GİRİŞ ESKİ YUNAN VE ROMA TARİHİNİN KAYNAKLARI Edebî nitelikli eserler, nümizmatik ve epigrafik kaynaklar, başka dillerde yazılmış eserler kaynaklar arasındadır. Antikçağ Yazarları ve Eserleri Homeros: Eski Yunan tarihi ile ilgili en önemli kaynağımızdır. Epos adını taşıyan kahramanlık destanının en önemli temsilcisidir. İlias ve Odysseia Solon ve Peisistratos zamanında yazılı hale getirilmiştir. İskenderiye döneminde 24 kitaba bölünmüştür. Heksametron vezniyle yazılmıştır. İlyada’nın konusu M.Ö. 13 yüzyıldaki Akhalar ile Troialılar arasındaki savaştır. İlyadanın temaları şunlardır: Akha kahramanı Akhilleus’un Agamemnon’a kızarak savaştan çekilmesi, can dostu Patroklos öldürülünce savaşa geri dönmesi, Troialı kahraman Hektor’u öldürmesi ve arabada sürüklemesi, Priamos’un cenzeyi alması. Hesiodos: Didaktik eposun kurucusudur. İki ünlü eseri vardır: Theogonia ve Erga kai Hemerai. Thegonia’da evrenin ve tanrılar dünyasının oluşumu ele alınır. Yer, gök ve tanrıların yaratılışı ele alınır. Erga kai Hemerai’da çiftçilik, bağcılık, ticaret, ev yönetimi, gemicilik anlatılır. Hekataios: Tarih yazımı M.Ö. 6 yüzyılda başlamıştır. Logographos’lar arşiv malzemelerini kullanarak eserler yazıyorlardı. Bunların en ünlüsü Hekataios idi. Aynı zamanda coğrafyacıdır. Periegesis (Yeryüzünün Tasviri ve Dünyanın Çevresinde Yapılan Yolculuk) ve Genealogiai (Hükümdar Sülalelerinin Soy Ağacı). Heredotos: Cicero’nun tarihin babası dediği Heredotos M.Ö. 5 yüzyılda yaşamıştır. Eseri Historiai (Araştırmalar) adını taşır. M.Ö. 5 yüzyıldaki Pers-Yunan savaşları için en önemli kaynaktır. Olayların neden-sonuç ilişkisi üzerinde durmamıştır. Thukydides:
Thukydides’in
(M.Ö.
5
yüzyıl)
özgün
adı
günümüze
ulaşmayan
‘Peloponnesoslularla Atinalıların Savaşı’ konulu eseridir. Bilimsel tarih yazımının ilk örneğidir. Atinalılar ile Spartalılar arasındaki Peloponnesos savaşının en önemli kaynağıdır. Ksenophon: En önemli eseri Anabasis (Kyros’un Anabasisi ya da Onbinlerin Dönüşü) adlı eseridir. 7 kitaptan oluşan Anabasis Anadolu halkları, coğrafyası, gelenek ve görenekleri 1
hakkında önemli bilgiler içermektedir. Strabon’un Geographika’ında eksik kalan Doğu Anadolu coğrafyası hakkında bildiklerimiz Anabasis ile tamamlanır. Bir diğer önemli eseri Hellenika’dır. Diğer eserleri Sokrates’in Savunması, Şölen, Lakedaimonialıların Devleti, Kyros’un Eğitimi. ANNALES YAZARLARI Cato: Romanın Latince yazan ilk tarihçisidir. 7 kitaptan oluşan Origines (Kökenler) adlı eserinde Roma’nın kuruluşu, krallık dönemi, Kartaca savaşları anlatılır. Bir diğer eseri De Agri Cultura (Tarım Hakkında) adlı eseridir. Polybios: Helenistik çağın en büyük tarihçisidir. Eserlerini Eski Yunanca yazan büyük tarihçilerin sonuncusudur. Eseri Historiai (Araştırmalar) adında olup tamamı günümüze ulaşmamıştır. Roma cumhuriyet döneminden bahseder. Fabius Pictor: Eski yunanca yazmıştır ve senatördür. Eserinden yalnızca parçalar kalmıştır. Varro: Önemli eserleri arasında De Lingua Latina (Latin Dili Üzerine), De Re Rustica (Tarım ve Hayvancılık Üzerine) dir. Cornelius Nepos: Biyografi yazarı olarak tanınan Nepos’un günümüze kalan eseri De Viris İllistribus (Ünlü Kişiler Hakkında)’dır. Cicero: Consulluk yapmış olan Cicero hitabet üzerine denemeler kaleme almıştır. Retorik, felsefe, şiir, mektuplar kaleme almıştır. Caeser: Roma cumhuriyet döneminin önemli isimlerindendir. Gallia’daki seferde tuttuğu ‘De Bello Gallico’ adlı eseri vardır. Ayrıca iç savaş üzerine bir eseri vardır; ‘De Bello Civili’. Sicilyalı Diodoros: En önemli eseri ‘Bibliotheke Historike’ adlı evrensel tarih eseridir. Sallustius: Roma tarihçisi Sallustus’un iki önemli eseri vardır: Bellum Catilinae (Catilina Savaşı), Bellum İugurthinum (İugurtha Savaşı). Vergilius: Romalı bir ozandır. İlk çalışmaları arasında on şiirinin toplanmış olduğu ve seçmeler anlamına gelen Eclogae (Ekloglar) bulunmaktadır. Bir diğer eseri ise çiftçiliğe ilişkin didaktik şiirleri kapsayan Georgica’dır. Vergilius’un en ünlü eseri ise Aeneis adlı 12 kitaptan oluşan eseridir. Aeneas’ın Troya’dan kaçışından İtalya’da yeni bir yurt edinme süreci
2
ve Roma’nın kuruluş yılları anlatılmaktadır. Aeneis, Roma’nın ulusal destanı olarak adlandırılır. Strabon: En ünlü eseri 17 kitaptan meydana gelen Geographika (Coğrafya)’dır. Livius: Titus Livius, Roma tarihçisidir. Roma tarihini kapsayan Ab Urbe Condita (Şehrin Kuruluşundan İtibaren) adlı eseriyle ünlüdür. Ovidius: Edebiyatın şiir yönüyle ilgilenmiştir. Eserleri arasında Metamorphoses bulunur. Halikarnassoslu Dionysos: Romaike Arkhaiologia (Roma Tarihi) adlı çalışması vardır. İosephus: Yahudi din adamı ve tarihçisidir. Mezopotamya Yahudileri hakkında yazdığı ‘Yahudilerin Romalılara Karşı Savaşının Tarihi’ adlı eseri vardır. Plutarkhos: Bioi Paralleloi (Paralel Yaşamlar) adlı eserinde 50’ye yakın önemli devlet adamı ve kumandanın biyografilerini ele almıştır. Ardı ardına bir Yunan bir Romalı anlatılarak bu kişiler karşılaştırılır. Tacitus: En önemli iki eseri Historiae (Araştırmalar) ve Annales (Yıllık)’tır. Genç Plinius: Ünlü doğa bilimci yaşlı Plinius’un yeğenidir. Mektuplarıyla ünlüdür. Suetonius: De Virus İllistribus. Aristides: En önemli eseri Hieroi Logoi (Kutsal Sözler). Hastalığı nedeniyle zamanının çoğunu Pergamon’da Asklepios sağlık merkezinde geçirir. Eser, Aristides’in sağlık tanrısı Asklepios ile olan ruhanî ilişkisinin yazıya dökülmüş halidir. Cassius Dio: En ünlü eseri Romaike Historia’dır. Arrianos: Daha çok İskender’in Anabasis’i adlı eseri ile bilinir. Büyük İskender ve Hellenistik dönem için önemli bir kaynaktır. Appianos: Eserinin adı Romaika (Roma Tarihi) adını taşır. Pausanias: En ünlü eseri ‘Hellas’ın Tasviri’ adlı eserdir. Zosimos: Bizans’ta yaşamış ve Yunanca yazmıştır. Romanın Batı ve Doğu olarak ayrıldığı M.S. 4. ve 5. asırlar için önemli bilgiler içerir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM EGE DÜNYASININ TARİHÎ COĞRAFYASI Ege sözcüğünün kökeni Atina’nın efsanevî kahramanı Theseus’un babası Aigaios ile ilişkilidir. Theseus Minatauros boğasını öldürdükten sonra babası kara yelkenle döndüğünü görünce denize atlayarak intihar eder. boğulduğu denize Aigaios Pontos yani Ege Denizi adı verilir. Yunanistan, Makedonya, Trakya ve Batı Anadolu Ege Dünyasının kapsamı içindedir. Eski Yunanlar Ege Bölgesinin kendilerinden önceki halkları hakkında Homeros, Herodotos, Thukydides bölgenin en eski halkları olarak Pelagslar, Karlar, Lelegler’in adlarını anar. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HOMEROS ÖNCESİ DÖNEMDEN ARKAİK ÇAĞIN SONUNA KADAR Akha krallık ve beyliklerinin Dorlar tarafından ortadan kaldırılmasından sonra Ege dünyasında ‘karanlık çağ’ adı verilen bir suskunluk dönemi başlar. Bu dönem M.Ö. 12.-9. yüzyılı kapsar. Yunanistan’ın Karanlık Çağ’dan çıktığı dönem Yakın Doğu’da önemli değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Asur imparatorluğu güçlenmekte, Fenike kent devletlerinin ticarî yayılımı başlamaktadır. Fenikelilerin alfabe yazısını meydana getirmeleri M.Ö. 2. binyılın sonlarındadır. Yunanlar da ataları olan Akhaların kullandığı Linear B yazısını Fenikelilerle ticarî ilişkileri sonucunda geliştirmişler ve onlardan aldıkları sessiz harflerle Eski Yunan alfabesini oluşturmuşlardır. Zamanla sessiz harflerin arasına sesli harfleri yerleştirip yeni harfler de ekleyerek Eski Yunanca yazıya son şeklini vermişlerdir. Kent Devletlerinin Kuruluşu Eski Yunan siyasal ve sosyal yaşamının en karakteristik örgütleniş biçimi polis adı verilen kent-devletidir. Politika sözcüğü de polis’ten türetilmiştir. Dorların baskısı sonucu Ege denizini aşarak Yunanistan’dan güneye inen ve Eski Yunanca’nın değişik lehçelerini konuşan bazı topluluklar Batı Anadolu’da özellikle İonia bölgesinde kent devletleri kurmuşlardır. Sonuç olarak Ege bölgesindeki M.Ö. 8. kent-devleti ortaya çıkmıştır. Kent devletlerinin ilk yönetim şekli krallıktır. Aristoteles bu dönemden övgüyle söz eder. Ona göre ilk dönemlerde erdemli, akıllı ve üstün insanların kendilerini yasaların üstünde görerek kral olarak atanmaları adil ve haklıdır. Eski Yunanların kent-devleti bazındaki bir siyasal organizasyonundaki en önemli iki unsur: halk (ethnos/demos) ve kent (polis)’tir. Yapısal olarak bir kent devleti dinsel, politik ve 4
yönetim birimlerinin yer aldığı bir merkezî kısım ile bunun etrafındaki tarımsal üretimin sağlandığı kırsal kesimden oluşurdu. Kentin merkezi ‘akrapolis’ adı verilen yüksek tepedeki etrafı surla çevrili alandı. Önceleri monarşik yapısı olan kent-devletleri zamanla aristokratik (oligarşik) ya da demokratik yapıya sahip olmuştur. Monarşik idare döneminde önce basileus adını taşıyan krallar vardı sonra krallar yerlerini soylu ailelerden seçilen ve arkhon adı verilen yöneticelere bırakmıştır. Aristokratların söz sahibi olduğu dönemde aristokratlar Atina’da Areopagos Meclisi’nde toplanıyordu. Bu aristokratik nitelikli yönetim sisteminde önceleri üç arkhon vardı: 1) din ve devlet işlerinin yürütülmesinden sorumlu basileus 2) askerî komutan olan polemarkhos 3) genel idarî işlerden sorumlu arkhon. Daha sonra thesmothetai (kanun koyucular) denen altı arkhon daha ilave edilmiştir. En önemli siyasal kurumlarını bir ‘Danışma ve İdare Meclisi’ (Bule) ile ‘ Halk Meclisi’ (Ekklesia/Demos) oluşturduğu bir kent-devletinin sahip olduğu ya da olmak istediği en önemli üç özellik: 1) Başka devletlerin veya dış güçlerin egemenliğinde olmamayı ifade eden bağımsızlık (eleutheria) 2) İç işlerinde özgür olmayı, dış güçlerin müdahalesine maruz kalmamayı ve kanunlarını dilediği şekilde oluşturmayı ifade eden özgürlük (autonomia) 3) kendine yeterlilik / ekonomik bağımsızlık (autarkeia) idi. Atina’da demokrasi için ilk ima Aiskhylos’ta (M.Ö. 5) bulunmaktadır: demu kratusa kheir = halkın egemen eli. Bir yönetim biçimi olarak demokrasi ilk kez Herodotos’un eserinde geçmektedir. Atina demokrasisinde demokrasinin ilkeleri şunlardır: 1) Yasalar karşısında eşitlik (isonomia) 2) Meclis’te konuşma özgürlüğü (isegoria) 3) Herkesin her makama gelebilme hakkı (isotimia). Demokrasinin Herodotos, Perikles, Sokrates gibi taraftarları varsa da Aristophanes, Kesenephon, Platon, Aristoteles gibi güçlü muhalifleri de vardı. Ekklesia, yasama ve yargı gücünü elinde tutan bir siyasal organ olup iç ve dış politika meselelerini görüşürdü; savaş ve barışa karar verme, kanun yapma, magistratların seçimi, yargılama ve sürgüne gönderme kararları Ekklesia’nın yetki ve sorumluluğundaydı. Bir diğer meclis Bule idi. Bu meclis Ekklesia’nın yönetim kurulu gibi işliyor ve yürütme gücünü elinde tutuyordu. Meclislerden sonra bir kent-devletinde en büyük güç yüksek devlet memurları olan magistratlardaydı.
5
Kolonizasyon Dönemi ve Koloniler Bir kavmin ya da bir kent halkının tarımsal veya ticarî faaliyetlerde bulunmak için kendi sınırları dışında elverişli toprakları yurt edinmesine ve bu sürece ‘kolonizasyon’ denir. Eski Yunan kolonileri, genellikle ana kentlerden uzak denizaşırı yerlerde kurulmuşlardır. Koloni hareketi iki aşamalı olarak gerçekleşmiştir: Birinci aşamada sınırlı sayıda kent kolonizasyonda rol oynar. İkinci aşamada yoğun bir kolonizasyon hareketi görülür. Kolonizasyonun birkaç nedeni vardır. Bunlardan biri tarım yapabilecek topraklara duyulan gereksinimdi. Kıtlık, düşman tarafından bozguna uğratılma, komşularıyla geçimsizlik, yoğun nüfus artışı, maden yataklarına sahip olma arzusu. Drakon Atina kanunlarını ilk kez bir sisteme bağlayan ve de yazılı hale getiren Drakon idi. Drakon esas olarak adam öldürme ve tecavüz suçlarına verilecek cezaları belirlemeiştir. Bu nedenle Drakon için ‘yasalarını kanla yazdı’ yakıştırması yapılır. Solon Atinalı soylu devlet adamı ve ozan Solon’un M.Ö. 6. Yüzyıl başlarında yaptığı reformlar çok önemlidir. Atinalılar M.Ö. 594 yılında Solon’u arkhon olarak seçtiler. Aristokratlarla halk arasındaki anlaşmazlığa çare bulmaya adamıştı. Solon’un reformları iki alanda gerçekleştirildi: ekonomi ve toplum (anayasa). Solon ekonomik alanda köylünün borçlarından dolayı toprak ve özgürlüğünü kaybetmesini önlemiştir. Yaptığı toprak reformu ile de halkın sevgisini kazanmıştır. Ayrıca sikke basımında kullanılan ağırlık ölçüsünü değiştirmiştir. Atina dışında yaşayan yetenekli usta ve zanaatkarların Atina’da yerleşmeleri için özendirici önlemler aldı. Solon aynı zamanda anayasada da yeni bir düzenleme yaparak yurttaşları soyluluk değil fakat servetlerine göre dört sınıfa ayırmıştır. Yurttaşların siyasal ve askerî alanda mevki sahibi olmaları ile vergi ödemelerinde bundan böyle ait oldukları sınıflar dikkate alınacaktı. Solon’un Eski Yunan siyasal yaşamına kazandırdığı kurumlar şunlardır: 1) Halk Meclisi (Ekklesia) 2) Soylular-Aristokratlar Meclisi
3) Dört yüzler Meclisi 4) Halk Mahkemesi
6
Solon yargı yönetiminde de radikal bir reform yaptı. Yeni bir mahkeme sistemi kurdu. Solon daha sonra ‘Yedi Bilgeler’den biri olarak da saygı gördü. BEŞİNCİ BÖLÜM PERS – YUNAN SAVAŞLARI Pers kralı Kyros (M.Ö. 6. yy.) Pers devletinin kurucusu sayılmaktadır. Lydia krallığını ve Babil krallığını yıkmıştır. Yahudilerin babil esaretini bitirmiştir. Anadolu’yu ve Yakın Doğu’yu satraplıklara ayırmıştır. Orta Asya’da İskitlere karşı bir seferde ölmüştür. Daha sonra halefi Kambyses döneminde Mısır egemenlik altına alınmıştır. Persler gelişkin yol şebekesi kurmuşlardı ve ‘kral yolu’ doğu-batı ticaretinde önemli rol oynamıştır. I Dareios gemileri yan yana dizerek Avrupa kıtasına geçerek kuzeye ilerledi. Bu sefer sırasında Karadeniz kıyılarından Makedonya sınırına kadar yeni bir satraplık oluşturuldu. Amaç İskitlere göz dağı vermek ve Yunanlıların Karadeniz ticaretini kontrol etmekti. Persler dinsel açıdan Zerdüşt adlı düşünürün etkisinde kalmışlardı. Ahuramazda’ya tapmışlardır. Hint-Avrupa dil grubuna dâhil olan Persler Aramî yazısını kullandılar. İonia Kent-Devletlerinin Ayaklanması M.Ö. 6. yüzyıl sonlarında I Dareios’un yaptığı İskit seferinden sonra Trakya ve Karadeniz’in batı kıyılarının egemenliğinin Perslere geçmesinden sonra Yunanistan ve Batı Anadolu kent devletlerinin ticaret yolu kapanmış ve buğday trafiği sekteye uğramıştı. Ayaklanma (M.Ö. 499) sonucunda Miletos Perslerce kuşatıldı. Ayaklanma bastırıldı ve halkın bir kısmı sürüldü, bir kısmı ise öldürüldü. Marathon Savaşı İonia ayaklanmasından iki yıl sonra Pers ordusu egemenlğini güçlendirmek ve ayaklanmayı destekleyen Yunanistan’a haddini bildirmek üzere sefer düenledi. Pers ordusu Marathon körfezine ulaştı; körfezin gerisinde Marathon ovası bulunuyordu. Marathon ovasında yapılan savaşta Yunanlılar Persleri yenilgiye uğrattı. Artemision ve Thermopylai Savaşları Marathon zaferinden sonra Atinalılar Themistokles’in çabalarıyla güçlü bir donanma meydana getirdiler. Sparta da Atinanın yanında yer aldı. Persler Marathon yenilgisinden on yıl 7
sonra Çanakkale boğazından geçerek Trakya’ya ulaştılar. Yunanlılar Thermopylai ve Artemision’da mevzilendiler. Perslerin amacı Yunanları hem karadan hem denizden kuşatmaktı. Sparta karadan Atina denizden savunmaya geçtiyse de Persler Orta Yunanistan’ı ele geçirip Atina’yı yakıp yıktılar. Salamis Deniz Savaşı Thermopylai bozgunundan sonra Atinalılar Salamis adasına çekildiler. Kserkses komutasındaki Pers donanması Salamis’e geldi. Yapılan savaşta Yunanlar Perslere karşı zafer kazandılar. Böylece bir yıl içinde (M.Ö. 480) Artemision, Thermopylai ve Salamis savaşaları meydana geldi. Plataia ve Mykale Savaşları Perslerle Atinalılar arasındaki savaşlardan sonra Pers kralı Kserkses İran’a döndü. Yunanlılarla mücadele için Mardanios’u bölgede bıraktı. Spartalı komutan yönetimindeki ordu Plataia’da Persleri yenilgiye uğrattı. Plataia ve Mykale savaşlarından sonra Batı Anadolu Perslerden temizlendi. Buradaki kentler İonia ayaklanmasında olduğu gibi ayaklanarak Pers boyunduruğundan kurtuldular. Delos Deniz Birliği m.ö. 490-479 arasındaki savaşlardan sonra Persler püskürtülmüşse de adalar ve Anadolu kentleri için tehlike devam ediyordu. Yunanlıların bir birlik kurmaları kaçınılmazdı. Birliğin önderliği için en güçlü iki aday Sparta ve Atina idi. Sparta’nın sosyoekonomik yapısı deniz aşırı seferleri kaldıracak güçte değildi. Atina’nın donanma deneyimi yüksekti. M.Ö. 478/477 tarihinde Atina tarafından kurulan birliğin merkezi Delos adası idi. Sayıları 300 civarında olan müttefik kentler para, asker, gemi gibi katkılarda bulunuyorlardı. Birlik hazinesi daha sonra Delos’tan Atina’ya getirilmiştir. Bu birliğin adı Attika-Delos Deniz Birliği olarak da bilinir. Birlik Karadeniz ticaret yolunu açık tutmak için Trakya ve boğazları Perslerden temizledi ve Byzantion’u ele geçirdi. Delos birliği giderek Atina İmparatorluğuna dönüşmüştür. Bu hegomonya sevdası Atina ve Sparta’nıjn arasını açmıştır. M.Ö. 431 yılında birlik dağılmıştır. Yunanlıların Doğu Akdeniz Seferi Ve Kallias Barışı Buğday açısından zengin olan Mısır öteden beri Atina’nın ilgisini çekiyordu. Bu nedenle M.Ö. 459’da Atina donanması Mısırdaki ayaklanmayı desteklemek üzere yola çıktı. 8
Yunanlılar Memphis’te yenilgiye uğradılar. Yunanlar bunun öcünü almak üzere Doğu Akdeniz’e iki ordu gönderdiler. Ancak Komutan Kimon ölünce ordu zor durumda kaldı ve Kallias’ı barış görüşmelerine gönderdi. Yapılan Kallias barışı ile Batı Anadolu kentleri Perslere karşı bağımsızlıklarını elde ettiler. ALTINCI VE YEDİNCİ BÖLÜM PELOPONNESOS SAVAŞI VE SONRASI Atina ile Sparta arasında M.Ö. 431-404 yılları arasında 27 yıl süren savaş ‘Peloponnesos Savaşı’ olarak bilinir.
Delos birliği sonucunda Atina’nın güçlenip bir
imparatorluk haline gelmesi diğer Yunan kent devletlerini ve Sparta’yı rahatsız etmekteydi. Bu rahatsızlık sonucu Thukydides’in ‘ Peloponnesoslularla Atinalıların Savaşı’ adlı eserinde anlattığı savaş patlak verdi. Savaşın gerçek nedeni Atina’nın güçlenip Delos Birliğini bir imparatorluğa dönüştürmesiydi. Atina’nın saldırgan tutumuna maruz kalan kentler Sparta’nın önderlik ettiği Peleponnesos Birliği’nin üyeleriydi. Peloponnesos savaşının ilk on yılı Arkhidamos Savaşı olarak adlandırılır. Sparta kralı Arkhidamos Peloponnesos birliği üyelerinden oluşan bir ordu ile Attika’ya girerek bir ay bölgeyi yağmaladı ve ülkesine geri döndü. Perikles Atina’yı boşaltmış ve surların gerisinde ve Pire limanında toplanmıştı. M.Ö. 430’da Atina’daki veba salgınında halkın üçte biri ve Perikles de öldü. Çeşitli çarpışmalardan sonra M.Ö. 421 yılında Atinalı politikacı ve komutan Nikias’ın çabalarıyla ‘Nikias Barışı’ yapıldı ve 50 yıl devam etti böylece Arkhidamos Savaşı son buldu. Bu barış Atina için zaferdi; çünkü Sparta Atina’nın Delos Birliğindeki önderliğini tanıyordu. Atinalı Alkibiades amacı Peloponnesos’un batı yolunu kapatmak olan Sicilya’nın ele geçirilmesi planıyla Atinalıların eski zafer günlerine dönebilecekleri konusunda Atinalıları ikna etti. Ancak Sicilya’ya vardığında mahkeme edileceğini öğrenince kaçıp Sparta’ya sığındı ve bütün planı açıkladı. Bunun sonucunda Sicilya seferi başarısızlıkla sonuçlandı. Artık Perslerde Kallias Anlaşmasını bozarak Sparta’nın yanında yer alıyordu. Peloponnesoslular Pers desteğiyle büyük bir donanma meydana getirdiler. Atima donanması büyük bir yenilgiye uğratıldı. 27 yıllık savaşın ardından Atina İmparatorluğu çökmüştü. Böylece Yunan dünyasının önderliği Sparta’ya geçti. Fakat Sparta’nın bu sevinci Perslerin Yunan dünyasının işlerine karışmaya başlamasıyla fazla uzun sürmedi. Pers satrabı Kyros’un ağabeyi II Artakserkses’e yaptığı başarısız seferden sonra Kyros’tan yana olan kentler 9
cezalandırılacakları korkusuyla Sparta’dan yardım istemiştir. Sparta da Perslere savaş açmıştır. Atina M.Ö. 378’de ikinci bir Deniz Birliği oluşturdu. 100 yıl önce kurulan ilk Deniz Birliği Perslere karşı kurulmuştu. İkinci Deniz Birliği ise Spartalılara karşı kuruldu. Önceki deneyimlere dayanan Atina diğer kentler üzerinde hegomonya kurmamasına rağmen toparlanıp güçlenmesi bazı kentleri rahatsız etmiştir. Bu birlik dağılmıştır. SEKİZİNCİ BÖLÜM MAKEDONYA EGEMENLİĞİ VE HELLENİSTİK ÇAĞ Makedonya Balkanlar ile Yunanistan yarımadasında yer alır. Eski Yunancanın bir lehçesini konuşuyorlar ve kendilerini Yunan olarak kabul ediyorlardı. Yunanlılar için ortak düşman Perslerdi ve bundan da Yunanların birliği düşüncesi doğdu. Atinalı hatip İsokrates Makedon kralı II Philippos’a yazdığı mektupta Yunan ulusunun beş büyük kentinin onun komutasında Perslere karşı sefer düzenlemesini istiyordu. II Philippos Makedon tahtına geçer geçmez ülkeyi siyasî, ekonomik ve askerî anlamda güçlendirdi. Philippos’u Orta Yunanistan’a çeken gelişme Thebai Birliği arasında çıkan Kutsal Savaş’tı. Khaironeia Savaşından sonra Yunanlar II Philippos’un gücünü kabul ettiler. Philippos giderek Yunanlıların briliğini sağlayacak kişi olarak görülmeye başlandı. M.Ö. 337’de Korinthos’ta toplanan Yunanlar bir Helen Birliği oluşturdular. Bu Korinthos Birliği olarak adlandırıldı. Babasının ölümünden sonra Büyük İskender Makedonya tahtına geçti. İskender’in doğu seferine başladığı M.Ö. 334 yılıyla son Helenistik krallık olan Ptolemaiosların tarih sahnesinden silindikleri M.Ö. 30 arası 300 yıllık dönem ‘Helenistik Çağ’ olarak adlandırılır. İskender’in amacı Batı Anadoludaki Yunanca konuşan ya da Yunan kültürünün nüfuzu altında bulunan kentleri Pers sultasından kurtarmaktı. Granikos (Biga) Savaşı sonucunda Persleri yendi ve Anadolunun kapıları İskender’e açıldı. Lydia’yı ele geçirdi ve mali ve askeri yetkileri Makedon ve Yunanların eline verdi. Ephesos’a geldi ve oligarşik idareye son vererek demokrasiyi kurdu. İskender Pers boyunduruğundan kurtardığı ya da ele geçirdiği kentlerde demokratik yönetim kuruyordu. İskender sırasıyla Lykia, Pamphylia, Pisidia ve Phrygia’yı ele geçirdi. Phrygia’da Gordion düğümünü kılıcıyla kesti ve Asyanın Hâkimi oldu. Galatia ve Kilikia’yı aldı. İssos savaşında Pers ordusu ile İskender’in ordusu Pinaros ırmağı yakınlarında karşı karşıya geldi. İskender burada Dareios’un ordusunu yendi. İskender daha sonra Suriye’ye 10
girerek Perslerin en önemli donanma üslerinden Fenike’ye girdi. Daha sonra Mısır’a yöneldi. Mısır’ı ele geçirdi. Mısır’da yönetimi âdet olduğu üzere malî ve askerî kontrol Yunan ya da Makedonların eline verdi. İskender Mısır’dan ayrılarak Pers kralı Dareios’un ordusunun bulunduğu Baylonia’ya girdi. İki ordu Mezopotamya’da Gaugamela ovasında karşılaştı. Pers ordusu yenildi. İskender Asya Kralı ilan edildi. İskender İran içlerine girerek Baylon, Susa, Persepolis, Hemedan’ı ele geçirdi. İskender karşı koyma olmaksızın Hindikuş dağlarına kadar ilerledi. Hydaspes savaşında Poros’u yendi. Daha sonra ordusu geri dönerken İskender hastalanarak 33 yaşında öldü. İskender imparatorluğunun başkenti olarak Babil’i seçmişti. Askeri ve sivil yönetimi birbirinden ayıran İskender devletin resmî dili olarak Attika lehçesini seçmişti. İskender’in kurduğu kentlerin çoğu Dicle’nin doğusunda bulunuyordu. İskender ‘dünya imparatorluğu’ niteliği taşıyan devletinde tek bir para sistemi kabul etmişti. Ön yüzde Herakles arka yüzde ise Zeus vardır. Büyük İskender’in M.Ö. 323’te ölümünün ardından İmparatorluğun başına kimin geçeceği sorun oldu. Çok geçmeden Diadokhoi’lar yani halef komutanlar Babylon’da bir devlet konseyi kurdular. Roksane’den doğacak çocuğa kadar devletin başına Perdikkas atandı. Anacak çeşitli sürtüşmelerden sonra Suriye’de ikinci bir devlet konseyi toplandı. Bu toplantıda alınan karar uyarınca Antipatros imparator vekili seçildi. Antigonos Asya’daki büyük ordunun komutanı, Seleukos Babylon satraplığını, Ptolemaios da Mısır ve Kyrenaika’yı aldı. Birkaç yıl sonra Antipatros’un ölümüyle egemenlik mücadeleleri başladı. İmparatorluğun başına vekil olarak geçecek olan Kassandros İskender’in oğlunu ve Roksane’yi öldürttü. Bundan böyle Büyük İskender’in devletini tek bir kralın yönetimi altında koruma
politikası
kalmadı.
Böylece
İpsos
savaşından
sonra
Büyük
İskender
İmparatorluğundan doğan Seleukos, Ptolemaios, Lysimakhos ve Kassandros’un Makedonya devletleridir. Korupedion savaşında Seleukos’un Lysimakhos’u yenilgiye uğratmasıyla ‘Daidokhlar Savaşı’ sona erdi. Korupedion savaşından sonra Seleukos Anadolu’nun ve İndos’a değin Doğu’nun egemeni oldu. Bu hemen hemen Mısır ve Hindistan dışında İskender’in fethettiği topraklara eşitti. Korupedion savaşından sonra Seleukos Ptolemaios Keraunos tarafından öldürüldü. Artık İskender’in üniter devlet politikası ortadan kalktı. Mısır’da Ptolemaios’lar, Önasya’da Seleukoslar, Makedonya’da Antigonoslar devleti arasında topraklar paylaşıldı.
11
DOKUZUNCU BÖLÜM ANADOLUDA KURULAN HELENİSTİK KRALIKLAR PERGAMON KRALLIĞI Pergamon yazılı kayıtlarda ilk olarak Anabasis adlı eserde geçer. Helenistik Çağda Pergamon tarım, hayvancılık, tekstil, çanak çömlek imalatı, metal işçiliği, parfüm imalatı ve gümüş yataklarıyla zengin bir kentti. Pergamon kütüphanesi, Mısır’daki İskenderiye’den sonra Helensitik dünyanın en önemli kütüphanesiydi. Aleksandria’nın papirüsüne karşılık Pergamon’un ‘pergamentum’ adını taşıyan parşömeni vardı. BİTHYNİA KRALLIĞI Bugünkü Kocaeli yarımadası Antik Çağın Bithynia bölgesini oluşturmaktadır. PONTOS KRALLIĞI Pontos, Küçük Asya’nın kuzeyinde Kızılırmak ve Anadolu’nun kuzeydoğu ucu arasındaki bölgeye verilen addır. Güneyde Kappodokia ve Küçük Armenia ile sınırlanır. Pontos’taki mithradatesler ismini taşıyan krallar M.Ö. 4 yüzyılda görülmeye başlanırlar. Roma emperyalizmine karşı Anadolu halklarının savunuculuğunu yapan VI. Mithradates ve dönemi birçok antik yazar tarafından kaleme alınmıştır. Mithradates ise Ephesos’ta Romalıların ve İtalyan kökenlilerin özgür, köle, kadın, erkek ayırt etmeksizin öldürülmesini emretti. Bu katliamda 80.000’den fazla kişinin öldürüldüğü söylenmektedir. M.Ö. 88’de gerçekleşen bu katliam tarihe ‘Ephesos Akşamı’ olarak geçmiştir. M.Ö. 63 yılında Kırım’da intihar etmiştir. Roma her ne kadar Pontos’a hâkim olduysa da Mithradates’in oğlu Kırım kralı Pharnakes Pontos’ta hak iddia ediyordu. Ceasar’ın ‘veni, vidi,vici’ sözü Pharnakes’in yenilgiye uğratılmasından sonra söylenmiştir. KAPPODOKİA KRALLIĞI ARMENİA KRALLIĞI Armenialılar önceleri Urartu egemenliği altında yaşıyorlardı. Urartuların tarih sahnesinden çekilmeleriyle Pers egemenliğine girmişlerdir. Perslerin ardından Seleukoslara bağlandılar. Seleukosların Romaya yenilmesinden sonra bağımsızlık ilan ettiler. Dolayısıyla 12
siyasal tarihleri M.Ö. 2. Yüzyılda başlamaktadır. Krallığın en parlak dönemi M.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısıdır. Sikkelerindeki yazı Eski Yunancadır. M.Ö. 66’da Roma egemenliğine girdi ve bundan sonra Roma’ya bağlı vasal bir krallık oldu. KOMMAGENE KRALLIĞI Bugünkü Adıyaman, Maraş ve Gaziantep illerinin kapladığı topraklar üzerinde kurulmuştur. Seleukosların zayıfladığı bir dönemde yörenin idarecisi Ptolemiaos Seleukos krallığına karşı ayaklanarak Kommagene krallığını kurmuştur (M.Ö. 162). I Antiokhos zamanında Kommagene en parlak dönemini yaşamıştır. Nemrut dağı üzerinde kendisi için yaptırdığı kutsal mezar anıtı görülebilir. HELENİSTİK KRALLIKLARIN SON BULMASI Helenistik krallıkların Roma ile mücadelesi başarısız olmuş sonunda ise tümü Roma’nın egemenliğine girmiştir. Hannibalin yenilgiye uğratılmasından sonra Roma Küçük Asya’ya yönelmiştir. Seleukosların Magnesia savaşında yenilmesi, Mithradates savaşları ve M.Ö. 31’deki Actium savaşından sonra son Helenistik krallık olan Ptolemaios krallığı da yenilmiştir. Bu savaştan sonra Akdeniz’in en büyük gücü olan M.Ö. 27’den itibaren Augustus tarafından bir imparatorluk haline gelen Roma olmuştur. Augustus’un 40 yıllık iktidarı Akdeniz dünyasında Pax Romana’yı başlatmıştır.
13