ÇAĞDAŞ DRAMA DİZİSİ
Bu dizı A ziz Ç a lışla r’ın y ö n e tim in d e h a z ıria n m a k ta d ır.
Bu kitap 1990 yılında İstanbul'da, ÖZ AL Basım evi’nde dizildi, ve basıldı
\aclav Havel
LARGO DESOLATO BURUK EZGt OYUN
T ü rk ç e si: KEMAL BOZTEPE ÜLKÜ AKBABA
CAN YAYINLARI LTD. ŞTÎ. Babıali Cad. Sıhhiye Apt. No: lö Kat: 2 Cağaioglu, İstanbul T elefon : 52B 01 13 • 513 51 88
Özgün adi: Largo Desolato
©Romvohlt Taschenbuch Verlag GMBH Onk Ajana Ltd. Şti. Can Yayınlan f 1090)
AYDIN KİMLİĞİNİ SORGULAYAN BİR OYUN Zohra İPŞÎROĞLU Largo Desolato (Buruk Ezgi) Toplumsal ve psi kolojik süreçlerdeki mekanizmayı ve modem dünya da insanın nasıl güdüldüğünü açığa çıkartan bir bas kı yönetimi yergisi, baskılı bir ortamda kendisine ve çevresine yabancılaşan bir aydının kimlik arayışı, korku ve kaygının yıpratıcı etkilerini dile getiren bu ruk bir gülmece, düşünce ve dil kalıplarının insanı sürüklediği kısır döngüye alaycı bir yaklaşım, insan lar arası yabancılaşma, kopukluk ve iletişimsizliğin eleştirisi... Böylesine çok temayı açık seçik ve duru bir tiyat ro diliyle neredeyse matematiksel bir düzen içinde bir araya getiren Largo Desolato’yu çok sesli bir oyun olarak tanımlamak yanlış olmaz sanırım. Gerek içiçe girerek birbirini bütünleyen temaların yoğun luğu. gerek bunların biçimlendirilişindeki düzen, bu oyunu Havel'in kendisinin de vurguladığı gibi müzik diline, müziksel düşünceye yaklaştırıyor. -Repliklerin geri alınması, yinelenmesi, değiştirilmesi, bir kişiden ötekine geçiş, karşılıklı bir alışveriş, geriyo doğru gi den ya da ileriye doğru akarak birbiriyle çatışan di yaloglar, konuşma motiflerindeki ritm değişimi, za mansa! boyut, tüm bunları oyunlarımda bulabilirsi niz. Daha ilk bakışta oyunlarımın açık biçimi ve şe5
ma tik düzeni göze çarpıyor»», diyor Havel, «yazar ola rak bir kons traktörüm ben. Oyunlarımın kurgusu çok önemli, bunu bilinçle, açıle seçik bir biçimde göster meye, vurgulamaya açığa çıkartmaya çalışıyorum, ço ğu kez neredeyse geometrik çizgilerle..,»»1 Largo Desolato’nun doruk noktasında direnişi simgeleyen filozof Leopold Kopika’nm içine düştüğü kısır döngü, çok sesli bir boyut kazanır. Çevresinde kiler, onun yaşamında uzak yakın yer alan herkes, karısı, sevgilisi, arkadaşı, polisler, işçiler vb. aynı an da onun çevresini sararak, kendi görüşlerini, düşün celerini beklentilerini yinelerler. Leopold onlar için hem bir güvence ve inanç kaynağıdır, hem de bir kurban. Tüm sorumlulukları ona yükleyerek kendi vurdumduymazlıklarını sürdüren bu insanlar, bu sah nede uyumsuz seslerden oluşan bir bütünü oluştu rurlar. Sıkıntılı, bunalımlı dönemlerimizde beynimi ze hücum eden karmaşık imgelerin ve seslerin etki siyle kendimizi kapana sıkıştırılmış gibi duyumsa dığımız anlar olmuştur. Ne var ki, Havel böylesine bir çıkmazı sergilerken, gerçeği öykünme yoluyla ol duğu gibi yansıtan benzetmeci tiyatro geleneğine bağ lı kalmıyor. «Benim oyunlarımda ne atmosfer yara tılıyor. ne psikolojik betimlemelere yer veriliyor, ne de insan ruhunun gizemli derinliklerine iniliyor. Oyun ların kurgusu, nasılı ustaca gizlendirmeye çalışma dığı gibi, yaşamın doğal akışına uygun düşen olayla ra da yer vermiyor.»’ Çağdaşlan Brecht gibi, Pinter gibi, Beckett gi bi Havel de düşünmeye ve kurmacaya ağırlık veren bir yazardır. Toplumsal mekanizmadaki çelişkilerin sergilenmesi onu epik tiyatroya yaklaştırırken, bu çe lişkilerin bireyi içine sürüklediği absürd döngü uyum suz tiyatroyu anımsatıyor. Havel'in amacı, izleyenin özdeşleşebileceği tipler ya da kendisini k&ptırabileceği olaylar yaratmak değil, onu bir düşünce süreci nin içine sokarak uyandırmak, bilinçlendirmektir. Ger 6
çekten de. Largo Desolato'nun baş kişisi Leopold'a kendimizi ne denli yakın duyarsak duyalım, bir tür lü özdeleşemeyiz onunla. Tam onun duygularım, kay gılarım paylaştığımız, onun için üzüldüğümüz, ona acıdığımız anda, düşüncelerindeki, sözlerindeki sah teliği ve yapaylığı sezip uzaklaşırız ondan. Kimdir Leopold? İnsanların onda gördükleri, görmek istedik leri biri mi, yoksa yıpranmış, tükenmiş bir insan mı? Çaresizliğim, tüm içtenliği Ue dile getiren açması bir insan mı, yoksa hep başkalarının kendisi hakkmdaki görüşlerini yineleyen, kendisine ait duygu ve düşün celeri bile kalmamış, özgünlüğünü bütünüyle yitir miş bir kişi mi? Direnişin ve umudun sözcüsü mü, yoksa kendi dışında güçlerin elinde oyuncak olan bir kukla mı? Özdeleşme ve yabancılaştırma arasındaki gelgit ler, okuyucuya ya da izleyiciye sürekli olarak yeni ye ni sorular yüklüyor. «İzleyicinin, içerdiği gerçeklikle kolaylıkla özdeşleşebileceği, ama yine de belli bir ya paylığı ve sahteliği sezebileceği, dengesini bıçağın ucunda bulan diyaloglar yazmak hoşuna gidiyor-, di yor Havel kendisiyle yapılan bir röportajda -»Bazı ger çeklerin inandırıcı bir biçimde dile getirildiği, ama temelinde baştan sona yalan olan monologlar hoşuna gidiyor-.1 Havel’in dile getirdiği çelişkiler yer yer buruk bir gülmeceye dönüşerek, absürd bir boyut kazanıyor*. Leopold’ım sevgilisiyle başbaşa kaldığı anlarda bile felsefi bir söylev çekiyormuş gibi sürdürdüğü konuş maları; polislerin baskısından sonra yaşadığı korku yu dile getirdiğinde, karısının onu yan kulak dinle yip mutfaktaki kapkaç&kla ilgilenmesi; Leopold'un ar kadaşının onun hakkmdaki görüşlerini. LeopcJd’un önceleri sevgilisinden bıktığı için, oyunun sonuna doğ ru ise öğrenci kızı tavlamak amacıyla değişik bağ lamlarda kullanması; çevresindekiler gezip tozarlar ken, örneğin kansı sevgilisi ile sinemalara, balolara 7
giderken, Leopold’u n d ö rt d u v ar arasın d a tutsakm ış gibi yaşam ası; karısının sevgilisinin Leopold’la uzak yakın hiç ilgisi olm am asına karşm , büyük b ir ilgiyle onun sağlığıyla ilgilenmesi; ark ad aşın ın onun hal ve hatırını sorm ak için söylediği sözlerin, polisli sahne lerde yinelenerek, bu kez bir baskı aracı o larak kul lanılm ası; Leopold k o rk u lar içinde bocalarken ikide birde evine gelen iki işçinin onu b ir k ah ram an gibi görüp göklere çıkarm aları, ve sonunda tüm tehditle re karşı göğüs gerip tutukevine gitm eye razı oldu ğ u n d a polislerin o na hiç ald ırm am aları... Tüm bu çe lişkiler, d u rm a d a n yinelenerek boş k alıp lara düşen sözcükler aracılığıyla veriliyor. H avel’e göre, b u çelişkiler, en çarpıcı biçim de d ü şüncelerim izde ve düşüncelerim izi belirleyen dilde ortaya çıkar. Dil, y aratıcı b ir güç o larak h a rik a la r ya ratabileceği gibi boş b ir k alıb a d a dönüşebilir. Yapıcı olabileceği gibi, yıkıcı d a olabilir. «Dil gizemli, çokanlam lı ve sinsi b ir göstergedir. K aran lık ta p arlay an b ir ışık olabileceği gibi, ölüm cül b ir ok d a olabilir.. İçer diği özgürlük duygusu, ve gerçekçilikle toplum u et kisi altın a alabileceği gibi, aldatıcılığı ve fanatizm i ile insanı ipnotizm a ederek, ölüm cül tehlikelere de yol açabilir...» 4 Bu bakım dan, eleştirel düşünceyi yaşam ım ızı yön lendiren tem el d av ran ış o larak sa v u n u r Havel. Havel'in eleştirel düşü n ced en anladığı, h e r tü r kısırlık tan. a t bakışından, sa p la n tıd a n arınm ış, çok anlam lı ve çok boyutlu b ir düşüncedir. Bu düşünce, tem elim kuşkuda bulur. «Sözlere d u y u lan kuşku olum suz ola nı önlerken, a ş ın güvence felâketlere yol açabilir», di yor Havel F ran k fu rt k ita p fu a rı için hazırladığı ko nuşm asında.5 Ve kendi to p lum unun yaşadığı u zu n vo baskılı dönem in sonucu genellem elere, ideolojik deyiş lere, kalıplaşm ış lâflara, insanın d u y g u lan m hedef alan aldatıcı, tatlı sözlere, dem agojiye karşı bağışık lık kazandığını söylüyor.
Kuşkusuz, bu bağışıklık dûndan bugün© kazanıl mamış. Ancak tarihsel bir süreç sonunda türlü baskı lar yaşandıktan, türlü acılar çekildikten sonra elde edilmiş* Bu bakım dan Çekoslavakya'nm bugün var dığı aşam ayı yıllarca tutukevinde sürünen Havel’in bugün Cum hurbaşkanı olabilmesini bir raslantı de ğil, tarihsel bir birikim in ve gelişimin sonucu olarak görmeliyiz. Eleştirel düşüncenin daha yeterince köksalmamış, dilin ipnotizm a edici gücüne karşı bağışıklığın daha kazanılm am ış olduğu ülkemizde ise Havel’in sö zünü ettiği «ölümcül tehlike»yle h er an burun b u ru na yaşamaktayız. Bu bakım dan onun yapıtlarının bizler için özel bir önem taşıdığına inanıyorum. Çok yön lü düşünm eyi öğrenme açısından yalnız Largo Desolato'yu değil, Havel'in tüm yapıtlarını büyük bir özen ve titizlikle okumalıyız. Bu oyunun bizler için güncel olan bir başka özelliği de, aydınlarım ızın bugün için de bulunduğu çıkmazı çağırıştırm ası. 12 Eylül önce sinde baskı yönetimine karşı savaşım veren, direnen aydınlarım ızın kim ilerinin bugün politikadan elini eteğini çekerek, (örneğin reklam şirketlerinde çalı şarak ya d a gericiliği savunarak) kimliklerini yitir miş, kendi kendilerine yabancılaşm ış olmaları. Oyu na bu açıdan bakıldığında kolaylıkla karam sarlığa kapılabiliriz. Ne var ki, Havel’in tüm oyunlarında İs rarla vurguladığı gibi, eleştirel düşüncenin yaşam ı mızı yönlendiren temel bir davranış olarak benimsen mesi, boy leşine bir karam sarlığı önleyebilir.12345
1. 2. 3. 4. 5.
Vaclav Havel, Fornverhör, Rowoholt 1087. Aynı yapıt. Aynı yapıt. Theator Heute, Kasım 1989. Aynı yapıt. a
KİŞİLER :
Dr. LEOPOLD KOPRIVA Filozof ULI: Leopold'ün arkadaşı SU SA N N A : Leopold ü n karısı BİRİNCİ WENZEL İKİNCİ WENZEL L U S I: L eop o ld ü n kız arkadaşı OLBRAM: Leopold'ün arkadaşı BİRİNCİ HERİF İKİNCİ HERİF BİRİNCİ ADAM İKİNCİ ADAM MARKETA Felsefe öğrencisi genç k ız
11
(B ü tü n o yun, LEOPOLD ve S U S A N N A n m oturduktan evin salonunda geçer. Bu derlitoplu salondan öteki odalara geçilir. Solda gözetlem e deliği olan giriş ka pısı. A rka d a solda balkona. ortada m utfağa açılan bi rer cam hapı. Sağda S U S A N N A 'n ın odasına çıkan mer diven. Giriş kapısının karşısında, sağda. banyoya ve LEOPOLDun odasına açılan kapılar. Duvarlarda, kapı lardan arta ka la n tü m boşluklarda kitap dolaptan ve rafları, Giriş kapısının yanında bir askılık. Odanın sağ yarısında bir kanepe. K anepenin önünde alçak bir m asa ve birkaç sandalye. Masada büyü k bir rom şi şesi ve LEOPOLD'un bütün oyun boyunca rom doldu rup içtiği bir bardak. Ev her ne kadar eski ve biraz burjuva tipi olsa da, bir entelektüelin evi olduğu anla şılır. O yun başlam adan önce, sahne aralarında ve oyun sonunda gittikçe yükselen senfonik bir m ü zik ç a la r)
13
BİRİNCİ SAHNE
(M üzik giderek azalırken, perde yavaşça yükselir Sahnede yalnız LEOPOLD vardır, Kanepede oturmuş, gözleri giriş kapısmdadır Bir süre sonra kalkar, ka pıya yaklaşır ve gözetleme deliğinden dışarıya bakar Sonra kulağını kapıya dayayıp, dikkatle dinler. Uzun bir sessizlik. Birden perde iner ve aynı anda m üzik başlar.)
ıs
İKİNCİ SAHNE
(M ü zik giderek azalırken, perde yavaşça yükselir. Sahnede ya ln ız LEOPOLD vardır. Kanepede oturm uş. gözleri giriş kapısm dadır. Bir süre sonra kalkar, k a pıya yaklaşır ve gözetlem e deliğinden dışarıya bakar. Sonra kulağını kapıya dayayıp d ikkatle dinler. U zun bir sessizlik. Birden perde iner ve aynı anda m ü zik başlar.)
16
ÜÇÜNCÜ SAHNE
(M üzik giderek azalırken, perde yavaşça yükselir. Sahnede yalnız LEOPOLD vardır. Kanepede oturmuş, gözleri giriş kapısındadır. Bir süre sonra kalkar, ka pıya yaklaşır ve gözetleme deliğinden dışarıya bakar. Sonra kulağını kapıya dayayıp dikkatle dinler. Bir şeyler duym uş gibi irkilir. A ynı anda zil çalar. LEO POLD kısa bir süre duraksar, sonra kapıya yaklaşır ve gözetleme deliğinden dışarıya bakar. Rahatlamıştır. Kapıyı açar, ULÎ içeri girer.)
buruk ezgi
17/2
LEOPOLD: Eh. sonundal U L I: Bir şey m i oldu? LEOPOLD: Hayır. U L I: K orkum m u? LEOPOLD : Y anım da b iri o lunca kendim i d a h a iyi his sediyorum . İçeri girsene. (ULI içeri girer, LEO POLD ardından ka p ıyı k a p a tırJ Dışarısı nasıl? ULI: Boğucu. LEOPOLD- K alabalık mı? ULI-. H er zam an k i gibi. (U H balkon kapısına giderJ Biraz açab ilir m iyim ? LEOPOLD: Elbette. (ULI balkon kapısını iyice açar.) Ne içersin? ULI; SağoL, belki d a h a sonra. (LEOPOLD kanepeye, ULI bir sandalyeye oturur. Kısa sessizlik.) İyi uyu du n m u? LEOPOLD: A slında fe n a sayılm az. A ltı saat kadar. Gece iki kez uyandım , o d a tuvalete gitm ek için. ULI: İshal değilsin ya? LEOPOLD : Yok canım . T am tersi. U LI; Düş g ö rd ü n m ü? LEOPOLD: Evet, am a öyle önemli, ilginç b ir düş olm a sa gerek. Ç ünkü h iç b ir şey h atırlanuyorum . (Ses sizlikJ K ap atab ilir m iyim ? ULI: Biraz d a h a açık kalsın. (S e ssizlik ) Kendini iyi hissediyorsun o halde? LEOPOLD: İlk bakışta, b u g ü n şikâyet edecek b ir şe yim yokm uş gibi g ö rü n ü y o ru m am a, iyiyim desem, yalan olur. ULI: S inirlerin m i bozuk? LEOPOLD : O h e r zam anki halim . ıa
ULI: D ünkü o iç titrem elerin bugün yok. LEOPOLD Ne yazık ki var. hem de oldukça belirgin. Titrem e nöbeti bile denebilir. (LEOPOLD kuşkula nır.) Bîri mi geliyor? (İkisi de sessizce dikkat kesi lirler.) ULI: Yok bir şey. LEOPOLD : Ayrıca başka birçok şeyle bağlantılı bu; örneğin hafif başdönmesi, mide bulantısı, eklem yerlerim de karıncalanm a, dikkatimi bir noktada yoğunlaştıram ayışım , iştahsızlık, bir de kabızlık. ULI: Bu sabah tuvalete çıktın mı? LEOPOLD: Hayır. ULI: Akşam dan kalm a da değilsin? LEOPOLD : A kşam dan kalm a gibiyim. Ama dün gece hiç içmedim. U L I: Belki de hastasın. LEOPOLD: Korkarım, hayır. ULI: D aha iyi ya. LEOPOLD: Böyle iyi olacağıma, hasta olayım daha iyi! En azından bugün gelmeyeceklerinden emin olabilseydim. U L I; Bundan sonra gelmezler artık. LEOPOLD: Öyle m i sanıyorsun? O nlar her an gele bilirler. (O an kapıda bir anahtar sesi duyulur. LEOPOLD. ür ker\ Elinde dolu bir pazar çantasıyla SU SANNA girer içeri.) SUSANNA: M erhaba. ( LEOPOLD ve ULI ayağa kalkarlar.) LEOPOLD: M erhaba, ver baltayım (LEOPOLD, SUSAVNA'mn elinden pazar çantasını alır, m utfağa götürür.) SUSANNA: Nasıl? U L I: H er zam anki gibi. LEOPOLD; (M utfaktan geri gelir.) Et bulabildin mi? SUSANNA: Hayır, ciğer aldım.
LEOPOLD: Olamaz! (S U S A N N A , odasına çıkan m erdi vene doğru ilerler LEOPOLD m erdivenin başına ge lir,) S u sa n c a I (S U S A N N A . m erdivenin ortasında d u ru r. LEOPOLD'e döner.) SUSANNA: Evet? LEOPOLD; B ugün sekize doğru kalktım . Bir şeyler yapm ak istiyordum . Bir iki yazı yazm ak istiyor dum. K âğıtlarım ı hazırladım , am a olmadı. Bugün kendim i yine iyi hissetm iyorum . D ünkü gibi titre m e tu ttu yine. Ben de ortalığı topladım biraz. La vaboyu tem izledim . Ç öpleri boşalttım , havlum u k u ru ttu m . T arağ ı tem izledim . Öğleyin kendim e iki ra fa d a n y u m u rta yaptım . SUSANNA *. Y u m u rta la rı neyle yedin? LEOPOLD: K aşıkla tabii. B aşka neyle olacak? SU SA N N A : G üm üş k aşık la mı? LEOPOLD: Bilm iyorum , a m a herhalde. SUSANNA S a n a k a ç k ere söyledim, y u m u rtalar için güm üş kaşık k u lla n m a diye. S o n ra parlatm ası çok zor oluyor. LEOPOLD: Evet, özür dilerim , unu ttu m . Yemekten so n ra ok um aya çalıştım . Zaten az önce de Uli gel di. SU SA N N A : Önem li b ir şey yok anlaşılan. (SU SA N N A yine odasına y ö n e lir) LEOPOLD: S usan n al (S U S A N N A d urur, LEOPOLD'e d ö n e r) C iğer aldığına göre, akşam yem eğine güzel b ir sofra h azırlay am az mıyız? Ben sos ta r ta r yapa bilirim . İyi b ir de şa ra p açarız. Lusi’n in de gelm e si gerek. Uli de k a lır herhalde. B ana iyi geleceği ne inanıyorum . Biraz olsun bazı şeyleri unutm ak, başka şeyler düşünm ek, biraz geçm işi hatırlam ak. SUSANNA Leopold, kızm a am a, sinem aya biletim var. LEOPOLD: Peki, sin em ad an sonra?
SUSANNA: Benim için çok geç. Biliyorsun, erken kalkıyorum. (SU SAN N A odasına gider, LEOPOLD kısa bir süre ar dından utanm ış gibi bakakalır. Sonra yavaş yavaş ge ri gelip yerine oturur. Uzun bir sessizlik.) LEOPOLD: U1U ULI: Evet? LEOPOLD: Beni düşüneceksin, değil mi? ULI: Ne zam an? LEOPOLD: O rda olduğum zaman. ULI: Her an bunu düşünmemelisin. LEOPOLD: Her an bunu düşünmüyorum. Aklıma gel di işte. Ö zür dilerim. ULI: Niye hiç dolaşmaya çıkmıyorsun? LEOPOLD: Delirdin mi? Dışarı çıkmak ha? ULI: Neden olmasın? LEOPOLD: Burada ne olup bittiğini bilmeden, sürek li huzursuz olmak. ULI: Burada bir şey olacağı yok. LEOPOLD: Öyle de, ben bunu, burda değil de, başka bir yerdeyken nasıl bilebilirim? Ya tam o zaman gelecekleri tutarsa? U LI: Ee, n ’olmuş? Seni evde bulam ayacaklar. LEOPOLD: Olmaz. (O an zil çalar. LEOPOLD, şaşkın, ayağa fırlar. ULI de kalkar. LEOPOLD kapıya gidip gözetleme deliğinden dışarıya bakar ve U Llye dö ner, alçak sesle.) Ben sana ne dedim! ULI (Alçak sesle) O nlar mt? (LEOPOLD başını sallar. Kısa sessizlik. Zil yeniden ça lar.) LEOPOLD (Alçak sesle) Açayım mı? ULI (Alçak sesle) Açman gerek. (LEOPOLD bir an duraksar. Derin bir soluk alır. Sonra kapıya yanaşır, ve kararlı, kapıyı açar. BİRİNCİ ve İKİNCİ WENZEL içeri girerler.) BİRİNCİ WENZEL: İyi günler, doktor bey! LEOPOLD: İyi günler! 21
İKİNCİ W EN ZEL: İçeri g ireb ilir miyiz? LEOPOLD B uyrun. (BİRİNCİ ve İKİNCİ W ENZEL biraz öne d o ğ ru ilerler. LEOPOLD a rk a la rın d a n k a p ıyı kapatır. H epsi ayakta, birbirlerine u ta n a ra k bakarlar.) BİRİNCİ W E N Z E L : Bizi tan ım ad ın ız m ı? LEOPOLD: Ç ıkaram adım . BİRİNCİ W E N Z E L : Sizi iki yıl önce z iy a re t etm iştik. A n laşılan h a tırla m ıy o rsu n u z . Bendeniz, W enzel. O d a b ir W enzel. LEOPOLD: Sevindim . İKİNCİ W EN ZEL: P ek z am an ın ızı a lm a k istem iyoruz. LEOPOLD (U ta n m ış) B uyrun, o tu ru n . (H epsi oturur; LEOPOLD ka n epeye, ötekiler sandal yelere. Sessizlik.) BİRİNCİ W ENZEL: B u ra d a s ig a ra içiliyor m u? LEOPOLD: Evet, tabii. BİRİNCİ VVENZEL: Y anlış an lam ay ın , kendim sig a ra k u llan m a m . VVenzel için soruyorum . Kendisi b aca gibi tü ttü r ü r de. (İk in c i VVENZEL. ceplerini karış tırır, a m a sig a ra sın ı b u la m a z. LEOPOLD ona siga ra u za tır. İkin ci VVENZEL sigarayı alır yakar. Cansıkıcı bir sessizlik.) K âğıda ih tiy acın ız v a r mı? LEOPOLD: Y azı k â ğ ıd ın d a n m ı sözediyorsunuz? İKİNCİ W ENZEL: Evet, ih tiy acın ız varsa, bulabiliriz. LEOPOLD: G erçek ten m i? BİRİNCİ WENZEL • Biz b ir k â ğ ıt fa b rik a sın d a çalışı y o ruz da. LEOPOLD: Ö yle m i? İKİNCİ W £N Z E L : Bizim için k â ğ ıt bulm ak so ru n de ğil. (Sessizlik. S U S A N N A odasından çıka r, m erd iven d en aşağı iner.) LEOPOLD: S u san n a, b u b a y la r k â ğ ıt fa b rik asın d an . Bize d a h a önce de gelm işler. SUSANNA İyi günler! BİRİNCİ W ENZEL: İyi günler! ( S U S A N N A , ULVya
başıyla işaret eder. ULI ka lka r, onunla m utfağa gider. B ü tü n sahne boyunca cam kapının ardında ikisinin çantadaki öteberiyi çıkarıp yerlerine koym alan, bir konu üzerinde ateşli tartışmaları görü lür. Sessizlik.) A ynca, k âğ ıt fabrikası h ak k ın d a elimizde b ir yığın ilginç belge var. tu ta n a k la r fa lan. B unlar sizi ilgilendirir. LEOPOLD: Elbette. İKİNCİ WENZEL: Size getireceğiz bu n lan . (Sessizlik.) BİRİNCİ WENZEL: H er şeyi biliyoruz. LEOPOLD: N edir o h e r şey? BİRİNCİ WENZEL: Sizin durum unuz. LEOPOLD: Ha. İKİNCİ WENZEL: W enzel dem ek istiyor ki, biz siz d en yanayız. Y alnız biz değil— LEOPOLD: Sağolun! BİRİNCİ WENZEL: Birçok insan için siz bir um utsu nuz, dayanaksınız. LEOPOLD: Sağolun! İKİNCİ WENZEL: Sizinle h er şeyin yeniden yoluna gireceğine inanıyoruz. LEOPOLD: Bilemiyorum. BİRİNCİ WENZEL: H er şeyden Önemlisi, teslim olm a malısınız. Size inancım ız var, ihtiyacım ız var: şim di olduğunuz gibi. LEOPOLD: Sağolun! (Sessizlik) BİRİNCİ VVENZEL: R ahatsız etm iyoruz ya? LEOPOLD: Hayır. BİRİNCİ WENZEL: G erçekten m i? Yoksa çekinme yin, söyleyin, toz oluruz hem en. LEOPOLD: R ahatsız etm iyorsunuz. (Sessizlik) BİRİNCİ VVENZEL: Biliyor m usunuz, sırad an bir in sanım ben. Bir hiçim A m a bazı şeylerden habe rim var. B un lar h ak k ın d a görüşlerim de var. Gö23
nişlerimden vazgeçmem ben. Daha bir çok şeyin, evet bugüne kadar yapılandan daha birçok şe yin yapılacağına inanıyorum. LEOPOLD: Evet, öyle. İKİNCİ WENZEL: Ben de, Wenzel de, eldeki bütün olanakların sonuna kadar zorlanmadığına inanı yoruz. Zaten biraz da bu yüzden size geldik. Asıl olanakların önümüzde olduğunu bile söyleyebili rim. Bütün sorun, işe doğru girişmekte. LEOPOLD: Hangi olanaklardan sözediyorsunuz? So mut olarak—. BİRİNCİ WENZEL: Efendim, şey. Yani... bunun üze rinde uzun uzun konuşabiliriz. LEOPOLD: Yani, ne bakım dan nasıl bir şeylerin ya pılabileceğini düşünüyorsunuz? İKİNCİ VVENZEL; Birçok. Ama bunu siz çok daha iyi bilirsiniz! Yani, bize öyle geliyor ki, artık bir şeyler yapmanın zamanı geldi. LEOPOLD: Şimdiki durumun, eskisinden daha iyi ol duğunu sanmıyorum. Tabii anlamlı bir işe daha başından karşı çıkacak değilim BİRİNCİ VVENZEL: Aynı görüşte olduğumuza sevin dim. Zaten sizden başka kim bu işe biraz canlılık getirebilir ki? LEOPOLD: Evet, ama, bana gelince—. İKİNCİ VVENZEL: İşinizin kolay olmadığını biliyoruz. Ama kazanmış olduğunuz saygı, size bu sorumlu luğu yüklüyor. LEOPOLD: Anlıyorum. BİRİNCİ VVENZEL: Biçimi kendiniz bulursunuz. Siz bir filozofsunuz. Bense sıradan bir insanım. Bir hi çim. Sizi bir şeylere zorlamıyoruz. Buna hakkınız da yok. Herkes için her şeyi yapamazsınız. Ama inanıyoruz ki... Böyle açık konuştuğum için bana kızmayın, inanıyoruz ki. sizin durumunuzda çok daha fazla şey yapılabilir. LEOPOLD: Düşüneceğim bunu. 24
BİRİNCİ GENZEL: Bunu size böyle söylüyoruz, çün kü biz sizden yanayız. Yalnız biz değil—. LEOPOLD: Sağolun! İKİNCİ WENZEL : Birçok insan için siz bir umutsu nuz, dayan edesiniz. LEOPOLD: Sağolun! BİRİNCİ WENZEL Her şeyden önce, teslim olmama lısınız. 5ıze inancımız var, size ihtiyacımız var. LEOPOLD: Sağolun! (Sessizlik) İKİNCİ WENZEL: Rahatsız etmiyoruz ya? LEOPOLD: Hayır. İKİNCİ WENZEL : Gerçekten mi? Yoksa çekinmeden söyleyin, toz oluruz hemen. LEOPOLD: Hayır, rahatsız etmiyorsunuz. (Sessizlik) İKİNCİ WENZEL: Daha pek çok şey yapılabilir. Bü tün sorun, işe doğru girişmekte. Sonra sizden baş ka kim bu işe biraz canlılık getirebilir ki? LEOPOLD: Evet, ama, bana gelince— BİRİNCİ .WENZEL: Size inancımız—. İKİNCİ WENZEL: Ve ihtiyacımız var. LEOPOLD: Sağolun! BİRİNCİ WENZEL: Rahatsız etmiyoruz ya? LEOPOLD: Hayır. BİRİNCİ WENZEL: Gerçekten mi? Yoksa çekinmeden söyleyin, toz oluruz hemen. LEOPOLD: Rahatsız etmiyorsunuz. Özür dilerim. (LEOPOLD kalkar. balkon kapısına gider. Kapıyı kapa tır. Yeniden yerine oturur. Sessizlik.) İKİNCİ WENZEL : Her şeyden Önce, teslim olmamalı sınız. LEOPOLD (Dikkat kesilir) . Bir dakika. BİRİNCİ WENZEL: Bir şey mi oldu? LEOPOLD: Biri geliyor sanın m. İKİNCİ WENZEL: Ben bir şey duymuyorum. 25
BİRİNCİ VVENZEL: Kazanmış olduğunuz saygınlık, size bu sorumluluğu yüklüyor. (O an zil çalar. LEOPOLD ürker. Hızla kalkıp kapıya 47ider. Kapının gözetleme deliğinden dışarıya bakar. Rahatlamış bir halde BİRtNCİ ve İKİNCİ WENZEL’e döner.) LEOPOLD: Bir bayan arkadaş. (LEOPOLD kapıyı açar LUSI içeri girer.) LUSI Merhaba Leol LEOPOLD: Selâm Lusil (LEOPOLD, kapıyı kapattr, LUSVyi masaya davet eder.) LUSI Konukların mı var? LEOPOLD: Kâğıt fabrikasından arkadaşlar. LUSI: İyi günler! BİRİNCİ VVENZEL: İyi günler, efendim. LEOPOLD: Ofcursana! (LUSI, kanepeye, LEOPOLD ün yanına oturur. Uzun, sıkıcı bir sessizlik.) Rom is ter misin? LUSI: Rom içmediğimi biliyorsun. (Sessizlik.) LEOPOLD: Nasılsın? LUSI: Biliyorsun işte. LEOPOLD : Niye? Ne oldu? LUSI: Çok yalnızım. ( Sessizlik.) LEOPOLD: Baylar, kararlı bir eylem için zamanın geldiği görüşündeler. LUSI- Buna katılıyorum. (Cansıkıcı sessizlik.) Za mansız mı geldim? Bir şeyler konuşuyordunuz her halde? LEOPOLD; Zararı yok. (Cansıkıcı sessizlik.) Akşam yemeği yedin mi? LUSI: Hayır. LEOPOLD : Seni ciğer yemeye davet edebilir miyim?
LUSİ: Çok iyi olur. (Cansıkıcı sessizlik. LUSI çanta sından ilaçlan çıkanp masaya koyar.) Sana vita min getirdim. LEOPOLD: Hiç de unutmazsın. (Cansıkıcı sessizlik.) Dışarısı oldukça boğucu olmalı. LUSI: Boğucu ve nemli. (Cansıkıcı sessizlik.) LEOPOLD: Uli balkon kapısını açtı, ama ben kapat tım. Bilirsin cereyanda kalmayı sevmem. LUSI: Uli burada mı? LEOPOLD: Evet. (Cansıkıcı sessizlik. BİRİNCİ ve İKİNCİ WENZEL hâlâ kıpırdamadan yerlerinde oturmaktadırlar. LEOPOLD gittikçe huzursuz olur. Birkaç kez bir şeyler söylemek isterse de, vazgeçer Sonunda dayanamaz.) Akşam oluyor. (LUSI kah kahayı patlatır. LEOPOLD, LUSI'nin elini sıkar. Cansıkıcı sessizlik. BİRİNCİ ve İKİNCİ \VENZEL yerlerine çivilenmiş gibi otururlar.) Bir şeyler yap mam gerek. (LUSI, kahkahayı patlatır.) LUSI (Gülmesini keser) Ne yapman gerekiyor? (LUSI yeniden gülmeye başlar. LEOPOLD, masanın altında, LUSl’nin ayağına basar.) LEOPOLD (Kekeleyerek) : Şey için bir şeyler... Bir kaç not tutmak istiyordum... Aynca akşam yeme ği. (Uzun, sıkıcı sessizlik. Sonra mutfaktan, ardında ULYyle SUSAN NA gelir.) SUSANNA: Lusil LUSI: Suzil (LUSI hemen ayağa kalkar, SUSANNA’ya doğru gider. Birbirlerine sarılırlar) Nasılsın ca nım? SUSANNA : Ah. hep aynı hikâye şekerimi LUSI: Bir ara konuşmamız gerek. Sana anlatacak çok şeyim var. 27
SUSANNA: Benim de sona. A m â başk a bir zam an. Tam am m ı? Şim di çok acelem var. LUSI: Gidiyor m u su n yoksa? SUSANNA: S inem aya biletim var. LU SI: Çok yazık. O ysa seni göreceğim diye n e k a d a r sevinm iş timi fB/R/NCİ VVENZEL, birden dizlerine vu ru p ayağa kalkar. A rdından İKİNCİ WENZEL ve LEOPOLD de kalkarlar.) BİRİNCİ W EN ZEL: En kısa sürede yine geleceğiz. LEOPOLD: Çok güzel. İKİNCİ WENZEL: K âğıtları o ? a m n n getiririz. BİRİNCİ VVENZEL: Belgeleri de. LEOPOLD: Çok güzel. İKİNCİ WENZEL: H er şeyden önemlisi, başınızı dik tu tu n I LEOPOLD: Sağohın! BİRİNCİ W ENZEL: O n ları n e zam an bekliyorsunuz? LEOPOLD: H er an. İKİNCİ VVENZEL: H epim iz aynı yolun yolcusuyuz 1 H oşçakalın. LEOPOLD: G ülegüle. LUSI: G ülegüle. (LEOPOLD, BİRİNCİ ve İKİNCİ VVENZEL’e k a p ıy a ka d a r eşlik eder, onlara kapıyı açar. İkisi de çıka rla r. LEOPOLD arkalarından ka pıyı ka p a tır, b itk in bir halde sırtm ı kapıya yaslar.) Kim b u n la r ta n n a ş k ın a ? LEOPOLD: B ilm iyorum . B enden belirsiz b ir şeyler is tiyorlar. A m a iyi n iy etli o ldukları kesin. SUSANNA: Bu ev h e r z am an böyle şekerim ! Şimdi hem en çıkm am gerek. (U L V y e ); Gideliml (LUSI ye) Hadi, hoşçakaL L U S I: G ülegüle, Suzi. ULI: Kendine iyi baki (SU SA N N A ve ULI çıkarlar. LUSI bir sûre LEOPOLD'e gülüm seyerek b a ka r, s o n ra ellerinden tu tu p onu kertr dine çekert öper.) 28
LUSI: Benden hoşlanıyor musun? LEOPOLD: Hım. LUSI: Gerçekten mi? LEOPOLD: Gerçekten. LU SI: Bunu neden hiç kendiliğinden söylemiyorsun? Şimdiye k ad ar hiç kendiliğinden söylemedin! LEOPOLD: Benim bu tü r açıklam alardan kaçındığımı biliyorsun. LUSI: Sevginden utanıyorsun, açıkçası. LEOPOLD: Fenomenoloji bana, söylediklerimin hiçbir zam an kanıtlanabilir deneyimler dışına çıkmaması gerektiğini öğretti. Hissetmediğim bir şeyi açıkla mayı göze alm aktansa, hissettiğimden azım söyle rim, daha iyi. LUSI: O halde, bana olan sevgini, kanıtlanabilir bir deneyim olarak görmüyorsun? LEOPOLD: Bu, sevgi kavram ından ne anladığımıza bağlı. Belki bu sözcük sende, bendekinden farklı ve abartıh kavram ları çağrıştırıyor. Bir dakika! (LEOPOLD, LU S id e n uzaklaşıp, kapıya gider. Gözetle m e deliğinden dtşarıya bakar.) LUSI: Ne var? LEOPOLD: Biri geliyor sandım. LU SI: Ben bir şey duymuyorum. (LEOPOLD kapıdan uzaklaşır. LU Slye döner.) LEOPOLD: Lusi, kızma ama, ilişkimizin yalnızca sonu gelmez hesaplaşm alarla, yorumlarla mı sürmesi ge rek? L U SI: O zam an sen de bu kadar anlaşılm ayan biri olduğuna şaşma. LEOPOLD: Anlıyorum, sen de bütün öbür kadınlar gibi güvence arıyorsun. Ama unutm a ki, sizin için güvence olan şey, erkek için aşkmlık olabilir. LU SI: Benim şansım da, hep aşkmlığa ermiş Aşıklara sahip olmak. LEOPOLD: Tatsızlaşma! L U SI: Ne oldu? 29
LEOPOLD Şu ‘âşık’ sözünü kullanma lütfen. En azın dan benim için. LUSI: Neden? LEOPOLD Tatsız bir söz de ondan. LUSI: Niyeymiş o? LEOPOLD: Çıplak dolaşan biri geliyor gözümün Önü ne de ondan. LUSI (Gülerek) Vay be! LEOPOLD: Oturm ayacak mısın? (LUSI, kanepeye oturur.) Sana ne ikram edebilirim? LUSI -. Şarabın var mı? LEOPOLD: Getireyim. (LEOPOLD mutfağa gider. Bir süre sonra elinde bir şişe şarap, bir açacak ve iki bardakla gelir. Şişeyi açıp, bardaklara, şarap dol durur. Birini kendisi, öbürünü LUSI alır.) Hadi, şerefe! LUSI: Şerefe! (İçerler. LEOPOLD kanepeye, LUSVnin yanm a oturur. Sessizlik.) Anlat bakalım. LEOPOLD: Ne anlatayım ? LUSI: Günü nasıl geçirdiğini. LEOPOLD: Of, bilmiyorum. LUSI -. Bir şeyler yazdın mı? LEOPOLD: Yazmak istiyordum; ama olmadı. 1yı de ğildim. LUSI: Bunalıma mı girdin yine? LEOPOLD: Yalnızca o olsa— LUSI: Yazmaya başlamadığın sürece, böyle sorunla rın hep olacak. Herkes yeni çalışmanı bekliyor. LEOPOLD: Herkesin bekliyor olması, yazmamı kolay1aştırmıyor. LUSI: Oysa h er şeyi kafanda ne güzel tasarlamıştın. LEOPOLD: Neden söz ediyorsun? IUSI Hani bana sevgi denen şey, varlığımızın temel nedenidir, demiştin. Yaşamımızın özü, kaynağı ol duğunu anlatmıştın? LEOPOLD . Bu kadar ilkel bir biçimde söylediğimi sanmıyorum. 30
LUSI: Tabii sen daha akıllıca dile getirmiştin. LEOPOLD: Çok garip ama, yazmayı ertelemem için hiçbir bahane bulamayınca, oturup yazmaya ka ra r veriyorum. Ama ilk basit şeye takıbp kalıyo rum. Acaba tükenmez kalemle mi yazsam, yoksa dolmakalemle mi yazsam? Acaba hangi kâğıdı kullansam? Derken, başlayıveriyor. LUSI: Ne başlayıveriyor? LEOPOLD: Daireler. LUSI: Nedir o? LEOPOLD *. Düşünceler, sürekli bir daire çiziyor. LUSI: Hım. LEOPOLD: Hep benden mi söz etmemiz gerekiyor? LUSI: Başka zaman kendin hakkında konuşmayı se versin ama. LEOPOLD: Sana öyle geliyor. (LUSI, başını LEOPOLD'ün omuzuna koyar LEO POLD ona sarılır. İkisi de derin düşüncelere dalmış, önlerine bakarlar Sessizlik.) LUSI: Leopold! LEOPOLD: Evet? LUSI; Seni bundan kurtaracağım. LEOPOLD- Nasıl? LUSI: Senin sevgiye ihtiyacın var, hem de seni ken dinden geçirecek, çılgın, gerçek bir sevgiye. Üze rinde çalıştığın kuramsal sevgiye değil. LEOPOLD: Bunun için çok yaşlıyım. LUSI: Yaşlı değilsin. Yalnızca duyguların donmuş, taşlaşmış. Bu engeli yıkacağım. (LUSI, LEOPOLD'e sarılır, yüzünün değişik yerlerini öpmeye başlar LEOPOLD sıkılgan bir halde, hiçbir şey yapmadan oturur. Perde mer, müzik başlar.)
31
DÖRDÜNCÜ SAHNE
(Müzik, azalırken, perde yavaşça yükselir. Akşamın geç saatleridir. Balkon kapısının arkası karanlıktır. OLBRAM. sahnede, kanepede oturur. LEOPOLD ar kada, balkon kapısının yanındadır. Saçı başı dağınık tır. Üstünde yalnızca robdöşambr vardırÜ şüdüğü iz lenimini verir. Kısa bir sessizlikJ OLBRAM: En son ne zaman dışan çıktın? LEOPOLD: Bilmiyorum. Çok oldu. OLBRAM: Hiç d ışan çıkmıyor musun? LEOPOLD: Hayır. (Sessizlik.) OLBRAM: Ne k ad ar içiyorsun? LEOPOLD: Herkes kadar. OLBRAM: Sabah mı başlıyorsun? LEOPOLD: Durum a göre. (Sessizlik.) OLBRAM: Uykun nasıl? LEOPOLD: Bazan iyi, bozan kötü. OLBRAM: Düşlerinde onları görüyor musun? Ya da yeniden orada olduğunu gördüğün oluyor mu? LEOPOLD: A rada bir. (Sessizlik.) OLBRAM: Leopold! LEOPOLD: Evet? OLBRAM: Kuşku d uy muy örsündür sanırım, hepimiz seni seviyoruz. 32
LEOPOLD Biliyorum. (Sessizlik.) LUSI (Sahnenin arkasından) Leopold! LEOPOLD (Seslenir) Bir dakika! (Sessizlik. LEOPOLD soğuktan titreyerek, kollarını oğuşturur. OLBHAM masadaki ilaçlan inceler.) OLBRAM: Vitamin haplan mı? LEOPOLD Evet OLBRAM: Vitaminlerden başka bir şeyler de alıyor musun? LEOPOLD Hayır. Neden sordun? OLBRAM: Birtakım söylentiler var da. LEOPOLD: Ne gibi söylentiler? OLBRAM: Bırakalım şimdi bunları. (Sessizlik.) Birçok kişi sana gönderdikleri mektupları yanıtsız bı rakmandan yakmıyor. LEOPOLD: Severek hiçbir zaman mektup yazmadım. OLBRAM: Elbette, yazmak zorunda değilsin. Ama ya zık. Böylelikle, gereksiz yere bir yığın dedikoduya neden oluyorsun. LEOPOLD: Ne gibi dedikodular? OLBRAM: Örneğin, artık sana güvenilemeyeceği... LEOPOLD: Önemli mektupları yanıtlıyorum. Belki de bazı mektuplar postada takılıyordum ( Sessizlik.) OLBRAM: Peki derlemeye ne diyorsun? LEOPOLD: Hangi derleme? OLBRAM: Sana vermiştim ya. LEOPOLD: Ha, o mu? OLBRAM: Okudun mu? LEOPOLD Doğrusunu söylemek gerekirse... OLBRAM: Okuman gereken şeylerdi bunlar. LEOPOLD: Biliyorum. Zaten bu yüzden şöyle bir göz atıp geçemezdim. Her metin ayrı bir dikkat, ayn bir titizlik gerektiriyor. Her şeyi her zaman oku yamıyorum. (Sessizlik.) buruk ezgi
33/3
OLBRAM: Leopold. LEOPOLD: Evet? OLBRAM-. Kuşku duymuyorsundur sanırım, hepimi? seni seviyoruz. LEOPOLD : Biliyorum. (Sessizlik.)
LUSI (Sahnenin arkasından) Leopold! LEOPOLD (Seslenir) Bir dakika!
OLBRAM: Leopold! LEOPOLD: Evet? OLBRAM: Kuşku duymuyorsundur sanının, hepimi? seni seviyoruz. LEOPOLD: Biliyorum. (Sessizlik.) LUSI (Sahnenin arkasından): Leopold! LEOPOLD (Seslenir) .* Bir dakika! (Sessizltk. LEOPOLD soğuktan titrer, kollarını oğuş* turur.) OLBRAM: Böylesine sinir bozucu, sonu belirsiz bir ortamda yaşamak elbette korkunç bir şey. Bunu anlamıyor değiliz. Bizden biri böyle bir duruma. 34
düşseydi, nasıl dayanırdı bilemiyoruz. Birçok ki şiyi kaygılandıran da bu zaten. Anlaman gerek. LEOPOLD: Anlıyorum. OLBRAM: Yalnızca kendim için konuşmuyorum. As lında biraz da herkes adına buradayım. LEOPOLD: Herkes dediğin kim? OLBRAM Arkadaşlar. LEOPOLD Elçi olarak yani? OLBRAM: Öyle acılandırmak istiyorsan... LEOPOLD: Peki sizi somut olarak kaygılandıran ne? OLBRAM: Sana nasıl söylesem? Acımasızca seni kır mak istemem. Ama susmakla ya da senden bazı şeyleri gizlemekle, sana dostluk değil, kötülük et miş olurum. LEOPOLD; Peki sizi, somut olarak kaygılandıran ne? OLBRAM : Sana nasıl söylesem? Söz konusu olan, ge nel çıkarlar değil, her şeyden önce sensin. LEOPOLD: Peki, sizi, somut olarak kaygılandıran ne? OLBRAM: Sana nasıl söylesem? Birtakım varsayım lara yol açan birtakım ipuçları giderek artıyor. LEOPOLD: Ne gibi ipucian? Ne gibi varsayımlar? OLBRAM: Arkadaşlar, ne yalan söyleyeyim, ben de, açıkçası herkes, bir süreden beri, keşke boş kurun tular olsa bunlar, evet, açıkçası herkes, bir süre den beri, senin bütün bunlara dayanabileceğini, bunca başarıdan sonra senden beklenenleri yapa bileceğini pek sanmıyorlar. Kızma bana ama, bu beklentileri sen yarattın, evet arkadaşlar, saygın lığım, kızma bana ama, kendi yapıtlarınla yarat tığın bu saygınlığı, yani gerçeklere, dünyaya, ör nek ve umut kaynağı olduğun insanlara karşı yü kümlülüklerini yerine getirebileceğinden kuşku duyuyorlar artık. Bizleri hayal kınklığma uğrata bileceğinden korkmaya başladık. Böyle bir durum, kızma bana ama, başka türlü olacağa da pek ben zemiyor. Senin gibi duyarlı bir insana dayanılmaz acılar verebilir bu. (Kısa sessizlik.) Her şeyi böy35
le açık açık söylüyorum diye, b an a kızm ıyorsun ya? LEOPOLD: Yo, hayır; tam tersine... (Sessizlik.) LUSI (Sahn en in a rkasından) Leopold! LEOPOLD (Seslenir) Bjr dakika! (Sessizlik. LEOPOLD soğukta n titrer, kollarını oğuştunır.) OLBRAM : Böylesine sin ir bozucu, sonu belirsiz b ir o rtam d a y aşam ak elbette korkunç. Bunu anlam ı yor değiliz. Bizden b iri böyle bir d u ru m a düşsey di n asıl dayan ırd ı, bilem iyoruz. Birçok kişiyi kay g ılan d ıran d a bu zaten. A nlam an gerek. LEOPOLD: A nlıyorum . OLBRAM: S a n a ne k a d a r çok inanırlarsa, senden ne k a d a r çok şey beklerlerse, başarısızlığa uğradığın d a ya d a b ir biçim de d a y a n m a gücünü yitirdiğin de, bu o n la r için de o k a d a r zor olur. LEOPOLD: A m a b a n a sürekli bilileri geliyor. Daha geçenlerde k â ğ ıt fab rik asın d an iki kişi buradaydı. İşçi olm alılar. S ırad an insanlar. OLBRAM: Elbette, güzel b ir şey bu. Yalnız, nasıl söy lesem? LEOPOLD Y alnız ne? OLBRAM: N asıl söylesem? LEOPOLD: Neyi nasıl söylesen? OLBRAM: Y alnız,,, bu güzel b ir şey de olsa, kâ ğıt fa b rik a sın d a n bu tü r ziyaretlerin, kızm a am ar bu tü r ziyaretlerin belli b ir gevşekliğin sonucu olup olmadığı, olm asa bile iste r istem ez b u n a dönüşe ceği soru su o rtay a çıkıyor. Bir zam anlar gerçek olanın bu gerçekliğini yitirm esi. Bir zam an lar çor ba h a rc a y a ra k üstlendiğin b ir rolü, yalnızca k en dini k a n ıtla m a k ü zere m ekanik olarak, dışarıya k arşı oynam aya devam etm en. Sorun, seninle se nin toplum sal k o n u m u n a ra sın d a b ir boşluğun oluşm am ası. O ynadığın bu rolün, kişiliğinin ger-
çek bir yansıması olmaktan çıkıp, yaslandığın biı koltuk değneğine dönüşmemesi ki bu, süreklilik kazanan bir kişiliğin, yanıltıcı, açık bir kanıtı olur du. Dünyayı ve kendini, artık olmadığın biri ol duğuna inandırm aya çabalaman, yalnızca kendi kendini kandırmak, bir tür emzikle oyalanmak bu senin yaptığın. Bir hayal. Kısacası, sorun, oynadı ğın rolün, yapıtlarının ve tavırlarının yerini alma ması. Senin ahlaksal varhğm m tek ve en son ka nıtı olarak bunlara sanlm am an. Senin insan ola rak, bütün benliğini, rastgele kâğıt fabrikasından çıkıp gelen bilgisiz işçilerin ellerine terketmemen... (Kısa sessizlik.) Her şeyi böyle açık söylüyorum diye bana kızmıyorsun ya? LEOPOLD: Yo, hayır; tam tersine. LUSI (Sahnenin arkasından) Leopold! LEOPOLD (Seslenir) Bir dakika! (Sessizlik. LEOPOLD soğuktan titrer, kotlarını oğuşturur.) OLBRAM: Böylesine sinir bozucu, sonu belirsiz bir ortam da yaşamak elbette korkunç bir şey. Bunu anlam ıyor değiliz. Bizden biri böyle bir durum a düşseydi, nasıl dayanırdı bilemiyoruz. Birçok kişi yi kaygılandıran da bu zaten. Anlaman gerek. LEOPOLD: Anlıyorum. OLBRAM: Bu kuşkulan nazın boşa çıkm asından baş ka hiçbir şey istemediğime inanmalısın. LEOPOLD: İnanıyorum. OLBRAM Her ne kadar beni ve arkadaşları ürküten tehlike, pek o kad ar büyük değilse de, benim, ken dime, sana ve herkese karşı görevim, korkulan mızı sana iletmek... LEOPOLD: Anlıyorum. OLBRAM: Bugüne kadar tüm yaptıkların ve başar dıklarınla sevgi, saygı kazandın, ama aynı zaman da birçok acılara da katlandın. Senin insanüstü 37
biri olmadığın ve uzun suredir içinde yaşamak zo runda kaldığın boğucu ortamın, sende hiçbir iz bırakmadan geçip gitmediği de bir gerçek. Ancak, son zamanlarda, içinde bir şeylerin yıkıldığı, san ki seni ayakta tutan bir direğin kırıldığı, ayağı nın altından toprağın kaydığı, içinde bir şeylerin felç olduğu ve senin kendini, olduğundan daha abartılı bir biçimde gösterdiğin duygusundan kur taramıyorum kendimi. Özel yaşamın, senin daya nağın, yuvan. İçinde h er şeyin gelişip serpileceği bir dayanak noktan eksik. İşlerini yoluna koymak için gerekli olan gücün ve iraden kalmadı. Ne yap tığını bilmiyorsun. Rastlantıların seni oraya bu raya sürüklemesine izin veriyorsun. Bir boşluğa yuvarlanıyorsun. Sağlam bir yere tutunacak du rum da değilsin. Aslında ne olacak diye bekliyor sun. Böyiece de, yaşamına yön vereceğin yerde, edilgen bir nesneye dönüşüyorsun. Sanki kocaman cinler seni oraya buraya sürüklüyor. Oysa cinlerin seni bir yere sürüklediği yok. Yalnızca içinde dai re çiziyorlar. Sanki varlığın sana yük oluyor. Sen se çaresiz, zamanın akıp gitmesini izlemekle yeti niyorsun. Nerde senin o her şeye egemen olan tav rın? Mizahın? Çalışkanlığın? Dayanıklılığın? Anla tımındaki o keskinlik? Kendine ve başkalarına kar şı şakacılığın? Nasıl da bir şeylere keyifle sarılır, duygulanır, kendini bir şeylere nasıl teslim eder, hatta nasıl feda ederdin! Korkuyorum Leopold, se nin ve bizim için korkuyorum! Sana ihtiyacımız var; bir zam anlar olduğun gibi. Sana ne kadar ih tiyacımız olduğunu bilemezsin! O yüzden yalva rırım Sana, pes etme! Teslim olma! Dayan! İçin ra hat olsun! Kendini toparla! Kendine gel! Leopold. LEOPOLD: Evet. OLBRAM Kuşku duymuyorsundur sanırım, hepimiz seni seviyoruz. LEOPOLD Biliyorum.
OLBRAM: Sendon rica* ediyorum, yine bizim değer verdiğimiz o kusursuz 'Leopold Kopriva* ol lütfen! (LEOPOLD'ÜN odasından üstünde sabahlığıyla ses sizce LUSI gelir. Üstünde sabahlıktan başka bir şey yoktur.) LUSI: Olbram! (OLBRAM biraz korkar, hemen ayağa kalkar. şaşkın ca LUSl’ye bakar.) OLBRAM: Aa, Lusi. LUSI: Üşüdüğünü görmüyor musun? OLBRAM: Ama bir şey demedi LUSI. Ayrıca çok geç oldu. OLBRAM: Evet, tabii, afedersin, afedersiniz, farkın da değildim, gidiyorum. LEOPOLD: Acele etmene gerek yok. İstersen, gece bu rada kalabilirsin. OLBRAM: Sağol. Kalamam. Hadi hoşçakai. LUSI. Hoşçakai. Kızma ama. OLBRAM: Yok canım. Ben utanmazın biriyim. Hoşçakal! LEOPOLD Kendine iyi bak! Yine uğra! OLBRAM: Tabii. Seve seve. (OLBRAM kapıdan çıkar. LEOPOLD ardından kapıyı kapatır. Kısa sessizlik.) LEOPOLD; Hemen kovman gerekmiyordu. LUSI- Sabaha kadar otururdu. Benimle olmanı isti yorum. O kadar az beraberiz ki. LEOPOLD: Aynca seni burada görmesi pek hoş ol madı. LUSI: Neden? LEOPOLD: Bunun yine ne gibi dedikodulara yol aça cağını biliyor musun? LUSI: Ee, n’olmuş? Benden utanıyor musun? LEOPOLD: Onu demek istemedim. LUSI: Peki, bana başkalarının yanında neden bir ya bancı gibi davranıyorsun? 39
LEOPOLD; Bir yabancı gibi davranm ıyorum ki. LU SI: D avranıyorsun! Bir toplulukta elimi tu ttu ğ u nu, okşadığını, ya d a b a n a sevgiyle baktığını h a tırlam ıyorum . LEOPOLD • Y atağa gitsek d ah a iyi olmaz mı? LUSI: Hayır. LEOPOLD: Neden? LUSI: Seninle ciddi o larak konuşm ak istiyorum . LEOPOLD: İlişkim iz ü zerin e mi? LUSI: E v et LEOPOLD: O zam an b an a en azm dan b ir battaniye ver. (L U S I, L E O P O L D 'ü n o d a sın a g id e r , b ir battaniye ile g e r i g e lir. L E O P O L D k an e peye o tu ru p b atta niyeye sa rın ır. K ıs a sessizlik J
LUSI: B irlikteliğim izin kolay olm ayacağının farkındaydun, biliyorsun. B u n la n severek söylemiyorum. A m a söylem ek zorundayım , ilişkim iz için bazı şey leri feda ettim . S en in özgünlüklerine ve de tu h af lıklarına saygım var. LEOPOLD: E ğer bugünü kastediyorsan... orayı diyo rum . (O dasını gösterir.) B ugün kendim i iyi hisset m ediğim i sa n a söyledim. L U S I: S orun o değil, A m a m adem konu açıldı, söyleyim, onun n edenleri farklı. LEOPOLD: Ne gibi nedenler? L U SI: Taşlaşm ışsın sen, kendini sa n sü r ediyorsun. Bir şeyleri y a şa m a k ta n y a d a kendini b ir duygu ya k ap tırm a k ta n korkuyorsun. Hep kendini denet liyorsun. K endi kendini izliyorsun. Gözlüyorsun. Bazı şeyleri o k a d a r çok düşünüyorsun ki, b u n lar san a zevk verm ek yerine, y ap m an gereken b irer göreve dönüşüyorlar. O zam an olmaz tabii. Am a bu benim sorunum , şim di konuşm ak istediğim bu değildi. J.EOPOLD: Ne peki? 40
LUSI: İkimiz için yaptığını h er şeyi isteyerek ve se verek yaptım, seni suçlamıyorum. Senden bir şey de istemiyorum. Ama artık bir gerçeği itiraf etme lisin. LEOPOLD: Ne demek istiyorsun? LUSI: Birlikteyiz. Birbirimizi seviyoruz. Birbirimiz den hoşlanıyoruz. LEOPOLD: Bunu inkâr etmiyorum ki. LUSI: Kızma ama, bunun farkına varılmaması ve yüksek sesle söylenmemesi için her şeyi yapıyor sun. Sanki böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor sun. LEOPOLD: Bazı şeylerde belki olması gerekenden da ha fâzla çekingenim. Kusura bakm a ama, bunda biraz da senin suçun var. LUSI: Benim mi? Neden peki? LEOPOLD: Biliyor musun, aslında senden korkuyo rum. LUSI: Benden mi? LEOPOLD: İlişkimize bir ad bulm aya çalışm an ve ko num unu kurum laştırm ak için bitmek tükenm ek bilmeyen çabaların. Kendi alanım korum a biçimin ve bu alanı, belli etmeden, am a sürekli olarak ge nişletmeye çalışman. Bunlar üzerinde hep tartış m a gereği duyman. Bütün bunlar bende bir tü r korunm a isteği uyandırıyor. Çekingenliğimle, aşı rı dikkatimle, belki biraz iğneleyici tavrım la, bi linçaltım da yatsın senden etkilenme ve b a tta ben liğimin sömürgeleştirilmesi korkusunu bastırm aya çalışıyor gibiyim. Bu davranışlarım yüzünden ken dimi sık sık suçlamıyor değilim, am a bunları en gellemeye gücüm yetmiyor. LUSI: Senden o kad ar az şey istiyorum kiî Yalnızca senin için ve senin sayende yaşadığımı kafana sok! Beni sevdiğini açıkça söylemenden başka hiçbir şey istemiyorum senden LEOPOLD: Hım. 41
U JSt: Beni sevdiğine inanıyorum! Senin sevme ye teneğinden yoksun biri olabileceğine inanmıyorum! Sevgimle, senin içinde sevgi uyandırm ayacağım a inanmıyorum! Ben yalnızca senin iyiliğini istiyoruml Sevmeyen bir insan, yanm insan sayılır. Ken di özbenliğimizi, ancak karşımızdaki kişi sayesin de kazanırız. Bunu 'İnsan Beninin Ontolojisinde sen yazmamış miydin? Göreceksin, içindeki o ga rip baskılan bir yıkabilsen, içinde yepyeni bir ya şam yeşerecek; çalışman da olağanın çok ötesin de düzelecek. LEOPOLD : Sana acıyorum, Lusi. LUSI: Neden? LEOPOLD: Benim gibi beş para etmez bir adamı hak etmedin sen. LUSI. Kendinden böyle söz etmen hoşuma gitmiyor. LEOPOLD: Ama doğru, Lusi. Son zamanlarda içimde bir şeylerin yıkıldığı, sanki beni ayakta tutan bir direğin kırıldığı, ayağımın altından toprağın kay dığı, içimde bir şeylerin felç olduğu duygusundan kurtaram ıyorum kendimi. Bana öyle geliyor ki, bazan kendim olm aktan çok kendimi oynuyorum, içimde bir şeylerin gelişip serpileceği bir dayanak noktası eksik. Ne yaptığımı bilmiyorum. Rastlantı ların beni oraya buraya sürüklemesine izin veri yorum. Bir boşluğa yuvarlanıyorum. Sağlam bir yere tutunacak durum da değilim. Aslında ne ola cak diye bekliyorum ve böylece yaşamıma yön ve receğime. edilgen bir nesneye dönüşüyorum. Ba zan çaresiz zamanın akıp gitmesini izlemekle ye tindiğim duygusuna kapılıyorum. Nerde benim o her şeye egemen olan tavrım? Mizahım? Çalışkan lığım, dayanm a gücüm? Anlatımımdaki keskinlik? Kendime ve başkalarına karşı olan şakacılığım? Nasıl da bir şeylere keyifle sanlır, duygulanır, ken dimi bir şeylere nasıl verir, h atta feda ederdim ken dimi. Uzun süredir içinde yaşamak zorunda kaldı42
ğım boğucu ortam, elbette bende hiç iz bırakma dan geçip gidemezdi! Sanki hiçbir şey olmamış gi bi, dışarıya karşı rolümü oynamaya devam ediyo rum. Oysa ben çoktan beri sizin sandığınız biri değilim. Acı. ama gerçek olan bu. Ben bunu ken dime açıkça söyleyebiliyorsam, sen haydi haydi kabullenmeksin! Umudunu yitirmemen, beni ol duğumdan daha iyi yapmaya çalışman güzel bir şey. Kızma ama, bir hayal bu. Ben kokuşmuş, felç olmuş biriyim. Bunun değişeceği de yok. En iyisi, daha fazla kötülük yapmadan, daha fazla hayal kırıklığına yol açmadan, onlann gelmesi ve benim oraya gitmem. (LUSl, sinirli, ayağa kalkar. Çabu cak balkon kapısına gider. Kapıyı açıp balkona çı kar. Sırtı odaya dönük, gecenin karanlığını izler. Ağladığı anlaşıltr. LEOPOLD utanmış, LUSl'ye ba kar. bir süre sonra LUSVye) Lusi! (LUSl tepki gös termez. Sessizlik) Dinle Lusi! Neyin var? (LUSl tepki göstermez. Sessizlik. LECPOLD kalkar, ya vaşça, hâlâ battaniyeye sarılmış bir halde, balkona doğru gider.) Ağlıyor muslin, Lusi? lSessizlik.) Ni çin ağlıyorsun? (Sessizlik.) Ağlama! (SessizlifcJ Lusi! Seni sinirlendirmek istemedim. Söyledikleri min seni bu kadar etkileyeceğini bilmiyordum. (LEOPOLD, LUSVnin yanma kadar gelmiştir. Dikkat te omuzlanna dokunur. LUSL ağlamaklı, ansızın LEOPOLD’e dönüp, bağın rJ LUSİ Dokunma bana! (LEOPOLD, şaşkın, geri çekilir. LUSl odaya geri ge lir Gözyaşlarını siler. Şimdi sessizce ağlar.) LEOPOLD: Lusi, ne oldu? LUSl: Kahat bırak beni! LEOPOLD Ama ne oldu Lusi? Yine ne yaptım? I.USI* Sen düşündüğümden de kötüsün. LEOPOLD: Neden? LUSl: Bütün söylediklerin bahane sadece! Oysa be ni burada kalmaya inandırdığın o ilk gün çok baş43
k a şeyler söylemiştin. Yok efendim ilişkimiz san a kaybolan insan kişiliğini yeniden kazandırm ış, içinde yeniden um u d u yeşertm iş, duygularım ye niden düzene koymuş, yaşam a yeni bir kapı açmış. O a n işine ne geliyorsa, onu söylüyorsun. Hayır, Leopold, sen acm acak biri değil, sıradan b ir dem a gogsun sadece. Birlikteliğim izin tadını çıkardın. Şimdi de belli etm eden tekm eyi atm ak istiyorsun. Böyle perişanlığından söz ederek, artık senden bir şey beklem em em gerektiğini, hem de sa n a acım am gerektiğini kav ram am ı istiyorsun! Perişanlığın ger çek yüzü, a n la ttığ ın gibi değil! G erçekleri saptırı yorsun] Ben de, a p ta l b ir k az gibi, senin içinde sevgiyi yeşertebileceğim e, san a yeniden yaşam a sevinci verebileceğim e, sa n a yardım edebileceğime inandım ! A rtık sa n a gerçekten yardım edilemez! İyi de oldu! B ir gerçeği d a h a anladım . LEOPOLD: B ana h aksızlık ediyorsun. Lusi. Gerçekten bir bunalım dayım . Bunu O lbram d a söylüyor. L U S I: Lütfen, sus artık , anlam ı yok. Giyineceğim. LEOPOLD: Deli olma, Lusi! Böyle ayrılm ayalım . (LEOPOLD. LUSVyi ku ca kla m a ya çalışır, LUSI ken dirli kurtarır. O a n zil çalar. İkisi de ürker, şaşkın birbirlerine bakarlar. Birdenbire kavgalarını u n u tu r lar. LEOPOLD, b a tta n iyeyi kanepenin üzerine atıpt aceleyle ka p ıya gider. G özetlem e deliğinden dışarıya bakar. Sonra, ürkm ü ş, LUSVye döner.) LEOPOLD (A lça k sesle) Onlar! LUSI (A lçak sesle) Ne yapalım ? LEOPOLD (A lçak sesle) Bilmiyorum. Sen y atak oda sın a git. Açıyorum . LUSI Hayır, y an ın d a kalacağım . (Zil yine çalar. LEOPOLD derin bir soluk alır. Saçla rını düzeltir. K apıya yariaşır ve birden açar kapıyı. BİRİNCİ ve İKİNCİ HERİF içeri girerler.) BİRİNCİ HERİF: İyi akşam lar, Doktor bey! LEOPOLD: İyi akşam lar. 44
BİRİNCİ HERİF: Sanının, kim olduğumuzu biliyor sunuz. LEOPOLD •. Tahm in edebiliyorum. İKİNCİ HERİF: Bizi bugün artık beklemiyordunuz, değil mi? LEOPOLD: Her an gelebileceğinizi biliyordum. BİRİNCİ HERİF: Rahatsız ettiğimiz için özür dileriz. (LUSVye bakar.) Anlaşılan günün a rta kalan za manı için başka planlarınız vardı. (BİRİNCİ ve İKİNCİ HERİF pis pis gülerlerJ LEOPOLD: Ne gibi planlarım ın olduğu beni ilgilen dirir. İKİNCİ HERİF: Belki sizi uzun süre tutmayız, am a bu size bağlı. BİRİNCİ HERİF: Tanıştığımıza sevindim. Arkadaşlar, sizin aklı başında biri olduğunuzu söylediler, kısa sürede anlaşacağımızı umarım. LEOPOLD: Hangi konuda anlaşmamız gerektiğini bil miyorum. Eşyalarım hazır. Giyinmeme izin verme niz yeter. İKİNCİ HERİF: Neden acele ediyorsunuz? Hemen en kötü ihtim alin olmasa gerekmiyor ki. BİRİNCİ HERİF Elbette bayanın anlayış gösterip git mesini rica edeceğiz. LUSI: Ben burada kalıyorum. İKİNCİ HERİF: Kesinlikle olmaz. (LUSI, LEOPOLD'e sa n lır.) LEOPOLD - Bayan şimdi gidemez. BİRİNCİ HERİF: Neden? LEOPOLD: Gidecek yeri yok. İKİNCİ HERİF: Yok mu? O zam an biz kalacak yer buluruz. LEOPOLD; Bunu yapamazsınız. BİRİNCİ HERİF: Ah, öyle mi? (BİRİNCİ HERİF kapıyı açıp dışarıya el işareti yapar. BİRİNCİ vö İKİNCİ ADAM içeri dalarlar. BİRİNCİ 45
HERİF başıyla LU S i y i gösterir. BİRİNCİ ve İKİNCİ AD AM , LUSVye yaklaşıp, kollarından tutarlar. LUSl direnir. LBOPOLD LUSVye sıkıca sarılır.) LU SI. İğrenç herifleri LEOPOLD: D okunm ayın ona! (BİRİNCİ ve İKİNCİ ADAM , Lusi'yi LEOPOLD’ü n kol larından kurtarıp, d ışa n y a sürüklerler. LEOPOLD on lara engel olm ak ister. A dam lar LEOPOLDfü kabaca kenara iterler.) I.USI (Bağırarak) İm dat! (BİRİNCİ ve İKİNCİ A D AM elleriyle LUS in in ağzını kapatırlar ve onu dışarı götürürler. BİRİNCİ HERİF adam lara eliyle herhangi bir işaret verir ve kapıyı kapatır.) BİRİNCİ HERİF: B ütün b u n la ra n e gerek vardı? (LEOPOLD susar.) İKİNCİ H ER İF: A rkadaşınız için kaygılanm ayın. Kim se kılına bile dokunm ayacak. Biraz aklı başına gel dikten so n ra d a evine götüreceğiz. Sabahlığıyla so k a k la rd a d o laştıracak halim iz yok ya. BİRİNCİ HERİF: E iz de fLEOPOLD, balkon kapısını kapatıp b attaniyesini alır. Battaniyeye sa rınıp k ü s k ü n , kanepeye oturur. Kısa sessizlik.) O tu rab ilir m iyiz? (LEOPOLD om u z silher. BİRİN Cİ ve İKİNCİ HERİF sandalyelere otururlar. Ses sizlik.) O lan lard an ö tü rü üzgünüz. B unlan d üşün m eyin artık . Böylesi d a h a iyi. A rkadaşınızın h u r da olması, sizin için de p ek hoş olmazdı. (Sessizlik.) İKİNCİ HERİF-. Bayan S u san n a evde yok, değil mi? (LEOPOLD o m u z silker.) BİRİNCİ H E R İF: S inem aya gittiğini biliyoruz. (LEOPOLD o m u z silker.) İKİNCİ HERİF: Bizimle konuşm ayacak mısınız? (LEOPOLD om uz silker.) BİRİNCİ H ER İF: Şu sıra, n e yazdığınızı sorabilir m i yim? 46
LEOPOLD: Önemli bir şey değil. BİRİNCİ HERİF: Yine de sorabilirim ama. (Sessizlik.) İKİNCİ HERİF: En son ne zaman di şan çıktınız? LEOPOLD: Bilmiyorum. 3İRÎNCİ HERİF Epey oldu, değil mi? LEOPOLD: Hm. (Sessizlik. İKİNCİ HERİF masadaki ilaçlan inceler.) BİRİNCİ HEgİF; Vitamin h a p la n mı? LEOPOLD: Evet. İKİNCİ HERİF: Vitaminlerden başka bir şey alıyor musunuz? LEOPOLD: Yo. neden? BİRİNCİ HERİF: Bazı söylentiler v ar da. LEOPOLD: Ne söylentisi? BİRİNCİ HERİF Bırakalım bunları. (Sessizlik.) İKİNCİ HERİF Ne kadar içiyorsunuz? LEOPOLD: Herkes kadar. İKİNCİ HERİF: Sabah mı başlıyorsunuz? LEOPOLD: Durum a göre. (Sessizlik.) BİRİNCİ HERİF: Bakın doktor bey. sözü gereksiz ye re uzatm ak istemiyoruz. Görevimiz size bir öneri de bulunm ak. LEOPOLD: Bir öneri mi? BİRİNCİ HERİF: Evet Çok iyi biliyorsunuz ki. hoş olmayan bir durum sizi bekliyor. Sizin böyle bir durum la karşılaşm anızı istemem. Sanırım siz de... LEOPOLD: Bir bakım a... şeyden daha iyi olurdu. İKİNCİ HERİF: G ünaha girmeyin. Doktor Bey! BİRİNCİ HERİF D aha Önce de size sık sık açıklandı ğı gibi, görevimiz olayları doruk noktasına vardır mak değil, tam tersine, çelişkileri ortadan kaldır m ak ve böylelikle o kötü durum a olanak verme mek.
İKİNCİ H E R İF : O ra n ın şeylerle dolu olm ası, bizim de işim ize gelm iyor. BİRİNCİ HERİF B aşka çözüm o lan ağ ı o lm ayan d u ru m la rd a bile, h e r şeyi en u ç n o k ta y a v a rd ırm a d an, sözkonusu a m a c a u la şm a k için h e r tü rlü yo la, çarey e b a şv u ru y o ru z. İKİNCİ H E R İF : Biz, d a im a b ir şa n s d a h a ta n ım a y a çab alıyoru z. BİRİNCİ HERİF Z aten b u y ü zden buradayız. Belli ko şu lla r a ltın d a , sizi bek ley en d u ru m d a n vazgeçile bileceğini b ild irm ek le g ö revlendirildik. LEO PO LD : N asıl vazgeçilecek? İKİNCİ H E R İF : D av a k a p a n a b ilir. LEOPOLD: H an g i k o şu lla rd a ? BİRİNCİ H ER İF: Sizi b ekleyen şeyin, 'D oktor Leopold K o p riv a1 a d ıy la h a z ırla d ığ ın ız b ir y azıd an ö tü rü o ld u ğ u n u b iliy o rsu n u z. İKİNCİ H E R İF : S izin deyim inizle, b ir ‘denem e'. BİRİNCİ H ER İF: B u n u in k â r etm em ekle, olayın so n u ç la n d ığ ı g ib i s o n u ç la n m a sın a n ed en oldunuz. S uçlu sizin y a z ın ız ın y a rd ım ıy la tanındı. İKİNCİ H ER İF: Çok şeyi b ilen b ir in sa n olarak, faili b ilin m ey en b ir d a v a n ın , fa ilin bilinm em esi ilke sin e d a y a n a ra k , d ü şeceğ in i b iliy o rsu n u z d u r san ı rım . BİRİNCİ H ER İF: K ısacası: E ğ er bize, sözkonusu y a zın ın y a z a n D o k to r Leopold K opriva olm adığınızı b elirtir, k ısa b ir aç ık la m a y ı im zalarsan ız, olay k a p a n a c a k ve d a h a önceki k a r a r d ik k ate a lın m a y a cak. LEOPOLD: Y anlış a n la m a d ıy sa m , b enim ben olm adı ğım ı açık lam am ı istiy o rsu n u z. BİRİNCİ HERİF Böyle b ir y o ru m a n c a k b ir filozofa yakışır, h u k u k i a ç ıd a n ise a p ta lc a . S orun, sizin siz olm ad ığ ın ızı aç ık la m a n ız değil, y aln ızca o y a zın ın y a z a n y la ay n ı kişi olm adığınızı açık lam ak . Tem elde b ir fo rm a lite yalnızca.
İKİNCİ HERİF ■. Ad ad a benzer. BİRİNCİ HERİF Yoksa, K opriva’nın, ondan kopulam ayacak k a d a r güzel b ir ad olduğunu m u söyle m ek istiyorsunuz? Telefon rehberine bakın, daha böylesi nice güzel... İKİNCİ HERİF: Çoğunlukla daha da güzel... BİRİNCİ HERİF Ve çoğunluida d a h a d a h a d a güzel ad la r var! LEOPOLD: Adımı değiştirm em mi gerekiyor yani? İKİNCİ H ER İF: Ne ilgisi var! Kendinize ne derseniz deyin, bu kimseyi ilgilendirm iyor. B urada önemli olan, sizin o yazıyı yazan Kopriva olup olm adığı nız. BİRİNCİ VVENZEL: Eğer birtakım duygusal neden lerden ötürü, adınızdan kopam ıyorsanız. ra h a tlık la kullanabilirsiniz. İKİNCİ HERİF: Elbette başka bir k a ra ra varsanız, neden in k â r edeyim, d ah a iyi olur. BİRİNCİ HERİF: D aha iyi olur elbette, am a zorunlu değil. N itekim b ir sü rü K opriva olabilir. İKİNCİ HERİF Y alnızca telefon rehberinde üç tene var. BİRİNCİ H E R İF: Sorun, adınızın K opriva ya da Urb an ek olm ası değil. Asıl sorun, yazıyı yazan Kop riv a olup olmadığınız. İKİNCİ HERİF Siz de m uhakkak, önerinin oldukça cöm ertçe olduğunu kabul ediyorsunuzdur. LEOPOLD: Bilemiyorum, b u n u n la elinize ne geçiyor? B unu neden öneriyorsunuz? Bildiğim kadarıyla, nedensiz h içb ir şey yapm azsınız siz. BİRİNCİ HERİF Hoş olm ayan bu olayın kapanm ası, size bil’ şans d ah a tanınm ası isteniyor LEOPOLD: Ne şansı? BİRİNCİ H E R İF: Olayın bir d ah a yinelenmemesi için. LEOPOLD: Pek hoşum a gitm iyor bu. BİRİNCİ HERİF Bakın, hoşunuza gidip gitmemesi, sizin sorununuz. Kimse sizi b ir şeye zorlamıyor. b u ru k ezgi
4 0 /4
Zorlayamaz da. Size içtenlikle söylüyorum, kabul etmezseniz, yanılmış olursunuz. İKİNCİ HERİF: Aslında bir şey kaybetmiyorsunuz! BİRİNCİ HERİF: Bundan kimsenin haberi olmayacak; siz ağzınızdan kaçırmazsanız tabii. Öyle bile olsa, herkes neden yaptığınızı anlayacaktır. İKİNCİ HERİF: Herkes aynı şeyi yapardı. BİRİNCİ HERİF: Ve birçok kişi de aynı şeyi yaptı. Bir yanlan mı eksildi? Hayır. İKİNCİ HERİF Bu istenene yanaşmazsanız, bu da si zi nelerin beklediğini bilmediğinizi gösterir. LEOPOLD Peki, hemen mi? BİRİNCİ WENZEL: Tabii, en iyisi bu. LEOPOLD: Bunu yapamam. Olay, üzerinde düşün mem gerekecek kadar önemli. İKİNCİ HERİF: Rizikoyu göze alıyorsanız. LEOPOLD: Ne rizikosu? BİRİNCİ HERİF: Bakın, biz size ilettiğimiz şeyi ilet mekle görevlendirildik. Elbette bu işler konusun da k aran biz vermiyoruz. İKİNCİ HERİF Bizden büyükler de var. BİRİNCİ HERİF: Tabii, sözkonusu makamların bu du rum hakkında nasıl bir k arara varacağım bileme yizİKİNCİ HERİF: Yalnızca, düşünmek için zaman iste diğinizi iletebiliriz. LEOPOLD O nlar için işin bugün ya da yarın olması o kadar önemli olmasa gerek. BİRİNCİ HERİF: Yukarıdaki makamların cömertliği nin, sonsuza kadar şişirllebilecek bir balon olma dığını unutmayınız. LEOPOLD Anlıyorum, (Uzun sessizlik. LEOPOLD kendisini pek iyi hisset mez. Ayrıca, battaniyeye sarılı olduğu halde üşüdüğü izlenimini verir. Bir süre sonraJ İKİNCİ HERİF (Yüksek sesle bağırarak) : Aptallık et me be adam! Bir kalemde yaşamın tüm güçlükle-
rme bir çizgi çekmek, tüm olumsuzluklardan kur tulmak ve her şeyo yeniden başlamak şansına, ha yatta yalnızca bir kere sahip olabilirsin. Bana böy le bir fırsat verilseydi, bunun için neler vermez dim. (Kısa sessizlik. LEOPOLD belirgin bir biçimde titrer. Bunun sinirden mi, yoksa soğuktan mı olduğu anla şılmaz.) LEOPOLD (Alçak sesle) Gösterir misiniz? (BİRİNCİ HERİF aceleyle ceplerini karıştırır. Sonun da pantolonunun arka cebinden buruşmuş bir kâğıdı bulur. Masaya koyup, elleriyle düzeltmeye çalışır. Sonra kâğıdı LEOPOLD’e verir. LEOPOLD kâğıdı uzun süre titreyen ellerinde tutar, okur. Bir süre sonra kâ ğıdı masaya koyar. Battaniyesine daha sıkıca sarınır Sessizlik.) BİRİNCİ HERİF Ne diyorsunuz? (Perde iner ve müzik başlar.)
51
BEŞİNCİ SAHNE
(M üzik gittikçe azalır, a yn ı anda perde yükselir. Sahnecte ya/mzca. LEOPOLD vardır. Sinirlidir. M ahpuslar gibi odada votta atar. Hep a ynı yolu kullanır; gtri$ kapısından banyo kapısına kadar olan en u zu n yolu gidip gelir. Ü çüncü k e z giriş kapısına geldiğinde d u rur\ gözetlem e deliğinden dışarıya bakar. Kulağını kapıya dayar, d ik k a t kesilir. Sonra yine volta atm a ya d eva m eder. İkin ci k ez giriş kapısına geldiğinde, birden durur. Bir sûre düşünür. S onra kitap rafların dan birine gider. K itaplardan birinin arkasına elini uzatıp ta h ta bir k u tu çıkarır. K utuyu alır m asaya gi der. Sandalyeye otu ru p k u tu y u açar. K utu n u n içinde birden fazla ilaç olduğu izlenim i u yanır. LEOPOLD. k u tu y u karıştırır. D üşünür. K ararsızdırt sonra çeşitli haplardan bir ka rışım hazırlayıp hepsini birden ağ zına atar. Ü stüne de rom içer. K u tu y u kapatıp aldığı yere götürür; k ita b ın a rkasına ko y u p , volta atm aya devam eder. İkinci k e z banyo kapısına geldiğinde bir den durur. Bir an d üşünür. S o n ra banyoya girer. B an yo kapısını açık bırakır. S a h n en in arkasından su sesi ve LEOPOLD’ün aksırm ası d u yu lu r Y ü zü n ü yıka m a k tadır. Bir süre sonra ku ru la n m ış olarak sahneye dö ner. Banyo kapısını kapatıp volta a tm ayı sürdürür. Üçüncü kez giriş kapısına geldiğinde d u ru r ve gözet leme deliğinden dışarıya bakar. K ulağını kapıya da yayıp dikkatle dinler. Y in e volta atm aya devam eder. İkinci kez giriş k apışm a geldiğinde birden durur. Bir 52
süre düşünür. Sonra ilaçları sakladığı yere gidip k u tu yu çıkarır. Masaya gider. Sandalyeye oturup ku tu yu açar, ilaçları ka n ştm r. Düşünür Kararsızdır, son ra yine bir karışım hazırlayıp romla birlikte içer. Ku tu yu kapatıp aldığı yere götürür. kitabın arkasına yerleştirir. Sonra volta atmaya devam eder, ikinci kez banyo kapısına geldiğinde. birden durur. Bir sü re düşünür. Sonra banyoya girer. Kapıyı açık bırak mıştır. Sahnenin arkasından su sesi ve LEOPOLD'ün aksırması duyulur. Yine yüzünü yıkamaktadır. K u rulanmış olarak sahneye döner. Banyo kapısını kapa tıp volta atm aya devam eder. Üçüncü kez giriş kapı sına geldiğinde birden durur. Bir süre düşünür. Gö zetleme deliğinden dışarıya bakar. Sonra hızla ilaç la n sakladığı yere gider. kutuyu çıkarır; içinden her hangi bir hap alıp ağzına atar ve banyoya koşar. Ban yo kapısını açık bırakır. Sahnenin arkasından su se si ve LEOPOLD'ün aksırması duyulur. Kısa süre son ra LEOPOLD sahneye döner. Banyo kapısını kapatıp hızla giriş kapısına gider. Kulağım kapıya dayayıp bir an dikkatle dinler. Birden geri sıçrar. A ynı anda kapıda anahtar sesi duyulur. SUSANNA. eliyle dolu bir alışveriş çantasıyla içeri girer.)
SUSANNA: Merhaba. LEOPOLD: Merhaba. SUSANNA: Uli yok mu? LEOPOLD: Daha gelmedi. (LEOPOLD SU SAN N A'm n elinden alışveriş çan tası nı alıp m utfağa götürür ve hem en geri gelir.) Sebze bulabildin mi?
SUSANNA: Karnıbahar aldım. LEOPOLD: Olamaz! (SU SAN N A, odasına çıkan ba samaklara doğru gider. LEOPOLD merdiven başı na gelir; bir an duraksar, sonra) Susanna! (SU SANNA. merdivenin ortasında durur. LEOPOLDe döner.)
SUSANNA: Evet? LEOPOLD: Buradaydılar. 53
SUSANNA (Şaşırm ış) O nlar mı? LEOPOLD Evet, SCJSANNA: Ne zam an? LEOPOLD r Gece. SU SA N N A : Sen niye h âlâ buradasın? LEOPOLD: S a n a h e r şeyi açıklayacağım . SU SA N N A : O n lara bir şey için söz m ü verdin? LEOPOLD Hayır. SUSANNA : Yoksa yine bir şeyleri m i kabullendin? LEOPOLD Yo. hayır. SUSANNA Ne oldu öyleyse? LEOPOLD: Sen U li’yle sinem aya gittikten sonra Lusi’yle birlik te ciğeri pişirdik. SUSANNA: Nede? LEOPOLD: Tavada. SUSANNA: H angisinde? LEOPOLD: Yenisinde. SU SA N N A : K im bilir ne haldedir. LEOPOLD: Yıkadık. SUSANNA: Neyle? LEOPOLD: B ulaşık tozuyla. SU SA N N A : T ahm in etm eliydim ! O tava için bulaşık tozu kullanılm ay acağ ın ı biliyorsun! LEOPOLD: T avaya b ir şey olm adı, bakabilirsin. Son r a Lusi’yte b iraz sohbet ettik. Sonra O lbram geldi. Sözde birçok a rk a d a şı adm a, benim için kaygılan dıklarını söyledi. D urum um pek iyi değilmiş. Özel yaşam ım düzensizm iş. Ne yaptığım ı bilmiyormuşum. H içbir şey yapm ıyorm uşum . SU SA N N A : Bunu sa n a ben de hep söylüyorum. LEOPOLD: O lbram g ittik ten sonra, Lusi’yle biraz bo zuştuk. SUSANNA: Neden? LEOPOLD: A nlatm ası pek öyle kolay değil. O nu ye terince sevmemekle, ulaşılm az olm akla, toplum içinde birbirim ize a it olduğum uzu yeterince açığa vurm am akla suçladı beni. Bazı şeyleri ona açıkla 54
m aya çalıştım, am a söylediklerimi bahane olarak yorumladı. SUSANNA: Bu da seni şaşırttı» öyle mi? LEOPOLD: Onu anlıyorum, am a ne yapabilirim? SUSANNA. Bunu da senin bilmen gerek LEOPOLD: Lusi daha gitmeden, onlar geldi. Lusi bu rada benimle kalmak istediği için de onu götürdü ler. SUSANNA: Serbest bırakıldı mı? LEOPOLD: Bilmiyorum. Herhalde. SUSANNA: Neden bilmiyorsun? Onu bulmaya çalış madın mı? 1.EOPOLD: Ben buradan ayrılamam. Hele şimdi hiç. SUSANNA: Elbette. Peki onlar ne dedi? LEOPOLD Şeyin yazan olmadığımı açıklarsam, ya ni, açıkçası, başka biri olduğumu söylersem, ora ya gitmem gerekmiyorcnuş. SUSANNA: Bu d a o nlann işine gelir! Teslim olacak sın ve yaptığın işe tüküreceksin. LEOPOLD: Benden tavır almamı istemiyorlar. Olayı örtbas etmek için yalnızca biçimsel bir nedene ih tiyaç duyuyorlar. SUSANNA: Ah, öyle mi canım. LEOPOLD: Anlaşılan, orada olmamın, saygınlığımı arttıracağından korkuyorlar Bu da beni sevindi rir. SUSANNA: Dediklerini kabul edecek olursan, tüm saygınlığını yitirmiş olursun. Bunun onlann işine geleceği çok açık! Kovdun onları, değil mi? LEOPOLD Düşünmek için zam an istedim. SUSANNA: Ne yaptın? LEOPOLD: Bunda bir şey yok ki. SUSANNA: Delirdin mi sen! Bunun düşünecek neyi var tanrıaşkına! Böylece, onlarm elıno düştüğünü göstermiş oluyorsun. Şimdi daha çok baskı yapa caklar. D aha başından bazı şeyleri kabullendiğini anlam ıştım zaten. Sen pısırığın telcisin! 55
LEOPOLD: Söylemesi kolay. SUSANNA: Korkuyorsan, başından girmeyecektin bu işe. (SUSANNA hızla döner, odasına doğru gider.) LEOPOLD- SusannaS SUSANNA (Ona bakmadan) : Rahat bırak beni! (SUSANNA odasına gider. LEOPOLD, sinirli, odada aynı yolda gidip gelmeye başlar. Üçüncü kez kapıya geldiğinde birden durur. Sonra ilaçların saklı olduğu yere gider. Kutuyu çıkarır, bir hap alıp ağzına atar ve yutar. Kutuyu yerine koyup volta atmaya devam eder. Banyo kapısına geldiğinde birden durur. Hızla giriş kapısına gidip, gözetleme deliğinden dışarıya ba kar. Sonra banyoya koşar; kapısını açık bırakır. Sah nenin arkasından su sesi ve LEOPOLD'ün aksırması duyulur. O an zil çalar. Su sesi ve LEOPOLD'ün ak sırması hâlâ duyulm aktadır. Anlaşılan, zili duymaz. Bir süre sonra zil yeniden çalar. Su sesi kesilir. Kısa bir sure sonra LEOPOLD banyodan çıkar. Islak saç larını havluyla kurularken, aynı yolu gidip gelmeye devam eder. Üçüncü kez kapıya geldiğinde, gözetle me deliğinden dışarıya bakar. O an yine zil çalar. LEOPOLD, ürküp kenara çekilir. Sonra yine kapıya yanaşıp gözetleme deliğinden dışarıya bakar. Rahat lamış bir halde kapıyı açar. Üstünde smokinle ULI' içeri girer.)
ULI: Eh. sonunda. LEOPOLD: Bir şey mi oldu? ULI: Bu üçüncü çalışım. LEOPOLD: Serinlemeye çalıştım. (ULI balkon kapısına gider.)
ULI: Biraz açabilir miyim? LEOPOLD: Evet Tabu. (ULI, balkon kapısını iyice açar. LEOPOLD, boynun da havlusu, odada volta atar. ULI bir sandalyeye otu-. rur. Kısa sessizlik.) 59
ULI: Evde olduğuna sevindim. LEOPOLD: Haberin var mı? ULI: Lıısi bendeydi. LEOPOLD: Serbest yan!? ULI: Ne istiyorlar? LEOPOLD: Pazarlık etmek. ULI: Bir şey imzaladın mı? LEOPOLD: Düşünmek için zaman istedim. ULI: Bir daha ne zaman gelecekler? LEOPOLD : Bunu hiçbir zaman söylemezler. ULI: Lusi’yi araman gerek, durumu pek iyi değil. LEOPOLD: Buradan aynlamam beni Hele şimdi hiç. ULI: Susanna yok mu? LEOPOLD: Burda. Seni sordu. (LEOPOLD banyoya gider. Havlusuz ve saçtan taralı geri gelir.) Kapa tabilir miyim? ULI: Biraz daha açık kalsın. (LEOPOLD, yerine oturur. Kısa sessizlik.) LEOPOLD : Elbisen çok güzeL ULI: Smokin bu. Amcam ödünç verdi. LEOPOLD: Smokin olduğunu biliyorum. Çok hoş. ‘ULI: Amcamı tanırsın. (Sessizli/*.! Uyuyabildin mi? LEOPOLD: Hemen hemen hiç. ULI: Onlan düşündün, değil mi? LEOPOLD; Hım. f Sessizlik.! ULI: Bu sabah tuvalete çıkabildin mi? LEOPOLD: Evet. ULI: Hiç yoktan iyi. LEOPOLD: Çok olduğu söylenemez. ( Sessizlik .!
ULI: Ne yedin? LEOPOLD: Aç değildim, biraz yatışmak için iki sovan ve beş badem yedim. ULI: Yaran oldu mu? LEOPOLD: Pek değil. (Sessizlik.)
57
U L I: Önemli olan, h âlâ evde olman. LEOPOLD Böyle evde olacağım a, o rd a olsam d a h a iyi! N eden yaşam ım h â lâ açıklık kazanm adı? Ne den hep birileri benden b ir şeyler istiyor? Oysa kim senin ilgisini çekm ediğim günlerde, kimse ben den b ir şeyler beklem ezken, kimse beni b ir şeylere teşvik etm ezken, h e r şey n e güzeldi. Eski kitapçı ları dolaşır, k ita p la r arardım , h u z u r içinde çağdaş felsefecileri okurdum , geceleri n o tlar alırdım . P a rk ta gezintiye çıkar, okuduklarım üzerine d ü şü n ü r düm. N eden ‘U rb an ek ’ adını alıp, h e r şeyi u n u t m ayayım ? Yeni b ir y aşam a niye başlam ayayım ? U L I: Bir ilaç falan alsan. LEOPOLD- Suyla serinleyeceğim , ilaç alm ak istem i yorum . A lışm aktan korkuyorum . (Sessizlik. LEOPOLD d ik k a t kesilip dinler.) U L I: Yok b ir şey. (O a n zil çalar. LEOPOLD, şaşkın, ayağa fırlar. ULI de ayağa kalkar. LEOPOLD, gö zetlem e deliğine gidip dışarıya bakar. Geri çeki lir. Koşarak banyoya gider; kapısını açık bırakır. H em en a rdından su sesi duyulur. ULI ne yapaca ğını bilem ez. Banyo kapısına yaklaşır. Kısa bir sessizlik. A lça k sesle sa h n en in arkasından,) Leo pold! Dinle! (Kısa sessizlik. S u sesi.) (A lçak sesle sahnenin arkasından.) Deli olma, Leopold, cesur ol! (Kısa sessizlik. S u sesi.) (A lçak sesle sahnenin arkasınd a n ,) İstersen, evde olm adığını söylerim. A m a a tla tsa n d a h a iyi olur. (Kısa sessizlik, su sesi, a rdından yine zil çalar. ULI n e yapacağım bilem ez. Sonra birdenbire, kararlı adım larla dış kapıya gider, ka p ıyı açar ve şaşkın bakar. BİRİNCİ ve İKİNCİ WENZEL içeri girerler. Her ikisi n in elinde de birer bavul vardır. İkisi de bavulları ye re bırakırlar.) BİRİNCİ WENZEL: İyi günler! U L I; İyi günler! BİRİNCİ W ENZEL: D oktor Bey yok mu? 58
(ULÎ ne yapacağını bilemez. Sonra 'evet* anlamında başını sallar. Kapıyı yavaşça kapatıp banyoya gider Kısa sessizlik. Sonra birden su sesi kesilir ve sahnenin arkasından anlaşılmayan fısıltılar duyulur. BİRİNCİ ve İKİNCİ VVENZEL, bavullarının başında, kıpırdama dan dururlar. Sonunda, banyodan, taranmış, ıslak saçlarıyla LEOPOLD çıkar. Arkasından banyo kapısı nı kapatarak ULI gelir.) LEOPOLD: İyi günler! İKİNCİ WENZEL İşte hurdayız, Doktor Bey. LEOPOLD : Harika! BİRİNCİ VVENZEL. Size malzemeyi getirdik. iBİRİNCİ ve İKİNCİ VVENZEL, bavullarına yapışarak m asanın üstüne koyarlar, açarlar Her iki bavul da de ğişik tur kâğıtlarla doludur.) BİRİNCİ VVENZEL (Birinci bavulu göstererek) Bun lar boş kâğıtlar. Şunlar normal daktilo kâğıdı. Bunlar teksir kâğıdı. Bunlar da karbon kâğıdı. Bu radakiler de değişik zarflar, dosyalar ve benzeri şeyler. LEOPOLD • Bunların hepsi benim için mi? BİRİNCİ VVENZEL: Elbette. LEOPOLD: Borcum ne kadar? BİRİNCİ VVENZEL: Afedersinız. Doktor Bey, sîz bizi ne sanıyorsunuz? LEOPOLD: Öyleyse çok teşekkürler. Bunlar uzun sü re bana yeter sanırım. İKİNCİ VVENZEL: Bunlara yazacaklarınıza şimdiden seviniyoruz. BİRİNCİ VVENZEL (İkinci bavulu göstererek) Bura da da bizim fabrikadan belgeler var. Bunlar yöne ticilerle yapılan görüşmelerden alınan notlar. Şun la r sendika toplantılarının tutanakları. Bunlar fab rikanın yaptığı yazışm alardan seçmeler. Bunlar da değişik bildiriler, iç yazışmalar, çalışanlar için yö netmelikler, çalışm a saatleri listesi. Şunlara özel 59
likle dikkatinizi çekerim : Personel dairesiyle ilgi' li. Ç alışanların evrakları. Çeşitli şikâyetler. Ra porlar. İh b arlar... İKİNCİ VVENZEL: Sizin için güzel b ir çalışm a olacak san ın m . BİRİNCİ WENZEL: N asıl u y g u n görüyorsanız, öyle kullanın. İKİNCİ WENZEL: B u n ları b ir biçim de değerlendirir seniz, bom ba etkisi y apacağı kesin. BİRİNCİ VVENZEL: Kesin. LEOPOLD: Çok teşekkürler. (B İR İN C İ V V E N Z E L b a v u lu n d a n b ir to m a r k â ğıt a lıp
çevresine bakınır.) BİRİNCİ VVENZEL: B unları nereye koyabiliriz? LEOPOLD (Ç e v re s in e b a k ı n ı r ) : N ereye m i? Belki şu ray a. (L E O P O L D o d a n ın sol ö n köşesini gösterir. B İR İN C İ v e İ K İ N C İ V V E N Z E L b a v u lla rd a n k â ğ ıt to m a rla rım a lıp, ö n ta ra fa ta ş ırla r , b u ra d a üstüste y ığ a rla r. B ir sü re s o n ra L E O P O L D , o n d a n sonra d a U L I o n la ra y a r d ım ed erle r. B avullar boşaldı ğ ın d a , İ K İ N C İ V V E N Z E L b a v u lla rı k ap atıp dış ka p ıya k a d a r taşır. S o n ra B İR İN C İ ve İK İ N C İ V V E N Z E L y e rle rin e o t u r u r la r . L E O P O L D kanepeye otu ru r. U L I a rk a p la n d a k a lır. U z u n , sıkıcı b ir sessiz lik .) O ldukça çok.
İKİNCİ VVENZEL: Sizin için b ü tü n fabrikayı soyanz. LEOPOLD Sağolun. (S ık ıc ı sessizlik .) Sizi b u k a d a r çabuk beklem iyordum . BİRİNCİ VVENZEL: Ben ve W enzel dem iri tavında dövm eye alışkınız. LEOPOLD: G üzel b ir alışkanlık. (S ık ıc ı sessizlik.) Y aptıklarınızı n asıl ödeyeceğimi bilemiyorum. İKİNCİ VVENZEL; Neyi ödem ek istiyorsunuz? D aha önce de söylem iştik, biz sizden yanayız. Y alnızca değil... BİRİNCİ VVENZEL: Birçok in san için siz um utsunuz, dayanaksınız. 60
LEOPOLD t Sağohrn. f Cansıkıcı sessizlik.) Sizi bu ka d ar çabuk beklemiyordum. İKİNCİ WENZEL: Ben ve Wen?.el demiri tavında döv meye alışkınız. LEOPOLD: Güzel bir alışkanlık. (Cansıkıcı sessizlik.) Yaptıklarınızı nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum. BİRİNCİ WENZEL: Neyi ödemek istiyorsunuz? Size daha önce de söylemiştik, biz sizden yanayız. Yal nızca biz değil... İKİNCİ WENZEL: Birçok insan için siz umutsunuz, dayanaksınız. (Cansıkıcı sessizlik.) LEOPOLD • Yaptıklarınızı nasıl ödeyeceğimi bilemi yorum. İKİNCİ WENZEL: Neyi ödemek istiyorsunuz? Size da ha önce de söylemiştik. Biz sizden yanayız. BİRİNCİ WENZEL: Yalnızca biz değil. LEOPOLD: Afedersiniz. (LEOPOLD ayağa kalkıp, balkon kapısına gider. Ka pıyı kapatıp, yine yerine oturur. İKİNCİ WENZEL. ceplerini karıştırır. L E O P O L D ona b ir sigara u za tır.)
İKİNCİ WENZEL: Bugün sigaram yanımda. (İKİNCİ WENZEL, sonunda sigarasını bulur ve bir tane ya kar.) Sizden başka bir şey rica edeceğim. LEOPOLD: Buyrun. İKİNCİ WENZEL: Bir bardak rom unuz v ar mıydı? LEOPOLD: Evet, tabii. İKİNCİ VVENZEL Yanlış anlam aym Kendim alkol kullanmam. Wenzel için sordum. Kendisi fıçı gibi içer de. (LEOPOLD kalkar, m utfağa gider. Elinde bir bardak la geri gelir. Şişesinden bardağa rom koyup BİRİNCİ W E N Z E L tû u za tır.)
BİRİNCİ WENZELr Teşekkürler! Şerefinize! (BİRİN Cİ WENZEL bardağı kafasına dikip bir kerede bo şaltır, ardından keyifle geğirir. LEOPOLD yine dol durur.) Teşekkürler! Şerefinize! (BİRİNCİ WEN61
ZEL bardağı kafasına d ikip bir kerede boşaltır, ar dından keyifle geğirir. LEOPOLD yine doldurur.)
Teşekkürler! Şerefinize! (BİRİNCİ WENZEL bardağı kafasına dikip bir kere de boşaltır, ardından keyifle geğirir. SU S A N N A üs tünde u zu n balo giysisiyle odasından çıkar, m erdiven den aşağı iner.)
LEOPOLD : Susatma, bak! Baylar bana ne kadar çok kâğıt, ne kadar ilginç belgeler getirdiler. SUSANNA Nereye koyacaksın bunlan? LEOPOLD: Bir yer bulurum. Kıtığın çok güzel. (SU SA N N A . ULFye başıyla işaret eder. ULÎ, SU SA N N A ile m u tfa ğ a gider. B ü tü n sahne boyunca cam ka pı ardında ikisin in ça n tad a ki eşyaları alıp yerlerine koym aları, bir ko n u ü zerinde ateşli tartışm aları. bir ka vg a etm eleri g ö rü lü r. LEOPOLD, BİRİNCİ VVENZEL’ in bardağını boşalttığını fa rked ip , yeniden doldurur.) BİRİNCİ VVENZEL: Teşekkürler! Şerefinize! (BİRİN Cİ VVENZEL bardağı kafa sın a d ikip bir kerede bo şaltır. A rd ın d a n k eyifle geğirir. LEOPOLD yin e dol durur.) Teşekkürleri Şerefinize! (BİRİNCİ VVEN ZEL bardağı ka fa sın a d ikip bir kerede boşaltır. A r dın d a n keyifle geğirir. LEOPOLD yine doldurur.) Teşekkürler! Şerefinize! (BİRİNCİ VVENZEL bar dağı kafa sın a d ik ip . bir kerede boşaltır. A rdından keyifle geğirir. LEOPOLD yen id en doldurur. Bİ RİNCİ VVENZEL bardağı alır, am a bu kez içmeden m asaya geri koyar.) Biri aklım başına toplamalı. fKısa sessizlik.)
İKİNCİ VVENZEL: Rahatsız etmiyoruz ya? LEOPOLD Hayır. BİRİNCİ VVENZEL: Gerçekten mi? Yoksa çekinmeden söyleyin, toz oluruz hemen. LEOPOLD: Rahatsız etmiyorsunuz. Özür dilerim. (LEOPOLD k a lkıp ilaçların olduğu yere gider. Ne yap tığının görülm em esi için sırtını odaya döner. K utu yu 62
çık a rıp içinden aceleyle b ir hap a lır. H apı ağzına atıp yu ta r. K u tu y u a ld ığ ı yere koyar, yerine döner. Ses sizlik .)
İKİNCİ WENZEL: Üzerinde düşündünüz mü? LEOPOLD: Neyin? BİRİNCİ VVENZEL: Hani dün konuşmuştuk ya. Bir şeylerin yapılması gerektiği konusunda. LEOPOLD: Ha evet. Düşünecek zamanım olmadı. İKİNCİ VVENZEL: Yazık. Biliyor musunuz, sıradan bir insanım ben. Bir biç. Ama bazı şeylerden, h a berim v ar ve bunlar hakkında görüşlerim var, gö rüşlerim den vazgeçmem. Daha birçok şeyin, evet, bugüne k ad ar yapılanlardan daha birçok şeyin yapılacağına inanıyorum. BİRİNCİ VVENZEL: Bütün sorun, işe doğru başlamak ta. İKİNCİ VVENZEL • Sonra sizden başka kim bu İşe bi raz canlılık getirebilir ki? ( L E O P O L D , b ira z sinirlenm eye başlar. Belli etmeden saate b a k a rJ
BİRİNCİ VVENZEL; Rahatsız etmiyoruz ya? LEOPOLD: Hayır. İKİNCİ VVENZEL- Gerçekten mi? Yoksa çekinmeden söyleyin, toz oluruz hemen. LEOPOLD: Rahatsız etmiyorsunuz. Özür dilerim. (L E O P O L D k alk ıp banyo ya gider. K a pısını açık b ıra kır. S ah nen in arkasından su sesi ve L E O P O L D im ak sırm a sı d u y u lu r. S u sesi kesildikten b ira z sonra L E O P O L D odaya gelir, yerine o tu ru r.)
BİRİNCİ VVENZEL: Yazdıklarınız, h e r ne kadar tam olarak anlam asak da. İKİNCİ VVENZEL: Sıradan insanlanz biz. BİRİNCİ VVENZEL: Bunlara sahip çıktığınızı bilmek. İKİNCİ VVENZEL: Sonuçlarına aldırmadan. BİRİNCİ VVENZEL. Bütün bunlar, sizin son adımı da atacağınızı gösteriyor. LEOPOLD: Hangi son adımı?
İKİNCİ WENZEL: Konuşmayı pek beceremem, ama şöyle söyleyebiliriz: yazdıklarınıza öyle bir biçim verin ki, gerçekten etkili olsun. BİRİNCİ VVENZEL: Felsefenizin sonuna, yalnızca, ge reken noktayı koyacaksınız. LEOPOLD. Sorun, herkesin bu noktayı farklı düşün mesinde. İKİNCİ VVENZEL: Biçimi kendiniz bulursunuz. BİRİNCİ VVENZEL; Zaten sizden başka kim bu işe biraz canlılık getirebilir ki? İKİNCİ WENZEL: Sizden beklenen de bu. LEOPOLD: Kim bekliyor? BİRİNCİ VVENZEL: Herkes. LEOPOLD Biraz abartılıyor ama, öyle değil mi? İKİNCİ VVENZEL: Kızmayın ama, işin farkında değil siniz. LEOPOLD: Neyin farkında değilim? BİRİNCİ VVENZEL: Sorumluluğunuzun. LEOPOLD: Neyin sorumluluğu? İKİNCİ 'VVENZEL: Her şeyin. (LEOPOLD belirgin biçimde sinirlidir. Saatine bahar.) BİRİNCİ VE İKİNCİ VVENZEL: Rahatsız etmiyoruz ya? LEOPOLD: Hayır. BİRİNCİ VE İKİNCİ VVENZEL: Gerçekten mi? Yoksa çekinmeyin, söyleyin; toz oluruz hemen. LEOPOLD: Rahatsız etmiyorsunuz. Özür dilerim. (LEOPOLD kalkıp m utfağa gider. Elinde bir tabakla geri gelir. Tabakta iki sopan ve beş tane badem var dır Sahne boyunca bunları yerJ İKİNCİ VVENZEL •. VVenzel’le biraz kafa yorduk. BİRİNCİ VVENZEL: Aklımıza bir fikir geldi. LEOPOLD- Nasıl bir fikir? BİRİNCİ VVENZEL: Bize göre bu adım, herkesin siz den atmanızı beklediği adımın ta kendisi olurdu. LEOPOLD: Nasıl bir adım?
İKİNCİ WENZEL • Bir açıklama yapabilirsiniz. LEOPOLD: Nasıl bir açıklama? BİRİNCİ WENZEL; Yani, bütün önemli peyleri içeren bir açıklama; o kadar. İKİNCİ VVENZEL: Böyle bir açıklama, kısa ve anla şılır olmalı tabii. BİRİNCİ WENZEL : Bir başlasanız. İKİNCİ WENZEL: Yeterince kâğıdınız da var. (J.EOPOLD, sinirli, ayağa kalkar, oda boyunca yünlr. BİRİMCİ ve İKİNCİ WENZEL'e döner) LEOPOLD: Kusura bakmayın baylar ama. benim için yeterince açık değil. (Mutfaktan SUSANNA gelir. Onu ULl izler. LEOPOLD. şaşırmış, onlara bakar SUSANNA'ya,) Gidiyor musun? SUSANNA: Neden sordun? LEOPOLD • Düşündüm de. Kamıbahar aldığına göre—. Bugün biraz sessizlik bana iyi gelirdi. Her şeyi sa kin bir kafayla düşünmek, konuşmak—. SUSANNA: Leopold, kızma ama. baloya biletim var. Çok önceden almıştım. LEOPOLD Ha, öyle mi? SUSANNA: Bu yılki ilk balom. LEOPOLD: Anladım, anladım. SUSANNA: Üstelik, hangi konuda konuşmak iste diğini bilmiyorum. Görüşümü sana daha önce açık lamıştım. LEOPOLD: Biliyorum. Ama düşündüm ki—. Neyse, za ten önemi yok. SUSANNE Hadi, hoşçakal! ULI Hoşçakal. Leopold! Erken yat da uykunu cü ba ri. (SUSANNA ve ULl çıkarlar. LEOPOLD. utanmış, ar kalarından bakar. Sessizlik.) BİRİNCİ WENZEL: Sizin için açık olmayan ne? LEOPOLD (Döner) Ne dediniz? İKİNCİ VVENZEL: Sizin için bazı şeylerin yeterince açık olmadığını söylemiştiniz. buruk ezgi
05/5
LEOPOLD: Benim için m i? Ha, evet, e v e t K usura bakm ayın b a y la r am a, benim için yeterince açık değil. BİRİNCİ VVENZEL: Açık olm ayan ne? LEOPOLD: Sizin benden ne istediğiniz. ( B İR İN C İ W E N Z E L , şim d iy e k a d a r ön ün de d o lu d u ra n rom b a rd a ğ ın ı k a fa sın a dik er, a rd ın d a n a y a ğ a k a lk a r. İ K İN C İ
Y / E N Z E L de a y a ğ a k a lk a r. İk is i de
L E O P O L D 'e y a k la ş ırla r.)
BİRİNCİ W EN ZEL: B akın D oktor Bey, anlaşılan bizi iyi anlam adınız. Sizden b ir şey istediğim iz yok. İKİNCİ VVEZNEL: Y alnızca görüşüm üzü belirtm ek istedik, D oktor Bey. BİRİNCİ WENZEL: S ıra d a n in san ların görüşü. İKİNCİ WENZEL: Birçok sıra d a n insanın gönüşü. BİRİNCİ VVENZEL: Y alnızca b ir öneride bulunm ak istiyorduk. İKİNCİ W ENZEL: Kötü b ir niyetim iz yok. BİRİNCİ VVENZEL: D ü şündüğüm üzü iyi ani atam ı yorsak, bu bizim suçu m u z değil. İKİNCİ VVENZEL: Filozof değiliz biz. BİRİNCİ VVENZEL: G örü şü m ü zü n sizi ilgilendirebile-. ceğini düşü n d ü k . İKİNCİ VVENZEL: Ö zellikle sıra d a n in san ların görü şü olduğu için. LEOPOLD: G örü şü n ü zü n beni ilgilendirm ediğini söy lem edim ki. BİRİNCİ VVENZEL: Peki, n e d en yeterince açık konuş m adığım ızı d o k u n d u rm ak istediniz? LEOPOLD: Böyle b ir şey yapm adım . İKİNCİ VVENZEL: Ne istediğim izin açık olmadığını, söylediniz. LEOPOLD: T am o la ra k n e söylediğim i bilem iyorum . BİRİNCİ VVENZEL: A m a biz biliyoruz. ( O an b a n yo k ap ısı a ç ılır, L E O P O L D ’e d ö n e r.) 66
k a p ıd a
OLB B AM d u ru r
OLBRAM Acımasızca seni kırm ak islemem. Ama susmakla, senden bazı şeyleri gizlemekle, sana dostluk değil, kötülük etmiş olurum. (O an m utfak kapısı açılır. Kapıda ULl durur. LEOPOLD’e döner.) ULI: Korktun mu? (O an SU SAN N A'nın kapısı açılır Kapıda SUSANNA d u ru r. L E O P O L D 'e döner.)
SUSANNA: Yoksa yine bir şeyler mi kabullendin? OLBRAM: Yalnızca kendi adım a konuşmuyorum. As lında biraz da herkes adına buradayım. U L l: Bir hap al istersen. ( O a n balkon kapısı açılır. K apıda L U S İ d u ru r. L E O P O L D 'e dö n er.)
LUSİ: Oysa beni burada kalm aya inandırdığın o ilk gün çok başka şeyler söylemiştin. ULI: Lusi’yi aram an gerek, durum u pek iyi değil. BİRİNCİ WENZEL: Sizden beklenen de bu zaten. İKİNCİ WENZEL: Biçimini kendiniz bulursunuz. SUSANNA; Bunun düşünecek neyi v a r tannaşkm a? Böylece onların eline düştüğünü gösteriyorsun. Şimdi daha çok baskı yapacaklar! OLBRAM: Peki, Susanna ile aran nasıl? LUSİ: Birlikteliğimizin tadım çıkardın. Şimdi de bel li etmeden tekmeyi atm ak istiyorsun. ULl: Bir şey im zaladın mı? BİRİNCİ VVENZEL: Yalnızca görüşüm üzü açıklamak istedik, Doktor Bey. İKİNCİ VVENZEL: Sıradan insanların görüşü. BİRİNCİ VVENZEL: Birçok sıradan insanın görüşü. U U : Korktun mu? LUSİ; Birlikteliğimizin tadım çıkardın. Şimdi de bel li etm eden tekmeyi atm ak istiyorsun. SUSANNA: Sen pısırığın tekisinl OLBRAM: Sıradan insanların görüşü. -U L I: Bir şey im zaladın mı? 67
BİRİNCİ WENZEL: Birlikteliğimizin tadını çıkardın. Şimdi de belli etmeden tekmeyi atmak istiyorsun. İKİNCİ WENZEI.: Sen pısırığın tekisin! LUSI Sıradan insanların görüşü. SUSANNA Korktun mu? OLBRAM: Birlikteliğimizin tadını çıkardın. Şimdi de belli etmeden telemeyi atmak istiyorsun! ULI: Sen pısırığın tekisin! SUSANNA: Sıradan insanların görüşü. İKİNCİ WENZEL: Bir şey imzaladın mı? (Bu replikler yavaş yavaş hızlanır. LEOPOLD şaşkı na döner. Bir ona. bir ötekine bakar. Sonunda bir denbire bağırır.)
LEOPOLD: Yeter! (Bir a n için ölüm sessizliği. A rdından zil çalar. LEO POLD banyoya koşar. OLBRAM ona yol verir. LEO POLD banyoya g ird ikten h em en sonra su sesi d u yu lur. Sahnedekiler, ç ıktıkla rı kapılardan kaybolurlar. BİRİNCİ ve İK İN C t VVENZEL ellerinde bavulları dış kapıdan çıkarlar. H erkes çıkm ıştır. Banyo kapısından başka tü m kapılar ka p a n ır Y alnızca su sesi ve LEO POLD u n aksırm ası d uyulur. Zil yen id en çalar. Perde iner ve m ü zik başlar.)
ALTINCI SAHNE
(M üzik azalırken, perde yavaşça yükselir Safınede kimse y o k tu r Banyo kapısı açıktır Sahnenin arka sından su sesi ve LEOPOLD'ün aksırması duyu lu r Kı sa sessizlik. Ardından zil çalar. Su sesi kesilir. LEOPOLD banyodan koşarak gelir. Duş almış izlenimini uyandırır. Islahtır. Yalnızca beline bir uzunca havlu sanlıdır. Giriş kapısına gidip, gözetleme deliğinden dı şarıya bakar. Birden duraksar. Bir an kararsız kalır. Sonra kapıyı açar MARKET A içeri girer.) MARKETA: İyi akşam lar' LEOPOLD (Utanmış) İyi akşamlar! (Kısa sessizlik.) MARKETA: Bay Doktor Kopriva? LEOPOLD: Evet. MARKETA: Rahatsız ettiğim için özür dilerim. LEOPOLD: Rahatsız etmiyorsunuz. MARKETA: Fazla zamanınızı almak istemiyorum. LEOPOLD: Zamanım var. (Kısa sessizlik.) MARKETA; Adım M arketa. Felsefe okuyorum. LEOPOLD: Üniversitede mi, yoksa özel olarak rrn? MARKETA Her ikisi de. LEOPOLD: İçeri buyrun.
MARKET A: Hayır, teşekkürler. Alışık değilim. LEOPOLD Bir b ard ak rom un z ararı olmaz. (LEOPOLD. m asada dura n bardağa rom doldurur.) MARKETA: T eşekkür ederim . (M ARKETA, hüçüh bir y u d u m alır ve silkinir.) LEOPOLD: Nasıl, id are eder değil mi? MARKETA ; Evet. (Cansıkıcı b ir sessizlik.) Üşütecek siniz. LEOPOLD: Ha, evet, tabii. (LEOPOLD aceleyle banyoya gider. Kısa süre sonra üstü n d e robdöşam br ile döner. Ü stünde robdöşambrdan başka bir şey y o k tu r. K anepeye, M ARK ETA'nın yanına o tu ru r, ona gülüm ser. MARKETA da g ü lü m ser. U zun, cansıkıcı se ssizlik.) MARKETA: Y azılarınızı okudum . LEOPOLD: S ahi mi? H angilerini? MARKETA: ‘S o ru m lu lu ğ u n Fenomenolojisi', 'Sevgi ve Hiç', ‘İnsan B eninin Ontolojisi'ni. LEOPOLD: B ütün b u n la n o k u dunuz mu? MARKETA Hem de b irk aç kez. LEOPOLD: Sizi ta k d ir ediyorum . ( Sessizlik.) MARKETA ‘İnsan B eninin Ontolojisi’ yüzünden ba zı so ru n la rla karşılaştığ ın ızı duydum . LEOPOLD: Bu yüzden o ray a gitm em gerekiyor. MARKETA Ne? O ray a h a? Neden? LEOPOLD : M adde 511. E ntelektüel sapm a. MARKETA K orkunç b ir şey bu! LEOPOLD: Böyle b ir d ü n y a d a yaşıyoruz işte. • MARKETA Böyle güzel düşüncelerden dolayı! LEOPOLD: H erhalde bu d üşünceleri o k a d a r güzel b u lm ay a n in sa n la r d a var. MARKETA: Kesin m i peki? LEOPOLD: B u n la n ben yazm adım dersem , k u rtu la bilirim . MARKETA: Size b u n u m u öneriyorlar? LEOPOLD: Evet.
MARKETA: İğrenç herifler! (Sessizlik. MARKETA rom içip, silkinir. LEOPOLD özenle bardağı doldu rur J Denemeleriniz bana çok şey kazandırdı. LEOPOLD: Öyle mi? Çok sevindim. MARKETA: Aslında, felsefeyle ilgilenmeye başlama mı size borçluyum. LEOPOLD: Doğru mu? MARKETA: Bir balam a gözlerimi açtınız. LEOPOLD» Abartıyorsunuz. MARKETA: Gerçekten. LEOPOLD: için, lütfen. (MARKETA içer ve silkinir. LEOPOLD özenle doldu rur. Cansıkıcı sessizlik.) MARKETA: B ir şey yazıyor musunuz? LEOPOLD: Yazmaya çalışıyorum MARKETA: Ne üzerine yazdığınızı, merakımı bağış layrn ama, ne üzerine yazdığınızı öğrenebilir mi yim? LEOPOLD: Varolmanın temel boyutu olarak, sevgi* üzerinde düşünm ek istiyorum. MARKETA: Bu konuya ‘Sevgi ve Hiçlik’ adlı kitabını zın ikinci bölümünde biraz değinmiştiniz. LEOPOLD: Doğru. (Sıkıcı sessizlik.) MARKETA: Doktor Bey. LEOPOLD: Evet, M arketa? MARKETA Size yük olma cesaretini kendimde bu lamazdım. LEOPOLD: Ama bana yük olmuyorsunuz ki! Tam ter sine, sizi tanıdığım a sevindim. MARKETA: Bana yardım edecek biricik kişinin siz olduğundan emin olmasaydım. LEOPOLD : Size ne oldu? MARKETA: Saçm a gelebilir. LEOPOLD: Çekinmeyin söyleyin! MARKETA Birdenbire utanıyorum nedense. LEOPOLD: O niye, rica ederim? 7i
(M ARKETA içer ve silkin ir. LEOPOLD özenle barda ğı doldurur. Kısa sessizlik.) MARKETA: Nasıl başlasam ? Ne yapacağım ı bilmiyo ru m açıkçası. LEOPOLD : O kulda mı? MARKETA: Yaşam da. LEOPOLD: Y aşam da mı? M ARKETA: H er şey g arip bir biçim de beni sıkıyor. Tram vaydaki u m u tsu z yüzler. S okaklardaki o b it mek bilm eyen yak ın m alar. Resmî dairelerde, h e r yerde bıkkın in san lar. Y aşam ın tüm boşluğu. Afedersiniz, biliyorum , saçm a. Beni hiç tanım ıyorsu nuz. A m a b aşk a kim e gidebileceğim i gerçekten bil m iyordum . LEOPOLD: G üveniniz beni sevindiriyor. M ARKETA: A nnem le b ab am la anlaşam ıyorum . Sü re k li televizyon b aşın d a o tu ra n küçükburjuvalar. Bir erkek ark a d a şım d a yok. Ö b ü r Öğrenciler de b a n a oldukça yüzeysel geliyor. LEOPOLD: Sizi anlıyorum . MARKETA B ana kızgın değilsiniz ya? LEOPOLD: N eden sürekli ö zü r diliyorsunuz? Bir filo zof için, y aşam ın ın an lam ın ı yitirm iş b ir okuyu cu su n u n kendisine b aşv u rm a sın d a n d a h a güzel ne olabilir? MARKETA: Bu so ru n u benim yerim e çözemeyeceği nizi biliyorum . LEOPOLD Y aşam ın an lam ın ın şu y a d a bu biçim de tartışm a konusu y ap ılacak b ir şey olm adığı, bu n u n bir bilgi biçim inde b a şk a la rın a a k tan lam ay acak bir şey olduğu k o n u su n d a haklısınız. Nesnel b ir şey değil bu. D ah a çok ulaşılm ası güç b ir r u h hali. Ne k a d a r gereksinim duyulursa, o k a d a r u la şılm az b ir şey oluyor. MARKETA: Evet, evet, tıpkı öyle. LEOPOLD: Ö te y an d an 'İnsan Beninin O nto lo jisin de k an ıtlam ay a çalıştığım gibi, belirli am a anla-
Ulamayan varlıklararası bir mekânın varlığında, yalnızca ve yalnızca bu mekânda, başkalarının yaşaım nda bazı şeylere ulaşm anın mümkün olduğu da bir gerçek. Ki bu—. MARKET A : Af e dersiniz, sonunda benim buraya gel meme yol açan da dördüncü bölümdeki bu satır lar işte. LEOPOLD: Görüyorsunuz yal İçinizde boş yere um ut yaratm ak istemiyorum. Bunu kavramış olmam, otomatikman. böyle bir mekânı yaratabilecek durum da olduğum anlam ına gelmez! MARKETA: Ama yarattınız bile. Benimle konuşarak. Beni anlayarak. Af edersiniz, yine biraz ipin ucunu kaçırdım san ın m. LEOPOLD- Hiç de değil! Çekinmeyin, bir yudum d a h a alın. (MAPMETA içer ve silkinir. LEOPOLD özenle bardağı doldurur J Size bir şey söyleyeceğim M arketa. Doğruya doğru. Eğer sizi anlıyorsam, bu nun da nedeni, sizinle benzer b ir durum da, belki daha da kötü bir durum da olmam MARKETA: Siz? Buna inanmıyorum) Ama o k a d a r şey biliyorsunuz, o k ad ar çok şey yaptınız ki. Bir bilgesiniz siz. LEOPOLD: Bunlar b ir şey ifade etmiyor. MARKETA: Ben aptal bir kızım yalnızca. Ama siz—. LEOPOLD: Aptal değilsiniz. MARKETA; Aptalım, biliyorum. LEOPOLD: Akıllısınız. M arketa üstelik de güzel MARKETA: Ben mi? Rica ederim. LEOPOLD: Açık sözlü olmak istiyorum, Marketa: Çok kötüyüm. MARKETA: Çok güç bir yaşamınız olduğunu biliyo rum . Am a oldukça ra h a t biriymiş gibi bir izlenim bırakıyorsunuz. LEOPOLD: Yazık kİ dış görünüş yanıltıyor. Gerçekte ise. uzun zam andan beri, içimde bir şeylerin yıkıl dığı, sanki beni ayakta tutan bir direğin kırıldığı. 73
ayağım ın altın d an toprağın kaydığı, içimde h er şeyin gelişip serpileceği bir d ay an ak noktasının ek sik olduğu, yaşam ım a bilinçle yön vereceğime, edil gen bir nesneye dönüştüğüm , bazan çaresiz, yaşa m ın akıp gitm esini izlem ekten başka bir şey yap m adığım duygusu v a r bende. N erde benim o h e r şeye egem en olduğum günler, m izahım , çalışkan lığım ve d ay an m a gücüm , anlatım ım daki keskin lik? MARKET A Am a an latım ın ız çok güzel! LEOPOLD: Benim eski d u ru m u m u bilm ediğiniz için öyle düşünüyorsunuz! Ah, n erd e benim o kendi me ve b a şk a la rın a k a rşı şakacılığım , nasıl b ir şey lere keyifle sa n lır, duygulanır, kendim i b ir şeyle re nasıl verir, h a tta fed a ederdim! Belki sizi hayal k ırıklığın a u ğ ratacağ ım M arketa am a, ben sizin bildiğiniz biri değilim artık! Ö zünde yorgun, yı kık, çökm üş b iriyim ben. MARKETA Böyle konuşm ayın, Doktor Bey! Kendini ze k arşı çok katısım zl Öyle bile olsa, durum unuzu kavram ış olm anız, h en ü z h e r şeyi kaybetm ediği nizi gösterir. LEOPOLD: Çok iyisiniz, M arketa! A m a b an a «Doktor Bey» dem eyin lütfen! Resmi b ir h av a veriyor! Ne den içm iyorsunuz? (M ARK ETA içer ve silkin ir. LEOPOLD özenle doldu ru r bardağı. Kısa bir sessizlik.) MARKETA: Size b u n c a kişi saygı duyuyor! Yalnızca bu, size güç verm iyor m u? LEOPOLD . T am tersine! K im senin ilgisini çekm edi ğim günlerde, kim se benden b ir şey beklem ez ve beni bir şeylere teşvik etm ezken h e r şey ne k a d a r güzeldi diyorum kendim e. Eski kitapçıları dolaşıp, değerli k itap ları a r a r bulur, h u z u r içinde çağdaş felsefecileri okur, geceleri n o tla r alırdım . P ark ta gezintiye çıkar, o k uduklarım üzerine düşünürdüm . MARKETA : A m a işte bu yüzden, bugün bulunduğu nuz yerdesiniz!
LEOPOLD: Bu doğru, am a altından kalkabileceğim den daha ağır bir yükü aldığım d a doğru. MARKETA: Bunun altından kalkabileceğinize inanı yorum, Leopold! LEOPOLD: Benim için tek çıkış yolunun, oraya git meyi kabullenm ek olduğunu hissediyorum. Tüm ta nıdıklarım dan uzak b ir yerde. Tutarsızlıktan kibir liliğe varan g ünahlardan anırm am a fırsat veren yüce bir güce içtenlikle ve güvenle bağlanmak ve dev bir m akinenin adsız bir vidası olarak kaderi mi berrak bir suya dönüştürm ek... O nurum la b ar dağımdaki bu berrak suyu son damlasına kadar içmeyi başarırsam» belki o zam an kaybolan insan lığımı yeniden kazanır, içimdeki umudu peniler, duygularım ı yeniden düzene koyar, yepyeni bir hayata başlayabilirim. MARKETA (Bağırır) Leopold! LEOPOLD: Evet? MERKETA (Sinirli) Ama oldukça ağır bir ceza bu. Bu cezaya, iyi niyetinizden dolayı aklayıcı bir an lam yüklüyorsam z da, sonuçta açıkça suçunuzu kabulleniyor, doğrudan doğruya değilse bile, ona yenilmiş oluyorsunuz! Yalnızca bu değil. Kurgu ladığınız yapay bir anlam ın arkasına gizleniyor sunuz. O na sıkıca sarılmanız, kendi yaşamınızdan ve yaşam ın güçlüklerinden bir tü r kaçış. Sorunu kendi içinizde çözmedikçe, ister burada, ister ora da, isterse de çok uzak bir yerde olsun, cezanızı çekmiş olmuyorsunuz! Hiçbir şey yapmadığınızı, hiçbir şeyi affettirm ek zorunda olmadığınızı anla mıyor m usunuz? Suçlu değilsiniz siz! LEOPOLD: Ah, M arketa. Sizi neden daha önce tanı madım? (LEOPOLD MARKET A' nm ellerine $arıZıp öper. MAR KETA utanır; LEOPOLD ellerini tutarken. MARKETA yere bakar. U zun sessizlik.) MARKETA (Alçak sesle) Leopold. LEOPOLD : Evet? 75
MARKET A : S evdiğiniz b iri v a r m ı? LEOPOLD: A h, b e n im sevgili y av ru m , b irin i sevip se vem eyeceğim i bile bilm iy o ru m ben. M ARK ETA : S a lo n b ir k a d ın için h iç b ir za m a n b ir şey h issetm ed iğ in izi söylem eyin. LEOPOLD: İlişk in in b irin d e az, ö b ü rü n d e d a h a çok gerg in d im . M ARKETA: S izin sevgiye ih tiy acın ız var! Sizi k e n d i n izd en geçirecek, çılgın, g e rç e k b ir sevgiye! H em 'S o ru m lu lu ğ u n F enom enolojisi’nde, sevm eyen kişi n in v a r o la m a y a c ağ ın ı siz y azm am ış m ıydınız? Ka derin ize k a tla n m a g ü c ü n ü , size a n c a k sevgi vere bilir! LEOPOLD: Söylem esi kolay, M ark etal N ered en b u la yım ben sevgiyi? (M A R K E T A a celeyle b ir y u d u m iç k i a lıp silk in ir v e a lçak sesle J M ARKETA: Size o sevgiyi b e n vereceğim ! LEOPOLD: N asıl? Siz m i? MARKETA (H eyeca n lı) r E vetl Ç ü n k ü şu a n d a siz be n im y a şa m ım a a n la m v erdiniz. B en d e sizin y aşa m ın ız a a n la m k a ta c a ğ ım v e sizi k u rta ra c ağ ım ! (LEOPOLD, M A R K E T A 'm n sa çla rın ı o kşar.) LEOPOLD: H arik asın ız, M ark eta! A m a yaşam ınızı, böyle beş p a r a etm ez b iri için m ah v etm en ize izin verem em ! M A R K ETA : A m a ta m tersin e: Böylece y a şa m ım a b ir a n la m k a tm ış oluyorum ! LEOPOLD: A y rıca çok yaşlıy ım ben. M ARKETA: S a ç m a bu! Ben k a ra rım ı verdim . LEOPOLD. N ereye v a ra c a ğ ın ı ta h m in ed©bilseydim, size d u ru m u m d a n sözetm ezdim . M ARKETA: S ö zetıneniz iyi oldu! Size güç. cesaret. k e n d in e g üven, sevinç, ve y a şa m a zevki vereceğim ! Z ayıf d ü şe n k alb in izi y en id en y a şa m a k a v u ş tu ra cağım ! S evebileceğinizi biliyorum ! Y oksa şim diye k a d a r y azd ık la rın ız ı y azam azdınız! Sizi y a şa m a 76
ve böylece de felsefeye yeniden kazandıracağım) (LEOPOLD, M A R K E TA 'nm om uzlarından tutar, bir an gözlerinin derinliğine bakar. sonra da M ARK E TA 'nm y ü zü n ü n her yerini ve boynunu öper.) Ah. Leopold, ah, seni seviyorum . Seni hep sevdim. Seni düşüncelerinde ve sözcüklerinde sevdim Sen içim de sevgiyi çok önceden uyandırdın. Haberin olm adan, h ab erim olm adan ve şimdi de ben sende sevgiyi uyandıracağım ! <0 a n zil çalar. LEOPOLD birden ayağa fırlar.) LEOPOLD (A lça k sesle) : Çabuk, balkona! MARKETA (A lça k sesle) • Neden? LEOPOLD (A lçak sesle) . Yoksa seni götürürler! (LEOPOLD, M ARK ETA'yı elinden tu tu p balkon ka p ı sına koşar. K apıyı açıp, M ARKETA'yı dışarı iter, ar d ın d a n kapıyı kapatıp banyoya koşar, banyo kapısı nı açık b ıra k ır Sessizlik. Zil yeniden çalar. Sessizlik Biraz sonra LEOPOLD banyodan ciddi adım larla çıkar Ü stünde ta kım elbisesi, elinde k ü ç ü k bir asker bavu lu vardır. Dış kapıya gidip sevinçle kapıyı açar Bİ RİNCİ ve İKİNCİ HERİF içeri girerler. LEOPOLD ar kalarından kapıyı kapatır.) BİRİNCİ HERİF: B ugün yalnız mısınız? LEOPOLD (Ciddi) Baylar, görevinizi yapın! Ben h a zırım ı İKİNCİ HERİF: N eden acele ediyorsunuz? Hemen en kötü ihtim alin olm ası gerekm iyor ki. (BİRİNCİ HERİF balkon kapısına gidip kapıyı dçar.) BİRİNCİ HERİF: Gel buraya, ufaklık! (M ARK ETA , y avaşça odaya gelir.) LEOPOLD: O na dokunm aya kalkm ayın! Onu götü rürseniz, so n ra—. İKİNCİ HERİF: S onra n e olur? LEOPOLD: Sonra, so n ra—. BİRİNCİ HERİF: Korkm ayın, bir yere gideceği yokl B ugün böyle b ir şeye gerek bile yok. 77
LEOPOLD; Size katılıyorum . Gidebiliriz. Kesinlikle b ir şey im zalam ayacağım ı anlad ın ız sanırım . Tes lim olacağım a, ö lü rü m d a h a iyil Sahip olduğum tek şey, insanlığım , benliğim! İKİNCİ H E R İF: Ama, D oktor Bey, bu gövde gösteri si niyel B ir yere gideceğiniz yok. LEOPOLD r N edenm iş o? Bir şey im zalam ayacağım ı açıkça söyledimI S uçsuzum ben! BİRİNCİ H E R İF : Bir şey im zalam anız gerekm iyor ki. O lay şim dilik belirsiz b ir ta rih e k a d a r ertelendi. İKİNCİ HERİF*. H em de im zası gerekm eden, LEOPOLD: Ne? E rtelendi m i? BİRİNCİ H E R İF : D oğru işittiniz, ertelendi! LEOPOLD: Y ani im za d a yok, o ray a gitm ek de yok! İKİNCİ H E R İF : Şim dilik efendim , şimdilik. LEOPOLD: Ne dem ek bu, anlam ıyorum . N eden a rtık im zayı istem iy o rlar? BİRİNCİ HERİF Böyle fo rm alitelere n e gerek var? Sizin d a v a d a k a ra rın h ü k ü m sü z olduğu ortada. LEOPOLD: B u n u n la b enim ben olm adığım ı mı söyle m ek istiyorsunuz? İKİNCİ H ERİF: B unu siz söylediniz! CKısa sessizlik. LEOPOLD, g ö zü d ö n m ü ş bir halde, Bİ RİNCİ v e İKİNCİ H ERİF e b a ka r ve haykırır.) LEOPOLD: E rtelem e istem iyorum ! O ray a gitm ek is tiyorum ! (LEOPOLD b ird en BİRİNCİ ve İKİNCİ HERİF'in ö n ü n d e d iz çö ker v e h ıçkırm a ya başlar.) Y alv arırım size. G ö tü rü n beni. No olur. Lütfen. A r tık böyle y aşa y a m a m ben. BİRİNCİ H ERİF: Y aşam ak zorundasınız. MARKETA (B a ğ ırır): Leopold, a y a ğ a kalk! O n lara yal v a ra m a z sın ! LEOPOLD (M A R K E T A 'ya bağırır) : R a h a t b ırak be ni. H epiniz r a h a t b ıra k ın beni! (LEOPOLD olduğu yere yığ ılır, yeri yu m ru kla r. Per de iner, m ü zik başlar.)
Y ED İN C İ SA H N E
(M üzik giderek azalırken perde yavaşça yükselir Sah nede yalnızca LEOPOLD vardır. Kanepede oturmuş, gözleri giriş kapısmdadır. Bir süre sonra kalkar, ka pıya yaklaşır. gözetleme deliğinden dışarıya bakar. Sonra kulağını kapıya dayayıp dikkatle dinler. Bu arada seyircilerin olduğu bölüm yavaşça aydınlanır ve m üzik başlar. LEOPOLD yavaşça doğrulur, sahne nin önüne giderek seyircilerin önünde eğilir. Sahne nin öbür oyunculun değişik kapılardan çıkarak sah nenin önüne gelirler. LEOPOLD'ün iki yanında yer alarak aynı biçimde eğilirler. Perde iner.)
SON
7*
VÂCLAV HAVEL YAŞAMI VE YAPITLARI
5 Ekim 1936 Bir in şaat m ühendisinin oğlu olan Vâcİav doğar. 1951 Genç Havel o rta öğrenimini tam am lar, ancak -sınıf sal* ve «siyasal* nedenlerle yüksek öğrenime geçme güçlükleriyle karşılaşır. 1951 - 1955 Çırak olarak, d aha sonra da Prag Çek Teknik fYüksek O kulu'nda lab o ratu ar teknisyeni olarak çalışır, bu arad a gece okuluna gider ve 1955 te sınavlarını verir. 1955 Havel, ilk yazılarını yayım lam aya başlar ve 1969 yı lına k ad ar çeşitli edebiyat ve tiyatro dergilerinde yaz mayı sürdürür. Ağustos 1956 Prag yakınlarındaki Debris Y azarlar Evı'nde yeni ya zarların çalışm a toplantısında yaptığı önemli bir ko nuşm ayla İlk kez kam u önüne çıkar. J955 -1957 Ü niversitelerin insan bilimleri bölümlerine yaptığı b aşv urulan geri çevrilen Havel, Prag’d a Çek Teknik Yüksek O kulu’nda iktisat derslerine girer. buruk ezgi
81/6
1957
Prag U ygulam alı S a n a tla r A kadem isi Sinem a Fakül te s in e girm eyi b a şa ra m a y an Havel, öğrenim ini sürdürem eyince, iki yıllık askerlik hizm etine başlar. 1959 - 1960
Havel «Na zab rad li T iyatrosu*na sahne yardım cısı o la ra k girer, so n u n d a ed eb iy at d anışm anı olur. S ah ne gösterilerine m etin yazarken, ü n lü Çek yönetm en Alfred R adok'a P rag K ent T iyatrosu topluluğu için yardım cılık yap ar. 3 A ra lık 1963 - Bahçe Partisi «Ne z a b ra d li T iyatrosu»nda H avel’in ilk oyunu, Bahçe PartisVnin (Z ah ra d n i slavnost) ilk oynanışı. 9 T em m u z 1964 Havel, O lga S p lichalova’yla evlenir. 1964 - A n ü h o d la r Havel, «tipogram lar*ım , A n tik o d la r’ı (A n tiko d y) ta m am lar. 1965 Havel, T va r aylık d erg isin in yazı k u ru lu n a katılır, Çekoslovak Y a z a rla r B irliği genç y a z a rla r çalışm a g ru b u n u n b aşk an ı olur. T vart K om ünist P artisi ve Y az arlar Birliği g ö rev lilerin d en b u y ru k alm ayı re d dederek, k en d i k en d in i k ap atır. M ayıs 1965 Çekoslovak Y a z a rla r Birliğim in ü lk en in k u rtu lu şu nun. yirm inci yıldönüm ü için düzenlediği b ir to p lan tıda, Havel, Y a z a rla r B irliği’n in etkinliklerim ve k i mi y a z a rla ra hak sızca d av ran ışları eleştirir. 26 T em m u z 1965 - Bildirim •N a zab rad li T iyatro su » n d a H avel'in ikinci oyunu, Bildirim’in (V yrozum erıi) ilk oynanışı.
1908 - Tutanaklar
Hûvel’in ilk îti tabı, T utanaklar (Protokoly), Prag'da, <:M iada fronta» tarafından yayı mi anır. Kitap şunları içerir: Bildirim, Antikodlar; iki deneme, «Diyalektik Metafizik Üstüne» (O dialekticke metnfyzice. 1984) ve «'Gag'in Anatomisi» (Anatomie gagu, 1063), Jan Grossman'ın önsözüyle. 1066 -1967
Havel, Uygulamalı S anatlar Akademisi Drama Fa k ü ltesini dışardan bitirir. 28 H a zira n 1967
Çekoslovak Y azarlar Birliği 4. Kurultay'mda, Haveî Birlik içinde dem okratik olmayan işlemleri eleştirir, ve Komünist Partisi görevlilerinin baskısıyla, Ivan Klima, Pavel Kohout ve Ludvik Vaculik’le birlikte Y azarlar Birliği Merkez Komitesi adaylık listesinden çıkartılır. Mart 1968 Havel, yirmi yazarla birlikte, Çekoslovak Yazarlar Birliği içinde b ir Bağımsız Y azarlar Çevresi kurul ması için düzenlenen b ir bildiriye imza atar. Komü nist P a rtisin e bağlı olm ayan bu yazarlar ve çevir m enler çevresinin başlangıçta elli sekiz üyesi vardır. Nisan 1968’de, bu çevre HaveTin başkam olduğu ye di kişilik b ir k u ru l seçerek, Y azarlar Birliği 1070’te toptan dağılıncaya k a d a r çalışm alarım sürdürür. Ay sonunda, Havel, 150 yazar ve k ü ltü r adam m ış Dub çek yönetimi sırasında «demokratikleşmede ilerlemedurum u üstüne Komünist Partisi Merkez Komitesine yazdıkları bir açık m ektuba imza atar. 4 Nisan 1968 «Muhalefet Konusu Üstüne» Literarni listy haftalık dergisi, Havel’in «Muhalefet Konusu Üstüne» (Na tema opozice) başlıklı yazısını yayınlar; yazı, iki parti sistemini ve Çekoslovak hû m anist geleneklerine bağlı demokratik bir partinin kurulırtasını savunun 03
11 N isan 1968 Toparlanm anın G ittikçe Güçleşmesi «Na zadrad li T iyatrosu »uda H avel’in ü çüncü oyunu, T oparlanm anın G ittikçe G üçleşm esi*nln (Ztizena mozn o st soustredeni) ilk oynanışı. M ayıs - H aziran 1968 Havel, BilcUrim ad lı o y u c u n u n A m erika'da New York S hakespeare Şeni iği'nde ilk oynanışı dolayısıyla ABD’ d e a ltı h a fta kalır. O yun b ü y ü k b ir b aşarı ve Obie Ö d ü lü ’n ü k azanır. H aziran 1968 Havel, Sosyal D em okrat P a r tf n in yeniden k u ru lm a sını sa v u n a n b ir bildiriye o tu z k ü ltü r adam ıy la bir likte im za ata r. Y a z 1968 Havel. «Na za d ra d li T iy atro su - edebi danışm anlığın d an ayrılır. 21 - 27 AğUStOS 1968
Ü lkenin Sovyet işgali sırasm d a, Ö zgür Çekoslovak R asyosu'nun Liberec k en tin d e n y ap tığ ı y ay ın lara k a tılarak, g ü n lü k y o ru m la r y apar. Eylül 1968 Ç ekoslovakya’daki gelişm eler ü stü n e yayınlanan, Sov yet yanlısı B eyaz K itap (Bila kn ih a ). H avel'in «Mu h alefet K onusu Ü stüne» başlıklı yazışm a saldırıda bulunur. Güz 1968 Havel, Çekoslovak Y a z a rla r Birliği M erkez Komite si üyesi (1970’te d ağ ılın cay a kadar)» aylık T var der gisinin de (1969 H azi^an’d a k a p a m n c a y a k ad ar) y a zı k u ru lu b aşk an ı olur. 1968 A vrupa Edebiyatı A v u stu ry a D evlet Ö dülü’n ü alır. 84
Şubat 1969 ^Çeklerin Yazgısı?- (Çesky udel?) başlıklı yazıyla, Tvar dergisi, H averin Milan Kundera’nın «Çeklerin Yazgısı» başlıklı yazısına yanıtını yayınlar. Mart 1909 Havel, Prag’daki evinde polis tarafından yerleştirilmiş bir dinleme aygıtı bulur. 21 Ağustos 1969 Dokuz kişiyle birlikte, Dubçek-sonrası «normalleşme» politikasını m ahkûm eden, hükümet, meclis ve Parti Merkez Komitesi'ne yazılmış, «On Nokta» (Deset bo* du) başlıklı bildiriye imza atar. Bunun üzerine, öbür dokuz imzacıyla birlikte sorguya çekilir, cumhuriye te karşı etkinlikte bulunm akla suçlanır. 15 -16 Ekim 1070 tarihlerinde imzacı on kişi yargılanır, ancak da va belirsiz ertelenir. 1969 - Benzetmeler 2 Prag yayınevi, «Çekoslovensky spisovatel». Havel’in önsözüyle, «normalleşme* sürecinde yasaklanmış on 3ekiz yazarın katkılarını içeren Benzetmeler 2 (Podoby 2) başlıklı kitkbı yayınlar. A ralık 1970 Havel, «Partide ve Toplumda ÇKP 13. Kurultay Son rası Bunalımlı Gelişmelerden Çıkarılan Dersler* (Pozem z krizoveho vyvo/e ve strane a spoleçnosti po XIII sjezdu KSÇJ başlıklı parti belgesinde saldırıya uğrar. 1970 Havel, Ne w York Broadway-Dışı Tiyatro’da Toparlan m anın Gittikçe Güçleşmesi adlı oyununun kazandı ğı b a şa n üzerine ikinci kez Amerikan Obie Ödülü'nü alır. 1970 - Fesatçılar Havel, No. 86 olarak, daktilo dizisi Edice Expedice içinde Çekoslovakya’d a Özel olarak dağıtılan Fesatçılar (Spiklenci) sallı oyununu yazar. Oyun, Alman 85
ya’da, Baden-Baden Kent Tiyatrosu’nda 8 Şubat 1974’te ilk kez oynanır. 7971 - 1972
Gizli resmi kayıtlarda, kitapları okullardan, bölge ve kamu kitaplıklarından çıkarılan yazarlar arasında yer alır 31 M ayıs 1972
Öbür yasaklanan yazarlarla birlikte, Havel de, çoğu başlıca Çek yazarının çıkarıldığı «normalleşmiş» Ya zarlar Birliği'nin kuruluş kurultayında saldırıya uğ rar. 4 A r a lık 1972
Çekoslovakya’daki bütün siyasi tutuklulann bağış lanması için devlet başkamna yazılan bir yazıyı otuz beş Çek yazarla birlikte kaleme alır. 1974 H avel, kuzey d o ğ u B o h em y a'd ak i T ru tn o v b ira fa b ri k a s ın d a d o k u z a y çalışır. 25 Ş u b a t 1975 - A n te n in Ü stü n d e B ir K eleb ek Havel’in A n te n in Ü stü n d e B ir K e le b e k (M o tyl n a a n te n e ) adlı, (1 9 6 0 lard a y azılm ış) televizyon oyunu, F lederm aus a u f d e r A n te n n e a d ıy la A lm an Kuzeyalm a n R a d y o s u n d a ilk k ez y ay ım la n ır. 0 N isa n 1975 - «Dr. G u sta v H u sa k'a M ektu p » H avel, Ç eko slo v ak y a’d a özel o la ra k d a ğ ıtıla n «Dr. G u stav H u sa k 'a M e k tu p lu n u CDopis Dr. G u sta v u Husd k o v i) k alem e alır. 1975 Sonları H avel, Edice E xpedice d a k tilo dizisin i s ü rd ü rü r; dizi, N isan 1970'a k a d a r elli b ir b aşlığ ı içerir. H av el’in h a p se g irm e sin d e n s o n ra k a n s ı O lga diziyi ç ık a rm a y a dev am eder.
İ 975 Dilenci Operası Havel, Jo h n Gay m aynı adlı oyununa dayanan Di lenci Operası’nı ( The Beggar's Opera / Zebracka opera) bitirir. Çekoslovakya’da Edice Petlice daktilo dizisinde No. 40 olarak, Edice Expedice dizisinde (1976) de No. ıo o larak özel olarak dağıtılır Oyun, Çekoslovakya’d a «Horni Poçemice» am atör tiyatro su tara fın d a n 1 Kasım 1976'da sahneye konur. Oyun, yazara, o y u n cu lara ve kim i izleyicilere karşı bir po lis baskısı önlem i o larak kullanır. Yurtdışında, «Teatro Stabile» tarafından, 4 M art 1976’d a Trieste’de sa h nelenir. 1975 Mül&kat Havel, Edice E xpedice’de No. 3 olarak, İki Tek Per delik O yun (Dve a kto vky) başlığı altında, Özel A çı lışla (V ernisaz) birlikte Çekoslovakya’d a özel olarak dağıtılan M ülûkat (A udience) adlı, tek perdelik oyu n u n u bitirir. 1975 - Özel Açılış Havel, Çekoslovakya’d a Edice Petlice dizisinde No. 51 ve Özel olarak dağıtılan Özel Açılış (Vernisaz) adlı tek perdelik oyununu yazar. Oyun, M ü ld ka fla birlik te, V iyana *Burgtheater»de, 7 Ekim 1076’da ilk kez oynanır. 16 Eylül 1976 «Dava» Havel, altı Çekoslovak y a z a r ve felsefeciyle birlikte, ayrılıkçı d av ran ışları yüzünden y argılanan genç pop m üzik topluluklarıyla day an ışm a için Heinrich Boll e b aşv u ran b ir m ektuba im za atar, ve bu müzikçilerin m ahkûm edllm elerino k arşı protestoları düzenlem e ye devam eder. Bu genç insanların yargılanm aları ü stü n e «Dava® başlıklı yazıyı kalem e alır. EylüL sonu 1976 Havel, A vusturya Eğitim Bakanı tarafın d an M ülakat v e Özel A çılış adlı oyunlarının ilk oynanışına çağn87
hr, ancak Çekoslovak Dışişleri Bakanlığının «Çek kültürünün bir temsilcisi olmadığı* gerekçesiyle Viyana’ya gitmesine izin verilmez. 1976 - Tepede Bir O tel H a v el, Edice Petlicefde No. 62, Ed ice E xp edice’de de
No. 10 olarak. Ç ekoslovakya'da özel o la ra k dağıtılan Teped e B ir O te l (H o r s k y h o te l) adlı oyununu bitirir. Oyun, ilk kez. 23 M ayıs 1981'de. V iy an a’d a «Burgtheater*de oynanır. ( 1976 S o n la n Havel, Ş a rt 77 h a re k e tin i ve 1 O cak 1977 «Bildirge s i n i b aşlata c a k ta rtış m a la ra katılır. Ş a rt 77’n in açık lan m asın d an sonra, Havel, filozof J a n P atoçka ve es ki D ışişleri B akanı J iri H ajek, Ş a rt’ın üçlü sözcüsü olurlar. İm zacılarla birlikte «Bildirge *nin hüküm ete, meclise ve Ç ekoslovak B asın A jan sı'n a verilişi sıra sında, Havel, oyuncu Pavel Landovsky ve y azar Ludvik V aculik’lö birlikte g ö z a ltm a aJınır, sorgulanır* evi a ra n ır ve TV’de te ş h ir edilir. Ş a rt 77'nin açıklam şı, Ş a rt'ın sözcülerine olduğu k ad ar, im zalayanla r a k a rşı d a g eniş ç a p ta b ir b a stırm a h arek etin e yol açar. 14 O cak 1977
Havel, sorgulanmaya alınır. 20 Mayıs’a kadar gözal tında kalır, «Dr. Gustav Husak'a Mektup»un yazan ve Şart 77'nin başlıca düzenleyicilerinden biri olarak cumhuriyete karşı eylemlerden dolayı suçlanır. A ğustos 1977 - O yu n la r (1970 -1976)
Toronto'da göçmen Altmış Sekiz Yayıncı. Havel'in -yasaldı yıllar»dan oyunlarını O y u n la r ( 1970-1976) başlığı altında. Çekçe yayınlar. Bu kitap, Fesatçıla r, D ile n ci O p e ra s ı, Te ped e B ir O te l, M ü lâ k a t, Ö z e l A ç ı lış ile «Yazar Tarafından Dipnottu içerir; önsöz: Ji
ri Voskoveç. 38
17- 16 Ekim 1977 Prag Kent M ahkemesi’nde Ota Omest, Jiri Lederer* Frantişek Pavliçek ve Vâclav HaveFe karşı adli du ruşm a sürer; Havel, bu davada ondört ay hapse m ah kûm olur, cum huriyetin çıkarlarına zarar vermeye, kalkışm aktan üç yıllık cezası şartlı olarak ertelenir. Aralık 1977 Havel, Helsinki Anlaşm ası’n a imza koymuş devletle rin Belgrod toplantısına bağlı olarak, özgürce bilgi alışverişi ilkesinin ve yasak yapıtların yayınlanması hakkının d ah a açık dile getirilmesi için y a b an a yaazrlara onüç Çek y azan tarafından yazılmış bir açık m ektubu imzalar. 28 Ocak 1978 - «Davamla İlgili Rapor» Havel, birkaç arkadaşıyla birlikte, demiryolcular ba losuna gelişinde gözaltına alınır. 13 M art a kadar soruşturm ası yapılır, resmi görevlilere görev başın da hakaretle suçlanır. D uruşm alar 21 Nisan 1979‘a k ad ar sürer. Havel, tutukianışııu ve hapse atılışını, 20 M art 1978 tarihli -.Davamla İlgili Ftapor*da anlatır. 21 M art 1978 Havel, ölüm cezasının kaldırılm ası için 298 yurttaş tarafından meclise yazılmış b ir dilekçeye imza atar. 7 Nisan 1978 Ş art 77’nin yirmi üç imzacısıyla birlikte. *Çek Sos yalizminin Yüz Yılı» (Sto let çeşkeho socialismu) başlıklı, Çek Sosyal Demokrat P artisibin Kuruluş K urultayı'nm yüzüncü yıldönümü dolayısıyla kaleme abnm ış bir bildiriyi imzalar. 27 Nisan 1978 HaveVin de onsekiz üyesi arasm da yer aldığı. Haksız M ahkûm lan Savunm a Komitesi (Vybor na obranu nespravecUive stihanych) kurulur. Havel, komi teyi 29 Mayıs 1979’d a tutuklanıncaya kadar etkin bi çimde destekler. 89
A ğ ustos - Eylül 1978 H a ve], Polonya Y u rtta şla r Ö zsavunm a Komitesi ile Polonya Ş a rt 77 tem silcileriyle yapılan iki o rtak top lan tıy a k atılır. 1 Ekim 'de yap ılan üçüncü toplantı, Çekoslovak ve Polonya polisinin o rtak eylemiyle ya n d a kesilir. E k im 1978 «G üçsüzlerin Gücü» Havel, Edice Petlice'de No. 149 o larak Çekoslovakya’ d a özel d a ğ ıtıla n »G üçsüzlerin Gücü» (Moc bezmocy c h ) adlı yazısını kalem e alır. Bu denem e yazısıyla ilgili, Ş a rt 77’n in im z a c ıla n a ra sm d a y eralan tartış m alar, Çekoslovakya’d a özel d ağ ıtılan Ö zgürlük ve İktid a r (O svobode a m oci) başlıklı b ir k ita p ta ya yım lanır. 6 K asım 1978 Havel, Ş a rt 77’n in sözcüsü o larak işlevini yeniden ü stle n ir ve 0 Ş u b a t 1970’a k a d a r sü rd ü rü r. 7 K asım 1978 *Ev H apsim le İlgili R aporlar» G üvenlik polisi H avel'i sürekli izler; Aralık 1978'den sonra, gerek P ra g ’daki evini, gerekse kuzeydoğu Bo hemya’da, T ru tn o v y a k ın la rın d a H radeçek’teki say fiye evini gözetlem eye b aşlar. Havel, Ocak ve Mart 1979’da, »Ev H apsim le v e İçinde B ulunduğum Koşul la rla İlgili R aporlar» (Z pravy o m e m dom acim vezen i a fevech s n im souviseficich) ta ş lık lı iki yazıyı kalem e alır. 3 Mert 1979'da, kendi d av ran ışlarıy la il gili b u yasadışı k ısıtla m a la ra karşı, İçişleri B akanlı ğı’n a b ir yazı yazar. 1979 - Protesto Havel, Edice Expedice'de No. 89 o larak Ç ekoslovakya’ da özel d ağ ıtılan Protesto (Protest) adlı tek perdelik o y u n u n u bitirir. Oyun, Pavel K ohout’u n N ü fu s Kâğı dı (A teşti adlı tek perdelik oyunuyla birlikte, Viya n a «Burgtheater»de, 17 K asım 1079’d a ilk kez oyna nır. .90
27 Çubaf 1979
Havel, Avusturya Devlet Başkam Rudolf Kirschfcger'e bir mektup yazarak, Çekoslovakya'ya yapacağı ziya rette Çekoslovakya'daki siyasi tutuklulardan yana girişimde bulunmasını rica eder. 29. M ayış 1979 Güvenlik polisi, Haksız M ahkûmları Savunma Komitesi'no karşı geniş çapta eyleme başlar, komite üye lerinin evlerini aray arak onbeşini tutuklar. Bunlar dan araların d a H avelln de bulunduğu onu poliste gözaltına alınarak cum huriyete karşı eylemlerle suç lanır. Üyelerden altısı Ekim 1979'da mahkeme önüne çıkarılır; geri kalan dördü ise yargılanmadan, 22 Ara lık 1979'da salıverilir. Ağustos 1979 Bir Dışişleri Bakanlığı görevlisi, polis gözetimi altın dayken! Broadway'de edebi danışm anlık yapm ak üze re b ir yıllığına New York'a çağn aldığı haberini ve rir. Havel, çağ n üstünde konuşmayı geri çevirir. 22 - 23 E kim 1979 Haksız M ahkûmları Savunm a Komitesi' ndeki eylem leri dolayısıyla Petr Uhl, Jiri Dienstbler, Otka Bednarova, Vaclav Benda, Dana Nemcova ve Vaclav Ha vel, Prag Kent M ahkem esinde yargılanırlar. Havel dört buçuk yıl hapse mahkûm olur. 19 Aralık 1979 AIDA'nm (Association Internationale de d6fence des artistes victim es de la r^pression dans le monde) gi rişimiyle, Paris’te «Cartoucherie Theatre», Prag'da Haksız M ahkum lan Savunm a Komitesinin altı üye sinin yargılanışının dram atik bir temsilini sahneler. Bu tomsll. 9 Ş ubat 1980'de Almanya’da, Münih’te, 12 Kasım 1982’de de Ne\v York'ta *Greenwich House Theater*da oynanır. Almancası, Alman televizyonun dan olduğu kadar, A vusturya ve İsviçre televizyonla rından da verilir. 91
7 O cak 1980 Havel, P rag'daki h ap ish an esin d en alın a ra k O strava yak ın ların d ak i H erm anice hapishanesine götürülür. 24 M art 1981 P aris -T h eatre des M athurins». H aksız M ahkûm ları S av u n m a Komitesi ile m ah k u m üyeleri yorarına, S a rtre ’m K ir li Eller'iyle birlikte, H avel’in Protesto'su n u oynar. 18 H aziran 1981 Ç ekoslovakya’daki tu tu k lu ve siyasal m ah k û m larla ilgili olarak a lm a n b ir k a ra rd a , A v ru p a P arlam en tosu, öbürleriyle b irlik te V âclav H avel’in de salıve rilm esi çağ rısın d a b u lu n u r. T em m u z 1981 P rag h ap ish a n e h astan esin d e b ir h a fta k ald ık tan son ra, Havel, O cak lÖ83*e k a d a r y atacağı Plzen-Bory h a p ishanesine gönderilir. 21 K asım 1981 V arşova tiyatrosu, -M ala S cena Poıvszechniego», Havel’in M ü la ka t, Ö zel A çılış ve Protesto adlı k ısa oyun la rım 13 A ralık ’a k a d a r oynar. 6 A ra lık 1981 PJzen Bölge M ahkem esi, H avel’in m ahkûm iyetinin ya n s ım d o ld u rd u k ta n so n ra şa rtlı o la ra k salıverilm e si için yaptığ ı b aşv u ru y u geri çevirir. 17 Ş u b a t 1982 Ş a rt 77’yi S av u n m a U lu slararası Komitesi, edebi çalışm a la n ve in san h ak ların ı sav u n u şu dolayısıyla Jan Palach Ö dü lü 'n ü H avel’e verir. 10 H aziran 1982 Toronto York Ü niversitesi, edebi b a ş a rıla n dolayısıy la ve hapisteki y a z a rla b ir d ay an ışm a h arek eti olarak Havel’i Edebiyat O n u r D oktorası payesiyle in absenrtia ödüllendirir. 02
21 Tem m uz 1982 Avignon’daki 30. U luslararası Tiyatro Şenliğinde dü zenlenen altı saatlik «Vâclav Haveî Gecesi »nde, Samuell Beckett’in Felâket ve A rthur Milîer’in Hep Se ni Düşünüyorum adlı, kendisi için yazdıkları oyun ları oynanır. 17 Ağustos 1982 Toulouse Üniversitesi, Havel'e Onur Doktorası paye sini verir. Tören, Şubat 1984’te gerçekleşir. A ralık 1992 Başkan Husak’ın A vusturya gezisi öncesinde, İçişleri Bakanlığı Havel’e hapiste Başkan dan af dilemesi öne risinde bulunur. Havel, öneriyi geri çevirir. Ocafe 1983 Olga'ya M ektuplar H aziran 1979 ile Eylül 1982 tarihleri arasında, polis gözetiminde ve daha sonra hapisteyken. Havel. karı şm a —onun eliyle de birçok arkadaşına— bazılarına elkonan, çok sayıda m ektup yazar. Bu mektuplardan, nasılsa, 144’ü yerine ulaşır ve daha başından çoğal tılarak dağıtılır. Ocak 1983’te. Edice Patlice'de No. 260 olarak, Edice Expedice'de de No. 166 olarak, Ol ga'ya M ektuplar (Dopisy Olga) başlığıyla yayımla nır. 23 Ocak 1983 Havel, ciddi ibr zatürre geçirir; kelepçeli olarak, Plzeny-Bory’den P rag’daki bir hapishane hastanesi ne gönderilir. 7 Ş ubat’ta. Kent Mahkemesi nin bir ka rarıyla, sağlık nedenleriyle mahkûmiyeti askıya, alı nır, Prag’daki Pod Petrinem kamu hastanesine göndorilir. f Mart 1963 İlave), hastaneden çıkarak evde bakıma alınır, mah kûmiyetinin geri kalan kısmı, Eylül 1985 te. kurtulu şun kırkıncı yıldönüm ünün kutlanm ası dolayısıyla alfa uğrar. Özgürlüğüne yeniden kavuşan Havel. önemli Ş art 77 belgelerini yeniden ele almaya başlar
3 N isan 1983
Havel, hapishaneden çıktıktan sonra ilk görüşmesini Fransız gazeteci Antoine Spire'le yapar; görüşme Le M onde1da yayımlanır (10/11 Nisan 1983). M a y ıs 1983 Y a nlışlık B eckett ta ra fın d a n kendisine a d a n a n Felaket oyu n u y la birlikte, 29 E kim 'de Stockholm «S tadsteater-de sahneye ko n m ak üzere, Havel ve Ş a rt 77’yle «Daya n ışm a Gecesi* için Y a n lış lık (O t n y l) adlı, tek p erd e lik oyunu kalem e alır.
15 E k im 1983
« A lm y a z ıs ı O la ra k S o ru m lu lu k »
Havel, Ludvik Vaculik’in Ç ek D ü ş K ita b ı adlı roma nının İngilizce ve Fransızca baskısı için «Alınyazısı Olarak Sorumluluk» (O d p o v e d rıo s t ja k o osu d ) baş lıklı denemeyi yazar; Çekoslovakya’da bu yazı özel olarak dağıtılır. Ş u b a t 1984
«S iy a s e t v e V ic d a n »
Havel, Toulouse Üniversitesinin kendisine verdiği Onur Doktorası töreni için «Siyaset ve Vicdan» (P o li tik a a s v e d o m i) başlıklı denemeyi kaleme alır. Yazı, Çekoslovakya’da özel olarak çoğaltılıp dağıtılır. u A ğ u sto s 1984 - «K ü ltü r Ü stüne A ltı K o nuşm a*
Havel, Çekoslovakya’daki «birinci» (resmi) ve «ikin ci» (resmi olmayan) kültürler üstüne tartışmaya kat kı olarak, «Klütür Üstüne Altı Konuşma*yı yazar; ya zılar Çekoslovakya’da özel olarak çoğaltılıp dağıtılır. A ğ ustos 1984 Largo Desolato Havel, Edice E xpedice’de No. 185 o la ra k y era la n ve Ç ekoslovakya’d a özel d ağ ıtıla n Largo Desolato (Lar go Desolato) adlı o y u n u n u yazar. O yun, 14 N isan 1985*te. V iy an a «B urgtheater»de ilk kez oynanır. E y lü l 1984
İnsan K im liğ i Peşinde
Londra’da göçmen bir yayınevi, Rozmluvy, Haverin 1969 1979 yıllan arası deneme, yazı, bildirge ve tar-
tışm alarm ı insan Kimliği Peşinde (O lidskou identitu/ başlığı altında Çekçe yayımlar. Kasım 1984 - *K orkutucu» Havel, Alm an Hesstscher Rundfunk tarafından ya yımlanan ve Çekoslovakya'da özel olarak dağıtılan, m odem yaşam daki söylenler üstüne bir radyo dizi si için, «Korkutucu» (Thriller) adlı denemeyi yazar. 3 Ocak 1985 Havel, yeni Ş art 77’nin sözcüsü seçilmesi dolayısıyla kırksekiz saat polis gözetiminde kalır. Nisan 1985 - «Suskunluğun Anatom isi» Havel, Am sterdam B anş Kongresi için, -Suskunluğun Anatomisi» CAnatomie jedne zdrzenlivesti) adlı de nemeyi kaleme alır. Yazı, Çekoslovakya'da özei ola rak dağıtılır. Ağustos 1905 Havel, 1908 Sovyet işgali yıldönümünde hazırlanan bir Şart 77 taslağı dolayısıyla. 9 Ağustos’ta Prag'da ve 16 Ağustos Bratislava’d a olmak üzere, polis tara fından iki kez, kırksekiz saatliğine gözaltına alınır. Ekim 1985 - Şeytan Çelmesi Havel, Edice Expedice'de No. 223 olarak yeralan ve Çekoslovakya’d a özel olarak dağıtılan Şeytan Çelmesi (Pokuşent) adlı oyununu bitirir. Oyun, 22 Mayıs 1986’ da Viyana «Burgtheater»de Die Versuchung adıyla ilk kez oynanır. 1985 Sem pozyum Havel, Çekoslovakya'da ya da sürgünde yaşayan yir mi k ad ar Çek felsefecinin yazılarından derlenen Sem pozyum (Hostina) başlıklı kitaba bir giriş yazısı ya zar ve kitabı yayım a hazırlar. Ocak 1986 Havel, A m sterdam Erasm us Ödülü .Kuruluşu taralın dan Erasm us Ödülü'yle Ödüllendirilir.
Kasım 1989 Frankfurt Kitap F u a n ’nda, Alman Yaymcılar Birli ği, Havel'i Barış Ödülü'yle onurlandırır. Ancak Havel, yurtdışıina çıkamadığı için ödül törenine katıla maz. Törende, gönderdiği metin okunur. (Bu metnin tam çevirisini, Can Yayınları 'Çağdaş Drama Dizi sin d e çıkan, Havel'in ‘Şeytan Çelmesi' adlı oyunu nun başında bulabilirsiniz.) Ocak 1990 günü Çekoslavakya Cumhurbaşkanlığı’na se çilir.