kaldı. Günlerce Günlerce görüşmeler görüşmeler yapıldı. Yahudilerle iki bakımdan anlaşmak istedi. Biri günlük yaşam düzeni için, öbürü ise dinseldi. Günlük yaşam düzeni için önemli Yahudi kabileleri ile Muhammet arasında yedi başlıktan oluşan bir antlaşma yazıldı. Anlaşma güçlüydü: İki yan da bir ulus gibi yaşayacak, iki din de özgür kalacak. Medine saldırıya uğrarsa iki yan birlikte savunacak. Müslümanlar ya da Yahudiler üçüncü bir yan ile savaşacak olursa, öbürüsü ona yardım edecek. Barış yapılırken iki kesimin de onayı alınacak, Medine kutsal bir yerleşim merkezi olduğu için, iki yan da, kan dökmeyecek. Arada bir anlaşmazlık çıktığında Muhammet hakem olacak. Muhammet dinsel bakımdan da Yahudilere yaklaşmak istedi. Bu amaçla önemli Musevi geleneklerini kendi dinsel düzeni içinde sürdürmeyi denedi. Kudü Kudüs' s'ü ü Kıbl Kıblee olar olarak ak seçt seçti.i. Yahu Yahudi dile lerd rdee oldu olduğu ğu gibi gibi,, İsla İslaml mlar ar da or oruç uç tutuyordu. Onlar gibi abdest alıyor, sünnet oluyor ve öşür veriyorlardı. Bu ortamda arada yalnızca Muhammet'in Arapların peygamberi olması sorunu kalıyordu. Tanrı her halka bir peygamber yollamış, Arap'ı en sona bırakmıştı. Bunun için Muhammet son peygamberdi. Zaten Tevr Tevrat at't'taa da son son döne dönem m peyg peygam ambe beri rini ninn gele gelece ceği ği bild bildir iril ilmi mişt şti,i, işte işte o kendisiydi. Musevilerin bunu kabul etmeleri yeterliydi. Yanl Yanlar arın ında daki kini ni doğr doğrul ulam amak ak üzer üzeree kend kendil iler erin inee Alla Allahh katı katınd ndan an bir bir kita kitap p geldiğinde, daha önce inkar edenlere karşı zafer isteyip durdukları halde, tanıyı tanıyıp p bildik bildikler lerii kendil kendileri erine ne gelinc gelince, e, onu inkar inkar ettile ettiler. r. Küfre Küfre sapanl sapanları arınn üstüne olsun Allah'ın laneti!... (Bakara 89) Ancak Museviler kesinlikle bunu kabul etmediler. Bütün Yahudi bilginler, Tevrat Tevrat'ta 'ta en son peygam peygamber ber gelece geleceğin ğinin in bildir bildirild ildiği iğini ni ona onaylı ylıyor yordu. du. Bunu Bunu Tanrı bildirmişti. Ancak Muhammet'in o peygamber olduğunu bir türlü kabul kabul etmiyo etmiyorla rlardı rdı.. Kur'an Kur'an'da 'da konuda konuda daha daha önceki önceki görüşm görüşmele elerr anlatı anlatılır lır.. Verdikleri sözden döndükleri ile suçlanır:
"İsrailoğullarından şöyle bir söz almıştık: Allahtan başkasına ibadet etmeyin, anne babaya, akrabaya, yetimlere yoksullara iyilik ve güzellikle davranın, insa insanl nlar araa güze güzeli li ve güze güzell lliğ iğii söyl söyley eyin in.. Na Nama mazı zı Mm ze zeka katı tı veri verin. n. Bütü Bütünn bunlardan sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hâlâ da yüz çevirip duruyorsunuz." (Bakara 83) Muhammet granit gibi taşa çarpmıştı. Tüm çabalarına karşın Musevilerden destek bulamıyordu. "Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği hep gizlerler." (Bakara 146) Yahudi Yahudiler lerle le bu anlaşm anlaşmazl azlık ık sürerk sürerken, en, Muhamm Muhammet et zekice zekice buluşl buluşları arı,, öncü öncü davranışlar davranışlarıyla ıyla Medine'de Medine'de putataparla putataparlarr arasında arasında azımsanmay azımsanmayacak acak bir taban kazandı. Musevilerden ise tümden umudu kesti. Artık barışçı İslam'ın yerini savaşçı İslam alabilirdi. "Dinde zorlama yoktur" buyruğunun yerini "İğreti hayatı ahiret hayatı karşısında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz yakında büyük bir ödül vereceğiz."(Nisa 74) buyruğu alıyordu. İslamın bu yapısını Macar bilgini Ligeti'nin şöyle anlatır: "İsl "İslam amlı lıkk kılı kılıçt çtır ır,, derl derler er.. Gerç Gerçek ekte tenn de bu yeni yeni din din kend kendis isin inee inan inanan anla larr katmak için insanları kandırmakla, onlara öbür dünyada mutluluklar söz vermekle ve de günü gelince onu bekleyen tuba ağacının serin gölgesine, çağı ça ğırm rmak akla la yeti yetinm nmem emiş işti tir. r. Belk Belkii de bu din, din, on onaa katı katılm lmış ış olan olanla lara ra,, asıl asıl yemişini öteki dünyada verecek olan en büyük ödevin, dinsizleri, hem de yalnızca yalnızca dinin gerçeklerini gerçeklerini yaymak, aklını erdirmek yoluyla değil, daha çok silah zoruyla, zorla İslam dinine çevirmek olduğunu bilinçli bir biçimde aşılamıştır. Muhammet'in dini böylece önüne geçilmez, bağnaz bir yayılma politikasının yayıcısı olmuştur.48 " Gerçek Gerçekten ten İslam' İslam'ın ın baş koşull koşulları arında ndann biri biri kâfirl kâfirlere ere karşı karşı cihatt cihattır. ır. Yalnız Yalnız saldırıdan korunmak için değil, İslam dinini yaymak için de cihat gerekir. Nitekim doğrudan bu amaca yönelik olarak İslam peygamberi 28 savaş
düzenler. Ondan sonra gelen en büyük halifeler de hep bu Tanrı buyruğu gereğince sürekli savaşlarla İslam imparatorluğunu genişletirler.49 Gerçekte, Yahudiler, son bir peygamber geleceğine inanıyorlardı. Ama bu peygamber Muhammet olamazdı. Gelecek olan son peygamber Mesih'ti. Mesi Mesih, h, Yahu Yahudi dile leri rinn başı başına na geçe geçece cek, k, Yahu Yahudi di ulus ulusun unu u düny dünyay ayaa egem egemen en kıla kılaca cakt ktı.ı. Bu yüzd yüzden en Yahu Yahudi dile leri rinn bekl bekled edik ikle leri ri Mesi Mesih' h'in in kend kendil iler erin inde denn gelmesi gerekirdi. Muhammet ise Arap'tı. Son peygamber o olduğuna göre, öbür öbür ulus ulusla lara ra egem egemen en olma olmakk da Arap Arapla lara ra na nasi sip p olac olacak aktı tı.. Bu yüzd yüzden en Yahudilerle Muhammet arasında çözümsüz uzlaşmazlık başladı. Yahudiler kendi başlarına buyruk bir halktı. Öbür uluslara yukardan bakıyorlardı. Yine Yahudi inancına göre, cennet bile salt Yahudilere açıktı. Cennete Yahudiden başkası giremezdi. Oysa Muhammet'e göre cennet tüm İbrahim dininden gelenlere açıktı. Tek Tanrı tanıyan, öbür dünyaya inanan iyi bir yaşam sürmüş tüm insanlar cennete gidebilirlerdi. Nitekim, Kur'an Yahudilerin bu bencil anlayışları ile alay ediyordu: "De ki: 'Eğer diğer insanların değil de yalnız ve yalnız sizin ise, eğer doğru sözl sözlü ü isen iseniz iz,, ha hayd ydii iste isteyi yinn ölüm ölümü! ü!." ." Elle Elleri rini ninn ön önde denn gönd gönder erdi diği ği şeyl şeyler er yüzünden ölümü hiçbir zaman istemeyeceklerdir. Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir. " (Bakara 94, 95) Yahudiler Yahudiler en küçük yaklaşımda yaklaşımda bulunmaz. bulunmaz. Muhammet'i Muhammet'inn "Tanrı "Tanrı sözleridir" sözleridir" diye ortaya koyduğu buyrukları, Tevrat ve İncil'den aktarılmış bilgiler diye tanı tanıml mlar arla lar. r. Muha Muhamm mmet et'i'i saht sahtek ekar arlı lıkl klaa suçl suçlar arla lar. r.50 50 Bu olay olayda dann sonr sonraa Muhammet'in tüm sabrı biter, içinde Yahudilere karşı büyük bir kin oluşur. Yahudileri, Hıristiyanlardan da kötü görür. Bu kez onlara karşı Muhammet'in suçlamaları başlar. Kökende onlar, yalnız Muhammet'i değil, eskiden gelen hak peygamberlerini de tanımamışlardır. Kimisini yalancılıkla suçl suçlar arla lar, r, İsa'd İsa'daa oldu olduğu ğu gibi gibi kimi kimini ni ise ise öldü öldürm rmüş üşle lerd rdir ir.. Bu on onla ları rınn eski eski huyudur. Kur'an onların bu eski huyunu yüzlerine vurur: "İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisi kuşa kuşatm tmış ış olan olan kişi kişile ler, r, ateş ateşin in dost dostud udur urla lar. r. Süre Sürekl klii kala kalaca cakl klar ardı dırr or orad ada. a."" (Bakara 81)
Taberi'nin de belirttiği gibi, Muhammet Medine'ye geldiğinde Kıble olarak Kudüs'ü gösterir. Müslümanlar onaltı, onyedi ay Kudüs'e yönelerek namaz kılarlar. Bu durum Yahudileri şımartır. "Mııhammed ve ashabı, kıblelerinin neresi olduğunu bilmiyorlardı; biz onlara yol gösterdik..." gibi laflar etmeye başlarlar. Muhammet başını havaya kaldırır. İslama mahsus bir kıblenin verilmesini bekler. Sonunda, Kudüs'ten, Kabe'ye dönülmesi buyruğu gelir.51 Bundan sonra Musevilere verilen ödünler bir bir geri alınmaya başlandı. Kura Kuran' n'ın ın en uzun uzun sure suresi si olan olan Baka Bakara ra sure suresi sind ndee Muse Musevi vile lerr eleş eleşti tiri rild ldi.i. Ramazan ayı oruç dönemi olarak belirlenerek, İslam orucu, Musevilerin oruc or ucun unda dann ayır ayırtı tıld ldı.ı. Kıble ıble olar olarak ak Kudü Kudüss yeri yerine ne,, Ka Kabe be kabu kabull edil edildi di.. Muhammet bir taşla iki kuş vurmuştu. Bir yandan, bir türlü uzlaşmaya yanaşmayan Yahudileri dışlıyor, bir yandan da Putataparları kazanıyordu. Çünk Çünkü ü Ka Kabe be,, puta putata tapa parl rlar arın ın vazg vazgeç eçem emey eyec ecek ekle leri ri bir bir geli gelirr kayn kaynağ ağıy ıydı dı.. İslamdan önce de bir hac yeriydi. Sayısız hacı ve hac kervanının ziyaret yeriydi. Kabe'nin kazancı Muhammet'in kabilesi olan Kureyşlilere akıyordu. Kabe Ka be'd 'dee kuts kutsal al Ha Hace cer' r'ül ül esve esved d taşı taşı bulu bulunu nuyo yord rdu. u. Çapı Çapı yakl yaklaş aşık ık 15 cm uzunluğundaki dalgalı, oval taş büyük olasılıkla bir göktaşıydı. Sonradan bir gümüş koruma içinde duvara yerleştirilmişti.52 Böylece Muhammet, kendi kabilesi olan Kureyşlilere de göz kırpıyordu. Ama sorun Yahudiler için yine bitmiş değildir. Yahudiler, İslamın düzeltilmesi güç bu olayını iyice ele dola dolarl rlar ar.. Müsl Müslüm üman anla larl rlaa alay alay eder ederle ler, r, işte işte bunu bununn üzer üzerin inee Yahu Yahudi dile lerr ve onları onlarınn kışkır kışkırttı ttıkla kları rı inançs inançsızl ızlar ar mırıld mırıldanm anmaya aya başlar başlarlar lar.53 .53 "Neden "Neden Kıble Kıble deği değişt ştiirdin rdiniz iz?" ?" diye diye sora sorarl rlar ar.. Bu duru durum m Müslü üslüm man anla larr ar aras asın ında da da dalgal dalgalanm anmala alara ra neden neden olur. olur. Toplum Toplumda da dediko dedikodul dular ar alı alıp p yürür: yürür: Bundan Bundan önceki namazlar ne olmuştur, o ki Kabe kıble idiyse, neden şimdiye dek o yönde namaz kılınmamıştır? Ama ulu Tanrı bu yönde gerekli açıklamayı getirm getirmekt ektee gecikm gecikmez. ez. Bunun Bunun üzerin üzerinee toplum toplumdak dakii dalgal dalgalanm anmala alarr durur. durur. Baka Bakara ra Sure Suresi sini ninn 14 1422-14 144. 4. ayet ayetle leri rind ndee eski eskide denn Kudü Kudüs' s'ee karş karşıı kılı kılına nann namazların boşa gitmediği vurgulanır, neden kıble değiştirildiği açıklanır. "İnsanlar içinde bazı beyinsizler: "Onları, yönelmekte oldukları kıbleden ne çevirdi?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ın, batı da. O, dilediğini dosdoğru yola kılavuzlar." (Bakara 142) "İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz eskiden yönelmekte olduğun Kabe'yi kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri geri döne dönend nden en ayır ayıral alım ım.. Bu, Bu, Alla Allah' h'ın ın kıla kılavu vuzl zluk uk etti ettikl kler erii dışı dışınd ndak akil iler eree
gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara çok acıyıcı, çok merhametlidir." (Bakara 143) "Biz "Biz seni seninn yüzü yüzünü nü ha habi bire re göğe göğe doğr doğru u çevi çevird rdiğ iğin inii elbe elbett ttee görü görüyo yoru ruz. z. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescidi Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescidi Haram yönüne dönd döndür ürün ün.. Kend Kendil iler erin inee kita kitap p veri verile lenl nler er,, on onun un Rabl Rabler erin inde denn bir bir gerç gerçek ek oldu olduğu ğunu nu ço çokk iyi iyi bili bilirl rler er.. Alla Allahh on onla ları rınn yapı yapıp p etti ettikl kler erin inde denn ha habe bers rsiz iz değildir." (Bakara 144) Yahudi İslam kavgası, Bedir savaşından sonra iyiden iyiye alevlenir. Yahudi, İslam çekişmesi salt dinsel alanda kalmaz, günlük yaşama yansır. Bedir'de Kure Kureyş yşli lile leri rinn üçyü üçyüze ze karş karşıı bin bin kişi kişini ninn yeni yenilm lmes esii Yahu Yahudi dile leri ri kork korkut utur ur.. Kureyşlilerle İslamlara karşı bir birlik yapma gereğini duyarlar. Mekkeliler, Bedir'in öcünü bırakacak gibi değillerdir. Bir yıl sonra on binlik Mekke ordusu Medine'ye dayanır. Muhammet, Bedir'de kanıtladığı askeri öncülüğü ile yeni bir savunma savaşı verecektir. Yedi sekiz yüz kişilik ordusunu kentin kuzeyindeki Uhud tepesini arkasına alır. Okçuları gerekli uçlara yerleştirir. Böylece ağır güçler karşısında iyi bir direniş verecektir. Nite Niteki kim m tasa tasarl rlad adık ıkla ları rını nı gerç gerçek ekle leşt ştir irme meyi yi başa başarı rır. r. Gerç Gerçii Mekk Mekkel elil iler er Muhammet'e ağır bir darbe indirirler, İslamlar zaman zaman büyük panikler yaşarlar. Muhammet yaralanır, Uhut dağına çekilerek canını zor kurtarır. Mekkeliler ise Uhut önünde savaşı gereksiz görüp çekilirler, İslamlar ağır kayıp vermişlerdir. Yüzlerce ölü vardır. Peyg Peygam ambe berr yara yara,, bere bere ve sarg sargıı için içinde de Uhut Uhut't'tan an döne döner. r. Peyg Peygam ambe beri rinn bu perişan haline Yahudiler kıs kıs gülerler. Ama Muhammet, yeni bir taktik uygular. Hemen çekilen Mekkelilerin izlenmesini buyurur. Bu karar bezgin savaşç savaşçıla ıları rı canlan canlandır dırır. ır. Sevine Sevinenn Yahudi Yahudiler lerin in sevinç sevinçler lerii kursağ kursağınd ındaa kalır. kalır. Yara Yaralı lıla larr bile bile bu izle izleme meye ye katı katılı lır. r. Medi Medine ne'n 'nin in altı altı yedi yedi mil mil güne güneyi yind ndee Kureyş Kureyşlil lileri eri yakala yakalarla rlar. r. Kureyş Kureyşlil liler er böyle böyle bir baskın baskınıı beklem beklemezl ezler. er. Zaten Zaten dönmüş gitmektedirler. Ama bu geri çekilme bir yenilgi havasına bürünür. Uhut savunması bir geri püskürtme eylemine dönüşür. Muhammet bir adım daha ilerlemiştir. Şimdi sıra Medine'deki Yahudilere gelmiştir. Birkaç zengin Yahu Yahudi di iler ilerig igel elen eni,i, Muha Muhamm mmet et'i'inn buyr buyruğ uğu u ile ile Müsl Müslüm üman an feda fedail iler erce ce öldürülür. Medine'de Yahudi sindirme eylemi başlar. Yahudi mahalleleri boşal boşaltıl tılır. ır. Arap Arap yarıma yarımadas dasınd ındaa Müslüm Müslüman an yayılm yayılması ası ile Yahudi Yahudi sürgün sürgünü ü birbirini izler.54
Yeni dinin yayılması ve imparatorluğun sınırlarının genişlemesi için komşu Arap ve Yahudilerin İslamlığı benimsemesi gerekiyordu. Öte yandan büyük kervanlara baskınlar yapılıyor, zengin ganimetler ele geçiriliyordu. Hicret'in 7. yılında Muhammet, Hayber'e bir akın düzenledi. Hayber, hurmalıklarıyla ünlü, verimli, zengin bir Yahudi kentiydi. kentiydi. Müslümanlar Müslümanlar 1600 dolayındayd dolayındaydı.ı. Yahudiler bunların üç katıydı. Ancak Yahudiler çağların baskısı ile sinmiş korkaklardı. Hayber, öbek öbek evlerden oluşuyordu, İslam ordusu tüm şehri kuşatacak güçte değildi. Bu durumda bölüm bölüm evler kuşatılıyor, tesl teslim im alın alınıy ıyor ordu du.. Ha Hayb yber er böyl böylec ecee ele ele geçt geçti.i. Ama Ama Ha Hayb yber er'i'inn asıl asıl ön önem emii hurmalıktan geliyordu. Muhammet'in eşi Ayşe, "Ancak Hayber. hurmalıklarından sonra zengin olduk" demiştir.55 Hayber Hayber,, İslam İslam yayılm yayılması asında nda çok yönlü yönlü önem önem taşır. taşır. Fetih Fetih ganime ganimetle tlerin rinin in dağılımı ilk bu savaşla başlar. Burda belirlenen ganimet dağılım ilkeleri çağlarca İslam savaşlarında uygulanacaktır. Ganimetlerin beşte biri Muhammet'e kalır. Bu pay daha sonra halifelerin hakkıdır. Geri kalan beşte dört kabileler arasında paylaştırılır.56 İslam güçlenmesi ile Yahudi sürgünü koşut olarak birbirini izledi. Medine yöre yöresi sind ndek ekii Yahu Yahudi dile leri rin, n, bütü bütünn topr toprak akla ları rı elle elleri rind nden en alın alındı dı.. Ne var var ki Hayber'in Yahudilerin elinden alınması İslamların pek işine yaramıyordu. Hayb Ha yber er Medi Medine ne'y 'yee uzak uzakttı. Ayrı Ayrıca ca Arap Arapla larr tarı tarıma ma bağl bağlıı deği değill ller erdi di.. Bu durumda Muhammet yine akıllı bir karar verdi. Hayber'deki Yahudileri "her yıl ürünün yarısını almak koşuluyla" yerlerinde bıraktı. Bunlar Bunlar yeni peygamberin peygamberin Bedeviler Bedeviler için, hayırlı hayırlı işleri arasında yer alıyordu. alıyordu. Muhammet'in ünü ve büyük etkisi yaygınlaştıkça ona katılan inananlar da artmaya başladı. Orta ve Güney Arabistan'ın yanı sıra zengin Yemen ülkesini de imparatorluğuna kattı. Sıra kendisine hâlâ düşmanca duygular besleyen baba kenti Mekke'ye gelmişti. Hicret'in 8. yılında Mekke üzerine yürüdü. Muhammet Mekkelileri yenip kentin ileri gelenlerini tutsak aldı. 630 yılında kent teslim oldu. Ama bunlara çok yumuşak davrandı. Aralarından bir çoğunu hediyelerle donattı. Kimseyi Müslüman olmaya zorlamadı. Mekke'deki yoksul sınıf arasında zaten var olan yandaşlarının yandaşlarının sayısını sayısını bu akıllı akıllı davranışla davranışla artırdı. Kentten herhangi bir ganime ganimett derlem derlemedi edi.. Böylec Böylecee Medine Medinelil lileri erinn ganime ganimett beklen beklentis tisii boşa boşa çıktı. çıktı. Kentte Kenttekil kiler er yeni yeni peygam peygamber berle le uzlaşm uzlaşmanı anınn yararl yararlıı ola olacağ cağını ını düşünm düşünmeye eye baş başla ladı dı.. Hele Hele Muha Muhamm mmet et,, Ka Kabe be tapı tapınc ncın ınıı yıkm yıkmak ak şöyl şöylee durs dursun un,, daha daha geli gelişt ştir iriiyord yordu. u. Onu Onu kend kendii dins dinseel düze düzenni içi içinde nde koru koruyo yord rdu. u. Durum urum anla an laşı şılı lınc nca, a, bu kült kültün ün yand yandaş aşıı Ka Kabe be putl putlar arın ınaa tapa tapanl nlar arın ın dost dostlu luğu ğunu nu
kaza kazand ndı.ı. Böyl Böylec ecee son son dire direnm nmel eler er de kırı kırıld ldı.ı.57 57 Böyl Böylec ecee köke kökeni ni İbra İbrahi him m Peyg Peygam ambe bere re daya dayana nann TekTek-Ta Tanr nrıc ıcıı inan inancı cınn son son peyg peygam ambe beri ri oluy oluyor ordu du.. Söylenceye göre, Kabe'yi kitaplı dinlerin ilk atası İbrahim yapmıştı. Yahudiler de kendilerini İbrahim peygambere bağlıyorlardı. Ayrıca Kabe'de çeşitli söylencelere konu olan Hacerülesvet adlı, kara taş bulunuyordu. Bu söylencelerden birine göre, bu bu taş, taş, Tanr Tanrın ının ın,, herh herhan angi gi bir bir suçu suçund ndan an ötür ötürü ü cenn cennet ette tenn kovu kovup p taşa taşa dönü dönüşt ştür ürdü düğü ğü gökt gökten en düşm düşmüş üş bir bir mele melekt kti.i. Bir Bir başk başkaa söyl söylen ence ceye ye göre göre,, İbrahim peygamber onu cennetten yanında getirmişti. Cennetteyken bu taş bembeyazdı, inananların günahını üzerinde toplaya toplaya kararmıştı.58 Muhammet, Kabe'yi Müslüman olmayanların da ziyaretine izin verdi. Bu bir yıl böyle sürdü. Mekke'de İslamlık iyice güçlenince, Ali'yi yolladı. Kabe müşrik müşrikler leree yasak yasak edildi edildi.. Arap Arap elasti elastikiy kiyeti eti Arap Arap peygam peygamber berin in kişili kişiliğin ğinde de tümüyle belirginleşiyordu. Muhammet'in siyasal başarısının gizemi burda yatıyordu, iyi bir zamanlama ustasıydı. O anı kurtarmak için geleceğe bol bol söz veriyordu. Sonra onları birer birer geri alıyordu. Hiçbir zaman belli bir düşünceye saplanmıyordu. Dinsel gereklik diye siyasetsizlik yapmıyordu. Soğu Soğukk kkan anlı lı,, ding dingin in,, olay olayla ları rınn gere gereği ği neys neysee on onaa göre göre kara kararr veri veriyo yord rdu. u. Muhammet savaşlarını kılıçla yaptı, ama İslamlığın çarçabuk büyümesinde bu siyaset, kılıçtan daha etkin oldu.59 Mekke'nin Muhammet'in eline geçmesinden sonra da Kureyşliler Müslüman olmazl olmazlar. ar. Kureyş Kureyşlil liler er ancak ancak Huneyn Huneyn ganime ganimetin tinden den sonra sonra Müslüm Müslümanl anlığı ığı benimser. Huneyn ganimeti gerçek anlamda bir vurgundur. Müslümanlar o zamana değin böyle bir vurgun görmemişlerdir. Muhammet ganimetin aslan payını müşrik Kureyş önde gelenlerine verir. Onlar bu bağışın büyüklüğü karşısında bir yandan utanırlar, bir yandan da İslamlığın kendilerine ne gibi bir yarar getireceğini düşünüp Müslüman olurlar. Muhammet yine başarılı bir siyaset sergilemiş, Kureyşlileri İslama bağlamıştır. Ama bu Medinelilerin tepkisini çeker. Çünkü İslamlık savaşını Medineliler yürütmüşler, Kureyşliler İslamı boğmak isemişti. Oysa şimdi peygamber Medinelileri unutup kendi kabilesini ödüllendirmişti. Sürekli Kureyşlileri kayırıyordu. Bunun üzerine peygamber bütün ensarı topla oplar. r. Heye Heyeca canl nlıı bir bir söyl söylev ev veri verir. r. Yine ine tan tane tan ane, e, tok tok kon konuşur uşur.. Kendisinin Medinelilere, Medinelilerin İslama hizmetini anlatır. Sekiz yılın işlerini, özverilerini, alınan sonuçları bir bir sıralar. Ve sözlerini şöyle bağlar. "Onlar birkaç koyunla dönüyor, siz resulullah ile dönüyorsunuz. Bunu az mı buluyorsunuz?" 60
Muhammet yine çarpıcı sözleri ile kitleyi etkilemiştir. Medineliler gerçekten yağmadan paylarını almamışlardır, ama Tanrının resulü onlarla birliktedir. Bu onlara yeter. Ensar peygamberin sözlerinin etkisiyle hüngür hüngür ağlar. ağlar. Biraz Biraz önce önce Muhamm Muhammet' et'ee ağır ağır eleşti eleştiril riler er yönelt yöneltenl enler er Muhamm Muhammet' et'in in kurduğu İslam dini ile birlikte Arap ulusçuluğunun da ilk tohumları atılmış oldu. Doğrudan Arap töreleri din kuralları biçiminde anayasa oluyordu. Topl Toplum um sıkı sıkı bir bir düze düzene ne kavu kavuşu şuyo yord rdu. u. Boyl Boylar ar ar aras asın ında daki ki kavg kavgal alar ar son son buluyordu. Buna bağlı olarak toplumsal kalkınma da başlamıştı. Gazalar birbirini izliyor, devlet kasası doluyor, gönenç düzeyi artıyordu. Alman bilimadamı Rudi Paret'in söylediği gibi, İslam öncesi yapılan gazevetler İslam dininin kabulünden sonra gazalara dönüşür. Gazavetler bedeviler için zorunlu ve onurlu bir iş sayılır. Yerleşiklere ve öbür bedevilere karşı mal, mülk vurgununa dayanan yağma akınlarıdır bunlar. Doğrudan Kur'an'da cihat özendirilir: "All "Allah ah yolu yolund ndaa sava savaşı şınn ve bili bilinn ki Alla Allah, h, herş herşey eyii duyar duyar,, herş herşey eyii bili bilir. r."" (Bakara 244) "İğreti "İğreti hayatı ahiret hayatı hayatı karşılığınd karşılığındaa satanlar, satanlar, Allah yolunda çarpışsınla çarpışsınlar. r. Allah yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz yakında büyük ödül vereceğiz." (Nisa 74) Ey Peygamber! Müminleri çarpışmaya teşvik et. Sizden sabırlı yirmi kişi olsa, küfre sapanların ikiyüzüne galip gelir; sizden yüz kişi olsa, onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir topluluktur." (Enfal 65) Din savaşçıları ödüllendirilir. Enfal suresinin 41. ayeti bu konudadır. Buna göre, alınan topraklarda ele geçirilen ganimetlerin (köle, cariye, mal toprak vb.) beşte dördü savaşanlara kalır. Beşte biri devletindir: "Doğru ile yanlışı ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin: Ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin şeylerin beşte biri Allah'a, Allah'a, resule, resule, resulün resulün yakınlarına yakınlarına,, yetimlere, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah herşeye kadirdir." (Enfal 41) Tevbe suresinde, İslama inanmayanlara karşı konulacak tavırlar açık biçimde belirtilir. Ağır hakaretler edilir:
"Ey "Ey inan inanan anla lar! r! Müşr Müşrik ikle lerr bir bir pisl pislik ikti tir. r. Artı Artıkk bu yula yulard rdan an sonr sonraa Mesc Mescid idii Hara Ha ram' m'aa yakl yaklaş aşma ması sınl nlar ar.. Eğer Eğer yoks yoksul ullu lukt ktan an kork korkar arsa sanı nızz bili bilinn ki, ki, Alla Allahh dilediği dilediği taktirde taktirde sizi yakında lutfundan lutfundan zengin edecektir. edecektir. Allah herşeyi herşeyi bilir tüm hikmetlerin sahibidir." (Tevbe 28) Müşrik olarak Yahudiler ve Hıristiyanlar gösterilir. "Yahud "Yahudile iler: r: "Uzeyr "Uzeyr,, Allah' Allah'ın ın oğludu oğludur." r." dedile dediler; r; Hırist Hıristiya iyanla nlarr da: "Mesi "Mesih, h, Allah'ın oğludur" dediler. Kendi ağızlarının sözüdür bu. Kendilerinden önce inkar edenlerin sözlerine benzetme yapıyorlar. yapıyorlar. Allah onları kahretsin. kahretsin. Nasıl da yüz çeviriyorlar." (Tevbe 30) Görü Görüld ldüğ üğü ü gibi gibi,, Alla Allah' h'ın ın ağzı ağzınd ndan an Yahu Yahudi di ve Hıri Hırist stiy iyan anla lara ra kahı kahırl rlar ar yağdırılır. Aynı surede onlara ne yapılması gerektiği açıklanır, kesin yargı verilir: "Ken "Kendi dile leri rine ne kita kitap p veri verile lenl nler erde denn Alla Allah' h'aa ve ah ahir iret et günü gününe ne inan inanma maya yan, n, Alla Allah' h'ın ın ve resu resulü lünü nünn yasa yasakl klad adığ ığın ınıı ha hara ram m saym saymay ayan an ve ha hakk dini dini din din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın." (Tevbe 29) Böyl Böylec ecee İsla slamın mın gele gelece cekt ktek ekii yayı yayıllma çizg çizgis isii doğr doğrud udan an Muham uhamm met döneminde belirlenir. Müslüman olmayanlardan cizye adlı vergi alınacaktır. Müşrikler öldürülecektir: "Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfürün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verilebilir" (Tevbe 12) Muhammet öldüğünde (632) kurduğu İslam devleti yalnızca Mekke, Medine, Neşe Neşed, d, Taif Taif,, Okaş Okaş,, Bedr Bedr,, Cebe Ceberr bölg bölgel eler erin inii kaps kapsıy ıyor ordu du.. Ebub Ebubek ekir ir (634 (634)) döneminde İran sınırlarına dayanmıştı. Arap olmayan uluslarla yüzyüze gelme dönemi başlamıştı. Muhammet Mekke'yi aldıktan sonra, Medine'de kalmayı yeğledi. Medine İslamlığa örnek olmuştu. Medine'yi evli ruhbanlardan oluşan bir devlet merkezi gibi gördü. Gerçekte İslamlık Mekke'deki ilk dönemini unutma özlemi içine girdi. Nitekim Ömer İslamlığın takvimini belirlerken, Mekke'de
peygamberliğin başlangıcını değil de Medine'ye göçü aldı. Çünkü Mekke İslamlığın mahcubiyeti, Medine gücüydü. Mekke İslamlığı pasif, Medine İslamlığı aktifti. Kutsal Sözler İçerik bakımından Kur'an beş başlıkta incelenebilir. Mekke ile Medine'nin farkı ayetlerde çok açık biçimde görülür. 1. Surelerin bir bölümü İslamın ilke ve kurallarını içerir. Dinsel buyrukları kapsar. Bu ayetlerde peygamber kendi kendisi ile konuşur gibidir. Şiirseldir. Kâhinlerin uyaklı bildirisi gibi karanlık, derin, titreşimli ayetlerdir. Bunların tümünde Tanrıya şükürler edilir. Hamdullahı sena ayetleridir. Bu dönem 32 surede 344 ayeti kapsar. Lirik dönem en çok yüreğe seslenir. 2. Kimi surelerde dine çağrı yapılır. Bu surelerde bol bol öğüt verilir. Tanrıya şükür ve dua salık verilir. Tanrının büyüklüğünü belirten yargıları içerir. Kavmini aydınlatır, uyarır. Doğru yola yöneltmek için çaba harcar. Bu evrede çağrı, daha doğrusu Tanrı elçiliği de başlamıştır. Ancak bu Tanrı elçiliği çok çekingencedir. Yalnızca iki kez resullükten söz edilir. Bu evrede 26 surede 849 ayeti kapsar. Nebilikten resullüğe ihtiyatla geçilen ve nasihata ağırlık veren bir dönemdir. 3. Baskı, sindirme ve korkutma içeren surelerdir, insanları cehennem azabı ile korkutan buyruklar yer alır. Öğütler yerini kıyamet, cehennem azap sözler sözlerine ine bırakı bırakır, r, insan insan ruhunu ruhununn derinl derinlikl ikleri erinde ndeki ki korkul korkulara ara,, kuşkul kuşkulara ara seslenir. Korkunç cehennem betimlemeleri ile kuşkular körüklenir. 21 surede 1902 ayet bu dönemdendir. 4. Öykü ve kıssa içeren surelerdir. Kalbe lirik sesle yönelinir. Bu olmazsa, akla seslenilir. O da olmazsa, kuşkunun korkuları, tehditler başlar. Eski peygamberlerin başından geçenler öykülenir. 5. Medine surelerinde Muhammet'in özel yaşamı ve dedikodularla ilgili olan sureler vardır. Bunlar yalnız Muhammet'in kişisel yaşamını ilgilendirir. Medine döneminde 21 surede 2095 ayet söylenir. Kur'an'ın üçte ikisinden çoğu Mekke'de söylenir. Toplam 90 surede 4850 ayeti kapsar. Bu dönemde yalnız 200-300 kişi Müslüman olmuştur. Sözkonusu surenin ayetleri bu açıdan ilginçtir. Ancak biz bir örnek daha verelim:
Ey peygamber, biz, ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini, Allah'ın sana gani ganime mett olar olarak ak verd verdiğ iğii (sav (savaş aş esir esir)) leri lerind nden en elin elinin in altı altınd ndaa bulu buluna nann (cariye)leri, amcanın, halalarının, dayının ve teyzelerinin seninle beraber göç eden eden kızl kızlar arın ınıı sana sana hela helall kıld kıldık ık.. Bir de kend kendis isiini (mehi mehirs rsiz iz olar olarak ak)) peygambere hibe eden. ve peygamberin de kendisini almak dilediği inanmış kadını, diğer mü'minlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunan (cariye)leri hakkında mü'minlere yapmaları gerekli kıldığımız şeyi bildirdik. (Onların bu hususta ne yapması lazım geldiğini daha önce açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın, (sen bir sıkı sıkınntıya tıya,, güç güç bir durum urumaa düşm düşmey eyes esin in). ). Allah llah ço çokk bağış ağışla laya yan, n, ço çokk esirgeyendir. (Azhab 50). Ey inananlar, (rastgele) peygamberin evlerine girmeyin. Ancak yemek için size size izin izin veri verili lirr de gire girers rsen eniz iz (erke erkend nden en geli gelip) p) yeme yemeği ğinn pişme işmesi sini ni bek bekle leme meyi yin. n. Çağr Çağrıl ıldı dığı ğını nızz za zama mann giri girin; n; yeme yemeği ği yiyi yiyinc ncee dağı dağılı lın, n, söze söze dalmayın. dalmayın. Çünkü bu (davranışı (davranışınız) nız) peygamberi peygamberi incitiyor, incitiyor, fakat o (size bunu söylemekten) utanıyor. Ama Allah (gerçek)i söylemekten utanmaz. Onlardan (yan (yanii peyg peygam ambe beri rinn ha hanı nıml mlar arın ında dan) n) birş birşey ey iste istedi diği ğini nizz za zama mann perd perdee arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temizdir. Sizin, Allah'ın elçisini incitmeniz ve kendisinden sonra onun eşlerini nikahlamanız asla olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır. (Azhab 52) Azhab suresi Hicretin 57. yılları arasında Medine'de inmiştir. Surede, İslamın önemli yollar katettiği açıktır. Yukardaki ayetle ilgili İbni Abbas şunları anlatır: Kimi Kimile leri rine ne za zama mann za zama mann Muha Muhamm mmet et'i'inn evin evinde de yeme yemekk veri verili lir. r. Bunl Bunlar ar kimileyin yemekten önce gelip yemek pişinceye değin beklerler. Yemekten sonra da kalkıp gitmezler. Muhammet durumdan sıkılır. Bunun üzerine sözkonusu ayet iner. Peygamber, söylemesi gereken sözleri, yüzü tutup söyleyemediği için. Tanrı söylemiştir. Muhammet'in Zeyd'in eşi Zeynep ile nikahına izin veren tümceler de özel yaşamı ile ilgili ayetlerdendir. Bilindiği gibi Zeyd, çocukluğunda annesinden çalınıp köle olarak satılmıştır. Peygamberin kendinden 20 yaş büyük eşi Hatice kendisini satın almıştır. Haticenin hediye ettiği bu çocuğu Muhammet azad edip kendisine evlatlık edinmiştir. Muhammet, Zcyd'i çok sevmiştir.
Onu evlat edindikten sonra halasının kızı Zeynep'le evlendirir. Böylece bir yerde Zeynep Muhammet'in kızı sayılır. Muhammet bir gün Zeynep'i evde yarı çıplak bir durumda görür. "Ey kalpleri kalpleri alt üst eden Tanrı" diye seslenir. seslenir. Zeynep durumu Zeyd'e anlatır. Zeyd eşini boşar ve Zeynep Muhammet'le evle evleni nir. r. Bu olay olay da büyü büyükk bir bir dedi dediko kodu duya ya nede nedenn olur olur.. Tanr Tanrıı heme hemenn Muhammet'in imdadına yetişir ve sorunu çözer: "All Allah ah'ı'ınn nimet imet verd verdiiği; ği; seni seninn de kend kendis isin inee nimet imet veri verip p hürr hürriiyete yete kavuşturduğun kimseye: 'Eşini yanında tut, Allah'tan kork' diyordun, fakat Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan çekiniyordun; oysa asıl çekinmene layık olan, Allah idi. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz biz on onu u sana sana nika nikahl hlad adık ık,, ki (bun (bunda dann böyl böyle) e) evla evlatl tlık ıkla ları rı,, kadı kadınl nlar arıy ıyla la ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda mü'minlere bir güçlük olmasın. Allah'ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir. (Azhab 37) Ancak, Muhammet'in yandaşları yukardaki savları yadsırlar. Onlara göre, bu evli evlili likk öyle öyle söyl söylen endi diği ği gibi gibi aşk aşk evli evlili liği ğine ne daya dayanm nmaz az.. Zeyn Zeynep ep,, Zeyd Zeyd ile ile geçinemez. Zeynep soylu bir aileden geldiği için bağışlanmış bir köle ile evliliği evliliği kendisine kendisine bir türlü yediremez. yediremez. Allah'ın Allah'ın resulünün resulünün hatırı hatırı için evlenir. Zeyd'e bir türlü ısınamaz. Zeyd'e karşı soyluluğu ile övünür. Zeyd bir süre buna dayanır. Sonunda Muhammet'e varıp Zeynep'ten ayrılmak istediğini söyl söyler er.. Muha Muhamm mmet et bunu bunu uygu uygunn bulu bulur, r, am amaa Zeyd Zeyd'e 'e söyl söylem emey eyee çeki çekini nir. r. "Kar "Karın ınıı yanı yanınd ndaa tut" tut" diye diye öğüt öğüt veri verir. r. Peyg Peygam ambe ber, r, için içinde de gizl gizled ediğ iğii bu huzursuzluğu gidermek ister. Boşanacak Zeynep'i kendi ailesine katacak, böylece kırılan onurunu onaracaktır. Ama bunun gerçekle bir ilgisi bulunmaz. Çünkü, Zeynep Muhammet'in halasının kızıdır. Çok önceden onu görmüştür. Güzelliği söz konusu olsa, onunla daha önce evlenme olanağına sahiptir. Ayşe Ayşe'n 'nin in ünlü ünlü gerd gerdan anlı lıkk olay olayıı sonr sonras asıı dedi dediko kodu dula lara ra doğr doğrud udan an Tanr Tanrıı müdahale eder. Olayın özü şöyledir: Peygamber bir akından dönerken Ayşe geride kalır. Düşürdüğü gerdanlığını bulmak için gecikir. Konaklama yerine geldiğinde ordunun Medine'ye gittiğini görür. Muhammet'in eşleri develer üzerinde kapalı yerlerde oldukları için onun geride kaldığını kimse sezmez. O da ararlar diye bulunduğu yerde bekler. Saffan adında genç biri, Ayşe'yi orada beklerken görür. Devesine alıp Medine'ye getirir. Bu olay toplumda korkunç bir dedikodu kumkumasına neden olur. Ayşe anasının evine gider.
Darg Dargın ınlı lıkk bir bir ay süre sürer. r. Muha Muhamm mmet et,, Ayşe Ayşe'y 'yii ziya ziyare rete te gide gider. r. Ayşe Ayşe ço çokk üzüntülüdür. Böyle birşeyin olmadığını bildirir. Muhammet "Allah gerçeği görüyor, suçsuzsan Tanrı bunu bilir" içeriğinde sözler söyler. Tam o sırada Nur Suresi iner. Söz konusu sure sorunu çözer. Bu dedikoduları yayanları Tanrı ağır bir dille suçlar. Ayşe ve Saffanı aklar: "O yalan haberi getirenler içinizden bir gruptur. Onu sizin için şer sanmayın. Aksine o, sizin için bir hayırdır. Onlardan her kişiye o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de büyük bir azap vardır." (Nur 11) Bu olay gerçekte Ayşe ile Ali'nin arasının açılmasına da neden olmuştur. Dediko Dedikodu du yayılı yayılınca nca Ali'y Ali'yee danışı danışılmı lmıştı ştır. r. Ali ise "Olay "Olayın ın tanıkl tanıkları arı vardır vardır,, sorulup araştırılsın" demiştir. Şu ayette, söylentiye karşı çıkmayanlar da suçlanır: "Onu "Onu işit işitti tiği ğini nizd zde, e, erke erkekk ve kadı kadınn mümi müminl nler erin in birb birbir irle leri ri için için iyi iyi za zand ndaa bulunup "bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi?" (Nur 12) İş bununla da bitmez. Olayın gerçek olup olmadığını kanıtlamak için Tanrı bir tanıkla da yetinmez, dört tanık ister. Bu olaya inananları da yalancı sayar: "Ona dört tanık getirselerdi ya! Madem ki tanıkları getiremediler, o halde Allah katında tümü yalancıdır." (Nur 12) Tanrı Peygamberini Peygamberini tam anlamıyla anlamıyla koruyucu koruyucu kanatları kanatları altına almıştır. almıştır. Böyle bir dedikodunun yayılmasına bile izin verilmemesi gerektiğini vurgular. Ancak konu bakımından yapılan bu ayrım, kesin değildir. Kimileyin dinsel yargıl yargılarl arlaa öyküle öykülerr birleş birleşir. ir. Geçmiş Geçmiş öyküle öykülerr anlatı anlatılır lırken ken,, dinsel dinsel buyruk buyruklar lar verilir. Öğütler sıralanır. Toplum kuralları vurgulanır. Önasya geçmişinde ne var, ne yoksa sergilenir. Sözgelişi, evrenin yaratılış söylencesi, Tevrat'ta ve Sümerlilerde anlatıldığı gibidir. Sümer söylencesine göre, evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük uçsuz bucaksız bir su vardır. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarır. Oğlu hava Tanrısı Enlil, onu ikiye ayırır. Üstü gök olur. Göktanrısı onu alır. Göğün altındaki yer ise yer Tanrıçası ile hava Tanrısının olur. Bilgelik Tanrısı
ile hava Tanrısı , yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatır. Hayvanlar yaratılır, tümü yönetecek Tanrılar oluşturulur. Tevrat'ta evrenin yaratılışı şöyle anlatılır: Suların yüzü üzerinde allahın ruhu hareket ediyordu. Allah suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye gök ve alttaki kuru toprağa yer dedi." Bundan sonra yerin bitkiler ve hayvanlarla donatımı gelir. Görüldüğü gibi Sümer ile Tevrat söylencesi birbirine çok yakındır. Kur'an'da yaratılış şöyle anlatılır: "Gök "Gökle lerr ve yer yer yapı yapışı şıkk iken iken on onla ları rı ayır ayırdı dığı ğımı mızı zı,, bütü bütünn ca canl nlıl ılar arıı suda sudann meydana getirdiğimiz bilmezler mi?" (Taha 30) Yara Yaratı tılı lışş söyl söylen ence cesi si Kur' Kur'an an'd 'daa ço çokk yüze yüzeys ysel eldi dir. r. Anca Ancakk an anaa düşü düşünc ncee üç kaynakta kaynakta (Sümer, Tevrat, Kur'an) aynıdır. Buna göre yer ve gök başlangıçta başlangıçta bitişiktir. Bunların sudan çıkmasıdır. İslam'a göre insan çamurdan yaratılmıştır. Bu inancın kökeni de çok eskilere dayanı dayanır. r. Sümer' Sümer'de de Tanrıl Tanrılar ar özelli özellikle kle dişi dişi Tanrıl Tanrılar ar çoğalm çoğalmaya aya başlay başlayınc ıncaa işlerinin çokluğundan, yiyeceklerini hazırlamanın zorluğundan yakınırlar. Bütün Tanrıları var eden deniz tanrıçası Nammu'ya bir çözüm bulması için yalvarırlar. O da bilgelik Tanrısına bilgeliğini ve yeteneğini göstermesini söyler. Bilgelik Tanrısı yumuşak kilden şekiller yapar. Ardından Tanrıçaya şöyle seslenir: Ey an anne nem m! adın adınıı vere verece ceği ğinn yar arat atık ık oldu oldu,, Onun nun üzer üzerin inee Tan Tanrıla rıları rınn görü görünt ntüs üsün ünü ü koy koy Dips Dipsiz iz suyu suyunn ça çamu muru runu nu karı karışt ştır ır,, Kol Kol ve baca bacakl klar arın ınıı meydana getir. Ey annem! yeni doğanın yazgısını söyle! İşte o bir insan! İşte bu iş sırasında tüm Tanrıların annesi, yer Tanrıçası, doğum Tanrıçası ve bilgelik Tanrısı olmak üzere 4 Tanrı birlikte bulunurlar. Tevrat'ta (Tekvin 2:7) bu olay şöyle anlatılır: "Rab allah yerin toprağından adamı yaptı ve onun yüzüne hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan canlı oldu."
Tevrat'ta insanın yaratılışı iki türlü anlatılır. Tekvin Bab l:26'da, Allah'ın yeri göğü göğü,, yıld yıldız ızla ları rı,, bitk bitkil iler erii ha hayv yvan anla ları rı yara yaratı tışı şı an anla latı tıld ldık ıkta tann sonr sonraa şunl şunlar ar söylenir: "Allah dedi: Suretimizde benzeyişimize göre insan yapalım! O yeryüzünde herşeye hakim olsun. Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı ve onları erkek ve dişi olarak yarattı." Böylece yaratılma altı günde tamamlanır. Talmud'a göre bu Ademle birlikte yaratılan ilk kadın Lilith'tir. Lilith kendini Adem'le eşit görür. Adem'in sözünü dinlemez. Bir dişi cin olur. Erkeklere sataşmaya başlar. Yakaladığı bir erke erkeği ği bıra bırakm kmaz az.. Öz Özel elli likl klee ayın ayın yedi yedinc ncii günü günü erke erkekl kler er için için büyü büyükk bir bir tehlikedir. Bu Lilith, Sümer aşk Tanrıçası İnanna'nın ağacına yuva yapıp onu kestirtmeyen bir cinin adıdır. Alla Allahh daha daha sonr sonraa Adem Adem'i'i topr toprak akta tan, n, karı karısı sını nı da kabu kaburg rgas asın ında dann yara yaratı tır. r. Böylece Tevrat'ta insan 6 günde erkek ve dişi olarak yaratılmasına karşın, yeniden erkek çamurdan, kadın onun kaburgasından yaratılır. Kur'an'da insanın yaratılışı çeşitli surelerde değişik biçimlerde geçer. Yemin olsun ki, biz insanı topraktan oluşan bir özden yarattık. (Müminun 12) Allah insanı, pişirilmiş çamur gibi kuru bir balçıktan yarattı. (Rahman 12) Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı., sonra "ol" dedi. Artık o olur. (Ali İmran 59) Yara Yaratt ttığ ığıı her her şeyi şeyi güze güzell yara yaratm tmış ıştı tır. r. Ve insa insanı nınn yara yaratı tılı lışı şına na ça çamu murd rdan an başlamıştır. ( Secde 7) Andolsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken cıvık bir balçıktan yarattık. Cini/ İblis'i de daha Önce kavurucu ateşten yaratmıştık. Hatırla o zamanı ki, Rabbin meleklere, "ben kupkuru bir çamurdan, değişken, cıvık balçıktan bir insanı yaratacağım demişti. Onu amaçlanan düzlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın. Meleklerin tümü toplu halde secde ettiler, İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı. Allah dedi: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmu olmuyo yors rsun un?" ?" Dedi Dedi:: "Kur "Kuru u bir bir ça çamu murd rdan an,, deği değişk şken en cıvı cıvıkk bir bir balç balçık ıkta tann yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım." Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun." (Hicr 26-34)
Görüldüğü gibi her üç dinde de insan çamurdan yaratılır. Ancak Sümer'de insanın yaratılma nedeni ve nasıl yaratıldığı ayrıntılı olarak anlatılır." 61 Sümer söylencesinde "Onun üzerine Tanrıların görüntüsünü koy" denir. Burd Burdan an an anla laşı şıld ldığ ığıı gibi gibi,, Süme Sümer' r'de de Tanr Tanrıl ılar ar insa insanı nı kend kendii görü görünü nüşü şünd ndee yaratmıştır. Bu da onların Tanrıları insan gibi düşündüklerine bir kanıttır. Aynı söyleniş Tevrat'ta da geçer: Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onları erkek ve dişi olarak yarattı. (Tekvin Bab 1:27) Çünkü Allah kendi suretinde Adam'ı yarattı. (Tekvin Bab 9:6) Kur'an'da, dolayısı ile İslam düşününde de Tanrı'nın insanı kendi biçiminde yarattığı açık olarak vurgulanır. Kur'an'da şöyle kanıtlar vardır: Yahu Yahudi dile lerr dedi dedile lerr ki: ki: "All "Allah ah'ı'ınn eli eli bağl bağlıd ıdır ır.. Kend Kendii elle elleri ri bağl bağlan andı dı elle elleri ri bağ bağla lana nası sıca cala lar! r! Söyl Söylem emiş iş oldu oldukl klar arıı lakı lakırd rdıı yüzü yüzünd nden en lane lanetl tlen endi dile ler. r. Söylediklerinin aksine, Allah'ın iki eli de alabildiğine açıktır dilediği gibi bağışta bulunur. (Maide 64) Muha Muhamm mmet et'i'inn bir bir ha hadi disi sind ndee ise ise Tanr Tanrı'ı'nı nınn biçi biçimi mi daha daha beli belirg rgin in biçi biçimd mdee anlatılır: Yüce Tanrı yarattıklarını yaratma işi bitirince sırt üstü uzanır. O sırada bir ayağını öbür ayağının üzerine koyar. "Bunun benzerini yapmak hiç kims kimsee için için uygu uygunn deği değild ldir ir"" der. der.62 62 Bu da Muha Muhamm mmet et'i'inn Tanr Tanrı'ı'yı yı insa insann biçiminde algıladığının açık kanıtıdır. Önasya geçmişini sergileyen bu kutsal kitapların ilk uçları birim birim Sümer uyga uygarl rlığ ığın ınaa uzan uzanır ır.. Süme Sümer' r'de denn kala kalann ünlü ünlü bir bir söyl söylen ence ce vard vardır ır.. Dilm Dilmun un adında, saf, temiz parlak Tanrıların yaşadığı bir ülke vardır. Burası hastalık ve ölüm ölümün ün bili bilinm nmed ediğ iğii yaşa yaşam m ülke ülkesi sidi dir. r. Anca Ancakk or orda da su bulu bulunm nmaz az.. Su Tanr Tanrıısı, sı, güne güneşş Tanr Tanrıs ısın ına, a, yer yerden den yerd yerden en su çıka çıkarrar arak ak ora rası sını nı su ile doldurmasını söyler. Güneş Tanrısı söyleneni yapar. Böylece Dilmun meyve bahçeleri, tarlaları ve çayırlarıyla Tanrıların bahçesi durumuna gelir. Bu cennet bahçesinde yer Tanrıçası 8 bitki yetiştirir. Bu ağaçlar meyvelenince bilgelik Tanrısı Enki her birinden tadar. Buna yer Tanrıçası çok kızar. Tanrıyı ölümle lanetleyerek ortadan yok olur. Bilgelik Tanrısı çok ağır hastalanır. Öbür Tanrılar büyük güçlüklerle yer Tanrıçasını bularak bilgilik Tanrısını iyi etmesi için yalvarırlar. Tanrıça, Tanrının 8 bitkiye karşı hasta olan 8 organı
için birer için birer Tanrı Tanrı yaratı yaratır. r. Yaratı Yaratılan lan Tanrıl Tanrıları arınn beşi beşi Tanrıç Tanrıçadı adır. r. Hasta Hasta ola olann organlardan biri kaburgadır. Onu iyi eden Tanrıçanın adı kaburganın hanımı anlamına gelen Ninti'dir. Bu ad, "nin" hanım, "ti" kaburga sözcüklerinden oluşan bileşik sözcüktür. 'Ti" nin bir anlamı da yaşamdır. İkinci anlamıyla Tanrıçanın adı, "yaşamın hanımı" anlamındadır. Tevrat ve Kur'an'da ise Adem, yasak meyveyi tadınca cennetten kovulur. Tevrat'ta bu öykü (Tekvin 2:5-23) şöyle anlatılır: "Ve henüz yerde bir kır fidanı yoktu ve bir kır otu henüz bitmemişti; çünkü Rab Allah yerin üzerine yağmur yağdırmamıştı; ve toprağı işlemek için adam yoktu ve yerden buğu yükseldi ve bütün toprağı suladı. Ve Rab Allah yerin toprağından adamı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam yaşayan can oldu. Ve Rab Allah şarka doğru Aden'de bir bahçe dikti ve adamı oraya koydu ve Rab Allah, görünüşü güzel ve yenilmesi iyi olan her ağacı ve bahçenin ortasına da hayat ağacını ve iyilik kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı ve oradan bölünerek dört kol oldu (bunlardan ikisi Dicle ve Fırat). Ve Rab Allah baksın ve onu korusun diye adamı ortaya koydu ve Rab Allah adama, "bahç bahçen enin in her her ağac ağacın ınd dan ye, ye, fakat akat iyi iyilik, lik, kötü kötüllük bilm bilmee ağac ağacın ında dann yemeyeceksin, yersen ölürsün" dedi ve Rab adamı yalnız bırakmamak için bütün hayvanları topraktan yaptı ve onlara ad koymak için adamı getirdi. Fakat adam yalnız idi. Rab adama derin bir uyku verdi, onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ondan bir kadın yaptı ve onu adama getirdi ve adam dedi: şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden ettir, buna nisa denecek." Bundan sonra yılanın kadını kandırarak yasak meyveyi yedirdiği, bahçede olan Allah ile konuşmaları anlatılır. Allah yılanı lanetler. Allah Adem ve karısına giymeleri için kaftan yapar. Kadını ağrılı çok çocuk yapması ve Adem'i de toprakla uğraşması ile cezalandırır. Onları Aden bahçesinden kovar. Buraya kadar karısının adı verilmez. 4. Babın başında karısının adının Havva olduğu ve Habil ile Kain'i doğurduğu bildirilir. Böylece Tevrat'ta (Bab 1:27) yaratılışın altıncı ve son gününde Allah insanı erkek ve dişi olarak yarattığı halde, adamı yeniden yerin toprağından, eşini de onun kaburgasından yaratır. Buna göre Bab 2:4-23'te anlatılanlar, Sümer öyküsünden alınmadır.
Kur'an'da bu konu da çok yüzeysel anlatılmıştır. Konuya çeşitli surelerde değinilir: Ve Adem'e Adem'e isimlerin isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere meleklere sunarken şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz." (Bakara 31) Ve Adem'e şöyle buyurmuştuk: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleşin ve ondan dilediğiniz yerde, bol bol yiyin. Ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zulme zulme sapanl sapanlard ardan an olursu olursunuz nuz.. Bunun Bunun üzerin üzerinee şeytan şeytan onları onlarınn ayakla ayakların rınıı kayd kaydır ırdı dı da on onla ları rınn için içinde de bulu bulund nduk ukla ları rı yerd yerden en çıka çıkard rdı.ı. Biz Biz de şöyl şöylee buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir sürü sürüye ye kad kadar yery yeryüz üzün ünde de sizi sizinn için için bir bir bekle eklem me yeri yeri,, bir nime nimet/ t/bi birr yara yararl rlan anma ma imka imkanı nı olac olacak aktı tır. r. Bunu Bununn üzer üzerin inee Adem Adem,, Rabb Rabbin inde denn bazı bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerç Gerçek ekte tenn de O, evet evet O, Tevv Tevvab ab'd 'dır ır,, tövb tövbel eler erii cö cöme mert rtçe çe kabu kabull eder eder;; Rahim'dir, rahmetim cömertçe sunar. (Bakara 35-37) Ey Adem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yakl yaklaş aşma mayı yın. n. Yoks Yoksaa ikin ikiniz iz de za zali liml mler erde denn olur olursu sunu nuz. z. Derk Derken en şeyt şeytan an kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir." Ve Onlara "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin etti. Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?" Ey rabbimiz dediler, 'öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affe affetm tmez ez,, bize bize ac acım ımaz azsa sann elbe elbett ttee ki hüsr hüsran anaa uğra uğraya yanl nlar arda dann olac olacağ ağız ız.'.' Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekan tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür." Buyurdu: "Orada "Orada hayat bulacaksınız, bulacaksınız, orada öleceksiniz öleceksiniz ve oradan çıkarılıcaksın çıkarılıcaksınız." ız." Ey Ademoğulları! Size, çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Ama takva giysisi en hayırlısıdır. İşte bu, Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt almaları umuluyor. (A'raf 1926) Ando Andols lsun un,, biz biz daha daha ön önce ce Adem' dem'ee ah ahit it verd verdik ik de unut unuttu tu;; biz biz on onda da bir bir kararlılık bulmadık. Hani meleklere "Adem'e secde edin" demiştik de İblis müstesna hepsi secde etmişti, İblis dayatmıştı. Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey adem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi
cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun. Senin burda ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman. Ve sen burada ne susayacaksm ne de güneşten yanacaksın." Derken şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Adem Adem!! Sana Sana,, sons sonsuz uzlu lukk ağac ağacıy ıyla la eski eskime mezz çö çökm kmez ez mülk mülk ve salt saltan anat atıı göstereyim mi?" Nihayet ikisi de ondan yedi. Bunun üzerine çirkin yerleri kendil kendileri erine ne açı açıldı ldı;; üzerle üzerlerin rinee cennet cennet yaprak yapraklar larınd ından an örtmey örtmeyee başlad başladıla ılar. r. Adem Adem,, Rabb Rabbin inee isya isyann etmi etmiş, ş, şaşı şaşırı rıp p kalm kalmış ıştı tı.. Sonr Sonraa Rabb Rabbii on onu u ar arıt ıtıp ıp temizledi, onun tövbesini kabul edip kendisini iyiye ve doğruya kılavuzladı. (Taha 115-122) Sonuçta yaratılış söylencesi de Sümer ve Tevrat'ta birbirine koşuttur. İkisinde de bir bir Tanr Tanrıı bahç bahçes esi,i, diki dikilm lmiş iş ağaç ağaçla lar, r, bahç bahçed eden en su çıka çıkarı rılm lmas ası,ı, yasa yasakk meyvenin yenmesi, lanetlenme öğeleri yer alır. Sümer'de kaburgayı iyi etmek için için Tanr Tanrıç ıçaa yara yaratı tılı lır. r. Tanr Tanrıç ıçay ayaa "kab "kabur urga ganı nınn ha hanı nımı mı"" adı adı veri verili lir. r. Öykü Öykü Tevrat'ta geçerken kadın kaburgadan yaratılmış ve adı Sümer'deki ikinci anlamı olan Hayatın Hanımı'nın (yaşatan hanım) İbranice karşılığı olan Havva'ya dönüşür. Kur'an'da cennet bahçeleri değişik surelerde çeşitli ayetler de betimlenir. Yasa Yasakk ağac ağacın ın sons sonsuz uzlu lukk ağac ağacıı oldu olduğu ğu yaln yalnız ız bir bir yerd yerdee geçe geçer. r. Adem Adem'i'i cennetten cennetten yılan değil şeytan çıkarır. çıkarır. Havva'nın adı anılmadığı anılmadığı gibi, kaburga kaburga kemiğinden yaratılmasından söz edilmez. İsla İslam m mito mitolo lojijisi sind nde, e, Adem Adem'i'inn yara yaratı tılm lmas asıı ve cenn cennet ette tenn kovu kovulm lmas asıı daha daha değişiktir. Allah, Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil adlı meleklerine 7 kat yerden 7 avuç toprak getirmelerini getirmelerini buyurur. buyurur. Ne ki, yeryuvarlağı yeryuvarlağı bu toprağı toprağı vermek istemez. Azrail zorla alır. Allah bu toprak üzerine günlerce yağmur yağdırır. Onu Onu yumu yumuşa şatı tır. r. Mele Melekl kler er yoğu yoğuru rur. r. Ve Alla Allahh biçi biçim m veri verir. r. Adem Adem 80 yıl yıl biçimsiz toprak olarak 120 yıl da ruhsuz olarak bekler. Biçem ve renk kazandıktan sonra meleklere, Adem'e secde etmesi buyrulur. Bu buyruğu yalnız yalnız şeytan şeytan dinlem dinlemez. ez. Bu yüzden yüzden cennet cennetten ten kovulu kovulur. r. Cennet Cennettek tekii iyiyi iyiyi kötüden ayırma ölçüsü elma ağacından yemedir. Bu Adem'e yasaklanmıştır. Cennetten kovulmasına kızan şeytan, yılan ile anlaşıp Adem ile Havva'yı yasak meyve yedirerek cennetten kovdurur. Adem yaptığına pişman olur, yalvarır. Cebrail aracılığı ile bağışlanıp Mekke'de Arafat'a yollanır. Orada Havva ile buluşur. Adem'e Mekke'yi yapması buyrulur. Cebrail de hac törenini öğretir. Böylece insan soyu türer. Sümer ve İslam yaratılış söylencesinde başka bir koşutluk daha var: İslam'a göre, insanın yaratılmasında Allah'a dört melek yardımcı olur. Sümer'de ise
dört dört ön önem emli li Tanr Tanrıı yard yardım ımcı cı olur olur.. Cenn Cennet ette te bulu buluna nann elma elma ağac ağacı,ı, Süme Sümerr söylencelerinde sıkça karşılaşılan, özellikle aşk Tanrıçası ile ilgili bir ağaçtır. Kur'an'da bir kez bunun sonsuzluk ağacı olduğu belirtilir. Sümer'de bu bilgelik Tanrısı Enki'ye yasak meyveyi, iki yüzü olan veziri İsimut verir. Bu işi Tevrat'ta yılan, Kur'an'da şeytan başarır, İslam mitolojisinde Adem'in bağışlanmasını Cebrail sağlar. Sümer'de ana Tanrıça, Tanrıların yalvarması ile, bilgelik Tanrısını iyi eder. Sümer'de bilgelik Tanrısı Enki, insanlara, öbür Tanrılardan haber getirir, İslam'da da aynı işi Cebrail yapar. Cebrail'in güç sahibi olması ve kemale eriştirmesi Sümer bilgelik Tanrısını anımsatır. Habil ile Kabil söylencesi de eski bir geçmişe dayanır. Adem ile Havva'nın çocukları Kain'in öyküsü, Tevrat Tekvin (Bab 4:1) de şöyle anlatılır: Ve Adem karısı Havva'yı bildi. Gebe kalıp Kain'i doğurdu. Yine kardeşi Habil'i doğurdu. Habil koyun çobanı oldu. Fakat Kam çiftçi oldu. Kain günler günler geçtikten geçtikten sonra, toprağın toprağın semeresind semeresinden en Rabbe sunu getirdi. getirdi. Habil de sürüsünün ilk doğanlarından ve yağlarından getirdi. Rab, Habil'e ve onun sunusuna baktı. Kain'e ve onun sunusuna bakmadı. Kain çok öfkelendi. Rab Kain'e dedi: "Niçin öfkelendin ve suratını astın? Eğer iyi davranırsan o yükseltilmeyecek mi? iyi davranmazsan günah kapıda pusuya yatmıştır. Onun isteği sensin. Fakat sen ona üstün ol." Kain kardeşi Habil'e söyledi. Öyle oldu ki, kırda oldukları zaman Kain kardeşi Habil'e karşı kalktı ve onu öldürdü. Aynı olay Kur'an'da yine çok kısa biçimde, söz konusu adlar olmaksızın anlatılır: Onlara, iki Adem oğlunun haberini oku: Hani bir kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. 'Andolsun seni öldü öldüre rece ceği ğim' m' dedi dedi.. Diğe Diğeri ri de 'anc 'ancak ak sakı sakına nanl nlar arda dann kabu kabull eder eder'' dedi dedi.. Andolsun ki, sen öldürmek için bana elini uzatsan, ben sana öldürmek için el uzat uzatac acak ak deği değili lim: m: Ben Ben alem alemle leri rinn Rabb Rabbii olan olan Alla Allah' h'ta tann kork korkar arım ım.. Ben Ben istiyorum ki, sen hem benim günahımı, hem de kendi günahını yüklenip ateşe atacaklardan olasın: Zalimlerin cezası budur' dedi. Nihayet nefsi onu, kardeşini öldürmeye itti de onu öldürdü. Bu yüzden de kaybedenlerden oldu. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri yeri eşele şeleye yenn bir bir karg kargaa göst gösteerdi rdi: Yazı Yazıkk bana bana!! Şu karg kargaa gibi ibi olup lup da
kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum dedi ve ettiğine yananlardan oldu." ( Maide 2731) Aynı öykü Sümerlilerde iki biçimde geçer. Birincisi şöyle anlatılır: Çoban Tanrısı Dumuzi ile çiftçi tanrısı Emkimdu aşk tanrıçası Inanna'ya aşık olurlar. Her biri Inanna'ya kendi ürününü över. Sonuçta tanrıça çoban tanrısı Dumuzi'nin ürünlerini beğenerek onunla evlenir. Enkimdu bu seçimi dostça kabul ederek onunla arkadaş olur. Öbür öykü ise Sümer yaz ve kış Tanrılarının tartışmasına dayanır. Sümer'de emeş yaz, enten kış anlamlarına gelir. Kış, hava tanrısı Enlil'e çeşitli hayvanları, yavrularını, yağ ve süt getirir. Yaz da ağaçlar, bitkiler ve değerli taşlar getirir. Her ikisi de kendi getirdiklerinin daha değerli olduğunu söyleyerek tartışırlar. Bu kavgayı gören Tanrı, kışın getirdiklerini daha üstün bulur. Yaz da bunu kabul ederek kışa boyun eğer. Kur'anda büyük bir yer tutan bu öykü ve kıssaları Tanrı yalnız, insanlar ibret alsınlar diye indirmiştir. Bu öykülerin bir bölümü daha önceden de inmiştir. Sözgelimi Musa ile Firavun öyküsü Tevrat'ta bulunur. Ancak bu olay da köke kökend ndee Süme Sümerr söyl söylen ence cele leri rind nden en kayn kaynak akla lanı nır. r. Süme Sümerr söyl söylen ence cele leri rind ndee birbirine kızan Tanrılar, bütün ülkeye çeşitli yıkımlar verirler. Eski Önasya geçmişinden tek Tanrılı dinlere uzanan çizgide Tanrıların ortak cezası, suları kana çevirmektir: Sümer'de aşk Tanrıçası Inanna, bir bahçenin kıyısında uyuya kalır. Bunu gören bahçenin sahibi gidip Tanrıçaya tecavüz eder. Buna kızan Tanrıça ülkeye çeşitli yıkımlar verir. Ülkede bütün kuyular kan ile dolar. Odun taşıyan köleler kandan başka birşey içmezler. Suların kana çevrilmesi konusu, Tevrat'ta (Çıkış Baba 7: 1425) şöyle anlatılır: Rab Musa'ya dedi: firavunun yüreği inatçıdır, ulusu salıvermek istemiyor. Sabahleyin ırmağın kıyılarına çıkan firavuna git, ona 'çölde bana ibaret etmeleri için, ulusumu salıver' diye İbranilerin Allah'ı beni sana yolladı, ben elimdeki değnekle ırmaktaki sulara vuracağım ve kana dönecekler. Musa
Rabbin dediğini yaptı. Değneğini ırmaktaki sulara vurdu. Bütün sular kana döndü. Mısırlılar içecek su bulamadılar. Bu olay Kur'an'da şöyle anlatılır: Ve dediler ki: "Bizi büyülemek için ne kadar mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz." Biz de onların üzerlerine ayrı ayrı mucizeler olarak tufan, çekirge, kımıl, kurbağalar ve kan gönderdik; ama yine büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk oldular. (A'af 32-33) Tevrat ve İncil'in eski çağlardan kalma söylence ve öykülerle dolu olduğu 19 ve 20. yüzyıl boyunca yapılan kazıbilim verileri ve tarihsel araştırmalarla kanıtlanır. Sözgelimi, Musa'nın bir sepet içinde suya bırakılması öyküsü bun bunla lard rdan an biri biridi dir. r. Kuts Kutsal al kita kitapl plar arda da geçe geçenn bu söyl söylen ence ceye ye göre göre,, Mı Mısı sırr firavununun eşi sepet içindeki çocuğu bulup sarayda büyütür. Gerçekte bu söyl söylen ence ce Babi Babilo lony nyaa döne dönemi mind nden en kalm kalmaa bir bir öykü öyküdü dür. r. Asur Asuril iler er ya da Kale Ka ledo dony nyal alıl ılar ar döne dönemi mind nden en kalm kalmaa inan inançl çlar arın ın söyl söylen ence cele leri rind nden endi dir. r. Bu söylence, öyküye inançlara Yahudiler yeni bir biçim verirler, Tanrı sözleri kılığına sokarlar.63 Oysa, Kur'an söylediklerinin doğruluğuna Tevrat'ı kanıt gösterir: "Ey Muhammet sana indirdiğimiz bu kıssalardan kuşku duyuyorsan senden önce Tevrat'ı okuyanlara sor, Rabbinden gelen bu kıssalar doğrudur." (Yunus 94) Kendisi de Yahudi bir aileden gelen Sigmund Freud'a göre, Musa ile ilgili olarak Tevrat'ta yer alan öyküler tümüyle yanlış ve uydurmadır. Tektanrı düşüncesini yerleştiren ilk peygamber de Musa değildir. Öncelikle Musa diye bir kimsenin varlığı kesin bilinmez. Musa yaşamış olsa bile, Tektanrı düşü düşünc nces esin inii on onda dann ço çokk daha daha ön önce ce,, Mı Mısı sırr fira firavu vunl nlar arın ında dann Akhn Akhnat aton on yerl yerleş eşti tirm rmiş işti tir. r. Yahu Yahudi di bilg bilgin inle lerr daha daha sonr sonra, a, Akhn Akhnat aton on'u 'unn görü görüşl şler erin inii Musa'ya yamamışlardır. Yahudilerce "Tanrı" diye tanımlanan Yahve Yehova diye diye bilini bilinirr çok eski eski döneml dönemlerd erdee "şer "şer temsi temsilci lcisi" si" sayıla sayılann bir Tanrıç Tanrıça'd a'dır. ır. Seksen yaşında yazdığı bu önemli çalışmasında Freud, Mısır firavunu Akhnaton'u erdem ve ahlak örneği olarak gösterir. Tari Tarihi hi ça çarp rpıt ıttı tıkl klar arın ınıı söyl söyled ediğ iğii Yahu Yahudi di din din adam adamla ları rına na ağır ağır eleş eleşti tiri rile lerr yöneltir.64
Nuh kıssası, tufan, gemi ve geminin Cudi dağına oturuşu öyküsünün ise, Kur'an'da yepyeni bir öykü olarak sunulur: "İşte bunlar, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Ne sen ne toplumun bundan önce onları bilmiyordunuz. Artık sabırlı ol. Sonuç takvaya sarılanlarındır. " (Hud 49) Bu öyküyü Muhammet'in de halkı Arapların da bilmediği vurgulanır. Çünkü Yahudiler Muhammet'in anlattıklarının Tevrat'tan aktarma şeyler olduklarını ileri ileri sürüp sürüp ona inanma inanmamış mışlar lardır dır.. Tanrı, Tanrı, Yahudi Yahudiler lerin in söz konusu konusu savlar savlarıı üzerine de bir ayet indirip onların ağızlarını tıkar: "Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içindeyseniz, hadi onun benzerlerinden bir sure getirin, Allah dışındaki destekçilerinizi tanıklarınızı da çağırın. Eğer doğru sözlü kişilerseniz..." (Bakara 23) Ulu Tanrı Tanrı Yahudi Yahudiler leree tam anlamı anlamı ile restin restinii çekmiş çekmiştir tir,, "inanm "inanmıyo ıyorsa rsanız nız,, buyurun siz daha iyisini ortaya koyun görelim" der. Ardından Kur'an'da, daha önceki kitaplarda bulunmayan, halkın bilmediği bir öykü anlatılır. Böylece Yahudilerin yukardaki savı da çürütülmüş olur. Anca Ancakk Nuh Nuh öykü öyküsü sü de gerç gerçek ekte te Önas Önasya ya tari tarihi hind ndee bili bilinm nmed edik ik bir bir öykü öykü deği değild ldir ir.. Bu öykü öykü Tevr Tevrat at't'taa yer yer alır alır.. 18 1872 72 yılı yılınd ndaa bulu buluna nann Asur Asur Kral Kralıı Asur Asurba bani nipa pal'l'in in kütü kütüph phan anes esin inde de bir bir tabl tablet et üzer üzerin inde de aynı aynı öykü öykü bulu bulunu nur. r. Gilgameş dastanının son bölümünü oluşturan bu öykü, ölümsüzlüğü arayan Gilgameş'e, tufandan kurtulup Tanrılarca ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılır. Öykü kısaca şöyledir: İnsanlar öyle çoğalırlar ki, Tanrı onların gürültü ve şamatasından uyuyamaz olur. Bunun üzerine dört büyük Tanrı bu insanları yok etmeye karar verirler. Bilgel Bilgelik ik Tanrıs Tanrısıı Enki, Enki, yaratt yarattıkl ıkları arı insanl insanları arınn ortada ortadann kaldır kaldırılm ılması asına na çok üzülür üzülür.. Şurupp Şuruppak ak kentin kentinde de yaşaya yaşayann Utnap Utnapişt iştim' im'in in evinin evinin duvarl duvarları arında ndann seslenir. Tanrıların bir tufan yaratmaya karar verdiklerini söyler. Bir gemi yapm yapmas asın ınıı ön öner erir ir.. Gemi Gemini ninn biçi biçimi mini ni bild bildir irir ir.. Adam Adam söyl söylen endi diği ği biçi biçimd mdee gemiyi yedi günde bitirir. Gemi yapıldığı sürece çeşitli hayvanlar kesilir. Beyaz, kırmızı su katılmamış şaraplar ırmak suyu gibi bol bol içilir. Yılbaşı töre törenl nler erin inii an andı dıra rann şenl şenlik ikle lerr yapı yapılı lır. r. Utna Utnapi pişt ştim im gemi gemini ninn için içinee aile ailesi sini ni,, akrabalarını, sanatçıları, kırların evcil ve yaban hayvanlarını doldurur. Bu arada altın da almayı unutmaz. Geminin kapısı kapanır kapanmaz şiddetli
bir bir fırt fırtın ınaa ile ile birl birlik ikte te yağm yağmur ur boşa boşanı nır. r. Sula Sularr yaln yalnız ız gökt gökten en boşa boşanm nmak akla la kalmaz, yer Tanrıları da yerden su fışkırtırlar. Tufan öyle azgınlaşır ki, onu yaptıran Tanrılar bile korkarlar. Bu kıyamet altı gün altı gece sürer. Yedinci gün gemi Nisir dağına oturur. Yedi gün bekledikten sonra Utnapiştim dışarı bir bir güve güverc rcin in sala salar. r. Güve Güverc rcin in kona konaca cakk yer yer bula bulama madı dığı ğı için için geri geri döne döner. r. Ardından bir kırlangıç yollar. O da geri döner. Son olarak bir kuzgun uçurur. Kuzgun geri dönmeyince, gemideki canlılar dışarı çıkarlar. Utnapiştim dağın tepesine kurbanlarla içkiler sunar. Altlarında çeşitli ağaçların odunları yanan ocaklara yedi kazan konur. Kurbanlar pişirilir. Kurbanların tatlı kokularını duyan Tanrılar üşüşürler. Tufanı çıkaran Tanrı Enlil gelip insanları ve gemiyi görünce çok kızar."Kim kurtardı bunları?" diye çıkışır. Bilgelik Tanrısı ona karşı çıkar. "Günah yapanı, kurallara karşı geleni cezalandır, ama böylesine ağır ve ölümcül olma!" diye onu yatıştırır. Böylece Utnapişim ve karısı ölümsüz bir yaşam ile ırmağın ağzındaki a ğzındaki Tanrılar bahçesine yerleşirler.65 Öykü, Sami dillerinden olan Akadca yazılmıştır. Ancak içinde geçen adlar, başka bir dildendir. Öykünün Sümerlerden kaldığına inanılır. Nitekim daha sonr sonraa Süme Sümerr yazı yazıtl tlar arın ında da öykü öykünü nünn kimi kimi kesi kesitl tler erii bulu bulunm nmuş uştu tur. r. Tufa Tufann öykü öyküsü sü Süme Sümerc rced edee şiir şiir biçi biçimi mind ndee yazı yazılm lmış ıştı tır. r. Metn Metnin in en az yarı yarısı sı ele ele geçmemesine karşın, bulunan kesim konu hakkında oldukça aydınlatıcıdır. Buna göre, Tanrılar insanlara kızarak bir tufan yapmaya karar verirler. Tufa Tufanı nınn yapı yapıla laca cağı ğı Zius Ziusud udra ra adlı adlı biri birine ne Tanr Tanrıı tara tarafı fınd ndan an bir bir duva duvarr arka ar kası sınd ndan an bild bildir iril ilir ir.. Tufa Tufann bütü bütünn şidd şiddet etiy iyle le yedi yedi gün, gün, yedi yedi gece gece süre sürer. r. Ziusudra Tanrılara kurbanlar keser. Aynı olay Tevrat'ta (Tekvin 6-7) uzun uzun anlatılır. Tevrat'a göre, insanlar kötü ve bozulmuş oldukları için, rab onları yok etmeye karar verir. Nuh Allah'ı tanıyan, onunla birlikte giden biridir. Tanrı ona, insanları yok etmek için bir tufan yapacağını bildirir. Kendisine bir gemi yapmasını bildirir, içine alacağını anlatır. Nuh söyleneni yerine getirir. Tufan başlar. 40 gün sürer. Yeryüzünde her şey yok olur. Sular ancak 150 günde azalır. azalır. Gemi 7. ayda ve ayın 17. gününde Arafat Arafat dağına oturur. Nuh, 40 gün daha bekler. Suların tümüyle çekilip çekilmediğini anlamak için önce bir kuzgun salar dışarıya. O geri gelince bekler, bir güvercin uçurur. Üçüncü kez yolladığı güvercin dönmez. Bunun üzerine karaya çıkarlar. Nuh kurbanlar
keser. Tanrı hoş kokular duyunca yeni bir tufan yapmamaya karar verir. Nuh ile konuşur. Yeryüzüne bir daha tufan vermeyeceğine söz verir. Nuh 950 yıl yaşadıktan sonra ölür. Yeni yaşam, kurtulan canlılardan ve Nuh'un oğullarından sürer. Kur'an'da bu öykü, 29. surede çeşitli ayetlerde oldukça yüzeysel anlatılır. Ayetlerin çoğu Nuh'un toplumu ile olan inanç sorunları ile ilgilidir. "Tufan" sözcüğü yalnız bir kez geçer. "And "Andol olsu sunn ki biz, biz, Nuh' Nuh'u u topl toplum umun unaa gönd gönder erdi dikk de o şöyl şöylee dedi dedi:: "Ey "Ey toplumum! Allah'a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka Tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir azabın inmesinden korkuyorum." (A'raf 59) Bunun üzerine onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık, onları yöneticiler yaptık; ayetlerimizi yalanlayanları da batırıp boğduk. Bak da gör, önceden uyarılanların sonu nice oluyor. (Yunus 73) Nuh'a şöyle vahyolundu: "Toplumundan, daha önce inanmış olanlar dışında hiç kimse iman etmeyecektir. Artık onların yaptıkları yüzünden tasalanıp durm durma. a."" Vahy Vahyim imiz izee bağl bağlıı olar olarak ak gözl gözler erim imiz izin in ön önün ünde de gemi gemiyi yi yap. yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar mutlaka boğ boğul ulac acak akla lard rdır ır.. Gemi Gemiyi yi yapı yapıyo yord rdu. u. Topl Toplum umun unda dann herh herhan angi gi bir bir grup grup yanı yanınd ndan an geçt geçtik ikçe çe on onun unla la alay alay ediy ediyor orla lard rdı.ı. Dedi Dedi ki Nuh: Nuh: "Biz "Bizim imle le alay alay ediyorsanız, biz de sizinle alay edeceğiz. Tıpkı sizin eğlendiğiniz gibi. "Rezil eden azabın kime geleceğini, sürekli azabın kimin başına ineceğini yakında bileceksiniz. Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca şöyle seslendik: "Yükle içine her birinden ikişer çift ve aleyhinde hüküm verilen hariç olmak üzere aileni, bir de iman etmiş olanları." Ama Nuh'la birlikte çok az bir kısmı iman etmişti. etmişti. Nuh dedi: "Binin "Binin içine. Onun akıp gitmesi de demir atması atması da Allah' Allah'ın ın adıyla adıyladır dır.. Benim Benim Rabbim Rabbim elbett elbettee ki Gafur' Gafur'dur dur,, Rahim' Rahim'dir dir.. Gemi Gemi onları, dağlar gibi dalgalar üstünden yürütüp götürüyordu. Nuh onlardan ayrı bir yerde duran oğluna seslendi: "Oğulcuğum, bizimle beraber bin, kafirlerle beraber olma." Oğul cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nuh dedi: "Allah'ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah 'ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı. Ve denildi: "Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de
tut." Ve su çekildi, iş bitirilmişti. Gemi, Cudi üzerine oturdu ve haykırıldı: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun." (Hud, 36-44) Andolsun biz Nuh'u toplumuna gönderdik de o onların arasında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Sonunda onları tufan yakaladı. Çünkü zalimlerdi onlar. Biz Nuh'u ve gemi halkını kurtardık ve o gemiyi alemlere ibret yaptık. (Ankebut 14-15) Zürriyetlerini de o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir. Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık. Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için bir feryat eden olur, ne de kurtarılırlar. (Yasin 41-43) Görü Görüld ldüğ üğü ü gibi gibi,, Kur' Kur'an an'd 'daa Nuh Nuh ve Tufa Tufann söyl söylen ence cesi sind nde, e, gemi gemini ninn na nası sıll yapılacağı, tufanın ne kadar sürdüğü, gemiden nasıl çıktıkları, Nuh'un neden 950 yıl yaşadığı yaşadığı anlatılmaz anlatılmaz.. Buna karşılık Tanrının insanlara kızması, olayın yalnızca bir kimseye bildirilmesi, gemi yapılması, gökten ve yerden suların taşm taşmas ası,ı, gemi gemini ninn bir bir dağa dağa yana yanaşm şmas ası,ı, bir bir kısı kısım m insa insanl nlar arın ın kurt kurtul ulma ması sı,, Nuh'un uzun ömürlü olması Sümerlerden gelen izlerdir.66 Eyüp Peygamberin Peygamberin sabrı öyküsü de Sümerlerde Sümerlerdenn kaynaklanır kaynaklanır.. Sümerlerden Sümerlerden kalan iki ayrı tablette yer alan öykü 135 satıra ulaşan bir şiir biçimindedir. Öykünün anadüşüncesi, insanların felaketlere uğradığı zaman, bunu yapan Tanrıya lanetler yağdıracağı yerde, onu yüceltip ona yalvararak yüreğini yumuşatması, böylece yıkımdan kurtulması düşüncesine dayanır. Sümerde yalvarılan Tanrı, insanın kendi Tanrısıdır. O Tanrılar meclisine bu duaları götürerek iyi sonuçlar alır. Süme Sümerl rler erde denn kala kalann şiir şiir,, ön önce ce insa insanı nınn Tanr Tanrıs ısın ınıı övme övmesi sini ni,, yüce yücelt ltme mesi sini ni,, ağlayıp ağlayıp sızlamalarl sızlamalarlaa yüreğini yüreğini yumuşatması yumuşatmasını nı öğüt vererek başlar. başlar. Sonra adı verilmeyen bir adama, akraba ve arkadaşlarınca yapılan kötü davranışlar anlatılır. anlatılır. Adam başına başına gelen yıkımlardan yıkımlardan söz eder. Arkadaşların Arkadaşlarının ın da kendi kendi üzüntülerine katılmasını ister. Bundan sonra başına gelen bu durumların kendi günahları yüzünden olabileceğini söyler. Tanrısına bağışlaması için yalvarır. Şiir Tanrının onu bağışladığını bildiren bölümle son bulur.67 Tevrat'ta bu öykü, birçok bilge dolu sözlerle süslü, 1040 satırı kapsayan bir şiir şiir biçi biçimi mind nded edir ir.. Öykü Öykünü nünn başı başınd ndaa Tanr Tanrıı Şeyt Şeytan an'a 'a Eyüb Eyüb'ü 'ünn iyi iyi bir bir kul kul olduğunu söyler. Şeytan da "eğer onu kötü duruma düşürürsen, bak sana
nasıll lane nası lanett edec edecek ekti tir" r" diye diye karş karşıl ılık ık veri verir. r. Şeyt Şeytan an Eyüb Eyüb'ü 'ünn vücu vücudu dunu nu,, tabanından tepesine dek çıbanlarla doldurur. Eyüb sesini çıkarmaz. Karısı ona "bunu veren Allah'a Allah'a lanet et" der. Eyüb de "Allah'ın "Allah'ın iyiliğini iyiliğini nasıl kabul ediyorsak, kötülüğünü de öyle üstlenmeliyiz" karşılığını verir. Bundan Bundan sonra Eyüb başına gelen yıkımları, yıkımları, dünyaya gelmemesi gelmemesi gerektiğini, gerektiğini, Alla Allah' h'ın ın bunu bunu kend kendis isin inee ha haks ksız ız olar olarak ak verd verdiğ iğin inii şiir şiir biçi biçimi mind ndee an anla latı tır. r. Arkadaşları Arkadaşları ise, Tanrı'nın haksız bir iş yapmayacağın yapmayacağını,ı, kendisinin bunu hak ettiğini söyleyerek Allah'ı savunurlar. Bundan sonra Allah ile Eyüb karşılıklı tartışırlar tartışırlar.. Her ikisi de kendi yaptıkları yaptıkları iyi işleri işleri sayıp döker. Sonunda Sonunda Eyüb söylediklerine pişman olup tövbe eder. Allah da onun tövbesini kabul ederek sağl sağlığ ığın ınaa kavu kavuşt ştur urur ur.. Ma Mall ve mülk mülkün ünü ü de iki iki kat kat yapa yapar. r. Böyl Böylec ecee Eyüb Eyüb arkadaşlarının yanında saygınlığını kazanır. Görüldüğü gibi Sümer ve Tevrat metinleri konu olarak aynıdır. Tevrat'taki şiir, Sümer şiirinden en az bin yıl daha sonra yazılmıştır. Daha derin ve kapsamlı, şiirsel bir dil ve bilge dolu sözlerle donatılmıştır. Sümer şiiri daha yalındır. Her ikisinde de felaketin kendi günahları yüzünden ceza olarak verildiği söylenir. Yalnız Sümer inancına göre, zaten her çocuk günahı ile doğar. Kur'an'da bu öykü de çok yüzeysel anlatılır. Dört sure de birkaç ayet içinde konu konu öz özet etle leni nir. r. Nisa Nisa sure suresi sini ninn 16 163. 3. ve Enam Enam sure suresi sini ninn 84 84.. ayet ayetle leri rind ndee İbra İbrahi him' m'de denn başl başlay ayar arak ak bütü bütünn peyg peygam ambe berl rler er ar aras asın ında da Eyüb Eyüb'e 'e de vahi vahi edildiği yazılır. Ve Eyyub... Rabbine şöyle yakarmıştı: "Dert gelip çattı bana; sen, rahmet edenlerin en rahmetlisisin." Hemen cevap verdik ona, kendisindeki derdi kaldırdık. Tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir hatırlatma olarak, ona ailesini ve beraberinde benzerlerini de verdik. (Enbiya 83-84) Kulumuz Eyyub'u da an! Hani Rabbine şöyle seslenmişti: "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu." "Ayağını yere vur. işte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!.." dedik. Ona bizden bir rahmet ve özü temizlere bir hatırlatma olarak, ailesini ve beraberlerinde benzerlerini bağışladık. "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma." dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o. Bize yönelen yakaran biriydi o. (Şad, 41-44)
Konu Konu ço çokk kısa kısa yazı yazılm lmış ış olma olması sına na karş karşın ın,, şeyt şeytan anın ın aza azap p verm vermes esi,i, sabı sabır, r, Tanrıy Tanrıyaa yakarı yakarış, ş, dualar duaların ın kabul kabul edilme edilmesi si ödülle ödüllendi ndirme rme,, Sümer Sümer ve Babil Babil kaynakları ile koşut biçimdedir. Tevr Tevrat at't'taa bulu buluna nann "Sül "Süley eyma man' n'ın ın Şark Şarkıl ılar ar Şark Şarkıs ısı" ı" bölü bölümü mü de Süme Sümerl rler eree dayanır. Açık saçık şiirlerden oluşan bu bölümün kutsal kitapta ne aradığı tanrı bilimcileri çok düşündürmüştür. Görünüşe göre bu şiirlerin dinle ve tarihle ilgisi bulunmaz. Bu şiirlerde bir seven, bir de sevilen vardır. Bunu kili kilise se papa papazl zlar arı,ı, İsa'y İsa'yıı seve seven, n, kili kilise seyi yi sevi sevile lenn olar olarak ak yoru yoruml mlam amış ışla lard rdır ır.. İbra İbrani nile lerr ise ise Yahv Yahvey eyii seve seven, n, İsra İsrail il'i'i sevi sevile lenn olan olanak ak göst göster ermi mişl şler erdi dir. r. 19 19.. yüzyılda yüzyılda ise bunların İsrail düğünlerinde düğünlerinde yapılan yapılan tören ile ilgili ilgili olduğu ileri sürülür. Oysa yeni bulguların ışığında yapılan araştırmalar bu şiirlerin Sümerlerin yeni yıl bayramında, sazlar eşiğinde söylenen şarkılar ve ilahiler olduğunu ortaya koyar. Sümer ekonomisi tarıma dayalı olduğu için ülkelerinde bolluk ve bere bereke keti tinn bulu bulunm nmas asıı ön önem emli lidi dir. r. Bu nede nedenl nlee Süme Sümerl rler er,, aşk aşk Tanr Tanrıç ıças asıı İnan İnanna na ile ile ço çoba bann Tanr Tanrıs ısıı Dumu Dumuzi zi'y 'yii (Dum (Dumuz uzii başl başlan angı gıçt çtaa bir bir kral kraldı dır, r, son sonra rada dann Tan Tanrı yapı yapıllır) ır) evle evlend ndir irir irse se,, on onllar arın ın ver veriml imlilik ilik gücü gücünü nü ve ölümsüzlüklerini paylaşacaklarına ve bu yolla ülkelerinde bolluk ve bereketi sağlayacaklarına inanırlar. Bu inanca uyarak Sümer şair ve ozanları iki Tanrı ile ile ilgi ilgili li bir bir söyl söylen ence ce yara yaratı tırl rlar ar.. Bunu Bunu yazı yazıya ya geçi geçire rere rekk za zama manı nımı mıza za ulaştırırlar. Bu törenlerde okunmak üzere, kralın ve rahibenin ya da Tanrının ve Tanrıçanın ağzından birbirleri için aşk dolu, sevgi dolu, açık saçık şiirler yazılı yazılır, r, bunlar bunlar bestel bestelene enerek rek şarkı şarkı biçim biçimine ine getiri getirilir lir.. Sümerl Sümerlile ilerde rde bereke berekett tapınımı oluşturan bu törenler, bugün "Kutsal evlenme törenleri" olarak nitelendirilir. Bu bereket tapınımının İsa dönemine dek, hatta daha geç zamanlara dek sürdüğü anlaşılır. Aşk Aşk Tanr Tanrıç ıças asıı İnan İnanna na ile ile Dumu Dumuzi zi birç birçok ok güçl güçlük ükle lerd rden en sonr sonraa evle evleni nirl rler er.. Evlilik gerçekleşince Tanrıça yeraltı dünyasına gider. Ne ki, orası gidilen, anca an cakk dönü dönülm lmey eyen en bir bir ülke ülkedi dir. r. Kura Kurala la göre göre Tanr Tanrıç ıçaa olma olması sına na karş karşın ın,, yeryüzüne bırakılmaz. Bilgelik Tanrısı Enki'nin yardımı ile Tanrıça kendi yeri yerine ne biri birini ni yoll yollam amak ak üzer üzere, e, yera yeralt ltıı yara yaratı tıkl klar arıı ile ile birl birlik ikte te dışa dışarı rı çıka çıkar. r. Tanr Tanrıç ıçaa her her gitt gittiğ iğii yerd yerdee Tanr Tanrıı ve Tanr Tanrıç ıçal alar arın ın,, kend kendis isin inin in yokl yokluğ uğun unda da çuvallar giyerek, yerlerde sürünerek yas tuttuklarını görür. Hiçbirini yeraltı dünyas dünyasına ına yollam yollamaya aya kıyama kıyamaz. z. Fakat Fakat kocası kocasının nın bulund bulunduğu uğu şehre şehre gider. gider. Kocasını kendi yokluğuna aldırmaz biçimde keyifle tahtında oturur bulur. Büyük bir kızgınlıkla "alın bunu" diye kocasını cinlere verir. Daha sonra
yaptığına pişman olur. Ama kocasının cezasız kalmasını da istemez. Bu durumd durumdaa Dumuzi Dumuzi'ni 'ninn kızkar kızkardeş deşii rüya rüya Tanrıç Tanrıçası ası Geştin Geştinann annan' an'ın ın kardeş kardeşii yerine yarım yıl yeraltında kalması onaylanır. Böylece Dumuzi kış aylarında yarım yıl yeraltında kalır, ilkyaz gelince çıkıp karısı ile birleşir. Bu birleşmeyi zamanın kralı ile baş rahibe kutlar. Büyük törenler yapılır. Artık yeni yıl başlamıştır. Ortalık uyanır. Ağaçlar yeşillenir. Hayvanlar çoğalır. İşte bu törenlerde okunan şiirlerin kalıntılarıdır Süleyman'ın Şarkılar Şarkısı şiirleri... Kökende Sümer kralı, rahibe Tanrı ve Tanrıçanın ağzından birbirleri için söylenmiş içi aşk dolu, sevgi dolu açık saçık bestelenmiş şarkıl şarkılard ardır. ır.Süm Sümer er bereke berekett kültün kültünü ü oluştu oluşturan ran bu törenl törenler, er, bugün bugün "Kutsa "Kutsall Evlenme Törenleri" olarak nitelenir. Bu bereket tapıncı İsa zamanına dek, hatta daha geç zamanlara dek sürer. Bu yüzden dinle ilgisi olmayan birçok konu Tevrat'tan çıkarılmasına karşın, söz konusu şiirler Tevrat'ta bırakılır. Sümer Aşk Tanrıçası İnanna; Akadlarda İştar, İsrail'de Astarta, Yunanlılarda Afrodit, Romalılarda Venüs adı altında saygı görür ve varlığını sürdürür. Günümüzde İsa'nın annesi Meryem'e İnanna'nın nitelikleri yakıştırılır. O da İnan İnanna na gibi gibi,, göğü göğünn egem egemen enid idir ir.. Topl Toplum umsa sall adal adalet etin in savu savunu nucu cusu sudu dur. r. Yoks Yoksul ulla ları rın, n, ez ezil ilen enle leri rinn koru koruyu yucu cusu su sayı sayılı lır. r. Kimi imi çevr çevrel eler erce ce Tanr Tanrıç ıçaa düzeyinde algılanır, oğlundan daha çok ona tapılır. Annelerin, savaşanların, üzüntü çeken ailelerin yardımı için ona dua edilir. İsa'nın durumu ise Dumuzi'ye benzer. Dumuzi'nin dövülerek, eziyet edilerek yeraltına götürülüşü, yeniden yeryüzüne çıkışı ile İsa'ya yapılanlar ve her yıl yeryüzüne çıktığı düşüncesi arasında koşutluk vardır. Dumuzi sözü günümüzdeki Temmuz ayının adı olarak yaşamını sürdürür. Musevicede Tammuz biçiminde söylenir. 17 Temmuzda İsrailli kadınlar oruç tutar utarak ak tapın apınak ak kapı kapıssına ına gid gidip ağla ağlarl rlar ar.. Bu Dumuz umuzi'i'ni ninn yera yeralltına ına götürülüşünün can-landırmasıdır. Önas Önasya ya geçm geçmiş işii yans yansıt ıtan an kuts kutsal al sözl sözler erle le Süme Sümerr yazı yazıtl tlar arıı ar aras asın ında daki ki koşutluklar bunlarla da bitmez. Kur'anda İsa'nın neden Tanrının oğlu olduğu şöyle açıklanır: İmran'ın karısı demişti ki: Rabb'im, karnımda olanı azatlı bir kul olarak sana adadım, adağımı benden kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin." Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu bilirken- yine şöyle dedi: Rabbim onu kız doğurdum, erkek kız gibi değildir, ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum. Rabbi onu güzel
bir şekilde kabul buyurdu; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriya, onun yanına, mihraba her girdiğinde yanında bir rızk bulurdu. "Ey Meryem, bu sana nereden?" derdi. O da "Bu Allah katından" derdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızk verir. (Al-i İmran 36-37) Bu ayet ayetle lere re göre göre,, o döne döneml mler erde de tapı tapına nakl klar ar vard vardır ır.. Tapı Tapına nakl klar arın ın varl varlığ ığı,ı, Tevrat ve İncil'de de bellidir. Meryem tapınağa adanmış ve orda yetişmiş bir kızd kızdır ır.. Herh Herhan angi gi bir bir biçi biçimd mdee -kim -kimii kita kitapl plar araa göre göre ise ise Yusu Yusuf'f'ta tann- gebe gebe kalmıştır. Tanrı'nın çocuğu diye doğurması durumunda öldürüleceğinden korkar. Bu yüzden çocuğunu ıssız bir yerde doğurmayı yeğler. Bir Bir vars varsay ayım ımaa göre göre,, İsa İsa büyü büyürrken ken ken kendisi disinne Tan Tanrını rınınn oğlu oğlu olduğ lduğu u aşıl aşılan anmı mışt ştır ır.. "Ben "Ben Tanr Tanrın ının ın oğlu oğluyu yum" m" diye diye or orta taya ya çıkm çıkmas asıı geç geç de olsa olsa ölümüne neden olmuştur.68 Çünkü bu olay ile Sümer inançları arasında kimi koşutluklar vardır: Kimi durumlarda Sümer rahibeleri evlenseler bile çocuklarının olmaması gerekir. Kazara böyle doğan çocuklar öldürülür. Çünkü bu kadınlar Allah'ın karısı, doğan çocuklar da Allah'ın çocuğu sayılır. Sümerliler bir ölümlüden Tanrı çocuğu olsun istemezler. Peygamberlere kutsal sözleri inişe hazırlayan ardı arkası kesilmeyen vahiy nöbeti inancı da çok eskilere iner. Bu nöbetlerin ilginç özelliği, peygamberleri tere boğup sürekli vecd nöbetleri içinde hayaller doğurmasıdır. Kur'an'a göre, Allah insanla ancak vahiy yolu ile perde arkasından görüşür, ya da elçi yollayıp ona dilediğini bildirir: Allah bir insanla (karşılıklı) konuşmaz. Ancak vahiyle (kulunun kalbine diledi dilediği ği düşünc düşünceyi eyi doğura doğurarak rak), ), yahut yahut perde perde arkası arkasında ndann konuşu konuşur; r; yahut yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Şura 51) Tevrat'ta Tanrı ile bireyler (peygamberler dışında Musa'nın kardeşi, kölesi, İbrahim'in karısı gibi) karşılıklı konuşurlar, insan biçimine girmiş melekler Tanrıdan haber getirir. Tanrı istediğini rüyada bildirir. Sümer'de Tanrı duvar arkasından konuşur. Bilgilik Tanrısı Enki tufanın olacağını, Nuh'un karşılığı olan Ziusudra'ya duvar arkasından söyler. Ya da Tanrılar insanlara yapacakları işleri düşlerle bildirirler. Bunlardan başka, fal ve kehanet yolu ile insanlar Tanrıların isteğini öğrenirler.
Sümer' Sümer'de de düşler düşler Tanrı Tanrı bildir bildirisi isi ola olarak rak yoruml yorumlanı anır. r. Bu düşler düşlerin in kimile kimileri ri Tevrat'ta ve Kur'an'da da yer alır. Bunlardan en ilginci Yakup ile oğlu Yusuf'un düşüdür. Yusuf "tarlanın ortasında demetler bağlıyorduk. Benim deme demeti tim m kalk kalktı tı diki dikild ldi.i. Sizi Sizinn deme demeti tini nizz on onun un çevr çevres esin inii kuşa kuşatı tıp p beni benim m demetime eğildi" der. Kardeşleri bu bizim üzerimize kral mı olacak ?" diye kuşkuya kapılırlar. Yusuf ikinci düşünde güneş ay ve 11 yıldızın kendisine eğildiklerini gördüğünü söylemesi üzerine kardeşleri onu öldürmeye karar verirler. Sümer kralı Urzababa'nın yanınında çalışan Sargon, gördüğü düşü krala söyleyince, kral kendi yerine kral olacağı korkusu ile Sargon'u öldürmek ister.69 Yusuf kıssasında ise Tanrı Muhammet'e ilettiği öykünün güzelliği ile övünür gibidir. "Biz bu Kur'an'ı sana vahyederek, hikayelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın." (Yusuf 3) Kutsal kitaplar, Önasya geçmişinin öykü ve kıssalarını aktarırken, hukuk düzenine de yeni biçim verip din kuralları olarak sunarlar. Sümer yasaları Hammurabi yasalarının temelini oluşturur. Musa yasaları ve İslam yasaları bu bu yasad asadan an etki etkile leni nir. r. Musa usa yasa yasası sınd ndak akii an anaa bab babaya aya sayg saygı,ı, kim kimseyi seyi öldürmeme, zina yapmama, oğruluk yapmama, yalancı tanıklık etmeme, komşunun karısına ve malına göz dikmeme gibi kurallar Sümer yasaları ile aynıdır. Sümer yasaları daha insancıldır. Söz gelimi göze göz, dişe diş cezası bulunmaz. Samilerce yapılan yasalar bu yasalardan kaynaklanır. Söz gelimi İbrahim Peygamberin karısı ile cariyesi arasındaki olay bunun açık kanıtıdır. Sümer yasalarına göre, kısır bir kadının kocasına verdiği cariyesi çocuk doğurunca, hanımına büyüklük taslayamaz. Büyüklük taslamaya kalkarsa cezalandırılır. Tevrat ve Kur'an'da yazıldığına göre, İbrahim Peygamberin kısır eşi Sara, cariyesi Hacer'i çocuk yapmak üzere kocasına verir. Cariye çocuk yapınca kendisini üstün görmeye başlar. Bunun üzerine kocası, Hacer'i oğlu İsmail ile birlikte çöle götürüp atar. Tevrat'a göre büyük erkek çocuğa mirastan özel pay verilir. Çocuk isterse babanın sağlığında bu payı alabilir. Aynı kural Sümer'de de vardır. Araplarda zina yapan kadının taşlanması kuralı, Tevrat' ta geçer. Kur'an'da böyle bir ceza bulunmaz. Zina cezası ile ilgili kimi ayetler vardır.
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara kargı içinizden dört şahit getirin; eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıncaya ya da Allah onların yararlarına bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun (dışarı çıkarmayın), içinizden iki kişi, fuhuş yaparsa, onlara eziyet edin; eğer tövbe eder, uslanırlarsa artık onlara eziyetten vazgeçin. Çünkü Allah tövbeleri çok kabul edendir. (Nisa 15-16) Zina eden ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun; Allah'a ve ahiret gününe inananlar iseniz Allah'ın cezasını uygulamada sizi, onlara karşı acıma duygusu tutup engellemesin. Müminlerden bir grup da onlara yapılan azaba şahid olsun. Zina eden erkek, zina eden veya ortak koşan kadından başkasıyla evlenemez; zina eden kadın da zina eden veya ortak koşan koşan erkekt erkekten en başkas başkasıyl ıylaa evlenm evlenmez. ez. Böylel Böyleleri eriyle yle evlenm evlenmek ek müminl müminlere ere haram kılınmıştır. (Mü'minun 2-3) Taşlama cezası, Sümerlilerin eski çağlarında vardır. İÖ 2200'lerde, iki koca alma almaya ya kalk kalkan an kadı kadınl nlar ar ve hırs hırsız ızla ları rın, n, bu kötü kötü davr davran anış ışla ları rı yüzü yüzünd nden en taşlanacakl taşlanacakları arı bildirilir bildirilir.. Daha sonraki yasalarda böyle bir ceza geçmez. geçmez. Zina ile ilgili yasalar ise yazıtlardaki kırıklar nedeniyle elde yok. Zina olayı Hammurabi yasalarında bulunuyor: 129. Eğer bir adamın karısı bir başka erkekle yatarken yakalanırsa, onları bağlayıp suya atacaklar. Eğer kadının kocası yaşatırsa kral da yaşatacak. 130. Eğer bir adam başka bir adamın babasının evinde oturan karısını zor kullanıp koynunda yatırırken yakalanırsa, o adam öldürülecek, kadın özgür. Sümerlilerde kızlık konusu da önemli görülür. Bir kölenin zorla kızlığını bozan, belli bir oranda gümüş öder. Dul olarak evlenen bir kadın, kocasından boşandığında, kız olarak evlenen kadının alacağı ödentinin yarısı alır. Kızl Kızlık ık konu konusu su Tevr Tevrat at't'taa daha daha katı katı.. Bir Bir kız kız evle evlend ndiğ iğin inde de kız kız olma olmadı dığı ğı kanıtlanırsa taşla öldürülür. Kur'an'da ise kızlık konusuna değinilmez. Sümer yazıtlarından zorla tecavüze değinilir: "Hür "Hür bir bir adam adamın ın kızı kızı teca tecavü vüze ze uğra uğrars rsa, a, an anne ne,, baba babası sı on onun un oldu olduğu ğunu nu bilmemişlerse, kız onlara 'tecavüze uğradım' derse, anne, baba onu zorla erkeğe kan olarak verecekler."
Zorla tecavüz, Sümer söylencelerine de konu olur. Tanrı Enlil Tanrıların başı olduğu halde, evlenmeden önce karısını aldatarak zorla tecavüz ettiği için Tanrılar meclisince yeraltı dünyasına sürülür. Aynı olay Tevrat'ta da işlenir: Eğer bir adam kız olan nişanlanmamış bir genç kadınla yatarsa ve onları bulursa, adam genç kadınla yatarsa ve onları bulursa, adam genç kadının babasına 50 şekel (Sümerlilerden Akadcaya geçen ağırlık ölçüsü) gümüş verecek ve kadın onun karısı olacaktır. (Tesniye 22: 28-29) Tevr Tevrat at'a 'a göre göre,, bir bir adam adam nişa nişanl nlıı bir bir kızl kızlaa şehi şehird rdee yata yatars rsa, a, her her ikis ikisii de taşlanarak öldürülür. Kur'an'da buna değinilmez. İslam inancındaki öbür dünya kavramının kökleri de eskilere iner. Sümer'de topl toplum umsa sall eşit eşitli liği ği koru koruya yann Tanr Tanrıç ıça, a, yıld yıldaa bir bir kez kez insa insanl nlar arıı iyi iyi ve kötü kötü davran davranışl ışları arında ndann dolayı dolayı yargıl yargılar. ar. Kötüle Kötüleri ri cezala cezalandı ndırır rır.. Bu inanç inanç İslam' İslam'aa Şaban ayının onbeşinde Berat kandili olarak girer. Sümer Tanrılarının esas adları yanında, niteliklerine göre adları vardır. Babilliler bu adlardan 50 tane tanesi sini ni yeni yeni yara yaratt ttık ıkla ları rı Tanr Tanrıı Ma Mard rduk uk'a 'a veri verirl rler er.. Böyl Böylec ecee tek tek Tanr Tanrıı düşüncesine doğru bir adım atarlar, İslam'da, Allah'a verilen 99 ad, aynı geleneğin bir devamı gibidir. Sümerlilere göre ölüler, Kur adlı karanlık, gidip dönülmeyen bir yeraltı dünyas dünyasına ına giderl giderler. er. Bu anlayı anlayış, ş, Tevrat Tevrat'ta 'ta Şeol, Şeol, Yunan' Yunan'da da Hades, Hades, İncil' İncil'de de cehennem, İslam'da ahiret olarak sürer. Sümerlilere göre burada yeniden diri dirilm lmee olma olmaz. z. Anca Ancakk yera yeralt ltıı düny dünyas asıı tanr tanrıl ılar arı,ı, ra rahi hipl pler erii ve ölen ölenle leri rinn gölgeleriyle oldukça hareketli bir yerdir. Kimi özel durumlarda gölgeler yery yeryüz üzün ünee çıka çıkabi bili lirl rler er.. Sözg Sözgel elim imii Gılg Gılgam amış ış'ı'ınn ça çağr ğrıs ısıı üzer üzerin inee ar arka kada daşı şı Enkidu'nun gölgesi yeryüzen çıkar, iki arkadaş konuşur. Tevrat'ta ise Kral Saul'un isteği üzerine Samuel'in gölgesi yeraltından çıkar. Süme Sümerl rlil iler eree göre göre yera yeralt ltın ında daki ki ölül ölüler erin in ruhl ruhlar arıı için için yiye yiyece cekk ve kurb kurban an sunulmazsa, onlar yeryüzüne çıkarak insanları rahatsız ederler. Ölenlerin ardından çok fazla ağlayıp sızlamak onları rahatsız eder. İslamlıkta da ölüler için yapılan dualar, kurbanlar kurbanlar bu inanışın inanışın bir devamıdır. devamıdır. Müslümanlık Müslümanlıkta ta da vardır "Çok ağlayıp ölünün ruhunu rahatsız etmeyin" sözü. Yahudilere ise, Babil tutsaklığından sonra, Perslerin etkisi ile, Zerdüşt dininden ölülerin yeniden dirileceği, cennet, cehennem ve sırat köprüsü girer. Tevrat Tevrat'ta 'ta Elohim Elohim,, insanl insanları arınn Tanrı Tanrı gibi gibi davran davranmal maları arına na kızıp kızıp birbir birbirler lerini ini anlamamaları için birçok dil ortaya çıkarır. Sümerde ise bilgelik Tanrısı hava
Tanr Tanrıs ısın ınaa kıza kızar, r, insa insanl nlar ar bir bir dil dil konu konuşu şurk rken en,, birb birbir irle leri rini ni an anla lama maya yaca cakk biçimde birçok dil oluşturur. Süme Sümerl rlil iler er kend kendil iler erin inin in,, Tanr Tanrıl ılar arca ca seçi seçilm lmiş iş üstü üstünn bir bir ha halk lk oldu olduğu ğunu nu yazarlar. Tevrat'ta Yahve, Kur'an'da Allah, İsrailoğullarını üstün bir ulus yapmıştır.70 Sümerliler kadını tarlaya benzetirler. Aynı söyleyiş Tevrat ve Kur'an'da bulunur. Kur'an'da şöyle denir: Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için ileriye hazırlık yapın ve mutlaka Allah'a kavuşacağınızı bilin. İnananları müjdele. (Bakara 223) Kur'an'da evrenin yaratılışı "ol" buyrumu ile başlar: O'nun işi, bir şeyin olmasını istedi mi ona sadece "ol" demektir, hemen oluverir. (Yasin 82) Sümer'de de Tanrılar "ol" der ve her şey bu buyrumla oluşur. Sümerl Sümerlile ilerr dünyad dünyadaki aki bütün bütün ola olayla yların rın gökte gökte yıldız yıldızlar larla la yazılı yazılı olduğu olduğuna na inan inanır ırla lar. r. Kur' Kur'an an'd 'daa bu inan inançç süre sürer. r. Yine Yine Süme Sümerl rlil iler er insa insanı nınn yazg yazgıs ısın ının ın tuğl tuğlad adaa yazıl yazılıı oldu olduğu ğuna na inan inanır ırla lar, r, İsla İslam' m'aa göre göre insa insanı nınn yaşa yaşamı mı alnı alnına na yazıldığı biçimde sürecektir. Sümerlilerde 7 sayısı çok önemlidir. 7 gün-geçmek, 7 dağ aşmak, 7 ışık, 7 ağaç, 7 kapı kavramları kullanılır. Aynı biçimde Tevrat ve Kur'an'da 7 sayısı bol bol bol bol kull kullan anıl ılır ır,, İsla İslam' m'aa göre göre cenn cennet etin in 7 kapı kapısı sı vard vardır ır.. Süme Sümerr yera yeralt ltıı dünyasının da 7 kapısı bulunur. Süme Sümerl rlil iler er tanr tanrıl ılar arın ınıı sevi sevind ndir irme mek, k, on onla lard rdan an bir bir iste istekt ktee bulu bulunm nmak ak,, hastalıklardan kurtulmak için veya yaptıkları adaklara karşılık kurbanlar keserler. Bu kurbanlar sağlıklı olmalıdır. Sakat ve hastalıklı hayvan kurban sunulmaz. Kurbanlar rahiplerce özel dualarla kesilir. Kurbanın sağ kalçası ve iç organları Tanrıya sunulur. Kalan kesim çevrede olanlara dağıtılır, İslam'da da kurban aynı koşullarda kesilir. Kurbanın sağ kalçası ile iç organları Tanrı yerine, sahibine bırakılır, gerisi halka dağıtılır.71 Sümer'de Sümer'de kral ve kraliçeleri kraliçelerinn askerleri askerleri ve yakınları yakınları ile birlikte gömüldükleri gömüldükleri olur. Ancak Sümer'de insan kurbanı geleneği bulunmaz. Buna karşılık İsrail ve Yunan'da insan kurbanı geleneği vardır. Araplarda da insan kurbanı inancı olduğu anlaşılır, İbrahim Peygamber bu geleneği kaldırır.
Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların atası sayılan İbrahim Peygamber ve ailesi, Tevrat'a göre Mezopotamya'dan Harran'a göçer. Harran'dan bir tüccar kolonisi olarak Filistin'e girer, İbrahim, askeri ve parasal gücü ile kendi kişisel tanrısını halka tanrı olarak benimsetir. Bu arada Mezopotamya'dan getirdiklerini de halka aşılar. Kur'an'a göre evreni tanrı yaratmıştır: "Yeryüzünde ne varsa, tümünü o yarattı. O, sonra göğe yönelip, gökyüzünü yedi kat olarak düzenledi." (Bakara 29) "Gökl Gökler erii ve yery yeryüz üzün ünü ü altı ltı gün günde yara yaratm tmış ışttır. ır. Bu yara yaratı tılı lışş altı altı gün gün sürmüştür." (Fussilet 11-12) Babill Babillile ilerr gök cisiml cisimleri erinin nin devini devinimle mlerin rinii büyük büyük bir sabırl sabırlaa izl izlemi emişle şlerdi rdir. r. Yüzyıllar boyu süren bu gözlemleriyle vardıkları sonuçlar, bugün duyarlı aygıtlarla yapılan ölçümlere yakındır. Eski Yunanda bu bilgiler daha da geliştirilir. Özellikle Batlamyus, tüm ortaçağ boyunca Avrupa'yı ve öbür uygarlıkları etkileyecek bütünlüklü evren modelini geliştirir. Kur' Kur'an an'd 'daki aki evre evrenn mo mode deli li,, o gün gün için için doğr doğrul uluğ uğu u tart tartış ışıl ılma maya yan, n, Anti Antikk Yunan'da geliştirilmiş evren modelidir. Bu model Batlamyus'ta son biçimini almıştır. Yerçekimi yasası henüz saptanmadığı için, Kur'an'da şu ayetler de geçer: "Allah odur ki, gökleri direksiz yükseltmiştir; görüyorsunuz onları... Sonra arş üzerinde egemen olmuştur. Güneşi ve ayı da boyun eğdirmiştir." (Rad 2) "Yerküreye, onları çalkalanmasın diye birtakım dağlar diktik. Ve orada geniş geniş yollar açtık ki, doğru gidebilsinler." (Enbiya 31) "O'nun izni olmaksızın yerkürenin üstüne düşmemesi için göğü o tutuyor." (Hacc, 65) Görüldüğü gibi Kur'an'ın evrenin yapısı konusunda yazdıkları, o günün bilgi düzeyinin kısa bir yinelemesidir. Evrenin oluşumu ve insanın yaratılışı gibi konularla ilgili ayetler, o zamanın egemen görüşü olan Batlamyus evren modelinin yansımalarını taşır. Fakat tam bir açıklamasını içermez. Gerçi, inananlar, Muhammet'in okur yazar olmadığını ileri sürerler. Sıradan bir kişinin böylesine büyük bir bilgi birikimi ile donanmış olmasını, kutsal bir kaynağa bağlarlar. Oysa Cemil Sena, Hazreti Muhammed'in Felsefesi adlı kitabında, Muhammet'in olası bilgi kaynağını şöyle sıralar:
a. Muhammet amcası ile yaptığı Suriye yolculuğunda Nasturi keşişlerin manastırında, rahip Bahira'dan Hıristiyanlık ve çeşitli mezhepleri hakkında kimi bilgiler edinmiştir. b. Ukaz Çarşısında Yahudi, Hıristiyan ve Mazdeizme bağlı İranlılarla ve putlara tapanlarla tanışıp, tartışmış ve Nejran piskoposu Kuss İbn Seyda'nın vaızlarını dinlemiştir. c. Ha Habe beşl şlii köle köle Vara Varaka ka'd 'dan an Hıri Hırist stiy iyan anlı lıkk ve Muse Musevi vili likk konu konusu sund ndaa kimi kimi bilgiler edinmiştir. d. Alışveriş nedeniyle Yemen, Suriye, Filistin, İran ve Anadolu kentlerine yapt yaptığ ığıı gezi gezile lerd rde, e, çeşi çeşitl tlii ev ziya ziyare retl tler erin inde de dins dinsel el,, tari tarihs hsel el ve yazı yazıns nsal al görüşmeler ve tartışmalar yapmıştır. e. Mekke gibi çeşitli uluslardan kişileri barındıran bir çevrede büyümüştür. Burada çeşitli insanları tanımıştır. f. Medine'de Yahudilerin ders verdikleri yerlerde onlardan bilgi edinmiştir. g. Kabe o yörenin dinsel merkezlerinden biridir. Burada 360 tanrı yontusu vardır. Mekke'de kutsal işlere bakmak Muhammet'in ailesinin soydan gelen görevidir. Bu nedenle Muhammet geniş bir bilgi ve deneyim kazanır.72 Gerç Gerçek ekte te böyl böylee bir bir kişi kişini ninn okur okurya yaza zarr olma olmama ması sı da olan olanak aksı sızd zdır ır.. Cemi Cemill Sena'nın İbni Sina'nın Şifa adlı yapıtından aktardığına göre, Muhammet Hudeyb Hudeybiye iye sözleş sözleşmes mesini ininn yazılma yazılması sı sırası sırasında nda yazman yazmanıı Muaviy Muaviye'y e'yee şöyle şöyle seslenir: "Div "Divit itin inee kıtı kıtıkk koy, koy, kale kalemi mini ni yan yan kes, kes, be'y be'yii uzat uzat,, sin' sin'ii bell bellii etti ettir, r, mim' mim'ii köreltme, Tanrı'yı güzel yaz, errehman'ı uzat ve errahim'i tecvide uydur." 73 Bu da Muhammet'in okuryazar olduğunun kesin kanıtıdır. Muhammet'in sunduğu öykü, öğüt ve ilkeler böylesine uzun bir yol kat ederek kendisine ulaşmıştır. Medine'deki on yılda 24 surede 1467 ayet söylenir. Hatta son yıllarda hiç ayet bul bulun unma maz. z. Ayrı Ayrıca ca Medi Medine ne'd 'dek ekii ayet ayetle lerd rdee dins dinsel el yarg yargıl ılar ar ikin ikinci ci üçün üçüncü cü sırada sıradadır dır.. Yasal Yasal yargıl yargılar, ar, toplum toplumsal sal,, siyasa siyasal,l, askeri askeri esasla esaslarr önceli öncelikli klidir dir.. Muha Muhamm mmet et'i'inn adı adı ço çokk an anıl ılır ır.. Oysa Oysa Mekk Mekke' e'de de Muha Muhamm mmet et't'ten en ço çokk öbür öbür peygamberlerin adları anılır. Sözgelimi, Medine'de öbür peygamberlerin adı 12 kez anılır. Buna karşı, kendi adı, 47 kez geçer. Mekke'de dördüncü dönemde bile Resullük yönü belirsiz ve silik bırakılmıştır. Medine'de bu yalnız açıklık kazanmakla kalmaz, sürekli vurgulanır. Yalnız resul denmekle
yeri yerini nilm lmez ez.. "Res "Resul ulul ulla lah" h" diye diye vurg vurgul ulan anır ır.. Muha Muhamm mmet et iyic iyicee öz özgü güve venn kazanmıştır. Resulullah söylenişi Medine surelerinde 68 kez yinelenir. Mekk Mekkee ayet ayetle leri ri,, Medi Medine ne'd 'dek ekin inin in üç katı katıdı dır. r. Sure Surele lerr ise ise dört dört kat. kat. Mekk Mekkee ayetleri, salt kısa değil, aynı zamanda seci ve kafiyelidir. Medine ayetleri uzundu uzundur, r, ancak, ancak, uyakla uyaklarr azal azalmış mıştır tır.. Mekke' Mekke'de de söylen söylenen en Kur'an Kur'an kökend kökendee düzyazıdan çok şiire yakındır. Medine'deki sureler ise tümden düzyazıdır. Sonuçta Mekke ayetlerinde buyrumlar, öyküler, öğütler egemendir. Medine ayetleri ise bir devlet kuruluşu ile ilgilidir. Bir bakıma Mekke dönemi kuram, Medine dönemi ise uygulamadır. Mekk Mekke, e, Muha Muhamm mmet et'i'inn kabi kabile le peyg peygam ambe berl rliğ iği,i, Medi Medine ne ulus ulus resu resull llüğ üğü ü dönemidir. Resul yeni bir şeriat getiren peygamberdir. Bu anlamı ile eski şeriatı sürdüren nebiden ayrılır. Nebiye, yalnızca vahiy iner. Nebi bunları bildi bildirme rmekle kle,, çağrı çağrı yapmak yapmakla la yüküml yükümlüdü üdür. r. Allah' Allah'tan tan aldıkl aldıkları arını nı insanl insanlara ara söyler, başka bir şeye karışmaz. Tanrı bildirilerinin işlevi yalnız dinsel ve uhrevidir. Resuller ise şeriat sahibidir. Cemaatlarının reisi olurlar. Bu yüzden resulların toplumsal ve siyasal işlevleri vardır. Bunlar salt dinsel değil, dünyevidir de. Bu yüzden yüzden nebile nebilerin rin hadisl hadisleri eri bulunm bulunmaz. az. Onlard Onlardaa yalnız yalnız ayetle ayetlere re saygı saygı duyulur, ikinci tür peygamberlerde ise hadis muteberdir. Muhammet'in dini Mekke'de tümüyle uhrevidir. Medine'de ise daha çok düny dünyev evid idir ir.. Medi Medine ne'd 'dee büyü büyüye yenn dind dinden en ço çokk hükü hüküme mett ttir ir.. Muha Muhamm mmet et,, Mekke'de vaizdir. Medine'de ise amirdir. Mekke'de bezgindir, üzüntülüdür; Medine Medine'de 'de ise emindi emindir, r, cesurd cesurdur, ur, İslaml İslamlık ık Mekke' Mekke'de de yalvar yalvarır, ır, Medine Medine'de 'de hükümeder. Mekke İslamlığın doğuş yeri, Medine kuruluş yeridir. Mekke'de din hep öbür dünyaya bağlanmıştır. Kıyamet yakındır, insanlar Tanrıya kâfir olarak gitmemek için inanmalıdır. Mekke'deki din anlayışı salt kıyamet, öbür dünya, cehennem ekseninde döner. Oysa Medine'de insanlar yaşama çağrılır. Kıyametten, cehennemden söz edilmez, İslamlık Mekke'de kalsaydı, dinsel kurallar bütününden oluşurdu. Medine'de yaşam kazandı. Hıristiyanlık, uhrevilikten günlük yaşama üç buçuk yüzyıl gibi bir süreçte dönm dönmüş üştü tür, r, İsla İslam m bunu bunu peyg peygam ambe beri rini ninn yaşa yaşamı mınd ndaa sağl sağlad adı.ı. Ona Ona bunu bunu yaptıran salt peygamber kalışı değil, aynı zamanda hükümdar oluşudur. Peyg Peygam ambe berl rlik ik ve yöne yöneti tici cili likk ayrı ayrı ayrı ayrı bire birerr güç güç oldu oldu.. Peyg Peygam ambe berl rliğ iğin inee inanmayanları boynuna yöneticinin kılıcı inandırdı. Gerç Gerçek ekte te Muha Muhamm mmet et evre evrens nsel el bir bir din din tasa tasarl rlam amaz az.. Gerç Gerçii din din yayı yayılm lmaa düşüncesine dayanır. Muhammet'in çocukluğu uzak illerde geçmiştir. Tüm bunlara karşın, Muhammet'in dini evrensellikten uzaktır. Her yönü ile Arap
milliyetçiliğinin izlerini taşır. Nitekim Mekke'de Muhammet yalnız kabile nebisidir. Medine'de kabileden halka yönelir. Yalnızca Arap halkını düşünür. Yalnız Arapları müşriklikten kurtarmak ister. Bunun en kesin kanıtı Kuran'ın Arapça söylenmiş oluşudur. Kur'an, peygamber Araplara yollandığı için Arapça söylenir. "Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri detaylandırmalı değil miydi?" İster yabancı dilde, ister Arapça!" (Fussilet 44) "Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik." (Yusuf 2) Bu gerekçe Kur'an'da doğrudan açıklanır. Tanrı eskiden de hangi halka peygamber yolladıysa, onu halkın diliyle yollamıştır: "Biz "Biz,, göre görevl vlen endi dird rdiğ iğim imiz iz her her resu resulü lü an anca cakk kend kendii topl toplum umun unun un dili diliyl ylee gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsunlar." (İbrahim 4 ) Giderek Muhammet Araplık bilincini iyiden ortaya kor ve şu ayeti ileri sürer: "Andolsun içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size Müminlere ise daha şefkatli ve daha merhametlidir." (Tevbe 128) Gerçek Gerçekte te Muhamm Muhammet' et'in in peygam peygamber berlik lik ala alanı nı da sınırl sınırlıdı ıdır. r. Bu ala alan, n, kendi kendi halkının bulunduğu, şehirler anası Mekke ile onun çevresini içine alır. "Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasm." (Şura 7) Gerçekte şehirler anası Mekke'nin alınması ile din amacına ulaşmıştır, tüm uğraş sonucunu almıştır. "Bugü Bugünn sizi sizinn için için dinin ininiz izii kema kemale le erd erdird irdim, im, üze üzerini rinizd zdek ekii nime nimettimi imi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim." (Maide 3)
Bu bakımdan Muhammet, İslam olmayan Arap milliyetçi-lerince de büyük saygı ile anılmaktadır 74 Zaten İslam yeni bir din değil, İbrahim'in dininin Araplara özgü yeniden doğuşudur, İbrahim'in dini, Allah'ın tek olduğunu kabul eder. Bir Tanrı, bir gerçek dünya ve iyi amel üzerine kurulmuştur. Bu üç ilke Musevilikte ve Hıristiyanlıkta da vardır, İslamlık da bu üç kural üzerine kurulur. Bunların tümü tek dindir. "De ki: Allah doğrusunu söylemiştir, vaadinde sadıktır. Hadi artık hanif olarak İbrahim'in dinine uyun. Müşriklerden değildi o. " ( Ali İmran 95) Kökende İbrahim'in dininin adı da Müslim'dir. Nefsini Allaha teslim edenin dinidir. "Allah uğrunda ona yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in dinini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap'ta da Müslümanlar diye adlandırdı." (Hac 78) Yalnız İbrahim değil, onun Yakup, Yusuf gibi oğul ve soyu da Tanrının bir birli liği ğini ni söyl söyled edik ikle leri ri için için Müsl Müslim imdi dir. r. Musa Musa,, İsa İsa hep hep Müsl Müslim im'd 'dir ir.. Tümü Tümü İbrahi İbrahim'i m'inn dinini dinininn çeşit çeşitlem lemele elerid ridir. ir. Bu ortamd ortamdaa Muhamm Muhammet et kendin kendinee ilk Müslüm adını verir. Çünkü Arap'tan ilk Müslim olan odur. Yeni bir din yoktur, Arapları ilk kez, eskiden beri var olan Arap dinine çağrı vardır. Kabe'nin kutsallığı da buradan gelir. Kabe kitaplı dinlerin ilk atası, tek Tanrıcılığın peygamberi olan İbrahim yapmıştır. Kıblenin Kudüs'ten Kabe'ye çevr çevril ilme mesi si Muham uhamme mett'in 'in kend kendii dini dinini ni doğr doğrud udan an İbra İbrahi him' m'in in din dinine ine bağlamasındandır. İbrahim'in dini ne Yahudi, ne Hıristiyan, ne Müslüman dinidir; yalnızca kendini Allah'a teslim etmiş kul olan İbrahim dinidir. Ancak İslamlık, Musevilik, Hıristiyanlık ve öbür dinlerden şeriat bakımından ayrılır. Din tek, koşullar ayrıdır. Çünkü koşullar halklara özgüdür. Halklar ayrılınca koşullar da ayrılır. "Her ümmet için biz, bir ibadet şekli bir ibadet yeri belirledik; onlar, onu izlerler. Artık bu iş konusunda seninle çekişmesinler. Sen de rabbine davet et dua et. Sen, elbette ki şaşırtmadan yol aldıran bir kılavuzsun" (Hac 67), "Nuh'un ardından birçok resulleri daha toplumlarına gönderdik." (Yunus 74),
"Biz "Biz,, göre görevl vlen endi dird rdiğ iğim imiz iz her her resu resulü lü an anca cakk kend kendii topl toplum umun unun un dili diliyl ylee gönderdik ki, ki onlara açık-seçik beyanda bulunsun, "(İbrahim 4) Her halka, anlasın diye, o halkın dili ile peygamber yollanmıştır. Şeriat ayrılıklarının kaynağı burdan başlar. Din tektir, ama peygamber ayrılığı yüzünden şeiratlar ayrıdır. Hatta tek şeriatı Allah bile istemez. Şeriatlar çeşitli olmalı ki insanlar daha iyi sınav edilsin. Hangi halkın İbrahim'in dinine daha yürekten ve sağlam bağlı olduğu anlaşılsın. Bu yüzden şeriatlar da ayrı olmalıdır. "Sizden her biri için bir yol ve metod belirledik. Allah di-leseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı.Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, tartışmış olduğunuz şeylerin esasını bildirecektir." (Maide 48) Demek ki, bütün insanları İslam yapmak çabası yoktur. Tanrı tek şeriat istemez. Öbür şeriatlar da hak olarak olduğu gibi dururlar. Gelen bir şeriat öbür öbürle leri rini ni or orta tada dann kald kaldır ırma maz. z. Nite Niteki kim m Muse Musevi vi şeri şeriat atıı da İsa' İsa'da dann sonr sonraa ortadan kalkmaz, İslamlık geldikten sonra da öbür şeriatlar yine dururlar. Başka türlü olmasına da olanak bulunmaz. O ki Tanrı tektir, peygamberler aynı görevle yollanmış delegelerdir. Peygamberler de eşittir. Biri öbüründen üstün tutulmaz. Kur'an'da bu açıkça vurgulanır: "Şöyle deyin: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a Yakub'a onun torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya verilene, ve diğer nebilere verilene inandık. Bunlar arasından hiç kimseyi ayırmayız. Biz yalnız O'na Allah'a teslim olanlarız" (Bakara 136) Muhammet'in hedefi insanları puta tapmaktan kurtarmaktır. İnsan Tanrının tekliğine inanmakla insan olur. Muhammet kendi putatapar halkını bundan kurtarmak ister. Musevilik, Hıristiyanlık öbür halkları kurtarmıştır, bu da kurtaracaktır. Muhammet öbür dinleri de İbrahim'e dayanan hak dinleri olarak görür. Tek Tanr Tanrıılı din dinler ler için içinde de en ço çokk Hıris ıristtiyan iyanlı lığa ğa yakın akınlı lıkk duya duyar. r. Çünkü ünkü Hırist Hıristiya iyanla nlarr ara arasın sında da derin derin ara araştı ştırma rma yapan yapan keşişl keşişler er vardır vardır.. O keşişl keşişler er Muhammet'in söylediklerini yalanlamazlar. En önemlisi ise, Hıristiyanlar,
kibr kibree sapl saplan anma mamı mışl şlar ardı dır. r. Yahu Yahudi dile lers rsee kibr kibree sapı sapıp p Muha Muhamm mmet et'i'i alay alayaa almışlardır: "Şu "Şu tart tartış ışıl ılma mazz bir bir gerç gerçek ekti tirr ki, ki, insa insanl nlar arın ın iman iman eden edenle lere re en şidd şiddet etli li düşm düşman anlı lıkk duya duyanl nlar arın ını,ı, Yahu Yahudi dile lerl rlee şirk şirkee bata batanl nlar ar bulu bulurs rsun un.. Şu da tart tartış ışıl ılma mazz bir bir gerç gerçek ekti tirr ki, ki, insa insanl nlar arın ın iman iman eden edenle lere re sevg sevgid idee en yakı yakınn olanla ola nların rınıı "biz "biz Hırist Hıristiya iyanla nlarız rız"" diyenl diyenler er bulurs bulursun. un. Bu böyled böyledir. ir. Çünkü Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler kendini Allah'a adamış rahipler vardır. Ve onlar, kibre sapmazlar." (Maide 82) Muha Muhamm mmet et Mekk Mekke' e'de de Kure Kureyş yşli lile leri rinn bask baskıs ısın ınaa uğra uğraya yann Müsl Müslüm üman anla ları rı Hırist Hıristiya iyann Habeşi Habeşista stan'a n'a yollar yollar.. Hırıst Hırıstiya iyanla nlarla rla uzlaşm uzlaşmaa içi içinde ndedir dir.. İra İrann ile Bizans Bizans ara arasın sında da savaş savaş sürmek sürmekted tedir. ir. Muhamm Muhammet et Rumlar Rumların ın kazana kazanacağ cağını ını söyler ve bu konuda Tanrıdan ayet iner: "Yenilgiye uğratıldı Rum... Yeryüzünün çok yakın bir yerinde. Ama onlar yenilgilerinin ardından galip duruma geçecekler. Birkaç yıl içinde, iş, oluş önünde de sonunda da Allah'ındır. Onların galibiyet gününde müminler ferahlayacaklar" (Rum 2-4) Gerçekten Gerçekten 625 yılında yılında Rumlar Rumlar İranlıları İranlıları yenerler. Suriye' yi ele geçirirler. geçirirler. Bu olay Medine'de şenliklerle kutlanır. Ancak bu uzlaşmanın sürmesi olanaksızdı. Hıristiyanlık başlangıçta küçük bir din olan İslamlığı önemsemediği için korur. Zaten Muhammet Medine'ye göçtüğ göçtüğünü ününn dördün dördüncü cü yılınd yılındaa Hırıst Hırıstiya iyanla nlarla rla bir sözleş sözleşme me imzala imzalamış mıştır tır.. Olaya, Ebubekir, Ali, Ömer, Osman tanıktır. Belge Muhammet'in yazmanı Muav Muaviy iye' e'ni ninn kale kalemi mind nden en çıka çıkar. r. Hırı Hırıst stiy iyan anla larl rlaa yapı yapıla lann bu sözl sözleş eşme me,, Hıristiyan ve Müslümanların önünde, Karmel dağında Fryars Manastırında iki tarafça imzalanır. Bu sözleşme özetle şu koşulları içerir: Muhammet, kendi dininin temsilcisi olduğunu onaylatır. Hıristiyanlar da kend kendii inan inançl çlar arın ında da tam tam öz özgü gürr olac olacak akla lard rdır ır.. Onla Onlara ra ait ait her her tür tür taşı taşını nır, r, taşınmaz mal kendisinin ve tüm Müslümanların koruması altında olacaktır. Papa Papazz ve keşi keşişl şler erd den, en, iste istekl kler eriy iyle le yap yapac acak akllar arıı bağı bağışş dışın ışında da ver vergi alın alınma maya yaca cakt ktır ır.. Verg Vergii ze zeng ngin in tücc tüccar arla lard rdan an ve balı balıkç kçın ının ın inci incisi sind nden en,, madencinin değerli taşlarından, altınından, gümüşünden ve öbür varlıklı Hırı Hırıst stiy iyan anla lard rdan an alın alınac acak aktı tır. r. Bu verg vergii yıll yıllık ık 12 şili şilini ni geçm geçmey eyec ecek ekti tir. r.
Kişi Kişile lerd rden en güçl güçler erii ve yete yetene nekl kler erin inin in üstü üstünd ndee verg vergii iste istenm nmey eyec ecek ekti tir. r. Hıri Hırist stiy iyan anla lar, r, Müsl Müslüm üman anla larl rlaa birl birlik ikte te düşm düşman anaa karş karşıı sava savaşa şa gitm gitmey eyee zorlan zor lanmay mayaca acaktı ktır. r. Müslüm Müslümanl anlar ar onları onları koruma korumakk ve kollam kollamakl aklaa yüküml yükümlü ü olacaklardır. Hıristiyanlar ve Müslümanlar tasada ve kıvançta ortaktırlar. Hıristiyanlar kızlarını Müslümanlarla evlendirmek zorunda değildir. Damat adayı olmaları durumunda yalnız Hıristiyan oldukları için red edilmeyeceklerdir. Taraflar kararlarını tümüyle özgürce vereceklerdir. Bir Hıristiyan kadın, bir Müslümanla evlenirse, kocası kendisine dilediği ve bildiği gibi ibadet özgürlüğü vermekle yükümlüdür. Müslüman koca bu yüzden Hıristiyan eşini boşamakla tehdit edemez. Bunlara karşılık, Muhammet Hıristiyanlardan İslam düşmanlarına yardımcı olmamalarını ister. Hıristiyanlar onlara evlerini ve kucaklarını açmaya açm ayacak caklar lardır dır.. Muhamm Muhammet, et, Müslüm Müslümanl anlara ara tanınm tanınmış ış hak ve ödevle ödevleri, ri, Müslümanların denetimindeki Hıristiyanlarada tanımaktan çekinmez. Kısaca Muhammet'e göre onlar da "... şeriatın gereği olarak" Hıristiyandırlar .75 Ne var ki, Muhammet'in kurduğu bu düzen ve getirdiği bu anlayış, kısa süre sonra bozulur. Müslümanlık yayılıp güçlenince aradaki çatışma kendiliğinden su yüzüne çıkar. Oysa Muhammet'in dini tek Tanrılı dindir. İsa hak peygam peygamber beridi idir. r. Tanrı Tanrı bakire bakire Meryem Meryem'i'i gebe gebe bırakm bırakmışt ıştır. ır. Cebrai Cebraill Meryem'e Meryem'e nefesle üflemiştir üflemiştir.. Bu bakımdan bakımdan İsa'nın İsa'nın sözleri sözleri de vahiylerdi vahiylerdir. r. İsa ölüleri diriltir. Tüm bunlara karşın, İsa Tanrı'nın oğlu değildir. "Rah "Rahma mann ço çocu cukk edin edindi di dedi dedile ler. r. Ando Andols lsun un ki, ki, siz siz pek pek kötü kötü bir bir iddi iddiad adaa bul bulun undu dunu nuz! z! Bu sözü sözünü nüzz yüzü yüzünd nden en nerd nerdey eyse se gökl gökler er ça çatl tlay ayac acak ak,, yer yer yarı yarıla laca cakk ve dağl dağlar ar yıkı yıkılı lıp p dağıl ağılac acak aktı tır. r. Rahm Rahman an için için ço çocu cukk iddi iddiaa ettiklerinden ötürü. Çocuk edinmek rahmana yakışmaz." (Meryem 88-92) Oysa Oysa kili kilise se Hıri Hırist stiy iyan anlı lığı ğı "Üçl "Üçlem eme" e" (bab (baba, a, oğul oğul,, kuts kutsal al ruh) ruh) ve İsa'n İsa'nın ın Tanrılığı üzerine kurulmuştur. Yukardaki ayetlerden sonra şöyle denir: "Gök "Gökle lerd rdee ve yerd yerdee bulu buluna nann herk herkes es Rahm Rahman an'a 'a kul kul olar olarak ak gele gelece cekt ktir ir"" (Meryem 93) Böylece İsa'nın, Tanrı'nın oğlu değil, kulu ve peygamberi olduğu vurgulanır, İsa'nın Tanrının oğlu sayılması anlayışına karşı çok sert tepki gösterilir. Kendisi de Tanrı seçtiği peygamberdir. Ama sıradan, ölümlü bir insandır. Muhammet'e göre Üçleme öğretisi çok Tanrıcılığın kalıntısıdır. Tanrının üç
(baba, oğul, kutsal ruh) olduğu anlayışına dayanır. İsa, olağan bir anadan doğm doğmaa bir bir peyg peygam ambe berd rdir ir,, İsa' İsa'nı nınn ölüm ölümü ü de bütü bütünn insa insanl nlığ ığın ın güna günaht htan an kurtulması için değildir. Bu anlayış, Tanrı'nın adaletine karşı bir haksızlıktır. Tanrı, başkalarının günahını, bir başka insana yükleyip ona ödetemez. Kökende Hıristiyanlıkta da bu konuda görüş birliği bulunmaz. Sözgelimi İskenderiye piskoposu, İsa'nın Tanrılık özelliğini yadsır. Muhammet birbiri ile didişen bu Hıristiyan anlaşmazlığından tiksinmiştir. Rum suresinin 32. ayetinde şöyle seslenir: "Onlardan ki, dinlerini parçalayıp hizipler/ fırkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür." (Rum 32) Kökende dinler hiçbir zaman onu bildiren peygamberlerin dini değildir, İsa'nı İsa'nınn dinini dinini kilise kilise ve tarika tarikatla tlarr değişt değiştirm irmişt iştir. ir. Muhamm Muhammet' et'in in İslaml İslamlığı ığını nı sonraki Müslümanlar değiştirecektir. Böylece iki dinin yandaşları arasında yüzyılların o uzun, o korkunç, o milyonla insan kanına mal olan boğuşmalar başlar. Muha Muhamm mmet et'i'inn İsla İslaml mlığ ığıı İbra İbrahi him' m'in in dini dinini ninn Arap Arapla lara ra öz özgü gü geli gelişi şi olar olarak ak başladığı alçak gönüllü yolculuğunu giderek tek din, son din ilkesi ile sürdürür. Öbür dinler ve ilkeler eskidir, çağın gerisinde kalmıştır. Tanrı gelişen dünyanın koşullarına uygun son kitabı yollamıştır. Kur' Kur'an anda da öbür öbür dinl dinler er için için de beli belirs rsiz iz bir bir yoru yorum m geti getiri rili lir. r. Muse Musevi vili lik, k, Hıristiyanlık da hak dinidir. Ancak bunların haklılıkları İslamlığın doğuşuna kadardır. Zaten onlar kendi dinlerini bozmuşlardır. Kuranda bu bozulma açık biçimde vurgulanmıştır. vurgulanmıştır. O dinler dinler bozulduğu bozulduğu için İslamlık İslamlık çıkmıştır. çıkmıştır. Bu yüzden Musevisi de Hırıstiyanı da tümüyle kâfirdir, inançsızdır. Kiliseler birer küfür tapınağından başka bir yer değildir. Bu yüzden, Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yı cami yaptığı için kutsal bir sultandır! Öte yandan, Müslümanlık, inançların uygulanışı bakımından Hıristiyanlığı aşar. Kişiye yeni hak ve özgürlükler getirir. Söz gelimi, bir Müslümanla Allah arasına kimse giremez. Ne Müslüman olacaksın, ne de Müslümanlıktan çıkacaksın diye biri buyurabilir. Oysa Hıristiyanlıkta bir kişi ancak kilise aracılığı ile Hıristiyan olabilir. Kilise bir kişiyi Hıristiyanlıktan çıkardıktan sonra her şey bitmiştir. Oysa İslamlık her iki bakımdan laiktir. Müslüm Müslümanl anlıkt ıktaa zor zorlam lamaa bulunm bulunmaz. az. Hiç kimse kimse yaptık yaptıklar larınd ından an dolayı dolayı bir Müslümanla hesaplaşamaz. Hesap sormak yalnız Allah'ın hakkıdır.
"O halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer." (Ra'd 40) "Kim küfre saparsa , inkârı kendisi aleyhinedir." (Rum 44) "Sizin dininiz size, benim dinim bana" (Kâfirun, 6) "Dinde baskı-zorlama - tiksindirme yoktur" (Bakara, 256) Yine ileri sürülen iyimser savlar bitmez, İslamlıkta kimseyi öldürme hakkı da yoktur. Öldürme ancak kısas durumlarında sözkonusu olabilir. Allah yapısı olan insanı yıkmak, Tanrının eserini yıkmak, en büyük suçtur. Ancak onun cezası ölümdür. Kur'an'da bu konu da açıktır: "Allahın saygıyla layık kıldığı cana haklı bir sebep yokken kıymayın." (İsra 33) Vicd Vicdan an öz özgü gürl rlüğ üğü, ü, başk başkaa dind dinden en olan olanla lara ra sald saldır ırıı da yasa yasakl klan anmı mışt ştır ır.. Sözgelimi Medine'de inen şu sureler vardır: "All "Allah ah sizi sizi,, din din ha hakk kkın ında da sizi sizinl nlee sava savaşm şmay ayan an ve sizi sizi yurt yurtla ları rını nızd zdan an çıkarmayan kimselerle iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah adaleti ayakta tutanları sever. Allah sizi ancak din hakkında sizinl sizinlee savaşa savaşan, n, sizi sizi yurtla yurtların rınızd ızdan an çıkara çıkaran, n, çıkarı çıkarılma lmanız nızaa yardım yardım eden eden kimselerle dost olmaktan yasaklar. Böyleleriyle dost olanlar, zalimlerin ta kendileridir." (Mümtehine 8, 9) Yine aynı iyimser savlara göre Muhammet İslamlığında cihat da saldırmacı değildir. Ancak Müslümanlığa düşmanlık besleyenlere karşıdır. Kur'an bunu yineleyen ayetlerle doludur. Sözgelimi: "Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın. Ama haksız yere saldırmayın çarpışmada zulme sapmayın. Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor." (Bakara 190) Onlarla eşitlenesiniz diye küfre saptığınız gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlers çevirirlersee onları yakalayın yakalayın ve bulduğunuz bulduğunuz yerde öldürün." öldürün." (Nisa 91) "Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne baskı ve bozgunculuk, Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle
çarpışmay çarpış mayaa girerl girerlers ersee onları onları öldürü öldürün, n, işte işte böyle böyle verili verilirr küfre küfre sapanl sapanları arınn cezası." (Bakara 191) Bu ve benzeri savlara göre Muhammet'in dini kılıç dini değildir. Cihat ancak hakka tecavüz edenlere ve İslamları yurtlarından çıkaranlara karşıdır. Bu durumu Muhammet yazılı bir antlaşmaya da dökmüştür. Ama Muhammet doğrudan kendisi 28 savaş yapıp savaş yoluyla yayılmanın öncülüğünü yapar. Savaşlarda ölenler şehit sayılır ve bunlara doğrudan cennet sözverilir. Araplarda savaşçı ruhu, şan şöhret, saygınlık ve ganimet, başka özendirici önlemleri gerektirmeyecek itici güçlerin başında gelir. Dünyevi çıkarlar ile manevi çıkarlar birbirleriyle bağdaştırılır. Muhammet, kutsal din uğruna savaşta ölen savaşçılara öteki dünyadaki yaşamı öylesine çekici bir biçimde bet betim imle lerr ki, ki, ölüm ölümde denn sonr sonrak akii yaşam yaşam,, şehi şehitt düşe düşene ne,, yery yeryüz üzün ünde de an anca cakk mücadele ile elde edebileceği en büyük haz ve zevklerin bir devamı olarak görünü görünür. r. Gerçek Gerçekte te Arap Arap halkı halkı istekl istekleri erinde nde son derece derece alç alçakg akgönü önüllü llüdür dür.. Yaşam biçimi da yalındır. Ama bir tek aşk konusunda alabildiğine duyarlı ve duyguları zor doyrulur bir insan olarak karşımıza çıkar. Onun için, güzel bir kadın, her şeyden daha değerlidir. Böyle bir kadın uğruna, yaşamını her an feda etmeye hazırdır, işte Muhammet'in öğretisine göre, cennetten güzel kadınlar da eksik olmayacaktır. Tenleri kar gibi, kara gözlü huriler ve enfes vücutlar en büyük mutlulukları sunmak için, onu cennette beklemektedir. Ayrıca tüm öteki haz ve zevkler, dans ve müzik, görkemli saraylar ve bah bahçe çele lerr de cenn cennet etin in dona donannımla ımları rı ar aras asın ında dadı dır. r. Kökend kende, e, Arap Arapla larr Muha Muhamm mmet et't'ten en ön önce ce ölüm ölümde denn sonr sonraa yaşa yaşam m düşü düşünc nces esin inee yaba yabanc ncıd ıdır ır.. Muhamm Muhammet' et'in in ölümde ölümdenn sonra sonra yaşam yaşam düşünc düşüncesi esini ni Hırist Hıristiya iyanlı nlıkta ktann aldığı aldığı kesi kesind ndir ir.. Anca Ancakk bu yaşa yaşamı mı,, Arap Arap ha halk lkın ının ın beğe beğeni nisi sine ne göre göre tasa tasarl rlar ar,, canlan canlandır dırır. ır. Hırist Hıristiya iyanla nlarr da Tanrı' Tanrı'nın nın öbür öbür dünyay dünyayıı yüzyıl yüzyıllar lar boyunc boyuncaa yeryüzünde tanıdıkları en büyük hazlarla donanmış, maddi bir dünya olarak düşlemişlerdir.76 Ömer dönemi, İslam tarihinde Arap ulusçuluğu açısından önemli bir evredir. Arap ulusçuluğunun başlangıcı Ömer dönemine uzanır. Ömer'in adaleti İslam tarihinde dillere destandır. Ömer, bilindiği gibi başlangıçta Muhammet ve Ebubekir'i İslam oldukları için öldürmek istemiştir. Ancak gerçeğe erip bu eyleminden pişmanlık duymuştur. Ama bu kez de Müslümanlığı kabul etmeyen öz babasını öldürmüştür. Araplık ruhu onun halifelik döneminde bağ bağna nazz bir bir Arap Arap ulus ulusçu çulu luğu ğuna na dönü dönüşm şmüş üştü tür. r. Muha Muhamm mmet et kend kendin inii salt salt
Araplara yollanmış bir peygamber sayar. Bunu yakından bilen Ömer de bütün gücünü Arap birliğini sağlamaya verir. Muhammet o basit Arap çevresinde bir din ve devleti kurmayı başarmıştır. Ama artık yorgun ve yıpranmıştır. Son yıllarında hastadır. Yıllar içinde ardı arkası kesilmeyen vecd nöbetleri zamanla artmıştır. Peygamberi tere batıran bu sürekli vecd nöbetleri ve hayaller iyice yıpratmıştır. Bir de buna yeni devlet yapısının örgütlenmesi için giriştiği çaba ve mücadeleler eklenmiştir. Ayrıca ilerlemiş yaşına karşın dokuz eşi ile sürdüğü yaşam, Peygamberin sağlığını iyice yormuştur.77 Hicretin onuncu yılında, ağır hasta bir biçimde, Mekke'ye son ziyaretini yapar. O günden günümüze dek korunagelen hac ziyareti ziyareti farzını yerine getirir. Ama ölümü yine beklenmedi beklenmedikk bir günde olur. Herhangi bir vasiyette, geleceğe yönelik bir öğütte bulunmaz. Tanrı'dan ölümü üzerine herhangi ileti de gelmez. 8 Hazİran 632'de, adı o günden sonra dünyaya yayılan adam, en sevdiği karısı Ayşe'nin kollarında yaşama gözlerini yumar: "Asya'nın o güne dek çıkardığı en büyük adam ve dünyanın gördüğü en büyük adamlardan biridir"78 Peygamberin ölümü üzerine toplum şaşırmıştır. Ne yapacağını bilmez. Ömer kılıcı kapıp ortalara düşer. Onun Musa gibi Tanrı ile görüşmeye gittiğini geri geleceğini geleceğini söyler. Panik büyüktür. büyüktür. Her kafadan bir ses çıkar. Ama sonra asıl sorun göz önüne gelir, İslam devleti ne olacak? Yirmi üç yıllık emek. On yıllık örgütlenme bir anda çökecek midir? Devletin kurucusu ölmüştür, ama devletin yaşaması gerekir. Dağınık Arap boyları birleşmiş bir uluslaşma süreci başlamıştır. Ömer Muhammet 'in kurduğu devleti en iyi Ebubekir'in götüreceğine inanır ve onu halife gösterir. O toplantıda bulunanlar birer birer bu bu ön öneeriyi riyi kabu kabull ederle erler. r. Ama macı cı Muham uhamm met'i et'inn eser eserin inii koru korum ma ve güçl güçlen endi dirm rmed edir ir.. Muha Muhamm mmet et yaşa yaşark rken en din din yüze yüzeys ysel el olar olarak ak yayıl yayılmı mışt ştı.ı. Peygamber onu istediği gibi yönlendiriyor, uzatıp kısaltıyordu. Ebubekir dini dini derl derled edi,i, topl toplad adı.ı. Artı Artıkk yeni yeni bir bir buyr buyruk uk gelm gelmiy iyor ordu du.. Muha Muhamm mmet et'i'inn yöneti yönetimin minee göre göre din kürele küreleşme şmeye ye başlad başladı.ı. Muhamm Muhammet' et'in in ölmede ölmedenn önce önce planlamış olduğu Suriye seferini gerçekleştirdi. Başarı kesindi. Tüm Suriye İslam imparatorluğuna katılmıştı. Muhammet din ve devlet başkanlığını kişiliğinde birleştirmişti. Peygamber ve devlet başkanıydı. Şimdi o iki san halifeye geçiyordu. Papalıkla krallık bir kişide birleşiyordu. Bu sonsuz bir güçtü. Ebubekir on iki yıl sürecek yönetim koşusuna koşusuna böyle bir güçle başlıyordu. başlıyordu. Amacı Muhammet'in Muhammet'in kurduğu kurduğu devleti devleti yaşatmaktı. Ama bu öylesine kolay değildi. Bedeviler bir bir Müslümanlıktan kopuyorlardı. Gerçek anlamda hiçbir zaman da Müslüman olmamışlardı.
Bedeviler başıboş göçebelerdi. Ne din ne de düzen tanırlardı. İbni Haldun' un söylediği gibi bu haşin insanlar yağma ve talanla yaşamayı yaşam biçimi edinmişlerdi. Bütün dünya halkları arasında disipline en az yatkın olanlardı. Niteki Nitekim m Muhamm Muhammet et bedevi bedevi Müslüm Müslümanl anlığı ığının nın ne ölç ölçüde üde pamuk pamuk ipliği ipliğine ne bağ bağlı lı oldu olduğu ğunu nu pek pek iyi iyi bili biliyo yord rdu. u. Ama Ama gerç gerçek ekçi çi biçi biçimd mdee işi işi olur olurun unaa bırakmıştı. Bedevilerin büyük çoğunluğu namazın ne olduğunu bilmiyordu. Öbür dünyadan ve diriliş gününden ise tümden habersizlerdi. Ebubekir'in halifelik yıllarında bedevilerin yeniden yola getirilmesi gerekti. Ama bir yandan İslam büyürken, öte yandan yapısında da değişmeler oluy oluyor ordu du,, İsla İslaml mlık ık bu ha haşi şinn dina dinami mikk öğen öğenin in vası vasıfl flar arın ınaa bürü bürünü nüyo yord rdu. u. Sava Savaşç şçı,ı, yayı yayılm lmac acı,ı, kavg kavgac acıı bir bir içer içerik ik kaza kazanı nıyo yord rdu. u. Ebub Ebubek ekir ir döne dönemi mi böylesine zor dönemi aştı. Onu izleyen Ömer ise Muhammet'in düşüncesini iyice biliyordu. Her şey Arap devletinin güçlenmesi içindi. Ömer, İslam imparatorluğunu tüm Arap yarımadasına, Suriye ve Irak'a, oradan Hazar denizine, batıda da Mısır ve Kuzey Afrika'ya kadar genişletmeyi başardı. Peygamberin hareketleri ve yaptıkları Tanrı istemi sayılmıştı. Sünnetti, ilk halifelerin yaptıkları da peygamberin yaptıkları gibi kabul edildi. Onlar zaten Muhammet'in en yakınlarıydı. İslama bağlılık ve içtenlikleri bütün İslamlıkça benimsenmişti. Böylece onlar Muhammet'in peygamber sanını taşı taşıma maya yann ar ardı dılı lı oldu oldula lar. r. Yeni Yeni olay olayla lara ra ve yeni yeni gere gereks ksin inim imle lere re karş karşıı verdikleri kararlar dinsel buyruk içeriği taşıyordu. Ömer geniş imparatorluğun çeşitli eyaletlerinde, Arap göçmenlerin sürekli yaşaya yaşayacak caklar larıı yerleş yerleşim im merkez merkezler lerii kurdur kurdurmay mayaa başlad başladı.ı. Bu önlem, önlem, uzun uzun dönemde egemen Arap halkının parçalanmasını durdurur. Arapların öbür halklar arasında erimelerine engel olur. Ömer, giderek ayrılıkçı eğilimleri artırır. Arapların ele geçirdikleri topraklarda toprak mülkiyetini yasaklar. Amac Amacıı Arap Arapla ları rınn yerl yerleş eşik ik yaşa yaşama ma geçm geçmel eler erin inee enge engell olma olmakt ktır ır.. Arap Arapla larr yerleş yerleşik ik yaşama yaşama geçerl geçerlers ersee savaşç savaşçıı yapıla yapıların rınıı yitiri yitirirle rlerr düşünc düşüncesi esinde ndedir dir.. Ayrıca Arap dilini tüm imparatorluğun biricik günlük konuşma dili ve alışveriş dili konumuna sokar .79 Ömer Araplara "Sakın Arap olmayanların ahlaki ile eşit olmayın" diyordu. Hıristiyan Araplardan olan İslam Medeniyeti Tarihi yazarı Corci Zeydan övün övüner erek ek şöyl şöylee der: der: "İsl "İslam amiy iyet et,, Arab Arab olma olmaya yanl nlar arın ın aley aleyhi hine ne Arab Arabla ları rı birleştiren, Arapların uyanışından başka birşey değildi." 80 Ömer Araplardan köleliği kaldırıyor. Ömer'e göre Arap köle olamaz. "Ulu Tanr Tanrıı Arap Arapla lara ra bunc buncaa yaba yabanc ncıı ülke ülkeyi yi alma almala ları rı için için bağı bağışl şlam amas asıı yanı yanınd ndaa Arap Arapla ları rınn birb birbir irle leri rini ni köle köle yapm yapmal alar arıı pek pek çirk çirkin indi dir. r."" Bu yüzd yüzden en Ömer Ömer,,
İslamlıkta kölelik yoktur. Hadisine dayanıyor, ancak bu hadis yalnız Araplar için geçerlidir! Bu ruh içinde Ömer, Arap yarımadasından bütün Arap olmayanları çıkardı. Medine'ye Arap olmayan biri giremezdi.81 Yine aynı dönemde Araplık din birliğinin üstünde tutuluyordu. Ömer, Suriye ve Irakta'ki Hıristiyan Araplara da ço çokk yakı yakınl nlık ık,, iyil iyilik ik göst göster erdi di.. Hıri Hırist stiy iyan an Arap Arapla larr kend kendil iler erin inde denn cizy cizyee alın alınma ması sına na karş karşıı çıkt çıktıl ılar ar.. Çünk Çünkü ü kend kendil iler erii de Arap Arap't'tı.ı. Ömer Ömer bunu bunu da onayladı. Yalnız doğacak çocukları Hıristiyan olmaması koşuluyla.82 Halife Ömer döneminde Araplar Önasya kapılarını zorlamaktadır. Arap yayılm yayılması asının nın uzak uzak ülkele ülkelere re doğru doğru uzanma uzanması sı ile toplum toplumda da kendil kendiliği iğinde ndenn ulus ulusal al ayrı ayrıml mlar ar da başl başlar ar.. Arap Arap yarı yarıma mada dası sı aşıl aşıldı dığı ğınd ndaa ilk ilk karş karşıl ılaş aşıl ılan an toplum İranlılar oldu. İran eski bir uygarlığın kalıtını taşıyordu. Binlerce yıllık bir uygarlık ülkesiydi. Bağrında değişik dinler büyütmüştü. Zerdüşt, Mani dinleri onun ürünüydü. Pers imparatorluğu gibi büyük bir devlet geleneğini koymuştu tarihe. Böylesi bir ortamda Arapların ilk sürtüşmeleri İranlılarla oldu. Ömer hem dindar hem Arap ulusçusu idi. Dindarlığı nedeniyle bir noktaya değin eşitlikçiydi. Onun döneminde Arap ulusçuluğu Arap olmayanlara karşı düşmanlığa dönüşmemişti. Ömer döneminde İslam devleti çizgisini belirlemişti. Onun öldürülmesi ile seçilen Osman, Emevi ailesindendi. Emevi aile ailesi si Osma Osmann döne dönemi mind ndee devl devlet etin in ön önem emli li no nokt ktal alar arın ınıı ele ele geçi geçirm rmey eyee başla başlamış mıştı. tı. Niteki Nitekim m yeğeni yeğeni Muaviy Muaviye'y e'yii Şam valili valiliğin ğinee atamış atamıştı. tı. Osman' Osman'ı,ı, Ebubekir'in oğlu Muhammet düzenlediği bir suikast sonucu evinde öldürdü. Ali Halife seçildi, ama Muaviye Ali'nin halifeliğini kabul etmedi. Uzun uğraşlar sonunda devlete egemen oldu. Böylece İslam devleti'nin Emeviler dönemi başlıyordu. Ali ile Muaviye'nin savaşı aynı zamanda Medine ile Mekke'nin çarpış çar pışmas masıdı ıdır. r. Kökend Kökendee İslaml İslamlık ık Mekke' Mekke'de de tutuna tutunamam mamışt ıştır. ır. Muhamm Muhammet et Medine'ye sığınmak zorunda kalmıştır. Muhammet, Mekke'nin alınışından sonra da kendi kentinde kalmaz, yeniden Medine'ye döner. Takvacı Medine ile ile düny dünyac acıı Mekk Mekkee ar aras asın ında daki ki çıka çıkarr sava savaşı şıdı dır. r. Medi Medine ne ensa ensarı rı İsla İslaml mlığ ığın ın kütüğü olmuştu. İslamın ilk fakihleri, ilk hadisçileri, ilk kelamcıları onlardan çıkacaktır. Medineliler kurdukları İslamlığın ilk bilginleri de olurlar. Medine İslamın beşiği, ruhu, ahlak ve izanıdır. İslam devletinin merkezidir. Mekke'ye Kureyşliler egemendir. Başlangıçta Kureyşliler Müslümanlığın en aman am ansı sızz düşm düşman anıd ıdır ır.. Muha Muhamm mmet et'i'i Mekk Mekke' e'de denn kovm kovmuş uşla lard rdır ır.. Uhut Uhut't'taa Muha Muhamm mmet et Mekk Mekkel elil iler erin in elin elinde denn ca canı nını nı kıl kıl payı payı kurt kurtar armı mışt ştır ır.. Hend Hendek ek
savaşında İslamı boğmaya gelmişlerdir. Mekke'nin İslamın eline geçm geçmes esin ind den sonr sonraa bile bile Müslü üslüm man olm olmam amış ışla lard rdır ır.. Anca Ancakk Hun Huneyn eyn savaşından sonra Muhammet onları savaş talanı ile bol bol ödüllendirince Müslümanlığa geçmişlerdir. Bu ise Muhammet' in ölümünde iki yıl öncedir. Peygamberin öldüğünde kimse onlara önem vermez. İki yıl öncesine değin İslama karşı dirençleri belleklerden silinmemiştir. Ayrıca askeri bir güçleri de bulunmaz. Yalnız ticaretten ve kazançtan anlarlar. Tüm bu çıkarcılıklarına karş karşın ın Emev Emevii ve Abbas bbasii egem egemen enli liğğinin inin kaym kaymağ ağıını yine yine Kurey ureyşşiler iler yemişlerdir. Çünkü Muhammet bu boydan gelmektedir! Medineliler Medineliler bunca emeklerin emeklerinee karşılık, karşılık, Muhammet't Muhammet'ten en sonra devletin devletin kendi elleri ellerinde nde sürmes sürmesii gerekt gerektiği iğine ne inanır inanırlar lar.. Ülken Ülkenin in egemen egemenii onlard onlardır. ır. Tüm madd ma ddii güç güç Medi Medine ne'n 'nin in elin elinde dedi dir. r. Muha Muhamm mmet et'i'inn ölüm ölümün ünün ün ar ardı dınd ndan an tartış tartışmal maları arınn ardınd ardındaa bu egemen egemenlik lik çekişm çekişmele eleri ri yatar. yatar. Ama Ebubek Ebubekir' ir'in in temk temkin inli li bela belaga gati ti.. Ömer Ömer'i'inn co coşk şkul ulu u jest jesti,i, Ösle Ösleri rinn bunl bunlar arıı dest destek ekle leyi yişi şi,, Medinelilerin devleti ele geçirmekten alıkor. Muaviye Emevi saltanatının olduğunca Kureyş boyunun Arap devletinde etkinliğinin kurucusudur. Kureyş ailesinin etkinliğini koymak için her yola baş baş vurur. vurur. Halife Halifeler lerin in Kureyş Kureyşile ilerde rdenn olması olması gerekt gerektiği iği yolund yolundaa hadisl hadisler er düzdür düzdürür. ür. Peygam Peygamber ber ve ilk halife halifeler lerin in Kureyş Kureyşii olması olmasını nı kanıt kanıt göster gösterir. ir. Kure Kureyş yşli lile lerr iyi iyi aske askerr olma olmaya yabi bili lirl rler er am ama, a, ze zeki kidi dirl rler er,, yöne yöneti tici cidi dirl rler er,, örgütçüdürler, İslam devletine devlet örgütünü onlar yerleştirmiştir. Ancak Kureyşliler hiçbir zaman iyi Müslüman olmazlar, İslam devletini dünya dünya zevkle zevklerin rine, e, insan insan ihtira ihtirasla sların rınaa sürükl sürüklerl erler. er. Kureyş Kureyşii halife halifeler lerind indee zerrece zerrece kutsal kutsal duygu bulunmaz. bulunmaz. Emevi başkenti olan Şam'ın sarayları sarayları zevk, eğle eğlenc nce, e, cümb cümbüş üşle le çınl çınlar ar.. Muav Muaviy iye' e'ni ninn Ali' Ali'yi yi yenm yenmes esii gerç gerçek ek an anla lamd mda, a, İslam' İslam'ın ın yenilg yenilgisi isi olur. olur. İslam' İslam'ıı elleri ellerinde nde tutan tutan halif halifele elerr dini dini sarayl sarayları arının nın eşiğinden içeri sokmazlar. Emeviler iki nokta da Ömer'den ayrıldılar. Ömer dindardı, bunlar dinsizdi. Ömer yalnız Arabı tuttu. Bunlar Arap olmayanlara düşman kesildi. Bu yüzd yüzden en Emev Emevii Arap Arap ulus ulusçu çulu luğu ğu sald saldır ırga gand ndı.ı. Salt Salt çıka çıkarr için için deği değil,l, Arap Arap olmayana zarar vermekten de zevk duyardı. Şoven bir milliyetçilikti. Arap olma olmaya yanl nlar ar bir bir yana yana kend kendil iler erii gibi gibi düşü düşünm nmey eyen en Arap Arapla ları rı bile bile kılı kılıçt çtan an geçirmekten çekinmiyorlardı. Sözgelimi, Kerbela'da Muhammet'in torunu Hüseyin'i tüm ailesi ile birlikte öldürdüler. Yezit 63 yılında Medine'de toplu kıyı kıyım m yapı yapıp, p, ensa ensarı rı or orta tada dann kald kaldır ırdı dı.. Onda Ondann kısa kısa süre süre sonr sonraa Ha Hacc ccac ac,, mancınıklarla Mekke'yi yıkarak aldı. Abdullah İbni Zübey' in başını kendi eli ile ile kopa kopard rdı.ı. Üç gün gün süre süreyl ylee Kerb Kerbel ela' a'da da süre sürekl klii adam adam öldü öldürd rdü. ü. Or Orda dann
Medine'ye gitti. Medine halkını kılıçtan geçirdi. Kapısı kapalı evler hemen yakıldı. Kim ele geçirildiyse kılıçtan geçirildi. Kuranlar parçalanıp ayaklar altına atılıyor, kadınların yaşmakları yırtılıyordu. Emevi egemenliği Arap vahşet vahşetini ini dorukl doruklara ara çıkarm çıkarmışt ıştı,ı, İslamb İslambili ilimci mci Dozy'i Dozy'inn dediği dediği gibi gibi "Emevi "Emevi döne dönemi mi eski eski puta putata tapa parl rlığ ığın ın dona donamı mınd ndan an başk başkaa birş birşey ey deği değild ldi.i. " Arap Arap şove şoveni nizm zmii kend kendin inii Emev Emevii salt saltan anat atın ında da bulm bulmuş uştu tu.. "Her "Her kim kim Arap Arapla lara ra buğ buğze zede ders rsee Alla Allahh da on onaa bıı bıığzed ğzeder er"" diye iye bir bir ha had dis uydu uydurm rmuş uşla lard rdı.ı. Peygamber Arap'tı, Kur'an Arapçaydı. Böylece sözkonusu hadisin gerçekliği tartışılmazdı. Arap olmayanlara karşı Arap üstünlüğü bu temel üzerinde kuruldu.83 Emeviler döneminde tüm Arap olmayanlara "Mevali" adı verildi. Bu sözc sözcük ük bağı bağışl şlan anmı mışş köle kölele lerr an anla lamı mına na geli gelir. r. Ma Mavl vlaa kökü kökünd nden endi dir. r. Bağışlanmış kölenin eski efendisiyle arasında belirli bir hukuk ilişkisi vardır. Bu hukuksal ilişki her iki kesime de yükümlülükler getirir. İslamın erken dönemlerinde azadlılarla, efendiler arasındaki bu ilişki, büyük önem taşır. Mavla denen bu kişiler önemli işlevleri olan ayrı bir toplumsal kesimi oluşturur.84 Bilindiği gibi İslamlık köleliği kaldırmaz, İslam geleneğinde köleler özgür insanlar gibi, aynı nitelikte adlar taşımazlar. Kölelerin adları, deği değişi şikk olur olur ve ilk ilk duyu duyuşt ştaa İran İran ve Türk Türk köke kökenl nlii oldu oldukl klar arıı ça çağr ğrış ışım ımın ınıı yaratır.85 Onları küfürden imana çıkaran Araplardır. Öyleyse bu kölelerin Arap'a sonsuz minnettar kalmaları gerekir. Kölenin görevi efendisine mutlak itaat ve saygıdır. Bütün Arap olmayanlar Arap karşısında efendisine eğilen köle köle yığınl yığınları arıdır dır.. Arapla Araplarr Arap Arap olmaya olmayanın nın arkası arkasında nda namaz namaz kılama kılamazla zlar. r. Meva Mevali lile lerr günü günümü müzd zdek ekii soya soyadı dı işle işlevi vind ndee küny künyee alam alamaz az.. Küny Künyee alma almakk Arap'ın hakkıdır. Arap yemeğe oturduğunda Mevali ayakta duracaktır. Arap olmayanlar kadı olamaz. Kadılık yalnız Arabın hakkıdır. Bu da bir hadise bağlanmıştır: Kadılık şan ve şeref sahibine dolayısı ile Araplara verilebilir. Araplar efendi, öbürleri köledir. Arap yalnız siyaset yapar ve yönetir. Öbür tüm yorucu işler Mevaliler içindir. Yolları Mevaliler yapacaktır, ayakkabıları Mevaliler dikecektir.86 Kısa süre önce birbirine yiyen boylardan oluşan çöl Arabı iyice özgüven kazanmıştır. Araplar salt yapı olarak seçkin değildir. Uzviyet bakımından özgün özelliklere sahiptir. Sözgelimi bir Arap kadın elli kez gebe kalabilir. Bu kadın Kureyş ise bu sayı altmışa çıkabilir. Arap kanı taşıyanlar felç gibi hastalıklara yakalanmazlar. Felç olanın kanında kesinlikle, ana yanından bir karışıklık vardır. Emeviler Emeviler Arap üstünlüğün üstünlüğünü ü güçlendirm güçlendirmek ek için en güçlü silah olarak dili ele alırlar, Emevilere dek Arapça resmi dil değildir. Mısır'da Kıptiler, Suriye'de
Rumlar Rumlar,, Ira Irak't k'taa Arap Arap olmaya olmayanla nlarr çoğunl çoğunlukt uktadı adır. r. Arapla Araplarr ora oralar larda da yalnız yalnız istilacı ve yöneticidir. Her ülke yerli dilini kullanır. Emeviler, Arapçayı bütün devlet devletin in resmi resmi dili dili yaparl yaparlar. ar. Emevil Emevileri erinn dört dört halife halifeler lerden den ayrıla ayrılann ikinci ikinci önemli yanları ise harcamaları idi. ilk halifeler taht yerine koyun postunda oturuyorlardı. Muaviye çeşitli tahtlardan yalnız birine 110 bin miskal altın kapl kaplat atmı mışt ştı.ı. Na Nama mazd zdaa bile bile ha halk lk ile ile yöne yöneti tici cile lerr ar aras asın ında da ayrı ayrım m başl başlad adı.ı. Muaviye mescitlere mahvil yaptırdı. Kendini halktan soyutladı. Arap Arap olma olmaya yanl nlar araa bask baskı,ı, sind sindir irme me bunu bununl nlaa da bitm bitmez ez.. Bir Bir gün gün Arap Arap olmayanların çoğalması durumunda Arapların yaşamı tehlikeye girebilir. Bu nedenle 2. Muaviye Mevali soykırımına girişir. Arap olmayan Müslümanlar öldürülecek öldürülecektir. tir. Ama Arap olmayanlar olmayanlar Araplardan Araplardan birkaç kat fazladır. Böyle bir bir soykır soykırımı ımında nda Arapla Araplarr yenik yenik çıkabi çıkabilir lirler ler.. Bu korku korku ile soykır soykırımı ımında ndann cayarlar.87 Oysa İslam imparatorluğu giderek uzak ülkelere uzanıyordu. Değişik halklar İslama girmeye zorlanıyordu. Ömer döneminde filizlenen Şuubiye eylemi yeniden gelişmeye başladı. Şuubiye eylemide zaten, Müslüman Arapların gittikleri yerlerde hukuk ve siyasal bakımlardan kendinden başka halklar üzerinde üstünlük kurma çabalarına karşı direnişti. Böyl Böylec ecee tohu tohuml mlar arıı Ömer Ömer döne dönemi mind ndee atıl atılan an bölü bölünm nmel eler er Ali Ali döne dönemi mind ndee alevlendi. Şuubiye yandaşları tüm Müslümanların eşitliğini savunuyorlardı. Abdullah İbni Sebe adlı Yahudi kökenli bir Müslüman sözkonusu mezhebin kura kuramı mını nı beli belirl rled edi.i. Bu siya siyasa sall akım akımıı dins dinsel el bir bir giys giysiy iyee sokt soktu. u. Siya Siyasa sall mezhepler, Ali'ye yandaşlık ya da karşıtlık biçiminde gelişiyordu. Hariciler Ali karşıtlarını, Şia ise Ali yandaşlarını temsil ediyordu. İran Şiiliği, siyasal bir mezhep olarak parlamaya başladı. Gerçekte On iki imam ve Peygamber soyunun en ateşli savunucularının İran'dan çıkışı gelişigüzel değildi. İran, eski bir kültüre sahipti. Çeşitli dinler yaratarak birçok aşamalar yapmıştı. Köklü bir ulusal bilinç sağlamıştı. Müslümanlığı İran'a götüren Araplar, İran sara sarayl ylar arıı ve Cemş Cemşid id dins dinsel el ayin ayinle leri ri karş karşıs ısın ında da irki irkilm lmiş işle lerd rdi.i. Eski Eski İran İran tapı tapına nakl klar arın ının ın bilg bilgin in ve kült kültür ürlü lü din din adam adamla ları rı,, Müsl Müslüm üman anlı lığı ğınn teme temell düşüncelerini kendi davranışlarına uydurarak yayıyorlardı. Eski İranlılar Araplara tazı derlerdi. Bu sözcük, Arabın vücut özelliklerini, hızlı koşmasını, ve direnişini anlatıyordu. İrann artık, İra artık, yüzyıl yüzyıllar lardır dır savaşt savaştığı ığı "Turan "Turan"ı, "ı, Türk Türk ana yurdun yurdunu u unutmu unutmuşa şa benziyordu. Arap akını, Turan'ın kutsal bayraklarını ele geçirmiş, kutsal tapınaklarını yıkmış, han soyunu söndürmüş, tüm varlığını çökertmişti. Bu yıkıntılar içinde yeni düşüncelerden yeni esinler alıp inançlarını yenilediler.
İsla İslaml mlık ık ise ise topl toplum umsa sa yaşa yaşamı mı bede bedevi vili lik, k, siya siyasa sall konu konumu mu soyg soygun uncu culu lukk üzerine kurulmuş bir halk arasından çıkmıştı. Araplar Müslümanlıktan önce, birbiri birbiri ile boğuşan boğuşan iki büyük boya ayrılmışlar ayrılmışlardı. dı. Bu boyların boyların da alt birimleri birimleri vardı. Boylar kendi aralarında "gazve" dedikleri kabile savaşları yapıyorlardı. Birbir Birbirini ini basıp basıp mallar mallarını ını yağmal yağmalıyo ıyorla rlardı rdı,, ilkel ilkel çöl yaşant yaşantısı ısı çöl halkın halkının ın toplum toplumsal sal düzeni düzeni durumu durumunda ndaydı ydı.. Kan akraba akrabalığ lığıı güçlen güçlenmiş miş,, en yüksek yüksek topl toplum umsa sall aşam aşamaa olan olan birl birlik ik ulus ulusal al birl birlik ik duyg duygus usu u uyan uyanma mamı mışt ştı.ı.88 88 Muhammet büyük bir coşku ile Araplardaki aşiret ruhunu ulus ruhuna dönü dönüşt ştür ürme meyi yi başa başarm rmış ıştı tı.. Emev Emevil iler er aşir aşiret et ruhu ruhunu nu yeni yenide denn uyan uyandı dırı rıp p güçlendirdiler. Kültür ve uygarlıkta bedevilerden çok gelişmiş olan öbür Müsl Müslüm üman anla ları rı dışl dışlad adıl ılar ar.. Daha Daha ön önce ce de söyl söylen endi diği ği gibi gibi,, on onla ları rı Meva Mevali li (bağış (bağışlan lanmış mış köle) köle) ola olarak rak gördül gördüler. er. Kendi Kendi ara aralar larınd ındaki aki soy akraba akrabalığ lığına ına büyük değer vermeye başladılar. Bu tutum, Arap olmayan Müslümanlar arasında toplumculuk akımını doğurdu. Muhammet'in ailesi Haşim oğulları ile, 3. Halife Osman ve Muaviye'nin ailesi olan Emevi oğulları arasında, İslamdan önce var olan düşmanlık ve çekişmeyi ateşledi. Haşimo Haşimoğul ğullar ları,ı, siyasa siyasall çıkarl çıkarları arını nı Muhamm Muhammet' et'in in ail ailesi esine ne sevgi, sevgi, saygı saygı ve dostluğa bağlamışlardı. Bunlar din birliğini savunuyorlar, Müslümanları din halkasıyla kendilerine bağlamak istiyorlardı. Emeviler ise dine saygısızlık yapıp, bu bağı zayıflatma yolunu tutmuşlardı. Emeviler Müslüman olmayan Arap Arapla lara ra karş karşıı Arap Araplı lığı ğı savu savunu nuyo yorl rlar ardı dı.. Kend Kendil iler erin inee yand yandaş aş olma olmayan yan Araplar yanında soy bağım güçlendirme siyasetini güdüyorlardı. Böyle bir saltanat sürdürme siyasası izliyorlardı. Ancak Emevilerin her şeye kıyan soyguncu soyguncu yönetimin yönetiminee karşı, giderek tepkiler genişledi. Haşimoğulları Haşimoğulları da bu tepkileri kışkırtıyordu. Şia içindeki Galiye kolu, Ali'de Tanrılık olduğuna inanıyordu. Günümüze değin uzanan Nusayriler Şia'nın Galiye koluna dayanır.
11 YÜZYÜZE Ömer Ömer dönemi döneminde nde Arapla Araplarr Ceyhun Ceyhun Irmağı Irmağına na dayanm dayanmışl ışlard ardı.ı. Fars Fars devlet devletii yıkılmış, İslam orduları Türk sınırlarına yaklaşmıştı. Gerçi Ömer Horasan'a
yolladığı valilere Ceyhun'u geçmemelerini salık vermişti. Ama genellikle valiler bu sözü pek tutmamışlar, fırsat buldukça akınlar yapmışlardı. Arap Arapla larr 65 652' 2'de de Ha Haza zarr Ha Hanl nlığ ığıı sını sınırl rlar arın ınaa iler ilerle ledi dile ler. r. Ha Haza zarr deni denizi zini ninn batısındaki efsanevi ve korkunç bir yer sayılan Derbent Geçidini tekbir ile geçtiler, İranlı Müslümanlar dehşet verici bir yer sayılan Derbent'e gitmeye karşı çıktılar. Türkler ise İslam ordularının cesaretlerine şaşmışlardı. Onları mele melekl kler erin in koru korudu duğu ğunu nu sanm sanmış ışla lard rdı.ı. Tabe Taberi ri'y 'yee göre göre Türk Türkle lerr Derb Derben entt çatışmalarında ölen İslam öncüsünün ölüsünü bir sandukaya koyup yağmur duas duasıy ıyla la kald kaldır ırdı dıla lar. r. Bu akın akınla larr sonr sonras asın ında da Ha Haza zarl rlar arda dann İsla İslamı mı seçe seçenn olacaktı, Hazar kentlerinden vergi alınacak, Etil kentlerine mescit yapılacak ve kadılı kadılıkk kurumu kurumu oluştu oluşturul rulaca acaktı ktı.. Ancak Ancak Haz Hazar ar ilinde ilinde İslam İslam durakl duraklar. ar. Hazar Hanı, Etil mescidini minaresi ile birlikte 922 de yıktırır. Müslümanlığı seçen Hazar Türkleri yurtlarında tutunamaz, göçe zorlanırlar. Göçmen ya da sava savaşş tuts tutsağ ağıı olar olarak ak Hila Hilafe fett merk merkez ezin inee gele gelenn Ha Haza zarl rlar ar ar aras asın ında da ön önem emli li katmanlara tırmananlar olur. İsla İslamı mınn Ha Haza zarr ille illeri rind ndee tutu tutuna nama mayı yışı şı,, Biza Bizans nsın ın din din siya siyasa sası sına na ya da Museviliğe bağlanır.89 Bizans bu dönemde Hıristiyanlığı yayma çabasındadır. Museviliği ise Hazarlar 740'tan sonra seçeceklerdir. Oysa 7. yüzy yüzyıl ılda da İsla İslam m Ha Haza zarr ille illeri rind ndee en küçü küçükk bir bir başa başarı rı göst göster erem emez ez.. Kimi Kimi araştırmacılara göre Museviliğin Karait kolu, İslamın Mutezile kolunun etkisi ile başlamış, böylece Hazar illerinde yayılmıştır. Türk - Arap çatışması sonucunda Hazarlar, Hazar denizinin batısındaki Türk illerinin yolunu kaparlar. Bunun üzerine Araplar Hazar denizinin doğusuna dönerler. Türkler ile İslam arasında ilk açılan yol Horasan üzerinden geçer. Ceyh Ceyhun un ırma ırmağı ğı,, Tura Turann ile ile İran İran'ı'ı ayır ayıran an doğa doğall sını sınırr sayı sayılı lır. r. Ceyh Ceyhun un'u 'unn doğusunda Türkçe, batısında Farsça konuşan halklar yaşar. Firdevsi'nin ünlü Şehname'sinde bu iki halk kesimi arasında sürekli savaşlar olduğunu işler. Ancak gerçekte Türklerle İranlılar arasında ekonomik ve kültürel ilişkiler daha daha ço çokk dost dostlu lukk düze düzeyi yind nded edir ir.. Arap Arap Fars Fars kayn kaynak akla ları rını nınn Türk Türk adın adınıı verdikleri göçebeler bu topraklara 5.yüzyılda gelmişlerdir. Böylece Arap orduları Nihavend savaşında Sasani devletini yenip İran'ı ele geçirdiklerinde (642) Türklerle iki ayrı yörede karşılaşırlar. Kafkaslar'da Hazarlarla, Doğuda Maveraünnehr'de küçük Türk devletleri ile. a. Şu Bilinmeyen Türkeli
Ceyhun (Amuderya) Irmağının karşı kıyısına Araplar Maveraünnehr adını veri verirl rler er.. Bu "Irm "Irmağ ağın ın öte öte yaka yakası sı"" an anla lamı mınd ndad adır ır.. Sözk Sözkon onus usu u topr toprak akla ları rı Kaşgarlı Mahmut Çayırardı adı ile anar. Böylece İç Asya'nın bir bölümü, geçmişten günümüze "Türkistan" adı ile anılır. Bu ad, "Türk yurdu, Türk eli" anlamındadır. Türkçe köke, Farsça ekin birleşiminden oluşur. Günümüzdeki Kuzey Afganistan ile birlikte, dağılan Sovyetler Birliği de Hazar'ın doğusunu içine alır. Kesin sınırları belirsiz bu geniş alan, geçmişin eski dönemlerinden beri Türk soylu değişik boyların yerleşim alanları olmuştur. Türklerle birlikte göçebe Asyalıların yaylakları ve kışlakları işlevini üstlenmiştir. Geçmişin eski dönemlerinden beri, Türklerin at koşturduğu bu alanlar, değişik adlarla tarih sayfalarında geçer. Değişik boylar bu toprakların sahipleri gibi gözükür. Hintlilerin kutsal kitabı Avesta'da bu bölgede Tura boylarından söz edilir. Öbür göçebeler gibi Turalar da değişik boylardan oluşurlar.90 Böylece Araplar Ceyhun ırmağına dayandıklarında, Türklerle birkaç yönde ilişkiye geçmişlerdir. Hazar'ın güneydoğusu da Türk egemenliğindedir. Bu bölgede Şul Türkleri yaşarlar. 'Şul' adı Türkçe "çöl" ya da "çor" sözleri ile ilgili olmalıdır. Şul Türkleri bu topraklarda 5. yüzyılda gözükürler. Sasaniler, bunlara bunlara engel olmak için Hazar'ın dağlık güney kesimine, kesimine, bir duvar örerler. Bu geçide Şul kapısı (Bab-el Şul) adını verirler. 5. yüzyıl sonlarında Sasani Şahı Firuz, buraya kendi adını taşıyan bir kent kondurur. Batı Türk Hanı İstemi, 552 yılındaki güneye yaptığı akında Şul Türklerini öncü olarak Sasani illerine sürer. Bunun üzerine Sasani Şahı, Şul boyunu kılıçtan geçirir. Kalan seksen kişiyi Firuz kentine sınır koruma görevlisi olarak yerleştirir. Ama Şul soyu soyunu nu sonr sonral alar arıı Ha Haza zarr kıyı kıyıla ları rınd ndaa Cürc Cürcan an şehr şehrin inii alma almayı yı başa başarı rırl rlar ar.. Cürcan'a Cürcan'a otağ biçiminde biçiminde atalar tapınağı dikerler. dikerler. Cürcan'a Cürcan'a 553'te bir Nasturi piskop piskoposl osluğu uğu kurulm kurulmuşt uştur. ur. Şul Türkle Türkleri ri böylec böylecee Nastur Nasturili ilikle kle de ilişki ilişkiye ye geçerl geçerler. er. Bu dönem dönemde de Türkle Türklerr Arapla Araplarla rla karşıl karşılaşı aşırla rlar. r. Taberi Taberi,, Türkle Türklerin rin Araplarla karşılaşmasını şöyle anlatır: 639'da Müslüman askerlerinin başçısı Şul Türklerinin yaşadığı yeşillik ülkeye vardı. O dönemde Dihistan ve Cürcan'a Ruzban Bey egemendi. Şul Beyi keseler getirerek barış görüşmelerini başlattı. Arap başçı, Türk beyi ile şu koşullarda bir antlaşma belirledi: Şul Beyi, Türkler aracılığı ile kuzey giriş yolu yolunu nu koru koruya yaca cakk ve verg vergii vere verece cekt kti.i. Buna Buna karş karşıl ılık ık Şul Şul Beyi Beyi sald saldır ırıy ıyaa uğrarsa, Müslümanlar ona yardıma koşacaktı. Şul ülkesinde dinler özgür bırakılıyordu. Ama bu barış antlaşması uzun sürmez. 714'te Araplar Cürcan'a ikinci bir akın yaparlar. Arap saldırısına karşı direnen Şul beyleri Mecusi inancını
seçmişlerdir. Şul Türkleri bu sırada Hazar kıyılarında bir adada kaleler yapmış yapmışlar lardır dır.. Türkle Türklerr ağır ağır Arap Arap güçler güçlerii karşıs karşısınd ındaa yenili yenilirle rler. r. Cürcan Cürcan ve Dihistan gibi Şul şehirleri Arapların eline geçer. Şul beyleri yenilince bu aday adayaa kaça kaçarl rlar ar.. Cürc Cürcan an gani ganime metl tler erii ar aras asın ında da bir bir de Taç Taç bulu bulunu nur. r. Arap Arap sava savaşç şçıl ılar ar Tacı Tacı uğur uğursu suzz saya sayarl rlar ar.. Arap Arapla lara ra göre göre bu za zali lim m Türk Türk ha hanı nını nınn temsilidir. Hiçbir İslam savaşçı Tacı ganimet olarak almak istemez. Taç bir dilenciye verilir. Bu yenilgiden sonra Şul Beyi, İslamlığa eğilim duyar. Müslüman olmaya karar verir. En yüksek İslam temsilcisi karşısında inancını açıklamak ister. Arap Arap başç başçı,ı, Şul Şul beyi beyini ni ha hali life feye ye yoll yollar ar.. Şul Şul beyi beyi,, peyg peygam ambe beri rinn ha hali life fede denn yüksek olduğunu öğrenir. Medine'ye gider. Muhammet'in mezarı önünde, İslam'ı seçtiğine ant içer. Bundan sonra Şul beyi soyu İslam için hizmet verir. Şul soyundan birçok devlet adamı, şair, bürokrat çıkar. Şul Türklerini aradan çıkardıktan sonra Araplar Cürcan kentini yeniden kurarlar. Çevreye, kırk dolayında mescit yaparlar. Kenti kuzeyde yaşayan Müslüman olmayan Türklerden korumak için, büyük bir duvar çekerler. Müslüman olmayan bu Türkler Oğuz Türkleridir. Hudud al-'alam'da şöyle anlatılır: "Hazar denizinde iki ada vardır. Siyah Kuh'ta yaşayan Oğuzlar, toprak ve deniz üstündekileri yağma ederler. Dihistan'a bağlı bir ada daha vardır. Orada da, avcı kuşlar ile su kuşları avlayan ve balıkçılık eden birkaç kişi yaşar." Aynı dönemde Nişabur yöresi de Türk beylerinin egemenliğindedir. Arapla Araplarr Ön Asya'y Asya'yaa dayand dayandıkl ıkları arında nda,, günümü günümüzz Türkme Türkmenis nistan tan sınırl sınırları arı içindeki Merv, karışık bir kültür merkezidir. Türk ve Fars devletlerinin sınırında yer alır. 4-5. yüzyıllardan beri sürekli Türk göçleri olur. Merv'de İran dinleri ile birlikte Budizm ve Nestoryan Hıristiyanlık yan yana yaşar. Merv Merv Na Nast stur urii metr metrop opol olit itii Türk Türkle lerr ar aras asın ında da Hıri Hırist stiy iyan anlı lığı ğınn yayı yayıld ldığ ığın ınıı bildirir. 642'de son Sasani lideri ilerleyen İslam ordularından kaçıp Merv'e Türk beyine sığınır. Beylerin yardımlaşması andı adına, Hakandan yardım ister. Bu dönemde Ceyhun ırmağının ötesi sağlam bir siyasal birlikten uzaktır. Bölge birbirleri ile savaşan çeşitli beyliklere ayrılmıştır. Yıkımlar, baskınlar halkı bezdirmiştir. 630 yılında yaptığı bir gezide, Yuan-Çuang, Türkleri ve ülkeyi 32 ayrı beye bölünmüş durumda bulur. Ülke din bakımından da
bölünmüştür. Zerdüştlük, Budizm, Hıristiyanlık, Mani birbiri ile yarıştadır. Sasani Sasani hanedanının hanedanının ve halkının halkının resmi dini durumundaki durumundaki Zerdüştlük Zerdüştlük İran'ın İran'ın ulusal dini niteliğine bürünmüştür.91 Aşağı Türkistan'a yayılmış olan bu dini dininn Buha Buhara ra ağır ağırlı lıkk merk merkez ezii duru durumu mund ndad adır ır.. Bayk Bayken entt ve Seme Semerk rkan ant't'ta ta önemli başarı elde etmiştir. Hint kökenli Budizm, Zerdüştlüğün en büyük karşıtı olarak bölgede yaygındır. Bir tüccar dini olarak bilinen Manihaizm Aşağı Türkistan'ı kaplamıştır. Ancak bu dinlerin hiçbiri devlet dini değildir. Çünkü İslamlık İslamlık öncesi öncesi bütün Türk tarihine tarihine tümüyle dinsel hoşgörü hoşgörü egemen egemen olmu olmuşt ştur ur.. Biza Bizans ns't'taa ya da komş komşu u İran İran devl devlet etle leri rind ndee görü görüle lenn mezh mezhep ep kavgal kavgaları arı,, kan dökme dökme yaşanm yaşanmamı amıştı ştır.9 r.922 Türkle Türklerr dine dine ilgi ilgi duyarl duyarlar, ar, ama baskı baskıcı, cı, zor zorla la benims benimseti etici ci olmazl olmazlar. ar. Sözgel Sözgelimi imi Uygurl Uygurları arınn ulusal ulusal Şaman Şaman inancını bırakıp Buda, Hıristiyan ya da Mani inançlarından birini seçtikleri olmuştur. Ama bunlar gönüllü seçimlerdir. Başka ülkelerde koğuşturmaya uğrayan inançlar da Türk illerine canlarını atarlar. Sözgelimi İranda ağır kıyıma uğrayan Manihaizm Aşağı Türkistan'a sığınmıştır.93 Gerçi bu ülkeler Batı Türklerinin yabgusunun büyük oğlu olan "Türk şad"ın askeri egemenliği altı altınd ndad adır ır.. Bu başb başbuğ uğun un başk başken enti ti Kund Kunduz uz kent kentid idir ir.. Anca Ancakk gerç gerçek ekte te bu egemenlik, Toharistan dışında sözde kalmıştır. Türk beyleri tümden özgür sayı sayıla labi bile lece cekk ölçü ölçüde de ra raha hatt ha hare reke kett eder ederle ler. r. Sogu Sogutl tlar ar,, Türk Türkle lerr yan yan yana yana yaşarlar. Bu iki halk arasında savaşlar eksik olmaz. Bu yüzden Arapların bölgede ilerlemeleri hiç zor olmaz. Gerçi Araplar arasında da tam bir birlik bul bulun unma maz. z. Anca Ancak, k, yere yerell duru duruma ma göre göre ço çokk üstü üstünn duru durumd mdad adır ırla lar. r. Sogd Sogd pren prensl sler erii Arap Arap akın akınla ları rı karş karşıs ısın ında da öz özgü güve venl nler erin inii yiti yitirm rmiş işle lerd rdir ir.. Arap Arap kasırg kasırgası asına na boyun boyun eğmek eğmek durumu durumunda nda kalmış kalmışlar lardır dır.. Başlan Başlangıç gıçta ta Önasya Önasya beylikleri, Arapları öylesine çok önemsemezler. Daha önce bu topraklara saldıran sıradan çapulcular gibi sanırlar. Arapları gelip geçici soyguncular olarak değerlendi değerlendirirler rirler.. Bağımsızlık Bağımsızlıkların larınıı tümden tümden yitirdikle yitirdiklerinin rinin ayrımına ayrımına varm varmaz azla lar. r. Oysa ysa bu kent kentle lerr daha daha ön önce ce Ara rapl plar ar gib gibi karş karşıt ıtla larl rlaa hiç hiç karşılaşmamı karşılaşmamıştır. ştır. Araplar ivedi gelip, ivedi giden çekilen, çekilen, uzun kuşatmaları kuşatmaları sevmeyen geçici akıncılara benzemezler. Arapların başarısı, başarılı savaşlar sonucu elde edilen kesin utkularına dayanmaz. Arap yayılması şöyle bir yöntem izler: Önce haber toplayıcı öncüleri yakın ve uzak ellere sokarlar.94 Bölgedeki etnik kesimleri birbirine düşürüp aradaki çelişkiden yararlanırlar. Gerekli bilgileri topladıktan sonra ordularla dayanırlar. Kimileyin barışla dinlerini yaymaya söz verirler. Ama hemen ardından, verdikleri sözden dönd döndük ükle leri ri ve yapt yaptık ıkla ları rı an antl tlaş aşma mala ları rı unut unuttu tukl klar arıı ço çokk olur olur.. Yağm Yağmal alar ar,,
yıkımlar, kıyımlar birbirini izler. Bundan sonra ise bölgeye Arap göçmen yerleştirirler. İşte Arap kıvraklığı burada yatar! Ömer döneminde İran'ı ele geçiren Araplar, aralıklarla Türkistan'a akınlar yaparlar. Ancak Ceyhun Irmağı Türklerle Araplar arasında bir güvenlik sınırıdır. Araplar, henüz Türkelini doğrudan topraklarına katma cesaretini göst göster erem emez ezle ler. r. Kimi imi giri girişi şiml mler erii başa başarı rısı sızl zlık ıkla la bite biter. r. Nite Niteki kim m Osma Osmann döneminde Fergana üzerine yapılan Arap akını, Araplar açısından tam bir yıkı yıkım m olur olur.. Başl Başlar arın ında daki ki komu komuta tanl nlaa birl birlik ikte te tüm tüm Arap Arap güçl güçler eri,i, bir bir kişi kişi kalmaksızın Türklerce biçilir. Halifelik merkezi de iç çekişmelerle karışık bir görünümdedir. Osman, ile başlayan Emevi ailesi etkinliği Araplar arasında huzursuzluğa neden olur. Osman ve onu izleyen Ali dönemlerinde Türk elle elleri rine ne sald saldır ırıl ılar ar duru durur. r. Muav Muaviy iye' e' nin nin Arap Arap impa impara rato torl rluğ uğun unun un başı başına na geçmesi ile saldırılar yoğunluk kazanacaktır. 653'te Belh kısa bir süre Arapların eline geçer.95 Araplar'ın gözü uzun süredir Belh şehri üzerindedir. Belh'in Önasya geçmişinde önemli bir yeri vardır. Budizmin kutsal kentidir. Kuşan imparatorluğunun dinsel merkezi Nevbahar'ın kapısı işlevindedir. Dönemin büyük alışveriş kentidir. Kent tüm bu bu konu konumu mu ile ile kuts kutsal al sayı sayılı lır. r. Belh Belh tüm tüm or orta taça çağğ boyu boyunc ncaa büyü büyükk ön önem em taşıyacaktır. Daha önceleri Bahterilerin baş kentidir. Arap tarihçileri kentlerin anası olarak tanımlarlar, İpek yolunun çekirdek kentidir. Şimdiki Kuzey Afganistan topraklarında yer alan Belh'in alınması ile Doğu Türkeli yolu Araplara açılacaktır. Ayrıca Güney Türkeli diye tanımlanan bu bölge, zengin doğal kaynakları ile Arapların ağzını sulandırır. Zengin demir, altın, gümüş madenleri, deri kağıt, koku dışsatımı ve İpek yolu ile Güney Türkeli gönençli bir ülkedir. Arap yayılmasında önemli bir basamak taşı olacaktır. Bölgenin siyasal bölünmüşlüğü Arap yayılmasına kolaylık sağlar. Genel güve güvens nsiz izli likt kten en başk başkaa or ordu dula lar, r, sara sarayl ylar ar besl beslem emek ek daya dayanı nılm lmaz az bir bir yük yük olmuştur. Yayılmaların ardı arası kesilmiyordu. Tüm bunlara karşın, Arap yayılmasına yayılmasına karşı Önasya Önasya kolay kolay teslim teslim olmaz. olmaz. Toharistan'd Toharistan'daki aki Karluk Karluk Türkleri Araplara karsı savaşırlar. Belh çevresinde yoğun biçimde Türkler yaşar. Ne var ki, Belh yöresi Budistlerinin Araplara karşı direnişleri çok yoğun olur. Çinliler de, burdaki halkı İslama karşı kışkırtır. Araplar direnişi kırmak için, kimi ödünler vermek zorunda kalırlar. Budistleri de ehl-i kitap saya sayarl rlar ar.. Müsl Müslüm üman an olup olup da sonr sonrad adan an eski eski dinl dinler erin inee döne dönenl nler ere, e, şeri şeriat at yasa yasala ları rı uygu uygula lama mayı yı bıra bırakı kırl rlar ar.. Bu İsla İslam m huku hukuku kund ndaa yeni yeni görü görüşl şler er ve buyruklar getirir. Tüm bunlara karşın birkaç yıl sonra Belh'de geniş halk yığınlarının katıldığı bir ayaklanma çıkar. Ayaklanmayı Nezak Tarhan adlı
bir bey yönetir. Kendisinin Budizme ya da ateşetaparlığa inandığı sanılır. Son İran sultanının (Yazgerd 632-651) devrilmesinde önemli işlevi olmuştur. Neza Nezakk Tarh Tarhan an,, Arap Arap or ordu dula ları rına na karş karşı,ı, en ço çokk dire direne nenn yiği yiğitt bir bir beyd beydir ir.. Toharistan ve Horasan Türklerini başarılı biçimde örgütler. Nezak Tarhan Ve Toha Tohari rist stan an Türk Türk Beyi Beyi,, Merv Merv elde eldenn çıkt çıktık ıkta tann sonr sonra, a, Arap Arap komu komuta tann ile ile anlaşmak zorunda kalırlar. Arap komutan 653'te Belh'e akınlar düzenler. Türk Türk Beyl Beyler er Arap Arap komu komuta tana na uyma uymakk zo zoru rund ndaa kalı kalırl rlar ar.. Anca Ancakk bu barı barışş antlaşması Belh alınıncaya değin kağıt üstünde kalır. Nezak Tarhan ancak Belh Belh'i'i Arap Arapla larr ele ele geçi geçird rdik ikte tenn seki sekizz yıl yıl sonr sonraa yeni yenide denn yaka yakala lanı nır. r. Bu ayaklanmadan sonra da bağışlanır. Ancak Arapların Belh'i bu alışları bir akını andırır. Belh'in Arapların eline geçişi 663 yılındadır. Kentteki ünlü Budist manastırı Nevbahar'ın yıkılışı da bu akın sırasındadır.96 Arap Arapla ları rınn bu bölg bölged edee Türk Türkle lerl rlee ön önem emli li karş karşıl ılaş aşma mala ları rı Ho Horo rosa san' n'ın ın Sind Sind sınırında olur. Sind ile Horasan sınırındaki surlu bir şehirden çıkan Türk atlıları 664'te Araplarla vuruşurlar. Araplar, ilk kez, Türklerin at kuyruğunu tuğ olarak kullanışına tanık olurlar. Bu geleneği benimserler. O dönemde Kabil'den Gazne'ye, Sind ırmağına uzanan alan Türklerle doludur. Bunlar Göktürk, Hâlâç ve Oğuz boylarıdır. 644'te Gazne halkının üçte biri Göktürk soyundandır. 726'da Gazne ve Kabil'de han ve çevresi, soylular tümüyle Türk'tür. 9. yüzyılda Kabil Türk Şahi beyi Araplara vergi olarak yılda iki bin Oğuz verir. 9. Yüzyıl sonlarında İranlı bir Müslüman yönetimindeki İslam orduları Kabil ve Gazne Budist Türk Şahi beylerini yenerler. Bu illere İslamı sokarlar. Türk Şahi beyi, Sind ırmağının kıyısındaki başkentine çekilir. 10. yüzyılda Türk Şahi devletini, Hintli başbakanı yıkar. Bu Hintli Hint Şahi devl devlet etin inii kura kurar. r. Bund Bundan an sonr sonraa Ceyh Ceyhun un ile ile Sind Sind ar aras asın ında da yaşa yaşaya yann Türk Türk boyları İslamı seçmeye başlarlar. Mahaban dağlarındaki Göktürk yazısı ile İslam mezar taşları bu geçiş döneminden olmalıdır. 10. Yüzyıla dek, bölgede Türk yerleşimi bu durumdadır. Araplar 670 yılında Ceyhun'un sol kıyılarına dayanırlar. b. Buhara Önlerinde Muaviye'ni Muaviye'ninn Horasan Horasan valisi Ziyad 673'te 24 bin kişilik bir orduyla orduyla Ceyhun'u Ceyhun'u geçti. Buhara'yı kuşattı. Araplar daha önce de Buhara'ya akınlar yapmış, kenti kuşatmışlardır. Bu dönemde Türk Kıbaç (ya da Kabaç) Hatun Buhara beyidir. Kıbaç Hatun, sevimliliği ve siyasal kıvraklığı ile tarihte ün salmıştır. Buhara beyliği iç savaşlar ve yabancı akınlarıyla güçsüz durumdadır. Kıbaç
Hatunn öbür Hatu öbür Türk Türk beyl beylik ikle leri rind nden en yard yardım ım iste ister. r. Anca Ancakk yard yardım ım ça çağr ğrıl ılar arıı karşılıksız kalır. Kıbaç Hatun, kendinden çok üstün Arap güçlerine karşı yiği yiğitç tçee kent kentii savu savunu nur. r. Arap Arapla larr kent kentii tam tam an anla lamı mıyl ylaa ele ele geçi geçirm rmes esel eler er de yağmalamayı başarırlar. Zengin ganimetlerle Buhara'dan ayrılırlar. Bu sırada Araplar altı yıl uğraştıktan sonra Semerkant'a girebilmişlerdi. Daha önce yaptıkları aynı insanlık dışı kıyımlarını bu bölgede uygulamışlardı. Ama Türkler bu bölgedeki Araplara aman vermiyordu. Sonuçta, Emeviler Buhara ve Semerkant'ı elde tutabilmek için İslam dinini kabul edecek olan Türklerden vergi alınmamasını uygun buldular. Ayrıca Türklerle Araplar eşi eşit hakla aklara ra sahi sahip p olac olacak akla lard rdı.ı. Bu ödün ödünle lerr karş karşıs ısın ınd da kimi imi Türk Türkller Müslümanlığı seçti. Ancak Araplar yine sözlerinden döndü. Çünkü zengin Semerkant kaynağının kesilmesi işlerine gelmemişti. Şam'ı sıkıntı sarmıştı. Yeniden Türklerden cizye alınmasını buyurdular.97 Anca Ancakk Arap Arapla larr bu kez kez de Merv Merv'i'i yene yenerl rler er.. Türk Türkle lerr Merv Merv'i'i boşa boşalt ltma makk durumunda kalırlar. Merv Horasan emirlerinin başkenti olur. 691'de Merv Horasan'ın İslam merkezidir. Bu arada Arap yönetimini yönetimininn içinde içinde iç kargaşası doruklara çıkar. Sıffin savaşı öncesi, İslam içinde yeni bir akım belirir. Hariciler, Muhammet'in "Bir Habeş köle de halife olabilir" hadisini ileri "sürerler. Buna dayanarak, İslamda insanl insanları arınn eş olduğu olduğunu nu savunu savunurla rlar. r. Emevil Emeviler er soydan soydan gelen gelen bir halife halifelik lik düze düzeni ni kurm kurmak ak iste isterl rler er.. Şiil Şiiler er,, Ali Ali ve on onun un soyu soyunu nu ha hali life feli liğe ğe geti getirm rmek ek isterler. Muaviye döneminde Buhara, sürekli Arap akınlarına sahne olur. Horasan vali valisi si Sait Sait de Buha Buhara ra'y 'yaa yöne yöneli lir. r. Soğu Soğutt beyl beyler er Kıba Kıbaçç Ha Hatu tund ndan an yard yardım ım isterler. Kıbaç Hatun, Sogdlara koruyuculuk sözü verir. Sogdlardan oldukça kala kalaba balı lıkk bir bir güç güç derl derler er.. Türk Türkis ista tan' n'da dann derl derled ediğ iğii aske askerl rler erle le bu or ordu duyu yu güçlen güçlendir dirir. ir. Şiddet Şiddetli li savaşl savaşlar ar olur. olur. Bidun Bidun Kâfirl Kâfirleri eri,, 6000 kişide kişidenn oluşan oluşan Müsl Müslüm üman an güçl güçler erii ez ezer erle ler. r. Bir Bir iki iki aylık aylık bir bir kuşa kuşatm tmad adan an sonr sonraa Buha Buhara ra,, Araplarla uzlaşmak zorunda kalır. Bu sırada ön Asya halkları arasında Araplar yenilmez yargısı yerleşmiştir. Buhara'nın teslim olması ile, bu yargı bir kez daha pekişmiştir. Kıbaç Hatun küçü küçükk düşm düşmüş üştü tür. r. Ağır Ağır koşu koşull llar arla la,, Arap Arapla larl rlaa barı barışş yapm yapmak ak zo zoru rund ndaa kalm kalmış ıştı tır. r. Ağır Ağır bir bir sava savaşş za zara rarı rı ödem ödemek ek duru durumu mund ndaa kalm kalmış ıştı tır. r. Ayrı Ayrıca ca,, Araplara güvence olarak Türk soylularının oğullarından rehine verecektir. Sayıları elli ile seksen arasında gösterilen rehine Türk soylularının öyküsü gerçekten acıdır. Medine'de tutsaklık, bakımsızlık ve kölelik, soylu gençleri
canlarından bezdirir. Ne pahasına olursa olsun, Arap komutandan öçlerini almak isterler. Uygun bir fırsatta, topluca Arap komutanın üstüne çullanıp hançerle hançerle öldürürler. öldürürler. Haber Medine'de panik havası yaratır. Herkes bu Türk gençlerinin üstüne yürür. Türk gençleri bir dağa çekilip savunmaya geçerler. Medine halkı dağın eteğini çevirir ama savaşa girişmekten korkar. Türk gençleri uzun süre kuşatıldıkları dağda açlık ve susuzluktan ölürler.98 Arapların, Türk ellerinde yapacağı akınlara karşı savaşmayacaktır. Araplar yine bol ganimet ele geçirmişlerdir. Atlı başına 2400 dirhem vurgun düşer. Ara rapl plar ar kent kentte te küçü küçükk bir bir kol kolluk luk gücü gücü bırak ırakıp ıp Mevr' evr'ee doğr doğru u akın akınıı sürdürürler.99 Araplar Araplar 12 yıl zengin ve bayındır bayındır Türk şehirlerini şehirlerini birbiri ardına yağmalayıp yağmalayıp yıkmakla uğraşırlar. Gittikleri yerde ölüm, yıkım ve yangın bırakırlar. Yine de kesin sonuç alamazlar. Tüm bu kıyım, zulüm ve vahşete karşın Türkler direnirler. Bu dönemde Horasan'daki Araplar arasında da geçimsizlik baş gösterir. Horasan'ın İslam devletine katılmasının ardından yarım yüzyıl geçmesine karşın, yerli halk İslamdan çok uzaktır.100 Arapların kendi aralarındaki kavgaları fırsat bilen yerli beylikler, birer birer bağımsızlıklarını açıklarlar. Seyhun ötesine Arap akınları sürmekle birlikte İslam ordusunun düzeni çok sarsılmıştır. 680 yılında yaptıkları savaşta Araplar Türklere karşı yenilirler. Bu savaşa katılan bir Arap şair Bu saldırıda elinden her şeyi alınmış bir insan olar olarak ak kala kalaka kalldığı dığınd ndan an yakı yakınnır. ır. Yağm ağmac acıl ılar ar yağm yağmay ayaa uğra uğrayı yıp p geri geri çekilmişlerdir. İşte bu sırada tarihe, şiddete dayalı yönetimi yüzünden Zalim sanı ile geçen, Haccac Horasan ve Basra eyaletleri beyi atanır (694-714). Haccac, öncelikle Arapların elindeki alanlarda baskı ile denetimi yeniden sağlamakla başlar. Muaviye döneminde, Arap yayılmasını kolaylaştırmak için bölgeye Arap göçmen göçmen yerleş yerleştir tirilm ilmişt iştir. ir. Arabis Arabistan tan'da 'dann getiri getirilen len 50 bin ail aile, e, Horasa Horasan'ı n'ınn önem ön emli li kent kentle leri rind ndee otur oturur urla lar. r. Ha Hacc ccac ac,, yeni yeni göçm göçmen en dalg dalgas asıı ile ile Arap Arap yayılmasını güçlendirmek ister. Ama Halife Yezit ile bu konuda anlaşmazlığa düşer. Arapçayı zorunlu resmi dil sayarak işe başlar. Emevi yönetimine karşı tüm toplum kesimlerini ezer. Haricileri ortadan kaldırır. Gözü Seyhun ötesindedir. Ama gücü buna yetmez. Birkaç yıl tek tük akınlar yapabilir. Bu akınlar da öylesine başarılı olmaz. Nitekim Haccac ordusunun Türk Beyi Rutbil'e karşı yaptığı savaş Araplar için tam bir yıkım olur. Rutbil Arapları bozguna uğratır. Haccac, Rutbil ile anlaşmak zorunda kalır. Buna göre Araplar yedi yıl Türk illerinden haraç almayacaklardır. Ancak Haccac
"savaş hiledir" hadisine yaslanarak yeniden sözünden döner. 699 yılında Türkler üzerine güçlü bir ordu yollar. Kimi şehirler Arap ordularının eline geçer. Bu yayılma karşısında essiz Türk direnişi sürer. Türk direnişini Arap yaza yazarr Cahi Cahizz şöyl şöylee beti betiml mler er:: "Tür "Türk, k, Ho Hora rasa sanl nlıı gibi gibi geri geri çeki çekilm lmez ez.. Geri Geri döndüğünde o, öldürücü bir zehir ve insanın işini bitiren bir ölüm olur.101 Harezm'de de aynı insanlık dışı uygulamalar olur. Araplar, birbiri ardına görk görkem emli li Ha Hare rezm zm'i'inn Türk Türk kent kentle leri rini ni yağm yağmal alar arla lar. r. Arap Arap yöne yöneti timi mi yine yine acımas acı masızd ızdır. ır. Bir ayakla ayaklanma nma yüzünd yüzünden, en, ayakla ayaklanma nmayı yı destek destekley leyen en Har Harzem zem aydınlarının tümü toplu kıyıma uğrar.102 Harezm'de dört bin Türk gencini öldürürler. Araplar Harezm'den çok sayıda tutsakla geri dönerler. O kış şidd şiddet etli li bir bir soğu soğukk olur olur.. Arap Arapla larr sıca sıcağa ğa alış alışık ık oldu oldukl klar arıı için için,, soğu soğuğa ğa dayana dayanamaz mazlar lar.. Tutsak Tutsaklar ların ın giysil giysileri erini ni soyup soyup giyini giyinirle rler. r. Şiddet Şiddetli li soğuğa soğuğa karş karşın ın,, tutsak tsakla ları rı serb serbes estt bırak ırakma mazl zlar ar.. Bu tutsa utsakl klar arıı satıp atıp kaza kazanç nç sağlay sağlayaca acakla klardı rdır. r. Ka Kafil filee Merv'e Merv'e ulaştı ulaştığın ğında da bu çıplak çıplak tutsak tutsaklar ların ın büyük büyük çoğunluğu ölmüştü. Haccac'ın önderliğindeki bu yayılma kalıcı olmaz. Bu süre içinde Araplar Türk Türk ülke ülkesi sini ninn büyü büyükk küçü küçükk kent kentle leri rini ni ele ele geçi geçiri rip, p, ha hara raca ca bağl bağlar arla lar, r, yağmalarlar. Türk illerinde siyasal egemenlik kuramazlar. Yerli halka karşı üstü üstünl nlük ükle leri rini ni kabu kabull etti ettire reme mezl zler er.. Her Her yerd yerde, e, öz özel elli likl klee Türk Türk yerl yerleş eşim im alanlarında büyük direnişle karşılaşırlar. Kısa süre sonra, ele geçirdikleri bu kentleri sahiplerine geri vermek zorunda kalırlar.103 Zalim Haccac, 705 yılında, Kuteybe'yi Horasan valisi atar. Kuteybe, Türklere yönelik Müslüman Arap vahşetinin belirleyici adıdır. Arap kalıcı başarısı onunla başlar. Wellhausen'in söyleyişi ile Kuteybe başarısını çoğu zaman vicdansızlığına borçludur.104 Kuteybe, ilk olarak Belh, Çağanyan yöresine yönelir. 705 yılında bu bölgeyi egemenliği altına alır. Nezak Tarhan ile yeniden barış anlaşması yapar. Araplar arasında birliği sağlayıp Seyhun ötesine akına çıkar. Seyhun ötesinin büyük alışveriş kenti Baykent'e yönelir.105 Baykent, Buhara'ya 6 km uzakta, Buhara'dan daha eski bir kentti. Bölgenin en korunaklı ve canlı alım satım kentiydi. Baykent Arap kuşatmasına iki ay dirend direndi.i. Türk Türk beyler beylerini ininn uzakta uzakta olması olması Arapla Arapların rın işini işini kolayl kolaylaşt aştırı ırıyor yordu. du. Kuşatmanın duyulması üzerine değişik yerlerden Türk savaşçılar, Baykent 'in yardımına koşarlar. Kuteybe iki ay Baykent'i kuşatmasına karşın alamaz. Dayanışma güçleri de eriyince Baykent, Kuteybe ile barış yapmak zorunda kalır. Arap ordusu da yorgundur ve yıpranmıştır. Kuteybe, Haraç karşılığı barışı kabul eder. Araplar, barış yolu ile Baykent'e girdiler. Ama kentin
zengin zenginliğ liğini ini görünc görüncee yağmay yağmayaa koyulu koyulurla rlar. r. Kentin Kentin görkem görkemli li yapıla yapıların rınıı ve surlarını yıkarlar. Bu güzel kenti birkaç gün yağmalayıp, yakıp yıkarlar. Kentte eli silah tutan ne kadar Türk varsa tümünü öldürürler. Kadın ve çocukları tutsak alırlar.106 Asya'nın en zengin alışveriş kentlerinden biri olan Bayk Bayken ent't'te tenn sayı sayısı sızz vurg vurgun unla la çıka çıkarl rlar ar.. Tabe Taberi ri,, kent kentin in sava savaşs şsız ız tesl teslim im olduğunu bildirir. Oysa başka kaynaklar, kentin ağır çarpışmalar sonunda Arapların Arapların eline düştüğünü söyler. Nitekim Nitekim Taberi Taberi kendi kendi de başka bir yerde, kentin dört yıl sonra bile yıkıntılar içinde olduğunu bildirir. Kentte önemli direniş olduğu açıktır. Baykent yağma ile de kendini kurtaramaz. Her yerden duman ve çığlık yüksel yükselen en kentin kentin İslaml İslamlaşm aşması asına na gidili gidilir. r. Önce Önce Merv'd Merv'den en getiri getirilmi lmişş Arap Arap aileleri Baykent'e yerleştirilir. Önemli bir koruma gücü oluşturulur. Vali, kadı, vergici gibi tüm denetim organları Arap'lardan oluşturulur. Budist ve Zerdüşt inancının sembolleri, onlara inanan yerli halkın korkulu bakışları arasında arasında üst üste yığılıp yığılıp yakılır. Eritilen sembollerde sembollerdenn 50 000 miskal miskal altın ve mücevher elde edilir. Tek başına iki yüz elli bin miskal ağırlığında, inci gözlü bir yontu ele geçer. Buha Buhara ra'y 'yaa ilk ilk Arap Arap sald saldır ırıs ısıı 67 6733 yılı yılınd ndaa yapı yapılm lmış ıştı tır. r. Buha Buhara ra ve Sogd Sogd ülkesi ülkesinde ndeki ki beylik beylikler ler Göktür Göktürkk hanlığ hanlığını ınınn egemen egemenliğ liğind indee beylik beylikler lerdi. di. Bu beylikleri bir Türk beyi ya da yerli ailelerden biri yönetirdi. 706 yılında Kuteybe Kuteybe yeniden yeniden Ceyhun'u Ceyhun'u geçer. Önasya'daki Önasya'daki Arap vahşeti halkın korkulu düşü olmuştur. Buhara için halk birleşmiştir. Kuteybe Demirkapı'ya doğru iler ilerle ler. r. Bu sava savaşş ayla aylarc rcaa süre sürer. r. Burd Burdaa Arap Arapla ları rı Büyü Büyükk Gökt Göktür ürkk or ordu dusu su karşılaşır. Büyük Türk hanının bu savaşları yönettiği söylenir. Külteğin ve Bilg Bilgee Kağan ağan yazı yazıtl tlar arın ında da an anıl ılan an Sogut ogut ve Demir emir Kapı apı sava savaşl şlar arıı bu çarp ça rpış ışma mala ları rınn öykü öyküsü südü dür. r.10 1077 Kült Külteğ eğin in'i'inn 70 707' 7'de de Merv Merv'd 'dee ve 71 711' 1'de de Semerkant'ta olmak üzere iki kez Arap emiri Kuteybe'ye karşı savaştığı sanılır. Bu çetin savaş yüzünden Kuteybe'nin Basra ile bağlantısı kesilir. Zalim Haccac dört ay Arap ordusundan haber alamaz. Korkunç merak ve endi endişe şe için içinde de kıvr kıvran anır ır.. İsla İslam m or ordu dusu sunu nunn utku utkusu su için için ca cami mile lerd rdee dual dualar ar edilme edilmesin sinii buyuru buyurur. r. Arapla Araplarr Demirk Demirkapı apı'da 'dann başarı başarısız sız dönerl dönerler. er. Kuteyb Kuteybee Merv'e çekilir. Haccac buna pek kızar. Ama bu sırada Baykent kentinin alındığı haberi yüreğini soğutur. 707'de Kuteybe yeniden Ceyhun ötesine saldırır. Türk, Sogd ve Fergana'lılardan kurulu yirmi bin kişilik bir ordu Arapları göğüsler. Türk Prens Küt Baga'nın yönettiği ordu Kuteybe'nin kardeşinin yönettiği Arap ordusuna saldırır. Ne var ki, Kuteybe kardeşinin yardımına koşar ve Türk
ordusunu geri atar. Buhara uzun ve yorucu direnişten sonra Araplara teslim olur. Ama teslim olmak da bir yarar getirmez. Direnişe katıldığı söylenen herkes kılıçtan geçirilir. Ardından Araplar kenti yağmalar. Bu da yetmez. Arap Arapla larr köle köle olar olarak ak satm satmak ak üzer üzeree kent kent ha halk lkın ında dann elli elli bin bin kişi kişi seçe seçerl rler er.. Buhara'ya vali olarak Tuğşad'ı atarlar. Bu halkın tepkisini engellemek için bir hileden başka birşey değildir. Harun'un oğlu Tuğşad, Müslüman olmuş ve oğluna Kuteybe adını vermiştir. Nitekim tüm yönetimi boyunca Tuğşad işbirlikçi haindir. Ardından Kuteybe, halkın İslamı seçmesi için yoğun baskı yapar. Türkler tüm baskılara direnirler. Türk kişiliğinin bir özelliği kendini gösterir. Çünkü Türk kişiliğine zorla inanç benimseme aykırıdır. Baskılar karşısında İslamı seçm seçmiş iş gibi gibi gözü gözükü kürl rler er,, am amaa gerç gerçek ekte te eski eski inan inançl çlar arın ınıı ve puta puta tapı tapını nımı mı sürdürürler.Ata dininden bir türlü dönmezler. Öyle ki iç kalede bulunan Arap güçleri çıktığında gözcüler halkı uyandırır. uyandırır. Halk İslam inancını yerine getirir getirir gibi gözükür. Müslüman askerlerin askerlerin kenti boşaltması boşaltması ile halk yeniden yeniden kendi dinine döner.108 Kuteybe Buhara halkının bu gizli direnişini öğrenir. Durumu önlemek için çözü çö züm m yoll yollar arıı ar arar ar.. Yerl Yerlii halkı alkınn evin eviniinin nin yarı yarısı sını nı Müs Müslüma lümann ha halk lkaa verm vermel eler erin inii buyu buyuru rur. r. Böyl Böylec ecee Arap Arapla larr yerl yerlii ha halk lkla la birl birlik ikte te aynı aynı evde evde otur oturac acak akla lard rdır ır.. Onlar nlaraa hem hem İsla slamlığ mlığıı öğre öğrete tece cekl kler er,, hem hem de onlar nlarıı dene denetl tley eyec ecek ekle lerd rdir ir.. Kute Kuteyb ybee bu yönt yöntem emin inde de başa başarı rılı lı olur olur ve yerl yerlii ha halk lk arasında İslamlığı yayar. Halkı şeriata uymak zorunda bırakır. Birçok mescit yaptırır. Küfürün izleri(!) ve Zerdüştlüğün belirtileri silinip gider. Kuteybe bu bu uğur uğurda da büyü büyükk gayr gayret etle lerr sarf sarfed eder er.1 .109 09 Ama Ama Kute Kuteyb ybe' e'ni ninn bu bask baskıc ıcıı uygulamaları halkın direniş ve tepkisine neden olur. Öyle ki, Müslümanlar çok kez silahsız silahsız camiye bile gidemez olurlar. Gibb'in söylediği söylediği gibi, Araplar Araplar Merv'i sömürgeleştirirken de aynı yöntemleri uygulamışlardır. Kuteybe Buhara'yı kesin olarak ele geçirdikten sonra, yerli halka ağır bir vergi yükler. Yılda Halifeye 200.000, Horasan valisine 10.000 dirhem vergi ödeyec ödeyecekl eklerd erdir. ir. Müslüm Müslüman an halka halka evleri evlerinin nin yarısı yarısını nı ayırac ayıracakl aklard ardır. ır. Yine Yine Müslüman halka bağ bahçe vereceklerdir. Arap askerine yem sağlayacak alan alan bulac ulacak akla lard rdır ır.. Ara rap p ha halk lkaa odun odun ve yaka yakaca cakk bulac ulacak akla ları rı alan alan göstereceklerdir. Böylece koca kente çok sayıda Müslüman Arap yerleştirilir. İş güç sahibi olmaları için bağ bahçe verilir. Kent dışında karşılıksız toprak bağışlanır. Bu özendirici etkenler nedeniyle, bir süre sonra Buhara'ya yoğun Arap göçü başlar. Arap göçü yıllarca sürer. Arap aileler, fazla bir güçlükle karşılaşmadan yaşamlarını sürdürürler. Kuteybe Buhara'yı bölümlere ayırır.
Her Her kesi kesimi mi bell bellii Arap Arap kabi kabile lele leri rine ne dağı dağıtı tır. r. Arap Arap göçl göçler erii İsla İslaml mlaş aşma mayı yı zorlayan etkenlerin başında gelir. Zekeriya Kitapçı'ya göre, Kuteybe, Arap yerleştirmeyi Zerdüştlüğün etkinliğini kırmak ve yeni dinin yayılmasına orta or tam m sağl sağlam amak ak için için yapm yapmış ıştı tır. r. Kent Kentin in etki etkinn aile ailele leri rind nden en bir bir bölü bölümü mü Zerdüşttür. Sözgelimi büyük olasılıkla Türk soylu, Kuşanlar Zerdüştlüğe inan inanır ırla lar. r. Müslü üslüm man Fat Fatih( ih(!) Kuşan uşanla lara ra ço çokk ağır ağır bir bir darb darbee indi indirrip Zerdüş Zerdüştlü tlüğü ğü de ezmek ezmek ister. ister. Kuşanl Kuşanları arınn evleri evleri ve toprak topraklar larını ınınn yarısı yarısını nı elle elleri rind nden en alıp alıp Buha Buhara ra'y 'yaa yerl yerleş eşti tird rdiğ iğii Arap Arapla lara ra veri verir. r. Kuşa Kuşann aile ailesi si ise, ise, aklınca Arap valiyi kınamak için, tüm malını mülkünü Araplara bırakıp Buha Buhara ra'd 'dan an çıka çıkar. r. Kuşa Kuşanl nlar ar kent kentin in dışı dışınd ndaa yeni yeni bir bir Mecu Mecusi si ma maha hall llee oluş oluştu turu rurl rlar ar.. Arap Arapla lard rdan an uzak uzak,, dingi inginn yaşa yaşama makk iste isterl rler er.. Ama kent kent merkez merkezind inden en Ateşet Ateşetapa aparr kesim kesim silinm silinmişt iştir. ir.Yer Yerler lerine ine Müslüm Müslüman an Arapla Araplarr yerleşirler. Bu belki de Buhara'da Zerdüştlüğü ezen en büyük vuruş olur. Ama Kuşanlar yine eski inançlarında direnirler. Müslümanlar, en sonunda yeni kurdukları konutlarına saldırıp yakıp yıkarlar.110 Kuteybe baskıcı İslam yayma potikasında kimi yumuşatma yapmayı da unutmaz. Sözgelimi, Kur'an'ın Farsça okunmasına izin verir. Çünkü Araplar özellikle Emeviler, ırkçı Arap ulusçusudur. Arapça diye direnirler. Ama yerli halkın bu dili kullanması olanaksızdır. Kuteybe'nin bu girişimi ürününü ver verir, ir, İsla İslam mlık lık Buha Buhara ra'd 'daa ço çokk sağl ağlam biçim içimd de kök kök sal salır. ır. Zerd Zerdüş üştt ve Budistliğin yok edildiği kentte İslamlık yerleşir. 708-709 yıllarında Kuteybe, Buhara ve Sogd ilindeki beylikleri birer birer yıkar. Müslüman orduları Batı Türkistan'ı denetim altına almaya başlar. Türk Türkle lerl rlee süre sürekl klii ça çarp rpış ışır ır.. Bu ça çarp rpış ışma mala lard rdaa Türk Türk ha hanı nını nınn ve oğlu oğlunu nunn yaralandığı yaralandığı söylenir. Türkistan tarihinde tarihinde İslam dönemi başlar. başlar. Bölge siyasal bir bir birl birlik ikte tenn yoks yoksun undu dur. r. Ha Halk lk da karm karmaş aşık ıktı tır. r. Sogu Sogutl tlar ar,, Türk Türkle lerl rlee iç içe içe yaşarlar. Kuteybe Sogd beyi Tarhun ile Türklerin arasını açmayı başarır. Tarhun ile barış antlaşması yapar. Bu sırada ayaklanan Nezak Tarhun ile Toharistan yabgusunu eline geçirip astırır. 710 yılında Kuteybe, Demirkapı geçidini geçip Türk illerine yeni bir akın düze düzenl nler er.. Kült Külteg egin in'i'inn ile ile Kute Kuteyb ybee or ordu dula ları rını nınn ikin ikinci ci kez kez bu sava savaşt ştaa karşılaştığı sanılır. Araplar Talkan kentini ele geçirirler. Bu bayındır kenti yerle bir ederler. Halkı toplu kıyıma uğratırlar. Türkleri sıra sıra ağaçlara asar asarla lar. r. Talk Talkan an yolu yolunu nunn dört dört fers fersah ahlı lıkk bir bir bölü bölümü mü böyl böylee salk salkım ım salk salkım ım asılmış Türk ölüleri ile dolar. Arap vahşeti gerçekten korkunçtur. Bundan sonra Kuteybe Keş ve Nefes kentlerini alır. Tarhun ile barış antlaşmasını yeniler. Tarhun bu sırada Semerkant beyidir. Ama Tarhun'a karşı ayaklanma
olur ve Tarhun öldürülür. Yerine Gurek geçer. Sogd halkı Türk beyine başvurur. Araplara karşı yardım ister. Kuteybe yeniden Buhara'ya döner. Buhara'nın iç kalesinde bulunan Buda tapı tapına nağı ğını nı ca cami miye ye dönü dönüşt ştür ürür ür.. Türk Türkle lerl rlee yoğu yoğunn sava savaşl şlar ar süre sürer. r. Arap Arap baskısına karşı Türk yardımı gelmiştir. Yerli halk İslama karşı ayaklanır. Kute Kuteyb ybe' e'ni ninn tüm tüm bask baskıs ısın ınaa karş karşın ın Ceyh Ceyhun un ötes ötesin inde de İsla İslaml mlık ık ço çokk yava yavaşş yayılır. Sogd ülkesini tümüyle İslama katmak çok güç olur. Türk direnişi, Horasan ve Cürcan'daki gibi değildir. Araplar oralarda küçük Türk beylikleri ile karşılaşmışlardır. Ceyhun ötesinde ise, büyük Türk hanlıkları ile yüz yüze gelmişlerdir.111 711 yılında Kuteybe orduları, Semerkant'a dayanır. Semerkant'ta Türklerle Sogdlar iç içe yaşarlar. Kent bu sırada Gurek Bey'in (Oğuz Bek) yöneti yönetimin minded dedir. ir. Semerk Semerkant ant beyi, beyi, Gurek, Gurek, öbür öbür Türkle Türklerde rdenn yardım yardım ister. ister. Taşkent ve Fergana'dan yardım gelir ama, bu güçleri, Kuteybe'nin ordusu pusuya düşürüp yok eder. Semerkant günlerce mancınık ateşiyle yakılır. Türkler Türkler kenti canla başla savunurlar, savunurlar, İranlı köleler Arapların yanında paralı aske askerr olar olarak ak sava savaşı şır. r. Seme Semerk rkan ant't'ın ın alın alınma ması sına na,, Türk Türkle leri rinn de katı katıld ldığ ığıı bil bildi diri rili lir. r.11 1122 Anca Ancakk bu savı savınn ne ölçü ölçüde de doğr doğru u oldu olduğu ğu bili bilinm nmez ez.. Gure Gurek, k, Kuteybe ile anlaşıp kenti teslim etmek ister. Ancak yapılan antlaşmaya Araplar uymazlar. Kent teslim edildikten sonra çok ağır koşullar içeren yeni bir antlaşma çıkarırlar.113 İş bununla da kalmaz. Semerkant da yağmadan nasibini alır. Kuteybe, putların tümünü yıktırır. Putların kalıntısından 50 bin miskaldan miskaldan çok altın elde edilir. edilir. Ancak Arap vahşeti vahşeti karşısında karşısında Türk direnişi direnişi başlar. Ayrıca Araplar otuz bin Türk gencini tutsak alıp köle pazarlarında satarlar. Semerkant'ta da Buhara'da uygulananlar yapılır. Ari dinlerce tapınak olarak kullanılan Mah-ı Ruz camiye dönüştürülür. Budist ve Zerdüşt manastırlarına el konur. Bütün Budist yontularının değerli taşları soyulur. Ardından tümü bir yere yığılır. Taberi, yontu yığınının büyük bir köşk gibi olduğunu bildirir. Gure Gurekk yapı yapıla lanl nlar arıı an antl tlaş aşma maya ya aykı aykırı rı bulu bulur. r. Kute Kuteyb ybe' e'de denn yont yontul ular araa dokunmamasını, ister. Kuteybe'nin bu inançlara en küçük saygısı bulunmaz. Kute Kuteyb ybe, e, yüks yüksek ek sesl seslee bir bir tekb tekbir ir veri verir. r. Binl Binler erce ce insa insanı nınn yüre yüreği ğind ndee taht taht kurmuş, putları ateşe verir.114 Kuteybe'nin ganimet ve servet düşkünlüğü Arap şairlerince övülerek şiirlere konu olur. Kuteyb Kuteybee gerçek gerçekte te kente kente geçici geçici girmiş girmiştir tir.. Sonra Sonra tümden tümden yerleş yerleşmiş miştir tir.. Sıra Sıra Semerkant'ın sömürgeleştirilmesine gelir. Semerkant'ta Aşağı Türkistan'ın hiçbir yerinde görülmeyen bir şiddet uygulanır. Semerkant'ın bütün yolları
tutulur. Büyük kıyımlar yapılır. Semerkant'a Horasan'dan Arap göçmenler getirilip yerleştirilir. Kuteybe 714 te halifeye karşı ayaklanır. Türk ve Çinlilere karşı akın yaptığı sırada kendi askerlerince Fergana'da öldürülür. Yerine Esraş adlı yeni bir komutan ve vali atanır. Ama Türk-A Türk-Arap rap savaşl savaşları arının nın birinc birincii dönemi dönemi başlam başlamak ak üzered üzeredir. ir. Böylec Böylecee Türkeş Türkeşler lerin in kurulu kurulup p Arapla Arapları rı durdur durduraca acakla kları rı 716'a 716'a değin değin geçen geçen sürede sürede,, Ceyhun ötesi şehirleri kanlı Arap saldırılarına sahne olur. Şehirlere sürekli Arap göçmenler yerleştirilir. Türk savunması kırılmaya çalışır. c. Zahmetler Babası Batı Türk devleti (580-658) yıkılınca, Türkistan'da başlıca iki Türk devleti kalır. Bunlar, yönetim yeri Ötüken dağları olan, Göktürk Hanlığı (550-745) ile Türkeş devletidir. Türkeşlerin kuruluş ve batış yılları kesin bilinmez. Büyük olasılıkla 658 yılı yılınd ndaa Gökt Göktür ürkk Ha Hanl nlığ ığın ında dann kopa koparl rlar ar.. 71 7166 da ise ise Seyh Seyhun un boyl boylar arın ında da bağımsız beylik olarak gözükürler. İki Türk devleti birbiri ile pek geçinemez amaa dışa am dışa karş karşıı daya dayanı nışm şmal alar arıı süre sürer. r. Çin, Çin, Tibe Tibett ve Arap Arapla lara ra karş karşıı Or Orta ta Asya'da Türk egemenliğini korumaya çalışır. Kabil ve Gazne'yi de içine alan Doğu Afganistan toprakları ise Göktürk soyund soyundan an Tigin Tigin Şah ile İltebe İlteberr (Rutbi (Rutbin) n) yöneti yönetimin mindek dekii Budist Budist Türkle Türklerin rin denetimindedir. Bunlar 661'de Araplarla çatışmaya başlamışlardır. Arap-Türk ilişkilerinin ikinci dönemi Türkeşlerin kurulması ile başlar. Artık Araplar karşılarında küçük bile olsa, bir Türk devletini bulacaklardır. 716'da Seyhun boylarında küçük bir beylik olarak doğan Türkeş beyliği Seyhun kıyılarında küçük bir beylik olarak doğar. Türkeşler, Onokların Tulu kolunu oluşturan beş boydan biridir. Zamanla onların en güçlü boyu, öncüsü, sözcüsü durumuna gelirler. Göktürklere karşı savaşırlar, savaşırlar, ama başarılı başarılı olamazlar. olamazlar. Göktürk yenilgisin yenilgisinden den sonra Türkeş beyi Su-lu, boyu yeniden derler. Zamanla tüm Onokları yanına almayı başarır. Çine bağlı Kuça, Hotan, Kaşgar, Karaşar kentlerini almak için akın düzenler. Çin imparatoru, Su-lu Hanla başa çıkamayacağını anlar. Türkeşleri karşısına almak yerine yanına almayı, uygun bulur. Çin, 719 yılında Türkeş beyi Sulu'y lu'yu u kağa kağann tanı tanır. r. Türk Türkeş eşle ler, r, Çinl Çinlil iler erin in de tanı tanıma ması sı ile ile beyl beyler erii Su-l Su-lu u yönetiminde ili yöresinde yeni bir yönetim kurarlar. Başkentleri Balasagun'dur. Su-lu Han beyliğini eski devlet geleneğine göre buradan
yönetir. Türkeş devleti kendini topladığı günlerde Batı'dan Arap saldırısı sürer. Türk birlikleri ile Araplar çatışmaya girmeye başlarlar. Arap kıyımı ve vergi baskısına karşı Aşağı Türkistan'ın Müslüman ve Müslüman olmayan tüm Türkleri toplanıp Türkeş Beyi Su-lu Handan yardım isterler.115 Bu savaşlarda savaşlarda Arapların Arapların parlak parlak başarılı başarılı dönemleri dönemleri geride kalmıştır.116 kalmıştır.116 Bundan Bundan sonr sonraa yirm yirmii yıl yıl süre sürece cekk Türk Türk dire direşi şi ile ile Arap Arapla larr Ho Hora rasa san' n'da da çivi çivile leni nip p kalacaklardı. Su-lu u-lu Han Ara rapl plar araa karş karşıı dinm dinmey eyeen dire direni nişi şi ile ünlü ünlüdü dür. r. Arap Arapla lar, r, sevmedikleri bu Türk savaşçısına "Zahmetler Babası" anlamında Arapça bir ad takarlar. Su-lu Han ise sürekli İslamlığı merak içindedir. Bağnaz değildir. Anca Ancakk din din adın adınaa bağı bağıms msız ızlı lığı ğı Arap Arapla lara ra bıra bırakm kmay ayıı aklı aklı alma almaz. z. Arap Arapla lara ra sorular yöneltir, tartışmalar yapar. Emevi zulmüne karşı ayaklanan Haris ile dosttur. Onun Türk illerinde İslamı yaymasına izin verir. Din, inanç sözleri ile boşu boşuna bağımsızlığını da vermek istemez. Haris, daha sonra Su-lu Hanın hediye ettiği zırhı giyinip Merv'e girer ve orda öldürülür. Türk Türkeş eşle lerl rlee Arap Arapla ları rınn sava savaşl şlar arıı uzun uzun ve am aman ansı sızz oldu oldu.. Ayak Ayakla lanm nmal alar arıı bah bahan anee eden eden Arap Arap vali valile ler, r, Türk Türkeş eşle leri rinn çeki çekilm lmes esii ar ardı dınd ndan an kent kentli lile leri ri ve soyluları kılıçtan geçirdiler.117 Kıyımdan canlarını kurtaranlar Türkeşlere sığınırlar. 724 yılında Araplar Fergana'ya bir akın düzenler. Yemiş ağaçlarını kesip devirirler. Ülkeyi yakıp yıkarlar. Ve başkenti kuşatırlar. Ancak bu sırada Türkeşlerin üzerlerine geldiğini öğrenince ivedi kuşatmayı kaldırırlar. Geri çekilmeye başlarlar. Türkeşler Arapları izlemeyi bırakmazlar. Küçük Türk atlı birlikleri, Araplara sürekli baskınlar düzenler. Araplar sekizinci gün bir mily milyon on değe değeri rind ndek ekii tüm tüm eşya eşyala ları rını nı yakm yakmak ak zo zoru rund ndaa kalı kalırl rlar ar.. Türk Türkeş eşle lerr Arapları sürekli sıkıştırır. Araplar aralıklarla direnseler de başarılı olamazlar. Arap komutan da bu çarpışmalarda ölür. Arap ordusunun kılıçartığı canını Huçent'e atar. Semerkant'a doğru düzenli çekiliş başlar. "Susuzluk Günü" diye ünlenen bu gün Arap yayılmasında bir dönem günüdür. Su-lu Han birkaç ay içinde Türkeşlerin başında Arapları Aşağı Türkistan'dan sürü sürüp p çıka çıkarı rır. r. Arap Arapla larr Buha Buhara ra'd 'dan an bile bile çıkm çıkmak ak zo zoru rund ndaa kalı kalırl rlar ar.. Yaln Yalnız ız Zerefşan'daki iki önemsiz mevki ile Semerkant ellerinde kalır. Sogdlar ikili oynar. oynar. Türkle Türklerle rle Arapla Araplarr ara arasın sında da yer değişt değiştiri irirle rler. r. Bu aşamad aşamadaa Türkle Türklerr Seme Semerk rkan ant't'ıı kuşa kuşatı tır. r. Bu tehl tehlik ikes esiz iz küçü küçükk bir bir kuşa kuşatm tmad adır ır.. Ama Ama Arap Arapla larr açısından büyük önem taşır. Türk gücü Arapların aklını başına getirmiştir. Arap Arap egemen egemenliğ liğind indeki eki bölgel bölgelerd erdeki eki tüm güçler güçler ara aralar larınd ındaki aki çekişm çekişmele eleri ri bırakırlar. Geçici olarak birleşirler. Birleşik Arap ordusu Amul'da toplanır.
Ama Ama yerl yerlil iler erde denn ve Türk Türkle lerd rden en oluş oluşan an or ordu du karş karşıs ısın ında da ırma ırmağı ğı geçm geçmee cesaretini gösteremezler. Hatta Türk atlıları Horasan'a akınlar yaparlar. Bu yenilgiden sonra Araplar, Önasya'daki yayılmalarına 15 yıl ara vermek zorunda kalacaklardır. Arap etki ve saygınlığı ağır bir tokat yemiştir. Araplar savu savunm nmay ayaa çeki çekili lirl rler er.. Seyh Seyhun un'u 'unn öte öte yaka yakası sınd ndan an tümd tümden en atıl atılmı mışl şlar ardı dır. r. Susu Susuzl zluk uk günü gününü nünn ac acıs ısıı Arap Arapla lard rdan an bir bir türl türlü ü sili silinm nmey eyec ecek ekti tir. r. Arap Arap kayn kaynak akla ları rı bu sava savaşt ştaa Türk Türkeş eşle leri ri doğr doğrud udan an Su-l Su-lu u ha hanı nınn yöne yönett ttiğ iğin inii bildirirler. 731 yılı başlarında Türkeşlerle Sogdlar Semerkant'ı kuşatmak için güç derler. Semerkant'ın Arap valisi Savra Türklerle savaşı göze alamaz. Horasan'daki Arap genel valiliğinden ivedi yardım ister. Horasan genel valisi Cüneyt, ived ivedii or ordu dusu sunu nu topl toplar ar.. Irma Irmağı ğı geçi geçip p Seme Semerk rkan ant't'aa doğr doğru u iler ilerle ler. r. Anca Ancakk Semerk Semerkant ant'a 'a dört dört fersah fersah uzaklı uzaklıkta kta boğazl boğazlard ardaa Türkeş Türkeş Hanını Hanınınn baskın baskınına ına uğrar. Türkeşler Arapların öncü birliklerini dağıtırlar. Ağır Arap güçleri ile yoğun savaşa girerler. Çarpışma her iki yanın da gücü bitinceye değin sürer. Araplar her yandan kuşatılırlar. Siper kazıp kendilerini savunmak zorunda kalırlar. Türkler kaçanları ve döküntüleri KİŞ önlerinde kuşatırlar. Ertesi gün Türkeş Hanı Arap otağına saldırır. Savunmayı yarıp otağa değin girer. Hor oras asan an'ı'ınn Ara rap p vali valisi si Cüney üneytt ço çokk güç güç duru durum mda kalır alır.. Güçl Güçler erin inin in yeni yenilm lmes esin inin in Arap Arapla ları rınn sonu sonu olac olacağ ağın ınıı an anla lar. r. Burd Burdaa yeni yenild ldiğ iğii an anda da Semerkant'ın da düşeceğini bilir. Semerkant'taki Arap valisi (Savra'ya) ulak yoll yollar ar.. Seme Semerk rkan ant't'ta ta küçü küçükk bir bir koru koruma ma birl birliğ iğii bıra bırakı kıp p ived ivedii kend kendis isin inee yardıma koşmasını buyurur. Semerkant valisi yolu kısaltmak için dağların arasından yürüyüşe geçer. Horasan valisine ulaşmasına dört fersah kala Türk güçleri Semerkant valisi Savra'yı çevirirler. Savaş güneş iyice kızıncaya değin sürer. Türkler savaş alanındaki çayırı ateşler. Suları keserler. Semerkant Arap birliklerini susuz bırakmak isterler. Ateş ve susuzluğun etkisi ile Araplar deli deliye ye döne dönerl rler er.. Çılg Çılgın ınca ca bir bir atıl atılış ışla la Türk Türk ha hatl tlar arın ınıı yarm yarmay ayıı başa başarı rırl rlar ar.. Birlikler birbirine karışır. Amansızca bir çatışma başlar. Bu çılgın savaşta Türkler de Araplar da ateş içinde kalırlar, iki kesim de ağır kayıp verirler. Arap ordusu geri çekilir. Türk atlıları Arapları izlemeyi sürdürür. 120 000 kişilik Arap ordusundan ancak 1000 kişi kurtulabilir. Horasan'ın Arap valisi Cüneyt kendini güç bela Semerkant'a atar. Türkle Türklerr ise Buhara Buhara'ya 'ya çekili çekilir. r. Burada Burada,, Semerk Semerkant ant ile Horasa Horasann arasınd arasındaki aki doğal ulaşım yolunu tutarlar. Arapların gönülgücü kötü biçimde çökmüştür. Asker aylıklarını çok yükseltirler ama Semerkant'ta savaşacak 800 kişi zor bulunur. Savaşçılar, Türklere karşı savaşmayı ölümle bir tutarlar. Ancak tam
bu aşamada Arapların yazgısı döner. Küçük bir çatışmada Türklerin küçük bir birliğini yenerler. Ertesi gün Türk beyi öç almak için Araplara saldırıya geçer. Araplar böyle bir saldırıyı bekledikleri için hazırlıklı bulunurlar. Türk saldırısı geri püskürtür. Arap gönülgücü yükselir. Güzün, Türkler, Soğut ilinden çekilmek zorunda kalır. Arap ordusu Buhara'ya girer. Ardından Semerkant'a destek yollarlar. Araplar Buhara ve Semerkant'ı kurtardıkları için pek mutlu olurlar. Türkeş saldırılarını durdururlar. Bundan sonraki dönemde Sogutlar Arapların içinde erirler. Ghur Ghurak ak Seme Semerk rkan ant't'ıı kuşa kuşatı tır. r. Arap Arapla ları rı başk başken entl tler erin inde denn atma atmayı yı başa başarı rır. r. Arapların elinde yalnız Buhara kalır. Bölge, Türkeş denetimi altında bile olsa bağımsızlık kazanır. 737 Türgiş Kağanının ilerleme yılıdır. Su-lu Han, Çu vadisindeki karargahını Suyab'dan 27 gün içinde Hutal'a alır. Hanın ilerlediğini duyan Esed, Ceyhun ırma ırmağı ğını nınn güne güneyi yine ne geçm geçmey eyee ha hazı zırl rlan anır ır.. Türg Türgiş iş ha hanı nı ırma ırmağı ğı geçe geçerk rken en yakaladığı yakaladığı Araplara ağır yitik verdirir. verdirir. Çekilen Arapların ardındaki Türkler de Ceyhun'un Güneyine geçer. Su-lu Arap birliklerinin ağırlıklarına saldırır. Araplar Belh'e çekilir. Su-lu Han ülkesine dönmez. Kışı Toharistan'da geçirir. Burada ona gerçek İslam'a dönüş savaşçısı Haris katılır. Haris, Su-lu Hana Arap güçleri dağılmışken saldırmayı öğütler. Han asker toplayıp saldırıya geçe geçer. r. Belh Belh yakı yakınl nlar arın ınaa deği değinn iler ilerle ler, r, iler ilerii yürü yürüyü yüşü şünü nü Cürc Cürcan an'a 'a dek dek sürdürür. Başkenti alır. Orda bir süre bekler. Her yana atlılar yollar. Gibb'e göre göre akın akının ın am amac acıı Merv Merv'i'i alma almakk deği değil,l, Batı Batı Toha Tohari rist stan an'ı'ı Arap Arapla lara ra karş karşıı ayaklandırmaktır. Ne ki, Cürcan egemeni, Araplarla birleşir. Su-lu Hanın yanında az bir güç kalır. Eset Su-lu Hanı Haristan'da basar. Hanın yanında yalnız dört bin kişi kalmıştır. Su-lu Harisle güçlükle kaçabilir. Kar fırtınası, yağmur, Esed'in kovalamasını engeller. Gibb'e göre bu Türkeş ilerlemesinde bir dönüm noktasıdır: "Savaş önemlidir. Çünkü Maveraünnehr'de ve belki Horasan'da en azından yakın gelecekte Arap egemenliğine son verecekti. Batı Toharistan egemenleri, Esed yanındaydı. Ancak, Su-lu yengisi, onları kuşkusuz Haris ve Türklerin yanına çekecekti. Ceyhun ile desteklenen Belh, üsleri olacaktı. Bu tehlikeden Arap, Esed'in kararlılığı ve Belh'i başkent seçişiyle kurtuldu." Yenilgi, savaşçılığı nedeniyle Arapların Boğa adını verdikleri Su-lu Hanın da sonu olur. Su-lu Han başlangıçta kendisi pay almaz. Tüm savaş kazancını boylara dağıtır. Son yıllarda bu töresini unutmuştur. Bu durum huzursuzluk
çıkm çıkmas asın ınaa nede nedenn olur olur.. 73 7366 yılı yılınd ndaa Çin' Çin'e, e, 73 737' 7'da da Esed Esed'e 'e yeni yenili lir. r. Boyl Boylar ar ayaklanır. Çin ve Arap yenilgisinin ardından Boylar ayaklanır. Bir boy beyi olan Bağa Tark Tarkan an,, 73 7388 yılı yılınd ndaa bir bir gece gece Su-l Su-lu' u'nu nunn otağ otağın ınıı bası basıp p öldü öldürü rür. r. Ha Hanı nınn öldürülmesi kargaşayı artırır. Sarı Türgiş boyu ile Kara Türgiş boyu arasında kıyasıya bir boğuşma başlar. Türkeş boyları arasında çatışmalar iyice artar. Kimi Türk boyları Çin buyruğunu ister, istek kabul edilir. Çin Issık göl ve İli vadisine yeniden egemen olur. Seyhun-Ceyhun bölgesinde Araplara karşı direniş zayıflar. Türk Beyleri, Arap ilerleyişini durdurma görevini yerine get getirem iremeez olur olurla lar. r. Bunu Bununn sonu sonucu cunnda Maver averaü aünnnehr nehr yeni yenid den Arap Arap egemenliğine girer. Araplar Seyhun'un doğusuna sızmaya başlar. 738'de Sulu Han'ın ölümünden sonra Semerkant'a girebilmişlerdir. Bu sırada Arap milliyetçiliği doruklardadır. Ama her yükselişte olduğu gibi o da doruktayken batmaya hazırlanır. Arap milliyetçiliği yapan Emeviler, Türklere Müslüman olsalar bile tepeden bakarlar, kendilerini Türklerden üstün görürler. Türkleri malları ve canları ile kendilerine helal sayarlar. Şam saraylarının aşırı giderlerini Türk illerinden sağlarlar. Türk topraklarında yıkımlar yaparlar. Sanat eserlerini ortadan kaldırırlar. Türkler Emevilere karşı Şuubiye hareketi oluştuktan sonra yığınlar biçiminde İslamlığa girmeyi benimserler.Yabancı ırk ve uluslardan dindaşlara karşı Emeviler zamanında Arap siyasal ve hukuksal baskısı son ölçüye varır. Birden bire genişleyen Emev Emevii impa impara rato torl rluğ uğun unda da Arap Arapta tann başk başkaa Müsl Müslüm üman anla larr Arap Arapla lara ra eşit eşit sayılmaz. Arapların kölesi gibi görülür. Bir Türk ya da bir İranlının arkasında bi bir Arap Arap nam amaz az kılm kılmaz az.. Ara rap, p, Ara rapt ptan an başk başkas asıı ile gezi gezip p dola dolaşm şmaz az,, evlenmez.119 745'te Türk destan kahramanı, Horasanlı Ebu Müslüm Merv valisi olur. Türk-İslam ilişkilerinde bir yumuşama başlar. Horasan Valisi Ebu Müslüm de Emevi Emevi yöneti yönetimin minden den hoşnut hoşnut değild değildir. ir. Yerli Yerli halkla halkların rın üzerin üzerinee gitmez gitmez.. Gözü Gözü Arap Arap başk başken enti tind nded edir ir.. Or Orda da olan olan geli gelişm şmel eler erii öz özen enle le izle izler. r. Her Her an harekete geçecek biçimde bekler. Bu onun yerli halklarla bütünleşir. Önasya halklarının tümünün onu kendi soydaşı sayması, bu nedenledir. Her nedense Arap tarihçiler bu somut durumu kabule yanaşmazlar. Arap tarihç tarihçisi isi Taberi Taberi,, Horasa Horasan'a n'a doğru doğru uzanan uzanan Arap Arap yayılm yayılması asının nın öyküsü öyküsünü, nü, övün övüner erek ek uzun uzun uzun uzun an anla latı tır. r. Arap Arap tari tarihç hçil iler eree göre göre,, Türk Türkle ler, r, Arap Arapla larr karşısında ancak 20 yıl dayanabilir. Sonuçta 738 yılında kesin biçimde yenilip dağılıyorlar.
Emevi zulmü, Hicaz'da olduğu gibi, Horasan'da da İslam gönüllülerinde isyan duygularını uyandırır. Emeviler, çok cizye almak amacı ile Horasan ve Türkistan halkının Müslüman olmasını önlerler.120 Horasan ve Türkistan'ın yerli beylerini Emeviler aşağılarlar. Yerli beyler de boş durmazlar. Halkı İslama girmemeye çağırırlar. Halk yerli beylerle Emeviler arasında kalır. Bu duru duruma ma daya dayana nama maya yann Merv Merv'l'lii Müsl Müslüm üman anla larr 73 735' 5'te te Emev Emevil iler eree karş karşıı ayakla ayaklanır nırlar lar.. Arap Arap Har Haris, is, peygam peygamber berin in kara kara bayrağ bayrağını ını aça açar. r. Her soydan soydan ezilmiş Müslümanı bu bayrak altında toplanmaya çağırır. Haris ile Türkler arasında bir yakınlık vardır. Bu sırada Türk Yabgu soyu yönetiminde şimdiki Batı Afganistan topraklarında bir beylik vardır. Türk hakanı Su-lu Han Emev Emevil iler eree karş karşı,ı, Arap Arap ayak ayakla lanm nmac acıl ılar arla la birl birlik ikte te,, sava savaşa şa katı katılı lır. r. Kimi Kimi kaynaklar Su-lu hanın mescitler kurarak İslamı yaydığını söylerse de bu kesin değildir. Ancak bu arada Horasan'da Emevi etkisi de silinir, yerini Abbasi etkisi alır. Bilindiği gibi Emeviler koyu Arap ulusçuluğu yaparlar. Abbasiler daha çok İslamlığın yayılmasına özen gösterirler. Horasan, Türkistan halkı İslamlığa değil Arap milliyetçiliğine, Araplara tümden teslim olmaya karşıdır. Bu yüzd yüzden en Abba Abbasi si prop propog ogan anda dası sı bölg bölged edee sıca sıcakk yand yandaş aşla larr bulu bulur. r. 74 747' 7'de de Horasan'da Emevilere karşı açık ayaklanma başlar. Bu ayaklanma giderek yayı yayılı lır. r. 75 7500 yılı yılınd ndaa Emev Emevii yöne yöneti timi mini ninn yıkı yıkılm lmas asın ınaa nede nedenn olur olur.. İşte İşte bu yüzd yüzden en Türk Türkeş eşle leri rinn or orta tada dann çeki çekilm lmel eler erin inee karş karşın ın Arap Arapla larr Seyh Seyhun un'u 'unn doğusunda ilerleyebilirler. Kabil'den Kabil'den daha kuzeydeki kuzeydeki bir Türk merkezi, Göktürk Han soyundan soyundan Budist Toharistan ilidir. Türk beylerinin başkentleri Kunduz ve Belh'tir. Bu beylere bağlı ikinci derecede beylerden Tarkan Tirek, Türkiş soyundandır ve Belh vali valisi sidi dir. r. Onla Onlarr da Emev Emevil iler eree karş karşıı am aman ansı sızz bir bir sava savaşa şa giri girişm şmiş işle lerd rdir ir.. Savaşlar, Belh ile Hindikuş dağlarında, Bamyan Budist külliyesine giden dar geçitl geçitlerd erdeki eki kalele kalelerde rde geçmiş geçmiştir tir.. Türk Türk aşağı aşağı Tohari Toharista stann yabgus yabgusu, u, 709 709'da 'da Emevilere tutsak düşmüştür. 724'te yanındakilerle birlikte halifelik merkezi Şam'a getirilmiştir. 10.. Yüzy 10 Yüzyıl ılda da Gazn Gaznee va Gur' Gur'da da yaşa yaşaya yann Hâ Hâlâ lâçç Türk Türkle leri ri yeni yeni Müsl Müslüm üman an olmu olmuşl şlar ardı dır. r. Bunl Bunlar ar Gazn Gaznel elii Türk Türk soyu soyunu nunn yöne yöneti timi mine ne geçe geçece cekl kler er ve bugünkü Afganlıların atalarına karışacaklardır. Sind ve Hint'e inen Türkler ise, o illerde devlet kurup İslamı yayacaklardır. Bunlar 11. yüzyıldan sonra Müslüman sözünün eşanlamlısı gibi kullanılacak Turuşka (Türk) adı ile anılacaklardır.
Böylece, Müslüman Arap yayılması iç Asyanın kendine özgü eski yaşamı için felaketli sonuçlar doğurmuştur. Bu din önce güney sınırlardan sinsice soku sokulm lmuş uş,, sonr sonraa gitt gittik ikçe çe sesi sesini ni yüks yüksel eltm tmiş iş ve en sonu sonund ndaa sila silahl hlar arın ınaa güvenerek kendini yeterince güçlü bulduğu zaman vahâlârdaki şehirlere zorla yerleşmiş, göçebe çadırlarının içine sokulmuş ve fethedilen toprakta yavaş yavaş tek ve titiz bir ses yükselir olmuştur: Tanrıdan başka yoktur tapacak, Muhammet onun elçisidir. İslamlığın zaferli yayılışı iç Asya tarihinde sonu belirsiz etkiler yaratmıştır. Bu hoşgörü bilmez din orada, eski dünyanın o kadar zararsız görünen anılarına bile kıymış, onları yok etmiştir. Ve daha sonra, bundan birkaç yüzyıl yüzyıl önce, önce, Batılı Batılılar lar bu karapa karaparça rçasın sında da gözükt gözüktükl ükleri eri zam zaman, an, artık artık eski eski geçm geçmiş iş yüzy yüzyıl ılla ları rınn olay olayla ları rını nı,, uyga uygarl rlık ıkla ları rını nı an anım ımsa sata taca cakk hiç hiç bir bir şey şey bulamayacaklardır.121 d. Arap Irkçılığının Çöküşü Arap Arap İmpara İmparator torluğ luğunu ununn sınırl sınırları arı genişl genişledi edikçe kçe,, Emevil Emevileri erinn yaratt yarattığı ığı Arap Arap şovenizmine tepkiler artar, İslam sınırlarına girmiş olan Horasan'ın büyük çoğunluğu Türktür. Önasya'da Türklerle İranlı halklar birleşir. Horasanlı Ebu Müslüm ve Türk beyler, Abbasi ailesinin halife olması gerektiğini ileri sürer. Ebu Müslüm'ün soyu tam bilinmez. Türk, Fars ve Arap olduğu söylenir. Ama önemli olan onun ulusu değil, tarihsel işlevidir. 750 yılında Emevi hanedanı kan tufanı içinde yere serilir. Bütün Emevi soyu kılıçtan geçirilir. Tarihler altı yüz bin kişinin öldürüldüğünü yazarlar. Emeviler, acımasız Arap şovenizminin kanı içinde boğulurlar. Emevi saltanatı 89 yılda bitmiştir (661-750). Arap olmayan suçsuz halklara karşı acımasız yönetimi, tarihte kara bir leke bırakıp silinir. Müslümanlık Arapların gücünden çıkar. Arap olmayan halkların denetimine girer. Emevi çöküşünün İslam tarihinde bir devrim oluşu bundandır. Abbasiler Arap olmayanlara yaslanıp yönetime gelmişlerdir. Hilafet makamı, Muhammet'in amcası Abbas'ın soyundan gelenlerdedir. Kökende yeni devlet de Kureyşlilerin yönetimindedir, iki Kureyşilik arasında dağlar kadar fark vard vardır ır.. Abba Abbasi si kure kureyş yşil iliğ iğin inde de,, devl devlet et başk başkan anlı lığı ğı dışı dışınd ndaa tüm tüm devl devlet et katmanları Arap olmayanların elindedir. Vezirlikler, hükümet, ordu, kültür, tümünde Arap olmayanlar ağırlıklıdır. Açıkçası Türkler ve İranlı halkların elindedir. Başbakanlık Türk Bermekoğulları ailesinin elindedir. Bermekoğul Bermekoğulları ları Belhli Belhli bir Türk ailesidir. ailesidir. Yine Emevi ordularını ordularını darmadağın darmadağın
eden eden Kah ahta tabbi ve ar arka kada daşl şlar arıı Toha Tohari risstan, tan, Hor oras asan an ve Ceyhu eyhunn ötes ötesii Türkleridir. Bağdat'ın planını Bermekoğulları çizer. Abbasi yönetimi ile İslam tarihinde iki aşama gerçekleşti. Arap şovenliğine karşı evrensellik, dinde sünnetçiliğe karşı düşünsel eylem biçiminde gelişti. Kökende Abbasi halifeleri de Emeviler gibi Kureyşi soyundan geliyordu. Onlar da dini önemsemez bir tavır aldılar. Ancak Emevi döneminde hiç düşün eylemi yoktu. Emeviler yalnızca dinsiz ve Araptılar. Abbasiler dine karşı laubali olsalar bile, devlette bir düşün patlaması oldu. Din yalnız istihf istihfaf af edilmi edilmiyor yor,, akıl akıl ve düşünc düşünceye eye yönelt yöneltili iliyor yordu. du. Din kurall kuralları arı insan insan zekası ile ölçülmeye başlandı. İslam yalnız inanç olmaktan çıktı. Düşün olarak gelişme yoluna girdi. Düşün eylemi ilk Basra'da patladı. Basra Ömer döneminde kurulmuş bir kentti. Muaviye döneminde Ceyhun ötesini ele geçirmekle görevli vali, Türk illerinden iki bin genç aydın seçip getirmiş yerleştirmişti. Bu girişim Basra'da bir bir düşün düşün fışkı fışkırma rmasın sınaa yetmiş yetmişti. ti. Mutezi Mutezile le denile denilenn akım akım bunun bunun eserid eseridir. ir. Giderek gelişen Mutezile inancı 7. halife Memun zamanında devletin resmi dini oldu. Memun'un kendisi de Mutezileci ve akideciydi. Kur'an'ın insan ürünü olduğu kabul edildi. Kur'an Tanrı sözleri değil, Peygamberin düşün ve öğretisi sayılıyordu. Sünni Müslümanlar Memun'a Emir-ül kâfirin dediler. Öte yandan Abbasi devleti de giderek Arap devleti kişiliğinden uzaklaştı. Devletin başkenti de Arap sınırları dışındadır. Ömer'in Arap ülkesi sınırı Fırat kıyısındaki Kufe'de biter. Bağdat ise, Dicle kıyısında yer alır. Ayrıca toplum ve devlet düzeninde de Arap ağırlığı silini-yordu. Sözgelimi halife Mansur (754-775) giyinmeyi bile Arap tarzından çıkardı. İran giysisi devletin resmi giyim biçimi sayıldı. Arapların başına uzun külahlar geçirildi. Abbasiler döneminde öbür uluslar kendi gelenek ve törelerini İslam içinde yaşatm yaşatmaya aya sürdür sürdürdü. dü. Sözgel Sözgelimi imi Bermek Bermekoğu oğulla lları, rı, 750 yılınd yılından an önce önce Asya Asya Dalai Lama idiler. Bağdat'ta Abbasi başbakanlığına geçtikten sonra, İslam'ı saygıdeğer Çin modeline göre örgütlediler. İslamın ilk yüzyılının çok belirsiz geleneklerini ve Çin Batiniliğinin kurallarını saptadılar.122 Abbas bbasii döne dönem mind inde Tür Türk ağır ağırllığı ığı devl devlet ette te ken kendini ini iyic iyicee duyu duyurm rmay ayaa başlamıştı. Abbasi halifeleri iyi yöneticilik öğrensin diye oğullarını valilikle Türk illerine yolladılar. Sonraları kime halifeler Türk anaların çocuklarıydı. Sözgelimi Harun Reşid'in üç oğlunun annesi Türktü. Bunlar Harun Resiften sonra art arda halife oldular. Bunlardan Mutesim tüm yazgısını Türklere bağlamışt bağlamıştı.ı. Kardeşini Kardeşini İran askerleri askerleri öldürmüşt öldürmüştü. ü. Koruma Koruma birliğini birliğini Ferganalı Ferganalı Türklerden kurdu. Bunların sayısı yirmi bini aşıyordu. Halife, Türkler için
Bağdat yakınlarında Samra şehrini yaptırdı. Askerler bölgeden uzaklaşmasın diye Samra'da Kabe'nin benzerini yaptırdı. Samra'ya binlerce Türk cariyesi get getirtt irtti.i. Aske Askerl rler er Türk Türk kız kızları ları ile ile evle evlend ndii. Ara rapç pçıl ılıık akım akımıı tümd ümden kırılmıştı kırılmıştı."Ar ."Araplar aplar başlarında başlarında peygamber peygamber olmasa olmasa hiçbir hiçbir utku kazanamaz" kazanamaz" sözü halk arasında yayıldı. Halifeler eskiden tahta çıktıklarında askerler onlara bağlılık yemini ederlerken, Türk etkinliği döneminde halifeler cülus sırasında askere yemin etmeye başladılar.123 "Abbasi devleti 8. yüzyıldan 13. yüzyıl ortalarına kadar 500 yıl yaşamış gözükür. Bu süre içinde 37 halife tahta oturur. Abbasi devletinin gerçek yaşamı 83 yıl ile sınırlıdır. 7 Halife Abbasi halifesi sayılmalıdır. Devletin kala kalann yaşa yaşamı mınd ndaa yaln yalnız ız adı adı ve gölg gölges esii süre sürer. r. Devl Devlet et,, Türk Türkle leri rinn elin elinee geçm geçmiş işti tir. r. Arap Arapla larr sahn sahned eden en uzak uzakla laşı şırl rlar ar.. Ömer Ömer'l'lee başl başlay ayan an etki etkinn Arap Arap ulusçuluğu 8. halifeye dek, 200 yıl sürer, iki yüzyıl sonra Araplar geldikleri çöle dönerler. Arap olmayan halklar din diye sarılırlar ve dinsiz Arabi devi deviri rirl rler er.. Çölde ölde yeni yeni bir din din yara yarattan Arap Arapla lar, r, yin yine çö çöll ller erin ine; e; eski eski yaşamlarına dönerler. Kendilerinin ortaya attıkları dini ellerinden alanlar ise, o din ile çağlarca bütün dünyayı titreteceklerdir. Dini Dininn kuru kurucu cusu su Arap Arap gerç gerçek ekte te kurd kurduğ uğu u dine dine kend kendii de inan inanma mamı mışt ştır ır.. Başkasının dinini alan Türk ise ona tüm kalbiyle bağlanır. Müslümanlık yayıldıkça öbür halkların eski inanç ve töreleri de doğal olarak İsla İslama ma katı katılı lır. r. Zerd Zerdüş üştt İran İran,, Hıri Hırist stiy iyan an Biza Bizans ns tümü tümü İsla İslamm mm egem egemen enli likk alanına girer. Salt kitle değil din adamları da yeni din içinde yerlerini alırlar. Bu İslamın niceliğini artırır, ama niteliğinde de önemli değişimlere neden olur. O dinlerin inançları ile İslam sulanır. Bu yeni öğeler kendi inanç ve öğretilere kanıt olarak Hadis uydurmaya başlarlar. "Peygamber demiştir ki" diye diye başl başlay ayan an biti bitip p tüke tükenm nmez ez ha hadi disl sler erle le sözl sözler erin ine, e, öğre öğreti tile leri rine ne tanı tanıkk getiri getirirle rler. r. Abbasi Abbasiler ler dönemi döneminde nde hadisl hadisler er 600 bini bini aşar. aşar. Hadisl Hadisleri erinn tümü tümü Medine döneminde söylenmesi gerekir. Bütün hadisler on yıla söylenmiştir. Her güne ortalama 200 hadis düşer. Muhammet'in durmadan konuşmuş olması gerekir. Buhari, 600 bin hadisten 7275 tane sağlamını alır. Din de canl ca nlıl ılar arıı an andı dırı rır. r. Hiçb Hiçbir ir din din kend kendin inii besl beslem emed eden en yaşa yaşamı mını nı sürd sürdür ürem emez ez.. İsla İslamı mınn yayı yayılm lmaa alan alanıı geni genişl şley eyip ip egem egemen enli liği ğine ne aldı aldığı ğı ulus ulusla larr ar artt ttık ıkça ça kuralları çoğalmıştır. Hiçbir din, ortaya çıktığı kurallarla kalmamıştır. Yitip gitmeyen İslamın gücüne bu bakış açısını getirirsek, daha iyi anlayabiliriz. Müslümanlıktaki bu değişim ve yenileşme zorunludur da. Muhammet'in Müslümanlığı Arap çöllerinin dışına taşmıştır. Bu değişimin kendine yeni ilkeler, yeni görüşler, başka dayanaklar araması zorunluydu. Dinler toplum,
toplumlar toplumlar yaşam ve tarih içindedir. içindedir.Yaşam Yaşam ve zaman akmaktadır. akmaktadır. Din de bu akışımın içindedir. Bu ne tümden bir gelişme ne de çöküştür. Muhammet'ten sonra dinin yeni bir biçimlenmeye girmesi doğaldır. Bu değişim sürecinde din kimileyin kazanmış, kimileyin yitirmiştir. İslamın gücünü ve yayılmasında dinsel tapınım düzeni büyük rol oynar. Namaz ve tapınımlar kesindir. Camilerde bir imama uyulur. Bu düzen İslam ordularını da sıkı düzene sokar. Geniş alanlara yayılma bu sıkı kurallılık içinde yapılır. Oysa Muhammet'in İslamlığı hiç de böyle değildir. Tapınım ve törenler serbesttir, yumuşaktır, rahattır. İslam tarihi yazarlarına göre, dinsel tapınımın direği durumundaki günlük beş beş na nama mazz Muha Muhamm mmet et döne dönemi mind ndee kesi kesinn deği değild ldir ir.. Mekk Mekkee döne dönemi mind ndee bulunmaz. Bu, ancak 1. ve 2. yüzyıl kelamcıları ile fıkıhçılarının ürünüdür. Muhammet Muhammet döneminde döneminde abdest ve namaz düzensiz ve gelişigüzel gelişigüzeldir. dir. Ayrıca Kur' Kur'an an'd 'daa na nama mazı zınn biçi biçimi mi ve ayrı ayrınt ntıl ılar arıı da an anla latı tılm lmaz az.. Dini Dininn dire direği ği duru durumu mund ndaa deği değild ldir ir.. İkin İkinci ci üçün üçüncü cü düze düzeyd ydee bir bir tapı tapını nımd mdır ır.. Mekk Mekkee ayetlerinde tapınımdan ve namazdan çok belirsiz söz edilir. O da yalnız Muhamm Muhammet' et'ee yönelt yöneltilm ilmişt iştir, ir, kitley kitleyee değil. değil. Namaz Namaz inanan inananlar laraa Medine Medine'de 'de buyrulur. Yalnız kaç kez kılınacağı yine belli değildir. Beş vakit namaz Muha Muhamm mmet et İsla İslaml mlığ ığın ında da kesi kesinl nlik ikle le bulu bulunm nmaz az.. Saba Sabah, h, akşa akşam m ve gece gece namazlarından söz edilir. Emevilerin son dönemlerinde bile günlük beş namaz ilkesi bulunmaz. Ayrıca namaz Kuran'da çok önemsiz bir yer tutar. 6217 62 17 ayet ayetin in tümü tümünd ndee Alla Allah' h'ta tann söze sözedi dili lir. r. Alla Allahh adın adının ın geçm geçmed ediğ iğii ayet ayet bul bulun unma maz. z. Oysa Oysa tapı tapını nıma ma (iba (ibade det) t) deği değine nenn ayet ayetle lerr yaln yalnız ızca ca on ikid ikidir ir.. Hadi Ha disl sler erde de de ibad ibadet et aç açık ık deği değild ldir ir.. Buha Buhari ri'd 'dee konu konu ile ile ilgi ilgili li 15 1500 ha hadi diss bul bulun unur ur.. Ama Ama hiçb hiçbir irin inde de na nama mazı zınn biçi biçimi mi ve beş beş kez kez yapı yapıla laca cağı ğı aydı aydınn değildir. Beli Belirs rsiz izli likk abde abdest st için için de geçe geçerl rlid idir ir.. Abde Abdest st yaln yalnız ız cuma cuma na nama mazl zlar arıı için için kesi kesind ndir ir.. Öbür bür na nam maz azla lard rdaa Muham uhamm met'i et'inn de abde abdest st alm almadığ adığıı olur olur.. Muhammet'in inananlar abdest almadı, namaz kılmadı diye herhangi bir uyarısı bulunmaz. Muhammet, Arap ruhunu bildiği için, tapınım işini esnek bırakır. Özellikle bedevi Arap sıkıya gelmez. Tapınımları onun özgürlüğünü kısıtlamayacak biçimde yapmak gerekir. Yaşam donmuş dine değil, din günlük yaşama uyar. Öte yandan tapınmasız da olmaz. Arap'ı tümden başı boş bırakmak onu dine bağ bağla lama mama makk deme demekt ktir ir.. Ömer Ömer ile ile yakı yakınl nlar arı,ı, Muha Muhamm mmet et't'ten en bu yönü yönünn güvenceye güvenceye alınmasını isterler, isterler, İslam'a İslam'a özgü tapınım düzeni düzeni kurmak gerekir. Ayrıca bu tanım, özgün olmalıdır, öbür dinlerden ayrılmalıdır, işe namaza
çağırı düzeni ile başlarlar. Önce boru çalmayı düşünürler. Ama bu, Yahudiler bor boru u ça çald ldık ıkla ları rı için için,, Yahu Yahudi dile lere re benz benzet etme me olac olacak aktı tır. r. Çan Çan ça çalm lmak ak ise ise Hıristiyan Hıristiyanlığa lığa öykünmedir öykünmedir.. Bu durumda durumda Ömer'in Ömer'in sözlü çağırı (ezan) (ezan) önerisi önerisi beğeni bulur, onaylanır.124 Kur'an'da "Namaz, kötülüklerden ve yasaklardan sizi korur. Her halde Allah'ın zikri ve en büyük şeydir" (Ankebut 45) biçiminde tanımlanır. Başka bir yerde ise "Namaz müminler üzerinde muayyen vakitlerde yazılı farzdır" (Nisa 103) biç biçim imin inde de aç açık ıkla lama ma geti getiri rili lir. r. Anca Ancakk günd gündee beş beş kez kez na nama mazz kılı kılına naca cağı ğı belirtilmez. Beş kez namaz kılınacağı üzerine en somut ayet şudur: "Güneşin doğmasından önce de batışından önce, de Rabbini överek tesbih et! Gecenin kimi saatleriyle, gündüzün iki ucunda da tesbih et ki, Allah senden hoşnut olsun" (Taha 130). Bu da söylenenler de, namazın zamanı ve sayısı açısından, yoruma bağlı şeylerdir. Abdest ve namazın ayrıntılı ilkeleri Muhammet'ten çok sonra bel belir irle leni nir. r. Muha Muhamm mmet et,, başı başıbo boşş Arap Arap ruhu ruhuna na uygu uygunn olar olarak ak,, tapı tapını nıml mlar arıı gevşek bırakmıştır. Daha sonra İslamlık öbür dinlerden ayrılmak için bunu kesinleştirir. Muhammet, inanç düzenine eski dinlerden kimi töre ve gelenekleri almayı da unutmamıştır. Sünnet geleneği bunlardan biridir. Sünnet, eskiden beri Zenciler ve Sami uluslarında yaygın bir gelenektir. Bu bereket Tanrılarına bir tür kurban sayılırdı. Zenciler ve Samiler erkekleri de kızları da sünnet ederle ederlerdi rdi.. Kızlar Kızlarda da klitor klitoris is derisi derisinin nin ucunu, ucunu, erkekl erkeklerd erdee sünnet sünnet derisi derisinin nin ucunu keserlerdi. Hıristiyanlık, kökeni Zerdüştlüğe dayanan vaftizi alarak bu Sami sünnet geleneğini dışladı. Ancak İslamlık, sözde İbrahim'in izinden yürüdüğünü sanarak Sami sünnet geleneğini sürdürdü. Erke Erkekl kler erii oldu olduğu ğunc ncaa kızl kızlar arıı da kaps kapsay ayan an bu sünn sünnet et gele gelene neği ği,, Or Orta taça çağğ boyunca, kimi İslam ülkelerinde uygulandı. Bunlar Suriye, Mısır, Afrika ve Irak gibi iyice samileşmiş ülkelerdi. İran ile birlikte başka Acem ülkeleri uzun
süre bu geleneğe karşı direndiler. Sonunda yalnız erkek sünnetini uygular oldular. Ancak, Yahudiler çocuklarını doğumdan yedi gün sonra sünnet ettiriyorl ettiriyorlardı. ardı. Müslümanlar Müslümanlar gelenekleri geleneklerini ni onlardan onlardan ayırmak ayırmak için, daha uzun bir tarihe bıraktılar.125 e. Dönüm Noktası Bütün halkıyla birlikte İslamlığa ilk katılan göçebe hanı Satuk Buğra Han olur. Bu önemli olay 926 sıralarında Kaşgar'da gerçekleşir. Ancak bu halkın o dönemde iç Asya'da yaşayan Türk boylarından hangisi olduğu bilinmez. Haka Ha kani ni Türk Türk ya da Afra Afrasi siya yabo boğu ğull llar arıı adlı adlı bu Türk Türkle leri rinn Gökt Göktür ürkl kler erde denn indikl indikleri eri sanılı sanılır. r. 893 yılınd yılındaa Batı Batı Türkis Türkistan tan'ı'ı Samano Samanoğul ğullar larına ına bırakm bırakmak ak zorunda kalırlar. 10 yüzyıl başlarında Kaşgar başkentli bir devlet kurarlar. O dönemde Kaşgar, özellikle Budist kültürünün merkezidir. Devlet, eski İslam kaynaklarında Karahanlı ülkesi adı ile anılır. İslamı seçmeden önce Karahanlı Türk Türkle leri ri Budi Budizm zmee inan inanır ırla lar. r. Devl Devlet etin in iki iki ön önem emli li büyü büyükk kent kentii vard vardır ır.. Bunlardan biri bugün de iyi bilinen Kaşgar, öteki ise eski zamanlarda adı çok söylenmiş olan Balasagun'dur. Satuk Buğra Hanın İslamı seçişi de söylence ile karışıktır. Karşılı Cemal 13. yüzyılda şöyle bir olay anlatır: Satuk Buğra Han Afrasiyab oğlu Peşenk soyundandı. Bu soy (Turanlılar soyu) Yasef oğlu Nuh'a dayanır. Ve o, Türk hakanlarından, ilk İslamlığı seçenlerdir. Kaşgar ile Fergana sınırlarındandır. Al Muti Lillah, müminlerin emiri (946-974) iken Emir el-Reşit, Abdül Malik Nuhoğlıı, Samanoğlu (954961) 96 1) devl devlet etii döne dönemi mind ndee Ka Kaşg şgar ar İsla İslaml mlığ ığıı beni benims msed edi.i. (Bil (Bilge ge Kül Kül Ka Kadi dirr Handan sonra) Türklerin yönetimi, Bazır Arslan'ın kardeşi, Oğulcak Kadir Han'a geçti. O, İslama çağrı mektuplarını hiç dinlemiyordu. (Samanoğullarından) Nasır oğlu Mansur, kardeşlerinden kaçarak Kaşgar'a vard vardı.ı. Oğul Oğulca cakk on onu u konu konukk olar olarak ak ağır ağırla ladı dı.. "Vat "Vatan anın ınaa geld geldin in,, ulus ulusun unaa konuksun. Sana kardeşin cefa etti. Biz vefa gösteririz" dedi. Ona Artuç ilinin yönetimini verdi. Ve Nasır, (Oğulcak Kadir Han'dan) mescit yapabilmek, ibadet etmek için bir sığır derisi kadar yer istedi. (Oğulcak) "Buyur, istediğin senin olsun" dedi. Nasır bir sığır kurban etti. Derisini (ince bir şerit gibi) uzunluğuna kesti. Bunlarla bugün Artunç mescidi olan alanın çevresini çizdi. Oğulcak Satuk'un amcası idi. (Satuk) on iki yaşını bitirdiği zaman, yüksek derecede güzelliği, parlak görünüşü, doğal zekası, duru zihni, geniş anlayışı,
uzak görüşü ve aklı ile, geçmiş melikoğulları arasında, eşsiz idi. Buhara'dan kervan geldiği bir gündü. Satuk, taşıdıkları eşyayı görmek için, Artuç'a vardı. Ve Samanoğlu Nasır, onu konuk etti. Ona ikramda bulundu. Öğle zamanı gelince, Müslümanlar dinsel görevlerini yerine getirmek için kalktılar. Satuk ise ise bu mutl mutlu u göre görevi vi bilm bilmiy iyor ordu du.. (Nam (Namaz az kıla kılan) n) ha halk lkaa bakt baktı.ı. Biti Bitinc nce, e, Samanoğluna, ne yaptıklarını sordu. Samanoğlu "gece ve gündüz içinde bize beş kez böyle tapınım zorunlu kılındığı bir gerçektir" dedi. (Satuk) sordu: "Kim bunu size farz kıldı?" Anında Samanoğlu, ona yaratanı güzel adları ve yüce yüce öz özel elli likl kler erii ile ile an anla latm tmay ayaa giri girişt şti.i. Alla Allah' h'ın ın sela selamı mı üzer üzerin inde de bulu buluna nann Muhammet'in dili ile, İslam'ın şartlarını, ümmetin öykülerini ve iyiliklerini saydı. Bundan sonra (Satuk) şöyle dedi: "İlah O'dur ve O'ndan başkasına tapınım hak değildir. Ve bu Nebi'den daha doğru ve kendisine bağlanmaya hak kazanmış kimse olamaz. Ve dini kabul etti. Ve hizmetindeki genç oğlanlar ile maiyetinin de İslama, imana girmelerini istedi. Tümü Müslüman oldular." 126 Karşılı Cemal'in anlattıklarına göre, genç Satuk Buğra, İslamı seçtiğini gizler. Oğulcak Kadir Han, İslamın Artuç'ta yayıldığını öğrenir. Karşı önlem olarak, Artu Artuç' ç'aa bir bir put put tapı tapına nağı ğı yapt yaptır ırır ır.. Satu Satukk Buğr Buğraa Ha Hann tapı tapına nağı ğınn yapı yapımı mına na katılmak zorunda kalır. Tuğlaları taşırken, içinden bu tapınağı, Allah'a adar. Yengesi Hatun'un gizli yardımı ile, amcasının kuşkularından kurtulmaya çalışır. Yirmi beş yaşına gelince, ava çıkar gibi yapar. Elli Müslüman ile birlikte birlikte Kaşgar'dan Kaşgar'dan kaçmayı başarır. Tabgaç şehrini ele geçirir geçirir ve orda üç yıl kalır. Amcası kendisine karşı saldırıya geçer. Satuk, Fergana Müslümanla Müslümanlarının rının da içinde içinde bulunduğu bulunduğu bin kişilik kişilik bir güç derler. derler. Amcasının ordularının saldırısına dayanır. Sonunda Satuk, amcasını yener. Atbaş ve Kaşgar'ı alır. Artuç tapınağını mescit yapar. Bu dönemden ayakta kalan Atba Atbaşş kale kalesi si kalı kalınt ntıl ılar arıı günü günümü müze ze ulaş ulaşmı mışt ştır ır.. Atba Atbaşş kale kalesi sini ninn an anıl ılar arıı zama za manl nla, a, içer içerik ik deği değişt ştir irir ir.. Ma Mana nass dest destan anın ında dann kesi kesitl tler er için içinde de yer yer alır alır.. Kırgızlar, Atbaş kalesine, Manas destanı kahramanlarından Koşay'ın adını verirler. Kaşgar ve Artuç anıtları ise birçok kez yeniden yapılacak, özgün kişiliği günümüze ulaşmayacaktır. Satuk Buğra Han, 955 yılında öldüğünde Artuç mescidi külliyesine gömülür. Bu ulu anıt Doğu Türkistan'da İslamın simgesi olur. Çinliler ve Kalmuklar birçok kez mezarı yıkarlar, Türkler yeniden yaparlar.
Karahanlı Türklerinin İslamı seçmeleri sonucu, Batı Türkleri arasında din savaşı biter. Batı Türkistanın tümü ile Doğu Türkistan'ın batısı, Karahanlı Türk Türk devlet devletii yöneti yönetimin minde de birleş birleşir. ir. Ancak, Ancak, Uygurl Uygurlar ar İslaml İslamlığı ığı seçmez seçmezler ler.. Uygurlarla Müslüman Türkler, savaş alanında olduğu gibi, kültür alanında da kıya kıyası sıya ya yarı yarışı şırl rlar ar.. Uygu Uygurl rlar ar an anca cakk 147 14733 sıra sırala ları rınd ndaa İsla İslamı mı beni benims mseeyeceklerdir. Türkistan'da Karahanlı Türk devleti İslamın kalesi olarak yükselir. Artık, Karahanlılar İslamın yayılma siyasasını üstlenmişlerdir. Bu durum, saf kan Türklerin hoşuna gitmeyecek bir şey değildir. Birbiri ardınca Yarkent, Kotan gibi Budist uygarlığının uygarlığının eski kaleleri, İslamın eline düşer, düşer, İslam belli ölçüde Doğu'dan gelen Çin kültür etkisine karşı bir duvar görevi yapar. Bund Bundan an sonr sonrak akii döne dönemd mdee Ka Kara raha hanl nlıı devl devlet etin inin in geli gelişm şmes esii şöyl şöylee olur olur:: Karaha Karahanlı nlılar lar,, İslamı İslamı seçtik seçtikler lerii yıllar yıllarda da Batı Batı Türkis Türkistan tan'ın 'ın kuzey kuzey illeri illerinde ndenn Argu'yu geri alırlar. Samanoğulları 962 yılında Buğra Bey adında bir hanın yönetimindedir. Buğra Han 980 lerden sonra Sayram ve Samani illerini alır. Böylece Karahanlılar Hotan'dan batıya doğru, Türkistan'a egemen olurlar. Bu ilk büyük Müslüman Türk devleti 926-1220 arasında üç yüz yıl yaşar. İdil İdil Irma Irmağı ğını nınn kuze kuzeyy kıyı kıyıla ları rınd ndak akii Türk Türk boyl boylar arın ında dann eski eski Bulg Bulgar arla ları rınn İslamlığı seçişleri bir söylence ile karışıktır. 922 yılında Bulgar öncüsü Almuş, düşünd düşündee söylen söylences cesel el biçimd biçimdee gerçeğ gerçeğee erer, erer, böylec böylecee İslamı İslamı seçer. seçer. Almuş, Almuş, hali ha life feye ye bir bir mekt mektup up yaza yazar. r. Kend Kendis isin inee İsla İslamı mı öğre öğrete tece cek, k, mesc mescit it ve kale kale yapacak elemanlar ister. Yollanan Abbasi elçileri 922 yılının soğuk bir mart gününde, gününde, Hazar kıyılarındaki kıyılarındaki Türk Oğuz kapısına varırlar. varırlar. Elçiler Elçiler arasında, arasında, ünlü gezgin İbni Fadlan'la birlikte, Abbasiler hizmetindeki iki Türk genci de vardır. Elçiler soğuğa karşı kalın giysiler giymişlerdir. Çift hörgüçlü Türk deve devele leri ri üzer üzerin inde de yolc yolcul uluk ukla ları rını nı sürd sürdür ürür ürle ler. r. Oğuz, Oğuz, Peçe Peçene nek, k, Başk Başkur urtt bölgelerin bölgelerinden den geçerek geçerek 70 günde Bulgar eline ulaşırlar. ulaşırlar. Bulgarlar o dönemde dönemde göçe göçebe be yaşa yaşama makt ktad adır ır.. İbni İbni Fadl Fadlan an,, İdil İdil kıyı kıyıla ları rına na ve Oğuz Oğuzla larr ar aras asın ınaa İslamlığın sıçradığını yazar. Elçiler Almuş'un otağında toplanırlar. Bulgar boy beyleri, halifenin İslama çağrısını ayakta dinlerler. Yeri titreten bir tekbir ile İslama girerler.127 Türk Türkis ista tan' n'da da oldu olduğu ğu gibi gibi İdil İdil kıyı kıyıla ları rınd ndak akii göçe göçebe bele lerr ar aras asın ında da İsla İslaml mlık ık yerleşmeye başlar, İslam yaşam düzeni mescit çevresinde toplanır. Yerleşik topl toplum umaa geçi geçişş hızl hızlan anır ır.. El sana sanatl tlar arıı geli gelişi şir. r. Bulg Bulgar arla lar, r, deri deri,, ma made denn ve mücevher işlemede uzmanlaşırlar. Çizme yapımı ile ünlenirler. İdil Bulgarları, İslam'ın Kuzey'deki en uç noktası olur. Bulgarlar arasında yeti yetişe şenn bilg bilgin inle ler, r, İsla İslaml mlığ ığıı Başk Başkur urt't'la larr gibi gibi batı batı Türk Türk boyl boylar arıı ar aras asın ında da
yayarlar. Ancak 10. yüzyıl başlarında Türklerin büyük çoğunluğu henüz İslamı seçmemiştir. Doğu Doğu Türk Türkis ista tan' n'da da ise ise İsla İslaml mlık ık Budi Budizm zmle le yüz yüz yüze yüze gele gelece cekt ktir ir.. Turf Turfan an Uygurları 15. yüzyıla değin Burkan dininde kalır. Kara hitay ve Moğol yayılması Doğu'da İslamı yıkmak isteyen akınlardır. Karahitay akını, 112811500 ara 115 arasın sında da Hakani Hakani (Kara (Karahan hanlı) lı) Türk Türk devlet devletini ininn Argu'd Argu'daki aki illeri illerini ni ele geçirir. geçirir. Kısa süre içinde SeyhunSeyhun- Ceyhun Ceyhun arasını arasını hatta Horasan ve Kirman'a Kirman'a yayı yayılı lır. r. Anca Ancakk Argu Argu dışı dışınd nda, a, Ka Kara rahi hita tayl ylar ar,, Ha Haka kani ni beyl beyler erin inii yerl yerler erin inde de bırakıp vergi almakla yetinirler. Moğollar ise, soylarını Han olarak açıklarlar. Karahi Karahitay taylar lar dönemi döneminde nde,, Nayman Nayman ve Kereit Kereit beyi beyi Küçlüg Küçlüg Han Türk't Türk'tür. ür. Anca Ancakk Müsl Müslüm üman an deği değild ldir ir.. Müsl Müslüm üman anla lara ra ağır ağır bask baskıl ılar ar yapa yapar. r. Mo Moğo ğoll kıyımlarını destekler. Türkistan'da İslam kentlerinin yakıp yıkılmasına, göz yuma yumar. r. Ama Ama tüm tüm bu bask baskıl ılar ar,, Türk Türkis ista tan' n'da da İsla İslam m uyga uygarl rlığ ığın ınıı sars sarsma maz. z. Uygurlar, Moğollara, Uygur yazısını ve Budizm'i öğretirler. Karahanlı uygarlığı, Oğuz ili sayılan Cend'de biter. 12. yüzyılda Karahanlı etkinlik alanının dışına İslamlık henüz ulaşamaz. Bu bağlamda, Kıpçaklar, İdil ve Özi ırmağı yatakların yataklarında da yaşayan yaşayan Çuvaşlar, Çuvaşlar, Peçenekler, Peçenekler, Batı Oğuzlar, Kıpçak Kuman gibi Türk boyları İslama girmezler. O dönemde İslamlığın etkinlik alanı dışında kalan bu boyların bir bölümü, hiç İslamı seçmeyecektir. Yaln Yalnız ız İdil İdil Bulg Bulgar ar kent kentle leri ri İsla İslamı mınn kuze kuzeyd ydek ekii en etki etkinn merk merkez ezle leri ri olur olur.. İslaml İslamlığı ığınn bu dönemd dönemdee Batı'y Batı'yaa ilerle ilerleyiş yişi,i, Saltuk Saltuknam name'd e'dee söylen söylences cesel el anı olar olarak ak an anla latı tıla laca cakt ktır ır.. Salt Saltuk ukna name me,, Öz Özii ırma ırmağı ğı kıyı kıyıla ları rınd ndak akii İsla İslaml mlaş aşma ma sürecini öyküleştirir. Türklerdeki yaygın bir kanıya göre, İslam Türk erimesine engel olmuştur. Türk ruhuna ve yaşam biçimine uygun bu inanç Türklüğün kalıcılığını sağlamıştır. Oysa kimi somut belgeler bu savın tutarsızlığını açıkça ortaya kor. Kaşgarlı Mahmut, Seyhun Ceyhun arasında İslamlar içinde, Türkler ezici çoğunluktadır. Türkler İslamdan sonra İran'lı halklar içinde erimiştir. Sam amaanoğulları döneminde de Seyhun-Ceyhun arasında Türkler çoğu ço ğunl nluk ukta tadı dır. r. Zeki Zeki Veli Velidi di Toga Togan' n'aa göre göre,, Kur' Kur'an an'ı'ınn ilk ilk Türk Türkçe çe çevi çeviri risi si Samanoğulları döneminde yapılmıştır. Kur'an'ın İran dillerine çevirisi de Samanoğulları dönemindedir.128 Müsl Müslüm üman an ve Hıri Hırist stiy iyan an dins dinsel el öğre öğreti ti ümme ümmett ve soy soy öğes öğesii ile ile çeşi çeşitl tlii bak bakım ımın ında dann or orta takl klık ık göst göster erir ir.. Ümme Ümmett aynı aynı inan inancı cı payl paylaş aşan an kims kimsel eler er topluluğudur. Soy ise aynı kandan gelen insan ortaklığıdır. Her iki dinde de ümmet anlayışı ne ölçüde güçlü ise soy anlayışı o ölçüde zayıftır. Soy öğesi güçlendikçe ümmet bağı zayıflar. Uygarlıklar bir dinden tüm uluslara o
dinin genel özelliklerini vurmak ister. Soy ise kendi damgasını vurmaya çalışır. Hıri Hırist stiy iyan an öğre öğreti tisi sind ndee ümme ümmett uyga uygarl rlığ ığın ının ın or orta takk no nokt ktal alar arıı son son dere derece ce güçlüdür. güçlüdür. Soy öğesi en aza inmiştir. inmiştir. O dönemde dönemde Hıristiyanl Hıristiyanlığın ığın kucakladığı kucakladığı Avru Avrupa pa ulus ulusla ları rı henü henüzz ulus ulus deği değild ldir ir.. Dill Diller erii bile bile oluş oluşma mamı mışt ştır ır.. Roma Roma uygarlığı o dönemde doğmamıştır. Yeni din putataparlık döneminin tüm izlerini silmeye çalışır. Bu yüzden Hıristiyan uygarlığı kapsadığı uluslara ulus ulus deği değill ümme ümmett damg damgas asın ınıı vuru vurur. r. Ha Haçl çlıı akın akınla ları rınd ndaa ulus ulusla larr yokt yoktur ur,, Hıristiyan savaşçılar vardır. İslam uygarlığında durum değişiktir. Türk Fars, Hindu gibi uluslar İslam'a girdik girdikler lerind indee köklü köklü birer birer uygarl uygarlığa ığa sahipt sahiptirl irler. er. İslama İslama girerk girerken, en, İslam' İslam'ın ın ilke ilkele leri rine ne kend kendii uyga uygarl rlık ıkla ları rını nı da kata katarl rlar ar.. Yaşa Yaşam m biçi biçimi mi bakı bakımı mınd ndan an,, Muhammet'in İslamlığı onlar için çok dardır. Bu yüzden sonraki İslamlık bambaşka bir İslamlık olarak gelişecektir. İslama girenler yüksek kültürden halklar, dinden aldıklarından çok dine verirler. Müsl Müslüm üman an Türk Türkle lerr ar aras asın ında da ilk ilk döne döneml mler erde denn başl başlay ayar arak ak Türk Türkle lerd rdee iki iki akımın ortaya çıktığı anlaşılıyor. Bunlardan birincisi, Müslümanlığı, Arap yöneticilerinin buyurdukları biçimde olduğu gibi kabuldür. Bu akım, Arap'ın nesi varsa tümüne özenmiştir. Dininden diline değin, müziğinden zevkine, tüm tüm düşü düşünc ncee düny dünyas asın ınaa ve yaşa yaşam m biçi biçimi mine ne ve geçm geçmiş işin ine, e, ve sonu sonuçt çtaa pisl pisliğ iğin inee deği değinn nesi nesi vars varsaa tümü tümünü nü baş baş tacı tacı etmi etmişt ştir ir.. Küçü Küçülm lmee ile ile tüm tüm benliğini yitirmiştir. Türk'e düşman olmuştur. Ulusal değerleri yitirip erime sürecine girmiştir. f. Arapçanın Konumu Geçmişte Geçmişte Arapça Arapça kutsal bir dil değildir. Putatapar Putatapar dilidir. dilidir. Latince gibi bilim dili de olamamıştır. Çöl Arabının dilidir. Olanakları ile zengin bir dildir. Bir araştırmacıya göre Arapça, tıpkı Arap'ın kendisidir. Arabın kişiliğine uygun özellikler taşır. Arapça amaçları gizler. Kesinlik yerine kıvraklık ve kaypak anlatımı seçer. Genellikle halk yığınları uyutma ve yanıltma, sürü gibi belli bir yöne sürüklemeye yatkındır. Arapçada ses ezgisinin tonunu ayarlayarak, ayarlayarak, aynı şeyi farklı farklı tonlarda tonlarda söylemek söylemek olanaklıdı olanaklıdır. r. Böylece Böylece zihinler zihinler tütsülenir, kişi büyülenir, istenen her şeyi, halk topluluklarına ve hatta aydın geçinenlere benimsetilir. Söylev dili olarak Arapça bu bakımdan ideal bir dildir.129
Ancak Arapça, Kur'an'ın anlamı ile önem kazanınca durum değişir. Arapçayı daha daha da ze zeng ngin inle leşt ştir irme mekk için için siyas siyasal al yaşa yaşaml mlaa ilgi ilgili li alan alanla lard rda, a, Fars Farsça ça,, Yunanca ve hatta latinceden sözcükler, terimler alınır. Kimi zaman bu sözcük ve terimlerin anlamsal karşılıklarını oluşturacak Arapça sözcükler, terimler geliştiril geliştirilir. ir. Bunların Bunların kimileri kimileri İslamın İslamın ilk günlerine günlerine uzanır. uzanır. Sözgelimi, Sözgelimi, Kur'an Kur'an metinlerinde bile bunlarla karşılaşılır. Müsl Müslüm üman anla ları rınn izle izleme mesi si gere gerekt ktiğ iğin inee inan inanıl ılan an al-S al-Sir irat at al-M al-Mus usta taki kim m Roma Romalı lıla ları rınn ip çekm çekmec ecee dümd dümdüz üz gide gidenn yoll yollar arın ının ın karş karşıl ılığ ığıd ıdır ır.. Sira Sirat, t, Lati Latinc nced edek ekii stra strata ta'd 'dan an geli gelir. r. İngi İngili lizc zced edee ki stre street et ile ile aynı aynı kökt kökten endi dir. r.13 1300 Ancak, Ancak, İslamlık İslamlık doğudan doğudan batıya batıya yayılınca yayılınca Kur'an'ın Kur'an'ın sözcükleri sözcükleri tümcelerin tümcelerinin in bil bilee doğr doğrud udan an Tanr Tanrıı sözl sözler erii oldu olduğu ğu görü görüşü şü yerl yerleş eşir ir.. Kur' Kur'an an dili dili Arap Arapça ça böylece İslam halklar arasında kutsallık kazanır. İnanca göre Tanrı Arapça buyurmuştur. Onu öğrenmek gereklidir. Böylece Arap olmayan uluslarda Arapça öğretimi araç olmaktan çıkar, amaç durumuna gelir. Bilim demek Arapça demektir. İslam inancına göre Kur'an tüm evrensel bilgileri kapsar. Yalnızca bu bilgiler örtülüdür. Sözcüklerin altına gizlenmiştir. Kişi ne ölçüde iyi Arapça bilirse bu bilgileri anlayabilir. Arapça bilmek salt en büyük bilim değil, en büyük sevap durumuna da geçer. Eski dönemlerde bilim dili Yunanca ve Süryanicedir. Hıristiyanlar dışında kimse ilgilenmez. Yunan ve Süryani dilindeki bilgiler Arapçaya çevrildikten sonra sonra Müslüm Müslümanl anlıkt ıktaa gelişm gelişmee başlar başlar.. Aralar Aralarınd ından an seçkin seçkin kişile kişilerr yetişi yetişir. r. Arapça bilim dili olma yolunu tutar. Bu arada Yunancadan birçok sözcük Arapçaya girer. Ancak neden sonra bu terimlerin yerine Arapça karşılıkları bulunacaktır. Köke Kökend ndee Arap Arapla larr için için de Arap Arapça ça kuts kutsal al deği değild ldir ir.. Puta Putata tapa parr dili dilidi dir. r. Çöl Çöl Arabının dilidir. Latince gibi bir bilim dili hiçbir dönemde olmamıştır. Arap için için büyü büyükk ön önem em taşı taşıya yann kılı kılıç, ç, deve deve,, kadı kadınn gibi gibi kavr kavram amla ları rınn bol bol bol bol karş karşıl ılık ıkla ları rını nı bulu bulund ndur uran an bir bir dild dildir ir.. Kızg Kızgın ın çö çöll alev alevin inin in alev alevii ile ile yanı yanıp p tutu tutuşa şann Arap Arap'ı'ınn bu alan alanda daki ki sözc sözcük ükle leri ri akla akla durg durgun unlu lukk vere verece cekk ölçü ölçüde de zengindir. Arap insanının duygusal etkinliklere gösterdiği duyarlılık çok büy büyük üktü tür. r. Bu öz özel elli lik, k, için içinde de yaşa yaşadı dığı ğı aydı aydınl nlık ık,, co coşk şkul ulu u doğa doğanı nınn bir bir sonucudur. Gün boyu hemen hemen kesintisiz ışıyan güneşin engin ışık denizi içindedir. İnsanın bakışlarının, en ırak köşelere kadar uzanmasını sağlayan temiz havanın tadını çıkarır. Ülkenin görüntüsünün tekdüzeliğinin değişmesi akşamla başlar. Geceleyin Arap insanının hayal gücü, ışıldayan yıldız göğünün etkisiyle harekete geçer ve bu, adeta gökten beslenir. Ülkenin
doğası sonuçta insanın kendisini bedensel olarak iyi hissetmesini, sağlıklı olmasını, hayattan zevk duymasını, yürekli ve kendine güvenen biri olmasını sağladığı gibi, şiirsel (edebi) duyarlığa elverişli katkı yapar. Bu bakımdan Arap insanı şiiri ve anlatı sanatını oldumo-lası sever. Şimdi kutsal kitap da bu dilde dilde yollanmışt yollanmıştır. ır. Ama Tanrı soydaşları soydaşları Kur'an'ı anlasınlar diye Arapça Arapça yollamıştır. "Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik. " (Yusuf 2) Peygam Peygamber ber dönemi döneminde nde İslama İslama yürekt yürekten en bağlı, bağlı, inançl inançlıı kimsel kimseler er içi içinn bile bile kuts kutsal al olan olan yaln yalnız ız Kur' Kur'an an'ı'ınn an anla lamı mıdı dır. r. Yoks Yoksaa dili dilinn kend kendis isii yine yine düny dünyaa dilidir. Çöl Arabının bu dili nasıl bilim dili oldu? Arapçayı geliştirip böyle bilim dili durumuna getirenler de Araplar değildir. İslamın büyük düşün adamları Arap olmayanlar arasından çıkar. Arap dili sözlüğünün büyük açıklamacısı Ebu Nasır Farablı bir Türktür. Farabi'nin hemşehrisidir. Sözlüğü, Lügat-i Cevheri adı ile ünlüdür. Bu Türk yazar sözlüğ sözlüğünü ünü bitird bitirdikt ikten en sonra sonra Arapla Araplara ra verirk verirken, en, "dilin "dilinizi izi bir yabanc yabancıda ıdann öğreniniz" der. Arapça tüm İslam medreselerinde, kısa sürede bilim dili olarak kurulur. Ama bu da yetmez araç işlevini de aşıp bir kutsallık kazanır. Bilimin kendisi gibi bir katmana tırmanır. Zaten Kur'an'da her şey vardır. Onlar örtülüdür yalnızca. Sözcüklerin altına gizlenmiştir. Kişi ne ölçüde iyi Arapça bilirse o ölçüde iyi anlar. Arapça bilimlerin en başına geçer. Kendisi ana bilimi olur. Arapça öğrenmek yalnız bilim değil, en büyük sevaptır da. îşte medresecilerin ve çeşitli soydan kişilerin emeği ile Arapça ilerleyecek bir bilim dili durumuna gelecektir. Köke Kökend ndee Kur' Kur'an an Arap Arap ha halk lkıı için için indi indiği ği için için,, Arap Arapça çadı dır. r. Yoks Yoksaa Arap Arapça ça inmesinin başka nedeni bulunmaz. Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde bu durum vurgulanır: "Biz "Biz,, göre görevl vlen endi dird rdiğ iğim imiz iz her her resu resulü lü an anca cakk kend kendii topl toplum umun unun un dili diliyl ylee gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. " (İbrahim 4) Ancak daha sonra bu gerekçe unutulup, bir araç işlevinde olan Arapça, Arap milliyetçilerinin elinde amaca dönüşücektir.
Emevilerin Arapçayı İslamın resmi dili kabul etmeleri Arapçanın önemini artırır. Irak, Suriye, Mısır, Beberistan'da Arapça yerel dilleri bir silindir gibi silip geçer. O halkları araplaştırır. Dil sayesinde Araplık Arap olmayan halkları eritir. Arap Arapça çanı nınn bu üstü üstünn konu konumu mu nede nedeni niyl ylee tüm tüm İsla İslam m aydı aydınl nlar arıı ürün ürünle leri rini ni Arapça yazarlar. Bu daha sonraki dönemlerde bütün Müslüman uygarlığının Araplara mal edilmesine neden olur. Günümüzde Farabi, Elbiruni, İbni Sina, gibi Türk bilginler ürünlerini Arapça yazdıkları için Arap sayılırlar. Araplar da bu fırsatı kaçırmayıp, tüm düşünür, aydınlara sahip çıkarlar. Ortaçağ Batı aydınları yapıtlarını Latince yazmalarına karşın, hiç kimse onları bir ulusa mal etmez. İşin İşin ilgi ilginç nç yanı yanı,, Arap Arapça çayı yı böyl böylee bili bilim m dili dili biçi biçimi mind ndee geli gelişt ştir iren enle lerr Arap Arap olma olmaya yanl nlar ardı dır. r. İlk İlk İsla İslam m düşü düşünü nürr ve bili bilim m adam adamla ları rı Arap Arap olma olmaya yanl nlar ar arasından çıkar. Yunan bilim ve düşününden onlar yararlanırlar. Bilim ve düşünde yaratıcılar yine Arap olmayanlardır. Arapça bile yine Arap olmayanlarca işleniyor, geliştiriliyordu. Çünkü Arapça Kur'an dilidir, Tanrı dilidir. Onun ilerletmek salt bilime hizmet değil, büyük sevaptır da. Arapçaya karşı en etkin direnç Farsça ile Türkçeden gelir. Öbür yerli diller gibi teslim olmaz bu diller. Ancak Arapçanın kutsal sayılması bu dillere de yığınla Arapça öğenin girmesine neden olur. Din ve şeriatla ilgili yığınla terim sürekli bu dillere dolar. 11.Yüzyılda Firdevsi'nin Şehnamesinde 1015 Arapça sözcük geçer. Aynı yüzyıldan kalan Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'inde de durum aynıdır. Her iki dilin böylesine kapsamlı iki yapıtında bun bunca ca az Arap Arapça ça sözc sözcük ük kull kullan anıl ılma ması sı,, ilk ilk döne döneml mler erde deki ki ulus ulusal al bili bilinc ncin in varlığını gösterir. Nitekim Karahanlılar İslam uygarlığına birçok yenilikler get getirir irir.. Dön önem emin inde de Kar arah ahan anlı lı uyga uygarl rlıığı Türk Türk dünya ünyası sını nınn merk merkez ezii konu konumu mund ndad adır ır.. Anca Ancakk Ka Kara raha hanl nlıı uyga uygarl rlığ ığı,ı, Burk Burkan an ve Ma Mani ni dinl dinler erii çevresinde gelişmiştir. Böylece Karahanlıların İslam uygarlığına katkıları, özellikle Budist kültürden kaynaklanır. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig'de anlattığı "Hakan" kavramı Gök-Tanrı ve Budist Ulug-Könüngü mezhebinin öğretilerine dayanır. Bu öğreti ve Türk geleneğine göre, Hakan halkını (kara bodun) koruyan, yediren, giydiren bir kişidir. Ulusal töreyi savunmak için, bilgisini ve zekasını, gerektiğinde canını halkı için veren Bilge Han'dan esinlenir, insan üstü özellikleri vardır. En etkin biçimde halkı eğitmekle yükümlüdür. Bu anlayış, Türk Budizminden kaynaklanır. Türk Budizminde Burkan, elinde kamçı ve sopa tutan, sert bir hakan, bey ya da yetkilidir.
Kutadgu Bilig'de Hakan "ajun tözi"dir. Bu iki sözcük, iki ayrı kültürden kalır. Töz eski Türkçede, ruh, kök demektir. Ata ve Tanrı ruhlarının keçeden görüntüler görüntülerii için de kullanılır. kullanılır. Ata tapıncı bu inanç vardır. Ajun sözü, Budist Budist Türk Türk belgel belgeleri erinde nde,, çeşitl çeşitlii yaşam yaşam biçiml biçimleri erini ni karşıl karşılar. ar. Sözcük Sözcük,, Karaha Karahanlı nlı yazınında, dünya anlamında kullanılır. Böylece, Kutadgu Bilig'de hakan, dünyanın ruhu sayılır. Kutadgu Bilig'de, hakan tipi Küntogdı'nın kişiliğinde sunulur. Hakan Küntogdı, eski Türk geleneğinde "kut" sahibidir. Göksel bir ejder (evren) in harekete getirdiği felek çarkının kutlu bir anında, hakan kut sahibi olmuştur. Burada, eski gök dini ve Kök-luu adını taşıyan göksel ejder şiiri, göğün temsili olduğu dönemdeki inançların yeni bir yorumudur. Hint İran dinlerinde zaman kavramı, Hint'te Kala, İran'da Zurvân adlı kişilerde birleşir. Bunlar ejder olarak düşlenir. Kutadgu Bilig'de evren'den başka bir zaman kavramı daha vardır. Bu eski Türklerdeki zaman Tanrısı Öd'ün bir türüdür. Ödleg gece ve gündüz ilerleyen bir at olarak düşünülür. Nitekim kimi belgelerde zaman Tanrısı Kala, bir at ya da araba sürücüsüdür. Eski Türk Tanrısı, Yol-Tengri de aynı biçimde düşünülür. Ejder ve at motifleri ile bir birli likt kte, e, göks göksel el dönü dönüşü şüm m kavra kavramı mı,, Budi Budizm zmin in Ka Kala la ca cakr kraa (zam (zaman an ça çark rkıı Tanrısı) na benzer biçimde düşlenir. Orta Asya'da bulunan çok sayıdaki, insan başlı arslan çizimleri yaygın bir söyl söylen ence ceye ye daya dayanı nır. r. İnsa İnsann başl başlıı ar arsl slan an mo moti tifi fi,, Budi Budist st ma masa sall llar arda da da yayg yaygın ındı dır. r. Yine Yine aynı aynı düşl düşlem eme, e, Ma Mani niha hais istt meti metinl nler erde de ve Dede Dede Kork Korkut ut öykülerinde geçer. Bu sonuncu kaynaklarda, insan başlı arslana Periken ve Peri adı verilir. Yusu Yusuff Ha Hass Ha Haci cip, p, Ha Haka kani ni (Kar (Karah ahan anlı lı)) Türk Türkle leri rind nde, e, topl toplum umsa sall sını sınıfl flar arıı sıralarken, "Ali soyu" diye bir katmandan söz eder. Hakani Türkleri, Sünni olmalarına karşın, Ali soyuna özel bir yakınlıkları bulunur. Kutadgu Bilig'de evrenin düzeni yorumu, Çin, Türk ve Budist düşünceye dayanır. Yer-Su, düz bir alandır. Bu sabit mekan çevresinde gök ejderi Evren, güne güneş, ş, ay ve yıld yıldız ız burç burçla ları rını nı taşı taşıya yann ça çark rkıı çevi çeviri rir. r. Sabi Sabitt bir bir meka mekann çevresinde, zaman dönen bir çarktır. Bu düşlemeye uygun betimlemeler yapılır. Yapıt, bir bahar sabahı, kahramanlar henüz gençlik çağında iken başla başlar. r. Ka Kahra hraman manlar lar daha daha yazgıl yazgıları arını nı belirl belirleye eyecek cek ola olayın yın eşiğin eşiğinded dedirl irler. er. Ancak dönen çark, Budist düşleminde düşlemindeki ki anlamsız anlamsız dönüşüm dönüşüm içinde içinde değildir. değildir. Yusu Yusuff Ha Hass Ha Haci cib, b, evre evreni ninn uyum uyumu, u, olgu olgunl nluğ uğu u ve insa insanı nınn yazg yazgıs ısın ının ın bir bir anlamı olduğunu bilir. Bu noktada ozan, İslam düşününün etkisindedir. Sözgelimi şöyle seslenir:
Nedir yaşam, nedir ölüm? Nerden gelirim, nereye yolum? Yaratılışın bir anlamı olduğunu bilir. Ozanın gönlünde, kesin anlık olana, O'nunla buluşma özlem ateşini yakar. Birdir O bir, katıksız, karışıksız pak, Yoku var kılar O, kılar varı yok Ne ki, sonraları Arapçanın gücü artar. Fuzuli'nin divanı Arapça bir şiirle başlar. Arapların asıl kazancı bu olmamıştır. Tüm İslam bilginlerinin yapıtlarını Arapça yazmaları onlarda büyük kayıplara neden olmuştur. Batılıların İslam uygarlığını salt Arap uygarlığı olarak görmelerine neden olmuştur. Gerçekte Batılı bilimadamları da yapıtlarını latince yazmıştır. Ancak hiçbiri kendi ulusunun malı olmaktan çıkmamıştır. Kimse onları Latin saymamıştır. Ancak Arapça yazan tüm İslam bilginleri Arap sayılmıştır. Bu işte en büyük zararı gören Türkler olmuştur, olmuştur, İslam uygarlığını uygarlığınınn bilim bilim ve düşün alanında büyük yaratıcıları olan Farabi, Elbiruni, İbni Sina yapıtlarını Arapça yazdıkları için Arap sayılmışlardır. Ünlü bilgin, Kaşgarlı Mahmut'u yetiştiren dönem bu çağdır. Kaşgarlı, bilinçle Türk Türk ulus ulusçu çulu luğu ğunu nu savu savunu nur. r. And And içer içerek ek söyl söylüy üyor orum um,, ben, ben, Buha Buhara ra'n 'nın ın sözüne güvenilir imamlarının birinden ve başkaca bir imamdan işittim. İkisi de senetleriyle bildiriyorlar ki Yalvacımız kıyamet belgelerini, âhir zaman karşılıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği: "Türk dili öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştur."131 Kaşgarlı'nın verdiği ikinci bir hadis ise şöyledir: "...Yüce Tanrı 'Benim bir ordum vardır, ona Türk adı verdim. Onları Doğu'da yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam, Türkleri onların üzerine musallat kılarım' diyor, İşte bu Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır; onları yer yüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerinde yerleştirmiştir ve onlara 'Kendi ordum' demiştir."132. Görüldüğü gibi, Kaşgarlı öncelikle Türkçenin öğrenilmesini Peygamberin bir hadisine bağlıyor, ikinci hadisten ise Türklerin üstün bir ulus olduğunu çıkarıyor. Kaşgarlı İslama son derece bağlı bir Müslümandır. Bu yüzden başka olanlardan sözederken dili sertleşir. Budist Uygurlar üzerine ağır sözler söyler. Ancak samanlık karşısında tutumu biraz daha değişiktir.
Kaşgarlı, Şamanlığı İslam karşısında bir tehlike, daha doğrusu onunla boy ölçüşecek bir din görmez. Atalardan dedelerden kalan bir yere dek saygı gösterilmesi gereken inançlar gözü ile bakar. Bu hoşgörülü bakış, daha çok Müslüman Türkler arasındaki eski inançlar içindir.133 g. Derviş Uçmaz, Müritleri Uçurur... Batı Türklerini İslama çağıran en önemli kişi, Ahmet Yesevi'dir. Adı ile anılan gizemci okulun kurucusu olan Yesevi, 11.yüzyılın ikinci yarısında Batı Türk Türkis ista tan' n'ın ın Sayr Sayram am ilçe ilçesi sind ndee doğa doğar, r, İbra İbrahi him m adlı adlı bir bir şeyh şeyhin in oğlu oğludu dur. r. Babasının Babasının ölümü üzerine üzerine yedi yaşında yaşında iken Yesi kentine kentine gelir. gelir. Yesi'nin Yesi'nin Türk tarihinde önemli bir yeri vardır. Türk söylencelerinde Oğuz Han'ın başkenti olar olarak ak geçe geçer. r. Ahme Ahmet, t, öğre öğreni nimi mine ne bura burada da başl başlar ar.. Sonr Sonraa Buha Buhara ra'd 'daa ünlü ünlü gizemci Şeyh Yusuf Hemedaninin öğrencisi olur. Güçlü bir biçimde onun etkisi etkisinde nde kalır. kalır. Onunla Onunla birlik birlikte te birçok birçok yer gezer. gezer. Hemeda Hemedani' ni'nin nin üçüncü üçüncü halifesi olarak 1160'ta Buhara'da şeyhinin postuna oturur. Ama bir süre sonra Şeyhinin eski bir sözüne uyarak Yesi'ye döner. 1167 yılında Yesi'de ölür. Efsanevi yaşamının 130 yılı bulduğu söylenir. Ahmet Yesevi'nin soyunun Hz. Ali'ye ve dolayısı ile Muhammet'e bağlanışı da ilginçtir. Söylencesel bu soyk soyküt ütüğ üğü ü ile düşü düşünnsel sel deği değil,l, bir de soy soy bağl bağlan anttısı ısı kur kurulmu ulmuşş olur olur.. Muhammet'in yaşamında olağanüstülükler bulunmaz, ama onun peşinden koşanlar birçok olağanüstülükler yaratırlar. Muha Muhamm mmet et'i'inn İsla İslaml mlığ ığıı muci mucize zesi sizl zlik ik üzer üzerin inee kuru kurulu lur. r. Oysa Oysa İbra İbrahi him' m'in in dinind dininden en öbür öbür peygam peygamber berler ler,, mucize mucizeler lerle le donanm donanmışl ışlard ardır. ır. Birini Birininn devesi devesi vardır, birinin olağanüstülükler yaratan asası bulunur. Bir başkası ölüleri diriltir. Oysa Muhammet sıradan bir insandır. "Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanım-dadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben. Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahy vahyed edil ilen enee uyar uyarım ım ben. ben."" Sor Sor on onla lara ra:: "Kör "Körle le göre görenn bir bir olur olur mu? mu? Ha Hala la düşünmüyor musunuz?" (En'am 50) Yeni katılan inananlar, Yahudilere ve inanmayanlara karşı Muhammet'ten olağanüstülü olağanüstülükler kler göstermesi göstermesini, ni, kendini kendini kanıtlamas kanıtlamasını ını isterler. isterler. Muhammet Muhammet kend kendis isii de sıkı sıkınt ntıd ıdad adır ır.. O ki, ki, Tanr Tanrın ının ın peyg peygam ambe beri ridi dir, r, Tanr Tanrıı nede nedenn olağanüstülü olağanüstülükler kler yaratmasını yaratmasını sağlamaz? sağlamaz? Yandaşların Yandaşlarınaa sabırla sabırla beklemeler beklemelerini ini salık verir. Kendi de bekler. Tanrının bir gün kendisini olağanüstülüklerle
dona donata taca cağı ğına na inan inanır ır.. Ama Ama bu bir bir türl türlü ü gerç gerçek ekle leşm şmez ez.. Bunu Bununn üzer üzerin inee Tanrıdan karşı ayetler gelir: "Bizi mucizeler göstermekten alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka birşey değildir. Semud kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz mucizeleri yalnız korkutup sindirmek için göndeririz." (İsra 59) Böylece mucizenin tehlikeli olduğu vurgulanır. Mucizeyi gördükten sonra inanmaz ve yadsırlarsa o zaman yok olurlar. Böyle bir tehlike bulunduğu için mucize göstermek gereksizdir! Kur'an'da mucize göstergesi sayılacak tek ayet bulunmaz. Peygamber bir gece gece Mesc Mescid id--i Aksa' ksa'yı yı gör gördüğü düğünü nü söyl söyler er.. Bu beli belirs rsiz iz ayet ayet üzer üzerin inee dedikodular başlar. Ertesi gün inen bir ayet işin aslını anlatır: "Sana gösterdiğimiz düş, inananlar için bir denemeden başka birşey değildi" (İsra 65) Sorun Sorun yalnız yalnızca ca Muhamm Muhammet' et'ii Mescid Mescidii Aksa'y Aksa'yıı düşünd düşündee görmes görmesii ola olayıd yıdır. ır. Tanr Tanrıı kull kullar arın ınıı bir denem enemiş işti tir, r, ina nana nanl nlar arın ın tep tepkile kileri ri ölçül lçülmü müşt ştür ür.. Dedikodular hemen kesilir. İslamın tek mucizesi Kur'an'dır. Kur'an insan ürünü değildir. Tüm insanlar ve cinler bir araya gelseler onun bir benzerini yapamazlar. İşte gerçek mucize Kur'an'ın söylenişinde gizlidir: "De ki, Kur'anın bir benzerini yapmak için, tüm insan cin bir araya gelse bağımsız ve toplu çalışsalar yine Kur'anın bir örneğini benzetemezler " (İsra 88) Derviş Derviş uçmaz, uçmaz, müritl müritleri eri uçurur uçurur.. Muhamm Muhammet et dönemi döneminde ndeki ki mucize mucizesiz sizlik lik Muhammet'ten sonra çığ gibi mucizeler yarattı, iki cihan Muhammet'in yüzü suyu suyu hürm hürmet etin inee yarat yaratıl ıldı dığı ğına na göre göre Muha Muhamm mmet et de muci mucize zesi sizz olam olamaz azdı dı.. Musa'nın ejder olan asası, İsa'nin ölüleri dirilten soluğu vardı. Muhammet'in bunları aşması gerekirdi. Muhammet'in Mescid-i Aksa düşü, dallı budaklı bir miraç harikası oldu. Muhammet Burak adlı kanatlı ata binmişti. Cebrail'in kılavuzluğu ile kat kat göklere çıkmıştı. Her katta bir peygamberle görüşmüştü. Hele Musa, İslam
ümmetini elli namazdan kurtarmak için Muhammet'i üç, dört kez Tanrı ile pazarlığa yollamıştı. Miraç bir mucizeler mucizesi olarak gelişmiş, Musa'nın asasını, İsa'nın soluğunu çok gerilerde bırakmıştı. İsla İslam m söyl söylen ence cele leri rind ndee muci mucize ze salt salt mira miraçl çlaa da bitm bitmez ez.. Süle Süleym yman an Çele Çelebi bi,, Mevlüt Mevlüt adlı adlı yazıns yazınsal al yapıtı yapıtında nda,, daha daha doğark doğarken en Muhamm Muhammet' et'ee mucize mucizeler ler göstermeye başlar. Annesi, Muhammet'i doğuracağı sırada, melekler nurdan yataklar sererler, ak kuşlar muştucu gelirler. Oysa öbür peygamberler ancak peygamber olduktan sqnra mucizeler başlar! Sonu Sonuçt çtaa dinl dinler er ne peyg peygam ambe berl rler erin in buyr buyruk uk ve uygu uygula lama mala ları rınd nda, a, ne de kitaplarda kalır. Dinler daha çok halkın yüreğinde gelişir. Halk onu can kafesinde kafesinde büyütür, uçurur. Salt peygambere peygambere değil, sevdiği saydığı saydığı kişiye kişiye de olağanüstülük yarattırır. Böylece Ahmet Yesevi öğretisinin de doğrudan İslamlık olduğu vurgul vurgulanm anmak ak isteni istenir. r. Söylen Söylences cesel el soyağa soyağacın cınaa göre, göre, Türkis Türkistan tan'ın 'ın Sayram Sayram kentinde Hazreti Ali soyundan Şeyh İbrahim adlı bir şeyh vardır. Şeyh ölünce, kızı Gevher Şehnaz ile, yedi yaşındaki oğlu Ahmet kalır. Ahmet, küçük yaştan beri yaşı ile uyuşmayan olağanüstü durumlar gösterir. Hızır ona kılavuzluk eder. Yedi yaşında yetim kalınca manevi bir baba yanında eğitim görür. Bu Şeyh Baba Arslan'dır. Kendisi ashabın ileri gele gelenl nler erin inde dend ndir ir.. Muha Muhamm mmet et'i'inn ma mane nevi vi göst göster erge gesi si ile ile Sayr Sayram am'' a geli gelip p Ahmed'i irşad eylemiştir. Yine söylencelere göre iki ya da yedi yüzyıl yaşar. Onun Onun Ahme Ahmett Yese Yesevi vi'y 'yii aydı aydınl nlat atma ma ile ile göre görevl vlen endi diri rilm lmes esii ma mane nevi vi bir bir göster göstergey geyee dayanı dayanır. r. Muhamm Muhammet' et'in in savaşl savaşları arında ndann birind birinde, e, ashab ashab aç kalıp kalıp onun katına gelir. Biraz yiyecek dilerler. Muhammed'in duası üzerine Cebrail cennetten bir tabak hurma getirir. Ne ki, o hurmalardan biri yere düşer. Cebrail, "Bu sizin ümmetinizden Ahmet Yesevi adlı birinin kısmetidir" der. Muha Muhamm mmet et asha ashabt btan an biri birini ni bu hurm hurmay ayıı Ahme Ahmett Yese Yesevi vi'y 'yee ulaş ulaştı tırm rmak akla la görevlendirmek ister. Bu görevi kimse almaz. Muhammet, hurmayı Arslan Baba'nın ağzına atar. Ahmet Yesevi'yi nasıl bulacağını anlatır. Onun eğitimi ile ile uğra uğraşm şmas asın ınıı buyu buyuru rur. r. Bunu Bununn üzer üzerin inee Arsl Arslan an Baba Baba Sayr Sayram am'a 'a (ya (ya da Yesi'ye) gelir. Üzerine aldığı görevi yerine getirir ve ertesi yıl ölür. Huriler ipek donundan kefen biçer. Yetmiş bin melek ağlaya ağlaya cennete yolcu eder. Yesevi'nin bundan sonraki yaşamı da olağanüstülüklerle dolu. Bu dingin, sessiz küçük çocuğun ünü gün geçtikçe Türkistan'a yayılıyor. Günlerden bir gün, gün, hükü hükümd mdar ar o bölg bölged edek eki,i, Ka Kara raçu çukk dağı dağınd ndaa avla avlana nama madı dığı ğı için için dağı dağı kaldırmak istiyor. Bütün evliyaları dağı yerinden kaldırmakla
görevlendiriyor. Ancak evliyaların gücü dağı kaldırmaya yetmiyor. Küçük Ahmet' Ahmet'ii çağırm çağırmadı adıkla kların rınıı anımsı anımsıyor yorlar lar.. Ahmet' Ahmet'ii çağırı çağırıyor yorlar lar.. Ahmet Ahmet bu evliyalar toplantısına bir ekmek ile geliyor. Ekmeği o toplulukta bulunanlara bölüyor. Evliya ve padişahın adamlarından 99.000 kişi bulunuyor. Ekmek tümüne yetiyor. Bu keramet üzerine Ahmet'in büyüklüğüne inanıyorlar. Ve Ahmet'in duası üzerine gökten bir yağmur boşanıyor. Karaçuk dağı ortadan kalkıyor. Yerinde Karaçuk ilçesi doğuyor. Hikme ikmetl tler eree Yese Yesevi vi'n 'nin in yedi edi yaşı yaşınd ndan an sonr sonrak akii yaşa yaşam mında ındann kesi kesittler ler serpiştirilmiştir. Yine bu gizemli dörtlüklerinde Budist rahiplerin çocuklukta başla başlayan yan eğitim eğitim evrele evreleri ri sayılı sayılır. r. Bu dörtlü dörtlükle klerr Budist Budist ila ilahil hilerd erdee olduğu olduğu gibidir. Ahmet'in yaşam serüveni yedi yaşında, Arslan Baba'nın eğitimine girm girmes esii ile ile başl başlar ar.. Arsl Arslan an Baba Baba gize gizeml mlii bir bir buyr buyruk ukla la ço çocu cuğu ğunn eğit eğitim imin inii üstl üstlen enir ir.. Bu belk belkii Muha Muhamm mmet et'i'inn eman emanet etid idir ir.. Aydı Aydınl nlan anma ma simg simges esid idir ir.. Hurmanın Ahmet Yesevi'ye dört yüz yıl sonra ulaşmasının gizemidir. Arslan Baba, bu gizemi gizemi perdeler, perdeler, saklar. "Bir sır görüp perde ile büküp örtmüştür." örtmüştür." hikm hikmet etle lerd rdee bund bundan an sonr sonrak akii döne dönemd mdee Ahme Ahmett Yese Yesevi vi,, gari garip p gibi gibi yaşa yaşar. r. Yoksullara hizmet eder. Günlük yaşamın tutkularından kaçar. Zor konularda kan yutarak eğitim görür. On ikisinde gizem perdesi aralanır. On dördünde toprak gibi alçakgönüllü olur. On sekizinde sevi dolusunu (aşk badesini) kanıncaya dek içer, kanatlanıp uçar. Yirmi ikisinde Tanrı katına ulaşır. Yirmi üç, yirmi beşinde Haktan ırak düşer. Bu yıllar Yesevi' nin yaşamının suçluluk yıllar yıllarıdı ıdır. r. Bundan Bundan pişman pişmanlık lık duyar, duyar, nefret nefret eder. eder. Ölüsün Ölüsünün ün taşlan taşlanmas masını ını,, sürüklenip çukura atılmasını ister. Deyişlerde şu suçluluk dizeleri vardır: Ben yirmi dörde, girdim,Hak'tan ırak, Cenazemin ardından taşlar atın! Ayağımdan tutup sürün, çukura itin! Arslan Baba'nın ölümünden sonra, mürşidin ruhu, Ahmet Yesevi'ye gurbet acısı çekmesini ister. "Babam ruhu saldı beni bu gurbete" diye dizeye yansır. Peyg Peygam ambe beri rinn Muna Muna yoku yokuşu şund ndaa Medi Medine neli lile lerd rden en sığı sığınm nmaa ha hakk kkıı iste isteyi yip p vatanı vatanına na göçtüğ göçtüğü ü gibi gibi Ahmet Ahmet Yesevi Yesevi'de 'de dağlar dağlarıı aşıp aşıp gurbet gurbetçi çi olmuşt olmuştur. ur. Ahmet Yesevi Buhara'ya göçmüştür. Buhara'yı o dönemde Hakani Türk soyunu soyununn batı batı kolu kolu yöneti yönetir. r. İslaml İslamlığı ığınn önemli önemli kültür kültür mer-ke mer-kezle zlerin rinden dendir dir.. Hakani yazını ve uygarlığı ise, altın çağını yaşar. Büyük sanat ürünleri, yazın ürün ürünle leri ri yara yaratı tılı lır. r. Buha Buhara ra görk görkem emli li ca cami mile leri ri,, yapı yapı ör örne nekl kler erii ile ile Doğu Doğu
geçmişinde özlenen yerlerden biridir. Aynı zamanda Sünni İslam öğretisinin merkezidir. O sıra sırada da Merv Merv'd 'dee İsla İslam m bilg bilgin inii Yusu Yusuff Heme Hemeda dani ni yaşa yaşama makt ktad adır ır.. Merv Merv Selçuk Selçuklul luları arınn başken başkentid tidir. ir. Yesevi Yesevi Türkçe Türkçe bilmey bilmeyen en Hemeda Hemedani' ni'nin nin öğreti öğreti okuluna bağlanır. Yusuf Hemedani, peygamberlerin yaşamını tek kurtuluş yolu yolu olar olarak ak tanı tanımı mışt ştır ır.. Yoks Yoksul ullu lukk için içinde de yaşa yaşar, r, günl günlük ük yeme yemeği ğini ni bile bile yoksullara dağıtır. Hakanların çevresinden kaçar. Kendisine tümüyle dinsel bilimlere vermiştir. Selman-ı Farisi'nin kılıcını ve sarığını saklar. Doğum yeri olan Hemedan'ı çok özlemesine karşın, dönmez. Orta Asya halkına İslamı öğreterek yaşamını sürdürür. Ahmet Yesevi, Yusuf Hemedani'nin üçüncü halifesi olarak, Buhara'da onun postuna oturacaktır. Bu olay, yaklaşık 1140'ta olmalıdır. Yesevi'nin ölümü ise 1166'tadır. Böylece Yesevi yaşamının uzun bir bölümünü Buhara'da geçirmiş olmalıdır. "Doğduğum yer o mübarek Türkistan" dediği, iline vatanına ve mürşidinin ak türbesine özlem içindedir. Arslan Baba'nın gizemli buyruğu ile en sonunda Ahmet Yesevi Türkistan'a dönecektir. Gizemli deyişlerde bu olay şöyle anlatılır: Arzularım, ben kardeşlik ilini Ulu Babamın kutsal ak türbesini Türkistan'a döndüğü zaman Ahmet Yesevi çoktan ermiş, manevi kılıçla, nefsini kurban etmiş, "fena-fillah" katını aşmış, yaşlı bir "eren"dir. Kudret ile Hak'tan bize buyruk oldu, Dipsiz deniz içine yalnız düştüm, dostlar O denize kadir rabbim buyurdu Allah'a hamd olsun, sağ esen geçtim, dostlar Yaşım ilerledi, ömrüm tükendi, göğe uçtum Bağrım taştı, aklım şaştı, yere düştüm Şeytani nefis tutkuyla çok vuruştum Sabır ve rıza makamlarını aştım, dostlar. Dokuzumda toz gibi savruldum, tükenmedim, On yaşımda sağ yanıma dolanmadım, On birimde kendi nefsimi zabtettim Fark ve rıza makamlarını geçtim dostlar. On ikimde bütün ruhlar söz söyledi, Huriler karşı gelip bana selam verdi,
Sır şerbetini saki olup bana sundu Onu alıp edep ile içtim dostlar On üçümde dalgıç olup, deryaya daldım Marifetin cevherini sırdan derdim Mumunu görüp pervane gibi kendimi vurdum Kendimden geçip, aklım gitti, şaştım, dostlar. On dördümde toprak gibi, hakirlik çektim Hu Hu deyip gözyaşımla geceleri kattım Bin altınlık kıymetini bire sattım, Ondan sonra kanat çırpıp uçtum dostlar. On beşimde dergahına dönüp geldim, Günah ile yaptığım her işi alıp geldim, Tövbe edip Hakka boyun sunup geldim, Tövbe edip günahlardan kaçtım dostlar Cebrail vahiy getirdi hak resula Ayet indi zikret diye cüz ve küle Hızır Baba'm beni saldı işte bu yola Ondan sonra derya olup taştım, dostlar Şeriatın bostanında dolaşıp durdum Tarikatın gülzarında gezinip durdum Tarikatın pazarında uçup durdum Marifetin döşeğini açtım dostlar Elest şarabını pir-i mugan dosyasına verdi Içiverdim miktarımca koyuverdi Kul Hace Ahmet içim dışım yanıverdi Taliplere inci cevher saçtım dostlar Nefsini kılıçla parçalaması olayı, belki Yesevi söylencelerinde geçen, bir evreyi vurgulamak içindir. Söylenceye göre, Yesevi, oğluna Peygamberin ölen oğlu İbrahim'in adını verir. Muhammet'in yaşamını örnek aldığı için, evlat acısını bile tatmak ister. Yesi yakınlarındaki Oğuzların Savran kenti
halkı Yesevi'nin bu dileğini duyar. Yesevi'nin oğlunun başını kılıçla kesip önün ön ünee geti getirl rler er.. Yese Yesevi vi bu zulm zulmü ü de iyil iyilik ikle le karş karşıl ılar ar.. Yara Yaratı tılı lışş günü gününd nde, e, insa insanl nlar ar "bel "bela" a" diye diye Tanr Tanrın ının ın varl varlığ ığın ınıı inka inkarr etmi etmişl şler erdi dir. r. Oysa Oysa Ahme Ahmett Yesevi'nin ruhu, yaratılış nedeni olarak, acıya razı olur, boyun eğer. Çin'de yaşayan Salarlar arasında bir söylence anlatılır. Salarlar Oğuzların 24 boyundan Salurlardan gelirler. Söylenceye göre, Salur uruğu Akman ve Karaman diye kardeş iki boydan oluşur. Karamanlar ile Akmanlar Ahmet Yesevi Yesevi'ni 'ninn oğlunu oğlunu öldürü öldürürle rler. r. Ahmet Ahmet Yesevi Yesevi onlara onlara kargış kargış verir. verir. Bunun Bunun üzerine Salurlar Türkmenistan'da yaşayamaz olurlar. Topraklarını bırakıp Çin'e göçerler. Ahme Ahmett Yese Yesevi vi böyl böylec ece, e, ço çocu cukl kluğ uğun unda dann başl başlay ayar arak ak Hz Hz.. Muha Muhamm mmet et'i'inn sünnetlerine bağlı kalır. Peygamberin öldüğü 63 yaşına gelince, Mustafa'nın yası yasınnı tutma utmakk için için ölme ölmekk ister ster,, diri iri iken iken mez ezar araa gire girer. r. Yer alt altının ının karanlıklarında Mustafa'nın ümmetini karşılar. Tüm yaşamını bu çile evinde geçirir. Yaşamı boyunca bir çok keramet ve mucizat gösterir. Ölümünden sonr sonraa da kera kerame metl tler erii süre sürer. r. Nite Niteki kim m Timu Timurr Ha Han' n'ın ın Yese Yesevi vi türb türbes esin inii yaptırması da şeyhin ölümünden sonra gösterdiği bir kerametine dayanır. Timu Timurr Buha Buhara ra'y 'yaa gide giderk rken en Türk Türkis ista tan' n'aa uğra uğrar. r. Ahme Ahmett Yese Yesevi vi Timu Timur' r'un un düşüne girer. Ahmet Yesevi, düşünde Timur'a "Ey yiğit ivedi Buhara'ya git. Ordaki hanın ölümü senin elinden. Senin başından çok şey geçse gerektir. Tüm Tüm Buha Buhara ra ha hallkı da seni seni bekli ekliyo yor. r."" der der. Erte Ertesi si gün gün Timu Timurr düş düşten ten uyandığında Türkistan beyini çağırtır. Ahmet Yesevi'nin mezarına görkemli bir türbe kondurmasını buyurur. Yesevi, gizemci görüşlerini uygun bir zamanda ve ortamda yaymaya başlar. O ça çağd ğdaa Asya Asya İsla İslam m çevr çevrel eler erin inin in her her yanı yanınd ndaa tari tarika katl tlar ar yüks yüksel elir ir.. Doğu Doğu Türkistan ve Yedi-Su çevresi güçlü biçimde İslamlaşma sürecine girmiştir. Ahmet Yesevi bu elverişli ortamda Türkistan göçebe insanı arasında büyük saygınlık kazanır. Çevresinde toplananlar İslamlığa yeni girmiş köylü ya da göçe göçebe be Türk Türkme menl nler erdi dir. r. Bu nede nedenl nlee on onla lara ra an anla laya yabi bile lece cekl kler erii bir bir dil dil ile ile seslenmesi gerekir. Türk halk yazınından aldığı nazım biçimleri; hece ölçüsü ve duru dil ile gizemci şiirler yazar. Halk bunları gelişigüzel şiirden ayırmak için Hikmet diye adlandırır. Bu şiirlerden bir bölümü günümüze değin gelir. Ancak Hikmetlerin Yesevi'nin olup olmadığı kesin bilinmez. Bunlar Asya'da Nakşibendi tarikatının kuruluşundan, hatta 15. yüzyılda Osmanlı ülkesine yayılmasından sonra yazıya geçirilmişlerdir. Bu nedenle Ahmet Yesevi'yi tümüyle Nakşibendi görüşüne uygun bir biçimde tanıtırlar. Nakşibendilik Türkleri kolayca çevresine alabilmek için Yesevilikle kimi bağlar kurma
gereksinimini duymuştur. Oysa Ahmet Yesevi konusunda Babaö, Haydarö ve Alevilerin söylenceleri daha doğru ve tarihsel gerçeklere yakındır. Yesevi yayılmasını genellikle göçebe ve köylü bozkır Türklerine yöneltmiştir. Argu, Harezm, Fergane yöresi, Yesevi ilkelerinin yayılma alanı olmuştur. Bu bölgede, 11-12. yüzyıllarda Türklerle İranlı halklar yaşar. Türkler, Mazdeizm, Mogoç, Mani gibi dinlere inanırlar. Yesevilik bu alanda, yayılma ilkelerini çevre koşullarına uyarlar. Sözgelimi Hikmetlerde "Pir Mugan" deyimi geçer. Bu deyi deyim m aç açık ıkça ça,, Bat Batı Türk Türkiistan stan'd 'dak akii Mogoç ogoç inan inancı cınnın kalı kalınt ntıs ısııdır. dır. Yese Yesevi vili likt ktee yer yer altı altınd ndaa çile çile dold doldur urma ma gele gelene neği ği vard vardır ır.. Bu töre töre,, nefs nefsin inee egemen olma gibi bir yaşam anlayışından kaynaklanır. Bu benzeri etkiler, Türklere Budizm'den geçmiştir. Yesevi'nin yaşadığı dönemde, Balasagun'a Budist Karahitaylar egemendir. Budizm yeniden canlanmıştır. Hikmetlerdeki kimi terimler, Budist Türk metinlerinde de geçer. Sözgelimi "eren" terimi bunlardandır. Yesevi dervişlerinde baş yülüme geleneği vardır. Bu da kökende Budist rahiplerin baş yülüme inancına dayanır. Yine Hikmetlerdeki kimi simgeler, benze benzetme tmeler ler,, süsler süslerde, de, açı açıkça kça Budist Budist yazını yazınının nın etkisi etkisi görülü görülür. r. Yesevi Yesevi'ni 'ninn yaşam yaşam evrele evrelerin rinii sırala sıralayan yan Hikmet Hikmetler ler,, Budist Budist ila ilahil hileri eri anımsa anımsatır tır.. Uygur Uygur ilahilerin "sakınçlıg yiti kılıç" diye bir kavram geçer. Günümüz Türkçesine "tartışmanın, düşünmenin keskin kılıcı" diye çevirebileceğimiz bu kavram, Hikmetlerde "Batın Tığı" deyimi ile anlatılır. Tüm Tüm ar araş aştı tırm rmac acıl ılar ar Yese Yesevi vili liği ğinn Türk Türk töre törele leri rind nden en doğd doğduğ uğu u konu konusu sund ndaa bir birle leşi şirl rler er.. Fuat Fuat Köpr Köprül ülü' ü'ye ye göre göre Yese Yesevi vili likt ktek ekii "biç "biçki ki"" zikr zikri,i, şama şamann törenlerindeki davulun yankısıdır. Yesevilikte, Kurban kanını gömme inancı vardır. Bu ise Kagnılı Türklerindeki Tanrı kurbanı törenlerine dayanır. Yesevi törenlerinde dinsel oyun vardır. Alevilikteki Semah, Mevlevilikteki Sema oyunlarının dedesi diyebileceğimiz bu oyun da çok eskilere dayanır. Gerç Gerçii ra raks ks ile birço irçokk eski eski dinde inde karş karşıl ılaş aşıl ılır ır.. Nitekim ekim Türk Türk olmay lmayan an gizemcilerde de raks bulunur. Ancak Tabgaç ve Göktürk dönemi şaman törenlerinde belirgin biçimde ivedi dönüşlere dayanan bu oyun saptanır. 6-9. yüzyıl arasında dinsel törenlerin en özgün özelliklerinden biri bu oyunlardır. Böylece semahların ilk izleri belirgin biçimde ortadadır. Budist dönemde döne döne oynanan bu dinsel dönüşler, "göksel oyun" (tengirdem oyun) adı ile sürer. Kend Kendin inde denn geçi geçip p düny dünyay ayıı unut unutma ma,, kade kadehh çizi çizimi mi ile ile an anla latı tılı lır. r. Bu inan inançç gizemcilikte olduğu gibi sürer. Türkler arasında özellikle "ant içme" törenini
karşılar. 922 yılında İslamı seçen Bulgar Türkleri hanı Almuş, halifeyi anarak , İskit, Hun ve Türk töresi üzerine "sucu" baş şarabı kadehi ile ant içer. İbni Fadlan, içki ile yapılan böyle bir ant törenine karşı çıkar. Bunun üzerine Bulgarlar bal şarabının henüz olgunlaşmadığını söylerler. Hızır ise Ahmet Yesevi'ye kadeh sunar. Kadeh içinde yeşim taşından yapılmış, ölümsüzlük iksiri vardır. Türkçe adı ile bu "tirilik suyu", bengisu'dur. Bu inanç ile büyük olasılıkla Taoizme dayanır. Hikmetlerde dünyayı unutma dolusu sunan kişilerden biri de Pir Mugan'dır. Pir Mugan, kimileyin İslam Peygamberi, kimileyin, Hızır, kimileyin Satuk Buğra Handır. Yese Yesevi vi,, Yusu Yusuff Ha Hass Ha Haci cib' b'de de oldu olduğu ğu gibi gibi her her şeyd şeyden en ön önce ce İsla İslamd mdır ır.. Bu bağlamda Tanrı ile insan arasındaki buluşmayı sağlayan bir eren-ozandır. Çevresini, bozkırlarda at koşturan, savaşan, destan dinleyen coşkun ruhlu, yiğit yarı göçebe Türklerle kuşatmıştır. Bu ortamda Hikmetler bu insanların ruhuna seslenecektir. Bu dörtlükleri söyleyen "eren-ozan" şanlı bir manevi gazi olarak belirecektir. Soyut düşünceler, kavramlar yalın bir Türkçe ile anlatılacak anlatılacaktır. tır. Eren-Ozanın Eren-Ozanın böylece böylece gizeme gizeme bürünen bürünen sesi, bozkır Türkleri Türkleri ile birlikte Orta Asya kültürünün yankısı olarak İslami huşu içinde , Tanrıya yakarış, peygambere bağlılık okur. Türk halk ruhunun bu İslamlık anlayışı, Yunus Emre ile birlikte Alevi deyişlerini muştular. Yesevilik göçebe Türkler çevresinde, eski Türk boy, gelenek ve töreleri ile paga pagani nizm zmin inin in kalı kalınt ntıl ılar arıı ile ile karı karışm şmış ıştı tır. r. Ka Kadı dınn ile ile erke erkekl kler erin in bir bir ar arad adaa bulunması bulunması göçebe Türk yaşamının yaşamının bir gereğidir. gereğidir. Yesevi meclisleri meclislerinde nde kadın ve erkekler bir arada bulunur. Yesevi tarikatında zikir biçimi ise tümüyle Türk Türk paga pagani nizm zmin inde denn alın alınır ır.. Kısa Kısa süre sürede de Türk Türkme menn boyl boylar arın ının ın yaşa yaşam m ve düşünce düşünce biçimlerine biçimlerine uyar. Baba, ata ya da dede adı verilen verilen Yesevi dervişleri İslam inançlarını yüzeysel ve yalın bir biçimde yorumlayıp yandaşlarına sunarlar. Tüm bu konumu içinde Yeseviliği Sünni bir tarikat saymak olası deği değild ldir ir.. Kent Kentle lerd rdee Yese Yesevi vili likk daha daha ço çokk Sünn Sünnil ilik ik yönü yönünd ndee geli gelişi şirr ve Nakşi akşibe bend ndil iliğ iğii doğu doğuru rur. r. Köylü öylü ve göçe göçebe beller ar aras asın ında da ise ise yuka yukard rdaa anlattığımız biçimde yayılır. Yesevilik bozkırlarda hiç bir biçimde Vahdeti Vücut düşününün derin ve karmaşık düşünceleriyle bağdaşmaz. Göçebe Türkmen çevrelerine uyar. Bir halk gizemciliği durumuna gelir. Yesevi dervişlerinin Anadolu'ya ilk gelişleri 13. yüzyıldadır. Yoğun biçimde Cengiz ordularının önünden kaçıp Anadolu'ya sığınırlar. Ahmet Yesevi ile ilgili tüm töre ve sözlü gelenekleri de birlikte getirirler. Onun ve halifelerinin gizemci düşüncelerini yine aynı yalınlıkla öğretirler. Bu sözlü gelenekler
aracıl arac ılığ ığıı ile ile "kuş "kuş donu donuna na girm girmek ek,, taşl taşlar arıı ve kaya kayala ları rı ha hare reke kete te geti getirm rmek ek,, ejderha öldürmek" gibi daha sonraki dönemlerde Anadolu'da kaleme alınan söylencelerde ortaya çıkacak öğeler yayılır. Anadolu'da gezen bu babalar, .a .ata tala lar, r, dede dedele lerr eski eski Ka Kamo moza zanl nlar araa büyü büyükk benz benzer erli likk göst göster erir irle ler. r. Eski Eski söyl söylen ence cele leri rinn koru koruyu yucu culu luğu ğunu nu yapa yaparl rlar ar.. Aynı Aynı za zama mand ndaa büyü büyücü cü,, oz ozan an,, doktor ve din adamı işlevindedirler. 13.Yüzyıldan sonra Anadolu'da Alevi tarikatlerinin doğuşuna neden olurlar. Yesevi Yesevilik lik 15. 15.yüz yüzyıl yılda da Horasa Horasan'd n'daa Nakşib Nakşibend endili iliğin ğin ilerle ilerlemes mesii ile önemin öneminii yitirir. 17. yüzyılda ise Nakşibendiliğin içinde tümden erir. Türkistan'ın büyük Şeyhi'ni değişik tarikatlar ulu sayıyor. Bu doğal, ne ki, bu tarikatlar arasında büyük görüş ayrılıkları var. Yesevilikten kaynaklandığını söyleyen iki inanç yolu olarak Alevilik ve Nakşibendilik gösterilir. Karşıt düşü düşünc ncel eler erii savu savuna nann iki iki tari tarika katı tınn bird birden en aynı aynı kayn kaynak akta tann geld geldiğ iğin inii iler ilerii sürm sürmes esii ilk ilk bakı bakışt ştaa şaşı şaşırt rtıc ıcıı gözü gözükü küyo yor. r. Na Nakş kşil ilik ik katı katı Sünn Sünnii bir bir tari tarika kat. t. Alevilik ise Batıni. Hoca Ahmet Yesevi'nin Divanından bunu çıkarmak olanaklı değil. Çünkü Divan çok sonraları yazıya geçmiş. Divan' daki tüm hikmetlerden hangisinin onun olduğunu kestirmek olanaklı değil. Düşünceler de öyle. Doğrudan Ahme Ahmett Yese Yesevi vi'' den den kalm kalmış ış belg belgee yok. yok. Sonr Sonrad adan an kala kalann belg belgel eler erse se ço çokk tartış tartışmal malı,ı, iki tarika tarikatt ara arasın sındak dakii ortak ortak noktal noktaları arı ve koşutl koşutlukl ukları arı ara aramak mak böylece bir bütünlemeye gitmek en kestirme çözüm. Ancak Nakşiliğin de Aleviliğin de oluşumu ve gelişimleri epeyce zaman alıyor. Nakşilik 14.Yüzyılda Maveraünnehr'in sünni kesimlerinde yerleşip kök kök salı salıyo yor. r. Bu bölg bölgel eler er kent kentle lerd rdir ir.. Büyü Büyükk kült kültür ür merk merkez ezle leri ridi dir. r. Oysa Oysa Alevilik sürekli göçebeler arasında kalıyor. Ve bakıyoruz ki, Nakşibendilik gelişmiş bir tarikat olarak üst düzeylere tırmanıyor. Devlet katmanından önemli kişileri yapısına çekiyor. Sözgelimi Ali Şir Nevai gibi büyük bir devlet adamı, yazarı Nakşibendilik içinde görüyoruz. Şeriat kuralları ile işleniyor. Geniş olanaklarla besleniyor. Bunca gelişmenin yanında dinler için doğal süreci süreci yaşıyo yaşıyor: r: Gerici Gericileş leşiyo iyor. r. Niteki Nitekim m aynı aynı süreci süreci daha daha sonra sonra Alevil Aleviliği iğinn bö bölünm lünmeesind sindee izler zleriz iz.. Bekta ektaşi şili likt ktee Kızılb zılbaş aşllık yakın akın bir bir döne dönemd mdee kopmalarına karşılık birbirine aykırı yolları izlemeye koyulacaklardır. Yine Yine söyl söylen ence ceye ye göre göre Anad Anadol olu' u'ya ya bir bir dizi dizi evli evliya ya yoll yolluy uyor or.. Rumu Rumu irşa irşad d etmelerini buyuruyor. Günümüzde Anadolu Alevilerinin üstad saydıkları evliya evliyalar laraa söylen söylencey ceyee göre göre bu Ahmet Ahmet Yesevi Yesevi'ni 'ninn Ruma Ruma yollad yolladığı ığı kişile kişiler, r, içle içleri rind nden en kimi kimile leri rini ninn adla adları rı pek pek ünlü ünlü.. Ha Hacı cı Bekt Bektaş aş Veli Veli ise ise Pirl Pirler er piri piri sayılıyor. Zaman çarkı içinde adları geri plana atılmış döneminin ünlüleri
var. Gerçekte onlar, onlar, dönemlerin dönemlerinde de Hacı Bektaş'tan daha üstün konumdalar. konumdalar. Ve kimi belgelere göre Hacı Bektaş onların müridi sayılıyor. Döneminin en üst düzeyde Alevi dedesi sayılan kişisi Dede Kargın. Kargın adı, Oğuz Hanın altı oğlundan Bozoklu kolunu oluşturan Yıldız Han boyuna bağlanır. Afşar, Beydilli, Kınık, Kargın oymaklarından birinin adıdır. Oğuzlar toplam yirmi dört boydan oluşur. Yirmi dört boydan biri. Her boy boyun un bire birerr damg damgas asıı ve av kuşu kuşu vard vardır ır.. Diva Divan' n'da da her her nede nedens nsee Ka Karg rgın ın boy boyun unun un adı adı geçm geçmez ez,, damg damgas asıı veri verilm lmez ez.. Ka Karg rgın ın'ı'ınn tote totemi mi (av (av kuşu kuşu)) Tavşancıl'dır. Tavşancıl bir kartal türüdür. Tavşan avlayarak yaşar. Dede Kargın 13.yüzyıl başlarında Elbistan yöresinde yaşamış bir Türkmen dervişidir. Kendi müritleriyle Anadolu' ya gelip yerleştirmiştir. Zamanla büyük ün kazanır. Birçok mürit edinir. Dönemin sultanı onun yeteneklerini görüp dostluk kurar. Kendisine 17 köyü vakıf olarak veriyor. Dede Kargın yıllar yıllar boyu burda düşünceleri düşüncelerini ni yayıyor. yayıyor. Müritlerini Müritlerini artırıyor. artırıyor. Baba İlyas da dahil, Rum'a giden dört yüz halifesi oluyor. Dede Kargın kendi halifeleri arasında Hacı Mihman, Bağdın Hacı, Şeyh Osman ve Ayna Dola adlarında dört kişi seçiyor. Baba İlyas'ın buyruğuna veriyor. Onları Rum'u irşad etmek üzer üzeree göre görevl vlen endi diri riyo yor. r. Rum Rum diya diyarı rına na gele gelenn Baba Baba İlya İlyas, s, yanı yanınd ndak akii dört dört halifeyi çeşitli yerlere yolluyor. Yerleşmelerini sağlıyor. Hacı Bektaş Rum diyarında Zülkadir iline gelmeden önce Elbistan'da kalır. Hacı Bektaş'ın, İbrahim Hacı adında bir müridi vardır. Hacı Bektaş ona geyik deri derisi sind nden en yapı yapılm lmaa bir bir başl başlık ık veri verir. r. Onun Onun ölüm ölümün ünde denn sonr sonraa bu başl başlık ık,, oğulları ile Dede Kargın müritleri arasında bir anlaşmazlığa neden olur. Onlar da aynı tür başlıklar kullanırlar. Çekişme sonucu yalnız Dede Kargın müritleri müritleri başlığı başlığı kendileri kendileri giyebilece giyebileceklerin klerinii kabul ettirirler. ettirirler. Çünkü bu başlık başlık onların tarikatının göstergesidir.134 Bu olay Velayetname'de şöyle anlatılır: Hacı Bektaş Veli önce Rum'a geldikleri vakit, Bozok canibinden gider iken, yol üzerinde Dulkadirli'den Türkmen içinde bir çoban koyun güdüyordu. Hazreti Hünkâr'ın kokusunu alan koyuncuklar birbiri ardına kümelenip ardına düştüler. Çoban ise önce koyunların önüne geçti. Yanına dönderdi. Öbür yanındaki koyunlar Hünkar'ın ardına düşüp gitmeye başladı. Çoban ne ölçüde çaba gösterdiyse de koyunları döndüremedi. Ve sonra aklına geldi ki, bu koyunların gösterdiği işaretler boş değildir. Ola ki, yoldan giden kimse ermişlerden, erenlerdendir. Bir koyun kadar aklım yok mu ki, eline ayağına
düşmeyeyim. Belki bana bir kez bakar, himmet eder dedi. Koyunu bırakıp koştu. Ulu Hünkarın ardından yetişip elini öptü. Ayaklarına yüz sürdü. "Ey gerçek erenler" diye seslendi. "Bana da lütuf eyle, safa nazar eyle" dedi. Bunun üzerine Hünkar bir yere oturdu: Adın nedir söyle bakalım dedi. Çoban: Adım İbrahim Hacı'dır diye karşılık verdi. Ulu Hünkar başındakini çıkardı. Söylendiğine göre İbrahim Hacı'nın başında Geyik derisinden börkü vardı. Hünkâr'ın önüne koydu. Hazreti Hünkar müce mücerr rret et tekb tekbir irin inii edip edip başı başına na giyd giydir irdi di.. Ve de gözl gözler erin inii sıva sıvadı dı.. Sırt Sırtın ınıı tapışladı. Erenlerin nazarı kimyadır. Kara toprağa nazar etse altın olur. O zaman İbrahim Hacı nasibini aldı. Tüm utançları yüceldi. Erenler katına ayak bastı. Ve de Hünkar şöyle buyurdu: Yürü, öyle ki, sana Bozok ve Üçok'u yurt verdik. Etmeklik olsun ve o koyuncuklar da seninle birlikte varsınlar. Sonr Sonraa (Hac (Hacıı İbra İbrahi him) m) o vila vilaye yete te vard vardı.ı. Nice Nice ilgi ilginç nç ve deği değişi şikk ermi ermişl şlik ik,, kera kerame mett göst göster erdi di.. Dulk Dulkad adir irli li ar aras asın ında da adın adınıı Ha Hacı cı İbra İbrahi him m diye diye ça çağı ğırt rttı tı.. Hünkar'ın gösterdiği gibi Bozok ile Üçok kendisinin etmeği oldu. Ayağına taş dokunan "ya Hacı İbrahim" diye çağırdı. Ve de bir zamana değin bu adla ünlüdür. Yaşamı Yaşamı boyu boyu Hz. Hz.Hün Hünkar kar'ın 'ın kendis kendisine ine giydir giydirdiğ diğii geyik geyik derisi derisini ni başınd başından an çıkarm çıkarmadı adı.. Öl Ölmed meden en kendis kendisii de müritl müritleri erine ne geyik geyik derisi derisi başlık başlık giydir giydirdi. di. Kendileri bu dünyadan göçtükten sonra Dede Kargın oğulları geldiler. Hacı İbrahim oğullarına şöyle dediler: Bu geyik derisi Taç Dede Kargın sultanındır, siz bunu ner-den aldınız? Onlar: Atamız Hacı'ya, Hazreti Hünkar Hacı Bektaş Veli nazar etmiştir. Bizim meşrebimiz ondandır dediler. Dede Kargın oğulları: Bektaşilerin tacı, elifi ve hüseynîdir. Geyik derisi taç ünlü ceddimiz Dede Kargın'ındır diye karşılık verdiler. Arada çok tartışma oldu. Sonuçta çaresiz kaldılar. Giydikleri geyik derisini Dede Kargınlara tapşırdılar. Kesinlikle saptanmıştır ki, Hacı İbrahim'in ilk meşrebi Hünkar Hacı Bektaş Veli'dendir. Hacı Bektaş ve müritlerinin yaşamları düşlerle süslenir. Eski Türk motifleri bunların desenlerini oluşturur. Sözgelimi, Hacı Bektaş Veli'nin Bozgeyikli ile ilişkisi böyle bir söylence ile süslüdür. Bozgeyikli sanı ile ünlü ermiş, Emir Sultan'dır.
Hacı Bektaş Veli, darı çeci üstünde namaz kılarken, darının içinden bir darı artar. Bu darı Emir Sultan olur. Hacı Bektaş Veli Urum erenlerinin nasiplerini dağıtırken, yatıp kalkar dua eder. Sonra bir yattığında, aklına Hacı Bektaş'tan nasip istemek gelir. Hacı Bektaş Veli'ye: -Şu çevgeni sen mi atarsın, ben mi atayım, der. Hacı Bektaş Veli Sultan "destur" deyip çevgeni atarken: -Erciyes tut...der. Çevgen Erciyes'e takılır. Bir bölümü kırılır. Kalanı Suriye'de Beşir denen yere düşer. Orda Mevaliler aşireti yaşar. Aşiret bir çevgenin yurtlarına düştüğünü görünce kaldırmak ister. Ancak kaldıramazlar. Bir süre sonra Emir Sultan çevg çevgen enii ar aram amay ayaa geli gelir. r. Çevg Çevgen enii kald kaldır ırır ır.. Böyl Böylec ecee çevg çevgen enin in kend kendis isin inin in olduğunu da kanıtlamış olur. Emir Emir Sult Sultan an da post post sahi sahibi bidi dir. r. Ne ki sonr sonrad adan an Ha Hacı cı Bekt Bektaş aş oc ocağ ağın ında dann kopuyor. Alevilik içinde Eski Türk inançları, Müslüman giysisine bürünerek yaşamını sürdürür. Sözgelimi Orta Asya kökenli yolkardeşliği kurumu, Musahiplik adı altında İslami bir görüntü kazanır. Ancak musahiplik ya da yolkardeşliği kurumu, Arap ülkelerinde bulunmaz. Yalnız Aleviliğe özgüdür. Yolkardeşliğinin kimi izleri ile Orta Asya'da karşılaşılır. Divan-ü Lugat-it Türk'te "biste" diye bir sözcük geçer. Sözcük Sogutçadır. Bu sözcük esnaf kardeşliğini karşılar. Soğurlar İç-Asya'nın en eski tüccar halklarındandır. Hint-Avrupa kökenli olup Parslara yakındır. Esnaf arasında dayanışmayı sağlayan bu kurum Türkler arasında yayılır. Samanlık içinde dinsel bir işlev kazanır. kazanır. Türklerin Türklerin Anadolu'ya Anadolu'ya yayılmaları yayılmaları sırasında sırasında savaşçı savaşçı gaziler gaziler aracılığı aracılığı ile Anadolu'ya taşınır. Savaşçı gaziler arasında sonradan kazanılan kardeşlik kuru kurum mu olar olarak ak işle işlevi vini ni sürd sürdür ürür ür.. Dah ahaa sonr sonraa Ahili hilikt ktee esn esnaf, af, ust usta dayanışması biçiminde yaşar. Alevilikte ise dinsel işlevi ile ayakta kalır. Aleviliğe Ahilik üzerinden geçmesi söz konusudur. Çünkü Ahilerin piri Ahi Evra Evrann ile ile Şeyh Şeyh Edib Edibal alii yolk yolkar arde deşi şidi dir. r. Ha Hacı cı Bekt Bektaş aş derg dergah ahıı ar arac acıl ılığ ığıı ile ile Aleviliğe Aleviliğe girmiş olabilir. olabilir. Ancak Alevilik Alevilik doğrudan doğrudan eski dinin bu kurumunu kurumunu sürdürebilir. Bütü Bütünn tari tarika katl tlar arda da oldu olduğu ğu gibi gibi,, Ahil Ahiler erin in Muha Muhamm mmet et'e 'e ve on onun un soyu soyuna na saygıl saygıları arı sonsuz sonsuzdur dur.. Ali'ye Ali'ye yürekt yürekten en bağlıl bağlılard ardır. ır. Füttüh Füttühatn atname ame adlı adlı gizli gizli dinsel törenlerinde Ali'nin baş olduğunu kabul ederler. İbni Batuta, Ahilerin sosyal ve ve ekonomik örgütlenmesinden büyük saygı ve heyecanla söz eder.
Ahiler Anadolu'yu türkleştirmek için gerekli sosyal ve ekonomik varlığa dayanm dayanmaa gereks gereksini inimin minii çok öncede öncedenn sezmiş sezmişler lerdir dir.. Kooper Kooperati atifçi fçiliğ liğin in ilk büyük örneğini verirler. Tarım ve sanayinin bütün dallarında pir, nakip, yiğitbaş, usta, zırak gibi emek ve alınteri düzeni olan loncada birleşirler. Bugü Bugünk nkü ü send sendik ikac acıl ılığ ığın ın gerç gerçek ekle leşm şmiş iş am amaçl açlar arıı or orad adaa çö çözü züme me bağl bağlan anır ır.. Selçukluların en görkemli dönemlerinde bile, Ahiler kentlerin yönetimini elle elleri rine ne alac alacak ak ölçü ölçüde de,, etki etkinl nlik ik göst göster erir irle ler. r. Böyl Böylel elik ikle le Türk Türkçü çülü lükk ve Bekt Bektaş aşil iliğ iğin in çıkı çıkışı şınd nda, a, bire birerr ma mane nevi vi kayn kaynak ak olur olurla lar. r. Ahil Ahilik ikte te,, yiği yiğitç tçee yardımseverlik ve soylu insanlığın yol yordamı Türkçe olarak ortaya konur. Esnaf ve zenaatçı örgütlerinin uyması gereken kuralları Fütüvvetname adlı bir bir eser eserde de topl toplan anır ır.. Ahi Ahi fütü fütüvv vvet et eren erenle leri rini ninn 16 inan inançç kura kuralı lı,, Bekt Bektaş aşii meydanlarınında temel ilkeleri olur. 135 Karahanlılarda Müslüman olduktan sonra da Türkler arasında eski inanaçlar yaşa yaşar. r. Zerd Zerdüş üşt, t, Ma Mani ni,, Buda Buda,, Şama Şaman, n, Hıri Hırist stiy iyan an inan inançl çlar arıı yeni yeni dind dindee kendilerine yer açarlar. Eskiden kalan, gelenek, inanç ve görenekler kimi dinsel tapınmalarda yaşama ortamı bulurlar. Sözgelimi, Doğu Türkistan'da Buda manastırı olarak kullanılmış bir mağara Ashab-ı kef mağarası olarak kuts kutsal al bir bir ziya ziyare rett yeri yerine ne dönü dönüşü şür. r. Belh Belh't'tee Budi Budist st Berm Bermek ekoğ oğul ulla ları rını nınn Nevbahar manastırı Hz. Ali'nin mezarı sayılarak günümüzde de ziyaret yeridi yeridir. r. Kökend Kökendee Bermek Bermekoğu oğulla lların rının ın İslamı İslamı kabull kabulleri eri de oldukç oldukçaa sancıl sancılıı olmuştur. Muaviye döneminde bu manastır yıkılmıştır. İslama girdikten sonra da eski inançlarını sürdürmüşlerdir. Söz konusu tapınak daha sonra yeniden onarılmıştır. Nitekim, Bermekoğulları da kendilerini Arap soyuna bağlamayı unutmamışlardır.136 Türk Türkis ista tan' n'ın ın dağl dağlık ık yerl yerler erin inde deki ki Buda Buda yont yontus usun unaa Senk Senk Ho Hoca ca diye diye sayg saygıı gösterilir.137 Yatırlara mum yakmak Hıristiyanlıktan kalır. Muskalar nazar boncukları takmak Budizm'den, kimi ağaçları, pınarları kutlu sayıp buralardan medet ummak, yatırlara bez bağlamak İslam öncesi dinlerden kalır.138 Toha Tohari rist stan an'd 'dak akii Sasa Sasani ni pren prensi si Firu Firuz' z'un un Şii Şii söyl söylen ence cele leri rind ndek ekii Hz Hz.A .Ali li ile ile bağlantısı ilginçtir. Söylenceye göre, Firuz'un kızı Şahribanu, Hz.Hüseyin ile evlenmiştir. Böylece Hz. Hüseyin'den sonra gelenler, hem Peygamber hem de İran imparatoru soyuna bağlanmış olurlar. Böylece iç Asya'dan Anadolu topraklarına uzanan geniş alanda eski dinlerin kalıntıları sürer. Şamanist gelenekler yaşar, iç Asya'da şu yakın dönemlere yapı yapıla lann ince incele leme mele lerd rde, e, şama şamanl nlığ ığın ın İsla İslam m görü görünt ntüs üsü ü altı altınd ndaa yaşa yaşamı mını nı sürdürüşüne tanık olunur. Doğu Türkistanlı bakıcılar pir olarak Fatma anayı
tanırlar. Sözde, Fatma anaya bu sanatı Cebrail öğretmiştir. Oysa yaptıkları bu iş tümüyle şamanist inanca dayanır. Kendileri Müslüman olmalarına karşın, lonca oluşturmuşlardır. Tüzük olarak bir kitapçık yazmışlardır. Bu kitapçığa "Peri hanlık risalesi" adını vermişlerdir. Bu ad, Budizmdeki Burhan adının kitaba uyarlamasıdır. Burhan'ı 'peri okuyan' biçimine sokmuşlardır. Sözde buna İslam görüntüsü vermişlerdir. Yaku Yakutt oyun oyunla ları rı töre törenn ve ayin ayinle leri rind ndee Müsl Müslüm üman an sayı sayıla lann şama şamanl nlar ar "işe "işe başladım bismillah" diyorlar. Altaylı kamlar Tanrıları yerine peygamber ve İsla İslam m az aziz izle leri rini ni söyl söyler erle ler. r. Zama Zamann ve çevr çevren enin in gere gerekl kler erin inee uyar uyarak ak eski eski Tanrıl Tanrıları arını nı atmışl atmışlard ardır. ır. Bunlar Bunların ın yerine yerine peygam peygamber ber ve velile velileri ri sokmak sokmakla la yetini yetinirle rler. r. Böylec Böylecee sanatl sanatları arını nı yaşatı yaşatırla rlar. r. Bunlar Bunların ın parlak parlak törenl törenleri eri,, kimi kimi kend kendin inde denn geçt geçtik ikle leri rind ndee yapt yaptık ıkla ları rı ha hari rika kala lar, r, ca cahi hill ha halk lk için için üfür üfürük ükçü çü hocalardan daha çekicidir. Kökende üfürükçülük de samanlığın kalıntısıdır. Anc ncak ak zo zorl rlaa İslam slam kılığ ılığın ınaa girm girmey eyee uğra uğraşt ştığ ığıı için için güdü güdükk kalm kalmış ıştı tır. r. Sam amaanlığın gerçek temsilciliği bulunduğu yerlerde üfürükçülük tutunamıyor. Doğu ve Batı Türkistan Müslümanları arasında eski şamanlığın kalıntıları yaşıyor. Mezarlara Mezarlara ve ağaçlara ağaçlara paçavra paçavra bağlama bağlama en ilkel şaman geleneklerind geleneklerinden en biri. Bu gelenek tüm Müslüman Türklerde yaygın. Şamanist, dağ, orman, ağaç, su ruhl ruhlar arın ınaa gene genell llik ikle le "yer "yer su" su" dene denenn Tanr Tanrıy ıyaa bağı bağışl şlar ar.. Yer Yer su ruhl ruhlar arıı bağışlayıcı ve koruyucu ruhlardır. Darılmadıkça kanlı kurban istemezler. Müslüman Türkler bununla bir velinin ruhundan yardım isterler. Artık "YerSu" Tanrıları gerçek ya da uydurma velilerin mezarlarına yerleşmişlerdir. Böylece şamanlık döneminin paçavralarını almayı sürdürürler. Kimi pınar başlarında görülen çalılar aynı işlevi sürdürürler. Müslümanlığa inanan pek çok insan bunun şamanist bir gelenek olduğunu bilmez. En yaygın şamanist geleneklerden biri ise yağmur, dolu yağdırma; fırtına çıkarmadır. Şamanlığın bu önemli geleneği "Yada" taşı denen yağmur taşı ile yapılıyor. Gerektiğinde savaşlarda ortaya atılıyor ve yağmur yağıyor, fırtına kopu kopuyo yor, r, göz göz gözü gözü görm görmez ez oluy oluyor or.. Çin Çin kayn kaynak akla ları rı Gökt Göktür ürkl kler erde de bu geleneğin bulunduğunu yazıyorlar. Göktürk hakanı, ya da taşı ile yağmur yağdıran şamanlar gibi, su ve yel yaratır. Bir Budist Uygur yazıtında, su tapınım yerini betimlenir. Uygurlarda su tapınım yeri, toparlak ak renkte bir yerd yerdir ir.. Or Orta ta ça çağğ boyu boyunc ncaa tüm tüm İsla İslam m kayn kaynak akla ları rınd ndaa İsla İslam m bilg bilgin inle leri rind ndee süre sürekl klii an anıl ılıp ıp duru duruyo yor. r. Bir Bir ço çokk ünlü ünlü İsla İslam m bilg bilgin inii bu taşı taşı görd gördük ükle leri rini ni söylüyorlar. Aralarında taşı İslamlığa bağlamaya çalışanlar da var. İslama bağlamak isteyenler bir de söylence uyduruyorlar. Bu taşı, Nuh peygamber,
ismi azam duasını okuyarak oğlu Yasef'e vermiş. Batı Türkleri yağmur taşını unutmuşlar. Ama yağmur duasını unutmamışlar. Kuraklığın alabildiğince arttığı, umutsuzluğa düşülen yıllarda halk bu inancı İslam inancı olarak yerine getirir. Şamanik öğeler Orta Asya'ya doğru gidildikçe yaygınlık kazanıyor. Yalnız oralarda bu öğeler kurumlaşamamış. Anadolu da ise kurumlaşma evresine girm girmiş iş.. Or Orta ta Asya Asya Türk Türkle leri ri için içinde de Şama Şamani nikk öğel öğeler erin inii en ço çokk koru koruya yann halk ha lkla lard rdan an biri biri de Ka Kaza zakk ve Kırg Kırgız ızla lar. r. Yoğu Yoğunn şama şamani nikk gele gelene nekk için içinde de yaşıyorlar. Müslümanlığa gireli yüzyıllar olmuş. Tüm halk inançlı Sünni Müsl Müslüm üman an.. Buna Buna karş karşın ın Anad Anadol olu u Alev Alevii inan inançl çlar arın ınıı an andı dıra rann gele gelene nekl kler er yaşayıp duruyor. Dins Dinsel el menk menkıb ıbee ve öykü öyküle lerr bile bile şama şamani nikk öğel öğeler erle le dolu dolu.. Ha Hazr zret etii Ali' Ali'ni ninn kâfi kâfirl rler erle le sava savaşı şı,, Ha Hasa sann ile ile Hüse Hüseyi yin' n'in in öldü öldürü rülm lmel eler erin inii an anla lata tann şiir şiirse sell öyküler, destanlar yine şamanist öğelerle yüklü. Bu kahramanların Kazak ya da Kırgız olduklarına inanıyorlar. Bunların yardımcı ruhları var. Matem yaptıklarında tıpkı Kazak Kırgızlar gibi matem yapıyorlar. Sözgelimi Kerbela olay olayın ınıı an anla lata tann bir bir öykü öyküde de Hüse Hüseyi yinn için için ruhl ruhlar arın ın yapt yaptık ıkla ları rı yas yas şöyl şöylee anlatılıyor: Üçüncü kat gök üstünden Yakasını parçalayıp İsa geldi İnleyip, yaka yırtıp, feryat edip İbrahim'le İsmail dahi geldi Yas Yas tör törenin enind de İsa İsa peyga eygam mber ber yaka yakası sınnı par arça çalı lıyo yor. r. Çünkü ünkü Kaz azak ak ve Kırgızlarda yas töreninde yakanın yırtılması gerekir. 19.Yüzyıl başında Kazaklar arasında Hazreti Ali ve Kerbela olayı söylenceleri yayılıyor. Bu öykülerde Hz. Ali eski Türk masal kahramanlarında olduğu gibi 7 gün uyuyor. Düşmanla yedi gün, yedi gece vuruşur. Kimileyin kadın düşmanla güreşir. Onu yendikten sonra evlenir. Kazak halk ozanları eski alplar arıın, yiğitlerin yerine Hamza, Ali, Hasan Hüseyin gibi İslam kahramanlarını yerleştirirler. Eski ulusal destanların bir bölümüne İslam giysisi giydirirler. Bu destanlar İslami giysiye bürünerek yaşar. Ayrıca resmi İslamlığın Altay içlerine yayılmasına yardımcı olur. Öykülerin konuları, İran folk folklo loru rund ndan an alın alınmı mışt ştır ır.. Sünn Sünnii Ka Kaza zakl klar arın ın ho hoşl şlar arın ınaa gide gidece cekk biçi biçimd mdee işlenmiştir.
Anadolu Türkleri arasında giysinin ters giyilmesi inancı yakın zamana kadar sürer. Genellikle kendine büyü yapılan kişi büyünün etkisine girmemek için giysisini ters giyer. İbni batuta Sinop'ta gördüğü ölüm törenini şöyle anlatır: "Bu şehre gelişimizin dördüncü günüydü ki, İbrahim Beyin anası vefat etti. Onun cenaze törenine ben de katıldım. Bey, cenazeyi başı açık ve yaya olarak takip ediyordu. Öteki beylerle kapı kulları ise hem başlarını açmışlar, hem de kaftanlarını ters giymişlerdi. Kadı ve hatip efendilerle hocalar ise giysilerini ters giymelerine karşın, başlarını açmamışlar, sarıkları yerine siyah yünden yapı yapılm lmaa bir bir çevr çevree dola dolamı mışl şlar ardı dı.. Bu çevr çevree ha halk lkıı ar aras asın ında da yas, yas, kırk kırk gün gün sürmekte ve her gün sofralar kurularak ziyafetler verilmekte idi ki, bu kez de öyle yapıldı" 139 Al karısı denen kötü ruhun bulunduğu inanç da çok yaygın. Al karısı, alba albast stı,ı, inan inançl çlar arıı tüm tüm Müsl Müslüm üman an Türk Türkle lerr ar aras asın ında da yayg yaygın ındı dır. r. İsla İslamı mınn kaldıramadığı canlı şaman kalıntılarındandır. Çocuğu olmayan Yakut kadın bir çam ağacına tapınarak dua eder. Benzer inanç da Anadolu'da yaşıyor. Kurşun dökme yine bunlardan. Yüzlerce inanç İslam görünümü altında yaşamını sürdürüyor. Zaten inanç da bu. Alevi inancına göre dedeler peygamber soyundan gelirler. Bu durumda sözkonusu dedelerin Arap olmaları gerekir. Çağların akışı içinde değişik uluslar içinde eridikleri düşünülebilir. Ancak bu kez önemli bir sorun çıkıyor karşımıza. Oldukça sağlam soy kütüklerine dayanarak peygamber soyundan geldikleri belirlenen Haşimi ailesinin Alevi olması gerekir. Gerçi soy zinciri, oldukça karışık ve dağınıktır. Yine de Haşimi ailesinin Peygamberin Ali ile evlenen kızı, Fatima'dan geldiğine inanılır.140 Haşimi ailesi, Haşimi Ürdün Kralı Hüseyin iyi bir Alevi olmalıdır. Ailenin uzun süre Sünniler arasında, inançlarını yitirip eridikleri düşünülebilir. Ancak bu kez başka bir sorunla karş karşıl ılaş aşır ırız ız.. Suri Suriye ye dışı dışınd ndaa hiçb hiçbir ir Arap Arap ülke ülkesi sind ndee Anad Anadol olu u Alev Alevil iliğ iğii görülmez. Oysa Suriye Muaviye egemenliğinin merkezidir. En koyu Sünni olma olması sı gere gereke kenn bir bir ülke ülkede de Alev Alevil ilik ik yaşa yaşar. r. Ama Ama doğr doğrud udan an Hüse Hüseyi yin' n'in in öldürü öldürüldü ldüğü, ğü, Ira Irakk toprak topraklar larınd ındaa Alevil Alevilik ik bulunm bulunmaz. az. Ne Yemen' Yemen'dek dekii Şii eylemler, ne de Fas'ta ki Ali yandaşlığı Anadolu Aleviliğidir. Türkiye'de, Türkiye'de, şeriatçıların şeriatçıların yaygın inancına göre Anadolu Anadolu Aleviliği, Aleviliği, Şiiliğin bir koludur. Şiiliğin kurucusu ise İbni Sebe adlı bir Yahudi dönmesidir. İbni
Sebe görünürde Müslüman olmuştur. Sonra Müslümanlığı bozmak için Şiilik fitnesini ortaya atmıştır. Oysa bir inanç birinin isteği ile kolayca bölünemez. Yüzeysel bakıldığında dinlerin kimi ilkelerde ayrılmalar nedeniyle bölündükleri sanılır. Gerçekte böl bölün ünme meni ninn deri derinl nler erin inde de ulus ulusal al,, kült kültür ürel el ve ekon ekonom omik ik nede nedenl nler er yata yatar. r. İslamda Şiilik ayrımı ise tümüyle ulusal kimlik arayışına dayanır. Peygamber soyunun ve 12 imamların en ateşli savunucuları İran'dan çıkar. Emevilerin şove şovenn Arap Arap ulus ulusçu çulu luğu ğuna na en büyü büyükk dire direni nişş İran İran'd 'dan an geli gelir. r. Bu tümü tümüyl ylee İran'ı İra n'ınn köklü köklü bir kültür kültüree sahip sahip olması olmasında ndann kaynak kaynaklan lanır. ır. Niteki Nitekim m birçok birçok bilimadamı bu gerçeği doğrular. Sözgelimi Leon Cahen'a göre İran kendi inan inançl çlar arın ınıı old olduğu uğu gibi ibi yeni yeni dine ine (İsl (İslam ama) a) akt aktar armı mışt ştır ır.. Muh Muham amme mett Zerd Zerdüş üşt't'ün ün mira mirasç sçıs ısıı olmu olmuşt ştur ur.1 .141 41 İngi İngili lizz doğu doğubi bili limc mcii Arno Arnold ld'd 'daa aynı aynı görüştedir. Ulusal tapınağın yapısını şimdiye dek elinde tutan soy (Sasaniler) ile birlikte çökmüştür. Sığınacak başka bir merkez kalmadığı için Zerdüşt inancından olanlar eski dinden yeni dine kolay ve yalın bir geçiş yolu bulurlar. Çünkü İranlılar eski din ilkelerinin bir çoğunu, Kur'an'da bulduklarına inanırlar. Ahur Ahuram amaz azda da'y 'yıı Alla Allah, h, Ehri Ehrime men' n'ii İbli İbliss görü görürl rler er.. Evre Evreni ninn altı altı evre evrede de oluşumunu, melek ve şeytanla eski dinlerine yabancı kavramlar değildir. Cennet ve cehennem ile yeni dinde de karşılaşırlar. İslamla birlikte gelen beş vakit namaz ise, eski kutsal kitapları Avesta'daki günlük beş kez tapınımın yeniden düzenlenmiş bir biçimi gibidir.142 644'lerde 12 yıllık savaş sonunda boylu boyunca İslam yayılmasına uğrayan, devletini ve ülkesini baş döndürücü biçimde yitiren İran'da ulusal ruh, işte bu bu biçi biçimd mdee Zerd Zerdüş üştt ilke ilkele leri rini ni İsla İslama ma uyar uyarla lar. r. Kiml Kimliğ iğin inii bu yönt yöntem emle le koru koruma maya ya ça çalı lışı şır. r. Bu duru durum m yeni yenikk ve çö çökm kmüş üş Sasa Sasani ni ülke ülkesi sini ninn ulus ulusal al duygul duygularl arlaa şiileş şiileşmes mesine ine neden neden olur. olur. Gobine Gobineau'y au'yaa göre göre İra İran'ı n'ınn Sünnil Sünniliği iği benimsememesinin tek nedeni, ulusal duygulardır. Gaudefroy-Demombynes İran Şiiliğinin kaynağını şöyle anlatır: Şii ilkelerinin başarısını, Babil inancının ardılı olmasında aramalıdır. Çünkü Sasan asanii soyu soyu or orad adaa kuts kutsal al ve Tanr Tanrıs ısal al bir sal saltana tanatt üzer üzerin inee ilke ilkellerin erinii oturtmuştur. İranlı Şiiler kutsal saltanattan yola çıkarak, halifelik hakkının Hz. Ali soyuna özgü kalmasını savunurlar. Sasanilere, eski Babil'den kalan bu inanç, İslam
giysisi giyerek Şiilikte yaşam bulur. Hz. Hüseyin'in Sasani soyunun son hanı, Yezdicard'ın kızı Şehbanu ile evliliği İran halkının yüreğinde yeni umut ışıkları yakar. İranlılar Şehbanu ile Hüseyin'in soyunu, hep eski sultanlarının ardılı olarak görürler. Böylece İran halkının Hz. Ali soyuna bağlılığı son derece güçlenir. Araplar, Müslümanlığı İran'a götürdüklerinde, Medayin sarayları ve Giyan Cemşi emşid d töre törenl nler erin inin in görk görkem emii karş karşıs ısın ında da irk irkilmi ilmişşlerd lerdir ir.. Eski Eski İran İran tapınaklarının bilgin ve din adamları olan Mubitler, Müslümanlığın temel düşü düşünc ncel eler erin inii kend kendii davr davran anış ışla ları rına na uydu uydura rara rak, k, yaya yayarl rlar ar.. Eski Eski İran İranlı lıla lar, r, Araplara "tazı" derler. Bu, Arabın vücut özellikleri, hızlı koşması, mücadele azmini de anlatır.143 Sonuçta Müslüman Arap ordularına yenilip bağımsızlığını yitiren İran halkı, İslamı kendine göre ulusal bir din durumuna sokar. Başlangıçta Şiilik gizli bir bir öğreti öğreti gibi gibi İra İran'd n'daa yayılı yayılır. r. 10. yüzyıl yüzyılda da Samano Samanoğul ğullar larını ınınn hoşgör hoşgörülü ülü yönetimi ile tümüyle ortaya çıkar. 16. yüzyılda Safevilik ile birlikte resmi devl devlet et dini dini olur olur.1 .144 44 Safe Safevi vi soyu soyunu nunn kuru kurucu cusu su Şah Şah İsma İsmail il,, bir bir Kızı Kızılb lbaş aş olmasına karşın, İran'a Kızılbaşlığı benimsetmeyi başaramaz. Fars kültürü, Türk kültüründen kültüründen baskın baskın çıkar. Tıpkı dil alanında alanında olduğu olduğu gibi, din alanında da yenilenin dinini, yenenin dini eritir. İran Şiiliği, Türk Kızılbaşlığını eritir. Yakın dönemler, Tahran'ın aydın bayanlarından biri diplomat Yakup Kadri Karaosmanoğlu' na şöyle der: "Biz "Bizim im kend kendim imiz izee ma mahs hsus us binl binler erce ce yıll yıllık ık dini dinimi mizz ve töre törele leri rimi mizz vard vardır ır,, istilacı Arap orduları bize, İslâmiyeti kılıç zoruyla kabul ettirmişlerdir. Gerçi şimdi İranlılar samimiyetle Müslümandırlar. Ateşperestlik devrinden kalma bir çok inanları bu yeni dinimize sokmuş bulunuyoruz. Siz Sünniler buna şialık diyorsunuz. Şialıkta doğrudan doğruya bir tabiat dininin bayramı olan nevr nevruz uz'u 'unn ve on onda dann beş beş on gün gün ön önce ce ate ateş yakıp akıp üstü üstünd nden en atla atlama makk âdetlerimizin, her şeye rağmen vahdânö bir mezhep telâkki edilmesi lazım gelen şialıkta yeri nedir?145 » Gerçek budur. Şiilik, ilke olarak, tapınım ve inanç bakımından Sünnilikten büyük ayrım göstermez. Şiilik, tavşanı kirli sayma ve yememe bakımından Sünnilikten ayrılır. Tavşan yasağı Musevilikten kaynaklanır. Öte yandan, İsla İslam, m, Muse Musevi vili liği ği yads yadsım ımaz az ki! ki! Muse Musevi vili likt kten en bir bir dizi dizi inan inançç ve tapı tapını nımı mı almakta sakınca görmez. Doğrudan, Muhammet'in uygulamalarında ortaya konan Musevi dostluğu daha sonra Yahudi düşmanlığına dönüşür.
Bu sav tümüyle tutarsızdır. Sünnilik zamanla Arap şovenliğine dayanarak geli gelişm şmiş işse se,, Şiil Şiiliik de İran İran ırkç ırkçıl ılığ ığın ınaa ve Fars Fars ulus ulusçu çulu luğğuna una yasla aslanı nıp p genişlemek ister.146 Şiilikle Anadolu Aleviliğinin kan bağı da burdan gelir. Kökende ikisinin ortak yanı, ırkçı Arap ulusçuluğuna karşı olmalarıdır. Bu birinde, Şiilik öbüründe Alevilik olarak gelişecektir. Tüm bunlara karşın, Şiiliğin kurucuları Farslar değildir. Şiilik Araplardan çıkmıştır. Ancak, Farslar ulusal duygularını Sünnilikten daha çok doyuran bu mezhebe dört elle sarılmışlardır. Sasanilerden edindikleri kutsal saltanat geleneğini Hz. Ali soyunda sürdürmek istemişlerdir. Söylence kahramanları Zaloğlu Zaloğlu Rüstem Rüstem ile Hz. Ali'yi birleştirm birleştirmişlerd işlerdir, ir, İslam tarihi boyunca İran'ın İran'ın gelenek görenekleriyle, yaşam biçimi ve sanatlarını bu mezhebe işlemişlerdir. Bu yüzden İran, İslam kültürü içinde Fars kültürü çemberi içine girer. Şiilik, Ali ve Peygamberin ailesine bağlılık savı ile ortaya çıkar. İslam olup olmadığı bile kuşkulu olan Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye'nin kurduğu Emevi saltanatı, Peygamberin aile bireylerine karşı amansız bir savaş açmıştır. Kine dayalı dayalı bu çatışma sonucunda sonucunda İslam yetmiş yetmiş üç kola ayrılır. ayrılır. Şiilik bu bölünme bölünme sonrası yirmisini çatısı altında toplamayı başarır. Sözde Abdullah İbni Sebe, İslam inançları arasına bir ayrılık sokmayı bu sırada başarmıştır. Müellife diye anılan aşırı bir akımı Şiiliğe sokmuştur. Bu kol Ali'yi Tanrı tanır. Ali yaşamında bu düşünceye karşı savaşmıştır.147 Gerçekte insanı Tanrı sayma inancı da eski dinlerden kaynaklanır. Eski inancın etkin olduğu bölgelerde yandaş bulmuştur. Şiilikteki Mehdi, kavramının kökeni de çok eskilere iner. Mehdi kavramı "yarının kurtarıcısı" umudu ile ortaya çıkar. Tüm insanlıkta var olan bir umut umut kavr kavram amıd ıdır ır.. Bu öz özel elli likt ktee ulus ulusla ları rınn dest destan anla ları rınd ndaa ço çokk aç açık ık olar olarak ak vurgul vurgulanı anır. r. Tevrat Tevrat'ta 'ta ahir ahir zam zaman an peygam peygamber berii gelece geleceği ği bildir bildirili ilir. r. Bu son peygamber Mesih olacaktır. Mesih gelip, Yahudilerin başına geçecek, Yahudi ulusunu dünyaya egemen kılaca cakktır. Aynı inanç değişik biçimde Hıristiyanlıkta sürer. İslamda, eski inançların beklediği "Mehdi" kavramı da İran'da gelişir. İranlı bilgi bilginle nler, r, Müslüm Müslümanl anlığı ığınn günün günün birind birindee yetmiş yetmiş üçe ayrıla ayrılacağ cağını ını,, bunlar bunlar arasın ara sından dan bir "fırk "fırka-i a-i naciye naciye"" (kurta (kurtarıc rıcıı toplul topluluk) uk) çıkaca çıkacağın ğınıı savunu savunurla rlar. r. Bilginler peygamberin bir hadisini bu sava dayanak gösterirler. Aynı sava göre, kurtarıcı topluluğun başında Ali'nin değerini bilenler bulunacaktır. Ali bilim şehrinin kapısıdır. Ona el vermeyen, Tanrısal bilime giremez. Ali Allah'ın arslanıdır. Ali, manevi dünyanın aynasıdır. Ali, mezarsız şehittir. Ali
ölüsünü kendi taşıyan gözden ırak olmuş bir kişidir. Beklenilmeye hak kazanandır. Ali gözüken değil, gönülde bulunandır. Bu duygular, dinlerin kumkuması bir bölgeden kopup gelmiştir. Zerdüşt ve Buda inançlarından esinlenerek, manevi bir veraset yoluna dökülmüştür. Eski İran uygarlıkları ile beslenen bu düşünceler en parlak ve abartmalı bir biçimde, halk ruhunda canlanır. Mehd Mehdii kavr kavram amı,ı, Anad Anadol olu' u'da da daha daha deği değişi şikk mo moti tifl fler erle le süsl süslen enir ir.. Anad Anadol olu u Alevisinde Mehdi, elinde hak ve adalet kılıcı taşıyan, vardığı yere bolluklar ve şenlikler götürecek olan güçlü bir varlıktır. Bu yüce varlık, kimsenin hakkını kimsede koymayan, mistik kurallarına sahip çıkacak olan Tanrıdır. Bu kavram Alevi deyişlerinde en güzel sözcüklerle süslenir: Mehdi dedem gelse gerek Yüce divan kursa gerek Haksızları kırsa gerek. Bu, Anadolu bolluk Tanrılarının nitelikleri ile donatılan yüce varlıktır. Bir yürüyüş eyleyip gelse, Şah gülleri açacak, bol rahmet yağacak, kutlu günler doğacak, Urum'da ağlayan sefiller şad olup gülecektir. Padişah masumları boğdurmayacak, halkın feryadına sağır olmayacaktır. Paşalar hak söyleyen dili kesmeyecektir. Yetimin, yoksulun hakkı yenmeyecek, adalet dağıtanlar haksız haksızlığ lığın ın kapıla kapıların rınıı açm açmaya ayacak caklar lardır dır.. Zulüm Zulüm olmaya olmayacak cak,, Tanrı Tanrı adalet adaletii yürü yürüye yece cekt ktir ir.. Bu Mehd Mehdii imam imam Ha Hasa sann oğlu oğlu , Muha Muhamm mmet et Mehd Mehdi'i'di dir. r. 10 10.. yüzyılda yedi (ya da dokuz) yaşında ölmüştür. Ama dünyanın sonunda yeniden gelecektir. O gelince Tanrı düzeni yeryüzüne inecek, kurt kuzu ile gezer olacaktır. Kişi ancak özemeği ile övünecektir. Kimse kimsenin hakkını yemeyecektir. Kimi tokluktan, kimi yokluktan ölmeyecektir. İslam dininin kendi içindeki sorunları ve çelişkileri, daha sonra etkisini gösterir. Bu özellikle Ali ve ailesine karşı yapılan haksızlıktır. Haklı bir kişiye yapılan haksızlık, Türk ruhunda o kişinin söylencesel bir kişilik kazanmasına neden olur. Nitekim Türk halkı arasında Ali, eski kahramanların kimliğine bürünür. Kimi zaman bir Dede Korkut gibi bilge, kimi zaman Oğuz Han gibi yiğit söylencesel bir kişilik kazanır. Arap şovenizmine karşı İslam içindeki seçenek, hep Ali yandaşlığı olur. Türk belleğinde Ali başka nakışlarla işlenir. Geçmişte iyi, güzel, erdemli ne varsa tümü Ali'nin görüntüsüne yerleşir. Türk destan ışıkları ile donatılan bu Ali, gerçeklerden sıyrılmış, pırıl pırıl bir görü görünt ntü ü biçi biçimi mini ni almı almışt ştır ır.. Kul Kul Himm Himmet et,, Ali' Ali'ni ninn insa insanl nlar arıı yiye yiyenn devi devi
bağlayışını, çok ustaca uzun bir deyişte anlatır. Bu deyişin kimi dörtlükleri şöyledir: Yerde insan, gökte melek yok iken Kudretten bir nur indi süzüldü Cümle mahluk kandildeki nur iken Ayın Ali, mim Muhammet yazıldı. Ol dem yaratıldı dev ile peri Kaftan Kafa hükmederdi her biri Vardı hem onların bir sultanları Gayet pehlivandı, zurbazu idi. Üç yüz elli batman gürzü çekerdi Uzun kargı, Kuh-u Kafi yıkardı Cümle devler anın hayfın çekerdi Yedi iklim dört köşede raz idi. Kaf dağında bir dağ vardı, hurmadan Ol vakit yok idi, dünyada insan Gördü bağ içinde bir taze civan Şad ü hurrem olup gayet sevindi Nigar mısın deyip sundu elini Benliğinden geçti sındı halini Özge bilemedi hiç ahvalini Tezden hemen yüzüstü yıkıldı Nice bin yıl geçti, nice bin saat Yer duruldu, karşı geldi yedi kat Zahir oldu Ali ile Muhammet Karşısında dev dirildi, dizildi Dev de derki "beni aldı bir merak" Gelemem bir daha menzilim ırak Aradığım oğlan burada mutlak
Yana yana şu vücudum köz oldu. Selman donunda da Ali'yi gördü Dev Muhammet hırkasına sarıldı Yerde insan gökte melek yok iken Duyar idim, çok dev başın keserdi Büyük küçük bu haberi işitti Ali'nin sırrına kim erdi yetti Dev Müslüman oldu, sılaya gitti Cemeat dağıldı, bozuldu. Deyişteki öğeler Anadolu Alevileri arasında değişik biçimlerde işlenir. Konu genel çizgileri ile şöyledir: Yerde insan, gökte melek olmadığı dönemde , bir nur süzülüp iner. Tüm yara yarattılac ılacak akla larr henü henüzz kand kandil ilde deki ki nurd nurdur ur.. O ça çağd ğdaa bir bir dev devle bir peri eri yaratılmıştır. Her biri Kaf Dağından Kaf Dağına egemendir. Ama onların bir de padişahları vardır. Padişah üç yüz altmış arşın boyundadır. Görkemi, hiçbir kula benzemez. Yüzü yetmiş yedi arşındır. Baktığı zaman doğudan batıya her yer düz olur. Bu yiğit üç yüz elli batman gürzü çeker. Kafdağında Hurmadan Hurmadan bir dağ vardır. Bağın içinde genç bir çocuk görür. Sevinir, mutlu olur. "Görüntü müsün, sevgili misin" diye elini uzatır. Kendinden geçip bayılır. Yedi günden sonra kendine gelir. Eli bağlı, gözleri kan doludur. Bağl Bağlar arın ınıı çö çözm zmes esii için için,, Sult Sultan an Süle Süleym yman an'a 'a başv başvur urur ur.. Süle Süleym yman an,, Dev' Dev'ee kendisini kimin bağladığını sorar. Dev, akıl mantık alır bir olay olmadığını söyler. Kendisini bir çocuk bağlamıştır. Süleyman bu işin gizemini bildiğini bil bildi diri rir. r. O işi işi yapa yapanı nınn kim kim oldu olduğu ğumu mu sezm sezmiş işti tir. r. Dev' Dev'ee "Muh "Muham amme mett peygamber var, o gelecek, sorununu o çözebilir" der. Aradan binlerce yıl, binlerce saat geçer. Yer durulur yedi kat olur. Ali ile Muhammet yeryüzünde gözükür. Dev dirilip Muhammet'in karşısına çıkar. Dev kendisini bağlayan oğlanı görmek ister. Oğlanı görünce şaşkınlıktan çığlık atar. Bu söylencenin değişik anlatıları da vardır. Erzincan yöresinden bir dedeye göre, çocuk, bir devi değil Kaf Dağı'nın ardındaki tüm devleri eğitmiştir. Devler her sabah kalktıklarında Kaf Dağını aşıp Dünya'ya gelmek isterler.
"Ali "Ali düny dünyad adaa mı?" mı?" diye diye sora sorarl rlar ar.. "Eve "Evet" t" yanı yanıtı tını nı alır alırla larr ve dağı dağı aşma aşma düşüncesinden dönerler. Ali' Ali'ni ninn kend kendii ölüs ölüsün ünü ü götü götürm rmes esii söyl söylen ence cesi si de Türk Türk dest destan an ışık ışıkla ları rı ile ile donanmıştır. Olay şöyle geçer: Ali şehit edilmeden kısa süre önce, oğulları Hasan ile Hüseyin'i yanına çağırır. Yakında bu dünyadan ayrılacağını bildirir. "Ben öldükten sonra, bir deve deve ile ile yüzü yüzü peçe peçeli li biri biri gele gelece cek. k. Sizd Sizden en ölüm ölümü ü iste isteye yece cek. k. Ona Ona karş karşıı koym koymak aksı sızı zınn ölüm ölümü ü veri verin. n. Herh Herhan angi gi birş birşey ey sorm sormay ayın ın"" diye diye öğüt öğüt veri verir. r. Gerçekten Ali'nin öldüğü sabah, peçeli bir adam, bir deve ile gelir. Ali'nin ölüsünü deveye yükleyip götürür. Adam gittikten sonra Hasan ile Hüseyin kuşkulanırlar. Pişmanlık duyarlar. Ölünün ardından koşarlar. Peçeli adamın yüzü yüzünü nü görm görmek ek iste isterl rler er.. Adam Adam on onla ları rınn kuşk kuşkus usun unu u an anla layı yışl şlaa karş karşıl ılar ar.. Yüzündeki peçeyi kaldırır. Deve ile ölüyü taşıyan Ali'dir. Oğullar, ölünün de, de, peçe peçeli li adam adamın ın da -kim -kimii an anla latı tıla lard rdaa deve deveni ninn dede- baba babala ları rı oldu olduğu ğunu nu anlarlar. İster Türk, ister İranlı halklar olsun tümü özbenliklerini Ali yandaşlığında bulurlar. 12 imam ve peygamber soyunun en ateşli savunucuları İran'dan çıkar. Emevi egemenliğini İran yıkar. Abbasileri İran diriltir. Merv Merv'd 'den en çıka çıkann Ho Hora rasa sanl nlıı Eba Eba Müsl Müslüm üm Emev Emevii yöne yöneti timi mine ne son son veri verip p Abbasoğullarına verdi. Abbasoğulları zamanında, Müslüman uluslara belli bir özgürlük tanınır. Arap toplumsal ve siyasal baskısı belli ölçülerde kırılır. Arap olmayan Müslüman yazarlar, Araplara karşı kendi ulusal geleneklerini ve tarihsel onurlarını, dillerini savunmaya başlarlar. Bu amaçla kitaplar yazarlar. Buna karşı Araplar da harekete geçerler. İki kesim de birbirini küçümseyen yayınlara baş vurur. Daha önceki bölümde ayrıntılı biçimde açıklandığı gibi, Türkler öyle davulla, zurnayla İslamı karşılamamışlardır. Türklerin İslamı uzun direnişin sonunda benimserler. Bu süre sancılı ve acılıdır. 642 yılındaki bu karşılaşmadan sonra, Emev Emevil iler er döne dönemi mind ndee Türk Türk,, Arap Arap ça çatı tışm şmas asıı doru dorukl klar araa çıka çıkar. r. Emev Emevil iler erin in yıkılması ile Türklerle İslam imparatorluğu arasında bir yumuşama olur. 300 yıl gibi uzun bir süreçte ve ancak 940 yılında bu din değiştirme tamamlanacaktır. Bunun böyle olması da kaçınılmazdır. Tek tek bireylerin olduğu toplumların, ulusların yeni çıkan din, felsefe, sanat gibi alanlardaki akım akımla ları rı ideo ideolo lojijile leri ri heme hemenn beni benims msem emel eler erii düşü düşünü nüle leme mez, z, insa insanl nlar ar ve toplumlar eski alışkanlıklarından, değerlerinden kolay kolay kopamazlar.
İslam İslam yayılm yayılması ası "cihad "cihad"" diye diye adland adlandırı ırılan lan kutsal kutsal savaş savaş ilkesi ilkesine ne dayanı dayanır. r. Silahla gelir. Öbür uluslar, İslam'ı seçip Arap imparatorluğuna bağlanacaklardır. Bağımsızlıklarına son derece düşkün Türklerin bağımsız devl devlet etle leri rini ni kend kendii elle elleri ri ile ile tesl teslim imle leri ri düşü düşünü nüle leme mez. z. Ka Kald ldıı ki Türk Türkle leri rinn İsla İslaml mlık ıkla la karşı karşıla laşt ştık ıkla ları rı döne dönemd mdee Arap Arap impa impara rato torl rluğ uğun unun un yöne yöneti timi mini ni doğr doğrud udan an Arap Arap mill milliy iyet etçi çili liği ği yapa yapann Emev Emevii aile ailesi si yürü yürütü tür. r. Bu or orta tamd mdaa Türklerin Türklerin gönüllü gönüllü olarak bağımsızlıkları bağımsızlıklarını nı bırakıp, bırakıp, Araplara Araplara teslim teslim olmaları olmaları olan olanak aksı sızd zdır ır.. Üstel stelik ik din adın adınaa bir de Ara rapl plar araa verg vergii üstü üstüne ne vergi ergi vereceklerdir. Tüm bu nedenlerle Türklerin İslama geçişleri uzun bir süreç içinde olacaktır. Bu geçi geçişi şi Şera Şerafe fett ttin in Tura Turann üç evre evreye ye ayır ayırır ır.1 .148 48 Biri Birinc ncii evre evrede de Türk Türkle lerr arasında İslamı bireysel seçişler olur. Bu yaklaşık (642-761) yıllarındadır. ikin ikinci ci dön dönemde emde kimi imi Türk Türk boyl boylar arıı değiş eğişti tiri rir, r, İsla İslam m or ord dusun usunda da ve yönetiminde görevler üstlenmeye başlarlar (751-868). Üçüncü evrede toplu din değiştirme başlar. İlk İslam Türk devletleri kurulur (868-940). Bu arada eski inançlarla İslam inançları karışır. Yeni bireşimler ortaya çıkar. Gerçekte hiç bir inanç kendinden önceki inancı tümü ile ortadan silemez. Bütün dinler kendilerinden önceki dinlerin inanç ve geleneklerini kendi içlerinde eriterek geli gelişi şir. r. Kita Kitapl plıı dinl dinler erin in hiçb hiçbir iri,i, ilke ilkell dinl dinler erin in kalı kalınt ntıl ılar arın ında dann ar arın ınam amaz az.. Kökende kitaplı dinler, bir evrime dayanır. Eski dinlerin töre ve törenlerini yaşatırlar. Hıri Hırist stiy iyan anlı lık, k, Or Orta taça çağd ğdaa Luth Luther er ve Eras Erasmu muss gibi gibi büyü büyükk aydı aydınl nlık ıkçı çı din din adam adamla ları rı yeti yetişt ştir irir ir.. Bu aydı aydınl nlık ıkçı çıla larr döne döneml mler erin inde deki ki dins dinsel el geri gerili likl kler erii eleştirirler. Hıristiyanlık, dinadamları, boşinançlar bu iki düşünürün ağır saldırılarına uğrar. Her ikisi de bireyin kişiliğinden ve özgürlüğünden yola çıkarlar. Luther bu kişiliğin daha çok Tanrısal yönüne ağırlık verir. Erasmus ise insancıl yönünü merkez alır. Her ikisi de insan ve dinbilimci olarak İncil ve İsa öğretisine büyük değer verir. Luther için kutsal kitaplar herşeydir. Erasmus ise Yunan ve Romalı düşünürlerin birçok yapıtını elden geçirmiştir. Ona göre İncil son sözü söylemez. Bu ilerici çıkışlar sonrasında Luther Roma kilisesinden kopar. Eleştirici düşünceleri ile, Protestan kilisesi adı ile yeni bir kilise zincirinin öncülüğünü yapar. Yenilikçi dinadamları bu çizgiyi daha da belirgin biçime sokarlar. Kalvin'den sonra Erasmus. Luther'i izlemeye karşı çıkar. Luther ile Erasmus'un gezdikleri yerler bakımından bir ayrım bulunur. Yazık ki, Luther çok az ülkeyi gezip görmüştür. Oysa din adamlarının çok yer görmeleri gerekir.
Muhammet, kendisini Yahudi ve Hıristiyan peygamberlerin ardılı gösterir. Bir ayrıcalıkla Muhammet öğretisini, Hıristiyanlığın yayılmadığı bölgelerde yayar, İslam Arapların ve Muhammet'in kişiliğine uygun olduğu için o böl bölge gede de çıka çıkar. r. Anca Ancakk asıl asıl beli belirl rley eyic icii nede neden, n, o bölg bölged edee inan inançç boşl boşluğ uğu u bulunmasıdır. Dinsel düşünceler suya benzer. Ulaşılması kolay yere akar. Hıristiyanlığın yayılmasında olduğunca, İslamın yayılmasında da Yahudilik büyük önem taşır. Dünyada o zamanlar Yahudiler ve dinleri vardı. Mekke ve Medine'de önceleri Yahudi gelenekleri sürdü. Ama sonunda Halk Hıristiyan, Müsl Müslüm üman anla larr diye diye ikiy ikiyee ayrı ayrıld ldı.ı. Hıri Hırist stiy iyan anlı lığı ğınn sını sınırı rı Roma Roma-Y -Yun unan an kültürünün sınırı oldu. İslamlık ise Türk bayrağı altında Avrupa'ya dayandı, işin en ilginç yanı Hıristiyanlık da İslamda da Yahudilikten kaynaklandı, ikisi dünyada değişik ülkelerde büyük güç odakları oluşturdu, ikisinin de asıl kaynağı olan Yahudilik ise tümden güdük kaldı. Noel Paskalya, Pingster inançları Batı Avrupa halkları arasında çok önceleri vardır vardır.. Paskal Paskalya, ya, eski eski insanl insanları arınn doğaya doğaya taptık taptıklar larıı çağdak çağdakii evrens evrensel el yaz bayramıdır, İsa'dan üç bin yıl önceki, göçebe Yahudi halk bu bayrama "Pes "Pesah ah"" adın adınıı veri verirl rler er.. Tanr Tanrın ının ın ac acım ımas asın ınıı sağl sağlam amak ak için için,, dava davarl rlar arın ın ilk ilk dölünden kurban keserler. Yahudiler Filistin'e yerleşip tarıma baş başla lama mala ları rınd ndan an sonr sonra, a, bu kurb kurban an töre töreni nine ne ha hamu murs rsuz uz ekme ekmekk gele gelene neği ği eklenir. Daha sonra bu tören, Yahudilerin Mısır'dan çıkışlarının mutlu günü anısına dinsel bir bayram kimliğine bürünür. Oysa kökende bu bayram kışın ölüp ilkyazda dirilen doğa Tanrısı adına verilen doğa inancıdır. Hıristiyanlar bu doğaya tapınım bayramını "kitaba uydurup" İsa'nın ölüp diri dirilm lmes esii on onur urun unaa yapı yapıla lann görk görkem emli li bir bir dins dinsel el bayr bayram amaa dönü dönüşt ştür ürür ürle ler. r. İran İranlı lıla ları rınn Mi Mihr hrig igan an ve Nevr Nevruz uz bayr bayram amla ları rı da aynı aynı kayn kaynak akta tann gele gelenn bayramlardır. Türkler arasındaki Hıdırellez bayramı da aynı kökendendir. Eski inancın izi, "Hızır" (yeşillik) adına korunmuştur. Türk folklorındaki Hızır-İlyas gelenekleri en eski Mitra kültürünün izlerini taşır. Bu bağlamda, Roma ve Helen putatapar gelenekleri, Hıristiyan kültürüne sızm sızmay ayıı başa başarı rır. r. Hıri Hırist stiy iyan an dina dinada daml mlar arıı ha halk lkın ın eğil eğilim imin inee daya dayana nama mayı yıp p putların yerine İsa, Meryem, havari ve azizlerin resim ve yontuları ile birlikte haçı korlar. Böylece Hıristiyanlık, putataparlığın birçok geleneğini kilisenin baş kösesine yerleştirir.149 h. Ekber Şah
Türklerde eski bir dinsel tartışma geleneği olduğunu anlıyoruz. Nitekim 17. yüzyılda Hindistan sarayında benzer bir dinsel tartışmaya tanık oluyoruz. Bu dinsel tartışmaya bir gözatalım: Ekber, Türk-Hint imparatorlarının üçüncüsüdür. 1542-1605 yılları arasında yaşa yaşamı mışt ştır ır.. Son Son dere derece ce ze zeki ki ve aç açık ık zihi zihinl nlii bir bir kişi kişidi dir. r. Çevr Çevres esin inde deki kile leri ri okutarak sürekli tarih, felsefe, din kuralları üzerine bilgiler edinir. Mistik ruhlu bir yapıdadır. Hindistan gibi dünyanın büyük dinlerinin karıştığı bir ülkede dinsel inançlara ve çatışmalara büyük ilgi gösterir. Ta başlangıçtan beri en içtenlikli dileği çeşitli din ve mezheplerle ırklar arasında hoşgörüye dayalı dostluk kurulmasını düşlemektedir. 1573'lerde Ekber'de İslam'a karşı kuşkular beliriyor, iki üç yıl sonra sarayında bir divan yaptırıyor. Buraya ibadethane ibadethane adını veriyor. veriyor. Gerçekte Gerçekte buranın buranın tapınakla tapınakla bir ilgisi ilgisi bulunmuyor. bulunmuyor. Burda dinsel tartışmalar yapılıyor. Buraya şeyhleri, seyitleri, bilginleri ve saray mensuplarını, din ile ilgilenenleri topluyor. Tartışmalar düzenliyor. Başlangıçta bu tartışmalara salt Müslümanlar katılıyor. 1576'da da Hacca gitmek istiyor, ama caydırıyorlar. Ancak bilincinde kuşkular sürekli cirit atı atıyor. yor. Bir süre süre sonr sonraa et yem yeme alış alışka kannlığı lığını nı bırak ırakma makk ist istiyor iyorsa sa da başaramıyor. Aynı dönemde bir ırmak kıyısında sürek avı düzenliyor. Av dört dört gün gün sürü sürüyo yor. r. Birç Birçok ok ha hayv yvan an öldü öldürü rülü lüyo yor. r. Dörd Dördün üncü cü gün gün çemb çember er daraltılıyor. Ortaya sıkıştırılan hayvanların toptan öldürülmesi başlıyor. Bu anda Ekber Han birden bire avı durduruyor ve canlı yaratık öldürmeyi ya da yara yarala lama mayı yı yasa yasakl klıy ıyor or.. Av olay olayın ında dann sonr sonraa dins dinsel el tart tartış ışma mala larr yeni yenide denn baş başlı lıyo yor. r. Dins Dinsel el tart tartış ışma maya ya ilk ilk kez kez Hıri Hırist stiy iyan an,, Hind Hindu, u, Zerd Zerdüş üşt, t, Sabi Sabile lerr katılıyor. Zerdüşt dinbilgini Mahyarci tartışmaların en etkin kişisi oluyor. Ekber üzerine de etkileri açıktan seziliyor. O günlerde güneşe tapınım ve kandil yanımında törenler yapılması buyruluyor. Kimileri Ekber'in Zerdüşt olduğunu sanıyorlar, sultan onları yine yanıltıyor ve bir mevlüt gününde hutbe hutbe okuyor okuyor.. Ardınd Ardından an ise bir Hırist Hıristiya iyann heyeti heyetini ni içtenl içtenlikl iklee karşıl karşılıyo ıyor. r. Oğullarının da Hıristiyanlığı öğrenmesini buyuruyor. Hıristiyanlar sultanı kazandıkları için büyük umut bağlıyorlar, ama bu umutları boşa çıkıyor, çünkü Ekber Şah İslama olan bağlılığını sürdürüyor. Ama Ekber, İslam, Hindu, Cayni, Zerdüşt, Buda ve Hıristiyan dinlerinin ilke, kural ve törenlerini artırıyor. Her biri üzerinde uzun uzun düşünüyor. Herbirini yeterli ve ve doyurucu buluyor. En çok İslamlığı beğeniyor, ama din bilginlerinin biçimciliği ve hoşgörüsüzlüğü yüzünden ondan da soğuyor. Öte yandan Zerdüşt, hindu, cayni dinlerinin de bir çok ilkesini beğeniyor. Ancak hiç birine girmiyor. Sonuçta tüm dinlerin bileşiminden oluşan bir din
ortaya atıyor. Buna "ilahi din" diyor. Yeni dinin açıklanması için büyük bir mecl meclis is topl topluy uyor or.. Or Orda da dinl dinler er ar aras asın ında daki ki ayrı ayrılı lıkl klar araa deği değini niyo yor. r. Dins Dinsel el kavgaların kötülüklerini anlatıyor. Tüm dinlerin bir olacağı, ama hiçbirinin yiti yitip p gitm gitmey eyec eceğ eğii bir bir dind dindee birl birleş eşme mele leri rini ni savu savunu nuyo yor. r. Böyl Böylec ecee Tanr Tanrıı gerçekleşmiş olacaktır. Böylece insanlar barışa, ülkeler güvene kavuşmuş olac olacak aktı tır. r. Bu yeni yeni dins dinsel el ar aray ayış ışın ın ön önem emli li bir bir yara yararı rı oluy oluyor or:: Hind Hindul ular arın ın kocaları ölen kadınları yakma ve küçük çocukları evlendirme törelerini de yasaklıyor. Ekber Şah öz dinini yaymak için az çok uğraş veriyor. Ama zora baş vurmuyor. Süt kardeşini de bu dine kazanmak istiyor. Ama sütkardeşi bu baskı baskılar laraa dayana dayanamay mayıp ıp Mekke' Mekke'ye ye kaçıyo kaçıyor. r. Ancak Ancak Mekke' Mekke'de de gördüğ gördüğü ü aç gözlülükten tiksiniyor. Hac dönüşü o da Din-i İlahiyi seçiyor. Ama Din-i İlahi'yi seçenlerin sayısı birkaç bini aşmıyor. 1605'te Ekber'in ölümü üzerine Din-i İlahi tümden ortadan siliniyor . Niyazi Berkes bu olaya biraz daha iyimser bakar. Ona göre Ekber resmi ulemanın eline girmemiş bir hükümdardır. Hindistan gibi dinler kumkuması bir bir ülke ülkede de,, "din "din nedi nedir" r",, "ney "neyee yara yarar" r" "ney "neyee yara yarama maz" z" soru sorula ları rını nı sora soraca cakk ölçüde ölç üde açı açıkk kafalı kafalıdır dır.. Ekber, Ekber, Çişti Çişti tarika tarikatın tının, ın, Nakşib Nakşibend endili ilikk karşıs karşısınd ındaa yeniden dirildiği dönemde o tarikatın o zamanki ünlü adamı Şeyh Selim'e katılmıştır. Çiştilik o dönemde bağnaz ulemadan çok, Hinduları kendisine çeken bir yol olmuştur. Ekber bunu siyasal imparatorluk birliği yaratma, amacıyla kullanmak ister. En çok ticaret, tanıma ve belki de misyonerlik amaçlarıyla Ekber gibi kendini dünyanın en güçlü imparatoru sayan bir kişini kişininn bu adamla adamların rın din savlar savlarını ını tanıma tanımakk isteme istemesin sinii sapıkl sapıklık ık görmez görmez.. Berk Berkes es,, Ekbe Ekber' r'in in kend kendin inee tapt taptır ıran an bir bir din din kurd kurduğ uğun unaa ve on onu u yayd yaydığ ığın ınaa inanmaz.150 Toplu olarak değerlendirecek olursak, yeryüzünde dine böylesine ilgili ulus pek azdır. Türk kimliği, bilinmeyeni açıklama çabasındaki inançlara, her dönemde büyük ilgi duyuyor. Son durak olacak İslamlığı bulmalarına değin, birbiri ardına dünyanın bütün dinlerini deniyorlar. Din, inanç bağlamında sonuna değin hoşgörülü yaşıyorlar. Ayrı ve çeşitli dinsel anlayışa bağlı kalm kalmak akla la yeti yetinm nmiy iyor orla lar. r. Birb Birbir irii ar ardı dına na çeşi çeşitl tlii dinl dinler eree giri giriyo yorl rlar ar.. Büyü Büyükk ülke ülkele leri rinn ha halk lkla ları rı ar aras asın ında da ayrı ayrı dins dinsel el inan inançl çlar arın ın insa insanl nlar arıı oldu oldula lar. r. Kendil Kendileri erine ne uygun uygun görmed görmedikl ikleri eri dini dini bırakı bırakıp, p, yerine yerine uygun uygun bulduk bulduklar larını ını almakta sakınca görmüyorlar. Değişik din ve mezhepte olmayı düşmanlık ya da yaba yabanc ncıl ılık ık nede nedeni ni saym saymıy ıyor orla lar. r. Müsl Müslüm üman an olma olmala ları rınd ndan an sonr sonraa bile bile,, önce ön ceki kind ndee oldu olduğu ğunc ncaa sık sık olma olmama makl klaa birl birlik ikte te,, öbür öbür dins dinsel el inan inançl çlar araa ilgi ilgi
göst göster erme meyi yi sürd sürdür ürüy üyoorlar rlar.. Dinsel nsel met metinle inleri ri dille illeri rine ne çevi çeviri riyo yorl rlar ar.. Tanrıbilimcilere sorular soruyorlar. Dinsel konularda tartışmalı söyleşiler düzenliyorlar. Bu toplantılara, değişik dinsel inançlardan olabildiğince çok sayıda sözcü çağırıyorlar. Sonuçta Türk ruhuna inanç bakımından kökende evrensellik egemen. Bu anlayışa göre, tüm inançlar, bir arada, barış içinde kesinlikle yaşayabilir ve yaşamalıdır. Savundukları görüş budur. Anlayışları çağdaş laiklik kavramına yakın bir düşüncedir. Fransız bilimadamı Jean-Paul Roux'a göre "Bu onların uyga uygarl rlığ ığaa en büyü büyükk katk katkıl ılar arın ında dann biri biri olmu olmuşt ştur ur." ."151 151 Bu ilgi ilgi nede nedeni niyl ylee Türkler pekçok dini denemekte sakınca görmezler, işin ilginç yanı, Türklerde dini halktan çok beyler seçer. Bu durumu Şevket Süreyya Aydemir şöyle açıklar: Bu bizim ulus topluluğumuzun bir özelliğidir. Tarihimizin akışı böyle bir özelliği geliştirmiştir. Çağlarca içinde yaşadığımız yayla ve ordu yaşamı, bizde toplumsal bir buyurum (komuta) ve disiplin düzenini her şeyin üstüne çıkarmıştır. Bu toplum vicdanını temsil edecek otorite bir hakan mı olur, bir şef mi yoksa bir kurultay mı? Elverir ki iradesini tüm ulusa egemen kılacak bir makam bulunsun... O zaman ondan gelecek yasalar tüm yaşam düzenini bile değiştirse bunlar, ulusun ruhuna bir su gibi kolayca akarlar. Hatt atta yuka yukard rdan an gelen elen bu ira iradeyi deyi,, bizi izim ön önce cede denn sezm sezmeemize, ize, ya da onay on ayla lama mamı mıza za da gere gerekk yokt yoktur ur.. Biz Biz padi padişa şaha ha bağl bağlıı görü görünü nürk rken en bize bize "Padişahını at" derse, biz şapkadan nefret ederken o bize "Şapka giyeceksin" derse, biz kadınlarımızı kafes arkasında saklarken o bize "Kadınlar günlük yaşama karışacak" derse her zaman onun dediği olur. Bizde gelişmenin tarihsel çarkı öyle görünüyor ki budur. " 152 Yazarın yargısı şudur: "Türkiye'de her türlü devrim olur, ancak yasa ya sa yoluyla!. Böylesine hoşgörülü bir ulus, nasıl oluyor da günümüzde bağnaz bir toplum yapısı gösteriyor? Bu, Bu, Doğu oğu toplu oplum mları larını nı sar aran an yüzl yüzler erce ce yıll yıllık ık or orttaç açağ ağ dum duman anın ında dann kayn kaynak akla lanı nır. r. Şevk Şevket et Süre Süreyy yyaa Ayde Aydemi mirr ve Niya Niyazi zi Berk Berkes es gibi gibi değe değerl rlii araştırmacılar bu toplum yapımızı iyi görmüşlerdir. Tüm ilerleme çabaları karşısına sürekli "din elden gidiyor" savı ile karşı çıkılmıştır. Söz gelimi şu satırları 1958 yılında Niyazi Berkes Pakistan'dan yazıyor:
Sakal akallı lı,, ha hacı cıbbaba aba kılı kılıkl klıı binle inlerc rcee insa insann ça çayh yhan anel eler erd de. Yattı attığı ğı yerd yerdee başparmağı ile gramofon çalanlar. Sokak kenarına apaçık oturup işeyen, apte aptest stin inii yapa yapanl nlar ar.. Böyl Böyles esin inii Ka Kara raçi çi'd 'dee ilk ilk görd gördüğ üğüm üm za zama mann gözl gözler erim imee inanamamıştım da "Ne yapıyor bu adam orada?" demiştim. Daha dikkatle bakınca anladım; herif oturmuş yapıyor gelenin geçenin önünde. Keyli keyfli seyrediyor gelip geçenleri. Halbuki oradaki o yol bir asfalt yoldu. Ama kaldırımı yok. Asfalt boyunca koyu mavi renkli bir çirkef deresi akıyor. Adam başına çirkefin içine iyi rastlatılamamış insan pisliği kulecikleri. Çirkef ve sidik kokusu. Sorma. Bunları sana yazıyorum. Buranın aydınlarına söylesem beni katlederler. En insaflısı "Yok böyle şey; yanlış gördün" der de seni bir de kör, yalancı, müfteri yerine kor. İşte bunların İslam medeniyeti dediği şey bunlar. Bunların üstüne "İslami Devlet" kuracak. Kanunlar Kıır'an ve Şariat'a göre olacak! Üniversitelerdeki birçok hocalar (ki çoğu Oxford'da, Cambiridge'de, pek azı Almanya'da okumuş kişilerdir) böyle bir İslami devlet kurmuş olmanın ideolojisini tartışıyorlar harıl harıl. Dinlediğim bazı konuşmaları bana zırdeli saçması gibi geldi, zaman zaman. Bunlar da dış görünüşlerinden bir âlem. Kimi fesli, kimi siyah kalpaklı. Kimi sakallı, kimi sarıklı. Birkaçı da kınalı. Bazıları hacı-babalara benzer. Ama hepsi "doktor". Bazıları "allâme". Bizde bu kelime hafif tertip alay manası taşır. Bıırda öyle değil. Bizdeki "Ord.Prof.Dr." gibi gibi ola olanla nların rın mukabi mukabili, li, ama "İslam "İslamii Devlet Devlet"" ideolo ideolojis jisii bahsin bahsinde de hepsin hepsinii geride bırakmış olması şart! Üniversitelerin dışındaki "allâme"ler daha çok. istediklerini yaptıracak güçte kişiler. Bunların bir tanesi (çok gürültülü bir adı vardı, ama unuttum. Meselâ "İft "İftih ihar arıı-ıı islâ islâm" m",, "All "Allâm âmee-ii ciha cihan" n" cins cinsin inde denn adla adlar. r. Çok Çok oldu olduğu ğu için için bu anlatacağımın adının hangisi olduğunu aklımda tutamadım) evet, bu allâme bir gün Mc Leod Bulvarı gibi bir bulvarın ortasında değneğini dikmiş: -Dün akşam rüyamda bana malum oldu; şeyh bilmem kim hazretleri hurda yatıyor- demiş. Haddin varsa "hayır" de. Herif oraya bir türbe mi, zaviye mi neyse yaptırmış, insafına kalmış bir şey. Okumuş aydın kişiler anlatıyor bunları bana. inanamıyorum anlattıklarına. -Olur mu böyle şeyler?- diyorum. -Olur- diyorlar. Bu din "allâme"lerinin asıl rolünün ne olduğunu yavaş yavaş anlıyorum. İslami Devlet totalitaryanizmin din terörcülüğü. Bunların sürdürdüğü terör
sayesindedir ki, üniversitede konuştuğum hocalar o kadar zırva konuşuyorlar. Öyle konuşmayanların vay haline! Yoksa, bu hocalar arasında akıllı, bilgili kişiler var. Belki de çok. Ama açıkça fikir özgürlüğü yok. Üstelik, İslâmi Devlet ideolojisi üstüne bir tartışma başladığı zaman öyle bir yarış başlıyor ki sorma. Bu ideolojiyi kim en çok boş lafla, kim en çok demagoji ile, kim en çok Batı medeniyetine söverse en çok o meşhur olur. Bu itibarla bana öyle geliyor ki, Almanya'larda okumuş profesörlerin o kadar saçma şeyler söylemeleri cahillikten değil, korkudandır. Düşün üşün bir kere kere,, Enve Enver, r, eğer ğer günü gününn birin irind de bu Mend enderes eres devri evri gibi ibi başlangıçlara gidilir de bu din "allâme"lerinin kafasındaki kişiler meydanı alırsa Türkiye'de de böyle şeyler olacak. Takkeli din politikaları türeyecek. Şeri Şeriat at devl devlet etii lafl laflar arıı başl başlay ayac acak ak.. Atat Atatür ürkç kçül ülük ük,, laik laikli likk gibi gibi lafl laflar ar ağız ağızaa alın alınam amay ayac acak ak.. Şeri Şeriat atçı çıla ları rınn dedi dedikl kler erin inee aykı aykırı rı laf laf eden edenle lerr gâvu gâvur, r, kızı kızıl,l, komünist olacak. Zaten şimdiden böyle kişilere "Sol" denmiyor mu? Bizler iki yıl gazetelerde "solcu profesörler" diye sergilenmedik mi? Bir gün gelecek büt bütün ün aydı aydınl nlar ar aynı aynı dam damgayı gayı yiye yiyece cekl kler er.. Çünkü ünkü biliy iliyor orum um ki na nası sıll Paki Pakist stan an'd 'daa sana sana an anla latt ttığ ığım ım ha hall ller erin in topl toplum umda da kökl kökler erii vars varsa, a, bizd bizdee de tohumları vardır. Ve bir gün gelecek bu tohumlar yeşerecek; Pakistan'da olduğu olduğu gibi aydınlar aydınlar saçmalar saçmalar ya da susarsa bu yermeler yermeler boy verecek. verecek. Artık tahmin et, ortalığı kapsayacak hezeyanları." 153 Topl Toplum umbi bili limc mcii Niya Niyazi zi Berk Berkes es'i'inn Paki Pakist stan an'd 'dan an an anla latt ttığ ığıı duru duruml mlar arın ın Türkiye'de de tohumları vardır. 1958 yılından 1995'le köprülerin altından çok su geçmiştir. Devlet, "Yeşil Kuşak" önlemi ile Komünizme karşı bir cephe oluşturmak istemiştir. Amerika'nın denetiminde Komünizme karşı, en etkin güç olarak "Türk-İslam" bileşimi ortaya atılmıştır. Ne ölçüde İslam, ne ölçüde Türkçü olduğu bir türlü anlaşılmayan bu düşünce, devletin eğitim izlencesini oluşturmuştur. Kısa süreli, ucuz siyasal başarı yöntemi biçiminde gelişmiştir. Liberal sağcı partilerden seçilen taşralı politikacıların seçim bölgelerine en kolay ulaşma aracı din sömürüsü olmuştur. Ancak taşrada sıra bekleyen ağzı kala kalaba balı lıkk poli politi tika kacı cıla larr her her za zama mann kamu kamuta tayd ydaki akile leri ri geri geri bıra bırakm kmış ışla lard rdır ır.. Gitt Gittik ikçe çe ar arta tann bu geri geri dönü dönüşl şler er sonu sonucu cu Siva Sivas' s'ta ta Ma Madı dıma makk otel otelii yakı yakılı lıp p içindeki yazar ve sanatçılar öldürülebilmiştir. Prof. Berkes'i 1959 Martında Paki Pakist stan an'd 'daa şaşı şaşırt rtan an olay olayla larr Türk Türkiy iye' e'de de yaşa yaşanı nırr olmu olmuşt ştur ur.. Bu kez kez kend kendii kendimize şu soruları sormanın zamanı gelmiştir:
"Mad "Maddi di mede medeni niye yeti tinn asfa asfalt lt yoll yollar arı,ı, demi demiry ryol olla ları rı,, lima limanl nlar arı,ı, ma made denl nler eri,i, fabrikaları ve üniversiteleri ile yayıldığı bir ülkede kafalarda ve toplum yapı yapısı sınd ndaa nede nedenn hiçb hiçbir ir devr devrim im olma olmamı mışt ştır ır?? Na Nası sıll oluy oluyor or da ça çağd ğdaş aş uygarlıkla ortaçağ bu ülkede kucak kucağa? Nasıl oluyor da gerilik namına ne varsa -büyük ve derin bir toplumsal devrimden başka kurtuluş yolu kalmamış bir ülkede- baştacı edilen değerler haline getiriliyor? Gelecekte bunun içinden nasıl çıkılacak? Meselâ, şimdi Ramazan. Üniversitede çoktan hazırl haz ırlıkl ıklar ar başlad başladı.ı. Merakl Meraklaa takip takip ediyor ediyorum. um. Rektör Rektörün ün yazılı yazılı talima talimatın tınıı okudum. Yatılı öğrenci yerlerinde sabah, öğle yemeği yok. Oruç mecbur. Profesör toplantılarında çay, kahve, sigara, su yasak. Radyo çalınmayacak. Mahallin Komünist Partisi'nde resmen üye olan profesörler var. Hepsinin kanları "purda" altında ve oruçlu. Kendileri de bu kafada. Peki, böyle bir dualizm nasıl mümkün oluyor? Bana öyle geliyor ki, bizde bir Atatürk gelm gelmes esey eydi di ve on onun un evve evveli liya yatı tı olma olmasa sayd ydı,ı, biz biz de tıpk tıpkıı böyl böylee olac olacakt aktık ık.. Nitekim bugün bu istikamete doğru gitmiyor muyuz? belki bir gün gelecek bizde de kızlar üniversiteye çarşafla gelmeye zorlanacak. Şimdiden kızların imtihana gireceği yerler perdelerle kapatılmaya başladı. "Purda" altında olan kızlar -olmayanlar daha çok- perdeli talika arabalı ile bile derslere girmekten muaf. uaf. Evle Evleri rine ne husus ususii muall uallim imle lerr gid gidiyor iyor,, imtih mtihan anla lara ra ha hazı zırr ha hale le geldiklerinde perdelerle sımsıkı kapalı arabalar içinde gelip bu perde gerili yerlerde imtihana giriyorlar. Demokrasi var ya, kimsenin keyfine karışılmaz. Benim ders verdiğim sınıfta "çadır" denen örtü altında üç tane kız öğrenci var. Ne yüzlerini gördüm, ne de bir kere olsun seslerini duydum. Sınıfta ayrı bir yerde oturuyorlar. Zil çalınca önce onlar çıkıyor, sonra erkek öğrenciler." 154 1990 Türkiye'sinde, 1958-59'larda Pakistan'da yaşanan tüm olaylar yaşanır olmuştur. Laik devlette din dersi zorunlu kılınmıştır. Türk'ün kamutayında Atatür Atatürk'e k'e en ağır ağır hakare hakaretle tlerr yapıla yapılabil bilmiş miştir tir.. Devlet Devletbaş başkan kanıı koltuğ koltuğund undaa otur oturan an bir bir kişi kişi,, geri gerici cili liği ğinn semb sembol olü ü duru durumu muna na gelm gelmiş iş bir bir mecz meczup upun un mevlüdüne telgraf yollamıştır. Cuma namazları saatlerinin dinlence dilimine alın alınma ması sı için için,, kole kolejj çıkı çıkışl şlı,ı, uyga uygarr görü görünü nüml mlü ü bir bir sayl saylav av yasa yasa ön öner eris isii sunm sunmuş uştu tur. r. Atat Atatür ürk' k'ü ü geri gerici ci saya sayann solc solcul ular ar,, Atat Atatür ürkk devr devrim imle leri rini ninn durağanlığından söz etmeye başlamışlardır. Tüm bu ortamda Niyazi Berkes gibi isyan edip şöyle seslenmek geliyor:
"Ey Atatürk Atatürk nerdesin? nerdesin? Yetiştirdi Yetiştirdiğin ğin kuşağından kuşağından olanlar ancak Şark diyarına diyarına geldikleri zaman mı seni daha iyi anlayacaklar? Senin, hani o damarlarındaki saf kanla öğündüğün gençlerin kimileri şimdi benim gördüğüm gerilikleri geti getirm rmee isti istika kame meti tine ne şimd şimdid iden en dönm dönmüş üş deği değill ller er mi? mi? Aman Aman,, bura burala lara ra gelmesinler seni anlamak için. Öyle marifetler öğrenebilirler ki, senin adını Türk tarihinin sayfalarından bir daha okunmayacak derinlikte kazıyacaklar. Daha şimdiden hissediyorum ki, tuttukları yol Türkiye'ye de aynı şeyleri getirmeye doğru gidiyor. " 155
NOTLAR 1 Şerif Mardin: Din ve İdeoloji, İstanbul 1983, s. 54 2 Şevket Süreyya Aydemir: Suyu Arayan Adam, İstanbul 1967, s. 400 3 İsmet Bozdağ: Kemal Tahir'in Sohbetleri, Ankara 1980, s. 146 10 4 Şerif Mardin: y. a. g. e., s. 24 5 İbrahim Kafesoğlu: Eski Türk Dini, 1980, s. 14 6 Sedat Veyis Örnek: 100 Soruda İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane, İstanbul 1977, s. 38-39 7 İbn Fazlan Seyahatnamesi (Hazırlayan: Ramazan Şeşen), İstanbul 1975, s. 43 8 İbrahim Kafesoğlu: y. a. g. e., s. 17-21 9 İbrahim Kafesoğlu: y. a. g. e., s. 49 10 İsaac Asimov: "Boş İnançlar ve Bilim", Bilim ve Sanat, sayı 38, Ankara, Şubat 1984, s. 23 11 Emel Esin: "İslamiyetten Önce Eski Türk Kültür Tarihi ve İslama Giriş, İstanbul 1975 s. 94 12 Emel Esin: y. a. g. y., s.102 13 K. Dietrich: Byzantinische Quellen zur Lander und Völkerkunde, Leipzig 1912'den aktaran Emel Esin y. a. g. y., s.101 14 W. Eberhard: "Eski Türk Dini", Türk Dili Edebiyatı Dergisi XIII, İstanbul 1964, s. 87 15 İbrahim Kafesoğlu: Eski Türk Dini, İstanbul 1980, s. 43-44 16 Abdülkadir İnan: Eski Türk Dini Tarihi, İstanbul 1976 , s. 165 17 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 31-38
18 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 165 19 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 122 20 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 38-40 21 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 40-41 22 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 41-44 23 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 116 24 Emel Emel Esin Esin:: İsla İslami miye yett tten en Önce Önceki ki Türk Türk Kült Kültür ür Tari Tarihi hi ve İsla İslama ma Giri Giriş, ş, İstanbul 1975, s.104 25 Emel Emel Esin Esin:: İsla İslami miye yett tten en Önce Önceki ki Türk Türk Kült Kültür ür Tari Tarihi hi ve İsla İslama ma Giri Giriş, ş, İstanbul 1975, s. 59 26 Emel Esin: y. a. g. y., s. 62 27 Emel Esin: y. a. g. y., 133 28 Şinasi Tekin: Mani dininin Uygurlar tarafından devlet dini olarak kabul edil ediliş işin inin in 12 1200 00.. yıld yıldön önüm ümü ü dola dolayı yısı sı ile ile birk birkaç aç no nott (762 (762-1 -1962 962), ), Türk Türk Dili Dili Araştırmaları Yıllığı 1962, Ankara 1962, s. 5 29 Zekeriya Kitapçı: Türkistan'da İslamiyet ve Türkler, Konya 1988, 19 88, s. 63 30 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 61 31 Emel Esin: y. a. g. y. ,s. 124 32 Zekeriya Kitapçı: Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler, İstanbul 1986, s. 64, Zekeriya Kitapçı: Türkistanda İslamiyet ve Türkler: Konya 1988, s. 95-96 33 İsmail Hami Danişmend: Türklük Meseleleri, İstanbul 1966, s. 76-78 7 6-78 34 İlhan Arsel: Arap Milliyetçiliği ve Türkler, İstanbul 1977, s. 77-78 35 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e, s. 88 36 Arthur Koestler: Onüçüncü Kabile, İstanbul 1976, s. 74-76 37 Şemseddin Günaltay, TTK, Belleten, c. VII, sayı 25 38 İlhan İlhan Arsel, Arsel, peygam peygamber berlik lik sanatı sanatının nın Arapla Araplarda rda bir meslek meslek olduğu olduğunu nu söyler. Gerçekten,. Muhammet'ten sonra da Arabistan'da bir dizi peygamber ortaya çıkar. Bahriye Üçok "İslamdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler", İstanbul 1982, kitabında Muhammet'ten sonra ortaya çıkan peygamberleri sıralar. Yazara göre, gerçek peygamberle, yalancı peygamberleri birbirinden ayıracak tam ölçüt bulunmaz. Yaklaşık olarak gerçek peygamberleri şöyle tanı tanıml mlar ar:: Öl Öldü dükt kten en sonr sonraa da eser eserii yaşa yaşaya yan, n, fiki fikirl rler erii büyü büyükk kütl kütlel eler erii hakimiyeti altına alan ve eserlerinin izleri hiçbir suretle silinip kaldırılması mümkün olmayan kimseler gerçek peygamberlerdir. Sahte peygamberlerin en tehlikelisi ve ilkeli Yemenli Esved'dir. Esved'in olağanüstü yetenek ve becerileri bulunur. Kahinlik bilir, güzel konuşur, hokkabaz ve ipnotizmacıdır
(s. (s. 38 38-3 -39) 9).. Müsl Müslüm üman anla larr kend kendii dini dinini ni yaya yayann Esve Esved' d'i,i, zo zorr bir bir suik suikas astt sonucunda öldürebilirler. 39 Auguste Bebel: Hz.Muhammed ve İslam Kültürü, İstanbul 1987, s. 16 40 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 24 41 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 26 42 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 33 43 Bernard Lewis: İslam'ın Siyasal Söylemi, İstanbul 1993, s. 46 44 Leone Caetani: İslam Tarihi, (Çev. Hüseyin Cahit), C. 3, s. 244, Aktaran İsmail Habib, Avrupa Edebiyatı ve Biz, c. l, s. 188, İstanbul 1940 Aleviler yolkardeşliği kurumunun bu olaydan kaldığına inanırlar. 46 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 34 47 İlhan Arsel: Arap Milliyetçiliği ve Türkler, İstanbul 1977, s. 397 48 L. Ligeti: Bilinmeyen İçAsya,I, Ankara 1970, s. 172 49 İlhan Arsel: y. a. g. e., s. 174 50 İlhan Arsel: y. a. g. e., s. 45 51 Süleyman Ateş: Kur'anı Kerim ve Yüce Meali, Ankara 1975, s. 21 52 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 22-23 53 Süleyman Ateş: Kur'anı Kerim ve Yüce Meali, Ankara 1975, s. 21 54 İsmail Habib: Avrupa Edebiyatı ve Biz, İstanbul 1940, 1 940, s. 202-203 55.İsmail Habib: y. a. g. e., s. 203 56 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 38 57 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 36 58 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 21 59 İsmail Habib: Avrupa Edebiyatı ve Biz, İstanbul 1940 1 940 s. 191 60 İsmail Habib: y. a. g. e., s.192 61 Muazz Muazzez ez İlmi İlmiye ye Çığ: Çığ: Kuts Kutsal al Kita Kitapl plar arın ın Süme Sümer' r'de deki ki Kökl Kökler eri,i, Bili Bilim m ve Ütopya Dergisi, Sayı 9, Mart 1995, s. 89. 62 Turan Dursun: Din Bu 2, Tabu Can Çekişiyor, İstanbul 1991, s. 209. 63 İlhan Arsel: Aydın ve Aydın, İstanbul 1993, s. 107 64 İlhan Arsel: y. a. g. e., s. 107 65 Muazz Muazzez ez İlmi İlmiye ye Çığ: Çığ: Kuts Kutsal al Kita Kitapl plar arın ın Süme Sümer' r'de deki ki Kökl Kökler eri,i, Bili Bilim m ve Ütopya Dergisi, Sayı 9, Mart 1995, s. 11 66 Muzazzez İlmiye Çığ: y. a. g. y., s 12 67 Noah Kramer: Tarih Sümer'de Başlar, Ankara 1990, s. 96-98 68 Muazzez İlmiye Çığ: y. a. g. y., s. 15 69 Muazzez İlmiye Çığ: y. a. g. y., s. 15 70 Muazzez İlmiye Çığ: y. a. g. y.,s. 16
71 Muazzez İlmiye Çığ: y. a. g. y., s. 15-16 72 Cemil Sena: Hazreti Muhammed'in Felsefesi, İstanbul 1989, s. 40-44 73 Cemil Sena: y. a. g. e., s. 42 74 Corci Zeydan: İslam Medeniyeti Tarihi (Çev. Zeki Megamiz) C. 4, İstanbul 1978, s. 50 75 Aytunç Altındal: Laiklik, İstanbul 1986, s. 40-42 76 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 45-46 77 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 36 78 Auguste Bebel: y. a. g. e., s. 36 79 Auguste Bebel: y, a. g. e., s. 43 80Corci Zeydan: y. a. g. e., s. 44 81Corci Zeydan: y. a. g. e., s. 44-45 82Corci Zeydan: y. a. g. e., s. 47 83 Corci Zeydan: y. a. g. e., s. 99 84 Bernard Lewis: İslamın Siyasal Söylemi, İstanbul 1993, s. 80 85 Ali Mazaheri: Ortaçağda Müslümanların Yaşayışları, İstanbul 1972, s. 51 86 Corci Zeydan: y. a. g. e. s. 79-84 87 Corci Zeydan: y. a. g. e., s. 159 88 Şems Şemset etti tinn Güna Günalt ltay: ay: TTK TTK Bell Bellet eten en c. VII, VII, sayı sayı 25 25'd 'den en Cema Cemall Kuta Kutay, y, Müslüman Kardeşler Hareketi, İstanbul 1977 s. 133-134 89 Emel Emel Esin Esin:: İsla İslami miye yett tten en Önce Önceki ki Türk Türk Kült Kültür ür Tari Tarihi hi ve İsla İslama ma Giri Giriş, ş, İstanbul 1978, s. 144 90 Esin: y. a. g. y. , s. 28 91 Zekeriya Kitapçı: Türkistan'da İslamiyet ve Türkler, Konya 1988, 19 88, s. 59 92 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 76 93 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 76 94 L. Ligeti: Bilinmeyen İç-Asya I, İstanbul 1970, s. 172 95 Abdülkadir İnan; Eski Türk Dini Tarihi, Ankara 1976, s. 189 96 Abdülkadir İnan: y. e. g. e. , 189-190 97 Bahriye Üçok: a. g. e., s.54 98 Zekeriya Kitapçı: Türkistan'da İslamiyet ve Türkler, Konya 1988, 19 88, s.99 99 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 216-217 100 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 190 101 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s..220 102 H. A. R. Gibb: Orta Asya'da Arap Füttühattı, İstanbul 1930, s. 37-38 103 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 221
104 Taberi"den aktaran Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 102 ve Erdoğan Aydın: Nasıl Müslüman Olduk? ,Ankara 1994, s. 71 105 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 191 106 Bahriye Üçok: y. a. g. e., s. 55 107 Bahriye Üçok: İslam Tarihi: Emeviler-Abbasiler, Ankara 1983, s. 53 108 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e. ,s. 120, Kitapçı Buhara halkının bu tutumunu gayri samimi bulur. Erdoğan Aydın, İçi yanarak şeriatçının Türkün direnişini kınamasını eleştirir: Erdoğan Aydın: y. a. g. e., s. 75 109 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 121. Erdoğan Aydın, Kitapçı'nın Naraşi'den aktard aktardığı ığı bu bilgil bilgileri eri,, Kitapç Kitapçını ınınn ona onayla ylayıc yıcıı anlatı anlatımı mı karşıs karşısınd ındaa yer yer kendini tutamayıp isyan eder! 110 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 125 111 Abdülkadir İnan: y. a. g. e., s. 193 112 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 145 113 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 147 114 Zekeriya Kitapçı: y. a. g. e., s. 152 115 Bahriye Üçok: y. a. g. e., s. 54 116 H. A. R. Gibb: y. a. g. e. s, 39 117 H. A. R. Gibb: y. a. g. e., s. 53 118 A. R. Gibb: y. a. g. e., s. 62 119 Bahriye Üçok: İslam Tarihi, Ankara 1983, s. 56 120 Emel Esin: y. a. g. y., s. 147 121 L. Ligeti: a. g. e. I, s. 173 122 Ali Mazaheri: y. a. g. e, s. 188 123 Corci Zeydan: y. a. g. e., s. 257 124 İsmail Habib: Avrupa Edebiyatı ve Biz, İstanbul 1940 125 Ali Mazaheri: Ortaçağda Müslümanların Yaşayışları, İstanbul 1972, s. 55 126 Emel Esin: y. a. g. y. ,s. 163-164 127 Emel Esin: y. a. g. y., s 161-162 128 Emel Esin: y. a. g. y., s 161 129 İlhan Arsel: Arap Milliyetçiliği ve Türkler,lstanbul 1977, s. 287 130 Bernard Lewis: y. a. g. e., 13 131 Besim Atalay : Divan-ü Lügat İt Türk Ankara 1975, s. 4 132 Besim Atalay: y. a. g. e., s. 35 133 Mustafa Canpolat: "Divan-ü Lugat-it Türk'te Şamanizmin İzleri", Türk Folkloru Araştırmaları Yıllığı, 1974, Ankara 1975, s. 22, Abdülkadir İnan:
"Divan-ü "Divan-ü Lugat-it Türk'te Şamanizme Ait Kelimeler Kelimeler", ", Eski Türk Dini Tarihi, s. 129-136. 134 Ahmet Yaşar Ocak: Babailer İsyanı, İstanbul 1977, 19 77, s.90-95 135 Cemal Kutay: Müslüman Kardeşler Hareketi, İstanbul 1977, s. 215 136 Bartold: Bermekiler, İslam Ans. İstanbul 1993, c. 2, s. 561 1377 Abdü 13 Abdülk lkad adir ir İnan İnan:: Kur' Kur'an an'ı'ı Keri Kerimi minn Türk Türkçe çe terc tercüm ümel eler erii üzer üzerin inee bir bir inceleme, Diyanet İşleri, Ankara 1961 138 Bahriye Üçok: y. a. g. e., s. 55 139 İbni Batuta Seyahatnamesi, (Haz. Ramazan Şeşen). İstanbul 1976, s. 65 140 Şevket Süreyya Aydemir: Enver Paşa 3, İstanbul 1972, s. 288 141 İsmail Hami Danişmend: Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu, Konya 1978, s. 46 142 İsmail Hami Danişmend: y .a. g. e., s.46-47 141 İsmail Hami Danişmend: Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu, Konya 1978, s. 46 142 İsmail Hami Danişmend: y .a. g. e., s.46-47 143 Cemal Kutay: y. a. g. e., s. 190 144 İsmail Hami Danişmend: y. a. g. e., s. 48 145 Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Zoraki Diplomat, İstanbul 1984, s. 377-378 146 Cemal Kutay: Müslüman Kardeşler Hareketi, İstanbul 1977, s. 186 147 Cemal Kutay: y. a. g. e., s. 187 148 Şerafettin Turan: Türk Kültür Tarihi, Ankara 1990, s. 113 149 Abdülkadir İnan: Eski Türk Dini, İstanbul 1976, s. 176-177 150 Niyazi Berkes: Asya Mektupları, İstanbul 1975, s.100 151 Jean-Paul Roux: Türklerin Tarihi, İstanbul 1989, s. 34-35 152 Şevket Süreyye Aydemir: Suyu Arayan Adam, İstanbul 1967, s. 399-400 153 Niyazi Herkes: Asya Mektupları, İstanbul 1976, s . 28-30 154 Niyazi Berkes: Asya Mektupları, İstanbul 1976, s. 199-200 155 Niyazi Berkes: y. a. g. e., s. 65