KORİDOR
ISBN:
YAYIMCILIK
-
25
975-00397-9-3
V A R OLMANIN Q Ü C Ü Eckhart
Tolle
Özgün 2005
A
adı: Dutton,
© 2005 © Bu
by
tiEW
EARTti / Aıvakening
Penguiıı
Group
Inc.
to
Your Life's
basımından
çevrilmiştir.
Eckhart Tolle
kitabın
T ü r k i y e ' d e k i yayın
haklan
Koridor Yayıncılık'a
aittir. Yayın y ö n e t m e n i :
Erdem
İngilizce aslından
çeviren:
Sayfa tasarımı: Baskı: Cilt:
1. K
baskı:
Oktay
Umut
Bilgin
Boz
Matbaacılık,
Koridor Yayıncılık,
Selim
Yeniçeri
Budun
Matbaacılık,
İstanbul
İstanbul
İstanbul,
2006
K O R İ D O R YAYINCILIK B i n b i r d i r e k Mah. 34122 Tel.
Purpose
Suterazisi
Sok.
No:
4/1
Sultanahmet-İstanbul :
( + 9 0 ) 2 1 2 - 6 3 8 62 6 3 - 6 4 / 5 1 6 70 60
Faks
: ( + 9 0 ) 2 1 2 - 6 3 8 62 65
e-mail
:
[email protected]
VAR OLMANIN GÜCÜ ECKHART TOLLE
Çeviren:
Selim Yeniçeri
Bu bir Namaste Publishing kitabıdır.
İÇİNDEKİLER
1. BÖLÜM İnsan Bilincinin Çiçekleri • 15 Çağrışım
15
Bu Kitabın Amacı
19
Kalıtsal Bozukluğumuz
22
Yeni Bilincin Yükselişi
27
Ruhsallık ve Din
30
Değişimin Aciliyeti
33
Yeni Bir Cennet ve Yeni Bir Dünya
35
2. BÖLÜM Ego: İnsanlığın Şimdiki Durumu • 37 İllüzyon Benlik
39
Zihindeki Ses
42
Egonun İçeriği ve Yapısı
46
Kendini Nesnelerle Tanımlamak
47
Kayıp Yüzük
50
Mülkiyet İllüzyonu
54
İstemek: Daha Fazlasına İhtiyaç Duymak
58
Vücutla Kendini Tanımlamak
60
İçsel Vücudu Hissetmek
63
Varlığın Unutkanlığı
65
Descartes'm Hatasından Sartre'm İçgörüsüne
66
Bütün Anlayışın Ötesine Geçen Huzur
67
3. BÖLÜM Egonun Özü • 71
Şikayet Etme ve Kırgınlık
73
Tepkisellik ve Kin
76
Haklı Olmak, Haksız Çıkarmak
78
Bir İllüzyona Karşı Kendini Savunmak
79
Gerçek: Görece mi, Yoksa Mutlak mı?
81
Ego Kişisel Değildir
84
Savaş Bir Zihin Yapısıdır.
86
Hangisini İstersiniz; Barış mı, Yoksa Dram mı?
88
Egonun Ötesinde: Gerçek Kimliğiniz
89
Bütün Yapılar Dengesizdir
91
Egonun Kendini Üstün Hissetmesi Gerekir
93
Ego ve Ün
94
4. BÖLÜM Rollere Bürünmek: Egonun Çok Yüzlülüğü • 97
Hain, Kurban, Âşık
98
İçsel Tanımlamalardan Kurtulmak
101
Önceden Belirlenmiş Roller.
102
Geçici Roller
104
Avuçları Terleyen Bilge
106
Gerçek Mutluluğa Karşı Rol Olarak Mutluluk
106
Ebeveynlik: Rol mü, Fonksiyon mu?
108
Bilinçli Acı
112
Bilinçli Ebeveynlik
114
Çocuğunuzu Tanımak
115
Rol Yapmaktan Vazgeçmek
117
Patolojik Ego
120
Arka Plandaki Mutsuzluk
123
Mutluluğun Sırrı
125
Egonun Patolojik Biçimleri
128
İş-Ego İle ve Egosuz
131
Hastalıkta Ego
134
135
Kolektif Ego Ölümsüzlüğün İnkar
137
Edilemez K a n ı t ı
5. BÖLÜM Acı-Beden • 139
Duygunun Doğuşu
141
Duygular ve Ego
144
İnsan Zihnine Sahip Bir Ördek
147
Geçmişi Beraberinde Taşımak
149
Bireysel ve Kolektif
151
Acı Beden Kendini Nasıl Yeniler?
154
Acı Beden Düşüncelerinizle Nasıl Beslenir?.
155
Acı Beden Dramdan Nasıl Beslenir?
158
Yoğun Acı Bedenler
161
Eğlence, Basın ve Acı Beden
162
Kolektif Dişi Acı Beden
164
Ulusal ve Irksal Acı Bedenler.
167
6. BÖLÜM Özgürleşmek • 171
Varlık
174
Acı Bedenin Dönüşü
177
Çocuklarda Acı Beden
178
Mutsuzluk
182
Kendini Acı Bedenle Tanımlamadan Kurtulmak
183
Tetikleyiciler
186
Bir Uyandırıcı Olarak Acı Beden
189
Acı Bedenden Kurtulmak
192
7. BÖLÜM Gerçekte Kim Olduğunuzu Bulmak » 1 9 5
Kim Olduğunuzu Düşünüyorsunuz?.
196
Bolluk
199
Kendini Bilmek ve Kendin Hakkında Bilmek
201
Kaos ve Daha Yüksek Düzen
203
İyi ve Kötü
205
Neler Olduğuna Aldırmamak
207
Öyle mi?
208
Ego ve Şimdi
210
Zaman Paradoksu
213
Zamanı Ortadan Kaldırmak
215
Rüya ve Rüyayı Gören
217
Sınırların Ötesine Geçmek
218
Varlığın Mutluluğu
221
Egonun Zayıflamasına îzin Vermek
222
Dışarıda Olan, îçeride de Vardır
224
8. BÖLÜM İçsel Boşluğu Keşfetmek • 229
Nesne Bilinci ve Boşluk Bilinci
233
Düşüncenin Altına Düşmek ve Üstüne Çıkmak
234
Televizyon
235
İçsel Boşluğu Tanımak
238
Dağdaki Derenin Sesini Duj'abiliyor musun?
242
Doğru Eylem
243
İsimlendirmeden Algılamak
244
Deneyimleyen Kim?.
246
Nefes
248
Bağımlılıklar
2 51
İçsel Vücut
farkındalığı
252
İç ve Dış Boşluk
254
Boşlukları Fark Etmek
257
Kendinizi Bulmak İçin Kendinizi Kaybedin
258
Dinginlik
259
9. BÖLÜM İçsel Amacınız • 261 Uyanış
262
İç Amaç Diyaloğu
266
10. BÖLÜM Yeni Bir Dünya • 283 Hayatınızın Kısa Bir Tarihi
286
Uyanış ve Eve Dönüş
287
Uyanış ve Dışa Doğru Hareket
291
Bilinç
293
Uyanık Eylem
296
Uyanık Eylemin Uç Yolu
297
Kabullenme
298
Zevk Almak
299
Coşku
303
Frekans Tutucular
307
Yeni Dünya, Ütopya Değildir.
309
1. Bölüm İNSAN BİLİNCİNİN ÇİÇEKLERİ
ÇAĞRIŞIM 114 milyon y ı l önce Dünya'da, bir sabah gündoğumundan hemen sonra: Gezegen üzerindeki i l k çiçek, güneşin i l k ı ş ı k l a r ı n ı almak için açıldı. B i t k i l e r i n yaşamında bir evrim aşamasının gerçekleştiğini haber veren bu muhteşem olaydan önce, gezegen zaten milyonlarca yıldan beri bitkilerle kaplıydı. İ l k çiçeğin ömrü muhtemelen pek uzun olmadı ve büyük olasılıkla çiçekler ender rastlanan canlılardı, çünkü doğa ve i k l i m şartları henüz çiçeklerin her tarafa yayılmasına i z i n verecek kadar i y i değildi. Yine de, bir gün önemli bir eşik noktasına ulaşıldı ve aniden, bütün gezegen kokulara ve renklere boğuldu; tabii orada buna tanık olacak bir bilinç olsaydı. 171
290
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
Çok sonraları, çiçek dediğimiz o güzel ve kokulu varlıklar, başka canlıların bilinç evriminde önemli bir rol oynadı. İnsanlar giderek artan bir şekilde çiçeklere karşı bir çekim ve hayranlık duyuyordu. İnsanların bilinç seviyesi geliştikçe, çiçekler belki de bir işlevi olmayan yani hayatta kalmaları açısından bir önem taşımayan ama değer verdikleri ilk şey oldu. Sayısız sanatçıya, şaire ve mistiğe ilham kaynağı oldular. İsa bize çiçekler üzerinde düşünmemizi ve nasıl yaşayacağımızı onlardan öğrenmemizi söyler. Buda'nın ise, bir defasında bir çiçeği eline alıp bakarken kendinden geçtiği anlatılır. B i r süre sonra, yanındaki kişilerden biri, Mahakasyapa adında bir rahip, gülümsemeye başlamıştı. Söylendiğine göre, Buda'nın sessiz vaazını anlayan tek k i ş i oydu. Efsaneye göre, o gülümseme - yani anlayış - peş peşe gelen y i r m i sekiz usta boyunca kuşaktan kuşağa aktarıldı ve sonunda Zen'in kökenini oluşturdu. B i r çiçekteki güzelliği görmek, insanları uyandırabilir ve çok kısa bir süre için bile olsa, kendi içlerindeki güzelliği görmelerini sağlayabilirdi. Güzelliğin ilk algılanması, insan bilincinin evrimindeki en önemli olaylardan biriydi. Mutluluk ve sevgi duyguları, temelde bu algılamaya dayanacaktı. Biz onu tam olarak anlayana kadar, çiçekler bizim için en yüce, en kutsal ve biçimi olmayan bir içsel ifade olmaya devam edecekti. Yetiştikleri bitkilere oranla çok daha uçucu, çok daha göksel ve çok daha nazik olan çiçekler, başka bir alemin elçileri, fiziksel biçim
yoktu, aynı zamanda ruhlar aleminden bir koku getiriyorlardı. "Aydınlanma" kelimesini geleneksel olarak kabul edilmiş anlamından daha geniş bir açıyla ele alırsak, çiçekleri bitkilerin aydınlanması olarak görebilirdik. Herhangi bir alemdeki herhangi bir yaşam biçimi mineraller, bitkiler, hayvanlar ya da insanlar - kaçınılmaz bir şekilde "aydınlanma" sürecinden geçmektedir. Ama bunun hızı son derece düşüktür, çünkü evrimsel bir ilerleme olmaktan çok daha fazlası söz konusudur: Aynı zamanda gelişimde bir devamsızlık, varlığın tamamen farklı bir seviyesine sıçrayış ve en önemlisi, maddeden uzaklaşma söz konusudur. Bütün biçimler arasında en yoğunu olan taştan daha ağır ve daha delinmez başka ne olabilir? ama bazı taşlar bile molekül yapılarında değişim göstermekte, k r i s tale dönüşmekte ve ışığa karşı geçirgen olmaktadırlar. Bazı karbonlar inanılmaz ısı ve basınç altında kaldıklarında elmasa ve bazı ağır mineraller de diğer değerli taşlara dönüşürler. Yaratıklar arasında
dünyaya
en
bağlı
hayvanlar
olan sürüngenler, milyonlarca yıldan beri değişmeden kalmışlardır. Ama bazılarının tüyleri ve kanatları çıkmış, o kadar zamandır kendilerini toprağa bağlayan yerçekimine meydan okuyarak, kuşlara dönüşmüşlerdir. Daha iyi yürümeyi ya da daha iyi sürünmeyi öğrenmemişlerdir; yürümenin ve sürünmenin çok ötesine geçmişlerdir.
dünyasıyla biçim olmayan dünya arasında bir köprü ola-
Hatırlanamayacak kadar uzun bir geçmişten beri,
caklardı. Sadece insanları mutlu eden güzel kokuları
kristaller, değerli taşlar ve kuşlar, insan ruhu için özel '17
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
bir öneme sahip olmuşlardır. B ü t ü n yaşam biçimleri gi-
dünyaya açılan bir pencere haline gelir. Çok küçük bile
bi, elbette ki onlar da tek bir Yaşam'ın, tek bir B i l i n ç ' i n
olsa, içinizde r u h l a r alemine doğru bir açılış hissedersi-
geçici ifadeleridir. Sahip oldukları özel önem ve insanla-
niz. A n t i k zamanlardan beri bu üç " a y d ı n l a n m ı ş " yaşam
r ı n onlara bu kadar h a y r a n l ı k l a y a k l a ş m a l a r ı n ı n nede-
biçiminin insan b i l i n c i n i n evriminde çok önemli bir rol
ni, göksel n i t e l i k l e r i y l e açıklanabilir.
oynamış olmalarının nedeni budur. Örneğin, neden bir
İ n s a n l a r ı n algılarında uyanık ve dingin bir dikkat,
lotus çiçeği B u d i z m ' i n en önemli sembollerinden b i r i d i r
belli derecede bir V a r l ı k olduğunda, her yaratığın, her
ve beyaz bir güvercin H ı r i s t i y a n l ı k inancında K u t s a l
yaşam biçiminin içindeki r u h s a l özü görebilir ve kendi
Ruh'u t e m s i l eder? Onlar, u z u n zamandan beri, insan
özleriyle b i r l e ş t i r e r e k kendileri kadar sevmeyi başara-
t ü r ü n ü n geçireceği evrim için, gezegen çapında bir bi-
bilirler. Ama bu olana kadar, çoğu insan sadece dış biçi-
linÇ sıçraması için zemini h a z ı r l ı y o r l a r d ı . Ş i m d i tanık
mi görür ve içsel özün farkında olmaz; t ı p k ı kendi ruh-
olmaya başladığımız r u h s a l uyanış budur.
sal ö z l e r i n i n farkında olmayarak k e n d i l e r i n i sadece fiz i k s e l ve p s i k o l o j i k biçimleriyle t a n ı m l a d ı k l a r ı gibi. B i r çiçek, bir k r i s t a l , değerli bir taş ya da bir kuş için
BU K İ T A B I N A M A C I
konuşmak gerekirse, bilinci çok az açık olan ya da hiç açık olmayan biri bile, o biçimin ardında çok daha fazla-
İ n s a n l ı k bir bilinç değişimine hazır mı? Kendi içlerinde
sı olduğunu hisseder ve nedenini bile bilmeden ona kar-
oluşacak olan çiçeklenme yanında, ne kadar güzel olur-
şı y a k ı n l ı k ve çekim duyar. Bu göksel doğası nedeniyle,
larsa olsunlar, bitkilerdeki çiçeklenme sadece solgun
f i z i k s e l biçimi, içindeki r u h u diğer v a r l ı k l a r d a olduğun-
bir yansıma olarak kalacaktır. İ n s a n l ı k böyle bir geçişe
dan daha az bastırır. Yeni doğmuş yaşam f o r m l a r ı - be-
hazır mı? İ n s a n l a r ş a r t l a n m ı ş z i h i n y a p ı l a r ı n ı n yoğun-
bekler, kedi ya da köpek y a v r u l a r ı , k u z u l a r vs. - bu ko-
luğunu terk ederek, k r i s t a l l e r ya da değerli taşlar gibi
nuda i s t i s n a d ı r . Çünkü onlar k ı r ı l g a n ve hassastırlar;
olabilirler mi; diğer bir deyişle, bilinç ı ş ı ğ ı n ı geçirir ha-
henüz maddesel dünyaya tam olarak uyum sağlayama-
le gelebilirler mi? Maddeciliğin yerçekimi gücüne k a r ş ı
mışlardır. Onlara baktığınızda, bu dünyaya ait olmayan
koyarak, k e n d i l e r i n i kendi benliklerine mahkûm eden
bir masumiyet, bir t a t l ı l ı k , bir güzellik görürsünüz. Gö-
egodan k u r t u l a b i l i r l e r mi?
rece duyarsız insanlarda bile belli bir neşe uyandırırlar.
Böyle bir değişimin m ü m k ü n olduğu, insanoğluna
Dolayısıyla uyanık olduğunuzda ve bir çiçeğe, k r i s t a -
gelen tüm büyük bilgelik öğretilerinin öncelikli mesajı
le ya da kuşa bakarak onu z i h i n s e l olarak i s i m l e n d i r -
olmuştur. Elçiler - Buda, İsa, Muhammed ve hepsi bi-
meden düşüncelere daldığınızda, s i z i n için f i z i k ötesi
linmeyen diğer birçokları - i n s a n l ı ğ ı n erken açan çiçek-
18
19
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
l e r i y d i . Onlar nadir bulunan, son derece değerli öncü-
da, k o l e k t i f bilincin ivmesi de giderek artacak ve diğer-
lerdi. O zamanlar her tarafta çiçekler açması m ü m k ü n
l e r i n i n i ş i daha da kolaylaşacak. U y a n ı ş ı n ne anlama
değildi ve bu yüzden mesajları genellikle y a n l ı ş anlaşıl-
geldiğini b i l m i y o r s a n ı z ,
dı ya da büyük ölçüde saptırıldı. Küçük bir a z ı n l ı k dı-
u y a n ı ş ı gerçekleştirerek bu kelimenin gerçek anlamını
şında, insan d a v r a n ı ş l a r ı n ı k e s i n l i k l e değiştiremediler.
öğrenebilirsiniz. U y a n ı ş sürecini başlatmak için, sadece
Peki ş i m d i i n s a n l ı k o öğretmenlerin zamanında ol-
bir bakış atmak yeterlidir ve bu süreç asla tersine çev-
duğundan daha mı hazır? Bu neden böyle olsun ki? Bu
rilemez. B a z ı l a r ı bu kitabı okurken o küçük b a k ı ş ı ya-
içsel değişimi h ı z l a n d ı r m a k için ne yapabilirsiniz? B i -
kalamış olacaklar. Ama birçokları için, kendileri f a r k ı n -
lincin eski egoist d u r u m u n u tanımlayan özellikler neler
da olsunlar ya da olmasınlar, o süreç çoktan başladı. Bu
ve yeni bilinç durumu hangi işaretlerle tanınabilir? Bu
kitap,
kitapta, bu ve bunlar gibi diğer temel s o r u l a r ı n cevap-
kayıplar ve acılarla başlamış olabilir; bazıları r u h s a l bir
okumaya devam edin. Ancak
süreci fark etmelerini sağlayacak.
B a z ı l a r ı için
larına değineceğiz. Daha da önemlisi, bu kitabın kendi-
öğretmen ya da r u h s a l bir öğretiyle k a r ş ı l a ş m ı ş olabilir
si ortaya çıkan yeni bilincin yarattığı bir değişim aracı-
veya b u n l a r ı n hepsinin bir b i l e ş i m i olabilir. Eğer içiniz-
dır. Burada belirtilen f i k i r l e r ve kavramlar önemli ola-
deki uyanış süreci başlamışsa, bu kitabı okumak süreci
b i l i r ama yine de i k i n c i l derecede öneme sahiptirler.
daha da hızlandıracak ve yoğunlaştıracaktır.
U y a n ı ş a doğru yol gösteren tabelalardan başka bir şey
U y a n ı ş ı n temel
bir parçası,
uyanmamış s i z i tanı-
değildirler. Kitabı okumaya devam ederken, içinizde bir
maktır; yani diğer bir deyişle, egonuzu. Egonuzun nasıl
değişim gerçekleştiğini göreceksiniz.
düşündüğünü, nasıl konuştuğunu ve nasıl hareket etti-
Bu kitabın ana amacı, z i h n i n i z e yeni bilgiler ya da inançlar y e r l e ş t i r m e k veya s i z i herhangi
ğini anlarken, s i z i s ü r e k l i olarak uyanmamış durumda
bir şeye ikna
tutan ş a r t l a n m ı ş z i h i n s e l durumu da kavrayacaksınız.
etmek değil, bir bilinç değişimi getirmek, yani uyanışı
İşte bu yüzden, bu kitap egonun ana ö z e l l i k l e r i n i ve ge-
gerçekleştirmek.
Bu açıdan, kitap aslında hiç "ilginç"
rek bireysel, gerekse k o l e k t i f olarak nasıl hareket etti-
değil. İlginç kelimesi, mesafenizi koruyabileceğiniz, fi-
ğini anlatmaktadır. Bu, birbirine bağlı i k i nedenden do-
k i r l e r l e ve
zihninizde oynayabileceğiniz,
layı çok ö n e m l i d i r : B i r i n c i s i , egonun ardında çalışan te-
aynı f i k i r d e olabileceğiniz ya da olmayabileceğiniz bir
mel d i n a m i k l e r i bilmezseniz, onu tanıyamaz ve tekrar
şey anlamına gelir. Hayır, bu kitap s i z i n l e i l g i l i . B i l i n ç
tekrar s i z i kandırmasına i z i n v e r i r s i n i z . Yani egonuz si-
d u r u m u n u z u değiştirecek ya da anlamsız olacak. Bu ki-
zi ele geçirir ve s i z m i ş gibi davranır. İ k i n c i neden ise,
tap sadece hazır olanları uyandırabilir.
Henüz herkes
tanıma eyleminin k e n d i s i n i n u y a n ı ş ı n gerçekleşme yol-
hazır değil ama birçoğu öyle ve her bir insan uyandığın-
larından b i r i s i olmasıdır. İçinizdeki b i l i n ç s i z l i ğ i tanıdı-
kavramlarla
19
19
ECKHART TOLLE ğımzda, yükselen bilinci tanımak, yani uyanmak mümkün hale gelir. Egoya k a r ş ı savaşıp kazanmanız müm-
19
VAR OLMANIN GÜCÜ Hıristiyan
öğretilerinde,
insanın
normal
kolektif
durumu "original sin - i l k günah" olarak görülür. As-
k ü n değildir, çünkü karanlıkla savaşmış gibi olursunuz.
lında sin - günah kelimesi, yanlış anlaşılmış ve yanlış
Gerekli olan şey sadece bilincin ışığıdır. S i z o ı ş ı k s ı n ı z .
tercüme edilmiştir. Yeni A h i t ' i n yazıldığı antik Yunanca'dan kelime anlamıyla tercüme edildiğinde, günah kelimesi mantığı kaçırmak anlamına gelmektedir. Ya-
KALITSAL B O Z U K L U Ğ U M U Z
ni beceriksizce, körlemesine yaşamak ve böylece acı çekmek ya da acıya neden olmak demektir. Yine, keli-
İnsanlığın antik dinlerine ve ruhsal geleneklerine daha
me k ü l t ü r e l çapaklarından ve yanlış yorumlarından
derinden baktığımızda, yüzeyde aralarında birçok fark-
arındırıldığında, insanın kolektif bilincindeki bozuklu-
l ı l ı k olmasına rağmen, iki temel konuda çoğunun aynı
ğu ifade etmektedir.
fikirde olduğunu görürsünüz. Bu görüşleri tanımlamak
İ n s a n l ı ğ ı n başarıları etkileyicidir ve inkar edile-
için k u l l a n d ı k l a r ı kelimeler değişebilir ama hepsi yine
mezler. İnanılmaz güzellikte müzikler, edebiyat eser-
de tek bir temel gerçeğe işaret ederler. Aslında bu temel
leri, tablolar, mimari eserler ve heykeller ürettik. Da-
gerçek i k i aşamalıdır: Birinci aşaması, çoğu insanların
ha yakın zamanda, bilim ve teknoloji yaşam tarzı-
"normal" zihin durumlarının bozukluk ve hatta delilik
mızda çok büyük değişikliklere yol açtı ve i k i asır ön-
diyebileceğimiz şekilde olmasıdır. Hinduizm'in temelin-
ce mucizevi olarak görülebilecek şeyleri yapmamızı
deki belli öğretiler, bu bozukluğu kolektif zihinsel ra-
ve yaratmamızı sağladı. Hiç şüphesiz: İnsan son de-
hatsızlığa yakın bir şekilde görmektedir ve buna "al-
rece zeki bir yaratık. Ama bu zekası, aynı zamanda
danma perdesi" anlamına gelen maya adını vermekte-
delilikle gölgelenmiş durumdadır. B i l i m ve teknoloji,
dir. En büyük H i n t l i bilgelerden biri olan Ramana Ma-
insan z i h n i n i n bozukluluğunun gezegen, diğer yaşam
harshi, açıkça şöyle demiştir: " Z i h i n mayadır."
biçimleri ve insanın kendisi üzerindeki y ı k ı c ı e t k i s i n i
Budizm farklı terimler kullanmaktadır. Buda'ya gö-
daha da artırdı. İşte bu yüzden, insanoğlunun kolek-
re, insan zihni normal durumundayken dukkha üretir
t i f deliliği en iyi y i r m i n c i y ü z y ı l tarihine bakılarak
ve bu da acı çekme, t a t m i n s i z l i k veya keder olarak ter-
görülmektedir.
cüme edilebilir. Buda, bunu insanın doğal bir özelliği
1. Dünya Savaşı, 1914 yılında çıktı. Korku, açgözlü-
olarak görmektedir. "Nereye giderseniz gidin, ne yapar-
lük ve güç h ı r s ı y l a ateşlenen yıkıcı ve zalim savaşlar,
sanız yapın," der Buda, "dukkha ile k a r ş ı l a ş ı r s ı n ı z ; her
tıpkı kölecilik, işkenceler ve dini ya da ideolojik neden-
durumda er ya da geç kendini gösterecektir."
lerle yayılan
23
şiddet gibi,
insanlık t a r i h i n i n
sıradan
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE felaketlerden
ğunun diğer bir yönü ise, i n s a n l a r ı n diğer yaşam bi-
çok b i r b i r l e r i n i n ellerinden acı çektiler. Ama 1914 yı-
çimlerine ve gezegenin kendisine u y g u l a d ı k l a r ı i n a n ı l -
lında, son derece zeki insan beyni, sadece içten patla-
maz şiddettir; oksijen üreten ormanların, b i t k i l e r i n ve
olayları
malı
arasına girdi.
motorları
İnsanlar,
üretmekle
doğal
kalmadı,
aynı
zamanda
hayvanların yok edilmesi;
fabrika ç i f t l i k l e r i n d e hay-
bombaları, m a k i n e l i t ü f e k l e r i , denizaltıları, alev maki-
vanlara
uygulanan vahşet;
nehirlerin,
okyanusların
n e l e r i n i ve z e h i r l i gazları da icat etti. İşte size deliliğin
ve havanın zehirlenmesi. Açgözlülüğün etkisinde ka-
h i z m e t i n d e k i zeka! F r a n s a ile Belçika arasındaki sa-
lan ve doğanın bütünüyle b a ğ l a n t ı l a r ı n ı n f a r k ı n d a ol-
vaşta, milyonlarca insan bir avuç toprak parçası için
mayan insanoğlu, k o n t r o l s ü z bir şekilde devam ettiği
öldü.
takdirde
1918 y ı l ı n d a savaş bittiğinde, hayatta kalanlar
geride b ı r a k t ı k l a r ı y ı k ı m a dehşetle ve ne y a p t ı k l a r ı n a inanamayarak baktılar:
On milyon i n s a n ölmüş, çok
kendi
sonunu
getirebileceği
davranışlarını
hâlâ s ü r d ü r m e k t e d i r . K o l e k t i f insan bilinç bozukluğu,
t a r i h i n daha eski
daha f a z l a s ı sakat k a l m ı ş t ı . İnsanoğlunun deliliği, da-
çağlarına kadar uzanmaktadır. Aslında i n s a n l ı k t a r i h i ,
ha önce hiç bu kadar y ı k ı c ı , hiç bu kadar belirgin olma-
bir delilik t a r i h i olarak bile adlandırılabilir. Eğer insan-
m ı ş t ı . B u n u n sadece başlangıç olduğunu ise çok az k i -
l ı k t a r i h i tek bir insanın geçmişi gibi k l i n i k vaka olarak
ş i biliyordu.
incelenebilseydi, teşhis muhtemelen şöyle olurdu:
Kro-
Y ü z y ı l ı n sonlarında, diğer i n s a n l a r ı n elinde şiddetli
nik paraııoid hayaller, patolojik cinayet eğilimi, a ş ı r ı şid-
bir şekilde ölen i n s a n l a r ı n sayısı, yüz milyondan fazlay-
det eylemleri ve bilinçaltının kendini dışavurumunun
dı. Sadece ülkeler arasındaki savaşlarda değil, aynı za-
bir ifadesi olarak belirlenen "düşmanlara" k a r ş ı inanıl-
manda k i t l e s e l imha s i l a h l a r ı ve s o y k ı r ı m yüzünden öl-
maz bir z a l i m l i k . En kısa tanımıyla, tehlikeli deli!
S t a l i n ' i n yönetimindeki Sovyetler Birliği'nde
K o r k u , açgözlülük ve güç l ı ı r s ı , sadece ülkeler, kabi-
y i r m i milyon "devlet düşmanı, casus ve hain" ö l d ü r ü l ü r -
müşlerdi;
leler, dinler ve ideolojiler arasındaki savaşların ve şid-
ken, Nazi Almanyasındaki Yahudi S o y k ı r ı m ı da ondan
detin ardında yatan psikolojik motivasyonlar değildir;
aşağı değildi. Öte yandan, daha küçük içsel çatışmalar-
aynı zamanda k i ş i s e l i l i ş k i l e r d e de bir s ü r e k l i çatışma
da ölenler de çoktu; örneğin İspanyol İç Savaşı ya da
nedenidir. Başka insanlar ve kendinizle i l g i l i görüşleri-
Kamboçya'da olduğu gibi.
nizde bir bozukluk yaratırlar. Bu motivasyonlar yüzün-
T e l e v i z y o n l a r d a k i günlük haberlere bakarak, delili-
den, her d u r u m u yanlış yorumlar, korkuya dayalı yan-
ğin henüz ortadan k a l k m a d ı ğ ı n ı , hatta y i r m i birinci
l ı ş eylemlerde bulunur ve asla doldurulamayacak bir
y ü z y ı l ı n başlarında daha da h ı z l a n a r a k devam ettiğini
delik olarak hep daha fazlasıyla kendinizi tatmin etme-
söyleyebiliriz.
ye ç a l ı ş ı r s ı n ı z .
İnsan
zihninin 24
diğer k o l e k t i f bozuklu-
101
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
Ama k o r k u n u n , açgözlülüğün ve güç h ı r s ı n ı n sözünü ettiğimiz
b o z u k l u k l a r olmadığını,
her
insan
YENİ BİLİNCİN YÜKSELİŞİ
zihninin
d e r i n l i k l e r i n d e yatan k o l e k t i f aldanma yüzünden yara-
Çoğu antik dinler ve r u h s a l gelenekler, belli bir görüşü
t ı l a n d ü r t ü l e r olduğunu anlamak önemlidir. Çok çeşitli
paylaşırlar:
r u h s a l öğretiler, bize k o r k u y u ve açgözlülüğü bırakma-
bozukluk içerdiği görüşünü. Ne var ki bu görüşten in-
m ı z ı söyler. Ama r u h s a l uygulamalar genellikle başarı-
san doğasına bir geçiş yaptığımızda - buna kötü haber
s ı z d ı r . B o z u k l u ğ u n kökenine inmezler. K o r k u , açgözlü-
diyebiliriz - ikinci bir görüşle k a r ş ı l a ş ı r ı z : İ n s a n bilinci-
l ü k ve güç h ı r s ı , nihai nedensel etkenler değildir. Daha
nin radikal bir değişim gerçekleştirme olasılığı, yani iyi
iyi bir insan olmaya çalışmak, kulağa takdir edilesi ve
haber. H i n d u öğretilerinde - bazen Budizm'de de - bu
y ü k s e k a h l a k l ı bir şey gibi gelir ama aslında, bilinciniz-
değişime aydınlanma adı v e r i l i r .
de bir değişim gerçekleştirmediğiniz sürece asla başa-
aynı kavram kurtuluş olarak geçer ve Budizm'de de acı
ramayacağınız bir şeydir. B u n u n nedeni, k i ş i n i n kendi
çekmenin sonu
kavramsal k i m l i ğ i n i ya da diğer bir deyişle öz i m a j ı n ı
da aynı kavram için k u l l a n ı l a n diğer kelimelerdir.
"Normal" zihin
d u r u m u m u z u n , temel bir
İ s a ' n ı n öğretilerinde,
olarak tanımlanır.
Özgürlük
ve
uyanış
daha güçlendirmeye çalışması da bu bozukluğun daha
İ n s a n l ı ğ ı n en büyük başarısı sanat, bilim ya da tek-
g i z l i ve daha ender görülen bir ifadesi olmasıdır. İ y i ol-
noloji eserleri değil, kendi bozukluğunu, kendi deliliği-
maya çalışarak iyi olamazsınız ama zaten içinizde var
ni tanıyıp kabul etmesidir. U z a k geçmişte, bu anlayış
olan i y i l i ğ i bularak ve o i y i l i ğ i n ortaya çıkmasına i z i n
birkaç k i ş i y e gelmişti. 2,600 y ı l önce Hindistan'da yaşa-
vererek bunu y a p a b i l i r s i n i z . Ama o i y i l i k ancak bilinç
mış olan Gautama Siddhartha adlı bir adam, bu mutlak
durumunuzda bazı temel değişimleri gerçekleştirdiği-
gerçekliği gören belki de i l k k i ş i y d i . Daha sonraları, ona
niz takdirde ortaya çıkabilir.
Buda adı verildi. Buda, "uyanmış olan" anlamına gelir.
Aslında
soylu
ideallerden
Komü-
Aynı dönemlerde, i n s a n l ı ğ ı n erken uyanan öğretmenle-
n i z m ' i n t a r i h i , kendi içsel gerçekliklerinde, kendi bilinç
rinden biri Çin'de ortaya çıktı. Onun adı da Lao T z u idi.
durumlarında
Öğretilerinin
gerekli
esinlenmiş
değişimi
olan
gerçekleştirmedikleri
kayıtlarım,
sürece harici gerçekliği değiştirmeye çalıştıklarında ne-
önemli r u h s a l kitaplardan
ler olduğunu açıkça göstermektedir; prensipleri doğru
Tao Te Ching.
şimdiye
dek
yazılmış
en
biri olarak bizlere bıraktı:
ve samimi bir şekilde uygulandığında belki de yeni bir
İ n s a n ı n kendi deliliğini tanıması, elbette ki deliliğin
dünya yaratabilecek olan K o m ü n i z m ' i n en büyük hata-
kendini belli etmesi, dolayısıyla iyileşmenin başlaması
s ı , tüm insanlarda var olan bozukluğu dikkate almadan
demektir. Dolayısıyla, bu insanlar ortaya çıktıklarında,
plan yapmasından k a y n a k l a n m ı ş t ı r : Yani egoyu.
gezegen üzerindeki i l k zayıf çiçekler açmıştı; diğer bir
26
27
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
deyişle, insan bilincinde yeni bir boyut başlamıştı. O k i -
kendi sahte benlik d u y g u l a r ı m güçlendirmek için k u l -
ş i l e r kendi dönemlerinde çağdaşlarıyla k o n u ş m u ş l a r d ı .
lanabilecekleri inanç
Günahtan, acı çekmekten ve illüzyonlardan söz etmiş-
geldiler. Bu s i s t e m l e r sayesinde k e n d i l e r i n i " h a k l ı , " di-
lerdi. " N a s ı l yaşadığına bak," demişlerdi. "Ne yaptığını
ğ e r l e r i n i " h a k s ı z " çıkarabiliyor,
ve n a s ı l bir acı y a r a t t ı ğ ı n ı gör." Sonra, "normal" insan
k e n d i l e r i n i tanımlayabiliyor, kendilerine onları öldür-
v a r l ı ğ ı n ı n k o l e k t i f kabusundan olası bir uyanışa dikkat
me
çekmişler ve yolu göstermişlerdi.
" i n a n ç s ı z l a r " ya da " k a f i r l e r "
hakkı
tanımak
s i s t e m l e r i ve
ideolojiler haline
düşmanları sayesinde
için başka
insanları
diye
"diğerleri",
adlandırıyorlardı.
Ama dünya henüz onlara hazır değildi; yine de insan
K u t s a l metinlerde i n s a n ı n " T a n r ı " m n suretinde yara-
u y a n ı ş ı n ı n hayati ve gerekli bir parçasıydılar. Kaçınıl-
t ı l d ı ğ ı söylenirken, i n s a n l a r kendi suretlerinden "Tan-
maz bir şekilde, çağdaşları - ve sonrasında gelen ku-
r ı " yaratmayı tercih ediyorlardı.
şaklar - tarafından genellikle y a n l ı ş anlaşıldılar. Öğre-
i s i m l e n d i r i l e m e z olan, t a p ı n ı l m a s ı gereken z i h i n s e l bir
t i l e r i son derece basit ve güçlü olmasına rağmen, bazı
idole
Sonsuz,
ş e k i l s i z ve
dönüştürülmüştü.
durumlarda kendi öğrencileri tarafından kaleme a l ı n ı r -
Yine de... yine de... din adına gerçekleşen tüm bu de-
ken dahi s a p t ı r ı l d ı l a r ve y a n l ı ş yorumlandılar. A s ı r l a r
lice eylemlere rağmen, işaret e t t i k l e r i Gerçek, kendi
boyunca, o r i j i n a l öğretilerle i l g i s i olmayan bir s ü r ü şey
özünde hâlâ parlamaya devam ediyordu. Yozlaşma ve
eklendi ama temel bir y a n l ı ş anlamanın ötesine geçe-
y a n l ı ş y o r u m katmanları b i r b i r i üstüne y ı ğ ı l a r a k onu
mediler.
oldu,
altlarında b ı r a k m ı ş olmalarına rağmen, hâlâ da parıl-
aşağılandı veya öldürüldü; diğerlerine ise t a n r ı diye ta-
damaya devam ediyor. Ama kendi içinizdeki Gerçek ile
pınıldı.
karşılaşmadığınız,
Öğretmenlerden
bazıları
alay konusu
İ n s a n z i h n i n i n bozukluğunun ötesinde kalan,
yüzleşmediğiniz
sürece,
onu
anla-
k o l e k t i f delilikten kaçışı sağlayacak yolu gösteren öğre-
mayı asla başaramazsınız. T a r i h boyunca, bilinçlerinde
t i l e r böylece bozuldular ve kendileri de deliliğin bir par-
belirgin bir değişimi deneyimleyen ve kendi içlerinde
çası haline geldiler.
bütün d i n l e r i n işaret ettiği yönde eğilim gören insanlar
Dolayısıyla, geniş çapta ele alındığında, dinler birl e ş t i r i c i güç olmaktan çıkıp, bölücü güç haline geldi.
oldu.
O
kavrama
dökülemeyen
Gerçeği tanımlamak
için, kendi d i n l e r i n i n kavramsal çatısını kullandılar.
T ü m yaşamın t e k l i ğ i n i n a n l a ş ı l m a s ı sayesinde şiddet
Bu insanlar sayesinde, bütün büyük dinlerde kendi-
ve nefreti bitirecekleri yerde, daha fazla şiddet ve nef-
ni sadece bir yeniden keşifle değil, aynı zamanda bazı
ret getirdiler ve i n s a n l a r arasında, dinler arasında ve
durumlarda
hatta d i n l e r i n kendi içlerinde daha fazla a y r ı m yarat-
olarak ifade eden " o k u l l a r " ya da hareketler gelişti. E r -
tılar.
ken dönem ve Orta Çağ H ı r i s t i y a n l ı k dünyasında Gnos-
İnsanların
kendilerini 28
tanımlayabilecekleri
ve
orijinal
öğretinin
19
ışığının
yoğunlaşması
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
t i k ve m i s t i k akımlar, İslam dininde Sufizm, Musevi-
viyede s ı k ı ş ı p kalmıştır. Kendilerini tamamen düşünce-
lik'te Kabala ve Hasidizm, Hinduizm'de Advaita Vedan-
leriyle tanımladıklarından, bilinçaltından kaynaklanan
ta, Budizm'de Zen böyle doğdu. Bu okulların çoğu, gele-
bir davranışla kendi k i m l i k l e r i n i korumak için gerçeğe
neklere k a r ş ı y d ı . Kavram katmanlarını b i r b i r i ardına
sahip olan k i ş i l e r i n sadece kendileri olduğunu savunur-
yırtıp atıyor, gerçeğe ulaşmak için insanları kendi zi-
lar. Düşüncenin s ı n ı r l a r ı olabileceğini kavrayamazlar.
h i n l e r i n i kullanmaya ve sorgulamaya teşvik ediyorlar-
Aynen onlar gibi inanmadığınız sürece, s i z i n yanılgıda
dı; işte bu nedenle, yapılanmış dini hiyerarşiler tarafın-
olduğunuzu düşünürler ve gerçek şu ki yakın geçmişe
dan şüpheyle ve çoğu zaman da düşmanlıkla karşılanı-
kadar, sadece bu nedenle s i z i öldürmeyi kendilerine
yorlardı. Genel olarak empoze edildiği haliyle dinin ak-
hak bilirlerdi. Hatta bazıları bunu hâlâ yapıyor.
sine, onlar anlayışı, sorgulamayı ve içsel değişimi vur-
Yeni ruhsallık, bilinç değişimi, var olan kurumsal-
guluyorlardı. Bu ezoterik okullar veya hareketler saye-
laşmış dinlerinin sınırlarına taşmaktadır.
En tutucu
sinde, büyük dinler orijinal öğretilerin değiştirici gücü-
dinlerde
nü yeniden kazanmayı başardılar ama birçok durumda,
rumsallaşmış hiyerarşiler, onları tehdit olarak görüyor
sadece çok az sayıda insan onlara ulaşabildi. Ne yazık
ve bastırmak istiyorlardı. Din yapıları dışında geniş öl-
bile daima ruhsallık grupları vardı ama ku-
ki sayıları asla çoğunluğun kolektif bilincinde önemli
çekli bir r u h s a l l ı k açılımı, tamamen yeni bir harekettir.
bir etki yapacak kadar çok olmadı. Zaman içinde, etki-
Geçmişte, özellikle de Batı'da, bu kesinlikle düşünüle-
l e r i n i sürdürebilmek için bu okullar da fazlasıyla katı-
meyecek bir şeydi, çünkü Kilise'nin ruhsallık konusun-
laştı veya kavramsallaştı.
da özel bir yetkisi vardı. K i l i s e ' n i n izni olmadan kendinizi ortaya atıp ruhsal bir konuşma yapmaya ya da ruhsal bir kitap yayınlamaya kalkışırsanız, kazığa bağlanıp yakılanlardan biri olurdunuz. Ama şimdi, belli kili-
RUHSALLIK VE DİN
selerin ve dinlerin kendi içlerinde dahi, belirgin değiYeni bilinç yükselişinde yapılanmış dinlerin rolü nedir?
şim işaretleri var. Bu çok umut verici bir gelişme ve Pa-
Bugün artık birçok k i ş i dinle ruhsallık arasındaki ayrı-
pa I I . John Paul bir kiliseyi ve bir sinagogu ziyaret et-
mın farkında. B i r inanç sisteminin, doğasına bağlı ol-
tiğinde, ruhsal açıklığın ilk sinyallerini veriyordu.
maksızın insanı ruhsallaştırmadığınm farkındalar. As-
Kısmen
kurumsallaşmış
dinlerin
yapısı
dışındaki
lında, düşüncelerinizi (inançlarınızı) kendi kimliğinize
ruhsal öğretiler sayesinde - ama aynı zamanda antik Do-
ııe kadar kaynaştırırsanız, kendi içinizdeki ruhsallık-
ğu bilgelik öğretilerinin yoğun etkisiyle - geleneksel din-
tan o kadar uzaklaşırsınız. Birçok "dindar" insan, o se~
lerin takipçileri arasında kendilerini biçimlerden, dog-
31
19
ECKHART TOLLE malardan ve katı inanç sistemlerinden arındırarak, ken-
VAR OLMANIN GÜCÜ DEĞİŞİMİN ACİLİYETİ
di ruhsal geleneklerinin ve kendi benliklerinin içinde yatan gerçek derinliği keşfeden insanların sayısı giderek
Radikal bir krizle karşılaştığında, eski varlığını sürdür-
artıyor. İnsanın ne kadar "ruhsal" olduğunun neye inan-
me, başkalarıyla ve etrafını saran doğayla iletişim kurma
dığıyla değil, bilinç durumuyla i l g i s i olduğunu anlıyorlar;
yolları işe yaramadığında, hayatta kalma olasılığı aşılma-
sonuç olarak, bunun dünyayla ve başka canlılarla i l i ş k i -
sı imkansız gibi görünen sorunlarla tehdit edildiğinde, bir
lerinizde nasıl davranacağınızı belirlediğini de.
canlı - ya da bir canlı türü - ya ölür, ya yok olur ya da ev-
Biçimin ötesine geçmeyi başaramayanlar, kendi inanç-
rimsel bir sıçrama yaparak sınırlarının üzerine çıkar.
larına daha da fazla tutsak oluyorlar. Böyle insanlarda sa-
Bu gezegende yaşayan canlıların ilk olarak denizde var
dece benzeri görülmemiş bir bilinç sapkmlığıyla değil, ay-
olduklarına inanılmaktadır. Karada herhangi bir hayvan
nı zamanda yoğun bir egoyla da karşılaşıyoruz. Bazı dini
yaşamazken, denizler çeşitli canlı türleriyle dolmuştu bile.
kurumlar yeni bilinçlere açık olurken, diğerleri doktrinle-
Bir noktada, deniz yaratıklarından biri bir şekilde kuru
rini daha da güçlendiriyor ve kendilerini egonun kendini
toprağa çıkmaya başlamış olmalıydı. Belki başlangıçta bir-
savunduğu insan yapımı diğer yapılar arasına katıyorlar.
kaç santim süründükten sonra, toprağın yüksek yerçekimi
Bazı kiliseler, mezhepler, kültler ya da dini hareketler, te-
gücü yüzünden yorgun düşerek yerçekiminin neredeyse
melde kolektif ego kimlikleridir ve bu hareketlerde yer
bulunmadığı ve varlığını sürdürmenin çok daha kolay ol-
alan insanların zihin yapıları, herhangi bir politik ideolo-
duğu suya geri dönüyordu. Sonraları tekrar, tekrar, tekrar
j i y i körü körüne izleyenlerinkinden farklı değildir.
denedi ve zaman içinde karada yaşamak üzere uyum sağ-
Ama egonun çözülmesi kaçınılmazdır ve bütün katı-
ladı; yüzgeçleri yerine ayaklan, solungaçları yerine akci-
laşmış yapısına rağmen, dini ya da diğer türde kurum-
ğerleri oluştu. Ama bir türün herhangi bir krizle karşılaş-
lar, şirketler veya hükümetler, ne kadar güçlü görünse-
madığı sürece yabancı bir ortamda böylesine zor şartlar al-
ler bile kendi içlerinde dağılmaktan kurtulamazlar. En
tında yaşamaya karar vermesi pek olası görünmemektedir
katı ve değişime en fazla direnen yapılar, en önce çö-
elbette. Belki de büyük bir deniz parçası, zaman içinde ana
kenler olacaktır.
okyanusla bağlantısını kaybetti ve binlerce yıl boyunca su-
Bunun bir örneğini, Sovyetler B i r l i -
ği'nde gördük bile. Ne kadar güçlü, kemikleşmiş, sağ-
yun giderek çekilmesiyle balıklan evrime zorladı.
lam ve monolitik görünse de, birkaç y ı l içinde kendili-
Varlığını sürdürme olasılığını tehdit eden büyük bir
ğinden çözülüverdi. Bunu kimse önceden tahmin ede-
krize k a r ş ı l ı k vermek; işte insanoğlunun şimdi karşı-
memişti. Herkes şaşırmıştı. Gerçek şu ki bunun gibi
laştığı durum budur. İ l k kez 2,500 y ı l önce antik bilge-
sürprizlerle daha çok karşılaşacağız.
ler tarafından fark edilen, şimdi bilim ve teknoloji saye-
33
27
ECKHART TOLLE
101
VAR. OLMANIN GÜCÜ
sinde varlığını en belirgin şekilde ifade eden egoist in-
Ego şundan daha fazlası değildir: Öncelikle düşünce ka-
san deliliği, i l k kez gezegenin varlığını tehdit eder hale
lıpları anlamına gelen biçimle tanımlama. Eğer kötülüğün
geldi. Çok yakın zamana kadar, insan bilincinin değişi-
herhangi bir gerçekliği varsa - üstelik mutlak değil, göre-
mi - yine antik bilgeler tarafından işaret edilmişti - bir
ce bir gerçeklik - onun tanımı da şu olabilir: Tam bir biçim-
olasılıktan fazlası değildi ve dini ya da k ü l t ü r e l geçmiş-
le tanımlama; fiziksel biçimler, düşünce biçimleri ve duy-
lerine bağlı olmaksızın, orada burada birkaç nadir k i ş i
gusal biçimler. Bu durum, bütünle bağlantılı olduğumu ta-
tarafından algılanıyordu. İnsan bilincinin yaygın bir şe-
mamen unutmama ve yadsımama, başkalarıyla ve Kay-
kilde çiçek açması daha önce gerçekleşmedi, çünkü şim-
nak ile bağlantımı kaybetmeme neden olur. İşte bu unut-
diye dek asla zorunlu değildi.
kanlık acı çekmek, aldanmak ve "ilk günah'tır. Düşüncele-
Dünya nüfusunun büyük bir bölümü, şimdi insanlı-
rimi, söylediklerimi ve yaptıklarımı bu ayrılık illüzyonu
ğın çok önemli bir seçim yapmak zorunda olduğunu gö-
belirlediğinde, nasıl bir dünya yaratırım? Bunun cevabını
rebiliyor ya da görecek: E v r i m geçir ya da yok ol. İnsan-
bulmak için, insanların birbirleriyle iletişimlerine bakın,
lığın şimdilik küçük ama giderek artan bir yüzdesi, es-
bir tarih kitabı okuyun ya da akşam haberlerini seyredin.
ki egoist zihin kalıplarını kırarak yeni bir bilinç boyutuna ulaşmaya başladı bile. Şimdi yükselen şey yeni bir din, yeni bir inanç siste-
Eğer insan zihninin yapısı değişmeden kalırsa, sürekli olarak aynı dünyayı, aynı kötülükleri ve aynı delil i k l e r i yaratıp duracağız.
mi, ruhsal ideoloji ya da mitoloji değil. Sadece mitolojilerin değil, ideolojilerin ve inanç sistemlerinin de sonuna geliyoruz. Değişim, z i h n i n i z i n algılayabileceğinden
YENİ BİR CENNET VE YENİ BİR DÜNYA
çok daha derinlere uzanıyor. Aslında, bu yeni bilincin merkezinde, düşüncenin ötesine geçebilme, kendi benli-
Dünya, biçimin dış ifadesidir ve içtekinin bir yansıma-
ğinizde düşünceden çok daha geniş bir boyutu algılaya-
sıdır. Kolektif insan bilinci ve gezegenimizdeki yaşam,
bilme yeteneği yatıyor. A r t ı k k i m l i ğ i n i z i , benlik duygu-
özünde birbirine bağlıdır.
"Yeni bir cennet" insan bilin-
nuzu o kadar önemsemeyecek, kendiniz olarak algıladı-
cinin değişim geçirmesidir ve "yeni bir dünya" bunun fi-
ğınız eski bilinç yapınızdan uzaklaşacaksınız. "Kafam-
ziksel alemdeki yansıması olacaktır.
daki ses"in ben olmadığını anlamak ne de büyük bir öz-
san bilinci, gezegenin yaşamıyla bağlantılı olduğundan,
gürlük! Peki o zaman ben kimim? Düşünceden önceki
eski bilinç çözülürken, gezegenin birçok yerinde de coğ-
farkındalık, düşüncenin, duyguların ya da duyusal algı-
rafi ve iklimsel değişimler yaşanacaktır ve bunlardan
ların gerçekleştiği boşluk.
bazılarım görmeye başladık bile. 34
İnsan hayatı ve in-
2. Bölüm EGO: İNSANLIĞIN ŞİMDİKİ DURUMU
283 Sese dökülüp ağızdan yayılsınlar ya da sadece düşünceler
olarak
kalsınlar,
kelimeler
üzerinizde
neredeyse
hipnotik bir etki yapabilirler. Kendinizi kolayca onların içinde kaybeder, bir kelimeyle bir şeyi bağdaştırdığınızda, ne olduğunu bildiğiniz inancına k a p ı l ı r s ı n ı z . Gerçek şu: Ne olduğunu bilmiyorsunuz. Sadece gizemi bir etiketle örtüyorsunuz. Hiçbir şey, bir kuş, bir ağaç, hatta basit bir taş ve hepsinden öte insan, asla tam olarak bilinemez.
Bunun
nedeni, zihinle kavranamayacak bir
derinliğe sahip olmasıdır. Hepimiz algılayabilir, deneyimleyebilir, düşünebiliriz ve bunların tümü, sadece gerçekliğin yüzeydeki katmanıdır; yani bir buzdağının görünen ucundan bile azdır. Yüzeydeki görünüşün altına indiğinizde, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu görmekle kalmaz, aynı
VAR, OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE 38 zamanda bütün hayatın başladığı Kaynak ile de bağl a n t ı l ı olduğunu g ö r ü r s ü n ü z . B i r taş, bir çiçek veya bir k u ş bile, size T a n r ı ' y a , Kaynağa ve kendinize uzanan yolu gösterebilir. nuzda ve
Ona
baktığınızda, elinizde tuttuğu-
isimlendirmeye kalkışmadığınızda,
içinizde
bir h a y r a n l ı k , bir h u ş u uyanır. Özüyle kendini size anlatır ve özünü size y a n s ı t ı r . B ü y ü k sanatçıların sezdikleri ve sanat eserlerine yansıtmayı başardığı şey budur. Van Gogh asla şöyle demedi: " B u sadece eski bir sandalye." B u n u n yerine, sandalyeye baktı, baktı, baktı. Sandalyenin v a r l ı ğ ı n ı h i s s e t t i . Sonra da t u v a l i n i n k a r ş ı s ı n a geçip boyalarını eline aldı. Sandalyenin kendisi muhtemelen birkaç, dolardan fazla etmezdi ama aynı sandalyeyi duyguyla yansıtan tablonun fiyatı bugün 25 milyon dolardan fazla. D ü n y a y ı kelimeler ve etiketlerle doldurmadığınızda, i n s a n l ı ğ ı n düşünceyi k u l l a n m a k yerine düşünceye esir
aynı zamanda, k e n d i n i z i gerçeklikten u z a k l a ş t ı r d ı ğ ı n ı z sürece, etrafınızda kendini belli eden yaşam mucizeleri de birer birer kaybolacaktır. Bu şekilde, akıl elde edilebilir ama bilgelik kaybolur ve onunla b i r l i k t e m u t l u l u k , sevgi, y a r a t ı c ı l ı k ve canlılık da gider. Algıyla y o r u m arasındaki hareketsiz boşlukta s ı k ı ş ı p k a l ı r l a r . Elbette ki kelimeleri ve düşünceleri k u l l a n m a k zorundayız. Onlar ı n da kendi g ü z e l l i k l e r i var; ama onların e s i r i olmak zorunda m ı y ı z ? Kelimeler, gerçekliği insan z i h n i n i n kavrayabileceği bir boyuta indirger ve emin olun, bu da o kadar derin bir boyut değildir. Dilde ses telleri tarafından üretilen sekiz temel ses vardır: a, e, ı, i, o, ö, u, ü. Diğer sesler, hava basıncıyla üretilen konsonantlardır: s, f, g gibi. Böylesine basit seslerin k i m olduğunuzu, evrenin nihai amacını veya bir ağacın ya da taşın derinliğinde ne olduğunu açıklayabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
olduğu zaman kaybettiği mucizevi bir duygu hayatınıza geri döner. Hayatınız m ü t h i ş bir d e r i n l i k kazanır. Nesnelere bir y e n i l i k , bir tazelik gelir. En büyük mucize ise, bütün k e l i m e l e r i n , düşüncelerin, z i h i n s e l etiketlerin ve imgelerin ötesinde, kendi özbenliğinizi deneyimlemekt i r . B u n u n olması için, kendi " B e n " duygunuzu, s i z i tanımladığını düşündüğünüz her şeyle oluşturduğu kördüğümden çözüp ayırmanız gerekir. İşte bu kitap, bu kördüğümlerle i l g i l i . Nesnelere, insanlara ya da durumlara sözel ya da zihinsel etiketler y a p ı ş t ı r m a k t a ne kadar aceleci davranıyorsanız, gerçekliğiniz o kadar sığ ve cansız olacaktır; 38
İLLÜZYON BENLİK "Ben" kelimesi, nasıl kullanıldığına bağlı olarak, hem en büyük hatayı hem de en derin gerçeği içinde barındırır. Geleneksel k u l l a n ı m ı y l a , dilde en s ı k kullanılan kelimelerden biri olmakla kalmaz ("benim," "benimki," "kendim" gibi i l g i l i kelimelerle birlikte), aynı zamanda da en büyük hatalardan biridir. Normal günlük kullanımında "ben", önemli bir hatayı, k i m olduğunuzla i l g i l i bir yanl ı ş kanıyı, sahte bir k i m l i k duygusunu da beraberinde 61
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
getirir. Bu egodur. Bu sahte benlik duygusu, sadece uza-
"ben" k e l i m e s i n i öğrenirler ve kendi k i m l i k l e r i y l e öz-
y ı n ve zamanın gerçeklikleriyle i l g i l i değil, aynı zaman-
d e ş l e ş t i r d i k l e r i i s i m l e r i n i n yerine bu kelimeyi geçirir-
da insan doğasıyla i l g i l i derin görüşler g e l i ş t i r m i ş olan
ler. Sonra başka düşünceler gelerek i l k "ben" düşünce-
Albert E i n s t e i n ' ı n "optik bir bilinç yanılsaması" olarak
siyle b i r l e ş i r . S o n r a k i aşama, "ben" ve "benim" düşünce-
adlandırdığı şeydir. Bu sahte benlik duygusu, gerçekli-
l e r i n i , bir şekilde "ben"in parçaları olan düşüncelerle
ğin tüm y a n l ı ş y o r u m l a r ı n ı , tüm düşünce yöntemlerini,
birleştirmedir.
paylaşımları ve i l i ş k i l e r i de peşinden sürükler. Gerçek-
ama zaman içinde, nesnelere benlik duygusu katan bu
l i ğ i n i z , i l k i l l l ü z y o n u n bir yansıması haline gelir.
kelimeler,
İ y i haber şu:
Eğer bir i l l ü z y o n u n i l l ü z y o n olduğunu
Bu,
gerçek
kendini kimliği
nesnelerle ortadan
tanımlamadır
kaldırır.
"Benim"
oyuncağım k ı r ı l d ı ğ ı n d a ya da kaybolduğunda, korkunç
anlaşılması,
bir acı h i s s e d i l i r . B u n u n nedeni oyuncağın çok özel bir
sona ermesi demektir. İ l l ü z y o n u n v a r l ı ğ ı n ı s ü r d ü r m e s i ,
değere sahip olması değil - çocuk çok geçmeden o oyun-
ancak onu gerçek sandığınız sürece mümkündür. K i m
cağa olan i l g i s i n i kaybedecek ve yerine başka oyuncak-
olmadığınızı
olduğunuz
l a r ı geçirecektir - "benim" düşüncesidir. Oyuncak, çocu-
kendiliğinden ortaya çıkar. Ego dediğimiz sahte benli-
ğun gelişmekte olan "ben" düşüncesiyle ya da diğer bir
ğin m e k a n i k l e r i n i incelediğimiz bu ve bir sonraki bölü-
deyişle benlik duygusuyla özdeşleşmiştir.
anlayabilirseniz,
çözülür.
Bir
anladığınızda,
illüzyonun
gerçekte
kim
mü dikkatle ve yavaşça okurken, bu deneyimi yaşayacaksınız. Peki bu sahte benliğin doğası nedir? " B e n " dediğinizde genellikle sözünü ettiğiniz şey gerçek k i m l i ğ i n i z değildir.
Dolayısıyla, başka
İnanılmaz bir basitleştirmeyle,
çocuk
düşünceleri
büyürken
kendine
ilk
"ben"
çekmeye
cinsiyetle, mülkiyetle, vücuduyla,
düşüncesi,
başlar:
Kendini
milliyetiyle, ı r k ı y l a ,
diniyle, mesleğiyle tanımlar. " B e n " i n kendini tanımla-
"ben" dediğiniz her seferinde gerçek k i m l i ğ i n i z i n derin-
dığı diğer şeyler, bilgi ya da görüşler, sevilen ve sevilme-
l i ğ i n i , z i h n i n i z d e k i "ben" düşüncesiyle ve "ben"i tanım-
yenler üreten rollerledir; baba, anne, karı-koca vb. gibi.
ladığınız her şeyle k a r ı ş t ı r ı r s ı n ı z . Peki "ben" k e l i m e s i n i
Geçmişte başıma gelenler "bana" olanlardır ve bu anıla-
ve "benim," "benimki," "kendim" gibi i l g i l i kelimeleri
r ı n düşünceleri "ben" düşüncesiyle birleşerek "ben ve
kullandığınızda genel olarak sözünü ettiğiniz şey nedir?
geçmişim"
B i r çocuk anne-babasınm
ağzından
ismini
duygusunu
yaratırlar.
Bunlar,
insanların
duydu-
k i m l i k duygularını a l d ı k l a r ı şeylerden sadece bazıları-
ğunda, zaman içinde bu kelimeyle bir özdeşlik kazanır
dır. Sonuçta benlik duygusunun eklendiği ve rasgele bir
ve zihninde k i m l i ğ i y l e i l g i l i bir düşünce biçimlenir. O
arada tutulan düşüncelerden daha fazlası değildirler.
aşamada, bazı çocuklar kendilerinden üçüncü ş a h ı s m ı ş
Bu z i h i n s e l yapı, normalde "ben" derken kastettiğiniz
gibi söz ederler. "Johnny acıktı." Çok geçmeden, büyülü
şeydir. Daha açık söylemek gerekirse: "Ben" dediğiniz-
41
19
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
de çoğu zaman konuşan siz değilsinizdir; o z i h i n s e l ya-
m trende görmüştüm. Zaten görmemek de m ü m k ü n de-
pının, ego-benliğin bazı yönleridir. U y a n ı ş ı gerçekleştir-
ğildi. T r e n dolu olmasına rağmen, kadının i k i tarafında-
diğinizde, yine zaman zaman "ben" k e l i m e s i n i kullana-
ki k o l t u k l a r boştu ve bunun nedeni hiç şüphesiz kadı-
caksınız ama bunu b e n l i ğ i n i z i n çok daha derinlerinden
n ı n bir hayli deli gibi görünmesiydi. Son derece gergin
hissederek
görünüyordu ve yüksek, öfkeli bir sesle hiç durmadan
yapacaksınız.
Çoğu k i ş i kendini hâlâ genel düşünce akımlarıyla,
kendi kendine konuşuyordu. K e n d i n i düşüncelerine öy-
t a k ı n t ı l ı düşüncelerle tanımlamaktadır ve bunların bir-
lesine k a p t ı r m ı ş t ı ki etrafındaki i n s a n l a r ı n farkında ol-
çoğu anlamsızdır. Kendi düşünce sistemlerinden ve be-
madığı belliydi. B a ş ı n ı hafif sola ve aşağı doğru eğmiş-
raberlerinde
tuttukları
ti; sanki yanındaki boş k o l t u k t a oturan biriyle konuşu-
bir "ben" yoktur. R u h s a l açıdan bilinçsiz olmanın anla-
yor gibiydi. Tam olarak içeriğini h a t ı r l a m ı y o r u m ama
mı budur. Kafalarında s ü r e k l i konuşan bir ses olduğu
monolog şuna benzer bir şekilde devam ediyordu: "Ve
söylendiğinde, "Ne sesi?" derler ya da öfkeyle inkar
bana dedi k i . . . ben de ona yalancısın dedim, beni böyle
ederler; ama aslında bunu yapan s e s i n kendisi, düşünü-
bir şeyle nasıl suçlarsın... hep benden yararlandın, beni
cü, gözlemlenmeyen z i h i n d i r .
kullandın, ben sana güvendim, sen bana ihanet ettin... "
getirdikleri
duygulardan
ayrı
Neredeyse k o n t r o l l e r i n i
ellerinden almış gibidir. Bazı
insanlar,
Sesinde h a k s ı z l ı ğ a uğramış b i r i n i n öfkesi vardı ve san-
kendilerini
düşüncelerinden
i l k kez
ki kendini savunmazsa aşağılandığını hissedecekti.
a y ı r d ı k l a r ı ve k ı s a bir süre için de olsa k i m l i k değişimi
T r e n Tottenham Court Road İstasyonu'na y a k l a ş ı r -
y a ş a d ı k l a r ı zamanı hiç unutmazlar. Diğerleri ise bunu
ken, kadın ayağa k a l k t ı ve hâlâ konuşmaya devam ede-
pek fark etmez ya da hiç nedensiz bile olsa, yaşadıkları
rek kapıya doğru yürüdü. Ben de aynı istasyonda ine-
içsel h u z u r a veya mutluluğa bağlarlar.
cektim; bu yüzden arkasında duruyordum. Merdivenlerden
çıkıp caddeye
ulaştığımızda,
nı'na doğru yürümeye başladı. ZİHİNDEKİ
Bedford
Meyda-
Hâlâ hayali sohbetine
devam ediyordu ve k a r ş ı s ı n d a k i n i - her kimse - suçla-
SES
yıp duruyordu. Çok merak ettim ve benim de gittiğim B u n u n i l k farkındalığını, Londra Ü n i v e r s i t e s i ' n d e k i bi-
yönde yürüdüğü sürece izlemeye karar verdim. Hayali
rinci yılımda yaşadım. Haftada i k i kez sabah saat do-
sohbetine k e n d i s i n i fazlasıyla k a p t ı r m ı ş olmasına rağ-
kuz civarında metroya binerek ü n i v e r s i t e kütüphanesi-
men,
nereye gittiğini
biliyor gibiydi.
Çok geçmeden,
ne giderdim. B i r defasında otuzlu y a ş l a r ı n ı n başlarında
1930'lardan kalma Senato B i n a s ı ' n m önüne geldik; ya-
bir kadın k a r ş ı m a oturdu. Onu daha önce birkaç kez ay-
ni ü n i v e r s i t e n i n merkez yönetim ve kütüphane binası-
43
19
VAR, OLMANIN GÜCÜ ECKHART TOLLE 44
düşünüyordu. Ben ise - çoğunlukla - zihnimden düşü-
na. Çok ş a ş ı r m ı ş t ı m . Aynı yere gidiyor olabilir miydik?
nüyordum. Eğer o deliyse, herkes deli demekti; ben da-
Evet, k e s i n l i k l e oraya gidiyordu. Acaba öğretmen, öğ-
hil. F a r k l ı l ı k l a r sadece derecelerdeydi.
renci, ofis elemanı ya da kütüphaneci filan mıydı? Bel-
B i r an için, kendi zihnimden bir adım geri çekildim
ki de bir psikoloji araştırması üzerinde çalışıyordu? Ce-
ve zihnime olduğu gibi, daha derin bir perspektiften
vabı bilmem mümkün değildi. Y i r m i adım arkasından
baktım. O anda, düşünceden farkındalığa kısa bir geçiş
yürüyordum ve ben binaya girdiğimde, asansörlerden
yaptığımı
birinde gözden kaybolmuştu bile.
ama tek başımaydım ve aynada kendi yüzüme bakıyor-
hissettim.
Hâlâ
erkekler tuvaletindeydim
Az önce tanık olduğum şey karşısında çok şaşırmış-
dum. Zihnimden ayrıldığım o anda, yüksek sesle gül-
tım. Y i r m i beş yaşında yetişkin bir birinci s ı n ı f öğrenci-
düm. Delice görünebilirdi ama aslında akim gülüşüydü;
si olarak, kendimi entelektüel biri olarak görüyordum
Buda'nmki gibi dolu dolu bir gülüş. "Hayat zihnimin
ve insan varlığıyla ilgili tüm ikilemlerin cevaplarının
sandığı kadar ciddi bir şey değil." Sanki kahkaha bana
zeka sayesinde, diğer bir deyişle, düşünerek bulunabi-
böyle diyor gibiydi. Ama bu sadece anlık bir olaydı ve
leceğine inanıyordum. Ama farkındalık olmadan dü-
unutmam uzun sürmedi. Sonraki üç y ı l ı endişeler ve
şünmenin insan varlığının en önemli ikilemi olduğunu
depresyonla geçirecek, kendimi sadece zihnimle tanım-
henüz bilmiyordum. Profesörlere, bütün cevapları bilen
layacaktım. Farkındalık dönmeden önce, neredeyse in-
bilgeler, üniversiteye ise bilgi tapmağı gözüyle bakıyor-
tihar etmek üzereydim ve bu kez anlık bir şey değildi.
dum. Böylesine deli bir k i ş i l i k nasıl olur da bunun bir
Takıntılı
parçası olabilirdi ki?
"ben"den kurtulmuştum.
düşüncelerden
ve
kendi
yarattığım
sahte
Kütüphaneye girmeden önce erkekler tuvaletine uğ-
Bu anlattığım olay, bana sadece farkındalığı göster-
radığımda, hâlâ onu düşünüyordum. E l l e r i m i yıkarken
mekle kalmadı, aynı zamanda da insan zihninin mutlak
kendi kendime şöyle dedim: Umarım sonum onun gibi
geçerliliğiyle ilgili ilk şüphe tohumlarını da ekti. Birkaç
olmaz. Yanımda duran adam bana bir bakış attı ve o
ay sonra, şüphelerimin artmasına neden olacak önemli
sözleri sadece düşünmediğimi, sesli olarak söylediğimi
bir olayla karşılaştım.
anladığımda afalladım. "Aman Tanrım, zaten onun gi-
hayranlık duyduğum bir profesörün dersine geldik ve bi-
biyim," diye düşündüm. Benim zihnim de kadmınki ka-
ze profesörün o hafta sonu kendisini vurarak intihar et-
dar kendi düşüncelerine dalmış değil miydi? Aramızda çok az fark vardı aslında. Onun düşünce sisteminin altında yatan temel duygu, öfke gibi görünüyordu. Benim durumumda ise daha ziyade endişeydi. O yüksek sesle 44
Bir Pazartesi sabahı, fazlasıyla
tiği söylendi. Çok şaşırmıştım. Çok saygı duyulan bir eğitmendi ve bütün cevapları biliyor gibi görünüyordu. Ama o zamanlar, düşünmenin bilincimizin sadece mini61
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
cik bir parçası olduğunu veya kendi içimde bulmak bir
dır: Oyuncağım daha sonraları arabam, evim, giysilerim
yana, egonun bile ne olduğunu bilmiyordum.
vb. haline gelir. Kendimi nesnelerle tanımlamaya çalışır ı m ama asla başaramam ve sonunda kendim onların içinde kaybolurum. Bu, egonun kaçınılmaz yazgısıdır.
E G O N U N İÇERİĞİ VE YAPISI Ego zihni tamamen geçmişle şartlanır. Şartlanması iki
19 . . KENDİNİ NESNELERLE TANIMLAMAK
bölümlüdür: İçeriği ve yapısı. Oyuncağı kırıldığı ya da kaybolduğu için derin acı du-
Reklam sektöründeki profesyoneller, gerçekte insanla-
yarak ağlayan bir çocuğun durumunda, oyuncak içerik-
rın ihtiyacı olmayan şeyleri satmak için, o nesnelerin
tir. Yerini başka bir oyuncak ya da başka bir nesne ala-
k i ş i l e r i n kendilerine ve başkalarının o kişiye k a r ş ı ba-
bilir. Kendinizi birlikte tanımladığınız içerik, çevreniz,
kış açısında fark yaratacağına potansiyel alıcıları inan-
büyürken yaşadıklarınız ve parçası olduğunuz kültürle
dırmaları gerektiğini iyi bilirler; diğer bir deyişle, in-
şartlanır. Çocuk zengin ya da yoksul olsun, oyuncak
sanların benlik duygularına bir şey katacağını vurgu-
hayvan biçiminde oyulmuş bir tahta parçası ya da kar-
larlar. Bunu nasıl yaparlar? Örneğin bir ürünü satın al-
maşık özelliklere sahip elektronik bir alet olsun, kaybı-
manın s i z i başkalarından ayıracağını, ortalamanın üze-
nın neden olduğu acı değişmez. Böylesine büyük bir acı-
rine çıkaracağını söylerler. Ya da zihninizde bir ürünle
nın oluşmasının nedeni, "benim" kelimesinde gizlidir ve
ünlü, genç, çekici ya da mutlu görünen bir k i ş i arasın-
bu da yapısaldır. K i ş i n i n kendi kimliğini bir eşyaya bağ-
da bağlantı kurdurarak bunu yaparlar. Yaşlanmış ve
lamak yönündeki bilinçaltı eğilimi, ego zihnin yapısıdır.
hatta ölmüş ünlülerin kariyerlerinin zirvesindeyken çe-
Egonun kendini var ettiği en temel zihin yapıların-
k i l m i ş fotoğrafları ya da filmleri bile bu konuda işe ya-
dan biri, k i m l i k tanımlamadır. İngilizce "identification"
rayabilir. Söze dökülmeyen varsayım, o ürünü alarak,
yani " k i m l i k tanımlama" ifadesi, Latince "aynı" anlamı-
s i h i r l i bir mülkiyet hakkıyla onlar gibi olursunuz; daha
na gelen idem ve "yapmak" anlamına gelen facere keli-
doğrusu, onların yüzeysel imgesi haline gelirsiniz. B i r -
melerinden türemiştir. Dolayısıyla kendimi bir şeyle ta-
çok durumda, aslında bir ürün değil, bir " k i m l i k güçlen-
nımladığımda, onu "ayııı yaparım." Neyle aynı? Kendim-
dirici" alıyorsunuzdur. Tasarımcı etiketleri öncelikle al-
le aynı. Ona bir benlik duygusu veririm ve böylece be-
dığınız kolektif kimliklerdir. Markalar pahalıdır ve do-
nim " k i m l i ğ i m " i n bir parçası haline gelir. K i m l i k tanım-
layısıyla da "ancak özel kişilere ait" olabilir. Eğer onla-
lamanın en basit hallerinden biri, eşyalarla tanımlama-
rı herkes alabilseydi, psikolojik değerlerini kaybeder-
47
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
lerdi ve geride muhtemelen ödediğiniz paranın onda bi-
insan yaşayan bir gerçekliği değil, kavramsal bir ger-
ri kadar olabilecek maddesel değerleri kalırdı.
çekliği algılar.
Kendinizi birlikte tanımladığınız şeyler, yaşa, cinsi-
Ama onları kendi k i m l i ğ i m i z i güçlendirmek için kul-
yete, gelir seviyesine, sosyal sınıfa, modaya, etrafınızı
landığımız sürece, nesneleri onurlandıramayız. Egonun
saran kültüre ve diğer etkenlere göre kişiden kişiye de-
yaptığı şey tam olarak budur. Egonun kendini nesneler-
ğişir. Ama kendinizi birlikte tanımladığınız şey sadece
le tanımlama çabası, k i ş i n i n onlara bağlanmasına, nes-
içerikle ilgilidir; oysa bilinçsiz tanımlama t a k ı n t ı s ı ya-
nelere t a k ı n t ı l ı olmasına neden olur ve bu da sonuçta
pısaldır. Bu, ego zihnin çalışmasının en temel yolların-
bir tüketim toplumu ve tek ilerleme ölçütünün hep da-
dan biridir.
ha fazlası olduğu ekonomi yapıları yaratır. S ü r e k l i ola-
Ama sorun şu ki tüketim toplumunun devam etme-
rak daha fazlası için açlık duymak, bir hastalıktır. Kan-
sini sağlayan şey, insanların kendi k i m l i k l e r i n i nesne-
serli hücreler de bundan farklı değildir, çünkü onların
ler aracılığıyla bulmaya çalışmalarıdır ve bu da hiçbir
da tek amacı kendilerini kopyalamaktır ve bunu yapar-
işe yaramaz; ego sadece geçici bir süre için tatmin olur
ken parçası oldukları organizmayı yok ettiklerini fark
ve bu yüzden sürekli daha fazlasını arar, bir şeyler sa-
etmezler. Bazı ekonomistler gelişim kavramına kafala-
tın almaya devam eder, sürekli tüketirsiniz.
rını o kadar takmışlardır ki o kelimeyi bir t ü r l ü bıraka-
Elbette ki yüzeysel k i m l i k l e r i m i z i n v a r l ı k l a r ı n ı sürdürdüğü bu f i z i k s e l boyutta nesneler gereklidir ve yaşa-
mazlar ve bu yüzden gerileme dönemlerine bile "olumsuz gelişim" derler.
mımızın kaçınılmaz parçalarıdır. Eve, giysiye, mobilya-
Çoğu k i ş i n i n hayatı, nesnelere karşı t a k ı n t ı l ı bir il-
ya, aletlere, ulaşım araçlarına ihtiyaç duyarız. Güzel-
giyle geçer. Zamanımızın en önemli hastalıklarından bi-
l i k l e r i veya öz nitelikleri açısından değer verdiğimiz
rinin nesne arayışı olmasının nedeni budur. A r t ı k ger-
şeyler de olabilir. Nesneler dünyasını aşağılamak yeri-
çek siz olan yaşamı hissedemediğinizde, hayatınızı nes-
ne, onurlandırmamız gerekir. Her şeyin bir Varlığı var-
nelerle doldurmaya çalışırsınız.
dır; her şey, enerjisini tüm yaşamın kaynağından alan
olarak, size nesneler dünyasıyla i l i ş k i n i z i tarafsız ola-
geçici bir biçimdir. Antik kültürlerde, insanlar her şeyin
rak gözlemlemenizi ve özellikle de "benim" kelimesiyle
- cansız nesnelerin bile - bir ruhu olduğuna inanırlar-
tanımladığınız nesneleri incelemenizi öneririm. Örne-
dı ve aslını söylemek gerekirse, bu konuda gerçeğe bu-
ğin, özdeğer duygunuzun sahip olduğunuz nesnelere
gün olduğumuzdan daha yakınlardı. Z i h i n s e l soyutluk
bağlı olup olmadığını bulmak için dürüstçe kendinizi
yüzünden cansızlaşmış bir dünyada yaşadığınızda, ar-
inceleyin. Belli nesneler size bir üstünlük ya da önem
t ı k evrenin canlılığını hissetmemeye başlarsınız. Çoğu
duygusu veriyor mu? Onlardan mahrum kalmak kendi-
49
19
Ruhsal bir uygulama
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
n i z i daha fazlasına sahip olanlardan daha aşağı hisset-
gerektiğini sordu. Ona ne yapması gerektiğini söyleye-
t i r i y o r mu? Sahip olduğunuz şeylerden s ı k s ı k söz edi-
meyeceğimi açıkladım ve hayatının bu döneminde bir
yor veya b a ş k a l a r ı n ı n gözünde değerinizi a r t ı r m a k için
yüzüğün veya başka bir eşyasının kendisi için ne kadar
onları k u l l a n ı y o r musunuz? B a ş k a b i r i sizden daha çok
önemli olabileceğini sordum. " A n l a m ı y o r s u n , " dedi. " B u
şeye sahip olduğunda veya çok değer verdiğiniz bir eş-
büyükannemin yüzüğüydü.
y a n ı z ı kaybettiğinizde, öfkeleniyor ve bir şekilde benlik
kadar her gün parmağımda t a ş ı r d ı m . B e n i m için sıra-
duygunuzun zayıfladığını hissediyor musunuz?
dan bir y ü z ü k değil. Öfkelenmem çok mu tuhaf?"
Hastalanıp
ellerim
şişene
T e p k i s i n i n h ı z ı , öfkesi ve sesindeki savunucu ton, henüz kendi içine bakıp olayla k e n d i s i n i çözerek i k i s i n i de tarafsızca
KAYIP Y Ü Z Ü K
inceleyebilecek kadar şimdiye ulaşmadığını
gösteriyordu. Öfkesi ve savunmacılığı, aslında konuşar u h s a l öğretmen olarak i n s a n l a r l a
nın egosu olduğunu belli etmek için yeterliydi. "Sana
görüştüğüm dönemde, vücudu kanser yüzünden gün-
birkaç soru soracağım ama hemen cevaplamak yerine,
den güne eriyen bir kadını
ziyaret
kendi içinde cevapları bulmaya çalış. Her sorudan sora
K ı r k l ı y a ş l a r ı n ı n ortalarında bir okul öğret-
kısa bir ara vereceğim. B i r cevap bulduğunda, kelime-
meniydi ve d o k t o r l a r ı en fazla birkaç ay daha yaşaya-
ler olarak dışarı dökmek zorunda değilsin." Dinlemeye
bileceğini söylemişlerdi. O z i y a r e t l e r sırasında bazen
hazır olduğunu söyledi. Sordum:
birkaç kelime k o n u ş u r d u k ama daha ziyade sessizce
yüzüğü zaten bırakmak zorunda kalacağının farkında
b i r l i k t e o t u r u r d u k ve
bir öğretmen
m ı s ı n ; belki de oldukça yakın bir zamanda? Onu bırak-
olarak yoğun yaşadığı zamanlarda f a r k ı n a varmadığı
maya hazır olman için ne kadar zamana ihtiyacın var?
bir içsel h u z u r u tadardı.
Onu bıraktığında daha az mı kendin olacaksın? Onu
B i r danışman ve
ederdim.
haftada i k i
bunu yaparken,
kez
F a k a t bir gün yanına gittiğimde, onu korkunç öfkeli bir halde buldum. "Ne oldu?" diye sordum. Hem maddi hem de manevi değeri çok büyük olan elmas yüzüğünü
" B e l l i bir noktada o
kaybettiğinde k i m l i ğ i n de zayıfladı mı?" Son sorudan sonra birkaç dakika s e s s i z l i k oldu. T e k r a r konuşmaya
başladığında,
yüzünde
bir gü-
kaybetmişti ve her gün birkaç saat kendisiyle ilgilen-
lümseme vardı ve oldukça h u z u r l u görünüyordu. "Son
mek için gelen kadının aldığına emin olduğunu söyledi.
soru önemli bir şeyi anlamamı sağladı. Önce bir cevap
B i r i n i n nasıl olup da böyle bir şeyi yapacak kadar kalp-
bulmak için zihnime girdim ve z i h n i m şöyle dedi: 'Evet,
siz ve duygusuz olduğunu anlamadığını belirtti. Bana
elbette ki zayıfladın.' Sonra kendime aynı soruyu tekrar
kadınla y ü z l e ş m e s i mi, yoksa hemen polisi araması mı
sordum: ' K i m l i ğ i m zayıfladı mı?' Bu kez cevabı düşün-
50
19
53
53
ECKHART TOLLE
mek yerine h i s s e t t i m . Ve aniden, ben olmayı hissettim. Bu daha önce hiç olmamıştı. Ben olmayı o kadar güçlü hissedebiliyorsam, k i m l i ğ i m zayıflamış olamazdı. B u n u hâlâ
hissedebiliyorum;
h u z u r verici
ama
son derece
canlı bir şey." " B u , Var olmanın mutluluğudur," dedim. "Onu sadece kafanın içinden çıkmayı başardığında hissedebilirsin. V a r l ı k h i s s e d i l m e l i d i r . Düşünülemez. Ego bunu bilmez, çünkü egoyu oluşturan şey düşüncelerdir. Y ü z ü k gerçekten de kafanda Ben olmak duygusuyla k a r ı ş t ı r d ı ğın bir düşünceydi. Ben olmayı düşünüyordun ve y ü z ü k de bunun bir parçasıydı. "Egonun aradığı ve kendini b i r l e ş t i r d i ğ i şeyler, Varl ı k yerine koyduğun şeylerdir.
Nesnelere değer verebi-
l i r s i n ama onlara kendini bağladığında, bunun ego olduğunu anlaman gerekir. Ve asla bir nesneye değil, onunla i l g i l i 'ben,' 'benim,' ya da 'benimki' düşüncelerine
bağlanırsın.
B i r kaybı tamamen
kabullendiğinde,
egonun ve v a r l ı ğ ı n ı n ötesine geçersin ve bilinç olan Ben olmak ortaya çıkar." " İ s a ' n ı n söylediği ve daha önce anlam veremediğim bir şeyi
şimdi anlıyorum," dedi, '"Eğer biri gömleğini
alırsa, ona paltonu da ver.'" " K e s i n l i k l e , " dedim. " B u asla kapını k i l i t l e m e n gerekmediği anlamına gelmez. Sadece, nesnelerin gitmesine i z i n vermenin onlara tutunmaya çalışmaktan daha büyük güç olduğu anlamına gelir." H a y a t ı n ı n son birkaç haftasında vücudu giderek z a y ı f l a r k e n , k e n d i s i giderek daha p a r ı l t ı l ı , s a n k i için-
VAR, OLMANIN GÜCÜ
den
ı ş ı k y a y ı l ı y o r m u ş gibi
bir hal aldı.
Eşyalarının
birçoğunu b a ş k a l a r ı n a verdi - hatta b a z ı l a r ı n ı y ü z ü ğünü çaldığını düşündüğü kadına verdi - ve verdiği her yeni şeyle, m u t l u l u ğ u daha da derinleşti. A n n e s i beni arayıp k a d ı n ı n öldüğünü söylediğinde, daha sonrasında elmas y ü z ü ğ ü banyodaki ecza dolabının içinde b u l d u k l a r ı n d a n da söz etti. Acaba kadın y ü z ü ğ ü geri
mi
g e t i r m i ş t i , yoksa başından beri
hep
orada
mıydı? B u n u k i m s e bilmiyor. Ama bir şey b i l i y o r u z : Hayat size daima bilinç e v r i m i n i z için en y a r a r l ı ders f ı r s a t l a r ı n ı sunacaktır.
B u n u n i h t i y a c ı n ı z olan dene-
y i m ya da ders olduğunu n a s ı l a n l a r s ı n ı z ? Ç ü n k ü şu anda a l d ı ğ ı n ı z deneyim bu. Peki k i ş i n i n sahip olduğu şeylerle gurur duyması ya da kendisinden daha fazla şeye sahip olan insanlara imrenmesi tamamen yanlış mı? Hiç de değil. Kendini kalabalığın içinde belli etme türünden bir gurur, k i ş i nin benlik duygusunun "daha fazlası" ile güçlenmesi ya da "daha azıyla" zayıflaması, ne yanlış ne de doğrudur; bu sadece egodur. Ego yanlış olamaz, çünkü bilinçsizdir. Kendinizde egoyu gözlemlediğinizde, onun ötesine geçmeye
başlarsınız.
Egoyu
çok fazla
ciddiye
almayın.
Kendinizde egoya dayanan bir davranış fark ettiğinizde, gülümseyin. Hatta bazen kahkahalarla g ü l e b i l i r s i niz de. İ n s a n l ı k nasıl oldu da bu kadar uzun zaman egonun etkisinde kaldı diye merak da edebilirsiniz. Hepsinden öte, egonun k i ş i s e l olmadığını bilin. O siz değils i n i z . Eğer egonun k i ş i s e l sorununuz olduğunu düşünüyorsanız, bu sadece biraz daha egodur.
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE MÜLKİYET
a r a y ı ş ı y l a d o l a ş t ı k l a r ı halde, aslında gerçek benlikle-
İLLÜZYONU
r i n i n başından beri orada olduğunu, sadece kendileB i r şeye "sahip olmak"; bunun tam olarak anlamı ne-
r i n i eşyalarla t a n ı m l a m a l a r ı y ü z ü n d e n büyük ölçüde
dir? B i r şeyi "benim" k ı l m a k ne demektir? Eğer New
g i z l e n m i ş olduğunu anlarlar.
York'ta bir caddenin ortasında durup bir gökdeleni işa-
"Ne m u t l u y o k s u l l a r a , " demiştir İsa, "çünkü cennet
ret ederek " B u bina benim. Ben ona sahibim," derseniz,
k r a l l ı ğ ı onların olacaktır." Peki
ya çok z e n g i n s i n i z d i r , ya hayal görüyorsunuzdur ya da
k a s t e t m i ş t i r ? İçsel y ü k l e r i ve anlamsız tanım t a k ı n t ı l a -
yalan söylüyorsunuzdur.
rı olmayan i n s a n l a r ı elbette. K e n d i l e r i n i eşyalarla ve
D u r u m hangisi olursa olsun,
"ben" düşüncesiyle "bina" düşüncesini b i r l e ş t i r i y o r s u -
zihinsel
nuz.
miştir.
İşte
mülkiyetle
ilgili
zihinsel
kavram
böyledir.
" y o k s u l " derken
kavramlarla tanımlamayan insanları
neyi
kastet-
Peki "cennet k r a l l ı ğ ı " nedir? K e n d i n i z i başka
Eğer herkes s i z i n hikâyenizi onaylarsa, f i k i r b i r l i ğ i m
şeylerle tanımlamayı bırakıp " y o k s u l " hale geldiğinizde
geçerli k ı l m a k için bir kağıt parçası imzalarlar. T e b r i k -
hissedeceğiniz güçlü V a r l ı k mutluluğudur.
ler, z e n g i n s i n i z . Eee? Eğer kimse h i k â y e n i z i kabul et-
Hem Doğu'da hem de Batı'da t ü m m ü l k i y e t l e r d e n
mez ya da onaylamazsa, s i z i bir p s i k i y a t r a götürürler,
vazgeçmenin
çünkü ya ciddi hayal gücü s o r u n l a r ı n ı z vardır ya da ta-
nedeni
k ı n t ı l ı bir yalancısmızdır. Eee?
s i z i egonuzdan kendiliğinden k u r t a r m a z . Ego yok ol-
İ n s a n l a r s i z i n l e h e m f i k i r o l s u n ya da olmasın, bu-
mayı
a n t i k bir
budur. kolay
Ama
kolay
ruhsal
uygulama
mülkiyetlerinizden
kabul
etmeyecektir.
olmasının vazgeçmek,
Bu
yüzden,
rada h i k â y e n i n ve hikâyeyi yaratan düşünce biçimle-
k e n d i n i başka şeylerle tanımlamaya çalışacaktır; ör-
r i n i n gerçekte s i z i n k i m olduğunuzla bir i l g i s i olma-
neğin, bütün maddi m ü l k i y e t l e r i n ötesine geçmiş bir
d ı ğ ı n ı anlamak önemlidir.
i n s a n olarak s i z i k e n d i n i z i diğerlerinden daha değer-
İ n s a n l a r söylediğiniz şeyi
doğru olarak kabul etse ve i m z a l a n a n kağıt parçala-
li ve daha r u h s a l hissetmeye t e ş v i k edecektir.
r ı y l a bu bütün dünyada kabul görse bile, sonuçta sa-
insanlar vardır
dece bir k u r g u d u r . Birçok k i ş i , ölüm döşeğine düşene
mişlerdir
ve sahip o l d u k l a r ı n ı s a n d ı k l a r ı her şey avuçlarından
sahiptirler.
kayıp gidene kadar, bunun k u r g u d a n ibaret olduğu-
ego hemen bir b a ş k a s ı n ı bulacaktır. B i r k i m l i ğ i oldu-
nu anlamazlar. Ölüm kapıyı çaldığında, bir şeye sa-
ğu sürece, k e n d i n i neyle t a n ı m l a d ı ğ ı n a aldırmaz. T ü -
hip olma k a v r a m ı n ı n hiçbir a n l a m ı olmadığını f a r k
k e t i m ç ı l g ı n l ı ğ ı n a ya da özel m ü l k i y e t h a k k ı n a k a r ş ı
ederler.
olmak, başka bir düşünce f o r m u , başka bir z i h i n s e l
hayatları
H a y a t l a r ı n ı n son birkaç dakikasında, bütün boyunca
daha
güçlü 58 54
bir
benlik
duygusu
ama
ki
bütün
mülkiyetlerinden
milyonerlerden
daha
Eğer bir t ü r t a n ı m l a m a y ı
Öyle
vazgeç-
büyük egolara kaldırırsanız,
pozisyon olarak m ü l k i y e t l e k e n d i n i t a n ı m l a m a n ı n ye-
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE r i n i alabilir.
Daha sonra göreceğimiz gibi, k e n d i n i z i
zengin
olsaydı,
malikaneniz
ve
zenginliğiniz
benlik
h a k l ı ve d i ğ e r l e r i n i h a k s ı z çıkarmaya çalışmak, en
duygunuzu güçlendirmek için bir araç olamazdı, çünkü
b e l i r g i n ego k a l ı p l a r ı n d a n b i r i d i r .
Diğer bir deyişle,
çok sıradan olurdu. O zaman sahip olduğunuz zengin-
egonun içeriği değişebilir; ama onu canlı tutan z i h i n
likten vazgeçerek basit bir kulübeye t a ş ı n ı r , bu kez ken-
y a p ı s ı değişmez.
dinizi diğerlerinden daha r u h s a l görerek egonuzu bes-
B i l i n ç s i z v a r s a y ı m l a r d a n b i r i , bir eşyayı m ü l k i y e t
lerdiniz. B a ş k a l a r ı n ı n size bakış açısı, nasıl ve k i m ol-
k u r g u s u y l a t a n ı m l a r k e n , o maddi nesnenin gözle gö-
duğunuz konusunda
r ü n ü r s a ğ l a m l ı ğ ı n ı n v e k a l ı c ı l ı ğ ı n ı n , s i z i n benlik duy-
duygusu, b a ş k a l a r ı n ı n gözündeki değerinizle doğrudan
gunuza
kazandıracağını
ilgilidir. B a ş k a l a r ı n ı n size bir benlik duygusu vermesi-
s a n m a k t ı r . Bu ö z e l l i k l e binalar ve a r a z i l e r için geçer-
ne ihtiyaç d u y a r s ı n ı z ve eğer büyük ölçüde özdeğeri ne
l i d i r , çünkü sahip olduğunuzu s a n d ı ğ ı n ı z şeyler ara-
kadar şeye sahip olduğunuzla bağdaştıran bir kültürde
sında yok olmaz gibi görünenler b u n l a r d ı r . İ ş i n ilginç
yaşıyorsanız, bu k o l e k t i f aldanmanın ötesine geçemi-
yanı, ö z e l l i k l e arazi durumunda bir şeye sahip olma
yorsanız, bütün hayatınızı özdeğerinizi ve benlik duy-
k a v r a m ı gerçekten de çok m a n t ı k s ı z görünmektedir.
gunuzu güçlendirmek için s ü r e k l i yeni şeylere ve daha
Beyaz A v r u p a l ı l a r ı n yeni
fazlasına sahip olmaya çalışmakla geçirirsiniz.
da
sağlamlık
ve
kalıcılık
keşfedilmiş Amerika
Kıta-
sı'na akın e t t i k l e r i günlerde, K u z e y A m e r i k a y e r l i l e r i
Eşyalara
size ı ş ı k tutar.
bağımlılığınızdan
bir araziye, daha doğrusu belli ölçüde bir toprağa sa-
Bunu denemeyin bile.
hip olma f i k r i n i
Egonun özdeğer
nasıl
vazgeçebilirsiniz?
İmkansızdır.
Eşyalara bağlan-
anlayamıyorlardı. Dolayısıyla, Avru-
maktan vazgeçmek, ancak k e n d i n i z i onlarda aramayı
palılar onlara aynı derecede anlaşılmaz görünen bir
bıraktığınız zaman m ü m k ü n olabilir, bu arada, sadece
kağıt parçasını i m z a l a t t ı k l a r ı n d a , o t o p r a k l a r ı kay-
eşyalara bağımlı olduğunuzun farkına varın. Bazen bir
bettiler. A r a d a k i f a r k şuydu:
şeyi kaybedene ya da kaybetme tehlikesiyle karşılaşa-
olabileceklerine
Beyazlar, toprağa sahip
inanıyorlardı;
yerliler
ise
doğadaki
diğer t ü m canlılar gibi k e n d i l e r i n i n toprağa
na kadar, ona bağlı olduğunuzu fark etmeyebilirsiniz.
ait ol-
Eğer k e n d i n i z i bir şeyle t a n ı m l a d ı ğ ı n ı z ı n farkına v a r ı r -
Ego, sahip olmayı V a r l ı k ile b i r l e ş t i r m e eğiliminde-
gerçekleşmez. Yani diğer bir deyişle, bir şeye bağlı oldu-
dir: Sahibim, o zaman Varım. Ne kadar çok Sahip isem,
ğunuzun f a r k ı n a varmak, kendinizi onunla tanımlama-
o kadar çok V a r ı m . Ego k a r ş ı l a ş t ı r m a l a r l a v a r l ı ğ ı n ı s ü r -
nın ötesine geçmeye başlamaktır. O zaman şunu hisse-
dürür. B a ş k a l a r ı n ı görme ş e k l i n i z , k e n d i n i z i görme şek-
dersiniz: "Ben bağımlılığın farkında olan farkındalığın
line dönüşür. H e r k e s bir malikanede yaşasa ve herkes
k e n d i s i y i m . " İşte bu, bilinç değişiminin başlangıcıdır.
duklarını
düşünüyorlardı.
98
sanız,
k e n d i n i z i onunla tanımlamanız tam anlamıyla
57
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
İSTEMEK: DAHA FAZLASINA İHTİYAÇ D U Y M A K
nan insanlar zihinlerindeki açlığı bir kenara atıp vücutlarını
Ego kendini sahip olmakla tanımlar ama bir şeye sahip olmaktan duyduğu haz oldukça sığ ve kısa ömürlüdür.
dinlemeyi öğrenebilirlerse,
rahatsızlıkların-
dan k u r t u l a b i l i r l e r . Bazı egolar ne istediklerini bilirler ve hedeflerini
İçinde derinden yerleşmiş bir t a t m i n s i z l i k , bir tamam-
kararlı bir acımasızlıkla izlerler; Cengiz Han, Stalin
lanmamışlık,
"Henüz yeterince
ve Hitler, bu konuda birkaç örnek olabilir. Ama istek-
şeye sahip değilim," derse egonuz, aslında şunu söyler:
lerinin arkasında yatan enerji aynı yoğunlukta zıt bir
"Henüz yeterince var değilim."
güç yaratarak sonunda kendi düşüşlerini getirir.
bir yetersizlik vardır.
Bu
Gördüğümüz gibi, sahip olma - mülkiyet kavramı -
arada, kendilerini ve başkalarım mutsuz eder ya da
egonun kendisine sağlamlık, kalıcılık vermek ve kendi-
yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi, cehenne-
sini özel kılmak için yarattığı bir kurgudur. Ama bir şe-
mi dünyaya getirirler. Çoğu egonun birbirleriyle çeli-
ye sahip olmakla kendinizi bulamayacağınız için, aslın-
şen istekleri vardır. F a r k l ı zamanlarda f a r k l ı şeyler is-
da egonun yapısına işleyen daha güçlü başka bir dürtü
terler ya da ne istediklerini bilmeyebilirler. H u z u r s u z -
daha vardır: Daha fazlasına ihtiyaç duyma, yani diğer
luk, gerginlik, can s ı k ı n t ı s ı , endişe, t a t m i n s i z l i k , sü-
bir deyişle, "daha fazlasını istemek." Hiçbir ego, daha
rekli istemenin sonuçlarıdır. İstemek yapısaldır, dola-
fazlasını istemeden yapamaz. Dolayısıyla, sürekli daha
y ı s ı y l a o zihinsel yapı yerinde kaldığı sürece, hiçbir
fazlasını istemek, egoyu en çok canlı tutan etkendir.
şey kalıcı bir tatmin sağlayamaz.
Ego sahip olmayı istemekten çok daha fazlasını isteme-
Su, yiyecek, barınak, giysi ve temel kolaylıklar gibi fi-
yi ister. Dolayısıyla, sahip olmanın sağladığı sığ tatmin
ziksel istekler, delice ve açgözlü egoların yarattığı denge-
duygusunun yerini daima daha fazlasını istemek alır.
s i z l i k söz konusu olmasaydı, gezegen üzerindeki insanla-
Bu, kendini birlikte tanımlayacağı daha fazla şeye ihti-
rın çoğu için kolaylıkla karşılanabilirdi. Bunun en güzel
yaç duymaktır. Ama gerçek bir psikolojik ihtiyaç değil,
kolektif ifadesini ekonomi dünyasında bulabilirsiniz; de-
bağımlılık türünden bir ihtiyaçtır.
vasa şirketler, sürekli daha fazlasını elde etmek için bir-
Bazı durumlarda, bu ihtiyaç o kadar güçlenir ki ego
birleriyle mücadele eden egoist kimliklerden başka bir
f i z i k s e l boyutta kendini var eder ve y a t ı ş t ı r ı l m a s ı im-
şey değildir. Tek hedefleri kazanç elde etmektir. Bu hede-
kansız bir açlığa dönüşür. Buna bir örnek olarak, daha
fe ulaşmak için acımasızca ilerlerler. Doğa, hayvanlar,
fazla yiyerek daha fazla damak zevki alabilmek için
insanlar, hatta kendi çalışanları, muhasebe defterlerin-
kendilerini kusturan insanları verebiliriz. Aslında aç
deki rakamlardan ibarettir ve bu cansız nesneler kulla-
olan vücutları değil, zihinleridir. Bu hastalığa yakala-
nıldıktan sonra kolayca gözden çıkarılabilir.
58
59
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE "Ben," "benim," "daha fazlası," "istiyorum," "ihtiyacım var," "elde etmeliyim," "yetmez" gibi düşünce formları, egonun içeriğiyle değil, yapısıyla ilgilidir. İçerik her zaman değişebilir. Bu düşünce formlarını kendinizde tespit edemediğinizde ve bunlar bilinçsiz halde kaldıkları sürece, söyledikleri her şeye inanırsınız; o bilinçsiz düşüncelerle hareket etmeye mahkûm olursunuz. S ü r e k l i aramaktan ve bulamamaktan kendinizi kurtaramazsınız; çünkü o düşünce formları hareket halinde olduğu sürece, hiçbir mülkiyet, yer, k i ş i ya da durum, s i z i tatmin edemeyecektir. Egoist yapı yerinde kaldığı sürece, hiçbir içerik s i z i tatmin etmez. Ne elde ederseniz edin, asla tatmin olamazsınız. S ü r e k l i olarak daha fazla tatmin vaat eden, yarım benlik duygunuzu tamamlayacağı ve içinizde hissettiğiniz e k s i k l i k duygusunu dolduracağı umudu veren yeni şeyler ararsınız.
ğı bir roldür; cinsiyetle kendim tanımlamanın bir ölçüde hafiflemeye başladığı Batı kültürüne oranla daha geleneksel yapıda olan toplumlarda, bu durum daha da belirgindir. Bazı geleneksel kültürlerde, bir kadın için en kötü yazgı evlenmemek ya da hiç çocuk doğurmamak olabilir ve bir erkek için ise cinsel gücün yetersiz olması ve çocuk yapamama gibi sorunlardan söz edilebilir.
Bu toplumlarda insanın hayatta tatmin olması
için, öncelikle cinsel kimliğini tatmin etmesi gerekir. Batı'da,
benlik duygusuna
daha
ziyade
katkıda
bulunan şey, f i z i k s e l görünümdür: Diğerlerine oranla güçlü ya da zayıf, güzel ya da çirkin olması gibi. B i r çok k i ş i için, özdeğer duyguları nihai olarak f i z i k s e l güçleriyle, güzel görünümleriyle, formda olmalarıyla ve dış görünüşleriyle ilgilidir. Birçoğu çirkin ya da k u s u r l u bulundukları takdirde özdeğer duygularının zayıfladığını
hissederler.
Bazı durumlarda, "vücudum" kavramı ya da zihinV Ü C U T L A KENDİNİ TANIMLAMAK Eşyalardan ayrı olarak, egonun kendini tanımlamak için kullandığı diğer temel şeylerden biri de "benim" vücudumdur. Öncelikle, vücut erkek ya da kadındır ve dolayısıyla, erkek ya da kadın olma duygusu çoğu insanın benlik duygusunda önemli yer tutar. Cinsiyet, k i m l i k haline gelir. Cinsiyetle kendini tanımlama, erken yaşlardan başlayarak teşvik edilir ve s i z i bir role zorlayarak, hayatınızın her alanını etkileyen belli davranış kalıplarına şartlandırır. Bu, birçok k i ş i n i n kapana kısıldı'60
sel imgesi, gerçekliğin tam anlamıyla çarpıtılmış bir halidir. B i r genç kadın aslında oldukça ince yapılı olmasına rağmen, a ş ı r ı kilolu olduğunu düşünerek kendini açlıktan öldürebilir, çünkü artık vücudunu görememektedir. Gördüğü tek şey, vücudunun zihinsel imgesidir ve o da kendisine "ben şişmanım" veya "ben şişmanlıyorum" demektedir.
Bu durumun temelinde,
kendini zihinle tanımlama yatar. İnsanlar kendilerini giderek daha fazla zihinle tanımladıkça - yani egosal bozukluğun yoğunlaşmasından söz ediyoruz - bu örneklerin sayısı da son yıllarda bir hayli artmıştır. Eğer 61
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
bu hastalığa yakalanan k i ş i l e r kendi v ü c u t l a r ı n ı hiç-
başladıkça, biçimi olmayan boyut, bilinç ışığı, içinizde
bir z i h i n s e l müdahale olmadan görebilselerdi, o zaman
daha kolay parlayabilir. K i m l i k l e r i n i vücutlarıyla b i r l e ş t i r e n insanlar sadece
kolayca i y i l e ş e b i l i r l e r d i . K e n d i l e r i n i güzel görünümle, f i z i k s e l güçle veya ye-
güzel ya da neredeyse mükemmel vücutlara sahip olan-
kaybolmaya
lar değildir. " S o r u n l u " bir vücudu ve herhangi bir f i z i k -
başladığında acı çekerler ve gerçek şu ki bu t ü r özellik-
sel k u s u r u , hastalığı ya da sakatlığı da k i m l i k duygu-
l e r i n hepsi er ya da geç kaybolacaktır. Böyle bir durum-
nuza k a t a b i l i r s i n i z . O zaman kendinizi k r o n i k bir ra-
tenekleriyle
tanımlayanlar,
o
özellikler
da, k i m l i k l e r i n i n dayandığı şey çökme tehlikesiyle kar-
h a t s ı z l ı ğ ı n kurbanı olarak görürsünüz. Doktorlardan ve
şı karşıyadır. Ç i r k i n ya da güzel, her i k i durumda da in-
bir kurban ya da hasta olarak k i m l i ğ i n i z i onaylayan di-
sanlar k i m l i k l e r i n i n önemli bir bölümünü f i z i k s e l özel-
ğerlerinden s ü r e k l i ilgi görürsünüz. O zaman farkında
l i k l e r i n d e n almaktadırlar.
Daha açık konuşmak gere-
olmadan o hastalığa t u t u n u r s u n u z , çünkü k i m l i ğ i n i z i
k i r s e , k i m l i k l e r i n i s ü r e k l i olarak v ü c u t l a r ı n ı n z i h i n s e l
tanımlayan en önemli şeylerden b i r i haline gelir. K ı s a -
imgesinden
kaynaklanan "ben" düşüncesine dayandı-
cası, bu da egonun kendini tanımlayabileceği başka bir
r ı r l a r . İ ş i n acı tarafı, vücut da tüm f i z i k s e l f o r m l a r ı n ka-
düşünce formudur. Ego bir k i m l i k bulduğunda, gitmesi-
derini paylaşan diğer bir f i z i k s e l formdur; yani hiçbir
ni istemez. Ş a ş ı r t ı c ı bir şekilde, daha güçlü bir k i m l i k
şekilde kalıcı değildir ve zaman içinde çürümeye başlar.
arayışı içindeki ego, kendini güçlendirmek için bir has-
Yaşlanması, zayıflaması ve ölmesi kaçınılmaz olan
t a l ı k yaratabilir.
f i z i k s e l bedeni "ben" kavramıyla b i r l e ş t i r m e k , er ya da geç acıya yol açar. Diğer yandan, kendini f i z i k s e l bedenle tanımlamamak da, ona bakmamak, ihmal etmek, te-
İÇSEL V Ü C U D U HİSSETMEK
mizlenmemek ya da umursamamak anlamına gelmez. Eğer güçlü, güzel veya canlıysa, bu ö z e l l i k l e r i n tadını
Kendini f i z i k s e l vücutla tanımlamak egonun en temel
çıkarmalısınız
sürece.
biçimlerinden biri olsa da, iyi haber şu ki ötesine geç-
Doğru beslenme ve fiziksel egzersizler sayesinde vücu-
meyi en kolay başarabileceğiniz form da budur. B u n u
dunuzun d u r u m u n u g e l i ş t i r e b i l i r s i n i z de. Ama anlat-
kendinizi vücudunuz olmadığınıza ikna etmeye çalışa-
maya çalıştığım şey şu: K i m l i ğ i n i z i vücudunuzla bağ-
rak değil, d i k k a t i n i z i vücudunuzun dış biçiminden ve
daştırmadığınız
vücudunuzla i l g i l i düşüncelerden - güzellik, ç i r k i n l i k ,
elbette;
tabii
takdirde,
devam
güzellik,
ettikleri
güç veya
canlılık
kaybolduğunda, bu s i z i n özdeğerinizi ya da k i m l i ğ i n i z i
güçlülük,
hiçbir şekilde, etkilemez.
canlılığı
Aslında, 98
vücut zayıflamaya
zayıflık,
şişmanlık,
z a y ı f l ı k gibi - içindeki
hissetmeye çevirerek yapabilirsiniz. Vücudu63
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
n u z u n dışarıdan görünüşü nasıl olursa olsun, dış biçi-
dip hissedemediğinize bakın. Yani, a r t ı k k e n d i n i z i bi-
m i n i n ötesinde yoğun canlı bir enerji alanı vardır.
çimle tanımlamamakta,
biçimi
olmayan V a r l ı k duru-
Eğer "içsel vücut" farkındalığı size tamdık gelmiyor-
muna kaymaktasmızdır. Bu s i z i n öz k i m l i ğ i n i z d i r . Vü-
sa, bir an için gözlerinizi kapayın ve e l l e r i n i z i n içinde
cut farkındalığı sadece s i z i şimdiye getirmekle kalmaz,
hayat olup olmadığını hissetmeye çalışın. Z i h n i n i z e sor-
aynı zamanda da egonuzdan k u r t u l m a n ı z için bir çıkış
mayın, çünkü z i h n i n i z " B i r şey h i s s e t m i y o r u m , " diye-
kapısıdır. B a ğ ı ş ı k l ı k s i s t e m i n i güçlendirdiği gibi, vücu-
cektir. Muhtemelen şöyle de diyebilir: "Bana düşünecek
dun kendini i y i l e ş t i r m e yeteneğini de g e l i ş t i r i r .
daha ilginç bir şey ver." Dolayısıyla, z i h n i n i z e sormak yerine, doğrudan ellerinize sorun. Yani, içlerindeki belli belirsiz canlılığı hissetmeye çalışın. Orada olduğun-
VARLIĞIN UNUTKANLIĞI
dan emin o l a b i l i r s i n i z . Sadece d i k k a t i n i z i ellerinize vermeniz yeterlidir. Başlangıçta belli belirsiz bir gıdıklanma h i s s i algılayabilirsiniz ama sonra bir enerji ve canl ı l ı k hissedersiniz.
Eğer d i k k a t i n i z i bir süre ellerinizde
t u t a r s a n ı z , canlılık duygusu yoğunlaşır. Bazı i n s a n l a r ı n gözlerini
kapamasına
okurken
bile
"içsel
bile gerek yoktur.
ellerini"
Daha
bunu
hissedebilirler. Ardından
ayaklarınıza geçin, d i k k a t i n i z i bir dakika kadar orada t u t u n ve ellerinizle a y a k l a r ı n ı z ı aynı anda hissetmeye başlayın. Sonra vücudunuzun diğer k ı s ı m l a r ı n ı da kat ı n - bacaklar, kollar, k a r ı n , göğüs, omuzlar... - ve böylece bütün vücudunuzun canlılığını hissedin. Benim adma "içsel vücut" dediğim şey aslında a r t ı k
Ego daima biçimle tanımlamak, kendinizi biçim içinde aramak ve dolayısıyla da biçim içinde kaybetmektir. B i çimler sadece f i z i k s e l vücutlar ve maddi nesneler değildir. harici biçimlerden daha temel olanı, bilinç alanımızda s ü r e k l i ortaya çıkan düşünce biçimleridir. Bunlar enerji formasyonları olarak f i z i k s e l nesnelerden daha az y o ğ u n l u k l u ve daha h a s s a s t ı r l a r ama yine de biçimdirler. Z i h n i n i z d e hiç durmadan konuşan bir ses olarak algılayabileceğiniz şey, a r a l ı k s ı z ve t a k ı n t ı l ı düşüncelerdir. Her düşünce d i k k a t i n i z i tamamen kendi üzerine çektiğinde, kendinizi tamamen z i h n i n i z d e k i sesle ve ona e ş l i k eden duygularla tanımladığınızda, k e n d i n i z i
vücut değil, maddesel dünyayla biçimi olmayan dünya
düşüncelerde ve duygularda kaybettiğinizde, tamamen
arasındaki köprü olarak bir enerjidir.
biçimle t a n ı m l a n ı r s ı n ı z ve dolayısıyla egonun tutsağı
E l i n i z d e n geldi-
ğince s ı k bir şekilde içsel vücudunuzu hissetmeyi alış-
olursunuz.
k a n l ı k haline getirin. B i r süre sonra bunu yapabilmek
benlik duygusu eklenerek ş a r t l a n m ı ş zihinsel-duygusal
için gözlerinizi
kapamaya bile ihtiyaç duymayacaksı-
k a l ı p l a r ı n bir yığınıdır. Normalde biçimi olmayan bilinç
nız. Örneğin, b i r i n i dinlerken içsel vücudunuzu hisse-
olan V a r l ı k duygunuz biçimle karıştığında, ego ortaya
98
Ego,
s ü r e k l i tekrarlanan düşüncelerin ve
65
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
çıkar. Kendinizle biçimle tanımlamanın anlamı budur.
farkında olmayan b i r i gibi olurdunuz. Rüya gören ki-
Bu, Varlığın unutkanlığı, öncelikli hata, gerçekliği ka-
llinin rüyadaki imgelerle kendini tanımlaması gibi, siz
busa çeviren mutlak ayrılık illüzyonudur.
de kendinizi düşüncelerle tanımlardınız. Birçok k i ş i hâlâ bu şekilde yaşamakta, uyurgezer gibi ortalıkta dolaşmakta, uyuduğunu dahi bilmemekte, sürekli ola-
DESCARTES'IN HATASINDAN
rak aynı kabus gerçekliği yeniden yaratan zihin yapı-
SARTRE'IN İÇGÖRÜSÜNE
sının tutsağı olmaktadır. Rüya gördüğünüzü bildiğinizde rüya içinde uyanıksınız demektir. Yani başka bir
Modern felsefenin kurucusu olarak kabul edilen on ye-
bilinç boyutu devreye girmiştir.
dinci yüzyıl düşünürü Descartes, ünlü sözüyle - bunu
Sartre'ın içgörüsü muhteşemdir ama keşfettiği şeyin
temel gerçek olarak değerlendiriyordu - büyük bir hata
önemini kavrayabilmek için o da kendisini düşünceyle ta-
yapmıştı: "Düşünüyorum, öyleyse varım." Bu aslında şu
nımlamaktadır: Yeni bir bilinç boyutunun ortaya çıkışı.
sorunun cevabıydı: "Mutlak kesinlikle bilebileceğim herhangi bir şey var mı?" Hiç şüphesiz her zaman düşündüğünü anlayarak ve bunu Varlık ile bağdaştırarak, kendi-
IIÜTÜN ANLAYIŞIN ÖTESİNE GEÇEN HUZUR
ni düşünceyle tanımlamıştı. Nihai gerçek yerine aslında egonun kökenini bulmuştu ama bunu bilmiyordu.
15u yeni bilinç boyutunu hayatlarının bir noktasında
Yaklaşık üç asır sonra, bir düşünür Descartes'ın bu
trajik bir kayıp yaşayarak keşfeden insanların sayısı
sözünde neredeyse diğer herkesin gözünden kaçan bir
çoktur. Bazıları sahip oldukları her şeyi, bazıları çocuk-
noktayı yakaladı. Bu k i ş i n i n adı Jean-Paul Sartre idi.
larını ya da eşlerini, sosyal pozisyonlarını, ünlerini ya
Descartes'ın "Düşünüyorum, öyleyse varım," sözünü
da fiziksel becerilerini kaybederler. Bazı durumlarda,
derinden inceleyen Sartre, sonunda kendi sözleriyle
bir doğal felaket ya da savaş yaşandığında, bütün bun-
şunu anladı: "'Ben' diyen bilinçle düşünen bilinç aynı
ları bir anda kaybederler ve ellerinde "hiçbir şey" kal-
değil." Bununla ne demek istemişti? Eğer düşündüğü-
madığım görürler. Buna bir s ı n ı r durumu diyebiliriz.
nüzün farkındaysanız, o farkındalık düşünme süreci-
Kendilerini tanımladıkları, kendilerine benlik duygusu
nin bir parçası olamaz; dolayısıyla, bilincin f a r k l ı bir
veren her şeyleri ellerinden alınmıştır. Sonra, aniden ve
boyutu olması gerekir. Ve "ben" diyen de o farkındalık-
açıklanamaz bir şekilde, i l k anda hissettikleri yoğun
tır. İçinizde düşünceden başka bir şey olmasaydı, dü-
korku veya acı, yerini kutsal bir Varlık duygusuna, de-
şündüğünüzü
rin bir huzura ve korkudan tam bir özgürleşmişliğe bı-
dahi bilemezdiniz. 66
Rüya gördüğünün
67
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
r a k ı r . Bu fenomeni S t . Paul de yaşamış olmalıydı, çün-
yeni bir biçim bulur. Bu yeni biçimin son derece mutsuz
kü şöyle demişti: " T ü m anlayışın ötesine geçen T a n r ı s a l
bir k i m l i k olması egoyu hiç endişelendirmez, çünkü bir
h u z u r . " Gerçekten de m a n t ı k l ı görünmeyen bir h u z u r -
kimliği olduğu sürece iyi ya da kötü olmasını umursa-
dur ve bunu deneyimleyen insanlar kendilerine şöyle
maz. Aslında, bu yeni ego daha katı, daha k a s ı l m ı ş ve
sormuşlardır:
daha delinmez olacaktır.
Böyle bir durum k a r ş ı s ı n d a nasıl oluyor
T r a j i k bir kayıp yaşandığında, ya d i r e n i r ya da tes-
da h u z u r l u olabiliyorum? Egonun ne olduğunu ve n a s ı l ç a l ı ş t ı ğ ı n ı anladığı-
lim o l u r s u n u z . B a z ı insanlar derin bir k ı r g ı n l ı k yaşar-
nızda, bu s o r u n u n cevabı gayet b a s i t t i r aslında. Ken-
lar; bazıları ise şefkatli, bilge ve sevgi dolu bir hale ge-
dinizi tanımladığınız,
lirler. T e s l i m olmak, olanları içtenlikle kabullenmek,
size benlik duygusu veren bi-
çimler çöktüğünde ya da elinizden alındığında, ego da
kendinizi
yaşama
açmak demektir.
çöker, çünkü ego biçimle tanımlamadır. Geride kendi-
sertleşen
kabuğu,
içsel
n i z i tanımlayabileceğiniz bir biçim kalmadığında, siz
kendinizi yaşama k a p a t ı r s ı n ı z . İçsel direnç durumun-
k i m o l u r s u n u z ? E t r a f ı n ı z d a k i biçimler yok olduğunda
da yapacağınız her şey - buna o l u m s u z l u k adını da ve-
ya da ölüm y a k l a ş ı r k e n , V a r l ı k ya da B e n l i k duygu-
r i y o r u z - daha fazla dış direnç yaratacak ve evren si-
nuz,
arınır:
zin tarafınızda olmayacaktır; yaşam size yardım etme-
R u h , maddedeki t u t s a k l ı ğ ı n d a n k u r t u l u r . Öz k i m l i ğ i -
yecektir. Eğer p a n j u r l a r ı n ı z ı k a p a t ı r s a n ı z , güneş ı ş ı ğ ı
n i z i biçimi olmayan, her yana yayılan bir V a r l ı k , bü-
içeri giremez. Ama içtenlikle t e s l i m olduğunuzda, yeni
t ü n biçimlerden ve tanımlamalardan çok önce var olan
bir bilinç boyutu kendiliğinden açılıverir. Eğer eyleme
bir B e n l i k olarak a l g ı l a r s ı n ı z .
İ ş t e T a n r ı s a l h u z u r bu-
geçmek, bir şey yapmak m ü m k ü n ya da gerekliyse, ey-
dur. K i m olduğunuzla i l g i l i nihai gerçek, ben buyum
leminiz bütünle uyum içinde olacak ve yaratıcı zeka ya
ya da ben ş u y u m değil, Ben'dir.
da diğer bir deyişle k o ş u l s u z bilinç tarafından destek-
biçimle
iç içe geçmişliğinden tamamen
Ne var ki t r a j i k bir kayıp yaşayan herkes bu uyanışı deneyimlemez. B a z ı l a r ı hemen güçlü bir z i h i n s e l imge ya da düşünce biçimi yaratarak, k e n d i l e r i n i ş a r t l a r ı n , başka i n s a n l a r ı n , adaletsiz kaderin ya da T a n r ı ' n m bir kurbanı olarak görürler. Bu düşünce biçimi ve yarattığı
büzülmesidir.
Bu
egonun durumda
lenecektir. O zaman ş a r t l a r ve insanlar size yardımcı olacaktır.
Hiç
beklemediğiniz
tesadüfler
gerçekleşe-
cektir. Eğer hiçbir eylem m ü m k ü n değilse, h u z u r içinde o l u r s u n u z ve teslimiyetle b i r l i k t e içsel d i n g i n l i k gelir, çünkü T a n r ı ' y a t e s l i m o l m u ş s u n u z d u r .
duygular - öfke, k ı r g ı n l ı k , kendine acıma gibi - hemen bir sahte k i m l i k o l u ş t u r u r ve t r a j i k kayıpla çöken diğer tüm t a n ı m l a r ı n y e r i n i alır. Diğer bir deyişle, ego hemen 68
Direnç,
69
3. Bölüm EGONUN ÖZÜ
283 Bazı insanlar kendilerini zihinlerindeki sesle - istek dışı ve sürekli düşüncelerle onlara eşlik eden duygular - öylesine derinden tanımlamışlardır ki zihinlerinin esiri olduklarını söyleyebiliriz. Bunu hiçbir şekilde fark etmediğiniz sürece, düşünen kişiyi kendiniz sanırsınız. Bu egosal zihindir. Egosal diyoruz, çünkü her düşüncede - her anı, her yorum, görüş, bakış açısı, tepki veya duygu - bir benlik duygusu vardır. Ruhsal açıdan ele alırsak, bu bilinçsizliktir. Düşünceleriniz, zihninizin içeriği, elbette ki geçmişinizle şartlanmıştır; yetiştiğiniz ortam, kültürünüz, aile geçmişiniz vb. gibi. Bütün zihinsel faaliyetlerinizin özünde, sürekli tekrarlanan belli düşünceler, duygular ve tepki kalıpları vardır. İşte bu k i m l i k , egonun kendisidir. Daha önce de gördüğümüz gibi, birçok durumda "ben" dediğinizde, konuşan egodur. İçinde düşünce ve
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
duygu, "ben ve geçmişim" diye tanımladığınız bir yığın
cevapsız kalmaktadır ama cevap elbette ki şudur: Çün-
anı, farkında olmadan oynadığınız ve a l ı ş k a n l ı k haline
kü başka b i r i n i eleştirdiğimde ya da suçladığımda, bu
gelmiş roller, m i l l i y e t , din, ı r k , sosyal s ı n ı f ya da politik
bana kendimi ü s t ü n ve daha büyük h i s s e t t i r i y o r .
eğilimler gibi
k o l e k t i f tanımlamalar vardır.
Buna
ek
olarak, sadece m ü l k i y e t l e r l e değil, aynı zamanda görüşler, dış görünüş, u z u n s ü r e l i k ı r g ı n l ı k l a r , k e n d i n i z i baş-
ŞİKAYET ETME VE KIRGINLIK
kalarından daha iyi ya da daha kötü veya başarılı ya da başarısız olarak görmeniz gibi k i ş i s e l tanımlamalar da söz konusudur.
Şikayet etmek, egonun kendini güçlendirmek için en s ı k başvurduğu yollardan biridir. Her şikayet, z i h n i n üretti-
Egonun içeriği kişiden k i ş i y e değişir ama her egoda
ği ve s i z i n tamamen inandığınız bir hikâyedir. Y ü k s e k
aynı yapı işler. Diğer bir deyişle: Egolar sadece yüzeyde
sesle ya da düşüncelerinizde şikayet etmeniz arasında
değişir. Derinlerde hepsi aynıdır. P e k i hangi şekillerde
hiçbir fark yoktur.
Kendini tanımlayacak başka bir şey
aynıdır? T a n ı m l a m a ve a y r ı l ı k l a yaşarlar. Ego olarak
bulamasa bile, birçok ego sadece şikayet ederek bile var-
tanımladığımız, benlik içeren z i h i n ü r ü n ü düşünceler
lığını sürdürebilir.
ve duygularla yaşadığınızda, k i m l i ğ i n i z i n temeli sallan-
nuzda, özellikle başka insanlar hakkında hiç farkında ol-
t ı l ı d ı r , çünkü düşünce ve duygular doğalarında gelip ge-
madan, a l ı ş k a n l ı k olarak s ü r e k l i şikayet ettiğinizde, ne
çicidir. Her ego s ü r e k l i olarak hayatta kalmak, kendini
yaptığınızı bilmiyorsunuz demektir.
korumak ve genişletmek için mücadele eder. Ben dü-
etiketler yapıştırmak, yüzlerine ya da arkalarından baş-
şüncesini desteklemek için, "başkası" şeklinde bir z ı t
ka insanlarla konuştuğunuzda veya sadece düşündüğü-
düşünceye ihtiyaç duyar.
Kavramsal "başkası" olma-
nüzde, genellikle bu kalıpta yer a l ı r s ı n ı z . Küfretmek ya
dan, kavramsal "ben" hayatta kalamaz. B a ş k a l a r ı , on-
da i s i m l e r y a k ı ş t ı r m a k , etiket yapıştırmanın en kaba
Böyle bir egonun etkisinde olduğu-
İnsanlara olumsuz
ları en çok düşmanlarım olarak gördüğüm zaman baş-
şeklidir ve egonun haklı çıkarak başkalarının üzerinde
kalarıdır. Bu bilinçsiz egosal kalıbın temelinde, başka-
zafer kazanması gerekir: "Serseri, aşağılık, piç!" Bütün
larında hata bulma ve şikayet etme gibi egosal bir alış-
bunlar, karşınızdakine söz hakkı tanımayan ve yargıla-
k a n l ı k yatar. "Neden k a r d e ş i n i z i n gözündeki çapağı gö-
yan tanımlardır. B u n u n bir alt seviyesinde bağırıp çağır-
r ü r s ü n ü z de, kendi gözünüzdeki merteği görmezden ge-
mak ve hemen altında da f i z i k s e l şiddet gelir.
l i r s i n i z ? " dediğinde, İsa bunu k a s t e t m i ş t i . T e r a z i n i n di-
K ı r g ı n l ı k , şikayet etme ve insanlara z i h i n s e l etiket
ğer ucunda, bireyler arasındaki f i z i k s e l şiddet ve ulus-
yapıştırmayla i l g i l i bir duygudur ve egoya daha fazla
lar arasındaki savaşlar vardır. İncil'de, İ s a ' n ı n s o r u s u
enerji yükler. K ı r g ı n l ı k , kendini k ı z g ı n , saldırıya uğra-
98
73
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
m ı ş , gücenmiş, h a k s ı z l ı ğ a uğramış ya da aşağılanmış
bilinçli olmaktır. Ego olan b i l i n ç s i z l i ğ i k i ş i s e l l e ş t i r d i ğ i -
hissetmektir.
Başka insanlara açgözlülükleri, yalancı-
nizde, k a r ş ı n ı z d a k i k i ş i y i düşman e d i n i r s i n i z . T e p k i s i z -
l ı k l a r ı , s a h t e k a r l ı k l a r ı , y a p t ı k l a r ı şeyler, geçmişte yap-
l i k z a y ı f l ı k değil, gerçek güçtür. T e p k i s i z l i ğ i n diğer bir
t ı k l a r ı şeyler, söyledikleri şeyler, yapamadıkları şeyler,
adı da bağışlamadır. Bağışlamak, bir şeyi görmezden
yapmaları ya da yapmamaları gereken şeyler için k ı r ı -
gelmek, daha doğrusu onun içinden bakarak diğer tara-
lırsınız.
f ı n ı görmektir. Egonun diğer tarafına bakabildiğinizde,
Ego buna bayılır.
Başkalarmdaki bilinçsizliği
görmek yerine, bunu kendi k i m l i ğ i n i z e geçirirsiniz. Bu-
her insanın özünde bulunan aklı görürsünüz.
nu k i m yapıyor? İçinizdeki b i l i n ç s i z l i k , yani ego. Bazen
Ego sadece başka insanlarla i l g i l i değil, d u r u m l a r l a
başkalarında gördüğünüz "hata" gerçekte var olmaya-
i l g i l i olarak da şikayet etmeyi ve k ı r ı l m a y ı sever. B i r in-
b i l i r bile. T a m bir y a n l ı ş anlama, başkalarını düşman
sana yapabileceğiniz şeyi, bir duruma da y a p a b i l i r s i n i z ;
olarak görmeye ve kendini haklı ya da üstün çıkarma-
yani bir durumu da düşman e d i n e b i l i r s i n i z . Şöyle düşü-
ya ş a r t l a n m ı ş bir z i h n i n y a n s ı m a l a r ı olabilir. Bazı za-
n ü r s ü n ü z : Bu olmamalıydı; burada olmak istemiyorum;
manlarda ise hata var olabilir ama ona odaklandığınız-
bunu yapıyor olmak istemiyorum; bana h a k s ı z l ı k yapıl-
da - bazen başka hiçbir şeyi görmeyeceğiniz derecede -
dı. Ve egonun en büyük düşmanı, elbette ki şimdi, yani
onu a b a r t ı r s ı n ı z . Başkalarında gördüğünüz şeyi kendi-
hayatın kendisidir.
nizde g ü ç l e n d i r i r s i n i z .
Şikayet etmek,
B a ş k a l a r ı n ı n egolarına k a r ş ı tepkisiz kalmak, kendi
uyarmakla
birini
hatasını
düzeltebilmesi
k a r ı ş t ı r ı l m a m a l ı d ı r . Ayrıca,
için
şikayet etme-
içinizdeki egonun ötesine geçmek için en etkili yöntem-
mek, kötü davranışlara ya da kötü durumlara ses çıkar-
dir ama aynı zamanda kolektif insan egosundan s ı y r ı l -
mamak anlamına da gelmez. Garsona çorbanızın soğuk
mak için de önemli bir adımdır. Ama ancak başka biri-
olduğunu ve ı s ı t ı l m a s ı gerektiğini söylemenin egoyla
nin d a v r a n ı ş ı n ı n egosundan kaynaklandığını anladığı-
bir i l g i s i yoktur; sonuçta tamamen tarafsız bir şekilde
nız zaman tam bir t e p k i s i z l i k durumunda o l a b i l i r s i n i z .
gerçeği söylemektesinizdir. "Bana nasıl soğuk çorba ge-
K i ş i s e l olmadığını anladığınızda, sonuçta tepki verece-
t i r i r s i n ? " diye çıkıştığınızda, ego devreye girer. Burada,
ğiniz bir şey de kalmaz. Egoya tepki vermeyerek, genel-
soğuk çorba
l i k l e başkalarmdaki a k ı l l ı l ı ğ ı ortaya ç ı k a r ı r s ı n ı z ve bu
"ben" vardır ve bu durumu olabildiğince sömürmeye ka-
da,
Bazen
r a r l ı d ı r , çünkü "ben," başka b i r i n i hatalı çıkarmaya ba-
gerçekten bilinçsiz insanlardan kendinizi korumak için
y ı l ı r . Sözünü ettiğimiz şikayet etme, egonun hizmetin-
bazı adımlar atmanız gerekebilir. B u n u onları düşman
dedir, değişimin değil. Bazen ego şikayet etmeye devam
etmeden de y a p a b i l i r s i n i z . Ama en önemli korunmanız,
etmek için d u r u m u n değişmesini bile istemeyebilir.
şartlanmaya k a r ş ı şartlanmamış bilinçtir.
98 74
yüzünden
kişisel
olarak öfkelenmiş
bir
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
B e l k i şu anda, herhangi bir şeyle i l g i l i şikayet eden z i h i n s e s i n i z i dinleyin ve onun farkına varın:
büyük bir t e r b i y e s i z l i k , " derler.
" N a s ı l cüret edersin?"
Egonun
"Buna çok k ı z d ı m . " Bazı insanlar nasıl madde bağımlısı
sesi, ş a r t l a n m ı ş bir düşünce kalıbından fazlası değildir.
olursa, bu insanlar da öfke bağımlısıdırlar. Şuna buna
Bu sesi fark ettiğiniz her seferinde, sesin siz olmadığını
öfkelenerek, benlik duygularını güçlendirirler.
da a n l a r s ı n ı z ; s i z , o sesin farkında olan f a r k ı n d a l ı k s ı -
U z u n süreli kırgınlığa kin adı verilir. Kin, sürekli bir
nızdır. A r k a planda f a r k ı n d a l ı k vardır. Ön planda ses,
duygudur ve birçok k i ş i n i n egosunda bu yüzden önemli yer
yani düşünen vardır.
Bu şekilde egodan k u r t u l u r ve
tutar. Kolektif kin - kan davası gibi - ulusların ya da ka-
gözlenmeyen z i h n i n ötesine geçersiniz. Kendi içinizdeki
bilelerin kolektif bilinçsizliğinde uzun süre devam edebilir
egonun f a r k ı n a vardığınız an, o a r t ı k ego değil, sadece
ve asla sona ermeyen bir şiddet döngüsünü canlı tutar.
eski, ş a r t l a n m ı ş bir z i h i n kalıbıdır. Ego farkında olma-
K i n , bazen
uzak geçmişte yaşanmış ama t a k ı n t ı l ı
mayı gerektirir. F a r k ı n d a l ı k ve ego b i r l i k t e var olamaz-
düşünceler sayesinde canlı t u t u l m u ş bir olaydan kay-
lar. E s k i z i h i n k a l ı b ı ya da z i h i n s e l a l ı ş k a n l ı k bir süre
naklanan güçlü bir olumsuz duygudur.
daha hayatta k a l a b i l i r ve tekrar tekrar ortaya çıkabilir,
rumda insanlar s ü r e k l i " b i r i bana şunu yapmıştı" ya da
çünkü sonuçta binlerce y ı l l ı k k o l e k t i f insan b i l i n ç s i z l i -
" b i r i bize ş u n u y a p m ı ş t ı " deyip dururlar. Diğer yandan,
Böyle bir du-
ğinin yarattığı bir ivme söz konusudur ama onu fark et-
k i n aynı zamanda hayatınızın diğer alanlarını da k i r l e -
t i ğ i n i z her seferinde zayıflamaya devam edecektir.
tir. Örneğin, k i n duyduğunuz k i ş i hakkında düşünürken ve n e f r e t i n i z i hissederken, şu anda olan bir şeyi, şu anda konuştuğunuz bir k i ş i y i ya da size yapılan bir şe-
TEPKİSELLİK VE KİN
yi algılamanızı tamamen çarpıtacak olan olumsuz bir
K ı r g ı n l ı k genellikle şikayet etmeyle birlikte oluşan bir
t ı n büyük bölümünü kirletmeye ve s i z i egonun tutsağı
duygu olsa da, öfke gibi daha güçlü bir duyguyla da or-
konumunda tutmaya yeter.
duygusal enerjiyle k a r ş ı l a ş ı r s ı n ı z . Güçlü bir kin, haya-
taya çıkabilir. Bu şekilde, enerjik açıdan çok daha y ü k l ü
Hâlâ kin güdüp gütmediğinizi, hayatınızda hâlâ ta-
bir hale gelir. Şikayet etmenin ardından tepkisellik gelir
mamen bağışlamadığınız bir "düşmanın" bulunup bu-
ki bu da egonun kendini güçlendirmek için başvurduğu
lunmadığını anlamak için kendinize k a r ş ı son derece
diğer bir yoldur. T e p k i vermek için bir sonraki şeyi bek-
d ü r ü s t olmanız gerekir. Eğer böyle bir durum söz konu-
leyen çok k i ş i vardır. R a h a t s ı z l ı k duyacakları veya s i n i r -
suysa, hem duygu hem de düşünce olarak k i n i n farkına
lenecekleri bir şey arayıp d u r u r l a r ve genellikle de bir
v a r m a l ı s ı n ı z ; yani, nefret duygusunun yanı sıra, onu
sonraki öfke nedenini bulmaları uzun sürmez. " B u çok
canlı tutan düşünceleri de fark edebilmelisiniz. K i n i n i z -
98
77
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
den kurtulmaya çalışmayın. Kinden kurtulmaya, bağış-
bakış açısı, bir görüş, bir yargı, bir hikâye gibi. Haklı ol-
lamaya çalışmak işe yaramaz. Bağışlama, ancak nefre-
manız için, elbette ki başka birinin haksız olması gere-
tinizin
kir ve ego da haklı olmak için başkalarını haksız çıkar-
sahte
bir benlik duygusunu
güçlendirmekten
başka bir amaca hizmet etmediğini anladığınızda doğal
maya bayılır. Diğer bir deyişle: Daha güçlü bir benlik
olarak gelecek olan bir şeydir. Görmek, özgürleşmektir.
duygusuna sahip olabilmek için, başkalarını haksız çı-
"Düşmanlarınızı bağışlayın," derken, İsa aslında insan
karmanız gerekir. Şikayet ve tepkisellikle, sadece bir
zihnindeki en temel egosal yapılardan birini ortadan
k i ş i y i değil, bir durumu da haksız çıkarabilirsiniz; örne-
kaldırmaktan söz ediyordu.
ğin "bunun olmaması gerekirdi," demek gibi. Haklı ol-
Geçmiş, sizi şimdide yaşamaktan alıkoyma gücüne sahip değildir. Bunu sadece geçmişe dayalı nefret ve kin yapabilir. Peki kin ya da nefret nedir? Sadece eski düşünce ve duygulardan oluşan bir "yük."
mak, yargılanıp haksız çıkarılan bir k i ş i ya da bir durum karşısında size hayali bir ahlaki üstünlük kazandırır. Bu, egonun açlığını çektiği üstünlük duygusudur ve böylelikle kendini güçlendirir.
HAKLI OLMAK, HAKSIZ ÇIKARMAK
BİR İLLÜZYONA KARŞI KENDİNİ SAVUNMAK
Şikayet etmek, başkalarında hata bulmak ve tepkisel-
Hiç şüphesiz bazı gerçekler de vardır. " I ş ı k sesten daha
lik, egonun varlığı için ihtiyaç duyduğu s ı n ı r ve ayrılık
hızlı yol alır," derseniz ve biri size bunun aksini söyler-
duygusunu güçlendirir. Ama aynı zamanda, egoya bir
se, siz kesinlikle haklısınız, o da kesinlikle haksızdır.
üstünlük duygusu kazandırarak da bunu yaparlar. B i r
Sadece şimşeğin gök gürültüsü sesinin gelmesinden ön-
trafik s ı k ı ş ı k l ı ğ ı , politikacılar, "açgözlü zenginler" ya da
ce görülmesi, bunun en belirgin kanıtıdır. Dolayısıyla,
"tembel işsizler," iş arkadaşlarınız, eski eşiniz, erkekler
sadece haklı değilsinizdir, aynı zamanda da haklı oldu-
ya da kadınlar hakkında şikayet etmenin size nasıl bir
ğunuzu bilirsiniz. Bunda herhangi bir şekilde egodan
üstünlük duygusu kazandırabileceğini hemen göreme-
söz edilebilir mi? Muhtemelen ama öyle olması şart de-
yebilirsiniz. Şikayet ettiğinizde, mantık olarak siz hak-
ğildir. Sadece doğru olduğunu bildiğiniz bir şeyi ifade
l ı s ı n ı z d ı r ve şikayet ettiğiniz ya da tepki verdiğiniz du-
ediyorsanız ve işin içine benlik duygunuzu katmıyorsa-
rum veya k i ş i haksızdır.
nız, bunun egoyla hiçbir ilgisi olamaz. Ego, zihin ve zi-
Hiçbir şey egoyu
haklı olmak kadar besleyemez.
H a k l ı olmak, zihinsel bir pozisyonu tanımlamaktır; bir 98 78
hinsel bir pozisyonla tanımlamadır. Ama böyle bir durumda, farkında olmadan egonuzla hareket ediyor da
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE olabilirsiniz.
Eğer karşınızdakine "İnan bana, biliyo-
rum," ya da "Neden bana hiç inanmıyorsun?" diye soru-
sinde, bir durum ya da bir kişiyle ilgili s ı n ı r l ı bir bakış açısı sürdürmek yerine resmin tamamını görebilirsiniz.
yorsanız, i ş i n içine ego k a r ı ş m ı ş demektir. " I ş ı k sesten daha h ı z l ı yol alır," gibi basit ve yalın bir ifade, şimdi bir illüzyonun hizmetine girmiş bir gerçektir.
Sahte bir
GERÇEK: GÖRECE Mİ, YOKSA MUTLAK MI?
"benlik" duygusuyla k i r l e n m i ş t i r ; kişiselleşerek zihinsel bir pozisyona dönüşmüştür.
Basit ve kanıtlanabilir gerçeklerin ötesinde, "Ben hak-
Ego her şeyi k i ş i s e l olarak algılar. Duygular yükse-
lıyım, sen haksızsın," görüşü gerek kişisel ilişkilerde,
lir, savunmacılık devreye girer ve hatta saldırganlık
gerekse uluslar, kabileler, dinler vb. arasındaki i l i ş k i -
hissedilebilir. Gerçeği mi savunuyorsunuz? Hayır, ger-
lerde çok tehlikeli bir şeydir.
çek olan bir şeyin savunulmaya ihtiyacı yoktur. I ş ı k ya
Ama "Ben haklıyım, sen haksızsın," inancı, egonun
da ses, başka birinin söylediğini ya da düşündüğünü
kendini güçlendirmesinin en temel yollarından biridir
dikkate almaz. A s ı l savunduğunuz şey gerçek değil,
ve kendini haklı kılıp başkalarını haksız çıkarırken, in-
kendinizsinizdir; daha doğrusu, sahte benlik illüzyonu-
sanlar arasında ayrım ve çatışmalara neden olmakta-
nuz. Hatta illüzyonun kendini savunduğunu söylemek
dır. Peki bu, hiçbir şekilde doğru ve yanlış davranışla-
daha da doğru olur. Basit ve doğrudan gerçekler bile
rın, eylemlerin ya da inançların olmayacağı anlamına
kendini egosal bozukluğa sunabiliyorsa, daha az somut
mı gelir? Bu, bazı çağdaş H ı r i s t i y a n öğretilerinin zama-
gerçeklerden söz edilebilecek görüşler, bakış açıları ve
nımızın en büyük kötülüğü olarak gördüğü ahlaki göre-
yargılar - hepsi düşünce biçimlerinden ibarettir - ko-
celik değil midir?
layca benlik duygusunda kaybolabilirler.
Gerçek şu ki H ı r i s t i y a n l ı k tarihi, mutlak gerçeğin tek
Her ego, görüşleri ve bakış açılarını gerçeklerle karış-
sahibi olduğuna inanmanın - diğer bir deyişle, haklı ol-
tırır. Dahası, bir olayla o olaya verilen tepki arasındaki
manın - eylemleri ve davranışları delilik noktasına var-
farkı bilemez. Her ego, seçici algı ve bozuk yorumlama
dıracak kadar sapkınlığa yol açabileceğinin en güzel ör-
konusunda bir "üstat"tır. Sadece farkındalık - düşünce
neğidir. Asırlar boyunca görüşleri Kilise doktrininden
değil - sayesinde bir gerçekle görüş arasındaki farkı bi-
bir parça saptığı ya da İncil'in dar görüşlü yorumları
lebilirsiniz. Sadece farkındalık sayesinde şunu görebilir-
("Gerçek") haklı ve kendileri haksız görüldüğü için in-
siniz: Burada bir durum var, şurada da bu durumla ilgi-
sanlara işkence yaptılar ya da diri diri yaktılar. Kilise'ye
li duyduğum öfke var. Sonra, aynı duruma farklı yakla-
göre bu insanlar o kadar hatalıydı ki öldürülmeleri gere-
şımlar olabileceğini anlarsınız. Ancak farkındalık saye-
kiyordu. Gerçek, insan hayatından daha önemli olarak
98 80
ECKHART TOLLE algılanıyordu.
VAR. OLMANIN GÜCÜ
Peki Gerçek neydi? İ n a n ı l m a s ı gereken
bir hikâye; diğer bir deyişle, bir yığın düşünce biçimi. Kamboçya'nın manyak diktatörü Pol Pot'un öldürülm e s i n i emrettiği bir milyon insan, gözlük takanları da kapsıyordu. Neden mi? Ona göre, t a r i h i n M a r k s i s t yo-
çoktan uyanmış olan i n s a n l a r ı n r u h s a l uyanış yolunda size b ı r a k t ı k l a r ı tabelaları ve i ş a r e t l e r i görür, onları olması gerektiği şekilde izleyerek kendinizi biçimle tanımlamalardan
özgürleştirirsiniz.
Sadece bir tek mutlak Gerçek vardır ve diğer tüm
r u m u mutlak gerçekti ve Pol Pot'un kendi yorum ekle-
gerçekler ondan t ü r e m i ş t i r .
melerine göre, gözlük takan insanlar eğitimli s ı n ı f a ait-
davranışlarınız da onunla uyum içinde olur. İnsan dav-
ti, yani burjuvalar, k ö y l ü l e r i sömüren asalaklardı ve öl-
r a n ı ş l a r ı Gerçeği yansıtabileceği gibi, i l l ü z y o n u da yan-
d ü r ü l m e l e r i gerekiyordu. Yeni bir sosyal düzen kurula-
sıtabilir. Gerçek söze dökülebilir mi? Elbette. Ama keli-
bilmesi için, onların ortadan k a l d ı r ı l m a s ı şarttı. Onun
meler Gerçeğin kendisi olamaz; sadece Ay'ı işaret eden
gerçeği de bir yığın düşünce biçiminden ibaretti.
parmak olabilirler.
O Gerçeği bulduğunuzda,
K i l i s e , göreceliğin, yani insan davranışlarına rehber-
Gerçek sizden ayrılamayacak bir şeydir. Evet, Gerçe-
l i k edecek hiçbir mutlak gerçeğin bulunmadığı inancı-
ğin k e n d i s i s i n i z . Onu başka bir yerde aradığınız her se-
nın z a m a n ı m ı z ı n en büyük kötülüğü olduğunu düşün-
ferinde aldanırsınız. Öz V a r l ı k olarak siz Gerçeğin ken-
mekte k e s i n l i k l e haklı; ama onu bulamayacağınız bir
d i s i s i n i z . "Ben yolum, ben gerçeğim, ben yaşamım," de-
yerde
bulamazsınız:
diğinde, İsa bunu kastediyordu. Bu sözler doğru anla-
Doktrinlerde, ideolojilerde, k u r a l yapılarında veya hi-
şıldığı takdirde, İ s a ' n ı n gerçeği en güçlü ve doğrudan
kâyelerde. B ü t ü n bunların ortak noktası nedir? Hepsi
işaret ettiği bölümdür. Ama yanlış yorumlandıklarında,
düşünceden
işaret edebilir
çok büyük bir engel haline gelebilirler. İsa en derindeki,
ama asla gerçeğin kendisi değildir. Bu yüzden Budist-
en temeldeki Ben'den söz e t m i ş t i r ; bütün canlıların te-
ler şöyle derler: "Ay'ı işaret eden parmak, Ay değildir."
mel özü olan k i m l i k t e n . Hayattan bizler olarak söz et-
B ü t ü n dinler, nasıl yaklaştığınıza bağlı olarak, aynı de-
m i ş t i r . Bazı H ı r i s t i y a n m i s t i k l e r , buna içteki İsa demiş-
recede doğru ve aynı derecede y a n l ı ş t ı r . Onları egonun
lerdir; B u d i s t l e r aynı şeye içteki Buda derler; H i n d u l a r
ya da Gerçeğin hizmetinde k u l l a n a b i l i r s i n i z .
için ise içte yaşayan tanrı, Atman'dır. Kendi içinizdeki o
ararsanız,
mutlak
oluşur.
gerçeği
Düşünce,
asla
gerçeğe
Sadece
kendi d i n i n i z i n Gerçek olduğuna i n a n ı r s a n ı z , d i n i n i z i
boyutla bağlantı kurabildiğinizde - bunu doğal olarak
egonun hizmetinde k u l l a n ı y o r s u n u z demektir. Bu şekil-
yapabildiğinizde, mucizevi bir başarı olarak değil - bü-
de kullanıldığında, din ideoloji haline gelir ve insanlar
tün eylemleriniz ve i l i ş k i l e r i n i z , derinden h i s s e t t i ğ i n i z
arasında çatışma, a y r ı l ı k ve hayali bir ü s t ü n l ü k duygu-
tüm yaşamın b i r l i ğ i n i yansıtacaktır.
su yaratır. Gerçeğin hizmetinde k u l l a n ı l d ı k l a r ı n d a ise,
nunlar, emirler, k u r a l l a r ve t ü z ü k l e r , kendi özlerinden
98
83
Bu sevgidir.
Ka-
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE uzaklaşanlar için gereklidir. K u r u m s a l k a n u n l a r ı n asıl
"ben" egosundan daha tehlikeli, olduğunu görmekteyiz.
amacı,
Bu gezegende i n s a n l a r ı n birbirlerine uyguladıkları şid-
egonun
aşırı
uçlara
kaymasını
engellemektir
ama bunu bile yapamamaktadırlar.
detin büyük bölümü, suç organizasyonlarının veya zihinsel açıdan dengesiz i n s a n l a r ı n i ş i değildir; tam aksine, k o l e k t i f egonun hizmetine g i r m i ş saygın vatanseverlerdir. Dolayısıyla, bu gezegende "normal" insanla-
E G O KİŞİSEL DEĞİLDİR
r ı n aslında "deli" o l d u k l a r ı n ı söyleyebiliriz. Peki bu deK o l e k t i f seviyede, " B i z h a k l ı y ı z , siz h a k s ı z s ı n ı z , " şeklin-
l i l i ğ i n temelinde yatan şey nedir? T a m olarak kendini
deki z i h i n yapısı, dünya üzerinde uluslar, ı r k l a r , kabile-
düşünce ve duyguyla tanımlama; yani ego.
ler, dinler ya da ideolojiler arasındaki çatışmaların uzun
Açgözlülük, bencillik, sömürü, z u l ü m ve şiddet, geze-
s ü r e l i , a ş ı r ı ve yerel olduğu noktalarda özellikle derin-
genin her yanma y a y ı l m ı ş durumdadır. B u n l a r ı temelde
den kök s a l m ı ş durumdadır. Çatışmanın i k i tarafında
yatan bozukluğun ya da z i h i n s e l hastalığın bireysel ve
kalan herkes, kendilerini kendi bakış açılarıyla tanımla-
kolektif ifadeleri olarak görmezseniz, k i ş i s e l l e ş t i r m e ha-
mış, kendi "hikâyelerine" aynı derecede inanmışlardır.
tasına düşersiniz. B i r k i ş i ya da grup için bir kavramsal
İ k i taraf da diğerinin bakış açısının var olabileceğini ke-
k i m l i k oluşturarak şöyle dersiniz: " İ ş t e bu adam bu; on-
s i n l i k l e kabul edememektedir. İ s r a i l l i yazar Y.
lar da onlar." Başkalarında algıladığınız egoyu k i m l i k l e -
Halevi,
"bir rekabet h i k â y e s i n i n sona ermesi"nden söz etmekte-
riyle k a r ı ş t ı r d ı ğ ı n ı z d a ,
dir ama dünyanın birçok yerinde, insanlar bunu yapa-
haklı ve dolayısıyla üstün olmak sayesinde kendini bes-
mamakta ya da yapmak istememektedir. İ k i taraf da
lemek için k u l l a n ı r ve bunu da genellikle düşman olarak
k e n d i l e r i n i n mutlak gerçeğe sahip olduğuna inanmak-
algılanan k i ş i y i aşağılayarak, ona öfke ve nefret duya-
kendi egonuz bu yanlış algıyı
tadır. İ k i s i de kendilerini kurban, k a r ş ı l a r ı n d a k i n i "kö-
rak yapar. B ü t ü n bunlar, egoyu fazlasıyla tatmin eder.
t ü " olarak görmektedir ve düşmanlarını kavramsallaştı-
S i z i n l e k a r ş ı n ı z d a k i k i ş i arasındaki ayrımı güçlendirir
rarak i n s a n l ı k t a n u z a k l a ş t ı r m ı ş olduklarından, birbirle-
ve bu f a r k l ı l ı k öylesine dev boyutlara ulaşır ki a r t ı k kar-
rine her t ü r l ü şiddeti uygulayarak çocukları dahi öldü-
ş ı n ı z d a k i n i n insan olduğunu, s i z i n l e aynı özden geldiği-
r ü r k e n , y a r a t t ı k l a r ı acıyı ve k a r ş ı l a r m d a k i n i n insanlığı-
ni ve aynı Yaşam'ı paylaştığını hissedemezsiniz.
nı hissedememektedirler. Delice bir s a l d ı r ı ve intikam, eylem ve tepki döngüsünde s ı k ı ş ı p kalmışlardır. Mekanizma aynı şekilde çalışmasına rağmen, burada k o l e k t i f "biz"e k a r ş ı k o l e k t i f " s i z " egosunun bireysel 98 84
Başkalarında güçlü şekilde algıladığınız ve onların k i m l i ğ i y l e k a r ı ş t ı r d ı ğ ı n ı z belli egosal kalıplar, aynı zamanda s i z i n içinizde de v a r l ı ğ ı n ı gösterir ama kendi içinizdekini fark edemezsiniz.
Dolayısıyla,
aslında
düş-
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE Onlarda
zasyonlarma, t e r ö r i z m e , kansere, y o k s u l l u ğ a ve daha
en s i n i r bozucu, en rahatsız edici olarak tanımladığınız
bir s ü r ü şeye savaş açılıyor. İ ş i n ilginç yanı, u y u ş t u r u -
şey nedir? B e n c i l l i k l e r i mi? Açgözlülükleri mi? Güç ve
cuya ve suç organizasyonlarına k a r ş ı savaş açılması-
kontrol
sahtekar-
na rağmen, son y i r m i beş y ı l içinde bu alanlarda belir-
l ı k l a r ı , şiddet e ğ i l i m l e r i veya başka bir şey mi? Başka
gin a r t ı ş l a r gözlendi. B i r l e ş i k Devletlerde hapishane-
birinde rahatsız olduğunuz ve güçlü şekilde tepki verdi-
de yaşayan i n s a n l a r ı n s a y ı s ı
ğiniz her şey, s i z i n içinizde de vardır. Ama bir t ü r ego-
2004 y ı l ı n d a 2 . 1 milyona f ı r l a d ı . Hastalığa k a r ş ı sa-
dan fazlası değildir ve dolayısıyla k e s i n l i k l e k i ş i l i k dışı-
vaş, bize birçok şeyin yanında a n t i b i y o t i k l e r i de verdi.
manlarınızdan öğrenecek çok şeyiniz vardır.
ihtiyaçları
mı? S a m i m i y e t s i z l i k l e r i ,
1980'de 300,000 iken,
dır. O k i ş i n i n gerçekte k i m olduğuyla ya da s i z i n ger-
Başlangıçta, son derece b a ş a r ı l ı y d ı l a r ve bulaşıcı has-
çekte k i m olduğunuzla hiçbir i l g i s i yoktur. Ancak onu
t a l ı k l a r a k a r ş ı açtığımız savaşta k a z a n m a m ı z ı sağlı-
asıl k i m l i ğ i n i z l e k a r ı ş t ı r d ı ğ ı n ı z takdirde benlik duygu-
yor gibiydiler.
nuz için tehdit o l u ş t u r a b i l i r .
r i n yaygın şekilde k u l l a n ı m ı n ı n bir saatli bomba ya-
Ş i m d i y s e birçok uzman, antibiyotikle-
r a t t ı ğ ı n ı ve antibiyotiklere k a r ş ı dirençli b a k t e r i l e r i n büyük bir o l a s ı l ı k l a SAVAŞ BİR ZİHİN YAPISIDIR
aynı
söylemektedir.
Journal
ciation'a
Birleşik
göre,
hastalıkları
hortlatacağını
ofthe American
Medıcal Asso-
Devletlerde
tıbbi
tedaviler,
B e l l i durumlarda, k e n d i n i z i ya da başka b i r i n i bir diğe-
kalp h a s t a l ı k l a r ı ve kanserden sonra en yaygın üçün-
rinden zarar görmekten korumanız gerekebilir ama sa-
cü ölüm nedeni olarak görünmektedir. Çin tıbbı ve ho-
vaştığınız şeyi kötü olarak kabul edip "kötülüğün kökü-
meopati, h a s t a l ı k l a r a düşman olarak yaklaşmayan ve
nü kazıma" misyonuna girişmemeye dikkat edin.
dolayısıyla ortaya çıkacak yeni h a s t a l ı k l a r yaratma-
Bi-
linçsizliğe k a r ş ı savaşmak, s i z i de bilinçsiz yapar. B i -
yan çok güçlü i k i a l t e r n a t i f t i r .
l i n ç s i z l i k ya da bozuk egosal davranış, asla s a l d ı r ı y l a
Savaş bir z i h i n y a p ı s ı d ı r ve bu z i h i n yapısından
yok edilemez. R a k i b i n i z i yenseniz bile, b i l i n ç s i z l i k s i z i n
kaynaklanan t ü m eylemler, ya kötü olarak algılanan
içinize geçer veya r a k i b i n i z yeni bir görünüme bürünür.
düşmanı güçlendirecek ya da savaş k a z a n ı l d ı ğ ı tak-
Savaştığınız şey güçlenir; direndiğiniz şey direnir.
dirde b i r i n c i s i kadar e t k i l i ve genellikle de daha güç-
Bugünlerde s ı k s ı k "buna k a r ş ı savaş," " ş u n a k a r ş ı
lü yeni bir düşman, yeni bir k ö t ü l ü k yaratacaktır. B i -
savaş" diye savaş i l a n l a r ı n ı s ı k s ı k d u y u y o r s u n u z ; ben
linç d u r u m u n u z l a dış gerçekliğiniz arasında derin bir
bu t ü r sözler duyduğum her seferinde, k e s i n l i k l e ba-
bağ vardır. " S a v a ş " gibi bir z i h i n y a p ı s ı n ı n t u t s a ğ ı ol-
ş a r ı s ı z olacağını b i l i y o r u m . U y u ş t u r u c u y a , suç organi-
duğunuzda, a l g ı l a r ı n ı z son derece seçici bir hal a l ı r
98
87
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ve bozulur. Diğer bir deyişle, sadece görmek istediği-
t a r z ı n ı z ı sorgulaması, para hakkında tartışması gibi...
n i z i görür, onu da yanlış y o r u m l a r s ı n ı z . Böylesine bir
O zaman içinizde yükselen ve belki düşmanlık ya da öf-
aldatıcı sisteminden ne tür eylemler doğabileceğini
ke kılığına bürünmüş korkuyu, o güçlü enerji akışını
bir düşünün. Ya da hayal etmek yerine, bu gece tele-
hissedebiliyor musunuz? Kendi sesinizin sert çıktığını,
vizyonda haberleri izleyin.
bağırıp çağırdığınızı ya da s i n s i bir sesle konuştuğunu-
Egoyu olduğu gibi tanıyın: Kolektif bir bozukluk, in-
zu duyabiliyor musunuz? Z i h n i n i z i n pozisyonunu sa-
san z i h n i n i n deliliği. Egoyu olduğu gibi tanımladığınız-
' vunmak, suçlamak, saldırmak, haklı çıkarmak için ya-
da, onu artık başka birinin kimliği olarak yanlış yorum-
r ı ş t ı ğ ı m hissedebiliyor musunuz? Diğer bir deyişle, bi-
lamazsınız. Dahası, egoyu olduğu gibi tanımladığınız-
linçsizlik anında uyanabiliyor musunuz? İçinizde sa-
da, ona karşı tepkisiz kalmak da daha kolaylaşır. A r t ı k
vaşta olan, tehdit edildiğini hisseden ve ne olursa olsun
k i ş i s e l olarak algılamazsınız. Şikayet etmek, suçlamak,
hayatta kalmaya, bu tiyatro oyununda zafer kazanan
haksız çıkarmaya çalışmak sona erer. Kimse haksız de-
karakter olarak kimliğini korumaya çalışan bir şeyin
ğildir. sadece birinin egosu söz konusudur, o kadar. Her-
varlığını hissedebiliyor musunuz? H u z u r l u olmaktansa
kesin aynı zihinsel hastalığın pençesinde olduğunu an-
haklı olmayı tercih eden bir şeyin varlığını algılayabili-
ladığınızda, ister istemez şefkat duyarsınız. Bütün ego-
yor musunuz?
sal i l i ş k i l e r i n parçası olan bir dramı daha fazla körüklemezsiniz. Peki onu körükleyen nedir? Tepkisellik. Ego buna dayanır.
E G O N U N ÖTESİNDE: GERÇEK KİMLİĞİNİZ Ego savaşta olduğunda, bayatta kalmak için savaşma-
HANGİSİNİ İSTERSİNİZ; BARIŞ MI, YOKSA DRAM MI?
nın bir illüzyondan ibaret olduğunu sakın unutmayın. O illüzyon kendini siz sanır. Başlangıçta Varlığa tanık olurken orada olmak kolay değildir; özellikle de ego ha-
istemeyen hiç kimse yoktur.
yatta kalmak için mücadeleye giriştiğinde ya da geç-
Ama içinizde dramı, çatışmayı isteyen bir şey vardır.
mişten kaynaklanan egosal bir kalıp aktif hale geldi-
Onu şu anda hissedemeyebilirsiniz. İçinizdeki tepkiyi
ğinde. Ama bir kez tadını aldığınızda, Varlık gücünüzü
Barış istersiniz.
Barışı
tetikleyen bir durumu ya da bir olayı beklersiniz: B i r i -
g e l i ş t i r i r s i n i z ve ego yavaş yavaş üzerinizdeki hakimi-
nin s i z i o ya da bu nedenden suçlaması, size saygı duy-
yetini kaybeder. Böylece, egodan ve zihinden çok daha
maması, bölgenize izinsiz girmesi, bir şeyleri yapma
büyük bir güç hayatınıza yerleşir. Egodan kurtulmak
98
89
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE için gereken tek şey, onun farkında olmaktır, çünkü far-
tanıdığımda,
hayatımda
olup
bitenlerin
a r t ı k mutlak
k ı n d a l ı k ve ego bir arada var olamaz. F a r k ı n d a l ı k , şim-
değil, sadece görece önemi kalır. H e p s i n i onurlandırı-
diki anm içinde g i z l i olan güçtür. Ona aynı zamanda
r ı m ama mutlak ciddiyetini ve a ğ ı r l ı ğ ı n ı kaybeder. A s ı l
V a r l ı k adını v e r m e m i z i n nedeni budur. İnsan v a r l ı ğ ı n ı n
önemli olan şey şu olarak k a l ı r : Temel V a r l ı ğ ı m ı , gerçek
nihai amacı ya da diğer bir deyişle s i z i n var oluş ama-
Ben'i, hayatımın her anında arka planda hissedebiliyor
cınız, o gücü bu dünyaya getirmektir. Egodan k u r t u l -
muyum? Daha net konuşmak gerekirse, şu anda Ben
manın gelecekte u l a ş ı l m a s ı amaçlanan bir hedef haline
olan Ben'i hissedebiliyor muyum? Yoksa kendimi olay-
getirilemeyecek olmasının nedeni de budur. Sadece Var-
lara, zihne ve dünyaya mı kaptırıyorum?
l ı k s i z i egodan k u r t a r a b i l i r ve ancak Şimdi'de var olabil i r s i n i z ; geçmişte ya da yarında değil. Sadece V a r l ı k içinizdeki geçmişi s i l e r e k s i z i bilinç durumuna taşıyabilir. Ruhsal
aydınlanma
nedir?
R u h olduğunuzu
BÜTÜN YAPILAR DENGESİZDİR
anla-
mak mı? H a y ı r , bu bir düşüncedir. S i z i n doğum belge-
Ne biçim alırsa alsın, egonun ardındaki bilinçsiz dürtü
nizde y a z ı l ı k i ş i olduğunuzu söyleyen düşünceye oranla
kendim olduğumu sandığım
imajı güçlendirmek ister.
gerçeğe bir parça daha y a k ı n d ı r ama yine de hâlâ bir
Egonun ortaya koyduğu tüm davranışlar, gizli dürtüler,
düşüncedir. R u h s a l aydınlanma, algıladığım, deneyim-
daima aynıdır: Ortaya çıkma, kendini belli etme, özel ol-
lediğim, düşündüğüm ya da h i s s e t t i ğ i m şeyin aslında
ma, kontrol etme ihtiyacı; güç, dikkat ve hep daha fazla-
ben olmadığını, kendimi s ü r e k l i kaybolmakta olan bu
sı için duyulan ihtiyaç. Ve elbette, bir a y r ı l ı k duygusu ya
şeyler içinde bulamayacağımı açıkça görebilmektir. Bu-
da diğer bir deyişle, z ı t l ı k veya düşman ihtiyacı.
da muhtemelen bunu bütün çıplaklığıyla görebilen i l k
Ego daima başka insanlardan veya durumlardan bir
insandı ve dolayısıyla, anata ( b e n s i z l i k ) onun öğretisi-
şeyler ister. Daima g i z l i bir amaç, daima bir "lıenüz yet-
nin merkez noktalarından biri haline geldi. İsa "Kendi-
mez" duygusu, y e t e r s i z l i k ve doldurulması gereken bir
n i z i inkar edin," dediğinde, asıl anlatmak istediği şuy-
boşluk duygusu vardır. İstediğini elde etmek için insan-
du: B e n l i k yanılgısından k e n d i n i z i k u r t a r ı n . Eğer ben-
ları ve d u r u m l a r ı k u l l a n ı r ve hatta bunu başardığında
l i k — yani ego — gerçekten ben olsaydı, onu " i n k a r et-
bile t a t m i n i asla uzun sürmez.
mek" saçmalık olurdu.
ve " i s t i y o r u m " ile "ne" arasındaki boşluk çoğunlukla sü-
Hedefleri s ı k s ı k şaşar
Geriye kalan şey, algıların, deneyimlerin, düşüncele-
r e k l i bir hüzün ve acı kaynağı olarak kalır. Şimdi kla-
r i n ve duyguların gelip gittiği bilinç ışığıdır. Bu Var-
s i k l e r arasına g i r m i ş olan " ( I Can't Get No) Satisfaction
l ı k ' t ı r ; daha derin olan gerçek Ben. Kendimi bu şekilde
- A s l a T a t m i n Olamıyorum" adlı ş a r k ı , tamamen ego-
98
91
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE nun şarkısıdır. Egonun tüm hareketlerinin altında ya-
E G O N U N KENDİNİ Ü S T Ü N
tan temel duygu, korkudur. Önemli biri olamama kor-
HİSSETMESİ GEREKİR
kusu, var olmama korkusu, ölüm korkusu gibi. Bütün hareketleri sonuçta bu korkuyu ortadan kaldırmak üze-
Egonun çevrenizdeki insanlarda ve daha da önemlisi
re tasarlanmıştır ama egonun en fazla yapabileceği şey,
kendinizde gözlemleyebileceğiniz gizli ama kolayca göz-
bunu yakın bir i l i ş k i y l e , yeni bir mülkle ya da şunda ve-
den kaçan bazı biçimleri vardır. Unutmayın: Sahte ola-
ya bunda kazanmakla geçici olarak kapamaktır. İ l l ü z -
nın tanımlanması, gerçeğe yaklaşmanın ilk adımıdır.
yon s i z i asla tatmin edemez. Sadece doğru şekilde anlaş ı l ı r s a , gerçek s i z i özgür bırakabilir.
Örneğin, birine bir haber vermek üzeresiniz. " B i l i y o r musun ne oldu? Bilmiyor musun? Bak sana anlatayım."
Neden korku? Çünkü ego biçimle tanımlanarak orta-
Eğer yeterince uyanıksanız, kötü olsa bile haberi ver-
ya çıkar ve derinlerde, hiçbir biçimin kalıcı olmadığını,
meden önce içinizde belli belirsiz bir tatmin hissedebi-
hepsinin gelip geçici olduğunu bilir. Dolayısıyla, dışarı-
l i r s i n i z . Bunun nedeni, çok kısa bir an için bile olsa,
dan bakıldığında güvenli görünse bile, egonun etrafın-
karşınızdaki kişiyle s i z i n aranızda egonun hoşuna gi-
da daima bir güvensizlik duygusu vardır.
den bir denge değişimi yaşanmasıdır.
Bu kısa anda,
B i r dostumla birlikte California, Malibu'daki güzel
karşınızdakinden daha fazlasını biliyorsunuzdur. H i s -
bir doğal mekanda yürürken, bir zamanlar bir malika-
settiğiniz tatmin, egoyla ilgilidir ve karşınızdaki kişiye
ne olan bir binanın kalıntılarına rastladık. Anladığımız
oranla daha güçlü bir benliğe sahip olmaktan kaynak-
kadarıyla, yıllar önce bir yangında y ı k ı l m ı ş t ı . Her tara-
lanır. Karşınızdaki k i ş i papa ya da B i r l e ş i k Devletler
fı muhteşem bitkiler ve ağaçlarla kaplanmış kalıntılara
başkanı olsa bile, o kısacık anda daha fazlasını bildiği-
yaklaşırken, patikanın yan tarafında park yetkilileri
niz için kendinizi ondan üstün hissedersiniz. Birçok ki-
tarafından konmuş bir tabelayla karşılaştık: D İ K K A T !
şinin dedikoduyu sevmesinin bir nedeni budur. Buna ek
B Ü T Ü N YAPILAR
olarak, dedikodu genellikle kötü niyetli eleştiri ve baş-
D E N G E S İ Z D İ R . Arkadaşıma
dön-
düm: "Biliyor musun," dedim, "bu çok güçlü bir sutra."
kalarını yargılama amacını taşır; dolayısıyla, biriyle il-
Orada şaşkın şaşkın durduk. Bütün yapıların (biçimle-
gili olumsuz bir yargıda bulunsanız bile, hayali ahlak
rin) dengesiz ve gelip geçici olduğunu anladığınızda, içi-
üstünlüğü sayesinde egonuz güçlenir.
nizi derin bir huzur kaplar. Bunun nedeni, etrafınızda-
Eğer biri daha fazla şeye sahipse, biri daha fazlasını
ki tüm biçimlerin gelip geçici olduğunu anlamanın, s i z i
biliyorsa veya daha fazlasını yapabiliyorsa, egom kendi-
kendi içinizdeki biçimi olmayan ve ölümün ötesinde ka-
ni tehdit edilmiş hisseder, çünkü "az" duygusu hayali
lan boyuta karşı uyandırmasıdır.
benlik duygusunu diğerleri karşısında zayıflatır.
98 92
Bu-
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE nun üzerine, diğer k i ş i n i n sahip olduğu, bildiği ya da yapabildiği
şeyleri
aşağılayarak,
küçümseyerek veya
eleştirerek, kendini toparlamaya çalışır. Ya da ego farklı bir stratejiye geçiş yapabilir; eğer o k i ş i başkalarının gözünde önemliyse, rekabet etmek yerine, o k i ş i y l e bağlantı k u r a r a k kendini güçlendirmeye çalışır.
rek daha mutsuz olurlar ve kendi popülerliklerine giderek daha çok dayanmaya başlarlar. Ş i ş i r i l m i ş imajlarıyla k e n d i l e r i n i beslemeye çalışan insanlarla s a r ı l m ı ş olduklarından, s a m i m i i l i ş k i l e r kuramaz hale gelirler. Neredeyse i n s a n ü s t ü olarak algılanan ve dünyada gelmiş geçmiş en ü n l ü insanlardan biri haline gelen A l bert E i n s t e i n , kendini asla kolektif z i h n i n kendisi için yarattığı
imajla
tanımlamamış,
tevazuunu
korumayı
başarmıştı. Hatta şöyle derdi: " İ n s a n l a r ı n başarılarım
EGO VE ÜN
ve yeteneklerimle i l g i l i düşündükleriyle, gerçekte k i m
T a n ı d ı ğ ı n ı z birinden söz etmek, başkalarının gözünde "önemli" biriyle bağlantı k u r a r a k egonun kendini güçlendirmeye çalışması için kullandığı bir yöntemdir. Bu
olduğum ve neler yapabildiğim arasında muazzam bir çelişki var." Ünlü
birinin
başkalarıyla
samimi
i l i ş k i l e r kurama-
dünyada ünlü olmanın sorunlarından biri, k i m l i ğ i n i z i n
masımn nedeni budur. S a m i m i bir ilişkide ego yoktur.
bir k o l e k t i f imajın arkasında tamamen gözden kaybol-
Samimi bir ilişkide, karşınızdaki k i ş i y l e aranızda açık,
masıdır. K a r ş ı l a ş t ı ğ ı n ı z çoğu insan, s i z i n l e bağlantı ku-
ilgili, samimi bir paylaşım vardır. Bu, paylaşılan V a r l ı k
rarak k i m l i ğ i n i - kendi k i m l i ğ i y l e i l g i l i z i h i n s e l i m a j ı n ı
olarak adlandırılabilir ve her gerçek ilişkide mutlaka bu-
- güçlendirmek ister. Kendileri s i z i n l e hiç ilgilenmedik-
lunmak zorundadır. Ego daima bir şey ister ve eğer kar-
l e r i n i , sadece kendi k u r g u benlik duygularını güçlendir-
şısındakinden alabileceği bir şey olmadığına inanırsa, ta-
meye ç a l ı ş t ı k l a r ı n ı fark etmeyebilirler. S i z i n sayenizde
mamen ilgisiz k a l ı r : S i z i umursamaz. Dolayısıyla, egosal
daha fazlası olabileceklerine inanırlar. S i z i n sayenizde
i l i ş k i l e r i n üç baskın durumu vardır: İstek, çarpık istek
k e n d i l e r i n i tamamlamaya çalışırlar.
(öfke, k ı r g ı n l ı k , suçlama, şikayet etme) ve i l g i s i z l i k .
Ü n ü n fazlasıyla önemli olması, dünyamızdaki egosal çılgınlığın birçok ifadesinden sadece biridir. Bazı ünlüler de aynı hataya düşer ve k e n d i l e r i n i kolektif kurguyla tanımlarlar. K i t l e l e r i n ve basının onlar için yarattığı imaja inanarak, k e n d i l e r i n i sıradan ölümlülerden üstün görmeye başlarlar. Sonuç olarak, hem kendilerine hem de başkalarına k a r ş ı giderek yabancılaşırlar, gide98 94
)
4. Bölüm ROLLERE BÜRÜNMEK: EGONUN ÇOK YÜZLÜLÜĞÜ
Maddi kazanç, güç duygusu, üstünlük, özel olmak, fiziksel ya da psikolojik zevk olsun, başka birinden bir şey isteyen ego, ihtiyaçlarının karşılanması için genellikle bir çeşit role bürünür. İnsanlar genellikle oynadıkları roller i n farkında değillerdir, dolayısıyla kendilerinin o roller olduklarım sanırlar. Bazı roller gizlidir; bazıları açıktır ama sadece oynayan k i ş i göremez. Bazı roller, başkalarının dikkatini çekmek üzere tasarlanmıştır. Ego başkalarının sonuçta psişik enerjiden oluşan dikkatini çekmek için uğraşır. Ego asıl enerji kaynağının sizin içinizde olduğunu bilmez ve bu yüzden onu dışarıda arar. Egonun aradığı şey, biçimi olmayan dikkat değil, tanınma, saygı, hayranlık, övgü gibi bir tür dikkat,ya da sadece bir şekilde fark edilmiş olmak, böylece varlığını onaylatmaktır. 283
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE Başkalarının dikkatinden korkan utangaç bir k i ş i de
ş ı r l a r ve b u n l a r ı sağlayacak roller oynarlar.
egodan özgür değildir ama onunki, başkalarının dikkatini
dikkat çekemezlerse,
hem isteyen hem de ondan korkan dengesiz bir egodur.
a r a y a b i l i r l e r ve
bunun yerine
bunun
için
Olumlu
olumsuz
başkalarında
dikkat
olumsuz
Korku, dikkatin ayıplama, kınama ya da eleştiri halini al-
tepki yaratacak şeyler yapabilirler. B u n u bazı çocuk-
masına yöneliktir, yani ego besleneceği yerde zayıflamak-
lar da yapar;
tan korkar. Dolayısıyla, utangaç bir k i ş i n i n dikkat korkusu,
m a z l ı k yaparlar. Ego bir a k t i f bedenle abartıldığı her
dikkat ihtiyacından daha fazladır.
seferinde,
Utangaçlık genellikle
d i k k a t i ü z e r l e r i n e çekmek için yara-
olumsuz
egolar,
oynamak
özellikle
ün a r a y ı ş l a r ı n d a
önem
baskın olarak olumsuz, yetersiz bulunma inancıyla ilgili bir
kazanır.
içsel imajla birlikte var olur. Herhangi bir kavramsal ben-
Başka i n s a n l a r ı n n e f r e t i n i çekerek, kötü ünle kendi-
l i k duygusu - kendimi o ya da bu gibi görmek - olumlu (Ben
l e r i n i belli etmeye ç a l ı ş ı r l a r . " L ü t f e n bana var oldu-
en büyüğüm) ya da olumsuz (Hiç iyi değilim) olmasına bağ-
ğumu,
lı olmaksızın, egodur. Her içsel imajın ardında, yeterince iyi
Egonun
olmama korkusu yatar. Her olumsuz içsel imajın ardında
sadece daha a ş ı r ı v e r s i y o n l a r ı d ı r .
ise, başkalarından daha iyi ya da daha büyük olmak konu-
Bazı
rolleri
önemsiz olmadığımı
s ö y l e y i n , " der gibidirler.
bu t ü r patolojik biçimleri,
En s ı k görülen
rollerden
suç i ş l e r l e r .
biri,
normal egoların
kurban
rolüdür ve
sunda gizli bir arzu vardır. Egonun güven duygusunun ar-
dikkat biçimi b a ş k a l a r ı n ı n sempatisini, acıma duygu-
dında, sürekli bir üstünlük ihtiyacı ve bilinçsiz bir aşağılık
sunu kazanmaktır. K i ş i n i n kendini kurban olarak gör-
korkusu yatar. Buna k a r ş ı l ı k , utangaç, yetersiz ve kendini
mesi, birçok egosal kalıpta kendini belli eder; şikayet
aşağı hisseden bir ego, aslında üstünlük için güçlü bir arzu
etmek, gücenmek, öfkelenmek gibi. Elbette ki kendimi
besler. Birçok k i ş i , içinde bulundukları durum ya da karşı-
kurban olarak gösterdiğim bir rolü oynamaya başladı-
laştıkları insanlara bağlı olarak üstünlük ve aşağılık duy-
ğımda, sona e r m e s i n i istemem ve bunun için, her tera-
guları arasında gidip gelir. Kendi içinizde bütün bilmeniz
pistin bildiği gibi, ego " s o r u n l a r ı n ı n " sona ermesini is-
ve gözlemlemeniz gereken şudur: Kendinizi herhangi birin-
temez, çünkü k i m l i ğ i n i n bir parçası haline gelmişler-
den üstün ya da aşağı hissettiğinizde, bu egodur.
dir. K i m s e "benim" üzücü hikâyemi dinlemezse, o zaman hikâyeyi kendi kendime anlatmaya başlarım ve kendime acıyana kadar bunu t e k r a r tekrar yaparım. Böylece kendimi hayat ya da başka insanlar tarafın-
HAİN, KURBAN, ÂŞIK
dan h a k s ı z l ı ğ a uğramış gibi gösterebilirim. Bu benim B a z ı egolar, eğer a r a d ı k l a r ı t a k d i r i ya da h a y r a n l ı ğ ı
içsel imajıma katkıda bulunur, beni başka biri yapar
bulamazlarsa,
ve ego için önemli olan tek şey de budur.
başka türde d i k k a t l e yetinmeye çalı98
99
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
Birçok sözde romantik i l i ş k i l e r i n erken dönemle-
İÇSEL TANIMLAMALARDAN KURTULMAK
rinde, "beni mutlu edecek, beni özel hissettirecek, ihtiyaçlarımı
sürekli
Kabile k ü l t ü r l e r i antik uygarlıklara dönüşürken, belli
olarak
insanlara belli görevler verilmeye başlandı: Hükümdar,
özel rollere bürünürler. "Ben senin olmamı istediğin
rahip ya da rahibe, savaşçı, çiftçi, tüccar, zanaatkar, iş-
k i ş i y i oynayacağım, sen de benim olmanı istediğim
çi vb. B i r s ı n ı f sistemi gelişti. Büyük çoğunlukla doğdu-
k i ş i y i oynayacaksın." Bu, söze dökülmeyen bilinçaltı
ğunuz aileye bağlı olarak belirlenen göreviniz, kimliği-
anlaşmasıdır. Ne var ki rolleri sürdürmek zordur ve
nizi,
bu yüzden, özellikle birlikte yaşamaya başladığınız-
" s i z " i belirledi. Göreviniz role dönüştü ama bir rol ola-
da, roller bir süre sonra sona erer. Peki o rollerden
rak tanınmadı: Yaptığınız iş sizdiniz ya da siz olduğu
s ı y r ı l d ı ğ ı n ı z d a ne görürsünüz? Ne yazık ki birçok du-
düşünülüyordu. Sadece kendi zamanlarının bazı özel
rumda, o varlığın gerçek özünü değil, gerçek özünün
insanları, Buda veya İsa gibi, s ı n ı f ayrımının aslında ne
üzerini örten şeyi görürsünüz:
Rollerinden mahrum
kadar önemsiz olduğunu, bunun sadece biçimle tanım-
kalmış k a t ı k s ı z ego, acı beden ve şimdi öfkeye dönü-
lamadan ibaret olduğunu anladı ve bu tür tanımlama-
üzerinde
karşılayacak"
kişinin
tutabilmek için,
dikkatini
taraflar k a r ş ı l ı k l ı
başkalarının
gözündeki ve
kendi
gözünüzdeki
şen arzuları. Muhtemelen bu öfke, temelde yatan bir
ların insanları şartlandırarak koşulsuz ışığın insanla-
k o r k u y u yok etmeyi ya da ihtiyaçları karşılamayı ba-
rın içinde ışımasını engellediğini gördü.
şaramayan eşe yönelecektir. S ı k s ı k adına "âşık olmak" denilen şey, aslında birçok durumda egosal arzuların ve ihtiyaçların yoğunlaşmasıdır. Başka birine, daha doğrusu o k i ş i n i n imaj ı n a bağımlı hale gelirsiniz. Bunun, içinde hiçbir şekilde
bağımlılık bulunmayan
gerçek sevgiyle
ilgisi
yoktur. Geleneksel aşk kavramlarından söz ederken, İspanyolca belki de en dürüst dildir: Te quiero, "seni seviyorum" anlamına geldiği kadar, "seni i s t i y o r u m " anlamına da gelir. "Seni seviyorum" ifadesi için kullanılan diğer bir söz te amo şeklindedir ve hiçbir bel i r s i z l i ğ e sahip olmayan bu ifade, belki de gerçek aşk da çok ender olduğu için, nadiren k u l l a n ı l ı r . 100
Çağdaş dünyamızda, sosyal yapılar daha az katı, daha az belirgin tanımlanmışlardır. Birçok k i ş i hâlâ çevrelerinin şartlanmalarıyla yaşamasına rağmen, artık kendilerini bir görev ya da o görevle tanımlanmış bir kiş i l i k olarak görmemektedirler. Aslında, modern dünyada, giderek daha fazla sayıda insan nereye uygun oldukları, amaçlarının ve k i m l i k l e r i n i n ne olduğu konusunda şaşkınlık yaşamaktadır. Bana "Artık kim olduğumu bilmiyorum," diyen insanları genellikle tebrik ederim.. Ş a ş ı r ı r l a r ve bana sorarlar: "Yani kim olduğunu bilmemenin iyi bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?" Onları araştırmaya, sorgulamaya teşvik ederim. Kim olduğunu bilmemek ne de101
ECKHART TOLLE
mektir? "Bilmiyorum," bir şaşkınlık değildir. Şaşkınlık şudur: " K i m olduğumu bilmiyorum ama bilmem gerek i r d i " ya da "Bilmiyorum ama bilmeye ihtiyacım var." K i m olduğunuzu bilmeniz gerektiği ya da buna ihtiyacınız olduğu inancından kurtulabilir misiniz? Diğer bir deyişle, kendinize bir benlik duygusu kazandırmak için kavramsal tanımlar yapmaya çalışmaktan vazgeçebilir misiniz? K i m olduğunuzu bilmeniz gerektiği ya da buna ihtiyacınız olduğu inancından vazgeçerseniz, ne olur? Aniden kafa k a r ı ş ı k l ı ğ ı n ı z ve şaşkınlığınız yok olur. Bilmediğinizi tam olarak kabul ettiğinizde, gerçekten de bir huzur durumuna girersiniz ve bu da olabileceğinizi sandığınızdan çok daha gerçek "siz"dir. Kendinizi düşüncelerle tanımlamaya çalışmak, kendinizi sınırlamaktır.
ÖNCEDEN BELİRLENMİŞ ROLLER Elbette ki f a r k l ı insanlar bu dünyada farklı rollere bürünürler. Başka şekilde olamaz. Entelektüel ya da fiziksel beceriler - bilgi, yetenek ve enerji seviyeleri - söz konusu olduğunda, insanlar birbirlerinden farklıdır. Ama asıl önemli olan bu dünyadaki fonksiyonunuz değil, kendinizi sizi ele geçirip oynadığınız rol olduğunuzu sanmanıza yol açacak ölçüde bu fonksiyonla tanımlamanı zdır. Rol yaptığınızda, bilinçsizsinizdir. Rol yaptığınızı fark ettiğinizde, bu farkındalık rolle gerçek kimliğiniz arasında bir boşluk yaratır. Kendinizi tamamen oynadığınız rolle ta102
VAR OLMANIN GÜCÜ
nımladığımzda, bir davranış kalıbını kimliğinizle karışt ı r ı r s ı n ı z ve kendinizi fazlasıyla ciddiye alırsınız. Aynı zamanda, başkalarına sizinkine karşılık gelen roller yüklersiniz. Örneğin, kendilerini tamamen rolleriyle tanımlamış doktorlara muayene olduğunuzda, onlar için bir insan değil, sadece bir hastasınızdır. Çağdaş
dünyada
sosyal yapılar antik kültürlere
oranla daha az katı olmasına rağmen, hâlâ insanların kendilerini tanımlamaktan zevk aldıkları ve böylece egolarının bir parçası haline getirdikleri birçok önceden tanımlanmış rol vardır. Bu durum, insan i l i ş k i l e r i n i n içtenliğini kaybetmesine, insancıllıktan uzaklaşmasına ve yabancılaşmaya yol açar. Önceden tanımlanmış bu roller, size rahatlatıcı bir benlik duygusu verebilir ama bunun karşılığında, kendinizi kaybedersiniz. Ordu, kilise, bir devlet kurumu ya da büyük bir şirket gibi hiyer a r ş i yapısına sahip organizasyonlarda çalışan insanlar, kendilerini hemen rollerine kaptırırlar. Kendinizi oynadığınız bir role kaptırdığınızda, samimi insan ilişk i l e r i imkansızlaşır. Bazı önceden tanımlanmış rollere sosyal arşetipler deriz. Sadece birkaçım belirtmek gerekirse: Orta sınıf ev hanımı (eskisi kadar olmasa da, hâlâ yaygın); sert maço erkek; baştan çıkarıcı kadın; topluma uyum sağlayamayan sanatçı; sanat, edebiyat ve müzik alanında bilgisini başkalarının pahalı elbiselerini veya arabalarını sergilediği gibi sergilemeyi seven kültür adamı (Avrupa'da son derece yaygındır). B i r de yetişkin olarak evrensel rol vardır. Bu rolü oynadığınızda, kendinizi ve 103
ECKHART TOLLE
hayatı fazlasıyla ciddiye
alırsınız.
Doğallık,
sevinç,
mutluluk ve iyimserlik, bu rolün parçaları değildir. 1960'larda B i r l e ş i k Devletlerin Batı Sahilleri'nde başlayan ve kısa süre içinde bütün dünyaya yayılan hippi hareketi, birçok gencin egosal temelli sosyal ve ekonomik yapılara, önceden belirlenmiş davranış kalıplarına, sosyal arşetiplere ve rollere karşı bir başkaldırısıydı. Ebeveynlerinin ve toplumun kendilerine empoze etmeye çalıştığı rolleri oynamak istemiyorlardı. İlginç bir şekilde, 57.000 genç Amerikalının ve 3 milyon Vietnamlının öldüğü Vietnam Savaşı'nm dehşetiyle aynı döneme denk gelmişti ve böylece insanlar sistemin manyaklığını ve altında yatan zihin yapısını açıkça görebilmişti. 1950'lerde birçok Amerikalı hâlâ davranışlarında ve düşünce yapılarında fazlasıyla topluma ayak uydururken, 1960'larda milyonlarca insan, kolektif deliliğin kendini bu kadar belli ettiği bir dönemde kimliklerini kolektif bilinçten uzaklaştırmaya başladılar. Hippi hareketi, insanlığın katı egosal yapılarının gevşediğini göstermesi açısından çok önemliydi. Hareketin kendisi dejenere olarak sona erdi ama ardında, sadece hareketin üyeleriyle s ı n ı r l ı kalmayan bir açılım bıraktı. Bu, antik Doğu bilgeliğinin ve ruhsallığımn batıya kayarak küresel bilinç uyanışında önemli rol oynamasını sağladı.
GEÇİCİ ROLLER Başka insanlarla i l i ş k i l e r i n i z i tarafsızca gözlemleyebilmek için yeterince uyanıksanız, yeterince farkın104
VAR OLMANIN GÜCÜ
daysanız, karşınızdaki insana bağlı olarak konuşmalarınızda, tutumlarınızda ve davranışlarınızda, belli belirsiz
değişimler
gözlemleyebilirsiniz.
Başlangıçta
bunu başkalarında gözlemlemek daha kolay olabilir; ama sonra kendinizde de fark etmeye başlarsınız. ÇaA
lıştığmız şirketin yönetim k u r u l u başkanıyla konuşma tarzınız,
odacıyla konuşma tarzınızdan biraz f a r k l ı
olabilir. B i r çocukla konuşma tarzınız, bir yetişkinle konuşma tarzınızdan farklı olabilir. Neden? Çünkü rol yapıyorsunuzdur. Ne şirket yöneticisiyle, ne odacıyla, ne de çocukla konuşurken kendiniz değilsinizdir. B i r şey almak için bir dükkana girdiğinizde, bir restorana gittiğinizde, bankaya, postaneye girdiğinizde, kendinizi önceden tanımlanmış belli sosyal rollere bürünmüş halde bulabilirsiniz. B i r müşteri olursunuz ve ona göre davranır ve konuşursunuz. Tezgahtar ya da garson da size bir müşteri gözüyle bakarak kendi rollerini oynarlar. Ama böyle bir durumda, insanlar yerine zihinsel imajlar iletişim halindedir. İnsanlar kendilerini ne kadar rolleriyle tanımlarlarsa, i l i ş k i l e r i de içtenliğinden o kadar uzaklaşır. Sadece karşınızdaki k i ş i n i n kimliğiyle ilgili bir zihinsel imaja sahip olmakla kalmazsınız, aynı zamanda kendiniz için de aynı şeyi yaparsınız. Dolayısıyla, karşınızdaki kişiyle hiçbir şekilde iletişim kurmuyorsunuzdur; sadece karşınızdaki k i ş i n i n olduğunu sandığınız kişiyle iletişim kurduğunuzu sanıyorsunuzdur. İ l i ş k i lerde bu kadar çok k a r ı ş ı k l ı k ve çatışma yaşanmasına şaşmamak gerekir, çünkü hiç gerçek i l i ş k i yoktur. 105
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
AVUÇLARI TERLEYEN BİLGE
ve kendini oynamak zorunda hissettiği bir roldür. Belki biraz abartı olabilir ama biri bana İskandinav ülkele-
B i r Zen üstadı ve rahip olan Kasan, ünlü bir soylunun
rinden birinin başkentinde sokakta yürürken insanlara
cenaze törenini yönetecekti. Orada durup eyalet valisi-
gülümsediğin takdirde sarhoş muamelesi görüp aşırı
nin, diğer lordların ve leydilerin gelmesini beklerken,
davranışlarda bulunduğun gerekçesiyle
avuçlarının terlemeye başladığını fark etti.
ceğini söylemişti.
tutuklanabile-
E r t e s i gün, öğrencilerini bir araya topladı ve henüz
Eğer içinizde bir mutsuzluk varsa, önce onun varlı-
gerçek bir öğretmen olmaya hazır olmadığını itiraf etti.
ğım kabul etmeniz gerekir. Ama "Mutsuzum," demeyin.
Onlara, dilenci ya da kral olsun, tüm insanların önünde
Mutsuzluğun kim olduğunuzla bir ilgisi yoktur. Şöyle
aynı tutumu sürdürmeyi başaramadığını açıkladı. Hâlâ
deyin: "İçimde bir mutsuzluk duygusu var." Sonra ince-
sosyal rollerle ve kavramsal kimliklerle hareket ediyor,
leyin. Kendinizi içinde bulduğunuz bir durumun bu-
insanların eşit olduğunu anlayamıyordu. Kasan oradan
nunla ilgisi olabilir. Durumu değiştirmek ya da kendi-
ayrıldı ve başka bir üstadın öğrencisi oldu. Sekiz y ı l son-
n i z i oradan kurtarmak için yapabileceğiniz bir şey ola-
ra aydınlanmış olarak öğrencilerinin yanma geri döndü.
bilir. Eğer yapabileceğiniz bir şey yoksa, bununla yüzleşin ve şöyle deyin: "Pekâlâ, durum nasılsa öyle. Ya kabul ederim ya da kendime acırım." Mutsuzluğun önce-
GERÇEK MUTLULUĞA KARŞI
l i k l i nedeni asla durum değil, durumla ilgili düşüncele-
ROL OLARAK MUTLULUK
rinizdir. Düşüncelerinizin farkında olun. Onları daima tarafsız, daima olduğu gibi olan durumdan ayırın. B i r
"Nasılsın?" "Harikayım. Daha i y i olamazdım." Doğru mu, yanlış mı? Birçok durumda, mutluluk insanların oynadığı bir roldür ve gülümseyen bir yüzün ardında aslında büyük bir acı vardır. Mutsuzluk dışarıdan parlak bir gülümseme ve bembeyaz dişler arkasına gizlendiğinde, reddedildiğinde, depresyon, yıkım ve aşırı tepkiler sık gözlemlenen şey ler olur. Kötü durumda olmanın normal sayıldığı ülkelerden ziyade, i y i görünmek Amerika'da egoların sık oynadığı 106
durum var ve bununla ilgili düşüncelerim bunlar. Hikâyeler uydurmak yerine, gerçeklere bağlı kaim. Örneğin, 'Yıkıldım," bir hikâyedir. S i z i sınırlar ve etkili hareket etmenizi engeller. "Banka hesabımda elli sent kaldı," demek bir gerçektir. Gerçeklerle yüzleştiğinizde, güçlendiğinizi hissedersiniz. Düşündüğünüz her şeyin belli duygular yarattığım bilin. Düşüncelerinizle duygular ı n ı z arasındaki bağlantıyı fark edin. Kendinizi düşünceleriniz ve duygularınızla tanımlamak yerine, arkalarında yatan farkındalık olun. 129
20 ECKHART TOLLE
Mutluluğu aramayın. Ararsanız bulamazsınız, çünkü arayış, mutluluğun antitezidir. M u t l u l u k daima kaçıcıdır ama mutsuzluktan özgürleşmeyi hemen başarab i l i r s i n i z ; hikâyeler uydurmak yerine gerçeklerle yüzleşerek. M u t s u z l u k doğal i y i l i ğ i n i z i ve içsel huzurunuzu, dolayısıyla gerçek mutluluk kaynağınızı gizler.
VAR OLMANIN GUCU
şımartır; tehlike altında kalmalarını engellemek aşırı koruyuculuğa dönüşür ve dünyayı keşfetme, kendi başlarına bir şeyleri deneme ihtiyaçlarını bastırır. Çocuklara sürekli ne yapmaları veya ne yapmamaları gerektiğini söylemek ise, a ş ı r ı kontrolçjilük haline gelir. Dahası, rol kimliği belli fonksiyonlara gerek kalmadığında bile devam eder. Ebeveynler, çocukları yetişkin olduğunda bile ebeveyn olmaktan vazgeçemezler. Ço-
E B E V E Y N L İ K : R O L MÜ, F O N K S İ Y O N MU? Birçok yetişkin, küçük çocuklarıyla konuşurken rol yapar. Komik sesler çıkarır, komik sözler söylerler. Güya çocuğun seviyesine inerler. Çocuğa kendileriyle eşit bir i y m i ş gibi yaklaşmazlar. Şimdilik ondan daha fazla bildiğiniz ya da daha büyük olduğunuz gerçeği, çocuğun sizinle eşit olmadığı anlamına gelmez. Yetişkinlerin çoğu, hayatlarının belli bir noktasında kendilerini en evrensel rollerden b i r i olarak ebeveyn konumunda bulurlar. En önemli soru şudur: B i r ebeveyn olma fonksiyonunu, rolün kendisi haline gelmeden yeterince i y i bir şekilde yerine getirebilir misiniz? B i r ebeveyn olmanın zorunlu kısımlarından biri, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, çocuğun tehlike altında kalmasını engellemek ve bazen çocuğa ne yapması ya da ne yapmaması gerektiğini söylemektir. Ama ebeveyn olmak bir k i m l i k haline geldiğinde, bütün benlik duygunuzun ondan kaynaklandığını hissettiğinizde,
fonksiyon hemen aşırı
vurgulanır, abartılır ve s i z i kontrol altına alır. Çocuklara -ihtiyaçları olan şeyi vermek, aşırı hale gelir ve onu 188
cuklarının kendilerine ihtiyaç duymalarına ihtiyaçları vardır ve bunu terk edemezler. Çocukları k ı r k yaşma geldiğinde bile, ebeveynleri "Ben senin için neyin en iyisi olduğunu biliyorum" kavramından uzaklaşamazlar. Ebeveynin rolü takıntılı bir şekilde devam eder ve dolayısıyla hiçbir şekilde samimi bir i l i ş k i kurulamaz. Ebeveynler kendilerini o rolle tanımlarlar ve farkında olmadan, ebeveyn olmaktan vazgeçtiklerinde kimliklerini kaybedeceklerinden
korkarlar.
Eğer
yetişkinliğe
ulaşmış çocuklarını kontrol etme arzuları saptırılırsa, onları eleştirmeye, kendisini suçlu hissettirmeye çalışırlar. Aslında bunu yaparken bilinçaltındaki bütün amaçları rollerini ve dolayısıyla k i m l i k l e r i n i korumaktır. Yüzeyde çocukları için endişeleniyormuş gibi görünürler ve kendileri de buna inanırlar ama aslında sadece rol k i m l i k l e r i n i sürdürme peşindedirler. Bütün egosal motivasyonlar, k i ş i n i n kendisi içindir ve bazen akıllıca k ı l ı k değiştirebilir; hatta egonun içinde yaşadığı kişinin kendisi bile buna inanabilir. Kendini ebeveynlik rolüyle tanımlayan bir anne ya da baba, çocukları sayesinde kendilerini daha bütün
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
hissetmeye de çalışabilirler. Egonun kendi eksikliğini kapamak için başkalarını kullanma taktiği, bu kez çocuklara yönelir. Eğer ebeveynin çocuklarını kullanma eğilimlerinin ardında yatan bilinçsiz varsayımlar ve motivasyonlar sese dökülüp bilinçli hale getirilebilseydi, muhtemelen şöyle derlerdi: "Benim asla başaramadığım şeyi senin başarmanı istiyorum; dünyanın gözünde biri olmanı istiyorum ki ben de senin sayende biri olabileyim. Beni hayal k ı r ı k l ı ğ ı n a uğratma. Senin için çok büyük fedakarlıklar yaptım. Sana kendini huzursuz ve suçlu hissettiriyorum ki böylece sonunda benim isteklerimi yerine getirebilirsin. Senin için her şeyin en i y i s i n i ben bilirim. Seni seviyorum ve senin için doğru olduğuna inandığım şeyleri yapmaya devam edersen, ben de seni sevmeye devam edeceğim." Bilinçaltı motivasyonlarınızı bilinçli hale getirdiğinizde, aniden ne kadar saçma olduklarını görürsünüz. Arkalarında yatan ego görünür hale gelirken, sapkınlığını da belli eder. Konuştuğum bazı ebeveynler şöyle demişlerdi: "Tanrım, yaptığım şey bu muydu?" Ne yaptığın ı z ı anladığınızda, ne kadar boşuna olduğunu da anlarsınız ve bu olduğunda, bilinçsiz kalıp kendiliğinden sona erer. Farkındalık, en önemli değişim aracıdır. Eğer kendi ebeveynleriniz bunu size yapıyorsa, onlara bilinçsiz ve egonun tutsağı durumunda olduklarım söylemeyin. Bu muhtemelen onları daha da bilinçsiz yapacaktır, çünkü ego savunmacı bir pozisyon alacaktır. Bunun içlerindeki ego olduğunu, gerçek kimlikleriyle bir ilgisi olmadığını sizin anlamanız yeterlidir. Egosal 110
kalıplar - uzun ömürlü olanlar bile - bazen içsel olarak direnmediğinizde
kendiliklerinden çözülebilirler.
Di-
renç onlara sadece yeni güç kazandırır. Ama bu olmasa bile, ebeveynlerinizin davranışlarını kişiselleştirmeye ihtiyaç duymadan şefkatle kabullenebilirsiniz. Kendi bilinçaltı varsayımlarınızın veya onlara verdiğiniz tepkilerin ardında yatan beklentilerinizin de farkında olmalısınız. "Ebeveynlerim yaptığım şeyi onaylamalı. Beni anlamalı ve beni olduğum gibi kabul etmeli." Gerçekten mi? Neden mecbur olsunlar ki? Gerçek şu ki mecbur değiller ve olamazlar da. Bilinç evrimleri henüz o farkındalık seviyesine ulaşmadı. Henüz kendilerini rollerinden ayırmaya hazır değiller. "Evet ama onların onayını ve anlayışını görmediğim sürece, kendimi rahat ve mutlu hissedemiyorum." Gerçekten mi? Onların onayının ya da kınamasının sizin gerçek kimliğinizle ne ilgisi var? Bütün bu incelenmemiş varsayımlar, çok fazla olumsuz duyguya ve çok fazla gereksiz mutsuzluğa neden olur. Uyanık olun. Zihninizden geçen içsel konuşmalardan bazıları annenize ya da babanıza ait olabilir mi? Acaba şöyle bir şey söylüyor olabilirler mi? "Yeterince iyi değilsin. Asla bir şeyi hak edemiyorsun." Ya da başka bir yargı ya da zihinsel kavram olabilir mi? Eğer içinizde farkındalık varsa, zihninizdeki sesi de olduğu gibi kabul edebilirsiniz: Geçmişle şartlanmış eski bir düşünce. Eğer içinizde farkındalık olursa, zihninizde geçen her düşünceye inanmanız gerekmez. E s k i bir düşüncedir, o kadar. farkındalık, Varlık demektir ve sadece Varlık içinizdeki bilinçsiz geçmişi çözebilir. 111
ECKHART TOLLE
"Eğer çok aydınlanmış olduğunuzu düşünüyorsanız," demişti Ram Dass, "gidip bir hafta ebeveynlerinizle yaşayın." Bu i y i bir tavsiyedir. Ebeveynlerinizle olan i l i ş k i n i z , sadece bütün i l i ş k i l e r i n i z i n yapısını belirleyen temel i l i ş k i değildir; aynı zamanda da Varlık derecenizi sınamak için i y i bir sınavdır. B i r ilişkide ne kadar çok ortak geçmiş varsa, o kadar şimdide yaşamanız gerekir; aksi takdirde, geçmişi tekrar tekrar yaşamak zorunda kalırsınız.
VAR OLMANIN GÜCÜ
man zaman hata yapmalarına i z i n vermeniz gerektiğini de unutmayın; özellikle de yetişkinliğe ulaşmaya başladıkları dönemlerde. Bazen, onların acı çekmesine i z i n vermek zorunda da kalabilirsiniz. Hiç nedensiz şekilde acı çekebilirler ya da kendi hatalarının sonuçları olarak bunu yaşayabilirler. Onları bütün acılardan uzak tutabilseydiniz harika olmaz mıydı? Hayır, kesinlikle olmazdı. O zaman insan olarak gelişemezlerdi ve sığ, kendi biçimsel kimlikleriyle kalırlardı. Acı çekmek, s i z i derinliğe ulaştırır. İ ş i n ilginç yanı, acı kendini biçimle tanımlamaktan kaynaklanır ve kendini biçimle tanımlamakla kaybolur. Acı bü-
BİLİNÇLİ ACI
yük ölçüde egodan kaynaklanır ama acı çekmek zaman
Eğer küçük çocuklarınız varsa, onlara elinizden geldiğince yardım edin, yol gösterin ve koruyun ama daha da önemlisi, onlara kendileri olma fırsatı tanıyın. Bu dünyaya sizin aracılığınızla gelmiş olmaları, size ait oldukl a r ı anlamına gelmez. "Senin için neyin en i y i s i olduğunu ben biliyorum," inancı, çok küçük oldukları dönemlerde doğru olabilir ama yaşlan büyüdükçe bu doğruluk azalır. Hayatlarının gidişatıyla ilgili onlardan ne kadar beklentiniz olursa,
onlarla birlikte olmaktan ziyade
kendi zihninizin içinde olursunuz. Zaman içinde hatalar yapacaklardır ve bu yüzden bazı acılara katlanmak zorunda kalacaklardır; bu herkes için geçerlidir. Aslında, yaptıkları hata sadece size göre hata olabilir. Size göre hata olan bir şey, çocuklarınızın yapmaya ya da deneyimlemeye ihtiyaç duydukları şey olabilir. Onlara elinizden geldiğince yardım edin ve yol gösterin ama za112
içinde egoyu yok eder; ama bilinçli şekilde acı çekmeye başlayana kadar değil. İnsanlığın acının ötesine geçmesi gereklidir ama egonun sandığı şekilde değil. Egonun en zararlı varsayımlarından biri, en aldatıcı düşüncelerinden biri, "Acı çekmemeliyim" şeklindedir. Bazen bu düşünce size yak ı n birine sıçrayabilir: "Çocuğum acı çekmemeli." Bu düşüncenin kendisi, acı çekmenin kökeninde yatar. Acı çekmenin soylu bir amacı vardır: Egonun yanıp yok olması ve bilincin evrimi. Çarmıhta asılı olan adam, bunun arşetip imajıdır. O tüm insanlardır. Acı çekmeye direndiğiniz sürece, acı daha uzun sürecektir, çünkü daha fazla ego yaratacaktır. Ama acıyı kabullendiğinizde, bilinçli bir şekilde acı çektiğiniz için süreç belirgin şekilde hızlanır. Kendiniz adına ya da başka biri adına acı çekme yi kabullenebilirsiniz; ebeveynleriniz ya da ço110 112
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
cuklarınız gibi. B i l i n ç l i acı çekmenin ortasında değişim
dikkatinizi vermektir. î k i tür dikkat vardır. Birine bi-
vardır. Acının ateşi, bilincin ışığı haline gelir.
çim temelli dikkat diyebiliriz. Diğeri ise biçimi olmayan
Ego şöyle der: "Acı çekmemeliyim." Bu düşünce, daha
dikkattir. Biçim temelli dikkat, elbette ki gereklidir ve
fazla acı çekmenize neden olur. Daima paradoksal olan
onun da bir yeri ve zamanı vardır. Ama çocuğunuzla
gerçeğin bozulmuş bir halidir çünkü. Gerçek şu ki acının
ilişkinizde sadece bu varsa, o zaman en önemli boyut
ötesine geçmeden önce, acıya evet demeniz gerekir.
eksik demektir ve Varlık sürekli'olarak bir şeyler yapmakla engellenir. Biçimi olmayan dikkat, Varlık boyutundan ayrılamaz. Peki nasıl?
BİLİNÇLİ
EBEVEYNLİK
Çocuğunuza bakarken, dinlerken, dokunurken, bir konuda yardım ederken, şu andan başka bir şeyle ilgi-
Birçok çocuğun içinde gizlenmiş, ebeveynlerine yönelik öf-
lenmemeniz, uyanık olmanız, farkında olmanız gerekir.
ke ve kırgınlık vardır ve bu duygu, genellikle ilişkilerinde
O anda eğer kendinizi veriyorsanız, bir baba ya da bir
samimiyetsizlik yaratır. Çocuk, ebeveyninin bir insan ola-
anne olmazsınız.
rak yanında olmasını ister; ne kadar bilinçli şekilde oy-
kan, dokunan ve hatta konuşan Varlık olursunuz.
farkındalık,
dinginlik, dinleyen, ba-
nansa bile, rol yapmasını istemez. Çocuğunuz için bütün doğru şeyleri ve elinizden geleni yapıyor olabilirsiniz ama elinizden geleni yapmak bile yeterli değildir. Aslında, Var-
ÇOCUĞUNUZU T A N I M A K
lığı ihmal ettiğiniz sürece, bir şeyler yapmak asla yeterli değildir. Ego, Varlık hakkında hiçbir şey bilmez ve bir şey-
S i z bir insansınız. Bu ne demektir? Hayatta ustalaş-
ler yaparak zaman içinde kendinizi kurtarabileceğinize
mak bir kontrol sorunu değil, insan ile Varlık arasında
inanır. Eğer egonun tutsağı olursanız, sürekli daha fazla-
bir denge kurmaktır. Anne, baba, eş, genç, yaşlı, oyna-
sını yapmakla zaman içinde sonunda kendinizi "yeterli ve
dığınız roller, yerine getirdiğiniz fonksiyonlar, yaptığı-
tam" hissedeceğiniz bir noktaya ulaşacağınızı sanırsınız.
nız her şey; bütün bunlar, insan boyutuna aittir. Onun
Ama bu doğru değildir. Sadece kendinizi bir şeyler yapma-
da yeri vardır ve onuriandırılması gerekir ama gerçek-
ya kaptırmış olursunuz. Bütün uygarlığımız, kendini Var-
ten anlamlı, tatmin edici bir i l i ş k i ya da hayat için tek
lığa dayanmayan ve bu yüzden hiçbir amaca hizmet etme-
başına yeterli değildir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın,
yen bir koşuşturmanın içinde kaybediyor.
ne kadar çabalarsanız çabalayın, insan tek başma asla
Meşgul bir ailenin hayatına, çocuğunuzla olan i l i ş k i -
yeterli olamaz. Ve bir de Varlık söz konusudur. Onu din-
nize Varlığı nasıl getirebilirsiniz? Anahtar, çocuğunuza
gin, farkında, uyanık bir bilinçte bulabilirsiniz ve o bi-
112
110 112
ECKHART TOLLE
linç de sizsiniz. İnsan biçimdir. Varlık biçimi olmayandır. İnsan ve Varlık birbirinden ayrı değil, iç içedir. İnsan boyutunda, hiç tartışmasız bir şekilde çocuğunuzdan üstünsünüzdür. Daha büyük, daha güçlü, daha
VAR OLMANIN GÜCÜ
B i r başkası s i z i tanıdığında, bu tanıma V a r l ı k boyutunu i l i ş k i n i n her i k i ucundaki insan için daha fazla bu dünyaya çeker. Dünyayı kurtaracak olan sevgi budur.
B u n u özellikle çocuğunuzla i l i ş k i n i z bağla-
bilgili, daha deneyimli, daha beceriklisinizdir. Bütün
mında anlatıyorum ama aynı prensip, elbette ki bü-
bildiğiniz bu boyutsa, sadece bilinçaltında bile olsa ken-
tün i l i ş k i l e r için geçerlidir. *
dinizi çocuğunuzdan üstün hissedersiniz. Çocuğunuzun
" T a n r ı sevgidir" denir ama bu tam olarak doğru
da kendisini aşağı hissetmesini isterseniz; sadece bilin-
değildir. T a n r ı , sayısız yaşam biçiminin içinde ve öte-
çaltında olsa bile. İlişkinizde sadece biçim olduğundan,
sindeki Tek Yaşam'dır. Sevgi i k i c i l l i ğ i vurgular: Se-
çocuğunuzla kendiniz arasında bir eşitlik yoktur ve do-
ven ve sevilen, kaynak ve hedef. Dolayısıyla, sevgi
layısıyla elbette ki biçimsel olarak eşit değilsinizdir. Ço-
i k i c i l l i ğ i n dünyasındaki tekliği tanımaktır. Bu, Tan-
cuğunuzu seversiniz ama sevginiz sadece İnsan boyu-
r ı ' n ı n biçim dünyasındaki doğuşudur. Sevgi, dünyayı
tundadır; yani koşullu, sahiplenici ve aralıklı. Sadece
daha az dünyevi, daha az yoğun, ilahi boyuta k a r ş ı
Varlık boyutundayken eşit olursunuz ve ancak kendi
daha duyarlı ve şeffaf k ı l a r ; böylece, bilincin ı ş ı ğ ı
. içinizdeki biçimi olmayan boyuta ulaştığınız zaman i l i ş -
dünyaya girebilir.
kinizde gerçek sevgiden söz edebilirsiniz. İçinizdeki Varlık, bir diğerinin içindeki kendini tanır ve çocuk sevildiğini, saygı gördüğünü, kabullenildiğini hisseder.
ROL YAPMAKTAN VAZGEÇMEK
Sevgi, kendinizi başka birinde görmektir. O zaman karşınızdaki k i ş i n i n "başkalığı" sadece İnsan boyutun-
Herhangi bir durumda sizden isteneni, role dönüş-
daki bir illüzyon olarak kendini gösterir. Her çocuğun
türmeden yapmak, hepimizin öğrenmek için burada
içindeki sevilme özlemi, aslında bu tanınma özlemidir;
bulunduğumuz
biçim seviyesinde değil, Varlık seviyesinde. Eğer ebe-
Eğer bir eylemi k i m l i ğ i n i z i korumak ya da güçlendir-
veynler çocuğun sadece İnsan boyutunu onurlandırır ve
mek yerine sadece yapılması gerektiği için yaparsa-
Varlığı ihmal ederse, çocuk i l i ş k i n i n tatmin edici olma-
nız ve kendinizi onunla tanımlamazsanız, yaptığınız
dığını, önemli bir şeyin eksik olduğunu hisseder ve do-
her şeyde en güçlü olursunuz. Her rol, bir benlik k u r -
yaşama
sanatının
temel
dersidir.
layısıyla, çocuğun içinde ebeveynlerine karşı bir öfke ve
gusudur ve onun aracılığıyla her şey k i ş i s e l l e ş i r , böy-
acı oluşur. "Neden beni tanımıyorsunuz?" Acı veya öfke-
lece yozlaşır ve z i h i n yapımı "küçük ben" tarafından
nin söylediği şey aslında budur.
bozulur. Bu dünyanın güç merkezlerinde bulunan ço-
112
110 112
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
ğu insan - politikacılar, televizyoncular, din ve iş
Rol yapmadığınızda, yaptığınız şeyde ego olamaz.
tamamen kendi rolleriyle ta-
Çünkü benliğinizi korumak ya da güçlendirmek gibi
n ı m l a n ı r l a r ve bu konuda çok az i s t i s n a vardır. Onla-
gizli bir amacınız yoktur. Sonuç olarak, eylemlerinizde
ra V I P gözüyle bakılabilir ama aslında bu egosal
çok daha fazla güç olur. Tamamen duruma odaklanırsı-
oyunda kendi r o l l e r i n i oynayan insanlardan daha
nız. Onunla bir olursunuz. Özel biri olmaya çalışmazsı-
fazlası değildirler; oyun çok önemliymiş gibi görünse
nız. Tamamen kendiniz olduğunuzda, en güçlü, en etki-
de, aslında gerçek amacından sapar. Shakespeare'in
li siz olursunuz. Ama kendiniz olmak için çabalamayın.
deyimiyle, "bir aptal tarafından anlatılan, gürültü ve
B u n u ya da şunu yapmak için çabalamaya başladığınız
bağırış çağırışlarla dolu, hiçbir mesaj vermeyen bir
anda,
dünyasının liderleri,
rol yapıyorsunuz demektir.
"Sadece kendiniz
hikâye." İ ş i n ilginç yanı, Slıakespeare bu sonuca var-
olun," iyi bir tavsiyedir ama aynı zamanda yanlış da an-
dığında, daha televizyon icat edilmemişti bile. Eğer
laşılabilir. O zaman zihin araya girerek şöyle diyecek-
egosal dünya dramının herhangi bir amacı varsa, o
tir: " B i r bakalım. Nasıl kendim olabilirim?" Ve bir stra-
da dolaylı bir amaçtır: Gezegen üzerinde giderek da-
teji geliştirecektir: "Kendim olmak." Başka bir rol. "Na-
ha fazla acıya neden olmaktadır ve her ne kadar ego
s ı l kendim olabilirim?" aslında yanlış bir sorudur. Ken-
yaratımı olsa da, acı aynı zamanda egonun da sonu-
diniz olmak için bir şey yapmanız gerektiğini belirtir.
dur. Egonun içinde yanıp k ü l olduğu ateştir.
Ama burada nasıldan söz edemezsiniz, çünkü zaten
Rol yapan karakterlerle dolu bir dünyada, z i h i n
kendinizsinizdir. Sadece kimliğinize fazladan yük ekle-
ürünü imajlar yansıtmayan ama Varlığın özüne de-
meyi bırakın. "Ama k i m olduğumu bilmiyorum ki. Ken-
rinden bağlı olan birkaç k i ş i - böyle insanlar televiz-
dim olmanın ne demek olduğunu bilsem..." Eğer kim ol-
yonda, basında ve hatta iş dünyasında bile vardır -
duğunuzu bilmemek konusunda tamamen rahat olabi-
olduklarından daha büyükmüş gibi görünmeye çalış-
lirseniz, o zaman geride kalan gerçekte kim olduğunuz-
mak yerine sadece kendileri olanlar, bu dünyada öne
dur; insanın ardındaki Varlık, zaten tanımlanmış olan
çıkanlar ve gerçekten fark yaratacak olanlardır. On-
bir şeyden ziyade saf bir potansiyeldir.
lar, yeni bilinci getirenlerdir. Yaptıkları her şey, bü-
Kendinizi tanımlamaya çalışmaktan vazgeçin, bunu
tünsel amaçla uyum içinde oldukları için güçlenir.
ne kendinize ne de başkalarına yapmayın. Ölmezsiniz,
Ama etkileri yaptıklarından çok daha öteye geçer. Sa-
merak etmeyin. Tam aksine, yaşamaya başlarsınız.
dece v a r l ı k l a r ı bile - basit, doğal, varsayımsız - bağ-
Başkalarının sizi nasıl tanımladığıyla da ilgilenmeyin.
lantıya girdikleri herkes üzerinde değiştirici bir etki
Onlar sizi tanımladıklarında, kendilerini sınırlarlar ve
yapar.
bu da onların sorunudur. İnsanlarla paylaşıma girdiği112
110 112
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
nizde, bir fonksiyon ya da rol olarak orada kalmayın,
doğru tepki olarak görür. Kendi körlüğünde, ego kendisi ve başkaları üzerinde yarattığı acıyı görmez. Mutsuz-
Varlık olarak orada olun. Ego neden rol yapar? İncelenmemiş bir varsayım, te-
luk, egonun yarattığı salgın bir zihinsel-duygusal has-
mel bir yanlış, bilinçsiz bir düşünce yüzünden. Düşün-
talıktır. Gezegenimizin çevre kirliliğine eşit bir miktara
ce şudur: Ben yeterli değilim. Başka bilinçsiz düşünce-
sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öfke, endişe,
ler onu izler: Tamamen kendim olabilmek için, rol yap-
nefret, k ı r g ı n l ı k , hoşnutsuzluk, kıskançlık, gıpta vb.
mak zorundayım; daha fazla ben olabilmek için daha
olumsuz olarak algılanmaz, tamamen yanlış değerlen-
fazlasına sahip olmalıyım. Ama zaten olduğunuzdan
d i r i l i r ve başka biri ya da bir dış etkenden kaynaklan-
daha fazlası olamazsınız, çünkü fiziksel ve psikolojik bi-
dığı iddia edilerek haklı çıkarılır. "Acım için seni sorum-
çiminizin altında Hayat'ın kendisiyle birsinizdir. Biçim
lu tutuyorum." Egonun söylediği şey budur.
olarak, daima birilerinden aşağı ve birilerinden üstün
Ego bir durumla o durum hakkındaki yorumu ve
olacaksınızdır. Temelde, aslında kimseden üstün ya da
tepkisi arasında bir ayırım yapamaz. "Ne kötü bir gün,"
aşağı değilsinizdir. Gerçek özgüven ve gerçek tevazu,
diyebilirsiniz ve bunu yaparken, soğuk, rüzgâr, yağmur
bu anlayıştan doğar. Egonun gözünde, özgüven ve teva-
ya da tepki verdiğiniz her neyse, aslında kötü olmadığı-
zu birbirine zıttır. Gerçekte ise aynıdırlar ve tektirler.
nı anlamazsınız. Onlar her nasılsa öyledir. A s ı l kötü olan tepkiniz, içsel direnciniz ve o direncin yarattığı duygudur. Shakespeare'in dediği gibi, " İ y i ya da kötü diye bir şey yoktur; sadece düşünce onu isimlendirir." Da-
PATOLOJİK EGO
hası, egoyu güçlendirdiği için, aslında ego acı çekmekKelimenin daha geniş anlamıyla, aldığı biçim ne olursa
ten ya da olumsuzluklardan hoşlanır.
olsun, egonun kendisi zaten patolojiktir. Kelimenin an-
Örneğin, öfke veya kırgınlık, ayrılık duygusunu vurgu-
t i k Yunan kökenine baktığımızda, bu terimin egoya uy-
ladığı için egoyu fazlasıyla güçlendirir ve başkalarının
gulandığında ne kadar uygun düştüğünü görürüz. Keli-
başkalığını vurgularken, "haklı olmak" gibi bir zihinsel
me normalde bir hastalığı tanımlamak için kullanılma-
kale yaratır. Bu tür olumsuz düşüncelerin vücudunuzun
sına rağmen, aslında acı çekmek anlamına gelen pathos
içinde yarattığı fizyolojik değişimleri gözlemleyebilseydi-
kelimesinden türemiştir. Buda bunu 2.600 y ı l önce in-
niz, kalbin çalışmasını nasıl zorladığını, sindirim ve bağı-
san durumunun özelliği olarak keşfetmişti.
şıklık sistemlerini nasıl zayıflattığım görebilseydiniz, bu
Egonun tutsağı olan bir k i ş i , acı çekmeyi acı çekmek olarak algılamaz, herhangi bir duruma verilecek en 110
tür durumların gerçekten de patolojik olduğunu, zevk değil, acı çekmek anlamına geldiğini kolayca anlardınız. 121
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
Olumsuz bir durumda olduğunuzda, içinizde o olumsuzluğu isteyen, onu zevk olarak algılayan ya da istediğinizin o olduğuna s i z i inandıran bir şey vardır. A k s i takdirde, kim olumsuzluğa takılı kalmak, kendilerini ve başkalarını üzücü durumlara sokmak, kendi vücudunda hastalık yaratmak ister ki? Dolayısıyla, içinizde bir olumsuzluk hissettiğiniz her seferinde, eğer içinizde bundan zevk alan bir şeyin varlığını fark ederseniz, hemen egonun farkına varmaya başlarsınız. Bu olduğu anda, kimliğiniz egodan farkındalığa kayar. Dolayısıyla ego zayıflar ve farkındalık güçlenir. Eğer olumsuzluğun ortasında " Ş u anda kendi acımı kendim yaratıyorum," diyerek farkına varırsanız, şartlanmış egosal durumların ve tepkilerin s ı n ı r l a r ı nın ötesine geçmeye başlarsınız. Böylelikle farkındal ı k sayesinde size gelecek sonsuz olasılık için kapıyı aralamış olursunuz; o zaman herhangi bir durumla başa çıkmak için daha zekice yollar bulabilirsiniz. M u t s u z l u ğ u n u z u aptallık olarak tanımladığınız anda, kendinizi ondan özgür k ı l a r s ı n ı z . Olumsuzluk, zeka değildir. Daima egodur. Ego a k ı l l ı olabilir ama zeki değildir. A k ı l l ı l ı k kendi küçük hedeflerini izler. Zeka, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu büyük resmi görür. A k ı l l ı l ı k k i ş i s e l çıkarlara hizmet eder ve son derece dar görüşlüdür. Çoğu politikacılar ve işadaml a r ı akıllıdır. Ama çok azı zekidir. A k ı l l ı l ı k sayesinde
ARKA PLANDAKİ
MUTSUZLUK
Ego a y r ı l ı k yaratır ve ayrılık da acıya yol açar. Ego bu yüzden açıkça patolojiktir. Öfke, nefret ve benzeri duygulardan ayrı olarak, olumsuzluğun daha gizli biçimleri de vardır, sabırsızlık? s i n i r l i l i k , endişe ve bıkk ı n l ı k gibi. Çoğu insanın içsel durumunu biçimlendiren arka plandaki mutsuzluğu bunlar oluşturur. Onl a r ı fark edebilmek için son derece uyanık olmanız ve anda yaşamanız gerekir. B u n u yaptığınızda, uyanmaya başlarsınız ve zihnin yanlış tanımlamalarından uzaklaşırsınız. Bu, sık sık gözden kaçırılan ama son derece yaygın olan bir olumsuz durumdur. Size de tanıdık gelebilir. S ı k sık geri planda kalan bir k ı r g ı n l ı k olarak tanımlanabilecek belli belirsiz bir hoşnutsuzluk hissediyor musunuz? Birçok k i ş i , hayatlarının büyük bölümünü bu durumda geçirirler. Kendilerini o kadar onunla tanımlamışlardır ki geri çekilip tam olarak göremezler. Bunun temelinde, belli bilinçaltı inançları ya da diğer bir deyişle düşünceler yatar. Bu düşünceleri düşünme şekliniz, uyurken rüya görmeniz gibidir. Diğer bir deyişle, o düşünceleri düşündüğünüzün farkında olmazsınız; tıpkı rüyadayken rüya gördüğünüzün farkında olmadığınız gibi. Size arka plandaki mutsuzluğu destekleyen en yay-
elde edilen şeyler, kısa ömürlüdür ve daima zaman
gın düşüncelerden bazılarını vereceğim.
içinde kendi sonlarını getirirler. A k ı l l ı l ı k bölücüdür;
ayırdım ama yapıları olduğu gibi duruyor. Bu şekilde
zeka birleştiricidir. 27
1
İçeriklerini
daha belirgin olacaklardır. Hayatınızın arka planında 38
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
bir mutsuzluk olduğunu hissettiğiniz her seferinde (ya da ön planında), aşağıdaki düşünce kalıplarının hangilerinin uygun olduğunu inceleyin ve kendi özel durumunuza göre içeriklerini kendiniz doldurun: "Huzurlu (mutlu, tatmin,
vb.) olabilmem için, önce
hayatımda olması gereken bazı şeyler var. Bunun henüz olmaması beni üzüyor. Belki de bu üzüntüm sayesinde sonunda olur."
çok üzüyor. Eğer o olay olmasaydı, şimdi huzurlu ve olacaktım."
engelliyor."
yımlar, incelenmemiş düşüncelerdir. S i z i şimdi huzurlu olmadığınıza ya da olamayacağınıza inandırmak için egonun kurguladığı hikâyelerdir. H u z u r l u olmak ve kendiniz olmak, aslında aynı şeydir. Ego der ki: Belki gelecekte bir gün, huzurlu olabileceğim; eğer bu, şu ya da o olursa, bunu ya da şunu elde edersem. Ya da şöyle olamayacağım. Eğer başka insanların hikâyelerini dinlerseniz, şöyle bir başlıkla karşılaşırsınız: "Şimdi Neden H u z u r l u Olamıyorum." Ego, h u z u r l u olmak için tek yordur ve sizin de keşfetmenizden korkuyordur. Sonuçta huzur, egonun sona ermesidir. Şimdi nasıl huzurlu olabilirsiniz? Şu anla barış yapa-
Bu bilinçaltı düşünceler genellikle bir kişiye yöneltil i r ve "oluyor," bu durumda "yapıyor"a dönüşür. "Huzurlu olabilmem için bunu ya da şunu yapman gerek. Bunu henüz yapmadığın için sana kırgınım. Belki kırgınlığım sayesinde artık bunu yaparsın." "Geçmişte yaptığın (ya da yaptığım,), söylediğin ya da yapamadığın bir şey, şimdi mutlu olmamı engelliyor." "Şimdi yaptığın ya da yapamadığın bir şey, mutlu olmamı
Yukarıdakilerin hepsi gerçeklikle karıştırılan varsa-
fırsatınızın şimdide olduğunu bilmez. Ama belki de bili-
"Şimdi olmaması gereken bir şey oluyor ve huzurlu olmamı
SIRRI
der: Geçmişimde olan bir şey yüzünden asla huzurlu
"Geçmişte olmaması gereken bir şey oldu ve bu beni mutlu
MUTLULUĞUN
engelliyor." 124
rak. Unutmayın, hayat oyununu sadece "şimdi"de oynayabilirsiniz. Başka bir zaman ya da yer olamaz. Şu anla barış yaptığınız anda, neler olduğunu görün, neler yapabildiğinizi veya ne yapmayı seçebildiğinizi ya da hayatın sizin sayenizde neler yaptığını görün. Yaşam sanatını özetleyen, bütün başarıların ve mutluluğun s ı r r ı n ı veren sadece üç kelime var: Yaşamla B i r Olun. İnsanın yaşamla bir olması, şimdiyle bir olmasıdır. O zaman aslında hayatı yaşamadığınızı, hayatın sizin sayenizde yaşadığım görürsünüz. Hayat dansçıdır ve siz de danssınız. Ego gerçekliğe karşı kırgın olmayı sever. Gerçeklik nedir? Her neyse o. Buda buna tatata derdi; hayatın böy125
ECKHART TOLLE
leliği. Yani şu an nasılsa öyle. Anın böyleliğine karşı çıkmak, egonun temel özelliklerinden bilidir. Egonun beslendiği olumsuzluğu ve bayıldığı mutsuzluğu yaratan şey budur. Bu şekilde kendinize ve başkalarına acı çektir i r s i n i z ve ne yaptığınızı, aslında dünyada cehennemi yarattığınızı bile bilmezsiniz. Farkında olmadan acı yaratmak; işte bilinçsiz yaşamanın özü. Bu, tamamen egonun esiri olmak demektir. Egonun kendini tanıyamaması ve ne yaptığını görememesi, inanılmazdır. Başkalarına acı çektiren şeyler yapar ve bunun farkına bile varmaz. Bu işaret edildiğinde, öfkeyle inkar eder, akıllıca tartışmalara girişir ve gerçekleri çarpıtmak için kendini haklı çıkarmaya çalışır, insanlar bunu yapar, şirketler bunu yapar, hükümetler bunu yapar. Diğer her şey başarısız olduğunda, ego bağırıp çağırmaya, ve hatta fiziksel şiddete başvurur. Komandoları gönderin. İsa'nın çarmıhtayken söylediği sözlerin anlamını ancak şimdi anlayabiliyoruz: "Onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar." Binlerce yıldır insanlığı etkisi altında tutan acıya son vermek için, önce kendinizden başlamalı, içsel durumunuzla i l g i l i sorumluluğunuzu kabul etmelisiniz. Bu da şimdi demektir. Kendinize şöyle sorun: " Ş u anda içimde herhangi bir olumsuzluk var mı?" Sonra uyanık olun ve hem duygularınızı hem de düşüncelerinizi gözlemleyin. Daha önce sözünü ettiğim mutsuzluğu izleyin. Bu mutsuzluğu gerçeklikle açıklamaya ve haklı çıkarmaya çalışan düşüncelere k a r ş ı dikkatli olun. Kendi içinizdeki olumsuz bir durumun farkına varmanız, başarısız olduğunuz anlamına gelmez; tam aksine, başarı110 121
VAR OLMANIN GÜCÜ
lı olduğunuz anlamına gelir. O farkındalık başlayana kadar, insan kendini içsel durumuyla tanımlama eğilimindedir ve bu tanımlama da egodur. farkındalıkla birlikte düşüncelerden,
duygulardan ve tepkilerden
uzaklaşmak gelir. Bu, inkarla karıştırılmamalıdır. Düşünceler, duygular veya tepkrler tanınır ve tanındıkları anda, otomatik olarak çözülür. O zaman benlik duygunuzda belirgin bir değişiklik olur: Daha önce duygularınız, düşünceleriniz ve tepkilerinizdiniz; şimdi ise o durumlara tanıklık eden V a r l ı k s ı n ı z . " B i r gün egomdan kurtulacağım." Bunu kim söylüyor? Ego! Egodan kurtulmak hiç de o kadar büyük bir iş değildir; tam aksine, çok basittir. Bütün yapmanız gereken, kendi düşüncelerinizin ve duygularınızın farkında olmaktır. Bu gerçekte bir "yapış" değil, bir "görüş"tür. Bu açıdan, kendinizi egodan kurtarmak için yapabileceğiniz bir şey olmadığını söylemek doğrudur. Bu değişikl i k gerçekleştiğinde, düşünceden farkındalığa geçtiğinizde, egonun aklından çok daha büyük bir zeka hayat ı n ı z ı kontrol altına alır. Duygular ve hatta düşünceler bile farkındalık sayesinde kişisellikten uzaklaşır. K i ş i l i k s i z doğaları tanınır. A r t ı k içlerinde benlik kalmaz. Sadece insan duyguları, insan düşünceleridir. B i r hikâyeden ibaret olan bütün kişisel geçmişiniz, bir yığın düşünce ve duygu, ikincil derecede öneme sahip olur ve artık bilincinizin en yüksek noktasını meşgul etmez. Artık k i m l i k duygunuzun temelini oluşturan şey onlar değildir. S i z Varlığın ışığı, tüm düşünce ve duygulardan önce var olan farkındalık olursunuz.
ECKHART TOLLE
EGONUN PATOLOJİK B İ Ç İ M L E R İ
VAR OLMANIN GÜCÜ
nin temel unsuru, belli insanların (bazen insanların çoğu ya da tüm insanlar) bana k a r ş ı komplo kuruyor-
Daha önce gördüğümüz gibi, eğer kelimeyi daha ge-
dur, beni kontrol etmeye ya da öldürmeye çalışıyordur.
niş anlamıyla k u l l a n ı r s a k , ego temel doğasında pato-
Hikâyenin bazen içsel bir tutarlılığı ve mantığı vardır;
lojiktir. Birçok zihinsel rahatsızlık, normal bir kişide
dolayısıyla başkalarını da inandırabilir. Bazen organi-
görülen aynı türde egosal özelliklerden oluşur ama
zasyonların veya ülkelerin bile temellerinde paranoid
bazı durumlarda o kadar güçlü bir hale gelir ki pato-
inanç sistemleri olabilir. Egonun k o r k u l a r ı ve başka
lojik doğaları şimdi k i ş i n i n kendisi dışında herkes
insanlara k a r ş ı
için son derece açıktır.
odaklanarak ve bu hataları insanların kimlikleriyle
güvensizliği,
algılanan
hatalarına
Örneğin, birçok normal insan, kendilerini oldukla-
birleştirerek başkalarının "başkalığını" vurgulama ça-
rından daha önemli, daha özel göstermek ve başkala-
bası, bir parça i l e r i götürülerek insanları canavarmış
r ı n ı n gözündeki imajlarını güçlendirmek için zaman
gibi gösterir. Egonun başka insanlara ihtiyacı vardır
zaman yalan söyleyebilirler; k i m oldukları, başarıları,
ama asıl ikilemi, derinlerde onlardan korkması ve nef-
yetenekleri, sahip oldukları şeyler ve egonun kendini
ret etmesidir. Jean Paul Sartre'm "Cehennem başka
tanımladığı daha birçok şey konusunda. Ama egonun
insanlardır" sözü, aslında egonun sözüdür. Paranoya-
yetersizlik duygusuyla ve "daha fazla" olma ihtiyacıy-
ya yakalanmış bir k i ş i , sürekli olarak cehennemi ya-
la güdülenen bazıları, yalan söylemeyi alışkanlık hali-
şar ama içinde belli ölçülerde egosal kalıpların kendi-
ne getirirler. Size kendileri ve geçmişleri hakkında
ni gösterdiği herkes, cehennemi belli bir ölçüde hisse-
söyledikleri şeylerin çoğu, tam bir hayal ürünü, ego-
der zaten. İçinizdeki ego ne kadar güçlüyse, o kadar
nun kendini daha büyük ve daha özel hissetmek için
büyük olasılıkla hayatınızdaki sorunlar için başka in-
kurguladığı bir hikâyeden ibarettir. B ü y ü k l ü k tutku-
sanları suçlarsınız. S i z i n de başkaları için hayatı zor-
l a r ı ve ş i ş i r i l m i ş içsel imajları bazen başkalarını inan-
laştırma olasılığınız yüksek olur. Ama elbette ki bunu
dırabilir ama genellikle uzun sürmez. Etraflarındaki
kendiniz göremezsiniz. Durum daima başkalarının si-
çoğu k i ş i n i n durumun tam bir kurgudan ibaret oldu-
ze bir şeyler yapması şeklindedir.
ğunu anlamaları zor olmaz.
Paranoya dediğimiz zihinsel hastalık, aynı zaman-
Adına paranoid şizofreni ya da sadece paranoya de-
da kendini her egoda bulunan başka bir semptom ola-
nen zihinsel hastalık, temelde egonun abartılmış hali-
rak da ifade eder ama paranoyada daha aşırı bir biçi-
dir ve zihnin temelde yatan bir korkuyu haklı çıkar-
me bürünür. Bu rahatsızlığa yakalanmış olan k i ş i ne
mak için uydurduğu bir hikâyeden ibarettir. Hikâye-
kadar zulme uğradığını, insanların arkasından işler
128
129
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
çevirdiğini ya da tehdit edildiğini düşünürse, kendi
düşüncelerle tanımlamış, o düşünceler benlik duygu-
benlik duygusunu o ölçüde evrenin merkezi olarak gö-
suna eklenen zihinsel pozisyonlar haline gelmiştir.
r ü r ve başka insanlar açısından kendini o denli özel ve
Diğer bir deyişle, k i m l i k ve düşünce birleşmiştir. Bu
önemli hisseder. Kurban olma duygusu, başka insan-
olduğunda, ben görüşlerimi (düşüncelerimi) savun-
lar tarafından haksızlığa uğramış olma hissi, ona ken-
duğumda, kendimi savunuyormuş gibi hisseder ve
dini çok özel hissettirir. Kendini kandırma sisteminin
buna göre davranırım. Farkında olmadan, hayatta
temelini oluşturan hikâyede, genellikle kendisini hem
kalmak için savaşıyormuşum gibi hisseder ve hare-
kurban hem de dünyayı kötü güçlerden kurtaran po-
ket ederim; dolayısıyla, duygularım bilinçaltımdaki
tansiyel kahraman olarak görür.
bu inancı yansıtır. K a r m a k a r ı ş ı k olurlar. Öfkeli, üz-
dinî organizasyonların
gün, savunmacı veya saldırgan olurum. Yok olmamak
kolektif egosu, s ı k s ı k güçlü bir paranoya unsurunu
için, her ne pahasına olursa olsun kazanmaya çalışı-
barındırır: Kötülere k a r ş ı biz. İnsanlığın çektiği acı-
rım. Bu bir illüzyondur. Ego, zihinsel pozisyonların
l a r ı n büyük bölümünün nedeni budur. İspanyol Engi-
ve zihnin k i m l i k l e hiçbir i l g i s i olmadığını bilmez,
zisyonu, k â f i r l e r i n ve "cadıların" yakılışı, uluslarara-
egonun kendisi gözlemlenmeyen zihindir.
Kabilelerin,
u l u s l a r ı n ve
sı i l i ş k i l e r i n sonunda B i r i n c i ve İkinci Dünya Sava-
Zeıı şöyle der: "Gerçeği arama. Sadece görüşlerine sı-
şı'na yol açması, tarih boyunca Komünizm, "Soğuk
kı sıkıya tutunmaktan vazgeç." Bu ne demektir? Kendi-
Savaş,"
akımı,
nizi zihinle tanımlamaktan vazgeçin demektir. B u n u
Orta Doğu'da hâlâ süren şiddetli çatışmalar; hepsi,
1950'lerde Amerika'daki
McCarthy
yaptığınızda, zihnin ötesinde kalan gerçek kimliğiniz
i n s a n l ı k tarihinde
zaten kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
a ş ı r ı boyutlara ulaşmış kolektif
paranoyanın ürünüdür. Bireyler, gruplar ya da uluslar ne kadar bilinçsiz hale gelirse, egosal patolojinin f i z i k s e l şiddete dönüş-
İ Ş - EGO İ L E V E E G O S U Z
me olasılığı da o kadar artacaktır. Şiddet, egonun kendine değer katmak, kendisinin haklı ve başkaları-
Bazı insanlar, egodan tamamen özgürleştikleri anlar
nın haksız olduğunu kanıtlamak için başvurduğu il-
yaşarlar. Yaptıkları işte sıra dışı başarılar kazanmış
kel ama hâlâ çok yaygın bir yöntemdir. B i r tartışma
olanlar, işlerini yaparken tamamen ya da büyük ölçüde
nedir? İ k i ya da daha fazla sayıda insanın, birbirle-
egolarından kurtulurlar. Bunun farkında olmayabilir-
rinden f a r k l ı f i k i r l e r i n i ifade etmesidir. Tartışmanın
ler ama çalışmaları bir ruhsal uygulama haline gelir.
parçası olan her k i ş i , kendini görüşlerini oluşturan
Çoğu işlerini yaparken şimdidedirler ve özel hayatla-
112
110 112
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
rında görece bilinçsiz durumlarına geri dönerler. Yani
da zorluklar baş gösterdiğinde, işler bekledikleri gibi
V a r l ı k durumları, hayatlarının belli bir alanıyla sınır-
gitmediğinde, başka insanlar ya da şartlar işbirlikçi ol-
lanmıştır. İ ş l e r i n i hiçbir şekilde gizli çıkarlar peşinde
madığında, hemen yeni durumla bir hale gelmek ve
olmadan, anın kendilerinden istediği şeye içtenlikle ce-
anm gereklerine cevap vermek yerine, duruma k a r ş ı
vap vererek yapan öğretmenler, sanatçılar, hemşireler,
tepki verirler ve kendilerini ondan ayırırlar. Kendini ki-
doktorlar, bilim adamları, sosyal görevliler, garsonlar,
şisel olarak saldırıya uğramış hisseden bir "ben" vardır
kuaförler,
ve bol miktarda enerji yararsız itirazlara ya da öfkeye
işadamları ve
pazarlamacılarla tanıştım.
Yaptıkları şeyle bütünleşirler, Şimdi ile ve işleri ya da
harcanır; oysa aynı enerji, ego tarafından harcanmasa,
karşılarındaki kişiyle bir olurlar. Bu insanların etkile-
durumu düzeltmek için kullanılabilir. Dahası, bu "anti"
ri, yaptıkları i ş i n çok ötesine geçer. Kendileriyle bağlan-
enerji yeni engeller, yeni sorunlar yaratır. Gerçek şu ki
tıya giren herkeste egolarının azalmasına yol açan bir
birçok k i ş i kendinin en büyük düşmanıdır.
etki yaparlar. Ağır egolara sahip insanlar bile, bazen bu
İnsanlar başkalarından yardımı ya da bilgiyi esirge-
insanların yanında rahatlayabilir, savunmalarını indi-
diklerinde veya daha başarılı olamasmlar diye sabote
rebilir ve rol yapmayı bırakabilirler. Egoları olmadan
etmeye çalıştıklarında, farkında olmadan aslında kendi
çalışan insanların yaptıkları işte başarılı olmaları hiç
işlerini sabote ederler. İşbirliği, gizli bir çıkarı olmadığı
de şaşırtıcı değildir. Yaptığı şeyle bir olan herkes, yeni
sürece egoya yabancı bir kavramdır. Ego, siz başkaları-
bir dünya yaratmaktadır.
na bir şeyler verdikçe, işlerin daha düzgün akacağını ve
Yaptıkları şeyde teknik açıdan i y i olabilen ama ego-
her şeyin size daha kolay geleceğini bilmez. Başkaları-
ları yüzünden sürekli çalışmaları sabote edilen insan-
na az yardım ettiğinizde ya da hiç yardım etmediğiniz-
larla da karşılaştım. Bu insanların dikkatleri sadece
de, yollarına engeller koyduğunuzda, evren de - insan
kısmen yaptıkları işe odaklanır; diğer parçası kendileri
ve şartlar halinde - size az yardım eder ya da hiç yar-
üzerine odaklanmıştır. Egoları takdir bekler ve bunu
dım etmez, çünkü kendinizi bütünden uzaklaştırmış
yeterince alamadığında, enerjisini kırgınlığa harcar ve
olursunuz. Egonun bilinçsiz "yetmez" duygüsu, başka
asla yeterince alamaz. "Başka biri benden daha fazla
birinin başarısına o başarı kendisinden alınmış gibi
takdir ediliyor olabilir mi?" Ya da temel odakları kazanç
yaklaşmasına neden olur. Başka birinin başarısı karşı-
veya güçtür ve çalışmaları bu amaca hizmet etmekten
sında duyduğunuz kırgınlığın kendi başarı şansınızı
öteye gidemez. Yapılan bir iş bir amaca hizmet etmek-
perdelediğini bilmez.
ten öteye geçemediğinde, yüksek kaliteye sahip olamaz.
için, gördüğünüz her yerde onu kutlamanız ve onurlan-
Böyle insanların çalışmalarında sorunlar, engeller ya 201
dırmanız gerekir.
Başarıyı kendinize çekebilmek
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
K O L E K T İ F EGO
HASTALIKTA EGO B i r hastalık egoyu güçlendirebilir ya da zayıflatabil i r . Eğer şikayet ediyorsanız, kendinize acıyorsanız ya da hasta olduğunuz için öfkeleniyorsanız, egonuz güçlenir. Hastalığı kavramsal k i m l i ğ i n i z i n bir parçası haline getirdiğiniz zaman da güçlenir: "Ben böyle böyle bir hastalığın pençesindeyim." Güzel, o zaman k i m olduğunuzu anlarız. Diğer yandan, normal hayatlarında büyük egolara sahip olan bazıları, hastalandıklarında insanlara k a r ş ı aniden nazik, kibar ve çok daha yumuşak davranmaya başlarlar. Normal hayatta sahip olamayacakları görüşler geliştirebilirler. İçsel bilgilerine ulaşabilir, bilgece sözler söyleyebilirler. Ama iyileştiklerinde enerji geri döner ve egoyu da beraberinde geri getirir. Hasta olduğunuzda, enerji seviyeniz oldukça dü-
Kendinizle yaşamak ne kadar zor! Egonun k i ş i s e l benlik tatminsizliklerinden kaçmak için kullandığı yollardan biri, benlik duygusunu kendini bir grupla tanımlayarak güçlendirmeye
çalışmaktır; bir
ulus,
bir politik parti, şirket, kurum, mezhep, kulüp, çete, futbol takımı gibi. Bazen k i ş i hiçbir ödül, k a r ş ı l ı k ya da takdir beklemeden hayatını daha büyük bir kolektif amaca hizmet etmeye adadığında, kişisel egosu tamamen dağılabilir. K i ş i s e l benlik duygusunun yükünden kurtulmak ne kadar da rahatlatıcıdır. Grubun üyeleri, ne kadar s ı k ı çalışsalar da, ne kadar fedakarlıklar yapsalar da, kendiler i n i mutlu ve tatmin olmuş hissederler. Egonun ötesine geçmiş gibi görünürler. A s ı l soru şudur: Gerçekten özgür kalmışlar mıdır, yoksa ego sadece kişisel olmaktan çıkıp kolektif hale mi gelmiştir?
şüktür ve organizmanın zekası kontrolü ele alarak
Kolektif ego, k i ş i s e l egoyla hemen hemen aynı özel-
geri kalan enerjiyi vücudu iyileştirmek için kullana-
l i k l e r i gösterir; çatışma ve düşman ihtiyacı, daha faz-
b i l i r ; dolayısıyla, z i h i n için yeterince enerji kalmaz ve
lasını istemek, başkalarına k a r ş ı kendini haklı çıkar-
bu da egosal düşüncelerin ve duyguların yeterli gücü
ma t a k ı n t ı s ı gibi. Er ya da geç, kolektif ego diğer ko-
bulamayacağı anlamına gelir. Ego, ciddi miktarda
lektif egolarla çatışmaya girişecektir, çünkü farkında
enerji harcar. Ama bazı durumlarda, ego geri kalan
olmadan çatışma aramaktadır ve s ı n ı r l a r ı n ı , dolayı-
azıcık enerjiyi kendi amaçları için kullanır. S i z i n de
sıyla da k i m l i ğ i n i belirlemek için zıtlıklara ihtiyacı
tahmin edeceğiniz gibi, hastalandıklarında egoları
vardır. O zaman grup üyeleri, ego temelli bir hareke-
güçlenen insanların iyileşmesi daha uzun sürer. Ba-
lin etkisiyle ister istemez acı çekeceklerdir. O anda
zılarında ise hastalık k r o n i k hale gelir ve kendi sah-
uyanarak kolektif yapılarının güçlü bir delilik unsuru
te benlik duygularının bir parçası olur.
içerdiğini anlayabilirler.
134
135
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
Aniden uyanıp kendinizi birlikte tanımladığınız ve
likte yaşadığı toplumlar olsun, bu grupların öncelikli
uğrunda çalıştığınız kolektif bilincin aslında deli oldu-
amaçlarından b i r i bu olacaktır. Aydınlanmış kolektif
ğunu anlamak başlangıçta acı verici olabilir. Bazı in-
bilinçler, yeni bilincin yükselmesinde önemli bir fonk-
sanlar bu noktada daha s i n i k ya da daha öfkeli hale ge-
siyonu yerine getirecektir. Egosal kolektifler s i z i bi-
lerek tüm değerleri inkar edebilirler. Bu, i l k inanç sis-
linçsizliğe ve acı çekmeye sürüklerken, aydınlanmış
temi bir hayal olarak algılandığı ve dolayısıyla çöktüğü
kolektif gezegen çapında değişimi hızlandıracak bir bi-
zaman, hemen başka bir inanç sistemini benimsedikle-
linç anaforu oluşturabilir.
r i n i gösterir. Egolarının ölümüyle yüzleşememiş, kaçarak başka birine yönelmişlerdir. Kolektif ego, genellikle o egoyu oluşturan bireyler-
ÖLÜMSÜZLÜĞÜN İNKAR EDİLEMEZ KANITI
den daha bilinçsizdir. Örneğin, kalabalıklar (geçici kolektif egosal kimliklere sahiptirler) o kalabalığın dışın-
Ego, insan psikolojisinde kimliğin kendini ikiye ayırdı-
dayken bireylerin yapmayacağı şeyler yapabilirler. B i r -
ğı noktadaki çatlaktan içeri girer ve bu ayrımı "ben" ve
çok ülke, sık s ı k bireysel boyutta ancak psikopatlık ola-
"kendim" şeklinde isimlendirebiliriz. Dolayısıyla, keli-
rak algılanabilecek davranışlara başvurmaktadır.
meyi k i ş i l i k bölünmesi
şeklindeki yaygın
anlamıyla
Yeni bilinç ortaya çıkarken, bazı insanlar aydınlan-
kullanırsak, her ego aslında şizofrendir. Kendinize ait
mış bilinçlerini yansıtan gruplar oluşturma ihtiyacı
bir zihinsel imajla yaşarsınız ve bu kavramsal benlikle
duyacaklardır. Bu gruplar kolektif egolar olmayacak-
bir i l i ş k i içine girersiniz. Hayatın kendisi kavramsalla-
tır. Bu grupları oluşturan k i ş i l e r i n kendi k i m l i k l e r i n i
ş ı r ve "hayatım"dan söz ettiğinizde konuştuğunuz k i ş i -
o gruplarla tanımlamaya ihtiyaçları yoktur. K i m l i k l e -
lerin "hayatlarından ayrılır. "Hayatım" diye düşündü-
r i n i tanımlamak için artık biçim peşinde değillerdir. O
ğünüz ya da konuştuğunuz ve buna inandığınız her se-
grupları oluşturan k i ş i l e r egolarından tamamen k u r -
ferinde, aldatıcı bir aleme sürüklenirsiniz. Eğer "haya-
tulamamış olsalar bile, kendilerindeki veya başkala-
tım" diye bir şey varsa, hayat ve benim de ayrı şeyler ol-
rındaki egoyu hemen tanıyabilecek kadar farkındalık-
mamız gerekir ki bu aynı zamanda hayatımı kaybede-
l a r ı olacaktır. Ama ego sürekli araya girmek ve kont-
bileceğim anlamına da gelir. Ölüm gerçek bir tehdit ola-
rolü ele almak isteyeceği için, k i ş i n i n sürekli olarak
rak görünmeye başlar. Kelimeler ve kavramlar, hayatı
uyanık kalması gerekir.
kendi içlerinde gerçeklikleri olmayan ayrı parçalara bö-
İnsan egosunun farkındalık aydınlanma grupları,
ler. "Hayatım" kavramının ayrılık duygusunun kökeni,
yardım organizasyonları, okullar ya da insanların bir-
yani egonun kaynağı olduğunu bile söyleyebiliriz. Eğer
ışığına çıkarılarak çözülmesi;
110 121
ECKHART TOLLE
ben ve hayat ayrıysak, ben hayattan başka bir şeysem, o zaman her şeyden ayrıyımdir. Ama onlardan nasıl ayrı olabilirim ki? "Ben" nasıl hayattan, Varlık'tan ayrı olabilir ki? Bu tamamen imkansızdır. Dolayısıyla, "hayatım" diye bir şey yoktur ve ben de bir hayata sahip olamam. Ben hayatın kendisiyim. Ben ve hayat tekiz. Bunun aksi olamaz. O halde hayatımı nasıl kaybedebil i r i m ? Zaten sahip olmadığım bir şeyi nasıl kaybedebi-
5. Bolum
lirim? Ben olan bir şeyi nasıl kaybedebilirim? Bu imkansızdır.
ACI - BEDEN
Çoğu insanın düşünce sistemi büyük ölçüde istek dışı, otomatik ve tekrarlayıeı bir şekilde çalışır. Bu, bir tür zihinsel parazitten daha fazlası değildir ve gerçek bir amaca hizmet etmez. En kısa tabiriyle, aslında düşünmezsiniz: Düşünce kendiliğinden oluşur. "Düşünüyorum" ifadesi, bir kasıt bildirir. Konu hakkında söz hakk ı n ı z olduğu, kendi adınıza bir seçim yapabileceğiniz anlamına gelir. Oysa çoğu insan için durum böyîe değildir. "Yediklerimi sindiriyorum," "damarlarımda kan dolaşımını sağlıyorum" gibi sözler ne kadar yanlışsa, "düşünüyorum" demek de o kadar yanlıştır. Sindirim kendiliğinden olur; kan dolaşımı kendiliğinden olur; düşünmek kendiliğinden olur. Kafanızdaki sesin kendine ait bir canı vardır. Çoğu k i ş i o sesin merhametine kalmış durumdadır; düşünce122 138
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
nin, diğer bir deyişle zihnin tutsağı konumundadırlar.
dinleyemezler. Dikkatleri sadece zihinlerindeki düşün-
Ve zihin geçmişteki olaylarla şartlandığından, geçmişi
ce biçimleri olarak var olan geçmişe veya geleceğe odak-
tekrar tekrar canlandırmaya zorlanırsınız. Doğulular
lanmıştır. Ya da size oynadıkları role uygun şekilde dav-
buna "karma" derler. O sesle tanımlandığınızda, elbet-
ranırlar ve yine kendileri olamazlar. Çoğu insan, gerçek
te ki bunun farkında olmazsınız.
kimliklerine yabancılaşmıştır ve bazıları öylesine ya-
Bilseydiniz zaten
onun esiri olmazdınız, çünkü size sahip olan kimliği
bancılaşmıştır
ki başkalarıyla
paylaşımları
herkese
kendiniz sandığınızda, yani o haline geldiğinizde ger-
"sahte" görünür; tabii onlar kadar kendilerine yabancı-
çekten size sahip olmasına i z i n verirsiniz.
laşarak "sahte" davranmayı benimsemiş olanlar hariç.
Binlerce yıldır, insanlık giderek daha çok zihnin esi-
Yabancılaşma, herhangi bir ortamda, herhangi bir
ri oldu ve kendisine hakim olan kimliğin "benlik" olma-
durumda, herhangi biriyle birlikteyken veya hatta ken-
dığını anlayamadı. Kendini sürekli zihniyle tanımladı-
di başımzayken bile sürekli huzursuz olmak demektir.
ğından, sahte bir benlik duygusu - ego - ortaya çıktı.
S ü r e k l i olarak "eve" dönmeye çalışırsınız ama kendini-
Egonun yoğunluğu, kendinizi ne derecede zihninizle ve
zi asla evinizde hissedemezsiniz. Yirminci yüzyılın en
düşüncelerinizle tanımladığınıza bağlıdır. Düşünmek,
büyük yazarlarından bazıları - Franz Kafka, Albert Ca-
bilincin ya da gerçek k i m l i ğ i n i z i n toplamının minicik
mus, T. S. Eliot, James Joyce gibi - yabancılaşmanın in-
bir parçasından başka bir şey değildir.
san varlığının evrensel ikilemi olduğunu fark etmiş,
Zihinle tanımlama derecesi, kişiden kişiye değişir. B a z ı insanlar kendilerini zihinlerinden arındırdıklarında kısa bir süre için bile olsa gerçek özgürlüğün tadını çıkarırlar ve o kısa süre içinde hissettikleri huzur, mutluluk ve canlılık, hayatı yaşamaya değer hale getirir. Yaratıcılık, sevgi ve şefkatin güçlendiği zamanlar da
muhtemelen kendi içlerinde de bunu derinden hissetmiş ve çalışmalarında muhteşem bir şekilde ifade edebilmişlerdir. Her ne kadar bir çözüm sunamamış olsalar da, bize insanlığın bu sorunuyla ilgili derin bir bakış açısı sunmuşlardır. K i ş i n i n kendi sorununu açıkça tanımlayabilmesi, onu aşmak için atabileceği i l k adımdır.
vardır. Ama diğerleri, sürekli egolarına tutsak olarak yaşarlar. Kendilerine, başkalarına ve etraflarını saran dünyaya k a r ş ı yabancılaşırlar.
Onlara baktığınızda,
DUYGUNUN DOĞUŞU
yüzlerindeki gerginliği, çatık kaşlarını veya gözlerindeki dalgın bakışları fark edebilirsiniz. Dikkatlerinin bü-
Düşünce hareketine ek olarak - ama ondan tamamen
yük bölümü düşüncelerine yönelmiş durumdadır ve bu
ayrı değil - egonun bir boyutu daha vardır: Duygu. Bu,
yüzden s i z i gerçekten göremezler ve s i z i asla gerçekten
bütün düşüncelerin ve duyguların egodan kaynaklandı-
140
201
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE ğı anlamına gelmez. Sadece k e n d i n i z i onlarla tanımladığınızda ve s i z i tamamen k o n t r o l altına aldıklarında, yani "ben" haline geldikleri zaman egoya dönüşürler. Tüm
fiziksel
organizmalar gibi,
vücudunuzun
da
kendine ait bir z e k a s ı vardır. Bu zeka, z i h n i n i z i n söylediği şeylere ya da diğer bir deyişle düşüncelerinize tepki v e r i r . Y a n i duygu, aslında vücudunuzun z i h n i n i z e verdiği tepkidir. Vücudun z e k a s ı elbette ki evrensel zek a n ı n a y r ı l m a z bir parçası, onun s a y ı s ı z ifadelerinden b i r i d i r . Atomlara ve moleküllere geçici bir kohezyon sağlayarak, onları bütün bir f i z i k s e l organizma haline getirir. Vücudun bütün o r g a n l a r ı n ı n çalışmasının, oksij e n ve yiyeceklerin enerjiye dönüşmesinin, kalp atışlar ı n ı n ve kan dolaşımının, vücudu istilacılardan koruyan b a ğ ı ş ı k l ı k s i s t e m i n i n , s i n i r uçlarından giren duyusal v e r i l e r i n beyne gönderilerek orada tercüme edilmes i n i n ve e t r a f ı n ı z ı saran harici gerçekliğin içsel r e s m i haline dönüşmesinin ardında yatan organizasyon prens i b i budur. B ü t ü n bunlar, aynı anda gerçekleşen diğer
Bu zeka, bir canlının herhangi bir tehdit k a r ş ı s ı n d a güdüsel olarak tepki v e r m e s i n i sağlar. Hayvanlarda da i n s a n l a r ı n k i n e benzer duygular oluşmasına neden o l u r ; öfke, k o r k u , zevk gibi. Bu güdüsel tepkiler, duygunun i l k e l biçimleri olarak düşünülebilir. insanlar da verirler.
B e l l i durumlarda,
hayvanlarınkine benzer güdüsel tepkiler
B i r tehlike k a r ş ı s ı n d a , canlının hayatı tehdit
edildiğinde, kalp daha h ı z l ı atmaya başlar, kaslar geril i r , solunum h ı z l a n ı r ; bu, kaçmaya ya da savaşmaya haz ı r l ı k t ı r . Y a r a t t ı ğ ı duygu k o r k u d u r . Köşeye s ı k ı ş t ı r ı l d ı ğında, ani bir e n e r j i yoğunluğu, vücuda daha önce sahip olmadığı bir güç kazandırır. Y a r a t t ı ğ ı duygu öfkedir. Bu güdüsel tepkiler, duygulara y a k ı n gibi görünür ama kelimenin gerçek anlamıyla duygu değillerdir.
Güdüsel
bir tepkiyle bir duygu arasındaki temel f a r k ş u d u r : Güdüsel bir tepki, vücudun herhangi bir harici d u r u m karşısında gösterdiği doğrudan tepkidir. Diğer yandan bir duygu, vücudun bir düşünceye gösterdiği tepkidir. Dolaylı olarak, bir duygu aynı zamanda gerçek bir du-
binlerce fonksiyonla b i r l i k t e , bu zeka tarafından mü-
rum ya da olaya verilen bir tepki de olabilir ama aslında
kemmel bir şekilde koordine edilir. Vücudunuzu s i z yö-
bu tepki, olayın ya da durumun z i h i n s e l yorumuna k a r ş ı
netmezsiniz; o zeka yönetir. A y n ı zamanda, organizma-
verilir. Yani diğer bir deyişle, z i h n i n herhangi bir durum
nın çevreye verdiği tepkilerden de o sorumludur. B u , t ü m canlı t ü r l e r i için geçerlidir. B i t k i n i n f i z i k sel b i ç i m i n i a l m a s ı n ı ve çiçek açmasını, çiçeğin her sabah
y a p r a k l a r ı n ı güneşe ç e v i r m e s i n i ve geceleri
k a p a m a s ı n ı sağlayan zeka a y n ı d ı r . Adına D ü n y a gezegeni denen kompleks c a n l ı y ı Gaia olarak ifade eden zeka da a y n ı d ı r . 110 121
ya da olayla i l g i l i olarak iyi ve kötü, hoş ve sevimsiz, ben ve benim kavramlarıyla oluşturduğu bir düşünceye verilen tepkidir bu. Örneğin, b i r i n i n arabasının çalındığını duyduğunuzda, muhtemelen herhangi bir duygu hissetmezsiniz ama sizin arabanız çalındığında, muhtemelen çok öfkelenirsiniz. " B e n i m " z i h i n s e l kavramının bu kadar güçlü duygular yaratabilmesi inanılmazdır.
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE V ü c u t çok z e k i olmasına rağınen, gerçek bir d u r u m la bir düşünce a r a s ı n d a k i f a r k ı söyleyemez.
H e r dü-
şünceye gerçekliğin bir parçasıymış gibi tepki v e r i r ,
yen, kontrol edilmeyen düşünceler ve duygular arasındaki kötücül döngü budur ve duygusal düşüncelere, duygusal hikâye kurgulamalarına yol açar.
çünkü sadece bir düşünce olduğunun f a r k ı n d a değil-
Egonun duygusal içeriği k i ş i d e n k i ş i y e değişir. Ba-
dir. Vücuda göre endişe ya da k o r k u verici bir düşün-
zı egolarda, duygular diğerlerine oranla daha güçlü-
ce, " T e h l i k e d e y i m " m e s a j ı d ı r ve dolayısıyla, gece sıcak
dür. Vücutta duygusal tepkilere yol açan düşünceler,
ve rahat yatağınıza y a t ı y o r olsanız bile, vücudunuz bu
bazen z i h n i n o n l a r ı tanımlamaya f ı r s a t bulamayacağı
mesaja uygun olarak tepki v e r i r . K a l p daha h ı z l ı atar,
kadar h ı z l ı gerçekleşebilir; dolayısıyla, vücut zaten bir
k a s l a r g e r i l i r v e s o l u n u m h ı z l a n ı r . B i r e n e r j i yoğunlu-
duyguyla tepki v e r m i ş t i r ve duygu da bir tepkiye dö-
ğu o l u r ama t e h l i k e sadece z i h i n s e l bir kurgudan iba-
n ü ş m ü ş t ü r . Bu t ü r düşünceler, genellikle söze döküle-
ret olduğundan, e n e r j i boşalacak bir yer bulamaz. So-
meyen ve bilinçaltında kalan v a r s a y ı m l a r d ı r . K i ş i n i n
nuç olarak, e n e r j i n i n bir k ı s m ı z i h n e geri döner ve v ü -
geçmiş ş a r t l a n m a l a r ı n d a n , genellikle de çocukluğun-
cudun u y u m u n u bozar.
dan k a y n a k l a n ı r l a r . " İ n s a n l a r a güvenilmez" v a r s a y ı m ı , k i ş i n i n i l i ş k i l e r l e i l g i l i t a k ı n t ı l ı v a r s a y ı m l a r ı n a bir örnek v e r i l e b i l i r ; belki de böyle bir v a r s a y ı m ı benimsemesi için çocukluğunda yeterince destekleyici olmayan
DUYGULAR VE EGO
veya güven vermeyen ebeveynleri ya da kardeşleri olEgo sadece gözlenmeyen z i h i n , k a f a n ı z ı n içinde s i z m i ş gibi konuşan ses değil, aynı zamanda da vücudunuzun o s e s i n söylediklerine k a r ş ı verdiği t e p k i l e r sonucunda oluşan gözlemlenemeyen duygulardır. Çoğu zaman ego s e s i n ne t ü r düşüncelerle uğraştığını ve düşünce sürecinde y a r a t t ı ğ ı yapısal b o z u k l u k l a r ı gördük. Bu bozuk düşünceler k a r ş ı s ı n d a vücudun verdiği tepki, olumsuz duygulardır. Z i h i n d e k i ses, vücudun inanıp ona göre t e p k i verece-
m u ş olabilir.
İ ş t e b u t ü r ü bilinçaltı v a r s a y ı m l a r ı n a
başka örnekler: " K i m s e bana saygı duymuyor. K i m s e beni t a k d i r etmiyor.
Hayatta kalmak için savaşmak
gerekir. A s l a yeterince param olmaz. Y a ş a m seni hep hayal
kırıklığına
uğratır.
Bolluğu
hak
etmiyorum.
S e v g i y i hak etmiyorum." B i l i n ç a l t ı v a r s a y ı m l a r ı , v ü cutta belli duygular y a r a t ı r ve bu duygular da z i h i n s e l faaliyetlere ya da ani tepkilere yol açar. Bu şekilde, k i ş i s e l gerçekliğinizi y a r a t ı r l a r .
Buna
Egonun sesi s ü r e k l i olarak vücudun normal duru-
k a r ş ı l ı k duygular, e n e r j i y i i l k başta duyguların oluşma-
m u n u bozar. Neredeyse h e r k e s i n vücudu büyük bir ge-
sına neden olan düşüncelere geri gönderir. Incelenme-
r i l i m altındadır; sadece bazı harici etkenler tarafından
144
201
ği bir hikâye anlatır.
Bu tepkiler, duygulardır.
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
tehdit edildiği için değil, aynı zamanda da z i h i n tarafın-
r ı n d ı r ı r l a r . İ ş t e size birkaç örnek: Egonun adına aşk ya
dan tehdit edildiği için. Vücuda bağlı bir ego v a r d ı r ve
da sevgi dediği duygu, aslında sahiplenmek ve bağımlı
egoyu o l u ş t u r a n bozuk düşünce k a l ı p l a r ı n a tepki ver-
hale gelmekle i l g i l i d i r ve bir saniye içinde nefrete dönü-
memek elinde değildir. Dolayısıyla, s ü r e k l i ve t a k ı n t ı l ı
şebilir. Önemli bir olayın beklentisi, yani egonun gele-
düşüncelerle b i r l i k t e bir olumsuz duygu a k ı ş ı gelir.
ceğe a ş ı r ı değer y ü k l e m e s i , olay bittiğinde ya da egonun
P e k i o l u m s u z duygu nedir? Vücut için z e h i r l i olan,
b e k l e n t i l e r i n i karşılamadığında, kolayca hayal k ı r ı k l ı -
vücudun dengesini ve u y u m u n u bozan duygudur. K o r -
ğına dönüşebilir. Övgüler ve takdirler bir gün s i z i canlı
k u , endişe, öfke, k i n , ü z ü n t ü , nefret, k ı s k a n ç l ı k , gıpta;
ve m u t l u h i s s e t t i r i r k e n , ertesi gün eleştirildiğinizde ya
bütün bu duygular, vücuttaki enerji a k ı ş ı n ı bozar ve
da d i k k a t alınmadığınızda, kendinizi d ı ş l a n m ı ş ve mut-
kalbi, b a ğ ı ş ı k l ı k s i s t e m i n i , s i n d i r i m s i s t e m i n i , hormon
s u z h i s s e d e b i l i r s i n i z . Ç ı l g ı n bir partinin zevki, ertesi
ü r e t i m i n i ve vücuttaki diğer birçok şeyi etkiler. Henüz
sabah y e r i n i baş ağrısına ve kasvete bırakır. K ö t ü olma-
egonun n a s ı l çalıştığı hakkında çok az bilgiye sahip ol-
dan iyi, ç i r k i n olmadan güzel yoktur.
masına rağınen, tıp b i l i m i bile o l u m s u z duygusal du-
Egodan kaynaklanan duygular, z i h n i n s ü r e k l i deği-
r u m l a f i z i k s e l h a s t a l ı k l a r arasında bir bağlantı olduğu-
şebilen ve i s t i k r a r s ı z olan harici etkenlerle kendini ta-
nu görmeye başlamıştır. Vücudu etkileyen bir duygu,
nımlamasına dayalıdır. Diğer yandan, daha derin duy-
aynı zamanda bağlantıda olduğunuz ya da etrafınızda
gular gerçekte duygu değil, V a r l ı k d u r u m l a r ı d ı r . Duy-
bulunan i n s a n l a r ı da etkiler ve bir zincirleme reaksiyon
gular, z ı t l ı k l a r alemi içinde var olur. V a r l ı k d u r u m l a r ı
başlatarak görmediğiniz, tanımadığınız insanlara ka-
ise b e l i r s i z gibi görünse de, z ı t l ı k l a r ı yoktur. Gerçek do-
dar uzanır. B ü t ü n o l u m s u z duygular için genel bir te-
ğanızın parçaları olan sevgi, m u t l u l u k ve barış gibi, on-
rim vardır: Mutsuzluk.
lar da içinizden y ü k s e l i r l e r .
Peki aynı şekilde, o l u m l u duyguların da vücut üzerinde o l u m l u bir e t k i s i var mıdır? B a ğ ı ş ı k l ı k s i s t e m i n i güçlendirir, vücudu gençleştirip i y i l e ş t i r i r l e r mi? Ger-
İNSAN ZİHNİNE
SAHİP BİR ÖRDEK
çekten de bunu yaparlar ama egodan kaynaklanan o l u m l u duygularla k i ş i n i n kendi v a r l ı ğ ı y l a doğal bağ-
Şimdi'nin Gücü adlı kitabımda, i k i ördek kavga ettiğin-
l a n t ı s ı n d a n kaynaklanan daha derin duyguları ayırma-
de - ki hiç u z u n sürmez - bir s ü r e sonra a y r ı l d ı k l a r ı n ı
yı öğrenmemiz gerekir.
ve f a r k l ı yönlere doğru u ç t u k l a r ı n ı belirtmiştim. Sonra
Ego tarafından üretilen o l u m l u duygular, çabucak
her i k i ördek de k a n a t l a r ı n ı birkaç kez güçlü bir ş e k i l -
dönüşebilecekleri z ı t duyguları da kendi içlerinde ba-
de çırparlar ve böylece kavga sırasında topladıkları aşı-
146
201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
rı enerjiyi atarlar. Kanatlarım çırptıktan sonra, hiçbir
ders şudur: Kanatlarını çırp - yani "hikâyeyi bırak" -
şey olmamış gibi h u z u r l u bir şekilde süzülürler.
ve tek güç yerine geri dön: Şimdiye!
Eğer ördekler insan zihnine sahip olsalardı, kavgayı düşüncelerinde canlı tutar, hikâyeler kurarlardı. B i r ördeğin hikâyesi muhtemelen şöyle olurdu: "Az önce yap-
GEÇMİŞİ B E R A B E R İ N D E
TAŞIMAK «t
tığı şeye inanamıyorum. On santim yanıma yaklaştı. Sanki gölün sahibi oymuş gibi davranıyor. Özel alanıma
insan zihninin geçmişi bırakmak konusundaki becerik-
hiç saygısı yok. Ona bir daha asla güvenmeyeceğim. B i r
sizliği ya da isteksizliği, Tanzan ve Ekido adında, şiddet-
daha sefere beni kızdırmak için başka bir şey yapacak.
li yağmurlardan sonra oldukça çamurlu bir hale gelmiş
Şimdiden komplo planlamaya başladığından eminim.
olan toprak k ı r yolunda yürüyen iki Zen rahibinin hikâ-
Ama buna daha fazla i z i n vermeyeceğim. B i r daha sefe-
yesinde güzel bir şekilde örneklenmektedir. B i r köyün
re ona unutamayacağı bir ders vereceğim." Böylelikle,
yakınından geçerlerken, yolun k a r ş ı tarafına geçmeye
z i h i n bir s ü r ü hikâyeler kurup durur ve aradan günler,
çalışan genç bir kadın görürler. Çamur çok derin olduğu
aylar ve hatta yıllar geçmesine rağınen, öfke i l k günkü
için, kadın üzerindeki ipek kimonoyu berbat etmeden
gibi devam eder. Vücuda gelince; düşüncelerde kavga
karşı tarafa geçemeyecektir. Tanzan hiç tereddüt etme-
hâlâ devam ettiği ve vücut da gerçekle düşünceler ara-
den kadını kucağına alıp yolun k a r ş ı tarafına geçirir.
sındaki farkı bilemediği için, bütün düşüncelerin yarat-
Sonrasında rahipler sessizce yollarına devam eder-
tığı bütün duygulara k a r ş ı l ı k enerji üreterek tepki verir
ler. Beş saat sonra, yaşadıkları tapınağa yaklaşırlar-
ve bu da daha fazla düşünceye yol açar. Bu, egonun
ken, Ekido daha fazla kendini tutamayarak Tanzan'a
duygusal düşünce süreci haline gelir. B i r insan zihni ol-
döner. "Neden k ı z ı yolun karşı tarafına geçirdin?" diye
saydı, ördeğin hayatının ne kadar karmaşık bir hal ala-
sorar. " B i z rahiplerin bu t ü r şeyler yapmaması gerekir."
bileceğini görüyor musunuz? Ama ne yazık ki çoğu in-
"Ben k ı z ı saatler önce bırakmıştım," der Tanzan.
san sürekli bu şekilde yaşıyor. Hiçbir durum ya da olay gerçekten bitmiyor. Z i h i n ve zihin ürünü "ben ve hikâyem" sürekli devam ediyor.
"Sen hâlâ taşıyor musun?" Şimdi birinin s ü r e k l i Ekido gibi hoşuna gitmeyen olay veya durumları zihninde taşıyarak ve düşünce üs-
Bizler, yolunu kaybetmiş bir canlı türüyüz. Her do-
tüne düşünce biriktirerek yaşadığını düşünürseniz, ge-
ğal şeyin, her çiçeğin ya da ağacın ve her hayvanın, bi-
zegendeki insanların çoğunun nasıl yaşadığıyla ilgili
ze öğretecek önemli dersleri var. T e k yapmamız gere-
bir f i k i r edinmiş olursunuz. Zihinlerinde taşıdıkları yü-
ken, durup bakmak ve dinlemek. Ördeğin bize verdiği
kün ağırlığına bakar mısınız?
148
201
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE Geçmiş, anılar olarak içinizde yaşar ama a n ı l a r ı n k e n d i l e r i s o r u n değildir. A s l ı n ı söylemek gerekirse, geçm i ş t e n ve geçmiş hatalarımızdan ancak a n ı l a r ı m ı z ı hat ı r l a y a r a k ders a l a b i l i r i z . Ancak anılar, yani geçmişle ilgili düşünceler s i z i tamamen ele geçirdikleri ve benlik d u y g u n u z u n bir parçası haline geldikleri zaman bir sor u n , bir y ü k o l u ş t u r u r l a r . Bu olduğunda, geçmişle şart-
yaşamaktan vazgeçerek, eski duygulan b i r i k t i r m e k t e n ve beraberimizde s ü r ü k l e m e k t e n k e n d i m i z i kurtarabilir i z . O l a y l a r ı veya d u r u m l a r ı z i h n i m i z d e canlı tutmamay ı , z i h i n s e l f i l m yönetmenliğini s ü r d ü r m e k yerine dikk a t i m i z i şu ana çevirmeyi öğrenebiliriz. O zaman düşüncelerimiz ve duygularımız yferine, V a r l ı ğ ı m ı z k i m l i ğimiz haline gelir.
l a n m ı ş olan k i ş i l i ğ i n i z , hapishaneniz haline gelir. Anıla-
Geçmişte, s i z i şimdide yaşamaktan alıkoyabilecek
r ı n ı z d a bir benlik duygusu v a r d ı r ve hikâyeniz kendini-
hiçbir şey olmadı; eğer geçmişin s i z i şimdide yaşamak-
zi algılama biçiminiz haline gelir. Bu "küçük ben" aslın-
tan alıkoyacak gücü yoksa, başka ne gücü olabilir ki?
da zamana ve biçime bağlı olmayan v a r l ı ğ ı n ı z olarak gerçek k i m l i ğ i n i z i gölgeler. Geçmişinizde sadece z i h i n s e l değil, aynı zamanda
BİREYSEL VE KOLEKTİF
duygusal anılar da v a r d ı r ; e s k i duygular, s ü r e k l i olarak H o ş n u t s u z l u ğ u n u beş saat boyunca
Şu anda tam olarak y ü z l e ş i l m e y e n ve içeriği görünme-
düşünceleriyle besleyerek t a ş ı y a n rahip gibi, çoğu insan
yen herhangi bir o l u m s u z duygu, tamamen çözülemez.
büyük miktarda fazladan
bagaj
A r k a s ı n d a mutlaka bir acı k a l ı n t ı s ı b ı r a k ı r .
kırgınlıklar,
düşmanlıklar ve
yeniden yaşanır.
taşırlar.
Kendilerini suçluluk
Ö z e l l i k l e çocuklar, güçlü o l u m s u z duyguları fazla-
Duygusal düşünce s i s t e m l e r i ,
s ı y l a ezici b u l d u k l a r ı için, o n l a r ı hissetmemeye çalış-
b e n l i k l e r i n i n bir parçası haline gelir ve böylece, k i m l i k -
mak eğilimindedirler. Y a n l a r ı n d a bu duyguyla doğru-
l e r i n i güçlendirmek için eski duygulara t u t u n m a y ı öğ-
dan y ü z l e ş m e l e r i n i sağlayacak sevgi dolu ve ş e f k a t l i
renirler.
bir bilinçli y e t i ş k i n olmadığından, çocuğun o duyguyu
pişmanlıklar,
duygusuyla s ı n ı r l a r l a r .
İ n s a n e s k i duyguları s ü r d ü r m e eğiliminde olduğundan, neredeyse herkes, eski duygusal açılarıyla kendi etrafında bir enerji alanı örer ki ben buna "acı beden" diyorum. Öte yandan, zaten sahip olduğumuz acı bedeni daha da büyütmekten vazgeçebiliriz. K a n a t l a r ı m ı z ı çırparak - mecazi anlamda elbette - ve z i h i n s e l olarak geçmişte 150
hissetmemeye çalışmaktan başka yapabileceği bir şey gerçekten de yok gibidir. Ne y a z ı k ki bu erken uyanan savunma
mekanizması,
genellikle y e t i ş k i n l i k
döne-
minde de v a r l ı ğ ı n ı s ü r d ü r ü r . Duygu hâlâ b i r e y i n içinde tanımlanmadan ve doğal şekilde kendini ifade ederek yaşamaya devam eder; örneğin endişe, öfke, şiddet patlamaları ya da f i z i k s e l bir r a h a t s ı z l ı k şeklinde. Ba201
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE zı durumlarda, tüm yakın
ğın ortak bilinçaltında yaşamaya devam etmektedir ve
i l i ş k i l e r i e t k i l e y i p sabote
edebilir. Çoğu psikoterapist, başlangıçta son derece
akşamları
haberleri
seyrettiğinizde
hayatlarmdaki
r a l a r ı bunun tam t e r s i olduğu ortaya çıkan hastalarla
eklenmektedir. K o l e k t i f acı beden, muhtemelen her in-
s ı k s ı k k a r ş ı l a ş ı r . Gerçek ş u k i hiç k i m s e n i n duygusal
s a n ı n D N A ' s m a i ş l e n m i ş durumdadır ama henüz onu
acı
görme y o l u n u bulamadık.
çocukluk y ı l l a r ı n ı
geride
bırakması
baktığınızda,
insanların
m u t l u bir çocukluk geçirdiğini iddia eden ve daha son-
duymadan
dramlara
veya
hâlâ y e n i l e r i
m ü m k ü n değildir. E b e v e y n l e r i n i z i n i k i s i de aydınlan-
Bu dünyada yeni doğan her bebek, daha şimdiden
m ı ş i n s a n l a r olsaydı bile, k e n d i n i z i yine de büyük öl-
bir duygusal acı bedene sahiptir. B a z ı l a r ı n d a bu diğer-
çüde b i l i n ç s i z bir dünyada b u l u r d u n u z . Tamamen y ü z l e ş i l m e m i ş , t a n ı m l a n m a m ı ş , kabulle-
lerine oranla daha yoğun ve daha güçlüdür. B a z ı bebekler çoğunlukla
mutludur.
Diğerleri ise inanılmaz ve
n i l m e m i ş ve serbest b ı r a k ı l m a m ı ş güçlü olumsuz duy-
açıklanamaz bir m u t s u z l u k içindedir.
B a z ı bebeklerin
gular tarafından geride b ı r a k ı l a n t ü m acı k a l ı n t ı l a r ı ,
yeterince sevgi ve ilgi görmedikleri için ağladıkları doğ-
zaman içinde bir araya gelerek f i z i k s e l bedeninizin hüc-
r u d u r ama bazıları, hiçbir açıklanabilir neden olmadan
relerinde yaşayan bir enerji alanı o l u ş t u r u r l a r . Bu ener-
ağlarlar ve sanki etraflarındaki herkesi kendileri gibi
ji alanı sadece çocukluğunuza ait acılardan değil, er-
m u t s u z etmeye çalışırlar; ne y a z ı k ki genellikle de bu-
genlik ve y e t i ş k i n l i k y ı l l a r ı n ı z d a yaşadığınız olaylarla
nu başarırlar. Bu dünyaya geldikleri andan itibaren, in-
b i r i k e n acı duygularından da o l u ş u r ; ve çoğu egonun se-
s a n l ı ğ ı n acısını ağır bir şekilde paylaşırlar. Y i n e bazı
si tarafından y a r a t ı l ı r . Sahte bir benlik duygusu haya-
bebekler, anne ve babalarının olumsuz duygularını algı-
t ı n ı z ı n temeli olduğunda, duygusal acı kaçınılmaz refa-
l a d ı k l a r ı ve bu onlara acı verdiği için s ü r e k l i ağlayabi-
katçiniz olacaktır.
l i r l e r ; aynı zamanda, acı bedenleri anne ve babalarının
Neredeyse her i n s a n ı n içinde yaşayan bu e s k i ama
acı bedenlerinden beslenmeye devam eder. D u r u m her
hâlâ çok canlı duygulardan oluşan enerji alanı, acı be-
ne olursa olsun, bebeğin fiziksel bedeni büyüdükçe, acı
den olarak tanımlanabilir.
bedeni de büyür.
Acı beden, doğasında k e s i n l i k l e bireysel değildir.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta
İ n s a n l ı k t a r i h i boyunca s a y ı s ı z insan tarafından hisse-
v a r d ı r : Acı bedeni hafif olan bir bebeğin, yoğun bir acı
d i l m i ş acılar da bunun bir parçasıdır; ardı a r k a s ı ke-
bedene sahip bir başkasına oranla y e t i ş k i n l i ğ e ulaştı-
s i l m e y e n kabile savaşları, kölecilik, yağınacılık, teca-
ğında r u h s a l açıdan "daha i l e r i seviyede" olacağı düşü-
v ü z , işkence ve akla gelebilecek her t ü r l ü şiddet ey-
nülmemelidir. Hatta, genellikle bunun t e r s i doğrudur.
l e m l e r i , bu d u y g u l a r ı n nedeni olabilir. Bu acı, i n s a n l ı -
A ğ ı r acı bedenlere sahip insanlar, genellikle hafif acı
42
201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
bedenlere sahip insanlara oranla ruhsal açıdan daha
yiyecek olarak kullanılabilir. İlişkilerde dramlar kadar
çabuk uyanırlar. B a z ı l a r ı kendi ağır acı bedenlerine ka-
olumsuz düşünceleri de sevmesinin nedeni budur. Acı
palı kalsalar da, birçokları artık mutsuzluklarıyla yaşa-
bedenin mutsuzluk bağımlılığı vardır.
mayı sürdüremeyecekleri bir noktaya ulaşırlar ve dolayısıyla uyanma dürtüleri güçlenir.
İçinizde s ü r e k l i olarak duygusal bir olumsuzluk ve mutsuzluk arayan bir şeyin var olduğunu öğrenmek si-
Y ü z ü acıyla burulmuş, vücudu sayısız yaradan akan
zin için sarsıcı olabilir. Gerçek şu ki bunu başkasında
kanla dolmuş îsa'nın acı çeken vücudu, neden insanlı-
tespit etmek, kendi içinizde tespit etmekten çok daha
ğın kolektif bilincinde böylesine önemli bir yer kazan-
kolaydır. M u t s u z l u k s i z i kontrolü altına aldığında, sa-
mıştır? Özellikle Orta Çağ'da, milyonlarca insan bunu
dece ona son vermeyi istememekle kalmazsınız, aynı
kendi içsel gerçekliklerinin bir dışa yansıması olarak
zamanda olumsuz duygusal tepkilerden beslenebilmek
algılamasalardı, kendi içlerinde bir şeylerin kıpırdandı-
için başkalarının da s i z i n kadar acınası bir durumda ol-
ğım hissetmeselerdi, bu sembole böylesine derinden
masını istersiniz.
bağlanmazlardı. Henüz kendi içlerinde doğrudan anla-
Çoğu insanda, acı bedenin uykuda veya aktif olduğu
yacak kadar bilinçli değillerdi ama farkına varmaya
dönemler vardır. Uykuda olduğunda, ağır bir karanlık
başlıyorlardı. İsa, acıyı ve acıyı aşma olasılığını bünye-
bulut taşıdığınızı ya da içinizde uyumakta olan bir vol-
sinde birleştiren i l k insan olarak görülebilir.
kanın var olduğunu unutursunuz. Ne kadar süre uykuda kalacağı, kişiden kişiye değişir: En s ı k görüleni birkaç haftadır ama birkaç güne kısalabilir ya da aylar bo-
ACI B E D E N KENDİNİ NASIL YENİLER?
yunca sürebilir. Daha nadir durumlarda, acı beden belli bir olayla tetiklenene kadar y ı l l a r boyunca uykuda
Acı beden, çoğu insanın içinde yaşayan yarı otonom bir
kalabilir.
enerji biçimidir ve duygulardan oluşan bir v a r l ı k t ı r . Kendine ait ilkel bir zekası vardır ve tüm canlılar gibi, onun zekası da öncelikle varlığını sürdürmeye odaklan-
ACI BEDEN DÜŞÜNCELERİNİZLE
mıştır. T ü m canlılar gibi, periyodik olarak beslenmek
NASIL BESLENİR?
zorundadır ve kendini yenilemek için ihtiyacı olan yiyecek, kendisininkine uygun bir enerji olmalıdır; yani
Acı beden, acıktığında ve kendini yenileme zamanı gel-
benzer bir titreşime sahip olmak zorundadır. Duygusal
diğinde, uykusundan uyanır. Buna ek olarak, herhangi
açıdan acı veren herhangi bir deneyim, acı beden için
bir zamanda herhangi bir olayla tetiklenerek de hare-
43
201
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE kete geçebilir.
Beslenmeye hazır olan acı beden, en
duklarmdan, beş duyumuzla algılanamazlar. Düşünce-
önemsiz olayı, b i r i n i n söylediği ya da yaptığı bir şeyi ve
l e r i n kendilerine ait bir frekans alanı v a r d ı r ve olumsuz
hatta bir düşünceyi t e t i k olarak k u l l a n a b i l i r . Eğer yal-
düşünceler daha alt seviyelerde k a l ı r k e n , olumlu dü-
nız y a ş ı y o r s a n ı z ya da o sırada y a k ı n ı n ı z d a k i m s e yok-
şünceler daha ü s t seviyelere çıkar. Acı bedenin t i t r e ş i m
sa, acı beden s i z i n düşüncelerinizle beslenir. Aniden,
h ı z ı , olumsuz düşüncelerin t i t r e ş i m h ı z ı y l a aynıdır ve
düşünce s i s t e m i n i z belirgin bir şekilde olumsuz hale ge-
acı bedenin sadece olumsuz düşüncelerle ve duygularla
l i r . Genellikle, bu o l u m s u z düşünce k r i z i başlamadan
beslenebilmesinin nedeni de budur.
önce z i h n i n i z e olumsuz bir duygu dalgasının g i r d i ğ i n i
Düşüncenin duygu yaratması kalıbı, acı beden duru-
f a r k etmezsiniz; endişe ya da öfke gibi. B ü t ü n düşünce-
munda tersine döner. Acı bedenden yayılan duygu, kısa
ler e n e r j i d i r ve acı beden ş i m d i düşüncelerinizin enerji-
süre içinde düşünce s i s t e m i n i z i e t k i s i altına a l ı r ve z i h -
siyle besleniyordun Ama her düşünceyle beslenemez.
n i n i z acı bedenin kontrolü altına geçtiğinde, düşünce
O l u m l u bir düşüncenin, o l u m s u z bir düşünceden tama-
s i s t e m i n i z de olumsuz hale gelir. Z i h n i n i z d e k i ses size
men f a r k l ı bir duygu tonu algılamanız için olağanüstü
hayat ya da kendinizle i l g i l i üzücü, endişe verici, öfke-
hassas olmanıza gerek y o k t u r . A y n ı e n e r j i d i r ama f a r k -
lendirici hikâyeler anlatır ve bunu yapmak için geçmi-
lı bir frekansa sahiptir. Acı beden, m u t l u ve o l u m l u bir düşünceyi hazmedemez. Sadece olumsuz düşüncelerle beslenebilir, çünkü kendi e n e r j i alanına uyan düşünceler sadece onlardır. H e r şey, s ü r e k l i hareket halinde olan e n e r j i alanla-
ş i n i z l e , insanlarla veya geleceğinizle i l g i l i gerçek ya da hayali olayları k u l l a n ı r . K e n d i n i z i tamamen o s e s i n söyledikleriyle tanımlar, bütün bozuk düşüncelerine inan ı r s ı n ı z . O noktada, m u t s u z l u k bağımlılığı yerleşir. Sorun
olumsuz
düşünce
trenini
durduramamanız
r ı y l a t i t r e ş i r l e r . Oturduğunuz sandalye, elinizde t u t t u -
değildir; durdurmak istememenizdir. B u n u n nedeni, o
ğunuz kitap ya da çalışma masanız, son derece katı ve
sırada acı bedenin s i z i n sayenizde yaşaması ve s i z m i ş
hareketsiz gibi görünebilir,
duyu organlarınız
gibi davranmasıdır. Acı beden için, acı zevktir. B ü t ü n
onların t i t r e ş i m l e r i n i o şekilde algılamak üzere y a r a t ı l -
olumsuz düşünceleri iştahla yutar. Aslında, ş i m d i z i h n i -
m ı ş t ı r . Y a n i moleküllerin, atomların, e l e k t r o n l a r ı n ve
nizdeki ses, acı bedenin sesidir. İçsel k o n u ş m a l a r ı n ı z ı n
atomaltı p a r t i k ü l l e r i n bir araya gelerek ve t i t r e ş e r e k
kontrolünü ele geçirmiştir. Acı beden ve düşünce siste-
o l u ş t u r d u k l a r ı şeyleri s i z sandalye, kitap ya da masa
m i n i z arasında kötücül bir döngü oluşur. H e r düşünce,
olarak a l g ı l a r s ı n ı z .
F i z i k s e l nesne olarak algıladığımız
acı bedeni besler ve k a r ş ı l ı ğ ı n d a acı beden de daha faz-
şey, belli bir hızda t i t r e ş e n enerjiden ibarettir. Düşünce-
la düşünce üretir. B i r k a ç saat ya da birkaç gün sonra,
ler, maddeden daha h ı z l ı titreşen bir enerjiye sahip ol-
kendini tazeleyip beslenmesini tamamlayarak u y k u s u -
44
201
çünkü
45
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
na geri döner ve arkasında enerjisi tükenmiş bir orga-
A ş ı r ı alkol tüketimi genellikle erkeklerde acı bedeni
nizma ve hastalıklara k a r ş ı daha açık bir f i z i k s e l beden
harekete geçirir ama aynı şey bazı kadınlar için de ge-
bırakır. Eğer bu size p s i ş i k bir asalak gibi göründüyse,
çerlidir. K i ş i sarhoş olduğunda, acı bedenin kontrolü ele
h a k l ı s ı n ı z , çünkü gerçekten öyledir.
almasıyla, tam bir k i ş i l i k değişimi geçirir. Acı bedeni fiziksel şiddetle kendini beslemeye alışmış bir k i ş i , genellikle bunun için eşine veya çocüklarma odaklanır. Ken-
ACI B E D E N D R A M D A N NASIL BESLENİR? Eğer etrafınızda başka insanlar, tercihen eşiniz ya da ailenizden biri varsa, acı beden oluşacak dramdan beslenmek için onları kışkırtmaya çalışır. Acı bedenler yakın i l i ş k i l e r i ve aileleri severler, çünkü yiyeceklerini büy ü k ölçüde böyle ortamlardan alırlar. Karşınızdaki k i ş i nin acı bedeni s i z i tepki vermeye zorlarken, buna direnmek çok zordur. Güdüsel olarak en zayıf ve en kırılgan noktalarınızı bilir. î l k seferinde başarılı olamazsa, tekrar tekrar denemeye devam edecektir. Karşınızdaki kiş i n i n acı bedeni, k a r ş ı l ı k l ı beslenebilmek için s i z i n k i n i uyandırmaya çalışır. Birçok i l i ş k i , belli aralıklarla şiddetli ve yıkıcı acı beden dönemleri yaşar. Küçük bir çocuğun ebeveynler i n i n acı bedenleri arasındaki şiddetli karşılaşmaya t a n ı k l ı k etmesi son derece zor ve acı vericidir ama ne y a z ı k ki dünyanın her yerinde milyonlarca çocuk her gün bunu yaşamaktadır. İnsanlığın acı bedeninin kuşaktan kuşağa aktarılmasının en temel yolu da budur. Her dönemden sonra, eşler kendilerini toparlar, ne y a p t ı k l a r ı n ı anlar ve ego elverdiğince görece h u z u r l u bir döneme girerler.
dine gelip ayıldığında, yaptıkları için pişmanlık duyar ve bir daha asla tekrarlamayacağına söz verirken gerçekten samimidir. Ne var ki konuşan ve sözleri veren k i ş i , şiddet eğiliminde olanla aynı k i ş i değildir ve k i ş i yaptıklarının farkına varmadığı, kendi içindeki acı bedeni tanımadığı ve kendini ondan ayırmadığı sürece, tekrar tekrar aynı şeyleri yapacağına güvenebilirsiniz. Bazı durumlarda, bunun için profesyonel yardım almak yararlı olabilir. Çoğu acı beden, hem acı yaratmak hem de o acıyı kullanmak ister ama bazıları büyük ölçüde ya acıyı yaratan ya da kurbandır. Her i k i durumda da, duygusal ya da f i z i k s e l olduğu fark etmeksizin, şiddetle beslenirler. " Â ş ı k olduklarını" düşünen bazı çiftlerin aslında birbirlerine çekim duymalarının nedeni, acı bedenlerinin birbirlerini tamamlaması olabilir. Bazen acıyı yaratanın ve kurbanın rolleri bile daha i l k karşılaşmalarında belli olur. Cenneti getirdiği sanılan bazı evlilikler, aslında cehennemi getirirler. Eğer kedi beslediyseniz, kedilerin uyurken bile etraflarında neler döndüğünün farkında olduklarını bil i r s i n i z ; sıra dışı bir ses duyduklarında hemen kulakları d i k i l i r ve bazen gözlerini hafifçe aralayabilirler. 201
46
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE bedenler de aynı şekilde hareket
büyük hatasını yapıp yapmadığınızı merak edersiniz.
eder. B e l l i bir seviyede daima u y a n ı k t ı r l a r ve uygun
Ama i ş i n a s l ı şu ki e ş i n i z i n gerçek y ü z ü , acı beden kont-
bir t e t i k k e n d i n i ortaya koyduğunda, hemen harekete
rolü ele almadan önce kaybolan yüzüdür. Acı bedene sa-
geçmeye h a z ı r d ı r l a r .
hip olmayan bir eş bulmak zordur ama acı bedeni çok
Uykuda
olan acı
Y a k ı n i l i ş k i l e r d e , acı bedenler genellikle eşler b i r l i k -
fazla yoğun olmayan b i r i n i seçmeniz akıllıca olabilir.
te yaşamaya karar verene ve hatta hayatlarının geri kal a n ı n ı b i r l i k t e geçirmek için anlaşma yapana kadar bekleyecek kadar a k ı l l ı d ı r . Sadece eşinizle evlenmekle kal-
YOĞUN ACI
BEDENLER
maz, onun acı bedeniyle de e v l e n i r s i n i z . B i r l i k t e yaşamaya başladıktan ya da balayı bittikten kısa süre sonra
B a z ı insanlar asla tamamen uykuda olmayan acı be-
e ş i n i z i n tamamen f a r k l ı bir k i ş i l i ğ e sahip olduğunu gör-
denler t a ş ı r l a r . G ü l ü m s e y e b i l i r ve kibarca konuşabilir-
mek, s i z i fazlasıyla ş a ş ı r t a b i l i r . Son derece önemsiz gö-
ler ama her an altında yatan m u t s u z l u k duygusunu
rünen konular için s i z i suçlarken, bağırıp çağırırken se-
h i s s e d e b i l i r s i n i z ; s a n k i k a r ş ı l a r ı n d a k i k i ş i y i suçlamak,
si ve b a k ı ş l a r ı değişebilir. Ya da tamamen içine kapana-
m u t s u z olacak bir şeyler bulmak veya etraflarına mut-
bilir. " S o r u n ne?" diye s o r a r s ı n ı z . " S o r u n yok," der. Ama
s u z l u k saçmak için hazır bekliyor gibidirler. Acı beden-
aslında söylediği şeyin altında yatan e n e r j i y i hemen h i s -
leri asla yeterince beslenemez ve s ü r e k l i açtır. Egonun
sedersiniz: "Sorundan başka bir şey yok." Gözlerine bak-
duyduğu düşman ihtiyacını abartırlar.
tığınızda, ı ş ı k göremezsiniz; s a n k i k a l ı n bir peçe i n m i ş -
T e p k i s e l l i k l e r i sayesinde, önemsiz k o n u l a r ı büyüte-
t i r ve daha önce tanıyıp sevdiğiniz k i ş i n i n yerinde tama-
rek etraflarındaki i n s a n l a r ı da dramın içine s ü r ü k l e m e -
men f a r k l ı b i r i vardır. K a r ş ı n ı z d a tam anlamıyla bir ya-
ye çalışırlar. B a z ı l a r ı organizasyonlara veya başak k i ş i -
bancı g ö r ü r s ü n ü z ve gözlerinin nefretle, düşmanlıkla,
lere k a r ş ı u z u n ve anlamsız savaşlara ya da mahkeme
acıyla veya öfkeyle dolu olduğunu f a r k edersiniz. S i z i n -
davalarına g i r i ş e b i l i r l e r . B a z ı l a r ı ise eski bir eşe ya da
le konuştuğunda, konuşan k i ş i eşiniz değildir; acı be-
arkadaşa k a r ş ı dinmek bilmeyen bir nefret sürdürebi-
denleri onun aracılığıyla konuşuyordur. Söylediği şey,
l i r l e r . İçlerinde t a ş ı d ı k l a r ı acının farkında olmayan bu
acı bedenin gerçeklik versiyonudur ve bu gerçeklik, kor-
insanlar, acıyı olaylara ve durumlara y a n s ı t ı r l a r . Öz
kuyla, düşmanlıkla, öfkeyle ve daha fazla acıya neden
f a r k ı n d a l ı k l a r ı y e t e r s i z olduğundan, bir olay ve o olaya
olma isteğiyle k i r l e n m i ş , çarpıtılmış, bozulmuştur.
v e r d i k l e r i tepki arasındaki f a r k ı bile bilemezler. Onlara
Bu noktada, e ş i n i z i n gerçek y ü z ü n ü n bu olup olmadığını d ü ş ü n ü r , bu insanla evlenmekle h a y a t ı n ı z ı n en
göre, m u t s u z l u k ve acının kendisi bile olayın ya da dur u m u n içindedir. İçsel d u r u m l a r ı n ı n farkında olmadık201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
larından, acı çektiklerini ve fazlasıyla mutsuz oldukla-
bunun için çalışıyor. Dolayısıyla, tepkiselliğe, olumsuz
r ı m idrak edemezler. Bazen böylesine yoğun acı bedenlere sahip insanlar bir dava için savaşan aktivistler olabilirler. Dava gerçekten değerli olabilir ve bazen başlangıçta bazı başarılar kaydedebilirler; ama söyledikleri ve yaptıkları şeylere akan olumsuz enerji ve kendi bilinçsiz düşman ihtiyaçları, giderek davalarına k a r ş ı dönmeye başlar. Genellikle sonunda kendi organizasyonlarının içinde de düşman edinmeyi başarırlar, çünkü gittikleri her yerde kendilerini kötü hissetmek için bir neden bulabilirler ve böylelikle acı bedenleri aradıkları şeyi sürekli bulmaya devam eder.
düşüncelere ve k i ş i s e l dramlara ek olarak, acı beden kendini sinema ve televizyonlar sayesinde de beslemektedir. Acı bedenler bu tür filmleri yazıp çekmekte, diğer acı bedenler de izlemek için para ödemektedir. Peki televizyonda ve sinemada şiddet izlemek ve göstermek her zaman "yanlış" mı? Bu şiddet gösterilerinin hepsi acı bedene mi hizmet ediyor? İnsanlığın şimdiki gelişim düzeyinde, şiddet sadece tamamen sapkın değil, aynı zamanda da kolektif acı beden sayesinde güçlenmiş durumda. Eğer bu tür filmler şiddeti daha geniş açıdan ele alırlarsa, kaynağını ve sonuçlarını, şiddeti uygulayanın yanında kurbana neler olduğunu, altında yatan kolektif bilinçsizliği ve bunun kuşaktan kuşağa geçtiğini - acı bedenlerin yanı sıra insanların için-
EĞLENCE, BASIN VE ACI BEDEN Eğer çağdaş uygarlığa aşina olmasaydınız, buraya başka bir çağdan ya da başka bir gezegenden gelmiş olsaydınız, s i z i şaşırtacak i l k şeylerden biri, insanların birbirlerine acı vermek ve öldürmek için bunca para ödemesi ve bunun adına "eğlence" demesi olurdu. Şiddet filmleri neden bu kadar çok seyirci çeker? İnsanların mutsuzluk ihtiyacını besleyen bütün bir endüstriden söz ediyoruz. İnsanlar o filmleri seyretmeyi gerçekten istiyor, çünkü kendilerini kötü hissetmek istiyorlar. Peki insanların içinde kendini kötü hissetmek
de yaşayan öfke ve nefret - o zaman insanlığı uyandırmak adına çok önemli bir adım atmış olurlar. İnsanlığın kendi çılgınlığını görebileceği bir ayna haline gelebilirler. Kendi içinizde deliliği delilik olarak tanımladığınızda, bu farkındalığın uyanışı ve deliliğin sonudur. Bu tür filmler günümüzde de vardır ve acı bedeni beslememektedirler. En iyi savaş k a r ş ı t ı filmler, savaşı görkemli kılmak yerine en çıplak gerçekliğiyle gösterenlerdir. Acı bedenler, ancak şiddetin normal veya arzulanır bir davranış olarak gösterildiği, şiddeti görkemli kılarak izleyende olumsuz duygu üreten filmler sayesinde beslenebilirler.
isteyen ve bunu i y i bir şey olarak gören nedir? Elbette
Popüler haber basını, haber değil, olumsuz duygu
ki acı beden. Eğlence endüstrisinin büyük bir bölümü
satmaktadır; yani acı beden için yiyecek. On santimlik
162
47
201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
h a r f l e r l e gazete b a ş l ı k l a r ı n d a "Öfke" ya da "Alçaklar"
erkeklere oranla daha az z i h i n odaklı olmasıdır. Sezgi-
diye h a y k ı r m a k t a d ı r . Ö z e l l i k l e İ n g i l i z b a s ı n ı n ı n bu ko-
l e r i n kaynaklandığı içsel vücutla ve organizma zekasıy-
nuda
Olumsuz
la bağlantıları daha güçlüdür. Kadınlar, erkeğe oranla
d u y g u l a r ı n , haberlerden daha çok gazete s a t t ı r d ı ğ ı n ı
daha az katıdır, daha açıktır ve diğer canlılara k a r ş ı da-
biliyorlar.
ha d u y a r l ı d ı r ; dolayısıyla doğal dünyayla daha fazla
çok i y i
olduğunu
Haber basınında
b e l i r t m e k gerekir.
genel
olarak olumsuz
haberlere
u y u m içindedir.
doğru bir eğilim var. İ ş l e r ne kadar kötüleşirse, haber-
Gezegenimizdeki e r i l ve d i ş i l
enerjiler arasındaki
ciler de o kadar heyecanlanıyorlar ve genellikle olum-
denge bozulmasaydı, ego böylesine güçlenemezdi. O za-
s u z heyecan basının k e n d i s i tarafından yaratılıyor. Acı
man ne doğaya k a r ş ı savaş açar ne de kendi v a r l ı ğ ı m ı -
bedenler buna bayılıyor.
za bu kadar yabancılaşırdık. K a y ı t t u t u l m a d ı ğ ı için k i m s e tam r a k a m ı bilmemektedir ama görünüşe b a k ı l ı r s a , üç y ü z y ı l l ı k bir s ü -
K O L E K T İ F DİŞİ A C I B E D E N
reçte, üç ila beş m i l y o n k a d ı n ı n , Roma K a t o l i k K i l i s e s i ' n i n k â f i r l i ğ i b a s t ı r m a k için k u r d u ğ u k u r u m " K u t -
Acı bedenin k o l e k t i f boyutunda f a r k l ı ö z e l l i k l e r var-
sal
Engizisyon"
tarafından
işkenceyle
öldürüldüğü
dır. K a b i l e l e r i n , u l u s l a r ı n , ı r k l a r ı n kendilerine ait ko-
b i l i n m e k t e d i r . Bu olay, i n s a n l ı k t a r i h i n d e k i en k a r a n -
l e k t i f birer acı bedeni v a r d ı r ve b a z ı l a r ı diğerlerine gö-
l ı k sayfalardan b i r i olan Y a h u d i S o y k ı r ı m ı ile başa
re daha yoğun o l u r k e n , o kabileye, u l u s a ya da ı r k a
baş görünmektedir. K a d ı n l a r ı n cadı olarak damgala-
mensup h e r k e s , bu k o l e k t i f acı bedeni az ya da çok
nıp işkence g ö r m e s i ve bir kazığa bağlanıp y a k ı l m a s ı
paylaşır.
için, hayvanlara s e v g i s i n i göstermesi, ormanlarda ya
Neredeyse her kadın, k o l e k t i f d i ş i acı bedeni payla-
da k ı r l a r d a tek başına dolaşması veya ş i f a l ı otlar top-
ş ı r ve bu acı beden, özellikle aybaşı kanamalarından
l a m a s ı y e t e r l i y d i . K u t s a l d i ş i l i k şeytani olarak adlan-
önce a k t i f hale gelir. Bu dönemlerde, birçok kadın yo-
d ı r ı l d ı ve i n s a n y a ş a m ı n ı n bütün bir boyutu b ü y ü k öl-
ğun olumsuz duygularla boğuşmaya başlar.
çüde ortadan
kayboldu.
Musevilik,
İ s l a m ve hatta
Ö z e l l i k l e son i k i bin y ı l d ı r d i ş i prensibin b a s t ı r ı l m a -
B u d i z m gibi diğer k ü l t ü r l e r ve d i n l e r de d i ş i l boyutu
s ı , egonun k o l e k t i f insan bilincinde mutlak h a k i m i y e t i
b a s t ı r d ı l a r ama en azından daha az şiddet içeren bir
ele a l m a s ı n ı sağladı. Elbette ki k a d ı n l a r ı n da egoları
şekilde bunu y a p t ı l a r . K a d ı n ı n s t a t ü s ü çocuk doğur-
v a r d ı r ama ego kadınlara oranla erkeklerde daha kolay
maya ve e r k e k l e r i n m a l ı olmaya indirgendi. K e n d i iç-
kök salar ve büyür. B u n u n öncelikli nedeni, k a d ı n l a r ı n
lerindeki
201
d i ş i l ö z e l l i k l e r i i n k a r eden e r k e k l e r ş i m d i
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE d ü n y a y ı y ö n e t m e k t e d i r ve bu y ü z d e n de dünya r u h -
ULUSAL VE IRKSAL ACI BEDENLER
sal dengesini k a y b e t m i ş t i r . Geri k a l a n ı n ı n bir d e l i l i k K o l e k t i f acı çekmiş ya da ağır şiddet eylemlerine maruz
t a r i h i olduğu s ö y l e n e b i l i r . P e k i b u a k u t k o l e k t i f paranoya olarak d i ş i k o r k u sunun sorumlusu
k i m d i ? Elbette k i e r k e k l e r .
Peki
ama o zaman neden H ı r i s t i y a n l ı k öncesi birçok a n t i k
k a l m ı ş belli ü l k e l e r i n acı bedenleri, diğerlerine oranla daha ağırdır.
Daha e s k i tarihe sahip u l u s l a r ı n daha
güçlü acı bedenlere sahip olmasının nedeni budur. Ka-
u y g a r l ı k t a - S ü m e r l e r , M ı s ı r l ı l a r ve K e l t l e r gibi - ka-
nada veya A v u s t r a l y a gibi daha genç ü l k e l e r i n ve etraf-
d ı n l a r a saygı g ö s t e r i y o r v e d i ş i l prensipten k o r k m a k
l a r ı n ı saran ç ı l g ı n l ı k l a r a k a r ş ı izole durumda k a l m ı ş -
yerine
kadınlar
İsviçre gibi - ü l k e l e r i n de daha hafif bir acı bedene sa-
t a r a f ı n d a n t e h d i t e d i l d i k l e r i n i d ü ş ü n m e l e r i n e neden
hip olmaları bu yüzdendir. Elbette ki bu t ü r ülkelerde
olan şey neydi? İçlerinde giderek büyüyen ego! Ancak
i n s a n l a r ı n k i ş i s e l acı bedenleri de vardır. Eğer yeterin-
hayranlık duyuyorlardı? E r k e k l e r i n
e r k e k biçiminde gezegenimizin t ü m k o n t r o l ü n ü ele
ce d u y a r l ı y s a n ı z , uçaktan indiğiniz anda bu t ü r ülkeler-
geçirebileceğini b i l i y o r d u ve bunu yapmak için, d i ş i l
de ağır bir enerjiyle k a r ş ı l a ş t ı ğ ı n ı z ı hissedersiniz. B a z ı
g ü ç s ü z l ü ğ ü y l e i l g i l i bir i n a n ı ş y a y m a k zorundaydı.
ülkelerde ise, potansiyel şiddetin eneıji alanını g ü n l ü k
Zaman içinde ego k a d ı n l a r ı da büyük ölçüde e t k i s i
hayatın y ü z e y i n i n hemen altında bile h i s s e d e b i l i r s i n i z .
altına aldı ama asla erkeklerde olduğu kadar derin bir
Örneğin Orta Doğu gibi bazı yerlerde, k o l e k t i f acı beden
hakimiyet kuramadı.
öylesine a k u t t u r ki acı bedenin kendini yenileyip besle-
Ş i m d i , d i ş i l özelliğin k a d ı n l a r ı n bile çoğunda bastı-
yebılmesi için n ü f u s u n önemli bir bölümü kendini s ü -
r ı l d ı ğ ı bir döneme geldik. K u t s a l d i ş i l i k b a s t ı r ı l m ı ş ol-
r e k l i olarak suç işlemeye ve kendini cezalandırmaya
duğu için, birçok kadında duygusal acıya yol açmakta-
e ğ i l i m l i bir halde olur.
dır. A s l ı n d a , i k i bin y ı l d ı r çocuk doğurmak, tecavüz, kö-
Acı bedenin ağır ama a r t ı k a k u t olmadığı ülkelerde,
lecilik, işkence ve şiddetli ölümler yüzünden k a d ı n l a r ı n
i n s a n l a r ı n k e n d i l e r i n i k o l e k t i f duygusal acıdan ayırma-
acı bedenlerinin bir parçası haline geldi.
ya ve uyuşturmaya eğilimi v a r d ı r : Almanya ve Japon-
Ama g ü n ü m ü z d e i ş l e r h ı z l a değişiyor. İ n s a n l a r gi-
ya'da kendilerini çalışmaya vererek, başka ülkelerde
derek daha b i l i n ç l i bir hale g e l i r k e n , egonun da i n s a n
yaygın şekilde alkole bağımlı hale gelerek (ama a ş ı r ı
z i h n i ü z e r i n d e k i h a k i m i y e t i z a y ı f l ı y o r . Ego k a d ı n l a r -
miktarlarda alkol alındığında, acı bedeni harekete ge-
da asla derinden k ö k salamadığı için, e r k e k l e r e oran-
çirme ve besleme eğilimi de v a r d ı r ) bunu yaparlar.
la k a d ı n l a r ü z e r i n d e k i h a k i m i y e t i n i daha h ı z l ı kaybe-
Ç i n ' i n ağır acı bedeni bir ölçüde yaygın şekilde uygulanan T a i Chi sayesinde s ı n ı r l a n ı r ki kontrol edemediği
diyor. 166
167
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
diğer her şeyi tehdit olarak gören K o m ü n i s t hükümetin
görmesi kaçınılmazdır.
bu uygulamayı yasaklamamış olması oldukça ş a ş ı r t ı c ı -
nize de y a p a r s ı n ı z .
B a ş k a l a r ı n a y a p t ı ğ ı n ı z ı kendi-
dır. S o k a k l a r ve parklarda, her sabah milyonlarca insan
Acı bedeninizin yüzde kaçının kolektif ve yüzde kaçı-
z i h n i d i n g i n l e ş t i r e n bu hareketli meditasyonu yaparlar.
nın size ait olduğu önemli değildir. Her i k i durumda da,
B u , k o l e k t i f e n e r j i alanında belirgin bir f a r k l ı l ı k y a r a t ı r
sadece içsel d u r u m u n u z u n s o r u m l u l u ğ u n u ele alarak
ve düşünceyi azaltıp V a r l ı ğ ı güçlendirdiği için acı bede-
bunu a ş a b i l i r s i n i z . B a ş k a l a r ı m suçlamakta h a k l ı gibi
ni zayıflatır.
görünseniz bile, düşüncelerinizle acı bedeninizi besle-
T a i Chi, Qigong ve Yoga gibi f i z i k s e l bedeni içine
meye devam eder ve egonuzun tutsağı olarak k a l ı r s ı n ı z .
alan r u h s a l uygulamalar, son zamanlarda Batı'da da
Gezegende kötücül tek güç v a r d ı r : İnsan bilinçsizliği.
bir hayli ilgi görmektedir. Bu uygulamalar f i z i k s e l be-
B u n u anlamak, gerçek bağışlayıcılıktır. Bağışlamayla,
den ve r u h arasında bir a y r ı m y a r a t m a d ı k l a r ı gibi, acı
kurban k i m l i ğ i n i z çözülür ve gerçek gücünüz ortaya çı-
bedeni zayıflatmakta da çok y a r a r l ı d ı r l a r . Bu uygula-
kar; V a r l ı ğ ı n gücü. Böylece, karanlığı suçlamak yerine,
maların k ü r e s e l uyanışta çok önemli bir rol oynayacak-
bulunduğunuz yere ı ş ı ğ ı g e t i r i r s i n i z .
l a r ı n ı belirtmek gerekir. K o l e k t i f ı r k s a l acı beden, a s ı r l a r boyunca z u l ü m görmüş olan Yahudilerde kendini özellikle belli eder. A y n ı şekilde, A v r u p a l ı öncüler tarafından
s a y ı l a r ı belirgin
bir şekilde azaltılan ve k ü l t ü r l e r i yok edilen A m e r i k a n Yerlileri'nde de güçlü bir şekilde görülür. A m e r i k a l ı zencilerin de acı bedenleri çok yoğundur. A t a l a r ı şiddetli bir şekilde köklerinden k o p a r ı l m ı ş , boyun eğıneye zorlanmış ve köle olarak s a t ı l m ı ş t ı r . A m e r i k a n ekonomik gücünün temelleri, dört-beş milyon zenci kölenin emeğine dayanmaktadır. Aslında, A m e r i k a n Y e r l i l e r i ' n e ve zencilere verilen acı, sadece bu i k i ı r k l a s ı n ı r l ı değildir; aynı zamanda modern A m e r i k a n h a l k ı n ı n da k o l e k t i f acı bedeninin bir parçası haline gelmiştir. Herhangi bir şiddet, z u l ü m veya baskı eylemleri sonucunda hem bu suçu işleyenin hem de k u r b a n ı n aynı derecede zarar 50
201
6. Bölüm ÖZGÜRLEŞMEK
Acı bedenden özgürleşmek, öncelikle bir acı bedene sahip olduğunuzu bilmekle başlar. Sonra, daha önemlisi, şimdide kalabilme, uyanıklığınızı sürdürebilme, içinizdeki acı bedenin ağır bir olumsuz duygu yükü olduğunu fark edebilme beceriniz gelir. Onu tanıdığınızda, daha fazla sizmiş gibi davranamaz ve kendini sizin sayenizde yenileyip yaşamaya devam edemez. Acı bedenle kendinizi tanımlamanızı sona erdirecek olan şey, Varlığın izdir. Kendinizi onunla tanımlamayı bıraktığınızda, acı beden düşünce sisteminizi daha fazla kontrol edemez ve dolayısıyla, düşüncelerinizden beslenerek kendini daha fazla yenileyemez. Acı beden çoğu durumlarda hemen çözülmez ama onunla düşünce sisteminiz arasındaki bağlantıyı kopardığınızda, acı beden enerjisini kaybetmeye başlar. 171
Düşüncelerinizin
52
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE duygulardan e t k i l e n m e s i a z a l ı r ; şimdiye ait algılarınız, geçmiş olaylarla bozulmaz. Acı bedende hapis durumdaki enerji, t i t r e ş i m i n i değiştirerek kendini V a r l ı k içine a k ı t ı r . Bu şekilde, acı beden bilinç için y a k ı t haline gel i r . Gezegenimizde y a ş a m ı ş en bilge, en aydınlanmış ins a n l a r ı n bir zamanlar ağır acı bedenlere sahip olmasının nedeni budur. Ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin, dünyaya hangi y ü z ü n ü z ü g ö s t e r i r s e n i z gösterin, z i h i n s e l duygusal d u r u m u n u z gizlenemez. H e r insan, içsel durumunu yansıtan bir enerji yayar ve çoğu insan bunu algılayabilir. H i s s e t t i k l e r i n i n f a r k ı n d a olmayabilirler ama y i ne de s i z i n l e i l g i l i d u y g u l a r ı ve size k a r ş ı davranışları belirgin şekilde etkilenecektir. B a z ı insanlar biriyle i l k kez k a r ş ı l a ş t ı k l a r ı n d a , daha aralarında hiçbir konuşma geçmeden bunu hissedebilirler. B i r süre sonra, sözler i l i ş k i n i n k o n t r o l ü n ü ele a l ı r ve kelimeler çoğu i n s a n ı n oynadığı r o l l e r i n r e p l i k l e r i haline gelir.
Sonra d i k k a t
zihne kayar ve k a r ş ı d a k i k i ş i n i n e n e r j i alanını hissedebilme becerisi büyük ölçüde zayıflar. Y i n e de, bilinçaltında hâlâ h i s s e d i l i r durumdadır. Acı bedenin bilinçsiz bir şekilde daha fazla acı aradığını, yani kötü bir şey o l m a s ı n ı istediğini anladığınızda, birçok t r a f i k kazasına o anda acı bedeni a k t i f hale gelen s ü r ü c ü l e r i n neden olduğunu da a n l a r s ı n ı z . Acı bedenleri a k t i f durumda i k i s ü r ü c ü aynı anda bir kavşağa geldiklerinde, bir kaza o l a s ı l ı ğ ı normal şartlarda olduğundan çok daha y ü k s e k t i r . B i l i n ç a l t l a r m d a , i k i s i de o kazanın o l m a s ı n ı isterler. Acı bedenlerin t r a f i k kazaların188
daki rolü, özellikle " t r a f i k canavarı" denen fenomende kendini açıkça belli eder; böyle bir durumda, bir s ü r ü c ü önündeki arabanın fazla yavaş gitmesi gibi son derece önemsiz bir nedenden dolayı öfkelenerek şiddete başvurabilir. Birçok şiddet eylemi, geçici bir süre için manyaklaşan "normal" insanlar tarafından işlenir. B ü t ü n dünyada, savunma a v u k a t l a r ı n ı n mahkemede şuna benzer sözler söylediğini
duyarsınız:
"Müvekkilim
kendinde
değildi," ve z a n l ı n ı n yorumu: "Bana neler olduğunu bilmiyorum; s a n k i bir güç beni ele geçirdi." B i l d i ğ i m kadarıyla, bugüne kadar herhangi bir savunma avukatı hakime şöyle dememiştir: " B u bir zayıflamış s o r u m l u l u k hali. M ü v e k k i l i m i n acı bedeni a k t i f hale geldiğinden, k e n d i s i ne yaptığının farkında değildi. Aslında, bunu o yapmadı; acı bedeni yaptı." Y a n i bu, i n s a n l a r ı n acı bedenleri tarafından kontrol e d i l d i k l e r i zaman y a p t ı k l a r ı şeylerden s o r u m l u olmad ı k l a r ı anlamına mı gelir? Cevabım: Evet. N a s ı l sorumlu olabilirler ki? B i l i n c i n i z i kaybettiğinizde, ne yaptığın ı z ı bilmediğinizde nasıl s o r u m l u t u t u l a b i l i r s i n i z ? Ama i n s a n l a r ı n bilinçli ve kendi b i l i n ç s i z l i k l e r i n i n sonuçlarından zarar görmeyecek v a r l ı k l a r olmaları gerekir. Sadece, evrenin evrim sürecinde yoldan ç ı k m ı ş l a r d ı r . Ama bu bile sadece k ı s m e n doğrudur. Daha geniş bir açıdan
bakıldığında, evrenin evrim sürecinde yoldan
çıkmak aslında m ü m k ü n değildir ve insan b i l i n ç s i z l i ğ i ve acı bile, bu e v r i m i n bir parçasıdır. B i t m e k bilmeyen acı döngüsüne daha fazla dayanamadığımzda, uyanma-
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE ya b a ş l a r s ı n ı z . D o l a y ı s ı y l a , acı beden de daha büyük resimde bir yere s a h i p t i r .
göstereceğimi umarak geldiğini ve mutsuzluğuna odakl a n m a s ı n ı istememe ş a ş ı r d ı ğ ı n ı söyledi. Y i n e de, ondan istediğim şeyi isteksizce de olsa yaptı. Yanaklarından y a ş l a r boşanıyor, bütün vücudu t i r t i r t i t r i y o r d u .
anda, h i s s e t t i ğ i n şey bu," dedim. " Ş u anda h i s s e t t i ğ i n
VARLIK
şeyin bu olduğu gerçeğ iyle"ilgili yapabileceğin hiçbir şey
O t u z l u y a ş l a r ı n d a b i r kadın bana g e l m i ş t i . K a r ş ı l a ş t ı ğ ı m ı z i l k anda, k i b a r ve y ü z e y s e l g ü l ü m s e m e s i n i n ardındaki acıyı h i s s e t m i ş t i m . Bana h i k â y e s i n i anlatmaya başladığında, g ü l ü m s e m e s i aniden bir acı ifadesine dönüştü. A r d ı n d a n , k o n t r o l s ü z bir şekilde h ı ç k ı r ı k l a r a boğuldu. K e n d i n i çok y a l n ı z ve t a t m i n s i z h i s s e t t i ğ i n i söyledi. Çok fazla öfke ve ü z ü n t ü vardı. Çocukken, şiddet d ü ş k ü n ü babasının t a c i z l e r i n i n k u r b a n ı olmuştu. O anda, a c ı s ı n ı n ş i m d i k i yaşam ş a r t l a r ı n d a n değil, son derece ağır bir acı bedenden k a y n a k l a n d ı ğ ı n ı anlamam u z u n s ü r m e d i . Acı bedeni, bayata bakış açısında bir f i l t r e y a r a t m ı ş t ı . arasındaki
"Şu
bağlantıyı
Duygusal
acısıyla
göremiyor,
düşünceleri
kendini
tamamen
i k i s i y l e birden t a n ı m l ı y o r d u . Acı bedenini düşünceler i y l e beslediğinin ise k e s i n l i k l e f a r k ı n d a değildi. Diğer bir deyişle, son derece m u t s u z bir benliğin y ü k ü y l e ya-
yok.
Ş i m d i , şu anın f a r k l ı o l m a s ı n ı istemek yerine -
çünkü zaten var olan acına daha f a z l a s ı n ı ekleyecektir - ş i m d i h i s s e t t i ğ i n şeyin bu olduğunu tamamen kabullenmen m ü m k ü n mü?" B i r an s e s s i z kaldı. B i r d e n , aniden ayağa k a l k ı p öfkeyle " H a y ı r , bunu kabullenmek istemiyorum!" diye bağıracakmış gibi göründü. " K i m konuşuyor?" diye sordum. " S e n mi, yoksa içindeki m u t s u z l u k mu? M u t s u z olmakla
ilgili
mutsuzluğunun,
başka
bir m u t s u z l u k
katmanı olduğunu görebiliyor musun?" Y i n e s a k i n l e ş t i . "Senden bir şey yapmanı istemiyorum. T e k istediğim, sadece o
duyguların
orada
olmasına
izin vermenin
m ü m k ü n olup olmadığını anlaman. Diğer bir deyişle bu biraz t u h a f görünebilir - eğer m u t s u z olmak seni rahatsız etmezse, mutsuzluğa ne olur? B u n u öğrenmek i s temez m i s i n ? "
şıyordu. Ama belli bir seviyede, acının kendi içinden
B i r an ş a ş k ı n l ı k l a bana baktı ve bir dakika kadar
k a y n a k l a n d ı ğ ı n ı anlamış olmalıydı. Uyanmaya hazır-
sessizce oturduktan sonra, aniden e n e r j i alanında belir-
dı ve bu yüzden g e l m i ş t i .
gin bir değişim hissettim. " B u çok tuhaf," dedi. " H â l â
D i k k a t i n i vücudunun içinde h i s s e t t i ğ i şeylere çevirdim ve duyguyu m u t s u z düşüncelerinin ve m u t s u z hik â y e s i n i n y a r a t t ı ğ ı filtreden değil, doğrudan algılamas ı n ı istedim. Bana mutsuzluğundan çıkması için bir yol 174
m u t s u z u m ama ş i m d i etrafında bir boşluk hissediyorum. S a n k i e s k i s i kadar önemli değilmiş gibi görünüyor." İ l k defa böyle bir ifadeyle k a r ş ı l a ş ı y o r d u m : Muts u z l u ğ u m u n etrafında bir boşluk var. Bu boşluk, elbet201
ECKHART TOLLE te ki şu anda deneyimlediğiniz şeyi içtenlikle kabullenmekten k a y n a k l a n ı r . Başka bir şey söylemedim ve deneyimi sonuna kadar yaşamasına i z i n verdim. Daha sonra, duyguyu tanımlamayı b ı r a k t ı ğ ı , d i k k a t i n i içinde yaşayan e s k i acı duygusuna k a r ş ı direnmeye değil, doğrudan kendisine yönelt-
VAR OLMANIN GÜCÜ kalıp dinlemeye i s t e k l i değildi; sadece bir an önce oradan gitmek istiyordu. Pencereleri açtım ve y a k ı n d a k i küçük bir H i n t restoranına yemek yemeye gittim. Ofisimde olanlar, zaten bildiğim bir şeyin onaylanmasıydı:
B e l l i bir seviyede,
görünüşte bireysel olan t ü m acı bedenler, b i r b i r l e r i n e bağlıdır.
tiğinde, a r t ı k acının düşüncelerini kontrol edemediğini v e dolayısıyla
zihinsel
olarak o l u ş t u r u l m u ş " M u t s u z
Ben" h i k â y e s i n i e t k i s i z hale getirdiğini anladı. Ş i m d i , hayatında k i ş i s e l geçmişini aşan yeni bir boyut oluşm u ş t u ; V a r l ı k boyutu. M u t s u z bir hikâye olmadan muts u z olamayacağınıza göre, bu da m u t s u z l u ğ u n sonuydu. A y n ı zamanda, acı bedeninin sonunun da başlangıcıydı. Duygu kendi başına m u t s u z l u k olamaz. Sadece duygu ve m u t s u z bir hikâye m u t s u z l u k olabilir. S e a n s ı m ı z sona erdiğinde, başka bir i n s a n ı n daha içinde V a r l ı ğ ı n y ü k s e l i ş i n e t a n ı k olmanın t a t m i n i n i yaşıyordum. İ n s a n biçiminde var o l m a m ı z ı n tek amacı, bu bilinç boyutunu dünyaya getirmektir. A y n ı zamanda, ona k a r ş ı savaşmakla değil ama bilincin ı ş ı ğ ı n ı getirmekle bir acı bedenin yok oluşuna da t a n ı k o l m u ş t u m . Ziyaretçim g i t t i k t e n birkaç dakika sonra, bir arkadaşım bir şey bırakmak için geldi. İçeri g i r e r girmez şöyle dedi: " B u r a d a ne oldu böyle? E n e r j i çok ağır ve bulanık. Neredeyse midem bulandı. Pencereleri açıp birkaç t ü t s ü yaksan i y i olur." Çok yoğun acı bedene sahip b i r i n i n az önce acı bedeninden k u r t u l d u ğ u n u ve arkad a ş ı m ı n h i s s e t t i ğ i şeyin seans sırasında s a l m a n enerjinin bir k a l ı n t ı s ı olabileceğini söyledim. Ama arkadaşım 176
ACI BEDENİN DÖNÜŞÜ B i r masaya oturup yemek s i p a r i ş i m i verdim.
Birkaç
m ü ş t e r i daha vardı. Y a k ı n ı m d a k i bir masada, tekerlekli sandalyede oturan orta y a ş l ı bir adam, yemeğini b i t i r mek üzereydi. B i r an yoğun bir şekilde bana baktı ve b a k ı ş l a r ı n ı kaçırdı. Aradan birkaç dakika geçti. Adam aniden h u z u r s u z oldu ve vücudu seğirmeye başladı. Garson tabağını almaya geldiğinde, adam onunla tartışmaya başladı. "Yemek berbattı. Hiç beğenmedim." "O zaman neden yediniz?" diye sordu garson. Bu adamı daha da k ı z d ı r d ı . B a ğ ı r ı p çağırmaya başladı. Ağzından küf ü r l e r dökülüyordu ve o devam ederken, içerisi yoğun bir nefret duygusuyla dolmuştu. İ n s a n vücut hücrelerine giren e n e r j i n i n tutunacak bir şey aradığını hissedebiliyordu. Ş i m d i diğer müşterilere de bağırıyordu ama her nedense, ben yoğun bir V a r l ı k halinde orada o t u r u r ken, bana hiç aldırmıyordu. E v r e n s e l insan acı bedeninin bana gelip şöyle fısıldadığını h i s s e t t i m : " B e n i yendiğini sandım ama bak, hâlâ buradayım." Diğer yandan, 177
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
seanstan sonra arkada kalan e n e r j i n i n benimle b i r l i k t e
oyuncak bebeğiyle ya da parmağını emerek oturur. Ağ-
restorana geldiğini ve orada bulduğu en uygun titre-
lama ya da öfke k r i z l e r i n e de girebilirler. Çocuk çığlık
ş i m l i insana, yani benzer a ğ ı r l ı k t a bir acı bedene sahip
çığlığa bağırarak kendini oradan oraya atabilir veya et-
bir k i ş i y e t u t u n d u ğ u n u da düşündüm.
r a f ı n ı k ı r ı p dökmeye başlayabilir. Küçük melekleri bir-
M ü d ü r kapıyı açtı ve " G i t buradan," dedi adama.
kaç saniye içinde küçük bir canavara dönüşürken, ebe-
" G i t buradan." Adam a k ü l ü t e k e r l e k l i sandalyesiyle dı-
veynleri ş a ş k ı n l ı k ve çaresizlikle o l d u k l a r ı yerde kala-
ş a r ı çıkarken, herkes ş a ş k ı n l ı k l a ona bakıyordu. B i r da-
kalırlar.
k i k a sonra geri döndü. Acı bedeni henüz t a t m i n olma-
yor?" diye merak ederler. A s l ı n d a bu, az ya da çok, in-
m ı ş t ı ; daha fazlasına ihtiyacı vardı. T e k e r l e k l i sandal-
san egosunun kökeninden kaynaklanan k o l e k t i f insan-
y e s i n i şiddetle çarparak kapıyı açtı ve içeri doğru bağı-
l ı k acı bedeninden çocuğun aldığı payın eseridir.
"Bütün
bu
m u t s u z l u k nereden
kaynaklanı-
ra çağıra k ü f r e t t i . B i r garson içeri g i r m e s i n i engelleme-
Ama çocuk aynı zamanda ebeveynlerinin acı beden-
ye çalıştı. Adam t e k e r l e k l i sandalyeyi h ı z l a i l e r i yönelt-
lerinden de e t k i l e n m i ş olabilir. Dolayısıyla, ebeveynler
ti ve garsonu duvara çiviledi.
Diğer m ü ş t e r i l e r ayağa
çocuklarına bakarak kendi d u r u m l a r ı n ı anlayabilirler.
f ı r l a y ı p adamı durdurmaya çalıştı. Ç ı ğ l ı k l a r , bağırış ça-
A ş ı r ı d u y a r l ı çocuklar, ebeveynlerinin acı bedenlerin-
ğ ı r ı ş l a r , i t i ş k a k ı ş l a r ; tam bir kıyametti. Çok geçmeden
den daha da fazla e t k i l e n i r l e r . E b e v e y n l e r i n i n delice
bir polis m e m u r u geldiğinde, s a k i n l e ş m i ş olan adama
bir t a r t ı ş m a s ı n a t a n ı k olmak, çocukta dayanılmaz bir
oradan g i t m e s i n i ve bir daha da gelmemesini söyledi.
duygusal acıya neden olur ve bu a ş ı r ı d u y a r l ı çocuklar
Neyse ki bacaklarındaki birkaç çürük dışında garson
y e t i ş k i n l i ğ e u l a ş t ı k l a r ı n d a , ağır bir acı bedene sahip
yaralanmamıştı.
olurlar.
H e r şey bittiğinde,
müdür masama
Çocuklar,
birbirlerine
"Çocukların
önünde
geldi ve şakayla k a r ı ş ı k şöyle sordu: " B ü t ü n bunlara s i z
kavga etmemeliyiz," diyerek kendi acı bedenlerini giz-
mi neden oldunuz?" B e l k i de sezgisel olarak bir bağlan-
lemeye çalışan ebeveynler tarafından
kandırılamaz-
lar. Bu genellikle ebeveynler kibarca konuşmaya çalı-
tı kurmuştu.
ş ı r k e n , evin negatif e n e r j i y l e dolu olduğu anlamına gel i r . B a s t ı r ı l m ı ş acı bedenler f a z l a s ı y l a k i r l i d i r - hatta ÇOCUKLARDA ACI
BEDEN
Çocukların acı bedenleri, bazen k e n d i l e r i n i d a l g ı n l ı k ya
açıkça a k t i f olanlardan bile daha fazla - ve bu p s i ş i k k i r l i l i k , çocuklar tarafından emilerek kendi acı bedenl e r i n i n g e l i ş i m i n i destekler.
da içine k a p a n ı k l ı k olarak belli eder. Çocuğun y ü z ü ası-
B a z ı çocuklar, son derece bilinçsiz ebeveynlerle yaşa-
l ı r , diğerleriyle oynamak istemez ve bir köşede elinde
yarak ego ve acı beden hakkında farkında olmadan bir
55
201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
şeyler öğrenebilirler. Hem annesi hem de babası güçlü
Ama çocuğa s a k ı n acı bedenden söz etmeyin. B u n u n
egolara ve ağır acı bedenlere sahip bir kadın, bana on-
y e r i n e s o r u l a r s o r u n : " D ü n sana ne oldu öyle de bir
l a r ı n t a r t ı ş t ı ğ ı n ı gördüğü her seferinde şöyle düşündü-
t ü r l ü bağırıp çağırmayı bırakamadın? H a t ı r l ı y o r mu-
ğünü s ö y l e m i ş t i : " B u i n s a n l a r d e l i r m i ş . Ben buraya na-
sun? Neler h i s s e t m i ş t i n ? İ y i bir h i s miydi? S e n i ele
s ı l geldim?" Bu şekilde yaşamanın delice olduğu konu-
geçiren şey, bir adı var mı? Y o k mu? Eğer bir adı ol-
sunda f a r k ı n d a l ı ğ ı çoktan g e l i ş m i ş durumdaydı. Bu far-
saydı, ona ne i s i m v e r i r d i n ? Eğer görebilseydin, neye
k ı n d a l ı k , ebeveynlerinden aldığı acıyı belli bir ölçüde
benzerdi? G ö r ü n ü ş ü n ü bana t a r i f edebilir m i s i n ? Git-
azaltabilmesini sağlamıştı.
tiğinde ona ne oldu? U y u m a y a mı gitti? Sence geri ge-
Ebeveynler s ı k s ı k çocuklarının acı bedenleriyle na-
l e b i l i r mi?" B u n l a r sadece birkaç s o r u önerisidir. B ü t ü n bu soru-
s ı l başa çıkacaklarını merak ederler. A s ı l soru elbette ki kendi acı bedenleriyle başa çıkmayı bilip bilmedikleri-
lar,
dir. Onu kendi içlerinde t a n ı m l a y a b i l i y o r l a r mıdır?
amacını t a ş ı r . Böylece çocuk kendini acı bedenden ayı-
Çocuk acı beden k r i z i g e ç i r i r k e n , duygusal t e p k i vermemek
için
farkındalığınızı
yapabileceğiniz bir şey y o k t u r .
çocuğun
içindeki
t a n ı k l ı k olgusunu
uyandırma
rabilir. Çocukların t e r m i n o l o j i s i n i kullanarak kendi acı
başka
bedeninizi t a r i f etmeyi de deneyebilirsiniz. Çocuğunuz
Çocuğun acı bedeni
acı bedeninin etkisinde kaldığı bir daha sefere, "Geri
korumaktan
sadece t e p k i y l e beslenir. Acı bedenler son derece dra-
geldi, değil mi?" diye s o r a b i l i r s i n i z . Ama bunu yapar-
m a t i k o l a b i l i r ama s a k ı n k e n d i n i z i k a p t ı r m a y ı n . Çok
, ken, çocuğunuzun ondan söz ederken kullandığı keli-
fazla ciddiye a l m a y ı n . Eğer acı beden s a p t ı r ı l m ı ş i s -
meleri k u l l a n ı n . Çocuğun d i k k a t i n i kendini n a s ı l h i s -
tekle t e t i k l e n m i ş s e , i s t e k l e r i n i kabul etmeyin. A k s i
settiğine yöneltin. T u t u m u n u z e l e ş t i r i ya da suçlama
t a k d i r d e çocuk şu mesajı a l ı r : " N e kadar m u t s u z o l u r -
yerine, ilgi ya da merak olmalıdır.
sam, i s t e d i ğ i m i elde etme o l a s ı l ı ğ ı m o kadar y ü k s e -
B u n u n acı bedeni hemen d u r d u r m a s ı n ı bekleyemez-
l i r . " B u , h a y a t ı n ı n i l e r l e y e n y ı l l a r ı için k e s i n bir bo-
s i n i z ve çocuk s i z i duymuyor gibi bile görünebilir ama
z u k l u k f o r m ü l ü d ü r . S i z tepki vermediğinizde, acı be-
acı beden a k t i f hale geldiğinde bile, çocuğun bilinci geri
den hayal k ı r ı k l ı ğ ı n a uğrar ve tamamen y a t ı ş m a d a n
planda
önce belki biraz daha şiddetlenebilir. Neyse ki çocuk-
Birkaç seferden sonra, f a r k ı n d a l ı k giderek güçlenecek
larda
krizleri, yetişkinlerdekine
ve acı beden iyice zayıflayacaktır. Böylelikle çocuğunu-
Acı beden y a t ı ş t ı k t a n k ı s a süre sonra ya da e r t e s i
çocuğunuz size kendi acı bedeninizin kontrolü ele aldı-
görülen acı
beden
oranla daha k ı s a s ü r e l i d i r . gün,
çocuğunuzla
neler olduğunu 165
farkındalığını
bir parça da olsa koruyacaktır.
z u n V a r l ı k geliştirmesine yardımcı o l u r s u n u z . B i r gün, konuşabilirsiniz.
ğını söyleyerek s i z i uyarabilir. 201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ tepki, bu abartı, acı bedenin istediği ve ihtiyaç duyduğu
MUTSUZLUK
şeydir, çünkü onunla beslenir. B ü t ü n m u t s u z l u k l a r acı beden değildir. B a z ı l a r ı yeni
Ağır bir acı bedenin kontrolü altında olan biri için,
m u t s u z l u k l a r d ı r ve ş i m d i k i anla u y u m u n u z u kaybet-
ağır duygusal "hikâyesinden" ya da kendi bozuk içsel
tiğinizde, o ya da bu şekilde ş i m d i y i inkar ettiğinizde
yorumundan dışarı adım atmak genellikle imkansızdır.
oluşurlar. Ş i m d i k i anın daima orada olduğunu ve on-
B i r hikâyede ne kadar ağır'bir olumsuz duygu varsa, o
dan kaçınamayacağınızı anladığınızda, ona güçlü bir
kadar ağır ve aşılmaz hale gelir. Dolayısıyla hikâye de
"evet" katabilir ve böylece sadece m u t s u z l u ğ u n oluş-
hikâye olarak tanımlanmaz ve gerçek olarak algılanır.
masını engellemekle kalmaz, aynı zamanda içsel di-
Düşünce hareketi ve beraberinde gelen duygulara s ı k ı -
renç gittiği için, k e n d i n i z i Yaşam ile güçlenmiş halde
şıp kaldığınızda, dışarı çıkmak mümkün değildir, çün-
bulabilirsiniz.
kü bir d ı ş a r ı s ı olduğunu bile bilmezsiniz. Kendi f i l m i -
Acı bedenin mutsuzluğu, görünürdeki nedenle daima orantısızdır. Diğer bir deyişle, a ş ı r ı tepkidir. Ağır acı bedenlere sahip insanlar, genellikle üzgün, öfkeli, k ı r g ı n veya k o r k u l u olmak için kolayca neden bulabilir-
nizde ya da dramınızda, diğer bir deyişle kendi cehenneminizde s ı k ı ş ı p k a l ı r s ı n ı z . Size göre gerçeklik budur ve başka bir gerçeklik mümkün değildir. Dolayısıyla da vereceğiniz tepki, tek olası tepkidir.
ler. Başka b i r i n i n gülümseyerek omuz silkeceği ve hatta fark etmeyebileceği şeyler, yoğun mutsuzluk nedeni olabilir. Ama elbette ki onlar asıl nedenler değil, sadece
KENDİNİ A C I BEDENLE
tetikleyicidir.
TANIMLAMADAN
E s k i b i r i k m i ş duyguları geri getirirler.
KURTULMAK
Sonrasında duygu zihne hareket eder ve egosal zihin yapısını abartarak enerji yükler.
Güçlü, aktif acı bedene sahip biri, başkalarına son dere-
Acı beden ve ego, yakın akrabadırlar. B i r b i r l e r i n e ih-
ce rahatsız edici gelen bir enerji yayar. Böyle biriyle
tiyaçları vardır. Tetikleyici olay ya da durum, ağır duy-
karşılaştıklarında, bazı insanlar hemen o kişiden uzak-
gusal bir egonun gözünden ele alınır. Yani önemi tamamen çarpıtılır. Şimdiye, içinizdeki duygusal geçmişin gözlerinden bakarsınız. Diğer bir deyişle, gördüğünüz ve deneyimlediğiniz şey olayda ya da durumda değil, kendi içinizdedir. Bazı örneklerde, durum ya da olayda da olabilir ama kendi tepkinizle bunu abartırsınız. Bu 182
laşmak, i l i ş k i l e r i n i olabildiğince asgariye indirmek isterler. K a r ş ı l a r ı n d a k i k i ş i n i n enerji alanından t i k s i n i r ler. B a z ı l a r ı o kişiye karşı bir saldırganlık hissedebilirler ve ona kaba davranabilir, ona k a r ş ı sert sözler söyleyebilir veya bazı durumlarda fiziksel olarak saldırabilirler. Bu, içlerinde bir şeyin karşılarındaki k i ş i n i n acı 201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
bedenine benzediğini gösterir. Bu kadar güçlü şekilde
mak zorundaydım. Z i h n i m d e hiçbir düşünce olmadan,
tepki v e r d i k l e r i şey, aslında kendi içlerinde de vardır.
hiçbir z i h i n s e l yargıda ya da yorumda bulunmadan ona
A ğ ı r ve s ü r e k l i a k t i f acı bedenlere sahip insanlar,
bakarak dinledim.
Kelimeler ağzından makineli tüfek
k e n d i l e r i n i s ı k s ı k çatışmalı durumlarda bulurlar. Ba-
ateşi gibi çıkıyordu.
zen ise a k t i f olarak bu d u r u m l a r ı k ı ş k ı r t a b i l i r l e r . Ama
mektup daha gönderdiler. Bana k a r ş ı bir kan davası
"Bugün
bana rahatsız edici bir
bazı zamanlarda ise gerçekten de bir şey yapmazlar.
s ü r d ü r ü y o r l a r . Y a r d ı m etmelisin. Onlara k a r ş ı b i r l i k t e
Y a y d ı k l a r ı o l u m s u z enerji, düşmanlığı çekmek ve çatış-
savaşmalıyız. L a n e t olasıca avukatları hiçbir şekilde
ma yaratmak için yeterlidir. Böylesine a k t i f acı bedenli
durmayacak. E v i m i kaybedeceğim. Beni tahliye kara-
biriyle k a r ş ı l a ş ı l d ı ğ ı n d a korunabilmek için y ü k s e k de-
r ı y l a tehdit ediyorlar."
recede V a r l ı k gerekir. Eğer şimdide kalmayı başarabi-
İ ş i n a s l ı şuydu ki bina yöneticileri bazı t a m i r a t l a r ı
l i r s e n i z , bazen kendi f a r k ı n d a l ı ğ ı n ı z k a r ş ı n ı z d a k i k i ş i -
yapmadığı için E t h e l aidatları ödememişti ve bunun
nin kendi acı bedeninden k u r t u l m a s ı n ı ve mucizevi bir
k a r ş ı l ı ğ ı n d a konuyu mahkemeye aksettireceklerini söy-
uyanış gerçekleştirmesini bile sağlayabilir. U y a n ı ş k ı s a
lüyorlardı.
ö m ü r l ü olsa bile, uyanış süreci başlamış olur.
E t h e l on dakika kadar konuştu. Ben sadece otur-
T a n ı k olduğum bu türdeki i l k uyanışlardan biri, y ı l l a r
dum, ona baktım ve dinledim. Aniden durdu ve bir rü-
önce olmuştu. B i r gece saat on bire doğru kapım çalındı.
yadan uyanmış gibi ş a ş k ı n gözlerle etrafındaki kağıtla-
Diyafonda, komşum E t h e l ' i n endişe y ü k l ü s e s i n i duy-
ra bakındı. Sonra s a k i n l e ş t i ve yine her z a m a n k i gibi
dum: " K o n u ş m a m ı z gerek. Bu çok önemli. K a p ı y ı aç." E t -
kibar bir insan oldu. B ü t ü n e n e r j i alanı değişmişti. Son-
hel orta y a ş l ı , oldukça zeki ve eğitimli bir kadındı. A y n ı
ra bana baktı ve " B ü t ü n bunlar hiç de önemli değil, di
zamanda güçlü bir egosu ve ağır bir acı bedeni vardı. E r -
mi?" diye sordu. " H a y ı r , değil," dedim. B i r k a ç dakika
genlik çağındayken Nazi Almanyasından kaçmıştı ve ai-
boyunca sessizce oturdu, sonra k â ğ ı t l a r ı n ı topladı ve
lesinden birçok k i ş i toplama kamplarında ölmüştü. E t h e l s i n i r d e n titreyerek kanepeme oturdu. Yanında getirdiği dosyanın içinden bazı mektuplar ve belgeler çıkararak, hepsini kanepenin üzerine ve yere yaydı.
gitti. E r t e s i sabah beni sokakta durdurdu ve y ü z ü m e şüpheyle baktı. " S e n bana ne yaptın? Dün gece y ı l l a r d ı r i l k kez iyi uyudum. Aslında, bir bebek gibi uyudum." Benim ona " b i r şey yaptığıma" inanıyordu ama aslın-
Aniden, içimde bir ş a l t e r i n indiğini ve bütün vücudu-
da hiçbir şey yapmamıştım. Ona ne yaptığımı s o r m a k
mun anormal bir enerjiyle dolduğunu h i s s e t t i m . Açık,
yerine, belki de ne yapmadığımı sormalıydı. T e p k i ver-
uyanık ve şimdide kalmaktan başka yapabileceğim bir
memiş, h i k â y e s i n i n gerçekliğini onaylamamış, z i h n i n i
şey yoktu; vücudumun bütün hücreleriyle şimdide ol-
daha fazla düşünceyle ve acı bedenini daha fazla duy-
184
201
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GÜCÜ
guyla beslememiştim, hepsi bu. Sadece o anda hissetti-
derin acıya neden olan bir olayla ilgilidir. Örneğin, ebe-
ği şeyi h i s s e t m e s i n e i z i n v e r m i ş t i m ve bu güç, hiçbir şe-
v e y n l e r i s ü r e k l i para konularında t a r t ı ş a n bir ailede
kilde
büyüyen bir çocuk, onların para konusundaki korkula-
müdahale
etmemekte,
hiçbir şey yapmamakta
s a k l ı d ı r . Şimdide var olmak, söylenebilecek ya da yapı-
r ı n ı benimseyerek sadece parasal konular söz k o n u s u
labilecek her şeyden çok daha güçlüdür ama bazen ş i m -
olduğunda tetiklenen bir acı beden geliştirebilir. Böyle
dide var olmak sözlere ve eylemlere yol açabilir.
bir çocukluk y e t i ş k i n l i ğ e ulaştığında, son derece önem-
A s l ı n d a ona olan şey kalıcı bir d e ğ i ş i k l i k değildi ama zaten içinde olan,
m ü m k ü n olan bir şeyi görmüştü.
s i z rakamlar söz k o n u s u olduğunda bile parayla i l g i l i olarak kolayca öfkelenebilir.
B u n u n ötesinde aslında
Zen'de buna satori denir. Satori, bir V a r l ı k anıdır; z i h n i -
hayatta kalma d ü r t ü s ü ve yoğun bir k o r k u vardır. Ken-
nizdeki sesten, düşünce sürecinden ve duygu olarak vü-
d i l e r i n i r u h s a l - ya da diğer bir deyimle, görece bilinçli
cudunuzdaki y a n s ı m a l a r ı n d a n k ı s a bir an için uzaklaş-
- insanlar olarak tanıdığım birçoklarının, telefonda em-
maktır. Daha önce bir düşünce ve duygu k a r m a ş a s ı n ı n
lakçılarıyla ya da borsa s i m s a r l a r ı y l a k o n u ş u r k e n bağırıp çağırdıklarına, suçladıklarına ve hatta tehditler sa-
var olduğu yerde, ş i m d i bir boşluk olmasıdır. D ü ş ü n e n z i h i n V a r l ı ğ ı anlayamaz ve bu yüzden s ı k
v u r d u k l a r ı n a çok kez t a n ı k oldum. B ü t ü n sigara paket-
mesafeli
l e r i n i n üzerinde sağlığa z a r a r l ı o l d u k l a r ı yönünde bir
olduğunuzu, hiçbir şekilde şefkat duymadığınızı söyler.
uyarı bulunduğu gibi, belki bütün paraların ve hisse se-
Gerçekte ise bağlantı k u r u y o r s u n u z d u r ama bunu duy-
n e t l e r i n i n üzerinde de benzer bir ifade bulunmalı: "Pa-
s ı k yanlış yorumlar.
Size umursamadığınızı,
gu ve düşünceden çok daha derin bir seviyede yapıyor-
ra acı bedeni harekete geçirebilir ve tam bir b i l i n ç s i z l i -
sunuzdur. A s l ı n d a , o seviyede gerçek bir birleşme söz
ğe yol açabilir."
konusudur. V a r l ı ğ ı n dinginliğinde, kendi içinizdeki ve
Çocukluğunda ebeveynlerinden b i r i ya da her i k i s i
k a r ş ı n ı z d a k i k i ş i n i n içindeki biçimi olmayan özü bir
tarafından t e r k e d i l m i ş bir k i ş i , muhtemelen t e r k edil-
hissedersiniz.
kişideki
meyle i l g i l i bir olayla k a r ş ı l a ş t ı ğ ı n d a tetiklenen ağır bir
b i r l i ğ i bilmek, gerçek sevgi, gerçek ilgi, gerçek şefkattir.
acı beden g e l i ş t i r m i ş olabilir. Havaalanına k e n d i s i n i al-
Kendinizdeki
ve
karşınızdaki
maya gelirken birkaç dakika geciken bir dost ya da eve biraz geç gelen bir eş, ciddi bir acı beden k r i z i n e yol açabilir. Eğer e ş l e r i onları t e r k eder ya da ölürse, böyle bir
TETİKLEYİCİLER
durumda doğal olan duyguları, çok daha a ş ı r ı uçlara B a z ı acı bedenler, sadece tek türde bir tetikleyiciye ya
kayar. Yoğun acılara, uzun s ü r e n özlemlere, dinmeyen
da duruma tepki verir. Bu durum, genellikle geçmişte
bir depresyona veya saplantılı öfkeye neden olabilir.
186
201
ECKHART TOLLE Çocukluğunda babası tarafından f i z i k s e l tacize uğram ı ş bir kadın, herhangi bir erkekle y a k ı n i l i ş k i y e girdiğinde kolayca tetiklenen bir acı beden g e l i ş t i r m i ş olabil i r . B u n a ek olarak, acı bedenini o l u ş t u r a n duygu, onu babasmmkine benzeyen bir acı bedene sahip bir adama doğru çekebilir. Böyle bir durumda k a d ı n ı n acı bedeni, aynı acıyı daha fazla verebileceğini h i s s e t t i ğ i birine k a r ş ı manyetik çekim yaratabilir. Bu acı bazen âşık. olmak şeklinde y a n l ı ş yorumlanabilir. İstenmeden doğan ve annesi tarafından ilgilenilmeyen, çok az sevgi gören bir çocuk, y e t i ş k i n l i ğ e ulaştığında hem a n n e s i n i n sevgisine ve ilgisine k a r ş ı yoğun özlem duyan hem de kendisinden bunları esirgediği için annesinden nefret eden bir acı beden g e l i ş t i r m i ş olabil i r . Bu durumda, k a r ş ı l a ş t ı ğ ı t ü m kadınlar acı bedenin i n i h t i y a ç l a r ı n ı tetikleyecek, bu d u r u m k e n d i s i n i o kad ı n l a r ı baştan çıkarma a r z u s u y l a ifade edecektir. Bu konuda tam anlamıyla uzman olacağı ş ü p h e s i z d i r ama
VAR OLMANIN GUCU sedersiniz ama tam bir farkındalık durumunda kalarak k e n d i n i z i onunla özdeşleştirmezseniz, acı bedeniniz s i z i k o n t r o l ü altına alamaz ve z i h n i n i z d e k i ses haline gelemez. O anda eşinizle b i r l i k t e y s e n i z , ona şöyle diyebilirs i n i z : "Az önce söylediğin şey, acı bedenimi harekete geçirdi." E ş i n i z l e , b i r i n i z diğerinin acı bedenini harekete geçiren bir şey söylediği ya da yaptığı her seferinde, birb i r i n i z e bunu bildirmek için anlaşın. Bu şekilde, acı beden kendini dramlar sayesinde daha fazla besleyemez ve s i z i bilinçsizliğe çekmek yerine, tamamen şimdide kalmanıza yardımcı olur. Acı beden ortaya çıktığı her seferinde şimdide kalmayı becerebilirseniz, acı bedenin olumsuz duygusal enerjis i n i n bir k ı s m ı yanacak ve böylece Varlığa dönüşecektir. Acı bedenin geri kalanı çabucak geri çekilecek ve daha iyi bir f ı r s a t ı n çıkmasını bekleyecektir; yani, daha az bilinçli olduğunuz bir zamanı kollayacaktır. Acı beden için daha iyi bir f ı r s a t , Varlığı kaybettiğinizde gelebilir ve bu da birkaç kadeh alkol aldıktan sonra ya da bir aksiyon f i l m i
bir i l i ş k i fazla y a k ı n bir hal almaya başladığında ya da
seyrederken olabilir. En m i n i k olumsuz duygu bile - s i -
bir şekilde k a r ş ı s ı n d a k i kadından beklenmedik bir ha-
nirlenmek ya da endişelenmek gibi - acı bedenin geri dö-
reket gördüğünde, acı bedeninin anne figürüne k a r ş ı öf-
neceği bir kapı açabilir. Acı bedenin s i z i n bilinçsizliğinize
kesi tetiklenecek ve i l i ş k i y i sabote edecektir.
ihtiyacı vardır. Varlığın ışığına tahammül edemez.
Kendi acı bedeninizi her ortaya çıktığında t a n ı m a y ı öğrendiğinizde, hangi türde t e t i k l e r i n onu harekete geçirdiğini de çok geçmeden ö ğ r e n i r s i n i z . Bu t e t i k l e r kend i l e r i n i h i s s e t t i r d i k l e r i n d e , onları olduğu gibi, t a r a f s ı z ca görmeli ve hemen y ü k s e k bir f a r k ı n d a l ı k d u r u m u n a geçmelisiniz. B i r i k i saniye içinde, acı bedenin harekete geçişiyle b i r l i k t e ortaya çıkan duygusal t e p k i y i de h i s 188
BİR UYANDIRICI
O L A R A K ACI
BEDEN
İ l k bakışta, acı beden i n s a n l ı ğ ı n yeni b i l i n c i n i n y ü k s e l i ş i n d e k i en b ü y ü k eııgelmiş gibi görünebilir. Z i h n i 189
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE n i z i m e ş g u l eder, d ü ş ü n c e l e r i n i z i k o n t r o l eder ve çarp ı t ı r , i l i ş k i l e r i n i z e z a r a r v e r i r v e bütün e n e r j i alanın ı z ı kaplayan bir kara b u l u t gibi gelir. S i z i b i l i n ç s i z b ı r a k m a , y a n i k e n d i n i z i tamamen z i h i n v e duyguyla tanımlamanızı
sağlamaya
eğilimlidir.
Sizi
tepkisel
k ı l a r , kendi içinizde ve e t r a f ı n ı z ı saran dünyada muts u z l u ğ u a r t ı r a c a k ş e y l e r y a p m a n ı z a ya da söylemenize neden o l u r .
Güçlü acı bedenlere s a h i p i n s a n l a r , genellikle hay a t l a r ı n d a a r t ı k dayanamayacaklarını, daha fazla acı ve d r a m ı k a l d ı r a m a y a c a k l a r ı n ı h i s s e t t i k l e r i bir noktaya g e l i r l e r . B i r i bunu son derece açık ve y a l ı n bir şekilde şöyle ifade e t m i ş t i : " M u t s u z olmaya doydum a r t ı k . " B a z ı i n s a n l a r , benim de başıma geldiği gibi, a r t ı k k e n d i l e r i y l e yaşayamayacaklarını
ler. O zaman içsel h u z u r en büyük öncelik haline gel i r . A k u t duygusal acıları,
A m a m u t s u z l u ğ u n u z arttıkça, a y n ı zamanda ha-
hissedebilir-
mutsuz
benliği
yaratan
böyle d u r u m l a r d a o n l a r ı zihinsel-duygusal
yapıları
y a t ı n ı z d a k i s o r u n l a r da artar. V ü c u t daha fazla s t r e -
bozmaya zorlar. Bu olduğunda, ne m u t s u z l u k hikâye-
si k a l d ı r a m a d ı ğ ı için, bir h a s t a l ı k ya da s i n i r bozuk-
l e r i n i n ne de d u y g u l a r ı n ı n k e n d i l e r i olmadığını, ken-
luğu g e l i ş t i r e b i l i r . B e l k i acı beden kötü bir ş e y i n ol-
dilerinin
m a s ı n ı istediği için bir kaza geçirebilir, büyük bir ça-
Böyle bir durumda acı bedenleri o n l a r ı b i l i n ç s i z l i ğ e
t ı ş m a y a g i r e b i l i r ya da f i z i k s e l şiddete b a ş v u r a b i l i r s i -
çekmek y e r i n e , u y a n d ı r ı c ı görev yapar ve o n l a r ı V a r -
niz. Ya da her şey o kadar b ü y ü k bir y ü k haline gelir
l ı k d u r u m u n d a kalmaya z o r l a r .
ki
artık mutsuz
hayatınıza
devam
edemeyeceğinizi
h i s s e d e r s i n i z . Ne var ki acı beden de s i z olmadan var olamaz. Acı bedenin kontrolü altına g i r d i ğ i n i z her seferinde ve bunu f a r k etmediğinizde, egonuzun bir parçası haline gelir. K e n d i n i z i tanımladığınız her şey, egoya eklenir. Acı beden, egonun kendini tanımlayabileceği en güçlü şeylerden b i r i d i r ; t ı p k ı acı bedenin de kendini yenileyebilmek için egoya ihtiyaç duyduğu gibi. Ama bu kötü niyetli ittifak bir noktadan sonra bozulmak zorunda kalabilir. T ı p k ı e l e k t r i k l e çalışan bir aletin fazla e l e k t r i k yüklendiğinde arızalanması gibi, acı beden de egosal z i h i n y a p ı s ı için fazla ağır hale geldiğinde, onunla güçlenmek yerine yıpranmaya başlar. 190
bilinen
değil,
bilen
olduklarını
anlarlar.
Ama ş i m d i gezegen üzerinde gözlemlediğimiz benzeri görülmemiş b i l i n ç s i z l i k yüzünden,
birçok k i ş i a r t ı k
acı bedenlerinden a y r ı l m a k için çok fazla acıya katlanmak zorunda değildir. B o z u k bir duruma geri kaydıklar ı n ı h i s s e t t i k l e r i her seferinde, düşünce ve duyguyla tanımlama durumundan çıkıp V a r l ı k durumuna girme seçeneğine sahiptirler. B u n u yaparak, direnci bir kenara bırakabilir, uyanık kalarak kendi içlerinde ve etraflarında olup bitenleri anda izleyebilirler. î n s a n e v r i m i n i n bir s o n r a k i adımı kaçınılmaz değildir ama gezegenimizin tarihinde i l k kez, bilinçli bir tercih olabilir. Peki bu seçimi k i m yapıyor? S i z . S i z k i m s i niz? K e n d i n i n bilincine varan b i l i n ç l i l i k . 201
ECKHART TOLLE ACI
BEDENDEN KURTULMAK
İ n s a n l a r ı n s ı k s ı k sorduğu bir s o r u şudur: "Acı bedenden k u r t u l m a k ne kadar s ü r e r ? " B u , k i ş i n i n acı bedenin i n yoğunluğuna ve V a r l ı k d u r u m u n u n yoğunluğu ya da derecesine göre değişir. Ama gerek kendinizde gerekse e t r a f ı n ı z d a k i k i ş i l e r d e yol açtığınız acının nedeni acı beden değil, kendini acı bedenle tanımlama eğilimidir. S i z i t e k r a r t e k r a r geçmişi yaşamaya ve b i l i n ç s i z l i ğ i n i z i
VAR OLMANIN GÜCÜ H o ş u n u z a gitmeyebilir ama s i z i öldürmez de. Unutmay ı n , duygu s i z değilsiniz. Acı bedeni hissettiğinizde, sizde bir sorun olduğunu düşünme hatasına
düşmeyin.
Kendinizi sorunlu biri
olarak görmeniz egonun çok hoşuna gider. B i l m e n i n arkasından kabullenme gelmelidir. Başka bir şey yine süreci t e r s i n e çevirebilir. Kabullenmek, kendinizi şu anda olduğunuz gibi h i s s e t m e k için kendinize i z i n vermektir. B i r şey şu anda nasılsa öyledir, bunu şu anda değiştir-
s ü r d ü r m e y e zorlayan şey acı bedeniniz değil, k e n d i n i z i
mek için yapabileceğiniz bir şey yoktur. Şey, pekâlâ, bir
onunla t a n ı m l a m a n ı z d ı r . Dolayısıyla, daha önemli bir
şey y a p a b i l i r s i n i z ama bu da acı çekmenize neden olur.
s o r u şu olmalıdır: " K e n d i m i acı bedenimle tanımlamak-
İ z i n vermekle, gerçek k i m l i ğ i n i z e b ü r ü n ü r s ü n ü z : D e r i n ,
tan k u r t u l m a m ne kadar sürer?"
geniş, engin. A r t ı k egonun kendini algıladığı gibi bir
İ ş t e bunun cevabı da şu: Hiç zaman almaz. Acı beden harekete geçtiğinde, h i s s e t t i ğ i n i z şeyin acı bedeniniz olduğunu
bilin.
Kendinizi
acı
parça değil, bütünün kendisi o l u r s u n u z . T a n r ı ' n ı n doğas ı y l a bir olan gerçek doğanız ortaya çıkar.
bedenle tanımlamaktan
k u r t u l m a k için ihtiyacınız olan tek şey, bu bilgidir. Kend i n i z i onunla tanımlamaktan vazgeçtiğinizde, değişim başlar. B i l m e k , e s k i duyguların z i h n i n i z e y ü k s e l m e s i n i ve sadece içsel k o n u ş m a n ı n k o n t r o l ü n ü değil, başka insanlarla p a y l a ş ı m l a r ı n ı z ı ve d a v r a n ı ş l a r ı n ı z ı da kontrol ü n ü ele a l m a s ı n ı engeller. Dolayısıyla, acı beden s i z i daha fazla kullanamaz ve s i z i n sayenizde k e n d i s i n i yenileyemez. E s k i duygu bir s ü r e hâlâ içinizde yaşamaya ve zaman zaman ortaya çıkmaya devam edebilir. S i z i arada bir k e n d i n i z i onunla tanımlamaya k a n d ı r a b i l i r ve bu da bilgiyi bir süre için engelleyebilir ama u z u n süre için değil. E s k i duyguları durumlara yansıtmamak, onlarla doğrudan kendi içinizde y ü z l e ş m e k demektir. 192
193
7. Bölüm GERÇEKTE KİM OLDUĞUNUZU BULMAK
Gnothi Seauton - Kendini B i l .
Bu sözler, Delphi'deki
Apollo Tapmağı'nın, yani kutsal Kâhin'in yerinin girişinde yazar. A n t i k Yunan uygarlığında, insanlar kendilerini nasıl bir yazgının beklediğini öğrenmek ya da belli bir konuda nasıl bir adım atmaları gerektiğini danışmak için kutsal Kâhin'e giderlerdi. Muhtemelen ziyaretçiler içeri girerken bu yazıyı okuduklarında, aslında Kâhin'in bile onlara söyleyemeyeceği kadar derin bir gerçeği y a n s ı t t ı ğ ı n ı bilemezlerdi. Ne kadar büyük bir vahiy ya da t u t a r l ı bir bilgi alırlarsa alsınlar, muhtemelen bunun kendilerini daha fazla m u t s u z l u k ve acıdan kurtaramayacağını da anlamazlardı. Gerçekte bu sözlerin barındırdığı anlam şudur: Başka hiçbir soru sormadan önce, hayatının en temel s o r u s u n u sor: Ben kimim?
171
ECKHART TOLLE Bilinçsiz insanlar - ve birçoğu hayatları boyunca
VAR OLMANIN GUCU olan, yaptıklarınız ve verdiğiniz tepkilerdir. Dolayısıy-
kendi egolarının tutsağı olarak bilinçsiz kalmaya devam
la kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:
Beni rahatsız
ederler - size hemen k i m olduklarını söylerler: İsimleri-
eden, öfkelendiren ve üzen şeyler neler? Eğer küçük
ni, mesleklerini, k i ş i s e l tarihlerini, vücutlarının biçimi-
şeyler s i z i üzüyor ve sinirlendiriyorsa, o zaman kendi-
ni ya da durumunu ve kendilerini tanımladıkları diğer
n i z i n de öyle olduğunuzu düşünüyorsunuzdur; yani
her şeyi. B a z ı l a r ı kendilerini ölümsüz ya da ilahi ruhlar
küçük. Bilinçaltmızdaki inarîç budur. Peki küçük şey-
olarak gördükleri için, bir anlamda onlardan daha ileri
ler neler olabilir? Aslında her şey küçük ve önemsizdir,
seviyede olabilirler. Peki kendilerini gerçekten tanıyor-
çünkü her şey gelip geçicidir.
lar mı, yoksa sadece zihinlerindeki kavrama kulağa bi-
"Ölümsüz bir ruh olduğumu biliyorum," ya da " B u çıl-
raz ruhsal görünen birtakım özellikler mi ekliyorlar?
gın dünyadan bıkıp usandım, tek istediğim biraz huzur,"
Kendini bilmek, bir dizi f i k i r ya da inancı benimsemek-
diyebilirsiniz; ama ancak telefon çalana kadar. Kötü ha-
ten çok daha derinlere uzanır. Ruhsal f i k i r l e r ve inanç-
ber: Borsa çöktü; anlaşma bozuldu; arabanız çalındı; ka-
lar, yararlı göstergeler olabilir ama kendi başlarına ger-
yınvalideniz geldi; yolculuğunuz iptal edildi, sözleşme
çekte kim olduğunuzu açıklamak konusunda kesinlikle
bozuldu; eşiniz s i z i terk etti; daha fazla para istiyorlar;
yeterli olamazlar. Kendini bilmenin zihninizde dolaşan
bunun s i z i n hatanız olduğunu söylüyorlar. Aniden endi-
fikirlerle hiçbir ilgisi yoktur.
Kendini bilmek, zihinde
kaybolmaktan ziyade Varlığa dayanmalıdır.
şelenir ve öfkelenirsiniz. Sesiniz sertleşir: "Buna daha fazla dayanamıyorum." Başkalarını suçlar, onlara saldırır, kendinizi savunur ve haklı çıkarmaya çalışırsınız; üstelik hepsi otomatik pilota bağlanmış şekilde olur.
KİM OLDUĞUNUZU DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Açıkça görüldüğü gibi, şimdi kendiniz için az önce başka bir şey istemediğinizi söylediğiniz halde, huzurdan çok
K i m l i k duygunuz, ihtiyaçlarınızı ve s i z i n için hayatta
daha önemli olan başka bir şey vardır ve artık ölümsüz
önemli olan şeyleri belirlemenizi sağlar; s i z i n için öne-
bir ruh olduğunuzu düşünmezsiniz bile. Anlaşma, para,
mi olan şeyler ise, aynı zamanda s i z i üzme ve rahatsız
sözleşme, kayıp ya da kayıp tehlikesi daha önemlidir.
etme potansiyeline de sahiptir. Bunu, kendinizi ne ka-
K i m için? Az önce sözünü ettiğiniz ölümsüz ruh için mi?
dar derinden tanıdığınızı anlamak için bir k r i t e r ola-
Hayır, egonuz için. Küçük benliğiniz, geçici olan şeyler-
rak k u l l a n a b i l i r s i n i z . S i z i n için önemli olan şey, söyle-
de güvenlik veya tatmin aramakta, bulamadığı için de
d i k l e r i n i z ya da inançlarınızla i l g i l i olmak zorunda de-
öfkelenmektedir. Eh, en azından şimdilik gerçekte k i m
ğildir; s i z i n için asıl önemli olan şeyleri ele verecek
olduğunuzu düşündüğünüzü biliyorsunuz.
197
202 197
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE Eğer i s t e d i ğ i n i z şey gerçekten h u z u r s a , h u z u r u seçersiniz. Eğer s i z i n için en önemli şey gerçekten h u z u r sa ve k e n d i n i z i n gerçekten ölümsüz bir r u h olduğunuza i n a n ı y o r s a n ı z , zorlayıcı i n s a n l a r l a ya da d u r u m l a r l a
dığımzda, kendi egonuzun farkına varmaya başlarsınız. Bu noktada, başkalarının size yaptığını sandığınız şeyleri başkalarına yaptığınızı da fark edebilirsiniz. O zaman da kendinizi kurban olarak görmekten vazgeçersiniz.
k a r ş ı l a ş t ı ğ ı n ı z d a tepki v e r m e z s i n i z ve tamamen uyanık
S i z ego değilsiniz, dolayısıyla kendi egonuzun f a r k ı -
k a l ı r s ı n ı z . D u r u m u hemen k a b u l l e n i r s i n i z ve k e n d i n i z i
na v a r m a n ı z , k i m olduğunuzu bildiğiniz anlamına gel-
ondan a y ı r m a k yerine, onunla b i r l e ş i r s i n i z . Sonra, uya-
mez; sadece k i m olmadığınızı bildiğiniz anlamına gelir.
n ı k l ı ğ ı n ı z sayesinde bir cevap gelir. Cevap veren gerçek
Ama k i m olmadığınızı bilmek, gerçekte k i m olduğunu-
s i z s i n i z d i r (bilinç),
zu bilmek yolundaki en büyük engeli aşmak demektir.
olduğunuzu
sandığınız
kişi
değil
(küçük ben ya da ego). Son derece güçlü ve e t k i l i oldu-
K i m s e size k i m olduğunuzu söyleyemez. Eğer söyler-
ğundan, hiçbir d u r u m u ya da i n s a n ı düşman olarak
se, bu başka bir kavram olur ve yine değişemezsiniz.
görmesine gerek y o k t u r .
K i m l i k , i n a n ç s ı z l ı ğ ı gerektirir. Aslında, her inanç bir
Dünya
sürekli
olarak s i z i n
için
gerçekten
neyin
önemli olduğunu gözünüze sokarak, k i m l i ğ i n i z l e i l g i l i
engeldir. Zaten her k i m s e n i z o olduğunuzdan, k i m olduğ u n u z u n f a r k ı n d a olmanıza bile gerek y o k t u r . Ama farkındalık
Özellikle
olmadan, gerçek k i m l i ğ i n i z i bu dünyaya göste-
bir sorunla k a r ş ı l a ş t ı ğ ı n ı z zaman insanlara ve durum-
remezsiniz. Gerçek k i m l i ğ i n i z , ifade edilmemiş bir şe-
lara tepki verme ş e k l i n i z , k e n d i n i z i ne kadar i y i tanıdı-
kilde olduğu yerde kalır. O zaman da bankada 100 mil-
k e n d i n i z i u z u n süre k a n d ı r m a n ı z ı engeller.
ğ ı n ı z ı n en gerçekçi göstergesidir. Kendinizle i l g i l i ne kadar s ı n ı r l ı , ne kadar dar bir egosal bakış açınız varsa, başkalarının egosal s ı n ı r l a r ı n a o
yon doları v a r k e n sokakta dilenen y o k s u l bir adam gibi o l u r s u n u z , çünkü onun da sahip olduğu z e n g i n l i k ifadesini bulmamıştır.
denli tepki v e r i r s i n i z . O n l a r ı n "hatalarını" ya da hataları olarak algıladığınız şeyleri, onların k i m l i ğ i olarak yor u m l a r s ı n ı z . Yani sadece onların egolarını görür ve dola-
BOLLUK
y ı s ı y l a kendi egonuzu güçlendirirsiniz. B a ş k a l a r ı n ı n egol a r ı n ı n içinden bakmak yerine, egonun kendisine bakar-
K i m l i ğ i n i z l e i l g i l i düşünceniz, aynı zamanda başkaların-
s ı n ı z . Peki egoya bakan kimdir? S i z i n egonuz elbette.
dan k a r ş ı l a ş t ı ğ ı n ı z ı düşündüğünüz davranışlarla da ya-
F a z l a s ı y l a bilinçsiz insanlar, kendi egolarını başka in-
kından ilgilidir. Birçok k i ş i , başkalarının kendilerine ye-
sanlardaki yansımalarından deneyimlerler. Başkaların-
terince iyi davranmadığından şikayet eder. 'Yeterince
da tepki verdiğiniz şeyin aslında sizde de olduğunu anla-
saygı, ilgi, t a k d i r görmüyorum," derler. "Benden yararla-
199
208 199
ECKHART TOLLE nıyorlar." Böyle kişiler, etraflarındaki insanlar nazik davrandığında şüphelenirler. "Beni kullanmak istiyorlar, benden yararlanmak istiyorlar. Kimse beni sevmiyor."
VAR OLMANIN GUCU sahipsiniz ama dışarı akmasına izin vermediğiniz sürece, sahip olduğunuzu bile bilemeyeceksiniz. Bütün bolluğun kaynağı s i z i n dışınızda değildir. Kimli-
Olduklarını düşündükleri k i ş i l i k şöyle biridir: "Ben,
ğinizin bir parçasıdır. Ama önce kendi dışınızdaki bolluğu
ihtiyaçları karşılanmayan aciz bir 'küçük ben'im." Kim-
görüp takdir ederek başlayın. Etrafınızdaki hayatın dolu-
likleriyle ilgili bu temel yanlış kanı, bütün ilişkilerinde
luğunu hissedin. Teninize vuran güneşin sıcaklığı, bir çi-
bir bozukluk yaratır. Verecek bir şeyleri olmadığına ve
çekçi dükkanının önünde sergilenen çiçeklerin muhteşem
dünyanın veya diğer insanların onları ihtiyaçları olan
renkleri, lezzetli bir meyvenin ağzınızda dağılışı ya da gök-
şeyden mahrum bıraktığına inanırlar. Bütün gerçeklik-
yüzünden dökülen suyla s ı r ı l s ı k l a m olmak. Hayatın dolu-
leri, kimlikleriyle ilgili sahte duygulara dayalıdır. Bu
luğunu her adımınızda görebilirsiniz. Etrafınızı saran bol-
özellikleri durumları sabote eder ve bütün i l i ş k i l e r i n i bo-
luğu fark etmek, içinizde uyuyan bolluğu uyandırmanızı
zar. Eğer e k s i k l i k düşüncesi kendi kimliğinizin bir parça-
sağlar. O zaman da dışarı akmaya başlar. B i r yabancıya
sı haline gelirse, daima e k s i k l i k yaşarsınız. Zaten haya-
gülümsediğinizde, bir enerji akışı olur. Verici konumuna
tınızda olan güzellikleri fark edip değerlendirmek yerine,
gelirsiniz. Kendinize s ı k s ı k şunu sorun: "Burada ne vere-
gördüğünüz tek şey e k s i k l i k olur. Hayatınızda zaten var
bilirim; bu kişiye, bu duruma nasıl hizmet edebilirim?"
olan güzelliği fark edip değerlendirmek, bütün bollukla-
Bolluğu hissetmek için herhangi bir şeye sahip olmanıza
rın temelidir. Gerçek şu: Dünyanın s i z i neden mahrum
gerek yoktur ama bolluğu hissederseniz, her şey size doğ-
ettiğini düşünüyorsanız, siz de dünyayı aynı şeyden
ru akmaya başlar. Bolluk, zaten ona sahip olana gelir. Bu
mahrum edersiniz, çünkü kendinizin küçük olduğunuzu
biraz haksızlık gibi görünebilir ama aslında değildir. Bu
ve verecek hiçbir şeyiniz olmadığını düşünürsünüz.
evrensel bir kanundur. Bolluk ve kıtlık, içsel gerçekliğini-
Şunu birkaç hafta boyunca deneyin ve gerçekliğinizi nasıl değiştireceğini kendi gözlerinizle görün: İnsanlar ı n sizden esirgediğini düşündüğünüz her şeyi - övgü,
zin dışa yansımasından ibarettir. İsa bunu şöyle söylemişti: "Çünkü kendisinde bulunana daha çok verilecek, hiçbir şeyi olmayandan elindeki bile alınacaktır."
takdir, yardım, sevgi, ilgi vb. - onlara verin. Bunlara sahip olmadığınızı mı düşünüyorsunuz? Sahipmişsiniz gibi yapın, kendiliklerinden gelirler. Vermeye başladık-
KENDİNİ BİLMEK VE KENDİN HAKKINDA BİLMEK
tan kısa süre sonra, almaya da başlarsınız. Vermediğiniz bir şeyi alamazsınız. Dışarı akış, içeri akışı belirler.
Bulacaklarınızdan korktuğunuz için kendinizi tanı-
Dünyanın sizden esirgediğini düşündüğünüz şeye zaten
mak istemiyor olabilirsiniz. Birçok k i ş i gizlice kötü ol-
200
202 200
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
duğundan korkar. Ama kendi hakkınızda bulabileceği-
t ı r ve kendinizi bilmek, kendinizi içerikle tanımlamak-
niz hiçbir şey siz değilsiniz. Kendi hakkınızda bilebile-
tan vazgeçmek demektir.
ceğiniz hiçbir şey siz değilsiniz.
Çoğu k i ş i , kendini hayatının içeriğiyle tanımlar. Al-
B a z ı l a r ı k o r k u yüzünden k i m olduklarını bilmek is-
gıladığınız, deneyimlediğiniz, yaptığınız, düşündüğü-
temezken, bazıları da kendileri hakkında dinmek bil-
nüz ya da hissettiğiniz her şey, içeriktir. İçerik, çoğu
meyen bir merak duyarlar ve sürekli olarak daha fazla-
insanın dikkatini tamamen ürerine çeken şeydir. "Ha-
sını öğrenmek isterler.
Kendinize k a r ş ı duyduğunuz
yatım" dediğinizde, siz olan hayattan değil, sahip ol-
hayranlık yüzünden y ı l l a r ı n ı z ı psikanalizlerle geçirebi-
duğunuz ya da sahip olduğunuzu sandığınız hayattan
l i r , çocukluğunuzun bütün detaylarına inebilir, gizli
söz edersiniz. B u n u yaparken, içeriği kastedersiniz;
korkularınızı ve isteklerinizi ortaya çıkarabilir, kişiliği-
yaşınız,
sağlığınız,
ilişkileriniz,
maddi durumunuz,
nizi gösterdiğini sandığınız makyaj katmanlarını birbi-
i ş i n i z , yaşam standartlarınız, zihinsel ve duygusal du-
ri ardına kaldırabilirsiniz. On y ı l sonra, terapist sizden
rumunuz. Hayatınızın içsel ve harici şartları, geçmişi-
sıkılabilir ve analizin bittiğini söyleyebilir. B e l k i size
niz ve geleceğiniz, hepsi içerik alemine aittir; tabii
beş bin sayfalık bir dosya gönderir: "İşte hakkınızdaki
olaylar da öyle.
her şey. S i z busunuz." Ağır dosyayı evinize taşırken, nihayet k i m olduğunuzu öğrenmenin getirdiği i l k tatmin
Peki içerikten başka ne var? İçeriğin olmasını mümkün kılan şey; yani içsel bilinçlilik. alanı.
duygusu, yavaş yavaş yerini tatminsizliğe, bir e k s i k l i k duygusuna ve hakkınızda bundan daha fazlası olması gerektiği yönündeki kuşkulara bırakır. Gerçekten de
KAOS VE DAHA YÜKSEK DÜZEN
daha fazlası vardır; belki gerçeklerin sayısı açısından değil ama derinlik boyutunun niteliği açısından.
Kendinizi sadece içerik açısından bildiğinizde, sizin için
Kendiniz hakkında bilmeyi kendinizi bilmekle karış-
neyin i y i veya neyin kötü olduğunu bildiğinizi de sanır-
tırmadığınız sürece, psikanalizlerin ya da geçmişinizle
sınız. Olaylar arasında "benim için i y i olanlar" ve "be-
i l g i l i bir şeyler öğrenmenin kötü bir tarafı yoktur. Sizin-
nim için kötü olanlar" şeklinde bir ayırım yaparsınız.
le ilgili beş bin sayfalık dosyaya gelince: Geçmişle şart-
Bu, her şeyin iç içe geçtiği hayatın bütünlüğünün eksik
lanmış zihninizin içerdiği her şey. Psikanaliz ya da içsel
ve parçalanmış bir algısıdır; çünkü her olayın gerekli bir
gözlem sayesinde öğreneceğiniz her şey sizin hakkınız-
yeri ve bir fonksiyonu vardır. Bütünlük, nesnelerin yü-
dadır. Ama bu siz değilsiniz. Egonun ötesine geçmek,
zeysel görünüşlerinden, parçalarının toplamından, ha-
içerikten çıkmaktır. Kendinizi bilmek, kendiniz olmak-
yatınızdaki veya dünya üzerindeki her şeyden fazladır.
202
203
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
Gerek kendi hayatlarımızda ve gerekse insanlık tari-
o kutsallığı hissettiğiniz anda, ondan ayrı olmadığınızı
hinde bazen rasgele veya kaotik gibi görünen olayların
anlarsınız ve bunu anladığınızda da bilinçli bir katılım-
arasında, daha yüksek bir düzen ve amaç yatar. Zen bu-
cısı olursunuz. Bu şekilde, doğa kendinizi yaşamın bü-
nu şu şekilde güzelce ifade eder: "Kar yağdığında, her
tünlüğüyle uyumlu hale getirmenize yardım edebilir.
tanesi uygun bir yere düşer." Bu yüksek düzeni üzerinde düşünerek anlamamız mümkün değildir, çünkü üzerinde düşündüğümüz şey içeriktir; ama daha yüksek dü-
İYİ VE KÖTÜ
zen, biçimi olmayan bilinç aleminden yükselir, yani evrensel zekadan. Ama onu görebilir, kendimizi ona uyum-
Hayatlarının bir noktasında, çoğu insan yaşamda sade-
landırabilir, o daha yüksek düzenin gerçekleşmesi için
ce doğum, büyüme, başarı, i y i sağlık, zevk ve kazanma
aktif ve bilinçli katılımcılar haline gelebiliriz.
olmadığını, aynı zamanda kayıplar, başarısızlıklar, has-
însanın henüz girmediği bir ormana girdiğimizde,
talık, yaşlılık, acı ve ölüm gibi kavramların da olduğu-
düşünen zihnimizin etrafta göreceği tek şey düzensizlik
nu fark eder. Geleneksel olarak bunlar "iyi" ve "kötü"
ve kargaşadır. Her tarafta çürüyen maddelerin arasın-
diye adlandırılmıştır. İnsanların yaşamlarının "anlamı"
dan yeni canlar ortaya çıktığı için, yaşam (iyi) ve ölüm
genellikle "iyi" diye tanımladıkları şeylere odaklanır
(kötü) arasındaki ayrımı bile yapamaz. Ancak kendi içi-
ama i y i sürekli olarak çökme, yıkılma, bozulma tehdidi
mizde dinginliğimizi korur ve düşüncelerimizin gürül-
altındadır; anlamsızlık ve "kötü" şeylerle tehdit edildi-
tüsünü bastırabilirsek, burada kendine ait bir uyum,
ğinde,
bir kutsallık, her şeyin mükemmel bir yere sahip oldu-
kaybetmeye başlar. Ne kadar çok sigorta poliçesine sa-
ğu daha yüksek bir düzen olduğunu hissedebiliriz. Zihin, bakımlı bir parkta daha rahat eder, çünkü düşünceyle planlanmış bir yerdir; organik olarak oluşmamıştır. Burada, zihnin anlayabildiği bir düzen vardır. Ormanda ise, zihne karmaşa gibi görünen kavranamaz bir düzen vardır. Zihinsel i y i ve kötü kavramlarının öte-
açıklamalar yetersiz kalır ve hayat anlamını
hip olursa olsun, er ya da geç düzensizlikler insanın hayatına girecektir. Kayıp ya da kaza, hastalık, sakatlık, yaşlılık ya da ölüm şeklinde olabilir. Yine de, insanın özel hayatında ciddi bir sorunun patlak vermesi ve zihinsel açıdan tanımlanan anlamın yok olması, daha yüksek bir düzenin başlangıcı anlamına gelebilir.
sindedir. Onu düşünceyle anlayamazsınız ama düşün-
Bu dünyanın bilgeliği nedir? Düşüncenin hareketi ve
celeri bir kenara attığınızda, anlamaya ve açıklamaya
dolayısıyla büyük ölçüde düşünceyle tanımlanan anlam.
çalışmadığınızda, onu hissedebilirsiniz. Ancak o zaman
Düşünce, bir durum ya da olayı sınırlar ve onu iyi ya
ormanın kutsallığını fark edebilirsiniz. O gizli uyumu,
da kötü diye sınıflandırır; sanki ayrı bir varlığı söz ko-
204
202 204
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
nusuymuş gibi. Düşünmeye fazla dayanırsak, gerçeklik
şu ki ne rasgele ya da tesadüfi olaylar ne de olayların
parçalanmaya başlar. Bu parçalanma bir illüzyondur
birbirinden kopukluğu söz konusudur.
ama içine sıkıştığınızda son derece gerçek gibi görünür.
olayın en baştaki nedenini bulmak isterseniz, yaratılı-
Yine de, evren her şeyin birbirine bağlı olduğu ayrılmaz
şın başlangıcına kadar geri dönmeniz gerekir. Kozmos
bir bütündür ve hiçbir şey birbirinden kopuk değildir.
kaotik değildir. Kozmos kelimesi bile düzen anlamına
Bütün nesnelerin ve olayların daha derin içsel bağlıl ı k l a r ı , sonuçta "iyi" ve "kötü" şeklindeki zihinsel ta-
Herhangi bir
gelir. Bu insan zihninin kavrayabileceği bir düzen değildir; sadece zaman zaman bir parçasını yakalayabilir.
nımlamaların sadece illüzyon olduğunu gösterir. Daima s ı n ı r l ı bir bakış açısı sunarlar ve dolayısıyla sadece geçici ve göreceli olarak doğrudurlar. Bu, bir piyangoda
NELER OLDUĞUNA ALDIRMAMAK
çok pahalı bir araba kazanan bilge adamın hikâyesinde açıkça görülebilir. Ailesi ve dostları onun için çok sevi-
Büyük H i n t l i düşünür ve ruhsal öğretmen J. Krishna-
nerek kutlamaya geldiler. "Harika değil mi?" dediler.
murti, elli yıldan uzun bir süre boyunca bütün dünyayı
"Çok şanslısın." Adam gülümsedi ve "Belki," dedi. B i r -
dolaşarak, kelimelerle ifade edilemeyecek olan mesajını
kaç hafta boyunca arabasını zevkle kullandı. Sonra bir
kelimelerle vermeye çabaladı. Hayatının sonlarına doğ-
gün sarhoş bir sürücü bir kavşakta arabasına çarptı ve
ru yaptığı konuşmalarından birinde, seyircileri bir so-
sonunda adam kendisini hastanede buldu. Ailesi ve
ruyla şaşırttı: " S ı r r ı m ı bilmek ister misiniz?" Herkes
dostları onu görmeye geldiler. " B u gerçekten çok kötüy-
dikkat kesilmişti. Kalabalığın içinde y i r m i ila otuz yıl-
dü." Adam yine gülümsedi ve "Belki," dedi. Kendisi hâ-
dır onu dinledikleri halde öğretilerinin özünü yakala-
lâ hastanedeyken, bir gece toprak kayması oldu ve evi
mayı başaramamış olan çok sayıda insan vardı. Sonun-
denize gömüldü.
E r t e s i gün yakınları tekrar geldi.
da, bütün bu yıllardan sonra, üstat onlara anlayışın
"Hastanede olman ne büyük şans, değil mi?" Adam yine
anahtarını verecekti. "İşte sırrım," dedi. "Ne olduğuna
gülümsedi. "Belki."
aldırmıyorum."
Bu bilge adamın "belki" yanıtı, olan bir olayı yargıla-
Daha fazla açıklamadı ve sanırım dinleyicileri önce-
mayı reddetmesidir. Olan bir şeyi etiketlemek yerine,
kinden de daha çok şaşırmıştı. Ama bu basit ifadenin
olduğu gibi kabul etmekte ve daha yüksek düzenle bi-
ilettiği mesaj aslında çok güçlüydü.
linçli bir uyum içine girmektedir. Herhangi bir rasgele
Ne olduğuna aldırmadığımda, bunun mesajı nedir?
olayın resmin bütünündeki yerini z i h n i n görmesinin
İçsel olarak olanlarla uyum içinde olduğumu gösterir.
genellikle mümkün olmadığını bilmektedir. Ama gerçek
"Ne olduğu" aslında an içinde durumun ne olduğudur
204
202 206
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
ama içeriği, andaki biçimi kastetmektedir. Ne olduğuyla uyum içinde olmak, olanlarla içsel dirençsizlik halinde bulunmaktır. Hiçbir şeyi zihinsel olarak i y i ya da kötü şeklinde tanımlamamak, sadece olduğu gibi bırakmaktır. Bu, hayatınızda bir değişim yaratmak için herhangi bir şey yapmayacağınız anlamına mı gelir? Hayır,
lendi. B i r y ı l sonra, bebeğin annesi pişman bir tavırla anne ve babasına bebeğin gerçek babasının kasap dükkanında çalışan genç adam olduğunu söyledi. Anne ve baba, büyük bir mahcubiyetle Hakuin'in yanına gittiler ve binbir özür dileyerek kendilerini bağışlamasını dilediler. "Gerçekten çok üzgünüz. Bebeği geri almaya gel-
tam aksine. Eylemlerinizin temeli şimdiki anla uyum
dik. K ı z ı m ı z bebeğin babasının sen olmadığım i t i r a f et-
içinde olduğunda, eylemleriniz Yaşam'ın kendi zekasıy-
ti." Hakuin hiç itiraz etmeden bebeği onlara verirken
la güçlenir.
sakince sordu: "Öyle mi?" Üstat, yalana ve doğruya, kötü ya da i y i habere hep aynı şekilde k a r ş ı l ı k vermektedir: "Öyle mi?" Andaki durumun olması gerektiği şekilde biçimlenmesine i z i n
ÖYLE Mİ?
vermekte, i y i ya da kötü diye tanımlamamakta, dola-
Zen U s t a s ı Hakuin, Japonya'nın bir kasabasında yaşıyordu. Çok saygı duyulan bir adamdı ve birçok k i ş i ruhsal eğitim için ona gelirdi. B i r gün, kapı komşusunun ergenlik çağındaki k ı z ı n ı n hamile kaldığı öğrenildi. Öfkeli anne ve babası k ı z ı bebeğin babasıyla i l g i l i sorguladıklarında, sonunda k ı z onlara babanın Zen U s t a s ı Hak u i n olduğunu söyledi. Öfkeli anne-baba, hemen Hakuin'in yanma koştular ve ona bağıra çağıra k ı z l a r ı n ı n söylediği şeyi aktardılar. Hakuin sakince onlara baktı ve sadece şöyle k a r ş ı l ı k verdi: "Öyle mi?"
yısıyla insanların oynadığı bu dünyevi oyunun bir parçası haline gelmemektedir. Ona göre sadece şu an vardır ve şu an olması gerektiği gibidir. Olayları kişiselleştirmemektedir.
Kimsenin kurbanı değildir.
Olan
her şeyle o kadar bütünleşmiştir ki olanların hiçbiri onu etkileyecek güce sahip değildir. Sadece başınıza gelenlere direndiğiniz zaman olanların merhametine k a l ı r s ı n ı z ve o zaman mutlu ya da mutsuz olacağınıza dünya karar verir. Bebek güzel bir şekilde bakılmıştı. Kötü görünen
Skandalin haberi bütün kasabaya yayıldı ve hatta
olaylar, dirençsizliğin gücüyle iyiye dönüşmüştü. An
ötesine taştı. Üstat ününü kaybetti. Bu onu hiç endişe-
içinde şekillenen olaylar ne gerektiriyorsa onu hiç di-
lendirmedi. Kimse artık onu ziyarete gelmiyordu. Yine
renmeden yaptığından, zamanı geldiğinde bebeği de ra-
etkilenmedi. Çocuk doğduğunda, k ı z ı n anne ve babası
hatlıkla geri verebilmişti.
bebeği Hakuin'e getirdiler. "Babası sensin, ona sen bakacaksın," dediler. Üstat bebeği sevgiyle koruyup ilgi208
Bu olayların kendi başınıza geldiğini düşünün; olayların farklı aşamalarında egonuz nasıl tepki verirdi? 209
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
yaşar. Egonuz ne kadar güçlüyse, hayatınızda o kadar
EGO VE ŞİMDİ
fazla zaman alır. O zaman zihninizden geçen her düEn önemlisi, hayatınızda en öncelikli i l i ş k i , Şimdi ile,
şünce ya geçmişiniz ya da geleceğinizle i l g i l i olur ve
daha doğrusu Şimdi'de olayların aldığı biçimle olandır;
benlik duygunuz geçmişteki kimliğinize ve gelecekteki
yani, şu anda neler olduğuyla. Eğer Şimdi ile olan i l i ş -
tatmininize dayanır. Korku, endişe, beklenti, pişman-
k i n i z düzgün gitmiyorsa, bu bozukluk tüm ilişkilerinize
lık, suçluluk, öfke gibi duygular,, bilincin zamana bağlı
ve karşılaştığınız her duruma yansıyacaktır. Ego basit-
bozukluklarıdır.
çe şu şekilde açıklanabilir: Şu anla sürdürülen bozuk
Egonun şu ana yaklaşımında üç farklı yol vardır: B i r
bir i l i ş k i . Ama şu anla nasıl bir i l i ş k i yaşayacağınıza da
amaç olarak, bir engel olarak ya da bir düşman olarak.
şu anda karar verebilirsiniz.
Bunları sırayla incelersek, aynı kalıba tekrar yakalandı-
B e l l i bir bilinçlilik seviyesine ulaştığınızda (eğer bu-
ğınızda hemen tanıyabilir ve tekrar karar verebilirsiniz.
nu okuyorsanız, muhtemelen ulaşmışsınızdır), şu anla
Egoya göre, şu an en i y i haliyle sadece bir amaca hiz-
nasıl bir i l i ş k i içinde olmak istediğinize de karar vere-
met eder. S i z i daha önemli gelecekteki bir olaya taşır
bilirsiniz. Şu anın dostum mu, yoksa düşmanım mı ol-
ama o gelecek geldiğinde şu an olarak geleceğinden, as-
masını istiyorum? Şu an hayattan ayrılamaz, dolayısıy-
lında kafanızdaki bir düşünceden ibarettir. Diğer bir
la aslında hayatla nasıl bir i l i ş k i n i z olmasını istediğini-
deyişle, asla tamamen burada olamazsınız, çünkü zih-
ze karar veriyorsunuzdur. Şu anın dostunuz olmasını
niniz sürekli başka yerlerdedir.
istediğinize karar verdiğinizde, i l k hareketi yapmak da
Bu kalıp daha güçlenirse, şimdiki ana üstesinden ge-
sizin elinizdedir: Ona dostça yaklaşmak, nasıl bir biçim
linmesi gereken bir engel gözüyle bakılır. Sabırsızlık,
alırsa alsın hoş karşılamak ve çok geçmeden sonuçları
hayal k ı r ı k l ı ğ ı ve stres burada ortaya çıkar ve kültürü-
görmek. Hayat size k a r ş ı dostça davranır; insanlar yar-
müzde, birçok insanın günlük gerçekliği ve normal ha-
dımcı ve şartlar işbirlikçi olur. Tek bir karar, bütün ger-
yatı budur. Aslında şimdi olan hayat bir "sorun" olarak
çekliğinizi değiştirir. Ama o kararı tekrar tekrar ver-
görülür ve kendinizi mutlu, tatmin olmuş ya da gerçek-
mek zorundasınız; ta ki bu şekilde yaşamak doğal hale
ten yaşamaya başlamaya hazır halde bulmadan önce
gelene kadar.
bir sürü sorunu çözmeniz gereken bir dünyada bulursu-
Şu anı dostunuz yapmaya karar vermek, egonun sona erişidir. Ego asla şimdiki anla, yani hayatla uyum içinde olamaz, çünkü doğası şu ana aldırmamaya, direnmeye ya da aşağılamaya eğilimlidir. Ego zamanda 202 210
nuz. Sorun şudur: Çözdüğünüz her sorunun ardından bir diğeri gelecektir. Şu an bir sorun olarak görüldüğü sürece, sorunlarınız asla bitmez. "Ne olmamı istiyorsan o olacağım," der Hayat ya da Şimdi. "Bana nasıl davra-
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
nırsan sana öyle davranacağım. Beni bir sorun olarak
anında, şimdi ile i l i ş k i n i z i n bozuk olduğunu fark etme
görürsen, senin için bir sorun olacağım. Beni bir engel
anında, şu andasınızdır. Görmek, Varlığın yükselişidir.
olarak görürsen, senin için bir engel olacağım."
Bozukluğu gördüğünüz anda, çözülmeye başlar. Bazı
En kötüsü ve oldukça yaygın görülen bir durum ola-
insanlar bunu gördüklerinde yüksek sesle
gülerler.
rak, şu ana düşmanmış gibi yaklaşılır. Yaptığınız şey-
Çünkü bunu görmekle birlikte bir seçenek gücü gelir;
den nefret ettiğinizde, bulunduğunuz ortamla i l g i l i şi-
şu ana evet deme ve onu dostunuz kılma seçeneği.
kayet ettiğinizde, olan ya da olmuş olan şeylere sövüp durduğunuzda, içsel konuşmalarınız olmalı ve olmamalı gibi ifadelerle dolduğunda, onu bunu suçlamaya de-
ZAMAN PARADOKSU
vam ettiğinizde, zaten var olan bir şeyle tartışıyorsunuz demektir. Hayat'ı düşman edindiğinizde, o da size şöyle der: "İstediğin şey savaşsa, alacağın da savaş olacak." İçsel durumunuza sürekli yansımaya devam eden harici gerçeklik, düşman olarak algılanır.
Yüzeyde, şu an "olanlar"dır. Olanlar sürekli değiştiğinden, hayatınızın her günü binlerce farklı şeyin olduğu binlerce andan oluşur. Zaman, birbiri ardına gelen anlardan oluşan sonsuz bir zincir olarak görülür. Eğer daha
Kendinize sürekli olarak sormanız gereken en önem-
yakından, yani anın deneyiminden bakarsanız, aslında o
li sorulardan biri şudur: Şu anla i l i ş k i m nasıl? Cevaba
kadar da fazla an olmadığını görürsünüz. Sahip olduğu-
k a r ş ı uyanık olun. Şu ana bir amaç gözüyle mi bakıyo-
nuz tek an, şu andır. Hayat daima şimdide yaşanır. Bü-
rum? B i r engel gözüyle mi bakıyorum? Onu bir düşman
tün hayatınız, sürekli bir Şimdi ile kendini gösterir. Geç-
olarak mı görüyorum? Şu andan başka bir şeyiniz olma-
miş veya gelecek anlar bile, sadece onları hatırladığınız
dığına ve olamayacağına göre, Hayat şu andan ayrıla-
ya da beklediğiniz ölçüde vardır. Komik olanı şu ki bunu
mayacağına göre, aslında sorunun anlamı şudur: Hayat
da sadece tek bir anda yapabilirsiniz: Şu anda.
ile i l i ş k i m nasıl? Bu soru, içinizdeki egonun maskesini
Peki neden bir sürü an varmış gibi görünür? Çünkü
indirmek ve kendinizi şu ana getirmek için mükemmel
şu an, olanlarla, yani içerikle k a r ı ş t ı r ı l ı r . Şimdi, şimdi-
bir yoldur. Soru mutlak gerçeği içermese de, doğru yönü
de olan şeylerle aynı değildir. Şu anın içerikle k a r ı ş t ı r ı l -
gösteren yararlı bir işarettir. A r t ı k ihtiyacınız kalmaya-
ması sadece zaman illüzyonunu değil, ego illüzyonunu
na kadar kendinize bu soruyu sormaya devam edin.
da doğuran şeydir.
Şu anla sürdürdüğünüz bozuk i l i ş k i n i n ötesine nasıl
İşte paradoks da buradadır. B i r tarafta, zaman ger-
geçebilirsiniz? En önemli şey, onu kendi içinizde, dü-
çekliğini nasıl inkar edebiliriz? B i r yerden başka bir ye-
şüncelerinizde ve eylemlerinizde görmektir.
re gitmek, bir yemek hazırlamak, bir ev yapmak, bu ki-
202
Görme
213
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
tabı okumak için zamana ihtiyacınız vardır. Büyümek
ZAMANI ORTADAN KALDIRMAK
ve yeni şeyler öğrenmek için zamana ihtiyacınız vardır. Yaptığınız her şey zaman alır. Hiçbir şey zamandan
Egosuzluğu gelecekteki bir hedef haline getirip buna
kurtulamaz ve Shakespeare'in adını "kanlı diktatör" di-
ulaşmak için çalışamazsınız. Elde edeceğiniz tek şey,
ye andığı zaman, sonunda s i z i öldürecektir. Onu s i z i be-
daha fazla tatminsizlik, daha fazla içsel çelişki olur,
raberinde sürükleyen bir nehre ya da her şeyi yakıp yok
çünkü daima henüz oraya ulaşmamış, henüz o duru-
eden bir ateşe benzetebilirsiniz.
ma gelmemiş gibi görünürsünüz. Egodan kurtulmak
Geçenlerde uzun zamandır görmediğim ve dostum
geleceğe dönük bir hedef olduğunda, kendinize daha
olan bir aileye rastladım. Onları gördüğümde çok şa-
fazla zaman v e r i r s i n i z ve daha fazla zaman da daha
şırdım. "Hasta mısınız?" diye soracaktım neredeyse.
fazla ego demektir. Ruhsal araştırmanızın k ı l ı k değiş-
"Neler oldu? Size bunu k i m yaptı?" Baston yardımıyla
t i r m i ş bir ego olup olmadığına dikkat edin. Kendinizi
yürüyen anne sanki önceki boyunun yarısına inmiş,
"benlik"ten kurtarmaya çalışmak bile, geleceğe dönük
yüzü çürük elma gibi büzülmüştü. Son gördüğümde
bir hedef haline getirildiğinde ego olmaktan kurtula-
gençliğin enerjisi, coşkusu ve beklentileriyle dolu olan
maz. Geçmiş ve gelecek olarak zaman, sahte zihin ürü-
k ı z l a r ı , üç çocuk annesi olarak yorgun, bitkin, yıpran-
nü benliğin, yani egonun varlığını sürdürmek için kul-
mış bir kadına dönüşmüştü. Birden hatırladım: Son
landığı şeydir ve sadece zihninizdedir. Somut varlığı
görüştüğümüzden beri yaklaşık otuz y ı l geçmişti. Bu-
olan, hatta beş duyunuzla algılayabileceğiniz bir şey
nu onlara zaman yapmıştı. Onların da beni gördükle -
bile değildir. Zaman, hayatın yatay boyutudur ve ger-
rinde çok şaşırdıklarından emindim.
çekliğin yüzeysel tabakasıdır. O halde dikey bir boyu-
Her şey zamandan payını alacaktır ama her şey şu anda olur. îşte paradoks budur. Nereye baksanız, za-
tu, yani derinliği de olmalıdır ve ona sadece şu anda ulaşabilirsiniz.
manın gerçekliğini gösteren bir sürü kanıtla karşıla-
Bu yüzden, kendinize daha fazla zaman yüklemek
ş ı r s ı n ı z ; çürümüş bir elma, aynada baktığınız yüzle
yerine, zamandan kurtulun. Zamanı bilincinizden silip
otuz y ı l önce çekilmiş bir fotoğrafmızdaki yüzünüz...
atmak, egoyu ortadan kaldırmak demektir. Bu, tek ger-
Ama zamanın kendisini asla
çek ruhsal uygulamadır.
deneyimleyemezsiniz.
Sadece şimdiyi deneyimleyebilirsiniz; ya da diğer bir
Zamanı ortadan kaldırmaktan söz ederken, elbette
deyişle, şimdide, şu anda olanları. Sadece somut ka-
ki saatlerden söz etmiyoruz. Saatler olmadan bu dünya-
nıtlara bakarsanız, zamanı göremezsiniz. Somut olan
da hareket etmek neredeyse imkansız olurdu. A s ı l sözü-
tek şey şu andır!
nü ettiğimiz, psikolojik zamanı ortadan kaldırmaktır; 202 214
ECKHART TOLLE
yani egonun geçmiş ve gelecekle sürekli uğraşmasına
VAR OLMANIN GÜCÜ
RÜYA VE RÜYAYI GÖREN
son vermek. Hayata alışkanlık olarak söylediğiniz hayır, bir evet
Dirençsizlik, evrendeki en büyük güçtür. Onun sayesinde,
haline geldiğinde, şu anın olduğu gibi olmasına i z i n ver-
bilinç biçimin tutsaklığından kurtulur. Biçime içsel ola-
diğinizde, egoyla birlikte zamanı da ortadan kaldırırsı-
rak direnmemek - her ne olursa olsun - biçimin mutlak
nız. Egonun hayatta kalabilmesi için, zamana ihtiyacı
gerçekliğinin inkarıdır. Direnç; dünyayı ve dünyadaki
vardır ve şu andan nefret eder. Ego, şu anla dost olma-
nesneleri daha gerçekçi, daha somut, daha sağlam ve da-
ya tahammül edemez. Ama hiçbir şey egoyu uzun süre
ha uzun ömürlü kılar; kendi biçimsel kimliğiniz, yani ego-
tatmin edemez. Hayatınızı ego yönettiği sürece, mutsuz
nuz da dahil olmak üzere. Dünyaya ve egoya bir ağırlık ve
olmanın i k i yolu vardır: İstediğinizi elde edememek ve
mutlak bir önem kazandırır; böylece kendinizi ve dünya-
istediğinizi elde etmek.
yı fazlasıyla ciddiye almaya başlarsınız. O zaman biçimle
Şu anda olanlar, şu anın aldığı biçimdir. İçsel olarak ona direndiğiniz sürece, biçim s i z i biçimin ötesinde ger-
oynama durumu, hayatta kalmak için bir mücadeleye dönüşür ve algınız bu olduğunda, gerçekliğiniz de bu olur.
çekte k i m olduğunuzdan, Yaşamın biçimi olmayan birli-
Olan her şey, hayatın aldığı her biçim, çok kısa
ğinden ayırır. Şu anın aldığı biçime samimi bir şekilde
ömürlü bir doğaya sahiptir. Hepsi gelip geçicidir. Nes-
evet dediğinizde, o biçim biçimi olmayan boyuta açılan
neler, vücutlar ve egolar, olaylar, durumlar, düşünceler,
bir kapı haline gelir. Dünya ile T a n r ı arasındaki ayırım
duygular, arzular, tutkular, korkular ve oyunun kendi-
yok olur.
si... hepsi gelir, çok önemliymiş gibi yapar ve siz daha
Hayatın şu anda aldığı biçime tepki verdiğinizde,
ne olduğunu bile anlamadan ortadan kaybolarak gel-
şimdiye bir araç, bir engel ya da bir düşman olarak bak-
dikleri hiçliğe geri dönerler. Acaba hiç gerçek oldular mı
tığınızda, kendi biçimsel kimliğinizi, yani egonuzu güç-
ki? Yoksa sadece bir rüyadan mı ibarettiler?
lendirirsiniz. Ego tepkiselliktir. Tepkisellik nedir? Tep-
Sabah uyandığımızda gece gördüğümüz rüya kaybo-
kiye bağımlı hale gelmektir. Ne kadar tepkisel olursa-
l u r ve şöyle deriz: "Ah, sadece bir rüyaymış. Gerçek de-
nız, kendinizi o ölçüde biçime dolarsınız. Kendinizi bi-
ğilmiş." Ama rüyada bir şeyin gerçek olması gerekir,
çimle tanımladığınız sürece, egonuz da o denli güçlenir.
yoksa rüya var olamazdı. Ölüm yaklaşırken, hayatımı-
Biçime direnmediğinizde, biçimin ötesindeki gerçek
za bakıp onun da başka bir rüya olup olmadığını merak
özünüz kısa ömürlü biçimsel kimliğinizden çok daha
edeceğiz. Şimdi bile, geçen y ı l k i tatile ya da dün yaşadı-
büyük ve sessiz bir güç olarak ortaya çıkar. O, biçim
ğımız bir olaya baktığımızda, dün gece gördüğümüz rü-
dünyasındaki her şeyden daha çok sizsinizdir.
yadan herhangi bir farkı olduğunu görebiliyor muyuz?
216
215
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
Rüya vardır ve rüyayı gören vardır. Rüya, biçimle -
ne gelir. İçinde nitelik ve güç olur. Yaptığınız şey gele-
r i n k ı s a süreli bir oyunudur. Dünya ise görece gerçek-
cekteki bir amaca (para, ün, başarı, prestij gibi) hizmet
t i r ama mutlak gerçeklik değildir. Bu rüyayı gören,
etmediğinde, şu anda var olursunuz ve yaptığınız şey-
dünyadaki bir k i ş i değildir. K i ş i , rüyanın bir parçası-
den zevk ve mutluluk duyarsınız. Ve elbette ki şu anla
dır. Rüyayı gören, rüyanın göründüğü alt tabakadır ve
dost olmadığınız sürece şu anda var olamazsınız. Olum-
rüyayı mümkün kılan da budur. Görecenin ardındaki
suzlukla kirlenmemiş etkili eylemin temeli budur.
mutlak, zamanın ötesindeki zamansız, biçimin içindeki ve ötesindeki bilinçtir. Rüyayı gören, bilincin kendisidir; yani gerçek siz.
Biçim, sınırlama demektir. Sadece sınırlamaları deneyimlemek için değil, aynı zamanda da sınırlamaların ötesine geçerek bilinçli hale gelmek için buradayız. Ba-
Şimdi amacımız, rüyanın içindeyken rüyadan uyan-
zı sınırlamalar, harici seviyede aşılabilir. Ama hayatı-
maktır. B u n u yaptığımızda, egonun yarattığı dünya
nızda birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda olduğunuz
sahnesi sona erer ve daha sakin, daha dingin ve daha
başka sınırlamalar da olabilir. Bu tür sınırlamaları an-
muhteşem bir rüya başlar. Bu yeni dünyadır.
cak içsel olarak aşabilirsiniz. Herkes er ya da geç bu tür sınırlamalarla karşılaşır. Bu sınırlamalar ya sizi egosal tepkilerin tutsağı yapar - bu da yoğun mutsuzluk de-
SINIRLARIN ÖTESİNE GEÇMEK
mektir - ya da onlara teslim olduğunuz takdirde s i z i içsel olarak hepsinin ötesine geçirir. Bilincin teslim ol-
Herkesin yaşamında, biçim seviyesinin gelişimini ve
muş hali, hayatınızın dikey boyutunu, derinlik boyutu-
genişlemesini dilediği bir zaman gelir. Bu, fiziksel zayıf-
nu açar. O zaman o boyuttan bir şey bu dünyaya gelir;
l ı k ya da maddi zorluk gibi bir sınırlamanın üstesinden
başka şekilde ifade edilmeden kalacak olan sonsuz de-
gelmeye çalıştığınız, yeni beceriler ve bilgiler edindiği-
ğere sahip bir şey. Çok büyük sınırlamalara teslim olan
niz zamanlarda ya da hem kendiniz hem de başkaları
bazı insanlar, şifacı ya da ruhsal öğretmenler olurlar.
için yaşamı zenginleştiren yeni bir şeyi dünyaya getir-
Diğerleri insanların acılarını hafifletmek veya bu dün-
diğiniz zaman olur. Bu bir müzik eseri, bir tablo, bir ki-
yaya yaratıcı bir hediye getirmek için çalışırlar.
tap, sağladığınız bir hizmet, yaptığınız bir iş, kurduğu-
Yetmişli yılların sonlarında, Cambridge Üniversite-
nuz ya da önemli katkılarda bulunduğunuz bir organi-
si'nin kantininde her gün bir-iki arkadaşımla birlikte
zasyon veya iş biçiminde olabilir.
yemek yerdim. Bazen yakındaki masalardan birinde te-
Şu anda yaşadığınızda, dikkatiniz tamamen şimdiye
kerlekli sandalyeye mahkûm bir adam otururdu ve ge-
odaklandığında, şu an içeri akar ve yaptığınız şey hali-
nellikle yanında üç-dört k i ş i daha olurdu. B i r gün, tam
202 218
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
karşımdaki masaya oturduğunda, elimde olmadan yü-
yazı vardı. Şimdi bir ses cihazı kullanarak konuşabili-
züne baktım ve gördüğüm şey karşısında çok şaşırdım.
yordu ve muhabire şöyle demişti: " K i m daha fazlasını
Adamın bütün vücudu felçli gibi görünüyordu. Vücudu
dileyebilir ki?"
çok zayıftı ve başı sürekli öne eğik duruyordu. Yanındaki insanlardan b i r i ağzına dikkatle yemeğini koyuyor, büyük bir k ı s m ı tekrar dışarı dökülüyor, başka bir ada-
VARLIĞIN MUTLULUĞU *
mın tuttuğu küçük bir tabağa düşüyordu. Felçli adam arada bir anlaşılmaz sesler çıkarıyordu ve biri kulağını
M u t s u z l u k veya olumsuzluk, gezegenimizin bir hasta-
onun ağzına yaklaştırıp inanılmaz bir şekilde ne dediği-
lığıdır. Dışarıda gördüğümüz k i r l i l i k seviyesi kadar,
ni anlayarak tercüme ediyordu.
içeri de olumsuzluk k i r l i l i ğ i var. Sadece insanların ye-
Daha sonra arkadaşıma adamın k i m olduğunu sordum. " B i r matematik profesörü," dedi. "Etrafındakiler de öğrencileri. Zaman içinde vücudun her yanma yayılan bir s i n i r hastalığı var. En fazla beş y ı l ömrü olduğu söyleniyor. B i r insanın karşılaşabileceği en kötü kader olmalı." Birkaç hafta sonra, ben binadan çıkarken adamın içeri girdiğini gördüm ve elektrikli sandalyenin girebilmesi için kapıyı tuttuğum sırada göz göze geldik. Adamın bakışlarının ne kadar net olduğunu görünce bir kez daha şaşırdım. Hiç de mutsuz birinin gözlerine benzemiyordu. Direnmekten vazgeçtiğim hemen anlamıştım; tam bir teslimiyet halinde yaşıyordu. Y ı l l a r sonra bir bayiden gazete alırken, son derece saygın bir uluslararası haber dergisinin ön kapağında yüzünü görünce çok şaşırdım. Hâlâ hayatta olması bir yana, aynı zamanda dünyanın en ünlü fizikçisi olmuştu. O adam Stephen Hawking idi. Y ı l l a r önce gözlerine baktığımda hissettiğim şeyi doğrulayan çok güzel bir 220
terince şeye sahip olamadıkları yerlerde değil, her yerde bu durum var. İ ş i n ilginç yanı, özellikle insanların çok şeye sahip oldukları yerde bu k i r l i l i k daha da fazla. Çok mu şaşırtıcı? Hayır. Dünyanın zengin bölgeleri, efendilerini daha derinden biçimle tanımlarlar ve daha fazla içerik odaklı olurlar; dolayısıyla, egonun da daha fazla tutsağıdırlar. İnsanlar, mutluluklarının yaşadıkları şeylere bağlı olduğuna inanıyorlar ve dolayısıyla biçimlere bağlanıyorlar. Başlarına gelen i y i ya da kötü şeylerin, evrenin en dayanıksız, en geçici şeyleri olduğunu anlamıyorlar. Şu ana olması ya da olmaması gereken bir şey gözüyle bakıyor, kaçırdıklarına, kaybettiklerine üzülürken, gelecekte sahip olacaklarını umdukları şeylerin hayaline kapılıyorlar ve böylece şu anda yaşamayı unutuyorlar. Dolayısıyla hayatın kendisinde var olan, biçimin ötesinde keşfedilmeyi bekleyen mükemmelliği görmüyorlar. Şu anı kabullenin ve herhangi bir biçimden çok daha derin olan mükemmelliği bulun. 101
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
Varlığın mutluluğu - tek gerçek mutluluk - size her-
s i z i eleştirdiğinde, suçladığında ya da kötü sözler söyle-
hangi bir biçim, mülk, başarı, k i ş i ya da olay olarak ge-
diğinde, hemen kendinizi savunmaya ya da intikam al-
lemez. Dahası, mutluluk size kendiliğinden gelemez.
maya çalışmak yerine, hiçbir şey yapmayın. İçsel ima-
Sadece içinizdeki biçimi olmayan boyuttan, içinizdeki
j ı n olduğu gibi zayıf kalmasına i z i n verin ve içinizde ne
bilinçten, yani gerçek sizden yükselebilir.
tür duygular uyandığını inceleyin. Birkaç saniye için kendinizi rahatsız hissedebilirsiniz; sanki bir anda boyunuz yarıya inmiş gibi gelebilir. Ama hemen ardından,
EGONUN ZAYIFLAMASINA İZİN VERMEK Ego her türde zayıflamaya k a r ş ı daima savunmadadır. Zihinsel "ben" biçimini onarmak için otomatik ego onar ı m mekanizmaları sürekli tetiktedir. B i r i beni eleştirdiğinde ya da suçladığında, ego zayıfladığında, kendini haklı çıkarmaya, savunmaya veya suçlamaya çalı-
yoğun derecede canlı gelen bir içsel enginlik hissedersiniz. Aslında hiç de zayıflamış filan değilsinizdir. Aslında, genişlemiş, güçlenmişsinizdir. O zaman inanılmaz bir anlayışa ulaşırsınız: B i r şekilde zayıflamış gibi görünürken mutlak tepkisizlikle kaldığınızda, sadece dışarıdan değil, aynı zamanda da içeriden, gerçekte hiçbir şeyin zayıflamadığını, "azalırken çoğaldığınızı" hisse-
şarak hemen onarıma girişir. K a r ş ı taraftaki k i ş i n i n
dersiniz. Kendinizi savunmaya ya da biçiminizi güçlen-
haklı ya da haksız olmasının ego için bir önemi yoktur.
dirmeye çalışmadığınızda, kendinizi biçimle tanımla-
Gerçekten kendini korumayla çok ilgilenir. Bu, psiko-
maktan kurtulursunuz. Daha az hale gelirken (egonun
lojik "ben" biçiminin korunmasıdır. Trafikte bir sürücü
bakış açısından), aslında bir genişleme yaşar ve Varlı-
size "salak" diye bağırdığında bağırış çağırışla k a r ş ı l ı k
ğın öne çıkması için yer açarsınız. Biçimin ötesinde ka-
vermek bile, otomatik bir ego onarım mekanizmasıdır.
lan gerçek güç, görünüşte zayıflamış biçimde parlaya-
En yaygın şekilde görülen ego onarım mekanizmala-
rak kendini belli edebilir. "Diğer yanağınızı da çevirin,"
rından biri, geçici ama dev bir ego şişmesi sağlayan öf-
derken İsa'nın demek istediği şey buydu.
kedir. B ü t ü n onarım mekanizmaları, ego için son dere-
Bu elbette ki tacize davetiye çıkarın ya da kendini-
ce mantıklıdır ama aslında bozuktur. B u n u n en uç ör-
zi bilinçsiz insanların kurbanı yapın demek değildir.
nekleri f i z i k s e l şiddet ve büyüklük hayallerine bürün-
Bazen karşılaştığınız bir durum, karşınızdaki kişiye
müş içsel kandırmalardır.
saldırgan davranmadan "geri çekil" işareti vermenizi
Güçlü bir ruhsal uygulama, hiçbir şekilde onarmaya çalışmadan, egonun zayıflamasına i z i n vermektir. Bunu arada bir denemenizi tavsiye ederim. Örneğin, biri 2C2
gerektirebilir. Egosal bir savunma olmadığında, sözle r i n i z i n ardında muhteşem bir güç olur ama tepkisel davranmazsınız. Eğer gerekirse, birine hiçbir şekilde 223
ECKHART TOLLE 225
olumsuzluk içermeyen, yüksek n i t e l i k l i bir "hayır" da diyebilirsiniz. Önemli biri olmamakla, öne çıkmamakla yetinirseniz, kendinizi evrenin gücüyle uyumlu hale getirirsiniz. Egoya zayıflık gibi görünen şey, aslında tek gerçek güçtür. Bu ruhsal gerçek, çağdaş kültürümüzün değerlerine ve insanların davranış kalıplarına belirgin şekilde zıttır. B i r dağ olmak yerine, antik Tao Te Ching "Evrenin vadisi olun," der. Bu şekilde, bütünlük içindeki yerinize geri dönersiniz ve "her şey size gelir."
VAR, OLMANIN GÜCÜ
gerçeği bir anda kavrayabilirsiniz. Gördüğünüz şey nedir? Ay, gezegenler, yıldızlar, Samanyolu'nun parlak kuşağı, belki bir kuyrukluyıldız veya i k i milyon ı ş ı k y ı l ı ötedeki Andromeda Galaksisi. Evet. Peki daha basite indirgerseniz ne görürsünüz? Boşlukta yüzen nesneler. O halde evren neden oluşur? Boşluk ve nesneler. Bulutsuz bir gecede gökyüzüne bakarken nutkunuz tutulmuyorsa, gerçekten bakmıyorsunuz, orada olan bütünlüğü görmüyorsunuz demektir. Muhtemelen sadece nesnelere bakıyor, onları isimlendirmeye çalışıyor-
Aynı şekilde, İsa vaazlarından birinde şöyle der: " B i r
sunuzdur. Uzaya bakarken bir hayranlık duygusuna
yere çağrıldığında git, en son sıraya otur. Öyle ki şölen
kapıldığınız olduysa, bu kavranamaz gizem karşısında
sahibi içeri girdiğinde sana, Arkadaşım, lütfen daha
derin bir huşu duyduysanız, bir an için açıklama arzu-
yüksek yere buyur!' desin. İşte o zaman seninle birlikte
nuzu bir kenara atıp sadece boşluktaki nesnelerin de-
sofrada oturan herkesin önünde saygınlık kazanırsın.
ğil, aynı zamanda uzayın sonsuz derinliğinin de farkına
Çünkü kendini yükselten k i ş i alçaltılacak, kendini al-
varmışsınız demektir. Bu sayısız dünyanın var olduğu
çaltan k i ş i yükseltilecektir."
enginliğe bakarken muhtemelen zihniniz de dinginleş-
Bu uygulamanın diğer bir yönü, kendini öne çıkara-
miş olabilir.
Hayranlık duygunuz orada milyarlarca
rak, özel olmak, bir etki bırakmak ya da dikkat çekmek
dünya olduğunu bilmekten kaynaklanmaz;
isteyerek benliği güçlendirmeye çalışmaktan geri dur-
kapsayan derinlikten kaynaklanır.
maktır. Bu, arada bir herkesin f i k r i n i belirttiği bir ortamda kendi f i k r i n i söylemekten çekinmeyi ve duygular ı n ı z ı incelemeyi de içerebilir.
hepsini
Boşluğu elbette ki göremez, duyamaz, dokunamaz, tadamaz ya da koklayamazsınız. Peki var olduğunu nereden bilirsiniz? Bu mantıklı görünen soru, aslında temelden yanlıştır. Boşluğun özü hiçliktir, dolayısıyla kelimenin normal anlamıyla var olamaz. Sadece nesneler
DIŞARIDA OLAN, İÇERİDE DE VARDIR
- biçimler - var olabilir. Ona boşluk demek bile isimlendirerek nesnelleştirmek olduğu için yanlış olabilir.
Gece başınızı kaldırıp bulutsuz gökyüzüne baktığınızda, aslında son derece basit ama aynı derecede de güçlü bir
Şöyle diyelim: İçinizde, boşluğa benzeyen bir şey var; bu yüzden farkında olabilirsiniz. Farkında olmak? Bu 225
ECKHART TOLLE
da tam olarak doğru değildir, çünkü farkına varacak bir şey yoksa boşluğun nasıl farkına varabilirsiniz? Cevap hem basit hem de güçlüdür. Boşluğun farkın-
VAR OLMANIN GUCU
Metne göre, T a n r ı biçimi olmayan bilinçtir ve gerçek k i m l i ğ i n i z i n özüdür. Onun dışında kalan her şey biçimdir ve "insanların taptığı şey"dir.
da olduğunuzda, aslında farkındalığın dışında hiçbir
Evrenin nesnelerden ve boşluktan oluşan i k i aşama-
şeyin farkında değilsinizdir; yani içsel bilinç boşluğu-
lı gerçeği - nesneler ve hiçlik - aynı zamanda sizsiniz.
nun farkındasmızdır. S i z i n sayenizde, evren de kendi-
Mantıklı, akıllı, dengeli ve üretkerî bir insan yaşamı,
nin farkına varabilir!
gerçekliği oluşturan i k i boyut arasındaki bir danstır:
Göz görecek bir şey bulamadığında, hiçlik boşluk
Biçim ve boşluk. Bazı insanlar kendilerini biçim dünya-
olarak algılanır. Kulak duyacak bir şey bulamadığında,
sıyla, duyusal algılarla, düşüncelerle ve duygularla öy-
hiçlik dinginlik olarak algılanır. Biçimi algılamak üzere
lesine derinden tanımlar ki en önemli gizli yarısı hayat-
tasarlanmış olan duyular bir biçim yokluğuyla karşılaş-
larında eksik kalır. Biçimle kendilerini tanımlamaları,
tığında, algının ardında yatan ve algıyı mümkün kılan
onları egonun tutsağı haline getirir.
biçimi olmayan bilinç, artık biçimle engellenmez hale
Gördüğünüz, duyduğunuz, dokunduğunuz ya da dü-
gelir. Uzayın kavranamaz derinliği üzerinde düşünceye
şündüğünüz şey, sadece gerçekliğin bir yarısıdır. Biçim-
daldığınızda, gündoğumundan hemen önce erken saat-
dir. İsa'nın öğretisinde, buna sadece "dünya" denir ve
lerdeki sessizliği dinlediğinizde, içinizdeki bir şey de-
diğer boyut da "cennet krallığı ya da sonsuz hayatf'tır.
rinden titreşmeye başlar. O zaman uzayın engin derin-
Uzayın her şeyin var olmasını mümkün kıldığı gibi,
liğini kendi derinliğiniz gibi algılarsınız ve o biçimi ol-
sessizlik olmadan hiçbir sesin duyulamayacağı gibi,
mayan eşsiz dinginliğin, hayatınızdaki her şeyden daha
k i m l i ğ i n i z i n özünü oluşturan biçimi olmayan boyut ol-
çok siz olduğunu hissedersiniz.
madan siz de var olamazdınız. Eğer bu kelime bu kadar
Hindistan'ın antik metni Upanishad, bunu şu şekil-
yanlış kullanılmasaydı, adına "Tanrı" diyebilirdik; ben Varlık demeyi tercih ediyorum. Her şeyden önce O var-
de ifade etmektedir: Gözle görülemeyen ama bu yüzden gözün görebileceği: Bu insanların taptığı şey değil, sadece Brahman Ru-
dı. Yaratılış ise biçim, içerik, olanlardır. Yaratılış, hayatın ön planıdır; Varlık ise arka planıdır.
hu olabilir. Kulakla duyulamayan ama bu yüzden kula-
İnsanlığın kolektif hastalığı, herkesin kendim olan-
ğın duyabileceği: Bu insanların taptığı şey değil, sadece
lara fazlasıyla kaptırması, biçimlerle dolu bir dünyada
Brahman Ruhu olabilir... Zihinle düşünülemeyen ama
hipnotize olması, kendi hayatlarının içeriğine dalması
bu yüzden zihnin düşünebileceği: Bu insanların taptığı
ve dolayısıyla içeriğin, biçimin ve düşüncenin ötesinde
şey değil, sadece Brahman Ruhu olabilir.
yatan özü unutmasıdır. Kendilerini zamana öylesine
226
2C2 226
ECKHART TOLLE
kaptırmışlardır ki asıl kökenleri, evleri ve kaderleri olan sonsuzluğu unutmuşlardır. Sonsuzluk, kim olduğunuzla i l g i l i canlı gerçektir. Birkaç y ı l önce Çin'e gittiğimde, Guilin yakınlarındaki bir dağın tepesinde bir kitabe gördüm. Üzerine altın harflerle yazılmış bir yazı vardı ve Çinli rehberime bunun ne anlama geldiğini sordum. "'Buda' demek," dedi. "Neden bir yerine i k i karakter var?" diye sordum. " B i r , " diye açıkladı, '"adam' demektir. Diğeri ise 'hiç' anlamına
8. Bölüm
gelir." Orada şaşkın şaşkın kalakaldım. Buda'ınn adının y a z ı l ı ş ı bile, görmeyi bilen gözler için aslında hayatın
İÇSEL BOŞLUĞU KEŞFETMEK
s ı r r ı n ı ve Buda'ınn tüm öğretisini sunuyordu. Gerçekliği oluşturan i k i boyut, biçim ve biçimin reddedilişi, nesne ve hiçlik burada açıkça gösteriliyordu. A n t i k bir S u f i hikâyesine göre, Orta Doğu'da bir yerlerde yaşayan ve sürekli olarak mutlulukla umutsuzluk arasında gidip gelen bir kral vardı. En küçük şey bile onu fazlasıyla üzer, yoğun bir içsel tepki başlatır, mutluluğu bir anda hayal k ı r ı k l ı ğ ı ve umutsuzluğa dönüşürdü. K r a l sonunda hayatından ve kendi durumundan bıkarak bir çıkış yolu aramaya başladı. Krallığında yaşayan ve aydınlığıyla tanınan bir bilgeyi çağırttı. Bilge adam geldiğinde, k r a l ona şöyle dedi: "Senin gibi olmak istiyorum. Bana hayatıma denge, dinginlik ve bilgelik getirecek bir şey verebilir misin? Bedeli neyse öderim." "Size yardım edebilirim," dedi bilge adam. "Ama bedeli o kadar ağır ki bütün krallığınız bile yeterli gelmeyebilir. Bu yüzden, eğer kabul ederseniz, hediye olarak vermek isterim." K r a l kabul etti ve bilge adam gitti. 229215
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
Birkaç hafta sonra adam geri döndü ve krala yeşim
da acı verici bir durumda çok fazla rahatlık da sağla-
taşından yapılmış çok güzel bir kutu verdi. K r a l kutu-
mıyor. Ama bundan çok daha derin bir amacı var: Her
yu açtı ve içinde basit bir altın yüzük buldu. Üzerine
durumun geçiciliğiyle i l g i l i s i z i uyandırmak. Bütün
bazı harfler k a z ı n m ı ş t ı ve şöyle yazıyordu: Bu da geçer.
durumların, diğer bir deyişle biçimlerin, geçici olduğu-
" B u da ne demek şimdi?" diye sordu kral. " B u yüzüğü
nu fark ettiğinizde, kendinizi onlara daha az bağlarsı-
daima parmağınızda taşıyın," dedi bilge adam. "Her ne
nız ve bir ölçüde kendinizi "önlardan uzaklaştırırsınız.
olursa, iyi ya da kötü diye adlandırmadan, bu yüzüğe
Bağlantısız olmak, kendinizi dünyanın sunduğu güzel-
dokunun ve yazıyı okuyun. Bu şekilde, daima huzurlu
l i k l e r i n tadını çıkarmaktan alıkoyacağınız anlamına
olabilirsiniz."
gelmez. Aslında, böylelikle daha fazla zevk alırsınız.
Bu da geçer. Bu sözleri bu kadar güçlü kılan nedir? İ l k bakışta, bu kelimeler kötü bir durumda pek rahatl ı k sağlayabilir gibi görünmese de, hayatınızdaki güzel şeylerin tadını çıkarmanızı, da engelleyebilir. "Çok mutlu olma, çünkü uzun sürmeyecek." İ y i bir duruma uyarlandığında, bu sözlerin verdiği mesaj bu değil mi? Ama daha önce karşılaştığımız diğer i k i hikâyenin ışığında düşündüğünüzde, bu sözler gerçekten de büyük anlam kazanmaktadır. Her duruma "Öyle mi?" diye k a r ş ı l ı k veren Zen Ustası'nın hikâyesi, olaylara direnç göstermemenin yararlarım vurgulamaktadır. Diğer yandan, s ü r e k l i " B e l k i " diyen adamın hikâyesi de yargısızlığı göstermektedir. Bunlara şimdi bu yüzük
Değişimin kaçınılmazlığını ve her şeyin geçici olduğunu görüp kavradığınızda, gelecekte onları kaybetme korkusu duymadan dünyanın tüm güzelliklerinin tadını doya doya çıkarabilirsiniz. Bağlantı kurmadığınızda, kendinizi olaylara kaptırmak yerine, onlara daha tepeden bakarsınız. Böylece uzayın boşluğuyla sar ı l ı bir halde Dünya'ya bakan ve bir paradoks gerçeği anlayan astronot gibi olursunuz: Dünya eşsizdir ve aynı zamanda da çok önemsizdir. Bu da geçer sözü, kendinizi olaylardan bağlantısız kılmanıza yardımcı olur ve bununla birlikte hayatınızda yeni bir boyut açılır; içsel boşluk. Yargısız, dirençsiz ve bağlantısız olduğunuzda, bu boyuta geçebilirsiniz.
hikâyesini de eklerseniz, kendini olaylara kaptırma-
Kendinizi artık tamamen biçimlerle tanımlamadığı-
manızı sağlayacak şekilde her şeyin geçici olduğunu
nızda, bilinç biçimsel tutsaklığından kurtulur. Bu öz-
görürsünüz. Dirençsizlik, yargısızlık ve bağlantısızlık,
gürlük, içsel boşluğun ortaya çıkışıdır. İçinizde bir din-
gerçek özgürlüğün ve aydınlanmış yaşamın üç temel
ginlik, bir huzur hissedersiniz; hatta kötü gibi görünen
özelliğidir.
bir durumla karşılaşsanız bile. Bu da geçer. Aniden, ola-
Yüzüğe kazınmış olan o sözler, size hayatınızdaki
yın etrafında bir boşluk oluşur. Duygusal i n i ş çıkışların
güzel şeylerin tadını çıkarmamanızı söylemiyor; zor ya
ve hatta acının etrafında bile bu boşluk vardır. Hepsin-
202
231
ECKHART TOLLE
den öte, düşüncelerinizin arasında boşluk vardır. O boş-
VAR OLMANIN GÜCÜ
NESNE BİLİNCİ VE BOŞLUK BİLİNCİ
luktan, "bu dünyaya ait olmayan" bir huzur yayılır, çünkü bu dünya biçim, huzur ise boşluktur. Bu, Tanrı-
Çoğu insanın hayatı bir sürü şeyle doludur: Maddi şey-
sal huzurdur.
ler, yapılacak şeyler, düşünülecek şeyler. Hayatları in-
Şimdi bu dünyadaki şeylere sahip olmadıkları bir
sanlık tarihi gibidir; Winston Churchill'in ifadesiyle,
önemi vermeden, etrafınızdaki her şeyin tadını çıkara-
"bir lanet şey diğerini izler." »Zihinleri bir sürü düşün-
b i l i r s i n i z . Y a r a t ı l ı ş dansına katılabilir, kendinizi so-
ceyle doludur ve bir lanet düşüncenin arkasından diğe-
nuçlara bağlamadan aktif olabilir, dünya üzerine man-
ri gelir. Bu, çoğu k i ş i n i n baskın gerçekliği olan nesne bi-
t ı k s ı z talepler yöneltmezsiniz; beni tatmin et, beni
linci boyutudur ve hayatlarının bu kadar dengesiz ol-
mutlu et, beni güvende hissettir, bana k i m olduğumu
masının nedeni de budur. Gezegenimizi ve insanlığı
söyle gibi. Dünya size bu şeyleri veremez ve böyle bek-
doğru kader yoluna geri çekebilmemiz için, nesne bilin-
lentileriniz kalmadığında, kendi kendinize yarattığı-
cinin boşluk bilinciyle dengelenerek sağlayacağı akıl
nız tüm acılar da sona erer. B ü t ü n bu acılar, biçime
gerekir. Boşluk bilincinin yükselmesi, insanlık evrimi-
a ş ı r ı değer yüklemekten ve içsel boşluğunuzun farkın-
nin bir sonraki aşamasıdır.
da olmamanızdan kaynaklanır. Bu boyut hayatınızda
Boşluk bilinci, nesne bilincine ek olarak - daima du-
kendini var ettiğinde, kendinizi içlerinde kaybetme-
yusal algılar, düşünceler ve duygularla ilgilidir - bir
den, içsel olarak bağlanmadan, yani dünyaya bağımlı
farkındalık alt akıntısı söz konusudur. Farkındalık, sa-
hale gelmeden, nesnelerin, deneyimlerin ve zevklerin
dece nesne bilincinin olmadığını, aynı zamanda bilinçli
tadını çıkarabilirsiniz.
varlıklar olma bilincinin olduğunu söyler. Ön planda bir
Bu da geçer sözü, aslında gerçekliği gösteren bir
şeyler olup biterken arka planda uyanık bir içsel din-
işarettir. B ü t ü n biçimlerin geçici olduğunu gösterir-
ginlik hissedebiliyorsanız, işte olması gereken budur!
ken, aynı zamanda sonsuzluğa da işaret ederler. Sade-
Bu boyut, herkesin içinde vardır ama çoğu k i ş i farkın-
ce içinizdeki sonsuzluk geçici olanı geçici olarak algıla-
da bile değildir. Bazen şöyle diyerek bu konuyu işaret
yabilir.
ederim: "Kendi Varlığını hissedebiliyor musun?"
Boşluk boyutu kaybolduğunda ya da bilinmediğinde,
Boşluk bilinci, kendini sadece egodan k u r t u l u ş ola-
dünyadaki nesneler ve biçimler aşırı bir önem, gerçekte
rak değil, aynı zamanda bu dünyadaki nesnelere ba-
sahip olmadıkları bir ciddiyet ve ağırlık kazanırlar.
ğımlı olmaktan k u r t u l u ş olarak ifade eder. Bu, dünya-
Dünya biçimi olmayanın bakış açısından görülmediğin-
ya gerçek anlamım kazandırabilecek tek şey olarak
de, tehditlerle dolu bir umutsuzluk mekanı haline gelir.
ruhsal boyuttur.
233 215
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
B i r oiay, bir k i ş i ya da bir durum için öfkelendiğiniz ya da üzüldüğünüz her seferinde, asıl neden olay, k i ş i
rine yükselmek yerine, altına inersiniz. Birkaç kadeh daha içerseniz, bitkiler alemine gerilersiniz.
ya da durum değil, sadece boşluğun sağlayabileceği ger-
Boşluk bilincinin bununla pek i l g i s i yoktur. İ k i du-
çek bir bakış açısının kaybıdır. Nesne bilincinde sıkışıp
rumda da düşüncenin ötesine geçersiniz ama boşluk
kalmışsınızdır ve bilincin zamana bağlı olmayan içsel
bilinci durumunda düşüncenin üzerine çıkar, yukarıda
boşluğunun farkında değilsinizdir. Bu da geçer sözü
örneğini verdiğimiz durumda ise altına inersiniz.
doğru kullanıldığında, içinizde o boyutun tekrar farkına varmanızı sağlar. İçinizdeki gerçeğin bir diğer göstergesi, şu ifadede
TELEVİZYON
gizlidir: "Asla sandığım neden için kızgın değilim." Televizyon seyretmek, dünya üzerinde milyonlarca insan için en sevilen boş zaman doldurma yöntemidir. OrDÜŞÜNCENİN ALTINA DÜŞMEK
talama bir Amerikalı, altmış yaşına gelene kadar haya-
VE ÜSTÜNE ÇIKMAK
tının yaklaşık on beş y ı l l ı k zamanını televizyon karşı-
Çok yorgun olduğunuzda, her zaman olduğunuzdan
laşık olarak aynıdır.
sında geçirmektedir. Diğer birçok ülkede de rakam yakdaha h u z u r l u ve daha rahat olabilirsiniz. Bunun nede-
Birçok k i ş i ,
televizyon seyretmeyi rahatlatıcı bir
ni, düşünceleriniz yatıştığı için, z i h n i n i z i n ürettiği so-
şey olarak görmektedir. Kendinizi yakından gözlem-
r u n l u benliği artık hatırlamamanızdır. Yavaş yavaş
lerseniz, ekranın bir süre sonra dikkat odağınız olarak
uykuya doğru kayıyorsunuzdur. Alkol aldığınızda veya
kalmadığını,
belli ilaçlar kullandığınızda (acı bedeninizi tetikleme-
çok uzun süre izlemeye devam ettiğinizde, z i h n i n i z i n
dikleri takdirde), yine kendinizi daha rahat, umursa-
hiçbir düşünce üretmediğini görürsünüz. Sadece artık
maz ve belki bir süre için canlı bile hissedebilirsiniz.
sorunlarınızı hatırlamamakla kalmaz, aynı zamanda
Ş a r k ı söyleyip dans etmeye başlarsınız ve bunlar, an-
kendinizi geçici olarak özgürleştirirsiniz de; bundan
t i k zamanlardan beri yaşamın mutluluk ifadeleridir.
daha rahatlatıcı bir şey olabilir mi?
Z i h n i n i z size daha az yük oluşturduğu için, var olmanın mutluluğunu hissedebilirsiniz.
B e l k i de alkole
düşüncelerinizin yavaşlayıp azaldığını,
Yani televizyon izlemek içsel boşluk yaratır mı? Şu anda var olmanızı sağlar mı? Ne yazık ki hayır. U z u n
"ruh" denmesinin nedeni budur. Ama ödenmesi gere-
süre boyunca zihniniz hiçbir düşünce üretmese bile,
ken ağır bir bedel vardır: B i l i n ç s i z l i k . Düşüncenin üze-
televizyondaki programın düşünce sistemine uyumlu
202 202
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
durumdadır. Yani televizyonun sağladığı kolektif zih-
olursa, o kadar çok bağımlı hale gelirsiniz. Eğer ilginç
ne k a t ı l m ı ş t ı r ve onun düşüncelerini düşünüyordur.
olsaydı, düşüncelerinizi k ı ş k ı r t ı r d ı , z i h n i n i z i tekrar dü
Z i h n i n i z sadece düşünce üretmemek açısından pasif
şünmeye zorlardı ve bu da daha bilinçli yapılan bir şey-
durumdadır. Ama televizyon ekranından gelen dü-
dir ve dolayısıyla televizyon izlemekten daha iyidir. Bu-
şünceleri ve imgeleri s ü r e k l i olarak yutmaya devam
na ek olarak, ekrandaki görüntüler dikkatinizi daha
eder. Bu, s i z i alıcılığınızın güçlendiği trans benzeri
fazla sabit bir noktada tutamazdı.
bir pasif duruma sokar ve hipnozdan pek f a r k ı yok-
Programın içeriği — eğer belli bir kalitesi varsa -
tur. Kamuoyu görüşlerini belirlemede kullanılması-
bazen televizyonun uyuşturucu, hipnotize edici etkisi-
nın en önemli nedeni budur ve insanlar s i z i o durum-
ni ortadan kaldırabilir. Birçok kişiye fazlasıyla yarar-
da yakalayarak mesajlarını verebilmek için milyon-
lı olan bazı programlar vardır; hayatlarını daha iyiye
larca dolar öderler. Kendi düşüncelerinin s i z i n dü-
doğru değiştirmiş, kalplerini açmış, onları daha bi-
şünceleriniz haline gelmesini isterler ve genellikle de
linçli insanlar haline getirmişlerdir. Hatta bazı kome-
bunu başarırlar.
di programları - her ne kadar anlamsız gibi görünse-
Dolayısıyla, televizyon seyrederken, asıl eğiliminiz
ler de — farkında olmadan insan egosunun bir karika-
düşüncenin üzerine çıkmak değil, altına inmektir. Tele-
t ü r ü n ü göstererek r u h s a l bir amaca hizmet edebilir-
vizyon bu açıdan alkol ve bazı ilaçlara çok benzer. Zih-
ler. B i z e hiçbir şeyi fazla ciddiye almamayı, hayata
ninizi belli bir ölçüde rahatlatırken, çok ağır bir bedel
hafif bir şekilde yaklaşmayı ve hepsinden öte, gülme -
ödersiniz. Bilinç kaybı. O ilaçlar gibi, televizyonun da
yi öğretirler. Gülmek, iyileştirici olduğu kadar da öz-
güçlü bir bağımlılık yaratma özelliği vardır. Televizyo-
gürleştiricidir. Ama televizyon kanallarının çoğu, ta-
nu kapamak için uzaktan kumandaya uzandığınızda,
mamen egolarıyla kontrol edilen insanlar tarafından
bunun yerine bütün kanalları dolaşmaya başladığınızı
yönetilmektedir ve dolayısıyla televizyonun gizli ama-
görürsünüz. Yarım ya da bir saat sonra, hâlâ izlemeye
cı, s i z i hipnotize ederek kontrol altına almak, yani si-
devam ediyor, hâlâ kanallar arasında dolaşıyorsunuz-
zi bilinçsiz kılmaktır. Yine de televizyonda hâlâ keşfe-
dur. Kumanda üzerinde parmağınızın basamadığı tek
dilmemiş muazzam bir potansiyel vardır.
düğme, kapama düğmesidir. Hâlâ izliyor olmanızın en
Her iki-üç saniyede bir değişen h ı z l ı görüntüler-
muhtemel nedeni, izlemeye değecek kadar ilginç bir
den oluşan programlar ve reklamlar izlemekten kaçı-
programın yayınlanması değil, genellikle izlemeye de-
nın. Çok fazla televizyon ve özellikle de bu tür prog-
ğecek bir şey olmamasıdır. B i r kere saplanıp kaldığınız-
ramları seyretmek, bugün dünya üzerinde milyonlar-
da, programlar ne kadar sıkıcı, anlamsız ve önemsiz
ca çocuğu etkileyen dikkat dağınıklığı, zihinsel bo-
202 236
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
K ı s a bir
ka bir şeyin farkındasmızdır. Biçim sürekli olarak dik-
dikkat süresi, bütün algılarınızın ve i l i ş k i l e r i n i z i n
katinizi dağıtır. Kendinizin farkında olduğunuz zaman-
sığlaşmasına neden olur. Ne yaparsanız yapın, bu du-
larda bile, kendinizi bir nesneye, bir düşünce biçimine
rumda hangi i ş i gerçekleştirmeye çalışırsanız çalışın,
dönüştürmüş olursunuz ve dolayısıyla da, farkında ol-
kalitesi düşük olur, çünkü kalite için dikkat gerekir.
duğunuz şey kendiniz değil, bir düşünce olur.
z u k l u k l a r gibi birçok sorunun kaynağıdır.
S ı k s ı k ve uzun sürelerle televizyon seyretmek, si-
İçsel boşluğu duyduğunuzda* onu aramaya başlaya-
zi sadece bilinçsiz kılmaz, aynı zamanda da enerjinizi
b i l i r s i n i z ve onu bir nesneyi ya da deneyimi aradığınız
k u r u t u r ve s i z i pasif yapar. Dolayısıyla, rasgele seyretmek yerine seyredeceğiniz programları dikkatle seçin. B u n u yapmaya gayret ettiğinizde, programı izlerken vücudunuzdaki canlılığı hissedin. Zaman zaman solunumunuzu kontrol edin. Görsel duyunuzu tamamen kontrol altına almaması için belli aralıklarla ba-
gibi arayacağınız için, asla bulamazsınız. Ruhsal aydınlanmayı ya da anlayışı arayanların karşılaştığı ikilem budur. Bu yüzden, İsa şöyle demişti: " T a n r ı hükümranlığı gözle görülebilir biçimde gelmez. Ne de insanlar 'Bak, burada' ya da 'Orada' derler. İşte T a n r ı hükümranlığı aranızdadır."
k ı ş l a r ı n ı z ı ekrandan kaçırın. Sesi gerektiğinden fazla
Eğer bütün hayatınızı hoşnutsuzluk, endişe, kor-
açmazsanız, televizyonun i ş i t s e l duyunuzu e t k i s i altı-
ku, depresyon, u m u t s u z l u k ya da başka olumsuz duy-
na almasına i z i n vermemiş olursunuz. Reklamlar sı-
guların tutsağı olmuş halde geçirmiyorsanız; yağınu-
rasında televizyonun sesini kesin. Televizyonu kapa-
r u n ya da rüzgârın sesini dinlemek gibi basit şeyler-
dıktan hemen sonra yatağa girmeyin ve daha da kötü-
den zevk alabiliyorsanız; gökyüzünde hareket eden
sü, sakın televizyon seyrederken uykuya dalmayın.
bulutların güzelliğini görebiliyor ya da yalnız olduğunuzda y a l n ı z l ı k duymuyor, herhangi bir eğlence ya da zihinsel aktivite aramıyorsanız; tamamen yabancı bi-
İÇSEL BOŞLUĞU TANIMAK Hayatınızda düşünceleriniz arasındaki boşluk muhtemelen giderek açılıyordur ve bunun farkında bile olmayabilirsiniz. Deneyimlerle büyülenen ve büyük ölçüde biçimlerle tanımlanan bir bilinç, başlangıçta boşluğun farkına varmakta zorlanır. Bu zamanla kendinizin farkında olamayacağınız anlamına gelir, çünkü daima baş202 238
rine ondan hiçbir şey beklemeden içten bir nezaketle yaklaşıyorsanız... ne kadar kısa bir süre için olursa olsun, içinizde bir boşluk açılmış demektir. Bu olduğunda, kendinizi i y i hissedersiniz ve canlı bir huzur duyarsınız. B u n u n yoğunluğu belki zorlukla fark edilebilir bir hoşnutluk duygusundan, antik H i n t l i bilgelerin adına ananda - Varlığın kutsaması -- dedikleri şeye kadar değişebilir. Sadece biçime d i k k a t i n i z i
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
verecek şekilde şartlandığınızdan, muhtemelen doğrudan farkında olmayabilirsiniz.
Örneğin, güzelliği
görebilme, basit şeylerin değerini bilebilme,
kendi
başınıza kalmanın zevkini çıkarabilme ya da başka insanlarla şefkatli bir şekilde i l e t i ş i m kurabilme yeteneklerinde ortak bir u n s u r vardır. Bu ortak unsur, geri planda bulunan bir hoşnutluk, huzur ve canlılık duygusudur ve o arka plan olmadan, bu duyguların hiçbiri mümkün olmaz. Güzelliğin, şefkatin, nezaketin, hayattaki basit şeylerin i y i l i ğ i n i n tanınmasının olduğu her yerde, bu içsel deneyimin arka planına bakın. Ama onu bir şey arar gibi aramayın. Onu tespit edip, "îşte, buldum," diyemezsiniz; onu zihinsel terimlerle tanımlayamazsınız. B u l u t s u z bir gökyüzüne benzer. Biçimi yoktur. O boşl u k t u r ; dinginliktir, Varlığın tatlılığıdır ve elbette ki bu sözlerden çok daha fazlasıdır. Onu kendi içinizde doğrudan hissedebildiğinizde,
derinleşir.
Dolayısıyla
basit bir şeyin değerini takdir edebildiğinizde - bir ses, bir görüntü, bir dokunuş - bir güzelliği görebildiğinizde, insanlara k a r ş ı şefkatli olabildiğinizde, bu deneyimin kaynağının ve arka planının içsel boşluk olduğunu anlarsınız. Çağlar boyunca birçok şair ve bilge, bu gerçek mutluluğun - ben buna Varlığın mutluluğu diyorum - basit ve görünürde önemsiz gibi gelen şeylerde bulunduğunu gözlemlemiştir. Çoğu insan, başlarına önemli bir şeyin gelmesi beklentisiyle, sürekli olarak aslında hiç de önemsiz olmayan ama önemsiz gibi görünen şeyleri 290
kaçırırlar. Ü n l ü düşünür Nietzsche, ender derin dinginlik anlarından birinde,
şöyle demişti: "Mutluluk
için aslında ne kadar az şeye gerek var! Aslında en küçük şey, en belirsiz şey, bir kertenkelenin sürünürken çıkardığı h ı ş ı r t ı , bir nefes, belli belirsiz bir bakış; en büyük mutluluklar en küçük şeylerden kaynaklanır. Dinginleşin." Peki neden "en büyük mutluluklar en küçük şeylerden" kaynaklanır? Çünkü gerçek mutluluğun nedeni bir şey ya da bir olay değildir ama i l k bakışta öyle görünür. Şey ya da olay bilincinizin sadece küçük bir k ı s mını oluşturacak kadar belirsiz ve dikkati çekmeyen boyutlarda olabilir; geri kalanı içsel boşluktur ve biçimle engellenmeyen bilinçtir. îçsel boşluk bilinci ve gerçek kimliğiniz, temelde tektir. Diğer bir deyişle, küçük şeylerin biçimi, içsel boşluğa yer bırakır. Ve gerçek mutluluğun, Varlığın mutluluğunun doğduğu yer, işte bu içsel boşluk, şartlanmamış bilinçtir. Küçük, sessiz şeylerin farkında olabilmek için, içinizde dingin olmanız gerekir. Y ü k s e k derecede farkındalık şarttır. Dinginleşin. Bakın. Dinleyin. Şimdide olun. İçsel boşluğu bulmanın bir yolu daha vardır: Bilinçli olmanın bilincine varın. "Ben" deyin ya da "Ben" diye düşünün ve hiçbir şey eklemeyin. Ben'in ardından gelen dinginliği fark edin. Çıplak, örtülmemiş, gizlenmemiş varlığınızı hissedin. Gençlik ya da yaşlılık, zenginlik ya da yoksulluk, i y i l i k ya da kötülük veya diğer hiçbir özellik ona dokunamaz. Bütün yaratılışın geniş rahmi, bütün biçimidir o. '241
ECKHART TOLLE
DAĞDAKİ DERENİN SESİNİ DUYABİLİYOR MUSUN?
VAR OLMANIN GUCU
Sessizce yolculuklarına devam ettiler. Öğrenci, etrafındaki dünyanın canlılığı karşısında afallamıştı. Sanki her şeyi i l k kez görüyor, i l k kez deneyimliyordu. Ama
B i r Zen ustası, öğrencilerinden biriyle birlikte bir dağ
bir süre sonra tekrar düşünmeye başladı. Zihinsel gü-
yolunda sessizce yürüyordu. Antik bir sedir ağacına gel-
r ü l t ü bir kez daha uyanık dinginliği örttü ve çok geçme-
diklerinde, pirinç ve sebzeden oluşan basit yemeklerini
den bir soru daha geldi: "Usta," dedi, "düşünüyordum.
yemek için oturdular. Yemekten sonra, henüz Zen gize-
Dağdaki derenin sesini duyamasaydım ne diyecektin?"
minin anahtarını bulamamış genç bir rahip olan öğren-
U s t a durdu, parmağını kaldırdı ve cevap verdi. "Zen'e
cisi, sessizli bozarak ustaya sordu: "Usta, Zen'e nasıl gi-
oradan gir."
rebilirim?" Elbette ki Zen olan bilinç durumuna nasıl girebileceğini soruyordu. U s t a sessiz kaldı.
DOĞRU EYLEM Öğrenci sabırsızlıkla bir cevap
beklerken, aradan neredeyse beş dakika geçti. Tam baş-
Ego sorar: Bu durumu ihtiyaçlarımı karşılamak için na-
ka bir soru sormak üzereyken usta aniden konuştu:
s ı l kullanabilirim ya da ihtiyaçlarımı karşılamak için
"Dağdaki derenin sesini duyabiliyor musun?"
kullanabileceğim başka bir duruma nasıl geçebilirim?
Öğrenci böyle bir derenin varlığının bile farkında de-
Varlık, bir içsel boşluk durumudur. Şimdide oldu-
ğildi. Zen'in anlamını düşünmekle meşguldü. Şimdi, se-
ğunuzda, şöyle sorun: Bu durumun, şu anın ihtiyaç-
si dinlemek için dikkat kesildiğinde, gürültücü zihni
larına nasıl k a r ş ı l ı k verebilirim? Aslında, bu soruyu
yatışmaya başlamıştı. Önce hiçbir şey duyamadı. Son-
sormanıza bile gerek yoktur. Olana k a r ş ı dingin, uya-
ra, düşünceleri yerini yüksek farkındalığa bırakırken,
n ı k ve açık kalın yeter. Böylelikle, duruma yeni bir
küçük bir derenin uzaklardan gelen ş ı r ı l t ı s ı n ı belli be-
boyut kazandırırsınız: Boşluk. Sonra bakın ve dinle-
l i r s i z duyabildi.
yin. Böylece, durumla bir olursunuz. B i r duruma tep-
"Evet, şimdi duyabiliyorum," dedi öğrenci.
ki vermek yerine onunla birleştiğinizde,
U s t a parmağını kaldırdı ve gözlerinde hem ateşli
kendisi size çözümü sunar. Aslında bakan ve dinleyen
hem de nazik bir bakışla açıkladı: "Zen'e oradan gir."
durumun
k i ş i siz değilsinizdir, uyanık dinginliğin kendisidir.
Öğrenci şaşırmıştı. Bu onun i l k satorisiydi; i l k ay-
Eğer o anda eyleme geçmek gerekiyorsa ya da müm-
dınlanma anı. Zen'in bildiği bir şey olduğunu bilmeden
künse, eyleme geçersiniz ya da s i z i n sayenizde doğru
bildiğini anlamıştı!
eylem gerçekleşir. Doğru eylem, bütüne uyan eylem202 242
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
dir. Eylem gerçekleştiğinde, uyanık, dingin boşluk ol-
kötü diye tanımlanır. Düşünce biçimlerinde, nesne bi-
duğu gibi kalır. K o l l a r ı n ı kaldırıp zafer belirten bir tavırla haykıran b i r i n i göremezsiniz.
Kimse
"Bak,
yaptım işte," demez. Bütün yaratıcılık, içsel boşluktan kaynaklanır. Yarat ı l ı ş gerçekleştikten ve bir şey biçim bulduktan sonra, "ben" ya da "benim" kavramının doğınaması için uyanık olmanız gerekir. Yaptığınız şey için başarıyı kendinize mâl ederseniz, ego geri döner ve boşluk kaybolur.
lincinde sıkışıp kalmışlardır. Bilinçsiz isimlendirmeler durmadığı ya da en azından farkına varmadığınız sürece, ruhsal uyanış gerçekleşmez. Egonun gözlemlenmeyen zihin olarak yerinde kalmasının nedeni, bu isimlendirmelerdir. İsimlendirmelerden vazgeçtiğinizde ya da en azından bunların farkına vardığınızda, içsel boşluk oluşur ve zihninizin esiri olmaktan kurtulursunuz. Yakınınızdaki bir nesneyi seçin - bir kalem, bir sandalye, bir fincan, bir bitki - ve görsel olarak onu incele-
İSİMLENDİRMEDEN ALGILAMAK Çoğu insan, etraflarını saran dünyanın belli belirsiz farkındadır; özellikle de çevreleri kendilerine tamdık geliyorsa. Zihinlerindeki ses, dikkatlerinin büyük bölümünü meşgul eder. Bazı insanlar, yolculuk yaptıklarında ve yeni yerlere ya da yabancı ülkelere gittiklerinde daha uyanık olurlar, çünkü böyle zamanlarda algıları bilinçlerini düşüncelerden daha çok kullanır. Daha fazla şimdide olurlar. Ama bazı insanlar, böyle zamanlarda bile tamamen zihinlerindeki sesin kontrolünde kalmaya devam ederler. Algıları ve deneyimleri, anlık yargılarla bozulur. Aslında hiçbir yere gitmemişlerdir. Sadece vücutları yolculuk yapıyordur ama kendileri hep oldukları yerdedirler: Kendi zihinlerinde. Çoğu insanın gerçekliği budur: B i r şey algılandığı anda, ego tarafından isimlendirilir, yorumlanır, başka bir şeyle k a r ş ı l a ş t ı r ı l ı r , sevilir ya da sevilmez, i y i ya da 244
yin. Büyük bir ilgi ve merakla ona bakın. Geçmişinizden güçlü k i ş i s e l çağrışımlar uyandıran nesnelerden kaçının; nereden aldığınız, size k i m i n verdiği ya da benzeri düşünceler aklınıza gelmemelidir. Ayrıca, bir kitap ya da bir şişe gibi üzerinde yazı bulunan nesnelerden de sakının. İster istemez düşünceleri harekete geçireceklerdir. Kendinizi hiç zorlamadan, rahat ama uyanık bir şekilde, bütün dikkatinizi nesneye verin. Eğer aklınıza düşünceler gelirse, onlara aldırmayın. İlgilendiğiniz şey düşünceler değil, algı eyleminin kendisi olmalıdır. Algının içinden düşünceyi çekip çıkarabiliyor musunuz? Zihninizdeki ses yorumlar yapmadan, sonuçlar çıkarmadan, karşılaştırmadan ya da bir şeyler bulmaya çalışmadan bakmayı başarabiliyor musunuz? Birkaç dakika sonra, bakışlarınızı odanın içinde dolaştırın ve uyanık dikkatinizi gözünüze ilişen her şeye yöneltin. Sonra,
olabilecek
sesleri
dinleyin.
Etrafınızdaki
şeylere baktığınız şekilde, sesleri dinleyin. B a z ı sesler 245
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
doğal - su, rüzgâr, kuşlar gibi - bazılan ise insan ya-
Smith, muhasebe müdürü, k ı r k beş yaşında, boşanmış,
pımı olabilir. B a z ı l a r ı güzel, bazıları sevimsiz olabilir.
i k i çocuk annesi, Amerikalı; bunların hepsi düşüncedir
Ama güzel ve çirkin arasında bir ayırım yapmayın.
ve dolayısıyla da bu düşünceleri düşündüğünüz anda
Her sesin olduğu gibi olmasına i z i n verin ve hiçbir yo-
deneyimlediğiniz şeyin bir parçasıdır. Bunlar ve kendi-
rumda bulunmayın. Burada yine anahtar rahat ama
niz hakkında düşünüp söyleyebileceğiniz diğer her şey
uyanık kalmaktır.
nesneldir, öznel değil. Yani deneyimdir, deneyimleyenin
Bu şekilde bakıp dinlediğinizde, belli belirsiz ve baş-
kendisi değil. K i m olduğunuzla i l g i l i daha bin tane ta-
l a n g ı ç t a zor fark edilir bir dinginlik duygusunu ayrım-
nım (düşünce) ekleyebilirsiniz ve bunu yaparken, ken-
sayabilirsiniz. Bazı k i ş i l e r bunu arka planda bir dingin-
dinizi deneyimlemeyi daha da karmaşıklaştırırsınız
l i k olarak hisseder. Diğerleri ise buna huzur der. B i l i n -
ama bu şekilde, asla deneyimleyene ulaşamazsınız. O,
ciniz daha fazla düşünceye boğulmadığında, bir k ı s m ı
bütün deneyimlerden önce olan ama var olmadığı tak-
biçimi olmayan, koşulsuz, orijinal durumunda kalır. Bu
dirde deneyimin gerçekleşemeyeceği özdür.
içsel boşluktur.
Peki deneyimleyen kim? S i z s i n i z . S i z kimsiniz? B i linç. Bilinç nedir? Bu soru cevaplanamaz. Cevap verdiğiniz anda, sahteleştirirsiniz, çünkü başka bir nesne-
DENEYİMLEYEN
KİM?
ye çevirirsiniz. Bilinç, geleneksel adıyla ruh, kelimenin gerçek anlamıyla asla tanımlanamaz ve bunu yap-
Gördüğünüz, duyduğunuz, dokunduğunuz, tattığınız
maya çalışmak boşuna olur. B ü t ü n biliş, i k i c i l l i k ale-
ve kokladığınız şeyler elbette ki duyusal nesnelerdir.
mindedir; öznel ve nesnel, bilen ve bilinen. Özne, ben,
Bunlar, deneyimlediğiniz şeylerdir. Peki deneyimleyen
kendisi olmadan hiçbir şeyin bilinemeyeceği, algılana-
kimdir? Şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: " K i m olacak?
mayacağı, düşünülemeyeceği veya hissedilemeyeceği
Elbette ki ben. Jane Smith, muhasebe müdürü, k ı r k
bilen, daima bilinmez olarak kalmalıyım. Bunun nede-
beş yaşında, boşanmış, i k i çocuk annesi, Amerikalı.
ni, bir biçimimin olmamasıdır. Sadece biçimler biline-
Deneyimleyen benim." Yanıldınız. Jane S m i t h veya
bilir ve tanımlanabilir ama biçimi olmayan boyutta,
her kimse, kendini Jane S m i t h olarak tanımlamasını
biçim dünyası var olamaz. O, dünyanın yükseldiği ve
sağlayan her şey, deneyimlenen nesnelerdir, deneyim-
battığı aydınlık boşluktur. O boşluk, ben olan hayattır.
leyenin kendisi değil.
Zamandan bağımsızdır. Ben ölümsüzüm. O boşlukta
Her deneyimin üç olası içeriği vardır: Duyusal algılar, düşünceler ya da zihinsel imgeler ve duygular. Jane 202 246
olan şey, göreceli ve geçicidir; zevk ve acı, kazanç ve kayıp, doğum ve ölüm.
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
îçsel boşluğun keşfedilmesinin en büyük engeli, de-
tığımda, çok çeşitli seminerler ve atölye çalışmalarıyla
neyimden fazlasıyla büyülenerek kendinizi onun içinde
karşılaşınca şaşırdım. O k i ş i bana b i r - i k i tanesini öne-
kaybetmenizdir. Yani bilinç, kendi rüyasında kaybolur.
rip
Kendinizi her düşünceye, her duyguya ve her deneyime
"Hepsi çok ilginç görünüyor. Ama şunu biliyorum," diye
öylesine k a p t ı r ı r s ı n ı z ki rüyada gibi olursunuz. İnsanlı-
ekledim. "Aklına geldiği her seferinde, nefesine dikkat
ğın binlerce yıldır içinde bulunduğu durum bu.
et. B u n u bir y ı l süreyle yaparsan, bütün bu seminer ve
B i l i n c i bilemeseniz bile, kendiniz olarak farkına varabilirsiniz. Nerede olduğunuza bağlı olmaksızın, onu
öneremeyeceğimi
sordu.
"Bilmiyorum,"
dedim.
kurslara katılmaktan daha güçlü bir değişim etkisi olur. Ü s t e l i k de bedava."
herhangi bir durumda doğrudan hissedebilirsiniz. Onu
Nefesinizin farkında olmak, dikkatinizi düşünceler-
burada ve şimdide hissedebilirsiniz. O, temelde yatan
den uzaklaştırarak bir boşluk yaratır. Bilinç geliştirme-
bendir.
Okuduğunuz ve düşündüğünüz kelimeler ön
nin bir yolu budur. Bilincin bütünlüğü ifade edilmeden
plandadır ve ben, bütün deneyimlerin, düşüncelerin ve
orada durmasına rağınen, bilinci şimdi bu boyuta getir-
duyguların algılandığı zemindir.
mek için buradayız. Nefesinizin farkında olun. Nefes alıp verirken neler hissettiğinize dikkat edin. Havanın vücudunuza giriş çıkışını hissedin. Göğsünüzün ve karnınızın nasıl geniş-
NEFES
leyip büzüldüğünü fark edin. Tek bir bilinçli nefes, daDüşünce akıntısında boşluklar yaratarak, içsel boşlu-
ha önce birbiri ardına kesintisizce dizilen düşüncelerin
ğunuzu keşfedin. O boşluklar olmadan, düşünceleriniz
olduğu yerde bir boşluk yaratmaya yeter. Tek bir bilinç-
tekrarlayıcı, ruhsuz, yaratıcı pırıltıdan yoksun bir hale
li nefes (iki-üç daha da i y i olur), günde birkaç kez tek-
gelir ki çoğu insan için durum budur. O boşlukların
rarlandığında, hayatınıza bir boşluk kazandırmak için
uzunluğu için endişelenmeniz gerekmez. Birkaç saniye
idealdir. İ k i saatten uzun süre meditasyon yapsanız bi-
bile yeterlidir. Zaman içinde bu süreler kendi kendileri-
le (bunu yapabilen insanlar vardır), bütün ihtiyacınız
ne uzar ve kendi adınıza bir çaba harcamanız gerek-
olan tek bir bilinçli nefestir ve zaten uzun süreli medi-
mez. Uzunluklarından daha önemli olan, bunu s ı k sık
tasyonlarda bile yapabileceğiniz genellikle bu kadarı-
yapmaktır; böylece günlük faaliyetleriniz ve düşünce
dır. Geri kalanı anı ya da beklentidir ve dolayısıyla da
akışınız arasında boşluğa yer vermiş olursunuz.
düşüncedir. Nefes gerçekte sizin yaptığınız bir şey de-
B i r i geçenlerde bana oldukça büyük bir ruhsal orga-
ğildir ama olduğuna tanıklık ettiğiniz bir şeydir. Solu-
nizasyonun y ı l l ı k tanıtım broşürünü gösterdi. Ona bak-
num kendi kendine olur. Onu sürdüren şey, vücudun
202 202
ECKHART TOLLE
VAR OLMANIN GUCU
kendi zekasıdır. B ü t ü n yapmanız gereken, oluşunu izle-
fes, z i h n i n i z i durdurur. Ama yarı uykuda ya da bir
mektir. Hiçbir çaba gerektirmez. Ayrıca, nefes verdik-
transta olmanın ötesinde, tamamen uyanık ve fazlasıy-
ten sonra bir sonrakini almaya başlamadan önce oluşan
la dinç olursunuz. Düşüncenin altına düşmez, üzerine
aralığı da hissedin.
çıkarsınız. Daha yakından bakarsanız, bu i k i şeyin - ta-
Birçok k i ş i , sığ nefes alıp verir. Nefesinizin ne kadar farkında olursanız, doğal derinliği de o kadar artar. Nefesin herhangi bir biçimi olmadığından, antik çağ-
mamen şimdide olmak ve bilinç kaybı olmadan düşünce sürecini durdurmak - aslında aynı şey olduğunu görürsünüz: Boşluk bilincinin doğuşu.
lardan beri ruhla bağdaştırılmıştır; yani biçimi olmayan tek Hayat ile. " T a n r ı insanı topraktan yarattı ve burun deliklerine yaşam nefesini üfledi; böylece insan
BAĞIMLILIKLAR
canlandı." Almanca atmen (nefes) kelimesi, antik Hintçe (Sanskritçte) Atman kelimesinden türemiştir ve içte
Uzun süreli zorlayıcı davranış kalıplarından biri, bağım-
yatan ilahi r u h ya da T a n r ı anlamına gelir.
l ı l ı k olarak adlandırılabilir. B i r bağımlılık, sahte bir kim-
Nefesin herhangi bir biçiminin olmaması, nefes far-
l i k ya da altkimlik olarak içinizde yaşar ve periyodik ola-
kındalığının hayatınızda bir boşluk yaratmak, bir bilinç
rak sizi kontrolü altına alan bir enerji alanı yaratır. Zih-
oluşturmak için en etkili yollardan b i r i olmasının önce-
ninizi, zihninizdeki sesi bile etkisi altına alabilir. Şöyle di-
l i k l i nedenidir. B i r nesne olmadığı için, mükemmel bir
yebilir: "Zor bir gün geçirdin. Biraz güzelliği hak ettin.
meditasyon aracıdır. Diğer bir neden, nefesin en belli
Neden kendini hayatındaki tek güzel şeyden mahrum
belirsiz ve görünüşte en önemsiz fenomen olmasıdır. Ya-
edeceksin ki?" Farkındalık eksikliği yüzünden kendinizi
ni Nietzsche'nin deyimiyle, "en büyük mutluluğun kay-
zihninizdeki sesle tanımlıyorsanız, kendinizi dolaba doğ-
nağı" olan "en küçük şey." Nefes farkındalığını resmi bir
ru yürürken ve büyük çikolatalı pastaya uzanırken bu-
meditasyon olarak uygulayıp uygulamamak size kal-
lursunuz. Bazı zamanlarda, bağımlılık düşünce sürecinin
mıştır. Ama resmi meditasyon, günlük hayata boşluk
tamamen etrafından dolaşır ve kendinizi hiç farkında ol-
bilincini getirmenin yerini tutamaz.
madan sigara tüttürürken ya da elinizde bir içki kadehi
Nefesinizin farkında olmak, s i z i şu anda kalmaya zorlar; bu da içsel değişimin anahtarıdır. Nefesinizin farkında olduğunuz her seferinde, kesinlikle şimdide
tutarken bulursunuz. " B u nereden geldi böyle?" Paketten bir sigara çıkarıp yakmak veya şişeden bir kadehe içki doldurmak, tamamen bilinçsizce yaptığınız şeylerdir.
Nefesinizi düşünemeyeceğinizi ve sadece
Sigara içmek, fazla yemek, içki içmek, televizyon
farkında olabileceğinizi de anlayabilirsiniz. B i l i n ç l i ne-
seyretmek, internet bağımlılığı gibi zorlayıcı bir davra-
olursunuz.
202 250
ECKHART TOLLE
niş kalıbını sürdürüyorsanız, şunu yapabilirsiniz: İçinizde zorlayıcı davranışın başladığını hissettiğiniz anda, durun ve üç kez bilinçli nefes alıp verin. Bu belirgin bir farkındalık yaratır. Sonra birkaç dakika boyunca, içinizdeki bir enerji alanı olarak o zorlamanın farkında olun. B e l l i bir maddeyi f i z i k s e l ya da zihinsel olarak tüketme isteğinin, bir tür zorlayıcı davranış kalıbı olduğunu bilinçli olarak hissedin. Sonra birkaç kez daha bilinçli nefes alıp verin. Bu noktadan sonra, bir süre için o zorlamanın kaybolduğunu hissedeceksiniz. Eğer hâlâ s i z i zorluyorsa ve kendinizi tutamıyorsanız, bunu da sor u n etmeyin.
Bağımlılığınızı, yukarıda açıkladığımız
şekilde bir farkındalık egzersizi haline getirin. Farkındalık arttıkça, bağımlılık kalıpları zayıflar ve zaman içinde kendiliklerinden çözülürler. Ama unutmayın; bazen zihninizde bağımlılığınızı haklı çıkarmaya çalışan düşünceler yakalayabilirsiniz. O zaman kendinize şöyle sorun: Burada konuşan kim? O zaman konuşanın bağımlılık olduğunu anlarsınız. B u n u bildiğiniz sürece, zihninizin gözlemcisi olarak şimdide kaldığınız sürece, size istediği şeyi yaptırma olasılığı düşüktür.
VAR OLMANIN GÜCÜ
dunuzun da farkına varırsınız. O zaman dikkatiniz nefesinizden, içinizdeki canlılığı hissetmeye kayar. Bazı insanlar düşünceleriyle öylesine meşgullerdir, kendilerini zihinlerindeki sesle öylesine derinden tanımlarlar ki kendi içlerindeki canlılığı hissedemez hale gelirler. F i z i k s e l vücutta* dolaşan yaşamı hissedememek, başınıza gelebilecek en büyük mahrumiyettir. O zaman, kendinizi i y i hissetmek için başka şeyler aramaya başlarsınız ama kendi canlılığınızla bağlantınızı kaybettiğinizde hissettiğiniz huzursuzluğu bastıracak hiçbir şey bulamazsınız. İnsanların arayışa girdiği bu tür şeylerden biri, uyuşturucular, aşırı yüksek sesli müz i k gibi duyusal tetikleyiciler, heyecanlı ya da tehlikeli faaliyetler veya seks bağımlılığıdır. İlişkilerdeki dram bile, bu konuda bir araç olarak kullanılabilir. S ü r e k l i arka plan huzursuzluğu konusunda en çok başvurulan yol, yakın ilişkilerdir: "Beni mutlu edecek" bir kadın ya da erkek. Ama bu da çok r i s k l i d i r , çünkü o huzursuzluk tekrar baş gösterdiğinde, insanlar bu kez karşılarındak i n i suçlamaya başlarlar. İki-üç kez bilinçli nefes alıp verin. Şimdi vücudunuza yayılan canlılığı belli belirsiz hissedebilirsiniz. B u n u yaptığınızda, vücudunuzun içini hissedebiliyor musu-
İÇSEL VÜCUT FARKINDALIĞI Hayatınızda boşluk yaratmanın diğer basit ama oldukça etkili bir yolu, yine nefesle yakından bağlantılıdır. Göğsünüz ve karnınız kalkıp inerken vücudunuza girip çıkan havayı hissettiğinizde, aynı zamanda içsel vücu290
nuz? Vücudunuzun belli bölümlerini hissetmeye çalışın. E l l e r i n i z i , kollarınızı, ayaklarınızı ve bacaklarınızı hissedin. Karnınızı, göğsünüzü, boynunuzu ve başınızı hissedebiliyor musunuz? Peki ya dudaklarınız? İçlerinde hayat var mı? Sonra vücudunuzun içini bir bütün olarak hissedin. Bu uygulama için başlangıçta gözleri'253
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
n i z i kapayabilirsiniz. Vücudunuzu hissetmeye başladığınızda, gözlerinizi açın, etrafınıza bakın ve aynı zamanda vücudunuzu hissetmeye devam edin. B a z ı okurlar gözlerini kapamaya gerek duymayabilirler; hatta bunları okurken bile vücutlarının içini hissedebilirler.
yaya ulaşması ise yaklaşık sekiz dakika sürer. Uzaydaki en yakın komşumuz olan Proxima Centauri adlı yıldızın ışığı, dünyaya ulaşmak için 4.5 y ı l l ı k bir yolculuk yapmak zorundadır. îşte etrafımızı saran boşluk böylesine engindir. B i r de genişliği bütün kavrayışların ötesinde kalan galaksiler arasft boşluğu düşünün. B i z i m k i ne en yakın galaksi olan Andromeda Galaksisi'nin ışığı, 2.4 milyon yılda bize ulaşır. Vücudunuzun içindeki boş-
İÇ VE DIŞ BOŞLUK
luğun da doğru orantılı olarak evrendekiyle aynı oldu-
Vücudunuzun içi daha ziyade boşluktur. O sizin fiziksel biçiminiz değil, fiziksel biçiminizi hareket ettiren yaşamdır. Onun sürekli olarak sürdürdüğü yüzlerce farklı fonksiyonu insan zihni sadece kısmen anlayabilir. Onun farkında olduğunuzda, gerçekte olan şey, zekanın kendi kendini fark etmesidir. Bu, henüz hiçbir bilim adamının keşfedemediği gerçek yaşamdır. Fizikçiler, maddenin görünüşteki somutluğunun duyularımız tarafından yaratılan bir illüzyon olduğunu
ğunu bilmek nasıl bir şey? Dolayısıyla, görünürde biçim gibi görünen fiziksel vücudunuz, aslında derinlere inildikçe biçimini kaybeder ve içsel boşluğa açılan bir kapı haline gelir. İçsel boşluğun bir biçimi olmamasına rağınen, özünde son derece canlıdır. "Boşluk," tam anlamıyla yaşamın kendisidir; bütün ifadelerin dışa aktığı ifade edilmemiş Kaynak'tır. Bu Kaynak için kullanılan geleneksel kelime Tanrı'dır.
yakın zamanda anladılar. Biçim olarak algıladığımız
Düşünceler ve kelimeler, biçim dünyasına aittir; bi-
kendi fiziksel vücudumuz da buna dahildir ama %
çimi olmayanı ifade edemezler. Dolayısıyla, "Vücudu-
99.99'u gerçekten de boşluktur. Atomlar açısından dü-
mun içini hissedebiliyorum," dediğinizde, bu aslında
şünüldüğünde, bu muazzam bir boşluktur ve her ato-
düşünceyle yaratılan bir yanlış algıdır. Gerçekte olan
mun içinde de yine büyük miktarda boşluk vardır. F i -
şey, vücut gibi görünen bilincin - ben bilinci - kendi ba-
ziksel vücut, gerçek kimliğinizle i l g i l i bir yanlış algıdan
şına bilinç haline gelmesidir. Kendimi geçici bir "ben"
ibarettir. Göksel nesnelerin aralarındaki boşluğun ne
biçimiyle daha fazla karıştırmadığımda, o zaman sınır-
kadar olduğunu anlamanızı kolaylaştırmak amacıyla,
sız boyut ve ölümsüzlük kendini "benim" aracılığımla
şunu söyleyebiliriz: Saniyede 300.000 kilometre hıza
ifade edebilir ve "bana" yol gösterebilir. Ayrıca, beni bi-
sahip olan ı ş ı k , dünya ile ay arasındaki mesafeyi bir sa-
çime bağlı olmaktan da özgürleştirir. Yine de, "Ben bu
niyeden biraz uzun bir sürede alır; güneş ışığının dün-
biçim değilim" şeklindeki entelektüel bir tanımlama ya
202
254
ECKHART TOLLE
da inanç, yararlı olmaz. A s ı l önemli soru şudur: Şu anda, içsel boşluğumu, yani kendi Varlığımı ya da daha doğrusu, ben olan Varlığı hissedebiliyor muyum? Bu gerçeğe f a r k l ı bir açıdan da yaklaşabiliriz. Kendinize şöyle sorun: "Sadece şu anda olanın değil, aynı zamanda her şeyin var olduğu ve gerçekleştiği canlı bir zamansız içsel boşluk olarak şimdinin kendisinin de
VAR OLMANIN GÜCÜ
rarlanmaktadır ve ondan çıkmanız ancak şu anda, Şimdi'nin gücüyle mümkündür. Şimdi'nin biçimini olduğu gibi kabullenerek, içsel olarak uzayla uyum sağlarsınız. Kabullenmek sayesinde, içinizdeki boşluk haline gelirsiniz. Böylece, biçim yerine boşlukla uyumlanırsınız: Bu da hayatınıza doğru bakış açısını ve dengeyi getirir.
farkında mıyım?" Bu sorunun içsel vücutla bir i l g i s i yok gibi görünse de, şimdinin farkına varmakla aniden kendinizi daha canlı hissetmek s i z i şaşırtabilir. İçsel vücudunuzdaki canlılığı bu şekilde hissedersiniz; Varlığın mutluluğun ayrılmaz bir parçası olan canlılığı. Onun ötesine geçmek ve aslında o olmadığımızı anlamak için vücudun içine girmemiz gerekir. Günlük hayatta mümkün olduğu ölçüde, boşluk yaratmak için içsel vücut farkındalığınızı kullanın. Beklerken, birini dinlerken, gökyüzüne, bir ağaca, bir çiçeğe, eşinize, çocuğunuza bakmak için durduğunuzda, aynı zamanda içinizdeki canlılığı hissedin. Bu, dikkatinizin ya da bilincinizin biçim siz kalması anlamına gelir. Bu şekilde vücudunuzun içinde "yaşadığınız" her seferinde, bu deneyimi şimdide kalmak için bir çapa olarak kullanabilirsiniz. Kendinizi düşüncelerde, duygularda veya dış durumlarda kaybetmenizi engeller.
BOŞLUKLARI FARK ETMEK Gün boyunca, gördüğünüz ve duyduğunuz şeyler sürekli olarak değişir. B i r şeyi gördüğünüz ya da bir sesi duyduğunuz i l k anda, zihniniz gördüğünüz ya da duyduğunuz şeyi isimlendirmeden önce, genellikle algının olduğu anda bir dikkat boşluğu oluşur. Bu içsel boşluktur. Süresi kişiden kişiye değişir. Bunun farkına varmak kolay değildir, çünkü birçok kişide bu boşluk son derece kısadır ve belki bir saniye bile sürmez. Olan şey şudur: Yeni bir görüntü ya da sesle karşılaş ı r s ı n ı z ve i l k algı anında, her zamanki düşünce akışında kısa bir kesinti gerçekleşir. Bilinç düşünceden ayrılır, çünkü duyusal algılama için gereklidir. Çok sıra dışı bir görüntü ya da ses, nutkunuzun tutulmasına yol açabilir; yani, içinizde çok büyük bir boşluk oluşur.
Düşündüğünüzde, hissettiğinizde, algıladığınızda ve
Bu boşlukların süresi ve sıklığı, hayattan zevk alma,
deneyimlediğinizde, bilinç biçim boyutunda doğar. B i r
doğayla ve diğer insanlarla bağlantınızı hissedebilme
düşünce, bir duygu, bir algı veya bir deneyim olarak
becerinizi belirler. Egonuzdan ne ölçüde özgürleşmiş ol-
kendini ifade eder. Budistlerin bir gün içinden çıkmayı
duğunuzu da gösterir, çünkü ego boşluk boyutuna kar-
umdukları yeniden doğum döngüsü aslında sürekli tek-
şı tam bir bilinçsizlik halidir.
290
'257
VAR OLMANIN GUCU
ECKHART TOLLE
Bu kısa boşlukların giderek daha fazla farkına var-
nuşarak ya da sorun çıkararak dikkati üzerinize çek-
dığınızda, süreleri uzar ve bu olurken, algı zevkinizin
mek; kimse sormadığında ve durumda bir fark yarat-
düşüncelerinizle giderek daha az bölündüğünü fark
mayacakken f i k r i n i z i belirtmek; karşınızdaki kişiden
edersiniz. O zaman etrafınızdaki dünya yeniden taze ve
çok onun s i z i nasıl gördüğüyle ilgilenmek ya da diğer
canlı bir hale gelir. Dünyayı soyutluk ve kavram pence-
bir deyişle, kendi egonuzu görmek için başka insanları
resinden gördüğünüz sürece, size daha cansız ve daha
kullanmak; sahip olduğunuz şeylerle, bilginizle, görü-
düz görünür.
nüşünüzle, statünüzle, fiziksel gücünüzle veya başka şeylerle insanları etkilemeye çalışmak; birine ya da bir şeye öfkeyle tepki vererek geçici bir süre için egonuzu
KENDİNİZİ BULMAK İÇİN
şişirmek; olayları kişiselleştirerek gücenmek, k ı r ı l m a k
KENDİNİZİ KAYBEDİN
ya da öfkelenmek; zihinsel ya da sözel şikayetlerle kendinizi haklı k ı l ı p başkalarını haksız çıkarmak; görülme-
İçsel boşluk, kendi biçim k i m l i ğ i n i z i vurgulama ihtiya-
yi veya başkalarının gözünde önemli olmayı istemek.
cından kurtulduğunuz zamanlarda da ortaya çıkar. Bu
Kendi içinizde böyle bir kalıbı fark ettiğinizde, bir
ihtiyaç aslında egoyu ilgilendirir; gerçek bir ihtiyaç de-
deney yapmanızı öneririm. Bu kalıbı bıraktığınızda ne
ğildir. Bu konuya daha önce kısaca değinmiştik. Bu
olduğunu ve neler hissettiğinizi anlamaya çalışın. Sa-
davranış kalıplarından birinden vazgeçtiğinizde, içsel
dece bu davranışı bırakın ve neler olduğunu görün.
boşluk oluşur. O zaman daha fazla kendiniz olursunuz.
Biçim seviyesinde kimliğinizi zayıflatmak, bilinç ge-
Egoya göre, kendinizi kaybediyormuşsunuz gibi görü-
liştirmenin diğer bir yoludur. Biçim k i m l i ğ i n i z i vurgu-
nür ama aslında durum bunun tam tersidir. Bu kalıp -
lamaktan vazgeçtiğinizde, sizin aracılığınızla dünyaya
lardan birini bıraktığınızda, biçim seviyesinde kimliği-
akacak olan gücü kendi gözlerinizle görün.
nizi zayıflatırsınız ve biçim ötesindeki gerçek kimliğiniz daha da güçlenir. Azaldıkça çoğalırsınız. Peki insanlar biçim k i m l i k l e r i n i farkında olmadan
DİNGİNLİK
nasıl vurgularlar? İşte size birkaç örnek. Eğer yeterince uyanık olursanız, şu bilinçsiz kalıplardan bazılarını
"Dinginlik, T a n r ı n ı n konuştuğu dildir ve diğer her şey
kendinizde de fark edebilirsiniz: Yaptığınız bir şey için
bu dilin kötü bir tercümesidir," denir. Dinginlik aslında
takdir istemek ve alamadığınızda öfkelenmek ya da
boşluğu anlatmak için kullanılan diğer bir kelimedir.
üzülmek; sorunlarınız veya hastalığınız hakkında ko~
Hayatımızda zaman zaman boşlukla karşılaştığımızda
202 258
ECKHART TOLLE
bunun farkına varmak, kendi içimizdeki biçimden ve zamandan bağımsız boyutla bağlantı kurmamızı sağlar ve bu da, düşüncenin ve egonun ötesine geçmektir. Doğayı saran dinginlik ya da sabahın i l k saatlerinde odanızdaki dinginlik veya sesler arasındaki sessizlik olabilir. Dinginliğin bir biçimi yoktur; düşünceyle farkına varamamamızın nedeni de budur. Düşünce biçimdir. Dinginliğin farkına varmak ise dingin olmaktır. Dingin
9. Bölüm
olmak, düşünce olmadan bilinçli olmaktır. Dingin olduğunuz zamandan daha temel, daha derin bir şekilde kendiniz olmanız mümkün değildir. Dingin olduğunuz-
İÇSEL AMACINIZ
da, k i ş i denen bu fiziksel ve zihinsel biçim olmadan önce olduğunuz varlık olursunuz. Aynı zamanda, biçim çözüldüğünde olacağınız varlık haline gelirsiniz. Dingin olduğunuzda, geçici varlığınızın ötesinde siz, siz olursu-
Hayatta kalma çabasının ötesine geçtiğinizde, hayatını-
nuz: Bilinç; koşulsuz, biçimsiz, ölümsüz.
zın amacı ve anlamı her şeyden daha büyük önem kazanır. Günlük hayatın koşuşturmacalarına kapılmış olan insanlar, hayatlarını önemden yoksun bırakmış gibi görünürler. Bazıları hayatın ellerinden akıp gittiğini düşünür. Bazıları işlerinin gerektirdikleri, ailelerini geçindirme çabası, maddi durumları ya da yaşam şartları yüzünden tamamen sıkışmış haldedir. Bazıları sürekli stres, bazıları sürekli çan sıkıntısıyla uğraşır. Bazıları çılgınca bir şeyler yapmaya çalışmaktadır; bazıları ise durağanlıkta kaybolmuştur. Birçok kişi, zenginliğin vaat ettiği özgürlüğün ve rahatlığın hayalini kurmaktadır. Bazıları ise zenginliğin özgürlüğüne kavuşmuştur ama bunun bile hayatlarına anlam katmaya yetmediğini görmüştür. Gerçek amaçlarının yerine koyabilecekleri hiçbir şey
260
215
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
yoktur. Ama hayatınızın gerçek ya da öncelikli amacını
süreçtir. A n i , belirgin ve görünüşte tersine çevrilemez
dışarıda bulamazsınız. O s i z i n ne yaptığınızla değil, ne
gibi görünen bazı ender k i ş i l e r bile, yeni bilinç durumu
olduğunuzla i l g i l e n i r ; yani, bilinç durumunuzla.
t ü m hayatlarına y e r l e ş i r k e n , y a p t ı k l a r ı her şeyin doğa-
Dolayısıyla, a n l a ş ı l m a s ı gereken en önemli şey şudur: H a y a t ı n ı z ı n bir iç amacı ve bir de dış amacı vardır. İç amacı V a r l ı k ile i l g i l i d i r ve önceliklidir. D ı ş amacı ise
s ı n ı d e ğ i ş t i r i r k e n ve böylece hayatlarıyla bütünleşirken, yine de bu süreçten geçecektir. U y a n ı k olduğunuzda, düşüncelerde kaybolmak ye-
bir şeyler yapmakla i l g i l i d i r ve i k i n c i l öneme sahiptir.
rine k e n d i n i z i onun a r d ı n d a k i
Bu kitap temelde iç amacınızdan söz etmekle b i r l i k t e ,
gılarsınız.
bu ve bir sonraki bölüm, h a y a t ı n ı z ı n iç ve dış amaçları-
eden ve t ü m h a y a t ı n ı z ı yöneten otonom bir akış ol-
nı uyumlandırmaya da değinecektir. Ama iç ve dış as-
maktan çıkar.
lında o kadar birbirine bağlıdır ki birine değinmeden di-
şünce h a y a t ı n ı z ı n k o n t r o l ü n ü elinizde tutmaya çalış-
ğerinden söz etmek i m k a n s ı z d ı r .
mak yerine,
İç amacınız uyanmaktır. Bu kadar basit. Bu amacı, ge-
f a r k ı n d a l ı k olarak al-
O zaman düşünce, kendi başına hareket farkındalık
farkındalığınızın
düşünceden a y r ı l ı r .
Dü-
h i z m e t k a r ı haline gelir.
F a r k ı n d a l ı k , evrensel zekayla k u r u l a n b i l i n ç l i bağ-
zegen üzerindeki herkesle paylaşıyorsunuz; çünkü bu in-
l a n t ı d ı r . B u n u n için k u l l a n ı l a n diğer bir kelime, Var-
sanlığın amacıdır. İç amacınız, bütünün, evrenin ve yükse-
l ı k ' t ı r : Dü şün ce olmadan bilinç.
len zekasının amacının temel bir parçasıdır. Dış amacınız
U y a n ı ş s ü r e c i n i n başlaması çok g ö r k e m l i d i r . Onun
zamanla değişebilir. K i ş i d e n kişiye büyük f a r k l ı l ı k l a r gös-
o l m a s ı n ı sağlayamaz, k e n d i n i z i ona h a z ı r l a y a m a z s ı -
terebilir. İç amacınızı bulmak ve uygun şekilde yaşamak,
nız. Z i h i n bunu çok sevse de, uyanışa doğru uzanan
dış amacınızı gerçekleştirmek için şarttır. Gerçek başarı-
düzenli ve m a n t ı k l ı basamaklar y o k t u r . Önce bir şey-
nın temeli budur. Bu olmazsa, çaba, mücadele, k a r a r l ı l ı k
l e r i hak etmeniz gerekmez. Hatta bazen günahkar bi-
ve s ı k ı çalışma ya da k u r n a z l ı k l a yine de başarılı olabilir-
r i , bir azizden daha önce uyanabilir. U y a n ı ş h a k k ı n -
siniz. Ama bu t ü r bir başarıdan mutluluk duyamazsınız ve
da yapabileceğiniz hiçbir şey y o k t u r . Her ne yapmaya
bu değişmez bir şekilde sonunda acıya yol açar.
ç a l ı ş ı r s a n ı z , aslında bu çabanın ardındaki şey, uyanışı veya a y d ı n l a n m a y ı en değerli mal olarak kendine katmak ve böylece daha önemli ve daha büyük olmaya çalışan ego olacaktır. O zaman uyanmak yerine,
UYANIŞ
uyanma k a v r a m ı n ı , u y a n m ı ş bir k i ş i n i n n a s ı l olacaU y a n ı ş , düşünce ve farkındalığın ayrıldığı bir bilinç de-
ğıyla i l g i l i z i h i n s e l bir i m a j ı z i h n i n i z e e k l e r s i n i z v e
ğişimidir. Çoğu k i ş i için bir olay değil, devam eden bir
sonra da o imaja uymaya ç a l ı ş ı r s ı n ı z . B i r imaja uya-
262
263
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE. rak yaşamak, özgün bir yaşam değildir;
f a r k ı n d a l ı k ve düşünce a r a s ı n d a k i i l i ş k i nedir?
sadece ego-
f a r k ı n d a l ı k , o boşluk b i l i n c i n k e n d i s i haline geldi-
nun oynadığı başka bir b i l i n ç s i z roldür. Dolayısıyla,
uyanış
hakkında
yapabileceğiniz
ğinde düşüncenin var olduğu b o ş l u k t u r .
bir şey y o k s a , çoktan o l m u ş s a ya da henüz o l m a m ı ş -
B i r kez V a r l ı ğ ı ya da f a r k ı n d a l ı ğ ı yakaladığınızda,
sa, n a s ı l h a y a t ı n ı z ı n ö n c e l i k l i amacı o l a b i l i r ? Amaç
onu hemen t a n ı r s ı n ı z . A r t ı k z i h n i n i z d e k i bir kavram
u ğ r u n d a bir şeyler yapılacak bir hedef demek değil
değildir. O zaman, y a r a r s ı z düşüncelere dalmak y e r i -
midir?
ne şimdide var olmak için b i l i n ç l i bir seçim yapabilir-
Sadece i l k u y a n ı ş , düşünce olmayan bilinci i l k kez f a r k etmek,
kendi
adınıza
bir çaba
gerektirmeden
s i n i z . V a r l ı ğ ı h a y a t ı n ı z a davet edebilir, kendi içinizde bir
boşluk
oluşturabilirsiniz.
Uyanışla
birlikte
so-
olur. E ğ e r bu k i t a b ı a n l a ş ı l m a z ya da a n l a m s ı z bulu-
r u m l u l u k da gelir. H i ç b i r şey olmamış gibi yaşamaya
yorsanız,
demektir.
devam e d e b i l i r s i n i z ya da önemini kavrar ve farkın-
E ğ e r i ç i n i z d e k i bir şey bu kitapta a n l a t ı l a n l a r a cevap
dalığın doğuşunun başınıza gelebilecek en önemli şey
v e r i y o r s a , bir şekilde içindeki gerçeği a l g ı l a y a b i l i y o r -
olduğunu a n l a r s ı n ı z .
s a n ı z , o zaman uyanış s ü r e c i n i z b a ş l a m ı ş t ı r . B i r kez
l i m etmek ve ı ş ı ğ ı n ı bu dünyaya getirmek, hayatını-
başladığında, t e r s i n e çevrilemez ama ego y ü z ü n d e n
z ı n öncelikli amacı haline gelir.
henüz
geciktirilebilir.
uyanışınız
Bazı
başlamamış
k i ş i l e r için
bu
kitabı
okumak,
K e n d i n i z i y ü k s e l e n bilince tes-
" T a n r ı ' n m z i h n i n i bilmek i s t e r d i m , " demişti
Eins-
u y a n ı ş s ü r e c i n i başlatabilir. B a z ı l a r ı için ise, bu kita-
tein. "Geri k a l a n l a r ı detaydır." T a n r ı ' n m z i h n i nedir?
bın f o n k s i y o n u , çoktan uyanmaya b a ş l a d ı k l a r ı n ı gör-
B i l i n ç . T a n r ı ' n m z i h n i n i bilmek ne anlama gelir? F a r -
melerine
kında olmak. Detaylar nelerdir? D ı ş amacınız ve sa-
maktır.
ve
süreci
hızlandırmalarına
yardımcı
ol-
Bu k i t a b ı n diğer bir f o n k s i y o n u ise, insanla-
dece dışarıda olanlar.
r ı n i ç l e r i n d e k i egoyu f a r k etmelerine y a r d ı m etmek-
D o l a y ı s ı y l a , belki hâlâ hayatınızda önemli bir şe-
t i r ; böylece k e n d i l e r i n i k o n t r o l etmeye ve u y a n ı ş ı ge-
y i n o l m a s ı n ı b e k l i y o r s a n ı z , bir i n s a n ı n başına gelebi-
c i k t i r m e y e çalıştığı her seferinde onun f a r k ı n a vara-
lecek en önemli şeyin s i z i n için çoktan gerçekleştiği-
b i l i r l e r . B a z ı l a r ı için, u y a n ı ş , a l ı ş k a n l ı k haline gelmiş
ni yine de fark e t m e y e b i l i r s i n i z :
düşünce s i s t e m l e r i n i , ö z e l l i k l e de h a y a t l a r ı n d a k i her
dalığın
şeyi t a n ı m l a m a l a r ı n a neden olan ı s r a r c ı ve o l u m s u z düşünceleri f a r k etmeleriyle olur. Aniden,
düşünce-
n i n f a r k ı n d a olan ama bir parçası olmayan bir f a r k ı n d a l ı k o l u ş u r .
Düşünce ve f a r k ı n -
a y r ı l ı ş süreci.
U y a n ı ş s ü r e c i n i n i l k aşamalarında olan birçok kiş i , dış amaçlarının ne olduğu konusunda hâlâ k a r a r s ı z d ı r l a r . A r t ı k dünyayı güdüleyen
şeyler onları gü-
dülememektedir. U y g a r l ı ğ ı n d e l i l i ğ i n i açıkça görerek, 264
262 264
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
kendilerini etraflarını saran k ü l t ü r e bir şekilde yabancılaşmış hissederler. B a z ı l a r ı , i k i dünya arasında-
Yani amacım gelecek rup emekli
olmayı
otuz yıl
beklemek
boyunca ofisimde otu-
mi?
ki ı s s ı z l ı k t a kaldığını hisseder. Onları yöneten şey ar-
Şu anda ofiste değilsiniz, dolayısıyla amacınız bu
t ı k ego değildir ama yükselen farkındalık da henüz
değil. Ofiste olduğunuzda ve yaptığınız her neyse onu
hayatlarına
yaptığınızda, amacınız o olur. Gelecek otuz y ı l boyun-
tam
olarak yerleşmemiştir.
İç ve
dış
amaçları henüz birleşmemiştir.
ca değil, şimdi. Sanırım
burada
bir yanlış
amaç şimdi yaptığınız şey; nel
İÇ A M A Ç DİYALOĞU
bir hedef,
önemli Aşağıda
sunacağım
diyalog,
hayatlarının
gerçek
amacını arayan sayısız insanla yaptığım sohbetler-
yaptığım
bir şey,
değil.
Bunu
bana göre şeye
fark yaratan
Ofiste kâğıtları karıştırıp
anlama anlam bir şey
durmak
var.
Size göre,
ise hayatıma gekatan
büyük
ve
anlamına geliyor.
hiç de öyle
bir şey
biliyorum.
amacınızla
Varlığın farkında olmadığınız sürece, sadece bir
kıpırdandığı
şeyler yapma boyutunda ve gelecekte, yani zaman bo-
doğrudur. D i k k a t l e r i n i önce içe yöneltmemin nedeni
yutunda bir anlam a r a r s ı n ı z . Ve bulacağınız anlam
de budur.
veya tatmin, ister istemez çözülerek veya bir kandır-
den
doğmuştur.
uyumlu
halde
En
içteki
olduğunda
Varlığın
iç
bir şeylerin
macaya dönüşecektir. Ne tımda
olduğunu
tam
bir değişiklik
olarak istiyorum.
anlamlı
bir şey yapıyor olmak
ginlik
ve
Önemli
bir şey,
istiyorum. bilmediğimi amacını
beraberinde Ama
bilmiyorum istiyorum
gelen
tam
söylemek
olarak
ne
zorunda
bulmama yardım
eder
istiyorum;
hangi bir anlam, sadece görece ve geçici olarak ger-
ve evet,
özgürlüğü
dünyada fark yaratan
haya-
ama
Genişlemek
Değişmez bir şekilde, zaman
içinde yok olacaktır. O seviyede bulabileceğimiz her-
zen-
istiyorum.
bir şey yapmak
çektir. Örneğin,
çocuklarınıza
bakmak,
onlarla
ilgilen-
mek hayatınıza bir anlam katıyorsa, size artık ihti-
istediğimi
sorarsanız,
yaçları kalmadığında ve belki de s i z i artık dinleme-
kalırım.
Hayatımın
diklerinde ne olacak? Eğer başkalarına yardım etmek
misiniz?
Amacınız burada oturup benimle konuşmak, çün-
hayatınıza bir anlam katıyorsa, hayatınızın anlamının devam edebilmesi için başkalarının sizden daha
kü şu anda buradasınız ve yaptığınız şey de bu. Aya-
kötü durumda olmasını i s t i y o r s u n u z demektir. Eğer o
ğa kalkıp başka bir şey yapmaya başlayana kadar. O
ya da bu faaliyette başarılı olma, yükselme, kazanma
zaman, amacınız da o olacak.
arzusu size anlam katıyorsa, ya asla kazanamazsanız
264
262 266
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
ya da m u t l a k a bir gün olacağı gibi k a z a n m a l a r ı n ı z
lan
sona ererse? O zaman kendi hayal gücünüze veya
yeni bir g e r ç e k l i k , yeni bir dünya için temelleri k u r -
a n ı l a r ı n ı z a s ı ğ ı n m a k zorunda k a l ı r s ı n ı z ; bu da haya-
m a k t ı r . T e m e l orada olduğunda, dış amacınız r u h s a l
t ı n ı z a anlam k a t m a k için pek t a t m i n edici bir yöntem
güçle dolar, çünkü hedefleriniz ve n i y e t l e r i n i z evre-
sayılmaz.
nin e v r i m s e l d ü r t ü s ü y l e u y u m içinde olur.
" B i r şeyler yapmak" sadece onu yapama-
yan binlerce ya da milyonlarca b a ş k a l a r ı olduğu za-
bilinç
durumu
önceliklidir.
Öncelikli
amacınız,
Ö n c e l i k l i a m a c ı n ı z ı n özünde yatan düşüncenin ve
man a n l a m l ı d ı r , d o l a y ı s ı y l a h a y a t ı n ı z ı n anlam kaza-
f a r k ı n d a l ı ğ ı n a y r ı l m a s ı , z a m a n ı n i n k a r edilmesiyle
n a b i l m e s i için başka i n s a n l a r ı n " b a ş a r ı s ı z " olmasına
mümkündür.
ihtiyaç
belirlemek ya da bir y o l c u l u k planlamak gibi p r a t i k
duyarsınız.
Başkalarına yardım
etmenin,
çocuklarınızla
ilgi-
Burada elbette ki zamanın bir randevu
amaçlar için k u l l a n ı l m a s ı n d a n söz etmiyoruz.
Saat-
l e n m e n i n veya herhangi bir alanda başarı için müca-
lerden de değil, sadece z i h n i n s ü r e k l i olarak anlam
dele
bulmak için geleceğe baktığı p s i k o l o j i k zamandan söz
rum.
etmenin
değersiz
Birçok k i ş i
için,
şeyler
olduğunu
hayatlarının
dış
söylemiyoamacı
için
ediyoruz.
önemli ş e y l e r d i r ama dış amaç tek başına daima göreceli, dengesiz ve geçicidir. bulunmamanız
gerektiği
B u , böyle faaliyetlerde
anlamına
gelmez.
Sadece
Y a p t ı ğ ı n ı z şeyi ya da bulunduğunuz y e r i hayatınızın
ana
amacı
edersiniz.
Bu
olarak gördüğünüzde, son
zamanı
inkar
derece güçlendiricidir. Y a p t ı ğ ı n ı z
b u n l a r ı öncelikli amacınızla, iç amacınızla k a r ı ş t ı r -
şeyde z a m a n ı n i n k a r edilmesi, iç ve dış amaçlarınız,
mamanız gerektiği
yani V a r l ı k ve yapış arasında bir bağlantı k u r a r . Za-
anlamına gelir. Ancak o
zaman
y a p t ı ğ ı n ı z şey daha derin bir anlam k a z a n a b i l i r . Öncelikli
amacınızla
uyum
içinde
manı i n k a r ettiğinizde, egoyu i n k a r edersiniz. Ne ya-
yaşamadığınız
parsanız, son derece i y i bir şekilde y a p a r s ı n ı z , çünkü
sürece, amacınız dünyaya cenneti getirmek bile olsa,
yapmanın k e n d i s i d i k k a t i n i z i n a s ı l odak noktası ha-
egoyla birleşecek veya zamanla y ı k ı l a c a k t ı r . Er ya da
line gelir.
geç, s i z i acı çekmeye götürecektir. Eğer iç amacınıza
dünyaya g i r d i ğ i kanal haline gelir. Bu da, yaptığınız
a l d ı r m a z s a n ı z , ne yaparsanız yapın, r u h s a l gibi gö-
şeyde kalite olacağı anlamına gelir; odanın diğer ta-
rünse bile, ego onu yapış t a r z ı n ı z a s ı z a c a k t ı r ve bu da
rafına y ü r ü m e k ya da bir telefon r e h b e r i n i n sayfala-
sonunda çökeceği anlamına gelir.
r ı m k a r ı ş t ı r m a k kadar basit bir şey olsa bile.
"Cehenneme uza-
O
zaman y a p t ı ğ ı n ı z
şey,
bilincinizin
bu
Sayfa-
nan y o l u n t a ş l a r ı , i y i niyetlerle doludur," ş e k l i n d e k i
l a r ı çevirmenin
yaygın söz, bu gerçeği işaret eder.
aradığınız n u m a r a y ı bulmak, i k i n c i amaç haline ge-
Diğer bir deyişle,
hedefleriniz ya da e y l e m l e r i n i z değil, k f . y n a k l a n d ı k 264
lir.
a s ı l amacı, s a y f a l a r ı çevirmek olur;
Odanın diğer t a r a f ı n a y ü r ü m e n i n amacı odanm 262 143
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
diğer tarafına y ü r ü m e k olur; diğer tarafta duran ki-
man bu güce u l a ş a b i l i r s i n i z . Daha doğrusu, ancak o
tabı almak ikinci amacımızdır. Ama kitabı aldığınız
zaman o güç size ulaşarak içinizden bu dünyaya aka-
anda, ana amacınız kitabı almaya dönüşür.
bilir. " İ ş l e r i yapan ben değilim, içimdeki Babam'dır,"
paradoksunu
derken, İsa bunu kastediyordu. Endişeler, gerilimler
h a t ı r l ı y o r musunuz? Yaptığınız her şey zaman alır ve
ve o l u m s u z l u k , s i z i bu güçten uzak tutar. Evreni yö-
Daha önce sözünü ettiğimi zaman
yine de daima şimdidedir. Dolayısıyla, iç amacınız za-
neten güçten ayrı olduğunuz illüzyonu geri döner.
manı inkar etmekken, dış amacınızın gelecekle i l g i l i
K e n d i n i z i yine yalnız hissedersiniz, bir şeylere k a r ş ı
olması ş a r t t ı r ,
olmadan var olamaz.
mücadele edersiniz veya onu ya da bunu başarmaya
Ama daima ikincildir. E n d i ş e l i ya da gergin olduğu-
ç a l ı ş ı r s ı n ı z . Neden endişe, gerilim veya o l u m s u z l u k
nuzda, dış amacınız kontrolü ele a l m ı ş t ı r ve iç amacı-
doğar? Çünkü ş i m d i k i andan u z a k l a ş m ı ş s ı n ı z d ı r . Bu-
çünkü
zaman
durumunuzun
nu neden yaparsınız? Başka bir şeyin daha önemli ol-
öncelikli olduğunu, diğer her şeyin i k i n c i l olarak kal-
duğunu düşündüğünüz için. Ana amacınızı u n u t u r s u -
dığını
nuz. Küçük bir hata, tek bir yanlış anlama, s i z i acı
nızı
gözden
Bilinç
unutmuşsunuzdur.
Bu
şekilde yaşamak,
engellemez mak
kaçırmışsınızdır.
mi?
zorunda
olmayan
yeceğimden, den
Hayatım
asla
Asla büyük
bir şeyler
boyunca
kalmaktan
şeyler.
cağımdan,
büyük
küçük
korkuyorum;
sıradanlığın
başarmamı sonucu
çıkamaya-
bir şey yapmaya cesaret edeme-
potansiyelimi
hayata
geçiremeyeceğim-
B ü y ü k l ü k , onurlandırılan ve değer verilen küçük şeylerden doğar. H e r k e s i n hayatı aslında küçük şeyoluşur.
ve buna da geleneksel adıyla " T a n r ı " denir. Ondan uzaklaşmaya
başladığınız
anda,
Tanrı
hayatınızın
gerçekliği olmaktan çıkar ve elinizde kalan tek şey, bazılarının inandığı, bazılarının da reddettiği zihinsel T a n r ı kavramı olur. T a n r ı ' y a inanmak bile, haya-
korkuyorum.
lerden
Şu an sayesinde, hayatın kendisine u l a ş a b i l i r s i n i z
şeyler yap-
hiçbir
üzerine
dünyasının içine alır.
t ı n ı z ı n her arımda kendini ifade eden T a n r ı gerçekliğini yaşamak yanında bir hiçtir.
B ü y ü k l ü k zihinsel bir kavramdır ve
Şu anla tam bir uyum içinde olmak,
bütün hareke-
egonun en sevdiği fantezidir. Ama asıl paradoks, bü-
tin
kesilmesi
yüklüğün temelinin andaki küçük şeyleri onurlandır-
cın
varlığı,
makta yatmasıdır. Şu an daima küçüktür ama içinde
ve belki o amaca ulaşıldığında aynı uyumun daha de-
en büyük güç gizlidir. T ı p k ı en küçük şeylerden biri
rin,
olan ama yine de inanılmaz bir güç içeren atom gibi.
niden
Ancak kendinizi ş i m d i k i anla uyumlandırdığmız za-
sından yolunu bulmaya,
262
anlamına gelmez şu anla
daha yüksek oluşacağı
mi? Herhangi
uyumda geçici
bir kesinti olacağı
veya daha karmaşık anlamına gelmez çalışan 144
bir ama-
mi?
bir seviyede yeToprağın
bir bitkinin,
ara-
bir ama-
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE cı olduğu için şu anla tam bir uyum içinde olamayacağına inanıyorum: maktır. la
Belki
uyum
Sonuçta amacı
de yetişkinliğe
büyük
ulaştığında,
bir ağaç olşimdiki
an-
içinde yaşayabilir.
B i t k i n i n kökü hiçbir şey istemez, çünkü bütünle birdir ve bütünlük onun içinden akar. B ü t ü n ü n - Hayatın - fidanın bir ağaca dönüşmesini istediğini söyleyebiliriz ama fidan kendisini hayattan ayrı görmez ve dolayısıyla kendisi için bir şey istemez. Hayatın istekleriyle birdir. Endişeli ya da gergin olmamasının nedeni budur. Eğer erkenden ölmesi gerekirse, kolay-
lir;
sadece nasılı değişir.
Öncelikli
amacınız,
şimdi
yaptığınız şeye bilincin akmasını sağlamaktır. İ k i n c i amaç, yaptığınız şeyle ne başarmayı istediğinizdir. Daha önce amaç kavramı hep gelecekle bağdaştırılırken, şimdi sadece şimdide bulunabilecek daha derin bir amaç ve zamanın i n k a r ı söz konusudur. İ n s a n l a r l a bir araya geldiğinizde, onlara dikkatinizi olabildiğince verin. A r t ı k bir k i ş i olarak değil, bir farkındalık alanı, bir V a r l ı k olarak orada kendinizi var edersiniz. Diğer k i ş i y l e paylaşımda olmanın öncel i k l i nedeni - bir şey alıp satmak, bir bilgi almak ya
l ı k l a ölür. Hayatta olduğu gibi, ölümde de bütüne tes-
da vermek vb. - ikinci derece öneme sahip olur. Ara-
lim olur. A s ı l k ö k l e r i n i n Varlığa, biçimi olmayan son-
nızda yükselen farkındalık alanı, paylaşımın öncelik-
suz Hayata bağlı olduğunu bilir.
li amacı haline gelir. O farkındalık boşluğu, konuştu-
A n t i k Çin'deki Taocu bilgeler gibi, İsa da doğadan örnekler vermeyi severdi,
çünkü doğada i n s a n l a r ı n
bağlantılarını kaybettiği bir güç görürdü. Bu, evrenin yaratıcı gücüdür. İsa, T a n r ı eğer basit çiçekleri bile böylesine bir güzellikle yarattıysa, bir de bizi nasıl giydireceğini düşünmemizi söylerdi. Yani, doğa evrenin
evrim
sürecinde
güzel
bir ifadeyken,
insanlar
onun altında yatan zekayla uyum içinde olduklarında, aynı dürtüyü daha yüksek, daha muhteşem bir Dolayısıyla, önce kendi iç amacınıza sadık kalarak hayata sadık k a l ı r s ı n ı z . Şimdide yaşayarak ve yaptığınız şeye kendinizi tamamen vererek, eylemleriniBaşlangıçta
yaptığınız şeyde, fark edilir hiçbir değişim olmayabi272
nesnelerden daha fazla önem kazanır. İnsan varlığı, dünyadaki şeylerden daha önemli hale gelir. Yapılması gereken bir şeyi ihmal etmezsiniz. Aslında, işleri yapmak daha da kolaylaşmakla kalmaz, aynı zamanda V a r l ı k boyutu algılandığı ve öncelikli hale geldiği için daha da güçlü bir şekilde yapılır. İ n s a n l a r arasındaki
farkındalık
alanının
birleşmesi,
dünya
üzerindeki i l i ş k i l e r d e en temel unsurdur. Başarı
şekilde ifade edecekler demektir.
zin r u h s a l güçle dolmasını sağlarsınız.
ğunuz şeylerden, etrafınızdaki f i z i k s e l ya da z i h i n s e l
Gerçek
kavramı başarıyı
sadece
nasıl
egosal
bir
illüzyon
mu?
ölçebiliriz?
Dünya size başarının seçtiğiniz bir hedefe ulaşmak olduğunu söyler.
B a ş a r ı n ı n kazanmak olduğu-
nu, saygınlık ve zenginliğin herhangi bir başarının temel
içerikleri
olduğunu '284
söyler.
Yukarıdakilerin
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
hepsi ya da bazıları, genellikle başarının yan getirile-
da f a r k l ı olmaz. Sonuç, kendisine götüren eylemler-
başarı
den ayrılamaz ve o eylemlerle çoktan k i r l e n m i ş oldu-
kavramı, yaptığınız şeyin sonucuyla i l g i l i d i r . Bazıla-
ğundan, kaçınılmaz bir şekilde m u t s u z l u k yaratacak-
r ı , başarının s ı k ı çalışma ve şansın, k a r a r l ı l ı k ve ye-
tır. Bu k a r m i k eylemdir ve mutsuzluğun bilinçsiz sü-
teneğin bir b i r l e ş i m i ya da doğru zamanda doğru yer-
rekliliğidir.
nidir ama
asla kendisi
değildir.
Geleneksel
de olmak olduğunu söyler. B u n l a r ı n herhangi biri ba-
B i l d i ğ i n i z gibi, ikinci veya dış-amacınız, zaman bo-
ş a r ı n ı n belirleyicileri olsa da, özü değildir. Dünyanın
yutundadır ama ana amacınız şimdiden ayrılamaz.
size söylemediği şey - çünkü kendisi de bunu bilmez
Dolayısıyla, zamanın inkar edilmesini gerektirir. Pe-
-
Sadece
ki nasıl u z l a ş ı r l a r ? B ü t ü n yaşam yolculuğunuzun ni-
başarı-
hayetinde şu anda attığınız adımdan oluştuğunu an-
nın başarılı bir şimdiden başka bir şey olduğunu söy-
layarak. Daima şu anda attığınız tek adım vardır ve
lemesine i z i n vermeyin. Yani ne demektir bu? Yaptı-
bu yüzden bütün d i k k a t i n i z i vermeniz gerekir.
ğınız şeyde, son derece basit bir eylem olsa bile, bir
nereye g i t t i ğ i n i z i bilmediğiniz anlamına gelmez; sa-
nitelik olmalıdır. Kalite, dikkat ve ilgi g e r e k t i r i r ve
dece bu adımın öncelikli olduğunu, varılacak yerin
bununla da farkındalık gelir. N i t e l i k s i z i n anda var
ise ikincil derecede olduğunu gösterir. Vardığınız yer-
olmanızı gerektirir.
de k a r ş ı l a ş t ı ğ ı n ı z şey, bu adımın kalitesine bağlıdır.
bir
insanının
başarılı
başarıya
olabilirsiniz.
Deli
ulaşamayacağıdır. bir
dünyanın
size
B i r işadamı olduğunuzu ve yoğun stres ve mücadeleyle geçen i k i yıldan sonra, çok iyi satan ve size para kazandıran bir ürün ortaya koyduğunuzu düşüne-
Bu,
Diğer bir deyişle: Gelecekte s i z i bekleyen şey, şimdiki bilinç durumunuza bağlıdır. Yaptığınız
iş
zamana
bağlı
olmayan
bir nitelik
lim. Bu başarı mıdır? Geleneksel bakış açısıyla, evet.
içerdiğinde, işte bu başarıdır. V a r l ı k yapılan şey ak-
Gerçekte ise, o i k i y ı l ı hem kendi vücudunuzu hem de
madığında, burada ve şimdide olmadığınızda, kendi-
dünyayı
kirleterek geçirmişsiniz-
nizi yaptığınız şeyde kaybedersiniz. Aynı zamanda
dir, hayatı kendinize ve çevrenizdekilere zindan et-
kendinizi düşüncelere kaptırır, dışarıda olan şeylere
m i ş s i n i z d i r ve karşılaşmadığınız i n s a n l a r ı bile olum-
tepki v e r i r s i n i z .
olumsuz
enerjiyle
suz e t k i l e m i ş s i n i z d i r . B ü t ü n bu eylemin ardında yatan şey, başarının gelecekteki bir olay olduğu, sonuç-
"Kendini demek
kaybetmek"
dediğinizde
tam
olarak
ne
istiyorsunuz?
ların araçları haklı çıkardığı yönündeki bilinçsiz bir
Gerçek k i m l i ğ i n i z i n özü bilinçlidir. Bilinç (siz) ta-
varsayımdır. Sonuçlar ve araçlar aynıdır. Eğer araç-
mamen düşünceyle tanımlandığında ve dolayısıyla
lar insan mutluluğuna katkıda bulunmuyorsa, sonuç
temel
262 146
doğasını unuttuğunda, kendini düşüncelerde
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
kaybeder. İ s t e k ya da k o r k u gibi zihinsel-duygusal bi-
ğinizi hissedersiniz. B a z ı l a r ı kendilerini çılgın bir iş
çimlerle kendini tanımladığında — egonun öncelikli
ortamından ya da yaşam durumundan çıkmak üzere
d ü r t ü l e r i - kendini o biçimlerde kaybeder. Bilinç ay-
bulur. Dolayısıyla, dış seviyede s i z i n için neyin doğru
nı zamanda kendini eylemle tanımladığında ve olan-
olduğunu bulmadan önce, neyin işe yaradığını, neyin
lara tepki verdiğinde de kaybeder. Her düşünce, her
uyanan bilinçle uyum içinde olduğunu anlamadan
arzu ya da korku, her eylem ya da tepki, Varlığın ba-
önce, neyin doğru olmadığını"", neyin artık işe yarama-
sit mutluluğunu algılayamadığı için yerine koymak
dığını, neyin iç amacınızla uyum içinde olmadığını
üzere zevk ve bazen de acı arayan sahte bir benlik
bulmanız
duygusuyla k a r ı ş ı r . Bu, Varlığın unutkanlığında yaşamaktır.
K i m olduğunuzu unutarak yaşadığınızda,
her başarı sadece geçici bir i l l ü z y o n olarak kalır. Ne başarırsanız
başarın,
çok
geçmeden
yine
mutsuz
olursunuz veya yeni bir sorun ya da i k i l e m dikkatinizi tamamen kendi üzerine çeker. Iç amacımın ne yapmam
ne
olduğunu
gerektiğini
Diğer türde değişimler, aniden k a r ş ı n ı z a çıkabilir. Yeni bir tanışma, hayatınıza beklenmedik bir boyut katabilir. U z u n süreli bir engel ya da çatışma aniden sona erebilir. Dostlarınız ya sizinle birlikte bu değişimi geçirir ya da hayatınızdan çıkıp giderler. Bazı i l i ş kiler çözülür, diğerleri derinleşir. İşinizden ayrılabi-
anlamaktan
bulmaya
gerekebilir.
dış
seviyede
nasıl geçebilirim'?
l i r ya da işyerinizde olumlu değişim merkezi haline gelebilirsiniz. E ş i n i z s i z i terk eder ya da yeni bir ya-
Dış amaç, kişiden kişiye büyük f a r k l ı l ı k l a r göste-
k ı n l ı k seviyesine u l a ş ı r s ı n ı z . Bazı değişimler yüzeyde
r i r ve hiçbir dış amaç sonsuza dek sürmez. Zamanla
olumsuz gibi görünebilir ama çok geçmeden, hayatı-
s ı n ı r l ı d ı r ve onun yerine başka bir amaç geçer.
nızda oluşan o boşlukta yeni bir şeyin yükseleceğini
İç
amaca bağlılığın dış dünyayı ne ölçüde etkileyeceği ya da değiştireceği de kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar için, geçmişleriyle bağlarının aniden ya da zamanla kopması anlamına gelebilir. İ ş l e r i , yaşam şartları, i l i ş k i l e r i . . . Her şey güçlü bir değişim geçirir. Değ i ş i m l e r i n bazıları kendiliğinden başlayabilir; acı verici bir karar süreci gerekmez, sadece ani bir anlayış yeterli olur: Yapmam gereken şey bu. Karar zaten verilmiştir.
Düşünceyle değil,
farkındalıkla
gelir.
Bir
sabah uyandığınızda, ne yapmanız gerektiğini bildi276
görürsünüz. B i r güvensizlik ve k a r a r s ı z l ı k süreci yaşayabilirsiniz. Ne yapmalıyım? Hayatınızı artık ego yönetmediği için, dış güvenlik için duyulan psikolojik ihtiyaç azalır.
B e l i r s i z l i k l e r l e yaşayabilir ve hatta bundan
zevk alabilirsiniz. rendiğinizde,
Belirsizliklerle
hayatınızda
sonsuz
rahat olmayı öğolasılıklar
açılır.
A r t ı k yaptığınız şeyde baskın unsur korku değildir ve herhangi bir eylemde bulunacağınız zaman tereddüt etmezsiniz. Romalı düşünür Tacitus, şöyle demişti: 277
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
"Güvenlik arzusu, bütün büyük ve soylu g i r i ş i m l e r i n
yaçları yoktur. Yeni dünyanın ifadesini bulmasında
önünde duran şeydir." Eğer b e l i r s i z l i k s i z i n için ka-
onlar da üzerlerine düşeni yapmaktadırlar.
bul edilmez bir şeyse, korkuya dönüşür.
Eğer mü-
Herkes
için
durumun
böyle
kemmel bir şekilde kabullenebiliyorsanız, canlılığa,
neden herhangi biri kendini şu anki işinden ya da ya-
rak, dünyanın adına "gelecek vaat eden" diye adlan-
şam
tarzından
şu
ayrılmak zorunda
anla
mi?
yaratıcılığa ve dikkate dönüşür. Y ı l l a r önce, güçlü bir içsel dürtünün sonucu ola-
iç amacını gerçekleştirmek
olması gerekmez
Eğer
bir olmaksa,
hissetsin
ki?
Anda yaşamak ve şu anla bir olmak, herhangi bir
dıracağı bir akademik k a r i y e r i arkamda bıraktım ve
değişim başlatamayacağınız ya da herhangi bir hare-
kendimi b e l i r s i z l i ğ i n ortasına attım; birkaç y ı l sonra,
ket yapamayacağınız anlamına gelmez. Ama eyleme
bir ruhsal öğretmen olarak yeni enkarnasyonum or-
geçme d ü r t ü s ü bazen egosal isteklerden ya da korku-
taya çıktı. Çok daha sonra, benzer bir şey tekrarlan-
dan değil, daha derin bir seviyeden gelebilir. Şu anla
dı.
iç uyumlanma bilincinizi açar ve şu anın parçası ol-
İngiltere'deki
evimden
vazgeçip,
Kuzey Ameri-
ka'nın Batı Sahilleri'ne taşındım. Nedenini bilmesem
duğu bütünle uyum haline sokar. Bu olduğunda, bü-
bile, o dürtüye boyun eğdim. O b e l i r s i z l i ğ i n ortasın-
tün, yani yaşamın tamamı, içinizden akabilir.
dan, Şimdi'nin Gücü doğdu. O kitabın büyük bölümü,
Bütün
kendime ait bir evimin olmadığı bir dönemde, Cali-
B i r tarafta, bütün, var olan her şeyi kapsar. Dün-
fornia ve İ n g i l i z Columbiası'nda yazıldı. Görünürde
ya ve tüm kozmostur. Ama mikroplardan insanlara
hiçbir gelirim ve neredeyse hiç b i r i k i m i m yoktu. Ama
ve galaksilere kadar her şey, aslında birbirlerinden
derken
neyi
kastediyorsunuz?
her şey güzel bir şekilde yerini bulmuştu. K i t a b ı m ı n
ayrı k i m l i k l e r değil, çok boyutlu şekilde iç içe geçmiş
y a z ı m ı n ı bitirmek üzereyken param bitti. B i r piyan-
bir ağın parçalarıdır.
go bileti aldım ve 1.000 dolar kazandım. O para sayesinde bir ay daha yaşayabildim. Ama herkes bu tür büyük değişimler geçirmeyebi-
Bu b i r l i ğ i göremememizin, her şeyi birbirinden ayrı sanmamızın i k i nedeni vardır. B i r i n c i s i , gerçekliği sadece s ı n ı r l ı duyularımıza indirgeyen algıdır: Sade-
lir. S p e k t r u m u n diğer tarafında, oldukları yerde ka-
ce görebildiğimiz, duyabildiğimiz, koklayabildiğimiz,
lıp y a p t ı k l a r ı şeyi yapmaya devam edecek olan insan-
tadabildiğimiz ve dokunabildiğimiz şeyleri gerçek sa-
lar vardır. Onlar için, sadece nasıl değişir, ne değil.
n ı r ı z . Ama yorumlama ya da z i h i n s e l adlandırmalar
Bunun nedeni k o r k u ya da tembellik değildir. Sadece
olmadan algıladığımızda, yani algılarımıza düşünce
şu anda y a p t ı k l a r ı şey bilincin bu dünyaya gelebilme-
katmadığımızda, görünürde ayrı gibi olan şeylerin
si için mükemmel konumdadır ve başka bir şeye ihti-
daha derinlerdeki bağlantılarım sezebiliriz.
262
278
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE. Diğer daha ciddi neden, s ü r e k l i düşüncedir.
Sü-
sanlara oranla bütünle daha fazla bağlantıda olduk-
r e k l i bir düşünce a k ı n t ı s ı n a kapıldığımızda, var olan
larından, t s u n a m i n i n gelişini
her şey arasındaki bağlantıları ve iç içe geçmişliği gö-
duyulması
remeyiz. Düşünce, gerçekliği cansız parçacıklara dö-
yüksek bölgelere çekilme f ı r s a t ı bulabilmişlerdi. Bel-
n ü ş t ü r ü r . Son derece aptalca ve yıkıcı eylemler, böyle
ki de bu bile olaya insan bakış açısından yaklaşmak
parçalanmış gerçeklik görüşlerinden doğar.
sayılabilir. Muhtemelen kendilerini nedensiz bir şe-
mümkün
olmadan
daha görülmesi veya sezebilmiş
ve
daha
Yine de, var olan her şeyin birbirine bağlı olmasın-
kilde daha yüksek bölgelere doğru ilerlerken bulmuş-
dan bile daha derin bir şey vardır. En derin seviyede,
lardı. Bunu şu nedenden dolayı yapmak, z i h n i n ger-
aslında her şey birdir. Bu Kaynak'tır, yani ifade edil-
çekliği bölmesidir; doğa ise bütünle bilinçsiz bir tek-
memiş tek Yaşam. Zaman içinde kendini ifade eden
l i k içinde yaşamaktadır.
evrenin, zamana bağlı olmayan zekası.
yaşayarak bu dünyaya yeni bir boyut getirmek, insa-
Bütün, var olan şeylerden ve V a r l ı k t a n oluşur; ifade edilen ve edilmeyen, dünya ve T a n r ı . Dolayısıyla, bütünle uyum içinde olduğunuzda, iç içe geçmişliğin
Bütünle bilinçli bir teklikle
noğlu olarak bizim görevimizdir; böylece, bilinç evrensel zekayla uyum içinde olabilecektir. Bütün,
insan zihnini amacıyla
ve amacının bilinçli bir parçası olursunuz: Yani bilin-
bir şeyler ya
cin bu dünyadaki doğuşu. Sonuç olarak, beklemediği-
mi?
da
uyumlu halde
durumlar yaratmak
için
olan
kullanabilir
niz yerlerden yardımlar almaya başlarsınız. İlginç te-
Evet, ilham ve dürtü, yani " r u h " ve coşku, yani
sadüfler, inanılmaz karşılaşmalar ve senkronize ol-
" T a n r ı " olduğunda, bir k i ş i n i n tek başına yapabilece-
muş olaylar çok daha s ı k görülür. Carl Jung, senkro-
ğinin çok ötesinde bir yaratıcı güç oluşur.
nizasyon için "nedensel olmayan bağlayıcı prensip," derdi. Bu, yüzeyde senkronize olaylar olarak k a r ş ı m ı za çıkan şeylerin aslında nedensel bir bağı olmadığı anlamına gelir. Bu, görüntü ve biçim dünyasının altında yatan zekanın dış ifadesidir ve bu derin bağlılığı z i h n i n anlaması mümkün değildir. Ama o zekanın kendini ifade edişinde bilinçli katılımcılar olabiliriz. Doğa, bütünün bilinçsiz tekliği durumundadır. Örneğin, 2004 y ı l ı n d a k i tsunami felaketinde neredeyse hiçbir vahşi hayvanın ölmemesinin nedeni buydu. İn262
149
10. Bölüm YENİ BİR DÜNYA
Astronomlar, evrenin on beş milyar y ı l önce devasa bir patlamayla oluştuğu ve o zamandan beri genişlemeye devam ettiği sonucuna vardılar. Ama gerçek şu ki evren sadece genişlemiyor, aynı zamanda giderek daha kompleks bir hal alıyor ve giderek daha çok çeşitleniyor. Bazı bilim adamları, bu sürecin belli bir noktadan sonra tersine döneceğini, çokluktan tekliğe doğru bir akış olacağını bile söylüyorlar. O zaman evren genişlemesini durdurarak tekrar büzülmeye başlayacak ve sonunda ifade edilmemiş, kavranamaz hiçliğe geri dönecek; belki de doğum, genişleme, büzülme ve ölme döngüsünü defalarca tekrarlayacak. Peki amacı ne? "Evren neden var olma zahmetine katlanıyor?" diye sorar Stephen Hawking, hiçbir matematik modelinin bu soruya asla cevap veremeyeceğini bilerek. 283
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE Sadece d ı ş a r ı bakmak yerine içe bakarsanız, bir iç ve bir de dış kozmosun
amacın
olduğunu keşfedersiniz. Makro-
m i k r o s k o b i k bir y a n s ı m a s ı
olduğunuzdan,
evrenin de s i z i n k i n d e n ayrılamayan bir iç ve dış amacı olduğu açıktır. E v r e n i n dış amacı, biçim yaratmak ve b i ç i m l e r i n e t k i l e ş i m l e r i sayesinde kendini deneyiml e m e k t i r ; oyun, dram, rüya, adına ne derseniz. İç amacı ise biçimi olmayan özünü u y a n d ı r m a k t ı r . S o n r a s ı n da iç ve dış amaçların b i r l e ş m e s i g e l i r : O özü - bilinci - biçim dünyasına getirerek dünyayı değiştirmek.
Bu
değişimin nihai amacı, insan z i h n i n i n hayal edebileceği ya da kavrayabileceği her şeyin ötesindedir. Yine de, bu dönemde bu gezegen üzerinde bu değişim gerçekleşmektedir ve s o r u m l u l u ğ u da bizlere v e r i l m i ş t i r . B i z i m a r a c ı l ı ğ ı m ı z l a iç ve dış amaç, yani dünya ve T a n r ı birleşecektir. Evrenin
genişleyip
büzülmesinin
hayatımız
üze-
rinde ne gibi bir e t k i s i olduğuna bakmadan önce, evr e n i n doğası h a k k ı n d a söylenen hiçbir şeyin m u t l a k gerçek olarak kabul edilmemesi g e r e k t i ğ i n i a k l ı m ı z dan ç ı k a r m a m a m ı z gerekir. Ne k a v r a m l a r ne de matematik f o r m ü l l e r i
sonsuzluğu
açıklayabilir.
Hiçbir
düşünce, b ü t ü n ü n e n g i n l i ğ i n i kapsayamaz. Gerçeklik b i r l e ş m i ş bir b ü t ü n d ü r ama
düşünce onu
parçalara
a y ı r ı r . Bu da temel y a n l ı ş algılara kapı açar; b i r b i r i n den a y r ı olaylar ve şeyler var, bunun nedeni ş u d u r gibi. Her düşünce bir bakış açısı anlamına gelir ve her bakış açısı - doğası gereği - s ı n ı r l a m a g e t i r i r . Y a n i sonuçta m u t l a k bir gerçekliği olamaz.
Sadece bütü-
nün k e n d i s i m u t l a k gerçeğe s a h i p t i r ve o da ne düşün ü l e b i l i r ne de söze dökülebilir. Düşünce s ı n ı r l a r ı n ı n ötesinden görülen ve bu yüzden insan z i h n i için kavranamaz olan şey ş u d u r : Her şey şimdide olur! O l m u ş olan ve olacak olan her şey, z i h i n s e l bir yapı olan zamanın dışında, şimdidedir. Göreceli ve m u t l a k gerçeğin bir örneği olarak, güneşin doğuşunu ve b a t ı ş ı n ı ele alın. Güneşin sabahları doğduğunu ve a k ş a m l a r ı
bu doğrudur; ama aynı zamanda da sadece göreceli bir doğrudur.
M u t l a k açıdan bakıldığında y a n l ı ş t ı r .
Gü-
neş, sadece gezegenin yüzeyinde ya da yüzeyine y a k ı n bir yerde yaşayan biri için doğup batmaktadır.
Eğer
uzayda olsaydınız, güneşin ne doğduğunu ne de battığını
görürdünüz;
sadece
sürekli
parladığına
tanık
olurdunuz. Yine de, bunu anladıktan sonra bile, gündoğumu ve günbatımından söz edebiliriz, hâlâ güzelliğini görebilir, r e s m i n i yapabilir, üzerine ş i i r l e r yazabil i r i z ; a r t ı k m u t l a k bir gerçeklikten çok göreceli bir gerçeklik olduğunu bilmemize rağmen. O halde, başka bir göreceli gerçeklikten söz ederek k o n u m u z a devam edelim: B i ç i m s e l evrene gelmek ve biçimi olmayana geri dönmek; yani daha s ı n ı r l ı zaman
açısından,
bunun
hayatınız
üzerinde y a r a t t ı ğ ı
etki. " H a y a t ı m " k a v r a m ı , elbette ki düşünce t a r a f ı n dan y a r a t ı l m ı ş başka bir s ı n ı r l ı bakış açısı, başka bir göreceli gerçektir. Ama gerçekte ise siz ve hayat bir olduğunuzdan, aslında " s i z i n " hayatınız diye bir şey yoktur. '151
290
battığını söylediğimizde,
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
meye başlar. F i z i k s e l biçiminiz zayıflar; etki alanınız
HAYATINIZIN KISA BİR TARİHİ
daralır. Daha fazla olmak yerine, daha az haline gelirDünyanın ifade bulması ve ifade edilmemişe geri dönmesi - genişlemesi ve büzülmesi - dışarı çıkış ve eve dönüş dediğimiz i k i evrensel harekettir. Bu i k i hareket,
bütün
eder;
evrende
çeşitli
şekillerde
kendini
ifade
örneğin kalbinizin genişleyip büzülmesi, nefes
alıp v e r i r k e n göğsünüzün kalkıp inmesi gibi. Aynı zamanda, uyku ve u y a n ı k l ı k döngüsüyle de kendini ifade eder. Her gece, derin, rüyasız bir uykuya daldığınızda, farkında olmadan, bütün yaşamın ifade edilmemiş Kaynağına geri dönersiniz ve sabah tekrar yenilenmiş
siniz ve egonuz buna giderek artan bir endişeyle tepki verir. Dünyanız büzülmeye başlamıştır ve artık kontrolünüzü kaybettiğinizi hissedebilirsiniz. S i z i n hayata tepki vermeniz yerine, hayat yavaşça dünyanızı daraltır. Kendini biçimle tanımlayan bilinç, artık günbatımını yaşamakta, biçimin çözüldüğünü gözlemlemektedir. Ve günün birinde siz de kaybolursunuz. Koltuğunuz hâlâ oradadır. Ama s i z i n oturduğunuz yerde şimdi bir boşluk vardır. Y ı l l a r önce geldiğiniz yere geri dönersiniz. Herkesin hayatı - her canlı formu - bir dünyayı tem-
bir şekilde uyanırsınız. Bu iki hareket, dışarı çıkış ve eve dönüş, k i ş i n i n yaşamında da kendini gösterir. B i r anlamda hiç yoktan bu dünyaya geliverirsiniz. Doğumu genişleme izler. Sadece
s i l eder ve evrenin kendini deneyimlediği şekilde kendini deneyimler.
Biçim çözüldüğünde, bir dünya sona
erer; ama aslında sayısız dünyalardan sadece biridir.
fiziksel gelişim değil, aynı zamanda bilgi, hareket, mülkiyet, deneyim gelişimleri de söz konusudur. E t k i alanınız genişler ve hayat giderek karmaşıklaşır.
Bu, dış
UYANIŞ VE EVE DÖNÜŞ
amacınızı bulmak veya izlemekle ilgilendiğiniz dönemdir. Aynı zamanda genellikle egonun genişlemesi, ken-
K i ş i n i n hayatındaki eve dönüş, uyanış ya da biçimin çö-
dinizi nesnelerle tanımlama ve dolayısıyla k i m l i ğ i n i z i
zülüşü - y a ş l ı l ı k , hastalık, sakatlık, kayıp veya bir tür
giderek daha belirgin bir şekilde oluşturma söz konusu-
k i ş i s e l trajedi şeklinde olsun - büyük bir ruhsal uyanış
dur. Bu, aynı zamanda dış amacın ego tarafından gasp
potansiyeline sahiptir. Yani bilincin biçimden ayrılışı.
edildiği, doğal olarak genişlemesinin farkında olmadığı
Çağdaş kültürümüzde çok az ruhsal gerçek olduğun-
için hep daha fazlasını istediği dönemdir. Sonra, nihayet buraya ait olduğunuzu veya başardığınızı düşündüğünüzde, geri dönüş başlar. Belki size yakın olan, dünyanızın birer parçası olan insanlar öl286
dan, birçok k i ş i bunu bir fırsat olarak görmemektedir ve bu yüzden, kendileri ya da yakınlarından biri böyle bir şey yaşadığında, korkunç bir terslik olduğunu, olmaması gereken bir şeyin olduğunu düşünürler. 287
101
153
VAR. OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE
Uygarlığımızda,
insanlığın
durumuyla
ilgili
derin
man kendini belli eder. Böyle olaylar, biçimin çözülüşü-
bir cehalet söz k o n u s u d u r ve r u h s a l açıdan ne kadar ca-
ne doğru yeni bir dönüş hareketinin başladığının gös-
h i l o l u r s a n ı z , o kadar çok acı çekersiniz. Birçok k i ş i y e
tergesidir. Birçok antik kültürde, bu süreci sezgisel ola-
göre - özellikle de Batı'da yaşayanlar - ölüm soyut bir
rak a n l a d ı k l a r ı n ı görürsünüz ve y a ş l ı insanlara bu ka-
kavramdan daha fazlası değildir ve bu yüzden, çözül-
dar saygı d u y u l m a s ı n ı n nedeni de budur. Onlar, bilgelik
meye y a k l a ş ı r k e n insana neler olduğunu anlayamazlar.
abideleridir ve u y g a r l ı k l a r ı n
Çoğu y a ş l ı ve y ı p r a n m ı ş insan, y u r t l a r a kapatılır. Ölen-
ihtiyaç d u y d u k l a r ı d e r i n l i k boyutunu sağlarlar. Kendi-
lerin cesetleri - bazı k ü l t ü r l e r d e h e r k e s i n görmesi için
ni sadece dış boyutla tanımlayan ve r u h u n içsel boyutu-
açıkça s e r g i l e n i r - ortadan k a l d ı r ı l ı r ve gözden uzaklaş-
na tamamen cahil kalan bizim uygarlığımızda, y a ş l ı ya
t ı r ı l ı r . Ölen k i ş i bir y a k ı n ı n ı z değilse, bir cesedi görme-
da eski k e l i m e s i sadece olumsuz kavramlar çağrıştırır.
ye çalıştığınızda, bunun neredeyse yasadışı olduğunu
İşe yaramaz olarak görülür ve birine y a ş l ı demek nere-
fark edersiniz. Cenaze evlerinde, yüzünüze makyaj bile
deyse hakaretmiş gibi algılanır.
yaparlar. Ö l ü m ü n sadece aziz bir görüntüsünü görme-
kelimesi büyük saygınlık çağrıştırırdı. Ş i m d i ise en faz-
nize i z i n vardır.
la ş i r i n olarak algılanmaktadır. Y a ş l ı neden işe yara-
Ölüm onlar için sadece soyut bir kavram olduğundan, çoğu insan k e n d i l e r i n i bekleyen çözülüşe k a r ş ı tamamen h a z ı r l ı k s ı z d ı r . Ölüm yaklaştığında, bir ş a ş k ı n l ı k , u m u t s u z l u k ve k o r k u yaşanır. A r t ı k hiçbir şeyin anlamı kalmaz, çünkü hayatın bütün anlamları ve amacı, başarmak,
bir şeyler edinmek,
kurmak,
korumak ve
tatmin olmakla i l g i l i d i r . Yani hayat, dış hareketlerle ve kendini
biçimle tanımlamayla bağdaştırılır.
Çoğu in-
san, yaşamları, dünyaları y ı k ı l m a y a başladığında, herhangi bir anlam çıkaramazlar. Yine de, potansiyel olarak, burada çok daha derin anlamlar gizlidir. Özellikle yaşlılığa y a k l a ş ı r k e n , b i r i n i n kaybı ya da k i ş i s e l bir trajedi sayesinde, r u h s a l boyut k i ş i n i n yaşamına girmeye başlar. Yani iç amaçları, ancak dış amaçları çöktüğü ve egonun kabuğu çatlamaya başladığı za-
varlığını
s ü r d ü r m e k için
E s k i d e n "büyükanne"
maz olarak değerlendirilir? Çünkü y a ş l ı l ı k t a , vurgu bir şeyler yapmaktan Varlığa kayar ve kendini bir şeyler yapmaya k a p t ı r m ı ş olan uygarlığımız, V a r l ı k hakkında hiçbir şey bilmez. Şöyle sorar: V a r l ı k mı? Onunla ne yap a b i l i r s i n ki? Bazı insanlarda, dışa doğru hareket aniden ve erkenden kesilebilir. Bazı durumlarda, bu geçici bir süreç olabilir;
bazılarında
ise kalıcıdır.
Küçük bir çocuğun
ölümle yüzleşmemesi gerektiğine i n a n ı r ı z ama aslında bazı çocukların hastalık ya da kaza nedeniyle ebeveynlerinden b i r i n i n ya da her i k i s i n i n ölümüyle k a r ş ı l a ş ması gerekir; hatta kendi ö l ü m l e r i n i n olasılığıyla bile. Bazı çocuklar, hayatlarının doğal genişlemesini s ı n ı r l a yan s o r u n l a r l a doğarlar. Ya da çok genç bir yaşta k i ş i nin hayatına büyük bir s ı n ı r l a m a gelebilir.
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE Ama dışa doğru hareketin "olmaması gereken bir zamanda" k e s i l m e s i , aynı zamanda o k i ş i için erken bir r u h s a l uyanış potansiyelini de beraberinde getirebilir.
dini anılara bağlılık, s ü r e k l i geçmişle i l g i l i düşünüp konuşmak şeklinde ifade eder. Ego k i ş i n i n hayatında kendini artık dışa doğru hare-
A s l ı n d a olmaması gereken hiçbir şey olmaz; yani, daha
ketle
büyük bütünün ve amacının parçası olmayan hiçbir şey
ölüm, asıl anlamını gösterir: Ruhlar alemine bir açılış.
olmaz. Dolayısıyla, dış amacın y ı k ı l ı ş ı bizi kendi iç ama-
Bu sürecin somut halini yaşayan y a ş l ı l a r l a k a r ş ı l a ş t ı m .
cımızı bulmaya ve dolayısıyla da içle uyum içinde daha
T a m anlamıyla ı ş ı k saçıyorlardı.
derin bir dış amacın kendini göstermesine yol açabilir.
bilincin ışığına k a r ş ı şeffaf bir hal almıştı.
B ü y ü k acılar çeken çocuklar, genellikle yaşlarından ön-
tanımlayamadığında,
y a ş l ı l ı k ya
da
yaklaşan
Zayıflayan biçimleri,
Yeni dünyada, y a ş l ı l ı k evrensel olarak tanınacak ve fazlasıyla değer bulacaktır. K e n d i l e r i n i hâlâ yaşamları-
ce olgunlaşırlar. B i ç i m seviyesinde kaybedilen, öz seviyesinde kaza-
nın dış şartlarında kaybetmiş olanlar için, iç amaçları-
n ı l ı r . Geleneksel " k ö r k â h i n " ya da "sakat şifacı" figü-
nın u y a n ı ş ı olması gerekenden daha uzun sürecektir.
rü, biçim seviyesinde büyük bir kaybın ya da sakatlı-
B i r ç o k l a r ı için ise, uyanış sürecinin yoğunlaşması ve
ğın ruhta bir açılış y a r a t m a s ı n ı n simgesidir. B ü t ü n bi-
h ı z l a n m a s ı anlamını taşıyacaktır.
ç i m l e r i n dengesiz doğasının doğrudan bir deneyimiyle karşılaştığınızda,
muhtemelen
değer y ü k l e r s i n i z
ve
böylece
biçime
yeniden
kendinizi
onun
aşırı içinde
UYANIŞ VE DIŞA DOĞRU HAREKET
kaybedersiniz. B i ç i m i n çözülüşünün sunduğu f ı r s a t , çağdaş k ü l t ü -
K i ş i n i n hayatındaki dışa doğru hareket, geleneksel olarak
rümüzde yeni yeni fark edilmektedir. İ n s a n l a r ı n çoğu
ego tarafından ele geçirilmiştir ve kendi genişlemesi için
hâlâ bu f ı r s a t ı t r a j i k bir şekilde kaçırmaktadır, çünkü
kullanılmaktadır. "Bak neler yapabiliyorum. Bahse gire-
egonun kendini dışa doğru genişlemeyle tanımlama ye-
rim sen bunu yapamazsın," der küçük bir çocuk diğerine,
teneği olduğu kadar, eve dönüş hareketiyle tanımlama
vücudunun giderek artan gücünü ve yeteneklerini keşfe-
yeteneği de vardır. Bu durum, egonun kabuğunun açıl-
derken. Bu, egonun kendini dışa doğru hareketle, "senden
ması yerine büzülmesine, giderek daha da sertleşmesi-
daha fazla" kavramıyla tanımlamasının ve başkalarını
ne neden olur. O zaman, zayıflayan ego geri kalan gün-
küçülterek kendini güçlendirme g i r i ş i m i n i n ilkidir. Elbet-
l e r i n i s ı z l a n ı p şikayet ederek, k o r k u veya öfkeye, kendi-
te ki egonun birçok yanlış algılarının sadece başlangıcıdır.
ne acımaya, suçlamaya ya da diğer türde zihinsel-duy-
Ne var ki farkındalığınız arttıkça ve ego a r t ı k haya-
gusal durumlara k ı s ı l ı p k a l m ı ş bir halde bulur ve ken-
t ı n ı z ı yöneten güç olmaktan çıktıkça, iç amacınızı uyan-
290
'284
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
dırmak için d ü n y a n ı z ı n çökmesini ya da büzülmesini
diğini biliyoruz ama hiç de " s ı k ı çalışma" ya da gerilimle
beklemeniz gerekmez. Gezegende yeni bilinç uyanmaya
i l g i s i yoktur. Gerilimle yoğunluk arasındaki f a r k ı anla-
başladıkça,
s a r s ı l m a s ı gerekmeyen
mamız gerekir. Mücadele, zorlanma ya da gerilim, ego-
i n s a n l a r ı n s a y ı s ı da hızla artacaktır. Hâlâ dışa doğru
nun geri döndüğünün işaretidir ve engellerle k a r ş ı l a ş t ı -
genişleme sürecinde olsalar bile, bu insanlar uyanış sü-
ğımızda egonun verdiği olumsuz tepkilerden ibarettir.
u y a n d ı r ı l m a k için
recini g ö n ü l l ü l ü k l e kucaklayacaklardır. Bu döngü daha
Egonun "düşman" yaratma isteğinin ardında yatan
fazla egoyla yönetilmediğinde, r u h s a l boyut dışa doğru
şey, biçime eşit yoğunlukta enerjiyle k a r ş ı çıkmaktır.
hareket sayesinde bu dünyaya gelecektir ve konuşma-
Ego ne kadar güçlü olursa, insanlar arasındaki a y r ı l ı k
lar, düşünceler, eylemler ve yaratımlar, eve dönüş hare-
duygusu da aynı ölçüde güçlü olur. Z ı t tepkiler yarat-
keti kadar güçlü bir etki yapacaktır.
mayan eylemler, sadece herkesin i y i l i ğ i n i hedefleyen-
Şimdiye kadar, evrensel zekanın çok m i n i k bir zerre-
lerdir. Böylece güçler b i r l e ş i r l e r ; ayrılmazlar. Herhangi
si olan insan zekası, ego tarafından bozulmuş ve y a n l ı ş
bir şey "benim" ülkem için değil, i n s a n l ı k için yapılma-
şekilde k u l l a n ı l m ı ş t ı r . Ben buna "deliliğin hizmetindeki
lıdır; "benim" dinim için değil, tüm insanlarda doğmaya
zeka" diyorum. Atomu bölmek muazzam bir zeka gerek-
başlayan bilinç için olmalıdır; "benim" t ü r ü m için değil,
t i r i r . Ama bu zekayı atom bombaları yapıp b i r i k t i r m e k
doğadaki tüm canlılar ve t ü m doğa için olmalıdır.
için k u l l a n m a k , delicedir veya en iyi haliyle son derece
Gerekli olmasına rağmen, eylemin dış gerçekliğimizi
büyük bir budalalıktır. A p t a l l ı k görece z a r a r s ı z d ı r ama
ifade etmekte i k i n c i l u n s u r olduğunu da öğreniyoruz.
zeki aptallık son derece t e h l i k e l i olabilir. Bu zeki aptal-
Öncelikli u n s u r , bilinçtir. Ne kadar a k t i f olursak olalım,
l ı k - dünyamızda ve tarihimizde s a y ı s ı z ö r n e k l e r i n i bu-
ne kadar çaba harcarsak harcayalım, dünyamızı yara-
l a b i l i r s i n i z - ş i m d i bir t ü r olarak v a r l ı ğ ı m ı z ı tehdit eder
tan bilinç d u r u m u m u z d u r ve eğer iç seviyemizde hiçbir
hale gelmiştir.
d e ğ i ş i k l i k olmazsa, hiçbir eylem m i k t a r ı herhangi bir
Egosal bozukluk olmadığı takdirde, zekamız evrensel zekanın dışa doğru hareketiyle ve yaratma dürtüsüyle
fark yaratamayacaktır. T e k yaptığımız, aynı dünyanın f a r k l ı v e r s i y o n l a r ı n ı defalarca yaratmak olur.
tam bir uyum içinde olur. Biçimin y a r a t ı l m a s ı n ı n bilinçli k a t ı l ı m c ı l a r ı haline geliriz. Aslında yaratan biz değilizdir; bizim aracılığımızla yaratımı gerçekleştiren evrensel zekadır.
BİLİNÇ
K e n d i m i z i yarattığımız şeyle tanımlamayız ve
bu yüzden de kendimizi yaptığımız şeyde kaybetmeyiz.
B i l i n ç l i l i ğ i n kendisi bilinçtir. İfade edilmemiş, sonsuz
Yaratım eyleminin en yüksek yoğunlukta enerji gerektir-
olandır. Ama evren, sadece zaman içinde bilinçli hale
262 155
ECKHART TOLLE. gelir.
Bilincin
kendisi
VAR OLMANIN GÜCÜ
zamandan bağımsızdır ve bu
karnasyon, bir s o n r a k i biçimle tanımlama, k o l e k t i f rü-
yüzden de gelişemez. Ne doğumu ne de ölümü söz ko-
yanın parçası olan bir sonraki bireysel rüya başlar. B i ş
nusudur.
B i l i n ç ifade edilen evren haline geldiğinde,
aslan bir zebranın vücudunu parçaladığında, zebra bi-
zamana bağlı olur ve bir e v r i m sürecinden geçmesi ge-
çimindeki bilinç kendini çözülen biçimden a y ı r ı r ve bir
r e k i r . H i ç b i r i n s a n z i h n i , bu süreci tamamen kavraya-
an için bilinç olarak ölümsüz doğasının f a r k ı n a v a r ı r ;
bilecek kapasiteye sahip değildir. Ama kendi içimizde
sonra hemen t e k r a r uykuya dalar ve başka bir biçim-
bir g ö r ü n t ü s ü n ü y a k a l a y a b i l i r ve bilinçli bir katılımcı-
de enkarne olur. A s l a n yaşlandığında ve a r t ı k avlana-
sı olabiliriz.
mayacak hale geldiğinde, son nefesini v e r i r k e n , yine
B i l i n ç zekadır; prensiptir.
biçimin ardında yatan düzenleyici
B i l i n ç l i l i k milyonlarca y ı l d ı r h a z ı r l a y ı c ı bi-
çimlere b ü r ü n m ü ş t ü r ve onlar aracılığıyla kendini ifade e t m i ş t i r .
k ı s a bir an uyanış gerçekleşir ve ardından yine başka bir rüya biçimi gelir. Gezegenimizde, insan egosu kendini evrensel uykunun son aşaması, bilincin kendini biçimle tanımlaması-
S a f bilincin ifade edilmemiş alemi başka bir boyut olarak d ü ş ü n ü l e b i l i r s e de, bu biçim boyutundan ayrı
nın son adımı olarak ifade eder. Bu, bilincin evrimi için gerekli bir aşamadır.
değildir. B i ç i m ve biçimi olmayan iç içe geçmiştir. Biçi-
İ n s a n beyni, bilincin bu boyuta girdiği kanal açısın-
mi olmayan, bu boyuta f a r k ı n d a l ı k , iç boşluk, V a r l ı k
dan oldukça f a r k l ı bir biçime sahiptir. Y a k l a ş ı k yüz
olarak akar. B u n u n a s ı l yapar? B i l i n ç l i olan insan bi-
m i l y a r s i n i r hücresine (nöronlar) s a h i p t i r ; bu sayı, ga-
çimi sayesinde. İ n s a n biçimi, bu y ü k s e k amaç için ya-
l a k s i m i z d e k i y ı l d ı z l a r ı n s a y ı s ı y l a hemen hemen aynı-
r a t ı l m ı ş t ı r ve milyonlarca diğer biçim ona zemin ha-
dır ve dolayısıyla beynimiz, m i k r o k o z m i k bir galaksi
zırlamıştır.
olarak
B i l i n ç k e n d i n i ifade boyutunda v a r eder ve biçim haline gelir.
B u n u yaparken, r ü y a d a y m ı ş gibi bir du-
ruma girer. Zeka k a l ı r ama bilinç k e n d i n i algılayamaz. Kendini
algılanabilir.
Beyin
bilinç
yaratmaz;
bilinç,
kendini ifade etmek için dünya üzerindeki en karmaş ı k biçim olan beyni yaratır. Beyin
hasar gördüğünde, b i l i n c i n i z i kaybettiğiniz
bilinç içinde kaybederek biçimlerle tanımla-
anlamına gelmez. Sadece, b i l i n c i n bu boyuta g i r m e k
nır. B u , i l a h i olanın maddeye g i r i ş i gibi t a n ı m l a n a b i l i r .
için a r t ı k o biçimi k u l l a n a m a d ı ğ ı anlamına gelir. B i -
E v r e n i n e v r i m i n i n bu aşamasında,
lincinizi
hareket,
bu
rüyadaymış
gibi
bütün dışa doğru
kaybetmeniz
mümkün
değildir,
çünkü
te-
gerçekleşir.
melde o s i z s i n i z d i r . Sadece sahip olduğunuz bir şeyi
U y a n ı ş ı n k ı v ı l c ı m l a r ı sadece b i r e y s e l bir biçim yok ol-
k a y b e d e b i l i r s i n i z ama k e n d i n i z olan bir şeyi kaybe-
duğunda, yani öldüğünde gelir. S o n r a bir s o n r a k i en-
demezsiniz.
262
durumda
156
ECKHART TOLLE
VAR. OLMANIN GÜCÜ
UYANIK E Y L E M
Yazgınızı izleyip izlemediğinizi ne yaptığınız değil, yaptığınız şeyi nasıl yaptığınız belirler. Yaptığınız şeyi
Gezegenimizdeki bilinç e v r i m i n i n bir sonraki aşaması,
nasıl yaptığınız da bilinç durumunuzla belirlenir.
uyanık eylemlerdir. Ş i m d i k i evrim aşamamızın sonla-
Yaptığınız şeyin amacı sadece yapmanın kendisi ol-
rına yaklaştıkça, ego giderek daha fazla bozulmakta-
duğunda, öncelikleriniz değişir. Yaptığınız şeye bilincin
dır; t ı p k ı bir t ı r t ı l ı n kelebeğe dönüşmeden önce kendi-
akışı, yaptığınız şeyin kalitesini belirler. Diğer bir de-
ni kozaya kapatarak hareketsiz kalması gibi. Ama da-
yişle; herhangi bir durumda ve yaptığınız herhangi bir
ha e s k i s i çözülürken bile yeni bilinç yükselmeye de-
şeyde, bilinç durumunuz öncelikli etkendir; durum ve
vam etmektedir.
yaptığınız şey ikincil öneme sahiptir. "Gelecekteki" ba-
İnsan bilincinin evriminde son derece muhteşem
şarı, eylemlerin doğduğu bilinçten ayrılamaz. Egonun
bir dönemi yaşıyoruz ama ne yazık ki bu akşam tele-
tepkisel gücü ya da uyanık bilincin dikkati olabilir. Bü-
vizyon haberlerinde bununla i l g i l i bir şeye rastlaya-
tün başarılı eylemler, uyanık dikkat alanından gelir;
mayacaksınız. Gezegenimizde ve belki de galaksimizin
ego ve koşullu, şartlanmış, bilinçsiz düşünce bu konuda
birçok yerinde ve ötesinde, bilinç biçimsel rüyasından
hiçbir şekilde yetkin olamaz.
uyanmaktadır. Bu, bütün biçimlerin (dünyaların) çözüleceği anlamına gelmez ama birçoğu yine de yok olacaktır. Bunun anlamı, bilincin artık kendini biçimde kaybetmeden biçim yaratabileceğidir.
Biçimi yaratıp
deneyimlerken bile kendinin farkında olmaya devam edebilir. Peki neden biçimi yaratmaya ve deneyimlemeye devam etmesi gerekir? Zevk için. Bunu nasıl yapar? Uyanık eylemler gerçekleştirmeyi öğrenmiş uyanık insanlar aracılığıyla.
UYANIK EYLEMİN ÜÇ Y O L U Bilincin yaptığınız şeye akabilmesinin ve kendini bu dünyada ifade edebilmesinin üç yolu vardır; bu yollar sayesinde, kendinizi evrenin yaratıcı gücüyle uyumlu hale getirebilirsiniz. Bu, yaptığınız şeye akan enerji frekansını gösterir ve eylemlerinizi bu dünyada uyanmak-
Uyanık eylem, dış amacınızın - yaptığınız şey - iç
ta olan bilinçle birleştirir. Bu üç yoldan birine uymadı-
amacınızla - uyanmak ve uyanık kalmak - uyum içinde
ğı takdirde, yaptığınız şey bozuk kalacak ve egonun et-
olmasıdır. Uyanık eylem sayesinde, evrenin dış amacıy-
kisinde
la uyumlu hale gelirsiniz. Bilinç s i z i n sayenizde bu dün-
ama bu yollardan birine uygun bir şey yaptığınızda, et-
yaya akar. Düşüncelerinize akarak onları esinlendirir.
k i s i bütün hayatınız boyunca devam eder. Her yol, belli
Yaptığınız şeye akarak rehberlik eder ve güçlendirir.
durumlar için uygundur.
296
olacaktır.
B i r günün
277
akışını
değiştirebilirler
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE. U y a n ı k l ı ğ ı n y o l l a r ı kabullenme, zevk alma ve coşku-
Yaptığınız şeyden zevk almıyorsanız ya da kabulle-
dur. Her biri, bilincin f a r k l ı bir f r e k a n s ı n ı t e m s i l eder.
nemiyorsanız durun! A k s i takdirde, gerçekten sorumlu-
Herhangi bir şey yaparken içlerinden b i r i n i n kendini
l u k alabileceğiniz tek şey olan bilinç durumunuz için
ifade edebilmesi için, canlı olmanız gerekir; en basit iş-
sorumluluğu
ten en k a r m a ş ı k işe kadar. Kabullenme, zevk alma ve-
nuz için s o r u m l u l u k almazsanız, hayatınızın da sorum-
ya coşku durumunda değilseniz, yakından baktığınızda
l u l u ğ u n u almıyorsunuz demektir.
almıyorsunuz
demektir.
Bilinç durumu-
kendiniz ve başkaları için acı y a r a t t ı ğ ı n ı z ı görürsünüz. ZEVK A L M A K KABULLENME T e s l i m olmuş eylemle gelen barış, yaptığınız şeyden Yaparken zevk almadığınız bir şeyi, en azından yapmak
gerçekten zevk a l m a n ı z ı sağlayan bir canlılık duygu-
zorunda
suna dönüşür. Z e v k almak, uyanık eylemin i k i n c i yo-
olduğunuz
bir şey olarak kabullenebilirsiniz.
Kabullenme şu demektir: Ş i m d i l i k , durum budur, şu an-
ludur. Yeni dünyada, i n s a n l a r ı n e y l e m l e r i n i n ardında
da yapmam gereken şudur ve ben de bunu isteyerek ya-
yatan itici güç i s t e k olmaktan çıkacak ve zevk almak
pacağım. B a ş ı n ı z a gelenleri içsel olarak kabullenmenin
haline gelecek. İstemek, bütün y a r a t ı l ı ş ı n ardında ya-
önemini uzun uzadıya incelemiştik; yaptığınız şeyi ka-
tan güçten bağımsız, ayrı bir parça olduğunuz konu-
bullenmek de bunun diğer bir yüzüdür. Örneğin, muhte-
sunda egonun y a r a t t ı ğ ı illüzyondan kaynaklanır. Z e v k
melen gecenin bir yarısında ı s s ı z bir yerde, tepenizden
almak sayesinde, bu evrensel yaratıcı gücün kendisine
aşağı yağmur boşalırken, arabanızın patlak lastiğini de-
bağlanırsınız.
ğ i ş t i r m e k t e n zevk almayabilirsiniz ama bunu kabulle-
Gelecek ya da geçmiş yerine anda yaşadığınızda, ha-
n e b i l i r s i n i z . Kabullenme durumunda bir eylem gerçek-
y a t ı n ı z ı n odak noktası, yaptığınız şeyden zevk alabilme
l e ş t i r m e k , yaptığınız şeyle barış içinde olduğunuzu gös-
becerisi - ve hayatınızın kalitesiyle b i r l i k t e - belirgin
terir. Bu barış, yaptığınız şeye akan gizli bir enerji titre-
şekilde y ü k s e l i r .
ş i m i d i r . Yüzeyde, kabullenme pasif bir durum gibi görü-
E v r e n i n yaratıcı gücü k e n d i s i n i n farkına vardığında,
nebilir ama gerçekte a k t i f t i r ve yaratıcıdır, çünkü bu
m u t l u l u k olarak kendini ifade eder. Yaptığınız şeyden
dünyaya tamamen yeni bir şey getirmektedir. Bu barış,
zevk alabilmek için, hayatınızda "anlamlı" bir şey olma-
bu gizli eneıji t i t r e ş i m i , bilinçtir ve dünyaya girme yol-
s ı n ı beklemeniz gerekmez.
larından biri, t e s l i m olmuş eylem, yani kabullenmedir.
bileceğinden çok daha fazla anlam vardır. 'Yaşamaya
262
M u t l u l u k , V a r l ı ğ ı n dinamik yönüdür.
M u t l u l u k t a ihtiyacınız ola-
299
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
başlamayı beklemek" sendromu, bilinçsiz d u r u m u n en
hizmet etmeyen her faaliyetten zevk a l ı r s ı n ı z . Gerçekte
yaygın görülen aldatmacalarından biridir. D ı ş seviyede
zevk aldığınız şey eylemin kendisi değil, s i z i n sayeniz-
genişleme ve o l u m l u değişim, yaptığınız şeyden zevk al-
de içine akan derin canlılık duygusudur. O canlılık, si-
dığınızda hayatınıza çok daha kolay bir şekilde gelecek-
zinle birdir. Yani bir şeyi zevkle yaptığınızda, V a r l ı ğ ı n
t i r . Yaptığınız şeyden zevk alabilmek için bir değişim ol-
dinamik yönüyle m u t l u l u ğ u deneyimlersiniz. Yaptığınız
masını
herhangi bir şeyden zevk almanın s i z i tüm y a r a t ı l ı ş ı n
beklerseniz,
daha
çok b e k l e r s i n i z .
Yaptığınız
şeyden zevk almak için z i h n i n i z d e n i z i n istemeyin. Bü-
ardında yatan güce bağlamasının nedeni budur.
tün alacağınız, yaptığınız şeyden neden zevk alamaya-
İ ş t e h a y a t ı n ı z a güç ve yaratıcı e n e r j i getirecek bir
cağınızla i l g i l i bir s ü r ü bahane olur: " Ş i m d i olmaz," der
uygulama. H e r gün d ü z e n l i olarak yaptığınız ş e y l e r i n
z i h n i n i z . "Meşgul olduğumu görmüyor musun? Zama-
bir l i s t e s i n i h a z ı r l a y ı n .
nım yok.
başlayabilirsin..."
ya da g e r g i n l i k yaratıcı olarak düşündüğünüz eylem-
Ama şu anda yaptığınız şeyden zevk almaya başlama-
l e r i de ekleyin. Ama yapmaktan nefret ettiğiniz hiç-
Belki yarın
zevk almaya
dığınız sürece, o y a r ı n asla gelmez.
S ı k ı c ı , b ı k t ı r ı c ı , s i n i r bozucu
bir şeyi eklemeyin. Onlar, ya kabulleneceğiniz ya da
B u n u ya da ş u n u yapmaktan zevk alıyorum dediği-
yapmayı bırakacağınız şeylerdir. Listede evden i ş i n i -
nizde, bu bir y a n l ı ş algıdır. Z e v k i n yaptığınız şeyden
ze gidip gelmek, a l ı ş v e r i ş yapmak, çamaşır y ı k a m a k
kaynaklandığı anlamına gelir ama gerçek hiç de böyle
ya da g ü n l ü k i ş l e r i n i z arasında s ı k ı c ı veya b ı k t ı r ı c ı
değildir. Zevk, yaptığınız şeyden gelmez; yaptığınız şe-
olarak gördüğünüz herhangi bir şey olabilir. Bu faali-
ye akar ve böylece d e r i n l i k l e r i n i z d e n dünyaya ulaşır.
yetlere g i r i ş t i ğ i n i z her seferinde, s i z i n için u y a n ı k l ı k
Z e v k i n yaptığınız şeyden geldiğini sanmanız doğaldır
aracı o l m a l a r ı n a i z i n verin. K e n d i n i z i tamamen yap-
ve aynı zamanda da t e h l i k e l i d i r , çünkü z e v k i n ve mut-
tığınız
l u l u ğ u n başka bir şeyden kaynaklanabileceğine inan-
canlı b i l i n c i n f a r k ı n d a olun. Çok geçmeden, s ı k ı c ı , ge-
işe v e r i n ve eylemin
s i n i r bozucu
ardında yatan
manıza neden olur. O zaman dünyaya zevk getirmek
rici,
yerine, dünyanın ve yaptığınız şeylerin size zevk ver-
gerçekten de z e v k l i olduğunu göreceksiniz. Daha doğ-
mesini b e k l e r s i n i z . Ama bu olamaz. Birçok k i ş i n i n sü-
r u s u , gerçekte zevk aldığınız şey o eylem değil, eyle-
r e k l i olarak hayal k ı r ı k l ı ğ ı n a uğramasının nedeni bu-
me
dur. Dünya onlara ihtiyaçları olduğunu s a n d ı k l a r ı şey-
şeyde V a r l ı ğ ı n m u t l u l u ğ u n u b u l m a k t ı r .
akan
içsel
olarak değerlendirdiğiniz
dingin,
bilinç boyutunuzdur.
bu
işin
Bu, yaptığınız Eğer hayatı-
leri vermemektedir.
n ı z ı n yeterince önemli olmadığını, f a z l a s ı y l a gergin
P e k i yaptığınız
i l i ş k i nedir?
ya da s ı k ı c ı olduğunu d ü ş ü n ü y o r s a n ı z , bunun nedeni
K e n d i n i z i tamamen verdiğiniz her eylemden, bir amaca
içsel b i l i n c i n i z i henüz hayatınıza a k t a r a m a m ı ş olma-
şeyle zevk arasındaki
262 300
VAR OLMANIN GÜCÜ
ECKHART TOLLE. nızdır. Yaptığınız
şeyde b i l i n ç l i olmak, henüz temel
a r a c ı l ı ğ ı n ı z l a bu dünyaya gelen şeydir. B ü t ü n v a r l ı k larla paylaştığınız özdür. On dördüncü y ü z y ı l d a İ r a n ' -
amacınız haline g e l m e m i ş t i r . İçsel b i l i n ç l e r i n i bu dünyaya ve y a p t ı k l a r ı işe akıt-
da yaşamış olan ş a i r ve S u f i üstat Hafız, bunu şöyle
mayı öğrenen ve y a p t ı k l a r ı her şeyi f a r k ı n d a l ı k l a r ı n ı
ifade etmektedir: " B e n içinde T a n r ı ' n ı n nefesinin aktı-
korumak için kullanan i n s a n l a r ı n s a y ı s ı çoğaldıkça, ye-
ğı bir f l ü t ü m ; bu m ü z i ğ i dinleyin."
ni dünya biraz daha yaklaşacaktır. V a r l ı ğ ı n m u t l u l u ğ u , bilinçli olmanın mutluluğudur. O zaman uyanık farkındalık, k o n t r o l ü egonun elin-
COŞKU
den alır ve h a y a t ı n ı z ı yönetmeye başlar. O zaman, uzun zaman boyunca yaptığınız bir i ş i n doğal olarak çok da-
Yaratıcı kendini ifadenin, uyanma yönündeki iç amaç-
ha büyük bir şeye dönüşmeye başladığını görürsünüz.
larına sadık kalanlara gelebileceği bir yol daha vardır.
Yaratım
eylemi
zenginleştiren
sayesinde
insanların
başkalarının
bazıları,
hayatlarını
sadece yapmaktan
B i r gün aniden dış amaçlarının ne olduğunu kavrayıverirler.
B i r v i z y o n l a r ı , bir hedefleri olur ve o andan
zevk a l d ı k l a r ı şeyi yapmakta ve bunun karşılığında her-
itibaren o hedefe ulaşmak için çalışırlar. Hedefleri ve-
hangi bir şey elde etmeyi beklememektedirler.
Müzis-
ya v i z y o n l a r ı , zaten y a p t ı k l a r ı ve yapmaktan zevk al-
yen, ressam, yazar, bilim adamı, öğretmen ya da mühen-
d ı k l a r ı bir şeyle bağlantılıdır. U y a n ı k eylemin üçüncü
dis olabilirler; ya da sosyal veya iş yapılarına yeni ifade-
yolu burada kendini gösterir: Coşku.
ler kazandırmayı amaçlayabilirler (aydınlanmış iş). Ba-
Coşku, yaptığınız şeyden aldığınız derin zevke ek
zen birkaç y ı l boyunca etki alanları küçük kalır, sonra
olarak, bir hedefiniz veya bir v i z y o n u n u z olduğu anla-
aniden ya da zaman içinde giderek genişlemeye başlaya-
mına gelir. Yaptığınız şeyin zevkine bir de hedefi ekle-
b i l i r , yaratıcı bir dalga oluşturabilirler. O zaman eylem-
diğinizde, enerji alanı veya t i t r e ş i m f r e k a n s ı değişir.
leri daha önce hayal e t t i k l e r i şeyin fazlasıyla ötesine ge-
Yapısal g e r i l i m olarak adlandırabileceğimiz
şey belli
çer ve başkalarına dokunur. Zevke ek olarak, şimdi yap-
ölçüde zevke eklenerek coşkuya dönüşür.
Coşkunun
t ı k l a r ı şeye yoğunluk da e k l e n m i ş t i r ve bununla b i r l i k -
beslediği yaratıcı eylemin zirvesinde, yaptığınız şeyin
te, normal i n s a n l a r ı n başarabileceği her şeyin ötesine
ardında muazzam bir yoğunluk ve enerji oluşur. Ken-
geçen bir yaratıcı güç kendini dünyaya akıtmaya başlar.
d i n i z i hedefe doğru uçan bir ok gibi h i s s e d e r s i n i z ; ve
Ama k a f a n ı z ı s a k ı n buna t a k m a y ı n , çünkü, orada hâlâ bazı ego k a l ı n t ı l a r ı olabilir. Hâlâ sıradan bir insan olduğunuzu unutmayın. A s ı l s ı r a d ı ş ı olan, s i z i n 262 302
yolculuğun tadını ç ı k a r ı r s ı n ı z . Dışarıdan bakan biri için, g e r g i n m i ş s i n i z gibi görünebilir ama
aslında
coşku yoğunluğunun
gerginlikle
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
hiçbir i l g i s i y o k t u r . Yaptığınız şeyi yapmaktan çok he-
manız gerekir:
defe ulaşmayı istediğinizde ve yapısal gerilim kaybol-
mam." İsteme yoğunluğuna eşit z ı t güç yaratan egosal
duğunda, s t r e s kazanır. S t r e s , genellikle egonun geri
isteğin aksine, coşkunun bir z ı t t ı yoktur. T e k taraflıdır.
döndüğünün i ş a r e t i d i r ve k e n d i n i z i evrenin yaratıcı gü-
Yaptığı
cünden
B a ş k a l a r ı n ı dışarıda bırakmak yerine, onları da içine
uzaklaştırıyorsunuz
demektir.
B u n u n yerine,
şeyler
" B e n kendi kendime hiçbir şey yapa-
kazananlar ve
kaybedenler yaratmaz.
sadece egosal isteğin gücü ve g e r i l i m i k a l ı r ; dolayısıyla,
alır.
başarmak için mücadele etmeniz ve " s ı k ı çalışmanız"
gücünün k e n d i s i d i r ve başka bir kaynaktan enerji al-
gerekir. S t r e s , her zaman için yaptığınız şeyin kalitesi-
maya ihtiyacı yoktur. Egonun isteği daima başka birin-
ni ve e t k i s i n i d ü ş ü r ü r . Stresle endişe ve öfke gibi olum-
den ya da başka bir şeyden almaya çalışır; coşku ise bol
suz duygular arasında güçlü bir bağ vardır. Vücut için
bol verir. Coşku zor durumlar ya da i ş b i r l i ğ i yapmayan
z e h i r l i bir e t k i s i v a r d ı r ve günümüzde, kanser ve kalp
insanlar şeklinde engellerle karşılaştığında, asla saldır-
h a s t a l ı k l a r ı gibi h a s t a l ı k l a r ı n en önemli nedenlerinden
maz ve bunun yerine etraflarından dolaşır veya t e s l i m
biri olarak görülmektedir.
olarak ya da kucaklayarak, z ı t gücü y a r a r l ı bir enerjiye
S t r e s i n aksine, coşkuda y ü k s e k bir enerji f r e k a n s ı v a r d ı r ve evrenin yaratıcı gücüyle t i t r e ş i r . Ralph Wal-
İnsanları
k u l l a n m a s ı gerekmez, çünkü yaratma
çevirerek düşmanı dost yapar. Coşku ve ego b i r l i k t e var olamazlar. B i r i diğerinin
do E m e r s o n bunu şöyle ifade e t m i ş t i r : " H i ç b i r büyük
yokluğu
şey coşku olmadan başarılamaz." İngilizce coşku anla-
ama aynı zamanda, şu anla, canlılığının kaynağıyla,
mına
-en
mutluluğuyla ve gücüyle derinden birdir. Coşku hiçbir
ekinden ve T a n r ı anlamına gelen theos kelimelerinden
şey "istemez," çünkü her şeye sahiptir. Hayatla birdir
türemiştir.
B u n u n l a i l g i l i olan enthousiazein k e l i m e s i ,
ve coşku temelli eylemler ne kadar dinamik olursa ol-
" T a n r ı tarafından ele geçirilmek" anlamına gelir. A s -
sun, k e n d i n i z i onlarda kaybetmezsiniz. Çarkın ortasın-
gelen
enthusiasm
kelimesi,
antik Yunanca
anlamına gelir.
Coşku
nereye gittiğini b i l i r
lında, kendi başınıza yapabileceğiniz hiçbir önemli şey
da daima dingin ama son derece uyanık bir boşluk, her
yoktur. U z u n s ü r e n coşku, bir yaratıcı enerji dalgasını
şeyin kaynağı olan ama h i ç b i r i n i n dokunamadığı ey-
bu dünyaya g e t i r i r ve bütün yapmanız gereken "dalga-
lemlerin ortasında bir h u z u r noktası bulunur.
ya b i n m e k " t i r .
Coşku sayesinde, evrenin dışa doğru yaratıcı prensi-
Coşku, yaptığınız şeye muazzam bir güç getirir ve
biyle tam anlamıyla uyum içinde olursunuz ama kendi-
böylece, o güce ulaşmamış olan herkes, " s i z i n " başarıla-
nizi yaratımlarla t a n ı m l a m a z s ı n ı z . Hiçbir tanım olma-
rınıza
kimliğinize
dığında, bağlantı da olmaz; çünkü bağlantı, acının en
y ü k l e r l e r . Ama İ s a ' n ı n şu s ö z l e r i n i a k l ı n ı z d a n çıkarma-
önemli nedenidir. B i r yaratıcı enerji dalgası geçtiğinde,
262
hayranlıkla
bakarak,
304
onları
sizin
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
yapısal g e r i l i m t e k r a r azalır ve yaptığınız şeyin zevki
edilmemiş Kaynağın yaratıcı e n e r j i s i n i n biçim dünyası-
k a l ı r . K i m s e s ü r e k l i coşkulu bir şekilde yaşayamaz. Da-
na boşaldığı bir kanal olarak hissedin.
ha sonra yeni bir yaratıcı enerji dalgası gelerek coşkuyu yenileyebilir.
B ü t ü n bunlar, hedefinizin veya v i z y o n u n u z u n zaten içinizde yaşayan bir gerçeklik olduğu anlamına gelir.
B i ç i m l e r i n çözülüşüne yönelik hareket başladığında,
Coşku, z i h i n s e l planı f i z i k s e l boyuta aktaran güçtür.
coşku size daha fazla hizmet edemez. Coşku hayatın dı-
Yani z i h n i n yaratıcı şekilde k u l l a n ı l m a s ı d ı r ve içinde is-
şa doğru döngüsüne aittir. Sadece t e s l i m i y e t sayesinde
tek olmamasının nedeni de budur. İstediğiniz bir şeyi
k e n d i n i z i geri
dönüş hareketiyle u v u m l a n d ı r a b i l i r ve
eve doğru yola ç ı k a b i l i r s i n i z . Özetlemek
gerekirse:
Yaptığınız
ifade edemezsiniz; sadece sahip olduğunuz bir şeyi ifade edebilirsiniz. S ı k ı çalışma ve stres sayesinde istedi-
şeyden
aldığınız
zevk bir hedef ya da vizyonla birleştiğinde, coşkuya dö-
ğiniz şeyi elde edebilirsiniz ama yeni dünyanın t a r z ı bu değildir.
nüşür. B i r hedefiniz olsa bile, şu anda yaptığınız şeyin d i k k a t i n i z i n odak noktası olarak kalması gerekir; aksi takdirde, evrensel amacın dışında k a l ı r s ı n ı z . Vizyonu-
FREKANS
TUTUCULAR
n u z u n veya hedefinizin s i z i n ş i ş i r i l m i ş bir i m a j ı n ı z ve dolayısıyla egonun gizlenmiş bir hali olmamasına dik-
Dışa doğru hareket, her insanda kendini eşit yoğunluk-
kat edin; örneğin bir film y ı l d ı z ı , ünlü bir yazar ya da
la ifade etmez. B a z ı l a r ı bir şeyler k u r m a k , yaratmak,
zengin bir işadamı gibi.
katılmak,
Hedefinizin, deniz kenarında
başarmak, dünyada bir etki bırakmak için
bir villa, kendi ş i r k e t i n i z veya banka hesabınızda on
güçlü bir dürtü hissederler. B i l i n ç s i z olurlarsa, elbette
milyon dolar gibi ş u n u ya da bunu elde etmeyi içerme-
ki egoları kontrolü ele alacak ve dışa dönük enerjiyi
mesine de dikkat edin. B ü t ü n bunlar statik hedeflerdir
kendi amaçları için kullanacaktır. Ama bu aynı zaman-
ve dolayısıyla s i z i güçlendirmezler. B u n u n yerine, dina-
da onlara sunulan yaratıcı enerji a k ı ş ı n ı n da azalması
m i k hedefler seçin; örneğin, yaptığınız ve bütün insan-
anlamına gelir ve i s t e d i k l e r i n i elde edebilmek için gide-
lıkla
Kendinizi
rek daha çok "çaba harcamaları'' gerekir. B i l i n ç l i olduk-
ü n l ü bir aktör ya da yazar olarak görmek yerine, çalış-
larında ise, dışa dönük hareketin içlerinde güçlü bir şe-
manızla s a y ı s ı z insanı e s i n l e n d i r d i ğ i n i z i ve hayatlarına
kilde aktığı bu insanlar, son derece yaratıcı olabilirler.
s i z i birleştirebilecek bir eylemi seçin.
bir şeyler k a t t ı ğ ı n ı z ı görün. O eylemin sadece s i z i n ha-
Doğal genişleme süreci bittikten sonra diğerleri dışa
y a t ı n ı z ı değil, daha s a y ı s ı z i n s a n ı n hayatını zenginleş-
doğru pek k e n d i l e r i n i belli edemezken, daha pasif ve
t i r d i ğ i n i görün.
görece olaysız bir v a r l ı k s ü r d ü r ü r l e r .
K e n d i n i z i , herkesin y a r a r ı 262
için ifade
307
ECKHART TOLLE.
VAR OLMANIN GÜCÜ
Doğaları gereği daha içe b a k ı ş l ı d ı r l a r ve onlara göre
s ı y l a da kalite v a r d ı r ; en küçük işlerinde bile. Amaçla-
dışa doğru hareket asgaridir. Dışa açılmaktan çok eve
rı her şeyi k u t s a l bir t a v ı r l a yapmaktır. Her insan ko-
dönmek isterler. B i r şeylere k a t ı l m a k ya da dünyayı de-
l e k t i f insan b i l i n c i n i n bir parçası olduğundan, yaşam-
ğ i ş t i r m e k konusunda güçlü d ü r t ü l e r hissetmezler. Eğer
l a r ı n ı n yüzeyinde görünenden çok daha derin bir ş e k i l -
t u t k u l a r ı varsa, genellikle kendilerine belli bir ölçüde
de dünyayı e t k i l e r l e r .
b a ğ ı m s ı z l ı k kazandıracak şeylerin ötesine geçmez. Bazıları
bu dünyaya uymakta zorlanabilir.
kendilerini
koruyabilecekleri
bir
şey
A
B a z ı l a r ı ise
bulacak
kadar
YENİ DÜNYA, ÜTOPYA DEĞİLDİR
ş a n s l ı d ı r l a r ; örneğin kendilerine düzenli gelir sağlayan bir iş ya da kendilerine ait küçük bir iş gibi. B a z ı l a r ı
Yeni bir dünya kavramı sadece başka bir ütopik vizyon
r u h s a l bir topluma katılmaya ya da manastıra kapan-
mudur? Hiç de değil. B ü t ü n ütopik v i z y o n l a r ı n şöyle bir
maya bile karar verebilir. B a z ı l a r ı toplum dışına i t i l i r
ortak noktası vardır: Gelecekte bir zamanda her şeyin
ve uç noktalarda yaşarlar. B a z ı l a r ı bu dünyada yaşa-
i y i olacağı, her şeyin kurtarılacağı, uyum ve h u z u r ola-
mayı fazlasıyla acı verici b u l d u k l a r ı için uyuşturucula-
cağı, bütün s o r u n l a r ı m ı z ı n sona ereceği konusunda zi-
ra s ı ğ ı n ı r l a r . Diğerleri ise zaman içinde şifacı ya da ruh-
h i n s e l yansımadırlar.
sal öğretmenler olurlar.
muştur.
E s k i çağlarda, onlara muhtemelen münzevi ya da bilge
denirdi.
Günümüzde görünüşe
bakılırsa
onlar
B i r s ü r ü f a r k l ı ütopik vizyon ol-
B a z ı l a r ı hayal k ı r ı k l ı ğ ı y l a sonuçlanırken, di-
ğerleri tam bir felakete yol açmıştır. Bütün
ütopik v i z y o n l a r ı n temelinde,
eski
bilincin
için bir yer y o k t u r . Ama yeni dünyada, r o l l e r i yaratıcı-
ana yapısal b o z u k l u k l a r ı n d a n b i r i yatar: K u r t u l u ş için
lar, yapıcılar ve reformcular kadar önemlidir.
Fonksi-
geleceğe bakmak. A s l ı n d a var olan tek gerçek, z i h n i -
y o n l a r ı , yeni bilincin bu gezegende sağlamlaşmasını
n i z d e k i düşüncedir; dolayısıyla k u r t u l u ş için geleceğe
sağlamaktır.
baktığınızda, farkında
Ben
onlara frekans tutucular diyorum.
olmadan
kurtuluş
için
kendi
Onlar g ü n l ü k hayatlarındaki eylemlerle bilinç yarat-
z i h n i n i z e b a k a r s ı n ı z . Yani biçimin veya egonun tutsa-
mak için buradadırlar ve sadece burada var olmaları
ğı o l u r s u n u z .
bile y e t e r l i d i r .
" S o n r a yeni bir gök ve yeni bir yer gördüm," der İsa.
Bu şekilde, görünüşte önemsiz olsalar bile aslında çok önemli bir görev s ü r d ü r ü r l e r . O n l a r ı n i ş i , yaptıkla-
Yeni
bir dünyanın temeli yeni
uyanık
farkındalık.
Dünya
-
bir gökyüzüdür; dış
gerçeklik -
yani
sadece
rı her şeyde anda kalmayı başararak bu dünyaya din-
onun bir yansımasıdır. Yeni bir gökyüzünün y ü k s e l i ş i
g i n l i ğ i g e t i r m e k t i r . Y a p t ı k l a r ı şeyde bilinç ve dolayı-
ve dolayısıyla yeni bir dünyanın doğuşu, gelecekte ola-
262 308
ECKHART TOLLE cak ve bizi kurtaracak olaylar değildir.
Hiçbir şey bizi
özgür kılmayacak, çünkü bizi özgür k ı l m a gücü olan tek şey şu andır. Bu anlayış, uyanıştır. Gelecekteki bir uyan ı ş ı n hiçbir anlamı yoktur, çünkü uyanış V a r l ı ğ ı n anlaş ı l m a s ı d ı r . Dolayısıyla, yeni gök, uyanmış bilinç, gelecekte ulaşılacak bir nokta değildir. Yeni bir gök ve yeni bir dünya şu anda aranızda y ü k s e l i y o r ve eğer şu anda y ü k s e l m i y o r olsalardı, zihninizde bir düşünceden ibaret olarak k a l ı r l a r d ı ve dolayısıyla hiçbir şekilde y ü k s e l i ş olamazdı. Dağdaki Vaaz'da, î s a bugün bile çok az i n s a n ı n anladığı bir söz söyler: "Ne m u t l u y u m u ş a k h u y l u olanlara; çünkü onlar yeri m i r a s alacaklar." İ n c i l ' i n yeni versiyonlarında, "alçakgönüllü" olarak anılan bu " y u m u ş a k h u y l u " insanlar k i m l e r d i r ve neden y e r i miras alacaklardır? Bu i n s a n l a r egosuz olanlardır.
B i l i n ç olarak gerçek
doğalarını anlayan ve diğer tüm canlıları kendilerinden olarak tanıyan insanlardır. T a m bir t e s l i m i y e t halinde yaşarlar ve k e n d i l e r i n i n bütünle ve Kaynak ile b i r l i k l e r i n i hissederler.
U y a n m ı ş olan bilinçleri, gezegenimiz
üzerindeki t ü m yaşamı değiştirmektedir, çünkü dünya, insan bilincinden ayrılmayan, insan bilincine göre davranan başka bir canlıdır. Yani y u m u ş a k h u y l u olanların yeri m i r a s a l m a s ı n ı n anlamı budur. Dünya üzerinde yeni bir t ü r doğuyor. Bu şimdi oluyor ve yeni t ü r de s i z s i n i z !
310