GÜLÜNÇ HAKÝKATLER OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTÝ TÜRK EDEBÝYATI VAKFI YAYINLARI www.turkedebiyati.com /
[email protected] GÜLÜNÇ HAKÝKATLER
ÖNSÖZ "Gülünç Hakikatler" ismi altýnda neþrettiðimiz bu kitap, daha evvel Serdengeçti mecmualarýn ný baþlýk altýnda çýkan fýkralardan, hikâyelerden, nüktelerden meydana gelmiþtir. Okuyucunu bir sual gelebilir: Mademki daha evvel neþredilmiþ, ne diye þu kâðýt buhranýnda, bunlar tek ortaya atýlýyor? Baþka eserlerinizi bastýrsanýz daha iyi olmaz mýydý? Bu sual yeknazarda d ve haklý gibi görünüyorsa da mesele pek de öyle deðildir. Bir kere bu fýkralarýn çoðu, yýll urette aranýlan, bir türlü ele geçmeyen Serdengeçti'nin eski sayýlarýndan aynen alýnmýþtýr. mualarda çýkmayan bazý fýkra ve buluþlarý da kitaba ilâve etmiþ bulunuyoruz. Bunlardan daha olan bir husus da, mecmuamýzda en çok okunan, dilden dile, elden ele dolaþan kýsmýn "Gülünç katler" adý altýnda çýkan, fýkralar, espriler olduðunu biliyoruz. Gerçi bu fýkralarýn çoðu o zamanki hâdiselerden mülhem olarak yazýlmýþ, bugün o eski canlýl , hem "o zamanki hâdiseler" dediðimiz zaman çok eski bir zaman deðildir, hâlâ bu hâdiseler alarda yaþamaktadýr; hem de bu fýkralarýn ekserisi, zaman denilen silindirin önünde ezilmey cek kadar insanoðlunun ezelî ebedî zaaflarýna temas etmektedir. Arkadaþlarýmýzýn ve okuyucu , Gülünç Hakikatler sütununda neþrettiðiniz fýkralarý bir kitap hâlinde toplasanýza" yolund arýna uyarak bu kitabý neþretmiþ bulunuyoruz. Teþebbüs ve gayret bizden; tevfik ve tesir Al ahtandýr. Serdengeçti
SAÐIRLAR BÝLE Allah etmesin, Serdengeçtilerde paradan yana derman kalmaz veyahut devletten ferma n çýkmaz da Serdengeçti'yi çýkaramazsak, arkadaþýmýz Osman Yüksel, gelecek sayýmýzda neþred leri Ankara'da Çankaya'nýn yakýnýnda, "Deliler Tepesi" denilen mevkide yüksek sesle okuyac aktýr. Arkadaþýmýzýn öyle kýsa boylu olduðuna bakmayýn. Yeri göðü dolduran, donduran bir se eyici hâline geçecek okuyucularýmýz merak etmesinler. Bu sesi saðýrlar bile duyacaktýr.
Çocuk mu Yetiþtiriyoruz, Köpek mi? Yine Serdengeçti'nin üç defa tekrar tekrar basýlan, o zamanlar dillere destan olan 1. sa yýsýnda bir makalenin baþlýðý þöyledir: "Çocuklarýmýz her hafta radyoda Ayþe Ablanýn baþkanlýðý altýnda kopiller gibi hep bir aðýzd . Bu ne rezalet! Ýnsan mý yetiþtiriyoruz, köpek mi?"
Deðiþmeyen Zihniyet Yine inkýlâptan, inkýlâpçýlýktan bahsediliyordu. Serdengeçti, sanki ne oldu, "âlem yine o â an yine ol devran" diye söze baþladý: Lâ teþbih, tenbellik bakýmýndan tekkelerin yerini birer kumarhane olan kulüpler, kahveler aldý. Hýzýr Aleyhisselâm yerini piyango giþelerine, at koþularýna, poker masalarýna býraktý 'yi kapattýk Mavi Giþe'yi açtýk. Falcý kadýný kaldýrdýk, yerine Müzeyyen Ablayý oturttuk. N i deðiþtirdik?! Sadece kelimeleri... Mukadderat, alýn yazýsý, kader gibi orta zaman kelime lerinin yerini þans, talih, sürpriz aldý. Maziyi yýktýk, böylece asrî olduk, çýktýk..."
Tek Yüzlü Hakikat, Ýki Yüzlü Para Serdengeçti'nin ilk sayýsýnda þöyle bir ilân var : Muhterem okuyucularýmýz: Serdengeçti, bi içinde çýkabildi. Günlerce kapý kapý, matbaa matbaa, þehir þehir dolaþtýk. Karþýlaþtýðýmýz bir kitap olur. Çok þükür Allahýn yardýmýyla þimdi çýkmýþ bulunuyoruz. Bir sürü acý hakika emehal söylememiz, yazmamýz icap ediyor. Bildiðimizi, gördüðümüzü cesaretle söyleyeceðiz. B a, hak ve hakikat yolunda yardým ediniz. Serdengeçti'ye abone olunuz... Ne yazýktýr ki t ek yüzlü hakikatin meydana çýkmasý için bile, þu iki yüzlü lanet paraya ihtiyacý var.
Marko Paþa Kimmiþ? Bir zamanlar çok sürüm yapan ve dedikodulara sebep olan komünist Sabahaddin Ali tarafýndan Marko Paþa isminde bir gazete çýkarýlýyordu. Serdengeçti ona þu baþlýkla aðýr bir cevap ve lik olmuþlardý: "Marko Paþa, adýndan da anlaþýlacaðý üzere Türk deðildir. Sovyet üniformasý giymiþ bir Rus
Ýhtisas Hastalýðý Zamanýmýzýn adamlarý asrýmýzý türlü türlü tarif ederler. Makine asrý, elektrik asrý, atom a kalýrsa asrýmýzý ihtisas asrý diye tarif etmek daha doðru olacak. Ýhtisas, mütehassýs dendi n sular duruyor. Meselâ karnýnýz aðrýyor, dahiliye mütehassýsýna gidiyorsunuz. Sizi muayene eden doktor, "ef , ben mide üzerinde çalýþýyorum; baðýrsaklardan anlamam" diyor. Baðýrsak mütehassýsýna gidi a, "ben baðýrsaklardan anlamam, ince baðýrsak mütehassýsýyýmÝþ o kadar incelmiþ ki... Her þeyde böyle... Ciðerin içine bakan baþka, dýþýna bakan baþka, baþka, akýnýn baþka... Bir kere hasta olmayagörün idrarýnýz mý alýnmaz, kanýnýz mý, canýnýz mý? Ýþ bu tempoda gide de ne kadar hücre varsa, her hücrenin ayrý mütehassýsý olacak. Bir gün doktor tabelâlarýnda þöyle þeyler görürsek þaþmayalým: Birinci sýnýf sað burun deliði mütehassýsý. Amerika'dan diplomalý týrnak mütehassýsý. Göz k mütehassýsý. Ýlâahiri...
Küçük Küçük, Kibar Kibar Hýrsýzlýklar Bakkaldan bir þey alýyorsunuz. Ekseriya yanýnýzda bozuk para bulunmaz. Bakkal da, "bozuk yok" diye asgarî 35 kuruþ noksan verecektir size. Sebzecisi de, kasabý da öyle... Paranýzýn üzerini kazara sayýp eksik aldýðýnýzýn farkýna varýr, her gün tekerrür eden bu ký ara kýzara paranýn üstünü isterseniz, alacaðýnýz cevap, verdiðiniz para kadar hazýr ve peþi dim, bozuk para yok." Bu sefer sanki kabahat sizde imiþ gibi siz bozulursunuz. Hel e kalabalýk yerlerde, meselâ sinemalarda, o giþelerde o küçük küçük bayancýklarýn bu iþte h cek yok! Millet giþelerin önünde kuyruk olmuþ bekliyor. Artýk o kadar adamýn içinde þakýr þakýr para n 35 kuruþ eksik.." diyemezsiniz ya. Haydi 35 kuruþ ne olacak diyelim... Teklif mi v ar... Ama siz bir kuruþ noksan verdiniz mi bilet kesilmez... Amerika'da bunun istatistiðini yapmýþlar. Neticede bu noksanlýklar %80 garson ve giþe memu rlarýnýn lehine imiþ. Demek ki bu iþte yanýlmadan ziyade, bir kasýt var. Büyük küçük, damla ve hýrsýzlardýr bunlar... Ayný zihniyette ve karakterde olan insanlarý, daha büyük iþlerin baþýna koyun, iþ hacmine v ismar sahalarýna gore bunlarýn hýrsýzlýklarý da artar...
Sayýn Bayanlar ve Köpekleri Yeniþehir'de dikkatle dolaþan bir kimse belki insan kadar köpek görür. Her bayanýn yanýnda köpek? Apartman katlarýnda köpek... Balkonlarda köpek... Hem de ne köpekler... Koca koca kurt gibi erkek köpekler... Bu köpekler bayanlarýna kocalarýndan çok daha sadýktýrlar. Bayanlarýn köpeklerine karþý his a öyle... Kocasýz dururlar köpeksiz duramazlar. Ýstatistik Genel Müdürlüðünden bir ricamýz var. Gelecek nüfus sayýmlarýnda cetvellere bir h açýlsýn. Çocuklardan orijini köpek olanlar bir tarafa, insan olanlar diðer tarafa yazýlsýn. aman çocuklarýn Ankara Radyosunda neden kopiller gibi havladýklarý daha iyi anlaþýlýr.
Kadýn Aklý Bay S. nin karýsý çok muktesit bir hanýmdý. Yine kocasý bir gün pahalýlýktan bahsediyor, ha graflara dahi zam yapýlacaðýný söylüyordu. Bunu duyan muktesit ve tedbirli karýsý "Aman bey i, mademki telgraflar da pahalanacakmýþ; ne kadar telgrafýn varsa þimdiden çek de sonra fa zla para vermeyelim."
Zati Sungur Sýfýr numara iki muhalif konuþuyor, mevcut nizamý çekiþtirip duruyorlardý. Biri: "25 yýlda ptýk; dünya çapýnda bir insan bile yetiþtiremedik. Beynelmilel bir adam yetiþti; o da hokka az!" Arkadaþý gülerek cevap verdi: - Ya, profesyonel dalkavuðu unutuyorsun?! - O da kim? - Caným, þu aðzýnýn sað yanýyla Kur'an okuyup, sol ya-nýyla kýzýl ýslýklar çalan zatý bilmi - Hýmmm...
Hasan Âli Yücel'in Duasý Seçim sýralarýnda Ýzmirliler, millî türkülerle Kýrbelini Ali dayý türküsüyle milletvekiller i Yücel'i içten bir tezahüratla karþýlamýþ ve uðurlamýþlardý. Bay yücel, o gün halkýn kendi cühten fevkalâde mütehassisti. Ankara'ya, evlerine geç vakit dönebildiler. Vekil-i âli çok ecanlý idi. Odasýna yavaþça girdi. Baktý, oðlu Can'la, kýzý Canan uyuyordu. Fakat onu çokta endiren þey, ne ev, ne bark, ne de evlâd ü ayal idi. O, bambaþka þeyler düþünüyor, sarsýntý du. Þimale dönerek -çünkü kýbleyi çoktan deðiþtirmiþti -týpký tekkede olduðu gibi iki dizin yalvarýyordu: Caný cananý bütün varýmý alsýn da Huda, Etmesin] tek makamýmdan beni dünyada cüda! Bunu tekrar" tekrar söylüyordu. Ansýzýn gaipten bir þada, bir nida iþitti!.. Bu ses ona: "E sadýk kulum! Sen daha âli, daha yüksek makamlara lâyýksýn!" diyordu. Yücel hemen secdelere pandý; bayýldý. Sabah olup da ayýldýðý zaman baktý ki kapýsýnýn önünde her zaman emrine amade bulunan vekil bili yok. Yücel þaþýrdý ve iþte o zaman gazetelere, radyolara kadar akseden meþhur sayýklam aþladý: "O vekil ben miyim, ben deðil miyim?". Not: Rahmetli Mareþal, Demokrat Parti'nin kuruluþu sýrasýnda: "Memlekette komünistliðin alý u hususta Halk Partisi Maarif Vekillerinden birini ikaz ettiðini söylemiþ, bunun üzerine o zaman Maarif Vekili bulunan Hasan Âli Yücel iktidar gazetelerinde ve Devlet Radyo sunda "O Vekil ben miyim?" diye Mareþal'den sormuþ, rahmetli Kenan Öner de "Evet, o Ve kil sensin" demiþ, iþ mahkemeye intikal etmiþti. O zamanlar Oner-Yücel davasý diye ortalýðý uran mesele böyle baþlamýþ, K. Öner davayý kazanýnca Yücel, Vekillikten düþmüþtür. Ýþte bu lýnmýþtýr.
Diþ ve Týrnak Görenler söylüyor: Eski Maarif Vekili Hasan Âli Yücel týrnak uzatýyormuþ. Ne yapsýn adamcaðýz, bütün mücadele silâhlarýný kaybetmiþ bulunuyor. Anlaþýlan mücadeleye t edecek. Öner diþli, Yücel týrnaklý... Bakalým diþ mi galip gelecek, týrnak mý?!..
Falih Rýfký Türkçü Olmuþ "Ulus'ta Fatay, Öner-Yücel davasýnda dinlenen bir þahidin, "Ben Türkçü olduðum için tevkif zaman" ifadesine dokunarak "Bu memlekette bunu da mý duyacaktýk; biz de Türkçüyüz; Türkçül lliyetçiliðinin göbek adýdýr" diyor. Doðrusu biz de ayný hayret içindeyiz. Bir gün gelip Ba "Türkçü" olduðunu da mý duyacaktýk? Türkçülük, milliyetçiliðin göbek adýymýþ! Allah Allah! Biz de Fatay'ýn göbek taþýndan bahse Mamafih sayýn yazar göbek adý koymakta, damgalamakta üstattýr. Bundan 3 sene evvel H. Âli Yücel-Nevzat Tandoðan -F. Rýfký Atay... Bu üçlerin teþkil ettiði k-ý müsellesin gazabýna uðrayarak sýrf Türkçü olduðumuz için tevkif edilmiþ, nezaret altýna etin diplomasi tarafýný Yücel, neþriyat ve propaganda cihetini Atay idare ediyor; gestap oloðunu da N. Tandoðan yapýyordu. F. Rýfký Atay tam bu fýrsattan istifade ederek devletin r smî gazetesinde, milliyetçi Türk gençliðine, Moskova aðzýyla Gardist, Troçkist, Faþist... g snat ve iftiralar yaðdýrýyordu. Hâdiselerle söylenen ve yazýlanlar arasýnda öyle bir tezat um vardý ki, bu uçurumu kimimiz küfürle, kimimiz sükûtla, kimimiz de kahkaha ile dolduruyor uk. Ben de mütemadiyen gülüyordum. Bir gün arkadaþlara : "Gelin bugün bizim isim günümüz olsun; F. Rýfkýnýn sayesinde Gardist, , faþist olduk. Bir merasim yapalým. Mahut baþmuharrir de bizim vaftiz babamýz olsun," d
edim. Biz böyle þakalaþýrken bir de baktýk ki bizim üç ahbap çavuþlar geliyor: Atay-Yücel-T bunlar, mahkemelerden evvel iþi piþiren, þiþiren, günün fýrsatçý politikacýlarýydý.
"Dað Baþýný Duman Almýþ!" Gazete ve dergilerde bir münakaþadýr gidiyor: "Dað baþýný duman almýþ" þarkýsý Cumhuriyet H n malý olabilir mi, olamaz mý? Halkçýlar diyorlar ki: Bu türkü Atatürk'ündür.. Partimizin kurucusu da Atatürk olduðuna gör ze aittir. Diðer taraftan Demokratlar, "Ne münasebet!" diyorlar, "bu türkü millete mal o lmuþtur, milletin malýdýr, hürriyet, kurtuluþ mücadelesinin þarkýsýdýr. Bu, C. H. Partisind bize yakýþýr." Doðrusu ya biz demokrasi ve hürriyet mücadelesinin, türkülere, þarkýlara ka et edeceðini bilmiyorduk. Memleketin bin bir dert ve sefalet içinde süründüðü þu anda böyle ciddiye alýp, münakaþa edenlerin, muhakkak akýllarýndan zoru olsa gerek. Fakat mademki bu iþi ciddiye almýþ, mesele hâline getirmiþler. Biz de bu hususta görüþümüzü açýklayalým. Bize kalýrsa bu þarký Halk Partisi'nin malý olmalýdýr. Çünkü Halk Partisi, hele onun içinde yazmaya, baþa geçmeye, baþa oturmaya pek meraklýdýrlar. Mahut baþmuharirleri gibi... Daðýn onlar alsýn, bitsin... Öteden beri Atatürk'ün þu türküyü çok sevdiði söylenir: Asmalarda üzüm Yosmalarda gözüm Biraz daha büyürsem Çapkýnlýkta gözüm Bunu da az bir deðiþiklikle Demokrat Parti benimsesin, böylece kavga da bitsin: Asmalarda üzüm Yosmalarda gözüm Biraz daha büyürsem Sandalyede gözüm
Kuyruk Acýsýymýþ! Birtakým mahlûklar var: Sesleri zaman zaman kulaklarýmýza kadar geliyor. Biz güya fakülte h kkýndaki yazýlarýmýzý bu fakülteden kovulduðumuz için yazmýþýz. Kuyruðumuza basmýþlar, kuyr onra biz bu yazýyý hemen fakülteyi bitirmek üzere iken yazdýk ve bu yazý üzerine tardolundu Herkesin malûmu olan bu hakikatleri birtakým kuyruklu, kulaklý, boynuzlu mahlûklar tahri f edip duruyorlar. Biz Allah, Millet, Vatan yolunda, davamýz yolunda, diplomadan d eðil, serden bile geçmiþ insanlarýz.
Atatürk ve Köylü Atatürk, Trakya'da maiyeti ile beraber dolaþýyormuþ. Yolda çift süren yaþlýca bir köylüye r Atatürk, bu vatandaþa sormuþ: - Sen Kemal Paþa'yý tanýr mýsýn? Köylü: - Gözümle görmüþ gibi biliyorum: Ak sakallý, nûranî yüzlü, kimseyi incitmez, beþ vakit nama ! demiþ. Atatürk'ün yanýndakiler gülmüþler: "Paþam, bildirelim mi?" demiþler. Atatürk: - Dokunmayýn adamcaðýza, varsýn öyle bilsin. Köylünün hayalini bozmayalým. Bizim dinsizler, bu kadar inceliðe bari riayet etseler...
Atatürk Ne Demiþ?! 3 Mayýs 1944 nümayiþlerinde emniyete alýnmýþtýk. Hamdolsun o zamandan beri emniyet altýnday O zaman, vaktiyle Atatürk'ün yanýnda hizmet etmiþ sivil polislerden biri anlatmýþtý: "Bir gün Atatürk yine o meþhur âlemlerinden birini yaþýyor, yaþatýyordu. Salona büyük bir m muþtu. Ata hem içiyor, hem konuþuyordu. Bir aralýk durdu, etrafýndakilere: "Söyleyin bakalý bu millet ben öldükten sonra hakkýmda ne diyecek?" Hâzýrun sýra ile sorguya çekildi. Kimi münci, kimi dâhi, kimi bu milleti ve bu vataný yokta ar eden insan demiþler. Hatta Allah'a, peygambere kadar yol alan olmuþ. Atatürk gülmüþ, "ha , demiþ, hayýr... Hiçbiriniz bilemediniz. Bakýn ne diyecek bu millet benim hakkýmda... Bu adamýn etrafýný böyle pu.. pe.. takýmý sarmasaydý memlekete daha çok hizmetler yapacaktý." Atatürk'ün bu sözü üzerine etraftan öylesine bir alkýþ kopmuþ ki Ata'nýn elindeki kadeh düþ
Doðrusu Ne Baðlýlýk! Atatürk, Dolmabahçe Sarayý'nda hasta yatýyor.. Onun ölümünü dört gözle bekleyen, Reisicumhu kapýlan birisi, yanýna diðer vekillerden birkaçýný da alarak Ata'yý ziyarete gider. Atatür larýn geldiðini görünce: «Eþekler, siz mi geldiniz?" der. Bunun üzerine devletlû Bakanlarýmýz, birbirlerinin yüzüne bakarak, "Bizi tanýdý, bizi tanýd evinirler...
Atatürk ve Reþit Galip Bir mecliste Atatürk'le Reþit Galip, münakaþaya tutuþmuþlar. Atatürk Atatürk, ama öteki de utulur, öyle kolayca sýrtý yere geliveren adamlardan deðil.. Ata bir aralýk kýzar. Reþit Ga 'e, "Kalk buradan" deyince Reþit Galip, "Paþa paþa, bu masa milletin masasýdýr, sen beni b uradan kaldýramazsýn.." der. Bunun üzerine Atatürk Öfkelenir, kendisi kalkar gider... Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra barýþýrlar. Yine yan yana oturup münakaþaya baþlarla Masanýn etrafýnda daha birçok kimseler varmýþ. Atatürk emretmiþ: "Bana dýþarýdan iki kuvvet " Çaðýrmýþlar. Ata, neferlere Reþit Galip'i göstererek: "Kaldýrýn bu adamý" der. Neferler k dirin" der, indirirler. Atatürk, Reþit Galip'e: "Gördün mü, der, biz adamý nasýl kaldýrýrýz
Konya ve Ýnkýlâplar Ýnkýlâp edebiyatýnda, devrimcilerin dilinde "Konya" dendi mi, hemen irtica akla gelir. Hâl buki bu toprakta dünyanýn en büyük gerçek inkýlâpçýlarýndan biri yatmaktadýr. Bizim Serdeng k sever. Kendisine "Konya ve Konyalý hakkýnda ne düþünüyorsunuz?" diye sual soran bir arkad : - Konya'nýn her kuvvetli varlýk gibi kendini saydýran, kabul ettiren, hükmeden bir ruhu vardýr. Konyalý benzemez, benzetir. Uymaz, uydurur. Þu güya keçe þapkalara bakýnýz. Ufak bi ile eski keçe külahlar þapka oluvermiþ. Denilebilir ki Konya inkýlâba deðil, inkýlâp Konya' ur. Atatürk ve Kanun Atatürk'ün ölümünü duyan eski bir hoca, baþýna sarýðý sardýðý gibi sokaða fýrlar. Polisler ola götürürler. Hoca hayretler içinde "lahavle" çeker, "Yahu, Kemal Paþa ölmedi mi?" der.
Bale Mektebi Bir hayli zaman oluyor. Londra'dan mütehassýs getirilerek Ýstanbul'da bir "Bale Mekteb i" yani baldýrýçýplaklar mektebi açýldý. Burada çocuklarýmýz daha küçük yaþtan itibaren vüc ra kazanacaklarýný, nasýl kýrýtýp, göbek atacaklarýný öðrenecekler. Yanýlmýyorsam bu mektep resmen Millî Eðitim Bakanlýðýna baðlý imiþ. Biz Maarif Vekâletinin gençliðin ilim ve terbiy rduk. Meðer tal im-terbiyeye uygun daha ne mühim vazifeleri varmýþ!..
Türkiye Þarapçýlýk Merkezi Oluyor Türkiye'de beynelmilel bir kongre toplandý. O da þarapçýlýk kongresi.. Anlaþýlan bizimkiler yde, herkesten geri kaldýk, hiç olmazsa þarapçýlýkta baþý alalým diyorlar. Tevekkeli deðil, tobüs duraklarýna levhalar yapýlmýþ! Yaðlý boya ile yapýlmýþ olan bu büyük levhalar, Ankara r -Bu fýkranýn çýktýðý tarihte öyleydi- Aman Allahým ne manzaralar, ne manzaralar?! Doðrusu r. Levhanýn bir köþesinde Ankara'nýn meþhur tiftik keçisi aðzýna üzüm salkýmýný almýþ, sarh , ayaklar yukarýda... Hemen onun yanýnda, Ankara'nýn meþhur kedileri... Onlar da sarhoþ! Öm r Hayyam ve Bekri Mustafa'ya bile taþ çýkartacak manzaralar... Kediler kendinden geçmiþ, þa ap kadehlerini devirmiþler, kuyruklarýný dikmiþler... Önlerine fare çýksa göremeyecekler. Bunlarý görünce, "eh ne olacak, dedim, zaten bu rejimin temeli þarapla yoðrulmuþ!" Þu manzaralar kadar, gittiðimiz yolu, tuttuðumuz iþi gösteren baþka hangi manzara var... Baþka memleketlerde içkiyi yalnýz insanlar içer. Türkiye'de keçilere, kedilere varýncaya ka herkes ve her-þey sarhoþ! Allah sonumuzu hayýrlý etsin...
Kravat Meselesi Bizim Serdengeçti, kelimenin her iki manasýyla "garip" bir adamdýr. Hayatýnda bir kerrec ik olsun kravat takmamýþ, palto giymemiþ, içki içmemiþ, ilâahiri.. Fakültede bir gün arkadaþlarý onu sýkýþtýrýrlar. Bunlar arasýnda kýzlar da var. "Etme Osman n, bir kerecik olsun kravat tak... Bizim hatýrýmýz için.." Osman, "þimdiye kadar ben neyi taktým ki kravatý takayým, vazgeçin bu sevdadan" dediyse de kâr etmez. Takacaksýn da takacaksýn... Bakar ki olacak þey deðil bu. "Peki" der, söz verir yarýn sabah Fakülteye kravatlý gelecek. Fakültenin bir baþýndan öbür baþýna bu haber yayýlýr: "Hani felsefede þu karýþýk saçlý Osma takacakmýþ!" Sabah olur. Arkadaþlarý Osman'ý beklemedeler. Bir de bakarlar ki seninkisi yine kravatsýz, baþ açýk, sine üryan çýkar gelir. Arkadaþlarý: Aþk olsun, sen erkek adamsýn, sözünün erisin, hani kravat?!" - Taktým caným, taktým.. Bakýn iþte... Osman takmýþ, takmýþ; ama neresine... Kravatý donuna baðlayývermiþ! Bir kahkahadýr gider... bölgelere yakýn bir yere baðlamýþ olmasa erkek kýz, hepsi Osman'ýn kravatýný yoklayacaklar! Bunun üzerine arkadaþý Arif Emre, Osman Yüksel için bir þiir yazar. Palto giymez, þunu yapm bunu yapmaz, dedikten sonra sözü kravata getirerek þiirini þu iki mýsra ile bitirir: Kravat takmaz desem, istisnalýdýr, Ya kuþak yapmýþtýr ondan, ya donuna baðlýdýr.
Pul Fýkrasý Serdengeçti'nin üçüncü sayýsýný Konya'da basan matbaa, sonradan çekindi. Mecmualarý kýrmada linde dýþarýya attý, "Alýn, dedi, ne yaparsanýz yapýn, bu Mecmuayý matbaada daha fazla tuta Ne yapalým, neyleyelim... Bir araba tuttuk. Talebe çocuklardan birinin evine taþýdýk. Ýki g içinde talebelerde birlikte binlerce mecmuayý kýrdýk, dürdük, büktük... Serdengeçti de dergilerin üzerine abonelerin adreslerini yazýyor, bir taraftan da pul yapýþtýrýyordu. Hani o üstünde 20 paralýk insan fotoðrafý bulunan pullardan. Fakat pullar b pýþmýyordu. Serdengeçti evvelâ kýzdý, sonra aklýna tuhaf bir þey gelmiþ olacak ki güldü. Pu arak, "Be mübarek, dedi, sandalyeye yapýþtýðýn gibi yapýþsana!" Dokunulmazlýk Mebus - saylav - milletvekillerinin eski tabirle teþriî masuniyet, yeni deyimiyle "d okunulmazlýk" diye gayet kýymetli bir þeyleri var. Adamlar kendilerini "mukaddes" sanýyorlar; onlara kimse dokunamaz. Fakat onlar her kese istedikleri gibi dokunurlar. Milletvekülerimiz kendilerini "Matbuat Kanunu", "Dokunulmazlýk Kanunu" gibi kanunlarla sur içine almýþlar. Alimallah Cengiz'in ordularý ge lse, bu suru yýkamaz. O kanun onlara dokunmuyor ama, bizlere çok dokunuyor doðrusu... Sonra Meclis'te Öyle adamlar var ki, insan dokunmadan edemiyor. Meselâ þu H. Âli Yücel, Fa lih Rýfký gibiler. Gel, sen bunlara dokunmadan geç de sana yiðit diyeyim.
Dað Bir Fare Doðurdu! Uzun zamandan beri gazetelerde, mecmualarda konuþulan bir mesele var: Din meselesi . Halk din istiyor, din dersleri konulmasýný istiyor. Milletvekili olan mebuslarýmýzýn eks erisi de bu düþüncede. Meclis'te hararetli münakaþalar oluyor. Millet dört gözle bekliyor. akkak bir þey olmasý lâzým. Nihayet olan oluyor. Koskoca bir dað fare doðuruyor... Evvelâ Ýmam - Hatip Okulu açýlýp idaresi Diyanet Ýþleri Reisliðine verilecekken bundan vazg r, koskoca mektepler indiriliyor kursa... Millî Eðitim Bakanlýðý Ýmam - Hatip Kurslarý açac Hani var gibi, yok gibi bir þey. Bu kurslara hem kimleri alacakmýþlar biliyor musunuz? Askerliðini yapmýþ, ortaokulu bitirmiþ gençler! Vay babam vay! Yahu akýl var, yakýn var! Hiç askerliðini yapmýþ, ortaokulu bitirmiþ bir genç, hiçbir istik etmeyen böyle bir yere girer mi? Oldu olacak, bari bu kursa devam edeceklerin renkleri, boylarý boslarý, hatta isimle ri için de þartlar konsun... Meselâ densin ki bu kurslara, ancak gözleri kara, boyu 1.70 cm, kilosu bilmem ne kadar, adý Þükrü - Baþbakanýmýzýn ismi, Saraçoðlu'nun - olanlar gireb Ýlkokullarda okutulacak din derslerine gelince, bizim iþgüzar milletvekillerimiz onu d
a þöyle kivýrýverdiler: 1. Din dersleri ilkokullarýn yalnýz 4-5. sýnýflarýnda okutulacak... O da þu þartlarla: a) Çocuklarýn velileri isterse, b) Çocuklarýn caný isterse... Çocuklarýn ders yerine oyunu tercih edecekleri belli bir þey... Görülüyor ki C.H.P. nin seç ve rey mülahazalarýyla giriþtiði bu teþebbüste hüsnüniyetin "H"si bile yok. Yahu, siz kimi aldatýyor, atlatýyorsunuz kimi? Millet bu kadar aptal mý? Hem de bu dersleri kimler okutacak bilir misiniz? Hani "Allah" kelimesini ancak sevgililerine yazdýklarý mektuplarda "Allah aþkýna" diye kullanan, týrnaðý manikürlü, dudað n ökçeli, kýsa saçlý, boyuna kýrýtan, sýrýtan bayancýklar var ya, iþte onlar...
Anýt-Kabir Atatürk'ün Anýt-Kabrinde gençler çalýþýyormuþ; gazeteler yazmýþtý. Bizim Serdengeçti'ye sor Sen genç deðil misin; niye Anýt-Kabirde çalýþmýyorsun? O da þöyle bir cevap verdi: - Vallahi hapishanelerden bana aman zaman yok... Ýnþallah ikinci AnýtKabirde canla baþla çalýþýrým.
Kervancý Profesör Bir profesör var... Öteden beri ne deyip ne koduðunu kendisi de bilmez. Eskiden bir da mla aklý vardý. Onu da son Fransa seyahatinde Paris'te býrakýp gelmiþ galiba... Bazen biz de vakit geçirmek için Hukuk Fakültesindeki derslerine giderdik. Sayýn profesörümüz dersler "Kadýnýn örekesiyle" baþlar, "Erkeðin mýzraðýyla" bitirirdi ve sonra ilâve ederdi: "Roma'd her ikisi de mukaddestir" derdi. Talebe milleti bu türlü konuþmalara bayýlýrdý. Gürültü, k gýrla giderdi. Bu sefer seninki kýzar, baðýrýr çaðýrýr, sonra da talebeye "aklýnýn olup olm ller tevcih ederdi. "Eðer hâlâ bir parça aklým varsa... Onu da siz aldýnýz" derdi. Profesör han þekli, talebeye not verme tarzý da acayipliðin, muvazenesizliðin ta kendisi idi. Mes elâ bir sene kim ne bilirse bilsin, hangi talebe ne kadar çalýþýrsa çalýþsýn, 5.5 üzerinden r. Gelecek sene bilene, bilmeyene "10" verirdi. Hazretin aklý olmadýðý o zamandan belli idi ama meðer yalnýz aklý deðil, daha birçok þeyleri de yokmuþ... Talebelerinden biri anlatýyordu: Bir gün bu edepli irfanlý hocamýz talebelerle birlikte yemek yiyor, bir taraftan da bo yuna anlatýyormuþ. Söz, þarktan, þark hizmetinden açýlmýþ, bu vesile ile baþýndan geçen þu "Bir gün Þarkta katýrla seyahat ediyordum. Yol çok çetindi. Bindiðim katýr bir yere geldi d u. "Deh" derim gitmez, baðýrýrým gitmez. Gitmez Allah gitmez. O zaman aklýma bir þey geldi. Anladým ki bu katýrýn bir derdi var, alýþkýnmýþ kör olasý. Hemen derdine derman olduk. Bu s nkinin öyle bir gidiþi var ki... Ýþte çocuklar kervaný bu suretle yürüttük..." demiþ, taleb arýndan kýpkýrmýzý olmuþlar. Atatürk'ü hiç aðzýndan düþürmeyen bu zat, þimdi de solcularýn davasýný üzerine almýþ bulunu Coðrafya Fakültesinde kýzýl tahrikler yapan "Üç Öðretim Üyesi"nin davasýný... Bizim sol gru belli olmayan bu zatýn kafasýna sokulmuþlar: "Derdimize derman sensin" demiþler. O da b u yaþtan sonra yine kervaný yürütmeye kalkmýþ... Sayýn profesöre þunu hatýrlatýrýz ki, bu sefer kervanýn ipi elinde deðil. Bu kervan Kars ve han yolu ile Moskova'ya gitmektedir.
100.000'likler Kalkýyor! Dil ve Tarih - Coðrafya Fakültesi, ayný zamanda enstitülerinin çokluðu ile de meþhurdur. Bu a kuyruðuna "Loji" takýlmýþ, tam 28 tane enstitü vardýr. Hindoloji, Sinoloji, Hungaroloji, Etnoloji, Sümeroloji, Hititoloji, ilâahiri... Tek kelime ile israfoloji... Bunlarýn çoðunda bir veya iki talebe vardýr. Bu bir iki talebeye mukabil yabancý memleketl erden celp edilmiþ yüzlerce lira alan profesörler, doçentler, asistanlar, kütüphane müdürle s. Dört yýlda, bir talebe, devlete birkaç yüz bin liraya mal oluyor. Okuyucularýmýz hatýrlayacaklardýr. Bu mesele üzerinde "Bir Fakültenin Ýçyüzü" yazýmýzla biz k gürültülere sebep olan bu yazýmýz, o zaman C.H. Partisi grubuna kadar sirayet etmiþ, heye anlý münakaþalara sebep olmuþtu. Fakat mükâfat olarak bizi Fakülteden atýverdiler, üstelik mahkemeye verdiler. Þimdi de ayný þeyi bizim Serdengeçtî'nin sayfasýný okurcasýna Büyük Mil
si yapýyor. Bu lüzumsuz, talebesi ve talibi olmayan enstitülerden bir kýsmýný kaldýrýyor, b tahsisatýný kýsýyor. Komünistlik propagandasý yapan öðretmenlerden birkaçýný da mahkemeye v or. Bizi de þahit olarak çaðýrýyorlar. Doðrusu hayýrlý geliþmeler var. Dün sanýktýk, bugün bu yüzden fakülteden kovulduk, altý ay hapishanede yattýk ama, olsun. Koskoca hükümet merke inin ortasýna yerleþmiþ kýzýl arý yuvasýný çökerttik. Ýhanet ve israf þebekelerinin daðýlma
Bu Memleket Nasýl Kalkýnýr? Gençler bir araya gelmiþler, memleketin kalkýnmasý üzerinde konuþuyorlardý. Bu memleket nas lkýnýr? Ýþin, kimi siyaset ve particilik tarafýný tuttu, kimi iktisat, kimi ahlâk... Münaka türlü sonu gelmiyordu. Nihayet Serdengeçti de söze karýþtý: "Bugün, dedi, milletimizin omu çöken yük hakikaten çok aðýrdýr. Bu yükü sýrtýndan atmak, doðrulup kalkýnabilmek için tek us" gazetesinin sýk sýk acý bir kayýptan bahsetmesi. Siyah çerçevelerle çýkmasý, "5" dakika acýbayram Camiinin dýþýnda her gün beklemeleri lâzým.
Meðer Hasan Âli Bir Deðil Ýki Defa Sýfýrmýþ! Ýlk tedrisat müfettiþlerinden biri anlatýyordu: Hasanoðlan Köy Enstitüsündeyiz. O sýrada Ma kili H. Ali Yücel çýkageldi. Hemen bizi etrafýna topladý. Yorgun olduðunu, 5-6 gün burada e itüde (malikânesinde) dinlenmek istediðini söyledi ve anlatmaya baþladý: "Biliyor musunuz arkadaþlar, bu enstitüler için ne kadar uðraþýyorum. Gördüðünüz þu binalar asý nasýl temin edildi?! Bana, þef parayý veriyor, sen de yapýyorsun, yaptýrýyorsun, ne var nda diyorlar. Ýþ asýl o paralarý alabilmekte. Vaktiyle bu binalar için Meclis'ten 40 milyo n lira istemiþtim. Arkadaþlarým bana, sen deli mi oldun? dediler, bu parayý vermediler. Bir türlü isteðimi kabul ettiremedim. Ben de elimde mendil, gözlerimde yaþ, Çankaya'nýn yol tuttum. Þef beni böyle gözü yaþlý, periþan bir hâlde görünce, "Ne o Hasan, ne oldu sana?" ndim, þefim, büyüðüm dedim. Ben þimdiye kadar methiyeler, kasideler, þiirler yazdým. Sizi u . Hayýr hayýr, bunlarýn hiçbiri kâfi deðilmiþ. Sizin büyüklüðünüzü, dehanýzý þimdi anladým. endi arkadaþlarýma söz geçiremedim. Siz nasýl oldu da Lozan'da o kadar milletin murahhasla rýna, hâlden, dilden anlamayan o insanlara söz geçirdiniz, istediðinizi kabul ettirdiniz? Þ mdi anlýyorum ki ben sizin yanýnýzda da bir hiçim, sýfýrým. Ulu þefim: Sizden bir ricam var Meclis'ten, enstitüler için 40 milyon lira istedim. Arkadaþlarým bana gülüverdiler, vermed ler. Bunun üzerine þef heyecanla telefonu eline aldý. Maliye Vekiline emretti. Böylece 40 mil yonu aldýk." Sonra muzafferane bir eda ile hepimize baktý: "Ya, dedi, iþte bu para böyle koparýldý; bu iþler böyle yapýldý." Ben bu hikâyeyi dinledikten sonra, meðer Hasan Âli Yücel bir deðil de iki defa sýfýrmýþ, de
Þekil Dünyasý Bizim Serdengeçti'ye birkaç kýz -muhakkak Dil ve Tarih-Coðrafya Fakültesinden olacak- mekt up yazmýþlar. "Sen, demiþler, evvelâ kendine çeki düzen ver de sonra cemiyeti düzeltmeye ça Doðrusu ya bu bayanlarýn haklarý var. Erkek dediðin (hele muharrir olursa) Holivud'un bi lmem hangi artistine benzemeli. Hani kýzlarýmýzýn, kartpostallarýný koyunlarýnda taþýdýklar rden... Bizim Serdengeçtimizin ise yakasý bir tarafta, paçasý bir tarafta... Kendisi anlatýyor: Serdengeçti'nin ilk sayýsý çýktýðý sýralarda "hele þu adamý bir görelim diyen çalýyordu biz sýnda çok þýk adamlar da vardý. Böylelerinden hoþlanmam ben. Kapý çalýnýnca gider açardým. Adam sorardý: - Osman Bey evdeler mi? - Yoklar efendim. - Siz kimsiniz? - Ben onun hizmetçisiyim. - Ya... O hâlde kendisine selâm ve hürmetlerimi söyleyiniz. Bendeniz falan filân... - Hay hay, efendim. - Böylece þýk bey çeker giderdi. Garden Parti-Kokteyl Parti
Türkiye'de herkes iki partiden bahseder durur. D.P. ve C.H.P. Hâlbuki daha ne mühim pa rtilerimiz var... Meselâ: Garden Partiler, Kokteyl Partiler... Bunlara olan itibar gün geçtikçe artmakta. Gelecek seçimlerde bunu da hesaba katmamýz lâzým
Altý Ok-Altý Direk Serdengeçtiye sordular: - Þu 6 ok hakkýnda neler düþünüyorsun? - Onu C.H.P.'lilere sorun, onlar altý oku ne hâle getirdiler, bilir misiniz? Altý dire k hâline... Apartman yapmak için... Ýnsanýn dahi elinde beþ parmak var; bu altýsý nereden ç
Cumhuriyet Dedüðün Demokrasi Dedüðün Bizim eski Antalya Valisi, bilâhare Maarif Vekili, sonra Umumî müfettiþ, þimdi de Afyon Va lisi bulunan Sayýn Abisin Özmen, Cumhuriyet Bayramý'nda nutuk söylüyormuþ: "Cumhuriyet, þöyle bir idaredir; böyle bir idaredir" demiþ, bir hayli saymýþ dökmüþ... Faka iler bu sözlerden bir þey anlayamamýþlar. O zaman sayýn valimiz de Niðde aðzýyla: "Velhâsýl mhuriyet dedüðün öyle bir þey ki dadýndan yenmez." Onun dediði gibi biz de demokrasi denilen þeyi bir türlü anlayamadýk. Kimi seçim diyor, kim geçim diyor, kimi açým diyor. Bu da Cumhuriyet gibi, dadýndan yenmez bir nesne galiba. Biz bu yeni dünya meyvesinden bir tadalým, dedik, doðru hapishaneyi boyladýk. Aðzýmýzýn tad
Bay Bayur ve Bay Atay Epey oldu. Millet Partisi þefi Bay Bayur'la, Ýllet Partisinden Bay Atay birbirlerine bir hayli atýp tuttular. Bayur diyordu ki: "Atatürk'ün ölümüne kadar her þey yolunda gidiy u. Ne zaman ki Ýsmet Paþa Reisicumhur oldu, iþler tersine döndü." Birçok misaller de veriyo du. Falih Rýfký Atay da bilâkis Atatürk devrinin daha kontrolsüz ve bozuk olduðunu söylüyor, bu irçok misaller veriyordu. Bize kalýrsa, misal verdiklerine göre her ikisinin de söyledikleri doðrudur. Ýyisi mi, "si l baþtan" yapmalý...
Namuslu Olmaktan Korkan Namussuzlar Bir hayli zaman oluyor. Gazeteler, "Antalya'da yaþlý kadýnlar arasýnda çarþafa bürünmek mod e geldi. Bu cereyanýn genç kýzlara da sirayet edeceðinden korkulmaktadýr" diye yazýyorlardý u fikri benimseyenlere, bu haberi verenlere, basan ve yayanlara soruyoruz: Korkt uðunuz þey nedir? Taun salgýný mý var, frengi salgýný mý? Memlekette günden güne türlü cina netler artýyor, ahlâk bozuluyor. Milletin istikbali tehlikede. Bu sayýn baylar bundan korkmuyorlar da birkaç kocakarýnýn örtündüðü çarþaftan mý korkuyorlar? Ahlâksýzlýðýn alýp y lâksýzlýðý mubah gören, onu teþvik eden, namustan, iffetten korkan cemiyet ve insanlarý ne de duymuþtuk.
Kaplan ve Pars Bizim Serdengeçti ile bir arkadaþý Ankara'da Orman Çiftliðindeki Hayvanat Bahçesini dolaþýy dý. Arkadaþý Serdengeçti'ye sordu: - Bizim memlekette kaplan ve pars mevcut olduðu hâlde, burada neden yok? Serdengeçti þu cevabý verdi: - Onlar Meclis'te...
Hamdullah Suphi ve Türk Ocaklarý 10 Mayýsta Hamdullah Suphi, babasýnýn konaðýnda adý Türkocaðý olan bir ocak açtý. Üstat açý hitabede bulundu. Ama ne hitabe... Türk'ten ve Türklükten baþka her þeyi ele aldý, her þeyd bahsetti. Esasen toplantýda baþta Athenagoras olduðu hâlde, birçok gayri Türk ve gayrimüsli evat da vardý. Bir nispet yapýlacak olursa, Hamdullah Suphi hitabesinde yüzde 3 Türk, yüzd e 7 Müslüman, yüzde 40 Rum, yüzde 3 Ermeni, yüzde 10 Bulgar, yüzde 10 Yahudi konuþtu. Onun
biz bu ocaðýn adýna "Ekalliyetler Ocaðý" dedik.
Azrail Partisi Ýki sene evvel Ýncedayý, Eskiþehir'de söylediði bir nutukta: "Demokrat Parti henüz çocuktur çocuða iktidarý nasýl teslim ederiz?" demiþti. Bu nutuktan sonra diðer iktidar kodamanlarý ayný manaya gelen sözler sarf ettiler. "Bu millet bizim vasiliðimize daha 20-25 sene muhtaçtýr" dediler. Ben hesap ettim: Halk Partisi ileri gelenlerinin hemen hepsi 20-25 sene sonra te bdilimekân edecekler öte dünyaya.. Anlaþýlýyor ki adamlar kaydýhayat þartýyla oturmuþlar sa ine. Ýktidarý almak için, gerçek Azrail Partisine ihtiyaç var. Bunlarýn hakkýndan ancak o g bilir.
Diyanet Ýþleri Reisimiz ve Athenagoras Rum Ortodoks Kilisesi Baþpapazýnýn Türkiye'de nasýl karþýlandýðý malûmunuzdur. Bu hâdiseden gazetelerde baþpapazýn, Diyanet Ýþleri Reisimizle birlikte ismi çýkmýþtý. Bunu gören bir va Çok þükür- dedi; baþpapazýn sayesinde, Diyanet Ýþleri Reisimizin resmini bir defa olsun, ga erde görebildik...
Þehzadeler- Þefzadeler 15.9.1948 tarihli "Ulus" gazetesinde þöyle bir yazý okumuþtum. Ben o zaman hapishanede i dim. Yazý þu: "Cumhurbaþkanýmýzýn ikinci oðullarý tahsil için Amerika'ya gittiler." Hep biliriz ki, Birinci Murat, Ýkinci Mehmet, Üçüncü Selim gibi tabirler, padiþahlar, þehza er için kullanýlýr. Saltanat düþmaný CH.Partisi ve onun gazetesi olan "Ulus" Cumhurbaþkaným iyeceðine, bir saltanat aðzýyla, "Ýkinci oðullarý" diyor. Hele þu "oðullarý" kuyruðundaki " gitti"nin sonundaki "ler" huluskarlýðýn müstesna bir numunesidir. Demek ki Türkiye'de deðiþ bir þey yok. Sultan gitti, þef geldi, þehzadeler gitti, þefzadeler geldi. Yaþasýn inkýlâp!
Kubbe ve Habbe 1944'te Ankara'da vukua gelen feveranda, emniyet müdürlüðünde nezarete alýnmýþtýk. Milliyet avasýný meþhur avukat Hâmit Þevket Ýnce almýþtý ve bizim arkadaþlara: "Siz bana bir habbe v onu kubbe yapmasýný bilirim; çünkü ben de Türkçüyüm, eski bir ocaklýyým" demiþti. Bir de ne görelim: Kahramanýmýzý sýkýþtýrmýþlar, tam mahkeme günü kararýndan cayýverdi. "Ul azretin þaheser bir beyanatý çýktý. Ben Atatürk Türkçüsüyüm, ben þuyum, ben buyum... Falan, Bizler de bu döneklik karþýsýnda þaþýrdýk kaldýk. Ankara Emniyet Müdürlüðünün odalarýndan birindeyiz. Yanýmda þair Cemal Oðuz ve diðer arkada al eline hemen bir kalem aldý. Hâmit Þevket Ýnce'ye þu hicviyeyi yazýverdi: Sarmýþken gönülleri bay Ýnce'nin gür sesi, Neden sonra bilinmez, birden düþtü maskesi, Sütlü sütlü melerken meydân-ý hamiyette, Birdenbire üstadýn habbe oldu kubbesi... - Ulan Cemal, dedim, sende akýl zekâ denilenden bir damlacýk yok ama, bu güzel oldu iþte: "Birdenbire üstadýn habbe oldu kubbesi.." Bu fevkalâde...
Korkunç Bir Mukayese Gazetelerde okudum: Mersin ve Adana'daki fabrikalara Bolþevik beyannamesi asanlar, fabrikalarý ateþleyenler, üç buçuk aya mahkûm olmuþlar. Ayný Cumhuriyet kanunlarý bizi: "B ede komünist propagandasý var, fuhuþ var" diye yazdýðýmýz, bunu vesikalarýyla gösterdiðimiz 2 güne mahkûm ettiler. Hem de söylediklerimizin, yazdýklarýmýzýn hakikat olduðu anlaþýldýkt Maþallah Hükümetimiz milliyetçidir. C.H.P.'nin 6 okundan biri de milliyetçiliktir\Doðrusu omünizmle iyi mücadele ediyorlar. Nazar deðmesin!..
Yirmibeþ Yýldýr Gerdekten Çýkmayan Güveyi Ýki kiþi sinemaya gitmiþlerdi. Film bir macera filmi idi. Mevzuu da tabi aþk... Bir deni z ve bir gemi. Güvertede bir erkek, bir kýz; iki genç dikiliyor. Konuþuyorlar. Derken na sýl olduysa oldu, kýz denize düþüverdi. Arkasýndan erkek de doðru denize... Oðlan kýzý kurt enç doðru kiliseye gittiler. Evlendiler; sonra gerdeðe girdiler. Film de böylece bitti. Filmi seyreden iki arkadaþtan biri diðerine sordu: - Filmi nasýl buldun? - Herif týpký bizimkiler gibi yaptý. - Ne demek, anlamadým... - Bunda anlamayacak ne var? Adam kýzý kurtardým diye hemen istifadeye kalktý; zifafa gir di. - Eh, sonra?! - Sonrasý var mý caným? Bizimkiler de, vataný biz kurtardýk, diye istifade etmeye kalkmadýl r mý? 25 yýldýr güveyi yataðýndan kalktý mý? Gerdekten çýktý mý?
25 Kuruþluk Komünizm Konya Cezaevinde, vaktiyle Bursa hapishanesinde bulunmuþ, Nâzým Hikmet'i gayet iyi tanýy an mahkûmlardan biri anlatmýþtý: Bursa'da iken mahkûm arkadaþlardan biri komünizmi merak eder. Doðru Nâzým Hikmet'in yanýna er. Sorar Nâzým Hikmet'e: "Aðabey, komünizm nedir?" Nâzým, cebini göstererek: "Sok elini buraya" der. Mahkûm çekinerek sokar. Ne kadar para varsa al! der Nâzým. Mahkûm alýr. Ýki yirmibeþ kuruþluk varmýþ. Kýzýl þair, 25 kuruþluklardan birini ona verir, isi alýr: Ýþ-te, der, komünizm budur. Bu hareket mahkûmun hoþuna gider. Nâzým Hikmet'le lâubalî olmaya baþlar. Bir gün elini cebi kuverir. Bakar ki iki elli liralýk var. Birini Nâzým Hikmet'e verir, birini kendi alma k ister. Fakat komünist þair dehþetli kýzar, adamý yanýndan kovar ve elli lirayý zorla alýr Bu hâdiseyi dinledikten sonra, meðer dedik, komünizm ne kadar da ucuzmuþ: Olmuþ 25 kuruþ.
Boynuzlu Otobüsler Bir dostumun garip, acayip sualler soran küçük bir oðlan çocuðu var. Birgün babasý, ben, ço nkalar Caddesi'nde idik. Çocuk, babasýna troleybüsleri göstererek soruyordu: - Baba, bu boynuzlu þeyler nereye gidiyor? (Troleybüslerin, cereyan tellerine sürtünen u zun cihazlarýný boynuza benzetiyordu çocuk). Dayanamadým: - Medeniyet ilerledikçe herkeste, her þeyde birer boynuz peyda oluyor. Bu asýr boynuzl ular asrýdýr azizim...
Çocuk ve Köpek Yeniþehir'den geçiyordum. Kapalý tarafýndan açýk tarafý fazla þýk bir bayan, bir elinde çoc manýn yularý, öteki elinde köpeðinin ipi, hýzlý hýzlý yürüyordu. Karþýdan kendine benzer bi görünce durdu. Eskiden tanýþýyorlarmýþ anlaþýlan. "Bon-suvar" diye selâmlaþtýlar. Her ikis da köpek ve çocukta... Köpek çocuðu yalýyor, çocuk köpeði ba.. ba.. ba... diye seviyordu. S gelen bayan: "Hay senin o, ba.. ba.. ba.. diyen dilini sevsinler.." dedi. Annes i dayanamadý: "Vallahi bizim yavrucuk çok zekî; her þeyin aslýný biliyor" demesin mi?!..
Altý Ok'un Hikâyesi C. H. Partisi, 6 oku ne hâle soktu? Milliyetçilik: Merasimlerde söylenilen nutuklar. Maziye sövüp saymalar, yaptýk, yarattýk, e rafýnda sýmsýkýyýz! haykýrýþlarý. 25 yýldýr bitmeyen nakarat... Devletçilik: Tuzu dahi inhisar altýna alarak kokutan bir nevi garip tarz-ý idare. Lâiklik: Alenen ve resmen din ve mukaddesat düþmanlýðý, Millî Mücadele'yi yapan ruhun aforo lmesi, Sovyet taklidi terbiye sistemi. Cumhuriyetçilik: Ebedî ve millî þef saltanatý... Sarayýn köþke tebdili... Þehzadelerin yeri elerin gelmesi. Ýnkýlâpçýlýk: Yeþil türbenin kapatýlmasý, mavi giþenin açýlmasý. Mukadderat, alýn yazýsý gi ns, talih, sürprizin ikamesi. Fatih'in kendi þehrinde hapsedilmesi. Buna mukabil yen
i, milyonlarca liralýk Anýt Kabirler inþasý. Fatiha'nýn beþ dakika sükûta tebdili. Þalvarýn tolon giyilmesi ilâahiri... Halkçýlýk: Halkla partisi arasýndaki korkunç uçurumun adý. Farklar : 1. Halk verir, o alýr. 2. Halk inanýr, o inanmaz. 3. Halk caminin içinde, o dýþýnda (cenaze namazlarýnda), 4. Halk susar, o söyler. 5. Halk boyun eðer, o emreder. 6. Halk bakar, o yer. 7. Halkta dua, onda riya. 8. Halk yolsuzdur, o yolludur. 9. Halkta takat, iktidar yok, o daima iktidarda.. Ýþbu 9 sebepten dolayý Halk Partisi'nin halkla ve kendi prensipleriyle alâkasý olmadýðý ilâ r.
Beygirler Bile Delege, uzlaþtýrýcý-Filistin'de Araplarla Yahudileri uzlaþtýrmak için mümessil seçilmiþti,geçenlerde bu baþlýðý taþýyan bir baþmakale yazmýþtý. Bu makaleye göre, Almanya'da Sovyet B girler, komünistlerin istibdadýna dayanamayarak, Batý Almanya'ya iltica etmiþler, hürriyet i seçmiþler. Bu mesele bir fýkra mevzuu olabilirdi. Fakat koskoca bir devletin koskoca resmî gazetesi Ulus'a baþmakale olamaz. Üstelik Hüseyin Cahit yazýyor, çoluk çocuk deðil.. Anlaþýlan meþhur uzlaþtýrýcý üstadýmýz, kendini akýl mantýk denilen nesne ile uzlaþtýramamý hit beygirlerin fikrini, zikrini ne biliyor? Mülakat mý yaptý dersiniz?!
Yüz Numaralar ve Komünizm Sýk sýk duyuyoruz. Gazeteler yazýyor. Þurada burada konuþuluyor. Filân mektebin, filân lise ve filân fabrikanýn helasýnda "Yaþasýn komünizm" diye yazýlmýþ! Veyahut orak çekiç resmi ç Serdengeçti, bunlarý duyunca, ne olacak, dedi, sýfýrlarýn himaye ettiði rejim helalarda, yi e sýfýrlarda geliþiyor...
Umumhaneler Kalkacakmýþ! Çoktan beri söyleniyor: Umumhaneler kalkacakmýþ. Bu haber türlü münakaþalara yol açtý. Her u konuþuyorlar. Eðer söylenenler doðru çýkar da umumhaneler, Halk Partisi'nin diliyle genel evler kalkarsa artýk namuslu mahallelerin mahremiyeti kalmayacak. Öyle ya aþýnmýþ fahiþeler, her yere dað Kafayý çeken þunun bunun kapýsýna dayanacak. Âdeta memleketin her tarafý umumhane olacak. alet diz boyuna çýkacak. Sonradan öðrendik ki umumhaneleri kaldýrmak bizimkilerin iþi deðilmiþ. Bu Birleþmiþ Mületle rarlaþtýrýlmýþ. Biz de Birleþmiþ Millletler'in ciddî iþlerle meþgul olduðunu sanýyorduk. Me vazifeleri varmýþ... Belki de bu berbat yerlerin isminin baþýnda "umum" "genel" olduðu içi , umumu ilgilendiren iþlerden sanýp meþgul oluyordur Birleþmiþ Milletler...
Resmî ve Alenî Kumarlar Sözde kumar yasak, öyle mi? Ya þu kulüpler ne için ihdas edilmiþ?! Ya þu millî ve resmî, kolektif bir kumar olan Millî Piyango... Dünyanýn neresinde görülmüþt millî vasfý verilsin, kumar millîleþtirilsin, devletleþtirilsin? Ya þu at yarýþlarý... At yarýþlarý deðil, para yarýþý... Kumarbazlarýn yarýþý... Bu kumar ö Bu kumar üzerimize dörtnala geliyor. Sefalet ve felâket getiriyor.
Sað ve Sol Hükûmet Meclis'e þiddetli bir kanun teklif etti; Meclisten çýkardý. Sað ve sol kanunu. Aman kanun! Bu kanuna göre saða bakarsan faþistsin, sola bakarsan komünist... Arkana bakarsa n mürteci... Hani "gözler ileri, baþlar yukarý.." diye bir þarký vardý; o þarkýdan ilham al ar. Ýleri, daima ileri. Ama bu sefer de "Çok ileri gidiyorsun, hizaya gel bakalým" diy
ecekler. Doðrusu ne yapacaðýmýzý þaþýrdýk. Baþka çare kalmadý; gözlerimiz ilerde, boyuna ye i onlar da yerlerinden olmasýnlar. Fakat H. Partisinin "durmayalým düþeriz" vecizesi ne olacak o zaman?! Bu kanun o kadar silo tatbik edilecekmiþ ki, þimdiden korkuyoruz. Ne olur ne olmaz. Bütün sað ve sol faaliyetlere paydos. Vücudumuzda saða sola düþen uzuvlar da mefluç bir hâl ek. Meselâ sað kolumuz çalýþmayacak. Kalbimiz solda çarptýðý için durdurmalýyýz. Yalnýz orta uz nlar alabildiðine faaliyetlerine devam edebilirler. Yukarýdan aþaðýya doðru sýralayalým: Að helâl ne bulduysa yiyip yutacak. Göbek C.H.P. vâri þiþecek. Mide modern bir fabrika gibi ç lýþacak. Tenasül uzuvlarýnýn çalýþmalarýna hiçbir mâni yok. Çünkü onlar ne saðda, ne solda. Allahým! Adamlar... Rejimi koruyoruz... diye meðer neleri koruyorlarmýþ... Midelerini göv delerini, ... lerini, mide ve gövde rejimi... koruduklarý...
Bâb-ý Âli mi, Bab-ý Âdi mi? Biz Babýâli'yi lisede edebiyat kitaplarýndan Öðrenmiþtik, -ý Ali hayalimizde bir cennet kap i büyük, cazip yerdi. Hayatýný ezberlediðimiz adamlarýn cümlesi oradan yetiþmiþti. Gel zama zaman, Ýstanbul'a bizim de yolumuz düþtü. Tabi ilk iþ olarak þu Babýâli'yi görelim, dedik.. býâli kitaplardakine hiç benzemiyordu. Küçük, daracýk dükkânlar, yokuþ v.s. neyse, burasýym . Bu sefer Babýâli'ye bizim de iþimiz düþtü, Serdengeçti'nin 6. sayýsýný orada bastýralým dem i nefes tükettikten sonra matbaalarla anlaþtýk. Bir yerde dizilip, diðer bir yerde basýlac aktý. Dizen dizdi; fakat mecmua tam basýlacaðý sýrada yukarýdan bir emir: Basma! Düþüverdik ! Kime bastýrsak yarabbi kime? Hamallarýn sýrtýnda, dizilmiþ, baðlanmýþ sayfalar. Aðýr mý a i... Gibisi var mý ya... Zaten kurþun... Güç belâ bir yerle anlaþtýk. Kâðýt aldýk Babýâli'd görelim... Kâðýtlar da noksan. Her toptan 30-40 tane aþýrýlmýþ. Kâðýtlarý, kâðýtçý hamallardan almýþtýk. Babýâli'nin hamallarý bile insaný dolandýrýyor. Diðer bir hâdise: Mecmualarýn ilk sayýlarý, Vilâyet karþýsýnda Kâmil isminde bir bayie veri 2200 mecmua... Hapishaneye düþtüðümüz için takip edememiþtik. Adama gittik, mecmualarýn he dik. Güldü: "Ýki - üç sene sonra bana hesap mý soruyorsun" demesin mi? Biz ýsrar edince her sertleþti. Ben, dedi, onu bayi Remzi'ye vermiþtim! Yahu biz sana verdik, biz Remzi, memzi dinlemeyiz! dedik, fakat ne fayda; söktüremedik... Aslý astarý yok ya, hele bir de Remzi'ye soralým dedik... Remzi öleli çok olmuþ. Hesaplar vereselerine intikal etmiþ. El Fatiha... Naçar elimiz boþ döndük. Böylece 2200 mecmua güme gitti.
Bâb-ý Âli'de Bir Adilik Daha Sabahaddin Ali mahkemesi dolayýsýyla Ýstanbul'a gitmiþtik. Gelmiþken dedik Serdengeçti'nin . sayýsýný burada bastýralým... Mecmuanýn eski sayýlarý da þiddetle aranýyordu. (4 - 5) say da tek kapak altýnda tekrar bastýrmaya karar verdik. EGE Matbaasý denilen bir matbaanýn sahibi ile pazarlýða giriþtik... Bu zat ayný zamanda Demokratmýþ.. "Ali Dayý" ve "Kelepçe" elerini çýkarýyor. Neyse sözü uzatmayalým. Her iki sayýyý 8. sayý ile (4-5) basacak ve bize Bayramýndan 3-4 gün evvel teslim edecek... Paranýn yarýsýný da peþin verdik. Herif bir gün a caymasýn mý? Þaþýrdýk kaldýk... Saðdan soldan, "o para canlýsýdýr, bir kere baðlanmýþsýný e yapsýn" dediler. Biraz daha para verdik. Razý oldu. Derdi para imiþ adamýn. Bayramdan 4 gün evvel teslim edeceði mecmualarý 1 gün evvel teslim etti. O da 4-5. sayýnýn ikinci bas .. 8. sayýyý basamam, dedi, çýktý... Kâðýtlar matbaaya getirilmiþ, bekliyor. Biz mecmua bekliyoruz... Bayram geldi. Paranýn yarýsý verildi. Ýtirazý da þu: Vay efendim, böyle mecmua görmemiþ... azý imiþ-. Bir santim yer yokmuþ... Tahta kurusu girecek kadar dahi... Satýrlarý saymýþ... darmýþ... Herif, satýr matýr derken attý bize satýrý... Be adam... Sen bunun numunesini gör ranýn yarýsýný aldýn. Kâðýtlarý buraya getirttin. Dinlemedi ki bizim sayýn Demokratýmýz?! H a matbaaya taþý... Kurbanlar kesilmeden bizim mecmua Babýâli'de kurban oldu gitti.
Misli Görülmemiþ Bir Dolandýrýcýlýk Daha Bunu mecmuadan almýyorum. Zira o mecmualar çýktýðýnda dolandýrýcýlýk henüz bu derece tekâmü Bu 1952'den, meþhur Malatya hâdisesinden sonra oluyor. Babýâli'den söz açmýþken bu sahtekâr ini ilâve etmeden geçemedim. Bütün bu felâketlerden sonra "Karakedi"yi çýkaran, bizim çocuklar bana bir bayi tavsiye ett
ler. Onunla anlaþtýk. Serdengeçtileri (15 -16). sayýdan itibaren ona göndermeye baþladýk. ( - 16). sayýdan 2000 mecmuanýn hesabýný gördü. Biz iyi dedik. Aþk olsun þu çocuklara, yaþ ta mýyorlar. Sonra 17. sayý çýktý. 1200 bundan, 1500 adet 18. sayýdan, 1500 adet de (19 - 20). sayýdan sonra, Malatya hâdisesi dolayýsýyla hapishaneye düþtük. Hapishanede iken kaç defa b , hem de Malatyalý bâyimize mektup yazdýk, cevap yok. Hapisten çýktýk. Babýâli'deki daðýtým . Bizi gayet iyi karþýladý. Sað olsun... Sonra dert yanmaya baþladý. Malatya hâdisesi onu d ahvetmiþ... O sýrada Necip Fâzýl'ýn "Maskenizi yýrtýyorum" broþürünü neþretmiþ de polisler n, 75 Kr. luk bu broþurü el altýndan "5" liraya satmýþ, sattýrmýþ. Herkes biliyor. Masrafýn iyle çýkartmýþ. Hem zarar etmiþ olsa bile bana ne... Ben Malatya hâdisesinin mes'ul müdürü ualarýn üzerine yatacak, þimdiden aðýz yapýyor. Hafiften "þu mecmualarýn hesaplarý" diye söze baþladým. Hemen atýldý. "Polisler onlarý da a polisler onlarý ne diye alsýn... Çoðu, Malatya hâdisesinden 8 - 10 ay evvel çýktý. Sonra s derilen mecmualarýn hiçbiri hakkýnda toplattýrma kararý verilmedi. Ýmkâný yok... Gâh bir fe gibi sýzlandý, gâh haklý bir adam gibi bana çýkýþtý ve böylece binlerce mecmua ve gazeteni attý. Bu sefer Ýstanbul'a gittiðimde gördüm ki bizim aslan bir hayli servete nail olmuþ. Yeni ye rler yaptýrmýþ. Ýþte Ýstanbul'dan beni bu bayiler, bu matbaalar, bu kitapçýlar soðuttu. Kit lan maceralarý hiç açmayalým. O kitaplarý kapatalým... Velhâsýl Babýâli esnafý, muharrirind kadar hepsi bir âlem. Onun içindir ki ben Babýâli'ye "Bâbýâdi" diyorum ta o zamandan beri.. atta zarflarýn üzerine dahi öyle yazýyorum.
Anadolu Öküz mü? Kadýköy'e, Anadolu topraðýna ayak basar basmaz, hemen bir öküzle karþýlaþýrsýnýz. Evet bir .. Hâlbuki karþý tarafta, Avrupa kýsmýndaki uçta Sarayburnu'nda Atatürk'ün heykeli var. Bir fta öküz, bir tarafta Atatürk... Karþýdakiler bizi, Anadolu'yu öküz olarak görüyorlar galiba. Böyle görmeselerdi Anadolu'yu msil etmezlerdi. Mamafih haklarý da yok deðil... Yýllardýr boyunduruk altýnda inliyen o... Çifti süren o, vergi veren o... Ýstanbul'daki efendileri besleyen o... Anadolu, Anado lu... Karþýdakiler sadece emrettiler, saltanat sürdüler; yediler, içtiler. Þimdi Anadolu'nu niçin öküze benzetildiðini daha iyi anlamýþ bulunuyoruz.
F. Rýfký Parti Kuruyormuþ! "Ulus" baþyazarlýðýndan atýldýktan sonra F. Rýfký, C.H.P.'ye darýlmýþ, cephe almýþ. Son gün uracaðý da söyleniyor. Dolaþan þayialara göre parti merkezi Ýstanbul'da Þengül Hamamý'na ya de olacakmýþ- Hatta üstadýn baþkanlýðý altýnda bir toplantý da yapýlmýþ. Toplananlarýn çoðu gibi iþlerle uðraþacak vakti geçtiði, yaþýný baþýný bir hayli aldýðý hâlde yine duramamýþ. emiþler; arka çýkmýþlar. Ne diyelim, Allah destekçilerini artýrsýn!..
12 Ton Oyun Kâðýdý 12 kilo deðil, 1200 kilo deðil, 12 ton yani 12.000 kilo oyun kâðýdý. Geçenlerde gazetelerde irinde okumuþtum: "Bugün gemilerden boþaltýlan eþya" baþlýðý altýnda verilen bir haberde 12 kumar kâðýdýnýn geldiðinden bahsediliyordu, 12 bin kilo kumar kâðýdý, vay anam vay!.. Meml baþa kumarhaneye dönmüþ de haberimiz yok!..
Defter Ziyaret Edilir mi? Diyanet Ýþleri Reisimiz dinî bayramlarda, Þefi ziyarete gidiyor. Güzel ve doðru... O ziyare ediyor ama, öteki kabul ediyor mu? Nerede, ne gezer?... Derhâl önüne bir defter çýkarýyorl bu þahane defter, "defter-i mahsusa" imiþ. Ne olursa olsun, alt tarafý defter deðil mi? 18 milyon -o zaman 18 milyondu- Müslüman Türk'ün dinî reisinin ancak bir defterle karþýlan .. Bu az hakaret deðil doðrusu... Haydi devlet lâik diyelim... Tabiatýyla Devlet Reisi de lâik olacak. Bunu da kabul ett ik. Fakat bizim reis deðil de Hristiyanlarýn reisi, meselâ haþmetlû Athenagoras gelseler, þ ref verseler, o zaman ne lâiklik kalýr, ne bir þey.,. Karþýlamalar, sarmaþ dolaþ olmalar, b arada fotoðraf Çektirmeler gýrla gider. Bizimkiler lâik, lâik ama yalnýz bize, Müslümanlara Diyanet Ýþleri Reisinin yerinde ben olsaydým, vallahi o tarafa doðru bir adým dahi atmazdým Amma makamýmdan olacakmýþým, altýmdaki otomobilimi alacaklarmýþ, alayým, alsýnlar...
Muhterem Reisimiz bizi affetsinler. Acaba Sýrat köprüsünü de hükümetin verdiði otomobille m ekler?! Böyle bir içtihada mý vardýlar?!
Atatürk'ü Yaþatma Cemiyeti Vaktiyle Atatürk'ün saðlýðýnda Ýstanbul'u ve Ankara'yý dolaþan bir ecnebi, heykelleri görer demiþ, Atatürk ölmüþ!". Bunu duyanlar: "Hayýr, yaþýyor" demiþler. "Öyleyse siz öldürmüþsün diye itiraz etmiþ. Týpký onun gibi, memlekette hâlâ Atatürk bir otorite, onun inkýlâplarý yürürlükte, onun kad ken, ölümünden 8-9 sene sonra 3-5 kiþi toplanýp "Atatürk'ü Yaþatma Cemiyeti" kurmuþlar. Ata rþý hürmetsizlik olsa olsa bu kadar olur. Fakat mademki Atatürk'ü cemiyetle yaþatacak hâle irmiþler, öldürmüþler. Þimdi bir nispet, yenilerin tabiriyle bir orantý yapalým: Ebedî Þef, 8 senede ölürse, ebedî yan kaç senede ölür? Þimdiden bir yaþatma cemiyeti kurulmasý tavsiye olunur.
Ýstanbul Sergisi Ýstanbul'da bir sergi açýldý. Sergide Ýstanbul'u çýrýlçýplak bir kadýn heykeli temsil ediyo yoðlu'nda geceli gündüzlü iþleyen fuhuþ yerlerinden bir sürtük getirilmiþ, orada putlaþtýrý Bizim bildiðimiz, Ýstanbul denince insanýn aklýna minare, cami, kubbe gelir. Ýstanbul her yerde, her þeyde cami ve minare ile temsil edilir. Bu ne demek caným, Ýstanbul'u minar eden, camiden, ardan hayadan soy, bütün perdeleri kaldýr, bir fahiþe ile temsil et... Diðer bir mesele de serginin baþtan baþa bir yaldýz, bir övünme gösterisi olmasýdýr. Son 25 nde yapýlanlar o kadar þiþirilmiþ ki insan geze geze bitiremiyor. Buna mukabil þanlý tarihi iz, meselâ 16. asýr, karanlýk bir odaya hapsedilmiþ. Bir harita ve birkaç hayalî resim... 1 . ve 18. asýrlar hakeza... O kadar silik, donuk ve bîçare... Sonra efendim, bu harabelerin üzerine bir Cumhuriyet güneþi doðuyor, bu güneþin ýþýðýnda öy or ki akla hayale sýðmaz. "On yýlda 15 milyon genç yarattýk her yaþtan..." Bu sergi dolayýsýyla, üç kýt'a ve yedi denize hükmeden imparatorluðun payitahtýnda tarihin dadýn inkârýný bir daha gördük.
Zulmetten Nura-Nurdan Zulmete Eski Darülfünun ilahiyat müderrislerinden Þemsettin Efendinin "Zulmetten Nura" isimli kýym etli bir eseri var!.. Keþke Þemseddin Efendi yalnýz bu kitabýn müellifi olarak nûr içinde k aydý, zulmete dalmasaydý. Hem de ne zulmet! Ne körlük!.. Mareþal hâdisesi malûm... 400.000 mümin, büyük Ölüyü omuzlar üzerinde tam sekiz saat taþýdý lil sadalarý gönüllerden göklere kadar yükseldi. Þemseddin Günaltay bunun böyle olduðunu bi bu harekete "komünistlerin ilkbahar taarruzudur" demesin mi? Gazetelere böyle beyan atta bulundu. Artýk eskiden ehlikitap olan hocamýzýn eserinin adýný deðiþtirmek lâzým: "Zulmetten Nura, N ulmete" olsun... Þu satýrlarý yazarken aklýma Þemseddin Efendi ile uzun zaman Sebilürreþad Sýratýmüstakim gazetelerinde yazý arkadaþlýðý yapan rahmetli þair M. Akif in bir sözü geldi yanýnda gâvur olmadýðý zaman iyi bir Müslümandýr!" demiþ Akif! Hey koca Akif, ileriyi ne g aþbakanýmýzýn kimlerle iþ birliði yaptýðý belli... Baþýndakilerin, yanýndakilerin, altýndak Müslümanlýkla ne derece alâkalarý olduðu belli. Meselâ senin gibi dini bütün bir Müslümaný ir Müslüman olan Þemseddin Efendi, onlarýn yanýnda iþte böyle... Bu tekbirli tehlilli geçiþ nesillerin yan yana yürüyüþü, bu dalga dalga iman seli komünistlerin ilkbahar taarruzu öyl i?.. Hakikatte bu komünistlere ve ondan ilham alan menfaatçi, maddeci, imansýz bir niz ama karþý ilkbahar taarruzudur. Bunu herkes biliyor. Bütün millet biliyor. Yalnýz siz bilm iyorsunuz, bilmiyor görünüyorsunuz... Sonra merhum Akif in mumaileyh hakkýnda diðer sözü var: Þemseddin, müsavi þartlar altýnda b dir. Þartlar deðiþse de Sayýn Günaltay tekrar "Zulmetten Nûra" dönse...
Yedi Gün Yedi Gece Serdengeçti'nin 8. sayýsýnda "Kadýn ve Cemiyet" baþ-ýklý bir yazýmýz vardý. "Ulus Meydaný" adýný kafes arkasýndan biz kurtardýk, onu hürriyete biz kavuþturduk, gibi bitmez tükenmez n
ratlarýna karþý biz o yazýmýzda þöyle demiþtik: "Onlar kadýný, kafes arkasýndan sokakta kaf kurtardýlar. Eskiden evine, aile yuvasýna baðlý bulunan Türk hanýmý, þimdi asrî bayan adýyl yasanýn en ucuz metalarýndan biri hâline gelmiþtir." Bir okuyucumuz, bilhassa kafesten k urtarma, kafese koyma cümlesine takýlmýþ. Çok hoþuna gitmiþ: "Bu cümleye cümlemiz yedi gün güldük" diyor. Bize kalýrsa yedi gün, yedi gece aðlamak lâzým... Kadýn meselesi, onun hürr eselesi, aile meselesi, evlenme meselesi... Bugün üzerinde durulmasý lâzým gelen en mühim m selelerdendir.
Bir Rivayet Bir rivayete göre, 10 Kr. Vatancý Ahmet Emin Yalman, D.P. yi tutan Ýstanbul gazetecile rini toplamýþ, "Seçimlerde olsun C.H.P. yi tutalým demiþ. Bizim gazetelerin sürümünü artýrm lâzým. D.P. iktidara gelirse kime çatacaðýz? Hepimizin iflâs ettiðimiz gündür. Bize demokra vvel sürüm lâzým, sürüm.." demiþ. Bunu duyduktan sonra Vatan'ýn neden birdenbire C.H.P. cep e geçtiðini daha iyi anlamýþ bulunuyoruz.
Nâzým Hikmet ve Açlýk Grevi Türkiye komünistlerinin elebaþýsý Nâzým Hikmet, hapisten beni çýkarsýnlar diye açlýk grevin Kr. Vatanla 10 Kr. Cumhuriyet bunu bir mesele hâline getirdiler. Bir zaman baþladý va zgeçti denildi. Bir zaman baþlayacak denildi, aslý çýkmadý... Tabi þimdikinin de aslý astar . Kendisiyle arkadaþlýk eden mahkûmlarýn anlattýðýna göre bir oturuþta 3-5 kiþinin yediði kad Nâzým'ýn kaç gün, hatta kaç saat aç kalabileceði kestirilemez!.. Mesele, kendisini bir mes ine getirmek! Halk efkârýný üzerine çekmek... Vicdanlarý ve merhamet duygularýný tahrik etm Hem efendim, her þeyi maddeye, menfaate, mideye baðlayan ve bunu bir hakikat olarak kabul eden, ideal hâline getiren bir insanýn açlýk grevi yapmasý bir bakýma kendi davasýna rþý gelmesi gibi bir þey.. Bir gün gelip Nâzým Hikmet'in kendi davasýna da ihanet ettiðini görecektik? Hikmetinden sual olunmaz!.. Düþünün bir kere maddeci, kavgacý, ruhsuz bir Karl Marks'la, ruhçu, sulhçu Gandi'nin anlaþmasýna imkân var mý?.. Bu da öyle bir þey!... Not: Cumhuriyet ve Vatan gazetelerinin halka büyük bir vatanperver olarak tanýtmaya ka lkýþtýklarý, onun Rus komünizmi ve Rusya ile asla alâkasý bulunmadýðýný söyledikleri Nâzým alûmdur: "Moskova'da asýl vatanýma kavuþtum; beni Stalin yarattý.." gibi konuþmalarýný bütü du. Ama Vatan ve Cumhuriyet gazeteleri...
"Lüzumu Yok, Mebus Oldum Adamýn birisinin kafasý bozulur. O memlekette de kafalar tamir edilirmiþ. Götürür kafasýný ciye verir. Usta, kafayý düzeltir, bir gün bekler, iki gün bekler, adam yok oðlu yok!.. Ni hayet bir yerde rastlar: "Beyefendi, der, kafanýz tamir edildi, lütfen dükkâna teþrif edin de alýn.". Ötekisi hiç oralý deðil: "Ben, der, mebus oldum, artýk kafaya lüzum yok!" Bize kalýrsa, eski tip C.H.P. mebuslarý için yalnýz kafaya deðil, kalbe dahi ihtiyaç yok. S dece bir mide, bir de oy birliði ile karar vermek için kaldýrýlacak parmak... Hem yeter, hem artar.
Yana Yattý, Çamura Battý! Misuri zýrhlýsýný bilirsiniz! Hani caným Türkiye'ye geliþi bir hâdise olmuþtu... Boyu þu ka u kadarmýþ diye, masallardaki devler gibi büyütüle büyütüle nerdeyse Marmara'ya sýðmayacakt iye'den gittikten sonra, karaya oturmuþ! Yan yatmýþ çamura batmýþ!.. "Kýr atýn yanýnda dura yundan ya tüyünden alýr" derler. Japonya'yý teslim alan bu gemi Türkiye'ye gelince bize be nzeyivermiþ: Keyfe gelmiþ, yata gitmiþ!
Vaþington - Yavaþington Dil ve Tarih - Coðrafya Fakültesinde bir Ýngiliz psikoloji hocamýz vardý. Adamý, kýzlar, se tik deðildir diye hiç sevmezlerdi. Adamcaðýz hakikaten öyleydi de... Gülerken bile ýsýrýr g hâli vardý. Bizim kýzlarýn iþi gücü, derdi baþka! Bu yüzden adamýn verdiði vazifeleri yapm muhakkak yarýna, yarýn Öbürüsü güne atýlýrdý. Bir gün geldi ki adam kýzdý. Vazifelerin yapý beler, yarýn, yarýn efendim, deyince: "Türkiye'nin bu günü yok! Türkiye'de her þey yarýn" d
Biz, bu sözün altýnda ezileduralým, bizim kýzlar buradan bir milliyetçilik meselesi çýkarma mý? Vay anasýný... Kýzlar milliyetçi oldu çýktý. O kadar ki bizi milliyetsizlikle itham ettiler Cinsî hisleri bir türlü kabarmayan bu adama karþý millî hisleri galeyana geldi. Adamý idar þikâyet ettiler. Bir gürültüdür gitti. Lâf lâfý açar derler, maksadým Dil - Tarih'ten bahs . Mübareðin içine bir defa girdi mi insan bir türlü çýkamýyor. Evet Türkiye'de Ýngilizin de er iþin yarýna kaldýðý, kuru vaatlerden ibaret olduðu, hepimizde bir gevþeklik, bir durgunl bulunduðu hakikatine iþaret etmekti. Duyduðumuza göre, hâlimizi gören Amerikalýlar Vaþingto arþýlýk bizim Ankara'ya Yavaþington diyorlarmýþ! Güzel bir buluþ!
Ali Ýhsan Paþa... Meþhur Ali Ýhsan Paþa, bizimle beraber 3 Mayýs 1944'te hapse atýlmýþtý. 13 numaralý hücrede de Paþa, 14'te de Nihal Atsýz yatýyordu. Yüzlerini gördüðümüz yok ya, seslerinden anlýyordu ler o kadar dardý ki bir adam ancak sýðardý. Elektrik ýþýðýndan baþka ýþýk da yok. Aylarca e burasý uzun sürer... Bu bir kitaplýk mesele... Helaya nöbetleþe çýkardýk. Hücreler dýþtan duk. Polis: "Kaç numara?" diye sorar, "Meþgul" der, bir hayli bekletir, keyfi gelinc e býrakýrdý. Koridorlarda yüz yüze hiç gelmezdik-Ýþ ona göre ayarlanmýþtý. Bir gün oldu ki trole tâbi tutulduk. Helaya girip kapýyý kapamayacaktýk. Polis karþýmýza geçip bakacaktý. N le yapýyordu. Bu vaziyet karþýsýnda yerin dibine geçiyor, kýzarýyor, bozarýyor, fakat bir þ miyorduk!.. Bir gün Paþa da helaya çýkýyor. Baktýk bir gürültüdür gitti. "Ne rezalet bu! Hangi devirdey e helaya bakma hakkýný kim vermiþ? Bu nasýl kanun? Bu nasýl nizam? Memleketin en temiz çocu larýný burada çürütün!.. Bu ne iþtir? Gelsin müdürünüz, komiseriniz?" Ha dedik! Bu, Paþa'nýn sesi. Yaþa Paþa!.. Tabi içimizden. Kapýya kulak verdim. Benim hücre umaralý (evvelâ 13'tü, sonra 6 oldu). Helanýn tam karþýsýnda idi. Anladýk ki bize yapýlan P yapýlmýþ. Tabi Paþa her zamanki gibi kapýyý kapamýþ. Kapýnýn üstü camdý. Polis oradan kuþ donunu çektiði gibi kalkmýþ. Buymuþ kýyamet! Ne günlerdi o günler yarabbi! Sýfýrlarýn emriyle kontrol 100 Numaralara kadar teþmil edilmiþti. Bir zamanlar vatandaþlara abdest bozmak hürriyetini bile tanýmayanlar, þimdi hürriyetçi, de okrasi kahramaný kesildiler. Köy köy dolaþýp rey dileniyorlar. Ve bu iþi yaptýranlar hâlâ C istesinde adaydýrlar.
Vasfi Raþit Ankara Hukuk Fakültesinin bir profesörü var. Vasfi Raþit... Eskiden yalnýz Hukuk Fakültesin ndi, þimdi milletin oldu. Millet Partisine girdi. Ömür adamdýr. Söze baþladý mý nerden giri den çýktýðý belli olmaz! Plânsýz, yalansýz konuþur. Konuþmasý, duruþmasý, ders anlatmasý, i e yalnýz kendisine benzer. Bir bakarsýn bilene bilmeyene 10 verir. O sene 10 üzerinden gider... Ýçinden öyle emretmiþlerdir. Bir bakarsýn topyekûn "5" üzerinden gider!.. Hukuk F esinde Hüsnü Güler adýnda bir arkadaþýmýz var. Kendisi Vasfi Raþit'in hayranlarýndandýr. O : "Bir gün hocam Vasfi Raþit talebeleri imtihan ediyordu. Biz de dinliyorduk. Sýra gayet güzel bir kýza geldi. Hocanýn karþýsýna geçti, oturdu. Derin derin düþünmeye baþladý; o dü nin nutku tutuldu. Kýza hayran hayran baktý, baktý, "Kýzým" dedi, "sana Allah vermiÞ. ben n diye vermeyeyim! Çýk." "10".. Bu birinci hikâye Ýkincisi daha enteresan!.. Yine bir gün, imtihandayýz! (Hüsnü anlatýyor): Herkes heyecan içinde. Sýra güzel bir kýzcað sulcacýk yerine oturdu. Ýmtihan odasýna hafif bir güneþ de giriyor, kýzýn duruþuna, simasýn bir güzellik veriyordu... Vasfi Raþit, kýz talebeye sual soracakmýþ gibi baktý. "Doðru söyl di, haným kýzým... Benim dersle, benimle kaç gece meþgul oldun?" Kýz, "Bir gece efendim" de i. Hoca sevinir, güler: "Senin gibi güzel bir kýzýn benimle bir gece meþgul olmasý benim iç büyük bir bahtiyarlýktýr." Tabi numara: 10. Hoca kýzý tam numara üzerinden geçirdi.
C.H.P. ve Zelzeleler Ben öteden beri takip ederim. Onlardan biri hele birisi seyahate çýktý mý, yahut çýkmaya ka verdi mi, hemen arkasýndan zelzele muhakkak! Amma muhakkak... Ol mübarek ayaðýný topraða b sar basmaz yer gök sallanýr. Bir zaman Kýrþehir havalisinde bir zelzele olmuþtu. Olmadan biraz evvel o mübarek zat, o mýntýkada bir seyahate çýkmýþtý... Ondan sonra Ýzmir civarýnda Dikili'de bir deprem oldu..
evvel oraya þeref vermiþlerdi. Meþhur doðu zelzelesi, Erzincan felâketi hakeza meþhur bir s yahatten sonra vukua geldi. 60.000 vatandaþ öldü. Adapazarý ve civarýndaki sarsýntýlar da.. le bir gezinin eseri. Son Ege seyahati, hemen yolda iken Ege sallanmaya baþladý. Aldoðan beyhude yere aklýný oyn atmasýn. Baksana adamlar yeri göðü oynatýyorlar. Seçimi onlar kazanacak. Paþa, "Onlarý yeri ine geçireceðiz, görecek onlar" diyordu. Nerde... C.H.P. memleketi yerin dibine geçirir de kendileri yine ayakta kalýr. Yer gök buna þahit. Aklýma þöyle bir þey geldi: Türkiye'de lelerin tarihini yazacak olanlar C.H.P. nin meþhur seyyahlarýnýn tarihine baksýnlar, kol aylýk olur ve asla yanýlmazlar.
Hindi Türkiye=Türkiye Hindi Malûm, Serdengeçti pek seyrek çýkýyor. Onun için Amerika'dan gelen baba hindiyi karþýlayama doðrusu. Dumaný üstünde bir hâdise iken bu babda neler yazýlmazdý, neler! Mamafih yine de d nmadan geçemeyeceðiz. Efendim, Ýngilizceden biraz çakanlar bilirler; Ýngilizcede Türkiye ile hindi ayný imlâ ile azýlýr ve söylenir: "Turkey!" Bu, hem hindi demek, hem de Türkiye! Küçük harfte yazýlýrsa h le yazýlýrsa Türkiye... Ya noktadan sonra satýr baþýna düþersek hindi olduk gitti! Amerikal r espri, nükte, þaka olsun diye Cumhurbaþkanýna koca bir hindi gönderiyorlar. Ýþin, buraya kadar olan tarafý iyi, hoþ, güzel! Bundan sonrasý... Hindinin geliþi, Türkiye' rþýlanýþý... Hem komik, hem trajik. Bir kere þu bizim gazeteciler, þu Anadolu Ajansýmýz!.. tlerini bu nokta üzerine teksif ettiler. Gazeteler muamaileyhin geleceðini bir hafta evvel haber verdiler. Umumiyetle bir tekzip âleti olan Anadolu Ajansý bu müthiþ haberi teyit ediyor! Baba hindi, Türkiye'de kimseye nasip olmayan bir merasimle karþýlanýyor. Emrine hususî uçak ar tahsis olunuyor. Ýstanbul'daki merasim baþka! Ankara'daki baþka!.. Ankara'da derhâl R eisicumhur tarafýndan kabul olunuyor. Bu kabul merasiminde mutat olduðu üzere Hariciye ye mensup yüksek zevat da var!.. Birlikte resimler çektiriliyor. Gazetelerde gördük! Kâfir in öyle bir kabarýþý var ki! Týpký bir fabrikatör gibi. Mr. Hindi, Ýngilizcesini söyleyelim Türkiye'de Türklerden fazla raðbet görüyor: Dolar gibi... Dünya bu! Paranýn olduðu yerden gelen hayvanlar bile insandan üstün tutuluyor. Paran yok m u bu hayvandan da aþaðýsýn! Vatandaþa açýlmayan kapýlar, ardýna kadar açýlýyor. Kabuller! Merasimler. Bu mahlûkuasilin lunmadýðý bir B. M. Meclisi kaldý. Kim bilir, orada buyur denecek yer mi kalmadý. Malûm ya: Meclis dar!.. Nedense Amerikalýlar bize her þeyin irisini gönderiyorlar! Missouri zýrhlýsý ve bu hindi gi i... Dört beþ arkadaþ bir araya gelmiþ konuþuyorduk. Acaba, diyorduk, buna mukabil bizimki ler ne gönderecek? Bizde öyle iri mallar yok!! Dostlardan biri güldü: "Ben gönderecek þeyi uldum!" dedi. "Meselâ, Halk Partisi tipinden C.H.P. li 3 - 5 kodaman (Pekervâri) gönde ririz. Böylece hem Amerikalýlarýn hediyesine mukabele etmiþ, hem de dostlarýmýza Marþal Yar n nasýl istifade ettiðimizi, Türkiye'de demokrasinin azametini, bu demokrasi azmanlarýný gö tererek ispat etmiþ oluruz"!..
Muvakkatler Dünyasý Sözüm ona bizim inkýlâpçýlar, hayat dünyadan ibarettir; her þeyin evveli, âhiri boþtur; ruh hâþâ Allah yoktur! Bu türlü fikirler, inançlar, hurafedir diye bir þey tutturdular... Böyle ndilerine has bir muvakkatler dünyasý yarattýlar. Hakikaten bu fikirlerinde samimî imiþler !.. Bakýyoruz: Bu adamlarýn her iþlerinde, her þeylerinde bir sathîlik, bir muvakkatlik var!.. Dostluklar muvakkat! (Yalan ve cali). Fikirleri muvakkat! (Terakki ediyorum diye her devre uyarlar, her þekle girerler!) Sözleri muvakkat!.. (Merdivenin dibinde baþka, ortasýnda baþka, baþýnda baþka konuþurlar!) Zevkleri muvakkat! (Akþam baþlar, sabaha biter). Eserleri muvakkat! (20 senede koktular! Kokuttular!) Kabirleri muvakkat!.. (?!..) Daimî olan bir þeyleri var: Menfaat, makam, sandalye!.. O da muvakkat, o da... Yýlbaþý
Biz de gâvurlar gibi kýþýn ortasýnda bir yýlbaþý demiþ, tutturmuþuz!.. Bu âdet Hristiyanlýð ma devrinden geçme bir âdet!.. Ordan da bize geçti. "Noel Baba!" diye bunak bir herif, kýrkýndan sonra azmýþ zamparalar gibi kapý dururken bacadan iner! Çocuklara hediyeler geti ir. Çamlar dikilir. Çamlar devrilir. Herkes o gece aklýný, parasýný, birçoklarý namusunu bi ybeder! Asrîlik bu!.. Boru mu!.. Öyle ucuza mal olmaz... Balýkesir'den genç bir liseli arkadaþýmýz (Erduran Korkut) yazýyordu: Malûm ya, yýlbaþý bu amanda Hazreti Muhammed'in doðum gününe rastlamýþtý. Arkadaþ o gece camiye gitmek için evinden çýkar. Yolda iki bayana rastlar. Geçerken kulak misafiri olur. Bu bayancýklardan biri yanýndakine: "A kardeþ, Muhammet de doðacak günü bu gün mü buldu bilmem ki! Bilirsin babam mutaassýp!. ' gece Peygamberimizin doðum gecesi, ben seni baloya falan býrakmam' demesin mi?.. Mam afih bir yolunu bulup kaçacaðým" demiþ! Ýþte böyle, bütün dünyanýn huzurunda hürmetle eðildiði- büyük Peygambere, Noel Baba'yý terc zihniyeti getirenler, gençliði bu hâle düþürenler, bunlar! Bunlar...
Peþtamal ve Hamam!,. Eski Bakan Yücel, seçimler yaklaþtýkça faaliyetini artýrmaya baþladý. Giresun'da çýkan "Ýle inin yazdýðýna göre bay Ali, memleketi olan "Görele"de halka 60 peþtamal daðýtmýþ!.. Bu hâdiseden bir müddet sonra, eski baþyazar F. Rýfký'nýn Cumhuriyet gazetesinde eski Bakan ençliðe karþý müdafaa eden bir yazýsý çýktý! F. Rýfký bu yazýsýnda, "H. Âli Yücel de benim yor. Zaten bunun aksini iddia edecek kimse yok! Ha Hasan Âli Yücel, ha F. Rýfký Atay!.. Ýkisi de ayný fabrikanýn malý... Mademki F. Rýfký k aþkla destekliyor, arka çýkýyor, Bay Yücel'in yerinde ben olsam, o peþtamallarý derler topl tanbul'da F. Rýfký ile bir hamam açar iþletirdim. Peþtamallarla rey toplayacaðýma müþteri t Ýþin alay tarafýný bir tarafa býrakalým. F. Rýfký "inkýlâpçý gençlik imzalý anonim mektuba" r çam deviriyor. Devirdiði çamýn altýnda kendisi kalýyor, farkýnda deðil!.. Rezalet! Hatta et!.. Aynen alýyorum: "Ben, 1934'te Moskova'ya gidip de yýllarca yüzümüze gülen dostlarýmýzdan "Anadolu gelecek h lerde Rusya için ya bir set, yahut bir sýçrama yeri vazifesi görecektir. Öyle veya böyle ol caðýna bizi ne dostluklar, ne antlaþmalar inandýramaz! Ancak rejim birliði olursa, biz siz e güvenebiliriz!" sözlerini duyunca, "bugünkü tehlikeyi, ta o zaman sezmiþtim.". F. Rýfký d m ediyor: "Ýþte onun için üçüncü enternasyonale iþtirak eden her Türk'ün, vatan haini olduð ndan kani olmuþtum" diyar. Ey F. Rýfký, þimdi sana soruyorum, soruyoruz: Madem- Ruslarýn niyetini o zaman anlamýþtýn! kova dönüþünde ne diye bundan bahsetmedin? "Teni Rusya" adýnda Moskova'ya kasideler yazan o eserin ne?!. Hakikati milletin gözünden neden sakladýn ve bunu kimin için yaptýn? Daha dü e kadar "Ulus"ta yazdýðýn bir baþmakalede "Stalin ve Ýnönü baþýmýzdýr" diyen sen deðil miyd enin gibiler 30 senedir hariçte ve dahilde millet aleyhinde cereyan eden bütün hâdiseler i örtbas ettiniz. Köþelerinize kuruldunuz! Masalarýnýza oturdunuz!,. Onuncu Yýl Marþlarýyla re yazdýðýnýz kasidelerle, meclislerde kopardýðýnýz alkýþlarla milleti saðýr ettiniz! Þaþký e çilekeþ, ne hoþgörülü bir millettir ki hâlâ size söz, yazý hakký veriyor ve hâlâ siz bu m ni yapýyorsunuz!..
Kapalý Odalar! 30 yýllýk bir mebusluk hayatýndan sonra baba ocaðýna dönen, meþhur Rasih Kaplan, "Bize ne y sa o kapalý odalar yaptý, þefe (burada arýzî fizyolojik bir tabir kullanýyor) gel þu kapalý seçim kanununu kabul etme, sen bu milleti bilmezsin, D.P. ye yüz verme, dedim, lâf anl amadý; bizi de, kendini de periþan etti" demiþ. Her þeye raðmen bir halk adamý olan Rasih K plan milletin temayülünü iyi anlamýþ, anlamýþ ama ne yapsýn. Þef demokrasi demiþ tutturmuþ. oldu. Kapalý odalar C.H.P. nin baþýný yedi. Bizim millet edepli olduðu için açýkta herkesi bir þey yapamadý. Fakat kapalý odalarda ibadet de gizli, kabahat de gizli fehvasýnca C. H.P. nin geçmiþini, geleceðini, iþini bitiriverdi. Rasih Kaplan haklý... Fakat hâlâ gözü mebuslukta takýlý... 30 yýl bu... Be mübarek. Ýnsan 3 evinde bile duramaz. Otur gayrý...
Yevmî Gazeteler Okuyucularýmýz yazýyorlar: "Bazý gazeteler, yok güzellik kraliçesi seçiyoruz, yok fotojenik
dýn müsabakasý yapýyoruz diye, üç beþ gazete fazla satabilmek için türlü hafiflikler yapýyo u gazeteler aðýrbaþlý gazetelerdir. Serdengeçti þunlara bir yüklen, görelim seni" diyorlar. Aziz okuyucularým; bunlarda ne var? Siz Perileri, Gelincikleri, Haftalarý, Salonlarý, Seksolojileri görmediniz mi? Bunlar ilim, sanat perdesi altýnda milletin cinsîyetini t ahrik ederek gençliðin bel suyu ile geçinen herif-i nâþeriflerdir. Serdengeçti elinden gels bu gibilerine yüklenmek deðil, uçuracak amma kaç para eder. Kaç defa yazdýk. Söyledik. Výz i, týrýs gitti. Neyliyelim, C. Savcýsý deðiliz ki takibat açalým. Savcýlar, avcýlýklarýný b , gösterirler. Hemen bizi vururlar. Tahrikçi, diye... Evet biz vicdanlarý tahrik ediyo ruz. Hâb-ý gaflette olanlarý uyandýrmaya çalýþýyoruz. Onlar orta uzuvlarý tahrik ediyorlar. Sözde aðýrbaþlý gazeteler deðil mi? Öyle yazýyorsunuz. Hayýr, aziz okuyucular hayýr, onlarý en baþka her þeyleri hafif. Türk halk efkârý nerde? Bu basma kâðýt tüccarlarý, Bâbýâdi sims
Laikler Ayýldý... Ömründe bir defa bile Allah kelâmýný aðzýna almayan, evlendiði gece namaz kýlmasý için odas eccadeyi çizmesiyle tepen, Cumhurbaþkaný iken bayramlarda Diyanet Ýþleri Reisini bile kabu l etmeyen, buna mukabil Athenagoras'la sarmaþ dolaþ olan C.H.P. Genel Baþkaný, bu sefer Ramazan Bayramýnda bütün vatandaþlarýný kabul etti. Elini öptürdü. Bayramlaþtý. Milletin bayramýný fitre zarfý daðýtýrken, kurban derisi toplatýrken hatýrlayan lâik Ulus g , bu havadisi müteaddit defalar yazdý, durdu. inönü ve ona baðlý 10 Kr. luk Ulus bu hareketleriyle "tövbe ettik, piþman olduk, imana geld k" mi demek istiyorlar acaba... Kim inanýr?. Onlarýn Müslümanlýðý huy Müslümanlýðý deðil, oy Müslümanlýðý...
C.H.P.'nin Kiri Seçim sýralarýnda sayýn bayan, yanlarýna daha birçok hanýmefendileri alarak Ankara köylerin un daðýtmaya Çýkmýþ. Maksat, tabi oy toplamak... Kocakarýnýn birine de bir kalýp sabun veri u kocakarý sayýn bayana ne dese beðenirsiniz?!. Haným haným! Bu bir kalýp sabun sizin kirinizi temizlemez!..
Ýnönü'nün Açýlan Aðzý Gazeteler yazdý; þurada, burada söylenip duruyor: Ýnönü, Peker'e milletin parasýndan 80.000 ra vermiþ. Ýnönü, bunu yalanlýyor. Hem de nüsha nüsha... Ulus'a bir, Vatan'a bir nüsha gönd yalanlamalardan... Kendisi söylüyor: Bu hâdiseyi yalanlarken Genel Þefin kullandýðý tabirlere dikkat edin: "Al namussuzca bir iftira." Bu ne hiddet, bu ne þiddet a þefim. Bir de Aldoðan'a küfürbaz derl er. Anlaþýlan millî þef, millî küfürlerin de örneðini verecek. Sandalyede otururken, hususî eyahat ederken, ne de kibar, nezih konuþuyorlardý. Meðer o nezaket de sandalyeden geli yormuþ...
Neþeli miyim, Deðil miyim? C.H.P. seçimi kaybetti. "Ulus" ve onun emsali gazeteler bu müthiþ yýkýmý, bu korkunç maðlûb ile Ýnönü'nün bir nevi zaferi gibi kabul ettiler. Ýnönü'yü alkýþladýlar. 30 yýldýr þefleri aferlerinden bahsetmekle vakit geçiren bu efendiler baþka türlü hareket edemezlerdi zate n!.. Fakat ne yapsalar, ne etseler Ýnönü'yü güldüremediler. Delege kabulünde rekor kýran ve gün "Ulus" ta mütebessim pozlarýyla arzýendam eden o Þefi o güler yüzüyle göremez olduk. Re urluk gibi o memnun çehre de tarihe karýþtý artýk... Ýnönü, teselli ziyaretine gelenlere soruyormuþ: (Zoraki gülmeye çalýþarak) "Neþemi kaybetme mi? Ben eskisi gibi neþeli deðil miyim?!.." Týpký Hasan Âli'nin "o Vekil ben miyim, deðil miyim?" diye sayýkladýðý, kendi kendine suall rduðu gibi... Yine duyduðumuza göre seçimi kaybeden Genel Þef, "koynumda yýlan beslemiþim, yýlan!" diyorm oynunda beslediði bu yýlan Türk Milletidir. A, Genel Þefim, mademki bu milleti bir yýlan g ibi görüyorsun; 30 yýl hiçbir þey yapmayan bu yýlan sizi bir defa sokuvermiþ, çok mu? Þerbe siniz ya!..
Ölürsem Mort, Kalýrsam Lord Kore'yi, paraya tahvil edenler de varmýþ! Duyuyoruz: Kore'ye gidenlere Amerikalýlar þu k adar dolar veriyorlarmýþ!Bilhassa gönüllüler, "zaten burada adam olacaðýmýz yok, sürünüp duruyoruz, ölsek mort oluru lord!.. Kore apartmanýný hemen dikeriz. Bu dünyanýn da geçmiþini .... riz! v.s." Biz, bu s ere inanmak istemiyoruz. Vezinli kafiyeli bir lâtife olsa gerek... Biz Türkler yalnýz ve yalnýz Allah için, millet için, vatan için can veririz. Bizim parolamýz, "ölürsem þehit, am gazi" dir. Mort lord hikâyesi, para için harp eden müstemleke askerlerinin parolasý o labilir.
Kadýn Güreþçiler Su katýlmamýþ, dejenere olmamýþ bir þeyimiz vardý: Güreþlerimiz. Eskiden dünya milletleri a þeyde önde idik, birinci idik. Son zamanlarda tam aksine, sondan birinci olduk. Bun un bir tek istisnasý vardý: Güreþçilerimiz, pehlivanlarýmýz. Þimdi duyduk, okuduk ve öðrendik ki tam bir erkek iþi olan güreþe, ellerinin hamuruyla -asr konuþalým- týrnaklarýnýn manikürü ile kadýnlar da karýþtý. Artýk hayýr gelmez...
Sahtekârlýk Þaheserleri Ýslâm milletleri içinde ve bütün dünyada Türkler ahlâklarýyla temayüz etmiþlerdir. "Asyanýn ifi F. G., Kanunî Sultan Süleyman devrinde Ýstanbul'da yetmiþ iki buçuk milletin, dinin, d ilin kaynaþtýðý bu yerde dört sene içinde, zabýtayý alâkadar edecek dört hâdise olduðunu ka hayretlere þayan bir meseledir. Þimdi Ýstanbul'un alelade bir semtinde 4 yýl deðil, 4 ay d eðil, hatta dört hafta deðil 4 günde zabýtayý ilgilendiren kim bilir kaç hâdise zuhur ediyo e kanunlar, ne polis, ne jandarma bunlarý önleyebiliyor! Kanunu, jandarmayý, polisi içim izde, vicdanýmýzda hissetmedikçe bütün bu dýþ gayretler, teþkilâtlar koþuna... Kýsaca kanun kusunun yerine Allah korkusunu kaim kýlmadýkça, bütün gayretler boþuna... Pazara gidiyorsunuz! Meselâ Ankara pazarlarýndan birýne... "Besili hindi var, hindi. Y aðlý tavuklar!.." Köylüler, avuk, hindi satýyorlar. "Beyefendi hele bir bak, sapsarý yað!.. akýyorsunuz hakikaten sapsarý. Yokluyorsunuz et namýna bir þey yok!.. Bu nasýl olur? Hem s arý, yaðlý, hem etsiz. Kimin aklýna gelir birader? Meðer hindilere, tavuklara atebrin yutt urmuyorlar mý imiþ! Tavuk olsun, hindi olsun hapý yutunca sapsarý bir renk alýyor. Aman Al lahým, kurnazlýðýn, sahtekârlýðýn bu kadarý görülmüþ mü? Baþkalarý atom keþfederken bakýn b ar!.. Ne zekâ, ne zekâ yarabbi!.. Bir arkadaþým anlatmýþtý... Diyarbakýr'da akrep çok olurmuþ. Bir zamanlar belediye ilân etm ir akrep getirirse 5-10 kuruþ vereceðim diye... Birkaç madrabaz diþili erkekli bir hayli akrep toplarlar. Bir araya korlar, çoðaltýrlar. Bu suretle belediyeden bir hayli para sýzdýrýrlar. Bu iþi bir gelir membaý hâline getirirler. Akrepleri toplayacaðýmýza akrepten de beter olan bu insanlarý toplamalý... Daha iyi olur. Ýnsan pazardan bir þey almaya doðrusu cesaret edemiyor. Nerdeyse yumurtanýn sarýsýný bile ç kler içinden. Geçen kýþ þahit olmuþtum. Açýkgözün biri donmuþ limonlarýn içini boþaltmýþ. Ýçine su doldur durmuþ. Bir elinde bardak, diðer elinde limon, bir sýkýyor: Yarým bardak su... Alan alana. .. Yarým bardak su amma bu su limon suyu deðil, baraj suyu... Ne cývýk sulu insanlar var yarabbi... Dört yýl evveldi. Yumurta alýyordum. "Bozuk bu ulan" dedim. "Vallahi beyim" dedi, "þart olsun taptaze!.." "Ulan, dur; þart etme, Allah müstahakýný versin." demeden þart etti gitt i. Yumurtalarý bir bir kýrdým. Hepsinin içi kan deðil mi imiþ? Ne hâle geldiðimi siz düþünü rta için, birkaç kuruþ için avradý boþamak... Ýçimiz bu kanlý yumurta gibi bozuk. Beyhude y tilerden medet ummayýn. Siz, biz, hepimiz kendimizi temizleyelim. Öyle yumurtanýn öyle c ivcivi olur. Peygamber ne güzel söylemiþ: "Her millet lâyýk olduðu hükümeti bulur..." Konya'da Amerikalýlar tayyare meydaný yapýyorlar.. Herifin biri bir kolayýný bulmuþ: Bir eþ dört teneke, tenekelere benzin yerine su dolduruyor. Güya su taþýyor. ÝÞ o kadar tekrar ed lmiþ, talim edilmiþ ki, bu iþe eþek de alýþmýþ. Eþeðe tenekeleri yerleþtirince, eþek kendi adam olmadýðý hâlde, kimsenin görmeyeceði dolambaçlý yollardan geçer gidermiþ. Bir gün gâv ay anasýný, der, bunlarýn eþekleri de hýrsýzmiþ!" Çok acý teþhis... Bir zamanlar dünyaya ahlâký ile örnek olan bu milleti ne hâle getirdiler bir görün... Söve söve bitiremedikleri padiþahlar devrinde Avrupa içleri akýn eden Osmanlý ordusu, gâvur topraklarýndan geçerken baðlara uðrarlar, üzüm yerler. Baka
sahipleri yok. Herkes ne kadar üzüm yemiþse o kadar akçeyi teveklerin kütüklerine baðlarmý þimdi?! Hýrsýzlýk bir nevi açýkgözlük, beceriklilik hâline geldi. Þimdi birisi hýrsýzlýk y arþýlanýyor. "Ne yapsýn herif aç", herkes hýrsýzlýk yaparmýþ ama derece derece imiþ. Kimi 1 imi 100, kimi 10.000'de teslim olurmuþ. Þu aðýz yok muymuþ, þu aðýz, boðaz... Muhakkak yerm Her devirde hýrsýzlýk yapanlar görülmüþtür ama hiçbir zaman hýrsýzlýk, halk arasýnda bugünk mýþtýr. Bina yapmak, yol yapmak, hatta fabrika kurmak kolay!.. Fakat îman telkin etmek, bi r cemiyeti ahlâklý yapmak, onu yola getirmek zor, bazen de imkânsýz... Bizimkiler, "yaptýk, yarattýk" diyenler neyi yapýp neyi yýktýklarýný bilseler, bilirler ya! Milleti bir düþünseler intihar ederler.
Korkunç Bir Rakam Saðlam bir yerden iþittiðimize göre Ýnönü'nün 350 bin Çerçeveli fotoðrafý ortadan kaldýrýlm iraya mal olan büyük tablo fotoðraflar var. Biz asgariden hesaplýyoruz. Her fotoðrafa 10 l ira gitmiþ olsa 3.500.000 lira eder. Bu zavallý milletin paralarý nelere, nerelere har canmýþ! Bir de utanmadan hesap sorun diyorlar. Biz bu adamlarýn yalnýz kendilerine deðil, suratlarýna, suretlerine yüz binler, milyonlar harcamýþýz!. Zavallý millet, seni kaç türlü !..
Akýl ve Yeri insan dimaðý ile uðraþan âlimleri en çok meþgul eden Meselelerden biri de insan kafasýnda a rini bulmaktýr. Akýl nasýl bir þeydir, nasýl iþler, yeri nerededir? v.s. Âlimler kendi kendilerine sorduklarý bu suallerin cevabýný veredursunlar. Biz, bizim Türki ye'de bilhassa þehirlerde yaþayanlarýn akýllarýnýn nerelerde olduðunu keþfettik. Bu keþfe g 1. Birçoklarýnýn akýllarý henüz ayaklardadýr. Bu grup sabahtan akþama kadar, kaldýrýmlarda, rda, sinemalarda baldýr bacak seyretmekle vakit geçirirler. Zamane gençliðinin heyecan m erkezi olan stadyumlarda ayaklarý alkýþlayanlar da bu sýnýfa dahildir. Öyle ya, ciddî bir m le olsa, meselâ bir âlim, bir sanatkâr bir yerde konferans verse 3-5 genci bir arada gör emezsiniz. Alkýþlanan kafalar deðil, ayaklardýr. Söz ayaða düþtü, meselini akýl ayaða düþtü riz artýk. Þu çok söylenen "ayak takýmý" tabiri bundan çýksa gerek. Bizdeki spor kulüplerin takýmý" desek daha doðru. Böylece lisanýmýz yerli bir tabir de kazanmýþ olur. Ýnkýlâpçý C. n aþaðý, kafadan ayaða düþürdüðü için ne kadar övünse hakký var. Doðrusu büyük inkýlâp... 2. Ayaklardan biraz daha yukarý çýkýyoruz. Þimdi geldik iþin sýklet merkezine. Sýra orta uz da. Büyük bir ekseriyetin aklý fikri de burda. Yok dünya bunun üzerinde dönüyormuþ. Yok dün veri bu imiþ!.. Baþka ne için yaþýyormuþuz. Bir sürü edepsiz lâf... Þehvet felsefesi... Akl kkürün de merkezi orasýdýr. 3. Þimdi geldik mideye: Bu tip insanlara en iyi misal C.H.P. tipidir. Göbekli, ensel i, kalantor... Bunlar þu fakir ve sefil memlekette, daha fazla yiyebilmek için eller inde hususî otomobilleriyle eczane eczane dola' þan, asansörle inip çýkan kimselerdir. Çok aðlý ve tatlý yediklerinden hemen ekserisi karaciðer, þeker hastalýðýna tutulur. Bir þey yi ale gelirler. Tabi bu da Allahtan...
Kýrþehir-Kâbe ve Tavaf Muhafazakâr, mukaddesatçý Millet Partisinin sözde nâþir-i efkârý olan "Kudret" gazetesi son de yolunu iyice sapýttý. "Kýrþehir Kabe oldu" diyor. Kabe'nin kýble, Müslümanlarýn Kâbesi h geldiði malûm! Bütün putlar kýrýldýktan sonra deðil mi?.. Kýrþehir ve Kýrýlan Heykel Ýki kiþi konuþuyordu: Biri "Bu memleketin her tarafý heykellerle dolu, neden baþka yerlerd eki kýrýlmadý da Kýrþehir'deki kýrýldý?!" Yanýndaki cevap verdi: - Eh birader, adý üstünde: Kýr þehir! Ýrtica ve Komünizm (Din düþmanlýðýnda "yeni taktik")
Din düþmanlýðýnýn taktiði de demokrasi ile beraber deðiþti!. Eskiden dine, mukaddesata açýk Þimdi demokrasi var; iþ halka, oya dayanýyor. Türk Milleti Müslümandýr. Bunun için açýktan ar. Baþta C.H.P. cephesi ve Selanik taifesinden Yalmanlar, Nermiler "Din bir vicda n iþidir, din ayrý dünya ayrý", "Din duygusu çok yüksektir, yükseklerdedir", "Halkýn mukadd nini yobazlara istismar ettirmeyiz" v.s. gibi güzel lâflar ediyorlar. Amma hemen ark asýndan, bu adamlarda bir frengi illeti gibi nükseden din düþmanlýðý ayan beyan görünüyor. unda mücadele edenlere "mürteciler, yobazlar, kara kuvvet, inkýlâp düþmanlarý." Ne kadar ki r, habis, pis küfür varsa hepsini savuruyorlar. "Din duygusu yüksekmiþ! Vicdan iþiymiþ..."O larýn niyetleri meydanda. Dini, zümrüdü anka gibi adý var, kendi yok, bir hâle getirmek vey hut Zühre Yýldýzý gibi göklere havale etmek... Dünya ile insanla alâkasýný kesmek, dini bir mevzuu yapmak... Meçhule, karanlýða atmak... Velhâsýl yeryüzünden ayaðýný kesmek, kökünü ka orabilir miyiz: Her zaman aðýzlarýnda çiðnedikleri þu "vicdan" denilen nesne nedir, nereded r? Acaba vicdan, insandan ayrý mý? Ýnsan, dünyadan ayrý mý?!. Bize iman veren, hareketlerim zi tanzim eden, cemiyet içinde, insanlar arasýnda hayrýn, þerrin; iyinin, kötünün ayýrýcýsý sasý olan dini insanlardan, dünyadan nasýl ayýracaðýz?!.. Mümkün mü bu? Din düþmanlýðýnda ikinci taktik de þudur: Dindarlara komünistlik isnadý, iftirasý... Bu hayâsýzlýðýn, namussuzluðun daniskasý. Geçenlerde komünist tahrikçileri tevkif edilmiþti en bütün Ýstanbul gazeteleri: "Bu tahrikçiler irtica ile alâkalý görülüyor." "Ýrticaî kýpýr telere bu türlü baþlýklar koyarak milletin dinine yine sövdüler. Tahkik ettik, bekledik. Bi tane olsun, amma bir tane, bu iþte Müslüman, onlarýn aðzýyla mürteci çýkmadý. Onlar açýkta kleri için, iþlerine gelmeyen herkese bir "komünist" damgasý vuruyorlar. Çünkü Türkiye'de k demek "vatansýz demek, Moskof ajaný demektir..." Masonlar, C.H.P. yaygaracýlarý, dönmeler: Allah aþkýna (pardon onlar Allaha inanmazlar, ta pmazlar; Kýrþehir'de kýrýlanýn aþkýna) bize söylesinler: Softa da olsa, bir tane olsun komü propagandasý yapan din adamý yakalandý mý, var mý?.. Ne gezer!.. Buna karþýlýk biz C.H.P. Kemalizmin arkasýna gizlenmiþ, hatta açýktan açýða C.H.P. iktidarý zamanýnda iþ görmüþ, bü kroplardan yüzlercesini, binlercesini sayabiliriz...
Cinsî Ýrtica Ýrtica!.. Ýrtica! Ýrtica!.. Farmasonlarýn, dönmelerin, Bolþeviklerin bitmez tükenmez nakara Nerede ise insan daireden evine dönemeyecek. Öyle ya... Hemen karþýnýza bir "inkýlâp softa ak, soracak: - Nereye gidiyorsun? - Eve dönüyorum. - Vay mürteci vay... Bu asýrda dönüþ, dönmek ha... Atatürk inkýlâplarýna... Hakaret... diyecek. Nihat Erim, "Ulus"ta siyasî irticadan, Barlas "Posta"sýnda iktisadî irticadan, "Yeni Ýst anbul"un kiralýk nikâhsýz kalemleri kültürel irticadan bahsediyor. Oldu olacak bir seksolojik (cinsî) irticadan bahsedilsin... Siz ne dersiniz, bilmem! Biz bunu en çok Süleyman Nazif'in kýzdýðý bir baþmuharrire yakýþtý a... Ýrtica geri, gericilik... Bir kafiye uyduralým: "veri...." Haydi bay yazar!.. Gör elim seni!.. Al eline kalemi, yaz baþýna geleni...
AZ da Bozdur! Gazetelerde okuduk, þaþtýk! Sinesinde muhafazakâr zümreyi toplayan Millet Partisi'nin aske rî hatibi, Ýzmir'de eski konuþmalarýna tamamen zýt bir konuþma yapmýþ: Sadýk Aldoðan bu kon let Partisinin dinci bir parti olmadýðýný, mekteplere konulan din derslerinin aleyhinde olduðunu, eðer Millet Partisi iktidara geçerse, kanunlardan Demokrat Partinin koyduðu di n kayýtlarýný kaldýracaðýný vadetmiþ! Bunun üzerine birçok delegeler salonu terk etmiþler. Ýnsan bu politika adamlarýný dinlerken aklý baþýndan gidiyor. Bu zat dün ne diyordu, bugün yor?! Bu ne perhiz, bu ne lahana turþusu?.. Mamafih Aldoðan'ýn bu sözleri nasýl bir ruh hâli için söylediði belli... Adnan Menderes Ýzmir'de "Türk devleti bir Ýslâm devletidir; Ýslâmiyetin bütün icaplarýný ye receðiz!" demedi mi? Aldoðan da sýrf muhalefet olsun diye "Hayýr Ýslâm devleti deðil, biz Ý deðiliz! Din derslerinin aleyhindeyiz" demek istiyor. DP., Sayýn Generalin yalnýz silâhýný, külahýný deðil, aklýný da baþýndan almýþ!.. Yoksa böy m partisini hem kendini müþkül mevkie düþürmezdi. Sökmez Paþam, sökmez!.. Baþka bir bildiði
söyle!.. Sað mýsýn, Sol musun? Serdengeçti'ye takýlmaktan zevk alan bir arkadaþý onun damarýna bastý: "Sen, dedi, sað mýsýn, sol musun?!" Cevap: "Yaþadýkça saðým."
Ýnönü Müstenkif C.H.P.'nin Genel Þefi, oturduðu koltuk duyar koltuk olmadýðý için Meclis'te neler konuþuldu duyamamýþ! Onun için müstenkif kalmýþ! Gözünün önünde, kulaðýnýn dibinde cereyan eden müzak n adam nasýl oldu da yýllarca milletin baþýnda kalabildi?!.. Tevekkeli deðil!.. Adamcaðýz b türlü koltuðu býrakmýyordu; meðer koltuk bu sabýk Cumhurbaþkanýnýn hem gözü, hem kulaðý, ký ..
Yalvaç-Peygamber-Atatürk C.H. Partisi, henüz ademiiktidar hastalýðýna tutulmadan evvel, (iktidarda iken demek ist iyorum) Ankara Radyosunun bir "þen ve esen" kulu vardý. Açýklayalým: Nurettin Artam... Ýsta bul'daki Kadiri tekkesi þeyhlerinden olan bu adam (C.H.P. tarafýndan kendisine "Müslüman Türk Çocuðunun Kitabý" yazdýrýlmýþ, binlerce nüsha bastýrýlan bu kitap þimdi depolarda çür Kanunu" üzerine 8/9/1951 tarihli "Ulus"un Yankýlar sütununda yazdýðý yazýda Atatürk için " etin þahlanmýþ imaný olduðu gibi, milletin imanýný þahlandýrmýþ bir Yalvaçtý." Ayný kelimey or: "O büyük Yalvaç, 1927 yýlýnda þöyle dememiþ miydi?!" Malûm, Yalvaç, Türkçede Peygamberin karþýlýðýdýr. Bir zamanlar yine Ulus'taki yazýsýnda bize, "Moskova aðzýyla konuþan bu delikanlýnýn yalnýz deðil kafasýna da bir gardiyan dikmeli" diyen bu demokrasi yankýcýsýnýn ayný makalede þu s okuyoruz: "Kemalizmin de geri dönülmeyecek, kendisinden sonraki nesillere yürütülecek, iht ilâlleri ihtiva ettiðini neden unutuyoruz?" Sol cephe Kemalizmi iþte böyle anlar... Onu gelecek ihtilâllere bir basamak tahtasý gibi görür. Kaç defa kendilerinden dinlemiþimdir. N Hikmet'in Atatürk'e methiyesi de ayný zihniyetin eseridir. C.H.P. çýðýrtkanlarýnýn bu enter dönüþü gözümüzden kaçmýyor.
Cezmi Türk, F.Rýfký'yý Destekliyor F. Rýfký "Fatay" imzasýyla 8/5/1951 tarihli "Ulus"taki yazýsýnda "Cezmi Türk'ün sözleri de r. Eyüp'te arkasýnda komünformun Müslüman yýðýnlarýný ele geçirmek için milliyetçi öðretmen tüleri ve kara cahil yobazlarý kadrosuna almýþtýr" diyor. Þu herif-i nâþerifin yediði naney Moskof deyince, gâvur deyince, komünist deyince tüyleri diken diken olan, lahavle geti ren müftüler ve Eyüp Sultan'a toplanan Müslümanlar, komünform emrinde, yani Bolþeviktirler. milletin din adamlarýna, bu milletin dinine tecavüz olsa olsa bu kadar olur?!.. Sav cý nerdesin? Kanun nerdesin? Bu herif Müslüman Türkiye'de bunu nasýl yazar, nasýl yazabilir "Alýr" da demiyor. "Komünform müftüleri kadrosuna almýþtýr" diyor. Moskova'ya kasideler ya bu hayâsýz, müftülere ve Müslümanlara komünform ajanýdýr, açýkça Rus casusudur diyor. Vay Cezmi Türk de ayný fikirde imiþ! Birbirlerini destekliyorlar.
Haç'ý Koynunda Ýmiþ! Bizim millî cephenin adamlarýndan... Cezmi Türk'ten bahsetmek istiyorum. Bahsetmeye de lüzum yok ya! Çünkü kendisinden o kadar çok bahsediyor ki... Artýk herkes ne mal olduðunu adý. Meclis'te din meselesi konuþuluyor. Bizimki en Önde... Tabi aleyhte konuþuyor. Vicdan hürriyetini, tenkit hürriyetini, demokrasiyi köstekleyen, diktatörlük devrini devam ettirm ek isteyen bir kanun müzakeresi yapýlýyor. Vaktiyle bizim derneklere gelen, bizim derg ilerde yazý yazan, Atatürk'ü aðzýna almayan bu milliyetçi Demokrat Milletvekilimiz, Meclis' e týpký Behçet Kemal gibi konuþmaya baþlýyor. Bu yeni Atatürk kasidecisine göre: Atatürk ölmemiþ! (Ölmemiþ de milyonlarca lira harcayarak yapýlan Anýt Kabir'e kim gömülecek? Pul sultan mý?) milletmiþ! Ebedî imiþ, ezelî imiþ! Hâþâ o diktatör deðilmiþ! Diktatör olmak isteseymiþ, evl
rmýþ. Yerine onu geçirirmiþ. Kendini koruyan kanunlar çýkarýrmýþ! Zavallý Cezmi Türk'cüðümü de bilmiyor galiba... Atatürk, çocuk yapsaydý ve kendi öldükten sonra o çocuk milletin mukadderatýna hâkim olsayd ktatörlük deðil, hakanlýk, hanedanlýk, sultanlýk olurdu. Dostumuz diktatörlükle hanedanlýðý seviyeye gelmeden, Meclis'e gelmiþ... Hikmetinden sual olunmaz? Kanun meselesine gelince: Atatürk devrinde milletvekillerinin nasýl seçildiðini kanunlarýn nasýl yapýldýðýný bu Türk zlikten gelir?!. Tam 30 yýl, ilk ve son Meclis müstesna, oy birliði ile verilen kararlarý, "bravo, bravo" , alkýþ seslerini, nasýl unutur?.. Hey gidi Cezmi'cik! Türk'cük... Sayýn dostumuza âcizane tavsiyemiz var: Ya bu soyadýný deðiþtirsin, ya ona bir "ata" ilâve etsin!..
Orman Koruma Kanunu Atatürk'ü Koruma Kanunu Atatürk saðken bir ecnebi Türkiye'yi ziyarete gelir. Malûm: Türkiye'nin her tarafý Atatürk kelleriyle dolu... Adam heykelleri görünce: - Ne o? der Atatürk öldü mü? - Hayýr. - O hâlde siz öldürdünüz? Hiç yaþayan bir insan için bu kadar heykel dikilir mi? Biz böyleyiz iþte... Diriyi öldürür, ölüyü diriltmeye çalýþýrýz. Mezarlýklarý park yapan dünyalýk bir þahsýn ölüsünü müdafaa için kanun çýkarmak!.. Dünyanýn Bizi geç, buna Atatürkçüler nasýl yanaþýyor, aklým almadý doðrusu... Orman Koruma Kanunu gibi Atatürk'ü Koruma Kanunu yapýyorlar! Atatürk'ün hatýrasýna saygýsýz olsa bu kadar olur... Zavallý Atatürk seni bu hâle düþürenler düþmanlarýn deðil, dostlarýnd isminin kuyruðuna takýlan "ist" ler, "pist" ler yok mu? Ýþte onlar öldürdüler... Ve kanunl orunacak hâle getirdiler.
Selanik Tarafýndan Doðu Türkistan mücahitlerinden 3 kiþi Türkiye'mizde bulunuyor. Bu Uzak Doðulu, Büyük Asyalý rimiz, bize, Yakýn Doðu'ya, Küçük Asya'ya gelmiþler. Kendilerini ziyaret ettik. Görüþtük... lerken aðlamamanýn imkâný mý var? Son Çin mezalimi, Kýzýl Rus mezalimi!.. Binlerce, on binl yüz binlerce öldürülen kan kardeþlerimiz, din kardeþlerimiz... Sürgünler... Sibirya!., bil r eriyor. Bunlardan 1500 tanesi nasýlsa kaçabilmiþ!... Bir kýsmý Pakistan'da, bir kýsmý Hin tan'da, bir kýsmý Hicaz'da... Hepsi de Türkiye'ye gelmek istiyorlar. Türkiye'ye gelenler onlarýn mümessilleridir. Devlet adamlarýmýzla konuþmuþlar. Zavallýlar ümitliler. Fakat doð biz ümidimizi kestik. Bizimkiler ipe un sermiþler. Olmaz da dememiþler, olur da demem iþler. Düþünelim... Buyurmuþlar. Hâlâ da düþünüyorlar. Yahu düþünecek ne var? Þunun þurasýn on insandan 1.500 kiþi kurtulmuþ. Bunlar da ölümle karþý karþýya. Aç, sefil, periþan!. Bu v rþýsýnda insanýn kahrolacaðý, mahvolacaðý geliyor. Bir gün gene bu meseleyi konuþuyor, dertleþip duruyorduk. T. Milliyetçiler Derneðinde Ömer esoy adýnda Konya'nýn Bozkýr'ýndan tok sesli, imaný kavi bir arkadaþýmýz var. Her þeyi alat rkaç cümle ile kestirip atmayý çok sever. Bize: "Yahu!, dedi, ne münakaþa edip duruyorsunuz?.. Bizimkiler bu adamlarý kabul etmezler v esselam!" "Neden?.." "Neden olacak caným. Bunlar þarktan geliyor. Kabul edilmeleri için, Rumeli'den gelmele ri, hiç olmazsa Selânik'e þöyle bir uðramalarý lâzým..." "Yapma be Ömer!" dedik. "Devir, milliyetçilik katillerinin devri deðil. O devirle bu d evir arasýnda hayli fark var. Bulgaristan'dan gelenler de Türk - Müslüman." Ömer nafile dinlemedi: "Bunlar, Selânikliler" diye tekrar giriþti. "Ali Osman'ý bile þarktan geldiði için memleket en kovmadýlar mý?" "Aman dedik, dikkat et, padiþahçýlýk, hilafetçilik yasak ha.." "Caným, dedi, bu halifecilik yapmak deðil ki... Osmanlý hanedaný Türk deðil mi? Þarktan gel iler mi? Çoðu Yahudi dönmesi olan Selânikliler tarafýndan kovulmadýlar mý? Bu tarihî bir ha !.." Ömer, bununla da yetinmedi.. Bir hikâye daha anlattý: "Hani, dedi... Selanik'ten Ýstanbul üzerine yürüyenler, 'Kalkýn ey ehli vatan!" diye bir n ara atmýþlar. Bizim ricâl-i devlet de heyecana gelip ayaða kalkmýþ. Sonra bir de bakmýþlar
mevki ve sandalyelere Selânikliler oturuvermiþ!.." Ömer'e: "Bizimkiler ayakta kalmýþ, öyle mi?" dedik. Ömer güldü: "Ne gezer beyim, ne gezer. Rahatça ayakta kalsak gene iyi. Herifler bizi altý kazýða otu rttular." Bizim koca Bozkýrlý bu bapta kendine ait bir sýrrý da ifþa etti. (Eðer kendisinde sýr diye bir þey varsa): "Çocuklar, dedi, bundan en çok zarar gören de ben oldum. Bende emoroit var da..." Ben, bilmezlikten gelerek "emoroit de ne demek. Türkçe konuþ.. Sana bu türlü Frenkçe kelime er yakýþmýyor" dedim. Ömer, sesinin olanca kalýnlýðý ve uzunluðu ile baðýrdý: "Caným bâsurrr!.." Eh! Nasýl güldük, nasýl güldük... Ayrýlýrken: "Ömer Bey, ben bunlarý müsaadenizle Serdengeçti'ye yazacaðým..." dedim. Ömer'in pervasý mý dünden serdengeçmiþ... "Yaz anasýný satayým!.. Pilâvdan dönenin kaþýðý kýrýlsýn!.." "Aman, dedim, (Pilâv) deme... Seni Ticanî sanýrlar." Bir daha güldük... Ayrýldýk.
Birleþmiþ Mületler-Yerleþmiþ Milletler Kore'ye gönüllü gidip, gönülsüz gelen kahraman arkadaþlarýmýzdan Üsteðmen Hasan Yeþilýrmak etçikler Kore'de verilen o ne idüðü belirsiz, karmaþýk sebze ve meyvelerden yapýlan konserv emeklerine "Birleþmiþ Milletler" adýný koymuþlar. Yabancý, kozmopolit zevk ve yemeklerle ne güzel, alaturka bir alay! Bir türlü birleþemeyen þu Birleþmiþ Milletler ideali nakaratý ile nlayýþlý bir istihza... Harp hatýrlarýný Serdengeçti'de nakledeceðimiz arkadaþýmýz Hasan'ýn rinin þanlý menkýbelerini dinlerken çarýklý erkânýharp denilen Mehmetçiðin ne cevher olduðu anlamýþ bulunuyoruz. Ne Birleþmiþ Milletleri caným? Onlar Birleþmiþ Milletler deðil, yerle etler!.. Þimdiye kadar Birleþmiþ Milletler'de hangi ayrýlýðýn önüne geçebildiler? Rus vetos Keþmir meselesinin mi? Sudan iþinin mi? Siyasîlerimize bir tavsiyem var. "Beyhude yere Mehmetçiðe Birleþmiþ Milletler tekerlemesi ezberletmeyin... Boþ yere Mehmetçiðin anasýnýn, nin aðzýndan radyoda, 'Birleþmiþ Milletler ideali için dövüþ yavrum' v.s. gibi çiðlikler ya Bu topraklar için topraða düþenlerin çocuklarý niçin, neye dövüþtüklerini pekâlâ biliyorlar akarya'da dövüþenler, can veren, kan verenler nelerin uðruna dövüþtülerse bugün onlarýn tor yný uðurda çarpýþýyorlar. Din için, Allah için, Vatan, ýrz ve namus için... Hepsi bu kadar.
Atatürk ve Ýçki Konya cezaevinin gardiyan odasýnda ziyaretimize gelen arkadaþlarýmýzla konuþuyorduk. Kapýda saçlarý aðarmýþ, fakat bakýþlarý ve gözleri canlý, takriben 50-55 yaþlarýnda bir adam gird m ettiler. Anafartalar'da Atatürk'ün maiyetinde çalýþmýþ, meþhur Þanlý Hasan Çavuþ. Müþerref olduk. Bi daþlarla içki üzerinde konuþuyorduk. Hasan Çavuþ ne konuþtuðumuzun farkýna vardý. Sözü Atat rerek: "Kemal Paþa da içerdi, fakat iyi adamdý" diye söze baþladý. "Harbiumumide Çanakkale' Anafartalar'da idik. M. Kemal Paþa da kumandanýmýz. Amma o zaman miralaydý. Büyük bir muhar be oldu. Geceli gündüzlü çetin bir mücadeleden sonra küffarý hâk ile yeksan ettik! Denize d am o sýralarda bizim tabur kumandaný yanýma gelerek "Seninkine bak!" dedi. Baktým, Mustafa Kemal biraz ilerde topun üzerine çýkmýþ boyuna içiyor. Tabur kumandanýna "b rlarla uðraþýyoruz; bu adam gâvur gibi içiyor" dedim. Tabur kumandaný gitmiþ, Mustafa Kemal dediklerimi aynen söylemiþ. Kemal Paþa beni çaðýrttý. "Ulan Hasan Çavuþ, dedi, rakýyý kimle "Sizin gibi muzaffer kumandanlar" dedim. Olmadý. Tekrar sordu. "Rakýyý kimler içer?" da yanamadým: "Gâvurlar, efendim!" dedim. Rahmetli güldü. "Mataradan bir bardaða raký doldurar k: "Ýç, ulan Hasan Çavuþ þunu" dedi. "Ben içmem efendim, ben Þehit olacaðým" dediysem de kâ zorla içirdi. Boðazým yandý, midem bulandý; baþým döndü. Fakat az sonra benim de keyfim ge aþladý. Coþuverdim. Sýçradým, topun üstüne oturdum. Mustafa Kemal'in yanýna ayak ayak üzeri en de oldum bir Anafartalar Kumandaný. Kemal Paþa elini dizime vurarak: "Söyle bakalým a rslan çavuþum þimdi. Düþmaný denize döktük. Parmaðý ile düþman donanmasýný göstererek: Þu k r? Bizi burada görmüyorlar mý?" Bu söz üzerine yere atladým: "Emret kumandaným; ben tek baþ zýrhlýlarý deve çeker gibi çeker gelirim buraya" demiþim. Kemal Paþa öyle bir gülmüþ ki! N ayalým. Emretmiþ! "Hasan Çavuþ'u yatýrýn yerine, istirahat etsin!" Beni çadýrýma götürmüþle Fakat bana bir hâl oldu. Sanki dayak yemiþim. Sabah kalktýðým zaman arkadaþlara: "Yahu bu g ce bana dayak mý attýnýz?" diye söylenip dururken "Seni kumandan çaðýrýyor" dediler. Kýlýðý erek hemen Kemal Pa-þa'nýn karargâhýna gittim. Çadýrýna girdim. Çadýrýn içinde iki kötü san mi sandýklarý vardý.
Anafartalar Kumandaný beni görünce güldü: "Nasýlsýn Hasan Çavuþ?" dedi. "Ýyiyim efendim, am bu gece bana bir þey olmuþ?" "Ne olmuþ?" "Vallahi efendim, dayak yemiþ gibiyim, vücudum çok kýrgýn..." Paþa: "Hayýr Hasan Çavuþ bize dayak atamaz. Hele sana. Sen hani dün düþman zýrhlýlarýný zincirlerinden tutup tek baþýna ç in ya... Ýþte yorgunluðun ondan.." Gülüþtük. Bana kahve ikram etti: "Al bakalým bunu da Müs içer" dedi. Çanakkale'nin þanlý Hasan Çavuþ'u bir ah çekti: Ne günlerdi o günler!" Ve son sözü ilk sözü oldu: "Kemal Paþa içerdi ama iyi adamdý."
Atatürk ve Kadýn Atatürk yine o büyük masayý kurmuþ etrafýndakilerle münakaþaya baþlamýþtý. Mevzu: Kadýn mý sýra ile sorguya çekildi. Sorguya çekilenlerin hepsi Atatürk'ün kadýnlara verdiði hürriyeti .yi düþünerek kadýnýn üstünlüðü üzerinde ýsrar ettiler. Birçok münakaþalar oldu. Ýþin içind le etti. Lâfýn Türkçesini söyleyerek kesti attý: "Arkadaþlar, dedi, beyhude yorulmayýn, ne iz erkek üstündür, üsttedir. Daima kadýn alttadýr. Ýsterseniz evlerinize gittiðinizde bir t yapýnýz!"
Kazýk Marka C.H.P- nin resmî kasidecisi "On yýlda on beþ milyon genç yarattýk" þarkýcýsý, vezin kafiye marka bay Kemal! Gençliðini Kayseri'de bað aralarýnda F. Rýfký misali geçiren bay Kemal! Ýþittim ki devrim ocaklarýnýn açýlýþýnda açmýþsýn aðzýný yummuþsun gözünü... "Atam" demiþsi rý kovaladýysa biz de mürtecileri kovalayacaðýz." Burada devrimci þöyle ezeceðiz diye bir ç mýþ. Bana cevap ver devrimci: Kara karga... Leþ kargasý kim? Siz mi, biz mi? Muhterem okuyucularýmýza 6 okçu bu kazýk markanýn þiirlerinden bazý parçalar takdim edelim: uþsunuzdur belki. Bu maruf ve meþhur inkýlâp þairimiz Süleyman Çelebi'nin Mevlitnamesinden Atatürk için bir mevlit yazmýþtý. Kemal'in mevlidi galiba þu mýsralarla baþlýyordu: Zübeyde Hatun onun annesi Selanik'te doðdu ol dürdanesi Atatürk'e, Atatürk'e essalât! Bu, evvelâ yüce Peygamberimize, sonra Süleyman Çelebi'ye, sonra da Atatürk'e aðýr bir hakar ir. Mezarlýklarý park yapan dünyalýk bir adama böyle þeyler yazmak... Onu saçma bir mistisi içinde ilâhlaþtýrmak... Bu, Atatürk Ýnkýlâbýna zýt bir görüþ. Atatürk bu hezeyanlarý duysaydý, kendi arkasýndan geldiklerini iddia eden bu yaygaracýlarýn yüzüne tükürürdü. Atatürk için þiirler yazan bu ateistin diðer þiirinden bir parça: Küçük akýllýlar para etmiyor, Nerdesin nerdesin büyük delimiz? Burada büyük deli diye hasretini çektiði büyük deli Kemal Atatürk'tür. Kemal Atatürk'ü kâh mber, kâh büyük bir deli diye ilân eden bu kazýk marka, az sonra yeni bir peygamber keþfetm kte gecikmiyor Gandi için yazdýðý bir manzumesinde: Tam kýrk sene Hint bezi giydin, Sen âhir zaman peygamberiydin. Diyor. Gandi'yi anlasa bari... Devrimcilerin evveli, baþý, aðabeyisi böyle ise, âhirini siz düþünün artýk.
Þunlara Bakýn! Üniversiteli gençler, milliyetçi, mukaddesatçý bir dergi çýkarýrlar. Rengi kýrmýzý, bayrak endilerine inkýlâpçý süsü veren üç beþ rezil hemen kýrmýzýyý kýzýla çeviriyor. Mecmua çýkar nginiz kýrmýzý? Öylesine tazyik ederler ki bir dayak atmadýklarý kalýr. Yeþil çýkarsalar "i rtlatýyorsunuz" diyecekler. Bu ne taassup yarabbi! Bu ne yobazlýk! Bu inkýlâp yobazlarýna bir tavsiyemiz var. Bir beyanname neþrederek piyasadan bütün renkleri kaldýrtsýnlar.
Bir Baþkasý Daha Bir dergide "Serdengeçti yakýnda çýkýyor" denmiþ. Vay efendim sen misin bunu diyen? Serdeng i'yi ilân eden, mecmua sahipleri itler ve istler tarafýndan tehdit edilir. Sen misin
? Cevap ver? Bir üniversite yurdunda Kemalizmi, alkolizme baðlayan bir Kemalist, köprü altýndakiler gib i bir nara atar, yatakhaneye meyhaneye girer gibi girer. "Hey anam, burada yeþil e lbiseli bir mürteci varmýþ! Kimse çýksýn karþýma... Biz Kemalistiz, inkýlâpçýyýz. Yakarýz v türk bu vataný bize emanet etti." Sonra midesinde inkýlâp namýna ne varsa yatakhaneye kusar. Hakikaten gece yarýsý, bu köprü mahsulü; bu inkýlâp yobazý, bu maalesef üniversiteli... Herkesi uyandýrýr. Her yeri kokutur imse ses çýkaramaz. Çünkü inkýlâptan bahsetmiþtir. Çünkü Atatürk'ün ismini aðzýna almýþtýr. atürk'e sövdü diye, Koruma Kanununa dayanýlarak doðru kodese atarlar adamý... Yeþil elbise giymek yüzünden kopuyor bu kýyamet... Ýnkýlâpçýlýk bu sür'atle giderse memleke rak namýna bir þey kalmayacak... Tespih Çekme-Tetik Çekme Amerikalýlar biz Türklerin kahvelere dolup þakýr þakýr tespih çekiþimize þaþmýþlar. "Bu ne bu adamlar tespih çekiyor. Ýbadet desek, deðil.." Amerikalýnýn yanýndaki tercüman zeki bir mmýþ: "Efendim, demiþ, bizimkiler harbe hazýrlanýyor. Kahvelerde dahi tetik çekme, tetik düþürme imleri yapýyorlar." Amerikalýnýn gözü dört açýlmýþ: - Sahi mi? - Yes..
"Pazarcý Pazarcýya! Türkçede bir darbýmesel vardýr: "Pazar, düþmanlar azar." derler. Bu ismi taþýyan bir ceride akikaten bize düþmanlýk yapýyor. Azýtýyor, azýtýyor. Koyu devletçilik, koyu inkýlâpçýlýk adý altýnda sinesinde birçok Bolþevikleri toplayan bu c e, biz yirminci asrý anlamamýþýz. Onlar anlamýþlar! Vaktiyle Yeniþehir'de randevu evi iþleten bu Bakan eskisine ve çömezlerine soruyoruz: Ac aba yirminci asrý anlamak Yeniþehir'de randevu evi iþletmek demek midir? Sabahattin Ali'nin bu eski dostu koyu devletçi, koyu inkýlâpçýya tam kendi zihniyetine, 20 'nci asra uygun bir aile takdim ediyoruz. "Asri Aile.." Bu yirminci asýr hayranlarýnýn , bu randevucularýn istediði aile iþte budur. Onlar bundan anlarlar: ASRÎ AÝLE'den parçalar: Nazik, Komiflo, kibar, elegan, janti, ince Hatýra bu gelmez mi asrîlik denilince?.. Her gece birkaç yüz papeli sökülüþler Ayrýlýrken el sýkýp kývrýlýp bükülüþler Hakikati bilmeyen herhalde, gýpta eder. Ah ne yüksek anlayýþ, ne yüksek insanlar der. Otuz yýldýr gezerim muhiti adým adým, Her inkýlâp devrinde bir terakki aradým. Yazýk ki rastlamadým, çok gayret ettimse de Bizdeki asrîliði görmedim hiç kimsede Asrî olan kadýnda çalýþmak da ne demek? Ne ev iþi, ne dikiþ, ne çamaþýr, ne yemek?!. Bir düðme bile kopsa bayan dikemez onu, Çamaþýrcýyý bekler, küflenir kýzýn donu. El sürmez sýcak suya isteriktir, týkanýr. Mendil, yaka ne varsa aydan aya yýkanýr. Kazara aþçý gitse evde bir çorba piþmez. Bu Öyle bir iþtir ki el ermez güç yetiþmez. Manikürü bozulur kadýnýn eli kokar O pomadh elini sulara nasýl sokar? Onun kaygusu ancak eðlenmektir, þýklýktýr. O ev kadýný deðil, mosturalýk þýllýktýr. Pudra, krem, esanslar hep düzüne düzüne, Her tuvalette üç beþ lira sürer yüzüne Ýsraf günahtýr, dersen katýlýr güle güle
Yüzlerce lira verir birkaç metrelik tüle. Oðlan züppe, kýz hoppa, ana sürtük, baba kaz Bundan daha ahenkli bir aile olamaz. Baba kendi eliyle oðlunu takdim eder, Anasý randevuya kýzýyla beraber gider. Mahdum filâme, kerime haným metres, Ana sicilli kaltak, baba boynuzlu teres. Dansta kadýn öpülür, sýkmak, sýkýþtýrmak hiç, Her balodan kazanýr memleket bir sürü piç... Göbekler perçin olmuþ, hava geçmez aradan! Yola gelmez kadýn varsa, sen haber ver paradan? Çiftler kenetli gibi asýlmýþlar sýmsýký, Dans eden kadýn-erkek konuþur sýký fýký Ýkisi de duþ ister, buna derler asrî dans, Hiçbir külfeti yoktur, ne pey ister, ne avans!. Kocasýnýn yanýnda randevu verir haným, Cemiyet ortasýnda hitap: nonoþum, caným!.. Asrîlik böyle midir anlat bana çelebi?.. Nerdeyse ça... kadýn erkek alenî... Haya, namus kalmamýþ, rezalet diz boyunda, Orospuluk, deyyusluk var onlarýn soyunda. Asrîliðin manasý edep irfan demektir, Bizdekine gelince düpedüz bok yemektir. "Ulus" ve Bizim Ömer Efendi Bizim Bozkýr'lý Koca Ömer'i 14'üncü sayýmýzdan tanýrsiniz. Bir âlemdir bizim Ömer... Bir gün Ömer Efendinin paltosunun üzerine bir "Ulus" gazetesi atarlar... Ömer Efendi gaz aba gelir: "Hangi namussuz koydu benim paltoya Ulus'u? Ben onunla namaz kýlýyorum ya hu!.."der. Þimdi Ömer'e takýlýyorlar: "Ömer Bey, paltoyu temizlettin mi?"
"Ulus" Yangýný Arkadaþlardan biri koþa koþa geldi: - Osman aðabey, Ulus yanýyor!.. - Ulus mu? - Evet... Sevinmedim... Bir kere ne de olsa millî servet. 23 milyon liralýk matbaa. Nasýl olsa b u millete devredilecek. Ýkincisi: C.H.P. bu yangýný Demokratlar yaptýrdý diye kendi lehine propaganda vasýtasý hâli tirecek. Birçok saf vatandaþlar da buna inanacak. C.H.P. liler kendilerine müþkül þartlar a týnda çalýþan idealist vatansever süsü verecekler. Haberi veren arkadaþ: "Ýtfaiye çabuk yetiþti, þimdi tulumbalarla "Ulus" a su sýkýyorlar." d nce dayanamadým: "Zaten Ulus suluydu. Nasýl oldu da ateþ oldu? Ne zaman suyu çekildi, ha yret!.. Ýktidardan düþünce mi?!.. Öyledir: Ýnsan ademiiktidar hastalýðýna tutulunca suyu çe en.."
Ateþimiz Gariptir tesadüf... 24 Temmuzda Türk milliyetçilerinin birinci büyük kurultayý toplanmýþtý. en evvel mukaddesatçý Türklerin birliði olan Kurultay, Fatiha okuyarak iþe baþlamýþtý. Ulus o muhabiri bu ulvî manzarayý, kim bilir hangi maksatlarla tespit etti, 25 temmuz tar ihli "Ulus"ta bu fotoðraf çýktý. 26 Temmuzda (ayný zamanda bugün benim doðum günümdür) Ulus Dernek mensubu arkadaþlara þöyle dedim: "Bizim ateþ Ulus'u bile tutuþturdu. O kadar sulu o lmasýna raðmen... Fatihayý Ulus'un canýna okumuþsunuz. Bir daha okursanýz kim bilir daha ki ler, nereler tutuþacak!."
Ticanîlik Leyleklere de Sirayet Etti C.H.P. devrinde Ankara'daki meþhur heykellerden birine bir leylek dadanýr. Zaman zam an heykelin üzerine pek de hoþ olmayan þeyler býrakýr gider. Bunu gören müfrit devrimcilerd biri, leyleðin bu edepsizliðini mes'ul makamlar nezdinde protesto eder. Bu makamlar hemen harekete geçer. Hacý leylek resmî makamlar tarafýndan sýký bir takibe uðrar. Nihayet allýyý öldürürler (doðrudur bu). Fakat iktidar deðiþmekle, her þey deðiþmiyor ki. Þimdi de baþka bir leylek, arkadaþýnýn int a ayný yere alýþmýþ! Sýkýþtýðý zaman doðru tepesine... Aklý ermeyen bir kimseye kuþ kafalý, Bu zavallý kuþun da Koruma Kanunundan haberi yok. Demokrasi var diye istediði yere, is tediði þeyi yapýyor. Baþýna gelecek akýbeti ne bilsin?!. Bunu görünce, Ticanîlik leyleklere de sirayet etmiþ; þimdi devrim ocaklarýna inkýlâplarý ko býnda mühim vazifeler düþüyor... Ya bu mürteci hacý leyleði C.H.P. li babalarý gibi öldürsü icanîdir diye mahkemeye versinler. Yahut da Kýrþehir'de yaptýklarý gibi vak'a mahallinde b ir miting tertip etsinler. Ýrtica var!.. Ýnkýlâplar elden gidiyor!., deyu naralar atsýnlar... Ne duruyorlar?! Boyacýgiller!.. Boyacýgiller namýnda bir milletvekili, nur gibi insanlara balçýk sývamaya kalkýþmýþ. Çamur sýl balçýkla sývanamazsa nur da nurcular da öyle... Sayýn Milletvekilimiz Boyacýgiller'e bir tavsiyemiz var: Boyasýný boþ yere harcamasýn, onu eçimlere býraksýn. Seçimlerde seçmenlerin gözünü boyamak için kullansýn boyasýný. Sonra dökeriz ortaya foyasýný...
Açýn Kapýlarý: Osman Geliyor! (15-16). sayýlarýmýzdaki yazýlarýmýzdan dolayý yine mahkemeye verildik. Ýstanbul'da bir, An da bir. Farklý iki mahkeme... Celpler gelip duruyor. Fakat bizim evvel Allah kimse den korkumuz yok! Biz davamýzda haklýyýz. O kadar haklýyýz ki, münakaþaya bile tahammülümüz kü cemiyet nizamý, kanunlarý bizim özlediðimiz nizama, adalet prensiplerine uymayabilir. B iz yine mahkûm olabiliriz! Bu dava o kadar büyük, o kadar çetin bir davadýr ki, bu yolda bir Osman deðil, bin Osman f eda olsun! Biz ölümü göze almýþ insanlarýz. Muhterem okuyucularýmýza þimdiden haber verelim Belki birkaç ay sonra: "Açýn kapýlarý, Osman geliyor" diyebilir, yine hapishanelere düþebiliriz. Umurumuzda deðil lahi... Yunus'un dediði gibi: Kahrýnda hoþ, lütfunda hoþ Tanrým sana sundum elim. Ýster aðlat, ister güldür, Ýster yaþat, ister öldür Tanrým sana sundum elim.. Dava yolunda, Allah yolunda çektiðimiz meþakkatler, mahrumiyet ve mahkûmiyetler bile zev ktir bize. Çünkü: Kanunlardan evvel insanlar, insanlardan evvel de Allah vardýr! Ne gam?!..
Paris Mektubu: Çýplaklar Balosu Ýþte Fransa!.. Ýþte Paris!.. Yýllardýr taklit ettiðimiz, faydalandýðýmýz Fransa!.. Aþaðýdaki mektup Fransa'dan gönderilmiþtir. Gönderenin ismi bizde mahfuzdur. Bir ibret ve d hþet levhasý olarak okuyucularýmýzýn gözleri önüne seriyoruz: Paris, 3.1.1951 "Bir hafta, on gün kadar evvel bir balo vardý. Üniversite balosu ki, buraya girebilmek için en az üniversiteli olmak lâzýmdý. Arkadaþlardan bazýlarý gittiler. Þimdi Fransa hakký ikir verebilmek için bu balonun giriþ Þartlarýný, programýný ve tatbikatýný kýsaca anlataca Balo, l'Etoile'de, en muazzam salonlardan birinde ya-Pildý, Kýyafet, erkekler için yal nýz bir mayo veya ona muadil ince bir deniz donu. Öyle ki ayaklarýna çorap dahi giyemezl er. Sokaktan bu kýyafetle geçecekler. Kadýnlar ya tamamen anadan doðma çýplak, yahut yarý b en aþaðý ve fakat içerisini gösterebilen bir tül... Yahut ince bir külot... Fakat esas þart
men çýrçýplak olmaktýr. Bunlar da sokaktan bu kýyafetle geçtiler. Binlerce seyirci binanýn rmuþ bulunuyordu. Kadýnlarýn ekserisi çýrçýplaktý. Önüne bir þey kapatmýþ olanlar erkekleri lar da çýrçýplak oldular. Binlerce kiþi büyük salonu doldurmuþtu. Salonun duvarlarý insan v nlar arasýndaki cinsî münasebetlerin türlü þekillerini canlandýran tablolarla süslenmiþti. kadar gruplar, çiftler bu tablolarda gösterilen müstehcen resimleri canlandýrmakla mükelle ftiler. Bu faaliyetler salonun her taraftan ýþýk alan bir yerinde yapýlýyordu. Bu þeni fiil en iyi canlandýran gruplar fazlasýyla takdir görüyor, alkýþ topluyordu. (Tam manasýyla hiç ksiksiz!..) Ýþte Fransa! Ýþte zevk!.. Burada frengi ve bel soðukluðu bizdeki sýtma gibidir. Allahýný bilmeyenlerin gideceði yol, ncak bu olabilir!.. Bizdeki sözde medeniyet dostu, irtica düþmaný gözüken cibilliyetsizleri , medeniyetten, irticadan kasýtlarý bu mu acaba?.." Mektubu burada kesiyoruz. "Hess" in müdafaasýyla bunu karþýlaþtýrýnýz. Ýþte maðlûp Almanya! sasýna oturan dört büyüklerden muzaffer Fransa!
Ýlân-ý Aþk - Ýlâna Aþk... Demokrasi ile birlikte kelimeler de inkýlâp geçiriyor. Ýlân-ý aþk, ilâna aþk oldu. Öyle ya. i bir ilân telâþýdýr sardý. Boru mu bu, hükümet istediði gazeteye ayda binlerce lira resmî eriyor. Öyle gazeteler biliyorum ki 500 adet basar, 5 kuruþa satar. Kendi kendinize: "Yahu dersiniz, bu kuruþ, kâðýdýnýn parasý deðil!! Nasýl idare ederler bunu?" Hiç þaþmayýn aklarý bunun kolayýný bulmuþlar. Aðaoðlu'nun koca güveylik bir resmi basýlýr, gidilir Yardý ilir. Al sana 1000 lira... Al sana 1500 lira!.. Ne o? Resmî ilân parasý. Ben öylelerini tanýrým ki bir sene evvel cebinde 5 kuruþu olmayan birtakým gazeteci taslak larý, bu 5 kuruþluk gazetelerle çektikleri ilân paralarýyla gazino, kahvehane iþletmeye baþ ar. Tabi kâðýt da ucuz. Ýzmit Fabrikasý yaþasýn. Bize gelince: Zaten biz ilân kabul etmeyiz!.. Fakat hiç olmazsa þu Ýzmit kâðýdýndan biz de lansak... Ne gezer! C.H.P. yi yýkmak için topyekûn bu uðurda mücadele edenler, bu devrin h ilesini deðil, çilesini çekenler gene açýkta kaldý. Onlar yaranlar, yardakçýlar, yanaþmalar guncularý, vurdular partiyi... Kimi parti kurar, kimi parti vurur. Bize de hayal k urmak düþüyor. Matbaa kuracaðýz... Mecmua çýkaracaðýz, dava yolunda mücadele edeceðiz... v. Ne ile? Ne ile... Hiç... Hiç! Bütün bu iþleri yapmak için C.H.P. devrinde olduðu gibi, ikt rýn þakþakçýlýðýný yapmak lâzým. Acaba þu memlekette namuslu insanlara çalýþma, geliþme imk Bunu ne zaman göreceðiz?.. Siz o sözde demokrasi yaygaracýlarýnýn, gazetecilerin demokrasi taraftarlýðýna bakmayýnýz. Onlar demokrasiye ilân-ý aþk etmiyorlar. Ýlâna âþýklar onlar.
Serdengeçti ve Devrimciler Devrim ocaklarýnýn dergisiyle, Serdengeçti ayný matbaada basýlýyor. Devrimcilerden hele kýz gece demezler, gündüz demezler, basým iþleri için matbaaya gelirler, içlerinde güzel kýzla var ha... Matbaanýn idarecileri bu vaziyetten çok memnun, her iki kutbu da matbaamýzda birleþtirdik diyorlar. Devrimci kýzlarýn matbaada bulunduðu bir sýrada bizim Serdengeçti, darecilerden birine: "Yahu, dedi, þu Devrimcilerle mürtecileri (bizi) birleþ-tirsen fe na olmayacak! Þu devrimcilerin içine bir girelim ve onlarý alaþaðý edelim!.." O gün bu gün, bu söz milliyetçi muhitlerde güle güle konuþulan mevzulardan biri hâline geld Serdengeçti, Devrimci kýzlarý görmüþ. Ýnkýlâpçýlarla mürtecilerin birleþmesini teklif etmiþ m demiþ, v.s.. Devrimcilerden matbaaya sýk sýk uðrayan bir kýza bizimkiler takýlmýþlar. Ser i sana âþýk oldu. Seninle evlenmek istiyor, demiþler. O da Devrim ocaklarýna yazýlmak þartý abul, demiþ!.. Osman Yüksel bunu duyunca, iyi amma, dedi... Bu Sevr Muahedesi'nden d aha aðýr bir þart.
Tepesi Delik Fes ve Üniversiteli Üniversiteli gençler hamama gitmiþler. Ýçlerinden biri üþümeyeyim diye tepesi delik fese be bir þeyi geçirmiþ baþýna. Muvakkaten... Polis hemen cani yakalar gibi yakalamýþ genci. Kara , birinci þube, ikinci þube... Savcýlýk... Ýþ bu kadarla kalsa iyi... Derhâl gencin evi aranýyor, taranýyor. Bir yýðýn din düþmaný, mukaddesat düþmaný "Varlýk" y e ait bir broþür çýkýyor. Ha tamam, diyorlar: Ýrtica... Ýrtica...Gazeteler bu fýrsatý kaçýr ara daha... Fes giyen üniversiteli... "Ýnkýlâplar elden gidiyor.."
Ýllallah bu ahlâksýz ve allahsýzlarýn inkýlâp yaygaralarýndan "inkýlâp elden gidiyor; inkýl idiyor".. Ýnkýlâp denilen nesne ne de ele avuca sýðmaz þeymiþ yahu... Ne çabuk da elden gidiyor, týpký bozuk para gibi elde avuçta durduðu yok... Týpký ruj gibi, dak boyasý gibi... Ýnkýlâp tellâllarý bozdurup bozdurup harcýyorlar ama bir türlü de bitmiyor. Tabi bitmez!.. mu bu! Yahudi sermayesine dayanýyorlar.
"Soy"lar-Soyguncular Soyadlarý "soy" la biten birçoklarýný tanýyorum ki, namuslu insanlarý soyup bitirmekte emsa siz bir dirayete sahiptirler. Bunlar soy yerine soyadlarýný "Soyguncu" koysalar daha iyi... Hikmetinden Bizim birinci Cumhurbaþkaný ile Ýsrail devletinin birinci Cumhurbaþkaný ayný zamanda vefat ttiler. Yarabbi!.. Yarabbi!
Yine "BüyükDoðu" Kalabalýk bir mecliste Büyük Doðu'nun kapatýlmasý mevzuunda konuþuyorlardý. Kim kapattý, ki Serdengeçti, vaziyeti, bu iþteki sýrrý þu birkaç kelime ile izah ve ifþa etti: O kadar düþünmeyin yahu, düþüne düþüne baþýnýz aðrýmýþ olacak. Bir aspirin "Bayer" yutun. H kalmaz. Bir aspirin "Bayer"...
Zavallý Kurbanlar Þefler, liderler, geneller geziye çýktýlar. Alkýþlar, mitingler, kurbanlar gýrla gidiyor... ne taþkýnlýk, bu ne çýlgýnlýk?! Ah þu bizim millet yok mu, þu bizim millet... Ne yaptýðýný an kime, kimin için kesilir hey gafil... Allah için, Allah'a deðil mi? Hayvanlara acýyor um. Hayvanlardan çok bizim millete. Zira esas kurbanlýk koyun odur. Hem de kimin yol una, kimin yoluna... Kimin yolunda kurban oluyor, kurban kesiyor.
Asil Kan Cumhuriyet Bayramý'nda herifin biri, avradýn birini yanaðýndan ýsýrmýþ. Görenler söylüyor. nde kalmýþ. Bu hâdiseyi anlatan arkadaþ dedi ki: Çok güzel yapmýþ! Adam atasýnýn vasiyetini etirmiþ. Ne var bunda? Damarlarýndaki asil kaný görmek istemiþ...
Mýsýr ve Püskül ; General Necip'in Mýsýr'da yaptýðý inkýlâplardan bahsolunuyordu. Nihayet fesi feshetmiþ ve kaldýrmýþ denildi. Serdengeçti: "Yahu, dedi, nasýl olur? Mýsýr denince insanýn aklýna püsk külsüz Mýsýr olur mu?"
Ýnönü mü, Kin Önü mü? Atatürk zamanýnda Ýnönü Baþvekillikten uzaklaþtýrýlýnca, Tevfik Rüþtü Aras, Atatürk'ün yaný r bu herifi Londra Sefirliðine gönderelim, olur mu?" ~ Olur... Ol zaman yüksek mevkilerde bulunan bir zat da "saðýrý kaydýrdýk" gibilerden lâfla der. Vakta ki Atatürk ölür. Bizim pul sultan elinden gelse diri diri yiyeceði Atatürk'ün di tatörlük makamýna kurulur. Hemen o gün, Cumhurbaþkaný olduðu gün, hatta o saat, Hariciye Ve olan Tevfik Rüþtü Aras'ý çaðýrýr. "Þimdi der sen doðru Londra'ya... Sefir tâyin ettim seni. "Saðýrý kaydýrdýk" diyen adama da derhâl haber gönderir: "Saðýr vaktiyle söylediðinizi duydu. Makamýnýzý derhâl ve hemen terk ediniz..." Kin ve intikam diye buna derler azizim. Diðer bir hâdise: Ýnönü ve hempalarý partiyi kaybettiler. Ýnönü Çankaya'da üç gün üç gece t Ben koynumda yýlan beslemiþim. Nankör millet, nankör millet.." Millet onu mu besledi, o mu milleti, o ayrý mesele...
Millî Þefin aðzýndan çýkanlara bakýn bir hele... Þimdi iktidardan düþmüþ, yaþý yetmiþ, iþi amber edasý ve sedasiyla milletin arasýna karýþýyor. Öksürüklü, aksýrýklý nutuklar çekiyor. Millete, birbirinize karþý kin beslemeyin, partizanlýk yapmayýn deyü nasihatler veriyor. Ýlâhi pul sultan, dünyada kin denilen þey kalmasa ve kazara lâzým olsa, senin tükrüðünden b salar ve insanlara aþýlasalar, bütün dünya, bütün beþeriyet serapa kin, intikam hâline geli kinin, inadýn, hýncýn, intikamýn müþekkel ve mücessem bir abidesisin!.. Anýt Kabir kadar ko ...
Maskeli Ýnkýlâp Arkadaþlardan Erhan Löker anlatmýþtý: Ankara mahkemelerinden birinde komünistlikten sanýk b gencin mahkemesine bakýlýyordu. Sanýk, ben komünist deðilim, diye kendisini müdafaa etmeye alkýnca, hâkim sanýðýn evinde yakalanan komünizme ait kitaplardan bahsedince "Efendim ben m eci deðilim. O kitaplar inkýlâp kitaplarýdýr. Ben inkýlâpçýyým, Kemalistim", demesin mi? Arkadaþým sanýðýn bu müdafaa tarzýna hayret etmiþ-Hayret edilecek ne var? Ýki yýldýr Türkiy ayný isim, hep ayný perdenin arkasýna gizleniyorlar.
Partiler Arasýnda Siyasî Hava Raporu D.P.: Demokrat Parti, yüksek tazyik merkezinin tesiri altýnda olup, rüzgârlar parti grub undan hýzla esmekte, ortalýðý kaplayan adnanüs, menderesüs bulutlarýný daðýtmaktadýr. Görüþ geniþlemekte, hararet sýfýrýn üstünde 40-41 derecedir. C.H.P.: Kuzeyde teþekkül eden alçak basýnç merkezinin etkisi altýnda olup muhtelif istikame ten esen rüzgârlar, bu partiye hâkim olan "inadüs, ihtirasüs ve saðirüs bulutlarýný daðýtam 6-7 yýl evvel ne ise odur. Hararet derecesi gayet düþük olup her þey donmuþ kalmýþtýr. C.M.P.: Batýdan gelen alçak tazyikin tesiri altýnda olup, rüzgârlar ölüm fýrtýnalarý hâlind partinin güzide elemanlarýný Öteki dünyaya götürmektedir. Hararet çok yüksek, görüþ mesafes nluðundadýr. T.K.P.: Köylü Partisi hiçbir tazyikin tesiri altýnda deðildir. Rüzgârlar bir kaðný yavaþlýð görüþ mesafesi övendire uzunluðundadýr. Hararet normaldir. HÜR. P.: Ne taraftan tazyik göreceði henüz belli olmayan bu partide rüzgârlar her istikamet en esmekte, hararet gâh inmekte, gah çýkmakta, yarýnýn ne olacaðý bilinmemektedir. Babýâli canibinden esen rüzgârlar bu partinin yelkenlerini bir hayli þiþirdi ise de, Anadol canibinde þimdilik kuvvetli bir hareket görünmemektedir. Bakalým bu parti belini ne zam an doðrultur. Hava - Cýva Rasathanesinden
Hemen Gel! Malûm olduðu üzere Osman Yüksel, Malatya hâdisesi dolayýsýyla tevkif edilmiþ, bir sene kada ishanede kaldýktan sonra tahliye olunmuþtu. Tahliyesinden 15-20 gün sonra Malatya hâdise si sanýklarýndan birinin ölmesi Üzerine mahkemede hâdise çýkarmýþ, tekrar tevkif olunmuþtu i sanki 10-15 gün izinli çýkmýþ gibi hapishaneyi tekrar boylamýþtý. Avukatý bir gün mahkeme ye kararý aldý. Bizim ebedî sanýðý bir taksiye koydular, eve getirdiler... Evde aðabeyisi y u. Serdengeçti'nin avukatý Arif Emre telefonu eline aldý; aðabeyisine þöyle dedi: - Osman çýktý; tekrar tevkif olunmadan hemen gel!
"O Biçim " Kahramanlýk! C.H.P. muhalefetinden biri (!) Bakanýn birine söver. O da onu mahkemeye verir. Kahra manýmýzý tevkif ederler. Þarlatanlýkta faik olan bu gazeteci ve onun taraftarlarý basarlar aygarayý: Matbuat hürriyeti yok, neþriyat hürriyeti yok. Þu yok, bu yok! Hapishaneye düþer seninki bir kolayýný bulur, hemen revire... Arkasýndan Vekile minnetler, ricalar, af mektuplarý... Vekil mi, Bakan mý, her neyse, onun kusuruna bakmaz, affeder. Sonra efendime söyleyeyim, bu açýkgöz, hapishaneden çýkýnca rar kahraman kesilir. Sanki hapishane köþelerinde çürümüþ gibi -olmuþu 10-15 gün revirde ya tesine hapishane hayatýna ait yazýlar yazmaya baþlar. "O biçim", "bu biçim" baþlýðý altýnda unu görünce bu cici beyin kahramanlýðý da "o biçim" bir kahramanlýkmýþ, dedik, geçtik.
Gazeteler ve Et Tuhafýma gitti... Gazetelerimizin çoðunun isminin sonu "et" ile bitiyor: Cumhuriyet, Hür riyet, Milliyet, Medeniyet, Hizmet, Memleket, Hâkimiyet ilâahiri... Bu et düþkünlüðü de ner r? Acaba gazetecilerin her yere, her þeye burnunu soktuklarýndan, etliye, sütlüye karýþtýkl an mý?
Ýþe Hayvanlar da Karýþýrsa Osman Bölükbaþý'ný Elâzýð'da karþýlamak için otomobil, otobüs ve arabalarla bir hayli halk arý çeken hayvanlarýn alnýna da C.M.P. iþareti konulmuþ-Gazetelerde bu haberi okuyunca Bölü on mebus seçimlerinde radyoda yaptýðý bir konuþmayý hatýrladým: "Piyasada arpa, buðdaydan çok pahalýdýr. Çünkü buðdayý insanlar yer, arpayý hayvanlar. Hayv verme hakký olmadýðý için bu böyledir." Herhalde, dedim, Bölükbaþý'na bu konuþmasýndan dol eþekküre geldiler... Gelecek seçimlerde iþin içine bir de hayvanlar karýþýrsa seyreyle sen gümbürtüyü...
Aþaðýdan Al! Bana herkes, "aman Serdengeçti, bu sefer biraz aþaðýdan al" diyor. Ýyi dostlar, ama aþaðýda ak ne demek... Siz neler söylediðinizin farkýnda mýsýnýz? Ne aþaðýlýk sözler, tavsiyeler bu asî olmak için muhakkak aþaðýdan mý almak lâzým?
Namus ve Tercüme Ýsmail (kendi yazýsýyla Ýsmayýl) Hakký Baltacýoðlu, Kur'an-ý Kerim'i, Arapça bilmediði, Ýsl sý pek az olduðu hâlde tercümeye kalkýþmýþ deðil, tercüme de etmiþ. Þurada burada "namusumd ercümemden þüphe etmem" diyormuþ. A sayýn üstadým, tercümeye namusunu miyar olarak alman do . Sen namusundan, biz de tercümenden þüphe edersek ortada neyin kalýr? Kendine yazýk ediyo rsun, yazýk!
Avrat Panayýrý Anafartalar postahanesinin altýndaki Türk Fotoðraf Ajansýnýn baçtýðý avrat panayýrýný gördü ler. Kabarýk kabarýk... Avratlarýn ayýp yerlerinde ufak bir tül, yahut gül veyahut kâðýt pa Hani þöyle üfleyiversen uçacak. Bu fotoðrafçý, ismine bari Türk demese... Sanýrsýnýz ki Ýstanbul'daki vatansýz vatanistin A otoðraf ajansý... Bunlarýn gayesi fotoðrafçýlýk, sanat manat deðil!.. Doðadan doðruya rezalet, teþhir, tahrik Anlaþýlan Gar Gazinosu ile anlaþmýþlar. Ben burada teÞhir edeyim, müþteri toplayayým, sen o ratlarý oynat. Alalým þu ahmaklarýn paralarýný: Bel suyu parasý.. Ya Berkalp Kitabevindeki o çýrýlçýplak tablolara ne buyrulur? Sanat efendim sanat... Bilme m hangi büyük keferenin tablosuymüþ. Þahesermiþ.. Hey gidi hey!... Cumhuriyet Savcýlarý ner niz? Gözünüz hep Serdengeçti'yi mi görür? Lütfen bunlara da dikkat buyrulsun... Ar, haya, iffet, met ortadan kalktý mý? Bu ne rezalet?!..
Partiler Memleketimize Avrupa'dan ve Amerika'dan aktarma, Gardenparti ile Kokteylpartinin Ýstanbul'da Beyoðlu, Ankara'da Yeniþehir, Ýzmir'de Karþýyaka ocaklarý dün hararetli toplan apmýþlardýr. Gardenparti mensuplarý boynuzlarýnýn, Kokteylpartili olanlar kuyruklarýnýn uzu le göze çarpýyorlardý. Dün bir hayli boynuz kuyruk yarýþtýrmasý olmuþ, neticeyi hangi taraf belli olmamýþtýr.
Kiralýk Yeniþehirde birçok apartmanlarýn orta katý kiralýktýr. Ýsteyen, istediði þeyini alt kata ko . Zira alt katlar müþteri beklemektedir. Yabancýlar, hele Amerikalýlar tercih edilir. Adres: Yeniþehir Açan Sokak, Soksoloji Apartmanýnda kapýcý kurt köpeðine müracaat.
Doktora Vereceðine Mühendise Ver Bizim Serdengeçti ömür adam. Muhakkak her þeyin tuhaf bir tarafýný bulur, yakalar. Ýnsanýn söyleyiverir. Bir gün Ankara'da Kýzýlay'da eski fakülte arkadaþlarýndan bir kýza rastlar. ya baþlarlar: - Nasýlsýn Osman? - Ben iyiyim. Hapishane hapishane dolaþýyorum. Sen nasýlsýn? - Ben de iyiyim? - Daha evlenmedin mi kýz? Kýz, Serdengeçti'nin bu suali karþýsýnda þaþýrýr. Sonra kendini toparlar: - Hayýr evlenmedim, doktora vereceðim... Serdengeçti dayanamaz... Kýzar: - Doktora vereceðine, mühendise ver!.. - A., a., a., a., a...
Yeni Neþriyat Ýstanbul'u Nasýl Fethettim. Yazan: Kambur Kalfa, namý diðer Millî Birader. Bir þehri, koca bir vilâyeti, mezarlýklarýna varýncaya kadar fethetmenin bütün yollarý... V kaçakçýlarýna, kara borsacýlara hararetle tavsiye olunur... Beni Stalin Yarattý Yazan: Nâzým Hikmetof Ahmet Emin Yalman'a ithaf ve tavsiye olunur. Þengül Hamamýnda Geçirdiðim Þen Günler Yazanlar: Yatay-Fatay. Kolayca yükselmek, baþa geçmek, baþa oturmak Istiyenler bu kitabý okusunlar...
Anýt-Kabir ve Heykel 1953 yýlý Cumhuriyet Bayramý'na yetiþtirilmesine karar verilen Atatürk'ün Anýt Kabri etrafý için yapýlacak insan, arslan ve sair heykellerin inþasý ihale edilmiþtir. Anýt Kabir'de ik insan heykeli, 24 arslan heykeli, 16 da soliyetif olmak üzere cem'an 43 heykel ya pýlacak ve bunlara 800.000 lira sarf edilecektir. Bunu gazetelerde okudum ve aynen iktibas ettim. Ýki insan, 24 arslan, 16 bilmem ne heykeli... 800.000 lira! Vay babam vay!.. Zavallý milletin paralarý. Nelere sarf ed iyorlar. Hayvanlara, taþlara, þuna buna... iki insan, tam kýrk tane hayvan! Demokrasiye göre ekseriyet hayvanlarda. Atatürk'ün etrafýný bir sürü mahlûklarla, hayvanlarla doldurmak; bu Atatürk'ün hatýrasýna s mý acaba?.. Adamcaðýz saðlýðýnda da birçok mahlûklar tarafýndan sarýlmýþtý. Öldükten sonra yý ziyaret eden bir ecnebi, Atatürk'e: "Ankara'yý çok beðendiðini, yalnýz hayvanat bahçesi madýðýný" söyler. Atatürk bunun üzerine, yanýndakilere: "Götürün þu Meclis'e... Orada envai çeþit hayvan var" O zamanki B. M. Meclisini hayvanat bahçesi olarak avsif eden, kendisinden soyadý ist eyenlerin kimisine eÞek", kimisine "köpek" (Bu meþhur ve maðrur emsalimiz, nadir bir gaz etenin kurucusudur) koyun diyen, böylece saðlýðýnda bir sürü hayvanla kuþatýlmýþ olan Ebedî nra da ayný akýbete uðramasý talihin ne garip bir cilvesidir?! Hikmetinden sual olunmaz!..
Baðrýyanýk-Karnýyarýk Serdengeçti Baðrýyanýk'ý çýkarýr çýkarmaz Ýstanbul'a gitmiþti. Ýstanbul'da on gün kadar kal mez aldýðý ilk haber þu oldu: - Baðrýyanýk'ý toplattýlar. Polisler seni arýyor!. Serdengeçti böyle þeylere çok alýþkýn ol ine de üzüldü. Baðrýyanýk, Baðrýyanýk... Kafasýnda hep bu vardý. Bir ara aþçý dükkânýna girdi. Yemek listesine baktý. Karnýyarýk isteyecekti. Fakat kafasýnd anýk" olduðu için garsona bana bir Baðrýyanýk ver, dedi, garson anlamadý. Serdengeçti tekra i. Baðrýyanýk... Yanýndaki arkadaþý güldü. Karnýyarýk istiyor karnýyarýk... Serdengeçti arkadaþýna: Yahu, dedi, bu adamlar hep "yarýk" tan anlýyorlar. Yanýktan, Baðrýy kimsenin anladýðý yok..
Babýâli ve Ýþkembeciler Bizim Serdengeçti Babýâli'ye Bâbýâdi der. Hatta zarfýn üzerine de öyle yazar. Bâbýâdi ki Tü siz fikir hayatýna hâkim olan yer... Ýstanbuldaki bütün büyük gazetelerin çýktýðý mahal!.. Serdengeçti bir gün burada arkadaþlarýyla dolaþýrken içlerinden biri "yahu" dedi, "burada n adar çok iþkembeci dükkâný var?" Bunun üzerine Serdengeçti: - Caným, dedi, bunda þaþacak ne var? Bütün iþkembeden atanlar burada toplandýklarý için iþk burada... Malûm ya takviye etmek lâzým... Tuþla mý, Sayý Hesabýyla mý? Arkadaþlarý Serdengeçti'ye dediler ki: - Bu ne hâldir, bu ne yoldur caným? 6 yýlda 15-16 sayi... Bu ne tembellik? Serdengeçti: - Biz, dedi, sayý hesabý ile deðil, tuþla galibiz. Niye Evlenmiyorsunuz? Serdengeçti'ye sordular: Niye evlenmiyorsun? "Ben, dedi, Serdengeçti ile evlendim. O ndan baþka gözüm bir þey görmüyor. Ayrýlamam ondan... Hem ikide bir hapishaneye girip duruyorum. Bizim avrat, hapishane penceresini mi gözetlesin?!" - Caným þöyle zengince bir þey bulsak, matbaa kursak... - Bak o fena olmaz, bu suretle her iki basýn meselesini birden halletmiþ oluruz! diy e cevap verdi.
Kardeþiz Be! Serdengeçti anlatýyor: "Bizim birader Öte dünyaya, pardon Amerika'ya gidecekti. Onu uðurlamak için Ankara Palas 'ýn Önünde, B. M. Meclisi'nin karþýsýnda üç kardeþ bir araya geldik. Çocuðu uðurlayacaðýz c , Toplantý Kanununa muhalif diye, bizi birbirimizden ayýrmaya kalkmasýn mý? Yahu, dedim, kardeþiz, bak þeklimize, hele burunlarýmýza, ayný istikamette. Kanun ve polis anamýzýn kan a mý müdahale edecek?"
Noel Baba-Meryem Ana! Son zamanlarda moda oldu... Yok Noel Baba Antalya'nýn Demre nahiyesinde imiþ; yok Me ryem Ana Ege'de Selçuk mevkiinde yaþamýþ. Yalnýz bu kadarla kalsak iyi. Bir de, garbýn ilim adamlarý Aðrý Daðý'nda Nuh'un gemisini aramaya gelmesinler mi? Nuh aleyhisselâma da "Nuh Dede" diyelim. Çünkü bu sonuncusu onlardan daha evvelki zamanl arda yaþamýþ! Bir gün gelir de Hristiyanlar, "Bizim anamýz da, babamýz da, dedemiz de Anadolu'da" di ye hak iddiasýna kalkýþýrlarsa ne diyeceðiz? Turizm adý altýnda memlekete sokulmak istenen zihniyeti, Hristiyanî alâkayý, kýsaca manevî eryalizmi görmezlikten gelemeyiz. Çok, hem de pek çok dikkatli olmamýz lâzým. Nuh'un gemisi burda, Meryem Ana burda, Noel Baba burda... Ne kadar köhne eski þey va rsa bizim memlekette... Bu memleket mürteci olmaz da ne olur, azizim?!
Allah'la Kul Arasýna Serdengeçti'yi dinî neþriyattan dolayý mahkemeye verirler. Savcý, "Sayýn hâkimlerim, bunlar lla Allah arasýna giriyorlar, dini siyasete âlet ediyorlar..." gibi ithamlarda bulun ur. Mahkemede Serdengeçti hemen atýlýr: - Hayýr, biz Allahla kul arasýna girmiyoruz. Kendileri Allahla kul arasýna polis sokuy orlar, deyince hâkimler þaþýrýrlar. Maznundan sorarlar: - Ne demek istiyorsun? Serdengeçti anlatmaya baþlar:
- Efendim, bilhassa Malatya hâdisesinden sonra peþimde iki polis beni gölgem gibi taki p etmeye baþladý. O kadar ki bir cuma günü cami kalabalýk olduðu için caminin dýþýnda namaz Saðýma selâm verdim; baktým: Üç beþ adým ileride beni takip eden, boynunda mavi atkýsý bulu polis. Soluma selâm verdim: Bir diðeri... Ýkisini de iyi tanýyordum. Biri saðýmda, biri so umda. Sevap ve günah melekleri gibi. Ben namaz kýlarken acaba nereye, nasýl kaçabilirim. Ýsa gibi göðe mi uçacaðým; Musa gibi mucize mi göstereceðimi sanmýþ bu adamlar!.. Ýþte bun ul arasýna polis sokan zihniyetin mümessilleri... Deyince hâkimler biraz daha þaþýrýrlar. T savcýda mecal yok!..
Ayasofya Davasý Osman Yüksel, Serdengeçti'de neþrettiði "Ayasofya" yazýsýndan dolayý mahkemeye verilmiþti. ayli gürültülere, heyecanlý sahnelere vesile olan bu mahkemede, Savcýnýn "Efendim Ayasofya slýnda zaten kilisedir; bunun bu mesele üzerinde ýsrarla durmasý, böyle canlý, kýþkýrtýcý y manasýzdýr" deyince, Serdengeçti: "Muhterem hâkimlerim, aslýnda Anadolu da diyar-ý Rum'du. slýnda böyleydi, böyle söyleniyordu, diye güzel Anadolumuzu Rumlara peþkeþ mi çekeceðiz? Sa an soruyorum: Kendi zihniyetlerine göre bizim de aslýmýzýn maymun olduðu söyleniyor. Ýddia amýnda bulunan savcýmýz kendisinin maymun olduðunu söyleyebilir mi?" Bunun üzerine hâkimler biraz daha gülmüþler, savcý biraz daha kýzarmýþ. Fakat iddiasýnda ýs Serdengeçti de sesini tekrar yükselterek: - Karþýmda Müslüman Türk Milletinin müddeiumumisini deðil, bir müddeihususî, Atinagoras'ýn ilini görüyorum! Ürperiyorum, ürperiyorum... dedi. 10 dakika bir fasýladan sonra... Karar tefhim ediliyor: Beraat! Amma savcý temyiz ediyor. Temyizden de tasdik!
Âlât-ý Câriha Serdengeçti anlatýyor: Malatya hâdisesi üzerine Ýstanbul'un basma kâðýt tüccarlarý, gazeteciler "irtica merkezleri ca yuvalarý, bu yuvalardan biri de Ankara'da olduðu anlaþýlýyor" gibi baþlýklarla Malatya h sini bahane ederek Müslümanlara tecavüz edip duruyorlar. Sýk sýk benim ve mecmuanýn ismi de geçiyor. Hükümet, savcýsý, jandarmasý, polisi ile maalesef matbuatýn tesiri altýnda. Nasýls ya'ya yakýn bir yerde "Üç Kardeþler" isimli bir kahvehane varmýþ. Hemen bu kahveyi polisler basýyor. Levhasýný alaþaðý ediyorlar. Kendilerini de karakola... Neden böyle yapýyorlarmýþ, biliyor musunuz? Hani Mýsýr'da bir Ýhvan-ý Müslimîn (Müslüman Ka rdý ya... Bunlarýn da onlardan olmak ihtimali varmýþ (!), esbabýmucibesi de levhasýnda "Kar eþler" bulunmasýndan... Hâlbuki bîçare adamlar, Mýsýr'dan da bihaber, püskülden de... Ýhtimal ve evhamý o kadar büy dar köpürttüler ki, bir gün benim kapýmýn da çalýnacaðýný, ifademin alýnacaðýný bilip duruy geldi... 3 polis, bir komiser kapýmýza dayandý... - Osman Bey, arama yapacaðýz. - Hay hay, buyurun... Evvelâ üzerinizi... diye sayýn komiser aramaya baþladý üstümü baþýmý... Pantolonumun cebine okunca aklýmýza yine bir muziplik geldi. Komisere: - Biraz daha sok, eline ne geçecek bakalým; tam âlât-ý cârihayý, suikast âletini bulacaksýn
Üzüm ve Þarap Atatürk bir gün hocanýn birine sormuþ: - Ya hoca, üzümü yersin, suyunu içersin, bu haram olmuyor da bunlardan meydana gelen þarap neden haram oluyor? Hocanýn cevabý: - Paþa, sen ailenle yatar kalkarsýn, bu helâldir. Amma ailenden olan kýzýnla ayný þeyi yapa ir misin? Ýþte bu da ona benzer. Atatürk bu cevaptan fevkalâde hoþlanmýþ. "Hoca, demiþ, sende iþ var.." Hocayý Dolmabahçe Sa müþ... Rivayete göre ezaný bu hoca ile Türkçeleþtirmiþler. Atatürk ve Þehinþah
Sözüne itimat ettiðim bir zat anlatmýþtý. Bizzat hâdisenin cereyan ettiði mecliste bulunmuþ eyi nakleden zat: "Acem Þahý Rýza Pehlevî Ankara'ya gelmiþti. Ben o zaman Konservatuvar Müdür Muavini idim. A k talebelerimizle birlikte bizi çaðýrmýþ. Muhterem misafirimizi eðlendirecektik. Gittik. Tü r, þarkýlar söyledik. Atatürk coþtuðu bir sýrada hepimize hitaben: "Þimdi Pehlevî Hazretlerini teker teker Öpeceksiniz! Haydi bakalým; çocuklar öpmek üzere he üzerlerine yürümüþlerdi ki Þah oturduðu yerden bir tarafýna yýkýlýverdi. Kendine gelince: m, teþekkür ederim, beni öpmesinler..." Bunun üzerine Atatürk: - Þah Hazretlerinin emirleri fermandýr. Öpmeyeceksiniz çocuklar. Aradan 3-5 dakika geçmemiþti ki Atatürk yeniden: - Acem Þahý ne derse desin: Öpeceksiniz çocuklar! Ve çocuklar teker teker þahý Öptüler. Mareþal Voroþilof geldiðinde de ayný hâdiseler cereyan etmiþ, fakat Sovyet Mareþali öpme me ine Þah Pehlevî gibi itiraz etmemiþti. Üstelik o da bizim talebeleri öpmüþtü.
Serdengeçti'ye Ait Fýkralar Mukaddesat düþmaný meþhur bir adamdan bahsolunuyordu. Serdengeçti böylelerine çok kýzar. De : "Bu herif öylesine pis, mülevves ve kirli ki, Akdenize düþse Karadeniz hâline gelir."
Bir Cümle Ýle Birisinin ailesi hakkýnda konuþuluyordu. Þöyleymiþ, böyleymiþ; sözü uzatýp duruyorlardý. Se sordular: "Sen gördün mü hiç onun ailesini?" - Gördüm.. - Nasýldý? Bir cümle ile cevap verdi: - Açýk tarafý, kapalý tarafýndan fazla... Hürriyet-Zürriyet Hürriyet Partisinin kurulduðu sýralarda idi. Serdengeçti'ye sordular: - Nasýl buluyorsun bu partiyi? - Vallahi ben þimdi evlendim. Hürriyetle deðil, zürriyetle meþgulüm.
Çocuk ve Mecmua Serdengeçti'nin arkadaþlarýndan Arif Emre'nin bir oðlu daha olmuþtu. Arif Emre kendisine b u müjdeyi verince þöyle dedi: - Vallahi mecmua çýkarmaktansa çocuk çýkarmak daha iyi. Hiç olmazsa savcý onda suç unsuru a , tetkike almaz.
Seçim Rüyasý Dün gece seçimler ne olacak, acaba hangi parti kazanacak düþüncesiyle yatmýþtým. Þöyle bir Koskoca bir meydan!. Meydanda kum gibi insan kaynýyor. Renk renk, çeþit çeþit bayraklar. H er kafadan bir ses çýkýyor. Meydanýn bir köþesinde D. Partililer kümelenmiþ. Enseleri kalýn birçok adamlar... Baðýrýyor an oraya koþuyorlar. Ellerinde birçok levhalar da var! Hele bunlardan biri çok cazip, bu levhada þunlarý okuyorum: Vatandaþ reyini D.P. ye ver: Çünkü 7 yýllýk iktidarýmýzda: Fabrika bacalarý yükseldi! Minareler yükseldi!.. Altýn fiyatlarý yükseldi! Dýþ itibarýmýz yükseldi! Hayat seviyemiz yükseldi! Apartmanlar yükseldi... Herþey ve herkes yükseldi
Böyle bir parti düþmez! Fasulye ve süpürge fiyatlarý gibi daima yükselir... yazýlýydý. Ýçlerinden biri beni tanýmýþ olacak ki: "Ey Osman Yüksel, sen de yükselmek istiyorsan parti e gir!.." Ben ona dedim ki: "Mebuslarý mahpus yapan bir partiye giremem." Derken içlerinden bi ri çýktý: "Ey ahali diye baðýrdý: Biz iktidar partisiyiz. Her þeyi yapmaya muktediriz! Arsa rsa isteyenler bu tarafa, bu tarafa.." Bütün kalabalýk o tarafa doðru kaydý. Sonra dedi ki : "Þimdi size verdiðimiz bu arsalara ev yaptýracaðýz. Temel atma merasimine, çamur atma meras mine buyurun. Ey demokratlar!" Demokrat kalabalýðý bu söz üzerine temel atma merasimine gitti! Meydanýn bir köþesinde de C.H.P. liler kümelenmiþti. Hepsi de iri, semiz, göbekli adamlardý eçim kilo hesabýna göre yapýlsa muhakkak ki bunlar kazanýrdý. Ýçlerinden biri kürsüye çýkmý Ýnkýlâp, inkýlâp!.. Kýsa pantolonlu gençler türlü dövizler, levhalar taþýyorlardý.. Bu levhalarda þunlar yazýlý Vatandaþ! On yýlda 15 milyon genç yarattýk! 15 milyon daha yaratacaðýz. Oyunu C.H.P. ye ver! Vatandaþ! Tabutluklarýmýzý yýktýlar, Yenilerini yapacaðýz! Oyunu C.H.P. ye ver! Türk kadýný! Seni hürriyete biz kavuþturduk, Seni kafes arkasýndan sokakta Kafeslemek için biz kurtardýk! Oyunu C.H.P. ye ver. Daha birçok vecizeler vardý. Ama ben okuyamadým... Sonra boynunda fasulyeden yapýlmýþ bir k lye, elinde bir süpürge olan bir bayancýk çýktý. Süpürgeye bakarak: "Ýþte, dedi, onlarýn ik süpürge ile süpüreceðiz!" Ýçlerinde bir D.P.'li varmýþ ki baðýrdý: "Siz o süpürge ile bizim barajlarýmýzý, garajlarým silolarýmýzý süpüremezsiniz! Siz onunla kendi pisliklerinizi süpürünüz! Bunun üzerine C.H. adamýn üzerine çullandýlar. Yaka paça herifi dýþarý attýlar. Bayan hatipten sonra kürsüye, arkasýnda koyun kuyruðu gibi kuyruðu olan siyah ince bir pal to giymiþ bir adam çýktý ve konuþmaya baþladý: "Biz baþ olmak istiyorduk, buyruk olmak istiyorduk, onlar bizi kuyruk yaptýlar!" Dah a buna benzer bir hayli tekerlemeler yaptýktan sonra: "Arkadaþlar, dedi, þimdi hep bir aðýzdan Onuncu Yýl Marþý'ný söyleyeceðiz. Ve ondan sonra Anýt Kabir'e, Atatürk'e gideceðiz Kalabalýk hep bir aðýzdan: "On yýlda onbeþ milyon genç yarattýk her yaþtan" marþýný söyleye e Çelenk Anýt Kabir'in yolunu tuttular. Meydanýn diðer bir köþesinde de Hürriyet Partililer yer almýþtý. Bunlar o kadar kalabalýk d a hepsi de seçkin kimselerdi: Kravatlý, pantolonlarý ütülü, hepsi de son derece kibar, son kselans kýyafetinde adamlardý.. Bunlar iktidar partisinden istifade etmemiþler, sadece istifa etmiþlerdi. Müstafi prof esörler, doçentler, vekiller, Mebuslar hep burada toplanmýþlardý. Ýçlerinden biri kürsüye ç idar istemiyoruz, hürriyet istiyoruz, hürriyet, dedi. Bu hürriyet kelimesinin üzerine, h ele sonundaki "et" e o kadar bastý»ve dokundu ki, arkadan birisi, doðru söylüyor bey, kaç g et bulamýyoruz; ben de et istiyorum" diye baðýrdý! Bunun üzerine son ekselanslar güldüler. erden girmiþ bu adam içimize?" dediler. Ýkinci hatip de yine hürriyetten, üniversite muhta riyetinden falan bahsetti... Muhtar, muhtariyet derken, sonradan gelen köylüler arasýndan bir ses daha yükseldi: "Mer ak etme beyefendi, bizim muhtar D. Partiden istifa etti; sizin partiye girdi... Bir gülüþme daha oldu.. Ýki köylü vatandaþ konuþuyordu: - Ulan hepsi de hürriyet, hürriyet istiyoruz! diyor. Bu istedikleri hürriyet hangisi.. . Þu kürsünün yanýndaki ak saçlý adam mý, yoksa ilk konuþan kýsa boylusu mu, hangisi acaba? Merasim bitiyordu. Son olarak hürriyetçiler hep bir aðýzdan milletin hürriyetleri için ölün kadar mücadele edeceklerine dair ant içtiler. Meydanýn diðer bir köþesinde C. M. Partililer toplanmýþlardý. Çoðu pejmürde kýyafetli, faki
lüleriydi. Hakikaten bu kalabalýk milletin ta kendisiydi, içlerinde sakallýlar da vardý. Öy e D.P. liler gibi göbekli, Hür. Partililer gibi düzgün kýyafetli insanlara pek rastlayamaz dýnýz. C. M. Partililerin afiþleri, levhalarý çok enteresandý. Sakallý bir cemaatin elindeki levh alarda þöyle yazýlý idi: Ey Nâs! Eðer Müslümanlýðýn geri gelmesini istiyorsan reyini bizim fýrkaya ver. Dinsizlere din, donsuzlara don! Metreslik, odalýk yok, teaddüd-ü zevcât var! Zannetme ki bir çiçekle yaz gelir, Bir avrat da bir erkeðe az gelir! Ne fuhuþ, ne içki, ne bade Yalnýz dörde kadar müsaade... Bu sakallýlar taifesinin karþý tarafýnda C.M.P. delileri kümelenmiþti. Onlarýn levhalarýnda yazýlýydý: Vatandaþ! Karakolda ifade vermek istiyorsan, Kavga çýkarmak istiyorsan, Osman Bölükbaþý'ný görmek istiyorsan, Reyini C. M. Partisine ver. Ben bu levhalarý okurken daðýnýk saçlý, tok ve kalýn sesli C. M. Partisi hatipleri halký co rlar, nutuk Çekiyorlardý. Vakit bir hayli ilerlemiþti. Ýkindi oluyordu... Ýçlerinden biri çýktý, ezan okudu. Hepsi de salâvat getirerek namaza dur ar. Zannedersem içlerine ben de karýþtým. Daha namaz bitmeden uyanýverdim, hay aksilik hay ! Az kaldý unutuyordum: Meydanýn tam ortasýnda koca bir levha, bu levhanýn üzerinde bütün muh fetin dertlerine tercüman olan þu manzume yazýlýydý: BU KERVAN BÖYLE GÝTMEZ Ýster beni hoþ görün, ister vurun Öldürün, Ýster bir cani gibi zindanda süründürün, Yeter artýk, illallah þu yangýný söndürün! Amerikan dolarý bu yangýna kâr etmez Ey muhterem Menderes bu kervan böyle gitmez Her yerden yükselirken âvâze-i sefalet Yurdu cennet gösterir radyo denen kör âlet Allahým bu ne iþter, yarabbi ne dalâlet! Bu derde çare lâzým nutuklarla iþ bitmez Ey muhterem Menderes bu kervan böyle gitmez Dünkü solda sýfýrlar, bugün bir kýymet oldu! Sayenizde fasulye bulunmaz nimet oldu Halkçýlarýn boynunda gerdanlýk, ziynet oldu Tenceremiz kaynamaz, ocaklarýmýz tütmez Ey muhterem Menderes bu kervan böyle gitmez Aðýzlar kilitlendi, bak herkes suspus oldu! Eli kalem tutanlar, mebuslar, mahpus oldu! Her yerde geçer akça, riya tabasbus oldu! Bu derde çâre lâzým, nutuklarla iþ bitmez Ey muhterem Menderes bu kervan böyle gitmez