TÜRKİYE ve DÜNYADA
MASONLUK VE
MASONLAR İLHAMİ SOYSAL
DER YAYINLARI İSTANBUL: 1978
DER YAYINLARI S ahaflar Çar. No. 1 B eyazıt/İstanbul P.K. 109
Birmcl Basım . Mayıs 1978
Dizildiği ve basıldığı y e r ; GÜL Matbaası t e l ; 234716 İ S T A N B U L
— 197&
MASONLUK NEDEN BİLİNMEZ
Diyelim ki bir kokteylde yo do herhangi kalabalıkça bir toplantıda yeni yeni ve tanımadığımız kişilerle tanıştırılıyor ve tokalaşıyorsunuz. Tokakıştıklarınıza dikkat edin, 0,1a kİ biri elinizi kuvvetle sıkarken, başparmağınızın üstünde karşınızdakinin başparmağı tam ilk büklüm yerine gelecek biçimde eşit aralıklarla üç hafif darbe vurmuştur. Bilin ki bu bir belirtidir, bir oranmad»r. Neyin belirtisi, neyin aranması mı? Söyleyelim: Elinizi sıkanın bir mason olduğunun ve sizin de mason olup olmadığınızın aranması ve belirtisi... Buna M asonlar «Lems» derler... Aranma ve belirtiler bu kadarla biter mi? Kuşkusuz ki hayır. Diyetim ki, bu ilk tanışma tokalaşmasında, bir rastlantı olarak ya da bilerek siz de, karşınızdakinin elini benzer biçimde, başparmağınızla, karşınızdakinin başparmağının birinci eklem yerinden üç kez bastırarak sıktınız ve bı-
raktımz. 8u bir paroladır, daha sonra ötelerde bir yerde duracak olan bu kiştoln arada b ir yinelediği ve sizde de görmek istediği ama pek fazla da dikkat çekmeyen bir başka duruşuna dikkat ediniz. Ellerini göbeğinin üstünde ama kamına değmeyecek biçimde birbirine paralel, kendi aralarında da bir iki santim aralıklı bir biçimde tutacak ve bırakacaktır.' Bu. şöylece bir yapılıp geçilen, yadrıgatıcı da olmayan bir harekettir. Önemli olan, göbek hizasında sol elin aitta, sağ elin üstte durmasıdır. Bu arada aşina birine de selâm vermek mi gerekti? Bu kez, bu duruş hemen değişecek, sol el aşağı doğru yumuşakça bırakılırken, sağ el, avuç içi yere bakar durumda dört parmak bitişik, başparmak gönye oluşturacak biçimde gırtlağa doğru âdeta bir bıçak gibi dayanır duruma getirilecek ve sonra hafif gülümseyerek yatay olarak sağ omuza kadar çekildikten sonra aşağı salıverilecektir. Tokalaşmadan sonraki ilk duruş biçimi, kişinin masonluk sorum luluğunun sürekli hatırlanması, selâmlayış biçimi ise, masonluğa ihanet edildiği takdirde boğazının Kesilmesine bile razıyım anlamlarınadır. Tokalaşmadan sonraki duruşa duruşla, selâma eş biçimde selâmla yanıt alınmışsa ve yakın plânda başkalarının kolayca duyamayacağı, duyarBa da anlayamayacağı türde bir konuşma olasılığı doğarsa, bu kez yeniden tokalaşı/rken karşınızdaki size, gözlerinizin içine bakarak, «— Sizi selâmlarım» diyecektir. Siz de bir masonsanız, yanıtınız, «— Gizlerim» ya da «saklarım» olmalıdır. Daha sonra aranızda üç aşağı beş yukarı bir fısıldaşma biçiminde şu konuşmalar geçecektir: <— Neyi gizlersin?» <— Masonluğun bütün sırlarını...»
*— «— n— «— «— «— «— «— «— «— «— <— a— «— «— «— «—
Peki, nedir bu?» Bir tokalaşma şekli.» Neyin toka şekil bu?» Bir biraderinizin muhterem.» Peki, bunun adı var mıdır?» Evet, vardır.# Bana söyler misin » Ben kimseden öğrenmedim. Söyleyemem de.» Mutlaka açıklaman gerek, nasıl açıklarsın?» Kelime kelime söyleyerek.» Peki o halde başla.» Hayır, sen başla.» Sen başla.» Yok, sen başla.» Peki, başlıyorum: B» O.» A.»
t—
2 .»
t — BOj » «— AZ.» «— BOAZ.» Masonik literatürde, bu önce harf harf, ardından hece hece yinelenen ve sonunda tümü söylenen ve düğümün çözülmesine neden olan sözcük, mason dayanıklılığı anlamına gelmektedir. Böylesi bir tanışma, çıraklık düzeyindeki ıiki masonun tanışma törenidir. Kalfa'lık düzeyine ermiş bir mason İse böyle bir toplantıda, tokalaşmadan sonra, yöredeki başka masonlara kendini tanıtmak İçin arada bir îkl eMnl hafifçe yumruk yapıp, göğüs hizasında bu sıkılmış parmaklarını dıştan tekbirine değdirerek ellerini yana bırakır. Yöresini sondaj etmek, başko mason var mı yok mu kollamak için
yapılan bu hareket orada bir ve çok kez de ceket düğmelerini açıyor ya da kapıyormuş gibi davranılarak ustaca yapılır ki başkalar! bu hareketten kuşkuya kapılmasınlar. Usta lık düzeyindeki masonların duruş biçimi ise, daha bir başkadır. Bunlar, iki avuçları yere bakar biçimde göbek altında parmaklarını birbirlerine kenetleyerek başka masonlara var okluğunu haber verir. Birini selâmlarken de bu duruş bozulmaz. Usta ya da üstad mason bir kalabalıkta zor durumda kalmışsa, yardıma gereksinmesi varsa ve orada başka mason biraderler olduğunu umuyorsa iki elini, avuç içleri karşıya gelecek biçimde havaya doğru kaldırır ki bu İmdat çağrısıdır. Bunu gören bir başka mason birader, iki eli kanda da olsa ne yapar eder, ustanın yardımına koşar ya da koşmaya çalışır. Ortalık karanlık da, bu yardım çağrısı görülemiyorsa, ö zaman İşin içine ses ve söz girer. Üstad toplulukta var olduklarım varsaydığı öteki biraderlerine seslenir: «— Dul kadının oğluna yardım yok mu?» Bir ustanın bu çağrıyı yaptığı yerde başka biraderler varsa, ustanın zorluğu ne olursa olsun giderilir. Kural budur, karşı gelinemez böyle bir çağrıya... Yürüyüş biçimi de, bir insanın mason olup olmadığının belirtilerinden biridir. Biri ki, bir kalabalıkça yerde, bir iş yerine giderken, yürüyüşe sol adımla başlamış ve sağ ayağın topuğunu tam doksan derecelik bir açı oluşturacak türde sol ayağın topuğuna değdirerek bir tür üçgen biçiminde adımlar atarak yürüyorsa, bilinmelidir kİ, bu da masonluğun belirtilerinden biridir. Masonlar arasında kapı çalmanın bile bir belirli haberleşme ve işaretleşme biçimi vardır. Bir mason locası toplantısına geç kalan bir mason birader, içerdeki toplantının gündemini biliyorsa ve diyelim kî, içerde bir ma-
son adayının masonluğa kabul işlemi yapılıyorsa, kapıya öç kere vurur. Bu. «ben yabancı değilim ve gündemi biliyorum» anlamınadir. Herhangi bir toplantıda, bir .iş yerinde ya da devlet dairesinde birden anlamına varamadığımız şöyle bir söz duyabilirsiniz: «— Doğu'yo gidersen ışığı bulursun.» Ya da, «— Ben, ben olduğum için benim.» ■Böylesme ortaya söylenmiş gibi bir sözü, bir tren ya da uçak yolculuğunda da duyabilirsiniz. Karşıdan biryerlerden de buna yanıt gelirse ne âlâ, bunlar bir tür parola sözlerdir masonlar arasında. Ama, karşısındakine güvenmek için öyie bir belirti, bir sözcük her zaman yeterli d-e* ğildir. Herhangi bir yanlışlık yapmamak gerekir. Bunun için de türlü denetim yolları vardır. Bunların cok kestirmelerinden biri şu tekerlemelerin yinelenmesiyle yapılır: Biri ötekinin mason biraderlerden olduğu sanısına kapıisa pat diye sorar: «— Hiram öldü mü?» Yanıt tıpkı bir yankı gibidir: «— Hiram öldü mü?» Karşıdaki bu kez fısıltıyla yineler: «— Dün akşam üzeri.» «— Memnun musun?» «— Bana birşey sorma.» Diyelim ki bir şölendesiniz ve uzun bir yemek masasının çevresinde toplanmışsınız da. bir başka mason var mı yok mu anlamak istiyorsunuz. Elinizdeki kadehi içmek üzere ağzınıza götürmezden önce, çevreye pek fazla farkettirmeden önce sağa sonra sola daha sonra da hafifçs yukarıya doğru gezdirerek bir üçgen işaretini masaya paralel biçimde çizdikten sonra içkinizi içerken çevrenizi
süzün. Masado bir başkass ya da başkaları da benzer davranışlar içindeyse bilin ki, başka masonlar da vardır. Zaten az sonra ilk fırsatta karşınızdan bu sinyali alanlardan birisi ortaya konuşur gibi yüksekçe bir sesle, size de duyuracak biçimde, «— Güneş doğdu mu?» diye soracaktır. Bu soruya verilecek olumlu ya da olumsuz yanıt, iik araştırmayı yapanın başının darda olup olmadığının ya da niçin başka biraderlerini tanımak istediğinin işareti olacaktır. Aldığınız mektuplardan birinde, imzanın yanında bir de üç nokta varsa, hatta bir sınav kâğıdında, bir dilekçede şurda ya da burda rastgele gibi kondurulmuş bir üç *nokta varsa bu bir mason mektubu, dilekçesi ya da sınav ■kâğıdıdır. Kâğıt üstünde pek de d ikk a t çekmeyen bir köşede m inicik b ir yuvarlağın içindeki nokta da bir masonun öteki biraderlerinden yardım istediğinin belirtisidir. A lt alta çizilmiş üç dört paralel çizgi de, daha çok masonların maiî kuruluşlarda, bankalarda, sigortalarda kullandıkları bir haberleşme belirtisidir. Masonların fazla dikkat edip özen gösterdikleri bir nokta da, mektuplarında, dilekçelerinde attıkları imzanın olabildiğince okunaksız olmasıdır. Bu, mason sır sakladığının, masonların kendi kendilerine bile, birbirlerinden adlarını saklayacak derecede sır saklamış olmalarının bir göstergesi sayılır. Karşıdaki mason, yardımını yapacaksa, bunun hangi biraderi olduğunu bilmeden yapmalıdır Ki yardım esirgemez olduğu ortaya çıksın. Bütün bunların dahasını da söylemek olası... Diyelim ki bir iş yerine, bir makam odasına girdiniz. Çevrenize hemen bakın. Çalışma masası genellikle kuzey kutbuna doğru çevriktir. Masanın üstünde parlak bir taş, bir kâğıt bastıracağı vardır. Ya da, oturursanız az sonra, çekmeceden çıkarılan bir sigara tabakası, bir şeker ku— 10 —
tuşu, bir kalemlik, bir kül tablası velhasıl mutlaka parlak taştan yapılmış bir şey gözünüze batacaktır. Ama, iş bu kadarla kalmaz. Anlaşıp tanışmak için kesin güvence gereklidir. Bunun için de, konuk masonun içeri girerken, üçlü mason yürüyüşünü birkaç kez yinelemiş olması ve sonra da iki elini omuzları hizasına kaldırarak, masası kuzeye doğru yöneltilm iş karşısındaki masona, «— Makamınız herşeye kaadirdir» gibilerden b ir söz etmesi gerekir. Makam sahibi de bir masona şöyle bir konuşma başlayabilir: «— Siz de herşeye kaadirsiniz.» «— Hayır sizin makamınız kaadir.» «— Hepimiz kaadiriz.» «— Evet, hepimiz kaadiriz.» Tüm bu konuşmalar bile salt bir ön yoklamadır. Orada başka birileri yoksa, ta ra fla r iyice güvence duyabilmek için konuşmayı şöyle sürdürebilirler: «— Güneş de bugün oldukça yakıcı.» «— Sizin varlığınızın etkisi bu...» «— Bir çift gözle mümkün mü? Hepimizin varlığının etkisi bu.» «— Acaba Kutup nasıl?» «— Aydınlanmaya başladı, fakat güneş yok henüz.» «— Öyleyse, tüm biraderler elbirliğiyle Kutbu ısıtalım.» Bu karşılıklı yoklamalar, güneşteki ilk el ense çekme peşrevlerine benzeyen konuşmalar, sonunda dönüp dolaşıp masanın üstündeki ya da çekmeceden çıkartılan parlak taşa getirilecek ve şöyle sürdürülecektir: s— pje güzel yaratıklar var bu dünyada...» «— EVet ama amaç bunları değerlendirebilmek.» «— Bu taşlarla en güzel yapıyı siz kurabilirsiniz.» «— Siz de kurabilirsiniz.» — 11 —
«— Kardeşler bir araya gelirse çok daha çabuk ve mükemmelini yapabilirler.» Masonlar arası tanışmanın, işaretleşmenin yolu ve yordamı elbette ki bu kadar değil. Daha binbir yöntem vardır ki bunların her biri, localardaki çalışmalar boyunca yinelene yinelene iyice ezberlenir ki. hiç bir yanlışlık, tu tarsızlık yapılmasın. Örneğin bir toplantı salonuna mı giriliyor? O turulacak yere kadar üçlü yürüyüş birkaç kez yinelenir. Sandalyeye oturulurken, sağ elin sırça parmağıyla yanındaki parmak birleştirilir, geri kalan üç parmak olabildiğince birbirlerine paralel ve açık şekilde tutulup kol hızla kaldırılıp, yapışık iki parmak kulağın ardında dolaştırılıp el aşağı indirilir ve salıverilir. Bu, mason biraderlerim e ihanet ettiğim takdirde kulağımın kesilmesine razıyım anlamına bir semboldür. Masonlar para ya da bir yazı falan alıp verirken de karşılarındakinin de mason olup olmadığını anlam ak isterlerse şu işareti yap arlar: Aiınacak para ya da kâğıda doğru uzatılan sağ elin o rta ve şehadet parmakları, alınacak şeyi kavrayacak biçimde uzatılırken, geri kalan üç parmak, yani başparmak, alyans parmağı ve sırça parmağı avuç içinde birleştirilir. Bu. masonluk ilkelerine ihanet halinde elin kesilmesine rıza gösterildiğinin bir belirtisidir. Masonluk belirtilerinin açığa vurulma biçimlerinden birinin ve belki de ilkinin, tokalaşma olduğunu söylemiştik. Bu tokalaşma, karşılıklı başparmaklarının eklem yerlerine bastırılma biçim indeki işaretleşmenin yanı sıra, ellerin de çok kuvvetle sıkılması ve kolların eller kavuşmuş biçimde aşağı yukarı üçer kez indirilip çıkarılması biçimindedir. Bu işaretleşme, boş kalan sol ellerin de karşıdakinln omzuna konması ve gözlerin birbirinin içine bakması biçiminde güçlendirilir. Bu özellikle birbirlerinin d ille— 12 —
rinden ■çınlamayan yabancı masonların birbirlerini tanım ada kullandıkları yöntemlerden biridir. Masonlar her yerde genellikle «mâbed» dedikleri locaları aradıklarından, şayet İki yabancı mason karşılaşmışlar ve birbirlerini anlayabilecek ortak bir dil konuşabiliyorlarsa, tokalaşmanın hemen ardından aralarında şu konuşma g e ç e r: «— Mâbed çok uzakta mı?» «— Hayır, tam arkamızda, hemen üç metre ötemizde.» «— Oradakiler ne yapıyorlar?» «— Gerçekten merak ediyorsanız sizi oraya götürebilirim.» «— İçerisi aydınlık mı?» «— Kuzey Kutbu dışında her taraf pırıl pırıl.» Yabancı bir ülkede, uluslararası bir toplantıda karşılaşan ve birbirlerinden yardım uman iki mason tokalaşırken sol elleriyle birbirlerinin omuzlarını sıkı sıkı kavramışlarsa, bu toplantıda kendilerinden başka mason biraderlerin de bulunduğunun ve güçlü olduklarının birbirine duyurulması anlamınadır. Yok iki tara f da, karşılıklı birbirlerinden başka mason olmadığı inancındaysalar, bu kez tokalaşırken sol elleriyle birbirlerinin dirseklerini kavrarlar ki bu da yalnız ikimiz varız, birbirim ize dayanmaktan başka çıkar yolumuz yok anlamınadır. Karar alınacak bir toplantıda, masonlar kendi sayılarını ve güçlerini saptamak istediler mî, sağ ellerinin başparmağını dudaklarıma götürüp hafifçe dürterek kendilerini öteki masonlara belli ederler ve çevrejerinî de süzerler ki, güçleri belli olsun. Bu tanışma ayni zamanda alınm ak istenen karara da bir karşı çıkma işaretidir ki, şayet masonlar çoğunluktaysa, karar aleyhte çıkacak demektir. 8 ir de onaylanması istenen bir karar için masonların kendi aralarında işaretleşmesi vardır ki bu da, hazır bulunan biraderlerin sayısının saptanmasından sonra, sol kolun — 13 —
hafifçe havaya kaldırılıp omuz hizasında sağ elin getirilip yumruk biçiminde bu elin avucuna dayanmasıdır. Çok süratli bir biçimde birkaç kez yapılan bu işaret, öteki masonların da ayni biçimde davranmasına yol açar. Onay işaretinde anlaşan masonlar şayet çevrelerinde çekinecekleri kimse yoksa aralarında şu türden bir konuşmayı da başlatırlar: «— Işıklar yandı mı?»
«— Evet, Kuzey Kutbu dışında her taraf aydınlık.» «— Gök Kubbe nasıl?» «— Işıl ışıl, herkes bizi bekliyor.» «— Madem öyledir haydi gidelim.» Tüm bu aramalar, sembolik işaretleşmeler ve konuşmalar Mason localarında o kadar çok yinelenerek ezberlenir ki, muntazam bir masonun bu hareket ve konuşmalarda yanlış yapma olasılığı nerdeyse tümden ortadan kalkar. Yolculukta rastgele karşılaşan masonların da ayrıca aralarında anlaşmaları için özel biçimli işaretleri vardır. Örneğin bir uçak, tren, vapur ya da otobüs yolculuğuna çıkarken, başlarken yapılan hareketler başkadır, yol boyu yapılan hareketler başka. Bir geziye çıkacak, bir yola gidecek mason, gerekli işlemlerini yapacağı, bilet alacağı yere vardığında, masonluğunu belirtmek için ilginç bir biçimde selâm verir. Bu, ayni zamanda karşısındakinin de mason olup olmadığını denetleme yöntemidir. Bu selâmda sağ el tıpkı askerî selâm verecekmiş gibi kalkar fakat parmak uçları şakağa yanaştırılmayıp, salt başparmak alna yaklaştırılır ama bu durumda bile ne el ne de parmak başa değmez, avuç içi de yere bakar. Karşıdaki de eş biçimde selâm vermişse, sorun başından çözülmüş olur. Yolculuk süresindeyse, verilecek işaret iki elin parmaklarının kenetlenmesi ve avuç içleri yukarıya doğru el— 14 —
lerin başa konmasıdır ki, bu da durumdan memnuniyetsizlik işaretidir. Belirli toplantılara katılıp ortaklaşa hareket etmek isteyen masonların bir başka işaretleşme biçimi de «ansambi» dedikleri, birbirlerini «harici» diye adlandırdıkları mason olmayanlardan ayırd edecek tanıtma işareti, sağ, elin hafif göbek hizasına kaldırılması ve orada gömleğin düğmeleri arasına sokulmasıdır. Hepsi bu kadar. Bu işarete, toplantıya katılanların tümünden eş yanıt gelirse, oradaki işaretleriyle en yüksek dereceli olduğu belirlenen mason, «— Işıkları yakalım biraderlerim» der. Bir başkası çevreye bakıp yanıt verir: «— Işıklar açıktır, aramızda hiç bir gölge yoktur.» «— Evet yoktur.» «— Yoktur.»
MASON KİMDİR? MASONLUK NEDİR? Peki, bu işaretleşmeleri, tanışmaları, dayanışmaları1, başka, hemen herkesin adım duyup bilip de kendisini bilemediği masonluk denen şey nedir? Mason kimdir ve neye hizmet eder? Dilerseniz bu sorulara yanıt ararken, önce masonların Türkiye'deki en büyük düşmanlarından, bu konuda bir hayli mürekkep harcamış birinin MASONLUK NEDİR? adlı, kitapçığına şöyle bir göz atalım. Atalım ki bu konudaki en. ekstrem görüşleri öğrenelim. Bu mason düşmanının kitabının dördüncü baskısında şöyle deniyor; «Biz onlar için (masonlar) şu ithamlarda bulunuyoruz: Allahsızdırlar, yahudidirler, beynelmilelcidirler ve komünisttirler.» — 15 —
Gene ayni kitabında yazar, masonluğu şöyle tanımıy o r : «Farmasonluk yahudi şeriatının başka bir maskesi, yeni bir ismidir. Farmasonların dinleri, KA8BALE yahudi dini, âdetleri, rumuzları, ananeleri, ibadetleri ve herşeyleri İbrani'dir. Allahları ADONAY, mabutları altın buzağı, itikatları batıl ve hareketleri tam manasiyle mürtecidir. Karanlık bir mazi veyahut zulmetlere gömülmüş, sislere bürünmüş, yalanlara boğulmuş baştan başa safsata, baştan başa gülünç ve mürteci bir hüviyetleri vardır. Muhaffef Tevrat'a ve yahudiliğe bağlılıkları o kadar bariz ve aşikârdır ki bütün dinleri ve ibadetleri ve hatta Allah’ı inkâr eden, bütün milletlerin mukaddesatına düşman olan bu zümrenin bugün için kendilerine peygamber veyahut sembol edindikleri Hiram Usta hakkında muharref Tevrat âyetlerle doludur.» (Sayfa 5 -6 ) Masonluk konusunda daha başka görüşleri yansıtmaya ve aktarm aya geçmeden önce, hemen bîr açıklama yapmakta yarar görürüz. Biz masonluk derken karşımıza b ir de farm ason'luk çıktı, bu akıl karıştrrabilir. B ilmeyenler için hemen söyleyelim: M asonluk farm asonluk eş anlamlı sözcüklerdir. Farmason deyimi masonlar için daha çok OsmanlIlar döneminde kullanılmıştır. İki sözcük de dilim ize fransızcadan gelm iştir. Mason fransızcada m açon biçiminde yazılır ve temel anlamı duvarcı’dır. Taştan duvar ören insan, işçi. Mecazi olarak da Maçon, kendi yuvasını kendi yapan dem ektir fransızcada. İngilizcedeyse mason, tıpkı türkçede olduğu gibi yazılıp okunur. Türk Dil Kurumu Sözlüğü, farmason'un karşılığını mason ve halk dilindeki kullanılışıyla da «dinsiz, îmansız» olara k verm iştir. Bu sözlükte mason sözcüğü de «masonluk _
16 —
derneği üyesi, farmason» diye karşılanmış ve masonluk da şöyle tanımlanmıştır; «Din ve ulus ayırımı gözetmeden, insanlar arasında sevgiyi geliştirmek ereğini güttüğünü söyleyen, üyeleri birbirine 'kardeş' diye seslenen, eski bir duvarcı loncasından gelişmiş olduğu sanılan, gizil olan toplantılarında önlük, pergel, gönye gibi taşçı araçlarını birer simge olarak kullanan, dünyanın hemen her yanına yayılmış bulunan bir demek.» Meydan Larousse İse masonluğu şöyle tanımlamaktadır; «Birtakım kardeşlik İlkelerini benimseyen, birbirlerini İşaret ve amblemlerle tanıyan ve (loca) denilen bölümlere ayrılan kimselerden kurulu kısmen gizli dernek. (Franmasonluk veya Farmasonluk da denir).»
MASONLARA GÖRE MASONLUK Sözlüklerden, ansiklopedilerden ve ünlü bir masonluk düşmanından aktardığımız mason, masonluk tanımlan ve açıklamaları, sanırız ki, bu konuda okuyanlara az çok bir bilgi vermiştir. Ne varki, masonun kim ve masonluğun ne olduğunu iyice anlayabilmek için, bu konuda masonlar ne diyor, bk de bunu görmekte yarar vardır. Örneğin, Türkiye Büyük Locası Ana Tüzüğü, Masonluğun genel İlkelerini 9 maddede belirtirken ilk maddesinde amacı şöyle dile getirir: «Masonluğun amacı, iyi ahlâklı ve erdemli İnsanlar arasında kardeşliğin kurulması, insanlığın hürriyet içinde fikrî ve sosyal gelişmesi, olgunlaşması gerçeğin araştırılmasıdır. Masonluk bu amaca kendilerini adamak isteyen tto— 17 —
nıuslu, aydın ve hür fikirli erkeklerin ortak çabalarını birleştirir; bu suretle insanın ve toplumun akılcı ve ilerici olarak hürriyet içinde ahenkli gelişmesini sağlar.» Masonların ve özellikle Türk Masonlarının amacını açıklayan Büyük Locanın Ana Tüzüğündek iilk maddedeki bir hüküm sanırız ki dikkatinizi çekm iştir. Çekmemişse, biz söyleyelim: Kadınlar mason olamaz!.. Türkiye'de ve dünyanın pek çok ülkesinde mason localarına ancak erkekler üye o la bilir. Peki ayrıcalıklı olarak kadın mason yok mudur? Vardır. Özellikle Fransa'da, İtalya'da, kadınların alındığı ya da salt kadınlar tarafından kurulmuş mason locaları vardır. Ne var ki, bu localar ve bunların üyeleri, «kabul edilmiş, localardan düzenli» masonlarınca «var» sayılmazlar. Gerçek masonların bu locaları ziyaret etmesi bunlarla ilişki kurması da kesinlikle yasaktır. Daha çok 1789 Fransız Büyük Devrimi sonrasında, Fransadaki mason localarına bazı kadınlar da kabul edilmişler, ancak daha o zamandan bu uygulama, dünyann öteki büyük Loclarında tepkiyle karşılanmış, Fransa'da da Localar arası bölünmelere yol açmıştır. Günümüzde b ile bu yüzden, her ülkede tek olması gerekirken Fransa'da üç ayrı büyük loca vardır ve bunlardan dünya masonlu-, ğunca kabul edilip ciddiye alınanı sadece bir teki, Fransız Grand Loge’udur. Ötekiler yok sayılır. Türkiye Büyük Locası'nm Ana Tüzüğünün masonluğun genel ilkelerini sıralayan dokuz maddesinden üçüncüsü, yedincisi ve dokuzuncusu şu hükümleri getirm ektedir: «Masonluk bütün insanlar için ortak mânevi ve ahlâkî bir insanlık ülksünün gerekliliğini kabul eder ve açıklar... (Madde: 3) — 18 —
«Masonlar aralarında birieşerek, Eriştirmenin uygulayıcısı ve koruyucusu olan ve Loca adı verilen topluluklar kurarlar. Her Loca, üyelerinin çoğunlukla aldığı kararlara göre yönetilir, ancak niç bir zaman Türkiye Büyük Locasının kabul ettiği Masonluk llkeleimi çiğneyemezler... (Madde: 7) «Masonluk sıfatı, geleneksel masonluğun sembollerinin ve tanışma işaretlerinin bilinmesiyle anlaşılır... (Madde: 9).» Kendisi mason olmayan ve FARMASONLUK adını ta şıyan kitabında Haydar Rıfat, masonluk nedir sorunu şöyle yanıtlam aktadır: «Farmasonluk, İçtimaî hayatta bir üikü tahakkuk ettirmek İçin uğraşan bir Insanseverlik müessesesidir.» Peyami Safa da 1959 yılında yayınladığı TÜRK DÜŞÜNCESİ adlı derginin eylül ve ekim sayılarında masonluk konusunda çeşitli ülkelerde yayınlcnmış masonlukla ilg ili yayınları tarayarak yaptığı açıklamalarda şunları demektedir: «Masonluk mensuplarını muayyen bir ahlâk görüşüne uygun olarak, insanlık idealinde birleştirmeye çalışan beynelmilel bir hareketin adıdır. Masonlar hakikat, insan sevgisi, nefsi kontrol ve sabır temrin etmekle mükelleftirler. (Sayfa: 7) «Doğruluk, muhabbet, ibadet, ahlâk hislerinde riyakâr olan hiç kimse mason olamaz.» «Tarikata alman her âlim ve o andan itibaren bUmek zevkini meşhur olmak hırsına tercih etmeğe, kafasını güzelliğe, kalbini iyiliğe melce yapmaya ve bunlardan birini gösterip öbürünü sevdirmeğe kalkmamayı ve taahhüt etmeye mecburdur.» «Dine, yaşadığı ülkenin kanunlarına ve ahlâka sarsılmaz bir surette bağlı kalmayı taahhüt etmeyen hiçbir kimse masonluğa alınmaz.» — 19 —
«Din aleyhinde yazı yazan veya söyleyen kimse tarikatten müebbeden çıkartılır.# (Sayfa: 16) 33 DERECEDE BİR MASONUN KALEMİNDEN MASONLUK Masonluğun en yüksek düzeyi olan 33. derece masonluğa kadar yükselmiş, Türk masonları (cinde önemli görevler yüklenmiş bir mason olan Mithat Gürata, MASONLUK NEDİR. NE DEĞİLDİR adlı kitabında, son söz olarak, Honorâ de Balzac'ın «Kurt, yemişin en İyisine, çiçeğin en güzeline düşer» özdeyişini aktardıktan sonra, «bizce masonluk» deyip şunları yazmaktadır; «Bizce Masonluk: — Birbirini kardeş sayan, titiz ahlâklı İnsanlar topluluğudur. — Masonluk, aralarında samimiyet, sevgi, karşılıklı îtfmat, emniyet ve müsamaha hüküm sürenlerin cemiyetid ir.
— Masonluk, milliyet, ırk, mezhep fail» gözetmeden dünyanın her tarafına yayılmış bulunan bîr insanşeverlik müessesesidir. — Masonluk, birbirine ebediyen yabancı ve uzak kalacak faziletli insanlara birlik merkezi, dostane yakınlık vasıtası olan hummalı bir faaliyet ocağıdır. — Masonluk, insani bir teşekkül ve tekâmül yoludur. — Masonluk, insanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan haysiyetin, eşitliğin ve hakların tanınmasını ister, — Masonluk, hürriyet ve adaletin, insanlık âleminin başarısının temeli olmasını İster, . — Masonluk, insan haklarının tanınmasını ve hakların hlc kimse tarafından hor görülmemesini ve İnsanlık vicdanım isyana sevk eden haksızlıkların kaldırılmasını İster. — Masonluk, içtimai hayatta bir ülkü tahakkuk ettlr— 20 —
mek için uğraşanları bir araya toplamak ister. — Masonluk, ferdi hayatı çalışmağa, şerefe, beşerî mukaddesatın şuuruna dayanarak kurmak İster. — Masonluk bir azim ve sebat İşidir. Emeklerinin boşa gitmeyeceğine inananların hizmetlerini İster. — Masonluk, münevver bîr zümrenin tamamen insancıl hislerle bir araya gelip kültürel bîr çalışma etrafında toplandıkları yerdir. Bu anlayış içinde: — Mason, doğruluğu, adaleti herşeyin üstünde tutar ve batıl fikirlere, hurafelere inanmaz, — Mason, fazilet sahibi, zengin fakir herkesi seven, çalışkan, iyi ahlâklı, hür yaradılışlıdır. — Mason, kendine tevcih edilen her vazifeyi küçümsemeden, severek yapmasını bilen mütevaz) bir insandır. — Mason, Yaradana» diğer İnsanlara ve kendisine karşı ve vazifeleri olduğunu bilir ve bunları yerine getirttiğe çalışır.» (Sayfa: 87-88) 1958 yılında. Türk Mason Derneği tarafından, demek üyelerine dağıtılmak üzere bastırılan ANA ÇİZGİLERİYLE TÜRKİYE’DEKİ MASONLUK TARİHİ adlı kitabın yazan, bir başka 33. Derecede Mason Kemalettin Apak ise, bu gerçekten çok yararlı ve iyi hazırlanmış kitabının 228 inci sayfasında, «Masonluk, insanları ayıran değil, birleştiren mevzu’lar ve mefhumlar üzerinde durur.» dedikten sonra, «iyi bir mason»u şöyle tanımlamaktadır: «İyi bir Mason; iyi bir aile reisi, iyi bir vatandaş, iyi ve mütekâmil bir insan, Allahını bilen ve ona inanan bir iman sahibi olmak demektir.» BİR BÜYÜK ÜSTAD IN KALEMİNDEN MASONLUK Cevat Rıfat Atilhan, M. Raif Oğan gibi AbdülhamkJ dönemi hayranı farmasonluk düşmanlarının, masonluk ko— 21 —
nusunda yaptıkları yayınlar, kitaplıklarda oldukça geniş bir yer kaplar. Öyle pek fazla uzun araştırma ve incelemelere dayanmadan, daha çok Batılı kaynaklardan yapılmış birkaç çeviri ve tutucu çevrelerin akıldan, mantıktan çok duyguya, hırsa, kine, nefrete, daha çok da yobazlığa dayanan, üstelik konunun ekonomik ve sosyal yanlarının üstünde de hiç durmadan üstün körü yaptıkları «tu kaka» karalamalarında masonlara saldırı/trken ileri sürülen belli başlı görüşleri, Cevat Rıfat Atilhan’m MASONLUK NEDİR adlı kitabından yaptığımız özet açıklamalarla sergilemeye çalışmıştık. Burada bir kez daha hemen belirtelim ki, Masonluk, din yobazlarının ileri sürdükleri gibi öyle komünistlikle momünistiikie ilişkisi olan birşey değildir. Masonluk, komünizm denen ideoloji ortaya çıkmazdan çok daha önceden var olan bir olgudur. Bir an için bile oisa bunun tersini düşünürseniz, Amerika Birleşik Devletlerinin George VVashington’dan başlayarak pek çok Başkarunı, James Monroe, Andrevv Jackson, VViiüam H. Harisson, John Tyler, James K. Polk, Zachary Taylor, Franlin Pierce, James Buchanan, Abraham Lincoln, Andrevu Johnson, James A. Garfield, VViHiam Mc Kinley, Theodore Roosevelî, VVilliam H. Taft, Warren G. Harding, Franklin D. Rooseveiet, Hary Truman, Lyndon B. Johnscm'u hep komünist ya da komünizme hizmet eden Amerika Birleşik Devletleri Başkanları saymak gerekir. Elbette ki bu kadar değil. Birleşik Devletlerin bu başkanlarının yanı sıra, Jean Jacques Rousseau, Goethe, Amedeus Motzart, Alexander Fleming gibi nice dünya ünlüsünü de, hatta pek çok İngiliz Kralını, Alman İm paratorunun da hep komünist saymak gerekecektir. Çünkü tüm bu kişiler yaşamlarını mason olarak kapamış kişilerdir. Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’dan, Şair Namık — 22 —
Kemal’e. Şeyhülislam Musa Kâzım Efendi'den Sadrıazam ve Müşir Ahmet İzzet Paşa’ya ve Ziya Gökalpe nice Türk ünlüsünü de komünist, allahsız, yahudi ve beynelmilelci sayıp lanetlemek de sanırız ki, aklın ve rrıantığın kolay kabul edeceği birşey değildir. Ayni şeyi, günümüz Başbakanı Süleyman Demlrel İpin de söylemek gerekir. Ne var ki, masonlar, komünistlik ithamından değilse de dinsizlik, zındıklık, siyonistlik. yahudilik, allohsızlık gibi ithamlardan özellikle Türkiyede çok rahatsız olmuşlar ve sürekli yayınlarında kendilerinin böyle olmadığım anlatıp açıklamaya çalışmışlardır. Halk dilinde farmasonluğun dinsizlik, İmansızlık anlamına gelmesinin sözlüklere kadar geçmiş bir gerçek olması da, masonluk aleyhtarı propogandamn etkinliğini gösteren bir Ölçüdür. Bu böyle olduğu içindirfci, 33. derece masonlardan Mithat Gürata, MASONLUK NEDİR NE DEĞİLDİR adlı kitabında açıktan açığa ve uzun uzun bu suçlamaları yanıtlar. «Doğru bilinmeyince eğri bilinmez» atalarsözünden yola çıkan yazar, «masonluk dinsizlik değildir, masonluk milli birlik bozuculuğu değildir, masonluk bir gizli tarikat değil* dir, masonluk kökü dışarda bir cemiyet de değildir» diye* rek sayfalar doldurmak zorunluluğunu duymuştur. Türk Masonlarının yakın tarihlere kadar Büyük Üstad’lığını, (MAŞRİK-I AZAM) yapan Maden ve Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Enver Necdet Egeran da 1972 yılında yayınladığı GERÇEK YÜZÜYLE MASONLUK adlı yapıtında konunun üstünde uzun uzun durmazdan önce şunları yazmıştır: «Aleyhte konuşanlar ve yazanlar hiç kuşkusuz masonluk hakkında tam ve açık bilgi sahibi olmayan kişilerdir. Ancak bu bilgi eksikliğinin günahı kimde? Tabii ki biz Masonlarda. Masonluğun tam bir gizillik İçinde tutulması ve onun niteliği, maksat ve amacı, İlkeleri ve faaliyeti hak— 23 —
kında hiç bir yönünü saklamadan kamu oyuna açıklama' lar yapılmaması, masonluk için haksız bir takım hücümlara ve yersiz yakıştırmalara yol acıyor.» Büyük Üstad ya da eski deyimiyle Maşnk-ı Azam Necdet Egeran bu girişten sonra. Konfüçyüs’ün şu özdeyişi ile masonluğu kendine göre açıklamaktadır: «Karanlıklardan şikâyet edeceğine önce kendin bir mum yak.s Mumu yakmayı üstlenen Egeran masonluk konusun* da özette mason ritüellerinden aktararak şu bilgileri vermektedir. «Masonluğumuz millidir ve kelimenin tam anlamıyla bağımsızdır. Mason vatanseverdir, taassuba kapılmayan ve batıla inanmayan ilerici aydın dindardır. «Bizde geniş söz ve fikir özgürlüğü vardır. Fakat kutsal bir topluluğun gereği olan kutsal bir disiplin de vardır. «Masonlukta herkese dost olunur ve hiç kimseye düşman olunmaz. Hatta Mason, tahkir edilse bile affetmeye çalışır Masonluk sadece Allahsızlığı, vatansızlığı, anarşiyi, taassubu, cehaleti ve tembelliği tasvip etmez. Bunların dışında fıerşey masonllk müsamaha çerçevesine girer... «Masonluk, çatışmayı insanların ana görevi Saydığı için yararlı eser meydana getiren bedensel ve düşünsel her türlü çalışmayı ayni derecede şerefli sayar ve tebcil eder... (Sayfa: 6) * •Masonluk kendi bünyesi içinde siyaset, din ve mezhep tartışmalarını ve bunların tahrik edici konuların müzakeresini yasaklar. {Sayfa: 6) «Tefekkür Masonların esas sanatıdır. Masonlara öğretilmek istenen tek şey araştırmadır. (Sayfa: 7) «Masonlukta herkesin kendisinin arayıp bulduğundan başka birşey öğrenmeye imkân yoktur. Bu yüzdendir ki masonluk bir sır gibi görünüyor.» (Sayfa: 8) — 24 —
«Düzenli Masonlukta Kainatın Ulu Mimarına ve ruhun ölmezliğine inanmış olmak. Masonluğa kabul olunmak için temel şarttır. Aksi halde Masonluk, düzensiz masonların anladığı gibi sadece bir yardımlaşma ve yardım* sever cemiyeti halini alır. İçinde menfaat grupları ve klikler teşekkül eder ve kendi arzularını tatmin için masonluğu alet olarak kullanırlar.» (Sayfa: 10) Şimdi, Necdet Egeran, Mithat Gürata gibi masonların bu yazdıklarından özellikle din konusunda yazdıklarından bazı sonuçlar çıkarmak olanağı var. Din konusunda bu Üstadiar acaba gerçeğe ne ölçüde ışık getiriyorlar? .Mason düşmanlarının masonları dinsizlikle, imansızlıkla, tanrı tanımazlıkla suçlamalarında acaba bir gerçek var var mı? Bu konularda dikkat ederseniz, Üstad'lar çok kesin konuşur gibi yaptıkları halde biraz kaçak güreşm ektedirler. Kaçak güreşince de, akla ister istemez sorular gelmektedir. Örneğin, 1974 yılında, «eski bir sefir» takma imzasıybu fransızcadon dilimize çevrilip İhya Yayınlan arasında yayınlanmış MASON DİKTATÖRLÜĞÜ adlı bir kitap var. A. G. Michel adında biri tarafından yazılmış. Bunda, özellikle din bağnazlarını bo! bol gocunduracak, pek de din lehinde gibi sayılamayacak sürüyle örnek söz sıralanmaktadır ki hep masonik yayınlardan aktarılmış. Bunlardan biri, 1911 yılında toplanmış Belfort Mason Kongresi tutanaklarındaki şu söz: «Unutmayalım ki biz masonlar dîn düşmanıyız. Ve localarımızda bütün gayretlerimizi göstererek dinin her türlü tezahür şeküni imha edeceğiz.» Gene bu örneklerden bir başkası, 1866 yılı yayını Fransız Maşrık-ı Azam Büiteni denen belgenin 545'inci sayfasındaki şu sözler: Dindar kimseler localara kabui edilmezler. Locaya — 25 —
giren heryeni insan herşeyden önce hür fikirli bir adam olmalıdır. Hakiki farmason dindar olmaz.» Daha çok Fransızca belgelerden aktarılma bu ve benzeri görüşler ise, Türkiyede yayınlanan, masonlara karşı hemen her kitapta sayfalar boyu sergilenip durm aktadır. Araca bu sözler, fransızcadan çeviriler sırasında çarpıtılmış ve karalama biçimine sokulmuş sözler mi? Yani, Türkiyedeki masonluk düşmanlarının alaturka şark kurnazlığına kaçıp da, yobaz sözcüğünü dindar, bağnazlk sözcüğünü din diye dilimize çevirmesinden ortaya çıkmış b ir durum mudur? Örneğin, «hakiki mason dindar olmaz» sözcüğü acaba, «hakiki mason yobaz olmaz» biçiminde b ir anlatım mıydı? Bu sorunu araştırdık pek böyle bir savla ortaya çıkan kimse görmedik. Ama. çok daha başka, çok daha akla yatkın bir başka açıklam a dinledik ki, sanırız, sayın Mithat Gürata'nm da, sayın Egeran’ın da kaçamak konuştukları noktalara açıklık getirm ektedir,
MASONLAR VE DİN Adını açıklayamayacağımız bir mason, masonların pek duyarlı oldukları din konusunda sözcüklerine sadık kalmaya çalıştığımız bir biçimde şöyle konuştu: «Bir büyük üstad der ki; Hiçbir zamanın malı olmayan masonluk, bütün zamanların malıdır. Hiç bir dinden olmadığından kendi büyük gerçeklerini bütün dinlerde bulmaktadır. Masonluk hiç bir amentüye olan inancı ortadan kaldırmamaktadır. Fakat bu amentü. Tanrıya olan derin sevgiyi alçaltıp beşer tutkularının seviyesine indirirse, insan oğlunun yüksek kaderini inkâr ederse. Yüce Tann’nın iyiliği ile iyiliklere — 26 —
saldırırsa ve masonluğun büyük sütunları olan inanç, umut ve sevgiyi baltalarsa bunun dışında kalır. Biz de bu yargıya dayanarak diyebiliriz ki, masonluğun sırrına erenlerin can attığı yüce amaç olan Evrenin Ulu Mimarı sembolünün bütün kapsamı işte o zaman an* ■aşılır. Cidden, vahiyle ilişkisi olmayan Yaratan’ın insan vasıflarına ihtiyacı yoktur. Bu düşünceleri daha ayrıntılı biçimde açıklamak gerekse, Tanrı inancına göre insanları üçe ayırmak gerekir. Bunlardan birisi ateistlerdir (Atheism), yani Tanrı Tanımazlar ki bunlar bizim konumuzun dışındadır. Tanrı tanıyanları ise Deist'ler (Deizm) v® Teist’ler (Theism) olarak ikiye ayırmak gerekir. Deistler akıl, ilim ve tecrübeye dayanmayı Teistler ise duygulara, sezgilere inançlara ve eski hükümlere bağlı kalmayı benimsemişlerdir. Deistler bir Allahın varlığına inanır fakat onu kainatı yöneten, yarattıklarının işlerini isteğine ve iradesine göre yürüten bir kudret olarak kabul etmezler. Yani Tanrıya insan vasıfları vermezler. Teistler ise, Allah'ta yoktan var eden bir kudret görürler, Hiç bir şeyin var olmadığı uzayda belirli sürelerde acunu ve hayatı yaratmıştır derler. Kur'an-ı Kerim'de Ra’d Suresinin 12 ve 13 üncü âyetleri şöyle der: «Korku ve ümide düşürmek için size şimşeği gösteren, yağmurla yüklü bulutlan meydana getiren O’dur, Gök gürlemesi O’nu hamd ile melekler de korkularından teşbih ederler. Onlar pek kuvvetli otan Allah hakkında çekişirken, O yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar.» Gerek Deizm gerek Teizm Allah’ın mevcudiyetini kabul etmekte birleşirler. Fakat birincisi ona insan vasıfları vermemekte ikincisincfen ayrılır. Bu noktada, bir takım felsefi ekollerin etkisini incelemek ve bir masonun agnostik yahut pragmatist olduğu— 27 —
nu tayinetmek çok ayrı ve derin bir konudur. Biz bazı örneklerle dînlerin bazı konulardaki öğretisiyle masonluğun bu konulardaki öğretisi arasındaki ayrılığı belirterek bunların ikisi arasındaki derin farkı b&lirtmeye çalışalım: Örneğin canlıların yaratılışı... Kur'anı Kerim’deki Nisa Suresinin birinci âyetinde şöyle denilmektedir: «Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini vareden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakının.» Âl-i İmrân Suresinin 47 inci âyetinde de şöyle denir; «Meryem: Rabbim, bana bir insan yaklaşmamışken nasıl çocuğum olabilir? demişti. Melekfer şöyle dediler: Allah böylece dilediğini yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve olur.» Tüm bu örnekleri, Asur, Babiî, Frikya, Finike dinlerinde, daha sonraki dinlerde, Tevrat ve İncil gibi kitaplarl a , «Alicsh sizi balçıktan yarattı» şeklindeki sözlerde görmek mümkündür. Görülüyor ki dinler ve Teistler, yaradılışın Tanrının «ol!» emrine bağlı olduğunu savunurlar ve inanırlar. Dinlere göre bu konuyu tartışmak yersizdir. Yaradılış hadisesini böylece kabul etmek gerekir. Oysa, mason düşüncesinde yaradılış meselesi tümüyle ilimlerin terakkisi ve gelişmesiyle tesbit edilen bulgulara dayanmaktadır. Masonlukta rasyonalizmin ve pozitivizmin yer tutmasının önemli sebebi de zaten Tanrıya insan vasıfları verilmesini kabul etmemesinden doğar. Bu nedenle de yaradılış meselesinde de ilmin verilerini benimser.
— 28 —
Bir büyük üstad şöyle yazıyor: Darvin'in ve diğer âlimlerin tesbit ettiği bu büyük ilmi hakikatleri Hegel’in tecrübî ve mukayeseli araştırmaları desteklemiş ve tamamlamıştir. Hegei’e göre en basit hayvan tipi moneradır. Monera gayri uzvî maddelerden canlı hale gelmiş bir hayvandır. Bu büyük âlîme göre gayri uzvî maddelerden azot, karbon, fosfor, oksijen ve hidrojenden bugün bilinmeyen şartların tesiri altında kendi kendine yaşayabilecek canlılar tekevvün etmek gerekmektedir. İlk uzvî maddenin ve yaradılışın bir mucize eseri olduğunu kabul etmek imkânsızdır. Hegel, gayri uzvî ve uzvî maddeler arasında fark görmemektedir. Hepsi ayni unsurlardan mürekkeptir. Hepsinin atomları arasında ayni kuvvetlerin etkisi caridir. İşte bu unsurlar ayni kuvvetin etkisi altında ve Darvin'in tabii seçme nazariyesine uyarak moneralardan itibaren bütün uzvî mevcutları vücuda getirirler. Bu suretle Hegel, herşeyin esasında bir vahdet, bir birlik olduğunu göstermiştir. Bu monizmde madde ve kuvvet bir aradadır, eştir. Bunlar esaslannı teşkil eden cevherin iki belirtisinden ibarettir. Canlıların yaratılışı probleminden başka meseiâ bir de kainatın oluşumu da dinlere ve mason öğretisine göre değişik biçimdedir. Kur’anı Kerimin Hûd Suresinin 7. âyetinde, «gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur», A’râf Suresinin 54. âyetinde de, «Rabbinîz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen, güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah’tır. Bilin ki yaratma da emir de O’nun hakkıdır. Alemlerin Rabbl Olan Allah Yüce’dir.» denir. Bu husus, Tevrat ve İncil’de de böyle açıklanır. Teîst’ierin bu görüş ve inançları da tenkit edilemez ve mü— 29 —
nakaşcr edilemez. Üzerinde herhangi bir düşünce geliştirilemez. Bir Deist olan mason ise birbirini tamamlayan ve bir bütün teşkil eden ritüellerinde tamamen yer yer belirtmiştir ki bu düşünüş ve inanış pozivitizmi ve rasyonalizmi içine alan toleranslı bir ilmin kabul edeceği husus değildir. Masonluk, ilim, akıl, düşünce özgürlüğü ve inanışına taraftardır. Meselâ iyi olmak ve iyilik etmek fikri de deist ile teist arasında ayrı biçimlerde yorumlanır. Teistler ve dinler, ibadet edenlerin, Rab'larına inananların doğruluk ve iyilik yolunu seçtiğini söylerler. Kur’anı Kerim bu konuda şöyle der: «Doğruluk ve iyilik insanın Allah'a, Son Güne, Meleklere, Kitab'a ve Nebi'lere inanması, Allah rızası için akrabalarına, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere vermesi ve ibadet yapmasıdır.» Masonlukta ise hareketlerin rehberi akıl ve hikmettir. Masonluğun akıldan kasdettiği aklı selimdir. Masonluğa göre akıl, mefhumlardan, batıllardan, hurafe ve hayallerden, müşahede, ilim, fen ve tecrübeyle telifi imkânsız tasavvurlardan kurtulmak ve mevzuunu hakkıyla tanımaktır. Esasen böyle bir aklın güç elde edilebileceğini bildiği için masonlar her derecede aklı telkin ederler. Bu problemleri artırmak ve mukayeseyi uzatmak kabildir. Tabiat hadiseleri ve afetleri, uzviyet ve cemiyet hadiseleri gibi bir çok konuda mason öğretisi ile din inançları arasında büyük ayrılıklar mevcuttur. Bütün bu problemlerin mukayesesinden doğmatik, müteassıp, batılcı, tevekkülcü olarak nitelendirilen dinlerle masonluğu karşılaştırıp fikir, prensip, doktrin ve inanç açısı bakımından mukayese etmek imkânı doğmaktadır. — 30 —
Sonunda görülecek olan şudur ki, masonluk, ilimakıl-hikmet'ten oluşan bir üçleme ortaya koymaktadır. Doğrudur, rltüellersmizde zaman zaman din kitaplarından ve peygamberlerden nakledilmiş cümleler, ayetler, hadisler vardır. Ancak dikkat etmek gerekir ki bunların tümü de sürekli akla, hikmete ve hümanizme uygun olanlardır. Bunlara dayanarak şunu söylemek mümkündür ki, masonluktan dini ve mistik bir cephe aramak yanlıştır ve bir masona göre bir yanda, İlme, akla, hikmete inanmak, bu üçlemeyi yüceltmek, beri yandan da mütassıp dindar ve mistik olmak imkânsızdır. Bu konuda bir üstadımız der ki: «Mukaddes kitaplar cncak dinlerin avaml cephssinihalka telkin eder. Bu cephe, etüdde belirtildiği gibi gerçekten TeJst'tlr. Yani Tanrı’da üstün insan vasıfları görür ve onun şahıslaşmış olduğuna, İnsanlara alt bütün işleri idare ettiğine inanır. Bu hai, avama mahsus bir din anlayışıdır, Dinler de büyük ekseriyeti teşkil eden bu halk ta bakası için ihdas edilmişlerdir. Zaman geçtikçe ve halk arasında İlim ve akıl bakımından büyük insanlar yetiştikçe bu avaml inançlarda geniş sarsıntılar olmuştur. Teizmin dar ve sınırlı fikir ve inanç sahası tahkik fikri doğunca dinin avamî karakteri terk edilmeye başlanmıştır. Gerek Doğu’da ve Gerek Batı’da, İslâmiyet ve Hristlyanlık’ia doğan tasavvuf hareketi bunun neticesidir. Yüksek tasavvuf kademelerinde, mertebelerinde artık Tanrının İnsan vasıflarına haiz olduğu kabul edilmez. Bu müesseselerde talim ve tedris evvelâ telst fikirlerle başlar fakat dereceler yükseldikçe şüphe ve tahkik unsurları düşünme ve araştırma sahasına sokulur. Hür vicdan ve fikirli insanlar yetiştirilir. Burada artık mutasavvıf, insan vasıflarını haiz bir Tanrı değil, tekamül ve vahdet şeklinde bir Tanrı, namütenahi yokluk veya namütenahi varlık, kemal manasında bir Tanrı düşünür ve buna inanır. Bu se— 31 —
viyeye gelmiş insanda, avam! dinîn, Teist görüşün dar, mütsassıp, doğmatik ve fanatik görüş ve inanışı kalmamıştır. İlim, akıl ve hikmete ermiş kimselerin din ve tanrı anlayışları bu mertebeye yükselmiştir. Buna da Havası din tabir edenler vardır. Memleketimizde din anlayışı havasî olan çok uz kimseye rastlanır. Genel olarak avami din anlayışı hakimdir. Bir cok bakımlardan masonluğun ilim-akıi ve hikmet üçlemesine, yani ana prensibine havası din intibak eder. Buraya kadar anlattıklarımızdan bir neticeye varmak gerekirse, demek caizdir ki, hakiki bir mason, hakiki bir farmason yobaz olamaz doğrudur. Ama gene demek doğru olur ki, katı dindar olan biri mason da olamaz.»
MASONLUK VE KOMÜNİZM Deizm'di, yok Teîzm'di diye akılları oldukça çok 'karıştırıcak bir takım din felsefesi tanımlamaların! ve tartışmalarını bir yana koyarsak, masonların din konusunda, Tanrı konusundaki -.inançlarım herkesin anlayabileceği dille şöyle özetleyebiliriz: Masonlar, Allahın varlığına ve birliğine inanırlar.., Soruna salt bu acıdan bakarsanız, masonlar Tanrıya inanmış kişilerdir. Zaten Ateistleri (Tanrı tanımaz) aralaSanna almamaktaki ısrarlı tutumları, tüm ritüellerinde bunu sık sık yinelemeleri de bu durumun bir başka kanıtıdır. Ne var ki, masonlar, Tanrı'nın varlığı ve birliği konusunda inançlı olmalarına "karşın, Kur’an böyle, İncil şöyle Tevrat da filan biçimde yazıyor, bunlar da Tanrı kitapları, kutsal 'kitaplar olduğuna göre tartışılamaz ve bunlara kayıtsız şartsız inanılır görüşüne katılmazlar. Katılmayınca da, mümin .bir müslüman ya da hristiyan tarafından —
32
—
hemen damgayı yerler; — Dinsiz, imansız, kafir!.. Bağnazlar dilindeki bu suçlamalar, kara «im alar, elbette ki sonunda döner dolaşır, zındıklık-mındıklık derken komünistliğe kadar dayanır. Komünistlik suçlamalarına karşı, bir masonun söyledikleri aynen şöyledlr: «— Gelelim masonluğun komünizm karşısındaki durumuna: Elbette bir mason komünist olamaz. Çünkü bir komü* nist ateist olmak mecburiyetindedir. Bir komünist tanrı tanımazdır. Kesinlikle tanrı tanımazdır. Ve komüniste göre evren hiç bir tanrı tarafından yaratılmamıştır. Eşyanın, maddenin özü olan cevher öncesiz ve sonrasızdır ve kendi sebebidir. Bütün diyalektik maddeci filozoflara göre ateizm, zaten hür fikre ulaşmak için önemli bir şarttır. Bu nedenle masonluğun komünizmle uzaktan ve yolundan hiç bir alâkası, ilintisi ve uzlaşması olamaz, olmamıştır, olmayacaktır.» Masonlar ve din, masonlar ve komünizm konularını geçmeden önce, özellikle din konusunda bir atalarsözünü ansıtmadan da geçmek yanlış olur. Ne demiş atalarımız? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz... Nitekim, tarihi bir gerçektir ki. özellikle Fransız Büyök Devriminden sonra. Fransız Masonluğu giderek geleneksel ve İngiltere hegomanyası alımdaki masonluktan ay* rıimaya başlamıştır. 1377 yılında Fransız Büyük Locası, genel toplantısında. Büyük Loca, üyelerinin Tanrıya İnanması şartının ve nanmayanlartn üye alınmamasının, hele teizmin katı kuralları dışına çıkılmamasının düşünce özgürlüğüne, laiklik anlayışına karşı bir kısıtlama olduğunu, insanlar arasında eşitsizlik yarattığını, dolayısıyla içilecek yeminlerin de 'kutsal kitaplar değil, namus üstüne olması ilkesini kabul etti. — 33 —
Ne var ki. bu karar üstüne Fransız Büyük Locası, öteki kabul edilmiş büyük Localarca düzensiz ve masonluk dışı ilan edildi ve ondan sonra özellikle Fransa'da kurallara aykırı olarak üç ayn 'Büyük Loca gelişti. Bunlardan bir tek Grande Loge Nationale Française (Fransız Büyük Milli Locası), geleneksel yolda çalıştığı için dünya masonlarınca kabul edilir oldu.
MASONLAR VE SİYONİZM Masonluğa karşı yöneltilen türlü suçlamalardan biri de, masonluğun temelinde yahudilik ve yahudiliğin ötesinde de slyonizmin yattığıdır. Nitekim, Türkiyeli mason düşmanlarından Cevat Rıfat Atilhan'ın, MASONLUK NEDİR adlı karalama kitobında, «Masonluk yahudl şeriatının başka bir, maskesi, yeni bir İsmidir. Farmasonların dinleri Kabbale yahudi dini, adetleri, rumuzları, ananeleri, ibadetleri ve herşeyleri İbrani’dir,.., Muhaffef Tevrat ve yahlldillğe bağlıdır, Siyonizm amaline hizmet ederler....» yollu sözlerini daha önce a ktarmıştık, Türkiye'de, mutaassıp müslümanlarca ileri sürür len bu savların kaynağı, gerçekte Katolik Kiisesi ve papazlardır. Çünkü bu savlara karşı herkesten önce onlarca İleri sürülmüştür. Masonların Akasya adıyla yayınlanan dergilerinin 1908 yılında yayınlanan 62. sayısındaki şu sözler de, masonlarla yahudiler arasındaki bağın en açık bir işareti olarak s ik sık ileri sürülür: «Yahudisiz hiç bir mason locası yoktur. Yahudi Havralarında hiç bir mezhep mevcut değildir. Orada Farmasonlarda olduğu gibi yalnız semboller vardır. Bundan dolayıdır kİ İsrail Mabedi bizim tabii müttefikimizdir. Ve bu se_
34 —
bebledir ki Masonlar arasında geniş miktarda yahudiler vardır.» Aynı Akasya Dergisinin gene 1908 yılında yayınlanan 98. sayısındaki şu sözler de öyle: «Farmasonluk, Yahudi düşmanlığından uzaktır. Yahudiler müsavi haklarla localara girmekte serbesttirler.» Mason düşmanlarının, masonların yayın organlarından, özellikle de Fransa'daki düzensiz masonların yayın organlarından aktardıktan bu sözlerle saviannı saptama çabalarının bir eksik yanı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Nitekim bu böyle- olduğu içindir ki. Masonlar bu tür saldırılara karşı derhal şu savunmayı ortaya koyarlar; «Fransız Büyük İhtilaline kadar (1769) Avrupa’da Yahudiler siyasi ve medeni haklardan yoksundu. Bir tür parya yaşamı sürerlerdi. Spekülatif modern masonluk ise, 1717 tarihînde kurulmuştur. Fransa'da Yahudilerin masonluğa kabulü ise ancak 18. Yüzyılın sonlarında söz konusu olmuştur. Yahudilere tam vatandaşlık haklarıysa ancak 19, yüzyılın başlarında tanınmıştır. Prusya’da Yahudilere uygulanan önlemler 1812'de kaldırılmış, yahudi gençlerinin üniversitelere kabulü 1844’de söz konusu olmuştur. Dolayısıyla, siyasi ve medeni hakları olmayan yahudilerin, tüm dün* yayı kaplayan masonluğu kurmaları söz konusu olamaz. Filistin'de Yahudilere bir yurt kurmak amacına yönelik siyonizme gelince, bu da, yahudilerin Avrupa'da siyasi haklarını elde etmelerinden cok sonra ancak 1896’da Theodor Herzt’in öncülüğünde kurulan bir dernekle ortaya çıkmıştır. Yahudilerin daha önceki ilk dernekleri ise 1840 yılında kurulmuş kültürel alandaki Benerberit ve 1860 yılında kurutmuş olan Aliyans dernekleridir. «Spekülatif» masonluğun 1717’de kurulduğunu, daha önce de Orta Çağlardan gelme ve Corporation'ların devamı olan «Ameli» Masonluğun tarihleriyle siyonizmin ortaya çıkış tarihi göz önünde bulundurulursa, masonluğun siya— 35 —
nizmin ve yahudiliğin aracı olduğunu söylemek olanaksızlaşır. Masonlukta, mason kitaplarında İbrani isimlere, terimlere, hikâyelere rastlanması ise, masonların yahudilikten esinlendikleri saptayacak kesin belirtiler değildir. Bu terimler ve isimler yer yer İslamın tek kitabı Kur'anı Kerim'de de geçer. İsra Suresi’nin iik âyeti, (Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Harâm'dan, kendisine bir kısım âyetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allahın Şanı yücedir) der. Mescid-i Aksâ, Kudüstedir. Müslümanlarca da kutsal bir yer sayılır. Buna dayanarak, Masonlar Mescid-i Aksâ’dan söz ediyorlar diye, masonluk müslümanlıktan esinlenmiştir diyebilir miyiz? Öte yandan, masonluğun sembollerinden biri olan altı köşeli yıldız, Hazreti Süleyman'ın mührüdür. Bu altı köşe yıldız binlerce yıl sonra bir yahudi devleti kurmak isteyenlerin bayrağı olmuştur diye bunu yahudiliğin sembolü mü sayacağız? O zaman, Akdenizi bir Türk gölü haline getiren Osmanlı Kaptan-ı Deryalarının sancaklarında, daha dünyada Siyonizm sözcüğü bile bilinmezken dalgalanan altı köşeli yıldızı da özel bir amaçla, siyonizme hizmet için kullandılar diye mi değerlendireceğiz?» Saldırılara karşı savunmalarını böyle yapan Masonlar Mason localarında din, dil, ırk, renk ayrıcalığı ^özetilmemesini savunduklarını, dolayısıyla, lâyık olan varsa. $ahudilerin tte aralarına katılabildiğinı söylemektedirler.
MASONİK KURALLAR Kabul edilmiş, düzenli Fransız Büyük Locası’nm masonik dergisinden özetlenmiş Code Maçonnique (Masor.ik Kurallar) adlı, Türkiye masonlarına da dağıtılmak üzere —
36
—
çevirısr yapılmış ve bastırılmış ■minik b ir broşürde kurallar şöyle sıralanmaktadır: «— Yakınlarını sev. — Kat'îyen kötülük yapma. — Durumun müsaade ettiği nisbette iyilik ve yardım yap. — Kardeşine yapmaktan imtina edeceğin her yardım bir dönekliktir. — Kardeşlerine karşı daima iyi niyet sahibi ol. {İşte bunlar hakiki bir masonun araştıracağı ve tatbik edeceği şeylerdir.) — Hakikî moral, kaidelere, kanunlara, iyi ahlâka, aklıselime tam olarak riayet etmekle meydana gelir. — insanların konuşmasına mani olma. — İyilere değer var, zayıflara merhamet et, fenalardan korun, fakat kimseye kin bağlama. — BUyükierinle yumuşak ve hürmetle konuş, eşitlerinle İhtiyatlı, arkadaşlarınla içten, küçüklerle tatlı ve yavaş, fakirlerle şefkatle konuş. — Benzerlerini, kendini sevdiğin gibi sev ve say, çünkü bütün insanlar müsavi ve kardeştirler. — iyiliği yalnız iyiliğin zevkini tatmak için yap, ondan fayda umarak yapma. — Dalma vicdanının sesini dinle. — Neye varırsa varsın vazifeni yap. — Kardeşlerini pohpohlama, bu bir ihanettir. — Eğer kardeşin seni pohpohlarsa, seni baştan çıkaracağından, aklını çeleceğinden kork. — Kavgalardan kaçın, hakaretlere mani ol, daima mantığınla hareket e t — Kadınlara hürmet et, onların zaaflarından istifadeye kalkma, onların haysiyetlerini iekelemektensa ölmeyi tercih et. — 37 —
— Oku ve istifade et, gör ve yap, döşün ve çaiış, herşeyi kardeşlerinin iyiliğine yönet, bütün bunlar kendin İçin çalışmak demektir. — Her yerde, herşeyden ve herşeyle memnun ol. — Kendini hak ve adalete ada, haksızlığa karşı koy, acıya yakınmadan, sızlanmadan katlan. — Eğer çocuğun varsa, sana emanet edilen bu kıymet üzerine titre, öyle davran ki, 10 yaşına kadar senden korksun, 20 yaşına kadar sent sevsin, ötene kadar da saysın. 10 yaşına kadar amiri, 20 yaşma kadar babası, ölene kadar da arkadaşı ol. — Ona, iyi jestlerden çok prensipler vermlye çalış kİ, o da sana hafifmeşreplik değiî tam bir. dürüstlük borçlansın. Onu, kurnaz olmaktan çok, dürüst olmaya teşvik et. — Erdemlilikten ayrılan kardeşlerini geriye çevir, sarsılana destek ol, düşerrf kaldır, — Sana başkalarının yapmasını istemediğin şeyleri sen de başkalarına yapma; fakat aksine sen ona, onun sana yapmasını istediğin şeyi yap. — İnsanların hareketini hafife alma, ayıplama ve boş yere de övme. — Istırap ve acı yatağına düşene, vereceğin sadakayı hoş görerek ve kayıtsızlıkla verme; yoksulluğa uzattığın elin samimi ve candan olduğunu kardeşlerin tanısın. {işte kardeşim, bunlar masonluğun kaideleridir; bunları takip et; İyiliğin ve düzenm isitkbali İçin vereceğin eserinin zaferi aramıza gelecektir.)» Masontann kendi yayınlarına göre, masonik kurallar bunlar. Bunlara bakıp rahatça, eh bu kurallar, okullarda okutulan ahlak dersine de konabilir diyebilirsiniz. Ama bizce bu kurallar, salt iyi mason olmak için değil, herhan— 38 —
gi iyi bir insan olmak İçin do geçerli sayılması gereken, a lt alta sıralanmış bir takım parlak sözlerden öte, masonluk konusuna açıklık getirmeyen, hemen her kutsal kitapta da üç aşağı beş yukarı benzeri bulunan, dediğimiz gibi, ortaokul ve liselerde okutulan ahlâk kitaplarında bile yer alabilecek, benzeri sözlerin çok edildiği edebî kurallardır. Dolayısıyla bunlara mosonik kurallar diye keskin bir çizgi çizmek, masonlar açısından azıcık bencilliktir. Bu kurallar mason olmayanlar için de geçerlidlr.
DAHA BAŞKA KURALLAR Durum böyle olduğu İçin, gelin biz sîzlere, Masonların azıcık de propagandaya dönük bu resmi yayınının dışında, gene mason yayınlarından ayıklayıp saptadığımız daho başka bir takım m a s o n ik kurallar sayalım : Örneğin, eski Maşnk-ı Azam'tardon Necdet Egeron’a göre, masonluğun üç ana ilkesi vardır ve bunlar şöyle sıralanır: «— Dostluk. — Ahlâklılık. — Kardeşlik muhabbeti. Sağlam Kafa - Anlayışlı Kalp- - Hakiki İman ve Yapıcı el. Bu dört değerle gereçli olmamız Masonluğun İcabıdır.» (Gerçek Yüzüyle Masonluk, sayfa 95) Gene Büyük Üstad Necdet Egeran'ın yazdıklarına kulak verirseniz. «Masonluğun yetiştirme yöntemi tekrarlarla müsamahalı tartışma ve iknadan ibarettir.» (S. 183, A. G.E.) —.«Hiçbir meson, kendisinden başkasının mason olduğunu ifşa edemez. — Mason çıraklığa alınırken ruhsal ve fikren olduğu gibi bedensel olarak da hiç bir arızası olmamalıdır. — 39 —
— Masonluğa girdikten sonra sakatlanan kişilere, yöneticîlki görevi verilmez. — Anarşistlere katıldığı sabit otan birader Masonluktan çıkartılır. — Masonluğun Genel Kurulu ile Yönetim Kurulundan müteşekkil Büyük Loca, Masonluğun en yüksek idare organıdır. Bütün masonik faaliyetlerin tertipleyicisi ve deneticisidir. — Tefekkür masonların esas sanatıdır. Masonlara öğretilmek istenen tek şey araştırmadır. — Masonluk ketum olmaya kesinlikle uyulmasını ister. — Masonluk hem düşünme ve hem de aksiyondur. — Masonluğun üç hamlesi; Eskiden yeniliğe, durgunluktan harekete, geriden ileriliğe hamle yapmaktır. — Mason olmak isteyene verilen ilk cevapta, zorluklar ve ilkel bilgiler sıralandıktan sonra: Şu hususu da iyice düşününüz ki, topluluğumuza katıldıktan sonra çıkmak pek kolay değildir, denir.» İlerde yeniden döneceğimiz Enver Necdet Egeran’ın Gerçek Yüzüyle Masonluk kitabından derlediğimiz gerçekte onun da mason ritüellerinden derleyip aktardığı bu kuralları bir yana koyup, gene bir 33. Derece Mason olan Mithat Gürata'nın kitabına göz atalım. Ancak, Gürata’mn masonluk konusunda ve kuralları hakkında verdiği bilgiyi aktarmadan, yeri gelmişken bir noktayı belirtelim: Masonlar, kendi amaçlarını iyi yansıtacağına inandıkları atasözlerini, ünlülerin özdeyişlerini sık sık kullanırlar. Özellikle Masonluk konusunda aydınlatıcı bir kitap yazıyorlarsa. hemen her bölümün başına uygun bir atasözü ya da özdeyiş koyarlar. Dr. Kenan Sunal, Zühtü Hilmi Velîbeşe, Hamdi Tekyeli, Necdet Egeran gibi. Mason yazarlardan biri olan Mithat Gürata da bu kuraldan ya da alışkan—
40
—
lıktan kurtulmuş değildir. Nitekim, şimdi aktaracağımız kitabının Masonluk bölümünün baştna da Confucius'un şu sözü yer olmaktadır: «Düşünmeden öğrenmek vakit kaybetmektir.»
MASONLUK KONUSUNDA GENEL BİLGİLER ıGerve! olarak rran-Masoniuk {dilerseniz siz buna, farmasonluk ya da kısaca masonluk do diyebilirsiniz-} herbtri sevk ve idarede'bağımsız, fikir ve idealde birleşik bir topluluklar mecmuasıdır. Birleşik olan hususlardan biri de, idarede ayrı olan localarda bulunan Masonların aralarında kardeşlik münasebetlerinin sürmesidir. Bu kardeşlik sonucudur ki b ir locanın toplontrasna diğer localardan hana •yabancı memleketler localarından olanlar kendilerini tanıtmak suretiyle ziyaretçi sıfatıyla katılabilirler. «Bir masonun refakatinde Mason olmayan kişiler de localara girebilirlerse de bunlar çalışmalara katılamazlar. «Mason bağlılığı bir noktaya kodardır. Yurt çıkarının zedelendiği yerde bu bağ kopar. Dini İnançların zedelendiği yerde bu bağ kopör. Dini inançların zedelendiği İlişkiler kesilir, dostluk münasebetleri biter, Harp devrelerindeki Fransız, Alman locaları ile Fransız, Anglo-Sakson locaları bunun örnekleridir. «Masonların kendilerine özgü işaret ve alâmetleri vordır. Bunların ifade ettiği mana. Mason olmakla Öğrenilir. Masonlar bu sayede dünyanın her yönünde, lisanından bir kelime bilmeseler de, bulundukları memlekette kendilerini tanıtabilirler. «Masonlukta çeşitli dereceler vardır. Bu dereceler çeşitli konularda yapılan, müddet ve bir takım aidatları ödemeği taahhüde bağlı çalışmalarla efde edilir. Bu derece— 41 —
ter m asonlar arasında bir imtiyaz yaratmaz ve bîr öğünme vesilesi olarak kullanılamaz. «Enaz 21 yaşını bitirm iş, mazbut bir ahlâk ve şöhrete sahip, çevresinde sevilen ve sayılan, muntazam bir yaşayışı olan, kendisini ve ailesini geçindirecek mali güce sahip bulunan, Mason ideallerini anlayacak kadar tahsil görmüş ve loca çalışmalarına devama mani olacak derecede uzakta oturmayan herkes, yukardaki hususların aksi görülmedikçe, Mason Cemiyetine girebilir. Giriş, her cemiyette olduğu gibi bir takım tetkik, tahkik ve merasime bağlıdır. Masonluğa kabul merasimleri kendine özgü bir şekildedir. «Masonluk sıfatı, hayat boyunca devam eder. Normal şartlarda geri alınmaz. Ancak şerefe aykırı bir harekette bulunmak, cemiyet içinde mutlak surette fena görülm üş bir hale düşmekle kaybedilir. Mason Cemiyeti nizamlarına göre, yerleşmiş şekil ve usule uyarak soruşturma yapılıp savunması alınmadan hiç kimse masonluktan çıkarılamaz. Ancak mahkeme kararı ile mahkûm olanlar Mason olamıyacağı gibi, mahkeme kararı ile mahkûm olursa Masonluktan çıkarılır, , ■ «Dileyen sebeb göstermeye mecbur olmadan Mpsonluktan ayrılabilir. «Masonların toplandıkları yere, Masonluğun menşeini teşkil eden yerlere izafeten (Atölye) de denir. 5'i üstad olmak üzere 7 Mason bir loca kurabilir. 3 Muntazam Loca bir Büyük Loca vücuda getirirler. Localar belirli bir rit (merasimler silsilesi, uygulanacak yeknesak usul, sıra) üzerinde çalışırlar ve ayni rite uyan localar Büyük Locayı teşkil ederler. Bir memlekette genellikle aynı fitte iki Büyük Loca çalışmaz. «Çalışmalar bir genel nizama bağlanmış olmakla beraber, localar bağımsız şekilde idare edilirler. Her Locanın kendine özgü bir içtüzüğü vardır. Çalışmalar bu tü -
_
42
—
zük uyarınca, her yıl kardeşlerin tesbit ettikleri bir programa göre belirli gün ve saatte yapılır.» (Masonluk Nedir, Ne Değildir? M ithat Gürata, sayfa 1 5-16) Üstad M ithat Gürata'nın Masonik kurallar konusunda verdiği bilgiler bunlar. Elbette ki bu kadar bilgiyle yetinmek, bu işi merak edenler için yeterli değildir. O halde konuyu biraz daha derinlemesine, enine ve boyuna araştıracağız. Bunun için, dilerseniz Masonlukta eski töreler denen töreler konusunu, Masonların Anayasası sayılan Anderson yönetm eliğini özetle a k ta ra lım :
ESKİ TÖRELER (ANDERSON YÖNETMELİĞİ) Aşağıda sıraladığımız hususlar, masonluğun eski örf ve âdetlerini yani törelerini teşkil ederler. Altı başlık altında toplanan bu eski töreler her yeni masona ö ğretilir ve bunların uygulanması beklenir. I. A llah ve Din Hakkında, II. Devlet ve Hükümet Hakkında, III. Localar Hakkında, IV. Üstadlar, Nazırlar ve Çıraklar Hakkında, V. Masonluk Çalışmaları Hakkında, VI. Aşağıdaki davranışlar Hakkında : 1. Toplantı halindeki localar, 2. Toplantı dışında lokalde, 3. Biraderler arasında, 4. H aricîler arasında, 5. Evde ve çevrede, 6. Tanınmayan bir biraderle. I.
Allah ve Din Hakkında Mason Allahın em irlerine ita ate mecburdur ve hiçbir — 43 —
vechiyle Allahsız ve Dinsiz olamaz. Eskiden Masonlar bulundukları memleketin dinine uymak zorunda tutulurlardı. Sonradan bu zorunluluk kaldırılmış va herkes kendi dinine bağlı kalmakla beraber şu müşterek esaslara riayet yeterii görülmüştür: İyi ve doğru insan olmak; şerefli ve dürüst hareket etmek; Masonluğu uyuşma yeri ve -gerçek dostluk merkezi haline getirmek. II.
Devlet ve Hüküm&t Hakkında
Mason, ikamet etmekte veya çalışmakta olduğu memleketlerin kanunlarına ve hükümetlerine uyan iyi bîr vatandaşıdır ve milletin emniyet ve huzurunu bozacak hiçbir komplo ve anarşi hareketine katılamaz. Masonluğun geçmişteki harp, isyan ve kargaşalıklarda mutaassıp kuvvetlerce zedelendiği bir vakıadır. Bu yüzden Masonlar barış ve huzurun daima destekleyicisi olmalıdırlar. Anarşistlere katıldığı sabit okın biraderler. Masonluktan çıkarılır. IU.
Localar Hakkında
Loca, Masonların organize oldukları ve toplanıp çalıştıkları yerdir. Bu itibarla her biraderin bir locaya bağlı olması ve tüzük ve nizamlarına tabi olması gereklidir, iyi ve doğru kişilerin toplandıkları ve insanlık gibi güzel bir ülkü üzerinde çalıştıkları için Masonlar locayı kutsal bir mabed oiarak tanırlar ve ona göre hareket ederler. IV.
Üstadiar, Nazırlar ve Çıraklar hakkında
Masonlar arasında herhangi bir tercih yapılırken gerçek bir değere ve kişisel meziyete dayanılır. Bu itibarla Saygıdeğer Üstad ve Nazırlar seçilirken eskilikleri değil kişisel meziyetleri dikkate alınır. Masonluğa bir çırük alınırken İleride Nazırlığa ve Saygıdeğer Üstadlığa ve hattâ daha ileride Büyük Nazırlığa ve Büyük Üstadlığa seçilebilecek meziyet görüntüleri o l— 44 —
masına dikkat edilir. Ruhsal ve fikren olduğu gibi bedensel olarak ta hiç bir arızası olmamalıdır. Masonluğa girdikten sonra sakatlanan kişilere görev verilmez. Masonlar, Üstadlığa yükselmeden Nazır seçilemezler. Nazır olarak görev yapmadon Saygıdeğer Üstad olamazlar. Saygıdeğer Üstad olarak görev yapmadan Büyük Nazır olamaz, Büyük Nazırlık yapmadan Büyük Üstadlığa seçilemezler. Masonlukta idareci olarak vazife görenlere bütün kardeşlerin İtaat etmesi ve onlara sevgi ve saygı göstermes' lâzımdır. V.
Mason Çalışmaları hakkında
Bütün Masonlar çalışma günlerinde dürüst ve namuslu olarak çalışırlar ve tatillerde vekarla dinlenirler. Çalıştıkları memleketin kanun ve âdetlerine uyarlar. Masonlar, kabalıktan sakınırlar; birbirlerini sayın kardeşim hitablyle çağırırlar ve loca İçinde ve dışında daima nazik hareket ederler. Çalışmalarında dikkat ve itina esastır. Kullandıkları alet ve malzemeyi kendi matları İmiş gibi korurlar. Masonlar alınteriyle hokettiklerl nafakaya rıza gösterirler ve onu şükranla karşılarlar ve işlerini dürüstlükle bitirirler. Mason, kardeşlerinin refahını kıskanmaz, onların İşini elinden almaz veya onları işsiz bırakmaz. Müşterek işlerde kardeşlerini terketmez ve on lan yan yolda bırakmaz. Genç kardeşlere, işlerinde ifsattan kaçınmaları ve İşlerine sevgi ile sarılmaları önerIHr. Masonluk işlerinde hariciler kullanılmaz. VI.
Davranışlar Hakkında l. Toplantı fıalînde locada Mason, Locada Saygıdeğer Üstadın usulüne göre izin — 45 —
almadan konuşamaz, konuşm akta olan hiç bir kardeşin sözünü kesemez ve nezaket dışında konuşamaz, konuşmakta olan hiç bir kardeşin sözünü kesemez, Nazırlara ve bütün kardeşlere karşı sevgi ve saygı ile davranmak şarttır. Kardeşler arasındaki ihtilâflar şikâyet üzerine Locaya b ild irilir ve Loca kararı kabul edilip ona uyulur. İstenirse en son merci olan Büyük Loca'ya kadar temyiz edilir. 2.
Toplantı dışında lokalde
Gerek locada ve gerekse iokald esiyaset ve din münakaşa edilmez. Hiçbir kardeşe sert muamele edilmez ve kırıcı söz söylenmez. Kimse yemek ve içkiye zorlanmaz ve gitmekten alıkonulmaz. Lokalde özel çekişmelere ve kavgalara hiçbir zaman yer verilmez. 3.
Biraderler arasında
Kardeşler birbirlerini nezaketle selâm larlar ve b irb irlerinin ellerini sıkarlar. (Memleketimizde yaygın olan kucaklaşmak ve kardeşlik busesi, masonlarda ancak m erasimle uygulanır.) Masonluk her ne kadar bütün üyelerim eşit düzeyde tutuyorsa da, herkesin hariçte kendi kazandığı mevkileri ve şerefleri ortadan kaldıramaz. Bıı itibarla biraderlerin harici âlemdeki mevkilerine ve şereflerine gereken saygı mutlaka gösterilir. Masona lâubalilik yakışmaz. 4.
Hariciler arasında
H ariciler arasında mason, masonluk üzerine gereksiz tartışmalarda bulunmaz ve kendisini ortaya atıp masonluğunu övünme vesilesi yapmaz. Hele kendinden başkasının mason olduğunu ifşa edemez. Mason, masonluk şerefini daima üstün tutacak şekilde davranır. — 46 —
5.
Evde ve Çevrede
Mason, locasından evine hiçbir zaman sıhhatine, ailesine ve harici işine zararı dokunacak derecede geç saatlerde ve içkili durumda dönmez. Kendisinin ve ailesinin şerefini, şöhretini ve sağlığını korumakla yükümlüdür, Aila içinde ve çevredeki dostlar arasında Locada olan bitenden değil, güzel ve veciz konuşmaların metnini ve ruhunu yansıtan sözlerden bahis açmak yerinde olur. Aile ve çevre, masonun davranışlarıyla loca hayatından sonra daha da olgunlaştığını farketm elidir. Masonun mükemmel davranışları evde ve çevrede daima ta kdir toplamalıdır. 6.
Tanınmayan bir biraderle
Kardeşler birbirini dikkatle ineciemeden ve sınavdan geçirmeden kardeş kabul etmezler. Hele masonluk remiz ve işaretleri üzerinde büyük hassasiyet gösterm elidirler. Ancak, hakiki bir mason olduğu anlaşılan biraderlere gereken sevgi ve saygı gösterilir. Sıkıntıda ise huzura kavuşturulmaya gayret edilir. Ayni vasfıları haiz olanlar ara sında bir işe mason tercih olunur. Maddî ve manevî yardım ttılebeden biradere elden gelen her türlü müzaheret gösterilir. Bu davranışlarda masonluk dayanışma kudretinin büyüklüğü meydana çıkmalıdır.»
47 —
MASON DERECELERİ Masonluğun üç derecesi vardır: Çırak, Kalfa, Usta (Üstad) I. Derece: ÇIRAK Uzun araştırma ve soruşturma lordan, Büyük Loca Üyelerinden hiç bir masonun itirazı olmadığı anlaşıldıktan ve alınacağı locanın oybirliğiyle masonluğa kabulü kararlaştırıldıktan sonra mason adayı dernek binasına götürülür. İnisiyasyon yani törenle alma işleminden önce kendisine son kez şu sorular sorulur: «Bir Mason yapılmak üzere seçildiğiniz ve masonluğun bilinmeyen yönlerini öğrenmeye aday olduğunuz İçin, şimdi düzenli olarak, kurulmuş bir locanın bitişiğindeki odada bulunmaktasınız; fakat eriştirmeye başlamadan önce,. şu sorulara ke&ln cevaplarınızı vermeniz gerekmektedir: Mason adayı olmaya hiç bir arkadaşınızın zorlaması olmadan ve herhangi bir menfaat gözetmeden serbestçe ve gönüllü olarak karar verdiğinize, şerefiniz üzerine yemin ©der misiniz?» Doğaldır ki, bu sorunun yanıtı «evet» olmalıdır. Bu evetten sonra ikinci soru gelir: — 48 —
«Cemiyetimiz hakkında olumlu bir fikre sahip olduğunuz Jcln Masonluğun imtiyazlarından yararlanmaya hazır, bilgi edinmeye ve bütün insanlara faydalı olmaya samimiyetle istekli olduğunuza, şerefiniz üzerine yemin eder misiniz? Kuşkusuz bu soruya da «evet» yanıtı vcrilmeikfif- Verilmezse mi? O zaman o iş orada biter. Yanıtlar olumluysa, sorgulama süren «Görevimizin gerektirdiği kardeşlik müessesemizirt eski törelerine ve yerleşmiş geleneklerine istekle uyacağınıza. şerefiniz üzerine yemin eder misiniz?» Bu soru da olumlu yanıtlandı mı, sizi ve sizi oraya getireni karşılayan görevli Mason şöyle den «Görevimin gerektirdiği üzere, dahd fazla ilerlemeden evvel şunu hatıriatmak İsterim ki, katılmak üzere bulunduğunuz törenler hafif ve önemsiz almayıp, gayet ehemmiyetli ve ciddidir. Masonluk, remiz ve işaret yoluyla gizlenmiş bulunan ve sembollerle ifade edilen güzel bir ahlâk ve fazilet sistemidir. Mason Cemiyetinin gayesi, üyelerini daha okıllı, daha iyi ve neticede de daha mutlu bir hale getirmek olup bunu bîr takım ahlâk ve fazilet direktifleri olan işaretler, semboller ve alegorik şekillerle gerçekleştirmeye çalışır. Bu cemiyette kullanılan şekiller ve yapılan törenler, devirden devire intikal ederek bize kadar gelmiş olup, hepsi aklı ve hakikati telkin etmek üzere tertip edilmiştir. Şimdi sizi bu yoldan sizden önce geçmişlerin hepsinin geçirdiği evrimi geçirip geçlremeyeceğlnlzl kontrol edecek olan, doğru ve güvenilir dostlara teslim ediyorum.» Bu ilk söylevden sonra, mason adayının kendisine, vatanına ve insanlığa olan görevleri hakkında düşüncelerinl yazması için kalem kâğıt verilir. Arada bir de vasiyetname yazması istenir. Bunlar yazıldı mı, İçeriye götürülüp okunup incelenir. Uygun bulunursa, «Tefekkür Hücresi»
denen hücrede, adayın üstünde ve ceplerinde bulunan m adenî tüm eşyalar, paraiar çıkarttırılır, gözleri bağlanır ve üç seyahate çıkartılır, yeniden sorgudan ge çirilir ve «eriştirme» denilen bu uzun törenden sonra adaya mason düşüncesi aniatılıp, yine sorulur, adaym mason olmakta ısrarlı olduğu öğrenilince masonik telkinler son bir kez yap ılır ve gözleri açılıp mason olduğu ilân olunur. Saygı üeğer Usiad (Loca Başkanı) ona beyaz bir eldiven verir ve önüne beyaz kuzu derisi bir önlük takar, yeni çırak masona da şu bilgi verilir: «Beyaz eldiven, masonun ellerini hiçbir kirli işe sokmaması gerektiğini, safiyetini daima koruma yüküm lülüğünü remzeder. Beyaz deri ise masumiyet amblemi olupMasonların çalışma önlüğüdür. Değeri verilerek takıldığı zaman, masonlar için her nişandan ve verilecek her payeden daha şereflidir. Çok eski zamanlardan beri bütün hür ve kabul edilmiş masonlarm özel giysisi olan bu sade ve süssüz kuzu derisinden önlük, şimdi şerefle sürdüreceğiniz bir hayat boyu giymek üzere sizindir. Sonunda yorgun ayaklarınız zahmetli yolculuğun sonuna geldiğini ve hayatın işleyen aletleri artık sinirsiz ellerinizden ebediyen düştüğü zaman. yaşayan dost ve akrabalarınızın göz yaşları arasında ve birader masonların sevgi dolu elleri ile, bütün: yaşayanların bir gün gideceği küçük ikâmetgâhınıza indirildiğinizde, önlüğünüzün, • tâbutunuzun üzerinde cansız kalıntınızı toprakla birlikte örtmek ve sessiz vadide sizinie birlikte yatm ak üzere, halâ sizin olacaktır. Önlüğünüzün saf ve lekesiz sathı, sizin için yaşayış iffetinin ve davranış dürüstlüğünün daimi bir hatırlatıcısı olsun; sizi daima daha yüksek düşüncelere, daha, asi! fiiliyata ve daha büyük başarılara yöneltsin. Yeryüzündeki hic b ir hareketiniz bu amblemin safiyetini k irletecek veya emeklerinizi yitirecek nitelikte olmasın. Yal— 50 —
ve çıplak ruhunuz, hayattoyken yaptığınız hareketle-' rln hesabım vermek üzere Tanrı'nın huzuruna çıkacağı zaman, önlüğünüz de sizin yanınızda, iyi ve doğru kişi, Tanrı'nın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkabilirsin sözlerini İşitebilsin.» itiz
Buraya kadar anlattıklarımız ki, özet bir anlatımdır (ve daha geniş eksiksiz, ilerde belgeler bölümünde, Türkiye Mason Derneği Nizamnamesi, Yüksek Şûrası Çalışma Rehberi, Birinci Derece Çalışma Usulü belge olarak verilecektir.) Masonluğun ne denli törensel ve fazla formaVtîeVı bir iş olduğunu göstermek İçin sanırız yeterli ölçüdedir.
ÇIRAĞIN İŞ ARAÇLAR! Masonlukta bir çırağın iş araçtan, cetvel, küskü ve çekiçtir. Cetvel 24 inçliktir. 24 inçlik cetvel, operatif masonların işlerini öiçmeK ve tesblt etmek için kullandıkları bir alettir. Fikri ya do spekülatif masonlar denen masonlarsa bu cetveli, zamanı bölmede kullandıklarını söylerler. Cetvelin 24 bölümü, günün birer saatini gösterir. Bu 24 saat de üç eşit parçaya bölünür, sekiz saatlik bir bölümü masonlar İçin Tanrı'nın ve sıkıntıda olan bir biraderin hizmetine, ikinci sekiz saati, norma! mesleki çalışmalara, son sekiz saati de uyku ve dinlenmeye ayrılmıştır diye değerlendirilir, ÇekIÇ ve küskü ise, operatif masonlar tarafından ham taşın köşelerini kırarak, sivriliklerini yontmada ve yapımcıların işlerini kolaylaştırmada kullanıldığı halde, spekülâtif masonlarda aklı ve ruhu bütün kötü huy ve aşırı düşüncelerden arıtarak, kendilerini «İnsanlık mabedinin yaşayan taşlan» haline getirmekte kullanılan sem— 51 —
bollerdir. Mosoniar, iYani yonttuğumuz ham taş, kertdî kendimizden ibarettir» derler. LOCA Loca, masonların çalışma yeridir. Büroya «Mabed» derler. Burada, evrensel dinlerin kutsal kitapları, gönye, pergel ve büyük locadan verilmiş berat bulunmaktadır. Bunlar olmadıkça, loca mason locası sayılmaz. Eski dönemlerde masonlar toplantılarını ya çok yüksek tepelerde ya da derin vadilerde gözlerden uzak ve yaklaşanın görüleceği yerlerde yaparlarmış ki, beklenmedik baskınlara karşı hazırlıklı olsunlar, Günümüzdeyse, mason loca toplantıları genellikle binaların üst kat odalarında yapılır. Localar genellikle yüz kişiyi alabilecek özel döşenmiş ve süslenmiş salonlardır. Gene! Kurul toplantıları için ise daha çok insanı alacak daha büyük localar da hazır bulundurulur. Sembolik olarak bir locanın büyüklüğü anlatılırken uzunluğunun doğudan Batı'ya, genişliğinin ku-* zeyden güneye, yüksekliğinin yeryüzünde göğün en yüksek katına, derinliğinin ise yeryüzünden dünyanın merkezine kadar uzandığı söylenir. Bu biraz acem mübalâğasını andırır ama, semboller üstünde tartışılmaz. Locanın bu kadar büyük boyutlara düşünülmesindeki neden ise, masonluğun üniversal olduğunu belirtmek içindir denir. SÜTUNLAR Bir locada, temel olarak ve kesinlikle, «Akıl», «Kuvvet» ve «Güzellik»! temsil etmek üzere üç sütun vardır. Yapının kendisinde bu sütunlar yoksa bile, sonradan — 52 —
locaya bu sütunlar eklenir. Bu sütunların anlamı da, «Butün büyük ve önemli 'işlerde izlenecek yolu bulmak için akıl, onu destekleyecek güç ve geliştirmek için de güzellik gerekli» biçiminde açıklanır. Locanın tavanı ise, kumaş ya da baya İle gökyüzü rengine boyanmıştır. Yıldızlı bir gecenin gökyüzü gibi ışıl ışıl... Locada ayrıca üç aydınlık kaynağı olduğu varsayılır. Bunlar, 'kutsal kitap (Türkiye’de kitaplar, yâni Kur'anı Kerim, İncil, Tevrat, Zebur.,..), gönye ve pergeldir. Kutsat kitaplar, yüce ahlâkı talim eder ve Tonrı'yp ithaf edilmiş zira bu Tanrı'nın insanlara baha biçilmez hediyesidir. Gönye eğilmez doğruluğu ve dürüstlüğü talim eder ve üstada ithaf edilmiştir, zira bu onun görevinin masonik amblemidir, Pergel ise ölçülü olmayı talim eder va masonluk mesleğine İthaf edilmiştir, çünkü bunun gereken dikkatle kullanılması halinde, masonlara İsteklerini sınırlamayı ve ihtiraslarını normal sınırlar içinde tutmayı öğretecektir denir.
TEZYİNAT Bir mason locasının süslenmesini ise bir mason şöyle anlatmaktadır: «Bir locanın ziynetleri, kenarlan dantel gibi işli mozaik döşeme vs ışık saçan yıldızdır. Mozaik döşeme, Süleyman Mabedinin döşemesini, kenardaki ■işlemeler ise bu tapınağın etrafındaki güzel süsleri temsil eder. Ortadaki ışık saçan yıldız ise İlâhi takdirin amblemidir. Mozaik döşeme, iyi ve kötü günleriyle İnsan hayatının sembolik bir ifadesidir, kenardaki süsler İse, etrafımızdaki çeşitli nimetlerin ve rahatlıkların ortadaki ışılda— 53 —
yon yıldızla temsil edilen iiâhi Takdir'e sadakatle bağlanarak elde etmeyi ümit ettiğimiz diğer nimetlerin ifadesidir.» Mason localarında, biri doğuda, biri batıda, biri ds güneyde olmak üzere üç de sembolik ışık bulunur. Bu ışıkların temsil ettiği ileri sürülen şeyler, iman, ümit, ve şefkattir, iman aklın, ümit kuvvetin, şefkat de güzelliğin kaynağı sayılır. Bunların üçünün birlikte insanlığın an yolunu aydınlattığı söylenir. Locaların kuzeyinde ışık olmamasının nedeniyse, her locanın Mescid-i Aksa’-daki Süleyman Mabedi'nin bir örneği sayılması ve Süleyman Mabedinin de yeryüzünün kuzey yarım küresinde bulunmasında ndır. Ay ve Güneş masonlar için en yüksek noktaya çıktığı zaman bile kuzeye ışın göndermediği için, bu kısım masonlara göre karanlık bir bölgedir ve buraya henüz aydınlanmamış, karanlıkta oldukları varsayılan çıraklar oturtulur. Mason localarının ayrıca, üçü taşınabilir üçü taşınamaz altı tane «mücevher»! vardır. Masonların taşınamaz mücevherler günye, tesviye ve şakûldür. Gönye fazileti, testiye eşitliği, şakül ise hayatta v© ilişkilerde doğruluğu temsil ederlermiş. Bunlara taşınamaz, sabit mücevherler denmesinin nedeni, locanın doğu, batı ve güney kısımlarında sürekli olarak bulundurulmaları ve buralardaki görevliler tarafından boyunlarına takılmaiarındandır. Taşınabilir mücevherler denenlerse, bir yontulmamış, öteki yontulmuş iki taşla bir planya levhasıdır. Yontulmamış taş, ocaktan çıktığı gibi duran ve insanların tabiî ve eğitilmemiş halini anlatan, yontulmuş taş ise iyi bir eğitim ve gayretle erişmeye umud ettikleri olgunluk dönemini sembolize etmektedir. Planya levhasıysa çalışan İşçilerin dünyevi binalarını, üstadların planya — 54 —
tahtasına çizdikleri şekillere uygun olarak kurmaları gibi, manevî insanlık mabedini yüce ahlâk ve sosyal erdenv lerin dile gltlrildlğl biçimde kurabilmek anlnmınadır. Bir çırak masona tüm bu bilgiler verildikten ve loca gösterilip semboller anlatıldıktan sonra, «umdeler» dedikleri İlkeler de söylenir. Masonlukta üç rakamı önemli olduğundan pek çok şey üç ya da üçün katsayılarıyla, üçle çarpıp, üçe bölünecek sayılarla belirtilir. Umdeler de üçtür: Liberte - Legalite - Freternite... Yani özgürlük, eşitlik, kardeşlik... Bunlar anlatıldıktan sonra bu kez de «dört esas fazilet»
ELEMENTLER Masonlara göre, bütün elementler içinde yalnız toprak, insanların sürekli dostudur. Su, insanları yağmur, dolu, su baskını olarak arada bir zarara sokar ama, ayni zamanda su, herşeyi temizler. Hava, fırtınalara, tayfunlara neden olabilir ama onsuz da yaşamak olanaksızdır. Ateş ise, yangınlar, volkan yollamalarıyla mahvedici olabilir, ancad ateşsiz de uygarlık olmaz. Her zaman iyi ve yumuşak olan toprak, İnsanların istekleri karşısında dalma itaatkâr ve faydalıdır. Sürekli olarak, hayatın gereklerinden çok lüksleri için kullanılmasına karşın, alışılagelen nimetlerini insanlardan esirgemez, yoliorını çiçeklerle donatır, sofrasını yiyeceklerle doldurur, bu arada zehir de üretmesinin yanında panzehi— 55 —
de ye tiştirir ve kendisine harcanan her emeğe fazJasıyla karşılık verir. Nihayet insanlar ölümün karanlık vadisine çağrılınca da onları kabul ederek cansız varlık/arını ö rte r ve böylece ondan geldiğim izi ve ergeç ona döneceğimizi belirtm iş o lu r... Fini
ERİŞTİRME SÖYLEVİ B ir «Haricî» yukardan beri anlatageldiğim iz soruşturmalardan geçip, adaylığı onaylanıp, locaya «Çırak» olarak kabul edildikten ve görevliler tarafından türiü uyarılara, telkinlere uğradıktan sonra, kabu! töreninin sonunda, «eriştirme söylevi» denen bir de şu türden nutuk d in ler: «Kardeşim, Şimdi masonluğun ilk ilkelerini öğrendiğinize göre, sizi bu eski ve şerefli kardeşlik müessesesine kabul edildiğinizden dolayı tebrik ederim. Eskiliği-, hatırlanmayan zamanlardan beri süregelmesinden dolayı oluşu da, kurallarına uygun herkesi, manevî yücelme hazzıyla mükâfatlandırmaya çalışmasından ileri gelmektedir. M asonluktan daha iyi prensipler ve daha sağlam te m eller üzerine kurulmuş hiç bir cemiyet yoktur. Masonik sembollerle anlatılan kurallardan daha mükemmeli ve kabul edilen esaslardan daha yararlısı da hiçbir zaman olmamıştır. En büyük ve en iyi insanlar her devirde, masonluk sanatını teşvik etm iş ve geliştirm iştir. B ir mason olarak Tanrıya, çevrenize ve kendinize karşı üç büyük göreviniz vardır: Tanrıya karşı göreviniz, vicdanınızı tesis etm ek ve İnandığınız kutsa! kitaplardaki yüce ahlâkı benimsemek ve uygulamaktır. — 56 —
Çevrenize karşı göreviniz başkalarına, onların size karşı davranmasını istediğiniz şekilde davranm aktır. Kendinize karşı ise, kuvvetinizi azaltacak veya işinizdeki itibarinizi sarsacak hiçbir intizamsızlık veya şuursuzluk yapmamanızda. Bu görevlere tam olarak uymak, size toplumsa! ve kişisel saygıyı garanti edecektir. Devlete karşı görevlerinizi yerine getirirken sadık b ir vatandaş olmalı, hükümetinize karşr dürüst, memleketinize karşı âdil davranmalısınız. Kanunî emirleri sabırla fcabul etm eli ve 'içinde yaşadığınız memleketin icaplarına memnuniyetle uymalısınız. Dışa karşı davranışlarınızda, devamlı hücumlara maruz kalmamaya bilhassa dikkat e tmelisiniz. Bizim muntazam yapılan toplantılarımıza katılmanız çok istenen birşeyse de bu hiçbir zaman masonluğun gerekli işlerinize engel olması anlamına gelmez, zira, iş hiçbir şekilde ihmal edilmemelidir. Ayrıca, topluluğum uzun faaliyetleri için göstereceğiniz gayret de, bilgisizlikten dolayı masonluğu kötü gösterenlere karşı sizi zor duruma düşürmemelidir. Masonluk bilginizi artırabileceğiniz boş zamanlarınızda, size her türlü malûmatı vermeye daima hazır olan bilgili biraderlerle konuşabilirsiniz ve size verilecek direktifleri almaya daima hazır olmalısınız. Son olarak da, mesleğimizin tanışma işaretlerini kutsal ve bozulmaz sırlar olarak saklamalısınız, zira bunlar sizi diğer insanlardan ayıran ve masonlar arasındaki yerinizi belirleyen hususiyetler olacaktır. Şayet tanıdığınız kimseler arasında mason olm ak için büyük bir istek gösteren kişilere rastlarsanız, onları bize tavsiye etmeden evvel, kurallarımıza uyacağına, mesleğimizin şeref, haysiyet ve şanına lâyık kimseler olabileceklerine kesinlikte kanaat getirmelisiniz.» — 57 —
II. DERECE: KALFA Masonluğun ilk derecesi, 1. derece Çıraklık, ikinci derece ise kalfalıktır. Kalfanın iş araçları, gönye, tesfiye ve şaküldür. Şakûl, operatif masonlarca yapının yere tam doksan derecelik bir diklikle oturması için kullanılan bir araçtır. Arı Türkçede buna çekül denir. Gönye ise, taşları gönyede tutm ak ve tesfiye ile onları yatay bulundurmak amacıyla kullanılır. Spekülâtif masonlar, ya da başka bir deyim le hür ve kabul edilm iş masonlara göre şakûl, Tanrı ve insanlar önünde çeşitli görevlerinde doğrulukla ve d ik başla yürümeyi sağlayan, gönye, hareketlerini faziletlerle çerçeveleyen, tesfiye ise eşitlikle kimsenin geri dönmeyeceği sonsuzluk alemine doğru gidişi ansıtır. Kalfalık derecesine yükselen mason, önce kardeşlik müessesesi saydığı masonluğun doğuşunu ve gelişim ini inceleyip, op eratif ve spekülâtif masonluğun neler olduğunu araştırır. Operatif masonluktan kasıt, şekil, sağlamlık ve güzelliği birleştiren ve tümünde tam b ir düzen, olgunluk ve ta mamlayıcılık gösteren b ir yapıt ortaya konacağı zaman kullanılan yararlı mimarlık kurallarının gerekli biçimde uygulanmasıdır. Spekülâtif masonluk ise insanlara ihtiraslarını yenmeyi, doğruSukla hareket etmeyi, sürekli iyi sözler söylemeyi, ağzı sıkı olmayı ve yardım etmeyi kalfalık düzeyinde özellikle telkin eder. KALFA TEZYİNATI Masonlukta kalfalık derecesinin tezyinatı «kûre»dir. Bunlar iki tane olup, biri yer öteki küre biçimindedir. - -
58
—
Kürelerin kullanımı, dünyanın dış yüzeyini ve yıldızların Yerlerini gösteren haritaları olmaları yanında dünyanın güneş etraf:ndaki yıliık dönüşünü ve kendi ekseni çevresindeki güniük dönüşünü gösterme ve açıklamadır. Dendiğine göre bu küreleri görm ekle mason, Tanrı'ya karşı büyük bir saygı duyar. Bunlara bakıp, astronomi, coğrafya ve denizcilik bilim lerinin ilerlemesi için çaba harca r ve bu bilim dallarına dayalı sanat dallarının gelişmesi için elinden geleni yapar. Kalfalık derecesinde bir de «mimarî düzen»den söz edilir. Bununla anlatılm ak istenen de, orantılarıyla bütün unsurlar ve sütunlarla duvarlar üzerindeki süslemedir. Başka bir tanımlamayla, yapının sütunlarla birleşerek güzel, kusursuz ve eksiksiz bir bütün oluşturması, mimarî düzendir. Mim arlık sanatının doğmasının ilk çağlarda, insanların mağara ve ağaç kovuklarına sığınması döneminin ardından, ağaç dalları üzerindeki düzlüklere yerleşmeyle doğduğuna İnanan masonlar, ağaçların dalları üzerindeki düzlüklere başka ağaç dallarının yatay olarak ye rle ştirilmesiyle yapılan ilk barınakların yapımında, üstteki a ğ a ç ları yanyana birleştirerek genişlik yaratan desteklerin insanlara sütun fikrini verdiği görüşünü ileri sürerler, m imarlık böylece ortaya çıkm ıştır derler. Dolayısıyla kaifa localarındaki süsleme, masonların güzel sanatlarla yakından ilgilenm elerinin belirtisi olacak biçimdedir. Doğaldır ki bu da güzel sanatların yayılıp gelişmesini sağlayacaktır. Masonlar, mimarî düzen, toplum sal düzendir, güzel sütunlar, başlıklar ve süslü bağlantılar da toplumsal faziletlerin sem bolleridir derler ve eklerler: «Topluluk düzenini kurmada ve korumada ve toplumsal faziletleri uygulamada mimarî düzen masonların yüküm lülüklerini sürekli ansıtır.» — 59 —
Çırak mason kişisel ahlâk üzerinde, kalfa mason ise toplumsa! faziletler üzerinde çalışmasını yoğunlaştırır. Dolayısıyla düşünlerde, sözlerde ve davranışlarda bu yüce ahlâk ve fazilet denen şeyler uygulanır. Bunlar kalfalık düzeyinde o kadar çok yinelenir ki, sonunda bilinç altına iyioe yerleşir ve bir tür masonluk tabiatı halini alır. İşte arıcak bundan sonradır ki bir mason, çıraklıktan sonra kalfalık dönemini de tamamlamış sayılır ve yetenekleri da elverişliyse ustalığa, üstadlığa yükseltilir.
GEÇİŞ SÖYLEVİ Çıraklık dönemini başarıyla dolduran bir mason kalfalığa geçerken yapılan törende kendisine en son şu söylev verilir: «Kardeşim, İkinci dereceye yani kalfalığa geçtiğinizden dolayı sizi kutlarım. Masonlukta insanın dış vasıflarına değil, iç vasıflarına kıymet verilir. Masonluk bilgileriniz arttıkça toplum içindeki mevkiiniz de kendiliğinden yükselecektir. Burada üzerinde duracağımız birinci husus, mason tüzük ve nizamlarına tam riayet etmeniz ve bunların uygulanmasına itina gösterilmesine sizin de dikkatli olmanız gerektiğini hatırlatmaktır. Bu gereğin yerine getirilmesinde kardeşlerinizi azarlamak veya kırmak asla caiz değildir. İkazlarınızı göze batmadan, dostluk ve tatlılıkla yapmanız lâzımdır. İkinci önemli husus, güzel sanatların incelenmesidir. Eğitimin bu değerli branşı etkili bir şekilde zihni cilâlar ve aklı süsler. Özellikle kendi mason sanatımızın esası olan geometriye çok önem vermeniz lâzımdır. Geometri bir — 60 —
taraftan tabiatın olağanüstü niteliklerini isbot e ttiğ i gibi faziletin önemli gerçeklerini de temsil eder. Masonlukta geçmiş durum ve tutumunuz sizi bu dereceye ve onun şeref ve imtiyazlarına lâyık olduğunuzu bize gösterdi. Bundan böyle daha da intizamlı ve gayretli çalışmalarınızla bütün toplum sal faziletlere ve medeniyetin en büyük keşfi olan başkalarıyla kooperasyona kendinizi intibak ettireceksiniz,» (Gerçek Yüzüyle Masonluk Enver Necdet Egeren, sayfa 147 - 148)
III. DERECE USTA (üstad) Masonluğun, yöneticilik niteliklerinden doğan saygıdeğer, üstad, nâzır, büyük nâzır ve büyük üstad gibi nitelendirm elerin dışında ustalık ya da üstadlık masonluğun en yüksek m ertebesidir, Üstad masonun iş araçları, locadaki tüm araçlardır. Ancak üstad, bunlar arasında en çok malayı kullanır. Operatif masonların malayı yapım işlerinde taşlan birbirine bağlamak ve mimarî şekiller vermek için harç yaymak üzere kullandıklarına karşılık, spekülâtif masonlar ya da fikri masonlar malayı, insanları birbirlerine kardeş sevgisi ve anlayışıyla bağlamakta kullandıklarını söylerler. Böylece ana malzemesi insan, harcı sevgi ve kardeşlik olan gönül mabedini inşa ediyoruz derler. SEMBOLLER Usta derecesinin 9 sembolü vardır. Bunlar: Üç basamak - Bohurdan - An kovanı * Üstünde koruyucu üstad kılıcı bulunan Ana Tüzük - Çıplak kalbe uzanmış kîhç - Her şeyi gören göz - Gemi ve demiri - Öklid'irı •(EuaMd) 47’nci geometri problemi ve kum soatidir. — 61 —
Locada, saygıdeğer üstadın oturduğu Doğu Sahanlığına üç basamakla çıkılır. Bu hayatın üç dönemini anlatır: Gençlik, ergenlik ve olgunluk. Gençlikte çıkar olarak çok çalışmak, yararlı bilgileri olabildiğince çok edinmek, erginlikte kalfa olarak bu bilgilerle kendisine, vatanına ve insaniığa karşı ödevlerim yerine getirmek, olgunluk çağında da iyi geçirilmiş temiz ve hayatın mutluluğu içinde ve geride yararlı birçok iş bırakmış olarak ölümsüzlüğün eşiğini aşmak... Üç basamakm anlamı budur. Bohurdanlık temiz yüreğin sembolüdür. Kalbin sevgi □teşiyie sürekli yandığını ve çevresine temiz ve hoş bir ılıklık verdiğini belirtir. Arı kovan; ise, çalışmanın, çalışkanlığın ve yapımcılığın sembolüdür. Bir mosan, arı gibi çalışarak insanların gereksinim ve ızdıraplannı giderme gerekliliğini ansıtır. Üstüne koruyucu üstad kılıcı konmuş ana tüzük ise. Büyük Loca'nın ana tüzüğüdür ve masonluk kurallarını koruma ve bu ilkeler içinde düşüncelerde, sözlerde ve davranışlarda sükûnetle ve faziletle davranmak gerektiğ1ni ansıtır. Çıplak kalbe uzanmış kılıç ise, insanlara karşı hassas şefkatli ve yardımsever olmanın gerekliliğini sembolize eder. Her şeyi gören göz, bir masonun düşünceleri de, sözlerinde ve davranışlarında insanların gözlerinden kaçırılabilse bile, gizli işleri ve çirkin istekleri sürekli görebilen bir kendi vicdan gözünün bulunduğunu ye bunun akıldan hiç çıkarılmaması gerektiğinin belirtisidir. Gemi ve demir ise, güçlükler ve ızdırap dolu fırtınalı hayat denizinde yolculuk edilmekte olduğunu, ancak ahlâk ve faziletin yo! göstericiliğinde barış içinde durgun bir limana gelinebileceğini ve orada demir atılacağım anlatmak içindir. — 62 —
Öklid'in 47. problemi (eski ve büyük üstad Pisogor’un ünlü geometri problemi) ise, masonluğun geomet'I (yan] bilim), teknik ve sanatla olan ilişkilerinin sembolüdür. Kum saati ise, vaktin durmadan aktığını ve yaşamın farkına bile varılmadan geçtiğinin belirtisidir. Masonlara çok geç kalmadan tekamül yolunda ilerlemeleri gerektiğini ansıtır.
III. DERECE’nin ÖYKÜSÜ Şimdiye kadar anlattıklarımızdan pek fazla çıkaramadınızsa. bile, ilerde anlatacoklarımızdandan da göreceksiniz ki, masonluk semboller kadar öykülere, tarihi olduğu ileri sürülen bazı olaylara ve öykülerle menkıbelere dayanan, bunlardan kaynaklanan kendine özgü bir görüş, düşünüş ve eylem biçimidir. Dolayısıyla hemen her masonluk derecesinin, masonların kendilerine özgü hemen her davranışlarının bir men-' kibesi vardır ve localarda bunlar sık sık yinelenerek on* latıldığı için masonlar bu menkıbeleri de adetâ ezberler ve anlatmaktan da zevk duyarlar. İşte III. dersçe masonluk, yani ustalığın da böyle bir öyküsü vardır ve bir eski büyük üstadın anlatışı ile bu menkıbe söyledi r: «Biz masonların her türlü olgunluğu kendinde toplamış bir üstadımız vardı. Bir dul kadının oğlu olan Hiram üstadımız iyi bir mimar olduğundan Hazret-i Süleyman yaptırdığı tapınağın yapımına onu memur etmişti. (Hiram. üstada izafeten tüm masonlar dul kadının çocuğu diye anılırlar.) Hıramın yanında birçok yapıcılar vardı. Bunları yeteneklerine göre, Çırak kalfo. ve usto diye üç bölüme. — 63 —
ayırmıştı. Bu bölümlerden her birinin kendine özgü meslek gizleri vardı. Her bölmedeki yapıcılar, birbirlerini kendilerine öğretilen sözcükler, belirtiler ve dokunmalarla tanırlardı. Tapınağın yapımı bitmek üzereyken üç ahlâksız kalfa, usta niteliğini kazanamadıkları için, kendilerini başkalarına usta olarak tanıtacak sözlerle, belirti ve dokunmaları Hiram'dan zorla öğrenmek için bir düzen hazırladılar. Bu tanıtma sözcük ve belirtileri, tüm uygarlık dünyasında geçerli olduğundan, başka ülkelerde bu şekilde kalfayken kendilerini usta diye tanıtmak istiyorlardı. İşçiler, kendileri öteki arkadaşlarıyla öğle yemeği yedikleri saatlerde HiVam'm tapınağa girdiğini biliyorlardı, düzenlerini ona göre kurdular. Nitekim, üstad Hiram, yapımıyla görevli olduğu tapınağın hemen hemen bitmek üzere olduğunu görmekten duyduğu sevinçle, hiç kimsenin içerde olmadığı bir sırada yapıya girdi. Bu kutsal yerde gönül hoşluğu ve rahatlığıyla tapındı ve güney kapısından çıkmaya yöneldi. No var ki orada karşısına birden kalfalardan biri çıktı ve ondan ustalığı belirten saklı sözcüğü sordu. Hiram buna serinkanlılıkla, «Ustalık sözcüğü böyle zorbalıkla istenmez ve böyle de verilmez, bir gün gelecek sen onu çalışkanlığının ödülü olarak alacaksın kalfa, haydi şimdi işine dön» dedi. Ne var ki, kalfanın gözü dönüktü ve elindeki ağır bir cetvelle üstadının sol omuzuna şiddetle vurdu. Hiram kanlar içinde döndü ve çıkmak için batı kapısına yöneldi. Bu kez karşısına ikinci kalfa çıktı, o da aynı soruyu sordu, aynı yanıtı alınca bu kez elindeki gönyeyle Hiram’m sağ omuzuna vurdu. Hiram kanlar içinde bu kez doğu kapısına yöneldi. Üçüncü hain kalfa oradaydı ve ustalık gizini bana da ver diye bağırıyordu. Hiram kanlar içinde ve çok dermansızdı, başıyla hayır işaretini ya— 64 —
pınca, elindeki çekiçle bu kalfa da Hiram’ın başına vurdu ve onu orada öldürdü. Öyküdeki bu üc hain cehalet, yalan ve hırs’ı sembolize ederler. Hiram'ın ölümü üstüne tapınak bir süre karanlıklar içinde kaldı, yapım durdu. Cahil araçları karmakarışık etmiş. yalan hesapları, yazıları almış götürmüş, hırs da usta gibi işçilere komuta etmek istemiş herkesin birbirine girmesine neden olmuştu. Ancak bir süre sonra, bilim, fazilet ve mahfiyet (alçak gönüllülük) egemen oldu ve tapınak. tamamlandı. Bundan dolayıdır ki bu son üç güzel huy mason ustalarının özellikleri oldu.> Mason localarında bu öykü, ustalığa yükseltilme törenleri sırasında kesinlikle anlatılır ve sonra şöyle bağlanır: «Kendi kendimizi tanımakla ve alçak gönüllülüğü bilmekle nurlanın, bilime hizmet edin, ve kişiliğinizi geliştirin. Her on ölebiliriz. Bu nedenle bu dünyadan göçmeden iyi bir ad ve güzel yapıtlar bırakmak için çalışmalıyız. endimizi olgunluğa doğru götürmek için büyük çabalar haraamalıyız.-Bizim inancımıza göre zaman ve hayat başlangıçsız ve sonsuzdur. Bir geçmişten geldik bir geleceğe gidiyoruz. Bu kısa yaşam boyunca kusurlarımızı ve eksiklerinizi gidererek daha tam ve olgun niteliklerle geleceğe ulaşmamızı sağlamak amacımızdır. işte kardeşlerim, üstadlık yüksek mertebesine ancak tıu yoldan erişilir, Çırak derecesinin bütün belirtileri (remizleri) İnsanın yaşamındaki İlk adımına aittir. Bunlar insanlığın başlangıcım gösterir, bütün eğitimleri kişisel gelişmeye yöneliktir. insan adeta çocuk gibi korkak, cahil ve vehimlidir. Ona aydınlık ancak derece derece ulaşır ve doğaya karşı zayıflığını güçlülüğe çevirmek için kendi benzerleriyle birleşmeye, kooperasyona gereksinimi olduğunu anlar.. — 65 —
F.'j
Aday, mabedin kapısını yalnız başına çalar, aydınlık ister, yani bilim ve bilgi İster. Çünkü insanlık mabedinin yapımında çalışabilmesi için ilkin kendi eksik ve kusurlarını giderme ve yanlışlarını düzeltmesi gerekmektedir. Masonluk, anlamak isteyenler için hak ve hakikatle dolu olan remizleriyle (belirtileriyle), yanlışlardan kurtulmak ve insanlık yolu ile ışığı bulunan felsefi fikirlerin izini meydana çıkarmak vasıtasına sahiptir. Bizim elimizde bu felsefi fikirleri sürdürme ve yaymaya yarayacak birta kım araçlar vardır. Bunlar, toplumsal eşitlik, yani bir kim seye işgal ettiği mevki ve elinde bulundurduğu servet ve kuvvete göre değil, yeteneğine göre değer vermek, k n ve düşmanlıkları unutmak, dostluk ve hoşgörüyle davranmak vefa ve dayanışmadan kuvvet almaktır. Mabedimize ilk gelen haricî, ilkel durumda olan insanlar gibi kendine düşman görünen su ve toprak unsurlarıyla karşılaşır. Harici âlemi kendisinden gizleyen göz bağı altında bir düşünce yoğunluğuna varır. Kendini daha iyi tanıyarak gelişmeye azmeder. İşte o vakit b ilin cine varır ki, doğal kuvvetler kendisine karşı birleşmiş değil, tersine kendisine yardımcıdırlar. Haita kendisi de doğanın bir parçasıdır. Aydınlığa kavuştuğu zaman çırak, kendi kişiliğinden başka bir şeyi tem sil etmeyen ham taş. üstüne bir çekiç darbesi indirm iş olur. Bu, batıl fikirlere, cehalete, hurafelere ve egoistliğe indirilm iş ilk darbedir. Bu darbe, ruhsal faaliyete ve kişisel gelişmeye işarettir ve taşı yonttukça kendi geleceğini hazırlar. I'inci derece yani çıraklık adayı mabede yalnızca te k olarak alınır, fakat P. dereceye yani kalfalığa te rfi ederken mabede girmek için diğer kalfa adaylarıyla birlik zincirini oluşturur. Çünkü onun çalışması artık kişisel değil toplumsaldır. Toplumsal faziletler kalfanın ana çalışma konularıdır. Bu suretle, servet, şöhret ve mevkiin verdiği
kuvvete karımayarak çırak iken yonttuğu taşı cllâlamaya caba gösterir. Karşısına kendi yüzünü gösteren bir ayna konularak kalfaya adeta şöyle denilm iş olu-r: Alışkanlık ve hırsa 'karşı koyacak gücü kendinde a ra malısın, toplum içinde sana düşen görevi yapmak için gereken ışık ve fazileti başkalarından bekleme. Kalfa derecesi gençliği reiT,zed®r. Hayatın gelişmesini gösterir ve başkalarıyla İşbirliğinin başarı sağladığını öğretir. Kalfa görevin kutsallığını anlar ve severek çalışır. Bu yüzdendir ki, kalfa derecesine kabul töreninde loca adeta b ir çiçek bayramı gibi süslenir. Çırak derecesinde kişisel yüce ahlâk, kalfa derecesinde toplumsal faziletler incelenir. Üstadlık derecesinde yüce ahlâk ve fazileti kendinde toplayarak çevreye yaymak, ış:k tutm ak ve insanlık idealinin gerçekleşmesine çalışmak ana amaçtır. Bu nedenle üstadlığa te rfi için de kalfa, mabedin kapısını yalnız başına vurur. .Geleceğini sonuna kadar izleyecek gücü üstad, salt kendi kişiliğinde aramalı ve bulmalıdır.»
USTALIĞA «YÜKSELİŞ SÖYLEVİ» Kolayca tahm in edileceği gibi, bir kalfanın ustalığa yükseliş töreni, bir harici'nin çıraklığa alınış ya da b ir çırağın kalfalığa geçiş töreninden çok daha uzun ve görkem lidir. Bu törende söylevler birbirini izler ve her derecenin son söylevi gibi, ustalığa geçişin de bir son söylevi vardır ve buna «yükseliş söylevi» derler. Yükseliş söylevi şöyledfr: «Kardeşim. Kendi kendinizi mason olarak yetiştirm ekte gösterdiğiniz gelişim ve ilerleme, masonik ilke ve kurallara bağlılığınız ve masonluk topluluğu için yaptığınız olum lu çaba— 67 —
lar, çevrenizde bir sevgi ve saygı hâlesi yaratmıştır. Bundan böyle masonluk ödeviniz ve masonluk şerefiniz, güvene lâyık bir mason üstadı olarak bu sevgi ve saygı halesini kuvvetlendirmeyi ve genişletmeyi gerektirir. Her vesilede 'karakterli ve vakarlı davranışınızı gösterecek ve mason ahlâk ve faziletlerine örnek olacaksınız. Bir mason üstadı niteliğiyle kardeşlerinizi bilgi ve yeteneğinizin yettiği ölçüde ve her konuda uyarma ve aydınlatma, onları koruma ve hatta kusurlarını, hatalarını düzeltme, şeref ve haysiyetlerini ve iyi şöhretlerini koruma ve kollama görev ve yetkisi size verilmiş bulunuyo’1. Görevinizi yaparken henüz üstadlığa yükselmemiş biraderleri şefkatle size itaate çağırabilirsiniz. Diğer üstadiara karşı nazik ve anlayışlı davranacak ve eski üstadlarla masonlukta sizden daha üstün görevde bulunanlara karşı saygılı ve litaatkâr olacaksınız. Kendi hareketleriniz başkalarına aşılamaya çalışacağınız üniversal iyiliğin tim sali olacaktır. Masonluğun landmark'larmı dikkatle koruyacak ve kardeşlik müessesemizin eski törelerine tümüyle uyacaksınız. Vakarla taşıyaoağınız üstadlık sıfatı, bundan böyl» sizin fazilet, şeref ve şöhretinize bağlıdır. Bu itibarla, samimi, dürüst ve vefalı olunuz ve üstad Hiram'ın izinden yürüyünüz. Bu suretle size gösterilen güvene lâyık ve tevcih edilen şerefe hak kazanmış olursunuz.» (Gerçek Yüzüyle Masonluk - Necdet Egeran, sayfa 154 - 155)
— 68 —
NASIL MASON OLUNUR ?
Masonluk konusunda şimdiye dek anlatmaya çalıştığımız temel kurallar dışında konuya biraz daha renklilik kazandırmak için bu kez de, masonluğa kabul edilmiş oma sonradan İçtiği andı bir yana bırakıp, nasıl masan olgusunu biraz da alaycı bir dille yazıya dökmüş bir tanığı. Türk edebiyat ve basınının 1945'te veremden yitirdiği bir büyük usta yazarı Mahmut Yesari Bey'i sîzlere dinletmek isteriz. Yaşamını salt kalemi ve fırçasıyla sürdürebilmek kavgasında çekmedik yoksulluk ve çile kalmayan bu büyük yazar, 1935'ierde Türk masan localarının Atatürk’ün buyruğuyla kendi kendilerini kapatma durumunda kalmaları, masonik deyimle de «uykuya yatmaları» üzerine, döneminin dergilerinden birinde, nasıl mason olduğunu şöyle anlatmıştır: «Hemen hergürı vapurla Kadıköyü'ne inip, döndüğümüz arkadaşlarımız var. Bunlar, bazen vapurda, yahut is kelede, bir afıbaba yavaşça sokulur ve esrarengiz bir ta vır alarak konuşurlar. Kulağıma çalınan bu kadarı: — Bu akşam yukarıda mıyız — Bu akşam yukarıda buluşuruz... Bu yukarı için sözleşen ahbabları, son vapurda yanlarında daha başka ahbablarla. bir parça da çakır keyif alarak başbaşa vererek fısıldaşıyor bulursunuz.
Birgün bir rkadaşım yanıma sokuldu ve gizli bir seste kulağıma fısıldadı: — Seni de birader yapmak istiyoruz!... Ağzım bir karış acık, sordum: — Ne yapmak istiyorsunuz? O sesini daha alçaltarak: — Seni de aramıza alacağız. Mason yapmak istiyoruz. Bu, hiç aklımda, hayâlimde olmayan şeydi... O zamana kadar masonluk hakkında doğrusu hiçbir fikrim yoktu... Yalnız, kökü, tarihin cok eski karanlık taassup devirlerine dayanan bu târikatin, artık gizli - kapaklı yeri kalmadığını biliyordum. Bir farmasonun Fransızca yazdığı ve yinö bir farmasonun dilimize çevirdiği (Farmasonlar) kitabı şöyle gözüme itişmişti. Sonra (Larus)fan evvel çıkarılmış olan (Bonillet)yi açarsak yine masonlar ve masoniuk hakkında kâfi malûmat bulabiliriz. Fakat okumak, kulaktan kapmak başka şey, gözleriyle görüp yakından duymak başka. — Peki nasıl mason olacağım? Arkadaşım benim soruşuma güldü: — Sen şimdi bir teklif varakası imzalayacaksın. Hakkında tahkikat yapılacak. Sen buralarına karışma. Sonra ben sana haber veririm. Geçmiş gün! imzaladığım kâğıt nasıldı, onda neler yazılıydı, hiçbiri hatırımda kalmadı. Yalnız, bana masonluğu teklif eden arkadaş, haftanın muayyen günlerinde son vapurla dön&n ve yukarıda bulunanlardan idi. Ben de nihayet yukarıyı öğrenecektim! • — 70 —
Diyeceksiniz kİ, oraya girerken, sırlarını saklayacağına elbette and verdin. Bir farmason; kitap yazmış, bir lügat kitabında tafsilât vermiş diye onları «le vermek, yemine ihanet etmek doğru mu? Bu. insanlığa yakışır mı Kendimi müdafaa için söylemiyorum, hatta kendimi müdafaaya da lüzum görmüyorum. Gazetelerde müselleşli (üçgen - müselles) ve üc yıldızlı ölüm haberleri çıkıyor. Günlerce ilân edildikten sonra (Meşrikl âzam) baloları veriliyor, hatta resimleri bile gazetelere geçiyor!... Bu gizli cemiyetin artık gizlenecek tarafı kalmamıştır. Bunları da bırakalım, beni aralarına almok isteyenler. beni yakından tanıyan, yani huyumu - suyumu bilen arkadaşlardı. Onlara, ben hiçbir teklifte bulunmamıştım, Demek ki, onlar her ihtimali göze alarak benim de mason olmamı muvafık luygunl görmüşlerdi. Kendi kendime bir düşündüm: — Bunun bir yozılmadık tarafı katmıştı. Onu da yazıveririm biter, gider. Yalnız şunu evvelce söyleyeyim ki, maksadım ne tariz ne alay, ne de zehirli iğneler saplamaktır: Biraderlerimi gücendirmek istemem. Şunu da 'İyice bilsinler ki, evvelâ çuvaldızı kendime batıracağım. Hoş görüversinler. Benim haberim yok. Hakkımda tahkikat yapılmış ve ben sorup, araştırmodan yüzümün akı ile çıkmışım. Bana bir kâğıt yazdırdılar ve imzalattılar. Kâğıtta neler yazılıydı; ben ona neler yazdım Biri hatırımda kalmadı. Bir gün bizim arkadaş güler yüzle göründü: — Gidiyoruz, dedi. Dedi, amma İçime de bir ürküntü geldi. Meçhûle karşı, İnsanlarda dalma bir korku, bir ürküntü var. — 71 —
İstanbul'a İndik v© Beyoğlu’na geçtik. Yukarıya g idiyoruz. O tarihlerde Parma kkapı taraflarında dar b ir sokağa saptık, yürüdük, gene saptık, gene yürüdük, gene saptık. Acaba bu sokaktan sapışlar, bana yolu şaşırtmak ipin mi Nihayet, daracık bir sokakta yüksek bir apartm anın arka tarafındaki küçük bodur kapının önünde durduk. Burası ne apartman, ne ev, ne mutfak, ne de bodrum kapısına benziyordu. Arkadaş, kapıya işaret verir gibi vurdu. Biraz bekledik kapı açıldı, aksak b ir adam göründü. Arkadaşla İşare tle ştile r mi, işaretleşm ediler mi pek farkında değilim. İçeri girdik. Dar, kapkaranlık ve k ü f kokan, toprak mı. maltataşı mı, tuğla mı, pek belli olmayan zeminli bir koridorda, basık bir kapının önünde durduk. Arkadaş benden ayrıldı; ben. aksak adamla yalnız kalmıştım. Aksak adam, basık kapıyı açtı, elektrik düğmesini çevirdi. O dakika bende de şafak attı. Hamam külhamgib i yuvarlak, basık, dar bir oyuk... Evet, ne oda, ne hücre, ne dolap. Sadece bir oyuk. Oyuğa girdik. Aksak adam bana: — Üzerinizdeki madeni eşyayı Verin, dedi. Şaşkın şaşkın sordum: — Neyi vereyim? — Madeni eşyayı... Para, saat, tabünca filân gibi... Ne saatle, ne de tabanca île işim yok. Cebimdeki bozuk paraları verdim ; o, bir torbanın içine koydu, düğümledi ve çıktı, oyukta beni yalnız bıraktı. B ir anahtar sesi... Eyvah, ben burada hapis miyim şimdi? Pardon, ben size bu oyuğun içini anlatmadım. Evvelce şunu söyleyeyim kİ,.oyuk hiç de iç açacak bir yer değil. Duvarlara baştanbaşa siyah astarlar kaplanmış. Kapının karşısındaki duvara, gene kara astar örtülm üş bir masa — 72 —
yanaştırılmış. Masanın üzerinde bir kafatası, iki bacak mı kol mu ne ise, iki kem ik... Siyah duvarlarda birçok levhalar var. Bunları okudukça içime ürpermeler geliyor. Ben burada ne kadar oturacağım? Zaten sıkıntılı adamım..Ben burada çok kalırsam iki - bir yok, tozuturum. Kapı tekrar açıldı. Aksak adam göründü. İçimden uzun bir oh, dedim galiba azat ediliyordum. . Aksak adam bir kâğıt uzattı: — Bunu .okuyunuz ve imzalayınız. — Bu da ne? — Vasiyetnameniz. Ne?.. Benim daha ölmeye pek niyetim yok. Öp babanın elini... Eğer hatırımda iyi kalmışsa bu üç köşe ve basılmış bir kâğıttı. Zaten masonların remz'i (belirtis’) müselles (üçgen)dir. Herşey üçtür, üç köşedir. Ne iki, ne dört, ne beş. Hıristiyanlıktaki teslis’i andıran bu üçlük neden- Bunun-manasım, maksadını, sır ve hikmetini öğrenmek müyesser olmadı. Müselles selâm, müselles alkış, müselles matem. Belki başka müsellesler de vardır; benim ilmim, ancak bu kadarına yetiyor. İmzalarının, isimlerinin yanlarına da müselles şeklinde üç yildız koyarlar. Vasiyetnâmeyi verdik, aksak adam, gene kayboldu. Sonradan öğrendim, burası hücre-i muzlim'miş ve beni orada aklımla tefekküre bırakmışlar. Tek başıma böyle iç açıcı bir yerde oturmak, ne kötü şey. Duvarlardaki levhalara baktım, okudum. Kafatasını, kemikleri muayene ettim . Siyah astarları elledim. Cebimdeki kâğıtları karıştırdım. V akit geçmiyordu ki... Kapı tekrar açıldı, vasiyetnâmeyi aldılar. Tekrar kapı üzerime kapandı. Sıkıntıdan çıldıracağım. Tahta iskemlenin üstünde oturm aktan yoruldum. Yer müsait olsa ayağa kalkıp do— 73 —
taşacağım. Fakat daracık yerde iki adım atm ak bile bir m es’ele... Ben şimdi vicdanımla başbaşa düşünüyorum. Boyla •kapanık, kasvetli yerde düşünmek, kafayı işletmek kuvvetli bir sinir işi. Benim bir huyum vardır, canım sıkıldım! uyurum ... iskemlenin dik arkalığına sırtımı verdim, gözlerimi kapadım... Ve uyudum. Kapı acilm iş; bunun yarı farkındayım. Aksak adam içeriye girdi; elinde siyahlı, beyazlı bezler vardı. — Gözünü bağlayacağım. Ve gözlerimi bağladı. A rtık alışmıştım; ne derler, ne sorarlarsa, ne yaparlarsa gık demiyordum. Çünkü faydasızdı. Ben, ne söylersem onlar bildiklerini okuyacaklardı. Gözlerim bağlandıktan sonra yedeğe alınmış bir acemi kör gibi, bastığım yeri görmeden yürümeğe, daha doğrusu yürütülm eye başladım. Evet, kör acemi, derler. Bir de acemi kör varmış. Lâkin ne zor, ne güc şeymiş. Ben, bir karanlık ve boşluk içinde yürüyordum. Bir merdivenden çıkarıldım, etrafımda sesler peyda oldu. Bir org da çalınıyor g ibi... «Şâir odur ki, gûşuna sesler ge lir müdam.» Acaba ben de şair mi olmuştum Merdiveni çıktıktan sonra bir düzlükte yürütüldüm, 'bir merdiven indirildim, tekrar çıkartıldım, gene düzlükte yürütüldüm. Hep ayni yerlerde mi dolaştırılıyordum? Bilmiyordum 'ki... İnanır mısınız O gün. körlere çok acıdım ve görememekten çok korktum. Merdiven basamaklarını tırm anırken. Dik bir kuleye çıkıyorum, aşağı inerken de bir boşluğa yuvarlanıyorum sanıyordum. Bir ara, halime mi acıdılar ne oldu Beni durduttular, —
74 —
bir iskemleye oturttular. Etrafımda, gizli konuşmalar, mırıltılar, fısıldamalar duyuyordum. Org sesi daha yakından geliyor. Tekrar koluma girdiler ve tekrar, karanlıklarda seyahat başladı. Seyahat diyorum, ammcı şim di... Çünkü, bir körebe oyunu değilmiş, bir seyahatm iş... Remzî seyahat... Bu remzi seyahat bu kadarla kalmıyor. Tekris faslında da ayrı numaraları var. Tekris, T a h lifin başka bir cinsi. (Ant içirme). Haricilerin (yani mason olmayanların) birader olabilmeleri işte bu tekriste belli olur. Bu tekris merasimi (töreni) çok mühim ve başlıbaş;na bir fosildir. Orglar çalına dursun, etraftaki m ırıltılar kesilmişti. B ir müddet geçti, bir kapıya vuruldu: — Tak ...T ak... Tok... Malûm ya herşey üç olacak... İçerden soruldu galiba ki, yanımda kollarımı tutan la r kımıldadılar ve kapıyı vuran cevap verdi: — Bîr Haricî... Halit Fahri'nin Baykuş piyesini hatırladım: — Kim o? — Bir yolcu. Tanrı gönderdi, Ay karanlık, ölüm kanat gerdi. Tiyatro mu oynuyoruz, nedir? Şimdi burada hafızamdan şikâyet edeceğim. Çünkü bu, kapı önünde söylenen sözlerin hepsini hatırımda tu ta momışt im. Yalnız, hatırladığım şu: Kapı önüne gelen haricîyi, içerden alm ak istiyorlar; soruyorlar, meramını, maksadını ahlamak istiyorlar. Kapıcı birader.: Şefaat ediyor ve nihayet, gene acemi körfer gibi yedekte içeri giriliyor.
Kapı önündeki konuşmalar da Karagöz sahnesinin tekerlem elerini andırıyor: — Çivi! — Ne çivisi? — Lopça çivisi! — Gir içeril Org daha yakından duyuluyor ve ben, yedekte yürüyorum. Org, kameti artırdı ve kılıçlar şakırdamaya başladı... Bilmem hatırlar mısınız? Vaktiyle rıhtımda Pandomima tiyatroları vardı. Oyunların 'ismi, mevzuu, her ne olursa olsun, hepsinde m utlaka düello olurdu. Kılıç şakırtılarını duydükça, Pandomima'ciaki düellolar gözümün önüne geliyordu. Org çalınması iyi... Hele insanın gözü kapalı, etrafı görmezse, sesler bir dereceye kadar avutuyor. Fakat bu kılıç sesleri ne olacak? Şakırtılar muntazam olsa ve arasıra da: — Tuşe! Diye bağırsalar, kendimi eskrim salonunda sanacağım. Lâkin bu bozuk düzen şakırtıların manası ne? Hücre-i Muzlim'de başlayan korku hissini.takviye için mi? Yürürken yürürken, birdenbire bir ses geldi: — Dur... Ve göğsüme bir kılıç dayandı. Soruyorlar: — Bu nedir? Anlıyor musun? Elimi tutup kılıcı ellettiler. Bilenmemiş, hatta gözüm görse, belki de paslı diyeceğim bir kılıç. Cevap verdim: — Kılıç! Onlar, kendi dilleriyle çetrefil konuştukları için, harfi harline söyleyemeyeceğim. Yalnız meali lanlamı) şu: — Eğer, yemininden döner, sımmıza ihanet edecek — 76 —
olursan, işte bu keskin kılıç göğsüne dayanacaktır. Bilmiş ol! İş fena! Tehdit k ö tü ... Kör, paslı kılıçla ö bür dünyayı bçylamak hakikaten işkenceli bir ceza... Kör kılıcın kalbe kadar gireceği şüpheli... Fakat, paslı dem irin açtığı yaranın kangren olacağı m uhakkak... Kör de, paslı da olsa fahç göğse davanınca insan gık! diyemiyor. Yürüdük, döndük, yürüdük, döndük ve gene birden bire durduk... Elimi tutup çektiler, Onlar tutup ileri çe ktiler ama, ben de tutup geri çektim. Soruyorlar: • — Duyduğun ne? — Ateşi Hakikaten elim, alev gibi bir ateşe dokunmuştu. Gene o akılda tutulmaz, hatırda kalmaz çetrefil dilleriyle birşeyler okudular. Benim anladığım gibi, sizin de anlayacağınız şu: Eğer ben yeminimde hanls olursam (durmaz da bozarsam,) onlara ihanet edersem, vay hâlime! Yanacağım! Islanmışın yağmurdan pervası almaz! derler. Benim gibi, bağrı yanığa ateşle gözdağı verilir mi? Bu numara da bitmiş olacak ki. te k ra r yürümeğe, dönmeye başladık ve b ir m üddet sonra gene zınk diye durduk. Bu sefer de elimi tuttula r, ince elenmiş kum dolu bîr çanağ:n içine daldırdılar. Uzatmayayım, bu toprakla te h d it... O zaman, bereket şim diki gibi hava tehlikesi daha çıkmamıştı, yoksa, koHanma ka nat takarlar, tepetaklak döndürerek bir de hava tehlikesi ile te hdit ederlerdi. Tehdit faslı bitm iş olmalı, b ir iskemleye oturttular. Etrafımda m ınltılar duyuyorum. Karşımda, arkam da ve sa— 77 —
ğırnda, solumda kimseler var. Birini görmüyorum. Gözümü açsalar, beiki bir çak tanıdıklarla karşılaşacağım. Şimdi asıl sorgunun başiayacağını anlıyordum. Nadir, bü kuru başıma gelenler? Kalıbı dinlendirmeden. tabuta girmeden, imam, tepemde telkin vermeden, toprağımın üstünde ıskatçılar tepinmeden, bu M ünkir Neklr sorgusu ne-oluyor? Soruyorlar: — Taassup nedir? Cevap veriyorum: — B ir .insanın, herhangi bir şeye körükörüne bağlanması ve onu körükörüne müdafaasıdır. Belki aynen böyle cevap vermedim, lâkin, buna yakın bir şeydi, Masonlarda taassup yokmuş... Herhangi bir kanaate, ideale taassupla bağlananlar, mason olamazlarmış! Ala! Buna, kimin ne dediği var? Soruyorlar: İCki içer misin Her şeyi doğru söyleyeceğime, onlardan hiçbir şey saklamayacağıma da yemin etmiştim. Fakat soruştan, bunun da yasak olduğunu sezinliyordum. Tevil edeceğime de and içmedim ya: — Eh... Arasıra... Hani: Meşhur bir tekerleme vardır: — Akşamdaaaaaan akşama... Cevabımı sağır mırıltılar karşıladı. — Kumar oynar mısın? Aksiliğe bakın! O sıralarda ben, poker, bakara tiryakisi idim. Buna da arasıra diyeyim mi? Zırva tevii götürmez. Kestirip attım: — Hayır! Vay, vay. vay! Bu sefer, mırıltılar, homurtu şeklini alıyordu. — 78 —
Sordular: — Gözierirıi açtığımız zaman burada bir 'düşmanını görsen ona hâlâ düşman gözü ile bakcsr mısın? Sual çetin. Buna verdiğim cevabı iyi hatırlıyorum: — Maksadı, gayesi, âli ve insanlığa hizmet etm ek olan muhterem cemiyete mensup" insanların hepsinin iyi ve îemiz kimseler olduklarını kuvvetle zan ve tahmin e ttiğim için, burada düşman bir çehre ile karşılaşacağ.mı. tahmin etmiyorum. — Şayet bir düşmanım görecek olursun ona, elini uzatacak mısın? — Böyle yüksek gayeli bir cemiyete girmiş olan b ir düşmanımı, hemen affetmesem bile, hürm et etmek ideal borcumdur. Ona, elimi uzatmakta katiyen tereddüt etmem. Fakat, bir şartla... — Nasıl b ir şartla? — Eğer düşmanımın, arkadan 'kuyumu kazdığını şöyle bir sezinleyecek olursam, cemiyetin içinde de olsa, dışında da oisa, gırtlağına yapışmaktan beni hiçbir, kuvvet menedemez... Gülümsemeye benzer, sağır m ırıltılar... M ünkir - nekir sualinin sonu gelmiyor ki: — Viodan nedir? — Vicdan, insanın neresindedir? Buyurun bakalım! Mantık, ahlâk, felsefe dersinde m iyiz Ben bunlara mektepte iken bile cevap verememiştim. İnsan, ne gariptir! Zimdi böyle öğünme niye? M ektepte mantık .felsefe, ahlâk okuduğumu bana kim sordu? Bunlar, lapalist denilen hakikatlerdir. Bana, hocalarım, belki bütün bunları okutm ak istediler, lâkin ben, bu kitapların yapraklarını açtığımı bile pek hatırlamıyorum. Yalnız, şimdi ben, mason locasında, bu iki suale ne cevap verm iştim Hiç bilmiyorum. Ah, benim biraderlerimden Via— 79 —
fızası kuvvetli biri çıkıp da bana cevaplarımı söyleyiversel... Şu benim fesatlığım yok mu Kendi yeminimden hanis olduğum yetmiyormuş gibi, başkalarını da idlâle, iğfaie çalışıyorum. T ekrar sordular, sordular. Mevsim yazdı. Oda, boğucu sıcaktı. Fakat ben, boğucu sıcaktan 2 iyade. bu sorgu* tardan terlemiş, bitmiş, yorulmuştum. Halime mi acıdılar ne oldu? Yoksa, onlar da mı Yorulmuşlardı? Sormaktan vazgeçtiler. Ve kendi aralarında, benim anlamadığım d ille konuşmaya başladılar. Anlayamadığım d ille konuştukları da aşağı yukarı şu: İmtihana pektik, soracağımız kadar sorduk. Kafasını, huyunu, suyunu, mezhebini, meşrebini anladık. Şimdi aramıza alalım mı almayalım mı? — Bul kutusu gezdirilsin!... . Denildi. Size, Bul denen şeyi anlatayım: Bunlar, bizim bildiğimiz, çocukların oynadığı bilyelerin eşidir. İki küçük kutu içine doldururlar. Bîrinde siyah, diğerinde beyaz bilyeler vardır. Birader »yier, bu kutulara e le rin i sokarlar ve bir tane bilye alırlar ve b ir torba içine atarlar. Lâkin, siyahtan mı, beyazdan mı aldıkları belli olmaz. Bu, saklıdır. Çünkü beyaz bilye lehte rey, siyah bilye aleyhte reydir. Gözüm görmüyor ama, susuşlarından bu işin de b ittiğ in i anlıyordum. Gene fısıldaştılar. Ve b ir ses, foirşey sordu. Ne sorduğunu bilmiyorum. Artık kâfi! manasına birşey olacak!... Bir ses bağırdı: — Nur ve Ziya üstad-ı muhterem! Ve oradakiler hep bir ağızdan tekrar ettiler: —- Nur ve Ziya, üstad-ı muhterem! —
80
—
Ne kadar kalın 'kafalı olsam, ışığa kavuşacağımı anlamıştım. işin meraklı, tatlı tarafı gelm işti. Karanlıktan Kurtulunca, bakalım nur ve ziya neler ve kimleri görecektim. Kılıçlar şakırdadı, şakırdadı, hep bir ağızdan: —■ Nur-u Ziya, üstad-ı m uhterem!... diye bağırdılar. Gözlerimi açtılar, bir müddet karanlıkta etrafımı seçemedim. E lektrikler yanmıştı, yarım saat mi. üç çeyrek mi, yoksa birbuçuk saat mi gözlerim kapalı? Bilmiyorum. Fakat, zaten zayıf olan gözlerim, bu zoraki kapalılıktan sonra ışığa açılınca, fena halde kamaştı. Sorgu - suallerden, göz bağlamalarından, ille o hücre-i müzlimden, remzi seyahatden sonra, orada her hareketin, her işaretin bir kaide ile, bir nizamla yapıldığını, yapılabileceğini, insanı makamla esnettiklerini anlamıştım. Fakat ben, ferman dinleyecek halde değildim. Ellerim bağlı olsa bile ipleri koparır, gözlerim i uğuştururdum. İlk kamaşma geçti, tatlı tatlı kaşınan gözlerimi, ta tlı tatlı uğuşturdum. Ve etrafıma baıkındıml... Gözü bağlı dolaştın lirken, kuielere çıktığımı, mahzenlere indiğim i, sofalarda gezindiğimi sanmıştım, fakat gözlerimi açtığım zaman, göreceğim manzarayı doğrusu pek tahayyül edememiştim. Alelade bir oda; bir mahkeme ve ya bir toplantı salonuna benzer bir ye r olacağını 'umuyordum. Bu kadar te şrifa t düşkünü insanların, oturdukları, to p landıkları yerin, herhalde bir hususiyeti, toir başkalığı olacaktı. Hatırımda kalanları anlatayım: Büyücek, yüksek tavanlı, dört köşe bir oda... Kapıdan girilince sağ duvarda büyük, yerli bir ayna... Sol ta rafta siyah perdelerle örtülü bir pencere... — 81 —
F. 6
Koyu tatlı mavi üzerine yıldızlar serpilmiş, tavanın ortasında beyaz fanuslu bir Nur-u Ziya, bir sembol ama, bu sembolü maddeten temsii eden bu lamba!... Sıra gelmişken söyleyeyim, ben, bu masonların mabedine günlerce girdim ve bir çok Harioi'lerin tekrislerinde, birader *y ie rim le beraber Nur-u ziya istedim. Azap dedikleri ziyafetlerde bulundum, Hüze yani, yaşasın şerefe diye kadeh kaldırdım; Tatlı barut (bira), acı barut (rakı) içtim , fakat koyu tatlı mavi zemin üzerine irili - ufaklı sarı yıldızlar serpiii tavandan sarkan lambanın ışığından başka nur-u ziya görm edim!... Öyie anlıyorum ki, bu nur-u ziya alelâde ışık değildir. Kararan gözleri, karaıan gönülleri aydınlatacak, iç karanlığına, kara karanlığına ış;k verecek... Evet ne aydınlığı ne ışığı? Evvelâ gizli mabedi dünya gözü ile gezelim: Kapıdan girilince, kapıya bitişik duvara muvazi (paralel), ortası iki sütunla kapı gibi ayrılmış bir" bölme var. 8u iki sütun sütûn-ı Süleymani'dir. Orta Çağda Hiciv adlı Fransızca bir kitapta okumuştum. Bu iki sütuna Süleyman’ın hâzineleri sahipmiş. Süleyman Hazînesi! Hayali biie insanın aklını durduruyor. Fakat, benim gördüğüm, Ü2erine sulu yaldız sürülmüş yalınkat kartondan yapılmış sütunlar, Süleyman Hazine'lerini düşündürmekten çok uzaktı. İki sütunun tam karşısında iki-üç ayak merdivenle çıkılan kerevet gibi bir set var. Bu setin tam ortasında, üç kısmı üç köşe, müstatîl (üçgen- aralıklı büyük bir koltuk duruyor. Arkalığın üstündeki müselleste, yaldızlı ve etrafı ışıktan oklarla süslü bir göz bakıyor. Koltuğun önünde, menşur-i müsellesi bir masa var. Burası, üstad-ı muhteremin m akam ı... Onun önünde bir masa daha, kâtip birader***. — .82 —
Ostad-ı muhteremin sağ ve solundaki yerlerde sine-J şark, buraya yüksak derece - rütbeliler oturabiliyor. Slne-i Şark'ın, yani basamaklı kşrevetin sağ altında, küçük bir masa... Tekrar etmeyeyim, masa deyince s'12 hep m enşuf-i müsellesi düşünün. Bu küçük masa Emin-i haznedar (sayman) biraderin ... Onun tam karşısında Sfne-i Şark'ın sol altında hatip (sözcü) birader, ,’ , ’in m akam ı... Sütunların sağında üstadı evvel {önceki iistad) birader **,. solunda üstadı sânî (daha önceki üstad) birad e r.*.. Odanın sağ ve sol duvarlarındaki sıralarda da, küçük derecali birader A 'ie r oturuyorlar. Birader ,','le rin , o tu rdukları sıraların önlerinde da kısa bölmeler, var. Bu bölmelerin kenarlına oyuklar yapılmış ve oralarda, orta çağ şövalyelerinin, sllâhşörlerinin kullandıkları kılıçlara, meçlere benzer, kınsız kılıçlar konmuş... Üstadı muhterem makamının karşısına gelen duvara, büyük bir org bitiştirilmiş. Orgun iki yamnaa aa şualar duruyor. İşte benim gördüğüm mason locası b u... Şekil döşemesi, rengi ve teferruatlından hatırımda kalanları bu kad a r... Gözlerimi o âleme açtığım dakikadan beri, hep düşünürüm. Bütün bu dekora, bu aksesuvara ne lüzum var? Yazılarım yanlış anlaşıl masın. Ben ciddî işl&rln, ciddî tutulm asını isterim. Bu dekor, bu aksesuvar, belki değil, muhakkak ki, eski bir an’ânenin tortusu... Geçmiş günlerin hatıralarını anm ak ve saymak kaygusu... Bunu ileri sürenlere ve süreceklere sorarım: Franmason’ uk, bugün ilk kuruluşundaki gaye, ideal ve mefkure İçin mi çalışıyor? — 83 —
Bu kurum, Rönesanstan sonra gizlilik kuvvetini toımamiyle kaybetmiştir. Oyun mu oynanıyor? Madem ki, yüksek ve temiz bir gaye, ideal, mefkure için topianılmıştır. bu renk, ışık, ses. süs cilveleri neden? Sade döşeli, ağır başlı bir odara, bir salonda toplanılsa, gaye tsmin edilemiyor mu? Mefkure kuvvetini mî kaybediyor? Masonluğun, benim okuduğum ve duyduklarıma göre kuruluş esası, katolik taassubuna isyandır. Katoliklik, Avrupa'yı haraca kesmişti. Engizisyon cehennemi azgınlığıyle Avrupa'yı kasıp kavuruyor; gizii, kanlı mahkemeler, binbir işkence ile din nâmına insanlara, vicdanlara satır atıyor, Hüğnolar, yani Protestanlar boğazlanıyor, .kılıçtan geçirifiyordu. ilim, fen, sanat bu azgın kara 'kuvvetin pençesinden yakasını kurtaramıyordu. Mimarlık, yalnız katolik kiliseleri, katolik şapelleri, katolik âbideleri için çalışabiliyordu. Buna isyan eden mimarlar, yani masonlar, aralarında gizlice toplandılar ve anlaştılar, Ete geçmemek ve icabında da birbirlerini tanıyabilmek için gizli işaretler ve gizli dil kullanmak lüzum ve mecburiyetini duydular. Kendilerinden olmayana Haricî dediler. Ve kendi mesleklerine uyar kelimeler kullanarak konuştular. Para'yo tuğla, kerpiç dediler. Yanlarına bir yabancı gelince Yağmur yağıyor. Diye fısıldadılar. Bira, tatlı barut, rakt, acı barut oldu. Bunlar saymakla tükenmez. Yalnız öyle tahmin ödiyorum ki, şark masonları bu gizli dili, sade tercüme etmişlerdir. Acı barut’un, tatlı barut'un sanî-i âzam-ı kâinat'ın tarihi bir zaruretle dt/imiza çevrilmiş oiduğunu hiç sanmıyorum. Eğer Mimar Sinan’ın, Mimar Kasım'ın, Mimar Davud'—
84 —
un aynı dilden anladıklarını iddia ederlerse, ne yapayım, boynumu büker, susarım!... Mason locaları vaktiyle de böyle süslü müydü? Sanatkâr insanlar boş duramazlar. Gizli locaya gelip de birader „V ler beklerlerken tavanları, duvarları boyayıp süslemiş, avadanlarını açıp masa, sandalye yapmış olmaları çok muhtemeldir. Kılıçlara gelince, o dairelerde yalnız asilzadeler deoynanırmı Orgu tanımodığım piyanistlerin en tatlısı ve kılıç taşırlardı... Bundan başka, gizli bir toplantıda daima İhtiyatlı bulunmak icap eder. Herhangi bir baskına karşı kendilerini müdafaa edeceklerdir, Kılıç taşımayanlar bile, localarda kendilerini müdafaa için silâh bulundururlarsa tabiî görülmez mi? Kapıdaki muhafız birader /» 'i içeri girerken sorulan ahret suallerinin, tehditlerin, yeminlerin hepsin), -yalnız bîr şartla- o zaman için, hepsini anlıyorum; hepsine yerden göğe kadar hak veriyorum. F ak a t...
Fakat, org çatınmasını bir türlü zihnim almıyor... Bu ne biçim saklılık, gizillik... Davul - zuıno İle saklambaç oynanır mı? Orgu tanımadığım piyanistlerin en tatlısı ve en sanatkârı olan zavallı arkadaşım Cemal Osman çalıyordu... Eğer locaların ilk küruluşunda, aralarında Cemal Osman bulunsaydı, masonlar bütün korkunç tehlikelere rağmen org çalmayı da anânelerine katarlardı.
• Gözlerimi nur-u ziya’ya açmışlardı.., Bu nur-u zlya'nın bir sembol olduğunu tabiî anlıyorsunuz... Âlem-i Harlcî'den nur-u ziya âlemine giriliyor. Bana da bir yer gösterdiler, kabulüm şerefine, mü— 85 —
selles a lk ış /, yapıldı; ben, mahcup ve memnun büzülüp oturdum. Celse'de miydi, yoksa celse bittikten sonra mıydı, geçmiş gün, birader *%'lerden biri yanıma yaklaştı, kulağıma fısıldadı: — Buraya girerken, üzerinizdeki madeni eşya ile bir likte paranızı da almıştık!... Benim zavallı madeni eşyam! Ne kamam, palam, çakım, ne ae tabancam var. O gün, cebimdeki bozuk paralardan başka madeniyat nâmına bir şeyciğim yok. — Evet, dedim. — Paranızı, muhtaç bir dul kadın var, ona yardım için vereceğiz!... İnsanî gayeler güttüğünü ağızdan kapmak- kulak dolgunluğu ile sezinlediğim, gizli bir tarikatın böyle, ilk İnsanî teklifine hayır demek hamlığım gösteremezdim. — Hayhay!... Fakat insanlar ne kadar doğuştan hovarda olsalar, maddi endişelere karşı gene hassas tarafları kalıyor. Locadaki bizim eski dostlara, ahbablara, arkadaşlara, akrabalar ve yeni birader *%'lerime şöyle göz ucuyla baktım. Yeniye itibar vardır! En eli sıkılardan bile sigara atlayabileceğimi, tramvaya koltukta binebileceğimi, bir ara düşünüverdim, ne yalan söyleyeyim! Kulağıma fısıldayan birader*** gülümsedi: — Sizi tecrübe için böyle bir teklifte bulunduk!. Dedi ve benim madeni eşya’mı uzatıp verdi. Dul kadın insanlık, insaniyet sembolü imiş. Her celseden sonra gezdirilen Dul Kesesi de, o duf kadın içinmiş!... Gördünüz mü nur-u ziya'yı? Yavaş yavaş,'neler görüyorum ve neler göreceğim? Hele para ile işe başlayıp, adamın gözünü açmak için hakikaten, çok filozofça bir buluş!... _
86 —
Masonluğa giren bir Haricîye tekristen sonra önlük bağlanır. Benzetmekte hata olmazsa, ahçı, berber çıraklarının töreninde peştemal bağlanmaları gibi bir şey... Bunun sebeb ve hikmetini anlatayım. Masonlar yan* duvarcılar, mimarlar birer işçi değil midirler? Bu cins işçiler iş başında önlük takarlar ve önlüklerinin önünde de avadanlık kesesi vardır. Masoniar da bunu takiiden veyahut eski hatırayı canlandırmak için, minyatür önlük kuşanırlar. Bu, derecelere, yani rütbelere göre değişir. Dstadların, büyük derecelilerin ve hatip, muhafız vesaire gibi vazife almış biraderlerin önlükleri şekil şekildir. Üstü sırma İşlemeli, kenarları sırma püskülleri de vardır. Fakat bizim gibi, müptedilere (çırak) vazife almış üstadlûr (usta), bezden, el kadar bir önlük tutunurlar. Bu önlük, eski kadınların, entari ite jc etek orasına bağladıkları bir tütün, mendil, para kesesine pek benzer. Bu dört köşe bez önlük, ince bez bağla bele sarılıp bağlanır. Başıma gelen bir vak’ayı da anlatayım: B ir gün mahfe! ,*„'e girerken kapının yanındaki masa üzerinde duran önlüklerden birkıi alıp bağlamıştım. Kim bilir kaç saat oturduk. Celse bitti, vakit de hayli gecikmişti. Hemen sokağa fırladım ve koşa koşa bir tramvaya atladım. Tramvaydakiler, gorip garip bana bakıyorlardı, hatta kaşlarını gözlerini oynatanlar ve kıs kıs gülenler de vardı. Dalgınlığımı bilirim. Kıravatım mı çözülmüştü? Tramvaya atlarken, haberim olmadan dizim, kolum bir yere takılmış da yırtılmış mıydı? Yoksa, pantolonumun düğmelerini iliklemeyi mi unutmuştum? Bu son ihtimalle önüme baktım. Ne görsem beğenirsiniz?... Bizim mason peştemalı, ceketin altından sırıtmıyor mu? — 87 —
B ir el çabukluğu ile onu çözüp ve avucumun içinde derleyip, toplayıp cebime tıktım, fa kat döktüğüm ecel te rini, halâ unutamam! Nur-u Ziya, gözlerimi öyle kamaştırmış ki, âlem-1 haric l’yi unutuvermiştim. Gelelim bahsim ize... Celse bittikten sonra, mahfel, »Vim izin üstadı dışarda beni yanına çağırdı ve koluma g irerek tenha bir köşeye çekti. Gene kuşkulandım: Tekrar mı imtihana çekiliyorduk? İmtihan değil, irşat imiş; kulağıma fısıldadı: — Altı aylık gelme... (!!!) B ir a d e r le r in altı ay sürecek parolasını söyledi. Aradan çok altı aylar geçtiği, hattâ yalnız altı aylar değil, artık masonluğun memleketimizde modası, da büsbütün geçtiği için bu parolayı ifşa etmekte bir mahzur görmüyorum. «1935 Mahmut Yesari»
* Evet, 1930'larda mason olmuş, Türk edebiyatının büyük ustalarından Mahmut Yesari' mason localarının kapatılmasını izleyen günlerde, nası! mason olduğunu biraz da alaycî bir dilîe böyle anlatıyordu. Doğrusu birazcık güldürü türündeki bu anlatımın içinde, masonluğu anlam ak için oldukça çok bilgi vardır.
GEÇMİŞİN ÜNLÜ MASONLARI
Masonluğun tarihi, Türkiye'deki tarihi, masonik e fsaneler, çırak - kalfa - usta derecelerinin üstündeki masonik dereceler, düzenli localarla düzensiz localar, masonik töreler. Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'in masonluğu, bu masonluğu saklama çabalarının Türk masonlarını bölmesi, Türkiye’de mason localarının kapatılması ve yeniden açılması, masonluğun kaynakları, masonik yayınlar, masonluk konusunun Türkiye Büyük M illet Meclislerinde kopardığı fırtınalar, Türkiye'deki localar, büyük localar, süprem konseyler, masonların uluslararası toplantıları ve Türkiye’nin buralarda tem sili, Türk masonlarının kendilerini dünya masonluğuna kabul e ttirme çabaları vb. konulara girmeden önce, dünya masonlarının masonluklarıyla övündükten bazı dünya ünlülerinin kısa bir listesini burada sizlore sunmak isteriz. Örneğin bu üniü masonlar içinde, im paratorlar vardır, krallar vardır, padişahlar vardır, cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar vordır. Daha önce de yeri düştüğü için belirtm iştik. Am erika Birleşik Devletİeri'nin şim diye değin gelmiş geçmiş 38 cumhurbaşkanından 19 tanesi, yani tam yarısı masondur. Am erika’nın Kurtuluş Savaşında en önde yer almış Rufus King, Joseph Varren gibi liderler masondur. — 89 —
Örneklemeye gene Birleşik Am erika’dan devam edersek, bu (ilkenin ünlü H ürriyet Beyannamesini (Özgürlük B ildirisi) imzalayan 56 kişiden üçte biri. Amerikan Anayasasını imzalayan 59 kişiden 13 tanesi masondur. Hepsinin başında. Amerika'nın bağımsızlığının en baş kahram anı ve bu ülkenin lik Devlet Başkanı George WasJıington, masondur. Onu İzleyen devlet başkanlarından, ünlü Monroe Doktrini yaratıcısı James Monroe, Andrevı/ Jackson, W illiam H. Harrisson, John Tyier, James K. Polk, Zachary Taylor, Frankiin Pierce, James Buchanan, ünlü Abroham Lincoln, Andrew Johnson, James A. Garfield, VVlIliam Mc. Kinley, Theodore Roosevelet, W illiam H. Taft, W arren G. Harding, Frankiin D. Reosevert, Harry Truman, Lyntion B. Johnson masondurlar. Amerikalı üniü devlet ûdamı ve fizik bilgini Beniamln Frankiin (1706 ■ 1790) masondur. Elbette ki, masonluk salt Am erika'da bu ölçüde değildir. Ama Am erika’nın, masonluğun en yaygın ve dolayısıyla etkin ülkelerden okluğunun bilinmesinde yorar vardır. O tto Bachmann’ın «Farmasonluk ve içindeki Bölünmenin Nedenleri ve S onuçlar» adlı, ülkemizde gene bir mason olan Cemal Kıpcok tarafından dilim ize çevrilerek yayınlanan kitabında belirttiğine göre. Amerika Birleşik Devletlerinde 4 veya 5 milyon mason vardır. Ve gene Otto Bachmann’a göre. «Birleşik Am erika’daki her beş masondan biri 32’nci derecededir.» İsviçre'nin «Sub Rosas locasının yayınladığı b ir broşürde Am erika’daki masonluk konusunda verilen sayısal b ilg ile r özetle şöyledir: «U.S.A’da masonluk, herşeyden önce b ir sosyoloji olayı sayılır, Gerçekten toplum olarak 205 2 milyon olan nüfusun y a k la ş * olarak 4.5 milyonu farmasondur, yani toplumun 4S'da b iri masondur. B îr karşılaştırma olarak Fransa’da 50,4 milyon nilfu— 90 —
sa karşılık 33.000 masonun bulunması, 1527 kişiden bir tanesinin mason olduğunu gösterir. Belçika'da bu oran yaklaşık olarak 1200'de bir olarak saptanmıştır.. Bu sayılar, masonluğun toplum içine sızma gücünün her iki kıtadaki durumun yakıaşık olarak göstermektedir. Şu hususu da belirtmek gerekir ki, o yıldan beri masonluk, Amerika'nın küçük kentlerinde pek sayı değişimi göstermemekle beraber, büyük kentlerde bir gerileme kayıt etm ektedir. Örneğin New - York’ta 1982 yıl.’nda 370, 00D olan mason sayısı, 1972’de 250.000'e düşmüştür. Bu düşüş, yılda 12 bin üyenin eksilmesi demektir. Buna nedan olarak, büyük kentlerde tecavüz olaylarının çoğalması yüzünden, insanların geceleri sokağa çıkmaya cesaret edememeleri gösteriliyor. Böyle olayların artması da, masonluğun iki büyük dünya savaşı ardsmda sosya! gelişme atılımmı yitirm esinden ileri gelebilir. Bugün artık mason olmak, üstün bir nitelik anlamına gelm iyor ve sokaklarda masonluk rozetini yakalarında taşıyan kimselere daha seyrek rastlanıyor. Halbuki, birkaç ysl önce bu daha sık görülen bir olaydı... Amerikan masonluğu bugün, iki bölüme ayrılmıştır, bunların aralarında hiçb ir birleşim noktası yoktur, bunlardan biri beyaz masonluk, diğeri ise siyah masonluk adını taşır. Her ne kadar bazı siyah masonların beyazların arasına katıldığı bazen görülm ekte ise de. hiçbir beyaz masonun siyahlar arasına girdiği görülmemiştir.. Devamsızlık, Amerikan masonluğunun müzmin bir derdidir. Mabedler, genel olarak Avrupa'dakilerden çok daha büyüktürler ve yüzlerce üyenin katılabileceği genişliktedirler, ancak, yaptığımız birçok ziyaretlerde 15-20 üyeden fazla katılma sayısı hiç görem edik...» İsviçre’nin Sub Rosa Locasının yayınladığı broşür Amerikan masonluğu hakkında daha böyle bir hayli b ilg iyi sıralayıp gitm ektedir. Gerekirse, ilerde bu bilgileri de — 91 —
aktarırız. Ancak bu arada, dünyanın ünlü masonları, masonluğun yeryüzüne dağılışı Konularına dönmeden, yukarıda aktardığımız isviçreli masonların gözlemlerindeki bir iki nokta üstüne bir nefes alış süresi .kadar da olsa duralım: Bunlardan birisi, masonluğun tüm kardeşlik,. eşitlik iddia lafına ve ünlü 1723 tarihli Anderson nizamnamesi dedikleri anayasalarına karşın, renk ayırımından ve siyah beyaz çekişmesinden kendilerini kurtaramadıklarını göstermesidir. Nitekim İskandinav localan da, aralarına Hıristiyan olmayanları almazlor. ikinci bir noktaysa, özellikle Amerika’da, masonluğun Türkiye'de olduğu gibi pek fazla gizil kapaklı bir tutum içinde olmadığı; masonların, masonluklarım belli etmek için özel rozetler, kol düğmeleri, kıravat İğneleri' takarak ortada dolaştıklarıdır. 1976 yılında Birleşik Amerika’ya yaptığımız kısa bir gezi boyunca, New - York, Chicago ve Boston kentlerinde, yolda, sokakta, işyerlerinde, lokantalorda. sinemalarda, masonluk belirtilerini böyle yakalarında, göğüslerinde, kollarında taşıyan pekçok Amerikalı görmüş ve şaşırmıştık. Bu arada, Boston’da, kentin en merkezî bîr semtinde, duvarları gönyeler, pergeller, cetvellerle süslenmiş üçgen biçimi yedi sekiz katlı bir bina da dikkatimizi çekmişti. Kapısının üstünde en görünür ve rahatça okunur biçimde, bir Amerikan mason locasının adı yazılıydı. Masonluğu, özellikle belirterek. Federal Almanya'daysa, Belçika Büyük Meşrlklnln yayınladığı «Feuillets D'information» adlı bültende verilen ve «Vereinigte Grosslogen von Deutschland» adlı almanağın 1970 baskısından aktarılan bilgilere göre 358 locada kayıtlı 21098 mason birader bulunmaktadır. Ancak bunlann 6700 küsürü Amerikan ve İngiliz Işgâl bölgelerindeki İşgâlcl asker ve yöneticilerden oluşmaktadır. — 82 —
Almanya'da ilk locaiar çalışma ■iz-inlerinj İngiltere'den almışlardır. 1723'de ilk Alman locası Hamburg'da kurulmuştur. 1738 yılındaysa, o zamanlar Vefiahd ve sonradan Alman imparatoru olacak Büyük Friedrich bu locaya girmiştir. Hatta Büyük Friedrich’fn mason oluşuna dair şöyle bir hikâye
Ş air Andre Chenier, Orieans Dükü Prens Philippe gibi masonlarsa, Fransız İhtilâli sırasında boyunlarına g iyotine kaptıranlar arasındadır. Ingiltere'deyse, günümüzde büyük locaya bağlı 7830 Iccada çalışan 600.000 mason vardır. Çok uzun yıliar, İngiliz İmparatorlarının İngiliz mason localarının büyük üstadı olması geleneği sürmüştür. Kral VII. Edward, VI. George, Crom^ell, ünlü masonlardır. İtalya'nm kurucuları ve ilk kralları, V ittorio Emanuelle, Guiseppe Garibaldi, Cavour, Guiseppe Mazzini da masondurlar. Fransa'nın XVI. Lui'si, ünlü Rus yazarı Dostoyevski, Şair Puşkin, bestekâr Sibelius, Mussorski, penisilini bulan doktor Fleming, A tla n tik'i uçakla ilk gecen pilot Lindberg, Amerikalı milyarder Henry Ford, NATO’nun A m erikalı Başkomutanları, Orgeneral Lemnitzer, Omar Bradley, Japonya’yı işgâl eden General Mac Arthur, gene adları ve ünleri tüm dünyaca bilinen ünlü masonlardır. Şöyle bir çırpıda akla gelip sayılıveren bu ünlü masonların yanı sıra, daha bunlar gibi yüzlerce ve hatta binlerce dünya ünlüsü mason adım saymak da olasıdır. Bütün bunları okuduktan sonra, akia, peki bunları anladık, Türklerden ünlü masonlar yok mu sorusu gelebilir. İzniniz olursa bu konuya daha ilerde sıra gelecektir ama, şim dilik bir iki ünlü ad vermekle yetinelim de, T ürkiye'de, masonluk tarikatına g irm işler hakkında, az buçuk bir bilginiz olsun: Osmanlı padişahlarından Murad V. daha velihatlığı döneminde mason biraderler arasına katılmış bir Osmcnoğludur. Şehzadelerden Nureddin ve Kemalettin Efendiler, Abdülham id’in damadı, Plevne Kahramanı M üşir Gazi Osman Paşa, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi, Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa, — 94 —
M üşir Deli Fuad Paşa, Pertev Paşa. Mevlevi Şeyhi AtauSlah Efendi, Rıza Tevfik, Şehit Süleyman, Faik Paşa, Prens Hasarı Paşa, M üşir Sadrıazam Ahm et İzzet Paşa. T a lâ t Paşa. Cemal Paşa, İbrahim M üteferrika hep biraderandandır...
MASONLUK TARİHİ Türkiye masonluğunu ve ta rihini anlatm adan önce, genel olarak, yeryüzündeki masonluk tarihi konusunu öğrenmekte yarar olacaktır sanırız. Bunun İçinde, daha m ason kaynaklarına dayanarak, kısa bir masonluk tarihi özeti vermek İsteriz. Örneğin, adından ve kitabından daha önce de söz edip aktarm alar yaptığımız, yayınladığı kitabı mason localarının onayından geçmiş, yüksek dereceli bir mason olan M ithat Gürata, Masonluk Nedir ne Değildir adli kitabında, masonluğun tarih ini özetle şöyle anlatm aktadır: (Sayfa 43 ve sonrası:) «Masonluğun geçmişi hakkında çok çeşitli söylentile r vardır. En akla yak:nı ve tesbit edileni bugünkü masonluğun 1717'de İngiltere’de kurulan Büyük Looa (le doğmuş olduğudur. 1723'de bu locada, elde edilebilen yasalar derlenmiş, incelenmiş, elenmiş ve Anderscn Anayasası cdı a ltında toptanmîştrr. O zamanların görüşüne göre, masonluk yeni doğmuş bir teşekkül değil, kökü hatırakmn uzanabildiği kadar gerilerde bulunan bir kuruluşun yeniden ortaya konulmasıdır. Masonluğu Hz. Adem'e kadar götürenler vardır. Ama şu İnkâr edilemez bir hakikattir: Duvarcılara ilk imtiyaz— 95 —
iar Angio - Sakson Kralı Athelstan (895 - 940) tarafından verilmiştir.» Efsanelerin ötesinde, masonluğun 1717'de İngiltere’de doğduğunu ileri süren Mithat Gürata'nm daha sonra verdiği bilgiler özetle şöyle sıralanabilir: Masonluk konusundaki efsanelerden biri şudur: Roma İmparatoru Diocletianus döneminde beş taş yontucusu bir Payen Tanrısının yontusunu (heykel) yapmak istemedikleri için öldürüldüler. Ayni gün, Tıp Tanrısı Askiepios'a buhur yakmaktan kaçındıkları için dört de asker idam edildi ve bunlar aynı mezara gömüldüler. Bunun üstüne de bu dokuz kişi; yani taş yontucuları ve askerler yapı zenaatinin koruyucuları sayıldılar,, masonların atası diye bilindiler. (Paul Naudon’un Tarihte ve Günümüzde Masonluk adlı kitabına göre.) Fransızların ünlü Laroüsse du XX’e siâcle ansiklopedisiyle, masonluğun ünlü Hircm efsanesini şöyle anlatır: «He . Süleyman yaptırmakta olduğu büyük tapınağın yapım ve süslenmesini sağlamak için Tyrien Kralından yardım ister. Kral kendi adını taşıyan bilgili ve değerli oğlunu gönderir. İşte bu oğlan, yani Hiram, işi başarmak için birtakım planlar hazırlar ve işçilerini çırak, kalfaı, usta olarak derecelendirir ve herbiri için ayrı bir parola düzenler. Yapının bitmek üzere olduğu bir gün, yeteneksizliklerinden ötürü ustalığa yükselemeyen üç kalfa, ustalığın sırrını zorla almak İsterler ve kimsenin bulunmayıp Hiram’ın yalnız olduğu bir anda Tapınağın üç kapısını tutup ustalık gizlerini ve parolasını zorla öğrenmek isterler. Hayatı bahasına bu gizi vermeyen Hiram, adalet, cesaret be san’at aşkı ile dolu her gönülde yanan bir meş’ale olur. Masonluk burdan doğar.» Daha başka bir sava göreyse, masonluk, Haçlı Se— 96 —
ferleri döneminde Kudüs'e giden Templier Şövalyeleri orasında doğmuştur. Bu şövalyeler geniş ölçüde yapıcılık işleriyle uğraşmışlar ve başarılarıyla da ünlerini duyu^ rup daha sonra Avrupa'da belli başlı zenaat kollarında egemenlik kurmuşlardır. O dönemin duvarcıları, taşçıları, mimarları ve benzeri işlerle uğraşanlar hep Templier’lerin kurallarına uymuşlardır* Başta da dediğimiz gibi, masonluğun -geçmişi hakkında söylenti, efsane cok. ■Bir başka söylentiye göre de masonluk merkezi Strazburg'dur ve Avrupa'nın tüm taşçı ve duvarcı kuruluşları, dolayısıyla masonluk buradan -kaynaklanmaktadır. Masonluğun geçmişini daha da akta yakın ve bilimsel yöntemlerle saptamak İsteyenlerse, bu İnanışın köklerinin Avrupa’da Corporation, ve Doğu‘da da (Asya ve önasya) localarda olduğunu söylemektedirler. Gerçekten de, Corporation ve locaların var olduğu dönemlerde her zenaat ve sanat kolu bir topluluk, daha çok da toir aile topluluğaolarak göllşmiştir. Avrupa'da Rönesans döneminde en yüksek düzeyini bulan duvarcılık ve taş yontucluğu (mimarî ve heykeltraşlık] günün en değerli sanatı halini almış ve bu sanatkârların toplulukları, yarattıkları yapılar ve yapıtlar kralların, asillerin, askerlerin ve din adamlarının da bu kuruluşlara girme İsteklerini kamçılamıştır. Eylemli masonların, (ameli ya da aperatif) arasına özenen kişilerin de sızması sonunda, bu sonradan olma ve daha çok do işten çok söze ve inanca dayanan masonların bollaşması, masonluğu eylemli masonluktan, (aperatif masonluk), spekülâ.tiî masonluğa (eylemsiz ve düşüncese!) dönüştürmüştür. Masorvik deyimle de buna Acceptös masonluk denilmektedir ki. zenaate yabancı olmakla — 97 —
F .7
birlikte üyeliğe alınan kimselerin oluşturdukları topluluk anlamınadır. Masonluğun efsaneler dönemini bir yana bırakır da bilinen yazılı tarihe dönersek, Masonluğun gerçek kurulşunun 1717 olduğunu ve anavatanının İngiltere olduğunu söylemiştik. Daha çok A ngilikanlar arasında, hür locada hür masonlar ilkesiyle davranan ve sekülâtif masonlar örgütlenmeyi. örgütlenmede de belirli kurallara göre davranmayı amaçlayan masonlar, herşeyden önce başvurulacak, yetki ve yetke alınacak büyük loca kurmayı kararlaştırmış^ lar ve bunu gerçekleştirip başına da büyük usta (Büyük Üstad, Üstad-ı Azam, Maşrık-ı Azam) olarak ANTHONY SAYER'i getirm işlerdir. Bir yıJ sonra büyük üstadlığa bu kez George Payne seçilm iştir. G. Payne, masonluğu ilgilendiren, söze dayanan ya da yazılı olan tüm kurallar! toplamaya çalışmıştır. 1721 yılında Büyük Loca Büyük Üstadlığina M o n ta ig n e . Dükü getirilm iş ve ilk kez yazılı olarak masonik kurallar saptanmıştır. Bu kuralların baş saptayıcısı İskoçyalı James Anderson’dur ve saptanma tarihi 1723’dür. Sonradan, masonların anayasası (Anderson Nizamatı) adını olacak olan bu tüzüğün hazırlanmasında Anderson’a yardım eden başlıca kişiyse Desaguliers'dir. Tam adı James Theophile Desaguliars oton bu Fransız, ünlü bir fizik bilginidir. 1683'de .Fransa'da La Rachelle'de doğmuş, 1744'de Londra’da ölmüştür. Bir proteston papazının oğludur. IMantes Fermanının yürürlüktea kaldırılması sırasında İngiltere'ye götürülm üş Oxford Üniversitesi’nde profesörlük yapmıştır. Fizik ve matematik, alanında bikçok çalışması olan Desaguliers özellikle, serbest düşüş halindeki cisimlerin üzerinde havanın etkileri, ve direnci, borulardan akan suyun direnci, makaralardaki sürtünme, bulutların ve yağmurun oluşumu konularını in— 98 —
celemiş, elektrik kullanılan iletken (conducîeur) terim ini ilk kullanan bilim adamı olmuştur. M ascnik kurallara amı veren iskoçyalı Anderson'a gşlince... Bu zatın yaşamı konusunda bilgiler biraz karışıktır. Meydan Larousse A nsiklopedisine göre iskoçyalı bir çiftçi ve iktiastçı James Anderson vardır ama 1739 1808 yılları arasında yaşamış, M illî Sanayi Ruhunu Canlandırmanın Anlamı Üzerinde Görüşler (1777) adlı, kitabında tarihte -ilk kez toprak geliri sorununu incelem iştir ama, doğum tarihine bakılırsa, bu Anderson'un, mason anayasasını' derleyen Anderson olması olasılığı yoktur. Ola ki belki o Anderson bun|Jn babasıdır. BİR EFSANE DAHA: AKLIM TÜKENDİĞİ YERDE İMAN BAŞLAR Masonluğun kuruluş dönemine ait efsanelerden en yaygın olanı, Hiram Usta efsanesi, tüm genişliğiyle anlatılıp yazılsa bir roman olabilir. Anderson Nizamatına da canlılık veren bu efsanenin, b ir . bölümü, Hazret-i Süleyman Mabedinin temel atma törenini kapsayan bölümü, masonların birbirlerine anlattıkları biçimde sizlere aktaralım. . Masonlar, aralıksız' sürüp giden loca çalışmalarının öncesindeki törensel hazırlıkların nereden geldiğini belirtmek için bu efsaneyi anlatırlar ve:söze girerken de şöyle derler: «Bu efsanede gerçek bir yapıdan (Süleyman Tapınağı) söz ediliyor. Fakat bunun sembolik anlamı hepimizin halâ yapısında çalıştığımız göze görünmez insanlık mabedidir.» Anlattıkları efsane de şudur: «En sonunda, Süleyman'ın büyük törenle mabed te melini atacağı gün gelmiş. Ülkenin her yanmda odaklar yakılmış. Moriah tepesindeki görevliler dışında tüm o t ip— 99 —
sonlar, kapısında bir koruyucunun nöbet tuttuğu localarında, toplantı halinde imişler. Tören yerimde her sınıf ve seviyeden, her iş ve sanattan, her mezhep ve ırktan bütün halk toplanmış. Huzur içinde, sulh ve sükûn içnde biraraya gelmiş böylesine seçkin ve muhteşem bir kalabalık görülmüş şey değilmiş. Öğleye doğru Süleyman görkemli giysilerini ve değer biçilmez zırhını kuşanmış olduğu halde yanında koruyucuları, ülkenin ileri gelenleri ve öteki ülkelerin e lc ileriyle birlikte tören yerine gelmiş. Tepenin eteğine varınca atından inm iş ve M imar Hiram ’ın uzattığı mason iş önlüğü olan kuzu postumu kuşanmış. Bundan sonra o gün için kendisine vekâlet edecek bilgisi derin, rütbesi yüksek bir kardeş seçilerek göre vlile r tamamlanmış. O sırada hazır bulunanlardan bir bölümü sıralanıp bir alay oluşturmuşlar. Sonu aşağıdaki vadide kaybolan, uçsuz bucaksız görkem li bir alay. Başta Hazret-i Süleyman olm ak üzere ağır ağır mabedin kurulacağı tepeye doğru tırmanmaya koyulmuşlar. Tem&l yerine geldiklerinde M imar Hiram, işçiler arasında onurlu yerini almış.» Masonların ustaları, genellikle efsanenin burasına geldiler mi, kalfa ve çıraklara hemen kıssadan hisse çıkarmaları için şu yolda b ir saplama yaparlar: Eski zamanlarda çalışanlar kutsal tapın aksarını kurmak için nasıl yükseklere tırmanmışlarsa biz de yaşantımızda yükseklikleri kendimize amaç edinelim ve göze görünmez insanlık mabedini kurmaya devam edelim. Bu saplamadan sonra, efsane içinde bir başka e fsaneye geçilir. Temel atm a törenin anlatılması, bir süre için bir yana konulup, Süleyman Tapıhağı'nın neden Moriah tepesinde dikilm ek istendiği şöyle anlatılır: «Efsaneye göre bu ye r iki kardeşe babalarından ka_
100 —
ian bir tarlaymış. Beraber sürüp ektikleri tarlada yetişen ekinleri hasat sonunda iki kardeş eşit olarak bölüşmüşler ve herbiri payına düşeni, tarlanın iki ucundaki evlerine taşımışlar. Gece olmuş, Kardeşlerden birinin gözüne uyku g irmemiş. Acaba demiş, ben payımı tam, hakça bir bölüşme sonunda mı aldım. Aldığım pay tam hakkım mıdır? Sonra düşükmüş ki, kendisi evM değildir, çocukları yoktur, kendisinden başka besîemek, bakmak zorunda olduğu kim se yoktur. Oysa kardeşinin eşi ve iki çocuğu vardır, o halde kendisi ekinin 'yarısını almakta haksızlık etm iştir. Bu düşünceler içindeki kardeş, gecenin bir vaktinde yatağından kalkar, ambara iner ve taşıyabileceği kadar ekini sırtlar, tarlanın öteki ucundaki kardeşinin evine doğru yola çıkar. Oysa o sıralarda, tarlanın öteki ucundaki evinde, ö te ki kardeş de uyuyamamış, yatakta sağına soluna dönmüş, bölüşmenin hakça olup olmadığının hesabını yapmış ve oda bir haksızlık olduğu kanısına varmıştır. Bu kardeş de düşünmüştür ki, Tanrı kendisine, yaşlılık günlerinde bakmaları için iki çocuk verm iştir, eşi vardır. Kardeşininse, yaşlılığında, .kimsesizliğinde, bakacak, dayanacak kimsesi yoktur. Dolayısıyla ekinden payın çoğunu o almıştır. Bu kardeş de gecenin o vakti yatağından kalkar, am bara iner, taşıyabileceği kadar ekini sırtlanır, 'karşı yakadaki kardeşinin evine doğru yola çıkar. İki kardeş tarlanın tam ortasmda karşı la şırlar, karşılaşınca da, ikisi de karşılarındakintn aklından neler geçtiğini anlayarak gözyaşları içinde birbirlerinin boynuna sarılırlar, sırtlarındaki çuvalları yere atarlar. işte o yerde, o gerçek kardeşliğin gözyaşlarıyla sulanarak kutsallanan yerde bir tapına'k yapılmasına karar verilmiş. — 101 —
Temel atma töreni için tepeyi ağır ağır tırmanmakta olan masontar aigyı, doruğa ve o yere gelince ikiye ayrılarak gerektiği gibi düzenlice sıraya girmişler. Üç görevli de yüksekçe bir sahonlıkta yerlerini almışlar. Bu sırada, belirli tofr yerde duran Mimar Hıram, güneye bakmış ve sakin bir sesle: — Tam öğle vaktidir, demiş. Bu ses duyulunca Hazreti Süleyman elindeki maur çekiçle önünde bulunan temel taşına bir kez vurmuş. Bu vuruştan sonra çevreyi kaplayan sessizlik, yeni yaratılmış yeryüzünde hayat doğmadan önceki sessizlik kadar derinmiş. Aşağıda, dağ tepelerinde ve vadilerde, her tarafta yürek titretici ve saygınlık duyurucu bir sessizlik. Çekiç darbeleri işte bu sessizliğin ipinde yükselmeye başlar. Bunlar, temel taşına inen çekicin harekete getirdiği başka çekiçlerin sesleridir. Kuvvetli ve güvenli, bazan ya-, kında bazan da uzaklarda,., Bfraz sonra bunlar o kadar Cok uzaklardan gelmeye başlar kİ, orda hazır bulunanlar duymaz olurlar. Süleyman'ın vuruşunu atan her locanın saygıdeğer üstadı lloca başkanı) elindeki çekiçle bir kez vurarcık bu ilk vuruşa yanıt verir, ilk vuruşu olamoyıp da cevap vuruşlarım duyanlar da kendi cevaplarını vermeye başlarlar, Böylece işaret, dağdan vadiye, vadilerden dağlara yansıyarak yinelenir gider, locaların bulunduğu her yerde. Ulu Tanrı’nın yarattığı havanın titreştiği bütün uluklarda, bu sesi bekleyen bütün masonların yürekleri nerelerde carlıyorsa. oralara kadar yayrfır. Doğuya, Batıya,' Güneye, hatta karanlık Kuzeye bile erişir. Mabedin yapısı için gereken sedir ağaçlarının kesilip, taşlarının yontulduğu Lübnan'ın yüce ve ge-çlt vermez görkemli yamaçlarından yansıyarak günümüze kadar gelmiş, ulaşmış,» Efsaneyi aktaran mason ustaları, sözün tam burasında öteki biraderlerine hemen şu uyarıyı yaparlar: — 102 —
«— İşte sîzleri locada çalışmaya çağıran saygıdeğer üstadın vuruşu da Süleyman'ın ilk vuruşuna verilen cevaptan başka birşey değildir.» Sonra efsane anlatmaya devam olunur: «Bundan sonra Hazret-i Süleyman söze başlamış: Bize Ihsan edilmiş olan bolluğun, Evrenin Ulu Mimarının (masonik dilde Tanrı) kutsal bir emaneti olarak saklandığım ilân etmek üzere burada toplandık. Bize bağışladığı Yetenekleri de. onun hizmetinde bilgelikle kullandığımızı göstermek için biraraya geldik. Evrenin Ulu Mimarı onuruna yapılmış tapınakların en büyüğünün temel taşını koymok için buradayız. Temel taşlarına unutulmayacak olaylar, adlar ve tarihler İşlenir.' Biz temele ne yazmalıydık? Mimar benim adımı, bense mimarın adını önerdim. Bunları görüşüp dururken, Hiram, Evrenin Ulu Mimarının adını taşa kazmamızı önerdi. Fakat Evrenin Ulu Mimarı zaten adını göklere yazmış, dağlara kazmış, nehîr yataklarına oymuş. İşaretini tarlaya ve ormana, çiçek ve çalıya. uçan, yüzen ve sürünen bütün canlı yaratıklarına koymuş, bulutlara ve güneş (şsğma, sessizliğe ve fırtınaya, hiddetin yıldırımına ve rahmetin gökkuşağına İşlemiş. İnsanların yüreklerine nakşetmiş ve büyüklüğünün dili ile onlara hitap etmiş. Adının temel taşlarına yazılması gerekil değil. Onun için bu kutsal taşı yerine adsız indiriyoruz. Yine ayni nedenle bu büyük taşa tarih de koymuyoruz. Hangi yılı koyacaktık? Süleyman Yılı dedi mimar. Ben de mimarın yılı dedim. Her ikimiz de birçok gerekçe söyledik. Sonunda Hiram, T an rısa lb ir tarih koymamızı önerdi. Düşünce iyiydi ama hangi tarihti, bu? İnsanların yaşayıp günah isledikleri yıllar mı? Yoksa bütün sonsuzlukları içinde barındıran — 103 —
sonsuzluğun yıllan mı? Fakat Tanrısal varlığa tarih rkoymak onun adını boş yere anmak kadar günahtır. Bundan ötürü taş yerine tarihsiz kondu. Peki öyleyse temel taşının altına birşey koysak? B ir avuç altın, para mı koyalım? Fakat ister belli ister gizli yeryzünün bütün altını, adına bu taşı koyduğumuz yüce varlığın malıdır. Taşın altına kutsal yazılar mı koyalım? Fakat o vakit de ancak mabedi yıkanlar gerpeğe varabilecek. Yoksa masonluğun belgelerini mi koyalım? Böyle bir şey yok ki. M csonluk büyük şeylerin habercisi, muazzam olayların vaadi, Jüyük gerçeklerin tom urcuğu ve muhteşem bir insanlığın başlangıcıdır. Amma bugün yine de baş, küçük bir çocuktur. Onun için temeldeki köşe taşırhızı adsız, tarihsiz, boş koyuyoruz. Hazreti Süleyman bir avuç buğday tanesi alıp taşın üzerine serpmiş ve demiş ki: Gelecek zam anlar bu memlekete ve insanlarına ve iyi niyet sahibi olan bütün memleketlere ve milletlere bolluk getirsin. Süleyman buğdayı serpinoe ülkesinin ufukları içerisindeki her tepe ve vadide bulunan bütün localardaki her saygıdeğer üstad ooun gibi yapmış. Daha uzaklarda hazır ve bekleyenlerin hepsi de sırayla buğday serpm işler Ve daha ötelerde olanlar da ayni şeyi yapmışlar. Böylece mesaj dünyanın dö rt bucağına ulaşmış. Bütün localardaki saygıdeğer üstadların elleriyle her locada buğday serpilm iş ve çağrr ile c e vaplar ülkeye yayıldığı zaman açık denizlerdeki gem iciler bile kulak kabartıp dinlemişler. Süleyman'a vekalet eden de kıymetli şarabı döküp demiş ki: Bizim halkımızdan olan herkesin yüreği s w in ç dolsun. Dünyadaki kaderleri saadet olsun. Masonluk bütün m illetleri ve kabileleri birleştirsin, ve dostluk ile kardeş sevgisi içinde birleşmiş bir dünya kurulsun. Bu söz— 104 —
ler üzerine uzak ve yakın bütün localarda dökülen şaraplar üzerine güneş pırıldamış ve cevapların kudretli gürültüsü de sanki Moriah tepesini titretm iş. Bu sefer de Dul Kadının oğlu Üstâd Hiram ilerlem iş, mis kokulu zeytinyağı döküp dem iş k i: Doğu'dan Batı’ya bu yerden öte yere, hepiniz barış içinde olun. Tehlikeler yok olsun, yokluklar karşılansın, 'kötülüklerin veya kötülük gölgelerinin yerini iyilikler alsın ve her ta ra fta çabuk ve sağlam barış hüküm sürsün. Bu sözler üzerine masonların toptanmış bulundukları her yerin Batı bölümüne zeytinyağı dökülm üş ve gelen cevapların akisleri sanki yıldızların bite ötesindeki bir yerden gelmiş. Bundan sonra Hazretl Süleyman, güneşin hızla batmakta olduğu Batıya dönüp tekrar dua etm iş. Sonra da elindeki çekiçle taşa üç kere vurmuş. Sonra da bu darbeler uzaktan duyulmuş. Sanki Süleyman'ın eli sakin bir havuzu dalgalandırmış, ve san W boyuna yayılan bu dalga halkaları her masonun eline değmiş. B ir müddet sonra kortej te k ra r toplanmış, tepeden aşağıya inmiş ve seyircilerin görem edikleri ilk hareket noktasına geldiği zaman büyük loca kapatılmış ve kardeşler dağılmışfar. Tekrar halkın arkasına karıştıkları zaman güneş batıyormuş, fakat Hazretl Süleyman ülkesi o kadar ■geniş, o kadar uçsuz bucaksız ve İnsandan insana ses o kadar slndire s İndi re geçirlliyorm uş kİ, son cevabın akisleri en uzak ülkelerde sessizliğin içinde kaybolup yerlerine varıncaya kadar vakit ilerlem iş ve karanlık olmuş.»
MASONLUĞUN GERÇEK KAYNAKLARI (CORPARATİON VE LOCALAR) Masonluk tarihi araştırılıp incelenirken, bir nokta hemen dikkati çekmektedir. Dikkati çeken bu nokta da, masonluğun durup dururken ortaya çıkmadığıdır. 1723'de ortaya çıkan bu kurum, gerçekte yapısına dikkat edilirse, tarihin çok daha öncski dönemlerinde de benzeri' kurumlardan kaynaklanmıştır. Herşeyden önce bilinmesi gereken şey, masonluğun bir varsıllık (zenginlik) mesleği olduğudur. Yoksul kişi mason olamaz. Mason olabilmek için insanın kesinlikle bir şeylerinin Olması gerekir. Bu kural da, mdsonluğun, tarihin eski dönemlerinden beri hep birşeyi olan insanlar arasında kurulmuş benzeri kuruluşlardan kaynaklandığının belirtisid'-. Peki nedir tarihin eski dönemlerindeki bu birşeyleri olan, iyi kötü varsıl olan insan toplulukları derseniz verilecek yanıt, esnaf ve zenaatkârlardır. Esnaf ve zenaatkârlar, batı dünyasında, tâ eski Yunan ve Roma uygarlıkları öneminden beri (Corporation) adı altında örgütlenmişlerdir. Roma’da (Corpora Officium Collegia) adıyla ortaya çıkan kurum, gerçekte esnaf ve zenaatkâr örgütlerinden başka birşey değildi. Ciçeron dönemindeyse bu kuruluş toplum yapısında eni-konu etkili bir örgütlenme biçimi almıştır. O ölçüde ki, bunlar giderek özel kuruluş olmaktan da çıkıp, yönetim birimlerine dönüşmüşler, siyasal ve sosyal iktidarda söz sahibi olmuşlardır. Ne var ki. Roma devletinin giderek ceberutluğunu artırması, bu esnaf örgütlerini bir süre sonra yok olmaya itmiştir. Ancak XII. yüzyıldan sonradır kİ, Batı dünyasında corporationları (korporasyon) yeniden toplum içinde ör— 106 —
gütlenmiş olarak görürüz. Osmanlıca deyimiyle «hırfet erbabı - zenaatkâr, el ustalığı isteyen işleri yapanlar» onüçüncü yüzyılda Avrupa kıt'asında iyice yaygın ve etkin bir örgütlenmeye gidip, bu etkinliklerini Fransız ihti-' tâline kadar da sürdürdüler. Gerçi arada bazı kral ve prenslerin bu esnaf örgütlerini dağıtmak, ezmek, yok e tmek gibi girişimleri olmuştur ama, gene de corporationlar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ad olarak Corporation deyimi belirli bir yerde, belirli bir sanat ve işlegeçinen kişiler arasında kurulmuş yardımlaşma ve dayanışma örgütü anlamındadır. Nitekim Romalılar döneminde bunların koruyucu saydıkları ayrı tanrıları, ortak yemekleri ve bu örgüte girmenin kendine özgü yol ve yöntemleriyle törenleri vardı. Kilise, asiller ve hal'k hizmelterinde çalışan esnaf ve zenaatkârlar orasındaki bu örgütler, giderek kendi içlerinde de ayrılıklar doğmasına, daha çok ayrıcalıklı korporasyonlarla, daha az ayrıcalıklı korporasyonların ortaya çıkmasına neden olmuştu. Ama her korporasyonun kendine özgü kuralları, gelenek ve görenekleri vardı. Her sanat örgütünün bir yardımlaşma kutusu, bir kasası vardı. Bu kasanın gelirleri; giriş ödentileri, para cezaları ve bağışlardan oluşturdu. Bu kasada toplanan gelirler o sanat dalında çalışanların dara düşmüş üyelerine ve çocuklarına yardım, çırak eğitimi, emeklilik gidelri gibi harcamalar için kullanılırdı. Bir çok sanatın tanınmış «pir» leri vardı. Örneğm ekmekçilerin piri Saint Pier Olien, kasapların piri Saint Leonard, Duvarcıların Piri Saint Blaise idi... Giderek, her sanat topluluğu, kendini bir azize bağiı saymaya, onu pir kabul etmeye başlamıştı. Tıpkı masonluktaki gibi, korporasyonlarda da sanata girenler önce çıraklık ediyor, sonra kalfa oluyor ve en sonunda ustalığa yükseliyorlardı. — 107 —
Usta, çıraklarının ana ve babasını, çocuklarını da korumakla yükümlüydü. Yönetmelikler çıraklığın süresini, giriş ödentisini saptamıştı. Çıraklıktan sonra kalfalığa geçişin kurclları ve töreleri vardı. Kalfaların alacakları ücret yönetmeliklerle belirlenmişti. Kalfa, ustası gibi sanata alınmak için belirli bir andı içmek, sanatının düzenlerine uyacağım belirtmekle yükümlüydü. Masonlukta da bu durum hemen hemen aynıdır. Bir sanat dalında, ustalar arasında anlaşmazlıklar çıkarsa, hakem atanacak ustabaşılar vardı. Usta olmak için de, kalfa olma'k için olduğu gibi sınavlar düzenlenir beceri ve yetenek denenirdi. Bir kalfanın ustalığa kabulu için şölenler düzenlenir, şenlikler yapılırdı. Özellikle fransada yüz sanat dalı ve örgütü vardı ki bunlardan 25 tanesi krala ve asillere satılmış durumdaydı. 75 sanat dalı ise özgürce ve kimseye haraç ödemeden örgütlenmişti. Her meslek dalının denetçileri, seçicil&ri, yargıçları, koruyucuları vardı. Ekmekçiler, çilingirler, ve kunduracıların yeminlilerini atama işi, doğrudan doğruya Kralın ekmekçibaşısı ve Baş mabeyinciye aitti. Dülger ve duvarcılar da kralun Dülgerbaşısının önünde ustalık andı içerlerdi. Bu sanaat örgütlerinin öteki yöneticileri seçimle belirlenir, bu seçimler de altı aydan üç yıla 'kadar değişen, genellikle de yılda bir yapılan seçimler olurdu. Masonlukta da, görev bölümü, hemen her yıl yenilenir... Korporasyonların, özellikle sanayi dallarında, işleme biçimi, gelir kaynakları ve meslek sırları yönetmeliklerde gösterilmez, sır olarak saklı tutulurdu.
BATININ KARŞISI DOĞU: Loncalar Batıdaki esnaf örgütleri, karparasyonlar gibi, Doğuda, örneğin Selçuklu ve OsmanlIda da esnaf örgütleri var— 108 —
dı ve-bunlar lonca adım alıyorlardı. Osmanlı Devletinin kuruluşunda, daha Sultan Osman döneminde, askerleri sivillerden ayırmak için özel giysi ve başlıklar yaptırıldığı bilinir. Devletin giderek büyümesi, halkının çoğalmasıysa, toplumsal sınıf ve tabakaların sayisının artıp renklenmesine neden olmuştu. İstanbul'un OBmanlrlarca ele geçirilmesinden sonraysa. müslümanlarla hristiyanlann ayırd edilebilmesi İçin yeni kurallar konuldu. Giyimlerde farklılaşma yaratıldı. Nitekim, Ali Kemal Beyin «Asarı Felsefe? islâmiye» adlı yapıtında belirttiğine göre OsmanlIlarda dört sınıf belirginleşmişti ki bunlar, kılıç sahipleri (askerler), kalem sahipleri (memurlar), arazi ve ziraat sahipleri, Pııref (hırfetin çoğulu, zanaatlar) ve ticaret sahipleri idi... Bunlaraan birinci sınıf mülûktan (melik, padişah). Selâtinden (sultanlar) ve onların saltanat naipleriyle askerlerden oluşuyordu, ikinci sınıfı oluşturanlar, ulema (din bilgileri), yargıçlar, devlet görevlisi memurtordı. OsmanlIdaki üçüncü sınıfı oluşturanlar, toprak sahipleriyle tarımla uğraşanlardı. Dördüncü ve sonuncu sınıfı ise ticaret ve sanaat sahipleri oluşturuyordu. Bu sınıflar ve özellikle esnaf konusunda oldukça geniş ve derin bilgiyi Evliye Çelebi’de bulmak olasıdır. Evliya Çelebi, yazdıklarında; «Hangi hırfet ve meslek erbabının hangisi île irtibatı bulunduğu ve bunların pirlerinin kim olduğu, şekil ve kıyafetleri, mehterhaneleri, bayrakları ve aralarındaki geçimsizlik ve kavgaları, padişah önünden geçerken ne gibi hüner ve marifetle veya san’at eserleri gösterdikleri vene gibi tertip ve tavırla, neler söyleyerek geçtikleri hafckındo» geniş -bilgi vermektedir. OsmanlInın bu esnaf teşkilâtı, örgütlenmede iki kaynaktan yararlanmıştır. Bunlardan biri Doğu ve İslâm, öteki de B-atı ve Bizans pörenek ve gelenekleridir. Özellikle İstanbul’un ele geçirilmesinden sonra, taa Selçuklular — 109 —
döneminden beri Rumlarla Bizansla ilişkileri olan Türkler, corpoartion denilen batılıların esnaf örgütlerinden büyük ölçüde esinlenmişlerdir. Örneğin bir işe, bir mesleğe bağlı esnaf ve zenaat erbabının kentin belirli bir bölgesinde, sanatlarını yapmaları, ticaretlerini yürütmeleri, Lonca oluşturmaları (ki lonca sözcüğü İtalyanca Loggia ve frarısızca Loge denilen sözcüklerle büyük bir benzerlik göstirer ve eş anlamlıdır), yardımlaşma ve dayanışmaları, ortak sofra açmaları ve bazı ayrıcalıklara sahip olmaları bu etki ve esinlenmeye bağlanabilir. Osmanlı esnaf ve zenaatkâr loncalarını etkileyen Doğu ve İslâm ise, özellikle Fütüvvetname denen yönetmeliklerde ağırlığını göstermektedir. Loncaların bir tür tüzüğü olan, görenek, gelenek ve kuralları belirten fütüvyetnamelerde, gizlilik esastır.'Tıpkı mason ritlerinin ilgili derecedeki masonların dışındakiler tarafından bilinmemesi gibi. Fütüvvetnameferde esnaflığın bir tarikat olduğu belirtilir. Ancük bu tarikat, bilinen mezheplerle ilgili tarikat değildir. Bir Fütüvvetnameye göre, esnaf tarikat'nin gelenek ve görenekleri ile kurallarına göre, bu yola girecekler için, uygulanan yöntem şöyledir: Evvela, tarikaîe alınan mürid'în (çırak) başı tıraş edilir. Sonra telkin verilir. Yani, neler yapıp neler yapmayacağı anlatılır, denenir. Daha sonra yeteneği saptanırsa şed bağlanıp (bir tür peştemal, önlük ki ayni uygulama masonlarda da vordır) Tuğ ve Bayrak verilir ve seccadeye geçirilir ki, ustalık payesine erişmiş olur. Sonra helva pişirilir, öteki ustalara da takke verilir... Bir de, zenaatkârlor arasında, her zenaatın bir pirinin, büyük ustasının olduğu kabul edilir. Nasıl Batıda ekmekçilerin piri, kasapların pirj, duvarcıların piri birer Hristiyan azizi sayılmışsa, Doğu dünyasında da önce eski —
no
—
peygamberler, sonra da (eshabı kiram) denen, bir-lki kuşak öncesinin ünlü kişilerinden biri mesleğin piri sayılır. Örneğin, Haaretl Adem çiftçilerin, Şlt Hallaçların, idris terzilerin, Salih devecilerin, İbrahim sütçülerin, İsmail Avcıiar.n, İshak çobanların, Yusuf saatçilerin, Lut Müverrihlerin, Yunus Balıkçılarını. Hazreti İsa seyyahların ve Ha2ret-1 Muhammed de Tüccarların pir) idi. Masonlarda da, duvarcıların, taşçıların piri. Süleyman Peygambere izafeten Dul Kadının Çocuğu Hiram’dır. FütüvvetnameJerin dışında, OsmanlIda eski Türk geleneklerinden kaynaklanan bir de Ahilik örgütü vardır ki, zaman içinde esnaf loncaları ve ahilfk birbirine karışmıştır. Nitekim daha çok debbağ (deri işleyenler), kunduracı ve saraçlar arasında Ahilik örgütü, yüksek disiplini, görkemli dayanışmasıyla uzun yüzyıllar Anadolu' esnafı arasında etkin olmuştur. Ahi zaviyelerinde (localarında), çıraklara ve kalfalara bir sanat öğretilmesi değil, bu iş zaten zenaat içinde yapıldığından, zenaatkârfarın Ahi zaviyelerine bağlanarak İyi ahlâklı ve iyi davranışlı olmanın yolları öğretilirdi. Bu zaviyelerde, tıpkı mason localarında ojduğu gibi, çırak ve kalfalarla ustalardan başka Muallim, Müderris, Kadı, Hatip, Vaiz, Emin gibi sıfatlarla görev gören üst dü2eyde kişiler bulunur ve bunlar sürekli çıraklara, kalfalara İyi ahlâklı. olmayı, temizliği ve . hayırseverlikle özverili olmayı telkin ederlerdi. Esnaf, zenaatçı ve çiftçi- gibi tüm çalışma kollarını kapsamına alan bir tü r ocak olan ahilik. İş alanında adam yetiştirmekten çok, yetişmiş adamların üretimi artırması, çalışma sevgisini koruması, yardımlaşma, zayıf ve yoksulları koruma, müzik, binicilik, silah kullanma gibi yüksek duygulara seslenen eğilimlerini geliştirme görevini yürütürdü. — 111 —
Tıpkı masonlarda olduğu gibi A hilik'te de dereceler vardı ki, bunlara «mertebe» denirdi ve sayısı dokuzdu. Birinci mertebe «Yiğitlik» adım alırdı. İkinci mertebede ahiiik başlardı ve a h ile r altı bölüğe bölünmüşlerdi ki bunların ilk üç bölüğüne, yani Y iğitlik dahil ikinci, üçüncü derecelerine «eshab-ı tarik», dört, beş ve altıncı derecelerine «nükeba» adı verilirdi. 7. Derece ya da mertebede «haiife» bulunurdu. 8. Mertebeyi «Şelı» doldurur, 9. M ertebede ise «Şehülmeşayih-şeyhlerin şeyhi» yer alırdı. Y iğitlerin zaviyede düzenli bir ahlâk denetiminden geçmesi ve güvenilir kişiler yanında eğitilmesi şarttır. Fütüvveinam elerde de belirtildiği gibi her Y iğid’in (çırak) iki «Yol Kardeşi», b ir «Yol Atası», b ir «Ustası» (yani sanat öğretmeni) bir de «Pir»i var idi. Ahi örgütüne alınabilmek ve eğitim ve görgüsü alabilmek için düzelmeye elverişli ve yeterlik sahibi olduğuna bir yiğidin ustası tarafından «şehadet» etm ek g e re kirdi. Ustası olm ayanlar zaviyeye girem ediği gibi, ustası öğrettiği sanatı helâl etmez ve öneride bulunup yo! göste rilcilik yapmazsa, yiğit zaviyeye giremez ve kardeşler arasına katılamazdı. Zaviyeye girişin de, töreleri kendine göreydi. Örneğin kalfalık ya d a ustalık kuşağının bağlanması konusunda fütüvvetnam elerde şöyle bilgiler vardır: «Kuşağın yedi adı, yedi bağlanması, yedi açması, yedi tılsımı, yedi türlü götürmesi vardır. Bu sayılar ve biçim le r o ocağın remizleridir.» Bu yedi tü r kuşak bağlamanın anlamı da şöyle açıklanır: «Ahi, hasislik, cim rilik kapısını bağlaya, cöm ertlik kapısını aça. Hırs ve hava kapısını bağlaya, riyazet, p e rhiz kapısını aça. Halktan ümit kapısını bağlaya, Haktan yana kapısını aça. Üstüne vazife olmayan şeyleri söyleme kapısını bağlaya, Rahman kapışım aça.» — 112 —
A hilikte de. tıpkı masonlukta olduğu gibi ya da benzer biç-imde bir yardım sandığı vardı. Kethüda ile Yiğitbaşı ve İhtiyarların denetim ve sorum luluğu ol tında ki bu sandığın geiiri, esnafın bağışlan, çıraklıktan kalfalığa, katlıktan ustalığa geçişte verilen ödentiler ve haftada ya da ayda b ir herkesin gücüne göre ödediği ödentilerden oluşurdu. Bu sandıkta toplanan para, yüzde bir faiz geliriyle, gereksinmesi olanlara ya da işini genişletm ek isteyen esnafa esnafa verildiği gibi çeşitli yandım işlerinde de bağış biçim inde kullanılırdı. Her esnaf loncasında <çtıcrici»ler ve «Dahilisler olmak üzere ik i tü r Ahi vardı. H arici sayılanlar, ustayken emekli olup da, yaşlılıkları nedeniyle 'İşlerini Işleyemeyen, ancak kalfaları aracılığı İle İşlerini yürütenler (mütekaidin), ustayken yaşlılık ya da hastalık nedeniyle İşlerini yürütemeyenler (aceze) ve esnaflık ya da zenaatkârlığın hangi derece ve düzeyinde olursa olsun bir kaza ya da hastalık nedeniyle çalışamayanlar (M alûlin) diye üçe ayrılırdı ki, bunlann son ikisine sandrk’tan gereken yardım yapılırdı. Dahili sayılanlar da gene Üçe ayrılırdı: 1. 2.
Yamak, çırak Kalfa
3.
Usta-
A hilikte, ik i yıl parasız yam aklık eden çıraklığa, soyunur ve özel bir törenle İşe başlar, üç yıl çıraklıktan sonra başarı gösterirse gene özel bir törenle Lonca kurulu önünde sınanır, sınavdan geçer ve yeterli buiunursa, bağiı olduğu esnafın özel giysisini giyer, kalfa olurdu. Kalfalığa yükselecek kişi için, kendi ustası ve başka üç ustanın iyilik ve yeteneği konusunda Lonca yöneticilerine tanıklık etmesi, törende hazır bulunan velisinin kendisinden memnunluk ve hoşnutluğunu bildirmesi gereJdr— 113 —
F.8
di. Sonra en kıdemli kalfanın öncülüğünde, hazır bulula r ayağa kalkarlar, töreler gereğince kalfalık önlüğü bağlanır, nasihatler verilir, kalfa ustaların ellerini öper tören son bulurdu. Kalfalıktan ustalığa geçiş törenleriyse, baharda yapılırdı. Ustalığı uygun görülen kalfaya en az bir ay öncesinden, ustalığa kabul olunacağı bildirilir, dükkân ya da işyeri bulması için izin verilir, dükkân buldumu bu durum, kalfanın ustası tarafından kahyaya b ild irilir ve tören günü kararlaştırılırdı. Bu törenlere, esnafın dahili ve harici tüm ustaları, öteki esnafın kahyaları, memleketin müftüsü vs kadısı, camii kebirin hatip ve imamları çağrılırdı. Kahyalar köşkünde yapılan bu törende, esnaf kahyaları ve ustalar iki sıralı bir çember oluştururlar,- bu çemberin ortasındaki yuvarlak bir sedire de kahyaların en yaşlısı ile müftü ve kadı otururlardı. Ustalığa yükselecek kalfa, sağında sanatının kahyası ve solunda ustasıyla gelir, topluluğu selâmlardı. Sonra M üftü, Kur’andan ticaret ve sanat hakkında âyetler, Kadı da hadisi nebeviden bölümler okurdu. Sonra törene başkanlık eden en yaşlı Kahya ayağa kalkar, asasına dayanır, ustalığa yükselecek kalfayı önüne çağırırdı. Burada en büyük ve yaşlı usta olan bu kahya, yüksek sesie yeni ustaya seslenerek, sanatının silsilesini, geçmişini, pirlerine kadar anlatır, bundan sonra da ticarette sadakat, doğruluk, esnafa ve müşteriye saygt gereğini belirtir, malına hile karıştırmamak ve malındaki ayıp ve eksiği satarken kesinlikle müşteriye gösterip haber vermek, kimseninin zararına yol açacak işler yapmamak gerekliliğini hatırlatırdı. «Hükümete itaat, Ulemaya riâyet ve İbadullah şefkat ve merhamet, ustalara hürmet, küçüklere muhabbet, hemcinslerine muavenet etmeyi, kimseye eziyet etmemeyi, kalfa ve çıraklarına evlât gibi bakmayı» öğütleyerek — 114 —
sözlerini bitiren bu kahya, daha sonra kalfanın belindeki kalfalık peştamalını çıkarır, ustalık peştamalını bağlardı. Hazır olanlar te kra r ayağa kalkar, dualar okunur ardından da b ir şölen düzenlenerek ustalığa yükseliş töreni son bulurdu. Görüldüğü gibi, Batı dünyasının hrrstiyanlıktan kaynaklalan corpardtlon’lan da, Doğu dünyasının islâmiyett&n kaynaklanan loncaları ve ahi örgütü de, dereceleri, törenleri, yardımlaşma örgütleri, meslek sırlarını saklama gereksinmeleri ve daha pek çok şeyiyle, masonluğa, daha doğrusu masonluk bunlara korkunç bir benzerlik göstermektedir. Bu böyle olduğu için d ir ki, m asonlar varlıktartrım nedeninde ne yahudiltk, ne siyonistlik olmadığını söylemekte çok ısrarlıdırlar ve sık sık kendi kökenlerinde bu esnaf örgütlenmelerinin var olduğunu, belirtm ektedirler.
KİM KİMİ ETKİLEDİ? Söz bu noktaya gelmişken, Batı'da «Corparationsları. Doğu'da da A hilik, Lonca, Fütüvvet ve hatta M elam ilik Gibi gelişmeleri anlatırken, bunların yanı sıra yer tutan *Moçon»lardan do bir kez daha söz etmemek olanaksızdır. Ülkemizdö bir Mason Üstadı oton ve adından daha önce de söz ettiğim iz M ithat Gürata'nın, Diyanet İşleri Başkanlığı Dinişleri Yüksek Kurulunun 23.3.1973 tarihinde 712 sayılı müsadesiyle basılmış, «Müslümanlık Nedir# adlı kitabırvtian değilse bile, «Unutulan adetlerim iz ve Loncalar» adlı 1975-Ankana basımlı kitabından bir bölümü buraya aktarm ak isteriz. Sayın Gürata, geniş bir kaynakçaya dayandırdığı bu araştırmasıyla 'birlikte bize ulaştırdığı bir mektupta, «ya— 115 —
zı serinizi takip ediyorum, tarafsız araştırmalarınıza teşekkür ederim» demekte ve özellikle şu aktaracağımız bölüme dikkati çekmektedir: «... Konumuz olan Masonluğun günümüzdeki masonluk ile iiişkisi isimden ileri değildir. Burada değineceğimiz eskinin san'atla ilgili bir .kuruluşu olan duvarcıların, taşçıların, mimarların bir araya geldikleri topluluklardı, bunların san'at dernekleridir. Lügat anlamında «Maçon» duvarcı demektir. Önceleri duvarcı ve taş yontucularına verilen bu isim, giderek, san'atla ilgililerin toplulukları anlamım gelmeye, başlamıştır. Masonluğun menşei üzerine çok değişik, anlatışlar bulunmaktadır. Aslında Masonluğa belirli bir başlangıç göstermek mümkün değildir. Ancak özet olarak: — Efsane devri, — Ortaçağ Devri, — Son devir diye bir sıralama yapabiliriz. — Efsane devrinin sınırı yoktur. Akla gelebilen her devirde Masonluk var sayılır. Hz. Adem'in mason olarak Cennete girdiği, St. Michel’in ilk Mason Locası üstadı olduğu iddia edilir. Nuh tufanından kurtuluştan sonra inşa edilen Babil Kulesi masonların eseridir. Atmalı Pythagore, Eflatun, Cicero'nun masonluğa girmiş oldukları. Mısır'da doğan ışığı, Musa ile Süleyman'ın Kudüste, Numan'ın Roma’da. Pythagors’un da Crotonne'da yaydıkları söylenmektedir. 'Efsanelerden en ilginci Süleyman Mabedi'nin inşası hikâyesidir. Bu efsane Haliivel tarafından British Museutn'daki krallar kitaplığında bulunan bir vesikada hikâye edilmektedir. Bu belge 1427 ile 1445 yıllarında derlenmiştir. —
1 18
—
Süleyman Peygamber ile ilgili efsanede adr geçen Hiram. Masonluğun en canlı ve etkili 'kişisidir. Ayrıca Hıram, ortaya altığı çalışma nizam ve dereceleri ile meşhurdur. .— Ortaçağ masonluğu, masonluğun efsanelerden sıyrılıp, kaynağım Ortaçağ Katedral Inşacılarımn kurdukları topluluklara dayandığı devirdir. Bu devrede katedrallerde çalışan işçiler mason olarak adlandırılmıştır. Bu çimeli masonlar, mesleklerinin icrası sırasında, biı takım inşaat tekniğine ve sırlarına erişmişlerdir. Büyük bir titizlikle bu sırlan sakladıkları için, yeminlerle, işaretlerle, sembollerle bir binine bağlanıyor ve tanışıyorlardı. Bu mason örgütüne her İsteyen giremezdi. Amali ma* sonlar, (Mason ustası sebatkar, imanlı, namuslu ve değru sözlü olmalıdır. Tarafgirlik yapmamalı, hükümlerinde herkesin hak vereceği şekilde adil ve insaflı hareket etmeli), (Bulunduğu mevkiler kendisine ehliyet ve liyakat kazandırmalıdır) gibi ahlâk prensipleri koymuşlardır. — Masonlar, kurdukları düzenle, ruhban ve zadegân sınıfının ilgisini üzerlerine çekmiştir. Bir yandan XV. yüzyılda başlayan Rönesans döneminin ölmez eserlerinin meydana gelmesi, öte yandan bu san'atkârlarm birbirlerini tutması, koruması, sevmesi ve yetiştirmesi asil sınıfının ilgisini çeken başlıca nedenler olmuştur. Başlangıçta hor ve hakir görülen/ hatta soylu kişilerden ayırt edilmeleri İçin giysileri bile ayrı olan san'atkârlar yavaş yavaş itiba r kazanmağa, topluluk dışındakilerde heves uyandırmağa başlamıştır. Anoak, san'atlarına düşkün, birbirine bağlı bu kişiler bir süre dayanmışlar, dışardan kimseyi aralarına almak istememişlerdir. Bu direnme uzun sürmüş, uzadıkça dışardakilerin hevesi hırsa dönmüş, önceleri istek olarak nitelendirilen durum, sonraları tehdide dönüşmüş, krala tesir ederek bu derneklerin kapatılmasına kadar gidilmiştir, — 117 —
Bunun üzerine, XVII. yüzyıla kadar, genellikle yalnız san'atkârian bünnesinde toplayan bu derneklere, yanıi operatif masonlar arasına krala yakın olan şövalyeler, asilzadeler, din adamları da girmeye başlamış, bu suretle fiili masonluk, spekülatif, remzî, sembolik hale dönüşmüştür. Bu zorlama sonunda, masonlar, oralarına katılacakların derneğin geleneklerine uyacakları, sembolik oiarak öğretilecek sırları saklayacakları ve bunları açıklamayacakları hususunda direnmişlerdir. Gerek Batı'nın Corporationlarında, gerekse Doğu1nun Ahi örgütünde ve loncalarında görülen çırak, kalfa, usta yetiştirme, son'at ve san’atkân koruma gelenekleri. Mason Loncalarında do aynen uygulanmakta olduğu yapılan incelemelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle ayni şeyleri tekrarlamaktan kaçınmak için bu kadarını belirtmekle yetinirken çok kişinin yanlış bildiği yo da kasıtlı olarak yanlış anlattığı bir yöne değinmekte yarar görmekteyiz: Merhum Haydar Rıfat'ın Farmasonluk adlı eserinin 256. sahifesinde şöyle bir pasaj vardır; Yoyo, yüzyıllar evvel Gaziantep ve dolaylarında çocukların bildiği ve oynadığı bir oyundur. Bu, bir Amerikalı misyoner tarafından görülür, beğenilir. Amerikaya götürülür. Amerikalılar da bunu severler, yayarlar.. Avrupa’ya gec&r.. Oradan vagonlar dolusu Türkiye’ye döner ve bir Batı buluşu olarak Anadoluya yayılır... Özet oiarak verdiğimiz bu satırlar, bizim bizden olana karşı ilgisizliğimizi, yabancının buluşuna da hayranlığımızı ifade etmektedir. Bugün Batı kaynaklı bir örgüt gibi görülen ve bu görünüşü ile devamlı olarak eleştirilip kötülenen masonluk, doğudan, doğudan da Türkten el alıp serpilmiş, isim de— 118 —
ğiştirereK gelişmiştir. Bunu doğruluyan olaylardan bazılarını şöyle özetleyebiliriz: İstâmiyetin doğup, yerleşip genişlemesi ile Araplar Orta Asya'ya. Türk ülkelerine kadar yayılmışlardır. Bu müslüman aroplor. Tanrı buyruğunu götürüp duyururlarken. gittikleri yerlerden normal hayatı ve ekonomik düzeni bozmuşlar, bunun üzerine Türk yerleşim bölgelerindeki gençler, yurtlarını, halklarını, haklarını korumak İçin örgütler kurmuşlardır. Başlangıçta bir korunma, savunma amacı güden bu örgütler sonra düzen ve yaşam sağlar bir yöne dönmüşlerdir. Bir yandan kültür, bir yandan spor ve savaş eğitimi yanında bu gençlerin sanat ve ticaretle uğraşmaları sağlanmış, giderek bu kuruluşlar örnek birer eğitim yuvası haline gelmiştir. O tarihlerde bu örgütler birer san'at atölyesidir birer kültür yuvalarıdır, birer spor kulübüdür... Buralar birer askeri talimgahtır. Aslında buralar Ahi tekkeleridir. Orta Asya'da Türk ülkelerinde tohumu otıkın, oralarda yeşerip gelişen Atıi''.ik giderek kendini tanıtmış, sevilen sayılan bir örgüt haline gelmiştir. Doğuda gelişen bu örgüt Batıya doğru yayılmış bir ara Sekıhattin Eyyübi (1171) kendi korunmasını, saray muhafızlığını bu Türk gençlerinden kurulu Ahi Alayına bırakmıştır. Zamanla gelişen müslümanlık, batıdaki Hristiyonlığı ürkütmüş, müslümanlığm akılcı, inandırıcı, gönülleri imanla dolduruculuğu karşısında Hristiyanlığın zaafa uğrama’ sı endişesi ve ellerinden giden mukaddes yerleri kurtarma hevesi Hristiyan alemini Müslümanlara saldırmağa zorlamıştır. Buna tarihte Ehli Salip Muharebeleri denir... Ehli Salip Muharebeleri Avrupa ile İslâm âlemi arasındaki ilişkileri arttırmış, AvrupalIlar İslâm Medeniyetinden ibret almışlar, o zamandan itibaren uygarlık ve İlerleme yoluna girmişlerdir. 3. Ehli Salip, Papa MI. Clement’in himayesi altında — 119 —
toplanmıştır. (1187-1191) Buna Fransa, İngiltere kralları il» Almanya İmparatoru da katılmıştır. Bunlar A kka ’yı sarmışlarsa da çok kayıp vermişlerdir. Mısırda kurulmuş olan bir İslâm Devletinin hükümdarı olan Selahattin Eyyûbi bunları bozguna uğratmıştır. Selâhattin Eyyûbi askeri kudreti yanında ayrıca centiimen bir kumandandı. Savaş alanlarında, acımadan te pelediği düşmanlarına savaş dışında yiyecek gönderir, hasta olanlarına bakmak için d o kto r yollardı. Yenilgiye uğrayan haçlılar arasında bulunan çeşitli milletlerin orduları teker teker Filistinden ayrılırlarken yalnız Arslan Yürekli Richard direnerek kalm ak istemişti. Fakat sonunda o da kılıcını bırakıp politik yollara baş vurmuş ve Selahattin'ie müzakereye girm iştir. Bu suretle, Ingiltere Kralı Arslan Yürekli Richardla Selahattin Eyyubi’nin önce düşmanca, sonra dostça gelişen ilişkileri olmuştur. Bu ilişkiler sırasında Richard d isiplinli, bilgili, cesur A hileri görmüş, yakından tanımış ve aynını kendi memlektine götürmüştür. Savaş sonrası Richard’ın Selahattin Eyyübi’ye misafir olduğu sırada aralarında geçen konuşmada, Selahittin Eyyübi Richard'a bir temennide bulunurken, (bir .büyük kardeş sıfatıyla) der, Richard da (Haşmetli biraderim Sefahattin) hitabında bulunur. Bu deyimler bugünkü anlamda masonik bir ifadedir. Aslında Melamilik, Fütüvvet ve Ahilikten başka birşey değildir. Konumuzun başında değindiğimiz. XII. yüzyıl sonlarında, Avrupa'da görülen örgüt budur. Sant’atkârların bir kuruluşu olan masonlukta bazı hususların dışa ve hatta içteki/ere sırası gelmeden açıklanmaması masonlukta gizlilik olduğu kanısını uyandırmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere masonluk, M elamilik, Fütüvvet, A hi’ük ve bunlardan aldıkları ile meydana gelmiş — 120 —
olan, yakın dönemin esnaf teşkilâtını ifade eden Loncalardan başka birşey değildir. Saydığımız bu örgütlerin hepsinde {Meslek sırrı) olarak bilinen hususlar vardır. Bunların, san'ata katılacakların meslekte yetişmeleri, bilgide gelişmeleri için kendilerine özgü kaideleri vardır. Çıraklık, kalfalık, ustalık bu suretle bir disiplin altına alınmış ve bu disiplinli davranış iledir ki bugün halâ övgü ile andığımız bir organizasyon meydana gelmiş, bu organizasyon içinde ölmez eserler veren büyük san'at yaratıcıları yetişm iştir. Fütüvvetnamelerde, Melameti mensuplarında ve Ahilerde uygulanan Şed bağlama, çırak alma, kalta olma, ustalık, ustalık deyimleri, törenleri hep bu disiplinli organizasyon içindedir.»
MASONLARIN BÖLÜNMÜŞLÜĞÜ Yüksek dereceli bir mason üstadı olan M ith a t G iiratanrn Masonluğun kaynağının Doğu'da, islâmi düşüncede ve hatta ondan da önce Orta Asya Türklerinde olduğu yolundaki geniş araştırmalara dayanan savına karşı, Büyük Üstadlık da yapmış bir başka yüksek dereceli mason Necd e t Egeran ise bu tu r görüşlere pek fazla yatkınlık gösterm iyor olmalı ki şöyle yazmaktadır: «Masonluğu insanların teşekkül başlangıcına ve Kâinatın Ulu Yaradanına kadar götürenler olduğu gibi, masonluğu meleklere izafe edenler de olmuştur. Keza, masonlukla Tufan arasında ilişki kurarak Nuh'un mason o lduğunu ileri sü re n le rd e bulunmaktadır. Tufandan evvelki devirleri bir tarafa bırakarak m ason tarihçilerinin, masonluğun menşeini eski esrarengiz müesseselerde arayanların teorisinin tetkikinden sonra vardıkları sonuç şudur: Mason mabedleri Doğuy.a m üteveccihtir ve bu te —
121
—
veccüh masonların tefekkür esaslarını Doğu M illetlerinden almış oldukları hatırlatmaktadır. Açıklanmış olan bazı incelemeler gösteriyor ki Türkülerde insancıl düşünce ve kardeşlik teşkilâtı ile yardımlaşma müesseselerinin tarihi pek derinlere gitm ektedir. Türkr lerde Şamanizm ve onun tefekkür izleri Konfüçyüs ve Bud a ’ya, kadîm Mısıra ve oradan Süleyman Mabedinin inşa edildiği Kudüs'e yayılmıştır. Cok daha sonra ayni tefekkür izleri İslâm tefekkürü ile birleşerek Türkistan'dan gelmiş ve Mevlevilik, B ektaşilik ve A hi'lik teşkilâtına yol açmıştır. Bu İtibarladır ki, masonluk ile A hilik arasında bazı benzerlikler ve parallellik görmek isteyenlere rastlanır.» Salt bu sözler bile, ülkemizdeki iki büyük dereceli mason ustasının, masonluğun kaynağı konusunda bir birleşm ezlik içinde olduklarını göstermeye yeter sanırız. Bu, Türkiyedeki ve Dünyadaki masonların türlü konulardaki görüş ayrılıklarını binbir örneğinden ufacık bir ta nesidir. Nitekim din ve tanrı konusundaki b ir başkasını da daha önceki sayfalarda görmüştük. Nitekim, masonluğun Doğu'dan ve özellikle Loncalardan, A hilik örgütünden kaynaklandığı görüşlerine pek fazla. önem vermeyen Necdet Egeran bunları, bu tü r görüşleri şöylece bir inanmadığını belirterek özetledikten sonra şunu yazmaktadır: «Operatif masonluğun iki: dönemini ayırmak lâzımdır. Biri Hristiyanlıktan evvelki dönem, biri de Hristiyanlıktan sonra 1717 ye kadar olan dönem............ . Bu dönemlerden ta biidir ki en çok bilgi toplayabildiğim iz operatif masonluk, hristiyanlıktan sonraki masonluktur. Ve bugünkü spekülatif masonluğun da esasları bunlardan intikal e tmiştir.» Ne var ki, masonluğun baştan sona Hristiyaniıktan esinlendiği ya da Batı düşünce sistemlerinin meyvası o l-
— 122 —
duğu görüşünün de Doğu insanına ters geleceğini gören aynı üstad Egeran, daha sonra şöyle yazacaktır: «... Batı’da dinler ve insanlar arasında fark gözetm eden Büyük Loca'yı kurmuş olan Avrupa Masonluğu'nun bir bakıma hristiyanî temayüllü olarak yorumlanması ve çeşitli din ve tarikatlere mensup insanları kendi dünyasına çağıran Mevlevilik ile insanlık düşünce ve faziletleri te meline dayanan Bektaşîlikten yararlanmış bulunan A hiliğin etkilediği Türk masonluğunun da İslâm! temel üstüne kurulmuş olması doğal bir sonuçtur. Kaldı ki, masonluğu sırf hristiyanlara mahsus bir müessese telakki eden ve fikri masonluğu İngiltere’nin bir imtiyazı olarak İngilizlere hasreden eski görüş Anderson Nizamnamesiyle terkedilm iş ve masonluğun evrenselliğini doğuran toleranslar kabul edilerek lâik ve gayn siyasi, birbirinden tamamen bağımsız Büyük Locaların örgütlenmesi görüşü ortaya çıkmıştır. Bu suretle hristiyanirk ve İngiltere inhisarından kurtulan fikri masonluk bütün dünyaya yayılmıştır.»
BÖLÜNMÜŞLÜĞÜN NEDENLERİ? Masonluğu, operatif ve spekülatif masonluk ya da Hıristiyanlıktan önceki ve sonraki masonluk diye böümler içinde incelemek, gerçekte, masonluk denilen bilinmezi tam anlamıyla anlamak için yeterli değildir. Masonluğun kaynağının Doğu ya da Batı kökenli olduğu konusunda görüş ayrılıkları üstünde durm ak da, masonluk bölünmüşlüğünü anlatmak için yetersizdir. Bu konuda, — bölünme konusu— , başlı başına bir araştırma yapmış ve bunu yayınlamış, isviçreli 33. dereceden bir masonu da okuyup dinlemekte yarar var. Otto Bachmann adlı İsviçre'nin Alpina Büyük Locası — 123 —
üstatlarından bu zat, 1970 yılında Jönev’de yazıp yayınladığı kitabına şu adı koymuştur: «Farmasonluk ve içindeki bölünmenin nedenleri ve sonuçları» Yayınlandığı yıl, Türkiye Büyük Mason Mahfili üyelerinden Cemal Kıpçak tarafından dilimize çevrilip, mahfil özei yayını olarak bastırılan bu kitabında Otto Bachmann, üç. türlü masonluktan söz etmektedir: 1 — Operatif Masonluk, 2 — Geleneksel spekülatif Masonluk, 3 — Modern dogmatik Masonluk. Doğu ve İslâm, hele Türk etkisinden hiç söz açmayan İsviçre Alpina Locası üstadianndan Otto Bachmann, aperatif masonluk konusunda özetle şu bilgileri vermektedir: Operatif farmasonluğun başlaması, büyük bir yanlışlığa düşmeden, Hristiyanlık çağının l'kinci bin yılının başlangıcı, yani, katolik kilisesinin büyük kiiise binalarnnı ve diğer önemli abideleri inşa ettirmeye girişme devresi ola^ rak 'kabul edilebilir. Böyle önemli projeleri gerçekleştirmek ■için çeşitli sanat kollarının örgütlenme zorunluluğunu duymuş olmaları gereklidir. Bunlardan taş yontucuları ile duvarcıiarınki en önemlileri olmuştur. Mimarlar, müteahhitler ve diğer sorumlu kişiler planları incelemek ve bunlarla ilişkili kararları almak için yapının yapılacağı şantiyedeki localarda toplantılar yapmışlardır. Zamanla işi yöneten bu kişiler bir üstün sınıf haline gelmişler ve edindikleri büyük deneyden yararlanarak zamanlarının bir bölümünü daha genel konulara ayırmak yoluna gitmişlerdir, Bu toplantıların yapıldığı yerlere loca, ya da almanca Bauhutten (in şaat kulübesi) adı verilmiştir. Bu gibi kişiler, reform dönemine kadar büyük gelişme göstermişler, ancak dinde reform hareketleri başlayıp da Roma Kilisesi, yapı işlerini yavaşlatıp durdurma zorunda —
124
—
kalınca, yapı işlerinin bu etkin kişileri de ortada kalmışlar, varlıklarını sürdürememişlerdir. Bunların Avrupa kıtasında varlıklarını güç hal sürdürebildikleri tek ülke olarak İngiltere kalmıştır. Sözün burasında, Otto Bachmann'ın verdiği bu bilgiyi bir an için b ir yana koyup, bütün b ir kara Avrupasında Fran-M ason'luk giderek yok olurken, nasıl olmuştur da İngiltere'de bu iş varlığını 'koruyabilmiştir sorusuna yanıt aramak gerekmektedir. Tarihler göstermektedir kİ, Rönesans geliştikçe, din ve ve dünya işleri birbirinden ayrılmaya başladıkça, operatif Masonlara da ortalıkta, yapacak pek fazla bir iş kalmamaya başlamıştır. Açıkçası bu bir işsizlik krizidir. Ekonomik bir sonuçtur. Oysa bilinmektedir ki, Hristlyanlık Roma İmparatorluğu İçinde ve bu İmparatorluk yıkıldıktan sonra Avrupa'da yayıldıkça, hristlyan dünyasında dev tapınaklar, katedraller yapımı işi de hızlanmış, taş yontuculuğu vs yapıcılıkta ustaiaşmış. kendilerine mason denen meslek erbabı da bol bol iş bulabilmişlerdir. Kendi bünyelerinde pek iyi b ir biçimde örgütlenmiş bu operatif mason toplulukları, her biri bir belirli yöredeki işi bitince bir başkasına gtimek durumunda olduklarından, çağlarının ülkeleri arasında da rahatça gidip gelebilmek için bir tür özel özgürlüğe sahip kılınmışlardır. Orta cağların ufak dükkânlıkları ve feodal kıraliıklan arasında rahatça gidip gelebilmeleri için özel olarak sağlanan bu özgürlük Is b bu sanatçılara «Hür Mason» anlamına «Free MasonFranc Maçon» (Farmason) denilmesine neden olmuştur. 'Bunlar herhangi bîr. kentte ya da yerleşim yerindeki sıradan yapı ustaton değil, büyük yapıttan yaratan ve cağlarıno göre uluslararası nitelikleri olan sanatçılardı. Ama dediğimiz gibi, bir yandan rönesons. öte yandan hristlyan dünyasındaki reform hareketleri, katedral yapımı İşlerinin sonunu getirmişti. Sorun salt bu kadar da ba— 125 —
sit değildi. Bilimsel ve teknik gelişm eler de, franm asonların öteden beri bir sır olarak sakladıkları bazı özel bilgileri matematik form üller, geometri teoremleri halinde ve başka yollardan kolayca öğrenilir duruma sokmaya başlamışt/. Bütün bu nedenler üst üste bindiğinde, büyük yapılar yerine de dönemin Avrupa insanının herşeyden önce kendi küçük konut sorununu çözme çabalarının ön plana geçmesi uluslararası niteliği olan framasanluğun sönmesine neden oidu. Ama tam bu sıralarda, XVII- yüzyılın ikinci yarısında Londra'da büyük bir yangın çıktı, kenti kül haline getirdi. Bunun üzerine İngiliz Kralı ve halkı, elele verip Londra’yı eskisinden daha görkem li bir biçimde yapma çabasına giriştiler. Bunun için de, kara Avrupasında varlıklarını sürdürebilen fram asonlar İngiltere'ye çağrıldılar ve kendilerine iş verildi. İşte, Avrupa'da operatif masonluk son bulurken. İngiltere'de varlığını sürdürebilmesinin nedeni budur. Böylece farmasonların son yapıtları sayılabilecek olan Londra monümanları ve St. Paul Katedrali de tamamlanmıştır. Peki bu son ycrpıtlann da ortaya konmasından sonra ne olacaktı? Teknik ve bilim ilerliyor, meslekler çoğalıyordu. Avrupa’dan sonra İngiltere'de defranm aâonluk son mu bulacaktı? Franmasonluğu hiç değilse fikren canlı tutm ak için bir vol bulunmalıydı. Bunun için de mason localarına öt©ki mesleklerden de insanlar ve bu arada, franmasonlu^ ğu koruyucu olmuş devlet adamları da kabul edilmeliydi. «Fran Mason»!arın yanında bu türden masonluğa alınanlara da «kabul edilmiş masonlar» adı verilm eliydi. Nitekim öyle yapıldı. Ama gene de 1717 yıllarına doğru Londra'da kala kala dört mason locası kalabildi ve bunlarda da, «kabul edilmiş masonlamın sayısı «fran masonla rd a n daha çok hale geldi.
GELENEKSEL SPEKÜLATİF FARMASONLUK Aradaki bu saptama bilgilerden sonra, te k ra r O tto Bachmann’ın «Farmasonluk ve İçindeki Bölünmenin Nedenleri ve Sonuçları» adlı kitabına dönebilir. Bachmann; franm asonlar-eski m asonlar'la kabul edilmiş masonlardan oluşan operatif masonluğun geleneksel spekülatif masonluğa dönüşmesini de şöyle anlatm aktadır: . «XVI ve XVII. yüzyıllardaki dinsel karışıklıklar, localara eski gelişmelerini yeniden sağlamak İmkânını verm iyordu ve kritik durumları devam ediyordu. Bu yüzden eski masonlarla [Franmason], kabul edilm işler arasında sık sık anlaşmazlıklar oluyordu ve bu durumun böylece de sürüp gitmesi mümkün cfeğlldi. Birçok uzun hazırlık çalışmalarından sonra Londra'nın dört locası 24 Haziran 1717 tarihinde Londra ve Westm lnster büyük locasını spekülatif (düşünsel) olum lulukta kurdular. Bu kuruluş, operatif (uygulamacı) masonluğun sonu oldu.» Bu büyük loca, yani Londra Büyük Locası, umulmayan b ir başarı sağladı ve ilgi uyandırdı. Birçok loca hemen buna katıldılar. Bu ise yeni bir örgütlenmeyi gerektiriyordu. O günlerde adı «İngiltere için Büyük Loca» olan ve günümüzdeki «İngiliz Birleşik Büyük Locasısyal karıştırılmaması gereken bu üst örgüt, bir presbiterien rahibi olan James Anderson'u, masonlukla ilgili belgeleri derleyip to parlamak ve yeni b ir yönetm elik hazırlamakla görevlendirdi. O tto Bachmann'ın ileri sürdüğüne göre'. James A nderson Birader, toradığı arşivlerden derlediği belgelerini dinsel anlamlı olanlarını bir yana koyup, yalnız insancıl (humanitaire) olanlarını, «yani gerçek insanlığı amaç edinen yeni görüşe uyanlarını» ele alarak, günümüze dek ge— 127 —
çerli olan masonların ünlü anayasasını, «The Constituticn of the Free - Masons»u oluşturdu. «Anderson Yasaları» diye adlandırılan bu anayasa, btr komisyonca incelendikten ve Büyük Loca tarafından onaylandıktan sonra 1723 yılında yayınlandı. Anderson Yasaları, eski deyimle «Anderson nizamatı», üç ana bölümden oluşmaktadır ve şu konuları kapsamaktadır: 1 — Tarihsel bölüm, efsaneler. 2 — Yönetmelikler, ritüeller bölümü (disiplin). 3 — Mason marş ve şarkıları. İşin ilginç yanı şudur ki, Anderson yasaları, 1723 de yapılan iik basımından sonra 1738, 1756, 1767 ve 1784'de de dört kez olmak üzere b&ş kez basılmıştır ve her basım arasında ayrılıklar vardır. Yani masonluğun anayasası, insanlık düşüncesindeki gelişmelere paralel bir gelişme göstermek zorunluluğunu duymuştur. Anderson Yasalarının ilk basımının ilk bölümünde İncirden alınmış olaylar, Tevrat'tan ilham alan konular ve opretatlf masonluğun etkileri çok açık olarak görüldüğü halde, 1738'd-e gene Anderson tarafından kaleme alınan ikinci basında bu olaylar, konular ve etkiler ver almamıştır. 1734’deki son basımda İse, dinsel düşünceden tümden uzaklaşılarak saf felsefe zeminine girildiği görülmektedir. Bu konuya bir açıklık getirmek için, 1723 tarihli basımın şu bölümünü olduğu gibi aktaralım: «Bizim ilk ceddimiz Adem ki, Evrenin Ulu Mimarı Tanrının benzeri olarak yaratılmıştır, fikir bilimlerinden yoksun değildi, bilhassa geometri onun gönlünde yazılı idi. Zira, o cennetten atıldıktan sonra ondan gelen nesillerin gönlünde de bu bilimlerin prensiplerini bulmaktayız.» 1784 basımında ise Anderson yasalarında bu bölüm şu biçimde girmiştir; «Evrendeki şaşırtıcı olayları felsefe görüşü içinde iz— 128 —
iediğimiz zaman, oradaki varlıkları, üzerinde yaşadığımız dünyayı ve kendimiz, bütün diğer yaratıklar, hayvanlar ve doğal ürünlerle bunların çeşitli işlemlerinin yapılış ve yönetmişlerini, doğanın bütün sistemlerinde beliren ahenk ve bağlantıya uyan düzgün ve değişmez kanunların hükmü altında görüyoruz.» Salt bu örnek bile. Masonluk anlayışı ve bu anlayışa temel taşı sayılan Anderson yasalarının 1723’den 1784'e kadar gecen altmış yıl içinde bile ne Ölçüde değişikliklere uğradığını gösterir sanırız. Anderson yasalarında, tarihi ve efsanevi bölümden sonra galen yönetmelikler, ritüeller ya da «mükellefiyetler» bölümü de kendi içinde ikiye ayrılır. Bu ayrımdaki ilk bölümde bir frammasonun yapmak ve İnanmakla yükümlü olduğu kurallar, ikinci bölümde de genel kurallar işlenir. Ritüel diye anılan yönetmeliklerde masonluğun, özellikle spekülatif masonluğun ana hatları altı çizilerek belirtilir. Bunlardan do ilki «tanrı ve din İle ilgili konular» başlığını taşır k i şöyledir:
F.S
Ma son farın bu açıklaması, o dönem rçrn az bulunur bir düşünce olgunluğu gösterir ve bu tür düşünceler, daha sonraiarı Fransız Büyük ihtilalinin insan haklan bildirisine kaynaktık etmişlerdir. James Anderson daha o dönemde, masonları, «bütün İnsanların üzerinde birleştikleri bir dine inanma» yükümlülüğüne bağlayarak, masonluğu her türlü din tartışmalarının ve doğmatik zorunlulukların üstünde tutmayı böytece de insanlar arası kardeşlik ve anlaşma yolunu açmaya çalışmıştır. Ne var ki. Anderson bu kuralı getirdiği için sonradan Mgr Jouin gibilerce spekülatif masonluğun fesattık taşıyan prensiplerini hazırlamış olmakla suçlanacaktır. Bu kurallara uydukları için masonların Kilise’den uzaklaştıkları ileri sürülecektir. Anderson yasalarının üçüncü bölümü İse şarkılar ve marşlardır demiştik. Bu şarkı ve marşlardan İlk ikisi masonluk tarihine ilişkin geri kalanlarsa övgü şarkı ve marşlarıdır. İsviçre Alpına Locası üstatlarından olan Otto Bachmar.n. Anderson yasalarında din ve dinsizlik konularında yaplan değişiklikleri şu yorumla bağlamaktadır: «1738 tarihli baskıda Anderson, birinci mükellefiyetteki (Adı ve irmnç gösterileri ne olursa olsun) anlatımı yerlns, (adları, dinleri ve onları belirten İnanış usulleri ne olursa olsun) anlatımını koymuştur. Bu ifade ediş tarzı, daha yumuşak ve daha acıktır... ve (adlar) kelimesi çoğullaştırılarak bir masonun herhangi bir dinin inancısı olduğu kadar, hiç bir djn İnancı olmayan, Tcsnrssız, münkir veya özgiir düşünceli bir kişi olabileceğini de gösterir, ye* ter ki o daima şerefli ve namuslu bir İnsan olsun...»
—
130
—
DOĞMATİK MASONLUK Ingiltere'de 1717 tarihinde Büyük Loca kurulup da dört locayı bünyesinde, birleştirip, 1723’de Anderson yasalarını kabul edince, masonlar arasında günümüze kadar sürüp giden bir çatlama ve bölünme de ortaya çıktı. Çünkü, bir çok mason ve bazı Localar, Büyük Loca'ya katılmayı red ettiler. Bunlar, Büyük Loca'nın reformcu kardeşlerinin spekülatif masonluğun dinsel özelliğini yok ettiğini ileri sürüyorlar, bunların özgürlük anlayışını ve vicdan konusundaki toleranslarını taşkınlık olarak suçluyorlardı, Operatif masonluktan spekülatif masonluğa geçişe bir itirazları yoktu ama, dinsel doğmalardan ayrılmayı doğru bulmuyorlardı. Toleransı hoş görmüyorlar, liberal düşünce karşısında doğmatik görüşleri savunuyorlardı. Bu tür doğmatik masonlar giderek, kendi içlerinde dayanışmayı geliştirdiler ve 1753 yılında örgütlendiler, İngiltere'de ikinci bir Büyük Loca oluşturdular. Böylece de masonluğu İki başlı hale soktular. «İngiltere Büyük Loca»sının yanı sıra kurulan bu ikinci büyük locanın adı, «Hür ve kabul edilmiş Büyük Loca» idi. Bunlar Otto Bachmann'ın deyişiyle, masonlukta, «orta çağın dinsel usullerini işleme geçirdi!»-». Ve doğaldır ki, iki büyük looa ve yandaşlan arasındaki çekişmeler sürdü gitti. 1717’de kurulmuş Büyük loca yandaşlarına «modern» ler, 1753’de kurulmuş büyük loca yandaşlarına da «eski» ler adı verildi. Gerçekte kuruluş tarihi bakımından eski Okın ama yenilikleri, özgürlükleri ve liberalizmi savunan modernlere karşı, Anglikan Klisesi ve İngiHz aslilerinin Bizans oyunlarına yatkın yöntemlerini uygulayan tutucu ve gelişmeyle ilerlemeye karşı olan eskiler, giderek etkinliklerini artırdılar. — 131 —
1813 yılındaysa, iki büyük locanın başına da Gal Prfensi'nin iki kan kardeşi «büyük Üstad» oldular. Bu büyük üstadlar, aralarında koşullarının ne olduğu hiç bir zaman 'kesinlikle bilinemeyen bir gizli anlaşma imzalayarak ik i büyük locayı birleştirdiler ve adına da «İngiltere eski masonları birleşik büyük locası» dediler. Sonra bu ad, günümüze kadar gelen, «İngiltere Birleşik Büyük Locası» biçim ine dönüştürüldü ve «modern»lerin etkinlikleri hemen hemen yok oldu. 1815'de oluşturulan bu birleşik Loca gerçi 1723'ün «Eski g ö re v le rin i yasa olarak kabul etti ama, yükümlülüklerin birinci maddesini kökten değiştirdi ve bu madde şu hali aldı: «I. Tanrı ve Din ile ilgili k o n u la r: B ir mason kendi tutum u bakımından ahlâk kanununa uymak zorundadır. Eğer o, ULU SAN'ATI iyi anlıyorsa o, asla budala bir Tanrı tanımaz fakat kayıtsız bir dinsiz de olmayacaktır. Bütün insanlar arasında o, Tanrının İnsandan başka türlü gördüğünü daha iyi anlamak zorundadır. Zira, insan ancak dış görünüşe bakar halbuki Tanrı 'kalbi görür. Bunun sonucu olarak b ir mason özgür olarak vicdanının emirlerine karşı işlem yapmamaya yönelmek zorundadır. Bir insanın inandığı din ve tapınma şekli ne olursa olsun o masonluk nizamına girmekten yoksun tu tu la maz, yeterki semânın ve zeminin ULU MİMARINA inansın ve ahlâkın kutsal görevlerini1işlesin. Masonlar, kardeşlik sevgisinin sağlam bağları Jçiode her inançtaki erdemli kişilerle birleşJrler, onlara insanlığın kusurlarını görmeleri şefkatle anlatılır ve 02 tutum larını tem izlik içinde bulundurmaya gayret ederek benim sedikleri özel jnanem üstünlüğünü gösterirler, Böylece, m asonluk birbirine ebediyen yabancı kalmaktan başka yol bulamayacak olan iyilik, m ertlik insanları arasında — 132 —
mes’ut bir dostluk bağları kurma ortamı ve birleşim merkezi olur.» Gol Prensinin kan kardeşlerinin, İM büyük locayı birleştirmesi belki olumlu bir adımda ama, Anderson yasalarının yükümlülükler (mükellefiyetler) inin ilk maddesinin anlam ve içerik olarak ileriye de değil geriye, tutuculuğa doğru değiştirilmesi, masonluğu bir daha kolay kolay uzIgşılamaz biçimde bir bölünmeye de itmişti. Gerçekte İngiltere'de yapılan iş, b ir birleştirmeden çok, tutucuların İlericileri yutup etkisiz duruma sokmasından başka bir sonuç vermemişti. Ama spekülatif masonluk, o döneme kadar, kara Avrupasına yeniden atlayıp yayıldığı ılçfn, ingllteredeki bu geriye dönüş hareketini benimsemeyen pek çok Loca ve büyük loca, 1723 yasalarını ve yüküm lülükleri temel alarak kendilerine özgü k u ra llar da düzenleyerek varlıklarını sürdürm üşler ve daha sonra da kısaca (A.M.İ.) adı verilecek uluslararası masonluk birliğine kadar birbirleriyle obediyanslar olarak İlişki bile kurmadan yaşamışlardır.
ULUSLARARASI MASONLAR BİRLİĞİ (AMİ) İngiltere Birleşik Locası, kuruluşundan sonar çok uzun yıllar, Kara Avrupasmdaki loca ve Büyük Locaların işlerine karışmamayı yeğlemiştir. Ne var ki, bağımsız Büyük Looa’lardan İsviçre Büyük Locası Alpina, Birinci Dünya Savaşından kısa bir süre önce başlayıp, bu savaştan hemen sonra ord ardına görev alan D irektörler Komitelerinin uyanıklığı ve özellikle de Edouard Û uartier-Latente ve İ&aac Roverchon biraderlerin Büyük Üstadlıkları döneminde AMİ ortaya çıkınca iş değişti. Daha 1902 yılında Cenevre’de yapılan bir toplantıda Avrupa Obediyanslarmdan [kendi kendini yöneten büyük — 133 —
masan birliği) bazılarıyla bazı Amerika Obediyansları, «Masonluk ilişkileri Uluslararası Bürosunu»nu (Bureau International des relations Maçonniques) kurmayı kararlaştırmışlardı. Bu büronun görevi çeşitli ülkelerdeki masonluk kuruluşlar! arasındaki ilişkileri geliştirmek ve sıklaştırmak ve bir ortak çalışma düzeni sağlamak olacaktı. Böylesi bir olasıirğın ortaya çıkması, kendisini tüm masonik örgütlerden üstün gören İngiltere Birleşik Büyük Locasının bu girişime karşı çıkmasıyla ve bu tür bir örgütlenmeye katılmaması, buraya bağlı başka Büyük Locaların da ayni yolu izlemesi, Anglo-Sakson masonlarının AMİ’ye uzak kalmasına neden olmuştur. Uluslararası Masonluk İlişkileri Bürosu, 1904 yılında yayınladığı bir raporda bu konuda şöyle bir durum saptaması yapmıştır ki, bu masonfarorası ayrılıkların nerelere kadar vardığını göstermektedir: «Sözde uluslararası denen ve kesin bir kardeşlik beraberliği göstermesi gereken ve amacı ayırmak değil, birlik olması gereken bir topluluk içinde de ayrılıkların görünmesi hazindir. Bu topluluğun bir cok gruplarının birbirini aforoz ettiklerini ve kendilerinden başka türlü düşünmekten başka suçlan olmayan insanlara ve kardeşlere lanet okuduklarını görüyoruz. Bize, incelemeler yapmayı, tecrübe etmeyi, tartışmayı ve suçlamaya gitmeden önce dinlemeyi öğütleyen aklın sesine karşı sağır olan bu kimseler kendilerini suçsuz saymaktan hoşlanıyorlar ve bu tutumlarıyla, farkına varmadan özgürlüğe ebedi düşman kesiliyorlar.» Böylesi karşılıklı çekişmeler, suçlamalar arasında geçen yıllardan sonra 1921 yılında Cenevre’de gene İsviçre'nin Alpina Büyük Locasının öncülüğünde bir uluslararası masonlar kongresi toplandı ve 1922 yılında da «Uluslararası Masonluk İlişkileri Bürosu»nun yerine «Uluslararas? — 134 —
Masonluk Birliği-Assaciation Maçoonn!que intematonaiea yani a .m .I. kuruldu. Merkezi Cenevre olan AMİ, özellikle Latin Amerika ülkelerinae etkin bir kuruluş olarak varlığını sürdürmektedir. A.M.I.'nin kuruluş nedeni, obedlyanslar arasındaki ilişkileri geliştirmek ve yeni ilişkiler kurmaktı. Bu birliğin ana tüzüğünün 2. maddesi şöyle der: «Gerek birlik ve gerekse her masonluk kurumu diğer obediyansların İç işlerine karışmayı yasak sayarlar. Her kurum, İlişki kurduğu diğer kurumkırla toplu gayretler) düzenlemek ve ahenk içinde bulundurmak için karşılıklı olarak çalışma programları göndermeye ve ilişkileri çoğaltmaya çağrılır. Ancak, birliğe katılma olayı birlikte bulunan bütün kurumlarla ilişki kurmayı zorunlu kılmaz.» A.M.i., 1929'dakl ünlü ekonomik bunalıma kadar Isaak Reverchon, sonra da Jhon Mossaz «biraderlersin «şansölye» niteliğiyle yönetiliclği altında büyük gelişmeler gösterdi. Ama bu arada, içine anglo-sakson masonluğunu da almıştı ve tarafları birbirine yaklaştırma çabaları içindeydi. Ne var ki, akla karanın bir araya getirilme çabası gibi ters bir çaba olan, dinci doğmatik görüşlerle liberal görüşlerin bağdaştırılması çabaları bir noktada bir anlaşmazlık ve uzlaşmazlıkla sonuçlanacaktı. Nitekim de böyle oldu. A.M.İ.’y-e katılan obediyanslarm sayısı 42'yi bulduğu, birinci ile ikinci dünya savaşı arasındaki sürede üye olan obediyanslann katıldığı 9 konvan toplantısı yapıldığı halde, 1929 yılında İngiltere Birleşik Büyük Locası, masonlar arasındaki bu «evrense! kardeşlik yakınlaşması» diye adlandırılan çabalara karşı çıkarak, kendisiyle ilişkili obecliyanslara sekiz maddelik bir ültimatom verdi. Bunlar yo A.M.İ.'den çekilecekler ya da İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından aforoz edileceklerdi. ikinci Dünya Savaşının yaklaşması, güçlükle atlatılan — 135 —
büyük ekonomik bunalım. Kara Avrupasında Nazizm ve Faşizm gibi otoriter rejimlerin masonluk üstüne uyguladıkları baskılar ve sonra patlak veren ikinci Dünya Savaşı. A.M.İ.'yi darmadağın etti. Savaş sonrası. Avrupa masonları yeniden derlenip toparlanmak istediklerindeyse, mason locaları ve büyük localarının mabedleri yıkılmış, arşivleri yok edilmiş ya da kaybolmuş olduğundan, çaresiz kendilerine destek olarak karşılarında bu tür bir dağılmaya uğramamış İngiltere Birleşik Büyük Locasını buldular. Bu locanın ise tutumu katı ve kesindi. Yeniden oluşturulacak localar ve büyük localar, A.M.İ. ile ilişki kurmayacak, hele aforoz edilmiş ve düzensiz sayılan localarla uzaktan yakından ilgilenmeyeceklerdi. A.M.I.'den arta kalanların derlenip toparlanma çalışmalarıysa ancak 1950 yılında Pariste düzenlenen bir toplantıda yapılmak istendi. Ne varki bu toplantı da. A.M.İ.’ nln son toplantısı okkı. Avrupa obediyanslarından sekizinin Büyük Üstad ya da tem silcileri ile Şili Büyük Locası temsilcisi, iki günlük toplantı sonunda A.M.İ.'den çekilme kararlarını açıkladılar. Bu işin öncüsü alan İsviçre’nin Alplna Büyük Locası da bu dağılışı önleyemedi ve örgütün varlığının son bulma kararı alındı. EVRENSEL FARMASONLAR LİGİ (L.U.F.) (La ligue üniverselle efe F.M.) 1905 yılında düzenlenen b ir esperanto kongresine katılan bazı masonlar, daha sonraki kongrelerde de buluşmaya karar vermişler ve böyleoe kurdukları küçük to p lu luk özellikle Birinci Dünya Savaşından sonra yaygınlaşarak, «Evrensel Farmasonlar Ligi-La ligue üniversel le de F.M.» adını almıştır. Bu lig, masonluk içi bir -kuruluş olup, buna masonlar özel olarak katılırlar. Bu kurum, locaların ve büyük loca— 136 —
lorın uğraştığı ve tartıştığı konularla uğraşmaz, salt her ülkenin mason biraderleri arasında ilişkileri sağlamak ve geliştirmek yollarını arar. Bu lig, dogmacı masonlarla, reformcu masonlar arasındaki çekişmelere de girmez ve bunlar arasında fark görmeyip her ikisini de düzenli olarak tanır. Esperento diliyle, {L'universaia Framasona Ligo) özel bir birlik olup, masoıi obediyanslarınm iç işlerine karışmaktan kaçındığı gibi, politika ve din konularında da kesinlikle tarafsız kalır. İngiltere Birleşik Büyük Locası, tüm masonik kuruluşlar gılbi, bu Lig'i de denetimi altında tutmak için, L.U.F.'a yalnız bu büyük locanın İlkelerini benimseyen masonların alındığını ileri sürerse de, bu gerçeğe uygun bir anlatım değildir ve LUF çeşitli ülkelerdeki localara bağlı masonlar arasında evrensel bir yaklaşım ortamı sağlama çabaların! sürdüren bir kuruluş olarak varlığını sürdürmektedir. Günümüzde dünya masonluğu üstünde giderek etkinliğini artıran İngiltere Birleşik Büyük Locasının, düzensiz sayıp aforoz ettiği obediyansiar arasında örneğin İsviçre'nin Alpina Büyük Locası, 1949'Iarda, çaresiz bir geriye dönüş yapmış Winterthur'da yapılan bir delegeler toplantısından sonra, tüm obedlyanstara bir «prensip açıklaması» göndermiştir ki, buna «Winterthur'un Beş Noktası» adı verilir. Gerçekte bu beş nokta, İngiltere Birleşik Büyük Locasına, reformcu bir başka büyük toconın verdiği bir tür ödündür. Ne var ki, bu ödünler bile, İngiltere Birleşik Büyük Locasını tam anlamıyla yumuşatmış değildir. Bu beş nokta şöyje sıralanmaktadır: 1. İsviçre'nin Alpina Büyük Locası, çatışmalarında. Evrenin Ulu Mimarını tanır ve ona sığınır. 2. Masonluğun eski geleneklerine uyularak İncil mihrap üzerine konulur. — 137 —
3. İsviçre Büyük Locası Alpirta, vatana karşı toplu bağlantısını ve bozulmaz ilişkilerini resmen açıklar. 4. İsviçre Büyük Looası Aipino ve bu Büyük Locaya bağlı bulunan localar politika ve din ile ilgili çatışmaların hiç birine karışmazlar. Bu konular üzerinde bir görüş belirtmeye izin vardır ama, bu gibi tartışmalar üzerine herhangi bir oylama yapılamayacağı gibi üyelerin özgürlüğünü zedeleyecek bir karara da varrlamaz. 5. İsviçre Büyük Locası Alpina, bu prensiplerle ilişkisi olmayan başka konular için «Eski Görevlere» (yani Anderson yasaları) boş vurur. 1954 yılındaysa, gene İsviçre'nin Alpina Büyük Locası,. Hollanda Büyük Meşriki, Avusturya için Viyana Büyük Locası ve Almanya Büyük Locası Lüksemburg’da toplanarak aralarında bir anlaşma yapıp, belirli kurallar saptamış ve İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın 1929 yılındaki ültimatomuna boyun eğdiklerini belirtmek istemişlerdir. Ama, Otto Bachmann'a kulak verirseniz, bu boyun eğiş bile, İngiltere Birleşik Büyük Looası'nı memnun etmemiştir çünkü bu Büyük Loca, öteki büyük localar arasında kendisi dışında işbirliği yapılmasından da hoşlanmamoktadır. Masonların, devrimci ya da reformcu kanadının sözcüsü ya da sözcülerinden biri olan Otto Bachmann, İngiltere Birleşik Büyük Locasının, dünyanın öteki ülkelerindeki Büyük Localar ve masonlar üzerinde kurma peşinde olduğu hegemanyoya şiddetle karşıdır. Masonluğun dondurulmuş, üzerinde tartışılmaz bir dünya görüşü olduğu anlayışına isyan etmektedir ve günümüz gençliğinin giderek masonluktan uzaklaştığından yakınmakta. çağımızda, toplum yaşamanda erkekler kadar kadınların da ön plana geçtiğini belirterek, «hemşirelerdin de masonluğa kabulünü istemektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinde kurulmuş ama düzensiz sayılan salt kadınlardan oluşan localarla. — 138 —
korışrk (miksie) foçalonn varaklarının kabul edilmesini savunmaktadır. İtalya Büyük Locasında, erkek ve kadın localarının ayrı ayrı bulunduğunu ve bunların delegelerinin gündemdeki konuları tartışmak üzere Biiyûk Locada bir araya geldiklerini de örnek olarok gösteren Otto Bachmann, «kadınların masonluğu problemini çözmek İçin bugünün artık modası geçmiş adetlerinden vazgeçmek gerekecektir. Höyat ve adetlerin yeni şekildeki onkıyışa 'küskün durumda tutulmalarını İstemek tehlikeli olacaktım demektedir. Tutuculuğun önlenememesi Yüzünden masonluğun geleceğini de kaygıyla karşılayan 33. Derecedeki bu isviçreli reformist mason, «Eski ve Kobu! edilmiş İskoç Riti ve Nizam larını (Rite Ecoccais Anelen et Accepte) de pek fazia tutarlı bulmayan ve tarihi kökeninin karışıklığından söz ederek, gelecek konusundaki karamsarlığını şu sözlerle dile getirmektedir: «Farmasonluğun karşıt iki kampa bölünmüş olduğunu açıkladık. Bunun sonucu, bu örgütün dünya ölçüsünde etkisini yitirmesi ve silik bir duruma düşmesi olur.» «Masonluk artık, son yüzyılın başından bu yana ona yeni fikirler getirmeyi istemeyenlerin suçları yüzünden kocamış hale düşmüştür. (...)» «Gelişme yoluna girmeyen, üstüniük 'kazanmasını bilmeyen bir örgüt, artık tedavi edilmez bir halde çökmeye ve unutulmaya mahkûmdur. Dünya sessizce değişmektedir, bu değişmede ileriye doğru yapılan hamleye uymak gerekir.. Masonluk da bu kaidenin dışında kalamaz. Kendi kendine sindirdiği gecikme en iyi örnektir. Evet şüphesiz 'ki farmasonluk herşeyden evvel bir Inisyasyon nizamıdır, locada öğretici ve ritüele uygun bir çalışma İzlemek zorunludur. Üyelerin her biri için güçlü bir yararlılık sağlayan bu çalışmanın bütün kardeşlik beraberliği içinde yaygınlaşması gerekir. Ama yalnız bu da yeterli olmaz. Zi— 139 —
ra masonluk, eğer onu kuron reformcu kardeşlerin düşüncelerine karşı saygılı olmak İsterse, dış alemde de hummalı bri gelişmeyi işleme geçirmek gibi bir yükümlülüğü bulunduğunu bilmelidir.» İLGİNÇ GÖREVLER Türkiye Büyük Mason M ahfili yayım olarak, dilimize de çevriltilerek Türkiyede de yayınlanmış (kitabında, isviçreli reformcu Mason Otto Baçhmanrı, dünya masonlarının nelerle ilgilenmesi gerektiği konusunda şu çak ilginç görüşleri de ileri sürmekte ve bilgiler vermektedir: «Dünya nüfusunun üçte ikisini ilgilendiren açli'k durumunu doğuran problemlerden hiç biri onu (masonluğu) kayıtsız bırakamaz, Dünyada barış ve kurtuluşun başlıca nedenlerinden bir! olan bu problemler çabuk çözüm yolları beklemektedir, Masonluk da bunları dikkatle inceleyerek. anlayışlı bir izlemeden başka birşey beklemeden sonuçlarım uluslararası örgütlerin dikkatine sunmakta görevlidir.» Dünya masonluğuna böylece yeni ilke ve amaçlar gösteren Bachmann daha sonra da şunları yazmaktadır: «Amacı, yüz milyonlarca insanın yaşama örgütlerini iyileştirmek olan sürekli ve feragatli bir çalışma ile masonluk, hiç kuşkusuz uluslararasında iyiliklerin sağlanmasını mümkün kılacak ilişkilerin kurulmasını etkileyecektir. Hiç bir birlik ya da özel kurum, bu bakımdan, masonluktan daha iyi örgütlenmemiştir. Zira masonluk tüm dünyada yaygındır. Bunun sonucu alarak da ona her yerde araştırmalar yapmak, kaliteli ihsanlara durumu inceletmek ve bir merkez bürosunda yoğunlaştırmak ve işleme geçirme yollarını sınavlamak üzere raporlar hazırlatmak onun için çok kolay olacaktır. «Bu sorular, yalnız kalkınma yolunda olan ve beraber— 140 —
lik içinde örgütlenmiş bir masonluğun iş beraberliğini bekleyen ülkeler için aeğll, genel yararlığı sağlayacak tüm problemler için de geçerliliktedir. Masonluk, elinde bulundurduğu olanaklarla çok büyük işler başarabilir. «Bunun bir örneğini, Evrensel Masonluk Ug'i bize vermektedir. Bu Örgüt, içindeki Fronsızlar Grubunun yardımı ile Birleşmiş M Metlerin Devletler Dışı kuruluna katılmıştır ve kıymetli çalışmalar yapmaktadır. «Farmasonluk, ken
(Centre de liaison et D’inform ation des puissances maçonniques signataires de l'appel de Strasbourg) anlatımının sözcüklerinin ilk harflerinden oluşmaktadır. Bu örgütü anayasası, 1723 anayasasına uygun alarak, vicdan özgürlüğüne kesin bir saygı 'ilkesine dayanmaktadır. D ilenir ki, bütün sembolik güçler ve özgürlüklerini k o rumuş durumda olan filozofl'k güçler, gerçek bir varlık olmak yolunu tutan ve gşrek beraberliği kurmak, gerekse ilişki sağlamak bakımından A.M.İ.’nin yerini almaya lâyık olan bu kurum hakkında bilgi edinsinler ve ona katılsınlar. 1717'nln ideali ancak bu suretle yemden hayat bulabilecektir.» BİR ANARŞİSTİN ELEŞTİRİSİ Masonluk dünyasındaki bölünmüşlük konusunda, ta raflardan birinin görüşlerini verirken, arada bir saplama yaparak, yeryüzünde anarşizmin üç büyük kuramcısından biri olarak (öteki ikisi Proudhon ve K ropotkin’dir) ün ka zanmış Mihail Aleksandroviç Bakunin (1814-1876)’in 1870'lerde yaptığı bir eleştiriyi de burada aktarm ak isteriz. Bakunin, b ir mektubunda, dönemi masonluğu için şunları yazmaktadır: «Vaktiyle B urjuvalar uluslararası ve evrensel dehşetli bir birlik kurmuşlardı. Bu birlik farmasonluktu. Ama ge çen yüzyılın farm asonluğu, hatta şimdiki yüzyılın başındaki farmasonluk, günümüz farmasonluğuyla kıyaslanırsa. çok aldanırız. «O farm asonluk ki, mükemmel bir kurum olarak, gerek gelişmesinde, gerekse önceleri gittikçe artan güçlenmesi ve sonraki ahlâK ve fik ir çöküntüsü ile burjuva s is temini tam olarak temsil etm iştir. Bugün ise bir entirikacı koca karı rolü oynayarak bir hiç haline gelm iştir. Faydasızdır, hatta bazan zararlıdır ve gülünç durumdadır. Hal— 142 —
buki 1B3C'da ve hele 1793’den önoe içinde pek az istisna iie bütün pariak fikirle ri, on ateşli kişileri, en güçlü iradeleri ve en cüretli karakterleri toplamıştı ve çok hareketli, güçlü ve iyilikle r sağlayan b k kurumu örgütlem işti. «Bu kurum, XVIII. yüzyılın insancıl düşüncelerinin işleme geçirilm iş enerjik bir canlanışı idi.» «BİZE YABANCI» Türkiyede kendilerini «Düzenli» sayan masonlardan pek çoğu, sizlere inanılmaz gelse de, «meslekler-İMiin yukardan beri sıralayageldiğimiz türden eleştirisinden habersizdirler. Haberdar olanları da habersiz görünmeyi yeğlerler ve kendilerine bu konulardan söz açıldı mı, ıklişe otan şu yanıtı verirler: — Bu bize yabancı... Otto Buchmann gibi, düzensiz saydıkları masonların, eleştirilerini duymazdan ve bilmezden gelen, «bize yabancı» deyip elinin tersiyle iten «Türkiye Büyük Locası» yolunda olanlar da çok üstlerine düşülürse, dünya masonluğundaki bölünmeyi ve bunun Türkiyedeki yansımasını da kabul ederler. Ama, bu bölünmeyi küçümseyip önemsemez görünürler. Geçiştirmeye çalışırlar. İşte Türkiye Büyük Locası üstatlarından b irinin bu konuda yazıp açıklayabildiği Kara Avrupastnda, masonluğun dar boğazlardan geçip, yok olma düzeyine erişmesinden sonraki günlerde, yeniden İngiitereden kaynaklanarak Avrupaya yayılması, fikri-spekülatif masonluksan am eii-operatif masonluğa kesintisiz geçiş sayılan bu aşamadan sonrasını hep birlikte izleyelim: . «Bundan sonra Masonluk, Londra Büyük Locasından icazet vs berat alma'k suretiyle yeniden Avrupa Kıtasında, Amerika'da ve bütün Dünyada kurulmaya ve yayılmaya başlamıştır. Localar çoğaldıkça üç loca bifleşerek müstak il Büyük Localar kurulmasına müsade olundu. Ve fakat daima Büyük Localar kendi aralarında dostluk münase— 143 —
betlerim muhafaza ettiler. Birbirleri nezdi'nde büyük temsilciler tayin ederek tanışmalarını temin ettiler. Ve bu şekild eki Büyük Localara «düzenli» ünvanını verdiler. Bu suretle kurulmuş oton Büyük Localardan biri de Grand Orient de France (Fransa Büyük Maşrıkı)dır. Fransa Büyü'k 'ihtilalinden bir hayli önce kurulmuştur, Hürriyet-Eşitlik-K ordeşllk mason form ülü ile yaratılan 1789 Fransız Büyük İhtilâli düşünürlerinin çoğu Fransız masonlarıdır. Burada istidrat yoliyle kaydedelim ki, İngiltere'ye karşı İstiklâl Savaşlarını yaparak Amerika Birleşik Devletlerini ve hür dem okratik idare sistemini kuranlar, George Washington başta olmak üzere, Amerikan Masonlarıdır. Fransa Büyük İhtilâlinden sonra ise Avrupa toplum nizamı tamamen değişiyor, hür fikirle r genişliyor ve yeni felsefi görüşler meydana çıkıyor. Fransa'da hümanizm cereyanları, ateistik veya agnostik görüşler (Allahı inkâr eden veya delil yokluğundan 'inanmak istemeyen felsefi düşünceler)a!ıp yürüyor. Grand O rienfd aki masonların bir çoğu Fransız aydmı olarak bu akımlara katılıyor. Ve bu etkilerle masonlukta Tanrı adına açılıp 'kapanan loca çalışmaları ve kutsal 'kitap üzerine yapılan yeminler ihmal ©dilmek suretiyle, masonlukta Allahın varlığına ve ruhun ölmezliğine inanmak şartını ortadan kaldırıyorlar. Ve gayet ta b ii ki, Londra Büyük Locası ve bunun düzenli saydığı diğer bütün Dünya Büyük Locaları tarafından Grand Orient de France «düzensiz» ilân ediliyor. Grand Orient de France kendi düşünce tarzına uyan başka memleketlerde yeni yeni büyük localarla tem silciler teati ediyor ve dostluk münasebeti kuruyor. Halen bütün dünyada Grand O rient’Ia birlikte ateist veya agnostik 150.00 kctdar düzensiz mason vardır. Halbuki, düzenli o tonlar, yani Allaha iman eden masonlar 5 milyon kadardır. Biz de Türkiye Büyük Looası olarak 1956 sonundan bu yana bu düzenli masonlar tarafında yer almış bulunuyoruz. _
144 —
Bütün düzenli Büyük Localar bizimle dostluk münasebeti kurmuş bulunmaktadır. Fransa'da tanıştığımız düzenli masonik kudret, «Grande Loge Nationaie de France (Fransa Milli Büyük Locasıjsdır. Düzenli veya Düzensiz Mosonluktorda dostluk ilişkileri, birbirini bağımsız olarak tanıyan Büyük Localar arasında Büyük Temsilci'ler teati etmekle kurulmuş olur. Bu Büyük Temsilciler bir nevî Büyük Elcilerdir. Şu farkla ki, fahri olan Büyük Temsilci’ler yerlidir, dışardan gelen yabancılar değildirler ve temsil ettikleri Büyük Loca’ya rapor vermezler.» (Dr. Enver Necdet Egeran-Gerçek yüzüyle Masonluk, sayfa 27 ve sonrası) BÎR KARALAMA CABASI Mi? Türkiye Büyük Locası’nm «Önceki Büyük Üstadı» Necdet Egeran’ın masonlar arasındaki bölünme ve ayrılıklar konusunda verdiği bu bilgiyi okurken, konumuzun «ok başlarında değindiğimiz bir noktayı, «Masonluk ve Din» konusunu cmsımakta yarar vardır. Yukarıdaki alıntılarda daf açıkça görüldüğü gibi, Türkiye Büyük Locası önceki Büyük Üstadı, kendileri dışındoki ve aüzensiz saydıktan masonları, yani Grand Orlent de France obediyarisıyla birlikte Türkiyedeki «Türkiye Büyük Mason Mahfili» üyelerini de tıpkı dinel ve bağnaz sağın suçladığı ve nitelediği gibi, dinsizlik, imansızlık ve tanrıtanımazlıkta suçlamak ta ve nitelemektedir. «Ate istik veya agnostik görüşler» deyip, bu sözcükleri de parantez İçinde «Allahı inkâr eedn veya delil yokluğundan inanmak istemeyerv felsefî düşünceler» diye -açıklayan Necdet Egeranla. masonluk düşmanı ve ma^cmkın düzenll-düzensiz dîye ayırmayan Cevat Rıfat Alilttan arasında bü konuda hemen hiç bir görüş ayrılığı yoktur. — 145 —
F. 10
Oyso, bu araştırmanın başlarında da belirttiğim iz gibi, Egeran'ın tanrı tanımazlıkla nitelediği Türkiye Büyük Locası dışındaki Türk masonları, yani Türkiye Büyük M ason M ahfili ise, sa lt kendileri için değil, tüm masonlar adına ateizm'î şiddetle red etmekte, Tanrı tanımazların asla mason olamayacaklarını özellikle belirtip, deist ve teist inanışlara sahip kişilerin mason olabileceklerini b elirtmektedir. Deistlerin agnostik, Teistlerin ise pragm atik k işiler olduklarını, ama temelde bir yüce yaratıcının varlığında birleştiklerini söylemektedirler. Bu ilgine bir noktadır. Daha ilginç bir başka ayrılık noktasıysa, deistlerle te istler arasındaki «kutsal kitap» anlayışıdır. Egeran gibi masonlar pek fazla açıklıkla sözünü etm em ektedirler ama, bunların ve bağlı oidukları İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın kutsal kitaptan anladığı, her locada açık olarak bulunmasını em rettiği bu kutsal kitap, H ristiyanların din kitabı hncirdir. Tevrat ve Zebur gibi öteki kutsal kitap lar ve hele Müslümanların Kutsal Kitabı Kur'anı Kerim ise, İngiltere Birleşik Büyük Locası ile Anglo-Sakson masonlarının akıllarına bile getirdikleri şeyler değildir. Fransadan kaynaklanan laisizm’in etkisinde kalan ve İngiltere Birleşik Büyük Locası'nır: sultası altına girme ye de pek gönüllü olmayan obediyansların, yani deizm ve teizmi kabul edip de ateizmi red eden masonlara göre Localarda bulundurulması gereken Kutsal Kitap, masonların anayasası olan Anderson Yasalarıdır. Localarda bunun yanı sıra da, semavi dinlerden birinin değii, locanın bulunduğu ülkenin yaygın dininin kitapları da bulundurulab:iir. Türkiye Büyük Locasına bağlı olduğunu sandığımız 33. derece masonlardan M ithat Gürata'nın Masonluk Ned ir adlı kitabında, Anderson Nizamatı özetlenirken kutsa!: kitaplar konusunda şöyle denilmektedir: — 146 —
«Büyük Locanın ve ona mensup olan loacların toplantı ve çalışmalarında bütün mukaddes kitapların kendine mahsus kürsü üzerinde bulundurulması ve yemmlerin yemin edecek kimsenin inancı üzerine ifası gerekir.* Bu bilgi de göstermektedir kİ, İngiltere Birleşik Büyük Locası’ndan «icazet» ve «berat» atmış Türkiye Büyük Locasında da Türkiye Büyük Mason Mahfilinde olduğu gibi tüm kutsal kitaplar (dört kitap) hazır bulundurulmaktadır. Elbette ki buniarm yanı sıra, Anderson Yasaları da...
— 147 —
MASONLUKTA YÜKSEK DERECELER
MAVİ VE KIRMIZI LOCALAR Daha önceki bölümlerde masonluğu anlatırken belirtmiştik ki, masonlukta temel olan öç derece Vardır ve bunlar sırasıyla; Cırok, Kalfa ve Usta'dır. Masonluğun temelini oluşturan bu üç dereceye «remzi dereceler» denir. Bu dereceler İçinde ustalığa (üstad) ulaşan her mason, masonluğun en yüksek düzeyine erişmiş demektir. Bu remzî derecelerdeki 'masonların çalıştığı ve Büyük Locaya bağlı looalaraysa, «Mavi Localar» adı verilir. Mavi Localardan başka bir de Kırmızı Localar vardır ki bunlar da «Felsefî Dereceler* denen ve dördüncü dereceden başlayıp, 33 üncü dereceye kadar uzanan masonluk derecelerine erişmişlerin çalıştıkları localardır. Kırmızı loca (ora mensup olup felsefî derecelere erişmiş masonlar, Mavi localara da kayıtlı olmaya ve buralarda çalışmalara 'katılsın ya da katılmasın, rit'lere devam etsin ya da etmesin Büyük Loco’nın yüksek otoritesine uymaya mecburdurlar. Masonluktaki bu felsefî dereceler, XIX. Yüzyılda kurulmuş ve iki ayrı Rit halinde örgütlenmişlerdir. Bunlardan biri, York Riti, Gtektyse İskoç Riti’dir. York Rit/, 70 derece!! oîup, henöz Türkiyede kurutmomştır. 33 dereceli Düzenli İskoç Riti ise «Türkiye Kültür ve Fikir Demeği» adı altında faaliyettedir. — 143 —
Temelde Büyük Locaya dayanan ye Mavi Localarla birlikte çalışan iki ritin felsefi derecelerinim en sonuncusuna ulaşmış masonlar, dilerlerse aralarında yeniden birIeşerek «Shriner» derecesi adı altında çalışabilirler de. Ne var ki. Türkiye masonluğunda York riti olmadığı için Shriner kurulması da söz konusu edilemez. York Ritinin, Mavi Locaların 3 üncü Üstad derecesinden sonra. 4. derece ile başlayıp 10. dereoede sona eren 7 derecesi İle; İskoç Ritinin yine ayni biçimde 4. derece ile başlayıp 33. derecede sona eren 29 derecesi: Çırak, kalfa ve Usta derecelerinin verdiği ilhamların genişletilmiş sembollerindem oluşur.
YÜKSEK ŞURA (Süprem Konsey} Yüksek Şura ya da yabancı kökenli adıyla Süprem Konsey, felsefî derecelerin en üst yönetim organıdır, ve tıpkı remzî derecelerin en üst organı olan Büyük Loca gibi görev görür. Yüksek Şura'nın b ir ülkede oluşturulabilmesi İçin, Eski ve kabul edilmiş İskoç Ritinin kurallarına göre 33. Dereceye yükselmiş ve «Büyük Umumi Müfettiş» sanını kazanmış en az 9 faal masonun bir araya gelmesi gerekir. Yüksek.Şura'da en çok da 33 tane 33. dereceden mason görev alıp kurucu olabilir. Türkiye Mason Demeği içtüzüğünün 1-14. madelerine göre, Türkiyede ancak bir tek Yüksek Şura kurulabilir ve bu Yüksek Şura Rit’in tüm işlerini yönetir ve denetler. Yüksek Şuranın görevlileri, «büyük görevliler-yüksek vazifedcrlar» diye anılırlar ki gizli oyla ve tam çoğunlukla seçilirler, Görev süreleri üç yıldır. Bunlardan bir! görevden ayrılırsa yerine derhal bir başkası seçilir. Yeni seçilen, yerine.seçildiğinin süresince görev yapar. Eski gö— 149 —
revülerin yeniden görev alma olanağı vardır. Büyük ya da Yüksek görevlilerden, olup da görevinden çekilen, Yüksek Şuranın üyelik niteliğini korur. Yüksek Şurasının Yüksek görevlilerinden Hâkim Büyük Amir ile Kaymakamı, Büyük Umumi Müfettiş, Büyük Umumi Katip (Şansölye) ve Büyük Umumi Hazine Emini, Yüksek Şuranın merkezinin bulunduğu kentte oturma zorundadırlar. Büyük Umumi Katip, Büyük Umumi Hatip ve Büyük Umumi Hazine Eminine gereğine göre bir ya da birkaç yardımcı seçilebilir. Ancak bunların da Yüksek Şura üyesi olması gerekir. Yüksek Şura Merkezinin bulunduğu vadi dışımda, Yüksek Karargâh bulunan başka bir vadide ancak, iki tane Yüksek Şura üyesi. Yüksek Şura kararıyla «emĞrite-emekYüksek Şurayı temsil eder. Bir yıl boyunca Yüksek Şura toplantılarından hiç birine katılmayan, yaşlılığı ya da hastalığı nedeniyle çalışmalarda bulunamayan asıl ve eylemli Yüksek Şura âyesi, Yüksek Şura kararıyla «âmenite-emekJi»ye ayrılır. Bundan sonra dilerse Yüksek Şura Toplantılanna katılır ama oy kullanamaz. Yüksek Şûra, bazı Kırmızı Loca üyelerine, «agreje üye» niteliğiyle 33. derecyi verebilir. Ancak, agreje üyeler, (agregâ-doçent, kabul edilmiş) asıl ve eylemli üyelerin seçiminde ve eylemli üyelik derecesinin verilmesi törenlerinde bulunamazlar. Bunlar dışındaki toplantılarda bulunup, oy kullanmadan görüşmelere katılabilirler. Ancak Yüksek görev alamazlar ve sayıları da Yüksek Şuranın asıl üyelerinin, eylemli üyelerinin üçte birini aşamaz. Yüksek Şura, 33. dereceye yükselmiş, çalışmalıyla seçkin yabancı kardeşlere-biraderlere, onursal üyelik verebilir. Her yıl, Temmuz başından eylül sonuna kadar tatilde bulunan Yüksek Şura yılda en az altı toplantı yapar. — 150 —
Kırmızı Locaların ve felsefî derecelerin 4'den başlayıp 14. dereceye kadar olanlarının çalışmalarını düzenleme ve bu derecelerin, kendi İçinde bir üst derecesine yükseltilme görevlerini yerine getiren organa «Tekemmül mahfilleri» denir ve bu mahfil ya da locaları, 14. dereceyi almış en crz 9 mason bir aryaa gelerek oluşturabilirler. 15-18. derecelerin çalışmalarını düzenleyip bu dereceler arasındaki yükselme işlemlerini yapan organın adı cyüks-ek karorgah-Rose-Craix şapjtrindlr. Bu şapitrln, yani organm -kurulabilmesi için de en az 18. dereceden 9 masonun bir araya gelmesi gerekir. 1â-30. dereceler arası çalışmaları düzenleyip, derece yükseltmelerini yapan organa «areopaj» denk, bunun oluşması İçin 9 değil en az 12 tane 30. dereceden moson biraderin bir araya gelmesi gerekir. 31. dereceye yükselmiş masonlar. Yüksek Onur kurulunu oluştururlar. Bu kuru! 72 kişiye kadar olabilir. 32. derecedeki masonların oluşturdukları kurulun adı «Konsistuarsdır ve her 45 tane 32. dereceli mason bir konsistuar oluşturur. Eski ve Kabul Edilmiş iskco Ritln-in sonuncu derecesini oluşturan 33. dereoeden 9 mason İse Yüksek Şûrayı oluşturlar. 33. dereceye ulaşan her mason ayrıca «Hâkim Büyük Umumi Müfettiş» sanını almalıdır ki Yüksek ŞÛra’da görev alabilsin. Yüksek Şûra'da görev alan Yüksek görevlilerin hiyerarşik sırayla aldıkları adlar en yukardan aşağıya doğru şöyledir: Hâkim Büyük Amir Hâkim Büyük Amir Kaymakamı Sayın Büyük Umumi Müfettiş Büyük Umumi Kâtip (Şansölye) Büyük Umumi Hotip — 151 —
Büyük Umumi Hazine ve Hasenat Emini Büyük Evrak Müdürü ve Kitaplık Muhafızı Büyük Merasim Üstadı Büyük Muhafız Büyük Muhakkik ve Sancaktar. Mavi Localardaysa, ustaların (üstad) tümüne son yıllarda «muhterem» yerine «sayın» diye seslenilir. «Sayın Üstad» denir. Loca başkanmın sanı «Saygıdeğer Üstad», Büyük Loca Yönetim Kurulu üyelerinin sanı «Pek saygıdeğer üstad» ve Büyük Üstad (Maşrık-ı Azam, Üstadı Azam) ın sanı ise, «En Saygıdeğer üstdd»dır. Masonlar birbirlerine ya da kendilerinden küçük derecelilere, kardeş sayıldıkları için «birader», bunların eşlerine de kız kardeş anlamına «hemşire» diye seslenirler. Astın üste seslenmesinde ise, sayın, saygıdeğer, pek saygıdeğer, en saygıdeğer straJamasına cok özen gösterilir. MASONLUĞUN 33 DERECESİNİN ADLARI Eski ve Kabul edilmiş İskoç Ritine göre, 33. dereceye kadar sıralanan, Mavi ve Kırmızı Localarda yer alan mason derecelerinin adlandırılışı şöyledir: 1. derece : Çırak (müptedi) 2. « : Kalfa (Refik) « : Usta (üstad) 3. « : Sır üstadı (Maitre Secret) 4. 5. « : Mükemmel Üstad (maitre Parfait) « : Sır Katibi (Secretaire İntime) 6. « :■ Nazır ve Hâk'ım (Prevot et Juge) 7. 8. « : Bina emini (İntendant des Bâtiments) « : Dokuzların seçilmiş üstadı (Maitre Elu des 9. Neuf) Elu 10. « :: Onbeşlerin seçilmiş Hâkimi (İllustre des ûuinze) — 152 —
11. 12.
* «
13. 14.
« «
15.
«
16. 17.
t «
18. 19.
« «
20.
«
21.
«
22.
t
23. 24. 25.
« « «
26.
«
27.
«
28. 29.
« «
: Yüce seçilmiş Şövalye (Subiime Chevalier) : Büyük Mimar Üstadı (Grand Maitre Architecte) : Kraiilk Şövalyesi (Chevalier Royale Arvhe) : Yüce Üstad veya Kutsal kubbe büyük seçilmişi (Subiime Maitre ou Grand Elu de la Voûte Sacree) : Doğu Şövalyesi, Kılıç Şövalyesi (Chevalier D'oriehtou de L'EpĞe) : Kudüs Prensi (Prince de Jerusaiem) ; Doğu ve Batı Şövalyesi (Chevalier D'Orient et D'Occident) : Şalipverdi Şövalyesi (Chevalier Rose-Croix) : Büyük Pontif veya Yüce İskoçyalı (Grand Pontife ou Subiime Ecossais) : Düzenli Locaların Büyük Saygıdeğer Üstadı (Vererabie Grand Maitre de toutes les loges regulieres) Prusya Şövalyesi Noachite oıi Chevalier Prussicn) : Kral Baltası ya da Lübnan Prensi (Royale Hache ou Prince du Liban) : Sır sandığı başkanı (Chef du Tabernacle) : Sır Sandığı Prensi (Prince du Tabernacle) : Tunç Yılan Şövalyesi (Chevalier du serpent D’airain) : İskoçyalı Papaz (Ecossais Trmitaire ou Prince de Merci) : Kudus Tapınağının Hakim Amiri (Souverain Grand Colmandeur du Temple de Jeruselem) : Güneş Şövalyesi (Chevalier du Soleil) : Saint-And6 Büyük iskoçyalısı (Grand Ecossais de Saint-AndrĞ) — 153 —
30.
«
31.
«
32.
«
33.
<
•. Seçilmiş Büyük Kodoş Şövalyesi ya da beyaz-siyah kartal Şövalyesi (Grand Elu Chevalier Kadosh ou Chevalier de L’aigle blanc et noin) : Büyük Müfettiş Kumandan (Grand İnspecteur İnquisiteor Commandeur) : Kutsal Sır Yüce Prensi ISublime Prince du Royal Secret) : Hâicim Büyük Genel Müfettiş (Souverain Grand İnspecteur General)
31,32 ve 33. derecler gerçekte birer masonik basamaktır ama uygulamada bunlar birer yönetim kurumu durumuna gelmişlerdir. Burada akla, bütün bu şövalyen, prensli, komutaniı dereceler neyi göstermektedir sorusu gelebilir. Bu konuda masonlar demektedirler ki, yüksek dereceler. Haçlı Seferlerinde Templier Şövalyeleri döneminden kalma bir tatım rütbe ve niteliklerin sonradan İskoçya'da masonluğa uygulanmasından ortaya çırrvkıştır. Masonlukta 1-3. dereceler masonluğun asıl görüş ve idelalleriyle kurallarının öğrenildiği derecelerdir. 4-14. dereceler Hiram Efsanesinin işlendiği derecelerdir. Operatif Masonlukta bu derecelere «Tavsif olunma yon dereceler» denirdi. 15-18. dereceler ise 1-14. derecelerle daha yakardaki dereceler arasında bir zînctr halkası oluştururlar. 18. Dereceden başlayan ve 33. derecede son bulan derecelerse en üst felsefî derecelerdir. «Remzî Mahfiller» denen 1-3. derecdeki masonluğun temelini oluşturan derecelerdeki masonların locaları, «Büyük Loca» denen bir üst kurulsa bağlı olmakla birlikte, gerçekte bağımsız ve kendi çalışmalarına egemen localardır. Büyük Loca, ilk üç derecelin yönetimiyle görevli bir _
154 —
yönetim örgütüdür. 4-14 dereceleri arasındakilerden oluşan «Tekemmül m ahfilleri-gelişim looaları», 15-18. derecelerin oluşturduğu «Şapitr»ler ve 19-30. derecelerin oluşturduğu «Areopajsîor birleşince, «Yüksek Karargâh» adı verilen örgüt ortaya çıkar. 31 ve 32. dereceler de ayrı ayrı iki yüksek karargâhtır. Bunlardan ilkine ayni zamanda «Yüksek Haysiyet Divanı-Yüce Onur Kurulu», İkincisine de «Konsistuar» adı verilir. 33. dereceden 33 biraderinse. Yüksek Şûra'yı oluşturur olduğunu daha önce görmüştük. Ancak, Yüksek Şûrayı oluşturan 33. dereceden masonların ayni zamanda da «Büyük Umumi Müfettiş» sanını ta şımış olmaları gerekir. Gene Yukarıda, Masonlukta Yüksek dereceleri anlatırken 1-3, dereceleri sinesinde barındıran Mavi Localarla, daha yukarıdaki Kırmızı localardan, ya da Mavi M asonluk ve Kırmızı M asonluktan söz etm iştik. Hemen burada eklemek gerekir ki, bu renklilik, salt mavi ve kırmızıyla kalmaz. Yüksek derecelerin Kırmızı atelyeleri gerçekte 4-18, dereceler arasındaki atelyelerdir. Ondan sonra, 1930. dereceler arasındaki ctelyelere {mahfe!, loca] «Siyah Atelyeler» denir. 31. derece Yüksek Haysiyet Divanı, 32. derece Konsistuar ve 33. derece Yüksek Şuranın çalışma yerleri ise «Beyaz atelyeler» adını alır. DERECELERDE KALMA SÜRELERİ Masonluğa giren bir kimse, belirli süreler içinde derece olarok yükselir, ilerler. Böylece de masonluğun en üst derecesine kadar çıkabilir. Bu yükselişler iki türlüdür: 1. 2,
Remzi dereceler içindeki yükselişler. Felsefî dereceler içindeki yükselişler. — 155 —
Bunlardan ilkinde yükselme derece gruplan içinde, İkincisindeyse grup yükselme?) biçiminde olur. Remzî derecelerden felsefi derecelere geçiş hem bir yükseliş (terfi) hem de yeni bir topluluğa giriş biçimindedir.. Çırak olarak (buna müptedi de denir) masonluğa giren biri sırasıyla kalfalık ve ustalığa yükselir. 8u yükselişlere. operatif (ameli) masonluktan kalma bir deyimle «nafaka artırılması» denir. Remzî derecelerden felsefi dereöelerin 4 üncüsüne geçebilmek için, yani «Tekemmüi-gellşlm m ahfillerine yükselebilmek İçin adayın en az iki yıldan beri usta-üstad ve Mavi bir locanın eylemli üyesi olması gerekir. 18. dereceden 19. dereceye geçişte de mason grup değiştirmiş olur. Bir dereceden daha yüksek bir dereceye geçebilmek için adayın belirli bir süreyi geçirmiş ve Locasının toplantılarının en azından yarısına katılmış olması gerekir. Derece yükselişleri, o dereceyi Hallendiren felsefi konuyu temsilen ve «İkaaf» adı verilen b ir törenin yapılmasıyla gerçekleşebilir. Türkiye Büyük Locası'nm tüzüğüne göre, ilk remzi derecelerdeki «terfi-yükseime» 102-109. maddelerde şöyle saptanmıştır: Çıraklık konusundaki masonik bilgileri eksiksiz edinmiş, locaya devamlılığı belirgin, «tekris-Löcaya kabul tören lin den başlayarak bir yıl geçmiş ve denenmiş, locanın en az on celse-oturumunda hazır bulunmuş hazine'ye (burdaki hazîneden kasıt mason locası kasasıdır) borcu olmayan bVr çırak birader, kalfalığa yükseltilir. Yani, «nafakası artırılır.» 2. Dereceye yükselip kalfa olmuş bir birader, derecesine değin masonik bilgileri edinmiş, çıraklığından başlayarak on çırak toplantısıyla, başka localar dahil en az üç kalfa toplantısına da katılmış, hâzineye borçsuz ve en az — 156 —
bir yıllık bekleme süresini doldurmuşsa usta-üstadlık derecesine yükseltilir. Demek 'ki, 1. derecede ve Çıraklıkta en az bir yıl, 2. derecede kalfalıkta gene en az bir yıl ve 3. derece, ustalıkta da en az iki' yN geçmeden yükselme olanağı yoktur. Ancak, Büyük Loca Tüzüğüne göre, İstenilen koşullara sahip bir çırak, gerekirse Loca kararıyla bekleme süreleri kısaltılarak ve iki derece birden de terfi ettirilebilir. Özellikle yurt dışına gidecek ve oralarda bir yıldan faila kalacaklar İçin bu süre kısaltma maddesi uygulanabilir. Bir masonun derece yükseltilmesi işlemi için, «envarın mütalâası» (envar, nur'un çoğuludur ve burada locanın en üst düzeyde görevli her mason birader anlannınadır). «Üstadı Muhteremin teklifi» gere kildir, Cırdkların yükseltilmesi bir locada öteki çırakların da katılıp oy kullanabilecekleri bir oturumda görüşülür. Olumlu karara varılırsa, bu karar, kesin kararın verilmesi İçin «îkinoi derece hücresine» iletilir. Kalfalıktan ustalığa yükseltilişde de benzer yöntem uygulanır. Ancak bu kez oturumda çıraklar bulunamazlar. Loca yükseltilme kararma varırsa, bu kararın kesinleşmesi dileği orta hücresyo iletilir. Yükseltilecek kalfa, hakkında görüşme yapılırken looo'dan çıkartılır. Kalfa ve ustalığa yükseltilme törenleri, Ritüel'e uygun biçimde gerçekleştirilir. Derecelerde yükseltilme törenleri, yükseltilecek bira* derin «tekrisı edildiği Locada yapılmak gerekir. Ama bir zorunluluk olursa, bu tören başka bir locada da yapılabilir ancak, yükseltilecek adayın yükselmesine ait istek, asıl locanın Üstadı Muhteremi, Hatip ve Katibi tarafından imzalanmış ve locasının mühürüyle mühürlenmiş resmi bir levha (masonlar resmi yazıya levha der) ile törenin yapılacağı locaya bildirilmiş olsun ve ilk locanın üstadı muh— 157 —
teremi İle iki üstadı ya do temsilcileri de törende hazır bu-' Iunsun lor. Loca değiştirmiş bir çırak ya da kalfanın yükseltilmesindeyse, ilk ana locanın yazılı görüşünü almak gerekir. Gene Mason 'Derneği Yönetmeliğinin 164. maddesine göre. Yüksek.ŞÛra’ca tarmımş bir Rit'e mensup her usta-üstad 'derecesindeki mason, 4. dereceye yükseltilebilir. Kesinlikle saptayamadığımız bazı savlara göreyse (1976 İstanbul Basımlı Dünyada ve Türkiyede Masonluk adlı, Haşan Cem İmzalı kitap, sayfa 24) masonlukta çıraklıktan 33, dereceye ulaşabilmek için 81 ay, yani 7 yıl yetmektedir. Gene ayni kitaptaki savlara göre, 33 dereceli masonluğun aradaki bezi dereceleri Türkiyede yoktur ve bunlar atlanarak, daha üst derecelere yüksellnmektedir ki, bunlar da 33 derece içinde sadece 15 derecedir. Haşan Cem adlı yazara göre, Türkiyede olmayan ve Türk masonlarına sırları öğretilmeyen dereceler, 6.7,8,10,11,12,13, 16,19,20,21,23,24,25,26,28. derecelerdir. BÜYÜK LOCALAR VE RİTLERİN KURULUŞU JuEes Boucher ve Paul Naudon gibi ünlü masonluk tarihi araştırıcıları, XVIII. Yüzyılda eylemci masonluktan düşünsel masonluğa geçiş dönemindeki çalkantılarda, döneminin Ingiliz politik dalgalanmalarının etkinliğinin ne kadar çok olduğunu özellikle vurgularlar. Böylece de. masonluk dünyasının daha temelinde başlayan ayrılıklara geniş ölçüde ışık tutariar. Bu iki ünlü araştırıcıya göre, Fransız masonluğunun İngiliz masonluğundan esinlendiği görüşü gerçeğe aykırıdır. Gerçi, düşünsel masonluk XVII. Yüzyılda İngiltere ve îskoçya’da doğmuştur ama, bu fran-masonluk yenlleştlr— 158 —
me gerekçesiyle Londra Büyük Locasının 1717 de kurduğu fran-masonluktcm çok değişiktir. Başlangıçta, düşünsel fran-maac
Loca»yı kurdular. İskoç localarından da York ve Edwin locaları, Londralıları yeni bir masonluk kurmak, masonluğun eski değer ve özelliklerini yok etmekle suçlamış ve kendilerine «Eski masonluk» adını vermişlerdi. Bu durumda, İngiltere dışından da bir çok Loca, iskoçya Büyük Locasına bağlanmayı istediler. 1736’da 33 İskoç Locası birleşip İskoçya Büyük Lacası’nı kurdular. Derken İngiltere ve iskoçyadaki siyasal çekişmeler ortaya bir de İskoç Kralı Tarikatı Büyük Locası'mı çıkardı. Bunlar, Londra Büyük Locasına yapılan suçlamalardan sakınarak Stuartlara muhalif, ama tıpkı onların gitiği yoldan giden yeni bir İskoç Masonluğu yaratmaya çalışacaklardı. Bunlar da yüksek dereceler oluşturdular. Eski Mason kuruluşlarının bilime'karşı olan eyilimleriyle geleneklerini korumak isteyenler, ayni zamanda merkezi bir otoritenin ve genel bir kuralın saptanmasını istiyorlardı. Ne var kî bu çok zor bir işti. Çünkü ortada, Rose-Croix, Royal Arch, Doğu Şövalyeleri, Doğu ve Batı İmparatorları. Primitif Ekose, Templiers’den 'kaynaklanan ŞapitHer, Malta Şövalyeleri gibi bir çok örgüt vardı ve bunların tümü de masonluğa sahip çıkıyorlardı. Bunların her birinin kendine bağlı locaları, ritleri vardı. Paul Naudön’a göre iş bu kadarla da bitmiyordu. Almanya’da da bir cok loca tarafından benimsenmiş ve 25 derceden oluşan Rite Ecossais Ancien et AcceptâEski ve Kabul edilmiş ÎSkoç Riti 'ilgi görüyordu. Bu rit, Rite de Perfection-Gelişim Riti (Tekemmül)den doğmuştu. . Bu ritin yanı sıra, Cizvit Papazlarınca Fransa'da kurulmuş Le Rite de la bru, Le Rite deş Clercs, Le Conseil des Empereurs d'Orient et d’Occident, 1758’de Baron Tschoudy tarafından 'kurulan Le Rite de L’Etoile Flamboyante, Lyon Cizvitleri tarafından kurulan La Grande Loge du Rite Ecossais Philosophicuc, 1778’de kurulan Le Rite — 160 —
des Chevaliers Bienfcrîsonts de la Çite Sointe ritleri de sıralanıp gidiyordu. Lyon'lu Cizvitleroe kurulan Doğu ve Batı imparatorları Konseyi. Ritin Amerika’da da yayılması için 1761 yılında Etienne Morlri’e bir yetki belgesi verdi. Böyiece Masonluk Amerikaya da sıçradı. İmpartor il. Frederlk İskoç Rltinin Büyük Üstadı olunca, Avrupa ve Amerika'daki hemen bütün şapitr'ter onun yetkisini tanıdılar. Frederik de dereceleri 33'e çıkardı ve 33. dereceden bir yönetici Suprâme Conseil-Yüksek Şûra (Ulu Konsey) oluşturdu. 1786 yılında bu konseyin anayasası yürürlüğe girdi ve ekose rit denen rit son biçimini aldı. Evet ama bu çabalar bile, masonlar arasındaki ayrılık ve bölünmüşlükleri ortadan kaldırmak için yeterli olmadı. Nitekim, bir başka aroştıncı, Otto Bachmann kitabında Fransada Farmasonluk bölümünde, Paul Naudon ve Juİ8s Boucher'in anlattıkları konulara paralel biçimde sorunu şöyle dile getirmektedir: «Avrupa Kıt'asında, İngiltere dışında spekülatif masonluk önce Fransaya sokulmuştur. Bir çok değişimler geçirdikten sonra bu ülekdo i-ki obediyans üzerinde durulmuştur. Bunlardan biri Fransa Büyük Maşrıkı (G.O. D.F.) dır. Bu kurum 1723 yasasım uygular, öteki, Fransa Büyük Loca'sı (G.LD.F.)dir Bu da Anderson yasalarına bağlıdır, ancak localarında bir çok Büyük Loca'iar örneğinde olduğu gibi masonları Evrenin Ulu Mimarı sembolü ile çatışmaya zorunlu tutar ve yemin kürsüsü üstünde de Incil Kitabını koydurur,* Geçen Yüzyılın ortasında Fransız Masonluğu karışık bir dönem geçirdi ve G.O.D.F.. türlü nedenlerle ve belki de İngiltere Birleşik Büyük Locasıyla yakınlaşmayı sağlamak amacıyla, tüzüğüne bazı doğmaları almayı düşündü. Ne ver ki, bu eğilim Fransız karakterine uymadığı için tar— 161 —
F.11
tışma ve çatışmalara neden oldu. G.O.D.F. de 1877 yılında, tüzüğüne bir yama gibi konmuş laisizmle çatışan doğmaları çıkardı attı ve saf Andersonculuğa döndü. Bu dönüş ise, teist masonların o güne kadar zaten sürdüregeldikleri saldırıların artmasına neden oldu. Amaç, liberal masonluğu yok etmekti. Bunun en şaşmaz örneği ve belirtisiyse, İngiltere Birleşik Büyük Loca’sımn uydusu olan pek çok Büyük Locanın benimsediği kuralları benimseyen G.L.D.F.Vıin {Fransa Büyük Locası) dahi dogmacı masonluğun dışında tuulmasıdır. Fransız Büyük Meşriki (Supreme Conseil) tüzüğünün başında, masonluğun felsefeci ve ileri bir kurum olduğunu ve amacının gerçeği aramak, ahlâk sistemini incelemeK ve insanların beraberliğini, fikri ve sosyal gelişmesini sağlarnk olduğunu açıklar. Bu program salt locaların ve masonların çıkarlarını arayıp korumayı değil, tüm insanlığa yaygın bir ideali kucaklar. Ve tüm mason örgütleri içinde vicdan özgürlüğüne mutlak bir önem veren kurum sadece Fransa Büyük Meşriki'dir ve Anglo-Saksonların gözünde bu onun en büyük cinayetidir.
BİTMEZ TÜKENMEZ SUÇLAMALAR İsviçre'nin Alpina Büyük Locası’ndan Otto Bachmann, tüm bunları anlatıktan sonra, İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın temelde kendisinin düzensiz olduğunu ileri sürmekte ve Fransa'da otoritesini kabul ettirdiği, kendine bağımlı hale getirdiği Grande Loge Nationale Française konusunda da şöyle yazmaktadır: 1919 yılında Pariste iki Loca, düzenli olmaya da önem vermeyerek bir Büyük Loca oluşturmuşlar ve adına da Fransa için Bağımsız ve Düzenli Büyük Loca demişlerdi. Sonra bu ad, Ulusal Fransız Büyük Locası olarak değişti— 162 —
tlkü. Bu Büyük Locanın kuruluşu, düzenli olmamasına karşın, İngiltere Birleşik Büyük Locasınoo hemen tanınması ilginçtir. Dinsel bir durm göstem bu Büyük Loca. Fransızlara gerçek masonluğun İnsancıl (humahitaire) olmayıp, klişe taklidi bir örgüt olduğunu telkine çalışır. Klişeyle sıkı iş birliği yapar, Dünya Masonluğu içindeki bölünmeler konusunda bu örnekleri sıralarken, ayni bölünmenin Türkiyedeki uzantısına da, daha önce olduğu gibi bir göz atnrakto yarar vardır. Türkiye Büyük Locası eski Büyük Üstadı Necdet Egeran, kendi obediyanslorı dışında kakın Türkiye Büyük Mason Mahfili üyesi masonları agnostik'likten, deist'itkten öte, ateistlik yani dinsizlik imansızlıkla suçlarken, «Memleketimizde Düzenli Masonluk olarak bağımsız Türkiye Büyük Locosı, T iirk Yükseltme Cemiyeti odı altında Cemiyetler Kanunu Uyarınca faaliyettedir.» dedikten soınro şöyle yazmaktadır: «Üzülerek kaydedelim ki, görüş ayrılığı yüzünden Memleketimizde Düzensiz Masonluk da vardır, Değerli bir çok Türk Masonlarını halen de sinesinde toplamış olan ve Türk Mason Derneği adı altında 1909’dan beri bütün Türk Masonlarına hâkim durumda faaliyette bulunan ve fakat Türkiye Büyük Locasının 1956’da kuruluşundan sonra dahi bazı idarecilerinin bu hâkimiyeti sürdürme mücadelesi nedeniyle 1966 yılında düzensiz hale gelen İskoç Riti Yüksek Şûrası, yerini düzenli olark tanınan, Türkiye Kültür ve Fikir Derneği adiyle kurulan İskoç Riti Yüksek Şûrası’na terk etmiştir. 1966 yılından beri Düzensiz İskoç Riti Yüksek Şûra* sı olarak faliyetine devam eden Türk Mason Derneği, tıpkı 1956'dan önce olduğu gibi köndislne bağlı ve 1’den t>aş— 1B3 —
terycrak 33. dereceye ka dar kesintisiz çalışan kırmızı localar kurmuştur. «Umarız ki, Düzenli ve Düzensiz bu iki ayrı masonluk başkalarına aşjlamaya çalıştıkları toleransla beraberliği kendilerine de rehber edinmek suretiyle birleşerek, çok daha kudretli, yek vücut bir Türk Masonluğu kurm akta gecikmezler.»
—
164
—
II. TÜRK MASONLUĞUNUN
— 165 ~
BÖLÜM TARİHİ
MASONLUK VE TÜRKLER TÜRKİYE'DEKİ MASONLARIN TARİHİ
DIŞARDAN İÇERİ Her ne kadar Türkiyeli Masonlar, (ilkemizde masonluğun oluşup gelişmesini, Ahi'liğe, Esnaf Loncalarına, Fütüvvetnameler. hatta Bektaşilik gibi Anadolu'dan kaynaklanan tarikatı ere bağlamak isterlerse de, Masonluğun Türkiye'ye ve Osmanlı ülkesine Batı'dan «İtahl mal» olarak geldiği ve temellerinin «yabancılar», daha sonra da «azınlıklar» etiyle atıldığını görmezden gelmek olanağı yoktur. Bu orda gene hemen vurgulamak gerkir ki, Türkiye’ye özgü bir masonluk, bir Türk Masonluğu da yoktur. Yabancı uyruklu bir mason da, Türkiye’deki localardan birinde «birader»l!k yapabilir, görev alabilir. Bu böyle olduğu içindir ki, Türk Masonluğu Torihi. ya da Türk Masonluğu demek yerine daha doğru ve gerçekçi olarak Türkiyedeki Masonluk ve Tarihi demek Uygun olur samsındayız. Nitekim, ülkemizdeki Masonluk tarihi konusunda 1928 yılından başlayarak otuz yıla yakın süre araştırmalar yapmış ve bu konuda en güvenilir, üstelik de Masonlarca da — 167 —
yadsınamaz b ir yapıt vermiş olan, 33. derece Masonlardan Kemalettin Apak Üstad'ın 1958 yılında, Türkiye Mason Demeği tarafından bastırılmış ve dernek üyesi masonlara dağıtmış olduğu kitabın adı da, Ana Çizgileriyle Türkiye'deki Masonluk Tarihi’dir. Hâkim Büyük Genel Müfettiş sanını da taşıyan Kemalettin Apak biraderin, kitabında belirttiğine göre Türkiyedeki ilk Mason Locası İstanbul'da Osmanlı Padişahı Saltan Üçüncü Ahmet (1703-1730) döneminde kurulmuştur. Eylemci M asonluktan (operatif), düşünsel masonluğa (spekülatif) geçişin Dünya Masonları için başlangıç taririhinin İngiltere’de 1717 ve 1723 olduğu ansınırsa, Londra'dan binlerce kilom etre ötede Osmanlı İm paratorluğunun Rpayitahtsı İstanbul'da da masonların hemen hemen a y ni zamanda ortaya çıkışı ilginç olsa gerektir. Yani Türkiyede spekülatif masonluk, yeryüzünün öteki ülkeleriyle hemen hemen ayni yıllarda günyüzüne çıkmıştır.
TÜRKİYEDEKİ İLK MASONLAR VE İLK TÜRK MASONU Kemalettin Apak, Türkiyedeki ilk mason locası ve ilk Türkiyeli masonlar hakında şu bilgiyi vermektedir: «İstanbul'da ilk Mason locası 18 inci yüzyılda 23. Osmanb Padişahı Sultan Üçüncü Ahmet zamanında açılmıştır ki, Türkiyedeki ilk Mason Mahfili budur. Bu loca, Fransız obediyansına bağlı olup Galata’da Perşembe Pazarında Arap Camii civarında imiş. Galata ile Azapkapı arasındaki bölgede o zamanlar Frenkler ve bilhassa Venedik ve Cenevîzîî'lerin ahfadından olan levantenler sakin bulunduklarından, bu locanın bunlar tarafından idare edildiği zan edilmektedir. Maalesef ismi malumumuz olmayan bu — 168 —
loca. Üçüncü Sultan Selim (1789-1807) zamanına kadar çalışmış ve 1789 Fransız Büyük ihtilalinin doğurduğu aksül'ameller neticesi o tarihten sonra kapanmıştır.» Gene ayni araştırm acı, Türkiyeli ilk mason bakında da daha sonraki satırlarda şu bilgiyi v e rm e kte d ir: «1720 senesinde, yani Üçüncü Sultan Ahmet devrinde Fransa’ya elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi, oğlu Sait Çeiebi'yi de Kethüda olarak beraberinde götürmüş ve bir yı! kadar Paris'te kalan baba-oğul bir hayli yeni fikirlerle İslanbula döndükten sonra Sait Çelebi, İbrahim Mütefferrika ile Türkiyede ilk matbaayı kurmuşlar ve bu sırada İstanbuldaki bu Fransız Locasına bazı dostlarıyle beraber intisab etmişlerdir. «Türklerden, ilk mason olarak bildiğimiz, bu suretle Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Sait Çelebi’dir. Sait Çelebi daha sonra Birinci Sultan Mahmut devrinde 1732'de İsveç'e 1741’de Fransa’ya Elçi olarak gitmiş ve nihayet Üçüncü Sultan Osman zamanında 1755 senesinde beşbu< çuk ay kadar kadar Sadrazam ve dolayısıyla Vezirlik payesiyle Paşa olmuştur. İbrahim M üteferrika ile birlikte, Türkiyenin ilk masonu olan Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Sait Çeiebi'nin burada b ir iki özelliğine dikkat çekmek isteriz: Bu özelliklerden biri, İbrahim Müteferrika’nın Macar asıllı olması gibi, Yirmisekizzade'nin de babası Mehmet Çeiebi'nin bir devrişme olmasıdır. İkincisi, belki de ana dili olarak Türkçe dışında bir ya da birkaç yabancı d ili okuyup yazmasıdır. Üçüncüsü, yaşamındaki süratli yükseliştir. Bu yükseliş ki, ilk Türk Masonunu Osmanlı im paratorluğuna Sadnazam’lığa yani günümüz diliyle Başbakanlığa kadar götürmüştür. Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Sait Paşa, 1761 yılında M araş'ta ölmüştür. Kemalettin Apak’ın tarih araştırmasından öğrendiği— 169 —
mize göre, gene ilk Türkiye masonlarından biri olan Kumbaracı Ahmet Paşa (1675-1742) da, gerçekte bir Fransız Kontu olup, gerçek adı Comt de Bonneval'dlr. Fransa'da 14. Louis döneminde uğradığı bir hakaret üzerine yurdumu bırakıp önce Avusturya'ya gitmiş, ardından Osmanlı Hizmetine girmiş, (1729) ve Sultan Üçüncü Ahmed döneminde müslümanlığ da kabul ederek Kumbaraçıbaşı ve Paşa olmuş. Mühendishane-i Berri Hümayun'u kurmuştur. Yani ilk askeri mühendis ve topçuluk okulunu.
OSMANLI TARİHLERİNDE İLK MASON Gene Türkiyedeki ilk masonlar araştırılırken, ünlü OsmanlI Tarihçilerinden olup üçüncü Selim dönemini anlatan Asım'ın Tarlhi’nde şu kayda rastlanmaktadır: «Ffzatihl ahkâmı İslâmiyeye mübâlât eylemez mülhid ve biltikad bir zındık kişveri frenglstanda Fermasonlukla sihrü kimya ve şu*bede makulesi tahsil etmiş olan ve bilâhare silahşoranı hasseye iltihak eden Haşan Ağa...» Asım Tarihl’nin 241. sayfasındaki bu kayıt, sanırız, Türkiye'de masonların ilk kez yazılı biçimde «zındıkslıkla, ■imansızhksla, İslâmiyet kurallarına «uymazhksla suçlanmasıdır. Dolayısıyla, «Fermasonluk» den Herek de masonluğun ilk kez tarihlerimizde ve yazılı belgelerimizde yer almasının be5ges:dir. Günümüzün genç kuşaklarının anlamakta zorluk çek e c e k le ri Asım Tarihi’nden yapılmış bu alıntının günümüzün diliyle anlatımı şöyle yapılabilir: «Özel olarak İslâmiyet kurallarına saygısız, dinsiz ve imansız bir zındık ki frengistamta Masonlukla sihirU k!m* ya ve benzeri şeyleri okumuş olup. Padişah savaşçıları orasına katılmış Haşan Ağa...» Çok olasıdır ki Haşan Ağa da Osmanlı Tebaa'sı hris— 170 —
tiyanlardan bir devşirme olup, fiz ik ve kimya bilim lerini okuyup öğrenmiş, sonra müslüman olup Osmanlı Ordusunda görev almış, ancak, döneminin katı din kuralları uygulamasına aldırmaz, yenilik yanlısı ben işimi iyi yapayım yeter diyen kişilerden biri idi. Bilgisi ve görgüsüyle dönemin yöneticilerinin gözüme girdiği, ağa’Iık sanını -aldığı için de Tarihçi Asım ve benzerlerince pek sevilmeyen bir kişi olabilir. Çünkü anlatım , biraz bu yoldadır... Gene Türkiyedeki ilk masonlardan biri olarak adı geçen ama hakkında pek fazla bilgi bulunmayan kişilerden biri de Tophane'de oturduğu, tic a re t yaptığı ve açık fikirli, ilerici görüşlere sahip olduğu bilinen Yusuf Çelebi'dir. Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Said Çeiebi’nin, paşa, vezir ve sadrazam olmazdan önce uzunca bir süre Osmanii Devletini çeşitli Avrupa ülkelerinde «sefir-i kebîr* Büyiik Elçi» olarak tem sil etmesinin akla getirdiği bir saplamayı da burada yapmadan geçmek istemeyiz. Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Said Çelebi’den bu yana, gerek Osmanlı İm paratorluğu döneminde gerekse bunu izleyen Cumhuriyet döneminde Türkiyede Dış İşleri Bakanlığı kadrolarında hemen aralıksız olarak yüksek mevkileri hep masonlar doldurm uşlardır. Öyle ki, bir ara, hem de Cumhuriyetten sonra, mason olmayanların elçiliğe yükselmeleri hemen hemen olanaksız duruma gelmiştir. Masonluğun Türkiyeye girmesiyle birlikte, yukarda Asım Tarihinden yaptığımız alıntıda da görüldüğü gibi, ülkemizde masonluğa karşı görüşler de birlikte gelişmiştir. Nitekim, bu konuda başlangıca a it çok geniş bilgi olmamasına karşı 1925 yılında istanbulda Jak Suhami adlı Üstad'ın yazıp yayınladığı Üstad Kitabı adlı yapıtın sonumda, «Masonluk Tarihinde Şayanı D ikkat Vekayi» başlıklı bir bölümde şu kayıt dikkati çekmektedir: — 171 —
«1748’de Türkiyede Mason'luğun Men'i.» Bu da göstermektedir ki. Osmanlı Topraklarında masonluğun Özellikle L,flle Devri sırasında yayılmasını 'izleyen yıllarda Sultan Birinci Mahmut, Patrona Halil Ayaklanmasından sonra, her türlü yenilikçi eylem ve görüş gibi. Masonluğa karşı da bazı önlemler almak istemiştir. Ama masonlara asıl karşı çıkan, bir mason olan Osmanlı Padişahı Sultan Beşin M u rat’ın yerine gecen ve ömrü boyunca da tahtını yitirip yeniden Sultan Murad’ın Padişah yapılacağından korkan Abc’ülhamdi ir.'dfr. (1876-1909)
MASONLUK TARİHİNİN DİLİMLERİ Türkiyede masonların geçmişini araştırırken, Üstad Kemaiettin Apak, 1958 yılına kadar masonluk tarihini dört dönome, dört dilime ayırmıştır. Bunlar sırasıyla: 1. 1909 yılı öncesi dönemi masonluk 2. 1909-1935 yılları arası 3. 1935-1948 yılları arası 4. 1948 sonrasıdır. Bu bölünmeye gene! olarak katılmakla birlikte. 1958 yılına kadar uzanan bu dilimlemeye, 1964 yılından sonra Adalet Partisi Genel Başkanı, 18. derecede Mason Süleyman Demirel'in masonken değilim demesiyle ortaya çıkan olayları ve Türkiyedeki masonların bir kez daha bölünmesi dönemini de katmak gerekir. Yukarıda özet olarak da olsa, 1909 öncesi masonluğuna. Türkiyedeki ilk mason locası ve ilk Türkiyeli Masonlara bir göz atmıştık. Aşağı yııkan iki yüzyıllık bir geçmişi otan bu döneme eklenecek daha başka bazı bilgiler de vardır. — 172 —
Örneğin, Türkiye'deki ilk m asonlar ve ilk iocalar konusunda gene özetle olmakla birlikte daha başka masonlar ne demiş, bunlara da bir göz atalım. Adından daha önce de söz ettiğim iz bir Mason Üstadı Mithat Gürata, — ki aslında o da tarih konusunda Ke malettin Apak’ın yaptığından yararlanm ıştır— , Türkiyedeki masonluk konusunda şöyle yazmaktadır: «Türkiye'de Masonlara ilk defa İli. Ahmet zamanında (1703-1730) rastlanır. III. Selim zamanında (1787-1807) kendilerinden bahsedilecek bir topluluk halini alır, Kırım Harbinden (1854-1856) sonra sayıları artar. «Tesbit edilebildiğine göre, İlk Türk Masonu Yirmisekiz Mehmet Çelebi'dir. Bu zat Paris'te, Sefaret Başkâtibi iken Fransız Locasına intisap etmiştir. Bunu İbrahim Müteferrika takip etmiştir. Bunlar Osmanlı Tarihinin üniü kişileridir. Lâle Devrinin (1718-1730) birçok yenilikleri arasında memlekete ilk matbaayı 1727'de getiren kimselerdir. «Türkiye'de Mason Teşkilâtı 1909 senesinde, yeni Meşrutiyetin ilânından sonra yayılmıştır. Mısır Locasından bir kot alarak İstanbul’da açılan locaya zamanın ricali intisap etmiş bulunmaktadır. Sait Haiim Paşa, Talat Paşa, Cavit Bey, Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi...» Yukarıya aktardığımız alıntıda, dikkat edilirse, sayın M ithat Gürata, Kemalettin Apak’ın verdiği biigiden oldukça farklı bazı bilgiler vermektedir. Bu konudaki kaynağı nedir, bilemiyoruz. Sayın Apak, ilk Türkiyeli masonun Yirmisekiz Mehmet Çelebi değil, onun oğlu S ait Çelebi olduğunu yazmaktadır. Sait Cetebi’nin de Pariste değil, İstanbul'da Mason Locasına girdiğini belirtm ektedir. Mithat Gürata ise, Sait Çeiebi'nin değil, babsı Mehmet Çeiebi’nin Paris’te mason olduğundan söz etm ektedir. Ne var ki, bu doğru olsa bile, sayın Gürata arada gene bir yanlış yapmakta, Türkiyede ilk matbaayı İbrahim _
173 —
Müteîerrika’yla birlikte Sait verine babası Mehmet Çelebi'ye kurdurmakta ve Çeiebi'nin Fransadaki görevini de, sefaret başkatipliği diye anmaktadır. Oysa, Mehmet Çelebi Paris'te elçi, oğlu Sait Çelebi'yse babasının yanında bir anlamda Sefaret Başkatibi de denebilecek Kethüda'dır. Dolayısıyla Gürata'nın babayla oğulu birbirine karıştırdığı sonucuna varm ak olasıdır. Burda açığa çıkmayan noktaysa, baba oğul Yirmisekiz Ç siebi'lcnn ikisinin de daha Fransa'dayken mi mason localarına devanda başladıkları, yoksa İstanbul'a döndükten sonra mı bir locaya intisap e ttikle ridir ki, bizce ilk olasılık daha g ü d ü d ü r ve İlk Türkiyeli masonların bu babaoğul olmaları akla yakındır. Bir Eski Büyük Üstad, Necdet Egeran ise, ad vermemekle birlikte, Türkiyedeki ilk mason localarının kuruluşu ve masonluğun Türkiyeye gelişi konusunda şunları yazmaktadır: «Türkiye'de Masonluğun eski bir tarihi vardır.' Başlangıcı 18 inci yüzyıl ortalarına gider. Fikri masonluğun iik defa Londra'da organize edildiği 1717 tarihinden pek uzak değildir. «Bazı yayınlardan öğreniyoruz ki, 18 inci yüzyıl ortalarında Osmanlı İmparatorluğunun değişik yerlerinde muhtelif obediyanslara bağlı bazı münferit localar kurulmuş bulunuyordu. Bunlar kısmen İngiltere'den ve daha ziyade Fransa ve İtalya’dan gelerek Osmanlı Ülkesinin daha cok Batı kısımlarında teessüs etmişlerdi. Bunlardan bir kaçı da İstanbul ve İzmir'de kurulmuş ve İngiltere ve İskoçya Büyiik Localarına bağlı idiler. 1856’da yabancılar tarafından bir Büyük Loca kurulduğu anlaşılmaktadır. 1861’de İstanbul'da Güney İüridiksyonuiıdan {Birteşrk Amerika’da Charleston’da) pnîent almış bir İskoç Riti Yüksek Şurası da yine yabancılar tarafından kurulmuştur. — 174 —
«Bununla beraber, ancak 20 nci yüzyılın başlarındo imparatorluk dahilinde Masonluğa olan ilgi artmıştır. Bunun nedeni, sadece masonluğun öğrettikleri değil, son Padişahların karanlık istibdad devrinde hürriyet için mücadele edenlerin masonlukta bir melce bulmalarından ileli geliyordu. «1908’de Meşrutiyet ilân edilince, İstanbul'daki Türk masonlar bir araya gelerk Memleketteki bütün masonları idaresi altında toplayan bağımsız bir obedlyans kurmaya' teşebbüs etmişlerdir. «Bu hareketle memlekette başka obediyanslara bağlı münferit localar devri kapanmış bulunuyor.»
MEŞRUTİYET ÖNCESİ İSTANBULDA MASONLUK İstanbul'da kurulmuş ilk Mason Locasının adının bilinemdiğini Mason Üstatlarından Kemaiettin Apak’a dayanarak söylemiştik. Bu loca'nın Sultan Ahmet III dönemine rastladığını da belirtmiştik: 1917 yılında, İsviçre'de yayınlanmış Fran Masonlukta İki Yüzyıl adlı bir yapıttaysa. Türkiyede Masonluğun 1738 yılında localar kurmaya başladığı ve bu tarihte İstanbul'da bir Fransız Locasının bulunduğu yazılıdır. Bu kaynak doğru sayılırsa, Türkiyedeki ilk Fransız Locasının Üçüncü Ahmet (1703-1730) döneminde, yani Tarihimize Lâle Devri diye gecen dönemde değil, ondan sonra Sultan I. Mahmut döneminde kurulduğunu kabul etmek gerekir. Ne var kİ, İsviçreli araşıtrıcımn aktardığı bü bilginin kesinlikle doğru olduğunu söylemek olanaksızdır. Çünkü,, Türkiyeli İlk mason Ylrmlsekiz Mehmet Çeleblzade Satrf Paşa’nın İbrahim Müteferrika’yla . birlikte matbaayı kurduğu tarih 1727'dir ve o dönem, Batıdan gel&ri düşünce-
— 175 —
lere karşı daha hoşgörülü bir dönemdir. Sultan Birinci M ahm ut dönemiyse, tersine, başlangıçta Lâle Deuri’nin kapandığı, irticaın az buçuk etkin olduğu bir dönemdir. Bu ilk locayı izleyen localar konusunda Alm an kaynaklarından edinilen bilgilere göre 1767'de Sainî İean de Levant adında Cenova Büyük Locası’na bağlı b ir loca, 1783‘de de Polonya Mctşrıkı’ na bağlı A uror de Tsarigrade adıyla bir başka ioca daha kurulmuştur. Sultan Üçüncü Selim dönemindeyse, Osmanlı ülkesinde bir kez daha yenilik a'.kımla-rı egemen olmaya başlayıp, Fransa lie ilişkiler gelişmeye başladığında, Osmanlı topraklan üzerinde ve bu arada İstanbul'da yeni bazı Fransız Locaları ve bunlara paralel olarak İngiliz locaları kurulduğu da, gerçeklik dereceleri kesinlikle saptanamayan ama akla da aykırı gelmeyen söylentilerdir. Özellikle Kırım Savaşı günleri ve sonrasında B a îı’ya iyice açılan Osmanlı ülkesinde masonluk büyük gelişmeler gösterm iştir. Nitekim., Kırım Savaşları sırasında Osmanlı Sadrazamı olan, daha önce Londra’da Sefir-i Kebir iken masonluğa girm iş Koca Mustafa Reşit Paşa (ki altı kez sadrazamlık yapmıştır) gene bir mason olan İngiltere'nin İstanbul Büyük Elcisi Lord Rading’in yakın dostu idi. Lord Rading ise, Galata Kulesi yöresinde Bereketzade Mescidi karşısındaki bir binada, îskoçyadoki Edinburg Büyük Locası'na bağlı bir locanın üstadlığım yapıyordu ve Reşit Paşa dahil, İngilizce bilen pek çok Osmanlı da bu locaya üye idiler. Bu locanın özelliği, üyelerinin daha çok aristokrasiye yakın kişiler olmasıydı. 1854 yılında Fransa'da basılıp yayınlanmış J. B. Boule ex’nin Masonîuk Tarihi adlı yapıtında verilen bilgiye göreyse, o yıllarda Türkiyede biri İstanbul’da Beyoğlu'ndc. öteki İzmir'de iki Büyük Loca kurulmuştur. Ancak, bu locaların hangi obediyansa bağlı oldukları bilinmemektedir. — 176 —
1856 yılımdaysa, Kırım Savaşını izleyen günlerde Beyoğlu'nda Etolle d il Bosphore adıyla bir Fransız Locası kurulmuştur. Bu locanın Üstadı, BabIali'de Hükümetin Hukuk Danışmanı Louls A m iable’dlr. İngiliz locasının tersine daha çok, avukat, doktor, mühendis, subay gibi burjuvaların üye olduğu bu locanın ünlü Türk üyelerinden biri M üşir Fuat Paşa’dır. Bu loca, Abdülham id Döneminde masonlara kaırşı yürütülen sindirm e kampanyası sırasında, ondokuzuncu yüzyılın sonlarında çalışmalarını durdurmuştur. Meşrutiyetten sonraysa bu locanın yerini Röresans cdiyla yani b ir loca almış ve bu Loca 1935 yılına kadar Fransız Büyük Locası’na bağlı kaldıktan sonra, Türkiye Büyük Locası’na bağlanm ıştır. Kırım Savaşından sonraki yıllardaysa, İstanbul'daki İngiliz Elçilerinden Slr Henry Bulver, 1857 yılında Buyükdere'de kendi adını taşıyan Buluer Lodge’yl vurm uştur. İngiliz Büyük Locası’nm İstanbul'daki. bu locasına karşılık olarak 1858 yılında da İstanbuidaki Fransız Büyük Elcisi. Fransa Büyük Locasına bağlı olarak Union D'orient adıyla bir loca kurm uştur k i bunun da ilk üstadı Sehinaz adında biridir.
SEFARETLERARASİ MASONLUK SAVAŞI Cok İlginçtir k i, o sıralarda Türkiye'de ve İstanbul’da tem silcisi bulunan hemen her ülke, özellikle Osmanlı to p rakları üstünde em peryalist em eller taşıyan her ülke, daha çok elçilikleri aracılığıyla kendi ülkesi obediyasma bağlı b k mason locası açmaya Özel bir önem verm iştir. Nitekim, o dönemde İngiliz E lçiliğinin yazlık sarayının bulunduğu Büyükdere’de kendi adına b ir mason locası kuran İngiliz Elçisi. İstanbul'da ayrıca Provincial — 177 —
F. 12
Lodge diye bir Büyük Loca ela oluşturm uş ve bunun da Üstadlığını yapmıştır. Bu Büyük Looa’nın kurutmasına neden, Öulver Lodge'nin dışında İstanbul’da bir da G re n te l Lodge adıyla İngilizce çalışan bir başka locanın daha kurulmasıdır. Ingiliz ve Fransız emperyalizminin tem silcileri, Mason Locaları kurarak dönemin önemli Türkiyeli aydınlarını kendi saflarına çekerlerken, Osmaniı topraklan üstünde benzer emeller taşıyan öteki ülkelerin elçiliklerinin boş durması beklenemezdi kuşkusuz ki. Bu böyle olduğu içindir ki. hemen ayni yıllarda Alm anlar da İstanbul'da Leinster ve Dcutscherbund adlarıyla iki loca oluşturm uşlardır. Örriürleri oldukça kısa süren bu locaların hemen ar zindansa, bu kez de Alm anlar İstanbul’da Hamburg Büyük Locasına bağlı olarak Germania Zu Goldene Horn adında bir başKO loca kurmuşlar, fakat bu loca da bir süre sonra Fransız Büyük Locası'nm masonik etkisi altına girmiş ve sonra do varlığım sürdürememiştir. 1867 yılındaysa. İtaiyanlar, İtalya Büyük Locası’na bağlı bir İtalyan Locası oluşturm uşlar, iki yıllık ömrü olan bu locadan sonra da Spranza adıyla bir başka loca kurmuşlardır. Arada, Yunanistan’ın bağımsızlık kazanması günlerinde İstanbul'da bir de rumca çalışan Areti adlı bir ioco kurulmuştur. Kuşkusuz ki, yabancıların İstanbul’da oluşturduğu mason locaları bu kadar değildir. Üstelik de İkinci Abdüihamid döneminde 1884’de İstanbul'da gene İtalyan Moşnkına bağlı olarak çalışmak üzere İtalia-Rizarto adıy(Cı bir loca, Yunan Maşrıkı'na bağlı olarak Proodos adında bir loca, gene İtalyan Büyük M aşrıkı’na bağlı olarak Kadıköyü’nde 1908 Meşrutiyenin ilânından bir yıl önce kurulmuş Calcedonia (Kalkedonya), İspanyol Obediyansı'na bağH olarak Consîiîution - M eşrutiyet adlı bir loca, Mısır Büyük — 178 —
Maşrıkı'na bağlı olarak La FraternitĞ ö ttom ane - Uhuvveti Osmaniye adıyla bir başka !oca kurulmuştur. Arada, Avrupa'da okumuş, eğitilm iş Türk Ermeniieriinn 1861 yılında kurdukları bir de Fransız Büyük Locası'na bağlı Ser locası vardır ki, bu ioca, tarihte İlk kez bir OsmanlI Veliahtını mason yapmıştır. Bu veliaht, sonradan Beşinci Murad adıyla Osmanoğullarının padişahı olmuştur. Ser, e-rmeracede, sevgi, muhabbet anlamına gelmektedir.
BİR MASON PADİŞAH VE MASON OSMANÖĞULLARİ Suitan Abdüiaziz döneminde 1861 yılında Türkiyeli Erm eniler tarafından Fransız Büyük Locası’na bağlı olarak Kurulan Ser Locası'nın Sultan Mahm ut II. döneminde kurulduğu yolunda savlar da varsa da, bunları saptamak olanağı bulunamamıştır. Ermenilerin kurduğu bu Ser M ahfili’nin üstadı, o yıllarda İstanbul’daki İran Büyük Elçisi olan Muhsin Han'dır. Ve Muhsin Han bu locayı, ikinci Abdülham id’in tahta çıktığı 1876 yılımdan sonra da 1892’ye kadar yaşatmayı başarmıştır. Türkiyeli Masonların tarihînde pek önemli yeri olan bu Ser Locası’nda pek çok ünlü T ürk’ün de kayıtlı olduğu bilinm ektedir. Örneğin, Sultan Abdüiaziz döneminde iki kez Sadrıazam olan Keçecizade Fuat Paşa, Abdüiaziz ve Abdülhamid’e sadrazamlık yapmış M ithat Paşa, Birinci Meşrutiyetin iik Meclis Başkanı ve Abdü!hamTd'in ünlü sadrazamlarından Ahmet Vefik Paşa, gene Abdülhamid'in Sadrazamlarından Tunuslu Hayrettin Paşa, ünlü Hürriyet Şairimiz Namık Kemal, Şair Ziya Paşa, Şinasi, Berlin Sefiri Saduilah Paşa, Suitan M ecit ve Sultan Abdülaziz’e ma— 179 —
öeyrıcilik yapmış bestekâr Ali Haydar Bey hep bu locanın yetiştirmesi ünlü Türklerdir. Ama Ser1Locasının önemi, bunlardan da öteye, daha veliahtlığı sırasında, b ir Osmanlı Padişahı olacak Sultan Murad'ı (Beşinci Murad} ve Murad'ın kardeşleri Şehzade Nureddin ve Şehzade Kemalettin Efendileri ete klisi ederek bünyesine almış olmasıdır. Şair Ziya Paşa'nın hocalık ettiği bu Osmanoğullan, onun teinin ettiği masonluğun etkisinde kalmışlar ve sonunda yapılan özel, giriş törenleriyle masonluğa kazanılmışlardır. Ziya Paşa'nın, şehzadelerden Yusuf İzzettin Efendi’ye de masonluğa girmesini teklif ettiğini, ancak bu şehzadenin kabul etmediğini, Ziya Paşa'nın ise, Abdülhamid tahta çıktığında, önceden söz verdiği halde Saray Başkâtipliğine atanmasının yapılmamasına nedenin, Abdülhamid'in Osmanoğullarımn masonluğa bulaştırılmasının müsebbibinin Ziya Paşa olduğunu öğrenmiş olması olduğunu, dedesi ve babası gibi bir mason olan torunu Doktor Fahreeldin İşık, Kemalettin Apaka yazdığı bir mektupta belirtmektedir. Bir tarih yazan olan Ziya Şakır tee 1943 yılında yayınladığı «Çjrağan Sarayında 28 Sene - Beşinci Murad’ın Hayatı» odlı kitabında. Beşinci Murad'ın, daha şehzadeliği döneminde veKahd iken amcası Sultan Abdülazi2'le birİlkte Avrupa'ya yaptığı gezide, sonradan İngiltere Kralı olacak olan Veliahd Prens Edvard'dan (Yedinci Edvard} masonluk konusunda bilgiler aldığını, — Prens o sırada is' koçya Büyük Locası Üstadı idi— , daha sonra da bu ikonu lorda yazıştıklarını ve onun teklifiyle masonluğa girdiğini yazmaktadır. Sultan Murad'ın Proodos Locası'nda tekris edildiğini de yazan Ziya Şakir'in, bu son savı, yani Proodos Locast’ nda, bu locanın üstadı Kleantl iskallyerl tara— 180 —
fındon tekris edildiği, fcu konularda çok dafw dikkatli bir araştırıcı olan Kemaiettin Apak tarafından doğrulanmamakta, tersine çürütülmektedir. İşin doğrusu. Veliahd Şehzade Murod'ın, o dönemde Ser Locasının Üstadı Muhteremi olduğu sanılan Şair Ziya Paşo tarafından Masonluğa alındığıdır. Sultan Murad, masonlukta 18. dereceye kadar yükselmiştir. Bu yükseliş doğrudan bu derece kendisine tevcih edilerek mi olmuştur yoksa, kademeleri aşarak terfi biçiminde mi olmuştur, bu nokta karanlıktır. «Beşiktaş sarayının tenha bir odasında bir heyet huzurunda her türlü merasimden âri şeklide ve yalnız tebliğ suretiyle Tekris edilip Şahadetnamesiyle derecesine mahsus silâh, kordon ve önlüğün kendisine verildiğini, bundan sonra Murad Efendiye ecnebi mehafil tarafından fevkalâde ahemmiyet atfedilerek gerek hayatına gerekse resmî vaziyette çok büyllk alâka gösterildiğini, vefatını müteakip Masonluğa ait eşyalarının eski Masonlardan Yusufidi Efendi tarafından uzun müddet muhafaza edildikten sonra bu tarihî eşyanın bir yangında yandığını» gene tarih yazarı Ziya Şakir’ln yukarda adini andığımız kitabından okumak olasıdır. Araştırmacılar, 1908 Meşrutiyetinin ilânına kodar geçen ikiyüz yıllık dönem içinde, İstanbul'da yabancı obediyanslara bağlı en azından 23 locanın çeşitli dönemlerde çalışmalar yaptığı görüşündedirler.
MASON DÜŞMANI BİR OSMANOĞLU: ABDÜLHAMİD Bir bakıma, müslüman ülkesinde 9alyamgoz satmak anlamtno gelen Osmanlı ülkesinde masonluğu yoyma girişimlerinin, daha işin çok başlarında, hemen ilk mason lo— 181 —
çaları kurulup, buralara Osmanlı tebaasından bazı kişilerin girmesiyle birlikte tepkiler doğurmaya başladığını, yukarda anlattığımız bölümlerde, Asım Tarihî'nden yaptığımız alıntı ve Doktor Jak Suhami'nin yayınladığı bir kitaptaki «1748’de Türkiye'de Masonluğun men’i» kaydı ile anlatmıştık. Bir pazarlık sonucu, Mason ileri gelenleriyle anlaşarak I. Meşrutiyeti ilân ederek tahta çıkmayı kabul eden Sultan Abdüfhamîd ise, İkinci Meşrutiyet öncesinde Türkiyedeki masonluğun en büyük düşmanlarından biri olmuştur (1378-1809). Farmasonluk deyimi, özellikle Abdülhatnid dönemindedir ki, tıpkı onsekizinoi yüzyılın başlarında Tarihçi Asım’ın yaptığı gibi, dinsizlik, imansızlık, tanrıtanımazlık deyimleriyle özdeştirilmiştir. Her türlü yeni ve ileri harekete karşı içinde önüne geçilemez bir korku ve kuşku duyan Sultan Abdülhatnid, özellikle O dönemlerde masonlartn özgürlük yanlısı olduklarını da bife bile bunlara göz yumamazdı. Nitekim yummamıştır da. Ne var iki, Osmanlı Devletinin çöküntü dönemine girmesi, Abdülhamid'in, Batılı uluslar ve emperyalizm karşısında hep boynu bükük ve ödün verici tutumu, Padişahın masonluğun kökünü toptan kazıyacak önlemler almasına da engel olmuştur. Vezirlerinin, sadrazamlarının çoğunun mason olması da bunu göstermektedir. Bu durumun en tipik örneklerinden biri, şu aşağıya aktaracağımız belgedir. 1894 tarihini taşıyan bu belge. 23 Şubat 1932 tarihinde Zindan Hayatı adlı bir sürekli yazı içinde Akşam Gazetes i’ndc yayınlana ra k gün ışığına çıkmıştır. Yıldız Sarayından, Serkâtibi Hazreti Şehriyâri Süreyya imzasıyla ve 3591 sıra numarasıyla yazılan bu belge, masonluk aleyhine verilmiş bir «İradei Seniye»nin Zaptiye Ne-
_
182 —
2aretina gereği yapılması için yozılmış yazısıdır ve şöyledir; Yıldız Sarayı Hümayunu Baş Kitabet Dairesi 3591 Bu akşam alaturka saat sekizde Beyoğlu’nda rum mason locasında bir hayli adam içtima ederek her türlü mevada dair mübahasât cereyan eylediği istihbar kılınmış olup gerçi Mason cemiyetlerinin sureti daimede içtima etmekti» oldukları ma’lum ise de bunlarm vazifelerini tecavüz eylememeleri için hükümetçe dikkat olunması ve bu gibi ahvali gayrı marziyeye meydan verilmemesi lâzlmei hâl ve maslahattan olduğundan bu babta fevkalâde iltizamı dikkat ile mezkûr Mason locasına içtima edenlerin kimler olduğunun bittahkik arzı atabei ulyâ kılınması muktezayı Iradei Seniyel Cenabı Hilâfetpernahîden bulunmakla oibabta emrü ferman hazreti men-lehülemrindir. Fi 30 Rebiülahir 1312 ve fi 18 Teşrinievvel 1310 Ser Kâtibi Hazreti Şehriyarf Süreyya Adı verllemeyn Beyoğlu'ndokl bu Rum Mason locası, Hocopulos Çarşısındaki Proodos Locosı'dır. Bir Padişah iradesini ok taran yazıdaki dikkat çekici noktaysa, Abdülhamid'in 1S94 yılında, yoni istibdadını en koyulaştırdığı yıllarda bile, açıktan masonluğa dil uzatamaması, vaziyeti İdare etmesi ama ardından da kuşkuları ve korkuları gereği, oroda neler konuşulduğunun, büroya kimlerin katıldığınım öğrenilmesini istediğini ortaya koymasıdır. Osmanlı Padişahı Abdülhamid'in korkusu, masonların yabancılara sırtlarını dayamış olmalarıdır. «Ecnebi sefaretler» korkusunu Abdülhamid üstünden İtle atamamıştır. «Masonların vazifelerini tecavüz eylememeleri» gerekliliği— 183 —
ni Jaunca yumuşak bir dille ansıtmak, bunun acık belirtisidir. Gene unutm am ak gerekir ki, o iradenin yazıldığı yıllarda bir masan olan ve tahttan indirilip bir sarayda hapis tu tulan eski padişah Sultan M urat hayattadır. Abdülham id'in bütün korkusuysa, tahttan indirilm ek ve yerine masonlarca Murad'ın yeniden tahta çıkarılmasıdır. Ne var ki, ölüme çare olmadığı gibi, Abdülham id'in de sonunda korktuğu başına gelm iştir. 1908 M eşrutiyetinin Abdülhamid'e zoria kabul ettirilm esinde ve 1909'da da tahttan indiriüp M urat gibi bir saraya hapsedilmesinde Masonlar son derece önemli roiier oynamışlardır. İttih at ve Terakki Cemiyeti'nin hemen bütün önde gelenleri birer masondur.
İSTANBUL DIŞINDA MASONLUK İkinci Meşrutiyet öncesi İstanbul’daki mason localarının yanı sıra Osmanlı ülkesinde Rumeli ve Makedonya ile Anadolu'da da m asonlar ve mason locaları var olmuştur. Bunları da kısaca görmekte yarar vardır. Rumeli ve Makedonya bölgesinde açılan ilk mason locası, Üçüncü Selim zamanında Selanik’tedir. Adı bilinemeyen bu looacmn Genova Büyük Locası’na bağlı bir İngilizce çalışma yapan loca olduğu sanılmaktadır. Abdüiharrtid dönemindeyse, Selanik’te biri İtalyan Büyük Locası'na bağlı Makedonya-Rizorta, öetki de Fransız Büyük Locası'na bağlı L ’Avenir de L’orient adıyla iki loca ■kurulmuştur. 1905 yılındaysa gene Selânik'te iki loca daha kurulm uştur ki bunlar da İspanya Büyük Locası’na bağlı Perseverantzia ile İtalya Büyük Locası'na bağlı Labor-Lux Locası’dır. Ayrıca, Selânik'te bir de, Fransız Büyük Maşrıkı'na bağlı Veritas Locası kurulmuştur. — 184 —
Bunlardan başka, Atincr Maşrıkı’na bağlı olarak Yanya'da Yunanlıların PromĞcö, Serez’de Makedonya ve Arlstoteiis locaları kurulmuştur. Özellikle Yunan locaları. Makedonya'da Yunanistan'ın çıkarlarına hizmet eder odiuktarından. bu localara bölgede* ki bir çok Türk sızma yollarmı aramış ve bu locaları, «Masonluk politika ile uğraşmaz» i+kcslne çekmeye çalışmışlardır. Bunda ne Ölçüde başanlı olduklarıysa, tartışma konusu olabilir. Ama, salt bu da göstermektedir ki. mason locaları öyle sırf kardeşlik, dostluk, insanlık duygularıyla dolu yerler olmayıp, şu ya do bu çıkara hizmeî edilebilecek yerler olabilmektedir, Selanik'teki Makedonya Rizorta Locası İle Veritas Locaları başlangıçta içindeki Türkler azınlıkta olmasına karşılık giderek Türklerln denetimine geçmiş ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin bir noktada kaynakları olmuşlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti nin önderleri Talat Paşa, Mithat Şükrü Bleda, Kâzım Paşa, Manyasizade Refik, Kâzım Nami Duru, sonradan Muş milletvekili olan Binbaşı Kak*. Dsama Jandarma Komutanı Hüseyin Muhittin, Maliye Müfettişi Ferit Aseo Makedonya Rizarto locasında Emanuel Karasu, sonradan Bahriye Nazırı olacak Cemal Paşa, Faik Süleyman Paşa, İsmail Canboiat, Gümülcüne Mebusu Hoca Fehmi Efendi, Mustafa Doğan, sonradan Babıâli batanında vurulan Mustafa Necip ise V6rttas locasında uyanmışlardır. Sonradan sadrazam da olacak Talat Paşa ile Binbaşı Maki Bey, hem Makedonya Rozitası Locasında hem de bu Veritas locasında çalışmalara katılmışlardır. Bir Mason Üstadı olan Kemalettin Apak, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Makedonya'daki mason localarının içli dışlılığı konusunda, Ana çizgileriyle Türkiye'deki masonluk tarihi adlı kitabında şöyle yazmaktadır: «Şunu söyiiyeyim ki, Masonluk bu bölgede İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne nasıl hizmet etti İse, bilâhare Meşru— 185 —
tiyetin iîĞnmı müteakip bu cemiyet de Türk Masonluğunun teşkilâtlanıp gelişmesine öyıece hizmet etmiş ve onun yükse'mes ne âmil olmuştur.» (A. G. E. sayfa 40-41) Makedonya dışında Anadolu’da ise M eşrutiyet öncesi Masonluk, tıpkı İstanbul ve Makedonya'da olduğu gibi, A nadolu’da ve bu arada İzmir'de yabancı obediyanslara bağlı olarak kurulm uştur. İzm ir’deki ilk loca 1789'da Cenova Maşrıkı’na bağlı olarak kum lan ve İtalyanca çalışan V ictoire locasıdır. 1850 yılında Cenova Maşrıkı, Büyük Loca'ya dönüşünce V ictoire locası ve Selânik'le Atina ve Tulon’da çalışan Cenova Maşrıkı’na bağlı localar Marsilya'ya bağlanmışlardır. İzmir'de, 1908‘den önce Orhaniye adlı bir loca kurulduğu söylenirse de, bu konuda aydınlatıcı bilgi yoktur. A yni şekilde, 1857 yılında da İzmir'de, Kırım Savaşını izleyen günlerde ve Sultan Abdülmecit döneminde Grande Loge de Turquje - Türkiye Büyük Locası adıyla bir Büyük Loca kurulduğu bilinmektedir. Bu büyük locaya bağlı altı loca olduğu, Orhaniye adlı locanın bu büyük, locaya bağlı türkçe çalışan loca olması olasılığının bulunduğu söylenir. Geri kalan beş locamnsa İngilizce, fransızca, rumca. ermenice ve İspanyolca çalıştıkarı da gene bu söylentiler arasındadır ama, bu Büyük Loca’yla, buna bağlı localar hakkında, bunların çalışmalarının ne zamana kadar sürdüğü hakkında belge ve bilgi yoktur. İzmir'de, yalnız üç yıl. rumca çalışmış, Fransız Büyük Maşi-ıkı'na bağlı Melese adlı bir locanın da varlığı b ilin mektedir. 1867’de kurulan bu ioca 1870'de uykuya girm iştir. Bu locanın yeniden uyanışıysa 1913 yılında olm uştur. İngilizler de İzmir'i gözden uzak bulundurmadıklarından, onlar da 1876 yılma ka dar çalışmaları bilinen ve İngiliz Obediydnsı'na bağlı Homer Lodge adlı bir loca kurmuşlardır. — 186 —
Bu Homer locasının kapanış hikâyesiyse ilginçtir. 187S yılında Thomas Holl adlı bir Üstadı bulunan ve daha çok Ingrlizlerin üye olduğu bu locanın geniş bir binası varmış. Buracîa sık sık masonik toplantılar yanında, eğlence toplantıları da yapılırmış. Homer Loc’un bir akşamki resmî toplantısından sonra, burada içkili 'bir toplantı düzenlenmiş, pek çok içilm iş ve sabah bulunmuş. Sabahleyin de loca mensupları kafaları dumanlı, herbiri kordonlarını, önlüklerini takmış, en önlerindekinin eline locanın sancağını verip yollara düşmüşler. Bu sarhoş alayının, tüm İzmir'e rezil olması, bir karnaval olayına dönmesi, başka masonların üzüntüsüne sebep olmuş, durum İstanbul'daki bir İngiliz Locasına yazılmış, oradan da İngiltere Obediyansı'na bildirilm iş ve Homer-Loc m ahfili üst organ kararıyla resmen kapatılmış. Anadolu'da, İzmir dışında, 1886 yılında Kayseri'de kurulmuş ve 1906 yılında Uykuya girm iş Hakiki Kardeşler Locasıyla Ankara’da 1898 yılında kurulmuş Veritari Consciata adlı iki loca vardır. Bunların İtalyan Maşrıkı’na bağlı oldukları sanılmaktadır. A nkara’d a Türkçe çalışan Veritari Consciata locası, İtalyan Obediyası’na bağlı olup, üstadı Mühendis Zafîraki Yanopoulo olmasına karşın Türkçe çalışırdı, Eski Ankara m illetvekillerinden Kasım Nuri Bey, Ankara eşrafından tü c car Yağcızade Mesut Efendi, Nasip Efendi, Muallim Uzun Mehmet Efendi, D oktor Sadrettin Kasım Beyler bu locanın üyeleriydiler. Bu loca da 1914-1918 yılları arasında uykuya girm iştir.
—
187
—
1909- 1935 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE'DE MASONLUK
(İLK YÜKSEK ŞÛRA'NIN KURULUŞU Daha önceki bölümlerde görüldüğü gibi, 1908 ikinci Meşrutiyetine Kader Türkiye’deki masonlar ve masonluk !ıep yabancı ülkelerdeki obediyanslara, yabancı Yüksek Şûra'lara bağlıdır. Bir Türkiye Yüksek Şûrası, bir Türkiye Büyük Locası (Büyük Maşrık) yoktur. Yani o dönemlerde Türkiye'deki masonluk, masonların diliyle bile «millî» değildir, kökü dışardadır... Nitekim, Türkiye'deki Masonluk Tgrlhl yazan Kemalettln Apak bu konuda şöyle yazmaktadır; «Meşrutiyetin ilânına kadar Türkiye'de çalışan locaların hepsi yabancı obediycnslara bağlı idiler. Türk münevverleri ancak bu localara intisap edip oralarda yetişiyorlardı. Meşrutiyetten sonra, esasen adetleri mühim bir yekûna ulaşmış olcn Türk Vatandaşı masonların, her memlekette olduğu vetıçiyle bizde dahî millî bir mason teşkilâtı kurmaları tabiî ve zarurî idi. Nitekim böyle de oldu.» (A.g.e. sayfa 49) Eski Büyük Üstad’lardon Dr. Enver Necdet Egeran, Gerçek Yüzüyle Masonluk adlı kitabında (sayfa 30), OsmanlI ülkesindeki yabancı masonların 1856 yılında gene yabancı obediyanslara bağlı olarak çalıştıklarını ancak İstanbul'da bir Büyük Loca kurduklarını, gene 1861 yılındo da İstanbul'dan Birleşik Amerika'daki Charleston Güney Jürlcflksiyonu'ndan patent almış bir İskoç Riti Yüksek Şûrası kurduklarını yazmakta ve şöyle demektedir: «1908’de Meşrutiyet ilân edilince İstanbul’daki Türk Masonlar bir araya gelerek memleketteki bütün masonları — 188 —
idaresi altında toplayan (bağımsız) bir obediyans kurmaya teşebbüs etmişlerdir. Bu hareketle memlekette ofasdiyanslara bağlı münferit localar devri kapanmış bulunuyor. 9 Ağustos 1909'da İstanbul’da Türkiye Büyük Maşnkı’nın kurulmuş bulunduğunu ve Büyük Üstadlığa Talât Paşanın seçilmiş olduğunu görüyoruz. Bu kuruluşun Osmanlı ordusunda görevli Mısır prenslerinden Aziz Haşan Paşa Birader tarafından kurulduğunu ve İstanbul'da yerleşmiş bu iunan Belçikalı Joseph SakGkini Biraderin yardımıyla olduğunu öğreniyoruz. Aynı biraderler, birbuçuk ay önce 24 Haziran 1909 tarihinde İskoç Riti Türkiye Yüksek Şûrasını da kurmuş olduklarından, Biiyük Maşrıkı bu Yüksek ŞÛra'ntn vesayeti altında yürütmüşlerdir.» Sözün burasında, konuya yabancılık duyanlar için masonik sözlükte yer alan bazı sözcükler ve deyim leri açıklamakta ya ra r olduğu san ısın dayız : Obecfiyans (obedience) kendi kendini yöneten büyük ve çok kez bir ülkeyi kapsayan mason kuruluşu demektir. Bu kuruluşun remzî derecelerdeki en üsî örgütünün adı Yüksek Şûra (Supreme Conseiijdir. Bu İskoç R iti’nin (rit, masonik çalışma düzeni yönetmeliği dem ektir) 33. son derecesindeki üyelerinden oluşan bir yönetim kuruludur. Yüksek Şûra’mn altında ayni rît’in ritüel'lerine (locada çeşitli derecelerin düzenli çalışma ve geleneksel tören yöntem lerini belirleyen yönetmelik) uygun olarak ilk üç derecenin en üst yönetim organı olarak Büyük Loca (Grand Loge- Büyük M a h fe !-B ü y ü k Maşrık), (Büyük Loca ya da M aşrık’a bağlı olarak da Localar (mahfel) bulunur. Sanırız bu masonik sözlük bilgilerinin ışığı altında, Türkiye'deki uygulamayı daha iyi anlamak olanağı doğacaktır. Şimdi bu bilgileri de edinmiş olarak, Türkiye'deki masonluk tarihi araştırm asına dönersek, özetle gördüğümüz durum şudun — 189 —
Osmanlı ülkesine ilk olarak, yabancı ülkelerin vatandaşı olup oralarda masonluğa girmiş ve sonra görevli olarak Türkiye'ye gelmiş masonlar kendi aralarında kurdukları ilk mason localarını oluşturmuşlardır. Türkiye'de yabancıların kurduğu bu mason iocatorın a , — ki bunlar türlü yabancı Yüksek Şûra'lara ve Büyük Loca/ara bağlıydılar— , görevle yurt dışına gidip oralarda mason olduktan sonra Türkiye'ye dönmüş Osmanlı tebaası da girmeye başlamıştır. Bu durum, 1908 yıl:na kadar böyle sürmüştür. 1908 Meşrutiyetini izleyen günlerdeyse, Osm anlI ülkesinde de (Türkiye) bir Yüksek Şûra ve bir Büyük Loca, Türkiye Büyük Locası kurulmuştur. Bu Yüksek Şûra ve Büyük Loca'nın kurucuları kim lerdir, nerede, nasıl kurm uşlardır sorularının yanıtım’ vermeden önco, İkinci M eşrutiyetin yarım yüzyıl öncesindeki b ir başka girişimden söz etmek gerekm ektedir. 1908 M eşrutiyetini izleyen günlerde, 3 M art 1909'da kurulan Türkiye Yüksek Şûrası (Şûrayı ÂIi-i Osmanî), gerçekte, iik değil, ikinci Türkiye Yüksek Şûrası’dır. Bundan 48 yıl önce 1861 yılında, İstanbul'da Mısırlı Prens Halini Paşa, Eski ve Kabul Edtîmiş İskoç Riti gelenekleri içinde Fransız Yüksek Şûrası’ndan patent alarak (patent, düzenli kurulan her locaya Büyük Loca tarafından verilen kuruluş ve çalışma izni kâğıdı) ilk Türkiye Yüksek Şûrası nı kurmuştur. Bu ilk kuruluş, yani ilk Yüksek Şûra, Amerika Birleşik Devletleri Güney Jüridiksîyonu merkezi Chadeston kentindeki Birleşik Yüksek Şûraîar Anası (Mütiehfd Yüksek Şûralar Validesi) denilen Ana Yüksek Şûra tarafından da 1869 yılında kuruluşu onaylanmış bir Yüksek Şûra idi. Ne var ki, bu ilk Yüksek Şûra, o günlerde İstanbul'daki Saltanat değişikliği ve Mısır'la Osmanlı İm paratorluğunun iliş k ilerinin bozulması nedeniyle çalışmaya koyulamadan, ıku— 190 —
rucuları da ardı ardına öldüklerinden hiç bir varlık gösterememiştir. Türkiye'de ilk Yüksek Şûra'yı kuran Mısırlı Prens Halim Paşa, Mısır'da tekris edilerek mason olmuş, Fransız Yüksek Şûra’sı üyeliğine kadar yükselmiş bir zattır. {îs k ris, masonluğa cılnan bir kişi için locada yapılan geleneksel tören demektir). Prens Halim Paşa, sonradan Osmanlı İm paratorluğu Sadrazamlığı yapan Prens Sait Halim Paşa’n;n babası ve ve ikinci kez Türk Yüksek Şûrası'nı kuran Mısırlı Prens Aziz Haşan Paşa’nın da amcasıdır. Yukarda, Necdet Egeran’ m İstanbul’da 1861'de yabancılar tarafından kurulduğunu ve Güney Jyrdiksiyonundan patent aldığını söylediğini aktardığımız Büyük Loca, Kem alettin Apak Üstadın yazdığına göre, işte bu Yüksek Şuradır ve ilk Türkiye Yüksek Şûrası’dır. Nitekim bu böyle olmalı ki, pek çok yabancı kaynak da, ilk Türkiye Yüksek Şûrasî'nın kuruluş tarihi olarak 1861 yılını kabul etm ektedirler. Örneğin Belçika Yüksek Şûrası {Süperm Konseyijnin 1954 yılında yayınladığı bülteninde Türkiye Yüksek Şûrasî’nın kuruluş tarihi 1861 yılı ve yeryüzündeki sıralanışta da 24. Yüksek Şûra olarak, gösterilm ektedir.
1S09 YÜKSEK ŞÛRASI VE İLK BÜYÜK LOCA Yaşama geçme olanağı bulamamakla birlikte, 1861'deki Fransa Yüksek Şûra'smdan patentli ve Güney Jüridoksiyonu'nca da onaylanmış ilk Türkiye Yüksek Şûrasî'nın bir anlamda yeniden uyandrrılması diye de yorum laanbileeek olan 1909 yılında kurulan Yüksek Şûra'mn kuruluş. öVküsü ve kurucuları ise şöyledir; — 191 —
23 Temmuz 1908 M eşrutiyet ilânından hemen bir oy kadar sonra, ağustos ayında İstanbul’da Beyoğlu'nda Splandit kahvehanesi üzerindeki Tokatlıycn Oteli'nin sa lonunda, otel sahibi ve bir mason olan Mıgırdıç Tokatlıyan Efenddnin de yardımıyla, İstanbul ve Anadolu ile Rumeli ve M akedonya'daki çeşitli yabancı localarına kayıtlı Osmanlı tebaasi masonlar tem silcileri b ir hazırlık toplantısı yapmışlardır. Bu toplantıda Maliye M üfettişi Ferit Aseo Birader Selanik'teki genç ve idealist Türk masonlarının çalışmalarını da anlatarak, artık Türkiye'de de yerel ve Osmanlı te baasını kapsayacak bir örgüt kurulması gerekliliğini belirtmişti!'. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti kurallarına göre yeni bir Yüksek Şûra'mn kurulabilmesi için var olan düzenli bir başka Yüksek Şûra'ya dayanmak, ondan o lu r alm ak ve sonra da durumu öteki Yüksek Şûra'lara da bildirip, bunların da onayını ve tanıma yazılarını alm ak gerekm ektedir. İşte bu gereksinmeyle, İstanbul'daki İtalyan Okulları denetmeni olan ve İtalya Yüksek Şûrası üyesi bulunan Forti birader, kendi Yüksek Şûra'smdan, Türkiye'de bu 'konuda çalışmalar yapması için görevlendiriliyor. Fransız Yüksek Şûrası da Victoria de Berline Sigorta Şirketi’nin İstanbul'daki tem silcisi Davit J. Cohen Biraderi benzer biçimde görevii kılıyor. Bu arada, Mısır Yüksek Şûrası da, Osmanl I la r l a arasındaki eski ilişkilere ve yakınlığa dayanarak. Türkiye Yüksek Şûrası’nm kendi destekleriyle kurulması için harekete geçiyor. Tüm bu girişim ler sonucu, 1908 yılında. Belçika Yüksek Şûrası Başkanı (Âmiri Hâkimi Âzam - Soııverain Grand Commandeur) ve Belçika Senatosu İkinci Başkanı Prof. Comte Eugene Goblet cF'Alviella’nın koruyuculuğu altında Belçika, Fransa, İtalya, Macaristan ve İsviçre Yüksek Şûraları’nın önerisiyle, İngiliz ve İskandinav Yüksek Şûraları’nın soğuk davranmalarına karşın öteki yüksek şûraların da —
19 2
—
onay;yla Türkiye'de bir Yüksek Şûra (Supreme Conseil) kurulması bu kuruluş işiyle de Mısır Yüksek Şûrası'nın görevlendirilmesi kararlaştırılıyor. Mısır Yüksek Şûrası, bu karardan bir yıl önce 1907‘de B rüksel'de toplanan Yüksek Şûralar Konvanında varlığı ve düzenliliği kabul edilmiş bir Yüksek Şûra'dır. Mısır Yüksek Şûrası da, kendi üyelerinden* Osmanlı Ordusunda ikinci Selimiye Tümeni Komutanı olarak görev yapan General Prens Aziz Haşan Paşa’yı geniş yetkilerle Türkiye Şûrasını kurm akla görevli kılıyor. Bu arada, Belçika'da Brüksel Güneş Büyük Şövalye Şapitri üyesi olan Josef Sakakini Biraderi gözlemci ve danışman olarak Prens Aziz Haşan Paşa'ya yardımcı diye İstanbul'a gönderiyor. Ayrıca Mısır Obediyansı’ndan da, kurulacak mahfil (loca, mabed, vadi) içinde yapılacak hazırlıkları görmek, işleri göstermek ve masonik karşılamaları düzenlemek üzere Yakup Birader getirtiliyor. Tümk bu hazırlıklardan sonra, 3 M art 1909 günü Beyoğlu'nda Tokatlıyan O teli salonunda toplanılıyor. Bu to p lantıda, bir Yüksek Şûra’nın oluşabilmesi için gerekli sayının sağlanabilmesi amacıyla aşağıda adlarını sıraladığımız 12 masona 33. derece veriliyor: 1. Mehmet Talat Sai (Talöt Paşa, o sırada İttih at ve Terakki Merkezi Umumisi Reisi, m illetvekili, daha sonra İçişleri Bakanı ve Başbakan) 2. M ith a t Şükrü Bleda (o sıra m illetvekili ve İttiha t ve Terakki Kâtibi Umumisi) 3. Mehmet Cavit (o sıra m illetvekili ve İttih a t ve Terakki Merkezi Umumi âzası, sonra Maliye Bakanı) 4. Dr. Rıza Tevfik (Bölükbaşı. Filozof Rıza Tevfik, o sıra m illetvekili) 5. Mehmet A rif (o sıra m illetvekili, İttiha t ve Terakki Merkezi Umumi âzası) 6. Nesim MazeSyah (o sıra m illetvekili) — 193 —
F. 13
7. 8. 9. 10. 11. 12.
Mehmet Galip (o sıra âyan üyesi, senatör) Mişel Noradunkyan (tüccardan) David J. Köften (Sigortacı) Osman Adil (Avukat) Fuaî Hulusi (Demireili, Yargıç) Asım (Mebusori Meclisi Başkâtibi)
Tokatlıyan Oteiinde yapılan bu toplantıda, daha sonra yöntemi gereğince 1786 Grand Constitiosion’u ile 1875 Lozan Konvan Ünîversel'i kararları gereğine uygun olarak ve Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'nin Türkiye ve Türkiye'ye bağlı ülkelerde en yüksek ve egemen kudreti olarak Türkiye Yüksek Şûrası (Şurayı Âii-i Osmani) kuruluyor. Gone bu toplantıda yapılan görev bölümüyse şöyle sonuçlanıyor: Âmiri Hâkimi Azamlığa (en saygıdeğer üstad) Prens Aziz Haşan Paşa, Âmiri Hâkimi Âzam Kaymakamlığına Mehmet Cavit (Cavit Bey, Maliye Nazırı). Müfettişi Umumî Âzamlığma (Genel Büyük Denetmen) Mehmet Talât (Talât Paşa. Sadrazam). Hâtibi Umumî Azamlığa {Genel Büyük Sözcü) Mithat Şükrü (Bleüa). Kâtibi Umumî Azamlığa (Genel Sekreter) Davit J. Kohen. Böylece Türkiye Yüksek Şûrasının kuruluşu tamamlanmış oluyor ve durum, birliğe dahil öteki Yüksek Şûralara boldinihiyor. Başta Belçika Yüksek Şurası olmak üzere hemen tüm Yüksek Şûralar bu kuruluşu onayladıklarını bildiren ve kutlayan yazılar gönderiyorlar. Yalnız İngiliz Büyük Locası, başlangıçta olduğu gibi, kuruluşta da sessiz kalıyor. Hattâ daha da öteye gidip İstanbul'daki Türkiye Yüksek Şûrasının kurulmasında çabaları olan Josef Sakakini biraderin İngiliz masonluğuyla olan ilişkilerini de kesiyor ve bir tür Türkiye masonluğuna cephe alıyor. — 194 —
Josef Sakakini. bunun üzerine Türkiye Yüksek Şûrasına kurucu üye olarak katılmıştır, Belçika Yüksek Şûrasî'nın Türkiye Yüksek Şûrasının kuruluşunda gösterdiği yardımlardan dolayı bu Şuranın en saygıdeğer üstadı Comte E. Goblet d'Alviella biradere Türkiye Yüksek Şûrasî’nın fahrî (onursal) Amiri Höklml Azamlığı (En saygıdeğer üstadlığı) verilmiştir. Belçika Senatosu İkinci Başkanı otan bu zat bu sıfatmı 1932 yılında ölümüne kadar korumuştur. Bu arada gene Belçika Yüksek Şûrası Üyesi, Belçika Demiryolları Genel Müdürü Alphons Poppe ve Lüksemburglu sanayici Joseph Yun ek biraderlere de, Türkiye Yüksek Şûrasının kuruluşundaki yardımlarından ötürü, Türkiye Yüksek Şûrası onursal üyeliği sıfatları verilmiştir. Türkiye Yüksek Şûrası, kuruluşunu izleyen günlerde, 18 Mart 1909'da yaptığı bir toplantıdaysa 7, 3 Eylül 1909 tarihli toplantısında 1 ve 3 Kasım 1909 tarihli toplantısında da gene 1 biradere 33. derece masonluk ünvanı vermiştir ki, böylece 1909 yılında Türkiyeli masonların 33. dereceye yükselmiş dloniarının sayısı 21 ’î bulmuştur. İlk 12' den sonra 33. dereceye yükseltilen bu moson biraderler de şunlardır: 13. Rghmi Bey (o sıralar milletvekili, daha sonra İzmir Vaîlsi, İttihat ve Terakki Cemiyetinin önde geleniermden) 14. Hüseyin Cahit Bey (Yalçın, o dönemde milletvekili. gazeteci, İttihat ve Terakki Cemiyeti sözcüsü) 15. Ösrrtan Talât (Avukat) 16. Galip Paşa (İandarma Genel Komutanı) 17. Sârim Kibar (tüccar) 18. Kâtlbzade Sabrl 10. Emanuel Karasu (Milletvekili, İttihat ve Terakki'nln önde gelenlerinden) — 195 —
20. Mehmet AK Babo (Doktor Albay) 21. Fork Süleyman Paşa (Tümen Komutam. General) Gerçekte Türkiye Yüksek Şûrası. 3 Mart 1909’da olmuştur ama. bu Şûra’ınm genel kurulları 24 Haziran 1909’ daki bir toplantısında kabul edildiğe için Türk masonları. Yüksek Şûra’mn kuruluş yıldönümü törenlerini her yıl 24 Haziranda yaparlar ve kuruluş tarihi olarak da bun u sayarlar.
1935 YILINA KADAR YÜKSEK ŞÛRA ÜYESİ OLAN 33. DERECELİ MASONLAR Yukarıda, 1909 yılında Yüksek Şûra’mn (Sûpreme Conseil) Hk kurucu üyeleri olan ve onları izleyen 33. dereceli 21 masonun adlarını sıralamıştık. Bu kez de, Türkiye masonlarının, Atatürk tarafından örgüt Olarak «metazori» uykuya yatırıldıkları 7935 yılma kadar 27 yıl boyunca 33. dereceye çıkartılarak Yüksek Şûra Üyeliği yapan masonların listesini verelim: 1010 yılında : Dr. İbrahim Müslim birader. 1920 yılında : Viktor Algranti (tüccar), Moiz Fresko, Solm Hüsnü Onat (Şehir Emâneti Şirketler Komiseri) Tevfik Haıridl (Divanı Muhasebet Reisi - Sayıştay Başkanı), Arşen Arsenyan (Gümrükler Genel Müdürlüğü Danışmanı), İsmail Faik Başaf (Ziraat Mühendisi). îlyas Modyano (Doktor Albay), İsmail Hurşit (Doktor), Servet Yesari (Yargıtay üyesi, yargıç), Degan (Avukat), Besim Ethem (Doktor), Halit Habbch (Belediye müdürlerinden), Zeki Derviş (Polis Okulu Müdürü), Moris Mayer (Tüccar. Mayer mağazası sahibi). 1921 yılında : Jak Suhami (Doktor). 1925 yılında : Alber Benerza (Tüccar), Ihsan Abidin (Veteriner profesör), Fuat Süreyya Paşa (Doktor), Eli Hoş.
— 196 —
yan (Diş Hekimi), A rif Ethom [Doktor, kimyager), Hanrl Abaof (Doktor), Rauf Rıza (Hukuk Mektebi Dahiliye Müdürü). Jak Yakoel (Tüccar), Mafiş Benkiyat (Haliç Şirketi Müdürü), Fehmi İsmail (Doktor), Fikret Tokiyettin (Doktor) Necmeddin Tahsin Erol (Bahriyeli), Hakkı Şinasi Paşa (Doktor Profesör), Nureddin Ramih (Doktor), Muhittin Osman Omay (Bankacı). Muhip Nihat Kuran (Polis Müfettişi)1926 yılında: Muhtor Tahsin (VVashington Büyükelçisi), Edip Servet (MilletvekiS). 1928 yılında : Sodreddin Kasım (Doktor). 1929 yılında : Şükrü Kaya (Milletvekili, İçişleri Bakanı, CHP Genel Sekreteri), Haşan Soka (Milletvekili. Başbakan), Dr. Tevfik Rüştü Aras (Milletvekili, Dış İşleri Bakar nı), Mehmet Cemil Ubaydın (Milletvekili, [çişleri Bakanı), 1930 yılında : Reisim Ferit Talay (Doktor), Mustafa Reşat Mlınaroölu (Şûrayı Devlet Reisi, Danıştay Başkanı), 1931 yılında : Kâzım Özalp (General, bakan, TBMM Başkanı), Raşit Reşat (Emniyet Sandığı murakıbı), Tevfik Amir (Ashabı emlâktO'd. akar sahibi), İsmail Ratip (Avukat). Safâ Feyzi İlksel (Tahran Sefareti Müsteşarı), 1932 yılında: Abroham Barzllay (Armatör), Yusuf Cemal Molla (Avukat), Kenan Ömer Öner (Avukat, DP İstanbul il Başkanı, Haşan Ali Yücei'e komünist diyen politikacı). 1934 yılında: Ferit Zühtü Örücü (İstanbul Üniversitesi Umumi Kâtibi), Süleyman Asaf (Milletvekili), Mustafa Hakkı Nalçacı (Profesör Kimyager), Haydar Ali Kermen (Kızılay yöneticilerinden). Orhan Tahsin (Doktor), Esat Cimcoz (Doktor), Nevzat Tandoğan (Ankara Valisi). Halil İbrahim (Albay), Feyzi Merıahim (Avukat), Tîmofeon Agatopulas (Ziraat Bakanlığı eski müsteşarı). Mim Kemal Öke [Operatör Doktor, Profesör, Atatürk'ün doktoru). — 197 —
Mehmet Ali Paşa (Amiral, Donanma Komutanı), Haşan Hilmi (Muhabere Albayı), Muhittin Üstündağ (İstanbul Valisi, Bakan), Böylece, 1909'daki kurutuşundan 1935'dekl uykuya yatırılışıno kadar Türkiye Yüksek Şûrası üyeliklerine, kadrolarda boşalışlar oldukça doldurulmak kaydıykı 33. dereceye yükseltilmiş 84 «birader» gelmiştir. 7 Eylül 1935 yılındaysa, Türkiye Yüksek Şûrası, resmen son genel kurul toplantısını yapmış. Amiri Hakimi, Âzam - En Saygıdeğer Üstad. Doktor İsmail Hurşit ve Kaymokamı Dr. Nurettin Râhmih Biraderlerin seçimlerini yenileyerek görevlerinde kalmalarını uygun bulmuş. Yüksek Şûra He ona bağlı tüm locaların - mahfillerin bir süre için uykuya girmesini kararlaştırarak, bu işin ne zaman ve ne biçim yapılacağını da Amri Hakimi Azam ve geri kalan dört görevliyle yönetim kurulunun geri kalan üç üyesinden kurulacak bir komisyon eliyle yürütülmesini öngörmüştür.
YÜKSEK ŞURANIN YÖNETİCİLERİ 1Sü9 yılında kurulan Türkiye Yüksek Şûrasî’nın, 1935 yılında uykuya girmesine kadar geçen 27 yıl boyunca başkan ve başkan vekil olarak (Amiri. Hakimi Azam Sourvain Grand Commandeur - ve vekilleri) görev yapan 'kişilerin adları da seçiliş ve görevde kalış sürelerine göre şöylecfir: 1909 - 1915: Amiri Hakimi Azam Prens Aziz Haşan 'Paşa (Tümen Komutanı, Gnrl.) Kaymakam Mehmet Ca■vit Bey (Maliye Bakanı, milletvekili), 1913 yılında Prens Aziz Haşan Paşa'nın İstanbul’dan ayrılması üzerine kendisine önce birkaç ay Sokaklnl Birader, daha sonra da M ithat Şükrü Birader vekâlet etmiştir.) — 198 —
1915 - 1926: Amiri Hqkimi Azam Dr. Miralay Mehmet Ali Baba Kaymakamı Fuat Hulusi Demireili (Yargıtay Ticaret Dairesi Başkanı, Osmanlı Meclisi mebusu ve TBMM 'üyesi). I92fî - 1923: Amiri Hakimi Azam Fikret Takylddin (Doktor), Kaymakamı Fuot Hulisi Demtrelti. 1928 - 1931: Amiri Hakimi Azam Fuat Hulusi Demireili, Kaymakamı Servet Yesari (Yargıtay üyesi, yargıç), 1931 - 1933: Amiri Hakimi Azam Servet Yesari Kaymakamı Nureddin Râmih (Doktor). 1933 - 1933: Amiri Hakimi Azam Mustafa Reşat Mimaroğlu (Danıştay Başkanı), Kaymakamı Dr. Nureddin Râmih. 1933 - 1935: Amiri Hakimi Azam İsmail Hurşlt (Dok« tor), Kaymakamı Dr. Nureddin Râmih.
TÜRKİYE BÜYÜK MAŞRIKININ {LOCASININ) KURULUŞU: Türkiye Yüksek Şûrası'mn (Şûrayı Âtt-i Osmanî) kurutmasının hemen ardından, Türkiye Büyük Maşrıkı, (Locasının da kurulması için girişimlere geçilmiştir. Bundan amaç, masonluğun temelini oluşturan İlk üç derece üstüne çalışacak locaları kurup, bunları da bağımsız hukukî varlıklar olarak ortaya çıkarabilmektir. Yüksek Şûra, 9 Temmuz tarihinde. Türkiye’deki bütün localara ve masonlara seslenen Fransızca bir bildiri yaymlayarok onları Türkiye Büyük Maşrıkımn kurulmasına çağırmıştır. Bu bildirli Amiri Hakimi Azam Prens Aziz Haşan Paso ile Dav!t j . Kohen ve Joseph Sok-akînl biraderlerce imzalanmıştır. Yazılış dilini pek değiştirmediğimiz bu bildiride özetle şu noktalar belirtilmektedir: «1786 esas kanunlarına tevfikan eski ve kabul edtt— 189 —
miş İskoç Riti üzerine 1861 tarihinde muntazam bir şekilde kurulmuş ve 1869'da Amerika Birleşik Devletleri cenup jüridiksiyonunun merkezi Charleston şehrindeki konfedere Yüksek Şûralar validesi Ana Yüksek Şûra tarafından tanınmış bulunan, ancak o zamanların icabatmdan dolayı faaliyet gösteremediği için bu defa yeniden tesis edilen, bütün Osmanlı İmparatorluğu ülkesi Yüksek Şûrasının, Osmanlı İm paratorluğunda Ritin yegâne nazım kuvveti olmak selâhiyerîiyle bütün Biraderleri 13 Temmuz 1909 salı günü sabah saat onda G alata’da Noradonkyan Hanında Victoria de B erlin’e Sigorta Şirketinin Türkiye Mümessili Davit J. Kohen Biraderin yazıhanesinde hazır bulunmaya davet ediyoruz.» «Biraderlerin iştirak edecekleri bu içti mada Türkiye Büyük Maşcıkı’mn tesisi ve vazifedarlarınm intihabı hususlarının müzakere olunacağı» ayrıca, «locaların ikişer mümessil göndermesi ve bunların seçmek ve seçilmek selâhiyetini haiz bulunduklarına dair vesikayı hamilen gelmeleri lüzumu» da gene bu bildiride belirtiliyordu. 13 Temmuz 1909 tarihinde yapılan toplantıya, Fransız, İtalyan ve İspanyol obediyanslanna bağlı 14 birader katıldı. Türkiye Büyük Maşrıkı’nm (locası) kurucuları sayılabilecek bu kişiler ve bağlı oldukları abediyarislarla localar şöyleydi: 1. Prens Aziz Haşan Paşa - Türkiye Yüksek Şurası Başkanı. 2. A vukat Osman Talât - ispanya obediyansına bağlı Konstitüsyon locasından. 3. Bohur Kamhi - İtalya obediyansına bağlı Makedonya Rizorta locasından. 4. Raphaello Ricci - İtalya obediyansına bağlı İta lya Rizorta locasından. 5. V ictor A lgranti - İtalya obediyansına bağlı B izansiyo Rizorta locasından. — 200 —
6. Edouard de Nari - İtalya obediyansına bağlı Bizansiyo Rizorta locasından. 7. Feyzi Menahem - İtalya obediyansına bağlı Bizansiyo Rizorta locasından 8. Jak Suhami - İtalya obediyansına bağiı Bizansiyo Rizorta locasından 8. Andre Antipas - İtalya obediyansına bağlı Bizansiyo locasından 10. V ictor Mordo - İtalya obediyansına bağlı Bizansiyo locasından 1î. Michel Noradunhhian * Fransa obediyansına bağlı Rönesans locasından 12. David J. Kohen - Fransa obediyansına bağlı Rönesans locasından 13. Jor[ Chassatis - Fransa obediyansına bağlı Rönesans locasından 14. Jean Siatis - Fransa obediyasına bağlı Rönesans locasından. Bu ondört kurucudan dördü (Prens Aziz Haşan Paşa, Osman Talât, Mişel Noradunkyan, David J. Kohen) ayni zamanda Türkiye Yüksek Şûrası üyesidirier, Bu ilk toplantıda, Türkiye Büyük Maşrıkının hemen kurulması için görüş birliğine varıldı. Ancak bunun için daha geniş kadrolu bir toplantı düzenlenmesi de kararlaştırıldı ve ikinci bir çağrı yapıldı. Gene Prens Aziz Haşan Paşa ve David J. Kohen imzalarını taşıyan bu çağrıda da özette şöyle d e n iliy o rd u : «Mümessiller Meclisine seçilebilecekler hakkında aynca Üste hazırlanması, secimde gizli reye müracaat olunarak neticenin hemen ilân edilmesi, seçilecek vazifedarların is'adj., Maşrık Nizamnamesi olarak herhangi makbul ve muntazam bir mason kuvvetinin dahili nizamnamesinin kabulüne dair karar ittihazı, bir komisyon teşkil — 201 —
■edilerek yukarda bahsedilen nizamnamenin icab eden tadilleri île beraber ihzarı, bu nizamnamenin tadil edilmiş olsun veya olmasın umumi heyette okunarak tashih veya aynen tasdiki, bunlar icra ve tkma) edildikten sonra bilcümle üniversal mason kuvvetlerine sirkülerler çıkarılarak R/tin umumi statüsüne tevfikan Büyük Moşrıkın kati surette teşekkül eylemiş olduğunun bildirilmesi, tesis ve teşkil olunan Büyük Maşrıkın masonlukta ilk üç derece îçin nâzım kudret olduğunun Yüksek Şûra tarafından Büyük Maşrıkılara ve Büyük {.acalara Iş'arı.» Yüksek Şûra bir yandan bu bildiriyi yayınlarken, öte yandan da Büyük Maşrık kurulabilmesi İçin biçimsel olarak gerekli yedi tone locanın oluşturulma ve katılma işlemlerini yürütüyordu. Zaten daha İlk toplantıda Yüksek Şûra'ya bağlı 4 loca kurulmuştu kİ bunların adları, Vatan, Muhîbbânı Hürrlyt, Vefâ, Şafak İdi, Derken bunlara Mısır obediyansma bağlı Reene locası katıldı. Bunun ardından Fransız Maşrıkma bağlı Rönesans Locasından ayrılan bazı biraderler de Terakkive İttihat Hakiki Muhipleri - Les Voris omis de iunion et de Progrös adı altında bir Türk locası kurdular. Nadra Moutran Birader de üyesi •ve üstadı olduğu Mısır obediyansma bağlı Uhuvveti Osmaniye - La FratĞrnite Ottomane locasının Türkiye obediyansma katılmasını sağladı. Böylece gerekli yedi remzt loca oluşmuş oldu. 1 Ağustos 1909 pazar günü Beyoğlu'nda Hacopulos Çarşısmın üstünde bazı yabancı locaların toplandığı lokalde ikinci toplantı yapıldı. Bu toplantıya Türk ve yabancı obedlyanslarından 29 birader katıldılar: 1. M im ar Edouard de Nari - Bizanşiyo Rizorta locasından - İtalyan 2. Tücoar Victor Algronti - Bizanşiyo Rizorta locasından - İtalyan — 202 —
3. Tüccar Jacque Kaldran - Bizonsiyo Rizorta locasından - İtalyan 4. A vukat Feyzi Menahem - Bizansiyo Rizorta losından - İtalyan 5. V ictor Mordo - Bizansiyo Rizorta locasından İtalyan 6. A vukat A. Salem - Veritas locasından - Fransız 7. Sigortacı David J. Kohen - Rönesans locasınsından - Fransız. 8. Salon E. Casonova - Rönesans locasından Fransız 9. Michel Noradunghian - Rönesans locasından Fransız 10. Faik Süleyman Paşa - Makedonya Rizorta locasından - İtalyan 11. Dr. Bahur Kamhi - Makedonya Rizorta locasından - İtalyan 12. Raphaello Ricci - İtalya Rizorta locasından İtalyan 13. A vukat Osman Talât - Konstitüsyon locasından - İspanyol 14. Herkül Diyamantopulo - Konstitüsyon locasından - İspanyol 15. Tüccardan Erera Dario - Konstitüsyon locasından - İspanyol 16. Prens Aziz Haşan Paşa - Vatan locasından - Osm a n lI
17. Meb'us Ahmet Nesimi - Vatan locasından - Osman İr 16. Joseoh Sakakini - Vatan locasından - Osmanlı 19. Dr. M iralay Mehmet Ali Baba - Muhibbanı Hürriyet licosından - Osmanlı 20. Nail Reşit - Vefa locasından - Osmanlı 21. A vukat Osman Saip - Vefa locasından - Osmanlı — 203 —
22. Nuri Nafiz - Vefa locasından - Osmanlı 23. Sabah m uharrirlerinden Tevfik - Vefa locasından - Osmanlı 24. Posta .Müdürü Sadık - Vefa locasından - Osmanlı 25. Dr, Miralay İlyas Modyono - Şafak locasından Osmanlı 26. Dr. Jak Şubamı - Şafak locasından - Osmanlı 27. Eczacı Osman Fehmi - Resne locasından - Osm anlI
28. M utasarrıflardan Osman Fehmi - Resne locasından - Osmanlı 29. Nadra Moutran - Uhuvveti Osmaniye locasından - Osmanlı.
MAŞRIKi ÂZAMİ OSMANÎ Yüksek Şûra'nın Am iri Hakimi Azami olarak bu toplantıyı açan Prens Aziz Haşan Paşa, geçici görevliler olarak, «H azırlıklara David J. Kohen ile Rafeello Rici, «Hatip» lige Mişel Noradunkyan, «Kâtiplikse Herkül Diyamantopulo Biraderlerin getirilm esinden sonra, kendisinden daha «kıdemli» olduğu gerekçeşiyle Joseph Sakakini’yi to p lantıya başkanlık etmeye çağırıyor ve Sakakini'nin yönetim inde birinci derece üzerinden çalışmaya resmen başlanıyor. Önce, Kâtip Herkül Diyamantopulo Birader bu to p lantı öncesinde yapılmış çağrıyı okuyor. Başkan, gelmiş olanlara teşekkür ediyor, Sonra Nadra Mutran, Üstadı bulunduğu Uhuvveti Osmaniye locasının Mısır obediyansından ayrılıp Türkiye obediyansma geçme kararını açıklıyor. David J. Kohen de Rönesans locasından ayrılan bazı biraderlerin Terakki ve ittih a t Hakiki M üritleri adıyia bir loca kurma girişim inde bulunduklarını, bunu belirtm ek — 204 —
için de üç kardeşin delege olarak toplantıya gönderildiğim söylüyor. Bu katılmaların kıvanç uyandırdığı söylendikten sonra bu iki yeni locanın ta h lif (and içirme) törenleri yerine getirilip, toplantıda hazır bulunan tüm delegelerin kişilik ve kim likleri araştırılıp imzaları alınıyor ve Türkiye toprakları üzerinde ilk üç remzî derecenin biricik yönetici kudreti olarak Maşrıkı Âzam Osmanî sanıyla bir büyük Maşrık'ın, bir Gran Loj'un kaydının yapılması kararlaştm hyor. . Bu form alitelerin de tamamlanmasından sonra o tu rama b irka ç dakika ara verilerek, Büyük Loca yöneticilerinin seçimi için ön hazırlık yapılması sağlanıyor .Oturum yeniden açıldığında Mişel Noradunkyan. Edvard de Nari ve Feyzi Manehem biraderler oy ayırımıyla görevlend irilip seçimlere geçiliyor. Doğaldır ki bu seçimlerde sa lt Türk obediyansına bağlı 7 locanın delegeleri oy kullanıyorlar ve gizil oylama sonunda, Türkiye Büyük Locasının ilk yöneticileri şöyle b e liriy o r: Üstadı Azam {Büyük Ü sta d ): Talât Paşa (O zaman M eclisi Mebıısan 2. reisi, sonradan Paşa ve Sadrazam:) Üstadı Azam M u a v in i: M iralay Galip (Sonradan Jandarma Genel Komutam Galip Paşa.) Birinci Büyük N azır: Dr. M iralay Mehm et A li Baba Birinci Büyök Nazır M u a v in i: Edvard dö Nori. İkinci Büyük N azır: Eczacı Osman Fehmi (Hürriyet Kahramanı Niyazi Beyin kardeşi.) İkinci Büyük Nazır M u a v in i: N ardo M utran Büyük Hatip : Doktor Rıza Tevfik (Filozof Rızcr Tevfik. Büyük Hatip M u a v in i: Mişel Noradunkyan. Büyük K â tip : A vukat Osman Talât. Büyük Kâtip Muavini.: Solon Kazonova - Feyzi Menahem - Errera Darlo. Büyük H azinedar: Sârim' Kibar. — 205 —
Büyük Hazinadar M u a v in i: Doktor ilyas Modyano. Büyük idare M e m u ru ; Doktor Jak Suhami. ■Birinci Büyük M u h a k k ik : Naii Reşit. ikinic Büyük M u h a k k ik : Doktor Bahur Kamhi. Üçüncü Büyük M u h a kkik: V iktor A igranti. Dördüncü Büyük M uha kkik: Tevfik. Birinci Büyük T e ş rifa tç ı: Rafeello Ricci. ikinci Büyük T e ş rifa tç ı: Diran Kelekyan. Üçüncü Büyük T e ş rifa tç ı: Osman Saip. Seçim ler sonunda bu sonuçlar belirlendiğinde, mason töreleri gereği, sonuçlar yüksek sesle okunuyor ve bu kez açık oylamaya sunuluyor ve bu oylama üç kez yinelenip her birinde oy birliği sağlandığı görüldüğünde, durum bir tutanakla saptanıyor ve hazır bulunan herkes tarafından imzalanıyor. Tutanağın en altına da oturuma başkanlık eden Sakakini imzasını ve onayını belirten kaydı koyuyor. Tüm bu işlerden sonra Am iri Hakimi Azam Prens Aziz Haşan Paşa Büyük Loca'nın kuruluşunu kutlayan bir konuşma yapıyor ve bir hafta sonra 9 Ağustos 1909'da yeniden toplanılıp, görev alanların İs'ad (Yukarı çıkartılm a, yüceltilm e) ve ta h lif (and içirme) törenlerinin bütün locaların bulunacağı törensel bir toplantıda yapılacağını söyleyip oturumu dağıtıyor. Büyük Loca'nın bir hafta sonraki toplantısı, Beyoğlu Koloğlu Sokağında yeni kiralanan bir binanın salonunda yapılıyor.. Oturumu gene Prens Aziz Haşan Paşa açıp, «benden daha kıdemlidir» diye yerini Sakakini'ye bırakıyor. Bu oturumda bir önceki oturumda bir önceki oturumun tutanağı okunup onaylandıktan sonra, toplantıya gelemeyen Üstadı Azam yerine yardımcısı Miralay Galip «tahlif ve is’ad olunup» başkanlık koltuğuna oturtuluyor Sonra sırasıyla öteki görevliler için de benzer işlemler yerine getiriliyor. — 206 —
Üstadı Azam Talât Paşa'nın tahlif ve is'ad töreniyse ancak 7 Eylül 1909 akşam: yapılan oturumda gerçekleştirilebiliyor. Büyük Üstad and içerken yaptığı konuşmada özetle şöyle diyor: «Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Ritinin nizamlarına ve esas kanunlarına riayet edeceğime ve ettireceğime. Büyük Maşrtk'ın Türkiye'de yegâne muntazam kuvvet olan Yüksek Şuranın himayesinde teşekkül eylediğine. Yüksek Şuramızla İskoç İttihadına dahil Yüksek Şuvata: ta rafından tanınmış mason teşkilâtından başka kuvvetlerle münasebette bulunmayacağıma, bu yeminin sadece beni değil, bilâhare meşru bir şekilde halefim olarak yerime gelecekleri de ayni taahhüt altında bulunduracağına yemin ederim.» Bu törenden hemen sonra, Üstadı Azamin önerisi ve Vali Cemal'in öncülüğünde Adana Faciasından dolayı» orada kurulmakta olan yetimler yurduna yardım edilmesi için bir bağış kampanyası açılıyor ve hemen orada 250 altın lira toplanıyor. Durumun yardım sağlanması İçin Türk ve yabancı localara da duyurulması kararlaştırılıyor. Ayni oturumda Sokakîni Birader, daha kuruluşunun üstünden bir ay geçmeden Türkiye Büyük Locasının en önemlilerinden yedi yabancı Büyük Maşrık veya Gran Loi tarafından tanınıp onaylandığı muştusunu veriyor. Ki bu o tarihe kadar hiç bir Büyük Loca kurulmasında olmamış bur durum imiş. KONKORDATO Büyük Maşrıkın (Büyük Loca) kurulmasından sonra Yüksek Şura, ilk öç remzî derecenin otoritesini Büyük Maşrığa aktarıyor ve bu konuda, iki otorite arasındaki. İlişkileri de saptayan bir konkordato imzalanıyor. — 207 —
Amiri Hakimi Azam ve Üstadı Azam tarafından da im zalanarak, 1 Kasım 1909'da yürürlüğe girm iş bu konkordato. Fransızca olarak yazılmıştır. Çevirisi şöyledir: Madde : 1. Memaliki Osmaniye'de ve mülhakatında İskoç R itinin nazımı olan Şûrayı Ali. Büyük Maşrık'ın Türkiye Osmanlı İmparatorluğu ile mülhakatında üçüncü derece dahil olduğu halde,birinciden üçüncüye kadar ilk derecat için yegâne m erci'î muntazamı olduğunu beyan eder. M a d d e : 2. Büyük Maşrık dahi eski ve makbul İskoç Ritinin 33’üncü sonuncu derece Şurayı Alisini, memaliki Osmaniye ile mülhakatında derecatı aliye, yani dördüncüden otuzüçüncü de dahil olduğu halde, 33'üncü derece üzerinde hakkı hakimiyeti haiz yegane kudreti muntazama olmak üzere tanır, ilk üç derece için kendisine tevfiz edilen seiahiyeti idari yenin bu Şurayı A li’den sudur eylediğini tasdik eder. M a d d e : 3. Şurayı Ali, Büyük M aşrık’a İskoç Ritinin birinciden üçüncüye kadar localar ihdası ve bunların münferiden idaresini deruhte etmek selahiyetnii bahşeder. Büyük Maşrık kendisine bahşolunan m ukarrerattan inhiraf e tmemeyi, yalnız İskoç Ritinim birinciden üçüncüye kadar m ahfilden gayrî m ahfiller ihdas etmemeyi ve ancak üçüncü dereceye kadar tekrisler icra eyleyeceğini taahhüt eyler. Mamafih Büyük Maşrık birinciden üçüncüye kadar derecatın mercii idaresi olm ak itibqriyle heyeti müteşekketesinde üç derecatı ûlâdan ileri dereceler için tekriste bulunmaksızın sembolizma ile İskoç heyeti müttehidesinin ve muntazam masonluğun tasdik eyledikleri ritleri tevhit e tmeye mezundur. . — 208 —
M a d d e : 4. İki kuvvei masoniye, kendi idarelerine tâbi mahfil tarafından bir râsimeye iştirake davet olundukları zaman birlikte ithal ve ayni merasimi ihtiram iye ile kabul edileceklerdir. Vazife itibariyle seyyan erkân, yekdiğeri muvacehesinde bulununca hakkı takaddüm sinni haricilerine göre tâyin olunur. M a d d e : 5. Şûrayı Aliye mensup haizi rütbe masonlar, bulundukr ları birinci, ikinci ve üçüncü derece m ahfillerde alâm etlerini gerek aza gerek zâir sıfatıyla takınabilirler. Fakat bu mahfilden şahsen bir gûna imtiyazı mahsusa haiz olamayacakları gibi hiç bir tedbiri istisnaiye hedef olamazlar. İskoç Mahafili, İskoç Riti mensuplarıyle Şûrayi Âli derecotını haiz biraderlerin kabulü emrinde İskoç Ritinin umumi nizamlarına te vfiki hareket eyliyeceklerdir. M a d d e : 6. Her iki kuvvet heyetleri umurun hüsnü suretle temşiyeti hususunda m üttahidürrey bulunduklarından Büyük M oşrık’a tabi ve üçüncü derecenin fevkinde derecata müstehak masonlar, mahfilleri tarafından Şûrayı Âliye, tâbi mahfillerde tahlif edileceklerdir. Esas nizamlara tevfikan Şûrayı Âli, sahip olduğu deracatı âliyenin hâkimi mutlakıdır. Madde : 7. Her iki mason mercii İstinaf veya tasdiki hüküm mühletlerinin inkizası akabinde, lâalettâyin bir mahvil levhalarından terkin olunan biarderlerin esamisini yekdiğerlerine .nütekabilen tebliğ edeceklerini taahhüt ederler, işbu taahhütname her iki tarafm tasdiki gününden itibaren iktisabı meriyet edecektir. _
209 —
F. 14
M a d d e : 8. Tarafeyni âkideynden her biri, Âmiri Hâkimi Âzam veya Üstadı Âzamin adresine taahhütlü bir mektupla ta rafı diğeri altı ay evvel haberdar ederek işbu ahitnameyi fesh etmek hakini muhafaza eder. İtilâfnam enin inkızasının tebliği anında, Şûrayı Â lice ihdas olunup Büyük Maşrak'ın tesisine iştirak etmiş olan 1 numaralı Vatan, 2 numaralı Muhibbanı Hürriyet, 3 numaralı Vefâ, 4 numaralı Şafak, 5 numaralı Resne ve bir de Terakki ve İttih a t Hakiki Muhipleri namındaki mahfiller. Büyük Maşrak'ın kuvvei hâlikası olan eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Şûrayı Âlisine ittiba ve rücu edeceklerdir. Şûrayı müşarünileyh, kendi m uhafilini tasnif ederek idarelerini biiistihkak doğrudan doğruya kendi hakkı kazası altına alacaktır. ■ İşbu ahitname 1909 senesi Teşrinisanisinin birinci.; cumartesi günü kıraat, tasdik, imza ve tahtim edilmiştir. İskoç Riti Şûrayı Âlisi namına Büyük Maşrık namına. Amini Hakimi Azam: Aziz Haşan 33 Üstadı Azam: Mehmet Talât ve dört vazifeöar imzası ve dört vazifedar imzası. Bu ayrıntılı bilgi ve belgeleri özellikle çok kişi içirt; sıkıcı olduklarını bile bile veriyoruz. Çünkü ilerde de değineceğimiz Türkiyeli masonlar arası anlaşmazlık ve bölünmelerde bu belgelerdeki yüküm lülüklerin tam anlamıyla yerine getirilm esinin büyük etkisi olmuştur. Ayrıca da, masonlar hangi konularda ne tür çalışm alar yapmakta, ne tü r belgelere bağlanmaktadırlar, bunu iyice sergilemek, istedik.
KONKORDATO DEĞİŞTİRİLİYOR 1909 yılında yürürlüğe giren bu sözleşme, 1931 yılına kadar aynen uygulanmıştır. O yıldaysa, taraflar arasın-
210 —
da varılan bir anlaşma gereği bu sözleşme yenileştirilip bazı değişikliklere uğramıştır. 1931'de Yüksek Şûra’nın Ankara'da yaptığı bir olağanüstü gene! kurul toplantısından sonra 25 Kasım 1931 tarihinde iki tarafça imzalanan «muaddel ahitnameı söyledin Madde; 1. Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde kadim ve makbul İskoç Ritmin nâzımı ve mahfızf Türkiye Yüksek Şûrasıdır. Mödde: 2. Türkiye Büyük Maşrık’ı (Büyük Mahfili) Türkiye Cumhuriyeti hudutlara dahilinde birden üç dereceye kadar kadim ve makbul İskoç Riti dairesinde çalışmak üzere yegâne hâkim ve müstakil bir mason kuvveti olduğu gibi Türkiye Yüksek Şûrası dahi dört derecenin 33 dereceye kadar çalışmafc üzere mezkûr derecelerin yegâne hâkim ve muştaki! bir mason kudretidir. M a d d e : 3. Türkiye Büyük Maşrık’ı (Büyük Mahfili) ilk öç remzî derecelerin müstakil âmiri olmasına mebni Iskoç İttihadı ve Muntazam masonluğun tanıdığı remzî ritleri kendi tesisatı dahilin® alabilir. Fakat ilk üç dereceden maada dereceleri hiç bir vecih ve suretle tevcih edemez. M ad d e: 4. Ritlerin tanzim ve tertibinde İskoç Rltinln esas prensipleri muhafaza olunacaktır. M ad d e: 5. Türkiye Yüksek Şûrası ve Büyük Maşrık’ı (Büyük Mahfili) derecattan geçerek katiyet kes betmiş hükümlerle herhangi bir mahfil veya kârgâhtan kaydı terkin olunmuş — 211 —
veya gayrı muntazam ilân edilm iş olan banilerin esam isini ve haklarında m üoazat hükmü iktiran etmiş olan mahfilleri ve sadır okm hüküm leri birbirine bildirmeyi m ütekabilen taah hü t ederler. Yüksek d ereceleri haiz baniler hakkından m ahfillerden geçerek Büyük M a ş rık ta n sadır olan hükümlerin suretlerini Büyük M aşrık Y üksek ŞÛra'ya gönderecektir. M ad d e: 6. İki Mason kuvveti kendi idarelerine tâbi karargâhlar tarafından b ir râsim eye iştira ke davet olundukları zam an birlikte ve ayni merasim le ithal edileceklerdir. M üm essillerin vazifeleri birbirine müsovl ise takaddüm itibariyle harici yaşları nazarı itib a ra alınacaktır. M a d d e : 7. İskoç Ritine mensup m ah filler bu rlt «nuvazzafini ile Yüksek Şûra derecatını haiz kardeşler hakkında yapılacak kabul râslmealnden ekosizm umumu nizam larına tevfikan hareket edeceklerdir.
M adde: 8. Âkitlerden her biri diğer tarafa Hâkim Büyük Âmirin ve MHİt Büyük stud'ın adresine taahhütlü mektuplar üç ay evvel bildirmek kaydıyla işbu ahitnameyi feshe selâhlyettaırdırlar. Madde:. 9.
İşbu ahitname, âkltterce teati edilmiştir.» 25 Teşrinisani 193t Türkiye Yüksek Şûrası namına Hâkim Büyük Amir Kaymakamı: Server Yesari 33 ve üc vafizedar imzası
Türkiye Büyük Maşntkı namına Büyük Üstad,; Mim Kemal ve iki vazifedar İmzası.
— 212 —
M asonların çeşitli dönem lerde verdikleri odlarla k im i yerde Büyük Maşrık, kimi yerde Büyük M ahfil, kimi yerde fransızca adıyla G rand Loz (Grand Loge) diye and ığımız Büyük Loca 1909 da kurulduğunda hem en bir «Büyük Loca ana yasası»nı,. ardından «Büyük Locanın genel yönetmelik^ hazırlayarak örgütlenm e işlerini bir düzen® sokmuştur. Bu yasa ve yönetm elikler 1935 yılında m asonlar uykuya sokuluncaya kadar yürürlükte kalmıştır.
1935’E KADARKİ ÜSTADI ÂZAM LAR Türkiye Büyük Locası'mn 1909’dak) kuruluşunda (Maşrıkı Âzami Osmanî) ilk Büyük Üstad’ı (Üstadı Azam) mm o günlerde M eclisi M ebusan İkinci Reisi olan M eh met Taiât Sal olduğunu görmüştük. İttih at ve Terakki Fırkası başkanı olan, daha sonro paşalık verilerek önce Dahiliye Nezaretine, ardından da Osmanlı İmparatorluğu Sadrazam lığına getirilecek, Selanik'te posta memuru M ehm et T alâ t Soi'nin ünlü T a lâ t Paşa olduğunu, sanırız k i ayrıca belirtm eye gerek yoktur. T alâ t Paşa'nın sonradan politik işlerinin çokluğu ve yoğunluğu nedeniyle En Saygıdeğer Büyük Üstadlık’tan çekilm esi üzerine yerine, g en e seçilerek Faik Süleyman Paşa getirilm iştir. 1935 yılına k ad ar dokuz dönem de Üstadı Âzamlık yapan Türkiyeli mason tor şunlardır: 1. T a lâ t Paşa (1 9 0 9 -1 9 1 0 ) 2. Faik Süleyman Paşa (1 9 1 0 -1 9 1 2 )
3. Miralay Doktor Mehmet Ali Baba (1912-1915) 4.
Fark Süleyman Paşa (1 9 1 5 -1 9 1 6 )
5.
M aliye Nazırı C avit Bey (19 1 6 -1 91 8 )
— 213 —
6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14.
Doktor Rıza Tevfik Bolükbaşı (1918- 1920) Fuat Hulusi Demirelli (1920- 1921) Doktor Besim Ömer Paşa (1921 -1924) Servet Yesari (1924-1925) Doktor Fikret Takiyeddjn (1925-1927) Edip Servet (1927-1930) Servet Yesari (1930- 1930) Prof. Dr. Mim Kemal Öke (1930-1933) Prof. Kimyager Mustafa Hakkı Nalçacı (1933 1933) 15. Muhiddin Osman Omay (1933-1936)
Üstadı Âzam yardımcılığı görevinde bulunan masonlar da 1909’don 1936 yılına kadar şöyle sıralanmaktadır: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16.
Miralay Galip (Galip Paşa) Emanoel Karasu Mişel Noradunkyan Tevfik Hamdt Nail Reşit Fuat Süleyman Paşa Mois Fresko Doktor Viktor Galimldi Moris Benkyat İhsan Abidin Kenan Ömer Öner Servet Yesari Doktor Mim Kemal Mustafa Hakkı Nalçacı Reşit Erer Mehmet Ali Haşmet
— 214 —
POLİTİKANIN MASONLAR! B İR B İR İN E D Ü Ş Ü R M E S İ
Her ne kadar masonluk, politik tartışm alardan uzak durm ayı telkin ederse de. dünyanın hemen her yerinde okluğu gibi Türkiye'de de, masonluğun politikadan, politikacıların da masonluğa bulaşmasından doğan pek çok banalım, masonluk tarihinde önBmll yer tutar. Türkiye masonluğunda bu konuda saptayabildiğimiz, 1909 öncesi Seiânik ve M akedonya'daki yabancı bbediyanslaro bağlı localardaki Türk asıllı masonlarla. Yunanlı, Bulgar m asonlar arasındaki politik sayılabilecek çekişm eler dişindeki ilk önemli çekişme. Birinci Dünya Savaşını izleyen «M ütareke» günlerinde ortaya çıkmıştır. Hem de pek çirkin bîr biçim de... Birinci Dünya Savaşının, Osmanlı Devletinin ağır bir biçimde yenilgisiyle sonuçlanması üzerine, Devleti Alm anlar yanında savaşa sokmuş İttih at ve Terakki ileri gelenteri yurt dışına kaçmışlardır. Eski Sadrazam T a la t Paşa, gene eski sadrazam lardan S a it Halim Paşa. Enver Paşa. C em al Paşa, M aliye N a z ırı C avit Bey bu gidenler arasındadırlar. Gidenlerden Cavit Bey, ayni zam anda Türkiye Masonlarının o dönemdeki Üstadı Azam idir. Onun yurt dışına çıkma durumunda kalması üzerine, M aşrıkı Azami Osmani'nin başına 1918 yılında, masonluğa Avrupa'da g irmiş ve sonra İstanbul'a döndüğünde Türkiye obediyansına katılm ış Dr. Rıza Tevfik Bölük başı seçilmiştir. Rıza Tevfik, (kendisine filozof sanını yokıştvrmşıtı), 1909 öncesinin özgürlük savaşçılarm dan biri ve İttihat ve T erakki Fırkasının da ilk Edirne milletvekıiierindendi. Halk şiirinden esinlenerek yazdığı şirlert, yazıları, çevirileriyle ünlü bir kişi olmuştu. Ne var kİ, bir süre sonra, ittihat ve Terakki Partisi ileri gelenleriyle arası açılınca, bunların tam karşısındaki Hürriyet ve İtilaf Partisine girmiş, bu per-
— 215 —
tinin önde gelen kişilerinden biri olarak, yeni Osmanlı İmparatorluğunun başkenti İstanbul’da, Mütareke sırasında bakanlığa kadar yükselmiş ve bu arada bir yandan M asonlara Maşrıkı Azam’lık ederken bir yandan da, ittihatçı masonlar aleyhine müthiş bir kampanya açmıştır. 1918 öncesi Şeyhülislam larından Musa Kâzım Efendinin «farmasonluğusnu açıklayarak, dönemin gerisi kanadının İttih a tçılar aleyhine kışkırttığı gibi, gazetelerde yayınladığı yazılarda Şeyhülislama, «mason değilsen cevap ver» diye seslenmekten, Büyük Loca'ya bağlı localardaki ittih a tçı M asonları buralardan uzaklaştırmaktan, bunlarım egemen o ldukları locaları bastırmaktan, listelerini yayınlamaktan da geri kalmamıştı. 33 derecede mason, Maşrıkı Azam bir masonun, mason kardeşliğini bir yana koyup, parti düşmanlığı içinde başka mason kardeşlerini İhbar etmesi, imhaya çalışm ası, Türkiye masonluk tarihinde, tüm masoniarca en acı sayfalardan biri olarak anılır. Sonunda, Sevr barış anlaşmasını da imzalayıp, imzada kullandığı kalemi Boğaziçi’ndeki Amerikalıların Rotoert Kolejine armağan etmesiyle, ülke gençliği üstündeki tüm etkinliğini de yitiren Rıza Tevfik, Kurtuluş Savaşı sonunda Y ûzellilikler listesine girecek ve yurt dışına sürülecektir. Ama çok daha önce, 1920’lerde, gençliğin tepkisiyle üniversitedeki kürsüsünde de ders okutamaz hale gelince, Üstadı Azamlıktan istifa ederek çekilecek ve yerine Fuat Hulusi Demirelli gelerek açılan yaraları sarmaya çalışacaktır. İstanbul’un yabancı işgali altında olduğu Mütareke günlerinde, Rıza Tevfik'in de İttihatçı düşmanlığını İtilafçı olarak Mason localarında da sürdürmesi, dönemin mason localarına çok kritik günler geçirtm iştir. Kurtuluş Savaşı sonrası günlerinde yeniden derlenip toparlanan masonlar, b ir d e 1930 yılında politikayla fazla— 216 —
c a burun b u rım a g e lm iş le r ve b ir b u h ra n d ö n em i y a ş am ış la rd ır k i bunu, o d ön em de T ü rk iy e Büyük L ocası görevlisi
olan Ü s ta d K e m o le ty n Apak'ın kaleminden sizlere aktarmak isteriz: «1930‘d a n 1933 s enesine k a d a r d e v a m ed e n sekizinci d e v re h ak k ın d a b ira z m a lû m a t verm ek lâ zım d ır. «Bu se k izin c i d e v re d e S e rv e t Y esari b ira d e r 1 A ğ ustos 1930'dan 2 4 Ekim 1930 ta rih in e k a d a r Ü stodı A z a m lık ta kaldı ve o ta rih te bütün h eyeti d a im e âza s ı ile b irlik te istifa e tti ki; ben d e bu daim i h e y e tte vazifeli idim . B ilâ h a re D o k to r M im K e m a l ö k e b ira d e r 31 Ekim 1930’d an 22 N isan 1933 ta rih in e k a d a r Ü stad ı A za m lık y a p tı ve o tarih te is tifa e tti. A yni ta rih te Ü stad ı A za m lığ a s eçilen P ro fe s ö r K im y a g e r M u s ta fa H akkı N a lç a c ı b ira d e r ise 1 A ğ u s to s 1933 ta rih in e k a d a r bu v a zife d e k a la ra k m ü teb a k i m ü d deti ta m a m la d ı. «Bu d evred e Ü stodı A zam S e rv e t Y e s a ri b ira d e rle b e ra b e r b ü tü n d a im î h ey e tin is tifa s ı mosonı-k tarih im iz itib a riyle e h e m m iy e t taş ıd ığ ın d a n k ıs a c a te m a s e d e c e ğ im : <1 Ağustos 1930 ta r h in de B üyük M a ş rık m u ra h h a s la rının yapacağı ilk intihap celse s in e, k ıd e m li b ir m aso n o l-
duğu için Hakkı Şinasi Paşa riyaset etm iş idi. H a k k ı Ş in asi P aşa o zaman Cumhur yet Halk P artisin in İstan bu l M u te m edi yani Parti Reisi idi. Celseyi ritüelik m e ra s im e lü zu m görmeden açarak, daha evvel, bu devre için ten s ib e ik tiran eden namzed listesidir diye dağıtılan ve mevcut b ira derlerin serbestçe reylerini kullanmak itiyatlarını bozduğu İçin asabiyet uyandıran listeyi1 telm ihan. Hükümet M ason Cemiyetini tanımıyor. Türk Yükseltme Cemiyetini tanıyor. Biz de ancak bu cemiyet için intihap yapacağız. Halk Partisi bütün cem iyetleri kontrol ettiği gibi bu intihabı da kontrol edecektir. Şu dağıtılan listeye reylerinizi vereceksiniz demesi üzerine asabiyet daha bariz bir şekil almış, Hakkı — 217 —
R in as ı P aşa d a . em ri â li b ay le d ir. m ü n ak a ş a y a y e r y o k tu r d iy e re k h em en s e ç im e b aşlam ıştı. « N e tic e d e listed e İsim leri yazılı b iro d e rle r tam a m e n intHıap o lundular. F a k a t m e s e le , in tih a p olu nan b ira d e rle rin şahıs la rın a değil bu seçim usulüne ve y a p ıla n ta z yik le m asonluk m efhu m u n un b a ğ d a ş m a y a c a ğ ın a e ttiğ in d e n
ta a llû k
hoşnutsuzluk vs huzursuzluk g ittik ç e a rta ra k
b irk a ç ay d ev a m eyled i. D aim î h ey e te bu v eçh ile s eçilm iş o lo n la r da ayni m ü lâ h a za d a idiler. N ih a y e t to p ta n istifaya k a ra r v e re rek Büyük M a ş rık Um um i H eyetin i iç tim a a d a vet e ttile r. 14 E kim 1930 tarih in d e to p lan a n Um um i H e y e tte m aso nlu ğa s iy as e t soku ldu ğu nd an acı a c ı ş ik â y e tle r y a p ıld ık ta n sonra, şahısların a h ü rm e tk â r o ld ukları d aim i h e y e ti te k ra r ve s e rb e st rey ile intihap e tm e k v e m eseleyi b ö y le c e k a p a tm a k . H a k k ı Ş in a s i P a ş a h a k k ın d a m aso nik ta k ib a t yap m a k, bütün m u ra h h a s la r d ah i to p ta n İs tifa e tm e k gibi te k lifle r ileri sürüldü. En sonunda D aim i H eyet, U m um i H eyetin reyi ne ş ekild e zu h u r e d e rs e etsrn is tifa d a k a tiy e n İs ra r e y led ik le rin i, m asonluğun v a h d e ti ve âli m en fa a ti b akım ın d an bun a lüzum g ördü klerini b ild irin ce, b ir e m riv a k i olan bu istifa n etic e si İntihab ın y enilenm esine k a ra r verldi. Ayni z a m a n d a bu İn tih a b ın b ir h a fta sonraki to p lan tıd a lorası ve o z a m a n a k a d a r d a is tifa e d e n D am i H e y e tin m u v a k k a te n v a zife s in e
d ev a m e y lem e s i k a ra ra
b ağlandı. «Bir h a fta so n ra 31 Ekim 1930 ta rih in d e yapılan s e c im d e d e D o k to r M im K em al ö k e b ira d e rim iz Ü stad ı A za m lığ a . P ro fe s ö r M u s ta fa H akkı N a lç a c ı k a rd e şim iz d e m u avinliğ e intihap o lu n d u la r. H a d is e de b ö y le c e kapan dı, T ü rk m asonluğu ta rih ö nünde b ir im tihan d a h a g eçirm işti.» (Kem a le ttin
A pak, Ana
Ç izg ile riyle T ü rkiy e » d e k i
M a s o n lu k
T arih i, s a y fa 79-80)
Bu CHP'nin «tek parti - tek şef* döneminde masonlar üzerinde de denetim kurması yolundaki ilgi çekici bir gi— 218 —
rişim idir. Bu olaydan beş yıl sonra ise, bizzat A taürk'ün buyruğu ile Mason locaları kapatılacak ve asıl büyük olay patlak verecektir. Ama biz, bu konuyu ilerde yeri geldiğinde anlatacağız.
TÜRKİYE’Yİ SARAN MASON LOCALAR! AĞI 1909 yılında önce Yüksek Şûra'nm ardından da 7 mason locasının oluşturduğu Byüük Loca'nın kurulmasından sonra, Masonluğun zoraki uykuya sokulduğu 1935 yılına kadar Osmanlı Devleti topraklan üzerinde Türk Obediyasım oluşturan 65 mason locası kurulm uştur. 27 yıllık bu dönemin localarının kuruluş sıraları, adları, kuruldukları yerler ve belli başlı yöneticileri ile elde edilebilen kısa tarihçeleri aşağıdadır: 1. VATAN Locası : 9 M art 1909 tarihinde, «Türkiye Yüksek Şûrası «nın kurulmasından bir hafta sonra, bu Şûra'mn patentesini (izin) alarak kurulmuş ilk Türk Mason locasıdır. Saygıdeğer Üstad’ı ayni zamanda Yüksek Şûra'mn da Âm iri Hâkimi Âzam'ı olan Prens Aziz Haşan Paşa'dır. Üyelerinin çoğu dönemin m illetvekili ve senatörleridir. Bu loca bir süre sonra çalışmalarına son verm iştir. 2. MUHİBBANI HÜRRİYET L o ca sı: 28 Haziran 1909’da Yüksek ŞÛra'dan patentesini ala rak kurulm uştur. İlk Saygıdeğer Üstad'ı Dr. M iralay Mehmet Ali Baba'djr. Kurucularıysa Mehmet Ali Baba, Rauf Paşazade Sadık, Jak Kalderon, Osman Saip, Softazade Ahmet Nesimi, Herkül Diyamantopula ve Doktor İbrahim Temo’dur. 1935 yılına kadar bu Locaya Üstadlık edenler. — 219 —
M uhtar Tahsin, Hal it Habbab, Saim Hüsnü A vukat Mahmut Celâlettin, Doktor Salim' Ahmeî ve A vukat Hüsamettiın Ahm et'tir. Türkyiye masonluk örgütleri içinde yıllık yas oturumu i!k kez 1910 yılında bu locada İngiltere Kralı VII. Edvard’ın ölümü dolayısıyla yapılmıştır. Bu loca, Balkan Savaşı sırasında 1912-1913 yılları arasında sekiz ay kadar, partilerarası sürtüşm eler nedeniyle geçici uykuya sokulmuş. sonra yeniden uyandırılmıştır. 3. V E F Â L o c a s ı:
28 Haziran 1909'da Yüksek Şûra’dan patente alarak kurulmuştur, ilk Saygıdeğer Ü stcd’ı Nail Reşit’tir. Bu Üstad, 1908 yılında Mısır'a gittiğinde, Mısır Büyük Üstadı (En Saygıdeğer) İdris Ragıp’la görüştüğünde, ondan İstanbulda bir ioca kurutması telkinlerini almış, İstanbul'a dönünce 'kendisi gibi Mısır’da telkin altında bırakılmış Osman Fehmi ve Mehmet Tevfik ve bir de Mehmet Ali Baba ile bu locayı kurmak için çalışmalara başlamıştır. Locanın kurucuları arasında M aarif Vekâleti yüksek memurlarından Nail Reşit'ten başka komisyoncu Mehmet Tevfik. Binbaşı Nuri Nazif, Feriklikten (korgenerallikten) ayrılma Şükrü Rıza. M aliye erkânından Mehmet Memduh Raiî, akar sahibi Cerçiş, Danıştay üyesi Mâlik, Adalet Bakanlığı erkânından Osman Saip yer almışlardır. Bu loca da Muhibbanı Hürriyet Locası gibi Balkan Savaşı günlerinde geçici bir uykuya yatırılıp sonra yeniden uyandırılmıştır. Nail Reşit'ten sonra bu iocanm üstatlığını yapanlar, Fuat Hulusi Demirelli, Ahmet Hakkı, Memduh, Tevfik Hamdi, Tahsin Hamdi, Sabri Mehmet, Mehmet Ali Haşmet, D oktor Tahir, Doktor M uhittin Celâl Duru ve A li Şevket’tir. 4. ŞA FA K Locası :
24 Temmuz 1909'da Yüksek Şûro'dan patentesini ata— 220 —
rcık kurulmuştur. İlk Saygıdeeğr Üstad'ı İlyas Modyano, daha sonraki ise Doktor Jak Suhami'dir. Şafak Locası 1914 yılında SEBAT adını almış ve yeni bir patente iîe eylemini sürdürmüştür. 5.
RESNE Locası :
Bu Loca, 1908’de Mısır Obediyasına bağlı olarak İstanb ul’da kurulmuş, Türkiye Büyük Locası’nm kurulacağı günlerdeyse, Türk Obediyansına geçerek Yüksek Şûra'dan patente almıştır. Bu Locanın ilk Saygıdeğer Üstad'ı, Hürriyet Kahramanı Niyazi Bey'in kardeşi Eczacı Osman Fehmi'dir. Daha sonraki Üstadiarıysa sırasıyla Necmeddin Tahsin Erol. Profesör Zühtü İnhan, Kenan Ömer Öner, Nedim Nazmi, Amiral Mehmet Ali, Nehri, Doktor Celâl Tahsin, Doktor İhsan İsmail ve Cemil İİpekçi’dir. 6. T E R A K K İ V E İT T İH A T H A K İK İ M U H İP L E R İ L o c a s ı:
Bu Loca, Fransız Obediyansına bağlı Rönesans Locasından ayrılan masonlarca 1 Ağustos 1909 tarihinde Les Vrais Amis de L'union et de Progres adıyla oluşturulm uştur. İlk Saygıdeğer Üstad'ı Davit J. Kohen'dir. Çalışmalarını fransızca yapan bu loca bir süre sonra kapanmıştır. 7. U H U V V E T İ O S M A N İY E L o c a s ı:
Bu Loca, Mısır Obediyansına bağlıyken, 1 Ağustos 1909 da buradan ayrılarak, Türk Obediyasına geçmiş ve Yüksek Şûra'dan İstanbul’da çalışmak üzere La Frateem ite Ottomane adıyla patentesini almıştır. İlk Saygıdeğer Üstad'ı Nadra M utran’dır. Bu loca da bir süre sonra çalışmalarım sona erdirm iştir. Baştan beri adları sıralanan bu yedi loca, Büyük Looa’nın kurucuları olup. Yüksek Şûra tarafından, kuruluşundan sonra Büyük Loca'nın otoritesine aktarılmışlardır.
— 221 —
8. M E Ş R U T İY E T
L o c a s ı:
İspanya O bed jyan sına bağlı o la ra k İstan b u l'd a çalışm a k ta olan bu loca La C o nstitu tio n adıyla 26 A ralık 1909 d-a T ü rkiy e Büyük Locasına katılm ıştır. İlk S a y g ıd e ğ e r Üst a d ’ı M e h m e t C a v it (M a liy e B a k a n ı C a v it Bey)dir. Ş eyh ülislam M u s a K âzım Efendi, R e fe t Paşa (B ele), A yan M eclisi Üyesi B a s arya Efendi, Dr. Rıza T evfik (B ölükbaşı). Dr. N ureddln R âm ltı, M ira la y (Albay) H aşan Hilm i bu locanın ü yelerin den dirler. Bu Looa d ö rt yıl k a d a r ç a lıştık ta n sonra B asa ry a 'n ın S a y g ıd e ğ e r Ü stad lığ a seçilm esinde d irend iği. Büyük L o c a nın da bunu süre bakım ından uygun b ulm am ası ü zerin e uykuya sokulm uştur. 9. Z İY A Y I Ş A R K Locası ı 18
O c a k 1910 yılında İs ta n b u l’da Italy a n O b e d iy an s ı-
na bağlı o la ra k ç a lışa n K a lk e d o n y a L ocasınd an a y rıla n on kişi ta ra fın d a n kurulm uştur. K urucuları F aik P aşa. F u a t Hulusi D e m ire lii, M o d y an o , M u s ta fa A sım . M a h m u t R eşat. D o kto r F u a t Süreyya P a ş a , O s m a n T e v fik , M e h m e t N e z ir, B ahriyeli M e h m e t Ali ve Pep o ’dur. Bu locanın ilk S a y g ıd e ğ e r Ü s ta d ’ı Ş e h it M irliv a (Tü m g e n e ra l) F aik P a ş a 'd ır. D a h a so n ra k i ü sta tla rıys a şöyle sıralanır: D o kto r F u a t S ü reyya P a ş a (G ö rd ü re n ). A h m e t S u a t, B aba K urbangil. Bu L oca üyeleri a ra s ın d a O rd u K o m u tan ların d an İz z e t P a ş a , H o oa M a h m u t E s a t E fend i, M a h m u t M u h ta r P a ş a . Dr. A b du llah C e v d e t, D r. İsm ail H u rşit, Dr. O rh a n T a h sin . Dr. A li R ıfat, M u h ittin O m a y , D r. S a ip Ö z e r, İb n ü rre fik A h m et, e d e b iy a tç ı H ıfzı T e v fik (G ö n en s a y ), B üyük Elcilerd en T e v fik K âm il (K o p e rle r). F a h rî P aşa, İra n S e firi İs h a k H an , N e c m e d d in S a h ir S ıkın , C e lâ l E s a t (A rseven),
Resom Al! Rıza Bey, Çanakkale Mebusu Bigalı A tıf Bey ünlü kişilerdir. B l i locada, Hoca M a h m u t Esat Efendinin bir g e c e s a rığı başında konuşm a kürsüsüne çıkıp o tu ra ra k m aso nlu k ve İs lâ m iy e t kon usu nd a verd iği bir k o n fe ra n s ünlüdür. G e ne bu Loca'd a m a s o n o la n ilk O sm an lı P ad işah ı B e ş in c i M u ra d 'ın oğlu Ş e h z a d e S e lâ h a ttin E fendi d e tek ris ed ilm iş v e kend isin e, v a k tiy le Erm eni S e r Locasınd a b ab a s ın a ta kılan ö nlük tak ılm ış tır. Uzun s ü re K adık ö y ü 'n d e ç alışan bu looa, d a h a sonra İstan bu l ta ra fın a a k ta rılm ış , a d ı d a dildeki d urulaşm a a k ım ların a uygun o la ra k T A N IŞ IĞ I o la ra k türkçeleştirilm lştlr. Bu Loca a y rıc a , T ürkiy e li m aso n lar ara s ın d a d oğ urganlığıyla ünlü b ir locadır.
10. HİLALİ OSMANİ Locası: 14 Ş u b a t 1910 yılında, o z a m a n la r bir O sm anlı E yaleti
olan şimdiki
L üb nan'ın B e y ru t ş ehrind e ç a lışm a k ü ze-
r e p a te n te alıp kurulm uştur. İlk S a y g ıd e ğ e r Ü stad 'ı M . R a m azan 'd ır.
11. BİZANSİYO RİZORTA ya da AKASYA Locası: İstan b u l'd a Italy a n O b ed iyan sın a bağlı o la ra k çalışan, bu loca T ü rk iy e Y ü k s ek Ş û rası'n ın v e T ü rk iy e B üyük Loc a s ı’mn kurulm asın a k a tk ıla rı olm uş, 18 Ş u b a t 1910’da d a T ürkiye Büyük L o c a s ı’na katılm ış, 1925 yılına k a d a r İta lyanca çalışm ış b ir |ocadır. 1925 yılında A kasya adını a la n bu loca
bu kez de fra n s ızc a ç a lışm a y a başlam ıştır. İlk
S a y g ıd e ğ e r Ü stadı M u s tafa B a h a ’d ır. D aha s o n ra k ile r İse D alm a n iko , D o kto r Z en op , V ik to r A lfa n d a ri, Y a k o T o led & v e Feridu n D îro m te k ln ’dtr. 12. İ TİDAL Locası : Bu lo c a , T ü rk iy e B üyük O b e d iy an s ın d a n p a te n te a la -
— 223 —
rak 8 Mayıs 1910'da Lübnan’ın Ferri’el Chebah'mda çalışmak üzere kurulmuştur. Kurucusu ve ilk Saygıdeğer Üstad'ı V iktor Schmeile’dir. 13. H Ü R R İY E T V E İ’T ÎD A L L o c a s ı:
Bu Loca da, Lübnan’ın Zahle kentinde çalışm ak üzere patente almış ve 17 Haziran 1910 tarihinde ikurulmuştur. İik Saygıdeğer Üstad'ı Abraham Müsellem'dir. 14. A N N A S IR A L o c a s ı:
Türkiye Büyük Locasından 29 Mayıs 1910‘da kurulma ve çalışma patentesi alan bu loca, M ısır’da İskenderiye kendinte 'kurulmuştur. İlk Saygıdeğer Üstad’ı M ihail M atar’dır. 15. EL F E LÂ H L o c a s ı: Bu loca da. Mısır’da İskenderiye’de çalışmak için 2 9 Mayıs 1910’da Türkiye Büyük Locasından patente alarak kurulmuştur. 16. EL M Ü R Ü V V E L o c a s ı: Bu Loca da, Mısır’da İskenderiye'de çalışmak İçin 29 Mayıs 1910’da Türkiye Büyük Locasından patente a la rak kurulmuştur. 17. N U R -Ü L M A H A B B E L o c a s ı:
Bu Loca da, Mısır’da İskenderiye'de çalışmak için 29 Mayıs 1910’da Türkiye Büyük Locasından patente a la rak kurulmuştur. 13. Ş E M -Ü L M A Ş R IK L o c a s ı: Bu Loca da, Mısır’da İskenderiye'de çalışmak için 29 Mayıs 1910’da Türkiye Büyük Locasından patente a la rak kurulmuştur. —
•
224
—
19. EL VAHDET-İL OSMANİYE Locası: Bu Loca, Suriye'nin Şam kentinde açlışm ak üzere 6 Ağustos 1910 tarihinde Türkiye Büyük Locasından patente alarak kurulmuştur. Kurucu ve i!k Saygıdeğer Üstad’ı Abdülaziz Suitani'dir. 20. HALEP L ocası: Bu Loca, Suriye'nin Halep kentinde çalışmak üzere 10 Eylül 1910 tarihinde Türkiye Büyük Locasından patente alarak kurulmuştur, ilk Saygıdeğer Üstad’ı Kostaki Homsy'dir. 21. MABEDİ SÜLEYMAN(Tempie de Solomon) Locası: Kudüs'te kurulmuş ve 14 A ralık 1910 tarihinde Türkiye Büyük Locası’ndan patentesmi almıştır. Kurucusu ve •ilk Saygıdeğer Üstad’ı Astrue Azra’dır. 22. İTTİHAD-ÜL HÂLİT L o c a s ı: Suriye'nin Humus kentinde çalışmak üzere 19 Ağusto s 1910 tarihinde Türkiye Büyük Locasından patente a lmış vs kurulmuştur. Kurucu ve ıilk Saygıdeğer Üstad’ı Hüsnü El Condi'dir. 23. MERC-İ UYUN-İL OSMANİ Locası: 10 Ağustos 1910'da Türkiye Büyük Locasından Beyru t’ta Merc-i Uyun'da çalışmak üzere patentesini almış ve çalışmaya başlamış bu locanın ilk Saygıdeğer Üstad’ı Emin Hasan’dır. 24. TULU* L o c a s ı: 14 Aralık 19lQ’da Türkiye Büyük Locasından patentesini alarak Yanya’da kurulan bu loca, ancak iki yıl kadar çalışabil miştir. Balkan Savaşında Yanya'nm OsmanlIların — 225 —
F. 15
elinden çıkmasıyla bu locanın çalışmaları da son bulmuştur, Saygıdeğer Üstad'ı Ö m er Abdülkadir’dir. 25. CEBEL (Le Montagne) Locası: 11 Şubat 1911'de Beyrut'ta kurulmuştur. Kurucu S aygıdeğer Üstad’ı Nasruliah Haddad'dır.
26. SULH (Pax) Locası: 28 Eylül 1311 tarih li p atente ile M ersin de kurulmuştur. Kurucusu Saygıdeğer Üstadı Christm ann’dır. Bu locanın çalışma süresi pek kısa olmuştur.
27. EL KEMAL Locası: Türkiye Büyük Locası’nın 17 Tem muz 1911 tarihinde verdiği p atente ile M ısır'da Kahire'de kurulup çalışm aya başlamıştır. Bu Loca'nın ilk Saygıdeğer Üstad'ı. Ahm et Kemal'dir. 28. LA FİDğLİTE Locası: Bu Loca da Kahire'de çalışm ak üzere 17 Tem muz 1911 tarihinde Türkiye Büyük Locasından patente almıştır, Kurucusu vs Saygıdeğer Üstad'ı M lchel Schustemann'dır. 29. NUR-ÜL HÜDÂ L o c a s ı: Bu Loca da Kahire'de çalışm ak üzere 17 Tem m uz 1911’de Türkiye Büyük Locasından p atente alm ıştır. Kurucu Sayg.'değer Ü stad’ı Alexander M ag h rabi’dir. {Şimdiye kadar sıralanan bu 2 9 loca'dan 24 num aralısı. Baikan Savaşında Yanya'nın. 10, 12, 13, 14, 15, 16. 17. 18, 19ı 20. 21, 22, 23, 25, 27, 28, ve 39 patente numaralı ve 19T0 ile 1911 yıllarında Suriye, Lübnan ve M ısır’da Türkiye Büyük Looasına. (MAŞRIKI AZAM İ O SM ANÎ) bağU olarak kurulmuş 18 loca, Birinci Dünya Savaşında bu toprakların elden çıkmasıyla, Türk Obedlyansıyla İlişkileri kesilmiş duruma girmişlerdir.)
— 226 —
30. NEVZADI HÜRRİYET Locası i Ziyayı Şark Locasından doğarı bu Loca, 19 Mayıs 1912 tarihli patente İle İzm it'te kurulmuştur. Kurucu Saygıdeğer Üstad'ı Fahri Paşa'dır. Ne var ki. kuruluşundan sonra calışmalarmı sürdüremediği için uyutulmuş daha sonra 55 numaralı patente İle yeniden uyandırılmıştır. 31. VE ZN E L o c a s ı: 19 A ralık 1913 tarihli patente ile Sivas'ta kurulmuş, ilk Saygıdeğer Ü stad’lığını Alfons Sarıdaki yapm ıştır. Sonradan çalışm alarını sürdüremeyen bu loca uyululmuştur. 32. IŞIK L o c a s ı: 30 Aralık 1913 tarihinde verilen patente ile M ala ty a ’da çalışm ak üzere kurulmuş, ancak bir Süre sonra uykuya girmiştir. Kurucu Saygıdeğer Ü stad’ı M üftüzade Fevzi'dir. 33. N E C M İ TERAKKİ L o c a s ı: 19 Mayıs 1914’de verilen p atente ile Elâzığ’da (M am uretilâziz) çatışmak üzere kurulmuş ancak çalışm alarım sürdürem iyerek uykuya girmiştir. Kurucu Saygıdeğer Üstad’ı A saf Şükrü’dür. 34. SEBAT L o c a s ı: Bu Loca, 4 numaralı Ş afak Locası’nm yeni bir patent olarak ve ad değiştirerek kurulmasından 18 Ekim 1914 tarihinde doğmuştur. İlk Saygıdeğer Ü stad’ı Doktor Jak Suham l’dlr. Daha sonra da bu locaya sırasıyla Ali Kâml Akyüz, Agâh S a n Levent. Doktor H a lit T ekin ve Cevdet Honvdi Balım Üstad'hk etmişlerdir. 35. NEC AT L o c a s ı: Bu Loca. Ziyayı Şark Locasından doğmuş b ir locadır. 17 Mayıs 1916’da kurulmuştur. İlk Saygıdeğer Üstad’ı Dr.
— 227 —
İsmail Hurşit'tir. D o kto r O rhan Tahsin, A vukat Ali Gatip Taş. Mecdi Ali Akasya da bu locaya Üstad'lık yapmışlardır. Bu Loca, 1917 yılında Türkiye Himaeyi Etfal (Çocuk Esirgeme Kunım ifjin kurulmasına önayak olmuştur.
36. SELÂMET Locası: Bu Loca İstanbul'da 9 O cak 1918 yılında kurulmuştur. İlik Saygıdeğer ü sta d ’ı Necmeddln Tahsin'dir. Kendisini teleyen öteki Üstad'lar ise şöyle s ıra la n ır: İhsan Abidin, Doktor Fahri, Doktor İsmail Kenan, Doktor Bahattin Fahri, Doktor Şükrü Hazım , Doktor Hüseyin Kenan. Türkiye M asonları tarihinde İlk kez bu locaya bir kadın, M adm azel Varvara Foya, üye alınm ak üzere başvurmuş, Loca da kendisine bir talepnam e vererek masonluğa kabulünü teklif etm iştir. Konuyu incelem ek üzere İbrahim Necml Dilmen ve Naham a Kohen biraderler görevlendirilmiş, bunlar da yaptıktan araştırm alardan sonra bir kodının d a mason locasına alınabileceğine d a ir rapor vemrişlerdir. N e v a r ki, sonradan bu girişim sonuçlanmadan kalmıştır.
37. İNTİBAH Locası: 12 Nison 1918’d e kurulan bu loca. İstanbul'da üc yıl kadar çalıştıktan sonra uykuya girm iştir. Saygıdeğer Üsta d ’ı Nail Reşit'dir.
38. GÜNEŞ Locası: Bu Loca 22 Haziran 1918 tarihli patente ile İzmir'de kurulmuştur. Kuruculanndan pek çoğu. Fransız Obediyan* sına bağlı olarak çalışırken Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine geçici olarak uykuya yatırılan Homöre Looasının üyeleridir. Güneş Locasının ilk Saygıdeğer Üstad'ı da Homörs Locasının son Üstadı Avukat Dlran Aşnan'dır. Bu Loca önce İzm ir'de Kordonbayu'nda Kram er Gazi-
— 228 —
nosu salonlarında toplanmış, sonradan Fretvk M ahallesind e Kuyumcuyan Pasajında bir lokale geçm iştir. Dünya S a vaşı bitip, M ondros M ütarekesi imzalanınca, Homere Locası uyandırılınca. Saygıdeğer Üstad, kendi locasına dönm ek üzere Güneş Locasındaki görevinden çekilmiş, yerine Vunanlıların İzmir’i işgali günlerine k a d a r çalışm aları yöneten F erit Aseo seçilmiştir. 14 M ayıs 1919'da son toplantısını yapan Güneş Locası, ertesi gün çalışm alarını durdurarak, uykuya girmiştir. Ferit Aseo ve daha başka bazı biraderler, İzmir'in işgalinden sonra İstanbul'a gidince, arad an da üç ay kadar geçtiğinden bu kez Güneş Locası'nm burado çalışm asını kararlaştırm ışlardır. Üç yıl boyu İstanbul’da çalışan Güneş Locası, 9 Eylül 1922 sonrasında yeniden İzm ir’e dönmüş, am a İstanbul’da edindiği kardeşleri ve bu arada İstanbul’da kalan Ferit Aseo Birader, Güneş Locasının bir tü r yavrusu olarak bu kez de İstanbul'da Aydın Locasını kurmuşlardır- Ferit Aseo, bu Aydın Locasının da Üstadlığına g etirilmiştir. İzmir'e geri dönen Güneş Locası ve üyeler! ise ö nce Kâzım Narni Duru'nun g eçici Üstadlığı altında yeniden kuruluş çalışm alarına başlıyorlar ve sonra İlin Bayınd ırlı* Baş Mühendisi olan N adir Bey’i Saygıdeğer Üstadlığo seçiyorlar. 1925 yılında Nadir Bey A n kara'ya atandığındım yerine Dr. Sadrettin Kasım Bey getirilmiştir. D aha sonra do sırasıyla Dr. Haşan Yusuf Başkam, Doktor Osman Yunus ÜstadUk yapmışlardır. 39. M U R A T L o c a s ı: 27 Kasım 1921'de verilen patente İle İstanbul'da kurulan bu locanın ilk Saygıdeğer Ü stad’ı Doktor A rif Ethem ’d iı. Bu locanın daha sonraki üstadlarıysa Avukat Sadi Rıza, Fahreddin Kerim Gökay'dır.
40. ETOİLE D’ORİENT Locası: Bu loca İstanbul’d a Fransızca çalışm ak üzere 11 Ara-
— 229 —
Iık 1921 tarihinde verilen patente ile kurulmuştur. İlk Saygıdeğer Üstad'ı Abdüllâtif Safâ, daha sonraki İse Doktor Mehmet Ali Baba'dır. Bu Loca da Necat Locası gibi, 1930 yılında, CHP’nin Büyük Loca seçimlerine karışmak istemesi nedeniyle doğan gerginlikte, Büyük Loca yöneticileriyle anlaşmazlığa düştüğünden kısa bir sürekçin uykuya yatırılmışsa da sonradan yeniden uyandırılarak çalışmalarını sürdürmüştür. 41. AYDIN Locası: 21 Ocak 1923 yılında İstanbul'da çalışmak üzere kurulan bu loca, daha önce sözü edilen İzmir’den İstanbul’a gelmiş ve sonra yine İzmir'e dönmüş Güneş Locasının geride, kalanlarının oluşturdukları locadır. Uzun süre, İzmir’deki Güneş Locasının İstanbul’daki bir şubesi gibi karşılanmıştır. İzmirli masonlar İstanbul'a geldiler mi, bu locaya katılırlardı. Aydın Locasına kurucu üstadlığı Cevad Bey yapmış, sonra Saygıdeğer Üstadlığa Ferit Aseo seçilmiştir. Daha sonra da bu locanın üstadlığmı Profesör Mustafa Hakkı Nalçacı, Avukat Ferit Üp, Mühendis Yusuf Ziya yapmışlardır. 42. TULÛ-U HAKİKAT L o c a s ı:
Bu Loca, 8 Şubat 1923 tarihli patente ile İstanbul’da çalışmak için kurulmuş, Meşrutiyetin ilanından önce'A nkara’da kurulu olan İtalyan Obediyansına bağlı Veritari Konecyata Locasının Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine çalışmalarının durmasından sonra İstanbul’da uyanışı gibi bir görünüm göstermiştir. Kurucu Üstad'ı Hahamyan olan bu Loca, 3 Aralık 1926’ da Büyük Loca tarafından yönetmeliklere aykırı davranışından dolayı kapatılmıştır. — 230 —
43. İSTA N B U L Locası: 31 Ekim 1924 tarihinde İstanbul'da Alm anca çalışm ak özere kurulan bu loca g erçekte, M eşrutiyetten sonra gsne İstanbul'da kurulmuş Dle Leuehte (Işık) adlı Alman Locasının yeniden cantandırrlmışıdır, Türk Obediyansına geçeı rek İstanbul adım almıştır. Saygıdeğer Üstad'ları sırasıyla M oris Kraloviç, Hügo Hervart, Erik Landiştayn ve Emil Kraloviç’tir. 44. EHRAM L o c a s ı: 31
Ekim 1925 tarihli patente iie kurulan bu loca, İz-
mir'deki ikinci Türk Locasıdır. Bu locanın Saygıdeğer Üstadları sırasıyla Dr. Esat Cimcoz, Haşan Tahsin, Dr. Nevzad Eşref, Eczacı ve G azeteci Nüzhet Ç ançar ve Ö ğretmen Okulu M üdürü Re’fet Sadettin Tök'tur. 45. G ENÇLİK L o c a s ı: Bu Loca 31 Ekim 1924 tarihli patente ile İstanbul'da kurulmuştur. Saygıdeğer Üstadları sırasıyla İbrahim Necini Dilmen, O peratör Dr. M im Kemal ö k e . A vukat Yako Şaul, Vehbi Sabit. Emin Sald ve Dr. Osman Şerafeddln'dlr. 46. VE D A D L o c a s ı: Bu Loca, 31 M art 1925 tarihli p atente ile İstanbul'da fransızca çalışm ak üzere kurulmuştur. Kurucu Üstattı tücc a r Leon Dandes'di. Daha sonraki Saygıdeğer Üstadlan Zotetti, Tmgıryan ve Jak Eseyan'dır. 47. R fr/E İL L o c a s ı: Bu Loca da İstanbul'da fransızca calîşm ak özere 6 M ayıs 1925 tarihti patente ile kurulmuştur. Kurucu Üstad'ı tü c c a r Darius Arditi, sonraki Saygıdeğer Üstadları da Enver Löbc, Piyer Psalti İdiler.
— 231 —
48. C U M H U R İY E T Locası :
15 Kasım 1925 tarihli patente ;ile A nkara’da ıkıımlan bu loca, Cumhuriyet Türkiye'sinin başkentindeki ilk Türkiyeli masonların locasıdır. Kurucu ilk Saygıdeğer Üstad'ı Cevdet Homdi Balım'dır. Daha sonar Dr. Ziya, Ali Rıza Sun ve Ahmet M ünir Akkaya Üstad olmuşlardır. Kurucuları arasında sonradan Başbakan Yardımcısı olacak A kif İyidoğan, M uhittin Osman Omay. M ithat Akdora, Kemal Ziya Akdora gibi kişilerin bulunduğu bu loca 1935'de kapandığında m atrikül'ünde (kayıt defteri) yazılı üye sayısı 300'ü geçiyordu ve bu üyelerin içinde pek çok bakan, m illetvekili ve yüksek devlet görevlisi vardı. 49. M E R İH L o c a s ı:
21 Mayıs 1926 tarihli patenta ile İzmir'de kurulan üçüncü loca olan bu looanın kurucuları arasında da sonradan DP iktidarı döneminde bakan olacak Zühtü Hilmi Velibeşe. Ihsan Lâtif Paşa gibi kişiler vardı. Bu Locanın ilk Saygıdeğer Üstad’ı Ömer Abdülkadir, Balkan Savaşı öncesinde Yanya'da kurulmuş Tulu' Locasının da Saygıdeğer Üstad’ı idi. T930 yılında Ömer A bdülkadir Üstad öiünce Üstadlığa Avukat Nahit Hilmi seçilm iştir. Daha sonra da T ire'li İsmail Hakkı, Mühendis Rıfat Osman Köknar, M uhiddin Osman Omay, Mehmet Ali ve Haşan Hilmi, üstadlık yapmışlardır. 50. Z Ü H Â L L o c a s ı:
Bu Loca da 21 Mayıs 1926'da İzmir'de Karşıyaka'da kurulan dördüncü Loca olmuştur, İlk Saygıdeğer Üstad’ı Akil Koyuncu olan bu locaya daha sonra Zühtü Hilmi V elibeşe, Dr. Zühdü Kâmii, Feyyaz Mümtaz Savut, Avukat Mehmet Salim. Sami Pangoğlu Saygıdeğer Üstad'iık yapmışlardır. Zühâl Locası başlangıçta olağan oturumlarından ayda b ir tanesini frahsızoa çalışmaya ayırmışken sonradan bu — 232 —
gereksinim i 'karşılamak için Zühâl Locasının içinde salt fransızca çalışmak için Satürn adıyla yeni bir loca doğmuştur.
51. AZİM Locası: 21 Mayıs 1926 tarihli patenta ile İstanbul'da kurulan bu loca, sonradan T ürk Masonluğunun başına hayli iş açmıştır. Hattâ bu locanın Türkiyeli Masonlar arasındaki ilk ayrılık tohumlarından birini attığı bile ile ri sürülebilir ki yanlış olmaz. ilk Saygıdeğer Üstad'ı Nuri Aziz, son Üstad’ı da A hm et Nehri olan bu Loca, 1932 seçim lerinin yapılacağı o tu rumda 33 imzalı bir önerinin kabulü üstüne uykuya girm e kararı almıştır. Büyük Loca'yı tanımayarak, onun öneri ve yönetm eliklerini yok sayarak kendiliğinden kapanma ka ra rı alması, bu jocanın Büyük Loca tarafından kınanmasına ve hakkında yargılama karan vermesine neden olmuştur. Azim Locası, Büyük Loca'nın yetkilerini tanımamakta, onun izlediği R it’i izlemek istememekteydi. Büyük Looa, Azim Locası'nm yargılanma İşini, Aydın L ocast'na verm iş* tir. Azim Locası, irtidat (din değiştirme) ile suçlanıyordu. 8 Nisan 1932 günü, Aydın Locası'nm verdiği karar, Büyük Loca'da da görüşülüp onaylanmıştır. Bu karara göre, Azim Locası’nm kapatılması, bu locada görevli d ö rt masonun kesinlikle, ik i masonun ise birer yıl süreyle masonluktan uzaklaştırılması, sorumlu görülmeyen öteki biraderlerinse localarının kapanması nedeniyle düzensiz sayılmaları ve dilerlerse başka localara girmek için başvurabilm eleri onaylandı. Bu olay o dönemde oldukça geniş yankılar uyandırdı. Basında yayınlar yapıldı. Hattâ Azim Locası'nm eski üyelerinden bazıları, M üstakil Türk Masonluğu Azim M ahfil-i Âlisi adıyla yeni bir kuruluş, b ir üst örgüt oluşturup, Cihang ir’de Özoğlu sokağı 27 Numarada bir mabed kurdular. — 233 —
İstan bu l İli D e rn e k le r M as a s ın a kaydo ldu lar. N e v a r kİ, •öteki m aso n)arca d üzenli s ayılm ad ıklarm d an va rlık la rı sü rekli olm adı.
52. CENUP YILDIZI Locası: Bu L o c a , 19 K asım 1 926 ta rih in d e B üyük L o c a 'd a n p a te n te a la ra k G a z ia n te p 'te kurulm uştur. 1935 yılında k a y ıtlı üye saytsı 90'ı b ulan bu L oca'n tn kurucusu ve ilk S a y g ıd e ğ e r Ü s tad ’ı Dr. S a ip S a fi ö z e r ’dir. D o kto r S a ip S a fi. A n te p ’te k i evinin a lk katını tü m ku ra lla ra ' uygun bir m ason locası h alin e g etirm iş, kentin o d ö n em d e k i J a n d a rm a Kom utanı Ziya G ökşin, il G enel M e c lisi üyesi N afl, E czacı A s a f,
A v u k a t C a fe r T a y y a r Gün,
A v u k a t S aip , Z ira a t M üd ürü T a h ir, N o te r H akkı B eylerle b irlik te , kuru c u la r a la ra k 4 H a zira n 1927 gün ü İs ta n b u l'd a Büyük Locayı tem sllen g-âlen İhsan A b idin'in b aşkanlığ ın d a ilk o turum yapılm ıştır. C enup Yıldızı Locasının d a h a sonraki S a y g ıd e ğ e r Ü stad ıy s a A v u k a t C a fe r T a y y a r G ü n ’dür. Bu Loca, 1934 yılında, Büyük L o c a ’d an aldığ ı olu rla D o kto r Fazıl H alil'in Û stad lığın a A d a n a ’da H Â L E a d ıy la b ir yard ım cı loca k urm uştur. N e v a r ki b u yard ım cı loca A d a n a ’da a n c a k d ö rt o tu ru m y apab ilm iştir. A yni ş e k ild e . C enu p Yıldızı üyesi b a zı b ira d e rle r D iy a rb a k ır'd a d a D İC L E a d ıy la b ir loca a ç m a g iriş im in d e b ulunm uşlarsa d a bunda b aş a rılı o la m a m ış la rd ır. A n te p 'te C enu p Y ıld ızı Locasının kurulu şun dan ö n c e C U M H U R İY E T Ç İ K A R D E Ş L E R ad ıyla b ir loca girişim i d e o lm uşsa bu da s on uçlan m am ış b ir g irişim o la ra k k alm ıştır.
53. KEMÂL Locası: Bu Loca. 10 A ralık 1927 ta rih li p a te n te ile d ah a s o n ra T a h ra n 'a taş ın m a k ü zere İs ta n b u l’da kurulm uştur. K urucu Ü s tad ı İran Büyük Elcisi M e h m e t S a d ık T a b a to b a i'd ir. N e v a r kî bu L o c a ya ş am a g eç e m em iş tir.
— 234 —
54. IŞIK L o c a s ı:
Büyük Loca c'd an 10 Şubat 1928’de patente alan bu loca, SAMSÜN'da kurulmuştur. Kurucu Saygıdeğer Üstadı dönemin Samsun polis müdürü Ahm et M ithat’dır. Daha sonra Doktor Nuri Osman. Doktor Haşan Fehmi. A tu f Zühdü ve E. Baykal bu locada sırasıyla Saygıdeğer Üstad’lık yapmışlardır. Bu locanın o dönemde. Samsun'da Merd ırmağına giden yol üstünde kendi malı olan bîr mahfeli (mabed, loca) vardı. 55. N E V Z A D -I H Ü R R İY E T L o c a s ı:
İlk kez 1912'de 30 numaralı patente ile İzmir'de kurulmak için girişim lerde bulunulan ancak, hayata geçirilemeyen bu loca 10 Şubat 1928'de yeni patente numarasıyla ve Kurucu Üstad A li’nin yönetiminde oluşturulm ak istenmişse de gene tamamlanıp çalışmaya başlayamamıştır. 56. C U M H U R İY E T Y IL D IZ I L o c a s ı:
Bu Loca 10 Şubat 1930 ta rih li patente ile. İstanbul’da Kadıköy’ünde çalışmak üzere kurulmuştur. Daha önce Süreyya Paşa Sinemasının salonlarından birinde çalışmakta oian ZİYAYI ŞARK Locasının İstanbul yakasına taşınmasından sonra, Kadıköy tarafında oturan mason biraderler için bir kolaylık olm ak üzere kurulan bu yeni locanın ilk kurucu Üstad'ı Doktor Hakkı Şinasi Paşa'dir. Daha sonra A vukat İsmail Râtip. emekli kaymakam Yusuf Ziya ve Dokto r San i Yaver bu locada Saygıdeğer Üstad’lık yapmışlardır. 57. S A T U R N E L o c a s ı:
İzmir'de Karşıyaka'da franszıca çalışmak üzere bu loca 10 Şubat 1930 tarihli patente ile kurulmuştur. İzmir'de o güne kadar açılan beşinci locadır. İlk Saygıdeğer Üstad'ı Nedim Ş akir’dir. Bir ay kadar bu görevi yaptıktan sonra — 235 —
İstanbul'a taşındığından kendisine dönem sonuna kadar Birinci N azır Avram Levi vekâlet etm iştir. Daha sonra da bu locaya Tl reli Akif Halil, Doktor Esat Clmcoz ve Emil Tisu. Saygıdeğer Üstadlık yapm ışlardır. Lokal, Avram Levi'nin Üstad lığı dönem inde Karşıyaka'dan İzmir içine ta şınmıştır. No var ki, bu loca'da 1935 yılına doğru devamsızlık artm ış, oturum lar düzenlenem ez olmuştur. Bunun d a nedeni, İzmir'deki Homer adiı locanın Türk Obediyansına g eçişi ve İskoç Rit’inî kabul ederek çalışm aya başlamasıdır. Daha a k tif olan ve fransızca çalışan bu locanın yanında, fransızca çalışan ikinci bir loca giderek etkinliğini yitirmiş, bunun üzerine Satürn Locası çalışm alarını durdurmuş, üyeleri de Hom er Locasına aktarılm ışlardır. 58. ÜLKER L o c a s ı: 10 Şubat 1930 tarihinde Büyük Loca'ca verilen p atente ile M anisa'da çalışm ak üzere kurulan bu locanın kuruluş töreni İzm ir'de 18 M o rt’ta yapıldı. So nra M anisa'ya gidildi. Loca'nın ilk S aygıdeğer Üstadiığına M anisa Z iraat Bankası Müdürü İsmail M estan seçildi. Daha sonra da Kemal Şakir, Saygıdeğer Üstad oldu. Ne var 'ki, üyelerinin pek çoğu İzm ir’de oturan ve İzmir localarına da kayıtlı bulunan bu loca yöneticileri, görevlerini gereğince yerine getirem edikleri için bir süre sonra Büyük Loca. M anisadaki Ü lker Locasının uyutulması kararını aldı. Manisalt m asonlar bu karara karşı çıkıp, yöneticileri M an isa’da oturan biraderlerden seçilm ek koşuluyla Locayı yaşatacaklarını bildirdiklerinden. Büyük Loda ilk kararını kaldırdı, 12 Şubat 1932'de yapılan yeni secimde Külâhdaşzade Rıza, Saygıdeğer Üstad o ld u ,. daha sonra da bu görevi Avukat Kâmil Aksoy sürdürdü.
59. NİLÜFER Locası: Bu Loca 16 Haziran 1930 tarihli p atente ile Bursa’do
— 236 —
kurulmuştur. Saygıdeğer Üstadiarı sırasıyla şunlardır: Memduh. Tüccardan Soîfer Yılmaz, Ziraat Müdürü Refet ve Avukat Osmon Nuri. 60. İNKILÂP Locası: 8 Ekim 1932 tarihli patente ile kurutan bu loca İstanbul'da çalışmıştır, ilk üstadı Cevat Abdürrahim, sonraki Saygıdeğer Üstad’ı da Doktor Operatör Mim Kemal ö k e ’dir. 61. EGE Locası: 12 Aralık 1932 tarihinde Büyük Loca'ca verilen patente île İzmir'de kurulan altıncı loca'dır. ilk kurucu Saygıdeğer Üstad’ı Kemal Şakir Alanbay’dır. Daha sonra Kemalettin Apak da bu Logo'do Saygıdeğer Üstad’iık yapmıştır. 62. HOMERE Locası (Homer): İzmir'de 1909 yılında Fransız Obediyansına bağlı olarak kurulmuş Homöre Locası, Fransız Büyük Locasının denetiminde ve Fronsız Riti gereği çalışan bir loca olarak 24 yıl varlığım sürdürdükten sonra 21 Ocak 1933’d e Türkiye Büyük Locasına başvurmuş ve aldığı patente ile Türk Obediyanstmn bir locası olarak çalışmalarını gene İzmir’de sürdürmüştür. Bu Loca’nın vaktiyle İngiliz’lerin İzmir’de kurduklar! ve sonra bir sarhoşlar alayı' olarak düzenledikleri törenden sonra kapanan Homer Loç'la bir ilişiği yoktur. Homere Locasının 1900‘daki Uk Saygıdeğer Üstad'ı Selâ n ik li akar sahiplerinden Modyano Salvador'dur. Daha sonra Fransa'dan gelmiş Leon Valet, ardından Avukat Diran Aşnan Saygıdeğer Üstadlık yapmışlardır. Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine geçici olarak uykuya yatan Homöre Locası, savaş sonrasında İzmir'de Güneş Locası kurulduğunda geçici bir bîr süre burada — 237 —
çalışm ışlar, hattâ Üstadları Avukat Diron Aşnan bu Locanın da S aygıdeğer Ü stad’ı seçilmiştir. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali üzerine Güneş Locası İstanbul'a aktarılınca, 1919 Ekiminde, Yunan IşgaJI altında İzmir'de Home* re Locası yeniden uyandırılmıştır. 1920'dâ Saygıdeğer Üsta d ’lığa Sigortacı Ernest Bon gelmiş ve aşağı yukarı on yıl aralıksız bu görevi yürütmüştür, Ancak bu arada, İzmir'in Yunanlılardan kurtarılışı sonunda çıkan büyük yangında; Homöre Locasının tüm evrakı ve m ahfel! yandığı için, 1923 yılına kadar zorunlu bir ara verilmiş ve bu tarihte Hom&re Locası bir kez daha doğmuştur kİ o donemde bu locanın İzm ir’de bulunabilen üye sayısı sadece on kişidir: Ernest Bon, Dr. Alazraki, Dr. Hacıhasanzade Ethem ..Şahinzade Ethem, Edvrard Jonson, Jon Jlro, Jozef Istrago, J. Falkon, Osman Nuri, Benslyon S a d i... Bu Loca'nın, Türkiye’d e k lM a s o n lu k tarihi bakımından bir İlginç eylemi de, mabedinde İlk kez bir kadın masonun Kadın Hukuku konusunda bir konferans vermesidir. 1928 yılında, bu loca üyelerinden Doktor Hacı hasa nzade Ethem’in eşi, Fransa’da kadınları da masonluğa kabul eden «Obâdience mixte ckı droit Humain» üyesi olarak Homer Locasının bir «Tönüblanş» (Tenue Blorıche - mosonların eş. ana ve onsekiz yaşından yukan evli olmayan kıztarîyle kızkardeşlerinin de katılabildikleri. özel ritüeli olon bir resmî toplantı, yem ekli) toplantısında bu konferansı vermiştir. 1931'de Erik Vitol, ardından Tireli Akif Halil Homdre Locasının Saygıdeğer Östâdtan olmuşlardır. İşte bu dönemde de Üluslararası M asonlar Birliği - Association M a conique İnternationale A.M .İ.) bir konvan toplantısında,, (konvan, birliğe üye Büyük Localar Büyük Üstadkınnm yıllık toplantısı) her ülkedeki mason localarının o ülkenin Büyük Locasına bağlanm ası karannı alm ıştır. Fransa ve Türkiye Büyük Locaları da bu karar üzerinde aralarında
— 233 —
do anlaşm ışlar, İstanbul ve İzm ir’deki, Fransız Büyük Locasına bağlı Rönesans ve Homöre Locaları'nın Türk Büyük Locasına katılmasını 'sağlamışlardır. 21 O cak 1933 tarihli p atente ile fransızca çalışm ak ve Fransız Riti kurallarına bağlı kalm ak kaydınla 26 O cak'ta yapılön geçiş töreni En Saygıdeğer Büyük Üstad oturumu' biçiminde açılmış, o zam anki Üstadı Âzam M ustafa Hakkı N alçacı da bu törende hazır bulunmuştur. 1934 yılında Homere Locası Saygıdeğer Üstadlığına Feyyaz M üm taz, 1935 yılında da Emil Tisu seçilmişlerdir. İşte bu ü stad ’ın döneminde Homdre Locası, Fransız Ritini bırakarak İskoç Ritini benimsemiş, 14 O cak 1935’a'e yapılan oturum Fransız Riti gereği açılıp Büyük Loca'dan gelen Levha (resmî yazı) okunduktan sonra görevliler, İskoç Riti göreneklerine göre yerlerini d eğ!ştlrlp oturm uşlar ve artık oturum bundan sonra bu rit kurallarına göre çalışıp kapanmıştır. 63. ÖZKARDEŞ Locası: İstanbul’da Selâm et Locasından bazı biraderler, 12 Ş ubat 1933 tarihinde Büyük Loca'dan patente alarak bu yeni locayı oluşturmuşlardır. Locanın Saygıdeğer Üsatdları şöyledir: Tunalı M ustafa, Nazml Duhanî. Galip Hamdl Tekyeil. 64. NARA L o c a s ı: 30 O cak 1933 tarihli patente ile 1 Şubat 1934 günü Bursa'da kurulmuş bu Locanın İlk Saygıdeğer Ü stad ’ı M ü hendis Hüseyin Hüsnü, daha sonraki İse Avukat Hulus! Köymen’dir. 65. RÖNESANS (Renaissance) L o c a s ı: 20 Eylül 1908’de Fransa Büyük Locasına bağlı olarak İstanbul'da kurulmuş Rönesans Locası, g erçekte, 1856 yılında gene İstanbul’da açılmış, Abdülhamid dönem inde
— 239 —
uyutulan Etoile de Bosphore Locasının bir devamıdır. İkinci uyanışı, Türkiye Yüksek Şûrası ve Türkiye Büyük Locası 'nın kuruluşundan da önce olan bu Loca, tıpkı İzmir'deki Homere Locası gibi. A.M.İ. ta ra rı gereğince T ürk Obediyansına 4 Ocak 1935 tarihli patente ile'katılm ıştır. Son yıllardaki saygıdeğer üstadları ısrasıyla Fotyadis, M arcelle Lonat ye Arman Mosse’dir. B İR
S A Y IM
DÖKÜM
VE AZICiK İSTATİSTİK Türkiye Yüksek Şûrası ve Türkiye Büyük Locasının kurulduğu 1909 yılından, Türkiye Masonlarının uykuya sokulduğu 1935 yılına kadar geçen 27 yıl içinde kurulan mason locaları ve bunların kuruluş yerlerine göre dağılışları söyledin İstanbul’da 27 loca, İzmir'de 7, İskenderiye’de (Mısır) 5, Kahire'de (Mısır) 3, Bursa'da 2, İzm it'le 2, Beyrut'ta (Lübnan) 2 ve Zahte’de (Lübnan). Fern-el Şebah (Lübnan), Merc-i-Uyun (Lübnan), Şam (Suriye), Kudüs (Filistin), H umus (Suriye), Halep (Suriye), Yanya (Makedonya), Tahran (İran). Elâzığ, Sivas, M alatya, Mersin, Ankara, Manisa, Samsun, Gaziantep illerinde de birer loca. 1909'dan beri kurulagelmiş bu localardan, M asonluğun ülke çapında uykuya sokulduğu 1935 yılında Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde çalışır durumda ka la b ilm işlerinin sayısı 31 idi. Bunlardan 19'u İstanbul, 6'sı İzm ir, 2'si Bursa, birer tanesi Ankara, Manisa, Samsun ve Gaziantep illerindeydi. 1935'lerde çalışır durum daki localardan İstanbul'da 5'i, İzmir'de 1’î, fransızca, gene İstanbul'dakilerden 1’r de almanca çalışıyorlardı. Geri kalan 24 Loca, türkçe çalışmaktaydı. Türkiye'de almanca çalışan tek Loca İstanbul'daki İSTANBUL Locasıdır Fransızca çalışan localar ise, İstan— 240 —
bu l’da AKASYA, ETUAL DORYAN, VEDAT, REVEY, RÖNESANS, İzmir'de de HOMER Localarıydı. Türkçe çalışır 24 loca ise, İstanbul'da MUHİBBAN-l HÜRRİYET, VEFA, RESNE, TAN IŞİĞ1 (Ziyayı Şark), SEBAT, NECAT, SELÂMET, MURAT, AYDIN, GENLİK, CUMHURİYET YiLDİZî, İNKILÂP, ÖZKARDEŞ, İzm ir’de GÜNEŞ, EHRAM, MERİH, ZÜHAL, EGE, Bursa’da NİLÜFER/NAR, A nkara’da CUMHURİYET, Manisa'da ÜLKER, Samsun’da İŞiK, Gaziantep'te CENUP YILDIZİ localarıydı. 1935'lerde çalışır durumdaki bu 31 locadan 30'u Eski ve Kabul Edümiş İskoç Riti kuralları içinde çalışırken bir te k İstanbul'daki RÖNESANS Locası, Türkiye Büyük Locasına bağlı olduğu halde Fransız Riti kurallarına göre çalışmaktaydı.
TÜRKİYE'DE YABANCI LOCALAR 1909-1935 yılları arasında Osmanlı toprakları üzerinde kurulmuş, yabancı obediyanslara bağlı pek çok locanın, türlü yollardan Türk Obediyansına katıldıklarını daha ö n ceki bölümlerde görmüştük. Örneğin Meşrutiyet öncesi kurulm uş Mısır Obediyansına bağlı La Fraternite Ottomane 1909 yılında Uhuvvet-i Osmaniye adını alarak 7 numaralı patente ile, İspanyol Obediyansına bağlı La Constitution adını alarak 8 numaralı patente ile, Italyan Obediyansına bağlı Bisansiyo Rizorta 1910 yılında önce adıyla sonra AKASYA adını alarak 11 numaralı patente ile, A nkara’daki V eritarl Coneciate Locası 1923'de 42 numaralı patente İle ve İstanbul’a a kta rılarak Tulûu Hakikat adıyla Türkiye Büyük Locasına katılmışlardı. Meşrutiyetten sonra kurulmuş yabancı localardan Almanların «Die Leuchte» (Di Löyhte) Locası 1924’de İstanbul adını alarak 43 numaralı patente ile, Fransızların — 241 —
F. 16
İzm ir'deki HomĞre M ahfili 1933’de 66 numaralı patente ile İstanbul'daki Rönesans Locası 1935'de 65 numaralı patente ile Türk Obediyansına katılmışlardı. Ama katılmayıp varlıklarını sürdürmeye çalışan yabancı localar da vardı. Örneğin Meşrutiyetten sonra Selâıhik'te İspanyol Obediyansına bağlı olarak FAZİLET adıyla bir loca açılmıştı. Üstadı Hırdavatçı Rakım Efendi idi. 30 40 kadar üyesi arasında Türkler çoğunluktaydı. Hukukçu Hoca Cemal Efendi, Prof. Muslihiddin Adil, Kibar Rıza (yanılmıyorsak bir ara İzmir Belediye Başkanlığını yapan Osman Kibar'm babası), Besim, Nizami, Avukat Kemai, A vukat İshak, Zühtü Hilmi Velibeşe’nin eniştesi Tahir,. Murtaza Ehad, Ali Canip (Yöntem) hep bu locanın üyeleriydiler. Gene Meşrutiyetten sonra, Selanik'te Yunan Obedlyansına bağlı, Üsîadlığtnı Jorj Flutas'ın yaptığı bir loca daha kurulmuşsa da, bunun adı saptanamamıştır. İtalyan Obediyansına bağlı oiarak da bu dönemde Üsküp'te, Hürriyet Yıldızı anlamına STELLA DELLA LİBERTA adıyla bir Loca kurulmuştur. Bu locanın resmî mühüründe İtalyanca adından başka arap yazısıyla ve Türkçe olarak «Üsküp Peyk-i Hürriyet Locası» yazısı da yazılıymış. İlk Saygıdeğer Üstadı Delatore olan bu locanın o dönemde 18 kadar üyesi varmış ki bunlar arasında eski valilerden Müştak Lütfi, Merkez Kaymakamı Servet, Hüsnü Vamık, Cemal,. Marko Mefano gibi Osmanlı tebaası olanlar dikkati çekiyor. Manastır'da da gene bir İtalyan Locası kurulmuşsa da hakkında bilgi sağlanamamıştır, İzmir’de de Meşrutiyetten önce Fransız Büyük Locasına bağlı olarak Melese adıyla rumca çalışır bir loca 1870i öncesinde kurulmuş sonra uykuya yatmışken 1913’de yeftiden uyandırılmıştır. Ne var ki, bu loca Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine yeniden uykuya girm iştir. Gene-
bu dönemde, i. MİLLE ve UNION adıyla iki İtalyan Locası ve Macar Obediyansma bağlı olarak ZOROASTER Locaları İzmir'de kurulmuşlardır. Bu localardan bir tek i. Mille Locası 1922’de İzmir'in Yunan işgalinden kurtarılışına kadar varlığını sürdürebilmiş, ötekiler, Birinci Dünya Savaş nın başlamasıyla b irlikte çalışmalarını sona erdirmişlerdir. Bıı arada, gene İzmir'de Yunan işgali sırasında İONl adıyla b ir Yunan locası kurulmuşsa da, bu da İ.. MİLLE gibi işgalin son bulmasıyla birlikte kapanmıştır. İzmir'de Ii. Mille locasından arta kalan 13 kadar İtalyan mason, Homer Locasına konuk olarak devama başlamışlar hattâ bazıları bu locaya üye bile olmuşlardır. Ne var ki, İtalya’da o sıvalarda M ussclini iş başına geçmiş ve Faşistler masonlara karşı cephe almışlardır. Nitekim bu faşistler, İzm ir’deki İtalyan Konsolosluğu aracılığıyla, oradaki İtalyanları da tehdit etmeye başlamışlar ve masonik eylemlerini sürdürdükleri takdirde başlarına işler gelebileceğini, duyurmuşlardır, Bu durum karşısında İzmir'deki Türk Obediyansma bağlı Homer, Güneş ve Ehram Locaları yöneticileri aralarında bir toplantı yaparak bu durumu g ö rüşmüşler, durumu mason İtalyanlarla dö’ tartışıp, bunların toptan localardan istifa edip, kendi ülkelerindeki yasalara uymalarını önermişlerdir. Gerçekten İtalyanlar topluca Homer Locasından çekilm işler ve bir süre çalışmalara ka tılmamışlar, ancak arradan bir süre geçtikten sonra te ker teker yeniden çalışmalara katılmaya başlamışlardır. İstanbul'da Abdüiharrûd döneminde açılıp, M eşrutiyetten birkaç yı! önce uykuya sokulan Yurian Maşrık'ına bağlı Proodos Locası da 1909 yılında yeniden ve bu kez admı değiştirip ÂRMONYA olarak uyandırılıp, Türk localarıyla yakın ilişkiler içinde ve hattâ ayni lokallerde çalışmalar yapmaya başlamıştır. Armonya Locası, Homer ve Rönesans Locaları gibi, A.M.İ. konvanında alınan karar gereğince Yunan Büyük Locasından.ayrılarak 1937 yılında Tür— 243 —
kiye Buytik 'Locası*» bağlanmak için gerekli hazırlıkları ve yazışmaları tammalamışsa da, 1835 yılında Türk MaSonluğunun uykuya girmesi yüzünden bu gerçekleşmemiştir. Mütareke yıllarında İstanbul’da kurulan yabancı localardan biri de Edinburg Büyük Locasına bağlı oiamk kuru-lan PROODOS adlı rum locasıdır. İstanbul işgalinin sona ermesiyle bu loca da ortadan kalkmıştır. Ayrıca bu dönemde gene İstanbul’da ORYANTAL adıyla bir İngiliz, PAROS ve LOGOS adlı da iki İskoç Locası kurulmuş, ancak bunların Türk Masonluğuyla bir ilişkisi olmamıştır. ■Birinci Dünya Savaşı başlarında İstanbul’da bir de Romanya Obediyansına bağlı olarak bir loca kurulmuşsa da, düzensiz ve geleneklere aykırı olan bu loCa, Türkiye Büyük Looasmda, Romanya Büyük Locasına şikâyet edilince kapatılmış ve loca üstadı da masonluktan çıkarılmıştır. 1935 öncesinde, Türkiye’de, Türk Masonluğuyla hiç bir ilişkisi olmayan, ORYANTAL, PAROS ve LOGOS adlı İngiliz ve İskoç localarının dışında varlığını sürdüren tek yabancı loca, ARMONYA locasıydı ve o da Türkiye Büyük Locasına bağlanmak üzereydi ama, Kemalettin Apak’ın dediği gibi buna da Türkiye Masonlarının ömrü yetmedi...
YÜKSEK ŞÛRA'YA BAĞLI YÜKSEK ORGANLAR Daha önceki bölümlerde, masonik örgütlerin, masonluğun teemi loşları oton ilk üç derecesinin «remzi dereceler» adını aldığını, dördüncüden başlayıp 33. dereceye kadar uzanan derecelere de «felsefi dereceler» ya da «Yüksek dereceler» adının verildiğini anlatmıştık. Gene bu arada, remze derecelerin üstündeki örgütün Büyü-k Loca, fef— 244 —
seti derecelerin en üstündki örgütün de Yüksek Şûra ol-, duğunu belirtmiştik. Yüksek Şûra'nun görev sobasında kakın yüksek derecelerin de kendi aralarında bölünmelere uğradığını, bu bölümlerin de her birinin oyrt ayrı görevler gören yüksek dereçeli organlar oluşturduğundan söz edilmişti. 1909-1935 yılları arasında, Türkiye Yüksek ŞÛra’sının 33 tane 33. derecede masondan oluşan en üst organının altında kalan ve yaşama geçirilen öteki organları ise şöyle sıralanabilir: 4-14. derecelerde Tekemmül Yüksek Locaları (Perfection) 15-18. derecelerde Hâkim Şapitr'ler (Souverain Chapitre) 19-30. derecelerde Arâopage'lar 31. derecede Büyük Haysiyet Divanı (Trlbunai) 32. derecede Büyük Rft Divanı (Conslstoire) 33. derecede Yüksek Şuro (Sûpreme Conseli) Tekemmül (olgunlaştırma) locaları. Hâkim Şpitrler ve Areopailar, gereksinime göre her vâdide (şehir) kurulabilir ancak bir vâdide birden fazla ArĞopaj açılamaz. Tribunal ve Konsistuvar ise, ancak Yüksek Şûra'nın bulunduğu vâdide olabilir. 1935 yılıno kadar Türkiye'de 4 tane Tekemmül Yüksek Locası, 5 tane Hâkim Şapitr, 3 ArĞopaj, İİstanbul'da da bir Tribünal ve bir Konsistuvar kurulmuştur. Bunları sırasıyla göreKm: 1. BİRLİK Tekemmül Yüksek Locası: Yüksek Şûra’dan verilen 7 numaralı patenta ile 1928 yılında İstanbul'da kurulmuş bu Yüksek Locaya Profesör Mustafa Hakkı Nalçacı, İbrahim Necmi Dilmen, Haydar A li Kermen, Ali Kâmi Akyüz ve yine Haydar Ali Kermen başkanlık etmişlerdir. _
245 —
2. LE PARVİS PHİLOSOPHİOUE Tekemmül Yüksek L o c a s ı: Bu Yüks&k Loca da gene 1928 yılında, Yüksek Şûranın 8 numaralı patentasıyla, fransızca çalışmak üzere kurulmuştur. 8 u Locanın üstadltğmı yapanlar A lbert Benerza, Ferit Aseo, H irant Noradunkiyan, Hügo Hervat ve izidor Kohen'dir. 3. KURTULUŞ Tekemmül Yüksek L ocası: Bu Yüksek Loca, gene 1928 yılında Yüksek Şûra'mn 9 sayılı patentasıyla Ankara’da •kurulmuştur. 1935 yılına kadar bu locaya üstadlrk edenlerse Edip Servet, Aziz M ithat Akyürek, İhsan Abidin ve Doktor Ziya'dır. 4. DAİMA İLERİ Yüksek L o ca s ı: Yüksek Şûra'mn verdiği 11 numaralı patenta ile 1929 yılında İzmir'de kurulmuştur. Üstadları sırasıyla, A kil Koyuncu, Şahinzade Ethem, Doktor Nevzat Eşref, Kemaletin Apak ve Feyyaz Mümtaz'dır. 1909-1935 yılları arasında Yüksek Şûra’mn oluşturduğu beş Hâkim Ş apitr ise şöyle sıralanmaktadır: 1. DİRLİK Hâkim Ş a p itri: Bu Hâkim Şapitr, Yüksek Şûra'mn verdiği 4 numaralı patenta ile 1913 yılında İstanbul'da önce LA CONCORDE adıyla kurulmuştur. İlk dönemde hem fransızca hem de türkçe çalışan bu şapitr, İstanbul'da salt fransızca çalışacak ikinci bir Hâkim Şapitr kurulması üzerine adını DİRLİK'e çevirerek ve salt türkçe çalışmak üzere örgütlenm iştir. Son yıllardaki üstadları ' sırasıyla Servet Yesari, A vukat İsmail Ratip, Doktor İsmail Hurşit ve yine Avukat İsmail Ratip'dir. 2. LES PİONNİERS DE L’AVENIR Hâkim Şapitri : Yüksek Şûra'mn verdiği 5 numaralı patenta ile İstan— 243 —
bul'da fransızca çalışmak üzere kurulmuştur. Üstadları, Ferit Aseo, D oktor Rasim Ferit, Doktor Orhan Tahsin ve yine Ferit Aseo'dur. 3. İZMİR Hâkim Ş a p itri: Yüksek Şûra'nın verdiği 6 numaralı patenta ile adından anlaşılacağı üzere İzm ir'de çalışmak üzere 1926 yılın* da İzm ir’de kurulm uştur. Üstadları sırasıyla Doktor Sadrettin Kasım, Ömer AbdüIkadlr, Avukat Mustafa Nuri Devres, Doktor Şükrü Osman Şenozan, Şahlnzade Ethem ve Doktor Zühtü Kâmil’dir. 4. ANKARA Hâkim Ş a p itri: Yüksek Şûra'nın 10 sayılı patentasıyla 1929 yılında Ankara'da oluşturulmuştur. Sırasıyla Mustafa Reşat Mlmaroğiu, Aziz M ithat Akyürek, İhsan Abidin üstadlık yapmışlardır. .4. HOM6RE Hâkim Ş a p itri: İzmir'deki Homere remzi locasının Hâkim Şapitri olarak, 1933 yılmda bu locanın Türk Obediyansma katılması üzerine Yüksek Şûra'nın 14 sayılı patentasıyla şapitri de T ürk Obediyasına seçmiş ve yenileştirilerek açılmıştır. Üstadı Ernest Bon olan bu şapitr, fransızca çalışmaktaydı. 1935 yılı başında HomĞr remzi locası Fransız Ritini bırakıp İskoç Ritini kabul edince, İzmir'de ikinci bir şapitre de gerek kalmadığı için Hom6re Hâkim Ş a p itri de çalışmalarına son vermiş, üyeleri İzmir Hâkim Şapitr*jne katılmışlardır. 1909 sonrasında Yüksek Şûra'ya bağlı olarak kurulan Areopaj'ların sayısı da üçtür ve bunların biri İstanbul, birj Ankara, biri de İzmir'de oluşturulmuşlardır, 1. İSTİKLAL ARSOPAJI : Yüksek Şûra’mn 3 numaralı patentasıyla 1913 yılında — 247 —
İstanbul'da LE SENTİNEULLE DE BOSPHORS adıyla, fransızca ve türkçe çalışmak üzere oluşturulmuş, daha sonra İSTİİKLÂL adını almıştır. İlk Üstadı Jak Suhami, son Üstadı ise Doktor Fuat Süreyya Paşa'dır. 2. ANADOLU AREO PAJI: Yüksek Şûra'mn 12 sayıiı patentasıyla 1929 yılında İzmir’de kurulmuştur. Üstadları Dr. Sadreddin Kasım, M uhittik Osman Omay, Dr. Esad Cimcoz’dur. 3. ETİLER AREOPAJI : Yüksek Şûra'mn 13 sayılı patentasıyla 1930 yılında Ankara'da kurulmuştur. İlk üstadı Haşan Saka, son üstadı da A li Rıza Sun'dur. Yüksek Şûra'nm altında 31. derecede masonların oluşturduğu TRİBUNAL'e Türkiyeli masonlar önceleri M alike«ne-l Kübra, sonraları Büyük Haysiyet Divanı, günümüzde ise Yüksek Onur Kurulu adını verm işlerdir. Yüksek Şûra'ca kendisine gönderilen anlaşmazlıkları çözmekle görevli TribünaS e üstadlık edenler Servet Yesari, Kenan Öner, Dr. Nureddin Ramih'dir. 32. derecede masonlardan oluşan KONSİSTUVAR ise, çeşitli derecelerdeki mason'k kuruluşların kuruluş başvurularını ve tüm masonik yasa ve yönetm elikleri inceleyen kuruldur ki, buna da Türkiye’de Büyük Rit Divanı adı verilm iştir. Bu kuruluş son yıllardaki üstadları Doktor Jak Suhami, Dr. Nuerddin Râmih ve Kenan Öner’dir. M A S O N İK K O N V A N L A R
1935 yılına kadar Türkiyeli masonlar, türlü uluslararası kuruluşlarla da ilişkiler kurmuşlardır. Bu arada özellikle merkezi Cenevre'de bulunan ve 1921 yılında kurulmuş A.M.İ.'nin kurucuları arasına da girm iş olan Türkiye Bü— 248 —
yük Locası, Uluslararası Masonlar Birliğinin 1921'den başlayarak hemen her toplantısına katılmışlardır. Konvan adı verilen bu toplantılardan 1921’de yapılanında Prof. M uslihiddin Adil, 1923'de Edvar Löbe, 1924 Brüksel Konvanında Raşid Erer ve Faik Sabri Duran, 1925 konvanında Charles Magnette, 1926 Konvanında, Belgrad'da Dr. Fikret, İhsan Abidin, Servet Yesari, Raşit Erer, 1927 Paris Konvanında Edip Servet, Raşit Erer, İbrahim Necmi Dilmen, 1930 Brüksel Konvanında Servet Yesari ve Edip Servet Türkiye Büyük Locasını temsilen hazır bulunm uşlardır. 1930 Brüksel Konvanında Türkiyeli masonlardan Servet Yesari, Birinci Nazırlığa seçilerek görev de yapmıştır. A.M .İ.’nin 1932 Konvanıysa 5-13 eylül tarihleri arasında İstanbul'da toplanmıştır. Bu Konvanda Türkiyeli Masonların En Saygıdeğer Büyük Üstad Mustafa Hakkı N alçacı, Raşid Erer, İsmail Ratip, Mehmet Ali Haşmet ve Feridun Dukakin temsil etmişlerdir. İstanbul’da yapılan bu Konvana Avusturya, Belçika, B ulgaristan, İspanya, Fransa, Yunanistan, Lüksemburg, Polonya, İsviçre, Çekoslovakya, Yugoslavya. Meksika, Portoriko , Sansalvador, Brezilya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Paraguay, Honduras, A rjantin ve Bolivya mason örgütleri tem silcileri olmak üzere 23 ülke masonları katılmıştır. A.M .İ'nin İstanbul’da seçilen yeni yönetim kuruluna da, Türkiye Büyük Locası Büyük Üstad Yardımcısı Raşid Erer girm iş ve Paris'te yapılan ilk toplantıda yönetim kurulu başkanı olmuştur. A.M.İ.'nin dokuzuncu Konvanı 1934 yılında Lüksemburg'da toplanmış, orada da Türkiyeli masonları o zamanki En Saygıdeğer Büyük Üstad Muhiddin Osman Omay ile Reşit Erer temsil etm işler, Omay Başkan Yardımcılığına Seçilmiştir. A.M.i. Kon varlarından önce de 1917 yılında Trükiyeli Masonlar Berlin'de yapılan bir masonik kongreye katılmış— 249 —
Sardır. Birinci Dünya Savaşı içinde, daha çok Alm anlar ve yandaşı ülkeler masonlarının katıldığı bu kongrede T ü rkiye, masonlarını Dr. Mehmet A li Baba, Prof. Mustafa Zühtü inhan, Sayıştay Başkanı Tevfik Hamdi, Prof. Faik Sabri Duran temsil etmişlerdir. 1933 yılında da Paris'te düzenlenen bir mason kongresine ve aynı yıl yapılan Belçika Büyük Maşrıkmrn kuruluş yıldönümü törenlerine de Türkiye'yi temsilen Raşit Erer katılm ıştır.
— 250 —
SÜTUNLAR YIKILIYOR MASONLUK UYKUYA GİRİYOR
BİR AJANS HABERİ 10 Ekim 1935 tarihinde, o günlerin hemen bütün gazatelerinde şöyle bir Anadolu Aansı haberi yayınla n dı: «Ankara 9 (A.A.) - Mes'ul ve m a'ruf imzalar altında a[ansımıza v e rilm iş tir: Türk Mason Cem’iyeti, memleketimizin sosyal teka mülünü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hâkim olan dem okratik ve cidden lâik prensiplerin tatbikatından doğan iyilikleri müşahede, ederek faaliyetine — bu hususta hiç bir kanun olmaksızın — nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Haik Evlerine teberru muvafık görülmüştür.» Bu haberi izleyen günlerdeyse, gene gazetelerde döneminin astığı astık, kestiği kestik, kudretli içişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın bu konudaki şu demeci de yer alıyordu : «Mason teşkilâtının feshi kararı üzerime bütün Mason locaları birer birer kapanmaya başlamıştır, içişleri Bakanı Şükrü Kaya bu mesele üzerinde dem iştir ki: Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programında dahil olduğunu görerek kendi teşkilâtlarını kendileri fesh etm işlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiç b ir teşebbüsü ve alâkas; yoktur.» Durum ilginçtir. 1909’dan 1935'e kadar tam 27 yıl bir — 251 —
kuyumcu titizliğiyle istenerek ve adım adım ilerlenerek kurulmuş Türkiye Masonluğu, ne olmuştu da, böyle durup dururken günün birinde birden bire kendi kendini yok etme karan almıştı. Bu dönem öyle bir dönemdi kİ, gerçekte Masonluğun Türkiye'de İttiha t ve Terakki iktida rlarından bu yana en güçlü olması gereken bir dönemdi. Türkiye Büyük M illet M eclisi'nln Başkanı yüksek dereceli bir masondu, içişleri Bakam Şükrü Kaya hem de 33. derec&de bir masondu, Ankara valisi, İstanbul valisi, İzm ir valisi masondular. Dışişleri Bakanı masondu. Bakanlar Kurulunda oldukça yüksek sayıda bakan masondular. Müsteşarlardan genel müdürlerden, polis m üdürlerirv den, jandarma komutanlarından ve hattâ ordu içindeki üst düzeydeki subay ve komutanlardan mason olanların sayısı hiç de az değildi. Peki ne olmuştu? Bu sorunun yanıtını ararsanız, karşınıza A tatürk çıkar, A tatürk, daha Mustafa Kemal iken, 1908 öncesi ittihat ve Terakki Cemiyeti üyesi olurken bile, pek cok arkadaşının tersine mason olmaya yanaşmamış, mason olmamış bir askerdi. Enver Paşa ile aralarında bir ortak nokta aranmak gerekirse, ikinsini de parlak gelecekler bekleyen bu iki kurmay subayın mason olmamaktaki direnişlerinde bir ortaklık bulunabilir. Talât Paşa’dan Cemal Paşa’ya, Sait Halim Paşa'dan Ziya Gökalp ve Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendiye, Mali ye Nazırı Cavit Bey'den. Hüseyin Cahit Yaiçtn'a kadar pek cok İttihat ve Terakki Cemiyeti üyesi masonken olmayan ve hatta Birinci Dünya Savaşı boyunca Başkomutan Vekili olarak mosonlara düşmanlık besleyen Enver Paşa'ntn amansız rakibi Mustafa Kemal Bey de, 1935'lere kadar açıkça mason düşmanlığını göstermemesine karşın, hayatının bir ânında bile mason olmamıştır. — 252 —
1935'lerdeyse, zamanının geldiğini görerek, bir em irle mason localarını kapattırmıştır. VE BİR DE GAZETE HABERİ Duruma biraz daha açıklık kazandırmak için, 9 Ekim tarihinde kendi kendilerini kapattıklarını bir bildiriyle İçişleri Bakanlığı'na bildiren ve bu durum 10 Ekim 1935’de Anadolu Ajansı bültenlerinin gazetelerde yer almasıyla açığa çıkan kapanma olayını o günlerin havası içinde biraz daha iyi kavrayabilmek için bir de 14 Ekim 1935 ta rihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan şu haberi okumakta yarar vardır sanırız: «Türkiye'de Mason Locaları bir emirle kapatıldı» başlığını taşıyan bu haber şöyie d ir: «İçişleri Bakanlığı’ndan verilen em ir üzerine Türkiye Mason localarının faaliyetine nihayet verilm iştir. Bu emir, daha evvelce ma’lûm olduğundan, ta tili faaliyet ikararı verilm ek üzere Türkiye Üstadı' Âzami yüksek maşrıklı toplantıya çağırmıştır. Türkiye Üstadı Âzami olan İstanbul Emlâk Bankası Direktörü Muhittin Osman, Türkiye Mason localarının kapandığını, yüksek makamdan aldığı em ir üzerine arkadaşlarına bildirm iştir. Bu suretle Türkiye Masonluğunun İstanbul, Bursa, A nkara, İım ir, Edirne, Muğla, Gaziantep ve Adana ve diğer yerlerde bulunan müteaddid locaları kapanmış, bunların emlaki hükümete intikal etmiştir.» ^Türkiye’de halen ecnebi maşrıklarına mensup locala r kalmamış, bunlar vaktiyle Türk Maşnktna dahil olm aya mecbur edilm iş olduklarından, bu suretle son zamanlarda İtalya, Almanya ve Rusya'da olduğu gibi Mason teşkilâtı memleketimizde de külliyen ilga edilm iş oluyorBu teşkilâtın kaldırılmasını icabettiren sebeb, son fırka programında kökü dışarda bulunan teşekküllerin memte— 253 —
ketimizde yer bulamayacağına dâir olan kayıttır.. Mamafih Masonlar köklerinin cfışarda olmadığını, konfederasyon halinde idare edilen Masonluğu burada serbest, müsta kil ve m illiyetçi olduğunu söylüyorlardı. Esasen son zamanlarda yapılan m uhtelif neşriyatta da görüldüğü üzere Masonluk memleketimizde bir sır olmaktan çıkmıştır, Z ira Masonluk, daha ziyade laiklik ve eskiliğe karşı aleyhdarlık ve müntesipleri arasında tesanüd ve mütekabil yardımlar fikrimi güden bir müessese olup koyu taassup aleyh darlığından dolayı hatta dinsizlik veya milliyetsizlik isnadı, altında bile bulunuyordu. Türkiye’de ulusal bir Maşrık-ı Âzamin teşekkülü tarihi 30 seneyi mütecaviz değildir. ilk önce Selânik'te İtalyan, sonra İstanbul'da İngiliz, Fransız ve Yunan locaları teşekkül etm iştir. Namık Kemal'Ieı", Ziya Paşa’iar o zaman bu mahfillere devam e tmişlerdir. Meşrutiyetten sonra da Türkiye M ahfilleri te şekkül etm iştir. Türkiye masonlarının adedi birkaç bin öiup, memleketimizin her sahada ileri gelen şahsiyetlerinden birçokları bu mahfillere devam etm ekte idiler. Masonluk şimdiki halde, İngiltere, Fransa, Belçika. Yunanistan,. Romanya, Bulgaristan, Amerika ve İsviçre gibi memleketlerde faaliyettedir.» BAZI YANLIŞLAR VE FRANSA'YA GÖNDERİLEN DÜZELTME Cumhuriyet Gazetesi'nin 14 Ekim tarihli sayısında yer alcn t u haberde sözü edilen «yüksek makam», döneminCumhurbaşkanı A tatürk'ten başkası değildi. Ve verilen haber büyük ölçüde gerçekleri yansıtmaktadır. Haberin yazılış biçimiyse, yazarının bu konuları bilen ve hatta büyük olasılıkla mason olan biri olduğu izlenimini vermektedir. Suna karşın, haberde birkaç yanlış nokta bulunmaktadır. — 254 —
Cumhuriyet'in haberindeki bu yanlışlardan birincisi ve en önemlisi, Mason localarının kapatılması için Yüksek Şûra'nın (Maşrık) toplantıya çağrılıp karar aldığı noktasıdır. Kapatma kararı Ankara'da 3 kişilik bir kurul tarafından alınmak zorunda kalınmıştır. Haberdeki bir ikinci yanlış da, Edirne, Muğla ve A dana’da da mason locaları varmış da bunlar da kapatılmış, gibi yazılmış olmasıdır. Daha önce de belirttiğim iz gibi, 1935’lerde Mason locaları ülke çapında oldukça yaygın; olmalarına karşı bu illerde örgütlü değillerdi. Türkiye Büyük Locası kendi kendini kapatırken, alınan bu karar, dış dünyada da yankiiar doğurmuştur. Nitekim, Paris'te yayınlanan illustration Dergisi'nin kasım sayısında yayınlanan bir haberde, Türkiye'de Masonluğun son bulduğu, mallarının elinden alındığına dair bir yazı çıkmış, gene A tatürk'ün emriyle ve İçişleri Bakanlığınca masonlara verilen buyruk gereği, Türkiye Masonlarınca bu dergiye bir açıklama gönderilm iştir ki, ş ö y ie d ir: «Sayın Müdür, Kasım 1935 tarihli L'illustration'da, Türkiye'de Mason Locaları Lağvedildi başlığı altında yayınladığınız haberde, memleketimizde yeni çıkarılan bir kanun gereği mason localarının birden kapatılarak, mallarına hükümet tarafından el konulduğunu bildirmektesiniz. Bu mektubumuzu değerli derginize yayınlanması için gönderiyor ve aşağıdaki noktaları b e lirtiy o ru z : Yurdumuzun medeniyet yolundaki gelişimi ve gündem güne artan aşamalprtnt gören ve Türkiye'yi yöneten dem okratik prensipleri gözleyen Türk Mason ö rg ütü, bu konuda özel bir kanun olmaksızın çalışmalarını durdurmaya ve mallarını m illetin kalkınmasına çalışan Halkevleri’ne aktarmaya 'karar verm iştir. Saygılarımızla.» — 255 —
Türkiye'de Mason Büyük Locası ve ona bağlı locaların 1935 yılındaki bu «zoraki» uykuya girişi konusunda, eski Büyük Üstadlardan Necdet Egeran, kapanış nedenlerini, «Dünya düzeni m a son luğ unca kabul edilmemek» ve «Düzensiz durumda iç kavga ve kargaşalıklarını yenmeye» bağlamakta, konuyu «bu mason örgütleri Büyük Clstadlarının emriyle 1935 yılında kapatılmıştır» diyerek geçiştirmektedir. Bir mason yazarı olan M ithat Gürata Üstat ise, «1935 yılında Türkiye'de uykuya dalan Masonluk» deyip konuyu alabildiğine kısa kesmektedir. Bu konuda en geniş ve güvenilir bilgiyi veren Masonik kaynaksa, Kemalettin A pak’ın, Türkiye'de MosonJuk Tarihi adlı kitabıdır. Masonluğun uykuya sokulmasına, mason localarının başta Büyük Loca olmak üzere kapatılmasına neden ola rak A tatürk’ün memleketimizde yaptığı inkılâp hamlelerine karşı cahil ve müteasssp muhitlerin doğrudan doğruya c e saret edemeyip de dolambaçlı yollardan gösterdiği reaksiyonun ve bu gibi m uhitleri kendi maddî menfaatlerin için istism ar ederek reaksiyonu körükleyen spekülâtif bazı neşriyatın yarattığı demagojik havayı teskin sadedinde M asonluk harcandı» gerekçesini gösteren bu mason yazar, ayni dönemde Türk Ocakları'nın ve bazı kadın derneklerin in de kapatılmış olmasını özelii'kle belirterek, olayın salt kendilerine karşı bir girişim olmadığını kanıtlam ak İster. Ama arada «Türk masonluğunun 1935 senesinde geçirdiği üzücü olay» demekten, «sahibi olduğumuz İstanbul, İzmir ve Ankara'daki güze! lokal binaları elimizden g it t i sü tunlar yıkıldı, avadanlıklar darmadağın oldu» diye yakınm aktan da kendisini olamaz.
SÜTUNLARIN YIKILIŞI T ürkiye’de A ta tü rk ’ün buyruğu ile kapatılan mason localarının kapatılış gerekçeleri arasında* diktatoryal ve to ta lite r zihniyetll bazı yabancı memleketlerdeki komünist ve faşist re|im lerin ö zaman takip e ttikle ri Masonluk aleyhdarı politikanın serpintilerinden alınan ilhamların da bulunduğunu, yazan Kemaiettin Apak’a göre, bu dış etkilerin yanı sıra bazı İç nedenler de vardır ve bunlar şöyle sıralanm aktadır: «Bu dış tesirlerin yanında kuru ve sert b ir realistlik, zihniyetiyle ideale kıymet vermeyip Masonluğu artık cazibesini kaybetmiş ve rolünü bitirm iş ta rih i bir müessese saymak, bunun neticesi olarak Masonluğa karşı gittikçe artan bir alâkasızlık ve devamsızlık göstermek, şahsi bazı meseleleri Masonlk sahaya da intikal ettirm ek ve nihayet cezri bir tasfiye lüzumuna kanaat getirerek vaki olacak bir kapanıştan İlerde daha canlı ve imanlı bir kalkınma için faydalanmayı düşünm ek gibi b ir takım iç tesir ve am iller de mevcuttu.» Minareye kılıf geçirm e çabalarına pek benzeyen bu gerekçe sıralam alar b ir yana konulursa, kapatılma olayının resmî cephesi ş ö y le d ir: Cumhurbaşkanı Atatürk, devletin ve devleti yöneten tek partinin denetim ve yönetiminde olmayan, kökünün dışarda olduğu ileri sürülen, İlişkilerinin derinliği bilinmeyen ve İttihat ve Terakkl'den arta kalan hemen her şey gibi, zamanın geldiği inancı ile Mason localarının da kapatılmasına karar verm iştir. Bu -kesin .kararını, yüksek dereceli b ir mason olduğunu bildiği ve üstelik de cok güvendiği İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya söyler ve bunun uygulanmasını emreder. Başta Şükrü Kaya, pek cok mason, bu kesin buyruğu geri aldırm ak içim günler süren yakarışlarda bulunurlarsa da, buyruk geri alınacağına kesinliği
— 257 —
P. 17
daha da artar. Özellikle İstanbul’dan A nkara’ya giden pek cok ricacı terslenerek geri çevrilm iştir. Bu kesinliği gören içişleri Bakanı Şükrü Kaya, kendisi de Yüksek Şûra üyesi ve üstad olmasına karşın çaresiz o dönemin Yüksek Şûran A m iri Hâkimi A z a m i D oktor İsmail Hurşit ve Büyük Loca Büyük Üstadı Muhiddin Osman Omay'ı, Yüksek Şûra üeierinde-n Doktor Fuat Süreyya Paşa ve Muhip Nihad Kuran'ı Ankara'ya çağırır. Ankara’dan da o günlerdeki Danıştay Başkanı ve Yüksek Şûra üyesi Mustafa Reşat M imaroğlu ile Ankara Valisi Nevzad Tandoğan ve gene Yüksek Şûra üyesi olan m illetvekili Doktor Reisim Ferit Ekim ayının ikinci haftasında toplanırlar. Bu toplantıda içişleri Bakanı Şükrü Kaya, öteki biraderlerine A tatürk'ün kesin buyruğunu b ild irir: Masonlar S ocalan nt kapatıp çalışmalarına son vereceklerdir. Mason localarının binaları Halkevlerine aktarılacaktır, Bu kesin buyruğun yerine getirilm esini önlemek olanağı yoktur. Özellikle İstanbul'dan gelmiş büyük mason yöneticileri böyle b ir karar alabilmek için genel kurulun toplanması gerektiğini, çünkü Mason Cem iyeti'nin Cemiyetler Kanununa göre kurulmuş yasal bir dernek olduğunu, kendilerinin böyle bir karar vermeye yetkileri bulunmadığını söylerler. Danıştay Başkam Mimaroğlu da bu görüşe katılır. Ne var ki, işfn bu noktasında artık Şükrü Kaya, 33. dereceli bir Mason ve Yüksek Şûra üyesi olm aktan önce, Cumhuriyet hükümetinin ve A tatürk'ün İçişleri Bakanıdır. Buyruk alm ıştır ve bunu yerine getirecektir. Bu buyruk yerine getirilmezse, parti yeni bir kanun çıkaracak ve bu masonlar için çok daha fena olacaktır. Hemen o a kşam orada bu konuda önceden Şükrü Kaya tarafından hazırlanmış belgenin imzalanması gerekm ektedir. «Kaza ve kadere inkiyad ve tevekkülden başka çare kalmamıştır.» — 253 —
33, dereceli 8 mason üstadı o akaşam, masonluğun harcanması, sütunların yıkılması bahasına gerekli ,b ild irim kararını imzalarlar ve durum İçişleri Bakanı Şükrü Ka^ yr. tarafından A ta tü rk ’e bildirildiği gibi, Anadolu Ajansı aracılığıyla da gazetelere ve kamuoyuna duyurulur. Yukarda, Anadolu Ajansı'mn ve Cumhuriyet Gazetes i’nin bu konudaki haberlerini aktarmıştık. 15 Ekim 1935 tarihli Tan gazetesindeyse bu haber okurlara şöyle duyurulm uştu : «Türk Yükseltme Cemiyeti (Fran Masonlar Cemiyeti) adını taşıyan teşekkül faaliyetini tatil etm iştir. Toplantıları yasak eden emir, Türkiye Üstadı Âzami, İstanbul Emlâk Bankası Direktörü Muhiddin Osman'a bildirilm iştir. M uhiddin Osman, Yüksek Maşrık'ı toplantıya çağırmış ve Mason localarının faaliyetlerini ta tii ettiğini bildirm iştir. «Buyrutlu, İstanbul'dan başka diğer ilbaylıklara da gönderilmiş, bu suretle İstanbul, Gaziantep, Bursa, Ankara, Edirne, İzmir, Adana, ve Muğla ile diğer illerdeki bütün locaların faaliyetleri durdurulmuştur. Türk Yükseltme Kurumunun teşkilâtının kaldırılmasını gereklendiren sebeb son fırka (parti) programında yazıldığı gibi, kökü dışarda bulunan kurulların Anayurtta yer bulmayacağı hakkındaki kayrttır.» «Kuruluş tarihleri Meşrutiyetten önceki senelere kadar varan ve biihassa Meşrutiyetten sonra Selanik'te ve İstanbul’da çoğalan localar 23 kadardır. Locaların toplantıları için Beyoğlu’nda Karlman geçidi karşısındaki Nurziya sokağında 25 numaralı büyük bir apartman temin edilmişti. Son senelerde Anadolu yakasındaki localar için de Kadıköy'ünde bir bina yaptırılmıştır. «İstanbul'daki Masonların adedi 2400 kadardır.s Tan Gazetesi’nm, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki haberi bir yinelenmesi biçimindeki bu haberinin dilindeki an — 259 —
Türkçe yazma çabası sanırız dikkat çekicidir. Ne var ki, Tan Gazetesi de. Cumhuriyet Gazetesi gibi, mason locası bulunmayan illerdeki locaların da kapandığı. Yüksek Maşriık'ın toplantıya çağrıldığı gibi yanlışları yinelemektedir. Buna karşılık, Tan Gazetesi, verdiği haberi daha geniş ve doyurucu yapabilmek için çaba göstermiş, kapanan localar konusunda şu bilgileri sıralam ıştır: «Hayır ve yardımlaşma hisleri ile çalışan topluluklardan bilhassa Resne locası en eski bir teşekküldür. Bunlardan başka, Etoile D'Orient, Sebat, Yıldız, Aksaray, Necat, Artemia, İstanbul, Rönesans, İstikbal, Vefa, Aydın, Cumhuriyet, Şark, İstiklâl ve İkbal locaları da artık ta rihe karışan Türk Yükseltme Kurulu’nun faal koliarındandır. Localarda mevcut menkul ve gayrimenkul bütün emlâk ve kıymetler hükümete geçecektir. Yüzelli bm liradan fazla değerde bulunan bu kıymetlerin Halkevleri kurulkıfına devredileceği umulmaktadır.» NELER DEDİLER? Tan Gazetesi bu ek bilgilerle de yetinmemiş, haberin devamında, konu hakkında tanınmış bazı masonlardan da görüş alıp yayınlamıştır. Gazetenin bu konudaki haberi şöyledir: «Tanınmış bazı masonlar bu hususta fik ir beyan e tmekten çekinmişlerdir. Türkiye Masonlarının ileri gelenlerinden Avukat Sadi Rıza (gazeteye yazmamak kaydıyia) kısaca dedi k i : — Ben işin içindeyim. Sorgunuza karşılık verecek durumum yok. Fakat ısrar ettiğiniz için fikrimi söyleyeyim. Masonluk faaliyetine evvelce ne için müsaade edilmişse. bugün de yine o sebepten dolayı faaliyetine son veriliyor. Hükümetin kararlarının herhangi biri üzerinde münakaşa etmeyi uygunsuz bulurum. Yalnız bu işte Ma-
26 0
—
sonların, küçük bir ihmali olduğunu söylemekten çekinmeyeceğim. Masonlar, daha önceden davranıp, hükümetin «ararını beklemeden kendi kendilerine dağılacaklardı. Bunu yapmamakla hükümeti güç durumda bıraktılar. «Adliye Doktoru Salim Hoşim, kendi de Mason olduğu halde, bu teşekkülün ortadan kalkmasını kayıtsızlıkla karşılamıştır : Bence Masonluk Türkiye için, çoktan tarihe karışmıştı. Belki 15'inci, 16'ncı Lui’Ier, Fransa'da krat iken Masonluğun bir manası vardı. Çünkü, Masonluk, İstibdada, zulme ve Klerikalizme karşı yapılmış bir gizli isyan teşekkülü İdi. Ayni 'kara kuvvetlerle çarpışarak dünya milletterihın en lâiklerinden biri mevkiine çıkan Türkiye’de Masonluğun veya buna benzer herhangi gizil bir teşekkülün yeri olamazdı. Masonluk, eğer b ird in ise mevcut dinlere bile omuz sllkildlği bir çağda bu gizil din sökmez. Eğer sosyal ve soysal bir varlık İse, bütün dünyada ondan çok daha önemli, çok dana kuvvetli müesseseler vücuda geldiği için yine bir faydası yoktur, «Masonluk çoktan beri yaşamıyordu. Çünkü o bîr manken olmuştu. En sonunda, bütün geçmişleri içine alan tarih müzesindeki yerini buldu.» Tan Gazetesinden aktardığımız bu demeçler de gösteriyor ki. 1935‘lerde Masonluk Mabedinin sütunları gerçekten çürümüş ve çökmüştür. Atatürk'ün Mason localarını kapatma kararı almasının nedenleri üstüne söylenip yazılanlar çeşitlidir ve kesinliktaşımamaktadır. Ancak, ileri sürüldüğüne göre, 1925 yılında Türkiye Masonları Yüksek Şûrası, İskoç Büyük Locasının da telkiniyle, Mustafa Kemal'e masonluk teklif etmeyi ve 33. dereceyi verip kendisini Rlt Hakimi yopmayı kararlaştırmıştır. Bu işle Dr. Fikret ve Mehmet Cemal Uybadın görevlendirilmişlerdir. Mustafa Kemal bu öneri karşısında : — 261 —
«Böy'îe bir te k lifi duymamış olayım. Şim dilik kalsın, evvelâ kendinizi, ne olduğunuzu gösteriniz. M illete kendinizi sevdirmeye gayret ediniz, gereğini sonra düşünürüz» demiştir. 1932 yılındaysa, İstanbul’da toplanan uluslararası bir konvan dolayısıyla, bu toplantıya başkanlık eden 'M ustafa Hakkı Nalçacı, Mustafa Kemal’e bir bağlılık ve saygı telgrafı çekmiştir, 23 ülkenin yüksek dereceli masonları adına çekilen bu telgrafta. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal adına Genel Sekreter Hikmet Bayur şu yanıtı içeren bir telgrafla karşılık v e rm iş ti: «Mustafa Hakkı Beyefendiye, Türkiye hakkındaki her temenniyatınızı havi telgra fınızdan Reisicumhur Hazretlerinin memnun olduklarını bildiririm efendim. Kâtibi Umumî Hikmet» Kurtuluş Savaşı ve C um huriyetin ilk dönemlerinde Hakkari ve Van m illetvekilliği yapmış, İbrahim Arvas ise 1964’lerde (doğumu 1884) yayınlanan Tarihi Hakikatler adlı anılarından Mason localarının kapatılma kararını olm ası konusunda şöyle yazm aktadır: «Mustafa Kemal Paşa birgün eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’ u çağırdı, kendisine masonların ta ksimat, teşkilât ve ahvalini bildirir bir kitap verdi. Bunu güzelce mütalâa et, bir takrirle Halk Partisi Grup Başkanlığına ver, grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delâlet et. Senin de bu işte büyük şeref payın olacaktır dedi. Grup günü Mahm ut Esat Bozkurt riyaset makamına b ir ta k rir verdi ve takririnin okunmasın? reisten rica etti. Kâtip ta kriri okudu. Grup dinledi. Hülâsas! şöyle i d i ; «Bizim eba ancet gelen atalarımızın mensubu bulunduğu tarikatları kapattık. Masonluk da kökü dışarda bir — 262 -=•
Yahudi tarikatından başka bir şey değildir. M em leketimizde bunun ne işi vardır. Bunu da grup kararıyla kapatalım. Ve söz istedi, kürsüye gelerek ta kririn i gayet veciz oiarak izah etti. M eciis'teki masonları bir telâştır aldı. Hele sözcüleri Şükrü Kaya’yı görse idiniz, başından süt dökülmüş kediye benziyordu. Meşhur hatip Mahmut Esat Beye söz ye tiştirilebilir miydi. Şükrü Kaya masonluğun bir hayır müessesesl olduğunu kürsüce söylediği zaman grubun hemen bütün azası yüzüne havkırdılar. Hayır eserleri dediğiniz nedir birisini gösterebilir misiniz. Yalan söylüyorsun. in aşağı dediler. Mahmut Esat ise masonluğun kökü dtşarda, gizli, memleket ve m illet için muzır bir ta rikat olduğunu ve her yerde umum! reisleri yani maşrıkı âza-mlan Yahudi bir çok vesikalarla isbat etti. «Şükrü Kaya, Kâzım Özalp, Mazhar Germen, son çareyi Kdtıb-i Umumi Recep Peker’e İlticada buldular. Ve salonda oturan Recep Peker'in etrafını alarak yalvarmaya başladılar. G ruptaki hava çok elektrikli idi. Heyecan son haddini bulmuş, her tarafta kapatalım sesleri yükseliyordu. O sırada Recep Peker söz istedi ve kürsüye gelerek : A rkadaşlar, çok mühim b ir iş üstündeyiz, müsaade buyurun, bu işi bir defa da Devlet reisine götürelim, onun da reyini alalım , gelecek hafta bugün tekrar huzurunuza getireceğim, dedi. Bu söz grubun tasvibine mazhar oldu ve mesele gelecek haftaya kaldı. B ir hafta sonra olsun, biz herhalde bütün locaları kapatırız dediler. Ertesi hafta Recep Peker geldi ve kürsüye çıkarak şu rrrüjdeyi v e rd i: — Arkadaşlar, bugünden itibaren Türkiye'de mason-, luk kalmamıştır ve bütün localar kapanm ıştır... Salonda b ir kıyam ettir koptu, alkışlar, bağırm alar ve kahrolsun Yahudi uşakları sesleri tavanları çınlatıyordu. Şükrü Kaya ile arkadaşları ortadan sırra kadem basmışlardı. Grup dağıldıktan sonra D oktor Mim Kemal'i öne katarak Mec— 263 —
üsteki Masonlar toplu olarak Reisicumhura gitm işlerdi. Mim Kemal Reisicumhura h ita b e n : Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz, fa ka t siz meşrik-i azamimiz olursanız bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız demiş. Reisicumhur, peki birşey soracağım, bana cevap veriniz de sonra... Siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve metbuunuzun ismi nedir? — Biz Cenova’ya tabiyiz ve reisimiz de Barca Mişon Cenaplarıdır demişler. Bunun üzerine küplere binen M ustafa Kemal Paşa onlara h ita b e n : — Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin, Yahudi uşakları. Benim m illetim bana kahraman sıfatını verdi, ben sizi.n gibi bir çıfıt Yahudiye uşak mı olacağım. Bu gece sabaha ‘k adar Türkiye'deki bütün localarınızı kapatmadığınız takdirde yarın teşkil edeceğim divan-ı harbi ö rfiye hepinizi verir ve astırırım haydi defolun karşımdan diyerek onları kovmuş. Onlar da yıldırım telgraf ve telefonlarla vaziyeti İstanbul, İzmir ve Adana’ya bildirdiler ve sabah olmadan hepsinin kapanma kararlarını getirip henüz so frasından kalkmayan Reisicumhura verdiler ve derin bir nefes aidıtar. Reisicumhur Mustafa Kemal Paşa bu su retle bütün mason localarını kapattı. İbrahim A rvas’ın seksen yaşına doğru söyleyerek yazdırdığı bu anılardaki gerçek payı ne ölçüdedir k e stirmek zordur. Arvas gibi ünlü mason düşmanlarından M. Raif Oğan, Yılanlıoğlu İsmail Haki. Cevat Rıfat Atühan, Ahmet Gürkan, Gazi Yiğitbaşı gibi kişiler de yazılarında ya da konuşmalarımda, Mason localarının A tatürk ta ra fından kapatılmasıyla ilgili, yukarıdakine benzer hikâyeler anlatıp yazmışlardır. Bu arada 27 aralık, 1938 ta rihli Yedi Gün Dergisi'nde de, A tatü rk'le Moson üstad-ı Âzami Mim Kemal Öke arasında Mason localarının kapanmasından önce geçtiği ileri sürülen bir konuşma aktarılm ak— 264 —
tadır. Tanık olarak, o konuşmamın geçtiği Atatürk'ün masasında Ağaoğlu Ahmet, Köprülü Fuat, İsmail Hakkı (Muhtemelen Tonguç), Eğitim Bakanı Hikmet (Bayur)'in bulunduğu belirtilen o yazıda, A tatü rk'le Dr. Mim Kemal Öke arasında masonluk konusunda bir tartışma geçtiği ve A tatürk'ün masonluğun ilkelerinin Halk Partisi’nin ilkelerine tıpatıp uyduğu yolundaki sözler üzerine, — O halde masonluğun hikm eti vücudu yoktur» dediği Mim Kemal'in ise bunun üzerine masonluğun uluslararası niteliğinden söz ettiği ve Mustafa Kemal'den, — Ben bu cemiyete girmem. Ben başkalarının yaptığı prensiplere değil, ancak kendi prensiplerim e uyarım.» yanıtını aldığını, Mim Kemal'i susturduğu ileri sürülm ektedir. Şöyle ya da böyle, bilinen ve kesin olan tarihi ge rçek, Mustafa Kemal’ in 1935 yılının sonlarında Türkiye masonlarının sütunlarını yıktığı, çalışmalarına son verdiği ve kapılarına k ilit astırdığıdır. Masonlar dilinde uykuya girme diye adlandırılan bu dönem, ondört yıla yakın bir süreyi kapsamaktadır. Gerçi, M ithat Gürata, 'kapatılan mason localarının «1939 yılında İstanbul'da yeniden faaliyete» geçtiklerini yazarsa da, gerçek anlamda yeniden uyanış, (basübadelmevt) ancak 1948 yılındadır. Bu tarihe kadar, masonik iikeler gereği ayakta kalmış sayılan tek masonik kuruluş Yüksek Şûra'dır. Büyük Loca ve ona bağlı localar uykularını sürdürmüşlerdir. U Y K U D A K İ S A Y IK L A M A
A tatürk'e pek sempati duymayan masonluk düşmanı bazı çevreler, O’nun Mason Locaları'nı kapattırma yolundaki buyruğunu kendi duygularıyla çelişir gördüklerinden olacak, sonraları, «masonlar, halin icabı olarak bir — 265 —
müddet uyumayı uygun bulmuşlar, fakat kendi kendilerini kapatmanın mensupları arasımda uyandıracağı aleyhte tesirlerden kurtulmak için kapatılma kararını temin etmişlerdir» diye yazmaktan ve bir noktada, Mustafa Kemal'in bile Masonların İstekleri yönünde harekst ettiğini hiç değilse akla getirme çabasında geri kalmamışlardır. Bu noktada gösterdikleri kanıt ise, 1935* yılı Eylül ayında Yüksek Şûra'mn son genel kurul toplantısında alınmış bir karardır. Kematettin Apak'ın, Ana Çizgileriyle Türkiye'deki Masonluk Tarihi kitabında yazdığına göre. Yüksek Şûra, «masonluk aleyhindeki bazı cereyanlar dolayısıyla hasıl olan vazıyeti görüşerek, kat’i lüzum görüldüğü takdirde Yüksek Şûra'mn bütün mahfillerin bir müddet için uykuya girmesi» ve bunun için de «bu uykuya girişin ne zaman ve ne suretle yapılacağının tayini selâhlyetlnin Amfr-i Hâkim-i Âzam ve müteakip dört vazifedar ile idare Encümeninin üç munzam azasına bir komisyon halinde, müştereken tevdiine karar» vermiştir. 1977 yılında Cihat Yayınlan arasında Türkiye'de Masonluk Meselesi adıyla bir dizi inceleme kitabının ilk cildini yayınlayan M. Ertuğrul Düzdağ, salt bu karara dayanarak ve bir de o dönemde yazılan yazılarda, masonların pek fazla incitilmemesine çaba gösterildiğini ileri sürerek, kolaylıkla «Masonlar kapatılmalarını temin etmişlerdir» (o. g. e. s. 217| diye yozabilmektedir. Oysa bu yazor. azıcık güçlüğe katlanıp o dönem basınını ve olaylarını aroştırsaydı, Masonların gerekirse uykuya girme kararını almalarının yerine getirilememiş bir önlem olduğunu, 7 Eylül’deki Yüksek ŞÛra’dan önce toplanan CHP Kurultayının. Atatürk'ün önerileriyle, aralarında masonlar da olmak üzere, Türk Ocakları ve daha benzer pek çok, CHP denetimi dışında kalan örgüte yaşam hakkı tanımayan kararlar aldığını ve uygulamaya koyduğunu görürlerdi. — 266 —
Tek Parti Tek Şef gerçeğinin yarattığı doğa! bir sonuç otan bu durumda, Masonların kendiliğinden uykuya girmeleri, olsa olsa varlıklarına çok güvenmelerinden ve nasıl olsa bir vartayı atlatırız anlayışından gelme bir yanlıştır. Bu böyle olmasaydı, niye sonradan kapatılıp zoraki uykuya sokulduklarında mal varlıkları da Halkevlerine verildiğinde ah vah eisinlerdi? Pek âla kendi kararlarıyla, İstanbul, Ankara ve İzmir'deki binalarını hiç değilse geçici bir süre için kendilerine daha yakın bir kuruluşa, örneğin kurucusu ve yaratıcısı oldukları Kızılay ya da Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumlara bırakabilirlerdi. Bu bakımdan, Düzdağ'ın kaleme aldığı «Atatürk adına kapanmalarını masonlara tebliğe memur Şükrü Kaya bir Masondur ve bu kararı tebliğ için çağırdıkları da kapanma kararı almaya selahiyet verilen heyettir. Yani masonlar, uyumaya karar almış, sonra da kendilerini mazlum hale sokarak istedikleri gibi uyumuşlardır» sözleri (a. g. e. s: 218), en azından Atatürk'e «bühtandır...» GİZLİ KAPAKLI İŞLER Kaldı ki, Masonluğu ve örgütlenme biçimini pek de iyi bilmeyen ve kavramayan kişilerce, resmi kayıtlarda yer alan Türk Mason Cemiyet'inin yani dolaylı olarak ilk üç remzi dereceyi kapsayan mason localarıyla Türkiye Büyük Locasının kapatılması, yasalar önünde hukukî bir görüntüsü olmayan Yüksek Şûra'nın da kapatılması anlamına gelmemektedir. Nitekim bu böyle olduğu içindir ki. Büyük Loca ve ona bağlı locaların yasal dayanağı Türk Mason Cemiyeti’nin kapatılması, Yüksek Şûra'nın varlığının sürmesine neden olmuştur. Başta bir süre, Büyük Loca'nın ve locaların ardından Yüksek Şûra'da eylemsiz kalmıştır ama, zaman içinde giderek, masonlar, bu en üst örgütün tinsel —
267
—
varlığına sığınıp, oradan yeniden uyanmayı özlemişlerdir. Bu özleyiş ise. özellikle Atatürk'ün hastalığının ağırlaşması, Başbakanlığa gene bir mason olan Celâl Bayar'm gelmesi ve heie 10 Kasım 1938'de Atatürk'ün yitirilmesinden sonra iyiden iyiye masonik kıpırtıların başlamasına neden olmuştur. 9 Ekim 1935’de kapatılan Türk Mason Cemiyeti’nin varlığı gerisinde kurulu Türkiye Büyük Locası ya da Türkiye Büyök Maşnk'tnın başında 1933 yılında seçilmiş Üstad’ı Âzam Muhiddin Osman Omay, kaymakamlığında do Mehmet Ali Haşmet vardılar. Yüksek Şûro'nın başındaysa Amlr-i. Hâklm-l Âzam oiarak Dr. İsmail Hurşid. kaymakam olarak da Dr. Nureddin Rcunih bulunuyorlardı. 9 Ekim 1935'de Üstad-ı Âzam ya da Maşrığı Azam1Itk son bulmuştu ama, Amir-i Hâkim-i Âzamlık duruyordu. Türkiye Masonluğunun uykuya girmesinden kısa bir süre sonra Âmir-i Hâkim-i Â2am Dr. İsmail Hurşid de mason deyimiyle Ebediyet Maşrıkına intikal etti. Yani öldü. Ne var ki, Atatürk hayattaydı ve Masonluk yasaktı. Yüksek Şûra, bir uzunca süre, yeniden genel kurul yapıp yeni bir Amir-i Hakim i Âzam seçemedi ve el altından bu görevin, Amlr-i Hâkim-i Azam Kaymakamı Dr. Nureddin Ramih tarafından yürütülmesi kararını aldı. Ancak 1938’lerdedir ki, Yüksek şûra, Masonluğun yeniden uyandırıbrıası görüşünde olanların etkisiyle toplanıp. Amir-i Hâkim-I Azamlığa asıl olarak Dr. Nureddin Ramih'i, kaymakamlığına da Doktor Operatör Mim Kemal Öke'yi seçti ve sonra boşalan Yüksek Şûra üyelikleri için de, kıdemli masonlardan 33. dereceye yükseltilen kişilerle kadrosunu tamamladı. 1938 yılında 33. derece verilerek Yüksek Şûra üyeliğine yükseltilen masonlor şunlardır: İsmail Memduh Altar, Ali Galip Taş, _
268 —
Cevdet Hamdi Salım. 1939 yılında 1.1940 yılında 6,1944 yılında 3,1945 yılında 1 ve 1947 yılında da 2 olmak üzere, masonluğun resmen yasak olduğu dönemde 16 mason 33 dereceye yükseltilerek Yüksek Şûra üyeliğine getirildiler ki, bunlar da şu k iş ile rd ir: Hüseyin Mazlum Tozan, Dr. Hal İt Tekin, ■Burhonettln DevelUoğtu, Mecdl Ali Akcsya, Ziya Osman Gökşln, İsmail Hakkı Koni, Diş Tabibi Hüsamettin Fuat Sunol, Baba Kurbangil. Camii Hamdi Balım, Csvat Abdürrahim Gücü, Kemaiettin Apak, Avukat Hazım Atıf Kuyucak, Avukat Ferit Üp. 14 yıllık bir uykudan sonra, 1948'iere gelindiğinde, Türkiye’de, özellikle İstanbul'da gizli kapaklı çalışmalar yapan yabancı obediyanslara bağlı localar dışında bir Türkiye Büyük Locası (Büyük Maşrık) ve buna bağlı localar yoktu ama. eksiklerini tamamlamış, Büyük Locayı yeniden uyandırmaya hazır bir Yüksek Şûra vardı. BÂ’SÜ-BA’DEL-MEVT .İstanbul, Ankara ve İzmir’de örgütsüz ve mobedsiz masonlar, Yüksek Şûra’nın derlenip toparlanması ve «İsrafil surunun çalması» İçin sabırsızlıkla beklerlerken, Türkiye'nin çok partili demokrasi denemesine girişmesi, San Fransisko Konferansının serpintilerinin ülkemize de ulaşması, kapitalist kalkınma modelinin ön plana çıkması,
Dernekler Yasasında yapılan değişiklikler, sonunda bunlara bekledikleri günü getirdi. 5 Şubat 1948 tarihinde, Yüksek Şûra'ca Türkiye'de Masonluğun yeniden uyandırıiması yolunda tüm hazırlıklar tam amlandıktan sonra, İstanbul iline, Türkiye Mason Derneği adıyla bir dernek kurulmak için başvuruldu. Başvuru bildirisiyle birlikte, derneğin tüzüğü de valiliğe verilmiş olmakla, 14 yıldır uykuda olan masonluk için «haşır ve neşir günü gelmiş, bir ba’sü-Ba-del-mevt (yeniden doğuş)» olmuştu. Yeni Türk Mason Derneği'nin kurucuları, İstanbul Ticaret Odası sicil müdürü Mecdi Ali Akasya, emekli idareci Cevdet Hamdi Balım, emekli maliyeci Cemil Hamdı Balım, emekli polis m üfettişi Muhip Nihat Kuran, Profesör Hazım Atıf Kuyucak, Kimyager Profesör Mustafa Hakkı Nalçacı ve Dr. Orhan Tahsin idiler ki bunların tüm ü ayni zamanda Yüksek Şûra üyesiydiler de... Tüzükte, derneğin, «üyelerinin fikri, felsefî, ilmî, ahlâki tekâm üllerine, Hürriyet, Müsavat ve Kardeşlik prensiplerinin Türkiye sınırları içinde gelişmesine çalışmak ve hayır işleriyle uğraşmak» amacıyla kurulduğu, merkezinin İstanbul olduğu yazılıydı. Türkiye Mason Derneği, merkez olarak bu ikinci uyanışında önce, Gaîata’da Bankalar Caddesi'nde Asikürasiyoni Cenerali Hanında bir daireyi göstermişti. Kısa bir süre sonra Taksim ’de Sıraselviier caddesinde Ayla A partmanının üçüncü katına taşındı. İstanbul’daki örgütlenm e çalışmalarının yanı sıra, 1948 aralık ayında İzmir’deki masonlar da gene resmen vilâyete başvurarak Türkiye Mason Derneğinin İzmir Şubesini, 11 Ocak 1949'da da Ankara'daki Masonlar, Ankara Şubesini kurdular. İzmir Şubesi Başdurak caddesinde. Emirler Çarşısın— 270 —
da Hamza Rüstem adında bir biraderin Hanında bir daireyi, Ankara Şubesi de Yenişehir'de, M eşrutiyet Caddesi 79 numarada Seier Apartmanında çalışmalara başladı... Ne var ki, ikinci uyanıştan kısa bir süre sonra, bu üç kentteki binalar, sürekli kurulan yeni yeni locaların üyelerine yetmez oldular. 1952 yılında İstanbul Masonları, Beyoğlu. Tepebaşı'nda M eşrutiyet caddesi III numaradaki büyük binayı satın alarak diledikleri gibi bir mabed haline getirdiler. İzmir Şubesi ise Saraçoğlu Bulvarı 4/2 numaraya taşındı. Ankara'da da dernek, şubesi, Kızılay Karanfil sokakta, 45/A numarada Avcı Türel adiı mason biraderin apartmanına taşındı ve sonra, şimdi Karamürsel Mağazası'nın bulunduğu yerdeki Jokey Klüp Binasını kiralayıp oraya yerleşti. Böylece yer sıkıntısını büyük ölçüde gidermelerine karşın Masonlar, Türk Yükseltme Cemiyeti olarak 1935 yılında Halkevlerine bırakmak zorunda kaldıkları eski binalarını da geri almak için yoğun girişim lerde bulundular, ö z e llik le 1950 sonrası Türkiye'de siyasî iktidarın değişmesi, ardından CHP mallarına el konulması. Halkevlerinin tasfiyesi döneminde, Türkiye Mason Derneği açtığı davalar sonunda eski binalarını geri aldı. MANTAR GİBİ BİTEN REMZİ LOCALAR Türkiye Mason Derneği’nin 5 Şubat 1948'de kurulmasından hemen sonra, gerçekte gizli gizli çalışmalarına çoktan başlamış bazı «remzî dereceli» mason locaları, adlı adınca ortaya çıkmaya başladılar. 1957 yılına kadar İstanbul, Ankara ve İzmir’de, 28 loca oluştu kî bunlar sırasıyla ş ö y le d ir: 1. İdeal Locası 1935 yasağına karşın 1948’den çok önce, Mustafa Ke— 271 —
mal A tatürk'ün hemen ölümünü izleyen günlerde gizli gizli çalışmaya başlayan bu locanın ilk Sayın Üstadı A vukat A li Gailp Taş'dır. Daha sonra bu locaya Mecdi A li Akasya. Hazım A tıf Kuyucak> D oktor Zühtü Kâmil, Remzi A li Arsay. Sadık Bigat. Veli Ş efik Gizer, Nuri Kâmil, Nuri Pere sayın üstatlık yapmışlardır. 2. K ültür Locası ideal Locası gibi, A tatürk'ün ölümünü izleyen günlerde oluşan ve başlangıçta gizil gizli çalışan bu loca da İstanbul'da olup ilk sayın üstadı Profesör Kimyager Mustafa Hakkı Nalçacı’dır. Deha sonra bu locaya da Celâl Öget, İbrahim Memduh Seydol, İbrahim Hoyi, Dr. Fahri Günergln, Tevfik A rarat, İsmail Safa Dikmen üstadlık yapmıştır. 3. Ülkü Locası Bu loca da gene resmen kuruluştan önce çalışmaya başiayan İstanbul masonlarının localarından biri olup, ilk sayın üstadı Cevdet Balım’dır. Daha sonra bu locaya Cemil İpekçi, Nazmi Söken, Edip Şeydi, Y aşar Ali Şinasi, M acit Erbudak üstatlık yapmışlardır. 4. İzmir Locası İstanbul’daki localar gibi İzmir'de kurulan bu loca da gene 1948 öncesi çalışmaya başlamıştır. İlk Sayın Üstad'ı Hamdı Nüzhet C ançar’dır. Daha sonra Dr. Osman Yunus, Dr. M ustafa Sokaryo, H a lil Arpaç bu locada üstatlık yapmışlardır. 5. Uyanış Locası 1943’den sonra A nkara’da kurulan İlk locadır. Kuruluş tarihi 12 Temmuz 1948 ve İlk Sayın Üstadı Muhiddin Osman Omay'dır. Daha sonra bu looaya Rıfat Osman Kökner, M acit Duruiz, Mümtaz Tarhan, Nazım Kiper. Dr, İsm ail Hakkı Kutkam üstatlık yapmışlardır; — 272 —
6. Kardeşlik Locası Masonluğun yasak döneminde gizli gizli de olsa çalışmalara başlamış üç locadan sonra İstanbul’da kurulan bu dördüncü loca, 1949 yılında oluşturulm uştur, hk Sayın Üstadı A vukat Ferit Üp'tür. Daha sonra Raşit Hüznİ Ergün, Cevdet Hıfzı Oşan, Fazlı Güleç, A li Şevket, Reşat Atabek bu locada üstadlık yapmışlardır. 7. Hürriyet Locası 1949 yılında İstanbul'da kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı Ait Galip Taş'tır. Daha sonra Dr. İsmail Kenan Sunol, Vedal Başar, Şükrü Hazım Tiner, Hüseyin Remzi Ötgören, V iktor Kampeas bu locada üstadlık yapmışlardır. 8. Sevgi Locası 1949 yılında İstanbul'da kurulm uştur, iik Sayın Üstadı Diş Tabibi Hüsamettin Fuat Sunol'dur, Sonra Dr. Salim Ahm et Çalışkan, Kaludi Lazkari, Fuat Aydemir, ismet Somer bu locada üstadlık yapmışlardır . 9. A tlas Locası Bu loca da gene 1949 yılında İstanbul’da kurulm uştur. Fransızca çalışmak üzere kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı Mehmet Raşit Erer'dir. Daha sonra Piyer Psalti, Kiyap, Aitabev bu locaya üstadlık etm işlerdir. 10. Doğuş Locsaı 14 Şubat 1949’da A nkara’da kurulan bu loca, Uyanış Locasından sonra Başkentte kurulmuş ikinci locadır. İlk Sayın Üstadı Dr. Saip'tir. Daha sonra Dr. Ekrem Tok, Ahmet Salih Korur, Cevat Memduh A itar, Ali Rıra Oktay, Suphi Ziya Özbekkan bu locada üstadlık yapmışlardır. — 273 —
F. 18
11. Müsavat Locası 1950 yılında İstanbul’da kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı Dr. Şükrü Hazım Tiner'dir. Daha sonra Galip Hamdi Tekyeli, Ferit Ramiz Öker, Kemal Salih Sel, Salahattin Güvendiren, Tarık Ziyal, Galip Hamdi Tekyeli, Nami Serdaroğlu bu locaya üstad olmuşlardır. 12. Yükseliş Locası 6 Ekim 1950’de A nkara’da kurulan üçüncü locadır. İlk Sayın Üstadı Profesör General Süreyya Tahsin Aygün'dür. Daha sonra M ithat Akdora, Necmeddin Sahir Sılan, M imar Nazsm Arman bu locada üstadlık yapmışlardır. 14. Nur Locası 1950’de İzmir’de kurulan bu locanın İlk Sayın Üstadı Kemal Şakir Afanbay’dır, Mahmut Talay, Turan Kafadar, daha sonra bu locaya üstadlık yapmışlardır. 15. inanış Locası 29 Ekim 1951de Ankara’da kurulmuştur. İlk Sayın Üstadı Prof. Dr. Kâmil Sokullu'dur. Sonra A lasttin Mizanoğlu, General Zeki Belgin bu locada üstadlık yapmışlardır. 16. Bilgi Locası 31 Ekim 1951'de gene Ankara'da kurulan bu loca daha sonra Adalet Partisi Genel Başkanlığına getirilecek ve Başbakanlığa yükseltilecek Süleyman Demirel'in de doğacağı loca olacaktır. İlk Sayın Üstadı Yüksek Mühendis Fikret C eltikçi’dir. Daha sonra bu locaya Yüksek Mühend is Mes'ud Gün, İlhami Atayık, Avukat Muzaffer Öztunç, Yüksek Mühendis Rıza Berke, Doktor Jeolog Necdet Egeran üstadlık yapmışlardır. 17. Promethee Locası — 274 —
İzm ir’de 16 Haziron 1952'de Fransızca çalışmak üzere kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı Ernest Feri’dlr. Daha sonra bu locaya Hulûsi Selek, A lber A rd iti üstadlık yapmışlardır. 18. Li bert a s Locası 1952 yılında İstanbul'da Almanca çatışmak üzere kurulmuştur. İlk Sayın Üstadı Lazaro Franko Emiliyo'dur. Hügo Hervart, Jori Jan sone, Margullyee daha sonra bu locaya üstad olmuştadır. 19. Hakikat Locosı Bu loca 1953 yılında İstanbul’da önce Rumca çalışm ak için Titan adıyla kurulmuş ancak bir süre sonra adını Hakikat olarak değiştirm iştir. İlk Sayın Üstadı A risto Papa d is, sonra da Tomas N acinas’dır. 20. Ahenk Locası 1854 yılında İstanbul’da kurulmuştur. İlk Sayın Üstadı Dr. Ziya Üstün’dür. Daha sonra Hayrullah Örs üstadlık yapm.ştır. 21 Fazilet Locası 1954 yılında İstanbul'da kurulmuştur. İlk Sayın Üstadı İbrahim Hoyi'dir. Sonra Hami Özger, Rafet Hakol üstadlık etm işlerdir. 22. Barış Locası 25 Aralık 1954 yılında A nkara'da hem Türkçe hem Fransızca çalışmak üzere kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı Ş erif Önay'dır. Daha sonra M acit Selem, Fikret Ç eltikçi bu locada üstad olmuşlardır. 23. Dikmen Locası 25 Aralık 1954’de A n kara’da hem Türkçe hem İngiliz— 275 —
ce çalışmak üzere kurulan bu locanın da ilk Sayın Üstadı Saha Esad Tekand'dır. Daha sonra bu locada Nazif İnan ve Celâl İmre üstadlık yapmışlardır. 24. Kemâl Locast 1955 yılında İzm ir'de kurulmuş bu locanın ilk Sayın Üstadı Hayri Çakaloz'dur. 25. Gönül Locası Gene 1955 yılında İzmir'de kurulan 'bu locanın da Bk Sayın Üstadı Sami Kulakçı'dır. 26. Ümid Locası 1955 Ekim ayında Gönül Locasıyla aynı günlerde İzm ir'de kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı Kemal Şakir Alambay'dır. 27. Ümid Locası 1955 yılı ekim inde İzmir'de kurulmuştur. İlk Sayın Üstadı Dr. Lütfi Sabri Serinken’dir. 28. Yıldız Locası 31 Mayıs 1956 tarihinde Ankara'da kurulmuştur. İlk Sayın Üstadı Faik Reşit U nat’tır. 29. Erenler Locası 1957 Mayıs’mda İstanbul'da kurulan bu locanın ilk Sayın Üstadı İbrahim Memduh Seydol'dur. Yukarıdan beri okuduğunuz bu sıralamada dikk a t ed ilirse, 13 numaralı locanın olmadığı görülür. M asonlar bağnaz olmadıklarını, batılı fik irle r ve hurafelere inanm adıklarını ileri sürerlerse de, ikinci uyanışlarında, «nasılsa» tüm localarına numara verirken, 13 numarayı vermeyi « u nu tm u şlardır!... Bir mason üstadı olan Kâmil Apak'a kulak verirseniz, «Patenteler verilirken bu numara maalesef atlanmıştır... — 276 —
Eh, Üstadları böyle -dediğine göre, herhalde böyled ir... 1948'dekl ikine! uyanıştan 1957 yılı sonuna kadar geçen on yıla yaklaşan süre içinde, İstanbul, İzm ir ve A nkara'da açılan ve ilk üç dereceH masonların çalışm aları' na olanak veren locaların sayısı 28 dtr. Bunlardan 13'ü fstanbul. 8'l Ankara ve 7'si İzm ir’de'dir. 28 Locadan 22'si türkçe çalışırken, İstanbul, Ankara ve İzmir'de birer loca fransızca, İstanbulda b iri almanca öteki Rumca çalışan iki ve Ankarada, İngilizce çalışan bir loca dikkati çekmektedir. 1957 yılının son günlerinde İstanbul'da Sedat A b u fun sayın Üstatlığında Delta adıyla bir loca daha da kurulduğunu yukardakj bilgilere eklersek ikinci ucamştan sonraki on yjîın oldukça hızlı bir örgütlenm e içinde geçtiği kolayca anlaşılır sanırız,
YÜKSEK DERECELİ KURULUŞLAR ikin ci Uyanıştan sonra, ilk Qç dereceli masonların çalışmaları için on yıl boyu 29 lora kurulurken, daha yüksek dereceler içki de 4 erginleşme (tekemmül) Yüksek Locası, 4 Hâkim Şapitr. 3 A reopaj ve İstanbul'da bir T rlbüsal (Yüksek nur Kurulu) ve b ir de Konsistuvar çalışması sürm üştür ki bunlan ve üstatlarını da görm ekte sanın z yarar v a rd ır: 1. Birlik Tekemmül Yüksek Locası Yüksek Şûra'nın verdiği I numaralı patente ile 1348 yılında İstanbulda kurulan bu Yüksek Locanın İlk başkanr Haydar A li Kermen’dir. Daha sonra Dr. Fethi Erden, Fahri Günergm. Dr. Yakup Çelebi bu görevi yürütmüşlerdir.
2. Daima İleri Tekemmül Yüksek Locası 1949 yılında 6 numaralı patenta ile'İzmirde kurulmuş-* tur. İlk başkanı Muzaffer Uras'dır. Daha sonra Kemal Şakir Aianbay bu görevi yürütmüştür. 3. Le Parvis PhiIosophique Tekemmül Yüksek Locası 1950 yılında İstanbulda 7 numarale patente ile fransızca çalışmak üzere kurulan bu locanın ilk üstadı Edvar Löbedir. Sonra Antuvan İzoletti bu görevi devralmıştır. 4. Kuruluş Tekemmül Yüksek Locası 9 Numaralı patente ile 1951 yılında Ankara’da kurulmuştur. İlk başkanı Macit Duruiz'dir. Naki Cevat Akkerman ve Dr. Zühtü Berke bu görevi yüklenmişlerdir. 1. Birlik Hâkim Şapitri 1948 yılında 2 numarlı patente ile İstanbul’da kurulmuştur. İlk başkanı Raşit Çavdar'dır. nu Cemil ipekçi, Sedat Aziz Erim, Dr. Muhittin Celâl Duru izlemişlerdir. 2. İzmir Hâkim Şapitri 1949 yılında 4 numaralı patente ile İzmir’de kurulmuştur. İlk başkanı Dr. Haşan Yusuf Başkam’dır. Ardından Dr. Mustafa Sakarya, Abdullah Naci Ortaçsu bu locayı yönetmişlerdir. 3. Ankpra Hâkim Şapitri 5 Numaralı patente ile 1949 yılında Ankara’da kurulmuştur, ilk Üstad< eşat Mimaroğlu’dur. Onu Muhiddin Osman Omay, Nureddin Artam, Fikret Çeltikçi, Dr. Kâmil Sokullu, Mes'ud Gün izlemişlerdir. 4. Les Pionniers de L'Avehir Hâkim Şapitri 1950 yılında İstanbulda fransızça çalışmak üzere 8 numaralı patente ile kurulmuştur. İlk Üstadı Piyer Psalti’dir. Daha sonra Arman Mose, Lazora Emilyo Franko bu görevi sürdürmüşlerdir.
— 278 —
1. İstiklâl Areopajt 1948 yılında 3 numarlı patente ile İstanbul'da kurulmuştur. İlk üstadı Ferit Zühtü örücü'dür. Onu Sedat Aziz Erim, Muhiddln Osman Omay izlemişlerdir, 2. Akdeniz Areopa|ı 10 numarlı patente ile 1952 yılında İzmir'de kurulmuş* tur. İlk üstadı Dr. Gasan Yusuf Başkam’dır. 3. Ankara Areopajı 1957 yılında Ankarada kurulmuştur. Yüksek Şûra’ya bağlı olarak İkinci Uyanış döneminde kurulan Tribünai'ln ilk üstatlığını Hazım Itıf Kuyucak yapmış, onu Ali Galip Taş'ın üstatlığı izlemiştir. Gene bu dönemdeki Konslstuvar'ın ilk üstatlığını ise Ali Galip Taş yapmış, onu da Reşat Mimaroğlu, Cemil İpekçi. Sedat Aziz Erim izlemişlerdir. Bütün yüksek derecelerin en üst organı olan Türkiye Yüksek Şûrası İse bu dönemde Türkiye Süprem Konseyi adını almış, ve bunun üstodına da bu dönemden sonra Amir-i Hâkim-i Azam ya da Hâkim Büyük Amir yerine Souverain Grand Commandeur denmeye başlanmıştır. 1948-1957 yıllan arası Türkiye Süprem Konseyl’nîn başında yer alan Suvren Grand Komandör'ler şunlardır: Doktor Operatör Mim Kemal Öke Fuat Hulusi Demirelli Prof. Hazım Atıf Kuyucak Bu dönemdeki Suvren Gran Komandör kaymakamları da şunlardır: Prof. Mustafa Hakkı Nalçacı Ferit Zühtü örücü Ali Galip Taş. 1955 yılı, Türkiye masonları için bir yas yılı olmuştur çünkü bu yılda, ikinci uyanışın en büyük ustası Mim Kemal Öke «ebediyet maşrıkına İntikal etmiş», hemen onun — 279 —
ardından yerine secilen Fuat Hulusi Demircili de aynı yılın sonunda kendinden önceki en saygıdeğer üstadı izlemiştir.
33. DERECEYE YÜKSELEN MASONLAR 1948-1957 yılları arasında 33. dereceye yükseltilerek Sûprem Konsey üyesi olan Umumi 8 üyük Müfettiş masonlar da sırasıyla şunlardır: Mehmet Raşir Erer Haşan Yusuf Başkam (Dr.) Hamdi Nüzhet Çancar Dr. Zühdü Kamil Ergin Mustafa eşit Çavdar Re'fet Diker Alber Saltlyel, A li Kemal Sarıay (Paşa) Ferit Aseo Edvar Löbe Harant Noradonklyan M arko Nahum Prof. Mustafa Zühdü İnhan Cemil İpekçi Dr. Salp Özer General Ali Remzi Ylgftgüden Avukat Veli Şefik Glzer Fabrikatör Sadık Blgat Doktor Ekrem Tok Sedat Aziz Erim Prof. Mustafa Hulki Erem Arman Mose Jak Eseyan — 280 —
Mecit Duruiz Dr. Muhittin Celâl uru Dr. Mustafa Sakarya Vali Fazlı Güleç Cafer Ergin 109 yılından 1957 yılı ekim ayı sonuna kadar Türkiyede 33 üncü dereceye yükseltilip Süprem Konsey üyesi olmuş masonların toplam sayısı 128’dir. 1957 yılı sonunda Türkiye Süprem Konsey'inin ülke dışındaki ilişkisi buiunan Süprem Konseyler İse şunlardı: Avusturya, Arjantin. Belçika, Birleşik Amerika Güney Jüridoksiyonu (VVashington), Birleşik Amerika Kuzey Jüridiksiyonu (Boston), Brezilya. Bolivya, Dominiken, Akvator, Fransa. Federal Almanya. FilipinSer, Guatemala, Hollanda, İsviçre. İtalya, İspanya, Kolombiya, Küba. Mısır, Meksika, Peru, Paraguay, Panama, Şili, Uruguay, Venezüella. Yunanistan. Salt bu liste dahi göstermektedir ki. Türkiye Masonları 1958'ier kadar, dünya masonluğunun bir tür Kabesi olan İngiiiz Masonluğu ile ilişki kuramamışlardır. Amerikanın Kuzey ve Güneyindeki hayli sulandırılmış masonik merkezlerle, Fransanın Liberal masonluğu. Türkiyeli masonları mason saymakta, ama İngiltere Birleşik Büyük Locası, Türkiye masonluğunu, düzenli masonluk bile saymamaktadır. Bu durum, Türkiyeli masonlar için çok uzun yıllar sürekli bir yürek yarası olmuştur.
BÜYÜK LOCANIN YENİDEN KURULUŞU Türkiye Büyük Maşrıkı ya da Türkiye Büyük Locası dıve devlet kayıtlarında Türkiye Yükseltme Cemiyeti ola— 281 —
rak bilinen ilk üç dereceli masonların en yüksek organının 1935'de kendi kendini dağıtma kararı alma zorunda kalmasından sonrasını Kemalettin Apak, masonların ta rihini yazarken şöyle a n la tm a kta d ır: «Türkiye Büyük Maşrıkı 1935 yılı ekim ayında gayrı resmi bir şekilde faaliyetini ta til ettiği halde Türkiye Şurayı A lisi mesaisine devam etm iştir. Bu teşekkülde çalışmakta olan B B ,*, 1939 yılında Türkiye Şurayı Alisinden aldıkları tesis isnine istinaden üç derecede çalışmak üzere I numaralı Muh ,*, İdeal, 2 Numaralı M u h / , Kültür ve 3 numaralı M uh.** Kültür ve 3 numaralı M u h,*, Ülkü m ahfillerini kurm uşlar ve çalışmaya başlamışlardır.» Sait bu anlatış dahi gösterm ektedir ki, 1935 yılında A tatürk'ün emriyle yasaklanan mason locaları, — ki bunların yüksek derecelerinin yasaklanması zorunluluğu gözlerden kaçırılmıştır— , Hemen A tatürk'ün ölümünden sonra açıktan değilse bile gizlice diriltilm işlerdir. Bu uyanış kapatılış öncesi kadar yaygın değildir ama, başlangıçte üç locayla İstanbul'da çalışmalara başlamıştır . 1948 yılındaysa, Türkiye Mason Derneği adıyla yeniden uyanış resmen sağlanıncaysa, yeni localar ard ardına yerden m antar biter gibi ortalığı sarmaya başlamıştır. Ne var ki, ortada hala resmen kurulmuş bir Türkiye Büyük Locası bulunmadığından, yeni kurulan tüm localar hep Süprem Konsey’den patente almış durumdadırlar. Bu ise, masonluğun ilk derecesinden 33. derecesine kadar tüm remzi ve derecelerin tek otoriteye bağlanması gibi, dünya masonluğunsa pek kabui edilmeyecek bir durum yaratmaktadır. Dünyanın öteki ülkelerinin mason örgütlerince benim bir masonluk ise, Türkiyeli masonları sürekli b ir te d irg inlik içinde bırakmakta olduğundan, ilk kez 1950 yı— 282 —
Iında Süprem Konsey 30 Eylül'de yaptığı bir toplantıda, Türkiye Yüksek Şurasına bağlı bir Büyük Loca yönetm eliği hazırlanması ve remzi dereceler için ayrı bir kuruluş oluşturulması kararını almıştır. Bu kararın gerçekleştirilm esi 28 Ocak 1951'de olmuştur. Ne var ki İstanbulda kurulan, Süprem Kansey'e bağlı olan bu yeni Büyük Loca (Türkiye Büyük M ahfili), bir ilk adımın atılmasına yol açmşıtı ama, gene de dünya masonluğunun istediği türden bağımsız ve düzenli sayılabilecek bir büyük loca değildi. 1951-1953 arası dönemde Mustafa Hakkı Nalçacı, 1953-1955 arası dönemde de Fethi Erdener'in ensaygıdeğer Büyük Üstatlığını yaptığı bu Büyük Loca, Süprem Konsey yerine yeni localar oluşması için patentelere vermeye başlamış, daha önce kurulan locaları da kendisine bağlı saymıştı ama, özellikle İstanbul dışında Ankara ve İzmlrdeki localar üzerinde tam bir oto rite kuramıyordu. Bu durumda, Süprem Konsey I Sayış 1954'ed İstanbul dışında Ankara ve İzm ir'de bir tü r Büyük Loca görevi yapacak «ünitesler kurmayı karar altına aldı. Bir ünite yönetm eliği yayınladı. Bu yönetmeliğe göre Üniteler, en az üç remzi locası bulunan vadilerde (Ankara ve İzmir), bağlı oldukları üst örgüt Süprem Konsey olmak ve Büyük Loc a ’nın yetkilerini kendilerinde bulundurmak koşuluyla, oralardaki Süprem Konsey tem silcilerinin başkanlığında yerel locaların üstatlarından ve bunların seçecekleri bir saymanla bir genel yazmandan oluşacak 5-7 üyeli bir yönetim kurulu oluşturacaklardı. Süprem Konsey ayrıca 14 Mayıs 1954'de ek bir bildiri ile, Ankara ve îzmirdeki 33. derecedeki biraderlerin de ünitelere danışman olarak katılabileceklerini belirtti ki, bu durum, Ankara ve İzmirdeki remzi locaların İstanbuldaki Büyük Locayla tüm ilişkilerinin kopmasına neden oI— 283 —
du. Ve bu Büyük Locanın adı, Türkiye Grand Loge yerine, İstanbul Grand Loge biçimine dönüştürüldü. Bu durum Ankara'da bir, İzmir'de birbuçuk yıl sürdü. Ankara Ünitesinin başında bu dönemde M uhittin Osman Omay, İzmir'de de Hamdi Nüzher Çcunçar görev aldılar. Ancak bu durum, yapaylığı ortada, işlemleri geciktiren ve karıştıran bir durumdu. Süprem Konsey sonunda bir adım daha attı, üniteleri de Büyük Localar haline getirm eyi kararlaştırdı. Yani, bir yerine üç büyük Loca, üç yerel Büyük Loca kurulması ve bunların üstürtde de bu üç yerel Büyük Loca’nın oluşturacağı bir konfederasyon, Türkiye B irleşik Büyük Locası kurulması yoluna gidildi. Süprem Konsey kararıyla 10 Nisan 1955’de Ankara Gram Loj’u, a rdından İzmir Gran Loj’u kuruldu. Ne var ki, böylesi bir çözüm de kesin özüm değildi. 26 Haziran 1955 tarihinde Süprem Konsey şöyle bir bild iri ya yın la d ı:
DÜZENE GERME
«Türkiye Cumhuriyeti hudutları içindeki Mason fa a liyetinin Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti esasları dairesinde yegâne nazımı bulunan Türkiye Süprem Konseyi memleketimizde bu ritin hükümleri ve ‘nizamları çerçevesinde taazzuv eden Masonluğun son senelerde gösterdiği şükre değer gelişmeler karşısında üç Remzîderecenin tamamen müstakil bir otorite halinde teşkilâtlanm ası zamanının geldiğine inandığı için Türkiye Süprem Konseyinin kuruluşunun 94 üncü yıl dönümüne tesadüf eden 26 Haziran 1955 tarihli toplantısında ittihaz eylediği karara dayanarak Türkiye Cumhuriyeti hudutları içindeki bütün _
284 —
emzi M ahfillere ve bu M ahfillere men sup m uhtelif derecslerdeki kardeşlere beyan ve ilân eder k i : 1. Bütün kardeşler tarafından esaslarının muhafazası teahhüt edilmiş ve bu suretle Masonluğa intisapları vaki olmuş buiunan Eski ve Kabu! Edilmiş İskoç Riti esasları mahfuz olmak üzere üç Remzî dereceye a it çalışmaların tarz ve usullerinin tesbiti ve bu derecelere a it çeşitli mevzuatın tedvin ve tadil işleri ile yine bu derecedeki Masonik faaliyetlerin her türlü malî, İdarî, selâhiyetleri, m utlak olarak halen kurulm uş veya ilerde yeniden kurulacak Provensial Gran Lo|'lara yahut bunların bilahers aralarında anlaşıp Türkiye emsi M ahfillerine şamil olarak Türkiye Gran Loj'u namı altın da teşkil edecekleri müttehit bir otoriteye a it bulunacaktır. 2. Vadilerinin ta ’yin edilecek hudutları içinde Remzîdereceye a it işleri tedvir etmek hususun da hiç bir Masonik teşkilât ve kudret üstün mevkide sayılmayacak ve ve idarelerine müdahele olunmayacaktır. An cak, ilerde Türkiye Gran Loj’u teşekkül edince bu selâhiyetier Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki topraklara şamil o lmak özere bu m ütîehid Gran Loj’a a it bulunacaktır. 3. Eski ve kabul edilmiş İskoç Riti esasları mahfuz kalmak üzere, Türkiye dahilindeki bütün emzi M a hfillerde tatbik edüeceık üritüellerin kaleme alınması ve diğ&.r Remzi Obeaiyanlarla üniversalito bakımından münasebet tesis ve idamesi işleri Türkiye Gran Loi'unun teşekkülünü müteakip müngasıran bu Gran Loj tarafından tedvir edilecektir. 4. Bu tarihten itibaren Remzî üç derecenin açılış ve kapanışında ve diğer her türlü çalışmalarında vesair hususlarda Süprem Konseyin hâkimiyetine ve himayesine izafeten yapılmakta olan muameleler veya bu şekilde mevcut bütün m etinler bu otoriteler tarafından yeni mevzuat vücüda getirilinceye kadar otom atik alarak ta d il ediî— 285 —
miş sayılacak, Süprem Konsey de kendi mevzuatında bu esaslara muvazi gerekli tadilleri yapacaktır. 5. Bizzat Süprem Konsey azalan dg dahil olduğu halde 33. derecedeki bütün kardeşler dahi resmi bir mahfilin azası bulunduklarına, bundan sonra da yüksek derecelere geçecek biraderlerin yetişme ve seçilme muhitleri yine Remzî Mahfiller olacağına göre, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Masonluğunun ananevi tesanüd bağlarının bilumum kardeşler arasında tam ve kâmil bir surette muhafzası tabii görüldüğünden, gerek Süprem Konsey, gerekse Remzî derecelerin yegane ve mutlak hâkimi olan otoriteler arasında, her hal ve zamanda memleketimizdeki Masonluk hayatının başarılar ve inkişaflar göstermesini sağlamış olan kardeşlik havasının devamı içirv Süprem Konsey bütün imkânları ile çalışacaktır. 6. Türkiye Mason Derneğinin kendi mevzuatına ve Cemiyetler Kanunu muvacehesindeki icaplara intibak bakımından Süprem Konsey ile Türkiye Gran Loi’u gerekli tertip ve tedbirleri müştereken ittihaz edeceklerdir. Süprem Konsey, bütün kardeşleri bu vesile ile de en derin sevgi ve saygılarıyla selâmlar ve kendilerine Sâni-i Âzam-ı Kâinattan başarılı faaliyetler diler. 26 Haziran 1955 Büyük Umumi Katipi İsmail Memduh Altar
Suvren Gran Komandör Fuat Hulusi Demirelli
Bu bildiri Türkiyedeki tüm masonlara, Mason Localarına gönderildiği gibi, Süprem Konseyin ilişkide bulunduğu yabancı Süprem Konseylere de gönderildi. Türkiye Masonluğunun Düzenli duruma gelme yolundaki bu çabası, dünya masonluğunca olumlu karşılandı. Fransa ve İtalya Süprem Konseyleri, ABD Güney Jüridiksiyonu Süprem Konseyi, başarı dileklerini bildiren yanıtlar verdiler. — 286 —
ÜÇ BAŞLI DÖNEMİN YÖNETİCİLERİ Düzensizlikten Düzenli Masonluğa geçme çalışmalarının sürdüğü 1955‘lerden 1957’lere kadar İstanbul, Ankara ve İzmir'deki üç ayrı Gran Lo| (Büyük Loca) nın yöneticileri şunlardı: İstanbul Büyiik Loca'sı: Ensaygıdeğer Büyük Üstat » » » yardımcısı Büyük Birinci Nazır Büyük İkinci Nazır Büyük Hatip Büyük Katip Büyük Muhakkik Büyük Hazine Emini Büyük Hazenat Emini Büyük Teşrifatçı Büyük Muhafız
Dr.Fethi Erden 1 Dr.M.Celâl Duru Hayrullah Örs Seiâhattin Güvendiren Sacit Öncel İ.Memduh Seydol Ruhi Vamık Girgin Muhsin Türen Aristo Papadis Sırrı Tümer Edip Şeydi
Ankar Büyük Locası: Ensaygıdeğer Büyük Üstat » » » yardımcısı Büyük Birine] Nazır Büyük ikinci Nazır Büyük Hatip Büyük Katip Büyük Muhakkik Büyük Hazine Emini Büyük Hazenat Emini Büyük Teşrifatçı Büyük Muhafız — 287 —
Kemalettin Apak Ahmet Salih Korur Naki Cevat Akkerman Prof.S.Tahsln Akgün Fikret Çeltikçi Av’Galip Menteşe İlham! Atayık Fevzi Mogat izzet Beltan Dr.Arif Anıl Avni Türel
İzmir Büvük Locası: Ensaygıdeğer Büyük Üstat » » » yardımcısı Büyük Birinci Nazır Büyük ikinci Nazır Büyük Hatip Büyük Katip Büyük Muhakkik Büyük Hazine Emini Büyük Hazenat Emini Büyük Teşrifatçı Büyük Muhafız
H.Nüshet Çançar Halit Arpaç Hakkı Türegün Mahmut Yalay JHulusi Selek Halil Erman Cahit Tüner İsmail Ergüney Kemal Aii Şaylansoy İsmail Paya Şefik Baran
İSTANBUL-ANKARA ÇEKİŞMESİ Üç büyük kentte, üç vadide ayrı ayrı birer Büyük Loca kurulmasına kurulmuştu ama, şimdi asıl sorun, Türkiye Büyük Locasının 'kurulmasındaydı ve bu konuda özellikle Türkiye Büyük Locasının Ankara'da mı yoksa İstanbulda mı kurulması tartışması ortaya çıkmıştı. Daha gelenekçi ve tutucu olan İstanbul Masonları, en çok mason biraderin İstanbulda olduğunu, Türkiyedeki masoniuk geleneğinin İstanbuldan kaynaklandığım, dolayısıyla merkezin de İstanbulda olması gerektiğini savunurlarken, Ankara'lılar da, dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiyede de ülke çapındaki Büyük Locantn başkentten olması gerektiği görüşünü savunuyorlardı. Nitekim, dönemin Başbakanlık Müşteşarı Ahmet Salih Korur'un başı çektiği Ankaranın Büyük Locanın da merkezi olması görüşü, Ankara Büyük Locası tarafından 'bir tür oiup bittiyle gün yüzüne çakırıldı. — 288 —
Masonların genellikle yaz tatili yaptıkları bir dönemde, 12 Aö>>stos 1955 tarihinde Ankara Locaları delegeleri imzasıyla bir bildiri yayınlandı ve Türkiye Büyük Locasının kurulduğu açıklandı. Bu bildiride, öteki vadilerdeki locaların da Büyük Locaya katılacaklarının doğal olduğu belirtiliyordu. Ankara'da bir olup bitliyle kurulan ve bu konuda daha önce kurulmuş Ankara Büyük Locası'nm bile tek bir kez toplanıp da durumu görüşemeden tarihe karışmasına neden olan bu yeni Türkiye Büyük Locası yöneticilerinin görev bölümü de şöy le yd i: Büyük Büyük Büyük Büyük Büyük Büyük Büyük Büyük Büyük Büyük
Üstad Üstad yardımcısı Birinci Nazır İkinci Nazır Hatip Katip Muhakkik Hazine Emini Hasenat Emini Teşrifatçı
Ahmet Salih Korur Mümtaz Tarhan Naki Cevat Akkerman Celâl imre Fikret Çeltikçi Nazif İnan Nazif Somer Fevzi Magat Şerif Cemal Kısakürek ; Dr. Zühtü Berke
Gelin görün ki, Ankara'da kurulan bu Türkiye Büyük Locası'nm öteki şehirlerdeki mason localarına yaptığı çağırı sıcak karşılanmadı. Tersine, özellikle İstanbul'daki mason locatan ve İstanbul Büyük Locası Ankara’nın olup blttlsine karşı çıkıp, salt Ankara locaları demegelefiyle yapılan toplantı sonunda kurulan Büyük Loca'nm tüm Türkiye masonlarını temsil edemeyeceği görüşünde direndiler. Karşı görüş olarak da birlik ve beraberliği sağlamak için 12 Ekim 1955'de 10115 sayıyla bir bildiri yayınlayıp 6 Kasım 1955’de İstanbul'da tüm vadilerdeki locaların yetkili temsilcilerinin katılacağı bir toplantr çağrısı yaptılar. — 289 —
F. 13
Masonik deyişte Konvan adı verilen bu toplantı, belirtilen tarihte yapıldıysa da bir sonuca varılamadı ve daha çok da Ankarakların isteğine uygun olarak, 5 Şubat 1956'da yeniden toplanması istemiyle dağılmdı. Üç aylık bir ara ve arayıştan sonra 5 Şubat 1956'da İstanbul lokalinde 20 Remzî Loca'nın delegelerinin katılmasıyla yapılan toplantı ise, karar toplantısı oldu. Bu toplantı sonunda merkezi İstanbul'da olmak üzere bir Türkiye Gran Loj'u kurulmasına, yeni bir yönetm elik yapılıncaya kadar bu Gran Loj'un eski Büyük Maşrık Tüzüğüne uygun olarak çalışmasına, yeni tüzüğün en geç bir yıl içinde hazırlanmasına ve o zamana kadar da Büyük Loca’ya yeni bir yönetici kadro seçilmesine kprar verildi. Yapılan secimler sonunda da yeni yöneticiler şu ad ve sıfatlarla b e lirle n d i: Gran M etr ; Dr. Ekrem Tok Gran Metr yardımcıları : İzmir'den H. Nüşhet Cançar Ankara'dan Galip Menteşe İstanbul'dan Dr, Fethi Erden ; Ankara'dan Prof. Süreyya Birinci Büyük Nazır Tahsin Aygün İzmir'den Muzaffer U'as İkinci Büyük Nazır İstanbul'dan Ziya Üstün Büyük Hatip : İstanbul'dan İbrahim Hoyi Büyük Kâtip ; İstanbul'dan Refet Hakol Büyük M uhakkikler İzm ir’den Dr. Mustafa Sakarya Ankara'dan M imar Nâzım A rman İstanbul’dan Vahit Demirkan Büyük Baz!ne ve ; İstanbul’dan Nuri Pere Hasenat Emi>nleri A nkara’dan Kerim Arman İstanbul’dan Sadultah Gökçek — 290 —
Büyük İdare Memuru
İstanbul'dan Dr. İ. Kenan Sunal.
BÜYÜK LOCA ENFLASYONU
İstanbul'da bir (Geçici Türkiye Gran Loj'u), Ankara’daysa (Türkiye Büyük Locasının bulunması, elbette kî, masonlar arası bir bölünmenin en açık belirtisiydi. Söyleşine bir bölünmüşlükle, en çok masonları üzüyordu. Çünkü, bu durum, Türkiye masonluğunun dünya masonluğunca düzenli sayılmasını engelleyen ve gölgeleyen bir durumdu. Kaldı ki, A nkara’daki Büyük Loca'ya, salt Ankara'daki sekiz locadan altısı bağlı iken, İstanbuldakl Gran Lo|’a, İstanbul, Ankara ve İzmir'den 21 loca bağlı durumdaydı. A nkara'nın sekiz locasından ikisi. Yükseliş ve Yıkiız locaları, A nkara'daki Türkiye Büyük Locasını üst kuruluş olarak tanımıyorlardı. İstanbullular, Ankaradakileri, masonluğa politika sokmaksa, A nkaralIlar da İslanbuldakteri, pasif tutum larıyla yıllar yılı Türkiye masonluğunu dünya masonluğu içinde kabul edilebilir bir noktaya getirm em ekle suçluyorlardı. Gerçekte her iki tarafın dediklerinde de gerçek payı vardı ve bundan do önem lisi, İstanbul Masonluğu, dünya masonluğunun bölünmesindeki ayırıma pa* rai el bir biçimde, daha çok liberal masonluğu, Fransa Masonluğunu izlemeyi yeğlerken, A nkara'daki masonlar, gerçek masonluğun İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın yolundan gitm ek olduğu görüşünü savunuyorlardı. Açhkça dile getirilm em iş olmakla birlikte, dahasını da söylemek değilse bile, b ir varsayım olarak belirtm ekte yarar vardır sanırız *.
— 291 —
1950'de Türkiye'de ortaya çıkan siyasal iktidar değişikliği de Türkiyeli masonları etkilemiş ve ikiye bölmüştür. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidara gelen Demokrat Parti’nin önde gelenlerinden pek çoğunun mason olması (Celâl Bayar, Mümtaz Tarhan, Zühtü Hilmi Velibeşe, Ahmet Salih Korur, Celâl Imre, vb., vb...) Muhalefette kalan CHP'li masonların, masonluk topluluğu içinde de bir tür muhalefete itilmesi sonucunu vermiştir. Ancak, tüm bu çekişmelere, görüş ayrılıklarına karşın, «senlik de yoktur, benlik de bizde; Zerratıabız bir tek denizde...» anlayışında olan masonlar, bölünmüşlüğün kendilerine yarar sağlamayacağını görünce, yeni bir konvan toplanarak durumun sağlıklı hale getirilmesi görüşünde birleştiler. 16 Aralık 1956’da İstanbul’da, tüm Türkiye Remzî Locaları temsilcilerinin katıldığı bir konvan (kongre) yapıldı. Hamdi Nüshet Çançar’ın başkanlığında açılan oturum, sert tartışmalara yol açınca, başkan istifa etti ve yerine seçilen Galip Hamdi Tekyeli yönetiminde çalışmalarını sürdürdü. 16 Aralık 1956 toplantısı, Önce üç, ardından iki başlı durumdaki Türkiye masonluğunun birleşmesi yolunda önemli bir adım attı. Tek bir Türkiye Büyük Locası kurulması, bu Büyük Loca'nın merkezinin İstanbul’da değil, Ankara’da olması, yeni bir tüzük hazırlanıncaya kadar yeni Türkiye Büyük Looası’nın eski Büyük Maşrık tüzüğüyle yönetilmesi ve toplanmış konvanın kendini geçici Büyük Loca Genel Kurul sayarak yöneticilerini seçmesi kararlaştırıldı. Bu kararın uygulamaya girmesiyle, İstanbul'daki Türkiye Gran Lol’u da, Ankara’daki Türkiye Büyük Locası da ortadan kalkmış olacak ve ülkedeki tüm remzî dereceler üzerinde yeni kurulan Türkiye Büyük Locası tek egemen güç sayılacaktı. — 292
8 u karorlor gereğince, İki yıl görev sûresiyle seçimler yapıldı ve şu yöneticiler İş başına g e tirild i: : Ankara'dan Ah/net Salih Korur Büyük Üstat yardımcıları : Ankara'dan Mümtaz Torhan İstanbul'dan Sadık Bigat İzmir’den H. Nüzhet Çançar Büyük Birinci Nazır : Ankara'dan Dr, Kâmil Sokullu : Ankara'dan Prof. Süreyya Büyük ikinci Nazır Tahsin Aygün : Ankara'dan Av. Galip MenteBüyük Hatip şe Büyük Kâtip : İstanbul'dan İbrahim Hayi. Büyük Muhakkikler : Ankara'dan Zihni Hitmi Veli-
Büyük Üstat
Büyük Hazine ve Hasenat Emini Büyük Teşrifatçılar
Büyük Muhafız ve İdare Memuru
Istanbul’dan Tank Zlyal İstanbul’dan Âsaf Slrman İzmir'den Hakkı Türegün Ankara’dan Cemal Güçlü An karadan Cemal Güçlü Ankara'dan Suat Beriker İstanbul’dan Celâl Öget İzmir'den Haiid Arpaç Ankara'dan Dr. Zühtü Berke.
Önceki Büyük Üstatlardan Enver Necdet Egeran'ın yazdığına göre 1956 yılında Türkiye'de 29 kırmızı loca ve bunlara kayıttı 2500 kadar mason vardır. Bir başka önceki Büyük Üstat olan KemaietUn Apak'ın yazdığına göreyse, Türkiye masonları arasındaki çok başlılık, dağınıklılık 16 ay sürmüş, sonunda bir çözüme bağlanmıştır. 16 Aralık 1056'da Türkiye Büyük Looasınm oluşturulmasından sonra, tıpkı daha önceki dönemde Yüksek — 293 —
ŞÛrcı He Büyük Maşnk arasında imzalanan ve tarafların yetkilerini belirten konkordato gibi bir konkordatonun Süprem Konsey'le imzalanması iç il uzun çalışmalar ve karşılıklı görüşmeler yapılmış, sonunda da 2 i Nisan 1957 günü iki tarafın da imzaladığı aşağıdaki konkordato ortaya çıkmıştır.
KONKORDATA «Bir taraftan işbu metinde (Türkiye Büyük Locası) dîye anılan Hür ye Kabul Edilmiş Türk Masonlarının Türkiye Büyük Locası, diğer taraftan metinde (Süprem Konsey) diye zikredilen Türkiye Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti 33. ve sonuncu dersi Süprem Konseyi; İstanbul’da 16 Aralık 1956 tarihinde toplanan ve-Türklye masonlarının tamamını temsil eden Konvan'ın aldığı karara tevfikan Türkiye'deki bîlûmum masonlann Türkiye Büyük Looası kurmuş ve masonik bir kuvvet olarak teşekkül etmiş olduğunu, Masonik faaliyetlerini geliştirmek isteyen bir kısım mason üstatların Türkiye Süprem Konseyi kollarına da iJtiha-k edebileceklerini dikkate alarak: Masonluğun üniversitesinin ve Türkiye'de istikrarının temini ve çalışmaların ahenkle cereyanının sağlanması için umumî mason esaslarına uyularak, aralarındaki kardeşçe münasebetleri tanzim etmek üzere bir konkordato akdine korar vermişler ve bu maksadın husulü İçin, Türkiye Büyük Locası tarafından Zühtü Hilmi Velibeşe, Galip Menteşe, Orhan Alsaç biraderler; Süprem Konsey tarafından da Galip Taş, Veli Şefik Gizer, Necmeddin Etol biraderler murahhas olarak tayin edilerek konkordato esaslarının ve metninin müştereken tesbiti ile vazifelendi rilmişlerdlr. — 294 —
Yüksek Aki'd taraflar murahhasları İstanbul’da toplanarak fikir ve görüşlerini kardeşçe izah ettikten sonra, her iki yüksek tarafın ve masonluğun gaye ve esaslarına uygunluğunda ittifak ettikleri aşağ:daki hükümlerde tam bir mutabakata varmışlardır. Şöyle k i : 1. Yüksek akid taraflar çırak, kalfa ve üstad derecelerine şamil olan masonluğun Türkiye sınırları içinde en yüksek otoritesi ve mutlak hakimi Türkiye Büyük Locası olduğu ve bu masonik kudretin bütün seiâhiyetleri kendi nefsinde mündemiş olup münhasıran kendi aldığı ve alacağı kararlarla ve eski masonluk gelenek ve nizamlarıyla memleket kanunları hükümleriyle mukayyet bulunduğu ve bu otoritenin hiçbir suretle münakaşa edilemeyeceği ve Türkiye’de bu derecelere hakim üstün veya eşit hiçbir masonik kuvvet tanınmayacağı hususların da ittifak etmişlerdir. 2. Yüksek akid taraflar çırak, kalfa ve üstad dereceleri dışında eski ve kabul edilmiş İskoç Ritinin ve derecelerinin Türkiye’de nazımı ve en yüksek otoritesi Türkiye Süprem Konseyi olduğu ve yukarıda sayılan üç derece dışında atölyeler kurmak ve ritin mesaisini idare etmek hususunda münhasıran selâhiyetii bulunduğu, bu cihetin müdahale ve münakaşa mevzuu ittihaz edilemeyeceği noktalarında da kezalik ittifak etmişlerdir. 3. Yüksek akid taraflar, yukarıdaki maddelerde yazılı esasları uzaktan yakından ihlâl edecek hiçbir harekette bulunmamayı ve her birinin hakimi veya nazımı bulunduğu dereceler dışında atölyeler tesis etmemeyi ve teşkilât kurmamayı mütekpbilen teaahhüt ve kabul ederler. 4. Yüksek akid taraflar, Süprem Konseyin nazımı bulunduğu atölye ve teşkilâta mensup bulunan veya ileride intisap edecek olan biraderlerin mutlaka Büyük Loca mahfillerinden birinde kayıtlı ve üstad derecesinde muntazam amil veya fahri aza olması ve localarda inti — 295 —
tizamını kaybedenlerin Süprem Konsey teşkilâtında da, otom atik olarak intizamlarını kaybetmeleri ve masonluktan ihraç hallerinde de ayni vaziyetin hasıl olması hususlarında tam bir mutabakata varmışlardır. İşbu maddenin birinci fıkrası tatbikatının selâmeti için bu konkordatonunun akdi tarihinde Süprem Konsey Teşkilâtına mensup olanların veya bundan sonra intisap edeceklerin masonik vaziyetleri hakkında Türkiye Büyük Locasından resmi malûmat istenmesi ve yeni taleplerin alınacak cevaba göre karara bağlanması ve kabul tarihinde keyfiyetten Büyük Loca'ya malûmat verilmesi hususlarında tam bir mutabakata varmışlardır. 5. Yüksek akid taraflar, her birinin en büyük makamını işgcl eden üstadının diğerinin atölye veya locasını ziyareti takdirinde, o teşekkülün mensup olduğu kuvvetin en yüksek mevkiindeki üstadı hakkında mevzu m erasim dairesinde kabul edilmesi ve İskoç Ritinin 33. derecesini ihraz etm iş biraderlerin kendi localarının gayrisında Büyük Loca'nın en yüksek derecesi olan üstat mertebesi hakkındaki saygı nizam ile kabul edilmeleri ve şarka davet olunmaları ve bu biraderlerin yalnız merasim celselerine resmen davetleri takdirinde kendi nişan ve kordonlarını takabilecekleri hususunda mutabık kalmışlardır. îki yüksek akid tarafın idarelerindeki teşkilâttan b irine davetleri takdirinde, o teşekkülün mensup olduğu kuvvetin vazifelileri kendi merasim ve teşrifatı da iresinde daha önce ve davetli ta ra f biraderlerinin ayni merasimle daha sonra içeri alınmaları hüsusunda ta ra fla r mutabıktırlar. 6. Yüksek akid taraflar, idarelerindeki teşekküllerin birbirieriyle merasime davetten gayrı hususlarda, muhabere zarureti olduğu takdirde bu muhaberenin münhası— 296 —
ran Türkiye Büyük Locası ile Süprem Konsey arasında cereyan etmesi hususunda m utabıktırlar. 7. İşbu konkordato tasdik ve talisinden itibaren yürürlüğe girer. Yürürlüğe girdikten en az bir sene sonra, taraflardan biri herhangi bir hükmün yeniden gözden geçirilm esini istediği takdirde, mevzuun diğer tarafa bildirildiği tarihten itibaren en az üç ve en çok altı ay zarfında, birlikte tesbit edilecek tarihte ta ra fla r arasında müzakere edilecektir. Büyük Büyük Büyük Süvren Büyük Büyük
Üstad Hatip Kâtip Gran Komandör Umumi Kâtip Umumi Hatip
Ahm et Salih Korur Galip Menteşe İbrahim Hoyi Hazım A tıf Kuyucak İsmail Memduh A lta r Necmeddin Tahsin Erol
Bu konkordatonun kabulünden sonra 23 Haziran 1957'de İstanbul'da toplanan Türkiye Büyük Locası Genel Kurulu, locanın çalışma tüzüğünü de (Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası Anayasası) adıyla kabul etmiş ve böylece daha önce (Hür ve Kabul Edilmiş Türk Masonlarının Türkiye Büyük Locası) adı yerine de (Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası) adını benimsemiştir. 1957 Ekim başında yürürlüğe giren bu tüzük 36 maddedir.
— 297
—
TÜRKİYE MASONLUĞUNUN DÜNYA MASONLUĞUNCA TANINMA ÇABALARI
ÜNİVERSELLEŞME ÖZLEMLERİ Türkiye Masonlarının resmi örgütleniş tarihi başlangıcı olarak saydıkları 1909 yılından başlayan bir büvük özlemleri olmuştun: Anglo-Sakson masonluğuyla tanışmak... Yani daha açığı, İngiltere Büyük Locası tarafından düzenli mason olarak varlıklarının tanınması... Bu. çok uzun yıllor bir türlü gerçekleştirilememiştir. Nedeni de, 1909'da kurulan İskoç Riti Türkiye Yüksek Şûrası’nın ve bunun vesayeti altındaki Büyük Maşnk'ın, İngiltere Büyük Looası'nın rakibi durumundaki Fransa Büyük Locasına daha yokın olmasıdır. Yani, liberal masonluğa daha yakın olmasıdır. Durum böyle olduğu halde, Kurtuluş Savaşını izleyen yıllarda Yüksek Şûra'nın (Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti). Büyük Maşnk'ın da (Türk Yükseltme Cemiyeti) adlarıyla İçişleri Bakanlığı Cemiyetler Masasına kayıtlarının yapıldığı ve ülke capmda az çok düzenli bir duruma geldikleri donemdeki İngiltere Büyük Locası’na başvuruları dahi, tıpkı Osmanlı Devleti dönemindeki masonların başvuruları gibi soğuk karşılanmıştır. Durumu, masonik deyimle belirtmek gerekirse, toprakları üstünde güneş batmayan Büyük Britanya İmpara— 298 —
torluğunun yeryüzündeki tüm masonları sultası altında tutma heveslisi gururlu İngiltere Büyük Locasıyla, OsmanlI Devleti toprakları üzerindeki masonlar gibi, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerindeki masonlar da bir türlü «tanışma» olanağı bulamamışlardır. Çünkü İngiliz masonluğu, patentasını kendisinden ya da kendisine bağlı obediyamslar Büyük Localarından almamış masonları (düzenli mason) saymamaktadır. (Düzensiz) sayılan masonlarınsa (düzenli) masonlar önünde hiç bir değeri yoktur... işte bu düzensiz sayılma ezikliğini hep içinde taşıyan Türkiye masonları, özellikle ikinci Dünya Paylaşım Savaşını izleyen günlerde Türkiye'nin kapitalist blok ülkeleriyle içli dışlı olmaya başladığı bir dönemde yeniden uyandıklarında, gözlerini İngiltere Büyük Locası’na dikmişlerdir. Bu Loaa'ca tanınmayı ön planda amaç bellemişlerdir. Nitekim, 1956 yılında Türkiye Büyük Locası oluşturulup da, Türkiye masonları arasındaki kaynaşma bir ölçüde giderilince, döneminin ilk Büyük Üstadlığına seçilen En Saygıdeğer Ahmet Salih Korur iş başına geçer geçmez. Türkiye Büyük Locası, tüm dünyadaki düzenli obediyanslara başvuruda bulunarak tanınma ve tanışma isteklerini iletmiştir. 1956'da yapılan bu başvurulara, 1958'lerde önce Hollanda Büyük Locası'ndan, ardından da Amerika Birleşik Devletlerinin Kansas Büyük Locası’ndan olumlu yanıt gelmiştir. Ama bu noktada da, tanınmaların arkası kesilmiştir. Bu durum üzerine Türkiyeli masonlar, dünyanın düzenli masonlarınca sıcak karşılanmayış ve kardeş sayılmayışiarının nedenlerini araştırmaya başlamış ve İngiltere Büyük Locasının değişmez katılığıyla karşılaşmışlardır. El altından yapılan araştırmalarda dile getirilmiştir ki, İngiltere Birleşik Büyük Locası ve onun buyruğundaki obe— 299 —
diyonsiarla Büyük Localara göre, Türkiye Büyük Locası'nın ■kaynağının düzenliliği konusunda kuşkular vardır. Elbette ki kuşkular sa lt kaynak konusunda değildi. İngiltere Birleşik Büyük Loca» ve ona bağlı öteki Büyük Localar, başından beri kendi sultaları altında girmeyi ka1bul etmemiş tüm localar gibi, eski Türkiye Büyük Localarını da düzenli saymıyorlardı. Bir Büyük Loca'nın düzenli sayılabilmesi için İngiltere Birleşik Büyük Locasının sekiz maddelik katı kuralları vardır ki, bunlar harflyyen uygulanmalıydı. Bu kurallar o dönemde, Türkiye Büyük Locası'na da duyuruldu ki, bunlar şöyleydl : «1. Kaynağın düzenli olması: Yani her Büyük Locanın ya düzenli olarak tanınmış bir Büyük Loca tarafından veya düzenli olarak kurulmuş üç ya da daha çok loca tarafından düzenine uygun olarak kurulmuş olması baş koşuldur. 2. Evrenin Ulu Yarodanına (Kâinatın Ulu Mimarı) ve onun kesin yönetimine ve buyrultusuna inanç duymok, 3. İnsiye edilenlerin (masonluğa alınıp erlştirllenlerin) adlarını açık duran Kutsal Kitap üzerine ellerini koymak biçiminde yapmaları ve böylece vicdanını sorumlu tutmak, 4. Büyük Locanın, denetimi altındaki localar üzerinde jüridiksiyon egemenliğinin bulunması, (yani, egemenliğini kabul etmiş çırok, kalfa ve üstad çalışmalarının yapıldığı localarda tartışılmaz tek otorite olarak kendi kendini yöneten, bağımsız ve sorumlu, yetkilerini başkalarıyla paylaşmayan, başkalarına bağlı olmayan, daha yüksek derecelerin denetimini kabul etmeyen durumda olması), 5. Büyük Loca ve ona bağlı localarda, üyelerin sglt erkekler olması ve karışık üyeli ya do kadınlardan oluşmuş localar da bulunan kuruluşlarla masonik hiç bir ilişkide — 300 —
bulunmaması, (yani liberal ve daha çağdaş düşünüşlü masonluğu red etmesi), 6. Masonluğun üç büyük (aydınlık kaynağı)m oluşturan, Kutsal Kitap, Gönye ve Pergel'in Büyük Loca ve ona bağlı localarda çalışma sırasında görünür biçimde ortada olması, (Ingiliz Birleşik Locası ve ondan patenteü öteki obediyansiarın kutsal kitaptan anladıkları ya da kutsal kitap derken sözünü ettikleri kitap sanıldığı gibi İncil, Kur’an, Tevrat, Zebur diye bilinen dört kutsal kitap değil, Anderson Nizamatıdır. Yani Masonluğun Anayasası... İngilizler bunun yanı sıra İncicl'i de Kutsal Kitap olarak localarındaki kürsüye koyarlar ama, Kur'anı Kerim, kuşkusuz ki hiç akla gelmeyen ya da en son akla gelen Kutsal Kitaptır onlar için), 7. Localarda din ve siyaset tartışmalarının kesinlikle yapılmaması, 8. Eski Landmarklara (Anglo-Sakson masonluğunun değişmez ve üstünde tartışılamaz ilkeleri, kesin sınırları) ve masonluğun törelerine kesin olarak uymak... Dönemin Büyük Üstadı, Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur (Başbakan Adnan Menderes idi), İngiltere Birleşik Büyük Locası'nm Türkiye Büyük Locası'm tanıması işine büyük önem verdiğinden, konunun enine boyuno araştırılmasını istedi. Yapılan araştırmalar sonunda ortaya şu üç olasılık çıktı: 1. Türkiye Büyük Locasını düzenli üç locanın kurduğunu ve bu locacalrm da 18 yüzyıl Osmanlı ülkesindeki, İngiltere'den berat (patenta) almış üç yabancı loca olduğunu belirterek bu beratları yenileyerek düzenli hale gelmek, 2. Türkiyeli 21 üstadı, yurt dışında düzenli bir locada yeniden insiye ederek (yani masonluğa yeni baştan çırak — 301 —
olarak sokarak sonra kalfa ve üstadlığa yükseldiklerinde ülkeye getirerek) yedişer kişilik üç düzenli loca kurdurmak ve bu uç locadan da yeni bir Büyük Loca oluşturm ak ve geri kalan tüm Türkiyeli masonları buralarda insiye etmek. 3. Türkiye Masonluğunun 1909 yılında oluşturduğu ve sürekli düzenli hale getirmeye çalıştığı Türkiye Büyük Locası'nm tam bağımsız, içerde ve dışarda masonik hiç bir kuvvete bağlı olmadan ve kimseden berat almadan düzenli tanıtılmasına, çalışılm ak... Uzun tartışm alar sonunda Büyük Loca, son yolu tu tmayı kararlaştırdı. Bunun için her şeyden önce Büyük Loca'nın 1909'da kurulmuş ve 1935’de kendi kendini kapatmak zorunda kalmış Büyük Maşrık'ın ya-sal hükmi şahsiyeti olan Türk Yükseltme Cemiyeti'nin varisi ve devamı olduğunun saptanması için hukuki girişimlerde bulunuldu. Bu sonuç elde edilince de, Türk Yükseltme Cemiyeti'nin İstanbul, Ankara ve İzmir'deki vaktiyle Halkevlerine bırakılmış binaları geri alındı. Ancak, 1909’da kurulmuş Büyük Maşrık'ın da kaynağı, özellikle İngiltere Birleşik Büyük Locasınca kabul edilebilecek bir açıklıkta değildi. Çünkü ne bu Loca’n:n ya da düzenli saydığı bir başka büyük locanın patentası vardı ne de düzenli üç locanın bir araya gelmesiyle kurulduğunu gösteren bir belge. Türkiye Büyük Locası bu durumda. 1935-1948 arası kapanma sırasında tüm belgelerin ortadan yok olduğu, ancak Büyük Maşrık'ın kuruluşunun düzenli olduğu yolunda bazı üstadlann toniklik edebileceği görüşünü benimsedi. Bu bir tür, işi zorlamaydı ama, yapılacak başka birşey de yoktu. — 302 —
D E V R E Y E G İR E N B E C E R İK Lİ İZA T
Büyük Üstad, Ensaygıdeğer Ahmet Saiih Korur, 1958 de yeniden ayrı göreve getirildiğinde, Türkiye Büyük Locası Büyük K âtipliğine de, dış dünyayla yakın ilişkileri olan Jeolog Doktor Enver Necdet Egeran seçilm işti. Bu iki üstad eleie verdiler ve Türkiye Masonluğunu İngiltere Birleşik Büyük Locası ve ona bağlı öteki Büyük Localara düzenli saydırmak için bir dizi girişim lerde bulundular. İlk girişim , 1059 yılında, Orta Doğu'daki düzenli mason obediyanslarını incelemeye çıkan İskoçya Büyük Locası En Saygıdeğer Eski Büyük Üstadı Lord Macdonald ve Peksaygıdeğer Büyük Kâtibi Dr. Buchan'ı, Ankara'ya konuk olarak çağırmak biçiminde oldu, iskoçya Büyük Locasının bu iki yetkilisi Ankara'da üç gün boyu, Türkiye Büyük Locası'nm tüzük ve ritüelleriyle çalışma düzenini inceleyip bilgi aldılar. Aynı yıl Necdet Egeran, New Y ork’a gidip, buradaki Büyük Loca ile ilişkiler krudu. New York Büyük Locası En Saygıdeğer Büyük Üstadı Hâkim Froessel ve eski Ensaygıdeğer Büyük Üstad Arbury'le, Türkiye Büyük Locasının tanınma sorununu tartıştı. Bunlar, Egeran'a, tüzük ve ritüellerde bazı açıklam alar ve değişiklikler yapılması koşuluyla, New York Büyük Locasının Türkiye Büyük Locasını tanıyabileceğini söylediler. Egeran Ankara'ya dönünce, tü zük ve ritüellerde istenen değişiklik ve açıklam alar yapıldı, durum New Y ork’a bildirildi ve bütün bu girişim lerin sonucu olarak. Hollanda ve Kansas Büyük Locasının ardından İsviçre ve Almanya Büyük Locaları da, Türkiye Büyük Locasını tanıdılar. Amerika dönüşü, Enver Necdet Egeran, New York Locası Ensaygıdeğer Büyük Üstadı Hakim Froessel'e 29 Eylü! 1959'da şu mektubu gönderiyordu: — 303 —
«En Saygı Değer Froessel Kardeşim, Masonluğun vazgeçilmez koşullarından bazı esaslı kavramların yanlış anlaşılmasını önlemek üzere Tüzük ve Ritüellerimlzde yapmış olduğumuz değişiklikleri öğrenmekten memnun olacağnızı biliyorum. Şimdi açık olarak görülüyor kİ.: —• Kâinatın Ulu Mimarına müphem bir kudret olarak dn^jil, Kutsa} Kitaplarda anlatılan manevi bir varlık olarak inan,/Or uz. — Kutsal Kitaplarda öğretilen ruhun ölmezliğine inanıyoruz. — Türkiye'deki bütün Localarımızda çalışma esnasında. Kutsal Kitapların acık olarak bulundurulmasını ve Gönye ile Pergel'in a it olduğu dereceye göre yerleştirilmesini temin ettik. — Yeminlerin Kutsal Kitaplarla Gönye ve Pergel üzerine el koyarak yapılmasını kesinlikle temin ettik. Halen Türkiye'de 8'i Ankara'da, 1Tsi İstanbul'da ve 7’si de İzmir'de olmok üzere 32 locamız vardır. Aşağıda isimlerini verdiğim Büyük Localarla dostluk kurduğumuzu ve kendileriyle Büyük Temsilciler teati ettiğimizi bildirmekten mutluluk duymaktayım. Hollanda Büyük Maşrıkı Kansas Büyük Locası İsviçre Alpina Büyük Locası Almanya Birleşik Büyük Locaları Kardeşçe sevgilerimle, Dr. E.N. Egeran Büyük Kötip» Türkiye Büyük Locası adına Büyük Kâtip’in yazdığı bu mektuba ay™ yılın 11 Kasım tarihiyle şu yanıt geliyordu: — 304 —
«Aziz Kardeşim Dr. Egeran, Dostumuz Sime Birader’den (İskoçya Locasına bağı* Sime Birader o zaman İzmir'de bir şirketin müdürü idi ve tanışmak ipin Türkiye Büyük Locasına yakın ilgi gösteriyordu) birkaç gün önce bir mektup aldım, sizin New Yorkta En Saygıdeğer Froessel Biradere gönderdiğiniz mektubun suretini de yazısına eklemişti. Ben de Amerika'dan yeni geldim ve Hâkim Froessel Biraderle tanınma 'konularını tanıştığımız çok hoş bir saat geçirdik. Söylemeye lüzum var mı bilmem, vaktimizin büyük bir kısmı Türkiyedeki masonluk hakkında görüşmekle geçti. Kendisine En Saygıdeğer Lord Macdonald biraderle benim Ankarad'a sizlerie bulunduğumuz esnada ne kadar empresyone olduğumuzu anlattım ve sizin Büyük Locanızı resmen tanımamızın bi rzamon meselesinden ibaret kaldığını da ilâve ettim. Umarım ki, Sime Birader size Lord Macdonald Biraderin Ankara seyahatimiz hakkında çok etraflı bir rapor hazırlayıp Daimi Heyetimize sunduğunu ve onların da bu raporu çok olumlu karşıladıklarını bildirmiştir. Geçen hafta Londra’da İngiltere .İskoçya, İrlanda Büyük Locaları ortak toplantımızı yaptık. Bu toplantıda, İskoçya’dan Lord Macdonnald Birader, ben ve dış münasebetler ıkomitemiz Başkam olan Draffen Birader hazır bulunduk. Türkiye Büyük Locasının tanınma meselesi uzun boylu münakaşa ve müzakere edildi ve diyebilirim W Lord Macdonald Birader fevkalâde bir savunmada bulundu. İngiltere Birleşik Büyük Locası bundan birkaç yıl önce, kopyası ekli olan tanınma ana prensiplerini tesbit ve tevzi etmişti. (Biz bu tanınma ana prensiplerini yukarda sekiz madde olarak görmüştük) Bu prensiplerden 2 ilâ 8 inci maddeye dahil bulunanların Türkiye'de harfiyyen tatbik edilmekte olduğu hakkında toplantıdakileri iknaa muvaffak olduk, Ve fikrimize göre, Türkiye’de yapılmakta olan — 305 —
F. 20
herşeyin en ufok ayrıntılarına kadar tamamen düzenli o lduğunu izah ettik. IngHtere Büyük Locasına göre yegâne güçlük birinci maddeyi teşkil eden : Menşein muntazam olması, yani her Büyük Locanın ya düzenli olarak tanınmış bir Büyük Loca tarafından berat verilm ek suretiyle veya muntazaman kurulmuş üc veya daha fazla Loca tarafından Nizamlara uygun olarak te sis edilmiş olması şarttır, hükmünden doğmaktadır. Bu yüzden müşterek bir karara varmak mümkün olmadı ve konunun. Iskocya Büyük Locası tarafından bir ,hal sureti bulununcaya kadar tehir edilmesinde mutabık kaim di. Türkiye’de mevcut bulunan 30 küsur Locanın nasıl kurulduğunu bildirirseniz bana pek çok yardım etmiş olacağınızı sanıyorum. Belki de bunlardan bir kısmı eski zamanlarda düzenli bir Büyük Loca tarafından tesis olunmuş Ve muhtemelen bir kısmı da Büyük Locanız 4 yıl önce teşekkül ettiğine göre sizin tarafınızdan beratlarını almışlardır. Keza Yüksek Şûra'mn Türkiye'deki bütün masonları kontrolü altında bulundurduğu zaman hangi localara tesis beratı vermiş olduğunu bildirm eniz de yararlı olacaktır. Bildiğiniz gibi, bir 2am anlar Türkiye'de bi2im de localarımız vardı, fakat İskocya Büyük Locasının jürid;ksiyonu altında iken bu localarda insiye edilmiş biraderlerden hayatta kalanlar bulunacağını ummuyorum. Böyle o lsa idi o locaları.uyandırm ak mümkün olurdu. Başka bir hal sureti bulmak imkânı vardır: Iskoçya Büyük Locasının Türkiye'ye gelip sizin Büyük Locanızı resmen tesis ve tanzim etmesine sizin Büyük Daimi Heyetiniz ne der? Bana öyle gllyor ki, Büyük Locanızın te şekkülünden bu yana en az üç locaya tesis beratı vermiş bulunursanız ve Iskoç Büyük Locası ve Türkiye Büyük Locasını resmen tesis ve tanzim ederse, o zaman İngiltere
— 306 —
Büyük Locasının birin ci prensip şartı yerine getirilm iş olacaktır. , ifade etmeliyim kİ, şüphesiz bu hal sureti benim kişisel görüşümdür. Bu te k lif halkın daki düşüncelerinizi bana bildirmek lütfunda bulunacağınızı umarım. Tesadüfen sizin Büyük Loca esas görevlilerinden biri ing'ltere've seyahat etmekte İse İngiltere Büyük Locası Büyük Kâtibi İle temos etmesi yerinde olur. Size yardımcı olmak İçin elimizden geleni yapmakta olduğumuzdan sizi temin etmek isterim ve yeni bir gelişme olursa sizi derhla haberda redeceğim. Kardeşçe sevgi ve saygılarla Dr. Buchan Büyük Kâtip»
YAZIŞMALAR SÜRÜYOR Türkiye Büyük Locası Büyük Kâtibi ile İskoçay Büyük Lorası Büyük Kâtibi arasındaki yazışmalar bundan sonra da sürüp g itm itşir. Örnek olmak üzere bu konudaki birkaç yazışmayı daha a k ta ra lım : Dr. Egeran, Dr. Burhan’m 11 Kasım ta rih li mektubunu alınca, hemen bir hafta sonra ona şu yanıtı ya zm ıştır: «Aziz Kardeşim Dr. Buchan. 11 Kasım tarihli nazik mektubunuzu büyük memnunlukla almış bulunuyorum, pek çök teşekkür ederim. Herşeyden önce size ve Lord Macdonnal Biradere Büyük Locamızın tanınmasını sağlayacak olan davanın savunmasında horcomış olduğunuz cabalar için teşekkülr etmek isetrim. Gayet doğru olarak ifoçle ettiğiniz gibi ta nınma ana prensiplerinden 2 ila 8 inci moddelere dahil koşullara Büyük Locamız harfiyen riayet etm ektedir. Açık — 307 —
ve samimi olarak kaydetmeliyim ki, şahsen menşein munîazamiığı bakımından kuşkuyu giderecek durumda değilim. Bununla beraber, bir çok eski üstatlarımız tamamen nizami bir teşekkül olduğumuzu halen kesinlikle ifade etmektedirler. Ancak bu kanaati tevsik edecek orijinal bir doküman bulmak mümkün değildir. Valığımızm «une fois pour - bir defada toptan» legalize edilmesi hususunda bir yol bulma, gayretini şahsen takdirle karşılarım. Bu husustaki teklifinizi Büyük Üstadıma ve Büyük Daimi heyete aktaracağım. Bu ayın 29'unda ■Büyük Daimi Heyet toplantısı olacaktır, mektubunuzu o toplantıda, okuyacağım. Mektubunuzda ikinci hal şekli olarak bahis konusu edilen Büyük Locamızın İskoç Büyük Locası tarafından resmen tesis ve tanzim olunması hakkında bana daha etraflı bilgi vermeniz kabil midir? Halen bizim jüridiksiyonumuz altında bulunan loca.ların adedi 32’dir. Bunlardan 29’u orijinal olarak, Türkiyede bütün masonları kontrolü altında bulundurduğu zaman Yüksek Şûra tarafından tesis olunmuştur. Ancak şimdi bu 32 locanın hepsi de beratlarını Türkiye Büyük Locasından almış bulunuyorlar. Aydınlatıcı bilgilerinizi bekler, kardeşçe sevgi- ve s a lgılarımızı sunarım. Dr. Necdet Egeran Büyük Kâtip» «Aziz Kardeşim Dr. Egeran, 18 Kasım tarihli mektubunuza pek çok teşekkür ederim. Bu cevabım umarım ki Pazar günü yapılacak Daimi Heyet toplantınızdan Önce elinize ulaşır. Lord Macdonald Birader ve Denizaşırı localarımızla Dış Münasebetler Komitemizin Başkanı olan George Draffen Biraderle birlikte, Birleşik İngiltere Büyük Locasının ilk şartı olan menşe meselesini çözümlemek için bir formül bulmak hususun— 308 —
da daha fazla düşündükçe b ir takım zorluk lorta1karşılaştığımızı itiraf etmem lâzımdır. İskoçya Büyük Locası tarafından resmen teste ve tanzim edilmenizden bahsettiğim zaman aklımdan geçen. Büyük Locamızdan bir heyetin Türkiye'ye giderek kendi |üridfksryonumuza dahil bir kardeş locanın tesis ve takdisinde yaptığımız törene benzer bir tören yapmaktı. Aklımda olan hakkında size tHr fakir verebilmek için bu gibi vesilelerde kullandığımız tören rltüellnin bir kopyasını ilişikte gönderiyorum. Şüphesiz Türkiye Büyük Locasının İskocya Büyük Locasına tabi olması hiç bir veçhile bahis konusu değildir. Bana göre bu, Türkiye Büyük Locasının muntazamlık damgasmıvurmak üzere yapılacak sade bir törenden İbaret olacaktır. Büyük Locanız bu süretle regülorjze edilebilirse, İngiltere Büyük Locasındokine benzer koşulları öne süren düzenli Büyük Localar tarafından tanınmamız daha kolay olacaktır. Tekrar kaydedeyim ki, bunlar henüz İskoçya Büyük Locasının resmî görüşü değildir ve kafamızda döndürmekte olduğumuz fikirlerden İbarettir. Mektubumo verdiğiniz açık yürekli cevabınıza müteşekkirim. Bazı Büyük Localar, beratlarını Yüksek Şûra'dan almış olan locaları düzenli kabul etmeyeceklerdir, ancak belirttiğinize göre bu localar, Büyük Locanız kurulunca beratlarını sizden almışlardır. Mektubunuzda bahsettiğiniz diğer üç locanın. Büyük Locanız birkaç yıldan beri var olduğuna göre, beratlarını doğrudan doğruya sizden almış olduklarım orzetmekte doğru muyum? Hangi ritüell çalışmanızda kullandığınız hususu do bazı Büyök Locaları düşündürebilir. Bu itibarla, İskoçya, İngiltere, İrlanda ve Dünyanın her yerindeki düzenli diğer bir çok Büyük Localar tarafından kullanılmakta olan ritüeli kabul etmeyi Büyök Daimi Heyetiniz düşünmekte bir yarar mülâhaza eder mİ bilemem? Ankara’da yaptığımız gö— 309 —
rüşmelerden çınladığıma göre Türkiye'deki localar Eski Fransız Kontinental Ritüelini kullanmaktadır. Bu safhada bunun önemli bir rol oynayacağını sanmıyorum. Ancak ileriye sürülecek her türlü itiraz ihtimallerini ortadan kaldırmaya çalışıyorum. Ocakta denizaşırı bir geziye çıkacağını benden öğrendiğinizi açıklamak suretiyle İngiltere Büyük Kâtibine bir mektup yazarak yolu İstanbul'a düştüğü takdirde bir heyetinizin kendisiyle görüşmekten memnun olacağını bildirmenizden bir zarar hasıl olacağını sanmıyorum. Ekimde yaptığımız ortak toplantıda İngiltere Büyük Locası, Türkiye'de çalışmakta olan 32 locanın nasıl meydana geldiğini açıklayan inandırıcı bir cevap alamadıklarını ileri sürmüştü. Bana yazdığınız gibi açık ve samimi olarak Büyük Kâtip Stubbs Biradere de yazarsanız yararlı olacağı kanısındayım. Kardeşçe sevgi ve saygılarımla. Dr. Buchan Büyük Kâtip» «Ankara, 9 Aralık 1959 Aziz Kardeşim Dr. Buchan, 18 Kasım tarihli mektubumo derhal cevap vermiş olmanıza pek çok müteşekkirim. Gerçekten 25 Kasım tarihli mektubunuz, 20 Pazar günü yapılmış olan Büyük Dan mi Heyet toplantısından önce elime geçti. Gerek Büyük Üstadım ve gerekse Büyük Daimi Heyet, Büyük Locamızın düzenli oiarak tanınması için harcadığınız çabaları memnunluk ve takdirle karşıladılar. Mektuplarınızın hepsinin Türkçe tercümelerini yaparak konuyu 27 Aralıkta, oktedilecek gelecek toplantı gündemine koymamı istediler. Ancak, açık yürekle şunu belirtmem gerekl ki, Büyük Locamızı kendi locanızı tesis ve tanzim eder gibi bir töre— 310 —
ne lobi tutamnızt şahsen uygun bulmuyorum. Teklifinizi bütün incelikleriyle Büyük Daimi Heyetimize sunmadan önce bunu daha sade bir tanışma töreni haline koymanızı özellikle tavsiye ederim. Bu ctrada Büyük Locamızın kuruluşundan bu yana tesis edilmiş olan 3 locanın beratları Yüksek Şûra'dan değil tamamen bağımsız olan Türkiye Büyük Locasından almış olduklarını tavzihan bildiririm. Yeni gelişmeler hakkında size şüphesiz bilgi vereceğim. Kardeşçe sevgi ve saygılarımı sunarım. Dr. Necdet Egeran Büyük Kâtip» «Edinburg. 16 Aralık 1959 Aziz Kardeşim Egeran, 9 Aralık tarihli mektubunuza çok teşekkür ederim. Şayet bu mektubum sizin Daknl Heyet toplantınız günü otan 27 Aralıktan önce elinize geçerse teklifimizin bu yeni şeklini bildirmenizi, rica ederim. Sizin gibi diğer bazı biraderler de, hakikatte mevcut olan Türkiye Büyük Locasının yeniden tesis töreni yapmak suretiyle tanziminin lüzumsuz olduğu kanaatini izhar edebilirler. Bu itibarla törenin sadece tanzim etme dediğimiz kısmına inhisar etmesi daha iyi olacaktır. Biz burada her yeni locoyı tanzim ederiz. Bu törende locadaki bütün çalışmalarımızda Kainatın Ulu Yaradanınm Kutsallığrndan bizi himaye etmesini dileriz. Locanın hatibi bir dua okur ve biz de İlahi İyiliği, Neşeyi ve Huzuru remzeden buğday, şarap ve zeytinyağını locaya serpme töreni yaparız. Yapmaya çalıştığımız şey, Türkiye Büyük Locasının varlığını düzenli hale getirmek suretiyle başka Büyük Locaları sizin Büyük Locanısın düzenli olduğuna ikna et— 311 —
mektir. Sizin doğru yolda yürümekte olduğunuz kanısındayım vs zamanla herşey mükemmel okıcoktır. Bu fırsattan yararlanarak yılın bu mevsiminde büttkı dostlarımıza her zaman yolladığımız gibi size de en iyi dileklerimizi sunmaya izninizi dilerim. Eminim ki 1960 yıIt Türkiye iç'm barış v© mutluluk dolu bir yıl olacaktır. Kardeşçe sevg'r ve saygılar. Alex F. Buchan Süyük Katip» «Ankara. 4 Ocok 1960 Aziz Kardeşim Buchan, 16 Arohk 1959 tarihli mektubunuza pek çok teşekkül ederim. 27 Aralık toplantımıza sunmak üzere vaktinde eli* me geçmiştir. İskoçya Büyük Locasının Büyük Locamızı sadece Tanzim etmesi hususundaki şahsi tekfjffntem B ûyiik Locamızda kabulüne oybirliğiyle temayül gösterildiğini açıklamaktan hakiki memnunluk duymaktayım. Bu te k lif Büyük Locanızdan resmen geldiği takdirde bunun Daimi Heyetimizce olumlu bir karara varmak üzere büyük sempati ile mütalaa olunacağını size bildirmemi benden rica ettiler. Büyük Locamızın senelik Konvanmın 31 Ocak 1960 tarihinde İstanbul'da toplanacağını bildirm ek isterim. Büyük Localarımız arasında tanışmayı tem in edecek olan dostana yazışmalarımız bu Konvanın bilgilerine sunulacaktır. Herhangi bir gelişme hakkında beni haberdar etm enizi rica eder, Kardeşçe sevgi ve saygılarımı sunarım. E. Necdet Egeran Büyük Katip» — 312 —
O L U P B İT T İ S A N M A Y IN
Tüm bu. mektuplar, yazışmalar, gelm eler gitm eler sonunda Türkiye Masonluğunun İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından düzenli sayıldığını sonarsanız yanılırsınız. Tüm bu yazışmalardan sonra da, düzenli sayılma, İngiltere masonluğu tarafından masondan sayılma çabala* n yıllarca1 sürecektir. Ne zamana kadar mı? Taaa 1970’lere kadar... Evet, Ahmet Salih Korur'un Başbakan Adnan Menderes'in pekçok bakandan daha e tk ili Başbakanlık Müsteşarlığı döneminde Maşrık-ı Azam ya do En Saygıdeğer Büyük Üstad olduğu, Fatih Rüştü Zorlu gibi nice Cumhuriyet Bakanının mason olduğu bu dönemde, Necdet Egeran gibi işini bilir, dış ilişkileri alabildiğine güçlü bir Büyük Loca Büyük Katibinin döneminde, tüm bu çabaların, yazışma [arın, İskoçya locasının Türkiye Büyük Locasını Tanzim etmeyi (Düzenlemeyi) kabul etmesine, Türkiye Büyük Locasının pek çok üyesinin burukluk ve hatta küskünlüğüne, izlenegelm&kte olan ritüellerin İngiliz ritüellerine çevrilmesi, Fransız ritüellerinin terkedilmesine yani sayısız ödün verilmesine karşın, Türkiye Büyük Locası’nm İskoç Büyük Locası tarafından düzenlenmesi ancak 1965 yılında nisan ayında, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'in Suat Hayri Ürgüplü hükümetinde Başbakan yardımcısı olduğu ve önünde Başbakanlık yollarının açıldığı günlerde gerçekleşmiştir. Ama bilmek gerekir ki, bu daha, Türkiye Büyük Locasının Ingiltere Birleşik Büyük Locası tarafından düzenli sayılmasına yetmemiştir. — 313 —
Şimdi, özette de olsa, 1960 sonrası masonik gelişmelerini de görm ekte yarar olacağı samsındayız: 1960 yılı ocak ayının sonunda Türkiye Büyük Locası Genel Kurulunda, yani Konvanda. Ahmet Salih Korur ve Necdet Egeran düzenli tanınma ve ta-nzim konularında geniş bilgi' verm işler ve bu, son üç-dört yıldır Locayo alımmış yeni kance DP tondanslı masonlarca genel bir onay havasıyla karşılanm ıştır. Yüksek dereceli pek çok masonun, özellikle de Yüksek Şûra ya da Süprem Konsey üyelerinin pek çoğunun pek de sam patik karşılamadığı ve yadsıdığı bu girişim lerin bir tamlanması otarok Konvanı izleyen günlerde T ürkiye’ye New York B üyük' Locası ileri gelenlerinden Arbury gelmiş, Ankara'da Büyük Locayı ziyaret edip denetlemiş ve Lord Macdonald Biraderin ziyaretinden bu yona yapıtmış olumlu sayılacak değişiklikleri gözleyip saptamıştır. Türkiye Büyük Locası, İngiliz Locası'nin gözünde düzenli sayılmak için olağan dışı bir çaba gösterirken, bu g irişim leri yürüten Büyük Loca'nın Daimi Heyeti, İskoç Riti Türkiye Yüksek Şûrasını da hizaya getirm ek ve kendilerinirukine benzer b ir çabaya sokmak için ellerinden geleni ardlanna koymamışlardır. Cemiyetler Masasındaki kaydrna göre Türk Mason Demeği adım taşıyan Süprem Konsey (Yüksek Şûra), İn -’ g i İtere Birleşik Büyük Locasına ve onun görüşlerini Türkiye masonları için de tartışılm az ku rat sayan b ir kısım masonlara göre daha 1909 yılında «usulüne uygun kurulmonuştı». Önceki Büyük Üstadlardan Enver Necdet Egeran, İngiliz masonluğunun etkisi altında açıktan açığa bunu böyle yazar. Durum böyle olduğu halde, Süprem Konsey, kendine göre düzenli olduğunda direnmiş, başında bulunan Profesör Haizim Atıf Kuyucak ve öteki Umumi M üfettişler, (Süprem Konsey üyesi 33. derece masonlar), 1909 ve 1948 — 314 —
Yüksek Şûralarının 1861 yılında İstanbul'da kurulmuş Yüksek Şûranın devamı olduğunu deklare etm işler (açıklamışlar) ve Amerika Birleşik Devletleri Güney Amerika Jüridik£oyonunun patentini de 1953'larda yenileyerek, 1960’larda aa Kuzey Jüridiksiyonunun kendilerini düzenli saymasıyla varlıklarını dünyada kabul e d ilir saymışlardır. Türkiyede Adnan Menderes ve Celâl Bayar'ın başını çektiği Demokrat Parti iktidarının, on yıllık bir yönetimden sonra, 27 Mayıs 195Q'da Milli B irlik Komitesince alaşağı edilmesi ise, pek çok mosonu, 1935’deki Atatürk'ün masonluğu yasaklaması gibi bir şoka sürüklemiştir. Nasıl sürüklemesinki? 27 Mayıs İhtilâli, Türkiye Masonlarının Büyük Locasının En Saygıdeğer Büyük Üstadını, Ahmet Salih K orur’u tutuklayıp Yassıadaya tıkmıştır. Mümtaz Tarhan, Zühtü Hilmi Velibeşe-, Fa tin Rüştü Zorlu, Kemal Aygün, Dilaver Argun, Sebati Ataman, Medeni Berk, Halûk Şaman, İzzet Akçal, Abdullah Aker, Celâl Yardımcı gibi bakanlık yapmış nice ünlü politikacıyı, hatta yaşayan masonların en eskilerinden Cumhurbaşkanı Celâi Bayar’ı asılmalarıyla istemiyle Yüksek Adalet Divanı önüne çıkarılmışlar, sonunda da pek çoğu mahkûm olmuşlardı. Dünya Masonluğunun tüm çabalarına karşın, sadece Türkiyede değil, Türkiyede de pek ender bir biçimde görüldüğü gibi bir mason, Fatin Rüştü Zorlu da sonunda asılmıştı. Masonlar için bu şoku atlatm ak kolay olmadı. Arada Türkiyeli masonların tek tesellisiyse, 27 Mayısı izleyen günlerde kurulan Cemâl Gürsel Başkanlığındaki ilk ve daha sonraki bakanlar kuruluna, mason olup olmadıManna hiç d ikk a t edilmeden alınan mason bakanla r oldu: Önce Devlet sonra içişleri bakanı olan Nasır Zeytinoğlu, sonradan Adalet Bakanlığı da yapacak olan Devlet — 315 —
Bakanı Hayrı Mumcuoğlu, A dalet Bakam Ekrem Tüzemen ve Kemal Türkoğlu, Dışişleri Bokonı Selim Sarper, M aliye Bakam Kemal Kurdaş, Bayındırlık Bakanı Mukbi! Gökdoğan, Ticaret Bakanı Mehmet Baydur, Tekel Bakanı Fetih! Askın. Ulaştırma Bakanı Orhan Mersinli, Sanayi Bakanı Şahap Kocatopçu Bayındırlık Baikanı Daniş Koper, Ticaret Bakanı Cihat İren, Sanayi Bakanı M uhtar Uluer, Turizm Bakanı Zühtü Tarhan, İmar Bakanı Orhan Kutab hep «biraderansdondı... Tasfiye edilen bürokrasinin üst katlarına da, giden masonların yerine yenilerini yerleştirmek, hatta Yüksek Adalet Divanı ve Yüksek Soruşturma Kuruluna da maeon biraderlerden yargıçlar sokm ak olanağı doğmuştu. 1961 seçim leri sonrası İnönü Hükümetlerinde de, A kif İyidoğan, Selim Sarper, İhsan Gürsan gibi mosan bakanların yer olmasıysa bir başka teselli kaynağı oldu. Bu dönemde, Siiâhh Kuvvetlere de geniş ölçüde «çengel» atıldı. Orgeneral Refik Tulga, Korgeneral Şefik Erensü gibi kom utanlar masonluğa alındı. Ne vor ki, 27 Mayıs 1960 ihtilâli, masonların sonraki kazcnımlcrıma karşın, gene de beklenmeyen ve kolay hazmedilemeyen bir darbeydi. Türkiye Büyük Locası, 27 Mayss'ı izleyen günierde kritik günler geçirdi. Özellikle Üniversite profesör ve öğretim üyeleri arasında, Eminsu'lar arasında, salt mason oldukları İçin yapılan «tasfiyeler», masonların Milli Komitesine karşı çok dikkatli davranm alarım gerektiriyordu. Türkiye Büyük Locası, İhtilâlden tasa bir süre sonra1, Merkezini Ankara'dan İstanbul'a taşıma kararı aldı. Bu karar da hemen uygulandı. En Saygıdeğer Büyük Üstat Ahmet Salih Korur, Fatin Rüştü Zorlu, Celâl İmre gibi önemli pek çok masonun mdtriküllerden adları silindi ki, bunların mahkumiyetleri halinde, «masonlar da mahkûm olur» anlayışı yayılmasın. 1— 316 —
Yapılan yeni görev bölümündeyse, İstanbul'da Türkiye Büyük Locası Ensaygıdeğer Büyük Üstatlığına1 33. dereceli mason Kemaiettin Apak Büyük Katipliğe ise Nafiz Ekemen seçildiler. Eski Daimi Heyetin Büyük Katibi Dr. Jeolog Necdet Egeran ise, daha da yükselerek Birinci Büyük Nazır oldu. Hemen >bu derlenip toparlanmayı izleyen günlerde İstanbul'a New York Büyük Locası önceki Büyük Üstadı Ensaygıdeğer Üstat Froessel geldi, durumu yerinde inceledi ce oldukça olumlu izlenim lerle ülkesine dönüp raporunu verdi. Dış ilişkileri yürüten ve özellikle de İngiltere Büyük Locasmca tanınmayı b ir tür onur sorunu haline getiren, M obil adlı yabancı petrol Ş irketinin Türk iyede ki genel Müdürü Necdet Egeran ise bu dönemde, bir yandan yazışmaları sürdürürken öte yandan da sık sık yaptığı yurt dışı gezilerde bu 'konuyu işliyordu. Nitekim, daha Tanzim töreni bile yapılmadan 1963 yılında İskoçya ve New York Locaları, bunların ardandan da dahaı bir hayli yabancı Büyük Loca, Türkiye Büyük Locasıyla «tanıştı»iar, onun varlığını kabul ettiler. Ensaygıdeğer Büyük Üstad, İşletm eler Bakanlığı Müsteşarlığından emekli Kemaiettin Apak’ın Ağustos 1962'de «ebediyet maşrıkına intikal» etmiş ve o yerinde de Sağlık Bakanlığı Müsteşarlarından Dr. Ekrem Tok, Ensaygıdeğer Büyük Üstat seçilmiş, Enver Necdet Egeran da Büyük Üsta t Kaymakamlığına getirilm iştir.
N İH A Y E T İS T E N E N N O K T A Y A V A R IL IY O R
1964 yılında Amerikanın New York kentinde açılan Dünya Fuarında, masonluğun kendisini dış dünyaya ta nıtması için yapılan çalışmalara da Türkiye Büyük Locası
adına tem silci gönderildikten sonra, nihayet 1965 yılında. Nisan ayında iskoçya Büyük Locası Büyük Üstadı, En Saygıdeğer Lord Bruce ve büyük Katibi, Pek Saygıdeğer Dr. Buchan İstanbul'a gelip, yıllardan beri İzmir’de bir yabancı şirketin müdürlüğünü yapan üyeleri Sime Birader'le, daha 1983'de Türkiye Büyük Locası’nı tanıdıklarında, iskoçya Büyük Locasının Türkiyedeki Tem silciliğine (bir tür e lç ilik )'a ta d ık la rı ve İskoçya Büyük Locası Fahri Büyük ikinci Nazırlığı görevini verdikleri Enver Necdet Egeran'ia bir kurul oluşturup, Türkiye Büyük Locasını Tanzim e ttiler. İskoçya Büyük Locası yöneticileri aralarına bir T ürkiyeli Mason oton Necdet Egeran'ı da alarak, Türk.m asonluğuna bir tü r cemilede bulunuyorlar, bu masonluğun bağımsızlığına gölge düşürm ediklerini göstermek istiyorlardı. Bu Tanzim işleminden kısa bir süre sonra toplanan Türkiye Büyük Locası Konvanı, 2 Mayıs 1965’de En Saygıdeğer Büyük Üstatlığa iki yıi için Enver Necdet Egeran’ı seçerek, bir tü r şükran borcunu ödemiş oluyordu. Bu arada, Üçüncü İnönü Koalisyonu Bütçe Oylaması sonucunda çekilmek zorunda kalmış, Demirel'in de parlamento dışından başbakan yardımcısı olduğu Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti kurulmuştur. Demirel ise 29 Kasım 1964'de Adalet Partisl'nin ikinci Büyük Kongresinde, rakibi Saadettin Bilgiç ve yandaşlarının mason olduğu halde halde masonluğunu sakladığı suçlamalarına karşın, ben mason değilim, evinde her sabah kuran okunmadan kahvaltıya oturulm ayan bir ailenin çocuğuyum diyerek ve Mason Locasından aldığı, mason olmadığına ilişk’n bir «sahte belgeyi» de Kongre başkanlık divanına vererek AP Genel Başkanlığına seçilecektir. Bundan sonra da. Masonlar dünyasında kıyamet kopacaktır. — 318 —
A dalet Partisi Genel Başkanı seçilebilmesi için, Süleyman Demirel’e masonken mason değildir diye üstelik de düzmece bir belge verilmesinin yankıları, tepkileri ve sonunda Türkiye masonluğunun bir kez daha bölünmesinin, bir polis romanı ■■kadar 'ilginç öyküsünü görmezden Önce, dilerseniz, özet bir biçimde Türkiye Masonluğunun am açladığı noktaya gelişini, yani İngiltere Büyük Locası tara fından tanınması olayına, bu için koparılmasında gerçekten önemli rol oynamış Neodet Egeran’ın kalemiyle kısaca göz atalım. Bu göz atışta, Egearn’ın, Demirel'e verilm iş düzmece belge nedeniyle Ensaygıdeğer Büyük Üstatlıktan ayrılmak durum unda kalmasının da. adı edilmeden izleri görülecektir: «Büyük Locamızın tanzim töreninden ve bu suretle kesinlikle bağımsız olarak düzenli masonluk safında yer almasından sonra, Yüksek ŞDra'aa (Türk Mason Derneği) bu durumun yaratıcısı telakki ettikleri benîm şahsıma karşı büyük tepki başlamış ve hele kendilerince aday gösterilen Yüksek Şûra Üyelerinden biri yerine benim Büyük Üstat seçilmem, büyük hırçınlıklara yol açmıştır. Uzun süre kendi mutlak emirleri altında olan Türk Masonlarının tam bir istiklâl kazanmasını bir türlü hazmedemeyen bazı Yüksek Şûra İdarecileri bazı gazete ve dergilerde bir takım yersiz yayınlar yaptırmak suretiyle Masonlar arasında büyük kaynaşmalar yaratmayı başarmışlardır. M em leketimizdeki toplum sal bir değişim eyleminin de büyük husursuzluğa yol açtığı bir döneme rastlamış olan Büyük Üstadlık görevimi bıı koşullar altında uzun süre yürütmeme ve Türk Masonluğunu düşündüğüm üstün başarılara götürmeme imkân bulamadığımı üzgünlükle kaydetm ek isterime 8 Ay gibi kısa^ bir süre sonra istifa — 319 —
ettim . Benden sonra Büyük Üstatlığa seçilmiş otan Hayrettin Örs Biraderin, Büyük Üstad Kaymakamı Dr. Şekür Okten ve Büyük Katip Nafiz Ekemen biraderlerle birlikte Düzenli Masonluk gayretlerini kesin sonuca götürm üş olm aları bize gerçekten büyük m utluluk vermiştir. Ancak üzüntü ile kaydedelim ki, bazı idareciler ta ra fından yaratılmış olan huzursuzluklar Türk Mason Derneği adını taşıyan Yüksek Şûra'nın Düzenli Masonluktan kopmasını sonuçlandırmış ve Büyük Locanın bağımsızlığını kabul eden Türk Mason Derneğinin diğer idarecileri ta rafından, Türkiye K ültür ve Fikir Derneği adı altında yeni bir İskoç Riti Yüksek Şûrası’nın .kurulmasına ve T ürkiye'de Düzenli Yüksek Şûra olarak bunun tanınmasına yol açmıştır. Bu arada özellikle kaydetmek lâzımdır ki, İngiltere Birleşik Büyük Locasının Büyük Locamızla tanışmasında., 1970 yılında. Büyük Daimi Heyet Üyeleri. Galip Kardam ve A lber A rd itti biraderleriın görevli olarak katıldıkları Brükseldeki ma son ik bir törende İngiltere Büyük Locası Büyük Katibi Stubbs biraderle masonlumuz hakkında yaptıkları inandırıcı 'konuşmalar da rol oynamıştır. Bu suretle nihayet, 1970 yılında da İngiltere B irleşik Büyük Locasıyla tanışmamız sonunda. Bütün Dünya Düzenli Masonlukları arasında müstesna, yerimizi' almış olduk.» (Gerçek Yüzüyle Masonluk — Necdet Egeran — Sayfa 56-57)
TANIŞMADAN ÖNCEKİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER İngiltere Birleşik Büyük Locasının, Türkiye Büyük Locasını resmen tanıyıp. Düzenli dünya masonluğuyla Türk masonluğunun tanışmasından önceki yıllardaki cabalar ve ilişkilere dair az çok bilgi verm iştik. Şimdi de sizlere, bu tanışmadan önceki döneme ait bir belgeyi sunmak istiyoruz. Bu beige, Büyük Üstad Kema[etlim Apak'rn ölümünden sonra yerine seçilen Dr. Ekrem T ok’un Büyük Üstad Kaymakamı Enver Necdet Egeran'm 1964 IMew York Dünya Fuarı nedeniyle New York Büyük Locasının masonluğu 'bütün dünya dış alemine ta nıtmak için düzenlediği bir sergiye Türk masonluğunu t emsileri katılması sonunda, dönüşte Büyük Locaya verdiği rapordur. 22 Mayıs 1964 tarihini taşıyan, Necdet Egeran imzalı «New York Büyük Locasını ziyaretim in izlenimleri» başlığın: taşıyan bu rapor aynen şöyledir; «Türkiye Büyük Locası Büyük Daimî Heyeti Pek Muhterem Büyük Üstadım ve Aziz Kardeşlerim, Emirleriniz veçhile New York Büyük Locası’nm 183 üncü Konvanma' Büyük Locamızı temsilen katılm ak üzere 3 Mayıs 1964 tarihînde Ne w Y ork’a gittim . New York’ta — 321 —
F. 21
kaldığım 5 gün zarfında vukubulan olayları, yaptığım te masları ve elde ettiğim intibaları aşağıda yüksek bilgilerinize arzederim. 1.
O L A Y L A R :
3 Mayıs 1964 — Ankara'dan Saat 7 de Pan American uçağının 115 sayılı seferiyle hareket ettim. New York'ta Kennedy Uçak alanına saat 17 de vardığım zaman benim için A stor Otelinde yer ayrıldığını öğrenaim. Otelde Eski Büyük Ustad A rbury Biraderin refıkasiyle birlikte beni saat 19 da akşam yemeğine beklediklerine dair daveti buldum ve icabet ettim. 4 Mayıs 1934 — Sabah Büyük Loca binasına giderek Büyük Kâtip Biraderle tanıştım ve eskiden tanıdığım daimî erkan ve memurini selâmladım. Akşam Büyük Üstad Oslrov biraderin hariçten gelen davetliler şerefine Astor Otelindeki Versailles salonunda verdiği ziyafette bulunarak dâvetli Büyük Üstadlaria (Umumiyetle refikalarıyla birlikte) ve New York Büyük Loca Daimî Heyeti Üyeleri (15) ve Eski Büyük Üstadlariyle (6) tanıştım (Esasen bunlardan bir kısmını eskiden tanımak şerefine nail olmuştum). Ziyafeti müteakip N ew Y ork'un yeni bir san'at merkezi olarak inşa edilen ve bâzı binaları henüz bitirilm ekte olan Lincoln Centcr'deki modem Konser salonunda Mason müzisyen biraderlerden müteşekkil 100 kişilik bir senfoni orkestrası ve solist bir piyanist tarafından Büyük Loca yararına verilen muazzam konserde bulundum (Arada Büyük Üstad O strov’un sahnede tanıtılması ve onun mükemmel hitabesi pek fevkalâde olmuştur). 5 Mayıs 1964 — Sabah New York Dünya Fuarı sahasındaki Toplantı Pavyonunda 2500 den fazla biraderin iştirakiyle ve tam merasimle 133 üncü Konvan açılmış ve "Daimî Heyet raporları okunarak ayakta alkışlarla kabul — 322 —
edilm iştir. Bunun üzerine Büyük Üstad Ostrov muazzam muhabbet tezahüratiyle karşılanan mükemmel bir hitabede bulunmuştur. Şarkta 250 kadar m isafir yer almıştı. Bunlar meyanında İskoç Riti, York Riti ve Royal Arch tem silcilerinin de bulunduğunu kaydetmek isterim {Ancak bunlar Eski Büyük Üstadlarla Büyük Daimî Heyet üyeleri, m uhtelif Komisyonların Başken ve Üyelerinden sonra yer almış bulunuyorlardı). Bunu müteakip Büyük Üstad misafirlere hoş geldiniz söylevini verdi ve'kendi seçtiği üç tem silciye söz verdi. Evvelâ Birleşik Amerika içinden gelen tem silcilerden Massachussets Büyük Locası Büyük Üstadım mikrofona dâvet e tti ve o da güzel bir hitabede buiundu. Sonra Amerika kıt’alarından gelen tem silcilerden Venezuela Büyük Üstadına söz verdi. İngilizcesi zayıf olduğu için söyledikleri pek anlaşılamadı ise de New York Büyük Locasına çok zarif bir hediye takdim etti (40 x 40 eb'adında, abanoz üzerine kakma altın bir ziya saçan yıldızla G harfi ve bunun altında hediyeyi takdim yazısını havi altın armalı, gümüş bir önlük). Üçüncü ve sonuncu olarak Büyük Üstad Amerika dışından gelen tem silcilerden beni mikrofona davet etti. Türkiye’yi geçen sene tanıdıklarını ve bu iik Konvanda Türkiye'den terhsilci bulunmasından büyük memnunluk duyduğunu ifade etti ve daha ben mikrofona gelmekte iken Türkiye lehinde büyük tezahürat yapıldı. Yaptığım hitabe, sizlerden sunduğum selâm ve muhabetler, kendilerine mesailerinde başarı dileklerim iz ve Eski Büyük Üstad Froessel ve Arbury biraderlerin Türk Masonluğuna olan yakın ilgi ve yardımfarına karşılık şükranlarımız ve son safhasına gelmiş bulunan muntazam tanınmamızın nihaî bir şekilde (yâni İngiltere ile) tamamlanmasına yardımlarını esirgememelerine da ir tem ennilerimiz ve nihayet Kâinatın Ulu Mimarı'ndan mesaimizde akluhikm et ve beraberlik ihsan etmesine m ütedair niyazımız tezahüratın devamını sağlamış oldu. — 323 —
Bundan sonra mutad merasimle celseye ertesi güne kadar ara verildi. Öğleden sonra fuardaki Mason Pavyonu ve Fuar gezildi. Akşam Stat'er Hilton’da evvelâ bir resepsyon ve sonra da agap yapıldı; salon kâfi gelmediğinden Hemşireler ayrı salonda toplandılar. Yemekten sonra yapılmış olan muhtelif konuşmalarda Masonluğun prensipleri', gayeleri ve istikbali ile dünya sulhu için gayretleri belirtildi. Bu arada yine temsilcilerden Kanada Toronto Büyük Locası Büyük Üstadı'na söz verildi ve kardeşlik, muhabbeti üzerinde veciz bîr konuşma yaptı. 6 Mayıs 1964 — Sabah New York Büyük Locası binasındaki büyük mabet salonunda celseye devam olundu. Komite Başkanlar! tarafından faaliyet raporları okundu ve alkışlarla tasvib olundu. Org. ve koro zaman zaman monotonluğu kaldırdı. Öğle yemeğini hususi bir dâvetle New York Hilton’da Froessel, Arbury ve israel Büyük Üstadı ile beraber yedik; ve İsrael'de bir Tekemmül Mahfe Ii açılması için Türkiye Yüksek Şurasından berat v fümesine ve bu açılışın merasimle yapılmasına tavassutum rica olundu (Bu hususu Yüksek Şûraya ayrı bir raporla arzedeceğim). 7 Mayıs 1964 — Sabah celsesinde Büyük Üstad vs vazifelilerin seçimi yapıldı. Celse sonunda söz alan îsrael tem'Silci'Si vazifeden ayrılmakta olan Büyük Üstad Ostrov'a bir nîşanei minnet ve muhabbet olarak İsrael Büyük Locasının şeref madalyasını takdim etti ve tezahüratla karşılandı (İsrael'in New York tarafından tanınması Ostrov Birader vasıtasiyle olmuş). Öğleden sonra Büyük Üstad ve diğer vazifelilerin îs’atları merasimle yapıldı. Büyük Üstad Kaymakamı Henry birader iki yıl İçin Büyük Üstadlığa getirildi. Veciz bir konuşmadan sonra Konvamn merasimle mesaisini kapadı ve sulhu sükûnla değilindi. Tebrikler Büyük Üstadın makam odasında kabul — 324 —
edildi. Ben de sîzler nomına kendisini tebrik ettim ve bono imzalı bir resmini vererek sîzlere ve Türk Masonlarına muhabbetlerini İblâğ etmemi rico etti. Bu arada Eski Büyük Üstad Ostrov bono bu yıl sonunda veya gelecek yıl başında dâvetli bulunduğu İsroel'e giderken Türk+ye'ye uğrayacağını bildirdi, 2.
TEM ASLAR:
Masonluğu Dünyaya tanıtmak, kapalılıktan bir müddet için sıyrılarak haricî âleme bir nebze taşmak ve masonluğun n© olduğunu, neler yaptığını ve meşhurlarken kimlerin mason olduğunu ve binaenoleyh masonluğun nasıl faydalı mükemmel bir müessese olduğunu büyük kitlelere duyurmak maksadiyle New York Dünya Fuarında bir meşher acan New York Büyük Locasının 183 üncü Konvanına gelmiş bulunan 100 den fazla dâvetli arasın* da Avrupa'dan pek az temsilci vardı. İngiltere ve yakın çevreleri ise bu masonik gösteriye katılmamışlardır. Bu itiöarlo temaslarım Olaylar bahsinde arzettiğim hususi ve umumi toplantılarda hazır bukınan üstad',arta olmuş ve fakat bizi tanıyan obedlyanslorm Büyük Üstadlariyle konuşmalarımız Türk Masonluğu için pek büyük sempati toplamış ve fayda sağlamıştır. Ayrıca temaslarımın bilhassa Birleşik Amerika'nın henüz tanışmadığımız Eyaletlerinin de derhal bizimle temaso geçmelerini inlaç edeceği kanısındayım. Gerek Froessel ve gerekse Arbury biraderlerin İngiltere ile olan münasebetlerimizde faydalı rol oynayacokkrnnt sanıyorum. Kendileriyle bu husustaki görüşmelerimde bana ellerinden geienl yapacaklarını ve bütün nüfuzlarını kullana çoklarını vaadettiler. Froessel Birader Ingiltere’ye müracaatımızı yapmış bulunduğumuzu, artık onlardan hareket beklememizi tavsiye etti ve «sizin mason* — 325 —
luğunuz Dünya'dpıki pek çok muntazam masonluktan üstündür, bu itibarla mütebaki muntazam ob od iyan stora ta nışma istidasını siz değil, bırakınız onlar size yazsınlar» diye ilâve etti. Hülâsa temaslarım şunu gösterm iştir ki Türk Masonluğu ve Büyük Locamız Dünya Masonluğu içinde itibarlı bir mevki işgal etmektedir. Bütün gayretim iz bu mevkii tarsin etmekten ibaret olmalıdır. 3.
İN T İB A L A R :
New York Büyük Locası Dünya Fuarında bir meşher açmaya karar verriken Masonluğun gençleşip kuvvetlenmesi için haricî âlemin ilgisini çekmek ve taassup kuvvetlerinin ve cehlin masonluğa karşı yönelttiği düşmanlığın yıkıcı etkilerini hafifletm ek düşüncesi hâkim olm uştur sanırım. Bu itibarladır ki iki yıl için kirası 200,000 dolar olan en mutena bir arsa (Fuar idaresi bunu masonluğa hibe etm iştir) üzerinde yüz binlerce do la r sarfiyle zarif bir pavyon vücuda g etirm iştir (Pavyonun projesi bir birader ..taraflından ücretsiz yapılmış ve inşaatını da bir birader maliyetine üzerine almıştır). Pavyon'da Masonluk tarihine ait eserler, masonik literatür, mobet ve masonik büyük tesislerin maketleri ve Dünyaca tanınan simalardan mason olanların isimleri ve bazı resim lerle'm ason tezyinatı teşhir edilmektedir. Cumhurbaşkanlarının çoğunun ve en meşhur san'at, felsefe ve ilim adamlarının mason olduklarımı gören ziyaretçiler gayet tabii ki masonluğun ciddî ve olgun bir müessese olduğunu derhal anlayarak üzerine ilgi ile eğiliyorlar. Konvandaki intizam ve mükemmeliyetten edindiğim intibaa aelmce: Masonluğun ciddî bir merasim ve kuvvetli b ird is io lin e muhtaç olduğunu bir daha anlamış bulunuyorum. Mesaiye başlarken yapılan merasimde bizdekinden — 326 —
tamamen farklı harekst edildiğini, Saygıdeğer Üstadın en son içeri alındığını gördüm. Bu İtibarla başlangıç rltüelini değiştirmemiz gerektiği neticesine vardım. Bütün Konvan toplantıları esnasında biraderler sadece şarktakilerin konuşmalarım dinlem ek ve sevgi tezahüratı göstermekte yetindiler. Hic bir raporun veya konunun kendilerine a rzında hiç kimse söz alıp konuşmadı. Bu husus, masonlar arasındaki itim at ve muhabbetin sonsuzluğu hakkında beni tenvir ederek hayranlığa götürdü. Seçimlerin suret' cereyanı mason disiplini hakkında en bâr İz bir misâl olmuştur. Adaylar daima tek olarok ve b ir eski Büyük Üstad tarafından bütün vasıfları ve kaabiliyetleriyle takdim ediliyor. Bunu bir başka Eski Büyük Üstad ve/veyö mensubu bulunduğu loca üstadlarından biri mütemmim b ilgiler vererek destekliyor, reye sunuluyor ve kabul ediliyor. Seçim ler açık oyla yapılıyor ve ekseriya el kaldırma yerine alkışla oylar belirtiliyor, Büyük Üstad ve diğer önemli vazifelilere oy makamında tutulan alkışlar daim a hörmetle ayokta yapılmıştır. Büyük Üstad, Kaymakam, Nazırlar, Hazine Emini ve Büyük K âtip aday göstermek suretiyle (tek aday) seçimle olmuş, diğer vazifeliler ise Büyök Üstad tarafından tavzif olunm uşlar ve sadece Konvamn ittilam o sunulmuşlardır. Is'at merasimi de diğer vazifelilerden başlayarak Eski Büyük Üstad Proessei tarafından yapılmış ve Büyük Üstad en son yemin ederek vazifesi başına geçm iştir. Merasime orgun iştira ki büyük huşu hissi verm ekte idi. Celse açılışında bayrak m erasimi yapılmış ve miM m arş hep bir ağızdon söylenmiştir. Büyük Üstad ve diğer vazifeliler mabede alınırken Büyük Teşrifatçı tarafından kollarına girmek suretiyle muntazam adımlarla refakat edilmvş ve bu sırada org özel bîr masonlk marş çalmıştır. M isafirler de İkişerli bir ko! hâlimde mabede alınmışlar ve sütunlar önünde birer sıra teşkil eder&k Büyük Üstadın — 327 —
mabede gelişini selâmlamışlar ve Büyük Üstad yerini aldıktan sonra şarka davetolunmuşiardır. NETİCE: Büyük Üstadımın ve Yüksek Heyetinizin emrileriyle New York'ta Dünya Fuarında açılan Mason Pavyonu ve meşheri dolâyıslyle New York Büyük Locasının fevkalâde merasimle tertiplediği ve Dünyanın her tarafından gelen muntazam obediyonsların temsilcilerinin de katıldığı 183 üncü Konvanına sizleri temsilen iştirak ettim. Bütün çalışma tarda ve tertiplenmiş olan bütün sosyal toplantılarda sizleri ve Türk Masonluğunu âzamî titizlikle en iyi bir şekilde temsile gayret ettim. Türk Masonluğu adrha büyük itibar gördüm ve fevkalâde sempati topladım. Bilhassa New York Büyük Locasiyle ve dolayısiyle bütün Birleşik Amerika Obediyanslariyle Büyük Locamız arasında çok yakın bir dostluğun sağlam temelini kurduğumu ve İngiltere Büyük Locasiyle tanışmamızda kuvvetli destekler temin ettiğimi sanıyorum. Bu itibarla Büyük Üstadım ve siz Büyük vazifeli kardeşlerim tarafından naçiz şahsıma tevdi buyurulan temsilcilik şerefli tavizesini başariyle ifa ettiğim kanısındayım. Temaslarım ve gördüklerim bana müşterek çalışmalarımızda sizlere yardımda daha faydalı olmamı sağlayacak tecrübeler 'kazandırdı. Bu meyanda Nizamlarımızla RitüeJlerimizi'n pek azda olsa bâzı rötuşlara' ihtiyacı bulunduğunu anladım. Bunların hepsinin üstünde Dünya Masonluğundan sizlere derin muhabbetler ve masonik gayretlerinizde cesaret verici ve teşvik edici büyük takdirler getirdim. Kardeşçe Sevgi ve Saygılarımla, Dr. E. N. Egeran Büyük Üstad Kaymakamı» — 328 —
BÎR «MÜNKİR» MASON!.. {SÜLEYMAN DEMİREL OLAYI VE MASONLUĞUN PARÇALANMASI) Türkiyeli ilk Moson Yirmiseğiz Mehmet Çelebizade Sait Çelebi'nin 1720'lerde Londra'da «Birader»ler arasına karışmasının üstünden tam 250 yıl geçtikten sonradır ki, Türkiye Masonluğu, İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından tanınmak onuruna ermiş ve dünya Düzenli masonluğu arasında adı edilir bir kuruluş durumuna gelmiştir ama, bu tanınma daha önce de şöyle bir belirtip geçtiğimiz gibi Türkiye Masonluğu içinde var olan geçimsizlik, ve tatsızlıkları onulmaz ölçülerde artırmıştır. Anglo-Sakson Masonluğuyla tanışmayı herşeyin başında sayan Türkiyeli masonların çabalan, bu masonluğa göre daha liberal ve özgürlükçü bir masonluk anlayışına dayanan ama İngilizlerce «düzensiz» diyerek dirsek gösterilen Fransız Büyük Devriminden kaynaklanmış Masonluğa daha yakın Türkiyeli masonları tedirgin ederken, işin içine bir de Süleyman Demire! olayının girmesiyse, Türkiyeli masonların parçalanmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Bu parçalanmanın sonucudur ki bugün Türkiyede, biri, İngiltere Birleşik Büyük Locası ve «Düzenli» Masonlarca tanınan TÜRKİYE HÜR VE KABUL EDİLMİŞ MASONLARI BÜYÜK LOCASI, öteki de TÜRKİYE BÜYÜK MASON MAHFİLİ adıyla anılan ve birinciler tarafından «Düzensiz» sayılan iki mason grubu vardır. Ve bunlar birbirleriyle amansızca çekişmektedirler. Büyük Mason Mahftli'ne bağlı bir biradere, Hür Ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasından birine üye ma—
329
sonlardan birinden söz ederseniz, bütün masonca kibarlığı içinde, «— Biz o biraderleri değil ama, localarını sevmeyiz» diye karşı tanırsınız. Tersine, Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locasına bağlı bir masona, Türkiye Büyük M ason Mahfilinden ya da üyelerinden söz açmaya kalkışırsanız- alacağınız yanıt şudur: «— C kardeşler bize yabancı kalırlar, tanışmayız.» Türkiye Büyük Mason M ahfili, kendi m asonluklarının İngiliz Masonlarından esinlenerek «düzensiz» diye adlandın İmasın a tepki olarak karşı tarafı «düzenli uydular» olarak adlandırır. Bu çekişmenin en tip ik örneklerinden biri, 1973 eylülünde Büyük Mason Mahfili Yönetim Kurulunca yapılan bir açıklamada1 görülm ektedir. Bu açıklama, Büyük Mason Mahfili adına Büyük Üstad Kaymakamı Muammer Yenerman imzasıyla 31 Ağustos 1973’de yayınlanan «değerli kardeş» diye başlayan b ir bildiridir. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası adına Büyük Üstad Nafiz Ekemen tarafından 25 Temmuz 1973’de İstanbul’ da 0658 numarayla, aEvrenin Ulu Mimarını anarak Büyük Üstad Mesajı» diye yayınlanan ve «Bütün Kardeşlerime» diye başlayan b ir birleşme çağrısına yanıt olan bildiride. Büyük Mason M ahfili, Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nı açıkça «düzenli uydu» olmakto suçlamaktadır.
SÖZ BELGELERİN Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası adına yayınlanan Büyük Üstad. Mesajı aynen şöyledir: — 330 —
«Bütün Kardeşlerime, 1717 yılında Londra’da çağın sosyoekonom ik şartlarının etkisi ile yapılan 'köklü bir değişikliğe uğrayan Mason Locaları, birleşmek zorunda kalarak, ilk Mason Büyük Locasını kurmuşlardır. Bu kuruluştan kısa bir müddet sonra, masonluk yeryüzünde hızla yayılmaya başlamış, kurulduğu çevrelerin kültürü ile etkilenm iştir, ö z ve am açtan çok, uygulama* lardd göze çarpan sapmalar, belirli bir sınırı aşınca, masonlukta yeni bir bunalım başgösterdi. İngiltere Birleşik Büyük Locası, dağılmak üzere olanı toplam ak maksadiyie masonlukta, İNTİZAM kavramını açıklığa kavuşturmak istedi; ne var ki çok küçük bir azınlık ileri sürülen temel ilkelere uymayıp Birliğin dışında kalmağı tercih etmekle, masonluğun bölünmesine yol açılmış bulundu. Oysa, eskiden, intizam sadece bir mason için söz konusu iken bu defa DÜZENLİLİK sıfatı BÜYÜK LOCALARA izafe edilir oldu. Bu bakımdan BİR MASONUN DÜZENLİ SAYILABİLMESİ İĞİN: a) Düzenli bir Büyük Locaya bağlı, b) Düzenli bir locada, c) Usulünce tekris edilmiş olmak, gerekir. Bugün bazı yerlerde düzenli ve düzensiz mason kuruluşlarının yanyana yaşadıkları görülm ektedir. Meselâ, Grand Orieny de Belgique-Bruxelles 8 Rue Persil; Grand Orient de France-Paris, Rue Cadet. Grand Loge de France-Paris, 8 Rue Puteaux gibi. Almanya'da, Holianda’dû' ve özellikle Brezilya ve Meksika'da, sayılan 18'i bulan düzensiz ve daha kötüsü (Kiandesten) kuruluşlar düzenlilik anlamının dışında bulunmaktadırlar, Bu kuruluşların üye toplam sayısı 150.000’ in altındadır. Buna karşılık, Büyük Locamızın da dahil o!— 331 —
duğu 105 Düzenli Büyük Locayo bağlı 32.000 Locada 6 milyonun üstünde düzenli mason çalışmaktadır. Büyük Locamız da Dünyanın Düzenli bütün Mason kuruluşlarına' kendini' tanıtmayı başarmıştır. Bu düzenlilik görüşünde birleşmeyenler, aramızdan ayrıfonışiar, bu surette Türkiye'de de, muntazam Büyük Locaların ilkelerine karşı tutum alan bir örgüt meydana gelm iştir. Bu örgüt, kurucularının dışında eski localardan çekilip kendilerine katilanlar ile sonradan kabul edilm iş olanlardan oluşmaktadır. Bu ayrılığın ortadan kalkmasını dileyen kardeşlerimiz vardır. Büyük Kurul üyeleri de ayni duyguları paylaşm aktadırlar. Bu hususta hiç bir fedakârlık esirgenmeyecektir. Ancak bu birleşm e, büyük emeklerle elde edilmiş bulunan Büyük Locamızın intizamını sarsmadan sağlanm alıdır. Çok önemli olan bu masonik esas gözden uzak tu tu lmamak şartıyle en gen-iş anlayışla hareket edilecektir. Bu esaslar dahilinde gerekli her türlü temastan kaçınılmayacaktır. Esasen Büyük Kurula verilm iş olan yetki bu anlamdadır. Dış aleme iade edilenlerden, aramıza dönmek isteyenlerin dilekleri büyük bir anlayış ile ele alınacaktır. Esk i localarından çekilenlere, düzenli Obedyanslarda olduğu gibi, kendi durumlarına göre, özel işlemler uygulanacaktır. Bütün bu işlemlerde, localarımızın nza ve mufavvakati öngörülm ektedir. Yeryüzünün bütün ülkelerinde bir türlü kurulamayan mason birliği, b ir gün Türkiye'de gerçekleşebildiği takdirde Türkiye masonluğu, bu uğurda uğraşan bütün Dünya kuruluşlarına güzel bir örnek vermiş olacaklardır. Yoiumuz, akim ve insanlık sevgisinin ışığı ile aydınlansın, işlerim iz güzellikle süslensin. Kardeş sevgi, ve saygılarımla. Nafiz Ekemen — Büyük Üstad — 332 —
ÇAĞRIYA YANIT Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası Büyük Üstadı’nın bu birleşme çağrısına^ .Büyük Mason M ahfili, «kardeşlerimize açnklama» adıyla ve Büyük Üstad Kaymakamı' Muammer Yenerman imzasıyla şu yanıtı veriyordu: «Değerli 'kardeş. Son zamanlarda .bazı Kardeşlerimiz, Nur ve Ziya Sokağındaki (Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Loc a s ın ın bir bildiri yayınladığını ve bu bildiride Büyük Mahfilim iz camiasındaki kardeşlerden isteyenlerin 'kendi dereceleri ile m ezkûr Büyük Locanın Localarına kabul edileceklerinin bildirildiği iddia ederek iki Büyük M ahfilin birleşmesi bakımından bu .bildiri üzerinde durulması düşüncesini ileri sürmüşlerdir. Adı geçen Büyük Locanın bu bildirisinin bir örneğini ilişikte sunuyoruz. Bu bildirinin bize verdiği intiba samimi bir dilek olmaktan uzak olduğudur. Bizim inancımıza göre, asıl ideal masonluğu topluluğum uz tem sil etm ektedir. İşte bu noktaları esas tutarak fikrim izi isbata çalışacağız. Zaten bildirinin samimi olmadığı üzerinde durursak bizim doğru yalda olduğumuz .kanısı 'kendiliğinden belirmiş olur. Bildiri, 1717'de ilk Mason Büyük Locasının kurulduğunu açıklam akla söze başlamaktadır. Demek kf, 1723 tarihinde yürürlüğe giren ANDERSON Nizamnamasînin masonluğun temel yasası olduğunu kabul etm ektedir. Bundan .kısa' bir süre sonra Masonluğun hızla yayıldığı, kurulduğu çevrelerin Kültürü île etkilendiği, bundan s o n ra d a öz ve amaçtan çok uygulamalarda göze çarpan sapmalar belirli bir sının aşınca1 masonlukta yeni b ir bu— 333 —
nalım»» başgosterdiği ve İngiltere Birleşik Büyük Locasının dağılmak iiz&re olanı toplamcuk maksadıyla, masonlu kta intizam kavramlını açıklığa kavuşturmak istediği, a n cak çok küçük bir azınlığin ileri sürülen temel ilkelere uymayıp birliğin dışında kalmayı tercih ederek masonluğun bölünmesine yol açmış olduğunu, oysa eskiden intizam sadece bir mason tçin söz konusu iken bu defa düzenlisi k niteliğinin Büyük Localara da izafe edilir olduğunu b ildirm ektedir. Anderson nizamnamesini inceleyen kardeşlerimiz bilirler ki bu nizamnamenin bir maddesinin 1717 kurallarının ilkelerini değiştirm ek, yanlış tefsirler yapmak, başka anlam lar vermek ne bir kişinin, ne de kişiler topluluğunun ve ne de herhangi bir gücün yetkisindedir. Demek ki bu prensiplerde 1717 tarihinden sonra b ir değiştirm e bir te fsir yapılmayacaktır. Bu temel, Anderson nizamnamesinin kendisi gibi bugünkü masonluğun öz ilkesi olup kalacaktır. Bur böyle ofduğu halde, adı geçen Büyük Locanın bildirisinde İngiltere Birleşik Büyük Locasının İNTİZAM kavramını açıklığa kavuşturmak istediği ve ancak küçük bir azınlığın İLERİ SÜRÜLEN TEMEL İLKELERE uymadığını belirten kısmının anlamı ne olabilir? Demek ki, İngiltere Birleşik Büyük Locası diye bir mason teşekkülü kendisini 1717 Anderson Nizamnamesini değiştirmeye yetkili görmüş ve bir takım TEMEL İLKELER ileri sürmüştür. Bu ilkelere de, onlara göre küçük bir a z ın l* uymamıştır. Şimdi b ir soru soralım: Nur ve Ziya Sokağının Büyük Locasının bir GENEL MERKEZ otoritesi saydığı bu İngiltere Birleşik Büyük Locası kimdir? Acaba 1717 de kurulan ve Anderson Nizamnamesini hazırlayan Büyük Locanın devamı mıdır ki, bel— 334 —
ki de yanlışlıkla, kendisinde Masonluğa bazı koşullarkaîma yeıkısini görebilsin. Hoyır. Asıa. Bulun tarih incelem eleri bu BİRLEŞİK 6ÜYUK LOCA’nm Anderson Nizamnamesine yüz yıl süresine© uymamak direncini gösteren \ANTIEMTS) adlî masonların, ingilterenin siyasetine uyarak sonradan kurdukları bir örgütten başka bir şey değildir. Demek kİ, gerçek masonluğun değişmez anayasası olarak kurulmuş olan Anderson Nizamnamesi, kendi p r e n s in e de aykırı olarak bu ö rg ü t totafından değiştirilm iş ve böytece asıl bu değişmeye uyanları düzensiz duruma sokmuştur. İşte bu bakımdan Nur ve Ziya Sokağının Büyük Locasının kendi kuralı içinde DÜZENSİZ olduğu belirm iş olur. Ingiltere Birleşik Büyük Locasını böylece nizamnamede değişmeler yapmaya zorlayan konuya gelince: Bu hususta Nur ve Ziya Sokağının Büyük Locasının bildirisinde ÖZ VE AMAÇTAN UYGULAMADA GÖZE ÇARPAN SAPMALARIN BELİRLİ BİR SINIRI AŞMASI neden olarak gösterilm ektedir. Bize kalırsa yapılan çabaların gösterd iği yön tamamen bunun tersidir. Ingiltere B irleşik Büyük Locası masonluğu nasıl anladığını kendi bildirisi ile açıklamıştır. Ona göre masonluk yalnız GÖKLERDE HAKİM KİŞİSEL VE İNSANLARIN BABASI OLAN BİR TANRININ VARLIĞINA VE RUHUN EBEDİLİĞİNE İNANMAK VE DİNSEL BİR İNANÇ OLARAK BU PRENSİBİ YAYMAKTIR. Bu açıklama, meşkûr Birleşik Büyük Locanın Urguvay Büyük Locasına yazdığı l&vhada gösterilm iştir. Bu levhanın türkçe çevirisi Mason Dergisi adlı yayın organımızın önümüzdeki ilk nüshasında çıkacaçktır, İngiltere Birleşik Büyük Looast ve onun uyduları masonlukta başka1 bir amaç aram amaktadırlar. Böyle bfr amaç ise açık olarak yalnız (PÜRİTEN) adı verilen Kolvinizt Protestanlığın, yani Angiiikan kilisesinin inancıdır. Bu İnancın misyonerleri bugün dahi 88 ülkede büyük pa— 335. —
ralor harcayarak türiü dilde yayınladıkları prensiplerini buradan aşılamak cabası içindedirler. 19 Ağustos 1973 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde burnlnla ilgili olarak çıkan yazıyı 'kardeşlerimizin dikkatine sunarız. Nur ve Ziya Sokağının Bıiyük Locası ana nizamnamesinde işte 'bu prensibi koymuştur. Biz, masonluk adına, böyle bir amacın benimsenmesini ilgilenmeye değerli bulmayız. Ancak, dikkatimizi çeken bir husus, bir masonun her şeye rağmen samimi, dürüst ve doğruluğu benimseyen bir insan olması gereğine rağmen mezkur Büyük Looanın yüksek idare otoritesi arasında bulunan bazı kimselerin nizamnamelerindeki bu inanç prensiplerini hiç de benimsemediklerini yansıtan yayınlarına rastlanılmış olmasıdır. Şimdi gelelim çoğunluk konusuna: Nur ve Ziya Sokağının Büyük Locasının bildirisi'ndeki iddia dış görünüşü ile tik bakışta doğruyo yakındır. Onların düzenli dedikleri Büyük Localar, düzensiz dediklerinden sayıca üstündürler. Hattâ amaç beraberliği bakımından dünyadaki kalvinistleri. de kendi gruplarından sayarlar ise sayıları daha da artar. Ama, gerçek masonluğun ritüeiik ruhuna uygun olarak çalışma işlemine gelince, düzensiz dedikleri grupta bulunduğunu iddia ettikleri 150.000 masonu da bulamayacakları muhakkaktır. Zira düzenli saydıkları Büyük Localardan pek çokları, özge olarak da İngiltere Birleşik Büyük Locasının benimsetmek istediği dinsel amacın manasını anlamaya başlayan Latin Amerika gibi katolik ülkeler, düzensiz saydıkları Fransa Gran Loju, Belçika Grondoryanı ve Büyük Mason Mahfilimiz gibi Mason topluluklarını tanımakta ve sempati He görmektedirler. Bu arada, onların düzenli saymaya önemle devam ettikleri İsviçre Alpina Büyük Locasının da durumunu bu ruh içinde görmeyi gerektiren nedenler belirmiştir. Bu açıklama sonunda onların düzensiz adını verdikten ve bizim. (LİBERAL) olarak her zaman kardeşlerimize — 336 —
crmaçlorım bildirdiğimiz ve gerçek Mason dediklerimizin yalnız 18 Büyük Locadan ibaret bulunmadığını ve üye sayılarının da değil 150.000 hattâ bunun üç mislinden de fazia olabileceğini söylemekte asla hata olmayacaktır. Onların 'ki. Liberal Masonlarca adları DOGMATİK olarak anılmaktadır, saydıkları 6 milyonun içinde, yukarda belirttiğimiz Latin Amerika topluluğu dışında birkaç milyon (SCHREİNER)’in bulunduğu bir gerçektir. Amerika'da remzi Locaların yüzünü bile görmeden 32 dereceli Mason sayılan bu örgüt üyelerinin gerçek masonluğun mâna ve mahiyetini ne derece kavramış olacakla.': sorulmaya değer. • Nuriziya Büyük Locası Liberal Masonlara bir de nitelik vererek KLANDESTEN cdını takmışlar. Kendi ifadeleri ile {öz ve amaçtan çok u> -amada göze çarpan sapıklıklar) onların hangi uygu lam. ;. ndarı saparak Klandesten olmuştır, bilmek isterdik. Biz, yukarda açıkladığımız nedenlerle 1908 yılından beri benimsediğimiz ritüellerimizı değiştiriri?-den uygulamaktayız. Nuriziya Sokağının Büyük Locüsmdan ayrılmamızın öz nedeni, onların bu uygulamayı değiştirmiş olmalarıdır. Bütün bunlara rağmen ayrılığın ortadan kalkmasını elbette ki biz de isteriz. Ancak, onlar bunun için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyeceklerimi bildirdikleri halde (Masonik esas) dedikleri prensipleri gözden uzak tutmamak şartiyle hareket edeceklerini bildiriyorlar. Bunu da ayrılan ©ski kardeşlerinin istifalarını geri aldıktan sonra, yeni kardeşleri ise özel işlemlerle, yoni yeniden tekris etmek suretiyle işleme koyacaklarmış. Böyle bir .işlem için bir açıklama yapmalarını boş bir zahmet olarak niteleriz. Çünkü eski kardeşlerin istifalarının geri alınması Büyük Mahfilimizin kurulduğu tarihtenberi daima söylenegelen bir teklif halindedir. — 337 —
F. 22
Yeni kardeşlerimiz için gösterilen yol ise onlar için zaten açıktı: Biz, bize ratılm ak isteyen herkese durumu yeterince açıklamış ve diledikten takdirde Nuriziya sokağıındoki Büyük Loca camiasına katılabileceklerini bildirmiştik. Şurada tekrar belirtelim ki, biz masonlukta beraberlik sağlamak İsteyenlere kapılarımızı daima açtık ve yine de açıktır. Samimi bir beraberlik davası işe ancak böyle açık yürekli bir şartsızlukla hal yoluna girebilir. Biz, Masonluğu, Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ruhu içinde, geniş bir toleransla iyiye, doğruya, güzele yönelme sistemi' içinde millî bir kuruluş olarak benimsedik. Püriten misyonerlerin sistemine yalandan uyduluk etmekle sağlanacak İntizamı, DÜZENLİ UYDULARIN kendi takdirlerine bırakarak yolumuza devam edeceğiı, BÜYÜK MASON MAHFİLİ Yönetim Kurulu adına Büyük Üstad Kaymakamı .t.Muammer YENERMAN.:. BİRAZ DAHA ESKİYE
BAKALIM 1973'lerden sonra da, günümüzde sürüp giden bu çekişmeyi daha iyi anlayabilmek için dilerseniz biraz daha eskHere, 1984 yılma doğru dönelim. Dönelim ve bir olayı mason diliyle yazılmış bir levhadan (yazı) okuyalım : «1964 yılının son aylarında siyasî bir parti İçinde liderlik mücadelesi okJu, rakiplerinden biri, diğerinin Mason olduğunu teşkilâtına yazı ile bildirdi. O zat da cevaben, ailesinin her sabah .kohvaltıdan evvel Kur’an okuduğunu gazetecilere bildirdi. Toplanan Parti Kongresinde Tğrk — 338 —
Yükseltme Cemiyetinde kaydının bulunmadığına dair bir vestka elden ele dolaştı ve gazetelerde yayınlandı.» Evet, 1986 yılında İstanbul'da Batur Matbaasında, Türkiye Büyük Mason Mahfili tarafından bastırılan «Türk Masonluğu içinde bir olay ve tahlili» adındaki 88 sayfalık bir broşürde olay böyle dile getirilmektedir. Sanırız ki yu-kardaki satırları okuyanlar, şimdiye değin sözü çok edildiği için bu olayı anımsamışlardır. Adı geçen parti Adalet Partisi'dir. Bu partiye liderlik mücadelesinde yarışanlar da Ispartalı Doktor Saadettin Bilgiç île, onun çocukluk arkadaşı Ispartalı Yüksek Mühendis Süleyman D&mirel'dir. Adalet Partisi Genel Başkanı, emekli Orgeneral Ragıp Gümflşpaîa'nm ölmesi üzerine, genel başken vekili olarak, genel başkanlığa adaylığını koyan Dr. Bilgiç, karşısına Amerikalıların ve Türkiye'deki sermaye çevrelerinin alabildiğine destekledikleri çocukluk arkadaşı Süleyman Denil irerin dikildiğini görünce, partinin bağnaz üye ve delegelerinin yandaşlığını sağlamak için, Demirerin Ma-som olduğuna dair b ir belgeyi el altından basma sızdırmış ve bunun yayınlanmasını sağlamıştır. Ankara'daki BİLGİ Locasına ait 43 sıra ve 48 matrikül numarasına kayıtlı Süleyman Demirel'im mason olduğunu gösteren bu belgenin fotokopilerinin gazetelerde yer alması, Genel Başkam adayı Demirel'i gerçekten oldukça güç durumda bırakmıştır. Yüzyıllardan beri masonluğun dinsizlik demek olduğu yolundaki propaganda Anadolu’da alabildiğince yaygındır. Adalet Partili delegeler de bu propagandanın etkisi altındadırlan İşte bu durumda Demire!, masonlar gözünde «münkir» sayılmayı göze alıp, gerekli tertipleri de yerine getirip, AP Büyük Kongresinin önüne, «ben mason değilim» dîye çıkmıştır. — 339 —
Süleyman Demire!, bu kadarla da yetinmemiştir. Kongrede, delegelere hitaben yaptığı konuşmada, kendisinin ■ne yaman 'bir müslüman olduğunu anlatmak için, «ben her sabah ailesinin evinde kahvaltıya Kur'an okunmadan oturmayan bir ailedenim» demiştir. Amerikalılaro a it Morisson Şirketi temsilciliğinden. Amerfkan Başkonlorından Johnson'la ıkoikola çekilmiş resimler desteğiyle Adalet Partisi Genel Başkanlığına seçilmek isteyen Demire!, bu sözlerle de yetinmemiş ve Adalet Partili diegeleri iyice şaşkına çevirip akıllarını çelecek bir belgeyi de Kongre kürsüsünde sallayarak göstermiş ve son ra ok um ustur. Masonların dernek olarak resmen kayıtlı oldukları, Türk Yükseltme Cemiyeti başlığını taşıyan bir kâğıttaki yazıya göre. Masonlar, Süleyman Demirel'in masonlukla hiç bir ilişkisi olmadığını resmen belirtmişler ve bunu imzalı mühürlü bir kâğıt olarak da, Demirel’in eline vermişlerdir. Demirel de, işte bu yazıyı okuyarak mason olmadığını, evinde Kur'an okuranockn kahvaltıya oturulmayan çok müslüman bir aileden geldiğini saptayarak böylece rakibi Dr. Saadettin BİJgiç'i yalancı durumuna düşürmüş ve genel başkanlığa seçilmeyi becermiştir. YALANCININ MUMU SÖNER Mİ? İşin siyasî yanı bir yana... 'Pek çok Adalet Partili, iç ve dış çıkar çevrelerinin, kapitalist büyük basının ve akıl karıştıran açıkla'tnafarla belgelerin etkisi altında, «biz camiye imam' değil, partiye lider seçiyoruz» sloganlarına yaslanarak Demirel'i Genel Başkan seçmişlerdir ama, AP içinde kapanan sorun, Masonluk camiası içinde, kapanmamıştır, __ 340 —
Bu olay, Demirerirı mason olduğunu bilen ve masonluğunu inkâr etmesine tepki duyan pek çok mason için bir onur sorunu olmuştur. İş salt onuf sorunuyla, bir masonun masonluğunu inkârıyla da biîmemektedlr. DemireVln eline verilen mason olmadığı yolundaki belge, olayın tek bir masonun işi olmaktan ç>ktığmı, tüm masonluğu ilgilendiren, hattâ işin içine açıkça sahtekârlık karıştırıldığmı gösteren bir durum aldığını göstermektedir. Beri yandaysa, masonluğunu mkâr da etmiş otsa, başbakanlık koltuğuna tırmanma şansı olan bir masonu karşıya alıp almama durumu da masonları düşündürmeye başlamıştır. Adalet Parüiler arasındaki, Derrtre! masondu, değildi tartışmaları, Demirelin bu partiye genel başkan seçilmesinden kısa bir süre sonra başbakan yardımcısı olarak hükümete girmesi, 1965'de yapılcn ilk seçimlerde partisini iktidara getirmesi ve sonra da başbakan olmasıyla bir belirli ölçüde d® olsa kapanmışsa da. Türk Yükseltme Cemiyetindeki Demirel'e bu belge nasıl verildi sorununun ta rtışmaları kolay kok>y kapanmamıştır. Ne şiş yansın ne kebab anlayışındaki Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyök Locası, masonlar arasındaki büyük çalkalanma nedeniyle İstanbul'dan 28 Aralık 1964'de 1473 sayıyla bir «tamim» levhasını bağlı localara gondemtiştjr. Bunda şöyle denilmektedir: «Üstadı Muhterem ve Aziz Kardeşlerimiz, Son zamanlarda, bir Muhterem Zatın Türk Yükseltme Cemiyeti âzası bulunmadığına dair Derneğimizden bîr vesika .istihsal edip bunu kendisine alt bazı konular İçin İstimal ettiği duyulmakta ve bu şayia Kardeşlerimizin hayret ve bazon da infialini mucip olmaktadır. Konuya el koyan büyük daimi heyetimiz, ismi geçen — 341 —
zatın güya mensup bulunduğu iddia edilen BİLGİ Muhterem Locasının bir numaradan halen baliğ olduğu 109 numaraya kadar olan âza defterini incelemiş, bu zatın mezkûr Muhterem Locanın matri külünde .kaydına rastlayanla m ıştır. Bununla da yetinilmeyerek, Büyük K âtiplikte mevcut olan eski (Harici Müracat Listeleri) de incelenmiş, ve -bu zatın temine yine rostlonamanaıştır. Gayrı muntazam ilânı suretiyle camiamızdan ayrıldığı iddia olunan bu zatın ismine, gayrı muntazam listelerinde de tesadüf edilemem iştir. •Bunu.n böyle olduğuna göre, bu zatın muamelesini ihtaç ve bilâhare gayrı muntazam ilân etm ek suretiyle bizimle alâ'kasının .kesilmesine karar vermiş 'olan b ir Muhterem Loca var ise, bu Muhterem Loca’nın bütün bu hareketleri bildirm ekle m ükellef bulunduğu Büyük Kâtipliğ e karşı vazifesini ifa etmemiş olmasına hükmetmek lâzımdır. Adı geçen zata, Büyük Üstadın ve Büyük Daimî Heyetin bilgisi altında hiç b ir belge verilm em iştir. Hatta, böyle bir belgenin verilip verilmediği de kesin olarak ta yin edilememekle beraber, verilm iş 'ise, yetki dışında ita edilmiş olduğunda şüphe yoktur. Bir insanın bir Cemiyette aza olduğuna da ir kendisine vesika verilmesi usulü cari olduğuna ve aksinin mutasavver olamayacağı cihetle bundan böyle, bu şekilde harici âleme hitap edecek mephiyette belge veren ve Türk Yükseltme C em iyeti'n in faal politika cereyanlarına karışmasına yol açacak hareketlerde bulunan Biraderlerin bu hareketlerinin, tasvip edilmeyeceğini bütün kardeşlerimize doyurmanızı ehemmiyetle ve Büyük Üstadımızın .kesin emirleri olarak duyuruyorum. — 342 —
Bu vesile ile kardeşçe sevgi v© saygılarımı teyid ederim. Mafı A Selâhiyetle
Bii
Kâtip'
Nafiz EKEMEN /Resmî müfıür/ Büyük Loca ad ma yapılan bu açıklama ilginçti. O dönemde Büyük Üstad, Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığından emekli Dr. Ekrem Tok’tu, kaymakamıysa, Enver Necdet Egeran, Büyük Kâtip de Nafiz Ekemen... Gerçekte, Demirel'e mason değildir diye belge verilmesi olayının düzenleyicisi Necdet Egeran'dı. Demirel'in Bilgi Locası'na kaydolmasını sağlamış Devlet Su işleri ©ski genel müdür yardımcısı Hikmet Turat'la birlikte bu belgeyi sağlamışlardı. Ama iddiaları, bir masonun başbakanlığa getirilmesiyle masonluk camiasının büyük yararlar sağlayacağı idi. Bu bakımdan, aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık alacağından, Büyük Loca adına yuvarlak bir bildiri yayınlayarak konuyu kapatmaya çalışmışlardı. Büyük Loca adına yapılan açıklamada, Demirel’in hem resmeh mason olmadığı açıklanır gibi yapılıyor, hem de Büyük Looa'nın haberi olmadan kendisine belge verilmesi kınanır gibi bir tutum tokınılıyordu. Ne var kİ, pek çok kişi bu numarayı yutmadı. M asonlar ipindeyse, iyiden iyiye kazan kaldıranlar oldu, cift yönlü bir sahtekârlığı kabul etmek istemeyen masonlar da vardı. Tam bu araçla, DamlreHn mason olduğunu gösteren Bilgi Locası’na ait bir matriküi albümünün fotokopisi basında yayınlandı. Bilgi Locası'nın üyelerini gösteren albümün onbeşinci sayfasının fotokopisinde 43, 44 ve 45. sıra numaralarına kayıtlı üç masonun fotoğraftan ve kimlikleri vardı. Bunlardan 43 sıra numarasında gös— 343 —
terilen 48 m atrikü! numaralı İsparta 1,924 doğlum lu Süleyman Demi re I'di. Fotoğraflın yanında şu bilgiler yer alıyordu: Evıi (Ref. Bn. Nazmiye), İnşaat Yüksek Mühendisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Nafıa Vekâleti Devlet Su İşleri Umum Müdürü. Ankara. Ta): 21407. Kavaklıdere Buğday Sokak Noı 10/3. Ankara. Telf: 28447. Fotokopide yer alan öteki iki mason ise, Operatör D oktor Şekûr Okten ile H ariciye memuru Rasim Fenmen’di. Bu yalanlanamaz belgenin yayınlanması, Masonlar arasımda yeni b ir dalgalanm a yarattı. Duruma Büyük Üstad Ekrem Tok el koymak zorunda kaldı. İstanbul'daki Looalonn Saygıdeğer Üstatlarıyla' Büyük M üfettişleri b ir toplantıya çağırdı ve durumu görüştü. Bu arada, söz konusu belgeyi verenin kendisine itira fta bulunduğunu, yaptığına nadim1olduğunu söylediğin), bir daha böyle bir şey yapmayacağına söz verdiğini anlatarak, ıkendinin de onu bağışladığını söyledi. En saygıdeğer Büyük Üstad olarak öteki saygıdeğer üstatların da adınr açıklamadığı. bu sorumlu biraderi bağışlamalarını istiyordu. Bu toplantıda bazı Üstatlar, adı açıklanmayan bu zatın .bütün bu yaptıklarından sonra yenilenecek seçimlerde Büyük Üstatlığa aday olmasının söz konusu olamayacağını söylediklerinde de Dr. Ekreım Tok. a— Bu birader namzetliğini koymayacağı na da ir bana söz verdi, ben de sizlere vaad ediyorum, nam zetliğini koymayacaktır,» dedi.
— 344 —
DUL KADININ ÇOCUĞUNA YARDIM lstanbul'do Ekrem Tok'un başkonhğında yapılan toplantıdan önce. Ankara'ya Bilgi Locası’na, İstanbul. İzm ir ve Ankora’doki yüksek dereceli masonlorckm üç müfettiş gönderilmiş, Demirel'e verilen sahte belge olayı araştırılmışta. Bu satırların yazarı olarak, biz de o tarihte Akşam Gazetesi yazarı oiarak olayın üstüne eğilmiş, üç mason miifetlşlmin Ankara'daki Bilgi Locası’nda yaptıkları araştırmaların sonuçlarını öğrenip, bunları yazmış ve sonra da İstanbul'a gidip, Maşrık-ı Azam Ekrem Tok'ia Galatasaray civarındaki Nuru Ziyaı sokaktaki Büyük Loca’da bir konuşma yapmıştık. Başlangıçta bir gazeteciyle konuşmaktan 'kaçınan Masonların Büyük Üstadı, konu hakkındokl sürekli yayınlarımızda yalantanatroycıcak haberler verdiğimizi görünce, yanında Büyük Kâtip ve Büyük Hâtip olduğu halde makamında bizi kabul etmiş. sorıHanmızr kacomak yanıtlarla geçiştirmek istemişti. Belki de bir gazetecinin, gazetecilik niteliğiyle ilk kez girdiği bu ilgine mason merkezi binasının üst kattaiû başkanlık odasında, konuyu yatandan bilgiliğimizi gören rahmetli Ekrem Tok, — kendisini Sağlık Bokaniığı Müsteşarlığı döneminden AnkaralI bir gazeteoi olarak belirti bir ölçüde tanırdık— , sözü döndürüp dolaştırıp, tehdit de değii de bir tür rica biçiminde, şöyle bağladı: — Görüyorum kİ, bizim İçişlerimizi blzler kadar öğrenmişsiniz. Benden Demire) mason muydu, değil miydii bunun resmî cevabını almak İstiyorsunuz, müfettiş raporlarına göre, ne tür bir İşlem yapacağımızı soruyorsunuz, öyle de desem, böyle de desem, dediklerimi yaza-
— 345 —
cok, ardından da kendi bildiklerinizi ekleyeceksiniz. Gazetecisiniz, yazarsınız, b ir şey diyemem. Ama gelin sizinle b ir anlaşma yapalım. Bizi çok üzen bu hâdiseyi kapatm akta bize yardım a olun, sizin gibi değerli bir a rka daşı aramızda, kardeşlerimizin biri olarak görelim , inanın M bundan memleket daha çok istifade edecektir. Sayın Süleyman Demirel, bugün bu memlekette çok önemli bir görevin başıma gelm iştir. Onu bu tü r yıpratmalardan kurtaralım . Birtakım yanlışlar yapıldı doğru. Ama yanlışları büyütmekte fayda yok. Siz de masonluğun ulviliğini öğrenirseniz, bu gibi meselelerin üstüne gitm ekte yarar olmadığını görürsünüz. Arkadaşlar, dul kadının çocuğuna yardım etmek istemişler, bu normal .bir davranıştır, yalvarırım bu 'konunun üstünde daha fozla durmayın, gelin sizi de aramızda görelim, dedi. «Dul Kadının Çocuğuna Yardım» biçimindeki masoni'k deyimi ilk kez duyuyorduk, ne anlama geldiğini sorduk, sanırız Nafiz Ekemen'di sorumuzu şöyle yanıtladı: — Bu masonik bir deyimdir. Masonlar, her biri te ker teker dul kadının çocukları sayılırlar. Dul Kadın, Üstad Hiram'ım anasıdır. Dolayısıyla, b ir masonun yardım diteyen bir başka masona yardım etmesine dul kadının çocuğuna yardım deriz, bu bir mükellefiyettir. O gün. Nur-u Ziya sokaktaki binada masonluk ve Demirel'in masonluğu konusundaki Mason ileri gelenleriyle konuşmamız bir saat kadar sürdü. Mason olmayı aklımızdan bile geçirm ediğim iz için, Ekrem Tok'a ve ö’ekilere, görüşmeyi kabul ettikleri için teşekkür ettik ve öğrendiklerim izi de daha sonraki1 günlerde uzun uzun yazdık. Aslında, daha önce Demirel’in masonluğuna a it belgenin fotokopisini ilk ele geçirip yayınlayanlardan biri de zaten bizdîk. En Saygıdeğer Büyük Ustad Ekrem Tok’la Görüşmemizin üstünden kısa b ir ©üre geçtikten sonra T ü rki— 346 —
ye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası Genel Kurulu 28 Nisam 1965'de toplantıya çağrıldı. Ne var ki, masonlar arası gerginlik öylesine çoğalmıştı ki, Büyük Loca toplantısı ancak 1 Mayıs'ta yapılabildi. Bu genel 'kurul nedeniyle Daimî Kurul’un hazırladığı çalışma raporunda m atriküi hareketlerinden söz edilirken, «Son bazı olayların açıkça i&bat etm iş olduğu gûbi bu durum camiamızı bazı nahoş neticelerle karşı karşıya getirm ek tehlikesini göstermektedir» biçiminde bir cümle vardı. Toplantıda bazı delegeler bu cümlenin açık olmadığını, ne nemek olduğunun açıklanmasını istediler. Bunun üzerine Necdet Egeran bilgi vermek durum uyla karşı karşıya kaldı ve şöyle dedi: — Bir gün Ankara'daki evim de otururken Hikmet T urat birader gelerek bana bir mektup okudu. Bu mektupta bir biraderin cem iyette 'kaydının bulunup bulunmadığının bildirilmesi isteniyordu, ıben de Hikmet Turat b iradere, te tkik ediniz, eğer kaydı yoksa bir vesika verelim bu dut kadının çocuğuna yardımdır dedim, belge böyle verildi... Egeran'm gerçeğe pek de uymayan bu sözleri, delegeleri iyice feverana getirdi. Birçok delege 'birden, itiraz ederek söz istediler. Bunun üstüne Büyük Üstad Ekrem Tok, ayağa kalkarak ve' iki elini önündeki masaya dayayarak kim seye söz vermeyeceğini b ildirip şöyle konuştu: — Sevgili kardeşlerim , yanaklarınızdan ellerinizden öperim. Size yalvarırım bu hususta konuşmayınız, 'konuşursanız ben ölürüm, buradan ölüm çıkar, kimseye söz vermiyorum, oturumu kapatıyorum, yarın onda gelirsiniz.. Bir Büyük Üstad'ın mason locasında ayağa kalkarak iki elini masaya dayaması ve «ben ölürüm» demesi, ma— 347 —
©onluk camiasında en büyük anddt. Buna uyulması kesin zorunluluktu. Böyle bir durumda kimse karşı çıkamazdı ve nitekim çıkılmadı, oturum da ‘kapanmış oldu.
MASON YALAN SÖYLER Mİ?
Ertesi gün genel kurul 91 delege İle açıldı ve seçimlere geçildi. AnkaralI bir mason, Necdet Efleran'tn adaylığını koydu, Oysa, Ekrem' Tok, daha' önce yapılan üstatlar toplantısında, Egeran'ın adaylığın,ı koymayacağına dalf kendisine söz verdiğini, kendisinin de bu söze dayanarak Üstatlara bunu vaad ettiğini söylemişti. Bu söz ve vaad hiç hatırlanmadı. Ne var ki, en azından Demirel kadar kıvrak b-lr politikacı olan Egeran söz alarak, kendisinin aday olmaya^ cağım ama, kardeşleri bir vaztfe memlerse bunu kabul edeceğini ve her hafta oturduğu Ankara'dan Istonbul'a toplantılara yolluk istemeden gidip gelebileceğin» ve çalışacağını söyledi. Bu, zaten öneri olduğu içki b ir tür adayhğı dolaylı yoldan koymaydı. Egeran’dan başka Necmeddin Sahir Sılan ve Nuri Pere de aday oldular. Oy pusulaları dağıtıldı ve 98 delegenin oy kullandığı görüldü. Necmeddün Sahir Sılan 49, Nuri Pere 34 ve Egeran da 15 oy aldılar. Çoğunluk sağlanamamıştı, ikinci tur oylama yapıldı. Su kez Sıtan 32, Pere ve Egeran 28’er oy almışlardı. Üçüncü tura geçilirken Nuri Pere, Egeran lebine adaylıktan vazgeçti. Üçüncü tur oylama balotaj biçiminde oldu. Egeran 44, Sılan 42 oy aldılar. 5 oy boş çıktı. Oysa masoniık seçimde «istlnkâf - çekimserlik» yoktur. Bu durumda bazı delegeler söz istediler, Ekrem Tok,
— 348 —
gene hiç kimseye söz vermeyip, «Egeran Üstad seçilmiştir» diyerek, and «emek üzere çağırdı. Bu durumdo birçok delege «usulsüz biçimde» oturumu protesto ederek tepkettüer ama Ekrem., Tok, EgerasYa hemen and içererek. makamına *3'od etti. Salonda 64 delege kalmıştı ve bu kadroyla seçimlere devam olunup Daimî Heyet seçildi. Tam bir olup bittiyle seçilen Egeran için çeşitti localarda sürekli tartışmalar yapılıyordu. Masonlar olarak usulsüzlük, intizamsızı* üzerinde duruluyor, yeni seçilen Büyük Ostad'ın gerçeğe uymayan bir belgeyi, siyasî amaçlarla ve nizama uymayan bir biçimde vetdlftkU kendi ağzıyla açıkladığından, bu şekilde bir sucun faili olarak Büyük Üstadltğa aday bite olamayacağı nerde kaklı ki seçilebileceği, yapılan seçimlerin geçerli olmayacağı. Büyük Üstad lığı İşgal eder durumda bulunduğu ve haysiyet divanınd verilmesi gerektiği, Ekrem Tok'un da önceki Büyük Üstod olarak oçfkça tarafgirtik yaptığı söy leniyordu. Büyük Loca ve ona boğh localar içindeki bu kaynaşma, sonunda Yüksek Karargâhlarda da> yankılar uyandırdı. Yüksek Şûra, işlenen sucun tüm Türk masonJuğunu etkisi altında bulundurduğu görüşündeydi. Sonunda yüksek dereceli biraderler tarafından yapılan başvurular üstüne Yüksek Şûra Haysiyet Divanı, bir Yüksek Mahkeme oluşturdu, şikâyetler, iddialar, savunmalar ve tamikan dinledi. Sonunda, Yüksek Şûra Haysiyet Divanı tarafından o lu ş tu ru l^ Yüksek Mahkeme. Büyü k Loca'ya başkanhk eden 33 dereceli Ekrem Tok’u bir yıl süreyle Masonluk hak ve hizmetlerinden 'uzaklaştırmaya, 29 dereceli Necdet Egeran’ı nizamnamenin 204'ü;ncü maddesinin C fıkrası hükmünce masonluktan çıkarmaya karar verdi. Bügi Locası adına, yetkisi olmadığı halde ve kayıt— 349 —
[arı araştırmadan, s a it Egeram'dan aldığı talim ata göre, Süleyman Demirel'e, Mason Locası’nın antentli 'kâğıdına, «Demeğimiz kayıtlarında Süleyman Demire] ismine rastlanmamıştır» diye yazıp, «ikinci başkan» olarak imzalamış ve vermiş olan Hikmet T urat ise daha önce Locası haysiyet divanınca cezalandırılmış, ancak o da savunmasında bu işi tek başına. yapmadığını, Necdet Egeran aracılığıyla Büyük l.ooa'yı durumdan haberdar e ttiğini söylemişti. Tüm bu cezalandırmalar, zaten araları, İngiltere B irleşik Locası tarafından tanınmak tanınmamak tartışm aları yüzünden azıcık şeker renk olan Büyü'k Loca ile Yüksek Şûranın arasını iyice açmıştı. Büyük Loca Genel Kuruiu'nda Refet Hakol, Eg&ran’m adının açıklanmasını ve cezalandırılmasını istemişti. Yüksek Şûra Üyesi Avukat Ali Galip Taş, iki yıl için locasından istifa etmek is tedi, bu istifası güçiükle önlendi. İstanbul bölge başkanı Nebi! Sarpel ise bir oldu bitti ile Egeran olayının kapati'imok istenmesi nedeniyle protesto olarak, locasından izin istemiş ve ayrılmıştı. Ekrem Tok'un Yüksek Şûra'da, Necdet Egeran'ın Yükseık Haysiyet Divcmı'nda yargılanmaları ve cezalandırılmalar) ise yeni seçilmiş Büyük Laca Yönetim Kurulu’nca (Daimî Heyet), Yüksek Şûra'nın Büyük Loca işlerine 'karışması şeklinde değerlendirildi. SAVUNMA YERİNE TAARRUZ Büyük Üstad oiarrik Necdet Egeran, 7 Haziran 1955'de «Muhterem Localara ve Bütün Kardeşlere» diye başlayan bir «Büyük Üstad mesajı» yayınladı. Necdet Egeran’ın taktiği en iyi savunmanın saldırı olmas'i yolundaydı. Egeran, «Sevgili kardeşlerim» diye başlayan mesajında şunları söylüyordu: — 350 —
Türkiye Büyük Locası seç-imleri üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçmiş bulunuyor. Seçimlerden evvel ve seçimler esnasında, bir Üstadın seçimlere müdahele e tmiş olması yetmiyormuş gibi. Localarımızda benim aleyhime -kardeşlerimizi kışkırttığını ve Türk Masonluğunun birlik ve beraberliğini yıkmaya çalıştığını müşahede etm ekteyim. Masonik toleransın azamisini göstererek bu üstadın hareketlerine aklu hizmeti rehber olacağını ve bozguncu faaliyetlertn'e kendiliğinden son vereceğini bugüne kadar sabırla- bekledim. Bu bekleyişi acz telâkki ettiğini ve yıkıcı faaliyetlerini aksine genişlettiğini ve Türkiye Yüksek Şürası'ndaki. vazifesinden de fayda ton arak Dünya Masonluk tarihinin kaydetmediği pervasızlıkla, aradaki Konkordato'dan başka hiçbir münasebet ve alâkası bulunmayan Hür ve M üstakil Büyük Locamıza dil ve el uzattığını üzüntü ile kaydetm iş bulunuyorum. Bu meyanda Kardeşlerimizin usule ve nizama uygun intihabiyle deruhte etm iş olduğurîî' Büyük Üstadl.k vazifemi de hiçe sayarak, tamamen ayrı bir masonluk teşekkülü alan ve Büyük Locamızm Türk Masonluğu üzerindeki yüksek otoritesini bir konkordato ile tammış bulunan Yüksek Şura’ya bağlı bir haysiyet divanına beni sevkettirm ek tertibinde bulunmuştur. Bütün bu hususlar d ikkate alınarak hislerinin zebunu bu üstad hakkında gereken Masonik muamele yapılacaktır. Bir daha açık ve sarih olarak ifade etm ek isterim ki, siyasetle hiç bir zafnan uğraşmadım ve siyasî hayata da giremeye de niyetim yoktur. Bu itibarla beni. Masonluğumuzu siyasete karıştırmış olm ak gibi bir töhm et a ltında bulundurmak isteyenlerin asıl siyaset yapmakta o ldukları™ görm ekten üzüntü duymaktayım. Ne acıdır ki,, hakkımda asılsız dedikodular çıkarm ak suretiyle beni yermeye çalışanlar, değil yalnız Masonluğu siyasete âle t — 351 —
etmek, siyaseti masonluğun toa can evine kadar sokmakta asla tereddüt göstermemektedirler. KİM mecmuasındak'i yazı, bunun en bariz misalidir. Bu yazıyı hazırlayanlar Masonluk ilkelerine ve onun kudsiyetine ihanet etmiş olmak şaibesinden hiç bir zaman 'kurtulamayacak bedbahtlardır. Bu itibarladır ki, alnını açık olarak Mason camiasının içinde bana -yüklenen şerefli vazifeyi yürütmekten kaçmıyorum. Büyük daimî heyetin sayın üyelerini' yanımda ve ittifakla beni destekler görmekten aldığım cesarette siz kardeşlerime elimden gelen hizmeti yapmaktan daima bahtiyarlık duyacağımdan şüphe etmeyiniz. Siz kardeşlerimden şu anda beklediğim, saflarınızı sıklaştırmanız ve Türk Masonluğunun ayrılmaz bütünlüğünü zedelemekten kurtarmak üzere gereken beraberliği temin etmenizdir. Beraberliğimiz, Büyük Loco’ya dışından gelecek bütün hücumları defetmeye yetecek kuvvet ve kudreti verecektir. Unutmayınız ki, Dünya' Masonluğunun nazarları da Büyük Locamızın tesanüt ve beraberliği üzerinde temerküz etmiş bulunmaktadır. Tesanüdü ve disiplini gevşettiğimiz anda, Türk Masonluğunun yıkılmasına haysiyet ve şerefinin onarılmaz yararlar almasına ve mun tazam Dünya Masonluğunca tanımamızı sağlamak için yapılan 10 yıllık büyük gayretlerin heba: olmasına yol açacaktır. Bunun vebali de. hiç şüphe yok, şu veya bu tesir altında Localarda 'karıştırıcı rol almış bulunanlara raci olacaktır. ■Bu tarihî .mesajımızın. Masonluğu ciddî olarak benimsemiş, siz, mütekamil kardeşlerimin dikkatlerini zararlı faaliyet göstermek istidadında olanlar üzerine çekmeye kafi geleceğini ve Masonluğumuzun âlî menfaatlerine aykırı bu gibi hareket ve faaliyetleri daha’ oluş yerinde durduracağını bütün imanımla beklemekteyim. Masonlukta şahıslardan ziyade mukaddes vazifele-
rln dokunulmazlığını gözönünde tutarak. Mason yeminlerimize sadakatle bağlonmamız 8üyök Locomızı bahtsız saldıranlardan koruyocokttr. Siz sevgili kardeşlerime her bok)nidan sonsuz itimadım vardır. Yalan ve tezvirlere dayanan hakıkımdaki hücumlara bakmadan, sîzlerin de bana karşı ıltlmadmızm tam olduğuna inancım büyüktür. Türk Masonluğunun şereflerini kurtarmak ve Büyük Locam ızın istiklâlini müdafaa etmek için her beraber Ittihad zincirimiz! kurmaya sîzleri dâvet ediyorum. Kâ'inati'n Ulu Mimarından yanında ve yardımınızda bulunmasını niyaz eder, Kardeşçe sevgi ve saygılarımı sunarım.» Büyük Üstad Necdet Egeron’m b« hırçın çıkışının yanı sıra Büyük Loca Yönetimi Kurulu’nun bir genelgesi de Büyüık Üstad Kaymakçım, Nuri Pere İmzasıyla tüm localara yollanmıştır. Bu genelgede: de Yüksek. Şûra'nm Böyiik Loco'mn işlerine karışmak istediği Heri sürülmekte. Büyük Loca’nwı hiç bir otoriteyle ortaklık 'kabul etmeyeceği, dilediği vadilerde (ocokmn üstünde bölge localan ve kuruIIan oluşturabileceği, dilerse bunları görevden olabileceği belirtilerek, «Masunluğun en önemli taahhütlerinden olan ketumiyet kaidesine riayet malûm İken, Büyük Loca Umumî Heyeti'nde cereyan eden müzakerelere a it doğru veya yanlış bilgilerin basma aksettirilmiş olması, eşine rastlanmamış masonik suçtur» denilmekteydi. Genelgede ayrıca, Localarda bu ikonunun tartışmasının önlenmesi de istenerek, birlik ve beraberlikten dem vuruluyordu. Ne var ki, ne Büyük Üstad mesa[ı, ne Daimî Heyet genelgesi, masonlar arası 'kargaşalığı yatıştırmaya yetiyordu. Nitekim', İstanbul'dan 11, İzmir’den 5 locanın Muhterem Üstatları ortbfc imzalı bir levha ile (yazı). Necdet — 353 —
Egeron'ın Büyüık Üstatlıktan istifasını 'istediler. Daimî Heyete İzmir delegasyonundan seçilmiş ve Egeran tarafından İzmir’deki Kemal' Muhterem Locası’nın da Büyük Müfettişliğine atanmış olan Celâl Olcay da 5 Temmuz 1965'de Necdet Egeran'a yolladığı bir mektupta, Büyük Loca Daimî Heyeti'nin genel kurulu toplantıya çağırmasını, Egeraın'ın durumunun burada görüşülmesini öneriyor ve seçilip atandığı görevlerden de istifa ettiğini cok nazik bir dille bildiriyordu. Celâl Olcay, İzmir Locası esKi Muhterem Üstadıydı ve yüksek dereceli bir masondu. HUZURSUZLUK YATIŞMAYIP ARTINCA Büyük Looa’nın Neodet Egeran yönetiminde, Yüksek Şûra’mn kendi içişlerine karışıyor şeklindeki yakınmaları üzerine, Yüksek Şûra'nın Hakim Büyük Amiri Hazım Atıf Kuyucaık, 31 Temmuz 1965 tarihinde. Yüksek Şûra’ya bağlı karargâhlara devam eden biraderlere ve Büyük Loca'ya seslenen bir açıklama mektubu kaleme aldı. Hazım Atıf Kuyucak'ın bu mektubu, oldukça sertti. Belirttiği noktalarsa özetle şöyleydi: Yüksek Şûra'mn Büyük Loca işlerine 'karışmaya niyeti yoktur, 1957 tarihli konkordatıya bağlıdır. Yüksek Şûra üyelerinden bazıları, Büyük Loca Genel Kurulu'nda ya da Remzî Localarda ilk üç dereceden masonlar olarak haklarını kullanıp görüşlerini söylemişlerse, bu görüşler Yüksek Şûrûa'nm görüşleri demek değildir. Yüksek Şûra, Büyük Loca seçimleri konusunda bir görüş söylememektedir oma, bu seçim sonuçlarını tanıyıp tanımamak da tamamen Yüksek Şûra'mn kendisine ait bir iştir. Her Yüksek Şûra'mn, remzî loca kurma yetkisi vardır. Türkiye Yüksek Şûrası bu hakkını Büyük Loca'ya bı— 354 —
Takmıştır ve şimdilik de yeniden kullanmak niyetinde değildir om a kullanıp kullanmayacağı kendi bileceği iştir. Yüksek Şûra, gayri meşrû ve gayri muntazam sayacağı bir büyük Locayı tanıyıp tanımamakta da tamamen özgürdür. Herhangi b ir gerekçeyle bir Büyük Locayı tanımakta sakınca gördüğü takdirde alacağı önlemlerin değerlendirmesi de yalnız Yüksek Şûrayı ilgilendirir. Hâkim' Büyük Amir olarak Hazım A tıf Kuyucok, mektubunda bir de şu noktayı vurguluyordu : «Masonluğun temel kurallarından biri doğruluk ve dürüstlük, diğeri de politikanın mahfil kapılarından içeri sokulmamasıdır. Buna rağmen, her iki esas prensibe muhalefet eden bir birader maalesef üstat seçilmiştir. Bu seçimin Masonluk kaide ve geleneklerine ne dereceye kadar uygun olduğunu takdir hususu de yine remzî localar mensuplarına ve bu locaların delegelerinden terekküp eden Büyük Loca Umumî heyetine aittir.» 1957 Konkordatosuna göre Büyük Loca ile Yüksek Şûra arasındaki ilişkilerin uluslararası ilişkileri andırdığını da söyleyen Hazım Atıf Kuyucak, «Devletlerarası hukukta herhangi bir devletin idare sisteminde veya esas bünyesinde milletlerarası ahlâk ilkelerine aykırı bir değişiklik vuku geldiği takdirde, o devleti tanıyıp tanımamak yetkisi devletler ailesindeki her milletin hakkıdır. Bunun gibi gere+ctirici bir sebebin ortaya çtkması halinde Yüksek Şûra Büyük Loca’yı ve karşılıklı olarak Büyük Loca da isterse Yüksek Şûra'yı tanımamak hususunda serbesttir.» Yüsek Şûra ve onun Hakim Büyük Amirinin bu sert çıkışı, masonlar arası huzursuzluğu daho da artırınca bazı biraderler, bölge Mahfili Üstadı Nebtl Serper aracılığıyla bir kez daha Egeron'ı istifaya davet ederler. Egeran da cevaben. — 355 —
— Ben de istifa etmeyi düşünüyorum, bana on gün kadar mühlet verin, der. O gün sonra neye kadar verdiği telefonla sorulduğundaysa, istifa falan düşünmediğini, başkaldıran üç beş kişinin haddini bildireceğim söyler. Sonra da 3 Ekim 1965’de Büyük Loca Genel Kurulu'nu olağanüstü toplantıya çağırır. 26 Ağustos 1965 tarihini ve 1955 sıra numarasını taşıyan- bu çağrıda, «Türk masonluğunun yüksek menfaatlerine zarar veren ve çalışmaları aksatan huzursuzluklar» konusunda, müzakere açılacağı ve gereken kararların alınacağı yazılıdır. Toplantı günü delegeler dağıtılan «Büyük Loca Daimî Heyeti’nden bütün Kardeşlere açıklama» adlı broşürde ise, Yüksek Şûra'nın Büyiik Loca işlerine müdahale ettiği yolundaki eski savlar yinelenir ama, bu savlan gösteren belgeler ortada yoktur. Toplantıda Egeran tonu* şur, önerge vermek isteyenlerin önergelerini geri çevirip. — Bugün sîzleri buraya fikir ve temayüllerinizi anlamak için çağırdım, dinledim, karar için düşüneceğim, der. Yüksek Şûra'nın, kendisini dinlemeden masonluktan çıkarma kararı aldığım söyler ama, delegelerden bini Yüksek Haysiyet Divanı üyesidir, Egeran’ın yüzüne karşı bunun böyle olmadığını, Egeran'ın yazılı savunmasın* yaptığını söyler. Sonuçta Egeran oturumu, — Düşünüp karar vereceğim, diyerek kapatır. Biç bir karar alınamaz. 14 Kasım 1965 tarihinde ise Localarda, 2079 sayı İle Büyük Ûstad Necdet Egeran'ın veda mesajı okunur. Bu mesajda bütün masonlara bir masonluk dersi verilmekte. ritüelterde yazılan noktalar yinelenmekte, «İskoç Riti Türkiye Yüksek Şûrası, Büyük Locamızın istiklâlini zedelemiştir. İ9koç Riti hakimiyeti altındaki bir Büyük Loca'm n değil başında. İçinde kalmayı bile prensiplerime — 356 —
aykırı bulmoktûytm. Müstakil ve Muntazam Türkiye Büyiik Locası topluluğunu tahakkuk ettirmek için on senelik mücadelemizin devamım genç mason kardeşlerimizden beklemekteyim» demekte, yüksek derecelerin gereksizliği hokkmda görüşler belirtip, «İşte kardeşlerim, bu 9 maddelik müşahedelerim muvacehesinde Türk Masonluğunun karışıklık içinde ve Yüksek Derecelerin fuzuli hokimiyeti aitmde bulunduğu neticesine varmamak mümkün değil. Bu düşünce ile ve Haysiyet ve şerefimi daha fazla zedelenmekten korumak moksodiyle Masonluktan' istifa ediyorum.» diye de mesai noktalanmaktadır. Ardından do, Büyük Loca Genel Kurulu 5 Aralık 1965 günü yedi bir olağanüstü toplantryo çağrılmıştır. O günkü toplantıya gelenler, lokale girdiklerinde başkanlık kürsüsünde masonluktan istifa etmiş, —Yüksek Şûra Disiplin Kurulu'nca da ihraç edilmiş— , Necdet Egeran’ı görmüşlerdir. Meğerse, Egeran’ın İstifasını Locası kabul etmemişmiş... Egeran, oturumu açtıktan, kertdtsin'm masonluktun istifasının Bilgi Locosı'nca kabul edilmediği, Daimî Heyetin de İstifasını oya koyacağını bildirdikten sonra kimseye söz vermeden yeni seçimlere geçilmesini oylatmıştır.
YENİLER ESKİLERİN DEVAMI Hemen yapılan yeni seçimlerde. Büyük Üstadlığo. Hayaıltatı örs seçilmiştir. Yeni Büyük Üstod da yaptığı ilk konuşmada, masonluğun salt ilk üç dereceyi içerdiği görüşünü savuna— 357 —
rak. Yüksek dereceli karargâh çalışmalarının masonluk sayılmayacağı™ söyleyerek işe başlar. Bu konuşmalar yeni yıl İS'ad törenleri sırasında yapılan konuşmalarda da yinelenir. Karşı çıkmak isteyen delegelere söz verilmez. Localara gönderilen genelgelerdeyse, Ekrem Tok ve Necdet Egeran'a davetiye gönderilmesi istenmekte, yüksek derecelere localar tarafından atanmaları yapılan biraderler hakkında Yüksek Şûra'ya hiç bir yazı gönderilmemekte ve her fırsatta de Yüksek Şûra'nın Büyük Loca 'işlerine karıştığı ileri sürülmektedir. Bu hava içinde 22 Nisan 1966 tarihindeki olağan yıllık toplantıya sıra gelir. . Bu toplantıda, Şark'ta, Büyük Üstad'ın sağında Necdet Egeran'm eski Büyük Üstad sıfatıyla oturduğu görülür. Delegelere dağıtılan çalışma raporundaysa, Yüksek Şûra’ya şiddetle çatılmakta. Büyük Loca ile Yüksek Şûra arasındaki konkordatonun Yüksek Şûra tarafından ihlâl edildiği yolundaki görüşler yinelenmektedir. Bu toplantıda delegelere ayrıca, dağıtılan Büyük Üstad Hayrullah Örs imzalı bir broşürdeyse, Yüksek Şûra’nın, Büyük Loca ile imzaladığı konkordatoyu fesfettiğini bildiren bir mesai bulunmaktadır. iki gün süren genel kurul toplantısında, Yüksek Şûra’nm korikordatoyu fesh etmesi konusu tartışılmıştır. Bu arada pek çok delege, Yüksek Şûra'nın mûsonik bir teşekkül olmadığını, mensuplarının tarikat ehli bazı masonlardan ibaret bulunduğunu, bü teşkilâtın yok farzedilmesi, bu karargâhlara devam edenlerin gayrı muntazam ilân edilmesi gereğini dile getirdiler. Konkordatonun feshi üstünde is© hemen hiç durulmadı, durmak isteyenlere de olanak verilmedi. Söz alan Büyük Üstad Hayrullah Örs de yaptığı konuşmada, dileyen biraderlerin yüksek karargâhlara de— 358 —
votn edebileceklerini, oncak bunun İçin yeni bir konkordato yapılmasına gerek olmadığını, çür>kü bu korargâh çalışmalarının masonluk demek almadığını anlattı. Oturumların ikinci gününün öğleden sonrasındaysa. Başkanlık Divanı'na Büyük Üstad Kaymakamı Şekür Okten geçti ve İzmirli bozı delegelerin Necdet Egeran’ı haysiyet divanına verilmesi önergesi görüşülmeye başlandı. Ancak, Egeran’dan başka kimseye söz verilmeden oylamaya geçildi ve 32’ye karşı 44 ayla verilmemesi karan alındı. Bu sonuç, iplerin kopmasına yetti. Genel Kururdan localara geçen anlaşmazlık, sonun* da isUfalara yol açtı. İstifa eden biraderler bağımsız localar kurdular, sonra bunlar birleşerek Türkiye Büyük Mason Mahfilini oluşturdular ve böylece, tek bir, Büyük Loca'da birleşmek yolundaki yıllarca sürmüş çabalar iflâs etti. Bir yanda Necdet Egeran görüşünün egemen olduğu Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası, karşısında da 4 Haziran 1966’da Türkiye Büyük Mason Mahfili kurulmuş oldu. Büyük Üstadlığına Orhan Hartcarlioğlu'nun seçildiği ve İstanbul’la İzmir vadilerinde birleşen biraderlerin kurduğu locolardan (5’i İstanbul, 2'sı İzmir’de) oluşan bu mahfil de tıpkı Büyük Loca gibi kendisini düzenli, karşısındakini düzensiz sayan bir mahfildir. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası’nm süregelen icraatını 35 madde İçinde derlenen bir suçlama levhasıyla düzensiz saymakta, onları «düzenli uydu» diye vasıflandırmaktadır. DERNEKLER YASASINA GÖRE Türkiye'deki Masonluğu, Dernekler Yasosı’na göre gözden geçirirsek karşımıza şu odlarla çıkan birtakım kurutuşlar görürüz: — 359 —
Türk Yükseltme Cemiyet* Türkiye K ültür ve Fikir Derneği Türkiye Mason Derneği Türkiye Büyük Mason M ahfili. Belki daha başkaları da vardır ama, sanırız en önem lileri bunlardır. Türk Yükseltme Cemiyeti. Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası'nın resmî adıdır. Yani Masonluğun, İngiltere Birleşik Büyük Locası’nda düzenli sayılan ilk üç derecesini kapsayan mavi masonluğun resmî adı. Türkiye K ültür ve Fikir Derneği ise, m asonlar arası bölünmeden sonra, 33. dereceye kadar olup da b ir Yüksek Şûra oluşturan ve eski Yüksek Şura’dan ayrılan masonların kuruluşunun resmî adıdır. Düzenli İskoç riti sayılmaktadır. Türkiye Mason Derneği ise, 1909'dan bu yana sürüp gelen Yüksek Şûra’mn Cemiyetler Yasası’ndaki resmî adıdır ve 1948 yılında kurulduğu için en eski resmî mason derneğidir. Ve ilk 1. dereceden 33'e kadar çalıştığı için kırmızı localardan oluşm aktadır. Türkiye Büyük M ason Mahfili fse, yukarda anlattığım ız bölünmeden sonra Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası'ndan kopanların oluşturdukları bir tü r bağımsız Büyük Loca’nm resmî adıdır.
— 360 —
MASONLUKTA GÖREV DEVRİ NUTUKLAR]
İS 'A T T Ö R E N L E R İ
Masonlukta her şey bir törendir. O kadar Jci, nasıl yürünüp, nasıl el sıkışılacağına, nasıl oturulup kalkılacağına ikadar her şey b ir belirli ıkurala bağlanmıştır. Hant işi biraz abartm ak gerekirse, masonlukta nefes alıp vermenin bile belirli kuralları vardır, bunun dışına çıkılamaz dem ek gerekir. Bu böyle olduğu için d ir iki, Mason Localarında görev alanlarla, görevlerini yeni seçilm işlere aktaranlar ara sındaki -işiem de başlı başına bir senaryosu olan törenle yerine getirilir. Masonlar buna (is'at merasimi) derler. Her yıl yöntemine göre gizli oyla seçilen loca başkanlar! ve öteki görevliler, localardaki özel oturum larda görevlerini eski görevlilerden törenle devralırlar ve makamlarına otururlar. Bu törenlerde töreni yöneten, görevi devredecek olan ve seçilip devralacak olan üstatlar birer konuşma yaparlar ve masonluk ilkelerini anlatırlar. Törenden sonraysa, törene katılanların tümü, yani bütün kardeşler (biraderler) Agap denen (eski Yunancada muhabbet demektir) kardeşlik sofrasında birlikte yemek yerler. Törenlerde yapılan konuşmalar konusunda bir fik ir verm ek üzere, eski Büyük Üstatlardan Necdet Egeran’ın — 361 —
değişik zamanlarda yaptığı ve kendi kaleme aldığı, Gerçek Yüzüyle Masonluk adlı kitabında yayınladığı 'konuşmalarından b ir d İzi örnek vereceğiz: IS'ADI'
YAPAN
ÜSTADIN
KONUŞMASI:
«Saygıdeğer Üstadım, Bu sayın locanın saygıdeğer üstadı seçilmiş olm anızdan dolayı sizi yürekten kütlarım. Görevinizi tanım layan eşarp, kordon ve bljuiarınızı takıp birinci çekici sunarak SİZİ makamınıza Is'at etmek benim için büyük haz kaynağı olacaktır. Ancak is ’attan önce bir loca başkanının görevlerini belirleyen şu hususları te kra r d ik ka tin ize sunuyorum : İyi ve doğru bir insan olacak ve y ü c e a h l â k kurallarına riayet edeceksiniz. Sâdık bir vatandaş olacak ve memleketimiz kanunlarına s e v e r e k İ t a a t edeceksiniz. H!ç b!r komplo, İsyan veya a n a r ş i k hareket© katılmayacaksınız. Gayretle çalışacak, vakarkı yaşayacak ve herkese karşı o n u r l a h a r e f c e t edeceksiniz. Masonluğun eski ve yeni yüksek görevlilerine s o y g ı gösterecek ve ana tüzüğe aykırı düşmeyen ikaz ve irşatlarını locanız kardeşlerine aktaracaksınız. Kavga ve gürültüden uzak kalacak ve fevrîlikle a ş ı r ı l ı k l a r d a n kaçınacaksınız. Davranışlarınızda t e d b i r l i , kardeşlerinize karşı nâzik ve locanıza bağlı olacaksınız. İçtenlikte bağlı kardeşlerinize saygı gösterecek. M asonluğa karşh o y r 1 1 r k I a r ı önleyeceksiniz. İçinde bulunduğunuz toplumun genel iyiliğine çalışacak, çevrenize davranışlarınızla t o p l u m s a l f a z < I o 11 e r 1 aşılayacak ve nrıasonlk ahlâkı yacoksınız. — 362 —
Büyük Üstada ve Büyük Loca görevlilerine s a y g ı l ı olacak ve Masonluğun ruhuna ve esaslarına ters düşmeyen emirlerine uçacaksınız. Hiç bir kimss veya heyetin masonluk esaslarında y e n i I -i 'k namı altında d e ğ i ş i k İ p 4c yapmasına müsaade etmeyeceksiniz.. Davet edileceğiniz Büyük Loca konvanlanna ve komisyonlarına m u t l a k a katılacak ve masonluğa karşı oian ödevlerinizi d ikka t ve itina ile yerine getireceksiniz. Büyük Loca'dan be ra t almadan loca kurulmasına göz yummayacak ve d ü z e n s i z localarla bu localara mensup düzensiz m asonlarla işbirliğine engel olacaksınız. Kişiliği ve karakteri hakkunda usulü dairesinde tahkikat yaptırmadan ve k a n a a t v e r i c i olumlu sonuçlar almadan hiç b ir kim senin düzenli masonluğa kabul edilmesine müsaode etmeyeceksiniz. Düzenli bir löcada masonluğa inistye edildiği ve devamında intizamlı bulunduğu vesikaiariyle tesbit olunmadan ve usulüne göre s ı n a v d a n geçirilmeden bir kimseyi locaya kabul etmeyeceksiniz. Bu saydıklarım aslında masonluğun esaslarındandır. Ve sizin bu esaslara Saygıdeğer Üstadlık görevini almadan da tam riayet ettiğinizi biliyorum. Onun için kalb ferahlığıyla &iz1 bu şerefli makama is’at ediyorum. Size üç aydınlık kaynağı olan Kutsal Kitabı, Gönyeyi ve Pergeli emanet ediyorum. Kutsal Kitap kişisel y ü c e a h l â k ı öğretir; Gönye hareketlerimizi tanzim eder ve t o p l u m s a l f a z i l e t l e r l e ahenkleştirir; Pergöl İhtiraslarımıza h â k i m olmamızı sağlar. Bu üç aydınlık düşünüşlerinizde, sözlerinizde ve davranışlarınızda size rehber olsun. — 363 —
Saygıdeğer Üstadım, Görevinizin anemini ve yükümlülüklerinizin büyüklüğünü takdir ettiğinizden eminim. Locanızın şerefi, şöhreti ve değeri sizin kaablliyetinize ve maharetinize bağlıdır. 6u sayın locanın saygıdeğer üstodı sıfatiyle bütün çalışmalarda ve törenlerde hazır bulunmanız ve masonluk esaslarıyle ilkelerini, landmarklart ve eski töreleri kardeşlere öğretmeniz ve onlara m a s o n a y d ı n l ı ğ ı n ı vermeniz gerekmektedir. Bununla da yetinmeyerek toplum içinde ahlâk ve fazilet örnekleri vererek toplumu ışığınızla, aydınlatacaksınız. Toplum sizin 'kişiliğinizde masonluğun gerçek değerlerini görmelidir. Kemâlinizi öylesine ortaya koyunuz kl, h a y a t ı n ı z d a çevremiz size içten saygı duysun, ö l ü m ü n ü z d e de yürekten yas tutsun. GÖREVİ D E V R E D E N ÖN C EK İ S A Y GI DEĞE R Ü S T A D IN KONUŞMA'SI Soy«ı Kardeşlerim, Yüksek teveccüh ve iltifatınız eseri olarak bana tevd i etmiş bulunduğunuz locamızın birinci çekicini, geçen bir yıl içinde kaabilıyetimin ve vasıflarımın müsaadesi oranında ve fakat âzamî gayret göstermek suretiyle ku llanmaya çalıştım. Bu b ir yıl içinde sayın locamıza özgü devamlı ve düzenli olağanüstü mesai yapıldı. Çalışmalarımız esnasında birinoi çekicin verdiği yetkileri kullanırken istemeyerek ve bilmeyerek bâzı kusurlar işlemiş isem atfımı dilerim. Şükranla kaydetmek isterim ki, kusurlarımı büyük bir m a s o n l u k h o ş g ö r ü r Tükle ve tam bir mason olgunluğu ile kırgınlık yaratmadan önlemeği bildiniz. Ve bana inkâr kabul etmez büyük b ir müzaheret gösterdiniz. Hepinize ayrı ayrı yürekten teşekkürlerimizi ve sevgilerimi sunarım. — 364 —
Bu kadar olgur» i)tr topluluğun bir yıl süre ile mesaisini idare etmek sorumluluğunu bana yüklediğiniz andan bugüne kadar, sorumluluğumu müdrik olarak birinci çe■kJoin kutsallığını k o r u d u ğ u m -d a *ı tamamen e m - i 11 ve m ü s t e r i h olabilirsiniz. Bu hususta, benden önce bu çekici maharetle kullanmış bulunan üstad iarımız m devamlı irşatlarına mazhar oldum'. Kendilerini örnek atom . Teşvik edici Utitat dolu güzel söztermi kendime rehber edindim. Bunları huzurunuzda ifade e tmekten mutluluk duymaktayım. Saygıdeğer Üstadım, Şimdiye 'kadar bu hassasiyet ve itina ile kullandığım bu çekici, şahsiyetine ve -kaabiliyetine büyük güvenimiz oion siz üstadıma tevdi ederken pek büyük bir haz duymaktayım, Her ne kadar localarda görevli olmak veya olmamak, masonlukta e ş i t h a k ve e ş i t muam e l e ilkesini değiştirmez ise de, özellikle kutsal olan saygıdeğer üstadlığtn görevinde büyük sorumluluklar bulunmaktadır. Buna gore yetkilerinin de geniş olduğunu unutmamak gerekir. Onun içindir ki. yüklenilen sorumlulukla1 mütenasip ş e r e f bahis konusudur. Sizin büyük sorumluluk hlsleriniz oltındo bu sayın locanın çalışmalarında büyük i I e r i e m e I e r kaydedileceğimden eminimi. Size şerefle dolu başarılar dilerim. ESKİ
BİJYÜK
ÜSTADIN
KONUŞMASI:
Saygıdeğer Üstadım, Bu Muhterem Loog’nm birinci çekicini kardeşlerimizin size tevdi etmiş olmalarını memnunlukla karşıladım. Sizi ve sizin şahsınızda bütün yeni görevlileri kutlar, hepinize başarılar dilerim. Is'otlafda eski üstadlarm masonluğun bilinen hedeflerini, ve ilkelerim)' ve Saygıdeğer Üstadın yükümlülüklerini kardeşlere hatırlatmalan güzel âdetlerimlzdendlr. Bi— 365 —
ünen şeyleri tekrarlarkı hafızaya işlemek bir masonluk yöntemidir, Şu haide müsaade ederseniz bu eski âdete uyarak birkaç söz de ben söyleyeceğim. Masonluk müessesesinin asıl maksadı kendi ahlâk ve erdem 'kurallarını gerek sözle ve gereksek davranışlarla örnek olmak suretiyle insanlara aşılamaktır. Bu suretle insanları d ü r ü s t ve n a m u s t u , ve dostluklarında s a m i m î v e v e f a l ı yapmaya çalışır. İnsanların birbirine şefkat, yardım, sevgi ve anlayışla bağlayıp birleştirmeye gayret eder. Biliyoruz ki insan tabiatını asilleştiren ve güzelleştiren bütün bu sosyal faziletler kısanlar arasında h u z u r ve m u t I u I u k sağlar. Şu halde bizlerin ana görevimiz ve hiç şüphesiz büyük zevkimiz, çevremize huzur saçmak, ışık tutmaktır. Bu kudreti sembollerimizden alıyoruz. İzninizle Saygıdeğer Üstadın yükümlülüklerini de şöylece hatırlatıyorum : 1 — Locamızı şeref ve şöhretinin üye adediyle değil üyelerinin yiisek vasıflariyle sağlandığını hatırdan çıkarmamak ve bu itibarla locaya yeni üyeler kabu! ederken üzerlerinde titizlikle durmak. 2 — Masonluk ilkelerine ve ritüellerin esaslarına aykırı davranışlara ve eylemlere müsaade etmemek. 3 — Masonluğun eski törelerini ve geleneklerini öğretmek ve bunları korumak. 4 — Kâinatın Ulu Mimarına olan inancımızı ve çalışmalarımızda ona yükselme gayretlerimizi kardeşlere tanımlamak. 5 — Üç aydınlık kaynağı olan kutsal kitaplar, gönye ve pergelim telkin ettikleri ahlâk ve faziletleri açıklamak. 6 — Müessesemizi ve mesleğimizi saf ve temiz tutmak, kardeşlerin bilim ve mâna ışıklariyle dengeli akılcı ve tekâmülcü yolda ilerlemelerini sağlamak. — 366 —
7 — Loca kardeşlerini kendi aile efradı olarak tanımak ve ona göre hareket etmek. 8 — Iztıraba ve yoksulluğa uğrayan kardeşleri huzura kavuşturmak, kardeş dul ve yetimlerini locanın himayesine almak. 9 —- Kardeşlerin şefkat, dostluk ve sevgi bağlariyle birlik teşkil etmelerini sağlamak, vatanımıza ve insanlık ülküsüne daima sadık kalmalarını telkin etmek. Sevgili Müessesemize, memleketimize ve insanlığa ilerlemelerinde sözlerimiz ve hareketlerimizle örnek olarak hizmet edebilmemiz için Kâinatın Ulu Mimarı'ndan bizlere bilgelik ve büyük anlayış vermesini niyaz ederim. YENİ GÖREVİ ALAN ÜSTADIN KONUŞMASI : Sayın Üstadiarım, Sevgili Kardeşlerim, Mason localarında nasıl ki, tartışma adabı ve usulleri, müsamaha ve dayanışma ile ortak çalışma kuralları tekrarlanıp bunlar bilinç altına mal ediliyorsa; nasıl ki, eşit hak ve eşit muamele İnsanî prensipleri uygulanıyorsa; nasıl ki, hurafeler, bâtıl inanışlar ve taassuplar bir yana bırakılarak bilime sarılıp hakikatler öyle aranıp bu^ iunuyorsa; yine bu localarda terakki ve dinamizmin itici kuvvetinin kaynağı olan d e ğ i ş m e i l k e s i de her yıl uygulanıyor. Ve insanlık yüksek mefkûresine öylece ulaşmaya çalışılıyor. İşte bu anda muhteşem merasimle böyle asîl bir değişmeyi, görevde nöbet değiştirmeyi kutluyoruz. Bu nöbeti bu yıl için bana vermiş oluyorsunuz. Mefkuremize doğru yükselmede yeni hamleleri sîzlerin yardımiyle yapacağız. Sizlerin masonluğa ve ilkelerine bağlılığınız derecesinde başarıl* olacağımız şüphesizdir. — 367 —
Masonluğun bizden en önce beklediği, Kardeşlerimize 'karşı sonsuz muhabbet ve itimad beslemek ve bunu fiilen göstermektir. Kardeşlik his ve itim adına açık, a n l a y ı ş ve s e v g i dolu 'bir 'kalbledir ki, masonluk vasfını tam' mân asiyle kazanmak mümkünn olur. Masonluk bizden, gayretli, vefalı, menfaatsiz hizmet yapan ş e f ık a t I i bir 'insan olmamızı öekler. Mason olarak hepimizin daima o l u m l u düşünmemiz gerekir. Bizler .başkalarının da olumlu düşünüşlü olmalarım isteriz ve bu hususta etrafımıza yardım ederiz, yol gösteririz. Daima hatırlayalım' ki, s e v g i ve i y i l i k olumlu: düşüncelerin tem elini teşkil eder. Sevgili Kardeşlerim. Dostluk için vakit ayırınız. Eski dostlarınızı' hatırlayınız ve yeni dostlar bulmaya çalışınız. Herkesin iyi tarafım görünüz ve şahsınızda en yüksek vasıfları kazanmaya gayret ediniz. İnsanlarla meşgul olunuz ve onlara daima v e f a l ı b i r d o s t olarak davranınız. Sizin şefkatiniz birçok kalbe iy ilik akıtacak ve verdiğiniz cesarette birçoklan huzur bulacaktır. Her gün bir kardeşle el ele vererek masonluk ana hedefine doğru ilerleyiniz. Gayet ta biî iki, hayatta kendi yolunuzu tâkibediniz. Fakat 'kalabalık bir caddede yürüdüğünüz glbJ hareket ediniz: Ne kimsenin ayağına basınız ve ne de kimseyi kaldırımdan aşağı itiniz. Heyecanınız ve yaratıcılığınız etrafınızda' h u z u r t u b i r t o p l u l u k .k u r m u ş olacaktır. ıBütün Üstadfarımızın bizlere bü görevimizde yardımcı olmasını diler, hepinizi gönül dolusu sevgilerim le k u caklarım. — 368 —
MASON OL A C A K L A R A
U Y A R I Mason olmok isteyen, mason olmak için mason bir aracı ile Loca ya başvuran birine her şeyden önce bir yazı verilir. Basılı olan ya da çoğaltılmış otan bu bildiriyi okuyup, masonluk hakkında aşağı yukarı bilgi sahibi olan kişi, bundan sonra da mason olmakta direnirse, adayın üstünde ayrıca durulur ve başkc praştırmalar, soruşturmalar, törenler yaprfır o ayrı.,. Ama birisi mason olmak istiyorum; dedi mİ, önüne sürülen şudur; MASON OLMAK İÇİN MÜRACAAT EDENLERE VERİLEN CEVAP Masonluğa kabul edilmek istediğinizi öğrenmiş buhjlunuyoruz. Hür düşünen ve hür hareket eden bir kimse gayesini bilmediği bir teşekküle katılmak istemeyeceği gibi yükleneceği külfetleri de bilmeden herhangi bir taahhütte bulunamaz. Binaenaleyh, bu hususlarda bilgr sahibi olduktan sonra kararınızı kesinleştirmek ve topluluğumuza yabancs bulunmanız dolayısıyla da bilmediğiniz bazı hususlar» öğrenmek istiyeceğinizi düşündük. Bu düşünceler, alacağmız karara elbette müessir olacaktır. Bu sebeple, birbirimiz? bir defa daha yoklama fırsatı vermek sizi hayâl kırıklığından, bizi de ilerde « B e n i y e t e r d e r e c e d e a y d t n I a t m o d ıi n ı z » törizinden korumak maksadıyla topluluğumuzun gayelerini ve karşılıklı otctrok birbirimizden neler beklemeğe hakkımız olduğunu açıklamayt faydalı ve uygun bulduk. — 369 —
F. 24
1 — Masonluğun gayelerini' kısaca ve öz olarak şöyle sıralayabiliriz : a) İyi ahlâk ve tekâm ül yoluyla insanlar arasında ahenkli bir yaşayış sağlamaya çalışan Masonluk, insanların bâtıl peşin hükümlerden ve. egoistlikten kurtulm alarını, iyiliğin teşvikini, saf ve temiz insanlık münasebetlerinin ve insanlarda bulunan kuvvet ve kabiliyetlerin gelişmesini sağlamak ister. b) Bu gayeye ulaşmak isteyen insanları, mensup bulunduğu ırk, içtimai mevki ve dinî inanç ne olursa o lsun, birleştirmeye çalışır, c) Masonluk, kendi muhitinde sadece karakter, d ü şünce ve iç sağlamlığını esas tutar. d) Masonluk, üyeleri arasında dostlukta - sadakati telkine ve dış âlemde de insanları birbirinden ayıran a n laşmazlıkları ortadan kaldırmaya uğraşır. Zorlanmadan ihtiyaç hissedilen bir birlik ve karşılıklı yardım yoluyla umuma faydalı olmaya çalışır. e) Mason topluluğu, karşılıklı saygı ve sevgiyi a rttırarak üyelerini birbirine daha çok yaklaştırmak, her tü rlü kırgınlık sebeplerini yok etmek, farzımuhal böyle bir halin mevcudiyeti hissedilirse, yekdiğerine seve seve el uzatmayı sağlamak maksadıyla diğer üyelerin aracılığını temin etm ek yolunu arar. 2 — Masonluğun maksadı herşeyden önce kendi kendini yetiştirm ektir. Bu keyfiyet, sizin için kesin bir ihtiyaç değilse; içtim ai hayatın insanlar arasında meydana getirdiği mevki, servet, kabiliyet ve dini inançlardan m ütevellit ayrılıkları topluluğumuz içinde unutmak, anlayış ve düşünüşlerinize uygun gelmiyorsa; Mason topluluğuna katılmakla bir kazanç elde edemeyeceğiniz gibi kendinizi aramızda hiç b ir zaman rahat ta hissetmiyeceksiniz. _
370 —
3 — Masonluk; devlet, din ve aile ile olan münasebetlere müdahale suretiyle içtimai hayattaki farkları ortadan kaldırmaya çalışmaz. Bundan dolayı her Masco, dış âlemde diğer Masonlarla olan İçtimaî münasebetlere saygı gösterir ve Masonluğunu menfaatler sağlamak yoluyla kullanmayı' asaletine yakıştırmaz. Bunun için. Mason olmakla herhangi bir maddî menfaat ©ide etmeyi kafiyen beklememenizi tavsiye ederiz* Aksi tafcdtrde muhakkak ve derhal hayal kırıklığına uğrarsınız. 4 — Aramıza katılma isteğiniz ciddî ve iyi niyetten doğma değil de yalnız merak saikasıyla ve gösteriş için ise, en iyi hareketiniz bundan vazgeçmek olacaktır. Çünkü, ne merak ve ne de gösteriş arzusu bizde tatmin edilmez. Eğer, sırları öğrenme düşüncesine kapılıyor iseniz, bu hususta da aldanıyorsunuz demektir. Çünkü, Masonluğun gizli tutulan bir sırrı yoktur. Ve eğer, sadece b ir sosyete ihtiyacı 1le geliyorsanız, bu bakımdan da pek memnun olmayacaksınız. Çünkü, sizi hareketlerinizde serbest bırakan başka topluluklarda bu İhtiyacınızı daha kolaylıkla tatmin edebilirsiniz. Şu hususu da iyice düşününüz ki, topluluğumuza katıldıktan sonra ç+kmak pek kolay değildir. Buna « b e k I e d i ğ i n i z i b u l a m a m a k » ğibt bir sebep ve bahane göstermeye kalkışırsanız, o zaman, « d e f a l a r l a i h t a r ve t e k r a r e t t i ğ i m i z e s a s l ı bir t e t k i k ve t e e m m ü l d e b u l u n m a d ı n ı z
ve
bundan
dolayı
lâyık
olmadığınız
halde Masonluğa g i r m e ğ e ka I k ı ş t un ı z » gibi oldukça ağır bir cevapla karşılaşabilirsiniz.
5 — Hayatta birbirini hemen hemen hiç tanımayan insanların değişik vesileler ile yekdiğerinin muhalifi o ldukları ve hatta düşmanca karşı karşıya geldikleri pek madir değildir. Sizin de aramızda bu çeşit münasebetleriniz olan herhangi birine rastlamaınız mümkün olabilir. Bu durum karşısında müşterek gayeye ulaşmak için böyle biri ile aynı hedef ve gayeye yönelmeğe kendinizde kuvvet buluyor musunuz? Aynı yolun yolcusu olarak ona şefkat ve yumuşaklıkla muamele etmeye, sevgi ile el uzatmaya hazır mısınız? Bir tehlike ile karşı karşıya gelenleri bütün kuvvetinizle korumak, yanıianları sevgi ile ikaz etmek, düşenleri rahmü şefkat ve sabırla kaldırmak, hiç bir zaman üstünlük duygusu ile onların cesaretlerini kırmamak için kendinizde iyi niyet ve cesaret buluyor musunuz? Bunlara m üs bet cevap verebildiğiniz takdirde talebinizde tsrar ediniz. 6 — Topluluğumuza girmek isteğinde bulunanlardan gerek tesislerimiz ve gerekse şekil ve âdetlerimiz hakkında kesin bir ketumiyet (ağız sıkılığı) va'dini İsrarla isteriz. Böyle bir va'di sadakatle ve bozmadan tutup tutamıyasağınızı ve hususta sizin şeref ve haysiyetinize güvenip güvenemeyeceğimizi de bir kerre iyice düşünmenizi ve bize bildirmenizi rica ederiz. 7 — Masonluğun, eskidenberi ve bugün bile, din aleyhtarı bir müessese ve hatta kendisinin hususi bir din olduğu tarzında pek çok söylentiler vardır. Topluluğumuzun, ne maksatla böyle kötü bir zan altında bulundurulduğunu burada tafsilen izaha lüzum görmüyoruz, Bunun sebebini daha ziyade Masonluğun maksat, gaye ve bünyesi hakkında yeter derecede bilgiye sahip olmamakta buluyoruz. Bunun, için,-bu- yanlış düşünce ve söylentile— 372 —
rin düzeltilmesi ve sizi tenvir yolunda Masonluğun esas itibariyle din müesseseierinin İşlerine asla ■karışmadığını bütün açıklığıyla bildirmeyi doğru buluyoruz. Masonluk bilâkis üyelerinden, insan varlığının mûtad ahlâkî gayesine aykırı olmamak şartıyla, kabul etmiş bulundukları ve edecekleri herhangi bir din ve inanca tam bir bağlılhkla^baölonmalarını açıkça istemektedir. Masonluk aynı zamanda bu din ve inançlar arasında h i c b i r f a r k g ö z e t m e z ve mukayese dahi yapmaz.
8
— Teşekkül ve taazzuvu, ancak demokrasi ile idare edilen memleketlerde mümkün olan ve bu gibi memleketlerde millî karakterle yaşayan, fikir ve İman hürriyetini ve ahlâk prensiplerini bir -sembol olarak kabul eden ■Masonluğun mahiyet ve mevzuu löyıkıyla açıklanmamış olmasından dolayı gizli bir cemiyet gibi tasavvur ve her gizlilikte mevcudiyeti düşünülebilen şeylerin topluluğumuz için de tahayyül edilmekte olduğunu, nadir dahi olsa duymaktayız. İlmî, ahlâkî ve felsefî çalışmalarıyla bir kültür müessesi, hodblnliik, haris menfaat düşünce ve duygularına karşı mücadelesi ile sosyal bir teşekkül olan ve tamamen ulvî gayeler özerine, bina edilmiş bulunan masonluğun, gizil olduğunu ve dolayısıyla da millî olmadığını iddia etmek, onu gereği kadar tetkik etmemiş olmaktan doğma çok hakşız ve o kadar da İnsafsız bir harekettir. Şunu da kati bir ifade ile hemen kaydedelim ki. Masonluk cihanşumuldür, fakat beynelmilel değildir. Bunun neticesi olarak her memleketteki Masonluk kendi milli bünyesine uygun bîr teşekküldür ve başka hiç bir yabancı teşekkülün tesiri altında değildir. Memleketin hürriyet ve menfaatlerini her düşüncenin üstünde tutmak, mili! teamüle, ananelere ve inkılâplara — 373 —
sımsıkı bağlı ve saygılı bulunmak her mason için en esaslı ve mukaddes vazifesidir. 9 — Üyelerimize tahmil olunan m ü ke lle fiye t: a) Topluluğumuza devamlı bağlılık ve sadakat, gayelerimize çaışarak hizmet, mücbir sebepler, yani şahsınızla ilgili herhangi bfr iş konusunda seyahat, bulunduğunuz yerden başka b ir yere gitme, hastalık, rahatsızlık veya iş ve vazifenizden kat'iyen ayrılmama gibi olağanüstü haller dışında toplantılarımıza muntazaman devam ve iştirak; ayrıca nizamlarımıza da m utlak itaat. b) İşlerimizin tam bir ahenk ve intizamla görülmesi ve yürütülm esi, tesislerim izin devamlı bakımı için lüzumlu masraflara 'katılmayı/ giriş için ........... ve her ay aidat olarak ........... lirayı ödemeyi ioap ettirir. Yukarda yazılı bu m ükellefiyetleri yerine getirm ek d u rum ve isteğinde bulunup bulunmadığınızı da çok iyi ve etraflıca düşününüz ve bildiriniz. 10 — Topluluğumuza 'kabul, eski ve belirli âdet ve usullerimize göre bir merasimle yapılır ve bu herkese aynı şekilde ta tb ik olunur. Fakat bu merasim hiç bir kimseyi hiç bir bakımdan küçük düşüreoek veya kıracak şek il ve mahiyette değildir. Sizden burada açıklanan hususlar üzerinde esaslı bir şekilde ve istediğiniz kadar uzun ve etraflıca düşünmenizi bilhassa rica etmekteyiz. Bundan sonra topluluğumuza katılmaya karar verirseniz, yukarda yazılı konular hakkındaki düşünce ve duygularınızı gayet açık bir ifade ile maddeler halinde yazınız. Bu yazınıza ayrıca, kısa bir hal tercüm enizi de ekleyiniz ki, biz de sizin hem dış durumunuz, hem de dünya görüşünüzle ahlâkî bakımdan hayat anlayışınız hakkında b ir fik ir sahibi olabilelim. — 374 —
Bunlardan başka Masonluğa kabulünüz İpin evvelce bir müracaatta bulundu iseniz, bu müracaatınızı ne zaman ve nereye yaptığınızı da lütfen bildiriniz. Masonluk topluluğuna 'kabul edilip edilmeyeceğinizi ve bunun ne zaman olacağım da Kitfen araşttrıp sormayınız. Çünkü size açıklayamayacağımız bazı sebepler ve şartlar bu hususu geciktirebilir veya tamamen imkânsız kılabilîr. Kabulünüz mümkün okluğu takdirde, siz de bundan zamanında haberdar edilirsiniz.
Saygılarımızla.»
— 375 —
ÜNKU TÜRK MASONLARI Biz bu araştırmada olabildiğimize© yansız olmaya. Masonluk denen şeyin ne olduğunu elimizden geldiğince anlatmaya ve göstermeye çalıştık. Genellikle Mason kaynaklarına, onların ana belgelerine dayandık ve Masunluğa karşıt olanların belirli konularda neler dediklerini de yansıtmaya çaba gösterdik. Kimseyi yermeyi ve övmeyi amaçlamadık. Masonluk denen bir gerçek var, bunu ortaya koymaya çalıştık. Aşağı yukarı onbeş yıllık bir araştırmanın sonucu olarak ortaya çıkmış bu yapıtta, salt sürüm sağlamak için, gelmiş geçmiş binlerce Türkiyeli Mason'un adını sonu gelmez listeler halinde yayınlamayı ve illâ da bunları «teşhir» etmeyi de aklımızdan geçirmedik. Ama adları, kamuya mal olmuş, masonlukları şöyle ya da böyle duyulmuş ünlü kişiler var. Bunların da hiç değilse bir bölümünü topluca sıralamadan geçmek, sanırız ki çalışmamızda bir eksik yan bırakacaktı. Bilmem nerede memur, falan baroda avukat, filan yerde tüccar, fişmekan hastahanede doktor, adı dar bir çerçeve dışına çıkmamış kişiler yerine, ünlülerden bir bölümü, örnek olsun diye burada sıralıyoruz. Günümüz Türkiyesindfe «faal masonlarsın sayısı saptayabildiğimiz kadarıyla 3000 kişiyi geçmemektedir. Kırk küsur milyonluk bir ülkede üç bin kişi, belki devede kulak bile sayılmayabilir. Ama bir noktayı bilmekte yarar v a r: — 376 —
Dünyanın hemen her ülkesinde olduğu gibi günümüz Türkiyesinde de Masonlar, — dünlerde olduğu gibi— , inanılmaz ölçüde etkili olmasını, köşe başlarını tutmasını biliyorlar. Ülke 'kaderinin çizilmesinde başkaca hic bir baskı grubunun sağlayamadığı ve sağlayamayacağı etkinlikleri masonlar sağlayacak durumdadırlar. Masonluğun özellikle son çeyrek yüzyılda ortaya çıkan ve bir tür yan kuruluşları sayılabilecek Lions Klüpler, Rotary Klüpler de, — bunların üye sayısı biraz daha çok— , bu etkinlikte önemli katkılarda bulunuyorlar. Masonlar ve yan 'kuruluşlarında yer alanlar, Türkiye'nin kamu kesimi kadar, özel sektör kesiminde de kilit noktaları tutmakta umulmaz bir uyanıklık göstermektedirler. tic a re t ve Sanayi Odaları'nda, Borsalar’da, özel ve resmî bankalarda, sigorta şirketlerinde, vakıflarda, holdinglerde, tekelci sermayenin Türkiye’deki uzantısı şirketlerde, çokuluslu şirketlerin temsilciliklerinde, Devlet Plânlama Örgütü’nden Dışişleri Bakanlığı'na kadar pek çok yere el atmış Masonlar, Üniversiteler, Yüksek Okullar, sağlık kuruluşları, KİT'ler, Kızılay, Çocuk Esirgeme ■Kurumu gibi yerlerde de önemli rol oynamaktadırlar. Basın, radyo, televizyon, reklam şirketleri gibi kamuoyu oluşmasındaki etkili alanlarda da Mason denetimi ve e tkinliği yaygındır. ideolojik bir saptama yapmak gerekirse, başlangıcında bir ara Masonluğun totaloterizme karşı özgürlükçü ve liberal bir görüşü temsil etmesine karşın, giderek sosyalizm ve işçi sınıfı karşısında kapitalizmin savunuculuğunu üstlenmiş bir örgüt olduğunu söylemek gerekir. Sözlük anlamıyla Mason, duvarcı demektir. Yani bir anlamda işçi... Ne var ki, Oırak, Kalfa, Usta gibi işçi sınıfını belirleyen ve emekçi tabakaların deyimlerini bol bol kullanan
— 377 —
Masonluk, işçi sınıfının ve emekçilerin değil, tam tersiı ne bunları sömüren burjuva ve kapitalistlerin bir dayanışma örgütü olarak ortaya çıkmıştır. İşcl sınıfından bir bireyin, ilerde kapitalizme atlamayı amaçlamayan ya da kapitalizmin sömürü çarkına yararı olmayacak bir emekçinin Mason olması, olabilmesi söz konusu değildir. Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, emeğinden başka değerlendirilecek şeyi olmayan birinin, masonluğa alınması söz konuğu değildir, Bu kısa açıklamadan sonra, başlangıcından günümüze, ülkemizde mason olmuş bazı ünlüleri, hiç değilse odlarıyla sıralayıp ansımakta yarar olacağını sanısmday ız : DEVLETİN EN ÜST KATINDA Türkiye'deki Masonluk tarihini incelerken görmüştük ki, Türkiyeli ilk Moson sayılan Yirmisekiz Mehmet Çelefaizâde Sait Çelebi, Seforet Kethüdalığından Sefir-i Kebirlığe (Büyük Elçilik), daha sonra Paşalık ve Vezirliğe, sonunda da OsmanlI İmparatorluğu’nun Sadrazamlığına kodar yükselmiştir. Osmantı İmparatorluğu'nun ilk Moson Sadrazamı (Başkaban) işte bu YİRMİSEKİZ MEHMET CELEBİZAOE SAİT ÇELEBİ’dir. Hemen söylemek gerekir ki, daha -sonraki yıllarda da Osmanlı imparatorluğunda Başbakanlık (Sedaret) koltuğuno oturacak olan pek çok devlet adamı da, bozılarına garip gelecek biçimde hep Masonlar arasından seçilmiştir. Hatta bir Moson düşmanı olan Abdülhamit döneminde bile. Osmanlı Padişohlarında BEŞİNCİ MURAD'ın da, da— 378 —
ha şehzadeliği ve veliahtlığı döneminde Mason olduğunu, gene aaha önceki bölümlerde görmüştük. Sultan Murad’ın kardeşleri, ŞEHZADE NliREDDİN, Şehzade KEMALETT1N ve Murad'ın oğlu Şehzade SELAHATTİN ile Prens SABAHATTİN Beyler de, Mason olmuş ünlü Osmanoğul karındandırlar. Abdülhamid'in damadı, Plevme kahramanı, Müşir GAZİ OSMAN PAŞA, (1832 - 1900), Hürriyet Şairi NAMIK KEMAL, (1840 - 1888), Valilerden, Şair ZİYA PAŞA, (1825 - 1880), ŞİNASİ, (Tanzimatın ünlü düşünür ve yazarı), (1826 1871), Türkiye'deki ilk matbaanın kurucusu İBRAHİM MÜFETERRİKA, (1674 - 1745), Mühendishanel Berri Hümayun kurucusu HUMBARACI AHMET PAŞA, (1675 - 1742), Kızılay’ın kurucularından Tıbbiye-i Şahane Nazırı MARKO PAŞA (Marko Apustol) (? - 1887), Gene Kızılay kurucularından Kırımlı Doktor AZİZ BEY, (1840 - 1873), Abdüihamid zulmüne 'karşı, Başveren inkılâpçı ALİ SÜAVİ, (1838 - 1878), ilk Türk Gazetecisi AGAH EFENDİ, (1832 - 1885), Osmanlı Sadrazamlarından, Gülhano Hattı Hümayununu hazırlayıp okuyarak Tanzimat’ı ilân etmiş BÜYÜK MUSTAFA REŞİT PAŞA, (1800 - 1858), Osmanlı Hariciye Nâzın ve Sadrazamlarından ÂLİ PAŞA, (Mehmet Emin — 1815 - 1871), Osmanlı Hariciye Nazırlarından ve Sadrazamlarından KEÇECİZÂDE FUAT PAŞA, (1815 - 1869), Birinci Meşrutiyettin yaratıcısı Sadrazam MİTHAT PAŞA, (1822 - 1884), Osmanlı imparatorluğu’nda, Vezir-i Azam ya da Sad—
379
—
rozam sanı yerine Başvekil sanını taşıyanların İkincisi,
Molyer çevirmeni, AHMET VEFIK PAŞA, (1823 ■ 1891), Sadrazam MÜTERCİM MEHMED RÜŞTÜ PAŞA, (Şirvanlz&be 1828 - 1874), Sadrazam İBRAHİM HAKKI PAŞA, (1863 - 1918), Sadrazam KIBRISLI MEHMET EMİN ALİ PAŞA (1813 - 1871), Sadrazam TUNUSLU HAYREDDİN PAŞA, (1821 1900), Sadrazam Prens SAİT HALİM PAŞA (1863 - 1921), Sadrazam TALÂT PAŞA, (1874 - 1921), Sadrazam MÜŞİR AHMET İZZET PAŞA, (18&4 - 1937). OsmanlIlar döneminde, devletin en üst katlarında yer tutmuş Masonlara birkaç örnektir. Bunların yanı sıra, Gülhane Hatta Hümayunu ve Tanzimat ilânı ile Birinci Meşrutlyet'in Türkiye'ye gelmesini sağlayan Osmanlı Devlet Ricalinin pek çoğu gibi. 1908 Meşrutiyeti’nln ilânım sağlayan ittihat ve Terakki Cemiyeti ve sonra fırkasının önde gelenlerinin pek çoğu da gene Mason localarına kayıtlı kişilerdir. İttihat ve TerakkJ’nin lideri. Dahiliye Nazın ve sonra Sadrazam olan Talât Paşa’dan bgşka, Birinci Dünya Savaşı’nm ünlü Bahriye Nazın CEMAL PAŞA (1872 • 1922), Şeyhülislâm MUSA KAZIM EFENDİ. Hürriyet Kahramanı RESNELİ NİYAZİ BEY, Berlin Sefiri SADULLAH PAŞA, Müşir FUAT PAŞA (Dell Fuat), İttihat ve Terakki Fırkası Genel Sekreteri mebus MİTHAT ŞÜKRÜ BLEDA, Merkezi Umumi Azası Mebus Dr. NÂZIM BEY, Muş Mebusu Binbaşı NAKÎ BEY, Mebus MANYASİZÂDE REFİK, Selânik Mebusu EMANUEL KARASU, İttihat Terakki Merkezi Umumisinden ZİYA GÖKALP, — 380 —
Gümülcins Mebusu HÜCA FEHMİ EFENDİ, BabIâli Baskınında vurulan MUSTAFA NECİP, Ankara Mebusu KASIM NURİ BEY, Mebus MEHMET ARİF, Ayan'dan MEHMET GALİP, İttihat ve Terakki’nin Maliye Nâzın olup sonradan Atatürk'e suikast savıyla asılacak olan MEHMET CAVİT, Sonradan Hürriyet ve itilâf Fırkası liderleri arasına geçip, ittihat ve Terakki üyesi politikacı masonları1 zor durumda bırakaoak. mebus, Yüzelliiiklerden Şair Dr. RIZA TEVFİK, (Filozof Rıza Tevfik}, Birinci Dünya Savaşı süresince İzmir Valiliği yapacak, İttihat ve Terakki'nin önde gelenlerinden mebus RAHMİ BEY, Jandarma Umum Kumandanı GALİP PAŞA, Fırka Kumandanlarından FAİK SÜLEYMAN PAŞA, SAVA PAŞA, Şehit Mirliva FAİK PAŞA, Selimiye Fırkası Kumandanı Mısırlı Prens AZİZ HAŞAN PAŞA, Doktor HAKKI ŞİNASİ PAŞA, Serez Mutasarrıfı REŞİT PAŞA, Sonradan Maliye Nazırı olacak REŞİT ERER, Kolağası ve yazar KAZIM NAMİ DURU, Hikâyeci ÖMER SEYFETTİN, Tanin Başyazarı, mebus, gazeteci HÜSEYİN CAHİT YALCIN, Dr. Miralaya MEHMET ALİ BABA, İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden olup Atatürk’e suikast iddiasıyla csılacok İSMAİL CANBOLAT, H^klm FrtAT HULUSİ DEMİRELLİ, Mebus NESİM MAZELYAH, Mevlevi Şeyhi ATAULLAH EFENDİ, — 381 —
Osmanlı imparatorluğu döneminin yüksek derecelere çıkmış masonlarıdırlar, CUMHURİYET SONRASI MASONLARI Birinci Dünya Savaşı yenilgisi ve ardından Kurtuluş Savaşı ve sonra Cumhuriyetin kurulmasından günümüze kadar gelen süreç içinde de masonların toplumumuzria hep etkin yerlerde görev aldıklarını görmek olasıdır. Örneğin, Kurtuluş Savaşı kadrosu İçinde, Atatürk'ün yanında yer alan, Kurtuluş Savaşı .kahramanları içinde hiç de azımsanamayacak sayıda Mason Birader vardır, Atatürk'ün en yakın arkadalşarından, Hamidiye Kah-, ramanı, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk Başvekillerinden RAUF ORBAY, Gene T ürk iye Cumhuriyetinin rtk başbokankmndan ALİ FLTHİ OKYAR, Bir söylentiye göre General KÂZIM KARABEKİR, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapacak, KımuJuç Savaşı Kahramankınndcn General KÂZIM ÖZALP, CHP'nin tek parti döneminin en ünlü ve güçlü politikacılarından, Atatürk'ün Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) olarak ün yapmış. CHP Genel Sekreteri ŞÜKRÜ KAYA, Kurtuluş, Savaşı yıllarında Dahiliye Vekilliği, Cephe Komutanlığı yapan General REFET BELE, Atatürk'ün Dişileri Bakanı olarak ünlü, Menderes'in Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun kayınbabası Dr, TEVFİK RÜŞTÜ ARAS, Gene Cumhuriyetin ilk İçişleri Bakamlarından MEHMET CEMİL UYBADIN, — 382 —
Türkiye Cumhuriyeti'nin W ashinglon'daki ıil>k Büyükelçilerinden MUHTAR TAHSİN, A ta iü rk'ün en yakın arkadaşlarından milletvekili CEVAT A B 3A 3 GÜRER, İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminin ünlü Ankara V alisi NEVZAT TANDOĞAN, TBMM Saşkanlarmdan ABDÜLHALİK RENDA, Çanakkale Mebusu BİGALI ATIF BEY, CHP’nin önde gelen m illetvekillerinden EDİP SERVET, M illetvekili SÜLEYMAN ASAF, Yargıtay Üyelerinden SERVET YESARİ, Polis Mektebi Müdürü ZEKİ, İstanbul'un ünlü varsıllarından Süreyya Paşa Sanatoryumu'nu'n kurucusu, Kadıköyü’ndeki Süreyya Sineması ve daha pek çok emlâkin sahibi Dr. FUAT SÜREYYA PAŞA, Polis M üfettişi MÜNİP NİHAT KURAN, Bankacı MUHİTTİN OSMAN OMAY, Devlet Şûrası Reisi (Danıştay) REŞAT MİMAROĞLU, Tahran Sefareti Müsteşarı, Türkiye'nin yıllarca Washington ve Birleşmiş M illetler’de Büyükelçi olarak tem silciliğ-ni yanan S e ttir İlksel’in babası SAFA FEYZİ İLKSEL, Miralay HALİL İBRAHİM, Amiral MEHMET ALİ PAŞA, A tatürk'ün doktoru Operatör MİM KEMAL ÖKE, Muhabere Miralayı HAŞAN HİLMİ, İstanbul Valisi ve sonradan Menderes'in Sağlık Bata n ı MUHİTTİN ÜSTÜNDAĞ, Divanı Muhasebet Reisi (Sayıştay) TEVFİK HAMDİ, Dr. İSMAİL HURSİT, Dr. BESİM ETHEM, Bay to r profesör İHSAN ABİDİN, Dr. Kîmvaaer ARİF ETHEM (Ulagay), Dr. FEHMİ İSMAfL, — 383 —
Dr. FİKRET TAKIYEDDİN, Cumhuriyet Hükümetlerinin bakan ve başbakanlarından HAŞAN SAKA, Üniversite Umumî Kâtibi FERİT ZÜHRÜ ÖRÜCÜ, Profesör Kimyager MUSTAFA HAKKI NALÇACI, Dr. ESAT CİMCOZ, Profesör Dr, BESİM ÖMER PAŞA, General ALİ REMZİ YİĞİTĞÜDEN, Başbakanlardan Dr. REFİK SAYDAM. Hoca MAHMUT ESAT EFENDİ, Dr. ABDULLAH CEVDET, Oyun ve tarih yazarı İBNÜRREFİK AHMET NURİ, Büyükelçilerden ve politikacı TEVFİK KÂM İL KOPERLER, NECMEDDİN SAHİR SILAN, CELAL ESAT ARSEVEN, Edebiyatçı HIFZI TEVFİK GÖNENSAY, Ressam ALİ RIZA, Edebiyatçı ALİ KAMİ AKYÜZ, Edebiyatçı AGAH SIRRI LEVENT, Gazeteci AHMET EMİN YALMAN, Kurtuluş Savaşı sırasjnda TBMM İkinci Başkanlığı. Dışişleri ve Sağlık Bakanlığı yapan Dr. ADNAN ADIVAR, Gazeteci ve eski milletvekillerinden NUREDDİN ARTAM, Türk Dil Kurumu eski Genel Sekreterlerinden, öğ re tmen, yazar ve m illetvekili1 İBRAHİM NECMİ DİLMEN, İstanbul eski Vali ve Belediye B alkanlarından, İmar ve İskân Bakanlarından Ordinaryüs Profesör Dr. FAHREDDİN KERİM GÖKAY, İzmir Gazetecilerden AHMET HAMDİ ÇANÇAR, General İHSAN LÂTİF PAŞA, Gaziantepli Dr. SAİP ÖZER, — 384 —
SBF Profesörlerinden İBRAHİM YASA, A vukat HULUSİ KÖYMEN, Şair ve edebiyatçı, Seiânik'teM Genç Kalemler dergisi yöneticisi, eski m illetvekili ALİ CANİP YÖNTEM, Coğrafya Profesörü FAİK SABRİ DURAN, Profesör MUSTAFA ZÜHDÜ İNHAN, Sanat Tarihçisi, Güzel Sanatlar eski Genel Müdürlerimden CEVAT MEMDUH ALTÂR, Profesör ve eski m illetvekili HÂZiM ATIF KUYUCAK, Bankacı NURİ PERE, Çevirmen İBRAHİM HOYİ, Vali FAZLI GÜLEÇ, KEMAL SALİH SEL, Prof. General SÜREYYA TAHSİN AYGÜN, General ZEKİ BELGİN, Yüksek Mühendis FİKRET ÇELTİKÇİ, Yüksek Mühendis MESUD GÜN, Yüksek Mühendis RIZA BERKE, Yazar HAYRULLAH ÖRS, Tarihçi, Yüksek Öğretim eski Genel Müdürlerinden FAİK REŞİT UNAT, Cumhuriyetin kuruluşundan 1950'lere kadarkr dönemde, üstelik de Masonluğun en üst derecelerine yükselmiş, buralarda görev yapmış ünlü masonlardır.
HER DÖNEM VE HER İKTİDARDA MASONLAR Türkiye Cumhurlyeti'nde 1950 iktidar değişimine kadar, devîet yönetiminde masonlar Başbakanlık koltuğuna kadar b ir değil, birçok kez yükselmişler, Bakanlar Kurulu sıralarmda. M illet M eclisi’nde dalma bulun muşla r— 385 —
F. 25
dır ama. Cumhurbaşkanlığı koltuğuna ilk kez 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinden sonra bir masonu oturtmayı başarm alardır. Bu Mason, daha Osmanlı im paratorluğu döneminde, İttih at ve Terakki Fırkası İzmir Kâtibi Mesulü olarak Mason andı içmiş MAHMUD CELÂL BAYAK’dır. Celâl Bayar, Osmanlı İm paratorluğumun tek Mason Padişahı Suiian BEŞİNCİ MURAD'dan sonra, Türk Devletinin başına mason olarak gelen ilk Cumhurbaşkanıdır. Celâl Bayar'ın masonluğu, ilk kez 1951 yılında, İstanbul'da o sıralar gündelik olarak yayınlanan Nacip Fazıl Ktsaküreık’in Büyük Doğu gazetesinde açıklanmıştır. Bu yayın üzerine, gazetenin sahibi Necip Fazı] Kısakürek, îSıeıonla SaşKent Ankara'ya çağrıimış, orada kimlerle görüştüyse görüşmüş ve İstanbul.a döndüğünde, «Bu mübarek Cuma gününde bir karanlık tünele giriyoruz, inşaallah ilerde gene bir mübarek Cuma gününde siz okuyucularımıza yeniden kavuşacağız...» diye başlayan bir başyazıyla yayın hayatına son verm iştir. Celâl Bayar'ın bir mason olarak. Birinci Türkiye Büyük M iilet Meclisi üyeliği, İktisat Vekilliği, iş Bankası Genel Müdürlüğü, Başbakanlığı ansınırsa, Cumhurbaşkanlığına tırmanışı da çok fazla yadsınmamalıdır. İlginç bir rastlantıdır, 1950 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Dem okrat Parti içinde Celâl Bayar’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tek rakibi, Yargıtay eski Başkanlarından HALİL ÖZYÖRÜK de bir masondur... 1950 ik tid a r değişikliğinden sonra, Adnan Menderes'in kurduğu ilk hükümette de, daha önceki hemen her hükümette olduğu gibi, Mason bakanlar yer almayı b ilmişlerdir. Bunların o dönemde en yüksek derecelileri ve bu ünü yüzünden de Meclis’te masonluk konusunda tartışmalara neden olanı İzmir M illetvekili, Ekonomi ve Ti— 386 —
ccsret Bakanı, 33. dereceli Mason ZÜHTÜ HİLMİ VELİBEŞE'dir. Birinci Adnan Menderes hükümetinde, Velıbeşe'den başka; A dalet Bakanı HALİL ÖZYÖRÜK, Savunma Bakanı REHK ŞEVKET İNCE, içişleri Bakanı RUKNETTIN NASUHİOĞLU, Maliye Bakanı HALİL AYAN, Sağıık Bakara NıHAT REŞAT BELGER, Tekel Bakanı HADİ HÜSMEN, Tarım Bakanı NİHAT IGRiBOZ, Çalışma Bakanı HULUSİ KÖYMEN, işletm eler Bakanı MUHLİS ETE, hep biraderandandırlar... Adnan Menderes'in daha sonraki hükümetlerde bakanlığını yapanlardan, SAM ET AGAOĞLU, CELÂL YARDIMCI, enver g ü r e l i, SITKI YIRCALI, HAYRETTİN ERKMEN, FATİN RÜŞTÜ ZORLU, KEMAL ZEYTİNOĞLU, BEHÇET UZ, NEDİM ÖKMEN, ZEYYAT MANDALİNCİ, MÜMTAZ TARHAN, MEDENİ BERK, HALUK ŞAMAN, İZZET AKÇAL, SEBATİ ATAMAN, SERVER SOMUNCUOĞLU, Mason biraderlerdendirler. — 387 —
Menderes hükümetlerinin demirbaş Başbakan!» Müsteşarı AHMET SALİH KORUR, Gene o dönemin MİT Müsteşarı ZÎYA SELIŞ1K, İstanbul Valisi LÜTFİ KIRDAR, Ankara Belediye Başkanı KEMAL AYGÜN de masondurlar. 27 MAYIS VE MASONLAR 27 Mayıs 1960 İhtilâli olmuş ve 30 Mayıs'ta birinci Gürsel Hükümeti kurulmuştur. Bu hükümet bir ihtilâl hükümetidir, ama kadrolarına bakıyorsunuz, masonlar gene köşe başlarım tutmayı bilmişlerdir. Gürsel Hükümetinin Dışişleri Bakanı SELİM SARPER, Devlet Bakanı NASIR ZEYTİNOĞLU, Devlet Bakanı HAYRİ MUMCUOĞLU, Adalet Bakanı ABDÜLLAH PULAT GÖZÜBÜYÜK. Maliye Bakanı KEMAL KURDAŞ, Ticaret Bakanı CİHAT İREN, Sanayi Bakanı ŞAHAP KOCATOPÇU, masondurlar. 5
Ocak 1961'de İkinci Gürsel Hükümeti kurulacak, orda da eskilere eklenmiş yeni birtakım mason bakanlar yer alaoaktır: KEMAL TÜRKOĞLU, FETHİ AŞKIN, RAGIP ÜNER, gibi. Sonra 1961 seçimleri yapılacak. Başta1 CHP hiç bir siyasî parti tek başına iktidar olamayacak, CHP ile AP. — 388 —
Turluya Cumhuriyeti tarihinde ilk ıkez ismet İnönü başkan lığında bir ortaklık hükümeti kuracaklar ve bu hükümete Adalet Partisi’nln verdiği Başbakan Yardımcısı, Zonguldak Senatörü AKİF İYİDOGAN'ın 33. dereceye yükselmiş bir mason üstadı olduğu görülecektir. AP Çorum Milletvekili, bu partinin kurucularından Devlet Bakam General NECMİ OKTEN de gene bir masondur. AP"H Ticaret Bokonı, İzmir Milletvekili İHSAN GÜRSAN, İmar ve iskân Bakanı MUHİTTİN GÜVEN, CHP -bakanları arasında yer alan Selim Sarper, Maliye Bakan: ŞEFİK İNAN, Dışişleri Bakanı FERİDUN CEMAL ERKİN, Eğitim Bakanı HİLMİ İNCESULU, do öyle... Sonra ikinci, Üçüncü İnönü Koalisyon Hükümetleri kurulacaktır. Bu kez CHP'lilenn yanında AP’lllerin yerini YTP’liler, CKMP’liler ve bağımsızlor almıştır. Ama bunların bakanları arasında da masonlar vardır: Ticoret Bokonı MUHLİS ETE, Basın - Yayııi ve Turizm Bakanı1 eski MİT Balkanlarından CELAL TEVFİK KARASAPAN, Ulaştırma Bakanı FERİT ALPİSKENDER, Devlet Bakanı VEFİK PİRİNÇGİOÖLU, Sağlık Bakanı Dr. KEMAL DEMİR, gibi... İnönü'nün koalisyon hükümetlerini, Dördüncü Koalisyon olan Ürgüplü hükümeti izleyecektir. Bu kez; Başbakan SUAT HAYRİ ÜRGÜPLÜ masondur. Başbakan Yardımcısı SÜLEYMAN DEMİREL masondur. Maliye Bakanı İHSAN GÜRSAN, Ticaret Bakanı TURAN KAPANLI, — 389 —
Çalışma Bakanı İHSAN SABRİ ÇAĞLAYANGİL, Tekel Bakanı AHMET TOPALOĞLU, Bayındırlık Bakanı ORHAN ALP, masondurlar. Daha sonra 1965 seçim leri yapılacak, AP Büyük Kongresi'nde Masonken, Mason değilim diyerek politikaya dik büyük adımını atmış Süleyman Demirel Başbakan olacaktır. Elbette ki Mason Başbakanın hükümetlerinde de «Biraderster eksik olmayacaktır: Enerji Bakanlığı'nda İBRAHİM DERİNER, Köy İşleri Bakanlığı'nda SELÂHATTİN KILIÇ, Sağlık Bokanlığı’nda VEDAT ALİ ÖZKAN . Tarım Bakanlığı'nda MESUT EREZ, Turizm Bakanlığı’nda NİHAT KÜRŞAT, Ticaret Bokanlığı'nda AHMET TÜRKEL, Ticaret Bakanlığı'nda AHMET DALLI, Gençlik ve Spor Bokanlığı'nda İSMET SEZGİN, gibi biraderler yer alacaktır. 12 M art danbestrıi izleyen Nih-at Erim, Ferit Melen, Naim Tolû hükümetlerinde de durum daha öncekilerden pek farklı değildir. Günümüzdeki Bülent Ecevit'in üçüncü hükümetinde de ayni durum söz konusudur ve söylendiğine göre bu hükümette de bakanlardan 8 tanesi masondur. Günümüz senatör ve m illetvekilleri içinde de m ason olanların sayısı, geçmişte olduğu gibi oldukça kab a rttır. Örneğin Menderes dönemi DP m illetvekillerinin ünlülerinden, bakan olamamışlarsa bile, parti İçinde köşe başlarını tutmuşlardan. Gazeteci BURHAN BELGE, A lpullu Ş eker Fabrikası Müdürü DÜNDAR TEKAND, B ir ara bakanlık da yapan NURİ ÖZSAN, HÜSNÜ YAMAN,
— 390 —
MAZHAR ŞENLİ, R/IEK.Kİ SAİT ESEN, Bunun gibi gene bir gazeteci olan SELİM RAGIP EMEÇ, MUHLİS ERDENER, Bursa eski m illetvekillerinden MÜFİT ERKUYUMCU, İzmir milletvekillerinden RAUF ONURSAL, SELİM YATAĞAN. VACİT ASENA, Emekli General ve Ulaştırma eski bakanlarından YÜMİN ÜRESİN, Tahkikat Komisyonu üyelerinden ZEKİ ERATAMAN, Menderes DP'sinin General Sekreteri, Kastamonu milletvekili BASRİ AKTAŞ, Yeni Asır Gazetesi Başyazarı BEHZAT BİLGİN, Bütçe Komisyonu başkanı CELÂL İMRE bunlardandı. CHP m illetvekillerinden, Kurmay Albaylıktan emekli, orduda, «Rammel Asım» diye tanınan ASIM EREN, İnönü'nün ünlü valilerinden CEMAL BARDAKÇI, Gene İnönü'nün ü-nlü Emniyet Genel Müdürü AHMET DEMİR, De m irel'in İstanbul Polis Müdürü MUZAFFER ÇAĞLAR, İstanbul'un ünlü polis şeflerinden VEDAT SOKULLU, CHP'niın eski Ankara Belediye Başkanı, Yüksek M im ar VEDAT DALOKAY, CHP’nirı eski ünlü politikacılarından ve bakanlarından CEVDET KERİM İNCE DAYI, A P ’nin İzm ir eski Belediye Başkanı OSMAN KİBAR, General Prof. Dr. KÂMİL SOKULLU, Sinema dünyasının ünlü patronlarından CEMİL İPEKÇİ, Fabrikatör SADIK BİGAT, Sağlık Bakanlığı eski müsteşarlarından Dr. EKREM TOK, — 391 —
Prof. MUSTAFA HULKİ EREM, A vukat GALİP MENTEŞE, A vukat AVNİ TÜREL, A vukat FEYZİ MAGAT, Gazeteci ÇETİN ALTAN, Gazeteci SİNAN KORLE, Gazeteci İZZET SEDES, İzmir ve İstanbul eski valilerinden. Kontenjan Senatörü NAMIK KEMAL ŞENTÜRK, Kızılay Genel Başkanı, AP eski m illetvekili, emekli Tümgeneral, Prof. Dr. RECAİ ERGÜDER, AP eski İstanbul m illetvekillerinden Prof. Dr. ALİ ESAT BİROL, 27 Mayıs’ın İstanbul valisi, Genelkurmay eski ikinci başkanı emekli Orgeneral REFİK TULGA, Emekli Korgeneral, 27 Mayıs'ın İstanbul Belediye Başkanı, Harita Genel Müdürü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi eski rektörü ŞEFİK ERENSÜ, Devletler Hukuk Profesörü Dr. YILMAZ ALTUĞ, İstanbul Şehir Tiyatrosu oyuncularından MUHİP ARCIMAN, Şehir Tiyatrosu eski oyuncularından REFİK KEMAL ARDUMAN, Tıp Fakültesi Prof. Dr. FAHRİ AREL, Ankara Hastanesi eski Başhekimi Göz Doktoru ABİDİN ARA, Ulaştırma Bakanlığı danışmanlarından M akina Yüksek Mühendisi ASRİ AY, Gazeteci AYDIN BAKANOĞLU, Güreş Federasyonu eski başkanlarından SEYFİ CENAP BERKSOY, İstanbul Barosu eski başkanlarından A vukat MUVAFFAK BENDERLİ, Yüksek Mühendis, Prof, Dr. ALİ FUAD BERKMAN, — 392 —
Gazeteci ARGUN BERKER, Prof. Dr. NECİP BERKSAN, Fen Fakültesi Profesörlerinden LÜTFİ BİRAN, Emekli Deniz Albayı TEVFİK BÖKE, Prof. Dr. EMİN BURAD, Bestekâr MESUT CEMİL TEL, Bestekâr, müzisyen CEVDET ÇAĞLA, Emekli Albay REFET ÇAĞLAR, Garanti Bankası ortaklarımdan, işadamı İZZET ÇİMTAV, İstanbul Barosu eski başkan la rından Av. FERRUH DERELİ, Film yapımcısı, rejisör TURGUT DEMİRAG, Asabiye Mütehassısı Dr. RAHMİ DUMAN, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Pıof. Dr. HALİT KEMAL ELBİR, Avukat İ. KEMAL ELBİR, Edebiyat Fakültesi Felsefe Profesörü VEHBİ ERALP, Emekli Jandarma Albayı RAŞİT HÜSNÜ ERGÜN, Şair JOZEF HABİB GEREZ, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. ŞEMSİ GÖK, Eski genel müdürlerden Yüksek Mühendis ORHAN GÖNCÜOĞLU, Tıp Fakültesi Ordinaryüs Prof. Dr. lanndan, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü KÂZIM İSMAİL GÜRKAN, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'ndan emekli1 MİTHAT GÜRATA, Gazeteci NAİL GÜRELİ, Eski polis müdürlerinden, yazar ve romancı, Maşrık-ı Azamlarından AvukatCÇRHAN H A N Ç E R Ü Ö @ Û )r) Yüksek Mühendis, Prof. B rT MUSTÎtFR İNAN, Eski gazetecilerden FASİH İNAL, — 393 —
Dr. SELÂMİ IŞİNDAĞ, İstanbul Hukuk Profesörlerinden ZAHİT İMRE, Haceitepe üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. DOĞAN KARAN, Hacettepe Üniversitesi eski Rektörlerinden Prof. Dr. İHSAN DOĞRAMACI. ^ Kurucu M eclis Anayasa Komisyonu Başkanı, Tarih Profesörü ENVER ZİYA KARAL, Hacettepe Hastahanesi şeflerinden Dr. HÜSNÜ KİŞNİŞÇİ, ................ NATO Nezdinde Türkiye Büyükelçisi (COŞKUN KIR-!
" .'..... ..
Eski büyükelçilerden AP m illetvekili SETTAR İKSEL, Fabrikatör, sabuncu ^Â R U K .KOJVHLL/* 12. Mart'ın Başbakan yardımcılarından emekli Kurmay Albay Sadi Koçaş’ın kardeşi, Ankara Tıp Fakültesi Fizik Profesörü Dr. HAMİ KOÇAŞ, Ankara Ziraat Fakültesi Profesörü KÂZIM KÖYLÜ, CHP I.İ A vukat MUİN KÜLEY, _.......... -............... . Nebioğlu Yayınları sahibi ÖJSMAN NEBİOĞLU, • ....... Avukat ves^yaza r TAHİR OLGAC, FelsefeciÇCEMİL SENA ÖNGÜ'i^ ' j Emniyet Sandığı "Genel ~Müdürü MİTHAT ÖZDEŞ, Prof. Dr. ÖMER ÖZEK, Prof. Dr. METİN ÖZEK, Prof. HAMDİ PEYNİRCİOĞLU, Rejisön(HÜLKrİANER"' Teknik Üniversite eski dekanlarından Ord. Prof. Dr. MUSTAFA SANTUR, Sabuncokis Cicek mağazaları sahibi KOÇA SABUNCAKİS, Tıp Prof. Dr. MANSUR SAYIN, Yazar Emi! Galip Sandalcı'nın kardeşi Doktor METİN SANDALCI,
— 394 —
Arm atör FUAT SADIKOĞLU, İzmir Barosu eski başkaniarınöan, CHP’ll Av. HULUSİ SELEK, Emekli General Yüksek Mühendis HALİT SUNALP, Emekli General Prof. SALAH SUN, Emekli Kurmay Albay, Avukat, ŞERAFETTİN SÜRAL, İstanbul Radyosu Program eski müdürü DOĞAN SOVLU, Tüccar ve işadamı FERİT SPOREL, Gazeteci CEHDİ ŞAHİNGİRAY, Tıp Profesörü Dr. BÜLENT TARCAN, Prof Dr. RAŞİT TAŞDUR, İstanbul Emniyet eski müdürlerinden, eski vaiilerden ve m illetvekillerinden AHMET TEKELİOĞLU, Tıp 'Profesörü Dr. SUAVİ TOPCUOĞLU, T icaret Odaları eski genel sekreterlerinden İSMAİL HÜSREV TÖKİN, Profesör Yüksek Mühendis ABDULLAH TÜRKMEN, Hukuk Profesörü ZİYA UMUR, Sanayi Odaları Genel Sekreteri VEDAT URAS, Fen Fakültesinin ünlü hocalarından Prof. Dr. SALİH MURAD UZDİLEK, Tekel eskj genel müdürlerinden KEMAL SERVET ÜLGEN, Dr. SANI YAVER ATAMAN, Müzisyen HALİL BEDİÎ YÖNETKEN, Beden Terbiyesi eski genel müdürlerinden VİLDAN AŞİR SAVAŞIR, Yapı ve Kredi Bankası Genel Müdürlerinden ADNAN DİNÇER, Yüksek M imar İRFAN KIRIMLI, Kütüphaneler eski genel müdürü AZİZ BERKER, Prof. Dr. SÜHEYL ÜNVJER, Prof Dr. BEDİİ ŞEHSÜVAROĞLU, — 395 —
Ulaştırma Bakanlığı Teftiş Kurulu eski başkanlarmdan CAHİT ÇELTİKÇİ, Prof. Dr. CAHİT ÖNCÜ, Prof Dr. CEVAT ALPSOY, Menderes döneminde Ankara eski valilerinden Dİİ-AVER ARGUN, Beden Terbiyesi eski Genel Müdürlerinden DANYAL AKBEL, Tıp Fak. Prof. Dr. EMİN B U g A r'----- — ■> Hürriyet Gazetesi sahibi ( f S o L SİMAVİ, ^ 27 Mayıs’ın 38. M illi B iriik toT ffiresrüyelerinderı 39’uncusuyken Komiteye giremeyen ve ihtilâlin ilk günlerinden Basın Yayın Genel Müdürlüğüne getirilen Kurmay Albay ERTUĞRUL ALATLI, Orgeneral EŞREF MANAS, Amiral FAHRİ ÇÖKER, Ord. Prof. FAHRİ AREL, Eğitim ci FAİK REŞİT UN AT. Ayasofya Müzesi eski m üdürlerinden FERİDUN DİRİMTEKİN, General FİKRİ ALTAN, Prof. Dr. FİKRİ ŞENOCAK, Topkapı Müzesi eski müdürü HALUK ŞEHSUVAROĞLU, İst. Teknik Üniversitesi Ord. Prof. HAMİD KEMALİ SÖYLEMEZOĞLU, İsmail Gaspralı’nın oğlu Doktor HAYDAR GASPRAL1, Emekli Topçu Albayı HIFZI ALGAN, Süleyman Demirel’in masonluğuna önayak olan Devlet Su İşleri eski genel müdür yardımcılarından Yüksek Mühendis HİKMET TURAT, Emekli general, Petrol Ofis eski genel müdürü AHSAN KAYIN, İstanbul Teknik Üniversitesi Profesörü İHSAN ÖZ— 396 —
DOĞAN, Hukuk Profesörü İLHAN LÜTEN, İmar ve iskân Bakanlığı eski 'müsteşarlarından, Yüksek Mühendis İSMAİL DEVLETKUŞU, Em ekli General İSMAİL İSMET ATAK, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Cüneyt G ökçer’in kardeşi. Avukat, İSTİKLÂL GÖKCER, İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı dönemi özel kaiem müdürü KEMAL GEDELEÇ, Teknik Üniversite Profesörlerinden KEMAL ÖZDEN, Emekli Albay MAZHAR KAZANİ, İlim Yayma Cemiyeti Yönetim K urulu’nda görev yapmış Müslüman hamisi olarak tanınıp sevilen tüccarlardan MAZHAR CELEBİ, O dalar Birliği Başkanı SIRRI ENVER BATUR, Emekli General MUHİTTİN OKYAYÜZ, Yazar MUHTAR KÖRÜKÇÜ, 27 Mayıs'ın bakanlarından Teknik Üniversite Profesörü MUKBİL GÖKDOĞAN, İstanbul Valiliği eski özel kalem müdürlerinden NABİ UP; Emekli Tümgeneral NECDET TİRYAKİ, TIP profesörü Dr. NECMEDDİN POLVAN, Tıp Profesörlerinden Dr. NEVZAT ÖKE, Öğretmenler Bankası kurucusu ve ilk genel müdürü ORHAN AKCAM, İstanbul işadamlarından RAİF ONGER, Profesör Dr. RASİM ADASAL, Spor Toto eski müdürlerinden RAUF MELEKSOY, Edebiyatçı RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN, İETT eski genel müdürlerinden SEFFET GÜRTAV Ceza Hukuku Profesörü Dr. SAHİR ERMAN, Eczacılık Fakültesi Profesörlerinden SELAHATTİN TANDAL,
— 397 —
Bestekâr SUPHİ ZİYA ÖZBEKKAN, Emekli General Prof. Dr. SÜREYYA AYGÜN, Ikusat Proıesörü S ü L E ıM A N BARDA Rejisör ŞAKİR SIRMALI, Emekli Hava Geneıaii ŞEREF GÜVENGİZ, Gazeteci TAHSİN ÖZTİN, Profesör YAVUZ ASADAN, Emekli General, DP bakanlarından YÜMNÜ ÜRESİN, Bankacı KÂZ!M TAŞKENT, Elektrik - Makina Yüksek Mühendisi, Ankara Sanat Okulu eski müdürlerinden Sırrı Paşazade KAMURAN SIR-
Rl Ankara SOLAK,
Radyosu Program müdürlerinden GÖKÇEN
A nkflaiidg vayınTamr İngilizce Daily News gazetesi sahibiı^fi-HAN Ç E V IK j Ma Iiy e~
İstanbul Üniversitesi eski Rektörlerinden Prof. Dr. EKREM ŞERİF EGELİ, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektör eski yardımcısı Prof. ORHAN ALSAÇ, İmar - iskân eski genel müdürlerinden TALÂT GÜRELİ, Orman Genel M üdürlerinden SÜHA KARAMIZRAK, PTT genel müdürlerinden NECMİ ÖZGÜR, İstanbul Belediye Başkanlarından Dr. FAHRİ ATABEY Hal'k Bankası Genel Müdürü HALİT TAŞÇIOĞLU Emlâk Kredi Bankası Genel Müdürlerinden HAYRİ SEÇKİN, Millî B irlik Komitesi üyesi, emekii Orgeneral FAHRİ ÖZDİLEK, Gülhane Askerî Tıp Akademisi komutan ve profesörlerinden, general ve albay d o k to rla r: General Prof. Dr. SAİM BOSTANCI, General Prof. Dr. NECMİ AYANOĞLU, Prof. Dr. NECMİ GÜNHAN, Prof. Dr. ORHAN TAN, Prof. Dr. NECDET AKABAY, Prof. Dr. SELAHATTİN DOĞULU, Prof. Dr. FETHİ TEZOK, Prof. Dr. SABİH BATTALGAZİ, Prof. Dr. HALİT ÖZKUT, Prof. Dr. SELMAN GÖKTÜRK, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel müdür yardımcılarından HAŞAN DEMİRER, iş Bankası inşaat müdürlerinden, ADNAN KOCAASLAN, Bayındırlık Bakanlığı Yüksek Fen Heyeti üyelerinden Yüksek M imar HÜSEYİN KARA, Ordu Yardımlaşma Kurumu Yönetim Kurulu üyesi. Prof. Dr. ALİ BOZER, — 399 —
İstanbul Teknik Üniversitesi M im arlık Faküttesi’nden Prof. LAMİ ESER, İstanbul Teknik Üniversitesi Mim arlık Faküitesi'nden Prof. GÜNDÜZ ÖZDEŞ, İstanbul Teknik Üniversitesi Mim arlık fa k ü lte s i'nd e n Prof. NEZİH ELDEM, İstanbul Teknik Üniversitesi M im arlık Fakültesi’nden Prof. TULU SAYTIN Eski valilerden ORHAN AKBAY, Karabük Demir Çelik e&ki genel m üdürlerinden MİTHAT ERSÖZ, CHP’nin tek parti dönemi m illetvekillerinden ve Dışişleri Bakanlarından Akşam Gazetesi Başyazarı NECMEDDİN SADAK, Klişeci ve matbaacı ALAATTİN KIRAL, KjurtuJuş Savaşı’nın Sağlık Balkanlarından Sinoplu D r/R IZ A N U R j . Şâir ve m illetvekili FAZ]L AHMET AYKAjC, Rom a ncî^,Jjıjj Iet vek il i ( |î EŞAT N UR İ G Ü LTEKİN > Şair (MTd h AT C e r o O D N T Â Y ^ - - ........... ...... Türkiye BuyüT"MTl!et Meclisi hükümetlerinin İlık h ariciye vekillerinden BEKİR SAMİ KUNDUH, Ekonomi eski bakanlarından SIRRI BELJ.İOĞLU,— __ ittih at ve Terakki erkanından, gazeteci (YUNUS NA....__________________
,
—
Yczar/ÂHM ET RASİm D P ro fe s frfS SAOGLU AHM ET? Profesör, m illetvekili, İleri Gazetesi Başyazarı CELÂL NURİ İLERİ, M illetvekili, Başyazar ASIM US, REŞİT SAFFET ATBİNEN, Paris elçilerinden SUAT DAVAZ, VVashington elçilerinden MÜNİR ERTEGÜN, Moskova elçilerinden HÜSEYİN RAGIP,
— 400 —
A tatürk'ün yakın arkadaşlarından HAŞAN RIZA SOYAK, İŞianbtfh"Valiş| ve Menderes'in Sağlık bakanlarından Dr.
— 401 —
F. 26
rusun. Kardeşlik sevgisi aramızda hüküm sürsün ve yüce ahlâk ve toplumsa! erdem ler bizleri birbirim ize bağlasın» diye dua edilir ve gene Locada bulunan tüm biraderlerden bir ağızdan bu duaya «Amin» diye katılırlar. Locada çalışm alar boyunca çok büyük bir zorunluluk olmadıkça bir defadan fazla söz alıp konuşmamaya biraderler çok dikkat ederler. Çalışmalar bitince bir kese dolaştırılır. Her üye gönlünden kopanı bu keseye koyar. Para konurken, el kesenin içine iyice sokulduğundan k o nulan parayı etraf göremez. Hatta gereksinimi olan birader bu keseden, soktuğu yumuk avucunun içsin© istediği ıkadar parayı alabilir. Bu, her üyenin hakkıdır. Böylece her loca toplantısında toplanan paralar önce fnason, dul ve yetimlerine, fazlası masonik hayır işlerine hasredilir. Mason yardımları genellikle kendini göstermeden yapılır ve kıstas ş u d u r: Vereni mağrur, alanı mahçup etm em elidir... Biz de bu kitapta masonluğu anlatır, çoğu bu dünyadan göçmüş sayıları 5Q0’ü bulan ünlü masonun adını açıklarken, kimseyi «teşhir» amacı gütmediğimizi, salt bir olaya ışık tutm ak istediğimizi bir kez daha belirtiyor ve masonlar hakkındaki hükmü gene bir büyük mason üstadının ağzından sizlere duyurmak istiyoruz. Önceki Büyük Üstadlardan Enver Necdet Egeran, kitabında masonluğun kurulu düzeni koruyan bir inanış sistemi olduğunu şoyie dile g e tir ir : «Masonluk Üstad Hiram'ın çocuğudur: O asla yıkıcı olmadı, daima yapıcı oldu. Bundan ötürü masonluğun toplumsal yapının em niyetini tehlikeye sokabileceği korkusu aşla hatıra gelmez. Ancak, hürriyetin herhangi bir engelinin ve sınırının lüzumsuzluğuna kanaat getirince onun görevi bu engelin ve sinirin ortadan kaldırılmasına hizmettir. Bu işi mala ile yapar, kıtıcı sadece tamamfanıriış bir işi korum akta kullanır...
— 402 —
Onun eseri, her türlü bedenî ve ahlakî ce bir ve şiddetin zıddı ve m uhalifi bulunan toleransla meydana gelir. Faaliyeti tamamiyle itidal ve sükun dairasinde cereyan eder, mücadelenin ifrata vardığı karışık devrelerde bu faliyet durur, localar kendiliğinden kapanır.» Bir büyük mason üstadının bu sözlerinin geçerli olup olmadığının takdiri sîzlere a ittir. Ancak biz, ünlü bazı Türkiyeli masonları açıklamaya başlarken söylediğimiz bir sözü yineleyeceğiz. Demiştik ki, masonluk, işçinin ve emekçinin değil, kapitalizmin savunuculuğunu üstlenmiş bir örgüttür. Emeğinden başka bir şeyi olmayan birinin masonluğa alınması da söz konusu değildir. Bu konuda da gene önceki büyük üstadlardan Necdet Egeran'dan şu alıntıyı yapm aklayetineceğiz: «... Fukaralığa ve muhtaç duruma düşen bir birader, iocanm himayesine alınır. Ancak bu durum süresince fik ir ve oy 'bağımsızlığını kaybettiği düşüncesiyle o birader loca çalışmalarına alınmaz.» Yani, masonluk, parayı verenin düdük çaldığı ve gereğinde korunduğu bir inanış düzenidir... Üst tarafı lâ ftır. 7 Şubat 1978 Çankaya Ankara
— 403 —
MARKSİST BİR MASONUN GÖRÜŞLERİ
Şili'nin secimle işbaşına gelmişken. Amerikan emperyalizminin ve kapitalizminin ajanları ve CiA'nın oyunlar! sonunda alçakça bir darbeyle Cumhurbaşkanlığı Sarayında öldürülerek yok edilen Marksist Başkam Salvador Ailende de gençliğinde mason idi. Bu konudaki görüşlerini Fransız gazeteci Regis Debray’a açıklamıştı. Marksizmle masonluk arasındaki ilişki ve çelişkilere de ışık tutan bu konuşmayı da burada siziere sunmak isteriz : «Debray: Marksist olmakla birlikte serbest masonlukla bağların olduğunu sürekli duymaktayım. Bilindiği gibi bir zamanlar uluslararası işçi sınıfı hareketi içinde bu konuda ciddî bir anlaşmazlık vardı. Örneğin 1920'lerin Fransa'sında çocukluk dönemini yaşcmasına rağmen, serbest masonlar Komünist Partisi'nden atılmışlardı. Ser be-st masonlukla bulunduğu varsayılan ilişkilerinle Marksist ya da sınıfsal durumun arasında bir çelişki görüyor musun? A ilende: İlk olarak sana şunu hatırlatayım ki. Regis. Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri bir serbest m asondu. Debray; Biliyorum, biliyorum.,. A ilende: V© ancak üçüncü enternasyonal zamanındadır iki, iki hareket arasındaki çelişki kabul edildi. D ebray: Evet. —
404
—
Ailende . Şimdi kendi durumuma gelelim... Evet masonik bir geçmişrm var. Büyük babam Dr. Ailende Padin ondokuzuncu yüzyılda, yani serbest masonluğun mücadele içinde olmok anlamına geldiği o zamanlarda (a Most Serene Grand Master of The Mosonic Order) idi. Mason ve Lautaro Locaian Ispanya'ya ıkarşı bağımsızlık nvücadef esinin temel taşlarıydı. Debray: Bolivar ve Sucre serbest Masondular. Ailende: Tamamen. Bu yüzden senin de gayet güzel anlayabileceğin gibi, bu türden bir aile geleneği ile masonik hareketin özgürlük. -Eşitlik ve Kardeşlik gibi temel ilkeler uğruna mücadele eîtiğf gözü nünde tutulursa bir kimsenin bu tür ilişkiler İpinde olması sakıncalı değildir. Ancak ben, öteden beri kapitalist re|im aitsnda bırak eşitliği, fırsat eşitliğinin dahi olamayacağını hiç şüphesiz, masonrk hareket -içinde de savunogeldim. Ayrıca, sınıf sömürüsü varken kardeşliğin mümkün olamayacağını ve gerçek özgürlüğün soyut değil somut bir şey olduğunu hep söyledim. Gördüğün gibi serbest mosonluğun ilkelerini onların gerçek özüne uygun ok>rak yorumluyorum.» (ALLENDE ANLATIYOR - May Yaymları, Çeviren: Haşan Kaya, Konuşan: Riegîs Debray, 1973 - İstanbul SayfO : 25 - 26)
EKLER VE BELGELER
TÜRKİVE BÜYÜK MASON MAHFİLİ Masonluğun ö z Temeli 1723 ADERSON NİZAMNAMESİ — Mükellefiyetler — E :.
U :.
büt ün dünya büyük
M :.
Ş :.
l o c a l a r i, b ü y ü k l o c a l a r v e
FARMASONLAR m u n t a z a m l i k esasi OLARAK, (ESKİ MÜKELLEFİYETLER) ADI İLE ANILAN HÜKÜMLERİ
büt ün
EVRENSEL
FARM ASO NLUĞ UN
TEM EL
KURALLARI
O L A R A K B E N İM S E M İŞ L E R D İR .
Her ülkedeki Grand Lojlann türlü değişlik karakterde olması ve bu Grand Lojları teşkil eden locaların da yine değişiıkiikler göstermesi ve türlü ırk, türlü milletlerden ve türlü jnanış ve türlü kanın yaşantılarını yürüten kardeşlerin özel eğilimlerinin bulunmasına rağmen bu geleneğe sürekli ve değişmez bir saygı ile bağlı kalmak masonluk nizamında arsı ulusal (karakteri sağlamış ve bütün masonlara da kendi aralarında birbirlerini kardeş saydjrmıştır. Bu geleneksel «kaideler bizim harcımız ve bağımızdır. Bunlar hem ahlâkı hem de İlmî kaidelerdir.
— 406 —
Ana hatlarlyle Büyük Locaların ve locaların hayatını tesbit eder. Ve her kardeşe bozulmaz ahlâk düsturlarını telkin eder. Masonluğun fazilete yükselten sürekli gerçek ve adaletini, araştırma gayretini her türlü din ve politika etkilerinden uzakta tutarak korur. 8 u mükellefiyetler, Farmasonik olmasaydı birbirlerine karşı tamamen yabancı kalacak olan insanların, kardeşçe karşılaşmalarını sağlayan o hakiki beraberlik merkezini kurma imkânını Farmasonluğa veren esaslar olarak bütün kardeşlerin bilgilerine sunulur. Frank (Doğru) ve kabul ©dilmiş masonların eski mükellefiyetleri Fasıllar; I — Tanrı ve din ile ilgili konular, II — Devlet ve hükümetle olan İlişkiler, III — Localar, IV — Üstadlar. Nazırlar, Kalfalar ve Çıraklar, V — Çalışma süresince masonluk mesleğinin idafresi. VI — Aşağıdaki hususlarla ilgili tutumlar. 1 — Çalışma durumunda bir locada. 2 — Loca calışmalorınm kapanıp, kardeşlerin ayrılmasından evvel. 3 — Kardeşlerin locaları dışında ve herhangi bir yabancı bulunmadan rastlaştıkları b ir yerde. 4 — Mason olmayan Mr vabancmın bulunduğu zaman. 5 — Eviniz ve aileniz İçinde, 6 — Yabancı bir kardeşe karşı, 1 — Tanrı ve Din Konuları; Bir mason kendi içinde ahlâk kanununa uymak zorundadır. Eğer (ULU SANATI) iyi anlıyorsa o aslâ budala — 407 —
bir tanrı tanımaz, (Ath6), ne de ruhen bağımsız bir dinsiz (Libertin irrellgeux) olm ayacaktır. Lâkin geçmiş çağlarda masonlar, her ne 'kadar, her ülkede, o ülkeye ve m illete has olan herhangi b ir dini benimsemeye .uymak şartı içinde tutulm uşlarsa da şimdiki hal İçinde onlara yalnız, her kese 'kend> şahsı kanısını bırakm akla beraber bütün insanların b irlik te benimseyeccekleri b ir dine uymayı ta likin etm enin yani, adı ve anlamını belirten inanış şekli ne olursa olsun iylHğin ve âlicenablığın veya şeref ve haysiyetin insanı olm ok inancını benimsemek daha uygun düşecektir. Bu suretle masonluk, birbirinden daim a uzokta kalacak k iş ile r orasında hakiki dostluğu sağlayacak b ir vasıta ve bir beraberlik merkezi haline gelmiş olur. 2 — Hükümetle ve Büyük ve Küçük Hükümet Görevlileri İle İlişkiler: B ir mason hüküm et idaresi karşısında uysal b ir ta badır. Kendisi her nerede bulunursa bulunsun ve nerede çalışırsa, çalışsın, m illetin sulh ve sükûnuna karşı olacak komplolara ve gizli anlaşm alara asla karışm ayacaktır. Ve küçük memurlara karşı da görevlerini ihmal etm eyecektir. Zira masonluk daima muharebelerden ve kan akı* tılmasından ve kargaşalıklardan zahmet çekmiş olduğu içirt eski krailar ve prensler sanat erbabını, İşlemlerindeki sakin karakterleri ve m ertlikleri ile kendilerine hasım olanların bozgunculuklarına cevap vermeleri ve sulh zamanında kardeşlik şerefinin gösterdiği gelişm eleri d ik kate alarak daima teşçi ve teşvik temayülünü gösterm işlerdir. Bunun için eğer b ir birader hükümete 'karşı b ir davranışta bulunursa o bahtsız bir İnsan olarak ne kadar acm dın a b ir durum gösterirse göstersin onu bu davranışı içinde desteklememek ge re kir... Ve eğer o başka bir a ğ ır suçtan dolayı töhm et altında bulunmuyorsa, *o rd e ş— 408 —
Ii«k beraberliğinin gerekli kıldığı m ertliğin icabı ve vazifesi onun hükümete 'karşı olduğunu İnkâr etmek, ve hükümete de herhangi bir p o litik em niyetsizlik sebebi o la cak ve böyle bir gölge düşürecek bir anlam vermemek gerekmekte ise de o locadan atıiam az ve kendisiyle locası arasındaki ilişkiler bozulmadan devam eder.
3 — Localar (Mahfiller) B ir loca masonların toplandıkları ve çalıştıkları yerdir : Bu ta rif gereğince, tou topluluk veya İntizamlı örg ü tlenmiş masonlar birliği Loca (Mahfil) adını alır. Ve her birader bir locaya bağlı olmaya ve onun İc Tüzüğüne ve Genel Nizamlarına uymaya mecburdur. Bir locaya (Özel)dir. (Particulier) veya (G enel)dir (General) Loca, ve ona devam etmek ve Gene! Locanın ve büyük locanın iliştirilen nizamlarım uygulamakla daya iyi anlaşılır. Eski çağlarda hiç bir üstadı veya refik locaya gelememeziik edemezdi. Hele bulunması gerekli olduğu kendisine haber verilm iş ise ancak üstadı muhteremin ve nazırların huzuruna çı-karak kendisini pek açık bir zor un lüğün engellediğini açıklamadığı halde ciddî bir şekilde muaheze edilmekten kurtulamazdı. Bir locanın üyesi olarak kabul edilenlere, iyilik yolcusu, m ert ve özgür olarak doğmuş olgun yaşta, ketum olmaları ve köle, kadın, zayıf ahlâklı veya ahlâksız olm ayıp iyi şöhrete sahip bulunmaları zorunludur. 4 — Üstadlar, Nazırlar, Kalfalar ve Ç ıra k la r:
Masonlukta her türlü görevlenme yalnız şahsî liyakat ve belirli değerlere dayanır. Böylece patronların işi en iyi şekilde görülmüş olur. Ve kardeşler de mahcup duruma düşmemiş o lu rla r ve Kralî sanat da küçümsenmemiş olur: Bunun sonucu olarak da hiç bir Üstad veya Nazır eskilik — 409 —
durumlarına göre değil, sanat bilgisine göre se çilir... Böyle şeyleri yazı ile ta rif etmek mümkün değildir ve her Birader kendi yerini atmalı ve aldığı yerin gereklerini bu kardeşlik -beraberliğine has olan özel, bir usul ile öğrenmelidir: Her halde, namzetler bilm elidirler ki hiç bir Üstad, hangi işte kullanacağını yeteri kadar kestirmeden bir çırak almamalı ve alacağı çırağın mükemmel bir genç olmasına ve sanatı öğrenmesini engelleyecek ve Üstadın patronuna hizmetini aksatacak ve kardeşlik vasfını aldıiktan bir müddet sonra Kalfa olabilecek ve hatta ülkenin gelenekleri gereğince tesbit edilen belirli yıllar devresini hizmetle geçirdikten sonra ve namuslu bir aileden gelmiş olması da dikkate alınarak, edinilmesi gerekli bütün vasıfları da alarak nazır olm ak şerefine erişmesini ve sonra da Loca Üstadı, Büyük Nazır ve nihayet yine kendi liyakatlerini geliştirerek bütün Locaların Büyük Üstadı olabilmesini önleyecek bir vücut sakatlığı veya fizik eksikliğinin bulunmamasına d ikk a t etme zorundadır. Hiç b ir birader kalfalık derecesine geçirilm iş olmadan Nazırlık görevi alamaz... Nazırlık işlemini yapmadan da Ustad olamaz. Bir Locanın Üstadlığını yapmadan Büyük Nazırlık ve Büyük Üstadhk yapamaz ve en az seçiminden evvel 'kalfaIfk sanatını almış olması, asil aileden veya en iyi asilzadelerden bulunması veya belirli b ir bilgin veya mimar veya başka bir sanatın ehli olması, namuslu bir aileden gelmesi ve Localarca büyük ve özel bir ehliyet sahibi olduğu kanısının benimsenmiş olması lâzımdır. Ve Büyük Üstad, görevini daha iyi ve daha kolaylıkla ve daha şerefli olarak başarabilm ek için kendi ■büyük üstad 'mümessilini seçmek yetkisine de sahiptir. Bu mümessil de ya bir özel Locanın Üstadı veya eski b ir Loca Üstadı olmalıdır. Bu mümessil onun esas yardımcısıdır ve büyük Üstadın bulunmadığı yerde, onun tara— 410 —
tından yazılı bir talim at bulunmadığı ta ktird e onun yetkilerini kullanmak imtiyazına sahiptir. Eski Locanın bu üstün sevk ve idarecileri ve maiyyetlerime, makamlarında, bütün kardeşler tarafından eski mükellefiyet ve nizamlar gereğince itaat, saygı ve büyüklere 'mahsus derin hürmet, sevgi ve alkış gösterilmesi zorunludur. V — Çalışma Süresince Mesleğin İd a re s i: Bütün M asonlar bayram günlerinde şerefli olarak yaşayabilmek için, çalışmaya elverişli günlerde dürüstlükle çalışacaklardır. Ülkenin kanunlarını veya benimsenmiş gelenekleri dikkatle korunulacaktır. Refiklerin en tecrübelisi Üstad olarak veya Patronun Mesai Nazırı olarak görevlendirilecektir ve idaresi a ltın da çalışanlar tarafından (ÜSTAD) diye anılacaktır. Sanat erbabı yersiz sözlerden kaçınmalı ve birbirine karşı hoşa gitmeyen isimler kullanmayarak [Birader) ve (Refik) diye hitap etmeli ve gersk Loca içinde ve gerekse dışında daima nazik davranmalıdır. Üstad da kendi yetkili durumunu idrak ederek Patronun işlerini en uygun şekilde idare etm eli ve malzemeyi tamamen kendi malı imiş gibi koruyarak kuliammalı ve hiç bir kardeşe veya çırağa lâyık olduğu seviyenin üstünde ücret ödememelidir. Gerek Üstad ve gerekse Masonlar ücretlerini hakkaniyetle almış olacakları için Patrona karşı sadakatle bağlı olacacklar ve işlerini ister götürü alsınlar, ister gündelikle çalışsınlar, dürüstlükle tam am layacaklar ve gündelikle almaları âdet olan bir işi götürü imiş gibi sürdürmeyeceklerdir. Bir ikardeşin gelişme göstermesi halinde hiç 'kimse onun yerini alm ak arzusunu duymayacak, onun yerini almayacak veya işini tam amlayacak güçte
— 411 —
ise onu işinden oyirmayocoktır. Zira başka birisi b ir işe başlayan kadar proje ve planları bilmedikçe ve o izi Patrona en üstün faydayı sağlayarak tamamlayamaz. Sir refik, Üstadın idaresinde Nazırlık görevi aldığı zaman hem Üstada hem de diğer refiklere karşı çok sadık vs bağlı olacak işe dikkatle nezaret edecek ve üstadın bulunmadığı zamaın da Patronun faydasını gözetecek ve bütün kardeşler de kendisine itaat edeceklerdir. Her işçi Mason, ücretini itirazsız ve şikayetsiz olarak memnuniyet göstererek alacak, iş tam amlandıkça Üstadı bıraıkıp gitmeyecektir. Genç b ir biradere çalışma sırasında muhakeme noksanlığı yüzünden âletleri bozmaması ve kaıdeşiik sevgisini sürdürmesini sağlam ak - için öğretim yapılır. İşte kullanılan bütün âletler Büyük Locac taraflından onaylanır... Masonluğa özge çalışmalarda hiç bir m anevra yapılmaz ve Fraın Masonlar dürüst (Frank) olm ayanlarla beraber çok aoele b ir zaruret bulunm adıkça çalışmazlar ve ne manevracıları ve ne de kabul edilmeyen Masonlara bir kardeşe veya bir refika yaptıkları öğ re timi gösterm ezler... Vi — Aşağıda belirtilen hususlarda tavrı h a re k e t: 1 — M esai Yapılırken Locanın İçinde:
M ünferit kom iteler kuramazsınız veya Üstadın müsaadesi olmadan özel konuşmalar yapamıyacağınız gibi saygısızca ve uygunsuzca da konuşamazsınız. Üstadın ve Nazırların ve Üstada hitap ederek konuşan bir Biraderin sözünü kesemezsiniz. Loca ciddi ve saygı değer ko nularla meşgul olurken siz tutum unuzu gülünç veya laubali halde bulunduromazsınız. Ve her ne sebeple olursa olsun nezaket dışı ifadelerle konuşamazsınız. Lâkin Üstada ve
— 412 —
Nazırlara ve refiklere kendilerine karşı borçlu olduğumuz ilgiyi ve derin saygıyı göstereceksiniz. Eğer b ir şikâyet yapılmış ise suçlu . sayılan kardeş Loca tarafından yapılacak yargılamaya ve alınacak karara riayet edecektir. Zira Büyük Locanın yargısına baş vurmak dışında biitün ihtilâfların yetkili ve gerçek, yargıcı locadır. Ve bu arada Patronun işi geri kalmaması şartiyle; bütün anlaşmazlıkların orada tartışılması zorunludur. İşin geri kalma ihtimali olursa, özel bir yargılama usulü ile tesis edilebilir. Fakat masonluğu ilgilendiren herhangi bir. ihtilâf için, loca tarafından m utlak b ir zaruret görülmediği takdirde asla dış yargıya baş vuramazsınız... 2— Loca Toplantısı
Nihayetlenip Kardeşler Dağıl-
madan Evvel.
Birbirinize imkânlarınız hududu içinde ikramda bulunarak masum eğlencelerden faydalanabilirsiniz. Ama her türlü aşırılıktan sakınmak şartiyle... Bir kardeşi kendi isteğinde fazla yeyip içmeye zorlamamalı ve işleri dolayısıyle gitm ek isteyen 'kardeşe engel olunmamalı ve ona ne tarizde bulunmalı ne de tarizkâr sözler söylememeii... Rahatça ve özgür olarak yapılan bir konuşmayı öniememeli. Zira böyle bir tutum' b izim ahengimizi tahrip eder ve kutsal amaçlarımızı zedeler. Netice, hiç bir dargınlık veya özel münakaşa ve b ilhassa din, m illiye t veya hükümetin politikası hakkında tartışm alar yapılamaz. Biz masonlar yalnız bütün 'insanların benimseyecekleri yukarıda ta rifi yapılan dini benimseriz, Ve her milletten her İnançda, her sülâleden vs her dildeniz. Ve her türlü politikaya karşıyız. Zira locanın iyilik ve seiâmeti bundadır. Bilhassa Büyük Britanya'da reformun benimsendiği veya bu ülkedeki milletlerin Roma K ilisesiyle ihtilâfa dü— 413 —
şerek ayrıldığından beri her zaman çok sıkı olarak gözetilm iş ve korunmuştur. 3— Kardeşlerin Aralarında Yabancı Birisi Bulunmadan Kumlu Bir Loca Dışında Buluştukları Haller-
de. Birbirinizi size öğretilecek şekilde kibarca karşılıklı (Kardeşim) diyerek selâmlayacaksınız. Görülüp işitilmeyeceğine emniyet getirdiğinizde anladığınız uygun zamanlarda öğretim lerinizi birbirinize karşılıklı olarak serebestçe ve birbirinize tesir ve tahakküm etmeden veya Kardeşin Mason olmayana bile tatbikine zorunlu olduğu saygıyı ihmal etmeden anlatırsanız ve kötü davranışlardan sakınınız zira bütün masonlar kardeş olarak aynı seviyede bulunmakla beraber masonluk bir insandan mason olmadan evvelki saygı değer durum unu kaldırmaz aksine olarak eğer o herkese lâyık olduğu şerefi vermekle mükellef olan kardeşlik beraberliği içinde liyakâtini göstermişse saygı değerini arttırm ış bile olur. 4— Mason Olmayan Bir Yabancı Yanında T u tu m :
Sözlerinizde ve tutumunuzda ihtiyatlı olacaksınız. Öyle ki, en derin görüşlü bir yabancı bile duyurulması uygun olmayacak hususları keşif etmesin hattâ tahmin dahi etmesin. Bazen de sözlerin gidişini değiştirerek kutsal kardeşlik toplumunun şerefine ihtiyatlı konuşma kullanacaksınız. 5— Evinizde ve Komşularınız İçinde T u tu m : İyi bir aileden gelmiş kâmil bir insana yakışır şekilde davranacaksınız. Bilhassa ailenize, arkadaş ve dostlarınıza Loca ve saire ile ilgili konulan bildirmeyeceksiniz. Fakat burada açıklanmaması gerekli oian hususlar için kâmil bir insan duygusu ile kendi şerefiniz ve eski kar-
— 414 —
deşlik topluluğu ‘ile istişare edeceksiniz. Ayrıca sağlığımızı da kontrol altında bulundurarak Locanın toplantı saatleri geçince eviniz muhitinde uzun zaman uzakta kalmayacak ve geç zamanlara kadar topluluğu sürdürmeyeceksiniz. Ve oburluktan ve sarhoşluktan kendinizi sakınarak gerek ailenizin ihmal veya rencide edilmesine ve kendinizin çalışmasına engel olacak bir halin doğmasına sebep olmayacaksınız. 6— Yabancı Bir Kardeşe Karşı T u tu m :
Basiretin size göstereceği tarzda bilgisiz bir yalancı hevesli karşısında kendinizi aldatmaya bırakmayacak şekilde onu ihtiyatla inceleyiniz. Bir düzenbazla karşılaşmış iseniz onu istihfafla ve istihza ile redetmelisiniz ve ona en küçük bir açıklama bile yapmamaya dikkat etmelisiniz. Fakat eğer onun samimi ve hakiki bir Birader olduğunu keşfederseniz ona gerekli saygıyı göstermelisiniz ve eğer toir ihtiyaç içinde ise gücünüz yeterince ona yardım etmeli veya nasıl yardım görebileceğini göstermelisiniz. Onu ■birkaç gün işe alıp, çalıştırabilirsiniz veya bir yerde çalışmasına tavassut edebilirsiniz. Fakat imkânlarınız üstü ne çıkmaya asla mecbur değilsiniz. Yalnız, iyilik yolunda olan mert ve vefalı bir fa k ir bir Biraderi aynı şartları gösteren diğer şahıslara tercih ediniz. Hülâsa, bütün bu mükellefiyetlere veya başka türlü usûllerle size bildirilecek oian kardeş sevgisin! geliştirecek nizamlar, temel b ilgiler ve öğrenilere riayet edeceksiniz onlar, bu eski kardeşlik 'beraberliğinin şerefidirler, bunun için kardeşlerle münaakşa ve çatışm alardan sıkanaeak ve başkalarına da haysiyetli herhangi bir kardeş aleyhinde ve iftirada bulunmalarına veya çekiştirme yapmalarına müsaade etmeyecek ve fakat onu iyi şöhretini koruyarak ve hakkında sizin şeref ve selâm eti— 415 —
nizin eriştiği had içinde kalmak ve o hududu aşmamaya dikkat ederek gereken iyi sözleri söyleyeceksiniz. Eğer herhangi bir Birader size haksızlık ederse ya kendi locanıza, ya onun locasına ve onlardan geçmek suretiyie Büyük Locanın ara toplantılarına ve oradan da senelik Umumî Heyet toplantısına müracaat edebilirsiniz. Bu müracaat her ülkede bizim eski cedlerimizin tatbik ettikleri geleneklere göre yapılır. Ve olay başka bir hal çaresi kalmadığı anlaşılmadan ve Üstad ve refiklerin dürüst ve dostane görüşmesi sabır ve sükûnetle dinlenip si» zin yargı alanında yabancılara baş vurmanızı önlemek istedikleri veyo bütün yargı konusunu hemen sona erdirecek masonluk işleriyle daha gelişotlj ve başarılı çabalara eriştirmenizi tavsiye etmeleri halinde baş vurulabilir. Fakat ihtilâfa düşen kardeşler ve kalfalar hakkında üstad ve kardeşler görüş ve düşünüşlerini bildirmek zorundadırlar ve bir görüş ve düşünüşe ihtilâf halindeki kardeşler şükranla uymak zorundadırlar. Vs eğer bu uysallık tatbik edilebilecek gibi değil is© o zaman şikâyeti yapmaya ve yargılamaya gitmeye yetkileri olur. Bu takdirde de asla infial ve iğbirar gösterilmez (adet dışına çıkılmaz) ve kardeştik sevgisine gölge düşürecek hiç bir hareket yapılmaz ve söz ds söylenemez. Bu tutum çalışmaların ele alınması ve devam etmesini önleyememelidir. Ve herkes de masonluğun iyilik sağlayan etkisini bu suretle müşahede etmelidir. Bu usul dünyanın başlangıcından itibaren böyle süre gelmiştir ve sonuna kadar da böyle devam edecektir. Böylece işlem yapılmalıdır. AMİN
— 416 —
TÜRKİYE MASON DERNEĞİ NİZAMNAMESİ
Hürriyet — Müsavaat — Uhuvvet TÜRKİYE MASON DERNEĞİ ÇALIŞMA REHBERİ Birinci Derece Çalışma Usulü Refik derecesine (kalfa) (ikinci derece) e trft edebilmek için her müptedi (çırak) b ir imtihana tabidir. Bu İmtihan birinci dereceye ait talimattan, umumi vo hususi nizamnameden yapılır. Sorulan suallere
F. 27
MABEDİN TERTİP VE TEZYİNİ M ahfillerin toplandığı salona MABET denilir. Bu salon iki kısımdır. Birinci kısım ufak, ikinci kısım büyüktür. Birinci kısım bir masa ile birkaç sandalye ve masanın üzerinde bir defter bulunur. Bu defter azanın ve Ziyaretçilerin isimlerini yazıp imzalarını koymalarına mahsustur. Birinci kısma Bekleme Odası denilir. İkinci kısım müstatil şekildedir. Küçük dılılarından birinin ortasında kapı bulunur. Bu dıl'a GARP karşısındakine ŞARK denilir. Şarkın yarım daire şeklinde olması müreccahtır. Şark zeminden üç dört parmak yüksek olmalı vs salonun diğer kısmından parmaklıkla ayrılmalıdır. Kapının sağ tarafındaki d ıl’a CENUP, sol tarafındaki ne ŞİMAL denilir. Kapının iki tarafında içleri boş, başlıkları yarık narla müzeyyen birer sütun vardır. Kapının sağ tarafındokine ŞİMAL SÜTUNU, sol tarafındakine CENUP SÜTUNU denir. Şimal Sütununun üstünde B harfi, Cenüp Sütununun üstünde J harfi vardır. Duvarlar kırmızıya boyalıdır. Duvar pervazı üzerinde boylu boyunca bir kordon vardır ki ye r yer düğüm ler teşkil ederek Sütunların yanmda dantelli birer püskülle nihayet bulur. Tavan gök renginde boyalı olup semayı tenzir için güneş, tulüğla, ay grup halinde, burçlar ve yıldızlar tabii halde tersim edilm iştir. Hariçten görülmemek ve ses işitilm em ek şartiyle duvarlarda ve tavanda pencereler bulunabilir. Şarktaki kapının tam karşısında Üstadı Muhteremin koltuğu bulunur. Bu koltuğun şarktan en az bir basamak yüksekte olması lâzımdır. Koltuğun önünde, müselles menşur şekilde geniş bir rahle bulunur. Rahlenin özerinde beş kollu b ir şamdan, — 418 —
bir çekiç, eğri bir meç, bir gönye ve mason kanun ve nizamları mecmuası bulunur. Üstad! Muhteremin makamının sağ tarafında ve şarkın nihayetinde Hatibin, sol tarafında Kâtibin sandalyeleri ve önlerinde birer masa bulunur. Masaların üzerinde birer şamdan ile kanun ve nizam mecmuaları vardır. Bunlardan başka hususi merasim ile kabul edilecek biraderler için lüzumu kadar sandalyeler bulunur. Nazırların sandalyeleri birer basamakla çıkılan döşeme üzerine konur. Önlerinde müselles menşur şeklinde birer masa, masalarının üstünde üç koilu birer şamdan, birer çekiç ve çalışma rehberi bulunur. Birinci Nazır J sütununun ikinci Nazır B sütununun önünde oturur. Hazine Emini, Kâtibin, Hasenat Emini, Hatibin mevkilerine yakın birer yerde otururlar. Önlerinde birer masa vardır. Muhafız Birinci Nazırın, Teşrifatçı İkinci Nazırın önünde Dahili Muhafız kapıya yakın bir yerde otururlar. Cenup ve şimal dıHarına şarktan garba doğru sıralar veya sandalyeler konulur. Müptedi biraderler şimaldeki, Refik ve Üstad biraderler de cenuptaki sıralarda oturur. Şarkta Üstadı Muhteremin arkasında ortası bir gözle müzeyyen ziyadar bir müselles vardır. Garpte B sütununa doğru beş şualı ziya saçan büyük bir yıldız bulunur iki, ortasına G harfi yazılıdır. Mahfeün sancağı Şarkta Üstadı Muhteremin sağına çekilir. BİRİNİCİ DERECEYE MAHSUS MUHTIRA ' Nizam Vaziyeti - Ayakta sağ eli, d ö rt parmak bitişik baş parmak gönye teşkil etmek üzere kalkık olarak boğazın altına koymak ve sol kolu aşağıya sarkıtmaktır.
— 419 —
işaret - Nizam vaz'mda iken eli. ufki olarak sağ omuza doğru çektikten sonra kolu aşağıya indirm ektir. Lems - Sağ el ile karşısındakinin sağ elini tutup baş parmağının ucu ile onun şahadet parmağının ilk mafsalı özerine görülmeyecek surette müsavi fasılalarla üç hafif darbe vurmaktır. Mukaddes Kelime - Suale mahatap olan şöyle cevap v e rir: «Ne okumak ne yazmak bilirim , ancak hecelerim. İlk harfini söylerseniz İkinciyi söylerim.» Sail B harfinden başlar nöbetle harfler söylenir. Sai! tarafından son harfin söylenmesi üzerine muhatap 'kelimeyi telâffuz eder. Senelik Kelime - (Her şene usulü dairesinde verilir.) Yürüyüş - Nizam vaz’ı olduktan sonra sol ayakla başlamak üzere üc adım atm aktır. H er adımda topu k topuğa temas ederek teşkil edilir. Üçüncü adımdan sonra selâm makamında evvelâ Üstadı Muhtereme, sonra Birinci daha sonra İkinci Nazır Biraderlere karşı işaret verilir. Alkış - HÜZE - HÜZE - HÜZE diye bağırmaktır. Yağ - Üç Alam et - Kapağı yukarı kalkık 'beyaz deriden önlük. CELSENİN AÇILIŞI Mahfel i muhterem usulü dairesinde toplantıya davet edilip vakti geldikte Üstadı Muhterem ve diğer vazifedarlarla hazır bulunan Biraderler alâm etlerini takarak yerlerini alırlar. Celsenin açılabilmesi için üçü Üstad derecesini haiz olm ak üzere m ahfilin en az yedi faal azası hazır bulunmalıdır. Üstadı Muhterem vazi feda Harın yerlerini aldıklarını gözden geçirir. Gelmeyenler varsa yerine münasiplerini vekil tayin eder: Herkes m evkiini aldıktan. sonra ta m 's ü kûn teessüs ©der. — 420 —
Üstadı M u h te re m : — O — (bir darbe vurur). Birinci Nazır
— 0 — (bir darbe vurur). ikinci Nazif — O — (bir darbe vurur). Üstadı Muhterem - Birine) Nozu B)roder Mason musunuz? Birinci Nazır - Biraderler beni öyle tanırtar Üstadr Muhterem. Üstadı Muhterem - İkinci Nazır Birader kaç yoşındosınız? İkinci N a zır - Ü ç yaşın d ayım Üstadı M u h te rem ,
Üstadı Muhterem - Birinci Naztr Birader, Birinci Nazırın mabette ilk vazifesi nedir? Birinci Naztr - Mabedin Haricilere kapalı olup olm adığını tahkik etm ektir Üstadı Muhterem. Üstadı Muhterem - DahlU Muhatız. Birader vasıtasıyla bu hususu tahkik ediniz. (Birinci Nazır B irader Dahili Muhafız Biradere işaret eder. Dahili Muhafız yavaş sesle Birinci Nazıra -mabedin haricilere kapalı olduğunu söyler.) Birinci Nazır - Mabed haricilere kapalıdır Üstadı Muhterem. Üstadı Muhterem * İkinci Nazır B irader, B irinci Nazırın mabedde ikinci vazifesi nedir? İkinci Nazır - Sütunları tazyln eden Biraderlerin Mahfilin muntazam azasından veya tanınmış ziyaretçilerden olup olmadığım tahkik etm ektir Üstadı Muhterem. Üstadı Muhterem - (bir darbe vurur) Nizam vaziyeti alınız kardeşlerim, (Herkes nizam vaziyeti alır.) Üstadı Muhterem - Birinci ve İkinci Nazır Biraderler sütunları tezyin eden Biraderlerin M ahfilin muntazam azasından veya tanınmış ziyaretçilerinden olup olmadığını
— 421 —
tahkik ediniz. [Birinci ve ikinci Nazırlar biraderlerin sütunlarını gözden geçirdikten sonra). Birici Nazır - (bir darbe vurur) Sütunları tezyin eden Biraderlerin cümlesi Mahfilin muntazam azasından ve ta nınmış ziyaretçiieriodendir Üstadı Muhteremim. Üstadı Muhterem - ŞarkîokiJer de öyledir. Oturalım biraderlerim. : Üstadı Muhterem - İkinci Nazır Birader biz burada ne maksatla toplanıyoruz? İkinci Nazır - Yalnız bizim için değil, bütün İnsanlar için sulh ve saadet mekanı. olacak bir mefkure mabedi frtşası sebeplerini hazümamok maksadıyla toplanıyoruz Üstadı Muhterem. Üs... Muh... — Birinci N...B... hazırltklorımızın ve ça* lışmakınmızın bizi emelimize ulaştıracağına nasıl mutmain oluyoruz? Birinci N... — Fikirlerimizin, sözlerimizin ve işlerimizin doğru olduğunu hakikat sayesiyle tetkik ederek yok «i hasıl ediyoruz. Üs... Muh... — Madem ki nefsimizi bizzat kendimiz tasfiye ederek saf bir vicdan ile çalışıyoruz şarktan nur olarak mabedimizi tenvir edelim. Tam öğle vakti olan şu onda şarkın gözier -kamaştıran ziyasının şaşasına tahammül bizlere müyesser olsun, o nur kalplerimizi bütün insanlar için yeni bir aşk ateşiyle parlatsın. İhtiram vaziyeti alınız BB... im. AKLÜ HİKMET HAREKETLERİMİZİN REHBERİ OLSUN Birinci N... — KUVVET ONU TAMAMLASIN ikinci N... — GÜZELLİK ONU TEZYİN ETSİN. Üs... M u h ...— Hakikat ziyası meaim'zi tenvir ediyor - 422 —
ondan feyz almaya koşalım. Birinci N... Mas... kır müptedi celsesinde ne vakit çalışmaya başlarlar? Birinci N... — Öğle vaktinde Üs... M ... ÜS... Muh... — İkinci N... B... vakit nasıldır. İkinci N... — Tam öğle vaktidir üs... M... Üs... Muh... — Mademki çalışma vakti gelmiştir eski âdetlerimiz üzere celseyi açacağım. Birinci ve ikinci N... BB... hazır olmalarını sütunlarımızı tezyin eden BB.., ilân ediniz. Birinci N... — Cenüp sütununu tezyin eden BB..., Üs... M ... celseyi açacaktır hazır olunuz. ikinci N... — Şimal sütununu tezyin eden BB..., Üs... M... celseyi açacaktır hazır olunuz. Üs... Muh... — KK...’mln Intihablyle şarkta mevki almış olduğum halde S... A... K... şanı ceHline ve Türkiye Yüksek Şurasından haiz olduğum salâhiyetle muhterem ...................... mahfellnln birinci derece celsesini açtyorum. — o— o—o— (Uç darbe vurur) ikinci N... — o—o— o—o— (Üç darbe vurur) (İkinci N... — o— o— o— (Üç darbe vurur) Üs... Muh,,. — Birinci ve ikinci N... BB... işaret ve müselles alkış İçin sütunları tezyin eden BB...İ bana Ittlbaa davet edln-lz, (BB... Üs... M...e bakarak hep birlikte müselles alkış vs İşaret yapılır.) Üs... Muh... — Oturalım KK...lm. Celse açılmıştır. Mas... harici hiç bir kuvvet ve teşebbüse güvenmekslzln bizzat nefsini tekâmül ettirmeye çalışmalıdır. Ara eyra maddî hayatın endişelerinden, dağdaalorından sıyrılarak tefekkür ve teemmüle varmalı, eski birtabirle nefis muhasebesinde bulunmalıdır. Ancak bu gibi zamanlardadır kİ. hayır ve hasenatın menbamr görebileceğimiz geniş ufuk423 —
far gözlerimizin önünde açılmaya fikirlerim iz Sa... A ... K ... dediğimiz yüksek mefküreye doğru yükselmeye başlar. Temenni edelim ki. o yüksek mefkure ile aramızdaki mesafeyi daha çabuk k a t’etmek için müşterek çalışmamız bizlere yeni kuvvetler bahş etsin. KK...id müteyakkız olunuz, vazifelerinizi düşününüz, kalbinizi kardeşlik his ve itimadına açık tutunuz. Ancak bu suretle, geçireceğim iz saatler hepimiz iç in faideli olacaktır. (Bir müddet sustuktan sonra) K at... 8 ..., bundan evvelki celsenin tersim atını o k u yunuz. (K ât... B ... tersim atı okur) Ü s... M uh... — Birinci ve ikinci N ... BB... okunun tersimat hakkında sütunlara söz veriniz. Birinci N ... Cenup sütununu tezyin eden BB... okunan terslm at hakkında serbesttir. İkinci N ... — Şimal sütununu tezyin eden BB... oku nan tersim at hakkında söz serbesttir. (Söz isteyen olursa N ... BB...tn ihbariyle Üs... M ... eöz verir. Tersim atta tashih yapılmasını isteyen olmazsa H at... B ...in mütalâasını alır. H a t... — (Ayağa kalkıp sağ elini ileri uzatır.) Sükût ca ri olduğuna göre tersim atın aynen kabulünü rey’e koymamızı te k lif ederim. Ü s... M uh... — H at... B ...in mütalaası veçhile okunan tersimatı aynen kabul edenler ellerini kaldırsınlar. (veyahut tashih isteyen olursa) Üs... M uh... — H at... B............................... B B...in tashih talebi hakkında kanunî mütalaanızı söyleyiniz. H at... — (Sağ kolunu ileri uzatarak ayakta olduğu — 424 —
tıalde) Tersim atm ...................B ...in talebi veçhile ile kabulünü rey’e ıkoymanızı te k lif ederim. Ü s... M uh... — Okunan tersim atı H at... B ...in m ütalaası veçhile toshih suretiyle kabul edenler el kaldırsın. {Okunan tersim at ya aynen yahut tashih suretiyle kabul edilir. Aksi mütasavver olmadığından oksuıi kobui edenler «el -kaldırstn» denmez.) (Nazır BB...İn cümlesi e l kaldırm ak suretiyle tersitn a t kabul edilir.) (Celse açılırken ve tersim at okunurken kapı usulünde vurulursa dahi açılmaz. M uho... D ... kılıcıyle kapıya b ir lems yaparak zaire beklemesini bildirir.) Ü s... M uh... — Okunan tersim ot tashih (yahut a y nen) kabul olunmuştur. (Evvelâ Üs... M ... sonra H... ve K ... terslm at defterini iznia ederler,) Üs... M uh... — M uhak... B... bekleme odasına bakınız sonradan gelmiş olan aza yahut ziyaretçi BB... varsa isim lerini ve derecelerini sorup haber veriniz. (M uhak... B ... dışarı çıkar ziyaretçi veya m ahfil azası varsa ismini ve derecesini sorup Ü s... M ...e bildirir. Ziyaretçi tanınmış değilse Ü s... M ... M uhak... B ...e senelik •kelimeyi sormasını emreder. Senelik kelim eyi ve derecesin in işaretini verirse derecesine göre yapılacak merasimle mabede alınır.) TEKRlS VE KABUL MERASİMİ Ü s... M uh... — M uhak... B ... haricinin bekleme odasında bulunup bulunmadığını tahkik ediniz. (M uhak... B ... mabetten çıkıp haricinin bekleme odasında olduğunu anladıktan sonra birinci N... B...e yavaşça keyfiyet! bildirir,)
— 425 —
B ilinci N... — B irinci ve ikinci N ... BB..., haricinin tekdsin'i tehire sebep olacak beyanda bulunacak BB... varsa sütunlarınıza saz veriniz. B irinci N ... — Haricînin tekrisini tehire sebep olacak beyanda bulunacak B ... varsa söz serbesttir. K K ,..irrv. İkinci N ... — (Ayni sözleri söyler.) Birinci N ... — Ü s... M ... sükût caridir. Üs... M uh... — M uhak... B ... haricînin yanına gidiniz kendisini tefekkür höcresine götürünüz. Bir müddet tefekkür bırakınız. Sonra vasiyetnamesini yazdırıp bana getiriniz. E... Hz... B... siz de M uhak... B ...le gidip haricî te fekkür höcresine girmezden evvel vazifenizi yapınız. (M uhak... B... m ahuf sıfatını alarak haricîyi tefekkür höcresine koyar ve haricîye üzerinde bulunan kıymetli maden ve nukudu torbaya koyup 'kendisine vermesini söyler. Biraz sonra vasiyetnamede yazılı suallere cevap yazmasını tcnbih eder. Haricînin yazdığı vasiyetnameyi afıp Üs... M ...e götürür. Üs... M ... vasiyetnameyi yüksek sesle okur. Cevaplar hakkında müzakereden sonra Hat... B ...in mütalaasını alır. Tekrlse devam edilip edilmeyeceği ni rey'e .kayar.) Üs... M uh... — M uhak... B ... haricînin yanına gidiniz gözlerini bağlayıp mabet kapısına getiriniz ve kapıyı iki defa vurdurunuz. Seyyahatlarmda kendisine refakat ve muavenet edeceksiniz. (M uhak... B ... haricînin gözlerini bağlayıp mabedin kapışma ge tirir ve kapıya iki defa vurdurur. Bu esnada ■'kap! hafifçe aralanır tâki içeride konuşanlar işitilsin.) Birinci N ...— Kapıya gayri muntazam vuruluyor Üs... M... — 426 —
Üs... M uh... — Birinci N ... B ... kapıya öyle vuran kim dir tahkik edip bildiriniz. (Birinci N ..., M uhak... D ... B ...e işaret eder. D... M uhak... 'kapıyı açar ve M uhak... B ...le görüştükten sonra mabedin 'kapısını aralık .bırakarak yavaş sesle Birinci ...a 'keyfiyeti bildirir.) Birinci N ... — Üs... B... Muhaık... B... lâyık görüldüğü takdirde aramıza alınmasını isteyen bir haricîyi ta kdim ediyor. Üs... M uh... — Birinci N ... B... haricîlerin buraya germeye hakları olmadığını bilirsiniz nasıl olu r da M uhak... B... böyle bir harekette bulunuyor. Haricîye söyleyiniz bizim ona ihtiyacımız yoktur buradan uzaklaşsın. M uhak... — Haricî ayrılm ak istem iyor kabul edilmesi için İsrar ediyor. Üs... M uh... — Ne için bu kadar İsrar ediyor M as...luğa girmeyi neden istiyor. Birinci N ... — Haricînin hür bir adam ve iyi ahlâk sahibi bir insan olup zülmete kalmış olduğunu ve nura kavuşmak isteği için aramıza girmeyi arzu ettiğini Muka... B beyan ediyor. Üs... M uh... t - Ona kefil olacak kimse var mı? M uhak... — Bizzat ben kefilim Ü s... M ... Ü s... M uh... — Batıl fikirlerden kurtulm ak isteyen, . vefakâr, bir dosta malik olan ıkimseye mabedin kapısı acilsin. Haricîye sorunuz. Adı, soyadı, doğduğu yer ve tarih, meslek veya sanatı ve ikâmetgâhı nedir söylesin. (M uhak... B... lâzım gelen malumat! haricîden alıp yüksek sesle Üs... M ...e tebliğ eder.) Üs... M uh... — Haricînin hüviyeti anlaşıldı. Kendisini içeriye alınız. Üs... M uh... — Efendi, evvel emirde sizden şeref ve haysiyetiniz namına bir teahhütte bulunmanızı istemi— 427 —
ye mecburuz. Cemiyetimize kabul olunuşunuz veya olunmayısınız tefekkür höcresı dediğimiz karanHk odaya girdiğiniz andan İtibaren görüp işittiklerinizi ve burada işitip göreceğiniz şeyleri .hip kimseye söylemeyeceğinize söz verirseniz? (Haıicî soz verdiği takdirde) Üs... Muh... — Haricîyi oturacağı yere götürünüz. (Hariç? şark île iki sütıın arasındaki mesafenin üçte ikisine tesadüf eden noktada b ir sandalyeye oturtulur. Muhak... B... elindeki kılıcın ucunu haricînin 'kalbi üzerine dayanıp haricîye sol eliyle kılıcı yoklatır.) Üs... Muh... — Efendi, göğsünüze dayanan ve elinizle size yoklatılan şeyin ne olduğunu bize söyler misiniz?
Sivri uca kalbinizin üstüne dayanan kılıç kullandığımız remzi lisana göre farzı muhal olarak verdiğiniz sözde durmadığınız takdirde uğrayacağınız nedamet ve çekeceğiniz elim âzabı ihtar eder. (Bir müddet tevakkuf} Üs... Muh.., — Buraya ne maksatla geldiniz? Burada aradığınızı bulacağınızdan emin misiniz?
Üs... Muh... — Efendi, isminiz ve büroya girmekteki maksadınızı tekrar sual edişimiz teaccübünüzü mucip oynuyor mu? — 428 —
yi di ni yi
Sui tefehhüme mahal kalmamak İçin aramıza girmeİsteyen kimsenin hakikat halde siz olduğunuza ve kenarzu ve ihtiyarınızla bu teşebbüste bulunduğunuza kaolmak isteriz. Mas... olmak için verdiğiniz talepnamebizzat yazdığınızı tasdik eder misiniz?
Nefsinizi nazarı «nârıde tutmaya mam olacak harici eşgdzlerjnizi bağladılar, intisap etmek istediğiniz Mas...luğun bir değildir, Mas...luğun ruhu kendinde yaşayan mefkuredir. Sizi aramıza 'kabul etmezden evvel yalnız zahiren değil batınen de Mas... olmok için lâzım gelen vasıfları haiz olduğunuza kanaat getirmek isteriz. Hüsnü şöhretinize ve ahvalinizi tahkike memur ettiğimiz BB...hi iehlni2e verdikleri raporlar ve Muhak... B...in delâleti sayesinde buraya kadar gelebildiniz, bundan sonrası size ■kalıyor. 4Cüz’i bir tevakkfir) Efendi aramıza 'kabulünüz için sizden pe-k büyük bir samimiyet, o mabette saf bir hüsnü niyet ve metin bir haslet istiyoruz. Sorulacak suallere vereceğiniz cevaplar, hakkınızda vereceğimiz hükme esas olacaktır. Biz ahlâkî tekamülümüzü temin moksadiyle sarfedeceğlmlz mesaiyi ve ^apocaövrora hamleyi t>yScştWm€ft için toplanıyoruz. Sizden de bu yolda sarfı himmet edilmesini talep ediyoruz. Bu maksat için bizimle çalışmayı arzu ediyor musunuz? — 429 —
Tekâmül, evel em irde kendi nefsini tanımakla husul bulur. Terbite, itiyet ve müktesep âdetler bizi ekseriye batıl fikirlere ve hatalara sevkeder. Siz kendinizi batıl fikirlerden ve hatalı hallerden tamamıyle âri ve münezzeh ad ediyor musunuz? Bizi cehalet ağından kurtarack ancak kendi azim ve irademiz, kendi fiil ve hareketim izdir. Fakat insan, sadık bir rehberin irşadiyie hareket eder, yahut müşterek kuvvetler ayni maksada teveccüh eylerse, insanı hakikata götüren yol daha kolay ve daha seri bulunur. Bunun için de her şeyden evve! tam bir samimyet lâzımdır. Hata ve kusurlarımızı bilmemiz kâfi değildir. Oniarı itiraftan da çekinmemelisiniz. Bu suretle azim ve iradenizi takviye etmiş ve dostlarınızdan beklediğiniz muavenete mazhar olmayı kolaylaştırm ış olursunuz. Başlıca hata ve kusurlarınızı bize itiraf etmek cesaretini kendinizde bulabilirm isiniz?
(Haricî hata ve kusurlarını söylemeye başlarsa Os ... M ... sözünü keser}. Teşekkür ederim. Her hatanın itirafı nefsimize karşı ihraz ettiğim iz bu galebe, hakikat vâdislne doğru atılmış bir adım ve m uvaffakiyet kitabına ilâve edilmiş b ir sahifedir. (Cüz’i tevakkuf) Mas ... lar birbirlerine K ... unvanını verirler. Fakat bu keyfiyet biicümte hayır ve haserrat er babını M a s ... olm asalar dahi K ...g ib i telâkki edip ve yolda sevmeye — 430 —
mâni değildir. Hem cinsine muhabbet olnuyan yerde m utlaka muhabbeti deffeden batıl bir fik ir vardır. Noksanlarını ve 'kusurlarını itiraftan çekinmeyenler için etrafındaki hüsnüniyet sahiplerinden uzaklaşmaya bir sebep yoktur. Aramıza kabul olunduğumuz takdirde hariçte kendisiyle iyi geçindiğiniz birine burada tesadüf edecek olursanız ona sevgi elinizi uzatmayı taahhüt edebilirsiniz. (Haricî EVET dediği takdirde) Bu hissiyet sizin için mucibi şereftir. Çünkü nefsinize hakim olduğunuzu gösteriyor. Bu hissiyet bizlere de şeref verir çünkü burada hörm et ve takdirinize şayan olrruyacok bir zata tesadüf etmeyeceğinize emin bulunuyorsunuz, dem ektir. (Bir müddet tevakkuf) Siz M a s ... luk âleminden istifade etmek istiyorsunuz. Fakat M a s ...lu ğ u n yalnız kendisine e it bir nuru yoktur. Küremiz ziyasını nasıl güneşten alıyorsa Mas ... luk ta nurunu «nefsini bilmek» den doğan hakikat pervelikten alır. Siz noksanlarınızı teslim' ve itira f etmekle, insanlığın kendi 'mukadderatını öğrenmek için tuttuğu yolu takip etmiş oluyorsunuz. İnsanlık heyet mecmuası itibariyle yaşayacak olan fertlerden her birinin ihtisas ve tecrübelerinden istifade eder. Ferdin hayatı, insanlık ailesinin inkişafvna nispetle h iç hükmünde olmasına rağmen insanlık, kendisini mukadderatına doğru sevk eden m üteferrik tefekkürlerden hiç birini zayi etmez. Fertlerden sudur eden tezahürler pek mütehalif olmakla beraber cümlemizin a k liyat ve ahlâkiyat sahasında insanlığın geçtiği yolu takip ediyoruz. Herkes 'kendi kendine bir cihandır. Lâyetenahi— 431 —
yi tezyin eden bütün âlemlerde nefsi njzdo tanıdığınız to vanine tâbidir. Taassup ve batıl hakkında fikrin iz nedir?
M a s .. .lük herhangi şekil ve hususta' olursa oisun taassubu atılâki hissin b ir galatı olm ak üzere telkinlerde bulunmamak, vazıı ve naşirleri samimî olmak şartı ile bilcümle dinleri itikatları ve efkârı mahsusayı kabul eder. Kelimenin tamı 'mânasiyle m ülhit ve münkir olanları, hiç bir mevküreye kabul eder. Kelimenin tam 'mânasiyle mülh it ve münkir olanları, hiç bir mefkureye sahip pim adıkktrından dolayı hiç bir şeye m utekit olmıyantarı M as... luk redsder. Çünkü M a s ... kik, hiç bir fik ir ve itika t sahibi olmıyon kimselerin umumî tesanüt işine hizmet edemiyeceklerine kanidir. Mas ... luk, insanlar arasında kin ve fesat tohumu saçarak ikötü hisler uyandtran taassubun her türlü şekillerine karşı koyar. (Burada hariciye birinci sual sorulur. Bu umumî mahiyette olmalıdır. Münakaşaya girişmemeli ve am iyane suallerden çekinilmelidir}. Ü s .... Mh ... — Nefsiniz salâhına çaiışmok em elinde olduğunuzu biraz evvel izhar ettiniz. M a s ... luk ittih a dında hakikati aramağa devam etmek ve bu vâdide daha ileri gitmek ister misiniz? Yoksa bu kadarda iktifa etmek ■mi istersiniz? (Haricî devam etmek İstediği takdirde) Mademki devam' etmek istiyorsunuz. Size üç seyahat yaptırılacaktır. Seyriniz esnasında olunca dikkatin izi top— 432 —
fayınız ki btı scyahatlann remzen size vereceği telkinlere da ir .bize izahat verebilirsiniz. Bu seyahatları yapmağa razı mısınız? (Haricî muvafakta ettiği takdirde) Kalkınız endişe etmeyiniz, rehberiniz size delâlet edec e ktir sizi hakikate ve nura götürecek yol iktiham i lâzım m üşküllerle doludur. Fakat tehlikeden halidir. Azminizde metin olunuz. Maksadınıza doğru cesaretle yürüyünüz. Muhak ... B ... Efendiye birinci seyahati yaptırınız. (Muhak ... ve T e ş ... B B .... haricîyi kollanndan tu ta rak ve şimalden gorpten ve ceonuptan sola doğru çevirerek ikinci N ... B ... in önüne götürülür. Bu seyahat esanasında haricînin ayaklarına h a fif hailler koymak hafif gürültü yapmak lâzımdır). (Muhak
B
haricînin elini alevden geçirir)
İkinci N — ıKimdir o? M u h o k ... — Nur istiyen bir haricî. ikinci- N ... — Ona kim kefil oluyor? Muhak ... — Bizzat ‘ben. İkinci N ... — Efendi. Siz nur ararken mülhik bir ateşe tesadüf ettiniz. İyi fik ir sahibi b ir çok kim seler hayri istediler ve aradılar. İk in c i N ... —■ Mademki öyledir ve itimadımızı haiz bir zat ona k e fil oluyor haricîyi oturtunuz. Haricî ikinci N ...in önünde bir sandalyaya otururlar). Fakat insanları sevmenin lâ tif nurunu ve hayatlarına sebep olanların garez siz ve ivazsız nasihatlarmı kendilerine rehber edecek yerde ihtiraslarına mağlup olarak kö tülük ateşiyle helâk olup gittiler. İyiyi kötüden ayırabilmek — 433 —
F. 28
için içinizin ateşinden istifade ©diniz. Hava ve hevese kapılmaktan sakınnnız. Kalbinizi hazırlamaksızın içinizden ateşini şiddetlendirmeyiniz. Bu birinci seyahati izah edebilir misiniz?
Üs ... Muh . . . —: Bu seyahat çocukluğu remz eder. Ayni zamanda insanın hayata geldiği andan itibaren te sadüf edeceği mâniler ve müşkülleri ima eder. İşte iş ittiğiniz gürültü ve ayağınıza tesadüf eden hailin mânası budur. Fakat size rehberlik eden iki M ...un himmet ve yardımlariyle o hailler bertaraf oldu. Hayata gelen her adamın üç hakkı vardır. Bunlar hayat hakkın terbiye hakkı ve talim hakkıdır. Çocuğa bu üç hakkı temin etmek hayat:na sebep olan erkek ve kadın için birer vazifedir. Bu vazife Çocuğa karşı ana ve babaya bir mecburiyet tahm il ettiği gibi bunlardan birinin diğerine karşı mecburiyetini de tevlit eder. İşte bu keyfiyet, umumi tesanüt kaideyi esasiyenin tatbik başlangıcı ve aile hukukunun aslî rüknüdür. Bu birinci seyahatta siz çocuğu temsil ediyorsunuz. İki kolunuzdan tutarak sizi ileriye sevk eden iki Mas ...d a ana ve babanızı temsil ediyorlardı. Hepiniz birlikte insan cemiyetinin hücresini yani vatanın rüknü olan aileyi tanzir ediyorsunuz. (Burada ikinci bir sual sorulabilir. Cevabı alındıktan sonra Üs ... M ... ikinci seyahat yapmağa razı olup olm adığını haricîye sorar. Muvafık cevap alırsa yalnız M uhak ... B ... in seyahat yaptırmasını emreder. Bu seyahatta gürültü yapılmaz, yalnız ayaklarına hafif hailler konur. Bu seyahat haricîyi cenup, garp ve şimalden süratlice geçirerek yapılır. Birinci N ... ın önünde durulur. M u h a k ... haricînin elini suya batırır. T e ş ... bir möndille siler). — 434 —
Birinci N . . . — Kimdir O? Muhak ... — Nur isteyen bir harici. Birinci N ... — Ona kim kefil oluyor'? M u h a k ... — Bizzat ben. Birinci N . . . ’— Mademki öyledir ve haricinin nura doğru şltobında 'kendisine namuslu b ir adama delalet ve kefalet ediyor onu oturtunuz. (Harici birinci M ... m önünde bir sandalyoya oturtulur). Birinci N ... — Su ateşi söndürür. Hotkâmlık da eyl hisleri mahveder. Şu hal ve ta th ir eder. İyilik de herkesi size dost ve müzahir kılar. Yakınlarınıza nüfuz etmek isterseniz onlara karşı mülayim olunuz fakat güzel niyetlerinizi çirkin işlerle karıştırmayınız. Size yabancı olan biri nasrl sîzin elinizi sildi İse sizde, şükran ve m innet beklemeksizin göz yaşlarım öylece siliniz. Bu ikinci remzi seyahati nasıl telakki ettiniz? Üs ... Muh ... — Bu ikinci seyahat gençliği tasvir eder, insanın tekâm ülüne sebep olan öğrenmek de ve tatbikatta rastlanan müşküllerin izalesine medar olan soyügayreti remze-der. Bu seyahatin gürültüsüz geçmesi ve tesadüf ettiğiniz hallerin az olması, seyrinizin sur'atlice vukubulması hayatta ilerlemiş olduğunuzu remz eder. Çocukluktan çıkarak gençliğe giren kimse noksanlarını gidermeğe oaiışmalı, zihnini İslah ile hayırlı bîr vatandaş Olmak için lâzım gelen maiümatı ahz ve telekki etmelidir. Hayatın bu devresinde Üstadın yâni mürebbi ve m uallimin talim ve delaleti lâzımdır. Üstadın bu delalet ve irşadı insanlık tesonüdünün bir ikinci tezahürüdür, işte nefisler ancak bu sayde terekki ve tekâm üle mazhar olurlar. Bu seyahatinizde sizden b ir az ileride olarak adımlarınızı sevk ve idare eden M a s ... bahsettiğim iz astadı tem sil eder. Onun de laleti olmasaydı nur aradınız vadide yolu— 435 —
nuzu şaşırack idiniz, yöni o vadide yine yürüyecek idiniz fakat istikam etsiz ve maksatsız gldeoekdiniz. (Burada üçüncü bir sual sorulur. Cevap alffıdıktan sonra Üs ... M ... üçüncü seyyahatı yapmağa hazır olup olmadığını haricîye sorar muvafık cevap aldıktan seyahatin yapılmasını M u h a k ... B ... e e m r eder. 8u seyahat tam b ir sükûn içinde, mânisiz ve sur'atli yapılır. M uh a k ........haricîyi sur'atle şarka doğru götürür. Yem-in kürsüsü önünde durdurur. Haricînin elini kumla dolu bir kaba daldırır Teş ... mendille elini siler. Bu üçüncü seyahat esnasında Üs ... M ...aşağıdaki sözleri söyler.) Ü s ... M u h ... — Yoiun çoğunu aldınız. Cesaretinizi toplayınız. Kalan kısım en zahmetlisidir. Fokat geriye yakınlığı ve ona ulaşmak hususundaki itim at insanın kuvvetini arttırır. Sebat ise her türlü m üşkiilere galebe eder. Ü s ...M u h ... — Kim dir o? Muhak ... — Nur isteyen bir horicî. Üs ... Muh ... Ona kim kefil oluyor? Muhaık ... — Bizzat ben Üs ... Muh ... Mademki bu haricîye bu ana kador hayatınm m uhtelif safhalarında kendisine müzaharet eden sadık b ir mühibbe m a liktir ve bu refiki kendisinin azmi sebatı, sılku vefası ve hüsnüniyet hakkında b ir talim a t veriyor, kendisini oturtunuz. (Biraz tevakkuftan sonra) Her şey k i maddeden neş'et etm iştir maddeye rucu eder. Vücudumuz topraktan husule gelm iştir yine toprağa dönecektir. Ölmeyen b ir şeyimiz vorsa o da sizdeki komalâttır. B iz tohum u toprağa serpiyoruz o da bize sayimizin m ükâfatı o ta ı* i» r çok m islini iade ediyor. Sizin her tatil sözünüz, h e r hayırlı fiiliniz onların yüzlercesini yetiştirir ■ki bunlar da vücudunuz toprağa m unkalip olduktan sonra — 436 —
dahi nice insanların saadetini temin eder. İnsan yalnız kendisi İçin değil bütün 'insanlar için yaşar. Hayatta' saadete nail olmak isteyen kimse hevd ve hevesten sakınmak ve her şeyden evvel, hem cinsinin saadetine hizmet etmek gerektir. Efendi bize bu üçüncü seyahati izah edebilir m isiniz?
Üs ... M uh ... Bu seyahat olgunluk yaşını remz eder. Siz de bu seyahati olgun bir adama yakışacak surette m etin b ir azim ile yaptınız. Bundan başka size bu seyahat şunu da ifham ederki iyi b ir terbiye ve talim ile mücehhez olan sayyü sebatı sayesinde hayatın bilcümle m üşküllerine galebe ederek hedef edindiği gayeye yetişir. Bununla ■beraber insan hayatın bu kemal devresinde de muavenet ve müzaharete m uhtaçtır. Bir adam yalnız olarak hiç bir mühim teşebbüste muvaffak olamaz. İnsan bir haksızlığa, bir kazaya uğrarsa veyahut fakrü zarurete g irifta r olur veya hastalanırsa elbette muvenet ve şebabete muhtaç olur, insan, zaaf ve hata ile ölü de olduğundan hem- cinsleri arasında 'kendisinden daha metin, daha akıllı ve daha vâkıf olanların ihtar ve irşatlarından müstağni ika la maz. Bu seyahatte hakkımızda bir do st gibi davranan münevver bir adamın size e ttiğ i delâlet ve müzaheretin m ânası- işte -bifdur. (Biraz tevakkuftan sorvrc) Efendi buraya girerken ettiğiniz bir taahüdü size hatırlatıyorum'. Burada işitip ve göreceğiniz şeyleri 'kimseye söylemlyeceğlnizl taahhüt etm iştiniz. Bu taahhüdünüzü tekrar ve teyid eder m isiniz? ' — 437 —
(Muvafık cevap aldıktan sonra) Üs ... Muh ... — Cemiyet verilen cevaplan müzakere ve takdir edecektir. Muhak ... B ... haricîyi mabet haricine çıkarınız. (Muhak ... B ... haricîyi bekleme odasına götürür) Üs ... Muh ... — Birinci ve i'kinci N ... BB ... haricînin imtihanı hakında beyanda bulunmak isüyen B B ... varsa sütunlarınıza sön veriniz. Birinci N ... — Haricînin imtihanı hakkında söz serbesttir. (Söz isteyen olmadığı takdirde) sükût caridir Üs ... M Üs ... Muh — H a t... B ... haricînin imtihanı hakkında kanunî mütalûnızı söyleyiniz. H a t . . . B . . . — Tek ...e devam edilmesinin rey'e konmasını teklif ederim. (Tek ...e devam 'kabul edildikten sonra Üs .. .M .. . Mülhak ... B ... e haricîyi mabede alınması ve iki sütun arasına getirmesini emreder.) Üs ...M u h ... — Geçirmemiz icap ecfen imtihanlar tamam oldu. Maksada yaklaşıyoruz. Tekrisinizin remzî kısmı hitom buldu. Hakikat dairesine giriyoruz. İtimat ve müvededt tar&ketinizin rehberi oldu, Böyle delilleriniz varken nura kavuşmanız mümkün değildi. İptidaî devirlerde insanlar bilgisiz ve tecrübesiz olduklarından tabiat unsurlarından korkarak onlara ibadet etmişlerdir. Bilâhere unsurların mahiyeti hakkında malumat edindikçe onlarla ünsiyet peyda ederek teabbüt etmekte sarfı nazar etmekle beraber bu unsurların kuvvet ve azametini tasdik ve teslimden hali kalmamışlardır. Bu icra ettiğiniz üç seyahat esnasındaki hâdiseleri fikrinizden geçirerek bir an tefekkür ve teamülde bulununuz. —
438
—
Hakikati o riyan ve nurdan şüphe etmeyen kimse de hayatı ifna eden hevavü heves, hayır için şevk ve tehâlıike; hodkâmlık, sıkku vefaya ve aşku muhabbete; ölüm korkusu da ümit ve tevekküle munkalip olur.' (Biraz tevakkuftan sonra) Efendi, Cemiyet azalarının rey ve muvafakatiyle biraz terettüp eden vazifelerden birini İfa etmemiz lâzımgelir. Mas... sonra nur ve ziyaya kavuşacaksınız. Fakat ondan evvel bizlere K K ... mıztn dul ve yetimlerinden yardıma muhtaç bazı biçareler vardır. Bunlara yordun etmek bizim 'borcumuzdur. Sizin de bu hayır işine iştirak etmek istiyeceğinizi ümit ediyorum. Fakat şunu hatırlatırım ki hayır işierinln gizil kalmasu tefahür ve tekebbür cümlesinden olmaması lâzımdır. Binaenaleyh gönlünüzden kopanı yanınıza gelen zatın kulağına söyleyiniz. O da bana o suretle bildirecektir. Muh ...veya Teş B ... haricîye yaklaşarak ne vere» ceğini mahreme sorar.)
Üs ... Muh — O biçareler namına teşekkür ederim. Efendi tekrtsinizde daha ileri gitmezden evvel kabulünüzün bazı aleni taahhütlere mütevakkıf okluğunu size hatırlatmak mecburiyetindeyim. Bu taahhütte dine, umumî âdaba bir şey bulunmadığı gibi vaton ve ailenize karşı uhdenize terettüp eden vazifelere münafi hiç bir cihet de yoktur. Edeceğiniz yeminin suretini okuyacağım eğer bu yemini ioraya razı olursanız «Namus ve vicdanım üzerine taahhüt ederim» dersiniz. Şimdi sağ elinizi önünüze konulan kılıç, kitap ve gönye üzerine koyunuz. (Muhak B ... haricînin sağ elini kılıç, kitap ve gönye üzerine sol elini de toprak kutusuna koyar.) — 439 —
(Biraz tevakkuftan sonra) Efendi kabrin kenarında bulunuyorsunuz gibi önünüzde taze kazılmış toprak duruyor. Tefekkür ediniz k i vetırmı hayal seriyüzzevaldir. öldükten sonra sizden ka tacak otan şey mezahırınız değil hakikatte ne olduğunuzun hâtırasKİır. Vaatleriniz} mukaddes biliniz. Çünkü b ir gün gelecek kİ İcrasına kadir olamıyacaksmız. B ir az evvel bahsettiğim yeminin suretini o-kuyacağım, dikkatle d in leyiniz. «YEMİN SURETİı S ... A ... K ... m ve şu muhterem M a s ... Cemiyetinin huzurunda kendi arzu ve irademle kemal! ballsiyet ve sam imiyetle yemin ederim ki bana öğretilecek ve söylenecek Mas ...lu k sırlarını hoklkî b ir Mas ...d a n başkasına, usul ve kaidesine muvafık ola rak teşekkül etmiş b ir m ahfilden gayri bir yerde beyan ve İfşa etmlyeceğim. KK ... i sevmeyi, yardımlarına koşmayı, ihtiyaçlara zamanında kendilerine knöal eylemeyi onların ve M a s ... luğun müdafası emrinde her fedakârlığı yapmayv vaad ve taahhüt ederim. Zayıflara muavenet, herkese karşı İcrayı adalet, a ile me, vatanıma karşı fedakârlık eyliyeceğim i ve haysiyetimi muhafaza edeceğim i beyan ederim. Türkiye Yüksek Şûrasının kanun ve nizamlarına, usu» lüne uygun olarak verilecek kararlarına ve beni sinesine kabul eden şu muhterem M a h ... in hususî nizamı ve k o raflarına riayet edeceğim. Vaadımdan dönmekten, yeminimi bozmaktan ise Ölmeyi tercih edeceğime yemin ederim. Üs ... Muh ...B u yemini icraya hazır mısınız? — 440 —
(Muvafık cevap verildikten sonra) ■KK. ...im ihtiram^ vaziyeti alınız. Yemin, yapılacaktır. Yem m namuslu bir adamın hayatında pek mühim blv şeydir. (Harcîye hitaben) Yeminin her cümlesini benimle beraber tekrar ediniz. (Yemin okunup tekrar okunup tekrar edildikten sonra «haricîye» namus ve vicdanım üzerine taahhüt ederim deyiniz).
(Haricî yemin ettikten sonra) Ös ... Muh ... — Şu taahhüdünüz sizce hic b ir azap ve endîşeyi m ucip olmuyor mu?
Hükmünü ifaya kendinizde
kudret gösteriyörm üşü-
nüz?
Ahdinizi nuru ziyaya mazhor olduktan sonra da teyit edermisiniz?
Taahhüt vaki oldu. Cümlemiz ona şahit olduk. Biz de ahdim izi sizinle berober teşvik ediyoruz. Bu taahhüdünüzü Mas ... luk namına senet ittihaz ediyorum. Şimdi nuru ziya almağa hazır olunuz. Verilecek nuru ziya yalnız gözleri kamaştıran ziya değil zihne revnek, vicdana hayat isar eden saf bir nurdur. KK__ im hazır olunuz. (Ön sıralarda bulunan B B ...ih tira m vaziyetinde sol ellerine aldıkları kılıcı haricîye tevcih ederler. Haricî sütun arasına alınır. Mabedin ışıkları söndürülür.) Ü s ... M u h ... — Birinci haricî için ne istiyorsunuz? — 441 —
B irin ci N . . . — Nuru ziya Ü M ... Üs . . . M u h . . . — İkinci N ... B ... muhafazasına mem ur olduğunuz kanun marnına haricî İçin ne İstiyorsunuz? H a t... Nuru ziya Ü s ... M ... Ü s ...M u h ... — Şarkı ve sütunları tezyin K K ... haric î için ne istiyorsunuz? (Bilcümle BB hep bir ağızdan) Nuru ziya Üs M derler) Üs ... Muh ... ^ Ü ç ü n c ü darbede Nuru Ziya verilsin. (Üs ... M ... in arkasındaki ziya yakılır üçüncü darbesinde haricînin arkasında bulunan Teş ... B ...g ö zle rin in bağını sökerek şiddetle çöker.) (Biraz tevakkufken sonra) Üs ...M u h ... — Efendi öçleri size müteveccih olan bu kılıçlar bundan sonfa namus ve hayatınız tehdide duçar olursa M ... tar taralından m üoaioa edileceğinde ve vaki olan taahhüdünüzden fiü k ü l ve uhdenize terettüp eden vozJJenizl ifada kusur ettiğiniz takdirde M a s ... lüğün ve kanunulorınjn İntikamını sizden alacağımızı ihtar ve ilân eder. KK ... kılıçlan İndiriniz. Teş ... B ... haricîyi şarkın k a demesine getiriniz yem inini te kra r etsin^ Efendi ellerinizi şu kılıç ile gönye ve kanunumuz üzerine koyunuz. Demin yaptığınız taahhüdü tekrar eder m isiniz?
M u h a k ... B ... namzedi K â t ... B ... yanma götürünüz, yemin levhasını imzalasın, (Levha imzalandıktan sonra. Üs . . . M . . . 'kılıcı namzedin başı üstüne uzatarak kılıcın üzerine 3 darbe vurur ve) S ...A ...K ..,şanı celiline İzafetle Türkiye Yüksek Şu,., sından verilen salâhiyetle.......e müptedi M as...luk sınıît— 442 —
rsı veriyoruz, ttendistal....... vadisinde çalışan m uhterem ... M ah...nin am il azası arasına idhal ediyorum. M uhak... B ... yeni K...rmzı iki sütun arasına götürünüz. (Bir müddet tevakkuftan sonra) K ...im bu andan itibaren bizim le ittihat rabıtası aktettiniz. Bu hayatrnız müddetince devam edecektir, Şu dafcikolcnn tesirleri ve intibaları hatırınızdan silinmesin. Bu anda siz cihanın en kadim bir cemiyeti ile rabıta aktettlnlz ve kürreyi arz üzerinde münteşir binlerce insanlarla kardeş oldunuz. M uhak...B ... yeni K...mızı mabet haricine çıkarınız kendisine lâzım gelen talim atı veriniz. Sonra usulu veçhile mabede ithal ediniz. KK...Im yerlerinizi alınız. (M uhak... ve Teş... BB... yeni B...İ harice çıkarıp lâzım gelen talim atı verdikten sonra usulu dairesinde m abede İthal ederler.) Ü s ...M u h...— K...im şarka geliniz. İnsanlığa hizmet etm iş nice büyük adamlara şeref bahşeden ve sayyu amelin alam eti mahsusası olan bu önlüğü alınız ve takınız. Mesaimize İştirak edebilmek için bu önlüğü daima takm ağa mecbursunuz. Bu a la m e t hakikî M as...larHi, insanların saadetini temin işine fiilen iştirak etm esi lâzım geldiğini ve bizim bedenî mesaiyi de aklî derecesinde tevkir eyle diğim izj size hatırlatır. S afiyet ve ismete delalet eden beyaz rengi de bütün işlerim izin dürüst ve kalbimizin saf ve h e r tü rlü şaibeden âri olması lâzım geldiğini her zaman hatıra getirecektir. Muhafc... B ... yeni K ...m izi evvelâ birinci N ...B ...e sonra da ikinci N ...B ...e götürünüz, kendisine verilen ta lim at! eyice hifzedüp etm ediğini tah kik etsinler. Sonra şarkı getiriniz senelik kelim eyi vereyim. — 443 —
(M uhak... yeni K ...ı Birinci ve ikinci Nazir BB . ın yanma götürür) (Nazırlar yeni K ...ın lems aiiam eti, m ukaddes ve m em ur kelim eleri hokkmdaki malumatı tahkik ve tevsik ettikte n sonra «tam ve mükem m eldir Ü s...M ...» cüm lesi He keyfiyeti ilân ederler.) (Bundan sonra Ü s...M ... üç uhhuvet pusesiyle senelik kelim eyi v e rir yeni K_..iki sütun arasına alınır.) (Ü s...M ... keyfiyeti ilân etm esini B ...N ...a em r eder.) B irinci N ...— Şarktan garbe Cenuptan Şimale yer yüzündeki bütün M as...kıra ilân ederim k i....... B ... bu günden itibaren M as... sıfatını haizdir. H or kes kendisini bu sıfatla tanısınlar. Ü s...M uh... Yeni K...fmz şerefine müselles b ir alkış için B ... ve İ...N ...B B ... sütunlarındaki K K...im . (Müselles alkış yoprlsr.) Ü s...M uh... — T eş.-.B ... yeni K...nuzı oturacağı yere götürünüz. (Teş...B...yeni K...ı şimal sütununda b ir-y e re oturtur.) Ü s...M uh... — Yeni K .J m insamn hayata fa kir ve zoif olarak geldiğini ve tevazu ün M as... hayatı için İlk ka deme olduğunu .remz ve ima maksadiyle «tefekkür hücresine» girerken sizden alınmış olan kıymetli maden vs parayı aynen ve temamen size iade ediyorum. Aziz K .J m , biraz sonra b ir >kese dolaştırılacaktır, biz buna hasenat kesesi deriz, Bir az evvel du! ve yetlmier İçin voad ettiğiniz ianeyi bu keseye kimseye gösterm eksizin koyarsınız. Ü s...M u h...----- Birinci ve ikin ci N ...B B... mazeret beyan edecek BB... için sütunlarınıza söz veriniz. Birinci N ... — Cenup sütunundaki BB... mazeret beyan edecekler için söz serbesttir. — 444 —
ikinci N ... — Şimal sütunundaki BB...mazeret beyan edecekler için söz serbesttir. Üs...M uh... — M as...luğun umumî menfatı yahut....... muhterem M ah...ln hususî menfaati için söz serbesttir. Birinci ve ikin ci N ...B B... sütunlarınızdaki BB...e söz veriniz. Birinci N... — Cenup sütundaki BB...e söz serbesttir. ikinci N... — Şimal sütundaki BB... söz serbesttir. (Tekri'Sten sonra müzakere ve münakaşa yapılmaması gerektir. Te... olmayan celselerde menafii umum iye ve hususiye hakkında 'müzakere ve münakaşa yapılır. Karara lüzum görülen hususlar gelecek celse ru/nam eşine alınır.) ÇALIŞMANIN TATİLİ Ü s,..M uh... — Teş... ve HS...E...BB... te k lif ve dul •keselerimi dolaştırınız, (E... tts ... dul kesesini, T eş...B ...de te k lif kesesini dolaştırırlar ve ik i sütun arasında dururlar.) Birinci N... — ; Ü s...M ... te k lif ve hasenat .keseleri emre hazırdır. Ü s...M uh... — Şarka getirsinler. H... ve K ...B B ... Hasenat 'kesesini sayıp bana bildiriniz. T eklif 'kesesi....... levha getirm iştir. (Yahut boş gelmiştir. Gelen levhaları icabına göre ya okur ya çekiç altına alır. Okunan levhalardan M ah... kararma m ütevakkıf olanlar gelecek celse ruznomesine ithal edilir.) (H ...B ... yavaş sesle Hosne kesesi muhteviyatını Ü s...M ...e bildirir.} Üs... M u h... — Hasenat kesesi şarka............tuğla getirm iştir, ilân ediniz. — 445 —
Birinci N ... — Hasne kesesi şarka............... tuğia getirm iştir. İlân edilm iştir Ü s...M ... Ü s...M uh... — H a t...B ... çalışmamız hokında kanunî mütalâanızı bildiriniz. H at...B ... — (Ayağa kalkıp sağ kolunu ileri uzatarak} tam ve mükemmeldfr. Ü s...M ... (Ü s...M ... bir darbe vurur. Bunun birinci ve ikinci N ... lar tekrar ederler.) Ü s...M uh... — Birinci N ...B ...M as...tar ne vakte t a dar çalışırlar? Birinci N... — Gece yarısına kadar Ü s...M ... ÜS...Muh..1. — Birinci N ...B ... vakit nasıldır? ikinci N... — Gece yansıdır Ü s...M ... Ü s...M uh... —ı- Mademki istirahat zamanı gelm iştir mutad usulumuz v&chile çalışmaya son vereceğim. Ketumiyet hakkında vermiş olduğunuz sözü cümlenize hatırlatırım. İhtiram vaziyeti alınız KK... KK...ifnm intrhabiyle şarkta mevki almış olduğum halde S ...A ...K ...şani celîline izafette Türkiye Yüksek Şurasından verilen selahiyetle m uhterem ...............M ah...in bugünkü birinci derece çalışmasına son veriyorum. İşaret ve alkış için bana ittiba ediniz KK... (Müselles alkış ve işaret yapıldıktan sonra) Ü s...M uh... — Sulh ve sükûn ile dağıkj!ımKK...Im. BİRİNCİ DERECEYE AİT TALİMAT S. — Ma...mısınız? C. — KK... öyle bilirler. S. — M a...kim dir? C. — Ma..., hakikat ve adaleti her şeye tercih eden, batıl fikirlerden ve avamın beğendiği hürafelerden nefsini — 446 —
te c rit eylemiş bulunan ve fazilet sahibi gani, fa k ir her kesin muhibbi olan güzel ahlâk sahibi hür bir adamdır. S. — M as...luk nedir? C. — insanlar arasında adaleti tesis, uhuvveti ta h kim maksadını takip eden bir müessesedir. S. — Esasları nedir? C. S. C. S. C. S.
— — — — — —
Müsamaha, nefse ve başkasına hürm ettir. DOsturiarı nedir? Hürriyet. M üsavat ve Uhuvvettir. Bu üç düsturu ne ile takviye ederler? Tesanüt ve teavün esası ile. M a...nun vazifeleri nelerdir?
C. — Bir M a..., âdil hürriyetperver, sadık cesur hırs ve gururdan âri, batıl fikirlerden beri olarak hakikatm galebesi içîn her türlü fedakârlığa hazır olmalıdır, KK...e yardımdan çekinmemelidir. M ..,iuğun hedef edindiği maksadın husulüne çalışmalı ve insanları işgaleden mühim meselelerin muslihane halli için uğraşmalıdır. Bu baptaki malûmatını neşir ve tamim etmelidir. S. — Sizin M a ... olduğunuzu neden anlıyabtlir'ım? C. — Gönye ve Am uttan. (Bu işareti yapar). S. — Bunun manası nedir?. C. — Bana öğretilenleri başkalarına söylemektense boğazımın kesilmesini tercih ederim demektir. Bu işaret Remzen müsavat ve müveddet ifade eder. S. — Sütununuzun Na...ına Lems veriniz. (Lems verilir. Birinci N a... Lems doğrudur.) S. — Mukaddes kelimeyi söyler misiniz? C. — Ne okumak ne de yazmak bilirim . Anaok hecelerim. İlk harfini söylerseniz ben de İkincisini söylerim. (M uhtırada beyan edildiği veçhile yapılır) — 447 —
S. — Bu 'kelime 'neyi ifa d e eder? C. — Bu belime, kuvvet ve metanet ifade eder. Süleyman’ın mabedinin sütunlarından am elenin yanına: gelip ücretlerini aldıkları sütunun ismidir. S. —- Kendinizi
tanıtacak başka kelimeleriniz
var
mı? C. — Senelik kelime vardır. Bu kelime; M atı... Azala n ım intizam' halinde bulunduklarını tahkika medar olmak üzere her sene Yük... Ş û... ta rafın dan, M an... Üs... Muh...Serine gönderilir. Bu -kelime Ü s...M uh...tarafından usulü veçhile muntazam azaya tebliğ edilir.
TÜRK YÜKSELME CEMİYETİ TEAVÜN / Yardımlaşma / SANDIĞI NİZAMNAMESİ (Maksat) Madde 1 — Gayesi, âzadan birinin vefatı halinde ka nunî tekellüfattan âri olarak tayin etm iş bulunduğu şahsa yardım bedelini tediye eylemektir. (Kayıt Şartları) Madde 2 — Cemiyet âzası (Teavün Sandığı) nın ta biî âzasıdır. Şukadar ki, m üstefit olmak Istiyen her B.., b ir defaya mahsus olmak üzere İki taksiti birden vermeğe mecburdur. Her ta ksit yarım tö rk lirasıdır. Bu suretle sandıkta daima resülmal olm ak üzere tediye olunmuş iki taks it bulundurulmuş olacaktır. Bu mecburiyete riayet etm emek nizamname ahkâmından m üstefit olmak hakkını Isk a t eder. Madde 3 — Türk Yükselme Cemiyeti âzalığı sıfatını kaybedenler keza]ik Sandık nizamnamesi ahkâmından istifade haklarını terk ve zayi etm iş olurlar. Binaenaleyh, bu takdirde sandıktan b ir hak istirdat ve talebine selâhhyetleri kalmamış olur. (Sandığın Sermayesi) Madde 4 — Sandığın serm ayesi: a)
Azanın tediyesile mükellef oldukları taksitler, — 449 —
F. 29
b) c) d) rettir.
Vukubulacak teberrular, Mevduatın bankada tahassul edecek faizi, Tediyatto tenzil ve tevkif olunacak % 10 dan iba-
Madde 5 — Sermaye iki kısımdır! B ir kısmı, m üteveffanın irade eylediği kimseye vefat halinde ita olunacak miktarı; diğeri, beş sene müddetle hıfzolunup teraküm e ttirilecek miktardır. Bu son kıs;m ancak bu müddetin hitamında Türk Yükseltme Cemiyeti heyeti umumiyeslnin tensip edeceği surette sarfedilebiiir. (Tediyat Sureti) Madde 6 — Vefat halinde âzamî üç gün zarfında müteveffanın tahriren irae eylemiş bulunduğu şahsa mevcut bir taksit miktarından % 90 nı tediye edilecektir. Madde 7 — Bu tediyatta veraset şahadetnamesi veya şenel ve ilâm gibi kanunî tekellüfier aranılmaz, vefat ve defnin malûm olması kâfidir. (Âzanın Vazifesi) Madde 8 — Azanın vazifesi, hiçbir telebe mahal rakmaksızın iptidaen iki taksit yekûnu olan bir iirayı her vefat vukuunda yarım lirayı sandığa tediye etmek m ukabilinde mühür ve imzalı makbuz ilmühaberini maktır.
bıve ve al-
Madde 9 — Bir vefat vukuunda âza üç gün zarfında taksitini tediyeye mecburdur; aksi halde iadeli taahhütlü mektupla vukubulacak ihbar üzerine üç gün zarfında ve taşrada bulunanlar da on beş gün içinde mecburi ta ks iti tediye suretiie Sandıkta iki taksitini itmam edecektir. — 450 —
Madde 10 — İhbar ve talep tarihinden itibaren dahi 8 uncu maddede yazılı müddetler zarfında mecburî ikinci taksiti tediye etmiyen bu nizamname ahkâmından müste fit olm ak hakkım ıskat etm iş olur; ve te kra r kayıt talebi halinde m aruf etm iş olan müddetlere a k ta k sit veya toksitlerr tediye şartıyla kaydı te cd it olunur. İhbar ve ta le p masrafı âzaya a it ve racidir. Madde 11 —■ Sandık idaresi, Cemiyetin şubelerinde tah silat ve ihbara t vazifelefile m ükellef birer vekil bulundurabilir. M adde 12 — Heyeti idore, her sene bilânçosım u tanzim ve âzasma tamam ve takdim eyler. (Sandık Heyeti) Madde 13 — Sandık heyeti, beş âzadan ibarettir. İki sene müddetle intihap ve b ir sene üçü ve bir sene ikisi tecdit olunur. İlk üç âza kûr'a ile çıkarılır. Müddeti hitam bulan âzcnın bir sene geçmedikçe tekrar intihabı caiz değildir. Reislerini kendileri intihap ederler. Heyetin re is i her her sene iptidasında yeniden intihap olunur. Madde 14 — Heyet, içlerinden her sene bir kâtip, ve bir muhasip intihap eder. Heyet tahsilatın yüzde beşini tecavüz etmemek üzere aidatlı tahsildar istihdamına mezundur. (Sandık Heyetinirl intihabı) Madde 15 — Türk Yükselme Cemiyetinin Daimî M erkez Heyeti, Sandığın mukayyet âzasından Iptidaen 10 namzet tefrik ve Cemiyetin Heyeti Umumlyesine arzeder. Heyeti: Umumiye bunların arasında hafi rey ile 5 âza intihap ve âza intihap ve tefrik eyler.
— 451 —
Madde 16— Heyeti Umumiye, her Ihtihapto Sandık muamelât ve hesafoatmı tetkik etmek üzere iki mürakıp intihap eyler. Madde 17 — Bu nizamnamenin tefsiri Sandık Heyeti İdaresinin huzuru ile Heyeti Daimeye ve nizamnamenin tadili Cemiyetin Heyeti Umumiyesine aittir. (Müzeyyel Maddeler) Madde 18 — Sandık nizamnamesi, Heyeti Umumi yece kabul ve tastik edildikten iki ay sonra, faaliyete geçecektir. Bu tarihten sonra sandığa dahil olmak istiyen eski Cemiyet âzası tarihle dühulu arasında geçen zaman zarfında kaç vefat vakası olmuş ise, o miktar taksitleri munzam olarak ve def'aten ödemeğe mecburdurlar. Madde 19 — Sandığın faaliyete geçtiği tarihten sonra Türk Yükseltme Cemiyetine dahil olan her müptedî âzadan tekris borçlarile beraber mecburî olarak iki taksiti tahsil olunmak mecburîdir. Bu Nizamname Heyeti Umumiyenin 18 Kânunuevvel 1931 içtimaında ıkabul ve tastik edilmiştir. Sandığın muamele ve müracaat yeri: Nuruziya (Polonya) sokağı No. 25 tir. Mektup kutusu orada muallatır.
MASONİK SÖZLÜK Türkiye Büyük Locası Büyük Dorttfi Heyeti'nin 1965 yılında vardiğl 1037 sayılı izin bildirisiyle, dil bakımından oldukça geri, anlatımı hoyii kötü, kapsan» da pek geniş olmayan bir Mason i k Sözlük, biraderlerden A. Zoletti torafmdan hazırlanarak basılıp masonlara dağıtılmıştır. «Aziz kardeşlerim, her dilde mükemmel benzeri bulunduğu halde bizde olmayan bu sözlüğü sîzler İçin derledim. Kusuru her halde pek cok olan bu denemede bulacağınız eksiği, yanlışı bildirirseniz müsvedde makamında kaleme alınan bu küçük eserin ikinclc baskısı topluluğumuza lâyık güzel bir rehber o lu n yollu bir girişle yayınlanan bu sözlüğün daha sonraki yıllarda geliştirilmiş baskıları yapılmış mıdır, saptayamadık. Onun için sîzlere ülkemizde ilk kez yayınlanmış bu mason sözlüğünü aktarmakla yetinececğiz. — A — AÇILIŞ:
Remzen öğle v o k ti- Locoda çalışmaya başlama
AGAıP: Toplantıdan sonra ritüei dışı kardeşçe yenen yenen yemek, davetiyelerle bildirilmesi usuldendir. Ritüeliık resmi şölene de Türkçede agap deniyorsa da bunun aslı (Bonquet)dir. Hristiyanlığın ilk çağlarında da birlikte yenilen yemeğe Agop denirdi. AİD AT: Genel masrafı karşılamak üzere her üyenin, üç ayda bir ödemesi gereken senelik para, her topluluk bunu ihtiyacına göre — ve senelik ziyafet bedeli dışında olmak üzere— tayin eder.
— 453 —
AKASYA: (Rumca AKAKİA) Masonluğun değerli ağacı, Hiram'ın mesarı üzerinde yaprakları gece eğilip gündüz, göğe doğru bakan, odunu çürümeyen bu ağaç Ziya’ya 'kavuşmaya çalışan Masonun timsalidir. Fransa'da 1902 den beri, bu isimde bir mason risalesi neşredilmektedir. ALÂM ET: Loca'da vazifelilerin taktıkları eşarp, kordon, önlük vesaire gibi işaretler. Gönye, Üstadı Muhteremin; Cetvel, Birinci Nazırın; Şakul, ikinci Nazırın kordonlarında bulunur, Hatibin kordonunda açık bir kitap; kâtibinde çapraz iki.tüy, Hazinedarın kinde, çapraz iki anahtar; Hasenat Eminininkinde b ir sadaka kesesi; Muhakkikinde, çaprazlama meç, cetvel ve teyakkuz manasına bir göz, TeşrifatCJn:nkinde çapraz iki meç, bir asa; Muhafjzda kabzası aşağıda bir meç vardır. A L Ç I:
Sofra terimi; Şeker.
A LKIŞ : Her derecenin kendine göre el çırpışı. — Locada sürekli alkış olmaz— Matem alkışlarında alametler ters çevrilir. Senbolik dereceninkine (müselles) denir. A .M .İ.: Uluslararası mason ittihadı demek olan (Association Maçonique İnternationetejın kısaltılmış şekli. yani ilk harfleri. AMİR HAKİM : Süprem Konsey (Supıeme Conseil) yani Yüksek Şura Reisi; Souverain Grand Commandeur. AMUT :
(Bk. Şakul)
ANDERSON : 1 Maziden gelen nizamlara dayanarak 1721 senesinde masonluğun esas teşkilâtını hazırlamıştır. Temel fikrieri ihtiva eden metni İngiliz Gran Loju ta— 454 —
rafından 1723 de tasdi-k edilerek yayınlanmıştır (Bk. Konştltüsion). AREOPAJ Skoç Rltinde 19.dan 30. (dahil) dereceye kadar çalışan ve ekserisi tarihi bahislerle meşgul otan Atelyeler zümresine verilen isim. ARŞİV:
Locanın resmi evrak deposu.
ARŞİV MEMURU: Locanın resmi evrak, defter, muhabere dosyalarıyla Matrîkülleri Obediansın gene) ve özel statü ve tüzük nüshalarını muhafaza etmakle ödevlidir. İş'arl reyle seçildiği gibi, vazifesi Katip birader tarafından da görülebilir. A V : (Bk. Hilâl) A Y N A : Refik derecesinin sembollerinden biri. Nefsini tasfiye ederek yardımlaşma ve anlaşmada kendini tanıyarak ıslah yoluna gidilmesini öğretir. İnsanın hayatta en yüksek ve en güzel şeylere ancak kendini tanıyarak, zatî himmet ile ulaşabileceğini bildirir. AZA (Muntazam A m il): Loca toplantılarına muntazaman devam eden, aidatını vaktinde ödeyen Usta derecesine geldiğinde vazifeye seçilebilen Mason. Locasının izni ile uzaklaşan, bu sıfatını muhafaza eder. — B— B : (Bk. Sütun) BARUT: Sofra ta b ir i: Kuvvetli Barut. Şarap, Zayıf Barut. Su; Sarı Barut, bira veya şıra; Yıldırım Barutu; likör. Bir zamanlar şcraba kırmızı barut, suya beyaz barut, kahveye -kara b a ru t rakıya çarpan barut denirdi. Lübnan Barutu, esıkİden enfiyeye verilen isim.
— 455 —
BASAMAK (U ç ): Mabed eşiğinde ve şarkta bulunan üc basamak müptedinin kemale ermesi için maddi, manevi ve ali ÛC merhaleyi aşması gerektiğini remzeder. BAYRAK: Sofra terimi: Peçete. BEKLEME O D A S I: önlük kuşanmak, mevcut defterini imza etmek ve giriş izntnini beklemek için mabed kapısının önünde bulunan ve mabed kadar kudsiyeti olan hücre. Ekseriya önönde bir sofrası bulunur. BİNA E M İN İ: Skoç Riti felsefesi derecelerinin sekizin-
ctsl. BİRADER: (Kardeş) Masonların her derecede birbirlerine hitap etmek için kullandıkları kelime. Her birader bütün dünya masonlarının kardeşidir. Ve onlara hayatı bahasına da olsa yardım etmeğe ve haksızlığa karşı korumağa zorunludur. Eşit şartlar olursa Öz kardeşini tercih eder. BOOZ: (Boaz) Süleyman Mabedinin giriş kapısının iç sol tarafındaki tunç direğin adı. İbranice manası: Tam gücünde. BÜYÜK M AHFEL: (Grand Loge Skoç riti ile çalışan locaların seçtikleri murahhaslardan kurulmuş büyük heyet. Senede bir, — icabında daha fazla— defa toplanır. Topluluğun genel konularını yönetecek kararlan alır. Başta Büyük Üstatla kaymokamı bulunan 15 kişilik bir idare heyeti vardır. (Bak. Mahfel) BÜYÜK M AŞRIK: (Grand Orient) Ayni heyetin Fronsadaki teşkilâtı. Merkezi: Paris 16. Rue (Cudet) — C — CELSE: Locanın ritüele uygun tarzda çalışmak toplanmış hali.
— 456 —
için
CENUP :
Locanın giriş tarafı.
CETVEL: Tekamülü, usulü, kanunu, tatbikatta hassasiyeti birbakıma da sonsuzluğu remzeder. Genel olarak masonluğun hiç bir surette ayrılamayacağı moral ve ödev prensibini benimsediğini hatırlatan a k tif b ir eleman. CİLALI T A Ş : (Mikyap Taş Üstü piram it şeklindedir. Refiklerin alât ve edavatını bilemelerine yarar. C IV A : Tanrıların habercisi, Jüpiterin oğlu olan Hermesi tem sil eder. Masonlukta bir horoz şeklinde Temizlenm iştir. Nuri Ziya'nın tem silidir. Tefekkür Hücresinde sebat ve teyakkuzu ihtar eder. —
C
—
Ç AKM AK: Yeni bir mabedin tesisinde ışıkları yakacak ateşi çıkarmağa kullanılan taş. Herşeyi canlandıran tabii ateşin remzi sayılır. Ç E K İÇ : (Bk. M ctraka ve Kalem) ÇİMENTO (Keskin) : Sofra tabiri: Hardal. ÇIRAK: (Bk. Müptedi). — D — DAHİLÎ MUHAFIZ: (Bk. Muhafız) DARBE: (Bk. Alkış) DEPHİR: Bir zamanlar mabed perde ile ikiye ayrılırdı. Birine Hikal, birine Dephir denir. Hikal, Hiram'ın öldürüldüğü, Dephir, tekrar hayata kavuştuğu bölme. Hikal’in duvarlarında beyaz göz yaşları, Dephir'in duvarlarında altın sanları ile süslü perdeler olur. DELEGE : (Bk. Murahhas)
— 457 —
DELTA : Grek alfabesinin dördüncü harfine benzediği için rbu İsimle antlan ve Şarkta Üstadı Muhteremin başının üstünde bulunan ışıklı üçgen. İnsanları aydınlatan bilginin tim salidir. Ortasındaki açık göz, gören ve öngören usu remz eder. (Bk. Tetragamma). DEREGE: Tekris ve terfi yolu ile tevcih edilen bilgi basamağı. Sembol M eri: Çırak, Kalfa, Üstod olmak üzere üç; Skoç Ritinin felsefelerindeklleri is© 33'dür. DEVAM ; Mason tekris edildiği gün Locanın çalışmalarına devamlı katılacağına yemin eder. Bu her m a s o nun, mazeretsiz kusur etmeyeceği esas vazifedir. Toplantıda bulunamayacağını — tercihan yazı iie— Üstadı Muhtereme bildirmesi ve Dul Kösesine sada•kasınj göndermesi borçtur. D Ö Ş EM E : (Bk. Pave Mosaique) Mahfelln zemini siyah beyaz karelerle döşenir. Bu şekil, rütbe, sınıf, felsefe ve fik ir sistem lerinin bir aroda birbirine karışma dan imtizaç ettiğine alâm ettir. V aktiyle beyaz Icare, masonun saf ve pak ruhunu; siyah kare ise haricinin fena huylor»nı tem sil eder ttenirdi. DUL KESESİ: Hasenat Emininin her oturum sonunda, bilhassa muhtaç biraderler için topladığı İane kesesi. İçine daldırılan kapalı elle para bırakıldığı gibi ihtiya ç halinde gizlice alınabilir de. Buna H asenat Kesesi de denir. — E — EKOSİZM : (Bk. Rlt). E LD İVE N : Saflık tim sali. Tekris sırasında eldivenin ehemmiyetli b ir mânâsı vardır, Yeni biradere, biri kendisine, diğeri en takdir ettiği kadına verilm ek üze— 458 —
re İki ç ift beyaz güderi eldiveni verilir. Şayet doğru ahlâk yolundan ayrılırsa bu eldiven kendisine kusurunu ihtar edecektir. ENVAR: Locanın yönetim iyle ödevli esaslı beş siması: Üstadı Muhterem, Birinci ve ikinci Nazırlar, Hatip ve Kâtip. ESSENYENLER: Milattan evvel onbirincl asırdan beri mevcut bir musevî mezhebi. D oktrinleri ve sembolleri vardır; birbirlerine kardeş derler. Müptediler beyaz bir önlük takarlar. E ttikleri andla Allaha tapm ayı, adaleti tatbik etmeyi, fenali'kla mücadele etmeği ve sırlan hakkında sükûtu muhafaza eylemeyi taahhüt ederler. EVLAT (Mânevi) : Locanın tahsil ve terbiyesi ve maddi İhtiyaçları Ne İlgilenmeyi ödev edindiği mason çocuğu, bu yabancı b ir öksüz de olabilir. — F — F İC İ: Sofra terim i: Şişe veya sürahi. FIR Ç A : Yazı kalemi. FRAN-MASON; (Bk. Mason) ~
G:
G
Yabancı dillerde God, Grand, A rchitects, Geometrie, G ravltation gibi kelimelerin baş harfini teşkil eden ve ıştklı yvW)zır» ortasında bulunon bu sem bolik harf remzi 2. derecenin talim atı sırasmda aydınlanır.
G A R P : M ahfelin giriş tarafı. Reisin tam karşısına düşen bu sütunlarla nazırların bulunduğu taraf. GAYRIMUNTAZAM : Nizamî dairesinde ıkuruimamış veya tanınmayan b ir ritle çalışan bir Locada tekris edilmiş
— 453 —
kimse. Muntazam devam olmadığı ve aidatını ödemediği için matriküiden silinen üye. . GECE YARISI: Sembolik localarda işe son verme zamanı. GİRİŞ: Her derecede kapıya vuruş, adım atma ve işaret bakımından Locaya giriş usulü farklıdır. Verilen talimat sırasında öğretilir. Çıraklıkta kapıya vurulan ilk iki darbe masonun niyet ve gayretine, üçüncüsü sebatına alâmettir. Ziyaretçi kapıyı çaldıktan sonra muhafız biraderin işaretini bekler ve ekseriya muhakkak birader tarafından yoklanmadan Mabed'e alınmaz. . GRAND LOJ : (Grand Loge) (Bk. Büyük Mahfel) GRAND METR : (Grand Maitre) (Bk. Büyük Üstad) GRAND ORYAN : (Grand Orient) (Bk. Maşrık) G N O Z : (Gnose) Hrlstlyanlık devrinde doğan gizli bir doktrin. Dünya İçinde Ailah ve İsa'nın rolü ile meşgul olmakta ve kilise esasları ile taarruz halinde bulunmaktadır. Gnose bir nevî batini Hristiyanlıktır. Bir çok Gnostik mektepler bu batıniliğin yuvasıydı. Masonrk sırların bîr kısmı Gnose'den gelmekte ve bu da onu mânevî bakımdan geçmiş zamanlara bağlamaktadır. G Ö N Y E : Üstadı Muhteremin mücavheri. Gönye ile çalışan. ham taşı mikâp taş haline getirir. Bozan adalet ve nesafeti, bazen müsbet ve menfî kuvvetlerin dengesini remzeder. Genel olorak maddenin zaptü rapta girdiğini, geme alındığını, insanın maddeye etki edişini, başka bir anlamla da insanın nefsine hükmünü ifade eder. Gönye Olumlu ve olumsuzun birleşmesinden doğan dengeyi remz ettiği için Üstadı Muhteremin eşarbında asılıdır. Bu durumda, uzun ucu —
460
—
göğsünün sağ tarafına gelir ve bu suretle müsbet kuvvetin m enfî kuvvete hâkim olduğu farzedilir. Amudi kolu ilme, müstevi kolu da tatbike delâlet ettiğinden bütün çalışmalarımızın ilme dayanması lüzumunu da b ildirir. Gönye masonluğun çok önemli remzi âletlerinden biridir. Şekli testiye ile şakülü de birleştirdiğinden doğruluk, eşitlik ve hakkın da tim sali sayılır. G Ö Z : (Deltanın içinde) Rite göre, ya (İlâhî göz) veya (tetragamma) denen d ö rt İbrani harfi örülür. Göz fizik planda hayat ve nur saçan güneşi temsil eder. Orta veya astrcıl alanda yaratıcı prensibi ifade eder. Ruhî ve İlâhî planda kâinatın ulu mimarını temsil eder. GRAN METR: (Grand Maître) (Bk. Büyü:k Üstad). G Ü N EŞ : Tabiata can verdiği gibi öldüren, ak tif bir elemandır. Z enit'te olduğu vakit, yâni remzen öğle vakti Locada işe başlanır. Şarkta Üstadı Muhteremin sağında Hatib'in unsurudur. (Bk. Hilâl). —
H —
HÂKİM : Skoç Ritinin felsefî 7. derecesi. HÂKİM A M İR : (Souverain Grand Commandeur) Yüksek Şûra Reisi. HÂKİM (Pek) : Şapitr Reisi. HAM T A Ş : Müptedî masonun bizzat kendisi. Onu yontmağa çalışmakla -benliğine, İç âlemine, semboller sayesinde yeni b ir şekil vermeğe, pürüzlerinden, yâni fena huylarından arınmağa çalışır. Başarısı oranında mikap taşa inkilâp edebilir ve ancak o zaman matoerin bir rüknü, insanlık âleminin temel taşlarından birini teşkil eder. Hamtaş, bundan maada bilgisiz ve il— 461 —-
kel halde bulunan yahut dış âleminde bilgi ve hüner sahibi olduğu halde, bencil ve müstebid fikirlerle yaşayan insanı temsil eder ki böyle bir kimsenin ancak fazilete kavuşturan çabalar sayesinde sıhhat ve hakikat kademelerine ulaştığı1 zaman mutluluğa varacağını ihtar eder. H AR İC Î: Masonluk topluluğuna dahil olmayan yabancı. HASENAT KESESİ : (Bk. Dul Kesesi) HASENAT EM'İNİ : Mahfelin hayır işleri ile ödevli üyesi. Oturumların sonunda Dul Kesesini dolaştırır ve muhteviyatını mahfelin ika ra rina göre idare eder. Gizli reyle seçilir. HATİP : Locanın beş envanndan biri. Kanun ve nizamlarının koruyucusu, her ikonunun tartışılmasından sonra reyine müracaat 'edilir. Mütalâasını bildirdikten sonra kimseye söz verilmez. Tekrislerde ve nafaka artt>rmaiarda bir söylevle yeni biraderlere ödev ve vecibelerini anlatır. Sene başı ziyafetinde Locanın faaliyetinin raporunu verir. HAYSİYET D İV AN İ; 1. Skoç Ritmin idare bölümü 31. derecsi'. Buna bir zaman Mahkeme-i Kübra denirdi. 2. Biri mahfelde, biri Büyük Locada ve biri de Bölge Mahfelinde Disiplin Kurulu adıyla 'kurulu heyetler. Azalan gizli reyle ve Locada başkaca hiç bir vazifesi olmayanlar arasından seçilir. Localarla üyelere a it disiplin konulan i!e meşgul olur. HAZİNE EM'İNİ: Locanın maii işlerine bakar. Aidatı to p lar ve Üstadı Muhteremin em rettiği sarfiyatı yapar. HEMŞİRE : Kardeş eşiHEMŞİRE M A H FE L: Bir Looanrn mensup olduğu Obediyanslara bağlı bütün, diğ e r Localara verdiği isim. HEYET: (Bk. Komisyon) HİKAL : (Bk. Dephir) — 462 —
HİLÂL : Şarkta cephede sağda J sütunu tarafından güneş (Aktif): solda B sütunu tarafından Hilâl (passif) görülür. Eski ritüeliere göre Locanın üç nuru: Ortada Üs’jadr Muhterem, bir yanda Hilâl (Kâtlp)dir. (Bk. Güneş. HİRAM : Tevrat menkıbesine gör© Süleyman Mabedinin Mimcm, M ürüur -kelimesini bildirmeği reddettiği için iki refik (kaifa) tarafından öldürülm üştür. ■ HOROZ: (Bk. Cıva) HÖCREİ V A S A İ: Yalnız üstad deresinde olan Masonların toplantı a te İyesi. HÜRRİYET, EŞİTLİK, KARDEŞLİK: Mason aleminin üç tem eli. Fransız Ritim le çalışan Masonlar bu üç kelim eyi üç alkışın orasına alm ışlar bir de Adalet kelimesini ilâve etmişlerdir. HÜZE : Aslı- İngilizce HUZZA kelimesidir. (Yaşasın) manasına kullanılan bir alkıştır, ibronice OZA kuvvet demektir. A raplar UZZA şeklinde kullanırlar.
İHTİRAM : (Bk. Vaz'ı ihtiram). İNTİHABAT : Masonlukta her ödevli seçimle atanır. Mabed vazifelilerle murahhaslar (delegeler). Komisyon üyeleri her senebaşında gizli reyle seçilir Beş Envardan her biri ayrı pusulalarla, diğerleri karara göre, liste halinde seçilebilir. Üsiadı Muhterem, evvelâ Hücrei Vasatide ıkararlaştırılan üç namzed arasından Müptediler Mahfelinde reylerin ekseriyetiyle seçilir. Esaslı vazifelere ancak üstadlar seçilir. Kalfalarla çıraklar, — Hitabet makamı hariç— diğer vazifelere yardımcı olabilirler. Lâkin ımuha-kkik Muavini, Üstadı Muhteremlik çekicini 'kullanamaz. Seçmek ve seçilmek için nizomnamade — 463 —
gösterilen müddetleri doldurmuş olmak ve Hazin© ilişiğini muntazam bulundurmak gerekir. İNTİZAM : Masonlukta intizam esastır. Devamda, aidatın ödenmesinde, çalışma usullerinde, evrak, 'kayıt ve her türlü muamelede intizam başlıca ödevlerden b ilinir. İNTİZAMA İR C A : İstifa ve gayrı muntazam ilânı suretiyle uykuya dalmış her Mason, nizamnamede gösterilen şartları yerine getirm ekle tekrar Locaya dönüp çalışmalara katılabilir. İN Z İB A T : Locada edep ve terbiyeye saygı, söz ve ifadede nezaket, tavrı harekette nezahet uygar bir topluluğun ta b ii şiarından olduğundan şüphe edilmez. Resmi oturum sırasında konuşanın sözü Üstadı Muhteremden maada hiç kimse tarafından kesilmez. Hele Üstadı Muhteremin sözüne asla müdahele olunamaz. Yalnız Hatip Birader, Umumi ve Hususi Nizamnamelere aykırı hareketler halinde Üstadı Muhteremi ikaz eder. Tezahürat, alkış ve gürültü yapılmaz; mevzuun ve ölçülü sözün haricine çıkılmaz. Söz da ima derecenin .muayyen ihtiram vaziyetinde ve Üstadı Muhtereme tevcih olunur. Aksi halde dîsipiin tü züğünün icapları uygulanır. Mahfelde Üstadı M uhteremin inzibati 'kararlarının infaz unsuru M uhakkik Biraderdir. İS 'A T : Her sene başında, seçimlerden hemen sonra ilk celsede, va zifeliler özel bir törenle yerlerine o tu rtu lur. Bu törende bütün Hemşire M ahfillerin delegeleri hazır bulunur. Evvelce Üstadı Muhterem ya Büyük M ahfelin mümessili ya sabık Üstadı Muhterem ya da müddeti hitam' bulan !. Nazır tarafından ta h lif edilerek vazifesine davet edilir. Bundan sonra Üstadı Muhterem — 464 —
diğer vazifelileri iş başına geçirmeden evvei Hatip Biradere hepsinin namına yemin e ttirir. Bu törenin özel bir rltüell vardır. İŞARET: Her derecenin kendine has tanıtma işareti vardır, ancak bunlonn Mobed haricinde kullanılmaması tavsiye edilir. İTTİHAT Z İN C İR İ: Masonların remzen, mihveri doğudan batıya uzanmak üzere ve sağ eli sola sol eli sağa Çaprazlama birleştirmek suretiyle teşkil etikleri daire. Üstadı Muhterem Doğuda durur, sağ ve soluna Hatip ve Katip Biraderleri alır, tam' 'karşısında Muhakkik birader I. ve 2. Nazırları lıki tarafında bulundurur. Bu zincir, Masonlar arasındaki sı
I
—
IŞIKLI Y IL D iZ : Şarkta, ortasında G harfi He parlayan beş dallı ışınlı yıldız insanı büyük eserlere yükselten, dehanın mukaddes ateşi, hür düşüncenin amblemi, zekâ ve ilmin ifadesidir. Skoç Ritinkı remzi I. derece bilgisinin esasıdır. Işric saçan bu yıldız, herkesin ışıktan faydalandığı gibi ilim ve fenden de herkesin istifadeye hakkı olduğuna delâlet eder. İç içe iki üçgenden birinin kenarlan kuvvet, hikmet ve güzellik, ötekininkiler ise yaradılış, ömür ve ölüm manasına taşır ve bütün görüntülerin eşit ilişkilerde bulundu-
— 465 —
F. 30
ğunu ve birbirlerinin eder. (Bk. G Harfi)
yardımcısı olduklarını ifham
J :
Sabit metin manasına gelen mukaddes kelimesinin baş harfi. 2, Nazırın sütunun üzerinde bulunur. Mevhum, hikmet yahut ilmi marifette tekamül etmiş okl'u İdraktir. JAKİN : (Tesessüs edecek, sabit kalacak) Süleyman Mabedinin giriş kapısının iç sağ tarafındaki tunç sütun Booz kelimesiyle birleştikçe (Allah, bizzat kendisinin merkezinde bulunduğu mabedle dini sağlam bir •surette kuvvete istinat ettirir} demek oluyor. (Bk. Booz). JÜBELOS, JÜBELON : Hiramı öldüren üç kalfanın adı. JÜBELAS K — KABBALE: Menşei doğuya, ayni zamanda mıcsevi dinine bağlı gizli bir doktrin. Esaslarını tasvir etmek oldukça güçtür. Allahın, insanın ve dünyanın bir temsilinde tecelli eder. Buna, stronomik, astrolojik, matematik ve sair telakkiler ilavesiyle (occoltisme)e sapmıştır. Ei’an dahi bazı münevverlere etki yapan ehemmiyetli t i r röİv vardır. Bazı mason sistemleri tamamiyle kabaiistik bilgi ve fikirlere dayanır. KABUL MERASİMİ: (Bk. Tekris) KADİM VE MAKBUL SKOÇ RİTİ : (Bk. Rit) KADOŞ : (Bk. Şövalye) KAİNATIN ULU M İMARI: (Bk. Mimar) KALEM (T a ş ç ı...!): Araştırmada temyiz kudreti. Çekiç — 466 —
. irade, kalem anlatıştır. Ham taş» yontmaya yarayan bu iki aletten sağ elle tutulan kalem pasiftir, kullananın etkisiyle bir kuvvet haline gelir. KALFA: (Bk. Refik) KARDEŞ: (Bk. Birader) KARARGAH : (Bk. Mabed-Loca-Mahfel) KAPANIŞ: Locada çalışmanın sona ermesi. KATİP: Locanın beş Envarından biri. Oturumlarda zabıt tutar, muhaberatı yönetir. Dosya ve matrikülleri tonzim eder. Sır Kâtibi (Chancelier): Ayni ödeve memur Şapitr elemanı. KAYMAKAM : [Büyük Üstad.......ı) Muavin. KAZMA : Sofra Terimi: Çatal. KELİME; Üç türlüdür: Mukaddes, Mürlr ve Senelik, ilk ikisi her derecede değişir; tekris ve terfilerde bildirilir. Üçüncüsü her sene başkadır ve yalnız muntazam üyelere verilir. KESE: (Bk. Dul-Hasenat ve Tekris Kesesi). KB1UM Uü TAU: bxoç rtıt nın teisetı 4. derecesi. KILIÇ: Namus ve şeref sembolü. Vaktiyle Avrupada yalnız asilzadelerin kullandığı bu silâhı Localarda herkesin elinde bulundurması Masonlukta eşitliğin timsali sayılmıştır. Halen, İcabında zafer ta'kının teşkiline yarar. Agap sofrasında, bıçak demektir, KISALTMA: Mason yazılarında bir çok kelimeler bütün yazılmayıp kısaltılarak veya ilk iki üç harfinden sonra eşit kenarlı üçgen şeklinde üç nokta ilâvesi usuldendir. Örneğin B***. Mah*V Muh.*. Üst.*. M,*, ve saire. Locada da ş l l .% şekilde gösterilir. KİTAP; Şark’ta Üstadı Muhteremin önündeki rahle üzerinde gönye, pergel ve kılıcın altında Kur'an, İncil ve Tevrat bulunur. Yeminler bu kitaplara el basılarak yapılır. — 467 —
KOMANDÖR: (Souverain Grand Commandeur) Skoç 33. dereceli Yüksek Şura (Supreme Conseil} Reisi. KOMİSYON: Localarda fikri, mali, yardım, ziyafet komisyonu teşrifatçı biraderin başkanlığı’ altında üçer azadan ibarettir. KONKORDATO: Süprem Konseyle Gron Lojun karaıiıkiı münasebet şartlarını ihtiva eden andlaşma. KONSİSTUAR: (Consistoire) Skoç Ritinde Mason Kanun, nizamı v© ritüellerinin heyeti umumiyesinin nazımı 32 dereceliler heyeti. KONSTİTÜSYONLAR; (Anderson.......I) ingilterede An derson tarafından kaleme alınıp, 1723 yılında Franmasoniuk (obligations) vecibelerini teşkil etmek üzere yayınlanan jlkslerin bütünü. Kitap 106 sahife ve üç kısımdır. Birinci Kısmı 60 sahifedir. 18. Yüzyılın başlarına kadar ameli (opreratif) masonluğun bir tarihçesidir. İkinci kısmı 26 sahifedir. Ve bir masonun vecibelerini ve masonların tabi oldukları genel nizamları havidir. Ve altı paragraftan ibarettir: a) Ahlâk ve din b) Üst ve a lt otoriteler c) Localar d) Üstadlar, nazırlar, biraderler ve müptediler e) Franmasonluğun mesai esnasında 'idaresi f) Nizam ve usul; 1738 tabında bütün bu 'kaidelerden çıkan manayı hülasa eden ve ihtilâf halinde kardeşlerin Büyük Locaya müracaatlarını tavsiye eyleyen b ir yedinci vecibe ilâve edilmiştir. (Bk, Landrrvarklar) KONVAN : Her sene başka bir memlekette buluşan Mason reisleri toplantısı A.M.i. (Association Maçahique Internationale) harfleri ile anılır. — 468 —
KORDON: Masonun derecsine ve fazifesine göre boynuna veya omuzundan çaprazlama takılan geniş kordela. Her derecentnkl ayrı renklerdedir ve İşlemeler, harfler ve semnoil'k resimlerle süslüdür. KUBBE : (Bk. Yıldızlı Kubbe) KUM : Sofra terimi: T u î . KURUCU A Z A : Yeni b ir locanın kuruluşunda işbirliği eden üye. Ana locasrylc ilişiğini rmıhafza edebildiği gibi ondan ayrılıp yen! locada do çalışabilir. KÜKÜRT: Ruhu temsil eder. Her varlığın nüvesinde mevcut, uzviyetin esas yapıcısıdır. Ruh. Kanatın Ulu Mimarının bir tBcessümüdür. KÜREK : Sofra terimi: Kaşık. — L — LANOMARKLAR: AnglO-SoKson mosonluğunun temel kaideleri. Landmark, lügat manasıyla hudut, smvr demektir. Anderson Kostitüsyonunda sıralalanan usul ve kaidelerden ibarettir. İngiliz Masonluğunda değişmez prensip manasını taşır. İngiliz Büyük Locası diğer mason teşkilâtını tanımak ve münasebette bulunmak için Lancknarklaro mutlak surette riayet edilmesin» şart koşar. Londmmklar A.C. Mackay’e göre 25, W. B. Gront’a göre 54’dör, En fazla taammünv eden Mac Kay’ırıtaler şunlardır. 1. Ananevi tanışma usulleri, 2. Rerrci Masonluğun üç dereceye ayrılması, 3. Üçüncü derecye a it efsanesi,. 4. Camlanın b ir Gran-Metr tarafından idaresi. 5. Gran Metrin her Mason toplantılarına başkanlık etmek imtiyazı, 6. İstisnai zamanlarda tekrisler yapabilmek için —
469
—
bazı m uafiyetler bahşetmek hususunda Gran M etre tanınan selâhiyetler, 7. Yeni Locaların açılması için gerekli patentleri vermek hususunda Grcm Meîre tanınan hak, 8. Keza Mason sıfatını dilediğine izafe etmek selâhiyefi, 9. Masonların Localar halinde toplanma vecibeleri, 10. Locaların bir -üstat ve iki nazır tarafından idaresi, 11. Her Locanın mahfuz olması, 12. Her Masonun camianın umumi heyetlerine ka tılmak ve mümessillerini seçmek hakkı, 13. H er Masonun kardeşlerinin kararlan aleyhine Loca, Büyük Loca ve Umumî Heyetlere m üracaat hakkı, 14. H er Masonun her muntazam ve umumi heyete baş vurma hafokı. 15. Her meçhul ziyaretçinin b ir imtihana tabi tutulabilmesi, 16. Locaların birbirine karşı buyrukluğu [istiklâli) ve birbirlerinin iç işlerine karışmamaları, 17. Her Masonun ikamet yeri, Mason teşekkülünün kaidelerine tabi olması, 18. Her adayın dört vasfa sahip olması zorunluğu, yani; erkek ojmak, vücut sakatlığı olmamak, özgür doğmuş ve olgun çağda olmak, 19. Kainatın Ulu Mimarı diye tanınan Allah'ı tarıımak, 20. Ölümden sonraki hayata inanmak, 21. Mukaddes Kitap (Tevrat)m Locada bulunm-as/, 22. Bütün biraderlerin eşit olması, 23. Müesseselerin gizliliğinin muhafazası, 24. Bir ameli sanatın tem elleri üzerine nazari bir — 470 —
ilmin tesisi ve bu sanatın İfadelerinin sem bolik te fs irle ri sayesinde d ini ve ahlâki telkinatta bulunması, 25. Bu eski prensiplerin değişmezliği. LEMS : Her derecenin elle temasta tanışırın işareti. Tekrl8 ve terfi sırasında öğretilir. LEVHA: Her türlü resmi yazı, mektup vesaire. Kadın localarında Merdiven denir. LO C A : B irinci dereceden üçüncü dereceye kadar en azdan yedi masonun muntazam surette çalışm ak üzere vücuda ge tirdiği manevi to p lu k * . Toplandıkları yere Looa, M ahfe! veya Mabet denir. Her Masonun Nur’a kavuştuğu Locaya Ana Locası denir. Localar tam am iyle müstakil olabilirlerse de umumiyetle b ir obedlansa (Bk. Obedians) bağlı bulunurlar. Her Locanın kendi mümeyyiz vasfı ve bir de ismi vardır, Bazı memleketlerde aynı meslek erbabının Özel localar kurdukları görülür. (Bk. Mabed). LÜBNAN P R E N Sİ; Skoç Ritinin 22. derecesi. — M — MABET : {Bk. Loca Masonların toplanıp çalıştıkları lokal. M ahfuz ve müsait herhangi b ir binada olabilir. Yere sembol (rumuzların) çizili bulunması şartıyla herhangi bir yer olabilir, ilk masonik toplantılarda bu tablo tebeşirle toprağım üzerine çiziilr ve celseden sonra silinirdi. Asıl mabed müstatil şeklindedir. Uzunluğu remzen Gârpten Şarka, genişliği Şimalden Cenuba, yüksekliği Nadirde Zenlth’e kadardır. Mabed, (Cosmos)u yani Âlemi temsil ettiğinden ebadı tasrih edilmez. Üstadı Muhteremle Hatup ve Katibin yer aldıklar» tarafa Şark denir. Karşılarındaki kapıdan girerken s a l'ta ra f kuzey, sağ tara f güneydir. Adları Hikmet, Kuvvet ve HÜsn (güzellik) olan üç sütuna dayanan — 471 —
tavanı yıldızlarla süslü b ir kubbedir. Üç tezyinatı vardır: Mozaik döşeme, ziya saçan yıldız ve dalgalı sayvan. Üçü muharrik: Gönye, şakül cetvel, üçü gayrı m uharrik, r&sim tahtası, cilalı mikyap taş ve ham taş olmak üzere altı mücevheri vardır. Doğu, Batı ve Güneyde üç penceresi vardır. Nazırların önlerinde oturdukları ve J ve B harflerini taşıyan ik i direğin başları akasya yaprakları ile örtülüdür, tepelerinde yarık narlar bulunur. M A H FE L; (Bk. Loca-Mabed) MAHABON : Pederin oğlu MAHFEL (BÜYÜK) : (Grande Loge) Her Locanın delegeleri tarafından kurulan ve en az senede bir kere toplanarak m em leketteki moson kitlesinin bütün işterini, — seçim yoluyla ödevlendirdiği— b ir Daimi Heyet oracılığıyle yöneten teşkilât. Bu heyet başında b ir Büyük Üstat, 'bir Büyük Üstad Yardımcısı, iki Nazır, Hatip, Katip, Hazine ve Hasenat Eminleri, iki Mutıakikk, üç Teşrifatçı ve Dahili ve Harici Muhafızlar olm ak üzere onbeş kişiden ibarettir. MAHKEME-İ KÜBRA vanı.
Skoç Riti 31 derecli Haysiyet Di-
MAKBENAK : Etin kemikten ayrılması. Asıl ibranice. M AH UF BİRADER : Namzetlerin Tefekkür Hücresinden Mahfel kapısına kadar muamelesini idare eden B irader. M A L A : Harcı kullanarak binayı teşkil eden taşların birl&ştirilebiimesine ve vahdetin teessüne yardım eder. Ve bu sebeple birleştirici, tevhid edicic, uluslararası (kardeşliği, sevgiyi herkese karşı müsamahayı remzeden bir alettir. Sofra tabiri: Kaşık. M AN İVELA: Tefekkür aleminin üst merhalelerinde — 472 —
bilgiyi, irade ve yaratm a kudretinin dayanağını remzeder. M A S O N : insanlığın barış ve m utluluk içinde yaşaması■nı amaç 'bilen, hakikati ve adaleti herşeye tercih eden, batıl fikirlerden ve avamın beğendiği hurafelerden nefsini te c rit eylemiş bulunan, zengin fa k ir herkesin muhibbi olan, faziletli, hüsnü1ahlâk sahibi, vatanına dinine sadık hür adam. M ASONLUK: İnsanlar arasında adaleti tesis, uhuvveti tahkim , alemin sulh ve selâmetini tem in maksadını ta kip eden hayırlı, faydalı bir yol. Din ve siyasetle ■meşgul olmaz. Ulusal kardeşlik ilkelerini dünya mutluluğuna temel bilir. MAŞRIKI AZAM-: (Büyük Maşrıkı-Grand Orient) Fransa Masonları federe atelyelerinin mümessilleri tarafından kurulıı büyük idare heyeti. Merkezi, Paris 16 Rue Cadet. MATEM CELSESİ: Ebedi maşrıka intikal eden biraderlerin hatırasını anmak için M ahfellerde yapılan özel toplantı. Törenin hususi b ir ritüeli vardır. MATRAKA-ÇEKİÇ : Üstadı Azam ile Nazırların elinde otoriterelerinin ifadesi. Nizam vaziyetinde bulundukları zamon sağ ellerinde olan çekici sol omuzlarına dayamak suretiyle gönyeyi resmederler. Fil dişinden matraka temizliğin sembolüdür. Çekiç m üsbettir ve kuvveden fiile geçen iradeyi de ifade eder, fakat hiç b ir vakit ağır ve .kırıcı olmamalıdır. Çırağın elinde ham taşı yontmaya yarayan çekiç, mesaiye a k tif b ir şekilde iştirakini ve bu sahadaki ira desini, arzusunu ifade eder. Yüksek dereceli biraderlerin Mahfele kabullerinde birbirini takip eden süratli darbelerle tekrim vazifesini görür. Birinci, İkinci, Üçüncü matraka terim leri, üstadı muhteremle iki — 473 —
Nazırları murat eder. Bir 'konuyu çekiç altına almak, incelemek üzere ertelem ek demektir. ■MATRİKÜL: Bir locanın üyelerini bütün teferruatıyla gösteren ana defter. Kâtip veya arşiv memuru tarafından tutulur. MAVİ M ASO N LUK: İlk üç remzi derecenin grubuna verilen isim. En üst kat idari grubuna Beyaz, felsefi grubuna Siyah, Şapitr grubuna Kırmızı denirse de tou renk bahsi yabancı lisanlara mahsustur. Türkçede adet edinilmem iştir. [Bk. Renk). MEC : (3k. Kılıç) MENARİİ UMUMİYE VE HUSUSİYE : Oturum ların sonunda 'biraderler tarafından teklif ve mütalaa şeklinde konuşulan konular. M E S A İ: Makul ve muteber herhangi bir sebeble m uvaffak bir zaman için toplantılara katılm ayacaklara keyfiyeti yazı ile Üstadı Muhtereme bildirip Locadan izin istemeğe mecburdur. Reye müracaat edilmek suretiyle verilir. Şartı ve müddeti nizamnameye bağlıdır. M İM A R : (Kâinatın Uiu ........... ı ) : Skoç Ritine mensup Masonluğun Allah mevhumuna verdiği isim. M im ar (Üstad) : Skoç Riti fejsefi 12. derecesi. MİSRAİM : Lugavî manası Mısır. Mısır'da 90 dereceli b ir nevi masonluk taklidi. MOZAİK : (Bk. Fave Moa-k) MUAVİN -. Büyük Ostetd, Hatip Katip, Hazine ve Hasenat Eminleri. Muhakkik, Teşrifatçı ve Dahili Muhafız Biraderlere bulunmadıkları zaman vekalet etmek üzere seçilen vazifedarlar. Bu vazifeyi gördükleri müddetçe asillerin bütün selâhiyet ve zorunluklarıyla yüklü olurlar. Ancak Muhakkik Muavini Üstadı M uh-
terem lik makamını işgal edemez. Kalfalarla çıraklar, Hatiplik Hariç-icabına'a m uavinliklere seçilebilirler. MUHADENET KEFİLİ : Oberdiansların irtib at vazifesini görmek için birbiri nezidinde karşılıklı bulundurdukları münessili, oturum larda şarkta şeref mevkiine almır. MİKÂP T A Ş : Felsefenin, tefekkür aleminin aslıdır. Menşeine dönmek 'isteyen ruhun rem zidir ve sütunların dayanak taşıdır; 'bu sebeple de istikrarı remzeder. İlim ve m arifet elde etm iş a rif ve fadıl bir masonun maruz 'kalabileceği çirkinliklerden ve lekelerden te miz ve saf kalm ak yolundaki azm ve sebatını ilham eder, Kalfaların 'kullandıkları aletlerin bileyi taşı, heva ve hevesten, hırs ve tem a’dan nefsini tenzih etmek lüzumunu 'belirtir. M U H A K K İK : Mahfelin zabtu raptına nezarete, üstadı Muhteremin inzibati em irlerini infaza, ziyaretçilerin sifa t ve derecelerini tahkike, tekrisle terfilerde törenleri hazırlayarak yönetmeye memur, Üstadı Muhterem ve sırasıyla birinci ve ikinci Nazırlar bulunmadığı takdirde birinci çekici idare eder. İcabında Mahuf Birader vazifesini de görür. MUHAFIZ-: Biri içerde (dahili) diğeri dışarda (Harici), mesainin emniyeti altında bulunmasını temin eder. Celsenin açılmasından sonra gelenlere 'kapıyı ancak üstadı muhteremin mü sadesiyle açar, MUKADDES KELİME: Okunmaz ve yazılmaz, yalnız hecelenir. Birinci harfi söyleyene İkincisi söylenir. Tekris ve terfilerde b ild irilir. Kuvvet ve metanet ifade eder: Süleyman Mabedinin sütunlarında amelenin — 475 —
yanma gelip, ücretlerim -aldıkları sütunların -isimleridir. MUNTAZAM : Kanun, nizam ve usulü dairesinde 'kurulmuş Loca veya tekris edilmiş Mason; ma tri külde kayıtlı ve vecibelerine riayet eden müdavim birader. MURAHHAS: Locayı Büyük Mahfelde, tören veya komisyonlarda temsil etmek üzere seçilen üye. M urahhaslar daima üstad derecesinde olmalı, fakat seçim lerine refik ve m üptediler ve rey verir. [Bk. Delege). MÜCEVHERLER : Üçü muharrik: Gönye. Cetvel ve Şakul. Üçü de gayrı muharrik-. Resim tahtası, cilalı miKyap taş ve hamtaş olmak üzere altıdır. MÜDDET (Terfi...ler) : Çıraklıkta yedi ay, Refikiikte bir, üstadi-ıkta iki senedir. Fevkelâde hallerde kararlarla kısaltıiabilir. M Ü FETTİŞ: Çalışmalara nezaret edip her sene raporla bildirmek kaydıyia Büyük Locanın kendi üyeleri arasında Localar nezdinde memur e ttiğ i mümessil. Özel n-izamnamesi vardır. MÜFETTİŞ (Büyük Umumi) : Skoç Ritmin 33. dereceli üyesi, bunlara Pek Münevver ve Pek M uktedir denir. MÜHÜR: Locanın her türlü reşmi evrakının altında bulunmalı. Eskiden tekris sırasında müptedinin omuzu bununla damgalanırdı. Bu, mason vasfının artık s ilinmez olduğuna işarettir. MÜHÜRDAR: Loca ödevliierindendir. Resmi levhaları mühürlemeğe memurdur. Bunu Katip de yapabilir. M Ü PTED İ: Bir dereceli mason. Susmak, dinlemek, düşünmekle olğu-nlaşmalı. Aletleri çekiçle kalemdir. Vazifesi ham taşı yontm aktır. Nafakasını J sütunun dan olır. Samimi Mason, Refik ve Üstad olsa da d a ima müptedi kalacağını unutmaz. — 476 —
MÜHÜR KELİM ESİ: 6 u kelim e üe mukaddes 'kelime her derecenin tevcihinde ■bildirilir. Telaffuz edilmez, karşılıklı hecelenir. Her birinin karşılıklı manası vardır. Jules Boucher'nin Le symbolique M açonnique‘lnde mukaddes ve m iihür kelimelerinin mufassal izah!, tam listesi vardır. S. 347-354. M Ü S AV A T: Diğerleri Hürriyet ve Kardeşlik olan üç m asonluk temellerinden biridir. M ÜSELLES: Masonluğun esas amblemi. Üç kenar, üç açı ve üç noktadan yapılı bu şekli en büyük mesafeleri ölçmeye yaradığı için p ozitif ilmin ana tem ellerinden sayılır. İyi düşünme, ‘iyi söz, iyi iş, akl-u hikmet, kuvvet, güzellik, Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik; geçmiş hal, ati, tuz, kükürt, cıva, doğma, hayat ölüm mason müsellesinin form ülleridir. (Bk. Alkış). MÜSTATİL : Mason Mabedinde üç sütunla sınırlanmış olan Kuzey ve Güneş sütunlarındaki biraderler arasında ve Şark'ın önünde bulunan kısım. MÜTELAA : (H atibin.......sı) Loca tartışmalarında reye müracaat edilmeden evvel Hatip Biraderden alman fikir. Başkan, bizzat tartışılan konuyu değil, Hatibin reye konulmak üzere form üle ettiği şekli te k lif eder. Hatibin b u şeklide mütalaasından sonra kimseye söz verilmez. Açılış ve kapanışlardan evvel de Hatibin fikrine danışmak usuldendir. — N — NAFAKA : (Bk. Tezyidi) B ir üst dereceye geçmek. NAMZET : Tekris v& terfie istekli mason veya te kiif edilmiş Harici. N A R : Mabette J ve B Sütunlorınm tepesinde açık bulunur. İnce b ir zar içinde birbirine bitişik taneleri müşterek idealle .birbirine bağlanmış masonları tem&il — 477 —
eder. Bazı m cscnik tefsirlere göre de nar, cinsiyeti teiıkin sembolü sayılır. Jules Boucger der ki: Narın kabuğu zehirli olduğundan Masonların esasında fena olan bir alemden çıkıp yükselme alemine geçişlerinin remzidir. Bu yazarın La Symbo[ique Maconique eserinde Narın tarihçesiyle daha bir çok tefsirler vardır. NAZIR : Mahfelde Üstadı Muhteremden sonra gelen ve çalışmaların yönetimi ve intizamını tem iniyle ödevli iki otorite. Birincisi B, İkincisi J sütununda yer alır. (Fransız ritinde bunun aksidir) Her ikisinin elinde de birer matraka vardır. (Bk. Komisyon) I. Kazır, Üstadı Muhteremin doğrudan doğruya yardımcısıdır. Biraderler arasında disiplini temin ve onların devam ve çalışmalarını murakabe eder. 2. Nazır mahfel üyelerinin masonluk bilgisini ve fik ri seviyesini yükseltmekle görevlidir. Üstadı muhterem bulunmadığı vak it her işte kendisine vekalet ederler. NİZAM (veya İHTİRAM) VAZİYETİ
Her derecede ayakta duruş hali.
NİZAM NAM E:
(Bk. Statute)
NOKTA (Ü Ç ): Mason yazılarında kısaltılan kelimelerin, eksik harfleri yerine eşit kenarlı üçken — B**„ Üst,*., Muh#** — şeklinde kullanılır. Yazılarında kendilerini belletmek isteyen bazı Masonlar bu üç noktayı imzalarının sonuna da ilâve ederler. NURA KAVU ŞM AK: Mason topluluğuna katılarak misterlerine ermek. (Bk. Nur) N U R : Masonluğun kendine mahsus bir nuru yoktur. M asonluk nurunu nefsini bilm ekten doğan doğruyu severi ik ten alır. __ 478 —
— o — OBEDİYANS: (Obedience) Kendi kendini idare eden büyük bir mason teşekkülü. Belirli bir bölgede çalışan masonları bir araya toplar. Remzi derecede çalışan Obedians çeşitleri şunlardır: Büyük Mahfel {Grand Loge), Büyük Maşrık (Grand Orient), Büyük Milli Buyruk Gran Loj (Grande Loge Nationale independante), D roit Humain, (M uhtelif Masonluk). Birleşik Amerlkada Job's Daughters ve Daughters of the Nile isimleriyle, yalnız kadınlar tarafından te sis edilmiş bir mason teşkilâtı da mevcucttur. —
ö —
ÖNLÜK : Masonlukta fikri çalışmalar kadar ameli çalışmalara da kıymet verildiğini ifade eder. Her derecenin kendine göre önlüğü vardır. Önlük, Masonun asıl alam etidir. Kordonlar, eşarplar, madolyonlar birer süsten ibarettir. Çırak ve kalfaların önlüğü beyaz .kuzu d erisin dendir. Çırak önlüğünde bavst arkaya kıvrılır. Üstad önlüğü siyah astarlı, mavi kenarlı, işlemeli beyaz satendendir. ÖĞLE V A K T İ: Müptedi derecede Locada çalışmağa başlama vakti. — P — PATENT: Muntazam surette teşekkül eden her Locaya Büyük Loca tarafından verilen çalışma izin kâğıdı. Her sene Üstadı M uhterem ler tarafından halefe devir ve teslim olunur. PAVE MOZAİK : (Mosaique) Mabedin beyaz ve siyah karelerle dama tahtası biçim inde döşemesi. Renk, ik-
— 479 —
Hm, siyaset ve itikat farklarına rağmen birbirlerine bağlı olan bütün dünya masonlarını tem sil eder. Birleşmiş, faika t yine de ayrı olan vücut (madde) ve Ruhu andırır. Birbirine zıt fakat birbirine bağlı ışıkla karanlığı da hatırlatır. İki zıt renkte taş ayrıca materializm ile spiritüalizm , fizik ve psişik arasındaki bağ ve zıddiyetlerin alam etidir. Her fiil bir aksülamel yaratır. Ve her an bozulur, her an tekrar teessüs eder. (Bk. Döşeme) PENCERE : Mabedin Doğu, Güney ve Batısında remzen, kafesli birer pencere vardır. Yalnız Kuzeyde yoktur. Doğu penceresi şafağı yani tekrar faaliyete geçme zamanını bildirir. Güney, güneşin 'kuvvet ve sıcağını aksettirir. Batı penceresi tedricen hafifleyip istirahate davet eden bir ışık verir. Kuzeyde ışık o lmadığından pencere yoktur. Müptedi, yani çırak Kuzeyde oturur çünkü aydınlanmaya muhtaçtır. Güney penceresinin hararet ve ışığından faydalanır. Güneyde oturan refikler daha bilgili olduklarından daha az ışığa muhtaçtırlar. Kuzey duvarına akseden onlara kafi gelir. Üstadı Muhterem Batının ışığını alır. Nazırlar ise Doğunun ziyasından hemen haberdar olur ve çalışmaların başlayabileceğini daima müjdeleyebilir. PERGEL: Daire çizmeye yarayan bu a le t fik ir hareketlerini remzeder ve çizdiği dairenin büyüklüğü, İki ko lu arasındaki açıklık derecesine göre değişir. Çıraklık devresinde kollar arasındaki açı 45 derecedir. 90 derecede pergel gönyeye eşit olur. Böylece gönye haiinde menfi'l (maddeyi) pergel halinde müsbeti (tefekkürü) ifade eder. Araştırmada ölçü aracı sayı lan pergelin iki kolunda vücuda gelen açı tefekkür kudretine göre ayarlanırsa geniş düşünce açık zaviyeye, küçük açı münakaşaya karşılık tutulur. — 480 —
Mabedin kapısında ve yemin kürsüsünde pergel ile gönye biri öteki ile bir arada bulunur. Ve kardeşlerin samimiyet ve anlayışını sembolize eder. Relativite sembolü olarak kabul edilen pergel insana da teşbih edilmektedir. Pergelin iki kolu insanın ik i koluna ve iki kolunun birleştiği nokta da dimağa tekabül eder. — R — R EFİK: Remzi masonluğun 2 . derecesi. İstihkakını J sütunundan alır. A letleri çekiç, kalem, cetvel ve pergeldir. Bu kalfalık devresinin müddeti en azından 12 aydır, fevkalâde hallerde kısaltıiabilir: REGİUS POEM : (Hallivell Document) En eski Franmason yazılı konstitüsyonlan. Tarihi takriben m iladı 1390 dır. Chaucerian Engiish denilen ve tercümesiz, anlaşılması güç bir eserdir. British Museum'da muhafaza edilmektedir. 4 x 5 ,5 inch boyunda, parşömen üzerine, kırmızı ve vaktiyle siyah fakat şimdi koyıi kahverengini almış mürekkeple yazılıdır. Önemi nazım şeklinde yazıimış olduğu için (destan) denilmesi nded ir. R EN K : Safirin mavi rengi remzi mahveller zümresinin rengidir. .Kainatın mavi kubbesi altında çalışan masonluğun evrensel bir bütün olduğunu belirtir. İncinin rengi olan beyaz, dürüst b ir hayatın, temiz bir ahlâkın, .iffet ve ismetin sembolüdür. Ekosizmde 4. dereceden 18. dereceye kadar ara faslın rengi ■kırmızıdır. Zekâ, Kudret, şan ve feragat tim sali sayılır. 19. dereceden 30. dereceye kadar uzanan bölümünün rengi siyah, 31. dereceden 33. İdare derecelerin rengi beyazdır. (Bk. Mavi Masonluk). REMZ (SYMBOLE): Mason aleminde fik ir ve eşyanın mecazi manasını canlandıran kelime veya şey. — 481 —
F. 31
REMZİ (SYMBOLİÛUE): Skoç Ritinin ilk üç dereceli bölümüne verilen ad. (Bk. Loca) RESİM TAH TASI: Ustadların plânlarını çizmeye kullandıksan bu levha arz üzerinde dağılmış bütün insanların örnek olacak işlerde ve davranışlarda bulunmaları lüzümünü sembolize eder. R E Y : Masonlukta rey gizli ve serbesttir. Buna azami riayet şarttır. Yainız idari İşlerde Loca üyelerinin arzusu i!e aieni olabilir. Skrütende tahkik varakalarının tam olarak okunmasında hazır bulunm ayanlar oya katılamazlar. Haricinin Masonluğa kabulüne dair verilen rey maddesi özei bir usule tabidir. (Bk. Skrüten) R İT : Mason çalışma sistemi. Eskiden mevcut sayısız fitlerden şimdi ancak çağdaş İngiliz Riti, York Riti, Eski ve Kabul edilmiş İskoç Riti ile Fransız Riti katmıştır. Bunlardan maada Royal Order of Scotiand ile halen Alm anlarla Norveçlilerin ve Felemenklilerin kullandıkları kendi özel ritleri ile Rectifie, Schröder, Memphis ve Misraim Ritlerini de zikr etmek gerekir. R İTÜEL: Mahfelde çeşitli derececlerin muntazam çalışma ve ananevi merasim usullerini ihtiva eden rehber. R U M U Z: (Bk. Remz) ROYAL A R C H : Skoç Riti felsefe derecelerinin onüçüncüsü. ROT KRUA (Rose Crox): Skoç Riti felsefi 18. derecesi. Buna şapitr üyesi de denilir. RUZNAME (G ündem ): Oturumlarda görüşülmesi tasarlanan konuların cetveli. Davetnamelerde bildirilir. Reye bağlı her mesele mutlaka her üyeye gönderilen Ruznamode gösterilir. Bunda yapılan değişiklikler oturum sırasında reye müracaatla yapılır. Giindem— 482 —
de bildirilmeden tekris, terfi merasimi ile tah kika t okrütenl yapılmaz. Her oturum gündemini Üstadı Muhterem veya envar m eclisi toyin eder.
— s — SAAT (M aspn ik): Oturumların başlangıç ve sona erme vakti remzen İfade e dilir ve derecelere gbre değişir. SAİNT ANDRE BLIYÜK Ş K O Ç Ş Ö V A L Y E S İ:
S k o ç Ritinîn fe ls e fi 29. derecesi.
SAINT-JEAN LOCASI: Remzi üç derece locolarına verilen isim. Eski inşaatçılar (Confroternite de Saint Jean) localarından kalmadır. S A N C A K : Şarkta, Ustadj Muhteremin sağında şeref mevkiini işgal eden milli bayrak. SANDIK : (Yardım.......gı) Ölüm halinde biraderin cenaze masrafını varisine yetiştiren servis. SAN[İ ÂZAM-I KÂİNAT : (Bk. Mimar) SAYVAN (Dalgalı): Mabedin dört kenannı birbirine bağlar ki hakikat matlaıolan Masonların arzın herhangi noktasında olurlarsa olsunlar birbirlerine bağlı olduklarını ima eder. Buna ilmekli ip de denir. S E C İM : (Bk. İntihap) SEMA : (Bk- Yıldızlı Kubbe) SEMBOL VE SEM BO LİZM : (Bk. Remz) SENE: Mason tarihi, milâdi Senenin rakamına 4000 İlâvesiyle gösterilir, prensip olarak Mason senesi 1 Martta başlar ve gün, ay, sene İle belirtilir. Böylece 1, Ocak *965 tarihine: (Hakîki Zltanın 5965 inci senesi II, ayının birinci günü) denir. Türkiyede mason senesi, yeni devir Türkiye Gran Lojunun kurulu tarih i olan 16 Aralıkta başlar. Senelik seçimler bu tarihten sonra yapılır. Ve 15 gün — 483 —
ardından da isa tla r yapılır. Halbuki aslında bunların 22 A ralıktan itibaren yapılması umumi b ir adettir. SENELİK KELİME : H er sene. — bazılarında her altı ay— . değişen v e ancak mahfel dahilinde gizlice ve ittihat zinciri ile kulaktan kulağa verilen bu kelime Gran Lo[ Büyük Üstadı tarafından tertip edilir. Sırf obediyansına bağlı olan localara verilen, bu kelime m untazam . Masonların mabetlerine girebilm elerine yaradığı için üyeler anoak kapıda Muhakktk Biradere a'ktarırlar, başkalarına bildirm eleri yasaktır. Unutanlar onu yalnız Üstadı Muhtereme sorabilirler. SEYAHAT: Tekris ve terfi merasiminin önemli bir sa fhasını teşkil eder. Bunda namzet toprak, hava, su ateş tecrübelerinden geçerek, çocukluk, gençlik, orta yaş ve kemal gibi hayat merhalelerini remzen yaşar. Tefekkür hücrelerinden Mabede geliş namzedin topraktan çıkışını (bazılarına göre anarahminden kurtuluşunu), İkincisi hayatta ilk adımlarında rastladığı zorluklarla engelleri cesaret ve sebatla yenmesini, üçüncüsü ihtirasları yenmek için attığı m etin adımları, dördüncüsü de asm vemeramla fa ziletin zaferi sayesinde nura kavuşmasını sem bolize eder. SİLAHLAR : Sofra terim i: Kadehler. SIR A: Mahfele girişte en küçük dereceliden çıkışta en yüksek dereceden başlar. SKOAÇ R İT İ: (ESKİ ve kabul edilmiş) : Tem plier Şövalyelerinin Şarkta aldıkları batını bilgileri kapalı şekilde çalışan openatif masonlara öğretm eleriyle meydana gelm iştir. Dereceler şunlardır: 1: Müptedi (Çırak) 2, Refik (Kalfa) — 484 —
3. Üstod (Usta) A. Ketüm Üstod 5. Kamil Üstad 6. Sır Katibi 7. Nazır ve Hâkim 8. Bina Emini 9. Dokuzlar Müntehabt 10. On-beşler Müntehabt 11. O nikiler Müntshabe 12. Üstat M imar 13. Royal Arch d« Salomon 14. Karrill Müntehap 15. Ş a rk ve Kılıç Şövalyesi 16. Kudüs Prensi 17. Şark ve Garp Şövalyesi 18. Roz-Krua Şövalyesi 19. Pontif Köprü yapıcısı veyo merasim alayı kavası 20. Remzi mahfeller üstadı 21. Prusya Şövalyesi 22. Lübnan Prensi veya Asil Botta Şövalyesi 23. Esrar Sandukası Şefi 24. Esrar Sandukası Prensi 25. Eren Yılan Şövalyesi 26.
M ercy Prensi
27. Mabet Büyük Amiri 28; Güneş Şövalyesi 29. Saint And re Büyük Skoçu 30. Kados Şövalyesi 31. Amir Müfettiş 32 .
Ulvi S ır Prensi
33. Büyük Müfettişi Umumi. SKRÜTEN: (Oylama) Haricilerin tahkik ve 'kabulüne, müptedi ve refiklerin nafaka artırımına mutlaka gizli reyle karar verilir. Harici hakkında gelen bütün
— 485 —
tahkik varakalarıyla sair yazılar oturumda biraderlere alenen okunur. Ve yalnız, bunların hepsini dinlemiş biraderler (ziyaretçiler de dahil) reye katılırlar. Gran Loj'dan haricinin evvelce red, tard ve imha edilenler arasında bulunmadığına dair cevabi levha gelmedikçe skrüten yapılmaz, idaresi ve neticesi tüzüğün özel şartlarına bağlıdır. $OFA : (Pas-Perdus) Mabedin bekleme odasına açılan kışım. 18. Yüzyılda en son tekris edilen m üptedilerden İkisi, elinde kılıçla burada bekletilirdi. Ödevi, yaklaşan yabancıları uzaklaştırmaktır. Nöbeti kendilerinden sonra Nura kavuşanlara devrederlerdi. Şimdi bu vazife Harici Muhafız birader tarafından götürülm ektedir. S Ö Z : Mabette daima Hazırların işarı ve Üstadı M uhteremin müsadesiyle söylenir. Üstadı muhteremden maada kimse 'konuşanın sözünü kesemez ve müdahalede bulunamaz. Hele üstadı Muhterem asla itiraz olunamaz, tenkit muaheze ve muhalefet edilemez. Ancak Hatip birader Anayasa veya içtüzüğe aykırı bir hali, ikaz makamında hatırlatabilir. Hatibin mütalaasından sonra bir de Dul Kesesi Muhteviyatı ilân edildikten sonra kimseye söz verilemez. Söz daima ayakta, 'ihtiram vaziyetinde sakin ve edep dairesinde Üstadı Muhtereme hitaben söylenir, karşılıklı tartışılmaz. S P E K M L A T İF
M A S O N LU K : inşaat mesleğinden olmayan kimselerin Mason Localarına intisabı üzerine vücuda gelen te şekkül. STATUT: Genel Tüzük. SULP (K a tı): Sofra terim i: Her türlü yiyecekler. SUPREM CONSEİL : (Bk. Yüksek Şûra) — 486 —
SÜTUN (İk i...): (Colonnes) Süleyman Mabedinin önünde ve dışında bulunan iki tunç sütun, Mason Mabedinin biri giriş kapısının iç kısmında öteki sağ tarafın yan ortasında J ve B harfleri ile d urur (Jackın) tesis edecektir. (Booz) ise kuvvet dem ektir. <1 erkek sütundur çünkü ibranicede J (Jod, Jot) erkek, foal mcmasına B (Beth) ev. mesken, rahim, kabul, yani pasif, dişi manasına gelir. M üptedilerle Refikler nafakalarını bu sütunlarda alırlar. Biraderler Sütunları tezyin ©der. Sütunlarda (Sükut cari) kimse söz İstemiyor demektir. Skoç Riti ne göredörtgenin SÜTUN (Üç.......) : (Pliers) ortasında Güney-Doğu. Güney-Batı ve Kuzey-Batı taraftarında, açıları gönye şeklinde bulunan bu sütunlar üç vazifelinin hususiyetlerini yani AW-u H ikmet (Üstadı Muhterem-yaratır), Kuvvet (I. Nazır-Süsier)e karşılıktır. M üstatilin tam olması İçin, yeri boş duran dördüncüsü, görünenle görünmeyeni birleştiren Yüksek Zekâyı tem sil eder. M evcut olmakla beraber fani gözlerim ize gözükmez. Böylece bu dört sütun, Dörtgenin sınırlarını (İdeal dünyayı) çizer ve — prensip itibariyle— kimse bunların arasından geçmemeli. Işıkların yakılması özel bir törene tabidir. A nglo Sakson masonluğunda bu sütünler birer miny a tü r şeklinde Üstadı Muhterem le Nazırların m asalarında durur. _
ş _
ŞAKÜL Anlayışı ve müsamahayı tem sil eden 2. Nazırın amblemidir. Dikey durumu sağlamaya yarayan şakül. derinliğe doğru yöneltlH bir gayrettir. Sağa sola en ufak b ir kaymanın vukuunu önler, oilevi ve kişisel etkilerden azade olarak tefekkürde doğruluğu ve
— 487 —
hakikatin aranması lüzümunu, düşüncede dengeyi ifade eder. ŞANSÖLYE: (Chancelier Supreme Conseil ve Şapitr (Chapitre) Katiplerinin unvanı. ŞAPİTR (C ha pitre): Skoc Riti felsefi 15-18. dereceleri bölümü. Ş A R K : Mabet kapısının ta m karşısında, sağdan ve saldan üç basamakla çıkılan, parmaklıkla ayrılmış bölme. Ortasında bir basamak yüksekte Üstadı Muhterem in koltuğu ile masası ve bunun hemen önünde yemin kürsüsü vardır. Bunların her ikisi bir arada b ir mihrap mahiyetini taşıdığı için aralarından geçilmez. Tepelerinde gözlü üçgen, sağda ve solda Güneş ve Hilâl görülür, lşı>k doğudan geldiğinden M abedi aydınlatan Üstadı Muhterem çalışmaları buradan yöneltir. Her iki tarafına şereflendirilm esi icap eden derecelileri davet eder. ŞIBULET : (Yahut Şeybulet — 2, derece kalfa paralan. Ş İM A L: Üstadı Muhteremin sağı, 2. Nazırın idaresine tabi taraf. ŞÖVALYE : (Şark, Garp, Roz, Krua, Kadoş ...si) — Bk. Yüksele Şura. —
T —
T AH K İK A T: Mason topluluğuna girmek isteğinde bulunan herkes araştırmaya tabi tutulur. Araştırma mesleki, iştim ai ve masonik üç koldan yürütülür. M ahfelde okunup tasvip edilmesi için davetnamelerde isim tasrihi ile bildirilm esi şarttır. Üstadı M uhterem her zaman tahkikatı çekiç altına alabilir. Mahfelde her zaman araştırmanın genişletilm esini isteyebilir. Oylama ve teferruatı Nizamnamenin özel maddelerine göre yapılır. — 488 —
T A K : (Çelik....... ) — Şeref m isafirlerini ve celse açıldıktan sonra gelirse. Üstadı Muhteremi istikbal için zairlnl derecesine ve sıfatına göre sütunlar arasında üç, beş, yedi meçle kurulur. Bu adet 18. asırdan kalmadır. 17 Temmuz 1789'da 16. Louis, Pariste Belediye Sarayına girerken hazır 'bulunan masonlar binanın merdivenlerinde böyle bir tak kurm uştur; ondan sonra adet haline girmiş. TAKVİM : (Bk. Sene) TALEPNAME: Mason topluluğuna karışmak isteyenin başvurma kağıdı. Okunacağı davetnamelerde bildirilir. Kabulü skrütene tabidir. Yönetim ve sonucu özel tüzükte belirtilm iştir. T A Ş : (Bk. Hamtaş, Mikyap Taş) TEAVÜN S A N D IĞ I: Yardım fonu. Özel tüzüğü vardır. TE B E N N İ: Muntazam b ir masonun Ana Locasından gayri başka bir locanın matrikülüne de geçmek suretiyle çalışmalarına katılması. İşleminin usulü tüzüğün öze! maddesinde gösterilm iştir. TEFEKKÜR HÜCRESİ: Tekris edilecek haricinin ilk sorulan üç şeye (Bk. Vaziyetname) hertürlü dış e tkiden uzak kalarak cevap verebilmesi için kapatıldığı sembolik oda. TEKEMMÜL M A H FE Lİ: Skoç Ritinin 4 ilâ 14. derecelerde çalışan m ahfeller bölümü. TEKLİF VAR AKASI: Üyelerin kendi mahfellerine alınmasını uygun gördükleri bir kimseyi bildirm ek için üç imza ile verdikleri pusula. Okunacağının davetnamelerde ilânı usuldendir. TEKLİF KESESİ: Üyelerin mahfel reyine arzetmek istedikleri işleri yazılı olarak bildirme'k için attıkları torba. Oturum sonunda teşrifatçı birader tarafından — 489 —
dolaştırılır. Ve Üstadı Muhterem tarafından gereği reyine bağlıdır.
açılır,
TEK R İS : Bir kimsenin masonluğa kabulü sırasında M abette yapılan geleneksel tören. Bütün teferrüatıyla Ritüelden takip ve İcra edilir. Ancak. İnsan yalnız bu merasimle Mason olmaz. Masan olmak -İçin temessül kabiliyetinde olmalı ve ruhuna nüfuz edebil* mek için çaba sarf etmeli. İnsanlar teşkilâtlarında daima törenlere önem verm işlerdir. Zamanın vahşi kabileleri bile gençlerinin bulûğ çağını bazan dehşet verici merasimlerle kutlamışlardır. Eski dinlerde ancak, tam bir insiasyon kursunu muvaffakiyetle tamamlayanı mabede alırlardı. „ Sanat korparasyonları ile Loncalar da tarih boyunca mensuplarını bir takım törenlerle aralarına alırlardı. Bide A hi'ler de öyle yapardı. Temsili törenler İnsanın ruh ve dimağına daha derin ©:*i yapar. Fakat şimdiye kadar yapılan geleneklerin hiç biri Mason ritüeNndekinden daha iyi olmamıştır. Zira yaşanan, duyulan, nüfuz edilen sem bolik şekli yüzyıllar arasmda amaca vardıran en emin yol olduğunu isbat etm iştir. T E R F İ:
(Bk. Tezyidi Nafaka)
TER SİM AT: M ahfelde b ir evvelki oturum un zoptı. Her toplantı başında Katip Birader tarafından okunur. İcabında tartışılır. Hatibin mütalâasıyla reye- konulur. Ve Üstadı Muhterem, Hatip ve Katip Biraderler ta rafından imzalanarak M ühürdar Birader tarafından mühürlenir. TEESSİS M ER ASİM İ: Kurucu Üstad Masonlar tarafından teşkil edilmiş bir Locanın Büyüık Loca mu ra h haslarında yapılan resmi bir törenle çalışmaya baş— 490 —
laması. Locaya İcabında kendi kendin*! teesslse salâhiyet verilebilir. Böyle hallerde Üstadı Muhteremle Nazırlar teesssüs törenini Büyük Loca namına idare ederler. TE5FJYE: Çalışkanlığı, ceht ve çabayı temsil eden. 1. Nazırın am blem idir. Müvazi hattı tersime yaratan pasif bir unsurdur. Bilgilerin tatbik alanında doğru yola yöneltilm esiyle daima insanlığa faydalı olmaya çalışması lüzumunu belirten bir semboldür. TEŞRİFATÇI: Mabette her çeşit töreni İdare eder. Üstadı Muhteremm emri üzerine ziyaretçileri Mahfele alm ok, teklif 'kesesini dalaştırm ak ve M chfolin sair hizmetlerini görmekle görevlidir. TETRAG AM M A: Deltanın İçinde Obedlanslara göre-ya ilahi göz veya tetragamma denilen İbranî Jod, Ne, Vau, Ne harfleri görülür. Ibranilerde Allahı isim lendiren bu harfler baş rahip tarafından senede ancak bir defa telaffuz edilirdi. Göz, fizik planda Hayat ve Nur Saçan Güneşi tem sil eder. Orta veya astral planda Yaratıcı prensibi ifade eder. Ruhi ve İlâhi planda Sanı’i Âzam-ı Kâinat’ı tem sil eder. TEZ:
Nafakasının artmasını isteyen her Masonun bulunduğu derecenin felsefesini anlamış olduğunu isb a t etmek için vermeğe m ecbur olduğu özel etüt. Terim ler, Fransızcadan tercüm e edilirken alındığı İçin buna Travay (Travcril) da denir.
TEZYİDİ NAFAKA : B ir derece ilerleme. M üddetleri, — vadisine göre— Refikliğe 5-7, üstadlığa 7-12 aydır. Yazılı ve imzalı talepler te k lif kesesine atılır. Talip devamlı ve hazine ile alakası tam olmalıdır. Her ta lep, Mahfelde tanışıklıktan sonra kobul kararı ile bir üst derecede verilir.
— 491 —
TEZY İN A T: Sütunlar, Mabedin zemini. Ziya Saçan Yıldız, Delta, İçiçe iki Üçgen, Sayvan, iş araçları. Önlük, Kordonlar ve sair amblemler. TO P LA N TI: (Bk. Celse) TOPRAK : (Kuvvetli)-Sofra terim i: Hardal. TONUBLANŞ: (Tenue Blanche)-Ma sonların eş. ona ve 18 yaşından, yukarı evli olmayan 'kızları ve ikızkardeşleri ile yaptıkları resmi toplantı ve sofra, Özel ritüele tabidir. TRAVAY: (Travall)-Her türlü Mason konuları üzerine hazırlanmış bir etüde verilen ve ritüeller Fransızcadan terzüme edilirken lisana aktarılan bir terim . (Bk. Tez.) TUĞLA : Dul Kesesinden çıkan paranın kuruş, olarak ifadesine kullanılan birim. TUZ:
Akıl ve hikmetin ayni zamanda imtizacın sembolü. Eskiden beri mukaddes telakki edilmiş bir do stluk resmi. — U —
ULVİ SIR P R E N Sİ: Skoç Ritinin 32. derecesi. UYANMA: Masonluk aleminde intizama avdet ederek, tekrar çalışmalara katılma UYKU:
Mason faaliyetinin durgun hali. —
Ü
—
ÜÇ : Skoç Ritinin cemsi rakamı. Üç Nokta, Üç Yaş, Üç Darbe bunun tezahürüdür (Bk. Nokta) Ü Ç G EN ; Masonluğun ana amblemi. Şarkta, Üstadı Muhteremin .koltuğunun arka ve üst tarafında bulunan ışıklı üçgen. (Delta) ilâhı kuvvetin timsali sayılır. içinde yazılar (Bk. Tetragamma) veya bir göz — 492 —
(bk. Göz) vardır. Üç 'kenarı iyi düşünmek, iyi söylemek, iyi yapmak: veya Hürriyet Müsavaat, Uhuvvet; üç ucu Hal, Mazi, İstikbal; Acıları A kl'u hikmet, Kuvvet, Güzellik veya Doğuş, Hayat, Ötüm manalarını alır. (Bk. Delta) ÜC N O K TA : Mason yazılarında 'kısaltılan kelimeterde eksik harflerin yerine 'kullanılır. Bazan bir .kelimenin baş, bir veya iki üç harfi ve eşit kenarlı üçgen şeklinde üç nokta ile iktifa edilir. Yazılarında 'kendilerini belirtmek isteyen bazı m asonlar imzalarına üç nokta ilâve ederler. (Bk. Nokta) Ü STA D : Remzî Masonluğun 3. Derecesi. Uslu, bilg ili, nur saçan tam mason. ÜSTADI MUHTEREM: Locanın başkam Her sene üstad derecesinde gizli reyle seçilen üç aday arasından çırak oturumunda aranan çoğunluğu ile intihap olunur. Locayı toplantıya davet eder, celsenin devamınca görüşmeleri yönetir. Konuşurken söz daima kendisine tevcih edilir. İzni olmadan kimse konuşamaz. Kendi sözü kimse tarafından kesilemez. Ancak Hatip birader tüzüğe aykırı hallerde ikazda bulunabilir. Üstadı Muhtereme m utlak itaat şarttır. Toplantıda asla te n k it ve muaheze edilemez. İzni olmadan mahfele girip çıkılamaz. Mason törenlerinde m ahfell tem sil eder veya ettirir. Bütün komisyonların tabii başkam dir. Bulunmadığı zaman 1. ve 2. Nazırlar, bunlar da olmazsa 1. M uhakkik kendisine vekalet eder. Ancak b ir oturum sırasında inzibati herhangi b ir sebeble celseyi ta til ederse kendisinden maada — veya İzni alınmadan— kimse oturum u tekra r açamaz. ÜSTAD (B üyük): (Grand Maitre) — Her memlekette Mason topluluğunun Genel Başkanı, Konvanlara riyaset eder. İçerde ve dışarda memleketin Mason — 493 —
alem ini tem sil eder. Ve her türlü işyerinin yönetim ini düzenler. Her dönemde tekrar tekrar seçilebilir. V A D İ: Şehir. V AbA'ri H u ft'E : Skoç Ritinin remzi 3 derecede çalışma mahfeli. VASİYETNAME: Mason alemine katılmak üzere bulunan kimsenin dış dünyanın karanıiğından sıyrılarak Nur'a kavuşma merasimi sırasında, Tefekkür Hücresinde, Vatanına, nefsi He ailesine ve insanlığa karşı olan vazifelerine dair sorulara verdiği yazılı cevaplar. Mabette herkese okunur, tartışılır ve sonra yakılır. VAZİFEDARLAR: (Bk. Üstadı Muhterem, Nazır. Hatip, Katip. Hazine Hasenat Emini. M uhakkik, Teşrifatçı, Muhafız) VAZ'I İH TİR AM : Ayakta saygı duruşu. Her derecenin işaretine göre çeşitli şekildedir. V.İ.T.R.İ.O.L.: Tefekkür Hücres'nin duvarlarında görülen bu harf terin manası: Visita İnteriora Terra Rectificandoque invenies Occoltum La pide m-Toprağın içini ziyaret et, tasfiye et, gizli.ta şı bulursun. Bu iç alemini yani sükun ve sükut içinde bizzat kendi ruhunu araştır, ham taş insan ruhunun karanlıklarında g izlid ir demektir. — Y — YAĞMUR YAĞIYOR: Masonların bulundukları yerde ıkendi işlerimden bahsederken yabancıların dinlediğini veya işitebileceğini birbirlerine bildirmek için kullandıkları ikaz. YARI GECE: Remzî 1. derece çalışmasının sona erdiği vakit. YAŞ : Dereceye göre değişen remzi bir sayı. — 494 —
Y E M İN : Her derecede tazelenmesi icap eden and. YEMİN KÜRSÜSÜ: M ahfelde Üstadı Muhteremin önünde Mukaddes Kitapların bulunduğu mihrap. Üstadı Muhteremin Kürsüsü ile bu mihrap bir kül te ş k il ettiğinden oralarından geçme caiz değildir. YILDIZ (IŞ IK L I):
(Bk. Işıklı Yıldız]
YILDIZLI K U B B E : Mabedin tavanı kubbe halinde gece vakti mavi göğü andırır. Mevki, rütbe, İnanç. ırk ve renk farkı gözetmeksizin bütün ihsanlan barındırabileceğini belirtir. YONTMAK :
(Bk. Ham Taş)
YORK R İT İ: Özellikle Anglo Sokson M em leketlerinde tatb«k edilir. Çalışmaları sadece uç bölümden ibare ttir. Buraya katolik Olmayanlar alınır. Ancak, herhangi bir inanca sahip olanın dinine sadık alması aranır. Amerika'da dini ne olursa olsun bu dereceler herkese açıktır. York Riti şu şekilde üç bölüme ayrılır: 1. Chapitre-Çırak, Kalfa. Üstad, M ark Master, Pas M aster (Virtual), M ost Excelleht Master, Royal Arch Mason. 2. Consell-Royai Master, Select Master. 3. Commanderie-Super Excecllent Master, Önder o f the Red Gross, Order of Knlghts Templar, Bu Fit kendine eski Temüer Şövalyelerinin hale» nazarıyla bakarsa da bunun hakikatte aslı yoktur. YÜKSEK Ş U R A : (Süpreme Conseil) — Skoç Riti 33. ve son derecesi üyelerinden kurulu idare heyeti. YÜRÜYÜŞ: Mahfel içinde her dereceye göre ayrı bir şekilde olan adım atm a usulü. Skoc Rrtinde sol ayaktan, Fransız Ritinde sağdan başlanır.
— 495 —
—z — ZİYA : (N ur’u Ziya) — M ason alem in in b ilgi v e fe lse fi. ru h i ve a h lâ ki iç sırrı. (Bk. Nur) Z İN C İR : (Bk. ittih a t Z in ciri) Z İY A R E T Ç İ: H üviyet Cüzdan ile b ir m abedin ç a lışm a la rına katılm aya gelen m untazam M ason, d ere ce ve sıfatına göre ih tira m la kabul olunur. M a h fe lin hususi m alî işlerinden ve t& benni oylam asından v e vaizife d a rla r seçim lerinden maada herşeye iş tira k eder. M a hfelin aJle celselerin de bulunm az. ZİY A R E T : (Bk. Tezyinat) Z U L M E T : M asonluğa g ö re d ış alem .
— 496 —
İÇİNDEKİLER
MASONLUK NEDEN BİLİNMEZ .....................................................
5
■ Mason Kimdir? Masonluk N e d ir ? ........................... ...............
15
■ Masonlara Göre Masonluk ........................................................
17
■ 33 Derecede Bir Masonun Kaleminden Masonluk ..........
20
■ Bir Büyük Üstod'ın Kaleminden M a s o n lu k ............................
21
» M asonlar ve Din .............................................................................
26
* Masonluk ve K om ün izm ...............................................................
32
■ Masonluk ve S iy o n izm ..................................................................
34
■ Mösonik Kurallar ... .............................................. ......................
36
■ Daha Başka K u ra lla r................................................... ...............
39
■ Masonluk Konusunda Genel B ilg ile r ........................................
41
■ Eski Töreler (Anderson Yönetmeliği) .......................................
43
MASON D E R E C E LE R İ................................................................................
48
* I. D erece:
Çırak ............... ...
.............................................
48
■ Çırağın İş Araçları ........................................................ ...
51
■ Loca ......................................................... ..................... ... ...
52
■ S ü tu n la r............................................................................... .
52
• T e z y in a t................... . ............... .........................................
53
« E le m e n tle r................................................................ ...........
55
■ Eleştirme S ö y le v j.......................................................... ...
56
■ II. D e r e c e ..............................................................................................
5a
* Kalfa Tezyinatı ....................................................................
58
■ GeciŞ S ö y le v i.............. - ......... — ... ... ~
60
— 497 —
... ... ...
■ Jll. D e re c e :
Usta ( Ü s ta d ) .................... ................. . ... .........
61
■ S e m b o lle r ......................... .............. ....................................
61
■ III. Derecenin Ö y k ü s ü .......................................................
63
■ U stalığa «Yükseliş Söylevi» ............................................
67
NASIL MASON O L U N U R ? .................... . .................... . ......................
69
GEÇMİŞİN ÜNLÜ MASONLARI ....................................................... . ...
89
M M asonluk T a rih i .................................. ... .......................................
95
■ B ir Efsane Daha : A klın T ükendiği Yerde İmari B aşlar ...
99
■ M asonluğun G erçek K aynakları (C orporation v b - Locaior)
106
■ B atının Karşısı D o ğ u :
L oncalar ... ........................................
103
■ Kim Kim i E tk ile d i.? ............. ...........................................................
115
■ M asonluğun B ö lü n m ü ş lü ğ ü ................... .............. ......................
121
■ Bölünm üşlüğün N edenleri ... .................................................. .
123
■ Geleneksel S peküla tif F a rm a s o n lu k ........................................
“ 127
■ Doğmatik M a s o n lu k ......................................................................
131
■ U luslararası M asonlar B irliğ i .......................... . ......................
133
■ ilg in ç G örevler .................................................................................
140
■ B ir A narşistin E le ş t ir is i.................................................................
142
■ B ir K aralam a Çabası Mı? ...........................................................
145
MASONLUKTA YÜKSEK DERECELER ................................................
148
■ M avi ve Kırm ızı L o c a la r
...........................
...
148
■ Y üksek Şûra (Suprem Konsey) ................................................
149
■ M asonluğun 33 Derecesinin A d la r ı .........................................
152
■ D erecelerde Kolm o Süresi
.........................................................
155
■ Büyük L o ca la r ve R itlerin K u r u lu ş u ........................................
158
■ B itm ez Tükenm ez S u ç la m a la r....................................................
162
II.
................ ...
BÖLÜM
TÜRK MASONLUĞUNUN TARİHİ MASONLUK VE TÜRKLER/TÜRKİYE'DEKİ MASONLARIN1TARİHl
167
■ D ışardan İ £ e r i ............................................................. ...................
167
— 498 —
■ T ü rkiye ’deki ilk M asonlar ve İlk T ürk M a s o n u ..................... .....168 * O sm anlı Tarihinde İlk M a s o n .................................................... .....170 ■ M asonluk Tarihinin D ilim leri ....................................................... ..... 172 MEŞRUTİYET ÖNCESİ İSTANBUL'DA MASONLUK
................ ..... 175
■ M e şru tiye t Ö ncesi İsta n b u l'd a M a s o n lu k ................................ .....175 ■ S efaretlerarası M asonluk S a v a ş ı.............................................. .....177 ■ B ir Mason Padişah ve M ason O s m a n o ğ u lla rı...........................179 ■ Mason Düşmanı B ir O sm anoğfu :
Abdülham id .......... ...
■ İstanbul Dışında M a s o n lu k ............................
181
....................... .....184
1909-1915 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE'DE MASONLUK
......... ..... 188
■ İlk Y üksek Ş ûra’mn K u r u lu ş u ............................................ . ...
188
■ 1909 Y üksek Şûrası ve ilk Büyük Loca ......... ............... ...........191 ■ 1935 Y ılına K adar Yüksek Ş ûra Üyesi Olan 33. Dereceli M a s o n la r.................................................................................. .....196 ■ Yüksek ŞÛra'nın Y ö neticileri ... .....................................................198 ■ T ü rk iye B üyük M aşrıkm ın (Locasının) K uruluşu .....................199 ■ M aşrıkı Â zam i O s m a n i......................................................................204 ■ K o n k o rd a to ....................................................................................... .....207 ■ K onkordato D e ğ iş tir iliy o r ..................................................................210 ■ 1935'e K adarki Üstodı Â z a m la r .................................................. .....213 ■ P olitikanın M asonları B irb irin e D ü ş ü rm e s i.............. . ... ...
215
■ T ürkiye 'yi Saran M ason L o ca ları A ğ ı ............
219
... ... ... ...
■ B ir Sayım Döküm ve Azıcık İs ta tistik ... .............................. ....... 240 ■ T ürkiye 'de Yabancı L o c a la r ............................................................241 ■ Y üksek Ş ûra’ya B ağlı Yüksek O r g a n la r ................................. .....244 ■ M asonik K a n u n la r .......................................................................... .....248 SÜTUNLAR YIKILIYOR MASONLUK UYKUYA GİRİYOR
............... .....251
■ B ir A jan s H aberi ............................................................................ .....251 ■ B ir Gazete Hû b e r i ..................................... .................................... .....253 ■ Bazı Y a n lışla r ve Fransa’ya G önderilen D ü z e ltm e ............... .....254
— 499 —
B S ütunların Y ıkılışı ................................. ......................................... ..... 257 ■ N eler D ediler?
................................ . ............................................. ..... 260
■ U ykudaki S ayıklam a ........................................................................... 265 ■ G izli K apaklı İ ş l e r ................................ .................................. ...
267
“ B â-’sü -B a’d e l-M e v t.................................................... ................... .....269 « M antar G ibi Biten Remzi L o ca lar ... ... ... .................... . ...
271
« Y üksek D ereceli K u ru lu ş la r.............................. ........... ...................277 ■ 33. Dereceye Yükselen M a s o n la r...................................................280 ■ Büyük Locanın Yeniden K uruluşu ... .................................... .....281 ■ Düzene G ir m e ................................ ................................................. .....284 ■ Üç Başlı Dönemin Y ö n e ticile ri
................................... .................287
■ Îstanbuî - A nkara Ç e k iş m e s i....................................................... .... 283 ■ Büyük Loca E n fla s y o n u ............................................................... .... 291 « K o n k o rd a to ..................... ... ... ... ............................................. .... 294 TÜRKİYE MASONLUĞUNUN DÜNYA MASONLUĞUNCA TAN IN .....298
MA ÇABALARI
“ Ü niverselleşm e Ö zlem leri ............................................... ..............298 * Devreye Giren B ecerikli Z a t ...................................................... ....303 ■ Y azışm alar S ü r ü y o r ......... ........................................ .................. ....307 ■ O lup B itti S a n m a y ın ............... ........... ..............................................313 ■ N ihayet İstenen N oktaya V a r ı lı y o r ........................................ .....317 ■ Tanınm adan ö n c e k i U luslararası İ liş k ile r .................................321 ■ 1.
O l a y l a r : ......................................................................... ... 322
*2 .
T e m a s la r:
■ 3.
İ n t ib a la r : ................... ......................... ......................... ... 326
................................................................... ... 325
■ B îr «Münkir» M ason .............. ................. . ..................................... 329, « Spz B e lg e le rin ....................................................................................330 ■ Çağrıya Y a n ı t ..................................................................................
333
■ Biraz Doha Eskiye Bakalım ............................................ ...........
338
■ Y alancm tn Mum u S öner m İ ? .....................................................
340
■ B ir Kadının Çocuğuna Y a r d ım ..................................................-
345
— 500 —
K Mason Y olan S öyler mİ? ................................... ...................... ..... 343 ■ Savunma Y erine T a a r r u z ............................................................ ..... 350 ■ H uzursuzluk Yatışm ayıp A rtın ca , .............. ...
...........................354
* Y eniler E skilerin Devamı ... .......... -............. . ... .....................357 <*. D ernekler Yasasına Göre ........................................................ ....... 359 MASONLUKTA GÖREV DEVRİ N U T U K L A R !............................................361 ■ Is'a t Törenleri ................................................................................. » is'adı Yapan Üstadın K o n u ş m a s ı................................. .....362 n G örevi Devreden ö n c e k i S aygıdeğer ü s ta d ın Konuşması ......................................................... ................ . ...
364
■ Eski Büyük Üstadın Konuşm ası ....................................... 365 ■ Yeni G ftravl D efvalan Ü stadm Konuşmos» .................. 367 » Mason O lacaklara Uyarı
........................................................... .... 369
■ Mason Oîmak İçin M üraca at Edenlere V erilen Cevap
...
369
GNLO t ü r k m a s o n l a r » ........................................................................... 37s a D evletin En ü s t Katında ... ................................... ... ................... 378 ■ C um huriyet Sonrası M a so nları
.......................................... .... 382
« H er Dönem v e H er İk tid a rd a M a s o n to r .............. ........... . —
385
■ 27 M ayıs ve M a so nlar ............................ ............... ...................... 388 » Sözü B it ir ir k e n ......... ........... ..................................................... ...
401
MARKSİST BİR MASONUN GÖRÜŞLERİ .......................................... ....404
ekl er
v e
bel g el er
TÜRKİYE BÜYÜK MASON MAHFİL! ... ... .1.......................: ............. ....406 TÜRKİYE MASON DERNEĞİ NİZAM NAMESİ ................................... ....417 TÜRK YÜKSELME CEMİYETİ TEAVÜN SANDIĞI NİZAM NAMESİ
449
M A S Û N İK S Ö Z L Ü K .............. ......................................... .......................... ... 453 BELG ELER
...........................................................................................
— 501 —
A d a le t
P a r tis i
Genel
Başkanı
M A S O N 'lu k s
ı
r
.»■ - . • ■--- •-•_•. :
»
SÜLEYM AN
D E M İ R E L 'i n
V e s ik a s ıd ır.
•- >
''
r
ssfcymao D E M t R E L .
^
Y
’
* .'■ ! * • * •
'"'
EM . {(Uf. B u fnjüat Yutafc
’
/«jnstJ r^ < J r ÜaûttrsîHrti. yafin V'ıİoleti ' v
O n -iı*
5a / | ^ r f
..1 ..
,Au&ç*
'.y t-
Ş e k û r io |C T E a fa :
W r
i sK
r\y r \*' fffr/* 9
,
V.;.
/ittlMr 0^rr*e£r. /«tc*W î 'y fîdt
(Wr«^H. W ‘ıw tf: ': fî/ı fi;; ^
^ « lirlr'S u frk t • V ;
.;;:. • v
./p. , .
' V
n /.
: ?
. Ra*lrö P 8 N M F . N L::£Ş ;
' :l / v
%
t^ ü ^ İ
/^rlî^Îî^ pwî:**/«, ^Wf/, ftnS İ l r i ^ t j
;
n İİ.
"■
=;,.
/faricfpc j/İTTHru, L a in n Û n icw 't.itrı: S in iy i' İİıtH^rr
■ •••
•
■
•
■ ■' <~-mıut İ t r n t r e l S f
>V ^f<^ V>Yl
"•«/■»/. .'^ ,4A;j.V«C’İtŞ.
■ '■'...
/ıtr/c^r. V
■! ..■■■
.
•-•:$'$% .•'*■' _Sf,
•: ’
'
tjjp. •3 $ ^ ;
... I * ■■■ÎMİ-B“ Vesika Masonlunu Ankara fiijjğ LiKUisınâait o I ud 15. ci Satüuım üfKi*ıwH«?fr.
.*
V E F A T TGrfc Mototftm Büyük Ostodt
Hayrullah Örs 6 Ekim 1977 günü vetol etmiştir. Cenazen. 9 Ekim 1977 Pazar gûnD öğle namazındon *on?o. Ka* rfıXöy, Osmanoğo Gömünden kaldırriarak Koracaahmer mszurtığıruSo Hakkın ratuiMtin* iM d i •dilecetetSr, EWfn verici haberi
d u y ım m E .
T ü rk
M asonda n
B ü yü k
L o ca sı
Kayıt Fişi
II ı ■■ III ■ ı I'I----
rr#-
ttü .. Mvf
(I
auttlköt Ma-
i» ismi. ıtuhhsı ve pederi is*ıî:
Tabiiyeti:
Doğduğu tanh ve yer:
Mesuliyeti ılIyMJ: Aile ^crallE:.
Jlum dgİlıı:
- -— ............ -
I» adresi
Potta kutusu:
t.
Telgraf ftdreıl:
.. ..
No.
T«W0fl Nn.
Dolduğu;
Mııh ,*. Mıh .'.
Mcş
-V
İma dere.-, yt ttkıiâ ttrihi;
■/>#’K®
Ha^ji Mâh .-. de
2 „ 3 » ( H » k . \ Şap.*, ismi)
( T e k e n u t l M a lı.-. A .*, si is m i)
15 .'• c terfii tarifli:
4 .‘. t terfii tarihi ® *'• a
İ4 .\ <
n
„
İS A iî
|p
(Â lî dereceler)
{ AreopaJ temi) 22 .*. e terfii 27 29
e a
30---A
M *
„
pı „
tarihi: ji j,
„
FevkaUdn hizmclker
31 .’ , e ttflll ItflU :
33 .% e
„
., :
33 .'. <
«*
.ı :
Ptvktlid* UJtrfler
4 V
Yemin Suıeti
•••l--;
> >* i ^ \Ş JS £rj>'C
ıM > rJ Jb V ‘
i
... ıJ tM . -, ‘u C *> ı*jt/ L f
i ;. ^
x / jS M d \ ij SKJo
u
Vj
. Û/l
^
lX >
*. - V ^ r t;lİ i U ’y c J M 'j ■ & * '.'
'k > - ^ ^ - '- £C*fS. ■- V -'1 6 -jfi) ,-. i) •, ^ ı
: / ' 1‘
V i A
4 • i /
Libertö, Egalitö, FraternHft,
t 1 ’’’ J '•',J (İH A M )
jJ İJ j1
S K U ftÛ T A K lA T
...................... ..^ *>r“ -........................... ———^ U / ( > ..^ y>*^-.......................................... 4*-^« j jJ j l » i j j *«l Mi» ü*ıfl ■5"»*. r» -"■■• l •■■5.' ■■*■ •■Jt- V 1-" .jHJ1 j^ .l ,lLjl jLjl J iij ■./".•---çfi ■j-^j' jj'j >*•.»&,»■■1**-j| i j^ y 1 V < / W i J t - f l u f i t
^ ^
« te * w£
.
.
. ‘ . J j .*. f İ H 1 'r--'
.
< 4 x * |j j U
.
Fa m i l l e t u b o d e
lılB E R T t
MAVOIİKSRIE UNJVE*.s £UJE
E S R b lT e - F R J s T E R N lT e
3 V Î-? ^ / C E R T IF IC A T
D E
C O M P A G N O N
İ/ , /£* 4
, <&
Aâaafi
C&UW4^ A f
«^T*1
w - " i r *A -tıjS y M f# X -'Û ii* fC V v^yV ' "
«*£ *?Jİ? . czrt4*J+ rmem/i* tzcsbf*** û*i&4
tâpuÂeM#$r £mm*i^Jk4
a
M
a
r
Siaturra r
« w £{<*/& eftdt
■'
UA*y*Gp&& id’ cçfaet&r v /c<** / f t ' ? “ * #t/4*vc**’ 4e**nA>ım<*u* <6 dtru*n**& av«*«
JyU
> U i t - y j .tf y tfll V/-,y -1-* ^
V > *W
mcpce** tcptfsJ&M, 3±& ~
«
_^1‘
--U
f& .J ,
. İ r l V i l » / ? ^ İV £ r '^ .U >
& ,&
Jtu. K* «4rt
La
Li ftccrjUıir*
Jı*r H-d.İ*a4»ta<ü>
/
. >ı£UJ Ijfi tr-*JTi
*f"(îp ,l»l i ,
Vo M*an(IMrlaiL*nnd Orianı daTnp^ck
A-V\<(S *-i> V »
... - 1 ö / w J9JtS
•c a
K . •«
.V
•• »
.-. <•<> r * ' , ,
■ (i
Liberty, Egalrte, Fralemıtö,
r O H C E ,P ^ ° .
C" ^ “’? '* ? <£/ r c )•-“-
.--
-■*£* -■•.< **■ _
< î^ y i* £ ? ,jW
jîı»
f .* . ^
-** .
^ ı ^
^ f c ’ / ı e / V f & u J ir s ' " . . . •*• *5*5 ■*■ t,-»-**! V-» J > * 4 ^ 2 V > ı» ^ f * * * , ,
i\
ş .\
c.-.
İSTANMJI* 28/9 M İ
TüHûjr* Yikak Şurama İB İ'l »D
y
Ok
M A Hf İl
Aziz Üs.*.
Görülen lüzum üzerine^ Bü.”. Mahfil foplaıtfıstntn olıbinde; yani 7 / 10 1951 Pazar günü saat 12,15 de, Yüksek Şu.'. Je müştereken bir cebe akdetfilerek Lokal meselesinin mukazere edileceğini arz eder, lutfan hazır butunmanızl
K.'. sevgi ve
saygJanmia raoa edeni*. Stl&hiy B n b ıı ı» t t B0.\ ra .\
T î r ı k Ziyal
İstanbul, 28 Mart 1958 KÜLTÜR MÜH.*. M AH.\
M esai tam
saat 18,30 da başlar
A ziz Kardeşim, 4 N isan 1958 C u m a günü,
saat 18,30 da toplanı-
lacdktır. Mesaimize iştirakinizi K.\ sevgi ve saygılarımla rica ederim. Mua.\ Sel.-. Kât*.
Ferit Sayman 1 nci Derece M esai ; A ) Hayrullah Örs B.'. tarafından : tt Istanbulda
kimsesiz
çoçuklar
için
yetiştirme
yurdları., mevzulu Konuşma. B) Bu davada
bizim
ne
yâpabîlfceğiiDİz
hakkında
biraderlerin fikirleri. 2 nci Derece M esai
t
Bazı BB.\ in teıf'i Bijusu o la n K a rd e şlerin ,
b u n la rı
b e r a b e r le r in d e
g e tir m e le r i b ilh a s sa rica olunur.
Meşru mazereti olmadıkça llıh .1. c devam mecburidir, mazeretin bildirilmesi ve dul kesesinin unutulmaması, beyaz eldivenlerin ihmal edilmemesi rica olunur.
T ü rk
Y O ksaH m * İm
in
C r n ıiy a H
lo c n iı
İstanbul 16 Ekim 1959
A z iz K ard eşim , 23
lU m
a k ta d e c a ğ u n iz
1959 to p la n tıy a
C um a
günü,
iş tira k in iz i,
saat k a rd e ş
2 0 .3 0 sevgi
.da ve
s a y g ıla rım la ric a e d e rim
Kâtip O r Ali Kıta T«zel
1 — O rgeneral Eşref Manas adındaki haricinin talepnam esinin m üzakeresi 2 — Mason# b ir münazara
NOT : H u m M İ otan U l *. torin haber vermeleri, H M M a t lito sferini macsMMahn rica dhm r.
TUrk Yükseltme Cemiyeti Etenler Locası
İstanbul,
22 Ocak 1960
A z iz K a rd e şim . 29
O etili 1960 C u m a gü nü , saat 20,80 da aktedeceğünia
to p la n tıy a
iş tira k in iz i,
kardeş
sevgi
ve
s a y g ıla rım la
rica
ederim . K â tip Sı*. A lt K ız a T e n i
Gündem : O rg e n e ra l m e ra sim i..
E ş re f M a n a s
is im lin in
C e m iy e tim iz*
Kabul
.
N ot : L o c a la r u m ıu n l niza m n a m e sin in 68 in c i m addesi m u c i bince,
tsta nbnl
Belediyesi
H a y ra n
H asta ba nesi o p e ra tö rü
V e te rin e r Selah&ddln ö z e r ' nam
h a ricin in , A d n i
A lk a n ,
Cem al
K ıp ç a k ,
Rahm i
Seven
B B . ‘. iz ta ra fın d a n L o c a m ıza te klif edilm iş b u lu n d u ğ u k a r d e şlerim izin bilgile rine a rz o lunur. M a ze re ti olan B B ,\ l e r i n
haber ve rm e le r], H&senat
im g e le rin i u n u tm a m a la rı 'rtca
o Vu t v u t .
T ü rk
fa u rn a ıi, 24 E yim ıs s o
y ü k s e ltm e C e m iy e ti
ft « a le r b t n
M it. Kardeşim,
30
Rylüf )9G0 Cuma gfind,' saat 1» da aktedecegtmlr.
toplantıya JştintkimzJ. kardeş sevgi ve j»ygtl#m nla rtea ederim. K A t lp D r . A li B ız a
Te rci
G â rie m : 1 —
Ç e t in
A lt a n
ve
Ahm et
M u z a f f e r Y e ş im
İs im li
h a ric ile rin t a h k ik v a r a k a la r ın ın o k u n m a e ı v e k a b u lü h a lin d e s k rü te o le rin ln ic ra s ı.
~ \ C e m il S e n a j R . -. t a ra f ın d a n A h la k m e v z u lu k o n fe ra n s .
N o r r : M a z e r e t i o la n B B . \ îe riu h a b e r v e r m e le r ^ H a s e n a t h is s e le rin i u n u t m a m a la r ı r ic a o I u d u t .
BİRLİK TEK.'. M A H .\ ÂLİSİ
A ziz ü s t.'. Birlik Tek.'. A l. '. Mah.\ 4 Ocak 1961 Çarşamba günö saat 1830 da Tcpebaşıadaki Lok ald t toplanacaktır. Mesaimize iştirakinizi K.\ sevgi ve saygılarımızla rica ederiz, Md.\ Sel.'. fCa.’. Mo,\
Şeref
Barı
I — İşe bjt^&ma.
II — Bir Evvelki tenim alın okunması, III — Gelen levhaların oIcanman. IV — K â k i p intihabı* V — A ş*£ıd t isimleri yazOı BB.‘ , terin tabicik vanVaTanaın vc tez
hülâ&?larıoia okunmfeflı v» kaböll«ri halinde akrotenleriniD yapıtma^ı ;
VI
S. dereceden 4» dereceye
4. dtrecedr-n 9. dereceye
Dr, Suphi Artonkal
Dr. İbrahim Ethem Donıij«z
Cern%I Kıpçak B/, in kaater&ust *,
Tabiatte yaradılış
MADDE
Ûç defa muktedir: Nuri Pere Vapl ve Kredi BunVoSı Um. Md.
TVİ- ' 44 48 40
M a z e re tle ri d oitıyısiylç m tta iy z iştira k ecfemegen (?«/,', m a zeretlerin i b i l d i r m e l e r i v e m o û r t i f h İ 99t l e r i n i g $ n < ic r m e le r i r ic a û iu n u r .
Türk
Yükseltme Ü LK E
M u h .‘.
Aziz
Cemiyeti
Kardeşim,
Looamz 18,30
İstanbul, 24 M a rt 1962
Lo b .'.
3,Niaan.l962
da
Salı
günü,
toplanacağından
i ş tirâ k in i si ,
mesaimize
K a r d e ş ç e
saygılarııoıala
rica
saat
sevgi
ve
ederiz. Kât.-. U rgay
G ündem
ı
V
>
M asat
T Ö N D
D ip e r
BLANŞ
M acit ERBUDAK
B .-.. tarafından
Hemşirelerimize
şeref hitabesi.
(Celseyi müteakiben LOKALDE) Halil Bediî YÖNETKEN B.\ tarafından M
O
Z
A
R
T
Müzikli konuşma.
D İK K A T :
Bu merasime Hemşiremiz Hanımefendinin de huZurUn ile jvfcl vermelerini İG.\ sevgi vc saygılarımızla rica ederiz.
K O T
BB in koyu renk elbise ve olunur,
" Beyaz eldivenle» i ile tecilleri rica
4 TÖNÜ BLANŞ ■ mesaisinden sonri
LOKALDE Hemşirelerimizle
müşterek bir yemek verilecektir. Yemek ücreti 1 kı^a icm Tl_ 1 2_SO 902 Cumartesi günü öğle vaktine b d ıc H a k iı D İL G İM fN B.~. « lu ^ e tfin ıv tltıi t k ı olunur. İş Tel = 44 55 24
Ev Tel. ;
36 17 77
Toplantıyı getemiyecek JCK_\ imizio mazeretlerini bildirmeleri ve ni ımulmarajlan rica olunur.
tD ilt kesesi*
u
M
r
-\
ş.
İstanbul. 30 Nisan 19Ö4 YOKSEK DEFNE IEK.-. M A H .\
Mub. ~. Ü s . ' . 4 M ayıs
1064
P a z a r t e s i günü, s a a t 1 8 . 3 0
da a k t e d e c e ğ i m i z t o p l a n t ı y a i ş t i r a k i n i z i , s e v g i Te s a y g ı l a r l a r i c a e d e r i z . M u /. Sel.-. Kât.1 FAİZ POHOY
9 . D.~. Çalışına 1 - Olurumun açılması.
2
Bir evvelki celse tersioıalmın okunması.
3 - Gelen levhaların okunması
4 - İ V K A F; Ahnted Karadeniz. Ziya Akçor, Hidai Rona. Fahür -Ozîoy. Mtiîn Sandalcı, Burhan Haker, Nü'i Satgmlt, MuItip Kulatgu ve Fîkıi Allan Os v lann 9. Deıecey iykaflan.
İVKAF Teri ı p ' /M E S T İ*
MTIZİÖİ • etm iş, olan CEMİL
Üi .
^l^ Pıaar ApL No. 2-SlŞU
M . ; 48 55 65
Yazışma ve Danışma Faiz POROY M esuliyet C add «i No. 16«Z5 - BEYOCUI Mazereti alın Üs.- tann M «-r f«lrn r»
* * *j> ı glyn«'
TtL ■ 44 5 6 1 8 -4 7 1 0 74
■!irmeleri ve Hayır İşleri
KMeşinin unatul-
.. U-"* M.*. y_.
İstanbul. 11 Mart 1964 YO K K K
D E FN E TE K .-. M A H .-.
U u b .‘ . Us.*. 28 M a r t
1984 P a z a r t e s i günü, a a a t 1 8 . 0 0
de a k d e d e c e ğ i m i z t o p l a n t ı y a i g t l r â k i n i z i , s e v g i ve s a y g ı l a r l a r i c a e d e r i z .
Mu.'. Sel.-. XAt.\ FAİZ POKOY 4. D.'. Çalryma ı 1 - Oturumun açılması.
1
Bir evvelki celse tersimalıaıo okunması.
3 - Gelen levHalamı okuMiusı.
4 - PANEL CELSESİ IV -K UH
t c
SCDCN.
Pek Mûn_-. Sdâmı I$INPAĞ Üs:
modcratöılâgÖDde
Iştiuk eden Panel üyeleri Sim A U C U Cemal KIPÇAK. İsmail Hösrev TÖKİN, Reşad ATABEK., GAan HANÇERUOGLU, Mehmet Fuat AXEV I. Rahmi DUMAN, Bedii Non ŞEHSUVAKOC-LU. Necip ALSAN. Galip DOLUN. Muıo KOLEY. Safa ERKUN.
Pek Mut/.
Sim Enver BATUR
"
“
H*lâ»lcârgat> Caddesi 30<5/>12 Fıoar A p t No. 2 - $ $ L i
Tel. : 48 55 85
Yazışma ve Danışma Faiz POROY MejnıUytt Cfiddtaı No. 164/5 - BEYOĞLU Mjzereiı oUn Ût,*. Iin n M aıe^tltrini bildirmeleri ve rnamflii ön«rol« Hc a olunur.
T d . - +4 5 0 1 8 -4 7 1 0 74
Hayır İşleri KcsesEom anutul-
Türk Y ü k seltm e C a m i ^ Hakikat Kola
İstanbul, 11 Mayis 1964
Aziz Kardeşim, 18 Mayıs 1964 Pazartesi günü, saat 19da yapılacak toplantımıza katılmanızı, Kardeşçe sevgi ve saygılarımla rica ederim. Kâtip
N Karomesinia
GÜNDEM Lnet D i n c i Maaaı
1. —Hazine Enjini Seçimi. 2. — Baylar Aleko Paps.ıSop*tfiv« «o Roüiiios Yavanidis hakkıodaki leküRerio müzakeresi. 3. — Nîkoh Karamesinis Kardeşimiz tarafından * insanlık tari* binde yeni-devre, mevzulu konnşnKL
Oabdı Hoblaram: H ariltn Zahıriıdiı Galata M y lU Balıklı Han No. 37 T«L 49 «888 Kâtip • Kikoltoa K ın n a s iû ) B*k»k, Rotert Köle] T İ M Okula _____________ T»l : 83 5 1 60
_____
C«İMİ«r« koya « ib İM , t a j ı ı a i d i m t» b ijn ila g t l i ı O N İ r ie ı oliD iır. G«l«ınİyeeak K ıritfU r in it iı mamretlvriıi hiMirnal«ri n dul uaotms«r«lart m ıta A t f.
T ü rk Y ü k s e ltin * C e n û Y «fi h»w i»t« Kolu
'Io ıa n n a M , 11 Maîou 1864
< K lm n ’ A&Ape,
IIapaxaX£Î(JÖa Yeviv^o ^
yiv
Sjkoç napevoeftîjiE f i ; tfıv oırvtSçîav fjnûjv nçooîjTi
13 Mavov 1964 v.al âıgav
l&rjv. Mimi n|iî);
* 0 r^ım ıa tE v ç Jf. Kaf " / ı r oin)Ç H M E P H 2 IA A IA T A 3 IS
'tSpyaalat 1 oV &*Ûf*Qv 1. — ’ E mAoyt j 0 t] oaııgo CfTjAaxoç, 2- — "AvÛYVfflaıç )CQOTd0E(Dç Eiıj5oxÛt t « v »c. x. 'Alinnu lla s a Sonovlou xni P
3 . — ’0 jiiX j« Îpj uj
t dü
âSdUpoü N ın. Engs|teaivi|
iie
ö tfia :
« Nioç oıaftjuk kİç xf|v loıopîav ri>ç aröpcuJiörrfioç*.
İV (W(M©ç:
X*
TqlL: 48 48 88
IV>Mlutl* İs : MıtAaof Ku#a|iealvt|( Bebek* Robert Kolej TlkMk Okal*
T(|K.'. 6a!>*50 II"«oxa^ınıı>ı «t ‘At«lqw(, itıttc ri; n c pt (WI>r/e<*VY fvdupa, ln*x« x«cfaua X0İ ta î t ü [ D i t . Ol x»lv*fitvot nn<>«»ai<>*»ıoı, 4»os pil Xno(i*w» M Suta«eXo^oowv W Amnrolır» mm « a i AnootıUotıv tOV fefloUv totv Bıft töv Montör xl)e 4ya®on>yi
TÜRK
YÜKSELTME
CEMİYET, !
H U M A N İT A S Kolu
Jltanbul 10 Aralık 1964
Aziz Kardeşim 22 Aralık 1964 Salı günü saat 18 .50 da aktedeceğimiz toplantıya iştirakinizi sevgi ve saygı larıml.a rica ederim. K ltip D ıvut Y#r|*nll
S iO M O S M ı
I. inci Perece Çalışma : 1 - A çılış
2 - Raporların okunması 3 - Seçimler 4 - Kapanı;
Cetemiyeceklerin mazeretlerini unutmamaları rica olunur. MUHABERE :
bildirmeleri ve Dul
: P \ ‘ : *7 ’ 3 Davut YerftıUt ■. Tet ; 44 î l Ot
kesesini
TÜRK
YÜKSELTME
CEMİYETİ
R. L, HUMANtTAS İstanbul la 10 D£cembre 1964
Trös Cher Fröre Vous âtes cordialement invitâ & nötre Tenue du Mardi 22 D6oembre 1964 â 18.50 heures trfes preclsea. Le Secrdtaire Davut YerdenII
OBPBE DU
jo tlR
;
T râ ra n t an 1 er D e g ıf : 1 - O u v ertu re des Travaux
2
-
Lecture des rapports
3 - E le c tio n s
4 - Fermeture des Travaııx
les FF. obligfa de s'absenter sont tenin de se Justifier e t de ne p u oublier leur obole potır le Tr. de la V. CORRE5PONDANCE ■ — ■
^ İ r Akev : Tel : ^ ^ 66 Davut Yerjenlı i Tel : 44 21 06
Tllrk Yükseltme Cemiyeti ERENLER Koli.
İstanbul. 16 Nisan 19Ü5
Aıriz Kardeş i m, 23 HÎSAN 1906 CÜMA 0ÜHÜ S a a t
18.30 da
t o p l a n ı l a o a k t ı r . Ç a l ı ş m ay a t a t ı i n a n i î i sa y gılarım la rio a «derin. Kâtip Ü K C p Ç e k iç
1" Çalu—
s
1 - Konferans : -SAİT: F AİK 'D E
TEVAZU.
Suat B e B \ tarafından
2 - Konferanstan sonra hemşirelerle yemek vc edebî sohbei /S 'r7Z 3 - Müzifc sohbeti
(Alâeddin Y arac a - Cevdet Çağla)
t - Mazeretlerin vaktinde bildirilm esi 2 - Pul kesesinin ihmal, edilmemesi, 3 - K oyu renk elbise île gelinm esi.
TÜRKİYE M A S O N
DERNEĞİ
İSTİKLÂL AR. 4. İstanbul, 5 Ocak 1965
Muhter em K a r d e ş i m , Gelecek to p la n t ım ız a ga g ıd a k i b e lirtile n gün ve s a a t t e , l o k a l i m i z d e y a p ı l a c a k t ı r . Bu ç a l ı ş m a y a k a t ı l m a n ı z ı K a r d e ş ç e s e v g i
7e
s a y g ıla rım ız la rioa ederiz. C. ERBAKAN
Tarih
; 12 Ocak >9<54
Gün
: Sah
Saat
: 18 0 0
Gündem
. <30) Nadir Şıper, Avni Teoman,. Orhan Hançerlioglu. Josef M ü ju lits BB:. in Itabulltti.
-Not
1965 yılı için aidat (90) liradır Birinci 'o^il (45) liranın umin
Lütfen, mazerel>n»2İ bildirmeyi A. ANIL 4425 56* C. ERBAKAN 49
m
OPICRATOB
s e s e .
^L&sl£s*~<
^CC-4
•
y
y ^ £ -
cjW-2— "j?*'
^3aa* 'v v ' '
-
X -
O
l
cl
x X v V 't * ^ J ^ t t C '-
? -? < r
Türk Yükseltme Cemiyeti KeHar Kolu
İstanbul, 9 Ağustos 1963
A z iz K ardeşim :
18 A ğ u s t o s 1063 P a z a r g ü n ü , K î l y o s a a i l e v i b i r p i k n i k t e r t i p e d i l m i ş t i r . Hu su s i o t o b ü s s a a t 9 . 0 0 da Taksim O p e r a r önünden ▼e s a a t 9 . 3 0 da' G a l a t a Y o l o u S a lo n u önünden hareket e decek tir. ö ğ l e yemeği K i l y o s T u r i s t i k O t e l ’ de y e n e c e k ve a k ş a m ü z e r i a y n ı y o l l a a v d e t e d i l e c e k t i r . Ü c r e t l e r , yemek ve o t o b ü s d a h i l , i ç k i h a r i ç ş a h ı s b a ş ı n a 35 l i r a d ı r . İ s t i r a h a t ve y e r l e r i n i n te in in i i ç i n t e ş r i f eden k a r d e ş l e r i m i z i n a ş a ğ ı d a k i k a r d e ş l e r e i s i m l e r i n i k a y d e t t i r m e l e r i e he mi y e tle r io a olunur. kül ip Ş efik Keskin
İHSAN
EDIS
B .213394
Saat 9.00 - 13.00 ŞEFtK KESKİN
B. . 552415
Saat 14 00 - 17 00
ORHAN HANÇERLİOĞLU B T ü rk iy e B üyük M a s o n M a h fili İlk Ü s ta d ı
OSMAN EDİP SEVDİ B Türkiye Büyük Masör» M ahfili Büyük Üstadı
■ü?
Washington
II « M ' »
l i f
-« M S İÜ §
B 7İ 1 ' M t ,
« t ı i p i i i t p i f f i si
«ıra
bit
! !g '
■»*;* * * * * ^ z
% m g tm R - f
-.^ajg&sâl
Şikago Locası
Alman Locasının Flaması
(1779) D avranış Pusulası
1786 Yasasının Kapak Sayfası
Budapeşte'deki eski tapınak