Türklerin Altay Dağlarından yayıldıkları bilinmektedir. Rus bilim adamlarınca hazırlanan bu harita dilimizin MÖ 400–MS 1000 dönemindeki yayılımını Hunların Avrupadaki etkileri hariç olmak üzere göstermektedir. Dilimizin önceki Orhun Alfabesiyle yazılan anıtları ve en eski örnekleri de buralarda bulunur.
http://russiasperiphery.blogs.wm.edu/central-asia/general/proto-turkic/
Kan örnekleriyle DNA üzerinden yapılan çalışmalarla insanlığın Afrika kaynaklı olduğu kanıtlanmıştır. Burada verilen harita Prof. Spencer Wells'in çalışmalarına dayanarak insanlığın son 100 bin yıllık göçlerini özetlemektedir. Prof. Wells, Avrupalılar dahil 1 milyardan fazla insanın Kazak Niyazov atalarından geldiğini belirlemiştir. Afrikadan çıkan küçük gruplardan Ortaasyaya ulaşanlar uygun koşullarda burada çoğalarak yayılmışlardır. 30 bin yıl önce başlayan Avrupalılar ve 10 bin yıl önce oluşan Amerikan yerlileri göçleri de buna dahildir. Böylece Ortaasyada konuşulan kök dillerin tüm dünyaya yayılması normaldir. Verilecek örneklerden görüleceği üzere Avrupadan Amerikan yerlilerine kadar kullanılan dillerde Türkçe bağlantısının görülmesi Türkçenin ortak kök dil olmasını ortaya koyar.
Burada Sümer diliyle Türkçe arasında belirlenen ortak kelimelerden bir kısmını görüyoruz. Bundan anlaşılmaktadır ki Türk dili en az Sümerler zamanından beri yaşamaktadır. Yine verilecek örneklerden anlaşılacağı gibi Amerikan yerlileri de Türkçe ile birçok kelime ve kavram paylaşmaktadırlar. Amerikaya olan göçlerin yukarda verilen haritayla 10 bin yıl önce yapıldığı anlaşıldığından Türkçenin enazından 10 bin yıldır kullanılmakta olduğu anlaşılmaktadır.
Bundan sonra Amerikan yerlilerin dillerinden yapılan 3 derleneye bakmak istiyoruz. Önce Keçua diliyle Türkçe arasında belirlenen ortak kelimelerden bir kısmını görüyoruz.
Burada Maya diliyle Türkçe arasında belirlenen ortak kelimelerden bir kısmını görüyoruz.
Burada Siyu diliyle Türkçe arasında belirlenen ortak kelimelerden bir kısmını görüyoruz.
Burada ise Meksika'dan başka bir ilginç örnek var. Türkçe bağlantısıyla ilgili. ABD'nin NewYork Times Gazetesi'nin yanda verilen 27.8.1905 tarihli haberinde aynen şunlar söyleniyor : “Campeche Üniversitesi öğrencileri, kendi bölgelerindeki Kızılderilelerin Türkçeye çok yakın bir dil kullandıklarını belirlemişler. Buraya gelen Türklerin 2-3 hafta gibi kısa sürede yerel insanlarla kolayca anlaşabildiklerini söylüyorlar” Görüldüğü gibi Türkçeyle 10 bin yıl önce Asyadan göçeden Amerikan yerli dilleri arasında tesadüf sayılamayacak ortaklık sözkonusudur. Bu gerçek Türkçenin insanlığın yayılma ve gelişmesinin kökeninde bulunduğunun bir ifadesidir.
Altta ise Litvanya'da 2010 yılında Galina Shuke tarafından yayınlanan bir kitabın tanıtımını görmektesiniz. Başlık “Litvanyalılar Türk müdür?” şeklinde sormaktadır. Rus kökenli olan yazar bu ülkede birçok yer adının Türkçe bağlantılı olmakla kalmayıp dillerindeki kelime ve yapıya bakarak Litvanyalıların Türklerle binlerce yıl öncesinde kök dil zamanından bağlantısını ortaya koymaktadır. Bunlara kelime sonlarına gelmekte olan takı yapısı da dahildir. Bunlara bir-iki örnek olarak şunları verebiliriz : “gidelim > brauks-im”, “sevişelim > miles-im”, “seni > tev-i”. Paylaşılan kelimelerden örnek ise : “ata > teta, ”arpa > varpa”, “az > maz”, “dip > dibens”, “kök > koks=ağaç”, “yaka > yaka=palto”. Hatta Rusçayı da içinde barındırdığı binlerce Türkçe sözcükle bu kapsama katmaktadır. Bu çerçevede yaptığı değerlendirme sonucu “Türkçe, insanlığın beşiğindeki kök dile en yakın olandır” demektedir. Bu anlamda “kap” tan gelen “kapşon” kelimesinin diğer dillerde İng:capuche, Alm:kapuze, Lat:kapuce, Rus:kapushon şeklinde paylaşıldığını söylemektedir.
Bu kısımda Rusça'da bulunan yüzlerce Türkçe kelimelere örnekler vermek isterim : Türkçe altın aba ağa aksakal alaca ambar araba ark arşın atlas ayran ayva badem bahadır bahçe balçık balta bardak başlık bataklık bey
Rusça altın aba aga aksakal alaca ambar arba arık arşın atlas ayran ayva badma bogatır bahça balçug balda bardak başlık batkak bek
Türkçe bez börü boza bulgur buzluk çadır çaldar çanak çardak çiğbörek cin çınar çörek çuha damga davar divan dolama düdük dükkan duman
Rusça byaz birük buza bulgur bazlıg şatyor çavdar çinak çerdak çeburek cin çinar çurek çoha tamga tovar divan doloman düdük duhan tuman
Türkçe dut elmas eşek esir ferman firuze fındık fıstık gugukkuşu hamsi hazine hazinedar incir kabak kalpak kama karaağaç karga karpuz kase katran
Rusça tut almaz işak yasir firman biruza funduk fistaşka kukuşka kamsa kazna kaznaçey injir kabak klobuk kinjal karagaç karga arbuz kisa katran
Türkçe kayık kaymak kazak kazan kazma kebap keçe kendir kese kımız kırmızı çuha kuşak limon makara mangal maral meydan minder ocak ordu palamut pars
Rusça kayuk kaymak kazakin kazan ketmen kebab koşma kendır kiset kumıs karmazin kuşak limon makara mangal maral maydan minder oçag orda balamut bars
Türkçe patlıcan pay pazar pekmez peri porsuk pul safran şal salı şalvar sandal sandık sazan şeftali sel sepet şerbet sevinç şeytan sirke şişkebap
Rusça baklajan pay bazar bekmes peri borsuk pul şafran şal sal şarovarı sandal sunduk sazan şeptala sel sapetka şerbet seunç şaytan sirka şaşlık
Türkçe sırt sumak süzme tabur tas tasma tavşan torba tüfek tuzlu su ütü üzüm vezir vişne yakut yar yavşan yeşim yük yurt zıbın zümrüt
Rusça sırt sumah süzma tabor taz tesma tuşkan torba tüfyak tuzluk utüg izüm vizir vişnya yahont yarok yevşan yaşma vyük yurt zipun izumrud
Kök+ ek Kelime Arka + lık Buz + luk Yağmur + luk Tuz + luk Kaz + akat Keke + kat Göç + evat Sek + tat
Rusça arhaluk bazluk yemurluk tuzluk kazakat kekat koçevat sektat
Türkçe Anlamı kısa palto buzda takılan altlık yağmurluk tuzlu su kaz gibi bağırmak kekelemek göç etmek sekerek gitmek
Dilimizin MS 6-7. yy'dan kalma en kapsamlı yazıtları Orhun vadisinde Göktürkler zamanındandır. Bunlarda kullanılan alfabe Orhun (Göktürk) olarak bilinmekte ve bir kısmı aşağıda görülmektedir. Türkçenin dünyada dağılımı kapsamında en ilginç örnekler Avrupa'da eski mezar taşlarında bulunan yazılardır. Bunları Avrupalılar bilinmeyen yazı “runik” olarak adlandırmakta, rivayetlerle okumaya çalışmaktadır. Buna karşın, Orhun Alfabesiyle çok benzer yazılmış bir kısmının çözümlenmesi yapıldığında bugün bile anlaşılır Türkçe kelimeler taşıdığı görülmektedir. Aşağıda İsveç'ten bir örnek verilmektedir.
İsveç'teki Möjbro taşının resmi ve üzerindeki yazı üst satırda verilmektedir. Yazı altında bir atlı iki köpeğiyle çizilmiştir. Ufak düzeltmelerle Göktürkçe olarak sağdan-sola okunduğunda “kırmızı” kelimeler seçilmektedir. Burada günümüzden “iki-iyi-köpek-gözüpek-kalkış-desin” gibi kelimeler vardır. Anlamlandırıldığında “mavi” tümcede verilen ortaya çıkmaktadır.
Avrasya bölgesinde Türk topluluklarının MS 5 ile MS 13. yüzyıllar arası göç hareketlerini ve Türkçe lehçelerinin ilişkileri ile dağılımını gösterir haritayı da yayınlamak isterim. http://turkic-languages.scienceontheweb.net/
Kızıldereli, İnka, Maya, Aztek ve Türk Ortak Kültürü Asya’da uygarlık yaratan Türkler ile Amerika kıtasında yaşayan eski uygarlıklar Maya- Aztek- Olmek uygarlıkları arasında sembollerle başlayan benzerlik, bir sürü konuda şaşırtıcı noktalara ulaştı. Asya’da Hitit Güneşi olarak bilinen semboldeki TENGRİ (yani evrenin her yerindeki tanrı) ile Maya ve Aztek tanrısı Quetzalcoatl ‘ın sembolü arasındaki benzerlik karşılaştırmaya değer. Hele bu tanrının adını “kutsal katlı” olarak okuduğumuzu düşünürsek anlamsal ve sembolik benzerlik iyice artar. (Kutsal katlı, Tengri ile aynı anlamdadır) Maya ve Aztek tanrı isimlerinde Türkçe ile başka hoş benzerlikler de mevcuttur. Chac: Yani “Çak” Mayaların yıldırım ve şimşek tanrısıdır. Çak şeklinde okunan bu sözcük halen bile dilimizde “Şimşek çaktı” şeklinde varlığını sürdürmektedir. Kinich Ahau: Maya güneş tanrısıdır. Kinich veya Küniş, Türkçe “Güneş” kelimesi ile neredeyse birebir aynıdır. Eski Türk inancında “Künhan” Güneş-Han adı kutsal güneşe verilen isimlerden biridir. Ahau ile Han sözlerinin yakınlığı ise dikkat çekicidir. Xiuhtecuhtli: ateş ve zaman tanrısıdır, çifte göreve sahiptir ve çifte kutlu olarak okunabilir. Tezcatlipoca: Tez = hızlı, Katlı = Kat eden (hareket eden) ve B den P ye dönüşümle Bora sözü “poca” şeklini almış olabilir. Tezkatlıbora rüzgâr tanrısıdır. Xochiquetzal: Güzellik ve çiçek tanrıçası idi. Burada “quetzal” sözünün kutsal olduğunu Xochi’nin çok olduğunu kabul edersek bu durumda “Çokkutsal” adı ortaya çıkmış olur. Aşağıda sıralanan Kızılderili dilinde kullanılan kelimeler ile Türkçe arasındaki benzerlikler gerçekten dikkat çekici. Yat-kı: yatılan ev Tamazkal: Hamam, temiz kalmak Yanunda: yanında T- sün: uzun Misssigi: Mısır Tepek: tepe Hu: selam Türe: töre Tete: dede Atış-ka: ateş Aş- köz: yemek Yu: su Yu-mak: yıkamak Köç: göç Tekun: tekin Atağ: ata Yaşıl: yeşil Çakira: çakır Kün: Gün Atapaskan: Kızılderili kabilesinin adı Ata-Hualpa: Son Maya kralının adı Kalakmul, Uaxactun, Kopan: Maya şehirlerinin isimleri Kızılderili kelimeleri ile Türkçenin karşılaştırıldığı bu birkaç örnek dışında Fransız dilbilimci Dumesnil, Kızılderililerin kullandığı 320 kelimenin Türkçe ile aynı olduğunu tespit etmiştir. Tarihçi Ord.Prof. Denis Sinor’ un araştırmalarına göre, töre, kültür, inanış, din, semboller, dil ve gelenekler arasında çok ciddi benzerlikler mevcut. Bazı bilim adamı ve tarihçilere göre genetik incelemelerde de ciddi kanıtlar tespit edilmiştir. (Gen araştırmaları etiklik açısından genellikle gizli yapıldığı için kaynaklarımız sınırlı ne yazık ki.) Tarihteki araştırmalara göre Kızılderili gelenekleri ile Türk gelenekleri arasında aşağıda listelenen benzerlikler tespit edilmiştir.
Tork isimli, hilal şeklinde kolyeyi tıpkı Torkom’lar gibi Bozok kabileleri olan sarışın Kızılderili kabilelerinden Navajo’lar, Şanı’lar, Ocibya’lar kemikten yapılmış olarak boyunlarına takmaktadırlar. Bu “Tork”ları, Çokta Kızılderilileri hilalin ortasına yıldız koyarak göğsü kaplayan geniş bir Ay yıldız kolye olarak kullanırlar. Mayalar kendi dillerine aynı bizim ifademizle Mayanca demektedirler. Maya’ların Orta Amerika’daki önemli yerleşim yerlerinden olan “Yuka-tan” isminin Türkistan’ın Yok-Tan bölgesinden gelme olduğu anlaşılmıştır. Bu bölge Sümer Türklerinin Mezopotamya’ya göçmeden evvelki yerleşim sahası idi… Bir diğer Maya lehçesinde BİZ için OGH sözcüğü kullanılıyordu. Bu sözcük de Ön-Türkçe’dir. Çünkü, Asya kökenli Türk boylarına On-OK , Boz-Ok, Üç-Ok dendiğini biliyoruz. Buradaki OK sözcüğü BİZ demek olup topluluk ve boy anlamını aktardığı gibi, yönetici kişinin de kendine OKH olarak hitap ettiğini görüyoruz. Kızılderili yöneticiler beyazlarla karşılaştıklarında sağ ellerini kaldırıp OGH veya UGH derlerdi. Yani “Yönetici olan ben (biz) seni (sizi) selamlıyorum”. Tahiti adasına ayak basan Kaptan Cook Kızılderililerin başlarına taktıkları çiçekten başlığa Türk adı verdiklerini 1769 yılında tespit etmiştir. Fiji adalarında Rotuma yerlilerinin dillerinin Altaik dil olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca Endonezya adalarının dillerinin de Altay dillerinden olduğu anlaşılmıştır. Doktor kelimesi yerine Ah-men, kırık çıkıkçıya Kak-bak, şifacı hekime Ah-bak, çocuk doğurtan ebeye ilk-alan-zah derlerdi. Bütün Altaylılar gibi Kızılderililer birbirlerine amca, baba, teyze, hala, ağabey diye hitap ederler. Maya Kızılderililerinde 1878 yılında el öpme adeti tespit edilmiştir. Mohavk Kızılderilileri uzun eşek oyunu da dahil 12 Anadolu oyununun 11 tanesini bilmektedirler. Güreş ise bütün Kızılderili kabilelerinde dua ile başlanılan en önemli ata sporu olarak tatbik edilmektedir. Anadolu Türklerinin parmaklar arasına sicim gererek oynadıkları sicim oyunu Atapaskan ve Keçuva kabilelerinde de oynanmaktadır. Üstelik figürler ve isimler de aynıdır. Eğer Anadolu’da bir figüre yıldız deniliyorsa, Kızılderililerde de yıldız denmektedir. İnka’lar kök sülalesine “Ay-ullu” yani ulu soy demekle beraber, kendi yöneticilerine Kur-Hakan demekteydiler. İnka’lar çocuklarına bir kahramanlık gösterene kadar ad vermezlerdi. Ad verme işlemi merasimle yapılırdı bir kişi ölene kadar bir düzine ad ve nam sahibi olabilirdi. ( Dede Korkut Hikayelerinden Boğaç Han’ın hikayesini hatırlatıyor.) İnkalar Kapaktokon Efsanesi ile birbirlerine büyük benzerlik gösteriyor. Manço Kahan’ın (Kapan’ın) atası Atay (Atav) bir felaketten tek başına kurtulur. Kayalarla kapalı bir mağaraya sığınır. Bir kurt “Er- Ak- Koca” nurlu bir tas verir. Atay bununla kayaları eritir ve kavminin başına geçer. Cihangir bir devlet kurar. Bunun yanında Kırgızların Yaratılış Efsanesi ile Türk asıllı Finlerin Kalavela Efsanesi kelime kelime Kızılderililerin efsanesiyle aynı. ( Ergenekon Destanı ) Kına yakma bütün Kızılderili kabilelerinde, Anadolu ve Orta Asyalı Altaylılar gibi uygulanmaktadır. Beşik kertmesi töresi aynı şekilde yaygın bir töredir. Loğusa kadın bütün Altaylılar gibi kutsal sayılırdı. Loğusanın kırkını yaparlardı. Ölülerini bütün Altaylılar gibi, silahları ve atı ile birlikte “Kur-gan”lara gömerler. Kan davası bir töre olarak uygulanırdı. Mayalar ölüm yıl dönümünde Yıl aşı verirler, cenaze törenlerinde erkekler yüzlerine kara boyalar sürerlerdi. Toltek Kızılderililerinin gebelik ve bereket tanrısı Tez Katlı Poka ( Tez katlı boğa )dır. Kızılderililerde cennet ve sırat köprüsü kavramı vardır. Cennete Vakui ( Akui - Altından ırmaklar akan yer ) derlerdi. Siu Kızılderilileri’nin 1870 yılı sonlarında Papıti, Muhave, Kalamat, Şoson, Irok gibi kabilelerinde “ Hu ” çekerek Bektaşi semahlarına benzeyen ayinler yaptıkları tespit edilmiştir. İnkalarda Kopuz benzeri bir saz kullanıldığı tespit edilmiştir. Aztek ve Mayalar Ç-şıra ( şıra ) isimli içki içerler. İnkalar ise bu içkiye Çira derlerdi. Tüm bu Asya kökenli diller Türkçe ile ilgilidirler. Hepsi de ortak bir kök dilden türemiştir. Bu kök dile Ön-Türkçe de diyebiliriz. Fakat Rus dilciler bu kök dile Nostratik demeyi uygun bulmuşlardır.
Nostratik hakkında pek çok yayın vardır. Fakat ne yazık ki, bizim yerli dilcilerimiz Ön-Türkçe üzerine asla eğilmemekte bu konuda araştırma yapmadıkları gibi, yapanları da küçümseyip alay etmektedirler. Bu ilgiyi veya ilişkiyi bulup çıkarmak hem hoş bir uğraş olmakta, hem de dünya dilleri hakkında daha derin bir bilgi elde etmemizi sağlamaktadır. Örneğin, “Maya” sözü Türkçe “kök, asıl cevher” anlamına gelir. Bira mayası, ekmek mayası hepimizin bildiği sözlerdir. Şu halde Maya kültürü Ön-Türkçe “Kök kültür” anlamına gelmektedir. Keza, “Aztek” adı da Az-tek şeklinde iki heceye ayrıldığında “Az fakat tek olan” yani kendine has olan bir kültür anlamını taşımaktadır. Az sözcüğü z-s dönüşümü göz önüne alındığında ASYA sözünde vardır. Asya sözü de “Az-öyü” demek olmaktadır. Öyü sözü “yerleşim bölgesi” demek olup bugün kullandığımız “köy” sözü “OK-öyü” (Ok’ların yerleşim bölgesi) olmaktadır. OK adı Ön-Türklerin kendilerine ve kendi yöneticilerine verdikleri bir isimdi. Bu konu oldukça derin bir araştırma konusu olduğundan daha ileride söz edeceğim. ATAPASKAN dil gurubunun adı da Ön-Türkçe olarak Ata-Başkan şeklinden başka bir şey olmadığı görüşündeyim. Dilciler bu tür benzetmeleri küçümserler ve hep “tesadüf” olarak göz ardı ederler. Oysa ki tesadüfler pek çok olunca artık tesadüf olmaktan çıkarlar. Son Maya kralının adı da Ata-Hualpa idi. Hualpa sözü Hu-Alp ( Yüce ) anlamını taşır. Kuzey Amerika’da yaşayan ve halen varlığını sürdüren bir diğer gurubun adı ANASAZI’dır. Bu dil gurubunu da ÖnTürkçe Ana-Sözü ( anadil ) şeklinde ayırdığımızda anlamı apaçık ortaya çıkmaktadır. Maya kültürünün kendi şehirlerine verdikleri isimlere bir bakalım. Bunlardan bazıları: Tikal, Palenque, Kopan, Kalakmul, Uaxactun ve Altun-Ha şehirleri veya daha doğrusu yerleşim merkezleridir. Şimdi sırasıyla bu yerleşim adlarını inceleyelim: Tikal: “ Teki l” yani kendine has olan, tekil olan demek olmaktadır. Çünkü “Tik” kök sözcüğü Ön-Türkçe olup “tek” demektir. Tek sözünü Kızılderili dillerde TİK olarak buluyoruz. Yunanca işaret parmağına ‘Dahtilo’ denir ki bu da TİK =>TEK =>TAH =>DAH dönüşümü ile oluşmuştur. Daktilo dediğimiz alet “parmaklarla çalışan” demektir. Latince TE (sen) ‘ikinci tekil kişi’ demektir. Burada da işaret parmağı ile gösterilen ikinci şahıs anlamı vardır. Palenque: P sesinin aslı B sesidir. Yani Palenk şeklinde okunan bu şehir adı “Barık” sözünden dönüşmüştür. Ayrıca R ile L dönüşümü de çok yaygın olduğu bilinmektedir. Barık, ise “Barınak”, yani “konumlu yer” demek olmaktadır. Asya kıtasının Türkler tarafında ilk kurulmuş yerleşim bölgesinin adı “Başbarık” , yani “Baş-yerleşim yeri” idi. Baş yerleşim ise bugünkü dilde “baş-şehir” olmaktadır. Zamanla Başbarık, “Beşbarık” ve “Beşbalık” olmuştur. Oysa ki ne beş ile ne de balık ile hiçbir ilgisi yoktur. Kopan: Bu şehir adı da halen bugün bile kullandığımız “kopan” (ayrılan, merkezden kopan) anlamını taşır. Anlaşılan bu şehir asıl Maya bölgesinden coğrafi olarak ayrı bulunduğu için Kopan adını almıştır. Kalakmul: Bu adı da ikiye ayırıp Kalak-Mul şeklinde okumak gerekir. “Kalak” sözü “kalalım” anlamını taşır. Nasıl ki “alalım” sözü “alak” idiyse, “kalalım” da “kalak” idi. “Mul” ise M nin yine B ile olan ilişkisinden ve L ile R dönüşümünden Mul sözü “BUR” yani “burada kalalım” demek olduğunu sanıyorum. Ancak bu yaklaşımın doğruluğu araştırılmalıdır. Uaxactun: Bu isim “uzaktın” ve daha doğru şekli de “uçaktın” olsa gerek. Çünkü X harfi genelde Ç sesi ile okunur. Uçaktın, derken uçmak kastedilmiyor. “Uçak” Uçta olan, uzakta olan kast ediliyor. Altun-Ha: Bilindiği gibi altın sözü ile “Ha” (yüce, kutsal) sözünün birleşimi var bu isimde. Hakan, Hazret, Hakk sözlerinde hep bu Ha kökü bulunmaktadır. Ayrıca Maya dilinde Han “bir” demektir. Ön-Türkçe’den türeyen dil guruplarından Proto-Maya dili sadece bir tanesidir. Diğer önemli guruplar: Eurasiatic olarak adlandırılmış olan büyük dil gurubuna Altay, Ural, Hind-Avrupa, Na-Dene ve Dravidian dil gurupları girer. Ayrıca Afroasiatic adı ile bilinen kuzey Afrika ve Mezopotamya dil gurupları arasında Sümer, Babil, Asur, Hitit, İskit, Hami ve Sami dilleri girer. Bunların da kökeni Ön-Türkçe’dir. İlginç bir dil ilişkisi olarak Asya dilleri olan Çin-Tibet dilleri ile bazı Kafkas dillerinin, Bask ve Buruşaski dillerinin ve Kuzey Amerika dil gurubu olarak bilinen Na-Dene dillerinin yakın akraba oldukları gerçeğidir. Ayrıca Bask dili ile kuzey Afrika Berber ve Tuareg dilleri arasında ilişkiler gösterilmiştir.
Burada Maya dillerinden Bazı Maya sözcüklerini ve onların parantez içinde Türkçe karşılıklarını sunmak istiyorum. (Kaynak: Saim Ali Dilemre “Genel Dil Bilgisine Bakış, Birinci Kitap”) Ahau (ağa, yönetici), Baat (balta), Ça (çam), Çetun (çetin), Çol (çolak), Kutz (kuş), İçil (içinde), İş (dişi), Kaşnak (kuşak), Kin (gün), Kiniş (güneş), Kişe (kişi), Koça (koca, büyük, yaşlı), Kul (kul), Naa (ana), Na (ev), Ol (olmak), Tamazkal (hamam), Tepek (tepe), Top (toplamak), Toz (toz), Tul (tolu, dolu), Tulan (dolgun), Tup (dip), Tzekel (çakıl), Ueez (uyuz), Uiş (işemek), Ul (Ulaşmak), Uy (oy), Yaş (taze,yaş), Yaşıl (yeşil). Size hem anlam hem de telaffuz olarak çok yakın olan tam 31 sözcük sundum. Maya halkının binlerce yıl önce Asya kıtasından Amerika kıtasına göç ettikleri düşünülürse bu kadar sözcüğün halen ortak olması tesadüf ile açıklanamaz. Anlaşılan odur ki Proto-Maya dili Ön-Türkçe’dir. Sadece dil ilişkileri değil, aynı zamanda genetik araştırmalar bu ilişkiyi kanıtlamaktadırlar. Şu sitede:http://www.newscientist.com/article/dn11178?DCMP=NLC-nletter&nsref=dn11178 Asya’nın doğu bölgesinden Bering boğazını aşarak Amerika kıtasına yapılmış olan göçlerin genetik olarak saptandığı anlatılmaktadır. Ayrıca “Aleut adaları” diye bilinen Asya ile Amerika arasındaki takım adaları Türkçe “Alauç” olup Ala-Uç şeklinde ayrıldığında “Beyaz UÇ” demektir. Zira, “al” sözü bugün kullanılan anlamıyla “kırmızı” demek olmayıp Ön-Türkçe “Beyaz” demektir. Zamanla karlı bölgelere ve beyaz tepelere “al” denmiş, daha sonraları “yükseklik” kavramı öne çıkarak bayrak rengi olarak değişikliğe uğramıştır. Nitekim Latince “alba” = yüksekte duran, demektir. Arnavutluğa “albania” ve arnavutlara “albanian” denmesi bu Ön-Türkçe kök sözcükten türer. Bu örnek, sözcüklerin zaman içinde nasıl anlam kaymalarına tabi olabildiklerini ve ne derece tanınmaz hale dönüştüklerini çok güzel göstermektedir. Aynı durum özel isimlerde de olmuştur. Örneğin, Maya halklarından bir gurup “Kiche Maya” diye bilinir. Oysa ki “kiche” Türkçe “kişi” demektir ve “KicheMaya” doğrudan “Maya insanı” anlamını taşımaktadır. Kişe Maya halkını yöneten ve onları İspanyol saldırısından koruyan son yönetici, yaklaşık MS 1500 yılında doğmuş “Tekun Uman” idi. 1524 yılında İspanyol saldırgan ( konkiestador ) Pedro de Alvaro tarafından 24 yaşında katledilmiştir. Tekun Uman adını şu şekilde açıklayabiliriz. Tekun = Tekin demektir ve genelde genç Türk prenslerine verilen addır. Tek kök sözcüğü de ilk prens olduğuna işarettir. Uman = Ön-Türkçe “Gelen misafir” demektir. (Kaynak: Divan-i Lügat-it Türk) Şu halde Tekun Uman “Gelen ilk misafir” olmaktadır. Burada doğan çocuğun bir mal olmadığı ve sadece bir misafir olduğu vurgulanmaktadır ki, ÖnTürklerin bilgeliğine güzel bir örnektir. Ayrıca Yrd. Doç. Dr. İsmail DOĞAN'ın Mayalar ve Türklük kitabı bu bağlantıdan okunabilir ( 2800 kelimelik bir Mayaca Türkçe sözlük ile resim arşivi de kitapta bulunmaktadır) : http://yayinlar.yesevi.edu.tr/static/kitaplar/mayalar_e_book/e_book/index.html - Ord. Prof. Reha Oğuz Türkkan - Doç. Dr. Haluk Berkmen - Nesrin Dabağlard http://bilinmeyengercekturktarihi.blogspot.com/2011/05/ayn-tengri-nin-cocuklar.html
Proto-Türk Tarihinin Antik Kaynakları Yazıları okuyanlardan bazıları anlatılanları, "hayalî, şovenist" hatta "uydurma" bulmaktadır. Halbuki hepsi sağlam kaynaklara dayanmaktadır... İtirazın sebebi bu kaynakların TÜRKİYE’de hemen hiç bilinmemesi, daha kötüsü, bunlar üzerinde araştırma, çalışma yapan ancak 1-2 TÜRK bilim adamı olmasıdır. İlk defa bir PROTO-TÜRK yazıtını deşifre eden kişi, Danimarkalı profesör V. Thomssen’dir. KÜL TİGİN ve BİLGE KAGAN kitabelerini okumuştur (1894). Ancak bu kitabelerin tarihlendikleri 732 ve 733 yılları doğru değildir. Kitabeler 200 yıl daha eskidir. W. RADLOF, 1985 yılında ULUKEM yazıtlarını inceledi ve bunların çok daha eski yazı karakterleri içerdiğini söyledi. Bunları yazanların KIRGIZ diye bilinen ABAKAN TATARLARI ve SO-YANLAR’dan oluşan HAKAS TÜRKLERİ olduğunu açıkladı. Yazıtların en eskisi olan TALAS yazıtları hakkında çalışmaları olan S.E. MALOV, 1959 yılında bunların M.Ö.500 yılına ait olduğunu öne sürdü. F. ALTHEIM bunu kabul etmez. "Eğer, TÜRK yazısı, esas vatanı olan GÜRCİSTAN yöresinden ve ARAMEA alfabesinden doğmuş ise, M.Ö. 600’den kısa bir süre önce TALAS bölgesine gelmiş olması gerekir ki, bu imkansızdır," der. TÜRK YAZISI’nın başlı başına, kendine has bir yazı olduğu fikri ecnebi bilim adamlarının aklına gelmemektedir!.. Onlar hep bu yazının hep "daha önce mevcut BAŞKA bir yazıdan" doğmuş olduğu inancına göre hareket etmektedirler. Onlara göre "TÜRKLER, M.Ö. 400’lere medeniyetten nasibini almamış, çöl göçebeleridir." Bu dar görüşlü bilim adamları, aslında GÖÇEBE ile GÖÇMEN kelimelerinin arasındaki farkı dahi bilmemektedirler. Halbuki PROTO-TÜRK MEDENİYETİ’nin MANŞ DENİZİ’nden BÜYÜK OKYANUS’a kadar olan geniş sahada bulunmuş ANTİK kaynakları vardır. Bunlar zaman içinde birer bir ortaya çıkmakta ve yayınlanmaktadır. TÜRK tarihçilerin maalesef pek çoğunun bihaber oldukları bu kaynaklardan bazıları şunlardır: - HOYTİ TAMİR GÜNLÜĞÜ (M.Ö. 800-500 yılları) HOYTİ TAMİR, URKUN (ORHUN) nehri vadisinde bulunan kayalık bölgedir. Cereyan eden önemli olaylar KAYALAR’a nakşedilmiştir... Bölge âdetâ bir açık hava arşividir. - YOLUĞ TİGİNLER’in (TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU HANLAR HANI olan kişiler, tarih yazarları) diktirdiği BOL BOLLAR (dikili taşlar) (M.Ö.562-M.S.580) Bu tarih BUMİN KAĞAN’la başlatılırsa, M.Ö.879-M.S.580 olur ki, 1459 yıllık bir dönemi kapsar!.. - BİLGE ATUN URUK (TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU mareşali) tarafından yazdırılmış TÜRÜK BİLGE KAĞAN İLİNE BİTİG (TÜRK DEVLETİ HALKINA MEKTUP, TÜRK HALKI HAKKINDA BELGE) - ÖNRE-BİNBAŞI (TÜRÜK BİL KONFEDERASYONU generali) tarafından yazdırılmış ÖTÜMİN KÜNLİĞ 2 BİTİG TAŞ (TARİAT YAZITI)…(M.Ö.530-493) Bu yazıt, MOĞOLİSTAN’da ARHANGAY-TARİAT bölgesinin TERHİNGOL ırmağı vadiside 1969 yılında bulunmuştur. 3 adet taş yazıttır. Kaplumbağa şeklindedirler.TENRİDE BOLMİŞ İLİTMİŞ BİL (KÂİNAT’ın yaratılmasından beri varolan halkı kalkındıran egemenlik) - BÖKE TÜRÜK BİL Tarihi... MOĞOLİSTAN’da ŞİNE-USU gölü bölgesinde 1909’da Finler tarafından bulunmuş, ve RAMSTEDT tarafından 1918’de yayınlanmıştır. - İTİ ÜRÖG’ü.... (İTİZ anıtı) ÖNRE BİNBAŞI tarafından M.Ö.522-519 tarihleri arasında yaptırılmıştır. M.Ö. 1517’de ATOY BİL KONFEDERASYONU’nun kuruluşunu anlatır. - KARABALGASUN BİTİK TAŞI (M.Ö.538) - ISUB-URA BİLGE, ÖKÜLİ ÇUR (ISUB-URA BİL KONFEDERASYONU, KAFKAS ORDULARI başkomutanı) tarafından yazdırtılan ÖKÜLİ ÇUR EB-EDİZİ (ÖKÜLİ ÇUR’UN BAŞARILARI) yazıt (M.Ö.596-516) ÇUR TİGİN tarafından başlatılan bu yazıt ondan sonra gelen 4 TİGİN’le devam etmiştir. Bu yazıtlar MOĞOLİSTAN’da İKE-HUŞOT’unda KOTWICZ tarafından bulunmuş, 1928’de yayınlanmıştır. - ALPERİN’in BOL BOL UKUS (olayları tavsifi, anlatması) yazıtı… (M.Ö. 323) MOĞOLİSTAN’da MANİTU DAĞI’nda (dağın adına dikkat çekeriz, AMERİKA YERLİSİ KIZILDERİLİLER’in TANRI’sının adını taşıyor) ONGİN ırmağı, TARAMEL kolu kenarında YADRINTSEF tarafından bulunmuştur. (1891) - ALTI YARIK TİGİN (ALTIN ÇİÇEK DOKTRİNİ, 6 EMİR) BUDİZM’in kökenini teşkil eden bu eser, ÇİN’de, IÇKI TÜRKİSTAN’da eski MİRAN, şimdiki TAN-HUANG kentinde bulunmuştur. Üç yapraktır. Tahmin edildiğine göre BUĞUN TUR (Rahipler Meclisi) tarafından M.Ö. 1517 yılından M.S.512’ye kadar 1000 yıl süre içinde kaydedilmiş olan BOLTİ’leri (dînî kaideler) kapsar. Önce TAŞ üzerine yazılmış, M.Ö.516’da mabetlerin baskı altına alınmasıyla, kâğıda çekilip IB-IS BOLIK’a götürülmüştür. Bu üç yapraktan biri M.Ö. 18 Mayıs 519’da tekrar taş üzerine kaydedilmiştir.
ALTI YARIK TİGİN belgesini ESKİ TÜRKLER’DE İLİM bahsi altında teferruatıyla ve ayrı sayfalar halinde inceliyeceğiz. - ATA-OĞ yazıtı.... TURPAN’da (TURFAN) bulunmuştur. ATEŞ KÜLTÜ ifadeleri taşıyan içeriğinden, bu kentin aslında bir IB-IS BOLIK olduğu anlaşılmaktadır. - UÇUN IR yazıtı... KUÇO-SAYDAM’da IHE-AŞETE’de bulunmuştur. - BÜ-AT İYİSİN yazıtı... ESİLUG BEĞ’in yakılması ile ilgilidir. - OZ-AT yazıtı... UZLAR’in beyi OĞ-OK’un ateşe vurulduğunu (yakıldığını) anlatır. Son üç yazıt için detaylı bilgi H.N.ORKUN’un 1938 yılında yazdığı eserde bulunabilir. Bütün bunlardan ayrı olarak ÇİNLİLER tarafından bulunmuş ve ÇİNCE’ye tercüme edilmiş bazı yazıtlar vardır ki, bazılarının nerede olduğu bilinmemektedir. Bu tercüme edilen yazıtların listesi de şöyledir: - TU-MEN hakkındaki yazıt (M.S.546) - KÜL TİGİN’İN YUĞU hakkındaki BİTİG TAŞ yazıtı - SÜY-OY BUDUN hakkındaki yazıt - TÜRÜK BİL’e gönderilen elçi hakkındaki yazıt - TU-MEN hakkındaki yazıt (M.S.552) - KÜL TİGİN hakkındaki yazıt - KÜL TİGİN hakkında başka bir yazıt - KÜL TİGİN hakkında bir diğer yazıt (M.S. 554) Hemen burada ekliyelim ki, KÜL TİGİN hakkındaki 4 yazıt hemen hemen aynı tarihlere aittir. Bunlardan birinin taşıdığı M.S. 554 tarihi bize KÜL TİGİN ANITI ve ORHUN KİTÂBELERİ’nin tarihinin söylendiği gibi M.S.732 ve 733 değil, 200 yıl kadar daha eski olduğunu göstermektedir. Baştan beri verdiğimiz bu yazıtların çoğu tarihi "gün,ay, sene" olarak belirtirler. Meselâ, ÖNRE-BİNBAŞI’nın "KANİM KÜL BİLGE KAĞAN’la PERS KRALI SİRUS (KYROS) arasındaki savaşta, PERSLER’in savaşı kaybettiği, ve SİRÜS’ün öldüğü"ne dair yazdırmış olduğu TAŞ’ın tarihi M.Ö. 14 Temmuz, 529’dur!.. Bu tarih, TÜRK TAKVİMİ ve MİLÂDÎ TAKVİM karşılaştırılarak ve hesaplanarak bulunmuştur!.. (Kâzım Mirşan, PROTO-TÜRKÇE YAZITLAR; Halûk Tarcan, ÖN-TÜRK TARİHİ) http://bilinmeyengercekturktarihi.blogspot.com/2011/05/proto-turk-tarihinin-antik-kaynaklar.html Bu konuyu daha geniş boyutlarıyla değerlendirmek isteyenler için ek kaynaklar : Türkçe http://www.scribd.com/doc/72802697/ http://www.scribd.com/doc/91018558/ http://www.scribd.com/doc/81677607/ http://www.scribd.com/doc/83052287/ http://onturk.wordpress.com/
Turklerin-ve-Avrasyanın-Kulturel-Siyasi-Tarihi Altaydan-Anadolu-ve-Amerikaya-Yayılan-Ortak-Kultur Eski-Turk-Alfabesi-ve-Orhun-Yazıtları Eski-Turk-Alfabesi-ve-Diger-Yazıtlar
İngilizce http://www.scribd.com/doc/76966633/ http://www.scribd.com/doc/76967164/ http://www.scribd.com/doc/91021786/
History-of-Turks-Europe-and-Great-Steppe-vol-1-Murad-Adji Turks-and-the-World-The-Secret-Story-vol-2-Murad-Adji A-Look-on-Ancient-History-Language-and-Architecture
Almanca http://www.scribd.com/doc/77006577/
Die-Kiptschak-Die-Oghusen-Murad-Adji-2002