turski

Ben bu kitabı okuyorum. Şu mektubu nereye gönderiyorsun? Ali elma yiyor. (yedi) yedi) Osman ekmek alıyor. (dı) dı) O adamı görüyor müsünüz? Turistler İstanbul'u geziyorlar. PREVO ENJE Đ REČENICA NA TURSKI 1.Gospodin Ali je bio poznati inženjer. 1. Ali bey meşhur mühendisti. (muhendis idi) 2. Šta radiš? Čitam jednu zanimljivu knjigu. 2. Ne yapıyorsun? Ilginç bir* kitap* okuyorum. bir, kitap ne ide u akuzativ) (*zbog ovog bir, IMPERATIV 1. Vi ostanite ovde, a oni neka idu. 1. Siz burada kalınız, onlar gitsinler! 2. Ne propusti! (kao na televiziji u najavi programa) 2. Sakın kaçırmayın! 3. Neka Lejla odmah ide kući! 3. Hemen Leyla (hemen) eve gitsin! 4. Bu akşam külübe gidelim. 4. Večeras idem u klub. 5. Hadi öptüm! {Zdravo (u bukvalnom prevodu "Hajde, ljubim te")} 6. Geç kalma! {Nemoj da zakasniš!} 25.12.2006. 1. Stakla našeg prozora su veoma čista. Penceremizin camları camları çok temiz. 1. Penceremizin 2. Ahmetov sako je ostao u kancelariji. Ahmetin ceketi ceketi büroda kaldı. 2. Ahmetin 3. Boja njegovog sakoa je jako lepa. rengi çok güzel. 3. Ceketinin rengi 4. Miris čaja je ispunio celu sobu. Çayın kokusu kokusu butun odayı 4. Çayın doldurdu. 5. Važnost ovog događaja je veoma velika. olayın önemi önemi çok büyük. 5. Bu olayın 6. Odgovornost dekana našeg fakulteta je velika. Fakültemizin dekanı dekanının sorululuğu sorululuğu. 6. Fakültemizin

7. Za taj posao nam je dovoljno pola dana. 7. Şu iş için bize yarım gün yeter. 8. Približio se kraj leta. 8. Yazın sonu yaklaştı. 9. Koliko dinara je metar ovog štofa? 9. Bu kumaşın metresi kaç para? (ne kadar?) 10. Kolika je cena ove slike? 10. Bu resmin fiyatı kaç para? 11. Širina ove ulice je oko 10 metara. 11. Bu caddenin genişliği on metre kadar. yaklaşık [približno] on metre {oko deset metara} aşağı yukarı {gore-dole (plus-minus)} indirim (aksyon) [popust] 12. Dubina ovog jezera je oko 20 metara. 12. Bu gölün derinliği yirmi metre kadar. 13. Nisam kao ti. 13. Ben senin gibi değilim. 14. Gospodin Ahmet ima kuću koja je kao planina. 14. Ahmet Beyin dağ gibi büyük bir evi ver. 15. Ovo dete je vredno kao njegov otac. 15. Bu çocuk babası gibi çalışkandır. arı gibi çalışıyor {Vredan kao pčela.} 16. Turska nije bogata kao Amerika. 16. Türkiye, Amerika kadar zengin bir ülke değil.