00034704197
derleyen:
CEMÂLNUR SARGUT
!^S ^
isiO
NEFES
Digitized by the Internet Archive in
2009
with funding from
University of North Carolina at Chapel
Hill
http://www.archive.org/details/eyinsan_OOsarg
EY insan
EY insan
Yayn
evi:
Nefes Yaynlar
ISBN: 978-605-0013-03-0
3.
basm
Kitap
yayn
no: 1
Kur'an- Kerîm Çalmalar Mays, 2009
1
stanbul
Nazl Kayahan - Nee Ta Kapak tasarm: Hümanur Bal Mizanpaj: Burhan Maden Kapak & ç bask: Pasifik Ofset.
Editör:
Cilt: Pasifik Ofset
Nefes Yaynlar; Badat Cad. Güzel Sokak Bilkan Apt.
A Blok no: 11/2 Selâmiçeme, stanbul Tel: (216) 359 1020- 359 1021 Faks: (216) 359 4092
EY insan
EY insan Cemâlnur Sargut
ÜNIVERSITY LBRARY UNivnasiTY of north c:arolina
ATUIAPELHLL
1o/M(ü^
EY insan 5
çindekiler
YASIN suresi
21
l.ÂYET
23
"Yâ-Sîn"
2.
ÂYET
45
Hikmet dolu Kur'an hakk
için,
" Ve'l-Kur'âni'l-hakîm
3.
ÂYET
60
Sen üphesiz peygamberlerdensin "înneke
le
mine'l-mürselîn"
ÂYET Doru yol üzerindesin.
64
4.
''Ala
5.
sratn müstakim"
ÂYET
72
(Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli AUah tarafndan indirilmitir, "Tenzile 'l-Azîzi 'r-Rahîm
6.
ÂYET
Atalar bir
78
uyarlmam, bu yüzden
toplumu uyarman
"Li tünzira
7.
"
kendileri de gaflet içinde
için indirilmitir
kavmen mâ ünzira âhâühüm fehüm âflûn"
ÂYET
Andolsun
Çünkü
78 ki
onlar
onlarn
çou gafletlerinin cezasm
hak etmilerdir.
iman etmiyorlar
"Lekad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm 8.
kalm
lâ
yü'minûn"
ÂYET
88
onlarn boyunlarna halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadr. Bu caizden kafalar yukar kalkktr.
Biz,
Innâ ce'alnâfî a'nâkhim alâlenfe hiye
ile'l-ezkâni fe
hüm mukmehûn"
"
9.
ÂYET
74
Önlerinden
ve arkalarndan bir
bir set
de onlar kapattk,
set çektik
aruk göremezler '%^e ce'alnâ
min beyni
ey dibim seciden ve
edden Je a§eynâhüm fe hüm lâjühsrûn 10.
min halfhim "
ÂYET
84
Onlar uyarsan da uyarmasan da onlar "Ve sevâün 11.
aleyhim
e
en^ertehüm
em
için birdir, inanmazlar.
km tün^irhüm lâjü'minûn"
ÂYET
89
Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabüirsin. te böylesini, bir mafiret ve güzel bir mükâfatia müjdele. 'Innemâ tün^rü menittebea^^kre
ve
hafyerrahmâne
bi'l-aybifebe§§irhü bimairetin ve ecrin kerim"
12.
ÂYET
üphesiz
104
ölüleri
braktklar her (levh-i
ancak biz
izi
mahfut^da)
yazarz. Biz,
sayp
Onlarn yaptklar her her eyi apaçk bir kitapta
diriltiriz.
yazmzdr.
"Innâ nahnü nuhyil mevta ve nektübü ve
âsârehüm
13.
ii,
ve külle §ey'in
mâ kaddemû
ahsajnâhüjî imâmn mübîn
ÂYET
Onlara,
112
u ehir halkn misal
Hani onlara
getir:
gelmiti.
elçiler "
"l^'adrib lehiim meselen eshâbe'l-karyeti i^ câehe'l-mürselün
14.
ÂYET
112
te o zaman biz, onlara iki elçi göndermitik. Bunun Allah
üzerine üçüncü bir
elçi
Onlar
yalanladlar.
gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmi
elçileriyiz! dediler.
'7^ erselnâ ileyhimüsneynifeke^ebûhii
mâfe'a:^^â
bisâlisinfe
kâlû innâ Heyküm mürselûn"
15.
ÂYET
119
Elçilere dediler
ki:
Rahman, herhangi '%.âlû
min 16.
mâ
entüm
§ey'in in
illâ
entüm
Siz de bir
ancak bizim gibi birer insansmz.
ey
indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.
be^enm mislünâ illâ
ve
mâ
en^ele
'r-Kahmânü
tekt^bûn"
ÂYET
(Elçiler)
130
dediler
gönderilmi
ki:
Rabbimiz
biliyor; biz
gerçekten size
elçileriz.
"Kâlû rabbünâyâ 'lemü innâ Hey küm
le
murseltîn
"
EY insan
17.
ÂYET
130
"Bizim vazifemiz, açk bir ekilde Allah'n buyruklarn tebli etmekten "l^e
18.
baka
ey
"
ÂYET
136
ülgerine
Eer bu
onlar)
Dorusu
siz
bize
uursuz
iten vazgeçmezseniz, andolsun
Ve bizden
size
sizi
geldiniz.
talarz.
mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.
'%âlû innâ tetayyemâ hi
küm
le
km tentehû lenercümennekiim
in
leyemessenneküm minnâ a^âhiin elim
19.
size
deildir" dediler.
mâ aleynâ ille 'l-belât 'l-mübin
(Bunm
ve
bir
"
ÂYET
Elçiler
137
öyle cevap
uursuzluunuz
verdi: Sizin
bu uursuzluk mudur?
Size nasihat ediliyorsa
sizinle beraberdir.
Bilakis, siz
ar giden
bir milletsiniz. "'KmIû
20.
tâimkum meaküm
ein
^ükkirtüm
entüm kavmün musrifün"
ÂYET
141
Derken ehrin öbür ucundan "Ey kavmim! 'Ve
câe
dedi,
bu
bir
adam koarak
geldi.
elçilere u}Tanuz.
min aksa'l-medîneti raculünjes'â kâhyâ
kavmi't-tebiu 'l-miirselîn
21.
bel
"
ÂYET
146
"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun,
çünkü onlar hidayete ermi kimselerdir "îttebiû
22.
men
lâ yes 'elüküm ecran ve
hüm
miibtedûn
"
ÂYET
"Bana ne
151
olmu
ki,
beni yaratana ibadet etmeyecekmiim!
Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz." "T
23.
> mâliye
lâ abüdülle-::^fetarenî ve ileyhi türceûn"
ÂYET
"O'ndan baka tanrlar
eer bana
154
m edineyim? O çok
bir zarar dilerse
onlarn
esirgeyici Allah,
(putlarn) efaati
bana hiçbir
fayda vermez, beni kurtaramazlar."
'E etteh^ min dûnihî âliheten lâ
tuni annî jefâatühüm
in
yüridni'r-Rûhmânü bidurrin
^ey 'en ve lâ
yünk^n "
"
ÂYET
24.
"te
155
o zaman ben apaçk
'Innî iten
lefî
dalâlin
mühîn
bir
sapkln
gömülmü
içine
olurum."
"
ÂYET-
25.
162
"üphesiz ben, Rabbinize inandm, beni dinleyin." 'Intî âmentü hirahhiküm fesme 'ûn
"
ÂYET
26.
165
Ona: Cennete
gir" denilince.
'%île'dhuli'l-cennete kale yâ leyte
"Keke,
dedi,
kavmim
bilseydi!".
kavmîya'lemûn.
ÂYET
27
168
"Rabbimin beni olanlardan
baladn ve beni ikrama
kldn.
"B/
mâ gafera
28.
ÂYET
lî
mazhar
." .
rabbî ve cealenî mine 'l-mükramîn
"
172
Biz ondan sonra, onun miüeüni helak etmek için üzerlerine
gökten herhangi *T^?
mâ
mine 's-semâi
ordu indirmedik ve indirecek de deildik.
ve
" mâ künnâ mün:^lîn
ÂYET
29.
O
bir
en^lnâ alâ kavmihî min ba'dihi min cündin
172
(Onlan helak eden) korkunç sesten
baka
bir
ey deildi.
Birdenbire sönüverdiler.
'n
kânetillâ sayhaten vâhidetenfe i^â
30.
ÂYET
Ne yazk
hüm hâmidûn" 173
u kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün,
ille
de
onunla alay etmeye kaUarlar.
'Yâ
hasreten ale'l-'ibâdi maje'tîhim " bihîyesteh^^m
min
rasûlin illâ
kânû 31.
ÂYET
182
m
ki, onlardan önce nice kavimler Mürikler görmüyorlar helak ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler "Elemyerav kem ehleknâ kablehüm min 'el-kurûni
ennehüm ilahim
32.
lâ yerciûn
"
ÂYET
187
Elbette onlarn hepsi (kyamet gününde) "]/e in küllün
lemmâ cemîün
ledeynâ
karmzda hazr bulunacaklar.
muhdarûn
"
EY insan
33.
Ayet
192
(Bu husustu) ölü toprak onlar için
mühim
bir delildir. Biz
yamurla hayat verdik ve ondan dane çkardk. 'Ve
te onlar bundan yerler.
âyetün khümül-ardu'l-meytetü ahyeynâhâ ve ahracnâ
ninhâ habben fe mirhü 34.
ona
ye 'külün
"
ÂYET
200
hurma bahçeleri, üzüm balar yarattk birçok pnarlar fkrttk.
Biz, yer}aizünde nice nice
ve oralarda
'Ve
ce'alnâjîha cennâtin
feccemâfhâ mine '/- 'uyun
35.
ÂYET
Ta
ki,
min
nahîlin ve a'nâbin ve
"
211
onlarn meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâla ükretmeyecekler mi?
mâ
"LJye 'külü min semerihî ve
36.
'amilethü eydîhim ejelâje§kürün
"
ÂYET
217
Yerin bitirdiklerinden, insanlann kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri
eylerden bütün
çiftleri
yaratan Allah' tebih ve takdis
ederim. ''^Sübhân elle^ haluka'l-e:^me küllehâ min ve
min enfüsihim
37.
ve
min
mâ
lâja 'lemûn
mâ
tünbitü'l-ardu
"
ÂYET
235
Gece de onlar
için bir ibret alâmetidir. Biz
ondan gündüzü syrp
çekeriz de onlar karanlklara gömülürler
'Ve
âyetün lehümü'l-leylü neslahu minhü'n-nehârefe
mu^limün
38.
i^hüm
"
ÂYET
Güne,
250
kendisi için belirlenen yerde akar
(döner).
te bu, aziz ve
alîm olan Allah'n takdiridir 'Ve'§-§emsü
39.
ÂYET
Ay
için
fecri li
müstekarrin lehâ ^âlike takdîrü'l-'a^^'l-'alîm"
de birtakm menziller
258 (yörüngeler) tayin
Nihayet o, eri hurma dab gibi
(hilâl)
ettik.
olur da geri döner.
'Ve'l-kamera kaddemâhü menâ^le hattâ âde ke'l-'urcüni'l-kadîm"
40.
ÂYET
Ne güne
aya yetiebilir, ne de gece
269
gündüzü
geçebiHr.
yüzerler '
jL? '-emsüyenba lehâ entüdrike 'l-kamera ve
sâbiku'n-nehân ve küllün fifelekin yesbehün"
le 'l-leylü
Her
biri bir
yörüngede
ÂYET
41.
273
için bir âyet de: Zürriyederini
Onlar
"fülki'l-mehûn'da"
"Ve
soylar)
(nesiller,
tamarmzdr
(dolu gemi)
lehüm ennâ hamelnâ ^ürrijetehüm f'l-fülki'l-me§hûn"
âyettin
42.
Ayet
Ve
kendilerine o misilden binecekleri eyler
278
'Ve halaknâ lehüm min
mislihî mâyerkehûn
yaratmamzdr
"
ÂYET
43.
285
Dilersek onlar garkederiz (batma); o vakit onlara ne feryatç
(yardm
'Ve
isteyen)
in ne§e'
vardr, ne de onlar kurtarlrlar.
nunkhüm felâ sariha
lehüm
ve lâ
hümjünka^ün"
ÂYET
44.
293
Ancak bizden "illâ
bir
rahmet, bir zamana kadar
rahmeten minnâ ve metâan ilâhîn
yaatmak
için
baka.
"
ÂYET
45.
297
Onlara: "Önünüzdekilerden, arkamzdakilerden korunun.
Rahmete âyân olasnz." denildiinde, "T
i^â kile lehümut-tekû
^e
le'alleküm
46.
mâ
beyne eydîküm ve
mâ
halfeküm
türhamûn"
ÂYET
304
Kendilerine rablarmn âyederinden herhangi bir âyet de gelse
mudaka yüz çevirirler. "Ve mâ te'tîhim min âyetin min 47.
âyâti rabbihim illâ
kânû anhâ mu'ndîn"
ÂYET
309
Onlara: "Allah'n size merzuk (rr^klanm^)
kld eylerden hayra sarfedin."
denildiinde, küfredenler inananlara: "Biz o kiiye yedirmeyiz, ona Allah dilese yiyeceini verirdi,
'Ve
Hileline
âmenû enut'imu
48.
ÂYET
Siz
doru
doru
açk
bir dalâl içinde
deil de nesiniz?"
derler.
314
iseniz
iseni-:(j
bu
tehdit ne
zaman (Ne ^aman bu
vaad,
derler.
'Veyekülûne meta hâ^e'l-va'dü
49.
siz
minmâ ra^akakümü'llâhu halellerine keferû men levye§âullâhü at'amehu in entüm illâ Jî dalâlin mübin"
i^â kîle lehüm enfikû
in
küntüm sâdikn"
ÂYET
Baka
317
deil, bir tek sayhaya (yüksek
sesle
barma, haykrma)
bakyorlar, onlar çekiip dururken yakalayverir
"Mâjen^urûne
illâ
say ha ten vâhideten te'hu^ühüm ve
hüm yahssmûn"
"
EY insan
50.
Ayet
320
o zaman bir tavsiyeye muktedir olamazlar. dönecek
Ailelerine de
deillerdir.
"Felâjestetî'ûne tavsjeten ve lâ ilâ ehlihim yerci'ûn"
ÂYET
51.
321
Sûr'a üfürülmütür, bir de ne baksnlar kabirlerinden Rablerine
doru akn 'T
'i?
52.
ediyorlar
nüfha ft's-sürife i^hüm
mine'l-ecdâsi ilâ rahhihim jensilûn"
ÂYET
Eyvah! Bizi
337
uyuduumuz
Bu Rahmâmn
yerden kim kaldrd?
vaadettii gönderilen ResûUer ite
doru
"kâlüjâ veylenâ men be'asenâ min merkadinâ
imi,
derler.
hâ^ mâ
vâ'ade'r-rahmânü ve sadeka'l-mürselün"
53.
ÂYET
Baka
337
deil, bir tek sayha
olmu
ve onlarn hepsi derhal ihzâren
huzurumuza getiriüvermitir '7« kânet illâ sayhaten vâhidetenfe iî^âhüm
54.
cemVun ledeynâ muhdarûn
ÂYET
341
Artk bugün hiç kimseye cezasn çekeceksiniz.
zerrece zulmedilmez.
"Fe'lyevme lâ tu-:^emü nefsun ^ey'en ve lâ tüct(evne
55.
Ancak yaptklarnzn
illâ
mâ küntüm
ta'melûn"
ÂYET
346
Cennet ehH bugün 'T.nne
56.
"
UGL (meguliyet) içinde
zevk etmektedirler
ashâbe 'l-cenneti'lyevmeft §uulin fâkihûn
ÂYET
347
Kendileri ve zevceleri erikeler üzerine kurulmulardr.
"Hüm 57.
ve
e^acühüm fî :^lâlin
müttekiûn"
ÂYET
Orada onlara
347 bir
meyve
"l^hüm fîhâ fâkihetün 58.
ale'l-erâiki
ve
var,
hem
lehüm
onlara orada ne iddia (ar^u) ederlerse var.
mâ yeddeûn "
ÂYET
Rahim Rabdan
361 bir kelâm, bir selâm.
"Selâmün kavlen min Kabbi'r-Kahîm"
59.
ÂYET
370
Ey günahkârlar! Bugün Haydi bugün bu "I ^e
siz
ayrün
nimetli tablodan
(veya, ey
ayrln)
'mtâ^ü 'lyevme eyyühe 'l-mücrimûn
"
mücrimleri
60.
ÂYET
377
and vermedim mi? "eytana kulluk etmeyin o size apaçk bir düman." diye. "E km a'hed ileyküm yâ henî âdeme en lâ ta'büdu^-^eytâne innehû leküm adüvvün mübîn"
Ey Ademoullar!
61.
ÂYET
Ve bana 'Ve 62.
Size
eni
378
kulluk edin,
doru
yol
budur
diye.
'büdûn hâf^â sratm müstakim"
ÂYET
411
Gerçek bu iken Celâüm hakk için o, içinizden bir çok batan çkard O vakit sizin aklnz yok mu idi? "1^1?
63.
lekad edalle minkiim
cibillen kesîra,
cibilliyederi
efe lem tekûnû ta'klün"
ÂYET
418
Vaad olunup durduunuz ite o cehennem, 'Triâf^h cehennemü 'l-letî
64.
küntüm tüadûn
ÂYET
418
(Dünyada) Küfrettiiniz 'T.slevhe 'l-yevme
65.
"
için
bugün yaslann ona bakahm.
himâ küntüm tekfurun
"
ÂYET
443
Bugün azlarn mühürleriz de bize elleri söyler, ayaklar ahidük eder. Neler kesbettiklerini (ka^nmak, elde etmek) 'Eljevme nahtimü alâ efvâhihim
jeksibûn
66.
ve
tükellimünâ eydihim ve te^hedü ercülühüm bi
mâ kânû
"
ÂYET
450
Dileseydik gözlerini üzerinden silme kör yapardk da yollara dökülürlerdi. Fakat nerden görecekler?
"Velev ne^âü letamesnâ alâ a'yünihim fe'stebeku's-srâta fe ennâyübsrûn"
67.
ÂYET
454
Yine dileseydik onlar olduklar yerde meshediverirdik de, ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi. "Velev neâü lemesahnâhüm alâ mekânetihîm femestetau mudyyen 68.
ve lâyerciûn"
ÂYET
Her kimin ömrünü uzatyorsak Hâlâ akUar ermiyor mu?
460 hilkatte
"Ve men nu'ammirhu nünekkishüf'l-halk
onu efe
tersine çeviriyoruz.
lâya'klûn"
EY insan
69.
AYET
467
Biz O'na iir öretmedik; O'na yaramazda. O, sâde bir zikir ve parlak bir Kur'ân'dr. "T/i?
ve
mâ allemnâhü'^-p'ra
Kur'ânün miihîn
70.
ve
uyandrmak ve
de o söz, hak olmak
için.
ÂYET
yaratmz
480
ve
onlar
takm en'am (yumuak
hayvan)
Onlara mâlik bulunuyorlar, görmediler mi?
için.
mâ amilet eydînâ en'âmen
lemyerav ennâ halâknâ lehüm min
fehiim lehâ mâlikün
"
Ayet-
Ve onlar
hem
480
kendilerine
zebûn etmiiz
de,
hem
onlardan
binitleri var,
onlardan yiyorlar
"]/e î^^llelnâhâ lehüm feminhâ
73.
kâfirlere
veyahkka'l-kavlü ale'l-kâfrin"
Ellerimizin ileyip yaptklarndan bir
72.
f^knn
474
kabiliyeti olaru
"IJyün^ra men kâne hayyen
'E
in hiive illâ
Ayet
Hayat
71.
mâjenbagî khü
"
rakûhühüm
ve
minhâye'külün"
Ayet
48i
Onlarda daha nice faydah içecekler vardr. ükretmezler mi? 'T ^e lehüm fi hâ menâfin ve meâribü efelâ ye§kürûn" 74.
Ayet
489
Onlar Allah'tan baka mâbudlar 'T 'e't-teha-:^'t
75. I
min
düni'l-lâhi âliheten
gûyâ yardm olunacaklar. leallehümyünsarûn"
edindiler,
Ayet
490
bunlar, onlara
hazrlanm
yardma gücü yetmez. Bunlar
avenelerdir
kendileri için
(askerlerdir).
'Myesteti'ûne nasrahüm vehüm lehüm cündün muhdarûn"
76-
494
O halde onlarn lâf seni mahzun etmesin; biz
onlarn
dlarn da (açk gi:(li heryanlanm biliri;^. "Felâyah^nke kavlühüm innâ na'lemü mâyüsirrûne
içlerini
de
biHriz
77.
mâ yu'linün"
Ayet
Görmedin mi? o açktan
"£
ve
498
O insan bir nutfeden
aça bir muhâsm
ve lemyera 'l-insânü "
hasîmün mübîn
(sperm'den) yarattk;
kesildi.
ennâ halâknâhü min nutfetinje i^â hüve
imdi
78.
ÂYET
498
O kendi yaratlm unutarak bize bir mesel (örnek) getirdi: "Bu un ufak oknu 'T-^?
^âme
vehiye
79.
ÂYET
De
ki:
(Halk
O
ramim
kim
dirütir?" dedi
"
499
Onlar
ilk
defa
inâ eden
diriltir
ve
O her yarat
'Tsjiljuhyihe'l-le^i en§eehâ evvele merratin ve
etmeyi) büir.
hüve hikülli
80.
kemikleri
darabe lenâ meselen ve nesije halkahû kale menyuhyi'l-'
halkn alim"
ÂYET
ki size
506
yeü aaçtan ate çkarandr. imdi
siz
hep onu 506
tututuruyorsunuz "Elle:(i ce'ale
leküm
minhü tûkidûn 81.
mine'^-^eceri'l-ahdari nârenfe i^â en tüm
"
ÂYET
513
Gökleri ve yerleri yaratan, onlar gibisini (onlarn aynm) yaratmaya
muktedir
deü midir?
Elbette
O HaUâkü'l-Alîm'dir
(mudak yaratc
her eyi bilendir.)
'E
ve lejse 'l-le:^
hakka 's-semâvâti
yahluka mislehüm
82.
ÂYET
516
O'nun emri O, oluverir.
bir
eyi
dilerse (irade ederse)
"Innemâ emrühû i^â erâde
83.
^ey'en
ona sâde "Ol" demektir.
enyekûle lehû kün feyekûn"
ÂYET
Öyle!
528
O her eyi melekûtu (kudreti) yedinde
Hep döndürülüp O'na '
ve 7- 'arda hikâdirin alâ en
belâ ve Hüve'l-Hallâku'l-'Alim"
Tesübhâne
ndeks
'l-le^i
(tasarruf ve emrinde) olan
Sübhan'dr.
götürüleceksiniz.
biyedihi melekûtu külli §ey 'in ve ileyhi türceûn
"
541
EY insan
Ey kardelerim, Allah'n ahlakyla ahlâklamni2. Bu, Hz. Peygamberin sünnetine sarlmak ve O'nun ahlakyla ahlâklanmak demektir. O'nun ahlâk Kur'ân'dr. Kur'ân içinde hiçbir bâtl bulunmayan, ezelî ve ebedî olan Allah'n kelâmdr. Kur'ân'n yazlmas
ve
cem
Hz.
Peygamberin
ashab tarafndan Cenâb- Allah'n "Onu biz indirdik ve yine biz koruyacaz" âyetinde buyurduu gibi, her türlü tahrif, bozulma ve
salanmtr.
ii,
Kur'ân,
deitirilmeden uzaktr.
Ahmed
'
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996,
s. 7.
Dr. Ali Can Tatd, stanbul:
Erkam
EY insan
Sevgili Dostlar,
Be
senedir bize lütuf olan Yâ-Sin sûresini Peygamberin seksiz
üphesiz anlamak
vârisi
için
tefsirleri ve Kur'ân- Kerîm'i iUm adamlarnn yorumlarndan
olan kâmil insanlarn
ömürlerini
adam
tefekkür etmeye çahyoruz.
Gönlümüzde ve aklmzda inanlmaz ufuklar açan ve çalan gurubu bu kesif âlemden lâtîf âleme çekip, gaybdan huzurun dikkatine ileten bu gayret, haddimiz olmadan çalmamz sizlerle paylamaya sevk
etti.
Hz. Mevlânâ'nn buyurduu veçhile, Kur'ân- Azîmü'-ân, olup §âyet nefsimizden jü-:^
görümlüü
verirsek bi^e peçesini açar'
'gelin
gibi
ümidiyle
çahük. Örendiklerimizi ayn zamanda hâl etmeye çabaladmz bu söylemek zevkli senelerde hayatmzn en diri zamann kavram feyekûn" olan Zaman olan, "Kun isterim. An'dan ibaret sadece Kur'ân'n zevki ile idrak edilebilir oldu.
yaadmz
Yüce Allah Zât'na srat olan tevhid anlayn devre devre de
yaamr
olsa
hâle geçirdi. Binlerce ükürler olsun.
bu çalma okuyanlar Kur'ân'n engin derinliine ve okuduumuz âyetlerin tefekkürünü yapmaya tevik eder. Zîrâ iman ve idrak ediyoruz ki Kur'ân- Kerîm'in her bir kelimesi bir mucize olup, insan maneviyatn derin ufuklarna çekebilecek güçtedir. Çakrken bir çok âyete insân- kâmillerin her
Diliyoruz
ki,
zevkine yönelterek
kefi ve yorumunun
uyduunu
gördük.
Bunun nedeni
âyederin
Allah'n sonsuzluunu idrak
ettirircesine
hudutsuz mânâlar
ihtiva
etmesidir.
umre seyahatimizin son gününde ak kblesine secde Yâ-Sin sûresi ile "Ey nsanr hitabm du^nap, okunan ederken inaallah beerlikten insan olma seviyesine çkmaya çalan bizler, hazrl sürecinde mest olduumuz bu çahmay dikkatlerinize
Velhasl
ilk
sunuyoruz.
Hata
ve
yardmcs
dâima olsun. Amin. yanllar
nefsimizdendir.
Allah
cümlemizin
Cemâlnur Sargut
EY insan 5
Yaync Önsözü
Mefes
nedir,
diye
sorarsanz,
söndürmek Hakk'n vücutta ortaya kötülüklerini
için kalp
çk
Allah'n
yücelii
nedeniyle,
ateine musallat ettii bir nurdur.
Allah'n nefesiyle ve üflemesiyle
gerçeklemitir.
Dolaysyla, yaynevimize Nefes
adm
vermemizin sebebi öncelikle
Kur'ân- Kerîm'le ve inallah basmay düündüümüz çkmasm salamaktr.
eserlerle
içimizdeki hakikatin ortaya
Hedefimiz, insann gönlüne ileyen ve oradaki güzellikleri ortaya
Bunun için kurulmu olan "A/ie/e^ Yaynlan tüm Komisyoni'* dünyamn her yerinden çeitli profesörlerin bir araya gelmesiyle olumutur. çkarabilen
eserleri
okuyuculara
kazandrabilmektir.
Kur'ân- Kerîm'le balamak her iin hakikatinin ve özünün bu Ana önce kendimize, Kitap'ta ve Allah'n sözlerinde ortaya tamtmaktr. sonra bütün dünyâya
çktm
Yasin Sûresi üzerine
yaplm
olan bu
çalma, Kur'ân'n
kalbi olan
"Ey nsan" mânâsna gelen Yasin'in hakikatinin Kâmil nsanlarn yorumlaryla okumamz ve tefekkür edebilmemizi
ve
salamaktadr. Gayret
bizden
himmet
Allah'tandr.
Allah
baladmz
ileri
bitirmeyi nasîb etsin.
Nefes
Yaynclk
EY insan 7
YA-SIN Yâ-Sîn
SURES Mekke döneminde
Sûresi
Mumme, Müdâfia-i
"Ebû Nasr
Alûsî nakleder:
Âie'den öyle
kimse)
(erefli
bâne'de "hasen" diyerek Hz.
Aie demitir
Hz.
bir sûre vardr, Allah
diye
Said b.
Mansur
ile
Resulullah
Mumme
onun dünya ve korkularn yok
katnda Azîme
âhiret
eder.
skntlarna
O, Yâ-Sîn
eder.
b.
Atyye'den
"Yâ-Sîn
Sahibine dünya ve âhiret
her türlü kötülüü Tirmizî,
Beyhakî de Hassan
öyle buyurmutur:
denilir.
Resulullah
ki,
kar
Süresidir.'
rivayet etmitir
Sûresi'ne
hayrn
Tevrat'ta
genelletirir ve
koyar, dünya ve âhiret
Buna Müdâ£ia-i Kâdiye de
men
katnda
amlr, sahibi kyamet günü Rebia ve
Mudar'dan daha çoklar hakknda efaat
ki,
Azîme,
sûreye;
çok mühim) diye amlr. Sahibi de Allah
ve fevkalâde,
"erif
Seczî,
rivayet etmitir:
öyle buyurdu: 'Kur'ân'da (büyük
Bu
inmitir.
Kâdiye, Kalb-i Kur'ân da denilmitir.
denir. Sahibinden
eder ve her hayrb ihtiyac karlar"
Kuteybe ve Süfyan
Enes'ten Hz. Peygamber
b.
(s.a.s.)
Veki' yollarndan Katâde hadisiyle
buyurdu
ki:
"Her eyin
bir kalbi
vardr. Kur'ân'n kalbi de Yâ-Sîn'dir"^ Sûre-i Yâ-Sîn levh-i
Yâ-Sîn,
levh-i
mahfuz mertebesine gidilmeye
mahfuza
mukabildir
iarettir.
Çünkü
Buna
binâen
iltica
(snan)
sana
dehalet
(karphktr).
(dayanarak) Kalb-i Kur'ân denilmitir.
Ya Rab! Nefsimin ve eytamn errinden kaçp sana eden kulum. Onlarn fenalndan feryad edip (merhametine
snmak)
ediyorum. Hakikatte
iltica
(snlacak) edecek
hiçbir yer yoktur.
2
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân 1992,
c. 6, s.
394-395.
Dili,
stanbul: Feza Gazetecilik,
Ya
nâmnla ie balyorum. Bütün esmâ-i ilâhîyyesiyle Habîb'ine tecelli eden (beliren) ve onu bütün kullarna
Rabbi! Senin
(ilâhî isimleriyle)
resul olarak gönderip herkes için srât-
olan Allah'm! Senin isminle
emseddin
müstakimi (doru jol)
açm
balyorum.
Yeil, Füyü^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
c. 6, s.
227-229.
EY insan
-1"Yâ-Sîn"
* Sûrenin a)
ilk âyeti
olan
bu
harfler için âlimler:
Sûrenin ismidir.
b) Yemindir. c)
Allah Teâlâ'nn
d) Ey, insan!
açt bir söz anahtardr.
demektir (Ikrime vastasyla
Ibn-i Abbas'tan rivayet
e) Hakâyk Tefsiri sahibi Sülemi, Vâstî'den ve Cafer b. Muhammed'den: Yâ-Sîn'in yâ sejyid (ey efendi) demek olduunu
anlatmtr. f)
Hz. Peygamber'in bir ismidir,
gibi
yorumlar yapmlardr.
Nakka, Hz. Peygamber'den: "Benim Kur'ân'da yedi ismim vardr: Muhammed, Ahmed, Tâ-Hâ, Yâ-Sîn, Müddessir, Müzemmil, Abdullah" diye rivayet Yâ-Sîn,
etmitir."*
Efendimizin
müntehâdan
Sidre-i
(s.a.sjm miraç gecesinde Cebrail
ile birlikte
(Hz.
Muhammed
yükseldii yedinci kat
semâda bir makam, tasavvufta ise Cenâb- Hakkk' tanmada beer aklnn ve aklla kazamlan bilginin son duradr^) ötedeki ismidir. Sidre'nin bu yan da Muhammed Mustafa (s.a.s.Jâdt
*
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran 1992,c.
6,
s.
Dili,
stanbul: Feza Gazetecilik,
398.
5
lhan Ayverdi, K/ibbea/ü Lugad: Kubbealt Yaynevi, 2005, c.3.
^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn
Süresi
Misalli
Büyük
Yorumu, stanbul:
Türkçe
Damla
Sözlük,
stanbul:
Yajanevi, 1999,
s. 8.
10
Allah'n srrna delâlet
Sîn,
göstermek) etmektedir. Bilesin ki
(yol
Srrullah'tan ibaret olan insandan
Hz.
Muhammed
demektir
Mustafa
muhatab
ki
murad
(maksat) iki cihan serveri
Yâ-Sîn:
(s.a.s.J^vc.
Ey
insan (Ya insani)
"Yâ
Resûl-i Kibriya'dr. Yani;
zati ve'1-Kur'âni'l-hâkim" Meali:
"Ey benim Zât'mla
Aym
insan!
zât olan insan
Kur'ân- Kerîm'de seninle ayniyet (aym) arz eder" anlamnadr. Hz. Ali
(kerremallahi veçhe)
hasm
Kerîm'i takan
de kendisine
kar mzraklarna
Kur'ân-
"Nâtk
"Ene'l-Kur'ânu'n-nâtk"
askerlerine
Kur'ân (konujan Kuran) benim" buyurmulardr
Muhammed
kelimesinin
ezelden
ebede
(ha§langçtan)
uzatlm
üzerine
sayfalar
kâinat
(sonsu^:^uk)
yazb
ve
yaylmür.
"Muhammed"in bandaki "mim" harfi yazlnn uzunluuyla birlikte melekût âlemine baldr. Sureti de mülk âlemi üzerine Mim harfinin uzunluu âlemleri bütünüyle indirilmitir.
kuatmür.
Âlemlerin ortaya
çk srasnda a'yân-
sabitesini
âmil
"Muhammed" ismindeki "mim"in ötresi Osmanb alfabesinde üstüne konduu sessiz harfi "o",
(kaplaya) bulunmaktadr.
(Arap ve
"ö", "u" veya "ü" sesiyle beraber okutan iaret, hareke),
nübüvvet-i
uzmâ
ve
(çok yüce nebi)
risâlet-i
makamlanndaki yükselilerine, kuds \aice
onun
smrn,
karla üklar büyük
resul)
makamndaki en
(kutsallk)
erefe \öikseliine iaret etmektedir. Öyle nihâî (son)
O'nun
kübrâ (en büyük
)aice bir
eref
ki,
ulu'1-azm peygamberlerin (azim sahipleri,
zorluklara
ramen
peygamberlik görevlerini
yapm
üstün bir azim ve kararllkla eksiksiz olarak
bulunan
Hz Nûh, Hz. brahim, Hz. Mûsâ, Hz. Isâ, Hz. Muhammed (s.a.s.)) dndaki sddk (Sâdk) ve mukarreblerin peygamberler;
(Allah'a
çokyakn
olan melekler) idrakleri bile
"H"
"Muhammed"in deerinin
durumunun
ve
makamlarn en
üst
süslenmi sevgi
gelince,
yücelii
b.
Resulullah'n
manevî
sahip
olduu
sebebiyle
smrn gösterir. Onun mânevi
karm bir makam
Onun korkudan Abdü'l-kerîm
harfine
kavrayamaz.
ile
mânevi yükseli arasndadr.
kaynaklanan sevgisinin asl
brahim
el-Cîli, Besmele'nin
Paa, stanbul: Kitsan Yaynlar,
s.
59.
derecesi; korkuyla
menei
(kayna), Sidre-i
erhi, çev. Se)^id Hüseyin Fevzî
EY insan 11
müntehâda Cenâb- Hakk
konuurken duyduu hayede
ile
(yücelik
karcsnda duyulan gönül titremesi) kullua yöneliidir.
"H"nin fethas (Arap
Osmanl
"e" sesiyle okutan
"a" veya
ulaanlarn
alfabesinde üstüne
hareke),
ibaret,
Tûr-i Sina'dan ezelden
Bu manevî tan, kendisinden önce ve daimîdir. Bunun ne olduunu tam manâsyla
idraktir.
"mim"e
Ortadaki
sessi^ harfi
gösterir.
sonra, oradan oraya
anlamak gerçek
konduu
kurb kâflleriyle (yaknla
tlsml
kefil olmalaryla) birlikte
tan
ebede
ve
gelince,
kiinin ona bahedilen
Hz. Peygamber'i anlama noktasnda
(lütfedilen)
onun
nimetleri idrak etmesi ve
olduunu bilmesidir. Çünkü o, ilim meclisindeki âlem-i emir hükmünün gizlilikten açkla kavumas suretiyle zahir (aça çkmtr) olmutur. Hem de bu ortaya çk
mevcudatn
idrakinin ötesinde
ümmilik (okumaya^a bilmeme)
"Mm"in konan
eddesi (Arapça'da
ibaret),
Bunlardan ikincisi
iki kere
Hz. Peygambere
birincisi
iki
okunmas gereken
tane ümmilik
bir harfin ü^^enne
unvan
vermektedir.
onun okuma yazma bilmemesine
ümmetinin
de
tarîkiyledir (yoluyladr).
kendisine
mensubiyetini
ait
ümmîlik,
gösteren
bir
ümmîliktir.
Sondaki "dal" harfine gelince, kâinatn
dönüü devam
ettikçe,
yeryüzünün, ona ve onun yolunda bulunanlara tahsis edilmesi
anlamndaki
devlet-i
ebediyyesidir
(sonsu^
iktidar).
O,
yeryüzü
kendisine verilenlerin en hayrlsdr.
"Muhammed"in "d"sinin sakin oluu ve hareke kabul etmemesi, sultanlk makamndaki istikrarna (tutarl olucuna), ebedî saadet burçlarndaki dönüüne ve bir nimetten dierine bir delilden onun
öbürüne yükseliine mahsustur.
O
da,
Hüküm ve hikmetin tamam ona Muhammed (s.a.s.fâ^t. O Ceberut âleminin iarettir.
basamaklardr. Kyamete kadar emir ve nehiy
Ahmed
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri,
Yayn, 1996,
s.
61-63.
çev. Dr. Ali
(yasak) sahibidir.
Can
Tatl, stanbul:
^
Erkam
12
•
Muhammed'in
Frithjof Schuon, ondaki
iki
Muhammed
isimlerini,
yönü göstermek Ahmed'i
ve
snn
büyüklüünün
manevî
ve
zahiri
için
yoktur
dünyevî ve semavî
kullanarak
bir
modelde
göstermitir:
Muhammed; hamd edilen, Kur'ân'n mânâs üzerine son
iner.
bâtndr.
tulann gümüüdür,
iki
methedilen; bâtnî
eden Hz.
idrak
tecellî,
Muhammed
^
Muhammed, Kur'ân'n Gecesi) ilikilidir.
son
Ahmed;
tulann altmdr, mîrâc
iki
(s.û.s./'m
vahyinin indii
ilk
Kadir'le (Kadir
leyle-i
Allah'n Celâl yönünün teceUîsidir {görünme,
Peygamber'in
ve
zahiri tecellî,
"kul"
abd,
bir
rolünü
temsil
belirme)
eder;
etkin
peygamberdir, resuldür.
Ahmed: Mîrâc gecesiyle ilikilidir; burada ona habib, "sevgili, dost"un açklamas verilmitir ve bu nedenle Allah'n Cemâl yönünü temsil eder; ümmî'dir, baka bir ifadeyle vahyin ahcsdr.
olduu
Kadir Gecesi, Ramazan'n son üçte birinde
Ramazan' sabr, zorluk ve gece
gecedir.
yani Allah'n idraki
mânâsnn
tecellîsi
bildirilen bir
düünürsek
gibi
Kadir'in
olan Kur'ân'n insan tarafndan
ancak bu zorlua katlanana inmektedir.
Burada akla
u
birinde dünya
hadis
gelir:
semâsna
"Cenâb- Hakkk her gecenin son
ey
nazil olarak (inerek) bir
isteyen
üçte
yok mu?
der."
Skntmn
en zor zamannda
mü'minse
Allah'la irtibat kurar ve kul
te
bu
hakikati
hal ile
Muhammedi
(son üçte birinde)
temsil etmektedir.
iki
ise
Bu da Ahmed'in
Peygamberimizin, "Ben ahlâk binasnn son Arabi'nin F/Vj-///unda "son
eer hamd eden
"an" zuhuruna mazhar
zuhurdur. Mîrâc
yükseldii mânâdr.
kul
olur.
peygamberin kendi zuhurudur.
tulasym" sözü Muhiddin
tulasym"sözüdür. Bu
Alün tula, Hâtemü'l-Evliyâ,
gümü
tula tek tulay tula da Hâtemü'l-
iki
Enbiyâ olmas üe alâkaldr. Yani, altn tula, velî makamn, bâtnn-içini, anlatr. tula da nebi makamn, zahirini ve Annemarie Schimmel, Tannmn Yeryii-:^ndeki iaretleri, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2004, s. 245.
gümü
dm
EY insan 13
Mim
Muhammed'de
harfi
Ahmed'deki
mim
kalkarsa
ahad
Peygamber'in kulluundaki Rab
O
Muhammed
halde
Zât
hakikatin,
Ahmed'de
ve
tecellî
tecellîsi
eder
halde
ite Hz.
(akseder),
budur.
Ahmed
vahye mahzardr.
tecellinin
O
ortaktr.
ad olduundan
ise
peygamberdeki
aktr ve miracn
cemâldir,
mânâsdr.
O
Hazret
ki
ayrlp tenzih i
misâl (örnek) olmakta mahluklardan (^aradlm^-lardan)
makamna
(suç ve eksiklerden uî^ak)
Rabbânîyenin
menbadr
efkatidir. steklilerin gayesinin nihayetidir.
kalanlarn
hayretier içinde
zatyla
Hak yolunda yürüyüp
O, Muhammed'dir, vasf ve
delilidir.
kadim kutuptaki
resulullah saUallahu aleyhi ve sellemin
erifleridir
Onun
isim).
(jerefli
için
Mûsâ (a. s.) ve sâ (a.s.) tebir
Hazret-i
"Allah'm, beni Ahmed'in ümmetinden yap" dedi edip (müjdeleyip) gelen
de
Mahmud'dur. GeUp geçenlerle gelecek olanlarn Ahmed'idir.
Ahmed, ism-i
yükselmitir. Maârif-
kayna). lâhi esrarn (srlarn)
(eitimin
"Ey
domlaya
Tevrat'
Ben
Israiloullanl
Allah 'in
sonra gelecek
benden
ve
si^e
elçisiyim,
benden önce
Ahmed adnda
bir
peygamberi de müjdekyici olarak geldim" (Saff, 6) buyurdu.
Ahmed
ziyade (favaca)
olunmu,
edilmi)
sena
buyurmulardr
Muhammed tesmiye •
Hz.
ve
ki,
Ahmed
(hamdeden) ve ziyade
mânâlarna
tekerrür-i
gelir.
Ve
mahmud baz
hamdi hasebiyle (hamdin
hamd bayrana
olunmutur
kuvvet talep
hamîd
'^
(isimlendirilmipir).
Bunun
Cenâb- Hakk
üzerine
Felek üzere olan semâdaki aya bak ve
Yeryüzünde olan halkn sana sana feleklerde (yörünge
(yardm).,
smail
ve
itaat
kader)
kldm. Sen bu dönü
onun alnm
etmesi güç bir
Hakk
Bursevi, Mesnevi erhi,
s.
itibar olur?
Ya
yar
ey
434.
a)i
habibim!
deildir.
Ben
eyay
itaat
ve semâlarda olan
üzere devreden
ve
kendisine dedi ki
Yani kudretin elinde sana; melei, felei,
ve itaatkâr
sebebiyle)
Ahmed
hâmil olmak cihetiyle
"Ya Ahmed, yeryüzünde olan kuvvet ve kudretin ne
ettirdim.
büyükler
tekrar
de Cenâb- Hakk'tan, kendisine nusret etti.
(hamd
ve günei âciz
ay gör ve
istersen
14
onu
ayr
ikiye
ki,
sana bu derece kudret ve kuvvet ihsan eyleyip,
nusret (yardm) vermiim."
te o hazret hakîkaten bir iareti ile ay iki parçaya ayrd O hazretin hüküm
ayn vücûdunda bu suretle zahir oldu ki; o devre; Devr-i Ahmedî demek bu sebepten münasip (uygun) oldu. Bu ^^ devirde, zat ve sfatn tecellî günei zahir oldu. ve
tesiri
Peygamber zatyla kendine balananlarn maddesi ile
manasm
(ruhu ve srr) ayrd. Böylece
Rab
(nefsi)
ve kulluk
ayrld. Kiinin kendisinde "nefsini bilen Rabbini bilir"
mânâsn görebilmesini salad.
Muhammed(s.a.s) •
'
'in
Kur 'an 'daki
Peygamberimiz Hz.
isimleri
unlardr:
Müddesir: Kelimenin asb mütedessir olup örtüye bürünen demektir.
krime'nin açklamasna göre "Peygamberlie ve nefsi olgunluklara
bürünen "demektir. Kendisine verilmi olan hakikati halkn
bak ve
görüünden gizlemeye çahan Muhammed..^"* •
Tâ-Hâ: Tâ
harfi Tâhir (temi^,
he Hadi
(hidâyet eden,
doru yolu gösteren) ismine
iarettir.
•
Müzzemmil: Ash mütezemmildir, örtünen demektir. Kendisi örtünmü veya
bakas
tarafndan örtülmü
Bir de yük yüklemek
olabilir.
mânâsna
gelen zeml'den türetilerek ")aikü
yüklenen" mânâsna geldii söylenmitir. Müzzemmil Sûresi
1^
Ken'an
Rifâî,
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, '^
s.
8,
s.
416.
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul: inklâp
191.
Elmall M. Hamdi Yazr, 1992,c.
Kâzm
5.
Halç,
Dini Kur'ân
Dili,
stanbul: Feza Gazetecilik,
EY insan 15
de
âyetinde
"i3/^
ar
ü^rine
senin
hr
hrakaca^
sö^
buyurul-
maktadr AbduUah: Allah'n
kulu.
Abd; ibadet masdanndan yaplmtr. Ubudiyet,
kulluk mânâlarna geHr
Mutiak
yaratklardan
kul,
özelliinin
muhtaç
bulunmad
herhangi
kuldur.
Bu
Aleme muhtaçl
görür.
kar
birisine
efendilik
kii, kendisini âlemdeki her
eye
âlemin bir isim perdesinin
ise
ardndan Hakk'n ayns olmas yönündendir
Mahmud:
Hamdolunmu,
sena edilmi,
övülmü.
Makâm- Mahmud: Hz.
Muhammed
(s.a.s.Jm
en büyük efaat
makam,
Hangi mânây alrsak alalm, gerçek insana dikkat
Yâ
vâki
(koruyan) ismine.
ne'e ve adet perdelerinden selâmdr
O
(sin),
mânân
ise
(selâmette)
(insanlara ait adetlere
yüzden Vâki ismine
kemâlin, bütün
çekiliyor.
Sin selâm ismine iarettir. Yani, seni
ezelden eksik ve noksanlardan sâüm
korudum.
cennet.
kldm
sahipsin. Senin ftratn
yolu)
yaratlmlar
üzerindesin.
çkn) tamamlam
^^
'5
c.
ile tarîk-i
Senin ftratn, senin zuhurunun
bütün gönüllere selâmet
Foir'ân Dili,
verdi.
tevhid (ortaya
Allah'n bütün
stanbul: Feza Gazetecilik,
392-393.
Elmahb M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân 1992,
^^
c. 8, s.
doan
kaplar ve bütün hikmederi ihdva eden
Elmahl M. Hamdi Yazr, Hak Dini 1992,
(yaradln)
selâmete eritirendir. Varbktan
Kur'ân'n mânâsdr. Hakim olan Kur'ân, Ya ve Sin (birlik
için seni
taklp kalmaktan)
Dili,
stanbul: Feza Gazetecilik,
l,s. 102.
Suad El- Hakîm, bnü'l-Arabî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005,
s.
481.
16
mânâs Hz. Peygamberle vukua kemâli (olgunlamas) Kur'ân da •
Allah sana
yardm
için
ruhlar bedenleri idare
felein
edici
ruh olarak Hz.
Kur'ân da
açklanmtr
ilk
Muhammed
^''
Allah kendi nezdinde bilinen
varl vesilesiyle snrlanm halde
hareketinin
zamanla
olarak
Felein hareketiyle zaman
yaratt. ilk
gizlidir.
etsin, bilmelisin ki:
belirlenmesi
sürenin
Senin istidadnn
geldi (â§ikâr oldu)
yaratldnda, Allah yöneten
(s.a.s.Jn
ruhunu
yaratt.
Sonra
meydana çkmtr.
ruhlar feleklerin hareketieri vesilesiyle (ondan)
Böylece Hz. Peygamber'in ruhu ehadet âleminde bulunmadan
gayb âleminde var oldu. Allah ona peygamberliini bildirmi,
Âdem, Hz. Peygamber'in buyurduu
gibi
henüz
arasnda iken' onu müjdelemitir. Zaman, Hz.
hakknda bedenin var oluu ve ruhun onunla
Bâtn esnada
irtibat
ulamtr. (Bedeni var olup ruh zamann hükmü, akta ez-Zâhir ismine
ismiyle
Muhammed
(s.a.s.)
cisim
ve
ruh
olarak
'su
ve toprak
Muhammed
(s.a.s.)
kurmasna
ona bititiinde) geçti.
zatyla
el-
Bu
Böylece Hz. ortaya
çkt.
Balangçta peygamberler vastasyla ortaya çkan bütün eriatiarda
hüküm Bâtni ait
olarak ona
oldu. Böylelikle,
arî
ait
iken artk zahirde de
tek ve
O
hüküm
kendisine
da eriatn sahibi olsa
bile, iki
hükmü arasndaki farkll açklamak için el-Bâtn isminin ortaya koyduu bütün eriatiar ez-Zâhir isminin hükmüyle
ismin
geçersiz kld.
Hz. Peygamber, 'ben peygamber iken' demi, 'ben insan iken' veya 'mevcut iken' dememitir. Peygamberlik ancak Allah katndan
tespit
edilmi eriat vastasyla gerçekleebilir. Böylece Hz. Peygamber,
kitabmzn baka bölümlerinde dünyada
vekilleri
peygamber
O
mesabesindeki
koyduumuz gibi bu peygamberlerin varhndan önce ortaya
idi.
zamamn döngüsü, Hz. Peygamber'in devrinin el-Bâtn ismiyle bitip baka bir devrin ez-Zâhir ismiyle balam olmasndan ibarettir. Bu meyanda Hz. Peygamber öyle buyurur: "Zaman ^^
halde
Kemâlüddin Abdürrezzak Kââniyyüs Semerkandî, Te'vilât- Kâ^âmjje, çev. Ali Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
Rza
c. 3, s.
10.
EY insan 17
haline döndü" Bunun anlam udur: bâtn (gi^i, iç yü^ olarak kendisine ait olduu gibi bu devirde hüküm zahirî olarak ona, yani Hz. Muhammed (s.a.s.J^ aittir. Halbuki ilk devrinde hüküm zahirde Hz. brahim'in,
Allah'n
Hüküm,
yaratt günkü
ilk
devirde
Hz. Musa'nn, Hz. isa'nn ve bütün dier nebi ve
elçilerin erîatleri
gibi erîatin nispet edildii kimselere aitti
Peygamberler içinde zamandan dört yasak ay vardr:Bunlar Hud,
uayb
Salih,
benzerleri Zülkade Zilhicce
aylarda haline
kaydrma yaptklar için, haram ay helal ay helal geldi. Hz. Peygamber gelmi ve zaman Allah'n ,
yaratklarnda
hüküm verdii
Allah'n
aylar,
Hz.Peygamber yaratt günkü
te
Bu Peygamberlerin zamandan Muharrem ve Recep aylardr.Araplar
ve Muhammed'dir.
onlar
haram
kendisiyle
ashna döndürmütür.BöyleUkle haram
yaratt
zahir dilde
ise
tarzda
belirlenmi,
bu
nedenle
öyle demitir: Kukusuz zaman AUah'n
haline döndü.
AUah Hz. Muhammed (s.a.s.J beden ve ruh olarak ez-'Zâhir ismiyle izhar etmi (açû vurma, belirtme), önceki eriatndan Allah'n geçersiz klmak istediini geçersiz küm, brakmak istediklerini brakmtr. Bu durum, esasla ilgili
zamann dönmesi
böyledir.
deil, özellikle hükümlere
aittir.
Kukusuz dünyada Hz. Peygamberin ilimdeki efendilii sabit olduu gibi "Mûsâ yaasayd, bana uymaktan baka yapacak bir ey bulamazd" diyerek hükümdeki efendilii de sabittir. Hz. Peygamber Hz. isa'nn inmesi ve Müslümanlar içinde Kur'ân ile hüküm veriinde de ayn eyi açklar. Böylelikle dünyada her yön ve anlam
ile
Hz. Peygamberin efendilii geçerli olmumr. Sonra, Allah
efaat (birinin batlanmasn dileme) kapsn açmasyla kyamet gününde Hz. Peygamberin dier insanlar üzerindeki efendiliini de tesbit etmitir. Kyamet günü efaat, sadece Hz. Peygambere ait olacaktr. Allah, onun efaati vesilesiyle melek, resul, nebi ve mü'min gibi efaat hakk olan herkese efaat izni verecektir.'^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fütuhât- Mekkiye, Utera Yaynclk, 2006, c. 1, s. 416-418.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
ULÛHYYET MERTEBES J Refîu d-derecâd (en yüksek derece)
<$,
^. .v\^
o
<^. "''â'/;^
c.
[El-Hakîm
c ^1
El-Muhît
Cism-i
i»^
zoman,
fiiller
tevhidinin
banda yetmi
,-j3^
,^3ti-
ce^'
>\«'
i
d, imdi de yine o zoman olduu gibidir. Eyay yaratmas, kendisinin eyada gzlenmesdir Eyay yok etmesi de kendisinin görünmesidir. Varln. Akl- Kufden balyarak bu âlemler ve suretler geçitlerinden geçerektekrar Akl- Külle kavumas için geçen
'
vew,OV
^
uapeiM
...^^
manann
cüzleri suretlerinde
r^-> Vujn/\j-j^\
sekiz bin senedir,
"1^1^-1
sereyan ve Hakkn
hüyviyyetinin isimlerinde ve sfatlarnda
X^
gdrulmesidir
.^^v^
Ö^^
zzv-ra
peusQ
sonunda da yirmsekiz bin senedirbomda yrmidort bin sene,ortasnda oniki.„sonunda do dokuz, .senedir, Sahv ve mahv'de ise hiç berzah yoktur. Bu söylediim ey Kull
^.v.W'
jf
yazmak için deniz murekkeb olsa.ftûbb'mm kelimeleri tükenmeden deniz tükenir. Takviye çm bir mislini de getrsek (yme Rabb'mn kelimeleri tükenmez) O'nu esbh ederim ki altnda ve üstünde hava olmyon Amada yen ve göü yaratmazdan önce var
kül
^
^^
"\^
yoktur, Ezelden ebede O, Her an baka bir andadr. Zira sfatlar ve anlar itibariyle Onun balangc ve sonu yoktur -De ki; Rabb'mn kelimelerini
^er -'-^âhir
gerçek
mevcudu tebih ederim ki. varlk itibariyle Ondan baka ilâh
'y^J
^cs
.^
%, ^'v.
r
ekil
1:
Niyazi-i Msri,
Neriyat, stanbul,
s.
îrf'an
^
E
O)
'O
Sofralar, çeviren
Süleyman Ate, Yeni Ufuklar
62
Tasavvufa göre insan:
Azametin
(büyüklük,
ululuk)
mezâhdri
mükevvenat (yaratlmlarn toplam) olduu
(f^uhur
jeri);
mecmûa-i
halde, kibriyâmn
mazhar;
yalnz insandr. nsan, yalnz arz küresinde yaayan beer mânâsna gelmeyip sonsuzluk âleminde hangi merkez ve kürede olursa olsun
eyann
hakikatini idrake ve
Cenâb-
Bârî (her §eyi takdir ettii §ekle
uygun olarak yaratp varla çkaranfyi tevhide muktedir bir vicdana
mâlik olan
(elinde
bulunduran) dr.
Kur'ân- Mübîn'de taksim edilmitir.
'
(iyi,
kötü, doru,
yanlp ayrt
eden)
beer üç snfa
EY insan 19
a.
b. c.
esran)
vâkf
olanlar
isimlerinin esran)
vâkf
olanlar
Insan- Esrâr- hakikate {insann hakikatinin
Adem-i Esrâr- esmaya (Adem'in
Hayvan- Nâtk
(konudan hayvan)
insanlar, meleklerin bile
kskandklar
bir ahsen-i
kvamda) üzere, yani Allah tarafndan en güzel bir
ve
ekil
içinde
tertip
yaratlmlardr"'^
ilâhî
bir
ölçülerle,
sîret
(hâl,
insan en güzel biçimde
"Biz
takvim
(en güt^el
en üstün üzere
tavr)
(ahsen-i
takvim)
yaratük." (Tin, 4) Irade-i lâhiyye, âlemin ya
Varlk
aynann zuhurunu
için bir
anlamnn tam
Âdem
olmasa
Adem
idi,
belirttiimiz
(insan),
bu durum, görme
aynann cilâlanmasn
bu cilann
kendisi olmutur,
varlk aynas karanlk ve kör kalr,
kemâl görülmek ve bilinmek gayesi,
gerektirince,
olarak gerçekleebilmesi için
gerektirmitir. Böylece
çünkü
da içinde Hakk'n kendisini görecei
için
yüzeyine yansmazd.
Allah'n
gibi
Yaratln
onun
bilinmesi,
ilâhî
eser
ve
Aynann cilâlanmas varln ve srlarnn akl ve kalb nuru üe kef olunmasdr. Bu da ancak insan için mümkündür Buna göre Allah karsnda insan, göz için göz bebei; varlk karsnda ise, varln atan kalbi ve hakîkatierini idrâk akl Bunun için olarak eden mesabesindedir. "insan" kemâllerinin
idrak
isimlendirilmitir.
edilmesidir.
Hak, onun
ile
yarattklarna bakar ve
onlara
rahmet eder. Allah, âlemi bilinmek için
kâmil
bilgi ile
Allah'
Böylece insan,
yaratmtr ve sadece
ezeli hadîs (meydana gelen,
ne'e-i daimdir
(sürekli huî(urdur).
(ayran) kelimedir. Binâenaleyh
Cami'
^^
hazinelerini
emseddin Yeil, Matbaas, 1986,
20
Ken'an
Rifâî,
s.
çkan) insandr. Ebedî olan
(toplayan, içine alan)
olan fasl
âlem onun varhyla tamamlanmtr.
Böyle olunca insan, âlemdeki yüzükte
padiahn
insan ona lâyk ve
bilebilir.
yüzüün
mühürledii mühür ve
"fass"
gibidir. Fass,
alâmettir.
Kitahut-Tasavvuf; Mesneviden Hikmetler,
stanbul: Yaylack
91-92.
erhli Mesnevî-i erife istanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
81.
20
insanda
yön bulunmaktadr:
iki
unsurî, bedeni suret
bu
yöndür;
insann
da,
Binâenaleyh, insan,
ebedî ve
hadistir,
Hak
Birincisi, hadis
zt sfadarn
(dünyaya,
insanla mensup)xs.
nsann
fasl (ayna) ve
cami
(orta yerdir).
nsamn
iki
bir
bu
snr
olmasmn
olarak
onun
sebebi,
durmasdr. Çünkü
yansd
ayna;
Bu yüzden insan berzahtr kelime" olmasnn sebebi ise,
zattr.
bir
olmas anlamnda bütün
(akis yeri)
insan,
ve "nâsutîlik"
(ilâhî)
suretin kendisinde
olduu
"cami
Kukusuz
yön bulunmasndan dolay, bu
bir kelime
ayrc
insan, Allah'n sureti; âlem,
tecellîgâhlar
yönüdür.
ilikili
sahibidir.
yön, "lâhutîlik"
iki
Allah da, insann sureti
ebedî ve ezeli
ise
ve halktr, kadim (hajlangtc olmayan) ve
hatta var olan her ey, kendisinde
Allah ve âlem arasnda
mertebeyle
ilâhî
fâni gibi
zt ifadan kapsar. Bu
yöndür; bu, insann
olan yönüdür. Dieri
ile ilikili
ilâhî
isimleri
kendisinde toplamasdr.
Bu
insan,
eder.
âlemde bulunduu müddetçe, âlem korunmaya devam
Kâmil
Insan-
varbm
koruyucusu ve
sebebidir.
Alemin yaratlmasmn maksad
gittiinde,
âlemin
de
kalkmas,
ortadan
devamllnn kevnî
suretierin bozulup, zât- ilâhîyyeden ibaret olan asllarna
Hakk'n varlk
gerekir.
kalktnda, bu Zat-
suretierin
suretierinde
toplamndan
de,
hiçbir
kimseye de bilinmeden tek
bana
kalkar.
nsan nsan
ilâhîy}^e
zuhurunun ibaret olan
eyde zuhur
nsanda
bizzat
7\llah'n
ait)
dönmeleri
illeti
ortadan
âlem de ortadan
bakî kalr"
tecellî
tecellî
bakmndan gökten aydnlk
(olu^a
etmeksizin ve hiç
göklere yükselmek için yere gönderilmi bir
lâhî nurun yeryüzündeki
âlemden
insan
olan yani
da
Tanr parçasdr.
ve zuhurudur"
etmesiyledir
ki
mânâ
yeryüzü,
oldu."
nsan, Allah'tan kopan
ilâhî
cevherin ini kavsini tamamladktan ve
tamamlamak
için
ate, hava, su, toprak, nebat, hayvan
bu
kavsi
2^
Ebu'1-Alâ Afifi, Fususu'l- Hikem Okumalar
22
Ken'an Ken'an
23
için
Anahtar,
s.
78-82.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealo Neriyat, 2000,
s.
s.
82.
421.
EY insan 21
merhalelerini
geçtikten
noktada vücut bulur.
sonra,
nsan,
yükseli ilâhî
kavsine
cevherin
adm att
ilk
bu noktadaki
ite
görünüüdür.
Bu noktaya vardktan sonra, insamn aslna dönebilmesi, yani Allah'a ulamas iki ekilde olur. Eer ömür akn tamamlayarak, ölümle fâm' olursa ömrünün bu ekilde akndan fazla bir ey kazanm büyük
bir yol
bilmedii
için,
katetmi olmaz. Kendisinin, bu âlemde ne olduunu
onun
öteki âlemdeki hali yine bir bilgisizliktir
Fakat insan, bu dünyada bir üstün insana
uyandr
ile
rastiar,
yani bir
kendi cevherinin farkna varrsa, içinde
müridin
duyduu
derin
d
özleyiin kime ve nereye
olur.
âlemde, sonra içinde
insan içinde hissedilir
olduunu anlam bulur. Tanr varlnn
Allah' önce
hale gelmesine "tecem"denir. Tecellîye eren insan, kâinata Allah'n
görüüyle bakan ve
bakt
her yerde yine Allah' görme srrna eren
insan demektir^'^
Tanr'nn
asl evi insan vicdan, insan kalbidir ^^ ^ö^^/â'^y.
insan, hilkat abidesi, hilkat (yaratlma, jaradk^) aheseridir.
Onda
âlemde ne varsa hepsi mevcuttur. nsan kitâb- mübindir
u
(iyiyi,
kötüyü, hayn, jerri bildiren) ki
bütün esrar onda gizlenmitir. Allah'n emanetini yalnz gönül kavrad; o içine sdrd. cemâdâta
Ak
(cansi'i
cisimler)
arz edildi, lâkin insan hariç hiç bir
mevcut ona
tahammül edemedi"^
Ey
gönül!
Madem
ki
padiahsn. Devletinin hakîm
ol!
sen bu beden ikliminin sultansn. kadrini
insan vücûdunun
Allah'n tecellîgâh
olduunu
bil!
ilâhî
Yurdunda Süleyman
görünüün
bilirsin.
bir
gibi âdil
remzi
(ibareti)
ilâhî
"*
yüzüü
25
Ken'an Ken'an
-^
Mekûre
Rifâî,
Rifâî,
ol.
ve ve
Böyle bir vücûda sahip ve
hâkim olmamn kadrini de bilmen gerek. Sahip olduun adalede idare edici sultanlardan
Gönül
Eer
devleti
böyle yapmaz da elindeki
(Süleymamn mührü) eytana kapürr, bu Azîz
tlsm
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000, s. 3-4. erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 67.
Sargut, Arifler bahçesinden, stanbul: Özal
Matbaas,
1
993,
s.
38.
22
nefse esir edersen bütün saltanatn, bütün
bahtn ve
ikbalin
yok
olur.
O
zaman ey
nefis
eytanna ve bu eytann vaad
ve nimetlerin en
saadetierin
büyüünü
kyamete kadar yüreinizi eyvahlarn
Buna
delil istersen Sûre-i
ettii bazlara,
kaptranlar!
deik
hançeriyle delik
Orada yanl
Yâ-Sîn'i oku.
iiniz
Sizin
etmektir.
yol tutanlarn
hüsranlarn ve eyvahlarn aikâr bulacaksn.
Ve
sen,
bundan daha yanl
bir
yol
yoldaym, küfürde ve inkârda deilim
olduun
halde
kendi
hilelerinle
der,
kendini
doru
ben esasen
tutup,
küfürde ve inkârda aldatmaya
kalkarsan,
onlardan daha da zavall olursun.
Çünkü bir
senin
gün her
Hak ve
iyilik
yolunda
kullanmadn
terazi,
nasl olsa
hâlini tartacaktr^''
Ölümünden
evvel feryad
bana
et,
topraklar saç.
Ölümünden
sonraysa alama, dayan.
eytan yolunu vurmadan, Yâ-Sîn okumak Kötü ve rüsvay eytan, ömrünü
zâyettikten (yitirmek) sonra
çekmek, "Fatiha" okumak beyhudedir Hazarât1.
gerek.
(gere ksi^ fay
das^r):
Hams
Lâhût Alemi {Mutlak Gayb Alemi): La taayyün
çkmama)
"Eûzü"
mertebesidir.
(meydana
Bu sonsuz Ehadiyyet makam olduu
için
anlalamaz ve alglanamaz. 2.
Ceberut Âlemi (Güç Alemi): Taayyün-i evvel
mertebesi),
Hakîkat-i
düzene
girerek,
âlemdir.
Ebû
2^
28
Muhammediye
mertebesidir.
(birinci belirginlik
Bu âlem
onu yaayarak ve paylaarak anlalabilen Talip
Mekkî,
ceberut
âlemine
ilâhî
kutsal bir
sonsuzluk
âlemi
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 526. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl (haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit 538,540,552.
EY insan 23
demektedir. Cürcânî'ye göre
ise,
bu âlem Allah'n isim ve sfatlarnn
âlemidir. Gazzaü'ye göre, ceberut âlemi,
mülk âlemi
melekût
ile
âlemi arasnda bir yerde orta âlemdir. 3.
Melekût Âlemi
(Hükümranhk-Bamszhk
Âlemi): Âlem-i
sân
(ikinci belirginlik)
misal, âlem-i ervah (ruhlar âlemi) ve taa}^ain-i
mertebesidir.
melekût
Ibnü'l-Arabî,
gayb
âlemini
âlemi
olarak
tanmlar. F. Schuon'a göre, âlem-i ceberut, makrokozmik olarak
semâdr. Mikrokozmik olarak da yaratlan ve insana Melekût âlemi
cismânî âleme
ise,
âlemdir. Azîzüddin Nesefî'ye göre
ceberûtun his
ise hakikî bir
ulatrr.
âlemine
ise,
mülkün
hissî,
(ayrntl
mertebesi bulunmaktadr. Bir
olan aklî,
baka
deyile
ise
ceberut
ak
sfadarmn mazhardr. Ceberutta
ey mülk hale
melekûtun
Ceberut âlemi mahiyetler âlemidir.
melekût, ceberûtun olan her
olan akldr.
dorudan doruya egemen
mülk âlemine, akl melekût âlemine,
kiiyi
ait
Mülk ve
örtülü ve özlü
ve melekûtta zahir olarak mufassallamtr
Mülk
getirmitir).
mertebeler âlemi, ceberut
ise
zdar
âlemi,
melekût
uyumlu
vahdet âlemidir. Mülk melekûtun,
melekût da ceberûtun alâmet ve aynasdr. Abdülkadir Geylânî'nin Risale-i Gavsiyye'sinde'''
u
ifadeler yer almaktadr:
Nasut alemiyle
melekût âlemi arasndaki her safha eriat, melekût arasndaki her safha her safha
tarikat,
ise hakikattir.
ile
ceberut
ceberut alemiyle lâhut âlemi arasndaki
Sevgi ve ruhsal melekelerle alglanabilen,
görülmeyen, ruhanî ve melekî âlemdir. 4.
Nâsût Âlemi (ehâdet-Mülk Alemi): Madde
âlemi olan
bu
âlem, fiziksel duyularla alglanan bir âlemdir. 5.
nsan- Kâmü: Bu
âlem
daha
önceki
bütün
mertebeleri
kendisinde toplayan âlemdir.
Hazret
kelimesi
sözlükte
yaknda ve yamnda olmak; önünde
bulunmak; huzuruna varmak ve
-^
Gavs, ricâlul-gaybdan
hr ki§i
çkmak
olup î^rluk
annda
gibi anlamlara gelir.
kendisine
snlan
velîdir.
bnü'l-
24
Arabî Hazret kavramn,
bütün
"varln
tecellileriyle birlikte ilâhî
genel mertebeleri ve âlemdeki ve kevnî
(varlk, vücûd)
hakikat"
anlamnda kullanmtr. Alemin oluumunu sudur açklayan
^uhur) ve tecellî teorisine göre
(vuku,
göre varlklar Allah'tan zuhur etmek suretiyle
sûfîlere
derece derece ondan uzaklaarak ve
Bu durum
"tenezzülât"
aaya ifade
terimiyle
isteyen bir sâHk (kendi hakikatine yönelen),
teker teker
inerek
yoldan bu tenezzülât
aarak yukarya doru çkmak zorundadr. Bu
"hazarât" (hacetler) denir. Bir sâHk
gelir.
ulamak
Allah'a
edilir.
ayn
meydana
çka
ise
bu hazretlerden ne kadarm
katederse mânevi derecesi o kadar yükselir ve kudsiyet kazanr
Tevhid Tevhid^° Allah'n birliine îmân tevhid nedir? diye
etmektir.
Cüneyd-i Badâdî'ye
sorulduunda öyle cevap vermitir: "Tevhid,
mahlûkatn hareket ve sükununu, Allah'n fiH olarak bilmendir" Sûfîler tevhide
akl yolu
ile
deil, ancak tecrübe, his ve ilham yolu
yaayarak ulalabileceini ifade 1.
Kusûdî Tevhid
irade,
halis niyet,
iradesine ifade bir
ile,
tevhidi,
aî^m) (Vahdet-i
Hakk'n
irade ve istei
sâliki faaliyete sevk eden
Kusûd): Kulun
balamas, her eyde onun
bir hale
maksûde ve maksat,
lâ
getirerek
ile
iradesini görmesidir.
Allah'n
Dier
lâ
bir
kulun irade ettii ve istedii eyin
Hakk'n
iradesini,
iradesine
murâde iUâUah"
(Allah'tan
"la
ha§ka
muratyoktur) formülüyle ifade edilmektedir.
uhûdî Tevhid
eyi AUah'n
iradesini
samimi
bu sonuca ulamtr. Bu makam,
matlûbe ve
talep edilen ve
uhud): Kulun
'^^
ederler.
ve aym olmasdr. Burada kul kendi
uygun
2.
(Müridin
ile
(Sülûkunun ortasnda olanlarn
psikolojik bir hal olarak âlemde
tecellîleri
Ken'an Er-Rifâî'ye göre
olarak görmesi,
tevhid,
Hakka
ondan
tevhidi)
(vahdet-i
mevcut olan her
bakasn görmemesi
ortak koymamaktr.
Ajnca
O,
'Yüksek
ve
olgun kimselerin tevhidi, kâinatta Allah'tan ha§ka bir §ey görmemek, muamelesinijalm^
onunla yapmaktr. "
der.
(Derleyenin notu)
EY insan 25
halidir.
Bu
hal "sekr (manevî sarholuk), gaybet (halkn halinden ve
evladan haberi olmama) ve galebe (4stün gelmef gibi isimler verilen
vecd ve istirak geçtikten sonra
dalma
(vecde
Hak
ile
Her
de tövbe eder.
hâli)
O
halk ayr görür. tevhid
iki
Bu
halinde kendini gösterir.
hal
hal içinde söylediklerine
çeidinde de Allah-âlem
ikilii
mevcuttur. 3.
Vücûdî Tevhid
müahedede olduu edildii
bakmndan da birliin kabul dnda hiçbir varbn hakikî vücûdunun varhk
gibi,
bu safhada Allah'n
bulunmad
(Vahdet-i Vücûd): rade ve
(Kâmilin tevhidi)
bu
Tevhidin
benimsenmitir.
esas
yüksek
en
mertebesinde olan seçkin kul, Allah'n önünde bir hayaldir. Allah
üçüncü
arasnda
kendisi
hakikatine,
O'nun
ey
yoktur.
Allah'a
vahdaniyetine
erien
bir
gerçek
ile
yaklamann Allah
zat,
kendisinden ne isterse ancak onu yapar. Vahdet-i
uhudda
sâlikin
vücûdda
deildir. Vahdet-i
varln
her eyi bir görmesi geçicidir, birlik bilgide ise, birlik bilgidedir.
Yani
olduunu bunun da Hakk'n varlndan
bir tane
bulunduunu, Hak ve onun
varb olmadm
bilir.
tecellilerinden
Vahdet-i
baka
uhud
(Allah'tan bajka §ahid olunan yoktur), vahdet-i illallah" (Allah'tan
mehûde
"lâ
vücûd
ibaret
eyin hakîkî
hiçbir
illallah"
mevcûde
ise, "lâ
bajka mevcutyoktur) eklinde özedenebilir.
Vahdet-i vücûdu kâü olanlara göre, vücûdî tevhid,
mertebesinden
gerçek
sâlik
daha
üst
seviyede
neticesinde kulda hasl olan bir haldir
Allah'a ki,
uhûdî
yaknbk
bu mertebede
tevhid
kesbetme kul Allah'n
dnda her eyi, hatta kendisini dahi yok bilir. Yldzl
bir
gecede milyonlarca parlak
yldzn
titrek
yürekleri ihtizaza (hafif titreme) getirdii bir srada,
nuru hassas
güne erguvan
örtüsünü üzerinden atarak uyku hanesinden çknca, yldz kümeleri nasl yok obna vadisine
doru
eya
de,
görülen
kafileleri
koarsa; bir zaman önce var gibi hakîkî
günein
domasyla yokluk sahrasna doru gidie hazr
gönül olup
ufkundan
firar ederler.
26
te
bunun
kaybetmi
Hakk'm muhabbeti ve müahedesinde
kendini
gibi
arif için
baka
de Hakk'tan
her
ey yok olur.
Vahdet-i Vücûdcu sûfîler ve bilhassa bnü'l-Arabî'ye göre, vücûd birdir
ve o da Hakk'n vücûdudur.
Eya
kendisine
kendisi deildir.
zahir
Eyann baka varh
suretlerden
olan
Ancak vücûd
yoktur.
eyann
Allah
ibarettir.
mevcudatn ve zuhurda her
itibariyle
eyin ayn'dr. Allah Allah'tr ve eya eyadr. Zat- mutiak kendisini
eya ve âlem (yaradlm
tamam)
peylerin
Eya
vurmutur.
suretinde zahire
Allah'n
ve mükevvenât
Allah
zahiri,
mükevvenâtn batm ve ruhu mesabesinde
olup,
eya ve
da
onun varh
haricinde hiçbir varhk tasavvur olunamaz.
O
halde vücûd
vücûd-i
iki
izafîdir.
münezzeh
nev'idir
(çeittir):
olmamak) olup, Hakk'n künhüdür
ö^ kök). Vücûd-i hakîkîyi idrak
esmas
kayt altna alnmadan
Alemin ve âlemdeki idrak
vücûd-i hakîkî, dieri
Vücûd-i hakikî bilcümle kayt ve izafederden
(hiçbir jeye ihtiyac
vücûd-i hakîkînin
Birisi
boyumndan
mümkün
(isimleri)
ibarettir.
(esas,
deildir. Vücûd-i izafî
ise,
ve sfat hasebiyle belirlenme ve
te
idrak olunan
eyamn vücûdu
gibi.
tecrübe
idrak
ötesi
vücûd budur.
Vücûd, insamn tecrübî boyutuna
geçtiinde
sezinledii \'ûcutmr.
Vahdet-i vücutta tasavvur, irade ve varhk
bakmndan
edilmitir. Allah'n her sfati bir varhkta tecellî eder.
birlik
kabul
Tek ve mudak
varhk olan Allah, bütün mevcutlarn asbdr O'nun her bir sfatimn
meydana çkmasyla eya ve hadiselerden olur.
Vahdet-i
vücûd
anlaynda
âlemin
mahiyetine dahil edilmez. Aksine âlemin
dayandrlr. Alem, Allah'n Vücut mertebelerinin incelense de kanaattir.
bir
biri
de meydana mahiyeti
varh
ihsan olarak varhk
tecellileri bir
çok
Allah'n
Allah'n
varhna
sahibidir.
deiik kategoride
be veya yedi olarak kabul edilmesi genel
çkm
EY insan 27
Bu yedi mertebe öyle
belirtilmitir:
Alem açsndan bakldnda, "ilâhî ilke" perdelerin arkasnda gizlidir. Bu perdelerin ilki maddedir. Madde, bu görünmeyen ilâhî âlemin
dta
duran
tabakas,
kabuu
veya
örtüsü
olarak
gözükmektedir. 1.
Lâ taayyün
ve vasf
(ahadiyyet) mertebesi: Vücûd bu mertebede sfat
bandan
ve bütün kaydardan münezzehtir.
Bu mertebeye
ahadiyyet mertebesi ismi verilmitir.
Bu mertebe Allah'n künhü
(ö^) ve hakikatidir. Bunun üstünde
bir
erifte
Ebû Rezin
el-Ukayli,
"Allah
mertebe yoktur. Hadis-i âlemi
yaratmadan
önce
sorduunda Hz. Peygamber "Altnda ve üstünde (hiç bir §ejin yaratlmad, varlk sahasna
neredeydi?" diye
hava bulunmayan bir amâ'da
çkmad âlem) idi"cevabn vermitir. 2.
Taayyün-i evvel mertebesi: Bu mertebe zat- üâhinin (Allah'n
Zât) varbk sahasna ini yönünde
ilk
harekete geçiini ifade eder.
Allah bu mertebede zatn, sfatiarn, isimlerini ve bütün birbirinden
ayrmakszn
icmali
(toplu)
olarak
bilir.
mevcudat
Burada oluun
ilk
balangc söz konusudur. Bu mertebeye vahdet, Hakîkat-i Muhammediye, mutlak ilim gibi isimler verilmitir. Taayyün-i evvel denilen bu mertebede "Allah" mefhumu bütün ilâhî sfat ve isimleri toplayan bir ism-i
cami olarak kabul edilmitir
ki,
buna
uluhiyet mertebesi de denilmektedir 3.
Taayyün-i
birbirlerinden
sânî
ayr
mertebesi:
olduklarndan
Bu mertebede bunlara
ve sfatlarn birbirinden
ise
suretieri
a'yân-
lk taayyün mertebesi bu
sabite ve hakîkat-i insaniyye denir.
mertebenin bâüm, bu mertebe
ilim
vâhidiyyet,
onun
zahiridir.
ayrlm olduu bu
Bütün üâhî isim
mertebeye rububiyyet
mertebesi de denilmitir. Bu mertebede taayyün eden (meydana çkma, aikâr olma) her birinin hakikati ve
onu
bir ilmî suret hariçte zahir olan
terbiye
eden rabb-i hassdr
eyadan her
(ismidir).
Allah'n
her bir ismi için bir abd vardr ve o isim, o abdin rabb-i hassdr.
Abd
de o ismin
mümkinâtn
mazhardr
(göründüü yerdir). Sûfiler a'yân- sabiteyi,
(olabilen peylerin) ilâhî
diye tanmlyorlar ve
bu
ilimde sabit olan hakîkatieridir,
hakîkatier varlk
kokusunu koklamamlardr,
28
a'yân-
Sûfîler,
diyorlar.
kabul
akdes"olarak
varlklarn
dta
sabitenin
a'yann
ederken,
eya
ile
mukaddes
varlm
suretieri
olan
eyadaki istidadarn önce
mümkin
hissi
ait
demektir.
tecellî
dta
de, a'yândaki istidada (kabiliyetle),
u
halde, feyz-i akdes, a'yân- sabite
istidatlarn ilâhî ilimde
mukaddes isimler
sübutuna
isimdir.
sfatlarn
ve
Dier
bir ifade
ne gibi eylerin tecellîsi
onlardaki
ile,
bal
aslî
ile
ile
dta
a'yân- sabite,
ilâhî
bakmndan
üâhî
olmas
suretleri
Feyz-i
meydana çkma), feyz-i
(sabit olma,
de, a'yân- sabitenin gerekleri ve
zuhuruna verilen
diyorlar.
ilâhî ilimde,
zuhuru icap ederse, onlarn zuhurunu gerektiren isimlerin demekdr.
"feyz-i
varln, daha dorusu sübutunu
da beHrme amnda,
olmasn) gerekdren zata
(sabit
ilimde
zuhuru da "feyz-i mukaddes" sonucudur
Feyz-i akdes demek, ikinci olarak
ilâhî
unsurlar
hakikatlerdir. 4.
Ervah âlemi mertebesi: Vücûd
ve
birinci
ikinci
taayyün
mertebelerinden sonra ilmî sureder sebebiyle, ruhlar mertebesine tenezzül eder
(iner).
Bu mertebede
ilmî surederden her biri birer
basit cevher olarak zahir olur (ortaya çkar).
olmad
Bu
basit cevherlerden
deildir. Zira
zaman ve yerle de muttasf zaman ve mekân cisimde meydana geHr. Bunlar ise
cisim deildir.
Bu
her birinin ekU, rengi
âlemi duyu organlarmzla idrakimiz ve iaretimiz
imkânszdr. Bu mertebede her
balangc
kendi elest
ve
olan
Hakk'
bir
ruh kendisini, kendi mislini ve
idrak eder. Kur'ân- Kerîm'de geçen
bezminde buna iaret vardr Bu âleme âlem-i
vücûd 5.
gibi,
(vücûdun anahtar) ve âlem-i
emr
gibi isimler
Misal âlemi mertebesi: Bu mertebe, zatn suretierde
zuhurudur.
Misal
ruh, miftâh-
de verilmektedir.
denmesinin
âlemi
takm
eldl
sebebi,
ruh
hariçte bir
âleminden meydana gelen her ferdin cisimler âleminde kazanaca
ekle benzeyen
bir suretin
bu âlemde meydana
bu âlemdendir. Misal âlemi unsurlar
d
orada kendilerine has maddelerle temsil
vücûd bulmadan önce orada buyurulmaktadr:
yaratlr tam
"B/'i^ o
bir be^er gibi
gelmesidir. Cinler de
bir âlemdir
edilir
ki,
mânâlar
ve eyler yeryüzünde
gerçekleirler. Ayet-i kerîmede
Meryem V ruhumu:^ göndermitik görünmütü" (Meryem,
18).
öyle
de o kendisine
Misâl âleminin
hayal gücüyle münasebeti çok yerinde ve kuvvetlidir.
Çünkü
hayal
EY insan 29
Onda bulunan zat ise, mabudun (ilahn) zuhurunun kemâlidir. Allah'a olan inancmzn ona ait isim ve sfatlardan ibaret olduu görülmektedir. Allah hakkndaki
varbn
esas, ruhu ve hayatdr.
düüncelerimiz, hayal âlemine
Hayal bütün âlemlerin asldr.
aittir.
Çünkü, kendisini hayalen bildiimiz Allah bütün kâinatn asldr.
duyularmz tarafndan fark edilecek hale gelmeden önceki tasarlanm durumlarn ifade etmektedir. Alem-i Misal ve hayal, varbklarn
berzah
melekût 6.
(orta
arz- hakikat (hakikatin ortaya çkiji) ve âlem-i
âlem),
(meleklerin âlemi)
ahadet âlemi
cisimler
bu âleme
dier
isimlerdir.
Bu mertebe zatn hariçte görülen Bu suretler misâl âleminin aksine yanma ve yaralanmaya müsaittirler.
mertebesi:
suretinde tecellîsidir.
olarak bölünme, parçalanma,
ahadet âlemi
verilen
(ahitlik
âlemi,
madde
âlemi)
müahedeye müsait olmas ve be duyunun
denmesinin
hepsiyle hissedilmesi
sebebiyledir. Misâl alemindeki bir sureti el üe tutup
göstermek
mümkün olmad
halde,
sebebi
bakalarna da
ahadet âlemindekileri
el
ile
tutmak ve göstermek mümkündür. Ibnü'l-Arabî mülk kavramm, zuhur etmi varlklar âlemi ve âlem-i ahadet; melekût
kavramm
ise,
gayb âlemi olarak tammlar. Kur'ân- Kerîm'de öyle geçmektedir: "B/^ ibrahim 'e kesin ilme erenlerden olmas gösterdik. "
için
göklerin ve yerin melekûtunu
(En'am, 75) Mülk ve melekût aym
özü anlamndadr. Mülk kâinatn Kur'ân- Kerîm'de
melekûtunu
'Trier §ejin
ne yücedir" (Yâ-Sîn,
zahiri, elinde
varln
d,
melekût
ise
içi;
kahb,
bâtndr.
bulunduran Allah 'in ^an
buyurularak her eyin bir melekûtunun
83)
bulunduu açkça belirtiliyor. ncil'de ise öyle denilmektedir: "nsan eer yeniden domazsa, göklerin melekûtuna giremez." nsann maddesi, cismi onun mülkünü, iç kuvvetieri ve mânâs ise onun melekûtunu oluturur. Melekût âlemini görebümek için kalb gözüne yani
basirete
Ehlullah (Allah insan
mülk âlemine
domak ve
âlemi)
isimlerdir.
iki
girer.
gerekir. Suver-i
yok olu
dier
velileri)
(se:(ij,
önden görüj)
doumdan
sahip
olmak lâzmdr.
bahseder, birinci
Melekût âlemine girebilmek âlem
(^ekil âlemi),
ve âlem-i ecsam
doumla
için ikinci
kez
âlem-i kevn ü fesad (olu
(cisimler âlemi)
bu âleme
verilen
30
7.
Mertebe-i camia (Mertebe-i insan): Buraya kadar sralanan
bütün mertebeleri kendisinde toplayan mertebedir. Bu mertebe
nsan
insandr.
âlem-i
kendinde
mertebeleri sûfîlerin
gerek
nûrânî,
toplamaktadr.
anlad mânâda nsan-
Nasü
Allah'n bütün isimlerini kendinde toplamsa,
ile,
edeceinden
Ademi
"Allah
buyurmutur. nsanda bütün
o, hilâfete
olduu
gibi,
örnei olarak Allah'n isim ve sfatiarmn
Bu yüzden Peygamberimiz
suretinde yaratt."
Allah'n isim
tahakkuk etmitir.
ilâhî irade
Kâinat, Allah'n isim ve sfatlarnn yekûnu (toplam)
yekûnudur.
âzam
ki ism-i
nsan- Kâmil de
bütün âlemleri kendinde toplamtr. nsan- Kâmil
insan da kâinatn bir
bütün
Ancak burada kasdedilen
Kâmil'dir.
ve ifadan kamilen zuhur etmi ve
maddî
gerekse
kendi
ilâhî isimler
zuhur
lâyk görülmütür.
nsan, Allah'n ilminde varoluu noktasndan
ezelî
varlktr Buna
taayyün-i sânî veya hakîkat-i insaniye diyoruz. Bir de varlk âleminde
görünüü vardr olarak
bunu da son mertebe olan mertebe-i insaniyet vasflandryoruz. nsan zuhurda son fakat mertebede en ki,
yüce olan varlktr. Yani insan gaye varhk olarak
ezelî ilimde
her
eyden önce vard. Ancak gaye varlk olduu için, zuhur edii en son olmutur. nsan ezelî bir öz tamaktadr. Onun sonlu olan taraf da
bu öze hamalhk eden tarafdr.
olgunlama)
ederek insana
ulat
Varln
söylenirken
tekâmül
(gelinme,
bu hamal
varh
kasdedüir.
Varhn Allah'a dönük yüzü emir alemiyle belirir. Bu âlemin ük basama kalptir. Aklla uraanlar kalp tarafndan fark edilen emir âlemleriyle
ilgili
gerçekleri fark
edemez, hatta kavrayamazlar. Bütün
gerçek ve hakikat görünmeyendedir. Vahdet-i Vücûd, yaanan bir haldir. Fikir halinde anlatlmaz.
akn inam ahp götürdüü dünyalarda Akln üphesi var, akn üphesi yoktur ancak,
Sûfîlerin
ulatklar vahdet-i vücûd inanc,
kabilinden
tamamen
olmayp
laf
kefolunan
kalabal veya
önemli bir temele dayanmaktadr.
Allah'a tahsis
etmek
suretiyle,
bir
O
srdr.
fantezi
Bu da varh
mecazî varlklara ancak lâyk
EY insan 31
olduklar kadar
deer
yönelerek, kâmil
bütün mevcudiyetiyle tek gerçek varla
verip,
mânâda
kulluu gerçekletirmek
bir
Sûfîlern "varoluun boyutlarm" izah ederken bilgiler,
yapm
gayesidir.
vermi olduklar
olduklar ibadetierin neticesinde kendilerine ihsan
edilen mevhibî bilgi (ihsan, baij) ve iç tecrübeleri neticesinde
görüp
müahede etmek
suretiyle
kefen
ulaarak bizlere sunduklar tecrübî
bilgilerdir^^
-2Hikmet dolu Kur' an hakk
için,
" Ve'l-Kur'ânn-haldnf'
* Hikmetli Kuran 'a andolsun
ki,
(Rlmalb Hamdi Ya^r)
Hikmet dolu Kur'an hakk
için
Hakim: Hikmetli, hikmet söyleyen, hikmet ve
muhkem
(Diyanet)
sahibi yahut
çok hakim
hüküm
ve hikmeti
(salam) mânâlarna gelir^"
AUah, anlamay öretendir. Cenâb- Peygamber,
öretendir. Peygamberimiz ayrca idrak yollarn bildiinden halk
irâdyla (dou yola klavuî^uk hirnurile Kur'ân'n hakikattir.
mânâsn
Vehim ve
hayal,
etme),
ttla kesbetmeye (kendine mahsus
örenmeye) sevk
eder.'^^
Hikmetten maksat
hikmet ve hakikatin önüne perde
"Tasavvuf, ilmî ve Akademik Jira^hrma Dergisi, 2003, sy. Elmali M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran Dili, stanbul: Feza Isa ÇeUk,
1992,
c. 6, s.
Ahmed
10.
Gazetecilik,
399.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynclk, Ken'an
olur.^'*
1995,
Rifâî, Sohbetler,
s.
Prof. Dr. H.
Kâmil Ylmaz
(haz.),
167.
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
623.
stanbul:
32
Kuf'ân Allah'n zaünn
Vehim ve
Zat'n ümi hikmettir.
için,
Hikmet
ile
ehadet edilen eyin getirdii hakikî îmândr.
anlay ve salkl
bir
olduu
hayal gözle görülenler üzerine tefekkürdür.
gönül gözü
Güzel
tecellîsi
bilinçli olarak, ihlasla Allah'a
tefekkür, bütün hal ve hareketierde
domasna
yönelmek hikmetin
vesile
oW^ eyann
Hikmet, ile
hakikatlerini
amel etmektir.
Sûfîler,
Âyetierimizi size okur ve
kitab
hikmeti
ve
"hikmet"
ile
burada kitap
bilmek ve bu hakikatlerin gerekleri
"Size, sizi
öretir."
aranzdan
tezkiye eder
(Bakara,
bir resul gönderdik. (temi':^
151)
"kitap" arasnda bir mukayese ile
hale getirir), size
dayanarak,
âyetine
yapmlardr. Onlar,
kasdolunan eyin, dinî eriat ve hükümlerine
ait
öretileri ya da genellikle "zahir ilim" diye isimlendirdikleri ey;
"hikmet"
ile
kasdolunann
ise,
Hz. Peygamber'in sahip olduu ve
kendisinden sonra da varislerinin tevarüs kalma) "batnî öretiler"
olduunu
sürerler.
ileri
bâün" ismini vermilerdir. Onlara göre bilgisi
baka
ve
sûfîlere
bir
ey
açlan
eyann
hakikatleri
(kendisine miras
ettikleri
ilm-i
Buna da
bâtn,
"ilm-i
yolun
sûfî
ve gaybn anlamlarndan
deildir.
bnü'l-Arabî'ye göre hikmet, bütün peygamberlerin ve velilerin
Muhammediye"den
(kendisine
miras
kalma) bâtinî miras, ya da Hz. Peygamber'in "mikât"inden
alm
"Hakîkat-i
tevarüs
ettikleri
olduklar ilimdir.
aret etmi olduumuz
hikmetin
özelliklerinden
akllara deil, kalplere inmesidir. Sûfîlere göre kalp,
kef
ve ilham
mahalli, marifet (varlklarn hakikatini ve ilâhî srlan bilme) arac, ;//'
olann)
Semâdan
anlamlarmn üzerine
yansm olduu bir aynadr.
yere inen hikmet, kalbinde
onun
birisi,
gaybn 36
u dört haslet bulunan kiilerde
yerlemez.
35
36
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 21. Ebu'1-Alâ Afifi, Fusüsu'l-Hikem Okumalar çin Anahtar, çev. EkremDemirli,
Ken'an
stanbul:
z Yaynclk,
s.
69-71.
EY insan 33
1.
Dünyaya meyledip, yarn endiesi tayanlar.
2.
Devlet adamlarn sevip onlara
3.
Dünya
ehlini
4.
hvana
(candan dostlara) hased edenler.
sahibi
adamn
kavilde
(sö^de),
Akl ki
beenip
O
(en
kalbindeki sekiz bahçeden sekizincisi hikmettir talepte
fiilde,
büyük
cismin
zahir
edebilmek
olmazd.
murad
âlem), yani
Yani Allah'
olmaktr.
dürüst
Allah'tan gayr olmamaktr^^
koskoca âlemden murad akldr.
Sende dürülü olan âlemden küçük gördüün
sendedir.
da,
arzusu içinde olanlar,
onlara gbta edenler,
söylemek, Allah için ilemek,
Âlem-i ekber
yaknlama
Senin
olmaktadr.
büyük
artk
sen
büyük
böyle
cismâniyeti ihata edebilecek yüksek bir
âlemi ihata
bir
ona mahal ve mevki
lâyk bulunmasayd,
erefine
Öyleyse
cismin
bir
himmet
heykel-i
âlemi;
sahibi
olmaya çal
çünkü sende dürülü olan bu âlem-i ekber, ualar her makama yükselebileceki Bârikalar her bir hazarata varabilecek kabiliyettedir.
Allah Teala'nn bütün muamelat, âlem-i ekber olan akl
Verdiini ona göre, men' ve kat'ettiini ona göre,
iledir.
firkat, vuslat,
cem, vaz' ve ref ne varsa hep ona göre tatbik eder. Kâinatn
medâr-
maddelerinden
Nitekim
akl
da
icras
saylan
Cenab-
yaratlanlarn
Peygamber
vermektedir: "Allah'n
Hikmet, sözde,
ve
fiilde,
ilk
(s.a.s.)
yaratt ey
talebde isabet
dersen, Hak'la söylemek, Hak'la
yapmak ve Hak'tan baka
Hazret-i
iledir.
büyük
hep
akldr.
olan
ilki
bu
Adem'in
gerçei
öyle
haber
akldr."^^
etmek demektir Bu ne
ile
görmek her ne yaparsan Hak
bir istei
olmamakla
olur için
olur.'*'^
Hak için ilemesi ve matlubu Hak kelâm, yani Hakk'n sevdii Hakk'n sevdii ameller ve talebi de
Hikmet, kulun Hak'la söylemesi, (talebi)
Hak olmasdr,
kelâm
(sö^^ söyleyij)
sözlerinin
ve iledii,
Ahmed
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam Yayn, 1996, s. 89. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 451.
Ahmed
Er-Rifâî, El-Burhânü'l-Müeyjed, stanbul:
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
Erkam Yaynlar,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
449
1995,
s.
93.
34
ne dünya ne âhiret olup, matlubu ancak Cenâb- Hakk olmasdr.
Ne
ne ilerse, ne
söylerse,
rzâsn gözetmek cemâlini
taleb
Bu dünya
ilemesi,
suretiyle
eylemesi
ba
hikmetin
•
Her hadisenin
•
Her eyde
•
Tesadüf,
bir
dili,
insana bir hikmet
hikmet
gizli
hayatn
•
Din
olduunu
gizli
•
Göz deitirmekten
hikmet, insaniyet ve
müride
söyler"^^
bilmek, arif kii kârdr."^
hikmetieridir
fiillerimizin
ki,
bu hikmetierde
maksat,
sâükin
ki,
sakldr"^^
zarfnda
sâlikin riyâzâta girmesi
olmazdan
dervd
intisap ettikten sonra erbain denilen
fark vardr.
Resûlullah Efendimiz buyururlar
o kimsenin dilinden hikmet
"Rzk
iki
varhklar,
Bir kimse
ki:
eserleri
krk gün
•
ise, ilim, irfan
Ehlullâha, ihvana itibarla da
41
42 43
44 45 46 47
48
49
ile
evvelki
ihlâs eylese,
te
zuhur eder.
Maddî rzk,
türlüdür; Maddî, mânevi.
mânevi rzk
krk gün
te bu göze, basiret gözü derler.
hikmet cereyan eden bu kimsenin übhesiz gözünden de eder.'*'^
evvelki
ve bundan sonra kalbine ihsan
olunan hikmet nûriyle gözünün görmesidir.Elbet bu göz
gözün arasnda büyük
ve
ahlâktr'*''
gözüdür
zuhur
idrâk
evidir'*'^
hareketierimizin ceza veya mükâfat,
•
Allah
mânâsn
ibrede nazar edenler için hikmet ve
edenler için selâmet
ise,
Hakk'n
ancak onun
söylemesi ve
te
demektir.
gizH olarak
demek budur
korkusudur, •
onun altnda
isterse
ve
vehmin
Hsânndan ibret
servet ve her türlü
hikmettir.'*^
gider,
nuru
hikmetin
artar"*^
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
453.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
435.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
407.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
525.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
479.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
486.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
545.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
591-592.
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
646.
EY insan 35
lim
sahibi
ile
hikmet sahibi arasnda fark konuulurken:
-"Mûsâ, koca bir peygamber iken
Hzr
Hzr
(a.s.)^
muhtaç
oldu. Fakat
ona muhtaç deildi. Hakim, âlime muhtaç deildir;
fakat âlim
hakime muhtaçtr. Hzr, Musa'ya aklmn ermedii nice hikmetier söyledi
Resulullah Efendimiz: "Ehli olmayana hikmeti ve ilmi vermeyin.
Eer
verirseniz hikmete
o
ederseniz,
hikmetin
zulmetmi olursunuz. Ehlinden dahî men ehline,
layna zulmetmi
olursunuz"
buyuruyor
"Hikmet,
mü'minin kaybdr" buyurur:
Resulullah
Efendimiz:
Onun
ezelde Allah'n cemâline
için,
sahibi olurlar ve
kararak o hikmeti unutur
icaplaryla ile
mazhar
bu kimseler dünyaya
karlanca onu
olmu
geldikleri
olanlar
hikmet
zaman dünyamn
gibi olurlarsa da, bir
mürid
hatrlayarak uyanrlar. Hangi mezheb, hangi
dinden olurlarsa olsun, hikmete mazhar olan onu bulur. Fakat
bulmayan
da,
sarkl hoca veya eyh, ne olursa olsun bulamaz
Ey karde! Allah'n
hikmeti senin ruhuna, iz'âmna (anlayna)
akp
durmaktadr. Ancak sana akan bu hikmet Tanr abdallarnn yani
Kâmil insanlarn
nsan
Elest
varl
âleminden buraya gelmekle o hikmet Yûsuf unu
onu aramaya
kaybetti ve dünyaya
Yûsuf u,
nurundan, onlarn yataklarndan akar
geldi.
Sen de ezelde kaybettiin
gayret eder bulursan Ken'an'a (manevî âleme) erersin
Olsa istîdâd- arif kabil-i idrak-i vahy
Emr-i Hak
5'*
^^
Ken'an Ken'an Ken'an Ken'an Ken'an Ken'an
îsâline her
^rredir bir Cebrail
Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
460.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
473.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
412.
Rifâî, Sohbetler, istanbul:
Rifâî,
erhli Mesnevt-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
643.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
31.
s.
477.
36
Cillî'ye
göre sfatlarn anas olan Kur' an:
"Ümmü'l-Kitab'n künhü bir
(ö-:(ü),
ilâhî zatta
sfatlarn meydana geldii
noktadr.
O, hokkadaki mürekkep
Harfler o mürekkepten tertibat
gibidir.
srasna göre) meydana çkar.
hükmüyle
(tertip
Noktasz
harfler,
zat
ile
kadîme
edenlerdir
taalluk
(e^^elî
olanla
balant kuranlardr).
Noktah olan
harfler hadislerden ibarettir. Hadisler de
o noktalar
üzerine arz (hâsl) olur. Harfler ne olur.
zaman terekküp eder
te o kelimeler mahlûkatn
Ümmü'l-Kitab; zâtn
mahiyeti
(içerii),
Varhk o
mahiyette
gelir) ise,
(yaradlm^lann)
özünün mahiyetinden
eyann
çekirdeinde oluu
(meydana
kelimeler hâsl
ayndr"
ibarettir.
Zatn künhünün
varln meydana geldii yerdir. mevcuttur. Hurma aacnn hurma
mahalli ve
fiilen
gibi.
Kitab; kendisinde yokluk
düünülmeyen mutiak varhk
demektir.
Kitab: Sûrelerden, âyetlerden, kelimelerden ve harflerden
meydana
gelir.
kemâle
Sûreler,
Her
ait tecellilerden
sûrede, o sûreyi
ibaret olan zâti sûreder demektir.
dier sûrelerden ayracak ve
mânâlarn bulunmas arttr. Kemâle ffiil
ve tasarruf)
lâzmdr ve o
ait
her
belli
edecek hususî
ilâhî suret için zati
suret de o zati e'ni
ile
e'n
bakalarndan
ayrür Ayetler,
cem'in hakikatlerinden
itibar ile ilâhî âyetierin
Her cem
O
ibarettir.
(delillik)
Her
eder.
âyet de hususî
mânâs
O ilâhî cem de,
okunan o
bulunmasn
gerektirir.
mânâsndan anlahr. ise, bir
cem'deki
meydana
cem'e delâlet
Cemâl ismi
ilâhî tecellî,
gelir.
ile
o isim
Celâl isminin
cihetiyle (yani naf^r- itibara alnarak)
EY insan 37
Âyet
meydana gelmi
çeitli kelimelerden
Hakk'a
ait ilâhî
vâhid ayn
aynî mahluklarn hakikatlerinden ibarettir. Yani,
kelimeler,
(ilâhî)
müahede Harflere
ise,
eyay müahededir.
çeitli
ile
tek ibaredir. Cem'i
âleminde meydana çkan mahlûkat demektir.
noktasz olmak üzere
noktal ve
bunlar,
gelince;
iki
ksmdr: Noktab
Noktasz ettii
"A'yân- sâbite"'den
harfler, ilâhî ilimdeki
harfler, iki nevidir: Birinci nev'ine
(ilijik)
baka
halde kendileri
ibarettir.
baka
harfler taallûk
harflere taalluk etmezler.
Yani, kendilerine üst taraftan harfler bitiir, fakat, kendileri
baka
harflere bitimezler.
Bunlar da 1.
EHf,
be
tanedir:
Dal,
2.
Ra,
3.
Vav,
4.
Lâm-Elifdir. Bunlar, kemâl
5.
icablarna iarettir.
Kemâl 1.
icablar da
Zat,
Hayat,
2.
dördünün
zat
be 3.
tanedir:
lim,
4.
Kudret,
5.
rade'dir.
Bu be taneden
olmad
olmadan varlna imkân
gibi,
bu dört
olmadan da zatn kemâline imkân ve ihtimal yoktur. nevi harfler
ikinci
kendileri de bitiebilir.
1.
Ha,
olan
baka
bunlara
harflere
harfler
taallûk ederler.
taallûk
Yani
iki
ettii gibi taraftan
da
Bunlar da dokuz tanedir:
2. Sin, 3.
Bu dokuz Kâmil
baka
ise,
tane
ilâhî
be
Sad, 4. Ti, ile
5.
Ayn,
6.
Kaf,
7.
Lâm,
Mim, 9. He'dir. Çünkü nsandört eyden ibaret 8.
olan iaret de Insan- Kâmil'edir.
varha ait meydana gelenleri de
hazreti ihtiva ettii gibi
(dört unsur) ile
olanlardan
Yani; Kâmil vasfnda,
ilâhî
olan
be
vasf
ile,
halka
ait
ihtiva eder.
dört vasfn
beynini birletirmitir. Insan- Kâmil harflerinin noktasz olmasndaki sebeb: ilâhî
Cenâb- Hakkk'n O'nu kendi
mutlak hakikatler, insana
ait
suretinde yaratmasdr. Fakat,
mukayyet (kaytl) hakikatlerden
'
38
ayrlmtr. Çünkü insan, kendini var eden bir mucide istinat etmitir (dayanmtr). O mucid de her ne kadar kendisi ise de insann hükmü, bakasna istinad etmektedir. te bundan dolay, noktasz (insana ait)
hem baka
harfler de
hem
harflere müteallik,
de
baka
harfler
o
(insana ait) harflere mütealliktir.
Bütün
harfler eliften, elif de
noktadan ne'et etmitir.
Vâcibü'l-Vücûd'un (Zât kendi olmayan),
bankasna muhtaç
kâim ve bütün varlklarn ona muhtaç olduu halde
ile
7.-âXi
var olan,
kendisiyle
onun varbkta bakasna muhtaç olmamasndan dolay, bu mânâya iaret
konulan harfler noktasz harflerden olmutur.
yazld
Çünkü, halen harflerine
için
dier
ilâhî kitapta
ekilde; "Elif, Dal, Ra, Vav, Lâm-Elif
muhtaç olduu halde bu
harfler taalluka
harfler
dier harflere taalluk ve bitime ihtiyacnda deillerdir. deildir.
kelimeler
Harfler,
Çünkü
"A'yân-
Sabite"
"Kün"
kelimesinin ihatas alüna girmemitir.
"A'yân- Sabite", ancak ayni icad zamannda YJn kelimesinin ihatas (kapsam) alüna girer. Fakat onun yüce ahikasnda (doruunda) ve ilmi
taayyününde (meydana
gelmesinde) tekvin
Sabite" üzerine dahil olmaz.
Bu
(yaradl) ismi "A'yân-
mânâya göre a'yân- sabite Hak'tr,
halk deildir.
Çünkü,
halk, YJin kelimesinin alüna giren
sabite ise, ilâhî ilimde
bu vasf
ile
eyden
ibarettir.
A'yân-
hadis (sonradan meydana gelen)
deildir. Bilakis, iltihak (katlmak) hükmüyle, hâdise dahil edilmitir.
Bunun
sebebi
ise:
A'yân-
sâbite'nin
kendi
zatiarnda,
hadis
varlklarn kadime olan ihtiyacdr. Harfler denen a'yân- mevcude (var olan aynlar), ilmî
dahildir.
Cillî'ye
Bu
itibarla
âlemde
ilâhi
âleme;
ilâhi
âlemde de Hakk'a
a'yân- sabite kadimdir.
göre tevhîd olan Kur' an:
Kur'ân' halâveti (inceliiyle)
ile
bakmndan
(le^^eti) ile,
srf senadan (övme) ibaret olan
okumak, Kur'ân'n Kur'ân
için
ne
hilyesidir
külliyet
(süsüdür).
letafeti
Ancak, zât
(bütünlük), ne de ba'zyyet
EY insan 39
(cüîiiyjet,
parça
vardr. Kur'ân'n zâtnd.
olu§}
ait lezzeti, (manevî)
O
yönündendir; maddî bir ey'i tatmak mânâsma deildir. anlayabilmek Kur'ân'dr.
te
bütün
o
tilâvet
bütün sfadarm kendisinde yok olduu zattan isimlenen
demektir.
tecelli
Kur'ân' peygamberi Hz.
yücelmi
Muhammed "Ahadiyyet"e halde,
(o
ait
bütün
hakîkatier,
zahir
kemâliyle
olmutur, demektir.
inme ve yükselme muhal olduu
Muhammed
hakikatte)
üzerine indirmesiyle
(s.a.s.)
maddî vücûdunda
hakîkatierde
ait
ulvi
Kur'ân,
lezzettir.
ibaret olan ahadiyetle
olmutur. Bu in^hn mânâs;
ahadiy}^et
"Ahadiyyet"e
(s.a.s.J'm
lezzeti
Cenâb- Hakkk'm, bu mânâda olan
Muhammed
onun varlklarda müahedesi Ulvi
zevk
nüzul
(s.a.s.Jç:
(inme)
hâsl
olmutur. Hz.
Muhammed (s.a.s.) 'in
tahakkuk edince, cesedi
cesedi bütün ilâhî hakikatler
ile
Vâhid isminin tecellîgâh
olmutur Peygamber efendimizin vahdaniyetti. Hakikati bir dendi, içi Allah
yalnz
D
d
ahadiyet
vücûda girdii
'istedim ki bilineyim
'
ise
adna
için
nüzul
dedii veya '
evvel, Hakîkat-i
ise isim ve
vahdaniyettir.
Muhammediye 'dir, yani zattr.
sfatlarn nar gibi tekte toplanmas yani
Bu
tecellî
sfatlara hürmetini
vardr.
içi
vardm, benimle hiçbir ey yoktu dedii
'ben
yaratl-
'in
ile
onun yaratlmlardaki isim ve
salar çünkü onlarn her
Ama kendindeki bütünlük ve
birlik
biri
kendinde
ben seni en
güzel ahlâk üzere yarattm, sözünün izhardr. YT..
Muhammed
mahalli,
hem
Ayrca, zât Hz.
ile
ile
indirildi"
(s.a.s.):
ile
ilâhî
hakîkatierin tecellî
ahadiyetin mücellâs
de üâhî zâtn aymdr.
Muhammed
(birden)
hem vücûdu
(s.a.s.),
de hüviyeti
te
(cilâs)
olmutur.
bu nükteden dolaydr
"Kur'ân, benim üzerime tek cümle olarak
buyurmutur.
Bu
hadis
Peygamber,
Hz.
ile
kendisinin yukarda geçen hakikate mazhariyetinin cismânî, zâti
mazhariyet
olduunu
bildirmektedir.
Kur'ân- Kerîm
de bu tek cümleye mazhariyetine iaret edilmitir.
tam
bir
kerem ve
ki,
lutuftur.
Zira,
Bu
Cenâb- Hakk,
kendisinde ahkoymayarak bütün kerâmetierini
zâti
külli,
tâbiri ile
ihsan ise
ilâhî
hiçbir
ey'i
üâhî
keremi
40
Muhammed
tarmtr.
olarak
Hz.
Hakîm
yine ilâhî hakikatlerin nüzulü (inme)
üâhi
(s.a.s.)
üzerine
Fakat, Kur'ân-
demek
ise de,
bunda,
hikmetin icabna göre kulun, zatnda derece derece
hakîkatier
ile
mazhariyete (aaa
çkm)
ilâhî
yükselmesi arttr. Zîrâ, zatta
hakikate mazhar olmak hususunda üâhi hikmetin iktizas
(gereklilik)
Baka ekilde o feyze (Allah'n sayesinde insann kalbinde mânânn aça çkmas) varmaya imkân yoktur. Çünkü, bir insamn yaradlmn Yani hakikate ermenin yava yava olmas
böyledir.
gerekir.
balangcndaki cesedinde üâhî hakikaderin hepsinin meydana gelmesi mümkün
u var
Ancak
defada
deildir.
ftratnda (yaradl) ulûhiyyet
ki;
bir
tecelli
ve esas üzerine
yaraülan kimse, hakikaderin ilâhi tertip ve nizam icabna göre tedricî bir
ekilde kefolunmas suretiyle yükselmeye balar.
Cenâb- Hakk, Kur'ân- Kerîm'de: (Isra,
106) âyeti
yükselme (gelime);
bir
e}i
ile
hükmü
iaret buyurmutur. kat'i)yen
Cenâb- Hakk'da
ve
mümkün
hakikate
derece derece ilerleme ve
devam
tecellide
etmek
bir kerede ihata
bilindii gibi,
kesilmez
Bu
Bu
ksmlara ayrdk"
"B/^ Kur'ân'
böylece
kul
terakkide
eder. Zîrâ, sonsuz olan
olmayan
bir eydir. Zira
Cenâb- Hakk; kendisinde sonsuzdur.
"Kur'ân bana tek cümle olarak
indirildi" hadis-i erifinin
faydasmn ne olduu sorulacak
olursa;
buna
mânâ ve
ekilde cevap
iki
veririz:
cevap ekli,
Birinci
kâmil
bir kula
onun,
hüküm bakmndandr.
zat üe
asbndaki
ulvî
Zira
Cenâb- Hakk,
edenin sonsuz bir zat olduuna ve
tecellî
azamet
(büyüklük,
ululuk)
kudretinden
ayrlmadan indiine hükmeder. ikinci
yaradlna ait ekillerin bakmndandr. Zira ilâhî hakîkatier
cevap ekli, beerî bakyyelerin ve
tamamen yok olmasm eserleri
ihata
üe cesedin bütün uzuvlarnda zahir olunca yaradba
ekiUerin yok olmas zarurî
Bu duruma göre, baldr. Bu ekle
(t^orunlu)
hadisteki
göre,
ait
hale gelir.
"Tek cümle" kayd "Bana" kaydna
ikinci
eklin mânâs, üâhî hakîkatierin
EY insan 41
meydana gelmesi
ile
yaradla
bütün noksanlarn yok olmas
ait
demektir.
Bunu
nebevide:
'%ur'ân bir defada dünya semâsna
Hakk
te'yid
(onaylajc)
baka
olarak bir
edici
hadis-i
Sonra Cenâh-
indirildi.
onu parça parça âyet halinde hana indirdi" buyurulmutur. ite,
ikinci hadis-i erif, birinci hadis-i erifin
mânâs
bu
saybr.
Bu
izaha göre Kur'ân'n bir defada dünya
ait
hakikate mazhariyyet iaretidir. Parça parça âyetlerin inmesi de,
kulun zatta
sfadarn
tedrici olarak (derece derece)
eserlerinin
zuhuruna
yükselmesi
inzali
ile
(ini^i),
zata
beraber isim ve
iarettir.
"üphesi^ Kûbbin kemâliyle yaratandr
ve iyi bilendir." (Hicr, 86) âyet-i
zâti
azamet ve nüzul itibar
ibarettir.
Yani; mertebeler, sfaüar,
Kur'ân'dan maksat,
kerîmesindeki
semasna
olmadan zatn bütünlüünden
en'ler ve itibarlarn ihtiva eden mutiak hüviyetten ibaret olarak
mutlak
zâti ahadiyyettir.
Zikredilen mutlak ahadiyyet de, kemâllerin bütünü zat
ile
te
srf
tâbir edilmitir.
bundan dolaydr
(Hicr,
birlikte
ile
tâbirine
87)
"A.ndolsun ki,
biî^
ki,
Kur'ân bu azamet sebebiyle "el-Aî^m"
yakn
olmu
(onunla
beraber
sana tekrarlanan yedi âyeti (Fâtiha'y)
verdik" (Hicr, 87). Ayetteki "Seb'-i
"Zâti yedi sfatn" gerçeklemesi
Mesânl"
ile
ise,
^kredilmi^tir) ve yüce
cesede
ait
Kur an ' vücutta
kulda meydana gelen feyzden
ibarettir demektir.
"Rabmân
Kur'ân'
Rahmân'n
öretti"
(Rahman,
1-2)
âyet-i
kerîmesi
de;
bulduu Rahmânî lezzete iarettir. O lezzeti de zat bilmek kazandrr; ve o zaman kul sfatiarn hakikatieri ile tahakkuk etmi (onlarn hakikatlerine ma^har olmuj) olur.
kula
sebebiyle kulun kendinde
Ayrca o zaman
Bütün isim ve
olmadan
tecellîsi
zata
sfatiardan
kula;
ibaret
ulamann imkân
isim ve sfatiar yoluyla bilinebilir.
Kur'ân' ancak Rahman öretir.
bulunan
yoktur. Zira,
Rahmân'n tecellîsi Cenâb- Hakk ancak
42 Cillî'ye
göre fark anlatan Kur'ân için unlar söylenebilir:
'''Allah'n ^att Kur'ân, sfatlan Furkan'dr.
Cem 'in fark tahkiktir. Farkn cem'i ise vicdandr.
Sfatlardaki
tefrika
(ayrlma)
ve
ihtilaf
(aykrlk,
uymay^)
iki
cem'
(bütün)dir.
Tevhidin ahadiy etinde de ^atn Zira,
vasf
ilâhî ':^ttan
hükmü Furkan 'dr.
ayrlmayan
bir "e'n"dir... (fiildir)"
Furkan, muhtelif nev'ilenmeyle hakikatinden
ibarettir.
(çeitlenme) birlikte isim
ve sfatlarn
Yani, o nev'ilenmeler dolaysyla her sfat ve
dier sfat ve isimlerden ayrldndan, Hakk'n kendinde; "Esmâ-i Hüsnâ" ve "Ulvî Sfadar" yönünden farkn meydana
isim
gelmesi demektir. Çünkü, "Rahim" ismi
bakadr, "Mün'im"
(nimet veren) ismi
baka olduu
isminden
gibi.
bakadr. "Rahmetim gazabm
"edid"
(jiddet)
"Müntakim"
isminden
(intikam alan)
"Rzâ" sfat da "gazab" sfatindan geçti" hadis-i kudsîsinde
buna iaret
vardr. Geçen, geçilenden daha üstündür.
Mertebeye
olan isimlerde de böyledir. Meselâ; "Rahmâniyyet"
ait
"Rubûbi^yet"
mertebesi,
daha
mertebesinden
üstündür.
"Ulûhi^yet" mertebesi de dierlerinin hepsinden daha ulvîdir
te, bu ekilde
isimlerin
bazlar bazlarndan ayrlk göstererek
aralarnda fark meydana gelmitir. "A'lâ" (yüksek) olan ilâhî isim, mertebesi kendinden sonraki isimden
daha
faziletlidir.
Bu duruma ismi,
göre; "Allah" ismi
"Rab" isminden; "Rab" ismi de "Melik" isminden daha
faziletlidir.
Dier
isim ve sfadar da böyledir.
efdaliyyet (daha üstün olma
onlara itibar
Bu
"Rahman" isminden; "Rahman"
keyfiyeti),
sim
onlarn ayannda
eyde noksan, mahut mefduliyyet vardr, demek deildir. ait
hiç bir
husus, efdaliyyette, isim ve sfatiarn
isim ve sfatlar
ve sfadardaki sabittir
Yoksa,
(daha a^ üstünlük)
a'yâmnn gerektirdii dier
üzerine hâkim durumdadr. Bu
incelik sebebiyledir ki,
EY insan 43 hadis-i erifte: "Affnla ce^ndan, nf(anla gazabndan sana
snrm
sana
senden
(Allabm)
mevcuttur Af
olduu
Yine
Bu
yapamam"
senay
zatn kendisinde fark
gibi,
snmtr.
Bundan dolay gazabndan da rzaya
hadiste
Yine,
Resulullah;
zâtndan
Allah'n
çkt)
gibi
Hakk'n zatnn
zâtna
varl
durumda; fiillerde, sfatlarda "fark"n
(ortaya
Yine,
ceza fiilinden daha üstündür.
fiili,
Resulullah cezadan afva
snmtr. snmtr.
hakkyla
sana
anlald
buyurulmutur. Bu hadisten
snrm.
zahir
vâhidiyyetinde de fark
meydana gelmitir. Her ne kadar zatn vâhidiyyetinde fark olmamas muhal (mümkün olmayan) ve vâcib (yaplmas gerekli) gibi zdd birletirmesi onun uûnunun (tasarruf ve fiilinin) iki garâbetindendir (gariplik, tuhaflk) 7Ât2i, aklda her muhal (gerçekletmesi gerekirse de,
olanaksiî^
olann
Sen, Allah'ta
eyi
Bu
muhal olan ve
varl
zatta
edersin
dolaydr
ki,
Ebû
(dij),
kadar noksan ztiar mevcut
edicidir.
da,
Kur'ân'n
(ks)\
"Ben,
(iç),
evveli
(ilk),
âhiri
Hakk
da,
ise
sonsuza kadar hepsini zat-i
e'ni
(i^)
ile
cem
ibarettir^^
Hz. Mevlânâ'ya göre Kur'ân'n en
ona
bâtn
Cenâb- Hakk bunlar
Hüviyyeti de bundan
kendisi ve
Said el-Harrâz
var da mahdudu (snrl) da ve daha bunlardan
yoku
iyi tefsiri
(yorum) yine
Kur'ân'n
âk olan gerçek Müslümanlar'dr^''
mânâsn
sen yine Kur'ân'dan sor veya O'na
âk olandan
et.
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîli,
stanbul: Kitsan Yaynlan, ^^
olmayan her
tefaddulsuzluu de, muhali de,
baka ne
^'^
caiz (i^n)
Allah, bunlar ihtiva ettii gibi
da, tefaddulu (üstünlüü) de,
vacibi de,
sual
mevcuttur.
etmesiyle bildim" demitir.
Allah yalnz zahiri
ihtiva (kapsar) eder.
•
mâm
ki,
(son) ihtiva edicidir. Bilâkis
•
(ifade)
(if^n)
hükümlerden olarak müahede
itibariyle gerekli
zddn arasn cem
iki
Zannetme halk
tâbirde
cevaz
(gö^le görme).
incelikten
Allah'
ibare (cümle) ve nakilde
Hüseyin GüUüce, Kur'ân 1999,
s.
111.
s.
nsan-
Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî
Paa,
345-362.
Tefsiri
Açsndan
Mesnevi, stanbul:
Ötüken Neriyat,
44
K
O, Kur'ân'a candan kurban olmu, ruhu Kur'ân'n kendisi
olmutur.
Gülde
ya tamamen mahvolsa, ister onu gül, ister ya diye kokla.
Saman ve Kur'ân
nuruyla beslenen
olur^^
Kur'ân' çok tefsir
Hak
arpayla beslenen kurban olur,
tefsir
edebilmitir.
"îmân
"yi amel
Muhammed'in Yazdan
ey
ise
îmân
tefsir
ile
(gaye)
tefsir hani?^^
kalbi, kâtiplerin, tahtaya
yazd bir kitaptr.
Kur'ân'
ve yazlacak
az kimse Kur'ân'n gayesini
edenleri" herkes kendi ameliyle tefsir etmitir.
(ij)
Peygamber'in amelini
Muhammed'in
Ancak
edenler"i herkes kendi
Cenâb- Mustafa'mn îmân ve onun garaz
etmitir. Halbuki gizlidir.
etmilerdir.
yazdklar
yazldndan
kalbine
Allah'n içine
Görülen eylere göre yaz yazmak ilme
baldr. Kur'ân
levhaya
gibi
Cebrâü vastasyla
ise
Cebrail kalem hükmündedir.
kadimdir; çünkü kelâm- ezelidir. Yazan (Cebrail) ve
yazlan (Muhammed) aleyhisselam'n
ikisi
de kalem ve levha gibi
mahluktur (yaratlm). Bunlar mahluk olmakla beraber yazlan Kur'ân
kadimdir
(balangc olmayan
(bajlangm
olmayan),
çünkü
kelâm-
ey
ezelîdir
söf^^^
Bu hafz Kur'ân' doru okuyor. Evet! Kur'ân'n sûredni (harflerim) doru okuyor. Fakat mânâsndan haberi yok. Esasen onun gerçek mânâs kendisine anlatlm olsa, kabul etmez ve yine körü körüne okur. Bunun benzeri: Meselâ bir adamn elinde kunduz olsa, ona elindekinden istemezse,
daha
bir
iyi
kunduzu
tanmad
olduunu ona söylemi, o Meselâ,
cevizlerle
59
anlalr.
bunu
Biri
taklid
Mesnevi, çev.
ile içi
zaman
almak
bunun
kunduz
eline
almtr.
veya ceviz
ya
Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl
Eitim Basmevi, 1991, c. 5, be>it. 3128-3130. Kur'ân Tefsiri Apsndan Mesnei'i, stanbul: Ötüken Neriyat,
stanbul: Milli
Hüseyin Güllüce, 1999,
da
getirdikleri
oynayan çocuklara ceviz
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
kunduz
s.
112.
Ahmed' er-Rifâî, Erkam Yaynclk,
Marifet Yolu,
1995,
s.
169.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
EY insan 45
zaman
verdiiniz
aldnz
zaman
almazlar.
Çünkü
onlara
göre
hr hr ses çkarr, halbuki bunlarn ne
hrts vardr Tanr'nn hazineleri ve ilimleri çoktur. bilerek
sözleri için deniz
mürekkep
Kur'ân, de
ki:
olsa, bir misli
para) mürekkeple yazlabilir.
parçadr ve onun bütün (gü^el
kokular
vs.
dükkân bunun Isâ ve
Bu Tanr'mn
satan) bir
kât
ki:
Bu
"Tanrmn
edilse, sözler
dirhem (gümüj
elli
ilminden bir iaret, bir
ibaret deildir. Bir attar
parçasna
içinde" der misin?
tesir
etmiyor, ben de
te
bunu anlatyordum. Baktm o
yakasm braktm. Rivayet etmilerdir
Peygamber zamamnda ashâbdan her kim, yarm veya
örense, ona büyük adam derler ve diye parmakla gösterirlerdi. (iyice
Bir
hazmederlerdi).
hakîkaten güç bir atarlarsa,
bu
yahut
da yine
sûreyi biliyor,
onlar Kur'ân' adeta yerlerdi
yarm batman ekmek yemek azlarna abp, çineyip çineyip
yüzbin
merkep
buyurmam mdr? te
mânâsm
yarm
bir sûre
veya
Fakat
itir.
ekilde
Çünkü
bir
bu,
ekmek
yükü
Peygamber: "Ne kadar Kur'ân okuyan vardr eder"
"Bütün
ilâç sarsa, sen:
aptallk olur. Nihayet Mûsâ,
daha bakalar zamamnda da Kur'ân vard; Hak kelâm
mevcuttu. Fakat Arapça deildi.
hafza
bundan
bilgisi
ne de
niçin kabul ki:
de ona ilâve
bitmeden denizler tükenirdi" buyuruyor. Kur'ân
sesi,
Hafz Kur'ân'
okuyorsa Tanr'mn dier kitabn Kur'ân'n
etmiyor? Kur'ân okuyan birine anlattm
elinize
ceviz,
ki
yenebilir.
Kur'ân ona lanet
Kur'ân'
okuduu
halde,
bilmeyen kimse hakknda söylenmitir. Fakat böyle olmas
iyidir^^
Hz. Mevlânâ misâl, mecaz ve hakikatin arasm ayrp, misâlden neyin anlatlmak istenildiini
anlamamz
Kur'ân büyük peygamberlerin
ister*""
hallerini
bildirir.
Kiiye onlarn
halleriyle
hallenmenin yollarn gösterir. Peygamberler
denizinin
srlarm
'''
''-
bilenlerdir.
Peygamberlerin en
ilâhî
büyüünün
hakikat
getirdii
Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu, stanbul: MilH Eitim Basmevi, 1985 s. 128-129. Hüseyin Güllüce, Kur'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat, 1999,'s. 101.
46
Kur'ân
kavuturan Halil ve
gök
ise
kitaptr.
brahim
(a.s.)
bütün
ardndaki
kubbenin
"Ben gurûb (yldran,
^âîl olan) eyleri
sevmem"
ay ve günei, ale'l-umûm fâm
derken, Rabbu'l-âlemîn olan Allah
Tealâ fâni olan 'duhâ vaktine' nasl kasem etmek (a.s.),
Hakk
'Lâ uhibbu'l-âfîlîn' (Qen ^âil olanlar sevmem)
kasemiyle nasl fâni bir eyi
Muhammed
aydnla
srlar
^'^
(s.a.s.Jç.,
ister? Halilullah
demiken, Cenâb-
'^'^
murâd
eder? ^^
Kur'ân ruh olarak inzal buyurulmutur.
-3Sen üphesiz peygamberlerdensin. "tnneke le mine'l-mürselîn"
* Sen
hiç §üphesi\ risâlet görevi ile gönderilen peygamberlerdensin.
(Elmalk
Hamdi Ya^r) Sen üphesi^peygamberlerdensin. (Diyanet)
Resul: Kendine vahy olunan ve (eritirmek,
ald
vahyi
bakasna da tebli
ulatrmak) etmekle de yükümlü bulunan kimsedir.
Risâlet: Kulla sair halk arasnda kalan yüze verilen isimdir. Allah,
uzaa
siyaha kzla,
ve yakna ancak
Muhammed'i Resul
yaratt ki O, sair mahlûkata da resul olarak gönderildi.
olmas
rahmet
peygamberidir.
da
bu
Her eriat
hikmete
dayanr.
nebisi, velayet
Her
te
olarak
âlemlere
Resul,
eriat
peygamberidir (Hak olan
kulun halkayönelmesidir)
^^ ''*
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyao, 2000, s. 214. Hüseyin Güllüce, Kur'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat, 1999,
''5
^^
s.
Ahmed
95. er-Rifâî, Marifet Yolu,
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
ErkamYaynclk, 1995, s. 163. Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini 1992,
c. 5, s.
496.
Kur'ân
Dili,
(haz.),
stanbul:
stanbul: Feza Gazetecilik,
EY insan 47
Rabb
Velayet:
kulu arasnda has bir yüze verilen isimdir.
ile
Velayet nübüvveti: Veli kulda, Hak'la halk aras müterek yüze verilen isimdir.
d
çi Allah'a
eriat nübüvveti: Hiç
bir
halka dönüktür.
kimseye ihtiyac olmadan, nefsi
ibadederde, bir isdklâle sahip olma yüzüne verilen •
Veli,
yapt
ile
isimdir*"^
Allah'n kitab ve Resulullah'n sünnetiyle amel eden kemâl,
hikmet ve kerem sahibi akll kiidir. Velayetin en üstün mertebesi, Hz.
Peygamber'in
nakletmek ve onun Hz.
Muhammed
Cebrail
olunan da ilmi
ilka
(öretim)
tâlimi
ve teblii
Cebrail'in tâlimi, tâlim-i ilâhî demektir.
Hz.
demektir. Meleklere
Cenab- Hak
peygamberler
Peygamberler
Hakkk'n
ilka
ezeli
kaynakl olup
meydana
ile
buyurduu
de
tâlim-i ilâhi
eden
vâsta
olmaktadr.
arasnda (telkin
vastadr.
etme,
ilham etme)
Cenâb-
mahallidir.
kabullenme)
(alma,
tâlimi
vâsta tâlim buyurduundan
arasnda
ilka
gelmitir.
Peygamberimizin
melekler
Peygamberimiz Kur'ân' bizzat telakki
bilâ
Allah
ile
bizimle
ise
deü, ancak onu
söylediklerini
demek olduundan aym zamanda
Cibril'in tâlimi
melekler,
yapmak,
halleriyle hallenmektir''^
(s.a.s.ft
(a.s./in
yaptklarm
(s.a.s.)
kelimât- telakkiye memurdur^^
Nebiler davetçi ve öncüdürler Veliler, güzel bir tarzda onlara tâbi olurlar
me'mümün O,
metbu
olamn
Tâbi
(imama uyan)
Allah'n
keskin
tercüman, yegâne
Abdü'l-kerîm
b.
imamdan
efdal
Hakk'n
klc,
hüküm koyucu
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
Ahmed
(kendisine
tabi
olunan)
olandan,
olmas imkânszdr hakikatierini
'
getiren
dile
olan Allah'n sevgilisidir. Öyle
Insan- ¥iâmii, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî
c. 2, s.
Paa,
414.
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Dr. Ali
Can
Tatl, stanbul:
Erkam
Yayn, 1996,8. 64-65.
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk,
1995,
s.
Doç. Dr. H.
Hucvirî, Kefu'l-mahcûb Hakikat
Dergah Yaynlar, 1996,
s.
Kamu Ylmaz
(haz.),
stanbul:
(haz.),
stanbul:
168-169.
357.
Bilgisi,
Süleyman
Uluda
48
ve hür insana, siyah ve beyaza,
bir efendidir ki, Allah Tealâ, köleye
Arap ve Acem'e,
hatta cinlere
Peygamber'e yüklemitir.
göndermi olduu
Bu yükü O,
yardmcs olmadan
üstelik hiç bir
risâlet
yükünü Hz.
ve kat bir toplum içinde,
sert
ve tek
bana
yüklenmitir Hz.
Peygamber, öncelikle kalplerdeki taknlklar ortadan kaldrp îmân ve emniyeti telkin (aplamak) prensipleri ortaya
Sonra hakikat yoluna ulatiracak
etti
koydu ve bunlarn kalplerde
yerlemesini
iyice
salad Resulullah
hem
nebîlik
hem
velilik rütbelerini
birletirmi ve o ölçüde Allah bir
insandr
'ta fani
ulular ulusu
gözünden sâdr (çkan)
ki elinden, dilinden,
olan her hal ve hareket hakikatte hareketleri
olmu
kendinde
Hakk 'in
halleri ve
saylr
Veli, kendini Hak'la
Hak ederek duyu düünü ve davrannda
Allah'la birleip her türlü ikilikten
kurmlan kimsedir.
Nebi
Velî herkes tarafndan bilinmeyebilir.
çarp yol göstererek,
halk Hak tarafna
ise
küfür ve isyandan geri çekmekle vazifelenmi
kâmil insandr^^
Nebi
velayetini halka
Resul,
ümmetini Hakk'a ulatrmak
küfür (hakikatten tevhid ve
hak
^'
^3
kaydndan
için
ve cehil
ile
bâtl ayrmaya
Ahmed Ken'an Ken'an
elçi
karanlnda
sevgisi zevkine
kurtararak,
kalan kullar,
ve ayrhklardan ve
bütün isim ve sfadarn sahibi gösterme, uyarma)
ve
khnmtr^^
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. s.
olmutur. Kalpleri
elçi
Hakk'n zâtna davet ve irada (doru jolu
Yayn, 1996, ^2
örtülü olmak)
îmân nuruna ve Allah
cüz'î isimlerin
olan
açma ve onlar uyarma emri almür.
Dr. Ali
Can
Tatl, stanbul:
Erkam
65.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 48. Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kâzm Bü)'ükaksoy (haz.), stanbul: nklâp
Rifâî,
Kitapevi, 1968,
s.
159-160.
EY insan 49
Peygamberliin bâtn
Bütün bunlar eriat
getirerek yapar.
Peygamberlik özel,
velilik geneldir.
zatta
Peygamberlik nitelii bulunan
Peygamber halka
de bulunur.
velilik
velayettir
yaratcya. Peygamberlik haber vermek,
yöneliktir,
velilik ise
ise
velilik
yaknlk anlamna
geHr''
Peygamberimizin sfat abdiyet
nam
muin (yardmc) olunca oldu
"üphe yok
fermam
tecelli etti.
ki
gerçek
yani
efendisinden
el
de ebedi ilahi
deitirdiini ve fakat teb'alarmn
ise
Rububiyet sfat onlarn meükJik
öyle
bir
"^^
gidiyorlar.
sfattr
onun hakk,
ki
kesilmektir Abdiyyet
küU
(bütün)
ve
ve çok her eyi terketmektir Abdiyyet, Ademiyetin
(yapsnda)
mertebesine
kulluk
baka hereyden
cüz'î (parça) az
tynetinde
hükmü
Allah seni insanlardan koruyacaktr."
sfatn söküp abyor ve onlarda yok olup Abdiyet
Rububiyet sfat abdiyete
baki (daimi, kalc)^
görüyorsunuz.
ettiini
idi.
Birçok meliklerin, sülalelerinin ve soylarnn yok
olup gitüini, saltanadarmn
devam
(kulluk)
bulunan haddi korumaktr.
ulamadkça
abd-i kâmil olamaz.
Kul,
hürriyet
Gerçek hürriyet
ise
mâsivamn esaretinden tamamen kurtulmaktr."^ Peygamberlik bütün âlemleri içinde toplayan büyük bir âlemdir.
Peygamberler gerçekte Allah'n yeryüzündeki
himmet
semavî (Allah'tan
(gayret),
ilâhî sahibidirler.
sevkeden •
Biri
geldi
Hz.
ve
semâ
ile ilgili)
olup yüce
kalb ve esrâr-
Mâsivâdan büsbütün syrlmlardr. Halk Hakk'a
babulardr
Peygamber:
olan,
halîfeleri
onlar.''^
Mustafa
"Aldm bana
(s.a.s.)'ya:
topla!
Ne
"Seni
seviyorum"
söylediini biliyor
deyince, o yine: "Seni seviyorum" diye tekrarlad. Mustafa:
bana ^^
Azîz
al,
Nesefî,
Ahmed
Hakikatlerin s.
Ahmed
Ahmed
1995,
s.
1995,
s.
M. Murat Tamer, stanbul: nsan
1995,
s.
Kâmü Ydmaz
(haz.),
stanbul:
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
Doç. Dr. H.
80.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynclk,
çev.
89.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, ^^
Ö^ü,
55
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, ''^
"Akln
ne söylediini biliyor musun?" dedi ve o "Seni seviyorum"
Yaynlar, 1997, ^5
dedi.
musun?"
141.
50
karbn
Bunun üzerine Mustafa: "Öyleyse bunda sebat imdi seni kendi elimle öldürteceim. Vay haline!"
verdi.
(kararl) et ki
buyurdu.
Mustafa
Bu
zamannda
(s.a.s.)
geri
dini
Senin dinine girdiimden beri bir gün rahat
al.
kalmad.
gösterenim
yerdeki
gittii
barkn ykp
öldü.
Sayg
tükendi"
dedi.
"Hâa! Bizim dinimiz nereye giderse adam kökünden söküp atmadkça, evini ki:
(Vaka
sevgiden
olan
ehvetim
ve
süpürmedikçe
yerini
olanlar dokunabilir"
Çocuum
gitti.
Kuvvetim
Peygamber de buyurdu
kendine
adam: "Ben senin dinini istemiyorum.
Malm, karm elimden
etmedim.
gitsin,
bir
geri gelmez.
Sûresi, 79).
O
kl
bir
kadar
"Ona ancak
temi^
öyle bir sevgilidir ki sende
ey
kalsa
sana
yüzünü
göstermez ve kendi vuslatna (kavurma) yol vermez. Dostun sana yüz göstermesi kendinin
için
düman
gönülden,
onu
kendinden ve dünyadan usanp
olmalsn.
Hakk'a
eylerden ayrmadkça
el
te
bkmal
ve kendi
bizim dinimiz de yerletii bir
ulatrmadkça ve
yaramyan
kendine
çekmez"
-4Doru yol üzerindesin. "A/a sratn müstakînf*
* Doruyol üzerindesin. (Rlmahl Hamdi Ya^r) Dorujol üî^erindesin. (Diyanet) Yâ
(vâki)
(koruyan,
saklayan),
Sîn
(Selâm)
ismine iarettir.
ezelden eksik ve noksanlardan salim (eksiksi^ emin, tam) için, insanlara ait âdetiere
altna
^^
aldm.
Senin
taklp kalmandan Vâki ismi
ftratn
(tabiat,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1985,
Fîh, s.
miz^aç),
çev.
179-180.
ile
mânân
Seni
kldm koruma selâmete
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 51
eritirendir
mânâsnn
Allah'n
(Sm),
doan
zuhurudur. Varlktan
kemâlin bütün yaratlmlar kaplar ve bütün hikmetleri ihtiva eden
Kur'ân'n mânâsdr.
Hakim
olan Kur'ân,
Yâ ve
üzerindesin. Allah'n bütün
Sin sebebiyle tarîk-i tevhid
mânâs Hz. Peygamberle vukua
çkma) gelmitir. Senin zuhurunun selâmet vermitir. Senin istidadnn olan
tabiî
kabiliyet)
meyil,
(birlik
kemâli
tamamlan da
(meydana
bütün gönüllere
(bir jeyin kabulüne,
Kur'ân
yolu)
katlanlmasna
gizlidir
orada
ve
açklanmtr. Allah Aziz ve
Rahim olduu
cem
için senin
halinde olan
mânân
fark edilmek üzere tafsilatl (ayrntl) ekilde Kur'ân da tenzil (nü^l,
Bu
etmitir.
indirme)
jniizden
Kur'ân
hakimdir,
hikmetlerin
bütünüdür Srât- müstakim; Hakk'm zatyla zatna tecellîsinden ibaret olan
Ahad'e
ait
müahedenin
yoludur.^'"
Herey, insan- kâmilin kalbine girebilmek müstakimden aslna ulamak Allah Rabbimdir, deyip
Hakk'
çizgidir.
durmak ve her eyi
Ancak bu doruluk geometrik
ettiimiz bir
tesbit edildii
sana îmân
Doru
demek
bir
deildir.
noktalar birletirerek elde
Resulallah! Biz senin getirdiin Kur'ân'a
îmân
Sen de Allah'tan korkuvor musun?
dedi.
ettik.
Te'viiât-Kâjâniyye, çev. Ali
Rza
Kadolu
c. 3,
Matbaas, 1988,
10.
Abdü'l-kerîm
b.
nsan- Kâmil^ çev. Se^yid Hüseyin Fevzi Paa, 425 stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 183. stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000, s. 617.
ibrahim
el-Cîlî,
stanbul: IsJtsan Yaynlar,
^^
hattr.
bir çizgi
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: s.
kestirme yol;
dorudur
gün Enes; Yâ
ettik,
En
Allah'tan bilip her yerde
takm noktalarn birlemesinden doan
Her olayda en dorunun
Bir
için hasret çeker^'
ve o srât-
görmektir^^
Srat, bir
•
için yol arar
Ken'an Rifâi, Sohbetler, Ken'an Rifâî, Sohbetler, Haluk Nurbaki, Yâ-Sîn
c. 1, s.
Sûresi Yorum», stanbul:
Damla Yaynevi,
1999,
s.
12.
52
Resulullah Efendimiz; Evet ben de korkarm! Bu}nardular. Enes;
Niçin yâ Resulallah? diye sordu. "Çünkü kalbler, Allah'n
parma srât-
arasndadr. Onlar istedii gibi
(doru
müstakime
evirir, çevirir
kudret
ve istediini
onun
için."
kalbimi
srât-
de
eder
hidâyet
yol)
iki
buyurdular.
te
bu
sebeple
müstakimin üzere istedii cihete
daima:
tesbit et (sabit kl)!
Yâ
Ve
Kûbhi,
Ey
yine:
kalpleri
ve gözleri
döndüren AUah'm, kalbimi srât- müstakim üzere
karar kldr, tesbit
En
Efendimiz
et!
buyururlard^"^
ksa, en kestirme yol bir kâmilin kalbini intihab
Çünkü her ey
kâmilin kalbinden Allah'a varr.
(seçme) etmektir.
Her ey, her ey
Hakk'a vuslat onunla, onun kalbine girmekle bulur. Nebat ha}^an
da, insan da
Bilcümle
hep aym yoldan Hakk'a kavuur^^
(isimlerin hepsi) isimler,
bütün isim ve ifadan kendinde tek
da,
bilcümle merbûblar
toplam
(kullar),
ancak
olan Allah isminde, bu bir
merkezde toplanr. Her mahlûkun, her zerrenin Rabb'na
müncezip
(çekilmesi,
ceî^b
olmas) olmas,
onun srât- müstakimidir.
doru srat, en doru yol ibdina's-srâta'l-müstakîm'âioki mazhar- Muhammedi (Muhammedi î^uhur) olan srât- müstakim, Fakat en
yani tevhiddir.
Hidâyet
^^
nurunu bulan,
temizleyen
ayar
ve
tabiat
(yabanclar,
beeriyet
Allah 'tan bajka) ve mâsivâ (dünya
tozundan kurtulan kimseye isükamet sahibi "Ku§kusu^ Allah kendi yolunda, balayarak savaanlar sever"
kirlerinden
kurcunla
(Saf, 4)
kalbini ilgileri)
denir^^
kaynam
binalar gibi,
saf
yani o saflar arasnda hiç bir
gedik açlmaz, çünkü saflar arasnda açlacak bir gedik eytanlara yol
açmak demek
olur, oysa ki yol tektir;
Kim AUah'n bu görünen
(î^âhiri)
çalmazsa, çarpmazsa, Allah ^'*
^^ 86 8''
Ken'an Ken'an Ken'an Ken'an
o da AUah'n yoludur.
yolunda bu ekilde saf balayarak
ehli
olamaz.
Ayn
ekilde, cemaat
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
66.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
116.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt: Neriyat, 2000,
s.
122-123.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
582.
EY insan 53
namaz klanlarn
halinde toplu insanlann
sk
birbirine
balanm
bir saftr.
yolu açkça
saflar da
skya yaplmalar
Kim bu
olur.
uratm
ekilde yapmazsa ve saflarda
varln
ortadan
davranmalarn
istemektedir.
zümresine katmak
için ister.
uram
için
kaldrm
Dolaysyla Allah, kullarndan
olur.
ve
gerçek anlamda Allah'n
boluklar brakrsa, Allah'n yolunu kesmek Allah yolunun gerçek
olmas
bitiik
kokuluyla), Allah yolunda
te, ancak o zaman,
gözükmü
(ancak
ve de
ve onu kesintiye ekilde
belirtildii
Bunu da, onlar yaratanlar, yapanlar Bu balamda Allah öyle buyuruyor:
'Yaratanlarn en gü^^li olan Allah ne yücedir" (Mü'minûn, 14) Allah'n
yolu ancak bu ekilde olur, çizgi
gibi.
Öyle
ki
getirecek hiçbir
boluk
olarak gözükür.
Namazda
yolunun gözükmesi
sk skya
yoktur.
bir
noktalardan meydana gelen bir
te
çizgiyi
kesintili
hale
o zaman çizginin ekli tam
Orada Allah'n
tutulan saf da böyledir.
cemaat halinde namaz klanlarn birbirine
için,
tutunmas, tek
kukusuz böyle
tpk
o noktalar arasnda o
bir
çizgi
gelmesi gerekir.
haline
durum çokluk olmasn
gerektirir.
Allah'ta,
mübarek ve yüce "esmâ-i-hüsnâ'snn, güzel
birbirine
sk skya
birbirine
tutunmasndan yaratma yolu zuhur
isimlerinin
tutunmas demektir. simlerin bu ekilde eder. Böylece
baka
sfat. Alîm sfatyla içice bulunur. kisi arasnda
Hiç
Bu da Cenâbsürekli
Hay
(diri)
isim için yer
boluk olmaz. Alîm sfatmn yannda Mürîd, onun (söyleyen), onun yannda Kadir, onun yannda Hakem,
kalmaz, arada bir
yannda Kail
onun yannda Mukît
(besleyen),
onun yamnda Müdebbir
(yöneten),
onun yamnda Rezzâk (n^k sfat vardr.
(adaletle
onun yamnda Mufassl onun yamnda Muhyi
veren),
Bu ekilde sfadarn yanyana
yolu"nun vücûda gelmesi olur. Bir
onun yamnda Muksit
diziliiyle
için, ilâhî isimlerin saf
datan), (ayran), (Dirilten)
oluan "y^^^tma
balamas
böylece
kez bu Yol ortaya çknca, bu isimlerin yanyana dizilmesine
ilâve edilecek
baka
ilâhî isimlerle,
daha dorusu o isimlerin yanyana
belirlenmi olur.
bir
eye gerek
kalmaz. Böylece yaratma ii bu
Yaratmamn gerçeklemesi
budur. lâhî isimler yaratma iinde
devamb
dolaysyla ancak bu ekilde kavranlabilirler.
dizilip
için,
varolmasyla
onlarn durumu
olarak devrededirler;
54
bu i bu
Tarikatte
adlandrlr. Öyle
ki
"Allah'n isimleriyle ahlâklarma" diye
süreç,
bu
ilâhî isimler
kulda zuhur eder, aikâr olur,
tpk o isimlerin sürekli yanyana gelmesiyle Doru Yol'un ortaya çkmasnda da zuhur edileri gibi Eer onlarn arasna yaratlta bir boluk girse, Allah'n Yolu Tek bana
eyde
ele
kaybolur.
alndnda
insan da, kendisini hareket ettiren her
Dolaysyla bütün
bir saf oluturur.
bakasna
yapar; hareketierinde Allah'tan
hareketlerini Allah için
yer vermez, böylece hiç
kimse onu bu hareketinden vazgeçiremez, onu yolundan geri
Bu
çeviremez. çevrilir.
nedenle,
onun
Sürekli
gözetierler.
dümanlarn gözü daima onun üstüne
hareketlerini ve
Böylece girebilecekleri bir
Yaplan her
boluk bulmay
her eylem bir "hat"tr, çünkü o
fiil,
yapt
fiillerini,
her eyi
umarlar.
fiil,
o eylem
ilâhî
övülmü sfatlarn ve pek çok fiillerin bir toplamdr. Dolaysyla i younlar, büyür ve âlemde karmak (mürekkep)
isimlerin,
sûretier gözükür.
ki
çizgi bir }nüzey
oluturur,
iki }Kizey
de bir cisim
oluturur. Her cisim de, bir zattan ve yedi sfattan meydana gelen
mükemmel
Kim bu
bir sureti temsil
süreklilik içinde
etmek
kendi
için sekiz
"safm,
öeden ibarettir.
kendi çizgisini oluturursa,
yaratanlar arasna girecektir.
mim
Srat, "yol" demektir Kaf, vav ve
topluluu"
anlamna
anlammda fiilidir.
anlamna gelir.
Birinci
kullanhr.
Kavme,
gelirken
ise
köktür: Birincisi "insan
"azim"
"kavim"dir
anlam,
Dieri
iki
ikincisi
ki,
"dikilmek"
ve insan
topluluu
"ayaa kalkt" anlamndaki kâme
"bir kez dikilmek" demektir. "Bir
eyi dorultmm
ve kaldrdm" anlamndaki "ka\'vemtü e-ey'e" de buradan Srat, Kur'ân- Kerîm'de "yol"
nitelendii sfattan alr:
ulatrdk" (En'âm, Cehennemyoluna
87)
"Onlan
gelir.
anlamnda geçmitir ve anlamm da seçtik ve kendilerini Strât-
"Allah'tan
baka taptklarna
müstakime
gelince,
onlan
stanbul:
nsan
(srat- cahim) götürün " (Saffât, 23)
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, îlâM A^k, Yaynlan, 1998, s. 107-109.
çev.
Mahmut Kank,
EY insan 55
Srat nitelenmeden
müstakime iaret
olarak da geçmitir,
belirli
eder: "Ahirete inanmayanlar
bu durumda Srât-
ise yoldan
sapmaktadrlar"
(Mü'minûn, 74) Srât- müstakim kldan
Bu
üzerine uzatbr.
klçtan keskin darack yol demektir.
ince,
Har
Kyamet Günü
yol.
Cennet arasnda Cehennemin
ile
Mü'min önündeki nur vastasyla bu köprüyü
onlarn gömerini karartrdk dayola dökülürlerdi" (Yâ-Sin, 66)
'TDileseydik,
Srât- müstakim, "yol" demektir. Söz konusu göre sfatlara nispet giden yol)
geçer:
edilir;
insana göre ise
yol, ilâhi
ve dinamik bir yoldur. "Hiçbir canl yoktur
ilgili
mertebeye
mânevi, sulukla (Hakka ki,
Kabbin
onu perçeminden tutmuj olmasn. Kûbbim ku§kusu^ ki Srât- müstakim
umredir" (Hûd, 56) '"Bana tâbi
ol,
dü^ün
seni
biryola
ulatraym
(srâtan
(Meryem, 76)
seviyyen). "
Üzerinden geçtiin ve Cennete ulancaya kadar Hakk'n ayaklarn sabitletirdii
srat,
ve
bâtn
zahirî (d^)
srâtu'l-Hüdâ'dr. (iç)
sâlih
etmisindir. Söz konusu
bulunur; sureti
Cehennem
müahede
üzerine
(iyi
srat,
uygun
Sen onu dünya hayatnda i§ler)
amellerinden kendin ina
bu dünya hayatnda manevî olarak
edilmez
Kyamet gününde ise sonu ise Cennetin kapsna
(görülme:^).
ba Har (toplanma),
uzanacak ekilde duyulur bir köprü olarak uzatlr. Sen de, onu
gördüünde onun kendi anlarsn üzerine
ki:
köprü, dünya hayatnda senin tabiat cehenneminin
uzatlm
Metinden kendilerini için
O
u
ürünün olduunu anlarsn. Ayrca
eserin ve
bir
köprüydü
ortaya çkar: insanlar
maherde
toplanacaklardr ve
Cennetten Cehennem ayracaktr. Cehennemi geçmek
mutlaka bir köprü gerekir.
te
bu köprü, insanlarn dünya
hayatndaki amelleridir. Buna göre insanlarn hayrl amelleri çok
olduunda, köprü geniler ve üzerinden geçmek kolay ve rahat
olur.
Srât- müstakim Ibnü'l-Arabî'ye göre Allah'n yolu anlamndaki Srâtullah, esas
alan
baka bir
bir ifadeyle "Allah'a
teoride
ulatran yol"demektir. Birlii
Allah'a nispet edilmekle
yitirdii
temel özellikler
sratiar,
kendisinde yürüyen için
bellidir.
srat kelimesinin
Buna göre bütün
yollar
dosdorudur ve bütün
veya yollar.
56
Bu nedenle de yollar yaratklarn saysnca artar. Srâtullah dosdoru yol anlamndaki Srât- müstakimdir. Bu, bütün ilerin üzerinde yürüdüü ve saidiyle (iyi ve gü^lyaratlr, üstün ahlâk katnda makbul olan) akîsiyle (her türlü kötülüü sebebiyle Hak imleyebilecek yaratlta olan, kötü huylu Hak katnda makbul olmayan Allah'a ulatirr.
ulatran genel yoldur; çünkü o çelien ve
kimse) kullar Allah'a
çelimeyen bütün
kendinde toplayan Allah ismine
isimleri
ilâhî
nispet edilmitir. Srâtullah, bütün ilerin üzerinde yürüyüp hepsini Allah'a yoldur.
Bu yüzden
hükümler buna
te
bu
Bu
girer.
srat, Ehlullah'n
nefesleri adedincedir"
çelimeyen bütün
konulmu bütün
üâhi eriat ve akl tarafndan yol, Allah'a
hakknda
ulatrr ve akiyi ve
saidi içerir.
"Allah'a giden yol yaratklarnn
Çünkü
dedikleri yoldur.
isimleri
ulatran
Allah, çelien ve
kendinde toplar
Srâtu'r-Rab, Allah'n yolu, fakat isimleri yönünden Allah'n yolu demektir. Srâtu'r-Rab, teklifin
merbubunu
için
nda onu müstakim
hale getirmek
(kul, köle) talep eder.
Senin Rabbinin yoluna geHnce, Allah ona "Allah kime hidâyet etmek gönlünü Islama
isterse,
kalbini daraltr, öyle
her kimi de
skpnr ki,
sanrsn
âyetinde iaret etmitir.
125)
tabiatndan
Bu
açar,
çkmas
demektir
sapkla brakmak öfkesinden göe
bir
ey
hakikatinin
srat, Srâtu'r-Rab diye isimlendirilmitir.
onu düzgün
gerektirmesi ve
sapm Teklif
var
ise
adeta kendi
dna çkamaz.
Bunun nedeni merbub
O yolun dna çkan,
hale getirmesidir.
ve istikametten ayrlmtr. Srâtu'r-Rab,
kalktnda
onun
çkacak " (En'âm,
Bunun anlam, onun
ki,
isterse,
teklife
baldr.
onun gerçek varl kalmaz. Bu nedenle bu
rahmete olacaktr.
Srâtu'1-azîz, Srâtu'l-izzet, Srâtu't-tenzih;
"I^et sahibi yoldur.
ve
övülenin
yoluna" (ibrahim,
Ona, zevk yoluyla ancak
zzet 1)
bütün yönlerden
ulaabilir.
perdesi
ardndan Hakk'n ayn olmas yönünden
hiçbir
yaratn
bilme
kymetli) yolu
âyetinde iaret edilen
nefsini bir veya
Rab ve Efendi olmaktan uzaklatran kimse kendisini
(yüce,
Bu
kii, isim
izzet sahibidir.
imkân bulunmayan
Bu
da,
el-Azîz'in
EY insan 57
Çünkü
yoludur.
o,
Bu
Allah'n yaratklarna indii Allah yoludur.
Bu yol, yaratlm ona
yolda Allah her nerede olursak olalm bizimle beraberdir.
yaratlm ona yükselemez. Bir o zaman Azz olmazd. Hak bize kendimiz
ini yoludur, hiç bir ulaabilseydi,
dolaysyla özellik O'na deil, bize kendisiyiz. özellikle
nsan- Kâmil,
ona
iner.
aittir.
O
izzet sahibinin yolu
Gerçekte
arif,
inmitir,
ile
halde bizler, bu yolun
olduuna
göre,
ancak Allah'ta sülük eder.
ta
Hak
u halde
Allah onun srat, bu da onun eriatdr. Ben o yola bahym, O da bize baldr: O benim yolum, ben de O'nun yoluyum. Allah, Srâtu'1-Azîz
(A^':^erin yolu)
çünkü
üzerindedir;
o
yaratandr,
dolaysyla hiç bir mahluk (yaratlm) ona ulaamaz Yaratan
kelimesi
ile
izzet
sahibinin
yolunun
herhangi
bir
yaratlmn ulamasmn mümkün olmad bir yol olduu anlaür. Bu yol, yaratmadr. Dolaysyla yaratlmlar zuhur ve tecellîsinde Hakk'n yoludur. nsan en yetkin mazhar (en yetkili ^uhur yeri) ve âlemin var edilmesinin
maksad olduuna
göre, o Srâtu'l-Azîz'dir. Srât- hass veya Srât-
Muhammed, bütün
tecellîgâh
eriatlar
(görünen yer),
toplayan
Muhammed'in
(s.a.s.)
eriat,
o
da
Kur'ân-
Kerîm'dir.
Srât-
hass,
edilmitir.
Bu
eriatdr.
'Ijte
peygamberin yoludur ve yol;
sadece
kendisine
Kur'ân- Kerîm, Allah'n sapasalam
hu benim dosdoru yolumdur, artk ona tâbi
ipi,
olun,
tahsis
kuatc si^ onun
yolundan saptrp, parçalayacak ba§ka yollara uymayn " (En'am,
Burada kasdedilen. Peygambere
^^
s.
563-566.
53)
izafe edilen yol demektir.
Suad El- Hakîm, Ibnul-Arabî Sölpüü, Yaynevi, 2005,
1
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
58
-5(Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafndan indirilmitir,
"Tenzile '1-Azîzi'r-Rahîtn "
* Çok güçlü
ve
çok merhametli olan Allah 'm indirdii
ile,
(Elmalk Hamdi Ya^r) (Bu Kuran) üstün
ve
çok merhametli Allah tarafndan indirilmitir. (Diyanet)
•
Ayette geçen tenezzül kelimesi, aynada varlkta sereyan ve yaklma, tesir temsil
mânâsna
Hakk'n gerçek de,
bir
izafî
tasarruf
(etki),
etme
(aksetme).,
vb tebih
(hen^tme),
tecellî
gelmektedir.
bir
varl
vardr, bu varlk zatnda ona
(hal bulunduu ey
ile
varl
deien)
aittir.
Hakk'n,
vardr, bu da
mümkünlerin a'yamndaki varldr. Hakk'a nispede bu varlk, dier varlklara yaydan ve Allah'n Zahir ismiyle onlara varhklarn veren
gölge gibidir. Âlem, zahiri açsndan, bir gölgedir; kendisini ayakta tutan cevheri ile
ise, ulvî (^üce)
varlk suretlerinin kendisinde
beri
olduu
hal
yoktan yaratma}! ya da kasdetmez.
Ona
deime
yaratlma içerisindedir.
üzeredir.
(aa) ksmlar
süflî
açld "Nefes-i Rahmânî"dir.
Fakat halk, yani zahir âlem, sürekli bir içindedir, ya da, yeni bir
ve
onun batn ve
bnü'l-Arabî
belirli
bir
âlemin
ve
Hak
bakalama ise,
ezelden
yaratlmasndan
zamanda âlemi var etmeyi
göre yaratma, yok olmayan sürekli
ilâhî tecellîdir.
Hak, sa}asz suretlerde zuhur etmektedir. Bu zuhur çokluuna
ramen
asla
etmez.
tekrar
Çünkü
sûretierinden her birisine nispeti^
bakadr.
"^
zat-
ilâhîye'nin
varhn
dier sûredere olan nispetinden
^"
Ebu'1-Alâ Afifi, Fusüsu'l-Hikem Okumalar çin Anahtar, çev. EkremDemirli, stanbul:
z Yaynclk,
s.
50.
EY insan 59 •
"Bi;(jüce harfler idik.
tekrar
tekrar (yay)
Birbirim!(den kopup ayrldk. Sonra
bii^ biledik.
imdi de kemâ
birlejtik.
Düen Amma
Yani
kân, bi\ ^l^^'
yamur, dolu veya çay, dere, nehir hep der^^aya karr. bazen de karamaz. Der}^aya varmadan buhar olur, sonra
kar,
damlalaarak
yamur
olup düer. Yani nüzul
(ini^)
kavsinden
sonra uruc (çk§) kavsini tamamlamaya muvaffak olamaz.
zaman ne çayb
deryaya kavuursa o
kahr,
Eer
ne derelii, ne de
buzluu...
"Muhammed, A^i^
Peygamberin
Bundan dolay da geçen
Ayette
ar gelir.
S\e
Raufdur, Rahimdir" (Tevbe, 128) Çünkü;
çok düjkündür; mü'minlere
Hazret-i
Rahmet çekmeni^ O'na
ismiyle Rasûl'dür;
rahmetine
ceza
karmamtr...
kederi
âlemlere rahmet olmutur'^^
dengi
kelimesi,
aziz
ve
bulunmayacak
benzeri
derecede deerli ve erefli olmak, güçlü ve yenilmez olmak; güç, iddet, üstünlük mânâlarna gelen izz veya izzet kökünden sfat olup, deerli,
erefli ve
güçsüz mânâsndaki kuvvetinin
kadîm
uramadm
zelilin
kart
büyüü
olan Aziz, Allah'n kudret ve
olduunu ve
ifade
eder.
yaratklardaki
Sevgisi de
doyumsuz güzelliine
saltanatn
en
daima üstün gelen demektir. Zayf ve
ait
gibi
deiiklie
en yüce olan. Ancak
bu yüce
sevgide,
ilâhî
balhn
da
mevcuttur.
takm kuUar vardr ki onlar azizdir, sevgilidir ve Yüce Tanr onlara taliptir. Âklarn bütün vazifesini onlar yerine getirir. Âkn: "inallah eriiriz!" dedii gibi, Yüce Tanr
Tanr'nn
bir
sevilirler.
için
da:
"O
Ayette
garip (A^î<^ isterse!" der.^^
geçen
rahim
varlklar arasnda 1
Hak
kelimesi,
ayrm yapan
sfatmn
iaret
bir merhamettir.
etdi merhamet
Yani burada Cenab-
kendisine inananlara gösterecei daha özel dairedeki rahmet ve
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
Abdü'l-kerîm
b.
stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000,
ibrahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
man- Kâmil,
c. 1, s.
çev. Seyyid
s.
31.
Hüseyin Fevzi Paa,
421.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1985,
Fih, s.
çev.
157.
Meliha Ülker Anbarcolu,
60
merhameti
Bu
koymutur.
ifadeye
da
yaradl
bir
düzenidir.
Kendisine inanan ve böylece hayr ve güzellii izleyenlere özel bir
rahmet
göstermek
tavr
olacandan
âlemleri
beklenir. Aksi takdirde
Firavun'un bir fark
ile
errin
hayrla
eitip
gelitiren
oluta hayrla errin,
olmamak
mudaka karanln Musa
kudretten
kla
gerekirdi ki böyle bir
hayat srrna ve tekâmül gerçeidir.
göstermek
farklarm
bir
ey
varlk ve
^'^
Rahim, Rahman'dan daha hususi. Rahman da Rahim'den daha umumidir. Her eyi kaplayan ve feyzidir. Müttakilere
Rahman
içine alan rahmet,
isminin
ve zekat verenlere mahsus olan rahmet, Rahim
isminin feyzindendir.
Hasl Rahman içine ceza
Rahim
nerede olursa olsun, nasl bulunursa bulunsun ve
karsn karmasn,
her çeit merhamete amildir. Fakat
karmayan
ismi böyle deildir. Zira o, yalmz içine ceza
rahmete mahsusdur. Bundan dolaydr
isminin ahirette
meydana gelmesi daha
nimetlerine ceza
kederinin
isminin
Hz.
kuvvetlidir.
karmasna imkan
ki Rahim Çünkü cennet
yoktur.
te
bu
feyiz
srf Rahim
tecellisidir.
Peygamber:
Kur'an'n
bir
"Ümmetimin ifas üç eyden yahut
ayetinde,
bal
yalamakta,
birindedir.
yahut
Ya
atete
dalamaktadr. Fakat, ümmetimin atete dalanmasm arzu etmem."
manasnda olan hadis-i erifte atele dalanmay arzulamad için Cenab- Hak ona: "(Muhammed), -A^^ ismiyle Rasül'dür, Rahmet çekmeni^
O'na
ar
gelir.
Si^e
çok
düjkündür;
Rahimdir. " (Tevbe, 128) ayetinde 'Rahim'
mü'minlere
adm vermitir.
Rujdur,
'^^
Rahim, ntikam almadan, azarlamadan, ayplamadan, tevbenin eklini de kendi öretip sonra da affeden demektir.
94
Yaar Nuri
Öztürk, Kur'an'n Temel Kavramlar, istanbul: Yeni Bo)at, 1994,
s.
417 ^^
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
c. 1,
nsan-
Kâmil, çev. Seyyid
s.420-421.
Hüseyin Fevzî Paa,
EY insan 61
Azîzü'r-Rahîm
birlikte zikredilince
mânâ daha
îmân evkiyle seven, O'nun saltanatna büyük Allah'n sonsuz sevgi ve merhametinin
bir
tecellîsi
Skntlar güzel karlamak Rahîm
O
sevgiliyi
hürmetle
snana,
netleir.
zuhur eder
isminin tecellîsidir.
Celâlin içinde cemâli görebilmek, hatta Celâlin Celâl gibi
gelmemesi Rahîm isminin tecellîsinden kaynaklanmaktadr. Özel korunma altnda olunca olaylarn çirkinlii kiiye gözükmez
Tâ-Hâ
Ey Muhammedi Kur'ân / sana skntya düvesin Ancak A.llah 'tan korkan kimse
için bir
diye indirmedik.
öüt olarak,
Yeri ve gökleri yaratann katndan yavaj yava§ bir
indirilirle
(onu)
indirdik.
O Kahmân Arj'a hakim oldu
(Tâ-hâ, 1-5)
meknun (sakl, gi^li, örtülü) olan Kur'ân'n furkan olmasn ve kalbinin mazhar üzerine zuhurunu senin zahir olarak men etmemen için benliinin ve neen sfatnn üzerine galip olan ve kuvvetiyle onlar kahr eyleyen ve Senin gaybnda (vücûdunda gayb
cümle sfatlarnn kemâlinin
(aça vurma) sim)
ile
Hakîkat-i
Rahîm olan
olan, gizlenen)
tecellîsiyle
Kur'ân' senin üzerine izhar
Zat'tan tenzildir
(A-:^i^ü'r-Rûhîm
(iniktir)
Muhammediye, Allah'n insanda
tecellî
etmesi
Rahîm
ise özel
hakikatidir.^^
•
Rahman, genel kapsaml anlam olan
özel bir isim,
öyle ki Rahman, tüm herkesi rzklandran demektir. Rahîm ise, sadece mü'minleri, iç dünyalarnda huzurlu ve baarl bir hayata erdirendir. Rahman, anlamh
genel/cins
iyiliklerle
rahata erdiren;
demektir.
Rahman
teveccühlerinin
^'^
^^
isimdir.
Rahîm
sfat,
(yönelme,
ise nurlarla
tecellîlerinin
nasib
ve
aydnlatp huzura erdiren
açlmasyla;
müyesser
olma)
Rahîm sfat lutfedilmesiyle
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Ya^nnevi, 1999, s. 12. Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Te'vilât-Kâ^âniyje, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988, c. 3, s.
10.
62
Rahman, îmâna götüren eyle; Rahim,
kendini gösterir.
irfana (ilâh
hir feyi\ olarak kâinatn srlarn bilme kudreti) ulatran eyle
Rahman, irfandan bahedilen
eder.
(baijlama, affetme)
Rahîm,
eyle;
tecellî
gufrandan
bahedilen eyle görünür. Rahman, gufrandan
Rahîm rdvândan (ra^ olma, honutluk) Rahman, gizlenen eyle; Rahîm, ru'yetin bahedilenle (görme) gösterilmesiyle tecelli eder. Rahman, O'nun her eyden syrlp kendisine yönelen kasd ehlini muamelatta baarya bahedilen
eyle;
tecellî eder.
Rahîm, vecd
erdirmesiyle;
ehlini vuslat (kavurma)
erdirmesiyle kendini gösterir.
yapmas ve onlar kollamas;
olan eyleri, en güzel bir ekilde
Rahîm
ise,
yolunda hakikate
Rahman, Allah'n kullarnn yararna
onlara zarar veren eyleri onlardan
savp onlara özen
göstermesiyle kendini gösterir^^
Allah
Meleklere
peygamberler
tâlim
bilâ-vasta
buyurduundan
melekler,
Allah arasnda vasta olmaktadr. Peygamberler ise
ile
bizimle melekler arasnda vastadr Peygamberimiz Kur'ân' bizzat
üka eden deil, ancak O'nu telakki mahallidir. Cenâb- Hakkk'n ilka
buyurduu kelimât
hidâyet rehberidir,
te'vil
telakkiye
memurdur. Peygamber
yoluyla deil
Hz. Peygamber, güvenilir, salam,
yanklarna
(Kalem,!)
andolsun"
bahsedildii
bir
Âdemoullarnn
bi'1-vasta
sözlü ve "nun, kalem
srlarmn
âyetinin
Ekremdir.
Habib-i
her ferdine
doru
Onun
hemen uzanveren yüce
ve
kendisine
rahmet
eli,
bir eldir.
Güzel ahlâk ve yüce davramlar bütün resullerde vardr. Fakat hepsinde mevcut olan güzel ahlâk ve davranlardan hiç ki
Hz. Peygamberin
(bajtaa)
olmasn.
}öice ahlâk,
Onun
biri
yoktur
o güzel ahlâk ve davrana sertâc
kemâlât ve üstünlüü saylamayacak ve ifade
edilemeyecek kadar çoktur
Akpnar,
^^
Ali
^^
Ahmed
I^ari Tefsir ve Ku^eyrî'nin Besmele Tefsiri,
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, 100
Ahmed
1995,
s.
s.
39.
79 (haz.),
stanbul:
167-169.
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996,
s.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz Dr. Ali
Can Tad, stanbul: Erkam
EY insan 63
Muhammed ramen
Nurunu, vahyini ve kudretini Allah'tan alan Hz. (s.a.s./in fikir
Âl-i
mran
danmak
159.
sûresi
dabr,
Eer
Muhammed,
kaba ve kat
giderlerdi.
öyle buyuruluyordu: "Allah'n
âyette
rahmetinden dolay, ey
davrandn.
kimseye minneti yoktu. Buna
için
Onlar
mafiret
affet,
kar yumuak
sen onlara
olsaydn, üphesiz etrafndan
kalbli
dile,
dan,
onlara
karar verdiin an, yine Allah'a güven. Hakikat
budur
ki
fakat
Allah,
kendisine güvenenleri sever."
insanlarn
bütün
suçlar,
bütün
yüzlerine vurulsayd, hayat daha
ayplar
mükül
tarafndan
büyükleri
olurdu.
O,
aslan
tarikat
düünce ve duygularn biUr. Fakat srlarn sana söylemek öyle dursun, bu ayp düünceler bir güzel tebessümle
elbette
senin
syrlsn ve yok olsun
örtülsün, günahkâr derisinden güler, bilmezlikten,
Mîrâc
gecesinde
duymazlktan gelmeyi
Muhammed
Hz.
doru
(s.a.s.)
bulur
diye yüzüne
"^'
ümmetine
Allah'tan
rahmet ve mafiret (batlanma) diledii zaman ulu Allah, "Her dilein kabulümdür" buyurdu "Senin ümmetin daima üç bölük olacaktr isyan edenler,
itaat
türlü su dilerse, Allah'larna
edenler ve çölde susuz
kar
rahmetimi ve mafiretimi, senin edenlere
görmek
saadetini ise,
onu
kavimleri
gördüler.
âlemimi, benim ruhlara
bana varma yolunu
'''^
Ken'an Ken'an
Benim
sonsuz
güzelliimi
buyurdu.
kendi istidatlar
ölçüsünde
ne
senin ümmetin, benim maneviyat
bahettiim
isteyenlerdir.
gitsinler diye veUlerimi
'•^^
Ama
kullarna göndereceim. taat
sunacam"
o susamlara
"Musa'nn ve isa'nn diledilerse
öylesine özleyi duyanlar. Ben,
âsî
vereceim.
cennetierimi
kalmlar ne
ilâhî kudreti, bir tek
Onlara
söyleyile
diledikleri yolda
doru
örnek göstereceim"'""
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, istanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
442.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
552.
64
-6Atalar
uyarlmam, bu yüzden kendileri
içinde
de gaflet
kalm bir toplumu uyarman için indirilmitir.
"Li
tünzira.
kavmen mâ
âbâühüm fehüm
ünzira
âfilûn"
* 'Pahalan korkutulmam§I sakndnlmam^ ve kendileri de gafil olan hir kavmi
korkutup sakndrman
için.
(Elmalk Hamdi Ya^r) A.talan uyarlmam^, buyü:(den kendileri de gaflet içinde
uyarman
için indirilmitir.
kalm bir toplumu
(Diyanet)
-7Andolsun
ki
onlarn
etmilerdir.
çou gafletlerinin cezasn hak
Çünkü
iman
onlar
etmiyorlar.
"Lekad bakkal kavlü ala eksedhitn fehüm lâ yü'minûn"
* Andolsun ki onlarn çounun
üî^erine
a^ap
söî^ü
hak
olmujtur.
Onlar îmâna
gelmeler (Elmalk Hamdi Ya^r)
Andolsun ki onlarn çou gafletlerinin ce^^asn hak iman
etmiyorlar. (Diyanet)
etmilerdir.
Çünkü
onlar
EY insan 65
•
ad geçen "inzar" ettirilmesi srrdr
kelimesinin
Ayette
mânâs;
bir
gerçein kalbe
"^
intikal
stidatlarnn tamamlanmasnda babalarnn
ulaan
kavmi azap ve ceza
bir
babalar uyarlmadüar.
istidadarnn
ile
ulamad bir dereceye
uyarman
için indirilmitir ki
Onlar geçen ümmetlerden hiç
ulaamad
bir
birisinin
hadde vararak kendilerine verilmi
olan isddatlardan gafildirler.
Kaza-y sabkta çoklar üzerine ekya olmalaryla hüküm
olmutur (Fehüm
lâ
yuminûn)
Ekya
olmalar hakknda
sabit
hüküm
ve
kaza olunanlar, îmân etmezler. Zira senin ortaya çkman zamannda isüdatiar kuvvetli gibi serde
"Kim
olduu zaman hayrda
said olanlar kuvvetli
akî olanlar da kuvvetli olur
Allah', meleklerini, kitaplarm, peygamberlerini ve âhiret
gününü
inkâr ederse,
Allah'n lânededii,
üphesiz derin
kld
sar
bir
sapkla dümütür.
Muhammed,
Ayette
ad geçen
O'nun
ahs
indireni
kararlam
anasmn karnnda,
deimez
ve kör
tefekkür
edebilsin?
Kur'ân'n
olan levh-i
said saiddir
mahfuz hükümleridir "akî
anasmn karnnda"
te
bu
kader hükmüdür.
olmalar hakknda
said ve akilerin
"^*
dilsiz
Kur'ân'n hakikatini anlamayan
nasl
hüküm
Peygamber Efendimizin zuhuru
^^^
manas; sar,
nasl anlayabilsin?
iler ezelde
Ekya
"gaflet" kelimesinin
Kur'ân'
indirildii
akidir
midir? (Nisa,
hikmetlerini nasl düünebilsin? Kur'ân'n nüzulünü nasl
kavrasn?
Asü
kilidi
23-24)
da gerçei bilemediler.
oldular
te
ve gözlerini kör etüi bunlardr.
Bunlar Kur'ân' düünmezler mi? Yoksa kalpleri 136;
olduu
ve kaza olunanlar, îmân etmezler. ile,
hakikatinin aikâr
olmas
ile
zuhuru iddedeniyor.
Haluk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul, Damla Yaynevi, s. 14 Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîy\'üs Semerkandî, Te'vilât--KA^âniyje, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988, c. 3, s.
11.
66
Güne
gül'e vursa
kokusu aikâr
olur,
çöplüe vursa
pis
koku aikâr
olur.
Allah yarattklarna ancak istidatlarnn gerektirdiini, verir.
uymusa onu
takdir eder.
insan cisim ve ruhu, insan istidad ve
davranlar
Kaderinde hangi ismin zuhuru ona
nsan menisinde
yazlm
olup,
arzuladn
kendi
insan
cisim
ruhunun var olmasnda
ve
mecburdur. Kendi istidadnn var olmasnda da mecburdur. Ancak
davranlarnda özgürdür Firavun Musa'ya sordu: "Rabk'n kimdir ya Mûsâ? Müsâ
icâbn
Biî(im Rabbimiîi öyle bir Allah'tr ki her jeje kendi hilkatinin
sonra o i§in
yaplmas ona Srât- müstakim
oldu ve o
iji
cevap verdi:
yapmak
verdi,
için o
kimseyi bu jeye smarlad, hidâyet eyledi"
Her ey
bir
olduu
isme mazhar oldu, demek, o ismin mazhar
vazifesini yerine getirmesi demektir
Kip kendi canna uyan
mahfuza yapl
bir
Bu
hareketi yapar.
ad
Bu
ad
ad
iyi bir
ise,
ki,
her insann levh-i
Her aln yaksnn, daha
vardr.
bulunduu bu mânevi levhada neya:^lm§ bu levhadaki
demektir
ise,
dünyada bu
hakikatte o
adn
eî^^elde
ya^lm§
tecelli eder.
Kiinin
icab olan hareketi yapar.
isim orada kötü bir isim olarak ya^lmijsa kiinin dünyadaki hareketlen
de kötü olur.
Hulasa bu isim kahrdan
ve
cemâlden neye delalet ediyorsa sahibinin de dönüp
dolap karar klacayer orasdr. Araplar Hz.
Muhammed
kabul etmiyor, Yahudiler
(s.a.s.Jl
ise
tasdik ederken getirdii
mesaj kabul
ediyor, ancak
mesaj
yanl adam
olduunu düünüyorlard
'05
Azîzüddin Nesefî, Tasavvufta nsan Dergâh Yaynlar, 1990, s. 98
Meselesi,
çev.
stanbul: Kubbealo Neriyat, 2000,
'"<>
Ken'an
'O''
Martin Lings, H^. Muhammed'in Hayat, stanbul:
Rifâî, Sohbetler,
Mehmet s.
Kanar, stanbul, 136
nsan Yaynlar,
1990,
s.
85.
EY insan 67
•
ad geçen "Hak" kelimesinin mânâs; bir eyi salamlatrmak ve o eyin salkl oluu anlamna gelir. Hak bâtln zdddr.
Ayette
Hak Allah'tr. Bunun kant olmasdr" •
"Allah hn
Hak, onlarn taptklarnn
ise
bâtl
(Hacc, 62)
Hak peygamberlerin getirdii eriat veya hüküm demektir. Bu eriat veya hüküm insanlara kendisiyle ve birbirleriyle ilikilerinde canl bir yöntem sunar. Seni müjdeci ve korkutucu olarak bak batlla kanftrmaynifi (Bakara, 42)
•
Ibnü'l-Arabî'de
açsndan
eyamn (ortaya
Hak
her
türlü
Hakk /
özellik
ve
ilikiden
so^at
zat
oluu açsndan Allah'tr. Hak bütün eder. Çünkü eya Hak ile zuhur etmitir
suretlerinde tecelli
çkmtr). Bu nedenle
âlemini
görme)
âlemi
arif bilir ki:
tecellî
kötülükten
Gördüü
her
ey
Hak'tr
müahede Hak bâtln zddna
ve yaratklarn zatlarnda
edilirken
(yokluk— kötülük) varlk ve
Allah
gönderdik (Bakara, 119)
deil, âlemin ilah
Hak eyamn formlarnda (Allah
ile
^°^
Allah'tr.
iyiliktir.
ibaret
yokluktan
srf
iyilik
olsun
diye
çkartmtr. Hakk'n bundan murad ise sadece varlktr. Çünkü dünya diyarnn bir yüzü mevcut olmas itibariyle Hakk'a bakar; içindeki eylerin yok olmas ve kendisinden ayrlmas itibariyle dier yüzü Hakk'n dndaki eye bakar. Kesinlikle bâtl yoktur.
Varlk
bütünüyle Hak'tr.
Bâtl yokluu
gösterir.
(Mevaki, 79)
Bâtl yokluktur, onun varhkta bir gerçeklii yoktur.
da hak
(gerçek)
Varlk
hakikati
Söz konusu
'"*^
^0^
Varb
olsayd, o
olurdu
iki
özünde
tek, iki
veçhesi itibariyle ise
çift
yönlüdür.
veçhe Hak ve halk, Rab-kul, bir-çok, kadim-hâdis
Suad El-Hakîm, thnü'l-Arahî Söküü,
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 219 Suad El-Hakîm, thnü'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005, s. 219
68
gibi
skça tekrarlad
bnü'l-Arabî'nin
Burada Hak hakikatin bütün kadimlik
veçheleridir.
anlatlan
terimlerle
çift
özelliklerini
kendinde toplayan veçhesiyken, halk hakikatin dier veçhesidir
ve sonradan olmuluk
Hakk'n
kendinde
özelliklerini
mazhar ve tecellîgâhdr
bir
toplar.
{olu§ yeri).
O
(yüî<^
Halk gerçekte
halde
Hak varln
asl ve hakikatidir,
Hak
âlemi yönlendirir, âlem de Hakk'.
görmez
misin:
(Bakara,
2: 1
86)
Hakk'n öyle söylediini
"Bana dua ettiinde dua edenin duasn kabul ederim"
Duaya karük vermek yönlendirme deil midir?
Bütün olu beden ve
ruhtur,
varhn yaps bu
Hak karsnda âlem ruh karsndaki beden
ise
ayakta durur.
gibidir
hüviyeti kulun iitmesi, görmesi ve bütün kuvvetleridir.
Tanr'mn Kul
ikisiyle
kendi kuvvetieriyle vardr.
vardr. Kulun
d yaratlmlmn
O
Hak
halde kul
sureti, içi
ve hakikati
sayesinde
ise
Hakk'n
hüviyetidir
Âlem çok
olsa bile tek bir hakikate döner:
Varlktaki her
ey hak; görülen
Hak yaratlm
her
her
ey halktr
eyde zuhur eder ve gözükür.
O
halde
Hak
her
anlayta bilinen ve her
anlaytan sureti
gizli
kalandr.
Bunun
biricik
istisnas
"Âlem Hakk'n
ve hüviyetidir" diyen
kimsenin anlaydr:
u
halde
Hak
Zâhir'dir.
Ayn zamanda Hak
zuhur eden her eyin ruhudur, bu durumda
Hak
adalet ve insaf
Hak Bâtn'dr anlamna
gelir.
Bunlar
ise,
insan- kâmilin
nsan- kâmil her hak sahibine hakkm verir; Allah da her eye yaratbm vermitir (Tâ-Hâ, 50) Hakk'a özgü olan i yaratma (halk), insan- kâmilin âlemden ayrld yönü ise hak'ür. Bu sayede
özeUiidir.
EY insan 69
hakkn
insan- kâmil var olan her eyin neyi hak etdini büir ve ona verir.
te bu özellik insaf diye isimlendirilir.
Hak,
doasnn karlnda
farz
Hak
insann takip edecei
dünyaya, tabiat
hak
Çünkü
ise âhirete aittir.
tabiat her
demektir:
Gybet, hak deildir, ama dorudur. Gybet t(aman
olduu
arkasndan
bir feji
üf^ülecei
dorudur, ama hak
çünkü hak zorunlu olandr.
deillerdir;
bazen
olur;
Bu bazen
ise gerekli
^abalann:^ oullarn^
gerekli olabüir ve
olmaz, bu durumda hak
evler si^ce A.llah'tan, sevgili ise,
milleti
e^krini^ akrabaniî(^ elde
karde^lerini;^^
durgun gitmesinden korktuunu^
ettiinizi mallar,
Peygamberinden
Allah 'in buyruu
doruyola
gelene
eri^time-:^'
savamaktan daha
ve A.llah yolunda
kadar
bekleyin '
hojunuî^a giden
ticaret,
Allah fâsk (günahkâr)
(Tevbe, 24)
Böyle olan bir kimsenin, imtihan günü, içinde olan ey, Allah Teâlâ buyurdu:
üstü döner.
Dünyay
11) Fakat asil olan
da
âhireti de kaybeder,
strab
dinmedi.
oullarn
(î^oraki,
sevgilisi tevbesini
Ama
blis
kenanndaymij gibi
ba§na
bir belâ gelirse yü^
sevgiliye
gösterij
muhabbeti
için)
idi.
220-221.
aslî
imtihan
Adem
kabul edinceye kadar kalbinin
kovulur
arkalarndan,
Suad El-Hakîm, Ibnü'l-Arabî Söküü, s.
biryar
de içinde olan meydana çkt. Çünkü
önlerinden,
Yaynevi, 2005,
dna çkar.
ipe apaçk kayp budur" (Hac,
kimse sapmaz. Adem'in
ikisinin
yüz sene alad,
Allah 'a
bir iyilik gelirse yatdr,
blis'in ibadeti ise taabbüdî
zamannda her
'"^
'T^nsanlar içinde
Ona
kulluk eden vardr.
iki
Doru
ama dorudur
'T) e ki:
idi.
duyaca
kimsenin
(bir
kovuculuk vb. eyler
söyleme)^
hal üzere bildirilen eydir.
bu durumda hak deil,
eyi mubah
ise yasaklar
Hak mutlak doru
•
yöntem olarak
klnm eriat anlamndadr.
sayar,
ise,
bir
çev.
kovulmaz yanlarndan
Ekrem
derhal
Âdem
yörelerinden.
Demirli, stanbul:
Kabalc
70
salarndan sollarndan
neyin
gizli
kendisini
balayp
alamas,
sevgilisine
olduunu
kiinin
nasl
baka snacak
kabul
tevbesini de
kalpten
u
kimse
kabul
Çünkü,
etmitir.
etti.
O,
bal bulunduunu
olmadm
gösterir.
anlayan, savatan geri
Tevbeleri
u
ettikleri için
kabul
onlarn tevbesini
"Allah'n Resulü'nün
âyette var.
sevindiler.
Allah yolunda
çkmayn"
mallaryla ve canlaryla cihad holarna gitmedi" "Scakta savaa dediler.
te
De
bu
ki "Cehennem atei daha scaktr"
frkann
iki
birinden
eyhin hatr
"Geniliine oluncaya
hali
kadar
mücâhedesinden
stirab
oturmaa tevik soutmaya çalr
dinmez.
eder.
gibidir.
yapt
Kyamete
Hattâ kasden
vardr
ki
de
vardr
ki
nefis
bakalarn da çalmayp
âklarn
kalplerini
suluktan
onlar da kendileri gibi olsunlar. Birincinin hali gibidir
kincinin hizmeti de
ibadette ve Allah'n teklifi
karsndaki
hali
kadar her ümmette onun dengi mevcuttur. Bina
temelsiz durmaz. Temeli
"Ok
öyleleri
Ta eyh kendisinden raz
Öyleleri
diyerek
eyhine hizmeti, Adem'in sevgideki blis'in zoraki
(Tevbe, 81)
durmakla sevinir" Mücâhede yolu güçtür,
geri
ki
o mürîdlerden
onlara dar gelir"
Erhamü'r-Râhimîn'dir."
Allah
bilselerdi"
her zaman böyledir. Hatta mürîdlerden
incinse
ramen Arz
keke
kalm üç
merhametli olandr"
eden,
kalmalarna
"Bütün
sktrp,
kendilerini
nefisleri
Allah, tevbe
oturup
kalanlar,
geri
sevgilisi
sözünde de geçmektedir:
(Tevbe, 118) blis 'in benzeri de hilâfna,
ibadetinin
Adem'in de
gösteriyor.
ramen, yer onlara dar gelerek
A.llah 'tan
Kovulduktan
kendisinden raz oluncaya kadar durmadan
Adem'in benzeri Allah'n genijliine
oldu.
alamad. te, bu onun önceki
sonra hiçbir zaman
altnda
saptrmaa raz
girip
salam yap
ki
bina
salam
olsun. Beyit:
öldürmediyse ilâç kolaydr.
Yayn
inhinas (bükülme, yay eklini alma) erilik deil, rüku dur"
1" Niyâzî Msrî, rfan Sofralar, çev.
Neriyaü,
s.
107-109.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
EY insan 71
Bu
da
hafzlar nasl olup
ayorum"
Yemin
koucu
gibi,
derse
edip
öyledir,
yine
11,
12)
anlamyorlar, buna
"Falann sözüne bakma, o her ne
bilhassa kendisidir:
seninle
ahvalini
duran düjkün" (Kalem, 68: 10) diye erhettii
koguculukla sö^ge^dirici, iyilii 4:
ariflerin
böyledir"
aratrc
Kusurlar
der.
saldrgan günaha
önleyici,
dadanm§tr (Nisa,
nsan
Hele Kur'ân ne garip, kskanç bir sihirbazdr.
hasmn kulana anlayaca ekilde, açktan hasmn ondan (O mânâdan) ve tadndan haberi
kendisine öyle balar ki
aça
fsldar. Fakat
olmaz, yahut da bu tad gerisin geriye alr,
mühür vurdu (Bakara,
2:
Ondan
hatmediyor ve anlamyor!
Tanr
buyurulduu
7)
anahtar o kadar
o kadar
latif,
Tann onlarn yüreine
ho
ne kadar
gibi
iitiyor,
söz ediyor, fakat yine kavramyor:
kahr ve anahtar da
Latiftir,
çalar.
latiftir.
latiftir ki
Ama O'nun açma (fetih) anlatlamaz. Eer benim
parçalarm bütünden çözülecek, açlacak olursa, bu O'nun sonsuz lutfundan ve
açclndan,
sakn benim
için
örtmek
için
lutfudur.
esiz fatihliindendir.
suçlandrmaynz. Çünkü
o, arada
ve
hastal
iin gerçeini
bulunuyor. Beni asl öldüren onun benzeri olmayan
Bu
çekilen
bçak veya klç, yabanclarn
uursuz gözlerin katlin uzaklatrmak ve kapatmak
bize
bu
bakmndan,
"
içindir
eyh
Sadreddin'in ashabndan bir
yanmzda içtiler mdr?" dediler. Ben
geldiler,
gözlerini,
görmemeleri
hakikatini
Hristiyan cerrah öyle anlatt: topluluk
Ölüm
ve
bana:
"Isa
sizin
Tanr'mn bunu bilhassa gizliyor ve inkâr ediyoruz" dedim Mevlânâ bunu iitince, "Tanr'mn dümam yalan söylüyor, hââ! Bu olamaz. Bu eytann arabndan sarho olup yolunu ve Tanr'mn kapsndan zannettiiniz gibi Allah
olduunu
var
biliyoruz. Fakat dinimizi
de: "Biz bir
korumak
için
arm
kovulmu
olan bir
hilelerinden bir
olur da
sözüdür. Yahudilerin oyun, düzen ve
kaçm, boyu
bucak bucak
adam nasl
öyle ki
düüün bu
yedi kat
iki
arndan daha
göün
ksa, zayf
koruyucusu olur?
Hem
bu göklerden her birinin kahnl, gidilecek olsa, be yüz yl dier göün arasndaki uzunluk be yüz yl var.
sürer ve bir gökle
Her
birinin
kalnl be
yüz yl ve birinden ötekine olan
"- Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi stanbul: Milli
Eitim Basmevi,
Mâ
1990,
Fîh, s.
çev.
213-214.
be
misli
Meliha Ülker Anbarcolu,
72
onun elindedir. Bu zayf adam nasl bunlarn idare edicisi olur ve bunu senin akln nasl alr? Bundan baka isa'dan önce yerin ve göün yaratcs kimdi? Tanr zâlimlerin denizlerin tasarrufu
dediklerinden münezzehtir," Sonra Hristiyan'n: "isa'nn toprak olan
ksm
ksm
topraa, pak olan
ise
pâk olana
söylediler.
Mevlânâ buna cevap olarak dedi
Tanr
o halde ruhu nereye gitmi
ise,
Eer Isâ
ki:
gitti"
"Eer
olabilir?
dediini
isa'nn ruhu
Ruh ancak
ashna,
ise, o halde onun gidecei bu inanc babamzdan bulduk ve onu kendimize din edindik" dedi. Ben de ona karlk olarak dedim ki: "Eer babandan sana, kalp para ve bozuk altn kalm olsa, sen onu ayar tam baka maddelerden saf ve temiz bir altnla deitirmez misin, yoksa bu kalp altn üstün mü tutarsn? Babandan sana çolak bir el miras kalsa ve sen bu çolak eli düzeltecek bir ilâç ve doktor bulsan, bunu kabul etmez misin? Bu çolak el bana babamdan böyle kald. Ben bunu bozmak, deitirmek istemem mi dersin? Sen babann, yaayp öldüü bir yer ve yurtta büjKiyüp yetisen, orann suyu tuzlu olsa, sonra bundan baka suyu tatl, topra verimli, ahalisi shhatte bir yer ve yurt bulsan, sen o fena yerden buraya nakletmek, daima onun tath suyunu içmek ve bütün hastalklardan kurtulmak istemez misin? Yoksa biz bu yer ve yurdu, bu hastahk yapan tuzlu suyu ile bulduk. Burada kalacaz deyip oraya yapr kalr msn? Kat'iyyen bunu
yaratanna gider.
asl ve Yaratan
yer neresidir?" Hristiyan yine: "Biz
Tanr sana babann görüünden baka bir görü ve iyiyi kötüyü a5^rdetme kuvvetinden baka bir kuvvet vermitir. Sen bunlar ilet, yoklua sürükleyen deil, doru yola götüren bir akla uy... akl ve duygu sahibi bir kimse söylemez.
aklndan baka
bir akl,
Yora'n babas
eskici
idi.
Sonra sultana intisap
etti.
Sultan ona,
padiahlara hizmet edep ve erkânn, silah kullanmay öretti. Yüksek mertebelere çkard. O: "Biz babamzdan eskici olarak
dünyaya
geldik,
istemeyiz.
eskici
Sen bize
olarak
çarda
kalmak
bir
isteriz.
dükkân
aç.
Bu Orada
mertebeleri eskicilikle
demedi. Meselâ köpek o kadar aahk olduu halde, av avlanmak sanatm öreniyor. Sultann avcs oluyor; anasndan,
uraahm"
babasndan örendii, gördüü, samanhklarda, ykk yerlerde yatmay ve le yemeye kar olan hrsn unutuyor. Sultamn alaymn arkasndan gidiyor. Av arkasndan kouyor. Doan da böyledir. Sultan ona terbiye verdikten sonra o: "Biz babamzdan dalarn izbe
EY insan 73
oturmay
yerlerinde
ve
le
Artk
örendik.
yemeyi
sultann
davulunun sesine ve avna rabet etmeyiz" demiyor. Hayvan, akl
ile
babasndan anasndan varis olduu eyden daha güzelini bulduu ona sarbyor. Böyle olunca artk akl ve temyiz (iyiyi kötüyü
vakitte
ayrt etmek)
bütün yaratklara üstün olan insann, bu hususta
ile
aa olmas pek kötü
Bundan Tanr'ya snrz. Evet dorudur. Eer derlerse ki: isa'nn Tanr's onu i'zâz etti (sayg gösterme, ikramda bulunma), kendisine yaknlatrd. Kim ona ha)^andan daha
bir eydir.
hizmet ederse Tanr'ya hizmet, kim ona
etmi
saylr.
ise, Isâ
Eer Tanr
Ona yaplan
sevmektir.
Tanr'nn gayrsndan
iin
Nefse
malup
ilâhî
ilham ve Rabbani
Kul
ilâhî
lâyk
olan sevgi yine Tanr içindir. Bu Her eyin sonu O'na varr' ^^
sonunu görmektir. Akibeti görmeyen akl
hassas,
nefistir.
Onun kendisine uymak Onu sevmek Tanr'y
ibadet Tanr'ya ibadettir.
böyle senin Tanr'na kadar gider.
Akln
olan akl, nefis haline gelmiür""^
yardm
sadece nefse yönelik olur''^
haberlere muhtaçtr, çünkü kul Rabbine müstehak ve
olan
Rabbndan
ve
eyleri
gelen
emirlerini ve
kulluunun
haberlerle
gerektirdii
örenebilir.
te
yasaklarm örenince, Allah'n
kulluk görevini yerine getirince, kendi nefsini bir
tanyan kimse, Rabbini de böylece
kimse
peygamber gönderdi
vastasyla gösterdiini, bununla fazlasyla göstermitir. Bu,
peygambere uymak, Tanr'ya uymaktr. deil.
ederse Tanr'ya itaat
itaat
isa'dan daha üstün bir
ise,
tamm
eyleri
insan,
hakkm
ifâ
tamm
olur.
olur.
ancak
Rabbinin edince ve
Kendini
Rabbini tamyan
Rabbinin emrettii ekilde de Rabbine kulluk yapar'
"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ Fih, çev. Meliha Ülker Anbarcolu, Eitim Basmevi, 1990, s. 193-197. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl stanbul: MilH
(haz.), stanbul: MilH Eitim Basmevi, 1991, c. 2, s. 118, beyit. 1548-1549 Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Risaleler, çev. Vahdettin nce, stanbul: Kitsan Yaynlar, c. 3, s. 292. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Marifet ve Hikmet, çev. Mahmut Kank, stanbul: z
Yaynclk,
1995,
s.
131.
74
-8BZ, onlarn boyunlarna
halkalar geçirdik.
halkalar çenelere kadar dayanmaktadr.
O
Bu yüzden
kafalar yukar kalkktr. " tnnâ ce'alnâ fî a'nâkhim alâlen fe hiye ile'l-ezkâni
hüm mukmehûn"
fe
* Çünkü
biti
onlarn boyunlarna kelepçeler geçirmi§it^
dayanmtr
(Elmalk Bit^f
O kelepçeler çenelerine
da burunlarjukan kalkk, gömeri a§ag somurtmaktadrlar.
Hamd
Yattr)
onlarn boyunlarna halkalar geçirdik.
dayanmaktadr.
Büyüden
O halkalar çenelere kadar
kafalaryukan kalkktr.
(Diyanet)
-9arkalarndan bir set çektik de onlar kapattk, artk göremezler ce'alnâ tnin beyni eydîhim edden ve min halfihim
Önlerinden bir ''Ve
set ve
edden fe aeynâhüm fe hüm lâyübsrûn"
* Hem önlerinden
bir sed,
arkalarndan bir sed çekmip^ kendilerini
sarm^î^dr. Baksalar da görmet^ler (Elmalk
Hamdi
Yattr)
Önlerinden bir set ve arkalarndan bir set çektik de onlan kapattk, artk göremet(ler. (Diyanet)
EY insan 75
Biz onlarn boyunlarna beden tabiatnn
muhabbet
koymuuzdur.
zincirlerini
kaydlarn ve
Zincirler
süflî
ilere
onlarn çenelerine
kadardr.
Hz. Pir, "herkesin ve hereyin sizden üstün olduunu düünmeden uyumayn" diyor. Kabul etmek, seni vücut evinde tasarrufa götürür. Boyun eme, fena (yokluk) için rükû ve secdeye meyil ve bundan dolay da teessür (kederli olarak hislenme), üzüntü kalmamtr. Allah
korkusu yoktur.
Kemâlât ancak yoklukla, Onlar
Ve
balarn emedikleri etmekten men olunmulardr
onlarn önlerinden
biz
zuhuru hicabndan
olmu
hasl
(a^a, hakir olma) hâsl olur.
ve
meyletmedikleri
insâniyyeyi kabul
hiçlikle, zilletle
(örtü)
bir sed
cihet-i ilâhîyeden
ve kalbi
klmzdr
istilâ
ki,
için
(ilâhî
yönden) nefsin
eden, ele geçiren sfatlardan
kl
o sed aydnhk ve
görünme zamannda Hakk'n yüzüne
kemâlât-
cemâlin
hasret olmalar için yukarya
nazardan onlar
men
eder.
Ve arkalarndan
yani
beden cihetinden de yasak ve emirlere göre
hareket
olmu
bir sed
sfatn ve hayrn kabulü
Celâli
eder.
bedene
mâni,
etmelerine
perdelemesinden hâsü
Bu sebepten
arm Madde
ebeden
(sonsM':(a
sed de onlar
hazrlayan sâHh amelden
onlar için iüm ve amel tariki
bir halde ile
için
lezzetlerinin
tabiat
ait
klmzdr ki, bu
kadar)
kapanmtr. Onlar
pudar
perdelenmeleri, cisim elbisesinde
men
ile
kalmlardr.
boulmalar
sebebiyle
biz onlar perdelere bürüdük.
Bütün
cihetlerden
kuatmasndan
''^
hiçbir
perdelerin
ey
kesâfednden
c. 3, s.
11.
onlarn
sarp
göremezler, göremedikleri ve müteessir
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara:
Rza
ve
Te'vilât-tKâ^âniyje, çev. Ali
Kadolu
Matbaas, 1988,
76
hüzünlü)
(kederli,
müsavidir
olmadklar
korkutmak veya korkutmamak
vakit de
"^ (ejit).
Cenâb- Hakk; "Biz onlarn boyunlarna
O
baladk.
birer ip
ipi
onlarn ahlâkndan, huylarndan meydana getirdik" diye buyurdu. Hiç
kötü yahut temiz,
bir pis,
kii yoktur
iyi
yazld defter boynunda aslmam
ki,
yapt
ilerin
olsun.
Ey ehvet peinde koan kii, senin kötü ilere olan dükünlüün, hrsn atee benzer. Simsiyah olan kömür ate rengine girince güzelleir, yani kötü ilerin sana kötü görünmez.
Kömürün karard
atete
ate sönünce karanlk meydana
gizlenir,
çkar.
Hrs
ve
göstermiti.
namus,
Allah,
demir
bir
yaptn kötü ii süslemi, Hrs gitti, yaptn i kapkara meydana çkü"^
ehvet,
senin
arhnda
ve hayay yüz batman
ar
buka
(halka)
koymutur.
haHne
bir
sana
ho
demir ba,
Nice
kiiler
bu
öyle
bir
görünmez baa balamp kalmlardr. Kibir
kâfirlik
ile
balamtr ki, kibirli
inkâr
(Allah'
olan, kâfir olan
Cenâb- Hakk bu\ardu
ki:
açkça âh
zorlanmlardr."
bu
Bu yüzden
Bu
hale
vurulmu
düen, önündeki, ardndaki
"^ Kemâlüddin Abdürrezzâk
Kâânî Semerkandi,
Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu ^^^
balarn insamn
deildir.
önlerine, ardlarna engeller koyduk, gözlerini perdeledik"
diye bu}iardu.
s.
onlar,
bizzat
zincirler,
kendindendir, kendi içindendir. Hariçten
"Onlarn
edemez.
bile
"Biz onlarn bo}anlarna, çenelerine
kadar varan demir çenberler geçirdik.
kaldrmaya
Hakk yolunu
eden),
(haz.),
Ankara:
engeli göremez.
Te'vilât-Kââniyye, çev. Ali
Rza
Kadolu
c. 3,
Matbaas, 1988,
11.
efik Can, Konularna Neriyat, 1997,
c.
göre
3-4, beyit.
açklamal Mesnevi 1120-1126
Tercümesi,
istanbul:
Ötüken
EY insan 77
O, öne
dikilen engel,
ovann
rengindedir, görülmez ve
bu engele
urayan, bu engelin kaza ve kader engeli olduunu bilemez. Senin bu dünyada
gerçek
sevgilin,
olmaktadr.
dinlemene
Nice
karna çkan,
ve
Sahte
asl
mürid
göstermee
yüzünü
fâni
engel
müridinin sözünü
senin gerçek
de,
brakan
seni etkisi altnda
sevgilinin
mân olmaktadr. var
kâfirler
din
ki,
sevdasna dümülerdir. Gerçek
bulacak gibi olmulardr. Fakat
ar,
namus,
kibir,
dini
u ve bu onlara ba
olmutur.
Bu
badr
gizli bir
ama, demirden de beter ve kuvvetlidir. Demir
ba ancak balta krar. Demir ba, demir Fakat gaybn
zinciri
(görünmeyen)
krmak, ondan kurtulmak mümkündür.
balad
gizli
baa, kimsecikler
çare
bulamaz'^" Bir insan istedii kadar kendi kendine tövbe etsin,
eer dtan
gururda ve Firavun gibi inatta devam ederse bu tövbenin faydas olmaz. kibir
nura
Bu
hal olsa olsa bir iç
aknl bir kendini aldatmadr. Zira
ve gurur insann yolunu öylesine balar
doru
bir
âh ve bir inleyi bulsa
bile
Ve Cenâb- Hakk, Kur'ân- Kerîm'in Yâ-Sîn için:
"Biz
onlarn
boyunlarna
ki kâfir,
gönlünde
bunu darya vuramaz.
çenelerine
sûresinde böyleleri
kadar
varan
demir
Bunun için balar (daima) yukarya kalkk durur." buyurur. Ancak sen, yanlp da biz kâfirlerin boynunda böyle demir perdeler görmüyoruz, diye itiraza kalkma! Bu demirler kâfir boyunlarna dtan vurulmu deildir. çemberler geçirmiizdir.
Yine
aym sûrede
çekmiizdir.
Allah,
Gözlerini
de
"Onlarn önlerine ve arkalarna perdelediimizden
buyurur Onlann göremedii ilâh
'-"
efik Can,, Konularna
göre
Neriyat, 1997,
209-210.
c. 1-2, s.
birlik
ve
artk
güzelliktir,
açklamal Mesnevi
Tercümesi,
set
göremezler"
Hak
nurudur.
stanbul:
Ötüken
78
Böylelerinin yollarna dikilen engeller, sahralar kadar genitir. Onlar
ve ferahlk zannederler. Böyle mevki,
bu genilii
servet, bolluk
ikbal, servet
ve ehvet sahralarnn aslnda
çelik
duvar olduunu
kurulduunu
olarak
Birer tuzak
Hak
fark edemezler.
mânâsndaki bu nefse
setlerini
velilerine
hayatm bouna Sen nefsinin
mânevi
ba
ait engelleri
ve arzalar insandaki
tehlikeli sederdir ki
farkna varmak
vurup, görünür görünmez bütün Allah yolu
örenmek
onlardan
birer
ve bütün bu engellerin bir kader ve kaza icab
beden gözü göremez. Bunlar o için
aümas imkânsz
yoluna gitmedikçe, kii yeryüzündeki
yaam olur.
sevgilisi
olan güzele vuruldukça ve vurulu kaldkça,
nurunu göremezsin. Dünya
sevgilinin
nimetleri zevkine dalp, nefsine
verdikçe, sana Hakk'a sesini
duyamazsn.
Öyle
kâfirler
vardr
ve dünya
rehberin sesine kulak ve gönül
varma yollarm gösteren gerçek müridin
îmân
ki bir
kendilerinde inatç bir ar ve
buna benzer duygular,
ait
lezzetleri
bir
yanp tutuurlar Fakat
hasretiyle
namus vehim
ettikleri için kibirleri
manevî yolda yürümelerine engel
Dünya balar, karlarna almaz
duvarlar gibi
ve
olur.
dikilir.
Gerçi bu balar görünmez. Fakat salamhkta demirden beterdirler.
Çünkü
bir törpü, bir balta
sökebilir.
nam
Fakat bu görünmeyen
eer ar
i
balar kim nasl
dardan
zehri ve
kötülüü gidermee çalr.
Ar
konulacak merhemlerle söndürülür. Fakat senin
vücûdunu sokan ar dardan gelmez
onu yok etmeye, bedeninde açti yetmez. çinde
koparabilir?
sokarsa, vücut, bütün imkânlaryla faaliyete geçerek
bu sokmadan doan acy, ve
veya herhangi bir vasta demir balar
sz
üstüne
sz
içinde,
gizli
bünyende hasü
olursa,
yaray gidermeye kudretin
duyarsn, fakat ne derdini ne
devâsm
bilirsin.
çim
bu noktay daha açklayaym. Bu hakikati daha Fakat bundan endie duyuyorum. Sözlerim sizi
öyle istiyor ki
aydnlataym. ümitsizlie
düürmesin
istiyorum.
EY insan 79
Fakat Allah varken me'yus (ümidi kesmek) olunmaz. Her feryada, her
imdat
yetien
mutlaka
isteyene
Allah'n
Rahman
Rahim
ve
olduunu
bil
ve ondan onun dileine uygun her eyi istemekten
kaçnma.
O
öyle
bir
yaratcdr
ki
eer
isterse
seni
anda
bir
zulmetten nura, küfürden îmâna, yeisten huzura ve en büyük ümide
ulatrr.
Ey karde
sen sakn kendini görenlerden olma. Kendini
sendeki kesret ve
ikilik
görmek
tozunu ayaklandrmasn. Ey karde! Allah'n
akp durmaktadr. Ancak sana Tanr abdallarnn yani Kâmil insanlarn varl nurundan, onlarn yataklarndan akar. Hak erenleri kendi maddiliklerini yok ederek ilâhi âleme yaklam; \'ücut karanlndan hikmeti senin ruhuna ve iz'anna
akan bu hikmet
kurtularak vahdet nuruna
ulam nurlardr.
Sen kendinde, onlardan aksetmi
çktn hazzn
bir
k
görürsen bu
sanarak yanlma! Gerçi gönül evinde bir
tadyorsun. Fakat bu
evinden
aydnln etrafna
n
senden
aydnlk bulmann
k
komu
saçan bir
tatn unutma!
Bu ktan senin evine de bir ziya vurursa ükret! Fakat bununla marur olma. Çünkü saptma ve inkârn ilk basama gurur ve kibirdir.
Çok yazk o insana ki ilâhî bir lutfa mazhar olarak, kendisine akseden bir Hak nurunu bir nebî veya velî aydnln, kendi içinden douyor sanp da marur olur; benlik davasna kalkar, ya vahiy katibi
Abdullah
ümmetleri
karanla saplanr, nitekim bu hal nice peygambere ümmet olmak saadetinden
gibi tekrar
bir
uzaklatrmtr. Asl
irfan
odur
ki
insanolu ölmeden evvel kendi nefsinden ölmenin
yollarn bulmal, böylece de o hesap gününe Tanr'ya
varm
olarak
domal. kyamet alametlerini de, ölmeden ç.yyc\ ölmeyi de kabul etmez. Talarn aaçlarn dile geleceine inanmaz. Sen ona Felsefeciye sorarsan:
bam, hiç bana gelsin,
git,
bir
de!
gün
konumayacan sandn
Ona de
ki:
Sularn,
topran,
o talara vur güllerin,
ki
akln
ve otlarn
dilinden ancak gönül ehli olanlar anlar. Onlar, cemadarla, nebatiarn,
kularn ve bütün hayvanlarn yllar
yl,
kendilerini
neler söyleyip Allah' nasl
yok
etmenin
neesiyle
andklarn bütün
yükselip
zaman görürler. Nebilerle velîlerin gördüklerini ve duyduklarn bakalarnn görüp duymamas, onlarn hâlâ vücut içinde, nefsin ve maddenin emrinde kör ve
edecek
idrak
hakikatleri
ulatklar
dereceye
sar olmalarndandr. Muhammed'in,
Hazret-i
hutbelerini okurken,
duymu, ne yüce
ürperiler içinde
görüp
minber
yaplmadan
mübarek vücûdunu yaslad hurma
derin inlemidr, felsefeci
yakndan
henüz
bunu
olduu
için
aac
neler
kalm
ve bu arada nasl derin
m? O
elbette nebilerle velîlerin
srlarn
bildikleri
habersizdir. Habersiz
anlar
evvel,
mânâlarn
ve
hakikatinden
de kendi aklnca bu srlar ve bu
mânâlar çözmeye çalr. Felsefeci der
ki:
insanlar
hayaller yaratrlar.
ak
Beerî
duygular içinde bir
akn klar,
takm vehimler ve
halk muhayyilesinde (hayal
kurma yetisi) böyle duygularn, düüncelerin ve inanlarn hazrlar.
inanp
bu
domasn
Kurdarm, kularn, talarn ve aaçlarn duyup düünen,
dile
gelen varlklar olabileceini sanmak, ite
bu aldamlarn
hayallerin neticesidir.
Hz. Ali'nin
bir
gün Hz.
selâm
(s.a.s./e:
"Ya
Resulullah,
çktm zaman tek bir ta ve aaç görmedim ki
Mekke'den sahraya bana
Muhammed
vermesin"
gerçei
deyiindeki
felsefeci
elbette
anlayamaz. Esasen kafasndaki îmandan uzak hallerin, fesatiarn ve küfürlerin akisleri
onu böyle üphelere ve
zanlara düürmektedir.
Kendisi nasü bir eyler görüyor, gözlerinin önüne bir eyler getiriyor
ve bütün bunlarn kuruntudan ibaret velîlerle nebilerin
Felsefeci
bilemez
neticesine varyorsa
de böyle fesatç hayaller içinde kaldklarm samr.
cinleri,
vehimlerin
olduu
yaratt
ki kendisi,
devleri,
eytan
inkâr
eder.
Bunlarn
hayallerdir zanneder ve böyle zannettii
inkâr ettii
onun maskaras olmutur.
eytamn
elindedir.
hepsi
anda
Onun oyunca,
EY insan 81
Eer
sen, ey felsefeci!
eytan göremiyorsan bir aynaya bak, kendini et. Bu morluk ban tatan taa
Alnndaki morartya dikkat
gör.
vuranlarn gece gündüz sefahat ve çlgnlklar peinde koanlarn
yüzünde
olur.
Bak ve yüzünde olsun bu
madem ki felsefecisin, srrn ve sebebini düün.
renkleri gör ve
düünebiliyorsun, hiç olmazsa bunun Kalplerinde böyle bir karanlk ve
Ey
çöreklenmitir.
mü'minler!
benzemekten vardr.
Hemen
Eer velîlerle
her insann bir
arm
olanlarna her insanda
ek ve üphe
ki
vardr,
içinde
kald anlar olur.
henüz bilmediiniz nice ve sonsuz âlemler vardr.
zddn
söyleyen
brakp,
felsefe
ubelerine dalar, her yollarna saparsanz,
felsefecilerin
yolun neticesinde yalnz hüsranla
Her kimin
inam
felsefeci
nebilerin yollarn
ötekinin
saptnz
Çünkü
damar hemen
yollarn
Felsefecilerin,
çekinin!
Sizin de içinizde
biri
olan kimseler kendilerini
ve görünüte müslüman olsalar da ruhlarnda inkârn
gizleseler felsefesi
üphe
yani
karlarsnz
üphe ve delalete kyamet gününde hazan yapra gibi
kalbinde tam bir îman yerine bir
onun
kalbi
titreyici olur.
sandn ve "üstün insanln vasf, görünmeyen görmediin her eyi inkâr etmektir" zannettiin için
Sen kendini adam yani senin
devlere, eytanlara ve cinlere gülersin. Halbuki kendi bilemediini
ve kendi göremediini aslnda da yok sanmak cehalet ve dalaletin
açk
ifadesidir.
Fakat bir gün can dediin ruh, giydii postun seni ters yüz ederse, bir taraftan
gözlerini iblislikler
dahil,
kamatrr, ayn güne
öte
na
dünyada kendilerini
duyolur. Kendilerini
iyi
bümekten doacak bu
yandan
senin
serilirse,
iyi
içini
görmediin
içindeki
güne
iç
gibi
görünmeyen
o zaman bak ve gör
sanm
sananlarn
dna çeviriverir,
hakikatler
ki
sen de
nice din ehlinden ne feryatlar yüzlerinin
feryatlar elbette yürekler
berbatln görüp
acsdr.
82
Muhammed
Fakat Hz. halde öldü
ise,
zaman ayn
buyurduklar
(s.a.s./'m
gibi:
bir
ta olmay,
mihenk
görünmez
ise,
her gelene,
Bunun
altn diye göstermenin cesareti içindedir.
gözlere
ne
altn gibi görünmenin
evki içinde neeli ve handandr. Bunlarn satclar dükkânda
kul,
sfatla dirilecektir"
Dünya dükkânnda bütün yaldzl eya, göze
bakr
"Her
ölürken kendisinde hangi sfat galipse, tekrar dirildii
sebebi o
daha dorusu, mihenk
tann
oluudur
bir yerde, gizli
nsanlarn davranlar ve inanlar da böyle ya bakrdan ya altndan olur.
Bu îman ve davran altnlarnn kalpm
ruh ve irfan mihengi
görmez halde
(ö'/çü)
halisten ayrt edecek
perde arkasnda örtülü ve vazife
bir
olursa insanlar kendi
bakrlarn altn sanacak kadar
aldanabilirler.
Her ne kadar gece karanlnda ve aym dükkânda
halis altnla
yan
yana duran ve onun kadar parldayan kalp altmn cakas büyükse de
altnn
halisi
bundan ahnmaz. Onun ancak gece karanlnda
gösterdii böbürlenie güler ve vakur bir sabrla gündüzü bekler ve
yamndaki sahte madene kendi hal
O zaman senin nasl sarhm kendin göreceksin"
yalanc!
diliyle
unlar
söyler:
kpkzl olduunu
zavall
ve benim altn
Allah'n lânededii eytana, yüzbinlerce yl melekler
Bilmez misin
ki
secde etmid.
Ateten yaratlm olmann verdii gurur
çalar boyunca
"Ey
ilâhî
içinde
eytan
âlemdeki meleklerin hocas ve onlarn emîri
olmutu Fakat aym gurur, naz ve
Adem'le müsabakaya
kibirlilik
içinde bir
girdi. Allah'a
gün topraktan yaratlan
"Ben ondan üstünüm" demek
cesaretinde bulundu.
Sonra bizzat meleklerin önünde Hz. Adem'le giritii imtihan kaybedince üzerine
güne
ve
güne scakh vuran
kirli
ve pis
EY insan 83
eylerin bütün kokularn kirler ortaya
çkt.
darya
olunduuna göre Cenâb- Hakk Mûsâ
Rivayet
Benim
hazinelerimde
olmayan
bujorduunda Mûsâ
istemelisin!"
onun da
vermeleri gibi
(a.s.):
(a.s.)'ya:
bana
eylerle
"Ey Mûsâ unu
verdi:
hazinelerim Kibriya, zzet ve Celâl hakir),
inkisar
kalplerini inkisara
daha büyük
Ebû
bir
Cehil'in
muhterem"
uratm
ey ile
Cenâb- Hakk
Zira ben,
gel!
benim
için
Ey Mûsâ bundan
"
Ebu'l-Hakem'dir.
bilmedii
Allah'
benim
ki
doludur. Bana zül (hor,
kiilerle beraberim.
lâkab
eski
bilmelisin
iyi
bana yaklalamaz"
demektir.
yaknlk
"Ya Rabbi, Sen âlemlerin
ile
(krlma) ve yoklukla
"Ey Mûsâ!
gelip
Rabbisin, hazinenden ne noksan olabilir ki?" dedi.
u karl
içindeki
'""'
"Hikmet
Ebû
için
sahibi,
Cehil'dir.
Efendimize "Emin" lâkabn takan kiidir. Efendimiz delikanlyken
"Muhammed, emindir" diyor, o takyor, lakab. Adam tammay da biliyor ama inad var ve kalbi mühürlü, gururu mani ve Bedir'de Müslüman köle, boazm kesmek için üzerine çöktüü zaman "Sen çok \öiksekte durmuyor musun?" mübtelâ
Adem
Ebû
Cehil.
Aleyhisselam babanla
kâfirdiler.
Onun
zürriyetleri
(nesi/,
diyor,
ite öyle
gibi soy)
bir
m öünüyorsun? Çocuklarnn çou çok
Yoksa mal helak
sahifelerini ile
tam tekmil
Firavun'un
saltanat
gazabndan, kendisini kurtarabildi mi?
'-'
Kenan
Rifâî,
ve
iftihar
çözümlemi ve
tamamlama) okumutur...
(bitirme,
mi öünüyorsun? Karun'u düün.
olmutur...
çocuklar
peygamberlerin
de öyle olmutur... Yoksa ilminle mi
ediyorsun? blis bilindii gibi bir çok meseleleri
mevcudat
bir gurur illetine
'"
ve
O
mal belâs
hâkimiyeti,
ile
Hakk'n
"
erhli Mesnev-i enJ\ stanbul: Kubbealü Ner3'aa, 2000,
s.
476-
482.
Ahmed
Naim Erdoan
Pamuk Yaynlar,
s.
Ömer Turul Inançer, Sohbetler, stanbul: Kekül Yaynlar, 2005, s. 15. Ahmed er-Rifâî, Vaa^lar, Naim Erdoan (haz.), stanbul: Pamuk Yaynlar,
s.
Er-Rifâî, Vaazlar,
(haz.),
stanbul:
76. '-^
94.
84
•
kötü
Sizleri
Hased, bankasna Kibir, kendisini
onlarla
muttasf
bir zehirdir.
peri/en nimetlerin elinden gitmesini istemektir.
bankasndan üstün göm/ektir.
doru olmayan
Yalan,
sakndrrm, sakn Çünkü o vasflar, öldürücü
vasflardan
(vasflanm) olmaynz.
beyanlarda bulunmak; faydas^ olan çirkin sö^er
söylemektir.
Gybet, insanlarn ayplarn arkalarndan açklamak,
Hrs, dünyadan doymamak, Gat^ab, intikam
almak
için
için gösterite
Zulüm,
beyne
hücum
etmesidir.
baçkalannn görmesinden memnun olmak
Riya, kendi gü^el hallerini,
bunun
kann
ve
srf
bulunmak...
nefsin istediiniyapmak...
^"^^^
-10Onlar uyarsan da uyarmasan da
onlar için birdir,
inanmazlar.
"Ve sevâün aleyhim e enzertehüm tünzirhüm lâ yü'minûn"
On lan
korkutsan da korkutmasan da onlara göre
em lem
birdir,
inanmalar
(Elmalk Hamdi Ya^r)
Onlan uyarsan da uyarmasan da onlar için
'-^
Ahmed 99.
er-Rifâî, Vaa^^/ar,
Naim Erdoan
birdir, ianamaî^lar.
(haz.),
stanbul:
(Diyanet)
Pamuk Yaynlar,
s.
EY insan 85
kararlam
Bü)Kik Mevlânâ; "Asl iler ezelde (kader
ey, ezel
"aki
takdir) hükümleridir.
levhi,
pazarbnn
karnnda, said
Bu dünyada meydana
gelen her
icaplardr ve's-selâm"buyuruyor.
mahrum
kurtulutan
ebedi
(bedbaht,
mahfuz
olan levh-i
olan)
(ebedi kurtulup ve saadete ermij olan)
karnnda" buyuran Peygamber Efendimizin
anasnn
akidir saiddir
açklad
anasnn
ekya
gibi;
daha anasnn karnnda iken ekyadr. Evliya da ana karnnda evliyadr. onlara
te
bir
§ey
bu}arulduu
olduu
deimez
bu
kader
yapamadn; çünkü gibi,
hükmüne onlar
Kur'ân da "Sen
giriyor.
mühürlüdür" (Bakara,
kimsenin gönül gözünün açk veya örtülü
bir
mes'elesinin ezelî bir davaya
dayand
aikârdr.
Ezelde Cenâb- Hakk ruhlara hitaben sordu: "Ben
deil miyim?" Ruhlar da
etmek
için
olup
eri
Allah indinde
göre,
olmadklarn göstermeye
belli
kendimizi bildirmek, insanlk
dâvalarn
idi.
Fakat bize bizi
gelenlerin
öretmek ve
damgasna bu âlemde hak kazanmak
u fâni diyara gelmi bulunuyoruz.
üzere
Bizim insan veya eytan benlik
davas
ile
hakkna tecavüz nefsi
hesabna
cevabn
ite bu âleme gönderildiler.
Asbnda sözünün mahiyeti,
Rabbiniz
sizin
"Rvet, Kabbimi^sin!" (A'râf, 172)
verince, dildeki davaya elde delil gerek isbat
6-7)
domuz
bir
edici
ylan ve akrep
oluumuz gibi
olmas ve
ezel nasibimizdir. Bir kimsenin
haram
yiyici,
nefsini üstün
gibi sokarak, incitip
klmak
Ezelde iken
akî olan
bakasnn
için bir
dier
küçük düürmek sevdasna
kaplmas, nefs eytanmn: "Ben ondan hayrhym" âlemde tekrar etmesinden
yani
ezel
sözünü bu
ibarettir'"''
kimseler çürük tohum gibidir ya toprakta
boulur veyahut sakat olarak doup geliir
kemâlini bulamaz.
ve
Ne söylesen onlar kandramaz, îmâna
getiremezsin.
'2<^
Mekûre
Sargut, Gönülden Gönüle, stanbul:
Kubbealt Neriyat, 1994,
s.
120.
86
Nefsine uyan kii, ehevî arzularna, hevâ ve heveslerine
esir
olup
onlarn emirlerine boyun emitir. Allah böylelerinin kalbine faydal eylerin
domasn
klmtr.
artk haram
düürmeseler
dillerinden
bile,
ondan
Böyleleri, Allah'n
kelâmn Çünkü
hiç bir haz alamazlar.
Allah Teâlâ; "Yeryü'^^ünde haks^jere büyüklük taslayanlan âyetlerimden
jü^ çevirteceim" {A'mi,
nsan âhiret
mârifet-i ilâhîyeden, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve
gününe îmândan alakoyan, eytan ve
"Kjm Allah', inkâr
146) buyurmaktadr^"^
meleklerini,
§üphesi\
ederse,
lanetledii,
kitaplarm, peygamberlerini,
derin
kld
sar
nefsidir.
sapknla
bir
ve götlerini
düünmediler mi? Yoksa kalpleri
kör
kilitli
ve
dü§mü^tür.
1
36,
Ijte
Allah'n
Bunlar Kurân'
ettii bunlardr.
midir? (Nisa
gününü
âhiret
Muhammed
23-
24)
Sar,
ve
dilsiz
kör
O'nun
anlamayan
hakikatini
Kur'ân'n nüzulünü
da gerçei bilemediler.
oldular
(ini^)
hikmetlerini
taraf
cehalet
düünebilsin?
nasl
nasl kavrasn? Kur'ân' indireni nasl
tefekkür edebilsin? Kur'ân'n indirildii
Her
Kur'ân'm
ahs nasl
anlayabilsin?'"^
alm,
tufan sarm, palavraclk, yalanclk
yürümü... Yalan haberler, uydurulmu hikâyeler anlatlyor...
Herkes böyle
bir yol
seçmi,
alm bam
gidiyor,
kime küselim?
insanlar idare etmeye çabyoruz, gene de yaranamyoruz, çünkü onlar
bizim
gösterdiimiz
güzel
davrama kar
gaflete
dalp
kibirleniyor.
Anlald;
bunlara
kar
müriklerden yüz çevir" geHr
'•^'^
Ahmed
"Emrolunduunu haykr,
uygulamaktan baka elimizden ne
Er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr.
Ahmed
s.
Ahmed 67.
AU Can Tad,
stanbul:
Erkam
87.
Er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, '2^
âyetini
ki?""^
Yayn, 1996, ^28
Hicr sûresinin:
1995,
s.
Er-Rifâî, Vaa^^lar,
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
165.
Naim Erdoan
(haz.),
stanbul:
Pamuk Yaynlar,
s.
EY insan 87
O
hakknda:
akiler
"Sen
ne
getiremef^sin" (Yasin, 11), saidler ve
hakknda
îmâna
da: "Onlar Allah'tan korkar
inanrlar" (Yasin, 10) yollu tebirde (müjde) bulunulmutur.
Hiçbir anadan
veya
doma
kamburumu
olduunu
te
hakkndadr
ki
kör veya kambur, hekimi
Çünkü hekim,
uram
kar
hiçbir
olanlar içindir
Cehil bir
istedi.
ey ki,
çarp: Gözümü
hekim tedavide
hastahklarn
gerektir, ey
var, haydi,
yapamazlar, ikinci
"Eer
gerçekten
ise,
geçici
gösterme, )
^^'^
ta
ald. Peygamber'in
Muhammed,
çabuk söyle"
doru yolu
ite irat (doru yolu
"Sen mademki Allah'n Resulüyüm, diyorsun, bilmen
âciz
tedavisine
(irjâd eden,
gün Hazret-i Muhammed'i, aklnca
Eline bir kaç küçük
aç
kambur, topal olan akiler
peygamberler ve müridler
ve vaaz ve nasihat bunlaradr.
Ebû
bile,
geçici
birinci âyet, ezelde kör,
klavu^ bunlara
hastabklara
mi? Dese
düzelt! der
söyler.
memurdur.
gösteren
•
kandramaz
onlan
söylesen
sîgâya
çekmek
huzuruna gelerek:
u
halde her eyi
bakalm, avucumun içinde ne
bil
dedi.
ResuluUah'san,
eer
sahiden
gök
perdenin
ardndaki srlar biliyorsan, bu kadar yakmndaki eyleri hemen bilmen lâzm
gelir.
Haydi söyle!"diye srar
etti.
Muhammed, Ebû Cehil'e dedi ki: "Avucunun içinde ne olduunu ben mi söyleyeyim? Yoksa, benim Allah'n Resulü Hazret-i
olduumu, nesneler
Ebû
mi
Cehil;
dile
gelerek
ve
ehâdet ederek,
"Bu
ikincisi
mümkün
Muhammed
büyük AUah, senin avucundakileri
kudretlidir.
avucundak
deildir. Sen sadece kendin bil",
bana yetiir diyecek oldu fakat Hz. dedi."
senin
söylesin?"
O
isterse
dile
(s.a.s.),
"Hayr"
getirmekten çok daha
bütün canszlar canlanp, bütün cemadat
(cans^ varlklar) insan gibi konuabilir. Esasen onlar Allah'n
varl
ve birlii etrafnda nice srlar söyleyen hatta onun akyla devrâna
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
494.
girip
oynayan canllardr Fakat
siz elbette
onlarn dilinden ve onlarn
semâmdan anlayamazsnz"
Muhammed
Hz.
içindeki talar, bir bir dile geldiler.
insanlardan daha fasih
"Ehedü
en
(gü-:el
ilahe
lâ
Cehil,
ta parçalarnn
Her
avucunun
Cehil'in
nice güzel
biri
konulma) ve daha
tesirli bir
konuan
söyleyile:
ve ehedü enne Muhammeden
ülallah
ResuluUah" diye KeHme-i ehâdet
Ebû
Ebû
böyle söylerken
(s.a.s.)
getirdiler.
geldiini duyunca korktu, öfkelendi
dile
ve onlar yere atarak: "Yalan! Yalan!"diye haykrd,
baa basn!"
yeryüzünde seninle sihirbazlarn
Böyle söyledii
için
"Bu mucize deil,
sihirbazhktr ve
çkabilecek hiçbir sihirbaz olamaz, sen
de kâfirlerin en mel'unu
(lânetli)
oldu Yüce
Allah'n rahmetinden ebediyen uzaklamak gibi cezalarn en elimine çarpld.
bakt
eytan nasl Hz. Adem'e
yaratlm
bir insan
görebildi ve
bu yüzden
Allah'a isyan
bir
perde
gibi
Ebû
gibi
etti
gaflet,
gördüü
için
topraktan
bir toprak
yn
de ona secde etmedi,
ve yerlerden ve göklerden kovuldu ise
Cehil de toprak görücü eytan gibi Hz.
(s.a.s.JA^ ilâhi
ile
karsnda
görecei yerde, insan heyetinde
Adem'i toprak
tpk bunun Muhammed
zaman,
tecellîyi (akis)
göremedi. Gözleri kaln
hiddet ve küfür perdesiyle kapabyd ve öyle
kald.''^
i3>
Ken'an 313.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i eriJ] istanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
312-
"
EY insan 89
-11Sen ancak zikre (Kur'an 'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. îte böylesini, bir mafiret ve güzel bir
mükâfada müjdele. 'T.nnemâ
tün^rü menittehea^kre
ve
ha§iyerrahmâne bi'l-aybi
Jehe§§irhü himairetin ve ecrin kerîm
* Sen ancak Kur ân a tabi olan
pe görünmedii halde
korkan kimseyi sakndrrsn. mükâfat Sen ancak f^kre
ile
Ijte
müjdele.
(Kjdr'an'a)
uyan
uyarabilirsin. I^te böylesini, bir
Rûbmân
onu bir batlanma
ve
olan A.llah'tan
çok erefli bir
(Elmalk Hamdi Ya^r)
ve görmeyen
marifet
Kahmân'dan korkan kimseyi
ve gü^:^l bir
mükâfatla müjdele.
(Diyanet)
•
Korkutmak ancak kimsede
tesirli
istidad
olabilir
ve
o
kimse
kederlenir ve istidadnda olan
(yaradla
Ve
ait)
ile
ve saf olan zikre uyan
korkutma
marifeti
asli
Rahmân'dan hayet
ile
sfat,
ile
hüzünlenip
bilgi)
ve
ftrî
beraber azametinin (büyüklük)
Rahmana
zat hicaplar
tabî (uymak) olur.
günahlarnn
setri
(kafi olarak günahlarnn batlanmas) cennetieri ecri kerîmi
olan
eyler ve kendisinden gâib
huzura getirmek ve nuruyla ziyâland eyi görmek yola girmek)
ile
(kalbi
tevhidi sebebiyle hidâyeti kabul eder ve nasihat alr.
tecelliden gaybubeti (kaybolma)
tasavvuru
kl
(kabiliyet)
ile
te
(örtülmek)
ve
için sülük
(doru
o kimseyi ef al
(fil),
mafireti azîmesi
Hakk'n
ePal, sfat
ve zat
(Allah 'in cömerttliine yara§r bir mükafat)
ile
müjdele'^"
'^-
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî\'}ais Semerkandî, Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara:
Rza
c. 3, s.
12.
Te'vilât-Kâ^âniyye, çev. Ali
Kadolu
Matbaas, 1988,
90 •
Mûsâ Kâzm'n olu Hz. Rzâ öyle buyurmular:
"insanlar Ehl-i
Zikr'e muhtaçtr. Zikr Resûlullah (s.a.s./dt. Ehl-i Zikir ise biziz"
Ca'fer zikrin
Sâdk Hz. leri de öyle buyurmulardr: "Kur'ân- Kerîm'de iki mânâs vardr. Biri Kur'ân, biri de Kur'ân- Nâtk (konudan
KMr'ân) olan Hz.
Muhammed
(s.
ve Ehl-i Beyti. Nâs, her ikisinin
a. s.)
hukukundan sorumludur" Hazret-i Ali,
Peygamber
Ya
sordu:
(j-.i^.j./e
Resulallah!
Hakk nezdinde
giden yollarn en ksasn, insanlar için en kolay ve
en makbul
Cenâb-
olanm bana öretir
Peygamber
misin?
buyurdu:
(s.a.s.)
Benim
peygamberlerin tebli (bildirmek) ettii en efdal kelime-i tevhididir. illallah
ayed
Allah Allah
diyen
Cenâb- Hakk,
(s.a.s.)
bulunduu
Mûsâ da Cenâb-
anlasnlar,
sönümü
veqir eyle ve onu
î:(ikir
'T^
kat yer bir olsa,
önceki
ilahe illallah"
kefeye, ]^â ilahe
kelime-i tevhid
ar
kyamet kopma^.
sürece
Hazret-i Musa'ya: Firavun'a
lisanmda olan kekelii iyi
yedi
benden
ve
bunlara ilâveten öyle buyurdu: Yeryüzünde
Hakk'a:
refet
Çünkü
isyan
etti,
sadrm
(göüs)
erh
ve i§imi
kolayladr,
git..
Rabbi, öyle
ise
(kaldrmak, hükümsü-:^ brakmak),
iyi iitsinler ve
iimde bana
Ya
kaldnp nur getirmektir)
(erh'ten maksat, :(ilmeti
et!
ile
kelime-i tevhidi dier kefeye konulacak
basard Resûlullah
diyor
kat semâ
yedi
Allah'a
bana, ehlimden olan
tâ
ki beni
kardeim Hârûn 'u
ortak kl, tâ ki seni çokça tebih ve zikredelim
Cenâb- Hakk da buyuruyor
ki:
istediini verdim ya
Mûsâ! (Tâ-hâ, 24-
36)
Bu
âyet-i
bâtn
kerîmenin
emrediyorsun. Öyle
ise
(iç)
sadrm erh
mânâs: et,
Nefsime
mücâhedeyi
akl bana vezir eyle ve
akl (dünya akl) hususunda ileyen lisamm,
ki
onu benden kaldr ve
vezir eyle ki seni
veçhile zikr ve
'^-^
akl,
bu hususta bana
maa
keke ve pepe saylr,
lây
tebih edeyim ya Rabbi! demektir
Süleyman brahim, Meveddef P/nrian, stanbul: Yeil Yaynlar, 2000 s. 35. Marijet Yolu, Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz (haz.), stanbul:
'^"^
Ahmed' er-Rifâî, Erkam Yaynclk,
'^5
Ken'an
1995,
Rifâî, Sohbetler,
s.
62.
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
577.
EY insan 91
•
bnü'l- Arabi'ye göre
zikir
müahede
(^ahit olma)
ve kefi salayan
huzurdur. Zikir Kur'ân- Kerîm 'dir. Zikir,
zdd
gaflet olan huzurdur. Allah kendisini zikredenle birlikte
zikredende görülür. Zikreden kendisiyle birlikte
oturur.
Oturan
oturan
Hakk' görmezse, gerçek
ise
Çünkü Allah'
deildir.
zâkir
zikretmek kulun her yönüne yaylr, fakat insamn sadece
yapt
zikirden böyle bir sonuç
diliyle
çkmaz.
Kalp Allah' zikretmekle heyecan buldu ve mutlu oldu. Hidâyet
aydnh
kula
k
parldad ve
saçt. Allah hikmetinin
nurlarndan ve
mârifederinden kulunun kalbinde bir kandil yakt. Böylece rahmet
kaplar açld. Yaratklar üzerine; onlar Zikir,
Ona
O
Kur'ân- Kerîm'dir.
':^kn indirdik " (Hicr, 9)
göre her
burada
ey Hakk
zikrin zikir
zikreder,
ulaabiliriz.
ulatran
bir tecellîgâhtr (ortaya
varla yerletirdii her ey,
Aie
Bununla
de deildi
en bü^Kiüdür
ku^kusu^
"B/;^
Kur'ân- Kerîm demektir
çünkü varlktaki her
Her varhk kendisinde
Hakk'a
Hz.
kilitU
tecellî
çkma, aksetme yeri).
O
ey vastasyla eden Hakk'a halde
Hakk'm
zâkirdir.
Hz. Peygamber'in her annda Allah' zikrettiini aktarr. birlikte o, küçüklerle,
yallarla
har
bunlar âlemde Allah' zikretmektir; çünkü her
Bu yüzden
neir olurdu. Bütün
ey
Allah' zikreder.
herhangi bir eyin Allah' zikretmediini gören, gerçekte
o eyi görmemitir. Çünkü Allah her eyi varba
zikredici olarak
yerletirmitir
Her eydeki gerçek
fail
ve etkin Hak'tr.
müteessir (etkilenme) ve edilgendir.
mahal kuldur-
Hakk'a
hazrlayabilmek
için,
so\atlanmasyla snrldr. kul ise zikredilen
^^'^
her
O
O
halde
fiildir.
s.
727-728.
zikir, bir
halde Hak, zikreden
Sö-:(lüü, çev.
mahalde
-ki
Kulun yapaca, mahalli etkiden
türlü
anlamnda mezkûrdur.
Suad El- Haldm, Ibii'l-Arûbî Ya>nevi, 2005,
bir
ait
Halk her durumda
tam
anlamvla
anlamnda
zâkir,
^'^^
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
92 •
devam edenler, Allah ile hotur. Allah ile ho olan, O'na kavumutur. Zikrin kalbe yerlemesi sohbetin bereketiyle mümkün olur. Çünkü kii dostunun yolundadr. Bize gelmenizi tavsiye ederim. Bizim sohbetimiz denenmi bir tiryak, bir ilâçtr. Bizden uzaklamak ise öldürücü bir zehirdir. Ey bizden uzak olan Zikrullah'a
Zanneder misin ki, ilmin sana kâfidir de bizden uzaklarsn? Amelsiz ilmin ne faydas vardr? Ihlassz amelin ne zavall!
faydas
hlas
olabilir?
kenarndadr.
Seni
(kahks-:^
samimiyet)
sonra
ihlastan
sevk
(ikiyüzlülük)
hastahm
kimdir
misin? Alîm ve Habir (haberdar) olan
bilir
bilmiyorsam^
ehl-i
tedavi edecek ve sana
^kirden
kalmazdn. ayet
emin yolu gösterecek
Cenâb- Mevlâ:
Eer
onlardan olsaydn, onlardan uzak
mahrum olmazdn. lmin Nitekim
riya
(Nahl, 43) buyuruyor. Sen kendini
zikirden
ehl-i
edecek,
sorunu-:^
mi samrsn?
ehl-i zikirden
yolun
tehlikeli
bile
amele
olaydn tefekkür me}^esinden Fayda
Efendimiz:
ve's-selâm
Aleyhi's-salatü
amelin engel olmutur.
sana perde,
vermeyen
snrm
bu\armutur. Ey bizden kaçmaya çalan! eiimizden ayrlma. Çünkü bizim eiimizde geçirdiin her an ve attn her adm, mânevi bir derece ve ilâhî yaknla vesiledir. Bizim Hakk Teâlâ Hazrederi ile inâbetimiz (günahlardan ve her §eyden yü":^ çevirip Hakk'a dönmek) sahihtir (hakîkî). ilimden
sana
Kapmza
Allah
iyi
Teâlâ:
sarl,
^ana
kimsenin
yönelen
yoluna
uy!
(Lokman,
15)
bu}Tiruyor Zikr,
anma anlamna
kullanlr.
an;
tarzda olur: Lisânen
esmasn
belli
bir
Ancak Allah'
meselâ Allah'n
sayda tekrar etmek.
an
zikirdir. Zikir
Hay
ya da
üç
Rahman
Gönülden her an
ilâhî
hikmeti seyretmek, sezmek. Fiilen zikretmek, Kur'ân'a uymak; âyet-i
kerîmede "zikredenler" denmeyip de "zikre uyanlar" diye
emrolunduuna
kast
göre,
fiilen
zikirdir.
Kur'ân'n emrettii
ekilde ibadet etmek, haramdan saknmak, merhametli olmak, sabretmek, hep bu âyetin kastettii uygulamal
izlemek ve ona uymak da:
137
olduuna göre
Ahlâk- Muhammedi'ye uymaktr'
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYayncbk, '3^
zikir
1995,
Halûk Nurbâki, Yâ-Sîn
s.
zikirlerdir.
zikrin,
Kur'ân'
önemli bir
tanm
^^
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
46.
Sûresi
Yorumu, stanbul:
Damla Yaynevi,
1999,
s.
18.
EY insan 93
unu
biliniz
tek,
fakat
zikirler
muhteliftir
Zikredenlerin kalp dereceleri de farkl farkldr. Zikrin asl
(çeptli).
Cenâb- Hakkk'n
"Kim
AUah
zikredilen
ki,
Allah'a itaat ederse
usulüne göre okuma) az
Zâkir,
uymaktr. Çünkü Hz. Peygamber
emirlerine
da
namaz, orucu ve Kur'ân
olsa,
tilaveti
(Kur'ân'
O'nu zikretmi olur" buyurmutur^ ^^
dndaki eylere yönelmekten saknandr. sebebiyle bakasn hiç arzulamaz.
Allah'
zikrin
zikretmesi
Zâkire gereken,
AUah' âdet ve
deil de, tazim (sayg
gaflet üzere
hürmetin en son ekliyle zikretmesidir. Zâkir, AUah'
göstermek) ve
hürmet ve tazim üzere zikretmeyi terketmesi sebebiyle Allah'tan perdelenir.
Hiç
mü'min yoktur
bir
ki,
onun
kalbinin
bulunup, o Allah' zikrettiinde eytan geri
üstünde bir eytan
O
durmasn ve
kimse
Allah' unuttuunda eytan ona vesvese vermesin.
Bilmi
ol ki
gerçek ünsiyet, Allah'
olmaktan dolay
zikriyle
megul
dndaki
eyleri
anmak ve O'nun
bakasn unutmak
ve Allah'n
zikretmekten uzaklamaktr''^" Zikir
evk
iki
ekilde
Birinden havf (korku) ve hayet, dierinden
ve muhabbet meydana
AUah'
zikir,
kendisinin
AUah'
nefsiyle
gelir.
zikreden
Havf ve hayeti meydana ve
AUah'n onu
AUah' zikretmesine sebep kabul eden,
zikretmesiyle,
kimsenin
Dier
olur.
AUah'n da onu
bir
bUmeyen
henüz ortada yokken ezelde AUah'n onu eden kimsenin
Dolaysyla bu kimse, AUah'n kendisini zikretmesinin ezeU
ve ebedî olduunu; kendisinin O'nu zikretmesinin
Ahmed
er-Rifâî,
Yayn, 1996, '+*^
de kendisinin
ziltredeceini
zikrettiini ve ölünceye kadar da zikredeceini idrak
''*''
zikretmesini,
zikridir.
zikir ise, kendisi
zikridir.
getiren
Ahmed
s.
s.
ehvedere
Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali
Can
Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali
Can Tad, stanbul: Erkam
Tatb, stanbul:
Erkam
96.
er-Rifâî,
Yayn, 1996,
ise,
131-133.
94
bulanm
ve
O'nu
zikrettiini görerek
ve ihsann kadar
zikredenle, Allah'n fazl
Kulun
vardr.
Allah'
kendisini
(fa^let, erdem, lütuf)
zikretmesi,
yamurlarn altnda
zikretmesine göre
Allah'n
bilir.
görerek O'nu zikreden kimse arasnda ne
(lütuf, iyilik)
fark
olduunu
içinde
gaflet
kalan toz
kulunu
Allah'n
gibidir.^'*'
Ahiret tercih edildii zaman, dünya âhiret içinde kaybolur. Allah'
zikretmek ön plâna
çktnda
Zikrin
âdab
da "zikir" de yok
"kul"
sfadaryla Cenâb-
Hakk
(edebi),
tam
(alçak gönüllülüün kemâli)
syrlmak, salam ism-i Celâl
kalr'
olur.
Ortada sadece
"^"^
ve tevâzû
ile
hudû
dünya ve mâsivâ balarndan
ve kulluk uuruna vâkf olmak suretiyle
bürünmektir''^^
Beni evkle, muhabbetle ^kredin ki; ben de
yaknlk
de âhiret bu
bir azimet (sebat, kararllk), kemâl-i
bir ihlas
zrhna
hem dünya hem
bulup kaybolur Gerçek mânâda zikredilmeye
zikrin içerisinde fena
balanldnda,
ise,
siî^
ar^unu^a kavuturmakla,
vermekle anaym...
Beni yüceliimle, üstünlüümle ^kredin ki; si^ karplks^ ihsanlar
verip
mükâfatla anaym...
Beni tevbe
Beni Beni,
ile
dilekle
^kredin ki;
^kredini^
yaptn-:^
ki,
hatalara
si:^ günah
ba§lamakla anaym...
ben de dileini^yerine getirmekle anaym...
pimanlk
duyarak ^kredini:^ ki; si^ keremle
anaym...
Beni,
^"^^
ö^r dileyerek
Ahmed Ahmed Ahmed
mafiretle, yani:
s.
s.
Balamakla
anaym...
Dr. Ali Can Tatl, stanbul:
Erkam
134.
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996, -*^
sit^i
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996, ^^-
^kredin ki;
Dr. Ali
Can
Tatl, stanbul:
Erkam
91-92.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYayncbk,
1995,
s.
68.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(laz.),
stanbul:
EY insan 95
Beni,
tam
bir irade
ile
^kredinizi ki;
brakmak
Beni, kötülükleri
sureti
si^^e
ile
faydal olan
^kredin ki;
§eyle sif^i
si-:^
anaym...
Ja^a
Ja-:^a
iyilikler
ederek anaym...
Beni,
iblasla
(gönülden
gelen
kötülüklerden kurtarmak sureti
ile
skntl
muhtaç hallerimi^ anlatarak ^kredin
Beni, öf^ür dileyerek,
ki;
sif(i
anaym...
Beni, kalblerini^e ^kredini^ ki; si:^
Beni,
^kredin
samimiyet)
dostluk,
hallerden
ki;
siî^e
çkarmakla anaym...
güç vermekle anaym...
günahlarmn batlanmasn
isteyerek :qkredin ki;
si^
rahmetle ve mairetle anaym...
Beni, îmânla :^kredini^ ki;
Beni,
slâmyoluna girerek
cennetler vererek
kredin ki;
•:^
si-:^
anaym..
ikramla anaym...
^kredin ki; si^ mânâ perdelerini açarak anaym...
Beni, kalble
Beni, fâni
sit^e
(geçici)
bilerek
halini-:^
^kredin ki;
si-:^
devaml
bir ^kirle
anaym...
Beni, yalvararak candan
Beni, ^elil suretiyle
Beni,
(aalanan)
ann
ki;
halini-:^
si:(i fa^^letli
anlatarak
klmak
ann
ki;
suretiyle
anaym...
si^ hatalar batlamak
anaym...
yaptklarn!^
itiraf ederek
annz
ki; ilenen
günahlar
anaym...
Beni,
gönül safâsi
ile
f^kredin ki,
Beni, sadakatle î^kredin ki;
Beni saflkla
^^ikredin ki;
si-:^
si-:^
nfk
hâlis iyilikle
ile,
anaym...
yumuaklkla
s!^ af ile anaym...
anaym...
silerek
siî^
96
Beni
ta^m
^kredin ki; si^ keremli
(yüceltme) ederek,
klmak
irreti ile
anaym... Beni, tekbir getirerek ^^kredin ki; ile
si^
sair
adl cehennemden kurtarmak
sureti
anaym...
Beni, cefây terk etmek sureti
Beni,
hatay terk etmek
Beni,
hi:(mette
tamamn Si^ ne
sureti ile
ki;
si^
verilen söî^e vefa ile
anaym...
^kredin ki; si^ çeitli ihsanlar ile anaym... :qkredin ki; ben de si^ nimetin
sureti ile
anaym...
olduunu^ düünerek
anaym...
Zikrin
sureti ile
çaba göstermek
vermek
^kredin
ile
beni ^^kredin ki; ben de kendi
varlmla
si-:^
^^
be
ana özellii vardr, bu
be
özellik
de insann Cenâb-
Allah'n yanndaki deerini arttrr. Bunlar: Zikirde Allah (ccjm.
korunma vardr.
Zikirde eytandan Zikir kalbi
rzâs vardr.
yumuatr.
ibadete olan
ak artrr.
Mü'mini ma'siyetten Hiçbir kul yoktur
olur
'"^^
Çou
kere
arif,
Abdülkadir Geylânî,
Salam Yaynevi, i'*5
Es Se)7d
Allah' hakkyla zikretsin de
ki,
Allah'n dndakileri
günah) ahkoyar^"^^
(isyan,
unutmu olmasn. Allah' zikretmek
Gunyetii't-Tâlihîn,
1991,
s.
ister de,
esnasnda
çev.
onun srrnda
ta'zim
Abdülkadir Akçiçek, stanbul,
714-716.
eyh Muhammed
Ebu-1
Hüdâ Es
Sayyâdî Er Er-Rifâî El Halebî,
Tarikat-t Er-Rifâijje ve Er-RJfâf Yolunun Esastan, çev.
stanbul: Sultan Yaynevi,
zikri
Allah ona, her eyin bedeli
s.
54.
Mahmud Nedim
Aksoy,
EY insan 97
ve heybet dalgalar dalgalanr. Böylece Allah, onun lisanna vekîl olur^^^
Ibn Abbâs
öyle buyurmutur: "Her mü'minin kalbinde
(ra)
eytan bulunur. Fakat mü'min,
zikr-i ilâhi ile
megul
bir
olunca eytan
kuçulur Zikredenler
Hak nezdinde
ise
Allah bu}naruyor
ki:
"Beni kendi içinde zikredeni ben de kendi
nefsimde zikrederim. Beni topluluk
zikrolunanlardr''^*^
bir topluluk içinde zikredeni,
Kendiliinden
zikrederim.
içinde
kendiliimden zikreder, ona göre Zikr-i ilâhiye
devam
ediniz.
kurb-i ilâhi için
salam
hotur.
ile
Allah
Çünkü
yerlemesi sohbetin bereketiyle
Hak
dostlar
katndan selâmete
bir
demilerdir
(ra.)
nur üzeredir.
ulamtr.
zikir,
O'na
olan,
Zikir,
de
zikredeni
vuslat-
mknats,
edenler Allah
kavumutur.
ile
Zikrin
kalbe
"Allah' zikreden kimse
Hakk
mümkün ki:
ilâhi için
devam
Kalbi
olur.
itminana
dümandan
ermi,
ruhun gdas ve Hakk'n senasna ermi,
mânevi arâbdr. Hakk'n zevk ve lezzet de olamaz
bir
ecir veririm."
bir iptir. Zikrullah'a
ho
beni
ben de
zikriyle
meguliyet kadar kymetli
bir
''^^
Dünya bir perdedir ve dünyann halleri bu perde vastasyla gizlidir. Tanr sevap, hil'at ve cenneti gayba îmân olan, her türlü ibadeti yapan, Tanr'ya ve
Tanr
perdesiz
karb
onun
olarak
yoktur.
ilerine
görmeden inanan kuluna
göründüü zaman, kimsenin
Ve onun
tövbesi
de makbul olmaz.
gününde Tanr perdesiz olarak görünür.
^^'^
Ahmed Ahmed
s.
Ahmed
Er-Rifâî, Marifet Yolu,
Ahmed
1995,
s.
Kyamet
Can
Tatl, stanbul:
Erkam
1995,
s.
1995,
s.
(haz.),
stanbul:
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(laz.),
stanbul:
67.
Er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynchk,
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
51.
Er-Rifâî, Mö/t/'^/ Yolu,
Erkam Yaynchk, '•»''
ibadetinin
132.
Erkam Yayncbk, '^
Zira
O gün gizli srlar aydnlamr
Er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. Ali
Yayn, 1996,
verir.
46-51.
98
Bu zamanda Tanr dünyada
(Tank, y\yet 9)
faydas olmaz.
perde arkasnda yapyor ve
ileri bir
kullarna da yine perde altnda dostluk ve
kyamet
yaparsa
perdesiz
alama ve inlemenin
tövbe etme,
yardm
dünyamn
Kyamet,
kopar.
Eer
gösteriyor
fena
bulmasndan sonra kopacaktr. Bu dünyada kyamet muhaldir (mümkün
Nitekim
olmayan).
kullarnn gözleri sebeplere
yardm
olsunlar, diye
aaya
minareden
kullarna
çevrilsin
Meselâ
eder.
Eer
o kimse Tanr'nm
demektir. Kendini
ve Tanr'dan gâfl
altnda,
(hahersi^ olma)
Tanr'ya güvenerek kendini
biri,
Aym
güvenle
boazn
kesse derhal ölür veya yok
yardmm
ve adyla söylediimiz bu
eyleri yapar ve helak olmazsa
deildir.
perdesi
atsa parça parça, zerre zerre olur.
bçak veya klçla karnm veya olur.
sebepler
Tanr'y perdesiz
bu âlemde açk
olarak göstermek,
O zaman. Onlar gayba inanrlar
görmü
olarak
Tanr'nn
(Bakara, âyet 2), sözü
âdeti
doru
olmaz. Uyank, tedbirli bir kul, sebepler perdesinden Tanr'y görür
ve kendi selâmetini sebeplerden deil, Tanr'dan
bilir.
ve baz baz insanlar da özbeöz denediler
sebeplerin faydas
Eer
yoktur.
shhat,
sebeplerden olsa etmezdi.
Bunun
Ve
için
perdesinden
idi, asla
isteklerin
(birbirine
':^t
gelmesi
yerine
uymama)
olma, birbirine
hiç bir
zaman ayrlmazd.
o mü'min ve akll kula Tanr istemedikçe ve sebepler
yardm
etmedikçe, hiç bir
bahane ve
(bedbahtlk,
tehâlüf
dileklerin
olmas sebeplerden
(kolaylkla ortaya çkan)
sebepleri
ve
selâmet
ki
Zira gördüler
ebedî
maksadn hâsl ve müyesser
olmayaca muhakkak
bir
örtü olarak
kurtulutan
mahrum
bilirler.
olma),
görünür. Mü'minler Saadet ve ekâveti
Tanr'dan
görürler.
Peygamberlerin kâfirlerden kaçmalar da ite bu yüzdendir.
Cennet imân ve itaat
itaat
edenler içindir.
Çünkü bunlar gayb perdesinde
eder ve Tanr'dan korkarlar, bütün sebepleri O'ndan
O'ndan baka bu her eyi yapan ve hükmünü yürüteni Sebeplerin yüzü örtülü
bilmezler.
olmasndan dolay, bu cihanda yollarn
Tanr bu
kaybetmezler ve Tanr'ya olan inançlarndan vazgeçmezler. inançlar
ve
güzellikleri,
doruluklar gelecekteki
cenneti onlar için
bilirler.
karlnda
lezzetler
meydana
getirdi
için
ve
ve
imdiki
lezzetieri,
terkettiklerinden
kar
dolay,
koyanlar, inkâr edenler.
EY insan 99
snan,
dünya
kalbde du}alan hayet duygusudur; onda sevgiyle
kark
Tanr'lar
kendi
sebepleri
bilen,
lezzederini tercih edenler için de
man gaybadr man, bir
ona
koan
ve
cehennemi yaratt
^^
(gö^e görülmeyen mânevi alem)
ürperme hazz vardr.
man, Rahman esmasnn gönülde yaratt
zorunlu bir atetir.
demek
Kalbi temiz olan, evrenlerin yücesi Efendimizin inzar olan bu cereyanla
Gönüllerde
hemen
hayat bulur; îman eder.
Azîzü'r-Rahîm'in
uyandrmyorsa o
hikmeti
olan
hayet
Kur'ân,
kalb hastadr. Gururla sakattr; hayat bulmaz,
Cenâb- Hakkk'n maher gününe kadar kendi gayb âleminde kalmay
tercih edii sebepsiz deildir.
Cenâb- Hakk, gayb perdesi arkasnda kahp kullarnn ümit ve emeller peinde olmalarn ve bir ümit ile kendisine ibadet eylemelerini ister. Kulun ümidi ya âhirettir, ya dünya. Her iki taleb de niyaz
sahipleri için
lezzet ve
(dua)
kaplar açktr. Âhireti yani manevî
bazlar isteyenlerin, bu talebleri ve dünya zevk ve
arzularnn peinde koanlarn ümit ve emelleri Cenâb- Hakk'la aralarnda bir
ba demektir.
bilmeyerek Allah'a
Her
Ümit ve endie gayb âleminin ister
korku
ile,
ister
kul bir ümit ve
endie
bilerek,
ile
bahdr.
ümit
ile
perdeleridir.
Allah'tan
bu perde yrtlnca o âlemin bütün
O
perdenin arkasnda
merhamet saltanatyla
dileyenler, bir
meydana
gün
çktm
görürler.
Perde yrtlnca herey aikâr olacandan ne korku, ne ümit kalr.
anda insan ya kabul
'''"
olduunu
davramlarmn ve
Allah'a
varma
dileklerinin
görür, Allah'n cennet sözüyle vaad ettii mükâfata
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
'-'''
iyi niyetli
O
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
79-80.
Halûk Nurbâki,, Yâ-Sîn
Sûresi Yorumu,
stanbul:
Damla Yaynevi,
1999,
s.
21.
100
ular yahut korktuuna urar. Bu
böyle
maherdeki encamm
dünyada bilecek
ehli
ve akiler
(gelecek i§in sonu)
(bedbaht,
ebedi kurtulutan
olmayp da her
mahrum
düüp, mü'minler saadet içinde kalrd. Fakat ister.
Ve kim
henüz vücut ve dünya âleminde, nefsinin biri
an
bir
dilerse,
için gafletten
üphen olmasn
esiri
dünya
olsa,
yese (üzüntü)
olan)
hikmet hükmünü
ilâhî
bulmazd. Çünkü Allah yalmz mü'minin deil, akinin de kendisinden bir ümidi olsun
bilir,
hatta kâfirin
belki bir gün,
olarak )Kirüyenlerden
uyamr da Allah'ndan yardm ve
ki Allah,
kul
onu affedecek ve
iyi
iyilik
kullar arasna
almakta bir an tereddüt etmeyecek kadar büyüktür.
Vehim ve endie, aramlamn gizli kald; görünmedii, ne ve nasl olduu bilinemedii zaman inam sarar. Aranlan meydana çknca vehimler ve
edince Allah'n cemâlini
Hakikat
tecelli
emeline
kavumu
etme,
kar karya kalr. görmee talib olan ruh,
ruh hakîkade
endieler geçer,
olur. Nefislerine
doru yoldan ayrlma) düenler
boyun eip
ise,
(sapknlk
dalâlete
vehim ve zanlarmn cezasm
çekerler.
nsan, gökten rahmet ve yerden getireceine
dileklerini yerine
man,
hakikatler gizli iken,
yoluyla erildii
zaman
dünyamn gayba açlan
seviyesine
insanlk
bir
gün bu
inand ölçüde Allah'a yakndr. düünce ve sezgi Cenâb- Hakkk'm bu fâni (geçici)
görünmüyorken;
güzeldir.
için,
idrak,
insanlarn hakikati bizzat bulabilir bir
ulamalar
seviyesine
gaybn
penceresini kapamasndaki hikmet budur.
Allah insanlarn hayr
insanlk
yeillik bekledii
ulam
için,
nihayet
görebilmenin
böyle
kullarn, saadeti
için
bir
böyle
yapmtr. Allah'a ibadet ve
inan
da hudut erlerinin sadakati
gibi,
ancak ölüm
gününden önce makbuldür.
Ölüm günü kavrayacak
Allah' yakndan görüp, onun )aiceliini
imanszlarn o andaki imam
makbul olmayacaktr.
elbette
maherde
Allah
katnda
EY insan 101
kendisi gaybda iken
T^llah,
onu görmeden seven ve bulanlardan
holanr^^"
Tanr'nn yeryüzünde bir
de, yüce gökte de insan
ruhundan daha
gizli
eyi yoktur
Hak, kum, ya§;
her jeyi bildirdi de ruhu
"O benim
ilimdendir" diye
mühürledi, gi^edi
Yüce kijinin gö^ü,
Ancak,
o
ruhu gördü
geceleyin gö^ü padiah
mü artk
ona hiç bir ^ey gi^li kalmaî^
tanyann o gü^el duygusu
i^e yarar.
O marifetlerin hepsi, yolda görünen adamn yolunu sajirtan gülyabânidir Ölüm günü onlarn
hiç birinden fayda yok. Yalmî^geceleyin
padiahn yüî^ünü gören
gö^ bakkal
hüküm gününde yaln^
Padijah
adamdan haya Allah'tan
geceleyin
korkmak
bir fazilettir. Allah
Cenâb- Hakk gönül huzuru
olmayn
müjdesiyle
manszlara Gerçek korku,
ise acr,
bir Allah
inanm
gören,
kendini tanyan
bilip,
verir.
ferahlandrr.
korkusu duyanlara bizzat
Onlar, korkmayn, mahzun Allah
korkusu
duymayan
kullarnn büyük hakikati bümelerini
korkusu hakikatte büyük
arzular.
bir Allah sevgisidir.
Bu
insanlarn gönüllerinde o kadar çok sevilen Allah'
kendisine lâyk bir sevgi
yakndan
yükünü
eder (utanr)
ona
ile
sevememek, onun sonsuz büyüklüünü
yakr kul olamamak endiesi manasnadr
Cenâb- Hakk, gönlünde böyle
bir
endie yananlara
elbette
Rahim
ve efik olacaktr. Elbette onlarn gönüllerine bir emin olma hazz duyuracaktr^
'^-
Ken'an
^^
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
532-
535. ^^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: MilH
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl 1991, c. 6, beyit. 2877-2879, 2912-
2915 '^*
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erifi stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, ,
s.
196.
102
•
Cenab- Hak herkese o
slâm
tohumunu
istidat
ihsan etmitir. Herkes
doar. Sonra onu anas babas Nâsrâni, Mecûsi
olarak
u
veya bu yapar
Demek giren
ki
onu
sebepler
çeitli
Yoksa
ahkoyar.
doutan
herkeste o
bulur, büyür,
söylediimiz
gelen istidat mevcuttur. Fakat araya
vatanna, cananna kavumaktan
asli
tohum, mutlak
ziraate elverili her
boy
atar.
ezelde
Ve
hakkndadr. Yâ-sîn
ü nema
arzaya da uramazsa kemâle
bir
ümmü'l-kitapta
yani
nev
suresi 11. âyette:
olan
sait
erer.
Bu
kimseler
"Onlar Allah'tan korkar ve
inanrlar" yollu tebirde bulunulmutur.'^^ •
mânâs
Havfin yani korkunun üç türlü hayet,
Bizim
biri
îmâmn
korku
bildiimiz
türlü
ise
marifetin
Fakat sr ve
uhut
ve azamet vardr
(jahit olma,
ki
buyurduklar
gibi,
Er-Rahmân,
görme)
hikmetin
bilir,
157
cüve ve
korkusunda, heybet
^ade
de
ve
korkarm,
ben
dendii
gibi'^^
Allah' bildikçe ziyâdeleir.'^^
sûri
tarzda
kemâli her
olanlara özgüdür.
isimlendirilmitir,
Ken'an Ken'an Ken'an
herkesten
gerektirdii
varl
Er-Rahmân muhtaç
'^^^
makamnn
Allah'tan korkan Allah' bilenlerdir,
kabiliyetlerine göre
amelin
artndandr.
makamdr. Allah'n huzur makamdr.
te korku, ilim nisbetinde artar,
'55
Hayet,
bu görgü makamdr. Resulullah Efendimizin:
Allah' herkesten t^yade ben
ile
artndandr.
cezadan korkmak, nefis
oyunlarndan korkmak, kalp ve
isim
biri
de heybettir.
artndandr. Heybet
Her
vardr: Biri korku,
bunun nedeni
a'yânn
(hakikatler)
eye veren
demektir.
Mübalaa kahbndaki eserlerinin
bir
umumilii, bu
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
319.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
48.
494.
EY insan 103
eserlerin
yaygnl
sirayetinin
ve
alannn
tasarruflarnn
de
geniliidir.'^*^
Gece
vakti olup karanlk gelse ve her dost ancak kendi dostu
tenha kalsa benim sevgililerim benim için
büküp bana
bo)Tanlarn
durup,
kyamda
tazarru
(kendini
ile
yalvarma) münâcaat (Allah'a yalvarma) ederler ve
baka benden birey
muhabbetimden giderler.
eer
onlar daima söyleseler onunla onlara zat ve sfatmla teveccüh
onu ancak ben
ederim, teveccüh (yaknlk duymak)
nail
bilirim, bir
de o kulum
nisbetle azdr, az bir
meyammzda
Onlarla
basiretieriyle (kalp (hicapl, perdeli)
gö^)
bir
ikramdr
ki
arzda ve semâda olan
bilir,
eydir
Yâ Davut benim muhabbetime meyi eden ki;
Birincisi bir
Ben
eylediim dostuma neler ihsan ederim. Üçüncüsü de
ver
Ben de
ederim
ederim ve nice devletlere
eya ikrama
alçaltarak
verirler, ikincisi:
ki kalbine ilkâ
benden haber
rzâ yolunda
muhabbetimden üç ey ihsan ederim:
onlara kemâl-i
nurdur
talep etmeyip
ile
(ayakta durma)
kullarma haber
evliya
olan hicaplar ben ref ettim. Onlar
görürler,
onun
olsalar onlara zarar
için onlar
halkdan mahcup
vermez ve benim tarafmdan
onlara lütuf ve inbisat (ferahlk) eritii halde halkdan gelen hased ve
gazap onlara Rabbini
tesir
^^kret,
etmez ve
asla
keder vermez
kendini unuttuun
zikreyle ki Allah'tan
baka
bir
vakit...
''''^
(Kehf, 24) Yani Allah' öyle
ey kalmasn
ve kendi nefsin de
kalmasn. Çünkü hakikî zikrin mânâs, zikreden, zikredilen ve zikrin bir
olmasdr.
te
bu
türlü zikirde
ve o kimsede benlik kalmaz.
O
bulunamn kalbinde
kimsenin kalbine hakikî
sevgili
O
zaman
nazar eder ve kendi cemâlini o kimsenin kalbinde görür. öyle hitap eder
ki:
Bu
ikilik
gönülde, bu mülkün içinde vardan
bakas
yokmr^^'^
'5^
Sadreddin Konevî, Esmâ-i Hüsnâ erhi, çev.
Yaynclk, 2004,
s.
Ekrem
Demirli, stanbul:
39.
'^^
Hadis-i erifler, Ken'an Rifai'nin notlarndan.
1''"
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
317.
z
104
Cenâb- Hakk esma-i belletme)
Adem'e
ilâhisini (ilâhî isimler)
buyurdu, sonra kendi ismini sordu: Âdem: Unutmruldum,
"O
bilmiyorum Rabbim!" deyince Cenâb- Hakk:
Hak kldm"
üzerine "Nâib-i
insan
Hak
tâlim
Hakk'n
yapar.
ismini
(Allah'n
and vakit,
halde seni yer
diye ferman eyledi. Bir
elçisi)
kendisini unutursa, o ii bizatihi
^'^
-12üphesiz
ancak biz diriltiriz. Onlarn yaptklar her ii, braktklar her izi yazarz. Biz, her eyi apaçk bir kitapta (levh-i mahfazada) ölüleri
sayp yazmzdr. 'l.nnâ
nahnü nuhyil mevlâ ve külle §ey'in
ve
nektühü
mâ kaddemû ve âsârehüm mübm"
ahsaynâhü fî imâmin
* Gerçekten ölüleri hi^
braktklar
diriltirim
eserleriniya^^anî^.
onlarn öncedenyapp gönderdiklerini
ve
Zaten bi^ her §eyi açk bir kütükte, "Imâm-
mübîn "de sayp
tesbit etmijit^dir
(Elmalk Hamdi Ya^r) üphesi^ her
ölüleri
ancak bi^
i^ya^an^
diriltiri-:^.
Bi^l her ^eji
Onlarn yaptklar her ip, braktklar
apaçk
bir kitapta (levh-i
mahfuzda) sayp
ja^mijiîidr. (Diyanet)
(Açklamalar bölümündeki meal: Gerçekten bi\
bi:^î(.
Ölüleri
diriltiriî^ ve
önceden gönderdikleri peyleri ve eserleriniyaf^anî^^ adlarna, hesaplarna geçiriri!^
Ve
^aten herzeyi önce
açk
bir kütükte, bir
ana kitapta
(levh-i
mahfaî^da) sayp ya^p^dr.)
'•^^
emsettin Yeü, eyh-i Ekber Muhyiddin—i Arabi Hakikati Nasl Anlatyor, stanbul: Yaylack Matbaaclk, 1997, s. 42.
EY insan 105
Zât- ehadiyet (^tn
domasa,
ilâhî
"kldm"
mertebeler vücut bulmaz.
te
nazrdr "kldk" gibi...
"Yarattik",
mânâda
o
ki
mertebesi)
(birlik
Kur'ân da "yarattm",
Cem
gibi ifadeler zât- ehadiyete delalet eder.
vâhidiyete
zât-
mertebe-i vâhidiyete
teklii),
zat,
sîgas
ifada
Bu mânâya göre zat'm çokluu lâzm gelmez. Ancak çokluu lâzm gelir ki bu sfadarn çokluu da zat'n nefyetmez
ise,
beraberdir
sfatlarn tekliini
(sürme, sürgün etme).
bnü'l- Arabi vâhid (bu vâhid l'^âhid ise
sonsu-:^ tekliktir,
^Hakk', dolaysyla
ahadiyetin (bir)'igibi deildir.
(bir),
çokun birlie ulamasdr; insanda
lafzm zamamn
birlii anlatr)
Ahâdiyet
tecellî
eden
Kutb'a
teki olan
iaret için kullanmtr. i3/r,
"Her
nerede olursamî^
belirtildii gibi
eUk
saylara
O
si^nle beraberdir" (Hadid, 4)
âyetinde
bütün eder.
Yani
sizin
dnda
Bir'in
belirli
bir
varlnz
yoktur. Saylarn varhklar Bir vastasyla ortaya çkar. Bir, hangi
sayyla çarplrsa çarplsn, o say ne artar ne de katlamr.
çarpan
bir,
çokluun
birliinde
Çünkü onu
onu çarpm, bu nedenle çoklukta
art ortaya çkmamtir. Bir, ne kendiliinden, ne de çarpld eyde artmaya konu olmaz. Bir, herhangi bir eye yerlemekten veya
bir
bir
eyin
ona
yerlemesinden
pek
)^cedir.
Bir,
hakikatleri
bulunduklar hal üzere bakalaürmadan brakr. Çünkü hakikatler
deiseydi,
Bir
de
deiirdi.
Hakikatlerin
deimesi mümkün
deildir Elif bütün harflerin mahreçlerine (çklacak Bir'in
yer)
yaylr. Bu,
say mertebelerine yayldr^''^
Kâmil insan ksaltlm
bir kitapür
eyden
ve ümmü'l-kitab'n seçkin bir
nüshasdr (yazl
bir
olan bütün
isimleri içinde toplayan,
bütün Rabbani sfatlar
te
insan melekût âleminin
fiilî
kendinde barndran
"^-
smail
Hakk
bir örnek) "Teklik Mertebesi",
bir mertebedir.
Bursevî, Ken-^-i Mahf-Gi^li Ha^ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, '^'-^
zorunlu
s.
30.
Suad El- Hakîm, Ibnü'1-A.raM Sözlüü, Yaynevi, 2005, s. 650-651.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
106
olduu
acaibliklerini
de içeren bir nüshadr. O, ilâh bir kitap; rûhâni
(âhirede
ilgili)
Böylece,
yani
(ksaltlm)
mana ve
kadar, ceberut âleminin
alacak
güzellikleri,
sanatlar içeren
ve cismânî, semavî ve arz, dünyevî ve uhrevî
âlemlerin
özetini
kâmil insan
ilâhî
kuatan alacak mertebeyi
olduundan
bir kitap
kapsayan muhtasar
suretle zahir
ve
Teâlâ Adem'i kendi sureti
onun
olmas
Cenâb- Hakkk'n da
gibi,
isim ve
denmesinin nedeni insann
suret
sfatlara
Rahman
"Allah Teâlâ Adem'i
sureti üzerine yaratt." (Hadis) "Allah
sim
ehirdir.
bir
üzerine yaratt." (Hadis) Allah'n suretinden maksat
sfatlardr.
hakikatlerini
isim ve sfatlarla
zahir olmasndandr''^"^
bnü'l Arabi'nin imâm- mübîn hakkndaki
baz güçlükler arz eder O, imâm- mübîn'in levh-i mahfuz olduu konusunda tefsirlerle hemfikirdir Bununla birlikte bazen onun lk Akl veya Yüce Kalem olduunu açkça dile getirir. Allah öyle buyurmutur: "Onlarn
ellerindekini ihata etmi^ ve her §eyi
say olarak saymtr" (Cin, 28) Kitapta onlan
saymtr" demitir (Kehf,
makamdr
ve
o
ilâhî
ifadeleri
ise
Buras divan
49)
mertebenin
'%üçük hüyük her ne varsa
kâtibidir.
mübindir. Allah öyle buyurmutur: 'îi^r §eyi (Yâ-Sîn, 12)
mâmn mâm ise
içeren Levh-i Mahfuz'dur.
Kitaptr.
Bu yüzden
O
her
sahibi
Bu kâdp
kâtibin
mâm-
mâm- mübîn 'de saydk "
da silmeyi ve
ey ondadr
brakmay
(Futûhât, IV:
83)'''
Allah Hayy'dr Mürîd'dir
(diri),
{irade
Mütekellim'dir fjö^
nsan; dahi ayndr.
Alim'dir
(bilen),
Semî"dir
eden),
Kâdir'dir (her (iiten),
jeye
gücü yeten),
Basîr'dir
(gören),
söyleyen).
O
da:
Hayy'dr, Alim'dir, Kâdir'dir, Mürîd'dir,
Semî"dir, Basîr'dir, Mütekellim'dir.
nsan; Zât'a
'^5
bal hakîkatieri ile Hakk'n
mukabilidir (karalk).
smail Rusûhi Ankaravî, Nak^ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul: Ribat Yaynlar, s. 15-16. Suad El- Hakim, bnii'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005, s. 353-354
EY insan ÎÖ7
bal
Insan-1 kâmil, Zât'a
isimleri ve ilâhî sfatlar
kar
Insan- kâmil'in Hakk'a
zaman, onda ancak kendi
suretini
görmesi
vacip (sorunlu)
mümkün
kld
"Gerçekten çekindiler
bi-:^
ahs
bir
ki;
görür,
suretini
yoksa,
aynaya kendi
olmaz. Allah, insan- kâmili kendi zatna
ve ifadan ancak onda
ki isimleri
Bütün bu anlatlanlar
aynadr
misâli
bakt
hak emitir.
görüle...
u âyet-i kerîmenin mânâsdr:
emaneti yere, göklere ve dalara an^ ettik; onu tanmaktan
Ondan korktular Ve onu 'nsan" yüklendi. Zira
o faalim ve câhil
/«'/(Ahzab sûresi, 72)'^^
Bu
âyet-i
(gi^li,
bir
iç
kerîmede, Cenâb-
yü^
Hakkk'n
zahir (açk,
belli)
ve bâtn
tasarrufunun insanlardan zuhur ettiini ve insanlarda
ey olmayp,
srf Cenâb- Hakk'n tasarrufuna
âlet olduklarn ve kendinden zuhur eden bu tasarrufun, Hakk'n olduunu bilmedii için zâlim ve cahil olduunu söylemiük.
insan,
B/^ kulumuza ^ah damarndan daha yakn-:^ âyet-i kerîmesinin bâtnî tefsirinde (açklama), biz 'in
mânâsnn cümle mevcudat
(yaratlmlar)
demek olduunu söylemek isteriz. Yani, biz'im fiillerimiz, isim, sfat ve zatmz, bu gördüün mevcudattan zuhur ediyor. Onun için "Biz sana" yani sen ferde, cümle
insann
gökte
yer)aizünde
veya
haHfe
olduu
mahalli
gibi
birbirine u^namlu ve
toplayan bir yerdir. âlemi,
eyadan zuhur eden
cennette
olmasmn
karm
veya
nedeni
uyumsuz zt ve
Baka
cehennemde udur:
toplama Yer^^zü,
farkl varbk türlerini kendinde
bir ifadeyle yeryüzü,
rahmet ve öfke
izzet âlemi, yoksulluk ve
Hak ve yaratlm, yaratma ve emir
^'
toplayc
Abdü'I-kerîm
b.
bir
âlem ve bütün
brahim
el-Cîlî,
stanbul: fâtsan Yaynlar, 16
Ken'an Rfâî,
Sohbetler,
de
yeridir.
âlemi, cin ve
eytanlar gibi âlemleri kendisinde toplayan bir yerdir. yer^âizü
deil
Yeryüzü
ve birbirine girme
kahr ve balama, horluk ve
zenginlik âlemi,
tecellîlerimiz ile
'^^
yaknz, demektir.
isimleri,
Öyleyse
her eyi kuatan bir
nsan-/ Kâmil, çev. Sevyid Hüseyin Fevzi Paa, 259.
c. 2, s.
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
329.
108
Halîfe,
yerdir.
Bu
olduu kimsenîn
halîfe
suretiyle ortaya
çkmaldr.
nedenle Hz. Peygamber öyle demitir: "Allah Adem'i suretine
göre yaratt" Allah Âdem'i yaratrken sfatlann) birden
kullanmtr. Bunun
sayesinde, güç sahibi
hakk
halifelik
kâmil, âlemde
göre
hedefi,
elini
(Celâl ve
Cemâl
yaratkn düünmesi
olmasm salamaktr. Sonra
insan, isimlerin
kendi hakikati vastasyla elde etmitir. Böylece yer}öizünde
bilgisini
nsan-
iki
kâmil,
sadece
onun
için ortaya
çkmtr. O
halde insan-
Hakk'n halîfesi, yaratklar içinde Hakk'n vekilidir. hakknda hüküm verilen eyin hakikatinin yeteneine
ilâhî isimlerin
hükümlerini âlemde uygular. Böylece insan-
kâmil, âlemde farkl suretlerde görülür.
nsan-
bazen güçlü
kâmil,
hükümdar
bir
Bazen
sûretindedir.
rahmet suretinde, bazen iddet ve güç suretinde, bazen intikam ve zorlama, bazen örtme suretinde, bazen lumf, bazen sevinç, bazen
aknlk
suretinde görünür ve bazen de güler yüzlü bir ekilde
ortaya çkar. Kastedilen, bütün ilâhî isimleri toplayan ve
kuatan
aym zamanda bütün varlklarn var olu ilkelerini ve (varla) geli yollarn, hareketierini ve durularm, nefeslerini ve onlara ait olan ve onlardan ortaya çkan her eyi bilir. Söz konusu eyler, insan- kâmil olduu gibi aym zamanda insankâmil de onlardr. nsan- kâmil aym zamanda bütün ilâhî isimleri mertebedir. Nitekim insan- kâmil hakîkatierini
kendinde
kendinde
toplar.
Bu bakmdan, onlarn
toplar.
Bu bakmdan
insan- kâmil onlar üzerinde
ve tasarruf sahibidir; varbklar da insan- kâmil'e bo}Tan
bulunduu yöne Isâ
(a.s.)
Allah
hüküm
eer ve onun
yönelirler.
Allah'n onu isimlendirdii gibi bir "Ruh" olduundan ve
onu
sabit bir insan suretinde var
bir üfleyile
ölü^oi
diriltiyordu.
ettiinden îsâ
(a.s.)
sadece
Sonra Allah Teâlâ onu Ruhu'l-
Kuds'le teyid etmi, desteklemitir: Dolaysyla o, varlklarn kir ve pisliklerinden
Muhyiddin Arabi, Allah Kitap,
tertemiz bir Ruh'la teyid edilmi olan bir
Bütün bunlardaki asl temel, "Ezelî Diri"dir
Ruh'tur.
^''^
arnm,
s.
19-20
Kimleri Sever?, çev:
Ekrem
ki
bu da
Demirli, smabul:
Hayy
EY insan 109
Ebedî Hayat'la özdetir. ki
taraf, yani Ezel
vücuduyla ve sonradan var oluuyla Diri olan Levh-i Muallak
(deinebilir kader)
ve Ebedi, âlemin
Tanr ayrmtr
insanlk edebini
tahsil için bize
verilmi cüz'i iradeyi lehimizde veya aleyhimizde kullanarak, bizzat çizdiimiz
kader
verilecekleri
arta
balam
Hakk
Cenâb-
çizgimizdir.
olduu
bu
levhada,
cihetle iyilie iyilikle
mukabele
ederek belây def eder.
Ezelde Cenâb- Hakk ruhlara hitaben sordu "Ben
Rabbiniz
sizin
deil miyim?" Ruhlar da "Evet, Rabbimizsin"cevabn verince (Araf, 172) dildeki isbat
etmek
için
dura
veya kayp
davaya elde
bu âleme
delil
gerek hesabna göre davalarn
dünya da kazanç
gönderildiler. Böylece
oldu.
Bizim eytan veya insan, aki veya said oluumuz ezel nasibimizdir.
Ancak
u
var
için bir
bir
yontan
temizleyip kabiliyeti
ki,
üstün
prlantay prlanta olarak meydana koyan, onu mahareti
elin
bir kiinin
olduu
gibi,
temiz ve
cevheri
de cemiyetin hizmetine yarar hale gelmesi
rehber insann eline
dümesi
icap eder'^°
Gayb âleminin bahar, kudrede esen bahar rüzgârlarn bizim âlemimize
Dünyamzda ermi
yollar.
âlemden gelen bu bahar kokusunu nefsinin
hased,
dünya yüzünde her
hrs,
malup olduu
kibir,
her
âleminden kopan
bir
sonbahar frtnas gibi derin hasar, büyük azap ve ölüm
Gönül gözü açk varlklar, yokluklar
olanlar
hep birden kyametten
uyandrmaldr.
I
gibi,
yapraklarndan
soyunmu
yapraklara,
169
çiçeklere
ve iskelet
bürünmesi
gibi,
Bu düünü
tekrar
domas
olmu aaçlarn
asrlar ve
asrlar
yeniden
boyunca
•
A
Mekûre
bir örnektir.
görünmez olan günein
A
Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, Marifet
Yaynclk, '"''^
verir.
bu âlemdeki doumlar, ölümler,
için
bizi
mânevi
gönülleri
Buna mukabil insan
her kötülük, her
ruha gayb
ehvet,
her
insan
duyarlar.
1995,
s.
ve
Hikmet, çev.
Mahmut Kank,
istanbul: iz
201.
Sargut, Gönülden Göniile, stanbul:
Kubbealt Neriyat, 1994,
s.
122.
110
ölmü
insanlarn hepsini diriltecek olan kyamet gününün gelmesi
de Kur'ân- Kerîm de haber verilmi bir
Ahlâk güzelliinde aranan
âzâmn gördüü
ey
niyet ve
amel dürüsdüüdür. Çünkü
fiillerin
elbet bir haddi ve nedcesi
amellerin ve
vardr. Sevaplarn da yine bir haddi ve
hudut yoktur.
Onun
için Resulullah
buyurmutur
gizlidir"
harolacaklardr.
amellerinize bakmaz,
Asl maksat,
sâlih
gibi,
niyete
Efendimiz: "Amel, niyet içinde "insanlar
yine
üzre
Hakk
sizin
"Cenâb-
ve
dirilme)'''
niyetleri
amel denen kalp amel ve niyetindedir
mânâdan
ibadete cismin de
sevenlerin
Birbirlerini
hududu vardr. Fakat
niyetinize ve kalbinize bakar" demilerdir
Allah sevgisi sadece
tutmak
ve
(yeniden
hakikattir'^'
ibaret olsa
namaz klmak ve oruç
kart hareketier yaplamazd.
yekdierlerine verdikleri
sevgi ve sayglar deildir.
Bu
hediyeler
sadece
sevgi ve alâka, insanlar birbirlerine
maddî hediyeler vermeye de sevkeder.
ki gönül arasndaki ak bu yolda gönülden \nargun kulun, Allah'na vermesinden daha
maddelerden
tabii
güzel
olunca,
bir
en büyük sevgiliye
takm ekle
ait
ne vardr? Allah'n dünyaya
sanat
eserleri
yapmak,
hediyeler
sald
camiler,
türlü
minareler,
mihraplar sralamak, evler kurmak, tezhipler yapp, güzel yazlar
yazmak;
yollar,
köprüler
yapp
Tanr
kullarna
kolaybklar
tpk
hazrlamak, nasl Allah'a maddelerden hediyeler vermekse, bunlar
gibi
insan
vücûdunu
sevkederek ibadete ekil
Yeter
ki
ballk)
d
Allah sevgisine
bir
çizgileri
namaza,
ilemek de
yakr, tam
oruca,
hacca,
zekâta
birer gönül hediyesidir.
bir sevgi ve ihlas (samimiyet,
gönülde temel edinmi olsun. Gönülde sakl muhabbet,
âlemde ekillere hürünsün, sevgiyi
isbat
eden harekeder ve
eserler haline girsin.
1^'
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
293. ^^2 i'^^
Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
424.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
98.
s.
292-
EY insan 111
ekil mânâya ahittir ama dünyada ekle
kalp vardr. Gösteri
için
dindar
manevî menfaat avclklar iyilik,
görünmek
ibadetin de hâlisi ve
yaplan maddî,
suretiyle
yaplan hareketler, görünüte ibadet,
için
ba ekillerinde de
vergi ve
ait
olsa,
aslnda yalanc ahitlerden
farkszdr.
Onlarn ne abâ
tebih Hakk'n ismini
ellerindeki
ydigi kaba kumatan u:^n
(dervilerin
sayar,
hol
ne srtlarndaki
elbise)^
gerçek dervi
abâsdr. Böylelerinin davranlarndaki yapmack, erbabmn
gözünden
Hak
(ehil)
elbet kaçmaz.
ve ibadetin tek
sevgisi
balanm
olmaktr.
Gerçi ibadetteki
gdas gönül safbdr,
Allah'a gönülden
^^'^
d
hareketler birbirinin
aymdr.
hakîkî müslümanlarla ibadeti taklid edenleri
yanyana görürler. Hakikatte
ise
Dtan
bakanlar
ayn yerde ayn
safta
onlar birbirlerinden mesafeler boyu
uzaktadrlar.
Namaza namaz
gelenle
için
taklit
için
gelenden yalnz
birincisi
Allah'n huzurundadr.
Neticede her kii kendi
amna
uyan hareketi yapar. Bu demektir
her insann levh-i mahfuzda yazl bir
daha ezelde
yazüm bulunduu bu
hakikatte o tecellî eder.
ad vardr Her ahn yazsmn,
mânevi levhada ne
Kiinin bu levhadaki ad
iyi
yazlm bîr
ad
dünyada bu adn icab olan hareketi yapar. Bu isim orada kötü isim olarak
Hulasa
yazlmsa
ki
ise, ise,
bir
kiinin dünyadaki hareketleri de kötü olur.
bu isim kahrdan ve cemâlden neye
sahibinin de
ki,
dönüp dolap
karar
klaca
Hz. Ali "Herkes sonundan korkar, ben
delâlet
ediyorsa
Bunun içindir evvelimden korkarm"
yer orasdr. ise
buyurmutur'''^
^'''*
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
382-
383. ''^^
Ken'an
s.
49.
112
-13Onlara,
u ehir halkn misal elçiler
getir:
Hani onlara
gelmiti.
'^V'adrib lehüm meselen eshâbe'l-karyeti iz câehe'lmürselûn"
* Sen onlara
o §ehir
halkn
örnek
ver.
Hani
oraja peygamberler gelmiti.
(Elmalk Hamdi Yattr) Onlara, §u ehir
halkn
Hani
misal getir:
onlara
elçiler gelmiti.
(Diyanet)
-14te o zaman biz, onlara iki elçi göndermitik. Onlar yalanladlar. Bunun üzerine üçüncü
bir elçi
gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmi Allah elçileriyiz! dediler. *'tz erselnâ ileyhimüsneyni fekezzebûhü mâ fe'azzeznâ bisâlisin fe kâlû innâ ileyküm mürselûn"
* Hani
bi^ onlara iki
Bi^ de (onlan)
elçi göndermitik,
bir üçüncüsü
gönderilmi
ite o
^man
üî^erine
destekledik Onlara:
elçileri;"dediler
bi^ onlara iki
üçüncü bir
ile
fakat onlar ikisini deyalanlamlard.
(Elmall Hamdi Ya^r)
elçi göndermitik.
elçi gönderdik.
"üphesi^ ki bi^ si^e
Onlanyalanladlar. Bunun
Onlar: Biî^ si^e gönderilmi Allah
elçilieriyi^ Dediler.
(Diyanet)
EY insan 113
etmek üzere
Hazret-i Isâ, Antakya ahalisini dine davet
Bu
gönderdi.
ettiler
sabit?"
deyince, dediler.
çocuum
var,
Benim miskin
iyi
birisine
Fakat
illetine
iyi
(hastalk)
çocuu
üzerine îmân
emedikleri
bo}aan
ile
miskinleri
edinip diyerek
bunun
Habîb-i Neccâr
geldiler.
uyuzlar,
körleri,
Habîb-i Neccâr:
iyi ettiler.
Antakya'ya
"Biz
resuller:
miibtelâ (tutulmu) bir
Onlar da
Neccâr isminde
resul
ve "Biz resulüz" dediler. O: "Risâletiniz ne
tesadüf
ederiz,"
Habîb-i
yolda
resuller,
iki
getirdi.
etti.
Sonra
hükümdar
için
bunlar zindana attrd. Hazret-i Isâ bunlarn arkasndan
emun'u
gönderdi.
emun,
evvelâ
kendini onlardan gibi gösterdi, ibadethanelerine gidip putlara tapt
ve bu arada da hastalar
emun'u Halbuki
kendine vezir
baka
idiler" dedi.
Resulleri
etti.
seçti ve:
dinde buraya
emun,
etmeye balad. Nihayet hükümdar,
iyi
iki
"te
sen de hastalar
hükümdarn huzuruna çarmalarn
onlar
emun
getirdiler.
onlara:
"Siz,
misiniz?" diye sordu. "Evet" diye cevap verdiler. iyi
ederim" dedi ve daha bir çok
{olu?nlu)
i
var!" dedi ve
diriltir
rica
eder
iyi
emun: "Ben
de
müsbet
misiniz?" diye sordu.
emun: "Aman hükümdarm, bunda
hükümdar, yedi gün evvel ölen akrabasndan
birisinin getirilmesini emretti.
ve âhirette ne
körleri
sualler sorarak hepsine
cevap ald. Nihayet: "Ölüleri
Yine: "Evet" diye cevap alnca bir
ediyorsun.
iyi
kii gelmiti, onlar da ayn davada
gördüünü
Ölüyü
getirdiler,
resûUer
"Göe
diriltti
gün pek çok azap
sordular Ölü, yedi
çektiini, nihayet yedinci gün,
bunu
baknca
bak!" dediklerini ve
iki resulü gördüünü söyledi. O zaman emun hükümdara: "Aman hükümdarm, bari biz de putlarmza söyleyelim de onlar da
da bu
ölüleri
diriltsinler!"
deyince hükümdar:
"Sen bizim putlarmzn
görüp iitmediklerini bilmiyor musun?" dedi. bunlara îmân ediyorum" dedi.
Bunun
emun:
üzerine
"Öyle
ise
ben
hükümdar da îmân
etti.
Bu srada Habîb-i Neccâr dedi.
Fakat
öldürmek
ahali
için
bunu
üstüne
geldi;
"Ey kavim, bu resûUere
iitince
hücum
galeyan
ettiler.
etti.
tâbi olun!"
Habîb-i
Neccâr'
Habîb-i Neccâr, kendisine
114
hazrlanan cennetleri gördü
îmân
görseler ve
"Ya Rabbi, onlar da bu
ve:
nimetieri
diye kendisine olan iyilii, kendisine
etseler..."
''^
fenalk edenlere temenni
etti^
Tefsirlerin verdii bilgilere göre,
Antakya halk,
bulunduu günlerde
yamur yamamas
oraya hiç
elçilerin
Antakya'da
veya balarna
gelen dier felâketlerin, onlarn yüzünden geldiini kabul etmi, bu
yüzden de
uursuz saymlar ve bu iten vazgeçmemeleri
elçileri
durumunda
elçileri
recmedip
{ta§lamak),
öldürecekleri tehdidinde
bana
bulunmulardr. Hz Mevlânâ, Antakya halknn yüzünden,
zararlar
onlarn kutsal
böyle
elçileri
gelen maddî
uursuz saymalarndan bahseden
demelerinin,
beraberlerinde
elçilerin
mesajn manevî ve güzel kokusunun
âyeti,
getirdikleri
çarpbp
tesiriyle
yüzünden olduunu belirtmektedir.
kendilerini kaybetmeleri
"Kâfirler, peygamberlere gelen vahyin güzel kokusuyla çarpldlar ve
kendilerini
getirdim^'
Bu
Karye Ashâb'nn,
ile
gönderdi.
'tetayyamâ
(si':^
nefsi ve kavmini, kalp
ile
suyun
iki
getiren)
resule muhalefet
dü§en güneyin nurudur.
aydnlkt?''^ V^ahdet Herkesin kalbine
ve
makam
uygun gelen ve
olan akl resulü
ilâhî ilimdir, ahadiyettir, güne§e ben^r.
içine
resul
ruhun davet ettiine davet eden ve
onlarda müyessir (kolaylkla meydana
ise,
iki
zulmette (karanlk) karye ehliyle resuller arasnda
ba) yoktu. Ehl-i karye bu
(ilgi,
onlara
etmeleri dolaysyla istek ve hareketlerinde nefse
(Akl- Hvvel;
ugursu^uk
hi-:(e
beden kasabas, üç resulün de ruh, kalp
olmas mümkündür. Evvelâ
tevil
Nur ve
münasebet
hiküm
feryad ettiler"
6iyç:
âyette
akl
ve
de
kaybettiler
ve
Akl-
Akl- maaj
ise
ile
küllün ben'^ri
sudan akseden
ulûhiyet mertebesi gif^li bir hainedir.
^hnine gelen fikri, aklî
ve hissi
n akj ve
suretler,
hep o
ha:^nenin parltlar ve akisleridir, ipe bu parltlar, haî^inenin altnlar
mesabesinde olan ilâhî sfatlann parlak akisleri
''^^
'^^
eseridir.
Ama
bu panlt
ve
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 78. Hüseyin Güllüce, Kjr'ân Tefsiri Açsndan Mesnevi, stanbul: Ötüken Neriyat, 1999,5.209-210.
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-CÎU,
stanbul: Ivitsan Yaynlar,
nsun-
c. 2, s.
97.
Kâmil, çev. Seyyid Hüse3dn Fevzî
Paa,
EY insan 115
herkese
akisler
istidadna
§k
göre
verirf'^
kuv\"etlendirildi
ve
doruland.
Ehl-i karyenin resulleri kötü görmeleri, onlar lezzet ve
huzurdan
men
ve
mücadeleye meylettirdikleri Bedene yönelik
{dünya
riyazatla
saknmak)
k-:^tlerinden
içindir
arzu, iç güdülerle dolu olmalar resûUere
ehvet ve
Resulleri yalanlamalar ise ha^^anî
ta atmalardr.
isteklerinin
vücutlarm
etmesi ve üstün gelmesidir.
istilâ
Medeniyet arsasndan yani kasabann en uzak köesinden gelen
adam
da.
Akl
mn
delalet
ve nazar
ile
tevhid dinini ortaya koyan
önceki sevgilinin, resulünün tasdikine davet eden bedenin en yüce
ve }nLksek mevkiine sahip olan
Her
•
a§k'\r}^^^
küçük de
insan, sûretâ (görünüte) cirmi (cisim)
olsa,
mânâda
büyüktür. Yedi gök ve yedi arz ve bunlar içinde bulunan eyler.
Ar,
Kürsî, Levh, Kalem, Cennet,
vücut ehrine bir yandan
girer,
Cehennem günde
bir kaç defa
o
döner dolar, öbür yandan çkar.
Ama
bunu insanlardan pek az hissedebilir. nsan tpk bü}Tak bir ehir gibidir, Ortasmda büyük bir sultamn omrduu büyük bir taht vardr. Bu tahta oturan sultan, Tanr'nn hükmüdür. Ruh onun mülkü, kalb hazinesi, akl ölçücüleri-tartclar, fehim ölçei ve
terazisidir.
Bütün mahlûkat
el.
girenler,
bunlarn
Bu ehrin
dört
kaps
bir taraftan girer,
(anlay§, idrak)
vardr. Göz, kulak,
öbür
taraftan çkar.
akln önünden geçmeden çkamazlar. Fehim
kymetçe,
ölçü
ve
tartca
iyisini
dil
ve
ehre
(kavrayij),
kötüsünü
seçer,
beendiini alkor, beenmediini salverir. Bu kafilelerden kimi göz kapsndan girer, el kapsndan çkar. Yani görülerek girer, fiil, amel ve sanat olarak çkar. Kimi kulak kapsndan girer, dil kapsndan çkar. Yani iitilmek suretiyle girer, söz halinde çkar. Akl da önünden geçenlerin resimlerini çeker, hayale verir. Hayal, akl
defterlerinin
sahibidir.
Akl
da
çektii
resimlerden
beendiklerini ahkor, beenmediklerini sahverir.
'
'''
'^'^'
Ken'an
Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 265. Kemâlüddin Abdürrezzâk KâânÎ3^Ki's-Semerkandî, Te'vilât--Kâjânijje, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas,
1988,
c. 3, s.
12-13.
116
Bunu
bildinse, bil
Görme
ki:
ve iitme yoluyla kafilelerin vücut
ehrine girilerinde mü'minle (îmân
baka alp
baka) arasnda
dî§î
ve sözde kullanma
fiilde
etmi§)
münafk
(iki
yü^üy
içi
bir fark yoktur. Fakat gelen sermayeyi
bakmndan
ikisi
arasnda çok
farklar
vardr. Mü'min, kulak ve göz yoluyla gelenlerden Allah indinde
hayrh olanlarn daha çok yapar.
O
mü'min, "Her baakta jü"^ Allah, dilediine kat kat
bitiren bir bahçe gibidir.
Münafk erli
ise
bin, hatta
tane bulunan jedi
verir. " (Bakara,
baak
261)
kulak ve göz yoluyla gelen kafilelerden Allah indinde
olanlarn
mü'minin
konuur. Bir iyüii
abr, iyi yapar, iyi
er
alr,
(kötülük)
daha
aksine, bir erri bin ve
er konuur.
yapar,
fazla yapar.
Hatta o,
O, birçok
dallar
veren, her dalnda birçok dikenler bulunan kötü bir tane gibidir.
Mü'min, îmâmna kuvvet veren, yapan,
halis
Münafk
da
artran,
kalb
ilmini ve
ahlâkn
düzeltenlerden
nifakm
(arabot^uculuk)
cemiyetini
irfamm artran amellerini
bakasna rabet
eytanln
kuvvetiendiren,
datan,
(bütünlüünü)
etmez.
vesvesesini
bakasna kuvvet vermez. tibar (ehemmiyet) ru'yete (görmeye) deü, gördüünü alp onunla amel etmeyedir, iitmeye deü, ahlâka ve konumaya itibar olunur. Güzeli iitmeye itibar toplayandan
yoktur; itibar, (ortaya
onu kabul etmeye, güzel meyvesinin zuhurunadr
bakmak mühim deü,
çkma). yi olana
fakat
o
iyi
eyin, senin
amellerini hayra çevirmesi mühimdir.
nsan, önünden her
ey
geçen bir ayna
gibidir.
Baz
aynada
eyann
doru, güzel görünür, bazlarnda da eri bürü görünür. Meselâ dev aynasnda her ey, dev gibi görünür. Yahut insanlar suretleri
Cenâb- Hakkk'n buyurduu üzere "Gü^l bitki
iyi
Rabbinin ikiyle
toprak, bitkisini
veya çorak yere benzerler;
verir.
Kötü olan da ancak kavruk
çkarr. " (A'raf, 58)
yi toprak, kötü tohumu slah yapar.
Kötü toprak da
dinlemede
insan
kalbi
buyurmutur: "Allah Onlara
iki
(iyiletirme) eder.
üç devrede de
onlarda bir
hayr
ki üç devrede onu
tohumu
böyledir.
yü\ çevirir,
iittirirse bile elbette
ijd
Nitekim
görseydi,
iyi
bozar. Gerçek söz
elbette
Yüce
Allah
onlara iittirirdi.
geri dönerler" (Enfal, 23)
EY insan 117
Ama
bunlarn
hüküm,
hepsinde
Hak
yine
hükmüdür'nsanlann hepsi mevlâ sayhr, çünkü kazasna göre
bir
Teâlâ'mn Allah'n
onlar,
icra ediyorlar (yapma, yerine getirme)^
fiil
Eflâtun ruhta üç kuvvet tanyor: Biri bata olan nous yahut akl; kalpte
ikincisi
olan ecaat thymoeides; üçüncüsü karnda olan
ehvet, epithymetikon'dur. Eflâtun ruhu bir
kouya
benzetiyor
ki,
arabacs akl
iki
attan biri
ecaat, öteki de ehvet.
ecaat fevkalâde yoldan
ve güzel bir hayvan. Öteki
asil
çkmaya müheyya
sürdükçe
Yine Eflâtun diyor yoktur.
Ne
ki:
(yol,
usul)
hain ve daima
ite akl bu arabay
muhafaza
ediyor.
insanlarda isteyerek kötülük ve
kadar fena da olsa
misali bir kimsenin
akna
(meyli olan) bir varlk,
kounun intizamn
ise
faziletin
karsna çkacak
dayanamaz. Çünkü
o,
fenâhk
babdr. Eer hayr onun mukavemet krc
ashna
olsa,
o kadar güzeldir. Binaenaleyh
hayr bilmek ve Allah'a benzemek olduu
fazilet
ahenk ve intizam
için
dairesinde hayat demektir.
te
bu
fazilet
dört kuvvete ayrhr.
Biri,
ikincisi kalbin faziletidir ki ecaattir. ki itidaldir.
Bu üçün
akhn
faziletidir ki ihtiyattr,
Üçüncüsü ehvetin
faziletidir
doduu bir fazilet de vardr ki adalettir.
Binaenaleyh kendisiyle ve hemcinsiyle, bütün âlemle uygun ve ahenkli bir hayat
yaayan kimseye
insanda üç kuvvet mevcuttur. olur. Biri nefistir ki
zuhur eder.
ondan
âdil
insan denir
Biri tabiattir ki
^^'^
ondan ehvet hasl
arzu, biri de kalptir ki
ondan da
ak
^^"^
ncil'den: Bahtiyardr o kimseler ki ara bulucudurlar. Bunlar Allah' ^'^
göreceklerdir^
'^'
^^2 '^3
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar Neriyaü, s. 77-78. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 365. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 582. Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
118
"ki
yarattm eye
elimle
secde etmekten seni alkoyan nedir?"
(Sâd, 75)
Üçler:
Hak
Naibi
(vekili)
Hz. Peygamber'in
vekili (î^hir ilimler) (görünen,
Hz. Ali Efendimizin
Kutuptan
kudretli
bakmndan
vekili (hâhn ilimler) (sr ve hakikatle
ve kuvvetli yoktur. Ubudiyet
daha
kutuptan
ise
batmna
ve
bütün
zayf yoktur.
Onun
zahirine
ismi Abdullah'tr, âlem merkezinde bütün
süflî ileri yürütür.
ilâhî isimleri
sfat
velayet derler.
Kutbun Allah indinde ulvî
\^züdür.
iç
ilgili ilimlerf^''
(kulluk)
daha
ve
âciz
Nübü\^xtin bâtndr, peygamberliin nübm^-^et,
açk)
Ayn zamanda
kapsadna
Abdülcami'dir, bu ismi
iaretür.
Kutuplar Hz. drs'in naipleridir
(vekil)'^''
Kutup âlemin
kalbidir
ki,
en \aiksek ve en alçaa kadar herkese ve her eye hayatn ruhunu '''
verir.
mâm-
Yemîn'in
(sadaki
ve-:^r)
ismi
"Abdürrab"tr,
melekût
âleminin muhafazasna bakar.
mâm-
Yesâr'n
(soldaki)
ismi "Abdülmelik" olup
mülk âleminin
'^^
ileriyle görevlidir^
'*''*
'^5 ^^^
Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
265.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
555.
eyh Tahir Tokad, smail Hakk Muhammed Nurü'l-Arabî, Gajb Bahçelerinden
Mûsâ
b.
Tahir Hafzaliolu, stanbul: '^^
nsan Yaynlar,
b.
Tahir Hafzaliolu, stanbul:
nsan Yaynlar,
s.
Hac Bekta-
Seslenirler, s.
Hac Bekta-
Seslenirler, s.
Veli,
Yayna hazrlayan
106
Bursevî,
2003,
Veli,
Yayna hazrlayan
103
Burse\â,
2003,
eyh Tahir Tokad, smail Hakk Muhammed Nurü'l-Arabî, Gajb Bahçelerinden Mûsâ
Hac Bekta-
Seslenirler,
2003,
b.
Tahir HafzaHolu, stanbul: '^^
nsan Yaynlar,
eyh Tahir Tokad, smail Hakk Muhammed Nurü'l-Arabî, Gajb Bahçelerinden Mûsâ
Bursevî,
110.
Veli,
Yayna hazrlayan
EY insan 119
-15Elçilere dediler ki: Siz de
ancak bizim gibi
birer
insansnz. Rahman, herhangi bir ey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz. *^Kâlû mâ en tüm illâ beerun mislünâ ve mâ enzele'rRahmânü min ey'in in entüm illâ tekzibûn"
* Onlar da:
"Si'^
biî^m gibi insandan ha§ka bir §ey deilsiniz hem 'Rahman
olan Allah, hiç bir §ey indirmedi. Si^ sadeceyalan söylüyorsunu^^ dediler
(Elmahl Hamdi Ya^r) Elçilere dedeiler ki:
Si^e ancak biî^m gibi
birer
insansm^ Rahman,
herhangi bir §ej indirmedi. Si^ ancak yalan söylüyorsunuz (Diyanet)
Allah
onu
(Adem'i)
iki eliyle
yarar ekilde kendisine
beer
izafe
yarattnda mertebesine edilmi
iki eliyle
(derece,
temas ettii
rütbe)
için
onu
diye isimlendirmitir.
Beerin deerini
alkoymutur"
Beer
(diye
"iki
âyetinin
elimle
yarattma
anlamn
isimlendirilmenin
secde etmekten seni ne
bilen takdir edebilir
nedeni)
yaratlna
iki
temas
elin
etmesidir.^^^
peygamberlii
insanlar
zannederler. Nitekim
ve
olduundan
velilii
öyle diyorlard: "O da bi^im
baka
türlü
gibi yiyor,
içiyor,
sokaklarda gediyor, o da bi^im gibi bir insandr" Kitab- Kerîm'in ifade ettii gibi peygamberler
yapamazlar,
'^^
Suad
el-
insanlar
onlarn
istedikleri
zannediyorlard
Hakim, bnul-Arahî Söküü,
Yaynevi, 2005,
s.
118.
çev.
ki
her mucizeyi ve harikay
peygamber, yememeli,
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
120
içmemeli,
sokaklarda
olmamab ve her
geçmi peygamberler de
Onu
derler.
böyle
zamamnda
beer
bir
gibi
Onun
zamam
gibi
kendi olur.
inkâr ederler. Bilmezler ki
Bunu
idi.
bu
olsalard
onlarn zamanlarndaki insanlar gelenler, her kâmilin
kendileri
görünce "Peygamberler öyle öyle
Halbuki bu öyle deildir"
peygamberlerin
ve
mucizeyi getirebilmelidir.
istedikleri
olmadm
zanlar gibi
gezmemeli
geçmi
inkâr edenler o
zanlaryla,
fasit (kötü, basit)
onlar da inkâr ederlerdi. Sonra
geçip gidince nakslar
onlarn,
(eksik),
kendi tasarladklar fakat aslnda muhal (mümkün olmayan) olan kemâlleri haiz
bulunduklarm zannederler ve onlara bu sfadarla
bu sebepten imdikileri de inkâr
inamrlar ve
Arkadah
gerektiren
Tab'nda
peygamberlerin
ey aym
cinsten
ve
ederler.
olmak ve
meleklerin
tabii
münasebettir,
bulunan
tabiatnda
kemâllerden bir parça mevcut olan kimse, onlar görüp iittii
zaman hemen kemâlleri,
onlara
meyleder
kendisindeki
Onlarn
(eilme).
bilkuvve
âk
kaplmas
Bunun
kemâlinin onlara
gibidir.
Mayasna bu kemâlden katlmam
zaman
ve
mauk
(sevilen)
kimse, onlar
güneten nasl kaçarsa o ekilde onlardan
yarasa
Kuyuda geçen
bir temsil var:
Kuyuya
aülm
kuyuya kova salamn ipine yaparak çkt. veliler,
kemâli
halinde)
(düzünce
Allah'tan
gelip
Allah'a
giden
bulunan Yûsuf da
tabiat
ilâhi
gördüü
(a. s.)
ve
bir konaktr.
Kervanclarn
(yani
ancak
kafilelerdir.
insanlk kemâlleri
zindamnda hapsedilmitir. Dünya
konaklarndan
misâli
peygamberler ve
kervanlar
Kendisinde Rabbani bilgüer ve bilkuvve
çeker.
kaçar.
olan Yûsuf
mdi
mevcut
bilfiil
âhiret
Kova, insanlara inen Allah kitabdr.
peygamberlerin)
Allah'n kitabna davet etmeleridir.
kovay
sarktmalar,
Ona yapmak, o
kimseye inamp onu kabul etmektir.
Ama
insanlar
kitab getiren
kuyuda olan; kurbaa,
çyan, akrep, yüan ve daha kuyuda yaayan dier haerelerden ise o,
sarktlan ipe aslmaz, ona
yapp
kuyudan çkmak istemezse
kim ne yapsn? Çünkü insanlardan bazlarmn ruhlar mereblidir
(yaradl,
huy).
biri
güzel, yüksek
Alçak kimselerle ünsiyet etmez. Yüksek
EY insan 121
vatanna
araclk
gitmesine
Bazlarnn ruhlar da merebinde vatan
(yüksek
insan en
bir biçimde yarattk.
Yaln^ inanp
çevirdik. "
Hazret-i ilâhî
gü^l
iyi i§leryapanlar
Muhammed,
ki
çkan
âlem)
sefer
ehlini
ve
aalarn aasna
Sonra onu
han'ç"(Tm, 4-6)
peygamberlerin en ulusu
kaynaktan insanbk âlemine dinin emirlerini,
ebedîlik yolunda
arar.
Yüce AUah buyurmutur:
seyyahlar sevmez. Hiç davet kabul etmez. "B/i^
arkada
(arkadalk) eder. Tabiat âleminde
ünsiyet
Alem-i A'lâya
bir
merebHdir. Ancak kendi
habistir (kötü), alçak
olanlarla
tutar.
sâdk
yapacak
insann yapmas gereken
idi,
nice zaman,
iyilik,
vazifeleri
güzellik ve
tad.
büyüklüü ile yapt ki bir gün henüz hayatta olduu halde bir vücut deilmi de bir ruhtan ibaretmi gibi, bir Burak tarafndan tanarak, Hakk'n huzuruna yükseldi.
Vazifesini o ruh
Yllarca
Hak tarafndan
kendisine ferman
(emir) gönderildi.
Sonunda
kendisi de ferman söyleyici oldu.
Tanr
elçiliini
olmak
gibi
yalmz bir kavme deil, bütün
O
vakte kadar kendi ahn
vazifesi gelince ve
kendi emîri
ü cine peygamber
hudutsuz bir genilik içinde yapt.
Peygamber oluncaya kadar, kendisine idi.
ins
yldzmn
k
tutan
yldzmn
yazsna göre yaad,
peygamber olup
halkla
yolunda
fakat elçilik
hak olunca, artk yalmz
ve kendi kaderinin deil, bütün yldzlarn hâkimi ve
Çünkü artk o, kudretini tabiattan; yiyecek ve dorudan doruya, Allah'tan alyordu^ ^^
oldu.
içeceklerden deil,
Tanr'y tammak ve bilmek onun srlarm bilmekten daha kolaydr.
Bunun
gibi
eer
bir kimseyi
görmek, tammak istersen pek az
bir
gayrede buna muvaffak (ba^anl) olursun; fakat ne kadar gayret etsen
o
kimsenin gönlünde
bulunan
gizli
srlar
bilemez
ve
anlyamazsn.
190
'*''
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar Neriyaü, s. 72-74. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 148. Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
122
O
göründüü
halde bir insan
bilmek onun
gibi
bilmekten daha çok kolaydr. Bir kimse, bir alarak ziyaret gelir.
etmek
istese biraz gayret sarfetmekle
Fakat bu kimse,
onun
bilgi
senelerce
bilgini
eer o
bilginin
bu
srlarn
gizli
kendisinden izin
bu istei
örenmek
bilgisini
yerine isterse,
hazinesinden bir parça sermayenin eline geçmesi için
zahmet çekmee katlanabilen
bir
cam olmas ve pek çok
güçlükler çekebilmesi lâzmdr.
Herhangi
Tanr'dan
bir
ehirde yüz binlerce halk Tanr'ya tapar ve ihtiyaçlarm
ister.
Her eyi
yapabilenin, herkesin yiyeceini verenin,
herkesi terbiye edenin, herkese yol gösterenin, bütün günahlar
balayamn ayn zamanda
her
yeli
yok ediverenin Tanr olduunu
Can ve gönülden, bahlkla ona uyar ve ibadet ederler. Umumiyetie hepsi böyledir. Tanr'y tamma ve bilme nisbetinde
bilirler.
(ölçüsünde),
bazsnn
ameli ku\'vetli,
az,
arasndan pek az,
Fakat,
bu yüz
doru
bir veliye yöneltmilerdir.
kii, o
veliyi iyice
binlerce insan
bazsmn
tamyabilmitir.
bazsmn çok
caizlerini bir
olur.
eyhe ve
Bunlardan da ancak bir veya
Bundan da anlalyor
tapmak ve onu tanmak umûmîdir. Herkesin bunda
ki
iki
Tanr'ya
bir yeri
ve bir
yolu vardr. Hatta kâfirler bile Tanr'ya taparlar.
Bütün varlklar ve sonradan meydana
getirilen
eyler insanlarn
Tanr'ya tapmalarna engel olan birer perde ve o srrn bulunduu yere girmelerine elbiseler,
mâni olan
birer
kapcdrlar. Tatl yemekler,
ipekli
Çin ve Hatâ güzelleri de, insanlar ibadetten alkoyarlar.
Taliplerin ve yolcularn yollarm keserler.
Yalmz bu insanlardan
gece gündüz inlemek, zikretmek ve lahavle çekmekle bu yol
bazs
kesenlerin elinden kurtulurlar.
kabul menziline
eritirirler.
Tanr bekçüik
yüklerini
Tanr'mn rzâ ve
Fakat kimsenin onlarla temas etmemesi,
onlar tammamas, onlara yol bizzat
bâdet
bulmamas
için,
kendi evliyasna
eder ve onlar korur
nam ibadetten alkoyan eytanlar, periler gibi yaratklar lahavle ve Tanr olursa, O'nu hangi Bu bakmdan evliyay bulmak ve onlar tammak, Tanr'y tammaktan daha güçtür Tanr'mn velisini tamyan bir insan, elbette Tanr'y tanr ve bilir Bunun aksi zikirle
zikir
kovmak mümkündür.
Fakat, engel
ve lahavle uzaklatrabilir?
EY insan 123
mkânszdr. Yani Tanr'y tanmakla, evliyay tanmak lâzm gelmez. Bir çok insanlar vardr ki Tanr'y tandklar ve ona kuUuk ettikleri halde Tanr'nn velisini tanmyor ve bilmiyorlar. Hatta bu veliyi gördükleri zaman ona dümanbk gösteriyor ve onu inkâr ediyorlar •
Gerçi insan kendindeki nefis yükünü atar ve sâde ruh olup kalrsa,
de üstüne çkabilir. Ancak kendini Allah'a
derecesi meleklerin
dünya
vakfedip,
yapmayan
kirlerinden
kalabahktan gizH
çou,
pek
de
Yapabilenlerin
tutarlar.
söylenmez. Büyük srlar
gafiller jekle
aldandlar
nispede
her
says,
bunu
zaman
azdr.
syrllarm
beerîMkten
kendi
ak herkesçe bilinmez ve her cahile onlara kar nâmahrem (mahrem olmayan) lâhî
olanlardan saklamak gerekir'
O
kurtulabilenlerin
yapamayanlara
ve
^^
da, peygamberlerle eitlik
davasna kalkktlar.
Velileri de kendileri gibi sandlar.
bi^ de insani':^
'T-pe,
mecburu^ onlar da"
onlar da insan.
yü^nden,
Körlükleri
Bi; de yemee içmee
ve
uyumaya
dediler.
aralarnda
bucaks^
uçsu!^^
bir
fark
olduunu
bilemediler.
Her
iki çeit
an
bir yerden
gdalandklan
halde,
birinde
ine bulunur,
dierinde bal vardr.
iki tür
kam
da bir dereden su
içtikleri halde,
birinin içi
bombotur, dieri
ekerle doludur. Böylece yüî^binlerce birbirine benler eyler bulunur ki, aralarnda yetmi yllk
fark vardr.
Bu yer, yedii posa nur
olarak kendinden ayrlr.
Öbürü yer, yedikleri bütün ilâh
olur.
Baka
birisi yer,
yedii
eyler,
cimrilik,
çekememe^ik huylarn meydana
getirir.
'^2
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
^^^
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
6-8.
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
502.
124
Hakk'n, hakikatin nuru
Bajka
birisijer, yediklerinden
imanl
kiffeyi^i, ekime müsaid, tertemi\ bir tarlaya bem^er.
Imans^
husule gelir.
kiji ise çorak, hiç bir §ey bitirmeyen kötü bir arat^dir.
manl, melek
gibi masumdur. 194
Imansiî^
ise
çeytan ve canavar misâlidir
Emmâre: Beenilmeyen
kötü hal ve hareket
hep yasaklanm eylerdir.
ileri
olduunu büe büe
zaman tövbe ederim"
olmadan, tövbe etmeden
yakmaz"
bile gitsem,
etmesi münasib, uygun deüdir." der
veya bir kii
iyilik
Allah'n
Krk
der Allah'n lutfundan emin
avunma ve
teselli
içine;
azab etmek
bir sadaka verse
aid olacak, taalluk
Esmâ'y
dahildir.
edecek varbk
Rab isminin altnda bulunan olan isimler
olan isimlerdir.
olduu
için
kendince bir
addr
gerekürici mertebenin
ile,
Çünkü bütün bu
isim ve sfadar
ister.
isimler,
"Allah" ve halk arasnda
tesir hususiyyeti
bakmndan
halka mahsus
Hakka mahsus olan ve halka da veçhesi
bulunan müterek
Alîm ismi nefse
olmadm, Allah'ma
Alim, Semi', Basîr, Kayyum, Mürîd, Melik ve
buna benzeyen esma da
'^"*
"Piman
bulur.
Rububiyyet; mevcudat isteyen
Nefsini iiten
amna
ylda
kalanlardan
kavutum"
müterek
der.
bir
yapsa sanki cennete girdiini zanneder, müjdelenmi
olduunu düünür. "Yolda
Rububiyyetin
"Daha
Hakk'n kulu olduumuza göre azab
"Hazret-i
der.
ama haram
önümde de yaanmas gereken uzun
Yalandm
var.
helâl bilmez
Amelleri,
yapar "Allah, Gaffar ve Rahîm'dir" der.
gencim, daha vaktim var,
ömür
Haram
galiptir.
isimler.
Alîm ismi
ait bir isimdir.
Bu
(yü':()
gibidir.
sebeple nefsini bilen halk biHr.
bakasm iitir.
efik Can, Konularna Neriyat, 1997,
c.
1-2,
s.
göre
30.
açklamal Mesnevi
Tercümesi,
stanbul:
Ötüken
EY insan 125
Allah
halk
ile
isimlerin iki
arasnda müterek olan isimlerden kasdmz; o
yüzünün bulunmas ve
mahsus, dier yüzünün
MeHk
isimler
mahsus olmasdr.
varbklara
ise
yüzünün Cenâb- lâhî'ye
bir
Fiile
ait
isminin altnda mevcuttur. Zira memleketi olmayan
melik olamaz. Halka mahsus olan isimler,
fiile ait
isimler
Kadir
ile
ismi gibidir.
Meselâ, sen
fiile
verdi" dersin.
"Kendini yaratt" diyemezsin. "Varlklara
Ama
müterek isimlerin olduu mertebenin
Rahman bütün
isimlerden "halk"a: "Allah varlklar yaratt."
ait
diyebilirsin. Fakat;
yüzü
iki
olsun:
Azîm
ile
verdi" diyemezsin.
üâhî,
halka mahsus olan isimlerin dahil
ile
vasflar
ulvî
Ferd
ister
gibi, ister
olsun, müsavidir
ihtiva
o vasflar
ile
Rahman ismi
ise;
eden
(kapsayan)
bir
münferid (yalm^
olan)
Hâhk ve Rezzâk
gibi
mahluklara
(ejit).
Allah, ulvîHkleri (yüce) ve süflîlikleri (alçak) hakîkatierini ihtiva
Rab ismi
ismidir
mertebenin addr. lâhî zat
mahsus
rzk
"Kendisine
eden
zâti bir
ile
birlikte
mertebenin ismidir.
varhklarn
Bu bakmdan
ismi Allah isminin ihatas (kapsama) altna girmiitir.
Rahman
rzk
Rab
isminin ihatas altnda bulunmaktadr.
Rububij^et Rahmân'n ardr. Yani
Rahmân'n zahir (ortaya çkma) olduu ve kendisinden varhklara nazr bulunduu bir o,
'^^
mazhardr (göründüüyer)
Peygamberlere inanmamakta direnmelerinin üç nedeni vardr:
Kskançlk.
Hesap verme korkusu. Gurur^^^
Rahman bilgisizlik
'^^
isimdir ve
zata
makamdr.
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîli,
Haluk Nurbaki, Yâ-Sin
Rahman cem makamdr ve o
yolunda
Allah
stanbul: Kitsan Yaynlar, ^''^
aittir.
nsan-
c. 1, s.
ulaabilinecek
en
deerli
Kâmil, çev. Sey)dd Hüseyin Fevzî
Paa,
153-155.
Sûresi Yorumu,
stanbul:
Damla Yaynevi,
1999,
s.
30.
126
makam, O'nu bilememek ve bilememeyi bilmek makamdr. Çünkü bu kulluun •
Rabb
hakikatidir
kabul etmek: Söylediklerine biat (kabul ve tasdik) etmek, onun
ahlâkn yaamaya çalmaktr. Rahmân'n yaratt düzen Rab ismi korunuyor.
ile
Hz.
Muhammed
Yesrib
Rab
idi.
Medine ismini
(s.a.s.J
kabul etmeden önce Medine'nin ismi
ismini kabul edince
"medeniyet"anlamna gelen
ald.
Varidat sahibi öyle diyor:
"Her peygamber veya
zamamnda buz
velinin
dümanlkla karlamas ve
(kin,
yaamas
ve
insanlarn
ve
ancak pek az kimsenin
kendisine
mehur
inanmas, fakat öldükten sonra bunlarn isimlerinin ilelebed
nefret)
çounun
inamp
olup
onlar
sevmelerindeki sebep nedir?
Ben
derim
Evvela
ki:
peygamber
veya
hayatnda,
velinin
kskananlar çoktur. Etrafta çevrede halk ondan kaçracak, onlarn gönüllerini gezerler. ölür,
bulandracak,
inançlarm
sarsacak
sözler
Ama peygamberler veya veliler ölünce hased
söyleyip
(kskançlk) de
srf menkbeleri kalr. Bundan dolay insanlarn
çou
onlara
inamr ve onlar sevmeye balar. kinci olarak: nsanlarn arasnda kalmak, görümek, bir arada
yaamak
meydana
lâubalilik
velinin özel bir yeri
Üçüncü
olarak:
bulunduuna
Çocukken, çocuk
gibi söylerdim,
çocuk
Muhammed
gibi
olunca, çocuk eylerini
Yayncbk, 2006,
Niyazî-i
peygamber veya
azaltr.
velinin hakikati, ancak tedricen
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fütuhâf- Mekkiye, Litera
sevgiyi,
çkar
düünürdüm; adam
'^^
Bu da
olan inanc
Peygamber veya
(yavajjavaj) ortaya
^^^
getirir.
c. 2, s.
çev.
anlardm, çocuk
gibi
braktm. Çünkü imdi Ekrem
Demirli, stanbul:
304.
Msrî, tfan Sofralar, çev. Prof. Dr. Süleyman Ate,
stanbul: Yeni Ufuklar Neriyat,
s.
71-72.
EY insan 127
ayna
muammal
ile
(jifreli,
srl) surette görüyoruz, fakat o
zaman
yüz yüze göreceiz; imdi cüz'î biliyorum, fakat o zaman bilindiim gibi
bileceim.
^^'^
enbiyây
Allah
gizlenmi
kld
vasta
hasedler
olan
sadrlarnda
insanlarn
ki,
meydana çksn.
Zira
(yürek)
Allah'a
hased
edilmez.
Beer, hased
beer"
ehli,
Peygamberin suretine bakar:
hasedin
der,
zdrabndan
peygamberin büyüklüünü Sübhân'n görenler
"Onun
peygamberlik)
surette
olan
ki
ve
te'yidi
veçhesi
benzerlii yoktur" derler ve huzura
Kimin
cayr
da benim gibi
(yü-^^ü)
Fakat
yanar.
Hakkn
beere benzerlii vardr. Fakat
Hakk'a
ve
cayr
"O
delilleriyle
risâlet (elçilik,
itibariyle
insana
ererler.
huja kötüdür, Hz. insana haseddedir. Hasedin
dourduu
inkâr ve muhalefetten bir türlü kurtulamayp, nar ehli olmutur.
Huyu
güzel olan
Hz. insana dümanhktan kurtulmu ve ebedi
ise
saadete kavumutur'^^'^
Tanr, mihnet
sknt) ve
(dert,
diye Peygamberleri vasta
straplarla hasedler
meydana çksn
etti.
Çünkü Tann 'dan kimse
arlanma-:^
Fakat halk peygamberi
de kendisi gibi bir
Tannja kimse adam
hased etme^
sanr, o yünden ona hased
eder.
Fakat peygamberin büyüklüü tahakkuk
(gerçeklii
anlalma)
etti
mi,
artk
ona kimse hased etme^ ona herkes uyar.
u
halde her devirde peygamber yerine bir
veli
vardr.
Bu snama kyamete
kadar dâimîdif^''
'^^
Kutsal Kitap, Eski
ve
200
emseddin Yeil,
Yatahü't-Tasavvuf- Mesneviden Hikmetler,
201
Yeni Ahit,
1.
Korintoslulara
,
bap. 13.
stanbul: Yaylack Matbaas, 1986, s. 291. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl (haz.), stanbul: Millî Eiüm Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 811-815
128
Zaten o
hu
nebi nedir ki?
velî ve
Eer iyinin
kötünün yannda ^hir olmasalar
ve
aalk kiilerin onlara §u hasedi neden? kar
Onlar yakîn ilmini hilmiyorlarsa onlara
hu^
hu
(dümanlk), hu
hilekârlk, hu kin nef^^
nsandaki eytan harekete (nefret
haseddir.
edilen)
geçirip nefsi
eri yola sapüran o menfur
eytan'n Adem'e secde etmeyii onu
kskanmasndandr. Bu sebeple Hak kaündan ve nur âleminden kovuldu. Sen de kendinden üstün olanlara, hele üstün insanlara
hased gözüyle bakma. Gözlerine âlemleri simsiyah gösterecek olan o hasut (hased
dolu)
baklardr. Hasedden kurtulduun ve hased eytannn tuzana
dümediin Vücûdu
takdirde bü}Kik nuru göreceksin. akl,
içinde
düüneceksin. Bunlarn her vazifelerini,
hem
ve
idrak
duygular
biri,
selâmetlerini
barnan
araya giren hased
arr. Bu
}ava
bir
gibi
yüzünden hem
caizden de ak yüzlerini
kara ederler. Gönül, hele gönlü temiz olanlara duyulan hasedle kararr.
Allah
nasl peygamberlerinin ve
hasedden tertemiz kalplerini
ettiyse,
kendi
ak
evliyasnn gönüllerini
yolunda olan bütün kullarnn
de ilim ve irfan yoluyla pak edicidir"
Öütçüler, pis kiiyi, ona hir
kap
açlmas, iyilemesi
için amherle,
gülsuyuyla
tedavi etmek isterleri
Fakat ey inanlr itimat Onlar vahyin
gülsel
uursuî^sunut^
hi-:^
edilir kiiler, pislere
kokusuyla,
temi^ eyler layk deildir ki
erilmiler,
saptmlardr
kötülüe
si^n yü^^ünü^den
uradk"
da
"Si^
diye
hi^e
feryada
balamlardr.
202
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
203
stanbul: Milli
Ken'an 67.
Rifâî,
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl c. 2, be>at. 3101-3103
1991,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
66-
EY insan 129
"Bu sö\
bi':e
'^hmet
veriyor,
bu sözden hastalanyorum si^n vaa^^tm^
iyi
deil, bi^e iyi gelmiyor.
'Eeryine
Bi^
susma-:^
da nasihata
oyunla, abes ve
Bi^m
peylerle
söylerle
midemi:^
si-:^'
taklar,
semirmi^i^ öüde hiç
aslsz
gdam:(^ yalandr,
bildirdiinizi ^^y^^^)
Si^ bu
saçma
ba^larsanif^ derhal
laftr,
saçma
si^ öldürürü^
ah^mamp^
sapan
si^n
sökerdir,
bozmuyor.
hastalm^ yüt^erce
defa arttryor...
Akla
ilaç
olarak afyon
veriyorsunuz^. " demi^lerdir.~^'^
inanmayanlar,
kâinat
ibret
gözüyle
göremeyen; yaratlmlarn
yükselen sesini gönül kulayla duyamayan, onlardaki hal
dilini
anlayamayan ve yine onlardan yükselen
koku
alamayan
talihsizlerdir.
rayihadan
Bunlar gül kokusundan tiksindii, onun ne
rengine, ne râyihasna (koku)
gül kokusu
ilâhi
duydu mu;
tahammül edemedii
tersine
dönüp baylan
için bir yerde
câl
adl
böcee
benzerler"^^
204
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
205
stanbul: Milli
Ken'an 290.
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarb c. 4, beyit. 281-288
1991,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
289-
130
-16Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmi elçileriz. ^'Kâlû rabbünâ yâ'lemü innâ ileyküm le murselûn"
(Elçiler) dediler ki:
* Peygamberler dediler ki: "Rûbbimiîi biliyor ki bi^gerçekten elçileri^ "
(Elçiler) dediler ki:
Rabbimi^
si^^e
gönderilmi
(Elmalk Hamdi Ya^r) biliyor; biî^gerçekten
si^ gönderilmi
elçileri^
(Diyanet)
-17"Bizim vazifemiz, açk bir ekilde Allah'n buyruklarn size tebli etmekten baka bir ey '"Ve
deildir" dediler. aleynâ ille'l-belâu'l-mübîn"
mâ
* "Bifie
"Bitkim
düen
apaçk
de
m^emi^ açk
teblidir"
bir ekilde
baka
bir
ey
(Elmalk Hamdi Yaî^r)
Allah 'in buyruklarn
deildir"
dediler.
si^e tebli etmekten
(Diyanet)
O'nun peygamberi, O'dur. Yani kendisi. O'nun risâleti O'dur. Yani elçisi O'dur. Yani kendisi. Keza kelâm da O'dur. Yani kendisi. O, kendisinden, kendisiyle, kendisine bir vasta, bunlar yok. getirdikleri,
Çkar bunlar akbndan.
elçinin
kendisi ve
varlktr; tek eydir. Aralarnda yoktur. Fakat
elçi
unu
da unutma
mevcut... Sen O'sun;
O
elçinin
gönderdi. Elçi)i
Ne
sebep, ne
gönderen, elçinin
geldii kimse hepsi
hiç bir deiiklik, fark ve ki:
ayn
ayrlk
Sen, ne bir fânisin; ne de bir
da sen. Sen ne zaman kendini ne bir
'
EY insan 131
varba
Yüce Allah' gerçekten anladn
saylr"'^
Dünyaya gönül verenler Mevlâ akndan cüz
küllün (bütünün) bir parças
(parça),
yöneli ve çekili halindedir.
kaçrmas
elden
o zaman
sahip, ne de bir fena haline varacak biri bildin, ite
verdii
bir
Bu
doru
bir
Ancak ona meyli olduu, ona gönül
olur.
cüzlerine ve onlardan
külle
}'üzden cüz 'ün cüz'ü yakalamasyla
de ondan mahrum kalmamn
için
Ashnda her
habersizdirler.
olduundan,
doan
zdrabn
fâni lezzetlere meyil
Dünya
duyar.
ve muhabbet
duyanlarn hüsran bundandr.
Sen asl ko^op, Allah'n güzel adlar ve bu zat yerine tezahürlere yahut
adlarla ifade
bulan }öice
çkma) balamrsan ya yolunu
(ortaya
uzatm
arr olursun.
Cüz'ün
külle
bahl yani cüz'ün kül oluu her noktadan tam olsayd,
dünyaya
Rabbin,
peygamberler
göndermesine
Peygamberler, cüzleri, onlarn külle balanmalar
noktadan
külle
balamakla
vazifelidirler.
lüzum
kalmazd.
lazm
gelen her
Meselâ hangi hadiseler
Rahmani, hangileri eytanîdir? Hangi balar insan Allah'a ulatrr; hangileri gaflette ve yolda
onlar
bu
Demek
cüzleri nasl ve
ki
brakr? Ayrca
ne yolla irâd (doruyolu gösterme) ederler?
mesele; cüz'ün külle her noktadan,
bal olduunu idrak
edecek mertebeye
Kullar Hakk'a ulatrmakla
Kimi
evliya olanlar kimlerdir ve
tutar ve
karanlnda
her noktadan
vazifeli olan
peygamberler ne
i
görür?
kime ulatrr?
Peygamberlerin
olmamlar
ama
çkma davasdr.
vazifesi
Allah'la
uyandrmaktr. ayaklar
Gönül
bir
vücut
ehillerini
olmular deü, deil, bu gece
kayp düen ve yoldan ayrlanlar
tekrar
o ulu
yola getirmekle vazifelidirler"*^^
2"^
2"^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Mir'atü'l rfan- rfan Aynas, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 22-27. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 411412.
132
Amma
Mürid, Cenâb- Hakkk'm memurudur.
anlayna göre görür."' Ancak irat (don jola yöneltme) ile
göremez. Yahut da kendi idrakine, tarafndan
Allah
vazifelendirilmi
memur olarak mürid ve mürebbîlerdir
kapsndan ayrlmadan,
sâHki
(bir
onu herkes böyle
ki
(terbiye
eriat
eden),
yola giren) hakikate ve kemâle
ulatrrlar"'^*'''
Ey karde! Nasihatimi dinlemi olsaydn, bana tâbi olurdun "steseydin beni
kendine
tâbi
klardn"
düen
Sana
nasihattir.
olmaktr. Allah'a
Çünkü benim vazifem
deme!
devam
itaate
kârda
her hal-ü
ise,
sadece
dinlemek ve
O'nun kazasna rzâ
et!
Zikrullah'a ünsiyet (yaknlk) peyda et
ki,
tâbi
göster.
Allah'n seçkin kullarndan
olasn. Mârifetullah'a (Allah' bilme) eren kii, kaderin kederinden
Çünkü gerçek
kurtulur.
mahlûkattan tecerrüd (soyunma)
arif,
ile
Hakk'a hicret edendir (göçmey
Hz Mûsâ
Firavunu tekrar tekrar dine davet eyledi ve çok
çaht
ise
de îmâna gelmediini görünce Cenâb- Hakkk'a niyaz eyledi ve dedi
"Ya Rabbi, bunlar dine gelmezler ve doru olmaya
ki:
ekavet
etmezler. Sen bunlar
(bedbahtlk)
bunlarn îmana gelmeyeceini
bilirsin
gayret
mührüyle damgalamsn,
çünkü kullarnn
hali senin
malûmundur ama hikmetin nedir ki, beni davete gönderiyorsun? Cenâb- Hakk öyle bu^nardu: "Ya Mûsâ, sen Nuh'a ittiba (tabi ol) et,
sen davete memursun,
tâbi olur, onlar enbiyâ
elinde bir
ey
ilerisine
ve evliyadan
çünkü bu
yoktur,
nazar etme.
ba
hal
O
kimseler eytana
çekerler hakikatte onlarn
onlarn
ezelleriyle alâkahdr.
Ezelde yollar dalalet üzere çizilmitir."
Göz
kör olduktan sonra hakikati göremez. Resûlullah Kur'ân gibi
bir delil getirdii
2U8 209
210
Ken'an Ken'an
Ahmed
ve bunca mucize gösterdii halde niçin herkes
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
551.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
361.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynclk,
1995,
s.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
2" Ken'an Rifâî, Mesnevi Hatralar, Kitapevi, 1968,
s.
66-67.
(haz.),
stanbul:
44.
Kâzm
Bü}aikaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
i^:y
"
insan Î33
risâletini tasdik
Ebû
Bekir,
etmedi? Aslnda pak cemâli en büyük mucize
îman
için
baka mucize
idi.
istedi mi?"'"
Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi: Bismillâhirrahmânirrahîm
Ey
insanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, burada buluamayacam.
belki
bu seneden sonra
sizinle
insanlar!
Bugünleriniz
mukaddes
nasl
bir ay ise,
mukaddes
bir
gün
ise,
bu aylarnz
bu ehriniz (Mekke) nasl mübarek
canlarnz, mallanmz, namuslarnz da
bir
nasl
ehir
ise,
öyle mukaddestir, her türlü
tecavüzden korunmutur.
Ashabm! Muhakkak Rabbinize kavuacaksnz. O da sizi yaptiklarnzdan dolay sorguya çekecektir. Sakn benden sonra eski sapklklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmaynz! Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulatrsn. Olabilir
bulunan kimse bunlar daha
iyi
anlayan birisine
ulaürm
ki
burada
olur.
Ashabm! Kimin yannda ki
bir
emanet
varsa,
onu hemen sahibine
versin. Biliniz
kaldrlmtr. Ailah böyle hükmetmitir. lk de Abdülmuttalib'in olu Abbas'n faizidir. Lâkin
her çeidi
faizin
kaldrdm
faiz
ana paranz size
aittir.
Ashabm! Dikkat
ediniz,
ayamn
cahiliyeden
kalma
bütün
âdetler
kaldrlmtir,
altndadr. Cahiüye devrinde güdülen kan davalar da
kaldrlmtr.
Kaldrdm
ilk
kan davas Abdülmuttalib'in torunu
Rebia'mn kan davasdr.
-'-
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
544.
134
Ey insanlar! Muhakkak ki eytan, u topranzda, kendisine tapnlmasndan tamamen ümidini kesmitir. Fakat siz bunun dnda ufak tefek ilerinizde ona uyarsanz, bu da onu memnun edecektir. Dininizi
korumak
için
bunlardan da saknmz.
Ey insanlar! Kadnlarn
haklarn
korkmanz
gözetmenizi
ve
bu
hususta
Allah'tan
kadnlar AUah'n emâneti olarak
tavsiye ederim. Siz
aldnz ve onlarn namusunu kendinize Allah'n emriyle kldnz. Sizin kadnlar üzerinde hakknz, kadnlarn da
helâl sizin
üzerinizde haklar vardr. Sizin kadnlar üzerindeki hakkmz, onlarn aile
namusu ve
erefinizi kimseye çinetmemeleridir.
sizin üzerinizdeki haklar,
meru
Kadnlarn da
(kanuna uygun) örf ve âdete göre
yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
Ey
mü'minler!
Size iki
emânet brakyorum, onlara sarlp uydukça yolunuzu hiç
armazsnz. O
emânetler Allah'n kitab Kur'ân- Kerîm ve O'nun
peygamberinin sünnetidir. Mü'minler!
Sözümü
iyi
dinleyiniz ve
iyi
belleyiniz!
bütün
kardeidir
ve
holuu
kendisi vermedikçe,
ile
böylece
Müslüman, Müslüman'n
Müslümanlar kardetirler.
bakasnn hakkna
el
Gönül
uzatmak
helâl
deildir.
Ashabm! Nefsinize de zulmetmeyin. Nefsinizin de üzerinizde
Ey
hakk
vardr.
insanlar!
Babanz da
Rabbiniz
birdir.
Adem
topraktandr.
ise
birdir..
Hepiniz Adem'in çocuklarsnz,
EY insan 135
Arap'n Arap olmayana, Arap olmayann Arap üzerine üstünlüü
olmad
gibi,
krmz
tenlinin siyah üzerine,
siyahn da
krmz
tenli
üzerinde bir üstünlüü yoktur.
Üstünlük ancak takvada
{A.llah
korkusuyla dinin yasak ettiklerinden
kaçnma), Allah'tan korkmaktadr. Allah indinde en kymetli olamnz,
O'ndan en çok korkanmzdr.
Azas
kesik siyahi bir köle
Allah'n kitab
ile
Suçlu kendi suçundan üzerine,
oul
banza
idare ederse,
onu
bakas
âmir olarak tayin
edilse,
sizi
dinleyiniz ve itaat ediniz.
üe suçlanamaz. Baba
olun suçu
da babann suçu üzerine suçlanamaz.
Dikkat ediniz!
u dört eyi
kesinlikle
yapmayacaksmz:
Allah'a hiçbir eyi ortak
Allah'n
haram
ve
komayacaksnz. dokunulmaz
kld
cam
haksz
yere
öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hrszhk yapmayacaksmz. insanlar!
Yarn
beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?
Sahabe-i kiram birden öyle dediler:
"Allah'n elçiliini
ifâ
(i§
haline
koyma)
ettiniz, vazifenizi
yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye
hakkyla
ehâdet
ederiz!"
Bunun
üzerine Resûl-i
Ekrem Efendimiz
(s.a.s.)
ehâdet
parman
kaldrd, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve öyle bu5mrdu:
ahid ahid ahid
2^^
ol ya
Rab!
ol ya Rab! ol ya Rab!''^
Sahih
hadis
derlenmitir.
kitaplarndan,
Arafat
ve
Mînâ'daki
hutbeler
esas
ahnarak
136
-18(Bunun üzerine onlar:) Dorusu siz bize uursuz geldiniz. Eer bu iten vazgeçmezseniz, andolsun talarz. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler. "Kâlû innâ tetayyernâ bi küm le in lem tentetû sizi
lenercümenneldjm ve leyemessenneliüm minnâ sizâbün elim"
* Onlar dediler ki: "Herhalde bi^
siî^n
bu ipen vaf^eçmet^senif^ andolsun
bi^en
si^e pek
(Bunun ü^rine
aakh
onlar:)
bir
si^
Hamdi
si^ bie uursu^geldini:(.
tajlanî^. ]/e
kötülük dokunur"
uradk Eer
tnmadan tajlan^
ki, si;^ hiç
a^ap dokunur" (Elmalk
Dorusu
va^eçme-:(seniî^ andolsun
yü^ünü^den ugursu^ua
ve
mutlaka
Yaf^r)
Eer bu i§tgen
binden si^e mutlaka fena bir
dediler.
(Diyanet)
RY insan 137
-19Elçiler
öyle cevap
verdi: Sizin
uursuzluunuz
sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa
uursuzluk mudur?
Bilakis, siz
bu
ar giden bir
milletsiniz.
^^Kâlû tâirukum
meaküm ein zükkirtüm bel entüm ka vm ün m usdfûn "
* Peygamberlerde föyle cevap Sif^e
verdiler:
"Si^n uursuî(luunut(^
beraberiniî(dedir.
öüt verildi diye mi (uursu^ua uradm^? Dorusu
si^ israf âdet
edinmij bir kavimsini^.
(Elmalk Hamdi Ya^r) Elçiler jöyle cevap verdi:
Si^n uursuzluunu^ si^jnle
beraberdir. Si^e
nasihat ediliyorsa bu ursu^luk mudur'^ Bilakis, sif^a^tn giden bir
milletsini':^
(Diyanet)
nsann
nefsinde öyle bir
ey
vardr
ki,
hayvanlarda ve yrtclarda
yoktur, dedikleri, insann onlardan daha kötü Belki
u
yüzdendir:
insanda
uursuzluklar, onda olan
bulunan
o
olduundan kötü
huy,
deildir. nefis
ve
cevher yüzünden bulunmaktadr.
gizli bir
Fakat bu huylar, uursuzluklar ve kötülükler o cevherin perdesi
olmutur. Cevher ne kadar daha erefli olursa,
onun
iyi,
daha güzel daha büyük ve
perdesi de öyle olur.
u
halde uursuzluk,
kötülük ve kötü huylar, o cevherin perdesinin vastas
perdenin kalkmas kabil
en
(mümkün)
büyüü
mümkün
olur.
deildir.
ve bu
Ancak pek çok mücahede
Mücahidler de türlü türlü
yüzlerini
idi
olurlar.
ile
Mücahidlerin
Tanr'ya yöneltmi olan, bu âlemden yüz
çevirmi bulunan yaranla kaynamaktr. Mücahede,
iyi
ve
doru
bir
dosda beraber oturmaktan daha güç deildir Çünkü onlar görmek, o nefsin erimesi ve yok olmasdr. yl
insan
görmezse
ejderha
te bundan dolay, eer ylan krk
olur,
derler.
Yani,
bu,
erimesini,
kötülüünü ve uursuzluunu giderecek kimseler görmediindendir.
138
Her nereye büyük
ey bulunduuna
bir
asarlarsa bu, orada nefis ve
kilit
delâlet eder.
oradaki cevher daha
Ve
kymetli bir
ite nerede perde bü)Kik olursa
Meselâ ylan definenin üzerinde bulunur.
iyidir.
Fakat sen onun çirkinliine bakma, definedeki nefis eylere bak.
Ey güvenilir lâyk
kipleri Pis peylerle, temi^ peyler
u^a^ma^
"'"^
Pislere, temi-:^ peyler
deildir.
Kâfirler,
peygamberlere
gelen
barmaya
vahiylerin
gü^l kokusu
çarpldlar.
ile
"Si^n jü^ünü:(den uursuî^lua
Kendilerini kaybettiler de;
uradk"
diye
baladlar.
Diyorlard
ki:
"Si^n
bu
^hmet
bi^e
sö':(lerini^
b!^ hasta
vermede,
etmektedir. Siî^n öütleriniî^ iyiyeyormuyoru:(.
Eer susmad da,
açkça öüde balarsanz hemen si^ ta^lan^
B!^ asl olmayan saçma
peylerle
semirmij kipleri^ Kendimi:^
öüt
dinlemeye
altrmamz Bi^im §eyler
gdamz yollandr,
Olmayacak
lâfir.
peylerdir.
Si^n haber verdiini^
midemi^ bo^yor.
Siz ^^K}^
hastalmz yü'^
kat daha artrmadasnz Siz ckla
ilâç
olarak
afyon veriyorsunuz^'"
Ömür
suyunu
cilâl sözlerin
kumluunda
ziyan etmek istemiyorsan
sözün cilâlsm deil, Hakk' ve hakîkaü söyleyene kulak
tut!
Fakat, bir söz ki bir kelime halinde iken bile bir ilim ve irfan
kaynadr;
bir söz ki, söz ipliine ilim
söylenmitir, o sözü
iste;
ve irfan
incileri dizilerek
öyle sözlerin kumlukta kaynayan ve etrafa
bereket saçan sular gibi faydab ve aziz
olduunu
bilip, ilim
ve irfan
daarcn öyle sözlerle zengin et"^^
^'"^
2'5
216
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ stanbul: MiUi Eitim Basmevi, 1990,
efik Can, Konulanna
göre
Neriyat, 1997,
400.
Ken'an
Rifâî,
c.
3-4,
s.
Fih, s.
çev.
Meliha Ülker Anbarcolu,
355-356.
açklamal Mesnevi
Tercümesi,
stanbul:
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
Ötüken s.
146.
EY insan 139
Uurluluk güzel
Uursuzluk kötü ahlâktan
ahlâkür.
ibarettir
(Hadîs-i erîf)
Her eyin tövbesi vardr. Yalnz kötü ahlâk olann tövbesi yoktur Zira o hiç bir günahtan tövbe etmez ki daha fenasn ilemesin. (Hadîs-i erif)''"
Nemi Sûresi 34 âyette "Mülûk yani hükümdarlar bir ehre dahil olduu vakit, o ehrin erafn (ileri gelenler) zelil (aalanan) ve hakir (deersiz) klar" bu}^ruluyor.
te ak
memleketin
ehvet
ileri
memleketine
kalp
Yani
dahil
gelenlerinden olan benlik, gurur,
nefsin büyüklerini ya
gibi
edirir.
da
sultan
öldürür veya kendine bo}^n
hükmünü
evinde
kalp
Efendimizin putiar
krd gibi krar"
olduu vakit, o öünme, kibir ve Resulullah
\airutenleri,
'^
Herkes hayat binasmn mimardr. nsanlarn bulduklar ferah, keder, cennet,
cehennem,
kurmu
veya fena
bakalarnn
ve fenalk da, hayatlar binasm
iyi
olmalarndandr. Erdiimiz neticenin mesuliyeti
deil, kendimizindir"
nsanlk demek akl yürümeye eren gidiinin
iyilik
demektir. Fakat yemek, içmek, giymek ve
maa
mânâsm
akl deil,
insanlm, dünyaya
geliinin ve
bulan akl demektir. Hani Sokrat'n bir sözü
vardr. Etrafndakilere sorar: "Âkil bir ruh mu, yoksa aklsz bir ruh
mu
istersiniz?" Âkil bir
aramyorsunuz?"
niçin derler.
Bu
cevap
"O
isteriz, derler.
bizde var, ona mâlikiz de ondan..."
Sokrat'
ise
Tekrar
ruh
"O
u
sorar:
halde
serzenie götürür: "Peki öyleyse
aranzda bu kemekeler, bu çekimeler, didimeler nedir?" Öyle
ya,
u
dünyamn
sonra yetien bir akl! nsaniyet
2'"^
•^'^
2'^
Ken'an Ken'an Ken'an
haline
inam
bakn! Yllar yk verilen emeklerden
bir saniyede
bu mu? Deil yirminci
yok edecek asr,
krknc
çareleri gelitiren
asr da
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
511.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
426.
392.
olsa, yine
140
bu, hatta daha vahice bir tekâmül {olgunla§ma)\
Dünyay
harâbîyete
götüren medeniyet!" •
Dünyaya
ar
dükünlük ve çlgnca
nedamettir, akl
etmi
banda
tecrübelerden
zevkler
ki,
neticesi
aclk ve
olan kimseler, gözlerinin önünde cereyan
ibret
alarak
onlara
kaplmak
gafletinde
bulunmazlar^^^
deerlendirilemeyip
israf bir nimetin
nefsine,
onun arzularna uyarak
haramdr. öyle
Salmz
bir nimettir.
bir
Onu
nimettir,
harcarsamz sonra size anlatan
ilâhî
harcanmasdr, yalnz
nimeti telef etmektir ve
ki:
eylerden abkoyarak; yani
Zaman
boa
abdest alarak, ibadet ederek, kötü
israf
onu
etmeyerek deerlendirebiliriz.
çlgn
baarszhnzn
arzular
urunda
uursuzluunu;
boa
gerçekleri
dinde mi göreceksiniz?
Burada önemü
bir hitap
da dini afyon sayanlaradr. Onlar tüm
millî gelirlerini silâh üreterek israf eder,
sonra
çkmaza
girerler
ve suçu toplumun din kavramna yüklemeye çakrlar.
çlgn arzularna israf yasak ederek; millî geliri azamîye çkarr. ÖzeUikle günümüzde ekonomik çkmazn, dolaysyla toplumdaki uursuz felâkederin
Ahlâk- Muhammedi, nefsin
en
mühim
nedeni
israftr.
çirkin ve
""
Balar
ve harcaylar yerinde sarf
Ar ve
yersiz cömertlik, müsriflik
olunduu zaman makbuldür. olur. AUah'n nimederini yine
Hakk'n emrettii yerlere ve emredilen ölçüde harcayacaksn. Mademki her nimet ve her servet AUah vergisidir ve Allah'ndr, onu sarf edeceimiz yeri bilmemiz gerekir. Lâyk olmayan kimselere ve yerlere yaplan masraf hebadr.
O
kadar
ki
yalmz
serveti ve nimeti deil, ilimle irfam da lâyk olanlara vereceksin.
220 221
222
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 410. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 444. Haluk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999,
s.
35.
EY insan 141
Hakk'n emrini Hakk'a ulamlardan ören. Harcayacaksan onlarn yolunda ve onlarn dileine göre harca. Onlara sorup, gösterdikleri
onlarn gönlünü kazan. Zira her gönül Hak
yollara sarf ederek
emrini bilmez ve anlamaz"^
-20Derken ehrin öbür ucundan bir adam koarak "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz. '^Ve
geldi.
câe min aksa '1-medîneti raculün yes 'â kale yâ ka vtni't-tebiu '1-mürselîn "
* O srada cehrin ta ucundan
bir
elçilere"
Derken
cehrin öbür
adam kokarak geldi ve: "Ey kavmimi Uyun
(Elmahl Hamdi Ya^r)
ucundan bir adam kojarak geldi. "Ey kavmimi Dedi, bu elçilere
uyunut^!" (Diyanet)
"Medine'nin aksâsndan" demek, o memleket idarecilerinin en gelenlerinden bir zat
üzere
mânâsm
geldi,
ileri
da andrr. Elçilere suikast edilmek
bulunduunu haber alp bu
koarak
o
îman edenlere
zat
örnek
kouyordu. Yani
geldi,
etmek
irâd
olmak,
için
gayretiyle çalyordu."""*
Allah yolu çok korkulu, kapal ve karla örtülü tehlikeye
onun
sayesinde olur. Yolu gitmeyiniz;
eer o
ilk
yol göstermesi ve inayeti
defa o
tarafa gidecek
bulduu ve
Ken'an
^^•^
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân
Rifâî,
6
her
bu
tarafa
Ad ve Semûd
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, Dili,
ihsan)
(lütuf,
yere;
olursamz ölürsünüz.
223
c.
lk önce camm
sokup atm süren ve yolu yarp geçen o oldu: Herkesin bu
yolda gidebilmesi,
1992,
idi.
s.
323.
stanbul: Feza Gazetecilik,
142
kavmi
yok olursunuz. Yok eer bu
gibi
mü'minler
gibi kurtulursunuz, diye
kadar apaçk
bunun
ibaretlerle (Ali
beyânndadr.
kazklardan herhangi
mran,
Yani, birini
tarafa gidecek olursanz,
koyduu
alâmeder
buyrulduu
97)
iaretler
yollara
kesmek
için,
Onda
ne
bütün Kur'ân
gibi,
diktik,
bu
biri
hepsi birden: "Bizim
isterse,
yolumuzu ykyorsun, yokluumuza çalyorsun; yoksa sen yol kesici misin?" diye
onu öldürmek
isterler;
ite bunun için önderin
Muhammed (s.a.s.) olduunu bil. Her Muhammed (s.a.sjt gelmeden, bize erimez"^^^
ey,
Hz.
Ruh
vücutta Allah'n
Emreden
elçisidir, vekilidir.
ilk
önce Hz.
eden
ruh, icra
meleklerdir""
nsann vücûdunda
ruh
Hakk'n
ki
kalp
naibi,
ki
Resûl'ün
vekilidir"''
Kalp cisim memleketinin ahdr.. Kalpten zuhur eden amel de elbet
aha yakr. aha yakacak amel
de ahane gerek"
Sen reddedilen veya davet edilenlerden miyim diye tereddütteysen, kendi içine eil, kendi ruhunu dinle. derin bir sevgi ve meyil varsa
Eer
kalbinde velilere
bahtna nasibine
kar
sevin""
Allah dostiar. Peygamberlerin bedelleridir. Peygamberlerden sonra
onlarn yerine kaim söylediklerini
üphe yok
(yerine geçen)
kabul ediniz. Emirlerini yerine
ki O'nlar, size
emrederler, nehiyleri
konuturmasyla
ile
(nefsine
nehyederler (yasak
226
227 228 229
etme).
Allah'tan
harekette
bile
dünkün) hareketieri
Gerek sözlerinde ve gerekse ^"^
getiriniz.
Zira hiç
ancak Allah'n ve Resulünün emirleri
konuurlar.
Kendiliklerinden tek bir dininde, hevâî
olan kiilerdir. Öyleyse, onlarn size
fiil
ile
O'nlar, Allah'n
verileni
alrlar.
bulunmazlar.
Allah'n
ile
O'na ortak olmazlar.
ve hareketierinde, Resûlullah'a
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu, stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1985, s. 342-343. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 470. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 419. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 644. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 361.
"
EY insan 143
Çünkü Azz
ve
Celîl
Allah'n bu husustaki kavline kulak vermilerdir.
an
tâbi olurlar.
(s.a.s.)
Allah bu\Tirur
ki:
"Peygamber
siî^e
ondan da saknn. " (Har,
eyh
Mansûr-i Rabbani buyurdu
topluluu
Sûfiler
bizi
sevgli)
ne emrettiyse ona sanln;
ettiyse
itimad etmen zihninde
(i^tli,
olan
(ulu)
^'üce olan
si^
neyiyasak
7)""^
ki:
Allah Teâlâ'ya
snmak,
ona
ondan gayr varlklardan temizlenmendir
irâd
ettiler,
bize yolu gösterdiler. Kur'ân ve
sünnetierdeki inci hazinelerini kapatan perdeyi bizlere araladlar.
Allah ve Resulü
olan terbiyenin hikmetini bizlere örettiler.
ile
Onlar, öyle bir topluluktur
ki
yanlarnda oturanlar .aztmaz. Allah'a
îmân eden. Peygamberinin yüceliini idrak eden
kii, onlar sevsin,
onlara tâbi olsun...
Mürid-i kâmil;
ilâhi
cezbeye erierek eriat kanunu ve tarikat
üslubu üzere mürid-i kâmil huzurunda sülük etmi olan ve gayb âlemini
bandan sonuna
kadar gören kimsedir. Resûl-i Ekrem'in
düüp onun manevî
pâk ruhuna mazhar
(s.a.s.)
Fenâfillah
denizinde
varln tamamen
denizinde renksiz olandr. giydirilen
kaftan)
mertebelerini
giyerek
O
olandr.
yok eden ve vahdet
hakîkî beka hil'atini (beenilen kimseye
Hak'la
tamamlamak ve
varisi
baki
talipleri
olmu,
sonra
kemâl
Hak yoluna irâd etmek
için
balad yere geri dönmütür"^"^ Hz. Pir bu}aruyor
ki:
"Her Müslümann kalbinde
bir ilâhî vaiz
vardr, insann kendi kendisine nasihati olmazsa, edilecek vaaz ve nasihatten istifade edilemez."
Kalbin, ne yolda ve ne halde
doru -^°
söyler
Hac Ahmed s.
olduunu
sana, hariçtekilerden
nsan, fetvay kalbindeki müftüden
Kayhan, Abdülkadir-i
Geylânî,
Ankara:
alacak
daha
olursa
Özben Matbaaclk,
1998,
94-95.
2^^
Ahmed
2^2
Mûsâ
er-Rifâî,
Kurtana Öütler, stanbul: Bedir Yaynlar,
eyh Tahir Tokadî, smail Hakk Muhammed Nûru'l-Arabî, Gayb Bahçelerinden b.
Tahir Hafzaüolu, stanbul:
nsan Yaynlar,
Bursevî, Sesleniler,
2003,
s.
41.
s.
80.
Hac Bekta-
Veli,
Yayna Hazrlayan:
144
yanlmam
Bu
olur.
müftü: Nefsinin arzusuna u^nayorsun, gittikçe
alçahyorsun! Yahut: "Hakk'a teveccüh (yönelme) ediyorsun, kalbin
Hakk'n nuruyla
doluyor, terakkidesin (ilerkmefr derse, senin için
bu
fetva gerçekten tesirlidir. Fakat
bu
etmeyecek olursa,
fetva tesir
hariçteki nasihatçilerin sözü hiç tesir etmez.
te
gönlündeki bu müftü, bir
nasihatçüar sana ancak erli ilerden
ilâhî
vaizdir.
Hariçteki vaizler ve
hayr ve er yollarn iaret ederek, kötü ve
saknp hayr
tercih
etmeni tavsiye ederler. Halbuki
senin bunlardan hangisine teveccüh ve
kötülük yollarndan hangisinden
ettiini, iyilik veya
iltifat
holandn bilmezler"^^
Bizim nefsimiz cehennemin cüz'üdür. Binaenaleyh cehennemin yedi
kaps olduu
gibi nefsin
de yedi sfat vardr. Bunlar;
hrs, hiddet, ehvet, hased, kin, garazdr.
(Cenâh-
tevfik etmesi)
Hakk 'm
ve hidâyet (Hakk
girmek) nuru bir kalbi
kibir,
Eer Cenâb- Hakkk'n
kuluna doru jola sevkolunmas
yardm
için
hâth da hatl olarak görüp doru yola
' hak,
münevver
(akl, ilim ve ibadetle nurlanmij) eyler
ve Rahmânî cezbe atei, nefse galip gelirse o kimse felah
(selamet,
saadet) bulur"^
Yüksek
bilgiler kitaplarda
bulunmaz.
hazinesinden pek ince bir tefekkürle
mukaddes atei kendi
Bunun mektebi
zâti
yoktur;
nsann
(derin
menbanda
onlar kendi kalbi
düünmek) çkarmas ve
(kaynak)
aramas lazmdr.
bu iHm insana Hak tarafndan ihsan
(baijlama) olunur.
Gayesi Allah' bilmek olan gönül ilminin
Nefsin slah nasl olur, nasl elde
nsanlarda ehvet, hrs, benlik,
ilk neticesi
nefsin slahdr.
edilir?
kibir, garez,
gazap, hased ve emsali
kötü ahlâklar bulundukça, insamn nefsini slah eylemesi ve vücûdu
memleketini refah ve adalede idare edip kullanmas imkân dahilinde deildir.
233 23'*
Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000, s.243.
Rifâî, Mesnevi
Hatralar,
Kitapevi, 1968,
s.
259.
Kâzm
Büjoikaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
EY insan 145
Amma unu
da bilmeli
Bunlardan
deildir.
bu söylediklerimden kurtulmak kolay i
ki
birini
kaldrmak,
ortadan
dan
Himalaya
yerinden oynatmak gibidir.
Her ilmin ve san'atn ayr ayr hocas olduu hocas vardr. Her
onun
gösterip
can
ikiye
örettiklerine
gözünü
kulan
hocasmn
Bu
canlardan
da
ilâhî
açar ve
akl
ile
üstadnn
Hayvani ruh dieri
ruh denen
iyiyi
ise izafî (göreceli)
kötüden ayran
veya sultanî ya
Hâsl kelâm
ruhtur."^*^
ettii
bu cezbe, bu
hasl olmadktan (meydana çkma) sonra insamn cüz'î
ruh deryasna ve hakîkat âlemine sefer etmesine imkân
yoktur"^^
235 2^*^ 2^'^
ki
bu^oarur.
biri
O
unump,
o mutlak hakime
Nuh'un gemisinden maksad, kâmil insamn nehf izafî ruhtur.
ilminin de
bilgisini kazanabilir"^^
Hazretleri: Âferinler, tahsinler olsun
ayrd
bu ruh
ilim ve san'at talibi kendi bildiklerini
ilmine itiraz etmez ve teslim olursa,
Mevlâna
gibi
Ken'an Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
447-448.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
257.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
144.
146
-21"Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere
çünkü onlar hidayete ermi kimselerdir.
tâbi olun,
"tttebiû
ve hüm
men lâ yes'elüküm ecran mühtedûn''
* "Uy^n
sif^den hiçbir ücret istemeyen o î^atlara ki,
onlar hidâyete erkliklerdir"
(Elmûhl Hamdi Yûi^r) "Simden herhangi bir ü^^eret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünklü onlar hidayete ermij kimselerdir. " (Diyanet)
H2.
Pîr,
Peygamber Efendimizin mübarek
eriflerinden
lisan-
ki: "Benim halk Cenâb- Hakkk'a davetimin Hakk'm dîdârdr (güf^el yüî^ çehre), cemâlidir. Gerçi Ebû Sddk, benim uruma krk bin altn balad hatta avret
buyururlar
ey kalmadndan
gösterilmesi aypjeri) için bir
ücreti,
Bekir-i
(insann
üç gün evinden
kap
dar
çkamad. Fakat bu para benim dava ücretim deildir, çünkü benim ücretimi Cenâb- Hakk vermitir. Benim ücretim yârin didârdr. Binaenaleyh hrs ve tamahtan kurtulmayan, dîdâr-
müahedesine ziyafetinden sirettir (bir
(aç gö:(liilük,
Hakk'n
doru
nail
nasipsizdir,
kimsenin
halîfesi olan
ve
yanl
teveccühünü
Ken'an
içi,
Kim
ki
Cenâb- Hakk'n davet ve
o kimse padiah da olsa yine dilenci
hali,
tutmu olduu
yol).,
yani
hrs ve tamahtan
doymadk), fakru ihtiyaçtan kurtulamaz"
(sevgi,
düünce aramak
-^^
olamaz.
ilâhî
Rifâî,
peygamberler, Allah'tan haber getirerek sana gösteriyor.
alaka)
s.
haber
verilerden,
kazanmak veya herhangi
bir
halkn
menfaat
gibi
abestir.
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968,
Bu
167.
Kâzm
Bü^'ükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
EY insan 147
O
peygamberlerin
srr onlarda •
Bu
varisleri
de kâmil insanlardr
ki vekil
asln eidir
'^
câridir."
bir ey veriniz, ihtiyacm var; ya kendi cübbeni, ya malm ver" diyor. O elbiseyi, cübbeyi ne yapsn? elbiseni, güne scaklnn sana ermesi için istiyor.
"Bana
nebi:
elbiseni veya
Senin
Kur'ân'da: "Si^AUah'a gönül bolluuyla bir borç 20)
buyurulduu
gibi,
senin
yükünü
(Müzzemmil,
verini-:^'
arzu
hafifletmeyi
ediyor.
Sadece mal ve cübbe istemiyor, çünkü sana bunlardan baka, daha birçok eyler vermitir; meselâ ilim,
fikir
ve
görü
gibi.
Bununla demek ister ki: Görünüü, akln, fikrini bana sarfet! Sen bu mal, zenginlii, benim vermi olduum bu âletlerle elde etmedin mi sanki? Böylece o, hem kularndan, hem de tuzandan sadaka istiyor.
Günein önünde
daha
soyunabilirsen,
iyi;
çünkü o güne insan
karartmaz, hatta beyazlatr; hiç olmazsa elbiseni hafiflet de zevkini duyasn. J deneyver •
Bir
müddetten
ekiye altn,
beri
onun
tatly da
bari
24ü
Sddklar, yaptklar güzel amellere sevab arzusu
karlk
bulunmadndan ötürü, klmtr.
gönüllerinde ücret ve
Allah onlar ivaz (karglk) ve
sevab beklentisinden beri
Binaenaleyh sddklar daima kendilerinin kul olduklarm ederler.
Kulluk
ise,
kendilerinden
aça
çkan
fiilleri
müahede
kendi güç ve
olmadn kabul etmekle onlarn katnda gerçekleir. sebepten ötürü; yapm olduklar güzel amellere karbk ücret ve
kuvvetleriyle
Bu
sevab istemezler.
Yapan
da, veren de
Hak olduuna
göre
Hakk
taleb
etmekten daha
güzel bir mükâfat olabilir mi?
Sddklar, kendilerini hakikaten "Abd"
(kul)
mecazen
ise
(mülk sahibi) görürler. Yani, dünyada icra ettikleri her
emânet olduunu ve
2^^ ^'^o
"Mâlik"
eyin
bir
kendilerini de emanetçi kabul ederler.
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 528. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu, stanbul:
Müü Eitim Basmevi,
1990,
s.
346.
148
îmân
"A.llah ve Resullerine
sddklardr" (Hadid,
edenler i§te onlar
karlk
Allah onlarn amellerine
bir "ivaz" zikr
yaptklar amellerde kendi güç ve kuvvetleriyle ettikleri
endiesi
için,
asla
mevcud
bulunmaktan
Hakk'n
eyde
beridirler.
bunu
"biz
ücret
bulunmak
yaptk"
iddiasnda
Onlar, bütün hareket ve durgunluklarnn
olutuunu müahede
kudretiyle
etmemitir. Zira
deildir.
yaptklar
Sddklar,
9)
olmadn müahede
karlk
o amellere
gönüllerinde
1
ederler.
~
Hâdî: Bu kavram hidâyet kökünden türemi olup, sözlükte "yol
etmek
göstermek,
irâd
gelmektedir.
AUah'n yüce
tanma
kendisini
ve
isimlerinden
yollarm
etmek"
rehberlik birisi
olan Hâdî, "kuUarna
onlara
gösterip,
anlamlarna
uluhiyyet
ve
rububiyyetini tasdik ettiren; insanlara kurtulu yolunu gösteren; her
varhn
mahluku,
sürdürebilme yolunda gereken eyleri yapmaya
sevk eden" eklinde açklanmaktadr.
Rab
el-sfehânî, hidâyet
geldiini
belirtir
ve onlar öyle
Bütün mükellef (yetenek)
ihsan
kavramnn
Kur'ân'da dört farkh anlama
açklar:
varhklara
(sorumlu)
uygun biçimde akl, anlay Hidâyetin
edilmesi.
dndaki
bu
tür hidâyete
u
bütün
vesileleri
âyetleriyle
ve
edilen,
mükellef
tebih
(ve takdis) et."
(dourtan gelen
sel
"O
özellik,
varlklarn
varlklarm
devam
de eklemek gerekir. Kur'ân bu
iaret etmektedir: "Yaratp düzene
koyan, takdir edip yol gösteren, (topraktan) yeil otu
da onu kapkara bir
istidatlarna
ve zarurî (mecburi) bilgilerin
türüne,
bütün mahlûkata ihsan
ettirmeyi salayan
kapasite
artna
çkarp sonra
çeviren yüce Rabbinin
da: 'Bizim
Rabbimiz, her eye
adn
hilkatini
yaradl) veren, sonra da doru yolu
gösterendir.' dedi"
2-*'
Muhyiddîn bnü'I-Arabî, stanbul: Kitsan
Yaym,
Yldf:(lann Mevkî, çev.
1999,
s.
88-89.
Abdullah Tâhâ Feraizolu,
EY insan 149
çard
Allah'n insanlar peygamberleri araclyla
hidâyet:
"Onlar emrimiz uyarnca doru yolu gösteren önderler yaptik ve kendilerine hayrl iler yapmay, namaz klmay, zekat vermeyi vahyettik. Onlar,
daima bize ibadet eden kimselerdi"
Peygamberler araclyla "gösterilen nasib
olan
tevfk
"insanlar bir tek
(doru jola
ümmet
idi.
doru
yolu" kabul edenlere
sevkolunmaya yardm)
hidâyeti:
Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarc
olarak peygamberleri gönderdi. nsanlar arasnda,
anlamazba
hüküm
beraber hak
dütükleri hususlarda
vermeleri
için, onlarla
yolu gösteren kitaplar da gönderdi.
apaçk
verilenler,
deliller
Ancak
geldikten
kendilerine kitap
sonra,
aralarndaki
kskançlktan ötürü dinde anlamazla dütüler. Bunun üzerine Allah îman edenlere, üzerinde ihtilafa (anla§ma^k) dütükleri gerçei
izniyle gösterdi. Allah dilediini
Cennettekilerin
kavuturan hidâyet:
âhirette
Allah'a
""(Cennette)
"hidâyetiyle
hamdolsun" onlar
'Hidâyetiyle bizi (bu nimete)
doru
Allah bizi
bulacak
amellere
bu
eklinde
çkarp
dile
rmaklar atarz.
Ve
te
karlk ona
vâris
size
akarken,
onlar derler
kavuturan Allah'a hamdolsun!
Hakîkaten
Onlara:
nimedere getirecekleri
yola iletmeseydi kendiliimizden
deildik.
getirmiler.'
yola iletir"
bizi
altiarndan
kalplerinde kinden ne varsa hepsini ki:
doru
Rabbimizin cennet;
khndmz
yapm
doru
elçileri
yolu
gerçei
olduunuz
iyi
diye seslenilir"^^"
Hâdî, srât- müstakime ulatrandr. Iztrari seyirde mesela
Hadi isminin tesiriyle nefsinin icaplar üzere ölüm gelecek ve kendini kendinden alacak olursa hakikati göremez. Yalnz burada hayr ve serden ne ilediyse onu bulur, ona kavuur, asbna
Aslna vusule kabiliyet mertebesi olan insan vücudunu giymiken burada bu insanla yakmayan nefsani bulamaz.
mtumundan
dolay, zürari mevt (mecburi ölüm) gelip
te
ölünce aslna
kavuamaz. 242
Yrd. Doç. Dr. Niyazi Beki, Ahdülkadir Geylânî stanbul: Sultan Yaynevi, 2001, s. 222
ve
Esmâ-i Hüsnâ
Kasidesi,
150
Arayan Mevlâsm da belâsn da bulur. Cenâb- Hakk arayc kuluna
mürid
suretiyle
mertebesinden iken asb
ile
ederek
tecellî
ihtiyar (kendi istei)
eder.
ile
Bulacan
Hz.
de dünyada
ise adalet
Hakk'n
bulur.""^^
ve istikamettir. Allah'tan
edici yoktur.""^
Muhammed
(s.
a. s.)
bir hidâyet nurudur""^^
Hidâyet nurunu bulan, temizleyen,
dorudan doruya asln
Amel,
lâ ilahe illallah'tr.
gayr hidâyet
suretle
bulur, göreceini görür, yani
ölecek, nefsinin esaretinden kurtulup
esrar mahremi, yâri olur ve
lim
Bu
çini artp, temizler.
geçirir.
âinâbk
onu madde, nebat ve hayvan
ayar
tabiat
(Allah'tan
ve
gayn her
beeriyet kirlerinden kalbini jej)
ve mâsivâ (dünya
tozundan kurtulan kimseye istikamet sahibi
Cenâb- Hakk
bir
ilgilen)
denir""^''
kuluna hidâyet murad ettii, yani bir kulunu
ilmen bilmek derecesinden ayn'el yani görerek bilmek derecesine
yükseltmek istedii vakit o kulun kalbinde hidâyet nuru
tecellî eder.
te o vakit bu kulun ruhu îsâ olur Gökten îsâ indi. Mehdi etti
Bu
zuhur hidâyet
(ortaya çkma)...
tamam
denmesinin sebebi budur.
bu Rahman cezbesi geldii zaman, ruh
olup ne kadar yaramaz ahlâk varsa;
ki
da, ruh-i izafî
bunlar deccâldir, katieder.
Bunlar ölüp gidince de: Gitti kesret, geldi vahdet oldu halvet dost
Hep Hak
oldu cümle âlem §ehr
Srr zuhur
-^'^
244 245
247
ü bâ^âr kalmad
de ruh
nefis, nefis
de ruh
olmu
247
olur.
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 308. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 538-539. Yaar Nuri Öztürk, YMr'ân- Kerim Ansiklopedisi, stanbul: Hürriyet Matbacik, 1990,
246
eder. Böylece
ile
s.
Ken'an Ken'an
134. Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
581-582.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
328.
EY insan 151
-22"Bana ne olmu ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmiim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz." ^^Ve
mâliye lâ a'büdüllezî fetarenî ve ileyhi türceûn''
* "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmiim beniyaratana? Hep döndürülüp
O'na götürüleceksiniz^' (Elmahl Hamdi Ya^r) "Bana ne olmu§
ki, heniyaratana ibadet
O Ey kavmim hidâyet
bulmu
etmeyecekmijim! Halbuki,
hepini-:(^
'na döndüreleceksini^ " (Diyanet)
resullere tabî olunuz, sizden ecir
olan kimselere tabî olunuz.
istemeyen ve
Ben neden beni
yaratan
Zât'a ibadet etmeyeyim ve siz hepiniz o Zât'a rücû edersiniz
(geri
dönmef^^
Abdullah: vMlah'm kullar içinde kendisinden daha yüksek sahibi ve
daha erefli kimsenin
Hakk'n ondaki
olmad
gibi,
olmad kul.
tecellîleri tecellîlerin
ve en kymetlisidir.
Bu
sfat veya herhangi
kul:
bulunmayan
-***
-•^^
en yetkini
Kendisinde
kul.
onu
açmam olsun"
hiçbir
Bu durumda
Hakk'n
bir bilinme tarz yoktur ki,
kii
yarata kar rablk iddias
mudak
kuldur.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî)')'üs Semerkandî, Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: c. 3, s.
geneli,
kiinin kefinden daha yetkin bir keif
Abdullah diye isimlendirdii kula
Mutlak
en Kâmili, en
tecellîsinden üstün bir tecellî de yoktur;
hiçbir ismi veya
makam
Te'vilât-Kââniyje, çev. Ali
Kadolu
Matbaas, 1988,
12
Abdürrezzâk Kââni, Tasavvuf S ördüü,
Yaynclk, 2004,
s.
366.
çev. Dr.
Ekrem
Demirli, Istanbuh
z
152
Nefsini kendisinde Rabbani bir özeliin
bulunmasndan koruyan
mutlak kuldur,
Mutiak
kul,
yaratklardan herhangi birisine
bulunmad
kuldur.
Bu
kar
efendilik özeliinin
eye muhtaç
kii, kendisini âlemdeki her
Aleme muhtaçl ise âlemin Hakk'n ayns olmas yönündendir
bir isim perdesinin
Abdiyyet yani gerçek kulluk
bir
görür.
efendisinden
baka hereyden
öyle
sfattr
ardndan
onun hakk,
ki,
kesilmektir. Abdiyyet külü veya cüz'î,
az ve çok hereyi terketmektir. Abdiyyet, meziyyet talebinde bulunmamaktr. Abdiyyet, kulun nefsinde kardelerine kar bir
ve
üstünlük
görmemesidir.
farkllk
yapsnda bulunan haddi korumaktr. mecrasnda huzu (alçak mertebesine ulamadkça, mâsivânn ise hürriyet
ve
gönüllülük)
Âdemiyyetin
Abdiyyet,
Abdiyyet,
ilâhî
takdiratn taht-
Kul,
hayettir.
hürriyet
abd-i kâmil (kâmil kul) olamaz. (dünya
esaretinden
ilgilen)
Gerçek
tamamen
kurmlmakür."^^
Kulluun gayesi, Allah'a teslim olup Fakat bu da yakînsiz yani gerçek bügiyi
ilerini
elde
ona smarlamaktr.
etmeden olamaz
Kap dndan gelenlerin sultan sarayna mutlaka kapdan girmeleri gereklidir. Ama Padiahn baz has kullar da vardr ki, onlar zaten hep
içerdedirler.
vardr. Hazret-i vazifesini
Bu
çetin
Muhammed
tamamiyle
bir
konudur. Burada büyük tehlike
(s.a.s.)
yerine
zaten has kullardandr. Kulluk
getiriyordu.
Hazret-i
Peygamber ondan kulluk
tam kuvvet ve kudret kazand zaman bile mânâs asla eksilmez ve daima daha güçlü olurdu. Kulluun yüksek kullukta
mevkiini tadard.
O
kapda olduu
vakit kendini içerde görür,
içerde iken de kendini yine içerde bulurdu
brahim Edhem veli
olmak
"Öyle
250
ise,"
Hazretieri
misin?" diye
ister
adamcazn sormu
buyurmu, "Dünyadan da
Suad El- Hakîm, Îbnü'l-Arab Sözlüü, Yaynevi, 2005,
s.
"Ehlullahtan bir
ve "sterim!"
cevabn alm.
âhiretten de arzu ve rabetini
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
481.
251
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
^^~
ems-i
Tebrizîj Makalat, çev. Nuri
1975,c. l,s. 237.
çev.
birine:
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
385.
Gençosman, stanbul: Hürriyet Ya)inlan,
EY insan 153
Çünkü dünya ve âhiret arzusunda bulunmak, Hak'tan ba çekmektir. Kendini muhabbet için hazrla. Yani kalbindeki her muhabbeti Allah'n muhabbeti için boalt. Yalnz Allah'n muhabbet ve ak için yer brak ve Hakk'a teveccüh et ki hakîkî kes.
kble budur. Kulluk, ancak Allah'n cemâli •
içindir"'
Resûlullah Efendimiz öyle buyurur: "Allah, akl kendisine kuUuk
hususunda kullanmak
etmek
Onun
vermi. Yoksa rububiyet srlarn idrak
için
için deil..."
akln varsa, benim hiç
için,
bir
eye ihtiyacm yok demeyip,
kendini dünya kirlerinden artmaya ve ruhundan cehil ve gafleti
onun
silip,
•
aslî
temizlii
Cenâb- Hakkk'n
meydana çkarmaya
isimleri
bak!"^^'^
ve sfatlar her yerde ve her
ancak
Zât'
Fakat
mevcuttur.
ile
ârifm
eyde
Onun için Kim Allah'n buyurmutur. Onun için
kalbindedir.
Resûlullah Efendimiz: "Beni gören Allah' görür.
veUsine ihanet ederse Allah'a ihanet eder"
Onun
kulluk, Allah'a kulluktur.
için bir
Kâmil
velinin tard ettiini
(u^kla^trma) hiç bir yer kabul etmiyor zira onlar "Seninle ahd ey
Habibim
olmu
benimle
edenler
ahd (sö^ etmilerdir" (Fetih, 10) srrna mazhar
kimselerdir"^^
Er-Rab ism-i celîli insan Allah'a azad kabul etmeyen bir kul yapar, insanlar geçmite kula kul, nefse kul, ilahlara kul olmulardr. ErRab ism-i erifi insanlar ancak Allah'a azad kabul etmez kul eyler.
Bu
Rab
kelimesiyle
cahiliyette
zengine
unutanlar,
Rab
insan
kul
hakikî
olanlar,
kelimesiyle
kulluunu
güzellie
kul
duyar.
Zaman-
olanlar,
Rablarm
ancak Allah'a kul olduklarm
itiraf
ederler"^''
Geri
dönmek o
harekettir ki insan
burada aslna dönmekten
kopan ve
yllar
yl
çkt yere geri döner.
baka mânâs
yoktur.
Ölüm
Rücûun
ilâhî birlikten
gurbette kalan bizler için asl vatana avdettir
(dönü§).
-5' 254
255 25''
Ken'an Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000,
s.
346.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealti Neriyati, 2000,
s.
474.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealti Neriyati, 2000,
s.
405.
M. Kemal Pilavolu, Muhiddin-i Yaynlar,
s.
170-171.
Arabi,
Ankara:
Pilavolu Kitabevi ve
"
154
Ölüm, kulun bir
Allah'a gidiidir diye
balangçtr,
ölüm
bir
mesut oluyorum. Bir netice deil,
deil
ölümsüzlüktür
iman
diye
ediyorum.-^ •
Zaman
ve mekânlarnn birbirine mütenasip (uygun) olan tayinine,
hareket ve sükûnetine,
ayrl
ve
bütün ilerine "Er-Rab" ism-i erifi 'Ona götürüleceksiniz
toplanna ve
bunlara benzer
istidat halkeder.
"
-23"O'ndan baka tanrlar m edineyim? O çok eer bana bir zarar dilerse onlarn
esirgeyici Allah,
(putlarn) efaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.
ettehzü min dûnihî âliheten in yüddnPrRahmânü bidurrin lâ tuni annî efâatühüm ey'en ^'E
ve lâ yünkzûn ''
* 'H^f hen
O 'ndan
ha§ka ilahlar edinir miyim? Eer
î^arar dileyecek olsa,
O Rahman,
hana bir
onlarn efaati bendenyana hiçbir §eye yarama^
ve onlar
beni kurtaramazlar"
(Elmahh Hamdi Ya^r) "O'ndan bajka tanrlar
^rar dilerse onlarn
m edineyim? O çok
esirgeyici Allah,
eer bana
bir
(putlarn) efaati bana hiçbirfay da verme^ beni
kurtarmazlar. " (Diyanet)
257
Ken'an 583.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
582-
EY insan 155
-24"te o zaman ben apaçk bir sapkln içine gömülmü
olurum." "tnnîizen lefî dalâlin mübîn*'
* üphesi-:^ ki ben, o t^aman
apaçk
bir
(Elmall Hamdi "l§te o
^aman ben apaçk
bir
sapkln
sapklk
içinde
olurum
"
Ya':^r)
içine
gömülmü
olurum. " (Diyanet)
Sen seni ne sanrsn Fâniye dayanrsn
Ho bir gün uyanrsn Tevhide gel tevhide"
insanlar üç
ksmdr:
1-Bu âleme niçin geldiini bilmeyenler; yeme içme, uyuma ve
sevimeyi
kendine
put
edinmitir.
Hayvan
sfatiaryla
sfatlanmlardr.
2-Maksadn sevmek,
kemâl
kazanmak
olduunu bilmi
ancak
nefsini
mal ve mevki denen dört puta meyletmilerdir.
evlat,
Maksada ulaamamlardr. 3-Nefis putunu Hazret-i Ali:
krp
kâmil insan olmulardr.^^^
"nsanlarn dünya safalarna
Halbuki dünyann safas kederle
2^^
259
2^"
karktr"
(•:ievk)
der.
ar
hrs
vardr.
~
Mahmud Hüdâyî (k. s): Hayat, Menâkb ve Eserleri /Kemaleddin enocak. — stanbul: slâm Neriyat Evi, 1970. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyat, 2000, s. 436. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaû, 2000, s. 132.
Kutbu'l-ârifin Seyyid Azîz
156
bozulduu ve
Geçici varbklann bir taraftan yaratlp öbür taraftan
çürüdüü bu (bo:(uk,
gönül
âleme, âlem-i kevn (varlk, kâinat, mevcudiyet) ü fesad
kanfklk) diyeceksin. Bu kevn ve fesad alemindeki göz ve
çelici hayallere
vurulup da her eyi onlardan ibaret sanrsan,
onlarn hakikatini görebilmek yolunda
bo
yere
gecikmi olursun.
Marifet bir cihanda sultan olmak deildir, marifet
iki
cihann
padiahyla padiah olmaktr"
Havada uçan kuun yerdeki
düün. Gücünü, Zavall! Yukarda
bo
ku olduunu
bir
koan budalay
gölgesini yakalamaya
kuvvetini tüketip
yere nefes nefese kalr.
bilmez.
Akl da
etmez.
Onun
yerdeki gölgesini kovalar.
kuun
Kafasz avc
kab) kaç ok varsa bu vuramaz.
Niceleri,
oklarn böyle kimse
bilmez
sfatiarnn
ömrü
aksidir.
gibi
Hüdâ
Dünya
kotuu
Tîrkeinde
atar.
deerinde zaman
altn
gafletine
dalm ahmak
Hakk'n
gölge
esma
Böyle olunca asb koyup hayalin peinde
eli
bo,
(ok
kaçan gölgeyi
fakat
tüketir,
torbalarndaki
peinden
komak,
kalbi karanlk kalmaktr.
akisleri,
Düün
gölgeleridir.
akl alc hayaller
ki
Hüdâ
erenleri
Eer
de Tanr'nn
tutacaksan
onlarn
uruna ömür tüketmekten
senin ruhun yine senin vücûduna bürünüp
kalbnda insan olmak
için
Yüce semâlardan dütü. Mânâ ve
ne maceralar
geçirdi:
misâl âlemlerini geçti.
ate oldu, su oldu, toprak oldu, nebat ve hayvan
Hava
oldu,
oldu. Sana öyle
sende kalmak deildir. Belki sende sensiz kalmak ve
ulati.
Murad
tekrar
semâya dönüp o
brahim Peygamber'in
ilâhî
varba karmaktr.
"^en ufûl edenleri sevmem"
deyiindeki ufûl etmek, ayn, yldzlarn, günein
(Enam, 15-19)
bat
gibi,
sönüp
kaybolmak, görünmez olmaktr.
Ken'an
Rifâî,
ve
aldamlardan ve aldatc hayaller peinde komaktan
tut ki seni
korusunlar. yine senin
ömür
yolda
erenleri kurtarr. Hakikatte
yeryüzündeki
eteinden
bo
gölgesine ok
yere tükettiler.
ki
ziyan edip,
nsan bu yine
bo
koan
yerde
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaû, 2000,
s.
78
EY insan 157
brahim Peygamber Allah' aramaya yöneldii bir gece Müteri yldzn görmü "te benim Allah'm!"demiti. Fakat bu yldz batp görünmez olduu zaman yanldn anlad" Ben ufûl edenleri sevmem" dedi. Ertesi akam ayn doduunu gördü ve ay batana kadar, onu Allah' sand. Arkasndan doan günei görünce artk üphesi kalmad. Bütün çinden gelen
duygu
bir
öteki gördüklerinden
ile
daha büyük, daha göz
kamatrc
güne
olan
Allah'n kendisiydi.
brahim,
göü, yldzlar ve günei batt zaman anlad.
yeri
ötekiler gibi
güne
yaratan Allah',
de
güne de anlayana Hakk' tantr amma sen ems-i Tebrîzî gibi bir güne bulursan gerçekleri daha yakndan örenirsin. Onun emirlerine, onun uyarlarna smsk balan. Eer seni Hak visaline Felekteki
(sevgiliye
kavurma) götürücü
ems-i
Tebrîzî'yi
bulamazsan,
onu,
Hakk'm ziyas Hüsâmeddin'den sorup ören. Ancak
nsandaki eytan harekete
hasettten sakn!
yola saptan, o
Adem'e secde
geçirip, nefsi
eri
eytann etmeyii onu kskanmasndand. Bu sebeple Hak menfur
hasettir (çekememeî(lik, kskançlk).
katndan ve nur âleminden kovuldu. Sen de kendinden üstün olanlara,
âlemleri
hele
üstün insanlara haset gözüyle bakma.
Gözlerine
simsiyah gösterecek olan o hasut baklardr. Hasetten
kurtulduun veya haset eytanmn tuzana dümediin takdirde büyük nuru göreceksin. Gönül, gönlü temiz olanlara duyulan hasede kararr. Nitekim Hz. Mevlânâ; "Benden ibret abmz" diyor, "Ben
tanmadan
evvel nice eyler bildiimi
ilim nuruyla
klyd.
duymakszn onun irfanm yüzlerce nuruyla doldu.""
Ken'an
Fakat onu
irfanna,
misli
oldu.
ems-i
Tebrîzî'yi
sanrdm. Gözüm ve gönlüm
tandm
onun fazlna
ziyâde
ki
ve en küçük bir haset
kul köle
olduum zaman
Gönlüm en büyük
bilginin
""
Rifâî, erhli Mesnevi-i erif,
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
65-67
158
Derviliin kanaat
kaçp dünya
faziletinden
ksmetinden favasna gö^ dikmeme) ve
komak
zevklerine ve ihtiraslarna
yardm
Süleyman'n da
hatta
sana,
(yetinme,
olsa
ayndr.
netice
kendinden, kendi benliinden kaçmak, hatta daha vahimi
kaçmak
Allah'tan
çkma, îmândan ayrlma,
Sen kendini
Azrail'in
(kar§la§trma) •
Dünya,
et!
en
gibi yollarn
çkmaznda
Sen, (kötü)
dalâletlerin [yoldan
en vahiminde sin.
A^llah'a isyankar olma)
baknda
için
Hindistan'a kaçan adamla mukayese
Düün ki aslnda o adam
sensin"''^
türlü türlü nimetlerle dolu bir
badr. Fare
^lan ve
ile
bunlar gibi olanlarn, bunlarn tabiatnda bulunanlarn ksmeti yine topraktr. Yani bunlar
ster
k
olsun,
manevî sofradan
yaz;
ister
onlarn yiyecekleri
topraktan
gdalardr. Fakat sen ey insan, kâinatn emirisin.
varlksn. Öyle
olduu
gdalar yiyorsun
da, rûhânî
Tahtamn
küçük
içinde
halde
gda
neden ylan
ise
nasiplerini alamazlar.
gibi
En
gelen
üstün bir
topraktan gelen
olan gök sofrasm aramyorsun?
kurt, tahtay yer de;
"Kimin böyle
lezzetli
helvas var?" diye mrldamr. Pislik
böcei
aramaz
de, pislikler içinde iken,
dünyada ondan baka gda
264
Dünyamn
en büyük en
muhteem
alâkal zevklerdir. nsanlar
bu nevî
zevki, bedenin süfli iptilâlar
(alkanlk)
ksmlaryla
için
canlarm
dahi verirler. Beeriyetin bundan aikâr aczi ve esareti olur
nsanlk azametini
Yamldn
mu?
bu mudur? Bir de, mânevi, rûhânî zevklerin düünün. Gerçek zevk aczdir, hayrettir, mânâdr.
zevki
cihetie kendi kendini
baladn. Bundan böyle görülen
cisimlerde yüksek ve zaid bir vücûd
varl
ispat
edilmi olduundan
bundan böyle inkârn mümkün olmaz. Hakikati gördükten sonra gönül gözün (kalp gö^ü) körleir ve benlie kaplarak inkâra düer, yüz çevirme, büyüklenmede hevâna 26^ 2'"'*
(heves)
uyarak srar
ile
zarara
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaû, 2000, s. 132. efik Can, Konularna göre açklamal Mesnevi Tercümesi, stanbul: Ötüken Neriyat, 1997,
c.
5-6,
s.
39.
EY insan 159
urayacak olursan artk mazeret hakkn kaybetmi olursun. Senin senedin inzar (uyarma) ve korkutmalarla kesilmitir. Cehennemlik
olmandan
Bununla
korkulur.
ruhun
beraber
cismin
nuru,
zahirinden (görünenden) çekilip \aikseldii, ruhun tedbir ve idaresine
ölüm mâni olduu zaman,
yalanlaya geldiin
eyin
(açklamas)
tevili
sana gelecek ve gerçek sana aikâr (açk) olacaktr. Gafilleri taklid ve
itüban
cahillere
olmann)
(tâbi
edemediin gerçei müahede öyle
dersin:
(A'râf, 53)
yaramadn
sana
Sonuç
gelip
çatt
'Rabbimi^n peygamberleri ^üphesi\
m
edecek var
Yahut
ki efaat
geri çevrilsek
(A'râf, 53)
zaman
gerçei getirmiti"
bit^e
Nitekim Hakk Tealâ senden ve senin gibilerden öyle
(bir
gün, önceleri onu bi^^e
suçun
Ne yazk
ki
ey mi
unutmu
olanlar,
imdi
gerçei getirmiti.
batlanmas
de iflediklerimif^n
bir
baka
haber veriyor: "Kitabn haber verdii sonuçtan bekliyorlar?
teslim
ettiin
(görme, kesifle seyretme)
'^Rûbbimiî^in peygamberleri ^üphesit
ve
için
ba§ka türlüsünü
ancak uykudan
bi^e efaat
vasta olmak) etsin? ijlesek.
uyandn zaman
'
derler"
gerçein
farkna varacaksn
•
Senin hüsrana
uram
ancak uykudan
uyandn zaman gerçein
olmandan ne kadar korkarm.
Ne yazk
ki,
farkna varacaksn.^^^
eytan, Cenâb- Hakkk'a: Ya Rabbi, beni
memur
dalâlete
ettin.
Ama
söyle, kullarn ne ile aldataym? Bana âlet ver, âcizim! deyince Cenâb- Hakk: Sana içkiyi verdim, buyurdu. eytan: Ya Rabbi, bundan zevk almayanlar da bulunur, diye itiraz edince: O halde
sana para, debdebe ve dârât
eytan
bu defa kendisine kadn duramaz
dalâlete
sürüklemek
acz içinde adamlarz.
Ahmed Ken'an
Nasl da
Er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynclk, 266
verildi
Karl geldi.
kanmayan
olur, deyince
ve eytan da sevinçten yerinde
kadnln hayvâniyet cephesidir ve eytan istedii kimseleri kadn yolu üe alaa edebilir.
kadndan maksad
2*^5
akamet) verdim!
oldu.
Tabii ki
Ne
(heybet,
yine kabul etmeyip: Bunlar üe de
1995,
Rifâî, Sohbetler,
s.
gaflete
batmz. ^^^
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
174-175.
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
268.
stanbul:
160
gün
Bir
Efendimiz
Resulullah
karlar:
eytanla
"Ben
Efendimiz:
Resulullah
ahlâk
güzel
gönderildim. Fakat hidâyetten bende bir iletici olarak gönderildi.
ey
yok.
Nereye
O
zaman
bildirmek
üzere
gidiyorsun? diye sorar, nsanlar yoldan çkarmaya, der.
eytan da günah
ey
yok."
ja^h olduu
levha)
Fakat onda da dalâletten bir
buyurur"
Kaza, levh-i mahfuzda (deijme^
ilâhî takdirlerin
küUÎ olarak özetlenmi genel hükümdür.
Kader
ise
bu hükmün insann
bulmasdr. Varbk bulmamn
Mah verir.
ve yapsna göre varlk
o kazann zuhurudur.
neticesi
arzuladm
yarattklarna ancak istidatiarmn gerektirdiini,
Kaderinde hangi ismin zuhuru ona
Hakim
uymusa onu
takdir eder.
onu cezalandrmyor
dersek,
ve Alîm ona istidat ve kabiliyetinin gerektirdii
dnda
Niye Allah Celâl olduunu
bile bile
hükmetmez. Bu konu a'yânZât'ta
istidad
sabite
konusudur. Zât'a ilikindir ve
deime ve bakalama olmaz.
Bir kimse
Allah'n ilmini sorgulayp, "Senin bana örettiklerin
benim kapasitemi aü" derse Allah ona "Ben
seni
ancak naslsan
durumunu
bilirim. Beni durumun deise de yeni suçlama hakkna sahip deilsin" der. Allah onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlar. O halde kazann kaderde uygulamp
öyle bildim,
tekrar
zuhura
mümkündür. Yahut bu
Âdem
insamn
gelmesi
ilmin (srât- midstakîm)
kabahati nefsinde gördü:
Cenâb- Hakk: Ya Adem, bu
olduunu Biliyorum
267
268
ilmi
anlamas
anlalmas
"Ya Rabbi nefsime zulmettim" hal
ile
içindir"
dedi.
benim kaza ve kaderim icab
bildiin halde niçin kendini suçlu tutuyorsun? buyurunca:
Ya
Rabbi... Fakat sendendir
diye cevap verdi. bilmesi,
kendindeki
onu
te
demeye edebim brakmad,
Adem'in bu kendisini hor ve hakir
edip, aczini
tekrar kendine, âlâ (yüce) mevkiine yükseltti.
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 303. smail Rusûhî Ankaravî, Nak§ et-¥üsus ertoi, lhan Kutluer (haz.), stanbul: Ribat Yaynlar Ankaravî,
s.
102.
EY insan 161
eytana suretiyle Bil ki
Cenâb- Hakkk'a: Bana dalâleti sen Hakk'n dergâhndan kovuldu"*^^
verdin!
gelince,
kimsede
ey yoktur.
bir
Sana
bir zarar gelecek olsa
çevirmeye muktedir deildir. Bir hayr da gelecek
kimsenin tebdil
hüküm onundur:
Allah'n emri üedir. Çünkü
Kulluun fakat
Cüzlere
yakînsiz yani gerçek bügiyi elde
âk
olanlardr
ki
Hadiselerin dalgalar arasna
onu da
olsa,
ey
ki
lillâhi'l-
elindedir.
kimse, yüzmeyi bilene
olurlar.
deü
boulmakta olana mtunur, ondan medet umarsa sonu
boulmak Medet ki
Ah
O'na smarlamaktr. etmeden olamaz"^°
bakalarna kul ve maskara
düen
için
vâki olur
Jilhükmü
Semâvât ve arzn anahtarlar onun kudreti
gayesi, Allah'a teslim olup ilerini
bu da
onu kimse
etmeye kudreti yoktur. Bunun
(degipirme)
kimseye beddua etme. Her eyi Hak'dan bü. Her ne
aliyyi'l-kebfr.
demek
de
elbette
olur.
umduu
kendisini koruyacak ve kurtaracak kudrette deildir
daha zayfna faydas dokunsun.
Tutunacaksan
bir
saltanatn özenerek
bütün bunlardan Onlar
ki
sadece
kapamlard. har, yani
kâmil
eteini
velinin
Seveceksen
tut!
yaratt sana Allah' bulduracak
üâhî
bir güzeli sev ki
bir faydan olsun"'^'
taklit
yollarna saparak gönül gözlerini her hakikate
Nefislerinin elinden kurtularak hür olacaklar yerde
eek olmulard.
peygamberler
Allah onlar irâd
Tâ
gönderdi.
ki
nurlandrmak
için;
lâyk
Cennet'e
için
ruhlarla.
Cehennemlikler beUi olsun ve Cehennem'e yönelenler. Cennet
yolunu görsünler Fakat
heyhat,
diye...
bu
ikisi
arasnda
öyle
bir
vardr
perde
gözlere
görünmedii halde
26^
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
321.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
385.
^^o 2^1
Ken'an Ken'an Ken'an
Rifâî,
biri
ac
öteki tatl,
iki
ki,
deryay dahi
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
411.
162
birbirine
kartrmayan
berzahlar gibi, münkirlerle
(inkâr edenler)
Allah'n saf kuUarm birbirinden ayr tutmaktadr"^^ •
Müslümanlarn ve mü'minlerin küfre girenlerin dalâleti de
hidâyeti de,
Yüce
tümden yüce Allah'n
olmaktadr. Kendi mülkünde O'nun
Allah'a
fiili
kar
ve sanat
ile
orta yoktur.^^^
-25"üphesiz ben, Rabbinize inandm, beni dinleyin." '^tnnî âmentü birabbiküm fesme^ûn"
* "üphesv:^ ki ben, Rabbimî^e îmân getirdim, gelin dinleyin beni" (Elmalk
Hamdi Ya^r) "üphesi:^^ ben, Kabbiniî^e
inandm, beni
dinleyin. " (Diyanet)
Rab: "Bir eyi slah etmek" ve "onun
anlamnda Rab, edendir. Allah
Herkesin sahip
Melik,
Halik ve Sâhib'dir.
Rabdr; çünkü yaratklarnn
olduu
isim
banda durmak"
Rab
bir
ilerini slah eder.
onun mürebbîsi,
âmiridir.
sabiteden daha yukarlara çkarsak vahdet zuhur
Bizim Rabbimiz öyle
bir Allah'tr ki her
Ama
a'yân-
eder"^"^
Firavun Musa'ya sordu: "Rabbin kimdir ya Mûsâ? verdi:
eyi slah
Mûsâ cevap
eye kendi
hilkatinin
icabm verdi, sonra o iin yaplmas ona srât- müstakim oldu ve o ii yapmak için o kimseyi bu eye smarlad, hidâyet (yaradl)
eyledi (Tâ-Hâ, 49-50)
2^2 2''^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 371. Abdülkadir Geylârû, Gmjetü't-Tâlibin, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul,
Salam Yaynevi, '^'
Ken'an
1991,
Rifâî, Sohbetler,
s.
201
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
183.
EY insan 163
Her ey vazifesini vazifesini
bir
olduu
isme mazhar oldu, demek, o ismin mazhar
yaptn bildikten
u
demektir.
getirmesi
yerine
kendi
herkesin
halde
m? Bu takdirde
sonra ortada dava kahr
kimi a\plar, kimi çekip çekitirirsin?"^^
urada otururken sokaktan
geçenlere bakyorum: Asker,
sivil,
polis,
odac, çöpçü, türlü kyafette insanlar geçiyor. Bunlara: Efendiler gidiyorsunuz?
nereye
sorsanz,
diye
hepsi
bal olduu
de
merkezleri ve gidecekleri yerleri söylerler. Meselâ ben muallimim,
maarife tâbiyim. Doktor shhiyyeye, mühendis nâfaya ve
bu
merkezlerin
hepsini
birden
cem
eden,
ilh...
fakat
birden
hepsine
hükmeden bir ana merkez, bir hükümet var. ite, asl merkeze tâbi olan bu merkezlerden birini, faraza belediyeyi ele alahm: bu küçük memurundan, çöpçü, onba, kâtip, dairenin en muhasebeciden
ta
belediye reisine kadar hepsi de kendi vazifelerini
icap ve mes'uliyetleri
ayn merkezin
hududu
içinde meguldürler. Gerçi hepsi de
hizmetindedirler. Fakat aralarnda derece farklar
vardr. Faraza belediye reisinin belediye merkezine olan
çöpçününki
midir?
bir
te
bu
tab0}a
yaknl ile
âyân-
sabiteye
benzetebiliriz."'^''
"O
kimseler ki "Kahhim Allah 'Ur.
korku gibi
ve
madem
ki Allah'tan
O 'dur.
Ruhlar "Ben
sizin
beliyi
ettiler,
gayr
fail
yoktur diyoruz,
buyurulduu
burada
u
halde yapan
Rabbiniz deil miyim? "hitabnda
ey
yoktur. Belî.. diyecekleri tabiî
itiraf
edebilmektir.
Elest
2^6 2"^^ 2"^^
Ken'an Ken'an Ken'an Ken'an
belî
(evet)
Orada hakikat idi.
Asü maksat,
günü her ruh kendi
istidadna göre belî diyebilmitir.^^*
^''^
onlar için
"
Orada tamyanlar burada da tamdlar.
zahirdir, gizli bir
o
dediler ve istikamet
keder yoktur." (Ahkaf, 13) âyet-i kerîmesinde
da yaptran da
dediler.
'
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
183
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
302
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
541.
136
164
karlamas
Elest'te
kald
maruz
dünyada
kimsenin
Bir
verdii ahde
ve
sitem
belî demesidir.
ho
cefâlar
nsann
her nefesi
bir Ele s t muamelesidir.
Bunlar sana veren ben deil miyim? dedii zaman, ite o
Allah:
ahde sâdk kalmasdr"^^^ Ezelde ruhlara; Ben senin Rabbin deil miyim? dendii sen benim Rabbimsin!
cevâbn
verdikleri için, onlara;
bu dâvay dünya mahkemesinde
gidin,
vakit: Evet,
u
halde
ve amel âhitieriyle
ilim
isbat edin denilmi.
lim, sahibini bilmek ve bulmak demektir. Yoksa maksat, zahir ilmi yâni kyl ü kal deildir.
Amel
ise,
onu gerek bedenen gerek kalben ilemeye çahmak,
hareketierini
ona uydurmaya gayret eylemektir.
te
ahidi müridinin önüne
bu
iki
tasdik ettirirsen ne
mudu
sana!
O
ve
mukaveleyi burada
getirip,
zaman
fiil
âhirete gittiin vakit de ra-
hat ede.rsin!'"'° •
Kâmil
insan, âleme nisbede Rab'dir. Yani,
rûhâniyet itibariyle kâinattaki her
Çünkü Allah O'nu
bâtn
görüldü.
iki
Bunun
srlara
•
için
Rabb ve
Mâlik'tir.
ahp cismânî yönüyle onlara ulatrr.
yönü kendinde topladndan
hilafet insana
Allah Teâlâ onlar vastasyla
erimeye güç
arasnda nebi ve
oranla
kld. Böylece kâmil insan halkn istediini
yönüyle Allah'tan
Dolaysyla bu
yüce
halîfe
eye
anlam yönünden ve
velîleri tayin
yetirsinler
diye
ilâhî
lâyk
marifete ve
yarattklaryla
kendi
etti^*^'
Dünyay, yldzlar döndüren,
geceyi gündüze katan, denizlerde
gemileri yürüten, havada uçaklar uçuran, deniz altnda envai türlü
2'''
280 281
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 478. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 297. smâü Rusûhî Ankaravî, Nak el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul: Ribat Yaynlar, s. 18-20.
EY insan 165
mahlûkat
idare,
ayrma ve toplama
baheden
onlara âletler
ile
Rab'dir^^'
Marifet,
Cenâb- Hakkk'n rubûbiyeüni
idrak eylemek ve
de
nefsini
olmadn bu kimse
kulluun
anna
yani
Rab oluunu kemâUyle
lâyk olan ameller ve vasflar
ile
tanmak ve hiçbir eyin Allah'n emrinden hariç rzk da Cenâb- Hakk'm verdiini bilmektir. te ancak
irfan ve zikir sahibidir.
"
-26Ona: Cennete gir" denilince.
"Keke,
dedi,
kavmim
bilseydi!".
''Kîle'dhuU'l-cennete kale yâ leyte
kâvmî ya'lemûn. '
* O da dedi ki: Ne olurdu kavmim Ham di Ya^r) bilseydi!" (Elmalk
(Sonra ona) "haydi gir cennete!"
Gir cennete!
denildi.
Denildi. Ke§ke, dedi. (Diyanet)
Habîb-i Neccâr'a vâki olan vahdet
(birlik) tecellisidir.
ne kimse senden incinsin, ne sen kimseden
olmasm
istediin bir iyilii bakalar için de
baladn
Kendinde
incin. "^^
iste.
Habib-i Neccar, kendisini öldürmek istiyenlere kar:
kavmim Rabbimin beni
Yani
Ne
olurdu
ve beni ikram edilenlerden
kldn bilselerdi diye duâ etmiti. ite
siz
de herkes
yin fenalk
için
olduunu
bilse
2^2
M. Kemâl Pilavolu, Büyük
283
Ken'an Ken'an
^S'*
Eer bunu yapar myd?
böyle demelisiniz:
I ^elî
bu kimse,
Muhjiddîn-i Arabî Hacetleri,
s.
yapt e-
171.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000,
s.
377.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
78.
166
u sözü hakikatten uzak olmakla beraber, dalâletin de bu
Bu adamn âlemde
bir yeri
olduu
nsann vücûdunda
görülemez.
için hakir
Ama
da her olann bir sebebi vardr.
uzuvlarn yannda barsak vesaire
ka, göz,
gibi süfl uzuvlar
neviden kimselerin de vücutlar faydadan
hâli
ho görmeli ve kendilerine merhametle
onlar
Zat
cennetine
makammdan
ey yoksa, az, burun
faydasz, fena ve lüzumsuz bir
etmekle
dahil
da
dünyâda gibi ulvî
olduu
deildir.
gibi,
Onun
bu
için
nazar etmelidir.^^^
emrolunan
bu
Yani
zattr.
kavmim ne olsa ki Rabbimin beni baladm, sfatn görünen pudarm yonttuumu ve onlara yaptm bu hizmedmin günahlarn örttüünü bilse. Ve ve
huzuruna
birlik
halimden
olan
perdeli
yaknlmdan
Rabbimin
dolay
ikram
beni
olunmulardan
kldn
bir kalbi vardr.
Kur'ân'n kalbi de Yâ-Sîn'dir" buyurulmutur.
Kur'ân'n
Yâ-Sîn'in,
mehur
denmekle
bilseler dedi Hadîs-i
kalbi
olmas, ümit
zaman
bn
edilir
Keza Nebi
(û.s.)
srrm
Ebî TaUp,
biri
Yâ-Sîn
mü'minidir." bu^ormulardr.
"üphe yok
ki
O,
Yâ-Sin sahibi
ve
(önceki)
biri
de
olurdu.
brakm,
Fakat
âli
firavunun
tâ kendisidir (bunu) hilmi§ olsalard.
bilselerdi, âhiret bilgisiz
bir
üç kiidir. Biri
(Ankebut, 64) âyetinde "bunu bilselerdi" eklinde "bilgi"
konmu. Eer
ileri
"^''
hayatn
(asl)
sahibi
idrak ettiinden
açp kapayncaya kadar
"Allah'a göz
küfretmeyen ümmetlerin sabklar
bile
ki,
olan Habib, gönderiliinden alt yüz sene evvel
Hazret-i Nebî'ye îman ve nübüvvet gelmitir.
Nebevide "Her eyin
olular
" .
.
art
kendi haklarnda da hayat }avas perdeleyip mahrum sokmu, üç buudla (boyut)
kendilerini
onlar suretlerin karanlklarna
çevrilmi cisim hapishanesinde onlar haps etmitir
ki
yine
o
hapishaneye sokulacaklar ve orada ikence göreceklerdir"
285 28'^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 371-372. Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyü's-Semerkandî, Te'vi/ât- Kâ^ânijye, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,c.
3,
287
Ahmed
Er- Rifâî, El-Burhânü'l-MHejyed, stanbul:
223.
s.
13
Erkam Yaynlar,
1995,
s.
EY insan 167 ilim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir
Sen kendini bilmelin
Ya
okumaktir
nice
Okumaktan murat ne
Hakk V
bilmektir
Çün okudun
bilmef^sin
Kiji
Ha
bir
kuru emektir
Okudum
bildim deme
kldm deme Eer Hak bilmedi isen Çok
taat
ylbesjere yermektir
Dört kitabn mânâs bellidir bir
Sen
Bu
elifi
nice
Yirmi
elifte
bilmelin
okumaktr
doku-:^ hece
Okursun uçtan uca Sen
elif dersin
Mânâs
hoca
ne demektir
Yûnus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden
iyice
f^^
Birgönüle girmekti
ey
Bilmenin
âlâ derecesi hiçbir
Allah'n
hükmünü bilmeyen
.289
bilmediini bilmektir" kimse, Allah'a
olamaz, Allah'a tam ibadet edemez. Hiç kimseyi kendisine velî ittihaz
tam anlamyla kul
kukusuz
{kabul etmek)
Allah, cahil bir
etmez.
te
bütün
nsan bu bilgileri edebilirse, o zaman "Arif
bunlar, mârifet'in bablar (bölüm) ve fasllardr.
tam anlamyla örenip kendine mal
olarak isimlendirilir. Arifin Allah'la dâimi bir ünsiyeti vardr. Kalbi
Hak
Teâlâ için bir aynadr. Halim selimdir.
Dünya ve
Mehmet Açkgöz, Yunus Divan, Önsöz Basm ve Yaym, 289
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s. s.
429 92.
âhiretten
168
uzak
Dehet
durur.
ve
hayret
sahibidir.
Allah'tan alr ve onlar almak için Allah'a açtr, bedeni çplaktr, fakat hiçbir
eye
lerini,
ba
amellerini
vurur. Belki
karn
teessüf etmez (tasa duymak),
bakasn görmez"^"
çünkü gözü Allah'tan
-27baladn
ve beni ikrama "Rabbimin beni mazhar olanlardan kldn..." "Bi mâ gafera. lî rabbî ve cealenî mine'l-mükramîn"
* "Kahhimin beni
batladm ve beni kendilerine ikram edilen kullarndan
kldn" (E im
Hamdi
alili
Rabbimin beni
ba^ldm ve beni ikarama ma^ar olanlardan kljdn kavmim
bilseydi! (Diyanet)
Kendi vücûdun kitabn oku, kalbinde bul.
nsan
apaçk)
bir kitab-
dünya ve
ki,
fena ahlâklarm
kitabm
gizli olan,
Hakk'n emânetini
mübîndir (doruyu yanlktan ayran, açklayan,
âhiret
ona
sm
tr.
u halde
kazmaya bala. Her tabakada
görülür. Evvelâ toprak, sonra
kendi
Ya;(ir)
külüngü
bir yeni
maksat
Yani
marifettir.
al,
ilerleme
bakarsn sonra da su çkverir.
kil,
okumaktan
eline
te
nefsini
bilmektir''^
akyla
Gönüllerini Allah
güzelliin
vurduunu
güzelliklerinden bilenlerdir.
290
Dünya
görürler;
ahidi
ilimlerinin
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Marifet
Yaynclk, 291
birinin
cilâlayanlar,
Ken'an
1995,
s.
ve
her an
her
olurlar.
an
oraya
Allah'n
Çünkü
onlar
baka saysz Allah'
kabuundaki naklar brakm,
Hikmet, çev.
Mahmut Kank,
153-155.
Rifâî, Sohbetler,
bir
stanbul: Kubbeait Neriyat, 2000,
s.
622.
stanbul:
z
EY insan 169
(Hakk'
ayne'l-yakîn
yücelmenin sonu Hakke'l-yakîn ilâhî
bayran }öiceltmilerdir ki bu (Hak 'la Hak olma) mertebesine erip
görerek bilme)
güzellii görebilmektir.
Hac Bayram Veli'nin: Bayram
ö^^ünü bildi
Bileni
anda buldu
Bulan
ol
Sen
kendi oldu
seni bil sen seni
Msralaryla
söyledii
vecizeletirdii gerçek de budur" •
Efendimiz,
Resulullah
olmak
bulmak,
bilmek,
kafiyeleriyle
""
Rabbndan
öyle anlatyor:
hikâye yollu
"Allah Teâlâ, öyle buyurdu: 'Beni bilen taleb eder. Beni taleb eden
Beni bulan sever. Beni seveni öldürürüm. Bir kimseyi
bulur.
öldürürsem
onun
diyeti
diyeti, bizzat
bana düer. Bir kimsenin
sevgiyi gerektirir, sevgi
de ölümü,
Öldürülenin
Allah'a ve Resûl'üne
bulmay
doru
Marifet
sahibi
letâfetierini (güzellik),
ettirir.
Bulmak
fena halidir.
Zât'
ile
kalpleri,
o kalbe,
srrnn
muhabbetinin
da,
Ölüm
ise
ancak öldürendir." Bir kimse,
onun
yola çkar da, sonra ölürse,
kimselerin
hazineleridir. Allah Teâlâ
îcâb
ibu ölüm
diyeti,
(mükafat, bedel) Allah'a kabr." Yani: •
Bana düünce,
Ben olurum.'"
Marifet talebi gerektirir. Taleb ise
diyeti îcâb ettirir.
diyeti
ona beka Allah'n
ecri
verir"^"^
yeryüzündeki
emânetlerini, hikmetinin
hakîkatierini, ilminin
Allah'n izni olmakszn ne mukarreb (yakla§m§,
nurlarn,
melein ne
dost)
(resul) nebinin ne de Allah'n dnda hiçbir kimsenin muttali olmad marifetlerinin âyetierini yerletirmitir"^"^
mürsel (hilen)
-^2
Ken'an
293
Sadreddin Konevî,
29''
Ahmed
Rifâî,
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
Krk
Hadis, stanbul:
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996,
s.
147.
Bahar Yaynlan, 2000, Dr. Ali
s.
s.
513.
97-98.
Can Tad, stanbul: Erkam
170
demek,
Eflâtun: "Bilmek
eski eyleri
hatrlamak demektir."
diyor"^^^
lmin en üstünü, örenmek isteyen kimseyi Allah'a yaklatran Bu üim de çok çeitlidir. Sâük için en iyisi, en faydal olanndan, yolunda kendisine azk olacak kadar almaktr. Bunu okuyarak, dinleyerek örenir. Bundan sonra sâlih amel ile, nefis ve
iHmdir.
hevâ mücahedesiyle en \öiksek gayeye yönelmelidir
ki,
bu
veraset
Çünkü Peygamber (a.s.)\ "Bir kimse büdii ile amel onu bilmediinin ilmine vâris (mirasç) klar." Ve "Kim
(miras) ümidir.
ederse Allah
krk sabah
halisane (samimi) ibadet ederse kalbinden diline hikmet
fkrr" buyurmulardr. Bu
pnarlar
velîlerin ümidir.
deil,
ümiyle
veraset
neticesinde
ermilerdir.
Çünkü
elde
Bu
ilim
yani
edilen
peygamberlerin
okuyup örenme
nebiler ve velîler
amel ve mücâhede ilimle
(nefsle
Peygamberlie
ve
ilmiyle
mücadele)
veya
velilie
kulun kalbine Allah korkusunu sokar. Kul, bu
ilim,
ilim sayesinde Allah'n nuruyla iitir, görür,
konuur ve
}öirür.
Allah
"Kulum bana nafilelerle yaklar o kadar Ben onu seversem, onun kula, gözü... olurum"
Teâlâ öyle buyurmutur: ki
onu severim.
Zahir ilim güzeldir, amellerin tohumudur.
Adem'in ümi olan üm-i esma
bana
zahir üim, sahibini
bâtn
Fakat
müsamahakâr yapar
ümine
ile
olur ki bu,
melek de olsa kaü
geünce
(hogörülü),
Ama zahir ümin güzellii,
bu
bâtn
kalpli,
üim,
usanç verici
ilmidir.
deü
Çünkü
kaba küar. haüm-selim,
sahibini
cana yakn, mütevazi
296
Gaffar,
Cenâb- Hakkk'n
sahibi
isimlerinden
yaratüm oluculuunun mânâs
ilememek Kuldan
üzere
hatâ,
AUah'tan
Cenâb- Hakk
bir
biridir.
Eer
insanlar
ortaya
çkmazd. Kul kusursuz olmaz.
atâ^^^
kimseye
lütuf,
-^5
Ken'an
296
Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev.
Rifâî, Sohbetler,
günah
olsalard Gaffar yani affedici, gufran
inayet,
rahmet ve merhamet
buyurursa, o kimsenin gözüne göz ya, kalbine feryad u
297
tek
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
figan.
569.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
Neriyaü, s. 117-119. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealû Neriyat, 2000,
s.
602.
EY insan 171
yalvar koyar ve o kimse de Allah'a gözyalaryla
niyaz ve
Bu
figan eder. inayeti
arasnda
takdirde bilmelidir ki o kimse bir
onu,
(haksiî^a
uram)
yaratlmlara
Ama
biz
hallerine
ki
gözyam
bu
alayanlarn yani
derseniz,
fakir,
nerden bulalm,
yetim
mazlumlarn
ve
merhamet ve efkat etmek ve bütün
ho muamele etmekle bulursunuz.
acmak
ve merhamet etmekle olur.
Allah bu\aruyor
Ey Davud,
Allah'n rahmet ve
dümü
'^*
ki:
günahkarlara benim Gafur
da benim Ga^or
u
göz ya, Hak
mafiretine kavumak, bîçârelere, gariplere ve dermandan âcizlere
fer}^ad
Allah'n lütuf ve
al-veri vardr. Demek oluyor
makbul imi.
indinde
ile
olduumu
olduumu
söyle.
Dorulara
anlat
Ya Davud, korkarak bana gelenlere azab etmem. Beni severek geleni ayrlk hüznüne sokmam, utanarak bana döneni kyamet günü utandrmam.
Ey Davud, cennetim rahmetimden ümidi
kesik olmayanlaradr.
Yapt hatay benim balamamdan büyük bilenlere darlrm. cezasn derhal vermeyi dilersem önce rahmetimden ümit kesenleri cezalandrrm. Ama acele etmek benim anma Bir kimsenin
yakmaz. ite ben sevdiklerimin ederim.
tecelli
kalbini bilirim.
Gece olunca onlarn
kalbine
Onlar benimle konuurlar, huzur içinde kelam
ederler.
Ya Davud, benim bir ksm kullarm vardr ki onlar hayra ehildir. Benimle can yolda olmak onlara nasib olmutur. Onlara saadetier olsun.
Onlarn
yeri
ne kadar güzeldir.
-^^
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
^'''^
Ahmed
Er-Rifâî, Onlann Alemi, stanbul:
"^^
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
91.
Beyda Yaynevi, 1996,
s.
344-345
172
-28BZ ondan sonra, onun milletini helak etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve
indirecek de deildik.
'^e mâ enzelnâ âlâ kavmihî min bâ^dihi min cündin mine's-semâi ve mâ künnâ münzilîn"
* B/^ arkasndan kavminin ürerine
bir ordu indirmedik, indirecek de deildik.
(Elmalh Hamdi Ya^r) Bif^
ondan sonra, onun
milletini helak
etmek
için tinerlerine gökten
herhangi
bir ordu indirmedik ve indirecek de deildik.
(Diyanet)
-29O
(Onlar helak eden) korkunç sesten
baka bir ey
deildi. Birdenbire sönüverdiler. "tn kânet illâ sayhaten vâhideten fe izâ hüm
hâmidûn"
* Sadece bir gtirültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
(Elmalh Hamdi Ya^r) (Onu helak
eden)
korkunç
sesten
ba§ka bir ^ey
sönüverdiler. (Diyanet)
deildi. Birdenbire
EY insan 173
-30Ne yazk u kullara!
Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkrlar.
'^â hasreten
ale'l-'ibâdi
ma ye'tîhim min rasûlin illâ
kânû bihî yestehziûn"
* Yataklar olsun
o kullara ki, kendilerine gelen her hir peygamberle
alay ediyorlard
Nejaî^k §u
kullara! Onlara hr peygamber gelemeye görsün, alay etmeye
gittikten sonra nefs
kahriy}^ede (kahr
olmak) tecellîsi)
idi
una
Hak'dan
ile
sfatn slah
tecellî
eden
bir
(terbiye)
tecellî-i
helak oldular.
Nefislerinin istek ve arzular tufan,
de onunla
Onlarn slah
etmesi için semâdan Melâike göndermedik. (yok
ille
kalkklard. (Diyanet)
Ruh, Hazret-i Hakk'a
helaklerinde
mutlaka
(Elmahh Hamdi Ya^r)
Ad kavmine
Nûh
Sarsar,
kavmine
buna, ferde cemiyete türlü sarsar rüzgâr oldu.
kavmin, o cemiyetin, o ferdin kendi nefsinin arzu ve
O
istekleri
helakine sebep olarak onlar yakt, ykt.
Onun
için
itihâ
{meyil,
zevk ve rahata vâsl olmak isteyen kimsenin nefsinin hat()
ve arzularndan geçmesi lâzmdr. Dünyada vâki
olan cezalar, hapisler,
olduu
eylerdir.
Bu
katiller,
hep nefsin hevâ ve hevesinin sebep
nefsânl ihtiraslardr ki felâketiere sebep olup
nice kimseleri zindanlara, idamlara
benden
gelir
her ne
gelirse...
insann kendindedir. Kimsede
^*'
emseddin Yeil,
^•"
Ken'an
Füyûi^ût,
Rifâî, Sohbetler,
götürmütür.
derler,
bir
ey
pek
doru
Onun
için:
yoktur^'^'
stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
Bana
sözdür. Kabahat
c. 6, s.
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
243.
265.
174
Dünyada
babo bir halde görünmen seni aldatt.
hükümde haUn
serbest.
Tüm yorgunluklar bir kenara
yiliin ve ihsann;
yok.
bakasnn kalnts
nimetler
bakalarndan sana
Dünya onlar
çalma
Düün
Geçip gidenlerin
geldi.
eddâd'n, Ad'n, Kayser'in ve Kisrâ'mn
baka
Hâmân'n, Karun'un,
idi.
Sana kald. Hatta
geçip giden meliklerin ve ölüp giden ümmederindi.
oyuncak haline getirmiti.
bir
ümitlerin
Çeitli
aldatmacas içinde aldanp kaldlar. Sonunda Allah'n emri
Aldanc eytan onlar aldatp kandrd "Allah
yapn" deyip onlar
istediinizi
zaman
arzu
içinde
türlü
ve güzelliin, ashnda senden
faziletin
olarak eline geçti. Onlar: Firavun'un,
onlardan
attn;
olan nimetlerin elden gitmesinden emin oldun.
Bu
bir kere:
Burada her
aldatt.
ey
ettikleri
Onlarn topladklar eyler hep
ile
Ne
ki,
dalp dalp
gitti.
Artk
bir
ku
hazrladklar o
siz
aradan geçen
aralarna bir perde
serbest olduklar eylerle de aralar açld.
hale geldiler. Kendileri için
affeder,
sizi
var
geldi.
gerildi.
Yapmakta
ey yapamaz
tüyü yataklardan
kaydlar. Kuvvetlice yaptklar konaklardan atldlar. Kendileri için bir zafer
saydklar ve onun üstünlük tasladklar eylerden adlar
silinip gitti.
Böbürlenerek sahip çküklar mülklerden de oldular.
Sonra, kendilerine birer emânet olarak braklan eyler onlardan istendi.
Belli
istendi.
Sadece
Sonunda
zaman
bir
için
istenmekle
hiç hesaba
kendilerine verilen eyler onlardan
hesab
kalnmaz,
katmadklar
ey
da
sorulacaktr.
Allah tarafndan kendilerine
gelecektir. Hatta gelmitir.
Yapuklarnn
kötülükleri kendilerine anlatilr.
yapüklar iler incelemeye iken
bakalarn nasl
Kendilerinin
sertlik
karlarlar. Öyle verdikleri
ondan daha dar
gösterisinden
bir cezaya
urarlar
cezann daha ümûllüsüdür
çlerini parçalayan
sudan
tâbi tutulur. Kendileri
hapsettilerse,
atlp yaklrlar. Bunlarn
içecekler.
Bütün
daha ki:
aacnn
dünya hayatinda bir yere tklrlar.
iddetli
bir
sertlikle
kendilerinin dünyada iken
(içine
alma, kapsama).
ellerinde ve ayaklarnda
zakkum
incelikleri ile
yemiinden
Ve, atee
bukalar
olacak.
yiyecekler.
Kzgn
EY insan 175
Onlar arasndan;
bir
cemaat suda bouldu. Bir cemaat yerin dibine
bakas da öldürüldü. maymun suretine döndü.
kavim taa tutuldu. Bir
batt. Bir
kavmin
suretleri
cemaat
ise,
domuz ve
kalben deitirildi.
basks
Üzerlerine de küfür
Bir
katlat; ta gibi oldu.
Kalbleri
irk mührü
geçti;
baka baka
Bir
\Taruldu;
açlmaz,
gitmez zulmeder karalar basld. Artk böylesine kalblere ne îmân gire,
ne de Islâm.^°"
Gökten gelirse
bana
yerden yükselsin, insanlarn
gelsin,
bu haddini
bilmemekten, Allah'n
her ne belâ
hududunu tecâvüze
kalkacak kadar beerî tevâzûdan (alçak gönüllük) uzak olmaktandr.
birbirlerini tabiîdir.
azalm,
îman
toplulukta
Bir
sevmez olmularsa orada
Çünkü
güne
bir
ballk
vardr.
takm
maneviyat âlemleri arasna bir
ile
nn
takm
madde eklinde görünen
bize
maneviyat âlemleri arasnda derin âlemi
tükenmi,
maneviyat
kesilmesi gibi
dünyamz
insanlar
felâketler
olmas
cisimler âlemi
O
kadar
ki
ile
madde
perdeler girmesi,
Semâmn
karanlkta brakr.
rahmeti görünmez olur. Yerde hrs, menfaat, ehvet ve zina çoalr.
Dünyaya
bir
takm
ehvet ve
haset,
azgnbklar da gönül mâmûrelerindeki
ükür, kanaat duygusunu, hülâsa tahrip
inam
felâket (§ehir,
piçleri
yer)
yayhr.
Bu
Allah sevgisini,
insan eden bütün fazîlederi
ederler'^°'^
Hayat, kederleri, elemleri, sürür ve
neât
(sevinç) ile
hep geçmite
kazandan eylerin semeresidir Sokrat der
ki:
"nsan kendi
felâketini
kendi
hazrlad gibi,
saadetini
de yine kendi hazrlar"
Cenâb- Hakk, Kur'ân- Kerîm'de "Zerre kadar hayr ileyen hayr bulur, zerre kadar
vakit
er ileyen er
bulur"
kendiniz için yapyorsunuz, kötülük
kendiniz için yapyorsunuz" buyurur.
benzer nice ^^2
sözleri
insan
te
yine "iyilik
yaptmz
yaptmz vakit
yine
bütün bunlar ve buna
görüp iitiyor da yine kuru kafalar
Abdülkadir Geylânî, Gunjetü't-Tâlibm, çev. Abdülkadir Akçiçek, stanbul,
Salam Yaynevi, ^^^
Ve
Ken'an
Rifâî,
1991,
c.
1-2,
s.
379-381
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
21.
176
bunlardan
almyor
ders
Geliigüzel,
kalmyor. Evet, ama sonu çok ac! Hâsl,
kendimizde
gördüümüz
baland
hükme
infazndan baka
O
bir
vak'alar, felâket
mahkemede
ilâhî
ey
orta
yapmadmz
unda
ve bunda ve
ulu
veya saadet, hâdiselerin
verilen
kararlarn
icra
deildir.
mahkemenin verdii hükmü Cenâb- Hakkk'n
ilâhî
yüzü suyu hürmetine
ve
Ate dütüü
hayra çevirmesi çok güçtür.
bile
sevgilileri
yeri yakar. tfaiyenin vazifesi, atein genilemesine mâni olmaktr.
Ehlullah'n himmeti de o cürüm (kabahat, kusur) ve isyan atelerinin
yaylp îmâm yakmamas
içindir.
Yoksa çkan ok tene
Evliyamn himmeti (yardm), onun cana geçmesine manî •
vurur.
olur^°'^
Resûlullah'n nuru seni nurlar demine görütecek, cezp edecektir.
ayet o nuru hâsl edemedinse kalacak,
karnda yalnz
zulmet
(karanlk)
(meydana
zulmette
çkartmak),
cesedini göreceksin ve bir çok seneler o
altnda inim inim inledikten sonra, dünyada
yaptn iyilik ve ibâdet derecesinde ilerleyeceksin. Yükseklerden yuvarlanan bir küp, yuvarlanacak,
bir top gibi, bir
çok
belâlar içinde
yuvarlandktan sonra da bir dereceye kadar nur
belirecek, yani seni sevenler
görünmeye balayacak.
te o nuru hâsl edemeyenler, zulmette kalacak, kâbus içine dümü gibi
sesleri
var çkmayacak; gözleri var görmeyecek;
elleri
var
tutmayacak^^*^'^
•
"Zulmedenleri de o korkunç ses yakalad ve yurtlarnda diz üstü çökekaldüar." (Hûd, 67)
Enfüsî
(iç)
mânâda sayha ölüm amdr. Bedenin ruhtan ve
nefisten
ayrlmasm temsil etmektedir. Küçük kyamet de denilen ölüm ânnda her inkarc böyle iddetli bir patlama ile sönüverecektir. Mânâ âleminde sayha ve sönüverme tanmlar. Rahman cereyannn kesilmesi olarak tanmlanr. Nefs kendi varbk
^"+ 305
Ken'an Ken'an
evham
içinde
yaarken
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
357.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
170-171.
EY insan 177
aniden
Rahman cereyan
kendinde hiçbir gücün •
Semûd kavmi günün
için
kesilince iddetli bir
kalmadn
yapacak
i tükenmiti Derin
alâmetlerini beklediler ve hakîkaten
yüzünü safran
Üçüncü
Semûd
kalmamt. Sonra
Ve Kur'ân- Kerîm'in Cibrîl-i "B//
bir
daha o gün
ilk
birbirlerinin
günde bu renk kzla çevrildi. halknn }öizleri artk siyaht. ve davranlarnda insan edas (tar^
kavmi
dize geldiler.
A'râf sûresinde (78. âyet) buyurulduu
Emin, Hazret-i Muhammed'e bu mevzuda
jü^den
korku içinde
gibi gördüler, ikinci
gün,
Görünülerinde insan çehresi hal)
patiama hissedecek ve
fark edecek, sönüverecektir^"^
onlan
bir
titreme
ald
u
âyeti getirdi:
bulunduklar yerde
ve
gibi;
di;^^
üstü
çöküverdiler"
Nitekim Semûd kavmi
için
yaplacak
ey kalmamt.
Allah'n
gazabm (öfke, hiddet) ve onun son tecellisini bekler oldular. Bu ceza tam zamamnda geldi ve bir zelzele yerin altn üstüne getirdi. Diz çökmü, siyah }aizlü canllar, bir anda kara topraklara gömüldü. Parçalanan vücutlarndan veya vücutlarnn her parçasndan türlü feryatlar duyuldu.
üzerine jaleler
te
(su
Kemikleri
canlarmn
inliyor,
gözleri kara toprak
damlalar) döküyordu^*^^
marifet emânetini
hâmil olan
(tajiyan)
sr devesi Allah'n
mukaddes bahçelerinde otiayp orada Hak srlarmn yemilerini yiyor ve tecellî
pnarmn
suyunu içiyorken
srlarmn sütünü veriyordu. Fakat toplayp erîate öldürdü.
Bu
kar
gibi sarlk,
^•"^ ^"'^
Semûd'u itiraz
krmzhk,
zulmet, cehil, gaflet ve insanbktan etti,
ve hassalara da gayb tabiî kuvvetieri
edip o sr devesini
de kendileri cehil ve gaflette kalarak Salih
suretle
Peygamberin dedii
nefis
koyarak tarikata
his
böylece de helak olup
siyahlk zuhur
etti.
Yani
uzaklamaklk bu kavmi
istilâ
gittiler^'"^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Süresi Yorumu, stanbul: Damla Ya}anevi, 1999, s. 44. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 369370.
^^^
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
190
178 ^
Sözü
geçen
kavminin
günün
üç
birinci
sapsar, ikinci
)Kizleri
gününde kapkara
Bu
kesildi.
istidadan gerçekleti, fesad'n
Peygamberin
Salih
kpkrmz
gününde
ve üçüncü
halde üç gün geçince onlarn ölüme
vücûdu
belirdi
ve bu belirmeye helak
u hâle göre o akilerin yüzlerinin sararmas, Allah'n "O
denildi.
gün
gününde
vardr
}aizler
ki
parlaktr" âyetinde iaret bu)Tjrduu saidlerin
yüzlerinin
parlaklna mukabil dütü. Çünkü parlaklk beUrme
alâmetidir.
Nasl
ki
sarlk
birinci
Salih
kavminde akilik
(û.s.)
Sonra onlarda görülen kzarmaya mukabil
izlerinin belirmesi oldu.
hakknda Allah "güleç"
saîdler
günde
kulland.
tâbirini
yüzün kzarmasm gerektiren sebeplerdendir.
Çünkü gülme
u
gülme
halde
saîdler için
yanaklarn kzarmasdr. Daha sonra Allah, akilerin
derilerinin
kararmasna
mukabil
buyurdu. Sevinç ve müjde haberi,
Nasl
tesirinde belirdi. tesir etti.
Bunun
hakknda
said'ler
"sevinçli"
neenin
saîd'lerin çehrelerinde
siyahlk da ak'lerin yüzlerinin rengine
ki
için Allah iki
zümre hakknda da müjde haberi
verdi Yani onlarn çehrelerinin rengine tesir eden bir söz söyledi.
Nitekim
müjde sen
said'ler
hakknda
onlar elemli azap
Rahmet ve Rdvâm
"Rableri onlara
verir" bu\Tardu. akiler ile
hakknda da "Ey
müjdele."
Bu
dedi.
zümrenin çehresinde, onlarn nefislerinde bu tesirini gösterdi.
kavramlardan
baka eye
tesir
hâle
ile
Resulüm, göre her
sözlerle beliren
ey
Böyle olunca onlar üzerinde ancak bâtnlarndaki
yerlemi
nefislerinde
Demek
olurdu.
sevgili
ki
olan
eyin hükmü aikâr
onlar da istidatlarnn gerektirdii
etmedi.
kendi nefsinde tatbik
baka
halden
u halde her kim bu hikmeti anlar ve bunu
ile
tekvin [yaradl)
srrn kendinde
görürse
bakalaryla ilgilenmekten kendi nefsinde rahat bulur ve nefse gelen
hayr ve errin yine kendinden geldiini
bilir.
Burada hayrdan
maksadm kulun tabiat ve miz'âcna ve isteine uygun olan eyler, serden kasdm da onun houna gitmeyen, miz'âcna aykr düen eydir.
te
bu görüe eren kimse bütün varlklarn
takdir eder, her ne kadar onlar tarafndan bir özür olsa bile
ey yine ^°^
bni
bunu
kendisi anlar ve
bilir ki
mazeretierini
beyân edilmemi
nefsinde zuhura gelen her
kendisinden oldu.^^^
Arabî,
Fusûsu'l-Hikem,
çev.
Nuri Gencosman, stanbul, Krkambar
EY insan 179 •
nsan
konduu
kabre
terkettin,
Ey
vakit bir sayha duyar
dünya da seni
dünyay
gâfl, sen
Sen dünyay toplamaya çabtn, o
terketti.
seni toplad.
Kabri vücûda benzetirsek dünyaya kendini kaptran ve arzularna esir
olmakla vaküni kaybeden kimse, vücûdu kabrinde o azaplar
hisseder.
Meselâ maieti
(geçim)
kabr, türlü çile ve darlklara •
geni iken skntya mâruz
urar
Nûh, kavmine dedi
Hazret-i
"Ey
ki:
iz'anszlar
Ben, ben deilim. Ben hayvani ruhtan kurtuldum,
kulam, gören gözüm nefes,
onun
vasta
olduum
oldu:
onun
Onun
Gösüme
Benim,
nefesidir. ses,
oldum.
ölümsü-:^
için
sevgili ile diri
kulaklarnza ulatrmaya
Görünüte ben de
bu ekle bürünüp
insan eklinde isem de hakikatte
ve
de Hak, duyan
dolan ve oradan boalan
sizlerin
sesidir.
(anlay§s:^ar,
hrpalamaya kalkmaynz.
saygszlar), beni içinizden biri gibi bilip
onunla ebedi (sonsu^
(etkisinde)
"*'"
sizler gibi
kendine
size,
varacak yolu gösteren ben deilim, O'dur. Buna inanmayan, bu
bu harekederdeki
sözleri ve
kâfirlerdir."
Size tilki
görünen ekil
görünüü diki
Huda
(Allah)
bakmndan
bir tilki
içinde ve
nakna
Ne bu
elçileri
olabilir.
bu koyun postu altnda
ve
AUah
Ancak bu
gizli bir
erenleri vücut,
zayf ve gösterisiz
ufak,
varhk
ldayan
gönüllerinde
veya ko}ajn
ne bu ko}an postuna yiitlik satmak
aynasnda,
gönülleri
hakikati anlamayanlar, inkarclardr,
bu}ardu.
bu
ve
en
nurla,
aslan
aslan
vardr
olur,
ekil ve
olabilirler
birHk
tilkinin
görünü
Ancak onlarn vardr.
Onlar,
varlklardan
heybetli
ku\'vetlidirler.
Eer Nuh cihan
Peygamberde Hakk'n kudret eU olmasa
halkn yeniden
kurabilirdi?
O
idi
nasü olur da
beddua edince yeryüzünde ne
kadar imansz varsa ölür, o bir aslan kükreyiiyle cihan ve cihan
halkn
birbirine
Isjtapb, 310
Ken'an
s.
vurur.
O
sanki
bir
ate,
âlem halk
da
147-148
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
191-192.
bir
180
harmandr. Harman, onun örünü yani onda
bir
bile
hakkn
baka ie yaramayacan ey yanp kül olur.
vermeyince O, bu harmann yaklmaktan
ate
büir ve âleme öyle bir
salar ki
g2
Kâinata gönderilmi her
her
aslann önünde haddini bilmeyenler,
er geç cezaya çarptrlr. Aslan huzurunda yiitlik taslamak ancak
ahmaklara vergidir.
Bununla beraber, keke
vücûdu
olsa.
Keke
vahi hayvanlar kalp,
gibi
kâfirler
ve münafklar
(içi
ha^ka dip ha^ka
saldrp sadece insan vücûdunu
îman ve gönül
velîler
aslanlar pençesinde parçalanan sade insan
dalâletle parçalanmasa.
olan),
parçalasalar.
Ve
Allah'n aslanlar olan
ve nebiler önünde, inkâr, inat ve küfür yollarna sapp,
slâm'dan ve îmandan parçalamp kopmak
gibi bir
akbet vücut
bulmasa^'^
Niçin bu câhiller Allah'a yakn olan
zamann
yerinde ve Bilmet^ler
ruhu,
mi
Tann
ki,
ile
her
çanda
sâlih kimseleri,
A.Uah dostlarnn ruhlarn
devaml
mekânn
her
dinlemez olurlar? incitmeye gelme:^
çünkü onlarn
vuslat halindedir.
Bir hadis-i kudsîde Allah 'Bir velîme kötü muamele eden ki§i hakikatte
hana savaj açm^ demektir" buyurur. Bir hadîs-i
Hakk ' incitir.
erifte ise
'Beni
inciten,
" deniyor.
Hey jütünü ykamam
pis
herif,
nerdesin sen? Kiminle kavgaya giriliyor,
kime hased ediyorsun? Sen aslann kuyruuyla oynamakta, meleklere saldrmaktasn.
Hayrdan
ibaret olana neden
kötü söylüyorsun. Kendine
gel, o
alçalp yücelme
sayma.
Kötü nedir?
Aalk
ve
muhtaç bakr.
eyh
kimdir? Ucu sonu olmayan
kimya!
^'^
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
456-
457. 312
Ken'an
s.
368.
EY insan 181
Bahr kimya jü^nden altn yü:^nden bakrlamaca! Kötü nedir?
I^i atej gibi
olmak
kabiliyetinde
serke (dik bal) kii.
eyh
deilse
bakr
kimya,
kimdir? Et^el (balangm
olmayan) denilenin ta kendisi.
Atei dâima
su
ile
Sen aynyüf^ünde ayp, noksan
Ey diken
anyan, cennete
Dünya
Fakat suyu
korkuturlar.
biç
ate
ile
korkutabilirler
mi?
buluyor, cennette diken topluyorsun.
bile gitsen
senden
baka
bizim için büyük bir htûfîur.
iken zuhur ediyor. Cemâli görenler
bir diken göreme^sin^^^
Rab
tecellîsi
ona uyup,
dünyada
bilip,
rengine boyamyorlar. Esas, Habîb-i Neccâr olan
bulup
akn
insanda nefsânî kuvvetleri yok ederek vücutta ruhunu
hâkim klar. Bunun
için
tecellîye ihtiyaç vardr.
Rab
313
tecellîsine
sebep
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Milli
de bir öreticiye yani Rabbî
Rabbe yaplan secde ve kulluk
olur.
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl c. 2, beyit. 3340-3348
1991,
182
-31onlardan önce nice Mürikler görmüyorlar m ki,
kavimler helak
Onlar tekrar dönüp de bunlara
ettik.
gelmezler.
''Elem yerav kem ehleknâ kablehüm min'el-kurûni
ennehüm ileyhim lâ yerciûn"
* Görmediler mi
ki, kendilerinden önce nice
artk
kendilerine
kucaklan helak
etmif-:^
Onlar
dönüp gelmiyorlar
(Elmahh Hamdi Ya^r)
Mürikler görmüyorlar
m
onlardan önce nice kavimler helak
ki,
ettik.
Onlar
tekrar dönüp de bunlara gelmekler. (Diyanet)
Vücûdunda, penceresi cehenneme açlan cennete açlan mü'minin aksinedir.
zaman korku, gam, bunlarn için,
hepsi,
"te
kasvet, ölüm,
Bu
insan, kendi içinde her
bedbahthk ve karanlklar görür
cehennemin ona görünen
senin
lâyn
insan, penceresi
budur;
eserleridir.
Bu
hâl
ki
onun
sonunda gidecein yer buras
olacaktr" demektir. O, içindeki bu kasvetten, bu karanlktan ve bu
hüsrandan kaçmak Gökler, yer,
ba,
için
kendi âleminden
dünya âlemine
girer.
çimenlikler, güzeller, dostlar, mûsikî vesâireye
dalar, içindeki çirkinlii
unutmak
Sonunu göremez. Dünya faydalanmak
çkp
için kendisini
için,
bunlarla kendisini oyalar.
lezzetlerinden,
nimederinden daha çok
böyle hayâl ve yabanc eylerle oyalar.
Ayn hâl Firavun'un da bana gelmiti. O da rüyada yükseklerden ba aa dütüünü sefalete dûçâr olduunu, bir takm kötülüklerle
karlatn
görmütü.
Uyand
zaman
kendisini
teselli etti."
rüyadr, hayâldir! "diye aldrmad. Fakat bunun sonunda hakikat
olduunu
elinden
gitti.
gördü.
Musa'nn zuhuru
Rüyada gördüü
sefalet
ile
bu
tamamen
taht ve saltanat
ve kötü sonuç aynen oldu
EY insan 183
karanlklarnda
Nil'in
bouldu ve "Her ey asbna
döner.
eyler kötü kimseler içindir" (Nur, 26) hakikati meydana
•
ash olan
cehenneme döndü
Onlara
düman
gününü
olanlar
ölümden sonra
bilselerdi kendilerini keskin
O pr sana gülümser, fakat sen
onu
öyle
klcn
dirilmeyi
ve
Kötü
çkt ve
kyamet
üstüne nasü atarlard?
görme; onun içinde jü-:(lerce kyamet
var.
Cennet, cehennem hepsi onun cüzleri.
Ne
düünürsen,
o,
o
düünceden de
üstün.
Ne
düünüyorsan yokluk kabul
Ijte
Tann
içinde
fakat düünceye smayacak jok mu?
O 'dur.
kim olduunu
biliyorsa evin
Herkesin secdegâh olan
Tann
eder,
erinin
kapsndaki bu küstahlk neden?
velîlerin gönül mescidlerinde
Tann
vardr.
gönlü derde dümedikçe Tann, hiç bir milleti rüsvây
(re:^l)
etmemiçtir'^^
•
Peygamberin t^amanndaki kâfirler gibi; hani; O'na düdenle,
kötülükle
kasdetmijlerdi.
A.hmed-i Muhtar (H^. Muhammed),
onlann düçünceleri jüt^ünden
Ebû
Bekir ile maarada gi^enmiçti.
Mesih de çftlann derdinden gin^ice gök kubbeye amijt. Firavun da Mûsâ'ja kasdetmiçti de
Hak 'tan yardm görmemiç suya garkolup
gitmiçti.
^'*
Anbarcolu, Konya, Konya ve Mülhakaü Dernei Yaym, 2002 s. 123-124 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbaki Gölpnarl (haz.), stanbul: MiUi Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 3104-3108, 3111Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha
Eski Eserleri Sevenler 2'
5
3112
184
Halil'i de
A.ma
Nemrud,
ate§e,
dumana atmaya kurmutu.
dönmüü;
ona gülle nesrine
atej,
Nemrut da
o dinsiî^
bir sivrisinekle
kahrolup gitmiti.
Hüd'un, cömert
Nuh 'un
Tann 'dan
toplumlar da
aî^ap
ça gelip çatnca jok
olmulard.
Hepsi de yelle suylayok
O eri,
o perperijan
Oyüt^den de
oldu;
çünkü çarplmaya, yere batmaya lâykt
toplumlarn
niyetleri
onlar.
kötüydü.
döndü de onlarn ballarna geldi; çünkü lâyktlar
belâ,
o
kahra
o toplumlar.
Ondan dolay da kendi kendilerine klç Yoksa ne
diye
kahredeceklerdi;
kendilerini
kanlan
vurdular,
ne
sel gibi
rmak
kanlan
diye
akt.
gibi
akacakt? Kendisini
öldüren,
öfkelenip
kendi
boa:qn klçla
kesen
ahma
kim
görmütür?
Ahmak, bankasn yaralyorum
sanr; sonunda görür ki kendi cierini
yaralam •
Kâmil insan, cümle
isimleri
kendinde toplamtr. Herkesin o a'yân- sabitede
(varlklann vücut bulmadan önce Allah'n ilminde sabit
yani
olan ismi ona rabdr,
hükmü
altndadr.
dünya hayatndan sonra
asllan
ile
â§inâlk
O
olan suretleri)
kimse de bu ismin
terbiyesi ve
bu isim ona "Bir kaç gün istediin yerde get^
Ifte
sonunda gelecein yer benimi"
Bu
terbiyecidir.
belirli
dola^,
der.
lî^trari (mecburi)
kuramayp
hakikatle
ölüm geldiinde burada iken bilij
tutamayanlar,
asln
'^
bulamayanlar orada da bulamaklar
^"^
Sultan
^'
-"
Ken'an
Abdülbaki Gölpnarb, Konya: Konya ve Dernei, 2001, s. 42 stanbul: Kubbealû Neriyat, 2000, s. 275.
Veled, btidâ-name,
Mülhakat Eski
çev.
Eserleri Sevenler
Rifâî, Sohbetler,
EY insan 185
H^. Nuh; "Ey oul gel! Bahann gemisine
hin
tufan dalgalarndan kurtul,
de,
houlma!" demiti.
Olu Ken 'an; "Hayr!" demimi, bir dine
Nidh
"Ben yüzmeyi örendim, senin dininden hajka
inandm!"
(a.s.);
"Aklm
hajina
al,
yapma!"
demijti. "
Bu,
belâ
tufannn
dalgasdr; buna kar^yü^me bilmek hiçbir ijeyarama^
Bugün, Allah'n
kahr rü^ân
Kahr rü^ân, Hakk
esmektedir.
dininden
ba§ka dinin inanç mumunu söndürür!"
Ken 'an; 'Hayr!"
çkarm;
o
da
demijti.
'Ben senin gemine girmem!
daa
her sarardan beni korur!"
Nuh; 'Yapma evlâdm!"
dedi.
'Bu gamanda
Allah bugün, dostlarndan bakasna aman
o
da
verme-:(!"
'Ben ne ^aman senin nasihatini dinledim? Sen,
olduumu
u yüksek
bir
saman
çöpüdür.
senin
dininden
Ken'an;
benim,
sanyorsun.
Senin sö^lerin asla bana
ho gelmemitir.
Ben
iki dünyada da senden
ayrym.
Ulam!" dedi. Nuh; "Yapma yavrum; na^^anacak gün orta
deildir. Gerçekten de
Allah 'in ne
vardr, ne de benleri!
imdiye kadar yapacan yaptn, fakat hu î^aman nâî^k î^amandr. Bu dergâhta (tekke), yani ilâhi huturda kimin
na^ geçer?" dedi.
Allah'n önüne ön yoktur; yani Allah kadîmdir (balangc olmayan), O'ndan önce hiçbir varlk gelmemitir! Ecelde de
de ne babas, ne olu, ne de
O dourmam
ve
domamtr, dourulmamtr. Ebedde
amcas vardr!
domam
olan Allah,
Babalarn niyâ^n (dua) nasl dinler?
çocuklarn
na^n
nasl çeker?
186
domuj deilim
Ben, anadan
Baba da deilim
ey ihtiyar!
ej genç, sen de
pek
salnma!
Ben koca deilim, ehvetim dejok hanm; artk Burada alçalmaktan, kulluktan,
na^^,
nat^lanmaj brak!
ihtiyaçtan, çâresi^ikten
bajka
hiç bir jejin
deeriyoktur!
Ken'an; 'Baba!"dedi 'Bu
Sen çok
ediyorsun.
Bu
Senin bu
souk
hiç girme^
Nüh
cahilsin, bilgisi^ikte perian
^mandan
sökeri ne
sofileri yllardan beri
beri herkese söylüyor ve
söî^lerin,
Çünkü büyüdüm, "Evlâdm!"
(a.s.);
kulama
benim
bilgi sahibi
olmusun!
souk
cevaplar iitiyorsun.
imdiye kadar gimedi;
hele
§imdi
oldum"
'Bir defa olsun
dedi.
söylemektesin; jimdi de tekrar
babann öüdünü
dinlesen ne
kaybedersin?"
Baba,
böylece gü^el, tatl
da ar,
sert,
terbiyesine
Ne H^ Nuh terbiyesi^
Onlar
öütler
veriyor,
karglk
baba
sevgisi ile diller
döküyordu.
Olu
veriyordu.
Ken'an'a nasihat vermeye doyuyor,
ne de o
nasihatler,
o
olunun kulana giriyordu.
böyle konulurlarken,
kocaman
bir dalga geldi,
Ken an 'in babndan a^t;
onu ald götürdü, bodu.
Nüh
(a.s.)
dedi ki;
"Ey sabr
ve hilim
eleim
öldü, yükünü de sel götürdü"
Nüh
(a.s.)
kurtulacan
dedi
ki;
(yumuaklk)
"Allahm! Ehlimin
bir çok defalar vaadetmijtin!
lyâlimin
sahibi
(e§,
A.llahm! Benim
çocuk)
tufandan
EY insan 187
Ben
de saf bir kikiyim, senin vaadine gönül
balamijtm.
imdi
neden benim
kapp götürdü?"
evlâdm
sel
Cenâb-
Hakk
buyurdu ki: "O senin ehlinden (hakikatinden, mânândan),
soyundan deildi! Görmüyor musun, sen îmân nuru küfüryü':(imden
ile
aksn, bembeyazn;
o
mosmor olmutur?"
-32(kyamet gününde) karmzda
Elbette onlarn hepsi
hazr bulunacaklar. '*Ve in küllün lemmâ cemîün ledeynâ muhdarûn"
* Onlarn
hepsi toplanp, sadece
bi^m hu-:urumuta getirilmilerdir. (Elmalk
Hamdi Elbette onlarn
(kyamet gününde)
Ya':^r)
karam f^da ha^r bulunacaklar.
Huzur, kulun kalbine gelen eye dair özel Böylece kul o
ey
yöneldii eyin
ile
hazr
dnda
bir dikkat demektir.
(onun bilincinde) olur.
eyden
her
(Diyanet)
Bu esnada
dikkatin
habersiz kalmak gerekir
(gajbet)
(Hut^urgaybet halinin t^dddr.)
nsan
hangi nefesinde öleceini bilemez.
ölebilir;
bir gaflet halinde
bu durumda huzur halinde ölen kimseyle denk
Evlâdm! itmek ancak huzur,
^^^
nsan
efik Can, Konularna Neriyat, 1997,
c.
3-4,
s.
göre
yani kalbin bilinciyle
açklamal Mesnevi
95-96.
deildir.
mümkün
Tercümesi,
olabilir
stanbul:
Ötüken
Huzur, halktan habersiz
kaldnda
olmasdr (Hakk'n farknda
Görüldüü gözüken
bir dikkatten ibarettir
kapsaml veya dar olarak ortaya
uzuvlarda
etkisi
ve yaratklarda farkl mertebelerde
Bu balamda huzur tam
çkar:
ortaya
hazr
ile
olmas, hu^ur bi'l-Hak)
huzur kalpte gerçekleen ve
gibi
Hak
kalbin
(gaybet)
olabilecei,
veya
eksik
çkabilir.
Hiç kimse Allah' farknda olmadan zikretmemitir. Dolaysyla ya her
eyden yüz çevirmekle tam huzur vardr veya o esnada baka
eylerle ilginin sürmesiyle huzur vardr
Meryem gördüü eyden gücüyle
(cem-i
Allah'a dair
(Cebrail) kendisini
himmet) Allah'a
tam huzur meydana
Huzur
hali
huzur
bulmasdr.
snmtr.
kyameti ikinci
üç
ksmdr.
kopmu
Biri
burhan
(delil,
bütün için
kesinliiyle
isbat)
muhâdara,
göre
hakîkatierle birlikte ilâhî isimlerin
Kyamet
için
Meryem
gelmitir.^^^
(el-Muhâdara); Kalbin
Kâânî'ye
korumas
Böylece
sahip
olduklar
komuluudur^"^
küçük kyamet; insan öldüü zaman
demektir,
kyamet, sûr üflendii vakitte bütün mevcudatn dalmasdr.
Üçüncü kyamet
ise,
ikinci
defa sur üflendii
cesedinde ve hesab görülmek üzere
maherde
zaman herkesin kendi dirilip
toplanmasdr
ki
orada ne olacak ve bulacaksak, bunlar kendi amellerimizin neticesidir^^
Kyamet gününde nefesleri
saysnca
Sûrun içinde her
ölmemi
^^^
^2°
321
varbklar
sûra
üfürülecektir.
delikleri olan
varln onun
Sûr,
içinde
boynuz eklinde
bir delii
mahlûkatn
bir mahlûktur.
olduundan, evvelce
sesinin tesiriyle
gayolur
düüp
(mest olmak).
Suad el-Hakîm, Ibnü'l Arabî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul, Kabala Yaynevi 2004, s. 305-306 Abdürrezzak Kâânî, Tasavvuf Sözlüü, çev. Dr. Ekrem Demirli, stanbul, z Yaynclk 2004, s. 496 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 194.
EY insan 189
Sûra üfleyen srafil
Emr-i
bir safta bulunur.
Ruh
(û.s./dir.
bir safta (taraf, yer), melekler
dier
ve melekler buluttan gölgeler içinde
ilâhî
gelecektir.
Sûra halkn baylp
kalkmalar
için
dümesi
için
üfürüldükten sonra tekrar
dirilip
de üfürülecek ve insanlar bundan sonra Hakk'n
kendilerinden neyi
murâd ettiine bakp bekleyeceklerdir^"
Nitekim, kyamet gününde Allah: "Ey kullarm!" diyecektir, "bana hediye
hangi
olarak
Ömrünüzü neye yaptnz?
ve
güzel
kuvvetler verdim,
Size
davranlarnz
iyi
getirdiniz?
ve nereye harcadnz? Size nimetler verdim, ne nereye
sarf ettiniz?
akl
Size
verdim ne yolda kullandnz?"
Kyamet (dinin
günü, Hakk'n huzuruna
emirlerini yerine getirmek
hediyelerinden
mahrum,
dehet büyüktür. Her
için
yaplan
dünya
îman, amel
ve muhabbet
i§)
bo, imansz
eli
iki
iletilmesi gereken,
bir
saysz nimet ve
için
(sevgi)
urayaca
ruhun
devletler
yaratan Allah'n, gerçi kuldan gelecek hediyeye ihtiyac yoktur. Fakat
Allah'mn
huzuruna
yükselecek
olmaa
sermâyesine sahip
ruhun
bir
Hesap gününde insan olarak yaratlm bulunmann (tefekkür)
gerektir.
ve
karbn
ödeyebilmek
Allah'n huzuruna
dönmek
ilk
Günün
olmaz.
feragat
olmam
'Yer, dehetle
kii âhirete neyi
^22
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, ^-3
Ken'an
Rifâî,
bir temiz
1995,
s.
o gün,
bo
gönül ve bir
almam,
bekleyiten
eder?^"^
sarsld, yeryü^ arlklarm darya
"Buna ne oluyor?" dedii ^aman; ite
eli
ate, kül ve toprak
va\ geçmek) ve
armaan
olmamak
olacaklarna
misafiri
biriktirmemi; ibâdetten lezzet
(fedakarlkla
ükrann
ekilde çplak ve
mutfandan ancak
(mahsûl, tahl)
oruç tutmaktaki
daarc bo
Hakk'n
Uykudan ve oburluktan kaçp
manevî zahire
nasibedâr
için,
yaratldmz
birinde
inanmayanlar, onun ebed alabilirler.
îman
ve
ibâdet
ihtiyac büyüktür.
çkard
ve
Kabbinin ona vahiy
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
insann etmesiyle
stanbul:
176.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000,
s.
464.
190
kendi
insanlara)
(toprak,
japmijsa, onu görür; (Zilzâl, 1-8)
(ve)
otlar,
iyilik
kadar kötülük yapmsa, onu görür"
f^erre
Kyamet günü,
her jeyin
o
ilâhî
söyler/^""^
Hakk 'a
yapmij
insanî vakfelerini
ey
her sözü, her srr, her
tâbi olarak dile gelir,
haberi derin bir açklkla
ar^ (sunmak) edilecei gündür. temi^ ve /ataletli
olanlar,
kijiler,
O günde, kendilerini
isterler.
kendini gösterme gününde, kötü
artk
kadar
^erre
aaçlar, talar ve yeryüzünde her
vahye (Allah'n hitab)
O
kim
Kim
anlatr
buyurulur.
Toprak, diken,
göstermek
haberlerini
i^ler yaparak
yüzerini
karartm kifiler,
kendilerini î^eyemeyecekler ve re^l olacaklardr.
Güne§
gibi parlak
elbette
kendi
yü^ü olmayan
kirliliklerini
ve
günahlarla yüzerini
göstermemek
için gecenin
karartm
karanl
ile
kipler
perdelenmek,
giî:(lenmek isterler.
O
günahkârn diken
sebeple ilkbaharlar,
srlara
Fakat
gibi olan vücûdunda bir gül yapra bile yoktur.
gülyetitirmeyen dikenlerle dolu fidana
ve
Bu
onun gizledii
dümandr. baltan
aja
gül gibi
ve süsen çiçei gibi
gü^el ve hof olan kip
için
bahar, görür ve gösterir iki göldür.
Manâsm oturmak
Gü^
vefaydas-:^ olan diken, gül bitirmediinden, gül bahçesinde yan gelip için güt^
mevsimini
mevsimini ister
kendinin çirkinliini, rengini,
ki,
ister.
o
aybn
mevsim, gülün gü^lliini örtsün, giesin de
kimseye göstermesin; böylece sen ne bu gülün
gü^e iliini görürsün, ne de dikenin çirkinliini
Büyürdendir ki gü^ (sonbahar) mevsimi, diken o mevsimde,
324
Ken'an
kara
Rifâî,
için
bahardr, hayattr; çünkü
ta^layakut bir görünür.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
480.
EY insan 191
A.ma
bahçvan, gül müdür, diken midir?
görür.
Onun görücü
Ay'n
de bilir ve
cümle âlemin görücünden üstündür
Zâten dünyâ, ondan kiidir.
Bunu gü^ mevsiminde
ibarettir.
O, kendinden geçmi, gerçee dalp gitmi§
Geri kalanlar, hep ona baldrlar. Gökteki jldiî^^lann hepsi
de,
cüzüdürler.
Gülsü^^ dikenler gibi bahardan
korkmayan gü^l çiçekler, müjde, müjde bahar
geliyor, diye sevinirler.
Çiçek, parlak bir
^rh giyinmi gibi kalp dökülmedikçe,
meyveler
varlklarm
naslgösterebilirler? Çiçekler dökülünce, meyveler
Çiçek ekilden, suretten
meyve
ise
Allah 'in
ibarettir.
belirir
efik Can, Komdanna Neriyat, 1997,
Meyve
de
de
krlnca
can
mânâdr. Çiçek
ba gösterir. bir müjdecidir,
nimetidir.
Çiçek dökülünce meyve
^25
ba gösterir; beden
c.
1-2,
s.
göre
O dökülüp kaybolunca meyve çoalt^^^
apklamal Mesnevi
185-186.
Tercümesi,
stanbul:
Ötüken
192
-33(Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yamurla hayat verdik ve ondan dane çkardk. te onlar bundan yerler. '^e âyetün lehümü'l-ardu'l-meytetü ahyeynâhâ ve ahracnâ minhâ habben fe tninhü ye'külûn"
* Hem
bir delildir onlara ölü toprak. Bif^ ona hayat verdik ve
çkardk dayiyip
duruyorlar
(Elmalk Hamdi Yattr)
(Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir verdik ve ondan dane
Hub "tohum
ve
delildir.
Bi^ onayamurla hayat
çkardk, ipe onlar bundan yerler.
Ha
kelimesindeki
(Diyanet)
ve ba kökü, "sebat ve lüzum" ya da
Lüzum,
anlamndadr.
çekirdek"
ondan taneler
"sevmek
ve
muhabbet" demektir. Habbe, ölü toprak olan vücûdumuzda, Allah'n hub
(muhabbet)
çoulu
Hab,
olan
Habbe
tecellîsidir.
beerî
fiillerden
(tohum)
Allah'n
kelimesinin
irâdesinin
zahir
olmasdr. Canhhk, büyük bir kimya molekülüne yüklenmi matematik
programdr. kimyasal
önce
Toprakta
tabiri
(ifade)
ile
azot
bakterilerini
yaratt.
hâlâ
çözemediimiz
birleecek nitelie
getirir.
Bunlar
sentez labaratuvarlandr. Yani havadan
azotu alarak, ondan eksi deerli bileikler hazrlar. azotu
bir
bir
Bu
metodla indirger ve
Bu yüzden
suya,
bakteriler,
hidrojenle
yamura ihtiyac vardr.
Ölü topran canlanmasn yamurla müahede etmemizin nedeni budur. Toprakta ikinci tür bir bakteri grubu da, ald ilâhî program gerei
analiz grubudur.
Topraa düen
her eyi parçalarna ayrarak
sentezci mikroplara hazrlar. Böylece toprak adetâ uçsuz bir
kimya ehrine benzer.
bucaksz
EY insan 193
Bir
gram topran su
dnda kalan ksmnn büyük çounluu
canl
mikroplardr.
Botanik biolojisinde toprak, tümüyle canb bir yap kabul toprak:
Arzda hayat
baladndan
çaltmz
Yorumunu yapmaya hayâtn
devamnn
beri
âyet-i
kerîme,
prensibini vermektedir.
hazrlattktan sonra, ondan canl için iskelet bitkiler yarattk,
buyuruyor.
Bilindii
âyette
gibi,
tohumlardr,
Bu
ibarettir.
bir
bahsedilen
edilir.
Yani
canl bir varlktr.
ksmnda
ikinci
Canlü
ilk
kez toprakta
yap maddelerini tayan
taneler,
yandan
bir
bitkinin
yandan da komple card hücre maddelerinden
taneler,
hayatn tüm temel maddelerini
bir
bütün
halinde temsil etmektedir.
Böylece
bitki hücresiyle
vurgulanm olmaktadr.
hayvan hücresinin yap
canhlk
topran
kazanan
ayn olduu
Fark, özellikle kader programlarndadr.
Ayet-i kerîmenin en önemli hikmetierinden
yapmasdr.
tamn
aym
Özellikle âyetin ikinci
biri:
zamanda
Allah'n emriyle
canblara
yataklk
ksm bu srr beyân eder.
Döllenmi yumurta, üç yoldan gelimektedir: Toprak altnda
Yumurta
(tüm
içinde
bitkiler),
geHme
(hayvanlarn hüyük çounluu),
Ana rahminde. canlmn hayat bulmas aym amac tar. Döllenmi yumurta, yeni canly meydana getirmek için bir bekleme ve geHme süresine ihtiyaç gösterir. Biyolojik açdan bu süreç, tohumun, dolaysyla döllenmi yumurtamn üreye üreye yeni canlnn eklini alma sürecidir. Bu süre içinde tohum korunmaya muhtaçtr ve çevreden, bugüne kadar çözemediimiz baz kimyasal maddeleri, elektrik açsndan farkl iyonlar almak zorundadr. Bu
Ashnda
arada
bilimsel açdan, üç yoldan da
programlanm
Cenâb-
Hakk
vurgulamaktadr. hayat
bulmas
bu
olarak hayata doacaktr. âyette,
Topran bu
gösterilmitir.
topraa
bu
özelliini
örnek alrsak, tanelerin
özellii
verdiini
194
Aslnda
bu hassa
topraktaki
(özellik)
maherin de önemli
bir
hikmetidir.
Maherde
bu
dirilme emri gelince; -ki
matematik programdr-
bir
ite o zaman âyetin srr bir kez daha açlacak, ölenler
annda
dirilecektir.
Bu
ayn zamanda Hz. Adem'in beden yönünden topraktan
âyet
yaratlndaki hikmete de
iki
noktada iaret saylr. Bilindii gibi Hz.
Adem'in balçk kvamnda topraktan yaratld Kur'ân'm beyândr. Burada önemli olan Allah'n topraa Hay esmasnn srrndan
hem topraa hayat ve canllk vermi, hem onu klmtr. Yani toprak, anne rahmi gibi, döllenmi bir
vermesidir. Allah,
canlla vasta canly hayata
"And
iletir^"*^
çkarlm
olsun biz insan, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp
çamurdan) yarattk. Sonra onu emin ve salam (Rahimde) nutfe haline yarattk,
getirdik.
karargâhta
bir
Sonra nutfeyi (meni)
bir alaka
derken o alakay (ba) bir mudga yarattk, derken o
mudgay
parças)
(et
takm kemikten
bir
derken
yarattk,
o
kemiklere bir et giydirdik, sonra onu dier bir yaratk olarak
teekkül
Yapp
ettirdik.
yaratanlarn en güzeli olan Allah, pek
yücedir" (Mü'minûn, 12-14)
"Ey
insanlar!
olduunu^
Eer
siî^e
öldükten sonra dirilmekten jüphede ienip
açklamak
sonra bir alakadan sonra
Dilediimi^ olarak
belli
sonra
bununla beraber kimini^ bir jey
bilmemek
ü-:^re,
^üphesi^
yaps
bir süreye
çkartn^
için
biî^
si^ topraktan, sonra
olgunluk
ne
nutfeden,
parçasndan yaratmndr.
belirsi^ bir et
kadar Kabimlerde tutan^ Sonra
si^,
(bilin ki)
çana
erijmeniîi
sit^ bir
için
çocuk
brakn^
öldürülür, kimini':^ de önceki bilgisinden sonra, hiç
ömrünün en fena
^manna
ulatrlr.
Bir de
yetyüt^ünü görürsün ki kupkurudur; fakat bi^ onun ü^rine su indirdiimi':^ flaman, harekete geçer,
^2^
kabanr ve her gülsel çiftten
Haluk Nurbaki, Kur'ân- Kerim'den Ayetler
Vakf
Yay., 2001,
s.
71-76.
bitkiler bitirir. "
ve ilmi Gerçekler,
(Hacc,
5)
Ankara: Diyanet
EY insan 195
Tefsirlerde genelde diri ve ölüden birbirlerinin
açklanmtr
çkarlmas 4 ekilde
;
Nutfeden insan ve ha}"vanlarn; insan ve kakavanlardan da nutfenin,
Mü'minden
Kuru
tohumdan yeil
bir
mü'minin,
kâfirin; kâfirden
bitkilerin, bitkilerden
tohumun
Yumurtadan ha\^ann; hayvandan }amurtann çkarlmas.
yaratlm bedenimizle
kendisinden
Arz,
Oras rzklarn
âlemdir.
yaadmz
âlem
ortaya
yaadmz
mekândr. Arz, üzerinde
bnü'l-Arabî
da
olsa
çkt
üzerinde
"
o
âlemin
toprandan
yaratldmz, ondan geldiimizi, ve içinde bulunduumuzu, dolaysyla da o olduumuzu asla unutmaz Insamn bedeni veya cisimsel yönü, içinde arz
tek bir
(yeryü^ü),
mazmun bnü'l
çkt
yaad bir arzdr ve böylece insan bedeni ve
mekân
mazmun
Arabi'nin arz
hakknda söyledii rzklarn
âlem ve insann bedeninden Hz. brahim'in babas
çkmas, ölüden
diri
yaratan Allah'tr.
bakas
diriyi çekip
Ol ki hiç A.llah,
^2^
Hüseyin Güllüce, s.
deildir^"^
nsanlarn bunu
çkarnca
ölen,
olmayan
bilmeleri için
ve kederin
eder^"^
domjolu
diri
gam
bulur.
Tann, ölüden
diri
meydana getirsin.
Yjir'ân Tefsiri
Açsndan
s.
Ötüken Neriyat,
ibnü'l
Arabi
Sö-:(lüü, çev.
Ekxem
Demirli, stanbul,
Kabalc
79
Sultan Veled,, Maarif, çev. Meliha 203.
Mesnevi, stanbul:
255.
Suad el-Haldm,
s.
yer,
çkarlmasdr. Sebepler bahanedir, ii yapan ve
hir §eje ihtiyâc
yay. 2005, ^29
çkt
bu ölü bedenden meydana bir diri getirsin.
1999, ^"^
ortaya
ortaya
ve put yapard. Kâfirden mü'min
kâfirdi
karnndan ne'e ve saadet peyda Ölüden
Rzklarn
ifadesinden anlalr.
Bu
kavram) haline geür.
(mana,
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
"
196
Kîj olursan babann gelijini, gece kesilmen gündü^^n oluunu görürsün.
topran hapsinden çknca, balarn
Dallar ve yapraklar
rüzgârn ei ve yolda olunan)
bulunan canlar
Bu ballktan
Su ve toprak içinde mahpus
olur.
cismaniyet ve nefsaniyete
ki
kurtulduklar
diker,
zaman
gönülleri
ad
bah
olarak
(haps
demektir.
Hakk'n
ak
ve muhabbet havas içinde raksa geHp, bedir halindeki ay gibi
noksansz
olurlar.""^
l>^efs skidir, ince eyleri bilir. Bilir
ama deil mi ki
kblesi dünyadr, onu
ölü bil seni
Tann'nn
vahiy suyu bu ölüye isabet
u^n yoldan
ihtiyâcn^ bu
yaratlan kulumu^^a senin
mi
ölü topraktan bir diri î^uhûr
degilseni\
etti
Bi^ srlarn srrn topraktan
gidereme:(siniî(.
Hâin
verdik.
etti
onun huturuna gelin.
O klavu^
'
toprandanyeillikler
bitirir
karsnda
Kalb-i arz, hayetullahtan (Yücelik
duyulan gönül titremesi)
gdas olan ibâdet tohumu ekilirse, o kalbden hikmet menba' kaynar, evk ve ak yemii verir, mükâefât (bir hususu keifyolu ile anlama, bilme)vc müâhedât (keif
hâsl olan
yolu
Ey
ile
gözya
ile
seyretme) tecellî
talip!
Lâzmdr
ve kendini
zillet
ki,
sulanr ve ruhun
eder
dâima tövbe ve zârîde (alayp
ve meskenette
(acî^ni bilme)
suçlama)
mtasn.
Eer Adem
edebi muhafaza edip blis, yani eytan gibi serke
evlâd
isen,
(inatç)
olmayasn ve derûn- dilden
(gönül)
ahu nâle (alayp
klp, gönül ateinden göz yalar dökesin ve derûnî âh gibi gürleyip
330
331
ve bulutlar gibi
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Milli
Ken'an
olasn
Rifâî,
alayp beeriyet arzn
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
inleme)
ile
gökler
(vücut
topra)
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 5, beyit. 549- 551-552
1991,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
184
-
185. 332
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
333
stanbul: MiUî
emseddin Yeil,
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
33'*
stanbul: Mülî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Füyû-:ât,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 4, beyit. 1656-1657
1991,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh c. 4, beyit. 3329-3330
1991,
stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
c. 6, s.
245.
EY insan 197
ban
hikmet
dodukta
marifet
sulayasn ve bu suretle muhabbet günei kalbinin yemileri
süslesin ve istidad (kabiliyet) tarlasna
ve hakikat sümbülleri zuhura gelip açlsn ve gönlün bülbülü
gülleri
âd
ile
ü handan
çekip
alp) ötsün..
(nefes
Topraktan a§at
jü\ binlerce çiçee
O yaj
aaç,
donand.^
Tann
kar dem
ki? Toprak
bile sevgiliyi
bulunca bir baharjütünden
kavuktu.
sevgiliyle
bulujunca ho§ bir hava yükünden bapan
ayaa açld,
'Topraa
tohum ektim, insan da topran
nice
bir
to^ndan
onu ben yükselttim.
Yine bir hamle beylere
msn
(^ül bahçesi)
"^
^''
diyor ki:
ibaretti,
olup cemâli yâr gülzârna
(nefeli)
et de
kendine
toprakl
sfat edin, alçall Ben de seni bütün
emiryapaym.
Suyukardan
aaya akar da sonra aadanyukarya akar.
Buday yukardan ajayayerin ,
dibine gider de
ondan sonrayerden ba§
çkarp
yükselir.
Her meyvenin tohumu yerden Sadr- Cihan, bu kendine gelir diye
'Bu bedeni
ölü,
biter de
nefesi kesilmiç
â§kn
ondan sonrayerden ba§ âpk, ona ben
nefes
verir^^^
batlaynca
dirilir,
elini tuttu.
bu can uyank âjik, benimle
dinliyor.
u
halde
o,
benim
canm... banayü^ tutuyor.
Ken'an
Rifâî,
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, 336
^^^
s.
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
190.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbuk Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 33-34 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.),
stanbul: Millî
Eitim Basmevi,
1991,
c. 3, beyit.
455-459
.
198
Ben onu hu candan
Ona
bu cana muhtaç olmasn.
yücelteyim,
bir can
batlayaym da ihsanm (ba§) onunla görsün!" A.^k, vuslata
çanldm
topraktan da
aa
giyinir, yokluktan
duyunca java§ yava
deil ya. Toprak
bile
diri
Yokluk,
rü^ânnn
sabah
balar.
A.§k
ivesiyle yeiller
ban kaldn^^^
Karde, yoklukta varlk nasl olur? Zt, ^ttn "Ölüden
kmldanmaya
çkarr" hükmünü
Tann sanatnn
bil
Yokluk
içine
nasl girer,
ibâdet edenlerin ümididir.
Ondan an
hazinesidir.
sr?
be
an ihsanlar
gelip
durmadadr.
Tann o
esiî^ ömeksi-:^ eyleryaratp
•
dayana olmad
Zât'tr ki bir asl, bir
iî^hâr eder
durmadadr.
Esi^
k) yaratr,
halde fer'i (parlaklk,
(aça çkartmaf^'^
Suret (vücut, beden) buysa,o ruh nedir? O, o ruhsa
Her ikisi de Ruh
ömeksit^ eyleryaratan
O 'dur.
bedensifi bir
Fakat mahsûlün asl
iyapama-:^
Kalbn meydandadr
Kalbn
da cann
u suret kim?
O saman çöpüferidir.
tanedir.
da ruhsuz^ sour, donar.
giî(li
Alemin
sebepleri
de
u
ikisinden
düî^elmitir.^'^'^
Dünyay
^^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
^^"^
i^hâr etmekteki hikmet,
stanbul: MilH
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
4688 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
Tann 'nn
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
ilmindekileri it^hâr etmektir.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991, c. 3, beyit. 4677-4679, 4687Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
5, beyit.
1018-1019, 1024-
1025 ^^•^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
3424
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
5, be>it.
3419, 3421, 3423,
EY insan 199
Bu
araklar
(ibaret)
neden
doara
Ya bu
Suretlerden.
suretler
(aslnn
görüntüsü) neden vücûda gelir? Düüncelerden.
Bu
Akl-
cihan,
Küll'ün bir düüncesinden
ibarettir.
A.kl, padiaha benler,
suretler de peygamberlere.
Meyveler, gönülde evvelâ vücûda gelir de sonunda fiile çkar.
Gerçi dal, yaprak ve
Onun
için
kök
evveldir
ama onlarn
Peygamber bunu anlatt, dedi ki:
hepsi meyve için vücut bulur}^^
Kim
kendisini bilirse
Tanrsn
bilir.
Bajkayok,
Bac
bu,
bu kadardr deme.
Daha arayp
bostamndaki fidanlarn, mahsulünü
isteyesin diye ihsan etmitir.
bilesin
diye
sana bir kaç elma
verir.
Budayc alcya
bir avuç
buday
verir
ama ambanndakini anlasn
diye verir.
42
341
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Milli
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâld Gölpnarl 1991,
c.
2, beyit.
994, 977-978, 971,
973 342
Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâki Gölpnarl (haz.), stanbuk MiUî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 2114, 2116-2118
200
-34BZ, yeryüzünde
nice nice
üzüm balar yarattk ve ^*ye
hurma
bahçeleri,
oralarda birçok
pnarlar fkrttk. ce^alnâ fîha cennâtin min nahîlin ve â'nâbin ve feccernâ fîhâ mine 7- 'uyun "
* B/i^ orada
hurmalklardan, üî:(üm balarndan bahçeleryaptk,
pnarlardan sularfkrttk (Elmalk Biî^ jeryüî(ünde nice nice
hurma
bahçeleri,
Hamdi
içlerinde
Yat^r)
üt^üm balanyarattk ve onlarda
bir çok pnarla fkrttk. (Diyanet)
Hurma aac Hz.
hakikatte bol meyveli
Muhammed
(s.a.s.Jç:
ve senin Allah'nda
hurma
aac
bu
hurma dal "Beni
fâni,
geçici
slâm aacdr.
o
biricik
343
öylesine
yok
sende
et ki
nur içinde ebedî olaym." Bir
dünyay istemeyip kâmil insan derecesine
ulamay diledii için Peygamberin efaatine mazhar olabiliyor Hurma aac sonunda nice Hak yolcusunun varamad bir irfan ve hakikat rütbesine
eriti^"*^
Dert daima insana yol içinde
ona
kar
yapmaz ve o i dünya,
bir
astronomi ve
ak,
dertsiz,
ister âhiret, ister
gösterir.
Dünyadaki her i
için, bir
insamn
bir heves, bir dert olmazsa, insan
o ii
zahmetsiz olarak ona müyesser olmaz, ister
ister
ticaret,
ister
padiahlk,
daha baka ilerde olsun hepsi
ister ilim,
için
bu
ister
böyledir.
Ken'an ^^ Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
193.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
307.
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealt Neriyaû, 2000,
s.
310.
^'^^
^"^5
EY insan 201
doum
Meselâ Meryem'de
Dourma
Kur'ân'da;
dayanmaya sevk
sancs olmadan o baht aacna
sancs onu
(Meryem, 22) buyurulduu
etti
aaca götürdü ve kuru aaç meyva
Üzüm
ve hurma Hayy (daim
hurma sabr, üzüm ecaati •
Üzüm,
meyve
filizlerinden, ilk
srrm beyan
diri)
en
temsil eder^"*^
ereflisidir.
lk
Bundan
yiyecektir.
iplikler
çkar
ki
ekimtrak
lezzetlilerindendir.
Ya
Tam üzüm
üzümü askya
mümkün
ki,
ekili
(Gerçekten
Doktorlar
Ve bu gerçekten biriktirilip üzümden yenilecek dört ey
olabilir.
bundan
bir
zayf ve nemli mideler
^amanm^
kaynatlmlarn en
Üzümün
takm
için
(hem fikir)
denmesine deer Kur'ân'da
hep
çok büyük faydalar olur
doktorlar da üî(üm çekirdeklerinin çineyip e^erek
halindedirler)
Hâsl üzüm
etmekte bununla
"yemilerin sultam"
üzümün
zikredildii
(ü^m)
dier
âyetier de
bahçeleri,
unlardr:
ürünleri çeçit çejit hurma(lan),
^tinleri, narlar -birbirine benler ve ben^eme^ biçimde- yaratan
O 'dur.
hakkn
(bileimler)
bir meyvedir.
^'Çardakl ve çardaks:^ ekin(ler)i,
en güzel eyi
terkipler
yemek artyla faydalarnn çok büyük olduunu beyân ittifak
bir
asarak bir sene veya daha çok
yaplr: Kuru üzüm, pekmez, sirke ve arap. çekirdeidir.
ho
olunca da yemilerin en tatbs, en
saklanan yemilerin en tatbsdr. Sonra
yaparlar ki
tad
Sonra koruk
ince zevk, safrallara faydal uruplar da yaphr.
saklamak da
biriktirip
çkan
lezzetli bir
olur.
hastalara ve gerek salamlara da
Yemeklere konacak eki de kaynatlr itahbsdr.
ortaya
son haline kadar kendisinden faydalanlr. Filizinden
bu da gerek
ki,
dert,
eder. Tasavvufta
kahramanl)
Ve bundan yemek yapmak da mümkün
vardr.
onu o
gibi
verir bir hale geldi^'*^
(yiitlik,
türlerinin
zamanlar incecik yeil
çkar
aacnn kütüüne
hurma
bir
gitmedi.
Her
biri
(sadakasn)
meyve verdii ^aman meyvesinden yiyin, hasat günü verin;
fakat israf etmeyin; çünkü O,
israf edenleri
sevme!(!" (En'âtn, 141)
^'^^
34^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Ffbi Mâ Ffh, çev. Meliha Ülker Târkâhya, stanbul, Milli Eitim Basmevi, 1985, s. 33 Halûk Nurbaki, Yâ-Sfn Suresi Yonmu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 5051.
202
'Tdurma aaçlarnn meyvelerinden edersini^'
ve ü-:(ümlerden de içki ve gü-:(el
m^k
elde
(N ahi, 16/67)
"Yahut senin hurmalardan
ve üî^ümlerden oludan bir bahçen olmal.. " (Isrâ,
91)
"Onunla
ekin,
si-:(e
hurma,
-a^tin,
üî(ümler
ve
her
meyvelerden
çe§it
bitirmektedir" (Nahl, 11)
"Onunla
si^e, içlerinden sit^n için bir
bahçeleriyaptk "
Üzümün
(Mü'minûn,
lâtince
1
çok meyveler bulunan hurma ve
ü^m
9)
ad, Vitis Vinifera'dr.
Üzüm asmasnn
glukozca
Kuzey Amerika'nn güneyinde, Güney zengin olan Avrupa'da, spanya'da, Fransa, italya, Türkiye ve Kuzey Afrika ülkelerinde yetitirilmektedir. Ülkemizde özellikle Ege bölgesinde meyvesidir
yetitirilen
Üzümün Ayrca
üzümler mehurdur.
ihtiva ettii
elma
en önemli maddesi bol miktardaki glukozudur
Hmon
ve
asidi
ile
tanen,
sodyum,
potasyum,
magnezyum ve kükürt bulunur. Tbbî faydalar çok kuvvetli bir gdadr. A^^ca idrar arttrc, yattrc ve müshil etkiler de gösterir. 100 gr. kuru üzüm için bir literatürde kalori: 340, protein 3 gr, ya 1 gr,
karbonhidrat 77
Üzüm büyük
gr.
cihede
kaynadr. Araba için benzin ne ise insan odur. Üzüm, kalorisi yüksek olan bir gdadr.
bir enerji
hareketinde de enerji
Bu
olarak belirtilmitir.
üzüm
insana canlhk, zindelik verir. Bedenî ve zihnî gücü
arttrr.
Kan
Vücûdda biriken zararl maddelerin dar atlmasm Yüksek tansiyonu düürür. IVIide ülseri, gastrit, karacier
yapar.
salar.
dalak
hastahklan,
faydahdr.
hastahklar,
Kabzl
giderir.
romatizma ve mafsal iltihabnda
Kalbi kuvvetlendirir.
Hamilelerin mide
bulantsm
devresinin kolayca
adatlmasna yardmc
Kam
önler. Cilt temizliini salar.
temizler.
Nekahat
olur.
Üzümde önemli bir vitamin C vitaminidir. C vitamininin kimyevî ad askorbik asittir. Skorbüt hastabm da önleyen bu vitamindir. Bu hastabk
di
ederinde
kanama,
kanamalarla kendini gösterir.
Ar
iltihap,
dilerin
dümesi
ve
ekilleri olmakla beraber hafif
EY insan 203
sk görülür. Hücreleri birbirine balayan yapkan yokluunda erimeye yÜ2 tutar. Bu bakmdan C binann yap talar arasna konan harca benzetilmitir.
ekilleri oldukça
C
madde,
vitamini
vitamini bir
C
vitamini
küçük
eklemlerde
eksikliklerinde
kanamalar
olur.
solgunluk, umûmî dermanszlk, sinirlilik ciltte Üzümün yorgunlua iyi gelmesi, kalorisinin yam sra içindeki C vitaminindendir. Zindelii veren bir baka madde üzümün içindeki A vitaminidir. Sinirliliin giderilmesinde C
Bundan baka
görülür.
olduu
vitamininin rolü
yemekle
birinci
husus olarak
olmayacaktr, ikinci husus,
C
Bl ve B6
içinde olan
yan sra kalsi^om ve fosforun da mühim
vitamininin
Üzüm
üzümün
gibi yine
yeri vardr.
solgunluk
(vitaminler sayesinde)
kanama odaklar
vitamini sayesinde
A
bulunmayacak, üçüncü husus olarak
C
ve
vitaminleri sayesinde
yapaca menfî
mikrobik hastalklara ve bunlarn vücutta
(olumsu-:^
görüntülere rastlanmayacaktr.
A
Üzümde bulunan retina
en
(göf^ün
mütemadiyen
yardm
A
vitamini,
a
iç
A
yklmasna
ve
maddenin
tabakas) tabakasnda bulunan
yeniden yaplamp
(sürekli)
vitamini cildin ve
mukoza zarlarnn shhad
mikroplardan
korunmas,
yerlemesinden masun kalmas
A
için
hava yoUar ve hava
vitamini
intanlarna (mikroptan gelen
bakmndan
verme
Göz erguvan denen
vitamini
eder.
uzuvlarn
A
fotoraf klielerinin developmanna
yarayan maddelere benzer
(gelitirilme)
A
bulac
lüzumludur.
ihtiva
hastalk)
Bu
mikroplarn
dolaysyla
vitamini
lâzmdr. Bu sebeple
eden boluklarn baz
kar
göze
vitamininin
için
iyi gelir.
olan
Zindelik
faydasn
da
söyleyebiliriz.
Kalsiyum ve fosforun arzedilen zindeliin
Üzümde Bl
ve
B2
sinir-kas
fonksiyon rolü
meydana gelmesinde
olduu
için
yukarda
roUeri vardr.
vitamini de bulunur. Eksikliinde dilde, dudakta,
az kenarlarnda iltihap, deri ve göz hastalklar olur^"^" Üzüm fakat
^"^^
henüz korukken
(ham, ekfi üî^m) içindeki suda ekilik vardr,
kzarp oldu mu, aym
Prof. Dr.
Davud Aydüz,
su
hem
tad,
hem
lezzet,
hem
Kur'ân-t Kenm'de Besinler ve ifa, stanbul:
rayiha
Tima, 1997
204
kazanr.
Ama ayn üzüm
mayalanmamtj
yeniden
suyu bir küpe konur, önce
§arap haline getirilmemi üî^üm suyu)
aclar ve haram
haramn
Böyle bir
olur.
ra
(henü^
sonra arap olursa
helâllemesi için
de sirke olmas lâzmdr.
Demek
en temiz Tanr nimetieri, onlarla gdalananlarn
ki
küpünde
saflm
ve lezzetini kaybedebilir.
ehvet ve çlgnlk olan aym üzüm
yerine
sirke misâli
cezbesi için
ruh olur,
Temi^
Olmam kiilerde lezzet olmu kiilerde tpk duyduu Allah ak ve
suyu,
günâhndan syrlr. O kiinin gda ve kuvvet haline girer. Evvelce madde
iken
imdi
^'^^
ak olur, îmân olur.
sohbetiyle o
içlerinin
a^^n, müküller
(^or,
güç) hal olur. Topraktan üî^üm
bile sohbetle biter.
içi dolu tane
kara topraa ular toprakla halvet
eder,
toprakta sohbet
Kendini toprakta tamamiyle mahveder; nihayet ne san, ne
krm
eder.
rengi kalr,
kokusu da mahvolur.
Tamamyla mahvolur kabf^a (sklma bast'a (ferahlk,
Aslnn
açlma
atm sürmeye
gibi sen de
adamsan
Takat duru suyun Rabb 'inden
u
kol kanat
açar,
balar.
önünde varlndan geçince suret ortadan gider,
Kuyu kaî^an adam ula.
hali) eriir,
hali) eritikten sonra
mânâs
cilvelenir
bedenin kuyusunu ka:^ da suya
bir ceî^be (coup kendinden geçme) gelirse
kuyu kakmadan da suyerden fknr^^^
iman
ne demektir? Kaynaktan su
aktmak. Bedenden can
gitti
mi
o
cana
"giden-revân" derler.
Can
349 35^^
351
beden
bandan çö:(üp
kurtararak çayrla, çimenlie salveren hakîm,
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i eriJ] stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000, s. 377. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: MiUî Eitim Basmevi, 1991, c. 3 beyit. 2066-2070 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, a.g.e., c. 5, beyit. 2044-2045.
EY insan 205
Hayatla ruhu ajrdetmek
canna
için
ona hu iki lakab takt, ^unu fark edenin
f'^^
aferin
nsana nurdan bajka
O
bir yiyecek yoktur.
candan bajka bir
^eyle beslenip
yetijme^ insan.
Yemek dediim akldr, ekmek
Bu ekmein ekmek
ve
kebap deil Oul, cana gda
olu^u o nurun aksiyledir (yansma).
akl nurudur.
Bu cann
can olu§u o
cann feyizledir (Allah'n nurunun görünmesi). Gönülden (külli akln)
bilgi
rma
mu
copu
ne kokar,
ne eskir,
ne de
sararr^
Tann
eserleri
d§andakilerse ancak ve ancak
gönüldür,
Tann
eserlerinin
eserleridir.
Balar
bahçeleryedilikler gönüldedir
Onlarn
letafetinin
aksi ju suya, topraa
vurmu^tur.^^"^
Gönül ovasna
adm atmak gerek.
Dostlar, gönül eminliktir,
hu^^ur yeridir.
Orada kaynaklar, gül
bahçeleri
içinde gül bahçeleri var.
Yolcu, kalbe yürü, orada seyret, orada ge\ dola§.
Aaçlar
var orada, akan
sular var orada.
O dallar, bi^
352
bilseydi ne
olurdu" diyorlard
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
353
meyvalaryapraklarsa anbean "ke§ke kavmimi^ (ayn soydan gelen)
stanbul: MilH
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
stanbul: Millî
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 6, beyit. 2187-2189
1991,
Mesnevi., çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh 1991,
c.
4, beyit.
1954, 1955, 1958,
1965 ^S"*
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
355
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh c. 4, beyit. 1362, 1363, 1365
1991,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbuk Millî Eitkn Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 514-516
206
Her aaçtan
Fakat Tanrdan da aaçlara: "Onlarn jerjok!"
göî^lerini
ses geliyordu.
baladk, onlara snacak
sesi gelmekteydi.
Onlardan
Hepsi
hi^" diye
"A. bahtsî^kijikr, hi:^ gelin,
'buyana gelin
birisi
Tann'nn
sarho yoksul,
"Bu
birden:
de bu aaçlardan faydalann" dese,
takdiriyle
deli
olmuj"
diyorlard.
Ey
saf adam, bu aaç, ilim sahibindeki
etrafa yaylmij bir
aaçtr
deni^gibi âb- hayattr
o!
ilimdir.
ve
Hatta aaç da ne demek her taraf kaplayan
(dirilik,
canllk
ebedi hayat suyu).
adm takarlar,
Ona kâh aaç derler, kâh günej, kâh
deni\
Hülâsa
eseri vardr.
o öyle jeydir
Pek yüce, pek büyük
ki yü:^inlerce
kâh
Un aalk
bulut.
hassas sahibine
ebedî bir hayat baijlamasdr.
Tektir
ama
nianesi
binlerce eseri,
Allah Teâlâ bu}armutur: pyledir:
Orada
temimi su
O
var.
rmaklar, tad bozulmayan süt rmaklar,
rmaklar
türlü ürün ve Rablerinden mafiret vardr. ve
barsaklarn parça parça
durumu gibi
nsanlk âleminde ki
ilim
(Muhammed,
olur mu?"
suyun, sütün,
ki su,
^^^
te
stanbul: Millî
3673
arabn
(isteyen)
içirilen
kimselerin
ve baln misâli öyledir;
bil
stanbul: Millî
demeden
da, ne
ova, ne ta,
hepsini geçip denize
de hiç durmamas, iüm denizine
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
atehte temelli
15)
çirkin arazi
ilim talibinin
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
kaynar su
gece gündüz durmadan ne
ne orman, ne de güzel ve
356
vardr. Onlara orada her
Bunlarn durumu,
edecek
içenlere
arayan kimse iUm talebinde suyun denizi aramas gibi
olmahdr. Nasl
kavuur.
357
"Allah'tan korkanlara va'dedilen Cennet
^evk veren ^arap rmaklar, sü^n^e bal
kalan
says^ adlar gerek
bire
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh c. 3, beyit. 2016-2020
1991,
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh 1991, c. 2, beyit. 3668-3669, 3671-
EY insan 207
ulancaya kadar matlûbunu
—o kimse eref ve
aranlan
(istenilen,
bulduu
§ey)
olmasa da- tevazuu
izzet sahibi
(alçak gönüllülük)
esirgememesi lazmdr. lmi de kendi ruhunu ve besleyecek faydah bir ilim olmabdr.
lim ve (içecek
ameliyle bir mürîd-i kâmile
datan
eriebilsin.
ki süt
komahdr
ki
sarho eden
kimse) de, içenini de
Ahlâk da
Nasl
kalblere ifa veren
herkesten
baka
ruhlar
vücudan
arap
besler.
gibi sakisini
bir marifete
süzme
bal gibi
(bilgiye)
olmaldr.
Bir kimse bunlar yani ilmi, ameli, marifeti ve güzel ahlâk kendinde toplarsa
onun
meclisi cennet olur.
Bil ki Cennet'te
bu dört nehir bulunduu
gibi
müzekkir
ve eyhte de cennettekinin misâli olan bu dört
Bunlardan
eksik olursa
biri
onun
ey
(zikrettiren)
bulunmahdr.
Çünkü
meclisi cennet olmaz.
cennet bunlardan yoksun deildir. Aralarnda tam bir münâsebet olmazsa,
onun
meyledecei
ho
insana
meclisi
bir meclis olmaz.
Yani
gelmez.
seyri
ve ilim
Meclisi talebi
insanlarn
ve iHm ehline
tevazuu tam olmazsa ilmi eksik olur, ona meyledilmez. Meselâ ümi
cem eder
araya toplamak) de onunla
(bir
amel etmezse (yaantsna
uygulama^sa) o ilim kendisine fayda vermemitir. Artik
yararh
olmas beklenemez. Ondan fayda umulmaz ve halk da ona
rabet etmez. kâmil
bakasna
(ilim,
Hem
faslet
âlim,
hem
hüner
ve
de ilmiyle âmil (yapan ve
sahibi)
imleyen)
mükemmil
olur da
(tamamlayan,
tamamlayc) bir müritten icâzetH bulunmaz, sadece kendi kendine zâhid (dindar olup irfan olmayan) geçinirse onda da ne kendisine, ne
de
bakasna
bir
lezzet
hâsl
olmaz.
cem'inin
Zîrâ
çrasnda
muhabbet yandrlmamsa onun etrafnda pervane nasl toplanr? Kendisini büyük bir nimet olan marifet (varlklarn hakikatini srlan
tefekkür,
(yumuak)
ke^if ilham yoluyla
klmam
ise
onun sözü
kavrama, bal gibi
gerçei
bilme),
meyledilmesi
lâzmdr. Tâ
ki,
bu
dördünü
kendinde
her yönden kendisine meyledilsin. Nasl
her milletin arzusudur
(skntlarna)
için
ama ona herkes
katiananlar
girebilirler.
halim
göüslere ifâ vermez.
Halk onunla ünsiyet etmez (yaknlk kurmak). Her cihetten kendisine
ve ilâhî
giremez.
(yönden)
toplamas ki
cennet
Ancak mekârihine
Çünkü cennet mekruhlarla
208
olmad
haram
dininde
(islâm
halde
hoj görülmeyen
yasaklanan durum, davranp) çevrilmitir. kolay kolay toplanmaz.
Bu
meziyetier bir insanda
suretiyle
Çünkü Cenâb- Hakk öyle buyurmutur: 'Yoksa mücahede
yaplmas
Ancak çok yorulmak, güçlük çekmek,
erbabna tevâzû göstermek
katlanmak,
veya
elde
belâya
edilebilir.
si^ Allah aranrdan
edenleri ve sabredenleri bilmedikçe Cennete gireceini^
mi sandm^"
(Âl-imran, 142) "A.§kn ya^aypnda safa rahatlk nereden olacak?
Çünkü
Cennet ,-
•
1
>^
mekârihle
(dertler,
skntlar,
mekruh
olan
peyler)
358
ûef^enmijtr.
rma iliii olan iliii ve muhabbet olur. Oradaki süt rma marifet ve irfana sahip olur, orada arap rma
Cennette mevcut olan dört rmaktan bal
kimsede
ak
bulunan
ilim,
ile
ile
münâsebeti olanlar burada Allah'n emir ve
bu emir ve
ile
ibâdetleri
taatiyle
megul
zevk ve mestlikle yaparlar; orada su
olur ve
rma
münâsebeti bulunanlarn da kalb zindelii, sâüh ameller ve ilerle zinde olurlar, kalplerinde bunlar filizlenir.
Yoksullara ihsanda bulundun, ^ekât o
âlemde bu hayr aaçlk, çimenlik, çayrlk
Sabr suyun ibâdetten
jarap
Bu
Bu
^vk alman
sebepler,
bal nehri,
hayrda bulundun mu,
olur.
rma sevgin, arkndr.
Tann askyla
§evk duyman, sarho olman
ben^me^ Fakat Tann nasl
o eserlere
eserleri getirdi?
sebepler
o dört
^59
cennetteki nehirler, cennetin süt
iyi
^^'^
rmadr.
yerine o
358
verdin, elinle bir
ile
Kimse
oldu da bu sebeplerin
bilmet(.
dünyada nasl senin ihtiyarnla, senin fermannla meydana geldiyse,
rmak
da
âhirette
^üpheyok senin fermanna
tâbi olur.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar Neriyat, s. 55-56. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 420. Niyâzî-yi Msrî, tfan Sofralar, çev.
EY insan 209
O sfat hu âlemde senin emrindeydi. Cennetteki
aaçlar,
•
te
kalplerin
fermanna
senin
sfatlarndan yelerdi, meyve
huzuru
Cennette de o
rmaklar senin
Çünkü
tâbidir.
o
emrindedir.
aaçlar,
senin
verdi.
yaratbn
cenneti irfan cennetidir, akl
idrak ettii her
ile
Akl
cennet haline getirmektir.
mânânn
Allah'a
ulamasdr. Ruhun huzuru bol bol meyve veren cennet bir hayat oluturmasdr. Esrarn ortaya ehâdet makamna yükseliin
çk
cennetidir.
Kalp cennetinde akan nehirler vahdaniyet su}a
ile
ahsî kederlerle kederlenmez, çünkü yakin nuru
beslenir ve asla
kalbi ihya ettiinden
o cahil ve ölü olamaz Kalb cennetinin aaçlar
îmân, çiçekleri vicdan ve yemileri de
yaradln
Akl
nurudur.
cennetinin nehri kudret sütüdür ki
Cenâb- Hakk bunu kendi
kudretinin nuruyla zuhura getirmitir.
Aaçlar hikmet (yaradhnn
mânâsm zihin
Ruh
idrak), çiçekleri fikret
(düünce,
idrak),
yemileri de
fitnat,
açkl ve uyamklktr.
cennetinin nehri. Celâl denizinden olan
yaradln
lutfuyla
iVllah'm Cemâl'ini
görmenin
lezzeti
muhabbet,
Cemâl kefidir
yani
Allah'n güzelliini keifiir. Yani ruh vücut giyip
görmek
ve
çiçekleri
ister.
Cenâb- Hakk bu ravzay, cemâli
yaradün idrâki ile sular. Bu ravzamn aaçlar evk (cokunluk), yemileri aktr. Sr ravzasmn müahedesi Aaçlar tevhid (Allah'n birliine
Esrar cennetinin nehri Zât kefidir.
Allah'n Zât'm idrak arabyla
sular.
inanmak)^ yemileri ihlas (samimi ballk)., çiçekleri tefi:iddir (her halde
Allah 'a balanp, her peyden kalben alâkann
Bunlarn cümlesi yokluk ve murakabededir
(iç
kesilmesidir)
hiçlik ehlidir.
Bunun
âleme dalp ö^nü, Allah ' düünme).
edilemeyen hususlar kalp gömüyle gören)
makam
için
uhud
Keif ehli
sahibidir.
36ü
bilme)
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
3469
stanbul: Milli
de istikâmet ve kurb (yaknlk)
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
(idrak
Sekr (sarholuk)
ve vücut ehli de hal sahibidir. Yokluk ehli (Allah'n varlk
karcsnda kendiniyok
ehli
ve iradesi
sahibidir.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnark 1991, c. 3, beyit. 3460-3464, 3468-
210
Nasl
ki
temiz bir
su, dibindeki talar, tulalar, kiremitler
daha
baka
eylerle üstündeki her eyi gösterirse, insann ruhu da insann tabiat ile
yorulmu
birlikte
olan bütün bilgiler ve göze görünmeyen
eyleri gösterir. Böyle altnda ve üstünde olan eyi, ona bir
etmeden ve
bir
ey öretmeden
vardr; fakat o su, özellik
ve
bilgileri
Ulu Tanr,
eer
ey
ilâve
göstermek, suyun yaratlnda
baka
toprakla veya
renklerle
karrsa, bu
kaybolur, ayrhr ve unutulur.
velîler
yaknlk
(A^llah'a
ka^nm§
mertebesi
kullar)
ve
nebiler (peygamber) gönderdi. Bunlar, bü}aik ve temiz sular gibidir.
Tanr'nn bundan maksad, her bulamk ve ufack geçici)
sonra
olan renginden ve
da
olduunu
temiz
kendini
temizmiim!"diye
ve
o
kurtulmas, kurtulduktan
ve
renklerin
bulankln
bu arzî eylerden, önceki
Kur'ân'da:
'Salamlktan
sonra
nebiler onlara eski hallerini hatrlatrlar.
diyen
imdi o büyük
her
bulank
su,
kendisinden ayr gören ve
karmamak,
denize
Onun
halini
bozarlar.
bitimesini emrettii eyi parçalarlar' buyurulmutur.
katmazlar.
(gelip
"Ben mutlaka önce böyle
görünce:
hatrlamas,
bilmesi
getirmesidir.
bulanklndan
suyun, arzî
te
arzî
aklna
Allah'n velîler
cevherine yeni bir
ve
ey
karmtr.
ondamm, onunum" Bu suyu tanmayan,
cinsten bilen
bu bulank
suyu tanyarak: "Ben
ona
baka
karm
olmaktan uzak bulunmak
su, denizle için,
böyle
renklere ve bulamklklara snd."^^^
361
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990,
Fîh, s.
52.
çev.
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 211
-35Ta
onlarn meyvelerinden ve
ki,
elleriyle
bunlardan
imal ettiklerinden yesinler. Hâla
ükretmeyecekler mi? ''Liye'külû min semerihî ve mâ 'amile thü eydîhim efelâ y kürün "
e *
(Bunu),
Onun ürününden (yaptk).
ve
kendi
elleriyle
yaptklarndan yesinler diye
Hâlâ ükretmeyecekler mi?
(Elmalk Hamdi Ya^r)
Ta
ki,
onlarn meyvelerinden ve
bunlardan yesinler.
elleriyle
Hâla
ükretmeyecekler mi? (Diyanet)
Bu ekim
dünyas, mahere ha^rlanmak, âhirette burada ektiini toplamak, için yaratlmt?^'^
devirmek
Mühendise bak,
O hayâl darda
yere
':âhir olur, adetâyerden
hayal burada gibidir,
tohum
maher gününde
Gönüldeyer tutan her hayâl,
Bu
bir evyapma hayâlini kor.
tohum eker gibi gönlüne
eseri
görünür.
biter gibi.
bir surete bürünecektir.
Fakat bu
hayâl,
orada
suretlere
bürünü?^^ •
E-ükr; ükür,
övgü:
Hakk
arayan
mesabesinde olduunu belirttiimiz ahlâkn
362
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
^^^
stanbul: Millî
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
için ilk
namazn
artlar
ksm.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
1991,
c. 4,
beyit.
2989
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 1790-1793 Mesnevi, çev.
212
artlarn
ilki
sabr, sonra ükürdür.
ükürde
Çünkü sabrda,
nimet verenin nimetlerini
terkte
sebat,
ükür
nimet vereni övmek demekür.
ise
nimeti bildiini gösterecek ekilde
iken nimetierin O'na
kendisinden
âhiretie
uzaklatrd
ilgili
Ebû smail
itiraf
vardr.
kii, üzerindeki
ve kendisince deerli olduklarn
ait
itiraf eder.
nimetieri
sevimsiz eyleri gerei gibi
vermek veya uzaklatrmak
demektir;
günâh
kalbi saygyla dolu
görüe göre ükür, kiinin Allah'n verdii
Bir
ve
Bu övgüde
onu över ve
ve
itaatte
veya
düünmesi dünya
nefis veya bedenle veya
olabüirler.
el-Ensârî
addr. Çünkü bu
öyle demitir: "ükür nimetieri bilmenin nimet vereni bilmenin yoludur. Kur'ân'
bilgi
Kerîm'de slâm'a ve îmana hidâyet 'ükür' diye isimlendirilmitir."
Bu balamda ükre doruluk, cömertlik ve fütüvvet de edip,
ükrü yapabilmek
tevazu, haya, ahlâk,
girer.
için
Çünkü bu
zikrettiimiz
bakasn
nitelikler
tercih,
nimeti
özelliklerle
itiraf
nitelenmi
seçkinlerin huylardr^^'^
Resulullah Efendimiz
"Ey Ebû
bana:
dedi
Ben
de,
(s.a.s.)
yataa yatp yerletikten sonra
bir gece
kz, izin ver de Rabbime ibadet edeyim" "Senin yannda olmaktan holanrm" dedim ve izin Bekir'in
verdim. ResuluUah kalkt ve bol su üe abdest ald. Sonra namaza durdu. Gözlerinden
gösüne yalar boanacak
Secdeye vard yine alamaya devam
rükûa vard, yine alad. ediyordu.
Bu
hâl üzere Bilâl-i
kadar namaza devam sizin
geçmi ve
buyurdu
ükür
ki:
günahlarnz
ükredici bir kul olmayaym
üç türlü
vericiden
Habeî sabah ezann okuyuncaya
Ben: "Niye alyorsunuz? Allah Teâlâ
etti.
gelecek
olur.
olduunu
Biri
kalp
bilmesidir.
3<^5
Ahmed
1995,
s.
36
dedim.
O
ki,
kalbin, nimetin nimeti
Yâni maddî olsun, mânevi olsun,
Abdürrezzak Kâânî, Tasavvuf Sözlüü, Yaynclk2004, s. 315-316 er-Rifâî, Marifet Yolu,
balamtr"
mya A.i§e^
ükrü
^^^
Erkam Yaynclk,
kadar alad. Sonra
çev. Dr.
Ekrem
Demirli, stanbul,
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
z
stanbul:
EY insan 213
olduunu bilmek
nimetierin Allah'tan
kalp ükrüdür. Biri de lisan
ükrüdür ki, nimeti vereni lisanla medhetmektir. Üçüncüsü ise âzâ ükürdür ki, bu da Allah'a itaat ve ibâdet etmektir. Fakat bu
ile
ükürlerden asl olan, kalp ükrüdür.
ükür
ksm
üç
olduu
derece, senin için
Bu ükürde avam
sevmediin eyleri olmaktr.
Ama
derecedir. Birinci
giden eylere ükretmektir.
da havas (Allah'n
seçkin
Meselâ evlât sahibi olmak, ii ilerlemek,
maa
holanlan
gibi,
houna
olan,
(irfan sahibi
kullan) da dâhildir.
artmak
ayn zamanda üç
gibi,
makbul
olmayanlar)
hâdiselere ükretmektir, ikincisi, sevdiin ve
Hak'tan her ne
tutarak,
bir
bu her kiinin kâr
deildir.
ona raz
gelirse
Üçüncüsü
ise,
nimeti
veren Allah Zü'1-Celâl (Celâl sahihi A.llahJ Aç. o kadar müstarak (gark
olmak
olmuj hatm§)
ükrün
asd
mânâs
ki,
nimeti görmeye bile vakti olmamaktr, ki
budur"'''^
ükür, çalmaktr. Hakk'm
holand
azametini seyreylemektir
ükür
Kulanla,
ve
fena
(kötü)
her yerde ibretle Allah'n
hizmetinde bulunmaktr.
ailesinin
harama
müteallik
dinlememek; eHnle, Allah'n rzâsnn haricinde
olmad
ayanla, yine o rzânn yönelme)
etmemek;
kullanmak,
hâsl
ükretmek
bütün
et,
teveccüh
(dorulma,
rzâsnda
yere
Bak
rezil...
beni de bu hâlden muhafaza
anda beni onun
sana
tutmamak;
varlm Hakk'n
bir
u
adamn
secdeye gelmiyor... deme. Yani ayplama!
kuluna hidâyet bir
ey
demektir.
Meselâ bir sarho gördün. Sarho,
Ba da hiç
bir
ey
bir
(ilgili)
haline,
snyorum. Koru
et...
Ya
hâline...
Rabbi,
u
Bilirim, istersen
onu da benim halime koyarsn. Ya Rabbi
beni,
buna da
hidâyetini ihsan
et!
diye
Allah'a yalvar.
hem onu gybet (insanlarn hem de kendini beenerek Hulâsa ükür, benlie dümemek,
Böyle yapmaz da o kimseyi ayplarsan,
ayplarm arkalarndan açklamak) etmi
eytanlk sfatn giymi olursun. yani
kendini
beenmemek,
Allah'tan gelen
görmek, Allah'n verdii sefay da cefây da
36^ ^^'^
Ken'an Ken'an
lütuf ve
kahr
tatb karlamaktr'*''^
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
315-316.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
398.
ho
214
ükür,
nimetleri avlayp
balamaktr. Sadâ-y ükrü iittiin
vakit,
ükür
nimet
tezyîd-i ihsana (lutfun artmas)
Meme
memesini emmektir.
memeden
ükür
âmâde
(ha^r) olursun.
ne kadar süt
dolu olursa olsun,
ile
dar çkmaz; yani onu emmek lazmdr^*^^
nimetin camdr. Nimetse deriye benzer.
Çünkü
seni sevgiliye
kadar ulatran ükürdür.
Nimete ükretmek nimetten daha hotur. ükreden
brakr da
ki§i,
hiç §ükretmeyi
nimet sevdasna dü§er mi?
Nimet insana gaflet
verir.
ükürse uyandrr. Padiahn §ükür tu^gyla nimet
avlamaya gör!
ükür nimeti göf(ünü doyurur, "Andolsun
seni beyyapa?'^'^
ükrederseniz
elbette
size
(nimetimi)
arttrrm"
(ibrahim, 7)
"Bir
sana sana
maarada oturmakta iken: "Ya Rabbi nasl ükredeyim?' demi. Buyurulmu ki: 'Herkesten ziyâde nimet verdiimi bildiin vakit bana ükretmi olursun' 'Aman
gün âzelî
Hazretleri bir
Ya Rabbi bu nasl
olur?
Aikâr
ki
enbiyâya da, ulemâya
(âlim) da,
ümerâya da benden ziyâde nimet vermi bulunuyorsun' Cevap olarak
öyle buyurulur:
'Enbiyâya
o nimeti vermeseydim,
sen
Hakk'n yolunu nasl bulurdun? Ulemâya o nimeti vermeseydim sen onlara nasl uyabilirdin? Emirlere o nimeti vermeseydim, malndan,
canndan nasl emin
olabilirdin? Binâenaleyh
verdim demek oluyor." •
o nimetleri de sana
^^°
Allah Davud'a bir fazl (üstünlük, baij) olarak marifeti (varlklar, hakikatlerini ve ilâhi srlan tefekkür, kejif ilham yoluyla kavrama, gerçei
bulma)
balad "Onun
fasl- hitap
^''^
3^0
mülkünü
gücü verdik"
iddetlendirdik.
Ona hikmet
ve
(Sâd, 20) âyetinde zikredildii gibi." biz
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ Ffh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu, stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990, s. 164-165. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 2895-2898 Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 342.
EY insan 215
Davud'a
Süleyman ve kullarnn
bir
(Nemi, 15) âyetinde fazl
olduu
karl
ameUerinin bir
marifeti,
Rahmani
bir
anlatlmak
"Bizi
mü'min
olarak verilmi olsayd
O'nun
Amellerinin
istenir.
Eer
deil.
olarak
olurdu. Peygamberlerin Allah'a,
vergidir.
da
klan Allah'a hamdolsun"dediler"
onlara verilen Allah' bilmenin ilminin bir
ise
karbk
bir
Onlar
verdik.
faziletli
bag§)
(üstünlük,
gerektirdii
ilim
çoundan
bu marifet onlara
ba deil mükâfat
isim ve mertebelerine olan
ba ve Allah'n kendilerine özgü kld
Kazanarak, amelle elde etmenin bunda hiç bir
yoktur. Nitekim
balad.
Davud'a Süleyman'
bir
girdisi
Yani Süleyman'n
zuhuru Davud'un kendisinden sâdr olan ameli nedeniyle olmad. Aksine bu,
ba ve faziletlendirmeden
salt
olmak üzere Davud'a batlayan, çok
veren)
verilen
kudret
eli
ibaretti.
Bu cümleden
Allah'n Vehhâb
karl
isminden dolay olup amel
(çok
olan bir
mükâfat mesabesinde deildir. Böylece Allah'n "Biz Davud'a
tarafmzdan Dikkat
bir fazl verdik"
edilirse
imdi bu
Apaçk
bu
âyette
vergi, bir
ki,
eer
bir
bir fazl olsun diye
sözü kendisi
"ba"
sözü açkça söylenmiyor.
karlk ve mükâfat m, eye karlk olsun diye
nimete
gibi Allah,
yoksa
salt
verdiinin
karlm
O halde
verilmi olsayd, veren âyetteki
çkarlabilir.
da Dâvûd'dan istemedi.
ükredilmesini istediyse de, Davud'un ailesinden
Davud'un kendisinden deil. Çünkü
oldu.
ba mdr?
vermi saylmazd. Zâten bu anlam
"tarafmzdan" sözünden apaçk biçimde
Bunun
kalm
için baki
selefe
(hir
Bu
istedi;
mevkide daha önce
bulunan ve yerine geçilen kimse) verilen nimet, halefe (sonradan gelen birinin yerine geçen kimse)
verilmi demektir ve peygambere verilen
nimet aslnda ümmetinedir. Bu nimetin ailesinden isteyince
niteliinde;
vergi,
Ve öyle
ükür dedi:
ükreden kullarm azdr"
Bu
sözle Allah Tealâ
Hz. Dâvûd
için
bir
fazl
ve
mükâfat niteliinde olmutur.
ailesi için ise bir
için ailesi üzerine istedi.
bu
karlnda ükrü Davud'un
ba Onun
olduundan onlardan ükretmelerini "Ey Dâvûd ailesi ükredin. Benim çok
vâcib
(Sebe, 13)
hem
bir hîbe
(ba§) olan nimeti,
hem
mükâfat olarak verdii nimetine ükretmeyi vâcib (yaplmas
de
gerekli
216
olan)
klm
oldu.
Bu demektir
ki
ükür karlnda
nimetini kat kat
arttracaktr.
Vâcib olmayan kul olmayaym
Hakk'n
nafile
m?"
ükür Peygamber
sözü edilen
hadisinde
"Çok ükreden
bir
ükürdür. Bu ükür
armaan olsun diye ükür ise yükümlü klan
isteiyle deil, belki nefsinden bir
yapüan ükürdür. Hakknda
ükürdür. Allah Teâlâ
dier
(s.a.s.J'va
bir
emir olan
bir yerde "Allah'a
ükredin" diye emrederken,
yerde: "Allah'n nimetine ükredin." diyor.
dolay akleden
için,
bu
iki
âyetteki
imdi, Allah'tan
ükredenler arasndaki
fark,
ükredilen eyler arasndaki fark kadardr. Nimetlere ükretmekle
yükümlü olan
kul
"muhibbîn" yani Allah' sevenler mertebesinde
olup onlarn ükrettikleri
ey
nimetierdir.
Dier
taraftan nafile
(boj,
faydas^ olarak, vâcib olmasnn ötesinde Allah'a ükredenler
"mahbubîn" yani Allah tarafndan ükrettikleri
^^'
dorudan doruya
sevilenler mertebesinde
Hakk'tr.
ise
olup
^^'
smail Ankaravi, Nak^el Fusus erhi, haz. lhan Kutluer, stanbul, Ribat
Yaynlar
s:
117-120
EY insan 217
-36Yerin bitirdiklerinden, insanlarn kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri eylerden bütün çiftleri yaratan Allah' tebih ve takdis ederim. *'^Sübhân ellezî halaka'l-ezvâce küllehâ min mâ tünbitü'1-ardu ve min enfüsihim ve min mâ lâ
ya'lemûn"
* Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri peylerden bütün çiftleriyaratan
A.llah 'in
§an
neyücedir
(Elmalk Hamdi Ya^r) Yerin bitirdiklerinden, insanlarn kendilerinden ve henü^ mahiyetini bilmedikleri peylerden bütün
çiftleriyaratan
Allah
/
tebih ve takdis ederim.
(Diyanet)
Sübhan, her türlü noksandan her türlü kusurdan ve bilhassa beerî vasflardan
olduunu
ârî
ve münezzeh olan Allah demektir. Allah'n Sübhan
biliniz.
Ta
ki
O'nun katnda ve O'nun nazarnda
utanlacak durumlara dümeyesiniz.
bütün srlar ve bütün düünceleri siyah kl gibi, her karanlk duygu, olur.
O
Çünkü
Sübhan olan Allah
bilir.
sizdeki
Beyaz sütün içindeki
düünce ve
hareket
bir
onun malûmu
Allah Alîm ve Habîr'dir^^'
Sübhan 'dr, düünülen her eyden münezzehtir (ten^h edilmi,
uf^ak).
Kur'ân'da, Tevrat'ta, ncil'de ve Zebur'da doksan dokuz
ismi vardr.
dier
En büyük
isimlerin
tümünü
Ken'an
tümünü söylemi
söylesen de,
Rifâî,
ismi ise Sübhan'dt. olursun,
Sübhan demesen
Sübhan dediin zaman
ama
hiç bir
dier
isimlerin
ey demi
olmazsn.
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
458
218
Her ey buna baldr. Bunu
Bunun
silinir.
Bu
Ayn
gider.
tanelerin biri
Bu krlacak
(imame) derler.
ekilde
daha bü^oiktür ve ona müezzin
olsa tebihin
dier
de krdr
taneleri
dediinde Hepsini
Suhhanallah
u
söykmij) olursun.
açlr, günahlar
udur: htiyar hanmlarn bin taneden oluan
misâli
tebihleri vardr.
ey
telâffuz edince her
bulmu
(ve
halde çokça Suhhanallah demeye çabalamak
lâzm.
Tüm
yaratklar
tebihlerini
Sübhan
Suhhanallah
iitemiyorsun.
diyor.
arkda ediliyor ama
bin
etmemi
tebih
ile
ey
Ama
olsun.
bu
sen
iitemiyorsun. Yüce Allah buyuruyor: Hiç bir
hamd
olduundan türlü nameyle
gaflette
Binlerce
terennüm
kelimesi
Lâkin
nameleri
yoktur
ki,
O'nu
tebihlerini
siz
anlamyorsunuz •
Resulullah
(s.a.s.)
"Kim
Allah yolunda bir
bahçeleri ona sürade yönelir." buyurdu. Denildi
"ki
Resulullah buyurdu:
at, iki
da zikrettikten sonra "zevce
köle, iki devedir.
(e§)
harcarsa cennet
çift
ki:
Bu mânâlar Râgb
ve cemisi zevcât
(e^kr)
ve suretten meydana gelmitir. Kendisine terkîb meydana getirilmi
ey olduunu
jej)
arz olan hiç
bozuk
bir benzeri,
ey
yoktur
ki,
{bir
tektir.
kaç jejden
Zdd
bir
bir Sâni'i
Cihanda bulunan her eyin,
veya terkibi vardr.
bir
madde
onun yapma
koymasn. Her yaplan eyin de
ortaya
Yalnz Allah
(yapa) vardr.
bir
nedir?
çift
ve ilâve eder: "Her ey, bir cevher, bir araz, bir
lügattir" der
zdd,
Bir
bir
ve benzeri olan da
cevher ve arazdan mürekkebdir. Cevher ve araz da
iki
etir.
Kur'ân'da zevç kelimesi bütün bu mânâlarda kullanhr. "Ne yücedir
O
(Allah) ki
topran
nice peylerden olan
çiftier
hem
snf,
benzer,
234.
çiftleri
yaratmtr"
zt
mânâlarna
daha bilmedikleri
Bu hem
(Yâ-Sîn, 36).
ahnabilir.
gibi,
Bütün
âyetlerde
de
çiftleri
nevi',
yaratt
âyetlerde daha da genilik kazanmaktadr.
Muhammed bn s.
bütün
erkek-dii mânâlarna ahnabilecei
mefhumu bu
^^^
bitirdiklerinden kendilerinden ve
Münevver,
Tevhidin Srlan, stanbul:
Kabalc Yaynevi, 2003,
.
EY insan 219
hakknda pek çok
Bitkilerin çeitleri
orada her gü^el
indirdik,
meyvelerden iki
çift
çkardk" (Tâ-Hâ,
gökten bir su
53).
"O ki yeri
(Rahman,
var"
çift
Allah insanlar da erkekli diili
phts)
iki
eji;
erkei
erkei, diiyi... "
snsn mühür
ve dijiyi
(Necm,
ondan
diye
e§ini
koyun,
keçi)...
45).
var
si-:^
(Araf,
etti.."
bildiriliyor:
getirdi ve si^^n için 6).
tenasül (üreme) yolu
(Nebe,
(Kyamet,
"O'dur ki
onda
çejit bitkiden çiftler
(Zümer,
"
yaratm, onlar da
var etti"
ve
52)
sif^ çift çift yarattk"
üremektedirler "\^e
ile
sr,
eç indirdi: (deve,
yapt
olduu
meydana
"Si;^ bir tek candan yaratt. Sonra ondan ejini
davarlardan sekici
si^e be§ik
meyveler
çift
Orada bütün
10)...
Onunla her
indirdi.
Cennette de
"ikisinde de her meyveden iki
(Lokman,
bitirdik"
çifti
yaratt.." (R'ad, 3)
siî^n için yollar açt,
âyet zikredilebilir. "Gökten bir su
39)
8)
"Ondan (kan
"O yaratt
iki
e§i;
bir tek nefisten yaratt, gönlü
189).
ite Allah, maddeye,
basar gibi türlü ekiller vermitir^^'*
'Î3/^ her §eyden iki çiftyarattk.
Umulur
ki, iyice
dü^ünürsünü:^' (Zâriyât,
49) "Allah bütün
çiftleri
yaratmtr. Si^n
bineceimi^ gemiler ve hayvanlar
için
var etmiçtir" (Zuhruf, 12)
O
e^eli
hükme göre kâinatn bütün
^rreleri
çift çifttir ve
her
cü-:^'ü
(parça) de
kendi çiftine âpktr.
Alemde her çöpünü
cüî^^
de
muhakkak
çekerse, her cüf^ de
Gökyüzüyere merhaba
kendi
muhakkak
der,
demirle
birlikte
âlem beka bulsun diye
ister,
kehribar nasl saman
kendi çiftini çeker.
mknats
Gökyüf^ü, aklen erkektir, yer kadn.
Bu
çiftini
Onun
Tann
naslsa ben de seninle öyleyim der
verdiini bu
erkekle
besler, yetiçtirir.
kadna da
birbirlerine
karc
bir meyil verdi.
^^*
Veü
Ulutürk,, Yjir'ân- Kerm'de Yaratma Kavram, stanbul:
1995,
s.
127.
nsan Yaynlar,
220
Her cüt^'e
de dier bir cü^e meyil
verdi,
ikisinin birletmesinden bir §ey doar,
bir §ej vücut bulur^^^
•
Erkekle
kadn ve Hak
insan arasndaki münâsebet cihetinden en
ile
büyük ve en azametii ve mükemmel vasta, olan
varl
oldu.
Nasl
e
u
kld.
suret tek
Yani Hakk'n vücûdunu ikiletirmeye sebep
çiftletirdi. ki
Çünkü
sûretts.
kadn da yaratlyla erkei
ikiletirdi
ve onu kendine
duruma göre Hak, erkek ve kadn olmak üzere
üçlük meydana
Bu
geldi.
kadnn
arada erkek
bir
kendi aslna itiyak
kabilinden olarak o da kendi asb olan Rabbine
mütak
u
oldu.
halde Allah kendi sureti üzere olan kimseyi sevmekle beraber ona
da
kadn
olan
sevdirdi.
O
halde erkein muhabbeti
kadna kar hem de
bunun
için
Mürid
Eer
Hz.
hem
kendisini yaratan Hakk'a
Muhammed
'^ana kadn
(s.a.s.)
müridini irâd etmeye
kar
sevdirildi"
oldu.
te
hnyutâiU
kulandan hâmile brakarak
balar.
müridin bu irâd tohumu müridin muhabbet yumurtasyla,
gönül rahminde birleirse ondan veled-i kalb hasl kalb
kendi parças
doarsa ve erkek
olursa kendine
mürid
bakalarm da irada
olursa olur.
O
olur.
Bu
veled-i
Kz
yetkili olur.
veled-i kalb ibâdetie beslenmezse
ölür^^^
•
Gözümün önünde lohusamn,
ba
bir telgraf deil, solgun,
çocuunun
kaldrp o yeni
ba
ba vard. Halbuki ben bu domu küçük ba görmek istiyordum. taze
birbirine
yaklatm ve tpk genç lohusa 375
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
yüzünü görmek
büsbütün iiliyor ve
Yaklatm; bu
kapatyordu.
stanbul: Millî
bir
üstüne kapanan
Çocuumu, çocuumun lohusamn
zambak yüzlü genç
gibi
kzmn
için
yalvardkça,
yüzünü büsbütün
kaynam
iki
güzel
baa
ben de küçüün üzerine iildim;
Mesnevi, çev.
Eirim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpmarh 1991, c. 3, beyit. 4401-4404, 4415-
4416 3'^*^
bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-Hikem, çev. M. Nuri Gencosman, stanbul,
Kitaph, ^^^
s.
Ömer Turul 235.
Krkambar
327
nançer,
Sohbetler,
stanbul:
Kekül
Ya\anlar, stanbul 2006,
s.
EY insan 221
bam
bana dedi. Anlalan, çocuumu görmem için evvelâ bamn, karmn bayla birlemesi lâzmd. o kadar
te
ki
ancak o
lohusann
amnda çocuumu,
birlik
büjöik ve esrark âlemlerin
bu
küçük yolcusunu görebildim
Yer ve gök de bizim
dodu
gibi iki çiftten böyle bir tek
diye gülmede, sevinip neelenmekte.
çocuklar var fakat
Ahmed
hepsinden
Onun
nice
nerde iki
kip
sevgiyle
yahut
alacak
üstün^''^
iki cann hirhiriyk birletmesijü^nden gajbdan bajka bir can gelir
Her
Ahmed
padiah,
eripr.
kinle birlemeler, bir üçüncü can
mutlaka
doar.
Fakat
o
suretler,
gajb âleminden doarlar. Oraya varnca onlan gölünle de
görürsün.
O sonuçlar senin birletmelerinden dodu. ]/aktini bekle.
O
Onlar amelden
ve sebeplerden
hürriyetlerin
Kendine gel de her ep hemen sevinme.
sana ulanacandan emin ol
domulardr. Her
birinin
sö^ü vardr,
mekân
vardr^^^
Tann "Biî^yaplan Bir
kadnn
kocasn, yahut
koa koa mutlaka hu yaplan
ilere, o ilere
bir
uygun
kocann
karlklar çift ettik " dedi.
karsn
alp biryere götürsen ei de
onun yanna gelir
ileri de eserleriyle çift yarattk
Bir amelde bulundun
mu
mutlaka
ei de ^uhur eder.^^^
^^^ ^^^
380
^^'
Sâmiha AyYCtâi]., Ate§ Aaa, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2005, s. 61-62. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 1017-1018 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 3892, 3894-3898 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 2872-2874
222
Tann
her cinsi e§yaratt, sonuçlar da topluluktan meydana geldi
akl aynyaratlta,
Melekle
Melek ku^ gibi kanatl Hülâsa
ikisinin
olduundan
o
hikmeti var da iki suret oldu.
olmuj,
akl kanad
brakmij, nura bürünmütür.
mânâs ayn olduundan,
de
ikisinin
arka olmular,
iki gü^l,
birbirlerine
bulmutur,
akl da Her ikisi
de
hakikati bir
birbirlerine
yardma
kesilmilerdir.
Melek
Hakk'
de
Adem'e yardmda bulunmuj,
her ikisi de Adem'e secde etmitir.
olduundan Adem'e dümandr, ona haset
Nefisle ^eytansa ecelden bir
edip
durur^^^
Zehirler tesirlerini
yapp
ama pan^hirler
dururlar
de hemen
o
tesirleri
gideriverir.
Bir
f^rre sola
doru uçmaktadr, öbürü saa gidip arayacan aramakta
Akl, nefsi yönlendirerek tekâmülünü (kemâl bulma)
kolaylatrr ve böylesine bir
kalb
akl ve
nefsten
makamna çkm
kalb (kalbin
Allah
birlikte
mânâs
'in
srr
içinde ilerlerlerse
idrak eden bir akl ve
bir nefsin birlemesinden veled-i
çocuu) hâsl olur ki insandaki Hak tecellîsi
bu canlanan yeni mânâ Görüyorsun ya, bu bir kijide iki
Yans mu min, yans
kâfir.
ile
i§
Yans
ortaya çkar. de var.
Gâh balk
hrs, yans sabr.
Tannn, 'çimimde mü'min de var eski putperest de"
382
Mevlânâ Celâleddin Rûmî,
oluyor gâh olta!
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
dedi.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
c. 6, beyit. 523 Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 3, beyit. 3193-3197 3^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
(haz.),
^^^
stanbul: Millî
Mevlânâ Celâleddin Rûmî,
(haz.),
stanbul: Millî
1991,
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
1991,
c. 6,
beyit. 35,
37
EY insan 223
Öküî^gihi...
•
Yans
kara, yans ay gibi hemheya^^'^
nsan
kendi kiiliinde Rablk (Allah'n
ikisini
de tar. Bunun
bakas
insandan
için
öreticilik sfat)
ve kulluun
kendisindeki kuvvetten
dolay Rab'lk iddiasnda bulunmad. Alemdeki yaratklarn
Rab olduu, Rabhk sfat
kendisinin
tad iddiasnda bulunmad.
Sadece insan kendinde bulunan Rabbani (Kabla ilâhî
kudret (Allah'n
Rabha
gözü açlmadan
bu
özelliklerin
e^elî gücü)
ashnda
ilikin
salt
ilgili)
\öizünden bu dâvaya
bu
hiçbiri
nitelikleri
kuvvet ve
Kalb
giriti.
kendilerinde görenler,
anlamda kendilerinden kaynaklandm
sandlar ve bu sanyla "Ben en yüce Rabbim" savnda bulundular.
Firavun ve Nemrut bunlardandr.
Bazlar
ise
mutiak hakikatin kendilerinde
yansd
kudretini içlerinde duyarak "Ene'1-Hak" (ben
Yezid
ve
böyledir.
Hallâc-
Ama
Hakkm)
Mansur "Allah ruhlarn
bu "ben"
ile
kadaryla Rab'lk dediler.
kutsasn"
Ebâ
gibileri
dier "ben"arasnda çok bü}Kik
fark
vardr
Alemde insan
dnda hiç bir yaratk kendi zâtyla kulluk makamnda
salamca durmad. Yani bu makamda insandan baka
salam ve derinlemesine
kulluk
tamad Bu
özellii
yüzünden de söz konusu Rab'lk ku\^etini ve eylerde görerek bu özelliklerin ashnda o
kaynaklandm
sanabilir.
Putlara tapanlar gibi.
hiçbir varhk
özellii
ilâhî özellikleri
varhn
salt
kendinden
Sonunda da ona kuUuk etmeye karar
Böylece varhklarn en
aa
dier
verir.
seviyesindeki
cansz eylere ve talara kuUuk eder.
Rablk daha
özellikleri
izzetli
tamas
khnm
de ondan daha
zelil
bir
mertebe
itibariyle
yaratk
(aja)
olmad
klnm
bir
bütün mertebelerin en yüksei olduu
385
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
bakmndan
insandan
gibi kulluk özellikleriyle
yaratk da yoktur. Rab'hk
gibi
onun kart olan kuUuk
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 2, beyit. 604-607
1991,
.
224
aasdr. nsan
da tüm mertebelerin en
dier yüzünde
özelliklerini,
kulluun
ise
bir
yüzünde Rab'lk
eksikliklerini gösteren iki
yüzlü bir aynadr^^''
Nefsin bir ucu "ahsen-i takvim"e
ucu
zirveleri,
Bu
sâflîn"e
"esfel-i
(cehennem,
bir
gü^el kvamda) çkar,
aa)
en
öbür ucu cehennemin veyl
zt arasnda gidip gelen
iki
(en iyi
iner.
öbür
Bir ucu cennetin
dereceleri!
yaratk insan! Her
iki
durum da
nefse, insann özbenine bal.
Nefs her
türlü kudret ve azametin Halik (yaratc) ve Mâlik'i olan
yüce Allah'n insamn içine kullanlabilir
erre de.
kurduu
nükleer bir santraldir. Hayra da
.
Muallim Naci, Lügât- Naci'sinde diyor
ki:
Nefsin kuvvederi kullanlna göre öyle deiir:
Nutk (konumak) tidali
(lml
ve olumlu):
hikmet
frat (apnlk): cerbeze (taknlk) Tefriti (tersine
Gadab tidali:
arlk): Gabâvet
(bönlük, aklsiî^lk)
(öfke)
ecaat
(cesaret,
frat: tehevvür Tefriti: cibn,
atlganlk)
(öfke patlamas)
cebânet
(ödleklik)
ehvet tidali: iffet
frat: fücur (sapklk, fuhu) Tefriti:
386
cümûd (hadmlk,
ismail Rusûhî Ankaravî,
Ribat Yaynlar,
s.
20.
donukluk)
Nak§
el-Füsus erhi,
lhan Kutluer
(haz.),
stanbul:
EY insan 225
frat (apnhk)
ile tefrit
arasnda olan melekeler
yakn olan melekeler
tefrite
öbür ucu
rezalet,
erdem;
fazilet,
ise rezalet, rezilHk
nâmyla anlr.
ifrat
ve
Bir ucu
olan insann, insanlarn, toplumun, büyük
fazilet
insanlk ailesinin erdeme yönelmesi nefs dediimiz bu nükleer enerji santrali,
herkesin hayr, yarar dorultusunda kullanlmasna
baldr.
387
Tann,
bir halden bir hâle
çkararak
Bu
seni halden hâle
suretle de
§eyi
^ddyla meydana
döndürür durur.
Ashâb- imalden
olmaktan korkar durur, verilenler)
döndürme esnasnda her
(amel deften soldan verilen cehennemlikler)
erler gibi
Ashâb- Yemin 'in
(amel
defteri
sadan
le^tini umarsn
Bir yandan korkuya, bir yandan ümide düktün
mü
kanadn
iki
olur.
Bir
kanatl ku§ kafiyen uçama^ âci^^ir?^^
Her ey
zdd
olmasa
renksizliin,
ile
daha
iyi bilinir.
kymeti, ne hikmeti kâfirler,
olmasa
kötülük
güzelliin ve bilhassa
ölümün
bilinir.
Çokluk olmasa iyiliin,
birliin,
çirkinlik
yani yokluk olmasa
Yine bunun
çok renk
içindir
ki
olmasa
varln
ne
yeryüzünde
saptmlar, azmlar, ahlâkszlar ve imanszlar yannda
nebiler, velîler,
mü'minler ve saf gönüllü ve yaratana
bal sâdk
ruhlu insanlar vardr^*^^
Cenâb- Hakkk'n edici)
olduu
olduu
gibi
baçlayan)
^^^
388
3^^
birbirine
zt
isimleri vardr.
gibi Müzill (yok eden)
Meselâ Mu'izz (ikram
de vardr. Hâdî (doru yolu gösteren)
Mudil (doru yoldan saptran) de vardr. Afüv
olduu
gibi
Müntakim
(öç alan)
de
vardr^'"^
Krk Kandil Yaynlar, 2000, s. 75. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbuk Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 2, beyit. 1552-1554. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 357Mustafa Özdamar, Nijâ^yi Msn\ stanbul:
358. ^^•^
(suç
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
135.
226
Allah Resulullah Efendimizi
ve kesafetten
(kesiflik; cisim).
hem de ruhani yapaca mülakat
cismânidir; insanlarla
Beerî maddesi
yardmcs
zt eyden yaratt. Letafetten
Ruhtan ve cisimden. Yani O, hem Cismâniyetini ve beerî
durumunu
ve sûrederin mukayesesi
için yaratt
bu
numûne-i
surede onlara
imtisal (gereini japma örnei)
Rûhânî
nasip eyledi
büründüünü
rûhânî âlemdekiler de, onu
Keza yüce melekût alemindekiler bir bereket
cismini
ifade
kuvvet vermesindeki hikmete gelince, bunu ona
bir ki;
ve
si^n gibi he§erim" diyerek
'"Ben de
onlarla ülfet (kaynatma, dostluk) ede. ekillerine
ede.
(ruh)
onlara kuvvet vere, onlarla beraber ola, onlarn
ile
ola, onlara bir
bir gaye ola.
iki
de.
müahede
Böylece ruhanîler
ve tam bir rahmet ola ve onlar da
müahede
edip göreler. için
de tam
Onun mübarek
edeler^^^
Ben, karacier hastabna ifâ olaym diye, sadece bal deilim, terkibimde
sirkencübin (hal
ile
ifâ
karacierine insanlara
yaramam
karardkla
de
sirke
sirkeden
olursa, için,
bir
Nasl
yaplan
erbet)
bala
sirke
kartrlarak,
yaplr; hastaya
verilir
ve
benim de kara topraktan yaratlm
sade nur
aydmhn imtizacndan
Çünkü insanha deva kesâfetiyle
vardr.
olmam gerekmez. Ben bunun
için
(uyulma) oldum.
Madde mânâ aydnhna,
olacak kudret böyle bir imtizaçtadr.
parça olsun
karartlmam
bir
insanolunun ne gözü, ne gönlü, ne miz'âc dayanr^^" •
Alemin zerrelerinden her
AUah'n Cemâl ve eder.
biri
ztlarm kendinde tar. Çünkü
Celâl sfatlar vardr. Allah her zerrede teceUî
Her zerrede O'nun bütün sfatlarnn zuhur
AUah sm-i
Celâl'i
be
harften mütekildir:
Allah'taki birinci harf eUf: içindeki
Ahâdiyetten
^^^
^^2 393
ibarettir.
eseri vardr.
Yani kesret
çokluun
(çokluk) için,
helak (yok)
olduu
herhangi bir ekilde
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l-Kevn-Üstün insan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 113-114. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 538. Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar Neriyaü, s. 140.
EY insan 227
bâkîliin
kalmamasdr
Zâfndan
"Onun
ha^ka
her
yoklua
§ey
mahkûmdur" (Kasas, 88) Ahâdiyet
nefs
evvelidir.
Böyle olduundan dolay
için
nefsinde
nefsiyle
Zât'n
olan
lafza-i
baka
harfe bitiik olmayarak tek
simler, sfatlar,
fiiller,
tesirler
Zâti tecellîlerin en ulvîsidir
celâl,
öncedir "Azamet benim (Hadis).
ifadan
Celâl
sfata
râci
O
(yüce)
gömleim, Kibriya iki
bana yazlmtr.
ve bütün mahlûklar da onda dahildir.
Allah lafzndan ikinci harf: Birinci lâm'dr.
Çünkü
(Allah kelimesi)
celâlin
elif
evvelindeki
tecellîlerinin
da celâlden
Ve
Zât'ta
(ululuk)
olur.
ibarettir.
Cemâl'den
da elbisemdir" azamet,
Biri
dieri
kudrettir.
Allah
lafznda
üçüncü
harf:
mazharlarna âmil bulunan
Onun bütün ilim.
Dieri
ikinci
(içine
cemâl sfatiar da
iki
lâm'dr.
O,
Hak teâlânn
mutiak cemâlden
alan)
sfata râci
(ilgili
ibarettir.
olan dair) olur. Biri,
lutuftur.
Allah lafzndan dördüncü harf: sabit olan Eliftir.
toplayan kemâl
ve nihayetinin
Bu, nihayet
eliftir.
Yazda
dümü,
fakat telâffuzda
ve sonu olmayan kemâlleri içinde
Hatta yazlta dümesi, sonunun
olmayna
bulunmayna
iarettir. Çünkü yok olan ey'in ne aym, ne de eseri idrâk olunabilir. Bunun telâffuzda sabit olmas da Hakk'n Zât' hakknda mevcut olan kemâlin nefsinin varlnn
hakikatine iarettir
Allah lafzndan beinci harf: He'dir. Buradaki he harfi hüviyetine iaret eder ki
Buradaki he insann
ibu Hakk'n
mânâsn
ifade
Hakk'n
hüviyeti de
insann ayndr.
etmektedir.
Hüve= O'dan
maksat, noksan ve kemâl sfatiar özünde toplayan, ihtiva eden yüce
güne
nuruyla kâinat arznda parlayan insan-
Sübhan olan çift;
^^"^
Allah, benzersizliin
kâmil'dir^'^'*
srr içinde
tektir.
Yaratüklar
ise
yani zt benzer ikizlerdir.
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
s.
nsan-
94-103.
Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzi
Paa,
228
Ayetin tasnifine (snflandrma) göre bu zt a)
Arzn
b)
Nefsin
c)
Bilmediimiz zd
Çift
bitirdiklerinden
zd
zt
ikizler
üç gruptur:
ikizler,
ikizlikleri,
ikizlikler.
demek; erkekle dii,
eksi
ile
art gibi birbirinin
aym
zd
fakat
karakterli olan demektir.
Maurice Drac ünlü parite teorisinde der
Evrende
bir
yerde
kuant ipini, maddesel bir parçack tek
mudaka
gelemez;
zd ei
de
Arzdan çkan
Fizik
beraber yaratlr.
çiftier:
zd
açdan zd
açdan zd
elektriksel
bana meydana
doar. Bir protonun yaratld
çifdyle birlikte
(antiproton)
Karakter açsndan Biyolojik
ki:
benzer
çifder: Metaller
ve metal olmayanlar,
eler: Bitki ve hayvanlarn dii ve erkek türleri,
Art ve
eler:
eksi
yap zdlklar. Manyetik zd
tammlanan manyetik
etki
eler:
Dolaysyla
Kuzey ve güney
diye
uçlardr.
Toprakta ölüm ve hayat
Yaratc ve öldürücü
yüklü iyonlar.
iç içe
deitiren sentez ve
analiz olaylar:
can
(aqvt imleyen bakterilerin) sentezle bitkilere
vermesi ve çürütücü diye bilinen ve analiz yapan bakterilerin öldürüp
Nefsin
Bu
datc etkileri gibi zdlklar.
zd ikizliklerine
nefse
Benzer
ait çift
çift:
Zd çift:
yaratlmtr
Korkaklk-Cesâret, Merhamet-Zulüm, Tevâzu-Gurur..."^^^ ikisinin
da
belli
Eya zdd
olmas
ile belli
için,
insanlkla
olur.
Zdd
etmek imkânszdr. Yüce Tanr'mn
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn 54.
çift
özellik iki türlüdür.
araya getirmitir.
395
huy nefste
Riyâ-Müdârâ, Gurur- Vakar^ Meskenet-Tevekkül
Ulu Tanr her
tarif
gelince her
Sûresi Yorumu, stanbul:
hayvanh
olmayan
bir
bir
eyi
zdd olmadndan:
Ben
Damla Yaynevi,
1999,
s.
52-
EY insan 229
gi^i bir hazneydim, bilinmek istedim
olmas
için,
velileri de:
getirdi.
buyrulduu
gibi,
bu nurun
belli
karanlk olarak bu âlemi yaratt. Bunun gibi nebileri ve
"Benim sfatlarmla çk, halka görün" diyerek vücûda
Onlar Tanr'nn nurunun mazhardrlar (göründüü yer). Dost
dümandan, gözde olan yabanc bulunandan bunlar vastasyla ayrt edilir. Çünkü o mânânn mânâ olarak zdd yoktur ve ancak suret yoluyla gösterilebilir. Mesela Adem'in karsnda blis, Musa'nn yannda Firavun, brahim'in karsnda Nemrut ve Mustafa'nn mukabilinde {karalnda) Ebû Cehil'in belli olduu gibi ve buna daha baka sonsuz örnekler verilebilir. halde mânâ itibariyle
u
zdd
yoksa da
velîler
vastasyla Tann'ya zt peyda (meydana çkmak)
olur. Meselâ: "Onlar aiî(lanyla
Allah'n
nurunu tamamlayacak Kâfirler kar^
ise
buyurulduu
gibi
bunlarn
de o kadar
ileri
Bütün
ne kadar
(onlar)
gizli kuvvetler
ilerler
§m söndürmek de" (Saf,
gelse
dümanlk,
ve o kadar çok
Allah
isterler.
âyednde
8)
ederlerse,
aksilik
tannm
olurlar^'^''
ve gizli nimetler ztlaryla
meydana çkar. Yalnz Allah
'in
zdd yoktur. Onun yüce vasflar olan
varlk, güzellik ve iyilik için ztlar vardr. Bunlar yokluk, çirkinlik ve kötülüktür.
zdd mevcut varlkta orta ve Allahlkta zdd Fakat bizzat Hakk 'in
Bu sebeple o, olmayan yüce Tanr dâima gizli deildir.
Suret,
münâsebet cihetinden en büyük, en azametli ve
mükemmel vâstadr Çünkü Hakk'n vücûdunu yaratlyla erkei göre
Hak
Ulu Tanr bir
erkek ve iyilii
suret tek olan
ikiletirdi
ve onu kendine
kadn olmak
Rifai,
ve kötülüü irâde
edicidir.
kld
ki
kadn da duruma
u
geldi'^'''^
Fakat O, hayrdan
gizli bir
üphe yok
ki
baka
hazineydim bilinmek
Tanr emir ve
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
Ibnü'l-Arabî, Fusûsu'l-Hikem, çev. Nuri
327
e
Yani
çifdetirdi.
Nasl
üzere bir üçlük meydana
eye raz olmaz. Çünkü: "Ben
Ken'an
varl
ikiletirmeye sebep oldu.
istedim" buyurmutur. Hiç
^^^
kalacaktr.
s. 1
nehiy
56.
Gencosman, Krkambar Kitapl,
s.
230
etmek
Emir
bulunur.
irâdesinde
(yasaklamak)
emredildii eyi tab'an istemezse
doru
memur
ise,
Ey
olmaz. Meselâ:
aç, tatl
ve eker ye!"diye emrolunmaz; buna emir denilmez, bu ikram
holanmad
saylr. Nehiy de insamn
ey hakknda
bir
olmaz.
Meselâ ta yeme, diken yeme, diye nehyolunmaz. Buna nehy
hayrn
denilmez.
Bir
kötülükten
men etmek
lâzmdr. Böyle
bir
hakknda
ilenmesi için,
kötülüe meyleden
nefsin
varlm
vermek
emir bir
ve
nefs bulunmas
kötülüü istemek
istemek,
demektir. Fakat O, kötülüe raz olmaz; olsayd iyilii emretmezdi.
Meselâ
öretmen
bir
de
bilgisizliini
okutmak
ders
bu
isterse,
örencinin
Çünkü örencinin bilgisizlii olmadan ey istemek onun levazmn da istemektir. Bu
ister.
öretme olamaz. Bir öretmen örencinin
bilgisizliini
öretmezdi. Doktor tababetini
hastalm
istemez.
ona
olsayd
Böyle
(doktorluk) icra (yapmak)
etmek
için
Çünkü onun doktorluu, halkn hastal ile vücut bulabilir. Fakat halkn hastahna da raz olmaz. Eer bunlara raz olsayd onlar iyi etmezdi. Ekmekçi para kazanmak için onlarn aç olmasm ister. Fakat onlarn açlna gönlü raz olmaz. Yoksa ekmek satmazd. Bir padiahn emirleri, padiahlarmn herkesin
dümanlar ve
olmasm
muhalifleri
ve
mertlikleri
ister.
olan
sultana
ihtiyac olmasa bunlar
isterler.
görünmezdi.
sevgileri
bana
Bunlar olmazsa, onlarn
Sultamn
bir
toplamazd Fakat bunlar muhalefete
raz olmazlar, öyle olsayd dümanlarla savamazlard. insan da
bunun
Tanr
gibidir. ister.
Kendi nefsinde kötülük
Çünkü o
insan ükür, taat
(Allah'tan korkan) sever.
olmasyla
mümkün
"Evdeki dedi.
kadn
Yûsuf:
iyi
ise
(ibadet)
bu
insan nefsinde
eyi istemek, onun
ve
bulunmasn ittikâ
edeni
faktörlerin var
levazmm
(onunla
istemek demektir. Fakat o buna raz olmaz
onu kendine
"Günah
efendim dir; bana
Bu
olur. Bir
birlikte olan peyleri de)
faktörlerinin
çard, kaplan skca kapad
imlemekten Allah'a
bakt.
snrm,
Hakszlk yapanlar
ve
"Gelsene"
dorusu kocan benim
(^limler) felah bulma^'
(Yûsuf, 23)
'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990,
Fîh, s.
çev.
273-274.
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 231
"And çok
kadn Yûsufa
olsun ki,
Yûsufda onu içten
arzulu
a§ml
ve
olmasa
ibaret
engelledik.
O
biî^m
kullanm^dandtr" (Yûsuf, 24)
Kanadn yolma, onun sevgisini gönlünden dümann bulunmas arttr.
Düman emrine
Rabbinden bir
idi.
ondan kötülüü
isteyecekti. I^te
olmadkça sava§ imkân yoktur. ehvetin
uyman mümkün
Çünkü savamak
sök çkar.
ondan
olmat^sa,
için
kaçnma
deildir.
Meylin (eilim) olmama sabnn
Düman
mânâs yok.
yoksa ordu
sahibi
olmana ne hacet? Kendine gel de kendini
hadm
etme,
papa^
olma.
Çünkü çekinmek
temi^
ve
durmak, ehvetin ^dddr.
Hevâ
olmadkça hevâ
ve heves
Ölülere gâi^ilik istek
ve hevesten çekinin
talanmakla! Yine
denmesi
mümkün
deildir.
böyle o padiah "Sabredin!" buyurdu.
Bir
olmal ki ondanyü^ çeviresin.
ehvet olmasa ondan kaçnmaya imkân Sabretme
eî^âsna
olabilir
mi?
uramadkça karalnda
bir
hayr
ve
mükâfat
elde
edemedin.
Snamada
Kudret
§art ihtiyar sahibi olmaktr.
elde
olmadkça da
ihtiyar
olama^.
ihtiyarna sahib olmak
"Saknn "
emrine uyan ve kendisine sahib olan
adam
için iyidir.
Sabr
sahibi,
kendi
düçüncelere sevk
Allah o,
yok
kanadn yok far^eder,
suretle
(nefsini yenmeye
Bundan da anlald
çalnma)
ki
ile
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
584, 625, 649, 652
kar
kötülüü
koyan:
bir
"nsan
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb Basmevi, 1991, c. 5, be\at. 574-577, 581, 583,
Mesnevi, çev.
Eiüm
bu eyleri nefsinden
insan bir yönden
yönden de iyüii istemektedir. Fakat buna ^^^
kanad da onu kötü
etme^
mücâhede
edebilir.
bu
232
kötülüü istemez"
hiçbir ekilde
istemek fakat onun
levazmn
Bu
der.
imkânszdr. Bir eyi
ise
istememek olamaz.
(lâ:^m olan peyler)
Tabiaten kötülüe meyletmekle, hayrdan nefret eden serke bir nefis jejler).
olur.
olan
Bütün dünyada bulunan kötülükler bu nefsin levazmndan
Bu
kötülükleri ve
bu
emir ve nehyi de istemez.
gerei olan
nefsi irade etmeyen, nefsin
Eer insan iyilik ve
kötülüe raz olsayd,
bakas
onlar emir ve nehyetmezdi. Hulâsa kötülük
Eer
(inatç)
de emir ve nehyin levâzmndandr (onunla beraber
için istenir.
insan her iyüii isteyicidir denilirse, kötülükleri defetmek de
bir iyüik saylr.
Kötülüü defetmek
kötülüün varl üe
olur.
bunu yapmak ancak
isterse,
Yahut îman isteyenlerden
imân ancak küfürden sonra mümkün
olabilir.
der
biri
Bunun
için
ki:
küfür
îmâmn levâzmndandr. Dorudan doruya kötülüü istemek çirkindir, fakat hayr için istenirse çirkin olamaz. Tanr sizin için ksas'da
(bir suç inleyenin
buyuruyor.
Hiç
ayn ekilde ce^^alandnlmas) hayr vardr,
üphe yok
ksas
ki
binâsm ykmaktr. Fakat bu pek ufak kurtarmak
külli bir
hayrdr. Cüz'î
istemek çirkin deildir. Meselâ ve
küllî
Tanr'mn
azarlanmasm istemez. Çünkü o ister;
bu babamn
kötülüü,
bir
küllî
küllî bir iyüik için
cüz'î irâdesini terk
çirkindir.
cüz'î
Tanr'mn Halk katüden
kötülüktür.
bir kötülüktür.
kötülüe rzâ göstermek
azarlanmasn
bir
etmek
Anne çocuunun
kötülüe bakar. Fakat baba
kötülüe
bakt
içindir.
Tanr
çok balaycdr ve azab iddetlidir. O, günahlarn vücûdu ile balayc olabilir. Bir eyi irâde, onun levazmn da irâde etmek demektir. Meselâ bize
olmadan böyle
tpk
bir
ba, bar
Dümanlk
emrin faydas olamaz. Sadr- slâm diyor
Sadr- slâm'n söyledii
safedini^
ve slah emrediyor.
buyuruyor.'
diyor.
gibidir.
O
ki:
"Bu
O: 'Tanr: Tann yolunda
bununla
bize
mal kazanmay
Çünkü mal kazanmak, mal ile olur. Bu kazanmak için emir saylr. Bir kimse dierine: 'Kalk namaz kl.' derse, o bununla abdest almas, su bulmas ve namazn levazmndan olan eyleri tedârik etmesi için emir vermi demektir"'^*'*^ emrediyor.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ stanbul: MiUî Eitim Basmevi, 1990,
Ffb, s.
çev.
265-266
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 233
Bir polis evvelce hrszlk, yankesicilikve
sonradan
poUslie
hrszha
adalet
onun
girmesiyle
ve
ihsana
ekyalk
evvelki
ve
çevrilir
yapm
hilekârh,
hali,
bunun Çünkü bu,
Müslümanlar
idaresinden daha fazla güven ve refaha kavuurlar.
hrszlarn bilir.
Onlar kolayhkla
(ahlâks^k)
görmü
âlemlerini
olmusa, •
fücur
halk,
üphesiz Rab
derekesine
(a^a
Hak
oluundan dolay
nefsinin
ile
baz
O •
dileklerini yerine
bu yüzden
halde sen
Hak
bir
(^vk,
olur.
ilgi
eyh
Baka
bir vakitte iftirasz
iner
derece,
ajat
seviye)
Rab
olursa
aymn
Kul;
yaay
görür, dilekleri
ey
Kul
üphesiz Hak'tan âlemlerindeki
istediklerini görür.
getirmekten zâtyla
kulluk
daralr.
âcizdir.
Halbuki
Bundan dolay
alarlar.
Rabb'm kulu sebebiyle
bir
fsk
elence)
faydalanr"**^'^
Rab oluundan dolay da Mülk ve Melekût
arifler
sonra bu
Eer evvelce
sefahat
geniler.
bütün mahlûklarn kendisinden onlarn
de böyledir.
aykn) ve
onun eyhliinden daha çok
derekesine inerse
geniler.
eyh
geçirmi, ondan sonra tövbe ederek
Bir vakit olur ki kul
kulluk
(ahlâka
iyi
Terbiye etmek ve sindirmek
ele geçirir.
hususunda güçlük çekmez. Bir u
yaradb ve huylarn daha
entrikalarn,
hilelerini,
olsa,
ol,
O'nun kulunun Rabb' olmaya bakma;
atee ve erimeye
mahkûm
olursun"**^'"
gönül verdi bana
Ha demeden hayran olur Bir dem gelir §âdân olur
Bir dem gelir
ryân olur
Bir dem sanrsn k^gibi
ol î^emheri olmu§ gibi Bir dem bekâretten doar
Hö/
•^'^"
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
^^-
ba ile bostan olur
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
147.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fsûsul-hikem, stanbul Kitapevi, 1981, s. 57
çev.
M. Nuri Gençosman, stanbul:
234
Bir dem gelir söylejemeî^^ Bir söî<4 §erh eyleyeme^ Bir dem dilinden dürr döker Dertlilere
derman olur
Bir dem dev olurjâ peri Viraneler oluryeri
Bir dem uçar Belks
ile
Sultân- ins ü can olur Bir dem çkar Arj ü^ere Bir dem iner tahte 's-serâ Bir dem sansn katredir Bir dem ta§ar
umman
Bir dem vanr
mescitlere
olur
A.ndajü\ süreryerlere Bir dem vanr deyre girer incil
okur ruhban olur
Bir dem döner Cebrail'e
Rahmet saçar her mahfile Bir dem gelir gümrâh olur
Miskin Yunus hayran
^03
olur
Mehmet Açkgöz, Yunus Divan, Önsöz Basm
ve
Yaym,
s.
449
[:
Y insan 235
-37Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü syrp çekeriz de onlar karanlklara gömülürler. ^^Ve
âyetün lehümü'l-leylü neslahu minhü'n-nehâre fe
izâhüm muzlimûn"
* Gece de onlara bir
B/^ ondan gündü':(ü soyar çkannî^^
delildir.
bakarlar ki karanla dalmlar (Elmahl Hamdi
Gece de onlar
B!^ ondan gündü:(ü
için bir ibret alâmetidir.
bir de
Yaî^r)
syrp
çekeri:^ de
onlar karanlklara gömülürler. (Diyanet)
"Göklerin ve yerin yaratlnda, gece
ardnca geHp gidiinde selim akl ibretli deliller
vardr."
Hakikatte gündü^ gölgelere
(Âl-i
velîlerin
mran,
sahipleri
ile
gündüzün
için
birbiri
gerçekten açk,
190)
Gündü^ onlarn aylarna
simdir;
nisbetle
ben^r
'%^e'l-lejl" (gece) den
maksat Peygamberin ayp
örtücülüü,
topraa mensub
olan cismidir
Gece de böylece gündüzle sarma dola olmutur. Geceyle gündüz, görünüte birbirine aykrdr ama hakikatte Geceyle
gündü^ görünüte
birbirine •:^ttr,
hakikatin etrafnda dönmekte Ijini gücünü ba§anp
^^^
(haz.),
stanbul: Millî
dümandr fakat
her ikisi de bir
a kurmaktadrlar.
tamamlamak
Mevlânâ Celâleddin Rûmî,
birdir.
için
her
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
biri,
can cier gibi öbürünü
ister.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
1991,
c. 2,
beyit 293, 299
236
Çünkü
gece
olmaynca insann
geliri,
kuvveti
bu
olna-:^^
gelir
olmaynca da
'
gündü-:^ neyi harceder?*^
Beden ve ruh anlamnda gece ve gündüz
Bu yaratln
gecesi,
doal
cismi;
(leyi ve
gündüzü
ise
nebâr):
ona üflenen ruhtur.
Mûsâ bana kef, açklama ve gece ile gündüzü deitirmenin bilgisini vermitir. Bu bilgi bende meydana gelince, gece gitmi ve bütün günde gündüz kalmtr. Artk güne benim için ne doar ne de batar. Bu keif, \llah tarafndan âhirette bedbahlkta panm olmayaca hakkndaki bir bildirmesiydi. Duyu-akl, sûret-ruh, gayb-ehâdet anlamnda gece ve gündüz: Nûh, akl ve
rûhâniyetieri —bunlar görünmezdir-
"gece vakti" (Sure 71:
"gündüz vakti" (Sure birletirmemitir.
suret ve
5)
7: 15)
Nûh
Muhammed
(a.s.)
Halbuki
gündüz davet etmemitir,
gündüzde davet etmitir
du\alarnn
davet etmitir.
hatta
yönünden kavmini
d
yönünden
davetinde bu
kavmini
ise
ikisini
gece
ve
gündüz içinde gecede ve gece içinde
^**^
"Benim üç gözlüüm var. Biri yakn gösterir, ötekini uzak için kullanyorum, üçüncüsü ile de hem yakn, hem uza görüyorum. Yani bunda
gözlüü gözlüü
ile
iki
görüe de
elverili camlar mevcut.
Eer yakn
uzaa bakacak olsam bama dönme veriyor, keza uzak de yakn bir eye baksam ayn hal vâki oluyor
ile
(gerçeklemiyor),
fakat
üçüncü
böyle
deil.
Bundan
u
neticemi
ekli, çkarmak mümkün: Demek oluyor madden görmek isteyenler için âhireti, mânân, ruhu görmek mümkün olmuyor, yalnz âhireti görmek isteyenler için ise dünyay görmek mümkün olmuyor. Halbuki insann gözünde öyle bir ki:
4U5
Yalmz dünyan,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesrei, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbul: Milli Eitim Basme\i, 1991, c. 3, bent. 4417-4420 ^^ Suad El- Hakîm, bnii'i-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yannevi, 2005, s.207-208.
EY insan 237
gÖ2ük
olmaldr
görmesine ve
dünyay, yani
ki
mânây görmesi
zahirî ekli
mânây
görmesi
de ekli görmesine mâni olmasn"'*"''
Gece bakan kiiye kendisini verir. Gece idrak eder, idraki ise salamaz. Çünkü o görünmezlik ve karanlktr Görünmezlik ve karanlk alglar, algy salamaz (}ece
bat
zdd
bilinmezlik
Ardndan
u ekli alr: Ya gecenin batyla
demektir, bu durumda,
ortaya
veya gecenin
çkar;
anlamn
bat, karanla bakmakszn,
korur. Birinci yorum:
aralarnda
asr
(birinci
ve
ikinci asr)
kesinti
dönemleri
azm, kan dökülmü, çkm, bozgunculuk çoalm, zulümler
gelmi, hâdiseler gerçeklemi, hevesler ehirlerde
artm,
kargaalar
gündüzü
adalet
zulüm
dönerek,
gecesine
yer
ile
deitirmitir. ikinci
yorum:
Aydnlk
bir
nefretin
kendisidir,
Gecenin
varlnn
bununla
olsa da
ndan
olmasa da,
dou
olmasdr. Böylece gecenin mâhiyeti ortaya
çkmtr.
nefret
gece,
birlikte
eder,
gece
hatta
olarak
o,
kalr.
art, karanln var olmas deildir. Gecenin
anlam, mahallî günein
kaplam
karanlndan
gecenin
nur,
baka
bir
k
vaktine kadar (iç
veya karanlk
günein
yü^ü) üzerinde bir
batm
karklk
Allah 'TDindii vakit geceye yemin olsun" (Kur'an,93:2)
ADah onu "dindii karanlk olmakszn, gece
buyurur. Gecenin mâhiyeti karanlk olsayd, vakit" diye nitelemezdi.
Kukusuz
bir
olabilir
Ibnü'l-Arabî'de
son üçte birlik
biri
iki
ifade
skça geçer: insann gecesi ve bu gecenin
veya kalan üçte
birlik
ksm
veya gecenin son üçte
bölümü: Bu gecenin mâhiyeti nedir? Ibnü'l-Arabî'ye göre
insann yaps bütünüyle gecedir. Bu balamda bnü'l-Arabî onu üçe taksim etmitir: Birinci üçte birlik bölüm, topraktan olan heykel, yani ceset; ikincisi, ise
*'^
hayvan
ruh, yani nefstir; son üçte birlik
bölüm
üflenen ruh, yani ruhtur.
Sâmiha A}'vcrd, Nezihe Araz, Safiye Erol ve Sofi Huri, Kenan lnda Müslümanlk, stanbul: HülbeYaynevi, 1983, s. 179.
Asnn
Kifâî ve 20.
238
nsann yapsnn tamam büyük ödülü vermek ona üflenmi ruhtan
Bu yapnn son
gecedir.
için ilâhî tecelli gelir.
üflenmi ruh,
ibarettir;
üçte birinde en
Son üçte
birlik
bölüm,
sebat, derinlik ve kalan
üçte bir üzerinde üstünlük sahibidir Birinci üçte
bir,
topraktan
üçüncü üçte
gelen bedenidir; ikinci üçte bir, hay\^ânî ruh;
bir
sayesinde ise "insan"olmutur
nsan ve
Hak
gecesinin son üçte birinde
balanmak dileyen
iner ve tövbekar,
kullarna ihsanlarm
datr.
dua eden
"
Resulullah Efendimizin:
"Cenâb-
Hakkk
'Bir jej isteyen
semâsna nâî^l olarak
her gecenin son üçte birinde dünya
jok muV
der" Hadîs-i erifi,
Cenâb- Hakk'n bütün
varhk zerrelerinde zuhuruna iaret etmektedirBu hadisteki ile
leyi:
gece
maksad; halky}^et zulmetidir. Dünya semâsndan maksad, halkn
varlnn
zahiridir.
Son üçte birden maksad
halkn
da;
varlmn
hakikatidir.
Çünkü varhktan
olan
herey
(her varhk)
üç
ksma
ayrür:
ksm zahirdir. Bu ksmna mülk ad verilir. Bir ksm da bâtndr. Bu ksma da melekût ad verilir. Üçüncü ksm mülk ve melekût ksmlarna Bir
münezzehtir (u^k). lâhî Ceberût'a
te
hadis-i erîfie iaret lisamyla (son üçte
lâhi Ceberût'a
ait
ksmdr.
Ceberûti
münezzehtir, denmesinin nedeni
ayrlmay
ayrlmaktan
aittir...
ise
bir)
ad
verüen bu
ksm, ksmlara
ksm.
ayrlmaktan
udur: Bir eyin ksmlara
kabul edilecek olursa onun için suretinden ibaret olan
bâtmn anlalmas zarurî olduu onun kâim olmasna sebeb olacak bir hakikatin varlkta bulunmas da zarurîdir. zahirinin, nefsinden ibaret olan
gibi
Hakk'n nüzulü
(inij)
demek; Hakk'n halka
kendisinde, tenzih (Allah'n eksik
ve
ait
tebihin (benzetme)
noksandan u-:^k
olu^u) ile
zuhuru
demektir...
^^ Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabî Yaynevi, 2005,
s.
208-209.
Söt^lüü, çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabala
EY insan 239
Son üçte Zât'n
bir'den maksad; kula tecellî eden ilâhî sfattan ibarettir.
zuhuru
hakikatinin
Zât'n
Yani
sonlarndadr.
ancak
da,
zuhuru,
sonlarndadr. Halbuki sfadara
hiçbir
ait
Hadîs-i erifteki ile
eden
ey
sfatlarn
de son yoktur.
için
göre; Zât'n
Hakk'n halk
tâbiri,
ilâhî isimler
bilmeye sebep (vasta) olan sfadarna nüzulü demektir. Zîrâ; Zat
ve sfatlara nisbetie
Hakkk'n
ilâhî isimler
ifadan olduu
ulvî
dünya demektir. Çünkü; Cenâb-
meydana gelmi
(alçaklk)
kar
halkn da ona
gibi
(kulluu) vardr. Ubûdi}yet, ulviyyetin
tam
zdd
lâhî
(Dünja)dr.
ubûdiy\^eti
olan "Denâet"den isimler
ise;
Hakk, kullarna onlarn bildii sfatlarda zahir
Bu zuhur
olur.
sfatlarn zuhurunun bitmesi
zamannda meydana
ibadetler, zikredilen sfatlarn
zuhurunun kemâlinden önce
beraberdir.
bitmeye
Yoksa Allah
(sona ermeye)
beraber olur.
vardr.
öyle
Bu
ile
Yani;
gelir.
da;
o
ilâhî
sfatlarla
beraber deillerdir. lâhî sfatiar zuhurda
balaynca,
ilâhî
hadîs-i erifin
ibadeder sfatlar
sr yoluyla
baka
ile
deil. Zat
bir iareti
daha
O iaret de; evliyâ'mn kâmil olanlar hakknda meydana gelir. ki:
maksad;
Hakk'n
Leyi:
Zât'a
Gece'den maksat nisbetie
marifettir.
Dieri de
caiz
marifet;
olmayan
nisbetie
Cenâb- Hakk'
Birinci
ilâhî
olan
caiz
Zât'tr.
mârifet'in
Son
üçte bir'den
kemâlidir.
Çünkü
marifeti iki ekilde olur: Birincisi, kemâlini idrâke caiz olan
maksad bu Hakka velînin
halkn
olmasna sebeb olan Dünya semâsdr.Cenâb-
ubûdiyyetinin kâim
ile
sfatn
o
zahir olur demekdr.
ait (son üçte birde)
"Dünya semâsna"
eden
Bu duruma
Zikredilen son, Zât'n hükümlerindendir.
zuhuru sfatiarn gecesine
tecelli tecellî
caiz
marifettir.
te
son üçte bir'den
olan marifetin kemâlidir.
Zîrâ
bilmesi marifeti üç ekildedir:
"Nefsini
bilen
Kabbini
bilir"
hadisinin
mânâsna
iarettir.
kinci marifet; Ulûhiyyeti marifetidir.
Zât'n sfatlarn Cemâl yönü ile
kaytl olan
Üçüncü
Rabbn
ile
Bu da Cenâb- Hakkk'n Bu ikinci; nefsin marifeti
bilmektir.
marifetinden sonra meydana
varlna
sirayet eder,
Rabb hakknda gaybdan ehâdete
(müahedeye)
marifet: bu, ilâhî bir zevktir ki; kulun
kul da o mârifetie
gelir.
240
mazhar
Yani vücûdunda Rububiyyet
olur.
Bu derecede kulun eli için kudret, adm, gözü için; kendinden hiç inkiâf
kula
(açlma),
için
dinleme kudreti meydana
kula
onun iiten
ve
dili için
ey
tekvin (yaratma)^
gelir.
^Y^ Ç^
kalmayacak ekilde
de, varlktaki her
konuann sözünü
Bu mânâya Hz. Peygamber:
gelir.
olurum" hadis-i kudsîsi
gören gö^ü
Rabbn nüzulünden
olan eserlerinin ve
meydana
gizli
bir
buyurmutur. Yine bu derecede Hak Hadisteki
eserleri
zahir,
kul
ise
ile
'^en
iaret
bâtndr.
maksad: Rububiyyetin îcablarndan
sfadarmn zuhurudur. Dünya semâsndan
ilâhi
da murad: Velinin cisminin
Kulun vücûduna âir olan
Son üçte
zahiridir.
zevkin
ilâhî
bir'den maksad:
mârifetidir.'^'^^
Bir gece mânâda gördümjatm§m
Birfrâ^-
'âlde
(yüksek yatak) üryân- ten (çplak ten)
Sevdiim sinemde (göüs) etmekte semâ
Nâ^ ü istina Ben
(yalvarma, ibtiyaçs^lk)
ile
o
diyor mir'ât- cânân (sevgilimin aynas)
A.§k- mâjuk
Ha^ru
nejr
nur-i
Sühhan (ten^h
edilen
nur beden
olmuum
Allah 'in nuru) olmuum
u (toplanp dalmak) hûr u glmân da benim
Sadr (göüs) - ajka kalb-i sû^ân (yanan kalp) olmujum^^^
Zulmet (karanlk)
nefsi gecesi de onlar için bir âyettir. Biz, telvinde
(renk verme, boyama)
ondan nehâr (gündü^ ve ruh güneinin nurunu
selh ederiz, soyarz.
O vakit onlar birdenbire zulmette kalrlar.'*^'
Gaflet içinde bulunan âlimler,
eriatn
getirmiler,
tapnmay
kolay
sokmular, zekâlarmn "^•^'^
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
Ken'an
Rifâî,
llâhiyat-
mihraplar durumuna
kanmlar,
kalplerini sözlerindeki
Insan- Kâmil, çev. Sey^id Hüseyin Fevzî
c. 3, s.
13.
Paa,
409-413.
Ken'an,
Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç s.
(haz.),
98.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kââniyyüs Semerkandî, Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara:
Rza
sultanlara
kazanm olmay
stanbul: Kubbealt Neriyat, 1988, ""'
etmiler,
tercih
çevrelerini tavaf yeri
el-Cîlî, s.
gönüllerinin kblesi haline
padiahlarn
hilelerine
stanbul: Kitsan Yaynlar, •^"^
tarafm
ellerine geçirmiler,
edinmiler, halkn itibarn
dünyay
Te'vilât-tKâ^âniyye, çev. Ali
Kadolu
Matbaas, 1988,
EY insan 241
rikkat
(pe
/af^ gü^llik)
hakknda
üstadlar
ile
megul
kötüleyici
aratrc
etmiler,
salvermiler
dülerini
büyüklerini, söyledikleri fazladan lâflarla kahretme ii
olmulardr. ki cihan
ve ile
din
megul
terazilerinin kefelerine koysalar, yine zahir
Bundan dolay
olmazlar, doymazlar.
âlimler ve
kini
ve hasedi mezhepleri
(tutulanyol) haline getirmilerdir"*'^
Cümle âlem
gaflet
meydamnda
karar
klm,
âfetle
dolu zanlara
itimat etmitir. Amellerinin hakikatle kabul edilmi, sözlerinin ise
mükâefelerin srlar olduu kanaatndadrlar. tabiatn vehmine ve nefsin
bönlüüne
eyh bu
sözü
ile,
iaret etmitir. Zîrâ bir
kimse, Câhil de olsa, cehlinde (Kâmil olduuna)
itikat eder.
Bilhassa
bu
âlimleri,
Allah'n
mutasavvflar
için
böyledir.
Sûfîlerin
yarattklarnn en aziz ve en deerlileri olduklar Allah'n
yaratm olduu varhklarn en
âlimleri için hayâl
olmayp
olmayp
gibi, câhilleri
zelilleridir.
de
Zîrâ sûfîlerin
hakikat olan eyler, cahilleri için hakikat
meydamnda dolar, ama velayet sahasnda Zanna itimat eder ama bunun yakîn olduunu vehmederler. ekle göre hareket eder, bunun gerçek olduunu hayâl ederler. Hevâ (nefsin ^rarb ve günah olan aralan) ve hevese (nefsani emeller) dayanarak konuur, lâkin bunun mükâefe (kepfyoluyla anlama, bilme) olduunu vehmederler (î^annetme). Zîrâ, Hakk'n Celâlini ya da Cemâl'ini görmedikçe; zan, insan olunun kafasndan çkmaz (Hakk temâjâ edilince î^an yok olup gider). Zira O'nun Cemâl'ini izhâr etmesinde, her eyi O olarak görürler, hayâldir. Gaflet
olduklarm hayâl
böylece
zardan
ederler.
fâni
olur.
görmezler böylece zanlar
ba
Celâlini
kefetmesinde,
kaldramaz,
dalp gider.
kendilerini
Allah en
iyi
büendir'^' Allah, gece ve
halde
o
"^^^
gündüzden
bu zamam
bir
gün yapt.
u
zaman gündür ve gece ve gündüz zamanda mevcuttur Allah kendilerinde meydana getirdii eylerin baba ve annesi
ikisini
Hucvirî, K.e^u'1-mahcûb Hakikat
Dergâh Yaynlar, ^^^
ibaret olan
s.
Hucvirî, Ke^u'l-mahcûh Hakikat
Dergâh Yaynlar,
s.
Bilgisi,
Süleyman
Uluda
(haz.),
stanbul:
Bilgisi,
Süleyman Uluda
(haz.),
stanbul:
97.
251.
.
242
yapmtr. Nitekim
Âdem
ifadei
Bu
Allah öyle buyurur: "Gece gündüzü örter."
buyurduu "Âdem Havva'y kucakladnda,
için
Havva hamile kald"
O
ifadesine benzer.
halde, gece
gündüzü
örtündüünde, gece baba, gündüz anadr. Allah'n gündüzde
meydana
Gündüz
mesabesindedir.
geceyi örttüünde,
annedir. Böylece Allah'n gecede
dourduu
dourduu
kadmn
ey,
her
getirdii
çocuk
gündüz baba, gece
meydana getirdii
ise
annenin
iler,
çocuklar mesabesindedir.
Allah öyle buyurur: "Geceyi gündüze katar, gündüzü geceye."
Böylece gece ve gündüz arasndaki
açklamtr. "Onlar âyeti
annesinden kendisinden
domasn
da ylamn
ya
çktnda
gündüzün
O
gündür.
her gün bir iptedir"
halde
geceden
Allah'n
annedir.
unsurlar
•
Ne
mutlu
Kudretli
o kijiye
ki gençlik
olduu günlerde
bir
âleminde
getirdii türeyenler ise gece ve
meydana
içerdii
baka
(Rahman, 29) Baba
bu gece ve gündüz
syrlmas
derisinden
açklamtr. Böylece gündüz gecenin
dodu. "O
fazla
Ondan gündüzü çkarrz." gündüzün annesi olduunu ve çocuun
gecenin
de,
ile
daha
ilikisini
evlilik
için bir deHl gecedir.
ise
onlarn
âlemde
zikrettiimiz
etkisiyle
diye
geldiini
bir
açdan baba
gündüzün oullar
gibi
bir
açdan
meydana
adlandrlr
çam ganimet bilir de borcunu öder.
shhatli, güçlü, kuvvetli
bulunduu t^amanlarda bu ii
baarr.
Ne mutlu iple
o kiiye
balamadan.
ki ihtiyarlk günleri gelip çatmadan, boynunu
liften
yaplm
.
Toprak çoraklap akmadan kaymadan iini baarmtr. Çünkü çorak yerden nebatat aslayetime!^ ihtiyarn gücü, kuvveti
kesilir.
ehvet suyu
akmat(^ olur. Kendisinden kendi de
faydalanamam bakalarna da faydas dokunma^
Kalar
'*'•*
eyer
kuskunu gibi
aa düer, gö^üyaanr, görme\
Muhyiddîn bnü'i-Arabî, FütuhâN Mekkiye, Litera
Yaynclk, 2006,
c. 1, s.
407.
çev.
Ekrem
olur.
Demirli, istanbul:
EY insan 243
Yü^ü
burudur,
Dikleri bir §ey
kertenkele
kesme^
srtna
döner.
söyleyemem tad alma^
Sö-:^
olur.
bir hâle gelir.
ça gelmi çatm§,
Gün geçip gitmi, ak^am
le§
gibi beden topallamakta, yolsa
u^un.
Ij görülecek yer ykk,
if
ipen geçmi§.
Kötü huylarnn kökleri kuvvetlenmi, onu kökünden söküp çkarma kuvveti de af(almij.
Sen yann bu
daha
O
iji
görürüm diyorsun ama §unu
^adeyeeriyor,
daha
^âde
•
dikeni sökecek de ihtiyarlayp âci\ bir hâle geliyor.
gençlejijor,
^mann geçirmef
ki gün geçtikçe o dikenler
bil
sen de
daha
ihtiyarlyorsun.
ja':(la
Çabuk
ol,
'
Yolcu kendine gel, kendine... vakit geçti ömür günef kuyuya doruldu.
Bu
iki güncei^^de olsun, kuvvetin varken
"Elinde kalan §u
kadarck tohumu ek
kocaln Hakyoluna sarfet.
de bu iki
anlk müddetten
uî^un bir
ömür bitsin.
Bu aydn çerâ (fitil)
sönmeden kendine gel de fitilini
Ekin flaman tamamen geçmesin agâh (uyank)
ol!
düf^elt,
yan
Yann yaparm
tazele.
deme. Nice
yarnlar geçtt^^ •
Söyle
bakalm
senin neyin var?
Ne
elde ettin?
Deni^ dibinden ne
inciler
getirdin?
^'^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
2, beyit.
1215-1216, 1220-
1226, 1235-1236, 1239 "^"^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
1226, 1235-1236, 1239
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh 1991,
c.
2, beyit.
1215-1216, 1220-
244
Ölüm günü hu duygun kalma^ Can nurun Medarda bu göt^e toprak
Bu hayvan
Âk, ki
dolar.
Me^an
m ki gönlüneyâr olsun?
aydnlatacak nurun var m'?
kalmayncayerine koymak
can
var
için
hâki bir cana sahip misin?^^^
âkl annda sultandr. Fakat bunun asl
ol,
akn
kendisi ol
o sultanlk bakî kalsn.
Âktaki yanmaklk
kendisine verilmi olan
akn
tecellîyât
icâbdr.
Yani senin maln deil, verenin mahdr. Halbuki ben istiyorum senin olsun, yani sen
kaldrldkta,
Ak
yanp
ihsan
Gün
olup o
tecellî
muvakkat
bir
(geçici)
ulesi üstünden
imtiyazdr (ayrcalk) ve senin
etmen
nefsânî ve hayvânî vasflarn yok
Zaman tamam
Ak
olasn.
akn hâli senin hâlin olsun.
hil'ati (kaftan)
içinde
ak
ki
olunca
(lütuf)
tabiî ki
için verilir.
alnr.
olunan kimselere onun kadrini bilmemek ayptr,
hatta yazktr.
Bu ihsandan maksat ne idi? Mauktan baka bir ey görmemek, zaman geHp o hil'at kalkt vakit de hep ayn eyi görmek yani her fiili
her hareketi Allah'tan bilmekti.
Ak hâHnin cünûnu
{seyri
sulukta cokunluk safhas) ve zevki üzerinde
iken ne para, ne mevki, hattâ ne evlât gözünde oluyor. Kibirlerden, kinlerden, yalanlardan, hilelerden eser kalmyor. vakit de böyle
olman lâzm
geHr.
haliyle
babaa braklnca ayn
akn
verdii irfan
stemyor
417
41»
hâli
{ilâhi feyt^
zaman
o
hil'at
alnd
deiiyor, beeriyet
niçin
muhafaza edemiyorsun? Halbuki
ile
srlan
bilme)
sende
görülmek
418
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
O
te
stanbul: Millî
Ken'an
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Rifâî, Sohbetler,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
1991,
c. 2,
beyit.
939-941, 943
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
155-156.
EY insan 245
•
Mümkün
nevi
(çejit)
aça
Onlar
gibidir.
karanlnda
hakikatler, gece
çkaran nasl günein nuru
'ademde Çokluktaki karanlk) olan mâhiyet ve gösterme)
eden de
tecellî
Bu aça çkarma ve ve
eya
sakl duran ise,
zulmet-i
hakikatleri
izhâr
nurudur.
izhâra
ramen, eya ve
hakîkaderi, hâlâ örtülü
gizlidirler.
Bu mânâya
iaret olarak Kur'ân- Kerîm'de:
soyup aldgm\gece, onlara hir
Demek
oluyor
soyulup ahnnca
koyun
etinin,
âyettir...
Onun
ki
gündüz hâlâ
asi
olan gece perdesiz olarak
derisi
"Gündüzü kendisinden
" buyuruluyor.
gecedir.
meydana çkar.
soyulduktan sonra meydana
sûrede gündüzün nuru aslna rücû
(geri
üzerinden gece
çkt
Tpk
gibi.
dönme) eder. Ki o,
Bu
günein
parçasdr
bir
te
gündüzün nuru, eyay zulmetten kurtard
böylece,
hakikatte gizlidir.
aça edilen
çkaran
dilindir;
bunun
gibi,
zihninde tasavvur etdin eyi
ya da kalemin. Hal böyle iken, yine o tasavvur
ey, zihninde sakhdr. lâhî
tecellîyi
(Allah'n kudret
e^ada görünmesi) bundan idrâk (akl erdirme)
kimilerde ve
Sen kendine iledir.
Tpk
Yoksa
asla
halde, yine
ve
sim
eserinin
eyle.
varhk verme. Çünkü senin zuhurun Hakk'n nuru
sen, yine evvelki
Ashna kendi arzunla dön. Ve
madumsun
yani yoksun.
fâniyi (ölümlü)
bakîde (ölümsüî^ yok
et.
Aksi halde, mecburen dönersin. Sonra zahmet de çekersin.
Hâsl, insann bu nurla nurlanmas lâzmdr olmasn. Ve o nur'a —Nur'un
dier nurlar onun batmak
^^''
gibi
smail
gölgesidir.
eyler tasavvur
Hakk
'alâ
daha zulmed
nur, nurlarn nuru- derler.
Ve Hakk'n
(hayâl)
ki bir
edilemez.
zatnda,
Çünkü
domak
ve
"^^^
Bursevî, Ken;^-i Mahfi-Gi^^i Ha^ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlan, 2000,
s.
180-181.
246
Gece karanlnda varlklarn ne görülemezse Hakk'n nuru varlklar da renksiz ve
O
kadar
gizli
renkte, ne ekilde olduklar nasl
etmedikçe, gönüldeki manevî
tecellî
kalmaya mahkûmdur.
gözde nur, hakikatte gönüldeki nurdan meydana
Yüce Tanr gönül,
dertleri, kederleri
gelir.
büe o hikmetle meydana koymutur
ki
bu aclar tadp, hazzn ve evkin nurunu görsün.
saln;
nsan, hastalk olmazsa olmazsa
açlk olmazsa tokluun; zahmet
olmazsa
kötülük
rahatn;
güzelliin; nihayet yokluk olmazsa
varbn
Çünkü sonsuz
kemâlindedir.
kymetini bilmeyecektir. tecellî ettiren
gizliliine mukabil,
vasflarmn
bu yaratlmlar
âleminde, gören göz ve seven gönül için her renk, her
varln
ekil, ilâhî
olmazsa
çirkinlik
iyiliin;
Allah'n gizliliindeki sonsuzluk onu bize
bir
Çünkü
insanda göz nuru hakikatte kalbin nurudur.
ki
k
ve her
baka
uçsuz bucaksz bir aynadaki tecellîsinden
ey deüdir.
Mademki demektir
aydnbn zdd
biz nuru, ki
her
ey
kendi zddyla
malum
olur.
Fakat
zddn zdd
bir
içindir.
yoktur. eriki (ortak) ve benzeri olmayan Allah' tezatiar
bunun
için
mümkün
ki
Allah
bitirir.
doru
bilmek
güne
eder,
ömrünü nur
ki
Allah onun,
ömrünün
günahlar
zulmetiyle
kalbinin
Öyle insan da var
günden
onun üim, îmân ve
yok
yakînini artrarak cehalet gecesinin âyetini
üzerinde geçirip
ile
deildir"^^"
nsanlar arasnda öyle insan vardr
sonuna
Bu o
Hakk'n varl için bu zt düünülemez. Çünkü vücutta Hakk'n nuruna zt
âyân etmesi bu yaratlmlar âlemi
yüzden
olan karanlkla biliyoruz.
kararmasndan meydana gelen gecesinin geceye mahsus aydnlatc âyetini
yok eder de o kimse ömrünü böyle karanlk
geçirir.
Bundan
zulmeti
^^20
Ken'an 157.
ile
Allah'a
kalbi
Rifâî,
snrz.
kararm
Öyle insan da vardr
olup, Allah,
kalbini
içerisinde ki
külliyen
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyat, 2000,
isyan (bütün)
s.
1
56-
EY insan 247
mühürleyecek iken, sonra günahtan tevbe
îmânnn,
ile
amelinin ve
ihlâsmn nuru doar; o nur ve yakn, Allah'n diledii kadar insan karanlktan
kusurlarn
bilmemeleridir.
bilmeyenler,
bunu
Hakk
olur." (Isrâ, 72)
buyurmutur.
Teâlâ:
bir
"Bu dünyada kör olan
âhirette
de kör
kimsenin kalbini ehveti irâde etmekten
onun anlalmas mükil
gözünü muhafaza etmez. Kendi klmazsa, onun basiretini
günah, kendi
de bilmezler, burada cahil olan orada da
âhirette
Hakk Teâlâ
zelîl (hor hakir) edici
Dünyada iken ayp ve kusurlarn
cahil olur. Zira
temizlemezse,
o
kurtarr'*^^
Gaflet ehli için en büyük ve en
Hakikatte,
artar,
(seî^j)
Si^yer altndaki madeni altn
(güç)
iradesini, bir
yönlerinden bataki
kimsenin kalbinde var
mâsivâdan (dünya
haline getiren
ilgileri)
korumaz'^^'^
hirjld^, güne§e
tapyorsunuz^.
Oyld^yaratanayü\ tutun! Deeriyüce Günej,
olan cann-:^ hor hakir ederek gökteki güneye tapyorsunuz^
Tann
aptallktr
hu.
emriyle hiz^m a^pmiî(dr, çileri pifrir.
(Ona Tann demek
Artk
ona
Tann
dersen
§irk olur)
Günej tutulunca ne yaparsn? Ondaki karalty nasl giderirsin? Nihayet, yine (ac\ içinde) gider, yine
Gece
Tann kapsna yüz^ urup Ya Kabbi
o
karalty
ona nurunu ver demez^ misin?
yans
seni
öldürmeye kalk§salar
alayp yalvaracan, yahut aman
dileyeceim günej nerede?
Hâdiselerin
çou da
hep geceleyin
olur.
Halbuki geceleyin taptn tann
oysa
ortadayoktur.
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyat, '*22
Hucvirî,
s.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
24-25.
Ke{fu'l-mahcüb
Dergah Yaynlar,
s.
Hakikat
259-260.
Bilgisi,
Süleyman
Uluda
(haz.),
stanbul:
248
Tann'ja gönül doruluuyla
eilirsen yldiî(lardan kurtulur,
Tannya mahrem
olursun
Mahrem
oldun
güne^ görürsün
Onun
mu
sana aiî^
açar,
srlan
söylerim.
Bu
suretle gece
yans
bir
sen.
tem!^ ruhtan ha§ka
dousu yok. Domasnda da geceyle gündüî^farh
olamaf^
Gündü^ onun doduu flamana
derler.
dodu, parlad
Geceleyin
m ortada
gece
kalmaf^
Bu görünen günej,
o
güneyin önünde adetâ güneye kar§ :^rre nasl görünürse
öyle görünür.
Alemi aydnlatan, parlatan bu güneyin gö^ü,
o güneji görünce
kamapr, ^a§mr
kalr.
Arpn
nuruna, arjin o sonsu\ ve hadsiî^ ijina
karp bu güneji
bir t^erre gibi
görürsün.
Gö\e Tann'dan
bir kuvvet gelince î^âhiri güneji hor ve yoksul görür,
baya
bulursun.
Tann
öyle bir
kimyagerdir ki onun bir
Öyle görünmedik bir iksiri vardr ki
tesiriyle
duman yldu^ haline gelmitir.
karanl günej haline getirmitir.
Bir acaip sanatkârdr kibir sanatyla ^hale bu kadar hassa vermitir.
Artk •
sen öbür canyld^lanm
Güne§i brak da
Bu suretle
^'^^
dirilik
f^erre
ol
Mumluk dâvasna kalklma pervane
sultanln
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
da buna kyas et
bulur, kullukta giî(li olan
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
oL
padiahl
bulursun
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 4, beyit. 576-594
1991,
EY insan 249
Alemde
çaklm nallar görür,
tersine
Boa^na
ipler
taklm,
kendisi
halk güruhu (topluluk), ona
•
Mile
et de en
aja
i§te
kul ol
bir
esirlere
padiah ad
daraaamn
padiah
verildiini duyarsn.
tac olmutur da kalabalk bir ^'^
derler
En a§a
kul
bir
ol,
aalkla yürü
de efendi
kesil!
a^n büî^me,
Pervane gibi ate^e atl, o ateji kesene doldurup
Gücü •
kuvveti
Ad, san
brak alamaya girij. durann
için cilvelenip
her§eyden kurtul!
A yoksul alaya aanrf^^ sonucundan
gayreti,
ve faydasndan habersi^
bir halde halk, hayrla, jerle avlamaktr.
Doduun günden Bu
beri i^in bu. Sevgi
tumayla adam avlar durursun.
avlamaktan, bu kalabalktan, bu ballk sevdasndan
bir jey ördün,
buyütüden
Ömrünün çou
geçti
el çek.
Hiç
bunlarla
mi?
bir §ey elde ettin
gün ak§ama yaklajt.
Sen
hâlâ
adam avlamaya
koyulmusun. Gece gelir çatar tutmanda bir av
badan ba^ka
u
bir §ey
bile
yok
sana bir baj arsndan, bir
Çünkü
sen hapse düktün,
deil
halde sen kendini avladn demektir.
erinemedin,
Tu't^ak,
mahrum kaldn.
Hiç âlemde bi^m gibi kendi kendini avlayan
^24
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
425
stanbul: Milli
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
maksada
ahmak daha
var
m?
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 5, bept. 412-416
1991,
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
bir
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 5, beyit. 471, 473-474
1991,
250
A.vlamaya deen
§ey
ancak a§ktr. Fakat
o
da
tu':^na dü^er mi
öyle herkesin
hiç'?
Meer ki sen gelesin tumana gidip
de ona av olasn.
Meer ki sen
tuî^at
hrakasn da onun
düjesin
-38Güne,
kendisi için belirlenen yerde akar (döner).
te bu, azîz ve alîm olan Allah'n takdiridir. *'Ve'-emsü
tecrî
U müstekarrin lehâ zâlike
takdîrü 7- 'azîzi'l- 'alîm "
* Günej
de bir delildir ki kendiyolunda jeyi bilen
Günej, kendisi
akp gidiyor Ijte
A.llah'n takdiridir (Elmahl
için belirlenen yerde
Allah hn
akar
(döner).
bu çok güçlü
Hamdi çte
ve her
Ya':(ir)
bu, a^if^ ve alîm olan
takdiridir. (Diyanet)
'V^e bu, Allah'a göre t^or bir çey deildir" (Fâtr, 17)
Güne
saatte
verilen
bir
etmektedir.
700000 km'den daha büyük yörünge
boyunca
ettii de
'^-^
ekseni etrafnda,
Güne
doru
ad
hareket
hem Güne'in
sistemiyle beraber hareket
unutulmamaldr
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
hzla Solar Apex
Vega Yldz'na
Dünya'nn hem kendi
etrafnda dönerken, ayn zamanda
bir
stanbul: Millî
405-407, 409-410
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
5,
bept. 395-396, 400-402,
EY insan 251
Güne
her sabah
doular
domakta, her akam batmaktadr. Fakat tüm bu
ve batlar her seferinde Evren'in ayr bir noktasnda
gerçeklemektedir. Dünya, Evren'de hiç bir zaman ayn noktadan bir
daha geçmeden hareket eden
yapmaktadr •
bir
Güne'in etrafnda yolculuk
"
Dördüncü Semâ: Buras övülmeye çok lâyk bir cevherdir, çiçek rengidir, nurlu günein semasdr Buras feleklerin kutbudur Allah Teâlâ bu semây kalbe bal nurdan yaratt. Orada günei, mevcûd için kalb menzilesinde (derece, mertebe, rütbe) yaratt. Mevcudun îman onunladr. Mevcudun güzellii ondandr. Yldzlar, nurlarn ondan alrlar. Mertebelerde, nurlar onunla yükselir. Allah Teâlâ, güne itibar
bu yldz, kalbe benzetilen bu
edilen
mazhar kld.
Pâk,
tecellîgâh eyledi.
âir mahlûkat
makamlar için,
bu
ile
mukaddes
Güne, anâsra
için bir
için bir asi
olan
ulûhiyetin
çeitli
vasflarna
(elementler, ate^-hava-su-toprak)
asldr. Aynen, Allah ism-i
olduu
gibi.
drîs
(as.)
makamna koyulmutur.
nefs
mertebesi
nezih,
felekte,
celâli,
sair
bal yüce
kalbi hakikati bildii
Rabbiye
(terbiye
eden)
de bakalarndan ayrlmtr.
Yüce Hakk Teâlâ bu semây, nurlarn galip yeri ve srlarn madeni küd. srafil isimli anl melek, bu semâdaki meleklerin hâkimidir. Ki o, üstünlük sahibi günein rûhâniyetidir. Düük bir eyin vücutta yükselmesi, kabzn ve bastn bir hâdise olmas, ancak bu melein tasarrufu ile olur ki, Hakk Teâlâ onu, bu felein kayna eylemitir. Heybet yönüyle de; meleklerin en azametlisidir. Vüs'at (genilik, bolluk, güç) itibariyle en büyüüdür. Himmet yönüyle en güçlüsüdür. Sidre-i
müntehâ'dan, yerin nirengi noktasna (dier noktalarla
mesafeleri
ölçülmü jer) kadar hepsi ona verilmitir yani
tasarruf eyler. Öyle tasarruf eyler
ki;
düüünde
olan
tümünde
ve erifinde
(erefli),
tümden o tasarruf eder. Minberi kürsî'nin yanndadr. Günee bal bu felein dahi ashdr. Âlemi; semâlardr, yerdir. Akl ve his yolu onlarda bilinen ne varsa hepsidir. Allah Teâlâ felekin
"^^
(semâ) çevresini;
17.029 sene,
altm
günee
nisbet edilen
günlük mesafeli yol
Kur'ân Aratrmalar Grubu, Kur'ân Hiç Tükenmeyen Mud^e, stanbul: stanbul
Yaynevi, 2002,
s.
84.
252
Bu
eylemitir.
mesafeyi
365 ve dörtte
felekiyse,
makamdr
Idrîs
ki
makamlarndan
dört
yirmi bir
Büyük Buras o
alr.
alr.
Muhammed
Buras;
makamdr. Görmez misin
bir
saatte
gün ve üç dakika da
oradadr.
(a.s.)
mutedil
(s.a.s.)
Mîrâc gecesinde
ki;
dördüncü semâya ulat zaman, onu da brakt; daha ötelere yükseldi. Peygamber (s.a.s.) Efendimizin, drîs'e nisbet edilen bu makama ulamas, merbûbiyet (kulluk) mertebesi ile, bu yüce
makamda
tahkike
erdiinin
{hakikat)
peygamberlerin çou, bu
Temkin
ahididir.
yerli felekin dairesine dâhildir.
ehli
Meselâ:
Isâ,
Süleyman, Dâvûd, Idrîs, Cercis ve daha bir çok himmeti bol nebiler bunlarn hepsi bu izhâr menzile konmulardr, bu yüce makamn sâkinidirler"^^^
Ruh günei de kendine nihâyetinde
seyrinin
has bir istikrarda cereyan eder ki ruh
Hakk makamdr.
müstekarri
u
keyfiyet
hereyi Hazret-i Ahâdiyetine vâsl olmaktan menedici, kahr ve ifna ()iok
her
etme) ile
eye
galip olan
(El-Alm) her eyi seyredicinin
haddi kemâlini ve seyrinin nihayetini •
bilici
olan Zât'n
takdiridir"*^'
Alîm: Malumatn cümlesini bilen manasnadr. Alim, (alm, allâm) ki,
eklinde
tecellî eder.
Ulemâ da üç ksmdr.
ilmi zatîdir, ikincisi âlimdir
üçüncüsü
lm-i
ki,
âlim,
Birincisi alimdir
ilmi mevhîbîdir (ihsan olunmu).,
ilm-i mükteseptir (ka^^amlmij).
zatî ile
âUm
olan ancak Allah'tr.
Cenâb- Hakkk'n tâHm
ettii ilimdir.
mükteseb
çalma
de, insanlarn
lmi vehbî
(H^r
(a.s.)
(Allah
'm ilmi
vergisi),
gibi).
ve gayretieriyle meakkatie
lm-i
(^orluk)
tahsil ettikleri ilimdir.
Cenâb- Hakk mevcuda Bundandr ki ehluUahm ehlullaha
ilmi
ilâhîyenin
zâti
(ilâhi
tecellî
biri
dierinden efdal
cihetinden
isimler)
'*28
tecellî
hakikatine
Bazlarnn sfât- manevîsinde tecellî
ederse ona bilmedii ilmi öretir.
eder.
vâkf
(üstün) oluyor.
Bazlarna
olmakla
Baz
esma-i
tecellî
eder.
binlerce ilme vukufla (bilme, örenme)
eder"
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
însan- Kâmil, çev. Se}yid Hüseyin Fevzî
c. 2, s.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: c. 3, s.
13.
Paa,
332. Te'vilât-Kâ^âniyje, çev. Ali
Kadolu Matbaas,
1988,
EY insan 253
El-Alim: Hakk'n ulûhiyetini ve Zât'n
bu kiide
hâl zuhur etmez,
onun
müahede
Tenvir
(aydnlatma):
temayüz
(üstün olma) etmilerdir.
nsanlar
ilimle
lim
dier
Ehlullahm
süflidir.
mahlûkat
ile ilgili
ilimleri kefidir. Bir
Alem-i ehâdete
(ahitlik) ait ilimler
zaman nur-u
ilmi
ait
kendine has
ilimler
tecellîyat
ile
ile
zuhur
zuhur eder. Hiç
ki,
nur
bir
(gramer), rivayet
uhûd
ederken, irfan ehlinin ilmi nur-u
ile
bir
ile
zuhur eder.
ve kraade zuhur
zuhur eder. Bu
Bu
"ilm-i ledün" dahî denir.
olduundan dolay buna "Huzur
ilim huzurla
çahma, kraat (okuma) ve rivâyede (hikâye husul (çkma) bulduundan buna da "ilm-i husûsî" denir. (velî,
evliyâfm
ilmi,
ilim bir
hâsl
ilmi"de denir.
ilmi
Ehlullah
taalluk
nur-u basarla (göm/e) zuhur eder.
de basiret nuru
okumakla, kavâidle
nevî vehbî ilimdir
Medrese
i^ler)
basar, nur-u basîredn ilmini bilmez.
Alem-i ceberûta
Medrese
ait ilimler
baya
kimsede, zemin ve
zamana göre ve maksadara göre muhtelif nur ederse, o kimse ilme vâkf olur.
Alem-i melekûta
arasnda
ulviyata (manevî yükseklikler)
taalluk (iliki) ederse ulvî, süfliyâta (dünya
ederse
ettirdii kimse;
hâli bilgidir^^^'
edilen
sö^
Cenâb- Hakk bu ki, bu ilim kerâmâtn (mucibe) ettii (kapand) hakikat ilminde
ilm-i
huzûrîdir.
derecede bir velîye bilmediini öretir
en yücesidir.
Bu
her nimeti iktisap
bulmakla dierleri arasnda efdal
olur.
Bundan dolay Muhiddin
Arabi'ye de ilmi dolaysyla son verilmitir."*^'
A2îz:
Koruduunu
esirgeyen.
Allah Aziz
(i^^etli,
sevgili)
ismini
kullarndan birine verdii vakit, Hak, Muizz yani Azîz klc ismiyle adlanan kimse de Azîz adyla anlr. hâle göre, Müntakim:
u
intikam abc ve Muazzib: azap verici isimlerinin intikam ve azaptan kast ettii
•^0
^3'
eyden koruduu
kimseyi esirgemi olur.
Abdürrezzak Kââni, Tasavvuf Sö-/üü, stanbul, 2004 s. 363
M. Kemâl Pilavolu, Büyük
çev.
Ekrem
432
Demirli,
Velî Muhyiddîn-i Arabi Hasretleri,
Muhyiddîn bnü'l- Arabi, Fusûsu'l-hikem, stanbul Kitapevi, 1981, s. 134.
çev.
s.
z
Yayncbk
176.
M. Nuri Gençosman, stanbul:
254
Müstekarr:
Güne
kendisi için takdir ve tahsis edilmi ve istikrar sebebiyle,
kanun
yani sabit bir karar, düzenli bir
babo,
ile
cereyan eder. Hesapsz,
kör bir tesadüfle deil.
meydana
Bir istikrar için, yani kendi âleminde bir karar ve ölçü
getirmek hikmet ve gayesiyle yahut sonunda bir sükûnete erip
durmak
cereyan eden,
için
sm-i zaman olduuna göre kendine mahsus bir istikrar zaman için, yani duraca vakte, belirli bir zamana kadar cereyan eden.
smi mekan olduuna mahsus, yani yerinde
özgü
kendine
göre,
bir
istikrar
sabit olarak cereyan eder, kendi
yerine
ekseninde
döner yahut kendisinin karargâh olan âlemin menfaatleri cereyan eder.
Bu mânâda
Kendisi için bir •
Hiç
istikrar
bir ressam var
Hiç
bir testici
yapmak Hiç
vatana hizmet için bir tevik de vardr:
noktasna
mdr ki yapt
yaln^ resimyapmak
için
doru gitmektedir"^^^^
resmi hiç bir menfaat ümidi gözetmeden
için yapsn!
yoktur ki
içine
konmasn düünmeden
su
testisini
srf
testi
için yapsn!
bir hattatyoktur ki ö^ene bebene
güzelliini göstermek için yadsn da
Görünen
yand ya^ yalniî(ja^sn, yadsnn
okunmak
için yakmasn!
gayb (görünmeyen) alemindeki
suret,
surete delâlet eder, o
da bajka
birgayb suretinden vücut bulmutur •
Müstekarr birlikte
"^^^
karargâh
mânâsna
c. 6, s.
2887
mekân olmakla
Di/i,
Bu
stanbul: Feza Gazetecilik,
416.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
ism-i
mihveri etrafndaki hareketi de murat olunmutur.
Elmalb M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran 1992,
^^"^
kelimesi
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
4, beyit.
2881, 2884, 2886,
EY insan 255
günein
suretle
Azîmü'-ân Allah
ar
asln
hareketinin
defa
ilk
meydana koyan Kur'ân-
olmutur."^^^
yaratt ve oray kullarnn kalbine bir yönelme yeri haline
getirdi ve oray bir mahal eyledi
oras ne Zât'na
ki:
Eller oraya
doru uzanr ama
ne de sfatna bir cinas (ben^i). Belki
bir mahaldir
"Rahman istiva etti" âyeti kerîmesine baklarak bir hüküm verilebilir ama dikkat gerek. Rahman Allah Teâlâ'nn bir ismidir. stiva ise onun naati ve sfatdr. Halbuki onun naati ve sfat Zât' ile kâimdir. Ar 'a gelince; O'nun yaratt mahlûk eylerden biridir. O'na bitimi deildir. Hatta demesi bile yoktur. O'na yüklenmi olamaz kald ki böyle bir eye ihtiyac da yoktur. de
Kalp de Ar menzilesindedir. Onun ar semâdadr ki yeri bellidir. Ama öbürü yeryüzünde bir mesken haline getirilmitir Kalplerin ar semâdaki arlardan çok daha faziletlidir. Çünkü semâdaki ar bir
eyi
içine alamaz.
Her hangi
de sahip deildir.
bir idrake
Hak ona
her zaman
semâdan keremini
Ama
kalbi beni
ald"
Nasl güne vermez
bu kalp olan ar,
Onda
nazar eder.
indirir.
u
ke^ yerim
hakikat
bu eya artk
(aj)
geceleri
insana rehavet verir gittikçe
ardnda varlklar gölgeleir,
ki
Ona dile
A.ma mü'min kulumun
hakikatte,
Allah
da gönül Allah akyla
de artk görünmez
çalt
uyumak
arlaan
silinir
için
olur.
Göz o
eyay görmez
olur.
dinlenen masallar gibi
ve kapanan göz kapaklar
ve kaybolur.
varhndan kopup, ondan uzak düen
kimsedir. Vatanlarndan ayr
436
de.
ki
görünmez veya aydnlk
doup
günei
zamana kadar akd vastasyla idrâke
Garip,
gösterir.
bu mânây pek güzel
doduu zaman artk ayn
olursa,
bile
eydir
^^^
aydnlanrsa akl denen kamer
Görse
öyle bir
tecellisini
hadîs-i kudsi,
"Beni semâlarm almad,
getirir.
eyin hâmili de deildir. Kald
bir
düüp yabanc
illerde
bedbaht dolaan
M. Kemâl Pilavolu, Büyük l^eli Muhyiddîn-i Arabi Ha^^etleri, s. 61. Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün insan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 66-67.
256 garipler gibi, yegâne hakîki vatan olan Allah
ruhlar da
Güne
bu
gariplii az veya çok hissederler.
de böyle bir
Uçsuz bucaksz fezada dolar
gariptir.
Baki olan ve gurubu olmayan tek
günei Hakk'n sfatlardr; onun tecelli ettii "ermi insan" dr.
Güne
dümü
diyarndan ayr
güne
gezer.
can güneidir. Can
ise
Hakk'n kendisinde
tecellisidir;
her ne kadar görünüte benzersiz gibiyse de, nakkalar
onun
resmini yapmaya muvaffak olmulardr. Fakat can güneinin resmi
yaplamaz. Aslnda o kâinata
doduu halde belki de göz kamatrc
aydnlndan, onu görmek, onu çizmek mümkün deildir. Can günei, Allah'tr, onun tecellisidir, hakîkat- Muhammediyye denilen sr veya hakikat Hakîkat-i
Adem
odur.'^^^
Muhammediye
Peygamber Efendimizin
kuatan makama
dodu arif ki,
ve o
velî
mânâ güneidir
ezelden ebede bir
dousundan
vücûdu
peygamberin
latîf
geldi.
doup
vücûdunda kemâl buldu ve her
Ondan
vâris
hasiyettir (keyfiyet).
vârisi oldu. Bir
mertebesinde olan kâmili görse, derhal
bu güne ve bu mânâ ve bu Lâkin bir
yeri
sonra her velînin vücûdundan
de kendi asrnda Hz. Peygamber'in
o asrda tam
ki,
sonunda
hasiyet
baka
örtü
bilir
hemen ayn mânâdr, ayn ile cilve klm ve baka bir
vücuttan görünmütür.
Peygamberin
vârisi
aksettiren ve gruba (demet) halinde
n
olan kâmil insan ite bu ruh güneinin nurunu
dek
derece derece yayan bir nur huzmesi
dünyaya Hakîkat-i
Etrafndaki gezegenler
ile
Muhammedi
güne manzumesi
ile
görünmektedir.
(diî
can âleminin
sembolü deil mi? Gerçekten gönlü diri olan kimsenin can semâs muhabbede aydnlamnca orada nice dünyalarn seyrettikleri hayretie görünür. Çünkü Allah'n isim ve sfatlar ile Zât'na mazhar olan erin (er ki§i), Hak mülkü ile mülk sahibi olduu kolayca anlalr"^^^
4^^
Ken'an
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
28-
29. •^^s
Mekûre
Sargut, Gönülden Göniile, stanbul:
Kubbealt Neriyat, 1994,
s.
164.
EY insan 257 •
Ulvî âlemin zahirdeki misâli,
yerletirmitir
Tpk
semâya
cesed onunla
semâ
onunla, yer ehlini
ki
âlemidir. Allah, oraya bir
aydnla
güne
kavuturur.
koyduu güne gibi, bu cesede de ruh koydu ki bu yolunu bulsun. Ölüm sonunda kaybolup gidecek olsa,
cesed tümden karanla gömülür"^^^
ey veriniz, ihtiyâcm var; ya kendi cübbeni, ya elbiseni veya mahn ver." diyor. O elbiseyi, cübbeyi ne yapsn? Senin elbiseni, güne scaklnn sana erimesi için istiyor. Kur'ân Bu
nebi:
"Bana
da: Siz Allah'a gibi,
senin
bir
gönül
holuu
bir
ile
yükünü hafifletmeyi arzu
istemiyor,
borç veriniz" bu}Tarulduu
ediyor. Sadece
çünkü sana bunlardan baka daha
vermitir; meselâ ilim,
fikir
ve
görü
mal ve cübbe
bir
çok eyler
gibi.
Görüünü, akln, fikrini bana sarf et! Sen bu mal, zenginlii, benim vermi olduum bu âletierle elde etmedin mi sanki? Böylece o, hem kularndan hem de mzandan sadaka Bununla demek
ister ki:
istiyor.
Günein önünde
soyunabilirsen, daha
iyi;
çünkü o güne insan
karartmaz, hatta beyazlatr; hiç olmazsa elbiseni hafiflet de
onun
zevkini duyasn. Bir müddetten beri ekiye akstn, bari tatby da 1
•
deneyver.
440
"Gök, yer ve onlarn arasndakileri
*^^
bo yere yaratmadk"
(Sâd, 27)
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün nsan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul: Bahar Yaynlan, 2000, s. 66. ^^ Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Ffh, çev. Meliha Ülker Anbarcolu, stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990, s. 334.
258
-39Ay için de birtakm ettik.
Nihayet
o,
menziller (yörüngeler) tayin
eri hurma dal
da
gibi (hilâl) olur
geri döner.
'^Ve'l-kamera kaddernâhü menâzile hattâ âde ke V- 'urcûni'l-kadîm "
* Ay'a gelince, ona
men-^ller tayin
gibi (yay haline)
Ay için de
kalb kamerinin
(ümit).,
(hilâl) olur
(ay)
hurma salkmnn çöpü
'Nihayet o eski
birtakm mem^ller (yörüngeler) dal gibi
Ve
ettik.
dönmütür (Elmalk Hamdi Ya^r) tayin ettik.
da geri
Nihayet
o,
eri hurma
döner. (Diyanet)
seyrinde mahalli seyrini, havf (korku), recâ
makamat
sabr, ükür, tevekkül (Allah'a güvenmek)., rzâ vesâir
Ta ki sr ve ruh makamnda fenas kurumu ve yay gibi erilmi eski bir hurma (yokluu) zamannda salkmnn çöpü gibi avdet (dönüj) eyledi. Kalb kameri (ay), ruhta
gibi menzillerini takdir eyledik.
fenâsmn tamamndan evvel ruh tarafna gelen yüzünün ziyâland (pk) ve srra dahil nefis
dal)
olmasmn kurbu
ve kuvvetierinin hicab
kadîm
gibi
olmutur. Kalb kamerinin bedir olmas, ancak sr
makamnn karsnda, Ay,
güne
(örtü)
(yaknlk) ve nûriyetinden dolay sebebiyle urcûn (kurumuj hurma
sâdr
(kalp,
gibi istikrarl bir
göüs) mevziinde olur
ekilde
akp
gitmez.
Ona
bir
takm
konaklar ve her konaklamaya göre bir ölçü tayin etmiizdir.
Gezegendir, her gün bir konak yerine
gelir,
her
konaa
göre bir
ekilde görünür. Araplara göre ayn konaklar:
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî, Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara:
Rza
c. 3, s.
13.
Te'vüât-Kâânijye, çev. Ali
Kadolu
Matbaas, 1988,
EY insan 259
ertan, Butayn, Süre\yâ, Debrân, Hek'a, Hen'a,
Zira',
Cebhe, Zübre, Sarfe, Avva, Simâk, Gafir, Zübânâ,
Neâim, Belde, Sa'dü'z-Zâbih,
Iklîl,
Nesre, Tarf Kalb, evle,
Sa'dü'1-Bülâ, Sâ'dü's-Süud, Sa'dü'l-
Ahbiye, Fer'u'd-Delvil, Muahhar, Reâ...
Bunlardan her gece arta sonra
da
bir
eksile eksile
i)ice incelir, kavislenir.
Urcûn:
konaa konar
Özellikle
da gelecee kadar nuru arta
son konakta -
ki
kavuumdan
Nihayet dönüp eski urcûn gibi olana kadar.
hurma salkmnn
dip çöpü ki eskisi yani geçen
seneninki daha ince, daha eri, daha renkli olur.
artc
öncedir-
bir güzelliktedir.
Zannedildii
Bu benzetme, çok
gibi hilâlin ilk
ve son eklini
göstermekle kalmyor, ay 'in o konaklarda giderken dünya etrafndan bir
•
ayda kat ettii yörüngenin bir hattm da göstermi
Söz konusu olan ay ve dier hareketli yldzlardr. Onlar, bu menzillerde konaklarlar.
meydana
hareket
Bu
gelir.
seyir
eder ve
esnasnda
Böylece
varlklar ise,
Çünkü bu gezegen
ve çarplmlardr. Dört
çarpmdam
ve her eyi bilenin bir felekde yüzer" •
oluyor'^'^'^
meydana getirmek
unsurlar âleminde
yldzlar, dört
doann çarpld
yirmi sekiz menzilleri
takdiridir.
oluan
için fuller
doada snrldr
menziller
ise, yedidir.
meydana çkar." bu Azz
Nitekim Allah öyle buyurur: "Hepsi
'^^^
Ay, Dünya etrafnda kvrlan, sarlan bir yörüngede hareket eder.
Dünya'nn güne etrafndaki dolam gerçekleirken Ay da Dünya'nn etrafnda bazen önünde, bazen arkasnda olmak üzere sarmal bir yol
kvrm kvrm
izler
dönerek yol alan
kvrlan ve bükülen
•^'^^
bir
yörüngeye sahip
c. 8, s.
Tpk
Dili,
stanbul: Feza Gazetecilik,
417.
Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, Fütuhât- Mekkiye, Litera
olur.
bir dal gibi.
Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân 1992,
•*'*^
Böylece Ay, Dünya'nn yörüngesi boyunca
Yaynclk, 2006,
c. 2, s.
413.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
.
260
Ay, bir uyduya göre oldukça büyük hacmi ve ayarlanm uzaklyla
Dünya'mzn
dönme
gezegenimizin
yaam
merkezini
sabitletirmektedir.
için elverili iklim
korumasn salamaktadr. Baz
koullarn
Bu
milyarlarca
da
yldr
Ay'n çekim gücü sayesinde Dünya'nn merkez çekirdeinin sv konumunu koruduunu söylemektedir. Bu da gezegenimizin manyetik alanm bilim adamlar,
Ay okyanuslar kendine doru çekerek, yavalatm ve bugünkü ekline getirmitir.
güvence altna almaktadr.
Dünya'nn dönü Allah, Evren'de
hzm
kulland matematie "kader"
kelimesiyle dikkat
konulmasm, Ay'n Dünya'ya Dünya ile karlkl
çekmitir. "Kader" kelimesi Arapçada ölçüyü, ölçü yani
matematiksel
düzenlemeyi
ifade
eder.
dönü hzna.
uzaklndan,
küdesinden,
çekimlerinden,
Güne'e kar konumu ve
çekimlerine kadar her
ey
matematiksel olarak ince bir ekilde hesaplanmtr'*^'^ •
Allah'n "Ay
için menziller tayin ettik" diye isimlendirdii menziller
yirmi sekiz menzildir. Bir
baka
sonuncuya varncaya kadar,
bir
dönüe balar "Örenmeniz
için" yani
ifâdeyle ay, seyrinde her gece
menzilde konaklar, sonra yeni bir
ayn ve günein menzillerde hareket etmesiyle senelerin saym ve hesabm örenmeniz için. Allah her eyi bizim için ayrntlandrmtr Sonra bu menzillere bu melekleri yerletirmitir. Onlar, uzak felekteki valilerin (on iki hurcun yönetici melekleri)
^^ Kur'ân '^^
terifatçlardr
Aratrmalar Gurubu,
Kur'ân
Hiç
Tükenmeyen
Mud-:e,
stanbul:
stanbul Yaynevi, 2002, s. 88-91 Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fütuhât- Mekkiye, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Litera Ya>anclk, 2006,
c. 2, s.
394.
EY insan 261
•
Allah Teâlâ Kamer'i
onun
Hayy
(ay)
Ayn
medar
görünen)
cesedin
semâsn
kld
ruhun
(hayâl)
ve
Sonra,
varln mehudun (gö^le
yerin idaresine vazifeli kld.
ayet Yüce Hakk
gibi...
yaratmam
hakikatinden
varbn
yeryüzünde hiç bir canlnn (canstî(lar)
mazhar kld. ki
da odur.
(yörüngesi)
idarecisi
mevhumun
ekilde
bab yldz,
Sonra, kamere
isminin
semâsnda devreye koydu
felekini (semâ) burçlar
hayat oradadr.
(diri)
mahalli olurdu.
Ve bu
Aynen ruhu dünya
Teâlâ,
olsayd;
hikmet,
Oras cemâdât
gerektirmezdi...
iler bittikten sonra da; Allah,
bal
Adem'i, bu dünya semâsna yerletirdi. Çünkü Adem, dünyaya âlemin ruhudur rahmeti
de...
hayatna
bab
sürece âlem olur...
ki
Hakk'n âleme nazar Adem'ledir, keza âleme
Daha
sonra
da yaratt
olarak hayat verdi...
devam
Her eyi
eder.
birbirine karr...
olduu ve
cesedin harap
Oradan
nsan
o mevcudata, Adem'in nevi orada hayat
intikal edip gidince,
Aynen Ruh'un ayrlmas sonunda
her eyinin birbirine
kart
gibi.."^"*^
Tadm yükü nereye koyacam bibrim. Bana o yükü en iki
büyüü
br veHye
yol göstericim de
gibi
ilâhi
Halbuki
ay,
hikmetieri
hâl
lâhî srlar onlarn gönlüne göz
u demek
verseler,
dibyle
gurbette yol kaybedenlere
söyleyip yol gösterse, yollarm
olurdu.
nura tam bir ayna
günetir'*'^''
ve gönül kamatran nurlar habnde dolar. erdikleri
Bu
brakabibrim. Hulâsa, ben, gökteki ay gibiyim,
O vebler ki nurlarm Hak'tan abrlar. susar,
nebilerin
hidâyet nuru ve hilâfet emanetidir.
büyük kymeti ancak kendim
olabilecek
•
Yüküm
yükledi.
yaad
âlem de helak
söylemeyi
k saçt
armlar
ki vebler, söyleseler,
dünyada yolunu kaybedenler
Ve tpk
için
gökteki ay gibi tercih
ederler.
kadar, söz de
bu ne büyük nimet
srlar ve hakikatleri haber
elbet azabrd.
kar
Kur'an- Kerîm'in Ahzâb sûresinde Hazreti Muhammed'e
gelen türlü hiziplerden, kâfirlerden ve münafklardan bahsolunur:
'^^
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar, ^^'^
Ken'an 565.
Rifâî,
Iman-
c. 2, s.
Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî
Paa,
317-318.
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyat, 2000,
s.
564-
262
"Ey Peygamber!
Allah'tan sakn! nkarclara ve
Sana Rabbinden vahiy olunana
(yine
Allah'a)
çaran
iki
Ey Peygamber,
uyandrc
müjdeci ve
üstüne) ahit,
uy!
yüzlülere uyma! biz seni (insanlar
gönderdik. Seni Allah'n izniyle
ve (insanlar) nurlandran bir
k
gönderdik"
buyurulur.
Ey Allah'n rahmet kaps! Açk râhnda
yol gösterirsin. Tarikat
nurun v^Uah'n
açlm
nurunu
etmez;
maneviyat âleminden ne
bir
ilim ehline
irfan ehline rehber olursun. Senin
birlii âlemine
yardm
olmaz;
Sen eriat yolunda
dur!
bir penceredir.
bir
ruhlarmza
bizim
gizlersen,
kap, ne
Sen vâsta
manzara ne de
bir
pencere
açlabiür^'
Ruh-
ilâhî
ay, ten gecesinden
baka
ldamaz
yerde
ve bu beden
Eer
âleminden gayr yerde kimse onunla ainalk edemez.
âinâhk etmek bulabilirsin
Madem
istersen,
Âb-
bu imkân
âb- hayat bulunduu
ki
gecesinin
ten
hayat öyle bir sudur ki
onu
onunla
halvetinde
içen ölmez denir.
vakit insan için bir ebedi hayat
vardr, ite o ebedi hayat ölüm demektir. Nefsinden ölenin ebedi
kavumas
hayata
bulunur.
Ten,
tabiidir.
yani
cisim
O
âb- hayat topraktan
ise,
bu
ten zulmetinde
sebebiyle kesafet ve zulmet demektir. Fakat ruh nurdur.
emrinden, ruhundandr.
O
ruh
ile
alâka
kurmak
Bu ten zulmetinin Hakk'n halvetgâhdr.
ten zulmetinde bulursun.
Onun
eyh
için kalb,
Evhâdeddin Hazretieri'nin
üzerine
ems-i
olmasayd,
eyh
Tebrîzî
olmas
meydana gelmi istersen,
halveti
Hakk'n onu bu
de kalbdir.
"Ay leende görüyorum" "Eer boynunda
demesi
Hazretleri
çban
bam kaldrr semâda görürdün" buyurmulardr.
Evhâdeddin'in "A}T leende görüyorum demesinden maksat;
Hakk'
güzellerde görüyorum"demektir. Hz.
ems'in ay semâda
görürdün, buyurmalarndan maksat da, sâde suret güzellerinde deil, her yerde görürdün demektir. Güzel
•^^
Ken'an
Rifâî,
sevilir,
çünkü ondan Hakk'n
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
566.
^9 Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
651-652.
s.
555-
EY insan 263
nuru zuhur etmidr. Fakat
güzelden bu
bir
meselâ bir devenin gözünde de ayn •
Allah,
doruyu da
tecellîyi
eriyi de senin istidat
tecellîyi
seyrettiin gibi,
görmen
icap
(kabiliyet)
eder."^^^
ve talebine göre
verir.
Zahirde
insanlarm kalplerinde olan zihnî tasavvurlarn,
(görünüp)
naklarn,
nurlarn ve ruhî prltlarn hepsi o vahdet
aklî
hazinesinin veyahut ehlullahn
hakikat •
Bil ki
Ne
(velî)
bâtnndan doup
ayn Güne'e doru ne
artar,
doru
olan bir yüzü vardr
devri dolaysyla insanlara eksik gösterir.
yüzünün eksik görünmesi, Güne'i zarar vermez.
O
eden
^'^^
yüzü vardr. Bu yüz daima tamdr.
bir
Bir de halka
eksilir.
bu yüzünü,
(birlik)
tecellî
aymn, herkesin istidadna göre akseden nurlardr.
fikrî
takib
eden yüzünün
doru
halde senin de Hakk'a
Ay
ki
Ama
bu
tamlna
Hak nazargâh
olan
(baklan yer) olan kalb yüzün, imânla, yakinle ve O'na güzel zan
beslemekle tam olsun. eksiklii, gizli
(iç)
tarafnda
Ekrem'in -Bize
(s.a.s.)
öüt ver,
tamhna
yüzünün
Ömer
hikâye uygun düer:
Yemen
bakt
Halkn ile
zarar vermez.
}Kizünün
Buna da
u
Ali (Allah her ikisinden de râ^ olsun)
Üveysü'l-Karanî'yi
vasiyet ettii
d
taraf olan
hrkasm
bulup
kendisine
teslim ettikleri
zaman
Resûl-i
ona:
dediler.
-Rabbinizi biliyor
musunuz? Dedi.
-Evet,
-O
halde
O'nu
bildikten sonra
O'ndan bakasm bilmemek
zarar vermez.
-Daha da
söyle.
-Rabbiniz size öretti mi? -Evet.
-O halde bakas öretmese de
50 Ken'an 451
Ken'an
size zarar
vermez.
,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
242.
Rifâî, Sohbet/er,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
285-286.
Rifâî, Sohbetler
size
264
Aya bak da ibret
nefsini halka
Yani ne zaman
al.
kar
zan beslemee yöneltmekle ondan
iyi
zahirinde bir
ki birisinin
görürsen, kendi kendine: "Belki Allah
bana göredir"
Hikâye olunur
Hasan-
ki:
Basrî (Allah ondan ra^ olsun) bir
yannda bulunan kadnla arap
aa
eyden
görmek
Hemen
Dicle'de bouluyor.
efdal
idi.
Hatrna
boulanlardan
sen
benim
sen de
ve ilâve
kadn anamdr. içtiimiz zemzem Hasan onun ayaklarna dütü:
etti:
Zira
etti:
olmasm
anlamak
de
isterler
kalp
yüzlerinin
yüzlerine
Muhak
bazlarnda fâsklar
(fesatç) gibi hilaf (ters)^
gibi
oturduk"
O
Hasan'a
zat
(ay
efdaldir."
bir
sonu
kurtar.
Bedir
(Dolunay)
Bundan dolay ayn görünmemesi),
bazlarnda
sâlih
mü'min
Bedir vardr'*^"
Gayb âleminin srlarn görür. Fakat Ali,
bu
idrak edenlerin gözleri vahdetteki güzellii
devlet her kula müyesser olmaz.
üç kimse düün.
görür, ikincisi deil
Biri
gökyüzündeki ay olduu
ay görmek dünya
Zira gözünde iUet ve afet vardr.
452
dedi.
aldrmazlar.
(kâfir)
Yâ
için böyle
bulunduu hâlden
içinde
bazüarnda kefere
gibi
•
bakt
halkn
suda yürü ve
"Onlar boulmaktan, beni de
"Ya Rabbi, Hasan'
çou
"Ya Hasan,
dedi:
gibi
Hasan senin katnda benden yüz derece daha
nsanlarn
adam
"Bu yanmda bulunan
mü'mine kötü zan beslemekten kurtardn" öyle dua
âdeti,
suyudur. Biz burada, senin basîr
olmadn
(kalp gölünün açk) olup
iki
"Bu
o siyah adam su üzerinde yürüyüp o
efdalsen,
birini kurtar"
ki:
"Hasan-i Basrî'nin
adamlar kurtard. Hasan Basrî'ye dönüp öyle Allah indinde
geldi
Bir de bakt ki
idi.
gün
adama rasdad. Bu adam,
bir
içiyordu.
arap içmeseydi, benden
nefsini her
ayb
muamelesi tamdr,
ile
de.
Badat'ta Dicle Nehri kenarnda siyah
siyahi,
ayp ve noksann
Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev.
Neriyati,
s.
69-71.
gibi berrak
dahi ona karanhklar içindedir
Onun
içinde
görmek nasibinden
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
EY insan 265
mahrumdur. Üçüncüsüne
ay da
bir arada
gelince, öyle keskin bir
görebilme kudretine
nazar vardr
ki
üç
sahiptir.
Görünüte bu üçünün de gözleri açktr. Kulaklar iitir. Ey Ali, bunlarn srlar sana malum avama ise meçhuldür. Her ne kadar bu üç bölük insandan her iseler de,
biri
sana yaknlklar nedir? Hakk'a dönüleri nasl olur?
Allah sana ledün (Allah tarafndan ihsan olunan
vermi, her çeit kulunun zahir ve bâtn için
kulun da
bilirsin.
AUah yolunda
kendi inançlarna göre
gizlisi
ve srr yoktur.
Ey
ilim)
Ey
ilminin
hallerini göstermitir.
Ali,
Ali,
srrm Senin
bölüü de
o halde bu üç
Onlar ne yolda, hangi konaktadrlar?
adam bu Hak yolu
Hazret-i Ali'deki maneviyatn ayaklarna kapanan derecelerini
görüyor,
zümreden dünyay
fakat
srrm
Hakikatte bu
bilmiyordu.
siyah görenler Allah
yolunun fark veya
üç
tefrika
(aymm) mertebesinde olanlardr. Onlarn idrâki yalmz kendilerini bilir.
Gökte ancak
bir ay
ldyor
Ve uurlarnda Allah'tan baka
görenler
hiç bir
cem
mertebesindedirler.
ey yoktur.
Nihayet gökte üç ay görenler cem'ü'1-cem denilen mevkîdedir bunlar Allah' üç halde birden görme srrna erenlerdir. hâU: Zât,
HâUk ve
O,
önceleri küçücüktür
çocukluk amndaki akl (dolunay) halini
gibidir.
Isâ,
doan
ay
Âdem,
biraz
Bazen
Ki onun ad Sonra
ald gecelerdeki
Resuller arasnda nur ciheüyle
yeni
artar.
'^5'*
bazen de
artar,
hilâldir
Ki bu, çocuun
Ayn tamam
olup bedir
gibi.'^^'*
(yön, taraf)
fark yoktur.
Aya
bakarsak,
daha yükselince Nuh, brahim, Mûsâ,
nihayet bedir haH, zuhûr-u
Muhammed
ciheüyle, yani ay olmalar itibariyle asllar
'*53
Hakk'n üç
Mahlûk'tur'^'
Cesetteki akl da semâdaki aya benzer. eksilir.
ki
gibidir.
hep
Bunlarn nur
birdir.
Aralarnda
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 554. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün nsan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 67.
"
266 fark yoktur. Lâkin
zayf
k
ile
ayn henüz doarken nerettii (yayd)
bedir halindeki
avk
(pmas)
hafif ve
bir midir?'^^^
Hilâlle dolunay birdir. kilikten, noksandan uî^aktr onlar
Hilâl hakikatte noksan kabul etme^.
Görünüteki noksan, yava§ yava§
dolunay haline gelmek kemâl bulmaktr
Türlü melekler vardr. Kimi belirli,
hilâl gibi ince,
kimi üç günlük ay gibi
kimi dolunay gibi nurunun son çizgisindedir. Birbirinden
daha olgun, birbirinden daha
aydnhk
olarak,
bu melekler
ahitlik ederler. Yeryüzündeki insanlarn, akl,
fikir,
ilâhi
nura
anlay, güzellik
ve olgunluk dereceleri gibi yeryüzünün melekleri ve yeryüzünün velîleri ile nebileri
de öyle derece derecedir^^^
Resuller arif velîlerden olmalar
bakmndan
deil ancak Resul
olmalar yönünden, ümmetlerinin bulunduu hâl ve mertebede
Bu
bulunurlar.
peygamberlerde
itibarla
peygamberliklerine
ait
ilimden ancak ümmetlerinin eksiksiz arüksz muhtaç olduklar
kadar bir hisse vardr. Ümmetler
olmak üzere deiik
kldk.
üe
ötekilerden üstün
üminde bazs bazsndan üstün
fark Allah'n " âyeti
ksm
seviyededir. Peygamberler de ümmetierinin
seviyesine göre risâlet
derece
ise bir
'T>u
sabittir.
resullerden
Yine
bahsim batks
resuller, ilim
ve
olur.
ü':^rine
"Muhakkak
biti
ba^
mealindeki âyetiyle belirttii
Yolcu
birinci
^^^
^^'^
"^^
üstün
Yine
kldk.
ühûd
ikinci
konaa ulaamaz. Bütün
kâbesine giremez
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 10-11. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbald Gölpnarl (haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 1208-1209. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 536. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul: stanbul Kitapevi, 1981,
459
ba:^s
üî^erine
farktr"^^^
konaktan çkmadan
konaklardan geçmeyince de
'ss
nebileri
üstün
hükümden kendi
nefsleriyle ilgüi olan eylerde de istidatlarna göre farkldrlar.
Allah'n
Bu
s.
114.
Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev.
Neriyaü,
s.
30.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
EY insan 267
Resulullah Efendimizin cismânî (bedenle
zuhurunun (meydana
ilgili)
çkma) zaman yaklanca varlk dal düzgün
balad.
"E^mrolundugun
gibi
bir
ekilde bitmeye
(Hûd,
dosdoru yürü.."
112)
emri
gereince, Resulullah Efendimizin sfat istikâmet (doruluk, her itidal üî^ere
bulunmak) üzere oldu.
Makam
ijte
Dârü'l-Mukâme denen
ise
kulluk cenneti oldu.
tam isdkâmeti buldu; dünya
Vaktaki,
makamdan baka
bir güzel
âyed
ile
iaret
böylece,
buna: "Vücüd
makam" denir. Bu makama 'Ey makamna geç" (Müddessir, 2)
(hamdolunmuj) tâbiri kullanhr.
Kabbin seni Makâm- Mahmud'a erdire" Makâm- Mahmud suret âlemine has
dünyada
bir mülktür.
Bu makam icabdr
nübüvvet
bereketine nail olur.
(peygamberlik)
rahmet olarak gönderdik" (Enbiyâ, için nazil
Buna "Umulur
(Isrâ, 79)
bir
ki
âyeti iaret
makamdr
ki
o,
Ki halk onu görür ve mübarek varlyla
itminan (emin olma) eder.
anlatmak
O
oldu.
makama geçti. Bu Bu makamlarn ilki,
edilir.
Makâm- Mahmud eder.
ki
bürünmü, kalk in^r (uyarma)
örtülere
geçd,
bir güzel
durakta karar klnca esas ikâmetgâhna geçti.
dünyada olmaktadr
(âhiret)
yapbp tamam
kendisine tevdi (emanet etme) edilen vazife
zaman da
ukbâdan
ile
107)
ki
âyeti
O'nun
risâlet, (elçilik)
"Seni ancak
âlemlere
Makâm- Mahmud'u
olmutur. ResuluUah bu makamda "Ey
Resul,
sana in^l olunan tebli (eriçtirmek) et" (Mâide, 67) emrindeki minbere
oturtulmutur.
ibu makamda O, halkn uyma). Nasihat
mânevi sarsntda onlarn
ksmna
ki,
dünya ehline
makamn
(râ-:^
olmak,
Herhangi
Muhabbet iinde
ise
bir
onlarn
ve
(Nebe, 38)
meleklerin âyeti,
Ki
o, mele-i a'lâ'nn nasibidir.
bereketinden birçok nâiHyetiere (murada erme)
ve onun cemâlini orada
"Rub'un
söyleyen).
Makâm- Mahmud'un birinci mahsustur. Makâm- Mahmud'un ikinci
gelince, âhirette kurulacaktr.
Onlar, bu ererler
tabibidir.
(j-öi^
Buraya kadar anlatlan
nasibidir.
ksmdr
vâki dâvetine icabet edendir
iinde onlarn hatibidir
müahede
kâim (ayakta
onlarn bu
duran,
eder ve
kelâmn
duyarlar
varlk bulan) olduu gün"
makam önünde durularru
anlatr.
Bu
268
makamda
hatip
ayaa
Bu makamda hadp,
dururlar.
"Ümmetim, ümmetim.." bunu da
ümmetine
ondan
nasiplerini alacaklardr.
huriler
ondan
kuruluu
efaat
Efendimizdir.
yapar
için
olarak:
cennette olacaktr.
Onu müahede
nasiplerini alacaklardr.
(gö-:^e
ve
"Rahmetim,
Ve
cennet
ehli
görmek) ederek,
Cennetin kökleri, o
eref kazanr. Sonra cennetin nuru
ile
balar
el
gelir.
makamdr. Ki bu da
dâimiyet
Resulullah
Buna cevap
der.
tarafta
Makâm- Mahmud'un üçüncü ekline "uhud makam" olarak ele alabiliriz. Ebediyet,
rahmetim..." müjdesi gelince,
bizzat
aç konumasn
Hutbesinin
sa
Melekler de
kalkar.
artar.
makamn Perdeler
Onun kudümünden Bu makam u âyetten
aralanr. Serler (kötülükler) zail (yok olma) olur. (ayak
oraya
hasma)
anlyoruz.
"O
:(at ki,
makam mâbud
görmek. Yüce,
a'lâ
gelir.
(sevinç)
bi^ fa^h
(Fâtr, 35)
cenneti) koydu.. "
olma)
sürür
(faslet)
icah darü'l-mukâmeye (kulluk
Dördüncü makama
olan Allah Teâlây "rü'yet"
olan Rabbi,
mahbûbu
uhûd
(^ahit
makamdr.
Yani;
gelince
(sevgili)
görmek. Ki buras
yakn" (Necm, 9) âyeti ile sabit olan makamdr. Bu yaknlk, görme, müahede ve ulviyet ancak Resulullah Efendimize tahsis olunmutur. Bu makamda yabancya hiç nasip yoktur.'^^'^ "Kabe Kavseyn"
Göüslerindeki
beenme, sfadar
'iki yayn birleimi... hattâ daha
aldatma,
tecavüz,
kin,
hased,
kibir,
kendini
iittirme, riya gibi kötü duygular kalblerinden çkaran,
tevhidine
de
çeitli
güç
riyazetierle
nefs-i
emarenin
arzusunu öldürmek, nefsin dediini yapmamak, alkanlk haline getirdii eyleri terk eder.
Bu
etmek
yapmay emrederek davet ular Nefis itminana kavutuu
gibi eyleri
surede nefis itmi'nane
takdirde güzel huylardan ibaret bulunan sfatiarn selâmet evine
Kötü ahlâk zindamnda, kalblere sçrayan kötülük ateinden kurtulmu olur. Ve bu kötü huylarn azabndan daima rahat
girer.
içerisinde
460
olur."^*"^
Muh)iddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün nsan, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 103-116. Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyat,
s.
31.
çev.
Abdülkâdir Akçiçek,
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
EY insan 269
-40Ne güne
aya yetiebilir, ne de gece gündüzü
geçebilir.
Her biri
bir
yörüngede yüzerler.
"Le'-emsü yenbâî lehâ entüdrike'l-kamera le'1-leylü
sâbiku'n-nehâri ve küllün
ve
fî felekin
yesbehûn"
* Ne güneyin aya çatmasjara§r,
ne de gece gündü':^ geçebilir; onlarn her biri
kendiyörüngesindeyüzerler (Elmall
Ne günej ayayetirebilir,
Hamdi Ya^r)
ne de gece gündü^^ü geçebilir.
Her biri
biryörüngede
yüî^erler. (Diyanet)
"Geceyi, gündüî^ü,
Güneri
ve
Ay' yaratan O 'dur. Her
biri bir yörüngede
yü^üp giderler" (Enhiyz, 33)
ay
Seyrinde
vasflar
ile
idrâk ederek
kemâlâtn
tecellîsinin ortaya
güneine lâyk ve müyesser idrâki
ile,
kalp nuru
âlemin hallerini içine alan ve ahlâk ve
iki
çknn onun olmas ruhun
(kolaylkla olan)
olmad. Aj^n da günei
gece gündüze önüne geçici deildir.
Ve
nefsin
karanl
gündüzünü deitiremez. Zira kalp ay ruh makamna
ruh, hazret-i vahdete ular. Binâenaleyh ay, günee Bu takdirde nefis de kalp makamnda nurlanm olup onun da karard kalmaz. Bunun için nefsin karanl kalbin nurunun önüne geçemez. Belki nefsin karanl yok olur. Kalp ve kalbin nuru ruh makamnda olduu için karanl nefsin devamll
yükselince
yetiemez.
takdirinde de o karardk kalp felekin yesbehün"
nurunun önüne geçemez
Günele aydan
her
biri bir
'"Ve küllün fî
yörüngede (medarda) ve
balangç ve sonu da belirlenmi olan yerde seyrederek hudutlarm aamazlar. Tâ toplayncaya kadar.
ki
belirlenen
Allah Teâlâ beyinlerini bir hudutta
Ve güne
sebebiyle
ay perdeleyinceye (Ay
270
günei batdan dodurmak kyamet kopuncaya kadar
tutulmas) ve
böylece
seyrederler'*''^
Se-ba-ha: Kendi 02 hareketiyle yer deitirmek. Allah buyurdu: "Herkesin birjönü vardr" (Bakara, 148)
Tebih: Sübhan'n anlmas anlamnda
Ancak bu
demektir.
zikir
yörüngedeki devaml devir hareketine tebih denir. Yeshehûn
(çoul olarak)
ayn
(yörünge)
devamb
hareketi tekrar etmektedirler.
anyorlar, tebih ediyorlar demektir. için iki
etrafnda
hareketi yapar.
mahrekte
Dier mânâda,
vMlah'
Aslnda evrendeki her varlk
Aym
devaml
elektronlar
zamanda çekirdee
ipin yapar. Bu hareket, tam
atomun
güne
bir
mânâ da geçerlidir.
Atomlarn
ipin
hareketinde
devir
bir
mahrek
bir
kar
"yesbehûn"
(yörünge)
titreerek manyetik
hareketidir.
Çekirdek
hem jirospik hareketiyle, hem manyetik kuUuunu göstermektedir. Tüm gezegenler,
kblesidir. Elektron haliyle
(uydu)
sistemleri
temsilcisidir.
Bir
dönme
jiroskobin
ve
nihayet
varhk,
galaksiler bir
belli
ayn
de
hareketin
tarz
mekânda kalabilmek
hareketine; yani "yesbehûn" faaliyetine
için
bu
mahkûm
ve mecburdur"**"^ "Güne§ aya yetijme^ gece de gündüî^ü geçmeî^ Her (Yasin, 40)
Yani dairesel
bir
Zahir de Allah, Bâün da
eyde
Allah...
birisi bir felekte
yü^r"
dönerler'^'''*
Evvel de Allah, Ahir de
Âyet-i kerîmede: 'Hiç bir §ey yoktur ki Cenâb-
Hakkk
'
Allah...
tebih ve tahmit
etmesin" (Isrâ, 44) buyuruluyor.
u masay cansz zannediyoruz. Fakat hayr. Bunun Günein
'*''-
4<^-*
gibi,
bu
zerreler
hayat dolu.
de merkezlerinin
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânîyyüs Semerkandî,
Te'vilât-Kâfâniyye, çev. Ali
Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu
Kadolu
c. 3, s. '^'^^
etrafndaki yldzlar
içi
(haz.),
Ankara:
Matbaas, 1988,
13
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 60. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fütuhât-t Mekkiye, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Litera
Yayncbk, 2006,
c. 1, s.
408.
EY insan 271
etrafnda harekettedir. Harekette olan Hak'la kâimdir. Hayatta olan
Ümmetlerden her
ey
ise
hayattadr. Hayat da
eyden üphesiz Hak zuhur eder fertlerden her ferdin, uzuvlardan her
birinin,
uzvun, nefis ve ruh kuvvetlerinden her birinin bir yönü, bir
maksad ve
belirli
bir kblesi vardr.
O
Bu kble
ve yön, Allah'n
Görünüte insan yönelmektedir ama hakikatte yöneldii maksadn cezbesi (çekim) kendini çekmektedir. Amel insan Allah'a çeker. Artk anla, insanlardan hiç biri kblesinden, maksadndan sapmaz.
isimlerinden bir isimdir
kii ona yönelir.
eriatta bulunan her ilim ve amel hakikatte de bulunur. Fakat yine
de aralarnda Allah'n hikmeti ve kudreti icab bir berzah
arasm ayran
Ashnda bu
iki ilim,
olmayp var sayma)
arasnda dâimi
ki
vardr.
ve birlejtiren bat)
Bu mâni
geçemez.
iki
taraf
edilir
Bu
itibardan dolay
ihtilâf (ayrlk)
Ey
(^üphe).
iki
iki
üim
itibar (gerçek
erbabnn
taraf
hikmet gereince
içindir ki
kemâle erenler müstesna
babadan anneye ve
bir
dierini
(ehil)
vardr. Yol fark vardr.
hükmünü kaldramaz. Bunun
Tam
biri
vehimleridir
engel sebebiyle
aslnda tek ilimdir ama
taraf ehlinden gizli kalan bir
karmazlar.
Bu
adamlarmn
(iki jey
bir
tamamen
biri,
dierinin
birbirine geçip
(hâriç)
anne karnndan dünyaya
gelip,
bu
âlemde ya ne'eden ne'eye, ya kederden kedere, ya da ne'eden kedere geçen kii! Sen kâinatta bir zerresin. Büyük külle tâbi bir
parçacksn. tâbidir. (parça)
465
466
bu kanuna
olmu
cüz'ülerin
hepsi bir araya gelince büyük küllü tekil eder. ki,
cüz'ülerinin her biri hâlden hâle geçiyor.
böyle hâlden hâle geçen ve en son hâle
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
s.
s.
s.
Bu demektir için yürüyen.
351.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
35-36.
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyat,
geçmek
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyat, 467
senin gibi nice hiçten varlklar hep
Böyle halden hale geçmi, bu kanuna tâbi
Bir bütün ki,
imdi
19.
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
272
yalnz cüz'üler deildir, onlarn hep
bütün de ayn kanuna
nsann duyar.
meydana
birlikte
getirdikleri
tâbidir.
en küçük bir uzvunda bir yara olsa bundan bütün vücut ac
Küçük
Bunun zdd
bütün vücûdu hummalar içinde yakar.
bir dert
umûmî
olarak vücut
bir
ztrapta
her hücresi bu derdi benimser, onun
tesiri
ise
insann her uzvu,
altnda sar, solgun ve
keyifsiz olur.
Ate, hava, su ve toprak gelen
bu dünyann bütünü de
böylesine yan bakan
parçalarnda
Bütün
AUah
olduu
zaman
kaybeder.
Vaktiyle
gibi
ise
brahim yaratlh
olmutu.
O
günden bu güne
olan hiç bir insan için
dair
denir.
üzere
verdikleri
ise bir
de
için,
eer
Allah
tesirini
ate
yn
hiç bir ate,
yakc olmamtr. Bu
tutmamlarca
olmasna kader srr kendilerinden
edilmi§,
bu
bile
atld
ancak mancnkla
içine
sr, Allah'la bili
hükmü; kader
(terkib
tesirli olur.
yakmak olan ate
tabiat
eyadaki ve onlara
Allah'n
birbirine
varlklar
bâtn sebeplerin emri altnda olduu
için gül bahçesi
srdr ve bu
bu dünya,
ki
her kuvvet kendi tabiat gereince
isternedii
ibrahim
Madem
dünyasmn bütününde bozulmalar ve deimeler olacaktr"^*^^
zt
zahir sebepler isterse
öyledir.
dört unsurdan mürekkeptir
bu
elbette
biledik),
zt unsurlardan meydana
gibi birbirine
bir
bilinmez'^^'^
hükmünün
kendilerine
bah
Kaza, bilinenlerin bulunduklar hâl bilgiye
göre
Allah'n
eyadaki
ekleme yapmakszn, bulunduklar hâle göre
eyay planlamaktr. Binâenaleyh kaza eyada ancak eya vastasyla hüküm vermitir." Gö':^ ve kula olan kimse için" (Kaf, 37) ve '%esin hüccet Allah'a aittir"
(Enam, 149) âyederine binaen kader srr budur.
Buna göre gerçekten hüküm, eyin zât neyi olan ey,
gerektiriyorsa
hükmü Bu
hüküm ona
göre
verilir.
verenin kendisine dair verdii
Allah öyle buyurmutur: (Hicr, 21)
sorulan eyin hakikatine
"B/'i^
onu ancak
miktar yaratklarn talep
bahdr; o
Hükme konu
hükmü
belirler.
bir
miktar ile indiriri^'
ettikleri
haklardr, çünkü
belirli
'^^'^
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
178
'^^
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
117
EY insan 273
eye yaratln vermi ve
Allah her
indirmitir.
Hakk'n Hz.
Hakk'n
dilediini
diledii, bildii ve
ölçüye göre
hakknda hükmü
verdiidir.
bildii bilinenin kendisine verdii eydir'*^"
Ömer
ResuluUah Efendimize öyle sormutur: "Bizim
yaptmz görüyorsun. O ey yazlp yaratlp
balanan
buyurdu:
"O i
bu
belirli bir
duruma
bir
i
midir?"
olup bitmitir."
güvenmeyelim
Resulullah
Hz Ömer
mi?
Efendimiz
tekrar sordu:
Resulullah
kimse ekavet
ehli ise...
ise
"O
Efendimiz
buyurdu: "Ey Hattab olu, amel etmeye bak. Herkes
yolunu bulur. Bir kimse saadet ehH
bir
ey
bitmi midir? Yoksa yeniden öyle halde
öyle
yaratld iin
saadet ehü amelini iler. Bir
O kimse de ekavet ehli amelini iler""^^'
-41Onlar için bir âyet de: Zürriyetlerini (nesiller, soylar) "fülki'l-mehûn'da" (dolu gemi)
tamamzdr. '^e âyetün lehüm ennâ hamelnâ zürriyetehüm f'1-fülkin-mehûn "
Onlar için
bir delil de
bi^m, onlarn
neslini dolu bir gemide
ta^mam^r.
(Elmahh Hamdi Ya^tr) Onlarn
hürriyetlerini
dopdolu bir gemide tapmam':^ da onlar için büyük bir ibrettir.
^''^
'*^'
(Diyanet)
Abdürrezzak Kâânî, Tasavvuf Sö'^lüü, stanbul 2004, s. 296-297. Abdülkâdir Geylânî, Gunyetü't-Tâlibin,
Salam Yaynevi,
1991,
s.
207.
çev.
çev:
Ekrem
Demirli,
z
Yaynclk,
Abdülkadir Akçiçek, stanbul:
274
Burada dolu gemi, hâmile kadnlarn rahimlerinden mecazdr, açk bir
istiaredir,
kullanma)
mânâsn
kelimenin
(bir
Babann sulbünden
ha§ka
bir
^rriyet) bir
(sülâle,
hakknda
kelitne
tufan
ile
atlan
analarn rahimlerinde Hz. Nuh'un gemisi gibi bir kurtulu
nesiller,
gemisi bulur.
Ve
onlarn
bizim
yüklendiimiz de onlar (gü'^^l
Nuh'un
için bir âyettir.
Bu
sim) bir
söylemenin
söî^
zürriyetlerini
babalarn zikretmeyip
zarurî
olmu
gerçee
tutar:
bir
mânâda genetik
gerçekten genetik kartlar, meni
çkarak görevini tamamlar. Çok
bana
hareketi söz
içinde
metreye
bamsz yakn
kartlar
svs
iki
önemli
bilimsel
Bu durumda
içinde akl almaz bir sefere
hücrelilerde, bir hücrenin kendi
hücreleri bile
Ancak meni
katdr;
kann aknts
hücreleri böyle özel bir
Bu
yolculuktur.
milyon
iki
vakit zürriyetlerin
demektir.
bir hareket kabiliyeti
bir
büyüklüünün
tanmas
konusu olmaz. Kan
içinde yer deitirmektedir.
sv
Buna binâen o
(döl)
olur."*"^^
"Fülki'l-mehûn"da
Zürriyet,
o da gemide olan
ki,
belki sefînedekilerin (gemi) sulblerinden
Zürriyetin
k
gemisinde
âyette esrâr- belâgatten
sr vardr
olan zürriyetlerini zikretmesidir.
mevcut olmalar
dolu
yani
tar sefer,
bir
ki,
bu
meni insann
sefer,
20
hücresi
20
bin
kilometrelik seferi gibidir.
Dii hücrenin maceras
boluuna uzants
ise
belirli belirsiz bir
gibi iki
boru
daha
sv
içinde
(Fallop borusu)
ucunda
vantuz yaparak onu yine hafif bir zürriyetimiz, genetik
ü seferdir
kartlarmz böyle
elektrik süpürgesi gibi
sv içinde kanala abr. te sv içinde akl almaz bir seyr-
(hareket, yolculuk).
Elmalh M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kuran 1992,
Dii hücre karn düer. Daha sonra rahmin
ilginçtir:
c. 6, s.
Di/i,
stanbul: Feza Gazetecilik,
418.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'vilât- Kâfâniyje, çev. Ali Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
Rza c. 3,
Yâ-Sîn Sûresi,
s.
14.
EY insan 275
"Fulki'l-mehun"
•
karnnda a)
Bu
sv
sistem,
içinde
ikinci bir yorum büyüme mâcerâsdr.
tarz da
için
çocuun 40
bebein anne
haftalk anne rahmindeki hayatna uygun
biçimde beslenme salar. Embriyonun hangi gününde hangi
bir
bu sistemden o liste bebee aktarlr. Yani her an yeni bir kimyasal bu "fulki'l-mehun"da hazrlamr. O maddeler kandan süzülerek bebee aktarlr. Bu akl almaz kompüter, ne zaman içinde en ufak bir kimya, ya da biyoloji hatas yapsa ömür boyu ârzab kalmamza neden olur. Bu sistem, annenin ald gdaya göre deil, bebee lâzm olanna göre ayarh olduundan, en güzel biçimde yeni besin lazmsa
nesli gelitirir.
b)
Bu
sistemin ikinci önemli görevi,
bebei anneden gelecek bütün
kimyasal ve biyolojik tehlikelerden korumaktr.
anne
sistemiyle
tüm
karnndaki
zararl
Akl almaz
mikrop
ve
bir baraj
kimyasal
Bu "fulki'l-mehun'un üçüncü görevi hormon imâl etmektir. Bebein 280 günlük anne rahmi hayatnn her safhasnda bebee yapm ve geliim için tüm hormonlar bu sistem hazrlar. Bu sistemin hormonlar o kadar etkilidir ki, özellikle büyüme ve cinsel maddeleri süzer.
tümü
hormonlarn suyundan imâl
bu
ticarette
sistemden;
yani
ve
plasenta
edilmektedir.'*'^'*
Nuh'un gemisinden maksat, kâmil insamn nefh ettii bu cezbe, bu O hâsü olmadktan sonra, insann kendi cüz'î akb ile ruh deryasna ve hakikat âlemine sefer klmasna imkân yoktur. Bu
izafî ruhtur.
ak
yolda emniyet ve aman, yâni kurtulu, o
ve cezbe gemisine
snmaktan ibarettir."*^^ Bu
dünya
gemisine
Resulullah
deni^eki
erbab
^^"^
tufan
cann
içinde
yüzücülüüne
güvenmeyip
Efendimiz,
inciler gibidir. "
"eriat gemi,
tarikat
deni^
hakikat de
^•^
o
buyururlar. erîatsiz tarikat, tarikatsiz eriat
gafildirler.'*^''
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn
Sûresi Yorumu^ stanbul:
Damla Yaynevi,
66. ^^^
Nuh'un
atana ne mutiu!'*^^
Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
144.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
304.
1999,
s.
64-
276
Nûh
•
tufannda
çocuklarn
budak), çoluk
barndrmamz, ve
tedbir
(Allah'a
zürriyetlerini yani usul
büyük
kudretimizi,
ululuk)
onlara
beyân
(kesin
sübhânîmizi
azamet-i
eden
açk
âyetlerimizden,
gibi,
felek-i
delil).
kerîmden bu mânâ tahsü olunduu
mebun
(doldurulmu, dolu felek): Mahall-i tekvin (^aradl^ yeri), bulunan
rahmine
iarettir. Evet, anne, mahall-i tekvindir
Halik) kurbiyyeti vardr.
Onun
izafe edilir (iki jej arasndaki ki
için insan
Mahall-i
mükevvine (Yarata,
öldükten sonra annesine
tenezzülünü niyazdr.
ilâhiyyenin
annesinden olan hissesi mahall-i sadrndan
babasndan olan sadr,
hissesi
mahall-i
(var olma,
ö-^ü)
(merhamet
hâmil
(dünya deni^).
Likâullaha
(^vk
(teklik)
ve
ehvet)
parçaak
eti
(kesin
Havas: Bahr-
öteden
Pekinden alakay,
bir yaratlrla insan haline getirdik.
Ken'an
emseddin
''^
üphe
(ele
ve
sâhil-i
yarattk. Sonra onu emin ve
Sonra
bir
parçack
nutfeyi
et haline
Rifâî, Sohbetler,
alaka (kan
soktuk; bu bir
etle
kapladk. Sonra onu ba§ka
imdi bak
da Allah 'in ne mükemmel
yaratan olduunu bir dü§ün. " (Mü'minûn, 12-14)
*
delil).
ahmz ne büyük bir âyettir,'*^^
kemiklere çevirdik; bu kemikleri
"^^^
klarak
(Allah'n Cemâli) nâü
bir karargâhta nutfe (meni) haline getirdik.
phts) yaptk.
burhandr
dalgalarnda garketmeden
'Andolsun bi^ insan, çamurdan bir
salam
bir
için necat (kurtulup) sefinesine bindirilenleri
hevâ ü heves ahadiyyete
Bahr- dünyada
(hakikat deni^).
olmak
anne
meydana gelme) ettiriimiz, hayat veriimiz
Avam geçirme)
bölgesi).
te
(yüklü, tanyan)
açk
(cahil halk):
(srt
jeri).
kudret-i sübhânimize (Allah 'in kudreti)
hakikattedir
(gönül bölgesi),
zahrndandr
mahall-i
ise
merhamettir
rahmine cevher-i insanîyi (insann orada tekevvün
anne
ba) de talkn anne ismi üzerine yaplr
bundan murad merhamet-i
Çocuun
(dal,
etmemiz, terbiye
(devam) irâde
etmemiz
ait
ve fürûunu
gemiye bindirmemiz, su üzerinde
bekasm
nesillerinin
burhanlarmzdandr
Nazm-
dolmu
(kökler)
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Yeil, Füyü^ât, stanbul: Yeil Yaynlar,
1
984,
c.
s.
6
605.
EY insan 277
"Ey
insanlar!
Bi^ si^ hakir
î^amana kadar
belli bir
edip
kararlatrdk.
"Ey
insanlar!
(degersi^ bir sudan yaratmadk
salam
bir yere yerletirdik.
B!^ bunu
Ne ü^el takdir ederimi Bi^!" (Mmselât,
Eeryeniden
dirilmekten
üphede
m'?
iseni^^
unu
l§te o suyu,
böyle takdir
20-23)
bilin ki,
bi^ s\i
topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan, sonra uî^uvlan belirsi^
belirlenmi gösterelim.
canl
Bi^
et
parçasndan yarattk
dilediimi^,
bekletiri^ sonra da
sis^i
imdiyütülerce ümit
mu bakarsn
bir
süreye
sit^e
kadar
kudretimi^ Rahimlerde
dan çkannî^... " (Hacc,
bir bebek olarak
Eyyiit lâf brak gayri. Göf^ünü bir yumdun
belirlenmi
böylece
ki,
var,
hemen
sonra
5)
adm atagör!
ki gemide oturmusun, uyuyorsun. Öyle
olduu haldeyol almadasn. "Ümmetim, Nuh'un gemisine
bouldu gitti. "
hadisinin
O
benn^er...
gemiye giren kurtuldu, girmeyen
tefsiri:
Peygamber 'Ben, ^amâne tufanna gemi gibiyim;
Bi^
ve
olanlar),
A-shâbm (Peygamberimi^ görmek
Nuh 'un gemisine
ben^eri^
ve
sohbetine
Kim bu gemiye
el atar,
ermek erefinde
bu gemiye
girerse
kurtulur. " buyurdu.
eyhle beraber olunca kötülüklerden uî^aksn.
Gece gündü^ gitmektesin;
gemidesin.
Canlar
balayan
cana
snmsn.
Gemiye girmi, uyuyorsun;
öyle
olduu
hâldeyol almaktasn.
Ayan gemiye
çek de can
sevgilisine
giden can gibi oturduun yerde yürüye
"^^^
dur.
479
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb
1991,
c. 4,
beyit.
536-541, 557.
278
Her velîyi Nuh •
ve
kaptan
bil,
hu halkn sohbetini de tufan
Geminin yürümesi faydal i görmesi ihtiyaç vardr.
Deniz suyu geminin
olur, yol olur.
Fakat ayn su içine
Sk sk az kapanm
testi,
için elbette
dnda
^^^
say.
den2e
suya yâni
kaldkça ona faydah
dolduu zaman
gemiyi batrr.
suyun üstünde yüzer. Bir kimsenin de
gönlüne dünya suyu girmez ve bu gönül AUah akyla dolu olursa yelken •
açm gemiler gibi, ummana
Bir ruh ki
akar."^^^
maksad kemâle ermek
zarf olarak kendisine
iken,
verilmi cismin hrs ve arzularna kaplarak dünyaya gelmekten
maksût (kasd
baya bilip
ijler)
o
unutup
olunan) olan hakikati
dalarsa, sefîl (alçak)
yolda
gayret
olmas
sarfeden
süfliyete (dünya
tabiîdir.
ruh,
Ama
cismi
aslî
vazifesini
kendi
de
ulvîletirdiinden, bu takdirde cisim ruh, ruh da cisim
ile ilgili
gibi
olur.'**^"
-42Ve
kendilerine o misilden binecekleri eyler
yaratmamzdr. >f ^'Ve halaknâlehüm min mislihî mâ yerkebûn
* Yine kendileri
için
onun gibi binecek
peyleryaratmamdr.
(Elmalk Hamdi Ya^r) Onlar için, bunun gibi
binecekleri
ba^ka
peylerdeyarattk.
(Diyanet)
480
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
^^^
482
stanbul: Milli
Ken'an Ken'an
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
1991,
c. 6, beyit.
2225
Rifâî,
erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
Rifâî,
Sohbeder, stanbul, Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
612
s.
134.
EY insan 279
Ve
onlar için de
Nuh'un gemisi mislinden
binecekleri gemiyi halk "^^^
eyledik ki o da sefine-i (gemi) Muhammediye'dir. •
Dünya
cenkleme
ile
bu çeit kavgalar
(mücadele)
yine mahalle
bouna
bir
savatr.
Dünya halknn
çocuklarnn savalarna veya sava
oyunlarna benzer. Tahta kbçlarla, aaçtan adar üstünde harp
oyunu oynayan çocuklar bouna kan at da sürükler, üstelik kendilerini gafleti
ter içinde kabrlar. Bindikleri
at
ar^lanna uyarak A-llah'n
(nefsin
olduu
koarlar. Yükleri srtiarnda
sanmann
üstünde gidiyor
unutmak) içinde
emirlerini
halde onlar atiarmn
tadn
sanrlar.
imdi, ey ömrünce çocuk
adarn
Onlar,
dört
Gözleri
kalan!
büyülenen! Biraz bekle. Allah'n
adandrd
koturarak,
nala
dünya gösterileriyle süvariler göreceksin.
dokuz
kat
göklerden
geçeceklerdir.
O
gün, dünya kirlerinden
arnm
ruhlar,
tpk
melekler
gibi, "Elli
bin yl boyunca sürecek semâ mesafelerini bir günde alacaklar" (Meâric,
melekleri
4)
Hak katna o gün
bile
ona yaklamada
geçemedikleri halde Hz. gibi,
Ancak Hakk'n
yükselecekler. bir
dereceden,
Muhammed
(s.a.s.J'va
Sidre'den
bu dereceyi
öteye
amas
ruhlarn mirac (ruhun yükselimi) da öylece daha ötelere olacak.
Allah velîlerinin
bu
yükselileri,
semâ kadarnda derin
titreyiler
uyandracak.
Ancak, ey bunlar düünmeyen,
sizler,
aaçtan
ata
tutuyorum diye kendi eteini tutmu çocuklar
aklnz Bir
dizgin
Küçük
bir etek ucu; vehimlerle hayalleriniz birer tahta at gibidir.
gün,
dünya hayaü
ayaklarmz küheylân vücut
binmi ve gibisiniz.
atmzdan baka
göreceksiniz.
bitip
de gözler gerçee
(gö:(ü sürmeli cins
bir
açlnca kendi
arap at) samp, nasl kendi
eye binmediimizi hayret ve dehede
Anlayacaksnz
ki vehimleriniz,
bâtl düünceleriniz,
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'vilât-t Ka^âmjye, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988, c. 3, s.
14.
280
yanl duygu ve boyu,
nasl
hep o aaçtan adar
idrâkiniz, yine
yaptnza
çocukluk
bir
gibi, sizi
inandracak
ömür
açklkla
bir
karnza gelecek. Neden o gönül
o Hak yolcular bu dünyadan, bu dünya
ehilleri,
kanadanm
lezzetierinin üzerinden
gibi geçerler?
Çünkü onlarn
vücutiarn, kendi ayaklar deil, hakikat ilmi tar. Onlar ilimlerinin
küheylân üzerinde uçanlardr. Vücut ve sandklar yüklerin altnda
Ancak
ilâhî bilginin
ezilenlerdir.
yükünü çekmeyi
biHr,
amel ederse Allah Teâlâ ona himediini de
huzurudur
ömrünün bütün güzele
rahvan
ki
tamamn
kötülükleri, çevrenin
kurtulmulardan
çevrilir,
nurdan
kaldm görürsün.'*^'* görülen
Bineklerde
mezheplerdeki bineklerin
tutunurlar,
alâmetier
(bir dinin
da
tutunanlar basiret (kalp
Hakk' Hak
ile
gö^
görme)
ile
ehli
yol
öyle ahr,
çirkinlikleri iyiye
ve
ularsn. Bu irfann
uçacak kadar ruhtan ve
birer
âyettir.
ayrlklardan
biri)
bazlar
çöllerde
Bu
atna bindiin gün, srtndan
(iaret)
ubelerinden
süvarilerinden
bazlar
at)
ahndm ve
ilgileri)
yüklerinin
bütün
ile
yükünü
(Hadîs-i erif)
olur, hakikate
sarsmadan yürüyen
(rehâvetli,
ibaret
öretir. "
kymetini
'T
senin üzerinden bütün ilimlerin
mâsivâ (dünya
O
onu
o zaman AUah sana bilmediin ilmi öredr.
anlarsan,
bir kalp
sahipleri ise, ilim
nefis
o
kimselerdir.
hakkyla
Bunlardan
hakikati görme) ve
uhut
Çöllere
da
ileri gelir.
alâmedere
abrlar.
Bu
yerinde
(ahit olma,
düenler
ise
hakikatten uzaklamlardr.'^^^
Bu için,
iki yol
arkada; Mecnûn
ve deve birbirinin yolunu
vurmaktadr.
Onun
bedenden inmeyen ve onu yâni "ten devesi"ni terk etmeyen "ruh", yolunu
arr!
'^'*
Ken'an
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
505-
507. 485
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, stanbul Kitapevi, 1981, s. 91.
çev.
M. Nuri Gençosman, stanbul:
EY insan 281
Senin ruhun,
"arf'n yani
Hakk'n ayrl
dikenlereyani nefsân duygulara
Ruhun
yücelere
yükselmek
ile
kapldndan
yoksullua dü§müf, bedenin
bir
dii deveye dönmütür!
kanat çrpmada;
için
bedense, pençeleri
ile
yere
sarlmakta, ondan ayrlmak istememektedir!
Ey doduu yeri
ölürcesine seven, oraya
benimle bulundukça,
Mûsâ
ruhum gerçek
yapp
sevgiliden,
kavminin yllarca Tih çölünde
kalan deve (yani beden)! Sen
l^eyladan
kald gibi,
u^k
benim de
kalyor!
bu
seninle,
hallerde
ömrüm geldi geçti.
Ey
beden!
Bu yol, Hakk
arttn. Ben
araya girdin, beni
yünden
a kavumaya, iki
adm
kadar yaknd. Fakat
takldm kaldm
senin hile oltana
da,
sen
bu
altmyldr sevgiliye kavuamadm!
Yol yaknd ama ben pek geç kaldm.
Ey
beden devesi; senin srtnda
dolamaktan usandm, bktm! Sonunda Mecnûn
dayanamyorum
O
geni
deveden
çöl
(yani dertli ruh)
diye kendini beden devesinin
Mecnun 'a dar geldii
aa
aa
için
kadar çok
o
srtndan frlatt
bunald
yand
ki,
att.
talk
da, kendini
bir yerde
att.
Yiit Mecnûn kendini Kendini
ayrlk ateinde
öyle bir
Ayan balad
ve;
öyle
h^a
atla att
ve sertlikle
ki,
"Top olurum
tala att
A-llah 'in
da,
kabas
ile
ki, bedeni
adetâ
etildi.
aya da krld.
onun çevgeni önündeyuvarlanr giderim.
"
dedi.
te
bu yü^^dendir
ki,
söyleri yerinde ve
gü^l
olan hekim,
korkarak beden
devesinden inemedi
Mevlâ'nn
ak
nasl olur da Eeylann
önünde top olup yuvarlanmak
Ey Hakk yolcusu! ballkla, vurula
akndan a^
olur;
O'nun
çevgeni
elbette iyidir!
Sen top ol
da,
O'nun
çevgeninin önünde
vurula, yuvarlanayuvarlana git!
sdk
ile,
candan
282
Bu
Hakk
yolculuk
sevgisinin çekip
srtnda gidicimizden
Bu
ile
O yolculuk
olur.
bi^m
ise,
deve
ibarettir!
çept bir yolculuk,
bambaka
yolculuk; cinlerin çalnmalar
ile
olma^ Bu
bir yolculuktur; her kula nasip
de
olma^ insanlarn çalnmalar
de elde
ile
edileme^ Bif^'m elimi^^de olmayan bu çekilip ve
çekili§,
herkesin çekijine
bu çekip A.hmed'in üstünlüü, O'nun
ben^eme^ A.slnda bu
çekicidir;
O'nun
lutfu ve
ihsândrf^''
'Ben Tann'nn indinde gecelerim. veçhile, senin için
O
beni yedirir ve içirir."
buyurulduu
yemek yemek ve uyumak besininden baka bu dünyada o
besin daha vardr. Sen
besini
bir
unutmu, bununla
megulsün. Gece gündüz vücûdunu maddi besinle besliyorsun. Olsa
olsa,
yemi,
bu vücut senin atndr ve bu dünya o atn ahrdr. Atn yiyecei
binicinin
Onun
olamaz.
kendine göre
yiyecei ve nimetleri vardr. Fakat, hayvanlk duygusu seni
olduundan
ve
ahrnda
atlarn
bulunduundan, beka
âleminin emirleri
yoktur. Kalbin burada, fakat
gibi:
Mecnûn Leylâ'mn
olduu müddetçe hayâline
iline
devesini o tarafa
yenmi
kalm
ucunda
ahlarnn srasnda
ve
vücûdun
onun hükmü altna girmi ve onun
unun
ba
adarn
uykusu,
yerin
yenmi olduu için olarak kalmsn. Tpk
seni
esiri
gitmek istediinde, ald
doru
banda
sürüyor, fakat Leylâ'nn
dalnca, kendini ve deveyi unutuyor.
O
srada deve,
köydeki yavrusunu hatrlayp gerisin geri gitmeye balad. Köye
ulat
zaman Mecnûn da kendine
geldi.
ki günlük yolu
gitmilerdi. Böylece 3 ay yolda kald. Nihayet:
bamn
belâs!"
dedi
ve
feryâd
geri
"Bu deve benim
ederek deveden
adayp
yola
dütü.'^^^
486
Mevlânâ, Mesnevi 1999,c. 3-4,
"»^^
s.
Mevlânâ, ¥ihi
Tercümesi, tercüme:
efik Can, stanbul: Ötüken Neriyat,
497-498
Mâ
Basmevi, 1985,
s.
Fih, çev.
26-27
Meliha Ülker Târkâhya, stanbul,
Millî
Eitim
"
EY insan 283
Ruh,
bir ilâhî
nurdur
iktir ne de ayrdr.
ne bedene dâhildir ne de
ki
Yalnz insan vücûdunda,
(kan§m) husule gelmi bir canlhk vardr derler.
te bu, ilâhî ruhun binei ve
ne
hâriçtir,
biti-
biyolojik bir terkipten
buna hayvani ruh
ki
zarfdr. Hayvani ruh, bedenin
her köesinde sereyan (yaylma) eder.
Hakk'n iine ve cilvesine baknz ki ilâhî ruh, hayvani ruha olduu için onu kendine binek ittihaz (kabul etti) etti. te o ilâhî ne kadar
etti."^^*^
(Manevî binekler insan mîrâca
(aalarn Onu,
aas)
iletir.)
maddî
ta§r,
binekler
Resulullah Efendimizin
ilk
ise
Meleklerin
binei Burak
Kanad
idi.
gitti.
Bunun ad
idi.
Bununla
ikinci
Üçüncü binek semâya kadar gitti. Bundan IVIîrâc idi.
sonra da semâ yollar hep meleklerin kanadan üzerinde yedinci
semâya
dördüncü binein
Onun
kanatiaryla uçtu.
Olduu
varana
vazifesi
haddi) kadar onunla
Taa
gitti.
sidre-i
te
adm
Cibril (Cebrail)
burada Cebrail'in vazifesi bitmiti.
u
anda buradan
geldi.
ki
Bu, Refrefâi (Peygamberin
Ve
yeil nurdand.
Ar'a çkan Peygamber Efendimize melekût
âlemi ve srlar aikâr oldu. Peygamber Efendimiz
bile
karnca
onlarn hepsi nurdand.
dolduracak büyüklükteydi. Onunla Ar'a kadar
bile
bir
yavaça ayrld; çkt oradan. Ve o anda ResuluDah
müntehâdan sonra ü^rinde yükseldiiyayg).
yan gözle
sonra
(vahij melei) idi.
atsam derhal yanarm." dedi.
Bundan sonra beinci binek
refrefi ile
etti.
müntehâya (beerî ilmin son
Efendimize yetmi bin hicap açld
doujm
devam
semâdan
Yedinci
kadar.
balad. Ki bu da Cebrail
yerde kald. "Ya Resulullah,
boyu öteye
harfini
saflîne
esfel-i
Beyt-i Makdis'e (Mescid-i Aksa) kadar götürdü. kinci binekle
dünya semâsna kadar
Taa
ruh,
ve kemal varsa hep bu ruh vâstasyle
güzellikler, ilim
bedenden izhar
âk
bakmad. Onun
sidre-i
Baüy
gitti.
ve
efkat
(gayb âlemi)
Ar'a emaneten
yoluyla vahyolup gelen satrlarn bir
okumad. Çünkü O: "Onun
göî<^ü
kaymad, §a§mad.
Efendimize altnc binek takdim
te bundan sonra Resulullah edildi. Ad Te'yid (dorulama) idi.
Kendisine bir nida (çarma)
"te
(Kur'ân 53:17) Emr-i ilâhîsine tabî
Ken'an
Rifâî,
geldi:
idi.
Sen, ite Rabb'in."
Sohbeder, stanbul, Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
277.
Ama
bu
284
nidann
görünmüyordu. Tahiyyat
sahibi
sonra melekler ehâdet geldi.
ettiler.
(Ettahiyyatü duas) bittikten
"Yakla Ya Muhammed!" hitab
"Sonra yaklat... tutundu." Vaktaki bu yaknlk intibak
birbirine
mekân
(uygun
olmak,
"Admn
kalmad.
Resulullah Efendimiz
ortadan kalkt. Yer
u
at
Muhammed!" nidas
yâ
niyazda bulundu: 'Y'a Rabbi,
mefhumu
(kavram)
ki,
geldi.
mekân
Ayam
silindi.
yayn
zaman ve
oldu,
muvaffakat) gibi
iki
ki
nereye
basaym?"
Bunun
üzerine
koy." Sonra
u
u
hitab ald: "Bir
nida geldi: "Bak ya
"Bu
pek parlayan bir nur gördü. cennet
bahçesi)
kalacaktr.
Bu
ayam
cennetidir.
Ve
dier
ayamn
üzerine
Bakt
zaman,
Muhammed!"
nur deildir. Firdevs (altna
bir
sen yükseldikçe ayaklanmn altnda
Ayaklanmn altnda kalan da sana fedadr."
arada öyle bir nida geldi:
dendi.
"Yâ Muhammed, ayak
bastn
yer
mebde-i halkn (yaradlm§ halkn) vehminin bittii yerdi." Yani
bundan
ötesini, onlar
artk hayal dahi edemezler.
Daha sonra u hitap geldi: "Ya Muhammed, sen zamamn ve yerin bulunduu yerde gezdiin zaman, Cibril delilin (klavu!^ tank) olmutu, Burak ise binein. Ama, mekân ki ortadan silindi; yer ve mesafeler ki ortadan kalkt; iki yayn misâli gibi kald... te bu anda deUlin benim. Sana
Çünkü
sen,
ve tevhîd
kapy açyorum, perdeyi
daha gayb âleminde iken beni gerçek
ettin.
imdi
de
birle...
kerkesin bilebilecei ve görebilecei)
bir
senin için kaldryorum.
Yani
müahede
îmanla birledin
ve âyân (âpkâr,
âleminde yine tevhidime
er.
Biz seni
âhid, bir müjdeci ve bir korkumcu olarak yolladk."
Böylece
Hakk'
kendisinden ancak
görecek
gördüü
ehâdet sorulur.
(gerçek)
âhid
edecekti.
odur
En sonunda
yüce yükseli
oldu ve Resulullah Efendimiz o yüce Hazret'e vard.
ifahen görütü, konutu. Kuluna vahyedeceini
Ama onlar sr oldu, Allah ve
ki,
Gayba, bilinmeyene ahitlik
olmaz. Cennet ve cehennem gösterildi. vâki
'*^^
bir
Ve
vahyetti. (Necm, 10)
Resulü arasnda!"*^^
Muh\iddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün nsan, stanbul: Bahar Yaynlan, 2000, s. 136.
çev.
Abdülkâdir Akçiçek,
EY insan 285
Bedeni ruha mat^har eden, gemiyi
Her veliyi Nüh
ve
kaptan
Nüh 'a Burak yapan.
bu halkn sohbetini de tufan
bil,
Akln hududunu amak
say.
durduu noktadan
Cebrail'in
(sidre-i
müntehadan) öteye geçmektir.
m
akl, gönülle Cebrail gibi Akün hududunu aacak noktaya varld konuur ve: "Ey can sultam!" der, "Sen de beni bu yerde terk et! Benim hududum burasdr. Sen ise imdi ak refrefine bin! Ey ulu süvari atn, Tann'ya ulama yollarmn yücelerine sür!"
Olacaksan,
ayan
yollad Burak
ibâdet yolunda yoran gibi
erisin;
ol,
ki
sana
Hakk'n
bu îman ve maneviyat burana binip gönül
âlemlerinde seyreylemen hakikat olsun.
-43Dilersek onlar garkederiz (batma)', o vakit onlara ne feryatç (yardm isteyen) vardr, ne de onlar kurtarlrlar.
'^e in ne§e' nurilâüm felâ sarîta lehüm ve lâ lüm yünliazûn ''
* E.ger dilesek onlan bogan^ da ne o nesiller için birferyatç, birferyad eden bulunur, ne de onlar kurtarlr.
(Elmalk Hamdi Ya^r) Dilesek onlan suda
boan^
O ^aman ne onlarn imdadna ko§an olur,
ne de
onlar kurtarlrlar. (Diyanet)
"^^0
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
'*^'
stanbul: Milli
Ken'an 147.
Mesnevi, çev.
Eiüm Basmevi,
Rifâî, erhli Mesnevt-i erif,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
1991,
c. 6,
beyit.
2208,2225
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
146-
286
dalar kökünden kopartrcasna hile ve tedbîr arayan kimseler de aln yazlarna boyun emek zorunda kalmlardr. Bu aln yazs karsnda insann çahmas bir Kaza ve kaderden kurtulmak
vehimden
için
geçememitir. Neticede
ileri
Tanrnn
dilei neyse yine o
vâki olmutu.
Kyamet
günü,
mazeret
beyan
aldandm için
konuamayaca çocuklarn
anlama günüdür, dehet günüdür, verilmeyecei
izin
günüdür,
felâket
feryâd
dehetten ihtiyarlaaca
hiç
kimsenin
figân
günüdür,
sarsnt
günüdür,
ve
ü
gündür,
O
musibet günüdür, dalarn yerlerinden sökülecei gündür. bir
gündür
kimse kimseye sahip olamaz. Emir ve
ki,
yakuz Allah'ndr.
f^ (nfitâr,
19
Biliniz ki Allah Teâlâ her
gün farkl
bir
durumdadr: Deitirir,
Bazlarn a'lâ-y yüksek derece, Cenâh- Hakkk'n indinde en iyiler çkarr, bazlarm da esfel-i sâflîne batrr. tebdil eder, indirir, kaldrr.
korkusu
esfel-i
sâflîne dümektir.
koruyup orada kalmaktr. en
a^a
öyle
hüküm o gün
tahakasndakiler)
kalmaktr. Ümitleri de
(cennette
düenlerin
en
ve kâmillerin derecesi)
lliyyine
çkanlarn
Ümitieri de o yüce
Esfel-i sâflîne
illiyyin
illiyyine
(sefillerin sefilleri,
korkusu
da
makam
cehennemin
orada
ebedî
makamna çkmaktr.
Efendiler!
Hak Teâlâ'nn kullar olan Evliya'dan istimdad ederseniz, yani yardm isterseniz, sakn görülecek yardm onlarn verdiine inanmaymz! Çünkü böyle bir itikad irke girer. Ne var ki, evliyalar Cenâb- Hakkk'n muhabbetine mazhar olduklarndan, istenilecek herey, onlarn yüzü suyu hürmetine, Cenâb- Hakk'dan istenir.
Çünkü verecek
492
Ken'an
493
Ahmed
494
Rifâî,
olan O'dur
bakas
deil...
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
er Er-Rifâî, Marifet Yolu, haz. Prof.
s.
130.
Dr. Kamil Ylmaz, stanbul,
Erkam Yaynlan, 1995, s. 102 Abdülkâdir Geylâni, Tasavvuf Yolu, çev. Doç. Dr. Abdülvehhab Öztürk, stanbul: Sultan Ya}anevi, 2002,
s.
59
EY insan 287
Hadîs-i erifte: "Nice to:^u toprakl kaplardan kovulan pejmürde insanlar
vardr
duâlan kabul
ki,
klar. "
te
edilir.
Ettikleri jeminlerde
Allah bunlar sevdii
Allah onlan muvaffak
için dilediklerini,
onlarn yüzü suyu
hürmetine kabul eder.
Bütün bunlara ramen, onlarn Hakk'n
izniyle
baz
tasarruflarda
bulunmalar mümkündür. Yaradbta baz tasarruflarda yine Allah'n
bal
iznine
olmak
mazhar olarak
Görmüyor musun, ölüleri
ayrlna
ona selâm
Isâ
verdi.
.
(s.
(a.s.)
Allah'n izniyle çamurdan
a.s.)
göstermilerdir. bile câri oldu.
için
hurma
bir
birçok
yaratt,
kütükleri bir
bile
çoklar
çok Peygamberlerde ayr ayr
peygamberimizde toplu hâlde
Onun
ku
Cansz maddelerden
dayanamayarak...
Cenâb- Hakk,
icra ettii mucizeleri,
Peygamber
(Kün fe yekûn) srrna
bulunabilirler,
Peygamber Efendimiz
diriltti.
aladlar,
suretiyle
(Kjin) derlerse izn-i ilâhîyle olur.
Peygamberlerin
birletirdi, yani
gösterdii
mucizeleri
mucizesinin srlar, ümmetinin evliyalarnda
Bunlar evliya hakknda gelip geçici birer keramet
olmakla beraber, peygamberler hakknda sürekli mucizelerdir!
Olum! "Ya etme)
Rabbi! Senin merhametinle tevessül
ederim."
böyledir.
dediin
zaman,
sanki
senden sual ederim demisin!
vilâyetiyle
Çünkü
vilâyet bir ihtisastr,
(hir §eyi vesile
eyh Mansur Dier
evliyâ-i
AUah onu dilediine
kabul
kulunun kiram da
verir...
Öyleyse merhamet edicinin (Allah'n) kudretini merhamet edilene (kula)
vermek ve
isnat
etmekten sakn! Çünkü
yalnz Allah'a mahsustur. Vesile
ise,
O'nun
fiil,
velî
kuvvet ve kudret
kuluna özgü
kld
Binâenaleyh gerektii zamanlarda, has kullarna ihsan
rahmettir. ettii
rahmet ve muhabbetiyle O'na yaklamaya çal! Her
O'nu
birle!
O'nun
vahdaniyet-i ilâhîyesini terennüm
et!
fiilde
Aksi halde
gayret-i sübhâniyesinden korkulmahdr."*^^
Dünyada durumumuz büindii gibi pek yüz güldürücü deildir. Sonumuz ölüp mezara girmekten ibaret olacaktr. Dünyada beka
^"^"^
Ahmed 124-126
Rifâî, Vaa-:(lar., sad.
H. Naim Erdoan, stanbul,
Pamuk Yaynlar,
s.
288
yklmaz! Öyleyse Mevlâ'ya yönelmek, Allah'tan baka
olsa binalar
eylerden vazgeçmek
Tanr adam revadr
gerekmektedir."^^*^
Tanr ile kendinden geçmi uygun). Tanr için yaplan ilerde
olan, her ne yaparsa
yani
(lâyk,
O halde
hatâ yoktur.
O ne yaparsa dorudur. Ulu Tanr
isterse
yaatr,
zâlimleri ihtiyarlayncaya kadar
memleketlerinde
Kâfirlerin
öldürür.
isterse
yaatyor.
Müslümanlara
sâlihleri ile
de onlara
tehlike
peyda
ediyor;
ve ktlk çkaryor.
Müslümanlar,
galip ediyor;
esir ediyor.
emniyet
ve
rahathk
Müslüman memleketierinde huzursuzluk, Kâfirleri
öldürüyor,
Adilleri
taat ehlini
ve
Haramiler ve hrszlar denizden gemi
selâmetten geçiriyor, muttakîleri ve Tanr'ya tapanlar batryor.
padiahlar,
Zenginler,
çokluundan besliyorlar.
bunun
Tanr'mn parça
veya
yapt
parça
bir erkek
çok kadn alyorlar, gene de
için bir
kz
ile
mahn kendi
insanlar
Tanr'dan binlerce niyaz
Halbuki hayattan fakire,
olduklar
sahip
bütün
dolay,
ve
servetin
iyâlleri
çocuk
yapm
istiyorlar
ve
olmuyor.
istedikleri
bezmi ve kendisini beslemekten âciz olan bir olan bir yerine on be çocuk veriyor. Eer bu
ileri insanlar
yapm
Nitekim
ederlerdi.
onu
olsayd,
Peygamberleri
yakalar ve
haksz
yere
öldürdüler. (Al-ilmrân, 108)
Bunun
gibi
bunlara
itiraz
bütün iler Tanr'dan
Peygamberlere
ederse kâfir ve
erenlere
olur.
Her kim bunlar ayrr ve
olur."^"^^
nefis
ve
beden
ehli
dümandr; çünkü
onlar,
peygamberlerin, erenlerin cinsinden deildir; "iki :^t birle§me^'.
Peygamber'in
^mamndaki
kâfirler gibi
hani;
O'na
düî^enle,
kötülükle
kasdetmijlerdi.
'^'^^
Ahmed
Rifâî, Vaazlar, sad.
H.
Naim Erdoan,
stanbul,
Pamuk Yaynlar,
s.
127 "^^^
Anbarcolu, Konya: Konya ve Mülhakati Dernei yayn, 2002, s. 47
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha
Eski Eserleri Sevenler
EY insan 289
A.hmed-i Muhtar, onlarn düünceleri
jü^nden Ebü Bekir
ile
maarada
gizlenmiti.
Mesih de çftlarn derdinden gibice gökkubbeye Firavun da
Musaya
kasdetmi§ti de
amt.
Hak 'tan yardm görmemi suya garkolup
gitmiti.
Halil'i de
A.ma
Nemrud, atee dumana atmay kurmutu.
ate, ona gülle nesrine
dönmütü;
o dinsi^
Nemrut da
bir sivrisinekle
kahrolup gitmiti.
Hûd'un, cömert Nuh'un toplumlar
da,
Tann'dan
aî^ap
ça gelip çatnca yok
olmulard.
Hepsi deyelle, suylayok
O eri,
o per- perian
O yünden
oldu;
çünkü çarplmaya, yere batmaya lâykt
toplumlarn
niyetleri
de belâ, döndü de onlarn
onlar.
kötüydü.
balarna geldi; çünkü lâyktlar
kahra
o
o toplumlar.
Ondan dolay da kendi kendilerine klç Yoksa
ne
diye
kendilerini
vurdular,
kahredeceklerdi;
ne
kanlan
sel gibi
kanlan
diye
akt.
rmak
gibi
akacaktk Kendisini
öldüren,
öfkelenip
kendi
boaî^n klçla
ahma
kesen
kim
görmütür?
Ahmak, bakasn yaralyorum
sanr; sonunda görür ki kendi cierini
^^^
yaralam
Toprak,
su,
ate ve hava bana ve sana göre cansz ve ölü görünür.
Fakat onlarn yalnz Hakk'n emrini duyan bir
bunun "^^^
Sultan
gibi ate,
Hakk'n emrinde ve dâima
Veled, btidâ-nâme, çev.
Mülhakat Eski
Eserleri Sevenler
kula
vardr.
tetiktedir.
Tpk
Hani Hak
Abdülbâkî Gölpnarl, Konya: Konya ve
Dernei yayn,
2001,
s.
42
290
âklar
nasl, ilâhî güzellik ne
durmakszn zaman
beklerse
"yak!" emrini verecek diye
tpk bunun
Hakk'n
gibi
et ki nefis
çocuklar
âsî
ortab atee
domasnda
küfür,
Kald
verir.
çktm
düün. Bütün
fitne
domasnda
demir,
böyle
atelerin
bakma her
yegâne sebep yaratc olan Allah'
bâtn sebeplerin emrinde olduu
Allah isterse her kuvvet kendi tabiat gereince
zaman
Çünkü
kvlcmlar çkp
ve fesat
ta ve
ki
zahir sebepler,
Allah istemedii
bilirsin.
erkein birlemesinden
ancak, görünen sebeplerdir. Sen onlara
lutfun ve her errin
eer
gibi,
nice kadnla
Bunun
m, yaktn
yine nefsin demirine çarpmayasn.
çarpmasndan
ikisinin
doan
tam
ate de ne
irâdesini bekler.
etmeden brakmaz. Demiri taa çarpnca ate
Dikkat
bu
kapsn
diye özleyerek,
her ate herkesi yakmaz, fakat bir kere de yakt
için
kül
sevgilinin
zaman görünecek?
ise tabiat
yakmak olan ate
tesirli
için,
olur.
bile
bu
tesirini
bakalm
ne
hünerle
kaybeder.'^'
Tannm
beni
rahmet (merhamet) deni^ne daldrr,
doldurup geri gönderecek ? Birisini ululuk nuruyla doldurur,
Kendimde
bir
hükmümce
olurdu.
Bu
ifleri
rej,
öbürünü
bir tedbir olsayd her
balayp fö^mek
kendimi beenmem nedir?
Nuh 'un
tepesine
çkmaya kalkkt. Yortulmak
"^^9
500
5^^'
her giripiim
is
kendi
elimde deil, deil de yine de bu ululanmam, bu
(Ht(.
o
yaptm,
^°°
Ken 'an
kurtulutan
vehimlerle, hayallerle...
olu) gibi hani.
O
da
için
Nuh 'tan
daa
ne
arland da koca
dan
kadar kojtu trmandysa
kadar u^klap.^^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif., stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 117. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbul: Milli Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit 2322-2324, 2327. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 2359-2360.
EY insan 291
Rj-h denitkrinde öyle kuvvetli dalgalar olur ki
Nuh
tufanndan yüklerce defa
daha üstündür.
Fakat Ken 'an 'in gemiyi
Fakat Ken
kl
göî^ünde
bitmitir de o
jü^en Nüh 'u
da
brakmtr,
Daa trmanmaya kalkijmpr.
de.
derhal
yanm
da
bir dalga,
da
aalklarn
dibine atmktr,
ta
'an ' da.
Baklarm
ak
Alah
önünde dolat,
yannda, erenlerini
(velî)
onlarn hakîkî
elini
sevgiliyle olan
nice insan,
dedirdii halde Tanr
eline
görmekten uzak ve
musahabelerinden
ve
kalm
aydnlatmaktan uykuda
ile
âcizdir.
bu yüzden
Niceleri
yaknlklarn bilmez, sohbetierinden konuma)
(sohbet,
buna
bir
koku
insana
secde
dâir
''*^'^
almazlar. •
Cenâb- Hakk, blise "Kendi
elimle
yarattm
etmekten seni alkoyan nedir?" diye sorduu zaman eytan dedi
ki:
Ben ateten yaratldm. Adem
ise
"Elbette ate topraktan üstündür.
topraktan halk edildii
vardm
ki
için,
atele
topra kyas
ben Adem'den üstünüm ve siyah
edemem. Çünki asü olan nurdur.
ederek o neticeye
topraa secde
bir
Fer' olan yâni asla nispetle ikinci
derecede olan karanlktr. Toprak karanhk olduuna göre nasl olur
da nur, karanla
tâbi tutulur"
demiti.
Cenâb- Hakkk'n buna kar buyruu öyle oldu baklmaz, fazîledn
(erdem)
mihrab
ilâhî
emrin
men
kaçnanlar ve Allah'a tam bir gönül hulûsiyle
"Soya sopa
ki:
ettiklerinden
(saflk)
ibâdette
bulunanlardr."
Eer
manevî
böyle
Peygamber'in
Yine bunlar
502
olu Ken'an
bir
nesep
(nesil,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
^•^^
yüceliler
stanbul: Millî
Ken'an
Rifâî,
yalmz
soy
sopla
inkarclardan olup yolunu soy)
Nûh armazd.
olsayd
meselesi olup kalsayd, âsîler
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
âsîsi
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 6, beyit. 2084-2086
1991,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
62.
292
Ebû
tam
olu,
Cehil'in
manâsyla
inanm
Müslüman
bir
olamazd.^^"^
Neye beyhude Gelir elbet
(bokuna) emekler, neye bu
bapna her ne
ise
hükm-i
say
(çaba)
ü emel
e:^l
Geçemedi mürg-i saadet (saadet ku§u)
ele
dünyada muhal
Çalprsn gece gündü^tutulur mu bu hayâl Dedi "Li râhate (Allah 'in
dünyâ" (dünyada rahat yoktur) Habb-i Müteâl
Ji'd-
sevgilisi)
Buna karp
ne gülünç, ne abes olma\
m makâl (sö^
Geçiyor cümle gelenle, yine bir bir gidiyor
Kimi devrân (dünya) bu
cihetten (yön) aceb âî^âd (öî^ür
Deme geldim geleli çekmedeyim
brakma)
ben elemi
Gele bir gün ki tahassürle (hasret çekme) ararsn bu demi
Neler
oldu, nat^ar et geçmie,
Ya Habib'ine
(sevgilisine)
bak
(an,
o gün al
Bir içim
diyerek
su!,
Bakver onlara
Huda'nn
(Allah'n) neler
etti
halele (yüf^üî^ler)
ne
çile
olmu idi
kanlara gark
âhyanarak gitmi
bir nefsine gör
^aman)
sen rusüle
Düün evlâd- Kesül'e neler oldu ne hele Aman Allah neyaman vak 'a-i dil-sû^ (gönülyakan hadise), Nice mâsûm
ediyor
idi
kymetini
Düün hem onlara nisbet ne imi himmetini (gayret) Senin âh, of dediin çektiin âlâm ü
Ufack
katre (damla) deil mi buna
Idegör nefsine Ken'ân
Buna dünyâ
50-*
Ken'an
cefâ (elemler)
kar acaba?
esefügamm ü keder (acma,
keder)
dediler, böyle gelir böyle gider^^^
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
499-
500. 5'^-^
Ken'an
Rifâî,
llâhiyat-
Ken'an,
Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç
stanbul: Kubbealt Neriyat, 1988,
s.
10.
(haz.),
EY insan 293
-44zamana kadar yaatmak için baka. ''tllâ rahmeten minnâ ve metâan ilâhîn^'
Ancak bizden
bir rahmet, bir
* A.ncak tarafm:(dan
bir
rahmet
ve bir •:(cmana
(Elmalk Hamd A.ncak bi^m tarafmzdan
bir rahmet ve belli bir flamana
faydalandrmam müstesnadr.
Ancak
merhametimizle
biz
kadaryaatmak baka.
Ya^r) kadar dünyadan
(Diyanet)
zamana kadar yaatmak
bir
garketmedik (batrmadk), necat (kurtulu) verdik, kurtardk frsat bilip ganimet
rahmetimizle
erip
tecellî
ismi tarafndan) onlara
Beirler Resuller
imam
bu
(kavuma) ersinler
hakîkatieri
anlatc ve
Nezirler
(korkutan).,
diye.
Ve
ta'lim (öretme)
Nebiler
edilmi
(peygamber).
perdesi arkasnda kalp kullarmn ümit ve
peinde olmalarn ve
etmelerini
visale
gönderdik.^°''
Cenâb- Hakk gayb emeller
o âlemde
îman) tadsnlar da
(tevhid ve
ederek taraf- Sübhânîmizden (Allah'n Sübhân
(müjde getiren), (elçi)
o vakti
saysnlar hilkatierindeki (yaradl) gaye olan
marifetin zevkini alsnlar, tevhid ü
bu âlemde kemâle
ki
için
ister.
bir
ümit
kendisine
ile
ibâdet
Ahiretin mânevi haz ve lezzetierini isteyenlerin ve
dünya zevk ve arzularmn peinde koanlarn ümit ve emelleri
Cenâb- Hakk'la aralarnda
bir
ba demektir.
Allah yalmz mü'minin (îman etmi) deil, akinin (e^lî kurtulutan
mahrum
olan) hatta kâfirin
kimbilir, belki bir gün, esiri
olarak
de kendisinden bir ümîdi olsun
uçuruma yürüyenlerden
uyamr da Allah'tan yardm ve
^*"^
emseddin Yeil,
Füjû^^ât,
ister.
Ve
henüz vücut ve dünya âleminde, nefsinin biri bir
iyilik dilerse,
stanbul:
an
için bile gafletten
üphen olmasn
Yeü Yaynlar,
1984,
c. 6, s.
ki Allah,
251.
294
onu affedecek ve
iyi
kullar arasna almakta bir an bile tereddüt
etmeyecek kadar büyüktür.
nsan, gökten rahmet ve yerden dileklerini yerine
getireceine
varma
Allah'a
yolunda
ruhun
ve
nefis
(öncesi
olmayan) ve
Hak dosdarndan manevî yardm
olan
gaybm
bir
gün bu
inand ölçüde AUah'a yakndr.^'^'^
kurtulabilmesi için ancak ezel
yolda
yeillik bekledii
vücut
balarndan
ebed
(sonu olmayan)
ve efaat istemesi
gerekir.
Atein
yakmay,
brahim'i
tufann
Nuh'a
vermeyii,
zarar
dalardan inen korkunç kayalarn yalnz Yahya'ya demeyii tesadüf deildir.
büyüü
Bu
âfetlerden
kurtulanlar,
esasen
bir
âfederin
olan kendi nefislerinden kurtulmann srrna
ermi
en
olan
ruhlardr.
Demek
sen dünya kirlerinden kurtulup Allah'n lutfuna
ki
zaman sen
âfetlere deil, âfeder sana
Fermannda öyle bir
boyun eecekür.^°^
"Sen olmasaydn gökleri yaratmadm" hadisi ya'^^h olan Zât,
Zât'tr ki herkes, onun
Klklar
sndn
nimetlerine,
onun
n^k
taksimine muhtaçtr.
da onun makini yemektedirler. Meyvalar da onun yamuruna karji
dudaklar kupkuru
bir haldedir.
Senin gibi bir kötü, o
makbul ruha
e§ olmuj,
Nuh'un nikâhndaki
kâfir gibi
adetâ.
^uyurda mensup olmasaydn pmdi
O Nûh 'u
da senden halâs ederdim (kurtarrdm). Ben de ksasa urar §eyhin
yolunda ölmek
Fakat
seni paramparça ederdim.
erefiyleyücelirdim.
gamann padiahlar padiahnn
evinde
bu
çejit
küstahlkta
bulunamam.
5"''
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
532-
533. 5°^
Ken'an
s.
260.
EY insan 295
Yürü, duâ
ki hu yurdun köpeisin. Yoksa §imdi yapacam
et
yapardm
509
sana.
Peygamber getirini^
çünkü hana
Bana Allah 'tan derecedir.
Bu
bu
hen olaym. "
salât-ü selâm getirmek
vesile
dereceye
buyurmutur:
vesselam
Aleyhissalâtü
si^n
isteyini^ dediler ki:
ancak hir adam nail
una
hadiste
ona tevessül
(hir §eyi vesile
O'nun eriatna huylanmak
ittibâ
olahilecektir. istiyorum
Aleyhisselâmn kendisine
mürid
Nasl
(ilenden
O'na
Dediler
ki
istifardr
O'na
Ta
emirdir.
olursa,
da ancak
için
eriatna girmeyen
isteyiniz"
vesile
tahakkuk
peygamhere salât
ve melekleri
sözü
penâh'n (H^
Risâlet
vesîlelii
Peygamber
olmaz.
etsin.
ederler.
Yüce
Ey iman
(Ahzab, 56) sözü de böyledir.
Allah'n salâtndan maksat rahmettir. Melâikenin salât (tövhe).
Mü'minlerin salât duadr. Duadan maksat da Ayette
istemektir.
kaytiamtr.
O'na
vesile
duâ
istemekten
çoalmasna duâ etmek, Hak Tâ
olurlar.
o zât-
ki
salât ve selâm edinip"
vesile
îmann
örenci
baba
(s.a.s.)
adam
O'nun ahlakyla
edip
vesile
benim
Muhammed) o adam hakknda
edenler
yürümek)
Ekrem
Resûl-i
Allah'n 'T)orusu Allah
ile
o
kahul etme) edenlere vesile olur. insanlar
"Allah'tan
itaade
ki
ki âlim,
olursa Resulullah
O'na tevessül etmi
suretiyle
hakknda
kimse
ile
yüksek
Cennette en
'Vesile,
iaret vardr:
salât
için f^ekâttr (temizleyici)
olmadan öretmen olamazsa baba da ancak çocuk
mürid de ancak mürîd
"Bana
mutlaktr.
maksat
slâhna duâ
Ekrem'in vesîlelii bütün halka âmil
ve kendisine de hesapsz ecir (manevî karglk,
Çünkü O, buyurmutur:
ümmetinin
da
kelimesinin ilâsna (yüceltme) ve ehl-i
salâh- hâlinin artmasna ve nefsinin
ki Resûl-i
onu
Hadis
"B/r kimse
iyi
(içine
sevap)
etmektir.
alan)
olsun
hâsl olsun.
hir âdet koyarsa
onun
için
sünnetin (âdetin) ecri (karglk, mükâfat) ve onu inleyenlerin ecrinden de hir §ey
eksilme^ "
hem ^^^
bundan anlald
vastasz,
hem
de vâsta
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
2114.
stanbul: Milli
ki
Allah'n rahmeti Hz. Peygambere
ile (vesile ile) iner.
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Vastasz
nazil olan
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb 1991,
c.
6, beyit.
2103, 2107, 2110,
296
ey
(inen)
nasl külliyen
olann da icmâlen bütün ayrntlar
Kurdun
ile
(özetleyerek)
açklama)
Bu
jimdi.
oluyor idiyse vâsta
inmesini istedi ki icmal
mutabk
Yûsuf kuyunun
(uygun) olsun.
ile
nazil
tafsile (bir §eyi
Artk sen
anla,^^^
dibinde.
Kptîlerin nöbeti. Firavun
suretle de herkese lüî^ümlu,
lüt^ümsu^ gülüp duran ve
devri (jimdi),
pâdiâh
(bütünüyle) nazil
kimseden esirgenmeyen n:^ktan §u köpekler de bir kaç gün nt^klansmlar hisselerini
"Gelin "
Bu
alsnlar bakalm.
buyruu
kadar aslanlar orman
verilinceye
içinde beklemedeler.
emir geldi mi o aslanlaryayldklar yerden çkarlar.
Tann
hicapsi^ olarak
yaylacaklar, geçinecekleri yeri gösterir. •
kapand
Bütün kaplar yüzüne Allah'tan bir bir
yolu
kapmn açlmasm
kapadklarnda
zaman, sen yine de, Fettâh olan
zaman
bekle. Esasen, kullar her ne
onu
Allah
mudaka
Bunu
açar.
rubûbiyeünin bir icâb olarak münferiden yapar. Ulûhiyetinin olarak yapar.
Allah'n rubûbiyetinde
kapad
sahibi
oluu, kullarn
O 'nun
rahmetinden ümidini kesme.
yönelmek gerek. Hakîkî bir
bir yolu
tek,
ulûhiyetinde
açmay
Yardmndan yeise
dost, velî,
sahip olarak
gerektirir.
dü§me.
Allah
izzeti
de izzet "Öyle
ise,
Sana A.llah 'a
kâfidir. "
(Nîsa,
'''
45)
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyaü, s.110-111. 5" Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.), ^'2
stanbul: Millî
Ahmed
er Er-Rifâî,
Erkam Yaynlar,
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuldar
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Hak
1985,
s.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 6, beyit. 1871-1874
1991,
Yolcusunun Düsturlar, çev.
96
Yaman Ankan,
stanbul:
EY insan 297
-45Onlara: "Önünüzdekilerden, arkanzdakilerden
kofunun, Rahmete âyân olasnz." denildiinde, ^*Ve izâ kîle lehümü't-tekû mâ beyne eydîküm ve mâ
halfeküm le^allekümt türhamûn"
* Durum
böyle iken onlara:
"Onünü^ekinden
ki si^ rahmet
edilsin. "
de
arkam^dakinden de korkun
denildii î^aman,
(Elmalk Hamdi Ya^r) Onlarayapmakta olduunu^ korkun; umulur ki
siî^e
ve
yapp arkada braktn:^ idlerde Allah 'tan
merhamet olunur denildiinde (aldrmaklar). (Diyanet)
Bursevî Tefsiri: Uyar yoluyla "Onlara" Mekke'li inkarclara:
"Geçmiinizden ve geleceinizden saknn!" yani peygamberlerini yalanc
sayan
geçmi ümmedere
etmemeniz hâlinde benzer azabn edilmenizden sonra âhirettte sizin
Ya da mânâ
öyledir:
ona
korkun,
göre
inen
banza
için
edin;
korkun;
îman
gelmesinden ve helak
hazrlanan azaptan saknn.
"Önünüzde bulunan amel
azaptan
geride
âhiretteki
durumlardan
brakmakta
olduunuz
dünyadan da saknn ve ona aldanmayn." böylece Allah Teâlâ inkarclar
iki
bana gelen "Belki
eyle korkutmu; bunlardan
felâketler; ikincisi ise âhiret
biri
geçmi ümmetlerin
azabdr.
acnrsnz." acnmanz umarak böyle yapnz,
ya da
da bu kötü durumdan kurtulasnz diye böyle yapnz,
ki
açmasnz kurtulu,
ancak Allah'n rahmeti sayesinde mümkündür- "dendii zaman..."
öütten yüz
Ardndan
5'^
smail 7,
s.
çevirirler,
daha
fazla
gelen âyet-i kerîme de
Hakk
65-66.
büyüklük
taslarlar
ve inat ederler.
bu durumu vurgulamaktadr.^'^
Bursevî, Kühu'l-Beyân
Tefsiri,
stanbul:
Damla Yaynevi, 2004,
c.
298
•
Kââni
Tefsiri: Sizden evvel geçen atalarnza da
"Önünüzdeki
en bü)aik kyamet ve arkanzdaki en küçük kyamet hallerinden
saknnz
belki
ki,
o
suretle
merhamet olunursunuz." denildii
Hakk' kabulden yüz
onlar da sizin gibi Hak'tan ve
Fenâfllah
Birincisi
ile
Hak
uzak durma ve kurtulu beyne eydîküm)
sayhann
olduundan (mâ
nefis cihetinden hâsl
ile
en büyük kyamet
mâ
(ve
balangcn vukuu
birincisi,
çevirdiler.
cihetinden, ikincisi de bedenî hayattan
halfeküm) en
olunmutur. Bu âyetlerde zikrolunan
te'vîl
ile
vakit
küçük kyamet sesleniin/
iki
ve kuvvetlerin cümlesinin
birdenbire mahalli kararlarndan inziâc (yerinden kopma, sökülme) sebebiyle
ilk
üfürmeden
uyan
hâsl etmektir, ikincisi de sayhann
vukuu ve kuvvetlerin birdenbire ikinci
ile
üfürmeden
uyan
uyan
ve mahallerinden
yayl
hâsl etmektir. Cesetler de kabirleri olan
bedenlerdir.^
Saknma korkunun
sonucudur. Bir
eyden saknp
tedbirini alan
kimsenin aleyhine olarak o eyden bir zarar gelmez. Kiinin gelen
felâketlerin
kendisi
çou
emin olduu
açsndan emin olduu
sahibi bir kimse,
olmamaldr.
emin
Çünkü
taraftan
taraftan felâkete urar.
klnd Allah'n,
taraftan
baka
önünden
bulamayan sözü dorudur ve Allah doruyu bir
sakndrmadr. Kader de yaver
ve
dayanak
emin
arkasndan
bâtl
Dolaysyla bu
denilmitir.
Bu
Ama
bu
takdirde tedbîr
en son noktas saknmaktan saknma içindedir, onun
edinilmesidir.
aç
halde akl
felâketten kurtarr.
Allah'n
göstergesi bizi kendisinden
daha
O
bir taraftan
söyler.
da kaderin bir parças olmas baka.
saknma insan
Saknmann
ve
Genellikle
giderse alnan tedbîr faydal olur.
Çünkü "çok saknma kaderden kurtaramaz"
saknmann
gelir.
bana
bize
yönelik
rahmetinin
bir
sakndrmasdr. Saknmann bundan
ve vurgulusu da olmaz. Ulu Allah öyle buyuruyor:
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'vilât- Kâfâmjje, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988, c. 3, s.
14.
EY insan 299
"Allah,
kar§
si^
sakndrr.
mrân,
30)
Bizi kendisinden
kendisine
efkatlidir" (Âl-i
Allah
kullarna
çok
karji
sakndrm
olmas
efkatinin bir ifadesidir.
Saknma yolculuu
maddî olandan mâkul
kiiyi
açkla, ölümden olula kâim ve âleme
azaba, gizlilikten
bilgimizin neticesi olan hayâta çkarr.
dourur, cisimüi
olana, nimetten
itibariyle
Bu da
insanî
ilikin
varoluu bilmeyi
insamn nereden sudur ettiini (sâdr olma,
doru olmayan
meydana çkma, olma) öretir. Geriye dönük veya ufka
Eer bu ikisini de bilirse kukusuz tâbiiyet itibariyle olur. Ayrca bakasna kar artm ve inceliini gerektiren her makam da bilir. Gördüü ve kendisine gelen her eyde bir dorusal hareketi
bildirir.
basirete sahip olur.
Eer
makam
Allah olmasayd
Çünkü
biz
Allah
53) Allah beni korku
Arka ve ön de olmazd.
Ona
çarldk
ve
O'na
edin bütün i§ler sonunda Allah'a döner. "
(uarâ,
ile
döndürüldük. "Dikkat
bilinmezdi.
var
olduk.
makamna
yerletirince,
gölgeme bakmaktan
korkar oldum, onun beni Allah'tan alkoyan bir perde olmasndan
endie ediyorum. Gölge
Çünkü
geçerlidir.
için geçerli olan
bu durum her ey
için
de
insan mutiulukla müjdelense bile dünya güven
yurdu deildir.
RahmetüM-Vücûbiyye: Takva ve AUah, yapmak zorunda olduu
iyilik
için deil,
sahiplerine
özgü rahmet.
keremi ve ihsâmyla onlara
merhamet edeceini üzerine vacip klmtr, ^^enim rahmetim
kuatmtr." rahmetine
(A'râf, 156) âyeti iarettir.
de geni- itminan (emin
"Ben onu takva
(insann
olma,
iç
herzeyi
hu^ru)
kendisini Allah'tan
u^kla§tran eylerden u^ak durmas) sahiplerine yazacam." âyeti vacip
^'^
Muh^addîn bnü'l-Arabî, Yaynlar, c. 3, s. 315-317.
Risaleler,
çev.
Vahdettin
nce, stanbul: Kitsan
Muhyiddîn bnü'l-Arabî
Risaleler,
çev.
Vahdettin
nce, stanbul:
Yaynlar,
c. 3, s.
313.
Kitsan
300
rahmete; ''Benim rahmetim ihsan de,
bu rahmete iaret
atma}an,
kahp
tevhide
zirve-i
yakndr."
(Araf, 56) âyeti
eder.^^^
sahrasnda
Dalâlet
sahiplerine
inad
edenlere:
giden
selâmet
gerdanln
"Kulluk
çkmaza
caddesinden
sapmayn, önlerinizde ve arkalarnzda bulunan âfetlerden hazer edin (saknma,
çekinme).,
Hakk' sayn da merhamet olunasmz."
resullerimiz lisanyla söylenildii alay etme)
içinle
ederek yüz
cem
zaman, onlar
istihza
diye
(biriyle ince ince
çevirdiler.^^^
tarafnda,
dnla
fark tarafnda
olmaksn. Vahdet üe
kesretten, kesret üe vahdetten perdelenmemeli, kullukla marifet
arasn bulmaksn
(sâlikin
sultann görmesi) birbirinden
(Hakk
cem'
Sûfîler dilindeki
cem'u'l-cem'in
ki tehlikelerden
kurtulasn.
halks^ temâ§â
ne kendini ne
mânâs udur:
Tefrika
ayrt eder durumda olma),
u
senden soyulup alnandr. Bu,
halk
vazifelerine, beeriyet icaplarna göre
(ayrlk,
ve
(fark)
yalnza
hakikat
halk
Hakk'
ve
sana nisbet edilendir:
Cem',
demekdr: Yani kulun, kulluk
yapt
tarafndan ona gelen mânâlar, lutûf ve ihsan kula
etme), tefrika
görmesi,
ameller tefrikadr. ise cem'dir.
Her
Hak
ikisi
de
lâzmdr. Çünkü tefrikas olmayan kimsenin kulluu olmaz.
Kulun "Ancak sana ibadet ederiz." sözü, kulluu göstermek sûredyle tefrikay isbattr. "Ancak senden yardm dileriz." sözü de cem'i istemedir. Tefrika, irâdenin balangc, cem' sonudur. Cem'ü'lcem' daha tam ve daha yüksek bir makamdr. Cem', eyay Allah ile beraber görmek, kuvvet ve kudretin Allah'a aid
tamamen
Cem'u'1-cem'
ise
eyden
bulmaktr
fena
ki
olduunu
helak olmak ve Allah'tan bu,
ahâdiyyet
bilmektir.
baka
mertebesidir.
her
Çalp
mücâdele etmelisin. Nerede ve ne zaman olursa olsun, yemede, içmede,
konumada, susmada,
her an O'ndan (vaktin olu)
üzülerek,
5^^
bo
gidip gelmede, hareket ve sükûnda
kalmamalsn. Bunun
olmal" denilmi.
gelecei düünerek
Yan
"Sufi ibnu'1-vakt
için:
vaktini kaybetmemeli, geçene
imdiki vaktini
zâyî
etmemelisin.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'ilât- KJâniyye, çev. Ali Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
Rza
c. 3, s.
5^^
264.
emseddin
Yeil, Füjû^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
c. 6, s.
251.
EY insan 301
Çünkü gelecei düünmek
ihtirastr.
Vaktini o vakitte
kendine
gerekli olan teveccühte (dorulma, yönelme), kalbi tasfiyede (saflatrma, temizleme)
ve tefekkürde
(derin
düünme) geçirmelisin.
^^'^
nsan, durmakszn, geçmi günlerinin hatâlarn düünür,
günahlarnn yükü altnda
ezildiini hissederse, bu;
eski
onun henüz
kurmlmam olduu mânâsndadr.
vücuttan
Maziye yanp yaklmak, yahut gelecein maddî, manevî hesaplarn
düünmek,
kendini
Allah'a
Vahdet yolunun yolcular,
götüren
yolda
kendilerini seksiz
kaybetmektir.
vakit
üphesiz Allah'a
adam
olanlardr. Böyleleri hattâ tövbe etmekten bile tövbe edecek kadar
mazi ve gelecek hesaplarnn üstüne yükselmilerdir.
Bunun
içindir
lüzumunu
Hz. Ömer,
ki
Ona
hissetti.
ihtiyar
"Senin bu
çalgcya
alaylarn
öüt vermek
bir
hâlâ
dünya ve vücut
kayglarna uyank olduunu ve hâlâ dünya bazlarndan, onun
muhasebe ve endielerinden kurtulamadn
olmann ve
rütbedir ki o rütbeye erenlerde artk (iddetli H':^ntü)
yürüdüün dünya
geçmi,
vücut
ulamamn amaz
cazibelerinden
hatta
hiç
ki
bir
hatrlamakta ayklk
ayran
bir perdedir.
devam
fânî
Fânilik o
etti:
yolu deildir.
günah
kurtulmak gerekir. Efendimizin buyurduklar
günahtr
Vücuttan
gelecek, korku ve yeis
yoktur." dedi ve sözlerine öyle
yol, fânilie
ve
gösterir.
kurtulmann iarederi bunlar deildir.
nefisten
gibi,
"Senin
Bu
yolda
kaydndan
bile
"Vücut öyle bir
günah onunla ölçülmez.' Ksaca, geçmii hâli
vardr. Mazi ve
Gerçekten ermilerin
istikbâl,
ise,
kulu Allah'tan
umurunda geçmi
yok,
gelecek yok, yalnz Allah vardr.
Maziyi de diye
istikbâli
kam
gibi
de atee ver, kül olsunlar.
boum boum
Geçmi
diye, gelecek
olmakta ne fayda var? Kald
ki
kamtan yaplan ney 'in eer boumlar tkalysa, o artk dudan srda olamaz. Üfleyileri ses veremez. Bu boumlar, kam içinde perdelerdir.
Eer insan vücûdunu
içindeki perdeler de
5'^
geçmi, gelecek endieleri, zaman ve mekân
Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralan, çev.
Neriyaû,
s.
\ll-\Tb.
da bir ney tasavvur edersen, onun
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
302
kam
balan, ksaca dünya heves ve alâkalardr. Vücut böyle kaldkça
perdeli
bu
ruh
perdelerden
kurtulup
ilâhî
gibi
srlara
kanatianacak yolu bulamaz.
Sen durmakszn kendi vücûdunu düünür, adetâ kendi vücûdunun etrafnda tavaf edip durursan, nasl Hakk'n tavafnda olursun?
baka
Allah' arama yolunda gayret eden kii, bu maksattan
her
eyini ve bilhassa kendi kendini terk edecektir. nsanlk rütbesini
kazanm nsan,
bir
ruh
kaytlarna
nefis
olmann
için Allah'ta fâni
bal
kaldkça;
tek
art budur.
durmakszn
kendi ilerini, bazlarm hatta sevaplarm ve günahlarm
Allah'n evi çevresinde deil de, kendi evi etrafnda
hep evinin
Kabe'yi
tavaf
bürünürler.
varln
eksiklerini
edenler,
Tpk
bunun
düünen kendi
dolayormu
insana benzer.
elbiselerinden
âklarn da
gibi
düünüp,
bu tpk Kabe'yi tavaf ederken
benlik ve ikilikten kurtulmazsa,
gibi
varlm,
kendi
ilâhî
soyunup,
ihrama
güzelliin ve
ilâhî
etrafndaki tavâflarmn makbul olabilmesi için vücut ve
nefis elbiselerinden
soyunup Allah'ta
fânilik
ihramm
giyinmeleri
lâzmdr."''^ Kalb,
muhabbet-i
muhabbet) fari
arkasm •
ehevât-
(va^eçtigi)
dünyevîyyeden
olduu
vakit,
billur
(dünya gibi
olup,
(vahyin indiiyer)
ve esrar ve envar
(pklar) ve melâike olur. Fâsid (bo:(uk) olursa, mehbît-i
ve eyâtin
(eytanlar)
önünde olan sana haber seni ikâz eder; ve
ve saadetini
5-" ^-'
522
önünü
görür.^'^^
Kalb salâh bulursa mehbît-i vahy
yeri)
ehvetlerine
eer
olur.
verir ve
zulm (^ulüm
Kalb salâh bulursa, arkanda ve
mühim
olan eyleri ta'lîm ederek
fâsid olursa, sana bâtl
eyler söyler ve
rüd
izâle eder.^"^"
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, hakkndaki notlarndan, s. 58 hakkndaki nodarndan, s. 51
Ken'an Ken'an
Rifâî, erhliMesnevî-i erif,
Ken'an
Rifâî'nin
Rifâî'nin
Ahmet Ahmet
er-Rifâî er-Rifâî
s.
319.
"
EY insan 303
Cehennem ehli dört ksma ayrlr. Bunlardan bir grup Firavun gibi rab olduunu iddia edip Allah'n Rabln reddederek Allah'a kar büyüklenenlerdir. Firavun öyle demiti:
ilâhmn
bir
"Ben
siî^n en
büyük
rabbini^m.''''
ilâhlar
koan
kimselerdir. Onlar, Allah
ateistlerdir.
Dördüncü grup münafklardr üzerlerindeki
biridir.
hakknda korku
gruptan birinin inancna
Bu
(ikiyüzlü, içi
Bu bask
topluluklardr.
âyette blis 'in
varln
kabul etmez.
bajka dip bajka). Onlar,
duyarlar.
nedeniyle, canlar, mallar ve
Onlar içlerinden
ise
bu üç
sahiptir.
dört snf, cehennemlik olan ve oradan
insan
tuhaf bir i§tir.
bask nedeniyle Müslüman olduklarm gösteren söz
konusu üç gruptan nesilleri
Bu
Onlar, ilâh bütünüyle reddedenlerdir.
veya âlemden bir ilâhn
için
ile birlikte
keresinde ise öyle
demilerdir: "(Peygamber) ilâhlar tek bir ilâh yapyor. ise,
baka
derler: "-B/^ onlara, sadece bi^i
A.llah'a jaklaptrsnlar diye ibadet ediyoruî^" Bir
Üçüncü grup
öyle demiti:
dierleri de böyledir.
da kabul eder ve öyle
Böylece onlar, âlem
ise,
Burada, gökte kendisinden
Nemrut ve
ikinci grup, Allah'a ortak
baka
topluluk! Benden ba^ka
olduunu bilmiyorum." Bir keresinde
olmadn kasteder.
ilâh
"Ej
çkmayacak olan
cin ve
Bunlarn saysmn dört olmasmn nedeni,
önümüzden, ardmzdan,
bize geleceini bildirmesidir. Ateiste ardndan, kibirliye
blis,
sandan,
samzdan
ortak iki
ve solumuzdan
koana önünden
yüzlüye
ise
solundan
gelir. gelir.
münafk bu gruplarn en zayfdr. yeridir. Çünkü kibirli, kendisinde bulduu gücü nedeniyle büyüklenir. Mürike ise önünden gelir. Çünkü ön, görü yönüdür. Böylece gören kimse Sol,
en zayf yöndür. Çünkü
Kibirliye
Allah'n Allah'a arka,
ise
sandan
varhm kabul eder ve ortak komasm salar.
bakma yönü
Sa, gücün
O'nu inkâr edemez. blis Ateiste ise arkasndan
Ona öyle ey yoktur.^^^
deildir.
bir ifâdeyle ilâh diye bir
52^
gelir.
ise,
gelir.
der: ''Hiç bir jey yoktur.''
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fütuhât- Mekkiye, Litera Yaynclk, 2006, c. 2, s. 4U-4\3.
çev.
Ekrem
onun
Çünkü
Baka
Demirli, stanbul:
304
-46Kendilerine rablannn âyetlerinden herhangi bir âyet
de gelse mutlaka yüz
çevirirler.
*^e mâ te'tîhim tnin âyetin min âyâd rabbihitn illâ kânû anhâ muindin''
* Ve
kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldii t^aman
mutlaka ondan jüî^ çevirirler. (Elmalk
Hamdi Ya^r)
Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmejedursun,
ille
de ondanjüî^
çevirmilerdir. (Diyanet)
Kendilerine hikmet ve adaletimizi beyân, kudret ve azametimizi ilân
eden Rablerinin âyetierinden
(yalanlama) ve istihza
bir âyet nazil olsun
(ince ince alay etme) ile
da onlar tekzib
yüz çevirmesinler oknaz.
Onlara hangi âyetimiz nazil olmusa mutlaka yüz çevirmilerdir.
Söz söylemek tasdik edilmek
doruya inanmaz! Felein sevda ortasnda
ey
müterek
söylenemez, ona
içindir.
abes eylerine
Tanr'ya irk
bölünmü
bir hâle gelmitir.
kar susmak
daha
koan
olan can,
^"^"^
can,
altm
Artk böyle kiiye
iyidir.
bir
Çünkü ahmaklara
verilecek cevap, sükûttur.^"^ itikatl bir
müslümana: Allah böyle buyuruyor, ResuluUah öyle
buyuruyor, diyecek olsan, derhal tasdik eder. Halbuki zanlarna
göre
^^*
kendilerinin
emseddin Yeil,
bilgili,
Füyü^ât, stanbul:
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
âlim
stanbul: Millî
ve
hakikatlere
Yeü Yaynlar,
1984,
âinâ olduklarn
c. 6, s.
251.
Veled l2budak, Abdülbâkî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 3295-3297 Mesnevi, çev.
(
EY insan 305
farzeden ve hayal peinde 1
çkamazsn.
koan
kimselere âyet ve hadis
ey
erîatina bir
ancak Isâ
gidince
aykr
kar
önce Isâ muhakkak Mûsâ'mn
Isâ {a.s.J^\ bilmez misin? Yahudiler
hükümler
ile
526
(a.s.),
etmez zannettikleri
ilâve
için
O'na îmân
ettiler
olmak sfatyla Mûsâ'mn eriatna baz
resul
etmek ve yahut baz hükümleri deitirmek yoluna
ilâve
buna tahammül edemediler. Çünkü onlarn itikadlarna
in
geldi.
iç
yüzünü
bilmediler.
Bu yüzden Isâ'mn
katlini
istediler.
Hz.
Muhammed
{s.a.s.JdiÇ.n
önce gelen nebilerin getirdii erîatten
bugün devam eden hükümler vardr. Biz o hükümleri yerinde tutmakla peygamberimizden önce gelen Resullerin erîatierine deil
Peygamberimiz
onlarn
ancak
bakmndan
tarafndan
kabul
yine Peygamberimizin erîatine
uymu
Senden itikadn sorulduunda,
O'nun ateinin alevinden acz
isnâd
kim kurtarr? Çünkü
seni
(ince
alay)
âyetleri)
eyi
(kapsamak)
naks
hakikatlerine
(eksik)
ve inkâr
etme) ilâhîyi
korur,
sen,
bu
kudret-i
ile
bilemeyerek
düünmedin. Hattâ
Gayb'a
yeltendin.
edemedii
(Jesh
Hikmet-i
ettin.
Rabbâniyeyi (Rabb'in
O'nun azabndan kim
seni
itikadnla melekût-i ilâhîyi ibtâl ilâhiye
edilmi olmas olduk.^^^
âyât-
onlarla istihzaya
inanmadn
gibi
yalanlamaya
kalktn.
ilminin
ihata
Eyamn
çarpk düüncelerinle vâkf
ilmin ve
olmaya çaltn. "Onlar,
bildirilmemi
olan
yalanlamlard. Senin
kavrayamadklar
ilmini
"
gözlerin
yaratcsndan
jeyi
yalanladlar.
ecsâm
(beden,
yorumu
Onlardan
cisim)
Nitekim
gaflettesin.
da
öncekiler
kendilerine
de
böylece
ile
cisimleri
perdeli
ve
ecsâmn
görünce bunda zâid
vücûd bulunduunu inkâra kalkanlar da
vardr. Böyleleri, cisimlerin
^26
henüî^
(Yûnus, 39)
(sonradan eklenen, artk) bir
^^''
ve
O'nun varlyla
zahir
olduu renk ve
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul, Kubbealû Neriyaü, 2000, s. 522. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul: istanbul Kitapevi, 1981,
s.
154-155.
306
çkt
o sayede ortaya
ekillerin ederler.
Çünkü varln
"Nûr"un ilminden
habersiz
görünmeyiinin
arasnda
Cisimler
bulunuyorlar.
görülmeyen gerçek vücûdu, inkâr
sebebi olan
iddet-i
zuhurundan, bakanlarn gözlerinden nurunun ziyâdelii sebebiyle gizlendiini kavrayamyorlar.
Nur (^k)
Onlar, izhâr (ortaya çkarma) eden
arasndaki fark, nur göz önünden
ortaya
ile
çkan
cisim
zail
(kalc olmayan) olup zulmet
(karanlk) çöktükten, ekil ve renkler
görünmez olduktan sonra
görmüyorlar
m?
Bunu
tekzibleri (yalanlama)
görebilseler inkârlar
mümkün
de
olmaz.
mümkün olmad
gibi
^"^
Eer kitap sahibi, bütün kitaplara inanan biriyse ebediyen sapmaz. Ama baz kitaplara inanan, bazsn da inkâr eden biriyse, o, gerçek kâfirdir."''"^
Eer cannn aklnn tereddütte kalmamasn istiyorsan, bu cehalet ve gaflet pamuunu can kulana tkama. Tâ ki Hakk'n muammalarn zaman
(sr)
senin can
anlayasn,
kulan
duygunun eriemeyecei Afâktaki (insann kendi
ve
eserler,
ve aikâr srlarn kavrayasm!
gizli
vahiy mahalli olur. Vahiy nedir?
nefsi
dndaki göî^le görülen
Alemde Cenâb- Hakkk'n ne kadar
varlk âlemi) âyetler
tecellî
etmi
üe
bakmak
aynasdr. Cümlesine her
yani
Hak
Cenâb- Hakkk'tan yüz mâsivâya (dünya
ilgileri)
nazaryla
bakmak
^^^
dem
Ahmed
^^
550 531
532
1995,
s.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Yaynlar, c. 1, s. 45. Ken'an Ken'an Ken'an
Rifâî,
saffet (saflk)
ve
O'ndan bakasyla megul olan
çevirip
yönelmi
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynchk,
Görünen ne
gerekir,
olur.
Zulmâtn
bazsndan daha baskndr. Mâsivâya yönelenin ^2«
içindir.
âyet ve eseri varsa
bunlarn cümlesi insann nefsinde toplanmtr.
ihlas
Be
söz!^^"
insann içinde olanlar bilmek ve göstermek
varsa, hepsi âyeder
O
(karanlk)
bazs
yüzü, Hakk'tan
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
171-172. Risaleler,
çev.
Vahdettin
nce, stanbul: Kitsan
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
Rifâî, Sohbetler,
stanbul, Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
82.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul, Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
651.
s.
198.
EY insan 307
dönmü
ve
}nLz
çarplmtr.
çevirdii kadar
olur.
Eer bir ildfat
ayet yüz
çevirip geri
koarcasna olur.
çevirmesi göz
eklinde olursa
Daha fazla olacak olursa çenesi çarplmcasna olur.
dönmesi daha
fazla
açp kapayncaj^a kadarsa gözü
a
Eer }aiz
ala olur.
çehresi döner ve amel defteri
doru
olursa arkaya
arkasndan verilenlerden
Bunlar Allah' unutanlardr. Allah da onlar unutur ve onlara
kendilerini unutturur.
adam Hz. Musa'ya gelerek demi ki: "Ya Mûsâ, senin söylediklerini yapmazsak cezalandrlacamz söylüyorsun. Ben senin söylediin hiç bir eyi yapmyorum, buna ramen gün günden mabm mülküm artyor, evlâtiarm sabkl, Hz. Musa'nn zamamnda
bir
ehirde îdbâr edilen ve sözü geçen
bir kiiyim. Söyle
Allah'na bu
duruma ne diyecek?" Hz. Mûsâ bu cümleleri Allah'a terbiyesini
söylemee teeddüb
(edebini
ve
taknma) etmi. Allah Hz. Musa'ya hitap ederek: "Ya Mûsâ!
Söyle o kuluma, salâhiyetini
Ben AUah Azimüân, onun azndan
adm
anma
aldm. Bundan büyük ceza olur mu?" demi.
Evler çok görünseler de aslnda nefistir. Biri
de sr
evidir.
Bu
ev vardr: Biri
iki
bilgi evidir, yani
ikisinden yoksun olan ev haraptr.
nsan Hakk'a mensup zikri yani Kur'ân' kullanmak zorundadr. Kur'ân' hangi dille okuduuna bak. Çünkü huzur ve sekine (karar) Kur'ân'la iner, ama dillere göre.
nsamn
ruhuna bakmas gerekir; beden ehrine nasl yöneldi? Hakk'n beden ehrine yerletirdii hikmet ve güzel tertip gibi olgulara
yardmc olmak
üzere nasü girdiini gözlemlesin.
insan en güzel yaratüa sahiptir.
zaman,
iyice derinle,
insann
bilmediin
tek
hazinesidir.
Sen büyük
bir
gizliliini
bir
Bu
içine
olguya bakmaya
girmediin tek
brakma.
Çünkü
Çünkü
baladn
bir zaviyesini,
insan
üim üzerinde duruyorsun:
Hakk'n 'nsanlara
ufuklarda ve kendi nefislerinde âyetlerimi^ gösterecei^ ki onun gerçek olduu,
308
onlara
iyice
belli
olsun"
Görmüyor muunu^?"
(Fussilet,
ÇL2iriy2it,
Kendini bilen Rabbini
'%endi
53)
nefslennii^de
de
öyle.
21)
bilir.
Kendini en
iyi
büen Rabbini en
iyi
bilendir.
Mahn
karakteri
istiyorsun?
içinde
O
harekettir,
zaman
kulam
tedavülde kilitH
hareket ettiini duyacaksn.
yetiyorsa,
krma. Çünkü her hangi
olmaktr.
sanda bir
Buna kant
yaklatr;
Eer sand mah
biriktirip
m
maln sandn açmaya gücün saklama gerei
duyabilirsin. Kilit senin dilindir; anla.
Cimrüik eden ancak kendi nefsinden cimriHk eder. Nitekim öyle
buyurulmutur: "Eer
O 'ndan yü^
toplum getirir, ancak onlar si^n gibi de
çevirirsem^ yerinip sif^den bajka bir
5^3
Muhyiddin bnü'I-Arabî, Rjsûkkr, Yaynlar,
c.2,
s.
236-238
o//^ö^/<^r.
çev.
"
(Muhammed,
Vahdettin
'^
38)
nce, stanbul: Kitsan
EY insan 309
-47Onlara: "Allah'n size
merzuk (rzklanm)
kld eylerden hayra sarfedin." denildiinde, küfredenler inananlara: "Biz o kiiye yedirmeyiz, ona Allah dilese yiyeceini verirdi, siz dalâl içinde
deil de nesiniz?"
açk bir
derler.
lehüm enfîkû minmâ razakakümü'llâhu kâlellezîne keferû Hllezîne âmenû enutHmu men lev yeâullâhü at'amehu in entüm illâ fî dalâlin mübin" ''Ve izâ kîle
* Onlara: "Allah 'm
raman, bifi
o kâfirler,
sit^e
nt^k olarak verdii peylerden hayra harcayn. " dendii
mü'minler için: "Allah'n
mi doyuraca":^
Sif^
apaçk
bir
sapklk
dileyince doyurabilecei
kimseyi
deil de nesini:^"
içinde
dediler.
(Elmalk Hamdi Ya^r) Allah 'in kâfirler
bi^
si^e
nf^k olarak verdiklerinden hayra
müminlere dediler ki: Allah'n diledii takdirde doyuraca kimseleri
mi doyuraca:^? Si^gerçekten apaçak
Âyât-
satfediniî(j denildiinde,
bir
sapklk
içindesini:^ (Diyanet)
ilâhîyyeyi (Allah'n âyetlerini) tekzîb (yalanlama)
"Allah'n
size
merzûk
kld
eden onlara:
eylerden infâk edin, hayra sarfedin,
nimet-i ilâhîyeyi yerli yerinde kullann"
(dümüü
kaldrn), iane
(cardm) edin de âlem-i âhiretiniz için kendinize hayrl bir
hazrlayn) denildii zaman o
öyle biz
dediler: "Sizin
bakacaz
Allah
öyle mi?
dileseydi
meiyyetine
onu
(istek)
kâfirler
inandnz, îman
Müslümanlarla alay ederek
ettiiniz Allah fakir edecek de
O'nun yedirecei kimselere it'âm
ve
(^emek
irâdesine
makam
yedirme)
biz
ederdi.
muhalefette
mi yedirelim? Siz
Allah'n
bulunuyorsunuz,
310
binâenaleyh
apaçk
siz
bir
(sapknlk)
dalâl
deil
içinde
de
nesiniz?"'''
htiyacndan
mah olann,
fazla
ölçü dâhilinde,
er'î
olan
sâlih
fukaraya vermesi vaciptir. Böylece de zenginlerin zekât fukaraya ihsan etmek, mallarndan vermek, fakirlerin zekât da, zenginlere
olan ümit ve itimatiarn kalplerinden silmek, yani verecek diye
beklememektir.
Âklarn
zekât,
cânân urunda canm harcamak,
ruhlarm Allah muhabbetine bezletmek, vermek, hep vermektir. zekât
Ariflerin
ise,
kendi hallerinden ve ilimlerinden, irfanlarndan
ehil olana, isteyene, talep
kendi
(isteklisine,
talep
ihsan,
lmin
nafakalandrmaktr.
hallerinden
yetime
edene vermek, muhabbet etmek, âklar
tâlim etmektir
edene)
evin
zekân misafiri
zekât,
talibine
Evlâdn zekât
(öretmektir).
arlamak ve
etmek,
itibar
sohbetin zekâü, dedikodudan kaçmak; kuvvetlinin zekât zayflara
yardm, nefsin zekât, kötü ahlâklardan kurtulmaktr. Cenâb- Hakk da: "Zekât veren felah (kurtulup)
Mevlânâ Hazretleri buyurur vermektir.
Âklarn
ise
Her iin yapcs
yapamadmz kudretini
ki:
(Mü'minûn,
"Cömertlerin
ilmi,
Hâsl lâzm
para ve mal
olan, kendisine
hareketlerin
iyi
yaptmz
yine Allah bize
kötü
ve
girerek;
olularm ayrt etme
Allah'm! Bize
Yaratandan
istememiz bu hakikatin büyük
delilidir.
iyiyi,
doru
yolu sen
doruyu ve
elimizde hiç bir kudret ve ihtiyar bulunmasayd, bize
ve hareketierin en
bunu nasl
534
emseddin
535
Ken'an
ve
Bizim Cenâb- Hakkk'a yalvararak, bazen
göster! diyebilmemiz ve bizi
hattâ
lây
buyurur.
mah, yahut vücûdu Allah yolunda
Ancak
utancmzdan renkten renge
Çünkü
1-4),
^'^
Allah'tr.
vermitir.
"
can vermektir."
en makbul olan nesneyi bezletmek, harcamaktr.
/?/////r.
iyisini
güzeli
fiillerin
nasip etmesi için Allah'a nasl yalvarr,
akla getirebilirdik?
Yeil, Füjû^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
Rifâî, Sohbetler, istanbul:
c. 6, s.
Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
252.
472-473.
EY insan 311
Tpk bizim gibi canl olan hayvanlar, yaptklar hareketlerden dolay ne
ne de halktan utanmay akl etmediklerine, bunu
Hak'tan,
bilmediklerine göre, bize verilen ve "cüz'î ihtiyar" dediimiz
kötüden ayrt etme kudretinden nasl gâfl
iyiyi,
olabiliriz.
Kuldaki ihtiyar tamamiyle yok farz ederek insan cansz cisim
sanmak,
anlay
yanh anlamak, o
cebir kudretini
ilâhî
kadar
bizzat
ki,
kötüye kullanmaktr.
nsan, kendisine yine
Hak'tan
böyle
gelen
bir
kudretin
arifi
olabildii ölçüde insandr.
Sen önce AUah'n bü}aiklük ve kudret derecesini bileceksin. Sonra onun, insan derecesine ulatrmakla, sana verdii kymetin kadrini anlayacaksn.
Sen Hakk'n
irâdesi
gönül ve vicdan
hapsinde
esir deilsin.
rahatnda bulunman
Hür
için
kimseler gibi bir
sana
verilmi
ilâhi
hürriyetin farknda olmahsm.^^''
Cebir
(cü^'î iradeyi reddetmek),
çalmay, savamay
yol kesiciler arasnda uykuya dalp
terk ederek nefse
uymak, onun sesine boyun
emektir. Fakat bu ayn zamanda henüz kanad
yavrusunun uçmaya kalkmas
gibi
çkmam ku
mutlaka ac bir
düüle
son
bulur.
Unutma
ki
ba,
ölçüde batr.
içinde akl
Akln
bulunduu ve bu akl
kullanamayacak durumlara
kullanabildii
düen
bir
ban
ise
kuyruktan ne fark kalr?
Kendini Allah'a ükürle (sebebe
bir
•
bavurup
iji
koruyucun ve
vazifeli bil.
Allah 'a brakmak)
Sonra çab, çabala ve tevekkül et.
Bu
takdirde senin Allah gibi
balaycn olacam unutma!^"'''
Hakikat nazaryla nereye baksan, ancak birlikten
baka
bir
ey
göremezsin. Bütün kesret (çokluk) âlemi, vazifesini yerine getirmek
^^•^
^^^
Ken'an Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnev-i erif, istanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
92-94.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü NeriyaO, 2000,
s.
129.
312
için
yaratlm
(kuvvet, kudret)^
birer âletten
her
ey
Kudret, kuvvet,
ibarettir.
Allah'tandr.
LA
fiil,
havi
havle ve lâ kuvvete illâ billahi'l-
aliyji'l-aî^m.
Yalni2
burada,
çalmaldr. Srf türlü
biri
dalâlete
yemee balam.
"Allah'n
cevabm
balayarak
hurma aacna
bir
farkeden bahçe sahibi,
hurma
verince,
ise
AUah'n
sahibi: "Afiyet
alarak
bir
ile
aacn
gayet rahat:
aacndan,
bu defa bahçe
kamç dömeye balam. Cam
olsun, ye kardeim..." diyerek bir ip
adam aaca
girmi ve
sormu. Adam
Allah'n
bahçesinden,
yiyorum!"
i
yaptn
altna gelerek, orada ne
hurmasm
bu
düüp yolunu arr.
geliigüzel bir bahçeye
çkarak hurma
ayrlmamaya
cebrîlie gidersek âlemin intizâm bozulur ve
düünen kimse
Adamn
anlayndan
cebir
bir
itidalli
gelmi ve
yanan adam bu
defa feryâd edip, hiddetle haykrmaya balaynca, bahçe sahibi:
"Allah'n
ipi ile seni
baladm.
gelirse indiriyorum ite..." diye
'Vur!'
kamç
dedii
ile
de nerene rast
cevap vermi.
anlayna göre itidal (orta) üzere olan cebirde cüz'î irâde vardr ki dünyamn nizâm, ite bu gayret ve tevekkül (iji Allah'a brakp kadere râ^ olma) arasndaki ince balanty muhafaza eden anlay noktasm hayata tatbik edebilmekle mümkün Ehl-i
sünnet ve'1-cemaat
olur."« •
ükür
nimet memesini emmektir.
olursa olsun, •
memeden
Meme
olanlar da
sit^e
emrediyor.
eder.
ile
dolu
dar çkmaz; yani onu emmek lâzmdr.
ResuluUah Efendimiz öyle buyurdular: Allah merhamet
ne kadar süt
Yeryüünde
"A.qyanlara,
olanlara acymiî^.
Bu
Kûhmân
olan
sayede gökyü-:i/nde
Bu hadis-i erif bize yeryüzündekilere acmay Çünkü Hakk'n rahmeti, kullara o yoldan gelir. acrlar. "
Gökyüzündekilerin eflcat duygular, kuUara o yoldan ular. Semâ, ilâhî
rahmetin nüzul
(Allah
538
tarafndan
Ken'an
kula
Rifâî, Sohbetler,
Ve Rahman olan Allah'n feyz ve bereket menbâdr (kaynak).
(inme) yeridir. lütfedilen)
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990,
Fîh, Ffh, s.
c çev.
164.
s.
479.
Meliha Ülker Anbarcolu,
"
EY insan 313
duradr. O melekler, Allah'la kullar arasndaki srlar Hak Teâlâ onlar öyle klmtr. lerini onlarn vastasyla Rzk meleinin derûnuna (iç, gönül) Hakk'n rahmeti
Meleklerin tarlar. görür.
konursa, kullara nasipleri bolca
Hatâ ve sevaplar yazan
gelir.
melein gönlüne, Hakk'n rahmeti konursa, kulun günah
unutulur,
sevab yazlr. Her zaman insanla gezen melein gönlüne rahmet
srr
kula
verilirse;
kötülüklerden Rableridir.
yardm
Bu
çok
rfan
esirger.
olur.
efkate
gelir;
kulu bütün
özledii
kalplerinin
sahiplerinin,
sebeple onlar Allah'n rahmetine bir
tecellî yeridir.
Kullar arasnda onlar böyledir. Allah Sübhan'dr ve merhameti
herkesten çoktur.
Olum,
kullara
Kullarna acr ve onlara rahmetini yadrr.
acma
mertebesine geldiin gün; Allah'n rahmetine
erdiin gündür. Marifet ehlinin meclisine girdiin an; kurtulua erdiini bilesin. Hikmet sahibi zâtlara bir
Sorunun cevabn tam alacana da
"Ey
Irak halk! Allah'a
olarak
birbirinizi
bize. Zîrâ
edin,
bu
ki
uyank
uyarn ve uyank olmaya davet
lüks, konfor,
bu
olacandan,
nsan
yemin ederim
kaplamtr. Dikkat
ey sorduun
zaman:
gaflet, hepinizi
umumî
inan.^'^"
olun.
edin. Efendiler!
ve havas,
Bu
kadar
arhk ve israf yeter. Yeter bu uyku. Yazklar olsun salnm sr ve gizlilik perdesinin arkasnda nelerin
bizi nelerin
beklediinden habersiziz.
"^"^'
Allah'a yaklatran, Allah'n mahlûklarna efkattir, insanlara
hayr öreten kimselere AUah ve
melâikesi, yerde ve gökte olanlar,
hücresinde karncalar, denizde bahklar cümlesi
duâ eder. Çünkü hadîs-i erifte: (ailesi),
Ey avam
"Bütüf?
salât
eder ve ha^r
mahlûklar Allah'n
lyâli
çoluk çocuudur. Allah indinde hayrl kul, ailesine faydal olandr.
buyuruluyor.^'*"
Sadaka
namna
mutlaka kesesinden
yaplan her
iyilik bir
yapmakla olmaz. AUah
sadaka demektir. Diü
^""^
Ahmer'er Er-Rifâî, Onlann Alemi, Yaynlar, 1996, s. 166.
^•*'
Ahmed
-'*-
fedâkârhk
çev.
ile
hayr yapmak.
Abdülkâdir Akçiçek, stanbuk Bahar
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev. Dr. AH Can Tad, stanbul: Erkam Yayn, 1996, s. 186. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000, s. 312.
314
nsanlar
hayra
etmek de
tevik
bakalarna hizmet ve yardm da
sadakadr.
Keza bedeni üe
sadakadr.^"^^
-48SZ doru
iseniz
bu
vaadf
tehdit ne
zaman (Ne zaman bu
doru iseniz) derler.
'^e yek:ûlûne meta hâze'1-va 'dü in liüntüm sâdildn"
* Yine onlar: 'Tier
Onlar:
dom söylüyorsam:^^ hu (kyamet) vaadi ne !^aman?" diyorlar. (Elmahh Ham di Ya^r)
Her gerçekten
doru söylüyorsam^ bu
tehdit ne flaman
gerçekleecektir? Derler. (Diyanet)
Ve
istihza (ince alay)
"Hem
ve tehekküm
sizin söylediiniz
mücâzât
(ceî^â,
karglk
Maher, mahkeme-i
görünüp alay etme) yolu üe:
yevm-i mev'ûd (vaad olunmu gün), o dîvânmeclisi)
(hutura getirme) keyfiyyeti
(ciddî
doru
ise
ölülerin dirümesi, ihzar
ne zaman olacak?"
diyorlard.^
mânâ
kübrâ, (büyük mahkeme) âhiret,
dediiniz eyler nerede? Bütün dinlerde ahlâk ve vicdan
kaçnümaz âhirette
hesap verme gerçei üâhî kaide
nsanlarn Allah
kulluk görevi olarak bildirilmitir. Uymayanlara
çounluu bu
disiplinli
varbm görmezHkten
âlemi ilkeleri
kar
da
açklanmtr.
olarak
ahlâk ilkelerinden
kaçnm
ve
gelmek istemilerdir. Peygamberlerden
Resullerden ve bu yolda gerçei topluma anlatmak isteyenlerden
dâima mucize istemiler; kyamet olaynn srar etmilerdir. Yine
dinler tarihi
açk mucizeler gösterdiinde de
""^^
Ken'an
544
emseddin Yeil,
Rifâî, Sohbetler,
isyan ve inkâra
devam
stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000,
Füyû^ât, stanbul:
göstermesinde
delilini
boyunca Peygamberler çok
Yeil Yaynlar, 1984,
s.
etmilerdir.
596.
c. 6, s.
net,
252.
EY insan 315
Meselâ Hz. Musa'nn asasn pek açk
buzasna tapmtr.
sonradan Sâmiriyye'nin diriltmi,
bunu
fakat
ekilde gören Yahudiler
bir
O'nun
görenler
çocuu
Hz. Isâ ölü
idam
imza
kararna
koymutur (Koma jürisinden Marcus). Kyamete ait delil isteme ise büsbütün abestir. Kyamet ancak saati gelince tezahür eder. Mânâdan bir delil istemeye gelince: Mânâ gönülle sezilip farkedilen bir
Kalbi
sistemdir.
seyrettirmek
Mübtedî
de
merhametsiz
bir
Mûsâ
Hakk Teâlâ onun söyler. Bu ibare, edememekten ve bulamamaktan zuhur etmi
hezeyandr. Peygamberimiz karar
klma
dediini
seni!"
müntehi
ise
ve iyice jerlejme
(istikamet
ü-:(ere
himmet
makamna ulanca, himmeti
övgülerini
sayamyorum" demiti.
sahibi
oldu
fâni
ve temkin
son)
(en
makam)
idi.
isterken,
olduundan bahsetmiti.
(övme) âci^
o telvin (talep ve istikâmet yolunu
ahs
"Senin
ve:
(H^. Mûsâ, Allah'tan rü'eti
H^. Peygamber Allah ' medh ü senadan
Çünkü
Onun
idi.
Nitekim
getirmiti.
dile
(maksat) elde
filmi
(a.s.Jmn bütün himmeti
ve arzusu rü'yet (Allah' görmekf ttn ibaret
himmetini
"Göster bana kendini, göreyim
maksûdu
bu
kiilere
deildir.^'*^
balayan) halinde iken
(yeni
(istek, gayret)
için
mümkün
katlam
arattrma makam), bu temkin
makamnda idi.f^^ Senin \nLcûdun bir çuvala benzer; fakat senin çuval
deil,
onun
içinde
bulunan budaydr.
olmadkça kendisinden beklenen fayda hâsl un da hamur
haline
mahvolmas
kurtulamaz.
deimekle
Hak'ta
gibi,
Görülüyor oluyor.
olmamtr
ki
"uruç"
ve yine bu
ve can
Ekmek de da ekmein
mahvolmadkça,
tehlikeden
gelmedikçe, bir ie yaramaz.
yenmedikçe, akln ve camn kuvveti olamaz. vücutta
dna benzeyen, O buday, un
Akl
(yükselme)
böyle hâlden hâle
Nutfe, alaka olur, bundan sonra bir ekil
kazanyor, bu ekil de ruh kabul ediyor. Periler içinde bu böyle olur. Bitki
ve hayvan da, her
hâlde ölür, ikinci hâl
'^^^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn
^'^^
Hucvirî,
s.
hâlden hâle
hayat gösterir.
Sûresi Yorumu, stanbul:
Ke^fu'l-mahcüb
Dergâh Yaynlar,
ile
ey
Hakikat
272-273.
Bilgisi,
intikal eder. Birinci
Her ey
böyledir ve
Damla Yaynevi,
Süleyman
Uluda
1999, (haz.),
s.
bu
71-72.
stanbul:
316
Ölüm
tarzdadr.
yaamak
olmadan,
ölmekle,
mudaka ondan daha yüksek
çocukluk
ölür,
Tane yerde yokluktadr.
onun
ey
peyda
ey
Meselâ
olur.
yerine gençlik, bilgisizlik ölür, bilgi peyda olur.
aaç çkar. Yaamak ölmekte, varlk Bu kanun her eye âmil ve hâkimdir. "Ölmeden evvel
eee
diye itiraz eden
gündüz
Gece,
bulunduun
bir
bir
mahvolur,
ölmek nasl olur?" hâldedir.
aa
olmaz; sende
hâlde, bir
uratn
ayn eyle
bakas
O, bizzat ayn
bak!
ayn
ve
hâlde
sana bundan bahsettii zaman,
sana imkânsz görünürse, bu
hareketin
bu
küfür deil de nedir?
Meselâ, Srat köprüsü hakknda, kldan incedir ve herkes üzerinden
zamanda imkânsz
geçer, denildii
daha ince olan
köprü üzerinden geçiyorsun
bir
düüncendir. Cennet
görülür; halbuki sen ondan,
için de:
"Ne
yerdedir, ne göktedir;
yerde, gökte deildir, o halde nerededir?" diyorsun.
holuk ve
bir
kati
bu,
ki
duyduun
nâholuk
hâlde
senin
madem
ki
Vücûdunda yerini
tâyin
olduunu biliyorsun fakat, yerini tâyin etmekten âcizsin. Cehennem ve cennet de aynen böyledir. Yerini görememekle beraber, bunlar vardr. Ahmak, gece gündüz edemiyorsun; bunlarn vücûdunda
bir
bulunduu ve bundan
hâlde
kendisine bahsedildii zaman,
bunlar, imkânsz gören kimsedir. insan,
aynen
bir eektir
ve ne
te
bu bakmdan böyle
olduunu da
bilmez.
Ayandan sonra beyân istemek hüsrandr,
güneten daha aikâr, daha mevcudiyeti üzerine kim
olmutur (batmpr) ve anadan
hastalna belki
denilir.
ve
ahit
doma
hiçbir çâre ve ilâç yoktur.
O
isterse
kördür.
bile
olan toprak, ne için yaratümsa,
Yer kendisinden
bitki
yetimesi
için
o,
Günein
ziyana gark
Onun
derdine,
kimse hayvan- mutiaktr,
hayvandan hatta cemâdâttan (cans^ar)
Çünkü cemâdât
Ulu Tanr,
zahir ve daha çok peydadr. delil
bir
^"^^
daha
onu
aadr.
yerine getirir.
yaratlmtr. Ona ne ekersen
ve ne emânet edersen, onu besler ve çoaltr. Bir taneyi on, belki
yüz tane olarak sana geri ekersen ^'^^
verir.
202.
buday üzüm dikersen üzüm
arpa ekersen arpa,
buday, meyve ekersen meyve ve
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
Eer
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
EY insan 317
verir.
Bunun
gibi
maksatlarna
yaratmtr.
hayvan da yük ve insanlar tamas, onlar ehirden
ve
eritirmesi
götürmesi
ehire
için
548
-49(yüksek sesle barma, haykrma) bakyorlar, onlar çekiip dururken
Baka deil, bir tek sayhaya
yakalayverir.
"Mâ yenzurûne illâ sayhaten vâhideten te'huzühüm ve hüm yahssmûn"
* Onlar sadece
bir tek
çla bakyorlar,
kendileriniyakalayverir.
bir
çlk
ki onlar çekijip dururken
(Elmall Hamdi Ya^r)
Onlar, birbirleriyle çekilip dururken kendilerini ans:^n yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar. (Diyanet)
Zavalllar! Kudretin
yourduu
u tecellîden ibret almayan bîçâreler!
Allah'n her an idam ve îcad kudretini göremeyen körler! Bunlarn bekledikleri (bir kumanda!)
nejhay
bekliyorlar).
urarlarken,
O
akidler,
öyle
bu korkuyla (yokluk) bile
5'*^
tir
sayhadr
ki
onlar
birbirleriyle
sayhann
yakalayverir.^"*^
müddetçe en çok yok olmaktan korkar ve
titrersin.
Fakat
unu
da
bil ki
AUah'tan adem
korkmaktadr.
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
^'*^
yaadn
tir
bir
bir sayhaya bakyorlar, (birinci
muameleler tanzim edilirken o
deheti kendilerini kaplar,
Ey insanolu,
Baka deil
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
39.
emseddin Yeil,
Füyû^ât, stanbul:
Yeü Yaynlar,
1984,
c. 6, s.
252.
318
makam
ve servederine sarlman
sandm
eylere tutunman niçin?
Senin dünya mevkilerine, dünya
neden? Mal, mülk
Ayn
gibi
salam
yok olmak korkusundan deil mi? Nasl
olsa bir
terkedecein dünyaya bu ölçüde sarlman farkna
gün
gelip
varamadn
bir
can çekimedir.
Bütün
insanlar
görünmeden
hiç
bu
saran
çekimeden
can
âklardr. Onlar dünyaya tutunmadklar ve
kurtulanlar yalnz Allah
yalmz Allah'ta fâni olmak
bütün varlklarndan seve
istedikleri için,
seve vazgeçerler.
Allah
akndan gayr
çekimekten baka Nâzik vücutiarn,
bir
bir
ey
dünyann nimederi
iki
dahî olsa, can
deildir.
gün barna çekecek topraa korkulu
görme
bakanlar, hakikatte görebilseler,
her ey,
kabiliyetinden
mahrum
gözlerle
âmâlardr. Onlar
ruhun ezelinden bu yana, itiyakn çektii, ebedî hayat
suyu olan Allah sevgisini görürler.
Gece kii!
karanlk topraa gaflet tohumlar ekmekle vakit öldüren
gibi
Ban bo
bu topraa
yetmiyorsa, Salih
ilerinden ve gaflet uykusundan kaldrmaya gücün fazla eilmendendir.^^^*^
Peygamber, Semûd kavmine demiti
uydunuz,
masum
bir
deve)a
soracak ve üç gün sonra ceza
sizi
deiecektir. Birbirinizin yüzlerini Yüzleriniz önce
Semûd kavmi içinde ilk
için
günün
birbirlerinin
Ken'an
yapacak
baka
sizden ilk
gün, rengi
yüzlerinizin
renklerde göreceksiniz.
gün erguvan
i
gibi
kzl,
arük tükenmiti. Derin bir korku
alâmetierini beklediler ve hakîkaten
yüzünü safran
Rifâî,
bunu
gibi siyah olacaktr.
daha o gün
gibi gördüler.
kinci günde de bu renk kzla
550
hepinizin
safran gibi sar, ikinci
üçüncü gün abanoz
"içinizin hasedine
Allah
büyük cezaya çarpacaktr, ve
belirecek
alâmetieri
ki:
öldürdünüz.
çevrildi.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaû, 2000,
s.
544.
"
EY insan 319
Üçüncü
Semûd
gün,
Görünülerinde
insan
kalmamt. Sonra Ve Kur'ân-
davranlarnda
ve
çehresi
artk
yüzleri
siyaht.
edas
insan
dize geldiler.
Kerîm'in A'râf sûresinde
Muhammed
Emin, Hz.
Cibrîl-i
halknn
kavmi
(78. âyet)
(s.a.s.Jçi
gedrdi: '^u jü<^en onlar bir titreme ald
buyrulduu
gibi:
u
bu mevzuda
âyeti
bulunduklar jerde di^ üstü
ve
çöküverdiler.
Nitekim Semûd kavmi
için
gazabn ve onun son
tecellîsini
zamannda
çökmü,
geldi
yaplacak
ey kalmamt.
bekler
Bu
oldular.
ve bir zelzele yerin altn üstüne
siyah yüzlü canllar, bir anda kara topraklara
Büyük frtna olacakt. Allah'n emriyle esen
sapm,
yolunu
aztm
olan
Ad
rüzgâr,
Allah'n
tam
ceza
Diz
getirdi.
^^'
gömüldü.
Tanr yolundan
kavmini helak etmek
için harekete
Hûd Peygamber, ayn kavmin içinde kendisine inanan ve gösterdii Hak dinine imân edenleri bir araya toplad. Onlarn geçmiti.
bulunduu
yerin etrafna âsâsyla bir çizgi çizdi.
bu
dnda kimi bulsa parçalyor fakat çizginin içinde
çizginin
toprakta bir bâd- sabâ gibi serin ve
Gerçek Tanr insanlar
abnm
inanmlar
yumuak
da, çevreleri
gibi,
ihtiras
Korkunç
rüzgâr,
kalan
esiyordu.
Hûd'un hududuyla emniyete
kurtlarnn ve
nefis
frtnalarnn
zararlarndan emniyette olurlar. Onlar, dünya kirlerinden ve dünya ihtiraslarndan uzak kaldkça içlerindeki insanlk cevherini ne bir kurt pençesi alabilir ne de bir kasrga savurabilir.
Hatta onlara ecel rüzgâr
kokusu
Hak
gibi bir
baka
sevgililerinin
bile,
Yûsuf Peygamber'in Yakub'a ulaan
hayat verir.
ehvet atei dahi brahim'i yakmayan ate
kavurmaz. Fakat ayn ehvet,
kâfirleri yerin
gibi
dibine sokmakta kurt
pençesine ve korkunç rüzgâra vermekte tereddüt etmez.
Ken'an
Rifâî, .erhli
Mesnev-i er{f\ stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
369-370.
320
Ayn
denizin,
Mûsâ Peygamberin kavmine
yol
verdii
hâlde
Firavun'u askeriyle birlikte helak etmesi de bundandr.
Karun'u taht ve hazinesiyle
düün! Su ve
uçmaa Hakk'n
birlikte
toprak, isa'nn nefesi
yerin dibine sokan
deince nasl cennet
ferman
kuu
olup
kanatlandysa topraktan ve sudan yaratlan insan vücûdu da, sevgisi,
ak
Tanr'ya kanadanc
ve hakikat
bilgisi nefesiyle
maddeden kurtulup
olur.^^^
-50O zaman bir tavsiyeye muktedir olamazlar. Ailelerine de
dönecek deillerdir.
"Felâ yestetî'ûne tavsiye ten ve lâ ilâ ehlihim
yerci'ûn"
* O 'Iraman
bir tavsiyede bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
(Elmalk
Hamdi Ya^r) Ijte o
anda onlar ne
bir vasiyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
(Diyanet)
552
Ken'an 120.
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
119-
EY insan 321
-51Sûr'a üfürülmütür, bir de ne baksnlar
kabirlerinden Rablerine
doru akn
ediyorlar.
^^e nünha û's-sûd fe izâhüm mine'l-ecdâsi ilâ rabbihitn yensilûn "
* Sür'a üfürülmütür, bir de ne baksnlar kabirlerinden Rablerine ediyorlar.
doru akn
(Rlmall Hamdi Ya^r)
'Nihayet Sûr'a üfürülecek. Bir de
bakarsn ki onlar kabirlerinden kalkp
kokarak Rablerine giderler. (Diyanet)
"Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes ister ki,
o
günün a^bndan (kurtulup
kendisini koruyup fidye olarak versin ki, o
barndran tüm de,
kendi derdindedir). Günahkâr kimse
oullarn, karsn, kardeini,
için),
ailesini ve
yeryü^ünde kim varsa hepsini
Fakat
tek kendini kurtarsn.
ne
mümkün!
Bilinmeli
(cehennem) alevlenen bir atehtir." (bAcânc, 11-16)
Kyam; oturmann
2idd,
kalkmak.
Kyamet günü
dirili
günü
demektir, insanlar o günde el-Hayy ve el-Kayyûm'un (Hayat sahibi her §eyi ayakta tutan
Tann) önünde ayaa
Ibnü'l-Arabî kulun
büyük
kyamet.
dirilecekleri
genel
Küçük kyamet öldüünde ikincisi
ise
iki
iki
kalkarlar.
kyametini ayrt eder: Küçük kyamet ve
Büyük
kyamet,
kyamettir.
eye
O
bütün
insanlarn
yeniden
en büyük toplanma günüdür.
denilir: birincisi
insann ölümü, çünkü insan
kabir hayatnda özel kyameti sâHklerin
ve
gerçeklemi demektir,
müahedelerinde gördüklerinde ve
hayatmn örneini veren kyamettir.
âhiret
322
Büyük kyamet, Büyük Toplanma: Allah âlemde
kyamet yaratmtr: küçük kyamet ve büyük
iki
kyamet. Küçük kyamet, misâl âleminde
hayatndan
Berzâh'a
toplanacaklar
herhangi bir
büyük
ve
tartma olmakszn,
Küçük kyamet. Kulun ölümü ve 'Yakîn
gelinceye
demektir.
etmekle
toplanma
âhiret
insanlarn
ise
Buras
kyametidir.
amellerin kula
kadar Kabbine ibadet
müahede
eyleri
bedende kulun dünya
kyamet
Büyük
indkâlidir.
Dirili
bir
sunulaca gündür.
hayatnn örnei:
et" (15:99).
O
gerçekleir.
Yakîn'in gelmesi bu
da
küçük
kyamet
^""^
üalîl Peygamber,
vefat edince ruhu,
Tann kapsna
vard. Ulu Tann, ona
sordu:
"Ey bütün halktan
devletli,
daha baht yaver kip, dünyada en güç
neyi
gördün?" Halil dedi ki:
A.te§e
atlmam,
"Olumu kesmek güçtü; babam belâlara düzerek
ömür sürmem,
Pek güçtü, pek müküldü ama can Ulu Tann ona öyle
Can
hitap
etti:
verip öldükten sonra
¥j§ o güçlüklere düerse
Madem
ki böyle bir
da
cehennemde görmek güçtü;
vermeye
karp bunlar bir hiçten
"Can vermek sana
bir
ibareti"
a^ap geldiyse de
ölçüye gelme^ bir hayli güçlükler var.
can vermek, ona bir huî(ur bir istirahat gelir!"
mükül ie düüp kalmsn;
neden geceyi gündü:(ii gafletle
geçirirsin?
553
Suad
el
Hakîm,
Yaynevi, 2005,
hnii'l s.
Arabî
434-435
Sö:^ügü, çev:
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabala
"
"
EY insan 323
Bu mükül i§in çâresini hul,jol çok
ucundur; önce kendine bir konak ha^rlal
Dünyay brak da ölüm ha^rhgna
ölüm ürerine kurulmutur, yol
girij; yol
a^ tedârikine bak! Uî^un ömür, en
dünya
Ey
ile
iyi bir
peyken onu en beter bir §ey olan dünyaya sarfetme,
oyuna dalma!
dünya altnnn bir arpa kadarna
bile
can satan,
Yûsufu da
böyle
ucu-:(^
sattlar.
Sen,
Yûsufu
böyle
Can Yûsufunu
ucu^ satn aldn, onu canla ba^la
sultan eden kip, onu,
Can Yûsufu pek
aî(i\dir
cann
seçtin,
bile verir
olum. Yûsuftan daha
iyi
kabullendin.
de satn alr!
ne var ki?
Yûsufun kadrini kör anlayama^ heyecanl gönülden ba§ka
bir gönül,
yanp
eriyeme^f^^
Kur'ân- Kerîm'in Müddessir Süresindeki 48-51 ve
54.
hatrla: "A.rtk onlara efaatçilerin (Peygamberlerin ve Allah 'in kimselerin
araclk
kullarn
çeviriyorlar.
"üphesi-:^ ki
batlamas
için
Cenâb-
i-:^n
verecei
Hakk katnda
fayda verme^ Öyle iken bunlara ne oluyor ki
etmeleri) efaatleri
öütten yü!^
Demek
suçlarn
âyetleri
Aslandan ürkerek kaçan yabanî ejee benî^orlar.
bu Kur'ân bir öüttür.
oluyor
ki
öldürmek günah vahileirse onun
insanlarn hizmetinde olur.
çalt
Fakat bir canl
müddetçe eekleri
hem eek
olur
kam artk mubahtr (yaplmasnda saknca
hem
de
olmayan).
Kendisini vahilemekten, yabanîlemekten kurtaracak bir akk, bir bilgisi
^^'*
ve iz'âm
(anlayp, kavrayp)
olmad
Feridüddin Attar, Mantku't-Tayr, çev.
Yaynlar, 1998,
s.
211-212
Yaar
için, ilk
anda böyle
Keçeci, stanbul:
bir
Krkambar
324
eein ne suçu var, diye düünebilirsin? Fakat Allah, iz'an vermedii eein katlini günah klmam bilâkis mubah klmtr. harekette
u halde ey yüce tpk
insan,
sevgili!
yaban
Ey
eei
dost! Kendisine akl ve iz'an verilmi bir
vahîleir ve nebilerle
gibi
velîlerin ilâhî
rüzgârdan bir nefes gibi esen mukaddes sözlerinin yabancs ve yabanîsi kalrsa, Allah, böyle insanlar niçin, nasl affeder?^^^
Dünya
insan âhiret hayatndan alkor.
hayat,
Hakîkî
hayata
hazrlanmaktan yüz çevirenlerin dünya hayatndan ayrldktan sonra
nadim (piman olmak) olduklar ve cehennem azabna müstehak (hak etmij) bulunduklar da malumdur. Kendisine yaplan öütieri hatrlar,
ama
yapsaymm, (irkence,
Keke bu hayatm
nafile...
der.
keder)
O
için
vurduu
balayamaz. Âhiretin hayat yurdu olduunu yurduna sahip bulunacakt.
vardr
te
ki
ey
bir
gün, hiç kimse Allah'n azâb ettii gibi azâb
edemez. Hiç kimse O'nun
Baz kimse vardr
önceden
ki,
ba
gibisini
bilseydi, ebedî hayat
^^^
akbetini
(sonuç),
sonunu düünür. Bazs da
yalnz günlük zevkine ve nefsinin arzularna taklp kalr.
görmek
kokusundan
de
derece
anlar ve
derecedir.
ksm,
Bir
hemen o eyden vaz
fena
eyi
bir
geçer. Biri, dileri arasna
alnca farkedip brakr... bir dieri, çiner, fakat yutmadan anlayp tükürür. Bir türlü
zarar
ksm
ise yutar
ziyam meydana
ve yutunca da o fenalk, içinde türlü getirir.
eyin mâhiyetini
o
Ancak tamah
ettii
nedamet
(pi§man olma) ederek tövbekar olur. Bir
kabirde, yani kabir
555
Ken'an
556
Ahmed
Rifâî,
azab geldii
baka
ksm
ErkamYaynclk,
1995,
s.
164.
ise,
vakitte anlar.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
er-Rifâî, Marifet Yolu,
aç
bundan sonra anlayp
gö'i^lülük)
(asl)
(doymaî^hk,
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
s.
486.
stanbul:
EY insan 325
nsan
konduu
kabre
dünya da
terkettin,
vakit bir sayha duyar:
seni terk
etti.
"Ey
gafil,
sen dünyay
Sen dünyay toplamaya çaltn, o
seni toplad,"^"
Genç ve
güzel
ama neye
Kzn
bir
akam
rengindeki
kz,
penceresinden,
evinin
sislerine
ey
dünyadan istedii pek çok
olduu zamanlarda
bile
giderdi.
Zaman
geçtikçe
dayamlmaz oldu
ki,
kurun
kadar fakirim."
yarar, bir dilenci
hülyalarnn gerdûnesine
erimi
bakarak söylendi: "Güzelim, gencim
varlk, (araba)
bu
ve debdebe
(ihtidam)
binerek uzak diyarlara
süzülüp
zînet
hasret,
nihayet
vard. O, küçük bir çocuk
günün
(süs)
bu
için için
birinde
yalvar o kadar
dünya, kendisinden
sadaka isteyen bu saltanat dilencisinin avucuna beklediinden de fazla
bahi
koydu. Böylece de kz, kavuuverdii bir ihtiam tufan
ortasnda, yürüyüp giden yllarn
akm
duymadan zamanlar
gelip
geçti-
Sanki o bir
giden
isteyici idi
senelerden
Bu duyulmadan kayp imdi de dünya bir dilenci, hem de
de dünya deil miydi?
sonra,
istediini almadan çekilmeyen zorba, insafsz bir dilenci kesilerek
karsna
dikilmi, bir vakitler cömertlik, ikram, alâka ve
gösterdii
bu âinâsndan götürmütü.
(tamdk),
evvelâ
gençliini
muhabbet sonra
da
güzelliini ahp Belki
bu
bir
ödeme
saydrd. Fakat isteyen, durmadan isteyen bu
merhametsiz dilenci doymuyor, boyuna bekliyor, hiç
bir sefer eU
bo dönmeden hep alyor, abyordu. Artk bir acuze olan ihtiyar kadn, günlerden bir gün gene erimi kurun rengindeki akam sislerini seyrediyordu. Arzularna doymam, ihtirasmn yahm (alev) sönmemi, dünyamn bitmez tükenmez zevklerinden yorgun dümü bu malûp ba, gene hülya göklerinin bir yldzndan ötekine atlyordu. Fakat merhametsiz dünya, bu sefer onu tam yere vurmaya kararlam olacakt ki, en son isteini almak için karsma, bir baka âlemin dâvetçisini gönderdi.
557
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
191-192.
326
gün
Ertesi
kadnn odasna
ihtiyar
bu
buldular. Lâkin
dünyann
sefer,
kulland, Hindistan
cann koymutu. Artk
çana)
kalmam Onlar
zavall bir ölü
o,
ahano^an
veya
yatmaz
yaplm
dilenci
ihtiraslarndan
eser
idi.^^^
kyamet günü
için
delik
kabuundan
cevi-:^
onu gene köesinde kekülüne (eskiden dervilerin
girenler,
tutulacaktr. Onlar için hesaba çekilecek
ve kabrinde azab görecektir.
O zaman vücuttaki enerji kaybolmu olacaktr. Çare yllar kesilecek. Duygular eriyecek. Aile
Onun
biriktirdii
Kadn,
erkek, çoluk
ey, onun
hiçbir
Dünyada
ki:
eyi yok
ise
ettiklerine
PCyâmet
hakk
haklarndan kurtarc olanlara
hak sahiplerinden
ksmdr.
üç
üzere, insan
kyamet,
brakt olmayacaktr. Meer
çocuk o mallara üüecektir. Geriye
için kul
iken,
ve komular onu terk edeceklerdir.
da dosdar ve dümanlar konacaktr.
piman olmaldr.
buyrulduu ikinci
fertieri
mallara
hakkn vermi
Verecek
küçük
kyamet.
"^^'^
Biri
öldüü
dalmasdr. Üçüncü kyamet
vakit
kyameti
vakitte
ise, ikinci
Hadîs-i
kopmu
insanlarn tekrar
dirilip
mevcudatn
bütün
orada ne bulacaksak, bunlar kendi amellerimizin
ki,
Ey
yâr
(sevgili),
Kimi domuz
bedenden ruh ayrldnda, hangi
suretiyle
olur.
maherde
toplanmasdr
neticesidir.^'^'^
sfatla sfatianr?
yrtc
Bazlarnn balar ayaklarnn alünda
Bazlar söz söyleyemez ve hareket edemezler. Buna uygun
Hadis ve Kur'ân- Azîm âyet:
zaman
ve kimi köpek, kimi maymun, kimi
canavarlar suretiyle sfatiamr.
Ey
toplanacaklar jer) dirilip
erifte
demektir,
defa sûr üflendii
herkesin kendi cesedinde ve hesab görülmek üzere (âhirette
bir
almal, tevbeye gelmeli ve
üflendii
sûr
ola...
helâllik
"Hayvan
gibi,
âyetieri çoktur.
ondan da
Nitekim Furkan
beter!"
o sfatlar kendi özünde bulmaya gayret
yâr,
sûresi, 44.
ölmeden o
et,
sfatiar kendinden def etmenin çaresini bul.
55^
Sâmiha Ayverdi, Yusufçuk, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 1997,
^^^
Abdülkadir
560
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
s.
69-70.
Huzur Ya\an Datm, s. 986. stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 194.
Ge3'lânî, Gutjyetü't-Tâ/ibh,
"
EY insan 327
Ve
art serencâm
kendini bilmenin gayet gerekli
kötü sonucu, akbeti) neye eriti
onu
Kendi
bilmektir.
olayn
(bir
iyi veya
hâlinin fazlas,
eksii ve evki ve duygusuzluu ve yerinde kalmas ve ilerlemesi nedir, bunlardan haberli
eytanl
ve
olduunu
bilesin,
uyanklk
ortasnda
durumuna
vâki
rüya
"Salih rüya peygamberliin
krk
erince,
Ve
u^Timakla
rüya
insamn
cüz'ündendir.
Nitekim
olur.
peygamberlik
dahi
kerâmetlerindendir,
buyurdu:
yrtcl
ve
gidermeye çabasn.
sâHk kendi nefsini bilmek
yâr,
hayvanl
ve meleklii sfatlar sende vardr, onlar bulasn.
Hangisinin galip
Ey
olmalsn. Nefsinin
alt parçasndan bir parçadr.
(Hadis)
Eer
hrs sfat
galip ise, fareler ve
cimrilik
sfat
galip ise
ylan suretini görür.
görür.
Ey
Eer
yâr,
galip ise köpekler
yavuzluu
eer bunlarn
maher meydamnda
fesat)
habis
ile
Eer
(sert, çetin)
ehvet sfat sfat galip
galip ise
sfatla
ve habis
(kötü,
ortaya çkarsn.
iyi)
harolur. Sen hangisine lâyksan, senin
da sol eline
gelir.
Ve
yine:
ar, ate ve cennet vardr. Bir mizan bulunur", derler.
suretini
O
sfatla ayn olursun.
kötü kötüyle, tayyip tayyiple (temi^
bazsmn
eek
ise tilki suretini görür.
hakkn
Öteki dünyada herkesin sevap, günah defteri dalr. eline,
Eer Eer kini
suretini görür.
hepsini saymaya kalkarsak söz uzar. Hangi
kyamet gününde o
sfat sende gaHp ise
Salih sâlihle,
kurbaalar
ve keçiler suretini görür.
odur.^^^
Bazsmn sa
"Öteki dünyada melekler, (terâ^)^
hesap ve kitap
Fakat buna bir misâl vermedikçe, onun bu
dünyada her ne kadar benzeri yoksa
da, belli olmaz.
O
ancak
O'nun bu âlemde benzeri unun gibidir: Meselâ Pâdiâh, kad, terzi, ayakkabc ve daha bakalar gibi, bütün misâlle belli olur.
insanlar gece uyurlar. Bunlar hiç
kimsede
sabahn
^^^
bir
düünce
aydnl
üfleyip,
uyuyunca bütün düünceleri uçar ve
kalmaz. Fakat srafil'in nefesi gibi olan
onlarn cisimlerindeki bütün
b. eyh Tahir Tokad, smail Hakk Muhammed Nûru'l-Arabî, Gayb Bahçelerinden
Mûsâ
Tahir Hafzaüolu, stanbul:
nsan Yaynlar,
Bursevî, Seslenirler,
2003,
s.
251.
zerreleri
Hac Bektâ-
Velî,
Ya}ana Hazrlayan:
328 dirilttii
doru
zaman, her birinin düüncesi uçuan nâmeler
gelir
ve hiç
yanllk olmaz.
gibi,
herkese
Terzinin düüncesi terziye
doru, fakîhinki (fkh âlimi) fakîhe doru, demircininki demirciye doru, zâlimin düüncesi zâlime, âdilin düüncesi âdile doru gelir. Hiç bir kimse gece terzi olarak uyuyup sabahleyin ayakkabc olarak kalkar m? Çünkü onun ii gücü ne ise yine onunla megul olur ve o dünyada da böyle olacam bilmelisin. Bu imkânsz deildir; hatta bu dünyada da hakikat olmutur. O halde eer bir kimse bu misâle hizmet eder ve ipin ucuna varrsa, o dünyamn bütün ahvâlini (durum, hal) görür, müâhade eder, kokusunu alr ve bu ona kefedilmi olur. te o 7.2iTi\2in hepsinin Tanr'mn kudretine
sdm
bil.^^^
Kyamet gününde
sûra
üfürülecekür.
varbn
Sûrun içinde her
onun
varlklar
bir
sesinin
içinde
boynuz eklinde
nefesleri saj^snca delikleri olan
ölmemi
Sûr,
mahlûkatn
bir mahlûktur.
delii olduundan, evvelce düüp tesiriyle gayolur (evkten kendinden
geçme).
Sûra üfleyen srafil bulunur. Emr-i
ilâhî
(a.sjâiit.
Ruh
bir safta, melekler
dier
bir safta
ve melekler buluttan gölgeler içinde gelecektir.
Bunlarn hepsi sana münkeif (aça çkmij) olacak, ama, ölüm sarholuu gelmeden bu gibi bilgilerin senin gibilerine açklanarak anlatlmas caiz deildir. Fakat, ölüm geldiinde, sana: "te kendisinden firar (kaçma) ettiin hakîkat budur" denilecek) tevil (bir sö^ bajka bir mânâ ile yorumlama) de zahir bulunacaktr. Çünkü bu tevil
ve keif sana vaad olunmutur. Sekerât- mevtten (ölmek ü^ere
iken gelen
baygnlk,
(ke^olunmu§,
açk)
dalgnlk) öncesinin
olmas
caiz
senin
olmadndan
gibisine
tarafsz
münkeif durmak
istediin budur, denilecektir. Sûr'a
halkn baylp dümesi
kalkmalar
için
için
üfürüldükten sonra tekrar
dirilip
de üfürülecek ve insanlar bundan sonra Hakk'n
kendilerinden neyi
murad ettiine bakp
bekleyeceklerdir.
te
o gün hereyin cem' olduu mahlûkatn organlarmn topland ve Allah'n kendilerini va'd-i ilâhîsi (ilâhî sö^ gerei yeniden
5^2
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990,
Fîh, s.
çev.
256-257.
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 329
yarataca gündür, nsanlarn hepsi, benî-beer'in babas Âdem (a.s./m suret ve eklinde harolunur (yemden dirilme). Yâni evlâdlar,
babalarnn ve analarnn yannda cem'olunur.
O
gün melekler ve
yaratlan cinler bir
ruh, saf tekil edeceklerdir.
saf, cinlerin
ve meleklerin
dnda kalan zdd
da bir saf olacak ve onlarn önünde Adem'in
büyük eytan Azâzîl bulunacaktr. içinde
Adem
(a.s.)
kz
erkek veya
de ona arkada olmak
kullarn amellerini yazan
ise
Kullarn amellerini yazan melekler
saysncadr.
yorumu
mes'ele olup sana
Bundan sonras,
ikidir.
Ne
mutlu
intibah (uyanma) edip aylanlara!
intibah, nefsin suret
Teâlâ'ya yönelmesi,
Hü
ve madde
uramay
ile
bu daha hayrhdr.
Evlâd
için
brakarak Allah
tarafna teveccüh (yönelmek) etmesidir, O'na
yönelen herkes O'nun Zât'na yönelmi
erenlerdir."
biri
derin bir
gün göreceksin. Yazklar
gösterilecei
olsun o güne kadar gaflette (Haktan hahersi^ik) kalana.
dileyenler için
(a. s.),
Bu yüzden eytanlarn says Adem
Doumlar
sada, dieri solda olmak üzere
Asl
eytanlar
ve IbHsi olan en
Azâzîl, eytanlar içinde, insanlar
bir evlâd sahibi olunca Azâzîl
evlâdnn says kadardr.
ölümden evvel
ateten
makamndadr. insanolunun babas Adem
üzere bir evlât yetitirmitir.
meleklerin
Dumansz
çahmak
te
olur.
"Allah'n
rzâsn
onlar felaha (kurtulup, selâmet)
mûcib-i felah
(selâmet, kurtulup sebebi)
deildir.
Kim
de
Allah'a
hislerle
âlem-i Melekût'a
hukuk-
sfatlarla
nefsinden
ilâhîyi
yüz
çevirttirir.
anlar. Bilir ki,
iltifat
bakmak ve Allah yoluna
ölüm,
ve rabeti terk etmek,
girmektir. Allah'n
O'nun
katna
rubûbiyetini kabul,
mezmûmeden bezenmektir. nsan bu
yerine getirmektir. Ki o da, ahlâk-
ahlâk)
muttasf
syrüp güzel (vasflanan)
ahlâkla
olduu zaman
hitâb- ilâhîye mazhar
Rabbndan, Rabbi de ondan raz
olarak huzûr- ilâhîye varr.
O
senden raz olarak Rabbine
"Ey mutmain olan dön!"
ona
ölümün mânâsn
bilerek ahdine vefa göstermek,
(beenilmeyen
O
ise
anlalan cisim ve suret dünyasna
varacan
olur.
Allah
yönelirse
Nefsinden yüz çeviren
nefs!
Sen O'ndan,
330
Kim bu dünyada Kesülü
ve
kaçnacana
Allah'a inâbe (her türlü günahtan
eyhine sö^ vererek balanma) ederse,
onun
âhirete
dönü
rzâya uygun bir dönütür, kerih ve istenmeyen bir
A.llah,
dönüü
de
deüdir.
te böylece ölüm iki nevidir. Tabiî ölüm: Ruhun cesedi sevmesinden dolay istemeyerek de olsa
ruhun cesedden sökülüp çkarlmasdr. üphesiz
çengellerle çekilip
te bu mevt-
insan cesedinden ruhun alâkasmn kesilmesi demektir. i
tabiîdir (tabiî ölüm).
Ruhun cesede olan bam terk etmesi ve cesede aid sevgiden uzaklaarak AUah rzâsnda ve âhiret amelleri peinde müstarak (kendini bilmeyecek derecede co^ku ve vecd içinde olan) olmasdr ki, bu iradî bir ölümdür. Bu ölümle ölenler ebediyen ölmezler artk. trâdî ölüm:
Çünkü ölümün korku kadardr.
Galip
Azab
olan
da, nefsin
ehevâta (a§n
çahmak
(sona eren)
gibi
olan
istekler)
komak,
peinde
lezzetlerin
gerçekletirmeye
Bunlar zâü
acs, insann mâsivâdan (dünya) sevdii
ve
ba
dünyevî
peyler
kadardr. isteklerini
emeller artükça elemler de
artar.
oldukça emeller de ortadan kalkar. Elem
olmayan yerde korku da bulunmaz. Korkunun
bulunduu
emniyet vardr. Emniyetin
yerde
olmad
ise
sevinç ve
vardr. Sevinç ve müjdeye nâü olan kul, Rabbine eder. "Allah'n velîleri için hiç bir
yerde
ise
müjde
kavumay
arzu
korku yoktur, onlar mahzun da
olmazlar." Yiirn
Allah 'a kavurmay
önlerine
Allah da ona kavurmay ar^u eder Böyleleri
çkacam
neyin
müahedeye ehid ise ölü
severse
imdiden
(ahit olma, görme)
görenlerdir.
Böyle
bir
mazhar olan ehid hükmündedir.
deildir. Nefsin arzu ve
bazlarm öldürmek üzere nefs
üe cihad (Hak yolunda yaplan sava) edip ehid olmak, AUah indinde rütbe
bakmndan
kâfirlerle
khçla mukatele sonucu ehid olmaktan
daha yüksektir. Nitekim Küçük cihaddan büyük
buyurulmumr.
Nefisle cihad tehlikelidir.
sahip olabilenler pek azdr.
erebileceini kestiremez.
cihada döndük, (Hadis)
Çünkü
salim bir niyete
Zanda kabp, gerçek manevî ehadete
Bu mertebeye
cihad- nefsî
(nefis
cihad)
ile
EY insan 331
vâsl olununca ayne'l-yakîn (kalbin müjâhede yoluyla hakikati görmesi)
varlm
olur.
radî ölüm, sevab; gerektirir.
ölüm
tabiî
Her kim,
îse
iradî olarak
önce intibaha (uyanma)
cezay; sevab ve ikâb (a^p, e^yet)
mevte eriecek olursa
ölümden
tabiî
intibaha gelen de yorumsuz olarak
gelir,
gerçei görür, erbâb- basiretten
(kalp göî^ü
ile
hakikati görenler) olur.
563
onun
sazndan yükselen
Bir
gün
ses
bütün ölmüler tarafindan duyulacaktr. Asrlarca ve asrlarca
evvel
srafil sûrunu üfleyecek ve
çürümü
bu
vücutlar,
ilâhî
sesle ürpererek
onun evkiyle
canlanacaktr. srafil'in üfieyecei sûr, böylece sazlarn en hakîkî hayat vereni olacaktr. Fakat böyle cana can katan
(heves)
dirilteni,
nameler
söylemekte srafil yalnz deildir. Peygamberlerle velîlerin sözleri
de
böyledir.
Bu
sözleri
ve
bu
sözlerin
mânâsn
iyice
anla.
Peygamberler; sözlerini duyanlar, anlayanlar ve inananlar ve o
evke gelenler için, ebedî hayat verenlerdir. Ancak onlara ve Tanr velîlerine inananlarla, onlarn sözleri ve söyleyileriyle sözlerle
kanatiananlardr
ki
ebedî hayata ulaacak ve asl öldükten hele
nefislerinden öldükten sonra dirileceklerdir.
Peygamber gönüllerinden kopan bu asrlarca uzaktan duyulsun; ster
sesler, ister
sa'nn
Davud'un
sesi gibi
nefesi gibi en taze ölülere
can versin; aslnda maddî olmaktan çok mânevi namelerdir.
Ancak gönül kulaklar bu nameleri duymaya o bahâ biçilmez
elverili olanlardr ki,
duyup o ebedî hayata ulaacaklardr. Bu
sesi
nameler, zahir kulaktan ziyâde gönül ve vicdan kulana götüren terennümlerdir israfil sûru, îsâ nefesi
(anlatma).
ve Davud'un
seslerle
batan baa doludur.
Evliya
gönüllerinden
olmayanlara
'^^'^
Ahmed
derin
bir
1995,
sesi gibi
taan nameler tesirle
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYavnclk,
Aslnda cihan hep bu
s.
seslenir.
Doç. Dr. H.
176-180.
ise,
ses
ilâhîlerle,
cana can katan böyle
gönül kulaklar
Onlara
"Ey
Kâmü Ylmaz
sar
yokluun
(haz.),
stanbul:
332
yeryüzündeki
Kendinize
Ey sonunda hiçlie karacak zerreler! ve devam eder." durmakszn "Lâ" demeyin.
temsilcileri!
der
gelin!
Eer söyleyecekseniz, Lâ ilahe Bu
tek ve mutlak olan Allah'tan
Bunu diyebilmek
söyleyin!
eüen
hevesleri
(istek)
âleminde
yükselen
O
olan hakîkî can yoktur.
Allah'tan gayr (ha§ka) olanlara
Eer
yaayanlar!
görmüyorsamz,
tecellilerini
Bunu
Allah'tan gayr olanlara
ölçüde Allah'tan uzak
eer
duymuyor,
sesi
Allah yoktur, demektir.
içinizde
Çünkü
ilahe illallah deyin!"
tutar.
yaatlan ve öte yandan çürütülüp yok
bir taraftan yaratlan,
edilenlerin
Lâ
deyin,
baka
için
giderin!
inam o
duyulan her heves,
Ey
illâ...
ruh
varhm
üâhî
çevrenizde
bilin ki sizin
gönüllerinden
velilerin
türlü
vücûdunuzda ebedi ve baki
sizinle birlikte
domamtr.
Yahut
cammzn kula açlmam, gönlünüzün gözleri görmez kalmtr. Hakikatte o evliyâmn gönüllerindeki mukaddes
herhangi
dünya âleminde
biri
yüzyllardan beri
ölmü
Can kulam sana mânâ o güzel
sesi
bir duyulacak olsa
ve toprak altna
balarm
bile kabirlerinden
(kutsal)
namelerden
deil yalnz canllar,
gömülmü
olanlarn ruhlar
kaldrrlard.
nameler söyleyene tut! Sana duyuracaktr, dünyamn her yerinde ve her zaman vardr. lisamyla böyle
Lâkin çok kere, o ledün
(ilâhî
srlara ait
ve mânâ haline ko}ap sana söylemeye
ilim,
gayb
ilmi)
mûsikîsini söz
izinli deildirler.
Gönül kulam yaklatrrsan, onlarn derûnundaki (iç, gönül) sesi duyarsn. Çünkü Allah velîleri, yaadklar zamamn ve çevrenin srafil'idir.
içinde
O
kadar
gömülmü
ki nice
ölü ruhlar, vücut kabrinde ve ten kafesi
yatyorlarken velîlerin sedâsm duyunca ölüm
uykusundan uyamr, canlamr,
Duyduklar
kendilerinden geçerek dinler,
sesi
kendilerini semâlara
doru kanatlandrdm
"Velîlerin sedalar,
dier yaratlmlarn
mûsikîdir.
Bu
sesleridir.
Biz
gömülmü,
sesler, ki
ziyan
Allah'n sadâsna
vücut
olmu
ayaa
kefenlerini yrtar ve
mezarnda
ruhlardk.
te
bu üâhî mûsikînin
hissederler ve derler
seslerinden iarettir.
ve
kalkarlar.
ki:
bir
Bunlar Hakk'n
yokluk
Hakk'n
bambaka
kabristamnda
velîleri
vastasyla
EY insan 333
Hakk'n
bize
kalktk ve onunla hayat bulduk."
Muhammed buyurmutur
Hazret-i
açk
serinliine
Çünkü
Ruhlarmzn kula bu sadây duyduu
sesleri geldi.
içindir ki dirildik,
(Bahar havasndan geni ölçüde faydalann).
tutun.
bahar, aaçlara hangi
tesiri
verir.
Buna mukabil sonbaharn
rutubetinden ve
aaçlarda görülen
tesiri,
asmalara neleryaptna
gibidir.
bakn^ ve
vücûdunu^ da ayn
yaparsa, si^n
yapar, si^e hayat ve canllk
onun da
vücûdunu^ baharn
dostlarm,
ki,
souundan
Halânn
saknm
(sonbahar)
olmaktan kurtulmak
öyle
için,
tesiri
Çünkü
bahçelere,
kendini^
dikkat edinil^
Bu
hadis,
ona
dtan
bakanlar için sadece bir hayat ve tabiat
hadisesini haber verir görünür. Hakikatte
ve asl bilinmesi gereken
mânâ
Bahar
bir iç
nefistir,
nefsin hevesleri ve
Ruhun ebedîliini bulunuunu
akl ve ruhu temsil eder.
ise
mânâs vardr
odur.
Ksaca bu güzel sözdeki sonbahar ihtiraslardr.
onun
ve Allah yolunda her an yeni ve ölümsüz bir hayat anlatr.
Düünülmelidir
ki
çok
cüz'î
de olsa insanda bir akl vardr.
vücûdun yaama ihtiyaçlarn temin ve aklla srlar
yaratl
bir
bilinmez,
balangç ve
perdeler
bir
tedârike
Bu
akl,
çabr. Fakat bu
son içinde nizâma koyan büyük
ötesindeki
büyük ve ebedî gerçeklere
varmaya bu akl yetmez.
düen
Burada kiiye
vazife, cihan içinde bir
ermi
onda kemâl bulmu akln icaplarna göre hareket külli akllar,
ba bo
sendeki cüz'î akl oldurur.
Onu
insan aramak ve
etmektir. Erenlerin
kemâle ulatrr.
brakmaz. Ziyan olmamasn salar. Bu, onun
Onu
vazifesidir.
balamak ve ruhu Allah'a ulatrmak mânâsndaki bu büyük vazifeyi ermi insan akllar elbette sonsuz nsan
bir
gönüllerini Allah'a
evk ve
Hurmamn cüz'î
istekle yapar.
suyu nasl arap haline girer ve akl kendinden geçirirse
akl sahibi insanlar da
dudaksz
sunduklar
ilâhî
külli
akü sahiplerinin kadehsiz ve
ak arabn
öyle
içer
ve
öylece
nefislerinden geçerler.
^^^
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
272.
8
334
Demek
Allah velîlerinin temiz nefesleri
ki
tpk
bahar rüzgârlar gibi
cana can katar, bahar rüzgârlarmn susuz ve yapraksz aaçlara su ve
yaprak kazandrmas gibi ruha ferahhk ve güzellik
Hak
tpk
bahar
halinde
coan
erenlerinin üslûbu da
bazen
esen, sular
bazen
seller
gibidir.
verir.
u kadar
Rüzgârlar bazen
ki:
sert
ve taan bahar gibi onlar da
celallenirler.
Kâh yumuak
ve
okayc, kâh
sert
ve dallar
krc
davranlarla sana
ebedîliin ufuklarn gösterirler.
Buna katlanacaksn. Dünya
güllerinin
yanndaki dikenlere katlanan
insan,
ebedîüin (sonsu^uk) gül bahçelerine
aarak
girer.
Hazân
(sonbahar)
olmayan
bir
elbette
baharn nasl
dikenden
kadri
çitler
bilinmezse
ermilerin, insan vücudundaki nefis yapraklarn soldurup döken sertlikleri
de olmazsa, o kimseye sonsuzluun bahar ülkeleri kapal
kabr.
Bu sebeple müridine gösterecein itaat, doruluk ve her üpheden uzak teslimiyettir ki seni özlediin hedefe ulatrr.
türlü
Can bahçelerinde esen rüzgârda Isâ'mn nefesinden tesirler vardr. Gönül iri irfan ve rûhâniyet cevherleriyle doludur. Bu âhâne incüeri gönül hazinende cann gibi sakla. Çünkü gönlünden eksilen her inci oradan bir
evk
alp
gönülleri ancak derin bir keder
Hakikati
bulmam
iken,
kavu§mu§)
zannedip
firkatte
gider.
Böyle incüerini kaybeden
sarar."^^'^
kendini (ayrlk)
erbâbkalan
vuslattan
ve
(Allah'a
âHm kyas
cehilde kalan bana küsmesin; zira alan ald, satan satt,
edip,
mevsim de
geçti*'
Alâmet-i kyamet (kyamet
ijareti)
ak \Kizlünün, kara yüzlüden fark
olmasdr. Binâenaleyh onun güne yüzünün vücuduyla, kara yüzlü ve ak yüzlü zahir olduundan. Peygamberin vücûdu kyamettir; ve
565
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
296. ^^^
Ken'an
Rifâî,
Ahmed er-Kifâî hakkndaki
notlarndan,
s.
11
s.
295-
EY insan 335
o aklk ve karalk enbiyâ
mü'minîn-i hakîkî^^e nazarndadr. Evet,
ile
vücûd- Peygamber, kyamettir;
gafleti (kalbin
mdi o umumî
olan
bir
ey
üphesiz onlarn
yrtm
yüzlülüklerini
önündedir ve
ah
Her kim
olan dünya kalmaynca,
olur ve kendilerinin kara
gaflettir (kalbin
Hakk'n
ise,
(Zât'n günete de
')
O
vücûdu kyamettir. Her
o kimse ahveldir
bunun
Her
olur.
akbet
bir suretten
(son)
mahremi
(gi':^i)
kyamete "Gün" lakabm gösterir.
suret ve
gayri olmayacaktr.
ancak o
bir
ola (bekleyen) ve
(ters gören,
vahdetten uzaktr, biganedir
kyamet dahî ancak bu cemâl ve
meydanda) olacaktr;
birisi
âlemin (âlemin içinde
ilgisi':^.
rûenâlk
(ayan,
kendine çekip, bigâneyi ihraç eder. verdi. Zîrâ
krmz
cui
ve
Hak
ve sar olan cemâli
gibidir.
Gün Nâ-
ayrlmak
tortu saft:an
ve sr gözüyle
baktn
kendi asbna mülhak (katlmak) olmak için kâffe-i
cümlesi)
olduunu
(co^ma) içindedir;
bir
gösterir;
Binâenaleyh "gün"ün hakikati evliyann srrdr.
âlemin vücûdu her
gören).,
Evvel ve âhir
sr zahir olup yüz
mahrem, mahremden ve kalb nakidden ve
vakit,
yanlij
(kaytsiî^
onlarn günelerinin muvacehesinde (yü^e§me) gölgeler
için
âfitâb-
eden gü^lliini görmek)
kim onun vücuduyla beraber kyamete muntazr
biri iki görür;
imdi kyamet
çkmaktr ve
tecellî
etmektir. Binâenaleyh Nebî'nin
bile,
Her kim sfât-
zahir oldu.
ve kendiliinden hârice
kyameti onun gayri
adr;
onun kyameti
tabiatndan öldü ve
örtülü nefis)
onun kyameti koptu ve
cemâl-i bâ-kemâli
müahede
^krinden mahrum
perde-i gafletin hâricine çkarsa
beeriyyetten ve nefs-i kâfirin (kâfr,
perde-i gafletten
Huda'nn
ve Hudâvend-i
oldu. (Yani "Kim ölürse onun kyameti kopar.
yok oldu
ki,
damardan daha yakndr. Onun müahedesine
mâni olan ancak perde-i kalmas).
deildir.
derler
(kayp, gi^i) deildirler; göz
acâibât gâib
efendi)
gi^li)
kyamet
için
yrtlm
Kyamet
aynen görürler.
erdiren
olduklarndan/lâ-
mestur (kapal,
kyamete, onun
gaflet perdeleri
Onlar perde-i
görürler.
penâh (snacak yer) ve makam
kâfirlerin
pein
yarn kyamette her ne olacak
Haktan gafil olmasnn perdesi)
cerem (pphesi^ nazarlarndan
(hidâyete
zira
bugün cümlesini pein olarak
onlar
ise,
bu
gûi
görürsün.
(çalnma,
uranma) ve
cui
(cokunluk)
^''^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ Fh,
çev.
Ahmet Avni Konuk,
haz. Selçuk
336
Ey
benim en ulu Peygamberim, onun mumu, kasrgama kar§ nedir?
Derhal korkunç sür sesiyle kalk da Sen vaktin
israfil'isin;
binlerce ölü
topraktan
doruca kalk da kyametten önce
Kim, hani nerde kyamet? Derse a gü^lim, kendini göster,
çksn!
bir
i^te
kyamet kopar! kyamet benim
de!
568
Selâmet her dü
(iki)
âlemdeyak§ma\ dervi§e gaflet
Rj^lây Ha^ret-i y4llah
Kelâm- kalbi
:^krullah
Vefa
ahde
ister isen
sadâkat, doruluk
kân
Ijin tut hasbetenlillah (Allah nt^âs için)
Onun maksûdu
(maksat) bir Allah
Bu dervilik ne hoyol bak Huda 'dan gayn görme^ hiç ii Allah
ve illallah
görür heryerde nûrullah
Ten ü can (vücûdu
Onun yok
ve
can) gerek atmak
meyli dünyaya
Yok olmak fî-sebîlillah
(Allah nî^âs
için
karlk
beklemeden)
Ümidi arzusu Allah
Vücûdunda emânettir
Ara
bul sende srrullab
Soyun varndan
ey
Ken 'an
Görürsün var olan Allah
568
569
Eraydn, stanbul: z Yaynclk, 2002, s. 227-228. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 1477-1480 Ken'an Rifâî, lâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç (haz.), stanbul: Kubbealü Neriyat, 1988,
s.
28.
EY insan 337
-52Eyvah!
B2 uyuduumuz yerden kim kaldrd?
Bu Rahmann vaadettii
gönderilen Resuller ite
doru imi, *'kâlû yâ
derler.
veylenâ men be'asenâ min merkadinâ hazâ
mâ vâ'ade'r-rahmânü ve sadeka'l-mürselûn" Onlar: "Eyvah bajimiî^a gelenlere! Medarmzdan hi^
Rahman 'in vaad buyurduu
ijte
hu
söylemiler. " derler.
imi§.
O
doru
(Elmalk Hamdi Ya^r)
(ipe o flaman: ) Eyvah, eyvah! Biî^i
Rahman 'in
kim kaldrd?
Gönderilen peygamberler de
kabrimi^en kim kaldrd? Bu,
vaat ettiidir. Peygamberler gerçekten
doru
söylemiler! Derler.
(Diyanet)
-53Baka deil,
bir tek
derhal ihzâren
sayha
olmu ve
huzurumuza
onlarn hepsi
getirilivermitir.
"in kânet illâ sayhaten vâhideten fe
izâhüm cemPun
ledeynâ muhdarûn"
* Ba^ka
deil, sadece bir tek
çlk
getirilmilerdir
Olan müthi
olmq, derhal hepsi toplanmç hu-^urumu-:^
(Elmalk Hamdi Ya;^r)
bir sesten ibarettir.
Bunun ü^rine onlarn
huî^urumu^da ha^r bulunurlar. (Diyanet)
hepsi
hemen
338
"Bir kimse
imamm
^maninin
tanmadan
onun ölümü
ölürse
câhiliyje
ölümüdür. " (Hadîs-i erîf)^^° •
Düünecek
ve
u
hakikate uyanacaksn
aydnlatmaktan uykuda eline
elini
kalm
ki,
baklarn
ile
önünde dolat,
nice insan, yannda,
dedirdii halde Tanr
ak
Allah
görmekten uzak ve
erenlerini
âcizdir.
Niceleri,
bu }aizden onlarn
hakîki
koku
olan
sevgiliyle
bilmez, sohbetlerinden ve musahabelerinden
(sohbet)
yaknhklarn buna
dâir bir
almazlar.
Ashâb- Kehf (yedi uyurlar)
yokluk maaralarnda gizlenmi olan
gibi,
Allah insanlarnn bu varhklarndan haberli olabilmek için gözün gaflet perdesini
yrtp
âleminden uzanan o
Hak
cihan e doludur, kimseler
Kendinden
Dedii
istesene ol senden
kulan bize gayb duymas lâzmdr. Yûnus Emre'nin:
nura uyanmas ve
ilâhî
ilâhî sesi
Hakk '
ayn
olma':^^
Hakk'n
cihan Hak'la ve
gibi,
bilme^
velîleriyle
doludur. Fakat o
iz'an ve idrâk sahipleri nerededir ki basiret gözleriyle
muktedir olsunlar. Çünkü onlar Sen, onlar
görmee
sevenlerin ve
bunu •
lâ}ik bir
onun tarafndan
onlar
görmee
gizli
ruhlar gibi görünmezler.
göz
edin. ilâhî
sevilenlerin
nur onu gerçekten
gönlünde nasl
ldyor,
gör!^^^
rfan güneinin, Allah
bilgisi
nurunun
aydnlnda görünmez
olan
kimselerin duygular ve akllar, 'Ve i^âhüm cemî'un ledeynâ muhdarûn
"
çarlla; ebediyet Bu bir cezbe (çekim) ve evk, bir \öicuttan geçi halidir. Hüdâ (Allah) tarafndan çarh derecesine göre, Hakk'n varh nurunda mahv (kulun beceri âyet-i
kerîmesi
gereince
en
küçük
bir
denizlerine dalar ve kendi varhklarndan kaybolur.
5^*^
b. eyh Tahir Tokad, smâü Hakk Muhammed Nûru'l-Arabî, Gayb Bahçelerinden
Mûsâ
Tâhir Hafzaliolu, stanbul: 5"^'
Ken'an
Rifâî,
nsan Yaynlar,
Bursevî, Sesleniler,
2003,
s.
Hac BektâYayna
Velî,
hazrlayan:
108.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
62.
EY insan 339
gaflardan kurtulup Allah'n külli irâdesine
evk
kimselerin üzerinden o cezbe ve
kayd balar. Bu, güne
teslim
olmas) ve kaybolan
hâli çekilince, tekrar \öicut
gidince yldzlarn görünmesine benzer.
Duygu ve düünce yldzlar, beerîliin karanlk parldar ve
dünya
insanda
yükleriyle
gecesinde yeniden
dünya külfederi yeniden
balar.
Böylece Allah'n cezbettii dönerler.
âk
Ruhlarnn kulanda
uura
ruhlar, tabur tabur,
(idrak)
irfan küpeleri belirir, türlü ilimleri,
türlü hakîkaderi bilerek uyanrlar.
Kyamet gününde bütün çürümü giden
nasl
atllar
toz
ve kemikler, dört nala
deriler
koparrlarsa,
kalkacak,
yerlerinden
öyle
hesaplarn vermeye koacaktr.
Dünyada Allah akyla yamp
tpk
ermilerinin hâU de
bir cezbeyle
kendinden geçen Hak
Ölmü, çürümü,
böyledir.
toz haUne
gelmi ve görünmez olmularken AUah'n onlar dünyaya
iadesiyle,
\'ücut ve hayat bulurlar.
Bir farkla ki
kyamet gününde
ister
Müslüman
ister kâfir,
ruhlarn
hepsi bir vücûda bürünecektir,^''^
Eer
sen gaflede perdeli,
madde karanlna gömülmü, mâsivâ
ka\darna balanm, babalarm taklid ile ermeyen muallimlerin (öretmen) sözlerine tahtadan
baka
bir levha,
nûr-i yakîne (yakin nuru)
olmu
tâbi
kamtan baka
isen
bir kalem, et
kât
ve
ve sinirden
baka el, cisim ve maddeden baka kâtib (ya':(iya^n tanmazsn. Öyleyse bizim iaret ettiklerimizden bir ey anlamaya tamah etme (aç gö-:^iilük etme, çok isteme}. Çünkü sen bu
ibaret olandan kiji)
iin
ehli
deilsin.
cisim ve ona
Madde karanhnda
kalanlardansn.
bal maddî eyadan bakasm
yükseklik ve genilik olarak bilinen üç buudlu (boyut) gölgesi
alündadrlar.
duyduklarmzdan
Bu yüzden mâlûmâtimz
ibarettir.
Kemiyet
(nicelik)
Böyleleri
tammaz. Uzunluk, da
maddenin hislerinizle
ve miktar olmayan,
ölçülemeyen, görülemeyen ve taksim edilemeyen eyleri inkâra
kalkrsmz. Bunlar ^''-
Ken'an 543.
Rifâî,
âlem-i vasi denilen
âleme dâhil varbklarn
erhli Mesnevt-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
542-
340
erefli âlemdir
Ey
ki,
suret ve zahir
teveccüh
Senin
müebbihe
emir ve kader ondan
ile
marur
edip
iner.
olan kii! Sen Allah'tan gafilsin, uyan!
doru
kendilerine
(bentten) ve
tasavvur eden) bile Allah'n
Çok
O öyle bir
olup cisimler onlara göre gölge hükmündedir.
özellikleri
mücessime (Allah'
azabndan
zayf, clz, ufak-tefek bir
yöneldiin cismi olan
zahir bir
ehli,
varlk gibi
lütuf ve ihsanna snrlar.^''^
adam vard. Herkesin gözünde,
O
(deersi^ bir serçe gibi görünürdü.
hakir
kadar hakir ve çirkindi
ki,
onu görmeden evvel kendi hallerinden ikâyet ettikleri halde onu bu kadar hakir görünce, Tanr'ya ükrederlerdi. Buna ramen adamcaz ulu orta konuur, büyük sözler söylerdi. Pâdiâhn dîvânnda memurdu, büyük mütemadiyen vezirin canm skar, o da bunlar hazmederdi. Sonunda bir gün, vezirin kafas kzp: "Ey dîvân ehli! Ben bu falan kimseyi yerden kaldrdm, besledim, yetitirdim. Bizim soframz, ekmeimiz ve nimetierimizle bu adam olup, buraya kadar geldi. Sonunda böyle bana kötü eyler söylüyor." diye bard. Çirkin adam vezirin yüzüne athp: "Ey dîvân ehli ve devletin büyük adamlar, erkân! Evet, doru söylüyor; onun ve ceddinin (soyunun) hakir ve çirkin yüzlüler bile
nimeti ve
ekmei
gülünç oldum.
büyüdüüm
beslenip
ile
Eer baka
kimsenin
bir
için böyle
ekmei
hakir ve
ve nimeti
ile
boyum ve deerim bundan daha tump kaldrd. "Biz, size yakn bir
büyütülüp beslenseydim, yüzüm, iyi
olurdu.
azab
O
beni topraktan
ihtar ediyoruz.
O gün her insan elinin ne yaptm görecek ve
'Keke toprak olsaydm!' diyecek." (Nebe, 40) buyurulduu gibi, keke baka bir kimse beni topraktan kaldrm olsayd! Belki o zaman böyle gülünç olamazdm." dedi.
inanmayan:
Allah
adam
müzevvir
tarafndan yetitirilen bir müridin ruhu tertemiz olup,
(söf^
tahsil ettirilen
tajiyan)
adam
ve
ite,
iki
yüzlü bir kimse tarafndan yetitirilip,
o clz adam
tereddütier içinde kahr, duygular
5'^^
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynclk, ^'"^
1995,
s.
gibi hakir, âciz
noksandr ve
iyi
ve kederli olur;
çahmaz.^^"^
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
171.
Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Fîhi Mâ stanbul: MiUi Eitim Basmevi, 1990,
Fîh, s.
çev.
50-51.
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 341
-54Artk bugün hiç kimseye zerrece zulmedilmez. Ancak yaptklarnzn cezasn çekeceksiniz. ^'Fe'l-yevme lâ tuzletnü nefsun eyden ve lâ tüczevne illâ mâ küntüm ta 'melun "
* Artk
bugün hiç kimseye
cefâsn
t^erre
kadar ^Imedilme^ Ancak japtklanm^n
çekeceksini^.
O gün hiçbir kimse en ufak
bir
için ise
haks^ga urama^
karglm alrsnv:^
japtracaklannif^n
makamndan korkan
"Kabbinin
(Elmahh Hamdi Ya^r)
ve nefsini
Si^ orada ancak
(Diyanet)
u^klapran
kötü aralardan
jüphesi^ cennetyegâne barnaktr. " (Nâzi'ât, 40-41)
Zulüm,
bir eyi,
koymak.
Zulüm
baka ve ona uygun olmayan
mahallinden
bir yere
^^^
nefsin isteklerine
râm
(bojun een) olmaktr.^^^
Nefsine zulmetmek demek, ona her istediini vermektir. Adalet nefsin arzularma
kar
koymaktr.
Eer
kendinde
bir
ise
mevcudiyet
görüyorsan zâlimsin. Zulüm, bir eyi kendi mevziine koymamakür.
Hakk'n bunca "Ben
lütuf ve ihsanlarm biliyorsan
A^mü'j-ân
zulmettiler"
onlara
^Imetmedim,
'5
Hucvirî,
Kefu'l-mahcûb Hakikat
Dergâh Yaynlar, "'^
Ahmed Ken'an
s.
onlar
kendilerine
zulüm ve isyamn abde
Bilgisi,
Süleyman
Uluda
(kul)
isnâd
(haz.),
stanbul:
(haz.),
stanbul:
537.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, 5^^
velâkin
âdilsin.^^^
(Hûd, 101), "Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez." gibi
âyet ve hadislerin delâletleri
5
o vakit
1995,
Rifâî, Sohbetler,
s.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
95.
stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000,
s.
213
342
olunmasn e'ar
eder
(en
gü^eI ekilde
Hatta eytan "Fe bimâ
söyler).
aveytenî" kelamnda (ivây) Hüdâ-i Müteâl'e isnadnda kâzib ve
söyleyen)
Adem "Zalemnâ
Hz.
(yalan
"Ya Rabbi
enfüsenâ"
biz
nefsimize zulmettik!" kelâmnda zulmü kendi nefsine isnadnda
sâdk olduu
Hayr
oldu.
Allah'tandr
için
ve
eytan kovuldu,
er
ama kesb
cebriye mezhebini gelir.
ka^nma) ve
(çahpp,
Eer böyle
(cü':^ iradeyi
olmazsa
irade
irâde-i
makbul
ise
hükmetmek
Allah'tandr demek, yaratmak ve
etmek lâzmdr.
îtikad
Adem
Hz.
tardedildi,
kuldandr diye
cüz 'iyeyi inkâr ve
reddeden meî^hep) ihtiyar
etmek lâzm
Tedbirde kusur edip takdire bahane bulmak aptallktr.
nsan,
brakt
^''^
ameller ve eserler bahçelerinde dolar. Fakat o
gezilen bahçelerin cennet bahçesi olma}ip gayya (içinden çklamayan belâl durum) ise
ruh da alâkadar olmakla zevklenir.
elem duyar muzdarib olur
Dünya, Allah'n Buradan âhirette
Eer braktklar iyi eserler Ama kötü eserler ise bu defa
da olmas ihtimali vardr.
kalb-i
(lî^drap
imtihan
bir
duymakf"^
(utanm) ve küçülmü
olurlar.
Dünya
ise yüzleri yerde,
âhiretin tarlasdr.
yapy, fena malzeme bina
kullanarak,
iyi
mesuliyeti
Eer
Burada ne
yklr, neticede
kurmu
veya fena
bakalarmn
yaptn
bir
çürük ve hesapsz yaparsan,
seni
mes'ûl
bulduklar ferah, keder, cennet, cehennem,
binasm
mahcup
onu biçeceiz.^
Herkes kendi hayat binasmn mimardr. Faraza sen
yaptn
mektebidir.
irfan
selim diplomasim alanlar üphesiz, dünyada da
de bahtiyardrlar. Alamayanlar
ekersek, orada
Bir
mahallidir.
iyilik
nsanlarn
ederler.
ve fenalk da hayat
olduklarndandr. Erdiimiz neticenin
deil, kendimizindir.
vücûdumuz binasm çürük ahlâklar ve kötülüklerle yaparsak, günün birinde kendi kendine çöküverir. Nihayet CenâbHakkk'n huzuruna çkarüp: Ben sana bu vücûdu emanet
5^^
biz
Azîz bin
Muhammed
Nesefî,
stanbul: Asya yay. 2003, ^''9
5^°
Ken'an Ken'an
s.
Zübdetü'l Hakaik, haz: M.
Tark
128-129
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
349.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
521.
Yüksel,
EY insan 343
vermitim.
Onu
niçin çürük ve kötü
muhakeme
edilir
ve neticede de
Düüncelerini
an
malzeme
mahkûm
bina ettin? diye
ile
oluruz."*^'
ve eref elde etmek için yersiz ve abes eylere
baladm. Bunlar, deniz kenannda bulunan kumlarm dalgalarm
baka kumlar
kum tabakasmn geHp
birer birer hepsinin
gibi, hadiseler
bir
kum
kaybolmas
gibidir ki,
varlm bo
tabakalar üstüne gelen dier
dalgalar da senin o
an
olan kymetlere
kum
tabakalar
ve erefinin üstüne bir örtü,
karardk perdesi çeker.
u
emeklerine
halde
yazk
deil
harcayacaksan bari hakikat yolunda hakikat
mi?
Sonradan:
Kuvvetini,
harca...
araycl vazifesi urunda gayretini
eyi
Bir
Ya Rabbi
biz nefsimize zulmettik.
kadrini bilemedik.
Sana verilmi olan
koymamak
yani
yerine
hakikî
(gül suyu
kab)
bo
ve abes
içine gül suyu
koymak
lâzm gelirken sirke koyarsan, gülabdana da zulmetmi olmaz msn? Gülabdann
içine sirke
münasebetsiz
(cezalandrma)
koyduun zaman,
hallerin
için
Allah
zulümdür.
Verdiin ihsanlarn
Bunlar yerinde kullanmak lâzmken
Gülâbdâmn
kudretini
kullan.
mevziine
yerlere harcadk.
ya
bir
siler.
ve eref peinde koar, düünceni
sarfedersin de,
dier
getirmesi ve onlann üstüne de
her gelen dierini kapatr ve
an
üzerine,
ho
gül
suyuna
da
karlanmyorsun da
tarafndan
nasl
olmazsn? Hak'la ahdini yerine getirmez, akln
tekdir fikrini
lüzumsuz eylere sarfedersin de sitem görmez olur musun? Sonra da:
Ben
affet...
diye rica ediyorsun.
Ben sana bu akl verdim. Onu
niçin ziyan ettin?Sen kendini affetmeli ve
rücû
(geri
dönmek) etmemelisin.
bulunduum halde, düen alamaz. ..^^"
5^'
5^2
Ken'an Ken'an
Hem
yaptn
münasebetsizlie
de sana evvelce ihtarlarda
yine gülabdana sirke koydun.
u
halde kendi
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
426.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
456-457.
344 •
Ruhum
bir
kalbn
olmadan
esiri
evvel, elimi bir el tuttu ve
bana
güneleri, semâvâtn (gökjü^) acâibini gezdirip seyrettirdi. Nihayet
"te
olacan yer. Buras dünyadr." akn etrafima baknrken de devam etti: "Burada istidadna göre bir tohum eker ve mahsul devirir.
âleme getirerek:
bir
dedi.
akn
herkes kendi Para,
kadn,
biçtikleri
evlât,
misafir
mevki, rütbe,
an ve
eref, insanlarn en çok ekip
tohumlardr. Sen de keyfine göre bu dünyaya bir çekirdek
ekip mahsul topla!"
görmeden çahp didindii bu patrtl
Böylece, kimsenin kimseyi
âleme ben de katldm. Ben de onlar gibi ekip
Ama
bütün
tarlalar
benim
olsa,
biçmee baladm.
tohumlarn, sabanlarn tek sahibi
sâde ben olsam gene de geldiim âlemlerin zevkine takl kalan
gönlüm,
bir türlü ektii
tohumun
çenisiyle
raz olmayacakt. Ezel gününün saltanatn
görmü
göz, safâsn
tatm dudak
burada, kendi
syan
Belimden tohum torbam, elimden
sabanm attm
varlm tohumunu
bir
ettim.
hemen gidip gömdüm.
kendi
düzdüü
puta nasü tapabilirdi?
Arkamdan baryorlard "Vah zavaU, Halbuki
ak
kendini ziyan
zamamn sâdk duda onlar
me}^eleri topladklar
u
bu tarlamn
yalanlad.
fidan, bir
tohumun
tâ kendisidir.
Cenâb- Hakk Zümer ameliyle ce^lanacaktr.
si^
Allah 'in
maher günü
ile
dalp Allah'n:^ unuttunu^?
Sâmiha Ayverdi,
etti..."
imdi
dallarndan
ile
yere
gömdüüm
o
sûresi 71-72. âyetlerde "Herkes jann buradaki emirleriyolunda gitmeyenler cehenneme sevk "Sit^e
Cenâb-
Hakk 'in
tehdit eden resuller gelmedi
dinleyip yolunuî^u düî^eltmediniî^^ de
583
köesine
^^^
olunacaklar ve orada cehennem ^ebâmleri: söyleyen ve
ve
zamanlar vecd (hayranlkla
kendinden geçme) ve tevâzû (alçak gönüllülük)
•
nafakalanmaya
(lef^^et)
dünyann yalanc
imdi
Yusufçuk, stanbul:
emirlerini
mi? Niçin onlan
ve geçici olan
cehenneme girini^ ve
Kubbealü Neriyaü, 1997,
s.
evklerine
orada
41-42.
dâim
EY insan 345
kalnp Bu
cehennem
kibirliler için
ne çirkin bir yerdir,
diyeceklerdir."
Kabrin hakikati insann kendi vücûdudur. Cehennemlik olanlarn
maddî hayadan her ne kadar refah ve ihtiam içinde
sknt
ve darlk
ile
olsa da, kalpleri
kederlidir ve öldükleri vakit ise, kendi kyametleri
kopuncaya kadar hep bu hâl üzere
kahrlar.^^^
"Kad zzeddin sana selâm gönderiyor ve her zaman sizin iyiliinizi, hayrnz söylüyor, sizi övüyor." dedi. Mevlânâ buyurdu Biri:
"Her kim
ki:
bizi
hayrla yâd (hatrlama, anma) ediyorsa onun da
dünyada, yâd hayrb olsun!
eyler söylerse o hayr,
Eer
kimse
bir
etrafna güller, fesleenler dikse, her
ve
nsanlarn
olur.
söyleyince, hayâli
onun
Bu
zaman
sevgilisi olur
bir
baknda
gibi
hisseder.
ve onlarn bayryla
megul
ve onu hatrlaynca sevdiini yâd
o kimse gözünde sevimsizleir.
Onu
kötülüünü
hatrlayp da,
gelince sanki, ylan yahut akrep veyahut çer
görmü gibi olur. Bunun için, madem ki gece gündüz gül güllük ve rem balar görebileceksin, o hâlde niçin dikenlerin çöp
ylanlarn bulunduu bir yerde dolayorsun? Bütün insanlar sev
dâima
gece
bilirsen,
gündüz
olursun.
dümanlarn
dikenlikler
hayâli
ve
gözünün önüne
ylanlar
gelir
için deil, Allah saklasn!
bir hayâl
görünmesin diye
ve ve ki,
hepsini
ve sanki,
arasnda geziyormu
u hâlde herkesi seven ve her eyi ho gören
bakalar irenç
Eer
çiçekler ve gül bahçeleri içinde bulunasn.
düman
iyi
gül ve fesleen
gül ve güllüktür, ruh ve rahattr. Birinin
gözünün önüne
hakknda
kimse kendi evinin
cennetteymi
ahm
söylemeye
iyiliini
olan kimse,
etmi
her
kendisini
biri
kendisinin olur ve gerçekte kendisini
iyilik
övmütür. Bunun benzeri öyledir: Meselâ, görür
baka
evliya
gibi
bunu
Gözlerine çirkin, sevimsiz ve
yaparlar.
Madem
ki
bu dünyada
yaplanlar tahayyül (hay3al etmek) ve yâd (hatrlama, anma) etmek
mutlaka zarurîdir ve bundan kaçnlmaz, o hâlde irenç, çirkin hayallerin
yollarn
anarken hepsinin
5^'*
5^5
Ken'an Ken'an
kartrmamas,
ho
ve
iyi
bozmamas
için
insanlar
olmasna çah. Binâenaleyh halk
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
455.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Nerij^ati, 2000,
s.
420.
346
hakknda olsun
yaptn
ey
her
anman tamamyla
Bu bakmdan, nefsine ve
ve onlar
sana
i
bir
de zerre kadar kötülük ilerse
iyilik
ile
ederse
onu görecek.
Cennet ü (ve)düî(ah (cehennem), (karanlk)
'Kim
ki:
iyi
bir
i
ilerse kendisine yapar.'
arlnca
'Her kim bir zerre
kötülükle
ait olur.
Allah bu}aruyor
kim kötü
ister iyilikle, ister
gamm
yaparsa kendi
Ve Onun
için
onu görecek ve her kim "'^^''
(keder)
ü sürür
(sevinç),
t^ulmet
nur.
Yaptklarnn gölgesi,
hâriçte
mi sandn'^
Bilgin sana kymet, talebin neyse osun sen,
insanl
sâdeyiyip içmekte
Hâlin ne
ise
mi sandn^
müjteri sen oldun o hâle.
Noksan meer adl-i ilâhîde
(ilâhî adalet)
mi sandn f^"^
-55Cennet
ehli
bugün
UGL (meguliyet) içinde
zevk etmektedirler. '^tnne ashâbe'l-cennetPl-yevme fî uulin fâkihûn"
* Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meguliyet içinde î^vk etmektedirler.
(Elmalk Hamdi Ya^r)
O gün
cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.
(Diyanet)
586
5^''
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ Fth, çev. MeUha Ülker Anbarcolu, stanbul: MilH Eitin Basmevi, 1990, s. 306-307. Ken'an Rifâî, lâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç (haz.), stanbul: Kubbealü Neriyaü, 1988, s. 14.
EY insan 347
-56Kendileri ve zevceleri erikeler üzerine
kurulmulardr.
*'Hüm ve ezvacühüm fî zlâlin
ale'l-erâiki
müttekiûn''
* Ken dileri
ve ekleri gölgelerde
koltuklar üî^rine kurulmulardr.
Hamdi Onlar
(Elmalk
Yattr)
altnda tahtlara kurulurlar. (Diyanet)
ve e§leri gölgeler
-57Orada onlara
bir
meyve
var,
hem
onlara orada ne
iddia (arzu) ederlerse var. ^'Lehlim fîhâ fâkihetün ve lehüm
mâ yeddeûn"
* Onlara orada bir meyve vardr,
isteyecekleri her jey
Hamdi
onlarndr. (Elmalk
Yaî^r)
Orada onlar için her çe§it meyve vardr. Bütün arzulanyerine getirilir. (Diyanet)
'Dünyada
öyle
bir cennet
vardr
(ö^em) duyma^' buyuruluyor. soruldukta, "Mârifetullahtr.
Demek
oluyor
mukabele günü
canlarm
ki
.
.
ki,
"Bu
ona
âhiret cennetine itiyak
giren,
cennet
nedir
ya
dünya cennetine girmi olan
bir yerde toplanp,
rûhâniyet
Bjesulullah?" diye
" diye buyurdular.
gülleri
ve
Hakk'n
zikri
ahâdiyet
arifler
ve
fikri
srlar
ve derviler, bahçelerinde,
sümbülleri
ile
348
gdâlandrrlar.
mukabelede bulunan bu
sâlikler,
olan kâmil insann vücûdu
aac
aacndan
sükilen irfan ve
holuk
buyuruyor
ki:
oturunu^
Zikir
cennet
meclisleri,
diye buyururlar.
bahçeleridir,
te
Efendimiz:
Resulullah
gölgesinde toplamp,
onun vücûdu
meyvelerini toplarlar. Efendimiz
aaç
"Cennet aaçlarndan bir
ve yeminlerinden jiyinij^!"
dünya cenneti mesabesinde
bulduunu-:^ vakitte gölgesinde
Dünyada bu nasl kâbü
olur ya
Resulullah dediklerinde, "Bir ilim sahibi bulduunu^ î^aman cennet
aaa
buldunu^ demektir. " cevabm vermilerdir.^^^
Cennem'1-ef âl:
Fiiller
ve ameller cenneti. yi iler yapanlara ödül
olarak verilecek olan ve nefis yiyecekler,
ho
cinsel zevkler içeren sûrî (formel) cennet ki
buna "nefs cenneti" ad
içecekler ve çekici
verilir.
Cennetu's-sfât: Sfatlar cenneti. lâhî isim ve sfatlarn tecellîlerinden
meydana gelen mânevi cennet
ki
buna "gönül cenneti" de
Cennetu'z-Zât: Zât cenneti: Esiz cenneti ki
Allah
teâlâ,
eylemitir
Daha
buna rûhan cenneti de
ki,
Sûret-i
bu
ilâhî
güzellikleri
temââ
(seyir)
denir.^^^
Muhammediyeye "Mennân"
tecellî
denir.
sonunda cennet
çeitierini
ismi
üe
tecellî
yaratmtr.
sonra, o cennetiere "Lâtif ismi üe tecellî eyleyince,
orasm
katnda eref bulmaya, ikram bulmaya lâyk olan herkese mahal kld. Bil
ki!
Cennetier
genellikle
sekiz
tabakadr
ki;
onlarn
her
tabakasnda çok cennetier bulunmaktadr. Ve her cennetin de nice dereceleri
imdi
vardr
aada
ki,
haddi hesab bilinmez.
bu cennet tabakalar hakknda srasyla açklamada
bulunahm:
588 589
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000, s. 578-579 Süleyman Uluda, Tasavvuf Terimleri Sözlüü, stanbul: Marifet yay. 1991,
s.
114
"
EY insan 349
Birinci
Tabaka: Cennette bu tabaka
Ayrca "Mücâzât (karglk) Cenneti" bu tabaka
Hakk bu cennetin kapsn orann ehline "Hasîb" ismi
karl
hayrl amellerin
buyurmutur mevhibeler
Mücâzât cenneti murad
etmitir.
edilmemitir.
Nitekim
bu
buyurmutur:
"insan
jalm^ çalnmasnn kargl
kargl yaknda
görülecektir.
cennet
bu ekilde
Cennete gireme^ "
ile
cennette,
bu mânâda
oldu. Resulullah Efendimiz
murad
için,
Ve o
Ki böylece oras srf
tecellî eyledi.
"H/f kimse, ameli
ki:
cennetini
için
sâlih amellerden yaratt. ile
almtr. söylenir. Yüce
"Selâm Cenfieti" ismim
ehli
Allah
için
öyle
teâlâ
vardr.
Sonra tam tamna mükâfat
Çalnmann verilecektir.
(Necm, 39-41)
bu cennete, ancak
Hülâsa: ki,
ahsn
bir
sâlih
sâlih amellerle girilir;
ile
ilgili
yolu yoktur
ameli yoksa buraya girii de yoktur.
cennete "Yüsrâ" ismi de söylenir. Yüce
mânâ
baka
olarak
kendini korursa, aynca
buyurmutur
Ayrca bu
Hakk Kur'ân- Kerm'de bu "Bir kimse
ki:
sadakasn
j ona müyesser
Hüsnâ'j dorularsa, Yüsrâ
verir,
ederi^.
(Leyi, 5-7)
anlatld
Ahvâli
gibi
olan yani cennet ehli olan
cennete girmesi pek az sâlih amele
bahdr
ki,
ahsn, anlan
Allah'n kolaybk
nasib ettii herkese nasib olur.
kinci Tabaka: Bu cennete "Huld Cenneti" veya "Mekâsib (kaî^anç)
Cenneti" denir.
Eer
Mücâzât cenneti üe Mekâsib cenneti
arasndaki fark sual edersen öyle deriz:
Mücâzât cenneti ameller miktar kadar ihsan
edilir.
Allah'a
kar
Mekâsib cenneti srf kazançtr. Zrâ
karlk
akidelerin,
o,
Bu
beslenen güzel zanlarn bir sonucudur.
yaplan amellere
karlk
olur, yani amellere
bedenle
verüen hiç bir mükâfat orada yokmr. Allah
bu
tecellî
sonunda güzel akîde sahiplerine tasavvur olunamayacak
haller
teâlâ
bu cennet
ehline "Bedî" ismi
ile
tecelli
eder
ki
zuhur eder. Hepsi orada üâhî bedâat gelir.
(bedîîlik,
gü^llik, yenilik) olarak
Mekâsib cennetinin kaps; iükadlar, Allah'a
z^Ltûât
meydana
ve ümidden
"
350
yaratlmtr. Mekâsib cennetine anlatlan huylardan
bakas
olanlardan
giremez. Yani, bir
bulunmazsa bu cennete giremez. Bunu
Bu
birine
ahsta bu huylardan
sahip
bir
huy
bil!
Zîrâ
adna Mekâsib cenneti dendi. Yani, Kazanç cenneti. bunun zdd: Yutulmaktr, hüsrandr ki, bu hüsransa; Allah'a
kar
beslenen
cennetin
Bu mânâda
düük vasfl zanmn
Allah teâlâ öyle bu)'irdu:
karp
Rabbinif^e
sonucudur.
öyle
^an besledim^
O
"7//^
bu si^n
^nmm^r
ki,
Dolays
ile
^an si^ dünürdü.
hüsranda kalanlardan oldunu^ " (Fussilet, 23)
Hâsl
kötü zan sahipleri bir hasâret ve bir ziyan hasretinde yanarlar.
Cenâb- Hakkk'a kar
iyi
zan sahiplerinin
ise
Mekâsib cenneti
mekânlardr.
Üçüncü Tabaka: Bu
cennetin ad; "Mevâhib Cenneti"dir.
Bu
cennet kat yukarda anlatüan cennet kadarndan daha yüksektir. Zîrâ,
AUah teâlâmn
hibelerine bir nihayet... son
Hakk
Hattâ bu cennet ehline Yüce vardr, ne de
akidesi...
öylesine hibe eder
ki,
ne ameli
Yani bu cennet ehline Yüce Hakk'm
hibe; amelleri, itikad ve daha
daha
bulunmamaktadr.
baka
iyilikleri
olana
yapt
yapt
hibeden
fazla olur.
Ben bu
cennette,
cinsinden
baz
her miUete
tayfalar
mensup kavimler ve Ademolu
da gördüm. Hatta,
itikad
ehü
ile
güzel
ameller ileyen ahslar da kendilerine Allah teâlâdan bir hibe varsa
buraya
girebilir ki
"Vehhâb" ismi buraya
anlan ahslar bu cennete girecei zaman onlara;
AUah teâlâmn
Efendimiz bu cennet ile
eder.
ile tecellî
Baka
ihsam,
için
türlü de
hibesi
ile
olmaz çünkü, ancak
girilebilir.
öyle buyurmutur: "Oraja
hiç
Resulullah kimse ameli
gireme^"
Sordular: "Sen de
mi giremezsinja
B>£sulullah?"
öyle
"Evet
Ancâki
buyurdu;
daldrmpr.
ben
de.
A.llah
Teâlâ
beni
rahmetine
EY insan 351
Bu
tabaka, cennetin en çok
buras: "Rahmetim her eyi beliren
olduu yerdir. Hatta en geniidir. Ve kuatmtr." (A'râf, 156) âyeti ile
mânânn srrdr.
vehmi imkân cihetinden;
Aklî,
hakîkatierin verdii yol
odur
ki,
buraya girmeyen hiç bir insan nev'i kalmayacak! Lâkin nasibi varsa,
Yüce Hakk'n
takdir ettii günlerin birinde,
vehmi imkân cihetinden gelen
bu cennete
girer ki,
hakikatlerin gösterdii yol budur.
Bizim müâhedemizse bundan bakadr.
öyle müahede
ettik;
O
cennette vard.
her milletten ve her rktan bir
milletierin
taife
bu
yardan fazlas orada yoktu, yani hepsi
orada bulunmuyordu; sadece her milletten bir frka vard o kadar. 'Haliyle
Mücâzât cenneti böyle deildir. Oras
kimselere mahsustur
ki,
o cennete yalnz
Sebebini sual edersen deriz kâr
olmas
için
ameller ileyen
ehli olanlar girer.
mükâfat olmaya daha yakndr
ki
de bir sermâye bulunmas lazmdr.
ikinci tabakada ile
ki kâr,
iyi
geçen Mekâsib cenneti ehlinin semayesi; îtikadlar
Allah'a güzel zardandr.
bu cennete
Lâkin
gelince
Mevâhib cenneti demek istiyorum,
cennetin bu tabakas, cennetierin
tümünden
genitir. Hattâ buras,
kendi fevkinde bulunan cennetierin de tümünden daha genitir.
Kur'ân- Kerîm'de bu cennetin ad Me'vâ dr. Zîrâ rahmet her eyin yuvasdr. Allah gelince. Bunlara:
teâlâ
öyle buyurdu: "îman edip yarar i
Me'vâ cenneti vardr. Bu onlarn yaptklar amelin
karl nüzul diye verilir." (Secde,
19)
Ayet-i kerîmede geçen nüzul kelimesi, ihsan, ikram ki,
ayrca
tutanlara
dikkat
burada
edilirse,
"nüzul"
mânâsna
buyuruldu;
gelir
ceza
buyurulmad. Yani amellerine karhk buyurulmad.
Daha
fazla
erh edersek mânâ
u
olur:
Onlar Mevâhib cennetine
koyacaktr, Mücâzât ve Mekâsib cennetine deil. Zîrâ Mevâhib cenneti
Yüce Hakk'tan gelen
bir
ikramdr.
352
Hâsl cömertlik ve hibe, mânâj iyi idrâk eyle! Dördüncü Tabaka: Bu
iyi
amel ileyenlere mahsus deildir. Bu
adna "stihkak Cenneti", "Naîm Cenneti", "Ftrat Cenneti" denilir. Bu cennet, bundan önce erh cennetin
edilen cennetlerin en yükseidir. Buras; ne mücâzâttr, ne mevhibe, belki bir
Bu
kavme mahsustur.
cennetin sakinleri öyle bir kavimdir
ki,
yaratmtr ve bunlarn bir ksm bu cennete gireceklerdir. Ayrca bunlar öyle
haklara göre ile
memleketinden ayrlrken, ruhlar
Allah teâlâ onlan o aslî bir
istihkak yolu
kimselerdir
ki,
dünya
ftrat (yaradl, natura) üzerine
aslî
kalmtr. Bunlardan bazlarysa, dünya ömrünü asl ftrat ekil deitirmeden geçirir
bunlarn
ki,
behlül
ekserisi
mecnunlar
meczuplar,
ve
çocuklardr.
Bu
cennet ehlinin bazlar da
teâlâya
kar
tezkiyesi
nefis
yaparlar
çukurundan çkar ve
Yüce Hakk beer
inam
aslî
böyle
olunca
ftrata rücû eder
için olan aslî ftrat
mücâhede,
riyâz,
Allah
onlarn ruhlar beeriyet (geri döner).
hakknda öyle buyurdu:
"B/^
kvamda yarattk. " (Tîn, 4)
en gü^l
Bu duruma düenler ki îmân edip amel-i
te
sâlih amel,
kuUuk cihetinden doru ve özenli muamele yolundan
yukarda
açk mânâsm
ise
u âyetle tezkiye olmu kimselerdir:
"Onlar
sâlih imlediler, bunlara minnetsi^ ecir vardr. " (Tîn, 6)
belirtilen
kavimler stihkak cennetine
söylersek
öyle dememiz îcâb
eder:
Bu
girerler.
Daha
cennet onlarn
hakkdr ki, minnetie verüen bir hibe deüdir ve de yaplan amel baka bir eye karlk mükâfat yolu bir mücâzât da deildir.
veya
Tezkiye yolu
ile, aslî
ftrat bulan zümre "Ebrâr"
"Ebrâr Naîm'dedir." (nfitâr,
olmas
u
srra dayamr:
tecellî eyledi.
13)
ad
ile
anld.
Ebrâr adyla anlann Naîm'de
Yüce Hakk bu cennet
ehline
Hak
Hal böyle olunca, oraya hak kazananlardan
ismi
ile
bakasm
EY insan 353
koymaktan imtina
Ad
gerektiriyor.
etti.
ayrbr
hayatiarndan
Asalet yolu ve Allah'n yaratti ftrat
anlan cennete girenlerin
hemen
ayrlmaz
oraya
bunu
ksm
daha dünya
girer.
Bazlar
da
bu cennete girer. Yani, yaratlna döner. Bundan sonra
cehennemde
biraz azap gördükten sonra
cehennemde
kötülükleri yanar;
aslî
cennete girmeye hak kazamr. Burada
cehenneme
bir
unu
unutma! Mutiak önce
girer.
Zikri geçen cennetierin aksine;
olam
onlarn
üstte
imdi
srasyla
alttakinin
Naîm
cennetinin tavam Ar'tr. Zîrâ
tavamdr. tavanlar
cennetlerin
için
unu erh
etmemiz
gerekiyor ki bunlar öyledir:
Selâm cennetinin tavan; Huld cennetidir.
Huld cennetinin tavam Me'vâ
cennetidir.
Me'vâ cennetinin tavam; stihkak
Ayrca bu
cennete, Ftrat ve
cennetin Ar'tan
baka tavam
cennetidir.
Naîm
cenneti ismi de
verilir,
ki
bu
yoktur.
Beinci Tabaka: Bu cennetin adna "Firdevs cenneti", "Maârif cenneti" denilir. Bu cennetin tabam tahayyül edilemeyecek derecede genitir. Beer orada yükseldikçe, tavamn daraldm müahede eder. Hatta o cennetin en üst tavam, ine deliinden daha dardr. Orada aaç, rmak, kök, huri, gözde bulunmaz. Ancak oradan
aalarna hurileri
baktklar zaman,
altta
kalan cennetieri görürler, vildâm,
ve kökleri bulurlar.
Lâkin Maârif cenneti böyle eylerin
yeri deildir.
onun yukarsnda da bulunmaz. Bu Tavam ar kapsmn tavamdr. hatta
Bu
cennet
Yani,
ilâhî
ehli
dâima
müahede
cennet
Orada böyle eyler
arn kapsndadr.
içindedirler ki bunlar; ehitierdir.
güzelliin, ilâhî Cemâl'in ehidleridir.
354
klc
Bunlar nefislerden fena bulma
önce
ölmülerdir.
müahede cennet
ederler.
ehli
olunca
böyle
Ondan bu
Allah sevgisi üe ölmeden
da
yalnz
sevgüilerini
ad Vesüe olmutur. Bu
cennetin
dier cennederin ehlinden
cennet
Zîrâ,
Halleri
ile
(sakinlerinden)
tabakalarnn dereceleri yükseldikçe
daha azdr. olanlarn
ehli
miktar azahr.
Altnc Tabaka: Bu cennetin adna cennetin ehli sddk kimselerdir. Yüce Hak onlar anlatrken: katnda. " (Kamer,
'^Kudretine nihayet
Bu
olmayan bir Aîelik'in
kerîme üe övdü. Buras isimlerin
âyet-i
55)
"Fazilet cenneti" denir.
cennetidir.
Bu cennet tabakas ar tabakasndan her zümre,
Ar'm
burann
cenneti
ehli
bakmndan
maârif
Bu
üzerine yaygndr.
dereceleri
bir derecesi üzerine
ehlinden
cennet
kurulmutur
(sakinlerinden)
ki
miktar
daha az saydadr.
Yedinci Tabaka: Bu cennetin adna "Derece-i Râfia cenneti",
"Yüksek Derece cenneti"
denilir.
sim
yönüyle Sfatlar cenneti, resim yönüyle Zât cenneti saylr.
Bu
cennetin
taban,
arn
içindedir
hakikatierle tahakkuk edenler denir
erh
Bu
ki,
ki
burann
burann
edilen (açk anlatma) cennet ehillerinin
ehline
sakinleri
lâhi
daha önce
saysndan daha azdr.
cennetin ehli Mukarrebûn ve lâhî hilâfete ehü kimselerdir.
Ayrca
bunlar, ilâhî hakîkade, azim sahibi, temkin ehli kimselerdir.
Bu makamda, yani burada brahim'i (a.s.) gördüm. Bu mahallin sanda ayakta durmu, ortasna bakyordu. Sol canibinde ise evliyadan gözlerini
ve
peygamberlerden
bir
onlar
da
bu cennetin ortasna dikmi bakyorlard.
Resulullah Efendimizi de gördüm. gözlerini
zümreyi gördüm,
ara kaldrmt. Bu
Ailah teâlâmn vaad ettii
hali
Bu
mahallin tam ortasnda
üe Efendimiz
Makâm- Mahmûd'u
(s.a.s.)
idi
ve
kendisine
taleb ediyordu.
"
EY insan 355
Sekizinci Tabaka: denüir.
Ve
tavandr. her
biri
Bu
Buras Zât
adna "Makâm- Mahmûd
cennetin
buraya kimsenin yolu yoktur. Sfat cennetleri ehlinden
buraya varmak
diler.
Sanr
ki,
baka eyle deü, yalnz
baldr. Hatta herkes oradan hak
oraya
cenneti"
bu cennetin taban Ar'n
Ki
cennetidir.
taleb eder.
isimle
Lâkin oras,
sadece Resulullah Efendimize mahsustur.
Bu
hal
en âlâ
u hadîs-i erîfden açkça anlalr:
mekândr. Orasjaln-:^
bir
kii
içindir
"Aiakdm-
Mahmûd cennette
Umanm ki, O
da ben olaym.
Allah Teâlâ O'na salât ve selâm eylesin. Sonra, oray, Allah Teâlâ'nn kendisine vaâd ettiini haber verdi biz Efendimizin sözüne seksiz
üphesiz gönülden inanr ve
ki
tasdik
eyleriz.
Zîrâ,
Yüce Hakk
Efendimiz
(c.c)
"Kendi hevâsndan konuma;^. Zira
baka
deildir."
(Necm,
(s.a.s.)
o;
ancak
hakknda buyurmutur
ki:
kendisine gelen bir vahiyden
3-4) mealine gelen âyet-i
kerîmede bu, en
güzel olarak açklanmtr.^^*^' "Allah'n nurdan açarsa,
ve
karanlktan yetmi bin perdesi vardr.
Eer bu perdeleri
mahlûkattan gö^eriyle O'nu idrâk edenlerin yü-:^erinin
derisini
jö/fe^r." (Hadis)'''
anlamnda
Ibnü'l-Arabî cenneti, sözlük, yani "örtmek"
Buna göre cennet her
ele
abr.
nefes yenilenen örtülü nimet demektir.
Cennet ate veya Cehennemin (Hakk'n büyüklüünden meydana gelmi
ga^b
kart
mahalli)
cömertlikten meydana gelmi
Cennet
lâtiflii
olarak
iyilik
lütuf,
^^°
ve rûhânîlii nedeniyle gizlenmek anlamna
gelir.
kulan iitmedii
ve
insann kalbine gelmeyen eyler vardr. Cennetin cennet diye
Abdü'l-Kerîm
Cîlî,
Kitsan yaynlar, 591
yaknlk,
diyardr.
Cennette hiç bir gözün görmedii ve hiç bir hiç bir
Hakk'a
^
A
nsân- Kâmil,
c. 2, s.
ter.
Se)yid Hüseyin Fevzi Paa, stanbul:
185-197 '
A
Muhyiddîn Ibnü'l-Arabî, Yaynlar, c. 1, s. 117.
Risaleler,
çev.
Vahdettin ince, istanbul:
Kitsan
356
isimlendirilmesinin yegâne sebebi belirttiimiz
o cennet kelimesiyle
ifade edilmi olan
Nefs (ra^ olmu§
Hakk'n
nefs)
bu durumdur; çünkü
"örtünmek" demektir.
cennetine, yani örtüsü ve perdesi altna
girer.
Nefse göre
eyden daha bir
geçici ve yeni bir
eyle lezzedenmek süreklilii olan
üstündür. Cennet nimederinin her an yenilenmesinin
srr budur.
Cennet yaknlk diyar, Hakk' görme
yeridir.
Oras
arzular ve genel
lezzeder yeridir.
Lütuf ve ihsan diyar
Cennet
cennettir.
güzellik, ünsiyet
(arkadalk) ve
Hakk'n
(kullarna) indii
yerdir.
Ahirette
iki
menzil vardr: Cennet ve cehennem. Dünyada
menzil vardr: azap ve nimet veya üzüntü ve
Ate
iki
lezzet.
azametten. Cennet cömertlikten meydana gelmitir.
Cennet örtmektir; bu nedenle örtme özelliine sahip her cennettir.
nsan
belirli bir ilâhî
ey
ismin tecellîgâh olmas yönünden
Hakk' örter. Böylece o kendisinde tecelli eden isim yönünden Hakk'n cenneti, baka bir ifadeyle Rabbinin cennetidir. Cennet Peygamberin mertebesidir.
"Cennetime
gir"
cennetim senden
Ben (Hak) onunla örtünürüm. Benim (Hak) (insan)
baka
bir
ey
deildir,
çünkü sen kendi
zâtnla Beni örtmektesin.
Ben
senin vastan
halde
seni
bilinmezsin.
ile
bilen.
bilinirim, sen
Beni
de Benim vastamla
bilmitir.
bilinirsin.
O
Ben bilinmezsem, sen de
O'nun cennetine girdiinde
ise
(Rahbimn
cenneti)
nefsine
girdin demektir. Böylece kendi nefsini bilirsin.^^^
^^2
Suad El-Hakîm, hnul-Arahî Söküü, Yaynevi, 2005,
s.
135-136.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabala
EY insan 357 •
Cenâb- Hakk
diyor
râ^ olduun
benden
"Ey
ki:
nefs-i
mutmainnel Bana, benim has cennetime
rd^ olduum
hâlde ve ben de senden
hâlde gel!" (Fecr,
27-28)
Kulun
olmas ne demektir?
Allah'tan raz
ona raz olmak demektir. Yani gerek Celâl cemâl her ne
gelirse iyi
vakit Allah da kulundan
Eer
benden daima
etsen ve sana vakit
bu
(akamet, hiddet)
karlayp rzâ göstermek
ve gerek
demektir.
te
o
raz olup cemâli cennetine davet ediyor.
iltifat
iltifat
Allah'tan her ne gelirse
ve holuk görerek bu yüzden muhabbet
göstermediim zaman
muhabbetin bana deil, o
iltifata
olmu
benden kaçsan, o
ise
olur ve beni sevmiyor,
ilüfadarm seviyorsun demektir.
Cemâl
ehlinin ise istedii yalnz cemâldir.
safa
oyalanp tatmin olmaz,
ile
illâ
Halbuki cennet ehlinin istedii
isteyenleri
de
o, iltifat
ve zevk u
cemâli arar.
huriler,
glmanlar
(âhirette
hikmet gören
kökler ve emsali nimetierdir. Cenâb- Hakk
delikanllar), nehirler,
bunlar
Yoksa
mahrum
etmez, istediklerini ihsan
eyler.^^^
ugl: Uraacak, megul olacak ey. "Meyve" denmesi srf zevkten çok, çalmamn meyvesine iaret eder.
"Erikeler"
haclede
yani
gelin
odasnda
döenen
süslü
koltuktur.^''
Allah'n emirlerini memurlarndan dinleyip, Hakk'n raz yolda giderek Allah'a
bal
olanlara
Cenâb- Hakkk'n hazinedarlar
'^o§ geldini^ Allah'n selâm ü^rini^ orada dâim olarak
Çünkü yüce
kaln" (Zümer
S.
olduu
olsun, buyurun. Cennetlere girin ve
73) diyeceklerdir.^^^
Allah, selâm menzilinde onlara tecelli
etme erefini
bahsetmitir. Kusurlu hallerinde zâtlar izzetle vasfedilmitir. 593 59"^
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 57-58. Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ât Dili, stanbul: Feza Gazetecilik, 1992,
595
Bu
c. 6, s.
Ken'an
421.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
455.
358
yüzden
"otalar
onlar
Rablerinden
hûriler"dirler.
kendilerinden bir ahit de
onlar
peinden bu
balarna
getirmenin
apaçk
gelen
bir
delili
üzeredirler,
delil
pekitirmitir. Böylece yerine
gereklerini
onlar
\aiceltmis,
edilmi
tahsis
îmân ve slâm'n
yani
güzelliin,
iki
sahiplerine
içinde
km^etle
ilâhî
desteklemitir.^^^
Bir hadîs-i erifte Hz.
Peygamber demitir
ki:
Cennet
içinde zevklenirken kendilerine bir nur parlar,
bakarlar ki fevklerinden (üst,yukan)
(yü^
müerref
Rab
Rabbi'r-Rahîm"
te
ehli" bu\aruyor.
kavl-i
ilâhîsi
(ilâhî
balarm kaldrr
kendilerini eref-i didâryla
(gü^lligin §erefyk ereflendirilmi)
aleyküm yâ cennet
ehli nimetier
klm.
"selamûn kavlen min budur.
sö-:^
"Esselâmu
Bunun
üzerine
onlara nazar bu\arur, onlar da O'na nazar ederler ve nazar ettikleri
müddetçe dier nimetierden
hiç
eye
bir
perdelenme bu^^ruluncaya kadar
o vakitte
ki
etmezler,
tâ
üzerlerinde
ve
iltifat
diyarlarnda nur ve bereketi bakî kalr.
Cennet
bu
ahâlisi
müahedesinden kendilerine
Sfat
günde
meguliyettedirler.
uygun olan
nurlarndan
nurlarndan
tecellîyat
Kendileri
ve
ve
sfat
muhabbette
nefisleri lezzetier içindedirler.
makamlar
gölgelerde
ve
dereceler
üzerine
dayamcdrlar.
Onlar
için
idrâk
snfndan yemiler ki,
suret
akhn
anlayabilecei
ve
keif
vardr. Onlar için aradklar müahedeler vardr
ve kemâlâda, arzulanan devâmn sebep oluuyla,
feyzi
noksanhklarndan uzaklatrlmalar dolaysyla arzulanan
Muh>iddîn bnü'l-Arabî, Yaynlar,
59'
ile
o da (selâmun kavlen min Rabbi'r-Rahm)
Kemâlâtn
^^^
nurlarndan
Emir
Risaleler,
Vahdettin nce,
stanbul:
Kitsan
157.
c. 1, s.
Sultan, Yâ-Sîn-i erifin
Yulu stanbul:
çev.
ile
Meal
Çelik Yaynevi,
s.
Tefsiri-Esrar ve
364.
Havass, çev. ve
erh Melih
EY insan 359
rahmeyleyen rahmet sahibi Rab'dan sÖ2ü olarak sâdr olan (çkan) selâmdr.'''
"Si^ tek
ondan
bir nefisten yaratan,
âyet-i kerîmesi
(bütünün asl)
e§ini
var eden Kabhini^.
insanolunun anne ve baba olarak
Adem
ve Havva olduunu;
meydana
erkekler ve kadnlar
getiren..."
evlâdarnn kendilerinin parçalar olduunu
Akl
erkekse, nefis diidir.
gündüz savata, çekimede; sorular sormadadr.
Bu
" (Nisa, 1)
.
asl- küllisinin
ikisinde
pek çok
devam
eklindeki
da
ifâde buyurmaktadr.'^'
insamn vücûdu evinde, gece
ikisi
niçin ve
"O
.
neden diye
Bununla beraber, kiinin
birbirlerine iyi
mükül
kötüyü ayrt
ile
etmesi için bunlar bilmesi akl da nefsi de bütün bu srlar ve hikmetleriyle
kavramas
Huri diye anlatlan
etmi
nefislerimiz,
lâzmdr.^*^*^ güzellikler, bir
glmanlar akl-
akllarmz, kökler
ise huri
ve
anlamda
külle
da,
tekâmül
raptolmu
glmanla bezenmi
vücutlarmzdr. ite kâmil olduumuz zaman cennet Zira; kâmil,
dâima Allah
'
biziz.
seyreden ve kendi hiçliini
bilendir.
Cennet
iki
Ölmeden
ksmdr.
evvel
Bilmi
girer.
öteki
dünyadaki.
ölmek bahdyârlna eren kimsenin vücûdu
cennet bahçelerinden cennetine
bu dünyada, dieri
Biri
biri
Ve uhut
olmu
gözüyle
olur.
Bu mertebede
Hakk'
kul marifet
görür.^°^
ol ki Allah'n, kalpleri Rablerinin
muhabbetiyle dolu kullar
vardr. Onlar, sevgililerine olan itiyaklar (öî^km) sebebiyle beklerler.
Bu dünyada uzun
süre
kabri,
kalmay
ölümü
kerih (irenç) görürler.
Bu
dünyadan ayrlmadkça onlara rahat ve huzur yoktur. Onlar, bu dünyada uzun süre kalmalarna
üzülürler, kederlenirler.
Onlarn bu
5^^
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandi, Te'vilât- Kâ^ânijye, çev. Ali Rza Doksanyedi, M. Vehbi Gülolu (haz.), Ankara: Kadolu Matbaas, 1988,
5^5
Ahmed
c. 3, s.
15. er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynclk, ^^'^ '''^"
Ken'an Ken'an
Rifâî,
1995,
s.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000,
Rifâî, Sohbetler,
stanbul:
177.
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
578.
s.
381.
360
dünyadan ayrlmaya olan
susuz
istekleri,
suya
birisinin
olan
isteinden daha iddetlidir. Ecelleri yaklatnda, onlara, ölüm
meleinin
(Aî^rail)
yannda
gönderdii 70.000 melek edilmitir:
olduunu^
"(Onlar), (iyi) ijlere
kimselerdir. "
tahiyyat
Allah'n
Buna Kur'ân- Kerîm'de öyle iaret
geUr.
meleklerin:
karlk
eden
selâm
ve
Selâm si^n ü^rini^
cennete girin, diyerek iyilikle
Yapm
olsun.
canlanm aldklar
(Nahl, 32)
Mü'minlerin emîri Hz. Ali'nin önünden bir cenaze geçmiti. Hz. Ali:
"stirahate
kavutu veya kendisinden kurtulundu"
dedi.
Bunun
kavuan kimdir?" diye soruldu. Hz. AJ: Çünkü o, dünyann skntlarndan ve ehl-i
üzerine ona: "stirahate
"Mü'min
kiidir.
dünyamn
eziyetinden kurmlup sonra da Allah'n rahmetine ulaarak
kavuur.
istirahate
kimsedir.
(günahkâr)
Kendisinden
kurtulunacak
Öldüü zaman
kuUar
ve
kimse
fâcir
ise
beldeler
ondan
kurtulup istirahate kavuurlar." dedi. "Bi^yeri bir döek ve dalan da katklar yapmadk
eyh Ebû
Cafer
âyetleri
öyle
açklad:
m?"
Alemin
(Nebe, 6-7)
döei
ve
(sarslmasna engel olan dalan) kazklar mü'minlerdir. Mü'minlerin
döei
ve
(sarslmalanm
döekleri ve (sarslmalanm döekleri ve (sarslmalanm
"^02
•^03
Ahmed
engelleyen) engelleyen) engelleyen)
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996, s. 169-170. Muhyiddin bnü'l-Arabî, ^hu'l yaynlar,
s.
112
Kuds,
kazklar
ariflerdir.
Ariflerin
kazklar Nebilerdir. Nebilerin
kazklar
Dr. Ali
ter.
Resullerdir.
Can
Tatl, stanbul:
Erkam
Vahdettin nce, stanbul: Kitsan
EY insan 361
-58Rahîm Rabdan
bir
kelâm, bir selâm.
"Selâmün kavlen tnin RabbPr-Rahîm"
* (Onlara)
Kahîm
olan
Rab'den
(Elmahh
Hamd
bir selâm söf^ vardr.
Yat^r)
Onlara merhametli Kabb'in söyledii selam vardr. (Diyanet)
Rahîm, Rahmet ve merhameti smrsz
olan.
Dünya hayatm
buyruklarma uygun biçimde yaayanlara, ölüm sonrasmda özel
rahmeder sunan demekür^^"* intikam almadan, ambarlamadan, ayplamadan, tevbenin peklini de öretip sonra da affeden.
Rahîm,
esirgeyip,
balayan; kendisinden
istenildiinde
veren,
istenmediinde öfkelenendir. "Muhammed, yi^z
ismiyle Resul'dür; î^ahmet
çok dükündür; müzminlere eden)
(Tevbe, 128)
Rahmân'n rahmetine
gibi
Si^e
Rjhîm'dir (muhafaza
ceza kederi
dolay da âlemlere rahmet olmutur. ceza ve azab
ve kokusu kötü olan üâc içmek
mevcut olduu
(merhametli),
ar gelir.
Çünkü Hz. Peygamberin rahmetine
karmamtr. Bundan •
Raufdur
çekmeni^ O'na
karm olabüir. Meselâ lezzet
gibi.
Çünkü bunda
hastaya rahmet
yaradla uygun olmayan ey de mevcutmr.
Fakat Rahîm'in delâlet ettii rahmete hiç bir nimettir.
Bu nimet de ancak
bulunur.
Rahîm Rahmana
kârdl ve
nisbetie
tam
ey karmaz. saadet
O
srf
sahiplerinde
insamn vücut yapsndaki göz
^^^^
Yaar Nuri
^^^
Matbaaclk, 1994, S.582. Abdü'l-kerim b. ibrahim el-Cîlî, Insan- Kâmil, stanbul: Kitsan Yaynlan, s. 421.
Öztürk, Kuran-t Kerim Meali, çev., stanbul: çev. Sejyid
Hürriyet Ofset
Hüseyin Fevzi Paa,
362
Rahim daha Az2, daha sân yüksek ve daha husûsi duruma sahiptir. Yine, Rahmân'm bütün merhametlere mutiak
gibidir. Yani,
bir
ümulü
Bundan dolaydr
vardr.
manâsyla ancak Hz.
âhirette
Muhammed
(s.a.s.),
meydana
Rahimdeki rahmet, tam
ki.
denilmitir.
gelir,
mezarlktan dönüp de Hz. Âie'nin yamna
geldii zaman Hz. Âie Resulullah' görünce hayretler içinde kald. Kotu, onun yanna geldi, eliyle üzerini yoklad, yine hayretle yüzüne bakt, sakalm, sarm, yakasm gösünü elleriyle okad.
Muhammed (s.a.s.) sordu: "Ya Âie, üzerimde böyle hararede aradn nedir? Neyi merak ediyorsun?" Hz. Aie cevap verdi: "Ya Muhammed! Bugün gök}öizünü iri bulutlar kaplad ve yamur yad. Elbiselerini onun için yokluyorum, fakat ne garip ey ki sen slanmamsn." Hz. Muhammed (s.a.s.) yine sordu: "Ya Âie, semâda bulut ve yerde yamur gördüün zaman senin banda nasl bir örtü vard? Âie: "Senin ridâm ba örtüsü yapmtm." dedi. O Hz.
zaman
Resulullah
gördüün
buyurdu
ki:
"Ey temiz gönüllü Âie! Senin
rahmet, dünya göklerinin
yamuru
deil, gayp âleminin
rahmetidir. Allah sana (senin temi^ hak§lanna ükret, mesrur senalar eyle ki) kendi
vardr
Nice temiz ve
akyla
yanm
ilâhî
hamd ü
öz rahmetini göstermi." Öyledir, nice gözler
bulunduklar ve yaadklar dünyaya
ki
ol,
kla aydnlanm
yaan
rahmeti görmez.
baklar da vardr
susuz barlar için esrar âlemlerinde
ki
Allah
yaan yamuru
görür.'^^'
Ahad
deildir.
O mim
(m
Ahmed henüz
ve
kemâldir
(teklik)
harfi)
kemâl
makamnda
kalknca tamamen kemâl
(olgunluk)
bulur.^"^
te Hazret-i Peygamberin kulluundaki Rabb tecellîsi budur.
^^^
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar, 60^
Ken'an
s.
nsan-
Kâmil, çev. Seyyid
Hüseyin Fevzi Paa,
151-152
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
290-
291. 608
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fihi Mâ stanbul: Müli Eitim Basmevi, 1985,
Fih, s.
çev.
333.
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 363
Mürid-i kâmil demek, kemâlini bulmu, Hak'la Hak olmu, kendi
Hakk'n elçisi olmu kimseye derler ki bu rütbe dorudan doruya Cenâb- Mevlâ tarafndan ihsan olunur. Hakk'n elçisi olan kimse, elbet Hakîkat-i Muhammediye denizini
ortadan kalkp
ancak
gösterir ve gösterdii kimselere de: "Git, oraya dal!" der.
Allah'n srryla
nsanlarn yürür.
içine
Fakat
ama hana
"B^« de becerim
elçisi:
beerden
Müridin de
ayrhr.
karr,
kâmil
vahyoluyor." (Kehf,
beer
bir
herkesin yaptklarn yapar, yer,
içer, gezer,
Muhammediye güneinin
Hakikat-i
insan,
110)
vardr.
taraf
nuruna aynadr ve Allah'n Zât ve sfatna mazhardr. Ulvî ve
süfli
cümle mükevvenâtn büyük istei, kâmil insamn kalbinde bulunan Hakîkat-i Muhammedi'dir.
Kâmil insan
toplanm
kendisinde
kâmil insanla
Hakk bu mürekkep
/fetf//r.
al
âlem
al
veri etmek
bir âlemdir.
gibidir.
te
mdi
Cenâb-
hakknda Kur'ân- Kerîm'de: "Denizler
insan
evsâfm yazmakla bitiremez" buyurur.
kadar deni^ getirsek, onlar dahi kurur
"(Kehf, 109)
mânâda her ey
de,
ise
muazzam ve büyük
olan
olsa kâmil erin o
bir
veri, Allah'la
kâmil
Yine: "Bir
küçük
surette
ve yine
yalaktan
âdî^
der.'°'
Mürîd-i Ekber: Resûl-i Ekrem bak nasl nerettii hakikatin nuruyla, Hakk'n ziyâsyla, nev-i beerin gecesini gündüze,
km
bahara
çevirerek
güzelliiyle kâinata
görünecektir.
durumunda gösterecekti.
korkusundan
yapt
âlemde
deitirerek nûrânî
inklâp
âlemin
ile
eklini
ekle sokmutur. Evet o zât'n nûrânî
bir
baklmazsa kâinat
Bütün mevcudat
Hayvan ve
(çeitlenmesi)
(nak§lanyla)
tesadüfe
kar birer
umûmi
düeceklerdi
ve
ve tagayyürâtiyle
baü
bir
oyuncak
Bilhassa insanlar hayvanlardan daha
içinde
ecnebi ve
düman
cenaze
suretini
insanlar yetimler gibi zeval ve
vaveylalara
tenevvüüyle
birbirine
Cemâdât
bulunacakt
mâtem-i
bir
kâinata
harekâtiyle
nükûüyle
(renklenmesi)
nazaryla
firakn
baklacakt.
aa, zelü ve hakir olacaklard.
te o zât'n telkin ettii îman nazaryla kâinata baklmad takdirde Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealti Neriyaü, 2000,
s.
518
364
kâinat öyle korkunç zülumatl bir ekilde görünecekti. Fakat o
mürid-i kâmilin gözüyle ve îman gözlüüyle baklrsa her nurlu, ziyadar, canl,
hayad
taraf
sevimli sevgili bir vaziyette arz- dîdâr
edecektir.''"
•
Kalb-i selim, ilim ve amelle hâsl olur.
Allahümme yessir knâ ilahe illallah ilmini
Bu
de tevhid
ilim
ilme lâ ilahe illallah yani,
ilmidir:
Allah'm bana bu
lâ
müyesser kl, demek ve bu ilme sahip olmay
istemektir.
Tevhid
ilmi de, her
eyde Hakk'n Allah'n iine
yaplan eyi Allah'tan bilmek, her gördüün
tecellîsini
görmek,
karmamak,
bir
u öyle oldu, bu böyle oldu diye
musibete urarsan kendi hatandan
bilmek, bir lutfa mazhar olursan, ben
Allah'mn bir
bir
bu
lutfa
lâyk deilim ama
ihsam diye kabul etmek lâzmdr. Hâsü,
bir bilmek,
sevmek, bir görmek gerekir.
¥âil ile mevcudu hemen
bil
ki
Huda 'dr
Inkân belâdr
Kimseyi incitmeyecek, kimseden incinmeyeceksin. Sana yapsalar
bir fenalk
ho göreceksin. Yalan söylemeyeceksin.
Sonra amel geHr. Yani hâlinde, kavlinde, sözünde istikamet ve adaletten
olduunu görüp Adalet,
kar
ayrlmamak, Hakk'a
kendi
vücûdunun
bir
hiç
bilmektir.
Hakk'n rzasn
elde etmeye çalmaktir.
te
böyle hareket
edip Allah Rabbimdir diye istikamet edenler için havf ve hüzün yani
korku ve endie yoktur. verirler.
çok
O
vakit bunlara kalb-i selim
pasapormnu
Fakat sen bu pasaportu kendi gücünle almak istersen ite o
zor, belki
(terbiye edici)
de imkânszdr. Resulullah Efendimiz
olmasayd Rabbimi bilemedim buyuruyor.
H^. Ali Efendimi^n evlâtlarndan imâm (Son) iki sene olmasayd
Nüman
Mürebbî
bile:
Imâm- A. 'f^âm da
Cafer'e mürit olduktan sonra:
helak olurdu demek
suretiyle
o sultana
mülâki (kavujmak) olujuna ükreder.
^'*'
Abdullah Yein, Yeni Lügat, stanbul, Hizmet Vakf Yay. 2004,
s.
493
EY INS7\N 365
Onun
için
müridin rzâsn kazanmak
pasaportunu
bu
selim
kalb-i
çalmal. Müridin rzâs da onun
etmeye
elde
suretiyle
boyasna boyanmak, yolunda gitmek, görmek ve bilmekle ediUr.
Aleme gelen ve gelecek olan her peygamber, her bir
elde
^''
nefhadr.
yüce Hak'tan
nefhadan maksadna ermez de o nefha,
Birisi bir
giderse, ümidini
velî,
kesmemesi,
baka
nefhay aramas
bir
yitip
gerektir;
çünkü âlem durdukça onlarn mübarek vücutiar da vardr. Nitekim Peygamber, "Gerçekten
de
^manm^n
buyurmutur. Yüce Hak baz
vardr; onlan kollayn"
bütün âlem gerçeklii,
ak,
dini,
ki
yoklarn ona feda
teekkür etsinler.
onun hürmetine
Ama
o,
bahar
yüzünden
artar
ama onu
barklarn, varlarn,
etsinler, evlerini,
olduklarn, ite-güçte bulunduklarn bitkilerin
velîleri gizler;
tam inanc onun yüzünden artrr,
hepsi de onunla durur, halleri
görüp bilmezler
günlerinde, Rabbiniî^n nefhalan
onlarn, kendi yüzünden bilir
büyüyüp
diri
ve görür. Hani aaçlarn,
boy
atü
halde
bahar
Alem halk da ondan faydalanr, ama bilmez; o bilir. Üç yanda, iki yanda, bir yanda olancklarn, kendilerini yetitireni bilmedikleri gibi, ama o, onlarn kendi olancklar olduunu büir. bilmemesi
gibi.
Peygamberin, din pâdiahlarmn ulusunun ne dediini
duymadn
m? Hakk'n buyurduu, her zaman nefhalan vardr, halka esip
soluktan solua
gelir.
Hepiniz de Tanr'nn nefhalarn candan- gönülden, temiz gönülle kabul edin.
Böylece karanlk, tümden aydnlansn; dikenliiniz güllük gülistanlk olsun.
Bir
nefha
geldi
geçti
ama
siz
gaflettesiniz;
o,
kimi
dilediyse
olgunlatird.
O nefha geçip gitti, gizlendi; hepiniz de cansz gönülsüz kaldnz. Arlk,
bilgi,
Ken'an
görü balamak için
Rifâî, Sohbetler,
tekrar yeni bir nefha geldi.
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
215.
366
Çal
da bundan
mahrum
Çünkü bu nefha da Nefhay
(nefes)
bir
kalma; yoksa bu kân
gelip geçti mi, bil ki
yitirir
ziyana girersin.
muradna eremezsin
ganimet bilmeye, ondan faydalanmaya
da sevgiliden dileini elde
artk.
iyice
çal
et.
Allah'n lutfuyla bizim bu nefhadan
armaanmz var; inkâr edenlere
de feryad etmek dütü.
krar
ettik
de armaana kavutuk; inkâr tozundan pasndan arndk.
Nefha üstüne nefha gelmede,
bize
can
balanmada; cihansz
yüzlerce cihan ihsan edilmede.
Deil mi
ki
toprak dünyasndan sçrajnp kurtulduk; dünyada artk
iimiz i.
Kendimize
de,
dünyaya da
srtmz
döndük; yüzümüzü can âlemine
çevirdik.
Perdesiz olarak gönül yüzünü gördük, dosttan srlar iittik.
Hakk'n onunla
elinde bakî
arâb
içtik;
kendimizden,
varbmzdan
öldük,
diriyiz.
O sâkî'nin lutfuyla daima bakîyiz; Hak arâb ruhu bakî klar. Ebedîlik saraynda arap, meze,
mum,
güzel ve can,
önümüzde
bizim.
Bundan böyle yolumuz, yordammz zevk ve
sefa,
ak
keskin,
bineimiz çevik
Deil mi
ki iki
Sarholar
âlemde de
sâkî o;
âklardansn gözünü
ban,
defle,
neyle
Hepsine de can
arab
sunulmakta;
gence
da verilmede.
gör;
bahçenin
her
aç da.
yanna nasl
dalmlar. de, ihtiyara
aalk
kiiye de, yüceye de,
Hepsi de o arapla ho, kendinden habersiz; hepsinin de o bakla gönlü neeli,
Terü taze
onun
diri.
dallar,
baharn, meyvalardan çok gonceler
verir ya,
tpk
gibi.
Bil ki
o tomurcuklar, o gonceler,
meyva
verdi
mi hepsi de dökülür.
aacn meyva
vermesi
içindir;
EY insan 367
Yel estikçe her yana, gümüler, altnlar gibi dökülüp saçlr, savrulur durur.
Dal
balardan
ama
yüklüdür
me}^alarla
yoktur;
haberi
lâyk
olduu
bihaberdir.
Gül, dikenin arkasndan çkar,
tek
binici
dallarn üstünde
gibi
kendini gösterir.
Ama
güzellii kimdendir, o kadar güzel kokusu niçindir, haberi bile
yoktur.
Bunun
gibi
bitkilerin
de hayvanlarn da kendilerinden haberleri
yoktur hani.
Artk zamanmzda da halka
Ama
bandan
halkn onun
ihsana nail olduklar halde
O
her selâma
velî,
bir
kar
ba
bir veliden verilirse.
haberi olmazsa,
onu bilmezlerse buna
açk ondan
gizli,
alr m?
kadeh sunmakta, her sözün sonunda dilek
vermede.
Artk yamur
yerine altn
yamada; mâden
geldi artk
dükkâna
bo
verin.
Hepiniz de zenginlesin onun definesinden; hepiniz de büyüyün,
onun
yücelin
mevkiiyle, yüceliiyle.
Hepiniz de onun yüzünden eker oldunuz, ükredin; onun arabyla
boyuna sarho olun. Size
karüksz
altn vermede, talar inci haline getirip durmada.
Sizden yükü, mihneti, zahmeti kaldrd; lütfedip cömertlik
bayram
yüceltti.
Dert, keder size oldu;
ak
efsununu
okudu da tümden yok
kalmad.
Herkesin bedeninde can gibi
kan
(büyü, sihir)
gibi
gizlidir o;
damarlarmzda,
akp duruyor
Görünüte onu bilmesen de bunu
bil
ki
boyuna onun yüzünde
tertemizsin sen.
Çocuk Sahibi
iliklerinizde
köle sahibini bilir ki o,
tammaz ama
a bilen kii.
kendi kölesidir; balk gibi oltasnda
o.
368
Çocuklar
da
her
babalarnn yüzlerine hayran hayran
solukta
bakarlar ama,
Hepsine de
olduunu
te
esenlik,
yaay
ondan gelmekle beraber onun kim
bilecek kadar bilgüeri yoktur.
eyh de zamannda yardm da ondan.
eriir,
Herkese güç, kuvvet de ondan
ondan
böyledir; herkese ihsan da
gerçek
gelir;
rzk
da; herkes,
baln denizde
yaad gibi onun sayesinde yaar onunla diridir. Onun Tanr
Gök
gölgesi
olduunu bümeselerde
onun hükmündedir
de
buyruuna
tâbidir, din
Ne
hemencecik
dilerse
ordusu
yer
iki
âlem ondan feyz ordusu
küfür
de;
alr.
onun
da
da.
kötü olan onun yüzünden
olur; hâli
hâl
iyi
elde eder.
Bu eekler onu ki âlemde ne
bilmeseler ne gam; zâti ona ne eit vardr, ne benzer.
Hükmüyle cehennem cennet
Yoklua o varhk balar;
ile
tâbir
insan denildi.
mihnet tümden rahat
ondan
belirir,
gözdeki bebek
bir
mekân
biridir,
aalk da.
gibidir.
Ve görmek
te
Çünkü Tanr, mahlûklarna
insan üe nazar
zuhur ve ne'eti
ayrc
u halde
bakmndan bir varbktr.
O
ezelî
bundan dolay ona
olan insan
ebedî ve dâimidir.
Yani
ezelî
da.
kesüir.
edilmi olan mahlûk odur.
onlara rahmet eyledi.
birletiren
olur;
yücelik de
nsan Tanr katnda bakan sfat
ondan
varsa ona yakndr; varhk da
kld
(pekliyle)
O,
iki
ve
hadis, ciheti
ve ebedî yönlerini onun
vücûdu birletirmitir. Âlem onun vücuduyla tamam oldu. Bu itibarla O, âleme nazaran yüzüün ta gibidir. O, Pâdiâhn
vurduu mührün nakna mahal oldu. Bundan ad verildi. Mühür hazineleri koruduu gibi, Tanr o Halîfe korur. Padiahn mührü o hazineler
hazineleri üzerine
dolay ona
halîfe
mahlûklarm da
üzerinde bulundukça onlar açmaya kimse cesaret edemez.
onun
•^'2
izniyle
açlr.
u
halde Tanr, âlemi
Sultan Veled,
îbtidâ-nâme,
Mülhakat Eski
Eserleri Sevenler
çev.
Ancak
korumak hususunda
Abdülbâkî Gölpnarl, Konya: Konya ve Dernei, 2001, s. 320-323
EY insan 369
Adem'i kendine
halîfe
oldukça âlem, dâima •
kld. Bu hâle göre içinde insân- kâmil var
korunmu
olacaktr.
^^^
Bütün yaratklar arasnda "Selâm" isminin kudsiyetine
(kutsallk)
sadece nefsini ehvetlerden salim (u^k) klan, kalbini üphelerden
arndran kimseler
ulaabilir.
u
halde selâmet
Hak'tan
(emniyet),
Hakk'adr.
Hakk'n selâmeti, kuku kirlerinden ve karanlndan temizlenmeleridir.
ya da
açk irk
ismin hakîkatieriyle vasflanan kimsenin alâmeti, vakur,
arbal,
Ehl-i
Bu
kar
mütevaz, inatçlarn skntlarna insanlarla tartmazlar, cahillerle
onlar,
gafil
Hakk'n
gibi olurlar.
ey
sahibi "selâm" ifadesine bir
buna gücü yetmezdi. Bunun nedeni kendisini
sabrl olmaktr. Onlar,
mücadele etmezler;
bu özellie sahip insanlar niteledii
Bu makam
gizli
eklemek
iradesinin
isteseydi bile,
olmay
ve Hakk'n
korumasdr, çünkü Hak, bu kiinin iitmesi, görmesi ve
de bütün azalar olmutur.''^'* Selâm vermek hususunda (Hadis).
hiç
Peygamberden
vermemitir. Çünkü evvel davranp selâm
kimse Tann'nm Elçisinden (s.a.s.)
önce
hiç
evvel gelememitir.
kimse
asla
selâm
gönüllü olduundan, dâima
o, fevkalâde alçak verirdi.''^^
Bu
Ulu Tanr:
"Ey Peygamber sana selâm
demektir
Sana ve senin cinsinden olan herkese selâm olsun.
Eer ve:
ki:
Ulu Tanr'nn maksad bu olmasayd, Mustafa
"Selâm bizim üzerimize ve birçok
demezdi.
Çünkü selâm ona
has
kullarna izafe etmezdi. Bununla
<^'^
•^"^
bu\ardu.
kar koymaz
sâlih kullar üzerine
olsayd.
demek
olsun"
Peygamber o sâHh
istedi ki:
O
senin bana
Muhyiddin Arabî, Füsûs ül- Hikem, Çev. Nuri Gencosman, stanbul: stanbul Kitabevi Yaynlar, 1981, s. 4-5 Sadreddin Konevî, Esmâ-i Hüsnâ erhi, çev. Ekrem Demirli, stanbul: z
Yaynclk, 2004, 615
olsun!"
s.
46-47.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1985,
Ffh, s.
çev.
164.
MeHha Ülker Anbarcolu,
"
370
verdiin selâm, benim üzerime ve benim cinsimden olan kullar üzerine olsun!
ancak
deildir,
muayyen
bu
(belli,
Meselâ Mustafa abdest alrken: '"Nama^
ahdestk
belirli)
deildir.
Bu muayyen
sahih
Bundan maksat
buyurdu.
sahihtir. "
sâlih
bir abdest olsayd, hiç
namaz doru olmazd. Çünkü burada yalnz Mustafa'nn abdestinin ve namazn shhati bahis konusudur. O hâlde maksat her kimin abdesti bu cinsten deilse, onun namaz doru olmaz, demektir. Meselâ: Bu tpk nar çiçei gibidir, derler. Bunun ne kimsenin
mânâs
var? Yani
bu gül-nar
bu gül-nar
Hayr,
belki
Allah
âkna
(nar çiçei) ite budur,
yalvaranlara, sen
midir?
cinsindendir, demektir.
bü}^k sevgiliden nâmeler
saysz cezbeler
demek
Öyle
gelir.
karbk
olarak,
Rabbi,
ya
ki,
gelir.
Saysz evk sana,
senin
halleri,
aknla
saylamayacak kadar çok, (Efendim!)
dersin, (Burdajtm!) dersin. (Söyle!
Her
dileini
kabul
ettim!)
müjdesini
verirsin.*^^^
-59Ey günahkârlar! Bugün
siz
ayrln
(veya,
ey
mücrimler! Haydi bugün bu nimetli tablodan ayrln) ''Ve'mtâzü'l-yevme eyyühe'l-mücrimûn
* Ej günahkârlar! Bugün
j/^ bir tarafa ayrln.
(Elmalk Hamdi Yaf^r) ''Ayrln bir tarafa bugün,
^'^
''^''
ey
Mevlâna Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1985, Ken'an
Rifâî,
günahkârlar!" (Diyanet)
Fîh, s.
çev.
Meliha Ülker Anbarcolu,
287
erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealu Neriyat, 2000,
s.
221.
EY insan 371
Burada günahkârlar derken cehennemi îmâr eden ve oradan
çkamayacak
kimseleri kasdeder. Onlar efâatçlarm efâatyla ve
birleyenlerde
inayetin
ilâhî
cehennemden çkanlardan Adalet
terazisi
nakit para
ile
olmasn ve
ve
mihengi
fazilet
srada
geçmesiyle
ayrhr.^^*^
kalp parann, alün
bir
öne
ihsan)
(baij,
hakîkî inci
ile
boncuun,
bakrn, karga
ile
ahinin
(ölçü) ile
karm
birbirleriyle
bir
bulunmalarn doru
görmedi.
Tanr Firavun'un Kptîler'den
dier sihirbazlardan ve
sihirbazlarn
(Mmr'n
ayrmas
halk)
eski
çkard. Ahir zaman Peygamberi olan
Ebû
Cehil ve
Sddk
derece itibariyle
yklmasna
halk Tanr'ya davet
muhakkik
alan ve
bu
(hakikat
tazelik
ve bir
mukallit
dirilik
cansz ve
yüzleri
evHyâ
gecedir,
gündüze
Litera
peygamberler
gibi
kök
getirir
tutar.
Bu bahardan
ve meyve
Gündüz,
verir.
her an bir
Surete tapan ve
souk, daha
Muhakkiklerde ilerleme ve
kimi
de inkâr o nisbette
ehli
geceye mazhardr
mazhardan
kimi
de
Yüce Allah kyamete "Din günü"
Fiituhât- Mekkiye, çev.
c. 2, s.
Ekrem
Demirli, stanbul:
402.
Anbarcolu, Konya: Konya ve Mülhakaû Dernei yaynlar, 2002, s. 1 8.
Sultan Veled, Maârif, çev. Meliha
Eski Eserleri Sevenler
olur.
gündüz; dünya
bir eydir.
Yaynclk, 2006,
gibi
"^'^
mazhar.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî,
sahip
o kimsenin can, evHyâmn
artarsa, mukallitierde
âhiretse
eder.
olan her kimse yine ona meyleder ve
daha çok kara
mazharsz görünen
'"'^
aaç
ve kymetten düerler.
Dünya
devam
olan kimselerin günden güne daha
kabullenme ne nisbette artar
ehli)
meydana
(taklit eden)
Cehil'in ismi
Asl Tanr'ya bal olan ve ondan nur
Aym zamanda
nefesiyle ondan, yeni bir
Ebû
kadar böylece
varisleri olan evliya da,
ederler.
daveti kabul eder.
de böyle
aym zaman ve ayn nura
nefese,
bulunduklarndan, onlarn
ile
zuhurundan evvel
Küfür ve inkâr \aizünden ismi Ebû
idi.
Cehil oldu. Bu, âlemin çöküp
ayn
olsun)
birdiler. Belki
Ebu'l-Hakem (Hikmet bahas)
Peygamberlerle
Musa'y meydana
için,
Muhammed
olmutur. Mustafa'nn {Selâm onun ü^rine
Sptîleri
372 dedi.
Demek
belirir,
ki âhiret,
gündüzdür; çünkü aydn günde
ve kötü
iyi
cehennemlik, cennedikten ayrlr. Peygamberlerle erenler de
gündüze mazhardrlar, gündüz hükmündedirler. Onlarn vücuduyla
mü'min
münkir, ikrar edenden ayrd
kâfirden,
vücuduyla
meleklerden
blis,
ayrld.
Bunun
edilir.
gibi
Adem'in
Musa'nn
Nemrud Ebû Leheb ve
vücuduyla Firavun ve ona uyanlar, ibrahim'in vücuduyla
ve
Mustafa'mn \'ücûduyla Ebû
taraftarlar,
onlarn cinsinden olanlar a}ird gecedir; gece
getirir.
Bu
Dünya ve dünya
edildiler.
sebeple de halk gaflet uykusuna
çünkü dünya gecesindedir,
gitmitir;
'^"*'
ehli
batp
elbette uykular da
ar
"
olacaktr.
Hz.
uyku
Cehil,
Mevlânâ bu mânây nazma
alarak
Hak
ehlinin
birliini
erhetmitir.
krm^^ elbiseli, bu sene de bu pas renkli hrka içinde geldi. O sene de yamada gördüüm o Türk, bu sene A.rap gibi gelen bu ayn kimsedir. Her ne kadar kadeh dei^mipe de §arap ayn araptr. Bak
B/r ay parças gibi gelen
o
jarapçmn bajina gelen ne kadar hoj! Elbisesi deimise deyâr aynyârdr. elbiseyi deitirip,
Adem'in
tekrar
O
baka ekilde geldi.
d görünüüne bakarak o nuru görmeyenler, ona
ibadet
etmekten çekindiler. Tanr, Adem'i imtihan maksadyla yaratt.
Bazlarmn
bmoiklüü ve kendini onunla bir tutmak istemesi, ona ibadet etmesine, onun önünde eilmesine mâni oldu. Fakat, kuvvetli bir asüdan gelen ve o aslî cevher kendisinde çok olan baz kimseler, bu kibir ve benlik örtüsünü \irtar atarlar, ite o zaman, o aslî
kibri,
nuru, bu varhk perdesi olmadan görürler ve secdeye
Kendilerinde
aslî
gelirler.
cevher az ve za}if olan kimselerin bu perdeci
yrtmaa
km^^etieri yoktur. Bunlar örtüye yenilmilerdir. Yenilgiye
urayana olmasna
ise
yokluk
ramen
hükmünü onu,
verdiler.
yine
Saf bir
gümü
gümüte azck bakr
sayarlar.
Çünkü
bakr
yenilmitir.''"
^20
^-^
''--
Abdülbâkî Gölpnarb, Konya: Konya ve Dernei yannlar, 2001, s. 235 Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Konya ve Mülhakaü Eski Eserleri Sevenler Dernei 3-aynlar, 2002, s. 149. Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Konya ve Mülhakat Eski Eserleri Sevenler Dernei yaynlar, 2002, s. 18-19. Sultan Veled,
btidâ-nâme,
Mülhakat Eski
Eserleri Sevenler
çev.
EY insan 373
•
Bu ekim
dünyas, mahere hatrlanmak, âhirette burada ektiini toplamak,
devirmek
için yaratlmtr.
mânâ
Suyla topraktan
î^uhur etsin diye cana ait adlar, harf ve nefes nikahyla
(peçe)yüîilerini örttüler.
Saf ruhun
harflerden
kurtulmas
için
pek çok
belâlar çekmesi,
pek anlayl
olmas lâî^mdr.
Müsâ "Ey
(a. s.)
soru,
dedi ki:
gününün
hesap
sahibi
Tann,
yapp
düf^dün,
neden yine bo^ar,
ykarsn? Cana
canlar katan
dipleryaratrsn sonra bunlar,
erler,
ykar, mahvedersin;
neden?"
Tann
Bu
dedi ki:
inkâr yüklünden, yahut
suali
gafletle ve nefsine
uyarak
sormuyorsun, biliyorum.
Yoksa ho§ görme^ if^KPP
^d^^>
^^ soruyükünden seni
Fakat bi^m
illerimizdeki hikmetleri, varlk
Bunu
sonra
bilip
olgunlatrmak Sen bunu
halka
bildirmek
srlarn arattryorsun. her
ve
ham
kimiyi
bu
suretle
istiyorsun.
biliyorsun
Tann buyurdu
da
incitirim.
ama halka da
bildirmek için sormaktasn.
ki:
"Ey akl sahibi Müsâ, madem ki sordun, gel de cevabm duy!
Ey Müsâ, yere Müsâ, tohum
bir
ekti,
tohum ek de bunun ekin
bitti,
Ora alp biçmeye balad. "Neden ekiyor
Müsâ
besliyorsun
dedi ki:
smn anla!"
kemâle gelip baakland, gürelce düzünce yetiti.
Gaybdan (görünmeyen âlem) kulana da kemâle gelince
'Yarabbi,
kesiyor, biçiyorsun?"
burada tane de
var,
saman
kesiyomm.
Çünkü
tanenin
saman ambanna konmas lâyk
Saman da buday ambanna konursayattk
bir ses geldi:
deil..
olur!
da...
Onun
için
""
374
Bu
ikisini
karktrmak hikmete uygun olama^. Mutlaka
elerken ayrt etmek
lâ^m.
Tann
"Bu
dedi ki:
sen
bilgiyi
kimden aldn da
harman meydana
bir
getiriyorsun?"
"Tannm, bana bu temyi^ (ayrd etme
Miisâ,
Tann
kabiliyeti) sen verdin. " dedi.
dedi ki:
"Öyleyse Bende
Halk arasnda
Bu sedeflerin
nasl olur da temi':^
temyiî(^
olma^
ruhlar da var, topraklara
bulanm kara
ruhlar da.
hepsi bir deil Birisinde inci var, öbüründe boncuk!
Budaylar samandan ayrmak nasl lâ^msa bu
iyiyi
de kötüden
ayrmak
vacip.
Bu
âlem halk,
hikmet hat^neleri
gizili
kalmasn,
meydana çksn
diye
yaratlmtr. 'Ben bir hat^ineydim." dedi Tann, hem de
gizili...
bunu duy da
cevherini
kaybetme, meydana çkar!
Ayran
içinde
ya naslgi^liyse,
doruluk
cevherindeyalan dagi:^idir.
Oyalann, §ufânî tendir. Dorun da Tann'ya mensup Yllardr §u
ten
can.
ayran meydandadr da can ya, onda fâni ve deersi\
bir hâle
gelmitir.
Nihayet Tann, bir
elçi
kulunu ayranyaya koyup döven
Bende bir ben gi^i olduunu bileyim
Yahut da î^âtndan adetâ vahiy arayan kijinin
Mu minin kula
623
iki
kulunun söf^ünü
bir cü^ olan bir
iî^hâr eder de o
sö-:^
kulana girer.
Hakk 'a
davet edenin
ekidir,
^t ses gelmektedir. Bakalm
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
yay döver.
vahyimi-:^ (Allah tarafndan bildirilen
Öyle kulak, insan
Alemden
diye sfatla, hünerle o
birisini gönderir de
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
3001-3007,3015-3036.
sö^
kavrar,
beller.
arkadadr.
sen hangisine istidatlsn'^
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
4, beyit.
2989, 2972, 2985,
EY insan 375
Bir tanesi,
iyi
kiplere hayattr.
hana dünkün olan
Bir
ses, ey
ben
kalrm; diken dalndan
gü:(el ve
Çiçei, ey gül satan, gel
kalklma
Bu
Öbürü kötü kiji,
kimilere hile!
ben diken çiçeiyim, çiçek dökülür,
ibaretim ben, der.
buyana
der.
Dikenin
sesiyse
bi^m yanm^ gelmeye
der.
kabul
seslerden birini
kip, sevgiliye ay
ettin
mi öbürünü duymadn
bile...
Çünkü
seven
kn olan kiplerin söylerine sar olur.
iki çuvaldan birine girdin mi öbürüne
Gönül evini hangi
^/ olur, artk ona lâyk olmaksn!
ses boj bulursa o gelir, tutar.
A.rtk
sahibine ondan
bankas
ya eri görünür, yahut acayip! A.lemde her
§ey,
bir jeyi çekmektedir.
Küfür, kâfiri, doruluk,
doru yola
götüreni!
mknats
Kehribar da vardr elbet bir
tu-^a
da.
.
.
Sen demir de
olsan,
saman çöpü
de olsan
düzersin.
Demirsen seni bir
mknats
saman çöpüysen kehribara
kapar. Yok,
tutulur
ona gidersin. iyi kiplerle dost olmayan,
elbette kötülerin
yannda yer
alr,
onlara
komu
olur.
Hâmân
Mûsâ, Kptye göre pek kötüdür ama
talanm melunun
biridir.
Hâmân in can Kptîyi çeker. Musa'nn can Karanlk yü^nden kime
^2'*
uymu
bak, ne
birisini
stanbul: Milli
1631, 1633-1638, 1640
da Israiloullann
tanyamadn m,
olduunu anlarsn.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
da Israiloullanna göre
kendisine kimi
diler.
imam
edinmi,
^^"^
Mesnevi^ çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
4, beyit.
1622-1626, 1629,
376
Mustafa'nn meperet (konulup akl danmak)
Ebû
Cehil'e fikir veren
ettii
kulana
Herjej kendi cinsinden olana jü:(lerce kanatla
(yol kesici,
ona
uçar, gider...
kötü huylu kimse), daha annesinin
iken akidir. akilii önce
gösterdii
bakma olsun
bile giremedi.
ulama
balarnyrtpyürürf^^
Gerçi akî
sonra
Tann Sddkyd.
Ebü Leheb'di.
Cinsiyet onu öyle bir çekti ki o nasihatler,
hayaliyle
t^ât,
belli
olmayan bu ruhun cisme geçtikten
erbabnca
iaretler
bilinir.
Çünkü beden
her ruhun içinde gelitii anne rahmidir. Beden
ister siyah,
ölüm günü meydana çkacak her
denilen rahimde arz
(gelir)
karnnda
olur.
ister
bir
beyaz
hal, ruhlara ten
Yani ruh vücûda nüfuz etmekle o
vücûda, kendi istidâdmn eklini
verir;
o vücûdun ruhu
olur. Bir
bakma ise ruh bir kaza ve kader hükmüne boyun eer. Daha ezel meclisinden bu âleme, ayph bir ruh olarak seyreder. Lâkin onun
ayb
bir
vücut perdesi altnda gizlendiinden
ayb görmeyen
gözlere ayan (açkça görünmek) olmaz.
Ve
bir
ömür
bo}na beden; can denilen
boyu onu vücut rahminde tar, âleme
domas hadisesinin
Azrail ki
vehim
(§üphe,
çocua
hâmile olur. Bir
besler ve ölüm,
ruhun
bir
ömür baka
sanclardr.
kuruntu) kudreti denilen bir özge {kendine
öf^el)
nurdan yaratlmtr. Her ruhu, kendi miz'âc gereince kabzeder
(ele
geçirmek).
Ruh
cesede girdii vakitte ruhlar alemindeki
makamndan
ayrlmaz.
bir ua (k) gibi vücûda balamr. Allah'n raz olduu ahlâk bu kazanmak, yaradln mânâsna ermek için kurmumr. Ya bu ahlâk kazamr onunla yükseHr, yahut da hayvani ahlâk iktisap (katlanmak) eder, bu ahlâkla tabiat zindamnda kalr, ulvi (^üce) âlemlere
Merkezinden ayrlmayan
gizli
Esasen ruh ceset kahb
ile
ba
ulaamaz. Azrail, böyle ruhlara kendi güzel çehresiyle deil,
yaklar. Onlar korkudan
''25
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
titretir
korkunç
bir yüzle
ve öyle kabzeder. Kimi ruha da
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 4, be\it. 2654-2656
1991,
EY insan 377
safî
varlyla görünür ve ruh o anda derin
balanr, bedeninden çkarak böyle
isteyene
akla kendini almak
bir
akla sevdiinin
bir
kollarna athr. Bir
ruh
âlemine
ervah
yüzlülerle kara yüzlüler
domak
arasnda
kinci ve hasedçiler, hülâsa
bir
(özetle)
için
bedenden
çekime
olur.
ayrkrken
ak
akî, kötü huylu,
karanlk ruhlar temsil edenler:
Bu
gelen ruh bizdendir diye heveslenirler. Yüksek huylu, nurlu ve
beyaz ruhlar olsun.
Ve
bir
ise,
bedenden ayrlan
siyah ve beyaz ruhlar
mdr,
kara
bu gelen ruh
isterler ki,
arasnda
mdr, o anda bütün
Ruh eer karanla, ehvete,
kendileri gibi iyilerden
ruh, nihayet âhiret âlemine ihtilâf
dounca,
(arlanmadk) kalmaz. Ruh, ak
ervah âlemine aikâr olur.
hayvani tabiata balandysa onu kara
yüzlüler ahr, etrafn azap melekleri sarar ve
mensup olduu zulmet
âlemine götürürler.
Eer nura
mensup,
iyi
ve güzel ruhlardansa, onu da Allah'n rahmet
ve müjde melekleri alp lâyk
olduu makama götürürler.'^"'^
-60Ey Ademoullar!
Size
kulluk etmeyin o size ''E lem
and vermedim mi? "eytana
apaçk bir düman."
diye.
a'hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ ta'büdü'-
eytâne innehû leküm adüvvün mübîn"
* Ey Ademoullar! eytana
tapmayn,
o
si^ apaçk
bir
dümandr demedim
mi? (Elmalk Hamdi Yattr)
'Ey A-dem oullan! Si^e eytana tapmayn, çünkü
dü§mann^r" demedim mi?
^26
Ken'an 517.
Rifâî,
o
si^n apaçk bir
(Diyanet)
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealti Neriyat, 2000,
s.
516-
378
-61Ve bana
kulluk edin,
^^Ve eni
doru yol budur diye.
'büdûnî hazâ srâtun müstakîm^'
* "Ve hana kulluk
edin,
dorujol budur. " diye
(buyurulacak)
'V^e bana kulluk edinip
"Çünkü
eytan, si^^n
üstün
çarr.
eytanlar,
tutulan
de onu
sif^
taraftarlarm ancak ate§ ehlinden olmaya
kendilerinden
(Diyanet)
dü§man sayn. O, kendi
" (Fatr, 6)
topraktan yaratldklar
halde
dümandr. Çünkü insann
insana
hamurunda yalnz toprak deil su da vardr.
düman ise,
and vermedim mi?
doruyol budur" demedim mi?
dümamnt^dr,
Ateten yaratlm olan
si^e
(Elmahh Hamdi Ya^r)
Ate
ne ölçüde suyun
eytan da toprakla sudan yaratlm insanlarn, o ölçüde
dümandr. Çünkü eytan atein, insan suyun çocuudur. Suyun " atee kar bü}aik üstünlüü, onu söndürmesidir. Allah'n nuru olarak ruhlar ve kâinat aydnlatan
kar
kendi yaratln, Hz. Adem'in yaratl
kyas yolunu
Bunun
ileriye
sebebi
süren
ilk
ile
Hak kelâmna
mukayese ederek
mahlûk eytan'd.
eytann Hz. Adem'e
secde etmekten
kaçnmasyd.
Halbuki bütün meleklere ve eytana Adem'e secde etmeleri emrini veren AUah't.
Cenâb- Hakk,
blis'e
"Kendi yarattm insana secde etmekten
alkoyan nedir?" diye sorduu zaman eytan dedi topraktan üstündür. Ben ateten yaratldm! halk edildii
için,
atele
topra kyas
"Elbette ate
ki:
Adem
ise
ederek o neticeye
ben Âdem'e secde edemem. Çünkü asl olan nurdur.
627
Ken'an
Rifâî,
seni
topraktan
vardm
ki
Fer' (bir asln
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
544.
EY insan 379
neticesi,
ikinci derecede ehemmiyeti olan jej)
olan yani asla nisbetle ikinci
derecede olan karanlktr. Toprak karanlk
olduuna göre nasl
olur
da nur, karanla tâbi olur?" demiti.
Cenâb- Hakkk'n buna kar buyruu öyle baklmaz,
faziletin
(erdem)
mihrab
kaçnanlar ve
ettiklerinden
(öt^el
Allah'tan
oldu:
makam);
tam
ilâhî
"Soya sopa emrin
gönül
bir
men
bulusuyla
ibadette bulunanlardr."
Esasen eytanla
Âdem
yaratld ateteki nura gece karsnda güne
gerçekten
nisbetle gibi
kyas edilecek
eytann
olsa,
Adem'in cevherini tekil eden
üstün ve aydnlktr.
topraktan yurulan vücûduna nefh edilen
(üflenen)
nur,
Çünkü Adem'in ruh, ilâhî
nurun
bir parçasdr.*""*^
•
eytan'n yüzbînlerce hased ve
düünüp aklm kullanmad ve dalâletlerin büyüüne yuvarland için doru yolu terk etti.
ihtirasla
(sapknlk) en
eytan
kibri
ve gururu yüzünden Tanr'mn en bü}^k nimetinden
mahrum kald ve ulu Tanr, kendi Âdemoullarmn kalbine sundu. Bunun
Sonunda
yl, Allah'a ibadet ettiini bilirsiniz.
içindir ki
maddî
bilgilerle yetinip size nebilerin
az
bir
ve
velîlerin
örenmekten gâfl (uyank kayla bah olduu için annesinin sütünü
getirdii hakikat bilgisini, olmayan) kalan,
yüce âleminin ilmini Adem'in ve
Allah ilmini
ememeyen buzaya benzemektir. Dünya ve
âhiret
mevzularnda kendi akllarnca davramp
nebilerin srlarndan habersiz kalan kimselerindir ki ne can
ne de gönül dudaklar
ilâhî
bilginin ve Allah
aknn
velîlerle
dimalar lezzetiyle
slanr.
^28
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
499.
380
Ancak
yüzünü ermi insanlara
gönüllerinin
çevirebilenlerdir ki
bu
maddî âlemin zevklerinden yükselip gönül bazlarnn srlarna ererler.^^'
Tanr'nn
halîfesinin
iyiden; yaknlar,
yar
ayardan
vücûdu
ile
yanl, haktan; eri, dorudan; kötü
uzak olanlardan;
(gajn, ha§ka,
tortu, saftan; kalp (sahte), nakitten;
yabanc) ayrld. Bundan evvel, bedir gibi
yokluu sebebiyle hâsl olan bir gece karanl içinde her ey, birbirinin ayn görünüyordu ve güzel ile çirkin beraberdi. olan eyhin
eyhin vücûdu
Bir bedir gibi olan
eyler zahir (açk) oldu.
Akn
ile
bütün gizU ve örtülü olan
'
kudret ve yüceliini idrâk edemeyenler ona
düman
Cüz'î akl sahipleri bazen srlara sahip olduklarm sanarak, gücenirler.
Bizim aklmzda hiç
Onlara demek lâzmdr
sual açarlar. bilicidir.
iz'an (anlayp, kavrayp)
Fakat yok
eytandan farksz
olmamtr. Kald olur.
ki ki
melek
bu
hâle
yok mu? diye
akl gerçi zekîdir,
yok olmadkça
bile
Ateten yaratlan eytan nasl topraktan
yaratlan insandan üstün
olduunu
tpk bunun
Adem'e secde
iddia ederek
benHk davas güttü ve bunun
etmedi;
cüz'î
kesilir.
için
Allah'n yerinden
nurdan yaratlm olan
göünden
kovulduysa,
melek
ben nurdan yaratldm iddiasyla secde etmeseydi eytan
bile
gibi,
olurdu.
Her kimin
inam
ki
kalbinde tam bir îman yerine bir
vardr,
onun
kalbi
üphe
ve bir dalâlete
kyamet gününde hazan yapra
gibi
titreyici olur.
Sen kendini adam (yani
sandn
senin göremediin)
ve "üstün
insanln
vasf,
görünmeyen
her eyi inkâr etmektir" zannettiin için
devlere, eytanlara, cinlere gülersin. Halbuki kendi bilemediini ve
kendi göremediini asbnda da yok sanmak cehalet ve dalâletin en
açk
ifadesidir.
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealo Neriyaü, 2000,
^29
Ken'an
^^°
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
''31
Rifâî,
Anbarcolu, Konya: Altunar
s.
139.
Ofset, 2002,
34.
Ken'an
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
283.
EY insan 381
Felsefeci
cinleri,
vehimlerin
yaratt
Bunlarn hepsi
eytanlar inkâr eder.
hayallerdir
eytann
ettii
inkâr
kendisi
devleri,
zanneder ve böyle zannettii anda,
Onun oyunca, onun
elindedir.
maskaras olmutur.
Ey mü'minler,
Hemen
felsefeci
her insann bir
velîlerin, nebilerin
bir
saptnz Ona
ek
ve
üphe
yollarn brakr,
zddn
ötekinin
damar hemen
söyleyen
her insann içinde vardr.
içinde
kald
anlar olur.
ubelerine
felsefe
felsefecilerin
dalar,
yollarna
Eer
her
biri
saparsamz,
yolun neticesinde yalnz hüsranla karlarsnz.''^"
kulluk etmek, sultanlktan
iyidir.
Çünkü
"Ben ondan
hayrlym" sö^^ü
eytan söndür. A-dem'in kulluguyla, blis'in kibrine bak da aradaki
kulluunu
fark
gör.
A-dem'in
seç.
Benlik tarafna gidersen çabucak âsî
Çünkü
gönüle git
sen gönlün
olur,
cüt^'üsün;
aî^ar,
yolunu kaybedersin. Yürü,
kendine
gel,
sen
âdil
pâdiâhn
kulusunf^^
Allah'n gönüllerde
görünü ve
önce Hakk'n has
kullarnn yani
nsan bu yoklua ulatrr. Bu girmektir.
suretle suretle
tecellîsi,
nefse
bir
Cennet'e girmenin art,
Kâmil insann gönlüne
bab varln,
Hakk'a
bal
olgunlar ve özledii cennet hayatn
daha bu dünyada iken görmeye ve tatmaya koyulur.
Dünya halk Bâûr olu Bel'am adl kimseyi taparcasna sevmekte idi. Ondan baka kimseye secde edemeyecek kadar, onun manevî üstünlüüne inanmlard. Gerçekten Bel'am'n nefesi hastalara ifâ verir,
''^-
633
onlar
iyi
ederdi.
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000, s. 481. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 3342, 3343, 3347, 3341.
^^•*
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
388.
'
382
Kendisinde mânevi bir kudret ve üstünlüün olduuna, zamanla
balamt.
Bel'am da inanmaya
O
kadar
Hz. Mûsâ
ki
ile
yarmaya,
onunla pençelemeye kalkt.
Dünyada böyle Onlar
da
yüzbinlerce eytan ve yüzbinlerce Bel'am vardr.
dümülerdir.
manevî
kendilerinde
söyleyip önlerinde secdeye gelenlere
yalanlarna
kendi
kibirlenmi,
böylece
medhedenlere,
kendilerini
olduunu
üstünlükler
Bu yüzden
Allah
inanr
kendileri
indinde
kaplm hâllere
olmu, Allah
mel'un
katndan kovulmulardr.
Cenâb- Hakk eytanla Bel'am' onun yaptklar olsunlar,
hatâlar
dütükleri
ve
için
mehur
dalâletierle
etmitir
ki
bunlar,
bakalarna
örnek
onlarn hâllerinden baka kuUar ders alsn
Sen AUah indinde makbul ve nazla büyütülmü
diye.
olabilirsin.
yine Allah'tan korkmaya, seni o kadar çok sevene
amamaya makbul gibi,
haddini
mecbursun. Böyle yapmaz da Allah indinde senden
olanla
Bel'am
kar
Fakat
pençeleme yoluna
gibi kendi
saparsan, Allah da seni
tpk
IbHs
nurundan uzaklatrr.
Hasedden sakn! nsandaki eytam harekete saptran, o menfur haseddir.
kskanmasmdand. Bu
geçirip, nefsi
eri yola
eytan'n Adem'e secde etmeyii onu
sebeple
Hak katndan ve nur âleminden
kovuldu. Sen de kendinden üstün olanlara, hele üstün insanlara
hased gözüyle bakma. Gözlerine âlemleri simsiyah gösterecek olan
o hased dolu baklardr.
Hasedden kurtulduun veya hased
eytannn tuzana dümediin
takdirde bü}aik nuru göreceksin.
insandaki büyük
mükemmel sanma
illet,
kendini
dalâleddir.
Ruh
hastalklarnn en zararls budur. lâhî kudrete yabanc kabp, kendi kudreti vehmiyle kibirlenmek, gururlanmaktir.
eytann büyük illeti kendini Adem'den daha yüksekte görmesiydi. Bu yüzden Adem'e secde etmekten saknd. lâhî emre kar geldi ve eytan adyla ''^5
^^^
Ken'an Ken'an
lanetlendi.
Kendini herkesten ve hereyden üstün
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
484.
Rifâî,
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000,
s.
66.
EY insan 383
görme tezâhüründeki
(görünme)
bu eytan ruhu çok hem de pek çok
kimselerde vardr. Sen öyle düüncelerden ve öyle kimselerden
sakn.
O
boynu
kimseler bazen aldatc bir tevazu içinde, kendilerini
bükük ve balar secdede
inanm
ve
temiz
saf,
gösterirler, ibâdeti
olduklarn
kimselerden
davranlarda bulunurlar. Kendilerini
srf âdet haline
müride
bir
teslim
getirir,
gösteren
etmemi bu
kimselerin tevâzuunu sen kibirlenme bü!
Eer
ermi
bir
insan, bir pir, bir
mürid
hidâyet (doru jol) merhemini senin o
gelir
de ak, muhabbet ve
azm, aztm
yarann üzerine
âk
olmann cokunluu seni kendi nefsinden ve nefsinin yaralarndan kurtarr, için bümediin ve o hale gelmeden hazzndaki sonsuzluu bilemeyecein Hak nuruyla duymann,
sürerse Allah'
Hem
dolar.
Allah'a
hem
dünya
kendini
âzâde
yaraya konunca, hasta ufunet
(sknt
de
âhiret
tasalarndan
bulursun.
Bazen öyle olur veren
arlk)
bitti
gafletine kaplr.
merhem
ki
sanr,
kendini
bir
anda
iyi
Halbuki bu, sadece yaraya bir
olmak tamamiyle Allah'n istedii
gibi bir
olmu görmenin
k
vurmasdr. yi
ruh olmak için tedaviye
devam lâzmdr. Müridinden ayrlma! Onun sana gösterecei sadece
yolun
ba
deüdir.
Bu
yolda
yol,
sonuna kadar yürümek
gerekir."' •
Zan ve üphe
içinde olanlar gerçei anlayamazlar,
tutulacak delil ararlar.
kulayla duyulabüen
Gönül gözüyle
sesleri
bir
üphe
koyar.
inanmak delilleri
için elle
ve gönül
göremez, duyamazlar.
Hain eytan, onlarn }aireine kendi
buzdan
görülebilen
hararetieriyle
eriyemeyecek,
Bu üphe onlarn bütün vicdanlarn ve
iz'anlarn dondurur. Gözleri, ekilleri görürse de mânâlar göremez olur. Böylelikle içlerindeki
eytan, bunlar mukadder bir uçuruma
tepe taklak yuvarlar.
^^^
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevf-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
469.
384
Zaten Allah' bilmeyenler O'nu göremedikleri •
bn Abbas
Hz'nden naklen Muaz
Resulullah
ile
Tam
için bilmezler.
Cebel rivayet ediyor: "Bir gün
b.
toplanmtk.
beraberdik. Ensârdan birinin evinde
cemaat olmutuk. Sohbete dalmtk. Bu
bir
sahibi, içeridekiler, eve
bir ses geldi:
'Ev
verir misiniz?
Benim
^^^
arada
girmem
için
dardan bana
izin
iim
sizden bir dileim var. Görülecek bir
var.'
Bunun
üzerine, herkes Resulullah Efendimizin
balad. Orada ve her zaman büyük Resulullah kimdir,
misiniz?' bu}ardu. Biz
bilen Allah ve Resulüdür.' lâin
(lanetlenmi)
Efendimiz bu
musun
izin
izni
ona
ki;
Bunun
anlatacaklarn
belli bir
u: Bir
ona
açtlar.
'Kapy açn
Diyeceklerini
çeri
gelsin, o,
'Ya
Resulullah
buraya gelmek
çahnz.
anlamaya
bir
fil
dinleyelim; yani Râvî'den.
girdi
a. Aym
kadar kl sallanyor.
Kafas, büyük
dedi.
Bize
dinleyiniz.'
iyi
ihtiyar,
Ömer
Hz.
vakte kadar mühlet verilmitir... Öldürmeyi
Bundan sonrasm ondan
Kapy
hemen
öldüreyim.'
vermedi; öyle buyurdu 'Dur ya Ömer, bilmiyor
almtr.
emir
iyi
üzerine Resulullah Efendimiz: 'O,
onu
veriniz
brak.' Sonra öyle buyurdu için
hep birden öyle dedik: 'En
bmorunca;
blistir.'
bana
Resulullah,
zin ondan çkacakt.
Efendimiz, duruma vâkf oldu ve 'Bu seslenen
(s.a.s.)
bilir
oydu...
yüzüne bakmaya
ve bize göründü. Bir de baktk
zamanda
At kl kafas
öyle
gibi.
gibi.
anlatt: ki
ekli
köse. Çenesinde alt veya yedi
doru açlm. manda dudana
Gözleri yukar
Dudaklar
da, bir
benziyordu.
Sonra öyle
bir
Müslimîn (Müslüman
ey cemaat-i Resulullah
(s.a.s.)
Allah'ndr yâ
Ken'an 309.
Rifâî,
Efendimiz
lâin.'
duydum; nedir o
^^^
Muhammed; selâm size topluluu). Onun bu selâmna
selâm verdi 'Selâm sana ya
u
mukabelede
Sonra ona öyle buyurdu:
bulundu
'Bir
i
'Selâm
için geldiini
i?'
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
308-
EY insan 385
eytan öyle Mecburen
anlatt:
eytan
mecburiyet?'
melek
geldi ve dedi
ve
Efendimiz
Resulullah
anlatt: 'zzet sahibi
bir
zelil
o
Rabbn katndan bana
bir
'Muhammed'e
Tevâzû
hâlde.
kandrdn
Ademoullarm nasl aldattn bir bir ona dorusunu
'Nedir
sordu:
ki:
sana emir veriyor:
'Allah Teâlâ
düük
'Benim buraya geliim, kendi arzumla olmad.
geldim.'
Sonra
Sonra
Onlar
doruyu dümanlarn önünde
nasd
sana ne sorarsa
o;
buyurdu
Teâlâ
Allah
ve
gideceksin
anlatacaksn.
söyleyeceksin.
söyleyeceksin.'
Ama
gideceksin.
Ona
ile.
ki:
'Söylediklerine bir yalan katarsan,
söylemezsen, seni kül
ederim; rüzgâr savurur,
seni rüsvây (re^l etmek)
ederim."
te böyle; ya Muhammed, o emir üzerine sana geldim. Arzu ettiini bana
ayet bana sorduklarna doru cevap vermezsem;
sor.
dümanlarm
elencesi olmaktan daha zor bir
Bundan sonra sözlerinde
u
benimle elenecek.
Resulullah
doru
O
dümanlarmn
ki,
ey yoktur.' Efendimiz öyle sordu: 'Madem
(s.a.s.)
olacaksn.
muhakkak
ki
halde bana anlat: Halk arasnda en
çok sevmediin kimdir?'
eytan
u cevab verdi:
'Sensin, ya
Muhammed.
Allah'n yarattklar
arasnda senden daha çok sevmediim kimse yoktur. Sonra senin gibi
kim
olabilir ki?'
Resulullah
Efendimiz
'Benden
sordu:
çok
en
sonra,
kimlere
buuzlusun (dümanlk) ve sevmezsin?'
eytan
anlatt: 'Muttaki (takva sahihi) bir
gence
ki
varhn
Allah
yoluna vermitir.'
Bundan sonra Resulullah
sual
(s.a.s.)
cevap
aadaki
Efendimiz
gibi
sordu;
devam eytan
etti:
anlatt.
'Sonra kimi
sevmezsin?' 'Kendisini sabrb büdiim, üpheli ilerden saknan âlimi.' 'Sonra?'
devam eden
'Temizlik iinde
ykad
yerleri
üç defa ykamaya
kimseyi.' 'Sonra?' 'Sabrh olan bir fakiri
ki;
ihtiyacn hiç
386
kimseye anlatmaz. Halinden ikâyet etmez.' 'Peki bu fakirin
sabrl
olduunu nereden büirsin?' ^a Muhammed, ihtiyacn kendi birine açmaz. Her kim ihtiyacn kendi gibi birine üç gün üst
gibi
üste
onu sabredenlerden yazmaz. Sabrl kimselerin ii buna benzemez. Hâsl onun sabrm; halinden, tavrndan ve ikâyet anlatrsa, Allah
etmeyiinden anlarm.' 'Sonra kim?' 'ükreden
ükreden olduunu nasl
zenginin
aldm
ama o
'Onu görürsem
yoldan alyor ve mahalline harcyor. Bilirim
helâl
ükreden
anlarsn?'
zengin.' 'Peki
ki:
ki,
O
bir zengindir.'
Resulullah
(s.û.s.)
Efendimiz bu defa mevzuu deitirdi ve ona baka
bir sual sordu:
ümmetim namaza kalknca, senin hâlin nice olur?' 'Ya Muhammed, beni bir stma tutar. Titrerim.' 'Neden böyle olursun?' 'Peki,
'Çünkü
bir kul, Allah için secde edince bir derece \aikselir.' 'Peki
oruç mttuklar zaman nasl olursun?' 'O zaman da
balamrm.
onlar iftar edinceye kadar.' 'Peki, ya hac yaptklar olursun?' 'O 'Peki ya eririm.
'Ha
zaman nasl
zaman da çldrrm.'
Kur'ân okuduklar zaman nasl olursun?' 'O zaman da
Tpk
verdikleri
Taa,
ateten eriyen
zaman
ite...
bir
kurun
gibi eririm.' 'Peki ya sadaka
hâlin nasl olur?'
o zaman hâlim pek yaman
olur.
Sanki sadaka veren, bir
testere abr eline ve beni ikiye böler.'
Resulullah
(s.a.s.)
'Neden öyle
Efendimiz sebebini sordu:
testere
ile
ikiye
biçilirsin,
ya
Ebâ Mürre?' 'Çünkü
sadakada dört güzellik vardr: Allah Teâlâ, sadaka verenin
malna bereket
O, sadaka veren kimseyi halkna Allah Teâlâ,
ihsan eder.
sevdirir.
onun verdii sadakay, cehennemle arasnda
perde yapar. Allah Teâlâ, belân, skntivi ve ahlar ondan defeder.
bir
EY insan 387
Bundan sonra
baz
Resulullah
Ashab hakknda ona
Efendimiz
(s.a.s.)
sorular sordu:
'Ebû Bekir etmedi...
Hattab
ne dersin?' 'O bana
için
slâm'a girdikten sonra nasl
için
câhiliyet devrinde bile itaat itaat eder?' 'Peki
ne dersin?' 'Allah'a yemin ederim
Osman
yerde ondan kaçtm.' 'Peki
utanrm, hem de
utamrlar.' 'Peki, Ali b.
ki,
Ebî Tâlib
O, kendi
bir kurtulsam...
Nasl
çok...
bana
Affan
b.
için
Rahmân'm
Ömer b. gördüüm
ya
her
ki;
ne dersin?' 'Ondan
melekleri de
ondan
ne dersin?' 'Ah, onun elinden
için
bama kalsam...
ben de kendi
kalsa;
O, beni braksa, ben de onu braksam... Ben onu brakrm; ama o beni brakmaz.'
'Ümmetime
saadet ihsan eden; seni de taa belli bir vakte kadar
mahrum
(e^lî kurtulutan
Resulullah
(s.a.s.)
klan Allah'a hamd
Efendimizin o cümlesini duyan
'Heyhat, heyhat! diri
olan)
Ümmetin
kaldkça, sen
ümmetin
belli
karrm. Ama
onlar,
göremez ve bilemezler. Beni yaratan ve baas
kadar bana mühlet
tümünü
(süre)
azdrrm.
okumularm...
ve
Câhillerini
hiçbiri
âlimlerini,
ve âbidlerini
benim bu gününe
(dirili)
veren Allah'a yemin ederim
Fâcirlerini (günahkâr)
Hâsb, bunlarn
vakte kadar
nasl ferah duyarsn? Ben onlarn
için
kan mecralarna girerim. Ederine halimi
blis öyle dedi:
lâin
Ben o
saadeti nerede?
akî
olsun.'
Onlarn
ki;
ve
ümmîlerini
(ibâdet edenlerini)...
elimden kurmlamaz. Fakat Allah'n hâüs
kullarm. Evet, bunlar azdramam.'
Bunun
üzerine Resulullah Efendimiz sordu:
'Sana göre ihlas (katks^ samimiyet,
içi
dip bir olan) sahibi olan muhlis
(samimi) kullar kimlerdir?' 'Bilmez misin ya
dirhemini ve dinarn
sever...
O
Bir kimseyi görürsem ki dirhemini ve
dünya arzularna
kul,
mal
bal kald
kimseler arasnda bana en çok
kimse
bir
ki
dinarn sevmez; övülmekten
ve medhedilmekten holanmaz... bilirim
onu brakr kaçarm. Bir
Muhammed,
Allah için bir ihlasa sahip deildir.
ile
ki
o
ihlas sahibidir.
övülmeyi sevdii
müddet, o itaat edendir.
size
Hemen
süre, kalbi
vasfn
de
yaptm
Bilmez misin
ki
mal
388
sevgisi
ba olma sevdas tane çocuum vardr
büyük günahlarn en büyüüdür ve yine
günahlarn en büyüüdür. Benim yetmi bin ve bunlarn her
çocuumla
ksmm ksmm
birini bir
birlikte yine
ulemâya
musallat
anlamazhk
yere tayin etmiimdir. Sonra o her
yetmi bin
yoktur, gayet
Gençlere
iyi
ksmm gençlere, bir Bir ksmm da ihtiyar aramzda
gelince;
geçiniriz.
hiç
(ibadet eden)
dert ettim. Onlar,
ve zâhidlerin
bunlarn yamna
bir
Çocuklara gelince, onlarla da
bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir
da âbidlerin
bir
Bir
yolladm.
(eyhler)
ettim.
eytan vardr. Onlarn
tane
gönderdim.
(âlimler)
meâyihe
da
kadnlara
baka
(ibadet ve taatte
girer;
apn
ksmm
olan)
bana
hâlden hâle sokarlar. Bir
tepeden öbürüne,,, hep dolatrp dururlar. Öyle bir hâl alrlar sebeplerden her hangi birine
balarlar
onlardan ihlas ahrm. Onlar bu yaparlar
ama farknda
hasta
sonunda ona öyle
duas
takldm,
bereketi
hiç
böylece
yaptklar ibâdeti ihlassz
bile olmazlar.
Rahip Bersîsa tam yetmi yl ibâdetleri
halleri ile
te
sövmeye,.,
ki;
ile
ihlas
ile
Allah'a
ibâdet
bir hâl ihsan edilmiti ki her
etti.
Katil oldu.
Bu
dua ettii
Onun peine
ifâ-yâb (ffâ bulan) oluyordu.
brakmadm. Zina
etti.
Sonunda da küfre
girdi.
Bu o
kimsedir
ki;
Allah Teâlâ Aziz
(yüce, if^tli)
kitabnda onu öyle
anlatr:
"eytann
hâli gibidir ki; o insana: 'Kâfir ol!' dedi. ]/aktâ ki o kâfir oldu;
defa ona föyle dedi: T^en senden
korkarm. " IbHs,
nasl
(Har
bundan
1
ufam... Ben
âlemlerin
bu
Kabbi olan A.llab'tan
6)
sonra,
baz kötü
huylar üzerinde durdu.
Ve
onlardan
istifâde ettiini anlatt.
Yalan: "Yalan bendendir ve söylerse
ilk
yalan söyleyen benim.
Her kim
yalan
o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse o da
benim sevgüimdir. Bilmez misin ya
Muhammed ben Adem'e
Havva'ya yalan yere Allah adna and
içtim,
"Muhakkak
ve
ben s^e
EY insan 389
nasihat ediyorum. " (A'raf
1
dedim.
6)
Bunu yaparm; çünkü
yalan yere
yemin gönlümün elencesidir.
Gybet-Kouculuk: Onlar da benim meyvelerim ve enliimdir. Nikâh üzerine yemin etmek: Her kim olsun. sterse
doru
bir
ey
çocuu
zina
cehenneme
olur.
Aza
alnan o
azna
Onlarn
olur.
hep
talak kelimesi
yüzünden hepsi
girer.
zaman
ki
namaza kalkmak
ister;
Derim
kuruntu) veririm.
tereddüt,
Her kim talâk
getirecekleri çocuklar,
Namaz: "Ya Muhammed, namaz an be an her ne
sterse bir defa
kars ona haram
kyamete kadar meydana
hâlleri ile
edilir.
üzerine olsun.
alrsa tâ hakikat belli oluncaya kadar
bu
(boyanmak) üzerine
talak
yemin ederse günahkâr olacandan endie
tehir
tutarm.
edene
Ona
klar ve bu sebepten
onun
kld
Sen de
var.
megulsün. Hele imdi iine bak. Sonra klarsn.' Böylece
dnda namazn
O
vesvese (üphe,
'Henüz vakit
ki:
gelince...
o, vaktinin
namaz yüzüne
atilr.
ayet o kimse beni malup ederse bu namazda görmeye bakarm. bak derim; o da bakar.
Bundan sonra
öperim.
ve
böylece
Muhammed,
namazn
O
O
namazn
ki
böyle
saa bak, sola yapt yüzünü okar alnndan
onun huzurunu bozarm.
kabul etmez.
Yüzüne
saa
sola
de
balar,
namazm çabuk çabuk bireyler toplad gibi...
ii ona yaptrmakta da,
bam
mamdan
bilirsin
ki
imamdan
bana namaz
kld zaman
kumam emrederim. O klmaya. Tpk horozun, gagas
baar kazanamazsam; bu
yaptrrm.
ban eek bana
da üe
sefer cemaatle
bana
evvel secdeden ve rükûdan
evvel de secde ve rükû
kyamet günü Allah onun
ya
çokça bakarsa, Allah onun
namaz klarken onun yanna varrm. Orada onun takarm,
yaptn.' derim
Ve ona çabuk çabuk
giderim.
Bu
Sen
i
atar.
Bunda da ona malup olursam. Yalnz yanna yerden
içinde iken
ona: 'Sen ebedî yaramaz bir
her kim namazda,
onun hesabn
sefer de
bir
gem
kaldrrm.
te o böyle yapt için çevirir.
390
O
bu defa ona namazda parmaklarn
kimse, bunda da yenerse
çdatmasn
emrederim. Böylece o beni tebih (Hakk' tem^h
Ama
edenlerden olur.
bu ii ona namaz
içinde
etme)
yaptrmaya muvaffak
olursam.
Bunda da ona malup olursam bu namaz
ona
sefer
tekrar girerim ve
burnuna üflerim. Ben üfleyince o esnemeye
içinde iken
azna hrsn ve
balar. ayet bu esneme esnasnda eHni içine
küçük
te
çoaltr.
eytan
bir
dünya
girer,
bundan
sonra
dünyevî
hep
kimse
o
kapamazsa onun
bize
balarm
itaat
eder.
Dediklerimizi yapar. ilikinlere, çaresizlere ve zavalllara giderim.
emrederim. Allah'n
Ve
onlara derim
afiyet ihsan ettii
ki:
klmay
^orluk yok..." (Nur,
'"Hastalara
Namaz brakmalarm göre deü... O,
sizlere
ve boUuk verdii kimseler
da hastalara giderim: 'Namaz Teâlâ:
'Namaz
içindir.'
brak.' derim. bu}Tardu.
61)
Sonra
Çünkü Ailah yi olduun
zaman çokça klarsn. Ve böylece o namazn brakr. Hattâ küfre de
hastahnda namazm huzuruna çkarken, AUah' öfkeli bulur.' ayet
gidebilir.
Resulullah
(s.
o,
a. s.)
Efendimiz blis'e ksa ksa baz sorular sordu.
da cevap
verdi:
"Ya
senin oturma
lâin,
O
arkadan kimdir?"Fâiz yiyen.' 'Dostun kim?' arkadan kim?' 'Sarho' 'Misafirin kim?' 'Hrsz.'
'Zina eden.' 'Yatak 'Elçin
terk ederek giderse Allah'n
kim?' 'Sihirbazlar.' 'Gözün nuru nedir?' 'Kar boamak.'
'Sevgilin kim?'
'Cuma namazm
brakanlar.'
krar?' 'AUah yolunda cihada (sava§)
senin cismini ne parçalar,
eritir?'
'\"a lâin,
koan adarn
'Tevbe edenlerin
senin kalbini ne
kinemesi.' 'Peki
tevbesi.'
'Cierini ne
ne çürütür?' 'Gece ve gündüz Allah'a yaplan bol bol
istifar (af dilemek).
'
'Peki
yüzünü ne burumrur?' 'GizU
'Gözlerini kör eden nedir?' 'Çokça
sadaka.'
künan cemaade namaz.'
'Sana
göre insanlarn en saadetHsi kimdir?' 'Namazlarm bilerek kasden brakanlar.' 'Sana göre insanlarn en akisi kimdir?' 'Cimriler.' 'Seni
iinden ne ahkoyar?' 'Ulemâ mecHsleri.' 'Yemeini nasl elimle ve
parmaklarmn ucu
ile.'
yersin?' 'Sol
'Sam yeU estii zaman ve ortal
EY insan 391
scak
bast zaman
çocuklarn nerde
gölgelendirirsin?'
trnaklar arasnda.' 'Rabbndan neler taleb ettin?"On
'nsanlarn
ey
taleb
ettim:
diledim
Allah'tan
evlâdna ortak "Onlara ortak
Halbuki
ede... ol...
Âdemoullarmn malna
ki
beni
Bu
ortaklk talebimi yerine getirdi
Mallarna
ve
çocuklarna.
jeytan onlara en çok gurur
celilesi ile sabittir.
vaad
Her besmelesiz
karan yemekten de snlmayan mahn da ortaym.
ve haram
Allah'a
eytandan
snmayan
ve
ki bu:
Onlara vaad
et.
(17/64) âyet-i
eder..."
kesilen etten yerim, faiz
eytandan
yerim.
Allah'a
Cinsi münasebet annda;
kimse
birlikte
ile
hamm
Ve o birlemeden hâsl olan çocuk, bize Sözümüzü dinler. Her kim ha\^ana binerken
ile
birleirim.
itaat
eder.
helâl
yola gitmeyi deil de; aksini isteyerek binerse,
beraber binerim. Yol
da
kerîme
âyet-i
ile sabittir.
Allah bana
u emri verdi:
ünlerine süvarilerinle, piyadelerinleyaygara çkart... "
Bana
üzerine
olarak verdi.
mescid vermesini istedim, pazar
bir
"Onlar
(17/64)
Bu dileim
Allah'tan diledim ki bana bir ev vere...
hamamlar bana ev
ben de onunla
arkada ve binek arkada olurum. Bu
yerlerini
bana
mescid yapt.
Benim için bir okuma kitab vermesini okuma kitab yapt. stedim
ki
benim
için bir
bana
bir yatak
Diledim
ki;
Diledim
ki
istedim, iirleri
ezan vere. Çalg
arkada
bana yardmclar
vere...
bana
âletlerini verdi.
Sarholar
vere...
Bunun
için
verdi.
de kadercileri
verdi.
stedim
ki;
bana kardeler vere. Mallarm
edenleri verdi.
Bunlar da
bo
yere israf
Bir de mâsiyet yoluna para harcayanlar.
u âyet-i kerîme
ile sabittir:
"O
kimseler ki
mallarm
bojjere harcarlar. Onlar eytann kardeleri olmulardr... " (17/27)
392
Ya Muhammed, Allah'tan diledim ki Âdemoullanm ben göreyim; ama onlar beni görmesinler. Bu dileimi de yerine getirdi.
Âdemoullarnn kan mecralarn bana yol yapa... Bu da oldu. Böylece ben onlarn arasnda akp giderim, gezerim, hem nasl istersem... Diledim
unu
ki
da ekleyeyim
olanlardan çoktur.
benimle beraber olanlar seninle beraber
ki
te
ÂdemouUannn
böylece
benimle
ekserisi
beraber olurlar.
Benim
olum
bir
klmadan
vardr,
imkân
Ateme'dir.
Bir
kul
onun kulana bevleder
uyursa, gider
olmasayd
ad
yok
namazlarn
insanlar
namazn Eer böyle
yats
(ijer).
etmeden
edâ
uyuyamazlard.
Benim yaplan
olum
bir
dürter.
amelleri
gizli
taat ilerse
daha vardr
ve bu
olur.
amel
için
Sonra bir insanlarn
Bunun
Mütekâzî'dir.
vazifesi
de
bir kul gizli bir
da gizlemeye çabrsa, Mütekâzî onu
aça
çkarmaya
Böylece de Allah o amel sahibinin yüz
sevabmn
amelin yaylmasna ve
gizli
doksan dokuzunu imha eder, bir
ad
yaymaya çalmaktr. Meselâ
yaptn
En sonunda o
muvaffak
ki
tam yüz sevap
olum
daha vardr
gözlerini
Çünkü
biri kalr.
bir
kulun
yapt gizli
verilir.
ad
ki
Bunun
Kühayl'dr.
sürmelemektir.
Bilhassa
ulemâ
ii de (âlimler)
Bu sürme onlarn gözlerine Ulemâmn sözlerini iitemezler,
meclislerinde ve hatib hutbe okurken. çekildi
mi uyuklamaya
balarlar.
böylece hiç sevap alamazlar.'
Bundan sonra blis öyle devam 'Hangi her
kadn
olursa olsun,
kadnn kucanda
kolunu
dar
yrtar.'
onun kalkt
yere
eytan
oturur. Sonra
mutlaka bir eytan durur ve onu bakanlara
güzel gösterir. Sonra o
açar, gösterir.
etti:
kadna baz
çkart, göster.' der.
O
emirler verir. Meselâ: 'Elini
da bu emri
Bundan sonra o kadnn haya
tutar. Elini
kolunu
perdesini trnaklar üe
1':y
blis
bundan
Peygamber
sonra
Efendimize
—
insan
durumunu
kendi
anlatmaya balad: 'Ya
Muhammed,
bir kimseyi dalâlete
(sapknlk) sürüklemek için
elimde bir imkân yoktur.
Ben ancak vesvese
güzel gösteririm, o kadar.
Eer
yeryüzünde Resulüdür"
ba§ka
"Allah'tan
diyen
dalâlete
ey
de hidâyet nev'inden bir
düürmek elimde yoktur ve Muhammed
olsayd,
dalâlete
ilâh
tutan
oruç
herkesi,
brakmazdm. Hepsini
veririm ve bir eyi
klan
namaz
ve
düürürdüm.
Nasl
ki
Allah'n hiç
senin elinde
yoktur. Sen ancak Allah'n Resulüsün
ve teblie memursun. ayet hidâyet elinde olsayd, yeryüzünde tek kâfir
brakmazdn. Sen Allah'n halk üzerinde
kendisi için ezelde
Saîd
(âhiretini
saîddir.
aki
ekavet yazlan kimselere
karmnda
kurtulutan mahrum olan) olan da yine ana
karmnda
e^elî kurtulura
akidir. Saadet ehli klan da Allah,
Bundan sonra '
'bunlar, tâ sonuna
kadar
"Ya
böyle
'"
Resulullah
i
iki âyet-i
deiik ekilde devam
(s.a.s.)
Allah.'
kerîmeyi okudu:
edecek...
Ancak Rabbin
senin
tevbe etmen ve Allah'a kefil
hükme göre
verilen
Kyamete kadar
(ister
isteme^)
Efendimiz blis'e öyle buyurdu:
deil mi? Cennete girmene
'Ya Resulullah,
kurudu.
klan da
(Ahzâb, 38)
Ebâ Mürre, acaba
mümkün
u
ehli
(Hûd, 118-119) 'Allah 'in emri behemehal
yerini bulan bir kaderdir...
Bundan sonra
ekavet
Resulullah Efendimiz
esirgedikleri hariç... "
ben de
ermi) olan kimse ana
ha^rlam§ (e':^l
bir hüccetsin,
bir sebebim.
dönmen
olurum, söz veririm!'
oldu...
Karar yazan kalem de
olacak iler olacaktr.
Seni peygamberlerin efendisi klan, cennet ehlinin hatibi eyleyen ve seni
halk içinden seçen ve halk arasnda
akilerin efendisi klan ve
ve
^^^
cehennem
bir
gözde yapan, beni de
ehlinin hatibi eyleyen Allah'tr
O bütün noksan sfatlardan münezzehtir."""^^ Muhyiddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-ÜsfütJ nsan, stanbul: Bahar Yaynlan, 2000, s. 157-184.
çev.
Abdülkâdir Akçiçek,
394
Muhammedi
Allah Teâlâ,
Zât'
ise
zdd
iki
Hüdâ
büs
nefsinden yaratmtr.
olduu
"Âlûn" adyla anlan
ve tebeasnysa
Yüce Hakk;
(halk);
(dalalete götüren)
bunlar da
gibi
Yüce Hakk'm
yönünden Muhammed'in
sfatlar
Zulmet (karanlk) ve Dalâl
öbürlerini
yaratt.
da camidir (toplanmak).
melekleri; Cemâl, Nur,
Celâl,
Zât'ndan
nefsi
Muhammed
sfatlar yönünden, (s.
a.s.
fin nefsinden
yaratmtr. blis'in daha evvel olan ismi "Azâzîl"
Hereyden münezzeh
nice bin sene Allah Teâlâya ibâdet etd.
Yüce Hak
bir
gün ona öyle dedi "Ya
malum
ibâdet etmeyesin!" ve Hakk'a
Teâlâ
Âdem
Halk yaratlmadan; nice
idi.
benden bakasna
Azâzîl,
olan bir vakit sonra; Allah
yaratnca; ona secde etmeleri
(a.s.f'
olan
meleklere
için,
emretti.
Bu durum
blis'i
tevie (karktrma) düürdü. Sand
etmi
secde ederse, Allah'n gayrna ibâdet
Allah'n
emri
bilemedi.
Secdeden
dayanyordu.
Ona
edenin,
secde
ile
imtina
blis
adnn
Adem'e
etmesi
Ne var ki; etmi olacan bu
ite
bu nükteden
verilmesi de
(a.s.)
olacak.
secde
Allah'a
(kaçnmak)
ki:
sebebe mânâ)
(ince
dolaydr.
Yüce Hak
blis'e sordu: '.ki elimle
oldu? Kibirlendin mi?
"Alûn" ad isimli
ile
Yoksa Alûn'dan
amlan melekler,
melekler
vb.
yaratlmlardr ve
(yücelerden)
ilâhî
Kalan
gibi.
bunlara:
yaptm §ey
Âdem
Yüce Hakk'n bu sorusuna blis
(a.s.)
için secde
etmene ne engel
m oldun?" (Sâd, 75)
nurdan yaratlmlardr. Nûn, melekler; için
anâsrdan
(unsur)
secde emri verilmitir.
u cevab verdi:
"Ben ondan hayrlym.
Beni atehten yarattn; onu da çamurdan. " (Sâd, 76) blis'in verdii cevap
una
delâlet
(delil)
ediyor
ki:
blis,
huzurda
bilendi ve de suali idrâk eylemekte
Zira yüce
Hakk Teâlâ ona mâni
konuma
edeplerini en
cevabn vermekte halkn
(engel)
sebebi sormad.
sorsayd onun ekli öyle olurdu: "ki elimle
etmeye ne sebeple imtina (kaçnmak)
Eer
yaratüm ey
ettin?"
ârif
için
iyi idi.
böyle secde
Ki böyle sormad.
EY insan 395
Ancak men'in kelâm
"hen, ondan
etti:
hayrlym.
" (Sâd, 76)
Bu sözün daha açk mânâs udur: "Atein Onu, bundan
hakikatinden hayrhdr. iktizas (gerei)
Ate
hakikati
ki,
tabii
sen beni ondan yarattn... Bu, çamurun
(karanlk) ve
zulmettir
iin srr üzerine
(yasak) mahiyetini sordu. blis ise
Bu
yarattn.
iin
sebeple
benim ona secde etmememdir..."
hakiki veçhesinde
(cihet,
ulviyeti
suret)
[yücelik)
iktizâ
eder.
Toprak hakîki veçhesinde (yü^ süfliyeti (aalk) iktizâ eder. Bir mumu abp, ba ediin zaman, alevi dönmez; )ikar
aa
çkar...
Ama
zaman,
serî
aa
toprak böyle deildir. Bir avuç toprak abp yukar
aa
ekilde
bir
sebebiyle böyle olur.
te
düer.
erh
muttalîdir (bilmek). Yine
Eer
makam
bast
bakasna mahal
hesaba
hakikader
yaratün;
onu da çamurdan."
çok
iyi
iyi
biliyordu ki Allah Teâlâ
srrna
makam kabz (tutukluk, skpnlmas) makamdr, bast
biliyordu ki
çekilmesi
ve
deildir.
makam ibâdet
(yer)
ettii
kelâm eyledi ve bu kelâmna daha baka kelâm
(Sâd, 76) diyerek
eklemedi. Sebebine gelince çok
(açlma)
iktizâ
(açklama) olunan sebepten blis:
"Ben ondan hayrhym. Beni ateten
sâlikin gönlünün
I
attn
itap
olsayd, o sözünden sonra öyle derdi: "Senden
etmemek emrine (aî^arlama)
taknd. Ve yine anlad
ki
i
îtimâd ettim!"
mahallidir.
Dolays
kendisi için esasta
Ancak bakt ile
ki
edeb tavrm
tevie (kanpklk)
büründü. Zira
Hak
Teâlâ ona: 'blis" (Sâd, 75) diye seslendi.
kelimesi
iltibas
kökünden gelmi
bir kelimedir.
Bu
kelime
ise
Halbuki daha önce
çarlmad. Arük tahakkuk (gerçeklemen) eden durum u snrn amtr. Bu yüzden de müteessir (ütülmek) olmad ve de; dediine piman olmad; tevbe etmedi; balanma talebinde bulunmad. Çok iyi idrâk etmiti ki Allah Teâlâ ancak
bu
isimle hiç
oldu:
^^^
,
iltibas:
kendi
ki veya daha
benzemesi, manasnadr.
ziyâde eyin; biri dieri sanlacak ekilde birbirine
"
396
dilediini yapar. Allah'n dilediiyse hakîkaderin iktizâ (lâ^m gelme, gerekme) ettii eydir.
Bundan sonra Allah Teâlâ onu, yaknhk huzurundan, çukuruna tard (Sâd,
süfliyete
merkeze
ayrl, süfli
tabiat
"Çk oradan, sen Hakk buyurdu
ve öyle buyurdu:
Daha açk anlamda yüce
77)
huzurdan
etti
in!" Zira
recm
"Yüce
ki;
eyin
bir
uzakl
Raâm'sin!"
ulviyetten
atlmasdr.
Sonra Yüce
Hak buyurdu
"Kyamete kadar lanetim ürerine
ki:
olsun.
Bunun daha açk mânâs udur: "Lanetim yalnz sanadr; bakasna deil!" "Kyamete kadar. ." buyurulmas da kyamet günü geçtikten sonra, blis'e lanet yoktur. Çünkü "Kyamet günü" denilen Din Günü tabiî zulmetin (Sâd,
78)
Lanet, Korkutma, ürkütme
âletidir.
.
hükmü
kalkar!
Bu mânâya
göre blis, üâhî huzurdan ancak kyamet gününden önce
kovulur ve tard getirir.
çünkü, onun
edilir
Onun aslmn
durumu bunu
iktizâs ise, tabiî engellerdir
tahakkukuna engel
hakikatlerle
asli
Ama
olur.
gerekli hale
Ruhun
ki;
bundan sonra
üâhî tabiî
durumlar kemâlât cümlesinden saylr. Artk ona lanet yoktur, srf
yaknlk vardr! Ve o zaman bulunan
ilâhî
yaknla
olma) sonra olur.
döner.
Çünkü
önce olduu
blis,
Bu
ise
gibi,
Allah katnda
cehennemin zevalinden
Allah Teâlâ'nn
yaratt
ey
önceden bulunduu hâle dönecektir. Her
ey
her
(yok
elbette
ashna rücû (aslna
dönmek) eder. blis lanete
uradktan sonra çok
sevindi,
aka
gelip
cotu, hatta
nefsi üe âlemi doldurdu.
blis'in
bu
halini
görünce öyle
söylediler:
huzurdan kovuldun!" Bu soruya öyle cevap bir hil'attir (kaftan), bir rütbedir.
Onu
ne yakn bir
melee
Habib
giydirdi,
"Nedir bu halin? Sen verdi:
(o sevgili)
"Bu benim
için
beni ferdletirdi.
ne de mürsel
(irsal
olunmu,
gönderilmi) bir peygambere."
Bundan
sonra, Allah Teâlâ'nn haber erdii gibi; Hakk'a
yapt: "Kahhim, haas
(dirili)
gününe kadar bana mühlet
ver.
u
niday
" (Sâd, 79)
EY insan 397
Çok
biliyordu
iyi
ki,
kendi
menei
(kaynak) olan tabiî zulmet,
Teâlâ o zulmet ehlini baas edinceye kadar vücûdda bakî
Bundan sonra
tabiî
AUah kabr...
zulmetten halas (kurtulmak) bulur; Rububiyet
nurlarna kavuurlar...
AUah
Teâlâ, büs'in isteine te'kid (kuvvetlendirerek)
malum
"Sen,
Malum
Varhk emrinin, Mâbûd
vakit:
sultann huzuruna
Çünkü bHs
biliyordu ki her
varmay
hariç." (Sâd, 83)
ey
vücûdunda
ileyerek,
(karanln
olan yüce
ikâme
atmtr;
uî^ak
durmak),
muhalefet
için
vb.
ibâdete
Âdemlik
Yani
koyma)
etmi,
Temiz
(kurtulmular).
yenmek
nefsi
yine
gerei olarak) nurlara
silmilerdir. (yerine
olmulardr
halâs
Ve
altndadr.
"Ancak, muhlas kullarn
etti:
bulanklk)
kanunu
mücâhede (uranma,
nimetlerinden
edilen)
Onlar, tabiatlarn verdii zulmeti
ilâhî
zulmederinden
hükmü
tabiatn
Devam
engeller.
(younluk,
kesafeti
(ibadet
(yemin ederim ki) onlarn hepsini
için,
biliyordu ki zulmâniyet iktizâlar
manî
cevap verdi:
çkdr.
Ve yemin etti: 'T.îi^etin hakk ayracam. " (Sâd, 82)
huzurlara
ile
vakte kadar mühlet verilenlerdensin. " (Sâd, 80-81)
tabiat
ameller
çalnma), n^2i7.2X (dünya ileri
yaparak,
halâs
bulurlar.
konumasna karük Yüce Hakk
Iblis'in
cehennemi
85)
bHs
edince;
Vâstas
seninle,
sana uyanlarla
ve insanlarla
hakîkatierin iktizâ ettii
üâhî hikmet
üe
insanlara
azdracana yemin
blis'in
Allah Teâlâ
girmi
olur.
tüm dolduracam.
(fesat
cihetinden kelâm
(yasak)
kelâm yönünden konutu. zulmet;
tabiî
özüdür
ki
ayndr! Zulmete
onu müfsidlerin
durumda o tabu zulmete kim
"Gerçekten " (Sâd, 84-
satat
ettii insanlarn
çekendir, belki de atein dahi ki:
men
blis'in
olarak,
u cevab verdi:
blis'in
onlar cehenneme iten tabiat
o atetir
çkaran) kalbine yerletirdi.
girerse; blis'e
ancak
tâbi olur
Bu
ve atee
398
Zuhur
blis'in
Kulland yap.
Aletler, Yollar:
Mallarna,
çocuklarna
aldattan ba^ka
bir
'Viyâdekrinle, süvarilerinle onlara yaygara
ortak
vaad etme^ "
(göriinme) yeri
Onun
Allah'n Zât ifadan da yedidir.
ki
anasdr.
Bu alacak
blis'in Allah'n
eytan
et.
onlara
(Isrâ, 64)
Allah'n güzel isimleri adedi kadardr.
Nasl
Onlara vaad
ol.
beerin vücûdunda 99 zuhur
blis'in
Halk Kandrmak çin
Çeitleri,
Yerleri,
vardr. Ki bu,
7 ana zuhur yeri vardr.
Onlar da bu güzel isimlerin
Allah'n ifadan adedine benzemesi
bir itir!
Zât'ndan gelen bu mevcud Nefs'ten îcad edilmi
olmasdr.
Zuhur
Birinci
bunlar yldz ve dier
üzerinde kurulanlardr
ki
eyler, gezegenler ve daha bakalar, iblis'in
zuhuru dier yerdeki zuhuruna engel olmaz. blis'in her
bir yerdeki taifeye
Dünya ve dünya
Yeri:
ayr ayr zuhuru vardr ve herhangi
bir taifeye
zuhurunda
belli bir
ekil üzerinde kalmaz, çeit çeit ekillere bürünür.
olduu
kimseye bütün yollar
kadar girmedik
klk brakmaz.
Mazhar
tkayp, tüm kaplar kapayncaya
O
kadar
artk ona bir
ki
dönü
yolu
brakmaz.
irk
dünya ve onun üzerine kurulan eylerledir
ehline zuhuru
bunlar:
Anâsr
(unsurlar),
eflâk
(felekler),
Kâfirlere (inanmayanlar) ve müriklere
zînetine takar, (fala)
öyle vesvese
Dolays ise,
iklimlerdir.
kokanlar)
bu zuhur
Önce onlarn aklm, dünyamn süsüne ve kalblerini de kör eder. Bundan sonra onlar yldzlarn daldrr. Anâsrn asl maddesine çeker. Bu zümreye
gözükür.
yerlerinde
srlarna
boluklar ve (ortak
ki
ile
verir:
"Varlkta
onlar eflâke
yldzlarn düzenli
faal
(felek)
olan bunlardr!"
Bunun sebebi görmeleri, günein bu
ibâdet etmeye balarlar.
ahkâmm
(hüküm)
müahede (gö^^le görmek) yamurun bulutlardan düüüne, onun
varhk cisimlerini hararetiyle terbiyesini edileridir.
Sonra
da
}öicelerden geldiine, hedefini
amadna bakarlar.
Tam
bir
hesap
üzere indiini görürler. Bunlar gördükten sonra artk }ildzlarn rubûbiyeti
babnda hatrlarna
hiç bir
üphe
gelmez.
EY insan 399
Artk
hayvan
onlar
gibidirler.
yemek ve
Yalnz
içmek
için
kouurlar. Ve bütün bunlarn sonunda ne kyamete inanr ne de
baka
eye.
bir
öldürürler.
Böyle
bir
ummannda
olmad
imanlar
mallarn
Birbirlerinin
boulmulardr.
(deni-:^
için
birbirlerini
Artk onlar tabiat Sonuna kadar oradan
arrlar.
kurtulamazlar.
Bundan sonra anâsr ehline maddecilere gelir. Bunlara da öyle der: "Cismi görmüyor musunuz? Onun terkibi (hilepm, Ö!^ cevherdir!" Cevher ise: Scak, souk, ya ve kurudan meydana gelmitir. te bunlar ilâhtr! Varln terkibi bunlara göre devam eder. Bu âlemde faal
olan bunlardr.
Atee
tapanlara da
aym ekilde urar. Bunlara da der
"Bu
ki:
varlk,
taksim edümitir. Zulmet ilâhtr; ad da Nur da ilâhtr; bunun ad da Yezdan'dr. Ate ise; nurun asldr." Bundan sonra onlar da atee tapmaya balarlar.
nur aras
zulmet ve
Ehrimen'dir.
Zuhur Yeri: Buras tabii eyler, ehvetler, maddî lezzederdir. Buradaki zuhur ekli avam Müslümanlar'adr. Onlar, önce ehvete dair ilerin sevgisi ile azdrr. Hayvani lezzetlere dâir olan rabed önce verir. Bütün bunlar zulmânî tabiatn iktizâlarna göre olur. Bu ikinci
ilerle
onlarn gözlerini kör eder, kalb duygularn baürr. Onlara eder. Der mümkündür!"
dünya iinde zuhur yalmz dünya
ile
ki:
"Bütün bu
olunan eyler,
talep
Bundan sonra dünya sevgisine abanrlar. Bütün gayeleri dünya talebi olur. Onlara bu kadarm yaptktan sonra artk brakr. Onlar perian etmek
için
baka
yol aramaya, fâsid
etmek
yokmr. Böylece onlar blis 'in tebâs (halk) âsî
gelmezler.
Çünkü
cehâletie
dünya
için
Bundan sonra onlarn
Üçüncü Zuhur görünür. kendilerini
Onlara
Yeri:
kalbine
vesvese
beendirir.
tamamlanm
Yaplan
iledikleri
Bu
iyi
ameli
bir
emrine
düünmeden ekli
Özellikle Allah Teâlâ'mn büdirdii gayba dair ilerde.
onlar ühâda (atei^) düürür, ii
ilâca ihtiyaç
Hiç
sevgisi bir araya gelmitir.
lâhza da onlara ayet: "Kâfir olunuz!" dese, hiç olurlar.
baka
olurlar.
girer.
Bundan sonra
olur!
amellerde güzel
ile
Bu
kâfir
sâlih
gösterir.
hâlde hiç bir âlimin
kimselere
Kendilerine
öüdünü
kabul
400
katnda bu hâle geldikten sonra onlara öyle
etmezler. Iblis'in
"Artk
Bakalar bu
yeter.
Bunun
üzerine
ibadetinizin binde birini yapsa kurtulur."
amellerini
yolunu
stirahat
azaltrlar.
insanlar hafife
büyütür,
Kendilerini
alrlar.
Alimlerin
kulak vermezler. Onlarda bulunan kötü huy, bakalarna
zan
anlatlan
ile,
(insanlann
pepee
kar
kötü
ajplanm arkalarndan açklamak) yoluna koyulurlar. Artk
onlar mâsiyete
(isyan) sürükler.
Gafûr'dur, Rahîm'dir! Allah saç
haya sahibidir. Allah Kerîm'dir.
te
tutarlar.
sözlerine
huylar da onlara mal ettikten sonra, gybet
Bunlar yaptrrken onlara öyle
ede!
der:
der:
aarmlara
Hââ
o zaman onlara belâ hulul
hâllerden Allah'a
ki
azap etmekten yana
Kerîm olan alacan
(gelip
te
çatma) eder.
taleb
bu
gibi
snmak gerekir.
Dördüncü Zuhur çkar;
kimselere
"stediinizi yapn, Allah
Yeri:
Amellerini
niyederini
ifsâd
bir
için
amel
iler.
müahede ve
Niyetlerde
bozar.
ilerinde çokça görünür. Musallat (sataan)
rzâsn kazanmak
için,
hayrh
amel
olduu ahslar; Allah'n
Hemen onun
eytan musallat olarak onun hatrna unlar
ehli
üzerine bir
sokar:
"Amellerini daha da güzelletir, nsanlar seni göreceklerdir. Belki de
bu amelde sana uyacaklardr." Bu kelâmlar onlar jüîllülük)
(iki
ve halk görsün diye amel ilemeye sevk eder.
Halkn övgüsüyle kiinin dener:
riyaya
kibirlenmesini
Hayr yolundan o ahsa
okuyorsa;
yanna giderek öyle
baaramazsa
musallat
olur.
u
yollan
Meselâ Kur'ân
"Allah'n beytine gidip hacc
der:
yapsan nasl olur? Hac yolunda istediin gibi Kur'ân okursun. Hac ii
ile
okumay
Kur'ân
bir arada
yaparsn." diyerek onu Kur'ân'dan
uzaklatrr.
O ol!
kii
Hac yoluna çknca da ona öyle
u anda sen
artk
eytana
uursuzluu farizasn
ile
misafirsin.
uymaya farz
(far^ olunan)
musallat olur: "Herkes gibi
Sana Kur'ân okumak lâzm deildir." ve
balayan
o
ahs
Kur'ân
namazlar da brakr. Hatta hakkyla yerine getirmesine
okumaysn
belki kiinin hac
bile engel olur.
EY insan 401
Bu
engelleme yoUanndan
yemek ihtiyacn giderme
beldelerdeki
vecîbelerinden
onu
(görev)
ald
Eer
ahs
o
yeterince
kandrmaya çakr
olur.
ameH
iledii
ilemek
ameli
bir
Kiinin gönlü
için
devam
olana kadar mücadeleye
ahs
o
bu ameH de braktrmaya muvaffak
tâ ki
ahs
o
(hal)
olur.
çkaramadysa
yoldan
hayrb
daha
için
(kutsal)
haccn bütün
ile
bu ahval
Kötü huylu
yapt ibâdederden zevk alamaz
braktrmak
talebi
olur ki
cimrilie ve benzeri huylara çeker. darahr,
ahs mukaddes
olarak o
birisi
(ha§an)
eder.
Beinci Zuhur Yeri: eytann bu zuhur yeri ilimdir. Buradaki ii âlimlerledir. eytan "Vallahi, bana göre bin âlimi aldatmak, îman ümmîyi aldatmaktan daha kolaydr."
kavi bir
aldatma babnda
söylediinin hak
armtr.
IbHs
bUs cahili konuur ve de
dedi. Zira
âlimle
eyle o âUme getirerek musallat olur ve
bildii
âlimin
delilini
(konu)
olduunu o âUme
anlatr. Böylece
bu yolu tutmas
IbHs 'e kuvvet kazandrr.
Meselâ âHme iHm yolundan
ehvet mahaUine geçer der nikahlan!" Halbuki o
O
vakit
âHme bedeli),
âHme
öyle
der:
ki:
"u
ve bir müddet sonra o âHmin hatunla
âHm Hanefî veya
"VeHsinin
iletince hâHyle
girer
izni
Dâvûd mezhebine göre
afiî mezhebine mensuptur.
olmadan onu nikâhna
nikâhland hanm mihr (kadna
giyim ve iaesini
(beslenme)
temin
için
nafaka
ister.
al!"
Bu
verilen
ii
nikâh
Bunlar
için
u telkinde bulunur: "u zamanda yaparm diye söz ver, ayet
yapamazsan
bir
mahzuru yoktur!" Çünkü
bir
erkee
kadmn
raz
etmesi için yemin etmek caizdir. sterse yalan yere yemin olsun.
Bu vaad edilen süre uzar ve verilen der: "Onun karn olduunu inkâr (bot^mak),
senin
mezhebinde
caiz
söz yerine getirilemeyince öyle et!
Zaten yaplan akid
deildir.
nafaka vermek zorunda deildin." Böylece o bir müridi olur.
de
tektir.
Baz
Bu
fâsiddir
Karn olmad âHm artk bHs'in
için
has
yolda ondan kurtulacak olan pek azdr. Tekten
fertierdir.
402
Altnc Zuhur
Yeri: Adet olan ilerde ve rahat talebi ilerinde
zuhur eder. Bu zuhur etme iini sâdk müritlere yapar.
O
musallat olunca onlar
rahat
ahr ve
âdet olan yollardan
mürîdlere talebi
yolunda tabiat zulmetine çeker. Böylece onlarn talebdeki kuvvetli
kar
himmetierini, ibadete hallerini
nefsleri
yitirince
yaptn
bakalarna
ile
babaa
sonra
o mürîdlere de yapar. Bilhassa o mürîdlerin
düerler. Zira mürîdler için rahat
baka
kadar korkunç olan
bu
mürîdler
Bundan
kahrlar.
daha za}if olanlar daha çabuk
içerisinde irâdesi
Ve
rabetlerini söker ahr.
hiçbir
talebi,
ablm
oyununa
Iblis'in
eylere dayanmak
ey yoktur!
Zuhur Yeri: bUs'in bu zuhur yeri ilâhî marifet duygulardr. Bu zuhur yerinde sddklara, evliyaya ve ariflere musallat olur. Ve bunlardan ancak Yüce Hakk'n koruduu
Yedinci
kurtulur.
mukarrebûn
Lâkin
varacak bir yolu yoktur. Dierlerine
"Bu varbm tüm
hakikati Allah
cümlesinden deil misiniz?
bu sözüne
yapt
Onlar bu sözün
onlarn amelleri yapn!
devam
eder:
amellerle,
zümresine
u yoldan bir giri yapar der deil midir?
Hak
Siz
"O
kendinizi
sizin hakîkatinizdir. Iblis'in
u
ederler.
Bunun
mukallid
(taklitçi)
yormanza sebep
nedir?"
halde
brakmasmn sizin
akabinde öyle der:
hakîkaünizdir.
Siz
"imdi
istediinizi
O'sunuz.
O
ise,
sorulmaz.
Arûk
Iblis'in
çalar,
arab
bu kelâmlarnn
Ve
içerler.
hâle getirir ki nihayet
Bunlardan bazlar
etkisinde kalan
bu zümre
zina eder,
benzeri ileri ilemeye balarlar. IbHs onlar o
bu zümreye mensub olanlar slâm
koparr, îmandan soyar,
zndkla
ittihad
(birlik)
(Tanrya
ve âhirete
bandan
inanmayan) atar.
yolunu tutar yani Hakla
kurduunu söyler. Bazlar da Ferd makamna ulatm iddia Bu gibilere yaptklar kötülükler sorulduunda ve ksas (ödeme) edildiinde eytan
Allah'tr.
birlik
eder. taleb
u telkini yapar: "nkâr ediniz! Onu nefsinize mal
etmeyiniz! Zîrâ siz hiç bir
ancak
ki:
de bu varhk
etkisinde kahnca onlar saHh amelleri brakrlar,
Allah
Zira
yaptndan
O halde
olanlar)
"Evet doru!" diyerek tasdik
onlar:
üzerine söze öyle kimselerin
yakn
(Allah'a
Sizin
siz
ey yapmadnz.
Hakikatte
fail (ip yapan)
olmanz insanlarn idkad
(inandklar)
EY insan 403
ederler.
Baka
biçimde deildir.
ettikleri
Hiç
bir
ey yapmadklarn
anlatrlar.
"Ben sana haramlar mubah
IbHs bu zatiardan bazlarna öyle der:
kldm! stediini yap veya öyle öyle
Ama
sen Zât'sn sana günah yoktur." ileri vardr, srlar
vardr
Yüce Hak'tan vecd
ki Iblis'in
halleri
inkâra yer yoktur. Iblis'in
u haramlar
yap!
Allah
ile
kuUar arasnda özel
alâmetler vardr
için,
ehH katnda
ki,
etme)
bu babda
ekilde
çölde
eyh
olamaz.
gizli
için hiç
Abdülkadir Geylânî hazretieri bir
Kendisine öyle dendi: "Ey Abdülkadir, ben AUah'm!
idi.
Haramlar sana mubah kldm. stediini yap!" Geylânî öyle
(konu)
in ashn kavramayan içindir.
Aksi hâlde bu gibi eyler, iin aslna vâkf olan irfan sahipleri bir
Çünkü
ile!
zuhurundan çok çok üstündür.
tevii (karmakanpk
olmayana göredir.
bir bilgisi
Böylece onlar yemin
bir eydir.
Hazretleri
"Yalan söyledin, sen eytansn." Kendisine onun eytan
der:
olduunu nasl anladn diye sorulunca; Bu lâin (lânetli) bana öyle eytandr. Beni azdrmak istiyor."'''^'
emretmez.
"Allah Teâlâ kötülükle bildim
söyleyince
ki,
o
eytan Cenâb- Hakkk'a diyor ki: lâhî, senin bana verdiin dâllin (sapkn) nâm ku\^eti hakk için; seni arzu edip senin yolunda giden mü'min kullarn üzerinde otururum. Onlara yalan doru, günah
acy
sevap, inkâr ikrar, küfrü îmân,
bu
gösterir
suretle
senin
taat
ve
tatl, zehiri tiryak
(panzehir)
yolundan
ibadetin
ahkoyarm. Ben nasl kapndan tard (kovulmak) olup ve
onlar
dal (yoldan
kovulmu olduysam onlar da senden mahrum ve mahzun eylerim. Hicran ateleri içinde canlarn
sapan) sfatyla
cemâlinden
yakarm,
ilâhî!
îman ve ederim. taat
ben onlara
ibâdetlerine
Ve
ve ehvetieri cihetinden görünür,
ömür
tulü (u^un)
senin
mekrinden
(hile)
emin
cihetinden onlara tafsilâtta bulunur;
ve ibadetiere daha çok vaktiniz var, elbet bir gün tövbekar
oluruz
dedirtir,
okuduklar ve
tövbe
ve
Abdü'l-kerim
b.
nedametten
onlar
bildikleri ilimleri ziynetlendirir
Bu
bilgilerine güvendiririm.
^^^
nefis
güvendirir,
brahim
ei-Cîlî,
stanbul: Isitsan Yaynlar,
s.
suretle ilim ve
ahkoyarm
(süs,
fazilet
gösteri),
kendi
sahibi kutbu
nsan-? Kâmil, çev. Se^yid Hüseyin Fevzî
207-230.
ve
Paa,
404
ba
cihan zannettirip insan- kâmilden
mahrum brakrm
olmaktan
nefislerinin
bin
ilettiririm. Riya
uyandrr,
arzularn
türlü
çevirtirim ve
sana vâsl
ve bunlar dünya lezzetlerine çeker, ve
isyan
hatalar
ve yalanlarla ilerinde muameleler yaptrr, haram
hak yediririm. Ve kldklar zaman namaz ve verdikleri
iletir,
sadaka ve
ettikleri
muhsin yani
hayrat ve hasenâdarn; beni âbid ve
ihsan edici bilsinler ve
âdil
ve fâdl
(faî<^ktli,
fukaraperver
erdemli)
tansnlar, diye yaptrr, bu suretle amellerini fâsid eder senden
uzaklatrrm. lâhî! Ben onlarn kalblerine iftira telkin ederim. Bu sûrede Ashâb- kirama ve senin sevgililerine suizan (kötü ^^an) ve
eyler
iftiralar
ettirip,
aleyhlerinde
Hasedi
söylettiririm.
bu sûrede benim, Hz. Adem'le
ziynetiendirir; kibir ile süslerim,
aramzdaki maceray onlara da yaptrrm. Tacirin gözüne tamah (açgö'^ülük) olur girerim. hileler
yaptrr
bir
Bu
çoklarn insan- kâmil'e itirazlar
sûrede terazisinde ve verdii sözlerde
çok kimselerin
kar
iflâs
etmelerine sebep olurum. Bir
tazimde kusur
Hakk'n huzurundan uzak
eyletir,
âhirette, kalplerini hasret ateleriyle
cihetlerden
men
onlarn
kalplerini
kaplan nâdân
cehenneme
atar,
perian eylerim.
(haddini
mahrumiyet
eytann en büyük oldu. Ve Hakk'n
sana
için
hamd
edici
ederim daha nice hatr ve hayâle gelmez
Cenâb- Hakk öyle buyurdu: Ben de (aldatma)
Dünya ve
eylerim.
doldurturum. lâhî! kullarna,
bu kadar nimet ve refah verdiin hakk olmaktan, onlar
hallerine
ettirip,
ateleriyle
kabahati; Hz.
ak
üzerine
ve senin ifaline
seni
bilme^ ve
Bunun
gafillerin
cümlesini
yakarm.
Adem'i Hak'tan gayr görmesi
muhabbetini, nefsânî muhabbete kyas
etmesi ve yalnz bende olsun, benim olsun diye istemesi oldu.
Bu
ince bir noktadr.
O
canann âklar ise derler ki, "Keke benim sevdiimi bütün cihan sevse, sözümüz hep kssa-y cânân olsa." Bu sûrede cümle âlem halkn, o canann akna davet ederler. Çünkü onlarn maksatiar yalnz kendileri sevilsin ve sevsin deildir. Onlar: Ben bu
Ken'an
Rifâî, Mesnevi
Kitapevi, 1968,
s.
119.
Hahralan,
Kâzm
Büjoikaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
EY insan 405
ak
ile
gelip;
melûf
(ah^mij, huy edinmi§)
varn o canana kavuun,
eytan
kalplerin mihengidir
Köpek
Arslan kimdir? edilmitir.
O
sevkeder,
ama
oldum, hemen
siz de,
cümleniz de
âk olun, derler.
(ölçü);
ezelde aki kimdir? Saîd kimdir?
kimdir? Onlar birbirinden ayrmaya o âlet
aki ve fask olanlar ifal edip ezelde
olanlar ifal
saîd
edip
(aldatp)
dalâlete
dalâlete
kudreti
yoktur.'^'
eytan
diyor
ben
ki:
iyiyi
nasü kötü ederim? Bil
ki
ben yalnz onlar
er ve fesada davet ediciyim ve dalâlete tevik ediciyim, lâkin dalâlet halkedici
ben
Çünkü
yoktur.
deilim,
er ve
anasnn karnnda
sait,
kimse (Ümmül-kitapta)
kurumu
vücûdunu
zalimlerin
olamazlar.
sait
olmutur.
O
ve hayrsz aaçlar gibi olan imansz
kbc
dalâlet
varbklarn ve
deryasnda
ezelde
ey
mübeer olmutur. akî ise Ben bu dünya banda bir bahçvan ile
gücüm yetmez, ancak
sahiplerine ise ki
çünkü
sait saadetiyle
akavetie kara yüzlü gelmitir. gibiyim, ne vakit ki
Onlar
fesâd icadna kaadir deilim,
de kötüye de aynaym, benim elimde dalâletten bir
iyiye
eritmedikçe
iman ve irfan muin ve zahir olurum.
keserim,
onlara
benliklerini (Resûlullah'n)
(Hüdây —
Ben ne yapaym?
Eer
Zülcelâlin)
böyle
ak muhabbeti akn cezbedici
yapabilseydiler,
elbet
onlara da kendi zatiarnda olan holuklarda bir miktar verirlerdi...
Ben
eytan
diyor
ki:
mihengim
(ölçü).
Ezelde
ekya
ve günahkâr takdir olunanlar yoldan çkarr;
iyilere
kalp
(sahte)
akçeye
(para)
Kestiim ya dallar deil, kuru budaklardr. Ben baz hayvann önüne et, bazsmn önüne ot koyarm. Tâ ki hangi cinsten olduu meydana çksn. Eer kemie giderse, bilirim ki, köpek tabiatldr. Ota giderse bilirim ki âhû (ceylân) huyludur. Ben asbnda ot yiyeni et yiyici edemem. Ben, Huda deilim. Ben, rûhânî zevkle gdalanmakta olan insann önünden bu gday çekip nefsânî bir lokma sürsem de, yaradlnda buna meyil yoksa onu zorla
ise yol gösteririm.
^^'^
Ken'an
Rifâî,
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, ^"^
Ken'an
Rifâî,
Ken'an
Rifâî,
s.
s.
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
124.
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968,
Kâzm
122.
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, ^^"^
s.
126.
406
yediremem. Elimde, aldatmak ve yoldan çkarmaktan
ey
bir
yoktur.
aynacm. Eer bir zenci, \Kizünün siyahndan gama düüp aynay krsa bu krlan ayna ona der ki: Günah bende mi? Sen bu suçu, benim yüzümü cilalayan ve pastan
Belki ben, iyiye de kötüye de
si)irana
Ben ancak
sor.
güzeli
gammazm. Hepsi o
güzel,
çirkini
çirkin
göstermek
bu dünya satrancnda yüz onlar, suçu bende deil, sermiimdir; fakat insan yere binlerce kendilerinde arasnlar. Ben ahidim. ahide doru sözünden dolab
yolunda
zindan ve hapis olur Allah'a ibâdet,
onu
kadar. Gerçi
mu?
Hakk'n
âk olmak bu geçici dünya için deildir ki
soyla sopla alâkal bulmakta hakb olasn. Allah sevgisi ancak
anda edindikleri miras olabilir. Peygamberleri anlayanlar, onlardaki ruh üstünlüünü ve onlarn insanlara getirdikleri mânevi deerleri idrâk edenlerdir ki dünyâda yaadklar müddetçe, yüce bir ruhu besleyecek manevî gday alp, ezel meclisinde ruhlarn onunla bir arada olduklar
bir
Ancak
fazilettir.
bu,
peygamberlerin
ebedî âleme yönelme ve hazrlanma idrâkine sahip olurlar. Allah sevgisi, sadece bir gibi,
ibâdet ve cismin de
kart
olsa
namaz klmak, oruç tutmak yaplamazd.
hareketler
sevenlerin yekdierlerine verdikleri hediyeler,
Birbirlerini
sayg deildir.
sevgi ve
düünce
Bu
sadece
sevgi ve alâka, insanlar birbirlerine
maddî hediyeler vermeye de sevkeder. Tpk bunun gibi insan vücûdunu namaza, oruca, hacca, zekâta sevkederek ibâdete ekil çizgileri ilemek de birer gönül hediyesidir. ekil mânâya vardr.
u
demek
vardr. Gösteri
^'*'^
ö'*^
dünyada ekle
ait
ibâdetin de hâlisi ve kalp
dindar görünmek suretiyle maddî, manevî
yaplan hareketier, görünüte ibâdet, vergi ve ekillerinde de olsa ashnda yalanc âhitierden farkszdr.
Sâmiha s.
ki
için,
menfaat avchklar
ba
Ancak bu ahidin de dorucusu ve yalancs
ahittir.
için
Ay\rerdi, Yolcu Nereye Gidiyorsun?, stanbul:
Kubbealü Neriyaü, 1997,
153-154.
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
499-
500. ^'^^
Ken'an
s.
382.
EY INS7\N 407
Nice
vardr
insanlar
Hakikatte
ibâdeti kendilerine
böyle
ibâdederin
Yaptklar
çekinmezler.
beklerler, ibâdet
olacaklarna
ödeyeceine
arkasndan
karlk
Allah'tan
vazifelerini
makbul
nazarnda
Allah
Hakkk'n, bu
ibâdet
Bundan mükâfat görmeyi
bekleyerek yaparlar. ederlerse
ki
Cenâb-
ve
inanrlar.
türlü
günah ilemekten
kldklar namazn geçmi ve
ibâdetin,
olaca zannndadrlar. Böyle hakikatte günahtan fark yoktur. Bu bir gizli günahtr ki ibâdete hile
gelecek günahlarna bedel ibadetin
katanlar tarafndan ilenir.
Sadece
maddî
gafletlerin,
doan
yüzünden
içki
manevî
ve
sarholuktan ehvetlerin
takm sarhou olduunuz deil,
bir
zamanlarda dahi namaz klamazsmz. Bu, kimin huzurunda olduunuzu bilememekten doan en büyük günah olur. Allah'n
huzuruna ancak saf ve gönül dolusu
bir Allah
ak
ile
huzuruna hatta büsbütün vücutsuz, sâde ruhtan ibaret
Onun
çklr.
bir saflk
ve
temizlikle çkabilenlerdir ki hakîkî bir ibâdet hâlindedirler.^'^^
ibâdet yalnz Allah'a ve ihsan yalmz ehline olur.
parçack
ahsî menfaat duygusu ve zevki
bile
Yaptmz
ie
karnca
bir
sevap
olmaktan çkar. Zekât
kayrmayn. size
mal daiürken,
verir,
Servetlerinizi,
ellerini Allah'a
etrafmz
deil de
açanlar
size
alan riya ehline vermeyin. Onlar
sevap yerine günah ileten, saflktan, temizlikten
mahrum
kimselerdir.''' •
Kimi
sabr
insan
kocamlktr. ibâdete
Allah'a
sabr
miskinlerde
bilmez.
tahammülü
ve
olduu
ükür
Bunun sebebi kâhillik, ükretmez, Hakk'n emirlerine ve emrettii
ve
gibi
buna da
yoktur. bir
Kocam
Allah benim ibâdet etmemi isteseydi, bana ibâdet için verir,
yol gösterirdi.
bütün
ruh,
sebep bulur. Der
Eer
ki:
evk
ve arzu
Böyle söyleyerek; ruhunun deil, nefsinin
emirlerine uyar. Allah yolundan deil, dünya yolundan gider. ^^ Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
496-
497 ^5*^
Ken'an
s.
548.
tam
Böyleleri
cebir
bir
içinde,
Tâat yolunda
iradesizlerdir:
ayaklar
itaatsizlik
cebir
gösteren ve kendini ibâdete
yüzünden
kudretsiz ve hasta sanan, miskinlii
bal
zinciriyle
mevhum
bir hastalk
bahanesi içinde nefsine uyan kimse birgün gerçekten hasta olur. ölür,
yaama yorgunluu,
yahut bir
vehimlerinin
bezginlii ve
bkknl
Ya
içinde
mezarna gömülür.
Kendini Allah'n emirleri yolunda hasta sananlarn ve yine
bir Allah
emri olan çalmaktan kaçanlarn, kendilerine verüen kudreti fenaya
kullanmalardr
ki bir
gün onlar gerçekten kudretsiz brakr.
Muhammed'in
Hazreti
"cakadan hastalk, hastaln gerçeini
insan bir mum gibi söndürür"
buyurmas bundandr.
Cebir kelimesinin lûgattaki bir
sarp
mânâs da krk
sarmalayp yerine getirmektir.
kopmu
getirir ve
damara yaptrmak,
yahut
Krlm
çkk kemii
kemii balamak,
cebirdir.
Cebir, slahtr, tamir etmektir.
krmadn,
imdi
imkânlarmn,
ne
çeviklik,
diye
ayan
salamlk nimetlerinden kaçp
ayam
hastaym
cebrin
diye canJ
ölmülük yollarnda kahrsn?
Olacaksan,
ayan
yollad Burak ve
Kendi
koyarsn?
sarglara
sarglaryle balarsn. taat etmez ve ben âcizim,
iken
ayan
sen ibâdet ve tâat yolunda yorulmadn, bu yolda
Mademki
maneviyat
sana
Hakk'n
(H^. Peygamberi miraca çkaran binek) erisin,
bu îman
burana
eylemen
ibâdet yolunda yoran gibi
binip
gönül
ol, ki
âlemlerinde
seyr
hakikat olsun.^^^
Abdullah
bnu
Mes'ud
fr.<^./un
öyle dedii
rivayet
edilmitir:
"Resulûllah bir çizgi çizdi ve bize: 'Bu, Allah'n yoludur.' dedi.
Sonra
sanda
yoUardr.
^51
Ken'an
Bu Rifâî,
solunda bir
takm
çizgiler çizdi
ki;
'Bunlar da
oturmu
kendisine
ve dedi
yollarn her birinde bir eytan
erhli Mesmvî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
147.
EY INS7\N 409
davet eder." ve okudu:
Muhakkak say
eder,
Ijte
benim doru yolum budur, ona tabî
sajini^ (yani amelini^
si-:qn
çeitlidir.
Kimini^ ilim
ve
olun.
amel ile
Cennet'e gider. Kimini^ cehalet ve nefis arzusuyla ^ulmete kojar da
Cehennemce gider. Herkesin
uyduu
bir ciheti vardr.
Nerede olursam^ Allah hepinit^ toplu olarak
Hayr ijlerine
ko§unu^
bir araya getirecektir.
'"
(Bakara, 148) Bil ki insanlarn sa'yinin
çeidi oluu, insanlarn dört tavr
bulunularndan dolaydr. Bu dört tavr âlemini,
(merhale)
(merhale)d2i
hayvanlar
ile
yrtclar âlemini, eytanlar âlemini ve melekler âlemini ifâde
etmek istiyorum. Her âlemin mâhiyeti, insan öteki âlemin iter.
Doumdan hemen
sonra insamn
ilk
âlemi balar
Bu âlem onu yemee, içmee,
âlemidir.
ki
yöne
ha}^anlar
da
ya
helâl
aksi
haram
birlemeye sevkeder. nsan orada sebat eder, îmana ve amele
dönmezse dünya
her istediini de pek girer. Kibir, kin,
ona galebe
sevgisi
tabii elde
edemez, neticede yrtclar âlemine
hased, intikam, mukadderse (kaderde var
vasflanr ve o insann
sîreti
yrtc
hilelerle eriir
kouculuk ve
düürmek
(aalarn a§asn)At
Ama
saadete
tebih, insanlar
ulap
tehlil ile
(la
iyi
gybet
iftira
huylarla
gibi
galebe eder,
(bir kijinin
blis
ile
vasflanr.
kalm
gibi
"Güî^l sö^
<'52
muradna
halk arasna
fitneler
illallah)
ve istifar
esfel-i
safilîn
sapkn olmu
olur.
bu âlem
zikir,
da melekler âlemine dönerse
ilahe
girer.
gyabnda
Orada kalrsa
ve insanlarn en
(tövbe)
ki
âlemidir;
geçinir ve güzel ahlâkl olur ki güzel ahlâk
insanlar oraya hayvanlar, yrtclar, ile
bundan
hâllerini
fena
kemâUdir. Bununla ötekilerden (meleklerden) üstün olur.
ve amel
katil ile
ve sonunda devler ve eytanlar âlemine
Hîle, hud'a (aldatma), yalan, söyleme),
hrs
ise)
Eer
hajrvanlara döner.
da imana ve amele dönmezse mevki
ancak
dünyadan
(üstün gelmek) çalar,
bütün
insann
Çünkü böyle
dev ve eytan âlemlerinden
ilim
yükselmilerdir. Mücadele ederek oraya geçmilerdir."
O 'na çkar,
]Sliyâzî-}d
Msrî,
Neriyaü,
s.
49.
sâlih
amel
O 'nayükselir. " (Fâtr,
irfan Sofra/an, çev.
10)^'''
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
410
Ulu Tann, Mûsaya gi^^ice dedi
Mûsâyolda
Ihlis'i görünce Iblis'ten gi^li bir §ey bir
iblis dedi ki:
Dâima ju
kl
Sende bir
sö-:(ü
ucu kadar
hatrnda
bile
ören!
ki: Iblis'ten gi-:^i bir jey
tut;
örenmek
ni§âne
istedi.
ben ben deme de benim gibi olma!
varlk, benlik olursa kâfirsin; sende kulluk
yoktur!
Yolun sonu muradsv:^ktadr;
Çünkü bu yolda murada
erin jöhreti,
erdin
ni
adnn
çkmasndadr!
kötüye
derhal o anda sende yüzerce varlk, benlik
baj gösterirf'^^
Bir
ku
hüdhüde "blis beni
yolumu
Ona
vuruyor.
hilesinden
aldatiyor
tam huzura erdim mi hemen
gücüm-kuvvetim
gönlüm kabard; perian
bir hâle geldim.
ondan kurtulaym, mânâ arabyla gerçek
u
Hüdhüd
cevab
merak etme; büs senden bUs'in ivesi
"Bu köpek
verdi:
(naî^
fer\^ad
birer-birer senin iblisindir.
yüzlerce
iblis
doar.
u
yaaya
nefis, senin
'^^^
s.
Adamakll
bir
dünya külhan
istee
(ate^
Sendeki
yaptn
yaklan
Mantk
Al-Tayr, çev.
Yaar
istekler,
m içinde
yer)
yok mu?
ülkesine,
Keçeci, Isjrk
makna
""
Ambar Yaynlar,
256.
Ferideddin-i Attar, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, Milli l,s. 11.
önünde oldukça
uzatma da seninle hiç kimsenin ii olmasn!
Ferideddin-i Attar,
1998, "^^•^
el
yapa\am da
ederek kaçar!"
Batan baa eytann mahdr, mülküdür. Onun mülküne pek
Ne
ereyim?" dedi.
senin Iblisliindendir.
edâ),
onun
yetimiyor;
Eitim Bakanl,
1990,
c.
EY insan 411
-62Gerçek bu iken Celâlim hakk için o, içinizden bir çok cibilliyetleri batan çkard. O vakit s2n aklnz yok mu idi? '^Ve lekâd edalle minküm cibillen kesîra, e fe lem tekûn û ta 'klûn "
* Böyle iken o simden bir çok
nesilleri
yoldan çkard.
Ya
o t^aman
düünmüyor
mujdunu^? (Elmalk Hamdi Yaf^r)
eytan
simden pek çok milleti
kandrp
saptrd. Hâla
akl erdiremiyor
muunu^ (Diyanet)
Celâlimiz bizim
nikabmzdr
(örtü),
onu kefetmedikçe
didârmzn (gü^ljü^ nurlarn görmeye lâyk
hiç bir
göz
olmaz, buyruluyor.
Celâlden maksat nedir? Seni cemâle kavuturacak olan nurdur.
Kudret, heybet, kahr ve azamet-i Celâl,
manen
Hakk'n kahr, bütün eriyip,
bekas (kalc
Adamn
Allah'n
tecellî
kibriyâdr,*^^^
ekillerin,
varlklarn ve vücûdun
ve zuhuru yani kendi yüce
varhnn
olma) demektir.''^''
biri bir
ormanda dolarken, birden imekler çakmaya,
yamaya balyor. Can kaygsna düen adam da dehede kendini bir maarann içine atyor ve hava
yamurlar, dolular korku ve
sükûnet bulup, frtnalar, imekler geçinceye kadar bir kaç saat
maarann
''^^
656
Ken'an Ken'an
içinde bekliyor.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s. 9.
111.
412
ortaln
Fakat tam
kaygan
bir cismin
yattn
farkettii srada,
ayaklarnn altnda
de mevcudiyetini farkederek dikkat ediyor ve bir
ylann üstüne basmakta olduunu dehetie görüyor. Adam daha
kendine
etrafna
gelip
düman
kaplanlar, kuzular, geyikler gibi birbirinin ile
dolu
maarann
baknnca,
olduunu görerek korkudan
biraz
arslanlar,
olan hayvanlar
titremeye bahyor.
Halbuki ayn adam, can korkusuyla birkaç saat evvel maaradan içeri
dald
görmedii
zaman kahr ve
gibi,
yek dierinin
Celâl'in
zdd
(bir dieri)
bunlarn
tesiriyle
ve
düman
birini
olan o
hayvanlarn da birbirlerine satamak hatrlarna gelmiyordu.
Çünkü
varlk, ayrlk ve gayrdk ortadan
kalkm,
haline gelmi, vahdet zuhur etmiti. Yani srf
olmu, her
birini,
Allah'n kahr
dümanhk, ancak yaratln
istilâ
etmiti.
hepsi tek can
Hak korkusu
Onun
için
kudret ve azametin
Kahhâr
Eer
Hakk'n
Meselâ,
tecellî eder.
tecellîsi
türlü cüz'üler
Celâl suretinde zuhuru, ilâhî
Hakk'n
demektir,
onun
Celâl'inde
(kahreden) olan kudreti belli olur.*"^^
Allah,
postu
gösterecek yerde
kimsenin
ters
çevirecek
gazabn ve
Celâl'ini
görür ve ona
dalâletini
bile olsa,
yani
merhametini
göstermee
kalkarsa; bir
olursa,
kahrnn
lüzumunu duyarsa o kimse zahirde koyu
bir
kudretini bildirmek
îman ve ibadet halinde
Allah'n kudreti onun o sarslmaz îman
söküp altn üstüne
getirir.
eytan
dibine yollar. Bir anda yüzlerce yüzlerce
zaman
gösterir.^^^
Cenâb- Hakkk'n bütün ve mutlak olan varl da halinde
zddiyet ve
icaplarna avdet (dönmek) edildii
meydana çkar ve dünyamn hükmü kendini
zahir
eytan
yeni
gibi göklere
dan
çkam
kökünden
yerin yedi kat
Adem'in îman perdesini parçalar ve
müslüman olmularn îman ve
temizlik
derecesine ulatrr.''^^
657 <558
659
Ken'an Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
33.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
425.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
579.
EY insan 413
Ftratnzda hidâyet ve rüd
düman benim
(rejit
kar
Celâlime
olma)
olduu
içinizden bir
halde o büyük
çounuzun
cibilletini
eytan
çkard, nice cemâatin ahlâkn bozdu.
bozdu, yoldan
dümana kar teabbüd (ibâdet aklnz yok mu idi? Günün birinde bu
denilen bu aikâr
etmek) ederken
sizin
hâlin
geleceini düünmediniz
eytan
banza
mi?'''''^
insanlar kandrsn, onlar derin ve karanlk kuyulara
ister ki
düürsün. Bunun
için seni
bir tat gibi gösterir.
günaha davet
eder.
Günah
Sen de bu lezzete kanar, rüzgâr
vazgeçilmez
gibi,
günahlara
koarsn.^'^^
Vücut, ruh için bir girip çkar.
eytân
Bu
kafestir.
kafese bir deil, bir sürü kular
Giren kular, nefsâni kuvveder, cismânî hevesler ve
menfaati icâb
inam
Vücûda böylece
girip
kiiye
Çkanlarsa,
endielerdir.
dalkavukluk
edenler,
pohpohlayanlardr.
çkanlarn her
biri bir türlü söyler.
Kimi, senin
asü dostun benim, der. Kimi, hayr sana ancak ben yolda ve yâr
olurum, diye
balayc
seslenir.
Kimi, sen güzelsin, sen cömertsin,
olan sensin diye pohpohlar. Kimisi,
yaratld, bizler ancak senin
Ten
kafesinin
meftunu
(â§k),
bunlara kanar. Kendini bir
Zavall bilmez
kapnda
ey
iki
iyi
ve çok
âlem senin
için
kullarz, diye yaltaklanr.
vurgunu
hatta her
olan,
ey
aklsz ve toy ruh
zanneder.
daha nice böyle eytanlar vardr; eytan
ki içinde
kendi vücûduna daha böyle nice kundaklar koymutur.'''^^
Akl, Allah' bulan zekâ söz edilemez.
Ya da
çkmtr. Çünkü
kudretidir.
akl,
âyet
eytana
^^°
emseddin Yeil,
^^^
Ken'an Ken'an
^^-
tâbi
"aldmz yok
olduumuz zaman akk devreden
Füjûfiâf,
Eer
O'nu bulamyorsa akldan
görünüyorsa bir an devreden
mu
idi?" emriyle
eytana
tâbi
çkardmz bildiriyor.
stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
c. 6, s.
259.
Rifâî,
erh/i Mesnevt-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
568.
Rifâî,
erhli Mesnevi-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
263.
414
yapt
Nefs, eytanla ibirlii
zaman önce akl devreden çkarr,
mantk aldatmas îcâd eder. Ve birçok cibilliyetler bu yoldan batan çkarlmtr. Cibilliyet (yarath§tan olan, huy) karakter demektir. Eer fizik ve matematik dayanaklar salam bir zekâya sahipseniz Allah' akledersiniz. Bu aklnz devreden çkmadkça karakteriniz bozulmaz. onun
yerine
Allah
Âdem'e bu
geçici
bir
Ancak buradaki
}aizden özel olarak abl verdi.
aklszlar batan çkar, aklllar eytandan etkilenmez
incelik,
Mânâ
deildir.
geneldir.
Hatta
akl
özellikle
demek
sahiplerine
hitap
etmektedir.'''
Eyyiit,
akl, ehvetin î^ddtdr. ehveti dokuyan akla
ehvete malup olana vehim
Vehimle mihenge
de
kii,
Kuran 'dr, peygamberlerin dinin
hikmetini
Bu
amel etmemiz, mecbur
Bunun neticesi, yapmaa, nehy
talihli ve
eytan
ikisini de
hemen
hâlidir.
Hz. Ali
anlayandr.
öyle demi: hissesiz her
din, tebli edeni tarafndan, kendileriyle
ksm
tutulan bir
hükümlerle gelmitir.
ya cennet veya cehennemdir. Akl, (yasak) edilenlerden
cennet ve cehennemin
ve
akllar altnnn kalpdr.
olmayan her akl, akl deildir. Akldan
nasibi
din de din deildir."
Ajk
hâlis
vur.
"Dinden
yi
Vehim
akl mihenk olmadkça meydana çkmaî^ Her
Bu mehenk Akll
de...
ahi deme.
srrn tamam
de ile
emr
edilenleri
kaçnmaa ahtrldnda, kuatan
insan olan ki§i bilir ki; î^eki olmak,
bir idrâka
akll geçinmek
ular.
iblis 'tendir.
kulluk da Adem'dendir.
gibi
^kî
olanlar,
denire yü^nler
gibidir.
Koca bir demî^de yü^en
kimsenin kurtulmas nâdirdir. Nihayet batar, boulur; yani aklna güvenip eriat (din hükümleri) gemisine binmey enler, sonunda helak
^^^ 664
<5^5
olurlar.
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn Süresi Yorumu, stanbul: Damla Ya\ane\'i, 1999, s. 83. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eidm Basmevi, 1991, c. 4, beyit. 2301-2304 Ahmed er-Rifâî, El-Burhânü'l-Müeyjed, Bedir Yaynlar, s. 94-95.
EY insan 415
Sen jü:(meyi brak, kendim beenmekten va^eç, kini
rmak
dere,
Hem Bu
deildir; denit<^dir!
de öyle bir deniî^ ki;
deniri öyle
Bu
Yülüün
su
deni^ aslnda kat^â ve kader deni^dirl
snrs^ pek
büyük bir deni^
terketl
ki; yedi
derin;
deni^
snacak yeri yokl
kys,
dibi,
bile bir
saman çöpü gibi kapar,
mahvederi
müminler
ilâhî a§k, seçkin
Ey Hakk yolcusu! olmak,
gemi
gibidir.
Sen; akl, :(ekây sat da
akll olmak;
gemiye binenler;
hayranl satn
birfikiryürütmekten, bir
Hakk 'in güzelliini,
Halbuki hayranlk;
Bu
âfete,
^man da kurtulura ererler.
uramadlar; çou
felâkete pek
bir
için
ali
Çünkü
^nna kaplmaktan
kudretini, san
^ekf
ibarettir!
'atn görmek, jajinp
kalmaktrl
Akl, H^. Mustafa
Nuh 'un
et ve
"Allahm bana
yeter!" de!
îmân etmeyen olu Kenan gibi îman gemisine binmekten kaçnma!
Onun akll
ve
^kî
çkama^!" diye onu
O
huî(urunda kurban
olan nefsi;
"Daa çkar
kurtulursun;
su, oralara
kadar
kandrmt da,
da 'Salam, yüksek bir
dan
üstüne
çkar kurtulurum;
ne diye
Nuh 'un
minnetini çekeyim!" demijti.
Ey Kenan
gibi olan
sapk; nur
kaçar kurtulursun! Allah
bile
gibi olan
ondan
kâmil insann minnetinden nasl râs(i
olmadadr;
onun minnetini
çekmektedir!
Nasl
olur da biî^m
insann çükrünü
Ey
hasedle
insan ne olmutur.
ve
canm^ O 'nun
minnetini
bile o
kâmil
makbul saymtr!
(kskançlk) dolu
bilirsin^
minnetini çekmedi? Allah
olan,
ey
böbürlenip duran kiçi! Sen,
Allah; onun kulluunu, gayretini kabul
etmij,
kâmil
ondan râ^
416
Kejke Ken'an jü^me örenmemij olsayd
Nuh'un
da,
minnetine katlansajd,
gemiye girmeyi düjünseydi!
Ke^ke
o,
küçük çocuklar gibi
bilgisini
olsayd da, onlarn analarnn eteklerine
sarldklar gibi Kenan da babasnn lütuf ve keremine snsayd!
Yahut
ruhla ve gönülle
kitaplardan öretilen örenilen,
da,
"nakli bilgi"
ile
bilgin
velîden vahiy bilgisi
olmu§
ve
onunla gurura
kaplm
ilgili
olmayan
olmasayd
da,
bir
kapsayd!
Böyle bir nur varken sen, eline bir kitap alp onunla mejgul olursan, ilhama
erinmi olan ruhun seni a^rlarl
Zamann
kutbu olan "Kâmil insan"n
varken teyemmüm (susu^ abdest almak) etmek gibi
Hakk yolunda yürürken yap
kâmil insana
ve bir
karp "naklî
söylerine
bilgi"yi,
su
bili
akl, ^ekdy bir tarafa at da, kendini abdal (dervi)
uy;
onun i^ndeyürü! KMrtulu§u ancak bu abdallkla
bulabilirsin!
Babacm;
insanlarn manevî padiah olan Peygamber Efendimizi buyüî^den;
"Cennetliklerin
Akl ve
çou abdal kimilerdir!" diye
^ekâ sana bir kibir
ve
gurur
buyurdu.
verir.
Abdal
ol da, gönlün düz^elsin,
huî^ura ersin!
Abda Ilk
dediim, halka iki kat maskara olan kipnin
ahmakl deildir. Bu
abdallk; 'Trlü"ya karji, yani O'na Allah'a karp hayran olmak, O'na kar§ hayrete
düzmek
H^. Yûsufun
ve
abdallajmaktr!
güt^elliini görünce hayran olan ve
§a§knlktan
ellerini
kesen
Msrl kadnlar bu abdalla dürmülerdi. Akl,
dostun
taraftadr!
akl,
aknda
Çünkü
kurban
et!
Çünkü
bütün akllar dostun bulunduu
ruhlarn da, akllarn da
Hakk 'in aknda kurban
et!
çk yeri Hakk'tr! Bu
sebeple
EY insan 417
A.ktlb olanlar,
akllarn
dünyada kalan
akl ise,
olan
dostun
bulunduu yere,
göndermilerdir!
ötelere
sevgiden haberi olmayan, sevmeyen, sevilmeyen,
hu
ahmak
akldr!
Allah'n büyüklüü san'at,
yaratma gücü
güî^ellii ve
aknlkla akln bandan giderse,
saçnn
o ':(aman,
hayrete düjer de,
ile
her
teli
bir ba§ olur, bir
akl kesilir! Ötelerde, sevgilinin yannda beyin, düjünce î^ahmeti
mânâ
Bu
ovalan, bahçeleri de hep beyinler
fâni dünya ovalarn
iitirsin!
O baa
brakr
ötelerdeki ovalara varrsan,
ak fidannn
girersen,
Ötelerde bulunan
aklfikir üretir!
bitirir,
da,
çekme^
nükteler
hakikat suyuna kanar, boy
atar,
geliirsin!
Hakk'n
an
yolunda,
kmldamaynca
sen de
Bir kimse bu yolda hareket
O
kiileri
O
sokmak
akrebin
bürü ve
ban
brak,
yol
kmldama; tamamyla
bas^ kmldanrsa,
ederse, hiç olur!
akrep; eri
erefi
Onun
yani
göstericin,
müridin
ona uy!
kuyruk
o
olur!
Yani müridsi:^
kmldan akrebin kmldanna ben^er.
gider, geceleri de
görmet^ çirkindir! ii gücü de temiî^
dalamaktr.
e^ onun
içindeki istekler hep budur!
Huyu dâima
insan
sokmaktr!
Bu
sebeple
krnts,
o
bu iin hayrls, onun
bann
uursu^ bedeninden kurtulmu
erimesidir!
Çünkü onun canm
olur.
Delinin elinde bulunan silâh al da, adalet ve
ban
seven insanlar senden râî^
olsunlar!
Delinin elinden silâhn almazsan, hiç
olmaca onun
elini
bala; yoksa, o
silâhl deliden yüzerce ^arar gelirt'^^
^^^
efik Can, Konulanna Neriyat, 1997,
c.
3-4,
s.
göre
açklamal Mesnevi
483-485.
Tercümesi,
stanbul:
Ötüken
418
Kâfirler
cehenneme düünce yanarak
ve akl ona diyecek
mi?
O
Kuzum
ki:
size nezir yani
peygamber gelmedi
can diyecek ki; Evet, bize nezir geldi ve bize yol biz onu tekzib ettik (inkâr etmek) ve ona, biz sana
kâfirlerin
gösterdi, fakat
îmân etmeyiz, dedik ve büyük ehvetin
vehim
figâna (alamak) balayacaklar
ve tutkunu
dilencisi
sahibidirler.
bir dalâlette kaldk.
olduu
Firavun vehim
ehli,
te
nefis ehli
cihetten akl sahibi
Hz. Mûsâ akl
olmayp
ehlidir.'''^'
-63Vaad olunup durduunuz ite o cehennem, '^Hâzihî cehentetnü'1-letî küntüm tûadûn"
* Ijte
vaad edilen cehennemdir. (Elmalk Ijte,
bu
sit^e
Hamdi
Yat^r)
vaat edilen cehennemdir. (Diyanet)
-64(Dünyada) Küfrettiiniz için bugün yaslann ona bakalm. "Islevhe'l-yevme
bimâ küntüm
tekfurun''
* Bugün yaslann ona bakalm inkâr ettiini^ için.
(Blmall Hamdi Ya^r)
Inkânn^ sebebiyle bugün
667
Ken'an
Rifâî, Mesnevi
Kitapevi, 1968,
s.
17.
Hatralar,
oraya gidin! (Diyanet)
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
EY insan 419
Ey
sahte benliine güvenip,
te
Hak ve
hakikate cephe abp eylenenler!
dünyada va'dolunup durduunuz, kitabullahn
enbiyânn
size beyân ettii
o Cehennem
ki
(Kur'ân)
ve
budur. Allah' inkâr,
kitab, enbiyây tekzîb (yalanlama) ederek küfrederdiniz. Binâenaleyh
o küfrünüz sebebiyle bugün ona yaslann bakabm. Gireceksiniz! Buraya girmeniz ancak imtihan âleminde sizden sâdr olan (çkan) fiillerinizin neticesidir/''''^
Cehennem, "derin kuyu" demektir. Dibi derin olduu
almtr. Cehennem Kur'ân'da ahr.
âhiretteki azap diyar
için
bu ad
anlamna
yer
bnü'l-Arabi'ye göre bu isimlendirmenin sebebi cehennemin
görüntüsünün
çirkinliidir.
lâh olduunu
ilân
edeni "Cehennemle cezalandrrz." Yani onu
kendi asbna döndürürüz.
olduunda
O
da uzaklktr. Bir eyin dibi uzak
anlamnda
derin kuyu
cühnâm
hi'ru
denilir.
Böyle bir
iddiada bulunan kimsenin cezas cehennemdir, yani diliyle söyledii
eyden
gerçekte uzaklatrlmasdr.
Bu da en hayrh
cezadr.
Cehennem ad, onun scaldk ve soukluundan cehâme
cehennem
nedeniyle
cehennemin görüntüsü demektir.
Yamur ise
yamurunu ki
diye
çirkindir.
Ayrca
gelir.
çünkü
isimlendirilmitir;
Cehâme
yamurunu
brakm
bulut
Allah'n rahmetidir. Buna göre AUah buluttan
giderdiinde, ona cehâm ismi verilmitir; çünkü rahmet,
yamurdur, ondan ayrlmtr. Allah da rahmetini cehennemden
uzaklatrm, böylece cehennem kötü görünümlü ve duyumlu olmutur. Cehennem diye isimlendirilmesinin baka bir nedeni de dibinin derinliidir. Bir
cühnâm
O
(dipsizi
kimse
ki
kuyu)
dibi
çok derin
ise
ona rukyetü
denilir.^''^
kötülük ileyicidir; elbet kötülük cihetine meyil
yani kötülük dileyicidir. bir
kuyunun
dikendir.
te
Çünkü onun
o kimseler
ki,
ektii
emseddin Yeil,
^•^^
Suad el-Hakîm, Yaynevi, 2005,
Füyü^ât, stanbul: Ibnü'l
s.
130
Arabî
yetiip,
gelimi
dünyada iken diken tohumu
ekmitir, o kimseyi sen gülistanda arama!
^^^
tohum
edici,
Çünkü ona lâzm
Yeil Yaynlar, 1984,
Söf^lüü, çev.
Ekrem
c. 6, s.
olan yer
260.
Demirli, stanbul:
Kabala
420
cehennemdir. Çünkü o ahmak,
dikenliktir,
(arkadaj) oldu
ama ondan
istifâde
buldu ve ona refik
yâri
edemeyip ruhunu takviye etmedi
ve nefsi tarafna yüz döndürdü ve böyle bir saadete bilmedi,
ondan ruhunu, hayatn, necatn
yoluna gidip •
Bunu
cann
bilelim
nail
olmu
(kurtulup) istemedi!
iken
Nefsi
atete brakt.''^^
Cennet, cehennem, küfür ve îmân, günah ve sevap
ki:
cümlesi kuUarn isteine göre
odununu ve ateini kendi
verilir,
eyde erik
ibadet edip, ona hiç bir
gayrsna gönül vermemektir,
herkes cehenneme kendi
te
götürür.
kula lâyk olan Allah'a
(ortak)
komamak
Allah'a lâyk olan da:
ve ondan
bunu yapabilen
kuluna azâb etmemektir. Peygamber Efendimiz buyuruyorlar
H^
"Benim eriatm binmeyen
ise
'Nuh'un gemisi gibidir
gark (boulmak)
ve
verdi.
içindir.
Ey
kurtulur,
"Dünja nedir?" "Bir rujadr. "
diye cevap
olur!"^^
Tekrar sordular "Ahiret nedir?" "Ahirette cennet
ki cennet dünyay satan kimseler
ki:
binen
helak
Resulullah Efendimize sordular:
ona
ki,
içindir,
cehennem
ise
ve
cehennem vardr
dünyay satn alanlar
" buyurdular!'^"
zâlim,
zannetme,
Allah'n
eer
tuzan,
kendinden
cehennemini
Allah isterse, sana bu dünyada iken o
uzak
cehennem
birer birer tattrr; bir ba ars verir ne yapacam arr bam duvarlara vurursun, bir kulak ars verir, armn iddetinden
azaplarn
ve zdrabndan; aman bu cehennem azab
çrpmr
Ama
durursun.
azaplarmn çok küçük bulur,
ama
âhiret
Ken'an
Rifâî,
^'''^
Ken'an
Rifâî,
Ken'an
Rifâî,
Ken'an
Rifâî,
s.
s.
s.
s.
bu azap ölüm
ile
son ise
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
Kâzm
Büjoikaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
6.
270.
157.
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968,
Hem
azaplar; âhiret
olur.^^^
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, ^'''^
bir numûnesidir.
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, ^^2
bu dünyada çektiin bu
Mesnevi Hatrdan,
Kitapevi, 1968,
diye feryâd eder
azab; kâfirlere dâim ve bakidir. Mü'minlerin
azab günahlar miktar
•^^•^
imi
62.
EY insan 421
Firkat-i hicran (aynhk
aas) cehennem ateinden çok daha yakcdr.
Hattâ dünyada iken bir kimsenin gönlüne öyle bir ate düse, bir
eyle elenemez ve
ateinden
ate
bir yerde ferahlanamaz,
bu ateten kurtulmak
içinde yanar, hattâ
te
için intihara bile kalkar.
bu
hâl firkat
bir eserdir.
Hakk'n iine karmayan,
ikilikten
çekinen ve küfürden kurmlan
kimseler firkat (aynhk) hicran ateine dümezler.''^'^
Gazap atei cehennem ateinden
canm
kimsenin cisim ve
cehennemin
kvlcmdr
bir
ki
gazap sahibi
yakarak onun derinliklerine
derinliklerinde,
cehennem ateinde dâim
ular ve ite
klar,
Sübhân'n
(her ^ey ve herkesten tenî^h edilen
Allah) hidâyeti (doru yol)
yardmm
alamayan, nefsin ehveti ve
tabiat zevkinin esiri olan
bu kimseler öyle karanlk ve derin
Rabbin
inayeti
(lütuf, iyilik),
kuyuya düerler
o sonsuz ve
ki,
dibi
gibi kimseler
o kuyu dibinin sonu yokmr.
görünmeyen kuyu onun günahlarmn
dünyada iken
ve dünyaya ar muhabbet
ehvet
türlü türlü
nefislerini
ile
ba
bir
in garibi odur ki, eseridir.
lezzetierine
Bu
günahlar
edirip, isyanda
azp o
kuyu bu sûrede kendilerine hazrland ve cehennem de onlara gayya kuyusu (cehennemdeki kuyu,
yanardalarn ate püsküren ve
helâli
lâvlar
yer) oldu.
aktan
kimselerin günahlar ve isyanlar, günah derin derin
düünerek
Bu
gayya kuyusu
nehirleri gibidir.
ilemek
Ve o
için ince ince,
o kuyunun ateinin
sarf ettikleri zamanlar da
iddeti ve sonsuz derinlii oldu.
Ama
hilim
kiilerde yerine
(yumuaklk) suyu
hm (k^nlk,
Hakk'n rahmet
kimselerin cismini yani
öfke)
^'^^
bu
Rifâî,
Ken'an
Rifâî,
s.
ki:
s.
tesiri
Bir kimsenin
ateini
söndüren
kalmadndan onun
Ve bu rahmet
suyu, o
eder.''''^
bu dünya meydamnda
ve bâtnen yalanc dünya süslerine
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
Kâzm
Bü}âikaksoy
(haz.),
stanbul: Inküâp
nklâp
103.
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968,
(öfke)
vücûdunu cennet bahçesi
Mesnevi Hahralan,
Kitapevi, 1968, •^^^
ve gazabn
tabiat âleminde, zahiren
Ken'an
gâzab
(merhamet) suyu dolar.
Cehennem atei o eydir yani
ile
68.
422
ar
ve dünya zevklerine ve cismânî lezzetlere olan
meylinden
ibarettir.'''
•
Dokuz says bu üç
harfin
"Kün"ün üç
harfinin hakikati içinde
zuhur edince, saylabilenler arasnda, bunlardan dokuz felek zuhur
Bu dokuz
etmitir.
yldzlarnn
Ayn
felein tümünün hareketieriyle ve
de dünya ve dünyadakiler var olmulardr.
seyriyle
bu dünya ve dünyadakiler onlarn
ekilde,
Bu dokuz
tahrip olacaklardr.
felek
meydana
Cennette
esnasnda.
hareketi
felekten sonra gelir, içindekilerle birlikte
Ayrca, Kyamet; mezardan kalk, (dalmak),
maher
olmutur. Bu en yüksek
bulunan
eylerin
hepsi
bu
felek en
yüksek
felein hareketiyle de,
gelir, ikinci
hareketieriyle
arasndan en yüksek felein
hareketiyle, içindekilerle birlikte cennet var
felein
onlarn
ki
Cehennem
dirili;
har
var olmutur.
neir
(toplanma)
(kyamet günü)
meydannda toplanma ve dalma
nedenlerden
ötürü,
meydana gelmitir.
Bu
zikrettiimiz
nimetlerle azaplar, azaplar da nimetierle
bu zikrettiimiz nedenlerden
Cehennem dünyaya
bütünüyle azaptr.
ise
intikal
ötürü,
eden
(geçen)
âhiret
ile
Cehennem
karmtr,
yani
karm
vaziyettedir.
Yine
Cennet bütünüyle
karm
nimettir,
bu dünyadan öte
varlklar için son bulacaktr, çünkü âhiret
hayat dünya hayatnda olduu
dünya
Bu
dünya
gibi
karm
kabul etmez.
te,
hayat arasndaki en önemli fark budur. Ancak
hayat, yani Cehennemlik olanlarn hayat, lâhi
onlarda son bulunca,
snr
ve süre de Allah'n
Gazap
gazabm geçen
AUah'n rahmetine ulanca. Rahmet hükmü onlar için yeniden dönecektir; sureti yine aym suret olarak kalacaktr, deimeyecektir.
Eer o
rahmetin sureti
deimi
olsayd, onlar azaba dûçâr olurlard.
Böylece, Allah'n izniyle ve tevliyesiyle (yardmyla), onlar üzerinde
önce, en yüksek felei izleyen ikinci felein hareketi, onlarda zuhur
eden azap nedeniyle, azab kabul eden her mahalde onlar aleyhinde
hüküm
^"^^
verir.
Ken'an
Biz burada "azab kabul eden her mahalde" dedik;
Rifâî, Mesnevi
Kitapevi, 1968,
s.
33.
Hatralar,
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
EY insan 423
bunun nedeni cehennemde azab kabul etmeyen
kimselerin (örnein
bulunmu olmasdr.
cehennemin bekçileri gibi)
Cehennem müddetini doldurunca, ki bu müddet 45.000 senedir, cehennem bu müddet zarfnda cehennemliklere gerçek bir azap öyle
olur,
cehennem
ki:
Rahman onlarn
onlar bütün hislerini etmektedir:
12)
Ayn
bu uyku
üzerine bir uyku gönderir;
Bu hususu
yitirirler.
muhakkak
"^u
Cehennem srf onun
A'ld
cehennemde devaml ve
önce
azaba çarptrhr ve bu azap 23.000 sene devam eder.
kesintisiz bir
Sonra,
ehli
içindir.
kim Kûbbine günahkâr
ki,
O
içinde
Teâlâ öyle beyân
7\llah
kimse orada ne ölür ne
olarak varrsa,
(Td-Hd
dirilir"
ekilde cehenneme gidecek olan cehennem
hakknda Hz. Peygamber
74, ehli
de öyle buyurmaktadr: ''Onlar orada
(a.s.)
bu hadis, onlarn bütün hislerini yitirdikleri durumlarn anlatmak istiyor. Bu durum, korkunun
ne ölürler ne de dirilirleri
vakitierdeki
iddetinden ve azap
ar
ikence
ve
Cehennem
ehli
baka
kuvvetinden dolay baylan bu dünyada
gören
insanlarn
baygnlk
uyanrlar.
acy
1 1
duysunlar
derileri
diye
tadarlar.
baygnlk
rahmetinin
bir
garbn
(Araf, 156)
Allah'n rahmeti onlar
bakmndan
için,
Tpk
hâllerinden
baka
çok
bir
derilerle
elemli,
çok ac
insann durumu geçtiinden"
bir lezzet,
yorulup da uyuyan ve
ve
gibi.
te
bu durum
"Rahmetinin
her
^eyi
dolay böyledir. Dolaysyla o esnada, Allah'n "El- Vâsi'", yani "Rahmet ve
her eyi kuatan..." (Mü'min,
isminden türemi
Bu
hâle geldikçe, yeniden
derilerini
vaziyette 7.000 sene o
ve rahatlk ihsan eder.
kapladndan" ilim
acy duymaz onlarn
geçirilirler.
Sonra tekrar 3.000 yl boyunca baygnlk
dinlenmi olarak uyanan "Allah'n
baygnhk hâHne
Sonunda uyanrlar. Bu kez AJlah onlara
hâlinde kahrlar.
nee
piip
Allah
Bu
deitirir." (Nisa, 56)
sevinç,
ve o vaziyette 15.000
.000 sene kalrlar. Sonra tekrar o
"Onlarn
veren azab
benzemektedir.
hâllerinden uyanrlar ve "Allah onlarn
derilerle deitirir." (Nisa, 56)
sene azap görürler. Sonra tekrar hâlde onlar
durumuna
böylece bu uyku halinde 19.000 sene kalrlar.
Sonra, onlar bu derilerini
acnn
hüküm,
bir karar
7)
anlamna gelen
O zaman o Artk bu durum
olmaktadr.
varhklar artik bir ac, bir elem, bir azap duymazlar.
424
onlar için böyle
devam
eder; onlar da
bu durumdan,
holanrlar ve "Biz unutulduk, öyleyse
gibi
korkmumuz
hatrlanmasndan Oysaki
'Oraya
Allah
(Mü'minûn, 108) demiti."
için
derler.
durumunun
bizlerin
baka
aaya!
inin,
ey
bir
Artk orada
istemiyoruz.
konumayn!'
Bana
ve
ganimet
bir
seslerini
çkarmazlar,
sükût ederler. Tekrar kendilerine yeniden azabn gelmesi korkusu
dnda,
onlar üzerinde bir korku kalmaz.
Onlar üzerinde ebedî olarak devam edecek olan azap, bu kadaryla korkudur.
Bu
azap, ruhî bir azaptr, hissi deil. Hatta
bunu da unuttuklar
baz
Onlarn mutluluklar,
olur.
vakitlerde
azaptan
hissi
ermi olmalardr. Bu da, Allah'n "her eyi kuatan rahmet sahibi" olmas nedeniyle onlarn kalplerine koyduu
kurtulup rahata bir
eyle
Nitekim
olur.
Teâlâ
Allah
bununla
buyurmaktadr: "Siz nasd unutmusamz. Biz de bugün
te
unutuyoruz." (Ahkâf, 34).
sizi
Aym
ekilde Allah Teâlâ'nn unuttular,
u
sözü de bununla
ediliyorsun."
çünkü "unutma"
Cehennem
ehlinin
'Ayn §ekilde "Cehennem içine terk
(nisyân) terk
etmedir.
ise,
korkusuna
kar
birlikte onlar,
korunurlar.
vâkî
azabn bizzat vâkî olmasdr, çünkü
ehli için, Allah'tan gelen haberler yoluyla hiç bir
Bununla
"Onlar
ilgilidir:
olduu mutluluk pay, azabn
sahip
olmamasdr. Ceza paylar yoktur.
derler.
Allah da onlan unuttu." (Tövbe, 68).
bugün de sen unutuluyorsun." (Tâ-Hâ, 126) yani
cehennem
öyle
bu hakikatten dolay onlar artk
aclar ve elemleri hissetmedikleri zaman "Biz unutulduk!"
Allah'
öyle
olarak
ilgili
teminat
kimi vakitte azabn vuku bulmas
Dolaysyla bazen, o korkudan 10.000
sene korunurlar. Bazen 2.000 sene korunurlar. Bazen de 6.000 sene korunurlar.
çkmazlar.
Ve o
O
kadar zaman geçmedikçe, bu zikredilen miktardan
zamann
kadar
"Rahman" isminden istedii
bak
onlara bir nimet vermek, ihsanda
bulunmak
zaman, onlar o anda kendilerinin içinde bulunduklar
duruma ve bakarlar.
kendileri için geçmesi gerekir, Allah
içinde bulunduklar azaptan
Dolaysyla bu
bazen onlar
için
bak
çklarna, kurtulularna
miktar kadar nimete kavuurlar. Bu
1,000 sene veya 9.000 sene
bazen de 5.000 sene devam eder. Bu süre daha
fazla
devam
eder;
veya daha az
EY insan 425
da
te, cehennem
olabilir.
cehennemdeki durumlar hep bu
ehlinin
ekilde devam eder gider, çünkü onlar arük oranm Firdevs
Cenneti,
gönlünüzde
âlimlerin
uyanan
Onlarn meyvalar, sizin Cahim Cehennemi, Allah'n
sohbetidir.
mânâlardr.
insann içinden kanaati alp, hrs '
sâkinleridir.'^^^
yerletirmesidir.^'^^
Muhammedi nurdur ki; Allah cenneti ve cehennemi ondan yaratmtir. Öyle bir makamdr ki; azap ve nimet tad onda bulunur. Allah, Muhammedi suretleri; "Bedi" (e^i ve benleri olmayan, Sûret-i
mükemmel
bir jeji kadeden),
nurundan
"Kadir" (tükenmedi ^^dret
"Mennân"
yaratt.
(kahreden, î^orlayan) ismi ile de, ho§, gü^el,
ve bu
nâ^k), "Gâfr" (mafiret
tecellî
amnda;
Yüce Hakk sahiplerine
buras
cenneti
mekân
eden, affeden)
saa düen yarsndan
oldu.
Cehennemi de
yani;
baklan
tecellînin
tâbiri ile
yani;
veren)
ve "Kahir"
ismi
ile
tecellî
ona
icâb
tecellî etti iki
ksma,
ksmdr.
ismi tecellîsinin
ayam
yaratt ki buras nimet
düen yarsndan mekân
yaratt
O
(her jejin
ile
ksm
ki;
buras
"Lâtif (yumuak, nâ^k) iyisi)
mahalli orasdr.
ona baklmtr. "Gâfr"
srrn
yaratt
oldu.
cehennemleri yani; atei yaratti
"Kahir" (kahreden ismi
"Cebbar,
cennetieri
srrdr. Bütün kerîmlerin
düen yars
affeden)
sola
dalâlet (sapknlk) ehli olan akilere
Saa düen yars
jetti!"
eden,
Muhammediye o
Sûret-i
"Mennân"
Sola
ihsan
ona bakt ve sonra; "Lâtif (yumujak,
ayrlr gibi bir hâl ald, ikiye bölündü.
ikiye
ki
(çok
sahibi olan) ismi
ksmdr
ki;
(mafiret eden,
saklar.
cehennemin ürerine koyunca cehennem föyle der:
Bundan sonra cehennemde crcr
otu biter " (Hadis)
Allah
'Yetti,
cehennem
azab yaratnca onlar için yaratt azaba dayanacak gücü de ayet bu azaba dayanacak gücü onlar için yaratmasayd onlar
ehli için;
yaratt.
helak
677
olurlar.
olurlard
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Marifet
Yaynclk, 678
Yani yok
1995,
s.
ve
ki
bu takdirde azaptan da
Hikmet, çev.
Mahmut Kank,
221-224.
Ken'an-er Rifâî'nin notlarndan,
Mekûre
Sargut arivi.
stanbul-
z
426
kurtulurlard "Onlann onlarn
derilerini
olanlara azaba
azap
gelir
Ayn ey
derileri
yeniden
yanp, pitikçe; (Nisa,
degi§tiriri^ "
a^h 56)
tadp durmalar
Cehenneme
dayanma ve azab anlama kuvveti
için
aülm
daha sonra
verilir,
ve azap olunurlar.
cennet
ehli için
nimetin müjdesini
Cehennem
de geçerlidir; zîrâ onlar da nimet gelmeden
alrlar.
yaraülm azaba dayanma kuvvesi nihayet olunca yani bir baka azap
ehlinden; onlar için
onlara edilmi olan
azabn ii
gelince kendilerine verilmi olan önceki azablara
onlardan ayrhp gitmez. Zira o; ihsan
dayanma kuvvesi
kendilerine verilen bir
eliyle
dönmez.
hibedir (baij) ve Allah hibesinden
Azab; Cenâb- Hakkk'n "Kahir" (kahreden)
eliyle
gelmitir
ki;
onu
deitirmesi, yerine yenisini getirmesi hakkdr.
Cebbar
(Allah'n,
istediini
yapan
atee basana kadar cehennem kazamrlar.
ekavet
Hak ifadan
bir
ehli
her azapta yeni bir kuvve
oldu
mu arûk ona
(alçak) olur,
boyun eer;
bir kere zahir
(kötülük) gelmez.
"Yetti, yetti!" der.
Bu
hâl
Ate vücûdda
m
cehennem
eder.
Asi
kuatmtr " (A'râf,
1
olan
hükümden
ismidir,
"Rahman"
îcâb ettirdii nimete
ise ait
ibarettir.
zail
(hiddet) geçti."
Allah'n
Rahmetidir.
yaratmür. Gazab
bab
ise
varhn
bir sfat deildir.
adaleti îcâb ettiren bir sfatür.
bir
olandan azap
56)
olarak
sonuna kadar gidemez çünkü Zât'a
verilen
ehli
"Rahmetim gazabm
eyay Zât'ndan Rahmet
"Gazap"
zelil
varlk olmaynca; iin sonunda
bir
aslî
kelâmnn mânâs zuhur ''Rahmetim herzeyi
ate
aça çknca
(tükenmek) olup gider... yani
Allah
olan Allah kademini (ayak)
kimsede
Allah kademini atee basti
gider.
ismi)
Adalet
"Âdil"
ismi
ise iki
i arasnda
Hakk'n sfaümn
Zât ismidir. Gaffar ismi Allah'n rahmetinin
zuhur yerlerinin
ilkidir.
EY insan 427
mafiret
Gâfîr,
eden,
Gaffar,
affeden.
günahlarn
kullarnn
affeden. Gafur, sürekli affeden.
Kahir ismi; cezaya
bunda
ait
zuhur yerlerinin
sfat bulunur. Kahir (kahreden,
iki
ilkidir ki; adaletin ^(orlajan),
Kahhâr (^âdesijk
kahreden, yok edici, batma) sfatlar geldi ama Kahur sfat Bunun mânâs rahmetin gazab geçmi olmasndandr.
Ate
melekleri gidince nimet melekleri
muhal olan yerde crcr
otu
(kerevi-:^
cennette renklerin en güzeli de yeildir.
cehennem cennete
Ve böylece o atee biter. Crcr om yeildir, Yani ate yeüe dönüyor,
brahim'in kssasdr. "Ey ate! brahim'e (Enbiyâ, 69) oldu.
Cebbar
Bu emirden
gelmedi.
gelir.
Bu mânâya en
çevriliyor.
icâbdr,
güzel
serin ve
delil
selâmet ol!"
sonra orada reyhanlar yeerdi, bahçeler
(kuvvet ve kudret sahibi) olan Allah
kademini bastktan
sonra cehennem ehlinin azab rahata çevrildi. Bulunduklar
deimedi, ate Bir
Hz.
mekân
gitti.
ahs, Hakk'n cezbesine
(çekim)
kaplr; mücâhede ve riyâzatla
nefsini tezkiye (temi^ çkarma) yoluna giderse
bu kii
için
cehennem
atei cennet nimetine çevrüir. Nefsânî tabiat yok olur çünkü
ilâhî
nur onu kusurlardan temizler.
Mücâhede
(cehd etme)
ve riyâzâtlar
(nefsi
krma) ve nefse muhalefet
(nefsin isteini vermemek) gibi meakkatli (^^örj iler, cehennem ehlinin kyamet günü urayaca iddet ve azap yerine geçer. "Sizden herkes, cehenneme urayacaktr. Bu durum Rabbin için kesinlemi bir hükümdür." (Meryem, 71) Dünyada iken mücâhede ve riyâzâda
urad
skntlar, âhirette olacak
temizleninceye kadar bu zorluklar
baka devam
Mü'minler maherde (kyamette toplanma
bir azaba
karlktr. Nefis
eder.^'''^
yeri)
derler ki:
"Ey
melekler,
cehennem müterek birjol deil miydi?
Mü'min
de oraya
gördük, ne
^'^'^
urayacakt, kâfir
de.
Fakat
bi^ bu jolda ne
duman
ate§.
Abdü'l-kerîm
b.
bralim
el-Cîlî,
Paa, stanbul: vitsan Yaynlar,
s.
nsan-
Kâmil, çev. Se)yid
159-169.
Hüseyin Fevzî
428
buras
Ijte
cennet, emniyetyurdu. Peki, o
aalk urak nerde?
Melekler derler ki: 'Tdani geçerken filân yerde
gördüümü^
o yemyeil bahçe
vardiya.
Cehennem,
o iddetli at^ab yurdu, ite
orasyd. Fakat si^e balk, bahçelik,
yeillik biryer oldu.
i'/^
bu cehennem huylu, kötü suratl, ate merebli (huy)
nefsi
Çalp çabalayp tertemi^ bir hâle getirdim^ Tann için atei söndürdünüz ûlelenip duran ehvet ateini takva yeillii, hidâyet nuru hâline soktunu^
Hrs ateini^ hilim
(yumuaklk),
Hrs ateini attniî^Madem de
î^ehir,
Madem
o
bilgisi^ik
karanl ilim
oldu;
ate diken gibiydi, gül bahçesine döndü.
ki s!^ kendini^deki bütün ateleri biî^m
için
söndürdünüz^ bu suretle
bal hâline geldi.
ki atee mensup olan
nefsi bir bahçe
yapp
oraya vefa tohumlan
ektini:^
Oradaki ^kir
tebih
ve
bülbülleri, yeillikte,
rmak kysnda güî^l bir tarzda
ötümeye koyuldular.
Tann'ya çarana
Bi^m
icabet ettiniî^ nefis cehennemine su serptini^..
cehennemimi:^ de
Cehennem
"derin
siz^eyeillik,
kuyu"
gül bahçesi, aaçlk haline geldi.
demektir.
Dibi
derin
cehennem bu ad almtr. Cehennem Kur'an'da diyar anlamnda yer
"Cehennemde
680
kâfirler için bir yer
stanbul: MiJU
için
âhiretteki azap
alr.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
olduu
yok mudur?"
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 2, be\dt. 2554-22568.
1991,
EY insan 429
"Onlar cehennem diyarna çarlrlar"
Cehennem insann haj^ânî birisidir.
bnü'l-Arabî
anlamnda
Atein
nefsiyle girdii
onu bazen Cennetin kariü
olarak
ate
kullamr.
yedi
kapsmn
cahim kaps,
isimlerine gelince: Bunlar
Cehennem kaps,
kaps, sakar kaps, lezzah kaps, hutâme kaps,
sair
kaps. Bir de kapal kap vardr
siccin
atein yedi kapsndan
ki,
o da açlmayan
sekizinci
kapdr. Bu perdedir. Cennet kendisini öldürene yasaklanmtr. Bununla eden Cehenneme
natka
de hayvani nefsiyle
için bir yer deildir. Nefs-i
birlikte intihar
Çünkü Cehennem nefs-i natka Cehenneme gözükmü girer.
olsayd hiç kukusuz alevini söndürürdü. Ahirette
menzil vardr: Cennet ve Cehennem. Dünyada da
iki
iki
menzil vardr: Azap ve nimet.
Insamn Cehennemi onun doasdr. Fakat bnü'l-Arabî burada onu bir
form ve benzetme olarak kullanmtr.
üzerindeki
eriat
köprüsünde
Doamz
(Cehennem)
yürüyüümüzü betimlemek
Cehennem, üzerindeki köprüsüyle
âhiretin
için
yapm benzetme olarak
kullanmtr. Üzerinde yürüyüp Cennete ulatrncaya kadar vMlah'n ayaklarm sabit
kld
köprü hidâyet köprüsüdür. Sen onu dünya hayatnda
d
yararh iç ve
amellerinden kendin için
inâ etmisindir. Söz
konusu köprü bu hayatta manen bulunur ve duyusal yoktur.
bir sureti
Böylece o köprü ahirette Cehennemin üzerinde somut
Köprünün bir aya vakfede öteki aya Cennetin kaps üzerindedir. Köprüyü gördüünde onun kendi yaptn bir ey ve eser olduunu anlarsn. Büirsin ki, o dünyada tabiat Cehennemin üzerinde uzatlm bir köprüydü. olarak senin
adna
Insamn kendi
uzatlr.
doasmn Cehenneminden kurmluu
eriatdr.
"
430
olduu gibi bana kul olmayan kimse kendi tabiatimn — Cehennem demektir- kulu ve onun saltanat altnda hor ve zelil Gerçekte
olacakür.''^
"Stma, her mü 'minin cehennemden Nefisle mücâhede
hacdr.
büyük cihaddr, küfür ehli
ile
harb
ise
küçük cihaddr.
Allah atei "Kahhâr" isminden yaratt ve onu "Celâl" isminin
zuhur
yeri
kld. Ayrca ona yedi
tecellî eyledi.
Cehennemin
yedi,
kaps vardr. nsan duyular sekiz adettir. Yani insan idrâki sekiz ksmdr. Bunlar be duyu ile, hayal, vehim Qüphe, tereddüt, jersi^ korku) ve akldr. nsan ne idrak eder ne anlarsa bu be kapdan anlar. Akl bu yedisiyle birlikte olmaz ve bu yedisi cennetin sekiz
akln
ferman
çahp
olmadan
Cehennemin kaps
olurlar.
Akl
olursa ve yedisi de akln emri
kaps
olurlar.
O
ortaya ile
tüm
halde
fermamna
tabiatn
çkp
çahrsa
uyarsa,
da bu yedisine hâkim
sekizi birden cennetin
önce
insanlar
cehennemden
geçeceklerdir. Sonra cennete varacaklardr.
Aptallarn cehennem ve cenneti muhalif ve muvafk, akUlarnki ihtiyaç
ve
terk,
âklarnki
yi ahlâk son derece dar ve
naho
bir
ise
ferah ve
hicap ve keiftir.
ho
bir cennettir.
cehennemdir. lim ve marifet
ahlâk lezzeti damla ve deniz gibidir.
drak
Kötü ahlâk lezzeti
ise
gayet
karsnda
lezzeti gayet
ho
iyi
bir
lezzettir.
Öyleki bedenî ehvetier (ha^ ve cismânî lezzetier idrâk
lezzetine
ulaamaz.
nsan ne kadar bilgili aykr olmamas için
^'^^
68:
olursa, edeb,
hiç bir
ey
Suad El-Hakîm, hnii'l-Arabî Sö^lüü,
hürmet ve söyleyip
çev.
izzete (kudret sahibi)
yapmamas
Ekrem DemirU,
gerekir ve
stanbul: Kabalc
Yaynevi, 2005, s. 130-131. Abdü'l-kerîm b. brahim el-Cîlî, nsan- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzi Paa, stanbul: Kitsan Yaynlar,
s.
169.
EY insan 431
muhafazal olmas lâzmdr. çini muhafaza etmesi kadar •
yakn
muhafazas da o kadar
olursa
gerekir.
nsan ne
fazla olmaldr.''^"'
Cehennemler: Birinci Tecellî:
Bu
Müntakim
kapsn
cehennemin
zulmederden farz
emirleri
mâsiyet
etmek, Allah'n haram
terk
gibi
adabndan kurtulmak
günahlar
için;
kurtarmay
olan ileri
"Günahkârlar ister.
ailesini ve yeryüzündeki ister.
arap içmek,
hükmünde
vermeyi hile
Hayr, hayr!
O
gibi
(suç)
o
günün
Hjini, kardeini,
insanlarn tümünü
alevlenen bir atehtir.
koparp götürür kolu baca. Çarr, srtm
deriyi kavurur,
u^akla^an." (Meâric,
dönüp
sayabiliriz.
oullarm fidye
kucaklayp barndran
fidye verip kendisini
Yakar-kavurur
cürüm
(isyan),
yaratt. Yalan, riya, livâta (homoseksüellik),
mubah görmek kendisini
(intikam aha)
11-18)
Cehennemin bu tabakasnda
bulunanlarn azab zordur fakat bütün iddetine
ramen
en hafif
azab buradadr.
kinci
Tecellî:
Cahîm
Allah buraya "Âdil" ismi
fücurdan
(i^ret,
zulüm, bâtl
(hurafe)
tecellî
ile
eder.
talep,
haksz olarak Allah'n kullarna saldran, yemin eden, mallarn kikinin fena hallerini
Bu cehennemin kaps
aykn dumm) yaratlmtr ki bunlar; taassup, taknlk, azgnlktr. Buras
ahlâka
sefhlik,
alan,
ba
kaldran, yalan yere
kanlarn aktan, söven, gybet eden
gyabnda
söyleme)^
halkn namusuna
dil
(bir
uzatan
kimselerin mahaUidir. nsanlara zulm ettikleri için üzerlerinde kul
hakk
olanlardr.
Üçüncü
Tecellî:
edîd
Bu cehennemin kaps unlardan yaratlmtr: biriktirmek, kin, hased, ehvet,
'^'^^
dünya
Azizüddin Nesefî, Insan- Kâmil, Yaynlar, 1990, s. 130,1 33.
cimrilik
ve mal
sevgisi gibi
çev.Mehmet Kanar, stanbul:
Dergâh
432
Dördüncü
Tecellî: Hâviye
Allah bu cehenneme "Gazab"
kapsn;
nifak, riya,
kimde
huylardan
(öfke)
tecellî
eder.
Burann ki;
anlan
buras o huylara sahib olanlarn
varsa
varsa
münafklarn
meskenidir. "Münafklar cehennemin
Allah
ile
yalanc iddia vb. eylerden yaratmtr
meskenidir. Yani buras
Beinci
ismi
(iki
en alt
jü^lü,
içi
ha^ka
d§
ba^ka)
çukurundadr. " (Nisa, 145)
Tecellî: Sakar
"Müzill"
(î^elil
edici)
ismi
ile
tecellî
eder.
Kaps
kibirdir.
Firavun-merep insanlar yani haksz yere üstün görünüp zulüm yolunu tutanlar zillete düürür. Her kim Allah'n sfadarndan veya isimlerinden birine iddia yollu hak etmedii halde sahip çkarsa
Allah iddia ettii ismin
zdd
kapld.'" (Müddessir, 23)
Sakara sokacam.
Altnc Tecellî:
ile
'"Bu,
ona azab
eder. "Sonra döndü kibre
ile tecellî
eder.
Saîr
ve iddetle yakalayan)
ismi
Bu cehennemin kaps eytanlktan yaratlmtr Tabiat kvlcm ile nefs dumanndan meydana olur,
Onu
'
" (Müddessir, 25-26)
Allah buraya "Zü'1-bat" (^or
fitneler
dedi.
ancak be^er (insan) sözüdür.
gazab meydana
aldatma) ve gerçek inançtan
gelir,
bu
bir atetir.
Bu ateten Mekr (hile ile
gelir.
ehvet çkar.
dönme, cayma hasl
eytanlara at§ taneleriyaptk ve onlara saîr
ki
olur. "B/r de orada
a^b ha^rladk^
(Mülk,
5)
Yedinci Tecellî: Cehennem
"Zû kâbin Elim" ismi ile tecellî eder. Hudut koyanlarn cehennemidir. Dünya hikmet yeridir, âhiret kudret yeridir. Akl hikmet balar ile bahdr. Kef ise kudrete bahdr. Anlatlam ancak kef sahibi olan anlar. Bu tabakamn kaps küfür ve
Allah bu cehenneme
irkten yaratlmtr.
cehennem
o
Cehennem
ehli
tabakaya
olan çukurlardan her birisine ayr ayr girip dalmadkça
ait
olan
günahkârlar
o cehennem tabakasndan çkamazlar.
tabakalarnda
EY insan 433
Cebbâr'n cehenneme kademini basmas herkes
ayr ayr
için
olur.
Hakk'n cehennem ehline eyledii ilerin hepsi iddet mânâs tar. için cehennem tabakalarnn tümünde saltanat vardr. Bu
Mâlik
nedenledir ki cehennemin hazinedar, saklaycs ve koruyucusu
Azap
olmutur.
meydana
melekleri
Cehennem
ehli,
cehennemin
tabakaya naklolunur
Azab
iddetiensin
indirilir.
Hakk'n
ise
iddet
inceliklerinden
sahibinin
gelmilerdir.
azab
ki;
tabakasndan onun gayr
bir alt
çkarlr.
hafiflesin diye üst tabakaya
de üst tabakada bulunan
diye
alt
bir
tabakaya
Yani onlarn azablarmn artmas veya azalmas. Yüce diledii kadardr.
O'nun
takdîr-i ilâhîsine
bahdr.
"içinizden sadece ^Imedenlere çatmakla kalmayacak hir fitneden
korkun f
(Enfâl, 25)
Cehenneme: 'Doydun mu?" ?>0)yani
'Daha var m?" diye
sorulduu ^aman: Hel min meî^d (Kaf,
diye
cevap verecek.
Nefsin de cehennemle tam bir münâsebeti vardr.
doyuramazsn. Verdikçe
Cehennem
ehli için
ister,
için
de
ki
Halbuki bu iten elem
lezzet duyar.
kimselerdi.
bilen
Rubûbiyeti (Rablk,
Onun
olsun!" der, kanmaz.
orada bir lezzet vardr. Nice insanlar vardr
muharebe ve vurumaktan
duyduklarn da
"Daha
Lâkin,
onlarn öze yerleen
onlar bu ie dalmaya dayandrr ve
öreticilik)
lezzet duyarlar.
Cehennem daha vardr
ehlinin ki
bu
ve bu
kanmadan
ehli için bir
zarar görse de
lezzet
baka
hem
lezzet
kamrken
lezzet ahr... ki
lezzet de kendisini aklh, bilgili sanan
sözde kendince bir meselede hatal
çkar...
baka
de azab içerisindedir.
gördüü baka bir çkarmas âmnda meydana
asl cahil olan birinin kendisinden daha cahil
ahs
bir
derisinin yüzüleceini bildii halde yine de
bu kimse ayn anda hem
Cehennem
dnda duyaca
uyuzdan duyulan lezzete benzer. Uyuz olan kimse
uyuzluundan dolay
kanr
lezzetin
434
Nefsinin
(bakanlk,
riyasetine
reislik)
taklr;
aklnn,
fikrinin
hükmünce yürür ve nefsinin hâli ile lezzet bulur. Câhilin durumundan nefret ettii için, kendi zor durumundan lezzet ahr kahr.
"Cehennem
ehli cennet ehline föyle seslenir:
nasib ettii riî^ktan yollayn. kâfirlere
haram kld.
Cehennem Bazlar
'"
ehlinin
^i^e, sudan, veya
Cennettekiler §öyle derler:
'
Allah 'in
Allah
sif^e
ikisini de
(A'râf, 50)
ksm
bir
çektikleri
azabdan lezzet duyarlar.
yalnz azab çeker, lezzet duymaz; çektikleri azabdan çok
ise
nefret ettikleri vâkîdir.
Cehennem
bazlarmn
atlmasna
sebeb
dünya
hayatiarnda çok lüzumsuz yere kullandklar akllardr. Bir
ksmn
azaba iten
ehlinin
Bazlarn
ise cahillikleridir.
Bazlar
sokmutur.
uramlardr.
Bir
yaptklar
da
için
öyle kimseler vardr ki bunlar Allah
eyle halk
Cehennem
ehlinden
ehlinin
pek
fazilet itibar ile geçerler.
malzeme
kullamr, çürük ve hesapsz
yklr^ neticede keder, cennet,
veya fena
seni
mesul
cehennem,
kurmu
bakalarnn
Eer
azaba
Bazlarmn azaba
katnda cennet
Herkes hayat binasnn mimardr. Faraza fena
azaba
eyleri söylemeleri,
iyilik cinsi
yahut onda olmayan kötülükleri anlatmalardr.
çounu
(inanç)
neticesinde
ameller
azaba girmilerdir.
onda olan kabahat,
ise;
da bâtl itikatiar
ksm da vardr ki kendilerinde olmayan
tarafndan övüldükleri
uramasna
azaba
ederler.
iyilik
yaptn bir yapn, yaparsan, yaptn bina sen,
nsanlarn bulduklar;
ferah,
ve fenalk da, hayadan binâsm
iyi
olduklarndandr. Erdiimiz neticenin mesuliyeti
deil, kendimizindir.
vücûdumuz binasn çürük ahlâklar ve kötülükler ile yaparsak, günün birinde kendi kendine çöküverir. Nihayet CenâbHakkk'n huzuruna çkarlp: "Ben sana bu vücûdu emânet vermitim. Onu niçin çürük ve kötü malzeme ile bina ettin?" diye biz
muhakeme
^'^^
edilir
Abdü'l-kerim
b.
ve neticede de
brahim
el-Cîli,
stanbul: Kitsan Yaynlar, ^^^
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
s.
mahkûm
oluruz.
însan- Kâmil, çev.
Se}Td Hüseyin Fevzî Paa,
169-185.
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
426.
EY insan 435 •
'Trierkes jann
gitmeyenler (melek):
buradaki ameliyle ce^âlanacaktr. A.llah'n emirleri yolunda sevkolunacaklardr
cehenneme
Cenâh- Hakkk'm
'Siî^e
tehdit eden resuller gelmedi
de
dünyann yalanc
imdi
orada
ve
emirlerini söyleyen ve
mi? Niçin on lan
dinleyip
ve geçici olan ^evklerine
ne çirkin bir yerdir.
diyeceklerdir. "
^ebâmleri
si^ maher günü
yolunuru dü^eltmedini^
Bu
cehennem, kibirliler için
(Zümer, 71-72)
Allah'n emirlerini memuriarndan dinleyip, Hakk'n raz yolda giderek Allah'a hazinedarlar:
bal
"Hoçgeldini':^
Cennetlere girin ve orada
ile
dalp Allah 'n^ unuttunu^?
cehenneme girini^ ve orada dâim kaln:^ '
cehennem
olan ikinci
ksma
olduu
Cenâb- Hakkk'n
ise
A.llahhn selâm ü^rini^ olsun,
dâim olarak kaln. " (Zümer, 73)
buyurun...
diyecekler.^^*^
insan kendi vücûdunun mimardr. Elemler, kederler, sürurlar, aydnlklar,
ferahlar,
yükseliler, alçallar
Hiç sebepsiz
bir
ey
karanlklar,
hep kendi amellerimizin
bulduumuz
bunlar hep kendi arayp
Mevlâsm da Suret-i
bulur,
Rahman
mutasavver
belâsm
üzere
yaratlm
nefsâni
eylerdir. Binâenaleyh arayan
cehennem atei
Ancak, cehennemi, yani
tayan beer, bu
sfatiardan
cehennemde yanmaklk vardr. Zîrâ ile
yapyorsak, ne buluyorsak
olan insan için
(tasavvur edilmiç) deildir.
ve
aksidir, gölgesidir.
da.''^^
ve hicrâm (ayrlk) hamurunda
yrtmam
Ne
olmaz vesselam.
cehennemler,
cennetier,
nefsâni perdeleri
temizlenmemi
sûret-i
Rahman
mahrum
olarak,
domuz
her ne surette
bu ha}^ânî sfat
isa'nn eçeinden çeker esirgenme^
ile
hayvani hicap
ise, sûret-i
^^'^
^^^
tilki,
Rahmân'dan
yanacaktr.''^^
ama
eçek,
yaratlç
bakmndan
beenir.
^^'^
ona
ise,
kapayp, kendinde galip olan sfata bürülü olduundan,
kurt, srdan, horoz,
gaflet
Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, Sâmiha Ayverdi'nin notlarndan alnmtir.
s.
455.
s.
438.
otu
436
eker ejei ne§elendirseydi önüne Bâye2Îd-i Bistâmî:
kantarla feker dökülürdü.
Eer Cenâb- Hakk beni
cehenneme de koyacak
cennette zevk sürenler gibi burada da
olsa,
Bana lâzm
olurum.
içinde
olan
yârimin
ayn
holuk
surette
olmasdr,
benimle
buyurur.
Ak
mauktan baka bir ey iitmedii ve görmedii için, onun gördüü mihnet (f^ahmet) ve belâ da ayn safadr. Çünkü cânân vermitir. Yârin bolamas da tekdir (aharlama) etmesi de birdir.''^^ Türlü câhilce sözler
Din
hikmet (kâinattaki
ise,
Bizim
ahlâktr.
îmandan uzaklatryorlar.
herkesi dinden
ile
vazifemiz
ve
yaradl§taki herkesi
ise
ilâhî gaye), insaniyet
kabyor?
Neden
¥mI yâ
tk... Peki cennete
kim
gireyim cehenneme?
ibâdiye'l-leî^ne
okumuyorlar
yaklatrmaktr,
Allah'a
uzaklatrmak deil. Herkesi cehenneme tk
ve
m?
(Zümer,
esrafû
'TDe
ki:
Ey
53)
nefislerine
âyetini
karp a§n
bunlar
giden
hiç
kullarm.
Allah'n rahmetinden ümit kesmeyin" (Zümer, 53) Bir kimseye bir eyi
sevdirmek
Yoksa
için
o eyin korkulu olduunu
mi tantmak
güzelliklerini
yaktrma
mu
söylemek lâzmdr?
icab eder? Bir
çok uydurma ve
hikâye ve hükümleri slâmiyete yüklemeye urayorlar
ve bu suretle herkesi dehete salp korkutuyorlar.*"^^
Cenâb- Hakkk "Rahmetim ga^abm örtmütür. " buyuruyor. Çünkü Hakk'n gazab içinde de ayn rahmet vardr. Hiç bir ey yoktur ki onu
ilâhî
rahmet
kaplamam
olsun.
"Küçük Cihattan Büyük Cihâda Avdet (Geri Dönmek) Ettik." Hadîsinin Tefsiri Beyanndadr: Tanr cehennemi,
nefis
ve nefsi cehennem vasfnda
suretinde
yaratmtr. Cehennemin her kaps
^^^
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
^''0
^^1 '^92
stanbul: Milli
Ken'an Ken'an Ken'an
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
nefisteki yedi sfattan biridir.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarü
1991,
c. 6,
be}it. 161-162.
Rifâi, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
552.
Rifâi, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
486.
Rifâi, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
487.
EY insan 437
Bunlar
kibir,
hrs, ehvet, hased (kskançlk), gazap, hasislik
(cimrilik)
ve kin kaplardr.
nsan
bu cehennemden bir parçadr. Parçalar, dâima olurlar. Bizim cehennem tabiatl olarak daha çok cehennemin yolundan zevk almamz da bundandr. nefsi ite
bütünün yolunda
Ksaca cehennem
denilen ve
inam
her türlü insanlktan uzak tutup
gerçekten cehennemlik eden bu âleme biz, kin yolundan, ehvet
kapsndan,
ikbal
(refah)
hrsndan, öhret hastahndan, hased,
gazap, kibir kaplarndan girmekteyiz.
Nefsimizin bir cehennem parças
olduunu
bilir
ve onu cehennem
huylarndan kurtarmaya çalrsak, bunun sonunda selâmet vardr. Aksini yapar, nefsimizi cehennem yolunda
komrursak bundan
kurtulu olmaz.
Hakk'n aya öldürür. Nefis yaym ancak Hakk'n eli çekebilir. Bu yaya konan ok doru oksa hedefine varr. Tanr yaynda sen, ok gibi doru olmaya bak! Eer sen eilmemi ve yanlmam bir oksan, sana kâmil müridin terbiyesi ve himmeti (mânevi yardm) faydah olur. Eer sen doruluk kabul etmez bir oksan mürid seni ne yapsn? Nefis ejderini ancak
malup etmek, gazada dümam yenmekten güçtür. malup etmek, Kaf Da'ndan, ine ile kaya koparmak Nefsi
Nefsi
kadar
müküldür. Nefse galip ve bu zorlu ülkeye hâkim olmak ancak Hakk'n yardmyla ve Hak velîlerinin gösterdikleri yoldan yürümekle mümkündür. Nefsi yenmek kat silâh, uzun mzrak istemez. Nefsi yenmek insan gönlünü üâh ak nuruyla aydnlatmak, bu kla doldurmak sayesinde mümkündür.
Aym mevzuda etmek,
Hz. Ali'nin söyledii: "Nefsin bir tek vasfm terk
Hayber
hakikatte
Kalesi'ni
fethetmekten
müküldür."
sözünü hatrla! Savalarda
düman
saflarm
Hakikî aslan odur
Muharebede kendi
^^^
Ken'an 191.
Rifâî,
ki
darmadan eden
kendi nefsiyle
nefsini
malup
eder;
mühim yapt savamay aslan
onu yok
deildir.
kazamr.
eder.'''^^
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
190-
438 •
Cehennem
Cehennem Ya Rabbi
nedir, bilir misin?
nefstir.
Azaptr. Keder ve gamdr.
beni cehenneme atma... diye duâ edeceine, cehennemi,
benim içimden söküp •
Tann kudretim Tann
bilip
nereyi isterse
at,
diye duâ eyle!
tanyan, cennetle cehennem nerde ki diye sorma^
orasn cehennem yapar. Gökyü^nün yücelerini ku§a ökse
ve tutmak haline getirir.
Diklerine bir
an verir ki bu an cehennem,
Diklerinin dibinden §eker
u
bitirir...
hâlde dilerinle suçsu-:^an
bu
srma,
ejderha dersin.
suretle
kaderin
hükmünü
çekinemeyecegin,
anlar, bilirsin.
kurtulamayacan
silleyi
dü§ün.
Tann
Nil'i Kptîlere
(Msr
halk) kan haline
getirdi.
IsrailouHarn da
belâdan korudu.
•
nsan
nefsini
sol
yollara
çekmek,
hevesindeki ate, ehvet ateidir. derin
balbn, aldamn
Dünya
ateidir.
seni
ve
yakmak
kar du^olan günaha kar insan
heveslerine
Her çeit
nefsinde uyanan hevesin, geçici arzunun
Çünkü
sürüklemek
ad
olan ehvetten sakn...
yaratan inkârdan balayarak, bakalarmn
hakkm
almak, mevki ve servete sarlmak, ksaca bütün maddelere ve
maddî menfaate
ayn ehvetin
ehvet ve
kar doymak
bilmez bir açlk hissiyle yanmak hep
türlü tezahürleridir.
ihtiras
ateinde cehennemin tabiat hâkimdir. Böyle atee
suyun faydas olmaz. Aksine su dedikçe iddeti su
'^''•*
^^5
ile
artar.
Böyle ateleri
deil nurla söndürmelidir. Zira nârn, yani atein de nuru
Sâmiha A^^verdi, Dik Gelen Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
2816.
stanbul: Milb'
Taf, stanbul:
Kubbealt Neriyaü, 1999,
s.
129.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl Eitim Basme\d, 1991, c. 4, bevnt. 2811-2812, 2814Mesnevi, çev.
EY insan 439
vardr ama, ve
tecellisine
En büyük
ayna
olmu
insan için artk ate korkusu yoktur.*^^^
en büyük cehennem Allah'tan
azab,
müridlere
ta'n (ayplama)
AUah bu azab
ve tenî
te
bakma) edenlere
(çirkin nallarla
benler, adetâ
uyuyan kikinin gördüü
hayallerdir.
Uyuyan
hayaller hakikattir ve sürüp gidecek.
Fakat ansif^n
ecel
sabah geldi mi ^an
Yerini, yurdunu görünce gamlanp
Uykuda gördüün
Bu
gaflettir.
verir.^''^
Dünya da buna sanr ki bu
eytani nâr söndürür. Ruhu, Allah'n nuruna
ilâhi nur,
kötü
iyi ve
ve hile
karanlndan
tasalandna gülmeye
jeyler birer birer
kurtulur.
bajlar.
maher gününde ^hûr eder.
âlem uykusunda neleryaptysan uyannca hepsini apaçk görürsün de
A.nlarsn ki rüyada bu kötü
yaptn ama
i§leri
onlar gelip geçmedi; hepsinin bir
tabiri var!
Ey Yûsuflann hasredilirsin.
senin.
derisini
Huy lann
yrtan,
birer birer
içecekler.
Bu
suretle
kyamette her kötü
içe,
seni jajirtt
adaletimi^
Hani akl gibi...
^^"^
^'^^
ama
hamlkla
onlar ahirette
dçanya ayak
tam lâyk olan
Apaçk göremedikleri pâdiçah,
^""^
kurt olur da
uî^uvlanm paralar
Öldüm, kurtulurum artk deme ha!
Onlarn alnlklar
•
bu derin uykudan uyannca kurt olarak
basar,
arabn
kendini gösterir de
bir cet(â verir.
dâima gi^i olarak
sen onu göremezsin
hasret
de
ama
onlarla beraberdir.
^^^
o seninle beraberdir.
Ken'an Rifâî, erhli Mesneri-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000, s. 545. Ken'an Rifâî, Sohbetler, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 543. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.),
stanbul: Millî
3663, 3675-3678
Eitim Basmevi,
1991,
c.
4, beyit.
3654-3659, 3662,
440
Tann'mn
âhirette
kendilerini
büyük görenlerin
dünyada
cehennemi, ister
^ndam yaratmaktan maksad
isteme^ Tann'ya kulluk etmeleridir.
A.lçaklar cefâya, derde düktüler mi arnrlar, temizlenirler. ]/efa gördüler mi de cefakâr olurlar.
u
hâlde onlarn ibâdet edecekleri mescit cehennemdir, yabana
kuun ayan balyan tu^ktr. Zindan da hrsif^n, alçak kiinin ibâdetyeridir. Orada dâima
Hakk '
anar
durur.
Madem
ki insann yaratlmasndan maksat
Tanrya
ibâdet etmesidir, §u
halde ibâdetten ba§ çeken, ibâdeteyanamayan kiinin ibâdetyeri cehennemdir.
her iiyapabilir, fakatyaratlmasndaki maksat
nsan Kerem
sahibine
uradkça
ikramda bulundun
ükreder.
Alça
mu
ibâdettir.
bu ikram, ona ibâdet yeridir, ikrama
da aalattn, alçaa da kötülük
ettin
mi onu
ibâdete sevk edersin.
Vur
alçaklarn
ihsanna
(iyilik)
bana
ba
ki yere
ma^har oldukça
Hülâsa Tann iki
mescit
koysunlar.
Ver kerem
sahiplerine
ki
ükretsinler.
yaratmtr. Cehennem onlarn
mescidi,
cennet
bunlarn!
Mûsâ,
o
iç
ans
kavim,
yaptrd. Çünkü onlar
balarn
cebbar,
ba
esin diye Kudüs'te alçack bir
kap
dik kiilerdi. Onlara hu küçücük, bu
alçaak kap, niyat^ kapsdr, cehennemdir.
Ate, Tann kahrdr. Bil ki
ey
ak fnd,
dostun aktr.
Cann
iç
haline getirmek ister de derini
yrtar, döker.
<^99
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
2997
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991, c. 3, beyit. 2983-2987, 2993-
EY insan 441
Sevgilisi deri olan kijinin derisini
Mânân,
insann sim,
u
ate§ten üstündür.
üstün
bürünmü
bir
Bu
mânânn faikla olmasna bak sen,
deri
üstüne
deriye
deridir.
Tann kahn
olabilir,
olur
mu?
ki Mâlik gibi
bürünüyor,
derilere
kibrin derisiniyrtar, yü^r.
kibirlenme, derinin bir neticesidir. Kibirin mevkii,
deriden
ancak odun
kurda dönüyorsun.
Ateinyiyecei ancak
Bu
Halbuki
olasn.
ate§e
Hiç cehennemin Mâlik 'i atepe helak
hâlde sen bedenini çoaltma,
atejten
degipirir durur.
Fakat kabuklarn,
ate§e hâkimdir.
için,
Tann, her an
mal,
o sevgiliden,
o
meydana gelir.
kibirlenme nedir? içten haberdâr olmamak, içi görmek, bütün bedeni hor
hakir etmek,
Kâfirler,
âk olmaktr. Fakat
gömerini iin
içine
içi görmeyen, deriyle
atmadlar da o yünden
günü
"Tatarlar da olacak!"
söylüyorlar;
kyamete inanyorlar
diyorlar,
kendilerini
dedi.
eder.
deriyi iç sandlar.
Bu yolda klavu^ iblis'tir. Çünkü mevki tutmana (Biri):
kanâat
ilk avlanan odur.
ve: "Elbette bir sorgu sual
buyurdu
(Mevlânâ)
ki:
Müslümanlarla bir göstermek
"Yalan
istiyorlar.
demek istiyorlar. Deveye 'Nereden geliyorsun?' diye sormular, 'Hamamdan geliyorum.' karln vermi. 'Ökçenden beUi!' demiler. Bunun için eer onlar kyamet gününe inanyorlarsa bunun delili hani? Bu günahlar, bu 'Yani, biz de biliyoruz ve inanyoruz.'
zulümler ve
kötülükler,
birikmi
üstüste
karlar
gibi,
kat
kat
ylmtr.
Günein karlar ve buzlar erittii gibi, günahlar brakp Hakk'a dönme (inâbet) ve pimanlk duyma günei, Tanr'nn korkusu ortaya çkp o dünyamn ahvâli gerçekletii zaman, bu isyan karlarnn hepsi
erir.
Eer
ekilde bulunurken: 'Ben günei gördüm,
700
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
1941, 1943, 1949-1950
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
bir kar veya buz,
Temmuz
bu
günei üzerime
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
5, be>'it.
1933-1934, 1936-
442
klarn
ve hâlâ kar, buz halinde olursa akll bir insan
sald.' der
buna inanr
m? Temmuz
braksn! Bu imkânsz
günei parksn da kar ve buzu yerinde
bir eydir.
kötü cüzlerin cezas kyamette
onun
bir
te
iyi
ve
de biz
her lâhza görmekteyiz.
an,
inam sevindirmi bu da bakasm üzmü
insann )airei ferahlasa bu onun,
olmasmn karldr. Bunun
ulu Tanr,
verilecektir, diye va'detse
bu dünyada, her
örneklerini
Meselâ
Her ne kadar
gibi üzülürse
bir
dünyamn armaanlar, ceza gününün eylerle çounu örnekleridir. Maksat, insanlarn bu pek az anlamalardr. Meselâ bir buday ambarnn ne ve nasl olduunu olmasndandr.
göstermek
için,
bunlar o
kadar büyük ve azametli
gece
eli
buday alp göstermeleri gibi... O olmasna ramen Mustafa (s.a.s./nn bir Abbas'n elinin arsndan ileri geliyor.'
oradan bir a\aç
ard. Ona:
'Bu
Çünkü Mustafa Abbas' esir alm ve bütün esirlerle beraber onun elini de balamt. Tanr'mn emri ile böyle olduu halde, yine de Muhammed bunun cezâsm çekti. Sende meydana gelen bu darlk, üzüntü ve hastabklarn hepsi, imdi aklnda kalmamsa da, yaptn kötülüklerin ve ilemi olduun
diye vahiy geldi.
günahlarn
tesirindendir.
bulunduundan
veya
Çok
fena
bilgisizliinden
bilmiyorsun, yahut da dinsiz bir göstermitir.
iler
fakat
yaptin;
bunun
kötü
ya
bo
olduunu
arkada sana bunu önemsiz
gibi
olduunun farknda
bile
Hatta sen bunun günah
imdi bunlarn karlnda bak bakahm, ne kadar skntn var, ne kadar ferahhk duyacaksn? Sknt, mudaka bir günâhn cezas, ferahlk ise ibâdetin karldr. Bunun için Mustafa (s.a.s.) parmamdaki yüzüü çevirdiinde: 'Seni bo yere vakit geçirmek deilsin.
ve
oynamak
yarattm^
için
yaratmadk!'
m sandm^ âyetinde
Tanr'ya ibâdet etmek ve
diye
azarlanmt.
bu\arulduu
gibi,
doru i ilemekle
Si-:^
bo^
yere
sen de gücünü
mi, yoksa günaha
girmekle mi? geçirdiini kyasla."
701
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, ¥îhi Mâ stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1990,
Fîh, s.
çev.
102-104
Meliha Ülker Anbarcolu,
EY insan 443
-65Bugün azlarn mühürleriz de
bize
elleri söyler,
ayaklar ahidlik eder. Neler kesbettiklerini (kazanmak, elde etmek). ^'Elyevme nahümü alâ efvâhihim ve tükellimünâ eydihim ve tehedü ercülühüm bi mâ kânû yeksihûn''
* ^u gün
onlann
biîi
söyler,
allarn mühürleri^ de
ayaklan da ahitlik
ka^ndklann bi^e (Elmall Hamdi Ya^r)
eder.
neler
O gün onlann ag^ann mühürleri^ yaptklanm hi^ elleri anlatr, da ahitlik
Cenâb- Hakk: "O günde
te
biî^
ayaklan
(Diyanet)
eder.
onlann
elleri
a^ann
bu hakikate kar bigâne (kayts^
mühürleri^ " buyuruyor.
iljgisi^
yabanc) ve idraksiz
maher gününü beklemeden gözleri kör olmu, azlar mühürlenmi kimselerdir ki Hakk'n rzasn göremezler, azlarna gem vurulmutur, mânâ ekerini yiyemezler. Eek ekerden anlar m? Önüne bin kantar da koysan dönüp bakmaz bile. Fakat bir zümre,
parça saman verecek olsan, itiha
te
sarlr.
ile
o kimseler de mânâ ekerini yiyemez, fakat dedikodu ve
mâlâyânî
{bo§ ijler) için
hemen azlarn
açar ve itiha
ile
dinleyip
söylemeye balarlar.^°^
O
azamet-i Sübhânî'nin (Allah'n her türlü noksandan müne'^^h olan
ismi)
karsnda
i'tizâr
Biz sana irk (ortak) tekzip
(yalanlama)
azlarm
Ken'an
komadk,
etmedik."
senin kitabm, peygamberlerini
diye
mühürleriz, yalan ekilde
sustururuz
^02
ederek (inkârdan selâmet umarak): "Ya Rabbi!
da irtikâb
Rifâî, Sohbetler,
(kötü
bir //
yalvarmaya
balarlar.
konumay men imleme)
ettikleri
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
Bugün
ederiz.
Az
fenalklar ve
426-427.
444 2ulümleri, o kötü kazançlarm
ehâdet
Ey
söylemeye balar ve ayaklar
eder.
tâlib!
te
Cenâb- Hakk
konuturur, cayr cayr gayrya
söylettirir.
konuturduu
Hak
ile git,
varba
Onun
için perde-i gaflet
nerede oturursan
a'zâ-i cevârihi
(günahlar, isyanlar)
açlmadan Hak'tan
Her an Hak
Hak
ile
de
ile ol,
En
otur.
nereye
güvendiin,
O olsun.
u vücûdun
azlarn
bütün
ka^nç) olunan meâsimi
varln tanyamyorum,
Allah'n
gibi
etme. Neticesi hüsran olur.
en kuvvetli dostun
onlarn
dili
irtikâb (kötü
iltifat
gidersen
O
elleri
diyorsun. Neyi
tanyamyorsun?
ahit deil mi? Cenâb- Hakk:
mühürleriz,
elleri
O
günde biz
hakknda ehâdet
ayaklar onlar
eder, buyuruyor.
Hak 'tan ajân
bir nesnejok
Göî^ü^ere pinhân imi§
O
varlk her zerrede, her eyde apaçk görünmektedir. Lâkin o
kimseler gözleri kör
Tann: "Ben
dija
olduundan bu
bakmam,
içe
A.:^nla hamdediyorsun ama eytanlktr, ya efsun
bakarm. için
hakikati göremezler.
" dedi.
bunu reddetmede.
Dilindeki
hamd ya
(sihir).
Senin perian hâlin, yalanna ahadet etmede.
Nerde methettiin emrin §ükür §erefsit(^
ve
hamd
nianeleri (ibaret)? Onlarn,
banda ayanda görünmesi gerekirdi.
Dilin padiah medhetmekte
''03
emseddin Yeil,
704
Ken'an
amayedi â-:^n da ikâyet edip durmakta.
Yüyû^ât, stanbul:
Rifâî, Sohbetler,
Yeil Yaynlar, 1984,
c. 6, s.
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
260.
330-331.
ju
EY insan 445
A ek§i suratl, temi^ik nianesi nerde? Senden eri lâflarn kokusu gelmekte, sus, iyi
Tann
ipn jütülerce alâmeti görünür. tarlasna temi^ tohumlar ekilsin de sonra mahsul vermesin...
imkân
yokl Hamdediyorsun ama hani hamd
Bu
edenlerin nianesi?
nianeler ne içinde var;
ne dijinda!
A^rifn Tann'ja hamdetmesi dorudur çünkü o hamdin ahidi
Srtndaki takva atlasyla ülfet
Halbuki
eldir,
ayaktr.
(Allah'tan korkup dince yasaklanan peylerden
(yaknlk) nuru hamdetmesinin
senin nefesinden kötü
smn
kaçnma)
nijânesidir.
kokusu
gelmede.
Uy
lâfa^n, derdin
bapndan,yüünden parlayp görünmede.
Alem meydannda kokudan pek hay huy
var.
Öyle ataklk edip
kalklma!
etmeye
Miskten bahsetme.
anlayan maharet sahipleri
Aandan soan kokusu gelmede, srrn aça vurmada!
Görenlerin ortasnda hileye kalklma.
Mihenk
(ölçü,
ayar) ortadayken lâfa
girijme ey kalp!
Utan;
geveî^elik
etme!
Can
çekijme..
Cismi gökten, srlarn anlayan
nice
705
casus var.
Maher günü
Hile,
ayak
El ben
705
her gi^i §ey meydana çkar.
dile gelir,
böyle
çaldm
kendiliinden insan re^l
Tann huturunda onun kötülüüne der,
dudak ben
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
Her suç,
stanbul: Millî
föyle
sordum
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
çehâdet eder.
der.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
4, beyit.
1738, 1737, 1743,
1745, 1746, 1756, 1759, 1763, 1764, 1766, 1773, 1775, 1782, 1793
446
Ayak, ben ehvete koftum,
^nâ
ferç (dirilik organ) ben
ettim diye
tanklk
venr.
Gö\ der ki: Ben harama baktm. Kulak Derken
u
söyleri,
a§ayalan
baltan
olur,
der ki:
Ben kötü sö\ i/ittim.
âf^âsyalann meydana çkarr.
hâlde öyle hareket et ki o hareketin,
dilsi:^
dudaks^ tankln, ahadet
ederim demenin ta kendisi olsun.
Bütün
beden, her u:(uvfaydada ^(ararda
Eer bir kimsenin da
kalbinde
huu yani
Meselâ rüzgâr göz
olur.
ahadet ederim
desin ey oulf^^
Allah korkusu varsa azasnda
onun mevcudiyeti
görülmez,
ile
yapraklarn hareketinden ve tozlarn kalkmasndan anlalr. insanlarn
anlalr.
kalplerinin
Nasl
yapraklarn
de
ceset
âzâlarmn
ve
sol
tarafa
olan
ve
meyil
kimsenin meyli dünya tarafna
haber
verir.
yoluna
mdr haberini verir.
lâhi
gerçeklere
varmak
706
inkâra
korkusundandr. Çünkü iman onlarn
(dur!)
isteyenlerin
eder.
derse dururlar.
Ayn
brakp
gidince ne
Bu
gibidir.
can onlarn bir
olan dillerine türlü küfürler söyletir. Fakat yine
dilleri
yoksa âhiret
ehlinin
Onlarn vücutiarnda sâdece hayvani can var
böyle vücutlar
m
'^°^
yoluyla
malup
derse yürürler,
hâlini böylece
felsefe
sapmaylar iman safsatalarn
estii,
hareketlerinden
anlalyorsa bu vücuttaki azalarn hareked de kalbin
O
hareketiyle
rüzgârn kuzeyden mi güneyden mi
ki
sa
hareketi
te
elleri tutar,
ayn
can et
(yürü!)
parças
can, bir
gün
ne ayaklar yürür, ne
konuur.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb 1991, c. 5, beyit. 2211-2216, 2218-
2219.
Ken'an
Rifâî, Mesnevi
Kitapevi, 1968,
s.
108.
Hatralar,
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
HY insan 447
candan mahrum
lâhi
olduklar
veya
böyle
cann
bir
kadrini
bilmedikleri için onlar artk aaçlar kadar bile söyleyemez; dallar
kadar bile Allah'n
adn
tebih edemez
olurlar.
Onlar hayatta iken canszlarn nutka gelebileceine inanmaz, bunu inkâr
ederler.
Halbuki
kendi
bizzat
yalanlarn meydana koyar. Derler
olduumuz
halde
ilâhî
ki
eUeri
ve
kendi
ayaklar
ey aklsz; biz cansz varlklar
kudret bize hareket ve marifet vermitir. Bize
dier bütün canllarn yapamayaca hünerleri yaptrmtr. Senin
az
ve
dilin
de cansz bir cisimken Allah ona kelâmlarn her
türlüsünü söyletmedi mi? Öyleyse be hey iz'ansz (anlay^s^ akilsizi
Hüdâ
istedii
zaman
bir
hurma aacna
sevda kasidesi söylettii gibi senin
neden
el
bir hasret, bir hicran
ve ayaklarn da
ve bir
maherde
söyletmesin?^*^^
Daviid dedi ki: Dostlar, gayri
Tanrnn
hilmi bunu §imdiye
ogi-:li §eyin
kadar
meydana
örttü,
akmas flamam geldi.
fakat hu kaltaban, buna
hiç
ükretmedi.
Günâhnn perdesini kendi kaldryor, yoksa Tann suçunu
örtüyordu.
Kâfir olsun, fâsk (kötülük eden, A.llah 'in emirlerini tanmayan) olsun herkes
kendi perdesini kendiyrtar.
Zulüm
can srlan arasnda gi^i kalr, fakat onu
halkn önüne koyan
^âlimdir.
Hele bakn, benim boynu^anm
var,
ju âlemde cehennem öküflünü bir görün
diye kendisini kendisi gösterir!
Elin,
'"^^
ayan,
Ken'an
içinde
Rifâî,
sakladn eye bu
alemde de ahadet
eder.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
311.
448
tikat ettiin (gönülden tasdik ederek inanma) gönlündeki §ey bajina
peyleri söyle,
gizeme
diye
dikilir.
Hele hî<^dtn, söylenmeye ha§lad} î^amanyok mu... gi^ediin
peyleri
kldan
kla meydana çkarr. Zulümle,
cefâ
hu âlemde onun babna
memur kesiliyor da
dikiliyor,
bu
ij için tayin
hadi, ey el ey ayak, yaptklarn söyle, beni
edilmi bir
meydana çkar
diyorya...
içinde gi':^lediin ^ey,
srrnn
gemini
(idaresini) ele alyor, hele
k^p
cotuun
î^aman onu istedii gibi sürüp götürüyorya...
Demek ki gizledii eyi göstersin diye
çkarsn da bayrak
ta ovalara
gibi diksin, elâleme
Tann, gülmeden, kötülükte bulunan kikinin bacna bu memuru
dikiyor.
^unu yapan Tann, maher gününde memurlaryaratmaya Zâten,
ey
julümde,
srrn meydana çkarmak
de
için
bajka
Kâdir'dir.
kinde elden
anlanmij adam, senin
için
ele
dpn
geçmij,
meydanda,
olduu
herkesçe ne elinin
ayann
bilinmiç,
§ehâdetine ne
ihtiyaç var'?
Nefsinden,
her an
beni görün,
ben
cehennemliim diye
yüt^lerce
kvlcm
sçramada.
Ben
atehin
cü^yüm, ipe aslma gidiyorum.
Nur
deilim ki
Tanrya gideyim
demekte.
Bu
^âlim, bir gün bile Tanr'yajüt^ tutup
Af^ndan Nefis,
bir kerecik olsun
Tann
akla,
velîsine yaklarsa
dertle
diliyü^
Onunyü^ dili vardr. Her dilinde
alamad,
inlemedi.
'Ya Rabbi" söî^ü çkmad.
arn
ksalr.
deyüt^ lugât,
hilesi,
riyas anlatlamaz kil
EY insan 449
O
Bütün ehri kandrd, yaln^ pâdiâh kandramad.
her eyi
hilen
pâdiâhn yolunu vuramad.
Kyamette insann
eli,
aya
ve dier eyleri gibi bütün organlar,
bunu yorup
birer birer konuurlar. Felsefeciler
derler
ki:
El nasl
konuabilir? Yalnz elde bir alâmet, bir iaret hâsl olur ve bu
konuma
söz yerine geçer. Meselâ bir yara veya
"Scaklk veren haber
bir
ey
verir.
yedim de böyle oldum." diye
konuur. Yahut
verir,
bçak dedi; kendimi
çban çknca
el
el:
hâl diliyle
siyahlanr veya yaralanrsa: "Bana
kara tencereye
sürdüm"
diye
konuur, haber
te elin veya dier organlarn konumas bu tarzda olmah.
"Hââ, kat'ijyen! Bu görünen el mahsus ve ayak, dil gibi söz söyler ve kyamet gününde, insan: "Ben çalmamtm." diye inkâr edince, eli açk bir dille: "Evet, sen çaldn, ben de aldm." der. O eline, ayana bakp: "Sen konumazdn, imdi nasl oldu da Sünnîler:
konuuyorsun?" söyletti (Fussilet,
söyletti?
ve kesei,
balayan Senin
parçasndan
O
21) Beni, her
ta
ve duvar, kuvveti
diye sorar.
da der
eyi
ki:
Her eyi
dile getiren
topra da
söyleten
Allah bi^ de
konuturdu.
söyletir.
Herkese
Yaratan beni de konuturdu. Senin
dilin bir et
parçasdr, benim elim de
O kapy konuma
dilini
öyle. Bir et
ibaret olan dilin söz söylemesi sana göre akla
geliyor ve her
zaman gördüün
için
nasl
uygun
imkânsz görünmüyor; yoksa
Tanr'nn yannda bahanedir. Ona: "Konu!" diye emretüi konumutur. Bunun gibi her neye emretse, o ey de konuur.
dil
için
Kyamet gününde
âsî olan insann eli: "Sen benimle arap kadehini tutmadn ve arap testisini çekmedin mi? Senin olmayan mala el uzatmadn m, senin helâlin olmayan nâmahrem'in (yabana) elini tutmadn ve ona hainlik (güveni kötüye kullanan) etmedin mi, mazluma vurmadn m, yetime tokat atmadn m? Günahsza khç çekmedin mi?" diye o âsîye âhidük eder. Dil der ki: "Benimle böyle konumadn m? Bu kadar Müslümanlarn aleyhinde
m m
709
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul:
Mesnevi, çev.
MÜH Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991, c. 3, beyit 1442, 2447, 2452-
2462, 2464-2465, 2468, 2550-2551 2553.. ,
^'"
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fîhi Mâ Ffb, çev. Meliha Ülker Tarkâhya, stanbul: MÜH Eitim Basmevi, 1985, s. 168-169.
450
söylemedin mi?
Müslümanlm
ve dinin yolunu kesen dünyada bu
kadar eri söz söylemedin mi?" Ayak da ahitlik eder ve der
"Benimle meyhaneye gitmedin mi? Ve yaplmas
olmayan ilere ve yolsuzlua
doru komadn m?"
seda)
(ses,
olduklar,
ibaret olan
görünen
cinsleri,
burada
birlemenin,
çokluun
sonunda ona malum parçalar,
ylan
bu avazlarn bir
Dost, birbiriyle
olur.
gibi olurlar; hatta
ki:
(uygun)
Nitekim sudan,
batan
topraktan, ateten, elden ayaktan ve
caiz
olmu
anlam
onu incitmekte rekabet
ederler.
-66Dileseydik gözlerini üzerinden silme kör yapardk da yollara dökülürlerdi. Fakat nerden görecekler? " Velev neâü letamesnâ alâ
ayünihim fe'stebeku's-
srâta fe ennâ yübsrûn''
* Hem dileseydik gökleri ü^rinden silme kör ediverirdik
deyola dökülürlerdi.
Fakat nereden görecekler? (Elmahl Hamdi Ya^r) Dilesek onlarn götlerini büsbütün kör ederdik. ko§u§urlar,
Eer
dileseydik
gelmekte
yar
kâfirler
ama nasl göreceklerdi?
kâfirlerin
ederlerdi.
olsayd, bu bir
O t^aman doruyolu bulmaya
gözlerini
siler,
(Diyanet)
kör ediverirdik. Yola
Çünkü her küfredenin gözü kör edilivermi
sndrma
olurdu, hepsi îmâna geHrdi. Fakat o
nereden görecekler, kalp gözleri kör yani
göremeyen o
basiretsiz kâfirler,
ilâhî
delilleri
bunu böyle yapabileceimizi
idrâk
etmezler.
^" Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s. ''^2
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
98.
Elmalb M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân 1992,
c. 6, s.
422.
Dili,
stanbul: Feza Gazetecilik,
EY insan 451
Onlar, beeriyet ve tabiat kesafeti (younluk, hulamkhk, karanlk) içinde
dünya ilerinden
açlm
pencerelerden davet
âlemlerine
ba
kaldramayan ve ruhlar, mânâ âlemine
mahrum
edip
mânâ
olanlardr. Hak, hakikat ve
ferahlatmak
ve
nasihat
isteyenlerin
çarlarna aldrmaz, onlarn mûsikîsine kulak tkar ve nuruna göz yumarlar.
Onlar Kur'ân- Kerîm'in A'râf Sûresinde Allah bu sûrenin 179. âyetinde bu^naruyor insanlar Cehennem
için yarattk.
Onlarn
ki:
"5/i^ nice cinlerle nice
kalpleri vardr, anlamaklar; gökleri
vardr, görmeler; kulaklar vardr, ijitmeî(ler; onlar dört hatta
onlardan daha saptmalardr.
Onlar gerçekten
Öyledir, nice gözler vardr ki bulunduklar ve
yaan
Ulu
tarif edilenlerdir.
ayakl hayvanlar gibi gaflette
olanlardr.""
yaadklar dünyaya
rahmeti görmez.
Can
gözüne
ve göz
kabiliyetinden
Allah'n
lokmalarmn
nefis
marifet
dikenleri
görme
batanlar,
nurundan mahrum olanlardr. Böyleler!
güllüklerini
nasl
görür,
bu bahçelerde nasl
dolaabiHrler?'^'
Zan ve üphe
içinde olanlar gerçei anlayamazlar. Onlara
mânevi
göz verilmemitir, inanmak
için elle
terbiye ve hakikatleri görecek
tutulacak deUl ararlar.
Gönül gözüyle
görülebilen sesleri göremez,
duyamazlar.
Gönül
gözleri görmeyenlerdir ki istidlal yolunu
kullanmak zorunda
körün
Bu denek onlarn
kalrlar.
yuvarlanmalarm önlese de bu gidi
elbette
denei
talara
çarpp
önünü gören insamn
yürüyüündeki emniyet, doruluk ve hedef aydnhyla bir
gibi
ölçülebilir
gidi deildir.
Körleri
bilirsin.
Ne topra
harman yapp hasat miUetierini
bir
ekebilir,
ne mahsûlü
biçebilir,
ne de
Onlarn ne dünyay imâr etmeleri, ne ve iktisat anlay içinde kalkndrmalar
alabilirler.
ticaret
mümkündür.
^^^ ^'"*
Ken'an Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, istanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
290.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
282.
^
452
Anlyorsun
ki
burada körler derken gönül gözleri kapal olanlar
söylüyorum. Onlar Hakk' görebilmek yoluna saparak, maddî
Ve
delil
bir halde
ile
anlama)
arayanlardr.
deil denekleriyle görerek aramzda
körler, önlerini gözleriyle
bedbaht
için istidlal (delil
dolalaryla
bizler için ilâhî bir
hikmete misâldirler.
Aynadaki hayalinin gözbebeinde tekrar kendini gören insan ilâhî
varhm gözbebei mânâsnda
insanlardr
ki gözleri
gördüü
ve o kymette yaratlan kâmil
halde bir âmâlar kervamndan fark
olmayan insan küdelerine Allah'a giden yolu Sen o
azizleri
ve
beer
velîleri
gibi
gösterirler.^^
gördükçe
gibi
sana Iblis'ten
bil ki,
miras kalan gözlerle bakyorsun.^^^
vehim
Taklit sahipleri hakikat gözüyle göremediklerinden, cüz 'i bir ile
tasdik ve itikatlarna halel gelip
cemad ve nebatn tebihlerinin
üpheye düerler ve
hakikat olduklarna inanmaz,
hadîs-i erifleri kendi eksik akllaryla tevile
çahp, yakn
Bu
(cehennem kuyusu) düerler.
gönül gözü kördür. âsâs
Ve
Hak yolunda zan
edip dayandklar
ba
üzerine
üphe
yolu brakarak
aa
âsâ
ve
düerler,
ayn mânâ verme)
olanlardr.
dil
olduu ve ona
ibaret
(sapknlk) ve riya
amma
Bunlarn
bu kimselerin
yürüyebilirler, fakat
üpheden
için; dalâlet
(sö^^e
kerîme ve
ve zan yoluna sapp gayyaya
kimseler kör
ile
âyet-i
itimat
talar
(ikiyüklülük)
bir rûen-dil (aydn gönül) olan
insan- kâmile dayamrsa onun görücü gözü; o kör-dil (gönül göt^ü kapal) olan kimseye göz mesabesinde olur.
Eer
âhiretin tarlas
olan dünyada
aydnhk can gözü olan enbiyâ ve onun
evHyâ
insân-
yani,
kâmiller
bâtndan haberi olmayan
câhil
olmayayd,
yalmz
vârisleri olan
kalp,
zahirde
ve kör-dil olanlar; dalâlet
(yanlij)
küfür gayyasnda kahp, nefis eytanlar elinde helak olurlard.
bâtnlarm mâmur edip
âhiret ticareti
etmeye kaadir
Ken'an
Ve
(iktidar sahibi)
olamazlard. Âhiret ticaret ve saadeti o kimsenin nasibidir
'^^5
ve
Rifâî,
erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000,
s.
ki:
308-
309. '^^^
Ken'an
s.
586.
EY insan 453
Enbiyâ ve evliyaya
Amma
tutar.
itikad
akl ve vehime itimad edip zan ve kyaslar
zamann
kendilerini
kuyusunda helak
da kendilerini hasret ve
Bu
firkat
için
öldükten sonra
atei içinde bulurlar,
te
ki
en büjöik
Cenâb- Hakk bu âsâs
istidlal
kulküllü min indallah" (De ki her §ey Allah katndandr)
''
mucibince bî-zevâl kavga
Ve
rahmet ve merhamet edip
kör-dil olan gözsüzlere verdi. Fakat
olurlar.
ve hicran ateidir.
firkat (aynhk)
ile
sanan kör-düler ömürlerini hüsranla
sahibi
geçirip nefsinin tabiat
azab:
(balanmak) edip îman eder ve nasihatim
pâdiâh bu âsây, cenk ve
olmayan) olan o
(}'ok
vermedi. Belki o âsây veren kerîmi bulmak ve görmek
için verdi. Kibir, isyan
ve inadmzla evliya ve esfiyâya ve insân-
kâmillere ezâ ve cefâ
etmek
evliyaya ezâ ve cefâ
Hakk'n vuslatm
çevirebilsinler.^
vermedi.
Muhammediye istesinler ki
bir
vârisi olan
bilelim ki
gibidir.
insân- kâmile
âkbetierini saadet ve hayra
^^
Hain eytan, onlarn yüreine kendi
buzdan
Bunu da
Peygambere ve Allah'a ezâ ve cefâ
Kör-dil olanlar, Hakîkat-i
uyup,
için
üphe
hararetieriyle
eriyemiyecek
Bu üphe onlarn vicdanlarm
koyar.
ve
iz'anlarm dondurur. Gözleri, ekilleri görürse de mânâlar göremez olur. Böylelikle içlerindeki
eytan, bunlar mukadder bir uçuruma
tepe taklak yuvarlar.
Aaç
ayakl insanlar yerdeki
olurlar.
Kendi duygu ve hararet
Böylelerinin ayaklar tahtadan olur.
talarn,
topran nabzm duyamaz
âlemlerinden de bu talara, bu topraklara bir scaklk ve bir idrak
cereyam geçmez. Hülâsa cereyan geçirmeyici bir madde, ruhla vücut arasndaki, hatta kâinat ve ruhla Allah arasndaki yollar keser,
vahim
''''^
(çok tehlikeli) bir idraksizlie sürükler.'''^
Ken'an
Rifâî,
Mesnevi Hatralar,
Kitapevi, 1968, '^'^
inam
Ken'an
Rifâî,
s.
Kâzm
Büyükaksoy
(haz.),
stanbul:
nklâp
225-226.
erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyati, 2000,
s.
308.
454
-67Yine dileseydik onlar olduklar yerde meshediverirdik de, ne ileri gidebilirler ne de geri dönebilirlerdi.
^'Velev neâü
lemesahnâhüm alâ mekânetihîm femestetâ'u tnudyyen ve lâ yerciûn"
* Yine dileseydik olduklaryerde gidebilirlerdi,
Eer dilesek
klklarm
ne de geri dönebilirlerdi.
deitirirdik de ne
ileri
(Elmalk Hamdi Yattr)
olduklaryerde onlarn ekillerini deitirirdik de ne
ileriye
gitmeye güçleriyeterdi ne de geri gelmeye! (Diyanet)
Mesh etmek:
Suç ileyenler
çarplrlarm.
Israiloullarmn
bir
göre, hayvan ekline dönerek
ksm maymun
Muhammed ümmetinde mesh
olmular.
yokmu,
inana
bunun
denen
domuz
ve
bu çarplma
Müslümanlarn
gönülleri insan gönlü
Mesh: eklini deitirerek
çirkin bir hâle
gedrme.
ruhsal tufanlardan bir örnek
idi.
fakat
yerine
halinden çkarm.'''^
hasf ve
mesh'inden misâldi.
Hakk'n
emrine
gösterdiler.
Bu
kar
Nûh
Hasif ve Mesih de, ruhlar âleminin
Çünkü yüz
bin
bâdette,
koydular.
edebsiz taatte
sebepten onlarn ruhlarn mesh
ettiler.
küstah,
tembellik
Fakat bu
meshi herkes göremez. Görüleri dar ve surete bakanlar sûrî (surete
suret
ait,
bulmu
ekille
ilgili)
meshi peyda
her ne varsa hepsi bu
âlem-i gaybdadr.
Hattâ
Aaçlar, bahçeler, akar
ehl-i sular,
tufan,
ettiler.
için
yi veya kötü olarak
mânâ yüzündendir. Mânâ
surete
ondan
de
bir
parçack
mânevi cennetten
bir
ise
eriir.
parçadr.
Çocuklardan ve kadnlardan ibaret güzel yüzlü varlklarn hepsi o meleklerden birer parçadr. "Dünyann ^vki a^dr" dedi. (Nîsâ,
'^'^
Ferîdeddîn-i Attar, lâhinâme, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, stanbul: Millî
Basmevi, 1985
79).
Eitim
EY insan 455
O, sonsuz âlemlerden ve zengin hazinelerden surete âinâ olanlara
Çünkü onlarn
az bir parça gönderdim.
Denizi testiye
smazd.
hepsi surete
sdrmak mümkün olamayaca gibi.
Yine biz dileseydik onlar rütbe-i insâniyyeden soyarak jü!()
makâmde
sûrederini
hayvâniyyede
istediimiz ekilde meshederdik de ne
geçmeye
sûretierine girmeye de güçleri
yapardk
fakat asl
vekâlet)
kymetini
bir
(ileri
indiriverirdik.
geriye ne
idi.
gibi,
Yani
dönmeye ve edip
izâle
(iç
tekrar
Biz bunlarn hepsini
braktmz
için dilemedik,
geçmek) mühlet verdik, uyanrlar,
ahrlar, kendilerine
verdiimiz niyabetin
(nâiblik,
bilirler dedik.^^^
Cenâb- Hakkk'n haram kalpte
yetmez
cezalarn âhirete
rahmetimiz sebkettiinden
akllarn balarna
(cans^ ileriye,
Ve bu ifadan
olurdu.
tâkaderi
makam) bulunduklar
(hayvan
cemâdâta
deitirir
sîrette
ettii bir
eye
el
uzatacak olursan, bu hata
nokta olur ve gitgide yaylarak kalp simsiyah
siyah
kesilir.'''
Nebe
Resulullah Efendimiz srada: ise
"Yarn
âhirette herkes
ve en fazla ne
galip ise, âhirette
ile
megul
Sûresi,
18.
buyurduklar
ayeti tefsir
bu dünyada neyin malûbu
(yenilmij)
oluyorsa, yani o kimseye hangi
de o huyunun
câb
ne
ise
onunla
har
huyu
olacaktr"
buyurmulardr.'"^
Beerin hepsine âdem
denir.
Amma
hepsi insan deil, bir
ksm
hayvân- nâtk yani konuan hayvandr. nsan, insanhn yani hakikati bulana derler.
O
insan suretinde olanlarn
açacak olsan, kimi domuz, kimi kurt, kimi
maymun
sûretindedir.
nsanln bulamayan kimseler, hayvandan da aadrlar.
''-^
Sultan Veled, Maarif, çev. s.
emseddin
^22
Ken'an Ken'an Ken'an
"^24
MeUha Anbarcolu, Konya: Altunan
"
Ofset, 2002,
65.
^^^
"^23
yüzlerini
iç
Yeil, Füyüî(ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984,
c. 6, s.
261.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
589.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
569.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
587.
456
Ruh cehennemde
Çünkü Cenâb- Hakk yakmaz, nsan, Rahman sureti üzre
insan suretinde yanmaz.
kendi âyetierini kendi suretini
halkolunmutur.
Fâtihâ'nn
Ancak
yüzündedir.
insan,
cehennemde de o ehvetperest ve
(alaya)
yedi
arzularna düjkün olan) ise
(nefsine ve
vechinde,
Meselâ haram
yanacaktr.
surette
maymun
taklitçi ise
insann
âyeti
dünyada hangi hayvan sfatnda öldüyse,
suretinde
ve
yiyici
domuz; müstehzi
harolup cehennemde de
öyle ceza görecek, yanacaktr/"^ •
Kavmi tarafndan ruhu demiti
incitilen Salih
"içinizin
ki;
Peygamber, Semûd kavmine
masum
uydunuz,
hasedine
öldürdünüz. Allah bunu sizden soracak ve üç gün sonra bir
cezaya
hepinizin
baka
lk gün
çarpacaktr.
yüzlerinin
ceza
alâmetieri
deiecektir.
renkleri
renklerde göreceksiniz. Yüzleriniz
(nefsânî hâl), ikinci
gün erguvan
gibi
kzü
deveyi
bir sizi
büyük ve
belirecek
Birbirinizin
yüzlerini
önce safran
gibi
sar
üçüncü gün abanoz
(§ehvet),
gibi siyah (imha, yokluk) olacaktr."
Semûd kavmi günün
yapacak
için
i
alâmetini beklediler.
yüzünü safran
Üçüncü
Görünülerinde
kalmamt
Semûd insan
Sonra dize
kinci günde renk kzüa
kavmi çehresi
çevrildi.
halknn yüzleri artk siyaht. davranlarnda insan edas
ve
geldiler.
gazabn ve onun son tecellîsini bekler zamannda geldi ve bir zelzele yerin altn
Allah'n
çökmü
ilk
Hakîkaten daha o gün birbirlerinin
gördüler.
gibi
gün,
tükenmiti. Derin bir korku içinde
oldular.
Bu
üstüne
getirdi.
siyah yüzlü canllar bir anda kara topraklara
ceza tam
Diz
gömüldü.
Çirkin yüzleri, çirkin davramlar, kara ve karanlk gönülleri, zehir
saçan
Azîz
dilleri,
köpek dileri ve akrep yuvas baklar ve
topraklaryla
örttü,
bütün
bütün
kirlerini,
azlarn Rab çirkinlik
ve
kötülüklerini topraktan perdelerle saklad.
lâhî kader kaza haline gelince, bunun önüne artk hiç bir kuvvet
geçemez. Allah'a
yaknl
aikâr bir kimseyi
olmak, tekrar onun gönlünü almak için
''25
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
ba
tâ
gönülden incitmi
vurulan çâreleri bazen
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
237.
EY insan 457
çaresiz
Marifet böyle gönülleri incitmemekte ve sonunda
klar.
tesirsiz
kalmamaktadr. Sonunda srf korku
yaplacak tövbe, kâr
ile
etmez, ihlas gerektir. Ey, ancak belâ zuhura geldiinde korkup ve ancak o
zaman Allah'n
gazabndaki kudreti görüp diz çöken, ancak böyle hâllerde Allah'a
snan kii!
yalvarp ona
Sen öyle zamanda
öüt veren, sesini
dizlerini yere
yol gösteren
zamamnda duy
Hak
koy
ki
velilerini
i iten geçmi olmasn! Sana zamamnda
âm
korku ve kaza
ki
gör;
onlarn güzel
geldiinde dizlerin kat
taa çarpmasnJ"^ Sözü
geçen
günün
üç
kavminin yüzleri sapsar,
gününde kapkara
ikinci
Bu
kesildi.
istidatlar gerçekleti,
gününde
birinci
Salih
kpkrmz
gününde
ve üçüncü
hâlde üç gün geçince onlarn ölüme
fesadn vücûdu
belirdi
ve bu belirmeye helak
u hâle göre o akî'lerin yüzlerinin sararmas, Allah'n "O
denildi.
gün yüzler vardr
iaret
ki parlaktr." âyetinde
buyurduu
yüzlerinin
parlaklna mukabil dütü. Çünkü
alâmetidir.
Nasl
ki
sarlk
günde
birinci
Salih
saîdlerin
parlaklk, belirme
(a.s.)
kavminde akilik
Sonra onlarda beliren kzarmaya mukabil
izlerinin belirmesi oldu.
saîdler
Peygamber'in
hakknda Allah "güleç"
tâbirini
kulland.
yüzün kzarmasm gerektiren sebeplerdendir.
u
Çünkü gülme halde
gülme,
saîdler için
yanaklarn kzarmasdr. Daha sonra Allah, akilerin
derilerinin
kzarmasna
mukabil
hakknda
saîdler
"sevinçli"
buyurdu. Sevinç ve müjde haberi, Said'lerin çehrelerinde neenin
Nasl
tesirinde belirdi. tesir etti.
verdi.
siyahhk da akilerin yüzlerinin rengine
için Allah iki
zümre hakknda da müjde haberi
Yani onlarn çehrelerinin rengine
Nitekim
müjde
Bunun
ki
saîdler
hakknda "Rab'lar
verir" buyurdu. akî'ler
sen onlar elemli azap
ile
Ken'an 370.
Rifâî,
eden
müjdele" dedi.
bu
Bu
bir söz söyledi.
Rahmet ve Rdvan'
hakknda da "Ey
çehresinde, onlarn nefislerinde
''26
tesir
onlara
ile
sevgili
Resulüm,
hâle göre her
zümrenin
sözlerle
beliren
ey
tesirini
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
369-
458
Böyle
gösterdi.
kavramlardan olurdu. bir
tesir
ki
üzerinde
onlar
ancak bâtnlarndaki
yerlemi olan eyin hükmü aikâr
nefislerinde
Demek
ey
olunca
onlarda istidatianmn gerektirdii hâlden
baka
etmedi. Tekvin (yaratma, var etme) de kendilerinden
oldu. Öyle ise insan için yeter deUl sabit oldu.
u halde her kim bu
hikmeti anlar ve bunu kendi nefsinde tatbik
ile
srrm
tekvin
kendinde görürse bakalaryla ilgilenmekten nefsinde rahat bulur ve nefse gelen ha}ir ve errin }ine kendinden geldiini
hayrdan maksadm kulun
tabiat
biHr.
Burada
ve miz 'acna ve isteine uygun
olan eyler, serden
kasdm da onun houna gitmeyen miz'âcna
aykr düen
te
reydir.
bu görüe eren kimse bütün varlklarn
mazerederini takdir eder, her ne kadar onlar tarafndan bir özür
beyân edilmemi olsa
ey yine
zuhura gelen her Köle "Bu
iyi
bile
bunu
kendisi anlar ve
bilir ki
nefsinde
kendisinden oldu.^^^
kötü dünyas, gayh âlemi hâline
gelsin, iyilik ve fenalk
apaçk
bilinmesin diye akl, onlan gizlemitir.
Çünkü fikrin ekil
ve suretleri
Tann'y ^kreder, baka
Eer iyilik
ve
meydana çksayd kâfir
ve
müzmin, yalmî^
bir sö:^ söyleyeme^^di.
kötülükten meydana gelen suretler gi^li olmayp da meydanda
bulunsayd küfür
ve
îmân apaçk meydana çkar, alndayaf^lrd.
O takdirde nasl olurdu da bu âlemde put kalr, puta tapan bulunurdu'^ Nasl olurdu da kimsenin kimseyle alay etmeye mecali (derman)
kalrd?
O
Kyamette kim suç
vakit
bu dünyam-:^ kyamet
(gürültü)
kesilirdi.
ileyebiliri dedi.
Ölüm günü bu duygun kalma^ Can nurun Meî^arda bugöt^ toprak
Bu
"^2"
elin,
bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, s.
(haz.),
çev.
m ki gönlüneyâr
aydnlatacak nurun var kolun,
kanadn
var
olsun?
m?
mf
Nuri Gencosman, stanbul, Krkambar
147-148
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, 942.
Me^an
ayan gidince cannn uçmas için
Kitapb, "^28
dolar.
var
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh 1991,
c.
2, beyit.
984-988, 940, 941,
EY insan 459
•
u
Allah'm!
varlmza elbisemiz,
görünen vücûdumuz, senin
varmaktan
mânevi
çplak brakmak
Ayamz
iyiye
olursa, bize
urbamz
alkoymak {elbise)
görünmeyen asl
gayretindedir. Bizim vücut
yok edip
bizi senin hil'atinden
istiyor.
ve
doruya gitmek
isterken
buna kendi eHmiz engel
en bü}öik kötülüü bizzat kendi nefsimiz yaparsa, senin
yardmn
kurtarc
bizi
gibi
canmz
olmazsa bu dalâlet devinden
nasl
kurtarabiliriz?
Eer
kendine varacak yolu kaparsan, can
duvarn
kaldrmazsan,
göstermez, onu bir
ayr
senden
müride
ile
cânân arasndaki
düen
teslim etmezsen,
doru
ruha
bu
ikilik
yolu
hâl artk hicran
deil ölümdür.
Hiç
bir
ey
yokken, bütün mevcudat yaratan sensin. Yarattklarn
da yakp yok etmeye Kadirsin.
Kuma
bozmak ancak daha mükemmelini
günü
gelince,
bilenin,
yapabilenin hakkdr.
Her hazan mevsiminde bahçeyi kzl soldurursun. Sonra
yrtmak dikmeyi
yakar,
renklerle
soldurduun cihan
bir
sarartr,
renk ve ^
ahenk saltanat içinde brakrsn. Biz bir nefse esir edilmileriz. Yalnz kendi nefsini
düünen
ve
kendi burnundan ötesini göremeyen bizleri sen, o güzel sesinle
yanna çarmazsan hepimiz kzl eytanlar
gibi
yerin
dibinde
kalacaz. Lutfun
bizi
körlükten,
talihsizliinden
açtn
gözlerle
kurtard.
gördük.
ruhumuzu perde arkalarn görememek
olduunu
senin
eytanlardan kurtaran yine
senin
Yeryüzünde Bizi
eytanlar
lutfundur.
Bir ruh ki seni bilmek ve sana gelmek için bir vücûda
onun yegâne
yol göstericisi sensin.
Çünkü "Ey
bürünmütür,
kuUarm,
yalnz
460
benim
gösterdiim
doru
dalâlettesiniz;
Çünkü
baka
yoldan
hep
gidenleriniz
yolu benden isteyiniz, ben vereyim." diyensin.
senin peygamberin bize
istiyoruz.
yolda
Asâ ve yardm
böyle
te
söyledi.
istiyoruz. Bizi âsâsz,
senden yol
yardmsz ve gözsüz
brakr msn?''"^
-68Her kimin ömrünü uzatyorsak hilkatte onu Hâlâ akllan ermiyor mu? nu'ammirhu nünekkishü fî'1-halk e fe lâ ya^klûn"
tersine çeviriyoruz. ^*ye
men
* Bununla beraber kimin ömrünü uî(atyorsak, jaratthjta onu çepiriyoru;^
tersine
Hâlâ akllanmayacaklar m?
(Elmalk Hamdi Ya^r) Kime U'^n ömür verirsek
biî^
onun gelinmesini
dü§ünmüyorla
Bununla beraber her kime
ki
m? (Diyanet) uzun ömür veriyorsak, gençlik
çanda ömrünü almayp ömrünü
uzatyorsak hilkatte onu tersine
çeviriyoruz, za'f veriyoruz, ihtiyarlatyoruz, belini
khyoruz,
nihayet
meshetmeye,
toprak
kudretimizi
(kudret
akllanmayacaklar
yapyoruz.
etmeye
tatmîs
m? te
Hiç
tersine çeviriri^
Kadir
eserlerimi:^
bunlar
size
büküp
Bunlar deil
mi?
tepetaklak
yapan Niye
düünmüyorlar?
Allah,
âsâr-
Hâlâ
gönderen muhbir-i sâdka
(H^. Muhammed) gönderilen Kitab iir deildir. Zikr içündür. Zikr ise
gafletin
zddna
derler.
Hm
ve hikmetle yakînen Allah'n
vahdaniyetini, kudretini, mülkünde, melekûtunda eriksiz, nazirsiz (ejsi^
^29
bem^ersi^
Ken'an
Rifâî,
müstakil tasarrufunu duymaya derler.
erhli Mesnerî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
Hâlâ bu
s.
579-581.
"
EY insan 461
düünmeyecek
hakikatleri
Bu
misiniz?
hakikatleri
iir
gibi
dinliyorsunuz.
"Seksen
yamdan
Teâlâ, fazbndan
haberdâr
o
erdem,
(fat^kt,
olmad arzu ve
nev eti
(ta^e)
(çocuk)
(ü-:^ün, kederli)
güldürür ve mel'abe
Nitekim sbyan nasl
olmam
ise,
bu
ki
cihâm yeni
pir (ihtiyar) dahi
cihan
görür ve böylece o yeni âlemin mel'abesini arzu eder ve
kam çoalr.
ve
"Her bir
sbyânn
pirlere,
Ve sçratr ve
oyuncak) arzusunu verir.
görüp melûl
lütuf)
meyli ihsan eylemitir. Zira meyil ve arzu,
fazl sebebiyle tazelik getirir.
(ojun,
Ben de sekseninden
mu derim."
evvel oyun olur
Hak
sonra oyun olur mu, derler.
bir ak kl, zahir oldukça,
merkeb, koar
ulu) bir
ey
lehvden
bir hâlde olursa,
olur. Yani, ihtiyarlk
ve lehv (faydas^
i§) ile
meguliyet
(oyun, elence, fay das^i^) ibaret
ihtiyarhn /kâr azîm
(büyük,
tezâyüd ettikçe (artma, çoalma)^ artar ise,
o ihtiyarlk mükil
la'b
bir hâl
olur."
mdi
ihtiyarhn
(fa^a,
çok)
olur.
celâleti (büyüklük, ululuk)^ celâlet-i
Zira
ihtiyarhk sonbahar,
Hak'dan efzûn
Hakk'n bahân zuhura gelir ve bulunur; ve sonbahara mensub olan
celâlet-i
ona
gâlib
tab' (mejreb, huy, tabiat) kendisini brakmaz. mdi fazl- Hak baharmn za'fdr (^yftr) ki, her bir diin dökülmesi ile baharHakk'n handesi (Hakk'n baharnn gülümsemesi) eksilir; ve her bir kln aarmasyla fazl- Hakk'n holuu gâib olur (kaybolur); ve sonbahara mensub olan her bir girye-i bârân (gö^a^ndan yamur) ile bâ- hakâyik (hakikat ba) mükedder olur (kederlenir).
Adem
güzellik
güt^ellikten
Tann
''^o
731
timsâliydi,
melek
düzünce dedi ki:
dedi ki:
ona secde etmipi.
'"Eyvah,
varlktan sonra
"Cürmün (kabahat, kusur)
Fakat A.dem, bu
yoklua düpüm.
^u; fazlayajadn.
"
emsettin Yeil, Füjû^âl, stanbul: Yaykck Matbaas, 1998, c. 6, s. 261 Mevlânâ Celâleddin Rûmi, Fîhi Mâ Fîh, çev. Ahmed Avni Konuk, Dr. Selçuk
Eraydn
(haz.),
stanbul:
z Yaynclk, 2002,
s.
123
"
462
onu perçeminden
Cebrail,
çk
(saç)
tutup güt^eller güreli bölüünden ve ju cennetten
dedi
A.dem
'^yücelikten
bu da
kahr (helak
Adem, "Ey
aalk
sonra bu
nedir?" dedi. Cebrail dedi ki:
"O
lütuftu,
etme).
"Canla, gönülle secde etmitin.
Cebrail" dedi,
imdi nasl
beni
cennetlerden sürüyorsun?"
Gü;i mevsiminde aaçlarn yapraklan nasl dökülürse benden de bir yüklünden ugüî^elim
elbiseler
Parlts aya bentkenyü^
Panl panl parlayan
uçmakta.
ihtiyarlkta kertenkele
o saç,
snama
o
ba, ihtiyarlk
srtna
çanda
döner.
berbat bir hâle
gelir,
tepedeki saçlar dökülür, insan kele ben^er.
O
na^
ve
salnan
edalarla
bükülür, yay gibi iki kat
Mle
miî^rak gibi dümdüt^ olan boy,
Kanlar gibi
kocalkta
olur.
rengindeki yü^ safrana benî^er.
kesilir.
yere
ve
Aslan
takatsiî^ bir hale gelir.
ykarken imdi yol yürütmek
üî(ere
gibi kuvvetliyken gücü, kuvveti
Gürete
alp
hileyle bir pehlivan
onu koltuklarlar,
onun koluna
girerler.
Bu, ancak
ölüm
gam
alâmetidir,
pörsüme (sarkmak) niânesidir. Bunlann her
biri
elçisidir.
Fakat
bir
adamn
hekimi
Tann nuru
olursa ona kocalktan, hararetten bir
noksan gelme!(.
Onun
geveklii,
kuvvetlidir.
sarhoun geveklii
Rüstem
^rre ^rre bütün
bile
ona hased
varl evk
Fakat nuru olmayan
kii,
na
gibidir.
eder.
O
geveklikte
bile
Ölürse kemikleri ^evke gark
dalar.
meyvas^ badr.
Güt(^ onu alt üst eder.
güçlü olur,
EY insan 463
Gülü kalmat^
kara kara dikenleri kalr.
Saman
yn
gibi
sararr,
mahsulsü^ bir hale gelir.
Tannm,
ba ne kusurda bulundu da o güî^elim elbiselerden ayrld?
o
Kendisini gördü.
Kendini görmek,
öldürücü bir ehirdir ey
snanan
kiji,
kendine gel!
Ajkndan âlemin inledii Suçu
///;
püsü
Süsü,
gü-:(eli,
ne suçu var ki herkes, kendinden u-:(aklapnr?
Öyle olduu hâlde bu
eretidir.
elbiseler
benimdir diye
dâvaya kalkpr.
Onu alalm dayakînen Bilsin
ki
o süs,
O gü^llik,
püs
bilsin,
eretidir.
harman
bitimdir, güzellerse tanesini toplar.
O, varlk güneyinin bir pdr.
o kudret, fat^ilet ve hüner,
güllük güne§indendir, bu
tarafa gelip
vurmupur.
Nuru, cams^görmeyi âdet Örenilmi,
bellenmi
nuruyla
aydnlatmsn.
O da,
^
o
edin de
bilye
ireti (geçici olarak)
Fakat sen ükreder, çalp
cam krlnca kör kaimayasn.
kân
(inanm§)
olmuj,
gölünü bankasnn
aldn bilesin diye senden mumunu kapverir.
çabalarsan gamyeme.
Sana bunun gibiyü^ercesini
verir.
ükür
etmeyenden güzellik de kaybolur, hüner ve sanat da.
ondan bir eser •
iblis de ettik.
732
Artk
bir
daha
bile göreme^^^
"Beni
kyamet gününe kadar yaat.
" dedi.
Keke
"Kabbimi':^ tövbe
" deseydi.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh
1991,
c. 5, beyit.
962-985.
464
Tövbesiî^ ömür, ha§tanhaja can çekilmedir.
Ha^r
olan,
kaçnlmayan
ölüm,
Tann 'dan gafil olmaktr.
Hak 'la
ömür
olunca
ölüm de
de,
Fakat Tanrs^ âb- hayat
ikisi de hotur.
bile atetir.
Öyle bir tapdan dâima ömür istemesi de lanet
Tann'dan ondan istemektir,
ama
bakasn
aa
Nihayet
o,
bir
görünüte
eyin
istenilen
artmasn
hakikatte onun tamamiyle eksilmesini dilemektir.
Bana daha fa^la ömür daha
istemek,
tesiriyledir.
ver de
hâk geleyim
lanete
niane
Bana dahafa^a ömür
daha
u^t
gerisin geriye gideyim; mühletini
da
demektir.
olur.
Tânet
isteyense
ver ki pislik yiyeyim,
kötü bir kiidir.
dâima bana bunu
ver ki benim
yaradlm kötüdür demektir. •
Var 'Yaattkça
kuvvetlerini a^altm':^' âyetini
oku da gönül
kemie
iste,
gönül verme.
Çünkü
o
gönül
güt^ellii,
baki
güzelliktir.
O
güzellik
devleti,
âb- hayata
sakidir.
ster bu cihann
ak
olsun, ister o
cihann
ak.
olunan kimse) suret yoktur. Hakikatte surete
.
.
Hakîkî maukta (âk
âksan
sevgili ölünce
onu niye
terkediyorsun?
Suretiyineyerinde, bu terkedi neden?
kendi aklna
733
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, 778
maukun kim?
âk olan ve kendisini surete tapanlardan üstün gören!
Ey
(haz.),
Ak, iyice ara,
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl 1991,
c.
5, beyit.
I(i9-ll?>,
715-716,
EY insan 465
insanlardaki güllük, altn jald^dr. Öyle olmasayd nasl olurdu da
sevgilin
kart bir e§ek haline gelirdi?,
Melek gibiyken eytan'a döndü ya...
çünkü
Elbette,
o
güllük ona
ariyetti
734 (geçici).
Her kime ceza vermede uzun müddet vermisek, akbeti daha vahim
elim,
oluyor.
Tefekkür
düünme, fkretme),
(derin
Nitekim bütün farzlardan önce O'nun ve nimederini
düünmekten
ibâdeti,
devam etmidr. Öyleyse
ve ibâdetler nazil (inmek) olana kadar
vesilesi
sarln ve tefekkürü
iyi
yapn. Çünkü ibretten yoksun
vesveseden ibaretür.
ibrete
amelidir.
Allah'm mahlûkatn
Hatta bu durum, er'î emirler
ibaretti.
de Allah'n nimetlerini tefekküre
ük
Efendimizin,
bir tefekkür,
olan
vesile
tefekkür,
salam ahlâknz
hikmettir. Amellerinizi tefekkürden sonra
bina ediniz. Salih amelden sonra da
siz
ibret (ders)
ham bir
hayal ve
öüt
ve
bir esas üzerine
güzel bir yolla
salamlatrmz.
Hak
Teâlâ
veriyorsak
öyle
Hazretieri
onun yaratln
azaltyoruz.
ba
buyuruyor:
aa
suretiyle,
uzun
ömür
tersine çeviriyoruz." Kuvvetini
Halkn kusurlarn Hakk'n
görmemeye çahmak
"Kime
tamir edeceini umarak
gönlünüzü Hakk'n vuslat ipine
iyice
düümleyiniz. Gözlerinizin ve
baknzn
olmasn. nsanlarn içindeki
nihâî (son)
snr
idareci, orta hallilerin
bulunanlarn hepsi acz, fakr ve zavallbkta
bulunan
perdeler
göstermektedir.
olunmaktadr.
vastasyla
Hükm-i
Akll
kii
halk görmekten ibaret
Allah,
kaza
bu
eittir.
ve
mahlûkat
böylece
icra
kavrayp
incelii
aa tabakada
Gözlerin üzerinde ekillerde
farkb (yerine
getirmek)
perdeden
de
uyku ve dalgnlk gelmeyen
perdelenenden de geçerek kendisine
asla
^^*
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
1991,
c.
2, beyit.
715-716, 703-705,
710,712-713 ^^^
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn
Sûresi Yorumu, stanbul:
Damla Yaynevi,
1999,
s.
89.
466
Mukîm Allah'a
(gaflet
halinden beri olma)
balanandr. ''Yaratmak
ve ve
Kadîm
emr u
(e^elî,
idare
evveli
olmayan) olan
O'na mahsustur." {K^kî^
54)'''
Hangi gü^el
jej
vardr ki çirkin olmad, hangi tavan vardr ki yerlere
serilmedi?
Ancak
Aî^î^lerin göüslerinden ta§an seslerdir ki israfil'in sûru gibi,
diriltici
ve ebedîdir.
Tefekkür, kendî
yokluunu ve her yerde
îlâhî
saltanat görerek o
azametin sonsuzluunu ve hîkmetîni düünmektir.
alp,
Hakk'n azametinden ve bunca hikmet ve ibretten ders uyanarak gözünü açmak vaktin geçtiini böylece de hâlinin
neye
varacan düünmektir.
Tefekkür,
Tefekkür, insanlarn her eyi kendilerinin
yaptn
kendilerine bir kuvvet ve varlk vererek, gerek
gerek yarnki hâllerinde ne kadar gülünç bir
zannederek ve
bugünkü
hâllerinde
mevkie dütüklerini
düünmektir. Tefekkür, Allah'tan gayr
olduunu, kudret ve
olmadn, buyruun, O'nun buyruu
fail
hep O'nun olduunu düünmektir.
ku\n^etin
Hâsb, kendinin yok ve
âciz
olduunu, ancak Allah'n vâr olduunu
düünmektir.^'^ Sadî der
ki:
Lokman
Hekim'e, hikmeti nereden örendin? diye ise:
Önüne
için âsâsyla
etrafm
sormular. Âmâdan! demi. Nasl olur? dedikleri zaman gelen çukurlara, talara, engellere yoklar ve tehlikelerden kurtulur,
çarpmamak
demi.
insanlar da gelecei bilmedikleri
için
tefekkür
(düünce)
âsâsyla
yapacaklar ve yapmakta olduklar ileri tefti etmeleri lâzmdr.
''"'''
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, ^^^ '^^'^
Ken'an Ken'an
Rifâî,
1995,
s.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealt Neriyati, 2000,
Rifâî, Sohbetler,
stanbul:
58-59
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
399.
s.
298.
EY insan 467
Resululllah Efendimiz de:
mu?
"Tefekkür gibi ibâdet ohta:^
buyurmuyor
"Insanm insanl tefekkür
Pascal da öyle diyor:
ahlâkn esâs da tefekkürdür." Yine Efendimiz: bir senelik ibâdetten efdaldir. "
"
(daha
faziletli)
iledir
ve
"B/r saatlik tefekkür,
buyuruyor.
'^^
-69BZ
O'na iir öretmedik; O'na yaramazda. O, sâde bir zikir ve parlak bir Kur'ân'dr. *'Ve mâ âllemnâhü'-i'ra ve mâ yenbaî lehû in hüve illâ zikrun ve Kur'ânün mübîn'^
* J3/^
O 'na jiir öretmedik; O 'najara^ma^ da.
O, sadece bir
öüt ve apaçk
bir
Kuran 'dm (Elmahh Hamdi Ya^r) Biîi
söyledikleri,
iir,
ancak Allah'tan gelmi bir öüt
özetleme, remiz
(ibaret,
sembol).,
yeridir.
Baka
bir ifâdeyle
kinaye
(örtülü)
yoluyla öretmedik.
baka
Onu
bir
ve
karanlklarnda
gönderdik.
gördüünü
Ken'an
Bu
kez,
bir
ey
söyleyip
ona hitab da özetlemedik.
katmzda
bizimle
hazr
"Örettiimiz ancak hatrlatmadr" Böylece olduk. Sonra 'vastasyla bilgisizlik ve
doruyu size
hitap
bulmanz ettii
dili
için'
onu
olduk.
size
geri
Sonra,
onu
hatrlatan bir hatrlatc indirdik.
Rifâî, Sohbetler,
(Diyanet)
eyi mecaz yapmadk ve
Peygambere
gibi
Onun
(imah sö^ ve kafiye
cinas
bir
da.
apaçk Kur'an'dr.
kendisinden uzaklatrp, bize çekip
onun iitmesi ve görmesi
™
ona hiç
ey kasdetmediimiz
hâle getirdiimizde,
olu
onayara§ma^
ona (Peygamber'e) pir öretmedik. Zaten
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
480.
468
O
halde Kur'ân, peygamber için bir hatrlama ve bizim
tan
(ilâhî kat)
olduu
katmzda
eyleri toplamadr. "Mübîndir o" Yani,
Peygamber en münezzeh ve en mukaddes yaknlkta müahede ettii
eyin asln bildii
için
bu Kur'ân
kendisi için "apaçk"ür7'^°
Ibnü'l-Arabî iiri "icmal" (tafsilâtsn toplu hâlde)
"beyân"n
yani "tafsil"in
karsna
alr ve
Buradan harekede ayn
oturtur.
kavrammn karsnda
kökten gelen "uur" kavram da "ilim"
uur
mânâsnda
yer
anlam bulunduundan dolay da Allah: "Biz sana iiri öretmedik, bu sana gerekmez de" (Yâ-Sîn 69) demitir. Çünkü Peygamber açklayc abr.
Binâenaleyh
ve
(mübeyyin)
açc
kökünden gelen anlatma hepsini
Tafsil
yeri
sözü ksa tutma
(icmal),
yani
yüklenebilecei ne varsa
dilin
Bu yüzden
yeri deildir.
tanmlamadan hareket eden
iir,
beyâmn
muhalifidir.
rumuz kullanma
(remî^,
bilmece yapma '^'^^
olmu
sanat
(tevriye)
olur.
"Kur'ân'da 'y^tefekkerün', 'y^'kürûn', 'ya'klûn', 'ya'lemûn'
Tefekkür hayal kuvvetiyle ortaya çkar melekte hayal tabiat yokmr.
arkasndan anlaür.
Ve
ahrlar.
Kur'ân'n
Onun
ki
uur ilimden aadadr.
kabilinden
iir
sözü
hayaldendir.
sfât-
Zira perdenin
hayalden
Kur'ân'da "Biz ona iir öretmedik" denmitir. Yani
indirmitir.
diyenlerin
gelir.
bir sfattr. Zira
için 'uarâ' denilmitir ki onlar
olmas men'edilmitir.
üzerine nazildir, hayal üzerine deil. kalbine
bu beerî
Bu
bu durumda;
Ibnü'l- Arabi'ye göre iir
baka mânâ kasdetme
(lugâ^ ve
Oysa uur
gönderilmitir.
olarak
(mufassal)
iir icmal yeridir, toplu ve öz anlatma, sembollerle
yeridir.
verme
kelimesinde bir tür kapalhk (ihhâm)
Bu yüzden
reddedilmitir.
Eer onlar
ilâhîyedir.
olmamak lâzm
Hak
Onu
'Kur'ân
iir
ve
resul
hakikatinden
da ilim olsayd ona da Kur'ân
Âlim'dir, âir deil.
gelir ki
o kalb
ehlidir.
Bu yüzden
Kalb
kalb
rûhu'1-emîn resulün
iir
ilmin
Kur'ân
airdir'
deil,
denilirdi.
iir
resul dahi
âir
ilim yeridir
ve Hakk'n
'^'^"
zât hakikatte ilimdir,"
'^^^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, ¥ütuhât- Mekkiye, Litera
'''^^
7^2
Yayncbk, 2006,
c. 1, s.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
151.
Mahmut Erol I
s.
52
EY insan 469
risâletine
vardr,
(elçilik)
de lâyk deildir.
onda vahiy vardr). Resûl-i
Kitabma da
iir
indirilmi sö^.
O
denmez.
Ona
denmez.
iir
Hak ve
Kur'ân- Mübîndir
gibi
Kitab ancak kelâm- münzeldir (gökten saadetini kâfl
(kefil)
hakikate götürür, yaradltaki
gayeyi duyurur, zirve-i tevhide çkacak yolun (öretir),
(iirde hayal
Ekremime âir denilmedii
Beerin bütün ihtiyacm cami,
Allah'n bir nasihatidir.
Ey
hem onun ân-
o Peygamber-i Hak'ka iir öretmedik,
Biz,
esasm
tâlim eder
(açk, âpkârf^^
inkâr edenler! Siz Hz.
Muhammed
(s.a.sjt
bazen
sihirbaz,
bazen kâhin, bazen çlgn ve bazen de âir diyorsunuz. Kur'ânKerîm'e kâh
sihir,
kâh
iir,
kâh
iftira
ve kâh
esatir (uydurma hikâye)
dediiniz oluyor. Böylelikle en büyük nebinin gösterdii yoldan habersiz ve
saptmsmz,
diye
içindir ki her ruh, içindeki
ve
kâinata
görmek
isteyenlerin
Bunun
üpheleri yok edip Kur'ân'n âyederini
gönül
gözleri
Allah
Bunu, böyle
tarafndan
açlr.
inad ve srar edenlerin ise sonlar elbet uçurumdur.^"^
Bütün sebepler Allah'n
yazy yazan
elinde
Allah'tr.
Kimi kalemde taklp
O
kalr, kimi
zevkiyle kalemi göremez.
kalem
gibidir.
Kalemi hareket
istemedikçe kalem hareket etmez. eli
görür ve onu
temââ etmenin
^''^
konutuu Onun sadece
Bir kimse perde arkasndan
konutuunu
bir hakikat bildiriliyor.
bütün macerasna hâkim görmelidir.
Görmemekte
ettiren,
büyük
zannederler.
zaman, bazlar perdenin örtüden ibaret
olduunu
Ancak adam perdenin arkasndan çknca onun arada bir bahane olduunu anlarlar. Sebeplere taklp kalan avamdr. Tanr bilmezler.
velîleri ise
743 ^"^4
^46
sebeplerin arkasndaki asl
i yapam
.
746
bilirler
emseddin Yeil, Ken'an
Rifâî,
Füyü^ât, stanbul: Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 262. erhli Mesnev-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
425.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, VîhiMâ Fîh, çev. Meliha Ülker Tankahya, stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1985, s. 343. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mâ F% çev. Meliha Ülker Tankahya, stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1985, s. 91.
470
iir söyleyen, sözü vezin, kâfiye ve ekil kabplar içinde söylemenin
srrna eren nice söz sanatkâr âir görülmütür
ki
söylemek istedii
baka, söyledii baka olmutur.
doan mânây
âir, çok defa ruhuna
sözünde ya bu mânâ tam
fakat
almtr. Bu bakmdan,
iir,
olmam
yahut bir
sapana konan ta
noktaya nian alr, sapam çekersin. vurur.
msralara yerletirmek istemi
Ta
baka mânâ
yol
Sen
bir
gibidir.
baka noktay
gider, bir
747
Kur'ân'm her kelime, harf ve noktasmn terkibinde (kompozisyon) mucize vardr. Câhiller Kur'ân okuduunda "Allah bu kitapta
bir
Yûsufun kssasn
anlatyor."
derler.
Arifler
okuduunda
ise,
Allah'n ondaki yüce âyetierini görür ve onun harflerinin diziliinde
aklc
müfessirlerin
(tefsir
Fakat bu srra vâkf olan
Sapklar Kur'ân'da
eden)
arifler
soteden, lâftan
anlayamayaca srlar kefederler. de susmay tercih ederler.
bajka
hir§ey görmezlerse
^aplma^
Körün gönlüne, nurlarla dolu güneyin §klan gelme^ dejalmî^
ki.
hir hararet gelir.
O kâfirler Tann 'mn kitabm da bu çept knadlar. Tann da
dedi ki:
"Eer bu
sana kolay görünüyorsa bu
çe§it kolay, basit bir
sûre söyleyiver.
Cinlerini':^,
insanlarn':^,
kudret ve sanat sahibi olanlarn:^ söyleyin de
ehemmiyetsizi (önemsiz^ gördüünüz^ âyetler gibi bir âyet
Bil ki Kur'ân'm bir zahiri (d§) yüz^ü
O
meydana getirsinler!"
var, z^âhirin de gizili ve pek kudretli bir de iç
var.
bâtnn da
bir
bâtn, onun da üçüncü bâtn
(iç)
var ki onu akllar
anlayamaz^ hayran kalr.
'''^~'
Ken'an
^48
Ahmed
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 212. Dr. Ali Can Tatl, stanbul: Erkam
er-Rifâî, Sohbet Meclisleri, çev.
Yayn, 1996,
s.
65.
EY insan 471
Kur'ân'n
dördüncü
batnysa
e^si^
ömeks/^.
Tann'dan
ha§ka
kimse
görmemi§, kimse bilmemijtir.
Oul,
sen
Kur ân'in d§ jü^ne bakma, eytan da Adem'i
topraktan
ibaret
gördü, hakikatine eremedi.
Kur'ân'm ^âhiri insana
benler. Sureti görünür,
meydandadr da can gi^i
Kur'ân'n mânâsn, ancak Kur'ân'dan yahut da hevâ
günah olan arzulan)
ve hevesini (jehvet) ateje vurmuj,
(nefsin
Kur'ân'n huî^urunda
kurban olmuj, ruhu Kur'ân kesilmij olan adamdan
alçalmij,
tamamiyle güle feda
olur,
gül
kesilirse ister
onu
yararl ve
ya
diye
sor!
kokla
Bir
ya
ister
gül
diyeP' •
Ruhun var oluu, vücûdun olduuna göre, ruh tûtîsinin vücûdun
zuhurundan
buyurulduu andan
önce
sevgili yâr bizimle
O'nunla iir bize
brak
sözdalk diyor,
teraneleri bi
lestü
evvel
(name)
de
Kabbiküm"
sensin.
O
bütün gerçekliiyle
ediyor. Biz onunla
O
konuuyoruz.
konuulur sanyoruz.
benim
var.
Sevgili,
göstereceimi
cennette
bakasn düünme. Ey benim
kafiyeleri
Benim nazarmda devlet kafiyesi ve Benim saadetimin ve devletimin ahengi
kovalayan sevgilim, sakin
msras
'E
idi.
güzelliiyle,
vaadettiim güzelliimden
saadet
(papaan)
diliyle, kafiyelerin sesiyle
kafiyeyi
oluundan pek çok
beridir.
imdi karmzda bütün en
var
ol!
seninle bütünlenir.
Harf
nedir,
içindesin.
Bümez Ben
749
kafiye
Onlar
misin
ki,
ne deerde eydir
ki,
sen
onlarn endiesi
brak, hakikat bunlarn ötesindedir.
ben asbnda
harfsiz, sessiz
ve kelimesiz söylerim.
esrar söylerim, söyleyiim de böyle esrarl olur. Ey,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: Millî
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
cihamn ve
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh 1991, c. 3, beyit. 4230-4231, 4237,
4242-4248 750
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnem, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarh (haz.), stanbul: Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 3128-3130
472
yaratln gizlemi
olduum
H alilim
söylemediim
imdi ben
Isâ'mn
hâli
Âdem Peygamberden
Sana
sevgili!
dahi
srr söyleyeyim.
bir
brahim'e
etmediim
unu
srr olan
tek
srr,
dem vurmad gerçei
kendisinden
bile
haberdâr
Cebrâîlim'i
sana söyleyeyim.
Cenâb- Hakk, insansz
bil ki
onun
insamn
insanla,
benliinde
kendi
Eer bakmasm, eer
gelme siyledir.
etmedi.
tecellî
Çünkü
tecellîsi
hale
hissedebilir
görmesini
bütün
bilirsen
yarattklarma bak, bütün yarattklarmn içinde, yaratksn srr ve
Onlarn her
sebebi olan insana bak!
baka
tecellî
derd
Ehli
Ben
bulacaksn.
kudreti; bir zerreye, bir
olanlar
benim hâllerimden
birinde
damlaya, bir
bir
günete görünmeyen
kudreti verdim.
olmu
hakkn vücudunda yok
kendileri
gördüklerinden ancak onlarn Allah demeleri
Kendinden zuhur eden kelâm,
zikir,
zuhur ettiini ve kendisinin de sâdece
Hakk
fikir
bir
zikirdir.
Hak'dan
vesâirenin
tercüman olduunu,
dier mahluklardan ve hereyden zuhur eden
Cenâb-
sesin de
Hakk'tan olduunu ve bunlarn cümlesinin bir tercümandan
olmadn müahede
birey
mazhar
te
(^uhuryeri) olur.
akl
Sonra da Zât
unuttuu
böyle kendini
zikreden,
eden,
perdesini
fiil,
bir
denizde olmayan
baka
sfat ve isim tecellîsine
tecellîsine
ular.
yani akh terk ettii vakit Allah'
aka kavumu olduundan ey fânidir srrna erer. Ve bu ak
kaldrp
AUah'n Cemâl'inden baka her
içinde zikir, zikreden ve zikrolunan kendi olur.
Erenlerin
çünkü
tamamiyle
iiri
onlar,
kendi
varlklar;
onlarn
"nanann
kalbi,
"^51
Ken'an
tefsirdir
varlklarndan
ileri-güçleri,
Rahmân'n
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif,
(yorum),
Kur'ân'n srlardr;
yok olmulardr,
durular
kudret parmaklarndan
iki
^53
^54
Ken'an Ken'an Ken'an
nitekim
parmak
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
243. ^52
Hak'ladr
Hak'tandr;
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
416.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
439.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
465.
s.
242-
EY insan 473
arasndadr, diledii
buyurulmutur. Onlar, Tanr'nn
gibi çevirir"
kudret elinde âletdr ancak; akll kii, âletin hareketini, âletten
Onlarn
bilmez.
mübalaalarla
söyledikleri,
düünceyle
âirlerin
iirleri,
yalan-dolan
(abartma)
uydurduklar iirlere benzemez. âirlerin göstermek, kendilerini belirtmek kendisi
m
hrs Öbür
ürleriyse gelmitir.
O
samrlar.
da
sonra
yontar,
"Yonttuunuza
içindir;
onlarn
âirler,
çeit
bümez
âir,
Yaratc'dandr; mahlûkun
örnei udur:
onlarn
ki
etmekten
meydana
ileri
o ilerle
almak duygusu varsa, Birisi
arasn
ikisinin
sözleri
iki
de
Çünkü
çeit iirin
kokusu
getirir.
iletir.
Yel
bakadr. Kimde koku
ayrteder. "inanan zekîdir"
sarmsak çinese, misk
(gü^l kokulu
madde)
ama
aksine,
çinedim dese de burunlara sarmsak kokusu misk çineyen, sarmsak yedim dese
de,
kötü bir koku
yer yüzünden kokusu
gibi
iirleri
iirlerde.
Bu
Yel, gül bahçesinden esip gelir, gül
ama geçtii
denmitir.
Erenlerin
gösterir.
eser-gelirse
eder.
(put)
ya.
de kendi
iirlerini
bir ilgisi yoktur,
külhandan (hamam oca)
birdir
mâbud
yok
onlarn ürleri kendilerini deil, Tanr'y
Ama
hani puta tapan gibi Putu
kendisine
nefsi
lâflardan
üstünlüklerini
niyetleri,
tapyorsunuz?" buyurulmu-tur
terketmekten,
örüp
hayallerle
bile
gelir;
karsndaki misk kokusu
duyar.'''
Esas olarak iir dinlemek mubahtr dinlemitir.
Sahabe
(Peygambere
sahip
(helâl).
Peygamber
çkanlar)
(r.a.)
de
söylemi hem de dinlemitir. Nebi (Hz. Muhammed)
ba^
nevileri
(çeit) hikmettir. Hikmet,
bulursa oradan onu almaya en çok
Peygamber beytidir:
(a.s.) föyle der:
Allah
hariç,
hak
çey
"iirin nerede
sahibi olan odur. " buyurmutur.
bâtldr.
en
Bütün
doru cümle nimetler
iir
hem ür
(a.s.)
mü'minin yitik maldr, onu
"Arabn söylemi olduu her
(a. s.)
H^.
jebid'in §u
mutlaka
^âil
olacaktr.^''''
Amr (a.s.)
b.
erid, babasndan
bir iir
okumam
Sultan
Veled,
Mülhakaü Eski
Ibtidânâme,
unu
rivayet etmitir: "Resulullah
Ümeyye dedi. Bunun
isteyerek
miktar rivayet eder misin,
''^^
(r.a.)
çev.
Eserleri Sevenler
b.
Ebî
Sait'in
iirinden bir
üzerine ona yüz beyt
ür
Abdülbâkî Gölpnarb, Konya, Konya ve Dernei, 2001, s: 52
"
474
okudum. Her
bir beytin
sonuna geldiim zaman:
de öbürünü söyle diyordu. Resulullah
Müslüman olacakm,
iirinde
(a^iam
Hh,
yani
imdi
Ümeyye, nerede
(s.a.s.):
ama
kâfir
jüri
ise
Müslüman)
demitir.
iirden sorulunca Resulullah çirkindir. "
(s.a.s.):
"iir bir söî^ür, gü^li güî^el, çirkini
bu\armulardr.
-70Hayat
olan uyandrmak ve kâfirlere de o söz, hak olmak için. men kâne hayyen ve yahkka'l-kavlü ale'l-
kabiliyeti
^'Liyünzira
kâfîrîn''
* (Bu), diri
olan uyarmak
ve kâfirlere de a^^ap söi^ünün
(Elmall Hamdi Diri olanlar uyarsn
Resulullah
(s.a.s.)
Bu
Ya-:(ir)
ce^y hak
etsinler diye. (Diyanet)
olarak kabul eden, din olarak islâm' seçen kimse
hadîs-i erifte belirtilen hâl bir
zevk
bilmektir.
Bu
iidir;
Hakk'a ballktan
bilgi ise marifettir.
marifet bir nurdur. AUah, sevdii kulun kalbine koyar.
daha yüce, bu nurdan daha bü}^k nurdur.
bilen,
ald.
doar. Bu ballk da Allah'
Bu
içindir.
Efendimiz öyle buyurdular: "Allah' yaratc
Muhammed'i peygamber
îmânn tadn
ve kafirler
hak olmas
hakîkî
Marifetin
mânâs
bir ise,
ey
yoktur.
kalbin
Çünkü
yaratc
ile
Bundan marifet
hayata
ka\namas demektir.
''^^
Hucvirî,
Ke^u'l-mahcûh Hakikat
Dergah Yaynlar,
s.
550.
Bilgisi,
Süleyman
Uluda
(haz.),
stanbul:
EY insan 475
"O
kimse, ölü deil miydi'?
dirilttik.
"Ona, güf^el bir hayatla can
(En'âm,
"
1
22)
" (Nahl)
verecei':^
"Si^e bayat vermek için davet eden, A.llah 'a ve Kesülüne gidin. " (Enfâl,
Dünyada mevcûd olan her eyin
Bil ki:
Bakann
kabiliyetine göre bir
tarafn
de kötü taraf vardr.
Ebû Cehil: "Dünyada senden Muhammedi" diyordu.^^^
Resulullah!" derken
Kur'ân
bir gelin gibidir. Peçeyi açmakla, sana
(jej)
senin peçeyi
açmam
kötü kimse
yüzünü göstermez.
bahsettiin ve sana bir zevk vermeyen, bir
kimse
(r.a.)
"Dünyada senden güzel kimse yoktur ya
resulüne:
yoktur ya
vardr.
o da yapmaz. Bundan dolay Ebû Bekir
gösterir,
Allah'n
(yönü)
bir
o da
gösterir,
taraf, bir
ciheti
ey yapmasn isterse o eyin iyi tarafn ona yapar. Bir eyi yapmamasn isterse, o eyin kötü
insann
Allah,
iyi
iki
ey
O
kefettirmeyen
kabul etmedi; seni aldatp, kendisini
sana çirkin gösterdi. Yani, ben o güzel deilim ve o her istedii
yüzü göstermeye
rzâsm
kudretlidir.
ve
istersen
gidip
Fakat
tarlasna,
Tanr
ehlini
(adam) ara
ekinine
eyde çabrsan,
hizmetlerde bulunur, rzâs olan
açmadan, o sana yüzünü
eer çaraf açmaz da onun su
verir,
sen
uzaktan
onun çarafm
gösterir.
ki
has kullarn srasna ve cennete giresin.
Ulu Tanr herkese söz söylemez. Dünya pâdiâhlar her örücü konumazlar. Bir vezir ve yol gösterirler. Ulu
ona
ararsa
Onlardan
^57
758
^59
gitsin.
bakas
emseddin Yeil, •
A
A
A
bir naip tâyin etmilerdir.
Tanr da
te
bir kulu seçmitir.
bütün nebiler bunun
ile
Onlar padiaha
Her kim Tanr'y için
gelmilerdir.
yol göstermez.^^^
Füyü^ât, stanbul:
Yeil Yaynlar, 1984, c. 6, s. 264. Süleyman Ate, istanbul: Yeni Ufuklar
Niyâ2Î-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyaü, s. 140. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Fthi Mâ stanbul: Mülî Eitim Basmevi, 1985,
Fîh, s.
349
çev.
Meliha Ülker Anbarcolu,
476
özelliklerindendir.
Hak
doldurduu
bulunduu,
çinde
Teâlâ ruh
Çünkü
eyay
ile
eylere gerekli bir sfattr.
Onun
Hayy
için
ve dier
irâde
tasarlanabilir.
Her
bir
ey
ilim, irâde,
de
olgunlua
Hayat, varolu gerei o
ilikin
uymu
ilim,
sonra
zahir olur.
Fakat
ölçüde. Meselâ insan gibi miz'âc
tümü ya da
Eer
bitkilerde
olmasn
gibi öncelikle hayatin
bir
çou
lmh ile,
bir
zahir
miz'âc lmllktan uzaksa,
olduu
ki
tabiî
diri
Nitekim cansz
gibi.
nedir? hayrdan, perden haberdâr olan, lütuf ve ihsana (baij) sevinen,
Madem
ki cann sim, mâhiyeti
jej.
(nitelik),
insana hayn, jerri haber vermede.
hâlde hakikatten kimin daha î^âde haberi varsa
Ruhun
tesiri,
^âde
Fakat bu canlar, o
bilgi ve anlayijtr.
Kimde bu
o,
bilgi ve
u
daha canldr. anlayp daha fa^aysa
o,
tanrlktr.
tabiat âleminin ötesinde öyle haberler,
meydanda cans^
cânysa Tann'ya
öyle bilgiler
vardr ki bu
bir hâle gelirler.
Bunlardan haberdâr olmayan
can,
Tann tapsna ma^har
oldu.
Canlarn
ma^ar oldu.
Melekler de tamamyla akldan, candan
Ademyaratld m onun karcsnda
^^°
klnmür. Çünkü
hayat vardr. Böylelikle o
bir
sfatiarla
^rardan yerinip (ütülmek) alayan
daha
tüm sfatiarn asldr.
gereklilikleriyle birlikte gizli kalr.
denen nesnelerde ve
Can
bunun
yetisine (meleke) sahiptir.
onda
ettii yerlerdir.
varbklar ancak Hayat'tan
eriyorsa, özelliklerinin
nitelii
ruhun
eyin özelliine göre Rabbndan kendisine
kudret ve
miz'âcnn elverdii
olu
Ve varolua
ruhu ve kendisine uygun
gerektirip de hayata
olma
Rab isminin zuhur
terbiye eder.
isimlerin
bir
klmas
diri
ismi yedi ismin önderi
ilâhî
tam
ruhlar,
eyi
smail Rusûhî Ankaravî, Nak§ Ribat Yaynlar, s. 107.
ibarettiler.
Fakat yeni
bir can geldi.
beden haline geldiler.
el-Füsus erhi,
lhan Kuduer
(haz.),
stanbul:
EY insan 477
Kutluluktan o cam gördüler, ten gibi o ruha hi^etçi
eytana gelince,
kesildiler.
canla ha§la ondan ha§ çekti, canla birlenmedi,
çünkü
ölü bir
uzuvdu.
Can olmad için Adem'e feda Fakat
u^uv knldysa cana
o
Knk
olmad.
bir
bir
cana itaat etmedi.
eldi,
Cann
noksan gelmediya.
elindedir bu,
onu
yineyaratabilir.
S ölüdeki
allan kapal
Bedenler,
O
daimayol vurur.
birlik
beden
testisi
mü'minin
Kâfirle
testilere benzerler.
âb- bayatla
(gerçek
birlii, ten
Her testide
bakmndandr.
ne var? Sen ona bak.
bu beden
a§k) doludur,
testisi
ölüm
tabiriyle.
bakarsak padiahsn,
içindekine
Sö^
bil
dpna
mânâs da
ki §u bedene ben^r,
bakarsanyolunu alttn gitti.
içindeki candr.
Baj gö^ü, dâima bedeni görür, can gö^üyse Mesnev'nin sö^erindeki
Mânâya bakan
kipye
Tann da "Bu
ise
suret,
kaplan
sö^leryol gösterir,
Kur'ân, gönül
babalarnn dayolunu
surete
hünerli can.
aî^dnr, yolunu kaybettirir.
doruyolu
buldurur.
yü^nden ballarna doru yolu
a^nr" buyurmutur.
(Bakara, 26)
Bir ceylânla bir kurt evlenmiler ve bir çocuklar
"Bunu
kurt
etsek, eti
mu
hangisinden sayalm ve sordular.
^'''
762
Maharetli
adn
(hünerli)
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
m? Onu
sayalm, yoksa ceylân
haram ve murdar
stanbul: Millî
gösterir,
olur, ceylân
olmu. Müftüye:
kurt olarak kabul
desek helâl
olur.
Bunu
ne koyalm? Tereddütte kaldk" diye müftü,
Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
öyle
fetva
verdi."
bunun
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl c. 6, beyit. 148-157
1991,
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi, çev. Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl (haz.), stanbuk Millî Eitim Basmevi, 1991, c. 6, beyit. 649-656
478
hükmü mutlak demet ot ve ve
ceylân
Eer helâl
olur.
Yok eer
eti gibi helâldir."
gök
yeri,
biraz
haram
eti
Bu yavrunun önüne bir kemik koyunuz. Eer kemie meylederse kurttur
deil, mufassaldr
ile
kartrd,
(tafsilâtl).
onun
eti
Ulu Tanr, o dünya)^, dünya
ile,
ota meylederse ceylândr ve
Bunun
gibi
birletirdi. Biz,
bu her
ilme meyleder ve kuvvetimiz ilim ve hikmet olursa göksel ve
Eer yemee,
oluruz.
uykuya
'alâ-y illîyin (en yüksek
Resûl-i
Zîân
âit
dibi
muhtecâb
hicabla
olup, cem'iyyet-i
te Melek de perdelenmi
nefsiyle
Adem'i müahede edemediler. Hulâsa
(öî^etleyecek
âlem Hakk' idrâk edemez, Hak kendi nefsini idrâk ettii
olursak),
Neden?
gibi...
ile
Alemin
olur.
(perdeli)
olduundan dolay kendi
bir cüz
olur.''''^
nur ile zulmetten (karanlk)
vücûdu kendi nefsine hicabdr, Hakk' idrâk edemez. âlemden
Makammz
buyurmulardr. Nâib-i Hak, nur
hin hicah (perde) vardr. "
bin
için
nimetierine,
oluruz.
makam) deil, cehennemin
Efendimiz: "Allah Teâlâ
zulmetten yetmi
cihamn
ve
giyeceklerine meylederse hayvani ve yere
yetmi
çocuklaryz.
ikisinin
Alemin
kendi
olduundan... Âdem, cem'iyyet-i lâhîyye (ereflenmek)
olup,
kendi
nefsi
(ilâhî topluluk) ile
mübâreketeyn
yed-eyn-i
nefsine
(iki
müerref
mübarek
mahlûk olmumr. Hakk'n "Cemâl" ve "Celâl" sfatlar
hicâb
ile
el)
ile
tahmîr
(yorulma) edilmitir. Sûret-i ilâhîyye
(Hakk'n
kâinata ait
cem' etmitir.
suret)
ite o âlemden cüz olan ettiim
Adem
fey'e secde
ile
ve
sureti)
Iblis'e gelince o,
(en
hassalar sebat
''^^
etmeklikten seni ne
^6'//'
6'///.<^"
bir cüz'dür;
iki elimle halk
buyurmutur.
blis'in her birinin ne'eti (kaynak) birbirine zttr. Zîrâ
büyük ksm): Su (nitelik) itibariyle:
(a^m),
vekar
ile
104-105.
ile
alâkal, insana ait sfatlar) cüz 'i
topraktr. Bunlar kuvva (kuvvet) ve
Kabul,
itaat,
(ar bahhk),
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha s.
âlemden
Cenâb- Hakk: "Benim
Iblis'e
ne'et-i insâniyyede (insann olu§u
azam
sûret-i kevniyyeyi (yaratlan suret,
inkyâd
sekînet
(boyun eme), îman,
(sükunet),
huu, hudû
Anbarcolu, Konya: Altunar
Ofset, 2002,
EY insan 479
ubudiyet
(tevaf^u),
(kulluk), tezellül (îlikte katlanmak, alçalmak), ilim,
hilm (yumuaklk), lej^n (mülayim) gibi sfatlar dourur.
Ne'et-i Ibüs'e
ksm) kibir
atetir,
ve
gelince,
onda
cüz'-i
âzam
büyük
(en
o da: Istilâ (üstün çkma), istikbar (kendini büyük görme),
hile, tasallut (musallat olma)
hkd
ve inkâr, gelme).
(Iblis'in yaradhji)
(kin tutma)
bHs, ite onun
sfatdr. Evet,
için
iktizâ
küfür
kibir),
eder (lâ^m
secde etmemitir, zîrâ secde Arz 'in
secde
Iblis'in
ve ceberut (çokfa^la
ve hased gibi sfatlar
ile
memur olmas
imtihan
içindi,
imtihan oldu, ekâveti (bedbahtlk) meydana çkt. Hulâsa, eczâ-i
âlemden
(âlemin cü^eri, parçalan) hiç
(Hakk'n peygamberi) olmaklk sahih nsan, Hakk'n
sureti
cüz
bir
deüdir. Yalnz Hazret-i
(gerçek)
üe âlemin suretini cami (cem
olduundan dolay "Nâib-i Hak" olmak hakk, tarafndan üzeredir.
verildi.
Evet,
insân-
sem'i
(i§itme)
olurum, dedi, ayn ve üzn'ü, yani gözü ve
Çünkü AUah Teâlâ Semî' ve
Basîr'dir,
cüz-i zahiridir, (görünen parçaf"
yü^
üe sûret-i
bâtnamn
(iç
Bu
eden,
toplayan)
kendisine
batm, Hakk'n
kâmilin
"Cenâb- Hakk, kulun
Hak"
"Nâib-i
için,
ve basar
kula olurum
göz üe kulak
ise
Hak sureti
(görme)
demedi.
abd'in (kulun)
hadîs-i kudsî üe, sûret-i zahire (d^
yü:^ beyni
(ara)
ne kadar güzel
tefrik
(ayrma, ayrdetme) edümitir.^^"^
''^'^
emseddin Yeil, eyh-i Ekber
Muhyiddin-i Arabi Hakikati
stanbul: Yaylack Matbaaclk, 1997,
s.
59-60.
Nasl
Anlatyor,
480
-71Ellerimizin ileyip yaptklarndan bir
(yumuak hayvan) yaratmz
takm en'am
onlar için. Onlara
mâlik bulunuyorlar, görmediler mi? ''E ve lem yerav ennâ halâknâ lehüm min mâ amile t eydînâ en'âmen fehüm lehâ mâlikûn"
* unu da görmediler mi: Bi^ onlar için kudretimi^n meydana getirdiklerinden bir
takm
hayvanlar/ en'âmlaryaratmiji^l da onlara sahip bulunuyorlar.
(Elmalk Hamdi Ya^r) Görmüyorlar
m
ki,
Bu
bi^ kudretimi^n eseri olmak
için birçok
hayvanyarattk.
sayede onlar bunlara sahip olmulardr.
(Diyanet)
-12Ve onlar
kendilerine zebûn etmiiz de,
hem onlardan binitleri var, hem onlardan yiyorlar. "Ve zellelnâhâ lehüm feminhâ rakûbühüm ve minhâ ye 'külün ''
* Onlan
kendilerinin biletine vermip^ de
onlardan yiyip
Bu
içiyorlar.
hem onlardan
binekleri var,
(Elmalk Hamdi Yaî^r)
hayvanin onlarn emrine verdik. Onlarn bahsim binek olarak kullanrlar,
bahsim
besin olarakyerler. (Diyanet)
hem
EY insan 481
-73Onlarda daha nice faydal içecekler vardr. ükretmezler mi?
lehüm fîhâ menâûu
^^Ve
ve
meâribü
efelâ yekürûn"
* Onlarda daha
nice menfaatleri ve türlü içecekleri de var.
ükretmeyecekler mi? (Elmalk
Bu
hayvanlarda onlar için nice faydalar ve
Hamdi
Hâlâ
Yaî^r)
içilecek sütler
vardr.
Hâla
ükretmediler mi? (Diyanet)
En'am, yumuak, munis hayvan anlamnda tercüme edilmitir. En'am, kelime mânâs olarak
Koyun çounlukla scak
vardr
(inek
kuanda
vs.).
tar ve bu yün Yünün
Koyun
ise,
kutupta
muhtaç deildir.
deriye kesinlikle
Afrika'da yaasa bile,
için
yapmak
vücuttan
kU
Bu yüzden
yaayan hayvanlarn tümünde kdl
srf insanlar
taklidini
elektronlar
demektir.
iklimde yaamaktadr.
yaayan hayvanlara mahsus Nitekim onun
yumuak
bu zengin tüyü
bu hayvanlara monte
mümkün
da att
olmamtr.
halde,
elektronu toplayp depo etmektedir.
Tüm
tüm
deriler
edilmitir.
Yün
sentetik
lifleri
kumalar
tabiî lifler taklid
edildii
halde yün taklid edilemez.
Koyunun Koyunun
eti
de kendi ihtiyâcmn ötesinde
ya
Asl koyunun srr bereket hikmetindedir. Ylda durmadan yenir, buna ramen says artar.
Tüm
dünya beslenme
eyleminin
artün
diye
getirilen
dile
ve protein tar.
sütü de ihtiyâcndan fazladr.
âlimleri
etli
etidir.
dourur,
beslenmede insanda vahet
belirtmektedir. Böyle iken
koyun
bir kez
Koyun
bunun
etinin
istisnas
en'am
vahet eylemini
482
arttrmamasnn hikmetini çözmek mümkün deildir. Zira bu manevî bir andr ve koyun tasavvufta teslimiyetin temsilcisi olarak bilinir.
Koyunun
dksndan
Kanser
çok önemli olan
için
koyun kan
hücreleriyle
üphesiz en'am
banda koyun (tetkik,
yanl
"içecekler
B
lenfosit ve
salna
T
lenfosit deneyleri
de
yaplmaktadr. (insandan kaçmayan) canllar nimetinin
gibi, at
ve ineklerin de bu grupta mütalaas
olmaz.
açkça
bölümü,
var"
kasdetmektedir. Süt tertibindeki bir insan
iplii
gübreye kadar istifâdelerimizi sayn.
munis
geldii
düjünme)
Âyetin
smf
yapan
barsaklarmdan ameliyat
bezlerinden, Rahimdeki einden,
yaplmasma,
hormon
kamndan,
yününden,
derisinden,
gdann
nimederin
getirdii
süt
ve
ürünlerini
süt
emsalsiz terkibini ve
azametini
etmemek
fark
mümkün deildir. Günlük gdalarmz
içinde süt, yourt, peynir vazgeçilmez bir yer
Yaplan
tutmaktadr.
incelemeler
göstermektedir
mikroplar yourdu hazrlarken olay öyle kendilerinin
üremesi
sütten
aminoasitlerini
gerekli
için
ilemeye
Önce
geliir:
bileik
fosfor
balar.
ki
Bu
ve
yourt
bakteriler
Riboz
onun
ve
doal
fonksiyonudur. Fakat bir süre sonra kendi ihtiyacnn binlerce kat
enzim ve vitamin yapmaya balar.
Dorudan doruya
karacierin
imâl ettii bir sürü harika kimyasal maddeler imâl eder. Sanki bir biyoloji
fabrikasnn
içileri gibi,
Allah'n emrinde insanlara paha
biçilmez bir besin hazrlar.
Bu
asl faaliyeti kendi ihtiyac için o kadar tezattr
ki,
bir süre sonra
kendi üremesi durur. Yani yourt bakterisi, kendi neslinin aleyhine
olmasna ramen Vücut,
"^65
nefistir.
insanlara hizmete
Nefis
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn 95.
ikilik illetinin
Sûresi
devam
eder.
kayna
olan vücuttur.
Yommu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999,
s.
91-
EY insan 483
Bâtn mânâsnda iaret
hayvanlar, nefsânî kuvvetlere ve eytanî hatralara
görülen
Bineklerde
eder.
alâmetler
birer
O
âyettir.
bineklerin süvarilerinden bazlar o alâmetierde hakkyla tutunurlar,
bazlar da çöllerde yol
uhud
görme) ve
alrlar.
Yani
ksm basiret (kalp göf^ü ksm da kyas (mukayese) ve
bir
Qahit olma) ehli, bir
ile
istidlal (delil getirme) ehlidir.^''^
Nitekim smail Ankaravî erhinde bu kssann enfusi mânâs mealde
denilir
verilir;
ki:
pâdiâhdr. Süleyman da Ruh,
temsil eder.
d
"Herkes
öyledir.
ve
iç
kendi
vücûdu
u
ülkesinin
Yani Süleyman, hakikatte ruhu
kuvvetiere
hükmetmek
üzere kalp
tahtna geçip oturunca sanki bu maddî ve manevî kuvvetlerin temsilcileri birer birer biri
karsna
kendi hüner, marifet ve
dikilir.
bilgilerini
Süleyman Peygamberin kulara, geçirii
onun
elindeki
Ona
hizmet arz eder. Her
göstermeye çalr."^''^
kurtiara, cinlere, karncalara söz
mühürle olmutu. Bu mühür aslnda
ilim
mührüdür, hakikati bilmenin tlsmdr. nsan, dalara, denizlere ve
semâda uçanlara hâkim klan kudret onun ilminde ve irfânndadr (ilâhî hirfey^
fazilet
de
alarak kâinatn srlarm bilme kudreti).
nsan
insan yapan
ilimdir.^^°
Hakk'n mâsivâs olan eylerin hepsi hayvan hükmündedir. Çünkü canldr. Kendi nefsiyle hareket eden bir nefsinden
baka
mahlûk doru
bir tesirle hareket eder.
yol üzerinde olan
olarak hareket eder. ismini
766 ''''^
^''^
^^° '''''^
Çünkü
srat
ey
de yoktur. Ancak
u halde hareket eden her
eyin hüküm ve icâbna uygun (yol)
üzerinde yürünmekle yol
alr.^^^
Ken'an Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, istanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
52.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
136.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. M. Nuri Gençosman, stanbul: stanbul Kitapevi, 1981, s. 91. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevt-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 166. Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, s. 141. bnü'l-Arabî, Füsüsu'l-Hikem, çev. Nuri Gençosman, stanbul Kitabevi,
s.
128
484 •
çobansnz
Hepiniîi
koyunlann^dan
ve
buyuruluyor. Vücuttaki nefsânî ve
kuvvetler birer koyun
tabiî
Onlara bakamaz ve onlardan lâzm gelen fayday temin
gibidir.
edemezseniz, •
(Hadis)
mes'ulsünü^
iyilik
ve kötülüünden mes'ulsünüz, demektirJ^"^
Kemâl Nefis Sayesinde Bulunur. Neden jekvd
Hudd-j
(ikâyet) bu nefsinden reva
(yaklmak)
m bilmemek kymet
Zü'l-Celâl'dendir sana o pek büyük nimet
Refikindir
(ej,
arkada) sakn hor görme onu ho§ça kullan
Bilen nefsin bilir Hakk
Nefis olmat^sa
',
nedir
hem le^t-i vahdet
(kastolunan)
olunca o sana çektirmedi hiç hasret
Bilip kadrin (deer)
onu ilm-i edebden biç ayrma sen
ikâyet etmesin senden nasl mümkünse
Fakat bu
(birliin k'^^ti)
mümkün müyetinmek bâb- maksûda
Ömür âhir (son)
sen
söylerim
terbiyeden
sonra
et hi^met.
olur
makbul (kabul
olunmuj,
ho§
karlanan) Olur insan, eden slaha •
Sen
bir
nefsin
Ken'an'a himmet (yardmf^^
ekle girmezsen,
dümesen
vuslat
ekilsizlik
alemindeki
alemindeki
hazz nasl
büir
fazileti
hattâ
hicrana
nasl
akl
edebilirdin?
Ey, ruhun bir bedene girmesinde fayda yoktur diyen kimse!
sözün faydas yoksa
sus,
konuma. Bu mânây
anla, itiraz
Eer
brak ve
ükret.
^''2 '''''^
Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler, Rifâî,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
lâhiyat- Ken'an,
s.
607.
Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalkhç
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 1988,
s.
68.
(haz.),
EY insan 485
Duygunun, düüncenin ve mânânn girerek gelmesindeki
kelimeyle
bir harfler dizisi içine
ve
zevki
bununla ölçülemeyecek kadar büyük
bir
fazileti
ksaca
bir
düün. Sonra
hâdise olan ruhun bir
vücûda girerek orada zevk, evk, ekil ve mânâ kazanmasndaki fazilete
Ruhun
akl koy!
sonsuz incelie dikkat
her vücutta bir
et
ve artk
baka
gerisini
tecellî
gösteriindeki
sorma! Kendini
ükran
secdelerinin zevkine brak,
Allah'a ükret. Sana kendisini bilmek ve diye
ükretmek vicdan
sevin!
ükür bir vazife
sevmek
sahiplerinin
için
imkân verdi
en büyük
ibâdetidir.
bir vicdan borcudur.
Ey efendi! Bil ki her ruh, hayvanlk mertebesinde iken beeriyetin malûbudur (yenilmek). Beeriyet de evliya derecesini bulmu olanlara
kar
o ölçüde malupdur. insan hayvan üzerine ne kadar
sahip ve amirse
bulunan
bir
Bu yüzden
(emredici),
bir veli
ruh üzerinde o ölçüde tasarruf (kullanan) sahibidir. Allah velîlerine çok dikkatli bak!
cisim ve ekil olmaktan kurtul, ruh tanesi hakikatte yüz bin
•
de henüz beer derecesinde
bütün
göreceksin
ki
tasarrufu ve
hükmü
ol!
Onlarn karsnda
Göreceksin
ki
onlarn
bir
ruhun önünde yol göstermektedir. Yine
ruhlar,
zamâmn kutbu
olan o aziz ruhun
altndadr.^^^
nsan, tamâmiyle kendi nefsinden, benliinden
onda hâkim olan Hak'tr. ster dakika, ister bir dakika olsun,
bu
uzaklat
vakit
üç, ister bir saat olsun, ister
hal hâsl (meydana gelmek) oldu
on mu,
Hak tecellî eyler, kâim olur (dâim olmak) ve bütün olur. Çünkü nefsi aradan çkm, kendilii kalmam,
o esnada ondan,
âlem ona yalnz istese
tâbi
Hak kalmtr. Meselâ o srada denizi yürüyerek geçmek geçebilir. Gayb ricalini (gö^e görülmeyen büyük mevkilerde
bulunanlar)
görmek
Hâsl bütün âlem
bana
'^^"^
'^'^^
istese,
hepsi gözüne aikâr (aça çkarmak) olur.
kendisine
boyun eer. Nasl
ki
Mecnûnun
kular yuva yapar, bütün ormandaki hayvanlar,
Ken'an Ken'an
stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
211.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyaû, 2000,
s.
362.
Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, Rifâî,
arslanlar.
486
arkadalk
kaplanlar etrafna toplanr, onunla ünsiyet (dostluk) eder, ederlerdi. Zîra
O
onda beeriyet kokusu kalmam,
münkirler (inkâr
nankörlük edenler (tesir)
(§irk
kudret ü
mahlûkat
O
ha\^anlardan
cûdumuzla
hikmet-i
m
oldular, istedikleri gibi
ki kendilerinden çok kuvvetli olan
ha)^anlar onlara zebun
kemâl-i ku\^et ve kudretleri etini
Hiç kimsenin sun'u
müsahhar klmasaydk onlara nasl mâlik
onlara
tasarruf edebilirlerdi?)
ksmmn
nimetlerimize
ha^^anlar yarattk, onlara müsahhar
(ehil)
(Düünmüyorlar
ettiler.
silinmiti7^^
kendi ellerimizin yaptklarndan cins cins, nev nev
emek) kldk. Onlar onlara mâlik
tasarruf
kokanlar),
m?
da görmüyorlar
snf smf yumuak
(boyun
Nasl
unu
mürikler
olmakszn mahzâ (^aln^
(cömertlik) \ylz2X (çe§it)y
eden),
varl
bir
yerler,
daha
bir
ile
ksmna çok
olabilirlerdi?
(güçsü-:^ ettik,
beraber müsahhar kldk. Bir binerler.
menfaat
Bununla beraber bu
görürler.
Yünlerinden,
derilerinden istifâde ederler, sütlerinden içeceklerini içerler ve daha bir
çok eyler
Bunlarn hepsi
yaparlar.
bu kadar nimetlere kar Nefs-i natka (konulma
insanlar için
çalt
halde
hâlâ ükretmiyecekler mi?^^'^
ahlâkm ayrtrp
suretiyle f^uhur eden kabiliyet)
güzel huylaryla amel etme ve çirkin huylarn bir kenara atmak,
insamn
nefs-i
natka hakikat âdedere
nâtkasm eitmesiyle mümkün ilimleriyle eitilip
tenezzül
etmez,
uyandrldnda
onunla
Baskn
kolaylar.
ahlâklanmak
anlalyor
ki;
nefsi
karakteri,
Buraya
olur.
terbiye
etmenin,
Çünkü,
kendisine
çirkin olan
âdederden
ahlâk yelemek,
güzel
kadar
nefs-i
ereflenir, çirkin
kirlenmeyi
çirkinliklerle
yaktrmaz. Bu durumda da srasyla kiinin
kaçnmas
olur.
anlattklarmzdan
honut olduu
çevrenin
övgüye deer ahlâklara sahip olmasnn, güzel ahlâk ahkanlk haline getirmek için ilenmesinin,
yerilmi ve çirkin huylardan
kaçnmann, ehvet ve gazap
boyun edirmenin, onlar ezmenin
"<^
Ken'an
''''''
emseddin Yeil,
Rifâî, Sohbetler,
ahlâkn güzel olamna uymamn,
yolu; Nefs-i
Nâtka'y slah edip
stanbul: Kubbeala Neriyaü, 2000,
Füyûtât, stanbul:
güçlerine
Yeil Yaynlar, 1984,
s.
194-195.
c. 6, s.
264.
EY insan 487
güçlendirmek, onu
edeple ve güzelliklerle bezemektir.
faziletlerle,
Siyâsetin arac ve riyazetin
binei
budur.'^*^
ok kendini uzaa frlatan, gönül de kendisine sr veren o ezel sevgilisini görmezse, ksaca ilâhi srlar söyleyen ve anlayann Bir
kendinde olduunu
his
bulunduu at baka
yerlerde arayan gâfl süvariye
ve idrak etmezse, bu, bindii ve üzerinde
benzemek
olur.
Kii, Hakk'a varma yolunda böyle bir rüzgâr yürü^nilü ata binmi,
ona bindirilmitir. Gaflet, bindii attan haberli olmamakür. Burada attan murat, Hakk'dan gafil olan kimsenin akl ve ruhudur. Bir aklla bir
ruha bindirildii halde, akldan da ruhtan da habersiz olmak, bu
aü
bo
yere
koturmak ve koturduu at baka
hiddetle ve gafletle aramaktr; o kadar ki
altnda
at,
onu uraya buraya koturup her yerde "Benim diye
baran ad gibi,
Serke
bu akl ve ruh atindan
(inatç, itaatsi^ bir ati riyazet
idmanlarla
sfaüna
insan
(altrma)
onu
sokarlar,
hayvaniyet
gibi
olduu
gafil olabilir.^^^
saknma) ye
çkarp
Ademiyet
sfatindan
ehlîleürir ve terbiye ederler. Böylece atin
aya
ile
kamçy
yerden
küreyi ve topu yuvarlar ve
bunun
at,
daha pek çok iler yapar. Arap olmayan aklsz küçük
getirirler.
deitirirler.
braktiklar (zorluk),
Böylece
Vahi
zaman
onun
için
bir sabiyi
bir
papaam
gider,
çardklarnda
Babo
öyle bir dereceye ulatirriar
^'^
gelir.
geHr.
helâl hale gelir. Riyazet
gezen
Kenan
Rifâî,
pis bir
ki, artik
ve mücâhede
Muhyiddln bnü'l-Arabî, Mekârimu'l Ahlâk, s.
Bal
ki,
olma meakkati
hür ve sabverilmi olma halinden daha çok arzu
duruma
Kitsan Yaynclk,
dilini
riyâzade o dereceye getiririer
(gayret) ile
^^«
konuur
onun tabi konuma tarzm ve
ediHr bir
hayvan
halde
kim çald?"
atimi
(küçük erkek çocuu) riyazet ve temrinle (altrma) Arapça hâle
de
(dünya lezzetlerinden
vasflarn deitirirler. Bu terbiyenin neticesinde ahr ve sahibine verir,
hem
yerlerde,
ter.
köpei mücâhede o köpein
görmemi
bir
avlad köpein
Vahdettin nce, stanbul-
99-100.
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
155.
tuttuu (öî^ü)
•
olmaz. Bütün zahirî hükümlerin
av, insan için helâl
medar
ve esâs mücâhededir.
Süt tasavvufta
marifet ve irfana sahip
ilim,
olmak demektir. Süt
nehri srlar ilmidir.
Süt
rma
ile
iliii bulunan kii burada ilim, marifet ve irfana sahip
olur.^^^
rma, hem
Süt
kendi ruhunu
hem
baka
de
ruhlar besleyecek
faydal bir ilmi sembolize eder.
bnü'l-Arabî hayvan ve hayvaniyet mertebesi terimiyle bilinen
ehvet
özelliini kastetmez; kelimenin türetildii kaynak olan hayat
özelliine
gönderme
onun arü olan
yapar. bnü'l-Arabî
hayvardk mertebesinin ve
ilmin insan mertebesinden daha üstün
olduunu
açklar.
drîs mutiak bir hayvan
ey
kendisine açlr. anlaplma)
(gerçeklii
olur.
Böylece insan ve cinlerin
dndaki
her
Bu durumda kendi hayvaniyetiyle tahakkuk etmi olduunu örenir. Bunun iki belirtisi
vardr: Birincisi bu keiftir. Böylece drîs, kabrinde azab göreni veya
nimetieneni görür. Ölüyü olarak görür. kincisi ise
Öyle
ki,
gördüü eyi
(mutlak edilgenlik
salt
Kukusuz
onu en deerli
insanlar
''^'
bu
Cennet ehlinin nikâh
gibi salt
bu deerden habersiz kalmlar ve onu
nefislerini
Hucvirî, Ke^u'l-Mahcûb Hakikat s.
te
mertebesine ular.
ondan uzak tutmular, yine de
isimle isimlendirmilerdir.
Dergâh Yaynlan,
(dilsiî^lik).
ehevî amaç tayan hayvanlarn nikâhnn
hayvan ehvet saymlar,
780
susmak anlamndaki haresdr
(Kutup) sahibinin nikâh.
ehvet amaçhdr ve yerini ahr.
susan konuan, ayaktakini yürüyen
anlatmaya kalksa, bunu beceremez.
durumda kii hayvaniyet
Bu makamn
diri,
Bilgisi,
Bu
Süleyman
deerli isim onlarn
Uluda
(haz.),
stanbul:
315.
Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005,
s.
578.
Ken'an
^^^
Niyâzî-yi Msrî, rfan Sofralar, çev.
Rifâî, Sohbetler,
Neriyat,
s.
55.
s. 420 Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
stanbul, Kubbealü Neriyat, 2000,
782
EY insan 489
hayvan, yani hayvann özelliklerinden (hayvan kelimesi hayat kelimesinden olabilir
mi?
inandklar
Bu yüzden
ey övgünün
birisi deyileridir.
daha deerli
türemipir)
insanlarn
onlar
baknda
vardr. timat ettiim eyhlerden gariptir.
vardr.
Bütün
birisi
Ayrca ahin, köpek,
Onlarn
kendi
ibâdetierini
yapabildiim
belirli
diye
(ha^ olan kimse)
adardr, çünkü atn ibâdeti
yapüklar
bir
vakitte
bu
beceremedim.
gibi
o
ibâdeti
inamrlar, beni knarlar ve eletirirler.
yerine
ibâdeti yerine getirirler.
her an benim onlarn efendisi
birlikte onlar
çirkin
ey
kaplan, kannca vb. hayvanlar da
getirebilmemdir. Halbuki onlar sürekli
Bununla
bir
kendisidir.
Hayvanlara gelince: Bizim onlardan baz pirlerimiz
pek
Hayattan
olduuma da
''^^
-74baka mâbudlar edindiler, gûyâ yardm olunacaklar.
Onlar Allah'tan
''Ve't-tehazû miti dûnPl-lâhi âliheten leallehüm
yünsarûn"
* Onlar Allah'tan ba§ka
bir
takm ilâhlar edindiler, gûyâjardm
olunacaklar.
(Elmalk Hamdi Ya^r) Onlar, yardm göreceklerini
umarak Allah'tan baka
ilâhlar edindiler.
(Diyanet)
^^^
Suad El-Hakîm, bnul-Arabî Sö;lüü, Yaynevi, 2005,
s.
276-277.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul: Kabalc
490
-75K bunlar, onlara yardma gücü yetmez. Bunlar kendileri için
hazrlanm
''Lâ yestetVûne
avenelerdir (askerlerdir).
nasrahüm vehüm lehürt cündün
muhdarûn"
* Onlarn, onlarayardma güçlerijetme':^. Kendileri askerlerdir.
onlar için baî^
ise
(Elmalk Hamdi Ya^r)
Halbuki ilâhlarn onlarayardm etmeye güçleriyetme':^. Aksine
kendileri
bunlar için yardma hattr askerlerdir. (Diyanet)
tikat sahiplerinden bir
ksm
isnat
Halbuki onlar
ettiler
Çünkü
(yükleme).
birinin
inand
deildir.
onun hakknda
inand
ilâh ilâh
böyledir.
ise
Her
yardm
kendisine
etmez.
gelmez. ilâhyla
yardmlamasna müsâade
oluyor
ki Allah,
her
itikat
Allah
tecellîlerin
ehli
hakknda
bir
ettii ilâh ve eder.
Onun
takdirde
kendi
yapamaz. Bunun aksi de
meflumunda
toplayan)
toplam olan olmayan
bir
arif,
Hak,
da arife
bütün
ilâhî
göre inkâr
Bu malûm ve mârufun
olan bir kimse dünyada da âhirette de irfan sahibidir.
dolay Allah "Kalb sahibi olanlar
edilen,
(yani bütün ilâhî kuvvetleri
yardmc
(bilinen).
inand
Çünkü yardm
u halde
Allah'tr.
mâruftur
sahibinin kendi
etmedi.
ancak bütün inanlar nefsinde birletiren
mümkün
Bu
yoktur.
Muhalif îtikadda olana da kendi ilâhndan bir yardm
Demek
bir
ilâh
îmân
ona yardm
ile
ilâh için bir tesir
lanet ve küfür
yardmc
inand
îtikad sahibi kendi
eyleri müdâfaa
inanmad
ona
bir
için
ilâh için ötekinin
hüküm mevcut
inand inand
ötekini inkâr ve
Bundan
için" buyurdu. Böyle olunca
o
kimse kalbin ekilden ekle girmesi sebebiyle Hakk'n da surederde
ekilden ekle girdiini anlar
''^^
.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-hikem, stanbul Kitapevi, 1981, s. 100.
çev.
M. Nuri Gençosman, stanbul:
EY insan 491 •
ve's-Selâm
Aleyhissalâtu
muharebeye dönüyoru^'
mürid, en kuvvedi
olmad.
Tevhidin
etmektir.
irk
içine
yeterince idrâk Perdeli
muteber
(geçerli)
Hakk'a
tahsis
ibâdeti
putiara ibâdet
tahsis eylemedikleri için
etmelerinden dolay
Rubûbiyete
redleri yani
durumlar vardr. irk rubûbiyeti bilmemekten,
mahcup
cahile gelince mertebeleri
mürik
olurlar.
lâkin çeitli mertebeleri vardr.
saysna
itiraflar
edememekten doar.
vücut isbat edip
vekilleri
Tevhid'dir^*^''
putiara ibâdet etmeleri tevhid
(lâ^m gelme)
taifesinin
Hakk'a
düme
ramen
iktizâs
Bu irk
ibâdetierini
de eyhin verdii
Dolaysyla rubûbiyeti
idi.
büyük
muharebeden
yaratandan suâl eylenince "Allah" derlerdi.
Lâkin "Allah" demelerine
ruhuna aykr
"KJçük
buyurmulardr. Bu mücâhedenin kumandam
âleti (silâh)
Kurey müriklerine
•
Efendimiz:
için, ikinci bir
Halbuki düünseler; vücut
Çünkü Sultân- Azam
yönünden mertebeleri göredir.
bilmedii
çoktur.
birdir;
Bir'dir.
Ama
¥Â bu mânâ, isimlerin
simlerin çokluu, ismi alamn erefine delâlet
eder.^«^
irk, yani
Tanr 'ya
yerine koymama).
ortak
komak
Burada mazlum
makamdr. Çünkü
ortak
çoalmakla vasfetmi
koan
en büyük zulümdür (':^dme
urayan) olan da
kimse bu
(tarif etmi^) olur.
makam
Halbuki o
varhktr. (Tanrya ortak kojan kimse) ona ancak
klm
olur.
Bu
ise
cehlin
olduu karsnda
(bilmeydik)
(bir §eyi yerli
ilâhi birlik
parçalanmak ve
makam
esiz bir
onun eini
ortak
Bu
irkin
son mertebesidir.
kavramayan ve tek varlktan beliren
sebebi, marifeti
gibi
çeitli sûretier
hiç bir
ey
anlayamayan
ahsn aknldr.
Çünkü o bu deiikliklerin tek bir kaynaktan belirdiini bilmez. Bu makamda gördüü bu sureti öteki makama benzetir. O ilâhi esizlik
makamndan
786
^^^
^^^
beliren her bir suretin ancak bir
parçasn
ahr.^^^
Niyâzî-yi Msrî, tfan Sofralar, çev. Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar Neriyat, s. 133. smail Hakk Bursevî, Ken-:^-! Mahf-Gi^li Ha-^'ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 62, 64.
Ibnü'l-Arabî, Fusûsu'l-Hikem, çev. Nuri
Gencosman, stanbul
Kitabevi,
sf:
194
492
Gönül
ehli
ve cevher sahibi olan
azn,
kafasn,
adam döüp onun
bir
burnunu krsa, herkes döülenin mazlum olduunu
Gerçekte
söyler.
biri,
döen
mazlumdur. Zâlim, hiçbir hayrh ve faydal
i yapmayan kimsedir. O dayak yiyen ve kafas krlan zâlim, bu döen hiç üphe yok ki mazlumdur. Çünkü bu cevher sahibidir ve Tann'da fâni olmutur. Onun yapt her ey Tanr'mn yaptdr. Tanr'ya zâlim demezler. Meselâ Mustafa (Tann'mn selâm onun ürerine olsun) öldürdü, kan döktü ve
ramen
onlar zâlim, o ise mazlumdur.
Hakk'n her mertebede
bir
yama
etti.
salâh
ve
Bütün bunlara
'^^^
yüzü vardr.
tecelli
öbürünü inkâr etmekle, Hak örtülmü
Birine
Bu da
olur.
îmân,
küfür saylr.
Meselâ; Puta ibâdet eder. ibâdetini ona tahsis ettii ve halini ona
balad
için
bakasm
inkâr eder; dolaysyla kefereden (mâns:^
müslüman Hakk'n zuhur
saylr. Ve, bir
ettii varhklardan birini
Müslüman demez. Küfr-ü
inkâr etse, din ona
bâtl; mutlak
örtmütür; Küfr-ü Hak, kendini Hak'la örtmütür.
Asl
udur
olgunluk
kul
ki,
varlndan soyunup mahva ve 7.2in^
kayt
tahsisi ile
kendini bir
te
özel yöne dönmeye. ilâhlardan yüce olan
dedii
(O)
zaman;
tamamiyle
fenaya ere. Sonra; bir îtikad (inanp),
eye balamaya. Yönlerden
bundan sonradr
Rabbe
Hakk'
^"^'^
tapm
ki
ve ibâdet
etmi olduu mâbûda kabul edeni gördün mü?"
hiç bir
Mutiak lâha, bütün
etmi
olur.
Aksi halde,
kendi zanmnda hayal
(ilâh)
hevâsm
âyetinin tehdidi altna
(nefis)
ilâh
kul olur." kendi
girer.^''^
nsan
nev'inin cümlesi üç
Birincisi,
bu âleme
niçin
ksmdr: geldiini
kazanmak olduunu bilmeyip, yeme, içme, kendine
''89
put
Mevlânâ, ¥îhi
düzmütür.
Mâ
Basmevi, 1985,
s.
Fih, çev.
maksadn kemâl uyuma ve sevimeyi
ve ondan
Bu snf,
yüce
âlemlerde
Meliha Ülker Târkâhya, stanbul,
olan
Millî
asl
Eitim
82-83
^^°
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Rahmet Yaynlan, s. 46.
Ö^//,
çev.
smail
Hakk
Bursevî, stanbul:
^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Ö^iin Ö^ü, Rahmet Yaynlar, s. 52.
çev.
smail
Hakk
Bursevî, stanbul:
'
Ö;^//«
EY insan 493
makamna
Çünkü
dönemez.
hayvan
onlar
sfatlaryla
sfatlanmlardr. ikinci
ksm, bu
âleme gelmekten maksadn, ancak kemâl
süflî
kazanmak olduunu bilmi,
lâkin nefsini
gibi dört puta meyletmitir.
varsa da bunlar yine
makama
büip yüce
maksad
esirdir
vâsü
sevmek,
Bu snftan
aslî
mevki
evlât, mal,
makamna
dönenler
ve o dört puta tapmaktadr. Zira nefsini
olmamtr. Ve bu dünyâya
gelmekteki
yerine getirmemitir.
Üçüncü smf, bu
süfli
âleme kemâle ermek
burada kendisini misafir
saymtr
için geldiini
bilmi ve
Nefis putunu krmakla kemâl
kazanp kâmil insan olmutur.^^" Nefsinin
hizmet
arzularna
eden,
kaçmayan kendi nefsine tapyor nsan,
nefis
aslammn
men
Allah'n
ettiklerinden
demektir.^^^
ihtiraslar elinde ve
onun
kudreti
karsnda
saman çöpü gibi zebun (mahvolmak) olabilir. Görenler, bu âciz çöpün o aslamn elinden kurtulamayacam endieyle düünürler.
bir
Fakat Allah'n
mucize
yok
yardm
sür'atiyle
olur ve akl harekete geçerse her
deiir.
Bu
takdirde bir çöp,
da
gibi bir
ey
vücûdu
edebilir.
Mûsâ Peygamber, bütün kavmi ve Firavun aüesine
yard
kabilesiyle birlikte Firavun'a
deryay çok kolay
sivrisinek
yarm kanad
vurup beynini
Firavun
geçti.
ise
ayn yolda bu
yarar.
ile
ve hiç
acmadan koca
bir
sefer
Yûnus Emre'nin:
Yalan deil gerçektir ben de gördüm tokunu
''^^
Ken'an Ken'an
bir
de bu gözle oku!
bir
Nemrut'u yere
B/r sinek bir kartal sallad vurduyere
Msrâlarm
ve
çok küçük görünmütü. Fakat Mûsâ, âsâsyla
suyun kavumasyla boulup helak oldu. Öyledir, bakarsn
"^^2
bir
^''*
Rifâî, Sohbetler,
stanbul, Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
436.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
65.
"
494
-76O halde onlarn lâf seni mahzun etmesin; biz onlarn içlerini de biliriz dlarn da (açk gizli her yanlarn biliriz). '^Felâ yahzünke kavlühütn innâ na'lemü mâ yüsirrûne ve mâ yu'linûn"
* O hâlde onlarn söyleri seni üt^mesin; hi^ onlarn içlerini de (Elmalk Hamdi (Kesulüml)
aça
da,
Ehass- havasn
(ariflerin
normal insanlar
çekebilir.
bunlar; "Onlara o
gün korku
âyet-i
var
ki,
kerîmesinin iaret
baz arza ve
bakalar gibi...
vurduklarn da
en seçkinleri)
hüznü
Ku^kusu^ hi^ onla
bilijoru^. (Diyanet)
yoktur. Zira
hüznü
yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de..."
buyurduu makamdadrlar. Lâkin
Tpk
Nitekim Allah Teâlâ
da
Halbuki onlar, vecd halindedirler ve
eksiklikler sebebiyle
için çekerler.
dlarm
Ya:(ir)
O halde onlarn soteleri sakn seni üstesin.
nn giî(lemekte olduklarn
bilirif(^
üzüntü duyarlar.
u kadar
Ve hüznü
Resulullahn ümmetine olan hüznü
âyet-i
kerîmesinde öyle buyurmutur:
"Ey Muhammedi Demek onlarn sana indirdiimi^ Kur'ân'a inanmayp davetinden
jü^
çevirmelerine
ü^lerek,
arkalarndan
kendini
adetâ
mahvedeceksin!" (Kehf, 6)
Resulullah
Efendimiz
(s.a.s.)
öyle buyuruyor:
dehetinden herkes, nefsi nefsi diyecek. Ben
^^'^ '^^5
ise,
"O gün kyametin
ümmeti, ümmeti diyeceim.
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, s. 163. smail Ankaravî, Minhâcu'l-Fukarâ-Fakirlerin Yolu, nsanYaynlar, s. 236.
EY insan 495
Peygamber, Semûd kavminin
Salih
devam
onlarn
yaknlamtr.
ecelleri
yalvarmtm, Rabbim! Bana çok
öüt veremez
du}ap
oldum. Sen
etmek
için
sana bir lutufta
ki;
sizinle birlikte
yine de
muzdaribim
ölümüne göz
yine
eker
Bugün
Semûd
gibi saf
kld, içimden
kavmi, ben size yeniden
tath sözler söyledim.
sizde
varlklara
ve ey
sildi
bulundum;
sözlerim
yaratlm
bu yüzden onlara
ve yaralarn onaracam.
bütün ac hâtralar nasihatierde
et
Hakk'a
ise
bilirsin ki nasihat
Rabb'im benim kalbimi gökler
Böylelikle
Ben
cefâ ediyorlar,
sevmek lâzmdr. Allah yine bana demiti
bulunacam
Amma
öüderine devam
ediyordu: Allah bana cefâlara kadan ve
buyurmutu, sevgi
karsnda düünmeye
ölüleri
zehir
tesiri
Çünkü zehirden
yapt.
bir fayda etmiyordu.
ölen
ey benim
ben ite
çektiklerimdir. Fakat
Yeryüzünde hangi insan
(ikâyetçi).
zdrabnn
ya
dökmütür? Ey feryâd eden adam, bu toprak senin göz yana demez!
altna girmiler,
Cenâb- Hakk, Kur'ân'da uayb Peygamber'in
dilinden
hikâye
ederek: "E)/ milletimi A.nd olsun ki ben Kabbimin sökerini si^ bildirdim.
Öüt
verdim.
(imdi) inkâra bir
millet için ne diye üt^iilejim?"
buyurur.
(A'râf, 93)
Salih
Peygamberin de o anda duygular bunlard. Fakat yine de
peygamber
gönlünün
hicran
boanyordu. Bu yalara deryas
tam,
mafiret
(A.llah'm merhametle
sanki gözlerinde toplanp
Kendisine
hep
bu
gözya
alayn
abyordu. Bu ölenlerin
Gözlerinden
dinmiyordu.
kendisi de hayrette
idi.
kullarm
sebeplerini
soruyordu.
çirkin yüzlerine çirkin
yuvas baklarna ve azlarna
Sen ükretmeli deil misin
ki
affetmesi)
engini
haline gelmiti.
Ne
davramlarna
Kara ve karanlk gönüllerine mi? Zehir saçan dilerine, akrep
yalar
Allah'n cömertlik
dillerine,
için
m?
köpek
m?
Rabbin bütün bu kötülükleri
Azz
topraklaryla örttü, bütün kirlerini, bütün çirkinlik ve kötülüklerini
topraktan perdeleriyle saklad.
496
gönüUeri ve her
Elleri, ayaklar, gözleri,
bir
kavim
hâlleri
eri ve
çirkin böyle
bu hicran neden? Ömürlerince yalnz eytana
için
uyanlarn arkasndan bu gönülleni nasl bir sr saklyor?
Onlar
ki
sadece taküd yollarna saparak gönül gözlerini her hakikate
kapamlard. har yani
Nefislerinin elinden kurtularak hür olacaklar yerde
eek olmulard.
peygamberler
Allah onlar irâd
Tâ
gönderdi.
ki
Cennet'e
için;
nurlandrmak
lâyk
olan
için
ruhlarla,
Cehennemlikler beUi olsun ve Cehennem'e yönelenler, Cennet
yolunu görsünler
diye...
Fakat heyhat, bu
görünmedii hâlde
kartrmayan
arasnda öyle
ikisi
biri
berzahlar
ac
öteki tatl,
(perde) gibi,
perde vardr
bir
iki
ki,
gözlere
deryay dahi birbirine
münkirlerle (inkâr eden) Allah'n
saf kullarm birbirinden ayr tutmaktadr.^^''
Allah'n yaratt dier canllar, insanlar
yaamas için
ötekileri
kurban ettii ettirdii meydandadr.
Allah, insanlarn faydas için
insan da akl
maad
(manaya
yani kâmil insan, bir
ermi
Ad
kavmi
Semûd
ve
peygamberlerin gösterir.
onlarn
için feda ettii,
bunca hayvam kurban etmitir, nice
eren
akl) sahibi bir nebî veya velî için
insan için fedadr. gibi
geçmi
kavimlerin
hikâyeleri,
AUah indinde ne ölçüde nazh ve nâzenîn olduklarm
Peygamberlere
kar gelenlerin
sonlar helak olmaktr.
Sübhan, her türlü noksandan, her türlü kusurdan ve bilhassa beerî vasflardan sizdeki
ârî
(arnm) ve münezzeh
(aynimi^ olan) olan Allah,
bütün srlar ve bütün düünceleri
içindeki bir siyah kl gibi, her karanhk duygu,
onun malûmu
^^'^
Ken'an
olur.
Çünkü AUah Alim ve
bilir.
Beyaz sütün
düünce ve
hareket
Habîr'dir.
370-
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
485.
Rifâî,
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
458
s.
371. '''^'^
'^^
Ken'an Ken'an
EY insan 497
•
Lokman, hikmet ve
marifette daha
yükseltmek ve kemâliyle almak isimle
adlanm
onu
giderek
ileri
ve kendisini bu suretle
sonra Lâtîf olan
tarif
ve tahdit etmi olan letâfetindendir.
Hakk' vasflandrarak "Habîr"
sfatyla övdü, yani ona ihbardan hâsl olan bir ilim isnâd ilim ise Kur'ân'da "Biz sizi imtihan ederiz, tâ ki içinizde
mücadele eden) ve
(ceht eden,
Bu
"Allah Latiftir" dedi.
için,
zâtn her eyde o eyin ayn olmas onun lutûf ve
Lokman daha
yeter dereceye
etti.
Bu
mücâhit
sabrl olanlar kimdir bilelim" mealindeki
âyette iaret buyrulan ilimdir, zevki bir bilgidir.
Bu
âyette Allah, ii
hakikat ve mâhiyeti üzere bilmekle beraber kendi nefsini bir ilimden
faydalamr gibi gösterdi. Halbuki ulu
"nass"
(insanlar) ile
bildirdii bir ilmin inkârna
hâle göre Allah zevki ilim
Demek ki, •
Bir gönül
Tanr'nn kendi
ile
nefsi için
imkân yoktur.
ayrm
mutiak ilim arasn
u
oldu.
zevki ilim, rûhânî ve cismânî kuvvedere baldr.^^^
ki,
dünya kirlerinden uzak, temiz ve
saftr.
te ilâhî srlar,
böyle gönüllerin aynasna akseder.
Bizim gönül sermâyemiz Tanr sevgimiz, bizde
tecelli
nur,
o pak gönüllü velînin mihengine vurulursa, o mihenk
ta
bir
hâlis
altnnn
olmad, onun
hâlisini (gerçek)
olan mihenk
^^^
(ölçü,
ayar)
(sahte)
Gönül
olur.
da ancak o srlar aynas
bilir.
velîler, gönülleri
Gönülleri
gönlü mihenginde aikâr
de kalpm
dünya naklar, dünya
dolu olanlar, kalp altn
o nurun
ilâhi
anda yakîni (tam emin olma) üpheden ayrr. Gönlümüzün
olup
Böylece
eden
ilâhî
gibi,
bütün bozuk
renkleri ve kirleriyle taraflaryla
tamrlar.
nura ayna olabilecek hâlis altn gibi saf olanlarda
akislerini
görmenin derin hazzm
Ibnü'l-Arabî, Fusûsu'l-Hikem, çev. Nuri
ise,
tadarlar.^'^^
Gencosman, stanbul
Kitabevi,
s:
191-
192 ^'^"
Ken'an
Rifâî,
erhli Mesnevf-i erif, stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
458.
498
-77O insan bir nutfeden (sperm'den) yarattk; imdi o açktan aça bir muhâsm kesildi. Görmedin mi?
"jE"
ve lemyera'l-insânü ennâ halâknâhü fe izâ hüve hasîtnün
min nutfedn
mübîn''
* insan kendisini bir damla sudan jarattm-:^ görmedi mi
basm insan görmedi mi
ki,
bi':^
kesildi.
de,
§imdi apaçk bir
(Elmalk Hamdi Ya^r)
onu meniden yarattk. Bir de bakyorsun
düman
ki,
apaçak
kesilmi. (Diyanet)
-78O kendi yaratln unutarak bize bir mesel getirdi:
"Bu un ufak olmu kemikleri kim
(örnek)
diriltir?"
dedi. ''Ve
darabe lenâ meselen ve nesiye halkahû kale men yuhyi^l-'zâme vehiye ramm*'
* Yarathpn unutarak
bi:^ bir de meselfrlatt:
kemikleri?"
dedi.
Kendiyaratlrn unutarak
biî^e
'%im
(Elmalk Hamdi
diriltecekmi^ o
çürümü
Ya-:(ir)
kar§ misal getirmeye kalkpyor ve:
cürümüj kemikleri kim
diriltecek?" diyor. (Diyanet)
"u
EY insan 499
-79De
ki:
Onlar
ilk
inâ eden
defa
O her yarat
diriltir
ve
(Halk etmeyi) bilir.
"Kul yuhyîhe'1-lezî eneehâ evvele merratin ve hüve " bikülli halkn alîm
* De
"Onlan
ki:
ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmay
Hamdi
De
ki:
Onlan
ilk defa
yaratm
sürekli yaratandr.
Alem
(Elmahh
Ya':^r)
olan diriltecek.
yaratmay gayet iyi
Hak
"
bilir.
O, her türlü
(Diyanet)
bilir.
ise,
Çünkü
sürekH ve özü gerei Allah'a
muhtaçtr.
Yaratlm
olan asla yaratamaz.
Yaratma her nefes
yenilenir.
Yok olma
ândr. Bu durum, E'arîlerin (E/
W
an, benzer suretin var olma me^ebine mensub) görüünde
arazlarn (sakatlk) yenilenmesine benzer.
Her
vakit
sen yeniden yaratlrsn,
bu nedenle yok olursun ve
diriltilirsin.
AUah her
unu müahede
(bir
fâni
olmak ve dier
tecellînin
ehli
Her
tecellî
yaratmamn
gidii,
eyi gö^e görme, keifle seyretme) eder:
yeni bir yaratmay verir, bir yaratmay götürür. Bir tecellîden
Keif
nefeste tecellî eder ve tecellîsi tekrarlanmaz.
verdii
ey
ile
bakî
kalmaktr.
nsann yaratl her nefes yenilenir ve o bunun Bu durum "bilmediini^ ekilde si^ inâ ederiî^' (56: getirilmitir.
farknda deildir. 61) âyetinde dile
Burada kastedilen her nefes yaratmadr. Bu yüzden her
500
nefeste Allah'n bizde yeni bir
yeniden yaratmadan
kuku
yarat
içinde olanlardr. (50:
Varbklarda her nefes yenilenme, aklla
AUah,
phtsn
kan
demek "Ey
almamz
ibret
topra
1
bilmeyenler,
5)
801
bilinir.
da, meniyi yani erük
suyunu
da,
bizim gözümüzün önünde bulundurur. Bize
da,
ister ki:
samanlarda
unsurlarn
imdi
bottuk kipi
niyeti
bunlara bak da,
O
için
Bunu
vardr.
düün
sen,
ki,
ben seni nereden nereye getirdim?
bunlara
geçirdii
bunlardan tiksiniyorsun deil mi? Bir de
âpk gibi idin.
deiiklikler
O ^manlar bedenindeki maddî
srasnda,
bugünkü
insanln inkâr
ediyordun da,
bir
damla phtdan nasl olur da
Benim bu keremim yani
inkârn gidermek
içindi.
O
seni
bir insan yaratlr diye
üpheye düüyordun.
insanlk mertebesine getiriim,
vakitler sen
o
vakit ki
henü^toprakta devrediyordun.
Senin yeniden hayata getiriliin, evvelki inkârna
kar
reddedilemez bir delil
oldu.
Fakat senin inkâr hastaln
Topran bu
ii
ilâçtan
yapmasna imkân
da kötü
var
oldu.
m?
Erlik suyu hiç
dümanlkta
bulunur da inkâra düer mi?
Ey
dirilmeye
yoktu,
^°'
inanmayan kii, sen toprak
ban da yoktu. O yünden
s.
703-704.
tohum âlemlerinde iken gönlün de
düünceyi de inkâr ediyordun, inkâr edii
Suad El-Hakîm, Ibnii'l-Arab Sözlüü, Yaynevi, 2005,
ve
çev.
Ekrem
de.
Demirli, stanbul: Kabalc
"
EY insan 501
iken
Canstî(lar âleminde ;
olacan inkâr
insan olunca, ha§n (ölüleri
kurtulup,
dirilmeyi inkâra
kapy
jok. "cevabm alan
Kapy çalan, kapnn
diriltip
Cans^ktan
ediyordun.
mabjere çkarma, kyamet),
kalkktn.
Senin bu hâlin
elini
insan
"Ev
çalp da içerdeki ev sahibinden;
sahibi evde
kimiye benden
bu "yoktur" sö^nden, ev sahibinin
içerde
bulunduunu anlar da
halkasndan çekme^.
Senin inkâr edibinden
de,
§u anlatlr
ki,
Allah, canszlarda da yüî(lerce
hünerler gösteriyor. Canllaryaratyor.
•
Sen
meni
bir katre
fikir verdi.
Ya
iken, Allah bir vücut verdi,
sen bunca ihsan
olunmu
shhat
verdi, akl,
ükrünü nasl
nimetlerin
edâ ediyorsun?
Msr
Üniversitesi profesörlerinden
Tâhâ nâmnda
kimse vardr.
bir
Bu adam anadan doma gözsüz olduu halde, AUah ona, üniversite hocabna yükselecek kadar akl, zekâ ve iHm vermi. Sonra da AUah'
inkâr edecek kadar cehalet ve
aklszhk vermi.
u azamete
bakn.
te,
iki
gözden mahrum olduu halde Cenâb- Hakk ona ne zekâ ve
ne akl ihsan etmi
bütün bunlara
Her eyin
ki
böyle yüksek mevkilere çkabilmitir. Sonra da
ramen AUah'
inkâr
evveli sâde ve basittir.
edebiliyor.^*^"^
Her eyin balangc
Sonra onu biz çoaltyoruz. Faraza bir harp
sonunun ne olacan Sahip
biliyor.
baland
Fakat o neticeye
bir
noktadr.
zaman onun
ulamak
için
arada ne hâdiseler oluyor, ne kanlar dökülüyor, toplar tüfenkler iliyor,
kyametler kopuyor. Allah indinde bu teferruatn (ayrnt)
kymeti yok
ki...
Ona
biz
Gönlünü indten her gam,
^°2
efik Can, Konularna Neriyat, 1997,
^03 ^'^•*
Ken'an Ken'an
c.
3-4,
ehemmiyet
içtiin
göre
s.
arabn
veriyoruz.^""*
tesiriyledir.
açklamal Mesnevi
Tercümesi,
stanbul:
447.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
331.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
427.
Ötüken
502
Fakat
nerden bileceksin, o mahmurluk, o ba§
ans,
hangi araptan meydana
geldi?
Bu
ha§
ansmn,
o tanenin
meyvasndan olduunu akl, fikri olan
Dalla meyva, tohuma hen^me:^. Meni,
anlar.
insann bedenine ben^r mi?
hiç
Meni, ekmekten meydana gelir, fakat ekmek gibi midir? insan, meniden
fakat
hiç
olur,
meni gibi midir? ifürmesinden vücut buldu.
îsâ, Cebrail'in
Fakat
suret
bakmndan
onun gibi
midir? Yahut ona ben^^er mi?
Adem,
topraktan yaratlmtr, topraa
ben^me^ Hiç
bir üf^üm
ü^m çotuu
gibi deildir.
Hiç
bir
asl
esere
benî^eme^^
u
halde Rahmetin
ve
arsnn
baj
aslm
bilemedesin.
Har
elbette vardr. Cesedlerin hari, ruhlarn cesedlere iadesidir.
Allah'n îmana muvaffak bu}Tirduu mü'minlere göre
mü'min kullarna dünyaya geliin muhal olmadn örettii gibi, yeniden yaratlmann
Allah
olmayacan
kabul için erh-i sadr ihsan bu^orur.
yeniden yaratmak "Onlan
ilk
har
Malûmdur
ve inkârn
Muhammedi"
kudrete acz isnâd
Hikmet-i
bilmeyerek âyât- Rabbânîyyeyi (Rabbin
Hatta
onlarla
gibi,
yalanlamaya çahtn.
düüncelerinle vâkf
805
stanbul: Millî
ile ilâhî
alay
etmeye (kuatma)
yellendin.
ihata
Eyann
hakîkatierine eksik ilmin ve
(sahip)
ettin.
âyetleri)
Gayba
edemedii
ilminin
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
ki,
(Yasin, 79).
(inanç)
inanmadn
muhal
da
Sen bu itikadnla
düünmedin.
olmak)
(amaç
defa yoktan var etmekten daha kolaydr.
ilk defayaratann dirilteceini söyle ey
ilâhîyi
budur.
e}i
çarpk
olmaya çaltn.
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarb Basmevi, 1991, c. 5, beyit. 3975-3978, 3980,
Mesnevi, çev.
Eiüm
3982-3983, 3985 806
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYaynchk,
1995,
s.
165
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
EY insan 503
"Onlar,
bildirilmemi
olan
yalanlamlard. Senin
kavrayamadklar
ilmini
"
henü-:^
yorumu
Onlardan
da
kendilerine
de
öncekiler
böyle
(Yûnus, 39)
gözlerin
gaflettesin.
ve
yalanladlar.
§eyi
cisimlerle
Nitekim
ve
perdeli
yaratcsmdan
cisimlerin
görünce bunda zâid
cisimleri
(ilhak
ve
ilâve
edilmi) bir vücut bulunduunu inkâra kalkanlar da vardr. Böyleleri, cisimlerin O'nun varlyla zahir olduu renk ve ekillerin
çkt,
o sayede ortaya
varln
Çünkü
görülmeyen gerçek vücûdu inkâr olan
sebebi
"Nûr"un
arasndan
Cisimler
bulunuyorlar.
ederler.
ilminden
habersiz
görünmeyiinin
iddet-i
zuhurundan, bakanlarn gözlerinden nurunun ziyâdelii sebebiyle gizlendiini kavrayamyorlar.
^^'^
Bilmediin eyleri sana zaman
Ölüm
sana lisân- hâl
gaflet perdelerini
Kendi
ile
gösterecektir.
öyle
der:
"Sen,
bundan
gafildin, ite senden
kaldrdk, bugün artk görüün keskindir" (Kaf,
yaptm
deitirmek ancak Allah'n
22)^*^^
kudretindedir.
Kendi
yaptklarmn tam ztlarm yapma kudreti onun kârdr. Allah'n görünmezlik içinde aikâr ve bir âikârhk içinde
bundandr.
deitirmek
Çünki Allah isterse,
meydana getirdii
bunun
yine
bir
baka
gizli
eyi
bir ilâhî
bir
olmas da bozmak,
hikmeti
var
demektir, irâdesinin bir rüzgâryla kurutup çöle çevirdii âlemi,
aym
irâdenin bir
güllerle süslü bir
baka
rüzgâryla uçsuz bucaksz yeillikler ve
iri
cennet bahçesi haline koyar.
uradmz her kahr ve lütuf
Allah kahrda ve lûtufta
tektir.
onun
ötekinden farksz olan nimetieridir. Kendi
eseri,
aslnda
biri
Bizim
yaptklarmn tam ztlarm yapma kudreti onun kârdr. Allah'n görünmezlik içinde aikâr ve bir âikârhk içinde
gizli
bir
olmas da
bundandr.
807
Ahmed
er-Rifâî, Marifet Yolu,
Erkam Yaynclk, ^•^8
Ahmed
1995,
s.
er-Rifâî, Marifet Yolu,
ErkamYayncük,
1995,
s.
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
Doç. Dr. H. Kâmil Ylmaz
(haz.),
stanbul:
172 175
504
Bu
ve yaratllar âleminde
hâdiseler
Bütün
O'dur.
sultan
bütün memlekederin ve binlerce ehirde milyonlarca
kt'alarn,
hükümdar da
kulun tek sahibi ve ve
tek
dirilten yalru2
onun kudretinin
Çünkü
O'dur.
yaratan,
yok eden
Gerçekten, Allah,
elidir.
yaratt
baka bir baka bir yere
kâinatn çehresine nakedilmi vücut âyederini bir hâlden hâle, bir
görünüten baka
çevirmek yahut
görünüe,
bir
ilk hâllerini
bir
yerden
tamamiyle yok ederek yerlerine
zdarm
veya benzerlerini veya çok daha üstün ve güzel olanlarn getirmekte
sonsuz bir hareket halindedir.
Bu
^-üzden nice yoksulluklar, varlkl olua; nice günahlar, en güzel
müslümanha; Ve Allah eer
sevaplara; nice kâfirlikler,
en
güzeline
çevrilir.
olduklarndan
baka
uyanlmaz
uykuya
hayat
bir
kyam
nsan
ki
olur,
ruhlardan,
hawân-
nâtik
kalknca yine lâüfleir,
gibi
birbirinden
Zât'tan ibaret
ki
basittir.
Sonra
(konuan hayvan)
meni de belde
ayrldn
görünmü
574.
Sûretierin
hissetmezsin.
getirdi.
iner, suret toplar,
olur.
Sonra sûretier
Kendine bak: nefsindeki
sabittir.
Ta
Orada
sabittir,
te
hiç
Sen bu mânâlarn
mânâlar
gelip
kalbe biri
o zaman birbirinden ayrldklarn
Hayâli sûredere büründükleri
zaman dier görülen
eyler gibi onlar da görülürler. Sonra bunlar
Ken'an
idi.
dta bu ahslar meydana
\öikselir, basit olur.
suret giyinir.
bir
hissedersin.
âb-
dirilitir.
düünceye, yerleinceye kadar. Kalbe gelince her
(haf-:^ya)
809
bir
yeniden hayata ve
olanlarn vücudar bu
fâni
soyut ruhundan hâsl olmaktadr.
ayrlmaz. Nasl
hayâli
hatta
meni insandan ayrlrken
mânâlar,
ki kabirlerinde
maher gününde
yudumlam
kesifleti ve inip
ile
ahs
olanlar bile
kadar
tekrar,
(ayaa kalkmak) edeceklerdir.
bedenleri,
Nasl
O
ancak bu ölüm deil bir ebedî hayata
ölür,
birikmesi
suyu)
bütün Allah yolunda
ehitlerin ve
dünyada
dalm
bunlar
dilerse
veya zt bir hâle koyar.
hayat veren
(ebedi
harekete
nice ahlâkszlklar ahlâkn
dar
çkarsa tam
olur.
Rifâî,
erhli Mesmvî-i erif, istanbul: Kubbealû Neriyaü, 2000,
s.
573-
EY insan 505
Bu
iaret edileni bildinse, ilmî sübûtla
arasndaki
fark anlarsn.
Hârici
(sabit ilim), hârici
Her ey O'na
döndüler.
bildinse vücutta,
Bütün
fiiller
baka
onun
Suretler
Bu
varl
Allah'tan olan san'atkâr,
mertebede görünen
sân (yapc)
kendisini
Hak bu,
nisbet etme) etse
çkmtr. O fiili o surette ve o Hak yapmtr. Artk düün ve anla. Bunun fiil
suretten
"Yaptm, ettim" sözünde
etmi, ama
isabet
cahil hatâ
olur.
Hakikatte
ihtiyar,
fiili
istedii
zaman
bir
deildir.
Çünkü
fiiller
yapann,
fiilini
yapar,
istedii
ii
meiyyet
mertebelerin
sebeplerle
hissetmesidir.
(dileme) üedir.
ve
mevcud olunca
yapmaa gelince
füler
ya da terk
çkt
fiilin
suretlerin
bulunduu cüz'iyyeye
hissini
aykr
kadirdir.
kimse, sadece fullerin
Artk
s.
\A1-\AA.
iç
ve
d Bu
meiyyet doar. Sebepler
Fiil
onu hissetmekten baka
domas, ona
anla.
Niyâzî-yi Msrî, irfan Sofralar, çev.
Neriyaü,
Meiyyet de
Halbuki deildir.
Gerçek bu
verdirir.
deildir.
insan,
gereklerindendir.
zuhur eder. nsan da zanneder
etmee
yapmaz. Hayvandan zt
Yoksa
zaman yapmaz mânâsna
sebeplerin birlemesinden zarurî olarak
810
Ama
ileri gelir.
ve ihtiyar kendisine isnâd (yaktrma,
içindir ki arif:
t^aman sen
bilmedii,
kul
etse, gaflet halinde kendisini
kötü tasavvur, gafletinden
fiili
"Attn
olmadn
eden)
(tasarruf
kötü deildir. Çünkü o
etmi
kim olduunu anlarsn.
âletleridir:
kendisinin, bir irâdesi, ihtiyar ve Hak'tan ayr bir
için;
kendine bir varlk tasavvur samr.
sabit suret ve
Fakat kulun suretinde Hak'tan
att. " (Enfal, 1 7)
vücûdu olduunu sanr. Meselâ
bilerek
beri
Oradan balamlard ve oraya
tasarruf edenin,
Hakk'ndr. mutasarrf
bir
unutmu
tecerrüdüne (soyutluuna) eî^elden
dönecektir.
Bunu
atmadn, fakat Allah
ilk
edann
(ilâhî ilimde
çkar, orada kalrlar.
hakikatleri)
kalknca mânâlar, hayâli
suret
sûrederine yükselirler. Sonra oradan da
ve a'yân- sabitesine
vücut (varlk)
bir irâde
iittiindir.
Allah daha
ki
onu
zuhura bir
ey
ve ihtiyar
Bu,
irâde-i
iyi bilir.^^°
Süleyman Ate, stanbul: Yeni Ufuklar
506
Ruh yeniden
dirili
ve toplanma gününe kadar kendi aslna döner.
Orada ruhtan cisme cismin
ak
ruhun
tamamlamp
lâtif bir
sûrederde' srafil
düzgün
bir
ARah öyle
ahs
olarak
ba
ayaa
ile
vastasyla
ilk
"Oya
Bünye ruh
ise
tecellî
eder.
defasnda olduu
üfler,
gibi
anda ayaa kalkar,
bir
aydnlanr" (Zümer, 68-69)
gibi tekrar döneceksiniz^' (A'râf, 29)
yaratacaktr" (Yâ-Sîn, 79)
doru
kalkar.
bu\^rur.- "Of?a bir ke^ daha
yeryü-:^ Rabbinin nuru
kazanmt.
gerçekletiinde
Böylece canhhk, uzuvlarna sirayet eder ve
sayede
uzuvlar birleir. Beden
ile
yaratl
olan
topraktan
hayat
Bu
aradaha
bir
yönelmesinden
kendisine
'kuaüc
kendisine
uzuvlarn
kaynar,
parçalar
hareketlendiren oldukça
bunu
yoluyla bir tecellî gerçekleir.
"Si-:^
yarattm^
'T)e ki: onlan ilk olarak
bedbahttr, ya mutlu.
" .
.
Yaratan
(Hûd, 105).
811
-80O ki size yeil aaçtan ate çkarandr. imdi
hep onu tututuruyorsunuz. "Ellezî celale leküm mine'-ecerPl-ahdâd nâren izâ entüm minhü tûkidûn" siz
fe
* Si-:^ oyejil
aaçtan
bir atejyapan
O 'dur. imdi
tututurmaktasnz. (Elmalk Yejil aaçtan sit^n için
ate çkaran
O 'dun
Hamdi
ite
si-:^
si-:^
ondan
Yaî^r)
atei ondan yakyorsunuz
(Diyanet)
811
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Litera
Yavnclk, 2006,
Fiitubât- Mekkije, çev.
c. 1, s.
147.
Ekrem
Demirli, stanbul:
EY insan 507
Oksijen, Arzdaki yegâne nesnedir ve yalnz yeil aaçtan çkar.
Asl iin önemli yan, yeil aacn oksijen yapmasyla ölümden sonraki dirili. Ancak bu açk bilimsel gerçekten yola çklarak, maherle
aacn
Deil un
ufak
oksijen
yapm
olmu kemii
bir
arasnda
canly yaksan
diriltiyorum, fakat sen fark etmiyorsun.
çkan her gün yaktn
karbondioksit haline
dahi,
ben onu her an
Bunun srr
yeil aaçtan
oksijen olaynda gizlidir.
art dnda
Bir canl yaklsa, kül
kurulabilir.
ilgi
gelir.
te
bu
onun temel yaps,
karm
yapraa
su
buhar
gelince
ile
câmid
madde yapraa verdiim Ha\y srryla ekere dönüerek canlanr. Çünkü karbon art deerli iken, karbondioksitte canszd. Fakat yaprak onu eksi deerli karbona çevirerek eker (cans^ olan her
yapar
ki,
iki
DNA
dediimiz molekülün ana
Bir yerde
geçer.
canlya geçi
(je§il
tarz bu yoldan
aaçta) oksijen çkyorsa, orada
canszdan
vardr.*^'"
H-D-R kökü
iki
kuruluk
kelime
yapm
anlamda yer almtr: Yeil Renk. Bu anlamda
kart
ölümün
ve
hayat
olan
ifade
için
kullanlmtr.
Ayn
kökten gelen
Hzr
{Allah'tan vâstas^gelen
insan ismidir.
bilgi,
ilham)
O
Allah'n ledünnî ilmi
örettii kulu temsil
eder.^^^
Yeil zümrüt, Beyaz nci'den ortaya çkan
(Külli) Nefstir.^^"^
Hzr'da ölüyü
takm
diriltmenin srlarndan bir
Allah'n ona tahsis etmi
olduu eylerden
Allah'n
bereket
bolluk
Peygamber'in
admn
^'^ ^'^
^'^
Hzr
ve
birisi,
yaratmasdr.
hakknda böyle söyledii
gariplikler vardr.
bulunduu
yerde
Nitekim
Hz.
aktarhr.
verilmesinin sebebi sorulduunda, Hz.
Ona Hzr
Peygamber öyle
Halûk Nurbald, Yâ-Sn Sûresi Yorumu, stanbul: Damla Yaynevi, 1999, s. 103. Suad El-Hakîm, Ibnul-Arahî Sözlüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005, s. 286. Suad El-Hakîm, Ibnü'l-Arahî Sö:(lüü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005, s. 706.
508
vermi:
cevap
tan
"Hangi
üstünde
altnda
otursa
yeillik
filizlenir."'^'
Mûsâ aaçta
atei gördü ve bir
ses:
Ben
senin Rabbinim! dedi.
Allah ate
midir? Mûsâ, sfat nurunu gördü, zât göremedi.
sonradan:
Yâ Rabbî bana
O
zaman Cenâb-
ânnda
Hakk.- l^n terânîl Beni görememesin... Tur'a hak,
te
Hazret-i
saika,
Hak tecellî Mûsâ dütü,
143. âyet).
Mûsâ o
dada büe görmeye tahammül
tecellîyi
madûbu ayr ayr
yâni talip ve
kendinle oldukça beni görebilmen nasl
Hak
gözüyle
görülebilir
O
mi?
u
görmektir.
mümkün
ede-
demek
medi. Buradaki nükteye dikkat edin: Bana kendini göster! ikiliktir
tecellî
dedi ve
Da parça parça oldu. Harre Mûsâ
bayld. (A'raf sûresi,
ki
kendini göster! diye münâcatta bu lundu.
o yerinde kalahilirse, sen de beni görürsün,
edince Tur
Nasl
halde, sen
olur?
Bu
vücut
ancak kendi nuruyla görülür.
Onu
gören yine kendidir. •
Cenâb- Hakk, Mûsâ
(a.s.J^.
niçin
o anda Mûsâ'mn istedii bu üzere
idi.
olduundan üümemesi
istei
suretinde
uhûd,
ate suretinde göründü? Çünkü Yani
için bir
dourmak
ateti. Zevcesi
ate aramaya
çkmt. Eer
oraya
gitmeyecekti.
görünmemi olsayd
belki
yani görmek, mutiak olan istemek, bir surete bir
vücûda
bahdr.'^'
Daimî
salat
münâcaat
(nama^ içinde bulunanlara (yalvarma)
aac
bir
da,
Musa'ya olduu
ateten fânûs olur
ki,
gibi
bu atee
yaklanca: Sen benim Rabbimsin demek mânâs zuhur eder ve
aaçtan da "Vâdi-yi Mukaddes'tesin, dünya ve
âhiret
pabuçlarn
çkar." nidasn duyar, olur. Tecellî
nurunun ate eklinde zuhuruna sebep nedir?
hariçten öyle görünür.
^15
*^^ 817
818
O, nâr deil nurdur. Hz. Musa'ya Cenâb-
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, ¥ütuhât- Mekkiye, Litera
Yayncbk, 2006,
Ken'an Ken'an Ken'an
derseniz,
c. 1, s.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
444.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
s.
366.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
s.
405.
203.
EY insan 509
Hakk: "Ayaklarndan pabuçlarm
nâr nur görürsün! buyurmutu.^^
âhireti
de
Zahir
ehli için
attlar.
(Tâ-Hâ, 12) yani dünyay da
at."
at,
ate olan ak, bunlar
Fakat bu ate ona gülistan oldu. Halbuki ayn nur,
çn atetir. ^
"Dünyâda ne
âhirette kullarna
ile
ve kiminle
Hz. Musa'ya aaçtan
ne suretle
megul
tecellî
ondan
ise
tecellî
tecellî edecek".^"^
âhiret,
Âdem, o
ve
tecellînin
aaç zuhur
ikisine
de
ve sfât-
Havva'y Âdem'e zevce olarak
Bu
aaca yaklamaynz, Fakat Âdem'le Havva ne yapsnlar ki o
aac, ak aac
ederek:
klmt ve
Musa'ya yine bu aaçtan:
senin Rabbinim! hitab zuhur ettii gibi,
ondan da ayn hitab
Âdem'le Havva'ya duyurmutur. Böylece onlarda da akl ve ortadan kalkarak •
fikir
aaca yaklamlardr.^^^
O, yeryüzüne ehvet atei deil, râyiha (koku) salar.
aacmn
ve
aa nuruyla, Zât'yla
doduu, parlad, esma
ettirdi,
hitap
zâlimlerden olursunuz, dedi. güzel Allah, bu
Ben
Muhammed
zuhur ettii yer oldu.
Allah cennette bir verdi
tecellî
etmitir.^"
AUah, Hz. Adem'i halkettii vakit ona batan
ilâhîyenin
edecek?
eden AUah insan- kâmilden
tecelli
etmez mi? Kâmil insanda: insan, dünya ve
tecellî etti.
bakas
820
Cenâb- Hakk
Allah
atee
için nurdur, ibrahim'i
Onun
hikmeti vardr
ki
ak
atei
tazeliinde,
bu
tazelik
getirir.
Can nuru ve
üâhî
canhlnda mukaddes Tûbâ
ve bu canllk dünya hayatna
benzemez.
O
ermi
insan
getirdii
kokudan
getirdii ebedî hayata uyananlar
^'^
820 ^21
822 823
iri
bir
tutam almak
yaprakh Tûbâ
isteyenleri,
aac
Ken'an
Rifâî, Sohbet/er, istanbul:
s.
567.
Ken'an Ken'an Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler, istanbul:
s.
221.
Rifâî, Sohbetler,
s.
620.
Rifâî, Sohbetler, Rifâî, Sohbetler,
Kubbealü Neriyaü, 2000, Kubbealt Neriyaü, 2000, stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000,
gibi
s.
543.
s.
466-467.
yeü
510
kanatlarnn altna
alr.
Beeriyet
karanl
ve nefis
gafleti
içindekileri
kla uyandrp ebedî âleme giden yolu gösterir.^""^
bu
Hzr, bnü'l kavram Arabi
Arabi'nin düüncesinin temel bir nitelii olan zt
anlam tar. Bu balamda bnü'l-
çiftlerinde simgesel bir
Hzr'
kart
lyas'n
sayar, birincisi
kart
hâli ifade edilir, ibnü'l- Arabi'nin
Hzr
k
ve lyas arasndaki ilikiye
bast, ikincisi
ile
saymasna
isim
iki
tutabilsek bile,
ile
kabz
yol açan
Hzr
ve bast
lyas ve kabz arasndaki iliki hakknda güç belâ bir
(açlma)
ile
tahmin
yapabiliriz.
ve Ilyas' bnü'l-Arabî'ye göre tek özellik
Çünkü lyas
hayat.
birletirir;
Hzr
mertebeye yükseltmitir.
O
o
-ki
Allah yüksek bir
drîs'tir-
Hzr
hâlihazrda canldr.
da bu sürekli
hayattan nasiplenir. Öte yandan, sâhibü'z-zamân (î^amamn
sahibi)
veya Kutup, sonucunu nefislerinde kabz veya bast
olarak
bulduklar, bir eder.
takm
(bu iki sonuç,
yardm
iki
bast haliyle
tecellîlerle sâliklere
hâli
veya mü'minlere
Kutup bu
iki ismin gereidir: Celâl ve Cemâl).
yoldan ulatrr: lyas ve
Hzr.
Birincisi
yardm
kabz
ikincisi
ilgilidir.^"^
Kab^ yok
ba§m^
edip fâni klar, fenaya ulajtmr
ulaçtnr.
secdeye
Basf, yeniden
Nebi, §erîat
(celâl).
diriltip
var
ile
hü^ü
eder,
kaldrr, cemâle ulatrr. Yeile, yani cennete götürür. Yeçil aaçtan A.llah'n
mânâs
H^r,
veli,
î(uhür eder.
nebilik
Veli,
bu mânâda hit^met
makam ise ilyas 'tr
Onun Nûr'u
Allah göklerin ve yerin Nûr'udur!
bulunan
bu
bir kandillik
billur
bitmeyen
kandil,
sanki
mübarek
dokunmasa da Allah,
Nûr'u
(Mikât) gibidir parlak bir
bir
ya hemen
ile
zeytin
k
ki
o çerâ
yldzdr;
aacndan
verecek
verir.
Burada
(Idrîs)
gibidir.
içinde
çerâ
billur kandildedir,
douda yakbr.
O
ve batda
Ona
ate
kat kat Nûr'dur.
Ve insanlara hidâyeti eyi hakk ile bilir. (Nur,
dilediini hidâyete erdirir.
sezmeleri için misâller gösterir. Allah her 35)
^24 ^^^
Ken'an Rifâî, erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000, s. 280. Suad EI-Hakîm, Ibnü'l-Arabî Söküü, çev. Ekrem Demirli, stanbul: Kabalc Yaynevi, 2005, s. 286-287
EY insan 511
O
Mânâs udur:
mikât
velînin vücûdudur. Zeytin
ya, onun
temiz olan gönlüdür ve Allah'n bu gönülle alâkas vardr. Allah:
"Ben
ki
Allah'm göklere ve yere
sdm"
kulumun kalbine
smadm,
buyurmutur.
O
Çünkü
ancak mü'min
kandilin
nurunun
O
aksinden, âlemin vücûdu nurla dolu, canl, zinde ve tazedir. nûr hissedilmez, manevîdir. Benzersiz ve keyfyetsizdir. Bu nur nefisler
ve akllardan
parlar. Nefisler
ve akllardan hayvanâta ve hayvanâttan
nâmiyâttan cemâdât üzerine, bir hayat peyda etmek için geçer.
Bütün bu klar, o nurun hayata,
Mah
ile
eserleri
ve
akisleridir.
Binâenaleyh gerçek
kâim ve Allah'n haHfesi olan
bir
veH
mâliktir.
Gökte ve yer)aizünde bakî olan bütün eyler, onun nurunun ile diridirler.
aacndan yaklr." (Nur,
"Bir f^tin
aksi
Hayat, onlara âriyeten verilmitir.
VeHnin cam, gönlü olan o kump olmadan ve kemâle ermeden evvel
kandilin
zeytinya,
parlaktr.
Sevgilisine
35)
vâsl olunca ve cüz külle balannca, damla
denize dönünce nur üzerinde nur olur. Çünkü,
eer o
nurun, bir
cüz'ü ve yaktm
olmasayd o nura balanamazd. Cüz'lerin hareketi dâima kendi küllerine dorudur. Nurun üzerine nurdan baka bir
ey gelmez^"^ Hakk Teâlâ Kur'ân- Kerîm'de Nûr Sûresi 35. âyette kendi Zâti nurundan misâl verip; insamn zâümn nurunu: Mikat, Misbah ve Zücâce
ile
suretinden
sadrdr ise,
tahayyülî bir ekilde nakletmitir. Zâtin o tebihi, ibarettir.
"Mkat"dan
(lâmba konan
yer)
maksat:
insamn
nsamn
"Zücâc''dan maksat, kalbidir. "Misbah"tan maksat srrdr. Ayette geçen ecere-i mübâreke (mübarek
(gösü).
insamn
aaf)den maksat: gayba îmân suretinde,
Hakk
olarak
Zeytinden maksat, mutiak
hakikattir.
bakmdan tamamyla Hakk, ne denebilir.
îman
etinektir.
zuhurudur.
O gayb da te gayba
Çünkü mutiak
de her
Hakk'n îmân
halk
budur.
hakikat ne her
bakmdan tamamyla
halktir,
aac
nefyedecek (ortadan
da "arkiyye" deüdir yani tebihi (benzetme) kaldrma) ekilde mutiak olarak tenzihi (Allah'n,
her türlü
noksandan
826
eksik
ve
u^ak
bulunduuna
ve
insan
vasfnda
Sultan Veled, Maarif, çev. Meliha Anbarcolu, Konya: Konya ve Mülhakaü Eski Eserler Sevenler Dernei Yaynlar, 2002, s. 57- 60
512
olmadna
inanmak) îcab ettirmez. Yine o, "Garbiyye"de deildir.
tenzihi
Zîrâ,
kabuu
mudak
nefy ederek
Tebih
tebihi ihtiva etmez.
tenzih özü arasndan sklarak elde edilen bir sr ve
ile
zeytinyann ate dokunmasa da alevlenmesi ve nûr saçmas mutiaka meydana gelir. Böylece o hakikattir.
Yakînden
ibaret olan
zeytinyann kendi nuruyla kendi zulmeti ortadan kalkar. Zîrâ o, nûr üstüne nurdur. öyle ki: Aikâr nûr ile gözdeki tebih nuruyla, îmana
ait
nurun
nurdan ibaret olan tenzih nuru ve
neticesi olan vâhidle
ilgili
birbirlerinin fevkindeki
olan nurdur.
te
Allah Teâlâ bu
ekilde istedii kimseyi nuruna hidâyet eder.
Onlar çevrelerine halkalanan ruhlara öyle
akyla
yanm aydnlanm
yanmak
isteyen kimseler varsa gelsinler,
ruhum!
bir
seslenirler:
Ben, AUah
Eer aym ak
ateiyle
benim kalbimin ocanda,
kendi gönül kavlarm tututurup bu atele uyanmaya, bu atele
yanmaya kosunlar. Unutmasnlar iyiye,
güzele
koma
istidâdndadr
kabiliyetinde bir kavdr.
ki
aaa onun akna cotu,
da harekete
geçti.
Ama
Abdü'l-kerîm brahim stanbul, Kitsan
ki
bir kanattr.
bilineyim,
"
gereince ak,
tat, oynad Sonra onda bulunanlar
hepsi, renkler ve bayramlklar... uçtu... uçtu.
Bütün bunlar onun nurundan
^^'^
Her gönül ate alma
Her gönül Allah yolunda
Ben gizH bir hazineydim istedim Cenâb- Hakkk'n sfatdr.^^^ Kâinat
kendi gönülleri de aslnda
(kabiliyet).
el-Cîlî,
Yaynclk,
s.
bir
kvücmd.
nsan-
Kâmil, çev.
Se}'\'id
Hüseyin Fevzi Paa,
174-175
erhli Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealü Neriyat, 2000,
^28
Ken'an
Rifâî,
^^^
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
^^°
Muh}dddîn bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn-Üstün man, stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 11.
stanbul: Kubbealü Neriyaü, 2000, çev.
s.
s.
242.
511.
Abdülkâdir Akçiçek,
EY insan 513
-81Gökleri ve yerleri yaratan, onlar gibisini (onlarn aynn) yaratmaya muktedir deil midir? Elbette
O Hallâkü'l-Alîm'dir
(mutlak yaratc her eyi bilendir.) "E ve leyse'1-lezî hâleka's-semâvâti ve'l-'arda. bikâdirin alâ en yahluka. mislehüm belâ ve Hüve'lHallâku'l-'Alîm''
* Gökleri
ve yerleriyaratan, onlar gibisiniyaratmaya
Kadirdir.
Çünkü
O her jeyi Yaratan 'dr,
Kadir deil midir? Elbette
her jeyi Bilen 'dir.
(Elmalk Hamdi
Ya^r) Gökleri veyeriyaratan, onlarn benzerleriniyaratmaya kadir deil midir?
Evet! Elbette kadirdir. O, her jeyi hakkyla bilenyaratcdr. (Diyanet)
Yarat
Hallâk: oluturan.
sürekli olan yarattklarnda sürekli yeni boyutlar
Yaratndaki younluk ve
çeitlilii izlemek
mümkün
olmayan.*^^^
Arz Hakk'n sfatlarmn yüceliin
bozulu
zddna
karlnda
süflilik,
(semâ),
düzgün âlemin
yaratlmlarn ifadan, (semâ)
kart
olarak
âlemidir.
Allah öyle buyurmutur: "Allah gökleri, arz ve aralarndaki eyleri
hak
ile
yaratmtr." Gökler
Gök düüklüü
ulvi âlemler, arz süfli âlemlerdir.
slah âlemi, arz bozulu âlemidir.
Gök
yükseklii, arz ise
anlaür.^^^
Yaar Nuri s.
^^^
Öztürk, Kuran' Kerîm Meali, stanbul: Hürriyet Matbaaclk, 1994,
580.
Suad El-Hakîm, thnü'l-Arahî Sö'^üü, Yaynevi, 2005,
s.
78-79.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabala
514
Halk ^aratma), yokluktan deildir. Yaratma
ilmi
d
varlktan
varla dorudur. bnü'l- Arabi'nin düüncesinde Allah Yaratan'dr demek, Allah'n a'yân- sabiteyi d-duyulur varla çkartt veya izhâr ettii anlamna gelir. Bunu sadece Allah yapabilir, hiç bir
yaratlmn Halk
irâdesi
devam eden âlem
ayan-
sabiteyi izhâr
zamanda gerçeklemi
belirli bir
Hak
sürekli bir eylemdir.
ise sürekli
(aça çkartmak) edemez.
deildir, aksine o, her nefeste sürekli
ve ebedî Yaratan;
ve ebedî yok olandr.
bnü'l- Arabî halk (etmek) lâfzna dört açdan bakar: 1)
Halk=îcat yaratmas. Bu,
eye
ilâhî
çkartmak istedii
irâdenin ortaya
ilimesidir.
Halk= takdir yaratmas. Bu, mümkünün çkartmak için vaktin belirlenmesidir. 2)
3)
Halk= yaratma Halk=isim.
4)
ortaya
fiili.
Baka
bir ifadeyle halk
yaratlamn ismidir ve hakikatin ve
varhn
iki
yaratlm
veçhesinden
olan
anlamnda
(yü":^ birisidir:
Hak
halk.'''
Mûsâ'mn
tabut içinde der}^aya
atlmasmn
Halbuki bu, zahirde ve bâtnda onun
u
hâlde Mûsâ, insanlarn ilim
Nasl ki ulu Tanr "O ölmütü "B/^ onu dirilttik. "Yani
dirildi.
bahsettik ki onunla insanlar
hidâyet
ile
sureti,
ölüm
idi.
ölümden kurmlu oldu. ölümünden dirildii gibi
için
cehil
kimse ki ölü ilim
zahirde
ile diri
idi."
kldk
Yani cehalet
ile
'l^e hi\ ona hir
nur
arasnda yürür." buyurmutur.
O
nur
ise
dr.''"^
Yaratt'dan murat, manevî vücuttan sûrî yani görünen vücûda
zuhur
etti,
demektir.''^
Cesedin cümlesine fena gelse, ona ne yokluk olur, ne de zeval.
Gök
yklsa, yer çökse ona bir hasar gelmez. Canllardan ne kadar ölürse
^^^
Suad El-Hakîm, tbnü'l-Arabî Sö^lüü, Yaynevi, 2005,
s.
çev.
Ekrem
Demirli, stanbul:
Kabalc
254.
^^•*
bni Arabî, Fusûsu'l-hikem, Kitapl, s. 297
^35
Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
çev.
Nuri
Gencosman, stanbul, Krkambar
stanbul: Kubbealû Neriyat, 2000,
s.
252.
EY insan 515
ölsün, o izafi ruh, ne hâlde
durmak)
"O
her an yeni bir
olmad
gibi,
o halde dâim ve kaim
(ayakta
yerlerinin
an
alr" Allah'n Zât'na ve sfâüna bir son
âlemlerin dahi sonu yoktur. Zîrâ âlemler, isim ve
sfadarn zuhur
Hak
ise,
olur.^^^'
Zuhur eden sonsuz olduuna de sonsuz olmas gerekir.^"*' yeridir.
varb
göre, zuhur
ama haddi zâtnda Hak, varbn yaratt. Ondan baka Yaratc yoktur. Kullarn îdkâdnda zuhur eden dahi, Hakk'n yaratt eya cümlesindendir ki onlar dahi Hak yaratmtr. Hak, kulun tasavvuruna (hayal), îdkâdna ve anlayna göre kalp aynasnda )aiz göstermitir. Teâlâ
Her eyin
Düünen
yaratt
Hâliki Allah'tr;
kulunun zannna ve düüncesine göre
varln
izhâr eder
(açîa çkarma).
Hak, bu âlemi ve Adem'i yaratt ve bunlar kendi varbna ayna kld. Alem aynasnda aksini, Âdem aynasnda ise aynn görür ve seyreder.
Zât'n ayna
Bu yüzden
suretinde izhâr
etti. Cemâlini o aynada zâtna arzetti. bakar oldu. Kendi güzelliini görüp aka dütü. Hayran
oldu, niyaza kapld.
Dier yüzden mâûk
Kendi hüsnünü yine kendi kendine bakan, baklan ve ayna tek eydir.^^^
Bunlarn hepsine ayna insânaynadr.
nsân-
oldu, naz ve
arzetti
kâmildir. lâhî
kâmil mutiak surette
ve
iveye
tecellî etti.
varb
girdi.
Burada
kâinat gösteren
Hakk'n teceUîgâhdr
ki
O,
hangi yönden kendisine teceUÎ ederse kabullenir. ^^^
Muhyiddîn bnü'l-Arabî,
Rabmet Yaynlar, 83^
838
839
s.
Ö^n
Öt^ü,
çev.
smail
Hakk
Bursevî, stanbul:
çev.
smail
Hakk
Bursevî, stanbul:
çev.
smail
Hakk
Bursevî, stanbul:
çev.
smaü Hakk
Bursevî, stanbul:
16-17.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Ö^//« Ö^ü, Rahmet Yaynlar, s. 21. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Ö^üt Ö'iü, Rahmet Yaynlar, s. 56. Muh)iddîn bnü'l-Arabî, Öî^ün Ö^ü, Rahmet Yaynlar, s. 30-31.
516
-82O'nun emri
bir
eyi
dilerse (irade ederse)
"Ol" demektir. O,
ona sâde
oluverir.
''Innemâ emrühû izâ erâde ey'en en yekûle lehû
kün feyekûn"
* O 'nun emri,
"Ol" demektir.
bir §eyi dileyince ona sâde
Elmahh Hamdi Bir jejjaratmak istedii î^aman
Hemen Bir
eyin tekvinine
Yaî^r)
Onunyapt "Ol" demekten
oluverir.
(birden,
(yaradh§) irâdesinin taalluku (iliii,
(araya girme)
bir defada)
mean zaman
ve
eyin vücûdunun
ibarettir.
(Diyanet)
zamannda Hak Teâlâ'nn emri ancak o eye defaten
O da hemen oluverir.
ilgisi
olma)
irâdenin taallukuna
tahallül
etmeyerekten
terettüb (sras gelme, îcâb etme, gerekme)
etmesidir.^"*^
Tekvin Cenâb- Hakkk'n sfatiarndandr, Allah edince ona sadece "ol" der, o
ey
109).
Bu
ifâde
Çünkü
yaratr.
Bu
hallâkiyet Allah'n
Hakk
kelime Allah'n
en bariz (açk) vasfdr
(Kehf,
(ö^llik).
kelime Kitab- Mukaddes'te de yer ahr. Ancak orada emr-i gâib
Allah
dedi,
kubbe olsun
ayrmak
^40
ile
eden kelimedir. Allah'n kelimeleri tükenmez
eklinde geçmektedir. Tekvin bâb,
için
eyi murad
de hemen oluverir. Cenâb-
Kur'ân- Kerîm'e göre "kün" emri
yaratmasn
bir
için
ijik,
ve
olsun; ve ijik oldu (..)
sulan sulardan ayrsn.
gökkubbesinde ifk olsun;
olsunlar. "
'den
1
Bu
u cümleleri okuyabm:
"Ye
Ve
A.llah dedi, sularn ortasnda
]/e
Allah
gündüzlü geceden
dedi,
ve alametler için, ve
kelimenin emir sîgâsyla
Kemalüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Rza Doksanyedi, Vehbi Gülolu ( haz.), Ankara,
(emir)
Te'vil'âtc. 3, s.
15.
günler ve seneler
olmas, müteâl
Kâ^âmyye, çev. Ali
EY insan 517
(yüksek),
her eyin üstünde gâlib, her eyin müllcünü tasarrufu elinde
bulunduran, Yaratma da O'nun Yürütme de O'nun, (A'râf, 54) olan Allah'a ne
Çünkü Allah'n
kadar lâyktr.
sîgâsyla varit
olduuna
elbette
ki
O'nun
denilmesi
emr
göre, Allah'n yaratc aksiyonu ve yürütücü
aksiyonu için bu kelime Kelîmetullah
emirleri de
er'î
en uygunudur.
böyle
Hz.
emrinin
bir
isa'ya tecellîsi
olduundandr. Çünkü Allah sebeplere mahkûm deil, Müsebbibu'lesbâb'dr
eyin Yaratcs
olduu
gibi,
de Yaratcsdr. Diledii zaman onlar
tesirsiz
klar,
(sebep
sebeplerin
ey O'nu
deitirir. Hiç bir
ey O'nun
her
Allah
olan).
külli iradesiyle
takyid (kayt altna almali) edemez, her
mukayyed
(kaytl) ve
O'na münkâddir
(boyun een).
Bu
kelime Kur'ân'da mefulsüz, mutiak yaratma anlamyla sekiz
defa geçer.
lk
defa 41. srada yer alan Yâ-Sîn sûresinde geçer.
'''O'nun if bir ^eyin
(Yasin,
oluverirP
olmasn
82).
mi
istedi
ikinci
ona,
olarak 44.
sadece
"ol" demektir,
münezzehtir (ayn olmak). Bir ip yapmak da) olur.
(Meryem,
35).
Allah'n
istedi mi,
ona sadece "Ol!"
ifade eder.
yaklajik olarak ayn mânâyadr (Al-i Imrân, 47)
En'am, 73; Bakara, 117; Nahl, 40; Mü'min,
eye ne zaman nisbet
olu olmasayd "Ol!"
etti.
Eer
der, (o
^pman onu
Dier
en
âyetler de
(Al-i
Imran, 59;
ey
kendini vâr
68).'"'
"Ol!" diye emretse o
edenin emrine uyarak kendini var klar.
yaratl "ey"e
(böyle peylerden)
bir jey vücûda getirecei
ksa zamanda yaratmasnn, sânndan olduunu
Allah bir
Meryem
srada yer alan
sûresinde geçer: ""Çocuk edinmek Allah'a yakijmaî(. O,
hemen
Bu yüzden Hakk
Tealâ
o eyin kendisinde yarata hazr
emrini iitince
varha kavumazd.
kendisinde yerletirilmi ve gizlenmi olarak bulunan bu
O
eyin
yaradüa
hazr olma yetenei onda Feyz-i Akdes yani Zât âleminden gelen tecellîlerden
^"^^
oluur.
Veli Ulutürk, Kur'ân- Kerîm'de Yaratma Kavram, stanbul:
1995,
s.
49-51.
nsan Yaynlan,
518
lâhî
feyz
ksmdr:
iki
Mukaddes" lki
ile
ilim
Biri
bu
ile
varhk olarak aksetürebümeleri
bu
eyler
için
da
oluyor
Varh
varh
eylerin
"ol"
hâllerinde, bütünüyle
emrine
oluyor?
uyabilme
baml
açsndan yok hazr
bir
olan bir eyin
Buna öyle cevap
verîlîr:
tamamiyle üâhî ilim mertebesindeki ilmî varhk
iseler de.
ey
-ki bunlar Zât, bir iin
bir
ey
hiç bir
aykr
tevhide
olmas
için
Eer bu
üç
hakkn yöneliinden baka
ve bu yöneliin tahtndakî "Ol!" emridir-
irâde,
ey
île
dlamas
vardrlar.^"*"
Allah âlemi nefsinden, irâdesinden ve sözünden yaratt.
olmayan
Bu
Dolaysyla "Ol!" emrine ve "oluveri"e
ekilde ilmî olarak
olmasayd
yok olan
yeteneini
ve ebedî olarak vardrlar. Her ne kadar varhklarnn
ezelî
darya
olan eylerle birlikte
gerekli
kendinden baka eye
oluu nasl mümkün
var
aslî
oluur.
nasl
gösteriyorlar?
"Feyz-i
hakîkatierin kendilerini
eyin varbndan önceki yokluk
Bir
dieri
mertebesinde tüm hakikatleri ve onlarn
yetenekleri oluur. kincisi
hârici varhklar
Akdes",
"Feyz-i
var olmazd. Âlemin bu üç
eyden olumas
deildir. Zât birdir. Çeitlilik gösteren nisbederdir.
Nitekim buyurur: "Biz
bir
te
eyin olmasm dilediimizde ona
ol deriz
eye burada iaret etmektedir. Vâr edilmi her eyde bu üç ey vardr. Tabu kendini var edendeki üç eyin karl olarak. Bu karhklarn birincisi o o
da
oluverir."
varhm
Allah
yukardaki
üç
Allah'n ilim mertebesindeki sabit Zât',
sözünü dinlemek, üçüncüsü de onun emrine
u
hâle göre
ikincisi
Rabbin
uymak.^"^^
Yaratan'n üçlü birlii yaratlamn üçlü birlii üe
karlat. Yaratlan eyin yokluktan vâr olmasnda onun sabit olan Zât', kendisini îcât edenin Zât'na, bu hitab iitmesi Yaratamn irâdesine ve Yaratann ona vâr olmas için verdii emre uyarak varh kabul etmesi de Hakk'n "kün" emrine karük dütüü için o
^'^^
^^^
ey
de vâr olmutur.
Eer
smail Rusûhî Ankaravî, Nakf RibatYaynlar, s. 70-71. smail Rusûhî Ankaravî, Nakj Ribat Yaynlar, s. 88-89.
Allah'n "Ol!" emrine
kar
o eyin
erhi,
lhan Kutluer
(haz.),
stanbul:
el-Füsus erhi,
lhan Kutluer
(haz.),
stanbul:
el-Fiisus
EY insan 519
kendi nefsinde vâr olmak kuvveti olmasayd yaratlamazd.
ey
hâlde o
Bu
yaratt.
yok iken yaratl emrini iitince ancak kendi
îzâha göre Hak, isbat
yarataca eye emir vermektedir. Nasl isyan edilmesi
mümkün
olmayan
kendisine
etti ki,
bir
ki
nefsini
i, sadece
kendisinden korkulan ve
âmir kölesine kalk der, köle de
efendisinin emrine uyarak derhal kalkar. efendisinin
düen
u
ona emir vermesinden baka
Bu kalknma bir
keyfiyetinde
ey yokmr. Kalkma
ise
efendinin fiilinden deil, ancak kulun fülindendir.
Demek
yaratln asl teslis (üçleme) üzere yani irâde ve emir Hak tarafndan, olu keyfiyeti de mahlûk tarafndan olmak oluyor
ki
üzere üç esasa baland.*^"^"^ •
Varlklarn hepsi sonu olmayan AUah'n
Çünkü onlar Kün: ol emrinden meydana gelmitir. Kün ise AUah'm kelimesidir. hâle göre kendisinde mevcut bulunmas bakmndan keHme Allah'a nispet olunur mu? Nispet olunsa bile onun iç yüzü bilinmez. Yahut Hakk'n mahiyeti kün diye bir surete mi indi? kelimeleridir.
u
böyle olunca da o surete inerek onda belirmesi dolaysyla o suret
Kün
için
dier
sözü gerçekleir.
ksm
Bu
hususta ariflerin bir
ksm
bir taraf
baka
bir tarafa gider. Bazlar da ite hayrete bu ancak zevk yoluyla anlalabilen bir meseledir. Nasl ki Bâyezîd-i Bestâmî, öldürdüü karncaya üfledii anda hayvan dirildi. O bu ite kiminle üflediini bildi ve öyle üfledi. halde, O sâ'mn zevk ve müahedesine erimiti. Mânevi olan dirilmeye gelince, bu da ilim iledir. Bununla beraber hayat; Allah'n Zât'na, ilmine ve nuruna mensup olan hayattr ki vMlah bu hususta öyle buyurmutur: "O kimse ölü müdür ki, biz onu diri kldk ve ona bir nur verdik ki halk arasnda onun yürür." hâlde bir
düer ve
da
bilmez.
te
u
yla
u
AUah bilgisi ile husûsî bir meselede ilm-i hayat ile klan her arif onu ilimle diriltmi olur ve ona öyle bir meale
ölü bir kimseyi diri
verir
^^^
onunla halk içinde yani
ki
arasnda
surette
kendine benziyenler
yürür.^'*^
bnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, çev. Nuri Gencosman,
Krkambar Kitapl,
s.
144-145 845
-
A
*
Muh}iddîn Ibnü'l-Arabî, Fusûsu'l-hikem, stanbul Kitapevi, 1981 s. 126.
çev.
M. Nuri Gencosman,
istanbul:
520 Ba's, dirili iki türlüdür. Biri zahirî, dieri manevî.
mânâs, yerinden koparmak demektir,
Ba'sm
lügat
Sûrî olan ba'ste, insan tabiî
ölümle öldükten sonra mezara girer ve kabirde nice müddet
medfun olduktan (gömülme/i} sonra cesetier dirilip harolur. Böylece de kyametin srr ve hakikati o gün zuhura gelir ve hakîkatier, herkese o gün ayan ve aikâr olur. Bir de
manevî
mânevi dirüi vardr
ba's,
bunda insan
ki,
ihtiyarî
ölümle ölüp fâni olduktan ve mecazî vücut kaydndan kurtularak
Zat nurlar içinde bir çok müddet medfun (gömülmek) olduktan sonra Cenâb-
Hakk
onu: "Benim sfatlarmla ortaya çk, seni gören
beni görür" sözünün gerei olarak, fena mertebesinden bekâbülah yani
yokluktan
sfadaryla
sonra
Hak'la
sfadanm olduu
var
olmak
derecesine,
halde ba's ve ihrâc eder.
Allah'n
Ve o kimse
bu mertebede Hakk'n bekasyla bakî ve Rabbânî hayat
ile
dirilmi
hemen Hak'la iler. Bu mertebede o, eyay baka görmedii gibi, Hakk' da eyadan gayr görmez. Belki halk Hak'la kâim, ve Hakk' cümle eya ve mahlûkatn aynasnda zahir ve tecellî etmi görür. olarak her ne ilerse
Hak'tan
Bir kesret görür ki hakikatte vahdetin ta kendisidir. Bir vahdet görür ki
eyamn
bulunmutur, ite bu
kesretinde kendini göstermekte
zahir, bâtnn kendisi ve bâtn da zuhuru itibariyle aym göründüü gibi, âhir ayn evvel ve evvel ise ayn zahir görünür. O kimse bu mertebede: Evvel Ahir'dir, Âhir Evvel'dir. Zahir bâtndr ve bâtn da zahirdir! der.
mertebede ona zahirin
eyh-i Ekber'in "Sübhâne men ezhara'l-eyâe ve hüve aynühâ"
"O
"Ölüm gözümden örtüyü kaldracak olsa, bu dünyada gördüümden fazla bir ey görmü olmayacam!" demesi de yine ayn mânây dorular. izhâr ettii
eyann
Hz. Niyazi'nin dedii
Hak 'tan ayan
tâ
kendisidir."
kavli ve
Hz. Ali'nin
gibi:
nesneyok
Gö^ü^ere pinhân
Hâsl mahlûkat
(gi^i) imij
ve
bütün bu yaratl
güzelliine perde gibidir.
Bu
âlemi
perde açlp Hz.
Ebû
Hakk'n mutiak Bekir'in "Hiç bir
EY insan 521
ey görmedim
onda Allah' görmeyeyim." dedii olmak, ancak ölmezden evvel ölmekle olur.^'*'^
muradma
Mürîd, cemî-i
ki
nefsinden, ve
ehevât-
gibi
görgü sahibi
abkanlklarndan çkmaynca ve
mubâhâü (mühah olan) ve onun (nefis gayrm terk etmedikçe vâsl olmaz. Bunlar hâsl olduktan sonra Cenâb- Hakk müridini kendi vücûdunda ve vücûdunun avâliminde (dünyalar) tasarruf ettirir; sonra onu kevn-i mudakta tasarruf etdrir. Bundan sonra bu zâtn emri, Hakk'm emriyle olur ve bir eye "Kün" dese olur.^^^ dükünlükleri)
Ben kevne ve nasl meydana
getirildiine, saklanana ve nasl tedvin
(kitap pekline sokma) edildiine baktm ve bütün kevnin bir aaç olduunu gördüm. Bu aacn nurunun asl kün tohumundan idi.
K
Böylece
"kemâl
cevherinden
k'si",
"Bugün si^n
ksm
bir
olmutur."
Ardndan
çkmtr:
belirsizlik N'si
irâdesinin
"Si-:^
timsâli parlar. açarsa, o gelir.
en
îman
etmij,
N
izhâr
ksm
bir
(Nun)
cevheri
ettiinde
diker.
hayrl ümmetsiniz"
Nun'un erhinden
(Al-i
ise
mran,
anlam açklamas
istenilir,
ise
kün
çkm olu
onun
Böylece
110)
K'sinin
ifâdesinin
"Allah kimin kalbini slâm'a
Rabbinden bir nur üzerindedir" (Zümer, 22) âyeti
Bu nurun skalad kimse
kâfir
ortaya
nurundan üzerlerine
kün tohumundan ortaya
gözlerini
ise
Tanr onlar yokluktan
belirlilik N'si.
isabet ettii,
görüntüsüne
srrnda
ve
hükmüne göre
saçm, bu nurun
aacmn
253).
Birisi
dinini^ kemâle erdirdim. " (Mâide, 3),
için
dieri küfür K'si, "Onlarn (Bakara,
çkmtr.
farkl anlam ortaya
iki
harfiyle
anlalr
hâle
anlatlmak istenilen
o da harfin hecelerinde yamlr. Ardndan
kün kelimesinin misâline bakar ve zanneder
ki
o
belirsizlik
küfür K'sidir. Böylece kâfirlerden olur.
Nun'u
Yaratlm herkesin Kün kelimesinden pay, hecelerinden bilindii kadardr. Bir kii kemâl K'sine ve belirlilik N'sine tamklk ederken, birisi de Küfr K'sine ve ile
belirsizlik
846 ^'^
Ken'an Ken'an
N'sine tamklk eder.
Rifâî, Sohbetler,
Rifâî'nin
stanbul: Kubbeala Neriyaü, 2000,
Ahmet
er-Rifâî
hakkndaki notlarndan,
s.
s.
248-249.
49
522
Kün
ele
iki
ve
etkinlik
iaret eder: söz konusu edilgenlik
mertebelerini ifâde
iki
sfatlarn veya
el
bnü'l-Arabî'ye göre
zorunluluk
ve
olabilirlik
eder.^"*^
Herkesin müahedesi bir bakadr. Yani:
KÜN
(ol)
emrine dair
müahedesi.. Yani Kâf ve ^un müahedesi.. Ona biri bakar; kemâliyet, tamlk Kafini ve marifet V//;?'unun, nurunu müahede eder. Bir
bakas
da küfür K^'ile yabanclk Nun'unu.. Yâni
"Onun
emri bir eyi diledii zaman: Ol! (Kün!) demektir.
olur..."
Bu
incelie yükselten mîrâcn
ilk
nekri^"^
O
dem
merdiveni: eriat ve de
hakikatin srrdr, ikincisi: Al büyüdür ki hayâl ve tasvir gücüne yerletirilmitir. Bâtl ve yalan perdesi altnda hakta gizlenmitir.
Hüsran miracdr. eytan sratdr. Hizlan seviyesine kadar götürür. "Bir serap gibidir ki, susamaktan bunalan onu su sanr. Oraya vard zaman bir ey bulamaz..." (Nur, 39) Su sand "Nur" ate olur. Karargâh ölüm saçar. Ancak, bütün bunlara ramen; ayet küfr'den dönerse; Allah elinden tutar; te'yid ettii latifeye çkarrsa,
bu mânâda makamdan ikinci miraca çkar Allah' yannda bulur. te o vakit; Hakk'n karargâhm bilir ve sadâkat makamnda; bâtl yoldan ayrt eden
hâli anlar. Hûlâsâ: Bir
uydurursa,
ilâhî
tamamlam
olur.
karar
üzerinde
körüklemi
olur.
ahs
gidiini; anlatlan yola
hükmün emrine girerse, hesabm kendisi Amma, bu durumu ihmal eder de... bu ihmal kalr
Ve de
giderse,
tabiat
doru
helake
dumam
üzerine
elbisesi
dolu dizgin gider,
ateini gider...
ruhunun burnuna kadar gider. Dolaysyla da, onu da öldürür ki bundan sonra artk; Hidâyet yolu bulamaz. Bundan sonra artk; Ümmü'l-Kitâb'n (Kur'ân — Kerîm) mânâsm anlayamaz. Bundan sonra; bütün telâkkisi (kabul etme) Cemâl mânâlarndandr. Yahud da kemâl çeidi ilerdendir. Bu Sonra da; o atein
aldklar
ile,
âlâ
delâlette zayi olur gider.
muhal olan eyler onda zuhur bulur imkânszdr. Bunlarn durumu,
u
^^^
Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabi Sölpüü, Yaynevi, 2005,
849
s.
Bu
hal içinde; her ne kadar
ise de, yine
âyet-i
çev.
de Hakk'a dönmesi
kerime
Ekrem
ile
anlatlr:
Demirli, stanbul:
"O
Kabak
438-439.
Muhyiddîn bnü'l- Arabi, eceretü'l Kevn-Üstün stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, s. 19-20.
insan, çev.
Abdülkâdir Akçiçek,
EY insan 523 kimseler ki; çalnmalar dünya hayatnda iken gitmitir.
yaptklarn
i^
A-ma
onlar, halâ iyi
sanrlar. " (Kehf, 104)^^"
Allah Teâlâ'nn emri; (Kaf
Cenâb- Hakk,
ile
Nun, Kün) arasndadr. Bazlarnda
(Kahmâniyet) sfat
ile
eder.
tecellî
arn
Allah Teâlâ, kulu için Rubûbiyyet
Bu öyle
olur:
diktiinde kul, onun
istilâ eder (yerlefr); ve önüne iktidar kürsüsü konur. O zaman onun rahmeti varlklara sâri (hulasan) ve âmil (içine alan) olur. te o zaman o Zât'm kürsüsüne balanr. Sfatiar kyamn
üzerine
bulur.
Yani artk o da KMdsiyjü\-Zât
Ruhu'l-Kudüs; "Kiin" (En'am
ve kayyûmü's-sfât'tiT^^^
sûresi, 73)
emri
ümulünün
(kapsam)
Ayrca asla onun için "Mahlûktur!" da diyemeyiz. Zira o Hakk'n has olan yüzlerinden altna
girmekten
o yüzle
bir yüzdür,
"A'yân-
Sabite",
yana
münezzehtir...
kâimdir.^^"
(Kün)
kelimesinin
(kuatma)
ihatas
altna
girmemitir.
"A'yân- Sabite", ancak ayni îcad zamannda (Kün) kelimesinin ihatas altna girer. Fakat,
onun yüce ahikasnda
(en
yüksek nokta) ve ilm-i taay^öinünde
(meydana gelmesinde) tekvin ismi "A'yân- Sabite" üzerine dâhil olmaz.
Bu mânâya Çünkü
göre a'yân- sabite Hak'tr, halk deildir.
halk,
(Kün) kelimesinin altna giren eyden
sabite ise, ilâhî ilimde
hükmüyle,
hâdise
bu vasf
dâhil
ile
edilmitir.
Bunun
sebebi
sabite 'nin kendi zatiarnda, hadis (meydana gelen)
olan ihtiyacdr.
^^'^
Abdü'l-kerîm
Abdü'l-kerîm
^52
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
b.
brahim
b.
brahim
a'yân-
varkklarn kadîme
b.
brahim
132-134.
Insân- Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî Paa,
c. 2, s.
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
Abdü'l-kerîm
ise
Insân- Kâmil, çev. Se}yid Hüseyin Fevzî Paa,
c. 2, s.
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar,
^^^
A'yân-
^^^
stanbul: Kitsan Yaynlar, ^5'
ibarettir.
hadis deildir. Bilâkis, iltihak
213.
nsân-
c. 2, s.
el-Cîlî, Insân-t
stanbul: Kitsan Yaynlar,
c. 2, s.
Kâmil, çev. Seyyid Hüseyin Fevzî
Paa,
¥Jmil, çev. Sejyid Hüseyin Fevzî
Paa,
47.
351.
524
Hullet (hakîkî dostluk); kulun yüce Hakk'a dost olup katlmasdr,
bu katlma o kadar
iddetlidir
kaülma ve dostiuk
izleri
eya onun
ki;
oluur ve hastalklar,
için
mucizeler çkar, bolukta ayaklar ksalr. Neticede
tüm
nafilelerle
kula
O
yaklar.
kudsî
kadar
Hak
karmtr. Hâsl O Nasl
ki,
Gözü
mânâsdr: "Kulum bana
Aya
sonra,
olurum; onunla bakar. Dili
olurum; onunla yürür."Ve bu kul
Hakk'n
artk Allah için bir
ve harfleri
ki nefes
Elinden
onu severim. Onu sevdikten
Yani, yüce
hallidir.
giderir.
illetleri
emriyle
(Oll)
yürür, mesafeler kendisine
ile
hadîsin
olurum; onunla duyar.
olurum; onunla konuur. artk
"Kün"
heykeliyle, sûrederin her biriyle sûretienir.
u
Burada anlatlanlar
bu
cesedinin bütün parçalarnda
zahir olur. Allah'n
nur'lar
onun varlna
dosttur.^^"^
azdan çkarmak
ve kelime
suretiyle söz
zuhur ediyorsa, bütün bu görünen ve olan eyler de Allah'n kelimeleridir.
Evliya
ulvî,
yüksek kelimeler; eya
bunlarn hepsi de ashnda ne evveldir.
Olan
ve
emrinden zuhur etmitir. Her ey,
(kün)
bir
ise süflî, alçak kelimelerdir
sonunda da odur. Çünkü evvel sondur, son da
ise,
^^^
ilerin
inklâptan (deinme,
zuhura
yoktan
hiçbiri
Hepsi
gelmedi.
bir hâlden bir hâle geçme) ibarettir.
demekten kast, zât zâtndan sakl
istei
zâti
"Yoktan oldu."
aça çkt
ile
ne de yok var
olabilir.
Zât
gelen inklâp sayesinde âlemler zuhur
etti.
demektir. Zîrâ ne var yok
deryasnda meydana
iken,
bir
olabilir;
Meselâ bir deniz düünelim; birinin dierine
aktt
ondan akanla üçüncü, daha sonras da dördüncü
olur; böylece dört
derya zuhur eder.
Bu
bir ekil olur. Arifler öyle.
anlatlanlar bir nurdur.
katnda öncesi ne
Her inklâbnda
yeni
idiyse, el'an (jimdi, hâlâ) yine
tecellîler olur.
"O
her an bir e'n
('^//dedir."
göre, o ilâhî dalga Zât'tan gelir; yine Zât'a gider.
Abdü'l-kerîm
b.
brahim
el-Cîlî,
stanbul: Kitsan Yaynlar, 855
ikinci;
Anlatlan âlemlerin cümlesi bir nur denizidir; dâima dalgalamr
ve yeni, yeni
^-^^
ile
Ken'an
Rifâî, Sohbet/er,
nsân-
c. 2, s.
düstûruna
"Her ey O'ndan
Kâmil, çev. Se}yid Hüseyin Fevzî
458.
stanbul: Kubbealo Neriyaü, 2000,
s.
211.
Paa,
EY insan 525
O'na
geldi; yine
gider."
"lerin hepsi O'na döner." Bu denizin
dalgasna mâsivâ (dünya) denir. Derya: Ezelî ve ebedî dalgalar da
sonradan zuhura gelen hâdiseler sayhr. Evvel âhir varlk Hakk'ndr. Var görünen mâsivâ varhkta saylr. Bütün mevcut eyler,
varha can
olan
tecellî bir
mudak
smayan güzel isimlerinin
Tanr vücut
balad
varhk ondan
kendine
vasflanmasndan dolay emri
ile
hasreden toplu varhk âleminde kendi
Böyle olunca her emrin
O
a'yân- sabite
srrm
alemindeki sûrederini görmeyi, bu görüle kendi etti.
olan
gelir.
an kesilse o anda hepsi yoklua gömülür.^^*"
Yüce ve esiz Tanr, sayya
açmay murad
mudak
ise,
Zât'tan zuhura
aymm
görmeyi
diledi.
balangc da sonu da ondandr. Bütün
gibi
cilâlanmasm gerekli kld.
ona döner. Emir, âlem denen aynann
Âdem
de bu aynamn cilâs ve ruhu
oldu.^^^
Göi^ü
kula
olmayan yoklara, Allah, efsun (büyü) okuyunca; "Ol!" emrini
verince, yoklar
Onun
hemen coarlar, var
olurlar.
efsûnuy layoklar, hemen ko§a ko§a varlk âlemine gelirler.
Sonra var
olana, bir efsun okur;
'Yok
ol!" emrini verir, o
dayoklua at
sürer,
mahvolur gider. A.llah gülün
kulana
bir jö^ söyledi,
onu güldürdü,
âd
ta§a bir sö^ söyledi,
onu akik haline getirdi. Topraktan yaratt bedene bir âyet okudu, beden canland, can bir §ey dedi,
güne panlpanlparlad, nur saçc
Yine günein
kulana
yüf^üneyüklerce perde
^^^
Muhpddîn
Güneye
söyler,
ona; 'Yutul!" der,
günein
iner, tutulu verir.
bnü'l-Arabî, Öî^ün Ö^ü, çev. smail
Rahmet Yaynlar, ^57
korkutucu bir nükte
kesildi.
oldu.
s.
Hakk
Bursevî, stanbul:
25.
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusüsu'l-hikem, stanbul Kitapevi, 1981, s. 3-4.
çev.
M. Nuri Gençosman, stanbul:
"
526
Emirler
nükteler söyleyen
veren,
söyledi de, bulutun gömülerinden su
A.caba,
Tereddüt içinde
arp
acaba, bulutun
a-:^^ varlk,
kulana
ne
tulumu gibiya^ aktt?
Cenâb- Hakkk, topran kulana
derviler gibi murakabeye (kendi
bir
O
iç
ne
fsldamtr
susmuj kalmtr?
âlemine dalma) varm§,
kalan kimsenin
toprak,
ki,
kulana da Cenâb- Hakkk,
örtülü
sö^ bir muamma söylemitir.
O muammay onun î^ddm
söylemesi
iki iten birini
Hakk 'in
tercih etmesi de yine
Hakk'tandr. Yani karars^
ol der,
Ama
eylerin neler
olduunu
gizlemitir.
Rzâ
kii, o
deildir.
ve istedii
güzel, hikmetli ve faydaldr.
yakan;
mi yapaym, yoksa
dediini
onuyaparsa, bu seçi kendinden
seçer,
eyi istedii zaman
bir
fiilleri
o kimseyi,
m? diye iki üphe arasnda hapsetmitir.
iki taraftan birini
"O
ile,
ey
oluverir."
bütün
o kullarndan faydab
ve teslim hâlinde olana
kaderi hak bilip, emirlerini yerine getirmek, yasaklardan
kaçnarak kulluk yapmak, Rablk davasna kalkmayp, kaderle
uramamak ve savamamak; niye, nasl, ne
zaman?
gibi sorulardan
uzak durmaktr.
Bu mânâlar
bn
Abbas
fr.^./dan rivayet
u
olunan
hadîs-i erife
dayanmaktadr: "A.llah Resulü (s.a.s.)'/?/V« terkisindeydim.
Allah da
(hadlerini) koru ki, iste.
etmediyse,
yakîn
ile
hayr
mahlûkat sana
Bütün
yardm
için
etmediyse sana :(arar verememeler.
toplansa,
Allah
Rûbbine
kar
takdir isteseler,
doruluk
ve
amel etmeye çal. Bunu baaramazdan, sabretmekte büyük bereket vardr.
Sabrl
ulalr. Zorluklarla
ol
birlikte
Sûre-i A'lâ, ayet 2:
c.
Basan sabrla
1-2,
s.
elde
edilir.
Kurtulua
belâlarla
kolaylk da vardr.
"O (Rabbin
efik Can, Konularna Neriyat, 1997,
^5'
Allah'n
koruyup göletsin, istediinde, Rabbinden
sana yardm edemezler. Yine hepsi toplanp ^arar vermek
Allah takdir
^5^
ki:
ihtiyâcn olduunda, Rabbini yardma çar. Kalem, olacak olan hereyi
yaktr.
ve
seni
Bana dönüp buyurdu
göre
ki) yaratt,
(yaradln
açklamal Mesnevi
Tercümesi,
birinci safhas).
stanbul:
Ötüken
103.
Abdülkadir Geylânî, Fütûhu'layb, stanbul: Sinan Yaynlar, 1996,
s.
121.
EY insan 527 Tesviye etti
Ayet T 'e
3:
ihda
(yaradh§n
ikinci safhas)
"O
(Rabbin ki) programlad, kaderledi (yaradln üçüncü safhas).
etti
(yaradln dördüncü safhas)
lâhî emre gelince, o nebî ve resuller
ksmdr.
araclyla
emir kipi bulunan
"Namaz kbn,
iki
getirilen
ksmdr. Buna
ve kendisinde yap,
icâbi emir,
teklifi
getirilmez.
Allah'n yaratmas ve levh-i kazada olan
ksm
emir
ise
vastaszdr, yani nebiler
emir olup "innemâ emruhu
O'nun emri
bir
Bu emre aykr davranmak
çünkü Hakk'n kazas emirlere
emirlere
eklinde
emir de denir.
izâ erade
deime
uymamak
diye
kabul etmez.
ol
bu mânâya
birey düünülemez,
Ama
elçiler
araclyla
Eer
birey düünülebilir.
diye
ey'en en
eyi irâde ettiinde ona
demesidir, o da oluverir" ayetindeki kûn: ol emri
gelen
ki
Bu emre icâdî veya iradi emir denir, zira olmasm istemesine ilikindir. Bu emir ezelde
yekûle lehû kün feyekûn:
iarettir.
et
emir
zekât verin" emrindeki gerekir ve yükümlü klmaya
ilikin emir kipi gibi. ikinci
araclyla
Birincisi vastayla olan
iradi
vastasyla getirilen emir uygunluk salamazlarsa ona
aykr davranmak mümkün olur. Yoksa arac ile gelen emir, iradî emre uygunluk salarsa uymamak diye birey düünülemez bile. Herkes herey o emre bo}Tan emek zorundadr. Buna dayanarak
unu ilâhî
söyleyebiliriz:
Nebiler resuller ve onlarn vârisleri olan âlimler
emre uygunluk gösteren emrin tayclardrlar.
Vastasz olan emirle memur olan
özellikle
ancak "kûn: ol" emrine
uyan "kâin: olan"dr. Mevcut olan yani yaradl süreci
tamamlanm
olan deil. câdî emir türüyle kendisine emredilen eyler sadece
âyân-
sabite
"kâin:olan"
denen nesnelerin
dr ve çünkü bu
sabit gerçeklikleridir.
suretler
Hakk'n
Çünkü
Dolaysyla
ümidir.
mevcut olan yani Hakk'n ilminden varbk sahasna
onlar
çkm
olan
eyler bu emirle emredilmilerdir. Ksaca mevcut olan eyler zaten
^'^"
Halûk Nurbaki, Yâ-Sîn
Sûresi Yorumu, stanbul:
Damla Yaynevi,
1999,
s.
105.
528
klnm
var
teklîfî
te
icâd edilmi olduklarndan onlar icâdî
emirle emredilmilerdir. Allah en
iyi
deü
îcâbî
ve
büendir.^^^
âlem seksiz üphesiz, bir sonuçtan
ibarettir.
Yani Hakk'n
Zât', irâdesi ve ol emrinin sonucudur.
Ba olan beden "Ol!" buyruunun srrm bilemez; Kâf basz beden
la
Nûn'u da
bilir'^^^
"Ol!" emrinin hülâsas odur, sen ona secde et de kendinden, kendi
özünden Tanr uludur sözünü duy
-83O her eyi melekûtu
(kudreti) ye^dindç:
(tasarruf ve emrinde) olan
Sübhan'dr Hep
Öyle!
.
döndürülüp O'na götürüleceksiniz. "Fesübhâne'l-Iezî biyediî melel<:ûtü külli eyHn ve ileyhi türceûn"
* O halde her§eyin mülkü ve tasarrufu §âm
neyücedir / Süphan'dr. Si^
(hükümranl)
elinde
bulunan Allah 'in
dejaln^ O'na döndürüleceksiniz (Elmalk
Hamdi Ya^r) Her jejin mülkü kendi elinde
olan A.llah 'in
O 'na döneceksiniz
^'^
^''2
863
ne
kadaryücedir! Si^^ de
(Diyanet)
smail Rusûhî Ankaravî, Nak^ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul: Ribat Yaynlar, s. lS-16. smail Rusûhî Ankaravî, Nak^ el-Füsus erhi, lhan Kutluer (haz.), stanbul: Ribat Yaynlar, s. 90. Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Dîvân- Kebîr, Abdülbâkî Gölpnarb (haz.), Ankara: T. C. Kültür
864
jan
Bakanh,
2000,
c. 6, beyit.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, DîvânT. C. Kültür
Bakanh,
2000,
Kebîr,
c. 2, beyit.
943.
Abdülbâkî Gölpnarb 679.
(haz.),
Ankara:
EY insan 529
Her
eyin melekûtü
bir
(kendi mertebesine münâsip ruhu, hakikati)
o
eyi idare eden nufu2 ve bunu yapabilecek kuvvet, kudret ve elinde olan Zât kendisinin ve
zaman olmaklnda
fiillerinin
vücutlar ve
cisimlere benzetilemeyen (tembih edilemeyen) ve âciz olmayan, (ac^den
temi^enmi§) â'l ve mukaddestir. (Ve (kulun fiilini görmemesi
ona rücû edersiniz Melekût
ilejhi türceiîn)
hâli, yokluk, hiçlik)
(dönersiniz).
hâkimiyede idare srlar
siz
ve O'na intiha
Allah Teâlâ
O'nda fena
(son) ile
ancak
Alîm'dir.^''"^
mübalaa
mülk'ün
(hükümranlk)
Ve
Tam
sîgâsdr.
bir
demektir.^''''
Melekût âlemi, meleklerin derecesi olarak da
anlatlabilir.
Misâl
âlemi, hayal âlemi, birincilik, ikinci taayyün, ikinci tecellî, emir âlemi,
sidret'ü'l-müntehâ
ilimlerinin sona erdii nokta)
ayrm
{tüm sâliklerin
seyirlerinin,
küçük berzah âlemi de
amellerinin
ve
denir.'^''''
çkard
ayrm deildir. Hemen bütün mistik sistemlerde vardr. ncil'de bu ayrm tam bir ekilde yer ahyor. Hz. Isâ "ikinci defa domayan göklerin Mülk-Melekût
tasavvuftan
ortaya
bir
melekûtuna giremez." buyurmutur. Kur'ân da melekût deyimine
açkça yer
veriyor.
"B/i^ ibrahim'e,
kesin ilme erenlerden
göklerin veyerin melekûtunu gösteriyorduk. "
olmas
için
(En'am, 75)
varln d-içi, batn. Demek oluyor ki
Nedir melekût, nedir mülk? Mülk ve melekût ayn kabb-özü. Mülk kâinatn
zahiri,
melekût
mülkle melekût denince akla ayn varhk
gelir.
Nitekim Kur'ân "Her
eyin melekûtunu elinde bulunduran Allah'n sân ne yücedir!" diyerek
her
eyin
bir
melekûtü bulunduunu açkça beUrtiyor.
insann da mülk ve melekûtü vardr. O'nun mülkü kalb, maddesi; melekûtü
'^'^^
^''^
mânâsdr.
Kemâlüddin Abdürrezzâk Kâânî Semerkandî, Te'vil'ât- Kâjâniyye, ter. Ali Rza Doksanyedi, Vehbi Gülolu (haz.), Ankara, c. 3, s. 15. Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dini Kur'ân Dili, stanbul: Feza Gazeteciük, 1992,
^'^^
ise iç kuvvetleri,
cismi,
c. 6, s.
426.
Mugaddin Ibnü'l-Arabî, Ö^ün Rahmet Yaynlar, s. 23.
Öt^ü,
çev.
smail
Hakk
Bursevî, stanbul:
530
Mülk âlemi zahir adm alr, Allah'n Zât'na ait olmayan bilgi anlamna gelir. Bâün, zahirin aksidir. Allah'a ait gerçek bilgiye iaret eder. Bu bilgiye ise Hz. Ebû Bekir "Ey Zât'na ait bilginin kemâl noktas, bilememek olan Allah!" sözüyle iaret etmitir. "Allah
Bâün'dr." "Allah Zâhir'dir: Çünkü
âyetleriyle Zahir, Zât'yla
kuatm
eyay
ve onu idare etmektedir; Bâün'dr: Çünkü kuatlmaktan
münezzehtir." denmitir. Hz. Ali bu gerçee öyle temas ediyor:
görmemek
"Kullarna, kullar onu kendilerine tecellî
Demek
etmeden
üzere
tecellî etti
ve nefsini onlara,
gösterdi."
Hakk'n Zât'na ait bilgi melekût alemiyle ilgilidir. Melekût âlemi du)a organlarmzn fark edebilecei âlem deildir. Du}Ti organlar ancak mülk âlemini fark edebilir. Melekût âlemini oluyor
görebilmek âlemi
ki,
tanmak
için
ayr
bir terbiye
ve gayret gerekir. Hz. Isâ ve
ihâbuddin Sühreverdî'nin beyânlarna göre gerekir. Birinci
O
gözüne, yani basirete sahip olmak lâzmdr.
için kalp
doumla
diyor Sühreverdî, insan
Melekût âlemine girebilmek melekût âlemine giri
ile
için ikinci
defa
ikinci
mülk âlemine
domalyz.
kez
domak
O
girer.
halde,
sülük yani tasa\^vufi eitim arasndaki
ilgi
açktr. Basireti iler hâle getirmek için sulukta )öikselmek, hatta sülûku tamamlamak gerekebilir. elde edilen
arnma
Bunun
melekûta geçi
ile
içindir ki
iç içe
sülûkun sonunda
olaylardr.
Muhammed
b.
"Kulun kalp gözüyle melekût âlemini
Hasan el-Halvetî öyle diyor: görmeve balamas fenâ'mn ilk mertebesidir. Melekût âlemini geçen ruh ceberut âlemine intikâl eder ve melekût âlemi onun ehâdet âlemi haline
ki
defa
Birinci ise
gelir.
domayan
ihtiyarî
anâsrda
ölümdür.
869
geçemez deniyor.
ikinci defa
Yaar Nuri s.
Ken'an
Yoksa
domu
tabiî
ölümle
kimse,
ölen
tabiat
olmaz. Tabiî ölümle ölenler ekseriya
kahrlar, ileriye geçemezler. Hadîs-i erifte de
saadetle hayat bul!"
1998,
ileri
dou cümlenin malûmudur. Anadan domak, ikinci dou
anasndan
^•^^
melekût ve semâvâttan
'irâdenle
öl,
buyuruluyor.
Öztürk, Kuran
ve
Sünnete Göre Tasavvuf, stanbul: Yeni Boj'ut,
252. Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyat, 2000,
s.
39.
^
EY insan 531
Maher günü öldürdün.
kâfirler
diyecek
"Ya Rabbi, sen
ki:
bizi
kere
iki
bizim kalbimizi ölü olarak dünyaya getirdin ve
Biri,
sonra da ecel gelip bizi tabiî ölümle öldürdü."
Aklar da
diyecekler
ki:
"Ya Rabbi, sen
anamzn karnndan ayrldmz vakit,
bizi iki kere dirilttin. Biri,
dieri de
kendiliimizden
bizi
nefsimizden öldürüp seninle dirilttiin vakit."
"Kim
Hz. isa'nn sözüdür
geçemez."
Onun
için dervilerin ilâhî
kokular
geçirdikleri hayat, elbette ki huzurlu, rahat •
Mükevvenâtta dereler,
(mevcudat)
kanallar, vadiler,
mest olarak ve
ile
arbklarndan kurtulmu bulunarak
çirkinliklerinden,
nefislerinin
defa ölmezse melekût ve semâvât
ki iki
ve mesuttur.
Dalar,
ne varsa insanda mevcuttur. sahralar...
Ve
sonra ceberut, lâhut ve
melekût da yine insanda mevcuttur.^ •
Çokluk âlemi içinde durup kalan kimse âlem âlemin teferruatyla olan
onun
sureti
birlikte olur.
onun bu
de
Fakat
ilâhî isimlerle,
Tanr Zât'nn esizliine ermi
yönünden deil ancak âlemlerden ganî olan zât
yönünden Hakk'la halinde
urar.
ile,
ganîlii
Hakk'n âlemlerden kendisine
bulunmasnn ayn
edilmesinden ganî
kendisine delâlet ettii gibi o isimle
olur.
ve
isim
ganî sfat
Çünki O'na
adlanm
baka
olan
olmas isnâd
ait isimler
eylere de
delâlet eder.
hlas sûresinde "Ya
Muhammed
Sen de
ki,
Allah esizdir." Yani
aym ve Zât' yönünden benzeri olmayan Tanr'dr. Bizim O'na dayanmamz cihetinden ise "Allah kendisine muhtaç olduumuz
snamzdr.
Kendi
hüviyeti
dourmad
ve yine böylece
(denk,
ve
e§)
belirlemesidir.
kld. Çokluk
eit
u
ise
domad
olmad"
halde kendi
onun
ve
bizim
benliimiz
ve hiç bir
buyurulmutur.
itibariyle
ey O'na
te
Hakk'n
bu
Zât'n "Esiz Allah" sözü
bilinen isim ve sfatiaryla bize göre
küfuv
ile
tek
meydana
Demek ki biz doarz, doururuz, Hakk'a dayanrz; bazmz, bazmza eit oluruz. Halbuki o esiz varhk bu vasflardan geldi.
^''o ^''^
Ken'an Ken'an
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbeala Neriyati, 2000,
s.
231.
Rifâî, Sohbetler,
stanbul: Kubbealt Neriyaü, 2000,
s.
471.
"
532
münezzehtir.
Hakk' lâykyla anlatmak
olan bu sözlerden
baka
için Ihlas
sûresinde
Hiç kimse Tanrlk sfatiarn Hakk'n esiz birlii kavrayamaz.
Bunun
sfattan ârî olan
Sen Hak
müahede o,
ettiin)
daima
Eer
ile
e^siî(lik
yazl
bir sfat yoktur.
için
Allah'n
kabul etmedi.
Hakk'a nazar ettiin
zaman o kendi
ahâdiyette (yani isim ve
velileri,
alemi) tecellîyi
bakmndan
(yani fena
nefsine nazar
mertebesinde
etmi
olur.
Bu
Hakk' takdirde
nazrdr.
kendi nefsiyle kendi nefsine
ona sen kendi benliinle bakacak olursan yine ahâdiyet
Çünkü sen ona bakarsan sözünde sen ve o varsn, sen halde bakanla baklan arasnda bir baktn eyin ayn deilsin. ikilik bulunmas lâzm gelmektedir. Böyle olunca da ahâdiyet kendi nefsiyle kendinden baka birey ortadan kalkar. Gerçi hak, görmez, bu vasfta bakan da baklan da Hakk olduu bellidir. kalmaz.
u
•
Bütün varlklar
bir
sülûkun içindedir.
Bu
sülük,
varolu noktasyla
kemâle eri noktas arasnda sürmektedir. Sülük insann tasavvuf altnda yürüyüünü ifâde eden bir terim ve bir kurumdur.
disiplini
Kur'ân hereyin
sülük içinde
bir
bulunduunu açkça
(Nahl, 68-69; Müddessir, 40-62; Cinn, 17) kolaylklar gösterdiiyollara sülük
nsamn halde
sülûkunda
insann
içindedir.
"Rabbin bal ansna...
et diye vahyetti.
nokta ezel yani mîsak, son nokta Allah'tr.
sülûku
ölümle
bitmez.
nsan sonsuz
bir
O
sefer
Bizim bitiini gördüümüz, sülûkun dünya plânnda
ksmdr.
yürüyen
ilk
söylüyor.
Hakikat ehlinin seyr
adn
verdii sefer dört
türlüdür:
Seyr ilallah (Allah'a birliin
^'-
^^3
yüzünden
doru
Bu tip Bu sefer
seyir):
indirilmesidir.
Muh\iddîn bnü'l-Arabî, Fusüs ü-Hikem, stanbul Kitabevi, 1981, s. 77. Muhyiddîn bnü'l-Arabî, Fusûs ü-Hikem, stanbul Kitabevi, 1981, s. 59-60.
seyr, kesret perdesinin
nefse
ait
menzillerin,
çev.
M. Nuri Gencosman, stanbul:
çev.
M. Nuri Gencosman, stanbul:
EY insan 533
yapmack
aklarn
(mecâ^)
giderilmesi
kalp
ile
makamnn
sonuna
ulamaktr. Seyr
fîllah (Allah'ta seyr): Perdeyi, bilimsel
Bu
indirmektir.
çokluun yüzünden
Hakk'n sfadaryla ahlâklanmak
seyr,
suretiyle
Hak'ta en yüksek ufka yükselmektir.
*Aynü'l-cem*
makamna çkmak: Bu makama
zdlarn kaytiarndan
kurtulur.
Bu noktada
ikilik
çkan,
ve
d
bitmi, olgunluk
varmtr. Kabe Kavseyn'e ular.
kemâline
Bu en yüksek
Seyr billah anillah (Allah ile Allah'tan seyr):
makam
iç
Hak'tan
olup
tekrar
dönmeyi
halka
ifâde
eder.
Buna
Bu makamda Bu makam Hak'ta halk,
fenâ'dan sonra beka, cem'den sonra fark da denir. göz; vahdette kesret, kesrette vahdet görür. halkta •
Hakk'
görmektir.^^"*
Cisim suretinden geç âb- mânâya (mânâ tat)
alasn. Testinin
naklarn gördün
kâm
suyu) tâlib ol ki
fakat
mânâdan
Eblehliinden (ahmak): "Ten Süleyman'dr,
fikir
(^vk,
gâafilsin.
karnca
gibidir."
ileyhi
türce'ûn"
diyorsun. 'Vesübhanelle^ hijedihi mekkûtü külli
Niçin
fermannn
sadrna
Mutasarrf-
göüs)
(^ürek,
hakikîyi
(hakîkî
can
tasarruf
^ey'in
ve
kulan
koymuyorsun?
Hâlik'in
irâdesini
azim... Buluttan,
semâdan,
sahibi),
görmüyor musun?
Alem
senin gözünde
mehîb
(heybetli),
pek
gök gürlemesinden, yldrmdan, çarhtan korkudan Bunlarn srf
hayet Fikir
fail
suretsin,
zannediyorsun. Zahir olan heybetinden
gafilsin,
kalmsn, mânâ âleminden
cemât (cans^
cisim) gibi suret
haberin yok. Zira sen,
nak ve
akldan nasibin yok.
Yaar Nuri 1998,
titriyorsun.
karcsnda duyulan gönül titremesi) ediyorsun.
cihanndan haberin yok,
âleminde
^^*
kendilerini
(yücelik
tir tir
s.
88.
Öztürk, Kur'ân
ve
Sünnete Göre Tasavvuf, stanbul:
Yeni Boyut,
534
Kyamet gününde o
fîkr
ü hayâlin
kullarna olan
nücûmu Sana
Hay u Vedûd'dan (hiç ölmeyen, diri ve Allah) gayr ne âsumâm görürsün, ne de
sevgisi
ahit olan
(yldlar). Mevcudattan hiç bir
eyi göremezsin.
â§k
büyüksün gü^el ulu Sühhan
tavsife
Cümle
ann
(Bir olan Allah),
insan, flaman, kâinat
Birsin,
Seni
azamet ve
bu souk, scak yeryüzü yok olmu.
göreceksin. Bir de bakarsn ki
Hüdâ-i Vâhid
(fikir ve hayal)
(vasflandrmak) deil lisan lâyk
sensin,
Zâfn
kâmilde pinhân
(gi^li)
Bülbül öter, dalar inler, su çalar
âk giryân (alayan), mazlum alar Güler mauk âk hemyanar, parlar
Ajk
hayran,
(sevilen),
Cümlenin hâli senden, ulu Kahmân Ins ü can (insan ve can) cümle mevcûd bir âlettir
ileyen sensin bunlar bir âyettir
Görünen sfatndan
Ayinen Bilen,
ibarettir
(ayna) her ey, inkârayok
hem
söyleyen,
hem
imkân
ileyen
Sensin elhak cümleden bir görünen
Ken 'an 'dan da dâim Allah var diyen Sensin Allah, sensin ancak bî-gümân (üphesi^ t^ans^
Yücelik
iki
türlüdür. Birincisi
yani mertebe ve
makam
mekân
yüksekliidir.
Mekânetteki yücelie gelince, o bizim mahsustur. Ulu
Tanr
^'^^
emseddin Yeil,
içindir.
Yani Muhammedîler'e
"Siz yücesiniz ve Allah
beraberdir." buyurdu. Allah
^''^
yükseklii, ikincisi mekânet
bu
bu
yücelikte sizinle
yücelikte sizinle beraberdir. Halbuki
Kltabü't-Tasavvuf- Mesneviden Hikmetler,
stanbul: Yaylack
Matbaas, 2004, s. 266-269 Ken'an Rifâî, lâhiyat- Ken'an, Yusuf Ömürlü ve Dinçer Dalklç stanbul: Kubbealü Neriyat, 1988, s. 62.
(haz.),
EY insan 535
mekâna
O,
muhtaç
olmaktan
mekânetten münezzeh (ten^h
Amel mekân için
mekân
ister, ilim ise
yücelik
türlü
iki
için
tebih ve
tenzih
varlklarn
en
mekânda,
isterse
ona
mekânet
arasn
et"
yücesi
fakat
deildir.
Böyle olunca Allah bizim
arar.
Bunlardan
birletirdi. ile
Yücedir,
amel
biri
ile
mekânet yüceliidir. Daha sonra
"Sen yüce Tanr'n bu manevî ortaklktan buyurdu.
olmas
mertebeden
nsann,
nsan- Kâmilin
yani
Halbuki
ilerdendir.
acâip
ibaret olan
ister
mekânette yükseklik ancak
tabî olarak nisbet olundu.
Mekânca
yücelik
Allah'n
Ar üzerine üstüvâ buyurdu." Ar ise mekânlarn en yücesidir.
"Rahman
iaret buyrulduu gibidir. Ali
edilmij)
yücelii, öteki ise ilim
irkten korumak
münezzehtir.
güzel
isimlerinden
biridir.
Kimin üzerine
yücelik
u
hâlde o
etmektedir? Halbuki vücut âleminde ancak
kendi Zât' için "Âlî" yani yücedir. Yahut yücedir? Halbuki
hâlde
Hak
izafî bir
üstünlük ve yücelik
O vardr. O neden
ey
bu ne ve kim dediimiz
âyetinde
ve kimden
de ancak
olmakszn
u
O 'dur.
"Alî"dir.
Zahir "Ben" dedii vakit bâtn "Hayr" der. Bâtn "Ben" deyince de Zahir yine "Hayr" der.
ve
te her zt böyledir.
Halbuki
konuan
birdir
O da dinleyenin ayndr.
Her kim
saylar
hakknda
söylediklerimizi ve
onlarn
bir taraftan
menfi, bir taraftan müsbet olularndaki tezad anlarsa Hâlik'ten ayr
görülen mahlûku, mahlûka benzemekten münezzeh olan
ayn zamanda Halik,
benzetilen
mahlûk olduunu
Mahlûktur ve yine hakikat budur
Bunlarn hepsi tek
bir varlktandr.
Hayr,
Hakikat budur
bilir.
ki
belki
Hakk'n
Mahlûk,
O
ki
Hâlik'tir.
tek varlktr.
Ve
yine O, çokluk halinde olan varbklardr. iir:
Halk bu bakma göre Hak'tr,
ibret aln; o
bakma göre
de
Halk
deildir, iyi
düjünün. Söylediim §eyi anlayann basireti (kalb göt^ü) aldanma^
ancak görücü salam olanlar
bilirler.
Onu
536
yiyr, hirkpir; çünkü asl
çokluundan
bir eser
O
birdir.
çokluktur, fakat birliiyle
Bu
vasflar,
zemmedilmi olsun
ad ile anlan
Eer
bakahm? diyelim?
müsavidir. Halbuki
bütün güzel ve
da,
ve
Pislik
aeyi
(le§)
bir
sual
yolunda
ey
bunlardan bir
bu kemâl ve
gördüümüz soracak
için birer tecellî mahallidir, ile
ilâhî,
onu
aksettiren
cümle
hatâ yoktur; Yeraltna
Bu
yoktur.
bilmez. Ancak, biri Zât'a, biri
aaç "Her
ey
deriz
ki
Allah
kimseyedir. Belki
öyle
olduu
de sata {^hir
için,
misâl verilebilir
gömülü tohum
açlp yeryüzüne
eder.
baka
hitabmz
olanlar, Allah
arasnda fark bulunmak lâzmdr.
o gayb mertebesinde ki;
gibi...
çknda
olan)
nian
tebihte (ben^tme)
Ki onda henüz
orada tohum
sebepledir ki
suretine girer.
meyve zuhur
biz
m
yahut O'ndan bir görünütür. Tecellî
gizlinin gizlisi
iken; asla alâmeti yoktu.
nian
Ulu Tanr
olmaktan münezzeh ve yücedir. Bizim sözümüz
Fakat bilhassa Allah adyla amlan isimlerden
Zât-
isterse
bilhassa Allah
vakit onlara
olursa
aeyi lâe olarak görmeyen gözü açk olup kör olmayanlaradr.
eden suret
olmaya.
eylere hangi nazarla
çirkin
pislii pislik,
kalp
mümkün
Zât'a mahsustur.
çkar
biri
kalmas
bakmndan beenilmi,
akl ve eriat
ister
yüce topluluk
ola; öyle bir
dnda
vasfn onun
hiç bir
kendisinde bütün varlk
ki,
ve yokluk nisbederini içine alan bir kemâl ile ki,
edince
brakma^
Nefsinde yüce olan varlk ancak O'dur
kudreti
tecellî
olduunu kimse
hâsl olan
olur.
bir
iki
parçadan
Büyüyüp gelitikçe
Dallara ve yapraklara sahip olur; sonunda
Ki o tohumun
sureti olan
ashna döner!" dediklerinin
çekirdei tar, ite
mânâs
budur.
Cüneyd-i
Badadîye öyle sordular: "Nihayet nedir?" "Bidayete (balangç) dönü..." cevabm verdi. Unutmamak ki, nihayetin bidayete dönüü, kendine has bir ekilde olur. Tohum yeryüzüne çkp
aacn
vücûdu zuhur
geçtikten sonra, taa
8^^
ettikten sonra; dal
meyve
Muhyiddîn bnü'l-Arabî, stanbul Kitapevi, 1981,
suretini
alncaya kadar çeitli ekiller
Fusüsu'l-hikem, çev. s.
35-42.
ve yaprak mertebelerini de
M. Nuri Gençosman, stanbul:
EY insan 537
görülür
yeraltnda iken bu ekiller, tavrlar ve itibar yoktur,
ki,
meyvenin tohumu,
bir
Aym oluu
gayrdr.
bakma
odur
ki:
bakma
evvelkinin ayn, bir
O
O da
tohum, aaç ekline
birinci
Bu durumda bir kimse o tohumu görmek dilese, o aaca bakar. Ve o aaca bakmak, o tohuma bakmak gibi olur. Çünkü tohum aaçtan gayr deildir. Gayr oluu odur ki: O tohumun
girmitir.
meyvesi, netice olarak meydana gelmitir.
Aaca
nisbetle
baba
ile
oul
gibidir. "Çocuk babann srrdr." Yani pederden nutfe zuhur Ondan çocuk meydana geldi. Bu çocuk, insaniyet haddine nasl girdiyse, o gömülü tohumdan da aaç zuhur etti ve ondan meyve hâsl oldu. Meyve dahi, çekirdei itibariyle, ilk tohum etti.
sûretince asl ve parça bir gibi oldu.
te
âlemin
Hak'la
ahâdiyetin
Mufassü
esma ve
(tafsil eden)
u var
ki
âyet-i kerîmesi
Ve
Bu
Ve
nisbetierden, izâfetierden
kyamet
ölüme de "Küçük kyamet"
bu kyamet, cümle
yoktur.
sonra
ba) hâsl
(ilgi,
bir
ölümle daha
tabiî bir
ölümle hâsl
ile iradî
derler.
âlemin bütün cüzlerinin yok olmasna da "Büyük
derler. Zira
vakit?
oldu, kayboldu.
bu dönü; bazlarna "Fena" yolu
iki
zât-
uyarnca icmale (ilemden
bu dünya âleminde, bazlarna da mecburî ve oldu.
Ne
tecellisinden vücut buldu.
sfatia
toplama) reddolundu. zail
Adem,
âlem ve
isminden zuhurat tamam olduktan sonra "Ve
O'na döneceksiniz."
olan arzî eyler
Yani
budur.
misâli
te
bu
fâni cüzleri toplar ki
cihetten,
Kyamet"
onun üstüne
büyük kyamete Fenâ-i Ekber
deniyor.
nsan- kâmilde cümle bir
sfatn hakikati toplanmtr. Ve, âlem
aaç, melekler yapraklar,
gibidir.
ekmeli
öyle demek de
Muhammed
göre, Sûret-i
var
zât ve
ki,
olur
ki,
bir sureti
da o
aacn
meyvesi
peygamber me^^esi, mevcudatn en
o meyvenin zübdesi
Muhammediye
onun esiz
dallar, insan
gibidir,
Sûret-i Hakk'ür.
bu enfüs
(nefis)
öî^ü.
lm-i
te bu mânâya ilâhîde her
ve âfâktadr
(dij).
ne
Ve bu
538
esiz
güzel
en
suretlerin
nadide
ve
olan
güzel
da
Sûret-i
Muhammediye'dir. •
Hakk'n ölüm denilen arza ile ykmas O'nun koruduu eyi mahvetmesi demek deildir. Ölüm ancak bir çözülmedir. Ölüm insann mânevi benliini Hakk'n kendisine
nsan
denilen mahlûku,
çekmesidir.
âlemine
ald
terkibinden verir.
Çünkü her ey Hakk'a (bir
kaç peyden meydana
Beka âlemine
bu yeni
ona göçüp
vakit
terkip,
ait
Hak, insan kendi
döner.
gittii gelen)
bu unsurlar alemindeki ayr
düzen ve
bir
terkip
olan ve âlemin unsurlar cinsinden bulunan
itidal
olmak) üzere
(ölçülü
olaca
için
ebediyen
dalmak ve çözülmek bilmez.
Eer
ölen veya öldürülen kimse, her hangisi olursa olsun,
veya kadolunduu vakit Allah'a
ölümüne hükmetmez bunlarn hepsi onun
kavumasayd
ve öldürülmesini
elindedir.
öldüü
Allah hiç kimsenin
meru klmazd. Demek
u hâlde ölen kimse
için
ki
kaybolmak
imkâm yoktur. Böyle olunca Allah, kulunun kendisinden ayrlmayacan bildii için onun öldürülmesini meru kld ve ona ölümle hükmetti. Allah "Her kendisine
ey O'na
döneceine iaret bu}narmutur
ayndr. Yani
hem
döner" âyetinde ölenin ki
burada Hak, varlklarn
kendisinde tassarruf edilen,
hem
de tasarruf eden
Çünkü Hak'tan hiç bir ey meydana gelmedi ki kendisinin ayn olmasn. Belki Hakk'n hüviyeti o eyin ayndr. te onun "Her ey Allah'a döner." sözünden keif yoluyla anlalan mânâ budur. Hak'tir.
•
Bütün
yollar
Allah'ta
biter.
"Her ey aslna döner." Çünkü
varlklarn a'yân, yani asllarndan her
bal
biri ilâhi
isimlerden birine
Ve o ismin hikmetlerinin gerektirdii ekilde akmn sürdürür. Ve hepsi O'nun yolu üzerinde ^oirümektedirler. Dolaysyla son, Allah'n isimlerine dönücüdür. Ve orada kendini sonuçlandracaktr. Bunun gibi bu isimlerin mazharlarnn da Allah'a dönmesi kaçnlmazdr. Çünkü Allah yollarn erecei son
8^^
ve dayahdr.
smail
Hakk
Bursevî, Ken-^-i Mahfî-Gi^^li Ha^ne, çev. Abdülkâdir Akçiçek,
stanbul: Bahar Yaynlar, 2000, ^^^
smail Rusûhî Ankaravî, Nak^ Ribat Yaynlar, s. 163.
s.
43.
e/-Füsus erhi,
lhan Kutluer
(haz.),
stanbul:
EY insan 539
Hak
amaçtr.
Teâlâ bütün yollarn sonucudur.
anlamna gelmesi gerekir.
Ayn
Dönü,
nuru, her
O yine
onun
için
Çünkü
bir
eyin yol
balangc ve sonucunun olmas
bir
varlacak yer 0'nadr.^^°
iyiye,
tamamyla
kötüye vursa
olarak aya dönüp
tertemi':^^
mi?
hile hiç kirlenir
akl
gelir,
nurunun
ve can
Tanrya dönüp ulanmas gibi. l§gyoldaki pisliklere
vursa
O yoldaki pisliklerden
o
hile
ayn nuru dâima
bulanklardan nurpislenme^
Güneyin nuru "Geri dön " buyruunu duymu,
Ne külahlarda pislenmijtir, Göîi nuru
ve
nur
temiî^dir.
görmü
aslna dönmütür.
acele
ne gül bahçelerinin kokusunu f(ât,
almtr.
aslna dönmütür; sevdas ovalarda,
çöllerde
kaimijtr.^^^
B2e güneten daha incelip hilâl
ey
güzel görünen ay, zamanla bir veremH gibi
daha sonra büsbütün hayâl
zevale yüz tutucu,
yoklua boyun
Mükevvenât (yaratklarn
hepsi),
cans^ sandmiî(^ varlklar, hepsi emri
ile
mânâ
olur.
Demek
ki kâinatta
her
eicidir.^^"
bütün varlklar; insan, hayvan, bitki ve
Hakk 'in
kudretli elinde olup, her
ey onun
mânâ
âlemine
âleminden suret âlemine ve suret âleminden
döner, giderler.
Hakk 'tan; emri
u
ile
diye emir gelir.
ekle
bürünürler, yine
ekillerinden kurtulurlar, mücerret (soyulmu, yaln)
"Halk da onundur, emir
halde;
Halk
"ekle bürün!"
surettir, ekildir.
Can yani
mânâ
de onundur. " âyetinin
ruh da emirdir.
A-slnda binen de pâdiâhn emrindedir,
Can
binilen de.
Hakk 'in
olurlar.
mânâsn
anla!
emre binmitir.
Beden kapda beklemekte,
ruh da hu^urdadr. Yani binen ruhtur, binilen de bedendir. Beden ilâhi bir
smail Rusûhî Ankaravî, Nakj Ribat Yaynlar,
s.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî, (haz.),
stanbul: MiUî
Ken'an
Rifâî,
el-Füsus erhi,
lhan Kutluer
(haz.),
stanbul:
81-82. Mesnevi, çev.
Eitim Basmevi,
Veled zbudak, Abdülbâkî Gölpnarl
1991,
c. 5,
beyit.
1258- 1264.
erhti Mesnevî-i erif, stanbul: Kubbealu Neriyaü, 2000,
s.
177.
540
dergâh olan hu dünyada,
hu
süfli
âlemde; can
ise
ruh âleminde, hu^ur-
ilâhidedir.
Suyun
testiye
dolmas
istenince,
pâdiâh
can ordusuna "Binini" emrini
Yani Allah 'in emrinde olan ruhlarn, hulunduklan âleme
(dünyaya)
"Atlann^a
gelmeleri
hinin!" emrini
istenince,
Cenâh- Hakkk, ruhlar
inini" emri
gelir.
Yani
inin!" emrini
heden atlanndan kalrlar.
^^3
höylece ruhlar ten
yücelere
çekmek
ruh
hu
süfli
ordusuna;
gereince, erkeklerle
atlarna
diledi
hinerler.
mi "Atlarmdan
ten atlarna hinmi§ olan canlan, süfli âlemden ulvi
âleme (ruh âlemine) davet etmek
"Atlanmadan
Hakkk,
Cenâh-
Onun koyduu kanun
verir.
kadnlar hirlejirler, çocuklar doar, Sonra,
o ulvî âlemden,
verir.
için
verirler.
Hakk'n
inerler.
Allah tarafndan hu
Bu emri
i^e
memur
emir gereince ruhlar ile
ister
olanlar;
isteme^
ruhlar âlemine vanrlar, orada
^^^
efik Can, Konularna Neriyat, 1997,
c.
5-6,
s.
açklamal Mesnevi 343-344
göre
Tercümesi,
stanbul:
Ötüken
EY insan 541
indeks
Âdem-i Esrâr- esma
A
19
404 426,431
21, 117, 381,
âdil
Adil
A'râf, 146
86
Af 43
156
299, 351, 426
AfÜv
225
A'râf, 172
85
Aaç Aaç ayakl
453 453
A'râf,
A'râf, 93
434 466, 517 495
A'râf, 53
159
Ahiret
A'raf, 58
116
Ahkaf, 13
163
133, 442, 526
Ahkâf, 34
424
A'râf, 50 A'râf,
54
Abbas
9,
Abd
15,27,147 416
Abdal
AbduUah
....9,
15, 79, 118, 148, 151,
364, 408
Abdülkadir Geylânî23, 96, 149, 162, 175, 326, 526
Abdülmelik
ahad
13
Ahadiyyet
39 94, 420,
452
ahlâk 12, 39, 62, 150, 212, 269, 314, 329, 409, 430 Ahlâk 92, 110, 140, 487 Ahlâk- Muhammedi 140 Ahmak 184, 289, 316
Ahmed....l,
9, 11, 12, 13, 31, 33, 44,
118
46, 47, 48, 49, 62, 83, 84, 86, 90,
Abdülmuttalib
133
Abdürrab
118
Âb- hayat Acem
262 48
92,93,94,97,132,143,159, 166,169,171,183,189,212, 221,282,286,287,288,289, 296, 306, 313, 324, 331, 334,
Adl41,173, 174, 319, 496 Ad kavmi 173, 319 Adalet 364 Adalet 341, 371, 426
340,341,359,360,362,414, 461,466,470,502,503 Ahmed-i Muhtar 183, 289 ahsen-i takvim 19, 224
Ademl6,
Ahzab
19, 69, 70, 82, 83, 88, 104,
108,119,128,134,157,160, 170,194,196,222,229,242, 256,261,265,291,329,342, 359, 369, 372, 377, 378, 379,
380,381,382,388,394,404, 412,414,461,462,471,472, 476,477,478,502,509,515, 525, 537
sûresi,
72
107
Ahzâb, 38
393 295
Ahzab, 56
Akü
33, 115, 156, 199, 209, 222,
251,275,315,359,413,414, 416, 430, 432
Akl Akl
sahibi
Akl- Küll
33
415,416 199
542 alâmet
23,
Alâmet-i kyamet
449 334
âlem ....11, 19, 20, 22, 23, 25, 26, 27,
28,29,30,33,58,68,107,118, 121,150,156,179,195,219, 241,261,303,309,329,339, 363, 365, 368, 369, 373, 374,
404,409,413,439,454,478, 485, 514, 525, 528, 530, 531, 537
Âlem. 23,
26, 27, 29, 33, 58, 68, 121,
253, 365, 368, 445, 499, 515, 533
Alem-i A'lâ
121
Alem-i misal
23 288
mrân, 108 Âl-i mran, 110 Âl-i mran, 142 Âl-i mran, 190 Âl-i mrân, 30 Âl-i mrân, 47 Ali mran, 97 AHm53, 92, 106, Al-i
521
208 235 299 517 142 124, 160, 217, 252,
513, 529
Allah
...1, 3, 4, 7, 8, 9,
10, 12, 13, 15,
16,17,19,20,21,23,24,25,26, 27, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 39, 40, 42, 43, 44, 46, 47, 48, 49, 51,
52,54,55,56,57,58,59,61,62, 63,65,66,67,68,69,70,71,73, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 85,
86,87,88,89,90,91,92,93,94, 96,97,99,100,101,102,103, 104,106,107,108,110,111, 112,116,117,118,119,120, 121, 123, 124, 125, 127, 128, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 140, 141, 142, 143, 144, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152,
153, 154, 157, 158, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 174, 175, 177, 178, 179, 180, 184, 185,
188, 189, 190, 191, 192, 193,
194,195,200,204,205,206, 208,209,210,212,213,214, 215,216,217,218,219,220, 222, 223, 224, 226, 227, 229, 230, 231, 236, 237, 238, 239,
240
EY insan 543
Mah Teâlâ... 9, 69, 86, 92,
106, 108,
443,444,446,447,448,451,
143,164,169,170,206,212, 216,251,255,261,268,269,
452, 453, 455, 456, 457, 460,
280, 286, 297, 329, 350, 355,
484, 485, 486, 488, 489, 493,
385, 386, 388, 390, 394, 395,
494,496,497,501,504,506,
396, 397, 399, 403, 423, 424,
507, 508, 509, 510, 512, 514,
466, 467, 469, 470, 472, 483,
478, 479, 494, 512, 523, 529
515,521,524,525,534,539
Allah Teâlâ Adem'i kendi sureti
106
üzerine yaratt
AUah Teâlâ Adem'i Rahman
sureti
üzerine yaratt
Altn Âlûn
106 12, 354, 402,
432 394
Ana Anâsr
193
398
Ankebut, 64 Antakya
113, 114
Apaçk
215, 439
166
A'râf sûresi, 143. âyet
508
Araf, 156
423
Âlûsî
7
Amel
110, 150, 164, 271, 535
Araf, 172
109
473
Araf, 189
219
Amr b. erid an6,
9, 11,12, 14, 19,20,21,22, 24,31,32,33,34,35,36,38,41,
Araf, 56
42, 46, 48, 51
Araplar
52, 58, 59, 60, 63,
Arap
66, 83, 87, 88 89, 90, 92, 100,
Arif.
101, 102, 103 107,110,111,
Arifin
114 ,115,117 118,121, 123, 128 129, 131 132, 133, 138,
Arka
,
Arz Ashâb
,
,
487
17,66 167 167, 445
299
Ar 61,
139 140, 141 142, 144, 145, 146 147, 150 152, 153, 154, 155 156, 157 158, 159, 160, ,
300 10, 11, 48, 135, 372,
115, 234, 255, 283, 353, 354,
355, 535 70, 195, 479,
513
225, 338, 404
161 ,162,163 164, 165, 166,
Ashâb-Kehf
167 168, 169 170,171, 173, 175 176, 177 179, 180, 184, 185 186, 188 189, 190, 196,
Ashâb- kiram Ashâb- imal Ashâb- Yemîn
197 ,198,200 214 ,217,225 237 240, 244 262 263, 265 275 276, 278 286 ,290,291 300 302, 305 312 ,313,314 320 324, 325 336 338, 339 345 346, 348 362 363, 365 378 379, 380 384 389, 404 408 ,411,412 420 421, 422 435 436, 437
204, 208, 213,
Aslan
226, 229, 230,
Ak
,
246, 256, 261,
Aikâr
,
266,271, 272,
,
280, 283, 285,
Ak 21, 54, Ak cemâdât
292, 293, 294,
Akhil'ati
306, 310, 311,
ate. 20, 76, 156, 179, 181, 184, 189,
,
,
,
,
317,318, 319,
338 404 225 225 180, 462 198, 244, 436, 464 512 240, 244, 414, 534
,
326, 333, 334,
251,272,289,291,319,327, 355,378,410,421,426,427,
,
341,342, 343,
428, 429, 438, 439, 506, 508,
,
356, 357, 359,
,
370, 371, 377,
,
381,382, 383,
,
405, 406, 407,
21
244
509, 510, 512, 522
Ate
18, 70, 117, 121, 126, 170, 176,
208,221,226,247,264,266, 268,271,272,296,301,356,
413,416, 418,
378, 395, 399, 409, 426, 427,
,
425, 428, 434,
440,475,488,491,505
,
439,441, 442.
Av72
544
Avam Ay 191,
276 258, 259, 260, 263, 269
349, 425
Bedî Bedir
83, 143, 264,
414
BeH
163
237
Belks
234
28, 37, 98, 193, 270, 351
Benük
381
527
berzah
29
Ayn
37
Berzah
322
ayna
20, 116, 127, 261, 406, 439,
Ayak
446, 450
Aydnlk Âyet
Ayet3
beer ...9,
Azamet Azap Azâzü Azim
227
Beer
429, 433
Beeriyet
329, 394
Beyhakî
41
Azîm
125,326
Azîz 21, 49, 51, 56, 57, 59, 138, 143,
Habeî
212
Büâl-i
Birl4, 23, 24, 30, 34, 45, 51, 53, 54,
57,59,77,85,104,105,116, 122, 123, 147, 154, 158, 160,
tlsm
Azraü
7
283
155,241,253,259,342,361,
Azîzüddin Nesefî
119,127,353 485, 510
Beyt-iMakdis
362, 388, 456, 495
Azîz
18, 28, 119, 120, 127, 329,
352, 363, 432, 435, 452, 485
497,515,534
21
161, 162, 164, 167, 169, 170,
23, 66
171, 175, 180, 184, 186, 193,
158, 360, 376
194,200,207,212,214,218, 221,222,224,225,228,230, 231,232,233,234,238,240,
B
248, 253, 254, 256, 257, 260,
Baba
135, 186, 242
263,264,270,271,273,278,
Bac bostan
199
279, 284, 292, 295, 298, 303,
Badat
264
316,321,324,327,331,338,
Bahar ..105, 131, 169, 226, 245, 255,
339, 342, 343, 348, 349, 358,
257,265,268,284,313,333, 393,491,512,522,538 Bakara,117 517 Bakara,119 67 Bakara, 148 270, 409
363, 365, 372, 375, 376, 377,
Bakara, 151
32
Bakara,
71
2:
7
Bakara, 253
380, 384, 387, 391, 392, 395,
404,410,412,417,419,420, 421,427,429,432,434,436, 449,459,467,469,471,475, 477,486,487,491,493,497, 498,499,500,507,511,516, 517, 518, 520, 521, 522, 534
521 116, 477
Birinci
Bakara, 6-7
85
Boyun
Bakara, âyet 2
98
Boyut
Bakara, 26
Bakr
181
Basîr
106, 124, 479
510
Bast
Bâtl
Bâün
67,522 535
16, 68, 270, 483, 530,
Bâûr olu Bel'am
Beden beden iklimi bedenî
381
Bu
75 60, 530, 533
147, 257
nebî
Burak
197 121, 283, 284, 285, 408
Bursevîl05, 118, 143, 245, 297, 327,
338,468,491,492,515,525, 529, 538 Bülbül
21
Büyoik
430
530
Buday
236, 376, 506, 539
20, 298,
doum
534
kyamet
ük Kyamet
321, 322
537
EY insan 545
382,403,407,412,426,434, 435, 436, 443, 444, 453, 455,
Cafer
b.
Muhammed
9
Câhü
241
133
Cahiliye
Cahm Can
425, 431
1, 11,
33, 47, 48, 62, 76, 77, 86,
93,94,97,122,124,138,158, 169,187,191,244,256,282, 313,322,323,332,334,360, 411,417,445,451,458,462, 470, 476, 501, 509, 526, 539, 540 Can bahçeleri 334 445 Can çekime 256 Can günei 332 Can kula 322 Can vermek Cebbar 425, 426, 427, 433 Ceberut âlemi 11, 23 Ceberut Âlemi 22 Cebir 311,408 Cebrâü 9, 44, 283, 285 419 Cehâme
Cehennem 54,
55, 70, 115, 161, 303,
456,472,478,479,495,501, 508,509,512,516,520,521, 523, 526, 540
Cenâb- Hakk
..
9, 12, 37, 39, 47, 62,
90,93,99,100,106,107,116, 132,144,146,153,159,161, 165,170,176,225,238,239, 252,270,286,291,306,310, 342, 344, 350, 357, 379, 403,
407, 412, 426, 434, 435, 436, 455, 512, 516, 526, 540
Cenâb- Mevlâ Cennet ....55,
92,
363
98, 115, 161, 183, 206,
207,208,284,316,346,348, 355,356,358,359,381,409, 420, 422, 429, 488, 496 252
Cercis cevher.... 28, 137, 218, 276, 372,
Cevher
414
CibiUiyet
Emin
Cibrîl-i
492
137, 218, 399
177
CilH
36,38,42 106
316,409,419,421,422,423,
Cin
424, 426, 428, 429, 430, 432,
Cin, 28
106
433,434,438,440,451,496
Cinn,17
532
Cehü
83,371
Celâl
12, 36, 61, 83, 94, 108, 160,
209,213,226,227,357,394, 411,412,430,478,484,510 Celîl
Cem Cemâl
37, 42, 105,
376
Cinsiyet
cisim
16, 28, 54, 66, 75, 115, 142,
166,226,262,278,305,306, 311,329,339,421,485,533 143
Cüneyd-i Badadî
536
300
Cüneyd-i Badadî
24
Cürcânî
23
12, 36, 108, 209, 226, 227,
239,241,353,357,394,472, 478, 510, 522
CenâbCenâb-
Bârî
18
Hak.... 9, 11, 12, 13, 34, 37,
39,40,41,43,46,47,62,76,77, 83,85,90,93,94,99,100,101, 104,106,107,109,110,116,
228
Çift
Çirkin
adam
340
132, 144, 146, 150, 153, 159, 160, 161, 165, 170, 175, 176,
Dal
187,193,208,209,225,238,
Dalâlet
37,38,367 300
239, 252, 253, 270, 286, 287,
Dâvûd
214, 215, 252, 331, 401
291, 293, 306, 310, 323, 342,
Dehet
168
344, 350, 357, 363, 378, 379,
Demir
77
546 Derece-i Râfa cenneti
Dert
Derya Dicle Nehri
Dü Din Din günü
34,
354
Elçi
371
EUf
Doru yol
50
Dost Dördüncü Semâ
229,450 251
Dünya... 33, 69, 78, 82, 97, 120, 131,
156,158,167,168,174,181, 182,238,239,240,250,251, 259, 260, 279, 324, 334, 342,
361,371,379,381,398,404, 420, 432, 438, 439, 475 Dünya ehü 33 Dünya hayat 324, 361
Dünya
lezzetleri
el-Bâtn
200,367 525 264 449 371, 396, 436
78, 182
Düman
231
Dümanhk
232
16
119,141
Elem
182,330 35,163,164
Elest Elest âlemi
35
günü
163
Elest
37, 38, 105,
EHm El-Vâsi
Emin
83,
En'am, 75 En'âm, 122
En'âm, En'am, En'am, En'am, En'âm,
29 475
125
56
141
201
153
57
529
75
54
87
Enam, 149 Enam, 75-79
272 156
Enbiyâ
12, 267, 269, 427,
Enbiyâ, 107
Enbiyâ, 33
Enes
EbâYezid Ebedî
EbîTaüp
Enfal, 17
Enfal,23
116
Enfâl, 24
475
352
Enfâl,25
433
387, 475, 520, 530 87, 88, 229, 292, 371,
372, 376, 475
Ebû Leheb Ebû Nasr Seczî Ebû Rezin el-Ukayü
176
Enfüsi
Er-Rab Ervah âlemi mertebesi
153, 154
28
286
Esfel-i sâfîlîn
372, 376
Ehl-i Beyti
Ehl-i Zikr
Ehrimen
Ekmek
42, 103, 149, 369
esrar
21, 302, 362, 471
56
Esrar
22 90 90 399 315
£115,33,57,67,69,91,96,105, 106,152,166,236,238,252, 253,356,414,423,430,445,
42, 103, 124, 149, 369
27 117, 170
Ehadi^yet
Esma
Esmâ-i Hüsnâ
7
Efendi Eflâtun
505
223
Bekir... 133, 146, 183, 212, 289,
Ebû Cehü.83,
7, 51
19,109 166
Ebrâr
Ebû
453 267 269 427
Enbiyâ, 69
E
227 432 423 319
209, 358
Esrar cenneti
209
Eek E-ükr Eya
443
Evüyâ EzeH ez-Zâhir
211
228 524 108, 525 26,
12, 331,
16, 17
F
449, 488, 489, 500, 507, 510, 513, 514, 522
Fâü.
.364
EY insan 547 fânî. 20, 21, 46, 77, 85, 95, 100, 131,
200,241,302,315,318,374, 417, 492, 499, 504, 510, 520, 537
Fark
193
Fâür,17 Fâur,35
250 268 378 22
Faür, 6 Fatiha
Fayda vermeyen ilimden
92
Fecr, 27-28
354 354 357
Fehim
115
Fazilet Fazilet cenneti
Felek
13
Gaflar
171
Garip
255
Gayb âlemi Gayb âleminin Gayr
109,
537 171
Ga\Tar
Gazab Gazap atei Gece ...103,
264
109, 264
84, 426,
432 421
171, 235, 237, 239, 242,
246,247,249,277,282,316, 318,390 156
Geçici
Gerçek 49, 77, 94, 101, 116, 152, 158,319,411,505
Fenâfllah
143, 298
Gybet Gybet-Kouculuk
Ferd
125,402
GizH
105, 245, 390, 491, 538
257, 368, 513, 514
80, 381
Felsefeci
69, 84,
389 389
Fetih
153
Gök
Fetih, 10
153
Gölge
Fettâh
296
gönül...ll, 21, 25, 32, 78, 79, 80, 85,
Feyz
28,517,518
feyz-i
Akdes mukaddes
Feza
144, 147, 156, 158, 161, 175,
517, 518
180,183,187,189,196,205,
28
220, 233, 246, 248, 255, 257,
357, 450, 529
261,276,278,280,285,291, 292,311,313,323,331,332,
352,353 352 505
Ftrat Ftrat Cenneti Fiil
Firavun. 60, 66, 77, 83, 90, 162, 174,
182,183,223,229,289,296, 303, 320, 371, 372, 418, 432, 493 284, 353, 425
Firdevs
Firdevs cenneti
353
Firkat-i hicran
421
Fransa
202
Schuon
Frithjof
Furkan Furkan
sûresi,
44
Fussilet, 21
Fussüet,23 Fussilet,
53
Futûhât, IV: 83
95,101,110,111,129,131,141,
28
feyz-iakdes Feyz-i
299
12
42,326 326 449 350 308 106
334, 348, 366, 379, 380, 383,
406, 407, 408, 420, 452, 464,
469, 477, 487, 496, 497, 512, 533
Gönül. ..21, 109, 128, 131, 134, 157, 205,332,334,375,383,451, 492, 497 Gönül gözü 109, 383, 451 Gönül kula 332
Gönül padiah
21
göz. 19, 34, 101, 115, 116, 156, 157,
158,166,170,196,203,246, 255, 256, 261, 306, 307, 335,
338,344,361,411,446,451, 452, 479, 495, 533
Göz34, 115, 132, 203, 255, 446, 539 göz bebei 19
Gurur Gül
Gün Gaffar
124, 170, 426, 427
Günahkâr
Gaflet
240, 241, 247, 487
Gündüz
125
367 243, 244, 335
321 235, 242, 248, 371
548
Güne. ..66,
190, 247, 250, 251, 254,
256, 260, 263, 269, 270
Güney Avrupa
Günü Güz
357, 363, 365, 366, 369, 372, 378, 382, 383, 394, 395, 396,
202 55, 396 190,462
402,403,404,412,419,426, 437,444,450,451,452,457, 461,464,465,468,469,472,
62
476, 478, 479, 485, 490, 492,
Güzel ahlâk
499,505,508,514,515,516, 519, 520, 523, 524, 529, 532, 533, 535, 537, 538, 539
Gabâvet
224
Hakâyk
9
Hakem
Hakikat. ..22, 27, 32, 39, 61, 63, 100,
H
256,311,363,453,532,535
Habbe
192
Habîb
8,
Habîb-i Neccâr
113, 165, 181,292
113, 165, 181
Habibim Habîr
92, 217, 496,
101, 108, 126, 132, 138, 179,
183,222,251,278,280,331, 335, 395, 402, 422, 444, 455,
69
194,277
Hadi Hâdî
253, 280
hakikaü...l2, 14, 27, 67, 68, 78, 100,
497
Hacc, 5
Hac Bayram Veli
hakikat ilmi
153
Hac, 11
169 14 148, 149, 225
Hadid, 19
148
Hadid,4
105
hadîs
53,83
19, 180, 238, 239, 240, 255,
483, 520, 529, 537 Hakikat-i
Muhammediye
22, 27, 32,
39,61,256,363,453
Hakim hakim
15 21, 31,
Hakk...l5, 19, 20, 24, 25, 26, 28, 33,
37,38,42,43,47,48,49,50,51, 52, 55, 56, 57, 58, 67, 68, 75, 76,
78,83,89,90,91,92,97,104, 105,106,107,108,111,121,
312,313,355,358,452,474, 479, 526 Hadis-i erif
27
124, 127, 131, 132, 138, 140,
Hafz
45
142,144,146,148,150,151,
Hâin
196
152, 153, 156, 157, 159, 161,
Hak...7, 9, 13, 14, 15, 19, 20, 22, 25,
77,78,79,83,90,91,97,99, 101,102,104,107,111,117, 118,121,128,141,143,144,
165,167,168,169,179,180, 185,188,189,190,196,213, 214,216,220,222,227,229, 238,239,241,245,246,247, 251,252,253,256,261,262, 263,265,273,279,280,281,
146, 147, 150, 153, 157, 159,
282, 284, 285, 287, 289, 298,
161, 167, 169, 171, 173, 177,
222, 223, 227, 229, 233, 238,
300,302,306,307,311,312, 315,320,328,332,335,338, 341,347,349,350,351,352,
240, 243, 253, 254, 255, 256,
355, 356, 357, 359, 363, 364,
259,261,263,265,271,274,
365,366,369,374,381,390,
31, 33, 35, 38, 40, 44, 45, 46, 47, 48, 56, 57, 58, 59, 60, 67, 68, 69,
179,183,188,200,213,220,
279, 280, 286, 289, 293, 294,
394, 396, 397, 402, 404, 406,
295,296,298,300,306,311, 313,315,319,330,334,335,
407,408,411,412,415,416, 417,421,425,426,427,433, 435,436,437,440,441,443,
338, 339, 343, 352, 354, 356,
204
EY insan 549
456,480,481,483,485,487, 488,489,493,504,519,539
452,453,454,461,465,466, 468, 474, 478, 479, 483, 484,
505,511,513,515,517,518,
Hayvan 19, Hayvan- Nâük
519, 520, 521, 522, 523, 524,
Hayvani ruh
525, 526, 527, 528, 530, 531,
Hazarât
532, 533, 535, 537, 538, 539, 540
Hazine
105, 245, 491, 538
Hazret
13, 23, 33, 59, 80, 87, 90,
487, 490, 491, 492, 495, 497,
HâHk
224, 265, 533, 535
Halîl
brâhîm
Halîl
Peygamber
46
322 46
HalîluUah halkür
Hallâc- Mansur
HaUâk
20,68,511 223 513
Hâmân 174,375 haraml7, 85, 86, 124, 135, 204, 208, 389,391,404,409,431,434, 455, 456, 477 haram aylar 17 Harf 471
Hârûn HasanHased
90
264 84 349
Basrî
Hasîb
Hassan
b. Aty^^e
7
Har
55
Har Harl6
143, 240, 388, 502
Hayet Hatâ hava 20,
363 19
283 22
113,121,124,152,155,166, 173,177,179,252,265,284, 333, 336, 362, 479, 508 Hazret-i
AH
Hazret-i
Hakk
Hazret-i
Muhammed
90, 155, 265
124, 173 80, 87, 121,
152,177,333 Nebî
166
Hazret-i Hazret-i
Nûh
179 17
helal
Her eyin kalbi
bir kalbi vardr.
de Yâ-Sîn'dir
Hesap günü Hevâ Hevâ ve heves Heybet
Kur'ân'n 7,
166 189
231,241 231
102,251
Hristiyan
71
Hrs Hrszhk
76,84,428 135
388
Hzr
102
Hicr sûresi
35, 252, 507, 510
86
122,313
Hicr,21
272
27, 197, 203, 251, 272, 289,
Hicr, 86
41
Hicr, 87
41
411
Havas
276
Havf.
93
Hicr, 9
91
Hidâyet
Haviye
432
Hidâyet nuru
Havva Hay
242, 359, 388, 509
Hikmet ...31,
534 29,115
53, 92, 194,
Hayal
Himmet
431,535 hayr 21, 60, 100, 117, 144, 225, 476 hayvan 19,20,52,117,150,156, 193,315,316,399,454,455,
52,
150
266
Hayber Kalesi
437
522
168, 305, 313, 371, 425, 473, 502
hilkat abidesi
87, 185, 342, 370, 400, 409,
52, 91, 150,
32, 33, 35, 73, 83, 109,
Hüâl
Hayat ....37, 109, 175, 271, 321, 474, 476,511
Hayr
73, 155, 326,
Himalaya
da
Hindistan
21
145 251 158, 326
Hizmet
364
Hud Hûd Peygamber
319
Hûd,101 Hûd, 105
17
341
506
550
Hûd,112
267
Hûd,118-119
393
Hûd,56
55
Hûd, 67 Huld Cenneti
176
349
Hullet
524 36, 200, 202 36, 200
Hurma Hurma aac Huzur Huzur
Hüdâ
187, 188, 253, 326
253
ilmi
156
erenleri
Hüküm
Hz.
Ali.... 10,
362
80, 111, 118, 360, 364,
10 17, 315, 517, 529, 530,
531
Hz.
Muhammed
9, 10, 12, 14, 15,
16,17,39,47,63,66,80,82,87, 88,90,126,142,150,183,200, 220,279,295,305,319,362, 460, 469, 473 Hz. MûsâlO, 17, 132, 307, 315, 382,
418,508,509 Hz.
Hz.
Nûh 10, Ömer
brahim Edhem Hazrederi brahim Peygamber
152 156, 157
214 535
93,100,115,128,131,143,153, 165,166,209,222,237,264, 339, 430, 453, 487 drîs
118, 251, 252, 488, 510
hlas
92,531
hsan ki yay krime
485
268 9,
lâh lâhî
ak
123,415
lâhi esrar
13
lâhî Gazap ilâhî
14
419
422
kemâl
ilim... 3, 11, 27, 32, 34, 75,
19 102, 128,
138, 144, 145, 147, 157, 164,
420 273, 301, 384
215, 227, 246, 253, 257, 262,
11, 13, 16,
265,266,271,280,283,307,
185, 186, 274, 290,
Hz. Peygamber
17, 29, 56, 152, 156, 157,
195,214,229,265,272,294, 354, 427, 529
idrak3, 11, 12, 19, 26, 28, 31, 35, 80,
414, 437, 520, 530
Hz. brahim Hz. Îsâ....l0,
97
384
157 91 7,
brahim
166, 218, 384, 526
brahim, 7 bret
227,513
Aie Hz. Aie Hz.
bn 9, 97, bn Abbâs bn Abbas Hz
311
11, 17
Hür Hüsâmeddin Hüve
398,399,400,401,402,403, 409,410,414,441,452,463, 478, 479
1, 7, 9,
17,27,32,39,47,48,51,60,62, 91,93,108,118,133,240,256, 295,315,358,361,408,423, 473, 507
167,170,200,206,207,208,
332, 348, 364, 401, 403, 409, 423, 428, 468, 476, 478, 479,
483,488,497,501,505,514, 518,519,535
lim
35, 37, 150, 164, 167, 207, 253,
430, 460 I
Irak,
.313
lk Akü
106
ltibas
395
mâm Cafer mâm Ebû Said el-Harrâz i
bâne
7
bUs...69, 70, 83, 196, 229, 303, 372, 378, 381, 382, 387, 388, 390,
392, 393, 394, 395, 396, 397,
mâm- A'zâm mâm- mübîn mâm- Yemîn mâm- Yesâr
364 43 364 104, 106
118 118
EY insan 551 Isâl3, 45, 63, 71, 73, 108, 113, 150,
imân mtihan nci
44,
ncü nftâr,13 nftâr, 19
232
69,479 507 29, 117, 217, 234, 529 352 286
inkâr..65, 71, 76, 80, 81, 86, 98, 120,
123,127,162,180,303,305, 306, 342, 366, 371, 373, 380,
381,401,418,419,447,449, 469, 479, 486, 490, 492, 496,
500,501,503
nkâr nsan
402 4, 18, 19, 20, 21, 23, 29, 30,
252,265,287,305,320,331, 334,435,472,502,519
sim slâm
42, 106,
354
95, 102, 155, 175, 180, 200,
208, 212, 232, 358, 387, 402,
474, 521
slâm aac smail Ankaravî
200 483, 494
spanya sra,106 srâ,44 srâ,64 srâ,72 srâ,79
202 40 270 398 247 267 202
srâ,91
140
35,37,43,47,49,51,54,57,59, 60,66,68,100,106,107,108, 114,115,116,118,125,143, 167,168,175,179,187,197, 219,223,224,226,227,230, 231,238,240,246,252,255,
sraf.
257, 261, 265, 268, 284, 294,
syan
301,302,307,311,325,327,
talya
329, 333, 338, 342, 349, 356,
yilik
175
361,362,368,381,393,403,
izhar
409,427,430,431,434,435,
zzet
17,61,283 56,83,385
srafü
189, 328, 331, 466
srafil ...251, 327, 331, 332, 336,
sraüoullar istidat
506 13
102, 154, 160, 263
352
stihkak Cenneti 63,
344 202
437, 438, 440, 455, 456, 468,
K
479, 485, 492, 493, 498, 502, 504, 505, 509, 512, 517, 522,
532, 535, 537, 538
Kabz Kader Kad zzeddin
51,57,59,60,107,114,125, 227,240,252,261,361,362,
Kadn
403, 427, 430, 431, 434, 512, 535
Kadim
nsanlk rade radî ölüm rem balar
345
Kabrin hakikati
19 nsan- Esrâr- hakikat nsan- kâmil 68, 107, 108, 537 nsan- Kâmü. 20, 23, 30, 37, 43, 47,
kadim
139, 158, 206, 302
19,25,37
Kadir Gecesi
KafDa
330, 331
Kaf, 22
345
Kaf,30
rfanl8, 70, 117, 121, 126, 131, 170,
Kaf, 37
208, 226, 247, 264, 266, 268,
271,296,301,313,338,409, 475,488,491,505 rfan günei 338
Kâfir
Kahhâr
Kahr rüzgâr Kâinat
Kalb gözü
510 298 345 326 20, 67 466
160, 260,
13,
12
437 503 433 272 388, 399, 447 412, 427, 430 185
30,512 223
552
Kalb kameri
258 97, 99, 167, 202, 315
Kalbi Kalb-i Kur'ân
7
364
Kalb-i selim
Kalem
62, 71, 115, 526
Kalp Kalp cenneti Kamer, 55
Kyamet
günü.. 17, 55, 97, 188, 189,
190,286,321,328,339,396, 449, 534 Kyamet, 39 219 Kibir 76, 84, 409, 453
269
Kibriya
209
Kim Allah'a
354
Kisrâ
Kandil
225
kitâb-
Kap
152
Kitap
91, 142, 209, 255,
83, itaat
227 93
ederse
174
mübîn
21
108,127
176,217,229,237,240,245, 246,269,291,306,318,339,
Kocam ruh 407 koku 66, 129, 291, 338, 473, 509 Korkaklk 228
343, 346, 365, 377, 379, 394,
karanlk
19, 76, 81, 103, 114, 156,
Koyun
481
395,413,421,451,456,478, 495, 496 Karanlk 375
Köle
458 405
Karun
Kör-dil
83
Karye Ashab
114
Kasas, 88
227
Köpek Kör Kötü
453 453 22, 116, 180, 181, 183,243,
268, 401, 430
Kââni
151,298
Katâde
7
Kavmi
456
Kötü ahlâk Kötü huylar Kötü huylar
Kayser
174
Kudret
Kayyum
124
Kuds Kudüs
Kaza
65
Kehf, 104
523
Kehf, 109
363,516 363
Kehf,110
106
Kur'ân
Kehf, 6
494 375
Kemâl Kerem
88
37, 165, 253, 255,
kef Keif ehli
484 440
19,32,236,432 209, 499
108,360 440, 523
436, 499
Kehf, 49
Keüme-i ehâdet
243 37, 231, 312, 411
Kulak
KuUuk
Kehribar
243
Kul... 49, 68, 73, 131, 152, 170, 233,
103
Kehf, 24
268, 430
446 147, 152, 153, 300 ..1, 3, 7, 9,
10, 12, 14, 15, 17,
18,28,29,31,32,38,39,40,41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 51, 54, 57,
61,62,65,71,77,85,86,89,90, 91,92,99,105,110,114,132, 134, 141, 142, 143, 147, 148, 150, 166, 175, 177, 194, 195,
196
201,203,210,212,217,218, 219,245,251,254,255,257, 259,260,274,283,307,319, 323,326,349,351,357,360, 363,386,400,414,419,450, 451,467,468,469,470,471,
321
472, 475, 477, 494, 495, 497,
Kyamet.... 17, 55, 97, 188, 189, 190,
511,513,516,517,522,529, 530, 532, 533 Kur'ân 53
Kevn...226, 255, 257, 265, 268, 284, 393, 512, 522
kevnî
Klç
K
20,24 468
Kyam 219,286,315,321,326,328, 335, 339, 396, 422, 449, 534
EY insan 553
M
17 283
Kur'ân- Kerîm
3, 10, 28, 29, 39, 40,
353
Maârif cenneti
54,57,77,90,91,110,134,150, 175,177,194,203,219,245, 319,323,351,360,363,451, 469,511,516,517 Kur'ân- Mübîn 18, 469 Kusûdi Tevhid 24
Madde Madde karard
23, 27, 75, 226, 339
Mahmud Maher
13, 15, 96, 155,
Kutb
Mâide,3
105
Kuteybe kutup
7
511
Maârif-i Rabbâniye
13
339 267
314, 445, 531
521
Mâide, 67
267
Makâm- Mahmud MâHk 147, 164,
267
Kutup 118,488,510 Kuzey Afrika 202 Kuzey Amerika 202 Küçük kyamet ....176, 321, 322, 537
Maurice
küfür
224, 433, 441
156, 165, 169, 313, 457
Marifet
132
Mârifetullah
Drac
228
Meâric, 11-16
321
290,316,368,420,430,432,
Meâric, 11-18
431
452, 458, 479, 490, 492, 521, 522
Meâric, 4
Kün
48, 88, 175, 180, 187, 232,
38, 287, 422, 519, 521, 522,
523, 524
Kürsî
115
279
Mecnûn
280, 281, 282, 485
Mecûsi
102
Medine Mehdi
126, 141
150
Mekâsib cenneti
Lâ ilahe illaUah 90, 332 Lâ taayyün 22, 27 Lâ taayyün (ahadiyyet) mertebesi. 27 20
lâhutîlik
Lâm
37,38 396, 464
Lanet
Mekke Mekr
349, 350, 351 7, 80,
133,
Melâike
297 432 173
Melek 222, 465, 478 Melekût ...23, 29, 233, 329, 529, 530 Melekût âlemi 23, 29, 529, 530 Melik 42, 124, 125, 162, 354 Mennân 348, 425 Mertebe 30
Latif
71
Latîf Lâtif
497 348, 425
Levh
106, 109, 115
Mer>'em, 18
28
109
Meryem, 22 Meryem, 35 Meryem, 71
201
Levh-i Muallak Leyi Leyi, 5-7
Lisânen
Lokman Lokman Hekim Lokman, 10 Lokman, 15 Lütuf.
Lügât-Nâci
92,
239,349 349 92 219, 466, 497 466 219 92 356 224
Meryem ...28,
55, 188, 201, 427, 517
517 427
Mer)'em, 76
55
Mescid-i Aksa
283
Mesh Mesih Mevâhib Cenneti Mevaki, 79
Mevcut Mevlâ
183,
454 454 350 67
527
131, 281, 288 Mevlânâ3, 22, 43, 44, 45, 50, 59, 71, 73,85,101,114,127,128,129,
554 138, 142, 14", 15", 181, 183, 196,
19"^,
198, 199,201,204,
Muharrem
17
Muhn
53
205,206,209,210,211,214,
Mukaddes
220, 221, 222, 223, 225, 230,
Mukim
466
231, 232, 235, 236, 243, 244, 248, 249, 250, 254, 25", 266,
Mukit Muksit
53
277,278,282,285,290,291,
Mûsâ...l3, 17, 35, 45, 63, 66, 83, 90,
516, 518
53
295, 296, 304, 310, 312, 328,
118,143,162,182,183,229,
335, 336, 340, 345, 346, 362,
236, 265, 281, 289, 305, 30^,
369,372,374, 3o, 376, 381,
315,320,327,338,371,372, 373,374,375,410,440,493, 508, 509, 514
414, 428, 436, 438, 439, 440, 441, 442, 445, 446, 449, 458,
Mudak
461,463,464,465,469,471, 475, 477, 492, 502, 528, 539 Mevlana Hazrederi 145
Mü'min, ~ Mü'minûn, 108
Meylin
Muminûn,
231
Mikrokozmik
23
Mim
10,11,13,37 12, 63, 252, 283 12, 63, 252 28, 29, 529
Mirâc Mîrâc gecesi Misâl
Misbah Misk
511
234 510 224 384 253 251, 260
Mikât Muallim Xâci
Muaz
b.
Cebe
Muazzib Mucize
Mudar
7
Mudü
225
MufassU
53,537 267
Muhabbet
Muhammed9,
10, 11, 12, 13, 14, 16,
kul
15, 151,
12-14
194,
424 2~6
Mü'minûn, 14 Mü'minûn, 1-4
53 310
Muminûn,
202
19
Mü'minûn, ~4
55
Mücâhede
70,
427
Müddesir 14 Müddessir 9, 267, 323, 432, 532 Müddessir Süresindeki 48-51 ve 54. 323
âyet
Müddessir, 2
267, 432
Müddessir, 23 Müddessir, 25-26
432 432
Müddessir, 40-62
532
Müdebbir
53
mühür Mühür
19, ^1, 219,
Mülk 23, mülk âlemi
143,206,218,236,252,261,
Mülk, 5
483
368 539
Müke^-^-enât
65, 83, 86, 87, 96, 118, 126, 142,
17,39,44,46,57,59,60,61,63,
152
423
29, 233, 432, 529, 530 10, 23, 29, 118,
530 432
265, 284, 308, 32^, 338, 342,
Münafk
361,362,371,384,385,386,
Müntakm
42, 225, 253, 431
387, 388, 389, 392, 393, 394, 408, 442, 454, 474, 475, 494,
Mürebbî Mürid
53, 106, 124, 521
502, 509, 530, 531, 537
Mürselât, 20-23
Muhammed 23-24 86 Muhammed b. Hasan el-Halveri 530 Muhammed Mustafa 9 Muhammed, 15 Muhammed, 38 Muhammediye
206 308 279, 425, 537
mürid
....35,
116
364 277
77, 132, 143, 150, 220,
29b, 364, 383, 437, 491
Mürid Mürid-i Ekber Mürid-i kâmil Müstekarr
132, 143, 220, 363
363 143, 363
254
EY insan 555
Müteri yldz
157
Nemi, 15
Mütekellim
106
Nemrud
Müzemmil
9
MüziH
225, 432
Müzzemmil
14
Müzzemmil, 20
147
N
215 184,289,372 Nemrut 184, 223, 229, 289, 303, 493 xNil 183,438 nimet
42, 140, 189, 207, 212, 214,
215,261,309,312,355,356, 361,404,424,425,426,427, 484, 486
Nimet
214
532
Nisa 136
Nahl, 11
202
Nisa,
Nahl, 16/67
202
Nisa, 145
Nahl, 32
Nisa, 45
Nahl, 40
360 517
Nahl, 43
92
Nahl
92, 202, 360, 475, 517,
Nahl, 68-69
Hak
Nâib-i
Naîm
532 104, 478, 479
352
Cenneti
Nakka Namaz
9 370, 389, 390
Nâs
90 267
Nasihat
20
nâsutîlik
Nâtk Kur'ân
10
Nâzi'ât, 40-41
341
nebat
20, 150, 156
Nebe Sûresi, Nebe,38
18
267
Nebe, 40 Nebe, 6-7 Nebe, 8 nebi
Nebi
Nefes
Rahmani
Nefha
Nisa, 56 Nîsâ, 79
Nuh Nûh kavmi Nûh tufanj Nun nur
173 276 521, 522, 523
31, 55, 90, 97, 123, 128, 157,
176,200,226,237,240,245, 246,253,256,265,284,291, 306,338,346,358,371,379, 382,399,415,416,427,439, 478,497,509,511,514,519, 521,524,525,539
Nur
114, 183, 245, 306, 390, 394,
399,448,510,511,522
340
Nur
360 219
Nur, 26
183
Nur, 35
17
Nur, 39
510,511 522
48, 166, 335, 473, 510
Necm, 10 Necm, 3-4 Necm, 39-41 Necm, 45 Necm, 9 Nefes-i
455
86
432 432 296 423,426 454 132, 145, 179, 275 65, 359,
1
284 355 349 219 268
390
61
Nurunu Nutk Nühm-vedn bâtn
63
224 118
58
Ok
58
Ol 516, 517, 518, 522, 524, 525, 528
70
366
Nefs....l76, 224, 356, 398, 414, 429,
486 Nefsi
420, 437
Nefs-i natka
429, 486
Nefsine zulmetmek
341
Nehiv
230
Ölmeden Ölmeden
e\'\-el
e\^"el
ölme ölmek
316, 359 316, 359
ölüm.... 100, 109, 149, 154, 159, 169,
176,182, 184,228,262,323,
556
Rahman, 29 Rahman, 52 Rahmani
328,329,330,331,332,360, 361, 376, 420, 462, 464, 477, 504, 514, 522, 538
Ölüm ....71,
100, 101, 153, 154, 169,
244, 257, 316, 458, 503, 520, 538
Ön özleyi
242 219 41, 131, 144, 215
42
Rahmâniyyet
rahmet
19, 46, 59, 60, 62, 63, 91,
5
100, 107, 108, 170, 226, 262,
63
267, 287, 290, 293, 294, 297,
299,313,351,359,361,362, 368, 377, 419, 421, 424, 436, 453
P
Rahmet
Padiah
101
Para
344 99
Perde
249
Pervane
Peygamberi 2,
14, 16, 17, 31, 33, 39,
178, 234, 361, 422, 423,
426,457,492,515,525,529
Ramazan
12
Rauf
59,361 7
Rebia
Recep
17
283
44, 45, 48, 49, 50, 62, 65, 85, 87,
Refref.
90, 121, 126, 143, 146, 152, 170,
resul 8, 10, 17, 32, 46, 113, 114, 169,
305, 468
199, 216, 252, 256, 262, 277,
283,287,288,291,295,303, 331,335,365,369,393,416,
Resûl-i Ekrem.... 135, 143, 263, 295,
420, 467, 468, 469, 473, 493, 507
Resûl-i Kibriya
363, 469
Pislik
10 265, 266, 293, 337
ResûUer
Pir 146
böcei
158
Resulullah...7, 10, 35, 43, 47, 48, 52,
80,87,88,90,102,110,139, 160,169,212,218,226,238,
R
267, 268, 273, 275, 283, 284,
R'ad,3
219
295, 304, 312, 347, 348, 349,
Rabl3,
14, 42, 56, 67, 124, 125, 126,
350, 354, 355, 362, 364, 384,
135, 153, 162, 164, 165, 181,
385, 386, 387, 390, 393, 420,
223,233,358,359,361,456, 457, 476
455, 473, 474, 475, 494
ResûluUah
Rabbi....8, 52, 83, 90, 114, 132, 159,
176, 405,
160,213,214,247,264,268,
Rezzâk
284, 287, 329, 342, 343, 358,
Rzâ
361, 370, 388, 438, 443, 448, 531
Rzk
Râgb
27 218
Rzk
Rab el-sfehânî
148
Risâlet
rabb-i
hass
Rahm...5, 42,
Rahman 6,
388
41, 42, 61, 79, 89, 92, 99,
1-2
313 34 23
Gavsi}ye
46, 295 84, 228,
Riya
404
Riyâ-Müdârâ, Gurur- Vakar,
102,119,125,126,150,154, 176,219,242,255,312,337, 361,387,423,424,426,435, 456, 472, 534, 535
Rahman,
53 42, 90, 336, 526
'.
51, 58, 60, 61, 79, 99,
101,124,358,361,400 Rahip Bersîsa
Risale-i
34, 90, 132, 142, 153,
474
124, 125, 240
Rubûbiyyet
42, 523
Ruh
41
228
Meskenet-Tevekkül Rububi^yet
72, 108, 115, 142, 173, 189,
198,209,252,261,262,267, 283,291,328,376,377,382, 456, 483, 506
EY insan 557
Ruh
209
cenneti
Selâm. ...50, 349, 353, 360, 369, 371, 384, 491
S Sabr Sâd,20 Sâd,27
208, 231
Sâd, 75
118,394,395 394,395 396 396 396 397 397 397 397 313 466
214 257
Sâd,76 Sâd, 77 Sâd, 78
Sâd, 79 Sâd, 80-81
Sâd, 82
Selâm Cenneti
349
Selâmet
336
Semâ
312 Semî 106, 124, 479 Semûd.141, 177, 318, 319, 456, 495, 496 Semûd kavmi 142, 177, 318, 319, 456, 495, 496 Sevgi 23, 249 Sevgili
3,
471
SewidlO, 43, 47, 51, 59, 60, 96, 107, '14, 125, 155, 227,240, 252,
Sadr- Cihan
197
Sadr- slâm
232
261,355,361,362,403,427, 430,434,512,523,524 Sfat 355,358 Sfat nurlar 358 Sknti 442 Sr ravzas 209
373
Srat
Sâd, 83 Sâd, 84-85
Sadaka Sadî
Saf
52, 229, 372,
4
52
Saf, 8
229
Saf;
51,54,55,316 316
Srat köprüsü
Srât- hass
57
Muhammed
Saff,6
13
Srât-
Sar
86
Srât- müstakim
135
Sahih
7,457
Said Said b.
Mansur
7
432
Saîr
Saknma Saüh
298, 299
17,465
Sâüh....l77, 178, 318, 327, 456, 457,
495
Sâlik
Saman
Srâmllah
55, 56
SrruUah
10
Sidre
9, 10,
Sidre-i
müntehâ
251, 279
9, 11,
19
sîret
Sofra
....208,
266, 268, 301, 409, 505
..1, 1 1,
33, 47, 48, 62, 86, 93,
94,97,169,313,360,470 Sokrat 139,175
170
su 16, 20, 29, 54, 63, 68, 123, 156,
463
351
168,177,181,193,194,203, 204,206,208,210,212,219, 232,251,254,264,272,276, 278,289,292,334,378,415, 416,428,438,475,507,522, 526, 534 Sul96, 197, 320,478, 522
Secde, 19
351
Sûfî
Sekerât- mevt
328
sultan
Sekr
209
Sûr
Sâmiriy}^e
Sâni
Sarho
44, 373,
251
7,10,50,51,166
Sin
Sohbet
SâUh Peygamber. 177, 178, 318, 456, 457, 495
57 51, 54, 55, 66
315
218 213, 390
Sarsar
173
Sebe,13 Secde
215
Sûre
468 115, 152, 156, 323, 504
321,328 7,22,526
558
eyh71,
Sure 7 15
236
Sure 71 5
236
526
Sûre-i A'lâ, ayet 2
435 Suret ....198, 229, 348, 425, 478, 537 425 Sûret-i Muhammedi Suret
Suver-i âlem
29
Sübhan217, 218, 227, 240, 270, 313, 496, 528, 534
Sübhân Süfyan Sülemî
127, 217, 293, 421
b.
Veki
7 9
Süleyman
18, 21, 47, 70, 90, 117,
121,126,158,170,208,215, 226, 241, 247, 252, 264, 266,
268,271,296,301,315,341, 348, 409, 474, 475, 483, 488,
491, 505, 533
532 312
Sülük sünnet
482,488
Süt
96, 104, 118, 143, 180, 181,
241,262,287,327,338,360, 403, 479, 520 eyh Abdülkadir Geylâni 403 eyh Ebû Cafer 360 eyh Evhâdeddin Hazrederi 262 eyh Mansur 287
eyh
Sadreddin
71
eytan 22, 82, 85, 88, 93, 97, 109, ^124,134,159,174,196,291, 329,342,378,380,381,382, 383,385,388,390,391,392, 400, 402, 403, 408, 409, 413, 453
eytan
22, 88, 128, 159, 160, 378,
379, 382, 385, 398, 401, 403,
405,411,412,413,414,465, 471, 522 203 ifa ihâbuddin Sühreverdi 530 ür 467, 468, 470, 474, 535 irk 398,491 uarâ,53 299
uayb uayb Peygamber
ug
'.
17,495 495 357
uhûdî Tevhid ahid âhid akî
65, 85, 377, 393, 405,
an
135
uur
284 457
ükür ..211,
16
âzelî Hazrederi
214
ecaat
117 174
eddâd edîd efk76,
42,431 77, 124, 138, 158, 187, 191,
282,417,501,526,540
ehâdet ehid ehvet 224, 231, ems-i Tebrizî ems-i Tebrîzî Hazrederi
212, 213, 214, 312, 463,
485
üphe
49, 166
Taayyün-i evvel mertebesi
27
Taayyün-i sâni
27 27
Taa}'}'ün-i sâni mertebesi
23
330 242, 438 157, 262
emun eriat
16,
eriat
47, 275,
21, 116,
Tabiat
Tabu ölüm 424, 509
Tâ-Hâ
113
Tâ-Hâ, 12 Tâ-Hâ, 126
429 522 476
121,432 330, 530
Tâ-Hâ...9, 14, 61, 68, 162, 219, 423,
262
47
eriat nübüvveti erri
24 468
423
74, A'lâ 12
424, 509
424
Tâ-hâ, 24-36
90 162
Tâ-Hâ, 49-50 Tâ-Hâ, 53 Tâhir
219 14,
338
1
EY insan 559
Tevâzû Tevbe
Takva
284 279 279 299
Taleb
169
Tevbe, 24
69
Tann...l2, 20, 21, 35, 45, 59, 68, 71,
Tevbe, 81
70
Tahiyyat
Tahta Tahta klç
385 59, 60, 361,
390
Tevbe, 118
70
Tevbe, 128
59, 60, 361
73,79,97,98,101,109,110, 115,121,122,127,137,156, 180,183,184,195,196,197, 198,204,205,206,208,210,
Tevhid
219,221,222,225,228,229,
Tn,
232, 246, 247, 248, 282, 285,
Tirmizî
7
288,289,291,296,304,316, 319,320,321,322,328,331,
Tohum
536
24, 364, 491
Tevrat
7,
Tihçölü
19,121,352 352
Tin, 4 6
toprak. 16, 20, 72, 88, 116, 156, 168,
338,340,365,368,369,371,
177, 189, 190, 192, 193, 194,
372, 373, 374, 376, 379, 380,
196,244,251,272,316,320,
410,428,436,437,438,440, 441,444,445,447,448,449, 458,461,462,464,469,470,
332, 340, 366, 378, 395, 458,
460, 495, 500, 526
Tövbe
288 291, 338
96
Tarikat
19, 31, 127, 151, 188, 212,
253, 273, 286, 348, 530, 533, 534
Ta Tatb
1, 1 1,
509 508
Tûr-i Sina
1
202
Türkiye
u
438,470
Ubudiyet
15
Ubudiyet
118
Ulemâ
97,122,169,313,360,470 431, 432, 508, 536
tecellîgâh
57, 251
Tefekkür
465, 466, 467, 468
Tefrika
62
Tek Teküf
26,40,54
Teklik Mertebesi
56
105
Tekvin
458, 516
Temiz Ten kafesi
204, 397
Tenvir terazi
Terbiye etmek
252, 390 42,257,363 259 323
Ulvî
Urcûn
Uzun ömür
300
Tefsir
Tebih
aac
Da
33, 47, 48, 62, 86, 93, 94,
Tecellî
Tesadüf
Tûbâ Tur
262
Tarikat
Tasavvuf
424 424 464
Tövbe, 68 Tövbesiz ömür
471,473,475,476,477,478, 491,492,497,514,521,525, 528, 531, 534, 535, 536, 539
Tann adam Tanr erenleri
13
281
413 253
22,327 233 34 270
ü Üme\7e b. Ebî Ümmetin
Salt
Üzüm
473 387 201, 202, 203
V 216
Vâcib Vâdi-yi
Mukaddes
508
Vahdet.24, 25, 26, 30, 114, 300, 301
Vahdet volu
301
560 Vahdet-i Vahdet-i
Kusûd Vücûd
24 25, 26, 30
Vâhid
Vaka
39, 105, Sûresi,
50
79
Varh
67,518 440 215, 350
Vefa
Vehhâb vehim
534
78, 80, 100, 376, 414, 418,
430, 452
Yâ-Sîn, 66
55
Yasin, 79
502
Yâ-Sîn, 79
506
Yasin, 82
517
29
Yâ-Sîn, 83
Yemen
263
Yer
189, 221, 284, 316
126
Yesrib
Vehim
31, 32, 100,
Velayet
414 47 47
Velayet nübüvveti
Veü
270
Yasin, 40
47,118,143,219,517
Velî 48, 165, 253, 255, 327, 338, 510
287, 354
Vesüe
295
Vesile
vicdan
209, 311, 314, 331, 485
Vücûd
26, 27, 28, 38,
Vücûd-i hakîkî
Vücûdî Tevhid fâni olma
Vücuttan
Yeü aaç
506, 510
Yezdan Yokluk
198, 209
399
yol8, 10, 21, 22, 48, 50, 51, 52, 54,
55,56,57,86,117,122,141, 146,148,200,241,251,259, 261,262,277,278,280,281, 301,311,320,323,336,351,
267
376, 378, 383, 392, 399, 405,
26
407,417,418,421,427,457,
25
459, 460, 462, 470, 475, 477,
301
483,485,510,539
Yora
72
Yûnus ..167, 234, Yûnus Emre
Yâ (vâki) Ya Mûsâ Ya Rab! Yâ vâkî
50 132, 307 7
15
Yamur Yahudiler
167, 338, 493
305, 503
Yûsuf ....35, 120, 230, 231, 296, 319, 323,416,439,470 319 Yûsuf Peygamber
419
Yûsuf, 23
230
66, 305, 315
Yûsuf, 24
231
Yahya Yakub
294 319
Yalan 84, 86, 88, 364, 388, 403, 431,
441,493 Yaratan...57, 72, 449, 506, 513, 514,
Yüce....3, 59, 88, 101, 106, 116, 121,
131,156,162,218,228,246, 251,261,268,295,349,350, 351,352,354,355,365,371, 394, 396, 397, 402, 403, 425,
433, 525
518
Yaratlm Yâ-Sn
Yûnus, 39
305, 338, 493, 503
499, 521
Yüce Kalem
106
7, 9, 10, 22, 29, 51, 55, 61,
65,77,92,99,106,125,140, 166,177,201,218,228,270, 274,275,315,358,414,465,
z Zahir 16, 58, 68, 170, 270, 520, 530, 533, 535
468, 482, 506, 507, 517, 527
492
Zâlim
Yâ-Sîn 69
468
Yasin, 10
87
Zaman
Yasin, 11
87
3, 16, 140, 153, 154,
Yâ-Sîn, 12
106
Zan Zan ve üphe
Yâ-Sîn, 36
218
Zâriyât,21
325
383, 451
383, 451
308
EY insan 561 Zâriyât,
219
49
90, 92, 97,
460 91
160,169,198,209,227,239,
Zikrullah
92, 97, 132
252, 253, 255, 256, 265, 294,
Zilhicce
329, 335, 348, 354, 355, 363,
Züzâl, 1-8
394, 398, 403, 426, 472, 504,
Zina
10, 105, 106, 107, 151, 153,
509,515,517,518,519,523, 524,525,528,529,530,531, 534, 535, 536 472 Zât tecellîsi Zât- ehadiyet 105 Zatî tecelH 13, 227 Zatî yedi sfaü
41
Zebur
217
Zehir
495
Zekât
310,407
Zerre
175
Zeytin
zt
Zikr
Zikreden
Zât ....3,
,
511
20, 98, 107, 218, 224, 225, 226,
227, 228, 229, 246, 272, 288, 374, 375, 504, 505, 510, 535 Zikir
90, 91, 92, 93, 96, 97,
348
17
190 135
Zindan Ziyan Zuhruf, 12
Zulmet
Zulüm Zücâce Zülkade
Zümer Zümer
511 17
S.
73
sûresi 71-72
Zümer, Zümer, Zümer, Zümer, Zümer, Zümer, Zürriyet
440 333 219 240, 394, 399 84, 341, 447
357
344
22
521
53
436
6
219, 506
68-69
506
71-72
435
73
435 273, 274
SBN
978-605-0013-03-0
86050"01 3030'