O'NA DAİR - SİSTEM VE ENERJİ Memhet Çayır
O'na Dair - Sistem ve Enerji Memhet Çayır Mayıs 2012 97860587118-1-5 Hazırlayan Renan Seçkin
O'NA DAİR - SİSTEM VE ENERJİ Memhet Çayır
Resim - Grafik Süleyman Kurt Tasarım - Uygulama Merhaba Grafik Kapak Tasarım Şendoğan Yazıcı
Hazırlayan
Baskı Ezgi Matbaacılık San. Ltd. Şti. Sanayi cd. Altay sk. No: 14 Yenibosna/İstanbul Telefon: 0212 452 23 02 Faks: 0212 654 94 13 www.ezgimatbaa.net
Renan Seçkin
Mavi Kalem Yayınevi Yayın Yönetmeni Renan Seçkin Zümrütevler mh. Handegül sk. No: 86/25 Maltepe/İstanbul Telefon: 0216 65 51 35 - 0542 422 66 51 E-posta:
[email protected] Web: www.mavikalemyayinevi.com Bu eserin tüm hakları saklıdır. Yayınevinden izin alın maksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
İçindekiler 11 ••• Önsöz 15 ••• Giriş 19 ••• I. Bölüm - Söyleşiler 21 ••• Kendine “Biz” Diyenler Kimdir? 25 ••• Sistemin Bakterileri – Melekler Ve Cinler 26 ••• Bedensizler Gerçekte Ne Kadar Bedensiz? 27 ••• Hologram Evren 33 ••• Bedensizlerin Bedensizlerin Oyunları 36 ••• Bedensiz Enerji Hesabı Peşindedir 39 ••• Kontrolsüz Güç, Güç Değildir 42 ••• Sistem’deki Yerimiz 44 ••• Amaç, Enerji/Bilgi Üretmeni Sağlamaktır 46 ••• Tek Kutuplu Enerji Sistem’e Yaramaz 48 ••• Sistemden Bilgi Alma Ve Çalma 51 ••• Bilgi Gelir, Farkındalık Kişiye Aittir 54 ••• Yetenek Soydan Gelir 63 ••• Enerjilerin Akışı Değ işiyor 65 ••• Enerji Kanallar Aracılığı İle İniyor 69 ••• Nar ve Nur Yolu 73 ••• Sistem “Sinekten Yağ Çıkarır” 78 ••• Hay İle Nur 80 ••• Diğer Canlılarda Enerjisel Duyum 84 ••• Biyoenerji ve Terapi 87 ••• Enerji Çalışmaları 91 ••• Zikir İle Gelenler 94 ••• Rehber İnsanlar, Rehber Varlıklar 103 ••• Mehdi Yalanı 105 ••• Enerjiyle Ne Kadar Uzağa Gidilebilir 107 ••• Mesafeden Enerjisel Etki(Leşim) 109 ••• Enerjiyle Çalışmak, Kontrol ve Temkin Gerektirir 113 ••• Sevap ve Günahın İzayeti 114 ••• Yaptığın İyilik Kadar Kötülük Yaratırsın 117 ••• Herkes Hayal Ettiği Enerjiye Dönüşecek 119 ••• Reenkarnasyon
İçindekiler 11 ••• Önsöz 15 ••• Giriş 19 ••• I. Bölüm - Söyleşiler 21 ••• Kendine “Biz” Diyenler Kimdir? 25 ••• Sistemin Bakterileri – Melekler Ve Cinler 26 ••• Bedensizler Gerçekte Ne Kadar Bedensiz? 27 ••• Hologram Evren 33 ••• Bedensizlerin Bedensizlerin Oyunları 36 ••• Bedensiz Enerji Hesabı Peşindedir 39 ••• Kontrolsüz Güç, Güç Değildir 42 ••• Sistem’deki Yerimiz 44 ••• Amaç, Enerji/Bilgi Üretmeni Sağlamaktır 46 ••• Tek Kutuplu Enerji Sistem’e Yaramaz 48 ••• Sistemden Bilgi Alma Ve Çalma 51 ••• Bilgi Gelir, Farkındalık Kişiye Aittir 54 ••• Yetenek Soydan Gelir 63 ••• Enerjilerin Akışı Değ işiyor 65 ••• Enerji Kanallar Aracılığı İle İniyor 69 ••• Nar ve Nur Yolu 73 ••• Sistem “Sinekten Yağ Çıkarır” 78 ••• Hay İle Nur 80 ••• Diğer Canlılarda Enerjisel Duyum 84 ••• Biyoenerji ve Terapi 87 ••• Enerji Çalışmaları 91 ••• Zikir İle Gelenler 94 ••• Rehber İnsanlar, Rehber Varlıklar 103 ••• Mehdi Yalanı 105 ••• Enerjiyle Ne Kadar Uzağa Gidilebilir 107 ••• Mesafeden Enerjisel Etki(Leşim) 109 ••• Enerjiyle Çalışmak, Kontrol ve Temkin Gerektirir 113 ••• Sevap ve Günahın İzayeti 114 ••• Yaptığın İyilik Kadar Kötülük Yaratırsın 117 ••• Herkes Hayal Ettiği Enerjiye Dönüşecek 119 ••• Reenkarnasyon
121 ••• Enerji Beden İle Çakra Sistemi 131 ••• “Cinsel Simya – Mistiğin Yolu” Kitabı’nda Yer Alan Söyleşi 138 ••• İnisiyatörü Seçmek 141 ••• Vahiy Sistemi Devam Ediyor 143 ••• Konsey 145 ••• Bilgi Vebaldir 148 ••• Dilek Dilerken Dikkat Edelim 150 ••• Klaros Enerji Merkezi 153 ••• Canlı Ve Cansız Doğa Üzerinde Yaptırım Gücü 155 ••• Enerjisel Yakarış 157 ••• Orbler – Akıllı Enerji Küreleri 162 ••• Düşünce Bir Âlemde, Zikir Başka Âlemde Çalışır
243 ••• Fil Vakası - Bir Hava Saldırısı 245 ••• Saf Gerçek 247 ••• Kitap 251 ••• Madde Ötesini Anlamak 255 ••• III. Bölüm - Hasta ve Öğrencilerden Mektuplar 279 ••• Sonsöz
165 ••• II. Bölüm - Denemeler 167 ••• Çakra Nedir? 175 ••• Deccal 177 ••• Çembere Girmek 179 ••• Arayan Bulur 183 ••• Çemberi Tamamlama - Bir Ayna Meditasyonu 187 ••• İrade-Siz-Siniz İrade-Siz-Siniz 191 ••• Hz. Muhammed’e Dair 195 ••• Kadim Bilgiye Dair 197 ••• Saklı Bilgiler 205 ••• Kur’an ve Sünnete Dair 207 ••• Kurtuluşun Bireyselliği 209 ••• Kuss Bin Saide 213 ••• Perdesiz İman 215 ••• Sebepsiz Sebep ve Vahiy Üzerine 219 ••• O’nu Anmak 221 ••• Tevhid’in Tevhid’in Derinlikleri 225 ••• Yolcuya Fısıltılar 229 ••• Tekâmül 231 ••• Uzaylılara Dair 235 ••• Zıtlıktaki Birliği Fark Edebilmek 237 ••• Celal ve Cemal’in Dehlizleri 239 ••• Dolaysız Tevhid 241 ••• Allah’tan Seyir
6
7
121 ••• Enerji Beden İle Çakra Sistemi 131 ••• “Cinsel Simya – Mistiğin Yolu” Kitabı’nda Yer Alan Söyleşi 138 ••• İnisiyatörü Seçmek 141 ••• Vahiy Sistemi Devam Ediyor 143 ••• Konsey 145 ••• Bilgi Vebaldir 148 ••• Dilek Dilerken Dikkat Edelim 150 ••• Klaros Enerji Merkezi 153 ••• Canlı Ve Cansız Doğa Üzerinde Yaptırım Gücü 155 ••• Enerjisel Yakarış 157 ••• Orbler – Akıllı Enerji Küreleri 162 ••• Düşünce Bir Âlemde, Zikir Başka Âlemde Çalışır
243 ••• Fil Vakası - Bir Hava Saldırısı 245 ••• Saf Gerçek 247 ••• Kitap 251 ••• Madde Ötesini Anlamak 255 ••• III. Bölüm - Hasta ve Öğrencilerden Mektuplar 279 ••• Sonsöz
165 ••• II. Bölüm - Denemeler 167 ••• Çakra Nedir? 175 ••• Deccal 177 ••• Çembere Girmek 179 ••• Arayan Bulur 183 ••• Çemberi Tamamlama - Bir Ayna Meditasyonu 187 ••• İrade-Siz-Siniz İrade-Siz-Siniz 191 ••• Hz. Muhammed’e Dair 195 ••• Kadim Bilgiye Dair 197 ••• Saklı Bilgiler 205 ••• Kur’an ve Sünnete Dair 207 ••• Kurtuluşun Bireyselliği 209 ••• Kuss Bin Saide 213 ••• Perdesiz İman 215 ••• Sebepsiz Sebep ve Vahiy Üzerine 219 ••• O’nu Anmak 221 ••• Tevhid’in Tevhid’in Derinlikleri 225 ••• Yolcuya Fısıltılar 229 ••• Tekâmül 231 ••• Uzaylılara Dair 235 ••• Zıtlıktaki Birliği Fark Edebilmek 237 ••• Celal ve Cemal’in Dehlizleri 239 ••• Dolaysız Tevhid 241 ••• Allah’tan Seyir
6
7
M Ç H
Ament i Bioenerji Merkezi ’nin kurucusu kur ucusu olan Mehmet Çayır, henüz çocukken insanlara baktığında çevrelerini saran çeşitli renkler ve vücutları nda noktalar görüyor, hasta olanlara rahatsızlıklarının ne olduğunu ve bunların neden kaynaklandığını tek tek söyleyebiliyordu. Yeteneklerinin sınırını anlamak ve özde birliğe ulaşmak adına çıktığı yolculukta yaşam olgusunun bilinenden farklı olduğunu öğrendi; görünenin arkasındakini görebilmeyi ve gördüklerini insanlara kendi gözüyle ışık tutarak gösterebilmeyi amaç edindi. Bu yolculukta küçük yaşlardan bu yana insanlarda gördüğü noktaların akupunktur noktaları olduğunu ve insanların tüm rahatsızlıklarının temelinde başrolü oynayan şeyin enerji bedenlerdeki hasarlar olduğunu tespit etti. Çalışmalarını enerji bedenin onarılma ve dengelenmesi üzerine yoğunlaştırdı, çünkü fiziksel ve psikolojik sorunların asıl kaynağı enerji bedendeki dengesizlik ve düzensizliklerdi. Yolculuğ una Esk i İyonya’da ki Kl aros’d a devam ede rken çalışmaları esnasında gelişen spiritüel varlığı ve içsel yönlendirmeleri yardımıyla kendi enerjisine kanal olma olanağı bulan Mehmet Çayır, birçok fiziksel rahatsızlığın ortadan kalkmasına yardımcı olan, kişisel gelişime katkıda bulunan, farkındalığı arttıran, insanları enerji bedenlerini onararak ve dengeleyerek hem fiziken hem ruhen geli ştiren bu enerjiye KLAROS adını verdi. İnsanları bilinen şifa enerjilerine (Usui Reiki, Gümüş Mor Alev, Kundalini Reiki, vb) uyumlamayı sürdürürken, hak ettiğine inandığı kişilere
9
M Ç H
Ament i Bioenerji Merkezi ’nin kurucusu kur ucusu olan Mehmet Çayır, henüz çocukken insanlara baktığında çevrelerini saran çeşitli renkler ve vücutları nda noktalar görüyor, hasta olanlara rahatsızlıklarının ne olduğunu ve bunların neden kaynaklandığını tek tek söyleyebiliyordu. Yeteneklerinin sınırını anlamak ve özde birliğe ulaşmak adına çıktığı yolculukta yaşam olgusunun bilinenden farklı olduğunu öğrendi; görünenin arkasındakini görebilmeyi ve gördüklerini insanlara kendi gözüyle ışık tutarak gösterebilmeyi amaç edindi. Bu yolculukta küçük yaşlardan bu yana insanlarda gördüğü noktaların akupunktur noktaları olduğunu ve insanların tüm rahatsızlıklarının temelinde başrolü oynayan şeyin enerji bedenlerdeki hasarlar olduğunu tespit etti. Çalışmalarını enerji bedenin onarılma ve dengelenmesi üzerine yoğunlaştırdı, çünkü fiziksel ve psikolojik sorunların asıl kaynağı enerji bedendeki dengesizlik ve düzensizliklerdi. Yolculuğ una Esk i İyonya’da ki Kl aros’d a devam ede rken çalışmaları esnasında gelişen spiritüel varlığı ve içsel yönlendirmeleri yardımıyla kendi enerjisine kanal olma olanağı bulan Mehmet Çayır, birçok fiziksel rahatsızlığın ortadan kalkmasına yardımcı olan, kişisel gelişime katkıda bulunan, farkındalığı arttıran, insanları enerji bedenlerini onararak ve dengeleyerek hem fiziken hem ruhen geli ştiren bu enerjiye KLAROS adını verdi. İnsanları bilinen şifa enerjilerine (Usui Reiki, Gümüş Mor Alev, Kundalini Reiki, vb) uyumlamayı sürdürürken, hak ettiğine inandığı kişilere
9
ise Klaros Şifa Enerjisi’nin uyumlamasını vermeye başladı. Başta kendi enerjisi olmak üzere, Sistem’in kendisine bahşettiklerini kullanarak pek çok kişinin iyileşmesine yardımcı oldu. Üstat çalışmalarına İstanbul Amenti Bioenerji Merkezi’nde devam etmekte, bunun yanısıra çeşitli illerde seminer ve enerji seansları vermektedi r. Tüm sorular için kendisine ulaşabileceğiniz telefon ve adresler, Tel: 0216 337 51 55, 0532 710 43 49 E-mail:
[email protected] www.amenti.com.tr
Ö Dogmat�zm. Kad�m uygarlıklardan gelen b�lg�ler� kend� anlayışlarına göre şek�llend�ren menfaat gruplarının, kurdukları s�stem�n çarklarının sorunsuz şek�lde �şlemes� ve �ht�yaç duyulan eylemlere �nsanların sorgusuz suals�z katılımını sağlamak �ç�n “değ�şmez, tartışma kabul etmez, sorgulanamaz mutlak doğrular” yaratmaları ve daha sonrak� nes�ller�n de bunları koşulsuz şek�lde kabul etmeler� sonucu ortaya çıkan anlayış. Modern düşüncen�n, �lerlemen�n, gel�ş�m�n önündek� en büyük engel. “Cehalet, mutluluktur” sözünün hakkını veren, �nsanları sorgulama ve araştırma zahmet�nden kurtaran, b�l�nçaltlarına �şled�ğ� korkularla �nsanları h�zaya get�ren, onları putların önünde d�z çökmeye zorlayan �nanış. K�m� zaman çok tanrıya tapınmayı emretm�ş, k�m� zaman tek tanrıya, k�m� zaman el�tler�n paryalara hükmetmes�ne yardımcı olmuş, k�m� zaman �neklere payeler verm�ş, k�m� zaman menfaat gruplarının �steğ� doğrultusunda doğrultusunda ülkeler� tarumar etm�ş, hayatları mahvetm�ş, �nsanları eng�z�syonda �şkenceden geç�rm�ş, �nsanları b�nalara doldurup yakmış, k�m� zaman da b�nlerce lerce yıl lık b�r�k�mler�, kütüphaneler� yakarak �nsanlığa en büyük zararı verm�şt�r.
10
ise Klaros Şifa Enerjisi’nin uyumlamasını vermeye başladı. Başta kendi enerjisi olmak üzere, Sistem’in kendisine bahşettiklerini kullanarak pek çok kişinin iyileşmesine yardımcı oldu. Üstat çalışmalarına İstanbul Amenti Bioenerji Merkezi’nde devam etmekte, bunun yanısıra çeşitli illerde seminer ve enerji seansları vermektedi r. Tüm sorular için kendisine ulaşabileceğiniz telefon ve adresler, Tel: 0216 337 51 55, 0532 710 43 49 E-mail:
[email protected] www.amenti.com.tr
Ö Dogmat�zm. Kad�m uygarlıklardan gelen b�lg�ler� kend� anlayışlarına göre şek�llend�ren menfaat gruplarının, kurdukları s�stem�n çarklarının sorunsuz şek�lde �şlemes� ve �ht�yaç duyulan eylemlere �nsanların sorgusuz suals�z katılımını sağlamak �ç�n “değ�şmez, tartışma kabul etmez, sorgulanamaz mutlak doğrular” yaratmaları ve daha sonrak� nes�ller�n de bunları koşulsuz şek�lde kabul etmeler� sonucu ortaya çıkan anlayış. Modern düşüncen�n, �lerlemen�n, gel�ş�m�n önündek� en büyük engel. “Cehalet, mutluluktur” sözünün hakkını veren, �nsanları sorgulama ve araştırma zahmet�nden kurtaran, b�l�nçaltlarına �şled�ğ� korkularla �nsanları h�zaya get�ren, onları putların önünde d�z çökmeye zorlayan �nanış. K�m� zaman çok tanrıya tapınmayı emretm�ş, k�m� zaman tek tanrıya, k�m� zaman el�tler�n paryalara hükmetmes�ne yardımcı olmuş, k�m� zaman �neklere payeler verm�ş, k�m� zaman menfaat gruplarının �steğ� doğrultusunda doğrultusunda ülkeler� tarumar etm�ş, hayatları mahvetm�ş, �nsanları eng�z�syonda �şkenceden geç�rm�ş, �nsanları b�nalara doldurup yakmış, k�m� zaman da b�nlerce lerce yıl lık b�r�k�mler�, kütüphaneler� yakarak �nsanlığa en büyük zararı verm�şt�r.
10
Dogmat�zm her ne kadar durağan olarak kabul ed�lse de, o da zamanın akışı �ç�nde gel�şme gösterm�ş, b�r dogmanın yer�n� ertes� gün başka b�r dogma almış ve bu sebeple tar�h, b�r �nançlar/dogmalar çöplüğüne dönüşmüştür. Her dogma, dogma, b�r d�ğer�n� n üzer�nde yükselm�şt �r. İnsanlığın gel�ş�m�yle beraber bu anlayışa karşı tepk�ler baş gösterm�ş, �nsanlar dogmat�zm�n tahakkümünden kurtulab�lmek �ç�n çet�n b�r mücadeleye g�r�şm�ş, kör �nançtan beslenen çıkar gruplarının, özell�kle de k�l�sen�n etk�s�n� kırab�lmek �ç�n büyük uğraşı verm�şlerd�r. Bunun net�ces�nde Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketler� etk�l� olmuş, �nsanlar tam anlamıyla olmasa da çember�n dışına çıkmayı başarab�lm�şlerd�r. Söz konusu gel�ş�m�n Ortadoğu coğrafyasına s�rayet etmes�, maalesef yakın zamana kadar mümkün olmamıştır. 1900’ler�n �lk çeyreğ�nden �t�baren batılı yaşama adapte olmaya olmaya çalışan coğrafyada, gerek yukarıda bahsed�len çıkar gruplarının ve gerekse emperyal güçler�n “Böl-Yönet” pol�t�kalarının gereğ� olarak etn�k ve d�n� ayrışma körüklenm�ş, �nsanların b�r kısmı, devr�mler net�ces�nde kurtuldukları dogmat�zm çember�ne ve kutsal kalıplara ger� dönmüşlerd�r. 90’lı yılların ortalarından �t�baren, gerek kutsal k�tap tercümeler�ne yönel�m, gerek bu k�tapların eleşt�r�ler�n�n yaygın şek�lde gündemde olması ve gerekse kad�m uygarlık met�nler�n�n kutsal k�taplarla olan bağlantılarının yavaş yavaş da olsa d�llend�r�lmeye başlanması, toplumun bu konulara daha fazla aş�na olmasına ve olaylara at gözlüğüyle bakmaktan b�r ölçüde vazgeçmes�ne sebep olmuştur. Okumakta olduğunuz bu k�tap, toplumda halen “Tabu” olarak kabul ed�len ve d�n� �nançların üzer�nde tahakkümünü devam ett�rd�ğ� bazı konulara farklı b�r bakış açısı sunmakta, zaman zaman bazı kalıpları yerle b�r etmekted�r. 12
Yıllardır gözümüzün önünde olan ve toplum tarafından görülemeyen, belk� de topluma göster�lmek �stenmeyen gerçeklere �l�şk�n �puçlarıyla dolu met�nler�n, okuyucuda, p�yasada mevcut ve her b�r� b�rb�r�n�n aynı n�tel�ktek� yayınlardan çok daha fazla b�r etk� yaratması beklenmekted�r. 1400 sened�r gözünün önünde önünde olmakla olmakl a b�rl�kte mevcut gerçekler� bu güne kadar göremem�ş k�ş�ler �ç�n ver�len b�lg�ler� kabul etmek elbette k� o kadar kolay olmayacaktır. Yıllardır eleşt�rd�ğ�, hatta hakaretler ett�ğ� putperestl�k ve pol�te�zm benzer� b�r �nanca sah�p olduğunu anlamak, �nancında, d�n dışı (Müslümanlık önces�) unsurların varlığını keşfetmek �nsanlara gerçekten zor gelecekt�r. Ömrü boyunca gücünden sual olunmaz b�r Yaratana �nandığını söyley�p de, “Koskoca kâ�natı ve âlemler� yaratan varlık, üç kuruşluk ta ş parçasıyla neden uğraşır?” sorusunu kend�s�ne b�r kere b�le olsa sormamış k�ş�ler�n, met�nlerdek� b�r kısım b�lg�ler� “Cehenneme tek yön b�let” şekl�nde değerlend�rmeler� de kuvvetle muhtemeld�r. Burada amaç, �nsanla ra b�lg�ler� empoze etmek değ�l, değ�l, �nsanların kafalarında küçük de olsa ışık yakab�lmekt�r. yakab�lmekt�r. İnsanların, körü körüne �nandıkları b�lg�lere, sorgulayıcı b�r bakış açısıyla ya klaşab�lmeler�n� sağlayab�lmekt�r. sağlayab�lmekt�r. Sözümüzü, Hucûrat Sures�’n�n 14. Ayet�n�n �lk bölümüyle b�t�rel�m: Bedev�ler, ded�ler k�: “B�z �man ett�k.” De k�: “S�z �man etmed�n�z; ancak “İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalpler�n�ze yerleşmed�…» İşte size, “Kabul etmek” ve Bilmek” arasındaki muazzam fark. Ya köken�n� ve amacını sorgulamada n s�ze ver�len her türlü b�lg�y� kabul edeceks�n�z, ya da ‘B�lme’y� seçe-
13
Dogmat�zm her ne kadar durağan olarak kabul ed�lse de, o da zamanın akışı �ç�nde gel�şme gösterm�ş, b�r dogmanın yer�n� ertes� gün başka b�r dogma almış ve bu sebeple tar�h, b�r �nançlar/dogmalar çöplüğüne dönüşmüştür. Her dogma, dogma, b�r d�ğer�n� n üzer�nde yükselm�şt �r. İnsanlığın gel�ş�m�yle beraber bu anlayışa karşı tepk�ler baş gösterm�ş, �nsanlar dogmat�zm�n tahakkümünden kurtulab�lmek �ç�n çet�n b�r mücadeleye g�r�şm�ş, kör �nançtan beslenen çıkar gruplarının, özell�kle de k�l�sen�n etk�s�n� kırab�lmek �ç�n büyük uğraşı verm�şlerd�r. Bunun net�ces�nde Avrupa’da Rönesans ve Reform hareketler� etk�l� olmuş, �nsanlar tam anlamıyla olmasa da çember�n dışına çıkmayı başarab�lm�şlerd�r. Söz konusu gel�ş�m�n Ortadoğu coğrafyasına s�rayet etmes�, maalesef yakın zamana kadar mümkün olmamıştır. 1900’ler�n �lk çeyreğ�nden �t�baren batılı yaşama adapte olmaya olmaya çalışan coğrafyada, gerek yukarıda bahsed�len çıkar gruplarının ve gerekse emperyal güçler�n “Böl-Yönet” pol�t�kalarının gereğ� olarak etn�k ve d�n� ayrışma körüklenm�ş, �nsanların b�r kısmı, devr�mler net�ces�nde kurtuldukları dogmat�zm çember�ne ve kutsal kalıplara ger� dönmüşlerd�r. 90’lı yılların ortalarından �t�baren, gerek kutsal k�tap tercümeler�ne yönel�m, gerek bu k�tapların eleşt�r�ler�n�n yaygın şek�lde gündemde olması ve gerekse kad�m uygarlık met�nler�n�n kutsal k�taplarla olan bağlantılarının yavaş yavaş da olsa d�llend�r�lmeye başlanması, toplumun bu konulara daha fazla aş�na olmasına ve olaylara at gözlüğüyle bakmaktan b�r ölçüde vazgeçmes�ne sebep olmuştur. Okumakta olduğunuz bu k�tap, toplumda halen “Tabu” olarak kabul ed�len ve d�n� �nançların üzer�nde tahakkümünü devam ett�rd�ğ� bazı konulara farklı b�r bakış açısı sunmakta, zaman zaman bazı kalıpları yerle b�r etmekted�r. 12
Yıllardır gözümüzün önünde olan ve toplum tarafından görülemeyen, belk� de topluma göster�lmek �stenmeyen gerçeklere �l�şk�n �puçlarıyla dolu met�nler�n, okuyucuda, p�yasada mevcut ve her b�r� b�rb�r�n�n aynı n�tel�ktek� yayınlardan çok daha fazla b�r etk� yaratması beklenmekted�r. 1400 sened�r gözünün önünde önünde olmakla olmakl a b�rl�kte mevcut gerçekler� bu güne kadar göremem�ş k�ş�ler �ç�n ver�len b�lg�ler� kabul etmek elbette k� o kadar kolay olmayacaktır. Yıllardır eleşt�rd�ğ�, hatta hakaretler ett�ğ� putperestl�k ve pol�te�zm benzer� b�r �nanca sah�p olduğunu anlamak, �nancında, d�n dışı (Müslümanlık önces�) unsurların varlığını keşfetmek �nsanlara gerçekten zor gelecekt�r. Ömrü boyunca gücünden sual olunmaz b�r Yaratana �nandığını söyley�p de, “Koskoca kâ�natı ve âlemler� yaratan varlık, üç kuruşluk ta ş parçasıyla neden uğraşır?” sorusunu kend�s�ne b�r kere b�le olsa sormamış k�ş�ler�n, met�nlerdek� b�r kısım b�lg�ler� “Cehenneme tek yön b�let” şekl�nde değerlend�rmeler� de kuvvetle muhtemeld�r. Burada amaç, �nsanla ra b�lg�ler� empoze etmek değ�l, değ�l, �nsanların kafalarında küçük de olsa ışık yakab�lmekt�r. yakab�lmekt�r. İnsanların, körü körüne �nandıkları b�lg�lere, sorgulayıcı b�r bakış açısıyla ya klaşab�lmeler�n� sağlayab�lmekt�r. sağlayab�lmekt�r. Sözümüzü, Hucûrat Sures�’n�n 14. Ayet�n�n �lk bölümüyle b�t�rel�m: Bedev�ler, ded�ler k�: “B�z �man ett�k.” De k�: “S�z �man etmed�n�z; ancak “İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalpler�n�ze yerleşmed�…» İşte size, “Kabul etmek” ve Bilmek” arasındaki muazzam fark. Ya köken�n� ve amacını sorgulamada n s�ze ver�len her türlü b�lg�y� kabul edeceks�n�z, ya da ‘B�lme’y� seçe-
13
rek, Al�ce’�n yuvarlandığı tavşan del�ğ� m�sal� yepyen� b�r anlayışa yelken açacaksınız. Bu yolda korkuya yer yok. Hayd�, yapın terc�h�n�z�… Asım Eray Taylan
G��� �
14
rek, Al�ce’�n yuvarlandığı tavşan del�ğ� m�sal� yepyen� b�r anlayışa yelken açacaksınız. Bu yolda korkuya yer yok. Hayd�, yapın terc�h�n�z�… Asım Eray Taylan
G��� �
14
Mehmet Çayır’ın, �y� b�r dost, sırdaş, arkadaş olmasının yanında çok bel�rg�n olarak öne çıkan �k� yönü daha var. İlk�, ş�fa verme yeteneğ�d�r. Bas�t b�r d�ş ağrısından tutun da ep�leps� g�b� karmaşık nöroloj�k hastalıklara kadar, b�rçok rahatsızlık ve hastalığı �y� edeb�lmes�d�r. D�ğer özell�ğ� �se, “kanal” olmasıdır. Başka b�r dey�şle manev� boyutlarla olan kontağı, bağı ve o boyutlardan, kıymet� ölçülmez değerdek� b�lg�ler� taşıyıp b�ze �leteb�lmes�d�r. Tanışmamızın henüz �k�nc� veya üçüncü günüydü sanırım, tam olarak anımsamıyorum, “Sen ben�m �le �lg�l� k�tap yazacaksın, ben� araştıracaksın.”, dem�şt�. Gayet doğal b�r tavırla, kend�nden em�n olarak söyled�ğ� bu cümle, ben�m �ç�n “damdan düşer g�b�” b�r etk� yaratmıştı. Şaşırmıştım, hatta hakkında b�lg� sah�b� olmadığım �ç�n, bu sözler�n� b�raz cüretkâr da bulmuştum. İç�mden, “K�m oluyor k�, onunla �lg�l� yazacağımı düşünüyor!”, d�ye serzen�şte bulunmuştum. İçtek� bu tepk�me rağmen, saygı �cabı susup, konuyu geç�şt�rm�şt�m. Ş�md�, olayların ben� get�rd�ğ� noktaya baktığımda, o günden bu güne ne çok şey�n değ�şm�ş olduğunu görüyorum. Manev�yat �le �lg�l� önyargılarımı kırmak ve gözümü o büyülü dünyaya açmakla kalmadı Mehmet Çayır, o �lk söyled�ğ� sözler� de �şte bugünlerde gerçekleşt�r�yorum. Zaman, onun sözler�n� haklı, ben�m s�tem�m� haksız çıkardı. Mehmet Çayır’ı b�r süred�r tanıyor olmak, bu k�tabı hazırlamamı pek kolaylaştırmadı doğrusu. Çünkü onu 16
17
Mehmet Çayır’ın, �y� b�r dost, sırdaş, arkadaş olmasının yanında çok bel�rg�n olarak öne çıkan �k� yönü daha var. İlk�, ş�fa verme yeteneğ�d�r. Bas�t b�r d�ş ağrısından tutun da ep�leps� g�b� karmaşık nöroloj�k hastalıklara kadar, b�rçok rahatsızlık ve hastalığı �y� edeb�lmes�d�r. D�ğer özell�ğ� �se, “kanal” olmasıdır. Başka b�r dey�şle manev� boyutlarla olan kontağı, bağı ve o boyutlardan, kıymet� ölçülmez değerdek� b�lg�ler� taşıyıp b�ze �leteb�lmes�d�r. Tanışmamızın henüz �k�nc� veya üçüncü günüydü sanırım, tam olarak anımsamıyorum, “Sen ben�m �le �lg�l� k�tap yazacaksın, ben� araştıracaksın.”, dem�şt�. Gayet doğal b�r tavırla, kend�nden em�n olarak söyled�ğ� bu cümle, ben�m �ç�n “damdan düşer g�b�” b�r etk� yaratmıştı. Şaşırmıştım, hatta hakkında b�lg� sah�b� olmadığım �ç�n, bu sözler�n� b�raz cüretkâr da bulmuştum. İç�mden, “K�m oluyor k�, onunla �lg�l� yazacağımı düşünüyor!”, d�ye serzen�şte bulunmuştum. İçtek� bu tepk�me rağmen, saygı �cabı susup, konuyu geç�şt�rm�şt�m. Ş�md�, olayların ben� get�rd�ğ� noktaya baktığımda, o günden bu güne ne çok şey�n değ�şm�ş olduğunu görüyorum. Manev�yat �le �lg�l� önyargılarımı kırmak ve gözümü o büyülü dünyaya açmakla kalmadı Mehmet Çayır, o �lk söyled�ğ� sözler� de �şte bugünlerde gerçekleşt�r�yorum. Zaman, onun sözler�n� haklı, ben�m s�tem�m� haksız çıkardı. Mehmet Çayır’ı b�r süred�r tanıyor olmak, bu k�tabı hazırlamamı pek kolaylaştırmadı doğrusu. Çünkü onu 16
17
anlatmak, �nsan yönüyle temas ed�p, onun ötes�ndek� k�ml�ğ� görmeye çalışmaktır ve �şte o çabanın yazıya dökümüdür. Emsal�n� yak�nen görmed�ğ�m bu der�nl�ktek� b�r �nsana, yeter� der�nl�ktek� soruları yöneltemem�ş olab�leceğ�m� düşündükçe, b�raz da kaygılanıyorum. Mehmet Çayır’a, dünyev� �le manev� boyut arasındak� köprü, kanal olarak, o g�d�p-geld�ğ� “yerlerde” olanları, gördükler�n�, öğrend�kler�n� sordum. Bu gayret�n sonucunda, �lk bölümü söyleş�lerden oluşan oldukça or�j�nal b�r k�tap ortaya çıktı. B�rkaç güne yayılan söyleş�ler, b�ç�mlend�r�lerek, aralarına okuyucu açısından kolaylık sağlayacak ara başlıklar yerleşt�r�ld�. yerleşt�r�ld�. Doğallığın, söyleş�n�n kend�l�ğ�nden olan gel�ş�m�n�n ve anlaşılır olan d�l�n�n bozulmaması �ç�n, söyleş�ler k�tapta aynen yapıldıkları kronoloj�k noloj�k sıralama �le aktarıldı. Yaratanın b�l�nen en güçlü enstrümanı enstrüman ı olan enerj� konusu etrafında şek�llenen sohbetler, gerek ülkem�zde, gerekse ülke dışında �lk kez açığa çıkacak sarsıcı b�lg�ler �çermekted�r. Konuşmaların satır aralarını der�nlemes�ne �nceleyeceğ�n�zden ve tekrar tekrar ger�ye dönüp okumak �steyeceğ�n�zden em�n�m. B�rçoğunuz, k�tabı b�t�rd�ğ�nde bugüne değ�n b�ld�kler�n�z� sorgulamak zorunda kalacaksınız. Hem de en temel kavramları, “döne döne” �rdeleyeceks�n�z. B�r kısmınız, kalıplarının kırılacağı end�şes�yle rahatsız olacak, k�tabı h�ç okumamış olmayı d�leyecek. D�ğer b�r kısım �se, çoktandır aradığı ve sezg�lerle yaklaştığı soruların cevaplarını bu or�j�nal k�tabın �çer�s�nde bulacak. Tıpkı ben�m g�b�…
I. B
S�� �
K�tabın �k�nc� bölümü, Mehmet Çayır’ın b�rkaç yıl zarfında kaleme almış olduğu deneme tarzındak� yazılarından oluşur. Son, üçüncü bölüm �se, üstadın kend� öğrenc� ve hastalarının k�tabımız �ç�n yazıp yolladığı mektup ve görüşler�ne yer ver�r. Farkındalık �le okumanız d�leğ� � le… Renan Seçk�n
18
19
anlatmak, �nsan yönüyle temas ed�p, onun ötes�ndek� k�ml�ğ� görmeye çalışmaktır ve �şte o çabanın yazıya dökümüdür. Emsal�n� yak�nen görmed�ğ�m bu der�nl�ktek� b�r �nsana, yeter� der�nl�ktek� soruları yöneltemem�ş olab�leceğ�m� düşündükçe, b�raz da kaygılanıyorum. Mehmet Çayır’a, dünyev� �le manev� boyut arasındak� köprü, kanal olarak, o g�d�p-geld�ğ� “yerlerde” olanları, gördükler�n�, öğrend�kler�n� sordum. Bu gayret�n sonucunda, �lk bölümü söyleş�lerden oluşan oldukça or�j�nal b�r k�tap ortaya çıktı. B�rkaç güne yayılan söyleş�ler, b�ç�mlend�r�lerek, aralarına okuyucu açısından kolaylık sağlayacak ara başlıklar yerleşt�r�ld�. yerleşt�r�ld�. Doğallığın, söyleş�n�n kend�l�ğ�nden olan gel�ş�m�n�n ve anlaşılır olan d�l�n�n bozulmaması �ç�n, söyleş�ler k�tapta aynen yapıldıkları kronoloj�k noloj�k sıralama �le aktarıldı. Yaratanın b�l�nen en güçlü enstrümanı enstrüman ı olan enerj� konusu etrafında şek�llenen sohbetler, gerek ülkem�zde, gerekse ülke dışında �lk kez açığa çıkacak sarsıcı b�lg�ler �çermekted�r. Konuşmaların satır aralarını der�nlemes�ne �nceleyeceğ�n�zden ve tekrar tekrar ger�ye dönüp okumak �steyeceğ�n�zden em�n�m. B�rçoğunuz, k�tabı b�t�rd�ğ�nde bugüne değ�n b�ld�kler�n�z� sorgulamak zorunda kalacaksınız. Hem de en temel kavramları, “döne döne” �rdeleyeceks�n�z. B�r kısmınız, kalıplarının kırılacağı end�şes�yle rahatsız olacak, k�tabı h�ç okumamış olmayı d�leyecek. D�ğer b�r kısım �se, çoktandır aradığı ve sezg�lerle yaklaştığı soruların cevaplarını bu or�j�nal k�tabın �çer�s�nde bulacak. Tıpkı ben�m g�b�…
I. B
S�� �
K�tabın �k�nc� bölümü, Mehmet Çayır’ın b�rkaç yıl zarfında kaleme almış olduğu deneme tarzındak� yazılarından oluşur. Son, üçüncü bölüm �se, üstadın kend� öğrenc� ve hastalarının k�tabımız �ç�n yazıp yolladığı mektup ve görüşler�ne yer ver�r. Farkındalık �le okumanız d�leğ� � le… Renan Seçk�n
18
19
KENDİNE “BİZ” DİYENLER KİMDİR? Renan Seçk�n – Söyleş�m�z�n bu �lk satırlarına en temel kavramları �rdelemekle başlamayı öner�yorum. Öncel�kle varoluş ded�ğ�m�z plan �çer �s�nde etk�n etk �n olan güçler ve onları z�hn�nde nasıl şek�llend�rd�ğ�n hususunda b�lg� ed�nel�m. Bu şek�ldek� b�r başlangıç, “Güç” kavramının, “S�stem” adı verd�ğ�m�z g�zeml� yapıdak� somut etk�ler�n� daha �y� anlamamıza yardımcı olur sanırım. Tanrı k�md�r, ned�r veya ne değ�ld�r? Onu algılayış, kavrayış b�ç�m�n� öğrenmek �st�yoruz �lk olarak. Mehmet Çayır – Aslında bu soruyu, “tanrı k�md�r?” değ�l de, “tanrılar k�md�r?” şekl�nde sormamız en doğrusu olacaktır. Tanrı kavramı �le Yaratıcı kavramı b�rb�r�nden farklıdır. Tanrı �ç�n, “B�zlere göre yükselm�ş, b�z�m sev�yem�zden çok daha üst sev�yelere ulaşmış üstatlardır”, d�yeb�l�r�z. Bu sebeple yaptığımız tanımı göz önünde bulundurduğumuzda, “Tanrılar (İlahlar) yoktur, sadece O vardır.” �fades�n�, bu �k� kavramı b�rb�r�nden ayırt edeb�lmek açısından rahatlıkla kullanab�l�r�z. B�rçok ekolde ve duada geçen “tanrı” mefhumu tar�h� süreç �ç�nde tek tanrılı d�nler�n ortaya çıkmasına ve öneml� açılımların yapılmasına, bunun yanında gerçeğe ulaşmada epey yol alınmasına yardımcı olduysa da, bu noktadan sonra bu da yeters�z olmaktadır. Başlangıçta �nsanlar doğa ruhlarını Tanrı ed�nd�ler, bundan ‘’Mana’’ kavramı çıktı ve �nsanoğlunun bazı objelere anlamlar yüklemes� sonucunda an�m�zm ve putperestl�k ortaya çıktı. Zamanla, göksel öğretmenler�n (k� bunların ne tür varlıklar oldukları konusunda ayrıntılı
20
21
KENDİNE “BİZ” DİYENLER KİMDİR? Renan Seçk�n – Söyleş�m�z�n bu �lk satırlarına en temel kavramları �rdelemekle başlamayı öner�yorum. Öncel�kle varoluş ded�ğ�m�z plan �çer �s�nde etk�n etk �n olan güçler ve onları z�hn�nde nasıl şek�llend�rd�ğ�n hususunda b�lg� ed�nel�m. Bu şek�ldek� b�r başlangıç, “Güç” kavramının, “S�stem” adı verd�ğ�m�z g�zeml� yapıdak� somut etk�ler�n� daha �y� anlamamıza yardımcı olur sanırım. Tanrı k�md�r, ned�r veya ne değ�ld�r? Onu algılayış, kavrayış b�ç�m�n� öğrenmek �st�yoruz �lk olarak. Mehmet Çayır – Aslında bu soruyu, “tanrı k�md�r?” değ�l de, “tanrılar k�md�r?” şekl�nde sormamız en doğrusu olacaktır. Tanrı kavramı �le Yaratıcı kavramı b�rb�r�nden farklıdır. Tanrı �ç�n, “B�zlere göre yükselm�ş, b�z�m sev�yem�zden çok daha üst sev�yelere ulaşmış üstatlardır”, d�yeb�l�r�z. Bu sebeple yaptığımız tanımı göz önünde bulundurduğumuzda, “Tanrılar (İlahlar) yoktur, sadece O vardır.” �fades�n�, bu �k� kavramı b�rb�r�nden ayırt edeb�lmek açısından rahatlıkla kullanab�l�r�z. B�rçok ekolde ve duada geçen “tanrı” mefhumu tar�h� süreç �ç�nde tek tanrılı d�nler�n ortaya çıkmasına ve öneml� açılımların yapılmasına, bunun yanında gerçeğe ulaşmada epey yol alınmasına yardımcı olduysa da, bu noktadan sonra bu da yeters�z olmaktadır. Başlangıçta �nsanlar doğa ruhlarını Tanrı ed�nd�ler, bundan ‘’Mana’’ kavramı çıktı ve �nsanoğlunun bazı objelere anlamlar yüklemes� sonucunda an�m�zm ve putperestl�k ortaya çıktı. Zamanla, göksel öğretmenler�n (k� bunların ne tür varlıklar oldukları konusunda ayrıntılı
20
şek�lde açıklama yapılacaktır) de yardımları �le bu yanlıştan dönülme konusunda bazı gel�şmeler oldu ve fakat �nsanlar bu defa y�ne yanılarak bu göksel öğretmenlere tapmaya başladılar, pol�te�zm (çok tanrıcılık) yaygınlaştı. Aslında göksel öğretmenler böyle olmasını �stemem�şt�. Bu defa daha kompl�ke b�r şek�lde çalışma yaparak d�nler� oluşturdular ve �nsanlara “Yaratıcının tek olduğu” düşünces�n� telk�n ett�ler. İnsanlar y�ne boş durmadılar ve esk� pol�te�st pol�te�st �nançlarından arta k alan bazı özell�kler� yen� “tek yaratıcı” düşünces�yle b�rleşt�rd�ler. Böylece yen� b�r bozulma meydana geld�. D�nlerde geçen Tanrı, Rab kavramı yükselm�ş üstatları, Âlemler�n Rabb� kavramı b�rçok âlem�n âlem� n (konfederasyon) ( konfederasyon) yönet�m�n� üstlenm�ş çok daha yüksek sev�yel� varlıkları �fade ed�yor. Daha önce de kısaca bel�rtt�ğ�m g�b�, gerçekte tanrı d�ye b�r şey yoktur. Bunlar yükselm�ş üstatlardırlar. Var olan tek gerçek, tanımlanamaz olan en esk� sebep ve Başlangıcın Babası (Ab Reş�t) olandır. Veya Kabala’dak� A�n Soph. Veya İslam�yet’tek� Hüve/O’dur. O’nu �fade etmek, tanımlamak, n�telemek mümkün değ�ld�r. İşte, gerçek ve aşkın Muteal varlık O’dur. O, hep b�r sır olarak kalacaktır. Da�ma ve her zaman... Neden? Çünkü O’nun varlık âlem�nde açık hale gelmes�, var olan her şey�n yokluğa karışması anlamına gel�r. Büyük Patlama”yla başlayan sürec�n sonu, başlanan noktaya ger� dönülmes�… B�l�nemez olmanın mutlak sonucudur bu. Ancak bu k adar �fade edeb�l�yoruz. O’nu ancak , kend�s� g�b� b�r yapı anlayab�l�r ve tar�f edeb�l�r k�, bu da mümkün değ�ld�r çünkü bu yapı TEK’t�r, başka b�r s�stem de yoktur. Görünen ve görünmeyen her şey O TEK’�n veçheler�d�r. O’ndan başka, gerçekte h�ç b�r şey yoktur. O, sadece O’dur... Başka ne dersek d�yel�m, O’ndan uzaklaşmış, O’nu sınırlamış oluruz. Tar�f ed�lemez ed�lemez olanı, an laşılıp kavranamaz olanı, ancak h�ssetmek mümkündür. Tar�f etmeye çalışmak beyhuded�r, boştur. Ancak, yakınlaştırılmış olanlar, o sonsuz potans�yeller/enerj�ler okyanusuna yakınlaşanlar, o notayı duyab�lecek noktaya gelenler, her ne �sterlerse o olurlar. O’nun lütfü ve �zn� �le. 22
21
R.S. – Oldukça gen�ş b�r açıklama oldu. Anladığım kadarıyla, “tanrı” olarak adlandırdığımız yaratıcının tek olmayıp, b�r g rup, sınıf, hatta ırk olduğunu ve “yükselm�ş üstatlar” anlamına da geld�kler�n� savunuyorsun. Gnost�k kaynaklarda yer alan Dem�urgos (Dem�urge) benzer� b�r varlık yan�. Dem�urgos, esk� Yunan’da dünyayı oluşturduğu �nanılan �lahtır. Ve �sm� “�nsanlar �ç�n �mal eden, şek�l veren, m�mar” anlamına gel�r. Fakat bu �lahın Büyük ve Sonsu z Yaratıcı olmadığı da bel�rt�l�r. Çünkü Dem�urgos’un en bel�rg�n özell� ğ� b�r şey� şe y� yoktan var edememes�d�r; yaratmaz, yoktan b�r şe y� var edemez, ancak yaratılmış olana b�ç�m vererek b�r şeyler meydana get�reb�l�r. Onun da üzer�nde ü zer�nde başka yaratıcı(lar) vardır. Katlı b�r �nanç söz konusu anlaşılan. M.Ç. – Kur’an’da kend�ne “B�z” d�yenler, Dem�urgos’un n�tel�kler� �le örtüşür, evet. Tevrat’ta onlara Eloh�m derler. Çoğul b�r kel�med�r, b�l�nd�ğ� g�b� ve tanrılar anlamına gel�r. R.S. – Pek� onların üstü? M.Ç. – Onların üstünü henüz b�lm�yoruz. Fakat b�r h�yerarş� var, onların da üzer�nde başka güçler var. Kur’an’da Fat�ha Sures�’nde ne den�l�yor? “Âlemler�n Rabb� olan Allah’a hamdolsun”. Bu ayetten de anlaşılacağı üzere, onlar da âlemler�n Rabb�ne hamd ed�yorlar. Tevrat’ta yaratılışın babasına hamd ed�yorlar. Onların da katına k�tap �n�yor, bırakılıyor, onlara da görevler ver�l�yor. ver�l�yor. Kend�ne Kur’an’da “B�z” d�yenler, b�z�m �ç�n “�nsanoğlu” kel�mes�n� kullanırlar. D�kkat et, �nsan değ�l, �nsanoğlu! Bu nokta öneml� ve onu daha sonra konuşacağ ız. Ve asıl yaratıcıya “Hüve”, “O” derler. Pek�, bu İnc�l’de nasıl geç�yor? Kutsal Ruh, yan� O, Baba, y�ne kend�ler�, Oğul - y�ne �nsanlar. Bu üçlü yapı hep var. Kend�ler�ne B�z d�yenler, teknoloj�k yükselm�şler. Teknoloj�k Teknoloj�k olarak b�zden çok çok üstün ve �ler�deler. R.S. – B�z tanrılar ded�ğ �m�zde, onları anlıyoruz değ �l m�? M.Ç. – Evet. R.S. – Kend�ler�ne “B�z” d�yenler�n, teknoloj�k olarak �ler�de olduğunu söylüyorsun. Pek�, bu varlıklar dünya üzer�nde yaşamışlar mı daha önce? 23
şek�lde açıklama yapılacaktır) de yardımları �le bu yanlıştan dönülme konusunda bazı gel�şmeler oldu ve fakat �nsanlar bu defa y�ne yanılarak bu göksel öğretmenlere tapmaya başladılar, pol�te�zm (çok tanrıcılık) yaygınlaştı. Aslında göksel öğretmenler böyle olmasını �stemem�şt�. Bu defa daha kompl�ke b�r şek�lde çalışma yaparak d�nler� oluşturdular ve �nsanlara “Yaratıcının tek olduğu” düşünces�n� telk�n ett�ler. İnsanlar y�ne boş durmadılar ve esk� pol�te�st pol�te�st �nançlarından arta k alan bazı özell�kler� yen� “tek yaratıcı” düşünces�yle b�rleşt�rd�ler. Böylece yen� b�r bozulma meydana geld�. D�nlerde geçen Tanrı, Rab kavramı yükselm�ş üstatları, Âlemler�n Rabb� kavramı b�rçok âlem�n âlem� n (konfederasyon) ( konfederasyon) yönet�m�n� üstlenm�ş çok daha yüksek sev�yel� varlıkları �fade ed�yor. Daha önce de kısaca bel�rtt�ğ�m g�b�, gerçekte tanrı d�ye b�r şey yoktur. Bunlar yükselm�ş üstatlardırlar. Var olan tek gerçek, tanımlanamaz olan en esk� sebep ve Başlangıcın Babası (Ab Reş�t) olandır. Veya Kabala’dak� A�n Soph. Veya İslam�yet’tek� Hüve/O’dur. O’nu �fade etmek, tanımlamak, n�telemek mümkün değ�ld�r. İşte, gerçek ve aşkın Muteal varlık O’dur. O, hep b�r sır olarak kalacaktır. Da�ma ve her zaman... Neden? Çünkü O’nun varlık âlem�nde açık hale gelmes�, var olan her şey�n yokluğa karışması anlamına gel�r. Büyük Patlama”yla başlayan sürec�n sonu, başlanan noktaya ger� dönülmes�… B�l�nemez olmanın mutlak sonucudur bu. Ancak bu k adar �fade edeb�l�yoruz. O’nu ancak , kend�s� g�b� b�r yapı anlayab�l�r ve tar�f edeb�l�r k�, bu da mümkün değ�ld�r çünkü bu yapı TEK’t�r, başka b�r s�stem de yoktur. Görünen ve görünmeyen her şey O TEK’�n veçheler�d�r. O’ndan başka, gerçekte h�ç b�r şey yoktur. O, sadece O’dur... Başka ne dersek d�yel�m, O’ndan uzaklaşmış, O’nu sınırlamış oluruz. Tar�f ed�lemez ed�lemez olanı, an laşılıp kavranamaz olanı, ancak h�ssetmek mümkündür. Tar�f etmeye çalışmak beyhuded�r, boştur. Ancak, yakınlaştırılmış olanlar, o sonsuz potans�yeller/enerj�ler okyanusuna yakınlaşanlar, o notayı duyab�lecek noktaya gelenler, her ne �sterlerse o olurlar. O’nun lütfü ve �zn� �le. 22
M.Ç. – Daha önce dünya gezegen� �le çok fazla temasları oluyor. Zaten dünyaya gel�p o zamank� şartlarda dünyadak� evr�m� hızlandırıp mesela b�r m�lyon sene �ler�ye atıyorlar. Genet�k çalışmalar yapılıyor yapılıyor üzer�m�zde, üzer�m�zde, evr�m�m�z� hızlandırıyorlar ve kend�ler�ne a�t bazı genet�k özell�kler� mutasyon yoluyla yarattıkları varlığa aşılıyorlar. R.S. – Esk� yazıtlarda adı geçen meden�yet� get�renler, tarımı, matemat�ğ�, ölçüler�, takv�m�, kültürü get�renler de hep bu bahsett�ğ�n varlıklar, öyle m�? Esk� destanlara baktığımızda, hep b�l�nmeyen uzak b�r ülkeden çıkıp gelen, �lkel kab�lelere düzenl� ve örgütlü b�r yaşam b�ç�m� sürme y� öğreten, b�l�m�n �lk tomurcuklarını aşıla yan gönüllü “tanrılar” olduğunu ve m�syonları m�s yonları b�tt�ğ b �tt�ğ�nde �nde çek�p çek �p g �tt�kler�n� görüyoruz. Örneğ�n n�speten yakın tar�hte kayda geçen Ma yaların Popol Vuh’undak� Quetzalcoatl (Tüylü Yılan), bunlardan b�r�s�. M.Ç. – Evet. Kur’an’da da bu b�lg�ler desteklen�r, ama b�ze doğru dürüst k�mseler açıklamaz. Ve nereden gel�yorlardı k�? R.S. – Pek� nereye g�tt �ler sonra? Ve M.Ç. – Nereye g�tm�şler? Geld�kler� yere ger� dönmüşler. Nereden geld�kler� sorusuna gel�nce... Geld�kler� yer� söylüyorlar aslında. Kur’an’da Ş�ra’nın Rabb� den�l�yor. Ş�ra, S�r�us yıldızıdır ve S�r�us’tan geld�kler�n� söylüyorlar. Ülker Takım Yıldızı da açıkça yazılıdır Kur’an’da. “H�ç kuşkusuz, Ş�’ra yıldızının/şuurlanmanın Rabb� de O’dur.” (NECM: 53/49), 53/49), Yaşar Nur� Nur � Öztürk “Yem�n olsun �n�p çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman ç�mene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı’na/aşağı �nd�ğ� zaman o parçalar hal�nde ağır ağır gelene.” (NECM (NECM – 1), Yaşar Nur� Öztürk R.S. – Anlıyorum. Pek�, c�n, melek v.b. varlıklar, onlarla mı �lg�l�? Bu tür varlıkları nereye konumlandıracağız S�stem’de?
24
R.S. – Oldukça gen�ş b�r açıklama oldu. Anladığım kadarıyla, “tanrı” olarak adlandırdığımız yaratıcının tek olmayıp, b�r g rup, sınıf, hatta ırk olduğunu ve “yükselm�ş üstatlar” anlamına da geld�kler�n� savunuyorsun. Gnost�k kaynaklarda yer alan Dem�urgos (Dem�urge) benzer� b�r varlık yan�. Dem�urgos, esk� Yunan’da dünyayı oluşturduğu �nanılan �lahtır. Ve �sm� “�nsanlar �ç�n �mal eden, şek�l veren, m�mar” anlamına gel�r. Fakat bu �lahın Büyük ve Sonsu z Yaratıcı olmadığı da bel�rt�l�r. Çünkü Dem�urgos’un en bel�rg�n özell� ğ� b�r şey� şe y� yoktan var edememes�d�r; yaratmaz, yoktan b�r şe y� var edemez, ancak yaratılmış olana b�ç�m vererek b�r şeyler meydana get�reb�l�r. Onun da üzer�nde ü zer�nde başka yaratıcı(lar) vardır. Katlı b�r �nanç söz konusu anlaşılan. M.Ç. – Kur’an’da kend�ne “B�z” d�yenler, Dem�urgos’un n�tel�kler� �le örtüşür, evet. Tevrat’ta onlara Eloh�m derler. Çoğul b�r kel�med�r, b�l�nd�ğ� g�b� ve tanrılar anlamına gel�r. R.S. – Pek� onların üstü? M.Ç. – Onların üstünü henüz b�lm�yoruz. Fakat b�r h�yerarş� var, onların da üzer�nde başka güçler var. Kur’an’da Fat�ha Sures�’nde ne den�l�yor? “Âlemler�n Rabb� olan Allah’a hamdolsun”. Bu ayetten de anlaşılacağı üzere, onlar da âlemler�n Rabb�ne hamd ed�yorlar. Tevrat’ta yaratılışın babasına hamd ed�yorlar. Onların da katına k�tap �n�yor, bırakılıyor, onlara da görevler ver�l�yor. ver�l�yor. Kend�ne Kur’an’da “B�z” d�yenler, b�z�m �ç�n “�nsanoğlu” kel�mes�n� kullanırlar. D�kkat et, �nsan değ�l, �nsanoğlu! Bu nokta öneml� ve onu daha sonra konuşacağ ız. Ve asıl yaratıcıya “Hüve”, “O” derler. Pek�, bu İnc�l’de nasıl geç�yor? Kutsal Ruh, yan� O, Baba, y�ne kend�ler�, Oğul - y�ne �nsanlar. Bu üçlü yapı hep var. Kend�ler�ne B�z d�yenler, teknoloj�k yükselm�şler. Teknoloj�k Teknoloj�k olarak b�zden çok çok üstün ve �ler�deler. R.S. – B�z tanrılar ded�ğ �m�zde, onları anlıyoruz değ �l m�? M.Ç. – Evet. R.S. – Kend�ler�ne “B�z” d�yenler�n, teknoloj�k olarak �ler�de olduğunu söylüyorsun. Pek�, bu varlıklar dünya üzer�nde yaşamışlar mı daha önce? 23
SİSTEMİN BAKTERİLERİ – MELEKLER VE CİNLER M.Ç. – Ondan önce şunu söyleyey�m. B�z Türkler�n yaratılış destanında başlangıcımız ne olarak geçer? Kurt olarak geçer. S�r�us yıldızının da d�ğer �sm�n�n köpek yıldızı olduğunu b�l�yoruz. Bu b�lg�ler ortada olan �puçlarıdır. Afr�ka’da “Dogon” �sm�nde b�r kab�le keşfed�lm�şt�. Her türlü teknoloj�k aygıttan ve haberleşme araçlarından yoksun oldukları halde, Hubble Uzay Teleskobu’nun henüz �nşa ed�lmem�ş olduğu b�r dönemde, S�r�us yıldızından geld�kler�n� söylem�şlerd�r. Bu b�lg�n�n kaynağı sorulduğunda, “Bunu b�ze atalarımız söyled�, b�z oradan gel�yoruz”, şekl�nde açıklama yapmışlardır. Aslında anlatılanla anlatı lanların rın heps� b�rb�r�ne benz�yor. C�n ve melek meseles�ne gel�nce, mesela Kur’an’da şu den�r: “Rahman çocuk ed�nmem�şt�r, onlar yakınlaştırılmış kullardır” ve kend�ler�ne bu “B�z” d�yenler� melek olarak addedeb�l�r�z. Yahud�ler�n kutsal k�tabında bu varlıklar “Nef’�l�m” olarak geç�yor. Her ne kadar Yahud�ler bu �sm� “Düşen Melekler” olarak çev�rseler çev �rseler de, Zechar�a SITCHIN adlı yazar, “12. Gezegen” �s�ml� k�tabında bu varlıkların “Düşen Melekler” değ�l, Dünya dışından gelm�ş ve Sümerl�ler tarafından “Anunnak�” olarak �s�mlend�r�len varlıklar olduğunu, �nsanları genet�k yollarla yaratanların ve �nsanlar tarafından “Tanrı” olarak n�telend�r�lenler�n y�ne bu varlıklar olduğunu �dd�a eder. B�ze göre tanrı olanlar, melek d�ye geçer Kur’an’da, “B�z” d�yenler, melekler, melekût âlem�. Gözle görünmeyen her şeye melek veya c�n den�lm�ş. Bunu da nasıl açıklayalım... Mesela Peygamber Efend�m�z�n b�r had�s� var. “Şeytan’ın çocukları, c�nler, tırnak arasında yaşarlar.” 1450 sene önce m�krop b�l�nmezken gözle görülmed�ğ� �ç�n, zararlı olduğu �ç�n, tırnaklarınızı tem�z tutun babında söylenm�ş. Veyahut dem�ş k�, “çöplükte yaşar”. Hastalık bulaştırır. R.S. – Pek�, bedens�z varlıklar, görünmeyen ama etrafımızda olan m�krop har�c� bedens�zler yok mu yan�? M.Ç. – Onlar da var tab�, olma z mı? Fakat Kur’an’da Kur’an’da genellenm�ş. Gözle görünmeyen her şeye, melek veya c�n den�lm�ş. Bunu 25
M.Ç. – Daha önce dünya gezegen� �le çok fazla temasları oluyor. Zaten dünyaya gel�p o zamank� şartlarda dünyadak� evr�m� hızlandırıp mesela b�r m�lyon sene �ler�ye atıyorlar. Genet�k çalışmalar yapılıyor yapılıyor üzer�m�zde, üzer�m�zde, evr�m�m�z� hızlandırıyorlar ve kend�ler�ne a�t bazı genet�k özell�kler� mutasyon yoluyla yarattıkları varlığa aşılıyorlar. R.S. – Esk� yazıtlarda adı geçen meden�yet� get�renler, tarımı, matemat�ğ�, ölçüler�, takv�m�, kültürü get�renler de hep bu bahsett�ğ�n varlıklar, öyle m�? Esk� destanlara baktığımızda, hep b�l�nmeyen uzak b�r ülkeden çıkıp gelen, �lkel kab�lelere düzenl� ve örgütlü b�r yaşam b�ç�m� sürme y� öğreten, b�l�m�n �lk tomurcuklarını aşıla yan gönüllü “tanrılar” olduğunu ve m�syonları m�s yonları b�tt�ğ b �tt�ğ�nde �nde çek�p çek �p g �tt�kler�n� görüyoruz. Örneğ�n n�speten yakın tar�hte kayda geçen Ma yaların Popol Vuh’undak� Quetzalcoatl (Tüylü Yılan), bunlardan b�r�s�. M.Ç. – Evet. Kur’an’da da bu b�lg�ler desteklen�r, ama b�ze doğru dürüst k�mseler açıklamaz. Ve nereden gel�yorlardı k�? R.S. – Pek� nereye g�tt �ler sonra? Ve M.Ç. – Nereye g�tm�şler? Geld�kler� yere ger� dönmüşler. Nereden geld�kler� sorusuna gel�nce... Geld�kler� yer� söylüyorlar aslında. Kur’an’da Ş�ra’nın Rabb� den�l�yor. Ş�ra, S�r�us yıldızıdır ve S�r�us’tan geld�kler�n� söylüyorlar. Ülker Takım Yıldızı da açıkça yazılıdır Kur’an’da. “H�ç kuşkusuz, Ş�’ra yıldızının/şuurlanmanın Rabb� de O’dur.” (NECM: 53/49), 53/49), Yaşar Nur� Nur � Öztürk “Yem�n olsun �n�p çıktığı zaman yıldıza/fışkırıp çıktığı zaman ç�mene/süzülüp aktığı zaman Ülker Yıldızı’na/aşağı �nd�ğ� zaman o parçalar hal�nde ağır ağır gelene.” (NECM (NECM – 1), Yaşar Nur� Öztürk R.S. – Anlıyorum. Pek�, c�n, melek v.b. varlıklar, onlarla mı �lg�l�? Bu tür varlıkları nereye konumlandıracağız S�stem’de?
SİSTEMİN BAKTERİLERİ – MELEKLER VE CİNLER M.Ç. – Ondan önce şunu söyleyey�m. B�z Türkler�n yaratılış destanında başlangıcımız ne olarak geçer? Kurt olarak geçer. S�r�us yıldızının da d�ğer �sm�n�n köpek yıldızı olduğunu b�l�yoruz. Bu b�lg�ler ortada olan �puçlarıdır. Afr�ka’da “Dogon” �sm�nde b�r kab�le keşfed�lm�şt�. Her türlü teknoloj�k aygıttan ve haberleşme araçlarından yoksun oldukları halde, Hubble Uzay Teleskobu’nun henüz �nşa ed�lmem�ş olduğu b�r dönemde, S�r�us yıldızından geld�kler�n� söylem�şlerd�r. Bu b�lg�n�n kaynağı sorulduğunda, “Bunu b�ze atalarımız söyled�, b�z oradan gel�yoruz”, şekl�nde açıklama yapmışlardır. Aslında anlatılanla anlatı lanların rın heps� b�rb�r�ne benz�yor. C�n ve melek meseles�ne gel�nce, mesela Kur’an’da şu den�r: “Rahman çocuk ed�nmem�şt�r, onlar yakınlaştırılmış kullardır” ve kend�ler�ne bu “B�z” d�yenler� melek olarak addedeb�l�r�z. Yahud�ler�n kutsal k�tabında bu varlıklar “Nef’�l�m” olarak geç�yor. Her ne kadar Yahud�ler bu �sm� “Düşen Melekler” olarak çev�rseler çev �rseler de, Zechar�a SITCHIN adlı yazar, “12. Gezegen” �s�ml� k�tabında bu varlıkların “Düşen Melekler” değ�l, Dünya dışından gelm�ş ve Sümerl�ler tarafından “Anunnak�” olarak �s�mlend�r�len varlıklar olduğunu, �nsanları genet�k yollarla yaratanların ve �nsanlar tarafından “Tanrı” olarak n�telend�r�lenler�n y�ne bu varlıklar olduğunu �dd�a eder. B�ze göre tanrı olanlar, melek d�ye geçer Kur’an’da, “B�z” d�yenler, melekler, melekût âlem�. Gözle görünmeyen her şeye melek veya c�n den�lm�ş. Bunu da nasıl açıklayalım... Mesela Peygamber Efend�m�z�n b�r had�s� var. “Şeytan’ın çocukları, c�nler, tırnak arasında yaşarlar.” 1450 sene önce m�krop b�l�nmezken gözle görülmed�ğ� �ç�n, zararlı olduğu �ç�n, tırnaklarınızı tem�z tutun babında söylenm�ş. Veyahut dem�ş k�, “çöplükte yaşar”. Hastalık bulaştırır. R.S. – Pek�, bedens�z varlıklar, görünmeyen ama etrafımızda olan m�krop har�c� bedens�zler yok mu yan�? M.Ç. – Onlar da var tab�, olma z mı? Fakat Kur’an’da Kur’an’da genellenm�ş. Gözle görünmeyen her şeye, melek veya c�n den�lm�ş. Bunu
24
şöyle düşünürsen, mantığını kavrarsın. B�z ne d�yoruz, bazı bakter�ler zararlı, bazı bakter�ler �se yararlı. İşte buradak� ayırım aynen bakter�ler�n ayrımı g�b�. Bazı bedens�zler zararlı, bazıları faydalı. Yararlı �se melek, zararı varsa, c�n den�yor bunlara. Melekler�n gözle görünmez �y�l�kç� varlık olarak added�len genel tanımını özelleşt�rey�m b�raz… Melekler �rades�z varlıklar değ�ld�rler. İradel�d�rler, akılları ve şuurları vardır. Özgür �rade sah�b�d�rler, tıpkı b�z�m g�b�. C�ns�yet konusuna g�rmek �ç�n henüz erken. İnsanlarda özgür �radeler� yokmuş h�ss� uyandıran şey, çoğu temasta andro�tler� kullanmalarıdır. Nad�ren b�zzat görev alırlar. Kozmosun başka köşeler�nde, başka güneş s�stemler�nde evr�m geç�rm�ş b�yoloj�k varlıklardır onlar. Bu varlıklar, �nkâr ed�lemez b�ç�mde, evren�n sırlarına vakıf olup, b�zzat müşahede �le evrensel ruhu temaşa etm�şler, yayılan notayı duyumsamışlardır. Melekler çok daha kes�n b�r �manla, çok daha der�n şek�lde Yüce Olan’ı tesp�h ederler. Bu yüksek sev�yel� �manları, onların yakınlaştır ılmalarına, desteklenmeler�n desteklenmeler�nee ve kozm�k s�stemde görev ve makam sah�b� olmalarına ves�le olmuştur. Zamanı geld�ğ�nde, onlarla �lg�l� gerçekler ortaya çıkacaktır. Herkes bu gerçekler karşısında �tt�fak edecekt�r.
R.S. – Cehalet�m� bağışla ama bedens�z varlıklara her ne kadar bedens�z den�lse ve görünmemeler� gerekse de, gerçekte h�ç m� gözle görülmezler? Bell� formları yok mudur?
BEDENSİZLER GERÇEKTE GERÇEKTE NE KADAR BEDENSİZ? M.Ç. – Aslında bu boyuttak�ler gözle görüleb�l�yor. Çünkü hologram evren teor�s�ne göre b�r noktaya ışıkla sonsuzluk sığdırılab�l�yor. Böyle olunca da b�z�m yaşadığımız ortamda ama yan, paralel boyutlarında pek çok hayat da yaşamını devam ett�reb�l�yor. İşte o boyuttan bu boyuta geçeb�lenlere, bedens�z varlıklar d�yoruz. Meseley� daha �y� anlatab�lmem bakımından, Hologram Evren Teor�s�’n� açmalıyız b�raz. Daha önce tam da bu konuda yazmış olduğum b�rkaç parag raf vardı. Onlardan yararlanalım. 26
25
HOLOGRAM EVREN Hologram evren kuramı üzer�nde çalışan b�lg�nler�n en ünlüler�nden b�r� olan Bohm sürekl� olarak, �nanılması çok güç olan gerçekler� b�rb�r� ardına ortaya çıkarıyordu. Onun bulgularına göre, atom altı parçacıklarda sab�t b�r yer yoktu. Bu nedenle uzayda her şey eş�tt� ve herhang� b�r şey� d�ğer�nden ayırmak olanaksızdı. Buna yers�zl�k (nonlocal�ty) den�r. Ayrıca evren “gerçekten yoktu”. Ancak tek tek algılamalar sorunda var olur, canlanır. Evren bütünden kopmadan, bel�rlen�p somut nesneler, c�s�mler olmak �ç�n farklılaşmak ve algılanmak zorundadır. Yan� c�s�mler aslında yoktur, ancak b�z onları algıladığımız zaman var olmaktadırlar, c�s�m olmaktadırlar. Bu da son derece mantıklıdır. Eğer c�s�mler�n en küçük parçası olan atom ve atom altı boyutta, elektronlar ancak b�r gözlemc� onları gözlemled�ğ� ve �sted�ğ� zaman parçacık, aks� halde �se elektromanyet�k dalga oluyorsa, onlardan meydana gelen c�s�mler �ç�n de aynı şey söz konusu olacaktır. Onlar da aynı özell�ğe sah�p olacaklar ve madde ya da madde ötes� olmaları gözlemc�n�n �steğ�ne ve n�yet�ne bağlı olacaktır. Hologram evren mantığına göre her canlı ve yaratılmış her b�r şey, b�r bütünün parçalarıdır. Onun bütün özell�kler�ne ve özüne değ�ş�k oranlarda sah�pt�r. Ancak o bütünden ayrı da değ�ld�r. Hologram evren �le onun parçaları arasında b�r sınır da yoktur. Kısaca, “Madde (gözle görülen) evren nerede b�ter, madde ötes� nerede başlar?” ya da “Madde ötes� nerede b�ter, madde evren nerede başlar?” sorularına da hem gerek yoktur, hem de bu soruların yanıtı yoktur. Bütün b�lg�ler de zaman ve uzaydan bağımsız olarak her an ve her yerded�r. Hologram evren kuramının bu �dd�alarını E�nste�n’ın “b�rleş�k alanlar” kuramı açıklamaktadır. Bu kurama göre, madde, enerj�, uzay ve zaman aynı şeyd�r. Bu şek�lde yer çek�m� �le elektromanyet�k kuvvet, elektr�k kuvvet� �le elektr�ksel alan, zaman ve uzay arasındak� 27
şöyle düşünürsen, mantığını kavrarsın. B�z ne d�yoruz, bazı bakter�ler zararlı, bazı bakter�ler �se yararlı. İşte buradak� ayırım aynen bakter�ler�n ayrımı g�b�. Bazı bedens�zler zararlı, bazıları faydalı. Yararlı �se melek, zararı varsa, c�n den�yor bunlara. Melekler�n gözle görünmez �y�l�kç� varlık olarak added�len genel tanımını özelleşt�rey�m b�raz… Melekler �rades�z varlıklar değ�ld�rler. İradel�d�rler, akılları ve şuurları vardır. Özgür �rade sah�b�d�rler, tıpkı b�z�m g�b�. C�ns�yet konusuna g�rmek �ç�n henüz erken. İnsanlarda özgür �radeler� yokmuş h�ss� uyandıran şey, çoğu temasta andro�tler� kullanmalarıdır. Nad�ren b�zzat görev alırlar. Kozmosun başka köşeler�nde, başka güneş s�stemler�nde evr�m geç�rm�ş b�yoloj�k varlıklardır onlar. Bu varlıklar, �nkâr ed�lemez b�ç�mde, evren�n sırlarına vakıf olup, b�zzat müşahede �le evrensel ruhu temaşa etm�şler, yayılan notayı duyumsamışlardır. Melekler çok daha kes�n b�r �manla, çok daha der�n şek�lde Yüce Olan’ı tesp�h ederler. Bu yüksek sev�yel� �manları, onların yakınlaştır ılmalarına, desteklenmeler�n desteklenmeler�nee ve kozm�k s�stemde görev ve makam sah�b� olmalarına ves�le olmuştur. Zamanı geld�ğ�nde, onlarla �lg�l� gerçekler ortaya çıkacaktır. Herkes bu gerçekler karşısında �tt�fak edecekt�r.
R.S. – Cehalet�m� bağışla ama bedens�z varlıklara her ne kadar bedens�z den�lse ve görünmemeler� gerekse de, gerçekte h�ç m� gözle görülmezler? Bell� formları yok mudur?
BEDENSİZLER GERÇEKTE GERÇEKTE NE KADAR BEDENSİZ? M.Ç. – Aslında bu boyuttak�ler gözle görüleb�l�yor. Çünkü hologram evren teor�s�ne göre b�r noktaya ışıkla sonsuzluk sığdırılab�l�yor. Böyle olunca da b�z�m yaşadığımız ortamda ama yan, paralel boyutlarında pek çok hayat da yaşamını devam ett�reb�l�yor. İşte o boyuttan bu boyuta geçeb�lenlere, bedens�z varlıklar d�yoruz. Meseley� daha �y� anlatab�lmem bakımından, Hologram Evren Teor�s�’n� açmalıyız b�raz. Daha önce tam da bu konuda yazmış olduğum b�rkaç parag raf vardı. Onlardan yararlanalım. 26
bütün ayırımlar, bütün farklılıklar ortadan kalkar. Her şey aynı şey olur ve heps� de E�nste�n’ın evren olarak tanımladığı dört boyutlu sürekl�l�kte er�r. Böylece �nsanoğlunun yaşadığı dünya konusundak� somut algıları �le soyut b�lg�ler� b�rleş�r, b�r olurlar. Aynı şey olurlar. Bohm’un yaptığı saptamaların en ürkütücü olanı da günlük yaşamımızın gerçekte b�r görüntü olduğu �d�. Ve Bohm varoluşun der�nl�kler�ndek� g�z�l �radey� vurgulayarak, f�z�k dünyamızdak� görüntü ve objeler�n ortaya çıkışını b�r holograf�k plaktan hologramın doğumuna benzed�ğ�n� söyled�. Bu en der�ndek� g�zl� gerçeğe “gerçek düzen”, mevcut dünyamıza da “görünür düzen” �sm�n� verd�. Ve elektronların elektronlar ın uzayda her zaman zam an var v ar olmaları ol malarına na karşın k arşın yalnızca b�z gözlemled�ğ�m�z zaman ortaya çıkmalarını bu gerçeğe bağladı. Hologram stat�k b�r görüntü olduğundan Bohm, evrendek� katlanıp açılmalarla meydana gelen d�nam�k hareket� “holohareket=holomovement” olarak �s�mlend�rd�. Holohareket atom altı boyuttak� yers�zl�k kavramını da açıklar. Herhang� b�r şey hologram�k olarak organ�ze ed�l�rse, orada her türlü mekan anlayışı ortadan kalkar. Her şey her an her yerde olur. Ayrıca hologram�k f�lm�n, her parçasının tümün özell�kler�n� taşıması, b�lg�n�n de yers�zl�k �lkes�ne göre dağıldığını göster�r. B�r hologram plağı �ncelen�rse, plağın b�r halının desenler� g�b� çeş�tl� desenlere sah�p olduğu görülür. Bu şek�lde b�r plağa üst üste b�r sürü b�lg� yerleşt�r�leb�l�r. Bu b�r sürü b�lg�y� plağa yerleşt�rmek �ç�n, yalnızca aynadan yansıtılan lazer ışının plağa düşme açısını değ�şt�rmek yeterl� olmaktadır. B�l�nd�ğ� g�b� b�r hologram plağı hazırlamak �ç�n hologramı çek�lecek objeye b�r lazer ışını gönder�l�r. Bu gönder�len lazer ışını �k�ye bölünerek, yarısı d�rek olarak obje üstünden, d�ğer yarısı �se b�r aynadan yansıtılarak hologram plağına gönder�l�r. Aynadan yansıtılan ışının yansıma 28
HOLOGRAM EVREN Hologram evren kuramı üzer�nde çalışan b�lg�nler�n en ünlüler�nden b�r� olan Bohm sürekl� olarak, �nanılması çok güç olan gerçekler� b�rb�r� ardına ortaya çıkarıyordu. Onun bulgularına göre, atom altı parçacıklarda sab�t b�r yer yoktu. Bu nedenle uzayda her şey eş�tt� ve herhang� b�r şey� d�ğer�nden ayırmak olanaksızdı. Buna yers�zl�k (nonlocal�ty) den�r. Ayrıca evren “gerçekten yoktu”. Ancak tek tek algılamalar sorunda var olur, canlanır. Evren bütünden kopmadan, bel�rlen�p somut nesneler, c�s�mler olmak �ç�n farklılaşmak ve algılanmak zorundadır. Yan� c�s�mler aslında yoktur, ancak b�z onları algıladığımız zaman var olmaktadırlar, c�s�m olmaktadırlar. Bu da son derece mantıklıdır. Eğer c�s�mler�n en küçük parçası olan atom ve atom altı boyutta, elektronlar ancak b�r gözlemc� onları gözlemled�ğ� ve �sted�ğ� zaman parçacık, aks� halde �se elektromanyet�k dalga oluyorsa, onlardan meydana gelen c�s�mler �ç�n de aynı şey söz konusu olacaktır. Onlar da aynı özell�ğe sah�p olacaklar ve madde ya da madde ötes� olmaları gözlemc�n�n �steğ�ne ve n�yet�ne bağlı olacaktır. Hologram evren mantığına göre her canlı ve yaratılmış her b�r şey, b�r bütünün parçalarıdır. Onun bütün özell�kler�ne ve özüne değ�ş�k oranlarda sah�pt�r. Ancak o bütünden ayrı da değ�ld�r. Hologram evren �le onun parçaları arasında b�r sınır da yoktur. Kısaca, “Madde (gözle görülen) evren nerede b�ter, madde ötes� nerede başlar?” ya da “Madde ötes� nerede b�ter, madde evren nerede başlar?” sorularına da hem gerek yoktur, hem de bu soruların yanıtı yoktur. Bütün b�lg�ler de zaman ve uzaydan bağımsız olarak her an ve her yerded�r. Hologram evren kuramının bu �dd�alarını E�nste�n’ın “b�rleş�k alanlar” kuramı açıklamaktadır. Bu kurama göre, madde, enerj�, uzay ve zaman aynı şeyd�r. Bu şek�lde yer çek�m� �le elektromanyet�k kuvvet, elektr�k kuvvet� �le elektr�ksel alan, zaman ve uzay arasındak� 27
açıları değ�şt�r�leb�l�r. Her yen� açıdan gelen ışın hologram plağından yen� b�r boyut oluşturarak, yen� b�r mekan yaratmaktadır. Ve gelen yen� b�lg�ler bu yaratılan yen� mekana yerleşt�r�lmekted�r. Aynı mekandak� farklı boyutlar sayes�nde küçücük b�r mekana sınırsız sayıda b�lg� yerleşt�rmek olanaklı olmaktadır. Tıpkı evrende olduğu g�b�. Evrende ve evren�n �ç�nde onun b�r parçası olarak yer alan dünya gezegen�nde de bu hologram�k özell�k yüzünden aynı mekanda ama farklı boyutlarda çeş�tl� varlıklar ve yaratıklar, b�r arada ama b�rb�rler�nden habers�z olarak yaşamlarını sürdürmekted�rler. Bu yaşam b�ç�mler� olarak ş�md�l�k �nsanlar ve d�ğer makroskob�k canlılar alem� �le m�kroskob�k canlılar alem� b�l�nmekted�r. D�ğer taraftan makro ve m�krocanlılar alem�ne ek olarak çeş�tl� d�nler �le bu d�nlere �nananlar tarafından c�nler ve melekler alemler�n�n varlığına da �nanılmaktadır. Ate�stler�n büyük b�r bölümü �le �nancı öze �nmeyen, şek�lde kalan, yeters�z olan bazıları �se c�nler�n ve melekler�n varlığına �nanmamaktadırlar. Çünkü bu şek�ldek� hologram evren ve onun farklı yaşam boyutları, normal �nsanların beş duyu organlarının algılama sınırları dışında kaldığı �ç�n, �nanmaları güç olmaktadır. Oysa hologram evren ve onun boyutlarının g�zemler�n�n açıklanması, b�r çok �nanılması güç paraps�koloj�k olayı aydınlatab�lecek n�tel�kted�r. Bu arada şu da ekleneb�l�r: Belk� de b�r çok değ�ş�k dünya boyutunda b�r sürü değ�ş�k yaşam b�ç�m� ve yaşayanlar vardır. B�l�nmez k�! Örneğ�n son yıllarda sık sık gündeme gelen UFO’lar da onlardan bazıları olab�l�r. Ölümlü olduğunu fark ett�ğ�nden ett�ğ �nden ber� �nsanın �nsanı n en esk� ve en güçlü d�leğ� olan ölümsüzlük yada ölüm ötes� yaşam da b�r çeş�t boyut değ�şt�rme olayıdır. Moleküler olayıdır. Moleküler madde beden ölümlüdür. Ama ölümle b�rl�kte onu terk eden ruh adı ver�len ışınsal beden, elektromanyet�k dalga boyutuna geçerek ölümsüz olarak varlığını sürdürmekted�r. sürdürmekted�r. Bu şek�lde boyutlar arası yolculukları �nsanın yaşarken yapab�lmes�n� sağlayacak yön29
bütün ayırımlar, bütün farklılıklar ortadan kalkar. Her şey aynı şey olur ve heps� de E�nste�n’ın evren olarak tanımladığı dört boyutlu sürekl�l�kte er�r. Böylece �nsanoğlunun yaşadığı dünya konusundak� somut algıları �le soyut b�lg�ler� b�rleş�r, b�r olurlar. Aynı şey olurlar. Bohm’un yaptığı saptamaların en ürkütücü olanı da günlük yaşamımızın gerçekte b�r görüntü olduğu �d�. Ve Bohm varoluşun der�nl�kler�ndek� g�z�l �radey� vurgulayarak, f�z�k dünyamızdak� görüntü ve objeler�n ortaya çıkışını b�r holograf�k plaktan hologramın doğumuna benzed�ğ�n� söyled�. Bu en der�ndek� g�zl� gerçeğe “gerçek düzen”, mevcut dünyamıza da “görünür düzen” �sm�n� verd�. Ve elektronların elektronlar ın uzayda her zaman zam an var v ar olmaları ol malarına na karşın k arşın yalnızca b�z gözlemled�ğ�m�z zaman ortaya çıkmalarını bu gerçeğe bağladı. Hologram stat�k b�r görüntü olduğundan Bohm, evrendek� katlanıp açılmalarla meydana gelen d�nam�k hareket� “holohareket=holomovement” olarak �s�mlend�rd�. Holohareket atom altı boyuttak� yers�zl�k kavramını da açıklar. Herhang� b�r şey hologram�k olarak organ�ze ed�l�rse, orada her türlü mekan anlayışı ortadan kalkar. Her şey her an her yerde olur. Ayrıca hologram�k f�lm�n, her parçasının tümün özell�kler�n� taşıması, b�lg�n�n de yers�zl�k �lkes�ne göre dağıldığını göster�r. B�r hologram plağı �ncelen�rse, plağın b�r halının desenler� g�b� çeş�tl� desenlere sah�p olduğu görülür. Bu şek�lde b�r plağa üst üste b�r sürü b�lg� yerleşt�r�leb�l�r. Bu b�r sürü b�lg�y� plağa yerleşt�rmek �ç�n, yalnızca aynadan yansıtılan lazer ışının plağa düşme açısını değ�şt�rmek yeterl� olmaktadır. B�l�nd�ğ� g�b� b�r hologram plağı hazırlamak �ç�n hologramı çek�lecek objeye b�r lazer ışını gönder�l�r. Bu gönder�len lazer ışını �k�ye bölünerek, yarısı d�rek olarak obje üstünden, d�ğer yarısı �se b�r aynadan yansıtılarak hologram plağına gönder�l�r. Aynadan yansıtılan ışının yansıma 28
temler�n henüz bulunamamış olması, bunların olanaksız olduğunu göstermez. N�tek�m, gerek Müslümanlıkta olsun gerekse Bud�zm g�b� bazı uzak doğu d�nler�nde olsun, boyutlar arası yolculuklar yapab�len evl�yaların ve Bud�st rah�pler�n varlığına �nanılmaktadır. Bohm’un gel�şt�rd�ğ� d�ğer f�k�rler �ç�nde en akıl karıştıranı “tekl�k ” kavramıdır. B�l�nd�ğ� g�b� bütün maddeler atomlardan oluşur. B�r çek�rdek ve çevres�ndek� elektronlar, madden�n ana maddes�, yapı taşıdır. Atomlar moleküller�, moleküller elementler� elementler de maddey� oluştururlar. Farklı elementler� bel�rleyen atomların �çer�s�ndek� elektronların sayısıdır. Örneğ�n, b�r çek�rdek b�r elektron h�drojen element�n�, b�r çek�rdek �k� elektron helyum element�n�, b�r çek�rdek on dört elektron �se karbon yan� kömür maddes�n� oluşturur. Ve çok değerl� b�r maden olan ola n elmasın e lmasın da aslında on dört elektrondan oluşan karbon element� olduğunu bugün herkes b�lmekted�r. “Pek� nasıl oluyor da her şeyler� aynı olan kömür ve elmas b�rb�rler�nden bu kadar farklı görünüyorlar?” Fark, karbon atomunun kr�stal b�ç�m�nde, yan� atomlarının d�z�l�m�nde. Fark ed�lm�ş olacağı üzere, bütün maddeler�n ana maddes�, yapısı aynı şeyden, çek�rdek ve elektronlardan �barett�r. Ve b�rb�rler�nden çok farklı olan çeş�t maddeler arasında farklılık n�tel değ�l n�celd�r, sayısaldır. Farklı olan sadece elektron sayısıdır. Elekton sayısı değ�şt�kçe, b�r element, başka b�r elemente dönüşüyor. H�drojen �ken helyuma dönüşüyor örneğ�n. Atomların d�z�l�m b�ç�m� değ�şt�kçe de aynı element b�r maddeden başka maddeye dönüşüyor. Karbon element�, graf�t, elmas veya kömür olab�l�yor… Daha da �lg�nc�, b�l�nd�ğ� g�b� h�drojen en yanıcı element, oks�jen �se yanma olayının ana maddes�d�r. Oks�jen olmadan yanma olayı olmaz. Buna karşılık �k� h�drojen ve b�r oks�jen atomundan oluşan su �se ateş�n en büyük düşmanıdır. Tab�atta gözlemlenen b�r lat�fe…
30
açıları değ�şt�r�leb�l�r. Her yen� açıdan gelen ışın hologram plağından yen� b�r boyut oluşturarak, yen� b�r mekan yaratmaktadır. Ve gelen yen� b�lg�ler bu yaratılan yen� mekana yerleşt�r�lmekted�r. Aynı mekandak� farklı boyutlar sayes�nde küçücük b�r mekana sınırsız sayıda b�lg� yerleşt�rmek olanaklı olmaktadır. Tıpkı evrende olduğu g�b�. Evrende ve evren�n �ç�nde onun b�r parçası olarak yer alan dünya gezegen�nde de bu hologram�k özell�k yüzünden aynı mekanda ama farklı boyutlarda çeş�tl� varlıklar ve yaratıklar, b�r arada ama b�rb�rler�nden habers�z olarak yaşamlarını sürdürmekted�rler. Bu yaşam b�ç�mler� olarak ş�md�l�k �nsanlar ve d�ğer makroskob�k canlılar alem� �le m�kroskob�k canlılar alem� b�l�nmekted�r. D�ğer taraftan makro ve m�krocanlılar alem�ne ek olarak çeş�tl� d�nler �le bu d�nlere �nananlar tarafından c�nler ve melekler alemler�n�n varlığına da �nanılmaktadır. Ate�stler�n büyük b�r bölümü �le �nancı öze �nmeyen, şek�lde kalan, yeters�z olan bazıları �se c�nler�n ve melekler�n varlığına �nanmamaktadırlar. Çünkü bu şek�ldek� hologram evren ve onun farklı yaşam boyutları, normal �nsanların beş duyu organlarının algılama sınırları dışında kaldığı �ç�n, �nanmaları güç olmaktadır. Oysa hologram evren ve onun boyutlarının g�zemler�n�n açıklanması, b�r çok �nanılması güç paraps�koloj�k olayı aydınlatab�lecek n�tel�kted�r. Bu arada şu da ekleneb�l�r: Belk� de b�r çok değ�ş�k dünya boyutunda b�r sürü değ�ş�k yaşam b�ç�m� ve yaşayanlar vardır. B�l�nmez k�! Örneğ�n son yıllarda sık sık gündeme gelen UFO’lar da onlardan bazıları olab�l�r. Ölümlü olduğunu fark ett�ğ�nden ett�ğ �nden ber� �nsanın �nsanı n en esk� ve en güçlü d�leğ� olan ölümsüzlük yada ölüm ötes� yaşam da b�r çeş�t boyut değ�şt�rme olayıdır. Moleküler olayıdır. Moleküler madde beden ölümlüdür. Ama ölümle b�rl�kte onu terk eden ruh adı ver�len ışınsal beden, elektromanyet�k dalga boyutuna geçerek ölümsüz olarak varlığını sürdürmekted�r. sürdürmekted�r. Bu şek�lde boyutlar arası yolculukları �nsanın yaşarken yapab�lmes�n� sağlayacak yön29
Madden�n farklı görünüş ve n�tel�klere sah�p olmasına karşın temelde aynı özell�ktek� çek�rdek ve elektronlardan yapılmış olduğu b�lg�s�n�, hologram evren kuramı �le b�rleşt�r�rsek tekl�k kavramını anlamak kolaylaşır. Bu konu üzer�nde çalışan Bohm şunları yazmaktardır : “Evrende her şey ‘g�zl� b�r �raden�n’ kes�nt�s�z holograf�k yapısından �baret olduğu �ç�n, ayrı ayr ı parçalardan söz etmek anlamsızdır. Bu yüzden elektron �lk temel madde değ�l, holohareket�n b�r görüntüsüdür”. E�nste�n, uzay ve zaman b�rb�r�ne bağlı olduğunu söyled�ğ� zaman bütün dünya şaşırmıştı. Bohm �se b�r adım daha �ler� g�tt�. “Evrende her şey b�b�r�n�n devamı olarak, sürekl�l�k arz etmekted�r. Yan� her şey aynı şeyd�r. Som, bölünmez, tek.” Bohm’a gore: “Uzay boş değ�l, doludur. B�z dah�l bütün yaratıkların mekanıdır. Görünen muazzam maddesel yapısına karşılık evren kend� kend�ne mevcut değ�ld�r. Daha çok uzak ve güçlü b�r Vas�’n�n üvey evladıdır. Daha da kötüsü bu vas�n� n öneml� b�r uğraşı da değ�l, geç�c� b�r gölges�d�r… Bu Bu sonsuz enerj� den�z�, bu g�zl� �raden�n tek yönü de değ�ld�r. Çünkü bu g�zl� �rade, atom altı parçacıklardan, madden�n her şekl�n�n (enerj�n�n, b�l�nc�n, yaşamın, �nsanların,hayvanların, dağların, taşların) kısaca her şey�n aslıdır. Ve Ve o her şey�n sonu ya da başı da değ�ld�r çünkü onun başı yada sonu da yoktur.” yoktur.” Şu ana dek yazdıklarımızın b�r özet�n� ve yorumunu yapacak olursak olursak, aşağıdak� maddeler şek�llen�r: 1- Madd� alem olan evren aslında elektromanyet�k dalgalanmalardan oluşmakta. 2- Her elktromanyet�k dalga yada dalga grubu b�r yaşam boyutu oluşturmakta. 3- Bu boyutlar aynı mekan �ç�nde bulunurlar. Ama b�rb�rler�nden habers�zd�rler. 31
temler�n henüz bulunamamış olması, bunların olanaksız olduğunu göstermez. N�tek�m, gerek Müslümanlıkta olsun gerekse Bud�zm g�b� bazı uzak doğu d�nler�nde olsun, boyutlar arası yolculuklar yapab�len evl�yaların ve Bud�st rah�pler�n varlığına �nanılmaktadır. Bohm’un gel�şt�rd�ğ� d�ğer f�k�rler �ç�nde en akıl karıştıranı “tekl�k ” kavramıdır. B�l�nd�ğ� g�b� bütün maddeler atomlardan oluşur. B�r çek�rdek ve çevres�ndek� elektronlar, madden�n ana maddes�, yapı taşıdır. Atomlar moleküller�, moleküller elementler� elementler de maddey� oluştururlar. Farklı elementler� bel�rleyen atomların �çer�s�ndek� elektronların sayısıdır. Örneğ�n, b�r çek�rdek b�r elektron h�drojen element�n�, b�r çek�rdek �k� elektron helyum element�n�, b�r çek�rdek on dört elektron �se karbon yan� kömür maddes�n� oluşturur. Ve çok değerl� b�r maden olan ola n elmasın e lmasın da aslında on dört elektrondan oluşan karbon element� olduğunu bugün herkes b�lmekted�r. “Pek� nasıl oluyor da her şeyler� aynı olan kömür ve elmas b�rb�rler�nden bu kadar farklı görünüyorlar?” Fark, karbon atomunun kr�stal b�ç�m�nde, yan� atomlarının d�z�l�m�nde. Fark ed�lm�ş olacağı üzere, bütün maddeler�n ana maddes�, yapısı aynı şeyden, çek�rdek ve elektronlardan �barett�r. Ve b�rb�rler�nden çok farklı olan çeş�t maddeler arasında farklılık n�tel değ�l n�celd�r, sayısaldır. Farklı olan sadece elektron sayısıdır. Elekton sayısı değ�şt�kçe, b�r element, başka b�r elemente dönüşüyor. H�drojen �ken helyuma dönüşüyor örneğ�n. Atomların d�z�l�m b�ç�m� değ�şt�kçe de aynı element b�r maddeden başka maddeye dönüşüyor. Karbon element�, graf�t, elmas veya kömür olab�l�yor… Daha da �lg�nc�, b�l�nd�ğ� g�b� h�drojen en yanıcı element, oks�jen �se yanma olayının ana maddes�d�r. Oks�jen olmadan yanma olayı olmaz. Buna karşılık �k� h�drojen ve b�r oks�jen atomundan oluşan su �se ateş�n en büyük düşmanıdır. Tab�atta gözlemlenen b�r lat�fe…
30
4- Bunların başladıkları ya da b�tt�kler� b�r yer de yoktur. Eloktromanyet�k dalga oldukları �ç�n �çler�ne b�r şey g�rmez. İçler�nden dışarıya da b�r şey çıkmaz. G�rmek ve çıkmak, başlamak ve b�tmek, var olmak ve yok olmak, madd� alem �ç�n geçerl� olan kavramlardır. kavramlardı r. Madde olmayan olmayan elektro manyet�k dalgalar �ç�n bu kavram yoktur. Ayn� şek�lde madde ötes� boyutta eylem de yoktur. Eylem kavramı da madd� boyut �ç�n geçerl� olan kavramlardır. Yaradan ve evren, madde ve madde ötes�, sürekl� olarak b�rb�r�ne dönüşen b�r hareketl�l�k hal�nded�r. Ancak �nsanlar ve madd� boyutun d�ğer varlıkları madd� boyut ölçekler�ne göre yaratıldıkları �ç�n bu boyuta uygun olan beş duyu organları �le bu dönüşümler� algılayamazlar ve bu yüzden bu olguları yok zannederler. Ancak bunun b�r �st�snası �st�sna sı vardır, o da �nsan beyn�. İnsanların beyn� hem b�r elektromanyet�k dalga üretc�s�d�r, hem de çevr�mc�s�d�r. Yan� b�r yandan kend�s� elektromanyet�k dalga üret�rken, d�ğer yandan kend�s�ne gelen elektromanyet�k dalgaların hem frekanslarını hem de dalga boylarını değ�şt�rme yeteneğ�ne sah�pt�r. Bu da �nsanları yaratıcının gören gözü, tutan el�, söyleyen d�l� yapar… R.S. – Demek k� bedens�z varlıklar hologram evren teor�s� çerçeves�nde açıklanab�l�yor… Paralel boyutlarda yaşamlarını devam ett�r�rken o boyuttan bu boyuta geçeb�l�yorlar. Ve bazı �nsanlar onları “göreb�l�yor”, öyle m�?
M.Ç. – Zaten s�z görem�yorsanız onları, onlar s�ze kend� �sted�kler� şek�llerde görünürler. Çünkü bey�n ne yapar? Gözden gelen enerj�y� alır, görüntüye çev�r�r. Göz �le bey�n arasında b�r enerj�sel müdahale yapıldığı zaman, sen p�rey� deve göreb�l�rs�n. Bedens�zler de bunu yapab�l�yorlar. Çünkü enerj�sel formdalar.
32
Madden�n farklı görünüş ve n�tel�klere sah�p olmasına karşın temelde aynı özell�ktek� çek�rdek ve elektronlardan yapılmış olduğu b�lg�s�n�, hologram evren kuramı �le b�rleşt�r�rsek tekl�k kavramını anlamak kolaylaşır. Bu konu üzer�nde çalışan Bohm şunları yazmaktardır : “Evrende her şey ‘g�zl� b�r �raden�n’ kes�nt�s�z holograf�k yapısından �baret olduğu �ç�n, ayrı ayr ı parçalardan söz etmek anlamsızdır. Bu yüzden elektron �lk temel madde değ�l, holohareket�n b�r görüntüsüdür”. E�nste�n, uzay ve zaman b�rb�r�ne bağlı olduğunu söyled�ğ� zaman bütün dünya şaşırmıştı. Bohm �se b�r adım daha �ler� g�tt�. “Evrende her şey b�b�r�n�n devamı olarak, sürekl�l�k arz etmekted�r. Yan� her şey aynı şeyd�r. Som, bölünmez, tek.” Bohm’a gore: “Uzay boş değ�l, doludur. B�z dah�l bütün yaratıkların mekanıdır. Görünen muazzam maddesel yapısına karşılık evren kend� kend�ne mevcut değ�ld�r. Daha çok uzak ve güçlü b�r Vas�’n�n üvey evladıdır. Daha da kötüsü bu vas�n� n öneml� b�r uğraşı da değ�l, geç�c� b�r gölges�d�r… Bu Bu sonsuz enerj� den�z�, bu g�zl� �raden�n tek yönü de değ�ld�r. Çünkü bu g�zl� �rade, atom altı parçacıklardan, madden�n her şekl�n�n (enerj�n�n, b�l�nc�n, yaşamın, �nsanların,hayvanların, dağların, taşların) kısaca her şey�n aslıdır. Ve Ve o her şey�n sonu ya da başı da değ�ld�r çünkü onun başı yada sonu da yoktur.” yoktur.” Şu ana dek yazdıklarımızın b�r özet�n� ve yorumunu yapacak olursak olursak, aşağıdak� maddeler şek�llen�r: 1- Madd� alem olan evren aslında elektromanyet�k dalgalanmalardan oluşmakta. 2- Her elktromanyet�k dalga yada dalga grubu b�r yaşam boyutu oluşturmakta. 3- Bu boyutlar aynı mekan �ç�nde bulunurlar. Ama b�rb�rler�nden habers�zd�rler. 31
BEDENSİZLERİN OYUNLARI R.S. – B�ld�ğ�m kadarıyla be y�n, alışt ığı b�r takım �majlara sah�p olduğu �ç�n, b�r bedens�z�n görüntüsünü de o �majlara yaklaşık b�r forma dönüştüreb�l�r. Bedens�zler de beyn�n bu özell�ğ�n� b�ld�kler�nden, k�ş�n�n en çok korktuğu �majlara dönüşerek, sen�n tab�r�nle p�reyken deve g�b� görüneb�l�rler. “İy� n�yetl� ” ded�kler�m� z �se ters�ne, b�z�m en çok hoşlandığımız, aklımıza yatan, kabul etmem� z�n ve �nanmamızın kolay olduğu formlarda görünmey� seçerler. “Bulgar�stan’ın b�r numaralı tuhafı” lakaplı b�r �n�s�yes� örneğ�n, ev�n�n son katını k�l�seye çev�rd�ğ� duvarlarına kırmızı kırmızı küçük şeytancıklar resmetm�şt�. Neden? Çünkü onların b�r melek olduklarına �nanıyor ve onlar gözüne/ruhuna hoş görünüyorlardı. Onları gördüğü form buydu. Kâh�ne Vanga da, UFO’lar o dönem çok popüler olduğu �ç�n sanırım, bedens�zler� gar�p uzaylı yaratıklar, şekl�nde gördü. Bazısı pullarla kaplı, bazısı �se kuşa benzer tüylü… Ama bedens�zler�n �nsanlara göründükler� değ�şken formlarının yanında kend� b�r takım stat�k formları da var tab�. K�mler göreb�l�r pek� onları? M.Ç. – Normalde her �nsan doğduğunda görür. Ama zamanla kalıplaştırıla kalıplaştırıla �nsanlar beş duyuya hapsed�ld�ğ� �ç�n, pek çok �nsan görme yet�s�n� kaybeder. Göremeyenler �ç�n de yazılmış aşırı hurafeler vardır. Bu yüzden de pek çok �nsan ya korkar, mesela c�n d�yemez, “üç harfl�” der. Ama bu kom�kt�r, çünkü çünk ü öneml� olan n�yett�r. Mesela c�n deme de m�n de, bedens�z de, öcü de, üç harfl� de, sonuçta o enerj�ye açmış oluyorsun kend�n�. Değ�şen b�r şey yok. R.S. - Özetle görsek de görmesek de onlar b�r yerlerde var. O “tuhaf” Bulgar’ın z�hn�nde varlar en azından. Ve müdahale de edeb�l�yorlar, öyle m�? M.Ç. – Tab�, mesela gr�p oluyoruz, b�r sürü gözle göremed�ğ�m�z bulaşıcı hastalık yayan m�krop, bakter�, v�rüs var. R.S. – Yan� daha çok f�zyoloj�k rahatsızlıklar mı yaratırlar? Veya ps�koloj�k hastalıklar mı? Mesela, ş�zofren vakalarının b�rçoğunda bedens�z varlıkların, musallatların payı var d�ye düşünüyorum. 33
4- Bunların başladıkları ya da b�tt�kler� b�r yer de yoktur. Eloktromanyet�k dalga oldukları �ç�n �çler�ne b�r şey g�rmez. İçler�nden dışarıya da b�r şey çıkmaz. G�rmek ve çıkmak, başlamak ve b�tmek, var olmak ve yok olmak, madd� alem �ç�n geçerl� olan kavramlardır. kavramlardı r. Madde olmayan olmayan elektro manyet�k dalgalar �ç�n bu kavram yoktur. Ayn� şek�lde madde ötes� boyutta eylem de yoktur. Eylem kavramı da madd� boyut �ç�n geçerl� olan kavramlardır. Yaradan ve evren, madde ve madde ötes�, sürekl� olarak b�rb�r�ne dönüşen b�r hareketl�l�k hal�nded�r. Ancak �nsanlar ve madd� boyutun d�ğer varlıkları madd� boyut ölçekler�ne göre yaratıldıkları �ç�n bu boyuta uygun olan beş duyu organları �le bu dönüşümler� algılayamazlar ve bu yüzden bu olguları yok zannederler. Ancak bunun b�r �st�snası �st�sna sı vardır, o da �nsan beyn�. İnsanların beyn� hem b�r elektromanyet�k dalga üretc�s�d�r, hem de çevr�mc�s�d�r. Yan� b�r yandan kend�s� elektromanyet�k dalga üret�rken, d�ğer yandan kend�s�ne gelen elektromanyet�k dalgaların hem frekanslarını hem de dalga boylarını değ�şt�rme yeteneğ�ne sah�pt�r. Bu da �nsanları yaratıcının gören gözü, tutan el�, söyleyen d�l� yapar… R.S. – Demek k� bedens�z varlıklar hologram evren teor�s� çerçeves�nde açıklanab�l�yor… Paralel boyutlarda yaşamlarını devam ett�r�rken o boyuttan bu boyuta geçeb�l�yorlar. Ve bazı �nsanlar onları “göreb�l�yor”, öyle m�?
M.Ç. – Zaten s�z görem�yorsanız onları, onlar s�ze kend� �sted�kler� şek�llerde görünürler. Çünkü bey�n ne yapar? Gözden gelen enerj�y� alır, görüntüye çev�r�r. Göz �le bey�n arasında b�r enerj�sel müdahale yapıldığı zaman, sen p�rey� deve göreb�l�rs�n. Bedens�zler de bunu yapab�l�yorlar. Çünkü enerj�sel formdalar.
BEDENSİZLERİN OYUNLARI R.S. – B�ld�ğ�m kadarıyla be y�n, alışt ığı b�r takım �majlara sah�p olduğu �ç�n, b�r bedens�z�n görüntüsünü de o �majlara yaklaşık b�r forma dönüştüreb�l�r. Bedens�zler de beyn�n bu özell�ğ�n� b�ld�kler�nden, k�ş�n�n en çok korktuğu �majlara dönüşerek, sen�n tab�r�nle p�reyken deve g�b� görüneb�l�rler. “İy� n�yetl� ” ded�kler�m� z �se ters�ne, b�z�m en çok hoşlandığımız, aklımıza yatan, kabul etmem� z�n ve �nanmamızın kolay olduğu formlarda görünmey� seçerler. “Bulgar�stan’ın b�r numaralı tuhafı” lakaplı b�r �n�s�yes� örneğ�n, ev�n�n son katını k�l�seye çev�rd�ğ� duvarlarına kırmızı kırmızı küçük şeytancıklar resmetm�şt�. Neden? Çünkü onların b�r melek olduklarına �nanıyor ve onlar gözüne/ruhuna hoş görünüyorlardı. Onları gördüğü form buydu. Kâh�ne Vanga da, UFO’lar o dönem çok popüler olduğu �ç�n sanırım, bedens�zler� gar�p uzaylı yaratıklar, şekl�nde gördü. Bazısı pullarla kaplı, bazısı �se kuşa benzer tüylü… Ama bedens�zler�n �nsanlara göründükler� değ�şken formlarının yanında kend� b�r takım stat�k formları da var tab�. K�mler göreb�l�r pek� onları? M.Ç. – Normalde her �nsan doğduğunda görür. Ama zamanla kalıplaştırıla kalıplaştırıla �nsanlar beş duyuya hapsed�ld�ğ� �ç�n, pek çok �nsan görme yet�s�n� kaybeder. Göremeyenler �ç�n de yazılmış aşırı hurafeler vardır. Bu yüzden de pek çok �nsan ya korkar, mesela c�n d�yemez, “üç harfl�” der. Ama bu kom�kt�r, çünkü çünk ü öneml� olan n�yett�r. Mesela c�n deme de m�n de, bedens�z de, öcü de, üç harfl� de, sonuçta o enerj�ye açmış oluyorsun kend�n�. Değ�şen b�r şey yok. R.S. - Özetle görsek de görmesek de onlar b�r yerlerde var. O “tuhaf” Bulgar’ın z�hn�nde varlar en azından. Ve müdahale de edeb�l�yorlar, öyle m�? M.Ç. – Tab�, mesela gr�p oluyoruz, b�r sürü gözle göremed�ğ�m�z bulaşıcı hastalık yayan m�krop, bakter�, v�rüs var. R.S. – Yan� daha çok f�zyoloj�k rahatsızlıklar mı yaratırlar? Veya ps�koloj�k hastalıklar mı? Mesela, ş�zofren vakalarının b�rçoğunda bedens�z varlıkların, musallatların payı var d�ye düşünüyorum.
32
33
M.Ç. – Ş�md�, Kur’an’da bedens�zler�n b�re b�r f�z�ksel temasta bulunamayacakları söylen�yor. B�r taraftan da tene �şleyeb�lecekler� b�lg�s� var, bu da f�z�ksel müdahale anlamına gel�r. D�ğer taraftan İnc�l’de çok açık şek�lde müdahale edeb�lecekler� konusunda b�lg�ler var. Mesela Hz. İsa, c�nler�n musallatına uğramış b�r�n�n yanına g�d�yor ve �ç�nden çıkmasını emred�yor. C�n adamı tutuyor, ters çev�r�yor, çev� r�yor, yere çarpıyor ve �ç�nden çıkıyor. İnc�l’de bedens�zler�n f�z�ksel müdahale yapab�ld�kler� söylenm�ş. Ben�m deney�mler�me gel�nce, gerçekten de f�z�ksel müdahalede bulunab�lecekler�n� görüyorum ben. R.S. – Ne g�b� mesela? Ne yaptılar, ne gördün?
M.Ç. – Var tab�. Ben küçüklükten ber� kend�mde b�r değ�ş�kl değ�ş�kl�k �k h�ssett�ğ�m �ç�n, “Ned�r bu, ned�r bu?” d�yerek gezmeye başladım. Bu gezme sırasında tar�kata da g�d�yorsun, hacı hocaya da g�d�yorsun, �nc�ye c�nc�ye de g�d�yorsun. N�ye, çünkü Türk�ye’de o zaman g�deb�leceğ�n b�r yer yok. O yüzden tar�katlara g�rd�m.
R.S. – Ne ded�ler pek�, sen�nle �lg �l�? Farklılığının sebeb�n� tesp�t et t�ler m�, sen�n olayını anlayab�ld�ler m�? M.Ç. – Anlayamadı lar, onun yer�ne vez�r �lan ett�ler. ett �ler. Ben hep sorgulayıcı b�r �nsan oldum. Ş�md� tar�kata g�tt�ğ�n zaman bana (ve başkalarına) söylenen şu: “Hocanın yanına g�tt�ğ�n zaman, onun karşısında �ken, ölü musalla taşına nasıl k� kıpırtısız ve sess�zce yatıyorsa, sen de o şek�lde olacaksın. Sess�z olacaksın, sorgulamadan �taat edeceks�n.” Ş�md� düşünüyorsun, ben Alla h’ı, K�tab ’ı, Peygamber’� sorgulayıp gelm�ş �m, e, Kur’an’ın �lk emr� “Oku”, her yer�nde “H�ç düşünmez m�s�n?” d�ye sorulur... Bense hocanın karşısına çıkıp düşünmeyeceğ�m ve susacağım. O olmaz �şte. Şunu d�yorlar, “Peygamber, Allah’ın elç�s�d�r.” Tamam, Peygamber Allah’ın elç�s�d�r, ama kulu ve elç�s�d�r. “E ş�md�”, d�yorlar, “Peygamber artık yok, elç�s� yok ama onun vaad� b�z�m şeyh�m�ze kalmıştır.” Başka şeyhler� de kötülerler aralarında, asıl gerçek şeyh b�z�md�r derler. Kutup derler ona. Artık peygamber yok, b�z�m şeyh de onun elç�s�... Otomat�kman b�z�m şeyh elç� derler. Elç� �se Allah’ın sözünü �lett�ğ� �ç�n, şeyh Allah g�b� olur derler. Bu tarz mantık yürütmelerle bey�n yıkıyorlar. R.S. – Başarılı da oluyorlar herhalde... M.Ç. – B�nlerce sened�r hem de. Hala çok güçlü tar�katlar var. R.S. – Sen�n hala �l�şk�de olduğun b�r tar�kat var mı? M.Ç. – Yok. İht�yacım yok. R.S. – Y�ne de sana b�r takım yardımları olmuşt ur, sen�n kend�n� tanıma, anlama yolunda... M.Ç. – Yanlış saat da günde �k� defa doğruyu göster�r. En azından onların yanlışlarını gördüm. R.S. – C�n melek meseles�ne ger� dönmek �st�yorum. Çok yanlış b�l�nenler var, hurafeler c�r�t atıyor ortalıkta. Çuval dolusu şeh�r efsanes� tadında b�lg�ler dolanıyor. İlk elden b�lg�ye, sağlam, gerçekç�, gözlemc� b�r görüşe �ht�yaç var. var. Meseley� b�raz daha açıp, açıp, b�z�m �ç�n aydınlatır mısın?
34
35
M.Ç. – Pek çok şey gördüm. Örnek verey�m, �y� tarafından verey�m. Aslında �y�n�n kötüsü. Bazı tar�katlarda, tar�k at şeyhler� o kadar “�ler�”d�r k�, c�nlere de eğ�t�m ver�rler. C�nlerden de öğrenc�ler� vardır, çünkü b�z�m g�b� yaşayan türler� de var, o kadar çok çeş�tler� var k�... Mesela o tar�kat l�der� ölür, yer�ne b�r başkası geçer. Yer�ne geçen k�ş� yetk�n değ�ld�r, onları kontrol altında tutamaz. Ve bunlar enerj�sel oldukları �ç�n çok hızlılar, yeme �çme g�b� dertler� yok ve sürekl� �badet hal�ndeler. O yüzden o tar�kata mensup k�ş�lerde tembell�k olursa, bunlar g�der o k�ş�y� sarsar, kaldırıp duvara çarpar. Kalk der, g�t �badet�n� yap. Olumsuz örnekler daha çoktur ve olumsuzları herkes b�l�r. Çünkü tecavüze uğrayan erkekler veya kadınlar da azımsanmayacak kadar çoktur. R.S. – Yan� �y� anlamda da yönlend�r�c� olab�l�yorlar, �lg�nç. M.Ç. – Tab� ve bu yüzden hang� tar�kata g�receğ�n� de �y� seçmek lazım. R.S. – Sen�n tar�katlarla �lg�n var mı? G�r�p çıkmışlığın var mı?
M.Ç. – Ş�md�, Kur’an’da bedens�zler�n b�re b�r f�z�ksel temasta bulunamayacakları söylen�yor. B�r taraftan da tene �şleyeb�lecekler� b�lg�s� var, bu da f�z�ksel müdahale anlamına gel�r. D�ğer taraftan İnc�l’de çok açık şek�lde müdahale edeb�lecekler� konusunda b�lg�ler var. Mesela Hz. İsa, c�nler�n musallatına uğramış b�r�n�n yanına g�d�yor ve �ç�nden çıkmasını emred�yor. C�n adamı tutuyor, ters çev�r�yor, çev� r�yor, yere çarpıyor ve �ç�nden çıkıyor. İnc�l’de bedens�zler�n f�z�ksel müdahale yapab�ld�kler� söylenm�ş. Ben�m deney�mler�me gel�nce, gerçekten de f�z�ksel müdahalede bulunab�lecekler�n� görüyorum ben. R.S. – Ne g�b� mesela? Ne yaptılar, ne gördün?
M.Ç. – Var tab�. Ben küçüklükten ber� kend�mde b�r değ�ş�kl değ�ş�kl�k �k h�ssett�ğ�m �ç�n, “Ned�r bu, ned�r bu?” d�yerek gezmeye başladım. Bu gezme sırasında tar�kata da g�d�yorsun, hacı hocaya da g�d�yorsun, �nc�ye c�nc�ye de g�d�yorsun. N�ye, çünkü Türk�ye’de o zaman g�deb�leceğ�n b�r yer yok. O yüzden tar�katlara g�rd�m.
R.S. – Ne ded�ler pek�, sen�nle �lg �l�? Farklılığının sebeb�n� tesp�t et t�ler m�, sen�n olayını anlayab�ld�ler m�? M.Ç. – Anlayamadı lar, onun yer�ne vez�r �lan ett�ler. ett �ler. Ben hep sorgulayıcı b�r �nsan oldum. Ş�md� tar�kata g�tt�ğ�n zaman bana (ve başkalarına) söylenen şu: “Hocanın yanına g�tt�ğ�n zaman, onun karşısında �ken, ölü musalla taşına nasıl k� kıpırtısız ve sess�zce yatıyorsa, sen de o şek�lde olacaksın. Sess�z olacaksın, sorgulamadan �taat edeceks�n.” Ş�md� düşünüyorsun, ben Alla h’ı, K�tab ’ı, Peygamber’� sorgulayıp gelm�ş �m, e, Kur’an’ın �lk emr� “Oku”, her yer�nde “H�ç düşünmez m�s�n?” d�ye sorulur... Bense hocanın karşısına çıkıp düşünmeyeceğ�m ve susacağım. O olmaz �şte. Şunu d�yorlar, “Peygamber, Allah’ın elç�s�d�r.” Tamam, Peygamber Allah’ın elç�s�d�r, ama kulu ve elç�s�d�r. “E ş�md�”, d�yorlar, “Peygamber artık yok, elç�s� yok ama onun vaad� b�z�m şeyh�m�ze kalmıştır.” Başka şeyhler� de kötülerler aralarında, asıl gerçek şeyh b�z�md�r derler. Kutup derler ona. Artık peygamber yok, b�z�m şeyh de onun elç�s�... Otomat�kman b�z�m şeyh elç� derler. Elç� �se Allah’ın sözünü �lett�ğ� �ç�n, şeyh Allah g�b� olur derler. Bu tarz mantık yürütmelerle bey�n yıkıyorlar. R.S. – Başarılı da oluyorlar herhalde... M.Ç. – B�nlerce sened�r hem de. Hala çok güçlü tar�katlar var. R.S. – Sen�n hala �l�şk�de olduğun b�r tar�kat var mı? M.Ç. – Yok. İht�yacım yok. R.S. – Y�ne de sana b�r takım yardımları olmuşt ur, sen�n kend�n� tanıma, anlama yolunda... M.Ç. – Yanlış saat da günde �k� defa doğruyu göster�r. En azından onların yanlışlarını gördüm. R.S. – C�n melek meseles�ne ger� dönmek �st�yorum. Çok yanlış b�l�nenler var, hurafeler c�r�t atıyor ortalıkta. Çuval dolusu şeh�r efsanes� tadında b�lg�ler dolanıyor. İlk elden b�lg�ye, sağlam, gerçekç�, gözlemc� b�r görüşe �ht�yaç var. var. Meseley� b�raz daha açıp, açıp, b�z�m �ç�n aydınlatır mısın?
34
35
M.Ç. – Pek çok şey gördüm. Örnek verey�m, �y� tarafından verey�m. Aslında �y�n�n kötüsü. Bazı tar�katlarda, tar�k at şeyhler� o kadar “�ler�”d�r k�, c�nlere de eğ�t�m ver�rler. C�nlerden de öğrenc�ler� vardır, çünkü b�z�m g�b� yaşayan türler� de var, o kadar çok çeş�tler� var k�... Mesela o tar�kat l�der� ölür, yer�ne b�r başkası geçer. Yer�ne geçen k�ş� yetk�n değ�ld�r, onları kontrol altında tutamaz. Ve bunlar enerj�sel oldukları �ç�n çok hızlılar, yeme �çme g�b� dertler� yok ve sürekl� �badet hal�ndeler. O yüzden o tar�kata mensup k�ş�lerde tembell�k olursa, bunlar g�der o k�ş�y� sarsar, kaldırıp duvara çarpar. Kalk der, g�t �badet�n� yap. Olumsuz örnekler daha çoktur ve olumsuzları herkes b�l�r. Çünkü tecavüze uğrayan erkekler veya kadınlar da azımsanmayacak kadar çoktur. R.S. – Yan� �y� anlamda da yönlend�r�c� olab�l�yorlar, �lg�nç. M.Ç. – Tab� ve bu yüzden hang� tar�kata g�receğ�n� de �y� seçmek lazım. R.S. – Sen�n tar�katlarla �lg�n var mı? G�r�p çıkmışlığın var mı?
M.Ç. – Ş�md�, bugünlerde en çok rastladığım şu: �nsanlar göreb�lme yeteneğ� �le doğarlar dem�şt�k. B�z buna alan d�yoruz. Alanın Alan ın açık olmasını, olmasın ı, göreb�lmey� sağlar. Genell�kle Genell� kle ortalama ortal ama dört �le altı yaş arasında alan kapanmaya başlar genel olarak. Ama bazı �nsanlarda �nsanla rda tam olarak kapanmaz. Bazı �nsanla rın alanı yarı açık kalıyor. Kapanmayanlar tam görem�yor ama h�ssed�yor, sez�yor. C�nler�n de b�r kısmı çok oyuncu ve bu k�ş�lerle genelde oynarlar. R.S. – Ne şek�lde oynarlar? M.Ç. – Görüntü ver�rler, h�s ver�rler, ver �rler, ses ver�rler, nefes ses� ver�rler. Korku ver�rler, olduklarından büyük göster�rler kend�n�. K�ş� de hastayım d�ye doktora g�der, ş�zofren tanısı konur genelde. R.S. – Ben de b�r dönem yaşadım g�b�. Ama ş �md� kalmadı tab�. M.Ç. – Sendek� bel�rt�ler, yapmış olduğun kend�ne has çalışmalarla ortaya çıkmış olab�l�r, üçüncü gözün açılması sırasında olmuştur bunlar. Varlıkla yapılan büyülerde de benzer durumlar yaşanır. Varlık, k�ş�yle oynamak, onun ps�koloj�s�n� bozmak üzere yönlend�r�l�r. K�ş�ye olmadık h�sler h�ssett�r�r, rüyalara g�rer. Bazen bunlarla bunlarla da sınırlı k almaz, f�z�ksel etk�ler de göster�rler. Özell�kle elektr�k ve elektron�k aletler� kullanırlar. K�net�k enerj� yaratırlar veya k�net�ğe dönüştürürler. Dolayısıyla durup dururken evde “kazara” b�r şeyler düşeb�l�r. Ocaktak� tava, ütü masasındak� f�şe tak ılı ütü… R.S. – C�nler� büyü �ç�n kullanmak ateşle oynamak g�b� değ�l m�d�r? Tehl�kes� yok mudur, başarılı olunmazsa eğer, neler olur? Ve ayrıca da c�n sen�n emr�ne n�ye g�rs�n?
BEDENSİZ ENERJİ HESABI PEŞİNDEDİR PEŞİNDEDİR M.Ç. – Şöyle, s�stemde b�z�m �drak�m�z� zorlayan olaylar var. Anlatacakla Anlatac akla rımı kavrayab�lmek �ç�n, öğrend�ğ�n ve b�ld�ğ�n b�ld�ğ� n her şey� unut. Ve ş�md� d�kkatl�ce d�nle. Çünkü b�ld�ğ�n�n çok dışında, fazlasıyla farklı kuralların �şled�ğ�n� anlayacaksın. Büyük b�r güç var, sen�n o gücü yönlend�rmen lazım. Mesela 36
günümüz b�l�nc�yle düşünecek olursak, farz edel�m k� sen�n b�r�nden b�r alacağın var. El�nde sened�n var, ama tahs�l edem�yorsun. Ne yapıyorsun? Sened� alıp mafyaya ver�yorsun. Mafya da g�d�yor, kend� b�ld�ğ� korkutma ve yıldırma usulüyle parayı borçludan tahs�l ed�yor. Bunun �ç�n ne gerek�rse, onu yapıyor. Para yer�ne c�nler enerj�y� koyar. Veya onun yer�ne S�stem’dek� m�syonunu. Ama ne oluyor? Sen mafyaya çek� sened� ver�rken, yan� c�nlerden sen�n �ç�n b�r �ş yapmalarını �sterken, arkasını c�rolatırlar. Yan� o borç aslında sen�n borcundur. Mafya g�d�yor, bakıyor karşıda alacak h�ç b�r şey yok, dönüyor c�ro sah�b�ne, ondan tahs�l ed�yor bu defa. C�nler g�d�yor, bakıyor karşı tarafta a lacak b�r enerj� yok, bu defa enerj� borcunu senden alıyor. Bedens�zler�n gücünü kullanmaya kalkarsan, aynen bunun g�b� meseleler�n olması çok yüksek.
R.S. – Söyled�kler�nden anladığım kadarıyla, bu c�n denen varlıklar, bu “t�caretten” b�r şek�lde çıkar sağlıyorlar. Kend�ler�n� b�lerek kullandırtıyorlar. Öyle m�? Aynen mafya düzen� g�b�. Ned�r onların çıkarları? M.Ç. – Enerj� tab� k�. Onunla beslen�yorlar, bu şek�lde tekâmül ed�yorlar. Onların düzen� başka. Belk� de onların öyle b�r m�syonu, görev� var. Yan� mafya ne yapıyor? O parayı alıyor, y�yor, �ç�yor. Onun b�r yaşama tarzı g�b�. Çok yüksek amaçlar aramak gerekm�yor, sadece düzen �ç�nde onların öyle b�r roller� var, mafya, haydut rolü. K� o da lazım… Gerekmeseyd� eğer, onlar da olmazdı… değ�şt �ğ�n� görR.S. – Bedens�zler�n bulaştığ ı �nsanların yüzler�n�n değ�şt�ğ�n� düm. Göze daha ç�rk�n, mat, karanlık gel�rler. Ayrıca ses ve nefesler� de değ�ş�r. İy�den �y�ye kıskaca alınmış b�r �nsan, konuşmakta dah� zorluk çeker. Ses� hırıltılı, kısık ve kes�k kes�k gel�r. Konuşurken, nefes alırken tıkanır. Hem renk hem de ses değ�ş�m�, üzerler�ne s�nen negat�f enerj�yle �lg�l� b�r durum sanırım… M.Ç. – Doğru tesp�t etm�şs�n. Büyülü ve musallatlı �nsanlar, hatta kötü düşüncel� �nsanlar göze kara kara gel�r, ama herkes de o değ�ş�kl�ğ� algılayamaz. Büyü yapılan k�ş�den herkes uzak37
M.Ç. – Ş�md�, bugünlerde en çok rastladığım şu: �nsanlar göreb�lme yeteneğ� �le doğarlar dem�şt�k. B�z buna alan d�yoruz. Alanın Alan ın açık olmasını, olmasın ı, göreb�lmey� sağlar. Genell�kle Genell� kle ortalama ortal ama dört �le altı yaş arasında alan kapanmaya başlar genel olarak. Ama bazı �nsanlarda �nsanla rda tam olarak kapanmaz. Bazı �nsanla rın alanı yarı açık kalıyor. Kapanmayanlar tam görem�yor ama h�ssed�yor, sez�yor. C�nler�n de b�r kısmı çok oyuncu ve bu k�ş�lerle genelde oynarlar. R.S. – Ne şek�lde oynarlar? M.Ç. – Görüntü ver�rler, h�s ver�rler, ver �rler, ses ver�rler, nefes ses� ver�rler. Korku ver�rler, olduklarından büyük göster�rler kend�n�. K�ş� de hastayım d�ye doktora g�der, ş�zofren tanısı konur genelde. R.S. – Ben de b�r dönem yaşadım g�b�. Ama ş �md� kalmadı tab�. M.Ç. – Sendek� bel�rt�ler, yapmış olduğun kend�ne has çalışmalarla ortaya çıkmış olab�l�r, üçüncü gözün açılması sırasında olmuştur bunlar. Varlıkla yapılan büyülerde de benzer durumlar yaşanır. Varlık, k�ş�yle oynamak, onun ps�koloj�s�n� bozmak üzere yönlend�r�l�r. K�ş�ye olmadık h�sler h�ssett�r�r, rüyalara g�rer. Bazen bunlarla bunlarla da sınırlı k almaz, f�z�ksel etk�ler de göster�rler. Özell�kle elektr�k ve elektron�k aletler� kullanırlar. K�net�k enerj� yaratırlar veya k�net�ğe dönüştürürler. Dolayısıyla durup dururken evde “kazara” b�r şeyler düşeb�l�r. Ocaktak� tava, ütü masasındak� f�şe tak ılı ütü… R.S. – C�nler� büyü �ç�n kullanmak ateşle oynamak g�b� değ�l m�d�r? Tehl�kes� yok mudur, başarılı olunmazsa eğer, neler olur? Ve ayrıca da c�n sen�n emr�ne n�ye g�rs�n?
BEDENSİZ ENERJİ HESABI PEŞİNDEDİR PEŞİNDEDİR M.Ç. – Şöyle, s�stemde b�z�m �drak�m�z� zorlayan olaylar var. Anlatacakla Anlatac akla rımı kavrayab�lmek �ç�n, öğrend�ğ�n ve b�ld�ğ�n b�ld�ğ� n her şey� unut. Ve ş�md� d�kkatl�ce d�nle. Çünkü b�ld�ğ�n�n çok dışında, fazlasıyla farklı kuralların �şled�ğ�n� anlayacaksın. Büyük b�r güç var, sen�n o gücü yönlend�rmen lazım. Mesela 36
laşmaya çalışır veya o k�ş� sebeb�n� b�lmeden, kend�s� �nsanlardan kaçmaya başlar. Negat�f enerj�, o �nsanın çevres�n� boşaltır, k�ş�y� adeta tecr�t eder. İy� enerj� yayanlar, ters�ne, hep �nsanlar �le çev�r�l�d�r, yüzler� ışıklı ve pırıl pırıldır. Onlara “nurlanmış” derler. Bazı musallatlılar, kend�ndek� ağırlıktan kurtulmak �ç�n, başkalarına yanaşırlar. Onların yakınına g �tt�ğ�nde, başın döner, hareketler�n ağırlaşır, yarı uykudak� g�b� b�r hal çöker üzer�ne. Yarım saat konuşursan onunla, b�r bakarsın k�, c�ld� parıldamaya başlar, yüzü tem�zlen�r. Sendek� �y� enerj�y� almış ve geç�c� b�r süre �ç�n kend�n� dengelem�şt�r. Tıpkı kana susamış b�r vamp�r m�sal�. Üstel�k o k�ş�n�n ener j�n� “emeb�lmes�” �ç�n yakınına yakının a sokulması da gerekmez. Hatta telefonda konuşması da gereks�z. Çünkü enerj�sel bağın oluşması �ç�n, sen� düşünmes� yeter. Sen o k�ş�ye karşı kend�n� kapatmışın kapatmamışın o da pek öneml� değ�l. Ancak tekâmül ett�kçe, enerj�sel t�treş�m�n� yükseltt�kçe ve kend�n� korumanın yollarını öğrend�kçe, bu g�b� enerj� vamp�rlere karşı savunmayı başarab�l�rs�n. Enerj� s�stem�n� teknoloj�k aletlere ve gel�ş�mlere benzeteb�l�r�z. Günümüzde artık �k� k�ş�n�n b�rb�rler�n�n ses�n� duyab�lmeler� �ç�n, telefon c�hazlarının kablolarına �ht�yaçları yok. Nasıl k� kablosuz konuşulab�l�yorsa, �let�ş�m olmadan da enerj� çek�l�p vereb�l�yorlar. manev � yönü yüksek olan �nsanların yaşı bebe R.S. – B�r de şu var k�, manev� l�rs�z g�b� duruyor. Baktığında, kes�n b�r yaş söyleyem�yorsun ve zaten genell�kle tahm�n et t�ğ�n yaştan en az on yaş daha yaşlı olu yorlar. yorlar. M.Ç. – Evet, fakat manev� ded�ğ�n yön her �k� tarafta olab�l�r. “Gençl�k” sendromuna hem �y� hem de kötü manev�yat sebep olab�l�r. olab�l�r. Gücün aydınlık tarafındak� de, k aranlık tarafındak� de, yan� �y� büyücü de, kötü büyücü de kullandığı enerj�yle, genç göstereb�l�r. Her �k�s� de enerj�y� kullanıyor. Esk� hocalarda daha da bar�zd� bu “gençleşmeler”. Genç görünüyorlar, çünkü kend�ler�n� güce kulla ndırmıyorlar, ndırmıyorlar, aks�ne, gücü kullanıyorlar. Örneğ�n varlıklara hükmed�yorlar. B�z �k� yanda da değ�l�z. B�z nötrdey�z. 38
günümüz b�l�nc�yle düşünecek olursak, farz edel�m k� sen�n b�r�nden b�r alacağın var. El�nde sened�n var, ama tahs�l edem�yorsun. Ne yapıyorsun? Sened� alıp mafyaya ver�yorsun. Mafya da g�d�yor, kend� b�ld�ğ� korkutma ve yıldırma usulüyle parayı borçludan tahs�l ed�yor. Bunun �ç�n ne gerek�rse, onu yapıyor. Para yer�ne c�nler enerj�y� koyar. Veya onun yer�ne S�stem’dek� m�syonunu. Ama ne oluyor? Sen mafyaya çek� sened� ver�rken, yan� c�nlerden sen�n �ç�n b�r �ş yapmalarını �sterken, arkasını c�rolatırlar. Yan� o borç aslında sen�n borcundur. Mafya g�d�yor, bakıyor karşıda alacak h�ç b�r şey yok, dönüyor c�ro sah�b�ne, ondan tahs�l ed�yor bu defa. C�nler g�d�yor, bakıyor karşı tarafta a lacak b�r enerj� yok, bu defa enerj� borcunu senden alıyor. Bedens�zler�n gücünü kullanmaya kalkarsan, aynen bunun g�b� meseleler�n olması çok yüksek.
R.S. – Söyled�kler�nden anladığım kadarıyla, bu c�n denen varlıklar, bu “t�caretten” b�r şek�lde çıkar sağlıyorlar. Kend�ler�n� b�lerek kullandırtıyorlar. Öyle m�? Aynen mafya düzen� g�b�. Ned�r onların çıkarları? M.Ç. – Enerj� tab� k�. Onunla beslen�yorlar, bu şek�lde tekâmül ed�yorlar. Onların düzen� başka. Belk� de onların öyle b�r m�syonu, görev� var. Yan� mafya ne yapıyor? O parayı alıyor, y�yor, �ç�yor. Onun b�r yaşama tarzı g�b�. Çok yüksek amaçlar aramak gerekm�yor, sadece düzen �ç�nde onların öyle b�r roller� var, mafya, haydut rolü. K� o da lazım… Gerekmeseyd� eğer, onlar da olmazdı… değ�şt �ğ�n� görR.S. – Bedens�zler�n bulaştığ ı �nsanların yüzler�n�n değ�şt�ğ�n� düm. Göze daha ç�rk�n, mat, karanlık gel�rler. Ayrıca ses ve nefesler� de değ�ş�r. İy�den �y�ye kıskaca alınmış b�r �nsan, konuşmakta dah� zorluk çeker. Ses� hırıltılı, kısık ve kes�k kes�k gel�r. Konuşurken, nefes alırken tıkanır. Hem renk hem de ses değ�ş�m�, üzerler�ne s�nen negat�f enerj�yle �lg�l� b�r durum sanırım… M.Ç. – Doğru tesp�t etm�şs�n. Büyülü ve musallatlı �nsanlar, hatta kötü düşüncel� �nsanlar göze kara kara gel�r, ama herkes de o değ�ş�kl�ğ� algılayamaz. Büyü yapılan k�ş�den herkes uzak37
KONTROLSÜZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR R.S. – Güç kullanımı söz konusu olduğunda, o �y� n�yetle de olab�l�yor, değ�l m�? “İy�” n�yetle? Örneğ�n bugün çok revaçta olan “melek koçları” var. Del�ce satılan Melek Kartları v.s. M.Ç. – Kontrolsüz güç, güç değ�ld�r. Melekç�ler ne yapıyorlar? Oturup, kend�ler�n� meleklere açtıklarını sanıyorlar. Ama gerçekte ne gel�r b�l�nmez. Allah ne ver�rse o gel�r. B�r bakarsın k�, S�stem’�n boşluklarını doldurmaya aday olmuşsun. Sen sokağa çıktığ ında faydalı bakter� de kapab�l�rs�n, zararlı v�rüs, m�krop da. Dolayısıyla kontrolsüz açtığında kend�n�, her şey olab�l�r. Enerj� üzer�nde bell� b�r sev�yede kontrol sah�b� değ�lsen, ş�fa yer�ne hastalık bulaştırab�l�rs�n kend�ne. Melek d�ye gelen�n aslında ne olduğunu b�leb�l�r m�s�n? Bu yüzden bu tarz çalışmaların tamamı yanlış ça lışmalar. İnsanlar bas�t bas�t sanıyor... Ama h�ç de öyle değ�l. Günümüz d�ndarlarında ne var mesela, Allah de, K�tap de, Kur’an de, tamam, yanında b�r de sakal bırak... Şekle uydun mu tamamsın. Melekç�ler de öyle. Melek dey�nce, amaçları olacak sanıyorlar. Ama bakıyorsun, Kur’an’da geçm�yor k� o melek. Çoğu zaten Hr�st�yanların çıkarttıkları melek �s�mler�. B�r defa sen kend� d�n�nden çıkmış oluyorsun. Bu da b�r büyü şekl� sonuçta, ama b�l�nçs�z büyü. Büyücüler�n en büyük hatası budur zaten. Büyücüler ne yaparlar? Karşıya negat�f veya poz�t�f enerj� yönlend�r�rler. Ama mesela karşıdak� �nsanın poz�t�f� yüksek. Sen bu �nsana negat�f enerj�y� gönder�nce, poz�t�f�n� düşürmüş ve onu dengelem�ş oluyorsun. Yan� ş�falandırıyorsun b�r anlamda. Poz�t�f� yüksek b�r�ne negat�f yükley�nce bu �nsanı dengeye get�r�rs�n, büyü yapmış olmazsın, ş�fa ver�rs�n. Çünkü enerj�s�n� dengelers�n. Veya karşıdak� �nsanın negat�f� düşük, sen poz�t�f yüklersen, gene onu denges�zleşt�r�rs�n. Ama negat�f büyüde amaç ne, k�ş�n�n enerj� denges�n� bozmak. K�ş�n�n enerj� denges�n� bozduğunda, ps�koloj�s� bozulur. Özetle bu t�p �şlere g�r�şmeden önce, k�ş�n�n o ank� enerj�k balansını göz önünde bulundurmak lazım.
39
laşmaya çalışır veya o k�ş� sebeb�n� b�lmeden, kend�s� �nsanlardan kaçmaya başlar. Negat�f enerj�, o �nsanın çevres�n� boşaltır, k�ş�y� adeta tecr�t eder. İy� enerj� yayanlar, ters�ne, hep �nsanlar �le çev�r�l�d�r, yüzler� ışıklı ve pırıl pırıldır. Onlara “nurlanmış” derler. Bazı musallatlılar, kend�ndek� ağırlıktan kurtulmak �ç�n, başkalarına yanaşırlar. Onların yakınına g �tt�ğ�nde, başın döner, hareketler�n ağırlaşır, yarı uykudak� g�b� b�r hal çöker üzer�ne. Yarım saat konuşursan onunla, b�r bakarsın k�, c�ld� parıldamaya başlar, yüzü tem�zlen�r. Sendek� �y� enerj�y� almış ve geç�c� b�r süre �ç�n kend�n� dengelem�şt�r. Tıpkı kana susamış b�r vamp�r m�sal�. Üstel�k o k�ş�n�n ener j�n� “emeb�lmes�” �ç�n yakınına yakının a sokulması da gerekmez. Hatta telefonda konuşması da gereks�z. Çünkü enerj�sel bağın oluşması �ç�n, sen� düşünmes� yeter. Sen o k�ş�ye karşı kend�n� kapatmışın kapatmamışın o da pek öneml� değ�l. Ancak tekâmül ett�kçe, enerj�sel t�treş�m�n� yükseltt�kçe ve kend�n� korumanın yollarını öğrend�kçe, bu g�b� enerj� vamp�rlere karşı savunmayı başarab�l�rs�n. Enerj� s�stem�n� teknoloj�k aletlere ve gel�ş�mlere benzeteb�l�r�z. Günümüzde artık �k� k�ş�n�n b�rb�rler�n�n ses�n� duyab�lmeler� �ç�n, telefon c�hazlarının kablolarına �ht�yaçları yok. Nasıl k� kablosuz konuşulab�l�yorsa, �let�ş�m olmadan da enerj� çek�l�p vereb�l�yorlar. manev � yönü yüksek olan �nsanların yaşı bebe R.S. – B�r de şu var k�, manev� l�rs�z g�b� duruyor. Baktığında, kes�n b�r yaş söyleyem�yorsun ve zaten genell�kle tahm�n et t�ğ�n yaştan en az on yaş daha yaşlı olu yorlar. yorlar. M.Ç. – Evet, fakat manev� ded�ğ�n yön her �k� tarafta olab�l�r. “Gençl�k” sendromuna hem �y� hem de kötü manev�yat sebep olab�l�r. olab�l�r. Gücün aydınlık tarafındak� de, k aranlık tarafındak� de, yan� �y� büyücü de, kötü büyücü de kullandığı enerj�yle, genç göstereb�l�r. Her �k�s� de enerj�y� kullanıyor. Esk� hocalarda daha da bar�zd� bu “gençleşmeler”. Genç görünüyorlar, çünkü kend�ler�n� güce kulla ndırmıyorlar, ndırmıyorlar, aks�ne, gücü kullanıyorlar. Örneğ�n varlıklara hükmed�yorlar. B�z �k� yanda da değ�l�z. B�z nötrdey�z. 38
R.S. – Yan� büyü yapacağım derken, ş�fa da yapılab�l�r demek. Onun �ç�n karşıdak� �nsanı tanımak lazım önce. M.Ç. – Tab� k�. Veya adam g�d�yor hocaya, “Oğlum çok �çk� �ç�yor, şuna okusan okusa n üflesen b�r b� r düzelse.”, d�yor. d�yor. Hoca okuyor, üflüyor, oğlanın c�ğer� patlıyor. Sonuç ne? İçk�y� bıraktı mı? Bıraktı... Ama d�ğer ta raftan sağlığı sa ğlığını nı y�t�rd�. İ k� ucu kesk�n kesk� n kılıç, b�l�p b�lmeden bulaşmamak gerek. R.S. – Evet, temk�nl� olunması lazım. E c�n de b�r enerj� türü değ�l m�d�r, sonuçta her şey enerj�. M.Ç. – Evet ve b�z de c�n�z. Sonuçta enerj� beden�m�zle hep�m�z b�rer c�n�z. R.S. – Enerj�yle uğraşan �nsanlar, Re�k�, Yoga, Med�tasyon, Uzak Doğu Savaş Sanatları �le �lg�lenenlere bakıyorsun, “aydınlanmaya” g�decekler�ne çoğunlukla bataklığa sürüklen�yorlar. Bunun sebeb� ne? M.Ç. – Yanlış çalışmalar yapıldığı �ç�n, b�l�nçs�zce. B�r defa, �n�s�yasyon çok öneml�. B�r enerj� yüklemes� yapılıyor, değ�l m�, bu ded�ğ�n çalışmalar �le. Ama k�ş�n�n enerj�k beden� buna hazır değ�l. Tem�z değ�l, dengel� değ�l. K�ş�n�n kanalını açmadan önce, yan� �n�s�ye etmeden önce onu tem�zlemen lazım, dengelemen lazım. Ondan sonra kanala bağlaman lazım. Ş�md� k�ş� zaten bozuk. Sen o k�ş�ye b�r daha enerj� kanalı açtığ ın zaman, o gelen enerj� onun denges�n� uzun b�r süre �ç�n bozar. O yüzden �nsanı tertem�z yapacaksın, tabağı yıkayacaksın, ondan sonra ona su, enerj�, gıda koyaca ksın. Yoksa kaş yapayım derken, göz çıkarırsın. Onların yaptığı da bu. Özetle k�ş�y� tem�zlemeden kes�nl�kle ve kes�nl�k le �n�s�yasyon (uyumlama) ver�lmez. yorlar. İn�s�ye olaR.S. – Uzak mesafeden, h�ç görmeden de �n�s�ye yapı yorlar. cak İstanbul’da, �n�s�yatör D�yarbakır’da mesela. H�ç görmeden etmeden, para veya başka çıkar karşılığı �n�s�yasyon �şlem� yapılıyor yaygın olarak. Bu ne kadar sağlıklı?
KONTROLSÜZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR R.S. – Güç kullanımı söz konusu olduğunda, o �y� n�yetle de olab�l�yor, değ�l m�? “İy�” n�yetle? Örneğ�n bugün çok revaçta olan “melek koçları” var. Del�ce satılan Melek Kartları v.s. M.Ç. – Kontrolsüz güç, güç değ�ld�r. Melekç�ler ne yapıyorlar? Oturup, kend�ler�n� meleklere açtıklarını sanıyorlar. Ama gerçekte ne gel�r b�l�nmez. Allah ne ver�rse o gel�r. B�r bakarsın k�, S�stem’�n boşluklarını doldurmaya aday olmuşsun. Sen sokağa çıktığ ında faydalı bakter� de kapab�l�rs�n, zararlı v�rüs, m�krop da. Dolayısıyla kontrolsüz açtığında kend�n�, her şey olab�l�r. Enerj� üzer�nde bell� b�r sev�yede kontrol sah�b� değ�lsen, ş�fa yer�ne hastalık bulaştırab�l�rs�n kend�ne. Melek d�ye gelen�n aslında ne olduğunu b�leb�l�r m�s�n? Bu yüzden bu tarz çalışmaların tamamı yanlış ça lışmalar. İnsanlar bas�t bas�t sanıyor... Ama h�ç de öyle değ�l. Günümüz d�ndarlarında ne var mesela, Allah de, K�tap de, Kur’an de, tamam, yanında b�r de sakal bırak... Şekle uydun mu tamamsın. Melekç�ler de öyle. Melek dey�nce, amaçları olacak sanıyorlar. Ama bakıyorsun, Kur’an’da geçm�yor k� o melek. Çoğu zaten Hr�st�yanların çıkarttıkları melek �s�mler�. B�r defa sen kend� d�n�nden çıkmış oluyorsun. Bu da b�r büyü şekl� sonuçta, ama b�l�nçs�z büyü. Büyücüler�n en büyük hatası budur zaten. Büyücüler ne yaparlar? Karşıya negat�f veya poz�t�f enerj� yönlend�r�rler. Ama mesela karşıdak� �nsanın poz�t�f� yüksek. Sen bu �nsana negat�f enerj�y� gönder�nce, poz�t�f�n� düşürmüş ve onu dengelem�ş oluyorsun. Yan� ş�falandırıyorsun b�r anlamda. Poz�t�f� yüksek b�r�ne negat�f yükley�nce bu �nsanı dengeye get�r�rs�n, büyü yapmış olmazsın, ş�fa ver�rs�n. Çünkü enerj�s�n� dengelers�n. Veya karşıdak� �nsanın negat�f� düşük, sen poz�t�f yüklersen, gene onu denges�zleşt�r�rs�n. Ama negat�f büyüde amaç ne, k�ş�n�n enerj� denges�n� bozmak. K�ş�n�n enerj� denges�n� bozduğunda, ps�koloj�s� bozulur. Özetle bu t�p �şlere g�r�şmeden önce, k�ş�n�n o ank� enerj�k balansını göz önünde bulundurmak lazım.
39
uzaktan tam olarak k�ş�y� değerlend�rmek her zaman mümkün olmadığı �ç�n, bana göre doğrusu öncel�kle k�ş�y� reelde görüp, tem�zlemek, ondan sonra �n�s�ye etmekt�r.
R.S. – O da herhalde b�r kerede olacak �ş değ�l. M.Ç. – K�ş�ye göre değ�ş�r. Bazen b�r seanslık b�r tem�zleme ve dengeleme yeterl�d�r. Ama bakarsın, blokajlar fazladır, bakarsın tem�zlers�n. Ama b�r defada b�tmez. Veya b�rkaç gün, b�r hafta sonra kontrol ett�ğ�nde, tertem�z olduğunu da göreb�l�rs�n. R.S. – Uzaktan enerj�sel kontak mümkün b�ld�ğ�m kadarıyla. B�raz da bundan bahseder m�s�n? Ne tür b�r �let�ş�m mümkün? Sen� ş�md� gördüğüm g�b � göreb�l�r m�y�m mesela? M.Ç. – Onlar yeteneğe g�rer. İnsanın duru görüsü açılırsa, göreb�l�r, duru �ş�t�s� açılırsa, �ş�teb�l�r. İnsanın beyn� aynen b�r telev�zyon alıcısı ver�c�s� g�b� çalışır. Çatımıza b�r uydu alıcısı takıyoruz, Amer�ka’dak� yayını alıp, görüntüye ve sese dönüştürüp �zleyeb�l�yoruz. Bey�n aynen bu şek�lde çalışır. Telepat� ded�ğ�m�z olay da bu. Ve düşünceler de enerj�d�r, üstel�k ışıktan da hızlıdır. Düşünce �ç�n zaman ve mekân sınırı yok. Düşünce hızıyla da karşıdak� �nsanın düşünceler�ne enerj� yollanab�l�r. R.S. – Eğer k�ş� hassas �se, bu gönder�m� algılayab�l�r...
M.Ç. – Enerj�de zaman ve mekan yok. Uzaktan da �n�s�ye ed�leb�l�r. Ama ben tem�zleme olayında çok hassas olduğum �ç�n ve
M.Ç. – B�z�m çarşamba günü saat 23:00’te yapılan geleneksel çalışmalarda yüzlerce b�nlerce �nsan aynı anda h�sseder. Aynı saatte pek çok k�ş�, enerj�y� algılar. Bu k�tabı okuyup da Çarşamba enerj� çalışmalarına katılmayı arzu edenler, enerj�y� deney�mlemek �steyenler olursa, www.ament�.com.tr s�tes�nden b�ze ulaşab�l�rler. Veya facebook üzer�nden, Evrensel Yaşam Enerj�s� ya da Yüksek Benl�k sayfala rından da b�lg� ed�neb�l�rler. Bu grup çalışması yen� b�r yapılanma değ�ld�r, neredeyse sek�z yıldır s�stemat�k olarak aynı gün ve saatlerde ben�m önderl�ğ�mde yapılan b�r çalışmadır. Çalışmanın asıl amacı ş�fa ve dengeleme olup; bu çalışmaya katılanları sorun-
40
41
R.S. – Yan� büyü yapacağım derken, ş�fa da yapılab�l�r demek. Onun �ç�n karşıdak� �nsanı tanımak lazım önce. M.Ç. – Tab� k�. Veya adam g�d�yor hocaya, “Oğlum çok �çk� �ç�yor, şuna okusan okusa n üflesen b�r b� r düzelse.”, d�yor. d�yor. Hoca okuyor, üflüyor, oğlanın c�ğer� patlıyor. Sonuç ne? İçk�y� bıraktı mı? Bıraktı... Ama d�ğer ta raftan sağlığı sa ğlığını nı y�t�rd�. İ k� ucu kesk�n kesk� n kılıç, b�l�p b�lmeden bulaşmamak gerek. R.S. – Evet, temk�nl� olunması lazım. E c�n de b�r enerj� türü değ�l m�d�r, sonuçta her şey enerj�. M.Ç. – Evet ve b�z de c�n�z. Sonuçta enerj� beden�m�zle hep�m�z b�rer c�n�z. R.S. – Enerj�yle uğraşan �nsanlar, Re�k�, Yoga, Med�tasyon, Uzak Doğu Savaş Sanatları �le �lg�lenenlere bakıyorsun, “aydınlanmaya” g�decekler�ne çoğunlukla bataklığa sürüklen�yorlar. Bunun sebeb� ne? M.Ç. – Yanlış çalışmalar yapıldığı �ç�n, b�l�nçs�zce. B�r defa, �n�s�yasyon çok öneml�. B�r enerj� yüklemes� yapılıyor, değ�l m�, bu ded�ğ�n çalışmalar �le. Ama k�ş�n�n enerj�k beden� buna hazır değ�l. Tem�z değ�l, dengel� değ�l. K�ş�n�n kanalını açmadan önce, yan� �n�s�ye etmeden önce onu tem�zlemen lazım, dengelemen lazım. Ondan sonra kanala bağlaman lazım. Ş�md� k�ş� zaten bozuk. Sen o k�ş�ye b�r daha enerj� kanalı açtığ ın zaman, o gelen enerj� onun denges�n� uzun b�r süre �ç�n bozar. O yüzden �nsanı tertem�z yapacaksın, tabağı yıkayacaksın, ondan sonra ona su, enerj�, gıda koyaca ksın. Yoksa kaş yapayım derken, göz çıkarırsın. Onların yaptığı da bu. Özetle k�ş�y� tem�zlemeden kes�nl�kle ve kes�nl�k le �n�s�yasyon (uyumlama) ver�lmez. yorlar. İn�s�ye olaR.S. – Uzak mesafeden, h�ç görmeden de �n�s�ye yapı yorlar. cak İstanbul’da, �n�s�yatör D�yarbakır’da mesela. H�ç görmeden etmeden, para veya başka çıkar karşılığı �n�s�yasyon �şlem� yapılıyor yaygın olarak. Bu ne kadar sağlıklı?
uzaktan tam olarak k�ş�y� değerlend�rmek her zaman mümkün olmadığı �ç�n, bana göre doğrusu öncel�kle k�ş�y� reelde görüp, tem�zlemek, ondan sonra �n�s�ye etmekt�r.
R.S. – O da herhalde b�r kerede olacak �ş değ�l. M.Ç. – K�ş�ye göre değ�ş�r. Bazen b�r seanslık b�r tem�zleme ve dengeleme yeterl�d�r. Ama bakarsın, blokajlar fazladır, bakarsın tem�zlers�n. Ama b�r defada b�tmez. Veya b�rkaç gün, b�r hafta sonra kontrol ett�ğ�nde, tertem�z olduğunu da göreb�l�rs�n. R.S. – Uzaktan enerj�sel kontak mümkün b�ld�ğ�m kadarıyla. B�raz da bundan bahseder m�s�n? Ne tür b�r �let�ş�m mümkün? Sen� ş�md� gördüğüm g�b � göreb�l�r m�y�m mesela? M.Ç. – Onlar yeteneğe g�rer. İnsanın duru görüsü açılırsa, göreb�l�r, duru �ş�t�s� açılırsa, �ş�teb�l�r. İnsanın beyn� aynen b�r telev�zyon alıcısı ver�c�s� g�b� çalışır. Çatımıza b�r uydu alıcısı takıyoruz, Amer�ka’dak� yayını alıp, görüntüye ve sese dönüştürüp �zleyeb�l�yoruz. Bey�n aynen bu şek�lde çalışır. Telepat� ded�ğ�m�z olay da bu. Ve düşünceler de enerj�d�r, üstel�k ışıktan da hızlıdır. Düşünce �ç�n zaman ve mekân sınırı yok. Düşünce hızıyla da karşıdak� �nsanın düşünceler�ne enerj� yollanab�l�r. R.S. – Eğer k�ş� hassas �se, bu gönder�m� algılayab�l�r...
M.Ç. – Enerj�de zaman ve mekan yok. Uzaktan da �n�s�ye ed�leb�l�r. Ama ben tem�zleme olayında çok hassas olduğum �ç�n ve
M.Ç. – B�z�m çarşamba günü saat 23:00’te yapılan geleneksel çalışmalarda yüzlerce b�nlerce �nsan aynı anda h�sseder. Aynı saatte pek çok k�ş�, enerj�y� algılar. Bu k�tabı okuyup da Çarşamba enerj� çalışmalarına katılmayı arzu edenler, enerj�y� deney�mlemek �steyenler olursa, www.ament�.com.tr s�tes�nden b�ze ulaşab�l�rler. Veya facebook üzer�nden, Evrensel Yaşam Enerj�s� ya da Yüksek Benl�k sayfala rından da b�lg� ed�neb�l�rler. Bu grup çalışması yen� b�r yapılanma değ�ld�r, neredeyse sek�z yıldır s�stemat�k olarak aynı gün ve saatlerde ben�m önderl�ğ�mde yapılan b�r çalışmadır. Çalışmanın asıl amacı ş�fa ve dengeleme olup; bu çalışmaya katılanları sorun-
40
41
larından kurtarmak ve üzer�ndek� olumsuz etk�ler� (nazar, negat�f enerj� v.b.)almanın yanı sıra, h�ç enerj� deney�m�n� yaşamamış k�ş�lere de bu duyguyu tattırmak olarak tanımlanab�l�r. İk� taraflı b�r çalışmadır. B�z k�ş�lere çalışırken, k�ş�n�n de yapması gereken ufak b�r çalışma var. D�lersen, çalışmanın yapıldığı şekl�n bas�tl�k dereces�n� dereces�n� anlatmak �ç�n, k atılımcılara verd�ğ�m�z yönergeler� sayalım. Katılımcı elektr�kl� alet olmayan (ya da tüm f�şler� pr�zden çekerek) karanlık b�r odada uzanır. Eğer karanlıktan korkarsa k�ş�, çalışma sırasında ışığı açık tutab�l�r. Fakat korkmuyorsa, ışığın kapalı olması çok yararlı olacaktır. Kend�s�n� gelen enerj�ye açar (Mehmet ÇAYIR’dan gelen ş�fa ve dengeleme enerj�s�n� kabul ed�yorum der). Gözler� kapalı da olab�l�r açık da. Eğer k� açıksa b�r noktaya sab�t olarak bakması gerek�r. Kend�s�n� med�tasyon poz�syonunda oturur b�r b�ç�mde �maj�ne eder. Ardından yanında üstadın olduğunu ve üstadın el�n� k�ş� kend� başına koyduğunu �maj�ne eder ve başına enerj� verd�ğ�n� �maj�ne eder. Çalışma sırasında “ya rahman ya rah�m” z�kr� kend� duyab�leceğ� şek�lde yapılır. Çalışma en az 20-25 dak�ka sürer. İlk görüntü akılda tutulduktan b�r süre sonra görüntüler değ�ş�p farklı �majlar, v�zyonlar alınab�l�r. İlk görüntü kaybolduktan sonra tekrar aynı şey� �maj�ne etmeye gerek yoktur.(karanlık odada oturup üstadın başınızdan s�ze enerj� verd�ğ� �majını)
ded�ğ� anda ortaya çıkarttıklarının ne olduğunu tanıtmak. Burada b�z�m farkımız ne? B�z�m farkımız, akıl ve zekâ sah�b� olmamız. Akıl ve zekâmızı kullanarak S�stem’de �sted�ğ�m�z yere ve sev�yeye geleb�l�r�z. Kend�m�ze S�stem �ç�nde “�y�” b�r yer ed�neb�l�r�z. Bu b�z�m de el�m�zde, böyle b�r hakkımız var. Hala b�r evr�m var ve kend�m�z� tekâmül ett�reb�l�r�z. B�r ömür �çer�s�nde ölümsüzlüğü bulab�l�r�z örneğ�n. R.S. – Bulamayan ne oluyor? Ne olacak b�ze? :)
Tanrı, Rab, evrensel h�yerarş� h�yerarş� ve onun �ç�ndek� b�z�m R.S. – Ben tekrar Tanrı, konumumuza dönmek �st�yorum. B�z�m oradak� yer�m�z ne, görev�m�z amacımız ne? Veya böyle b�r amacımız var mı? Belk� de yoktur ve her şey b�r kapr�s ürünüdür… M.Ç. – Şunu b�lmek ve anlamak öneml�. S�stem �ç�nde görev� veya amacı olmayan h�çb�r şey yok. Ne den�l�yor K�tap’ta? “Yeryüzünde, arafta ve gökyüzünde her ne varsa, heps� b�rden ‘kend�ler�nce’ onu z�krederler.” Yan� her şey�n, herkes�n �st�snasız olarak b�r görev� var. Ve bu görev ned�r? O’nun, Hüve’n�n “Ol!”
M.Ç. – Ş�md� şöyle b�r şey var. “O veya şu veya bu, b�r daha gelmeyecek m�?”, d�ye soruyoruz. İy� de, o b�r daha gelse de, “o” olmaz k�. Sen, sen olmuyorsun zaten. “Sen”, “Ben”ler egodan kaynaklanır. Bu hal�ne gelmeden önce de vardın. Ama doğadak� herhang� b�r enerj� g�b�. Babanın yed�ğ� portakaldak� v�tam�n g�b�. Baktığın zaman zaten her şey enerj� ve yok olması mümkün değ�l. Ama sana z�h�n katan, mantık ve benl�k katan b�r şey oluyor. O da ruh. Ve ruh, yuvaya dönme denen olayı yaşıyor. O var, g�d�yor, öğren�yor, öğrend�kler� �le yuvaya dönüyor. O’na dönüyor. dönüyor. Ve bu anlamda d a ölüm yok. Her şe y O’nun z�hn�nde olan b�r düşünce. ş �md� kend�m� bu k�ml�ğ�mle ölümsüzleşt�r me peş�nR.S. – Ama ben ş�md� dey�m. İsteğ�m bu. Kend�m� bu b�l�nc�mle, Renan olarak korumak �st�yorum. Renan yer�ne başka herhang� b�r şey olmayı kabullenemem. Yan� ölümsüzlüğü bulmak derken, ben Renan’ın ölümsüzlü ğünü bulmaktan bahsed�yor um. Yoksa b�r doğa enerj�s� veya b�lg � parçası olarak değ�l. Yan� O’na belk� b�r b�lg� /enerj� olarak ger� döneceğ�m ama bu bana çok �ç açıcı gelm�yor. Caz�p h�ç gelm�yor. M.Ç. – Ben�m derd�m de o zaten. Ama bunu nasıl yapacağ ımı bulsaydım, burada ne �ş�m vardı? Fakat �ş�n teor�s� bas�t. B�l�nc� ruha taşıyıp, bedenden sıyrılmak gerek�r. Ama nasıl? geçme y� başarmak baş armak g �b� R.S. – Astral seyahat g �b� m�? Astral bedene geçmey� m�? M.Ç. – Evet b�r nev�. Çünkü ded�k ya kend�ne “B�z” d�yenler yükselm�şlerd�r. B�r de “İll�yum” den bahseder Kur’an’da. Onlar yakınlaştırılmış olanlardır, Hızır sev�yes�nded�r onlar. “B�z”
42
43
SİSTEM’DEKİ YERİMİZ
larından kurtarmak ve üzer�ndek� olumsuz etk�ler� (nazar, negat�f enerj� v.b.)almanın yanı sıra, h�ç enerj� deney�m�n� yaşamamış k�ş�lere de bu duyguyu tattırmak olarak tanımlanab�l�r. İk� taraflı b�r çalışmadır. B�z k�ş�lere çalışırken, k�ş�n�n de yapması gereken ufak b�r çalışma var. D�lersen, çalışmanın yapıldığı şekl�n bas�tl�k dereces�n� dereces�n� anlatmak �ç�n, k atılımcılara verd�ğ�m�z yönergeler� sayalım. Katılımcı elektr�kl� alet olmayan (ya da tüm f�şler� pr�zden çekerek) karanlık b�r odada uzanır. Eğer karanlıktan korkarsa k�ş�, çalışma sırasında ışığı açık tutab�l�r. Fakat korkmuyorsa, ışığın kapalı olması çok yararlı olacaktır. Kend�s�n� gelen enerj�ye açar (Mehmet ÇAYIR’dan gelen ş�fa ve dengeleme enerj�s�n� kabul ed�yorum der). Gözler� kapalı da olab�l�r açık da. Eğer k� açıksa b�r noktaya sab�t olarak bakması gerek�r. Kend�s�n� med�tasyon poz�syonunda oturur b�r b�ç�mde �maj�ne eder. Ardından yanında üstadın olduğunu ve üstadın el�n� k�ş� kend� başına koyduğunu �maj�ne eder ve başına enerj� verd�ğ�n� �maj�ne eder. Çalışma sırasında “ya rahman ya rah�m” z�kr� kend� duyab�leceğ� şek�lde yapılır. Çalışma en az 20-25 dak�ka sürer. İlk görüntü akılda tutulduktan b�r süre sonra görüntüler değ�ş�p farklı �majlar, v�zyonlar alınab�l�r. İlk görüntü kaybolduktan sonra tekrar aynı şey� �maj�ne etmeye gerek yoktur.(karanlık odada oturup üstadın başınızdan s�ze enerj� verd�ğ� �majını)
ded�ğ� anda ortaya çıkarttıklarının ne olduğunu tanıtmak. Burada b�z�m farkımız ne? B�z�m farkımız, akıl ve zekâ sah�b� olmamız. Akıl ve zekâmızı kullanarak S�stem’de �sted�ğ�m�z yere ve sev�yeye geleb�l�r�z. Kend�m�ze S�stem �ç�nde “�y�” b�r yer ed�neb�l�r�z. Bu b�z�m de el�m�zde, böyle b�r hakkımız var. Hala b�r evr�m var ve kend�m�z� tekâmül ett�reb�l�r�z. B�r ömür �çer�s�nde ölümsüzlüğü bulab�l�r�z örneğ�n. R.S. – Bulamayan ne oluyor? Ne olacak b�ze? :)
Tanrı, Rab, evrensel h�yerarş� h�yerarş� ve onun �ç�ndek� b�z�m R.S. – Ben tekrar Tanrı, konumumuza dönmek �st�yorum. B�z�m oradak� yer�m�z ne, görev�m�z amacımız ne? Veya böyle b�r amacımız var mı? Belk� de yoktur ve her şey b�r kapr�s ürünüdür… M.Ç. – Şunu b�lmek ve anlamak öneml�. S�stem �ç�nde görev� veya amacı olmayan h�çb�r şey yok. Ne den�l�yor K�tap’ta? “Yeryüzünde, arafta ve gökyüzünde her ne varsa, heps� b�rden ‘kend�ler�nce’ onu z�krederler.” Yan� her şey�n, herkes�n �st�snasız olarak b�r görev� var. Ve bu görev ned�r? O’nun, Hüve’n�n “Ol!”
M.Ç. – Ş�md� şöyle b�r şey var. “O veya şu veya bu, b�r daha gelmeyecek m�?”, d�ye soruyoruz. İy� de, o b�r daha gelse de, “o” olmaz k�. Sen, sen olmuyorsun zaten. “Sen”, “Ben”ler egodan kaynaklanır. Bu hal�ne gelmeden önce de vardın. Ama doğadak� herhang� b�r enerj� g�b�. Babanın yed�ğ� portakaldak� v�tam�n g�b�. Baktığın zaman zaten her şey enerj� ve yok olması mümkün değ�l. Ama sana z�h�n katan, mantık ve benl�k katan b�r şey oluyor. O da ruh. Ve ruh, yuvaya dönme denen olayı yaşıyor. O var, g�d�yor, öğren�yor, öğrend�kler� �le yuvaya dönüyor. O’na dönüyor. dönüyor. Ve bu anlamda d a ölüm yok. Her şe y O’nun z�hn�nde olan b�r düşünce. ş �md� kend�m� bu k�ml�ğ�mle ölümsüzleşt�r me peş�nR.S. – Ama ben ş�md� dey�m. İsteğ�m bu. Kend�m� bu b�l�nc�mle, Renan olarak korumak �st�yorum. Renan yer�ne başka herhang� b�r şey olmayı kabullenemem. Yan� ölümsüzlüğü bulmak derken, ben Renan’ın ölümsüzlü ğünü bulmaktan bahsed�yor um. Yoksa b�r doğa enerj�s� veya b�lg � parçası olarak değ�l. Yan� O’na belk� b�r b�lg� /enerj� olarak ger� döneceğ�m ama bu bana çok �ç açıcı gelm�yor. Caz�p h�ç gelm�yor. M.Ç. – Ben�m derd�m de o zaten. Ama bunu nasıl yapacağ ımı bulsaydım, burada ne �ş�m vardı? Fakat �ş�n teor�s� bas�t. B�l�nc� ruha taşıyıp, bedenden sıyrılmak gerek�r. Ama nasıl? geçme y� başarmak baş armak g �b� R.S. – Astral seyahat g �b� m�? Astral bedene geçmey� m�? M.Ç. – Evet b�r nev�. Çünkü ded�k ya kend�ne “B�z” d�yenler yükselm�şlerd�r. B�r de “İll�yum” den bahseder Kur’an’da. Onlar yakınlaştırılmış olanlardır, Hızır sev�yes�nded�r onlar. “B�z”
42
43
SİSTEM’DEKİ YERİMİZ
d�yenler teknoloj�k olarak yükselm�şlerd�r, “İll�yum” den�lenler ruhan� olarak yükselm�şlerd�r. Onlarda zaman mekân veya b�ld�kler�m�zden herhang� bağlayıcı b�r f�z�k� kural �şlem�yor. Hızır makamı. Ve bu b�r k�ş� değ�l elbette, b�r tanımdan bahsed�l�yor, b�r mertebeden. Ben�m amacım da Hızır sev�yes�nde olmak. O zaman büyük kıyamete kadar “Ben” olarak yaşıyorum.
�ç�nd�r. Ama S�stem bu �k�l� çatışmaları yaşamaz �se, nasıl �lerleyecek? R.S. – Amaç ne, sürekl� b�lg� ü retmek m�?
R.S. – Pek� melekler? Onlar hang� aş amada ve neredeler? M.Ç. – Onlar da c�nler g�b�, çok farklı değ�ller. B�r� faydalı b�r� zararlı bakter� g�b�d�r, dem�şt�k. Ama S�stem �ç�nde fayda veya zarar d�ye b�r şey yok k�! Sen�n her şey�n değerlend�r� l�r. Zarar kısmı da, yarar kısmı da kullanılır. Zarar da olmak zorunda, olmazsa, denge çalışmaz, üret�m olmaz. Artı ve eks� olacak k�, p�l çalışacak. Öfke de olacak, neşe de, sevg� de, nefret de. Gülecek �nsanlar ve güldüğü oranda ağlayacak… İy�, kötü, sıcak, soğuk, g üzel, ç�rk�n g�b� düal�st kavramlar sadece b�z�m
M.Ç. – Evet, sürekl� ve sadece b�lg� üretmek. Kend�n� tanıması �ç�n. R.S. – B�z de b�r nev� kullanılıyor uz S�stem tarafından... M.Ç. – Hayır, aslında bakarsa n b�z yokuz, “O” kend�n� kullanıyor. Şöyle düşünürsen daha rahat anlarsın: Bey�n hücreler�n�n her b�r� b�r canlıdır, b�reyseld�r, ama sonuçta beyn� oluşturur, toplamda b�r beyn�n bütününü get�r�r, ona b�lg� aktarır, h�zmet eder. B�z �nsanlar da beyn�n hücres� g�b�y�z, b�reysel�z ve toplamda b�r bütünü oluştururuz. Ortak amaca h�zmet eder�z. Ama kend�m�ze daha yukarıdan yuka rıdan bakamadığımız bakamad ığımız �ç�n, bağımsız b�rer fert olduğumuz yanılgısına düşer�z. R.S. – Çok �ç açıcı gelmed� bu bana. Pek�, enerj� ürett�rd�kler�nden bahsed�yordun. Bu konuyu b�raz açıklar mısın? Ne şek�lde yaptırıyorlar? M.Ç. – Bedens�z varlıkların musallatına ger� dönel�m o zaman. Musallat gel�yor, aynen b�r asalak g�b�, p�re, kene, mantar g�b� sana yapışıyor ve sen�n ürett�ğ�n enerj�ye ortak oluyor. Pek�, musallatı sana san a bulaştıran k�m? Bunu h�ç düşündün mü? mü? Onun da b�r patronu var… S�stem. S�stem en büyük musallattır aslında. Sen b�r enerj� üret�yorsun, senden üretmen �sten�yor ve beklen�yor. Sen durağan olursan, enerj� üretmezs�n. Ama �n�ş çıkışların olursa, duygusal yönden dalgalanıyorsan, uçlarda yaşıyorsan, ne yaparsın, enerj� üret�rs�n. Mesela Mesela dua ett�r�r sa na, bu enerj�d�r. Duan olmaz, küfred�p öfkelen�rs�n, �nkâra g�rers�n, etrafı, kend�n� ve yaratanı suçlarsın; e o da enerj�... Bunu sana musallat yaptırır. Ama musallatın senden çek�p kend�ne aldığı enerj� nereye g�der? Musallatın Musallatın ürett �rd�ğ� enerj�, musallat onunla beslen�rken, dah a yukarıya yuk arıya g�der. S�stem’e… S�stem’e… R.S. – Bu sözler�nden anladığıma göre, b�z b�rer �malathane, b�rer fabr�ka g�b�y�z ve �y� kötü ne üret�rsek fark etmez, tüm mallar alınır, zaten �sten�r. İy� kötü b�z�m �ç�n, S�stem �ç�n �se, üret�m�n çok
44
45
R.S. – Çünkü zaman ve mekânın dışına çıkınca, f�z�ksel parametreler� aşınca, otomat�k olarak ölümsüzlük çember�ne g�r�yorsun. Çünkü ölüm b�r zamana ve bedene sıkışıp kalmaktır. Maddey� ve f�z�ğ� aşınca, ölümsüzlüğe g�r�l�yor. M.Ç. – Evet, çok doğru. Ve bunu her b�r �nsan yapab�l�r. R.S. – Pek�, c�n melek g�b� bedens�z varlıklar da ölümsüzlüğe ula şab�l�r m�? Yan� onlar arasından da Hızır sev�yes�ne ulaşanlar olab�l�r m�? M.Ç. – Tab� k� çıkab�l�r. Hızır dend�ğ�nde ne anlaşılır - ışık bedene geç�yorsun. Önce c�nler yaratılmıştır ve bu varlıklar enerj�den var ed�lm�şlerd�r. Enerj�sel varlık oldukları �ç�n, enerj�den enerj�y� çekmeler� daha bas�tt�r. Ama c�nler b�r yerden sonra o enerj� akımını kesm�şlerd�r. B�z�m yaptığımız her şey, yaşadığımız her şey, b�lg� ve b�l�nç olarak o sonsuz b�l�nce g�d�yor. C�nler O’na b�lg� akışını kesm�şlerd�r, tıpkı �nsanların putlara enerj� yüklemes� g�b�. İdare o zaman müdahale etm�şt�r. Ondan sonra topraktan �nsan yaratılmıştır.
AMAÇ, ENERJİ/BİLGİ ENERJİ /BİLGİ ÜRETMENİ SAĞLAMAKTIR SAĞLAMAK TIR
d�yenler teknoloj�k olarak yükselm�şlerd�r, “İll�yum” den�lenler ruhan� olarak yükselm�şlerd�r. Onlarda zaman mekân veya b�ld�kler�m�zden herhang� bağlayıcı b�r f�z�k� kural �şlem�yor. Hızır makamı. Ve bu b�r k�ş� değ�l elbette, b�r tanımdan bahsed�l�yor, b�r mertebeden. Ben�m amacım da Hızır sev�yes�nde olmak. O zaman büyük kıyamete kadar “Ben” olarak yaşıyorum.
�ç�nd�r. Ama S�stem bu �k�l� çatışmaları yaşamaz �se, nasıl �lerleyecek? R.S. – Amaç ne, sürekl� b�lg� ü retmek m�?
R.S. – Pek� melekler? Onlar hang� aş amada ve neredeler? M.Ç. – Onlar da c�nler g�b�, çok farklı değ�ller. B�r� faydalı b�r� zararlı bakter� g�b�d�r, dem�şt�k. Ama S�stem �ç�nde fayda veya zarar d�ye b�r şey yok k�! Sen�n her şey�n değerlend�r� l�r. Zarar kısmı da, yarar kısmı da kullanılır. Zarar da olmak zorunda, olmazsa, denge çalışmaz, üret�m olmaz. Artı ve eks� olacak k�, p�l çalışacak. Öfke de olacak, neşe de, sevg� de, nefret de. Gülecek �nsanlar ve güldüğü oranda ağlayacak… İy�, kötü, sıcak, soğuk, g üzel, ç�rk�n g�b� düal�st kavramlar sadece b�z�m
M.Ç. – Evet, sürekl� ve sadece b�lg� üretmek. Kend�n� tanıması �ç�n. R.S. – B�z de b�r nev� kullanılıyor uz S�stem tarafından... M.Ç. – Hayır, aslında bakarsa n b�z yokuz, “O” kend�n� kullanıyor. Şöyle düşünürsen daha rahat anlarsın: Bey�n hücreler�n�n her b�r� b�r canlıdır, b�reyseld�r, ama sonuçta beyn� oluşturur, toplamda b�r beyn�n bütününü get�r�r, ona b�lg� aktarır, h�zmet eder. B�z �nsanlar da beyn�n hücres� g�b�y�z, b�reysel�z ve toplamda b�r bütünü oluştururuz. Ortak amaca h�zmet eder�z. Ama kend�m�ze daha yukarıdan yuka rıdan bakamadığımız bakamad ığımız �ç�n, bağımsız b�rer fert olduğumuz yanılgısına düşer�z. R.S. – Çok �ç açıcı gelmed� bu bana. Pek�, enerj� ürett�rd�kler�nden bahsed�yordun. Bu konuyu b�raz açıklar mısın? Ne şek�lde yaptırıyorlar? M.Ç. – Bedens�z varlıkların musallatına ger� dönel�m o zaman. Musallat gel�yor, aynen b�r asalak g�b�, p�re, kene, mantar g�b� sana yapışıyor ve sen�n ürett�ğ�n enerj�ye ortak oluyor. Pek�, musallatı sana san a bulaştıran k�m? Bunu h�ç düşündün mü? mü? Onun da b�r patronu var… S�stem. S�stem en büyük musallattır aslında. Sen b�r enerj� üret�yorsun, senden üretmen �sten�yor ve beklen�yor. Sen durağan olursan, enerj� üretmezs�n. Ama �n�ş çıkışların olursa, duygusal yönden dalgalanıyorsan, uçlarda yaşıyorsan, ne yaparsın, enerj� üret�rs�n. Mesela Mesela dua ett�r�r sa na, bu enerj�d�r. Duan olmaz, küfred�p öfkelen�rs�n, �nkâra g�rers�n, etrafı, kend�n� ve yaratanı suçlarsın; e o da enerj�... Bunu sana musallat yaptırır. Ama musallatın senden çek�p kend�ne aldığı enerj� nereye g�der? Musallatın Musallatın ürett �rd�ğ� enerj�, musallat onunla beslen�rken, dah a yukarıya yuk arıya g�der. S�stem’e… S�stem’e… R.S. – Bu sözler�nden anladığıma göre, b�z b�rer �malathane, b�rer fabr�ka g�b�y�z ve �y� kötü ne üret�rsek fark etmez, tüm mallar alınır, zaten �sten�r. İy� kötü b�z�m �ç�n, S�stem �ç�n �se, üret�m�n çok
44
45
R.S. – Çünkü zaman ve mekânın dışına çıkınca, f�z�ksel parametreler� aşınca, otomat�k olarak ölümsüzlük çember�ne g�r�yorsun. Çünkü ölüm b�r zamana ve bedene sıkışıp kalmaktır. Maddey� ve f�z�ğ� aşınca, ölümsüzlüğe g�r�l�yor. M.Ç. – Evet, çok doğru. Ve bunu her b�r �nsan yapab�l�r. R.S. – Pek�, c�n melek g�b� bedens�z varlıklar da ölümsüzlüğe ula şab�l�r m�? Yan� onlar arasından da Hızır sev�yes�ne ulaşanlar olab�l�r m�? M.Ç. – Tab� k� çıkab�l�r. Hızır dend�ğ�nde ne anlaşılır - ışık bedene geç�yorsun. Önce c�nler yaratılmıştır ve bu varlıklar enerj�den var ed�lm�şlerd�r. Enerj�sel varlık oldukları �ç�n, enerj�den enerj�y� çekmeler� daha bas�tt�r. Ama c�nler b�r yerden sonra o enerj� akımını kesm�şlerd�r. B�z�m yaptığımız her şey, yaşadığımız her şey, b�lg� ve b�l�nç olarak o sonsuz b�l�nce g�d�yor. C�nler O’na b�lg� akışını kesm�şlerd�r, tıpkı �nsanların putlara enerj� yüklemes� g�b�. İdare o zaman müdahale etm�şt�r. Ondan sonra topraktan �nsan yaratılmıştır.
AMAÇ, ENERJİ/BİLGİ ENERJİ /BİLGİ ÜRETMENİ SAĞLAMAKTIR SAĞLAMAK TIR
olması öneml�, durmadan çalışması. Arıza ver�p, stop etmemes�. Başka b�r dey�şl e b�z sürekl� olarak kend�n� şarj eden p�ller g�b� y�z, doğumdan ölene kadar... Ve kend�m�z� şarj ett�k çe, b�zden daha bü yük b�r şey�n çalışmasını sağl ıyoruz.
M.Ç. – Evet ve bu �n�ş çıkışl ardan korunma nın yolu, S�stem’e S�stem’e dengel� enerj� göndermed�r. Kend�m�z� poz�t�f/negat�f tarafında dengeled�ğ�m�zde, artı ve eks� kutuplarımız dengelen�p, çalkalanma durulduğunda, S�stem’den fazla müdahale gelmez.
TEK KUTUPLU ENERJİ SİSTEM’E YARAMAZ R.S. – Demek k�, sürekl� artı yönde çalışmak da �stenm�yor. Han� her şeye sevg� gözlüğü �le yaklaşan “sevg� pıtırcıkları” var ya? Onların yolu yanlış bu anlamda demek k�. M.Ç. – E tab�. Onların dış görünüşü kalp er�t�r ama �ç dünyalarını da ben b�l�yorum. �nsanlar var. var. Sürekl� �y�, sürekl� sürekl� poz�t�f, R.S. – Ben�m de tanıdığım öyle �nsanlar ne zaman görsen hep �y�. H�ç m� b�r �nsanın düşüş anı olmaz? M.Ç. – Sen bakma, bu t�p �nsanların geces� �le gündüzü farklıdır, ayrıdır. Böyle görünüyorlar da, onlarla baş başa kaldığın zaman, seanslarda, çok gar�p şeyler ortaya çıkab�l�yor. Onlarınk� öğret�lm�şl�k. Takl�tç�l�k. Şunu öğrenm�şler, “Ben bunu şöyle yaparsam, �y� olacağım.” Ama o anda b�l�nçaltı çok farklı �şl�yor. Görüntü ve b�l�nçl� düşünce �le b�l�nçaltı b�rb�r�n� tutmuyor... Denge olmayan b�r yerde d�ng�nl�k de olmaz. R.S. – “Sevg�c�”, yan� her şeye pembe gözlükle bakan b�r Pollyanna �sek, bunu dengelemek adına ne yapacağız pek�? Ne b�ley�m, oturup telev�zyon karşısında b�r savaş f�lm� �zlesek faydası olur mu? Ne yapmak gerek�r? M.Ç. – Düşünce yapımızı değ�şt�receğ�z. Bunun �ç�n de b�lg� lazım. İnsanlara şu zamanda hep poz�t�f yüklen�yor. Bu yanlış. Kur’an’da “kısasa kısas” var. Bakara Sures�’nde. “Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında s�ze kısas farz kılındı: Hür �le hür �nsan, köle �le köle ve kadın �le kadın. Öldüren, öle46
n�n kardeş� tarafından bağışlanmışsa, kend�s�ne örfe uymak ve bağışlayana güzell�kle d�yet ödemek gerek�r .” .” Bakara, 2/178 2/178 “Bu, Rabb�n�z’den b�r haf�fletme ve rahmett�r. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem ver�c� azab vardır.” Yaşar Yaşar Nur� Öztürk Meal�
R.S. – Yalnız kısasa kısas �lkes� İnc�l’de yok. B�r vurana d�ğer yanağını da sen uzatıyorsun... M.Ç. – O zamanın şartlarına göre öyle b�r öğret� gelm�ş. Dengey� sağlamak �ç�n o zaman �ç�n gerekl�ym�ş. Öğret�ler zamanlara göre değ�şeb�l�r. Kısasa kısas prens�b�n�n uygulandığı b�r yerde �se denge vardır. Bana b�r şey yapıldığı zaman, bugün affetmek zorundasın. N�ye? Etm�yorum. Affetmek ben�m lüksüm olsun. Etmeyey�m... Ama b�r şey yapılmışsa da, ona karşı b�reb�r aynı şey� yapma hakkı tanınmış. Farz denm�ş. Ama hep sana, hep sana b�r şeyler yapılmış kasten. Sen sabır dey�p sustukça, dahası gelm�ş. Buna rağmen sen sürekl� “affett�m, affett�m” dersen, dengen� bozarsın �şte öyle… Bu davranış �y�l�k değ�l, saflık ve zarar; hem sana, hem çevrene hem de enerj�sel dengeye. Tekâmül Tekâmül �ç�n de çok �y� b�r şey değ �l. Farkındalık olmalı. Her şeye sevg� d�ye baktığın zaman, ney� fark edeceks�n? R.S. – Sadece gündüz yaşamış g�b� olursun, değ�l m�? Gecen�n reng�n� h�ç b�lemeyeceks�n. Ben ş�md� ruhsal celselerle �lg�l� konuşalım �st� yorum. Bu konu hakkında neler söylemek �sters�n? M.Ç. – Onlar da aynı, melekç�lerle aynı. Çok değ�şen b�r şeyler� yok, sonuçta onlar da kend�ler�n� neye açtığını b�lm�yorlar. Medyumluk var mı? Var, b�r takım yetenekl� k�ş�ler var… R.S. – Sen medyum musun? M.Ç. – Hayır. Ben maj�syen�m. Maj�syen Türkçeye çevr�l�rken, büyücü d�ye çevr�l�yor ve büyücü olumsuz anlamıyla b�l�n�yor. Oysa büyücü ve tab� maj�syen, enerj�y� yönlend�reb�len anlamını taşıyor. Yan� sen enerj�y� yönlend�r�p, olacak olayların şekl�nde b�r değ�ş�kl�k yaratab�l�yorsan, maj�syen veya büyü47
olması öneml�, durmadan çalışması. Arıza ver�p, stop etmemes�. Başka b�r dey�şl e b�z sürekl� olarak kend�n� şarj eden p�ller g�b� y�z, doğumdan ölene kadar... Ve kend�m�z� şarj ett�k çe, b�zden daha bü yük b�r şey�n çalışmasını sağl ıyoruz.
M.Ç. – Evet ve bu �n�ş çıkışl ardan korunma nın yolu, S�stem’e S�stem’e dengel� enerj� göndermed�r. Kend�m�z� poz�t�f/negat�f tarafında dengeled�ğ�m�zde, artı ve eks� kutuplarımız dengelen�p, çalkalanma durulduğunda, S�stem’den fazla müdahale gelmez.
TEK KUTUPLU ENERJİ SİSTEM’E YARAMAZ R.S. – Demek k�, sürekl� artı yönde çalışmak da �stenm�yor. Han� her şeye sevg� gözlüğü �le yaklaşan “sevg� pıtırcıkları” var ya? Onların yolu yanlış bu anlamda demek k�. M.Ç. – E tab�. Onların dış görünüşü kalp er�t�r ama �ç dünyalarını da ben b�l�yorum. �nsanlar var. var. Sürekl� �y�, sürekl� sürekl� poz�t�f, R.S. – Ben�m de tanıdığım öyle �nsanlar ne zaman görsen hep �y�. H�ç m� b�r �nsanın düşüş anı olmaz? M.Ç. – Sen bakma, bu t�p �nsanların geces� �le gündüzü farklıdır, ayrıdır. Böyle görünüyorlar da, onlarla baş başa kaldığın zaman, seanslarda, çok gar�p şeyler ortaya çıkab�l�yor. Onlarınk� öğret�lm�şl�k. Takl�tç�l�k. Şunu öğrenm�şler, “Ben bunu şöyle yaparsam, �y� olacağım.” Ama o anda b�l�nçaltı çok farklı �şl�yor. Görüntü ve b�l�nçl� düşünce �le b�l�nçaltı b�rb�r�n� tutmuyor... Denge olmayan b�r yerde d�ng�nl�k de olmaz. R.S. – “Sevg�c�”, yan� her şeye pembe gözlükle bakan b�r Pollyanna �sek, bunu dengelemek adına ne yapacağız pek�? Ne b�ley�m, oturup telev�zyon karşısında b�r savaş f�lm� �zlesek faydası olur mu? Ne yapmak gerek�r? M.Ç. – Düşünce yapımızı değ�şt�receğ�z. Bunun �ç�n de b�lg� lazım. İnsanlara şu zamanda hep poz�t�f yüklen�yor. Bu yanlış. Kur’an’da “kısasa kısas” var. Bakara Sures�’nde. “Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında s�ze kısas farz kılındı: Hür �le hür �nsan, köle �le köle ve kadın �le kadın. Öldüren, öle46
cüsün. B�z�m d�l�m�zdek� b�l�n�r şekl�yle, enerj�y� �y� veya kötü yönde yönlend�rmene göre, büyücü ya da ş �facı oluyorsun. Her �k� türde de olayların üzer�nde enerj�sel b�r yaptırım gücü kullanıyorsun. Ama �y�, ama kötü. Bunun dışında b�r farkı yok. � y� büyüler büy üler de var, mesela aşk büyüsü . Gerç� Gerç � âşık ed�len R.S. – Ama �y� �ç�n ne kadar �y�d�r, b�l�nmez ama. M.Ç. – Ve üstel�k büyü �le âşık ed�lene farz et k� sevdalı başka b�r� var, değ�l m�? Ama sonuçta ned�r? B�r güç va rsa, her zaman bu güç kullanılmıştır. Öneml� olan bu gücü kend�n ve başkaları �ç�n kullanmayı öğreneb�lmekt�r. Ben �nsanlara balık vermey� seçm�yorum onun �ç�n, balık tutmayı öğret�yorum. Çünkü b�r enerj� alanının �çer�s�nde yaşıyoruz ve b�r enerj� beden�m�z var. 20 tür gıdaya �ht�yacımız varsa, bunun sadece 7-8’�n� yed�ğ�m�zden �çt�ğ�m�zden karşıladığımızı, ger� kalanını �se dışarıdan aldığımızı fark ed�yorsak, olaylara da daha farklı şek�lde bakacağız. Enerj�yle tanışan ve yönlend�rmeye başlayan �nsanların hayatları değ�ş�yor, hayat kal�teler� artıyor.
n�n kardeş� tarafından bağışlanmışsa, kend�s�ne örfe uymak ve bağışlayana güzell�kle d�yet ödemek gerek�r .” .” Bakara, 2/178 2/178 “Bu, Rabb�n�z’den b�r haf�fletme ve rahmett�r. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem ver�c� azab vardır.” Yaşar Yaşar Nur� Öztürk Meal�
R.S. – Yalnız kısasa kısas �lkes� İnc�l’de yok. B�r vurana d�ğer yanağını da sen uzatıyorsun... M.Ç. – O zamanın şartlarına göre öyle b�r öğret� gelm�ş. Dengey� sağlamak �ç�n o zaman �ç�n gerekl�ym�ş. Öğret�ler zamanlara göre değ�şeb�l�r. Kısasa kısas prens�b�n�n uygulandığı b�r yerde �se denge vardır. Bana b�r şey yapıldığı zaman, bugün affetmek zorundasın. N�ye? Etm�yorum. Affetmek ben�m lüksüm olsun. Etmeyey�m... Ama b�r şey yapılmışsa da, ona karşı b�reb�r aynı şey� yapma hakkı tanınmış. Farz denm�ş. Ama hep sana, hep sana b�r şeyler yapılmış kasten. Sen sabır dey�p sustukça, dahası gelm�ş. Buna rağmen sen sürekl� “affett�m, affett�m” dersen, dengen� bozarsın �şte öyle… Bu davranış �y�l�k değ�l, saflık ve zarar; hem sana, hem çevrene hem de enerj�sel dengeye. Tekâmül Tekâmül �ç�n de çok �y� b�r şey değ �l. Farkındalık olmalı. Her şeye sevg� d�ye baktığın zaman, ney� fark edeceks�n? R.S. – Sadece gündüz yaşamış g�b� olursun, değ�l m�? Gecen�n reng�n� h�ç b�lemeyeceks�n. Ben ş�md� ruhsal celselerle �lg�l� konuşalım �st� yorum. Bu konu hakkında neler söylemek �sters�n? M.Ç. – Onlar da aynı, melekç�lerle aynı. Çok değ�şen b�r şeyler� yok, sonuçta onlar da kend�ler�n� neye açtığını b�lm�yorlar. Medyumluk var mı? Var, b�r takım yetenekl� k�ş�ler var… R.S. – Sen medyum musun? M.Ç. – Hayır. Ben maj�syen�m. Maj�syen Türkçeye çevr�l�rken, büyücü d�ye çevr�l�yor ve büyücü olumsuz anlamıyla b�l�n�yor. Oysa büyücü ve tab� maj�syen, enerj�y� yönlend�reb�len anlamını taşıyor. Yan� sen enerj�y� yönlend�r�p, olacak olayların şekl�nde b�r değ�ş�kl�k yaratab�l�yorsan, maj�syen veya büyü47
porno çıkar, bazen bozuk program, bazen �se v�rüs çıkar. Yan� b�l�nçs�zce yapıldığında, bu şek�ldek� g�b�, havada ne varsa o toplanır. Günümüzdek� ruhsal celsec�ler�n de çoğunluğunun yaptığı, aynen hackerler�n yaptığı bu �şe benzer. Kanca atmak der�m ben buna.
M.Ç. – İnsanına göre değ�ş�r. Sonuçta b�z de b�lg� alıyoruz. B�lg�, devamlı ve her yerde varlığını sürdürüyor, uydu yayını m�sal�, kes�nt�s�z b�r akış var. Sen�n de telev�zyonun var ama anten�n ayarı bozuk. Veya �nternete benzetel�m, öyles� daha �y� anlaşılır. Esk�den, �nternet�n henüz yavaş olduğu zamanlarda Barakuda Uydusu vardı. B�z normalde telefon ve �nternet üzer�nden Barakuda uydusuna bağlanıp, �sted�ğ�m�z yayını, �sted�ğ�m�z programı hızlı b�r şek�lde �nd�r�yorduk. Sonra bunu hackled�ler. Hackerler� çıktı, havadak� b�lg�ler� kend� b�lg�sayarlarına çekmeye başladılar. Ama o anda havada ne varsa, gel�ş�güzel olarak onu çekt�ler. Bazen oyun çıkar, bazen
R.S. – Kanca atıyorlar, artık şansa ne gel�rse… M.Ç. – Evet, burada kanal oluyorlar mı? Oluyorlar. Çünkü havadan b�r b�lg� çek�yorlar. Ama ne kadar doğru b�lg�ler? Onlara soracak olursan, heps� de doğru. Fakat bu b�lg�y� hayata geç�rd�ğ�nde, yan� b�lg�sayara yükled�ğ�nde, ancak o zaman doğru olup olmadığını anlayab�l�rs�n. B�r bakarsın k�, b�lg�sayarını çökertm�ş. S�stem’� b�lmek lazım onun �ç�n. Ben kend�mden em�nsem, ben�m abonel�ğ�m var, Barakuda uydusuna bağlandım, uydudan ne �sted�ğ�m�, hang� programı �nd�rmek �sted�ğ�m� de b�l�rsem, doğrudur ve sağlıklıdır. Tekn�k arızalar har�ç burada b�r sorun çıkmaz. S�stem’�n de kend�ne göre b�r �şley�ş� var. O �şley�ş �le b�rl�kte g�d�yorsan eğer, sorun yaşamazsın. Bunun �ç�n de b� ze b�lg� la zım. Heps�n� b�leceks�n, Kur’an’ı b�leceks�n, İnc�l’�, Tevrat’ı, Kad�m Mısır ve Kad�m Sümer’� de b�leceks�n… Sadece d�nsel kaynaklar �le yet�nmey�p, felsef� görüşler� �nceleyeceks�n, Kızılder�l�, Ç�nl�, H�ndu, Japon, Şaman�k ve saymadığımız d�ğer tüm b�lgel�kler� de okuyacaksın. Tüm bunları b�l�m�n geld�ğ� son sev�ye �le harmanlayacaksın. S�stem’�n mantığını anlayacaksın, bundan sonra S�stem’�n �şley�ş� �çer�s�nde gelenler� kontrol edeceks�n. Hz. Al� ne dem�şt�? “İl�m b�r noktayken, onu b�z çoğalttık.” Böyle olunca da şu an herkes b�r şeyler b�l�yor. Ben b�lm�yorum d�yen yok k�, sen duydun mu h�ç b�lm�yorum d�yen�? Adam �n�s�ye ver�yor, �n�s�ye verd�ğ� k�ş�, bozuluyor veya düzel�yor. Ama karşısında ne alıyor? H�çb�r şey. şey. Kend� hayatını düzeltmey� bırak da, b�r�n�n baş ağrısını ağ rısını b�le geç�rem�yor geç� rem�yor.. Günümüzde şu laf unutuldu: “Ay�nes� �şt�r k�ş�n�n, lafa bakılmaz.” Herkes artık lafa bakar oldu, şova bakar oldu. Yan� bu adam k�md�r, nec�d�r, ne yapmış d�yen yok. Referans �steyen yok. Ama b�z başkalarıyla çok �lg�lenmeyel�m de kend�m�ze bakalım… Ruhsa l celseye dönel�m…
48
49
SİSTEMDEN BİLGİ ALMA VE ÇALMA R.S. – Ruhsal celse yapanlar, bu �ş�n neres�nde duru yor? Ş�fa veya bü yüyle alakaları yok sanırım. B�lg� alıyorlar… alıyorlar… Aldıkları enformas yon ne kadar sağlıklı, sağ lıklı, ne kadar k adar gerçekç� gerçekç � sence? Ve alınan b�lg�n�n kal�tes�n� ayırt edeb�lecek b�r kıstas var mı?
cüsün. B�z�m d�l�m�zdek� b�l�n�r şekl�yle, enerj�y� �y� veya kötü yönde yönlend�rmene göre, büyücü ya da ş �facı oluyorsun. Her �k� türde de olayların üzer�nde enerj�sel b�r yaptırım gücü kullanıyorsun. Ama �y�, ama kötü. Bunun dışında b�r farkı yok. � y� büyüler büy üler de var, mesela aşk büyüsü . Gerç� Gerç � âşık ed�len R.S. – Ama �y� �ç�n ne kadar �y�d�r, b�l�nmez ama. M.Ç. – Ve üstel�k büyü �le âşık ed�lene farz et k� sevdalı başka b�r� var, değ�l m�? Ama sonuçta ned�r? B�r güç va rsa, her zaman bu güç kullanılmıştır. Öneml� olan bu gücü kend�n ve başkaları �ç�n kullanmayı öğreneb�lmekt�r. Ben �nsanlara balık vermey� seçm�yorum onun �ç�n, balık tutmayı öğret�yorum. Çünkü b�r enerj� alanının �çer�s�nde yaşıyoruz ve b�r enerj� beden�m�z var. 20 tür gıdaya �ht�yacımız varsa, bunun sadece 7-8’�n� yed�ğ�m�zden �çt�ğ�m�zden karşıladığımızı, ger� kalanını �se dışarıdan aldığımızı fark ed�yorsak, olaylara da daha farklı şek�lde bakacağız. Enerj�yle tanışan ve yönlend�rmeye başlayan �nsanların hayatları değ�ş�yor, hayat kal�teler� artıyor.
porno çıkar, bazen bozuk program, bazen �se v�rüs çıkar. Yan� b�l�nçs�zce yapıldığında, bu şek�ldek� g�b�, havada ne varsa o toplanır. Günümüzdek� ruhsal celsec�ler�n de çoğunluğunun yaptığı, aynen hackerler�n yaptığı bu �şe benzer. Kanca atmak der�m ben buna.
M.Ç. – İnsanına göre değ�ş�r. Sonuçta b�z de b�lg� alıyoruz. B�lg�, devamlı ve her yerde varlığını sürdürüyor, uydu yayını m�sal�, kes�nt�s�z b�r akış var. Sen�n de telev�zyonun var ama anten�n ayarı bozuk. Veya �nternete benzetel�m, öyles� daha �y� anlaşılır. Esk�den, �nternet�n henüz yavaş olduğu zamanlarda Barakuda Uydusu vardı. B�z normalde telefon ve �nternet üzer�nden Barakuda uydusuna bağlanıp, �sted�ğ�m�z yayını, �sted�ğ�m�z programı hızlı b�r şek�lde �nd�r�yorduk. Sonra bunu hackled�ler. Hackerler� çıktı, havadak� b�lg�ler� kend� b�lg�sayarlarına çekmeye başladılar. Ama o anda havada ne varsa, gel�ş�güzel olarak onu çekt�ler. Bazen oyun çıkar, bazen
R.S. – Kanca atıyorlar, artık şansa ne gel�rse… M.Ç. – Evet, burada kanal oluyorlar mı? Oluyorlar. Çünkü havadan b�r b�lg� çek�yorlar. Ama ne kadar doğru b�lg�ler? Onlara soracak olursan, heps� de doğru. Fakat bu b�lg�y� hayata geç�rd�ğ�nde, yan� b�lg�sayara yükled�ğ�nde, ancak o zaman doğru olup olmadığını anlayab�l�rs�n. B�r bakarsın k�, b�lg�sayarını çökertm�ş. S�stem’� b�lmek lazım onun �ç�n. Ben kend�mden em�nsem, ben�m abonel�ğ�m var, Barakuda uydusuna bağlandım, uydudan ne �sted�ğ�m�, hang� programı �nd�rmek �sted�ğ�m� de b�l�rsem, doğrudur ve sağlıklıdır. Tekn�k arızalar har�ç burada b�r sorun çıkmaz. S�stem’�n de kend�ne göre b�r �şley�ş� var. O �şley�ş �le b�rl�kte g�d�yorsan eğer, sorun yaşamazsın. Bunun �ç�n de b� ze b�lg� la zım. Heps�n� b�leceks�n, Kur’an’ı b�leceks�n, İnc�l’�, Tevrat’ı, Kad�m Mısır ve Kad�m Sümer’� de b�leceks�n… Sadece d�nsel kaynaklar �le yet�nmey�p, felsef� görüşler� �nceleyeceks�n, Kızılder�l�, Ç�nl�, H�ndu, Japon, Şaman�k ve saymadığımız d�ğer tüm b�lgel�kler� de okuyacaksın. Tüm bunları b�l�m�n geld�ğ� son sev�ye �le harmanlayacaksın. S�stem’�n mantığını anlayacaksın, bundan sonra S�stem’�n �şley�ş� �çer�s�nde gelenler� kontrol edeceks�n. Hz. Al� ne dem�şt�? “İl�m b�r noktayken, onu b�z çoğalttık.” Böyle olunca da şu an herkes b�r şeyler b�l�yor. Ben b�lm�yorum d�yen yok k�, sen duydun mu h�ç b�lm�yorum d�yen�? Adam �n�s�ye ver�yor, �n�s�ye verd�ğ� k�ş�, bozuluyor veya düzel�yor. Ama karşısında ne alıyor? H�çb�r şey. şey. Kend� hayatını düzeltmey� bırak da, b�r�n�n baş ağrısını ağ rısını b�le geç�rem�yor geç� rem�yor.. Günümüzde şu laf unutuldu: “Ay�nes� �şt�r k�ş�n�n, lafa bakılmaz.” Herkes artık lafa bakar oldu, şova bakar oldu. Yan� bu adam k�md�r, nec�d�r, ne yapmış d�yen yok. Referans �steyen yok. Ama b�z başkalarıyla çok �lg�lenmeyel�m de kend�m�ze bakalım… Ruhsa l celseye dönel�m…
48
49
SİSTEMDEN BİLGİ ALMA VE ÇALMA R.S. – Ruhsal celse yapanlar, bu �ş�n neres�nde duru yor? Ş�fa veya bü yüyle alakaları yok sanırım. B�lg� alıyorlar… alıyorlar… Aldıkları enformas yon ne kadar sağlıklı, sağ lıklı, ne kadar k adar gerçekç� gerçekç � sence? Ve alınan b�lg�n�n kal�tes�n� ayırt edeb�lecek b�r kıstas var mı?
Ruhsal celsede medyumluk yapan k�ş�n�n telepat� yeteneğ� de olab�l�r. O an sen�n z�hn�nden geçenler� okuyup sana sen�n yansıttığın b�lg�ler� ger� vereb�l�r. Üstel�k de farkında olmayarak. Kend�s� de �nanmıştır, ona b�lg� yukarıdan gel�yor sanıyordur. Kend�s� de yeteneğ�n�n farkına varmadığı �ç�n… Orada, o durumda k�ş�y� test etmek �ç�n yapılması gereken şudur: Mesela el�n� bakmadan çek�rdek kâses�ne daldırıp, avuçlayacaksın. Sonra el�nde kaç tane çek�rdek var d�ye soracaksın medyuma. Çünkü sen b�l�rsen, karşıdak� k �ş� de bunu b�leb�l�r. Oysa dışarıdan b�r varlık geld�ğ� vak �t, sen�n o el�nde sakladıklarını da sayab�l�r. Fark bu. Bu şek�lde hatasızca ölçüleb�l�r.
R.S. – Bazen ruhsal celse amaçlanmadığı halde, rüya veya v�zyon, duru görü veya duru �ş�t� şekl�nde b�r b�lg� geleb�l�r. Bu gelen�n nereden, neden geld�ğ�n� ve ne kadar sağlıklı olduğunu anlamanın b�r yolu var mı? M.Ç. – Önce k�ş� kend�n� b�lmel�. Peygamber�m�z’e gelen �lk em�r ne? “Oku!” Ama onu oku bunu oku, oradan oku buradan oku değ�l de, �ç�n� oku. Kend�n� oku. İç�ndek� b�lg�y� oku. K�ş� kend�n� b�lmel�, em�n olmalı kend�nden. B�r de korkmamalı h�çb�r şeyden. B�lg� m� gel�yor? Gels�n. Varlık mı gel�yor? Gels�n. Korkmayacaksın. Bunları yaşadığı zaman zaten doğru veya yanlışı göreb�l�r, anlayab�l�r. Ayrıca, deney�mlemes� de lazım, tecrübeyle yoğurması lazım. Çünkü mantık, hayat tecrübes� �le gel�r. Yanlışlar da olacak. Bunun yanında h�sler�n� kullanması lazım, sezg�ler�n�. H�s ve sezg�yle hareket eden �nsan her zaman daha başarılı olur. Ben �lk başladığım zaman, algılarımın �lk açıldığı zaman, başımı secdeden kaldırmazdım. Ve o dönemde bana gelen varlık d�yey�m ben ona veya rehber, bana hep d�n� yönden b�lg�ler verd�. Çünkü o zaman ben�m kalıbım ancak o kadardı. Ama ben k alıbımı zorladığım zorladığım zaman, “ hayır, bunun ötes� olmalı” ded�ğ�m zaman ve “bu kadar olamaz” ded�ğ�m zaman, daha üst boyuttan daha farklı rehberler gel�p ben� ve sen� daha farklı konularda eğ�tmeye başlarlar.
50
R.S. – Ve böyle olmasını sen �sted�n sonuçta. Demek k�, yetenekl� olması yetm�yor b�r �nsanın, gel�şmey�, kalıplarını kırmayı da arzu etmes� lazım. M.Ç. – Evet, ben �sted�m. K�ş� b�r yerde durmamalı. Her zaman sorgulayıcı olmalı, her şey�, herkes� sorgulamalı. Ve tab� az da ş�zofren� lazım .
BİLGİ GELİR, FARKINDALIK KİŞİYE AİTTİR R.S. – Bazen b�lg� de damdan düşer g �b� gel�r ve aslında sen ona hazır değ�ls�nd�r. Yorumlayamıyorsun o anda. Aslına �nmey� bırak, kenarında b�le dolanamıyorsun. Onun �ç�n türlü türlü anlamlar çıkarıyorsun. B�lg�y� ben�mseyem�yorsun yan�. Neden gördüğünü ve onunla ne yapacağını b�lm�yorsun, yorumlayamıyorsun. M.Ç. – B�lg� gel�r, b�lg�den sonra onunla ne yapacağı, k�ş�n�n farkındalığına bağlı. Ben kend� öğrenc�ler�me de bunu der�m. Ben s�ze b�lg�y� ver�r�m, ama farkındalık s�ze a�tt�r. O farkındalıktan sonra yen� b�lg� gel�r. Sev�ye sev�ye, katlana katlana g�der. O an yorumlayamıyor olab�l�rs�n. Zaten �nsanlar o yüzden g�d�p b�r şeyhe sığınma �ht�yacını h�ssedeb�l�rler. Ve bu da lazım. Üstatsız olmaz. İnsanların b�r üstat bulup b�lg�s�nden tecrübes�nden faydalanmaları lazım. Ama günümüzde şeyhler�n� �lahlaştıran tar�katlar da var. Bunlar yanlış. Yoksa Yoksa tab� k� bazı �nsanların bu şek�lde m�syonları var. Ben�m de m�syonlarımdan b�r� de bu – �nsanlara b�lg� vermek. Tecrübeler�m� paylaşmak. Veya onların yaşadığı şeyler�n S�stem’�n �ç�nde ne olduğunu açıklamak. S�stem’e göre değerlend�rmek, b�r şek�lde yol vermek, yolları göstermek. R.S. – Gelecekten de b�lg� alab�l�yor muyuz? Kehanet olgusu ve �şley�ş mekan�zması �le �lg�l� neler söylers�n? M.Ç. – Ayetlerde var, gelecekten b�lg� geleb�l�r. “O, gayb konusunda c�mr� değ�ld�r” , den�l�r. Ama b�l�neb�l�r gayb var, b�r de b�l�nemeyen, mutlak gayb var. Ve b�l�neb�l�r gaybı doğal olarak b�leb�len �nsanlar var, bu normal. İnsanlarda bu yetenek olab�l�r, ama kend�ler�nde bu yeteneğ�n olduğunun da farkına 51
Ruhsal celsede medyumluk yapan k�ş�n�n telepat� yeteneğ� de olab�l�r. O an sen�n z�hn�nden geçenler� okuyup sana sen�n yansıttığın b�lg�ler� ger� vereb�l�r. Üstel�k de farkında olmayarak. Kend�s� de �nanmıştır, ona b�lg� yukarıdan gel�yor sanıyordur. Kend�s� de yeteneğ�n�n farkına varmadığı �ç�n… Orada, o durumda k�ş�y� test etmek �ç�n yapılması gereken şudur: Mesela el�n� bakmadan çek�rdek kâses�ne daldırıp, avuçlayacaksın. Sonra el�nde kaç tane çek�rdek var d�ye soracaksın medyuma. Çünkü sen b�l�rsen, karşıdak� k �ş� de bunu b�leb�l�r. Oysa dışarıdan b�r varlık geld�ğ� vak �t, sen�n o el�nde sakladıklarını da sayab�l�r. Fark bu. Bu şek�lde hatasızca ölçüleb�l�r.
R.S. – Bazen ruhsal celse amaçlanmadığı halde, rüya veya v�zyon, duru görü veya duru �ş�t� şekl�nde b�r b�lg� geleb�l�r. Bu gelen�n nereden, neden geld�ğ�n� ve ne kadar sağlıklı olduğunu anlamanın b�r yolu var mı? M.Ç. – Önce k�ş� kend�n� b�lmel�. Peygamber�m�z’e gelen �lk em�r ne? “Oku!” Ama onu oku bunu oku, oradan oku buradan oku değ�l de, �ç�n� oku. Kend�n� oku. İç�ndek� b�lg�y� oku. K�ş� kend�n� b�lmel�, em�n olmalı kend�nden. B�r de korkmamalı h�çb�r şeyden. B�lg� m� gel�yor? Gels�n. Varlık mı gel�yor? Gels�n. Korkmayacaksın. Bunları yaşadığı zaman zaten doğru veya yanlışı göreb�l�r, anlayab�l�r. Ayrıca, deney�mlemes� de lazım, tecrübeyle yoğurması lazım. Çünkü mantık, hayat tecrübes� �le gel�r. Yanlışlar da olacak. Bunun yanında h�sler�n� kullanması lazım, sezg�ler�n�. H�s ve sezg�yle hareket eden �nsan her zaman daha başarılı olur. Ben �lk başladığım zaman, algılarımın �lk açıldığı zaman, başımı secdeden kaldırmazdım. Ve o dönemde bana gelen varlık d�yey�m ben ona veya rehber, bana hep d�n� yönden b�lg�ler verd�. Çünkü o zaman ben�m kalıbım ancak o kadardı. Ama ben k alıbımı zorladığım zorladığım zaman, “ hayır, bunun ötes� olmalı” ded�ğ�m zaman ve “bu kadar olamaz” ded�ğ�m zaman, daha üst boyuttan daha farklı rehberler gel�p ben� ve sen� daha farklı konularda eğ�tmeye başlarlar.
50
varamayab�l �rler. Neden? Neden? Çünkü “Gelecek b�l�nemez” şekl� nde b�r koşullanma var. Kehanet d�ye b�r şey�n olmadığı söylend�ğ� zaman, düşte gördüğün gayb �şaretler�n� önemsemezs�n. Rüya der geçers�n. Fakat kehanet olgusunun farkındalığını aldıktan sonra, gelecekle �lg�l� olan b�lg�y� fark etmeye başlarsın. Amer�ka yerl�ler�, onları �şgale gelen İspanyol gem�ler�n� görmed�ler. Neden? Çünkü h�ç gem� görmem�şlerd� dah a önce ve gem� şekl�n� fark edemem�şlerd�. Gem� şekl�yle �lg�l� farkındalıkları yoktu. Ancak şamanlar söyled�kten sonra, gördüler. Enerj� de bu şek�lde, kehanet de bu şek�lde. Sonuçta , “O”, “Ol!” dem�ş ve her şey olup b�tm�ş. B�z bu olan b�ten� yaşıyoruz bugün. Olmuş b�tm�şse ve Hızır’ın zaman ve mekânda seyahat etme olanağı varsa, sen�n de gelecekten parçalar görmen normal. Ama b�ze bunun hep yanlış olduğunu söyled�ler, “Geleceğ� sadece Allah b�l�r” derler. Fakat d�ğer taraftan Kur’an’a bakıyorsun, Hız ır’ın Hz. Musa’ya ders� var. Kehf sures�nde, gelecekte eşkıya olacağını gördüğü, b�ld�ğ� b�r çocuğu öldürüyor.
R.S. – Ve böyle olmasını sen �sted�n sonuçta. Demek k�, yetenekl� olması yetm�yor b�r �nsanın, gel�şmey�, kalıplarını kırmayı da arzu etmes� lazım. M.Ç. – Evet, ben �sted�m. K�ş� b�r yerde durmamalı. Her zaman sorgulayıcı olmalı, her şey�, herkes� sorgulamalı. Ve tab� az da ş�zofren� lazım .
BİLGİ GELİR, FARKINDALIK KİŞİYE AİTTİR R.S. – Bazen b�lg� de damdan düşer g �b� gel�r ve aslında sen ona hazır değ�ls�nd�r. Yorumlayamıyorsun o anda. Aslına �nmey� bırak, kenarında b�le dolanamıyorsun. Onun �ç�n türlü türlü anlamlar çıkarıyorsun. B�lg�y� ben�mseyem�yorsun yan�. Neden gördüğünü ve onunla ne yapacağını b�lm�yorsun, yorumlayamıyorsun. M.Ç. – B�lg� gel�r, b�lg�den sonra onunla ne yapacağı, k�ş�n�n farkındalığına bağlı. Ben kend� öğrenc�ler�me de bunu der�m. Ben s�ze b�lg�y� ver�r�m, ama farkındalık s�ze a�tt�r. O farkındalıktan sonra yen� b�lg� gel�r. Sev�ye sev�ye, katlana katlana g�der. O an yorumlayamıyor olab�l�rs�n. Zaten �nsanlar o yüzden g�d�p b�r şeyhe sığınma �ht�yacını h�ssedeb�l�rler. Ve bu da lazım. Üstatsız olmaz. İnsanların b�r üstat bulup b�lg�s�nden tecrübes�nden faydalanmaları lazım. Ama günümüzde şeyhler�n� �lahlaştıran tar�katlar da var. Bunlar yanlış. Yoksa Yoksa tab� k� bazı �nsanların bu şek�lde m�syonları var. Ben�m de m�syonlarımdan b�r� de bu – �nsanlara b�lg� vermek. Tecrübeler�m� paylaşmak. Veya onların yaşadığı şeyler�n S�stem’�n �ç�nde ne olduğunu açıklamak. S�stem’e göre değerlend�rmek, b�r şek�lde yol vermek, yolları göstermek. R.S. – Gelecekten de b�lg� alab�l�yor muyuz? Kehanet olgusu ve �şley�ş mekan�zması �le �lg�l� neler söylers�n? M.Ç. – Ayetlerde var, gelecekten b�lg� geleb�l�r. “O, gayb konusunda c�mr� değ�ld�r” , den�l�r. Ama b�l�neb�l�r gayb var, b�r de b�l�nemeyen, mutlak gayb var. Ve b�l�neb�l�r gaybı doğal olarak b�leb�len �nsanlar var, bu normal. İnsanlarda bu yetenek olab�l�r, ama kend�ler�nde bu yeteneğ�n olduğunun da farkına 51
Bu b�r yetenekse, sorgulamamak lazım bazı şeyler�, kabullenmek lazım. Belk� de b�r m�syondur, belk� de k�ş�n�n tekâmül yolu budur. B�r res�m yapıp, duvara asıyorsun, sevd�ğ�n �ç�n, yapmaktan hoşlandığın �ç�n. B�r gelecek b�lg�s� alıp, onu kehanet ed�yorsun, kend�nden dışar ı atıyorsun, sadece öngörme yeteneğ�n olduğu �ç�n…
R.S. – Şunu sorayım o zaman. Örneğ�n üç gün önces�nden b�r deprem olacağını görüyorsun. Bunu görmende b�r amaç var mı? Yoksa öyles�ne paraz�t b�r yayın m�sal�, neden� olmadan mı ulaşır b�lg�s�? M.Ç. – Üçüncü gözde, alın çakrasında b�r sorun varsa bazı �nsanlar, b�r gün sonrasını görürler. Ve sürekl�l�k kazandığında, “Neden yaşıyorum?” d�yerek hayıflanırlar. Bu duruma geld�ğ�nde �nsan gelecek b�lg�s� b�r yetenek olmaktan çıkıp, soruna dönüşür. Çakra düzenlend�ğ� zaman, artık bu �nsanlar yorulmuyor. Yarın ne olacağını b�lmed�kler� �ç�n hayatı güzell�kle yaşıyorlar. Ama bu b�r yetenekse ve b�z o çakrayı düzenled�ysek, daha farklı şeyler ortaya çıkıyor. O zaman k�ş� örneğ�n falcı �se, karşındak�n�n falına daha rahat bakıp, yorulmuyor. Veya b�r�s� kehanetlerde bulunuyor. Keha nette bulunma k �y� �y � m� kötü mü? Geçm�ştek� kehanetlere bakarsak, çok da sakıncalı olmadıklarını görüyoruz. Nostradamus b�r şeyler� öngörmüş, ama ded�kler� anla şılamamış. Ancak kehanet olduktan olduktan sonra ne demek �sted�ğ� çözülmüş. Ama b�r sonrak� kehanet�n� y�ne h�ç k�mse yorumlayamıyor, daha k� o da olana kadar.
R.S. – B�r şeyler� değ �şt�reb�l d�ye gelm�yor o halde b�lg �ler. M.Ç. – Hayır, o da var. R.S. – Mesela ben deprem� görüyorum, ama önleyem�yorum. Önceler� konuşmuyordum; konuşursam, gerçekten olacak d�ye end�şelen� yordum, ama y�ne de olan oluyordu. H�çb�r şey� değ �şt�rem�yorum ve ac�z�m. Bundan em�n�m. M.Ç. – İşte bu da b�r tekâmül yolu. Deprem olacağını görüyorsun ve değ�şt�rem�yorsun. Babanın hastalığını aylarca görüyorsun ve değ�şt�rem�yorsun. O durumda ne d�yorsun? “Ben b�ld�ğ�m halde b�r şey değ�şt�rem�yorum. Benden büyük b�r �rade var.” Kabullen�yorsun. Sen bunu ego hal�ne de dönüştüreb�l�rs�n. Ve bu sen� ger�let�r. ger�let�r. R.S. – Egoya dönüştürem�yorsun, çünkü görmen�n b�r faydası olmadı ğını anlıyorsun ve çok ac�zs�n aslında. M.Ç. – Yapanlar da var. B�r medyuma g�d�yorsun ve sen�n her şey�n� b�ld�ğ�n� görüyorsun. Onu �lahlaştırıyorsun, o da kend� egosunu ş�ş�r�yor. İşte bu yanlış. Çünkü o medyum da sadece b�r ves�le, yaratıcının ne kadar büyük b�r kudret olduğunu ve acz�yet�m�z�n boyutunu anlamamız �ç�n b�r fırsat. Aslında geleceğ� öngörme, kehanet yetenekse de, bu b�r hed�ye değ �l. Vebal ve sorumluluktur. D�ğer taraftan, olacakları değ�şt�rememen�n verd�ğ� acz�yet�n yanında, k�ş� kend�n� suçlamaya da başlayab�l�r. Mesela sen, babanın rahatsızlığını görüyorsun ama yorumlayamıyorsun, engelleyem�yorsun. Sonra kend�n�, gördüğün gördüğün halde anlayamadığın �ç�n olacakları, suçlamaya kalkıyorsun. İşte bu h�ç de �y� b�r şey değ�l. Yaşanılması gereken şeyler yaşanacaktır. Ama ves�le aramaktan da vazgeçmemek lazım. Kader ned�r? Yoldak� dönüm noktalarıdır. O aradak�-
52
53
varamayab�l �rler. Neden? Neden? Çünkü “Gelecek b�l�nemez” şekl� nde b�r koşullanma var. Kehanet d�ye b�r şey�n olmadığı söylend�ğ� zaman, düşte gördüğün gayb �şaretler�n� önemsemezs�n. Rüya der geçers�n. Fakat kehanet olgusunun farkındalığını aldıktan sonra, gelecekle �lg�l� olan b�lg�y� fark etmeye başlarsın. Amer�ka yerl�ler�, onları �şgale gelen İspanyol gem�ler�n� görmed�ler. Neden? Çünkü h�ç gem� görmem�şlerd� dah a önce ve gem� şekl�n� fark edemem�şlerd�. Gem� şekl�yle �lg�l� farkındalıkları yoktu. Ancak şamanlar söyled�kten sonra, gördüler. Enerj� de bu şek�lde, kehanet de bu şek�lde. Sonuçta , “O”, “Ol!” dem�ş ve her şey olup b�tm�ş. B�z bu olan b�ten� yaşıyoruz bugün. Olmuş b�tm�şse ve Hızır’ın zaman ve mekânda seyahat etme olanağı varsa, sen�n de gelecekten parçalar görmen normal. Ama b�ze bunun hep yanlış olduğunu söyled�ler, “Geleceğ� sadece Allah b�l�r” derler. Fakat d�ğer taraftan Kur’an’a bakıyorsun, Hız ır’ın Hz. Musa’ya ders� var. Kehf sures�nde, gelecekte eşkıya olacağını gördüğü, b�ld�ğ� b�r çocuğu öldürüyor.
Bu b�r yetenekse, sorgulamamak lazım bazı şeyler�, kabullenmek lazım. Belk� de b�r m�syondur, belk� de k�ş�n�n tekâmül yolu budur. B�r res�m yapıp, duvara asıyorsun, sevd�ğ�n �ç�n, yapmaktan hoşlandığın �ç�n. B�r gelecek b�lg�s� alıp, onu kehanet ed�yorsun, kend�nden dışar ı atıyorsun, sadece öngörme yeteneğ�n olduğu �ç�n…
R.S. – Şunu sorayım o zaman. Örneğ�n üç gün önces�nden b�r deprem olacağını görüyorsun. Bunu görmende b�r amaç var mı? Yoksa öyles�ne paraz�t b�r yayın m�sal�, neden� olmadan mı ulaşır b�lg�s�? M.Ç. – Üçüncü gözde, alın çakrasında b�r sorun varsa bazı �nsanlar, b�r gün sonrasını görürler. Ve sürekl�l�k kazandığında, “Neden yaşıyorum?” d�yerek hayıflanırlar. Bu duruma geld�ğ�nde �nsan gelecek b�lg�s� b�r yetenek olmaktan çıkıp, soruna dönüşür. Çakra düzenlend�ğ� zaman, artık bu �nsanlar yorulmuyor. Yarın ne olacağını b�lmed�kler� �ç�n hayatı güzell�kle yaşıyorlar. Ama bu b�r yetenekse ve b�z o çakrayı düzenled�ysek, daha farklı şeyler ortaya çıkıyor. O zaman k�ş� örneğ�n falcı �se, karşındak�n�n falına daha rahat bakıp, yorulmuyor. Veya b�r�s� kehanetlerde bulunuyor. Keha nette bulunma k �y� �y � m� kötü mü? Geçm�ştek� kehanetlere bakarsak, çok da sakıncalı olmadıklarını görüyoruz. Nostradamus b�r şeyler� öngörmüş, ama ded�kler� anla şılamamış. Ancak kehanet olduktan olduktan sonra ne demek �sted�ğ� çözülmüş. Ama b�r sonrak� kehanet�n� y�ne h�ç k�mse yorumlayamıyor, daha k� o da olana kadar.
R.S. – B�r şeyler� değ �şt�reb�l d�ye gelm�yor o halde b�lg �ler. M.Ç. – Hayır, o da var. R.S. – Mesela ben deprem� görüyorum, ama önleyem�yorum. Önceler� konuşmuyordum; konuşursam, gerçekten olacak d�ye end�şelen� yordum, ama y�ne de olan oluyordu. H�çb�r şey� değ �şt�rem�yorum ve ac�z�m. Bundan em�n�m. M.Ç. – İşte bu da b�r tekâmül yolu. Deprem olacağını görüyorsun ve değ�şt�rem�yorsun. Babanın hastalığını aylarca görüyorsun ve değ�şt�rem�yorsun. O durumda ne d�yorsun? “Ben b�ld�ğ�m halde b�r şey değ�şt�rem�yorum. Benden büyük b�r �rade var.” Kabullen�yorsun. Sen bunu ego hal�ne de dönüştüreb�l�rs�n. Ve bu sen� ger�let�r. ger�let�r. R.S. – Egoya dönüştürem�yorsun, çünkü görmen�n b�r faydası olmadı ğını anlıyorsun ve çok ac�zs�n aslında. M.Ç. – Yapanlar da var. B�r medyuma g�d�yorsun ve sen�n her şey�n� b�ld�ğ�n� görüyorsun. Onu �lahlaştırıyorsun, o da kend� egosunu ş�ş�r�yor. İşte bu yanlış. Çünkü o medyum da sadece b�r ves�le, yaratıcının ne kadar büyük b�r kudret olduğunu ve acz�yet�m�z�n boyutunu anlamamız �ç�n b�r fırsat. Aslında geleceğ� öngörme, kehanet yetenekse de, bu b�r hed�ye değ �l. Vebal ve sorumluluktur. D�ğer taraftan, olacakları değ�şt�rememen�n verd�ğ� acz�yet�n yanında, k�ş� kend�n� suçlamaya da başlayab�l�r. Mesela sen, babanın rahatsızlığını görüyorsun ama yorumlayamıyorsun, engelleyem�yorsun. Sonra kend�n�, gördüğün gördüğün halde anlayamadığın �ç�n olacakları, suçlamaya kalkıyorsun. İşte bu h�ç de �y� b�r şey değ�l. Yaşanılması gereken şeyler yaşanacaktır. Ama ves�le aramaktan da vazgeçmemek lazım. Kader ned�r? Yoldak� dönüm noktalarıdır. O aradak�-
52
53
n� yaşamak b�z�m el�m�zde olan bazı şeylerd�r. Mesela sen şu anda babanın hastalığını önleyemed�ğ�n önleyemed�ğ�n �ç�n p�şmanlık yaşayacağına, bundan ders alıp, bu yeteneğ�n� bundan fazla nasıl gel�şt�reb�leceğ�n üzer�ne yoğunlaşsan daha doğru b�r �ş yapmış olursun. H�ç değ�lse bundan sonra faydalı olab�l�r�m d�ye düşünmel�s�n, kend�n� suçlamak yer�ne. t ed�rg�n oluyor, artık görmek �stem�R.S. – Ama �nsan bu durumda ted�rg�n yorsun, korkuyorsun. M.Ç. – İşte korkmayacaksın, onun yer�ne kabul ed�p durumunu, kend�n� gel�şt�receks�n. Ben�m çocukluğumdan ber� ş�fa yeteneğ�m var. Gelen k�ş�ye bakıyorsun, rahatsız. Ve g�d�p ona dokunma gereğ� duyuyorsun ve enerj� verme �ht�yacını h�ssed�yorsun. Bunu yapmamak �ç�n, ben�m g�d�p küçük b�r sah�l kasabasında yaşamaya başlamam lazım k� bunu da yaptım. Ama olmuyor. olmuyor. Çünkü dağda herkes vel� oluyor. oluyor. Ama öneml� olan halkın �ç�nde hakka yürümey� başarmak. Kaçamazsın, çünkü senden “B�r şey üretmen“ �sten�l�yor. Zaten kaçmaya kalkarsan, sorumluluğu üstlenmek �stemezsen, S�stem sana müdahale de ed �yor. R.S. – Böyle b�r yetenek olduğ unda, onu reddetme şansın pe k yok anlaşılan. Eğer sen, “Ş�facılıkla �lg�l� h�çb�r şey yapmak �stem�yorum artık.”, dersen veya ben “Gelecekle �lg�l� v�zyonlar görmek �stem�yo rum.”, dersem ne olacak?
M.Ç. – Şu olur: S�stem’�n �ş�ne gel�r, sana daha fazla yükleme yapar, daha çok enerj� ürett�r�r. Kaçacak b�r yer yok. Bazı �nsanlar görevl� ve m�syonları var.
YETENEK SOYDAN GELİR R.S. – Görevl�, m�syon yüklenen k�ş�ler neye göre seç�l�yor? Gel�ş�gü zel b�r seç�m m� söz konusu yoksa b�r takım kıstaslar k ıstaslar var mı? Neden b�r�nde olup başkasında olmuyor? Bakıyorsun b�r a�lede b�rkaç kuşak boyu ş�facı çıkar. D�ğer b�r a�lede bu tarzda b�r yetenek h�ç gel�şmez.
54
M.Ç. – Evet, çünkü soydan gel�r. R.S. – Sen�n soyunda var mı? M.Ç. – Babaannemde vardı. Ben de daha henüz çok küçükken renkler göremeye, noktalar görmeye başladım. Herkes de görüyor sanıyordum. Ayrıcalık olduğunu çok sonra öğrend�m. S�stem’� şöyle değerlend�rel�m. B�r b�lg�sayar oyunu var. Bu b�lg�sayar oyununu yazan, her şey� b�l�yor, her �ht�mal� b�l�yor. Ve her �ht�mal� b�ld�ğ� �ç�n, ona göre b�r oyun kurgulamış. Bu oyunun dışına çıkmamızın �mkânı yok. R.S. – Şu hamley� yapmazsa, bu hamley� yapar, onu da yapmazsa f�lancayı oynar… Olab�lecek her olasılık b�l�n�yor yan�. M.Ç. – B�z�m buradak� farkımız şu. İnsanlar kend�n� o oyunun �ç�ndek� karakter sanıyorlar. Ama olay ned�r tam olarak b�l�yor musun? B�z, z�h�n ded�ğ�m�z şeyle, dışarıdan o oyun karakter�n� yönet�yoruz. Oyunu yazan b�r bey�n, o da b�lg�sayarın dışında. Ve b�ze verd�ğ�, kend� üzer�nden verd�ğ� yetk�yle, ş�freyle b�z o oyunu oynuyoruz. Oyun �çer�s�nde b�z�m yetenekler�m�zle, b�lg�m�zle, becer�m�zle �lerl�yoruz. Oyun, tamam, yazılmış. Oyunu yazan zaten her şey� b�l�yor. Ama b�z de z�hn�m�zle o oyunu, �çer�s�ndek� karakterler� yönlend�r�yoruz. Level’ler� atlayıp, tekâmül ed�yoruz. Oyunun �ç�nde, ödülü de koymuş, cezayı da… Enerj�y� kullanmayı b�lmek, oyunun kodlarını b�lmek g�b� b�r şey. Kodları b�len, h�le yapab�l�r. İy� veya kötü anlamda… Çünkü oyunun karşıt karakterler� de, onu yenmek �ç�n programlanmış. İy� – kötü kavramı da burada ortaya çıkar. Ve ded�ğ�m g�b�, kodlara ulaşma, enerj�y� kullanma, h�le yapma (geleceğ� görme ve oyunu başka yönlere g�tmeye zorlama) yetenekler�, soydan gel�r. Babaannemde ş�facılık varmış. Babam anlatır, Kur’an’ı açar okurmuş. O zaman radyo, telev�zyon yokmuş, haber kaynakları kısıtlıymış tab�. O da olacakları ve olanları söylerm�ş. “Doğudan konuşulacak, batıdan duyulacak” g�b�. Babaannem en son kıyamet alametler� �ç�n şunu söylerm�ş mesela: “Öküz buzağı doğuracak…” Son kıyamet alamet� bu olacak derm�ş. 55
n� yaşamak b�z�m el�m�zde olan bazı şeylerd�r. Mesela sen şu anda babanın hastalığını önleyemed�ğ�n önleyemed�ğ�n �ç�n p�şmanlık yaşayacağına, bundan ders alıp, bu yeteneğ�n� bundan fazla nasıl gel�şt�reb�leceğ�n üzer�ne yoğunlaşsan daha doğru b�r �ş yapmış olursun. H�ç değ�lse bundan sonra faydalı olab�l�r�m d�ye düşünmel�s�n, kend�n� suçlamak yer�ne. t ed�rg�n oluyor, artık görmek �stem�R.S. – Ama �nsan bu durumda ted�rg�n yorsun, korkuyorsun. M.Ç. – İşte korkmayacaksın, onun yer�ne kabul ed�p durumunu, kend�n� gel�şt�receks�n. Ben�m çocukluğumdan ber� ş�fa yeteneğ�m var. Gelen k�ş�ye bakıyorsun, rahatsız. Ve g�d�p ona dokunma gereğ� duyuyorsun ve enerj� verme �ht�yacını h�ssed�yorsun. Bunu yapmamak �ç�n, ben�m g�d�p küçük b�r sah�l kasabasında yaşamaya başlamam lazım k� bunu da yaptım. Ama olmuyor. olmuyor. Çünkü dağda herkes vel� oluyor. oluyor. Ama öneml� olan halkın �ç�nde hakka yürümey� başarmak. Kaçamazsın, çünkü senden “B�r şey üretmen“ �sten�l�yor. Zaten kaçmaya kalkarsan, sorumluluğu üstlenmek �stemezsen, S�stem sana müdahale de ed �yor. R.S. – Böyle b�r yetenek olduğ unda, onu reddetme şansın pe k yok anlaşılan. Eğer sen, “Ş�facılıkla �lg�l� h�çb�r şey yapmak �stem�yorum artık.”, dersen veya ben “Gelecekle �lg�l� v�zyonlar görmek �stem�yo rum.”, dersem ne olacak?
M.Ç. – Şu olur: S�stem’�n �ş�ne gel�r, sana daha fazla yükleme yapar, daha çok enerj� ürett�r�r. Kaçacak b�r yer yok. Bazı �nsanlar görevl� ve m�syonları var.
YETENEK SOYDAN GELİR R.S. – Görevl�, m�syon yüklenen k�ş�ler neye göre seç�l�yor? Gel�ş�gü zel b�r seç�m m� söz konusu yoksa b�r takım kıstaslar k ıstaslar var mı? Neden b�r�nde olup başkasında olmuyor? Bakıyorsun b�r a�lede b�rkaç kuşak boyu ş�facı çıkar. D�ğer b�r a�lede bu tarzda b�r yetenek h�ç gel�şmez.
54
R.S. – O zaman durumumuz kr�t�k . Genet�k o kadar �lerled� k�, ökü zün doğurma ola yı an meseles� g�b�… M.Ç. – Çok yaklaştı b�r şeyler. Zaten tekâmül de hızlandı. Esk� yıllarda on sene – y�rm� senede ulaşılan sev�yeye bugünlerde altı ayda gel�neb�l�yor. R.S. – Soydan gel�yor ded�k ya bazı yetenekler. Mutasyon g�b� b�r şey m� bu, b�r a�le �çer�s�nde? O a�leye o genler nereden gel�r? Bazı k�ş�lerde �se ne kadar da zorlasan olmuyor. Yıllar boyu med�tasyon yapar, şunu yapar, yapar, bunu yapar… olmuyor, olmuyor, olmuyor.
M.Ç. – Evet, çünkü soydan gel�r. R.S. – Sen�n soyunda var mı? M.Ç. – Babaannemde vardı. Ben de daha henüz çok küçükken renkler göremeye, noktalar görmeye başladım. Herkes de görüyor sanıyordum. Ayrıcalık olduğunu çok sonra öğrend�m. S�stem’� şöyle değerlend�rel�m. B�r b�lg�sayar oyunu var. Bu b�lg�sayar oyununu yazan, her şey� b�l�yor, her �ht�mal� b�l�yor. Ve her �ht�mal� b�ld�ğ� �ç�n, ona göre b�r oyun kurgulamış. Bu oyunun dışına çıkmamızın �mkânı yok. R.S. – Şu hamley� yapmazsa, bu hamley� yapar, onu da yapmazsa f�lancayı oynar… Olab�lecek her olasılık b�l�n�yor yan�. M.Ç. – B�z�m buradak� farkımız şu. İnsanlar kend�n� o oyunun �ç�ndek� karakter sanıyorlar. Ama olay ned�r tam olarak b�l�yor musun? B�z, z�h�n ded�ğ�m�z şeyle, dışarıdan o oyun karakter�n� yönet�yoruz. Oyunu yazan b�r bey�n, o da b�lg�sayarın dışında. Ve b�ze verd�ğ�, kend� üzer�nden verd�ğ� yetk�yle, ş�freyle b�z o oyunu oynuyoruz. Oyun �çer�s�nde b�z�m yetenekler�m�zle, b�lg�m�zle, becer�m�zle �lerl�yoruz. Oyun, tamam, yazılmış. Oyunu yazan zaten her şey� b�l�yor. Ama b�z de z�hn�m�zle o oyunu, �çer�s�ndek� karakterler� yönlend�r�yoruz. Level’ler� atlayıp, tekâmül ed�yoruz. Oyunun �ç�nde, ödülü de koymuş, cezayı da… Enerj�y� kullanmayı b�lmek, oyunun kodlarını b�lmek g�b� b�r şey. Kodları b�len, h�le yapab�l�r. İy� veya kötü anlamda… Çünkü oyunun karşıt karakterler� de, onu yenmek �ç�n programlanmış. İy� – kötü kavramı da burada ortaya çıkar. Ve ded�ğ�m g�b�, kodlara ulaşma, enerj�y� kullanma, h�le yapma (geleceğ� görme ve oyunu başka yönlere g�tmeye zorlama) yetenekler�, soydan gel�r. Babaannemde ş�facılık varmış. Babam anlatır, Kur’an’ı açar okurmuş. O zaman radyo, telev�zyon yokmuş, haber kaynakları kısıtlıymış tab�. O da olacakları ve olanları söylerm�ş. “Doğudan konuşulacak, batıdan duyulacak” g�b�. Babaannem en son kıyamet alametler� �ç�n şunu söylerm�ş mesela: “Öküz buzağı doğuracak…” Son kıyamet alamet� bu olacak derm�ş. 55
aşırı �ler�de, çok gel�şk�n b�r ırktı ve k�m b�l�r ne tür paraps�koloj�k yeteneklerle donatılmışlardı. Onların genler�n� taşıyorsak b�r ölçüde b�zlere de geçm�ş ve bazı a�lelerde depreşm�şt�r…
M.Ç. – Fakat öyle düşünme. Herkes�n farklı b�r yeteneğ� var. Ve S�stem �ç�nde herkes�n b�r rolü, görev�. Enerj� temeld�r. Bende yetenek babında ne var- ş�facılıK. Ve ekstradan ka nal olma yeteneğ�. Ben ş�md� ş�facılık yeteneğ�mle sana ş�fa vereb�l�r�m, ama ş�facılık yeteneğ�m �le sana �n�s�yasyon veremem. Yan� el veremem. Ben�m avantajım şu: kanal enerj�mle ş�fa yeteneğ�m� b�rleşt�r�p, artı olarak k�ş�lere uyulmama vereb�l�yorum. Ve uyumlama uyuml ama verd�ğ�m k�ş�lere sen ş�facı ş �facı olacaksın olacaksı n dem�yorum. Al bu enerj�y�, tekâmülün �ç�n kullan d�yorum. A�lende huzur �ç�n, al bu enerj�y� kull an, ş�fa vermek �ç�n, al bu enerj�y� kullan, farkındalık kazanmak �ç�n, al bu enerj�y� kullan. Ve k�ş�ler�n kend� özell�kler�ne göre çalışmalar yaptırtıyorum. O zaman k�ş�ler�n farklı yetenekler� ortaya çıkıyor. Ben�m öğrenc�ler�m�n heps� şu an ş�fa vereceğ�m d�ye uğraşmıyorlar. Mesela b�r doktor, hastasını �y�leşt�rmek �ç�n kullanıyor, b�r öğretmen, öğrenc�ler�ne daha �y� öğretmek �ç�n, b�r pazarlamacı �se, daha �y� satış yapab�lmek �ç�n. Sonuçta enerj� var, Enerj� S�stem� var, bu S�stem’� kullanıyoruz b�z. R.S. – Ben hala soydan gelen yetenektey�m… Ş�md� ş�fa, geleceğ� görme ve başka başk a paraps�koloj�k yetenekler, a�leden, soydan gel� yor ded�k ve b�r tür mutasyon sonucu olab�l�r d�ye düşündüm ben bunun yanında. Evr�msel süreçte, genler�m�ze genet�k b�r müdahale yapıldığını da konuşmuştuk. konuşmuştuk . Acaba, d�yorum, bu tarz yetenekler müdahaledek� genler�n bazı a�lelerde daha baskın çıkması sonucu gel�şeb�l�r m�? Çünkü sonuçta genet�k müdahaley� yapanlar, yapanlar, b�zden
M.Ç. – Evet, onlardan gelen b�r gen var. Ve duyu ötes� yetenek zaten tamamen onunla �lg�l�. Bakıyorsun babaannede ş�fa var, torunda var, em�n ol onun torunlarından b�r�nde de çıkacaktır. Yetenek ded�k ya, müz�k de aynıdır, ş��r de, res�m de. Ben şu örneğ� ver�yorum: Herkeste ş�facılık yeteneğ� var b�r ölçüde, ama doğuştan fazla �se bu yetenek, �n�s�yasyon ver�ld�ğ�nde, b�rden açılır ve artar… Res�m yeteneğ�n varsa, b�r res�m kursuna yazıldığında, çok �lerler. Ama sen�n res�m yeteneğ�n yoksa kursa g�der ve bell� b�r düzeye kadar gel�ş�rs�n. D�ğer yandan doğuştan gelen b�r yeteneğ�m�z varsa, ama b�ze h�çb�r zaman kâğıt kalem ver�lmed�yse, bu yeteneğ�m�z� b�lmeyeb�l�r�z. Uyumlama ver�ld�ğ�nde, var olan yetenekler ortaya dökülüyor. R.S. – Fakat şu var k�, res�m, müz�k, ş��r yazma g�b� yetenekler görünür sınıfta ve doğal kabul ed�leb�l�yor. K�mse kızı 3-4 yaşında p�yano çalıyor d�ye anormal derecede şaşırmıyor. Hâlbuk� b�z�m alan, duyu ötes� olduğu �ç�n çok d�kkat çek�yor ve merak ed�l�yor. Çünkü zaten herkes, bu görünen�n ötes�n� b�lmek �st�yor. M.Ç. – Herkes merak ed�yor da, öbür taraftan gelen b�lg�ler�, beş duyuya kısıtlıyoruz. Ve bu beş duyu har�c�ndek� bazı algılara açık olan �nsanları da hasta sanıyorlar. Ya da kend�nde öyle b�r duyum olan k�ş�, onu gel�şt�receğ�n� kend�n� rahatsız zannetmeye başlıyor. O ded�ğ�n 3-4 yaşındak� kız, hayal� arkadaşlarıyla konuşmaya kalktığında, anne-baba end�şelen�yor, hemen çocuğu alıp doktora koşuyor. Mesela sen�n doğuştan ş�facılık yeteneğ�n var, ama bu yeteneğ�n� kullanmıyorsun. Kanal olmuyorsun, o enerj�y� aktarmıyorsun. O zaman ne oluyor? Sen patlıyorsun, çünkü enerj�y� kullanman gerek�yor. Düşün k� b�r el�n var ama onu kullanmıyorsun b�r türlü, sürekl� beden�n�n yanında b�t�ş�k duruyor, kıpırdamıyor. Ne oluyor b�r süre sonra? Ağırlık olup
56
57
R.S. – O zaman durumumuz kr�t�k . Genet�k o kadar �lerled� k�, ökü zün doğurma ola yı an meseles� g�b�… M.Ç. – Çok yaklaştı b�r şeyler. Zaten tekâmül de hızlandı. Esk� yıllarda on sene – y�rm� senede ulaşılan sev�yeye bugünlerde altı ayda gel�neb�l�yor. R.S. – Soydan gel�yor ded�k ya bazı yetenekler. Mutasyon g�b� b�r şey m� bu, b�r a�le �çer�s�nde? O a�leye o genler nereden gel�r? Bazı k�ş�lerde �se ne kadar da zorlasan olmuyor. Yıllar boyu med�tasyon yapar, şunu yapar, yapar, bunu yapar… olmuyor, olmuyor, olmuyor.
aşırı �ler�de, çok gel�şk�n b�r ırktı ve k�m b�l�r ne tür paraps�koloj�k yeteneklerle donatılmışlardı. Onların genler�n� taşıyorsak b�r ölçüde b�zlere de geçm�ş ve bazı a�lelerde depreşm�şt�r…
M.Ç. – Fakat öyle düşünme. Herkes�n farklı b�r yeteneğ� var. Ve S�stem �ç�nde herkes�n b�r rolü, görev�. Enerj� temeld�r. Bende yetenek babında ne var- ş�facılıK. Ve ekstradan ka nal olma yeteneğ�. Ben ş�md� ş�facılık yeteneğ�mle sana ş�fa vereb�l�r�m, ama ş�facılık yeteneğ�m �le sana �n�s�yasyon veremem. Yan� el veremem. Ben�m avantajım şu: kanal enerj�mle ş�fa yeteneğ�m� b�rleşt�r�p, artı olarak k�ş�lere uyulmama vereb�l�yorum. Ve uyumlama uyuml ama verd�ğ�m k�ş�lere sen ş�facı ş �facı olacaksın olacaksı n dem�yorum. Al bu enerj�y�, tekâmülün �ç�n kullan d�yorum. A�lende huzur �ç�n, al bu enerj�y� kull an, ş�fa vermek �ç�n, al bu enerj�y� kullan, farkındalık kazanmak �ç�n, al bu enerj�y� kullan. Ve k�ş�ler�n kend� özell�kler�ne göre çalışmalar yaptırtıyorum. O zaman k�ş�ler�n farklı yetenekler� ortaya çıkıyor. Ben�m öğrenc�ler�m�n heps� şu an ş�fa vereceğ�m d�ye uğraşmıyorlar. Mesela b�r doktor, hastasını �y�leşt�rmek �ç�n kullanıyor, b�r öğretmen, öğrenc�ler�ne daha �y� öğretmek �ç�n, b�r pazarlamacı �se, daha �y� satış yapab�lmek �ç�n. Sonuçta enerj� var, Enerj� S�stem� var, bu S�stem’� kullanıyoruz b�z. R.S. – Ben hala soydan gelen yetenektey�m… Ş�md� ş�fa, geleceğ� görme ve başka başk a paraps�koloj�k yetenekler, a�leden, soydan gel� yor ded�k ve b�r tür mutasyon sonucu olab�l�r d�ye düşündüm ben bunun yanında. Evr�msel süreçte, genler�m�ze genet�k b�r müdahale yapıldığını da konuşmuştuk. konuşmuştuk . Acaba, d�yorum, bu tarz yetenekler müdahaledek� genler�n bazı a�lelerde daha baskın çıkması sonucu gel�şeb�l�r m�? Çünkü sonuçta genet�k müdahaley� yapanlar, yapanlar, b�zden
M.Ç. – Evet, onlardan gelen b�r gen var. Ve duyu ötes� yetenek zaten tamamen onunla �lg�l�. Bakıyorsun babaannede ş�fa var, torunda var, em�n ol onun torunlarından b�r�nde de çıkacaktır. Yetenek ded�k ya, müz�k de aynıdır, ş��r de, res�m de. Ben şu örneğ� ver�yorum: Herkeste ş�facılık yeteneğ� var b�r ölçüde, ama doğuştan fazla �se bu yetenek, �n�s�yasyon ver�ld�ğ�nde, b�rden açılır ve artar… Res�m yeteneğ�n varsa, b�r res�m kursuna yazıldığında, çok �lerler. Ama sen�n res�m yeteneğ�n yoksa kursa g�der ve bell� b�r düzeye kadar gel�ş�rs�n. D�ğer yandan doğuştan gelen b�r yeteneğ�m�z varsa, ama b�ze h�çb�r zaman kâğıt kalem ver�lmed�yse, bu yeteneğ�m�z� b�lmeyeb�l�r�z. Uyumlama ver�ld�ğ�nde, var olan yetenekler ortaya dökülüyor. R.S. – Fakat şu var k�, res�m, müz�k, ş��r yazma g�b� yetenekler görünür sınıfta ve doğal kabul ed�leb�l�yor. K�mse kızı 3-4 yaşında p�yano çalıyor d�ye anormal derecede şaşırmıyor. Hâlbuk� b�z�m alan, duyu ötes� olduğu �ç�n çok d�kkat çek�yor ve merak ed�l�yor. Çünkü zaten herkes, bu görünen�n ötes�n� b�lmek �st�yor. M.Ç. – Herkes merak ed�yor da, öbür taraftan gelen b�lg�ler�, beş duyuya kısıtlıyoruz. Ve bu beş duyu har�c�ndek� bazı algılara açık olan �nsanları da hasta sanıyorlar. Ya da kend�nde öyle b�r duyum olan k�ş�, onu gel�şt�receğ�n� kend�n� rahatsız zannetmeye başlıyor. O ded�ğ�n 3-4 yaşındak� kız, hayal� arkadaşlarıyla konuşmaya kalktığında, anne-baba end�şelen�yor, hemen çocuğu alıp doktora koşuyor. Mesela sen�n doğuştan ş�facılık yeteneğ�n var, ama bu yeteneğ�n� kullanmıyorsun. Kanal olmuyorsun, o enerj�y� aktarmıyorsun. O zaman ne oluyor? Sen patlıyorsun, çünkü enerj�y� kullanman gerek�yor. Düşün k� b�r el�n var ama onu kullanmıyorsun b�r türlü, sürekl� beden�n�n yanında b�t�ş�k duruyor, kıpırdamıyor. Ne oluyor b�r süre sonra? Ağırlık olup
56
57
sen� aşağı çekmeye başlıyor. Ama kullanıp gel�şt�r�rsen, tekâmül edersen, daha farklı şeyler gel�r. Daha başka yetenekler. Çünkü level atlamış olursun. Öbür taraftan soylar çok karışık. karışı k. Ben şunu söylüyorum: söylüyorum: Herkes �nsan değ�l. “B�z” d�yenler b�z�mle genet�k çalışmaya başladığı zaman, tek seferde kusursuz Âdem veya Havva çıkmamış ortaya. B�l�m adamlarının �nsan türü evr�m� nde b�r türlü bulamadıkları o kayıp halka, �şte bu genet�k oynamalardır. Sümer’e göre tanrı Enk�, genet�k müdahaley� yapıp, kend� ruhundan üfled�. Bu ne demek b�l�yor musun? Kend� DNA’sını aşıladı, sperm�n�… Fakat muhal�f� var, tanrı Enl�l gel�yor, yaratılan bu yen� türü cennet bahçes�nden, laboratuar şehr�nden sürüyor. Fakat sonra, bu yaratılanların yarı tanrı, yan� yarı kend�ne benzer olduklarını görüyor ve ger� gelmeler�n� �st�yor. Ve d�yor k�, “Onlara öğreteceğ�z, b�lg�ler vereceğ�z ama sakın ola dışarıdak� türlerle ç�ftleşmes�nler.” Çünkü dışarıda hala genet�ğ� normal olan esk� tür yaşıyor. Fakat ded�ğ� olmuyor, zaten melez olan bu yen� tür, dışarıdak�lerle de ç�ftleş�yor ve b�r alt melez ırk çıkıyor, gen b�r kez daha düşüyor. Üstel�k bu gen çalışması b�r kez de olmuyor. Türler bozuldukça helakler oluyor. B�z altıncı Âdem’�z. Han� Tevrat’ta den�l�yor ya, kend�ler�ne dünyalı kadınlar alıyorlar, yan� b�r daha genler karışıyor. “Ve vak� k� toprağın üzer�nde adamlar çoğalmağa başladı ve onların kızları doğduğu zaman, Tanrı oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçt�kler�nden seçt�kler �nden kend�ler�ne karılar aldılar. Ve Rab ded�, Ruhun adam �le ebed�yen çek�şme yecekt�r, çünkü o da ett�r, bunun �ç�n onun günler� yüz y�r m� yıl olacaktır. Tanrı oğulları �nsan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde hem de ondan sonra, yeryüzünde Nef�l�mler (devler) vardı, bunlar esk� zorbalar, şöhretl� adamlardı” Tekv�n, Bap 6
Bu kadar oynama yapılmış, o kadar karışmış k� soylar… Şuradan yola çıkarsak, �lk atamızdan ber� RNA’lar, kayıtlar, “Akaşa” kayıtları taşınıyor, RNA’dan ayrılıp DNA’da k�ş� olu58
şuyorsa, düşün, �lkellerden (genet�k oynamanın yapılmadığı) gelen RNA’dan ayrılan DNA’dan gelen k�ş�, tam anlamıyla �nsan değ�ld�r, ben�m sen�n g�b� değ�ld�r. Kısaca, �lkel gen baskın çıkan �nsanlar var, b�r de tanrısal gen� baskın çıkan başka �nsanlar var. Bu �k�nc�s�n�n yetenekler� yetenekler� daha farklıdır �lk gruba göre. Bu gerçek b�l�nd�ğ� �ç�n, f�ravunlar, kız kardeşler�yle evlen�p durdular. Soy bozulmasın d�ye. Gen düşmes�n d�ye. Günümüzdek� bazı toplumlarda bu hala sürüyor. Tanrılardan bu güne gelen soy o kadar çok değ�şt� ve karıştı k�, o kadar çok bozuldu k�… Şunu da �lave edey�m. Aslında h�çb�r�m�z �nsan değ�l�z. B�z “�nsanoğlu” ve “�nsan kızlarının” �y�den �y�ye melezleşm�ş torunlarıyız. D�kkat et Tevrat’ta geçen �fadede tanrı oğulları, kızlara değ�l, “�nsan kızlarına” varıyorlar. varıyorlar. Düşün… Yer� gelm�şken, tanrısa l gen�n d�rekt olarak “enjekte” ed�ld�ğ� vakalardan da bahsedel�m �ster�m. Kutsal doğumları, Hz. İsa, Hz. İshak, Hz. Nuh’un dünyaya gel�ş�n� hazırlayan ve �nananlarca muc�ze olarak kabul ed�len Kutsal Soy’un müdahaleler�n� konuşalım… Görece yakın tar�h�m�ze, genet�k müdahalen�n �zler� kazınmıştır. Tevrat, İnc�l ve Kur’an’a bakarsak, muc�zevî doğumlar ve babasız bebekler g�zem� �çer�s�nde tanrısal el�n müdahales�n� göreceğ�z. Evet konu budur. Kutsal gen� taşıyacak olan anne adayı, t�t�zce seç�lm�ş ve önceden şartlar hazırlanmıştır. Aşılama “ÇAKTIRMADAN’’ yapılmıştır ve ancak çok küçük b�r azınlık cereyan eden olağanüstü olayların farkında. B�zce sebeb� �nsanın ayakları üzer�ne basmasını, gel�şmes�n�, sorun çözme kapas�tes� ve sorumluluk alma duygusunu gel�şt�rmes� �ç�nd�r. Aks� halde �nsan nasıl k� küçükken anasına sığınıp yapışıyor �se, o şek�lde de yet�şk�n olarak tanrılara yapışır, her şey� onlardan beklerd�. Doğacak özel çocuktan, her ne kadar farklılığının ve seç�lm�şl�ğ�n b�l�nc�nde b�l�nc�nde olsa da, kend� başına ayakta kalıp, mücadeley� öğrenmes� �sten�r ve beklen�r. Ayrıca “tanrılar” �le �nsanların açık/yüz yüze temasın bazı olumsuz sonuçları da olmuştur. Düşmüş melekler (Nef�l�mler) ve on-
59
sen� aşağı çekmeye başlıyor. Ama kullanıp gel�şt�r�rsen, tekâmül edersen, daha farklı şeyler gel�r. Daha başka yetenekler. Çünkü level atlamış olursun. Öbür taraftan soylar çok karışık. karışı k. Ben şunu söylüyorum: söylüyorum: Herkes �nsan değ�l. “B�z” d�yenler b�z�mle genet�k çalışmaya başladığı zaman, tek seferde kusursuz Âdem veya Havva çıkmamış ortaya. B�l�m adamlarının �nsan türü evr�m� nde b�r türlü bulamadıkları o kayıp halka, �şte bu genet�k oynamalardır. Sümer’e göre tanrı Enk�, genet�k müdahaley� yapıp, kend� ruhundan üfled�. Bu ne demek b�l�yor musun? Kend� DNA’sını aşıladı, sperm�n�… Fakat muhal�f� var, tanrı Enl�l gel�yor, yaratılan bu yen� türü cennet bahçes�nden, laboratuar şehr�nden sürüyor. Fakat sonra, bu yaratılanların yarı tanrı, yan� yarı kend�ne benzer olduklarını görüyor ve ger� gelmeler�n� �st�yor. Ve d�yor k�, “Onlara öğreteceğ�z, b�lg�ler vereceğ�z ama sakın ola dışarıdak� türlerle ç�ftleşmes�nler.” Çünkü dışarıda hala genet�ğ� normal olan esk� tür yaşıyor. Fakat ded�ğ� olmuyor, zaten melez olan bu yen� tür, dışarıdak�lerle de ç�ftleş�yor ve b�r alt melez ırk çıkıyor, gen b�r kez daha düşüyor. Üstel�k bu gen çalışması b�r kez de olmuyor. Türler bozuldukça helakler oluyor. B�z altıncı Âdem’�z. Han� Tevrat’ta den�l�yor ya, kend�ler�ne dünyalı kadınlar alıyorlar, yan� b�r daha genler karışıyor. “Ve vak� k� toprağın üzer�nde adamlar çoğalmağa başladı ve onların kızları doğduğu zaman, Tanrı oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler ve bütün seçt�kler�nden seçt�kler �nden kend�ler�ne karılar aldılar. Ve Rab ded�, Ruhun adam �le ebed�yen çek�şme yecekt�r, çünkü o da ett�r, bunun �ç�n onun günler� yüz y�r m� yıl olacaktır. Tanrı oğulları �nsan kızlarına vardıkları ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde hem de ondan sonra, yeryüzünde Nef�l�mler (devler) vardı, bunlar esk� zorbalar, şöhretl� adamlardı” Tekv�n, Bap 6
Bu kadar oynama yapılmış, o kadar karışmış k� soylar… Şuradan yola çıkarsak, �lk atamızdan ber� RNA’lar, kayıtlar, “Akaşa” kayıtları taşınıyor, RNA’dan ayrılıp DNA’da k�ş� olu58
ların �nsan kadınlarından olma melez çocukları meseles�n� örnek göstereb�l�r�z. Sonuçları korkunç olmuştur. 1- Tufan olayı tamamen Nef�l�mler� ve çocuklarını yok etmek amaçlıdır. 2- İnsanlar da bu melezler� öldürmüştür. Özell�kle daha yen� doğmuş veya en fazla 3-5 günlükken hem de. Evet, tar�h�n karanlığında ağır b�r suç vardır. B�ze göre k�, kanaat�m�zd�r, kabul ed�lmeyeb�l�r, Sodom ve Gomorra halkı (Lut Kavm�), b�l�nen�n aks�ne b�r sebepten �mha ed�lm�şlerd�r. B�l�nen neden, o halkların eşc�nsel �l�şk�lere, sefahat düşkünlüğüne saplanıp, yönler�n� tamamen ve ger� dönüşü olmayacak şek�lde kaybetmeler�d�r. Fakat b�zce öyle değ�ld�r. Sodom ve Gomorra halkı yen� doğmuş melez bebekler� öldürüyorlardı. Farklı kafa yapılarından onları tanımamak �mkânsızdı. Yet�şk�n b�r melez� zaten asla öldüremezlerd�. Aks� halde, eğer eşc�nsell �k neden� � le �mha ed�lm�ş olsalardı o halklar, aynı o çağda bu fesat küresel çapta yaygın �ken, “Neden kıyamet sadece onları vurdu?”, d�ye sorulmalı. Yan� o çağda bu suçu sadece Sodom ve Gomorra’nın sak�nler� �şlem�ş değ�llerd�. Eğer k� bu suçun (eşc�nsell�k) cezası kes�ld� �se, o vak�t d�ğer kav�mler�n de �mhası söz konusu olurdu. Muc�ze ned�r? B�ze göre muc�ze, kâ�nattak� f�z�k ve ener j� yasalar yas alarıı veçhes�nde muha kkak kka k b�r �zahı ve teknoloj�s� olan fakat b�lmeyenler �ç�n �se büyü veya paranormal olarak görünen, olduğu, yapılığı zamanın ötes�nde b�r teknoloj�k �şt�r. Yan� aslında muc�ze den�len şey �l�md�r, �l� md�r, b�l�md�r. Dolay ısıyla muc�ze doğumlar, babasız bebekler meseles� altında aramamız gereken de s�h�r değ�l, b�l�md�r. Bu doğum olayları nasıl gerçekleşm�şt�r? Hz.İsa as, Hz.Nuh as, Hz. İshak as’n�n dünyaya gelme şekl� g�b� muc�zevî doğumlar, özelleşt�r�lm�ş b�r tohumun doğrudan rah�mdek� yumurtaya enjekte ed�lmes� �le gerçekleşt�r�lm�şt�r. C�nsell�k yoktur. Pek�, bu doğumların maksadı/amacı ned�r? Neden normal doğum değ�l de bu şek�lded�r? Ne umulmaktadır? Bu doğumlardan amaç yeterl� 60
şuyorsa, düşün, �lkellerden (genet�k oynamanın yapılmadığı) gelen RNA’dan ayrılan DNA’dan gelen k�ş�, tam anlamıyla �nsan değ�ld�r, ben�m sen�n g�b� değ�ld�r. Kısaca, �lkel gen baskın çıkan �nsanlar var, b�r de tanrısal gen� baskın çıkan başka �nsanlar var. Bu �k�nc�s�n�n yetenekler� yetenekler� daha farklıdır �lk gruba göre. Bu gerçek b�l�nd�ğ� �ç�n, f�ravunlar, kız kardeşler�yle evlen�p durdular. Soy bozulmasın d�ye. Gen düşmes�n d�ye. Günümüzdek� bazı toplumlarda bu hala sürüyor. Tanrılardan bu güne gelen soy o kadar çok değ�şt� ve karıştı k�, o kadar çok bozuldu k�… Şunu da �lave edey�m. Aslında h�çb�r�m�z �nsan değ�l�z. B�z “�nsanoğlu” ve “�nsan kızlarının” �y�den �y�ye melezleşm�ş torunlarıyız. D�kkat et Tevrat’ta geçen �fadede tanrı oğulları, kızlara değ�l, “�nsan kızlarına” varıyorlar. varıyorlar. Düşün… Yer� gelm�şken, tanrısa l gen�n d�rekt olarak “enjekte” ed�ld�ğ� vakalardan da bahsedel�m �ster�m. Kutsal doğumları, Hz. İsa, Hz. İshak, Hz. Nuh’un dünyaya gel�ş�n� hazırlayan ve �nananlarca muc�ze olarak kabul ed�len Kutsal Soy’un müdahaleler�n� konuşalım… Görece yakın tar�h�m�ze, genet�k müdahalen�n �zler� kazınmıştır. Tevrat, İnc�l ve Kur’an’a bakarsak, muc�zevî doğumlar ve babasız bebekler g�zem� �çer�s�nde tanrısal el�n müdahales�n� göreceğ�z. Evet konu budur. Kutsal gen� taşıyacak olan anne adayı, t�t�zce seç�lm�ş ve önceden şartlar hazırlanmıştır. Aşılama “ÇAKTIRMADAN’’ yapılmıştır ve ancak çok küçük b�r azınlık cereyan eden olağanüstü olayların farkında. B�zce sebeb� �nsanın ayakları üzer�ne basmasını, gel�şmes�n�, sorun çözme kapas�tes� ve sorumluluk alma duygusunu gel�şt�rmes� �ç�nd�r. Aks� halde �nsan nasıl k� küçükken anasına sığınıp yapışıyor �se, o şek�lde de yet�şk�n olarak tanrılara yapışır, her şey� onlardan beklerd�. Doğacak özel çocuktan, her ne kadar farklılığının ve seç�lm�şl�ğ�n b�l�nc�nde b�l�nc�nde olsa da, kend� başına ayakta kalıp, mücadeley� öğrenmes� �sten�r ve beklen�r. Ayrıca “tanrılar” �le �nsanların açık/yüz yüze temasın bazı olumsuz sonuçları da olmuştur. Düşmüş melekler (Nef�l�mler) ve on-
59
b�r f�z�ksel ve z�h�nsel kapas�teye sah�p, kend�ler�nce temas kurulab�lecek evsafta elç�ler elde etmekt�r. Bu elç�ler, onlarla yeryüzü �nsanı arasında aracı olab�lecek şek�lde her �k� kes�m�n de özell�kler�n� taşıyab�lmekte �d�ler. Anlayış ve kavrayış kapas�teler� normal �nsana göre çok yüksek �d�. F�z�ksel d�rençler� de aynı şek�lde �d�. Bu dayanıklılık özell�kle temas sırasında temas aracından yayılan yüksek enerj�l� ışımalara dayanmaları açısından gerekl�yd�. G�zl�ce Hz. Musa’yı seyreden Sam�r� olayını hatırlayınız (Taha sures�nde). Hz. Musa Sam�r�’ye h�taben: ‘’Defol g�t ded�. Artık hayat boyunca sen ‘bana dokunmayın’ d�yeceks�n’’ d�yor. Kızgınlıkla söylüyor, çünkü Hz. Musa, ışımaya maruz kalan Sam�r�’n�n vücudunun, ağır yaralara ve çıbanlara maruz kalacağını ve kısa süre sonra da öleceğ�n� b�l�yordu. Sıradak� sorumuz şu olmalı: Muc�zevî olarak added�len şartlar �ç�nde doğanların d�ğer �nsanlardan f�z�ksel ve düşünsel bakımlardan b�r farkı olmuş mudur? Kes�nl�kle evet, olmuştur. İlk önce göze çarpan bel�rt�, normal �nsana göre f�z�ksel yönden farklı oluşlarıdır. Daha uzun boylu, ger�ye doğru gen�şlem�ş kafatası yapısı ve önden bakıldığında ‘’Armut’’ t�p� b�r kafa yapıl arı var. Gözler daha parlak, canlı ve �r�, bakışlar zek� ve del�c�. Eller ve parmaklar �nce ve uzun. Vücut, hastalıklara karşı daha d�rençl� ve sağlam. Vücudun kend�n� onarma kapas�tes� ve �y�leşme gücü aşırı derecede fazla. Zekâ �se muazzam, �nanılmaz güçlü b�r hafıza ve çok hızlı b�r okuma, anlama hatırlama ve karar verme yeteneğ� var. Çok az duygusal, daha fazla mantıklılar. Net�ce olarak tab�r� ca �z �se kısaca ‘’Süper İnsan’’. Bu üstün donanımlarına baktığımızda, daha sonra büyük peygamberler arasına g�recek olan muc�ze bebekler�n, kutsal k�taplarda adı geçen Tanrıoğulları �le benzerl�kler taşıdıklarını görüyoruz. Tanrıoğulları ve m�toloj�lerde adı geçen T�tanlar (yarı tanrılar) �le b�r bağlantları olab�l�r m� gerçekten? Onlar da bu şek�lde doğmuş olab�l�rler m�? T�tanlar, melezlerle tekrar karışmış ve %25 tanrı gen� taşıyan �nsanlardır. Dolayısı �le onlar daha çok düşmüş melekler�n tufandan kurtulan çocuklarının 61
ların �nsan kadınlarından olma melez çocukları meseles�n� örnek göstereb�l�r�z. Sonuçları korkunç olmuştur. 1- Tufan olayı tamamen Nef�l�mler� ve çocuklarını yok etmek amaçlıdır. 2- İnsanlar da bu melezler� öldürmüştür. Özell�kle daha yen� doğmuş veya en fazla 3-5 günlükken hem de. Evet, tar�h�n karanlığında ağır b�r suç vardır. B�ze göre k�, kanaat�m�zd�r, kabul ed�lmeyeb�l�r, Sodom ve Gomorra halkı (Lut Kavm�), b�l�nen�n aks�ne b�r sebepten �mha ed�lm�şlerd�r. B�l�nen neden, o halkların eşc�nsel �l�şk�lere, sefahat düşkünlüğüne saplanıp, yönler�n� tamamen ve ger� dönüşü olmayacak şek�lde kaybetmeler�d�r. Fakat b�zce öyle değ�ld�r. Sodom ve Gomorra halkı yen� doğmuş melez bebekler� öldürüyorlardı. Farklı kafa yapılarından onları tanımamak �mkânsızdı. Yet�şk�n b�r melez� zaten asla öldüremezlerd�. Aks� halde, eğer eşc�nsell �k neden� � le �mha ed�lm�ş olsalardı o halklar, aynı o çağda bu fesat küresel çapta yaygın �ken, “Neden kıyamet sadece onları vurdu?”, d�ye sorulmalı. Yan� o çağda bu suçu sadece Sodom ve Gomorra’nın sak�nler� �şlem�ş değ�llerd�. Eğer k� bu suçun (eşc�nsell�k) cezası kes�ld� �se, o vak�t d�ğer kav�mler�n de �mhası söz konusu olurdu. Muc�ze ned�r? B�ze göre muc�ze, kâ�nattak� f�z�k ve ener j� yasalar yas alarıı veçhes�nde muha kkak kka k b�r �zahı ve teknoloj�s� olan fakat b�lmeyenler �ç�n �se büyü veya paranormal olarak görünen, olduğu, yapılığı zamanın ötes�nde b�r teknoloj�k �şt�r. Yan� aslında muc�ze den�len şey �l�md�r, �l� md�r, b�l�md�r. Dolay ısıyla muc�ze doğumlar, babasız bebekler meseles� altında aramamız gereken de s�h�r değ�l, b�l�md�r. Bu doğum olayları nasıl gerçekleşm�şt�r? Hz.İsa as, Hz.Nuh as, Hz. İshak as’n�n dünyaya gelme şekl� g�b� muc�zevî doğumlar, özelleşt�r�lm�ş b�r tohumun doğrudan rah�mdek� yumurtaya enjekte ed�lmes� �le gerçekleşt�r�lm�şt�r. C�nsell�k yoktur. Pek�, bu doğumların maksadı/amacı ned�r? Neden normal doğum değ�l de bu şek�lded�r? Ne umulmaktadır? Bu doğumlardan amaç yeterl� 60
çocukları, yan� Nef�l�mler�n torunlarıdır. Bunların kalan kısmı da Orta Çağ Avrupa’sında Cadı avlarında, eng�z�syon el� �le büyük ölçüde yok ed�ld�ler. Eğer, bu muazzam potans�yele sah�p soy veya ‘’Gen’’ s�steml� b�r çalışmayla çalı şmayla yok ed�lmese �d�, bu gün MS.7012 yılındaymışız g�b� b�r teknoloj� ve sosyo-kültürel ortamı yaşıyor olab�l�rd�k. Bu günden MS.7012 yılını yaşıyor olab�l�rd�k. 5000 yıllık b�r sıçrama h�ç de fena b�r gel�ş�m olmayab�l�rd�. Bu g ünkü uygarlığımızın ep�-topu 10 b�n yıllık b�r b�r�k�m ürünü olduğunu düşünürsek (MÖ.8000 de tarıma geç� ld� ve toplu yerleşme kurularak mağara çağı b�tt�)… Başka sorulara da yelken açılab�l�r tab� k�. Neden yok ed�ld�ler? Neden bu kadar nefret ed�ld�ler? Tek sebep kıskançlık olab�l�r m�? Ve gerçekten tamamen yok ed�leb�ld�ler m�? Aslında b�zler, hep�m�z, tüm �nsanlık ‘’’tanrısal gen’’ sah�b�y�z, a ma az ama çok... Ve bu sebeple �nsanın öncülü h�çb�r zaman bulunamayacak. Akşama kadar da fos�l ara dur, kayıp halka bulunamayacak. Tab� k� göklerde ararsanız başka. İnsan b�r melezd�r. B�r yönü �le hayvan� (dünyasal), b�r yönü �le de Rahman � (Kozm�k Adem). Kem- küm ed�len gerçek budur.Ve her �k� gen de �nsanda mevcuttur. İnsan, kend�nde baskın gelen gene göre de şek�l alıp, meşrep kazanır. T�tanların ehl-� beyt �le b�r alakası var mıdır? Her ne kadar b�r öykünme ve �şaret etme çabası var �se de, yoktur. H�çb�r alakası yoktur. Evet, kıskançlı k da var, fakat onun yanında bazı d�ğer şeyler de var. Yönetme erk�n� �stemek g�b�. Esk� kad�m çağlarda tanrısal gen taşımayan adamı adam saymaz, �darec�-kral yapmazlardı. Buraya d�kkat edel�m. F�ravunların ve Pers krallarının kız kardeşler� �le evlenmeler�, Esk� Türk Şaman kağanlarının akraba �ç� evl�l�kler�, Bozkurt-S�r�us kültürü bağlantısı... “Soyu koru Oğul’’ nas�hatler� boşuna değ�ld�r. Korunan soy... Irkçılıkla alakası yok bu saydıklarımızın. Korunan soy sadece bu Tanrısal Gen �d�. Onu taşıyanları yok edenler, yer�ne geç�p onların koltuklarına koltukların a oturdular. Kend�ler�n�n de Tanrıoğlu olduğu olduğu yalayala nını söyled�ler. Hala da oturuyorlar o koltukta . Ve �şte... Dünya bakınız ne hale geld�. Dem�r Çağı… 62
b�r f�z�ksel ve z�h�nsel kapas�teye sah�p, kend�ler�nce temas kurulab�lecek evsafta elç�ler elde etmekt�r. Bu elç�ler, onlarla yeryüzü �nsanı arasında aracı olab�lecek şek�lde her �k� kes�m�n de özell�kler�n� taşıyab�lmekte �d�ler. Anlayış ve kavrayış kapas�teler� normal �nsana göre çok yüksek �d�. F�z�ksel d�rençler� de aynı şek�lde �d�. Bu dayanıklılık özell�kle temas sırasında temas aracından yayılan yüksek enerj�l� ışımalara dayanmaları açısından gerekl�yd�. G�zl�ce Hz. Musa’yı seyreden Sam�r� olayını hatırlayınız (Taha sures�nde). Hz. Musa Sam�r�’ye h�taben: ‘’Defol g�t ded�. Artık hayat boyunca sen ‘bana dokunmayın’ d�yeceks�n’’ d�yor. Kızgınlıkla söylüyor, çünkü Hz. Musa, ışımaya maruz kalan Sam�r�’n�n vücudunun, ağır yaralara ve çıbanlara maruz kalacağını ve kısa süre sonra da öleceğ�n� b�l�yordu. Sıradak� sorumuz şu olmalı: Muc�zevî olarak added�len şartlar �ç�nde doğanların d�ğer �nsanlardan f�z�ksel ve düşünsel bakımlardan b�r farkı olmuş mudur? Kes�nl�kle evet, olmuştur. İlk önce göze çarpan bel�rt�, normal �nsana göre f�z�ksel yönden farklı oluşlarıdır. Daha uzun boylu, ger�ye doğru gen�şlem�ş kafatası yapısı ve önden bakıldığında ‘’Armut’’ t�p� b�r kafa yapıl arı var. Gözler daha parlak, canlı ve �r�, bakışlar zek� ve del�c�. Eller ve parmaklar �nce ve uzun. Vücut, hastalıklara karşı daha d�rençl� ve sağlam. Vücudun kend�n� onarma kapas�tes� ve �y�leşme gücü aşırı derecede fazla. Zekâ �se muazzam, �nanılmaz güçlü b�r hafıza ve çok hızlı b�r okuma, anlama hatırlama ve karar verme yeteneğ� var. Çok az duygusal, daha fazla mantıklılar. Net�ce olarak tab�r� ca �z �se kısaca ‘’Süper İnsan’’. Bu üstün donanımlarına baktığımızda, daha sonra büyük peygamberler arasına g�recek olan muc�ze bebekler�n, kutsal k�taplarda adı geçen Tanrıoğulları �le benzerl�kler taşıdıklarını görüyoruz. Tanrıoğulları ve m�toloj�lerde adı geçen T�tanlar (yarı tanrılar) �le b�r bağlantları olab�l�r m� gerçekten? Onlar da bu şek�lde doğmuş olab�l�rler m�? T�tanlar, melezlerle tekrar karışmış ve %25 tanrı gen� taşıyan �nsanlardır. Dolayısı �le onlar daha çok düşmüş melekler�n tufandan kurtulan çocuklarının 61
R.S. – Evet, dünya �nsanının z�h�nsel, ruhsal ve davranışsal ölçektek� g�d�ş yönü end�şe ver�c�. Teknoloj�de �ler�ye g�d�l�rken, kalan hemen tüm alanlarda süratle ger�ye g�d�ş var. Bu durumda gerçekten de Kıyamet yaklaşıyor g�b� h�ssed�yoruz. Kıyamet’� sormak �ster�m sana. B�l�yorsun, bu yıl �çer�s�nde, 2012 sene sonlarına doğru k�tlesel çapta b�r kıyamet beklent�s� var bazı gruplar �çer�s�nde. Sen f�z�ksel b�r kıyamet olacağına �ht�mal ver�yor musun, bu yakın zaman zarfında? Bu yönde b�r se zg�n var mı?
ENERJİLERİN AKIŞI DEĞİŞİYOR M.Ç. – Bence kıyamet z�h�nlerde olacak. D�nler�n gerçekler� açığa çıkacak ve bu konuştuğumuz şeyler, yıllarca g�zlenm�ş saklanmış, saptırılmış, örtbas ed�lm�ş b�lg�ler ortaya dökülecek. İnsanlar bunları �drak edecekler. Sadece okuyup geçmekle veya d�nlemekle yet�nmeyecekler, anlayıp kavrayacaklar. Bu konuları az araştırıp b�len �nsan �ç�n daha normal tab�. Ama daha 4-5 yaşlarında d�n� olarak sömürülmeye başlayan b�r çocuk, kafası tabu ve hurafelerle dolu b�r çocuk, ş�md� yet�şk�n olarak gerçek dünya ve �nsan tar�h�n� duyduğunda, onun z�hn�nde kıyamet g�b� b�r tepk� oluşturacak. Bunların dışında, f�z�ksel olarak ben çok çok b�r şey beklem�yorum, kıyamet anlamında. Seksenl� senelerden ber� enerj� akımları değ�şt�, b�r şeyler oluyor. oluyor. R.S. – Ne oluyor, nasıl değ�ş�yor enerj�? Neler gözleml� yorsun? M.Ç. – İnsanlar çok fazla sorgular oldu. Şüphec� yaklaşmaya başladılar, tab� herkes değ�l ama bell� ve öneml� b�r kes�m. Başka b�r kes�m �se daha da muhafazakâr oldu, daha da çok �çe kapandı, muhafazakârlığı arttı. İşte kıyamet onlar �ç�n kopacak. Çünkü Kur’an’da ne den�l�yor? “H�ç düşünmez m�s�n, h�ç düşünmez m�s�n?” Düşünmüyorlar, sorgulamıyorlar ve dolayısıyla ger�ye g�d�ş hızlanıyor onlarda. D�ğer kes�mde �se açılma, aydınlanma ve �ler�ye g�d�ş devam ed�yor. Aslında bakarsak zaten h�çb�r d�n� öğret�, toplu kurtuluş vaat etm�yor. Kurtuluş b�reyseld�r. Ve bu “tanrılar” geld�ğ� zaman, teknoloj�ler� çok yüksek olduğu �ç�n, kend� soyundan olanları, kend� genler� 63
çocukları, yan� Nef�l�mler�n torunlarıdır. Bunların kalan kısmı da Orta Çağ Avrupa’sında Cadı avlarında, eng�z�syon el� �le büyük ölçüde yok ed�ld�ler. Eğer, bu muazzam potans�yele sah�p soy veya ‘’Gen’’ s�steml� b�r çalışmayla çalı şmayla yok ed�lmese �d�, bu gün MS.7012 yılındaymışız g�b� b�r teknoloj� ve sosyo-kültürel ortamı yaşıyor olab�l�rd�k. Bu günden MS.7012 yılını yaşıyor olab�l�rd�k. 5000 yıllık b�r sıçrama h�ç de fena b�r gel�ş�m olmayab�l�rd�. Bu g ünkü uygarlığımızın ep�-topu 10 b�n yıllık b�r b�r�k�m ürünü olduğunu düşünürsek (MÖ.8000 de tarıma geç� ld� ve toplu yerleşme kurularak mağara çağı b�tt�)… Başka sorulara da yelken açılab�l�r tab� k�. Neden yok ed�ld�ler? Neden bu kadar nefret ed�ld�ler? Tek sebep kıskançlık olab�l�r m�? Ve gerçekten tamamen yok ed�leb�ld�ler m�? Aslında b�zler, hep�m�z, tüm �nsanlık ‘’’tanrısal gen’’ sah�b�y�z, a ma az ama çok... Ve bu sebeple �nsanın öncülü h�çb�r zaman bulunamayacak. Akşama kadar da fos�l ara dur, kayıp halka bulunamayacak. Tab� k� göklerde ararsanız başka. İnsan b�r melezd�r. B�r yönü �le hayvan� (dünyasal), b�r yönü �le de Rahman � (Kozm�k Adem). Kem- küm ed�len gerçek budur.Ve her �k� gen de �nsanda mevcuttur. İnsan, kend�nde baskın gelen gene göre de şek�l alıp, meşrep kazanır. T�tanların ehl-� beyt �le b�r alakası var mıdır? Her ne kadar b�r öykünme ve �şaret etme çabası var �se de, yoktur. H�çb�r alakası yoktur. Evet, kıskançlı k da var, fakat onun yanında bazı d�ğer şeyler de var. Yönetme erk�n� �stemek g�b�. Esk� kad�m çağlarda tanrısal gen taşımayan adamı adam saymaz, �darec�-kral yapmazlardı. Buraya d�kkat edel�m. F�ravunların ve Pers krallarının kız kardeşler� �le evlenmeler�, Esk� Türk Şaman kağanlarının akraba �ç� evl�l�kler�, Bozkurt-S�r�us kültürü bağlantısı... “Soyu koru Oğul’’ nas�hatler� boşuna değ�ld�r. Korunan soy... Irkçılıkla alakası yok bu saydıklarımızın. Korunan soy sadece bu Tanrısal Gen �d�. Onu taşıyanları yok edenler, yer�ne geç�p onların koltuklarına koltukların a oturdular. Kend�ler�n�n de Tanrıoğlu olduğu olduğu yalayala nını söyled�ler. Hala da oturuyorlar o koltukta . Ve �şte... Dünya bakınız ne hale geld�. Dem�r Çağı… 62
baskın olanları kurtaracaklardır. Kend� soyundan olup, bell� b�r aşamaya gelm�ş olanları, tekâmülde boş durmayanları. Sadece onlar yükseleceklerd�r. Ş�md� b�z kend�m�ze dönüp bakıyoruz, “Acaba ben kurtulacak mıyım, bana ne olacak, ben�m gen�m kurtulmaya değer b�r gen m�?”, d�ye soruyoruz kend�m�ze. Ben şunu söylüyor ve savunuyorum, bu konulara eğ�l �m gösteren, merak ed�p araştıran herkes�n gen�nde bu vardır. Olmasa, �lg� duymazdı, kıpırdamazdı �ç�. B�r şek�lde yönel�yoruz, yönlenmeyen� de S�stem yola get�r�yor. Mesela h�ç büyüye �nanmıyor, çünkü ate�st geç�n�yorsun. geç �n�yorsun. Görünen madde ötes�nde b�r şey olab�leceğ�ne da�r en ufak b�r �nancın olmadığı g�b�, aynı zamanda ş�ddetle karşı çıkıyorsun. Fakat S�stem öyle b�r yapıyor k�, çok sert müdahaleye g�d�yor gerekt�ğ�nde. Ve f�z�kötes�n� �ster �stemez kabullenmek zorunda kalıyorsun.
R.S. – Evet, dünya �nsanının z�h�nsel, ruhsal ve davranışsal ölçektek� g�d�ş yönü end�şe ver�c�. Teknoloj�de �ler�ye g�d�l�rken, kalan hemen tüm alanlarda süratle ger�ye g�d�ş var. Bu durumda gerçekten de Kıyamet yaklaşıyor g�b� h�ssed�yoruz. Kıyamet’� sormak �ster�m sana. B�l�yorsun, bu yıl �çer�s�nde, 2012 sene sonlarına doğru k�tlesel çapta b�r kıyamet beklent�s� var bazı gruplar �çer�s�nde. Sen f�z�ksel b�r kıyamet olacağına �ht�mal ver�yor musun, bu yakın zaman zarfında? Bu yönde b�r se zg�n var mı?
ENERJİLERİN AKIŞI DEĞİŞİYOR M.Ç. – Bence kıyamet z�h�nlerde olacak. D�nler�n gerçekler� açığa çıkacak ve bu konuştuğumuz şeyler, yıllarca g�zlenm�ş saklanmış, saptırılmış, örtbas ed�lm�ş b�lg�ler ortaya dökülecek. İnsanlar bunları �drak edecekler. Sadece okuyup geçmekle veya d�nlemekle yet�nmeyecekler, anlayıp kavrayacaklar. Bu konuları az araştırıp b�len �nsan �ç�n daha normal tab�. Ama daha 4-5 yaşlarında d�n� olarak sömürülmeye başlayan b�r çocuk, kafası tabu ve hurafelerle dolu b�r çocuk, ş�md� yet�şk�n olarak gerçek dünya ve �nsan tar�h�n� duyduğunda, onun z�hn�nde kıyamet g�b� b�r tepk� oluşturacak. Bunların dışında, f�z�ksel olarak ben çok çok b�r şey beklem�yorum, kıyamet anlamında. Seksenl� senelerden ber� enerj� akımları değ�şt�, b�r şeyler oluyor. oluyor. R.S. – Ne oluyor, nasıl değ�ş�yor enerj�? Neler gözleml� yorsun? M.Ç. – İnsanlar çok fazla sorgular oldu. Şüphec� yaklaşmaya başladılar, tab� herkes değ�l ama bell� ve öneml� b�r kes�m. Başka b�r kes�m �se daha da muhafazakâr oldu, daha da çok �çe kapandı, muhafazakârlığı arttı. İşte kıyamet onlar �ç�n kopacak. Çünkü Kur’an’da ne den�l�yor? “H�ç düşünmez m�s�n, h�ç düşünmez m�s�n?” Düşünmüyorlar, sorgulamıyorlar ve dolayısıyla ger�ye g�d�ş hızlanıyor onlarda. D�ğer kes�mde �se açılma, aydınlanma ve �ler�ye g�d�ş devam ed�yor. Aslında bakarsak zaten h�çb�r d�n� öğret�, toplu kurtuluş vaat etm�yor. Kurtuluş b�reyseld�r. Ve bu “tanrılar” geld�ğ� zaman, teknoloj�ler� çok yüksek olduğu �ç�n, kend� soyundan olanları, kend� genler� 63
başladı ve büyü dereces�ne yükseld�. Çünkü �nsanlar daha çok hasetleş�yorlar, daha fa zla olumsuz enerj� yayıyorlar ve bunun yanında enerj�ye daha fazla hâk�mler. O yüzden günümüzde çok fazla varlık temasları olmuyor.
R.S. – Yakında varlıklar b�zden yaka s�lker halde olacaklar, desene… Ben sana b�razcık sır olduğunu b�ld�ğ �m b�r şey� sormak �st�yoru m. Ülke veya dünya çapında b�r felaket, deprem veya büyük patlama veya buna benzer kötü b�r şey olacağı zaman, sen�n bunu h�ssett� ğ�n� b�l�yorum. Bu konuyu konuşmak �ster m�s�n? Neden ve nasılını paylaşır mısın okurlara?
ENERJİ KANALLAR ARACILIĞI İLE İNİYOR
M.Ç. – Hayır, etk�led�ğ� �ç�n onlarda ger� g�d�ş var. Çünkü her şey aslına rücü eder. Aramızda evr�m�n� tamamlayamamış b�r yığın �nsan var ve enerj� onu aslına ger� götürür. D�yorum ya, herkes �nsan değ�l… Daha da doğrusu herkes �nsanoğlu veya �nsankızı değ�l. Ama ne oluyor, oluyor, han� koyunları çıkarırlar otlamaya, kuzuları kapalı k alır da, sonra toplaştıklarında yavruların heps� kend� anasını b�l�r… Toplama zamanı geld�ğ� vak�t de o şek�lde g�d�lecekt�r. R.S. – Enerj� değ�ş�m�n� somut olarak mı h�ssed�yorsun? Yoksa olan olaylardan dolayı mı öyle b�r çıkarsama yapıyorsun? M.Ç. – Her �k�s� de. Hem h�ssed�yorum hem olanlara bakıyorum ve çözümlüyorum. Şöyle anlatayım. B�r �nsanın enerj�s�n� tararsın, üzer�ndek� blokajlara bakarsın. Geçen senen�n ortalarına kadar, üzer�ndek� blokajlar daha azdı. Ve nazarın gücü daha azdı. Şu anda durum gar�pleşt�, nazar çok etk�l� olmaya
M.Ç. – Enerj� gel�yor zaten. Çok g�rmeden anlatmaya çalışayım. Tar�katlarda kutup den�len olay var. Bu kutupluk ned�r? Derler k�, kutbun yanında �k� tane daha yardımcısı var. Ve onların her b�r�n�n yanında da �k�… ve bu sayı artarak devam eder, daha k� manev� görevl�ler 124 b�n adet olana kadar. Ve olay şudur: kutup üzer�nden gelen enerj� saç ayağı g�b� b�r tarafı b�r k�ş�den, b�r tarafı d�ğer k�ş�den akar. Yan� �nsanlar dünya üzer�ndek� bu takım enerj� �let�mler� �ç�n görevl�ler. Bunun kes�n b�r b�lg� olduğunu söylemel�y�m. Fakat ben�m üzer�mden de bu enerj� akıyor demem, �nsanların çok farklı yöne çekmes�ne sebep olur. Ondan sonra sahte mehd�ler g�b� bakmaya başlarlar. K� ben�m en son �sted�ğ�m şeyd�r. R.S. – S�stem’� anlamaya çalışıyoruz, sormam bu yüzden. Sonuçta her şey enerj�yse b�z de bu enerj� den�z�n �çer�s�nde b�r aracız. Sen açıkça d�yorsun k�, b�r olay olacağı zaman, deprem, fırtına, çatışma, katl�am v.s, bunun enerj�s� y�ne �nsanlar aracılığı �le �n�yor yeryü züne. Ve belk� de be n�m geçenlerde b�r deprem� b�r g ün önces�nden h�ssetm�ş olmam, ben�m üzer�mden de böyle b�r enerj�n�n geçt�ğ�n� m� göster�yor? Ama bu korkunç… Ve ben �lk defa böyle b�r şey duyu yorum. Neden h�çb�r yerde yazmaz, söylenmez? M.Ç. – B�nlerce yıldır b�l�nen b�r b�lg� aslında. Tar�katlardak� kutup, saç ayakları… İk� tür b�lg� var; avam b�lg�s�, halk, zah�r� b�lg� �le batın�, havas, kad�m b�lg�. Yan� aslında b�z�m şu
64
65
R.S. – Sanırım S�stem’�n o k�ş �den b�r beklent�s� var, kıvama gelmes�n� bekl�yor, yönelmes�n�. Ve kend� kend�ne o yolu bulmaz �se, yönel�p g�rmez �se, etk � ed�yor. Az evvel konuştuğumu z g�b�, b�r görev, beklent�, m�syon varsa, ondan kaçacak yer yok… Pek�, enerj� değ�ş�yor dem�şt�n, değ�şen enerj� ger�c�ler� neden etk�lem�yor?
baskın olanları kurtaracaklardır. Kend� soyundan olup, bell� b�r aşamaya gelm�ş olanları, tekâmülde boş durmayanları. Sadece onlar yükseleceklerd�r. Ş�md� b�z kend�m�ze dönüp bakıyoruz, “Acaba ben kurtulacak mıyım, bana ne olacak, ben�m gen�m kurtulmaya değer b�r gen m�?”, d�ye soruyoruz kend�m�ze. Ben şunu söylüyor ve savunuyorum, bu konulara eğ�l �m gösteren, merak ed�p araştıran herkes�n gen�nde bu vardır. Olmasa, �lg� duymazdı, kıpırdamazdı �ç�. B�r şek�lde yönel�yoruz, yönlenmeyen� de S�stem yola get�r�yor. Mesela h�ç büyüye �nanmıyor, çünkü ate�st geç�n�yorsun. geç �n�yorsun. Görünen madde ötes�nde b�r şey olab�leceğ�ne da�r en ufak b�r �nancın olmadığı g�b�, aynı zamanda ş�ddetle karşı çıkıyorsun. Fakat S�stem öyle b�r yapıyor k�, çok sert müdahaleye g�d�yor gerekt�ğ�nde. Ve f�z�kötes�n� �ster �stemez kabullenmek zorunda kalıyorsun.
başladı ve büyü dereces�ne yükseld�. Çünkü �nsanlar daha çok hasetleş�yorlar, daha fa zla olumsuz enerj� yayıyorlar ve bunun yanında enerj�ye daha fazla hâk�mler. O yüzden günümüzde çok fazla varlık temasları olmuyor.
R.S. – Yakında varlıklar b�zden yaka s�lker halde olacaklar, desene… Ben sana b�razcık sır olduğunu b�ld�ğ �m b�r şey� sormak �st�yoru m. Ülke veya dünya çapında b�r felaket, deprem veya büyük patlama veya buna benzer kötü b�r şey olacağı zaman, sen�n bunu h�ssett� ğ�n� b�l�yorum. Bu konuyu konuşmak �ster m�s�n? Neden ve nasılını paylaşır mısın okurlara?
ENERJİ KANALLAR ARACILIĞI İLE İNİYOR
M.Ç. – Hayır, etk�led�ğ� �ç�n onlarda ger� g�d�ş var. Çünkü her şey aslına rücü eder. Aramızda evr�m�n� tamamlayamamış b�r yığın �nsan var ve enerj� onu aslına ger� götürür. D�yorum ya, herkes �nsan değ�l… Daha da doğrusu herkes �nsanoğlu veya �nsankızı değ�l. Ama ne oluyor, oluyor, han� koyunları çıkarırlar otlamaya, kuzuları kapalı k alır da, sonra toplaştıklarında yavruların heps� kend� anasını b�l�r… Toplama zamanı geld�ğ� vak�t de o şek�lde g�d�lecekt�r. R.S. – Enerj� değ�ş�m�n� somut olarak mı h�ssed�yorsun? Yoksa olan olaylardan dolayı mı öyle b�r çıkarsama yapıyorsun? M.Ç. – Her �k�s� de. Hem h�ssed�yorum hem olanlara bakıyorum ve çözümlüyorum. Şöyle anlatayım. B�r �nsanın enerj�s�n� tararsın, üzer�ndek� blokajlara bakarsın. Geçen senen�n ortalarına kadar, üzer�ndek� blokajlar daha azdı. Ve nazarın gücü daha azdı. Şu anda durum gar�pleşt�, nazar çok etk�l� olmaya
M.Ç. – Enerj� gel�yor zaten. Çok g�rmeden anlatmaya çalışayım. Tar�katlarda kutup den�len olay var. Bu kutupluk ned�r? Derler k�, kutbun yanında �k� tane daha yardımcısı var. Ve onların her b�r�n�n yanında da �k�… ve bu sayı artarak devam eder, daha k� manev� görevl�ler 124 b�n adet olana kadar. Ve olay şudur: kutup üzer�nden gelen enerj� saç ayağı g�b� b�r tarafı b�r k�ş�den, b�r tarafı d�ğer k�ş�den akar. Yan� �nsanlar dünya üzer�ndek� bu takım enerj� �let�mler� �ç�n görevl�ler. Bunun kes�n b�r b�lg� olduğunu söylemel�y�m. Fakat ben�m üzer�mden de bu enerj� akıyor demem, �nsanların çok farklı yöne çekmes�ne sebep olur. Ondan sonra sahte mehd�ler g�b� bakmaya başlarlar. K� ben�m en son �sted�ğ�m şeyd�r. R.S. – S�stem’� anlamaya çalışıyoruz, sormam bu yüzden. Sonuçta her şey enerj�yse b�z de bu enerj� den�z�n �çer�s�nde b�r aracız. Sen açıkça d�yorsun k�, b�r olay olacağı zaman, deprem, fırtına, çatışma, katl�am v.s, bunun enerj�s� y�ne �nsanlar aracılığı �le �n�yor yeryü züne. Ve belk� de be n�m geçenlerde b�r deprem� b�r g ün önces�nden h�ssetm�ş olmam, ben�m üzer�mden de böyle b�r enerj�n�n geçt�ğ�n� m� göster�yor? Ama bu korkunç… Ve ben �lk defa böyle b�r şey duyu yorum. Neden h�çb�r yerde yazmaz, söylenmez? M.Ç. – B�nlerce yıldır b�l�nen b�r b�lg� aslında. Tar�katlardak� kutup, saç ayakları… İk� tür b�lg� var; avam b�lg�s�, halk, zah�r� b�lg� �le batın�, havas, kad�m b�lg�. Yan� aslında b�z�m şu
64
65
R.S. – Sanırım S�stem’�n o k�ş �den b�r beklent�s� var, kıvama gelmes�n� bekl�yor, yönelmes�n�. Ve kend� kend�ne o yolu bulmaz �se, yönel�p g�rmez �se, etk � ed�yor. Az evvel konuştuğumu z g�b�, b�r görev, beklent�, m�syon varsa, ondan kaçacak yer yok… Pek�, enerj� değ�ş�yor dem�şt�n, değ�şen enerj� ger�c�ler� neden etk�lem�yor?
an konuştuklarımız kad�m b�lg�d�r. Ve doğal olarak anlamı b�l�nmez halk tarafından. Ve d�nlere baktığımızda, Peygamberler�n gel�ş�n�n zem�n�n�n daha önces�nde hazırlandığını görürüz. Peygamber öyles�ne doğmamıştır, kend� kend�ne çıkmamıştır ortaya. O dünyaya gelmeden önce, ortamı hazırlanmıştır, alt yapısı hazırlanmıştır enerj� değ�ş�m� �ç�n. Ve baktığımızda kad�m ded�ğ�m�z b�lg�ler� sadece sözsel olarak yanındak� çok güvend�ğ� k�ş�lere verd�ğ�n� görürüz. Ve o b�lg� kulaktan kulağa g�der. Ama günün şartları �ç�n ayrıca Anayasa B�lg�s� de gerekm�şt�r. Peygamber anayasal b�lg�y�, toplum yapısını değ�şt�recek b�lg�y� ver�r, bunun yanında S�stem hakkında, “B�z” d�yenler hakkında ve “O” hakkında da b�lg� ver�r. Çünkü o zamanlarda kad�m b�lg�ye ulaşmak çok zordu ve h�ç değ�lse, bu yolla b�lg�ler�n alınması sağlandı. Farkına varanın bunları çözüp çıkarması �ç�n. Yoksa herkese her şey� doğru olarak, açık açık, olduğu g�b� anlatsan ne olur? Dışarıda dışlanır. Çünkü d�nler her zaman çoban sopası olmuştur. R.S. – Anlıyorum. Ya �nsanlar olmasaydı yeryüzünde, doğa olayları, deprem g�b� felaketler�n enerj�s�n� �nd�rmek �ç�n k�m veya ne kullanılacaktı? Olmayacak mıydı bunlar yan�?
M.Ç. – “Eğer s�z h�ç günah �şlemeseyd�n�z, Allah Teâlâ hazretler� s�z� helak eder ve yer�n�ze, günah �şleyecek (fakat tevbeler� sebeb�yle) mağf�ret edeceğ� k�mseler yaratırdı.” [Müsl�m, Tevbe, 9, (2748); T�rm�zî, Da’avât 105, (3533).] Neden? Çünkü günah da lazım, tövbe de lazım. Enerj� üret�lecek. B�nlerce yıldan bu yana manev� boyuttan f�z�k� boyuta - yeryüzüne yapılan enerj� �let�m� �ç�n �nsanlar görevl�. Tüm �nsanlık değ�l, ama bazı �nsanlar, sayıları da çok fazla değ�l. Eğer �nsanlar bu görev� yer�ne get�rmey� reddederlerse, açıkça helak ed�lecekler� b�ld�r�l�r. Ve yer�ne enerj� üretecek, sevap ve günah �şleyecek yen� Âdemler yaratılacak. Manev� boyuta enerj� �letmey� kesen toplumlar helak ed�l�r. Ed�ld�. C�nler de böyled�r. Enerj� �let�m�n� kesmeler� sebeb�yle, cezalandırıldılar. Dünya üzer�nde �nsanlar olmasaydı, enerj� �let�m� �ç�n başka kanallar seç�l�rd�. K� zaten Dünya Gezegen�’n�n tar�hçe66
s�nde b�zden önce farklı kanallar kullanılmıştır. Şu gün dünya üzer�nde enerj�ye kanal olan �nsan dışı f�z�k� b�r varlık yoktur b�ld�ğ�m, fakat Dünya Çakraları ded�ğ�m�z enerj� merkezler� vardır. Tıpkı �nsan beden�ndek� çakralar g�b�, bell� bölgelerde çok güçlü enerj� merkezler� var. Klaros da b�r enerj� merkez� olmakla b�rl�kte, Dünya Çakrası değ�ld�r. Klaros’a farklı b�r enerj� akıyor, nötr enerj�. Orası manev� b�lg�n�n aktığı b�r yer. Enerj� merkezler�n�n �letmekte olduğu enerj�ler farklıdır. Poz�t�f olanları var, negat�fler� de var… Türk�ye sınırları �ç�nde çakra olduğunu b�ld�ğ�m ve h�ssett�ğ�m yerler� sayayım. İstanbul’da P�er Lot�, Mard�n; Efes çıkışında Yed� Uyuyanlar’a g�derken de öyle b�r merkez var. İzm�r’�n Ş�r�nce’s� de merkez sanılıyor ama değ� l. O yerlere g�tt�ğ�mde enerj� akışını vorteks m�sal� h�ssed�yorum. Dünyada enerj�, merkezlerden geç�p, ondan sonra �nsan kanallarından geç�yor. Önce mekâna dökülüyor, ondan sonra �nsana. F�z�k� âlemde yaşadığımız �ç�n, f�z�ksel ves�lelere �ht�yaç var. Dünyanın enerj� merkezler� de f�z�k� ves�le olarak önemler�yle öne çıkıyor. Enerj�n�n �let�m� �ç�n, b�z kanalların onlara �ht�yacı var. Açılımlar genell�kle bu merkezler�n yakınlarında oluyor. Açılım Açılı m olduktan olduktan sonra, oradak� enerj� kanal olara k s�zden geçt�kten sonra, nereye g�tsen�z de orasıyla bağınız kes�lmez. R.S. – Ömrü boyunca yatıp duran, pısırık, ver�ms�z b�r �nsan, k�mseye zararı olmasa da, faydasızdır S�stem �ç�n, öyle m�? Çünkü enerj� üretm�yor… Ve de enerj� üretmey� kesen toplumlar helak ed�l�p yer�ne günah dah� olsa �şleyecek ve tevbe edecek yen�ler� get�r�l�yor. Hep enerj�sel üret�m �ç�n…
M.Ç. – Evet, “�badet”�n kel�me anlamı ne? İş üretmek. Üretmek zorundasın, yaratılış sebeb�n bu sen�n. B�r hücre g�b� çalışmak, katkı sağlamak zorundasın. Yoksa atıl olursun, tıpkı �drar g�b�… Onun g�b�, beden dışına g�ders�n. S�stem �ç�nde atıl olanlar, kayıp olmasalar da, başka b�r enerj�ye dönüşüyorlar. Çünkü S�stem �ç�nde �nsan olarak dünyaya gelmek büyük b�r şans ve bu şansı değerlend�rmem�ş oluyor. Ama DNA’nda o yoksa o da şansızlık. F�güran olarak kalacaksın. Herkes �nsan 67
an konuştuklarımız kad�m b�lg�d�r. Ve doğal olarak anlamı b�l�nmez halk tarafından. Ve d�nlere baktığımızda, Peygamberler�n gel�ş�n�n zem�n�n�n daha önces�nde hazırlandığını görürüz. Peygamber öyles�ne doğmamıştır, kend� kend�ne çıkmamıştır ortaya. O dünyaya gelmeden önce, ortamı hazırlanmıştır, alt yapısı hazırlanmıştır enerj� değ�ş�m� �ç�n. Ve baktığımızda kad�m ded�ğ�m�z b�lg�ler� sadece sözsel olarak yanındak� çok güvend�ğ� k�ş�lere verd�ğ�n� görürüz. Ve o b�lg� kulaktan kulağa g�der. Ama günün şartları �ç�n ayrıca Anayasa B�lg�s� de gerekm�şt�r. Peygamber anayasal b�lg�y�, toplum yapısını değ�şt�recek b�lg�y� ver�r, bunun yanında S�stem hakkında, “B�z” d�yenler hakkında ve “O” hakkında da b�lg� ver�r. Çünkü o zamanlarda kad�m b�lg�ye ulaşmak çok zordu ve h�ç değ�lse, bu yolla b�lg�ler�n alınması sağlandı. Farkına varanın bunları çözüp çıkarması �ç�n. Yoksa herkese her şey� doğru olarak, açık açık, olduğu g�b� anlatsan ne olur? Dışarıda dışlanır. Çünkü d�nler her zaman çoban sopası olmuştur. R.S. – Anlıyorum. Ya �nsanlar olmasaydı yeryüzünde, doğa olayları, deprem g�b� felaketler�n enerj�s�n� �nd�rmek �ç�n k�m veya ne kullanılacaktı? Olmayacak mıydı bunlar yan�?
M.Ç. – “Eğer s�z h�ç günah �şlemeseyd�n�z, Allah Teâlâ hazretler� s�z� helak eder ve yer�n�ze, günah �şleyecek (fakat tevbeler� sebeb�yle) mağf�ret edeceğ� k�mseler yaratırdı.” [Müsl�m, Tevbe, 9, (2748); T�rm�zî, Da’avât 105, (3533).] Neden? Çünkü günah da lazım, tövbe de lazım. Enerj� üret�lecek. B�nlerce yıldan bu yana manev� boyuttan f�z�k� boyuta - yeryüzüne yapılan enerj� �let�m� �ç�n �nsanlar görevl�. Tüm �nsanlık değ�l, ama bazı �nsanlar, sayıları da çok fazla değ�l. Eğer �nsanlar bu görev� yer�ne get�rmey� reddederlerse, açıkça helak ed�lecekler� b�ld�r�l�r. Ve yer�ne enerj� üretecek, sevap ve günah �şleyecek yen� Âdemler yaratılacak. Manev� boyuta enerj� �letmey� kesen toplumlar helak ed�l�r. Ed�ld�. C�nler de böyled�r. Enerj� �let�m�n� kesmeler� sebeb�yle, cezalandırıldılar. Dünya üzer�nde �nsanlar olmasaydı, enerj� �let�m� �ç�n başka kanallar seç�l�rd�. K� zaten Dünya Gezegen�’n�n tar�hçe-
s�nde b�zden önce farklı kanallar kullanılmıştır. Şu gün dünya üzer�nde enerj�ye kanal olan �nsan dışı f�z�k� b�r varlık yoktur b�ld�ğ�m, fakat Dünya Çakraları ded�ğ�m�z enerj� merkezler� vardır. Tıpkı �nsan beden�ndek� çakralar g�b�, bell� bölgelerde çok güçlü enerj� merkezler� var. Klaros da b�r enerj� merkez� olmakla b�rl�kte, Dünya Çakrası değ�ld�r. Klaros’a farklı b�r enerj� akıyor, nötr enerj�. Orası manev� b�lg�n�n aktığı b�r yer. Enerj� merkezler�n�n �letmekte olduğu enerj�ler farklıdır. Poz�t�f olanları var, negat�fler� de var… Türk�ye sınırları �ç�nde çakra olduğunu b�ld�ğ�m ve h�ssett�ğ�m yerler� sayayım. İstanbul’da P�er Lot�, Mard�n; Efes çıkışında Yed� Uyuyanlar’a g�derken de öyle b�r merkez var. İzm�r’�n Ş�r�nce’s� de merkez sanılıyor ama değ� l. O yerlere g�tt�ğ�mde enerj� akışını vorteks m�sal� h�ssed�yorum. Dünyada enerj�, merkezlerden geç�p, ondan sonra �nsan kanallarından geç�yor. Önce mekâna dökülüyor, ondan sonra �nsana. F�z�k� âlemde yaşadığımız �ç�n, f�z�ksel ves�lelere �ht�yaç var. Dünyanın enerj� merkezler� de f�z�k� ves�le olarak önemler�yle öne çıkıyor. Enerj�n�n �let�m� �ç�n, b�z kanalların onlara �ht�yacı var. Açılımlar genell�kle bu merkezler�n yakınlarında oluyor. Açılım Açılı m olduktan olduktan sonra, oradak� enerj� kanal olara k s�zden geçt�kten sonra, nereye g�tsen�z de orasıyla bağınız kes�lmez. R.S. – Ömrü boyunca yatıp duran, pısırık, ver�ms�z b�r �nsan, k�mseye zararı olmasa da, faydasızdır S�stem �ç�n, öyle m�? Çünkü enerj� üretm�yor… Ve de enerj� üretmey� kesen toplumlar helak ed�l�p yer�ne günah dah� olsa �şleyecek ve tevbe edecek yen�ler� get�r�l�yor. Hep enerj�sel üret�m �ç�n…
M.Ç. – Evet, “�badet”�n kel�me anlamı ne? İş üretmek. Üretmek zorundasın, yaratılış sebeb�n bu sen�n. B�r hücre g�b� çalışmak, katkı sağlamak zorundasın. Yoksa atıl olursun, tıpkı �drar g�b�… Onun g�b�, beden dışına g�ders�n. S�stem �ç�nde atıl olanlar, kayıp olmasalar da, başka b�r enerj�ye dönüşüyorlar. Çünkü S�stem �ç�nde �nsan olarak dünyaya gelmek büyük b�r şans ve bu şansı değerlend�rmem�ş oluyor. Ama DNA’nda o yoksa o da şansızlık. F�güran olarak kalacaksın. Herkes �nsan
66
değ�l dem�şt�k… Herkes tekâmül edecek d�ye b�r şey de yok. Bunlar da her yerde yazılıp ç�z�len b�lg�ler değ�l…
R.S. – Doğru, ve ben�m kavrayışım, anlattıklarına yet�şmekte zorlanıyor. O yüzden tekrar ve tekrar açıklamanı r�ca ed�yorum. Ener j�ye dönel�m. Enerj� tam t am olarak ned�r? B �z�m varlık sebeb�m�z b�le onu poz�t�f negat�f demeden üretmek olduğuna ve üret�len enerj� b�lg�ye dönüşerek o b�lg�y� O’na �letmek ve böylece kend�n� kend�ne tanıtmak olduğuna göre… Bak sorarken b�le z�hn�m allak bullak… M.Ç. – Ş�md� şöyle b�r şey var: “Ben g�zl� b�r haz�neyd�m, b�l�nmey� murat ett�m, o yüzden âlemler� yarattım.” cümles�ne d�kkat edel�m. O zaman yaratıcının b�r şeye �ht�yacı var. Ama onun �ht�yacı olmaması lazım değ�l m�? Fakat şurası öneml�: bu b�r �ht�yaç değ�l, bu murat, d�lek. “Ben d� led�m.” d�yor. d�yor. Bu nasıl b�r şey? Oyun örneğ�n� verm�şt�m, o aslında çok der�n b�r örnek. Programcı programı yazıyor, b�r başka bey�n onun yazdığı programını oynuyor. oynuyor. Yaratıcının da yaptığı bu. Kend�n�n bell� b�r parçasını dağıtıyor dağ ıtıyor.. M�lyonda b�rd�r, katr�lyonda b�rd�r, yüzde b�rd�r, b�z bunu b�lemey�z. O’nu zaten b�lemey�z, çünkü yaratılmış b�r şey yaratıcısını b�lemez. Ve bazı �nsanlar enerj�y� an latınca, “O zaman yaratıcı enerj� m�?” d�yorlar, ya da evren�n kend�s�n� yaratıcı sanıyorlar. Her �k� önerme de yanlıştır. Evren ve enerj� de O’ndandır ama O değ�ld�r. Bey�ndek� hücres�nd�r ama bey�n değ�ls�nd�r. Ve ruh ded�ğ�m�z şey, ondan b�r parça. Öğrenen şey, öğrenmey� sağlayan şey. Ruh da b�lg � topluyor, topluyor, tecrübe kazanıyor, olay neym�ş, ona bakıyor. O arada da – yüce adalet böyle �şler �şte – b�ze �mkânlar ver�yor. Önümüze ves�leler get�r�yor. Sen mesela ne yaptın? P�şman oldun, babanın rahatsızlığını görmene görmene rağmen, yorumlayıp önleyemed�ğ�n �ç�n. Ve sonrasında “Ne yapmam lazım?”, d�ye düşündün. “Daha b�l�nçl� olmam lazım, uyarılara d� kkat etmem lazım. Kend�m� gel�şt�rmem, çalışmalar yapmam l azım ded�n. Ş�fa vermey� öğrenmem lazım.”, lazım.”, ded�n. Veya h�ç �nanmazken enerj�ye, sana büyü yapıldı, ener j�ye �lg� duydun, duydun, araştırdın, gördün gördün onu onu ve h�ssett�n. Ve Ve resmen resmen f�z�ksel b�r şey olduğunu anladın. İşte böyle yönlend�rmeler yapılıyor gerekt�ğ�nde. gerekt�ğ�nde. Yol tabelalarını �y� okumak lazım. 68
67
R.S. – Zaten gördüğüm kadarıyla o tabelalar ı görmezsen, okumazsan başına daha büyük �şler gel�yor. Yola get�r�l�yorsun. Bazıları d�yor ya, “Yahu ne kadar şanssızım, sürekl� sürekl� başım belada ve sıkıntıda.” Demek k� öğrenem�yorsun b�r türlü. M.Ç. – Evet, o zaman dur b�r bak, n�ye aynı şeyler� veya benzer belaları yaşayıp duruyorsun. Veya yanlış ves�leler� doğru sanıyorsun. R.S. – Az ger� dönel�m… Yaratıcı e nerj� değ�ld�r, sadece enerj� değ�ld�r… M.Ç. – Aynen öyle. Yaratıcı nur üstüne nurdur. B�z nuru b�l�yoruz, enerj�y�; O, onun üzer�nde olan b�r şey. Enerj� de ondan, ama O değ�l, O’nun varlık olmuş b�ç�m�. bel k� enerj� ener j� sadece b�r b�ç �m�. Belk� Belk � de R.S. – Belk� b�r tane de değ �l, belk� enerj� har�c�nde başka b�ç�mler� de vardır…
NAR VE NUR YOLU M.Ç. – Nar ve nur yolu, heps� b�rden ona temas ed�yor. İler� ve ger� yol d�ye b�r şey yok, heps� b�rden O’na na g�d�yor. Artı ve eks� d�yoruz, artı ve eks� �ç�nde �y� ve kötü d�ye b�r kavram koyamayız. Nur yolunu, ışığın, �y�l�ğ�n yolu olarak farz edersek, nar yolunu da kötülüğün, şeytanlığın yolu olarak düşünmem�z lazım. Nar, ateş, kor anlamında. Nar’a g�r�lmeden, Nur olunmaz den�r ama burada cehennem�n farklı b�r kavramı anlatılıyor. Çünkü ateş dezenfektandır, tem�zley�c�, arındırıcı ve dönüştürücü. Ama b�ze ateş� k�m get�rm�şt�r? get�rm �şt�r? Şeytan… Şeyta n… Çünkü Sümer’e Sümer’e göre şeytan b�l�m adamı, yan� Enk�’d�r. Ve şeytan vesvese ver�r. B�z de vesvesey�, kuruntu olarak algılarız. Aslında vesvese değ�l o, meraktır. Merak ve şüphe, b�l�m�n temel�d�r. O yolla düşünecek olursak, bana göre yobaz b�r d�nc�l�kten gerçek anlamıyla kad�m b�r satan�zm daha makbuldür. R.S. – Bu son cümlen� de yazalım mı? M.Ç. – B�raz açalım, yoksa b�z� satan�st zannederler. Ruhan� satan�stler şunu savunuyorlar: Allah, Âdem’e secde ed�n ded�69
değ�l dem�şt�k… Herkes tekâmül edecek d�ye b�r şey de yok. Bunlar da her yerde yazılıp ç�z�len b�lg�ler değ�l…
R.S. – Doğru, ve ben�m kavrayışım, anlattıklarına yet�şmekte zorlanıyor. O yüzden tekrar ve tekrar açıklamanı r�ca ed�yorum. Ener j�ye dönel�m. Enerj� tam t am olarak ned�r? B �z�m varlık sebeb�m�z b�le onu poz�t�f negat�f demeden üretmek olduğuna ve üret�len enerj� b�lg�ye dönüşerek o b�lg�y� O’na �letmek ve böylece kend�n� kend�ne tanıtmak olduğuna göre… Bak sorarken b�le z�hn�m allak bullak… M.Ç. – Ş�md� şöyle b�r şey var: “Ben g�zl� b�r haz�neyd�m, b�l�nmey� murat ett�m, o yüzden âlemler� yarattım.” cümles�ne d�kkat edel�m. O zaman yaratıcının b�r şeye �ht�yacı var. Ama onun �ht�yacı olmaması lazım değ�l m�? Fakat şurası öneml�: bu b�r �ht�yaç değ�l, bu murat, d�lek. “Ben d� led�m.” d�yor. d�yor. Bu nasıl b�r şey? Oyun örneğ�n� verm�şt�m, o aslında çok der�n b�r örnek. Programcı programı yazıyor, b�r başka bey�n onun yazdığı programını oynuyor. oynuyor. Yaratıcının da yaptığı bu. Kend�n�n bell� b�r parçasını dağıtıyor dağ ıtıyor.. M�lyonda b�rd�r, katr�lyonda b�rd�r, yüzde b�rd�r, b�z bunu b�lemey�z. O’nu zaten b�lemey�z, çünkü yaratılmış b�r şey yaratıcısını b�lemez. Ve bazı �nsanlar enerj�y� an latınca, “O zaman yaratıcı enerj� m�?” d�yorlar, ya da evren�n kend�s�n� yaratıcı sanıyorlar. Her �k� önerme de yanlıştır. Evren ve enerj� de O’ndandır ama O değ�ld�r. Bey�ndek� hücres�nd�r ama bey�n değ�ls�nd�r. Ve ruh ded�ğ�m�z şey, ondan b�r parça. Öğrenen şey, öğrenmey� sağlayan şey. Ruh da b�lg � topluyor, topluyor, tecrübe kazanıyor, olay neym�ş, ona bakıyor. O arada da – yüce adalet böyle �şler �şte – b�ze �mkânlar ver�yor. Önümüze ves�leler get�r�yor. Sen mesela ne yaptın? P�şman oldun, babanın rahatsızlığını görmene görmene rağmen, yorumlayıp önleyemed�ğ�n �ç�n. Ve sonrasında “Ne yapmam lazım?”, d�ye düşündün. “Daha b�l�nçl� olmam lazım, uyarılara d� kkat etmem lazım. Kend�m� gel�şt�rmem, çalışmalar yapmam l azım ded�n. Ş�fa vermey� öğrenmem lazım.”, lazım.”, ded�n. Veya h�ç �nanmazken enerj�ye, sana büyü yapıldı, ener j�ye �lg� duydun, duydun, araştırdın, gördün gördün onu onu ve h�ssett�n. Ve Ve resmen resmen f�z�ksel b�r şey olduğunu anladın. İşte böyle yönlend�rmeler yapılıyor gerekt�ğ�nde. gerekt�ğ�nde. Yol tabelalarını �y� okumak lazım. 68
ğ�nde, bütün melekler secde ett�, Şeytan �se etmed�. Ve sınavı sadece Şeytan kazandı. Neden? Çünkü “Ben sadece sana secde eder�m, sen�n dışında h�çb�r şey önünde eğ�lmem”, ded�. Ve onların da kend�ne has �badetler� var. Onlar Allah’ı dışlamıyorlar, Allah’ı reddetm�yorlar, �nancı �nkâr etm�yorlar. Onlar sadece başka b�r komutan seç�yorlar, Şeytan’ın kend�ler�ne daha çok fayda get�receğ�n� savunuyorlar. Şeytan’ın daha üst olduğunu düşünüyorlar, meleklere nazaran. Zaten kad�m Sümer’e göre, �nsana �y�l�ğ� hep Şeytan yapmıştır. Çünkü gem�n�n kaptanı olan Enl�l, �nsanın gel�şmes�n� �stemem�şt�r. Bunu da şöyle örnek ver�yorum, o da haklı. Beyaz �nsanlar kolon�leşt�rme furyası zamanında g�tt�, Afr�ka’dak� kab�leler� köleleşt�rd�. Yıllarca o kab�leler� köle olarak kullandılar, çıkarları �ç�n, refahları �ç�n. Ama ş�md� bakıyorsun, beyaz �nsanların en üst meden�yet�, tacı sayılan ABD’n�n başkanı zenc�. Enl�l bu yönden haklı. Enk� �se b�l�m adamı olduğu �ç�n ve �kt�dar kaygısı gütmed�ğ� �ç�n, o da kend�nce haklı. Yalnız b�z ş�md� burada Allah d�yoruz, Enl�l, Enk� d�yoruz, bu kavramları �y� b�lmek lazım. Kur’an’ı �y� anlamak lazım. Kur’an’da Allah çoğul anlamında kullanılan b�r kel�med�r. Ve pek çok anlama gel�r. B�r yerde evren �ç�n Allah kullanılmıştır, b�r yerde Hüve �ç�n, “O” �ç�n Allah kullanılmıştır, b�r yerde de gem�n�n kaptanı �ç�n Allah kullanılmıştır. Oysak� k�, kend�ler�ne kend�ler�ne “B�z” d�yenler, Enk�, Enl�l, şeytan, heps� aynı yerden gel�yor. Gerçek olumsuz anlamıyla şeytan b�z�m �ç�m�zden gel�yor. B�z�m egomuz. Ve genet�k çalışma yapıldığı zaman, alt b�l�nçte kalan, hayvansal b�l�nç, korku güdümlü, kan güdümlü çalışan b�l�nç. Yoksa dışarıda olan b�r şeytanın b�ze h�çb�r zaman b�r kötülüğü olmamıştır. Aks�ne �y�l�ğ� olmuştur. İşte �ç�m�zdek� o gen karışımından dolayı, �nsan olmayan tarafımızdır, korku güdümlü, yıkıcı güdümlü artakalandır. Ve b�z bu çalışmalarla, tekâmül amaçlı çalışmalarla o alt b�l�nçten kurtulmaya çalışıyoruz.
R.S. – Zaten gördüğüm kadarıyla o tabelalar ı görmezsen, okumazsan başına daha büyük �şler gel�yor. Yola get�r�l�yorsun. Bazıları d�yor ya, “Yahu ne kadar şanssızım, sürekl� sürekl� başım belada ve sıkıntıda.” Demek k� öğrenem�yorsun b�r türlü. M.Ç. – Evet, o zaman dur b�r bak, n�ye aynı şeyler� veya benzer belaları yaşayıp duruyorsun. Veya yanlış ves�leler� doğru sanıyorsun. R.S. – Az ger� dönel�m… Yaratıcı e nerj� değ�ld�r, sadece enerj� değ�ld�r… M.Ç. – Aynen öyle. Yaratıcı nur üstüne nurdur. B�z nuru b�l�yoruz, enerj�y�; O, onun üzer�nde olan b�r şey. Enerj� de ondan, ama O değ�l, O’nun varlık olmuş b�ç�m�. bel k� enerj� ener j� sadece b�r b�ç �m�. Belk� Belk � de R.S. – Belk� b�r tane de değ �l, belk� enerj� har�c�nde başka b�ç�mler� de vardır…
NAR VE NUR YOLU M.Ç. – Nar ve nur yolu, heps� b�rden ona temas ed�yor. İler� ve ger� yol d�ye b�r şey yok, heps� b�rden O’na na g�d�yor. Artı ve eks� d�yoruz, artı ve eks� �ç�nde �y� ve kötü d�ye b�r kavram koyamayız. Nur yolunu, ışığın, �y�l�ğ�n yolu olarak farz edersek, nar yolunu da kötülüğün, şeytanlığın yolu olarak düşünmem�z lazım. Nar, ateş, kor anlamında. Nar’a g�r�lmeden, Nur olunmaz den�r ama burada cehennem�n farklı b�r kavramı anlatılıyor. Çünkü ateş dezenfektandır, tem�zley�c�, arındırıcı ve dönüştürücü. Ama b�ze ateş� k�m get�rm�şt�r? get�rm �şt�r? Şeytan… Şeyta n… Çünkü Sümer’e Sümer’e göre şeytan b�l�m adamı, yan� Enk�’d�r. Ve şeytan vesvese ver�r. B�z de vesvesey�, kuruntu olarak algılarız. Aslında vesvese değ�l o, meraktır. Merak ve şüphe, b�l�m�n temel�d�r. O yolla düşünecek olursak, bana göre yobaz b�r d�nc�l�kten gerçek anlamıyla kad�m b�r satan�zm daha makbuldür. R.S. – Bu son cümlen� de yazalım mı? M.Ç. – B�raz açalım, yoksa b�z� satan�st zannederler. Ruhan� satan�stler şunu savunuyorlar: Allah, Âdem’e secde ed�n ded�69
üzere yönlend�ren b�l�nç dışı kalıplar değ�l m�d�r? İçgüdüler hep �y�d�r çünkü.
R.S. – O zaman �çgüdüler ve sezg�ler ne oluyor? Onlar da hayvansı tarafımızdan kalan ama düşünmeks�z�n �y� yönde, hayatta kalmak
M.Ç. – Hayvanların �çgüdüler� daha fazla değ�l m�? B�z de korkuları bırakıp hayvansal yönümüzdek� �çgüdüler� alırsak ve üst b�l�nc�m�zdek� yüksek tanrısal b�l�nç �le b�rleşt�r�rsek, b�rleşt�r�rsek, �şte bu tekâmül etmem�z �ç�n fırsat. Çok �y� b�r formül… Hep denge d�yoruz. Burada da denge var. İş�m�ze gelen�, �şe yarayacak olanı almamız lazım. Hayvansal doğamızdak� korkuları bırakıp, sezg� ve �çgüdüler� �se almayı seçerek, üst b�l�nc�m�zle sentezlemem�z lazım. Böylece kend�m�z� gel�şt�rm�ş oluyoruz. Zaten Yaratıcı’nın bekled�ğ� de bu. B�z�m yatmamıza, kalkmamıza �ht�yacı yok k�… Günümüzün �badet� k�ş�sel gel�ş�md�r. K�ş�sel gelş�m, tekâmül yoluyla ona yaklaşab�ld�ğ�m�z kadarıyla yaklaşıyoruz b�z. Yaratıcı güç b�z� çepeçevre kuşatıyor ve b�z ona kend�m�z� duyurmaya çalışıyoruz, tekâmül ederek. Nasıl k� W�ndows Programı B�os’un, B�os da Comosun üzer�nde ve �ç�nde yüzüyor �se, evrende olan her şey de bu gücün �ç�nde yüzüyor. Ve b�z b�r programın W�ndows’a �ht�yacından çok daha fazla muhtacız bu güce. K� bu güç b�z� anne karnından da, ana kucağından da daha şef katl� korumakta ve rızıklandırmaktadır. Canlı - cansız her varlık şuur ve aklı ölçeğ�nde bu kaynağa kend�nce ve kend�l�ğ �nden yönel�r. Aklı ve şuuru ölçeğ�nde yakınlık arar. Dağa düşen damlanın koptuğu okyanusa yönel�ş� yönel�ş� m�sal�. O’na yakınlık bulmayı arayışımızda geçerl� tek b�r kartımız var, joker�m�z – düşünce, z�h�n... Eğer z�hn�n�z� Kozm�k Z�h�n �le aynı noktaya ve notaya get�r�rsen�z o zaman, Kozm�k Z�h�n s�z�nle bağlantı kurar. S�ze, nas�b�n�z ölçüsünde akar. Artık s�z, ne �stersen�z o olursunuz. Esas amaç, lat�f amaç tam da budur. O’na �ster Kozm�k Z�h�n dey�n, �sterse Allah, Eloha, Hüve, Yahveh, Rahman, Brahman, Atman... Ne dersen�z dey�n, kel�meler öneml� değ�ld�r. Öneml� Öneml� olan; kel�melere z�h�nsel olarak yükled�ğ�n�z manadır. D�nler de bu amaca h�zmet ederler. D�nler, vücudu ve z�hn� bu ‘’lat�f amaca’’ hazırlamak �ç�n vardırlar. Yan� bu temel amaca. Ger� kalan her şey, d�nler de dâh�l olmak üzere sadece araçtır.
70
71
ğ�nde, bütün melekler secde ett�, Şeytan �se etmed�. Ve sınavı sadece Şeytan kazandı. Neden? Çünkü “Ben sadece sana secde eder�m, sen�n dışında h�çb�r şey önünde eğ�lmem”, ded�. Ve onların da kend�ne has �badetler� var. Onlar Allah’ı dışlamıyorlar, Allah’ı reddetm�yorlar, �nancı �nkâr etm�yorlar. Onlar sadece başka b�r komutan seç�yorlar, Şeytan’ın kend�ler�ne daha çok fayda get�receğ�n� savunuyorlar. Şeytan’ın daha üst olduğunu düşünüyorlar, meleklere nazaran. Zaten kad�m Sümer’e göre, �nsana �y�l�ğ� hep Şeytan yapmıştır. Çünkü gem�n�n kaptanı olan Enl�l, �nsanın gel�şmes�n� �stemem�şt�r. Bunu da şöyle örnek ver�yorum, o da haklı. Beyaz �nsanlar kolon�leşt�rme furyası zamanında g�tt�, Afr�ka’dak� kab�leler� köleleşt�rd�. Yıllarca o kab�leler� köle olarak kullandılar, çıkarları �ç�n, refahları �ç�n. Ama ş�md� bakıyorsun, beyaz �nsanların en üst meden�yet�, tacı sayılan ABD’n�n başkanı zenc�. Enl�l bu yönden haklı. Enk� �se b�l�m adamı olduğu �ç�n ve �kt�dar kaygısı gütmed�ğ� �ç�n, o da kend�nce haklı. Yalnız b�z ş�md� burada Allah d�yoruz, Enl�l, Enk� d�yoruz, bu kavramları �y� b�lmek lazım. Kur’an’ı �y� anlamak lazım. Kur’an’da Allah çoğul anlamında kullanılan b�r kel�med�r. Ve pek çok anlama gel�r. B�r yerde evren �ç�n Allah kullanılmıştır, b�r yerde Hüve �ç�n, “O” �ç�n Allah kullanılmıştır, b�r yerde de gem�n�n kaptanı �ç�n Allah kullanılmıştır. Oysak� k�, kend�ler�ne kend�ler�ne “B�z” d�yenler, Enk�, Enl�l, şeytan, heps� aynı yerden gel�yor. Gerçek olumsuz anlamıyla şeytan b�z�m �ç�m�zden gel�yor. B�z�m egomuz. Ve genet�k çalışma yapıldığı zaman, alt b�l�nçte kalan, hayvansal b�l�nç, korku güdümlü, kan güdümlü çalışan b�l�nç. Yoksa dışarıda olan b�r şeytanın b�ze h�çb�r zaman b�r kötülüğü olmamıştır. Aks�ne �y�l�ğ� olmuştur. İşte �ç�m�zdek� o gen karışımından dolayı, �nsan olmayan tarafımızdır, korku güdümlü, yıkıcı güdümlü artakalandır. Ve b�z bu çalışmalarla, tekâmül amaçlı çalışmalarla o alt b�l�nçten kurtulmaya çalışıyoruz.
üzere yönlend�ren b�l�nç dışı kalıplar değ�l m�d�r? İçgüdüler hep �y�d�r çünkü.
R.S. – O zaman �çgüdüler ve sezg�ler ne oluyor? Onlar da hayvansı tarafımızdan kalan ama düşünmeks�z�n �y� yönde, hayatta kalmak
M.Ç. – Hayvanların �çgüdüler� daha fazla değ�l m�? B�z de korkuları bırakıp hayvansal yönümüzdek� �çgüdüler� alırsak ve üst b�l�nc�m�zdek� yüksek tanrısal b�l�nç �le b�rleşt�r�rsek, b�rleşt�r�rsek, �şte bu tekâmül etmem�z �ç�n fırsat. Çok �y� b�r formül… Hep denge d�yoruz. Burada da denge var. İş�m�ze gelen�, �şe yarayacak olanı almamız lazım. Hayvansal doğamızdak� korkuları bırakıp, sezg� ve �çgüdüler� �se almayı seçerek, üst b�l�nc�m�zle sentezlemem�z lazım. Böylece kend�m�z� gel�şt�rm�ş oluyoruz. Zaten Yaratıcı’nın bekled�ğ� de bu. B�z�m yatmamıza, kalkmamıza �ht�yacı yok k�… Günümüzün �badet� k�ş�sel gel�ş�md�r. K�ş�sel gelş�m, tekâmül yoluyla ona yaklaşab�ld�ğ�m�z kadarıyla yaklaşıyoruz b�z. Yaratıcı güç b�z� çepeçevre kuşatıyor ve b�z ona kend�m�z� duyurmaya çalışıyoruz, tekâmül ederek. Nasıl k� W�ndows Programı B�os’un, B�os da Comosun üzer�nde ve �ç�nde yüzüyor �se, evrende olan her şey de bu gücün �ç�nde yüzüyor. Ve b�z b�r programın W�ndows’a �ht�yacından çok daha fazla muhtacız bu güce. K� bu güç b�z� anne karnından da, ana kucağından da daha şef katl� korumakta ve rızıklandırmaktadır. Canlı - cansız her varlık şuur ve aklı ölçeğ�nde bu kaynağa kend�nce ve kend�l�ğ �nden yönel�r. Aklı ve şuuru ölçeğ�nde yakınlık arar. Dağa düşen damlanın koptuğu okyanusa yönel�ş� yönel�ş� m�sal�. O’na yakınlık bulmayı arayışımızda geçerl� tek b�r kartımız var, joker�m�z – düşünce, z�h�n... Eğer z�hn�n�z� Kozm�k Z�h�n �le aynı noktaya ve notaya get�r�rsen�z o zaman, Kozm�k Z�h�n s�z�nle bağlantı kurar. S�ze, nas�b�n�z ölçüsünde akar. Artık s�z, ne �stersen�z o olursunuz. Esas amaç, lat�f amaç tam da budur. O’na �ster Kozm�k Z�h�n dey�n, �sterse Allah, Eloha, Hüve, Yahveh, Rahman, Brahman, Atman... Ne dersen�z dey�n, kel�meler öneml� değ�ld�r. Öneml� Öneml� olan; kel�melere z�h�nsel olarak yükled�ğ�n�z manadır. D�nler de bu amaca h�zmet ederler. D�nler, vücudu ve z�hn� bu ‘’lat�f amaca’’ hazırlamak �ç�n vardırlar. Yan� bu temel amaca. Ger� kalan her şey, d�nler de dâh�l olmak üzere sadece araçtır.
70
71
R.S. – O’na ulaşmanın tek b�r yolu yok, b�rçok yolu, hatta �nsan sayısı kadar yolu olduğunu düşünüyorum ben. Fakat yönel�ş�n şekl�ne göre yollar başlıca Nar ve Nur yolu olmak üzere �k� gruba ayrılır. Nar’dan g�denler �le Nur’ dan g �denler arasında ne tür t ür b�r fark ve ayırım var, b�raz daha açıklayıcı olur musun? M.Ç. – Genel olarak ayırım, enerj�y� kullanma ve tekâmül b�ç�m�ne göre yapılır. Nar yolundan g�denler, enerj�y� toplayarak tekâmül ederler. Nur yolunda �se enerj� dağıtılarak tekâmül ed�l�r. M�sal, �lk�nde şeyh mür�tler�nden enerj�y� toplar, d�ğer�nde �se öğrenc�ler�ne aktararak gel�ş�r. Fakat sonuçta her �k� yol ve yolcu da olmak zorunda. Artı ve eks� dengen�n sağlanması �ç�n, enerj�ler�n karşıt kutuplarının da b�rb�r�ne denk olması lazım. Nar ve Nur yolundan g�denlere �s�m verecek olursak, Nar �ç�n R asput�n, Nur �ç�n de Ra h�be Tereza’yı yı örnek vereb�l�r�z. Nar, sol el yolu da den�len, karanlık güçlenmed�r. Nur �se, sağ el yolu ve aydınlık tekâmüldür. Bunların dışında b�r de orta yol var – dengen�n yolu. Maj�syen�n yolu. Maj�syen, Nar ve Nur yollarında g�der gel�r, o ank� tekâmül �ç�n hang�s� gerekl�yse, ona g�rer. Kanal olduğunda, senden sadece artı veya sadece eks� enerj� geçmez. Geçen enerj� nötrdür. Sen�n üzer�nden geçt�kten sonra �ht�yaca göre kutup kazanır, artı da olab�l�r, eks� de. O anda neye �ht�yaç varsa o olur. Ekollerde de kovan ve klan vardır. Klan negat�ft�r,kovan, poz�t�f. Fakat onların üzer�nde olan, üçgen�n başını oluşturan, nötrdür. R.S. – Bazen çok gar�p sözler duyuyorum senden. Geçen günlerde, “S�stem s�nekten yağ çıkarır, her �ht�mal değerlend�r�l�r.” Dem�şt�n. Bu sözler�n� olumsuz manada mı söylüyorsun, açıklamak �ster m�s�n?
SİSTEM “SİNEKTEN YAĞ ÇIKARIR” M.Ç. – Olumsuz değ�l, doğru olan bu aslen. Ve kaçış noktan yok, sadece S�stem �ç�nde kend�n� gel�şt�r�p, olmak �sted�ğ�n yere gelmey� sağlayab�l�rs�n. Bu hoşumuza g�tmeyeb�l�r ama O yaratmış, bunun �ç�n yaratmış ve sadece O var, sen yoksun k�…
72
Y�ne b�lg�sayar b�lg �sayar örneğ�n� örneğ �n� ve oyun oy un örneğ�n� örneğ�n � vereceğ�m. Senden oyunu oynaman beklen�yor. Sen oyunu oynadığın zaman, O, öbür oyunu yazab�l�r. Sen oyunu oynadın, başardın, b�t�rd�n. Oyun b�tt� ve kıyamet koptu. O zaman O, oyunun �k�nc� vers�yonunu çıkarıyor. İlk oyundan öğrend�kler�n�, topladığı b�lg�ler�, b�r dahak�ne daha gel�şm�ş b�r oyun �ç�n kullanıyor. Oyunu sadece kend� oynarsa olmuyor. İş�n mantığı bu. B�lg�sayar ve enerj� S�stem� b�rb�r�ne o kadar çok benzer k�. B�lg�sayar �k�l�k sayı s�stem� �le çalışır – b�r ve sıfır. S�stemde de her şey enerj� d�yoruz. Ama nasıl oluyor? Sen başkasın, ben başka… İşte burada da b�r d�z�l�m var. B�rler� d�z�yorsun, sıfırları d�z�yorsun ve ekrana görüntüler olarak çıkıyor. S�stem de aynı bu şek�lde… Enerj� kuarklarının d�z�l�m� �le maddeler� görüyoruz, olayları görüyoruz, düşünceler� görüyoruz. Esk�ler yaprağı altın yaparmış. Bu nasıl olab�l�r k�? İşte bu şek�lde, d�z�l�me müdahale ed�yorlar. B�rler�n yer�ne sıfır, sıfırların yer�ne b�r koyarlarsa, altını yaprak, yaprağı da altın olarak göreb�l�r�z. Teor�k olarak böyle, prat�kte tab� k� �ş b�raz zorlaşıyor.
R.S. – Namaz uygulaması, şek�l yönünden enerj�y� çekmek �ç�nd�r d�ye düşünüyorum. Yoga �le, Hatha Yoga �le tanışığım ve orada da ben zer uygulamalar olduğ unu b�l�yorum. M.Ç. – B�n dört yüz sene önces�nde, sen çöldek� bedev�ye b�r şeyler� zorlamadan, ödül veya ceza s�stem�yle teşv�k etmeden, b�r şeyler� yaptıramazdın. Halk tembeld� ve zorunlu olarak namaz hareketler�n�n yapılması sağlandı. D�ğer taraftan namaz, f�z�ksel egzers�z yönüyle ve cam�de kılındığında sosyal önüyle öneml�yd�. R.S. – Fakat ben�m gördüğüm kadarıyla namaz, f�z�ksel hareketten z�yade, med�tat�f yönüyle ve beden/z�hn� enerj�ye açan ve çeken yönüyle ort aya çık ıyor. Çünkü sec deye eğ �lme esnasında, omurga ya ve özell�k le kuyruk kuyru k sokumuna basınç yapılarak, enerj�sel açılım sağlanıyor zamanla… M.Ç. – Tab�, bunlar da var. Ama sen b�n dört yüz sene önces�nde o bedev�ye enerj�sel amacı açıklayamazdın. Namazın tar�h� 73
R.S. – O’na ulaşmanın tek b�r yolu yok, b�rçok yolu, hatta �nsan sayısı kadar yolu olduğunu düşünüyorum ben. Fakat yönel�ş�n şekl�ne göre yollar başlıca Nar ve Nur yolu olmak üzere �k� gruba ayrılır. Nar’dan g�denler �le Nur’ dan g �denler arasında ne tür t ür b�r fark ve ayırım var, b�raz daha açıklayıcı olur musun? M.Ç. – Genel olarak ayırım, enerj�y� kullanma ve tekâmül b�ç�m�ne göre yapılır. Nar yolundan g�denler, enerj�y� toplayarak tekâmül ederler. Nur yolunda �se enerj� dağıtılarak tekâmül ed�l�r. M�sal, �lk�nde şeyh mür�tler�nden enerj�y� toplar, d�ğer�nde �se öğrenc�ler�ne aktararak gel�ş�r. Fakat sonuçta her �k� yol ve yolcu da olmak zorunda. Artı ve eks� dengen�n sağlanması �ç�n, enerj�ler�n karşıt kutuplarının da b�rb�r�ne denk olması lazım. Nar ve Nur yolundan g�denlere �s�m verecek olursak, Nar �ç�n R asput�n, Nur �ç�n de Ra h�be Tereza’yı yı örnek vereb�l�r�z. Nar, sol el yolu da den�len, karanlık güçlenmed�r. Nur �se, sağ el yolu ve aydınlık tekâmüldür. Bunların dışında b�r de orta yol var – dengen�n yolu. Maj�syen�n yolu. Maj�syen, Nar ve Nur yollarında g�der gel�r, o ank� tekâmül �ç�n hang�s� gerekl�yse, ona g�rer. Kanal olduğunda, senden sadece artı veya sadece eks� enerj� geçmez. Geçen enerj� nötrdür. Sen�n üzer�nden geçt�kten sonra �ht�yaca göre kutup kazanır, artı da olab�l�r, eks� de. O anda neye �ht�yaç varsa o olur. Ekollerde de kovan ve klan vardır. Klan negat�ft�r,kovan, poz�t�f. Fakat onların üzer�nde olan, üçgen�n başını oluşturan, nötrdür. R.S. – Bazen çok gar�p sözler duyuyorum senden. Geçen günlerde, “S�stem s�nekten yağ çıkarır, her �ht�mal değerlend�r�l�r.” Dem�şt�n. Bu sözler�n� olumsuz manada mı söylüyorsun, açıklamak �ster m�s�n?
SİSTEM “SİNEKTEN YAĞ ÇIKARIR” M.Ç. – Olumsuz değ�l, doğru olan bu aslen. Ve kaçış noktan yok, sadece S�stem �ç�nde kend�n� gel�şt�r�p, olmak �sted�ğ�n yere gelmey� sağlayab�l�rs�n. Bu hoşumuza g�tmeyeb�l�r ama O yaratmış, bunun �ç�n yaratmış ve sadece O var, sen yoksun k�…
72
çok daha esk�, İbrah�m Peygamber’e kadar dayanıyor. Alın secdeye değd�ğ�nde, enerj�de ters akış yaratılıyor. Namazın �lk şekl�nde zaten alın d�rekt olarak toprak zem�ne değ�yor. Böyle olduğunda beden�n stat�k elektr�ğ� toprakla dengelen�yor. Toprakta Toprakta yal ınayak yürümek yü rümek de bu yüzden �y�d�r der�z ya.
R.S. – Pek� ezanın Arapça olması konusunda ne d�yorsun? Özell�kle de enerj�sel yönden. M.Ç. – Arapça daha esk� b�r d�l olduğu �ç�n, kel�melere yüklenen enerj� daha fazla. Baktığında, g ünümüzde ünümüzde İng�l�zce de o sev�yeye geld�. Bu sebeple maj�de İng�l�zce kullanılab�l�yor artık. Enerj�n�n kaybolmama kuralı var b�l�rs�n, bu kural şu �k� şey �ç�n de geçerl�. B�r�s� ses, d�ğer� de düşünce. Ses ve düşünceler, b�rb�r�nden ayrı olmak üzere b�r yerlerde toplanıyorlar. toplanıyorlar. B�r�k� yorlar. Hatta Japon b�l�m �nsanları araştırma yapıyorlar, dağılan sesler�n toplandığı yere ulaşab�l�rlerse, geçm�şe dönük olarak d�nleyeb�lecekler. Şöyle düşün: herkes ne d�yor, “Allah �y�l�ğ�n� vers�n”, “Allah belanı vers�n”. İk� kutuplu enerj� gönder�ld�ğ� �ç�n, Allah �sm�ne dengel� b�r enerj� yüklen�r. Veya öbür taraftan �nsanlar b�nlerce yıldır esma çek�yor. Çek�len esmalar b�r yerde toplanıyor. B�r havuza dökülüyor. Örneğ�n “ya âl�m” d�yerek, esma çek�l�yor. Hem de asırlardır. Âl�m ned�r? B�len. Ve sürekl� olarak z�k�r yaparken bu esma çek�ld�ğ�nde, o z�kr�n b�r�kt�ğ� boyutla ve özell�kle de o z�k�rle k�ş� otomat�k b�r bağ kuruyor. Fakat bunları b�l�nçs�z yapmak zararlı. K�ş�n�n o esmaya uygun olup olmadığı bakılmalı, değerlend�r�lmel�. Uygun değ�lse, onu yıkab�l�r, devre yakar, ya da en �y� �ht�malle h�çb�r �şe yaramaz. Bu �şler� b�len b�r�nden almak lazım. Esk�den tar�katlarda şeyhler�n değerlend�r�p verd�kler� g�b�. Tar�katlarda rabıta yapılır örneğ�n. K�ş� geç�p oturur, z�k�r çekerken karşısında şeyh�n� düşünür. Şeyh�n�n alnının ortasından, üçüncü gözünün oradan b�r ışık huzmes�n�n çıktığını ve kend� kalb�ne g�rd�ğ�n� �mgeler. Mantık şu: Şeyh ya adaptör ya paratoner durumundadır. Enerj� şeyhten geç�p, mür�de dökülür. Ve şeyhten geç�p mür�de geld�ğ� �ç�n, o artık dengel� b�r enerj�d�r, �şe yarar b�r enerj�d�r. Ama günümüzde 74
Y�ne b�lg�sayar b�lg �sayar örneğ�n� örneğ �n� ve oyun oy un örneğ�n� örneğ�n � vereceğ�m. Senden oyunu oynaman beklen�yor. Sen oyunu oynadığın zaman, O, öbür oyunu yazab�l�r. Sen oyunu oynadın, başardın, b�t�rd�n. Oyun b�tt� ve kıyamet koptu. O zaman O, oyunun �k�nc� vers�yonunu çıkarıyor. İlk oyundan öğrend�kler�n�, topladığı b�lg�ler�, b�r dahak�ne daha gel�şm�ş b�r oyun �ç�n kullanıyor. Oyunu sadece kend� oynarsa olmuyor. İş�n mantığı bu. B�lg�sayar ve enerj� S�stem� b�rb�r�ne o kadar çok benzer k�. B�lg�sayar �k�l�k sayı s�stem� �le çalışır – b�r ve sıfır. S�stemde de her şey enerj� d�yoruz. Ama nasıl oluyor? Sen başkasın, ben başka… İşte burada da b�r d�z�l�m var. B�rler� d�z�yorsun, sıfırları d�z�yorsun ve ekrana görüntüler olarak çıkıyor. S�stem de aynı bu şek�lde… Enerj� kuarklarının d�z�l�m� �le maddeler� görüyoruz, olayları görüyoruz, düşünceler� görüyoruz. Esk�ler yaprağı altın yaparmış. Bu nasıl olab�l�r k�? İşte bu şek�lde, d�z�l�me müdahale ed�yorlar. B�rler�n yer�ne sıfır, sıfırların yer�ne b�r koyarlarsa, altını yaprak, yaprağı da altın olarak göreb�l�r�z. Teor�k olarak böyle, prat�kte tab� k� �ş b�raz zorlaşıyor.
R.S. – Namaz uygulaması, şek�l yönünden enerj�y� çekmek �ç�nd�r d�ye düşünüyorum. Yoga �le, Hatha Yoga �le tanışığım ve orada da ben zer uygulamalar olduğ unu b�l�yorum. M.Ç. – B�n dört yüz sene önces�nde, sen çöldek� bedev�ye b�r şeyler� zorlamadan, ödül veya ceza s�stem�yle teşv�k etmeden, b�r şeyler� yaptıramazdın. Halk tembeld� ve zorunlu olarak namaz hareketler�n�n yapılması sağlandı. D�ğer taraftan namaz, f�z�ksel egzers�z yönüyle ve cam�de kılındığında sosyal önüyle öneml�yd�. R.S. – Fakat ben�m gördüğüm kadarıyla namaz, f�z�ksel hareketten z�yade, med�tat�f yönüyle ve beden/z�hn� enerj�ye açan ve çeken yönüyle ort aya çık ıyor. Çünkü sec deye eğ �lme esnasında, omurga ya ve özell�k le kuyruk kuyru k sokumuna basınç yapılarak, enerj�sel açılım sağlanıyor zamanla… M.Ç. – Tab�, bunlar da var. Ama sen b�n dört yüz sene önces�nde o bedev�ye enerj�sel amacı açıklayamazdın. Namazın tar�h� 73
ne yaparlar? Tam ters�ne �şler çevr�l�yor. Şeyhler adaptör veya kanal olacaklarına, mür�tlerden enerj� çek�yorlar. Enerj� vamp�rl�ğ� denen olay yok mu? B�r �nsanın yanına ya nına g�ders�n ve ağır lık çöker veya nazar değer, bu �k� durum da karşıdak� �nsanın b�lerek veya b�lmeyerek enerj�s�n� çalmaktır. Aynı durum, bu t�p şeyhlerde de görülür. İn�s�yasyon ve enerj� çalışmaları �le kend� enerj�n� yükseltt�ğ�n zaman, bu t�p enerj� çek�c�lerden etk�lenm�yorsun. etk�lenm�yorsun. Halk arasındak� tab�r� �le yıldızının düşüklüğünü düzelt�yorsun.
Barbaros Gülbay – Ben�m oturduğum semtte b�r kafe var. B�r sefer�nde o kafen�n yanından geçerken, �çer�de oturan b�r kadın olduğunu gördüm. Nedend�r b�l�nmez, b�rden d�kkat�m� çekt�, merak ett�m ve g�rd�m �çer�. “K�m bu kadın?” d�ye sorduğumda, fal baktığını açıkladılar. Ve b�rden çok ş�ddetl� b�r ağrı g�rd� başıma. Kend�m� tuhaf h�ssett�m, �ç�m dışarıya çek�l�yormuş g�b�yd�m. Varlıkları olduğunu söyled�ler. Herhalde o yüzden ağırlaştım d�ye düşündüm ben de. M.Ç. – Han� hep d�yorum ya, �nsan sadece beş duyusuyla aldığı enerj�y� b�l�r ve gelen b�lg� beş duyudan akar gel�r. Farklı b�r enerj� geld�ğ�nde, bu b�l�nen beş duyuya çevr�lmeye çalışılır. Oraya g�tt�ğ�nde, o kadının b�r ağırlığı vardır, değ�ş�k b�r enerj�s� vardır, sen onu baş ağrısı olarak algılamış olab�l�rs�n. Ve d�ğer taraftan bu b�r uyarı da olab�l�r. O ortamdan, o kadından derhal kaç, uzaklaş emr� g�b� b�r �kaz. Olumsuzluk mekânda da olab�l�r, �lla kadında olması gerekmez. Çünkü sadece �nsanların değ�l, mekânların da enerj�ler� var, mekânların da blokajları var. B.G. – Sonra o baş ağrısının aslında kadında olduğunu ve ben�m de onun baş ağrısını h�ssett�ğ�m� “sezd�m”. Ve ded�m k� garsona, “O fal bakan kadına söyle, muhtemelen uykusuzluk çek�yordur ve böyle g�derse, b�tk�nleş�r.” Sanırım varlıklarla çalıştığı �ç�n, ona huzur verm�yorlardı. Çünkü senden öğrend�ğ�m kadarıyla, varlıkla çalışan �nsanlar başında üret�c� olsalar da, b�r zaman sonra varlıklar onları ele geç�r�r. Neden 75
çok daha esk�, İbrah�m Peygamber’e kadar dayanıyor. Alın secdeye değd�ğ�nde, enerj�de ters akış yaratılıyor. Namazın �lk şekl�nde zaten alın d�rekt olarak toprak zem�ne değ�yor. Böyle olduğunda beden�n stat�k elektr�ğ� toprakla dengelen�yor. Toprakta Toprakta yal ınayak yürümek yü rümek de bu yüzden �y�d�r der�z ya.
R.S. – Pek� ezanın Arapça olması konusunda ne d�yorsun? Özell�kle de enerj�sel yönden. M.Ç. – Arapça daha esk� b�r d�l olduğu �ç�n, kel�melere yüklenen enerj� daha fazla. Baktığında, g ünümüzde ünümüzde İng�l�zce de o sev�yeye geld�. Bu sebeple maj�de İng�l�zce kullanılab�l�yor artık. Enerj�n�n kaybolmama kuralı var b�l�rs�n, bu kural şu �k� şey �ç�n de geçerl�. B�r�s� ses, d�ğer� de düşünce. Ses ve düşünceler, b�rb�r�nden ayrı olmak üzere b�r yerlerde toplanıyorlar. toplanıyorlar. B�r�k� yorlar. Hatta Japon b�l�m �nsanları araştırma yapıyorlar, dağılan sesler�n toplandığı yere ulaşab�l�rlerse, geçm�şe dönük olarak d�nleyeb�lecekler. Şöyle düşün: herkes ne d�yor, “Allah �y�l�ğ�n� vers�n”, “Allah belanı vers�n”. İk� kutuplu enerj� gönder�ld�ğ� �ç�n, Allah �sm�ne dengel� b�r enerj� yüklen�r. Veya öbür taraftan �nsanlar b�nlerce yıldır esma çek�yor. Çek�len esmalar b�r yerde toplanıyor. B�r havuza dökülüyor. Örneğ�n “ya âl�m” d�yerek, esma çek�l�yor. Hem de asırlardır. Âl�m ned�r? B�len. Ve sürekl� olarak z�k�r yaparken bu esma çek�ld�ğ�nde, o z�kr�n b�r�kt�ğ� boyutla ve özell�kle de o z�k�rle k�ş� otomat�k b�r bağ kuruyor. Fakat bunları b�l�nçs�z yapmak zararlı. K�ş�n�n o esmaya uygun olup olmadığı bakılmalı, değerlend�r�lmel�. Uygun değ�lse, onu yıkab�l�r, devre yakar, ya da en �y� �ht�malle h�çb�r �şe yaramaz. Bu �şler� b�len b�r�nden almak lazım. Esk�den tar�katlarda şeyhler�n değerlend�r�p verd�kler� g�b�. Tar�katlarda rabıta yapılır örneğ�n. K�ş� geç�p oturur, z�k�r çekerken karşısında şeyh�n� düşünür. Şeyh�n�n alnının ortasından, üçüncü gözünün oradan b�r ışık huzmes�n�n çıktığını ve kend� kalb�ne g�rd�ğ�n� �mgeler. Mantık şu: Şeyh ya adaptör ya paratoner durumundadır. Enerj� şeyhten geç�p, mür�de dökülür. Ve şeyhten geç�p mür�de geld�ğ� �ç�n, o artık dengel� b�r enerj�d�r, �şe yarar b�r enerj�d�r. Ama günümüzde 74
b�lm�yorum ama uykusuzluk çekt�ğ�n� de düşündüm, sonra sorduğumda, bu kanımın doğru olduğunu öğrend�m.
ne yaparlar? Tam ters�ne �şler çevr�l�yor. Şeyhler adaptör veya kanal olacaklarına, mür�tlerden enerj� çek�yorlar. Enerj� vamp�rl�ğ� denen olay yok mu? B�r �nsanın yanına ya nına g�ders�n ve ağır lık çöker veya nazar değer, bu �k� durum da karşıdak� �nsanın b�lerek veya b�lmeyerek enerj�s�n� çalmaktır. Aynı durum, bu t�p şeyhlerde de görülür. İn�s�yasyon ve enerj� çalışmaları �le kend� enerj�n� yükseltt�ğ�n zaman, bu t�p enerj� çek�c�lerden etk�lenm�yorsun. etk�lenm�yorsun. Halk arasındak� tab�r� �le yıldızının düşüklüğünü düzelt�yorsun.
Barbaros Gülbay – Ben�m oturduğum semtte b�r kafe var. B�r sefer�nde o kafen�n yanından geçerken, �çer�de oturan b�r kadın olduğunu gördüm. Nedend�r b�l�nmez, b�rden d�kkat�m� çekt�, merak ett�m ve g�rd�m �çer�. “K�m bu kadın?” d�ye sorduğumda, fal baktığını açıkladılar. Ve b�rden çok ş�ddetl� b�r ağrı g�rd� başıma. Kend�m� tuhaf h�ssett�m, �ç�m dışarıya çek�l�yormuş g�b�yd�m. Varlıkları olduğunu söyled�ler. Herhalde o yüzden ağırlaştım d�ye düşündüm ben de. M.Ç. – Han� hep d�yorum ya, �nsan sadece beş duyusuyla aldığı enerj�y� b�l�r ve gelen b�lg� beş duyudan akar gel�r. Farklı b�r enerj� geld�ğ�nde, bu b�l�nen beş duyuya çevr�lmeye çalışılır. Oraya g�tt�ğ�nde, o kadının b�r ağırlığı vardır, değ�ş�k b�r enerj�s� vardır, sen onu baş ağrısı olarak algılamış olab�l�rs�n. Ve d�ğer taraftan bu b�r uyarı da olab�l�r. O ortamdan, o kadından derhal kaç, uzaklaş emr� g�b� b�r �kaz. Olumsuzluk mekânda da olab�l�r, �lla kadında olması gerekmez. Çünkü sadece �nsanların değ�l, mekânların da enerj�ler� var, mekânların da blokajları var. B.G. – Sonra o baş ağrısının aslında kadında olduğunu ve ben�m de onun baş ağrısını h�ssett�ğ�m� “sezd�m”. Ve ded�m k� garsona, “O fal bakan kadına söyle, muhtemelen uykusuzluk çek�yordur ve böyle g�derse, b�tk�nleş�r.” Sanırım varlıklarla çalıştığı �ç�n, ona huzur verm�yorlardı. Çünkü senden öğrend�ğ�m kadarıyla, varlıkla çalışan �nsanlar başında üret�c� olsalar da, b�r zaman sonra varlıklar onları ele geç�r�r. Neden 75
yatımda gerçeğe dönüşüyordu. Ben falı kend� kend�me bakıyordum, falda kend�m� görüyordum, kend�m� anlatıyordum. Ve nedense hep olumsuz şeyler görüyordum.
M.Ç. – Enerj� sen� yönlend�rm�ş. Bazen b�r şeyler� b�l�r�z, neden b�ld�ğ�m�z� b�lmey�z. Ş�fa uygularken, �çe doğuş tarzında b�lg�n�n, sezg�n�n önem� büyüktür. Enerj�n�n sen� doğru yere yönlend�rmes� �ç�n, �z�n vermen gerek�r. B�l�nçl� düşüncey�, mantık yürütmey� terk ed�p, b�l�nçdışı sezg� kanalını açman gerek�r. Fal baktırmaya gel�nce, �şte o çok tehl�kel� b�r �ş. Oturursun el�nde f�ncan, şaka, eğlence n�yet�ne, baktırırsın. İk� saat sonra traf�k kazası geç�receğ�n� söylerler. Varlıklar, sırf öyle dend� d�ye �k� saat sonra gerçekten de traf�k kazası geç�rt�rler. O zaman, k�ş� fal çıktı d�ye falcıya ve dolaylı olarak b�lmeden varlıklara tapmaya başlar. Öyle olunca da varlıklar daha da fazla enerj� çalmaya başlarlar. Bu yüzden gel�ş�güzel fal bakmak ve baktırmak çok sakıncalı ve tehl�kel�d�r. Hem bu şekl�yle kader� �stenmeyen yerlere sürükley�p yönlend�r�yorsun, hem de kend�n� b�lmed�ğ� n enerj�lere açıyorsun. Ve fal söz konusu olduğunda bu enerj� genelde olumsuzdur. Oyun �ç�n b�le yapmamak lazım. Öbür taraftan fal bakma yeteneğ� olan �ç�n �se fal da b�r tekâmül yoludur. Ancak b�l�nçl� yapılırsa, enerj� dengelenerek yapılırsa. Ayrıca musallata ger� dönmüşken, onların b�r kere bulaştıklarında, k�ş�n�n kend� çabasıyla zor kurtulduğunu hatırlatmalıyız. K�ş�n�n ps�koloj�s�n�, denges�n� bozarlar. İç sesler duymaya başlar �nsan. Bu sesler�n bazısı kötü �şler yaptırmayla �lg�l� telk�nler, em�rlerd�r. Gazetelerde, “Şeytanın ses�n� duydum, bana çocuğumu öldürmem gerekt�ğ�n� söyled�.”, d�yerek kend� evlatlarını doğrayanlarla �lg�l� haberler� okumuyor muyuz? Ne oluyor o zaman? Musallat, k�ş�ye normalde yapmayacağı b�r suç �şlet�yor, sonra k�ş�n�n ömür boyu sürecek olan p�şmanlığının enerj�s�yle beslen�yor. B�r ömür boyu akışı devam edecek b�r enerj� bu… P�şmanlık ve öfke çok güçlü enerj�ler. R.S. – O kadar doğru k� ded�kler�n! Ben artık eğlence maksadı �ç�n b�le kahve falı bakmıyorum. Çünkü en sonunda şunu fark ett�m: Falda gördükler�m karşımdak�ler�n hayatında değ�l de, kend� ha-
M.Ç. – Bunun başka b�r açıklaması olab�l�r. Aslında, o gördükler�n karşındak�n�n başına gelecekt�, gelecekt�, ama sen onları üzer�ne aldın. Ş�facılıkta da bu var. B�rçok ş�facı, kanal değ�lse, �n�s�ye değ�lse, enerj� ver�r. Ama o enerj�y� ver�rken, karşıdak� k�ş�n�n de hastalığını üzer�ne alır. Aynı şek�lde k�ş� �n�s�ye �se ama b�l�nçs�z �se, b�lg�s�z �se, karşı tarafın rahatsızlığını kend� üzer�ne çekeb�l�r. Ama s�zde öyle b�r tehl�ke yok, merak etmey�n. İn�s�yes�n�z ve gözet�l�p korunuyorsunuz. Ş�md�, ş�fa vermek �ç�n rahatsızlığı olan b�r�ne baktığında, enerj�s�n� taradığında, farklı şek�lde algılar oluşab�l�r. K�m�nde d�rekt olarak hastalığı görürsün, k�m�nde doğrudan h�sseders�n, k�m�nde �se ağrılarını kend� beden�n üzer�nde duyumsarsın. Ama bu hasta olduğun veya onun hastalığını üzer�ne alacağın anlamına gelm�yor tab�, sadece onun rahatsızlığını kend�n�nm�ş g�b� h�sseders�n. Bazen hastaya dokunuyorum, kolumdak� tüm kem�kler�n çatırdadıklarını sanıyorum, öyles�ne ş�ddetl� b�r ağrı. Veya el�m ateş g�b�, kor tutmuş g�b� yanar, tutuşur. Hasta �se bazen “ Sıcak oldu.” der, bazen rahatsız olup, kend�n� çeker, bazense h�çb�r şey h�ssetmez. R.S. – U zaktan enerj�sel kontak yaptığ ında da, k�ş�n�n duyumsal durumunu, o andak� f�z�k� h�sler�n� kend� üzer�nden h�sseders�n genelde. Kısaca, “Ona olan sende h�ssed�l�r.” h�ssed�l�r.” İn�s�ye olmanın dışında, yan enerj� çalışmaları ve f�z�ksel f�z�k sel hareketler de öneml� tab�. Bence �n�s�yasyon şart, ama �n�s�ye olmak tek başına yetmez. Çünkü �n�s�ye olarak b�r noktaya gel�yorsun, ama sonra �n�s�yasyonla ka zandığını Yoga, Ta� Ch�, med�tasyon, nefes çalışmaları, z�k�r v.b. çalışmalarla desteklemen lazım. Tekâmül b�r “paket programdır”. Ben öyle düşünüyorum. Herhang� b�r spor yaptığ ını düşün. Mesela profesyonel yüzücüsün. Ama yüzüyorsun d�ye sır f suda hareket etmen yetmez. Suyun �ç�ndek� tekn�k ve performans çalışmalarının yanında, sıkı k ara antremanları; kasl arı, bağ ve dokuları esnetme egzers�zler�, nefes düzenley�c� çalışmalar, yoga ve hatta �maj�nas-
76
77
b�lm�yorum ama uykusuzluk çekt�ğ�n� de düşündüm, sonra sorduğumda, bu kanımın doğru olduğunu öğrend�m.
yatımda gerçeğe dönüşüyordu. Ben falı kend� kend�me bakıyordum, falda kend�m� görüyordum, kend�m� anlatıyordum. Ve nedense hep olumsuz şeyler görüyordum.
M.Ç. – Enerj� sen� yönlend�rm�ş. Bazen b�r şeyler� b�l�r�z, neden b�ld�ğ�m�z� b�lmey�z. Ş�fa uygularken, �çe doğuş tarzında b�lg�n�n, sezg�n�n önem� büyüktür. Enerj�n�n sen� doğru yere yönlend�rmes� �ç�n, �z�n vermen gerek�r. B�l�nçl� düşüncey�, mantık yürütmey� terk ed�p, b�l�nçdışı sezg� kanalını açman gerek�r. Fal baktırmaya gel�nce, �şte o çok tehl�kel� b�r �ş. Oturursun el�nde f�ncan, şaka, eğlence n�yet�ne, baktırırsın. İk� saat sonra traf�k kazası geç�receğ�n� söylerler. Varlıklar, sırf öyle dend� d�ye �k� saat sonra gerçekten de traf�k kazası geç�rt�rler. O zaman, k�ş� fal çıktı d�ye falcıya ve dolaylı olarak b�lmeden varlıklara tapmaya başlar. Öyle olunca da varlıklar daha da fazla enerj� çalmaya başlarlar. Bu yüzden gel�ş�güzel fal bakmak ve baktırmak çok sakıncalı ve tehl�kel�d�r. Hem bu şekl�yle kader� �stenmeyen yerlere sürükley�p yönlend�r�yorsun, hem de kend�n� b�lmed�ğ� n enerj�lere açıyorsun. Ve fal söz konusu olduğunda bu enerj� genelde olumsuzdur. Oyun �ç�n b�le yapmamak lazım. Öbür taraftan fal bakma yeteneğ� olan �ç�n �se fal da b�r tekâmül yoludur. Ancak b�l�nçl� yapılırsa, enerj� dengelenerek yapılırsa. Ayrıca musallata ger� dönmüşken, onların b�r kere bulaştıklarında, k�ş�n�n kend� çabasıyla zor kurtulduğunu hatırlatmalıyız. K�ş�n�n ps�koloj�s�n�, denges�n� bozarlar. İç sesler duymaya başlar �nsan. Bu sesler�n bazısı kötü �şler yaptırmayla �lg�l� telk�nler, em�rlerd�r. Gazetelerde, “Şeytanın ses�n� duydum, bana çocuğumu öldürmem gerekt�ğ�n� söyled�.”, d�yerek kend� evlatlarını doğrayanlarla �lg�l� haberler� okumuyor muyuz? Ne oluyor o zaman? Musallat, k�ş�ye normalde yapmayacağı b�r suç �şlet�yor, sonra k�ş�n�n ömür boyu sürecek olan p�şmanlığının enerj�s�yle beslen�yor. B�r ömür boyu akışı devam edecek b�r enerj� bu… P�şmanlık ve öfke çok güçlü enerj�ler. R.S. – O kadar doğru k� ded�kler�n! Ben artık eğlence maksadı �ç�n b�le kahve falı bakmıyorum. Çünkü en sonunda şunu fark ett�m: Falda gördükler�m karşımdak�ler�n hayatında değ�l de, kend� ha-
M.Ç. – Bunun başka b�r açıklaması olab�l�r. Aslında, o gördükler�n karşındak�n�n başına gelecekt�, gelecekt�, ama sen onları üzer�ne aldın. Ş�facılıkta da bu var. B�rçok ş�facı, kanal değ�lse, �n�s�ye değ�lse, enerj� ver�r. Ama o enerj�y� ver�rken, karşıdak� k�ş�n�n de hastalığını üzer�ne alır. Aynı şek�lde k�ş� �n�s�ye �se ama b�l�nçs�z �se, b�lg�s�z �se, karşı tarafın rahatsızlığını kend� üzer�ne çekeb�l�r. Ama s�zde öyle b�r tehl�ke yok, merak etmey�n. İn�s�yes�n�z ve gözet�l�p korunuyorsunuz. Ş�md�, ş�fa vermek �ç�n rahatsızlığı olan b�r�ne baktığında, enerj�s�n� taradığında, farklı şek�lde algılar oluşab�l�r. K�m�nde d�rekt olarak hastalığı görürsün, k�m�nde doğrudan h�sseders�n, k�m�nde �se ağrılarını kend� beden�n üzer�nde duyumsarsın. Ama bu hasta olduğun veya onun hastalığını üzer�ne alacağın anlamına gelm�yor tab�, sadece onun rahatsızlığını kend�n�nm�ş g�b� h�sseders�n. Bazen hastaya dokunuyorum, kolumdak� tüm kem�kler�n çatırdadıklarını sanıyorum, öyles�ne ş�ddetl� b�r ağrı. Veya el�m ateş g�b�, kor tutmuş g�b� yanar, tutuşur. Hasta �se bazen “ Sıcak oldu.” der, bazen rahatsız olup, kend�n� çeker, bazense h�çb�r şey h�ssetmez. R.S. – U zaktan enerj�sel kontak yaptığ ında da, k�ş�n�n duyumsal durumunu, o andak� f�z�k� h�sler�n� kend� üzer�nden h�sseders�n genelde. Kısaca, “Ona olan sende h�ssed�l�r.” h�ssed�l�r.” İn�s�ye olmanın dışında, yan enerj� çalışmaları ve f�z�ksel f�z�k sel hareketler de öneml� tab�. Bence �n�s�yasyon şart, ama �n�s�ye olmak tek başına yetmez. Çünkü �n�s�ye olarak b�r noktaya gel�yorsun, ama sonra �n�s�yasyonla ka zandığını Yoga, Ta� Ch�, med�tasyon, nefes çalışmaları, z�k�r v.b. çalışmalarla desteklemen lazım. Tekâmül b�r “paket programdır”. Ben öyle düşünüyorum. Herhang� b�r spor yaptığ ını düşün. Mesela profesyonel yüzücüsün. Ama yüzüyorsun d�ye sır f suda hareket etmen yetmez. Suyun �ç�ndek� tekn�k ve performans çalışmalarının yanında, sıkı k ara antremanları; kasl arı, bağ ve dokuları esnetme egzers�zler�, nefes düzenley�c� çalışmalar, yoga ve hatta �maj�nas-
76
77
yon çalışmaları yaptırıl ır. Yan� Yan� �n�s�yasyon, el verme veya d�ğer de y�şle uyulmama; Ta� Ch�, Yoga, med�tas yon, z�k�r ve hatta c�nsel s�mya g�b� enerj� çalışmalarıyla desteklen�rse eğer, hızlı ve güçlü olarak gel�ş�m göster�l�r. Bu gel�nen sev�yeye �n�s�ye olmadan da ulaşılab�l�r. Tao enerj� çalışmaları ve yog�ler�n yaptığı g�b�, ama o zaman süreç çok daha uzun sürer d�ye b�l�yorum. Ded�ğ�m g�b�, bence �n�s�yasyon �le Ch� Gong, Hatha yoga, c�nsel s�mya v.b enerj�sel çalışmaları b�rleşt�rmek lazım.
HAY İLE NUR M.Ç. – Onlar, Ta� Ch� �le �lg�lenenler, Hay’� kullanıyorlar. Esma olarak, “d�r� olan, her da�m canlı olan”, Hay. Yan� madde enerj�s�. F�z�ksel enerj�, beden, enerj�s�. Tao enerj� çalışmalarında gel�şt�rmeye uğraş ver�len Ch� enerj�s�, b�z�m tasavvufun “hay” esmasıdır yan�. Nur �se saf enerj�d�r, yan� evrensel enerj�. Şu şek�lde düşünürsen, �k� enerj�n�n farkını kavrarsın: Hay enerj�s�, b�z�m f�z�k� beden�m�z�, Nur enerj�s� �se enerj� beden�m�z� oluşturur. B�z �se Hay + Nur’u kullanıyoruz. B�r�nden b�r�n� seçm�yoruz, �k�s�n� b�rden kullanıyoruz. Namaz ve Yoga’nın nın şek�l olarak farkı ne? Pek b�r farkı yok. Ama namazda dualarla enerj� çek�yoruz. Bu şek�lde hem Hay hem de Nur’u çekm�ş oluyoruz. R.S. – Yoga �le uğraşanlar da enerj�y� enerj�y � “mantra” denen z�k�rlerle çek�yor. Fakat b�ld�ğ�m kadarıyla Ta� Ch� �le uğraşanlarda böyle b�r enerj�sel kel�me z�k�r uygulaması yok. D�ğer taraftan baktı ğında, onların sev�ye olarak çok �ler�de olduğunu olduğunu görüyorsun. Bu b�r çel�şk� değ�l m�? M.Ç. – Onlar “Hay” olarak �ler�de olab�l�rler ama tekâmül tarafından baktığında, çok b�r şeyler� yok. Bedenler�nde uyandırdıkları enerj�, f�z�ksel, stat�k enerj�d�r, onunla yapab�lecekler� sınırlıdır. R.S. – Ben�m de gözlem�m şöyle: şöyle: Enerj� h�ss�yatı olarak çok �ler�deler, fakat k�ş�l�k olarak baktığında, o enerj�yle başa çıkamadıklarını görürsün. 78
M.Ç. – Neden? Çünkü enerj�y� maddeselleşt�r�yorlar. Sadece madde, f�z�k üzer�nden g�d�p, dengey� kaybed�yorlar. Enerj�ye kend�n� f�z�ksel olarak ve üstel�k de kontrolsüzce açıyorlar. Re�k�’de de buna benzer b�r durum var. Re�k� kanalı, hem çıktığı yer hem de zaman �t�bar�yle çok esk�d�, yıprandı, �şlev�n�, değer ve kal�tes�n� kaybett�. Re�k�’ye açıyorsun kend�n�, f�z�ksel olarak h�ssed�yorsun, ama ş�fa verem�yorsun. Ne anladın bu �şten o zaman? B�r anlamı kalmadı k�. Onun �ç�n Re�k� alanlar b�r süre sonra hayal kırıklığına uğruyorlar. Kend�ler�ne ne tekâmül yönünden ne de ş�fa olarak ekstra b�r şey katamıyorlar. Eller�nde sınırlı b�r duyum oluşuyor ve heps� o kadar. Ev�n �çer�s�ndeyken, dışarıda esen rüzgârı görürsün, ama ne kadarını gerçekte ten�nde h�sseders�n? Onlarınk� de bu. Görüyorlar ama gerçek manada h�ssedem�yorlar. Rüzgârın o muc�zevî enerj�s�n� kullanmaktan pek uzaklar. R.S. – Enerj�y� k�mler h�sseder? K�mler enerj� h�ss�yatı açısından daha hassastır? Ayrıca d�ğer b�r sorum da, hayvan ve d�ğer canlı türler�n enerj�ye olan tepk�s� �le �lg�l� olacak.
DİĞER CANLILARDA ENERJİSEL DUYUM M.Ç. – Öncel�kle d�ğer canlıların enerj�sel duyumu duyumu �le �lg�l� sorunu cevaplayayım. Hayvan ve b�tk� âlem�, enerj�ye karşı ortalama �nsana göre çok daha fazla duyarlıdır. Enerj�yle, ş�fa enerj�s�yle tanışık olun veya olmayın, evdek� saksı ç�çeğ�n�zle �lg�lend�ğ�n�zde, konuştuğunuzda, onu sevd�ğ�n�z� söyled�ğ�n�zde, nasıl da canlanıp coştuğunu �zleyeb�l�rs�n�z. Moral�n�z �y�, enerj�n�z yüksek �se, başta evdek� ç�çekler olmak üzere, evc�l hayvanlar, olumlu tepk� göster�rler. Aynı şek�lde s�zdek� veya ev ortamındak� ortamında k� negat�f enerj�, önce ç�çekler�n�z�n solmasına sebep olur. Devamında, hayvanlarınız hastalanır. Ondan sonra da s�z. Enerj� çalışmalarının başında, kend� b�tk�ler�n�ze ş�fa vermey� deney�n. Ne kadar hızlı b�r “d�r�msel” tepk� gösterd�kler�n� gördüğünüzde görüp şaşırab�l�rs�n�z. 79
yon çalışmaları yaptırıl ır. Yan� Yan� �n�s�yasyon, el verme veya d�ğer de y�şle uyulmama; Ta� Ch�, Yoga, med�tas yon, z�k�r ve hatta c�nsel s�mya g�b� enerj� çalışmalarıyla desteklen�rse eğer, hızlı ve güçlü olarak gel�ş�m göster�l�r. Bu gel�nen sev�yeye �n�s�ye olmadan da ulaşılab�l�r. Tao enerj� çalışmaları ve yog�ler�n yaptığı g�b�, ama o zaman süreç çok daha uzun sürer d�ye b�l�yorum. Ded�ğ�m g�b�, bence �n�s�yasyon �le Ch� Gong, Hatha yoga, c�nsel s�mya v.b enerj�sel çalışmaları b�rleşt�rmek lazım.
HAY İLE NUR M.Ç. – Onlar, Ta� Ch� �le �lg�lenenler, Hay’� kullanıyorlar. Esma olarak, “d�r� olan, her da�m canlı olan”, Hay. Yan� madde enerj�s�. F�z�ksel enerj�, beden, enerj�s�. Tao enerj� çalışmalarında gel�şt�rmeye uğraş ver�len Ch� enerj�s�, b�z�m tasavvufun “hay” esmasıdır yan�. Nur �se saf enerj�d�r, yan� evrensel enerj�. Şu şek�lde düşünürsen, �k� enerj�n�n farkını kavrarsın: Hay enerj�s�, b�z�m f�z�k� beden�m�z�, Nur enerj�s� �se enerj� beden�m�z� oluşturur. B�z �se Hay + Nur’u kullanıyoruz. B�r�nden b�r�n� seçm�yoruz, �k�s�n� b�rden kullanıyoruz. Namaz ve Yoga’nın nın şek�l olarak farkı ne? Pek b�r farkı yok. Ama namazda dualarla enerj� çek�yoruz. Bu şek�lde hem Hay hem de Nur’u çekm�ş oluyoruz. R.S. – Yoga �le uğraşanlar da enerj�y� enerj�y � “mantra” denen z�k�rlerle çek�yor. Fakat b�ld�ğ�m kadarıyla Ta� Ch� �le uğraşanlarda böyle b�r enerj�sel kel�me z�k�r uygulaması yok. D�ğer taraftan baktı ğında, onların sev�ye olarak çok �ler�de olduğunu olduğunu görüyorsun. Bu b�r çel�şk� değ�l m�? M.Ç. – Onlar “Hay” olarak �ler�de olab�l�rler ama tekâmül tarafından baktığında, çok b�r şeyler� yok. Bedenler�nde uyandırdıkları enerj�, f�z�ksel, stat�k enerj�d�r, onunla yapab�lecekler� sınırlıdır. R.S. – Ben�m de gözlem�m şöyle: şöyle: Enerj� h�ss�yatı olarak çok �ler�deler, fakat k�ş�l�k olarak baktığında, o enerj�yle başa çıkamadıklarını görürsün.
M.Ç. – Neden? Çünkü enerj�y� maddeselleşt�r�yorlar. Sadece madde, f�z�k üzer�nden g�d�p, dengey� kaybed�yorlar. Enerj�ye kend�n� f�z�ksel olarak ve üstel�k de kontrolsüzce açıyorlar. Re�k�’de de buna benzer b�r durum var. Re�k� kanalı, hem çıktığı yer hem de zaman �t�bar�yle çok esk�d�, yıprandı, �şlev�n�, değer ve kal�tes�n� kaybett�. Re�k�’ye açıyorsun kend�n�, f�z�ksel olarak h�ssed�yorsun, ama ş�fa verem�yorsun. Ne anladın bu �şten o zaman? B�r anlamı kalmadı k�. Onun �ç�n Re�k� alanlar b�r süre sonra hayal kırıklığına uğruyorlar. Kend�ler�ne ne tekâmül yönünden ne de ş�fa olarak ekstra b�r şey katamıyorlar. Eller�nde sınırlı b�r duyum oluşuyor ve heps� o kadar. Ev�n �çer�s�ndeyken, dışarıda esen rüzgârı görürsün, ama ne kadarını gerçekte ten�nde h�sseders�n? Onlarınk� de bu. Görüyorlar ama gerçek manada h�ssedem�yorlar. Rüzgârın o muc�zevî enerj�s�n� kullanmaktan pek uzaklar. R.S. – Enerj�y� k�mler h�sseder? K�mler enerj� h�ss�yatı açısından daha hassastır? Ayrıca d�ğer b�r sorum da, hayvan ve d�ğer canlı türler�n enerj�ye olan tepk�s� �le �lg�l� olacak.
DİĞER CANLILARDA ENERJİSEL DUYUM M.Ç. – Öncel�kle d�ğer canlıların enerj�sel duyumu duyumu �le �lg�l� sorunu cevaplayayım. Hayvan ve b�tk� âlem�, enerj�ye karşı ortalama �nsana göre çok daha fazla duyarlıdır. Enerj�yle, ş�fa enerj�s�yle tanışık olun veya olmayın, evdek� saksı ç�çeğ�n�zle �lg�lend�ğ�n�zde, konuştuğunuzda, onu sevd�ğ�n�z� söyled�ğ�n�zde, nasıl da canlanıp coştuğunu �zleyeb�l�rs�n�z. Moral�n�z �y�, enerj�n�z yüksek �se, başta evdek� ç�çekler olmak üzere, evc�l hayvanlar, olumlu tepk� göster�rler. Aynı şek�lde s�zdek� veya ev ortamındak� ortamında k� negat�f enerj�, önce ç�çekler�n�z�n solmasına sebep olur. Devamında, hayvanlarınız hastalanır. Ondan sonra da s�z. Enerj� çalışmalarının başında, kend� b�tk�ler�n�ze ş�fa vermey� deney�n. Ne kadar hızlı b�r “d�r�msel” tepk� gösterd�kler�n� gördüğünüzde görüp şaşırab�l�rs�n�z.
78
79
R.S. – Ben�m de �lk ş�fa deney�m�m, ısrarla ı srarla ölmeye çalışan b�r ev b�tk�s� �le �lg�l�yd�. Nasıl yaptığımı tam olarak b�lmesem de, b�r şek�lde onu kurtarmayı başardım. Ş�md� esk�s�nden de yeş�l, capcanlı görünüyor. Hayvanların enerj�ye duyarlı olup olmadıklarını sormamın sebeb�, geçen gün başıma gelen b�r had�seyd�. Den�z kenarında, kumların üzer�nde oturup z�k�r yapmaya başladım. Daha b�r dak�ka b�le geçmeden, büyükçe b�r köpek geld� ve h�ç sağa sola bakmaksızın, d�ğer �nsanlarla �lg�lenmeks�z�n, yanı başıma oturdu. Hem de gayet doğal, yüzsüzce ve hatta “�tt�re �tt�re” ben�, b�r güzel yerleşt�. Ayaklarımın yanına yapıştı ve başını da d�z�me koyup tembel tembel yayıldı. Z�k�r b�tt�, köpek de kalktı g�tt�. Açıkçası tesadüf �se de, kom�kt�. M.Ç. – Tesadüf d�yemey�z. Hayvanlar enerj�y� alıyorlar ve kend�l�ğ�nden gel�yorlar. İzm�r’de yaşarken ben, mahallen�n tüm köpekler� b�z�m kapının önünde toplanırdı. B�r de ulumaları yok muydu? Burada da, gördüğün g�b� ked�ler, kargalar, kuşlar, heps� b�rden sank� toplantı yer� olarak b�z�m bahçem�z� seçm�şler. Gel�yorlar, g�tmek b�lm�yorlar… Z�k�r yaparken sen, enerj� yayıyorsun. Hayvan o enerj�ye gel�yor, yanında rahatlıyor. Öğrenc�ler�m enerj� çalışmalarına �lk başladıkları zaman, genelde �lk olarak evc�l ve sokak hayvanlarının davranış değ�ş�kl�ğ�n� fark ed�yorlar. Sonra şaşırıp bana anlatıyorlar. R.S. – O sah�ldek� köpeğ�n sırnaşması olayından sonra yaşadıklarım o kadar da hoş değ�ld� ama. Onu da anlatayım. Gece oldu, sokaklar karanlık ve gökyüzünde dolunay… Bu “m�st�k” enerj� dolu gecey� kaçırır mıyım h�ç? Yazlıkta TV karşısında Surv�vor’ı �zlemek yer�ne, kend� Surv�vor’ımı yaratmak daha caz�pt� ben�m �ç�n. Sah�le kadar yürümek üzere ayağa kalktım. Tam kapıdan çıkarken, annem seslend�. “Dışarıda köpekler vardır, yanına b�r sopa al!”, ded�. Ben de, “Köpekler ben� sever, daha gündüz b�r tanes� yanıma �l�şt�.”, d�ye cevap ver�p umarsızca çık tım. Henüz y�rm� adım atmamıştım atmamıştım k�, gündüzk� köpek göründü. göründü. Hemen Hemen yanıma geld�, kend�nden em�n b�r şek�lde; ve başını okşamam �ç�n uzattı. Arkasında da �k� tane yavrusu. Ben, sevecenl�kten er�yo-
rum neredeyse… neredeyse… “Ne kadar da �y� � y� b�r �let�ş�m�m var!” d� ye sev�n� yorum. Az �lerley�nce �lerley�nce ben, köpek köpek ve yavruları ger�de kaldı. Henüz yaz sezonu açılmadığı �ç�n, ev �le den�z� bağlayan yol ışıksız ve tenhaydı. Kaygısızca yürürken ve “evrenle b�r olma” düşünceler�düşünceler�n� geç�r�rken �ç�mden, b�r yandan da gözüm o güzel ayın ışığında �d�. Derken sah�le az kala, b�r �k� köpeğ�n havlaması duyulma ya başlandı. Sonra üç, dört derken, kalabalık b�r sürünün ses�ne dönüştü havlamalar. Hala korkmuyor ve üzer�me alınmıyor, yürümeye devam ed�yorum. Fakat sonra b�r� bana doğru koşmaya başlamaz mı? Peş�nden üç dört tane daha. Saldıracaklar! “Sen m�s�n, ded�m kend�me, köpeklerle �y� kontağı olan?” Ve tahm�n eders�n k�, yapacağım tek b�r şey vardı k� onu da yaptım. Çığlığı bastım! Yolun kenarındak� evlerden b�r�nden el�nde el fener� olan b�r erkek çıktı. Işığı görünce de hayvanlar hayvanlar kaçıştı. M.Ç. – Korku da b�r enerj�d�r, korkmasan belk� gelmezlerd�. Anlattığın Anlattı ğın had�se aslında enerj�k s�stem�n canlılara canlı lara uyarlanmış b�r şekl�d�r. Bedens�z varlıklarda �y�s� kötüsü olur da, hayvanlarda olmaz mı? Enerj� çalışmalarında da eğer b�l�nçs�z, yetk�s�z, kontrolsüz olursan, aynen sokakta karşı karşıya kaldığın köpekler g�b� b�r durumla karşılaşırsın. O anda sana b�r� gel�r, sen� sever; b�r d�ğer� gel�r, üzer�ne saldırır. O yüzden sen temk�n� elden bırakmayacaksın. El�nde sopanı her zaman hazır tutacaksın. Ve dahası, çevrende el�nde fener tutan b�r� olacak. Sana �mdada yet�şen o �nsan g�b�… B�z�m Klaros Ekolü’nde fener� olan k�ş�, ben�m. Ben o yürüdüğün, sah�le g�den yolu aydınlatıyor, aynı zamanda olası tehl�kelerden tem�zl�yorum. Böylece peş�mden gelenler rahat ed�yorlar. İş�m pek kolay değ�l. Bana, “Sen büyüler� de b�l�yorsun, yoksa büyü mü yapıyorsun?”, d�ye sorarlar. B�l�yorum demek, yapıyorum anlamına gelmez oysa. Fakat yapılan b�r büyüyü bozab�lmek �ç�n, düşmanın s�lahını da tanımam lazım. Olay budur. Sopanı al, gelen �y� �se, zaten b�r şey yapmaz, yanaşır sana. Ama ya değ�l �se, kötü �se, �şte o zaman vurursun kafasına. Gördüğün g�b�, S�stem hemen öğret�yor, çok bekletm�yor sen�. Evden çıkarken sopayı al-
80
81
R.S. – Ben�m de �lk ş�fa deney�m�m, ısrarla ı srarla ölmeye çalışan b�r ev b�tk�s� �le �lg�l�yd�. Nasıl yaptığımı tam olarak b�lmesem de, b�r şek�lde onu kurtarmayı başardım. Ş�md� esk�s�nden de yeş�l, capcanlı görünüyor. Hayvanların enerj�ye duyarlı olup olmadıklarını sormamın sebeb�, geçen gün başıma gelen b�r had�seyd�. Den�z kenarında, kumların üzer�nde oturup z�k�r yapmaya başladım. Daha b�r dak�ka b�le geçmeden, büyükçe b�r köpek geld� ve h�ç sağa sola bakmaksızın, d�ğer �nsanlarla �lg�lenmeks�z�n, yanı başıma oturdu. Hem de gayet doğal, yüzsüzce ve hatta “�tt�re �tt�re” ben�, b�r güzel yerleşt�. Ayaklarımın yanına yapıştı ve başını da d�z�me koyup tembel tembel yayıldı. Z�k�r b�tt�, köpek de kalktı g�tt�. Açıkçası tesadüf �se de, kom�kt�. M.Ç. – Tesadüf d�yemey�z. Hayvanlar enerj�y� alıyorlar ve kend�l�ğ�nden gel�yorlar. İzm�r’de yaşarken ben, mahallen�n tüm köpekler� b�z�m kapının önünde toplanırdı. B�r de ulumaları yok muydu? Burada da, gördüğün g�b� ked�ler, kargalar, kuşlar, heps� b�rden sank� toplantı yer� olarak b�z�m bahçem�z� seçm�şler. Gel�yorlar, g�tmek b�lm�yorlar… Z�k�r yaparken sen, enerj� yayıyorsun. Hayvan o enerj�ye gel�yor, yanında rahatlıyor. Öğrenc�ler�m enerj� çalışmalarına �lk başladıkları zaman, genelde �lk olarak evc�l ve sokak hayvanlarının davranış değ�ş�kl�ğ�n� fark ed�yorlar. Sonra şaşırıp bana anlatıyorlar. R.S. – O sah�ldek� köpeğ�n sırnaşması olayından sonra yaşadıklarım o kadar da hoş değ�ld� ama. Onu da anlatayım. Gece oldu, sokaklar karanlık ve gökyüzünde dolunay… Bu “m�st�k” enerj� dolu gecey� kaçırır mıyım h�ç? Yazlıkta TV karşısında Surv�vor’ı �zlemek yer�ne, kend� Surv�vor’ımı yaratmak daha caz�pt� ben�m �ç�n. Sah�le kadar yürümek üzere ayağa kalktım. Tam kapıdan çıkarken, annem seslend�. “Dışarıda köpekler vardır, yanına b�r sopa al!”, ded�. Ben de, “Köpekler ben� sever, daha gündüz b�r tanes� yanıma �l�şt�.”, d�ye cevap ver�p umarsızca çık tım. Henüz y�rm� adım atmamıştım atmamıştım k�, gündüzk� köpek göründü. göründü. Hemen Hemen yanıma geld�, kend�nden em�n b�r şek�lde; ve başını okşamam �ç�n uzattı. Arkasında da �k� tane yavrusu. Ben, sevecenl�kten er�yo-
rum neredeyse… neredeyse… “Ne kadar da �y� � y� b�r �let�ş�m�m var!” d� ye sev�n� yorum. Az �lerley�nce �lerley�nce ben, köpek köpek ve yavruları ger�de kaldı. Henüz yaz sezonu açılmadığı �ç�n, ev �le den�z� bağlayan yol ışıksız ve tenhaydı. Kaygısızca yürürken ve “evrenle b�r olma” düşünceler�düşünceler�n� geç�r�rken �ç�mden, b�r yandan da gözüm o güzel ayın ışığında �d�. Derken sah�le az kala, b�r �k� köpeğ�n havlaması duyulma ya başlandı. Sonra üç, dört derken, kalabalık b�r sürünün ses�ne dönüştü havlamalar. Hala korkmuyor ve üzer�me alınmıyor, yürümeye devam ed�yorum. Fakat sonra b�r� bana doğru koşmaya başlamaz mı? Peş�nden üç dört tane daha. Saldıracaklar! “Sen m�s�n, ded�m kend�me, köpeklerle �y� kontağı olan?” Ve tahm�n eders�n k�, yapacağım tek b�r şey vardı k� onu da yaptım. Çığlığı bastım! Yolun kenarındak� evlerden b�r�nden el�nde el fener� olan b�r erkek çıktı. Işığı görünce de hayvanlar hayvanlar kaçıştı. M.Ç. – Korku da b�r enerj�d�r, korkmasan belk� gelmezlerd�. Anlattığın Anlattı ğın had�se aslında enerj�k s�stem�n canlılara canlı lara uyarlanmış b�r şekl�d�r. Bedens�z varlıklarda �y�s� kötüsü olur da, hayvanlarda olmaz mı? Enerj� çalışmalarında da eğer b�l�nçs�z, yetk�s�z, kontrolsüz olursan, aynen sokakta karşı karşıya kaldığın köpekler g�b� b�r durumla karşılaşırsın. O anda sana b�r� gel�r, sen� sever; b�r d�ğer� gel�r, üzer�ne saldırır. O yüzden sen temk�n� elden bırakmayacaksın. El�nde sopanı her zaman hazır tutacaksın. Ve dahası, çevrende el�nde fener tutan b�r� olacak. Sana �mdada yet�şen o �nsan g�b�… B�z�m Klaros Ekolü’nde fener� olan k�ş�, ben�m. Ben o yürüdüğün, sah�le g�den yolu aydınlatıyor, aynı zamanda olası tehl�kelerden tem�zl�yorum. Böylece peş�mden gelenler rahat ed�yorlar. İş�m pek kolay değ�l. Bana, “Sen büyüler� de b�l�yorsun, yoksa büyü mü yapıyorsun?”, d�ye sorarlar. B�l�yorum demek, yapıyorum anlamına gelmez oysa. Fakat yapılan b�r büyüyü bozab�lmek �ç�n, düşmanın s�lahını da tanımam lazım. Olay budur. Sopanı al, gelen �y� �se, zaten b�r şey yapmaz, yanaşır sana. Ama ya değ�l �se, kötü �se, �şte o zaman vurursun kafasına. Gördüğün g�b�, S�stem hemen öğret�yor, çok bekletm�yor sen�. Evden çıkarken sopayı al-
80
81
mazsan, her gelen köpeğ� de �y� sanırsan, olacağı bu. Tabelalar önünde, kaldır başını da, oku! Ş�md� de �lk soruna ger� dönel�m. Enerj�y� k�mler h�ssedeb�l�yor? Enerj�y� herkes h�ssedeb�l�r, yalnız enerj�y� h�ssedeb�lmek �ç�n önce enerj�n�n farkındalığına varmak gerek�yor. D�ğer canlılarda doğal olan enerj�sel duyumu kazanmak �ç�n b�z �nsanların b�raz çaba sarf etmes� gerek�yor. Enerj� d�ye b�r şey�n olduğunu z�hnen algılamak gerek�yor. Nasıl k� çevrem�zde, üzer�m�zde b�r dünya radyo, tv ve başka s�nyaller varsa ama onları h�ssedem�yorsak, enerj� de aslında bu şek�lde etrafımızda bağımsız olarak gez�yor. Aslında b�z�m gerçekl�kte enerj� olmayan b�r şey yok! B�r ortama g�rd�ğ�m�zde ger�leb�l�yoruz veya tam ters�ne rahatlıyoruz. Veya b�r k�ş�n�n yanına g�tt�ğ�m�zde ger�l�yor, b�r başkasının yanında gevşey�p sak�nleş�yoruz. Burada aslında fark etmed�ğ�m�z, ama b�ze bu duyguları yaşatan şey ned�r? Enerj�d�r. Enerj�y� enerj� çalışmaları yaparak davet etmeye başladığımız zaman kend� farkındalığımız arttığı �ç�n enerj�y� daha rahat algılarız. Ve kend�m�z� kend�m�z� enerj� çalışmaları yaparak gel�şt�rd�ğ�m�zde, dıştan gelen enerj�ler�n etk�s� altında kalmadan hayat düzen�m�z� çok rahatlıkla �sted�ğ�m�z yönde yönde şek�llend�rmeye şek�llend�rmeye başlayab�l�r�z. başlayab�l�r�z. Çevrem�zde gel�şen ama farkında olmadığımız olayların tümü enerj�sel kaynaklıdır. ( Sen�n köpek had�ses� dâh�l.) F�z�kç�ler, madden�n özünün enerj� olduğunu tesp�t ett�ler. Şu �ç�nde bulunduğumuz ortama dev b�r büyüteçle bakacak olursak, atomları görürüz. Daha da büyütürsek, atom altını göreceğ�z. Yan� sadece + ve - kuarkları. Şu odanın �çer�s�nde ne varsa, sen, ben, masa, sandalye, ç�çek ve duvarlar, tamamının özde aynı şey olduğunu görürüz. Kuarklar... Sadece durağan maddeyle sınırlı düşünmeyel�m, karşımıza çıkan olaylar da (+) ve (-) kuarklardır özünde. Hem madden�n hem de olayların ger� planında sadece onlar vardır. Yan� enerj� parçacıkları. parçacıkla rı. Benzetmeyle anlatacak olursak, mors alfabes�n� örnek göstereb�l�r�z. Mors alfabes�nde sa82
dece nokta ve ç�zg�ler vardır. Fakat kend� başına b�r anlam bütünlüğü olmayan nokta ve ç�zg�ler, bell� b�r d�z�l�mde b�rleşt�kler�nde anlamlı b�r yapı ortaya çıkartırlar. Madde d�ye algıladığımız bu görünen dünyanın arkasında da ener j� t anec�kler� vardır. Ve � ş�n �lg�nç tarafı, b�l�m dünyası bu parçacıkların hareket�n�n bakanın n�yet�ne göre değ�şt�ğ�n� keşfett�. B�l�m �nsanları, b� l�msel �zahlara “n�yet” g�b� b�r kavramı katmak zorunda kaldılar. Bu gerçekten çok öneml�. “Bakanın n�yet�ne göre” dend�ğ�nde, b�z�m �ç�n n�yet�n ne kadar vah�m b�r olgu olduğu ortaya çıktı. Buna göre sen de o karanlık gecede yaşadığın köpek tac�z� olayında, n�yet�n önem�n� sorgula. N�yet, sebep ve sonuç bağlantılarını kur! Yaşadıklarımızı, Yaşadıklarımızı, enerj�sel farkındalık farkındalık �le anal�z etmel�, tefekkür etmel�y�z. Madden�n ötes�ndek� �k�l� enerj� s�stem�n�n �şley�ş mekan�zmasını, yan� temel yasalarını anlamalıyız. Anladıktan sonra da, bu enerj� gücünü hayata nasıl uygulayab�l�r�z, n�yet�m�ze göre göre nasıl şek�llend�reb�l�r�z, şek�llend�reb�l�r�z, ona bakmalıyız. Ortamda, çevrede, dışarıda her ne varsa, b�z dâh�l o �k�l� s�steme tab� olduğumuzu �drak ed�p, o güce onun yöntemler�yle yaklaşmalıyız. F�z�ksel beden�m�z�n, enerj� beden�n görünen, f�z�k� b�r tems�l� olduğunu b�lmel�y�z. Enerj� beden�m�zden doğan enerj� s�lahına da sah�b�z, onu kullanma �mkânına sah�b�z b�z… B�yoenerj�…
BİYOENERJİ VE TERAPİ R.S. – Enerj� beden kavramını b�raz açar mısın? M.Ç. – Her �nsanın b�r enerj� beden� vardır. Enerj� beden�n yoğunlaşması sonucu f�z�k beden oluşur. İşte bu yoğunlaşma sırasında, bazı bölgelerde b�r sorun varsa, b�z o soruna blokaj, tıkanıklık d�yoruz. Blokajın olduğu, yoğunlaşmada sorun oluşan bölgede b�r takım rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Bağlı bulunduğu çakra ve bölgeye göre, rahatsızlıkların türü değ�ş�yor. Ayrıca blokaj bulunan bölgede k�ş�, sank� tam o yerde görünmeyen b�r balon taşıyormuş g�b� h�ssed�yor. Görünmez balonun yarattığı baskı, basınç, blokajın 83
mazsan, her gelen köpeğ� de �y� sanırsan, olacağı bu. Tabelalar önünde, kaldır başını da, oku! Ş�md� de �lk soruna ger� dönel�m. Enerj�y� k�mler h�ssedeb�l�yor? Enerj�y� herkes h�ssedeb�l�r, yalnız enerj�y� h�ssedeb�lmek �ç�n önce enerj�n�n farkındalığına varmak gerek�yor. D�ğer canlılarda doğal olan enerj�sel duyumu kazanmak �ç�n b�z �nsanların b�raz çaba sarf etmes� gerek�yor. Enerj� d�ye b�r şey�n olduğunu z�hnen algılamak gerek�yor. Nasıl k� çevrem�zde, üzer�m�zde b�r dünya radyo, tv ve başka s�nyaller varsa ama onları h�ssedem�yorsak, enerj� de aslında bu şek�lde etrafımızda bağımsız olarak gez�yor. Aslında b�z�m gerçekl�kte enerj� olmayan b�r şey yok! B�r ortama g�rd�ğ�m�zde ger�leb�l�yoruz veya tam ters�ne rahatlıyoruz. Veya b�r k�ş�n�n yanına g�tt�ğ�m�zde ger�l�yor, b�r başkasının yanında gevşey�p sak�nleş�yoruz. Burada aslında fark etmed�ğ�m�z, ama b�ze bu duyguları yaşatan şey ned�r? Enerj�d�r. Enerj�y� enerj� çalışmaları yaparak davet etmeye başladığımız zaman kend� farkındalığımız arttığı �ç�n enerj�y� daha rahat algılarız. Ve kend�m�z� kend�m�z� enerj� çalışmaları yaparak gel�şt�rd�ğ�m�zde, dıştan gelen enerj�ler�n etk�s� altında kalmadan hayat düzen�m�z� çok rahatlıkla �sted�ğ�m�z yönde yönde şek�llend�rmeye şek�llend�rmeye başlayab�l�r�z. başlayab�l�r�z. Çevrem�zde gel�şen ama farkında olmadığımız olayların tümü enerj�sel kaynaklıdır. ( Sen�n köpek had�ses� dâh�l.) F�z�kç�ler, madden�n özünün enerj� olduğunu tesp�t ett�ler. Şu �ç�nde bulunduğumuz ortama dev b�r büyüteçle bakacak olursak, atomları görürüz. Daha da büyütürsek, atom altını göreceğ�z. Yan� sadece + ve - kuarkları. Şu odanın �çer�s�nde ne varsa, sen, ben, masa, sandalye, ç�çek ve duvarlar, tamamının özde aynı şey olduğunu görürüz. Kuarklar... Sadece durağan maddeyle sınırlı düşünmeyel�m, karşımıza çıkan olaylar da (+) ve (-) kuarklardır özünde. Hem madden�n hem de olayların ger� planında sadece onlar vardır. Yan� enerj� parçacıkları. parçacıkla rı. Benzetmeyle anlatacak olursak, mors alfabes�n� örnek göstereb�l�r�z. Mors alfabes�nde sa-
dece nokta ve ç�zg�ler vardır. Fakat kend� başına b�r anlam bütünlüğü olmayan nokta ve ç�zg�ler, bell� b�r d�z�l�mde b�rleşt�kler�nde anlamlı b�r yapı ortaya çıkartırlar. Madde d�ye algıladığımız bu görünen dünyanın arkasında da ener j� t anec�kler� vardır. Ve � ş�n �lg�nç tarafı, b�l�m dünyası bu parçacıkların hareket�n�n bakanın n�yet�ne göre değ�şt�ğ�n� keşfett�. B�l�m �nsanları, b� l�msel �zahlara “n�yet” g�b� b�r kavramı katmak zorunda kaldılar. Bu gerçekten çok öneml�. “Bakanın n�yet�ne göre” dend�ğ�nde, b�z�m �ç�n n�yet�n ne kadar vah�m b�r olgu olduğu ortaya çıktı. Buna göre sen de o karanlık gecede yaşadığın köpek tac�z� olayında, n�yet�n önem�n� sorgula. N�yet, sebep ve sonuç bağlantılarını kur! Yaşadıklarımızı, Yaşadıklarımızı, enerj�sel farkındalık farkındalık �le anal�z etmel�, tefekkür etmel�y�z. Madden�n ötes�ndek� �k�l� enerj� s�stem�n�n �şley�ş mekan�zmasını, yan� temel yasalarını anlamalıyız. Anladıktan sonra da, bu enerj� gücünü hayata nasıl uygulayab�l�r�z, n�yet�m�ze göre göre nasıl şek�llend�reb�l�r�z, şek�llend�reb�l�r�z, ona bakmalıyız. Ortamda, çevrede, dışarıda her ne varsa, b�z dâh�l o �k�l� s�steme tab� olduğumuzu �drak ed�p, o güce onun yöntemler�yle yaklaşmalıyız. F�z�ksel beden�m�z�n, enerj� beden�n görünen, f�z�k� b�r tems�l� olduğunu b�lmel�y�z. Enerj� beden�m�zden doğan enerj� s�lahına da sah�b�z, onu kullanma �mkânına sah�b�z b�z… B�yoenerj�…
BİYOENERJİ VE TERAPİ R.S. – Enerj� beden kavramını b�raz açar mısın? M.Ç. – Her �nsanın b�r enerj� beden� vardır. Enerj� beden�n yoğunlaşması sonucu f�z�k beden oluşur. İşte bu yoğunlaşma sırasında, bazı bölgelerde b�r sorun varsa, b�z o soruna blokaj, tıkanıklık d�yoruz. Blokajın olduğu, yoğunlaşmada sorun oluşan bölgede b�r takım rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Bağlı bulunduğu çakra ve bölgeye göre, rahatsızlıkların türü değ�ş�yor. Ayrıca blokaj bulunan bölgede k�ş�, sank� tam o yerde görünmeyen b�r balon taşıyormuş g�b� h�ssed�yor. Görünmez balonun yarattığı baskı, basınç, blokajın
82
83
daha da artmasına sebep oluyor. B�zler rahatsızlıkların ve hastalıkların oluşmasından önce blokajları tesp�t ed�p, onların oluşmasını önleyeb�l�yoruz. Çünkü aslında hasta eden şey�n, enerj� bozukluğu olduğunu b�l�yoruz. En küçük rahatsızlıktan tutun da, kanser kadar en ağır hastalıklara kadar, önley�c� ş�facılık yapab�l�yoruz. R.S. – Önley�c� ş�facılık dışında da terap� seansları yaptığını b�l�yorum. B�yoenerj� hang� rahatsızlık ve hastalıkların önlenmes� ve tedav�s�nde kullanılır? Sayab�l�r m�s�n?
g�b� doğal malzemelerden de yararlanmak gerek�r. Ş�facılık b�nlerce yıldır süregelen çok kıymetl� b�r gelenekt�r. Ve unutmamalı k�, bugünkü tıbbın temel�n� oluşturur. B�yoenerj� uyguladığımızda şu sorunların çözümüne yardımcı oluyoruz: M�gren, s�nüz�t, bel ve boyun fıtıkları, d�z ağrıları, uykusuzluk, fob�, t�k ve alerj�ler, obez�te veya aşırı zayıflık, kalıtımsal hastalık lar, astım, s�gara, alkol alkol ve kumar g�b� bağımlılıklardan kurtulma. Bunların yanında her türlü ps�koloj�k rahatsızlıklar – depresyon, pan�k atak, ep�leps�, özel ve sosyal yaşam sorunları, c�nsel sorunlar. Ve tab� k�, yaşlılıktan kaynaklanan ağrılar, romat�zmal ağrılar, k�reçlenme. Öğrenc�lerde sınav stres�n� yenme ve z�hn� açma, h�perakt�v�te, d�kkat eks�kl�ğ�… B�yoenerj�, k�ş�n�n b�l�nçaltını da tem�zley�p düzenl�yor. Bu nokta da çok çok öneml�. K�ş�n�n geçm�ş�nde meydana gelen, onu engelleyen enerj� beden kalıplarının yumuşak b�r şek�lde serbest kalmasını sağlıyoruz. Başımıza kötü b�r şey geld�ğ�nde, olumsuz b�r deney�m yaşadığımızda, bunun etk�ler�n� yıllarca taşıdığımızı b�l�yoruz. Travmalar b�l�nçaltına kazınıyor ve enerj� beden�m�z üzer�nde tıkanıklıklar yaratıyor. Enerj� beden�m�zdek� mer�d�yenlerde (Nad�lerde) meydana gelen blokajlar ortadan kalktığında hem �lg�l� f�z�ksel organda, hem de duygusal sorunlarımızda çözülme ve �y�leşme meydana gel�yor. Böylece hem hem kend�m�ze hem de çevrem�ze, a� lem�ze yardımcı olab�l�yoruz, olab�l�yoruz, sorunlarımızı kalıcı b�r şek�lde çözeb�l�yoruz. R.S. – B�yoenerj�n�n �y� gelmed�ğ� b�r şey yok g�b�. Pek�, b�r k�ş� sana geld�ğ�nde, önley�c� ş�facılık namına uyguladığın standart çalışmalar nelerd�r? M.Ç. – B�yoenerj� terap� çalışmalarını aslında üç aşamaya ayırab�l�yoruz. Öncel�kle k�ş� geld�ğ� zaman, onun enerj�sel değerlend�rmes�n� yapmak �ç�n, tarama denen uygulamayı yapıyoruz. Tıpkı b�r hastanın �lk sefer doktora g�tt�ğ�nde, muayene olduğu g�b�, b�z b�yoenerj� uzmanları da enerj�sel muayeneden geç�r�yoruz hastayı. Gerçekç� b�r enerj�sel
M.Ç. – Öncel�kle, b�yoenerj� �le terap�n�n tedav� destek çalışmaları sınıfına g�rd�ğ�n� bel�rtmel�y�m. Vereceğ�m�z Vereceğ�m�z b�lg�ler�n h�ç b�r� tek başına tanı ve tedav� amaçlı değ�ld�r. Tanı ve tedav� mutlaka b�r doktor tarafından yapılması gereken c�dd� b�r �şlemd�r. Her tür rahatsızlık ve hastalık �ç�n öncel�kle doktorunuza danışın. B�z�m verd�ğ�m�z ş�fa, modern tıbbın b�r destekç�s� ve tamamlayıcısıdır. H�çb�r yan etk�s� yoktur. Aks�ne, tıkanan organların harekete geçmes�ne ve enerj�sel gücün dengelen�p yükselmes�ne büyük katkısı var. Sadece b�yoenerj� değ�l, ş�falı b�tk�ler, kr�stal ve maden 84
85
daha da artmasına sebep oluyor. B�zler rahatsızlıkların ve hastalıkların oluşmasından önce blokajları tesp�t ed�p, onların oluşmasını önleyeb�l�yoruz. Çünkü aslında hasta eden şey�n, enerj� bozukluğu olduğunu b�l�yoruz. En küçük rahatsızlıktan tutun da, kanser kadar en ağır hastalıklara kadar, önley�c� ş�facılık yapab�l�yoruz. R.S. – Önley�c� ş�facılık dışında da terap� seansları yaptığını b�l�yorum. B�yoenerj� hang� rahatsızlık ve hastalıkların önlenmes� ve tedav�s�nde kullanılır? Sayab�l�r m�s�n?
M.Ç. – Öncel�kle, b�yoenerj� �le terap�n�n tedav� destek çalışmaları sınıfına g�rd�ğ�n� bel�rtmel�y�m. Vereceğ�m�z Vereceğ�m�z b�lg�ler�n h�ç b�r� tek başına tanı ve tedav� amaçlı değ�ld�r. Tanı ve tedav� mutlaka b�r doktor tarafından yapılması gereken c�dd� b�r �şlemd�r. Her tür rahatsızlık ve hastalık �ç�n öncel�kle doktorunuza danışın. B�z�m verd�ğ�m�z ş�fa, modern tıbbın b�r destekç�s� ve tamamlayıcısıdır. H�çb�r yan etk�s� yoktur. Aks�ne, tıkanan organların harekete geçmes�ne ve enerj�sel gücün dengelen�p yükselmes�ne büyük katkısı var. Sadece b�yoenerj� değ�l, ş�falı b�tk�ler, kr�stal ve maden
g�b� doğal malzemelerden de yararlanmak gerek�r. Ş�facılık b�nlerce yıldır süregelen çok kıymetl� b�r gelenekt�r. Ve unutmamalı k�, bugünkü tıbbın temel�n� oluşturur. B�yoenerj� uyguladığımızda şu sorunların çözümüne yardımcı oluyoruz: M�gren, s�nüz�t, bel ve boyun fıtıkları, d�z ağrıları, uykusuzluk, fob�, t�k ve alerj�ler, obez�te veya aşırı zayıflık, kalıtımsal hastalık lar, astım, s�gara, alkol alkol ve kumar g�b� bağımlılıklardan kurtulma. Bunların yanında her türlü ps�koloj�k rahatsızlıklar – depresyon, pan�k atak, ep�leps�, özel ve sosyal yaşam sorunları, c�nsel sorunlar. Ve tab� k�, yaşlılıktan kaynaklanan ağrılar, romat�zmal ağrılar, k�reçlenme. Öğrenc�lerde sınav stres�n� yenme ve z�hn� açma, h�perakt�v�te, d�kkat eks�kl�ğ�… B�yoenerj�, k�ş�n�n b�l�nçaltını da tem�zley�p düzenl�yor. Bu nokta da çok çok öneml�. K�ş�n�n geçm�ş�nde meydana gelen, onu engelleyen enerj� beden kalıplarının yumuşak b�r şek�lde serbest kalmasını sağlıyoruz. Başımıza kötü b�r şey geld�ğ�nde, olumsuz b�r deney�m yaşadığımızda, bunun etk�ler�n� yıllarca taşıdığımızı b�l�yoruz. Travmalar b�l�nçaltına kazınıyor ve enerj� beden�m�z üzer�nde tıkanıklıklar yaratıyor. Enerj� beden�m�zdek� mer�d�yenlerde (Nad�lerde) meydana gelen blokajlar ortadan kalktığında hem �lg�l� f�z�ksel organda, hem de duygusal sorunlarımızda çözülme ve �y�leşme meydana gel�yor. Böylece hem hem kend�m�ze hem de çevrem�ze, a� lem�ze yardımcı olab�l�yoruz, olab�l�yoruz, sorunlarımızı kalıcı b�r şek�lde çözeb�l�yoruz. R.S. – B�yoenerj�n�n �y� gelmed�ğ� b�r şey yok g�b�. Pek�, b�r k�ş� sana geld�ğ�nde, önley�c� ş�facılık namına uyguladığın standart çalışmalar nelerd�r? M.Ç. – B�yoenerj� terap� çalışmalarını aslında üç aşamaya ayırab�l�yoruz. Öncel�kle k�ş� geld�ğ� zaman, onun enerj�sel değerlend�rmes�n� yapmak �ç�n, tarama denen uygulamayı yapıyoruz. Tıpkı b�r hastanın �lk sefer doktora g�tt�ğ�nde, muayene olduğu g�b�, b�z b�yoenerj� uzmanları da enerj�sel muayeneden geç�r�yoruz hastayı. Gerçekç� b�r enerj�sel
84
durum tesp�t� yapıyoruz. Tarama den�len tekn�k �le enerj� merkezler�n�n ve enerj� beden�n durumunu hızlıca teşh�s ed�yoruz. Blokaj olan bölgeler�, az çalışan veya fazla çalışan enerj� merkezler�n� tesp�t ed�yoruz. Bundan sonra �k�nc� aşamaya, tem�zleme safhasına gel�yoruz. Bu �şlem �le beden�n kend�n� �y�leşt�rmes�ne �mkân ver�yoruz. Bas�t rahatsızlıklarda b�r �şlem �le %50’ye varan �y�leşt�rmeler sağlayab�l�yoruz. Ve son aşama, dengeleme ded�ğ�m�z aşamadır. Dengeleme �şlem� �le enerj� beden ve çakralara tem�z enerj� akıtıyor, enerj� beden� ve çakraları dengeleyerek ruhsal ve f�z�ksel beden�n b�rb�r�yle uyum �ç�nde olmasını sağlıyoruz. Tem�z ve dengel� enerj�y� tepe çakradan verd�ğ�mde, onun blokajları çözüp ayak tabanlarından dışarı aktığını görüyorum. Seansta yanımızda olan �nsanlar da göreb�l�yor. Yazın güneşten ısınan asfaltın üzer�ndek� görüntü benzer�, hareketl� ve dumanımsı görüntüler oluşuyor. Blokaj açma, tem�zleme ve dengeleme aşamalarından oluşan terap� seansları, s�stemat�k ve per�yod�k olarak yapılmalı.
86
85
Ş�fa, sadece hastalıkları önlemek veya tedav� etmek değ�ld�r. Daha genel olarak baktığımızda, enerj�y� dengelemekle tüm hayatımızı düzenley�p yön vereb�leceğ�m�z� b�l�r�z. Enerj�n�n hastalıklardak� yer�n�, olaylardak� olaylardak� yer�n�, �let�ş�mdek� yer�n�, � l�şk�lerdek� yer�n� b�l�nce, bütün hayatı ş�falandırmak, bütün �l�şk�ler� ş�falandırmak ve hayatı kal�tel� b�r şekle get�rmek mümkün. Özel �l�şk�ler, sosyal �l�şk�ler, madd� sorunlar da dâh�l, hayatın get�reb�leceğ� tüm olumsuz haller�n çözümüne enerj�yle destek olab�l�r�z. Enerj�sel ş�fa çalışmalarının get�receğ� dönüşüm �le hayatın her alanında olumsuzluklardan kurtulup, dengel� ve kal�tel� b�r yaşam standardını standardını yakalayab�l�r�z.
ENERJİ ÇALIŞMALARI R.S. – K�ş�n�n kend�ndek� ş�fa kaynaklarını harekete geç�rmes�, kend� kend�n� ş�falandırma, başkalarına ş�fa verme yöntemler�n� öğrenmes� �ç�n eğ�t�mler verd�ğ�n� b�l�yorum. Enerj� h�ss�yatını ve ona karşı olan hâk�m�yet� gel�şt�rmek �ç�n ne tür çalışmalar yapılır? Neler öner�l�r? öner�l�r? M.Ç. – Gel�şt�rme çalışmaları �ç�n kes�nl�kle �n�s�ye olmak şart. İn�s�ye olduğu zaman �nsan, kend� öz enerj�s�n� kullanmayı bırakıp, evrensel enerj�ye kanal oluyor ve onu kend�ne ve başkalarına aktararak, ş�fa ver�yor. Enerj�y� b�ld�ğ�m�z zaman, farkındalığımız arttığı zaman, hayata bakış açımı z da değ�ş�yor. Enerj�yle b�rl�kte öncel�kle kend� hayatımız değ�ş�yor. Olaylara, başımıza gelenlere, k�ş�lere ve kend�m�ze olan bakış açımız değ�ş�yor. Kend�m�z� ve başkalarını yargılamak, suçlamak yer�ne, b�r şey� neden yaptığımızı anlamaya başlıyoruz veya neden yapıldığını. Ve anlamak, çözümü bulmaya da yaklaştırıyor. S�z�n kafanıza taktığınız şey�n aslında o kadar da takılacak b�r şey olmadığını anlıyorsunuz. Veya takılmaması gerekt�ğ�n�n düşünüldüğü b�r şey�n şey� n aslında öneml� b�r sorun olduğunu kavrıyorsunuz. Objekt�f algınız kesk�nleş�yor. kesk�nleş�yor. B�l�rs�n�z, “hayır”da d a hayır vardır. Örneğ�n b�r yerde tepk� vermen�z gerek�yor ama b�r 87
durum tesp�t� yapıyoruz. Tarama den�len tekn�k �le enerj� merkezler�n�n ve enerj� beden�n durumunu hızlıca teşh�s ed�yoruz. Blokaj olan bölgeler�, az çalışan veya fazla çalışan enerj� merkezler�n� tesp�t ed�yoruz. Bundan sonra �k�nc� aşamaya, tem�zleme safhasına gel�yoruz. Bu �şlem �le beden�n kend�n� �y�leşt�rmes�ne �mkân ver�yoruz. Bas�t rahatsızlıklarda b�r �şlem �le %50’ye varan �y�leşt�rmeler sağlayab�l�yoruz. Ve son aşama, dengeleme ded�ğ�m�z aşamadır. Dengeleme �şlem� �le enerj� beden ve çakralara tem�z enerj� akıtıyor, enerj� beden� ve çakraları dengeleyerek ruhsal ve f�z�ksel beden�n b�rb�r�yle uyum �ç�nde olmasını sağlıyoruz. Tem�z ve dengel� enerj�y� tepe çakradan verd�ğ�mde, onun blokajları çözüp ayak tabanlarından dışarı aktığını görüyorum. Seansta yanımızda olan �nsanlar da göreb�l�yor. Yazın güneşten ısınan asfaltın üzer�ndek� görüntü benzer�, hareketl� ve dumanımsı görüntüler oluşuyor. Blokaj açma, tem�zleme ve dengeleme aşamalarından oluşan terap� seansları, s�stemat�k ve per�yod�k olarak yapılmalı.
86
türlü �ç�n�zden gelm�yor, gereken tepk�y� ortaya koyamıyorsunuz. İşte oradak� �radey� yer�ne get�rmem�z gerek�yor. Sonuçları olumsuz b�le olsa. Normalde b�r�ne baktığınızda, davranışları anlamsız geleb�l�r s�ze. “Neden bu kadar anlamsızca hareket ed�yor, neden anormal davranıyor?” d�ye şaşırırsınız normalde. Ama �nsan ve davranışlarında, olaylarda hep b�r enerj� düzen/düzens�zl�ğ� olduğunu b�ld�ğ�n�zde, o k�ş�ye karşı olan davranış ve anlayışınız değ�ş�r. Onun ps�koloj�k denges�zl�ğ�n�n, çakra ve enerj� bedendek� sorunlu beslenmeden kaynaklandığını ve ne yapıyorsa, onu �ster �stemez yaptığını b�l�rs�n�z çünkü. Onun ps�koloj�s�n� çözmeye başlıyorsunuz, daha başka yaklaşmaya başlıyorsunuz. Başka b�r örnek. B�r�n�n yanına g�tt�ğ�n�zde bunalıyorsunuz, sıkılıyorsunuz, kaçmak �st�yorsunuz. Veya b�r�n�n yanına g�d�yorsunuz, o s�ze çok �y� gel�yor, rahatlıyorsunuz, gevş�yorsunuz, yanından ayrılmak �stem�yorsunuz. Enerj� boyutu, kuark boyutu sürekl� gezmekted�r ve o k�ş�yle aynı ortamda olduğunuz �ç�n, enerj�ler sürekl� karışmaktadır. Onun enerj� kuarklarının b�r kısmını s�z alıyorsunuz, s�z�nk�n� o alıyor. Dolayısıyla, k�ş�n�n enerj� yapısından dolayı bazı durumlarda rahatlayıp, bazı durumlarda rahatsız oluyorsunuz. Benzer durumlar, nazar �ç�n de geçerl�d�r. Nazar �le ya karşı tarafa b�lmeyerek olumsuz b�r enerj� yüklüyor, ya da karşı taraftan b�lmeyerek enerj� alınıyor. Nazarda kasıt yoktur ama etk�ler� oldukça büyüktür. Nazar olayıyla karşılaştığınızda da nazarlı k�ş�de b�r şey olduğunu, b�r gar�pl�k olduğunu h�ssed�yorsunuz, ama onun enerj� olduğunu b�lm�yorsunuz. İn�s�ye olduğunuzda kanal olduğunuz �ç�n ve evrensel enerj�y� d�rekt olarak çek�p aktarab�ld�ğ�n�z �ç�n, bu türden rahatsızlıklarınız ortadan kalkar. Tab�r� yer�ndeyse b�r tür “dokunulmazlık” durumu kazanmış oluyorsunuz. Mesela s�z pazarlama �ş�ndes�n�z. En �y� ürünü en ucuz f�yata satıyorsunuz. Satış yeteneğ�n�z� gel�şt�rmek �ç�n, güzel konuşma ders� almışsınız, vücut d�l� eğ�t�m� almışsınız, ama o uygun f�yatlı ve kal�tel� ürününü88
Ş�fa, sadece hastalıkları önlemek veya tedav� etmek değ�ld�r. Daha genel olarak baktığımızda, enerj�y� dengelemekle tüm hayatımızı düzenley�p yön vereb�leceğ�m�z� b�l�r�z. Enerj�n�n hastalıklardak� yer�n�, olaylardak� olaylardak� yer�n�, �let�ş�mdek� yer�n�, � l�şk�lerdek� yer�n� b�l�nce, bütün hayatı ş�falandırmak, bütün �l�şk�ler� ş�falandırmak ve hayatı kal�tel� b�r şekle get�rmek mümkün. Özel �l�şk�ler, sosyal �l�şk�ler, madd� sorunlar da dâh�l, hayatın get�reb�leceğ� tüm olumsuz haller�n çözümüne enerj�yle destek olab�l�r�z. Enerj�sel ş�fa çalışmalarının get�receğ� dönüşüm �le hayatın her alanında olumsuzluklardan kurtulup, dengel� ve kal�tel� b�r yaşam standardını standardını yakalayab�l�r�z.
ENERJİ ÇALIŞMALARI R.S. – K�ş�n�n kend�ndek� ş�fa kaynaklarını harekete geç�rmes�, kend� kend�n� ş�falandırma, başkalarına ş�fa verme yöntemler�n� öğrenmes� �ç�n eğ�t�mler verd�ğ�n� b�l�yorum. Enerj� h�ss�yatını ve ona karşı olan hâk�m�yet� gel�şt�rmek �ç�n ne tür çalışmalar yapılır? Neler öner�l�r? öner�l�r? M.Ç. – Gel�şt�rme çalışmaları �ç�n kes�nl�kle �n�s�ye olmak şart. İn�s�ye olduğu zaman �nsan, kend� öz enerj�s�n� kullanmayı bırakıp, evrensel enerj�ye kanal oluyor ve onu kend�ne ve başkalarına aktararak, ş�fa ver�yor. Enerj�y� b�ld�ğ�m�z zaman, farkındalığımız arttığı zaman, hayata bakış açımı z da değ�ş�yor. Enerj�yle b�rl�kte öncel�kle kend� hayatımız değ�ş�yor. Olaylara, başımıza gelenlere, k�ş�lere ve kend�m�ze olan bakış açımız değ�ş�yor. Kend�m�z� ve başkalarını yargılamak, suçlamak yer�ne, b�r şey� neden yaptığımızı anlamaya başlıyoruz veya neden yapıldığını. Ve anlamak, çözümü bulmaya da yaklaştırıyor. S�z�n kafanıza taktığınız şey�n aslında o kadar da takılacak b�r şey olmadığını anlıyorsunuz. Veya takılmaması gerekt�ğ�n�n düşünüldüğü b�r şey�n şey� n aslında öneml� b�r sorun olduğunu kavrıyorsunuz. Objekt�f algınız kesk�nleş�yor. kesk�nleş�yor. B�l�rs�n�z, “hayır”da d a hayır vardır. Örneğ�n b�r yerde tepk� vermen�z gerek�yor ama b�r 87
zü b�r türlü satmakta başarılı olamıyorsunuz. İşte o zaman durup enerj�n�ze bakmanız lazım. Üzer�n�zdek� olumsuz enerj� hem k�ş�ler� rahatsız ett�ğ�, �t�c� geld�ğ�, boğduğu, uzaklaştırdığı hem de olayların lehtek� gerçekleş�m�n� kısıtlayıp bozduğu �ç�n, satış ver�m�n�z, �ş ver�m�n�z düşer. Kend� kısmet�n�z�, kend� nas�b�n�z� de böylece kapatmış oluyorsunuz. Kend� kend�n�ze engellem�ş oluyorsunuz. Fakat s�z kanal olduğunuz vak�t, g�rd�ğ�n�z her ortamda, enerj�n�z dengel� ve olumlu akacağı �ç�n, s�ze de daha poz�t�f bakmaya başlarlar. Kend�n� kend�n�n önünden çek�p, tem�z b�r enerj�yle g�ders�n�z.
İn�s�ye olduktan sonra –bu ben olurum, başkası olur– b�r üstadın vereceğ� çalışmalarla, yönlend�rmes� ve yön göstermes�yle gel�ş�m başlar ve �lerleyeb�ld�ğ� ölçüde devam eder. İlk �n�s�yasyon �n�s� yasyon sonrasında, 21 günlük b�r arınma sürec� oluyor. Bu arınma sürec�nde ş�fayı kend� kend�n�ze uygulamaya başlıyorsunuz. Uygulamaya başladıktan sonra �k�nc� �n�s�yasyondan sonra karşı tarafa, yakından veya mesafeden başka k�ş�lere, aynen re�k� benzer� enerj� vereb�l�yorsunuz. S�z kanal olduğunuzda, nazar etme ve nazardan etk�lenme 89
türlü �ç�n�zden gelm�yor, gereken tepk�y� ortaya koyamıyorsunuz. İşte oradak� �radey� yer�ne get�rmem�z gerek�yor. Sonuçları olumsuz b�le olsa. Normalde b�r�ne baktığınızda, davranışları anlamsız geleb�l�r s�ze. “Neden bu kadar anlamsızca hareket ed�yor, neden anormal davranıyor?” d�ye şaşırırsınız normalde. Ama �nsan ve davranışlarında, olaylarda hep b�r enerj� düzen/düzens�zl�ğ� olduğunu b�ld�ğ�n�zde, o k�ş�ye karşı olan davranış ve anlayışınız değ�ş�r. Onun ps�koloj�k denges�zl�ğ�n�n, çakra ve enerj� bedendek� sorunlu beslenmeden kaynaklandığını ve ne yapıyorsa, onu �ster �stemez yaptığını b�l�rs�n�z çünkü. Onun ps�koloj�s�n� çözmeye başlıyorsunuz, daha başka yaklaşmaya başlıyorsunuz. Başka b�r örnek. B�r�n�n yanına g�tt�ğ�n�zde bunalıyorsunuz, sıkılıyorsunuz, kaçmak �st�yorsunuz. Veya b�r�n�n yanına g�d�yorsunuz, o s�ze çok �y� gel�yor, rahatlıyorsunuz, gevş�yorsunuz, yanından ayrılmak �stem�yorsunuz. Enerj� boyutu, kuark boyutu sürekl� gezmekted�r ve o k�ş�yle aynı ortamda olduğunuz �ç�n, enerj�ler sürekl� karışmaktadır. Onun enerj� kuarklarının b�r kısmını s�z alıyorsunuz, s�z�nk�n� o alıyor. Dolayısıyla, k�ş�n�n enerj� yapısından dolayı bazı durumlarda rahatlayıp, bazı durumlarda rahatsız oluyorsunuz. Benzer durumlar, nazar �ç�n de geçerl�d�r. Nazar �le ya karşı tarafa b�lmeyerek olumsuz b�r enerj� yüklüyor, ya da karşı taraftan b�lmeyerek enerj� alınıyor. Nazarda kasıt yoktur ama etk�ler� oldukça büyüktür. Nazar olayıyla karşılaştığınızda da nazarlı k�ş�de b�r şey olduğunu, b�r gar�pl�k olduğunu h�ssed�yorsunuz, ama onun enerj� olduğunu b�lm�yorsunuz. İn�s�ye olduğunuzda kanal olduğunuz �ç�n ve evrensel enerj�y� d�rekt olarak çek�p aktarab�ld�ğ�n�z �ç�n, bu türden rahatsızlıklarınız ortadan kalkar. Tab�r� yer�ndeyse b�r tür “dokunulmazlık” durumu kazanmış oluyorsunuz. Mesela s�z pazarlama �ş�ndes�n�z. En �y� ürünü en ucuz f�yata satıyorsunuz. Satış yeteneğ�n�z� gel�şt�rmek �ç�n, güzel konuşma ders� almışsınız, vücut d�l� eğ�t�m� almışsınız, ama o uygun f�yatlı ve kal�tel� ürününü88
oranınız düşüyor. Halk arasındak� yıldız düşüklüğünüzü �y�leşt�r�yorsunuz. Çünkü s�z�n enerj�n�z artıyor, s�z�n frekansınız, gücünüz yüksel�yor. F�z�ksel spor �le nasıl k�, kas gücümüzü arttırıp, bağışıklığımızı kuvvetlend�r�yorsak, enerj� çalışmaları ve �n�sayasyonarla, enerj� kuvvet�m�z� ve bağışıklığımızı güçlend�r�yoruz. Enerj� çalışmalarında �lerled�kçe, büyü g�b� kasıtlı tes�rlerden de korunmaya başlıyorsunuz. Bugün enerj� dengem�z�n bozulmasına, sev�yem�z�n düşmes�ne b�r�ler�n�n b�lerek veya b�lmeyerek sebep olmasına da gerek yok. Manyet�k alanlardak� artış, cep telefonları, b�lg�sayarlar, uydular, tek başlarına enerj� dengem�z� bozmayı oldukça �y� başarıyor. Günümüzde çok fazla “enerj�” d�ye ortaya çıkan şeyler var, bunların doğrusunu araştırıp bulmak çok çok öneml�. Çünkü her �şte nasıl k� su�st�mal oluyorsa, bu �şte de var, hem de fazla fazla var. Üstel�k de elde somut b�r şey yokken. Yan� k�ş� çalışmaları yapıp, görüp, değerlend�rmel� ve sorgulamalı. İn�s�yatör her k�m olursa olsun, kes�nl�kle sorgulama olması lazım. Ve kes�nl�kle sağlam referanslar üzer�nden g�tmel� k�ş�. R.S. – İnsan �n�s�ye olmaya karar verd�ğ�nde, �n�s�yasyon alacağı k�ş�y� k�ş�y � neye göre seçmel�? seçmel�? İn�s�yatörünün doğru, b�lg�l� ve et�k kurallara bağlı b�r� olduğunu ne şek�lde anlar? M.Ç. – Referans ararken şova veya lafa bakmayacak. Yaptığı �şlere bakacak, ş�facılık yapıyorsa, �y�leşt�rd�ğ� hastaları araştıracak. İn�s�yasyon verd�ğ� k�ş�lerden referans alacak. İn�s�ye olduktan sonra, ver�len enerj� çalışmalarının y�ne üstadın gözet�m� altında yapılması gerek�r. B�z�m çalışmaları �çer�s�nde en öneml� olanı z�k� r uygulamalarıdır. K�ş�ye has uygulamalar ver�l�r. Z�k�r türler�, k�ş�n�n gel�ş�m yönüne ve düzey�ne bağlı olarak değ�ş�r. Her b�r çalışma b�r enerj� çeker. B�r benzetme �le S�stem’den enerj� çek�ş�n� anlatayım. Ev�n�z�n elektr�k saat�ne 220 volt akım gel�r. Evdek� bazı c�hazlar bu akı ma d�rek bağlanır, bağlanır, bazıları �se adap90
zü b�r türlü satmakta başarılı olamıyorsunuz. İşte o zaman durup enerj�n�ze bakmanız lazım. Üzer�n�zdek� olumsuz enerj� hem k�ş�ler� rahatsız ett�ğ�, �t�c� geld�ğ�, boğduğu, uzaklaştırdığı hem de olayların lehtek� gerçekleş�m�n� kısıtlayıp bozduğu �ç�n, satış ver�m�n�z, �ş ver�m�n�z düşer. Kend� kısmet�n�z�, kend� nas�b�n�z� de böylece kapatmış oluyorsunuz. Kend� kend�n�ze engellem�ş oluyorsunuz. Fakat s�z kanal olduğunuz vak�t, g�rd�ğ�n�z her ortamda, enerj�n�z dengel� ve olumlu akacağı �ç�n, s�ze de daha poz�t�f bakmaya başlarlar. Kend�n� kend�n�n önünden çek�p, tem�z b�r enerj�yle g�ders�n�z.
İn�s�ye olduktan sonra –bu ben olurum, başkası olur– b�r üstadın vereceğ� çalışmalarla, yönlend�rmes� ve yön göstermes�yle gel�ş�m başlar ve �lerleyeb�ld�ğ� ölçüde devam eder. İlk �n�s�yasyon �n�s� yasyon sonrasında, 21 günlük b�r arınma sürec� oluyor. Bu arınma sürec�nde ş�fayı kend� kend�n�ze uygulamaya başlıyorsunuz. Uygulamaya başladıktan sonra �k�nc� �n�s�yasyondan sonra karşı tarafa, yakından veya mesafeden başka k�ş�lere, aynen re�k� benzer� enerj� vereb�l�yorsunuz. S�z kanal olduğunuzda, nazar etme ve nazardan etk�lenme 89
tör kullanır. Ş�md� s�z radyonuzun adaptörünü tv’ye takarsanız elektr�k gelmez, çünkü tv 220 volt �le çalışır, radyo �se 9 voltla. Pek�, tv’n�z�n 220 voltunu radyonuza bağlarsanız ne olur? Radyonuz yanar. İşte bunları b�lmek gerek�r, üstat da bu noktada devreye g�rer. B�l�nçs�z z�k�r çekerken b�le kafayı kıranlar, musallata kend�n� açanların sayısı çok fazladır. fazladır. Ayrıca �n�s�yasyon sırasında karşıdak� k�ş� yetk�n değ�lse, yan� uyumlama verd�ğ� k�ş�y� koruyamıyorsa, hem kend�n� açar hem de uyumlama alan k�ş� kend�n� açar. Ve böyle olduğunda açık enerj� kanalından ne geleceğ� bell� olmaz. K� malum, bugün p�yasada masterden, �n�s�yasyon satanlardan geç�lm�yor, bu yüzden çok d�kkat ed�lmel� ve �y�ce araştırılmalıdır.
ZİKİR İLE GELENLER değ �ş�k deney�mler dene y�mler oluşab�l �yor. Sesler, çıR.S. – Z�k�r yaparken, çok değ�ş�k tırtılar, kas seğ�rmeler�, yanmalar, türlü türlü bedensel rahatsızlıklar, hatta renk değ�ş�mler�. Ve en sıklıkla da b�tmek b�lmez esnemeler. Nedend�r tüm bunlar, açıklayab�l�r m�s�n?
M.Ç. – Hurafelerde yanlış olarak söylend�ğ� g�b�, şeytan yoklamasına bağlı değ�ld�r esnemeler. Esneme de b�r uyumlanma sürec�d�r aslında. Uykuya hazırlıkta da esners�n. Ayrıca b�r de şu var k�, hep ded�ğ�m g�b�, bey�n beş duyuya odaklıdır. Beş duyu har�c� gelen enerj�y� bey�n b�ld�ğ� enerj�ye çev�r�yor. Böylece esneme, kaşınma, seğ�rme, hatta çıtırtı, uğultu g�b� sesler v.b. farklı tepk�ler ver�lmes� mümkündür. Esnemen�n d�ğer b�r neden�, k�ş�n�n üzer�nden olumsuz enerj�ler�n kalkmasıyla gelen rahatlama, haf�flemen�n b�r etk�s� olmasıdır. Ve z�k�r çalışması �le daha yüksek b�r t�treş�me geç�nce, gelmekte olan yen� enerj�den dolayı da esneme olab�l�r. Her �k�s� de mümkün. Halk arasında nazar �ç�n dua okunduğu vak�t de k�ş� durmadan esner. T�treş�m�n yükseld�ğ�n� gösteren d�ğer b�r olgu, o duymakta olduğumuz çatırtı benzer� seslerd�r. Her şey�n kend�nce b�r ses� var zaten. Tıpkı köpekler� kovan düdükler g�b�… onlar duyar ve uzaklaşır, b�z �se duymayız. B�r belgesel 91
oranınız düşüyor. Halk arasındak� yıldız düşüklüğünüzü �y�leşt�r�yorsunuz. Çünkü s�z�n enerj�n�z artıyor, s�z�n frekansınız, gücünüz yüksel�yor. F�z�ksel spor �le nasıl k�, kas gücümüzü arttırıp, bağışıklığımızı kuvvetlend�r�yorsak, enerj� çalışmaları ve �n�sayasyonarla, enerj� kuvvet�m�z� ve bağışıklığımızı güçlend�r�yoruz. Enerj� çalışmalarında �lerled�kçe, büyü g�b� kasıtlı tes�rlerden de korunmaya başlıyorsunuz. Bugün enerj� dengem�z�n bozulmasına, sev�yem�z�n düşmes�ne b�r�ler�n�n b�lerek veya b�lmeyerek sebep olmasına da gerek yok. Manyet�k alanlardak� artış, cep telefonları, b�lg�sayarlar, uydular, tek başlarına enerj� dengem�z� bozmayı oldukça �y� başarıyor. Günümüzde çok fazla “enerj�” d�ye ortaya çıkan şeyler var, bunların doğrusunu araştırıp bulmak çok çok öneml�. Çünkü her �şte nasıl k� su�st�mal oluyorsa, bu �şte de var, hem de fazla fazla var. Üstel�k de elde somut b�r şey yokken. Yan� k�ş� çalışmaları yapıp, görüp, değerlend�rmel� ve sorgulamalı. İn�s�yatör her k�m olursa olsun, kes�nl�kle sorgulama olması lazım. Ve kes�nl�kle sağlam referanslar üzer�nden g�tmel� k�ş�. R.S. – İnsan �n�s�ye olmaya karar verd�ğ�nde, �n�s�yasyon alacağı k�ş�y� k�ş�y � neye göre seçmel�? seçmel�? İn�s�yatörünün doğru, b�lg�l� ve et�k kurallara bağlı b�r� olduğunu ne şek�lde anlar? M.Ç. – Referans ararken şova veya lafa bakmayacak. Yaptığı �şlere bakacak, ş�facılık yapıyorsa, �y�leşt�rd�ğ� hastaları araştıracak. İn�s�yasyon verd�ğ� k�ş�lerden referans alacak. İn�s�ye olduktan sonra, ver�len enerj� çalışmalarının y�ne üstadın gözet�m� altında yapılması gerek�r. B�z�m çalışmaları �çer�s�nde en öneml� olanı z�k� r uygulamalarıdır. K�ş�ye has uygulamalar ver�l�r. Z�k�r türler�, k�ş�n�n gel�ş�m yönüne ve düzey�ne bağlı olarak değ�ş�r. Her b�r çalışma b�r enerj� çeker. B�r benzetme �le S�stem’den enerj� çek�ş�n� anlatayım. Ev�n�z�n elektr�k saat�ne 220 volt akım gel�r. Evdek� bazı c�hazlar bu akı ma d�rek bağlanır, bağlanır, bazıları �se adap90
�zlem�şt�m, masanın üzer�ne b�r elmayı koyuyorlar ve elma ses çıkarıyor. Elmaya çatalı yaklaştırınca, elmanın çıkardığı ses değ�ş�yor. Yan� cansız g�b� gelse de aslında her şey�n b�r senfon�s� var. Astekler ve Esk� Mısırlılar, her şey�n b�r t�trem�ş� olduğunu b�l�yorlardı. A�t oldukları o t�treş�m�n� bulunca ve ona o t�treş�ml� ses yollanınca eşyanın parçalanab�leceğ�n� b�l�yorlardı. O yüzden “İk� kelam b�r büyüdür.” den�l�r. Kad�m Mısır’da da ses�n s�h�r olduğu söylen�r. İşte z�k�r çalışmasının mantığının b�r açıklaması da budur. Enerj�n�n kayıp olamama özell�ğ� var, ama �k� enerj� var k�, b�r� ses b�r� de düşünce; onlar b�r yerde toplanıyor ve kalıyor. Bunu anlatmıştık. B�z de yaptığımız z�k�r çalışmaları �le z�k�rler�n toplandığı yere kontak atıyoruz b�r nev�. Z�kr�n çalıştığının gösterges�, �şte o saydığımız f�z�ksel rahatsızlıklar, sesler, esnemeler. Kas seğ�rmeler�, ağrılar, acılar, bıçak batması g�b� h�sler, ansızın beden�n b�r yer�nden elektr�k çıkmış g�b� h�sler… İşte seyr-ü süluk ded�ğ�m�zdek� amaç bu leta�f noktalarının hep bu hal� almasıdır. Ve sürekl� sey�rme hal�n�n sağlanması k� buna tasavvufta “Vücudun Allah’ı her da�m z�kr�.” den�l�yor.
tör kullanır. Ş�md� s�z radyonuzun adaptörünü tv’ye takarsanız elektr�k gelmez, çünkü tv 220 volt �le çalışır, radyo �se 9 voltla. Pek�, tv’n�z�n 220 voltunu radyonuza bağlarsanız ne olur? Radyonuz yanar. İşte bunları b�lmek gerek�r, üstat da bu noktada devreye g�rer. B�l�nçs�z z�k�r çekerken b�le kafayı kıranlar, musallata kend�n� açanların sayısı çok fazladır. fazladır. Ayrıca �n�s�yasyon sırasında karşıdak� k�ş� yetk�n değ�lse, yan� uyumlama verd�ğ� k�ş�y� koruyamıyorsa, hem kend�n� açar hem de uyumlama alan k�ş� kend�n� açar. Ve böyle olduğunda açık enerj� kanalından ne geleceğ� bell� olmaz. K� malum, bugün p�yasada masterden, �n�s�yasyon satanlardan geç�lm�yor, bu yüzden çok d�kkat ed�lmel� ve �y�ce araştırılmalıdır.
ZİKİR İLE GELENLER değ �ş�k deney�mler dene y�mler oluşab�l �yor. Sesler, çıR.S. – Z�k�r yaparken, çok değ�ş�k tırtılar, kas seğ�rmeler�, yanmalar, türlü türlü bedensel rahatsızlıklar, hatta renk değ�ş�mler�. Ve en sıklıkla da b�tmek b�lmez esnemeler. Nedend�r tüm bunlar, açıklayab�l�r m�s�n?
M.Ç. – Hurafelerde yanlış olarak söylend�ğ� g�b�, şeytan yoklamasına bağlı değ�ld�r esnemeler. Esneme de b�r uyumlanma sürec�d�r aslında. Uykuya hazırlıkta da esners�n. Ayrıca b�r de şu var k�, hep ded�ğ�m g�b�, bey�n beş duyuya odaklıdır. Beş duyu har�c� gelen enerj�y� bey�n b�ld�ğ� enerj�ye çev�r�yor. Böylece esneme, kaşınma, seğ�rme, hatta çıtırtı, uğultu g�b� sesler v.b. farklı tepk�ler ver�lmes� mümkündür. Esnemen�n d�ğer b�r neden�, k�ş�n�n üzer�nden olumsuz enerj�ler�n kalkmasıyla gelen rahatlama, haf�flemen�n b�r etk�s� olmasıdır. Ve z�k�r çalışması �le daha yüksek b�r t�treş�me geç�nce, gelmekte olan yen� enerj�den dolayı da esneme olab�l�r. Her �k�s� de mümkün. Halk arasında nazar �ç�n dua okunduğu vak�t de k�ş� durmadan esner. T�treş�m�n yükseld�ğ�n� gösteren d�ğer b�r olgu, o duymakta olduğumuz çatırtı benzer� seslerd�r. Her şey�n kend�nce b�r ses� var zaten. Tıpkı köpekler� kovan düdükler g�b�… onlar duyar ve uzaklaşır, b�z �se duymayız. B�r belgesel 91
den, ayaktan, gözden, üçüncü gözden akıyor. Semazenler�n dönüşünü düşünürsen, yukarıdan alıyor, aşağıya dağıtıyorlar. “El ve ayakların önem�” olarak aldığın b�lg�, şu an �ç�n kend�ne hastır. Açılım sağlanıyor, farkındalık. Sana �puçları ver�l�yor, öneml� olan bu �puçlarını değerlend�rmek. El ve ayağı olmayan b�r �nsan olsan, sana değerlend�reb�leceğ�n başka enerj�sel merkezler �şaret ed�l�r. Tasavvuf’ta “kapı”, “çeşme” olarak adı geçen tam 365 çakra vardır. Dolayısıyla enerj�n�n ver�lmes� gerek�yorsa, �lla k� b�r yerden ver�l�r. Öneml� olan, hang� uzuv veya merkezler� kullanacağımız değ�l; sen�n de gördüğün g�b�, o yönlend�r�lme gerekt�ğ�nde yapılır. Öneml� ve gerekl� olan, üşenmeden, d�s�pl�n ve kararlılıkla doğru çalışmaları yapmaktır. Yönlend�ren, yol gösteren b�r üstadın gözet�m�nde olmak üzere…
R.S. – Pek� z�k�r esnasındak� görüntü, renk g�b� değ�ş�mler �ç�n ne d� yeceks�n? Acaba bey�n b�ze oyun mu o ynuyor?
�k en, ses ve t�treş�m t �treş�m dem� ş �ken, �k� gece önce yaR.S. – Z�k�r dem�ş �ken, şadığım b�r olay aklıma geld�. Mutlaka sana onu danışmalıyım. O gece, önce b�r ses �le uyandım. İç ses, şunu söylüyordu: “Ener j�n�n t�treş�mler�n� t �treş�mler�n� (frekanslarını) ö zell�kle el ve ayak parmak ları ve �çler� �le AYARLIYORUZ. El ve ayak parmaklarındak� t�treş�m� değ�şt�rerek, (yukarıya) BAĞLANIYORUZ!” B�r anlamı olab�l�r m� bu cümleler�n? Ve bu ses �le uyanırken ben, hak�katen de el ve ayaklarda acay�p b�r t�treş�m vardı. M.Ç. – Tamam, bu doğru �şte. Prat�kte zaten bu şek�lde oluyor. Demek k� manev� dersler sürüyor, uykuda b�le olsan. T�treş�m�m�z arttıkça, k�ş�n�n ş�fa gücü de arttıkça, akım ş�fa ver�lecek yere göre değ�ş�yor. Yan� kanal oluyoruz. Bu kanallığımız büyüdükçe frekans yüksel�yor. Ve ş�fa aktıkça b�z ş�fa veren b�r c�haza dönüşüyor g�b�y�z. “Yukarıya bağlanma” şekl�nde duyduğun b�lg�, enerj�sel baraja bağlanmayı çağrıştırıyor. Aslında bağlanan bey�nd�r, bey�nden geçen enerj� el-
M.Ç. – Aslında başka boyutları göreb�lmen�n başlangıcıdır, renk değ�ş�mler�. Renkler, der�nl�kler değ�şmeye başladığı zaman, bu �ş�n sonu boyutları görmeye doğru g�der. Daha �ler�k� sev�yelerde oturduğun yerden âlemler� �zlers�n. Gelen görüntü TV’de �k� yayının üst üste b�nm�ş hal� g�b�d�r. Bu şek�lde âlemler� görmeye başlarsın. Ve tab� sadece z�k�r sırasında değ�l. Z�k�r �le bey�nde açılımlar olduktan sonra, b�r süre �ç�n sürekl� b�r açılım olmaya devam eder. K� bu çok �y� değ�ld�r, kontrolsüz olur. Olması gereken, �sted�ğ�nde açab�l�p, �sted�ğ�nde de kapatab�lmen kend�n�. Yoksa aklını oynatab�l�rs�n. B�l�nçs�z z�k�r yapanların çoğu açılır, fakat kend�n� dengeleyemezler ve de büyük sorunlar yaşarlar. Z�kr� yaptıran gözetmen, ne zaman ve nerede yavaşlanıp durulacağını, nerede devam ed�leceğ�n� b�l�r. R.S. – Bu çalışmalar ne kadar sürer pek�? M.Ç. – Bu b�r tekâmül a racıdır, bu açıdan da ömür boyu süreb�l� r. Bell� b�r aşamaya gel�rs�n�z ve o aşamada bırakmak �steyeb�l�rs�n�z. Mesela b�z Klaros Enerj�’s�ne �n�s�ye ederken, �lk üç
92
93
�zlem�şt�m, masanın üzer�ne b�r elmayı koyuyorlar ve elma ses çıkarıyor. Elmaya çatalı yaklaştırınca, elmanın çıkardığı ses değ�ş�yor. Yan� cansız g�b� gelse de aslında her şey�n b�r senfon�s� var. Astekler ve Esk� Mısırlılar, her şey�n b�r t�trem�ş� olduğunu b�l�yorlardı. A�t oldukları o t�treş�m�n� bulunca ve ona o t�treş�ml� ses yollanınca eşyanın parçalanab�leceğ�n� b�l�yorlardı. O yüzden “İk� kelam b�r büyüdür.” den�l�r. Kad�m Mısır’da da ses�n s�h�r olduğu söylen�r. İşte z�k�r çalışmasının mantığının b�r açıklaması da budur. Enerj�n�n kayıp olamama özell�ğ� var, ama �k� enerj� var k�, b�r� ses b�r� de düşünce; onlar b�r yerde toplanıyor ve kalıyor. Bunu anlatmıştık. B�z de yaptığımız z�k�r çalışmaları �le z�k�rler�n toplandığı yere kontak atıyoruz b�r nev�. Z�kr�n çalıştığının gösterges�, �şte o saydığımız f�z�ksel rahatsızlıklar, sesler, esnemeler. Kas seğ�rmeler�, ağrılar, acılar, bıçak batması g�b� h�sler, ansızın beden�n b�r yer�nden elektr�k çıkmış g�b� h�sler… İşte seyr-ü süluk ded�ğ�m�zdek� amaç bu leta�f noktalarının hep bu hal� almasıdır. Ve sürekl� sey�rme hal�n�n sağlanması k� buna tasavvufta “Vücudun Allah’ı her da�m z�kr�.” den�l�yor.
den, ayaktan, gözden, üçüncü gözden akıyor. Semazenler�n dönüşünü düşünürsen, yukarıdan alıyor, aşağıya dağıtıyorlar. “El ve ayakların önem�” olarak aldığın b�lg�, şu an �ç�n kend�ne hastır. Açılım sağlanıyor, farkındalık. Sana �puçları ver�l�yor, öneml� olan bu �puçlarını değerlend�rmek. El ve ayağı olmayan b�r �nsan olsan, sana değerlend�reb�leceğ�n başka enerj�sel merkezler �şaret ed�l�r. Tasavvuf’ta “kapı”, “çeşme” olarak adı geçen tam 365 çakra vardır. Dolayısıyla enerj�n�n ver�lmes� gerek�yorsa, �lla k� b�r yerden ver�l�r. Öneml� olan, hang� uzuv veya merkezler� kullanacağımız değ�l; sen�n de gördüğün g�b�, o yönlend�r�lme gerekt�ğ�nde yapılır. Öneml� ve gerekl� olan, üşenmeden, d�s�pl�n ve kararlılıkla doğru çalışmaları yapmaktır. Yönlend�ren, yol gösteren b�r üstadın gözet�m�nde olmak üzere…
R.S. – Pek� z�k�r esnasındak� görüntü, renk g�b� değ�ş�mler �ç�n ne d� yeceks�n? Acaba bey�n b�ze oyun mu o ynuyor?
�k en, ses ve t�treş�m t �treş�m dem� ş �ken, �k� gece önce yaR.S. – Z�k�r dem�ş �ken, şadığım b�r olay aklıma geld�. Mutlaka sana onu danışmalıyım. O gece, önce b�r ses �le uyandım. İç ses, şunu söylüyordu: “Ener j�n�n t�treş�mler�n� t �treş�mler�n� (frekanslarını) ö zell�kle el ve ayak parmak ları ve �çler� �le AYARLIYORUZ. El ve ayak parmaklarındak� t�treş�m� değ�şt�rerek, (yukarıya) BAĞLANIYORUZ!” B�r anlamı olab�l�r m� bu cümleler�n? Ve bu ses �le uyanırken ben, hak�katen de el ve ayaklarda acay�p b�r t�treş�m vardı. M.Ç. – Tamam, bu doğru �şte. Prat�kte zaten bu şek�lde oluyor. Demek k� manev� dersler sürüyor, uykuda b�le olsan. T�treş�m�m�z arttıkça, k�ş�n�n ş�fa gücü de arttıkça, akım ş�fa ver�lecek yere göre değ�ş�yor. Yan� kanal oluyoruz. Bu kanallığımız büyüdükçe frekans yüksel�yor. Ve ş�fa aktıkça b�z ş�fa veren b�r c�haza dönüşüyor g�b�y�z. “Yukarıya bağlanma” şekl�nde duyduğun b�lg�, enerj�sel baraja bağlanmayı çağrıştırıyor. Aslında bağlanan bey�nd�r, bey�nden geçen enerj� el-
M.Ç. – Aslında başka boyutları göreb�lmen�n başlangıcıdır, renk değ�ş�mler�. Renkler, der�nl�kler değ�şmeye başladığı zaman, bu �ş�n sonu boyutları görmeye doğru g�der. Daha �ler�k� sev�yelerde oturduğun yerden âlemler� �zlers�n. Gelen görüntü TV’de �k� yayının üst üste b�nm�ş hal� g�b�d�r. Bu şek�lde âlemler� görmeye başlarsın. Ve tab� sadece z�k�r sırasında değ�l. Z�k�r �le bey�nde açılımlar olduktan sonra, b�r süre �ç�n sürekl� b�r açılım olmaya devam eder. K� bu çok �y� değ�ld�r, kontrolsüz olur. Olması gereken, �sted�ğ�nde açab�l�p, �sted�ğ�nde de kapatab�lmen kend�n�. Yoksa aklını oynatab�l�rs�n. B�l�nçs�z z�k�r yapanların çoğu açılır, fakat kend�n� dengeleyemezler ve de büyük sorunlar yaşarlar. Z�kr� yaptıran gözetmen, ne zaman ve nerede yavaşlanıp durulacağını, nerede devam ed�leceğ�n� b�l�r. R.S. – Bu çalışmalar ne kadar sürer pek�? M.Ç. – Bu b�r tekâmül a racıdır, bu açıdan da ömür boyu süreb�l� r. Bell� b�r aşamaya gel�rs�n�z ve o aşamada bırakmak �steyeb�l�rs�n�z. Mesela b�z Klaros Enerj�’s�ne �n�s�ye ederken, �lk üç
92
93
aşamayı standart olarak ver�yoruz. İlk üç �n�s�yasyondan sonra k�ş�n�n kend�s�ne özel esmalarla çalıştırmaya başlıyoruz.
Ben, bana gelen ver�lerle, b�lg�lerle hareket ed�yorum, onları aktarıyorum.
R.S. – B�r �n�s�yatörle yola çıkıp, bell� b�r aşamadan sonra yen� ener j�/b�lg �ler elde etmek ü zere, farklı şeyler öğrenmek ü zere başka b�r üstada geçmekte fayda var mıdır? Tekâmül yolunda üstat değ�ş�m� yararlı mıdır? mıdır? M.Ç. – Bence gerek yok. Çünkü yol doğru �se ve doğru k�ş�ye bağlanıldı �se, bence h�ç lüzum yok. Öğren�m talep ed�ld�ğ� sürece, ömür boyu aynı üstat �le devam ed�leb�l�r. R.S. – Pek� �nsan başkası aracılığı �le �n�s�ye olmadan, kend� kend�ne açamaz mı kend�n�? Yoga ve Ta� Ch�’n�n enerj� çalışmalarıyla �ler� sev�yede enerj�sel duyum alınab�ld�ğ�n�, ancak bu yollarla genel olarak açılımın sadece maddesel boyutta kaldığını açıklamıştın. Ancak y�ne de bazı baz ı �nsanların dünyev� planda b�r üstatları olmadan �n�s�ye olduklarını b�l�yoruz. Örnek vermek �ç�n çok uzağa g�tmek gerekm�yor – mesela sen. M.Ç. – Doğru, k�ş� b�r�nden el almadan da açab�l�r kend�n�, fakat sağlıklı olmaz, kontrollü olmaz. Böyle olursa, karanlıkta gözün kapalı g�ders�n, b�lmed�ğ�n alanda, sağa sola çarpma, tökezleme, yaralanma r �sk�n var. Ve bu sebeple �lerleme �lerleme sancılı ve yavaş olur. Yolunu, Yolunu, yönünü kaybetme ve b�r daha bul amama sakıncası sakınca sı da var. D�ğer durumda, önünde yoluna ışık tutup aydınlatan, yol gösteren b�r� var. R.S. – Yol gösteren, kend� kend�ne o yolu bu lan k�ş� m�d�r? Yoksa onun da b�r yol göster�c�s� var mı? M.Ç. – Şöyle söyleyey�m ben. Ben�m bu taraftan h�ç rehber�m olmadı. Hocam olmadı. Ben hep manev� boyuttan desteklend�m, manev� boyuttan geld� ed�nd�ğ�m b�lg�ler. Gelen b�lg�ler� buradak�lerle karşılaştırdım, araştırdım ve doğruladım. Ve gerekt�ğ� zamandan sonra, o b�lg�ler ışığında �nsanlara rehber olmaya başladım. Öğrend�kler�m� paylaştım. Rehber den�l�nce kend� aklımdan yönlend�rd�ğ�m anlaşılmasın bu yüzden.
R.S. – Gelen b�lg�ler�n doğru olup olmadığını nereden b�l�yorsun? Al gılar beyn�n kend� �lü zyon�k, sanrısal üret �mler� de olab�l�r pekâlâ. Bugün ben de b�r d�z� b�lg� alıyorum, ses, düş veya v�zyon formatında. Fakat h�çb�r�n�n doğruluğundan em�n olamıyorum. Sen ne şek�lde alıyorsun b�lg�y�? Rüya, v�zyon, başka b�r b�ç�m? Ve görülen�n rehber varlık olduğuna nasıl �k na oldun? M.Ç. – Hep sorguladım. Ben d�ndar, çok d�ndar geç�n�rken, gelen rehber varlık, esk� şeyhlerden b�r�s�yd�. Vefat etm�ş, manev� görev�n� ruhan� olarak sürdüren b�r�. Yan� gerçekte yaşamış b�r�. R.S. – Hang� yüz yılda yaşamış bu zat? M.Ç. – Aslında b�l�yorum ama �sm�n� vermek �stem�yorum. Şöyle söyleyey�m: Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönem�nde yaşamış, saygın b�r� kend�s�. R.S. – Onu v�zyon olarak mı gördün? M.Ç. – Hayır, sayılmaz. Tam olarak v�zyon değ�l çünkü. Bu b�r nev� temas. R.S. – Hala temas sürüyor mu? Yoksa bell� b�r zaman sonra g�tt� m�? M.Ç. – O g�tt� ama hala ara sıra temas ed�yoruz. Çünkü onun m�syonu d�n üzer�nden tekâmül çerçeves�nde gel�ş�yor. Fakat ben b�r yerde d�nsel tekâmülden ayrıldım. Çünkü Muhy�dd�n İbn Arab�’n�n ded�ğ� g�b�, “Ar�f’e d�n gerekmez.” düşünces�ndey�m. D�nler b�r yere kadar… Ondan sonra k�ş�n�n d�n çember�n�n de dışına taşması ve kend�n� daha da �ler�ye atıp, gel�şt�rmeye devam etmes� gerek�r. B�r yerden sonra d�n kabuğunu sıyırıp, onun üzer�ne çıkmalı. Fakat böyle demem de yanlış anlaşılab�l�r. D�n lüzumsuz, gereks�z dem�yoruz. D�n tab� k� lazım. Ama b�lg� �ç�n, her, ama her şey� araştırıp öğrenmek zorundasın. Her öğret�y�, her d�n�, esk�, yen� ve elbette k� b�l�msel gel�ş�mler� de. Kad�m b�lg�ler, yap-bozun parçaları g�b� savrulup dört b�r yana dağılmıştır. Onları her neredey-
94
95
REHBER İNSANLAR, REHBER VARLIKLAR
aşamayı standart olarak ver�yoruz. İlk üç �n�s�yasyondan sonra k�ş�n�n kend�s�ne özel esmalarla çalıştırmaya başlıyoruz.
Ben, bana gelen ver�lerle, b�lg�lerle hareket ed�yorum, onları aktarıyorum.
R.S. – B�r �n�s�yatörle yola çıkıp, bell� b�r aşamadan sonra yen� ener j�/b�lg �ler elde etmek ü zere, farklı şeyler öğrenmek ü zere başka b�r üstada geçmekte fayda var mıdır? Tekâmül yolunda üstat değ�ş�m� yararlı mıdır? mıdır? M.Ç. – Bence gerek yok. Çünkü yol doğru �se ve doğru k�ş�ye bağlanıldı �se, bence h�ç lüzum yok. Öğren�m talep ed�ld�ğ� sürece, ömür boyu aynı üstat �le devam ed�leb�l�r. R.S. – Pek� �nsan başkası aracılığı �le �n�s�ye olmadan, kend� kend�ne açamaz mı kend�n�? Yoga ve Ta� Ch�’n�n enerj� çalışmalarıyla �ler� sev�yede enerj�sel duyum alınab�ld�ğ�n�, ancak bu yollarla genel olarak açılımın sadece maddesel boyutta kaldığını açıklamıştın. Ancak y�ne de bazı baz ı �nsanların dünyev� planda b�r üstatları olmadan �n�s�ye olduklarını b�l�yoruz. Örnek vermek �ç�n çok uzağa g�tmek gerekm�yor – mesela sen. M.Ç. – Doğru, k�ş� b�r�nden el almadan da açab�l�r kend�n�, fakat sağlıklı olmaz, kontrollü olmaz. Böyle olursa, karanlıkta gözün kapalı g�ders�n, b�lmed�ğ�n alanda, sağa sola çarpma, tökezleme, yaralanma r �sk�n var. Ve bu sebeple �lerleme �lerleme sancılı ve yavaş olur. Yolunu, Yolunu, yönünü kaybetme ve b�r daha bul amama sakıncası sakınca sı da var. D�ğer durumda, önünde yoluna ışık tutup aydınlatan, yol gösteren b�r� var. R.S. – Yol gösteren, kend� kend�ne o yolu bu lan k�ş� m�d�r? Yoksa onun da b�r yol göster�c�s� var mı? M.Ç. – Şöyle söyleyey�m ben. Ben�m bu taraftan h�ç rehber�m olmadı. Hocam olmadı. Ben hep manev� boyuttan desteklend�m, manev� boyuttan geld� ed�nd�ğ�m b�lg�ler. Gelen b�lg�ler� buradak�lerle karşılaştırdım, araştırdım ve doğruladım. Ve gerekt�ğ� zamandan sonra, o b�lg�ler ışığında �nsanlara rehber olmaya başladım. Öğrend�kler�m� paylaştım. Rehber den�l�nce kend� aklımdan yönlend�rd�ğ�m anlaşılmasın bu yüzden.
R.S. – Gelen b�lg�ler�n doğru olup olmadığını nereden b�l�yorsun? Al gılar beyn�n kend� �lü zyon�k, sanrısal üret �mler� de olab�l�r pekâlâ. Bugün ben de b�r d�z� b�lg� alıyorum, ses, düş veya v�zyon formatında. Fakat h�çb�r�n�n doğruluğundan em�n olamıyorum. Sen ne şek�lde alıyorsun b�lg�y�? Rüya, v�zyon, başka b�r b�ç�m? Ve görülen�n rehber varlık olduğuna nasıl �k na oldun? M.Ç. – Hep sorguladım. Ben d�ndar, çok d�ndar geç�n�rken, gelen rehber varlık, esk� şeyhlerden b�r�s�yd�. Vefat etm�ş, manev� görev�n� ruhan� olarak sürdüren b�r�. Yan� gerçekte yaşamış b�r�. R.S. – Hang� yüz yılda yaşamış bu zat? M.Ç. – Aslında b�l�yorum ama �sm�n� vermek �stem�yorum. Şöyle söyleyey�m: Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönem�nde yaşamış, saygın b�r� kend�s�. R.S. – Onu v�zyon olarak mı gördün? M.Ç. – Hayır, sayılmaz. Tam olarak v�zyon değ�l çünkü. Bu b�r nev� temas. R.S. – Hala temas sürüyor mu? Yoksa bell� b�r zaman sonra g�tt� m�? M.Ç. – O g�tt� ama hala ara sıra temas ed�yoruz. Çünkü onun m�syonu d�n üzer�nden tekâmül çerçeves�nde gel�ş�yor. Fakat ben b�r yerde d�nsel tekâmülden ayrıldım. Çünkü Muhy�dd�n İbn Arab�’n�n ded�ğ� g�b�, “Ar�f’e d�n gerekmez.” düşünces�ndey�m. D�nler b�r yere kadar… Ondan sonra k�ş�n�n d�n çember�n�n de dışına taşması ve kend�n� daha da �ler�ye atıp, gel�şt�rmeye devam etmes� gerek�r. B�r yerden sonra d�n kabuğunu sıyırıp, onun üzer�ne çıkmalı. Fakat böyle demem de yanlış anlaşılab�l�r. D�n lüzumsuz, gereks�z dem�yoruz. D�n tab� k� lazım. Ama b�lg� �ç�n, her, ama her şey� araştırıp öğrenmek zorundasın. Her öğret�y�, her d�n�, esk�, yen� ve elbette k� b�l�msel gel�ş�mler� de. Kad�m b�lg�ler, yap-bozun parçaları g�b� savrulup dört b�r yana dağılmıştır. Onları her neredey-
94
95
REHBER İNSANLAR, REHBER VARLIKLAR
seler bulup almak lazım, toparlamak lazım ve b�rb�r�yle yüzleşt�rmek, kıyas etmek lazım. Ve özü çıkarmak lazım. Çünkü gerçek farklı, hak�kat farklı. Gerçek herkes�n kafasındadır. Mesela ben sen�n solundayım, sen ben�m sağımdasın g�b�. Bu ver� �k�m�z �ç�n de doğru. Ama hak�kat ned�r? Meselelere daha dışarıdan bakab�lmek ve göreb�lmekt�r. manev� şahs�yet konusunda karıştı b�R.S. – Z�hn�m �lk rehber�n olan manev� raz. Bu k�ş�n�n saygın b�r� olduğunu ve Osmanlı’ın son dönem�nde yaşadığını sö ylüyorsun. Demek k� çoktan ölmüş b �r� olmalı bu rehber. Fakat ölüm sonrası k�ş�n�n k�ml�ğ�n�n y�tt�ğ�n� b�l�yoruz, ha yattayken yükled�ğ� enerj�/b�lg�y� enerj�/ b�lg�y� de vefat �le b�rl�kte, S�stem’den yukarıya taşıdığını da… O halde bu zat k�ml�ğ�n� korumayı nasıl başarmış olab�l�r? M.Ç. – Manev� âlemde öyle olmuyor �şte, o tekâmül sağlayıp bu bedenle bu dünyayla sınırlı kalmamış olan b�r�. B�z�m de amacımız bu değ�l m� zaten, esas amaç. O k�ş�y�, Hızır olmaya aday b�r� g�b� düşüneb�l�rs�n. R.S. – O zaman belk� de ölmem�ş b�le olab�l�r henüz ve kend� zamanında yaşarken, sana gel�p bu dev�rde yardım ed�yordur? Çok mu uçtum? M.Ç. – Ölmeden ölmüştür belk�. R.S. – Sen�n soru sorma ş ansın oluyor mu ona veya d�ğer gelen varlıklara, rehberlere? M.Ç. – Tab� k�. �ç �n sor, cevabın aramızda kalacak. R.S. – B�r dahak�ne lüt fen ben�m �ç�n İş�n aslını sor, f�z�k� planda ölmüş mü yoksa hala orada mı? Zaman çünkü b�l�yorsun, var ama yok. M.Ç. – Sormama gerek yok, ben b�l�yorum zaten. Ama “Vermey�nce mabut neyles�n Sultan Mahmut.” Ben de sana bazı şeyler� söyletm�yorum değ�l m�, sen b�l ama yazamayız d�yorum. ar tık g�tt� g�tt � ve çok nad�ren temas R.S. – Anlıyorum. “O manev� şahıs artık ed�yoruz.”, dem�şt�n. Yer�n� başka b�r�s� aldı mı? Yoksa sen artık kend� başına mı �lerl�yorsun? 96
M.Ç. – Hayır. Ondan sonra gelen rehberler�m daha farklı. Artık gelenler, daha üst boyut varlıkları. Klaros’un bekç�s�n� anlatayım �stersen. Klaros halen b�r enerj� merkez� olarak faal b�r yerd�r. Şek�l olarak tar�f etmem gerek�rse, çok uzun boylu, şapkalı, kapkara gözlü ama vücudu peler�nm�ş g�b� olan b�r varlık. Yan� uzun vücut hatlı, s�ms�yah gözlü ve şapkalı b�r�. R.S. – Ş�md� anlatımını az duraklatsam �y� olur. Çünkü tar�ften anladığım kadarıyla ben de bu varlığın b�r benzer�n� gördüm. Düşte. Hem de b�r değ�l, b�rkaç varlıktı bu gördükler�m. Uzun boylu, vücutları s�ms�yah peler�nlerle örtülü ve kukuletalı varlıklar. Uçma özel�kler�ne sah�p ve bu yüzden havada çember ç�zen kuşlar g�b� görünürler. Zaten ben de onların kuş olduklarını düşünüyorum �lk. Onların gökyüzünde başımın üzer�nde da�reler ç�z�şler�n� �zlerken, arkamdan b�r�n�n bana sarıldığını ve tüm vücudumu koza g�b�, kapsül g�b� sarmaladığını hatırlıyorum. Aslında unutmama �mkân yok. Ve s�yah “kanatları” “k anatları” �le sarıldığında onların kanat değ�l, peler�n şekl�nde b�r g�y�m olduğunu görüyorum şaşkınlıkla. “O” varlık çok �y�, güven ver�c�, kollayıcı b�r�yd�. Öyle h�ssett�m, sezd�m, b�ld�m. Yüzü yoktu, yüzü olduğunu hatırlamıyorum. Ve “O” yok olurken ben uyandım. Tüm beden�m� b�r manyet�k akım sarmıştı, her b�r hücrem�. Bu sebeple rüyanın ne kadar rüya olduğundan da şüphe ett�m. Ve şu an �lk kez sen�n peler�nl� bekç�n�n varlığından haberdar oluyorum… M.Ç. – Normald�r. Çünkü ben �nsanlara etk�lenmes�nler, b�l�nçaltı olarak takl�t etmes�nler d�ye gördükler�m� anlatmıyorum. Öğrenc�ler�m, b�rb�r�ne benzer semboller görürler. Özell�kle Mısır’ın Horus’unu ve başka Kad�m Mısır semboller�n�. R.S. – Ben sadece Mısır’ın çölünü görmüştüm. M.Ç. – Ve ben �nsanlara anlatmamakla, aslında b�r yandan kend�m� test ed�yorum. Çünkü sana söylesem, sen söyled�ğ�m �ç�n de b�l�nçaltında etk�len�p, benzer görüntüler� algılayab�l�rs�n. B�r şey daha açıklamak �st�yorum. Savaş her zaman vardır. Sen b�r yola g�rd�ğ�n zaman, o yol doğruysa b�le, onun önünde engel çıkarırlar, savaş çıkartırlar. Yanlışsa, y�ne çıkarırlar. 97
seler bulup almak lazım, toparlamak lazım ve b�rb�r�yle yüzleşt�rmek, kıyas etmek lazım. Ve özü çıkarmak lazım. Çünkü gerçek farklı, hak�kat farklı. Gerçek herkes�n kafasındadır. Mesela ben sen�n solundayım, sen ben�m sağımdasın g�b�. Bu ver� �k�m�z �ç�n de doğru. Ama hak�kat ned�r? Meselelere daha dışarıdan bakab�lmek ve göreb�lmekt�r. manev� şahs�yet konusunda karıştı b�R.S. – Z�hn�m �lk rehber�n olan manev� raz. Bu k�ş�n�n saygın b�r� olduğunu ve Osmanlı’ın son dönem�nde yaşadığını sö ylüyorsun. Demek k� çoktan ölmüş b �r� olmalı bu rehber. Fakat ölüm sonrası k�ş�n�n k�ml�ğ�n�n y�tt�ğ�n� b�l�yoruz, ha yattayken yükled�ğ� enerj�/b�lg�y� enerj�/ b�lg�y� de vefat �le b�rl�kte, S�stem’den yukarıya taşıdığını da… O halde bu zat k�ml�ğ�n� korumayı nasıl başarmış olab�l�r? M.Ç. – Manev� âlemde öyle olmuyor �şte, o tekâmül sağlayıp bu bedenle bu dünyayla sınırlı kalmamış olan b�r�. B�z�m de amacımız bu değ�l m� zaten, esas amaç. O k�ş�y�, Hızır olmaya aday b�r� g�b� düşüneb�l�rs�n. R.S. – O zaman belk� de ölmem�ş b�le olab�l�r henüz ve kend� zamanında yaşarken, sana gel�p bu dev�rde yardım ed�yordur? Çok mu uçtum? M.Ç. – Ölmeden ölmüştür belk�. R.S. – Sen�n soru sorma ş ansın oluyor mu ona veya d�ğer gelen varlıklara, rehberlere? M.Ç. – Tab� k�. �ç �n sor, cevabın aramızda kalacak. R.S. – B�r dahak�ne lüt fen ben�m �ç�n İş�n aslını sor, f�z�k� planda ölmüş mü yoksa hala orada mı? Zaman çünkü b�l�yorsun, var ama yok. M.Ç. – Sormama gerek yok, ben b�l�yorum zaten. Ama “Vermey�nce mabut neyles�n Sultan Mahmut.” Ben de sana bazı şeyler� söyletm�yorum değ�l m�, sen b�l ama yazamayız d�yorum. ar tık g�tt� g�tt � ve çok nad�ren temas R.S. – Anlıyorum. “O manev� şahıs artık ed�yoruz.”, dem�şt�n. Yer�n� başka b�r�s� aldı mı? Yoksa sen artık kend� başına mı �lerl�yorsun? 96
Tekâmül ve k�ş�sel gel�ş�m sadece çalışayım dey�p çalışmakla olmuyor. B�r şeyler yaşanılıyor. Gar�p d�yeb�leceğ�m�z, bazen tatsız, bazen hoş sürpr�z n�tel�ğ�nde şeyler. Sen�n düşte gördüğün s�yah peler�nl� kuş-varlıklar, doğru yolda olduğunu ve korunduğunu göster�r. Çünkü sen b�r yola g�rd�n, doğal olarak muhal�fler�n ve koruyucuların da senle �lg�len�yor. Sen farkında olmasan da, başka şeyler de yaşanılıyor etrafında. Mesela oturup z�k�r yapıyorsun. Z�k�r yaparken, kend�n enerj� yaydığın �ç�n, b�l�nçs�z ve kontrolsüzce yaparsan o z�kr�, dışarından varlık gel�r, yaymakta olduğun enerj� yüzünden sana musallat olur. Ama b�l�nçl� yaptığın zaman, b�r�n�n kontrolü altında yaptığın zaman, sana yanaşılsa b�le, görevl� olanlar da onu uzaklaştırmak üzere hareket ederler. Normalde b�z varlık kullanmıyoruz. Ama Klaros b�r ekol olduğu �ç�n, gerekt�ğ� yerde otomat�k müdahaleler oluşur. Çok fazla g�remem meseleye ama mekân olarak f�k�r ed�n�rs�n d�ye kıyısından az bahsedey�m. B�z�m yaptığımız çalışmalarda şu görüntü gel�r. B�r yer düşün, göl var, gölün kumsalı, d�ğer tarafında da yaşlıca b�r orman. Ama her yer sütbeyaz. Ve sen orada o b�l�nçle heps� aynı beyaz renk oldukları halde gölü, toprağı, ağaçları ayırt edeb�l�yorsun. Ve bunu bu dünyada anlatma nın b�r yolu yok… Bell� b�r sev�yede çalışma yaptığınız zaman, bu görüntü gel�r. B�r de uyulmamamı anlatayım… B�r tanes�n� anlatayım. Ben de �n�s�yasyon alıyorum k�, ver�yorum. Z�k�r çalışması yaparken, b�rden g�tt�m. Ama bu “g�tmek”, z�h�nsel veya astral değ�l, tayy� mekân g�b� düşün. Ve kend�m� b�r mağaranın �ç�nde buldum. Ortada b�r ateş, ateş�n reng� mav� ve cüppel� pek çok k�ş� etrafımda. Ben ortadayım ve yanımda da onlardan b�r� var. Ve herkes farklı d�llerde konuşuyor, ama ben heps�n� de b�lmed�ğ�m halde anlıyorum. Sonra o ateşten alındı ve alnıma, üçüncü gözüme konuldu. Ve bu ateşten alevler orada bulunan her b�r cüppel�n�n �çer�s�ne g�rd� ve onlar havalandı, sonra da yere bırakıldı. Mağara, mav� renk ve ateş, çok kad�m sembollerd�r. Ve mav�n�n, Cebra�l’�n kılıcının reng�n�n olduğunu söylerler. Ama mav� ateş, çok çok farklı b�r sembol. B�z�m enerj�n�n reng� mav�. O ateş�n reng�. Ç�v�t mav�s�. 98
M.Ç. – Hayır. Ondan sonra gelen rehberler�m daha farklı. Artık gelenler, daha üst boyut varlıkları. Klaros’un bekç�s�n� anlatayım �stersen. Klaros halen b�r enerj� merkez� olarak faal b�r yerd�r. Şek�l olarak tar�f etmem gerek�rse, çok uzun boylu, şapkalı, kapkara gözlü ama vücudu peler�nm�ş g�b� olan b�r varlık. Yan� uzun vücut hatlı, s�ms�yah gözlü ve şapkalı b�r�. R.S. – Ş�md� anlatımını az duraklatsam �y� olur. Çünkü tar�ften anladığım kadarıyla ben de bu varlığın b�r benzer�n� gördüm. Düşte. Hem de b�r değ�l, b�rkaç varlıktı bu gördükler�m. Uzun boylu, vücutları s�ms�yah peler�nlerle örtülü ve kukuletalı varlıklar. Uçma özel�kler�ne sah�p ve bu yüzden havada çember ç�zen kuşlar g�b� görünürler. Zaten ben de onların kuş olduklarını düşünüyorum �lk. Onların gökyüzünde başımın üzer�nde da�reler ç�z�şler�n� �zlerken, arkamdan b�r�n�n bana sarıldığını ve tüm vücudumu koza g�b�, kapsül g�b� sarmaladığını hatırlıyorum. Aslında unutmama �mkân yok. Ve s�yah “kanatları” “k anatları” �le sarıldığında onların kanat değ�l, peler�n şekl�nde b�r g�y�m olduğunu görüyorum şaşkınlıkla. “O” varlık çok �y�, güven ver�c�, kollayıcı b�r�yd�. Öyle h�ssett�m, sezd�m, b�ld�m. Yüzü yoktu, yüzü olduğunu hatırlamıyorum. Ve “O” yok olurken ben uyandım. Tüm beden�m� b�r manyet�k akım sarmıştı, her b�r hücrem�. Bu sebeple rüyanın ne kadar rüya olduğundan da şüphe ett�m. Ve şu an �lk kez sen�n peler�nl� bekç�n�n varlığından haberdar oluyorum… M.Ç. – Normald�r. Çünkü ben �nsanlara etk�lenmes�nler, b�l�nçaltı olarak takl�t etmes�nler d�ye gördükler�m� anlatmıyorum. Öğrenc�ler�m, b�rb�r�ne benzer semboller görürler. Özell�kle Mısır’ın Horus’unu ve başka Kad�m Mısır semboller�n�. R.S. – Ben sadece Mısır’ın çölünü görmüştüm. M.Ç. – Ve ben �nsanlara anlatmamakla, aslında b�r yandan kend�m� test ed�yorum. Çünkü sana söylesem, sen söyled�ğ�m �ç�n de b�l�nçaltında etk�len�p, benzer görüntüler� algılayab�l�rs�n. B�r şey daha açıklamak �st�yorum. Savaş her zaman vardır. Sen b�r yola g�rd�ğ�n zaman, o yol doğruysa b�le, onun önünde engel çıkarırlar, savaş çıkartırlar. Yanlışsa, y�ne çıkarırlar. 97
R.S. – Belk� de bu yü zden ben de henüz yayınev�n� b�l �nçl� olarak kurmayı düşünmem�şken, sembol�k reng�n� mav� olarak gördüm. B�r yarışmada serg�led�ğ �m “Mav� Kalem”le r olarak… M.Ç. – Doğal olarak b�r takım yönlend�rmeler var, enerj�sel merkezler tarafından. Ben�m orada �n�s�ye olduğum şek�l, Klaros ekolünün şu an halk arasında çok kullanılan tab�r�yle uluları g�b�. R.S. – O olay sonrasında kend�nde nasıl b�r değ�ş�m gördün? Neler fark ett�n? M.Ç. – Hep d�yorum ya, “Ben b�lg�y� ver�r�m, farkındalık k�ş�ye a�tt�r.” Bana da aslında çoğu zaman bu yapılıyor. B�lg� ver�l�yor, ama burada ben�m b�rkaç cümleyle geçt�ğ�m şeyler� çözmem günler�m� aylarımı alıyor. Ve bazı b�lg�ler o kadar ağır k�, onları aldığın zaman, onları kaldırıp özümsemen de ağır. Hem z�h�nsel hem f�z�ksel olarak. Çünkü alıştığın, kend�n� �y� ve güvende h�ssett�ğ�n kalıpların kırılıyor. Bell� b�r toplum �çer�s�nde yaşıyorsun, bell� b�r takım kurallara uymak durumundasın. Avrupa’da herhang� b�r ülkede yaşasan n�speten �y�. Ama b�z�m ülkem�zde daha da zor. B�lg�y� b�r yük g�b�, sırtında taşıyorsun. R.S. – Mutlu olduğunu sö yleyeb�l�r m�s�n pek�? “Ke şke tüm bunlar olmasaydı.”, ded�ğ�n oluyor mu? M.Ç. – Yaşananlar lütuf değ�l, tam ters�ne sorumluluk, vebal� olan şeyler. Yan� b�r dağda çoban olmak �ş�me gel�rd� d�yeb�l�r�m. Veya t�caret �le uğraşmaya devam edeb�l�rd�m. Fakat o zaman şu olurdu: Tekâmülüm �ç�n h�çb�r �ş yapmamış olurdum. Ş�md� en azından tekâmül d�ye b�r gerekl�l�ğ�n varlığının b�l�nc�yle, onu gerçekleşt�rmeye çalışıyorum. M�syonumu yaşıyorum. R.S. – Sen�n öğrenc�ler�n arasında, �ler� düzeye gelen, kend�n� üst sev�yede gel�şt�ren ve “sana yaklaşık” d�yeb�leceğ�m�z k�ş�ler var mı? M.Ç. – Ben�m öğrenc�ler�m�n aslında kend� ayrı tekâmül yolları var. Herkes kend�ndek� yeteneğe göre gel�ş�yor. Klaros’un 99
Tekâmül ve k�ş�sel gel�ş�m sadece çalışayım dey�p çalışmakla olmuyor. B�r şeyler yaşanılıyor. Gar�p d�yeb�leceğ�m�z, bazen tatsız, bazen hoş sürpr�z n�tel�ğ�nde şeyler. Sen�n düşte gördüğün s�yah peler�nl� kuş-varlıklar, doğru yolda olduğunu ve korunduğunu göster�r. Çünkü sen b�r yola g�rd�n, doğal olarak muhal�fler�n ve koruyucuların da senle �lg�len�yor. Sen farkında olmasan da, başka şeyler de yaşanılıyor etrafında. Mesela oturup z�k�r yapıyorsun. Z�k�r yaparken, kend�n enerj� yaydığın �ç�n, b�l�nçs�z ve kontrolsüzce yaparsan o z�kr�, dışarından varlık gel�r, yaymakta olduğun enerj� yüzünden sana musallat olur. Ama b�l�nçl� yaptığın zaman, b�r�n�n kontrolü altında yaptığın zaman, sana yanaşılsa b�le, görevl� olanlar da onu uzaklaştırmak üzere hareket ederler. Normalde b�z varlık kullanmıyoruz. Ama Klaros b�r ekol olduğu �ç�n, gerekt�ğ� yerde otomat�k müdahaleler oluşur. Çok fazla g�remem meseleye ama mekân olarak f�k�r ed�n�rs�n d�ye kıyısından az bahsedey�m. B�z�m yaptığımız çalışmalarda şu görüntü gel�r. B�r yer düşün, göl var, gölün kumsalı, d�ğer tarafında da yaşlıca b�r orman. Ama her yer sütbeyaz. Ve sen orada o b�l�nçle heps� aynı beyaz renk oldukları halde gölü, toprağı, ağaçları ayırt edeb�l�yorsun. Ve bunu bu dünyada anlatma nın b�r yolu yok… Bell� b�r sev�yede çalışma yaptığınız zaman, bu görüntü gel�r. B�r de uyulmamamı anlatayım… B�r tanes�n� anlatayım. Ben de �n�s�yasyon alıyorum k�, ver�yorum. Z�k�r çalışması yaparken, b�rden g�tt�m. Ama bu “g�tmek”, z�h�nsel veya astral değ�l, tayy� mekân g�b� düşün. Ve kend�m� b�r mağaranın �ç�nde buldum. Ortada b�r ateş, ateş�n reng� mav� ve cüppel� pek çok k�ş� etrafımda. Ben ortadayım ve yanımda da onlardan b�r� var. Ve herkes farklı d�llerde konuşuyor, ama ben heps�n� de b�lmed�ğ�m halde anlıyorum. Sonra o ateşten alındı ve alnıma, üçüncü gözüme konuldu. Ve bu ateşten alevler orada bulunan her b�r cüppel�n�n �çer�s�ne g�rd� ve onlar havalandı, sonra da yere bırakıldı. Mağara, mav� renk ve ateş, çok kad�m sembollerd�r. Ve mav�n�n, Cebra�l’�n kılıcının reng�n�n olduğunu söylerler. Ama mav� ateş, çok çok farklı b�r sembol. B�z�m enerj�n�n reng� mav�. O ateş�n reng�. Ç�v�t mav�s�. 98
öyle b�r özell�ğ� var, akıllı b�r enerj�d�r. K�ş�n�n farkındalığını açıp, k�ş�n�n yetenekler�n� k�ş�ye göre değ�şt�rt�yor. O yüzden zaten çalışmaları yaptırırken, tamamen k�ş�ye özel, ona has olmasına önem ver�yoruz. K�ş� �lerleme heves� �çer�s�nde oldukça, araştırmaya yöneld�kçe, b�lg� �steğ� sürdükçe, b�lg� açlığı ve var olanın yetmezl�ğ� h�ssed�ld�kçe, gel�ş�m sürer. Bende de olan bu zaten.
R.S. – Belk� de bu yü zden ben de henüz yayınev�n� b�l �nçl� olarak kurmayı düşünmem�şken, sembol�k reng�n� mav� olarak gördüm. B�r yarışmada serg�led�ğ �m “Mav� Kalem”le r olarak… M.Ç. – Doğal olarak b�r takım yönlend�rmeler var, enerj�sel merkezler tarafından. Ben�m orada �n�s�ye olduğum şek�l, Klaros ekolünün şu an halk arasında çok kullanılan tab�r�yle uluları g�b�. R.S. – O olay sonrasında kend�nde nasıl b�r değ�ş�m gördün? Neler fark ett�n? M.Ç. – Hep d�yorum ya, “Ben b�lg�y� ver�r�m, farkındalık k�ş�ye a�tt�r.” Bana da aslında çoğu zaman bu yapılıyor. B�lg� ver�l�yor, ama burada ben�m b�rkaç cümleyle geçt�ğ�m şeyler� çözmem günler�m� aylarımı alıyor. Ve bazı b�lg�ler o kadar ağır k�, onları aldığın zaman, onları kaldırıp özümsemen de ağır. Hem z�h�nsel hem f�z�ksel olarak. Çünkü alıştığın, kend�n� �y� ve güvende h�ssett�ğ�n kalıpların kırılıyor. Bell� b�r toplum �çer�s�nde yaşıyorsun, bell� b�r takım kurallara uymak durumundasın. Avrupa’da herhang� b�r ülkede yaşasan n�speten �y�. Ama b�z�m ülkem�zde daha da zor. B�lg�y� b�r yük g�b�, sırtında taşıyorsun. R.S. – Mutlu olduğunu sö yleyeb�l�r m�s�n pek�? “Ke şke tüm bunlar olmasaydı.”, ded�ğ�n oluyor mu? M.Ç. – Yaşananlar lütuf değ�l, tam ters�ne sorumluluk, vebal� olan şeyler. Yan� b�r dağda çoban olmak �ş�me gel�rd� d�yeb�l�r�m. Veya t�caret �le uğraşmaya devam edeb�l�rd�m. Fakat o zaman şu olurdu: Tekâmülüm �ç�n h�çb�r �ş yapmamış olurdum. Ş�md� en azından tekâmül d�ye b�r gerekl�l�ğ�n varlığının b�l�nc�yle, onu gerçekleşt�rmeye çalışıyorum. M�syonumu yaşıyorum. R.S. – Sen�n öğrenc�ler�n arasında, �ler� düzeye gelen, kend�n� üst sev�yede gel�şt�ren ve “sana yaklaşık” d�yeb�leceğ�m�z k�ş�ler var mı? M.Ç. – Ben�m öğrenc�ler�m�n aslında kend� ayrı tekâmül yolları var. Herkes kend�ndek� yeteneğe göre gel�ş�yor. Klaros’un 99
davrandı ve ona �nanan �nsanları da ölüm sonrası hayatın devamı konusunda şüpheye düşürdü. En azından ben�. O noktada öğret�s�n� ve sam�m�yet�n� sorgulamaya başlıyorsun.
R.S. – Kaç �n�s�yasyonun var? Ve dönemsel olarak bel�rl� b�r gel�şler� var mı? Ve tüm bu olaylar hayatını nasıl etk�l�yor? M.Ç. – Çok fazla var. Ve değ�ş�yor, hala öğrenc�y�m, hala öğren�yorum. Hayatımın nasıl etk�lend�ğ� sorusunda gel�nce… Bazı dönemlerde ben�m �ç�n yaşam çok ağı r geç�yor. Normal Normal b�r yaya şamın yok, manev� boyutlarla �ç �çes�n ve bu �ster �stemez, �ş�ne, a�lene, özel�ne yansıyor. Bazı zamanlar �se çok mutlu oluyorum, özell�kle kend�m� dened�ğ�m zamanlarda, aynı b�lg�ler� farklı farklı �nsanlardan ger� dönüşüm olarak aldığımda… R.S. – Ve ne güzel k�, korkun yoktur sanırım. Gelecek kaygısı, ölüm korkusu v.s. M.Ç. – Esk�ler dergâhlarda, “Allah tez zamanda canını alsın.” derlerm�ş. Yan� tekâmülümü tamamladığıma �nanırsam ve hala bu bedende hap�s �sem, ölüm tat lı gel�r. Tab� şunu da söyleyey�m, ben hala öğrenc�y�m, acelem yok. nın hayatını �nceleR.S. – B�l�yorsun, ben hemşer�m Kâh�ne Vanga’nın m�ş ve b�r k�tap hal�nde toplamıştım. Onu, yüz yılın en büyük kâh�n� olarak kabul eder Ruslar. İn�s�yeyd� ama �n�s�ye olduğunun da farkında değ�ld�, çünkü çok cah�ld�, yoksul b�r köylü, üstel�k de kör… Fakat 86 yıllık hayatı boyunca �y�leşt�rd�ğ� �nsanların sayısı bel�rs�z, b�nlerce k�ş�. Halktan �nsanlar, sanatçılar, pol�t�kacılar, yabancı devlet adamları. Hatta H�tler’�n dah� ona g�tt�ğ� g�tt �ğ� söylen�r. Vanga’nın duyu ötes� algıları emsals�z, kehanet yetenekler� muaz zam. Tüm hayatı boyunca tanrı sevg�s�nden, öte âlem�n güzell�ğ�nden, ölümsüz hayattan bahsett� durdu kend�s�. Fakat 86 yaşına gel�p de ölümcül olarak hasta yatağına yattığında, ölümden del� g�b� korkmaya başladı. Ve bu sebeple b�r yerde kend� ded�kler�ne karşıt
M.Ç. – O neden, b�l�yor musun? Çünkü �nsanlar A hmet, Mehmet, Fatma olarak var olmak �st�yorlar. Bu dünyadak� k�ml�ğ�n� korumak �st�yorlar. Oysa öldükten sonra sen, sen olarak var olmuyorsun. R.S. – Yalnız şu da var. Sen öldükten sonra sen olarak var olmayacaksın, ama zaten bulunduğun b�l�nçte, (her neyse o), esk� k�ml�ğ�n� de özlemeyeceks�n. Ben bu duyguyu yaşadım. Nasıl b�r şey oldu ğunu b�l�yorum. b�l� yorum. Y�ne ben�m tuhaf rüyalardan b�r�nde, ölüyordum. Ve ölüm o kadar hoştu. Aslında hoşluk da b�l�nen anlamında değ�l, çünkü klas�k b�r duygudan yoksundu. Sadece kayıtsızlıkla karışık b�r huzur. Ve o anda, ölürken a�len� görüyorsun, düşünüyorsun, fakat gar�p b�r şek�lde h�çb�r duygu zerres� yok onlara karşı. Tamamen h�ss�zs�n, duygulardan, özlem ve kaygılardan, herhang� b�r duygusal kıpırtıdan bağımsızsın. Ve dolayısıyla özgürsün. Ve haf�flem�ş. O anda kalanlara, kend� çocukların dâh�l, ne olacağı sen� �lg�lend�rm�yor, kaygı yok, aslında h�çb�r şey umurunda değ�l. Tamamen yansız, tarafsız, kayıtsız b�r hal. Sanırım ölüm de buna benzer b�r şey. M.Ç. – Neden? Çünkü boş olduğunu anlıyorsun. Bu taraf öyle boş k�, berzahta beklerken �nsanlar, o anlattığın h�ste olurlar. Bana şunu soruyorsun ya bazı bazı: “O kadar çok rüya görüyorum k�, aslında kaçı rüya kaçı gerçek em�n olamıyorum.” Âlemler�n aslı hayald�r. h ayald�r. Ve şu an yaşadığımı yaş adığımızz her şey, her b�r olay, duygu ve düşünce, b�r rüyadan �baret. Denm�ş k�, “Hayat b�r uykudur, ölünce uyanır �nsan.” B�zler hologram evren�n �çer�s�nde yaşıyoruz. Zaten f�lmlerde bunlar artık sıkça anlatılıyor. Meden�yet açılımlar yaşıyor ve yen� f�k�rler, vah�yler şu veya bu sanat dalına yansıyor, b�l�me yansıyor. Roman, öykü ve f�lmlere yansıyor. Matr�x f�lm� tüm dünyayı sarsmadı mı? Ve daha yakın zamanlarda Avatar f�lm�. İnsanlara satır aralarında okumaları �ç�n, gel�şmeler� gel�şmeler� ve hazırlanmaları �ç�n b�r şeyler ver�l �yor.
100
101
öyle b�r özell�ğ� var, akıllı b�r enerj�d�r. K�ş�n�n farkındalığını açıp, k�ş�n�n yetenekler�n� k�ş�ye göre değ�şt�rt�yor. O yüzden zaten çalışmaları yaptırırken, tamamen k�ş�ye özel, ona has olmasına önem ver�yoruz. K�ş� �lerleme heves� �çer�s�nde oldukça, araştırmaya yöneld�kçe, b�lg� �steğ� sürdükçe, b�lg� açlığı ve var olanın yetmezl�ğ� h�ssed�ld�kçe, gel�ş�m sürer. Bende de olan bu zaten.
davrandı ve ona �nanan �nsanları da ölüm sonrası hayatın devamı konusunda şüpheye düşürdü. En azından ben�. O noktada öğret�s�n� ve sam�m�yet�n� sorgulamaya başlıyorsun.
R.S. – Kaç �n�s�yasyonun var? Ve dönemsel olarak bel�rl� b�r gel�şler� var mı? Ve tüm bu olaylar hayatını nasıl etk�l�yor? M.Ç. – Çok fazla var. Ve değ�ş�yor, hala öğrenc�y�m, hala öğren�yorum. Hayatımın nasıl etk�lend�ğ� sorusunda gel�nce… Bazı dönemlerde ben�m �ç�n yaşam çok ağı r geç�yor. Normal Normal b�r yaya şamın yok, manev� boyutlarla �ç �çes�n ve bu �ster �stemez, �ş�ne, a�lene, özel�ne yansıyor. Bazı zamanlar �se çok mutlu oluyorum, özell�kle kend�m� dened�ğ�m zamanlarda, aynı b�lg�ler� farklı farklı �nsanlardan ger� dönüşüm olarak aldığımda… R.S. – Ve ne güzel k�, korkun yoktur sanırım. Gelecek kaygısı, ölüm korkusu v.s. M.Ç. – Esk�ler dergâhlarda, “Allah tez zamanda canını alsın.” derlerm�ş. Yan� tekâmülümü tamamladığıma �nanırsam ve hala bu bedende hap�s �sem, ölüm tat lı gel�r. Tab� şunu da söyleyey�m, ben hala öğrenc�y�m, acelem yok. nın hayatını �nceleR.S. – B�l�yorsun, ben hemşer�m Kâh�ne Vanga’nın m�ş ve b�r k�tap hal�nde toplamıştım. Onu, yüz yılın en büyük kâh�n� olarak kabul eder Ruslar. İn�s�yeyd� ama �n�s�ye olduğunun da farkında değ�ld�, çünkü çok cah�ld�, yoksul b�r köylü, üstel�k de kör… Fakat 86 yıllık hayatı boyunca �y�leşt�rd�ğ� �nsanların sayısı bel�rs�z, b�nlerce k�ş�. Halktan �nsanlar, sanatçılar, pol�t�kacılar, yabancı devlet adamları. Hatta H�tler’�n dah� ona g�tt�ğ� g�tt �ğ� söylen�r. Vanga’nın duyu ötes� algıları emsals�z, kehanet yetenekler� muaz zam. Tüm hayatı boyunca tanrı sevg�s�nden, öte âlem�n güzell�ğ�nden, ölümsüz hayattan bahsett� durdu kend�s�. Fakat 86 yaşına gel�p de ölümcül olarak hasta yatağına yattığında, ölümden del� g�b� korkmaya başladı. Ve bu sebeple b�r yerde kend� ded�kler�ne karşıt
M.Ç. – O neden, b�l�yor musun? Çünkü �nsanlar A hmet, Mehmet, Fatma olarak var olmak �st�yorlar. Bu dünyadak� k�ml�ğ�n� korumak �st�yorlar. Oysa öldükten sonra sen, sen olarak var olmuyorsun. R.S. – Yalnız şu da var. Sen öldükten sonra sen olarak var olmayacaksın, ama zaten bulunduğun b�l�nçte, (her neyse o), esk� k�ml�ğ�n� de özlemeyeceks�n. Ben bu duyguyu yaşadım. Nasıl b�r şey oldu ğunu b�l�yorum. b�l� yorum. Y�ne ben�m tuhaf rüyalardan b�r�nde, ölüyordum. Ve ölüm o kadar hoştu. Aslında hoşluk da b�l�nen anlamında değ�l, çünkü klas�k b�r duygudan yoksundu. Sadece kayıtsızlıkla karışık b�r huzur. Ve o anda, ölürken a�len� görüyorsun, düşünüyorsun, fakat gar�p b�r şek�lde h�çb�r duygu zerres� yok onlara karşı. Tamamen h�ss�zs�n, duygulardan, özlem ve kaygılardan, herhang� b�r duygusal kıpırtıdan bağımsızsın. Ve dolayısıyla özgürsün. Ve haf�flem�ş. O anda kalanlara, kend� çocukların dâh�l, ne olacağı sen� �lg�lend�rm�yor, kaygı yok, aslında h�çb�r şey umurunda değ�l. Tamamen yansız, tarafsız, kayıtsız b�r hal. Sanırım ölüm de buna benzer b�r şey. M.Ç. – Neden? Çünkü boş olduğunu anlıyorsun. Bu taraf öyle boş k�, berzahta beklerken �nsanlar, o anlattığın h�ste olurlar. Bana şunu soruyorsun ya bazı bazı: “O kadar çok rüya görüyorum k�, aslında kaçı rüya kaçı gerçek em�n olamıyorum.” Âlemler�n aslı hayald�r. h ayald�r. Ve şu an yaşadığımı yaş adığımızz her şey, her b�r olay, duygu ve düşünce, b�r rüyadan �baret. Denm�ş k�, “Hayat b�r uykudur, ölünce uyanır �nsan.” B�zler hologram evren�n �çer�s�nde yaşıyoruz. Zaten f�lmlerde bunlar artık sıkça anlatılıyor. Meden�yet açılımlar yaşıyor ve yen� f�k�rler, vah�yler şu veya bu sanat dalına yansıyor, b�l�me yansıyor. Roman, öykü ve f�lmlere yansıyor. Matr�x f�lm� tüm dünyayı sarsmadı mı? Ve daha yakın zamanlarda Avatar f�lm�. İnsanlara satır aralarında okumaları �ç�n, gel�şmeler� gel�şmeler� ve hazırlanmaları �ç�n b�r şeyler ver�l �yor.
100
101
R.S. – Geleceğe ve hak�kat b�lg�s�ne da�r bazı çok öneml� b�lg�ler�n, roman ve f�lm kurgularına yansıdığını b�l�yoruz. Mesela T�tan�k fac�ası g�b�. Daha kaç yıl evvel�nden romanlaştırılmış b�r dramat�k kaza… M.Ç. – Haklısın, �zler her yere düşüyor, gölgeler� fark etmek lazım. Fakat b�z hala Müslüman toplum olarak b�n dört yüz sene öncek� şekl�yle, b�r bedev�n�n hayatı ve anlayışı çerçeves�yle yaşamaya çal ışıyoruz. Hâlbuk� en çok üzer�nde durulan şeyd�r, �l�m. İl�m b�l�m demekt�r. Ve sen�nk�nden yüksek �l�m, sana s�h�r görünür den�r. Bu söz ne kadar da doğru! S�h�r d�ye b�r şey yok, sadece olanı b�lememek, anlayamamak var. Şu an b�z�m yaptığımız k�m� �şler de s�h�r g�b� görünür. Bazı k�ş�ler de bu yeteneğe kavuşunca, s�h�r �majını ben�mser ve kullanırlar. Hâlbuk� sam�m� olmak lazım, gerçek b�lg�y� vermek… Zamanında Rusya’da enerj� çalışmaları yasaklandı. B�yoenerj� �le uğraşanlar hap�slere atıldı. Sonradan b�r� devlet başkanının desteğ�n� alıp onun özel danışmanı konumuna yük sel�nce, metaf�z�k� çalışmalar onaylandı ve o zamandan �t�baren Ruslar paraps�koloj�ye en çok çok katkısı olan ulus konumuna yükseld�. R.S. – Wolf Mess�ng’den bahsed�yorsun. Aslında bakarsan, Rus toprakları b�nlerce sene �çer�s�nde sayısız m�st�k yet�şt�rd�. Bunlardan b�rçoğu da çok �ler� derecede kehanet yeteneğ�ne sah�p ş�facı ve b�l gelerd�. Ancak kehanetler, Çarlık soyunun başına bela olma ya başladı. Çünkü ölüm öngörüsü �çeren kehanetler b�r b�r gerçekleş�yordu. Ve b�l�rs�n, Sovyet devr�m� önces�nde Rasp ut�n adında b�r köylü ortaya çıktı. İler� derecede güçlü, ama şeytan� yönü b�lge tarafına ağır basan b�r� olarak tanındı. Çarlık a�les�n�n resmen sonunu get�ren adam olarak, ününü bu güne kadar sürdürmey� başardı. M.Ç. – Rus topraklarının metaf�z�k� alanında fazlaca yetenek çıkardığı doğru. Bunun b�r sebeb� şu d�ye düşünüyorum: İnsanlara metaf�z�ğ�n, duyu ötes�n�n, görünen�n b�r ardının olduğu söylend�ğ� zaman ve �nsanlar bu b�lg�y� kabul ed�p, �nandıkları zaman, ona karşı özel b�r farkındalık gel�şt�r�rler. “Bende var mı, etrafta var mı?” d�ye bakınmaya başlarlar. Ruslar bu 102
alanda kend�ler�n� farkındalığa açtıkları �ç�n, daha hızlı �lerlem�ş, öne çıkmışlardır. B�z�m ülkem�zde de çok çok fazla �lg� ve yetenek var. Ocak el�, Fad�me Ana el�, kurşun dökme, bunların tamamı enerj�. B�z o soydan gel�yoruz ve b�z�m köken�m�z zaten şaman�k. Ruslar g�b�… Genler�m�zde var.
MEHDİ YALANI R.S. – Ben Mehd� �nancını da sormak �st�yorum. Mehd�’n�n İstanbul’ da ortaya çıkacağı söylen�yor ve hatta c�dd� c�dd� beklen�yor b�r takım çevreler tarafından. Buna �l�şk �n yoğun haz ırlıklar var. B�z Türkler, Türkler, belk� de şaman�k köken�m�zden dolayı b�r tür seç�lm�ş ırk mıyız k�, Mehd�’n�n burada ve b�z�m aramızda çıkması beklen�yor? M.Ç. – Kur’an’da Mehd�’n�n adı geçmez. Kur’an’ı bırakın, sah�h had�slerde dah� geçmez. Mehd�, Mes�h �nancı Hr�st�yanlık’ta vardır. Ama b�z�m bazı uyanık d�n adamları yazdıkları bazı k�taplarda kend�n� tar�f ederler, sonra “Mehd� bana benz�yorsa ben ne yapayım?” tarzında ancak çocukları kandırab�lecek savunmalar yaparlar. Bazı tar�katlarda bu �nanç yaygın. Çünkü �nsanlara b�r takım vaatler vermek zorundalar. B�r şeyler vaat etmez �sen, mür�tler� kend�ne nasıl bağlayab�l�rs�n? Bu tar�katların vaad� şu: Mehd� çıktığı zaman, b�z onun askerler� olacağız. Ben�m de aklımı çelmeye çalışanlar olmadı değ�l. Ben� vez�r �lan ett�ler, Mehd�’n�n dört vez�r�nden b�r�. Tamamen egoya oynuyorlar. Ben de “Had� canım, tamamdır ama s�ze güle güle…” ded�m… Sen� Mehd�’n�n asker� olduğuna �nandırdıktan sonra neler yaptırab�l�rler, b�r düşün. Mesela derler k�, “Sen öleceks�n… şu gün şu saatte ölürsen, cennete g�deceks�n ve üstel�k de peş�nden sevd�kler�n arasında olanlardan 33 k�ş� götüreceks�n.” Zaten dünya boş, her b�r zevk� haram d�ye öğret�rler, aklı bulanık olan da “Öley�m de bar� cennete adam g�b� yaşayayım.”, der. Çok tehl�kel�, çok sakıncalı, çünkü bu dünya yaşamını yadsıyıp tamamen ötek� âleme kanal�ze oluyorlar. E ama b�z bu dünyada neden yaşıyoruz, sınavımız ne b�z�m? Tekâmül! Ş�md� b�z de bu k�tapta b�r takım b�lg�ler� paylaşıyoruz, paylaşıyoruz, ayrıca etrafımızda da sürekl� 103
R.S. – Geleceğe ve hak�kat b�lg�s�ne da�r bazı çok öneml� b�lg�ler�n, roman ve f�lm kurgularına yansıdığını b�l�yoruz. Mesela T�tan�k fac�ası g�b�. Daha kaç yıl evvel�nden romanlaştırılmış b�r dramat�k kaza… M.Ç. – Haklısın, �zler her yere düşüyor, gölgeler� fark etmek lazım. Fakat b�z hala Müslüman toplum olarak b�n dört yüz sene öncek� şekl�yle, b�r bedev�n�n hayatı ve anlayışı çerçeves�yle yaşamaya çal ışıyoruz. Hâlbuk� en çok üzer�nde durulan şeyd�r, �l�m. İl�m b�l�m demekt�r. Ve sen�nk�nden yüksek �l�m, sana s�h�r görünür den�r. Bu söz ne kadar da doğru! S�h�r d�ye b�r şey yok, sadece olanı b�lememek, anlayamamak var. Şu an b�z�m yaptığımız k�m� �şler de s�h�r g�b� görünür. Bazı k�ş�ler de bu yeteneğe kavuşunca, s�h�r �majını ben�mser ve kullanırlar. Hâlbuk� sam�m� olmak lazım, gerçek b�lg�y� vermek… Zamanında Rusya’da enerj� çalışmaları yasaklandı. B�yoenerj� �le uğraşanlar hap�slere atıldı. Sonradan b�r� devlet başkanının desteğ�n� alıp onun özel danışmanı konumuna yük sel�nce, metaf�z�k� çalışmalar onaylandı ve o zamandan �t�baren Ruslar paraps�koloj�ye en çok çok katkısı olan ulus konumuna yükseld�. R.S. – Wolf Mess�ng’den bahsed�yorsun. Aslında bakarsan, Rus toprakları b�nlerce sene �çer�s�nde sayısız m�st�k yet�şt�rd�. Bunlardan b�rçoğu da çok �ler� derecede kehanet yeteneğ�ne sah�p ş�facı ve b�l gelerd�. Ancak kehanetler, Çarlık soyunun başına bela olma ya başladı. Çünkü ölüm öngörüsü �çeren kehanetler b�r b�r gerçekleş�yordu. Ve b�l�rs�n, Sovyet devr�m� önces�nde Rasp ut�n adında b�r köylü ortaya çıktı. İler� derecede güçlü, ama şeytan� yönü b�lge tarafına ağır basan b�r� olarak tanındı. Çarlık a�les�n�n resmen sonunu get�ren adam olarak, ününü bu güne kadar sürdürmey� başardı. M.Ç. – Rus topraklarının metaf�z�k� alanında fazlaca yetenek çıkardığı doğru. Bunun b�r sebeb� şu d�ye düşünüyorum: İnsanlara metaf�z�ğ�n, duyu ötes�n�n, görünen�n b�r ardının olduğu söylend�ğ� zaman ve �nsanlar bu b�lg�y� kabul ed�p, �nandıkları zaman, ona karşı özel b�r farkındalık gel�şt�r�rler. “Bende var mı, etrafta var mı?” d�ye bakınmaya başlarlar. Ruslar bu 102
aktarım yapıyoruz. Ama bu b�lg�ler� farklı şek�lde kullanmak �steyenler de çıkacak. B�lg� yüktür, b�lg� vebald�r ve �nsanların kalıplarını kırdığın zaman, o �nsanların ahlak değerler� de oynayab�l�r. Kafalardak� putlar yıkıldığı zaman, onlarla beraber ahlak değerler� de kırılab�l�r. Egolar tavan yapar. Y�ne bazı tar�katlarda ayrıca telk�n, h�pnoz g�b� z�hn� etk�leyen ve varlık kullanımı g�b� bedens�zler�n �radey� etk�lemes� tarzında �şleyen s�sl� olaylar var. Ben�m hem şah�t olduklarım hem de duyduklarım var bu konuda.
R.S. – Sen h�ç m� korkmuyor, h�ç m� çek�nm�yorsun? O kadar açık b�l g�ler ver�yorsun k�, çok k�ş� k� ş� rahatsız olab�l�r, tezgâhları bozulab �l�r çünkü. M.Ç. – Yok, hayır, öyle b�r çek�ncem yok. B�r�s� söylemel�. Aslında herkes her b�ld�ğ�n� söylemeye çalışıyor, ama nas�b�nce. B�r�ler� de “Mehmet Çayır ruhsal dengey� bozmuş.” d�yeb�l�r. D�nden çıkmış, zındık, ş�zofren veya en �y� �ht�malle “çok sallamış b�r�”. Ben h�çb�r zaman çok �dd�alı olmadım. A ma hep de şunu savundum: Öneml� olan �nanmayanı �nandırmak, ener j�n�n bu şekl�yle olan varlığına. varlı ğına. Uzaktan enerj�sel etk�leş�me, et k�leş�me, �let�ş�me, ş�faya, b�lg� transfer�ne… Ve b�r de şu karşı çıkışı duyarım sıkça: “Ps�koloj�kt�r ab�, ps�koloj�k.” Bakarsan, k�ş� �y�leşm�ş m�? İy�leşm�ş. Ps�koloj�k dah� olsa ş�fa bulmuş, denge ve huzur bulmuş. Zaten bugün �laçların %90 etk�s�n�n de plasebo, yan� ps�koloj�k olduğu söylenm�yor mu? Neye karşı çıkıyorsunuz? Fakat b�r vakayı aldığında, örneğ�n b�r bel fıtığı ve MR’ıyla önces�nde ve seanslar sonrasında �y�leş�m� gösterd�ğ�nde, bu ş�faya “ps�koloj�kt�r” ne kadar deneb�l�r? Artı olarak bey�n o kadar güçlü k� zaten her şey� yapar. kend�n� �y�leşt�rme yeteneğ� �le doğarlar R.S. – Aslında �nsanlar kend� kend�n� ve fakat sonradan bunu unuturlar. Aks�ne �nandırılırlar çünkü. B�r çocuk hasta olduğunda, ona �laç ver�l�r ve çocuk, �lacın onun �y�leşmes� �ç�n olmazsa olmaz b�r gerekl�l�k olduğu konusunda şartlandırılır. Çocuk şartlanır ve bundan böyle her hasta olduğunda �lacı alırsa, �y�leşeceğ�ne �nanır. Ve �nandığı �ç�n de �y�leş�r çoğunlukla. İşte bu 104
alanda kend�ler�n� farkındalığa açtıkları �ç�n, daha hızlı �lerlem�ş, öne çıkmışlardır. B�z�m ülkem�zde de çok çok fazla �lg� ve yetenek var. Ocak el�, Fad�me Ana el�, kurşun dökme, bunların tamamı enerj�. B�z o soydan gel�yoruz ve b�z�m köken�m�z zaten şaman�k. Ruslar g�b�… Genler�m�zde var.
MEHDİ YALANI R.S. – Ben Mehd� �nancını da sormak �st�yorum. Mehd�’n�n İstanbul’ da ortaya çıkacağı söylen�yor ve hatta c�dd� c�dd� beklen�yor b�r takım çevreler tarafından. Buna �l�şk �n yoğun haz ırlıklar var. B�z Türkler, Türkler, belk� de şaman�k köken�m�zden dolayı b�r tür seç�lm�ş ırk mıyız k�, Mehd�’n�n burada ve b�z�m aramızda çıkması beklen�yor? M.Ç. – Kur’an’da Mehd�’n�n adı geçmez. Kur’an’ı bırakın, sah�h had�slerde dah� geçmez. Mehd�, Mes�h �nancı Hr�st�yanlık’ta vardır. Ama b�z�m bazı uyanık d�n adamları yazdıkları bazı k�taplarda kend�n� tar�f ederler, sonra “Mehd� bana benz�yorsa ben ne yapayım?” tarzında ancak çocukları kandırab�lecek savunmalar yaparlar. Bazı tar�katlarda bu �nanç yaygın. Çünkü �nsanlara b�r takım vaatler vermek zorundalar. B�r şeyler vaat etmez �sen, mür�tler� kend�ne nasıl bağlayab�l�rs�n? Bu tar�katların vaad� şu: Mehd� çıktığı zaman, b�z onun askerler� olacağız. Ben�m de aklımı çelmeye çalışanlar olmadı değ�l. Ben� vez�r �lan ett�ler, Mehd�’n�n dört vez�r�nden b�r�. Tamamen egoya oynuyorlar. Ben de “Had� canım, tamamdır ama s�ze güle güle…” ded�m… Sen� Mehd�’n�n asker� olduğuna �nandırdıktan sonra neler yaptırab�l�rler, b�r düşün. Mesela derler k�, “Sen öleceks�n… şu gün şu saatte ölürsen, cennete g�deceks�n ve üstel�k de peş�nden sevd�kler�n arasında olanlardan 33 k�ş� götüreceks�n.” Zaten dünya boş, her b�r zevk� haram d�ye öğret�rler, aklı bulanık olan da “Öley�m de bar� cennete adam g�b� yaşayayım.”, der. Çok tehl�kel�, çok sakıncalı, çünkü bu dünya yaşamını yadsıyıp tamamen ötek� âleme kanal�ze oluyorlar. E ama b�z bu dünyada neden yaşıyoruz, sınavımız ne b�z�m? Tekâmül! Ş�md� b�z de bu k�tapta b�r takım b�lg�ler� paylaşıyoruz, paylaşıyoruz, ayrıca etrafımızda da sürekl� 103
plasebo etk�s�d�r. Çok küçükler kend� ağ rılarını kend� kend�ne geç�r�rler. r�rler. Bebekler mesela. Bunu yapmayı b�l�yorlar �çgüdüsel olarak.
M.Ç. – İlaç sanay�s�nde çok büyük b�r rant var. Şu an ant�depresan �laçların alımı konusunda çılgınca b�r bağımlılık var. Oysak� yıllarca ant�depresan kullananları bıraktırmışlığım var. Bas�t b�r çakra dengelemes�yle, �nsanlar �laçtan kurtulup, ps�koloj�k dengey� bulab�l�yorlar. B�r daha da kullanma gereks�n�m� duymuyorlar. Genell�kle ps�koloj�k denges�zl�ğ�n arkasında enerj� denges�zl�ğ� var. K�ş�n�n enerj�s� dengelen�nce, otomat�k olarak ps�koloj�s� de rahatlar. Bazen tek seans b�le yeterl� olurken, bazense b�rkaç seanslık b�r süreç gerekt�r�r. K�ş�ye, bulunduğu rahatsızlığın ş�ddet�ne göre ve onun ş�faya olan tepk�s�ne göre değ�ş�r. Tıpta olduğu g�b�, b�yoenerj� �le ş�fa alanında da kolay vakalar vardır, zor vakalar da vardır.
ENERJİYLE NE KADAR UZAĞA GİDİLEBİLİR R.S. – İnsan �ç�n konuşacak olursak, enerj�yle ne kadar uzağa g�d�leb�l�r? Yapab�lecekler�m�z�n üst sınırı, maks�mumu ned�r? M.Ç. – Bunu tahm�n etmek zor, çünkü b�z�m şu ank� b�l�nç ve algı sınırlarımızı aşıyor. Ama genel olarak b�ld�kler�m�z� hatırlayacak olursak, Kad�m Mısır’ı emsal göstereb�l�r�z. Şu anda b�l�m dünyası halen p�ram�tler�n ne şek�lde �nşa ed�ld�ğ� konusunda b�r f�k�r b�rl�ğ�ne varmış değ�l. Aslında nasıl yapıldığı konusunda b�r takım teor�ler olsa da, o kısıtlı süre �çer�s�nde nasıl yapıldığının mantıklı b�r �zahatı yok. Enerj� öyle b�r şey k�, aslında görünen görünmeyen etrafımızda ne varsa enerj� olduğu �ç�n, onunla sonuna kadar çalışmanın yöntemler�n� bulursak yapab�lecekler�m�z de sınır tanımaz. “Yapamıyoruz” şartlanmasını aşab�l�rsek, kal ıplarımızdan kurtulab�l�rsek ve madde esaslı düşünceden soyutlanab�l�rsek b�z� muc�ze üzer�ne muc�ze bekler. R.S. – Tab� b�z maddesel ve salt somut düşüncey� de öğren�yoruz sonuçta. Ve maddey�, f�z�ğ�, somutu esas ve geçerl� kabul ett�ğ�m�zde, onun ötes�n� gören, metaf�z�ğ� ve m�st�ğ� gören gözler�m�z� körelt�yoruz. O s�h�rl�, g�zeml�, büyülü dünyanın kapılarını tam da su105
aktarım yapıyoruz. Ama bu b�lg�ler� farklı şek�lde kullanmak �steyenler de çıkacak. B�lg� yüktür, b�lg� vebald�r ve �nsanların kalıplarını kırdığın zaman, o �nsanların ahlak değerler� de oynayab�l�r. Kafalardak� putlar yıkıldığı zaman, onlarla beraber ahlak değerler� de kırılab�l�r. Egolar tavan yapar. Y�ne bazı tar�katlarda ayrıca telk�n, h�pnoz g�b� z�hn� etk�leyen ve varlık kullanımı g�b� bedens�zler�n �radey� etk�lemes� tarzında �şleyen s�sl� olaylar var. Ben�m hem şah�t olduklarım hem de duyduklarım var bu konuda.
R.S. – Sen h�ç m� korkmuyor, h�ç m� çek�nm�yorsun? O kadar açık b�l g�ler ver�yorsun k�, çok k�ş� k� ş� rahatsız olab�l�r, tezgâhları bozulab �l�r çünkü. M.Ç. – Yok, hayır, öyle b�r çek�ncem yok. B�r�s� söylemel�. Aslında herkes her b�ld�ğ�n� söylemeye çalışıyor, ama nas�b�nce. B�r�ler� de “Mehmet Çayır ruhsal dengey� bozmuş.” d�yeb�l�r. D�nden çıkmış, zındık, ş�zofren veya en �y� �ht�malle “çok sallamış b�r�”. Ben h�çb�r zaman çok �dd�alı olmadım. A ma hep de şunu savundum: Öneml� olan �nanmayanı �nandırmak, ener j�n�n bu şekl�yle olan varlığına. varlı ğına. Uzaktan enerj�sel etk�leş�me, et k�leş�me, �let�ş�me, ş�faya, b�lg� transfer�ne… Ve b�r de şu karşı çıkışı duyarım sıkça: “Ps�koloj�kt�r ab�, ps�koloj�k.” Bakarsan, k�ş� �y�leşm�ş m�? İy�leşm�ş. Ps�koloj�k dah� olsa ş�fa bulmuş, denge ve huzur bulmuş. Zaten bugün �laçların %90 etk�s�n�n de plasebo, yan� ps�koloj�k olduğu söylenm�yor mu? Neye karşı çıkıyorsunuz? Fakat b�r vakayı aldığında, örneğ�n b�r bel fıtığı ve MR’ıyla önces�nde ve seanslar sonrasında �y�leş�m� gösterd�ğ�nde, bu ş�faya “ps�koloj�kt�r” ne kadar deneb�l�r? Artı olarak bey�n o kadar güçlü k� zaten her şey� yapar. kend�n� �y�leşt�rme yeteneğ� �le doğarlar R.S. – Aslında �nsanlar kend� kend�n� ve fakat sonradan bunu unuturlar. Aks�ne �nandırılırlar çünkü. B�r çocuk hasta olduğunda, ona �laç ver�l�r ve çocuk, �lacın onun �y�leşmes� �ç�n olmazsa olmaz b�r gerekl�l�k olduğu konusunda şartlandırılır. Çocuk şartlanır ve bundan böyle her hasta olduğunda �lacı alırsa, �y�leşeceğ�ne �nanır. Ve �nandığı �ç�n de �y�leş�r çoğunlukla. İşte bu 104
ratımızın önündeyken çarpıp kapatıyoruz. Ve o dünya b�z�m �ç�n çok uzun b�r süre �ç�n gerçekten de var olmayı b�t�r�yor. Yokluğa karışıyor. Küçük çocukların hayal� arkadaşları vardır. Afacan durmadan sıkılmadan gözle görünmez arkadaşlarıyla konuşup durur. B�z �se end�şel� gözlerle ona bakıp, bu saçmalığa ne zaman son vereceğ�n� merak eder ve bekler�z. Doktorlara ps�kologlara danışırız. Ve yaptığının ne kadar mantıksız, ne kadar saçma, ne kadar “del�ce” olduğunu çocuğun kafasına soka soka, en sonunda b�z�m g�b� “normal” davranmasını da sağlarız. Çocuk, anlaşılma beklerken, redded�lme, onay görmeme ve hatta alay ed�lme korkusuna g�rer ve n�hayet�nde aynen b�z�m çok küçükken yaptığımız g�b�, kulaklarını tıkar ve gözler�n� yumar duyu ötes� âleme. Ve b�z ebeveynler kazanırız. Çocuğumuzu normalleşt�rme, kalıplaştırma, sıradanlaştırma başarısını törenlerle kutlarız. O �y�leşt� artık, b�zden b�r� oldu .
M.Ç. – Ded�kler�n çok doğru. Küçükler gerçekten de b�r�ler�yle konuşuyorlar. Bebekler�n gözler�ne bakarsan, onların gerçekten b�r şeyler� gördükler�n� anlarsın. B�z�m göremed�ğ�m�z, başka başka varlıkları, başka dünyaları belk� de. Bebekler�n ve küçük çocukların yanı sıra hayvanlar da b�z�m göremed�ğ�m�z� göreb�l�yorlar. Küçük çocukların anneler�yle çok güçlü telepat�k bağlar kurdukları da b�l�n�yor. çarp ıcı b�r b �r deney yapılmıştı. Doğumhanede anne R.S. – Buna �l�şk �n çarpıcı �le yen� doğan bebekler� ayr ı odalarda beklet�yorlar. Bebeğ� ağlayan anneler�n tamamı huzursuzlanıyor. Mümkünse y�ne enerj� meseles�ne dönel�m. Enerj�yle neler yapılab�l�r derken, özell�kle aydınlatmanı �sted�ğ�m b�r konu var. İnsanlar arasında ve olaylar üzer�nde uzaktan enerj�sel etk�leş�m olduğunu b�l�yorum. Mesafe ne olursa olsun, enerj� açısından b�r problem teşk�l etm�yor. Böyle olunca, �k� veya daha çok k�ş� arasında bağlantı kurulab�l�yor. Mesafeden enerj� alış-ver�ş� oldukça rahat yapılab�ld�ğ� g�b�, değ�şmes�n� �sted�ğ�m�z olaylar üzer�nde de enerj�yle b�r takım yaptırımlar uygulanab�l�yor. Bu mekan�zmayı b�raz anlatab�l�r m�s�n? İstanbul’da �ken Ankara’da olan b�r�n� enerj�sel olarak ne şek�lde etk�leyeb�l� yorsun mesela?
106
plasebo etk�s�d�r. Çok küçükler kend� ağ rılarını kend� kend�ne geç�r�rler. r�rler. Bebekler mesela. Bunu yapmayı b�l�yorlar �çgüdüsel olarak.
M.Ç. – İlaç sanay�s�nde çok büyük b�r rant var. Şu an ant�depresan �laçların alımı konusunda çılgınca b�r bağımlılık var. Oysak� yıllarca ant�depresan kullananları bıraktırmışlığım var. Bas�t b�r çakra dengelemes�yle, �nsanlar �laçtan kurtulup, ps�koloj�k dengey� bulab�l�yorlar. B�r daha da kullanma gereks�n�m� duymuyorlar. Genell�kle ps�koloj�k denges�zl�ğ�n arkasında enerj� denges�zl�ğ� var. K�ş�n�n enerj�s� dengelen�nce, otomat�k olarak ps�koloj�s� de rahatlar. Bazen tek seans b�le yeterl� olurken, bazense b�rkaç seanslık b�r süreç gerekt�r�r. K�ş�ye, bulunduğu rahatsızlığın ş�ddet�ne göre ve onun ş�faya olan tepk�s�ne göre değ�ş�r. Tıpta olduğu g�b�, b�yoenerj� �le ş�fa alanında da kolay vakalar vardır, zor vakalar da vardır.
ENERJİYLE NE KADAR UZAĞA GİDİLEBİLİR R.S. – İnsan �ç�n konuşacak olursak, enerj�yle ne kadar uzağa g�d�leb�l�r? Yapab�lecekler�m�z�n üst sınırı, maks�mumu ned�r? M.Ç. – Bunu tahm�n etmek zor, çünkü b�z�m şu ank� b�l�nç ve algı sınırlarımızı aşıyor. Ama genel olarak b�ld�kler�m�z� hatırlayacak olursak, Kad�m Mısır’ı emsal göstereb�l�r�z. Şu anda b�l�m dünyası halen p�ram�tler�n ne şek�lde �nşa ed�ld�ğ� konusunda b�r f�k�r b�rl�ğ�ne varmış değ�l. Aslında nasıl yapıldığı konusunda b�r takım teor�ler olsa da, o kısıtlı süre �çer�s�nde nasıl yapıldığının mantıklı b�r �zahatı yok. Enerj� öyle b�r şey k�, aslında görünen görünmeyen etrafımızda ne varsa enerj� olduğu �ç�n, onunla sonuna kadar çalışmanın yöntemler�n� bulursak yapab�lecekler�m�z de sınır tanımaz. “Yapamıyoruz” şartlanmasını aşab�l�rsek, kal ıplarımızdan kurtulab�l�rsek ve madde esaslı düşünceden soyutlanab�l�rsek b�z� muc�ze üzer�ne muc�ze bekler. R.S. – Tab� b�z maddesel ve salt somut düşüncey� de öğren�yoruz sonuçta. Ve maddey�, f�z�ğ�, somutu esas ve geçerl� kabul ett�ğ�m�zde, onun ötes�n� gören, metaf�z�ğ� ve m�st�ğ� gören gözler�m�z� körelt�yoruz. O s�h�rl�, g�zeml�, büyülü dünyanın kapılarını tam da su105
MESAFEDEN ENERJİSEL ETKİ(LEŞİM) M.Ç. – Beyn�n öyle b�r çalışma s�stem� var k�, hem alıcı hem ver�c�d�r. Uygun çalışmaları yaptıkça, k�ş�n�n yayın gücü artıyor. Tab� k� b�l�msel bazda İstanbul ve New York’ta yaşayan �k� k�ş�n�n eşanlı olarak enerj� göndermeler� ve bu yolla ş�fa vermeler� şu an �ç�n açıklanamıyor. Ama bunu yaşayan �nsanlara sorduğunuzda, enerj�sel etk�n�n üşümek, terlemek veya rüzgâra maruz kalmak g�b� oldukça somut b�r şey olduğunu söylerler. Tab� ne kadar emek ver�rsen�z, o kadar karşılık alırsınız. K�ş�, ver�len çalışmaları düzenl� olarak yaptığında – buna enerj�sel spor d�yeb�l�r�z- aynen kas kütles�n� arttırıp, beden�ne hâk�m�yet sağladığı g�b�, enerj�sel prat�klerle enerj�ye hâk�m olur. Aynı zamanda tekâmülü açısından da gerekl�d�r. Mesafeden enerj�sel etk�leş�m konusunda çok güçlü b�r enstrümanımız var – �maj�nasyonun gücü. İmaj�nasyon, yaratılışın konsept�d�r. “O”, öncel�kle �maj�ne etm�ş, sonra �maj�ne ett�ğ�n� varlığa dönüştürmüştür, “Ol” d�yerek. Onun �ç�n �nsanlar hayalde b�ç�mlend�rmey�, �maj�nasyonu kullandıklarında, yaratanın en büyük özell�ğ�nden b�r�nden yardım alıyorlar. İk�nc� enstrümanımız, n�yett�r. Enerj� boyutunda zaman ve mekân olmadığı �ç�n, n�yet + �maj�nasyon �k�l�s�n�n enerj�sel yaptırım gücü, alıcı her nerede olursa olsun aynı şek�lde çalışır. Enerj�y� gönder�rken, düşünceym�ş g�b� �let�yorsun aslında. Gözünde canlandırab�l�rs�n o k�ş�y�, önünde yatırmış ve enerj� beden�n� tarıyor g�b� düşüneb�l�rs�n. Bu şek�lde poz�t�f etk� – denge ve ş�fa vereb�leceğ�n g�b�, negat�f yaptırım da uygulayab�l�rs�n. Sonuçta maj�, yan� büyü de enerj�sel etk�. Bu yolla aşk büyüler� de yapılıyor ama şunu açıklamam gerek�r k�, karşı tarafı âşık etme aslında söz konusu değ�l. Etk�y� alan k�ş�, sadece âşık olduğunu sanır. İnsanın b�r� sürekl� sana telepat�k olarak, onu düşünmen �ç�n s�nyal yolluyor. Sen de onu sürekl� düşünmeye başlıyorsun ve z�hn�n onunla sürekl� olarak meşgul olunca, ona âşık olduğunu sanmaya başlıyorsun. Fakat zamanla etk� azalır ve k�ş�, duygularının 107
ratımızın önündeyken çarpıp kapatıyoruz. Ve o dünya b�z�m �ç�n çok uzun b�r süre �ç�n gerçekten de var olmayı b�t�r�yor. Yokluğa karışıyor. Küçük çocukların hayal� arkadaşları vardır. Afacan durmadan sıkılmadan gözle görünmez arkadaşlarıyla konuşup durur. B�z �se end�şel� gözlerle ona bakıp, bu saçmalığa ne zaman son vereceğ�n� merak eder ve bekler�z. Doktorlara ps�kologlara danışırız. Ve yaptığının ne kadar mantıksız, ne kadar saçma, ne kadar “del�ce” olduğunu çocuğun kafasına soka soka, en sonunda b�z�m g�b� “normal” davranmasını da sağlarız. Çocuk, anlaşılma beklerken, redded�lme, onay görmeme ve hatta alay ed�lme korkusuna g�rer ve n�hayet�nde aynen b�z�m çok küçükken yaptığımız g�b�, kulaklarını tıkar ve gözler�n� yumar duyu ötes� âleme. Ve b�z ebeveynler kazanırız. Çocuğumuzu normalleşt�rme, kalıplaştırma, sıradanlaştırma başarısını törenlerle kutlarız. O �y�leşt� artık, b�zden b�r� oldu .
M.Ç. – Ded�kler�n çok doğru. Küçükler gerçekten de b�r�ler�yle konuşuyorlar. Bebekler�n gözler�ne bakarsan, onların gerçekten b�r şeyler� gördükler�n� anlarsın. B�z�m göremed�ğ�m�z, başka başka varlıkları, başka dünyaları belk� de. Bebekler�n ve küçük çocukların yanı sıra hayvanlar da b�z�m göremed�ğ�m�z� göreb�l�yorlar. Küçük çocukların anneler�yle çok güçlü telepat�k bağlar kurdukları da b�l�n�yor. çarp ıcı b�r b �r deney yapılmıştı. Doğumhanede anne R.S. – Buna �l�şk �n çarpıcı �le yen� doğan bebekler� ayr ı odalarda beklet�yorlar. Bebeğ� ağlayan anneler�n tamamı huzursuzlanıyor. Mümkünse y�ne enerj� meseles�ne dönel�m. Enerj�yle neler yapılab�l�r derken, özell�kle aydınlatmanı �sted�ğ�m b�r konu var. İnsanlar arasında ve olaylar üzer�nde uzaktan enerj�sel etk�leş�m olduğunu b�l�yorum. Mesafe ne olursa olsun, enerj� açısından b�r problem teşk�l etm�yor. Böyle olunca, �k� veya daha çok k�ş� arasında bağlantı kurulab�l�yor. Mesafeden enerj� alış-ver�ş� oldukça rahat yapılab�ld�ğ� g�b�, değ�şmes�n� �sted�ğ�m�z olaylar üzer�nde de enerj�yle b�r takım yaptırımlar uygulanab�l�yor. Bu mekan�zmayı b�raz anlatab�l�r m�s�n? İstanbul’da �ken Ankara’da olan b�r�n� enerj�sel olarak ne şek�lde etk�leyeb�l� yorsun mesela?
MESAFEDEN ENERJİSEL ETKİ(LEŞİM) M.Ç. – Beyn�n öyle b�r çalışma s�stem� var k�, hem alıcı hem ver�c�d�r. Uygun çalışmaları yaptıkça, k�ş�n�n yayın gücü artıyor. Tab� k� b�l�msel bazda İstanbul ve New York’ta yaşayan �k� k�ş�n�n eşanlı olarak enerj� göndermeler� ve bu yolla ş�fa vermeler� şu an �ç�n açıklanamıyor. Ama bunu yaşayan �nsanlara sorduğunuzda, enerj�sel etk�n�n üşümek, terlemek veya rüzgâra maruz kalmak g�b� oldukça somut b�r şey olduğunu söylerler. Tab� ne kadar emek ver�rsen�z, o kadar karşılık alırsınız. K�ş�, ver�len çalışmaları düzenl� olarak yaptığında – buna enerj�sel spor d�yeb�l�r�z- aynen kas kütles�n� arttırıp, beden�ne hâk�m�yet sağladığı g�b�, enerj�sel prat�klerle enerj�ye hâk�m olur. Aynı zamanda tekâmülü açısından da gerekl�d�r. Mesafeden enerj�sel etk�leş�m konusunda çok güçlü b�r enstrümanımız var – �maj�nasyonun gücü. İmaj�nasyon, yaratılışın konsept�d�r. “O”, öncel�kle �maj�ne etm�ş, sonra �maj�ne ett�ğ�n� varlığa dönüştürmüştür, “Ol” d�yerek. Onun �ç�n �nsanlar hayalde b�ç�mlend�rmey�, �maj�nasyonu kullandıklarında, yaratanın en büyük özell�ğ�nden b�r�nden yardım alıyorlar. İk�nc� enstrümanımız, n�yett�r. Enerj� boyutunda zaman ve mekân olmadığı �ç�n, n�yet + �maj�nasyon �k�l�s�n�n enerj�sel yaptırım gücü, alıcı her nerede olursa olsun aynı şek�lde çalışır. Enerj�y� gönder�rken, düşünceym�ş g�b� �let�yorsun aslında. Gözünde canlandırab�l�rs�n o k�ş�y�, önünde yatırmış ve enerj� beden�n� tarıyor g�b� düşüneb�l�rs�n. Bu şek�lde poz�t�f etk� – denge ve ş�fa vereb�leceğ�n g�b�, negat�f yaptırım da uygulayab�l�rs�n. Sonuçta maj�, yan� büyü de enerj�sel etk�. Bu yolla aşk büyüler� de yapılıyor ama şunu açıklamam gerek�r k�, karşı tarafı âşık etme aslında söz konusu değ�l. Etk�y� alan k�ş�, sadece âşık olduğunu sanır. İnsanın b�r� sürekl� sana telepat�k olarak, onu düşünmen �ç�n s�nyal yolluyor. Sen de onu sürekl� düşünmeye başlıyorsun ve z�hn�n onunla sürekl� olarak meşgul olunca, ona âşık olduğunu sanmaya başlıyorsun. Fakat zamanla etk� azalır ve k�ş�, duygularının
106
107
yanılsama yanılsa ma olduğunu fark eder çoğunlukla. Hür �radeye h�çb�r zaman tam b�r etk� yoktur. Büyü yoktur. Büyü olayında �se çakra denges� bozulur. Büyüsel etk� yapan k�ş�, etk�lemek �sted�ğ�n�n örneğ�n �k�nc� çakrasını hedef alarak, onu yavaşlatmayı veya aşırı hızlandırmayı amaçlar. Etk�y� üzer�ne alan k�ş�, eğer bu �şlerde b�lg�s�z, hazırlıksız ve tecrübes�z �se, çoğunlukla neler olduğunu kavramaz. Ama kend�nde, f�z�ksel ve ruhsal b�r denges�zl�k oluştuğunu fark etmeye başlar. İk�nc� çakra c�nsell�k ve yaratıcılık çakrası olduğuna göre, bu alanda b�r takım sıkı ntılar baş göster�r. göster�r. Ya c�nsell�ğ�, yaratıcılığı, üretkenl�ğ� kapanır ve karşı c�nse karşı da mesafel� b�r duruş alır ya da ters�ne, �ş� hovardalığa vurur. Büyünün özü budur. B�z�m yaptığımız �ş de, büyüsel, yan� kasıtlı etk�ler �le nazar, yan� kastı olmayan etk�ler� ortadan kaldırıp, k�ş�y� enerj� yönünden tem�zley�p dengeye get�rmekt�r. R.S. – İnsan üzer�nde büyü veya nazar olduğunu nasıl anlar? M.Ç. – Bu k�tabı okuduktan sonra anlar. Genelde �lk bel�rt�ler depresyon benzer� ruhsal rahatsızlıklardır. Hang� çakraya etk� ed�ld�yse, o çakraya bağlı olan organ veya fonks�yonlarda olumsuz yönde an� değ�ş�mler algılanır. Fakat bu tarzdak� anomal�ler�n tamamının büyü olması gerekmez. Enerj� beden üzer�ndek� normal blokajlar da �ler� derecede sıkıntılar yaratab�l�r pekâlâ. Genelde üzer�nde büyüsel hasar olan �nsanlar hep yalnız kalmak �sterler. Toplumdan soyutlarlar kend�n�, asosyalleş�rler. Güvens�zl�k sorunları had safhaya çıkar, ruhsal rahatsızlıklar baş göster�r. Ses, nefes duyarlar, �zlend�kler� h�ss�ne kapılırlar. B�r dönem sende de vardı ve doktora g�tseyd�n eğer, doktorun sen�n �ç�n yapab�leceğ� tek şey, ant�depresan vermek olacaktı. Oysa sen�n sağlığında anormal h�çb�r şey yoktu. Maj�kal etk�y� tem�zlet�p de kend�n� korumayı öğrend�ğ�nden ber�, hayatın düzene g�rd�. R.S. – Ş�md� ne zaman ben� hedef alan b�r çalışma yapılsa, hemen fark ed�yorum ve n�yet� yıkıcı olan enerj�y� kend�mden uzaklaştırmayı rahatlıkla başarıyorum.
M.Ç. – B�lg�s�z olsaydın o dönemde ve b�r� gel�p de sana üzer�nde büyü olduğunu ve bunun dışında h�çb�r sorunun olmadığını söylem�ş olsaydı eğer, sen ona �nanmayacaktın. Ş�md� �se olanları fark ed�p, �nanıp, önlem almada başarı sağlıyorsun. Fakat y�ne de çok rahatlamamalısın ve kend�n� gel�şt�rmeye devam etmel�s�n. Çünkü güçlünün de güçlüsü var. İlerleyeb�ld�ğ�n kadar �lerle ve b�lg� ed�n, önüne çıkan ves�leler�, olayları, �nsanları değerlend�r. Her şeyden ve herkesten alacağını al. Başına neler geld�ğ�n� anlamak �ç�n, “teşh�s�” en kısa zamanda ve doğru olarak koyab�lmek �ç�n, bell� b�r düzeyde b�lg� olması şart. Ve b�z�m bu k�tabı hazırlamak �stemem�z�n en büyük sebeb� bu. Mümkün olan en bas�t, en yalın ve gerçekç� d�lle, �nsanlara enerj�y� ve onun nelere kad�r olduğunu anlatmak, b�lg�lend�rmek. Kend�nde olanları fark etmeler� ve kend�ler�n�, sevd�kler�n� korumaları �ç�n. Enerj�n�n gücünü fark etmeler� gerek�r. Günümüzde enerj�sel saldırılar o kadar arttı k�, bu alanda cah�l kalanların vay hal�ne. Manyet�k alanlar fazla, �nsanlar daha haset dolu, daha öfkel� ve bunlara karşı enerj�y� kullanarak kend�ler�n� korumayı öğrenmeler� artık b�r zorunluluk. R.S. – Enerj�yle olumsuz amaçlı çalışmalar yapmak tehl�kel� değ�l m�? Yapana da b�r zararı söz konusu olmaz mı? Çünkü başarısızlık durumunda, kaynaktan çıkan enerj�n�n y�ne kaynağa döneb�leceğ�n� b�l�yorum ben. Ben bu dönüşü olumlu yönüyle tecrübe etm�şt�m.
108
ENERJİYLE ÇALIŞMAK, KONTROL VE TEMKİN GEREKTİRİR M.Ç. – Gönder�len enerj�, k�ş� ye ger� döneb�l�r. Böyle olunca �nsan kend� kend�n� kend� s�lahıyla vurmuş g�b� olur. Olumsuz b�r büyüsel çalışma yapmaya kalktığında sen kend�n� o enerj� kanalına açmış oluyorsun. Ve bu güce de sah�p değ�lsen, onu kontrol edem�yor, �taat ett�rem�yor �sen, kend�ne zarar verme �ht�mal�n çok fazla. Kend� kend�ne z�k�r çalışması b�le çok sakıncalı dem�şt�m. Çünkü enerj� üret�yorsun 109
yanılsama yanılsa ma olduğunu fark eder çoğunlukla. Hür �radeye h�çb�r zaman tam b�r etk� yoktur. Büyü yoktur. Büyü olayında �se çakra denges� bozulur. Büyüsel etk� yapan k�ş�, etk�lemek �sted�ğ�n�n örneğ�n �k�nc� çakrasını hedef alarak, onu yavaşlatmayı veya aşırı hızlandırmayı amaçlar. Etk�y� üzer�ne alan k�ş�, eğer bu �şlerde b�lg�s�z, hazırlıksız ve tecrübes�z �se, çoğunlukla neler olduğunu kavramaz. Ama kend�nde, f�z�ksel ve ruhsal b�r denges�zl�k oluştuğunu fark etmeye başlar. İk�nc� çakra c�nsell�k ve yaratıcılık çakrası olduğuna göre, bu alanda b�r takım sıkı ntılar baş göster�r. göster�r. Ya c�nsell�ğ�, yaratıcılığı, üretkenl�ğ� kapanır ve karşı c�nse karşı da mesafel� b�r duruş alır ya da ters�ne, �ş� hovardalığa vurur. Büyünün özü budur. B�z�m yaptığımız �ş de, büyüsel, yan� kasıtlı etk�ler �le nazar, yan� kastı olmayan etk�ler� ortadan kaldırıp, k�ş�y� enerj� yönünden tem�zley�p dengeye get�rmekt�r. R.S. – İnsan üzer�nde büyü veya nazar olduğunu nasıl anlar? M.Ç. – Bu k�tabı okuduktan sonra anlar. Genelde �lk bel�rt�ler depresyon benzer� ruhsal rahatsızlıklardır. Hang� çakraya etk� ed�ld�yse, o çakraya bağlı olan organ veya fonks�yonlarda olumsuz yönde an� değ�ş�mler algılanır. Fakat bu tarzdak� anomal�ler�n tamamının büyü olması gerekmez. Enerj� beden üzer�ndek� normal blokajlar da �ler� derecede sıkıntılar yaratab�l�r pekâlâ. Genelde üzer�nde büyüsel hasar olan �nsanlar hep yalnız kalmak �sterler. Toplumdan soyutlarlar kend�n�, asosyalleş�rler. Güvens�zl�k sorunları had safhaya çıkar, ruhsal rahatsızlıklar baş göster�r. Ses, nefes duyarlar, �zlend�kler� h�ss�ne kapılırlar. B�r dönem sende de vardı ve doktora g�tseyd�n eğer, doktorun sen�n �ç�n yapab�leceğ� tek şey, ant�depresan vermek olacaktı. Oysa sen�n sağlığında anormal h�çb�r şey yoktu. Maj�kal etk�y� tem�zlet�p de kend�n� korumayı öğrend�ğ�nden ber�, hayatın düzene g�rd�. R.S. – Ş�md� ne zaman ben� hedef alan b�r çalışma yapılsa, hemen fark ed�yorum ve n�yet� yıkıcı olan enerj�y� kend�mden uzaklaştırmayı rahatlıkla başarıyorum. 108
ve etrafında o enerj�den beslenmek �steyen b�r sürü varlık var. Ve ortaya çıkardığın enerj�n�n kend�ne dönmes� �ç�n zem�n yaratırsın. “Çamura taş atma, üstüne sıçrar”, m�sal�. Üstünü başını batırmak �ç�n uygun b�r ortam. Hür �radeye etk� olayı, �ster negat�f �ster poz�t�f yolla yapılıyor olsun, sakıncalıdır. B�r�n�n âşık olması �ç�n çalışma yapıyorsan, yapıyorsan, y�ne de bu büyüdür. Çünkü onun özgürce seç�m yapma şansını el�nden almaya çalışıyorsun. Olumlu etk�ler, k�ş�n�n kend�n� �y�, sağlıklı, mutlu, huzurlu h�ssetmes� �ç�n, başarı sağlaması �ç�n yapılan d�lek ve dualardır. Bunlarda b�r problem yok. B�r�ne s�n�rlenm�şs�nd�r ve kasıtlı olarak onun kend�n� kötü h�ssetmes�n� arzularsın. Başı ağrısın, m�des� bulansın �sters�n mesela. Enerj�ye hâk�m değ�lsen, b�r bakmışsın k� ona h�ç b�r şey olmamış, oysa sen�n m�den bulanıyordur. Enerj� sana ger� dönmüştür. Ama dönmezse, evrende dağılır ve kazara tamamen alakasız b�r�ne de denk geleb�l�r. S�stem�n o ank� denge durumuna göre, olumsuz enerj�ye nerede �ht�yaç varsa, oraya akab�l�r ve y�ne de vebal� sanadır. R.S. – Anladığım kadarıyla her b�r düşüncem�z �y � veya kötü maj� sınıfına g�r�yor. Ve dualar da aynı. Poz�t�f düşünme s�stem� bu yönden öneml� sanırım. M.Ç. – Poz�t�f demeyel�m, dengel� düşünme d�yel�m. Sadece poz�t�f düşüncen�n de S�stem açısından uygun olmadığını, �stenmed�ğ�n� ve kend�n� dengelemek namına, müdahaleler yapacağını anlatmıştık daha önce. Günümüzde doğru b�l�nen b�r yanlış var: K�ş� kend�n� yabancı etk�ye kapatırsa, kend�n� korumuş olur. Bu görüş hatalı ve üstel�k de çok sakıncalı. K�m kend�n� büyü yapılsın d�ye açar k� zaten? K�mse böyles� b�r bel ayı çekmek �stemez. Ama durum ortada. İnsanları n yarısı farkında olmadan üzer�ndek� tes�rler� sırtlamış halde dolaşıyorlar. Her �k�nc� k�ş� ya büyülü ya da �ler� derecede nazar değm�ş. Gr�p v�rüsü dışarıdan vücudun �çer�s�ne g�r�yor, kuluçka dönem�nden sonra �nsanı hasta ed�yor. K�ş� ne kada r, “Ben gr�p olmak �s110
M.Ç. – B�lg�s�z olsaydın o dönemde ve b�r� gel�p de sana üzer�nde büyü olduğunu ve bunun dışında h�çb�r sorunun olmadığını söylem�ş olsaydı eğer, sen ona �nanmayacaktın. Ş�md� �se olanları fark ed�p, �nanıp, önlem almada başarı sağlıyorsun. Fakat y�ne de çok rahatlamamalısın ve kend�n� gel�şt�rmeye devam etmel�s�n. Çünkü güçlünün de güçlüsü var. İlerleyeb�ld�ğ�n kadar �lerle ve b�lg� ed�n, önüne çıkan ves�leler�, olayları, �nsanları değerlend�r. Her şeyden ve herkesten alacağını al. Başına neler geld�ğ�n� anlamak �ç�n, “teşh�s�” en kısa zamanda ve doğru olarak koyab�lmek �ç�n, bell� b�r düzeyde b�lg� olması şart. Ve b�z�m bu k�tabı hazırlamak �stemem�z�n en büyük sebeb� bu. Mümkün olan en bas�t, en yalın ve gerçekç� d�lle, �nsanlara enerj�y� ve onun nelere kad�r olduğunu anlatmak, b�lg�lend�rmek. Kend�nde olanları fark etmeler� ve kend�ler�n�, sevd�kler�n� korumaları �ç�n. Enerj�n�n gücünü fark etmeler� gerek�r. Günümüzde enerj�sel saldırılar o kadar arttı k�, bu alanda cah�l kalanların vay hal�ne. Manyet�k alanlar fazla, �nsanlar daha haset dolu, daha öfkel� ve bunlara karşı enerj�y� kullanarak kend�ler�n� korumayı öğrenmeler� artık b�r zorunluluk. R.S. – Enerj�yle olumsuz amaçlı çalışmalar yapmak tehl�kel� değ�l m�? Yapana da b�r zararı söz konusu olmaz mı? Çünkü başarısızlık durumunda, kaynaktan çıkan enerj�n�n y�ne kaynağa döneb�leceğ�n� b�l�yorum ben. Ben bu dönüşü olumlu yönüyle tecrübe etm�şt�m.
ENERJİYLE ÇALIŞMAK, KONTROL VE TEMKİN GEREKTİRİR M.Ç. – Gönder�len enerj�, k�ş� ye ger� döneb�l�r. Böyle olunca �nsan kend� kend�n� kend� s�lahıyla vurmuş g�b� olur. Olumsuz b�r büyüsel çalışma yapmaya kalktığında sen kend�n� o enerj� kanalına açmış oluyorsun. Ve bu güce de sah�p değ�lsen, onu kontrol edem�yor, �taat ett�rem�yor �sen, kend�ne zarar verme �ht�mal�n çok fazla. Kend� kend�ne z�k�r çalışması b�le çok sakıncalı dem�şt�m. Çünkü enerj� üret�yorsun 109
temem, kend�m� bu v�rüse karşı kapatıyorum.” dese de, bu yolla onun bulaşmasını önleyemez. “Böyle “ Böyle b�r şey yok, büyü yok, bedens�z yok.” demek, “Ben �stem�yorum, kend�m� kapatıyorum.” demek çare değ�l. D�ğer yönden �lla ben de maruz kalacağım demek de doğru değ�l. Fakat şu zaman �ç�nde yaşadığımız toplum b�z�m enerj� akımımızı o kadar fazla bloke ed�yor k�, kend�m�z� gel�şt�rme zorunluluğumuz var, savunma s�stem�m�z� gel�şt�rme mecbur�yet�m�z var. Nasıl k� gr�p olmayı önlemek �ç�n, v�tam�n alıyor, beden�m�z� sıcak tutuyoruz, uyku ve d�nlenme zamanlarımıza d�kkat ed�yorsak, �stenmeyen türden enerj�sel etk�lere, büyü, nazar ve blokajlara maruz kalmamak �ç�n de enerj�sel bağışıklık s�stem�m�z� gel�şt�rmem�z lazım. Bağışıklığımız yeter� düzeyde olduğunda, gr�p v�rüsünü alsak b�le, ya ayakta atlatıyoruz ya da hastalığın kıyısından dönüyoruz. Öbür şekl�yle, v�rüs gerçeğ�n� yadsırsak ve dolayısıyla �nkâr ett�ğ�m�z �ç�n, önlem almaz ve korumaz �sek �se k kend�m�z�, yorgan döşek yatağa düşer�z. Enerj�sel olarak kend�m�z� korumazsak, bedel� çok ağır olur. Koruduğumuz zaman, tedb�r aldığımız zaman, hasta ed�lmeye çalıştığımızı en azından fark ed�yoruz. Aks� halde, bunun farkına b�le varamıyoruz. Ve yetk�n olmayan k�ş�lere g�deb�l�yoruz o zaman, çünkü teşh�s�m�z yanlış. Yanlış �laç kullanmaya benzer, yanlış müdahalelere maruz kalab�l�yoruz. Hem �şler sarpa sarıyor hem de kıymetl� zaman kaybed�yoruz. Yılanın başını bekletmeden ezmek lazım. Bu alandak� b�lg�s�zl�kten beslenen sözde ş�facılar b�r hayl� fazla. Şu anda �nternette yed� gün �çer�s�nde �sted�ğ�n şey�n yapılacağı konusunda garant� verenler var. Parayı yolluyorsunuz ve yed� gün �ç�nde mesela �sted�ğ�n�z k�ş� s�ze âşık oluyor. Böyle b�r mantığı düşüneb�l�yor musun? K�m böyle b�r şeye garant� vereb�l�r k�? Beyaz eşya mı satıyorsun? İnsanların genel� bu �ş�n mantığını b�lmed�ğ� �ç�n, çok korkuyorlar. Dolayısıyla yed� günde �stenen şey olmazsa da, başıma bela alırım end�şes�yle end�şes�yle ses çıkarmıyorlar. Mesela b�r bayan hocaya g�d�yor ve kocasının kend�ne 111
ve etrafında o enerj�den beslenmek �steyen b�r sürü varlık var. Ve ortaya çıkardığın enerj�n�n kend�ne dönmes� �ç�n zem�n yaratırsın. “Çamura taş atma, üstüne sıçrar”, m�sal�. Üstünü başını batırmak �ç�n uygun b�r ortam. Hür �radeye etk� olayı, �ster negat�f �ster poz�t�f yolla yapılıyor olsun, sakıncalıdır. B�r�n�n âşık olması �ç�n çalışma yapıyorsan, yapıyorsan, y�ne de bu büyüdür. Çünkü onun özgürce seç�m yapma şansını el�nden almaya çalışıyorsun. Olumlu etk�ler, k�ş�n�n kend�n� �y�, sağlıklı, mutlu, huzurlu h�ssetmes� �ç�n, başarı sağlaması �ç�n yapılan d�lek ve dualardır. Bunlarda b�r problem yok. B�r�ne s�n�rlenm�şs�nd�r ve kasıtlı olarak onun kend�n� kötü h�ssetmes�n� arzularsın. Başı ağrısın, m�des� bulansın �sters�n mesela. Enerj�ye hâk�m değ�lsen, b�r bakmışsın k� ona h�ç b�r şey olmamış, oysa sen�n m�den bulanıyordur. Enerj� sana ger� dönmüştür. Ama dönmezse, evrende dağılır ve kazara tamamen alakasız b�r�ne de denk geleb�l�r. S�stem�n o ank� denge durumuna göre, olumsuz enerj�ye nerede �ht�yaç varsa, oraya akab�l�r ve y�ne de vebal� sanadır. R.S. – Anladığım kadarıyla her b�r düşüncem�z �y � veya kötü maj� sınıfına g�r�yor. Ve dualar da aynı. Poz�t�f düşünme s�stem� bu yönden öneml� sanırım. M.Ç. – Poz�t�f demeyel�m, dengel� düşünme d�yel�m. Sadece poz�t�f düşüncen�n de S�stem açısından uygun olmadığını, �stenmed�ğ�n� ve kend�n� dengelemek namına, müdahaleler yapacağını anlatmıştık daha önce. Günümüzde doğru b�l�nen b�r yanlış var: K�ş� kend�n� yabancı etk�ye kapatırsa, kend�n� korumuş olur. Bu görüş hatalı ve üstel�k de çok sakıncalı. K�m kend�n� büyü yapılsın d�ye açar k� zaten? K�mse böyles� b�r bel ayı çekmek �stemez. Ama durum ortada. İnsanları n yarısı farkında olmadan üzer�ndek� tes�rler� sırtlamış halde dolaşıyorlar. Her �k�nc� k�ş� ya büyülü ya da �ler� derecede nazar değm�ş. Gr�p v�rüsü dışarıdan vücudun �çer�s�ne g�r�yor, kuluçka dönem�nden sonra �nsanı hasta ed�yor. K�ş� ne kada r, “Ben gr�p olmak �s110
temem, kend�m� bu v�rüse karşı kapatıyorum.” dese de, bu yolla onun bulaşmasını önleyemez. “Böyle “ Böyle b�r şey yok, büyü yok, bedens�z yok.” demek, “Ben �stem�yorum, kend�m� kapatıyorum.” demek çare değ�l. D�ğer yönden �lla ben de maruz kalacağım demek de doğru değ�l. Fakat şu zaman �ç�nde yaşadığımız toplum b�z�m enerj� akımımızı o kadar fazla bloke ed�yor k�, kend�m�z� gel�şt�rme zorunluluğumuz var, savunma s�stem�m�z� gel�şt�rme mecbur�yet�m�z var. Nasıl k� gr�p olmayı önlemek �ç�n, v�tam�n alıyor, beden�m�z� sıcak tutuyoruz, uyku ve d�nlenme zamanlarımıza d�kkat ed�yorsak, �stenmeyen türden enerj�sel etk�lere, büyü, nazar ve blokajlara maruz kalmamak �ç�n de enerj�sel bağışıklık s�stem�m�z� gel�şt�rmem�z lazım. Bağışıklığımız yeter� düzeyde olduğunda, gr�p v�rüsünü alsak b�le, ya ayakta atlatıyoruz ya da hastalığın kıyısından dönüyoruz. Öbür şekl�yle, v�rüs gerçeğ�n� yadsırsak ve dolayısıyla �nkâr ett�ğ�m�z �ç�n, önlem almaz ve korumaz �sek �se k kend�m�z�, yorgan döşek yatağa düşer�z. Enerj�sel olarak kend�m�z� korumazsak, bedel� çok ağır olur. Koruduğumuz zaman, tedb�r aldığımız zaman, hasta ed�lmeye çalıştığımızı en azından fark ed�yoruz. Aks� halde, bunun farkına b�le varamıyoruz. Ve yetk�n olmayan k�ş�lere g�deb�l�yoruz o zaman, çünkü teşh�s�m�z yanlış. Yanlış �laç kullanmaya benzer, yanlış müdahalelere maruz kalab�l�yoruz. Hem �şler sarpa sarıyor hem de kıymetl� zaman kaybed�yoruz. Yılanın başını bekletmeden ezmek lazım. Bu alandak� b�lg�s�zl�kten beslenen sözde ş�facılar b�r hayl� fazla. Şu anda �nternette yed� gün �çer�s�nde �sted�ğ�n şey�n yapılacağı konusunda garant� verenler var. Parayı yolluyorsunuz ve yed� gün �ç�nde mesela �sted�ğ�n�z k�ş� s�ze âşık oluyor. Böyle b�r mantığı düşüneb�l�yor musun? K�m böyle b�r şeye garant� vereb�l�r k�? Beyaz eşya mı satıyorsun? İnsanların genel� bu �ş�n mantığını b�lmed�ğ� �ç�n, çok korkuyorlar. Dolayısıyla yed� günde �stenen şey olmazsa da, başıma bela alırım end�şes�yle end�şes�yle ses çıkarmıyorlar. Mesela b�r bayan hocaya g�d�yor ve kocasının kend�ne 111
sadık kalmasını veya daha da çok sevmes�n� �st�yor. Ama b�r gün sonra vazgeç�yor. Hoca kabul eder m�? “Ben �şlem� başlattım”, d�yor, “vereceks�n parayı.” Üstel�k kadının kend�s�yle c�nsel �l�şk�de bulunmasını da talep ed�yor. Kadın da korkusundan, b�lg�s�zl�ğ�nden çares�zce kabul ed�yor. Böyle çok olay var, zaman zaman medyaya da yansıyor zaten. Başka b�r örnek: Hocaya g�tt�ğ�nde, sana “çok kötüsün, çok kötüsün sen, sen� ben b�le �y�leşt�remem.” d�yor ve sen� buna �nandırarak �y�den �y�ye ürkütüyor. Sen de o ps�kolo j�yle onun peş�ne düşüyorsun, telefonlar aç ıyor, haber gönder�yorsun, ama dönmüyor sana. Sen de � y�ce korkuyorsun. Aradan zaman geç�yor ve sana dönüyor. dönüyor. “Sen�n üzer�ndek�üzer�ndek �ler ben� b�le çok etk�led�”, d�yor, “Sen� daha büyük üstatlara götürmem gerek, ama onlar büyük para �ster.”, d�ye ekl�yor ve k�ş�y� per�şan ed�yor. Ondan sonra, her �sted�ğ�n� yaptırab�l�r. Bu t�p sahtekârlar, �nsan ps�koloj�s�n� nasıl man�püle edecekler�n� oldukça �y� b�l�rler. R.S. – Böylece sen�n gözünde büyüyor o k�ş� ve g�zem perdes� arkasında saklanarak, aslında olmayan sırlara vakıfmış görüntüsü vererek, bell� b�r manev� �maja bürünerek, sen�n aklını çel�yor. B�r şey� sorduğunda, sadece gülümsemekle yet�n�yor. Aslında yanıtı b�lm�yor ve kend�n� g�zem perdes� arkasında saklıyor. Başka b�r âlemde dolanırmış g�b� görüntü ç�z�p, sırları veremezm�ş g�b� davranıyor da vranıyor.. Hâlbuk� ver�lecek sırları yoktur. Ben�m öyle tanıdıklarım oldu. Zaten b�lg�l� olan �nsan, n�yet� de şüphe ed�l�r değ�lse, oturup sana normal b�r d�lle b�ld�kler�n� açıklıyor. B�lg�s�n� ve yeteneğ�n� kıskanmıyor, kullanmıyor, aynen sen�n paylaşmakta b�r an b�le tereddüt etmed�ğ�n g�b�. Ve oturup d�nled�ğ�nde, aklına yatar veya yatmaz, ama en azından nett�r söylenenler. Görüntünün ardında ne çıkacak d�ye tırmalayıp durmazsın boşuna… M.Ç. – Ama bu davranış dav ranış tarzı b�z�m �nsanlarda var. Mevlana der k�, “Ekmeğ� saklasam ve ne olduğunu göstermesem, ‘ne olur bana göster’ d�ye yalvarırlar”. İnsanlarımızın genel olarak yapısı böyleyken, o g�zeml� sözde üstatlar daha çok
ekmek yer. G�zem zaten bu konuştuklarımız, b�z kend�m�z g�zem�z. Camı ayna yapan sırdır. Ve b�z olaya sırdan bakıyoruz. B�ze göster�len görüntüye değ�l, sırra bakıyoruz, gerçeğe bakıyoruz…
R.S. – Sevap ve günah kavramlarını açmak gerek�rse, alışılagelen dogmat�k anlayışın dışında neler söyleneb�l�r? M.Ç. – Sevap ve günah karşılaştırılması �ç�n söyleneb�lecek �lk ve en öneml� �fade şudur: Herkes yaratılışını yaşar, k�m�n doğru yolda olduğunu ancak O b�l �r. Böyle b�r ayet olduktan sonra, k�m�n doğru, k�m�n yanlış yaptığını veya ney�n sevap, k�me göre sevap, k�me göre günah olduğunu çıka ramayız. Ve aslında Kur’an’da haram helal olarak geçmez. “S�z�n �ç�n hayırlı”, veya “s�z�n �ç�n hayırsız” olarak geçer �fadeler. Bu �fadeye genel olarak baktığımızda, “her �y�l�ğ�n �ç�nde b�r kötülük, her kötülüğün �çer�s�nde de b�r �y�l�k var” şekl�nde açıklanan evrensel Y�n – Yang denges�n� görürüz. Kur’an ayetler�nde de Y�n - Yang prens�b�ne destek verecek türde �fadeler var. S�z�n hayır d�ye b�ld�kler�n�zde şer, şer d�ye b�ld�kler�n�zde hayır vardır… melekler olduğu r�vayet R.S. – B�r de günah ve sevaplarımızı yazan melekler ed�l�r. B�r� sağımızda, yaptığımız �y�l�kler� defter�ne kayıt ederken, d�ğer� de sol yanımızda, g ünahlarımızı sayar. Anlatıla gelen bu muhasebe s�stem� �ç�n ne d�yeb�l�rs�n? d� yeb�l�rs�n? M.Ç. – D�n�n genel bakış açısıyla bu meseleye yaklaştığında, böyle b�r s�stem�n olması zor olduğu g�b�, �ş�n �ç�nden çıkılmaz teoloj�k soruları da beraber�nde get�r�r. Yaygın d�n� görüşe göre b�r yaratıcı, Allah, All ah, her şeye kad�r, her şey� b�len, dahası zaten “Ol!” dem�ş olmuş her şey ve çoktan b�tm�ş… İnsanlık tar�h� “gözünün önünde” ve O her şey� zaten b�l�yor. İnsanların tek tek ne yaptığını yazmak �ç�n melekler görevlend�rmes�, onun büyüklüğü ve sonsuz b�lme özell�ğ� �le bağdaşmıyor. Neden b�r meleğ�n yardımına �ht�yaç duy-
112
113
SEVAP VE GÜNAHIN İZAFİYETİ
sadık kalmasını veya daha da çok sevmes�n� �st�yor. Ama b�r gün sonra vazgeç�yor. Hoca kabul eder m�? “Ben �şlem� başlattım”, d�yor, “vereceks�n parayı.” Üstel�k kadının kend�s�yle c�nsel �l�şk�de bulunmasını da talep ed�yor. Kadın da korkusundan, b�lg�s�zl�ğ�nden çares�zce kabul ed�yor. Böyle çok olay var, zaman zaman medyaya da yansıyor zaten. Başka b�r örnek: Hocaya g�tt�ğ�nde, sana “çok kötüsün, çok kötüsün sen, sen� ben b�le �y�leşt�remem.” d�yor ve sen� buna �nandırarak �y�den �y�ye ürkütüyor. Sen de o ps�kolo j�yle onun peş�ne düşüyorsun, telefonlar aç ıyor, haber gönder�yorsun, ama dönmüyor sana. Sen de � y�ce korkuyorsun. Aradan zaman geç�yor ve sana dönüyor. dönüyor. “Sen�n üzer�ndek�üzer�ndek �ler ben� b�le çok etk�led�”, d�yor, “Sen� daha büyük üstatlara götürmem gerek, ama onlar büyük para �ster.”, d�ye ekl�yor ve k�ş�y� per�şan ed�yor. Ondan sonra, her �sted�ğ�n� yaptırab�l�r. Bu t�p sahtekârlar, �nsan ps�koloj�s�n� nasıl man�püle edecekler�n� oldukça �y� b�l�rler. R.S. – Böylece sen�n gözünde büyüyor o k�ş� ve g�zem perdes� arkasında saklanarak, aslında olmayan sırlara vakıfmış görüntüsü vererek, bell� b�r manev� �maja bürünerek, sen�n aklını çel�yor. B�r şey� sorduğunda, sadece gülümsemekle yet�n�yor. Aslında yanıtı b�lm�yor ve kend�n� g�zem perdes� arkasında saklıyor. Başka b�r âlemde dolanırmış g�b� görüntü ç�z�p, sırları veremezm�ş g�b� davranıyor da vranıyor.. Hâlbuk� ver�lecek sırları yoktur. Ben�m öyle tanıdıklarım oldu. Zaten b�lg�l� olan �nsan, n�yet� de şüphe ed�l�r değ�lse, oturup sana normal b�r d�lle b�ld�kler�n� açıklıyor. B�lg�s�n� ve yeteneğ�n� kıskanmıyor, kullanmıyor, aynen sen�n paylaşmakta b�r an b�le tereddüt etmed�ğ�n g�b�. Ve oturup d�nled�ğ�nde, aklına yatar veya yatmaz, ama en azından nett�r söylenenler. Görüntünün ardında ne çıkacak d�ye tırmalayıp durmazsın boşuna… M.Ç. – Ama bu davranış dav ranış tarzı b�z�m �nsanlarda var. Mevlana der k�, “Ekmeğ� saklasam ve ne olduğunu göstermesem, ‘ne olur bana göster’ d�ye yalvarırlar”. İnsanlarımızın genel olarak yapısı böyleyken, o g�zeml� sözde üstatlar daha çok
R.S. – Sevap ve günah kavramlarını açmak gerek�rse, alışılagelen dogmat�k anlayışın dışında neler söyleneb�l�r? M.Ç. – Sevap ve günah karşılaştırılması �ç�n söyleneb�lecek �lk ve en öneml� �fade şudur: Herkes yaratılışını yaşar, k�m�n doğru yolda olduğunu ancak O b�l �r. Böyle b�r ayet olduktan sonra, k�m�n doğru, k�m�n yanlış yaptığını veya ney�n sevap, k�me göre sevap, k�me göre günah olduğunu çıka ramayız. Ve aslında Kur’an’da haram helal olarak geçmez. “S�z�n �ç�n hayırlı”, veya “s�z�n �ç�n hayırsız” olarak geçer �fadeler. Bu �fadeye genel olarak baktığımızda, “her �y�l�ğ�n �ç�nde b�r kötülük, her kötülüğün �çer�s�nde de b�r �y�l�k var” şekl�nde açıklanan evrensel Y�n – Yang denges�n� görürüz. Kur’an ayetler�nde de Y�n - Yang prens�b�ne destek verecek türde �fadeler var. S�z�n hayır d�ye b�ld�kler�n�zde şer, şer d�ye b�ld�kler�n�zde hayır vardır… melekler olduğu r�vayet R.S. – B�r de günah ve sevaplarımızı yazan melekler ed�l�r. B�r� sağımızda, yaptığımız �y�l�kler� defter�ne kayıt ederken, d�ğer� de sol yanımızda, g ünahlarımızı sayar. Anlatıla gelen bu muhasebe s�stem� �ç�n ne d�yeb�l�rs�n? d� yeb�l�rs�n? M.Ç. – D�n�n genel bakış açısıyla bu meseleye yaklaştığında, böyle b�r s�stem�n olması zor olduğu g�b�, �ş�n �ç�nden çıkılmaz teoloj�k soruları da beraber�nde get�r�r. Yaygın d�n� görüşe göre b�r yaratıcı, Allah, All ah, her şeye kad�r, her şey� b�len, dahası zaten “Ol!” dem�ş olmuş her şey ve çoktan b�tm�ş… İnsanlık tar�h� “gözünün önünde” ve O her şey� zaten b�l�yor. İnsanların tek tek ne yaptığını yazmak �ç�n melekler görevlend�rmes�, onun büyüklüğü ve sonsuz b�lme özell�ğ� �le bağdaşmıyor. Neden b�r meleğ�n yardımına �ht�yaç duy-
112
113
sun değ�l m�? Bana soracak olursan, tab� k � b�r şeyler kayded�l�yor, ama bu kayıt, b�z�m dışımızdak� varlıklar tarafından yapılmıyor. Kayıt da kend� �ç�m�zde. Kad�m Mısır’da kayıtların ne şek�lde olduğu konusu çok güzel anlatılıyor. Ölen k�ş� Horus’un kayığı olan Ament�’ye b�nd�r�l�yor ve Anub�s’un karşısına get�r�l�yor. get�r� l�yor. Anub�s b�r teraz�n�n b�r kefes�ne b�r tüy koyar, d�ğer kefes�ne de ölen�n kalb�n�. Bu tartı, v�cdanın tartısıdır. Aslında k�ş�y� tartan b�çen k�ş�n�n kend�nden başkası değ�ld�r. Kend� v�cdanı. Kur’an’da da, “S�ze kend� yaptıklarınızdan başka b�r ceza ver�lmeyecek.”, den�rken, aynı şey anlatılır. Arab�’n�n b�r sözünü hatırlatmakta fayda var. Muhy�dd�n İbn Arab� der k�, “Allah’ın b�r esması da Kahhar’dır ve o yüzden kahred�lecek b�r toplum da yaratılmıştır.” R.S. – Sevap ve günah kavramları öyle bel�rs�z �ken, cennet ve cehennem �nancını z�hn�m�z�n neres�ne koyup nasıl oturtacağız? M.Ç. – Yaratanın b�z�m g�b� ba kmadığı kes�n. Hep denge d�yorum, farkındaysan. “Kulsal bakış” d�yeb�leceğ�m�z b�r bakış tarzı, b�r de “Rab’sal bakış” d�yeb�leceğ�m�z d�ğer b�r bakış şekl� var. İk�nc�s�nde, S�stem zaten her �ht�mal� değerlend�rmey� amaçladığı �ç�n, b�r takım olayları kend�s� yaptırtıyor �nsanlara. S�stem’de şöyle b�r b�lg� vardır ve bu b�lg� büyük sırlardan b�r�d�r aslında, “Ne kadar �y�l�k yaparsan, aslında o kadar kötülük etm�ş olursun.” Gar�p ve �lk bakışta del�ce gel�yor, değ�l m�? Enerj�y� dengel� düşünecek olursak, artı ve eks�y� S�stem b�r şek�lde sağlatıyor, değ�l m�? Sağlatmazsa çünkü S�stem de bozulur, S�stem denge üstüne kuruludur. Sen �y�l�ğ� artı enerj�, kötülüğü eks� enerj� olarak düşünürsen ve sen hayat boyu artı enerj� üret�rsen, S�stem bunun karşılığında, onu dengeleme yoluna g�decek. Belk� d�rekt olarak sana değ�l, ama onu ürett�recek olayların f�t�l�n� ateşleyecek. B�r yerlerde, alakasız b�r�ler� eks� enerj� sağlamak �ç�n, “günah” �şleyecek.
demek R.S. – Bu şek�lde düşünürsek, doğru kabul edersek bu b�lg�y�, demek k� şu zamanda yaygın olan poz�t�fç�ler, Mevlanacılar, “sevg� pıtırcıkları” b�z �m başımızı yakıyorlar. Ve Ve aynı bu düşünceye düş ünceye göre, dünyada �nsanlığın hayrı �ç�n dua edenler, med�tasyon yapanlar bu eylemler�n� sonlandırsalar, gezegen üzer�ndek� kötülükler azalacak. Ş�md� ak lıma geçen gün Yozgat’ı sular altında bırakan sel haber� geld�. Haftalarca süren kuraklıktan sonra Yozgat’ın b�r �lçes�nde b�rkaç gündür yağmur duasına çıkmaya başlamışlar. Duaları kabul görmüş görmes�ne de, yağmurla b�rl�kte dolu da yağmış ve dört saat �ç�nde her yer tufan benzer� b�r hal almış. İlçe kaymakamı da şunu dem�ş: “ Mevs�m kurak geç�yordu. geç�yordu. Ç�ftç� de yoğun b�r yağmur duası �çer�s�ne g�rm�şt�. Fakat fazla yağış olunca zarar verd�.” M.Ç. – Sürekl� med�tasyonlar ve dualarla tek yönlü ve kuvvetl� b�r enerj�y� yollarsan, doğru olmaz tab�. Yozgat’tak� sel �y� b�r örnek. Her şeye de pembe gözlükle bakarsan, ya kend� hayatında normalde olmayacak kadar büyük travmalarla karşı karşıya kalırsın ya da sen�n gözünden ırak b�r yerde, başka b�r�n�n bu negat�f� üretmes�ne sebep olursun. Her şeye dengel� yaklaşmak gerekt�ğ� g�b�, duada da, sevg�de de, aşkta da, a�le bağları ve yaşam tarzında da abartıya kaçmamak lazım. İnsan seveceğ�m d�ye zorlamamalı. Olacak olan kend�l�ğ�nden kend�l�ğ �nden olur zaten. Doğal ve spontane spontane olarak… B�z�m asıl dengey� bulacağımız yer, v�cdandır. O rahat olduğu zaman, dengey� b�r şek�lde bulduk demek k�. R.S. – Aslında bu artı eks� denge meseles�, �nsanın kend� hayatı �ç�nde de rahatça gözlemleneb�l�r. gözlemleneb�l�r. Örneğ�n sen mutluluğu ne kadar üst sev�yede yaşarsan, acının �ç�nde de b�r o kadar d�plere batarsın. Mevlana’ya salt sevg� yönünden yaklaşanların, bunu düşünmes� lazım. Mevlana, o büyülü sözler�n� d�zerken, ruhu acı �ç�nde yanıyordu. H�çb�r mutluluk, h�çb�r aşk, sonsuza dek aynı sev�nç duyguları �le çevr�l� olarak sürmez ve g�tt�ğ�nde, yer�n� en az a z aynı büyüklükte olan b�r ızdıraba bırakır. Böylece S�stem, b�r �nsanın duygusal gel – g�tler�, zevkten acıya düşüşü arasında denge prens�b�n� �şlet�r. Coşkulu �nsanları düşünel�m.
114
115
YAPTIĞIN İYİLİK KADAR KÖTÜLÜK YARATIRSIN
ekmek yer. G�zem zaten bu konuştuklarımız, b�z kend�m�z g�zem�z. Camı ayna yapan sırdır. Ve b�z olaya sırdan bakıyoruz. B�ze göster�len görüntüye değ�l, sırra bakıyoruz, gerçeğe bakıyoruz…
SEVAP VE GÜNAHIN İZAFİYETİ
M.Ç. – Yaratanın b�z�m g�b� ba kmadığı kes�n. Hep denge d�yorum, farkındaysan. “Kulsal bakış” d�yeb�leceğ�m�z b�r bakış tarzı, b�r de “Rab’sal bakış” d�yeb�leceğ�m�z d�ğer b�r bakış şekl� var. İk�nc�s�nde, S�stem zaten her �ht�mal� değerlend�rmey� amaçladığı �ç�n, b�r takım olayları kend�s� yaptırtıyor �nsanlara. S�stem’de şöyle b�r b�lg� vardır ve bu b�lg� büyük sırlardan b�r�d�r aslında, “Ne kadar �y�l�k yaparsan, aslında o kadar kötülük etm�ş olursun.” Gar�p ve �lk bakışta del�ce gel�yor, değ�l m�? Enerj�y� dengel� düşünecek olursak, artı ve eks�y� S�stem b�r şek�lde sağlatıyor, değ�l m�? Sağlatmazsa çünkü S�stem de bozulur, S�stem denge üstüne kuruludur. Sen �y�l�ğ� artı enerj�, kötülüğü eks� enerj� olarak düşünürsen ve sen hayat boyu artı enerj� üret�rsen, S�stem bunun karşılığında, onu dengeleme yoluna g�decek. Belk� d�rekt olarak sana değ�l, ama onu ürett�recek olayların f�t�l�n� ateşleyecek. B�r yerlerde, alakasız b�r�ler� eks� enerj� sağlamak �ç�n, “günah” �şleyecek.
demek R.S. – Bu şek�lde düşünürsek, doğru kabul edersek bu b�lg�y�, demek k� şu zamanda yaygın olan poz�t�fç�ler, Mevlanacılar, “sevg� pıtırcıkları” b�z �m başımızı yakıyorlar. Ve Ve aynı bu düşünceye düş ünceye göre, dünyada �nsanlığın hayrı �ç�n dua edenler, med�tasyon yapanlar bu eylemler�n� sonlandırsalar, gezegen üzer�ndek� kötülükler azalacak. Ş�md� ak lıma geçen gün Yozgat’ı sular altında bırakan sel haber� geld�. Haftalarca süren kuraklıktan sonra Yozgat’ın b�r �lçes�nde b�rkaç gündür yağmur duasına çıkmaya başlamışlar. Duaları kabul görmüş görmes�ne de, yağmurla b�rl�kte dolu da yağmış ve dört saat �ç�nde her yer tufan benzer� b�r hal almış. İlçe kaymakamı da şunu dem�ş: “ Mevs�m kurak geç�yordu. geç�yordu. Ç�ftç� de yoğun b�r yağmur duası �çer�s�ne g�rm�şt�. Fakat fazla yağış olunca zarar verd�.” M.Ç. – Sürekl� med�tasyonlar ve dualarla tek yönlü ve kuvvetl� b�r enerj�y� yollarsan, doğru olmaz tab�. Yozgat’tak� sel �y� b�r örnek. Her şeye de pembe gözlükle bakarsan, ya kend� hayatında normalde olmayacak kadar büyük travmalarla karşı karşıya kalırsın ya da sen�n gözünden ırak b�r yerde, başka b�r�n�n bu negat�f� üretmes�ne sebep olursun. Her şeye dengel� yaklaşmak gerekt�ğ� g�b�, duada da, sevg�de de, aşkta da, a�le bağları ve yaşam tarzında da abartıya kaçmamak lazım. İnsan seveceğ�m d�ye zorlamamalı. Olacak olan kend�l�ğ�nden kend�l�ğ �nden olur zaten. Doğal ve spontane spontane olarak… B�z�m asıl dengey� bulacağımız yer, v�cdandır. O rahat olduğu zaman, dengey� b�r şek�lde bulduk demek k�. R.S. – Aslında bu artı eks� denge meseles�, �nsanın kend� hayatı �ç�nde de rahatça gözlemleneb�l�r. gözlemleneb�l�r. Örneğ�n sen mutluluğu ne kadar üst sev�yede yaşarsan, acının �ç�nde de b�r o kadar d�plere batarsın. Mevlana’ya salt sevg� yönünden yaklaşanların, bunu düşünmes� lazım. Mevlana, o büyülü sözler�n� d�zerken, ruhu acı �ç�nde yanıyordu. H�çb�r mutluluk, h�çb�r aşk, sonsuza dek aynı sev�nç duyguları �le çevr�l� olarak sürmez ve g�tt�ğ�nde, yer�n� en az a z aynı büyüklükte olan b�r ızdıraba bırakır. Böylece S�stem, b�r �nsanın duygusal gel – g�tler�, zevkten acıya düşüşü arasında denge prens�b�n� �şlet�r. Coşkulu �nsanları düşünel�m.
114
115
sun değ�l m�? Bana soracak olursan, tab� k � b�r şeyler kayded�l�yor, ama bu kayıt, b�z�m dışımızdak� varlıklar tarafından yapılmıyor. Kayıt da kend� �ç�m�zde. Kad�m Mısır’da kayıtların ne şek�lde olduğu konusu çok güzel anlatılıyor. Ölen k�ş� Horus’un kayığı olan Ament�’ye b�nd�r�l�yor ve Anub�s’un karşısına get�r�l�yor. get�r� l�yor. Anub�s b�r teraz�n�n b�r kefes�ne b�r tüy koyar, d�ğer kefes�ne de ölen�n kalb�n�. Bu tartı, v�cdanın tartısıdır. Aslında k�ş�y� tartan b�çen k�ş�n�n kend�nden başkası değ�ld�r. Kend� v�cdanı. Kur’an’da da, “S�ze kend� yaptıklarınızdan başka b�r ceza ver�lmeyecek.”, den�rken, aynı şey anlatılır. Arab�’n�n b�r sözünü hatırlatmakta fayda var. Muhy�dd�n İbn Arab� der k�, “Allah’ın b�r esması da Kahhar’dır ve o yüzden kahred�lecek b�r toplum da yaratılmıştır.” R.S. – Sevap ve günah kavramları öyle bel�rs�z �ken, cennet ve cehennem �nancını z�hn�m�z�n neres�ne koyup nasıl oturtacağız?
YAPTIĞIN İYİLİK KADAR KÖTÜLÜK YARATIRSIN
Onların sev�nçler� üsttür, ama hayal kırıklıkları, üm�ts�zl�kler�, acıları da üsttür. Duyguları her �k� k utupta da uçlarda yaşarlar. yaşarlar. Üzülünce acay�p üzülürler, sev�n�nce de acay�p sev�n�rler… Ortaları yoktur. D�ğer yandan, duygusuz, soğuk tab�r edeceğ�m�z k�ş�l�k yapıları var. Onları herhang� b�r emosyonel dalgalanma ya sürüklemek zordur. Ölçülü severler, severler, mantıklı davranırlar, ölçülü yas tutarlar t utarlar.. Her b�r şeyler� planlıdır, tartılıdır… M.Ç. – O ded�ğ�n uçlarda yaşayan ruhsal yapılar, y�ne çakra denges�zl�ğ� �le �lg�l� b�r durum. Tepk�ler aşırıysa, olması gerekt�ğ�nden çok fazla veya eks�kse, bu da b�r denges�zl�k. Ve �nsanın verd�ğ� aşırı tepk�ler�n hışmına uğramamak �ç�n, dengelen�p, olması gerekt�ğ� kadar tepk� göstermes� gerek�r. İşte o zaman kend�n� aşırı üzüntü veya acıdan korumayı başarır. Pek� denge herkes �ç�n aynı mıdır? Hayır. K�ş�n�n kend� yapısı, onun denge yer�n� bel�rler. Tab� k� sev�nç de, aşk, da üzüntü de lazım. Ama sevg�, sevg�y� geç�p de b�r kara sevdaya, saplantılı b�r tutkuya dönüşürse, bu olmaz. Coşkulu k�ş�l�k �le denges�z denges�z yaşamı b�rb�r�yle karıştırmamak lazım. R.S. – Y�ne cennet cehennem kavramlarına dönel�m… En çok merak ett�ğ�m�z şey, öte yaşam değ�l m�d�r? Son nefes�m�z� ver�p de toprağa döndüğümüzde, k�ml�ğ�m�ze, ruhumuza, benl�ğ�m�ze ne olacağını b�lmek �st�yoruz. İnsanın öleceğ�n� fark etmes�nden bu yana en büyük soru ve sorunu bu olmuştur. B�l�nç ve z�h�n, onun başa çıkamayacağı b�r soruyla karşı karşıya bırakmıştır evr�mleşm�ş �nsanı. Bu b�r trajed�d�r aslında, �nsanın kend� kend�ne attığı attığ ı b�r goldür. Öleceğ�n� Öleceğ�n� anlama noktasına kadar gelmek, ama çözüm üretememek. üretememek. Ve �nsan, bedenen ölümsüz olmadığını olmadığı nı kavradığı andan �t�baren, ölüm b�l�nc� en büyük travma olarak yerleş�r. yerleş�r. Kaçış mümkün değ�ld�r.
onu, bana sen� gerek, sen�.” B�z bu sözler� Allah sevg�s� olarak tercüme ed�yoruz. Ama yüce adalet öyle b�r �şler k�… B�zler�n hayalde yaratma d�ye b�r özell�ğ�m�z yoktur. Her şey O’nun z�hn�nde. Ve zaten “OL!” ded�ğ�nde de olmuştur. Buradan yola çıkarak, hayal ett�kler�m�z�n aslında ne olduğunu �rdelemem�z lazım. Örneğ�n, dev b�r canavar hayal edel�m. Onu z�hn�m�zde ayrıntılı olarak şek�llend�rel�m, renklend�rel�m, �fade verel�m. Ve o canavar aslında var. Ama burada değ�l, varoluşun herhang� b�r yer�nde o mevcut. Ama bu boyutta ama başka boyutta, düşünce boyutlarında. Bu düşünceye nereden ulaşıyoruz? Öyle olması gerek�r, çünkü b�z�m O’ndan bağımsız, b�reysel b�r yaratma gücümüz yok.
R.S. – Şöyle anlıyorum ben: zaten hayal edeb�leceğ�m�z şeyler, olan şeylerd�r…
M.Ç. – Yunus Emre’n�n sözler�yle devam edel�m o halde. “Cennet, cennet ded�kler� b�rkaç köşk �le b�rkaç hur�, başkasına ver
M.Ç. – Tam olarak evet. O yüzden de kend� şartları �ç�nde, kend� �nancı, kültürü çerçeves�nde o �nancına bağlı olarak �badet eden, örneğ�n namazını düzgün kılan, orucunu tutan, zekâtını veren k�ş�, kend� kafasındak� cennet� bulacak. Fakat şart şu: �nandığı şey�n gereğ�n� dört dörtlük yapması. Ama b�z ne �st�yoruz? B�z tekâmülü gaye ed�nm�ş�z. B�z�m amacımız gel�ş�m. “Bana sen� gerek, sen�.” d�yoruz. B�z cennet veya cehennem �stem�yoruz, hur� veya gılman �le �ş�m�z yok. Ve zaten her canlı o ateş� tadacaktır b�ld�r�s� var. Ateş, der�ler�m�z� yakıp kor edecek b�r ateş olarak düşünülmemel�. Arındırma, dönüştürme, tem�zleme ateş� olarak anlaşılmalı. R.S. – Ş�md� ne aklıma gel�yor… Tüm d�nlerde ate�zm�n en büyük günahlardan b�r� olarak sayılmasının, �nanç eks�kl�ğ�n�n bağışlanmaz b�r olay olarak lanse ed�lmes�n�n arkasında, bu ded�ğ�n felsefe var sanırım. B�r ate�st, yan� b�r yaratıcının olduğunu �nkâr eden ve ölüm sonrası denen b�r kavramın olamayacağını savunan, öldükten sonra sadece bedenen değ�l, ruhen, z�hnen ve enerj�sel yönden de, her türlü yokluğa karışacağına �nanan b�r k�ş�, h�çb�r şeye �nanmadığı �ç�n, öldüğünde gerçekten de yok olab�l�r pekâlâ. Sen�n düşünce z�nc�r�n� �zlersek, olacağı da bu. Aslında ate�st �nançsız de-
116
117
HERKES HAYAL ETTİĞİ ENERJİYE DÖNÜŞECEK
Onların sev�nçler� üsttür, ama hayal kırıklıkları, üm�ts�zl�kler�, acıları da üsttür. Duyguları her �k� k utupta da uçlarda yaşarlar. yaşarlar. Üzülünce acay�p üzülürler, sev�n�nce de acay�p sev�n�rler… Ortaları yoktur. D�ğer yandan, duygusuz, soğuk tab�r edeceğ�m�z k�ş�l�k yapıları var. Onları herhang� b�r emosyonel dalgalanma ya sürüklemek zordur. Ölçülü severler, severler, mantıklı davranırlar, ölçülü yas tutarlar t utarlar.. Her b�r şeyler� planlıdır, tartılıdır… M.Ç. – O ded�ğ�n uçlarda yaşayan ruhsal yapılar, y�ne çakra denges�zl�ğ� �le �lg�l� b�r durum. Tepk�ler aşırıysa, olması gerekt�ğ�nden çok fazla veya eks�kse, bu da b�r denges�zl�k. Ve �nsanın verd�ğ� aşırı tepk�ler�n hışmına uğramamak �ç�n, dengelen�p, olması gerekt�ğ� kadar tepk� göstermes� gerek�r. İşte o zaman kend�n� aşırı üzüntü veya acıdan korumayı başarır. Pek� denge herkes �ç�n aynı mıdır? Hayır. K�ş�n�n kend� yapısı, onun denge yer�n� bel�rler. Tab� k� sev�nç de, aşk, da üzüntü de lazım. Ama sevg�, sevg�y� geç�p de b�r kara sevdaya, saplantılı b�r tutkuya dönüşürse, bu olmaz. Coşkulu k�ş�l�k �le denges�z denges�z yaşamı b�rb�r�yle karıştırmamak lazım. R.S. – Y�ne cennet cehennem kavramlarına dönel�m… En çok merak ett�ğ�m�z şey, öte yaşam değ�l m�d�r? Son nefes�m�z� ver�p de toprağa döndüğümüzde, k�ml�ğ�m�ze, ruhumuza, benl�ğ�m�ze ne olacağını b�lmek �st�yoruz. İnsanın öleceğ�n� fark etmes�nden bu yana en büyük soru ve sorunu bu olmuştur. B�l�nç ve z�h�n, onun başa çıkamayacağı b�r soruyla karşı karşıya bırakmıştır evr�mleşm�ş �nsanı. Bu b�r trajed�d�r aslında, �nsanın kend� kend�ne attığı attığ ı b�r goldür. Öleceğ�n� Öleceğ�n� anlama noktasına kadar gelmek, ama çözüm üretememek. üretememek. Ve �nsan, bedenen ölümsüz olmadığını olmadığı nı kavradığı andan �t�baren, ölüm b�l�nc� en büyük travma olarak yerleş�r. yerleş�r. Kaçış mümkün değ�ld�r.
onu, bana sen� gerek, sen�.” B�z bu sözler� Allah sevg�s� olarak tercüme ed�yoruz. Ama yüce adalet öyle b�r �şler k�… B�zler�n hayalde yaratma d�ye b�r özell�ğ�m�z yoktur. Her şey O’nun z�hn�nde. Ve zaten “OL!” ded�ğ�nde de olmuştur. Buradan yola çıkarak, hayal ett�kler�m�z�n aslında ne olduğunu �rdelemem�z lazım. Örneğ�n, dev b�r canavar hayal edel�m. Onu z�hn�m�zde ayrıntılı olarak şek�llend�rel�m, renklend�rel�m, �fade verel�m. Ve o canavar aslında var. Ama burada değ�l, varoluşun herhang� b�r yer�nde o mevcut. Ama bu boyutta ama başka boyutta, düşünce boyutlarında. Bu düşünceye nereden ulaşıyoruz? Öyle olması gerek�r, çünkü b�z�m O’ndan bağımsız, b�reysel b�r yaratma gücümüz yok.
R.S. – Şöyle anlıyorum ben: zaten hayal edeb�leceğ�m�z şeyler, olan şeylerd�r…
M.Ç. – Yunus Emre’n�n sözler�yle devam edel�m o halde. “Cennet, cennet ded�kler� b�rkaç köşk �le b�rkaç hur�, başkasına ver
M.Ç. – Tam olarak evet. O yüzden de kend� şartları �ç�nde, kend� �nancı, kültürü çerçeves�nde o �nancına bağlı olarak �badet eden, örneğ�n namazını düzgün kılan, orucunu tutan, zekâtını veren k�ş�, kend� kafasındak� cennet� bulacak. Fakat şart şu: �nandığı şey�n gereğ�n� dört dörtlük yapması. Ama b�z ne �st�yoruz? B�z tekâmülü gaye ed�nm�ş�z. B�z�m amacımız gel�ş�m. “Bana sen� gerek, sen�.” d�yoruz. B�z cennet veya cehennem �stem�yoruz, hur� veya gılman �le �ş�m�z yok. Ve zaten her canlı o ateş� tadacaktır b�ld�r�s� var. Ateş, der�ler�m�z� yakıp kor edecek b�r ateş olarak düşünülmemel�. Arındırma, dönüştürme, tem�zleme ateş� olarak anlaşılmalı. R.S. – Ş�md� ne aklıma gel�yor… Tüm d�nlerde ate�zm�n en büyük günahlardan b�r� olarak sayılmasının, �nanç eks�kl�ğ�n�n bağışlanmaz b�r olay olarak lanse ed�lmes�n�n arkasında, bu ded�ğ�n felsefe var sanırım. B�r ate�st, yan� b�r yaratıcının olduğunu �nkâr eden ve ölüm sonrası denen b�r kavramın olamayacağını savunan, öldükten sonra sadece bedenen değ�l, ruhen, z�hnen ve enerj�sel yönden de, her türlü yokluğa karışacağına �nanan b�r k�ş�, h�çb�r şeye �nanmadığı �ç�n, öldüğünde gerçekten de yok olab�l�r pekâlâ. Sen�n düşünce z�nc�r�n� �zlersek, olacağı da bu. Aslında ate�st �nançsız de-
116
117
HERKES HAYAL ETTİĞİ ENERJİYE DÖNÜŞECEK
ğ�ld�r, o da yok olacağına, h�çl�ğe, yokl uğa �nanıyor. Ve Ve �nandığı şey onun gerçekl�ğ� olacaksa eğer… geçm�şler olsun…
M.Ç. – Zaten d�yoruz ya, herkes �nsan değ�l. Herkes tekâmül de etmeyecek ama herkes kend� kafasındak�, kend� hayal�ndek� �maja, enerj�ye dönüşecek. R.S. – Ve bu yüzden b�r ate�st�n z�hn�nde b�r hayal olmadığı �ç�n, öte âlem beklent�s� kapkara b�r h�çl�k olacağı �ç�n, onu bulacak… Yaşarken hayal�n� kurmadığı �ç�n, dönüşeb�leceğ� b�r şey de yok. Ve aynı mantıktan, k�ş� Mü slüman �se ve İslam’ın şartlarına tab� oldu ğuna �nanıyorsa, onları �hlal ederse ederse de cehennem cehennem cezası �le çarptırılacağını da düşünüyorsa, �hlal durumunda gerçekten de o yarattığı cehennem� bulur. Kend� kend�ne b�r ceza s�stem� yaratır. Ben böyle anlıyorum. M.Ç. – Artık kla s�k anlamda Ate�zm kalmadı d�yeb�l�r�z. Herkes Herkes b�r gücün olduğunun farkında. Ama tanrı der, ama Allah, ama Yaratıcı, ama a ma evren ev ren veya f�z�k� f�z�k � yasa lar veya vey a Kuantum. Kuantu m. Ate�st düşüncen�n hala yaşıyor görünmes�n�n de sebeb�, koyu, dogmat�k d�ndarlara �nattır. Onların aşırı sağ kutbuna karşın, aşırı sol �le karşı güç olarak çıkarlar. Fakat şu da var. B�ze �nd�r�len saf d�n görünürde yok ve öğret�len d�n �le z�h�nler artık daha çok uyutulamıyor. K�mse artık öğret�len d�n�, çel�ş�kler� �le beraber yutmak �stem�yor. Ben, “çok d�ndarım” d�ye geç�nen �nsanlar �le de konuşuyorum. Heps�n�n kafasında da b�r “acaba” var. Ama küçüklüğünden ber� öyle b�r korkuyla güdülenm�şler lenm�şler k�, öyle şartlandırılmışlar k�… Ben onlara �nanmaları durumunda, �nceley�p, �nançlarını �y�ce pek�şt�rmeler�n� öner�yorum. K� araştırsınlar, öğret�ler �ç�ndek� boş şeyler�n, hurafeler�n b�l�nc�ne varsınlar. olacağını düşünmüyorum, düşünmüyorum, çünkü onlar o korkuya da alışalışR.S. – Başarılı olacağını mış durumdalar ve öğret�ler�n�n h�çb�r şartta zedelenme �ht�mal� olmaması �ç�n, araştırma, b�lg�lenme, tartışma g �b� olaylara da yanaşmazlar. Çünkü böylece rahat ed�yorlar, b�lg� tehd�d�yle �nançlarının sarsılmayacağını sarsılmayacağını garant� ederek, güvende h�ssed�yorlar kend�n�. Dış dünyayı kâf�r ve sürekl� olarak kend� �nançlarını eller�nden almaya 118
çalışan b�r düşman gözüyle görüyorlar. Neden? Bu gereks�z savunma, kaybetme tehl�kes�nden dolayıdır. Çünkü kend� �nançlarının da sağlam zem�ne dayanmadığını b�l�yorlar aslında. Bu yüzden �nandıkları öğret�n�n gerçek reng�n� görmemek �ç�n, sürekl� ışıkları kapalı tutuyorlar. Ama elbet b�r gün gündüz olacak… Özetle sen �sted�ğ�n kadar konuş, o kalıpları kırmak �şler�ne gelm�yor onların. Yıllardır öyle gelm�ş, öyle g�tm�ş, genler�n�n �çer�s�ne �şlem�ş �nanç… Ve ben de bu günden sonra ben kend�me b�r cennet hayal etmeye başlaya yım artık. Ve öldüğümde öldüğümde belk� onu yaratmış yaratmış olduğumu görürüm.
M.Ç. – Onu hayal ederken, onun �ç�n gerekl� olan şartları da yer�ne get�receks�n. Ned�r o şartlar? Onları da kend� �ç�nde bulup b�ç�mlend�receks�n. Ben�m �ç�n şart, kend� v�cdan tartımdır örneğ�n. Başka b�r şartım yok. Bu noktada b�r had�s� örnek de göstereb�l�r�m. “Kend�n �ç�n �sted�ğ�n� b�r başkası �ç�n de �steyeb�l�rsen, b�r başkası �ç�n �sted�ğ�n�, kend�n �ç�n de �steyeb�l�rsen, o zaman sen tam b�r müm�ns�n.” Japon b�r araştırmacı bu had�s� b�r cam� duvarının üzer�nden okutturuyor ve etk�len�yor. Sonra cam�n�n �mamını ger� arıyor. “Dünya üzer�nde h�çb�r d�n, h�çb�r ahlak, h�çb�r hukuk kuralı kalmasa, sadece bu söz üzer�ne tamamı yen�den kurulab�l�r.” d�yor. Bu had�ste de kısasa kısas hükmü göz kırpıyor aslında. R.S. – Daha evvelk� sayfalarda kısaca geçm�şt�k ama tekrarlamakta fayda var. Reenkarnasyon �nancının olmadığını b�l�yorum…
REENKARNASYON M.Ç. – Reenkarnasyon yok, enkarnasyon var. Evet. Ölüp tekrar başka b�r bedenle dünyaya gelmek saçma olur. M�lyonlarca � nsan bu �nanca bağlı olsa da, bu onun doğru olacağının �spatı değ�l. Sonuçta H�nd�stan’da kast s�stem� vardı ve fak�rl�k hala d�z boyu. İnsanları gönüllü olarak düşkün kalmaya nasıl �kna edeb�l�rs�n? “Bu hayatta bu sen�n kader�n, b�r dahak�nde başka b�r sınıfta olacaksın” d�ye avutursun. R.S. – O zaman bazı bölgelerde, ülkem�zde Hatay’da mesela, yoğun b�r şek�lde yen�den doğuş �le �lg�l� haberler�n çıkması konusunda ne 119
ğ�ld�r, o da yok olacağına, h�çl�ğe, yokl uğa �nanıyor. Ve Ve �nandığı şey onun gerçekl�ğ� olacaksa eğer… geçm�şler olsun…
M.Ç. – Zaten d�yoruz ya, herkes �nsan değ�l. Herkes tekâmül de etmeyecek ama herkes kend� kafasındak�, kend� hayal�ndek� �maja, enerj�ye dönüşecek. R.S. – Ve bu yüzden b�r ate�st�n z�hn�nde b�r hayal olmadığı �ç�n, öte âlem beklent�s� kapkara b�r h�çl�k olacağı �ç�n, onu bulacak… Yaşarken hayal�n� kurmadığı �ç�n, dönüşeb�leceğ� b�r şey de yok. Ve aynı mantıktan, k�ş� Mü slüman �se ve İslam’ın şartlarına tab� oldu ğuna �nanıyorsa, onları �hlal ederse ederse de cehennem cehennem cezası �le çarptırılacağını da düşünüyorsa, �hlal durumunda gerçekten de o yarattığı cehennem� bulur. Kend� kend�ne b�r ceza s�stem� yaratır. Ben böyle anlıyorum. M.Ç. – Artık kla s�k anlamda Ate�zm kalmadı d�yeb�l�r�z. Herkes Herkes b�r gücün olduğunun farkında. Ama tanrı der, ama Allah, ama Yaratıcı, ama a ma evren ev ren veya f�z�k� f�z�k � yasa lar veya vey a Kuantum. Kuantu m. Ate�st düşüncen�n hala yaşıyor görünmes�n�n de sebeb�, koyu, dogmat�k d�ndarlara �nattır. Onların aşırı sağ kutbuna karşın, aşırı sol �le karşı güç olarak çıkarlar. Fakat şu da var. B�ze �nd�r�len saf d�n görünürde yok ve öğret�len d�n �le z�h�nler artık daha çok uyutulamıyor. K�mse artık öğret�len d�n�, çel�ş�kler� �le beraber yutmak �stem�yor. Ben, “çok d�ndarım” d�ye geç�nen �nsanlar �le de konuşuyorum. Heps�n�n kafasında da b�r “acaba” var. Ama küçüklüğünden ber� öyle b�r korkuyla güdülenm�şler lenm�şler k�, öyle şartlandırılmışlar k�… Ben onlara �nanmaları durumunda, �nceley�p, �nançlarını �y�ce pek�şt�rmeler�n� öner�yorum. K� araştırsınlar, öğret�ler �ç�ndek� boş şeyler�n, hurafeler�n b�l�nc�ne varsınlar. olacağını düşünmüyorum, düşünmüyorum, çünkü onlar o korkuya da alışalışR.S. – Başarılı olacağını mış durumdalar ve öğret�ler�n�n h�çb�r şartta zedelenme �ht�mal� olmaması �ç�n, araştırma, b�lg�lenme, tartışma g �b� olaylara da yanaşmazlar. Çünkü böylece rahat ed�yorlar, b�lg� tehd�d�yle �nançlarının sarsılmayacağını sarsılmayacağını garant� ederek, güvende h�ssed�yorlar kend�n�. Dış dünyayı kâf�r ve sürekl� olarak kend� �nançlarını eller�nden almaya 118
çalışan b�r düşman gözüyle görüyorlar. Neden? Bu gereks�z savunma, kaybetme tehl�kes�nden dolayıdır. Çünkü kend� �nançlarının da sağlam zem�ne dayanmadığını b�l�yorlar aslında. Bu yüzden �nandıkları öğret�n�n gerçek reng�n� görmemek �ç�n, sürekl� ışıkları kapalı tutuyorlar. Ama elbet b�r gün gündüz olacak… Özetle sen �sted�ğ�n kadar konuş, o kalıpları kırmak �şler�ne gelm�yor onların. Yıllardır öyle gelm�ş, öyle g�tm�ş, genler�n�n �çer�s�ne �şlem�ş �nanç… Ve ben de bu günden sonra ben kend�me b�r cennet hayal etmeye başlaya yım artık. Ve öldüğümde öldüğümde belk� onu yaratmış yaratmış olduğumu görürüm.
M.Ç. – Onu hayal ederken, onun �ç�n gerekl� olan şartları da yer�ne get�receks�n. Ned�r o şartlar? Onları da kend� �ç�nde bulup b�ç�mlend�receks�n. Ben�m �ç�n şart, kend� v�cdan tartımdır örneğ�n. Başka b�r şartım yok. Bu noktada b�r had�s� örnek de göstereb�l�r�m. “Kend�n �ç�n �sted�ğ�n� b�r başkası �ç�n de �steyeb�l�rsen, b�r başkası �ç�n �sted�ğ�n�, kend�n �ç�n de �steyeb�l�rsen, o zaman sen tam b�r müm�ns�n.” Japon b�r araştırmacı bu had�s� b�r cam� duvarının üzer�nden okutturuyor ve etk�len�yor. Sonra cam�n�n �mamını ger� arıyor. “Dünya üzer�nde h�çb�r d�n, h�çb�r ahlak, h�çb�r hukuk kuralı kalmasa, sadece bu söz üzer�ne tamamı yen�den kurulab�l�r.” d�yor. Bu had�ste de kısasa kısas hükmü göz kırpıyor aslında. R.S. – Daha evvelk� sayfalarda kısaca geçm�şt�k ama tekrarlamakta fayda var. Reenkarnasyon �nancının olmadığını b�l�yorum…
REENKARNASYON M.Ç. – Reenkarnasyon yok, enkarnasyon var. Evet. Ölüp tekrar başka b�r bedenle dünyaya gelmek saçma olur. M�lyonlarca � nsan bu �nanca bağlı olsa da, bu onun doğru olacağının �spatı değ�l. Sonuçta H�nd�stan’da kast s�stem� vardı ve fak�rl�k hala d�z boyu. İnsanları gönüllü olarak düşkün kalmaya nasıl �kna edeb�l�rs�n? “Bu hayatta bu sen�n kader�n, b�r dahak�nde başka b�r sınıfta olacaksın” d�ye avutursun. R.S. – O zaman bazı bölgelerde, ülkem�zde Hatay’da mesela, yoğun b�r şek�lde yen�den doğuş �le �lg�l� haberler�n çıkması konusunda ne 119
d�yeceks�n? Çocuk daha 4 – 5 yaşlarındayken, ben f�lanca �sm�nde b�r�y�m ve şu köyde şu �s�mde b�r karım hatta çocuklarım var d�yor örneğ�n.
n�törüne baktığımızda, sıfır ve b�rler� görmey�z, karşımıza görüntü gel�r. Veya programlar, �şlemler, olaylar. B�z onları görürken aslında arkala rında sadece sıfır ve b�r rakamları rakaml arı vardır.
M.Ç. – O bölge öyle karışık b�r bölge k�, günümüzde büyülerle en çok uğraşılan yerlerden b�r�d�r. Ve sıradan büyüler değ�l, varlık büyüler� yaygındır. Varlıklar kullanılır. En son hatırlarsan, Barış Manço olduğunu �dd�a eden b�r çocuk ortaya çıktı. Sonradan, daha m�n�c�k �ken babasının bey�n yıkamasına maruz kaldığı anlaşıldı. Balon patladı. Ben�m düşünceme göre, bu t�p vakalardan varlıklar sorumlu. D�ğer b�r �ht�mal, genet�kten gelme b�r takım b�lg�ler olması. bence de. Çünkü Jung’un Jung’un da gösterd�ğ� g�b�, R.S. – Bu �ht�mal mümkün bence ruhsal hafıza, nes�lden nes�le aktarılab�l�yor. Ruhumun der�nler�ne �nd�kçe, daha öncek� soyumdan, atalarımdan kalma b�r takım hatırlar su yüzüne ç ıkar. Ve Ve benle b�rl�kte, o soydan gelen d�ğer k �mselerde de... Bu vakaların da, aynı bölgede çıktığını düşünecek olursak, b�r nes�lden ötek�ne b�r b�lg� aktar ımı olmuş olab�l�r d�yeb�l�r�z. Yan� ben dedem�n de, onun dedes�n�n de b�r anısına sah�p olab�l�r�m teor�k olarak. B�r şek�lde, o çocuk da, komşu köydek� ölen k�ş�n�n ruhsal hafızasını kend�ne katmış olab�l�r. (g�zl� akrabalık bağları v.s. yollar �le) Ayrıca, �nsanların reenkarnasyon olgusunun varlığına olan �nançları da, kend�ler�nde öyle muc�zeler� yaratıyor olab�l�r. Sen�n de ded�ğ�n g�b�, g �b�, farkındalıkları o yönde gel�şm�ş olab�l�r. M.Ç. – Mümkün tab�. Günümüzde herkes pan�k hastası, bu hastalık bulaşıcı b�r hal aldı. Çünkü karşısındak� �nsana hastalığını anlattığında, o k�ş� kend�nde benzer semptomları arar, bulamasa da yaratır. O h�sler� yaşamaya başlar. R.S. – Başka b�r sor uya geçel�m. F� z�k� evren �le met af�z�k� evren b�rb�r�ne ne kadar benzer? M.Ç. – H�ç benzemez. Orası enerj� boyutu ve enerj� boyutunda sadece kuarklar vardır. Ben daha önce de S�stem’� b�lg�sayar örneğ� �le açıklamaya çalışmıştım. İk�l�k sayı s�stem�nde sıfır ve b�r sayıların d�z�l�m� �le sonsuz deneb�len �şlet�m s�stemler�n�n kurulduğunu hep�m�z b�l�yoruz. Ama b�lg�sayarın mo-
Manev� boyutu ben�m gördüğüm şekl�yle tar�f etmeye çalışayım. Orada renkler b�z�m alıştığımızdan çok fazla bel�rg�n. Çok canlı. Dünyadak� �k�c�l�k orada da var. Hem çok �y�ler hem de aşırı kötüler var. Bunun �ç�n b�z kat çalışması yapacağımız zaman, koruma �le g�d�yoruz. Klaros ekolünün kend� korumalarıyla. O yerlerdeyken, ne düşündüğüne d�kkat etmen gerek�r, çünkü düşünceler�n gerçekl�k kazanıp maddeleş�yor. Ve ben b�rkaç öğrenc�m� bu yüzden kaybett�m. Çünkü o âlem�n gücünü, s�hr�n� buraya taşımaya çalıştıla r. Hâlbuk� oranın yapısı �le b�z�m f�z�k� planımızın yapısı farklı olduğundan, o boyutta yapılab�lenler, burada yapılamaz. S�stem şu şek�lde �şl�yor. Oradak�n� burada yapamazsın, ama oradak� müdahaleyle buradak� b�r şeyler� değ�şt�reb�l�rs�n.
120
R.S. – Anlamaya çalışıyorum… Fakat ne yalan söyleyey�m, zorlanıyorum. Enerj� beden ve çakra konusuna gelel�m o halde. İslam çerçeves�nde enerj� beden ve çakra merkezler�n�n yerler� ned�r, nelerd�r ve H�ndu çakra s�stem� �le ne kadar benzer?
ENERJİ BEDEN İLE ÇAKRA SİSTEMİ söylemem�z ve ayırtına varM.Ç. – Öncel�kle, b�r şey� açıkça söylemem�z mamız lazım. Kur’an’da, “Allah katında d�n İslam’dır.” Den�r. Müslümanlık den�lmez. Müslümanlık �le İslam farklı şeylerd�r. İslam, dünya üzer�ne get�r�lm�ş bütün d�nler�n, öğret�ler�n temel�d�r. Müslümanlık �se Muhammed’�n get�rd�ğ� son d�nd�r. Kavramları karıştırmamak lazım. Çakra s�stem�, evrensel b�r b�lg�d�r. Onu b�r ekole veya �nanışa bağlamamak gerek�r. İnsan varlığında normalde toplam 365 adet çakra bulunur. Tasavvufta çakraya başka �s�mler ver�l�r. 365 kapı, 365 çeşme veya 365 perde d�ye geçer. Yed� adet de temel çakramız vardır. Onlar da nefs olarak �s�mlend�r�l�r. Doğu ekolündek� poz�t�f-negat�f enerj�n�n karşılığı, İslam’da K�ramen kât�b�n melekeler�d�r. Sağda poz�t�f, 121
d�yeceks�n? Çocuk daha 4 – 5 yaşlarındayken, ben f�lanca �sm�nde b�r�y�m ve şu köyde şu �s�mde b�r karım hatta çocuklarım var d�yor örneğ�n.
n�törüne baktığımızda, sıfır ve b�rler� görmey�z, karşımıza görüntü gel�r. Veya programlar, �şlemler, olaylar. B�z onları görürken aslında arkala rında sadece sıfır ve b�r rakamları rakaml arı vardır.
M.Ç. – O bölge öyle karışık b�r bölge k�, günümüzde büyülerle en çok uğraşılan yerlerden b�r�d�r. Ve sıradan büyüler değ�l, varlık büyüler� yaygındır. Varlıklar kullanılır. En son hatırlarsan, Barış Manço olduğunu �dd�a eden b�r çocuk ortaya çıktı. Sonradan, daha m�n�c�k �ken babasının bey�n yıkamasına maruz kaldığı anlaşıldı. Balon patladı. Ben�m düşünceme göre, bu t�p vakalardan varlıklar sorumlu. D�ğer b�r �ht�mal, genet�kten gelme b�r takım b�lg�ler olması. bence de. Çünkü Jung’un Jung’un da gösterd�ğ� g�b�, R.S. – Bu �ht�mal mümkün bence ruhsal hafıza, nes�lden nes�le aktarılab�l�yor. Ruhumun der�nler�ne �nd�kçe, daha öncek� soyumdan, atalarımdan kalma b�r takım hatırlar su yüzüne ç ıkar. Ve Ve benle b�rl�kte, o soydan gelen d�ğer k �mselerde de... Bu vakaların da, aynı bölgede çıktığını düşünecek olursak, b�r nes�lden ötek�ne b�r b�lg� aktar ımı olmuş olab�l�r d�yeb�l�r�z. Yan� ben dedem�n de, onun dedes�n�n de b�r anısına sah�p olab�l�r�m teor�k olarak. B�r şek�lde, o çocuk da, komşu köydek� ölen k�ş�n�n ruhsal hafızasını kend�ne katmış olab�l�r. (g�zl� akrabalık bağları v.s. yollar �le) Ayrıca, �nsanların reenkarnasyon olgusunun varlığına olan �nançları da, kend�ler�nde öyle muc�zeler� yaratıyor olab�l�r. Sen�n de ded�ğ�n g�b�, g �b�, farkındalıkları o yönde gel�şm�ş olab�l�r. M.Ç. – Mümkün tab�. Günümüzde herkes pan�k hastası, bu hastalık bulaşıcı b�r hal aldı. Çünkü karşısındak� �nsana hastalığını anlattığında, o k�ş� kend�nde benzer semptomları arar, bulamasa da yaratır. O h�sler� yaşamaya başlar. R.S. – Başka b�r sor uya geçel�m. F� z�k� evren �le met af�z�k� evren b�rb�r�ne ne kadar benzer? M.Ç. – H�ç benzemez. Orası enerj� boyutu ve enerj� boyutunda sadece kuarklar vardır. Ben daha önce de S�stem’� b�lg�sayar örneğ� �le açıklamaya çalışmıştım. İk�l�k sayı s�stem�nde sıfır ve b�r sayıların d�z�l�m� �le sonsuz deneb�len �şlet�m s�stemler�n�n kurulduğunu hep�m�z b�l�yoruz. Ama b�lg�sayarın mo-
Manev� boyutu ben�m gördüğüm şekl�yle tar�f etmeye çalışayım. Orada renkler b�z�m alıştığımızdan çok fazla bel�rg�n. Çok canlı. Dünyadak� �k�c�l�k orada da var. Hem çok �y�ler hem de aşırı kötüler var. Bunun �ç�n b�z kat çalışması yapacağımız zaman, koruma �le g�d�yoruz. Klaros ekolünün kend� korumalarıyla. O yerlerdeyken, ne düşündüğüne d�kkat etmen gerek�r, çünkü düşünceler�n gerçekl�k kazanıp maddeleş�yor. Ve ben b�rkaç öğrenc�m� bu yüzden kaybett�m. Çünkü o âlem�n gücünü, s�hr�n� buraya taşımaya çalıştıla r. Hâlbuk� oranın yapısı �le b�z�m f�z�k� planımızın yapısı farklı olduğundan, o boyutta yapılab�lenler, burada yapılamaz. S�stem şu şek�lde �şl�yor. Oradak�n� burada yapamazsın, ama oradak� müdahaleyle buradak� b�r şeyler� değ�şt�reb�l�rs�n.
120
solda negat�f enerj�ler vardır. Nur ve Nar boyutları �nsanda mevcuttur. Ahsen-� Takv�m, Nur boyutu; Esfel-� Saf�l�n de Nar boyutu. Bey�n, omurganın başından kuyruk sokumuna kadar uzanan alana enerj� yayar. Kuyruk sokumunda saklı olan sübt�l enerj� harekete geçt�ğ�nde, ağaca su yürümes� g�b�, kalbe, bey�ne b�r enerj� yayılır. Bu enerj�, açılımlara sebep olur. En tepede, Saf�ye boyutuna gel�nd�ğ�nde özdek� kand�l pırıl pırıl yanar. Aydınlanma başlar. Doğu ekolündek� çakra, İslam tasavvufunda Nefs mertebeler�nde Seyr-u süluk olarak �fade bulur. Seyr-u süluk edenler, kend�ler�nde saklı olan Nur’u açarlar. İçler�ndek� zeyt�n ağacını canlandırıp, ‘’Nur Şelales�’’ ne dönüşeb�l�yorlar. yorlar. Ş�md� çakraların �şlev�n� anlatayım. Nasıl k� yed�ğ�m�zden �çt�ğ�m�zden �ht�yaç duyduğumuz organ�k enerj�y� alıyorsak, çakralarla da evrensel enerj�y� enerj�y� a lırız. Çakralarımız kapanmaz ve açılmaz. Çakra açma ve kapama ter�mler� yanlış kullanılıyor. Şöyle k�, çakralar ya yavaşlar ya fazlaca hızlı çalışır, yan� denges�n� y�t�r�r. Böyle olunca nefs�n� y�t�r�r. B�z de nefs�n� kaybett� der�z. “Nefs�n� öldürmek” �fades� ve �steğ� son derece yanlışt ır. Çünkü nefs� öldürmek demek, çakrayı yavaşlatamk demekt�rt�r. K� çakranın yavaşlaması başlı başına sorun. Kök çakrayı örnek verel�m mesela. Kök çakranın yavaş dönmes�, k�ş�de dünyadan kopma �steğ� uyandırır. Dünyev� �şler aşırı boş gel�r, f�z�ksel varlık olarak yaşamını sürdürmek �nsana ağır gel�r. H�çb�r şey yapmak, çalışmak, yaratmak �stemez, var olmak �stemez, b�r an önce ölsem de kurtulsam düşünceler�yle �nsan, �nt�hara kadar sürükleneb�l�r. sürükleneb�l�r. Aynı çakra aşırı hızlı çalışırsa da, gereğ�nden fazla dünyev� ve madd� düşkünlük olur. K�ş� her şeye sah�p olmak �ster, aşırı paracı olur, doyumsuz olur. “Hep bana, hep bana”, d�ye gezer. Her şey mubahtır yoluna g�rer, çalar, çırpar, kandırır. Her �k� durum, nefs�n oyunu denen olaydır. Peygamber�m�z aslında yolu gösterm�şler b�ze. “H�ç ölmeyecekm�ş g�b� bu dünya �ç�n, yarın ölecekm�ş g�b� öbür dünya �ç�n çalış.”, dem�şt�r. Burada da b�ze 122
R.S. – Anlamaya çalışıyorum… Fakat ne yalan söyleyey�m, zorlanıyorum. Enerj� beden ve çakra konusuna gelel�m o halde. İslam çerçeves�nde enerj� beden ve çakra merkezler�n�n yerler� ned�r, nelerd�r ve H�ndu çakra s�stem� �le ne kadar benzer?
ENERJİ BEDEN İLE ÇAKRA SİSTEMİ söylemem�z ve ayırtına varM.Ç. – Öncel�kle, b�r şey� açıkça söylemem�z mamız lazım. Kur’an’da, “Allah katında d�n İslam’dır.” Den�r. Müslümanlık den�lmez. Müslümanlık �le İslam farklı şeylerd�r. İslam, dünya üzer�ne get�r�lm�ş bütün d�nler�n, öğret�ler�n temel�d�r. Müslümanlık �se Muhammed’�n get�rd�ğ� son d�nd�r. Kavramları karıştırmamak lazım. Çakra s�stem�, evrensel b�r b�lg�d�r. Onu b�r ekole veya �nanışa bağlamamak gerek�r. İnsan varlığında normalde toplam 365 adet çakra bulunur. Tasavvufta çakraya başka �s�mler ver�l�r. 365 kapı, 365 çeşme veya 365 perde d�ye geçer. Yed� adet de temel çakramız vardır. Onlar da nefs olarak �s�mlend�r�l�r. Doğu ekolündek� poz�t�f-negat�f enerj�n�n karşılığı, İslam’da K�ramen kât�b�n melekeler�d�r. Sağda poz�t�f, 121
dengey� �fade ed�yor. Madd� ve manev� boyutu dengelemem�z gerekt�ğ�n� açıklıyor. Tasavvufta, nefs�n� b�lenlerden olunması salık ver�l�r. Nefs�n� terb�ye edenlerden. Çünkü nefs lazımdır. Nefs olmasa, terb�ye olmaz, sınav olmaz. İşte bu nefs doğuda çakra olarak geçer. Nefs kötülen�r ama yol onu kötülemekten değ�l, terb�ye etmekten geçer. B�r de tepe çakrayı örnek verel�m. Tepe çakra d�ğer dünya bağı d�ye geçer. geçer. Hızlı çalıştığ çal ıştığında, ında, bu dünyaya yoğunlaşır. İş�m�z vardır, daha fazlasını �ster�z, yemek y�yeceğ�zd�r, yetmez, daha fazlasını �ster�z, sevg�l�m�z vardır, yet�nmey�z, fazlasını �ster�z. B�r takım şeyler� saplantı hal�ne get�r�r�z. Çok fazla C v�tam�n� aldığınızı düşünün, vücut fazlasını �stemez. Eks�k olursa aldığımız v�tam�n, o zaman da sorunlar çıkar. Bunalımlar, depresyonlar, yaşamdan bıkma, el ayak çekme, �nt�har düşünceler�... Sağlıklı olmak, sağlıklı yaşamak �ç�n, enerj�sel v�tam�n�n, bes�n�n tam dozunda alınması alınm ası lazımdır. Bu da dengel� ener j�y� çekmekle olur. Tıpkı şu yukarıdak� yukar ıdak� ampul g�b�. B�r taraftan artı, b�r taraftan eks� gel�r, lamba ışık ver�r. Denges�z �se, �ç�ndek� tel� yanar. B�z�m hayatımız da tıpkı bu ampul g�b� şek�llen�r. Artı ve eks�ler dengel�yse, b�z de dengel�y�z, sağlıklı, olumlu b�reyler oluruz. Artı �le eks� arasındak� fark açıldıkça, huzursuzlaşmaya, denges�zleşmeye başlarız. Devamında ps�koloj�k ve f�z�ksel rahatsızlıklar, hayat akışımızdak� olayların hep aleyh�m�ze gel�şmes� g�b� sonuçlar gel�r. Fakat günümüzde baktığımızda, b�r “yasa” bolluğu olduğunu görürüz. Secret yasaları, evrene s�par�ş yasaları, olumlamalar var. Tamam, güzel de, enerj�y� doğru kullanım da var. İnsanlar, “evrene s�par�ş ver�p”, o s�par�ş�n olmasını bekl�yorlar. Oysak� öyle b�r şey yok. Öncel�kle olmasını �sted�ğ�n olayın ves�les�n� bulacaksın, �ç�nde bulunduğun ortamı ona göre hazırlayacaksın, hazırlayacaksı n, dengeye geleceks�n, ancak ondan sonra �sted�kler�ne daha rahat ulaşacaksın. Hedefled�kler�n� elde etmeye başlayacaksın. Ortamı, zem�n� olmasını �sted�ğ�n sonuçlara uygun b�r şek�lde hazırlayıp, ves�le123
solda negat�f enerj�ler vardır. Nur ve Nar boyutları �nsanda mevcuttur. Ahsen-� Takv�m, Nur boyutu; Esfel-� Saf�l�n de Nar boyutu. Bey�n, omurganın başından kuyruk sokumuna kadar uzanan alana enerj� yayar. Kuyruk sokumunda saklı olan sübt�l enerj� harekete geçt�ğ�nde, ağaca su yürümes� g�b�, kalbe, bey�ne b�r enerj� yayılır. Bu enerj�, açılımlara sebep olur. En tepede, Saf�ye boyutuna gel�nd�ğ�nde özdek� kand�l pırıl pırıl yanar. Aydınlanma başlar. Doğu ekolündek� çakra, İslam tasavvufunda Nefs mertebeler�nde Seyr-u süluk olarak �fade bulur. Seyr-u süluk edenler, kend�ler�nde saklı olan Nur’u açarlar. İçler�ndek� zeyt�n ağacını canlandırıp, ‘’Nur Şelales�’’ ne dönüşeb�l�yorlar. yorlar. Ş�md� çakraların �şlev�n� anlatayım. Nasıl k� yed�ğ�m�zden �çt�ğ�m�zden �ht�yaç duyduğumuz organ�k enerj�y� alıyorsak, çakralarla da evrensel enerj�y� enerj�y� a lırız. Çakralarımız kapanmaz ve açılmaz. Çakra açma ve kapama ter�mler� yanlış kullanılıyor. Şöyle k�, çakralar ya yavaşlar ya fazlaca hızlı çalışır, yan� denges�n� y�t�r�r. Böyle olunca nefs�n� y�t�r�r. B�z de nefs�n� kaybett� der�z. “Nefs�n� öldürmek” �fades� ve �steğ� son derece yanlışt ır. Çünkü nefs� öldürmek demek, çakrayı yavaşlatamk demekt�rt�r. K� çakranın yavaşlaması başlı başına sorun. Kök çakrayı örnek verel�m mesela. Kök çakranın yavaş dönmes�, k�ş�de dünyadan kopma �steğ� uyandırır. Dünyev� �şler aşırı boş gel�r, f�z�ksel varlık olarak yaşamını sürdürmek �nsana ağır gel�r. H�çb�r şey yapmak, çalışmak, yaratmak �stemez, var olmak �stemez, b�r an önce ölsem de kurtulsam düşünceler�yle �nsan, �nt�hara kadar sürükleneb�l�r. sürükleneb�l�r. Aynı çakra aşırı hızlı çalışırsa da, gereğ�nden fazla dünyev� ve madd� düşkünlük olur. K�ş� her şeye sah�p olmak �ster, aşırı paracı olur, doyumsuz olur. “Hep bana, hep bana”, d�ye gezer. Her şey mubahtır yoluna g�rer, çalar, çırpar, kandırır. Her �k� durum, nefs�n oyunu denen olaydır. Peygamber�m�z aslında yolu gösterm�şler b�ze. “H�ç ölmeyecekm�ş g�b� bu dünya �ç�n, yarın ölecekm�ş g�b� öbür dünya �ç�n çalış.”, dem�şt�r. Burada da b�ze 122
ler�n� yaratmazsan, sadece hayal kurmakla yet�n�rs�n. Evrenden �stey�p, hayaller kurup durursun. B�r süre sonra da �şler �sted�ğ�n g�b� olmazsa, hayal kırıklığına uğrarsın. Her şey�n arkasında enerj� olduğunu b�l�yoruz. Ve enerj�ye, y�ne enerj�yle etk� edeb�l�yoruz. Enerj�y� kullanmayı ve gel�şt�rmey� öğrenerek. öğrenerek. Evrensel enerj�den kend� enerj�m�zle �steyeb�l�yoruz. Ve kend� enerj�m�z denges�z �se, �stekler�m�z karşısında gelenler de denges�z olacak. Enerj�n�n olacak. Enerj�n�n mantığını çözdüğünüz zaman, her b�r olayın arkasında yatan şey�n enerj�sel s�stem�n düzeneğ� olduğunu anlarsın. Ve kend� hayatındak� neden sonuç bağlantılarını kavramaya başlarsın. “Sabahları neden uyanamıyorum, neden hep aynı şeyler� yaşıyorum, neden hep aynı �nsanlarla karşılaşıyorum?” g�b� en bas�t�nden en kompl�kes�ne kadar olan tüm soru ve sorunların, b� r enerj� problem� olduğunu anlamaya başlarsın. Farkındalığın arttıkça, nedenler� ve daha da sonra çözümler� bulmaya başlarsın. Baktığında, bu s�stem�n de b�r adalet� olduğunu görürsün. Adalet de dengel�d�r. Adalet de enerj� üzer�nden çalışıp, onun üzer�nden şek�llen�yor. Çakra har�c�nde enerj� s�stem�nden bahsedersek, enerj� beden�m�z� b�lmem�z gerek�r. Enerj�k bedene eter�k beden, ruh d�yeb�l�rler ama bu da sonuçta b�r beden. Bu beden yoğunlaşarak, f�z�k� beden� oluşturur. Enerj�k beden�n sınırları, k�ş�den k�ş�ye ve zamana göre değ�şse de normalde ortalama on sant�metre kadar f�z�k bedenden dışarı taşar. Enerj�k beden� de aura �le karıştırmamak lazım. İk�s� farklı şeyler. Aura ned�r? Bas�tçe b�r otomob�l�n otomob�l�n egzozundan çı kan gaz neyse, b�z�m �ç�n de odur. F�z�k beden�n attığı b�r şey. R.S. – Yoğunlaştığın zaman, auranın sadece �nsanlar değ�l ama cansız objeler tarafından da yayıldığını görüyorsun. Mesela karşı duvardak� telev�zyonun çok bel�rg�n b�r aurası var şu an. M.Ç. – Normald�r, çünkü her c�s�m b�r enerj�sel yayılım, ışıma yapar. Canlı veya cansız, her şey�n aurası vardır. Her şey kend�nce O’nu z�kreder. Her şey�n b�r enerj� beden� de var ve değ�ş�me uğruyor. Çünkü kuarklar sürekl� dev�n�m ve 124
dengey� �fade ed�yor. Madd� ve manev� boyutu dengelemem�z gerekt�ğ�n� açıklıyor. Tasavvufta, nefs�n� b�lenlerden olunması salık ver�l�r. Nefs�n� terb�ye edenlerden. Çünkü nefs lazımdır. Nefs olmasa, terb�ye olmaz, sınav olmaz. İşte bu nefs doğuda çakra olarak geçer. Nefs kötülen�r ama yol onu kötülemekten değ�l, terb�ye etmekten geçer. B�r de tepe çakrayı örnek verel�m. Tepe çakra d�ğer dünya bağı d�ye geçer. geçer. Hızlı çalıştığ çal ıştığında, ında, bu dünyaya yoğunlaşır. İş�m�z vardır, daha fazlasını �ster�z, yemek y�yeceğ�zd�r, yetmez, daha fazlasını �ster�z, sevg�l�m�z vardır, yet�nmey�z, fazlasını �ster�z. B�r takım şeyler� saplantı hal�ne get�r�r�z. Çok fazla C v�tam�n� aldığınızı düşünün, vücut fazlasını �stemez. Eks�k olursa aldığımız v�tam�n, o zaman da sorunlar çıkar. Bunalımlar, depresyonlar, yaşamdan bıkma, el ayak çekme, �nt�har düşünceler�... Sağlıklı olmak, sağlıklı yaşamak �ç�n, enerj�sel v�tam�n�n, bes�n�n tam dozunda alınması alınm ası lazımdır. Bu da dengel� ener j�y� çekmekle olur. Tıpkı şu yukarıdak� yukar ıdak� ampul g�b�. B�r taraftan artı, b�r taraftan eks� gel�r, lamba ışık ver�r. Denges�z �se, �ç�ndek� tel� yanar. B�z�m hayatımız da tıpkı bu ampul g�b� şek�llen�r. Artı ve eks�ler dengel�yse, b�z de dengel�y�z, sağlıklı, olumlu b�reyler oluruz. Artı �le eks� arasındak� fark açıldıkça, huzursuzlaşmaya, denges�zleşmeye başlarız. Devamında ps�koloj�k ve f�z�ksel rahatsızlıklar, hayat akışımızdak� olayların hep aleyh�m�ze gel�şmes� g�b� sonuçlar gel�r. Fakat günümüzde baktığımızda, b�r “yasa” bolluğu olduğunu görürüz. Secret yasaları, evrene s�par�ş yasaları, olumlamalar var. Tamam, güzel de, enerj�y� doğru kullanım da var. İnsanlar, “evrene s�par�ş ver�p”, o s�par�ş�n olmasını bekl�yorlar. Oysak� öyle b�r şey yok. Öncel�kle olmasını �sted�ğ�n olayın ves�les�n� bulacaksın, �ç�nde bulunduğun ortamı ona göre hazırlayacaksın, hazırlayacaksı n, dengeye geleceks�n, ancak ondan sonra �sted�kler�ne daha rahat ulaşacaksın. Hedefled�kler�n� elde etmeye başlayacaksın. Ortamı, zem�n� olmasını �sted�ğ�n sonuçlara uygun b�r şek�lde hazırlayıp, ves�le123
değ�ş�m hal�nde. Bendek� gel�r sana, sendek� bana, masaya, oradan ç�çeğe… Bu alış-ver�şler enerj� bedende oluyor. Ve sen�n çakralarının çakrala rının b�r�nde veya b�rkaçında blokaj yan� y an� tıkanıklık oluşursa, bu durum öncel�kle ps�koloj�k rahatsızlık şekl�nde kend�n� göster�yor. Geçmezse �k�nc� aşamada f�z�ksel rahatsızlığa dönüyor. Enerj� beden üzer�nde b�r tıkanıklık veya anomal� oluşursa, oluşursa, y�ne f�z�ksel rahatsızlık olarak tepk� ver�yor beden. Eğer sağaltım get�r�lmezse, rahatsızlık, kron�k b�r hastalık şekl�n� alıyor. Kron�ğ� açıklayalım. Örneğ�n kolunda b�r yara çıkıyor, sen orayı tıbb� yöntemlerle �y�leşt�r�yorsun. Ancak �y�leşt�rd�ğ�n yer, f�z�k beden. Oysak� enerj� bedende b�r sorun olduğu �ç�n, yoğunlaşmada o yara tekrar ve tekrar çıkar. Sürekl� olarak uygulanan tedav�ye rağmen yen�len�nce de kron�k b�r hal alır. Ama enerj� beden� enerj�sel yöntemlerle tem�zley�p, tem�zley �p, f�z�k f�z� k beden� de tıbb� � mkânlarla �y�leşt�r�nce, kron�k hastalığın �z� kalmıyor. Başka b�r örnek. Çakra denges�zl�ğ�nden kaynaklanan b�r takım sıkıntıların var. Boğaz çakran düzens�z çalıştığı �ç�n, �let�ş�m sorunu yaşıyorsun. Ya kend�n� �fade edem�yorsun, edemeyeceğ�n� düşününce de her şey� �ç�ne atıp, kend� �ç�nde yaşıyorsun, dışa kapatıyorsun kend�n�, ya da kend�n� �fade ett�ğ�n halde edemed�ğ�n� düşündükçe daha çok anlatıyorsun. Karşıdak� �nsanın “başının et�n� y�yorsun”. Bu defa çok konuşan, geveze, sıkıcı, bunaltıcı b�r�ne dönüşüyorsun. Bu soruna tıbben yapılab�lecek b�r şey yok. Ps�koterap� şekl�nde destek almak durumundasın, ama o da çoğunlukla çözüm değ�l. Çünkü sendek� sorun rahatsızlıktan z�yade, b�r tavır, davranış şekl�, tutum g�b�d�r, k�ş�sel özell�kle karıştırılır. Sorunlu boğaz çakrası dengelend�ğ� zaman, çalışması gerekt�ğ� normal düzeye get�r�ld�ğ� zaman, k�ş� kend�n� �fadede olması gerekt�ğ� tutuma ve ölçüye gel�r. Ş�md� de m�de çakrasını örnekleyel�m. M�de çakrasında sorun oluştuğunda, f�z�ksel bel�rt�ler genell�kle hazımsızlık, gaz sorunları, yanma, �ştahsızlık veya aşırı yeme g�b� beslenme ve s�nd�r�m bozukluklarıdır. Ps�koloj�k yönden etk�s� �se, karşı f�k�rler� ve �nsanları çekemezs�n, 125
ler�n� yaratmazsan, sadece hayal kurmakla yet�n�rs�n. Evrenden �stey�p, hayaller kurup durursun. B�r süre sonra da �şler �sted�ğ�n g�b� olmazsa, hayal kırıklığına uğrarsın. Her şey�n arkasında enerj� olduğunu b�l�yoruz. Ve enerj�ye, y�ne enerj�yle etk� edeb�l�yoruz. Enerj�y� kullanmayı ve gel�şt�rmey� öğrenerek. öğrenerek. Evrensel enerj�den kend� enerj�m�zle �steyeb�l�yoruz. Ve kend� enerj�m�z denges�z �se, �stekler�m�z karşısında gelenler de denges�z olacak. Enerj�n�n olacak. Enerj�n�n mantığını çözdüğünüz zaman, her b�r olayın arkasında yatan şey�n enerj�sel s�stem�n düzeneğ� olduğunu anlarsın. Ve kend� hayatındak� neden sonuç bağlantılarını kavramaya başlarsın. “Sabahları neden uyanamıyorum, neden hep aynı şeyler� yaşıyorum, neden hep aynı �nsanlarla karşılaşıyorum?” g�b� en bas�t�nden en kompl�kes�ne kadar olan tüm soru ve sorunların, b� r enerj� problem� olduğunu anlamaya başlarsın. Farkındalığın arttıkça, nedenler� ve daha da sonra çözümler� bulmaya başlarsın. Baktığında, bu s�stem�n de b�r adalet� olduğunu görürsün. Adalet de dengel�d�r. Adalet de enerj� üzer�nden çalışıp, onun üzer�nden şek�llen�yor. Çakra har�c�nde enerj� s�stem�nden bahsedersek, enerj� beden�m�z� b�lmem�z gerek�r. Enerj�k bedene eter�k beden, ruh d�yeb�l�rler ama bu da sonuçta b�r beden. Bu beden yoğunlaşarak, f�z�k� beden� oluşturur. Enerj�k beden�n sınırları, k�ş�den k�ş�ye ve zamana göre değ�şse de normalde ortalama on sant�metre kadar f�z�k bedenden dışarı taşar. Enerj�k beden� de aura �le karıştırmamak lazım. İk�s� farklı şeyler. Aura ned�r? Bas�tçe b�r otomob�l�n otomob�l�n egzozundan çı kan gaz neyse, b�z�m �ç�n de odur. F�z�k beden�n attığı b�r şey. R.S. – Yoğunlaştığın zaman, auranın sadece �nsanlar değ�l ama cansız objeler tarafından da yayıldığını görüyorsun. Mesela karşı duvardak� telev�zyonun çok bel�rg�n b�r aurası var şu an. M.Ç. – Normald�r, çünkü her c�s�m b�r enerj�sel yayılım, ışıma yapar. Canlı veya cansız, her şey�n aurası vardır. Her şey kend�nce O’nu z�kreder. Her şey�n b�r enerj� beden� de var ve değ�ş�me uğruyor. Çünkü kuarklar sürekl� dev�n�m ve
değ�ş�m hal�nde. Bendek� gel�r sana, sendek� bana, masaya, oradan ç�çeğe… Bu alış-ver�şler enerj� bedende oluyor. Ve sen�n çakralarının çakrala rının b�r�nde veya b�rkaçında blokaj yan� y an� tıkanıklık oluşursa, bu durum öncel�kle ps�koloj�k rahatsızlık şekl�nde kend�n� göster�yor. Geçmezse �k�nc� aşamada f�z�ksel rahatsızlığa dönüyor. Enerj� beden üzer�nde b�r tıkanıklık veya anomal� oluşursa, oluşursa, y�ne f�z�ksel rahatsızlık olarak tepk� ver�yor beden. Eğer sağaltım get�r�lmezse, rahatsızlık, kron�k b�r hastalık şekl�n� alıyor. Kron�ğ� açıklayalım. Örneğ�n kolunda b�r yara çıkıyor, sen orayı tıbb� yöntemlerle �y�leşt�r�yorsun. Ancak �y�leşt�rd�ğ�n yer, f�z�k beden. Oysak� enerj� bedende b�r sorun olduğu �ç�n, yoğunlaşmada o yara tekrar ve tekrar çıkar. Sürekl� olarak uygulanan tedav�ye rağmen yen�len�nce de kron�k b�r hal alır. Ama enerj� beden� enerj�sel yöntemlerle tem�zley�p, tem�zley �p, f�z�k f�z� k beden� de tıbb� � mkânlarla �y�leşt�r�nce, kron�k hastalığın �z� kalmıyor. Başka b�r örnek. Çakra denges�zl�ğ�nden kaynaklanan b�r takım sıkıntıların var. Boğaz çakran düzens�z çalıştığı �ç�n, �let�ş�m sorunu yaşıyorsun. Ya kend�n� �fade edem�yorsun, edemeyeceğ�n� düşününce de her şey� �ç�ne atıp, kend� �ç�nde yaşıyorsun, dışa kapatıyorsun kend�n�, ya da kend�n� �fade ett�ğ�n halde edemed�ğ�n� düşündükçe daha çok anlatıyorsun. Karşıdak� �nsanın “başının et�n� y�yorsun”. Bu defa çok konuşan, geveze, sıkıcı, bunaltıcı b�r�ne dönüşüyorsun. Bu soruna tıbben yapılab�lecek b�r şey yok. Ps�koterap� şekl�nde destek almak durumundasın, ama o da çoğunlukla çözüm değ�l. Çünkü sendek� sorun rahatsızlıktan z�yade, b�r tavır, davranış şekl�, tutum g�b�d�r, k�ş�sel özell�kle karıştırılır. Sorunlu boğaz çakrası dengelend�ğ� zaman, çalışması gerekt�ğ� normal düzeye get�r�ld�ğ� zaman, k�ş� kend�n� �fadede olması gerekt�ğ� tutuma ve ölçüye gel�r. Ş�md� de m�de çakrasını örnekleyel�m. M�de çakrasında sorun oluştuğunda, f�z�ksel bel�rt�ler genell�kle hazımsızlık, gaz sorunları, yanma, �ştahsızlık veya aşırı yeme g�b� beslenme ve s�nd�r�m bozukluklarıdır. Ps�koloj�k yönden etk�s� �se, karşı f�k�rler� ve �nsanları çekemezs�n,
124
125
sana b�r�s� b�r şey ded�ğ�nde hazmedemezs�n, çıldırırsın veya ps�koloj�k açlık çekers�n. Yan� doyumsuz olursun. R.S. – O halde obez�te veya aşırı zayıflık g�b� yeme bozukluklarında, alternat�f tedav� yönünden çakra düzenlemes� de oldukça faydalı ve başarılı olmalı. M.Ç. – Bana geld�kler� zaman, bell� b�r çakrayı değ�l, tümünü dengel�yorum. Blokaj, aşırı veya yavaş çalışma namına ne varsa, heps�n� b�rden tem�zl�yorum. Ama çakraları b�reysel olarak �nceled�ğ�m�zde, bu özell�kler ortaya çıkıyor. Aynı yolla ps�koloj�dek� saplantı, aşırı tutku, kara sevda g�b� her türlü ruhsal ızdıraba da etk� ed�leb�l�yor. Bu saydıklarım da kalp çakrası �le �lg�l� rahatsızlıklardır ve doğal olarak o çakranın dengelenmes� �le k�ş� rahatlar. Yanında h�pnoz ve telk�n de uygulanırsa, k�ş�n�n acıdan kaçması değ�l de, olanı kabul ed�p, başa çıkıp hayatını devam etmes� yönünde hızlı b�r aşama kayded�l�r.
R.S. – Çakra sayısı ve bedendek� yerler� bakımından, tar�katlarda farklı b�lg�ler olduğunu duymuştum. Ned�r bu �ş�n doğrusu?
M.Ç. – Omurga üzer�nde alttan yukarı sıralanıştak� �l k üç çakra, �nsanın dünyaya olan bağıyla �lg�l�d�r. Ve tar�katlarda �nsanın dünya �le olan bağının kes�lmes� �sten�r. Neden? Dünyev� yaşantıya önem vermey�p, şeyh�n sözünden çıkmasın d�ye, yan� rant. Ve bu �lk çakralardan h�ç söz ed�lmez, onlar yok sayılır. Bazı tar�katlara baktığında, edep oturuşlarında oturuşlarında �lk üç çakrayı yavaşlatma gayes� olduğu açıkça bell�. Fakat bu tarz yaklaşımlar aslında saf d�n�n öğret�s�ne terst�r. Çünkü dünyev� �le ruhan� çakraların denge ve uyum �çer�s�nde çalışmaları gerek�r. B�r tarafın d�ğer�ne üstünlüğü veya baskınlığı söz konusu değ�l, olmamalı. Çakraları kıyaslayalım �stersen. �stersen. Normalde gözlemle tesp�t ed�len ve doğu b�lgel�kler�n�n de varlığını açıkladıkları yed� çakranın sıralanışı omurga üzer� şöyled�r: İlk�, kök çakra, c�nsel bölgeler�n olduğu yerde, üstünded�r. İk�nc� çakra, c�nsel çakra, göbek del�ğ�n�n �k� parmak altındadır. Üçüncüsü, solar pleksus (güneş s�n�r ağı), göbek del�ğ�n�n �k� parmak üstünded�r. Dördüncü, kalp çakrası, kalp üzer�nde, beş�nc� boğaz çakrası, boğazda, altıncı çakra alında, �k� k aşın ortasında ve az üzer�nde, üçüncü göz denen yerde ve son olarak da tepe çakra başın üzer�nde, bıngıldağın olduğu yerded�r. Çakralar tar�kat görüş açısıyla, şeytan�l�k olarak added�l�r. Şeytan� enerj� merkezler�n dışında, tar�katlarca var olduğu öne sürülen ruhan� enerj� merkezler� de bulunur. Onlara da leta�f den�l�r. den�l�r. Leta�f noktaları, �k� adet �k� göğüsün altında, �k� adet üzerler�nde, b�r adet göğüsler�n arasında, t�müste, alın – üçüncü gözde ve yed�nc�s� küll� vücut, yan� tüm beden üzer�. Bazı yerlerde, leta�fler�n sayısı dört olarak geçer. Örneğ�n b�r Hoca’nın r�sales�nde, leta�fler dört olarak b�ld�r�lm�şt�r. Leta�f noktalarını açmak �ç�n yapılan çalışmalara seyr-� süluk den�l�r. Geçm�şte sırf b�r leta�f� açmak �ç�n, kırk seneye varan çalışmalar yapılırmış. Şu anda �se altı ayda tüm leta�f çalışmalarını tamamlayanlar var. Çalışmalar, rabıtalı z�k�r yöntem�yle yapılır. R.S. – Sen bunları öğretm�yorsun sanırım ama…
126
127
R.S. – Çakra sayısı ve bedendek� yerler� bakımından, tar�katlarda farklı b�lg�ler olduğunu duymuştum. Ned�r bu �ş�n doğrusu?
M.Ç. – Omurga üzer�nde alttan yukarı sıralanıştak� �l k üç çakra, �nsanın dünyaya olan bağıyla �lg�l�d�r. Ve tar�katlarda �nsanın dünya �le olan bağının kes�lmes� �sten�r. Neden? Dünyev� yaşantıya önem vermey�p, şeyh�n sözünden çıkmasın d�ye, yan� rant. Ve bu �lk çakralardan h�ç söz ed�lmez, onlar yok sayılır. Bazı tar�katlara baktığında, edep oturuşlarında oturuşlarında �lk üç çakrayı yavaşlatma gayes� olduğu açıkça bell�. Fakat bu tarz yaklaşımlar aslında saf d�n�n öğret�s�ne terst�r. Çünkü dünyev� �le ruhan� çakraların denge ve uyum �çer�s�nde çalışmaları gerek�r. B�r tarafın d�ğer�ne üstünlüğü veya baskınlığı söz konusu değ�l, olmamalı. Çakraları kıyaslayalım �stersen. �stersen. Normalde gözlemle tesp�t ed�len ve doğu b�lgel�kler�n�n de varlığını açıkladıkları yed� çakranın sıralanışı omurga üzer� şöyled�r: İlk�, kök çakra, c�nsel bölgeler�n olduğu yerde, üstünded�r. İk�nc� çakra, c�nsel çakra, göbek del�ğ�n�n �k� parmak altındadır. Üçüncüsü, solar pleksus (güneş s�n�r ağı), göbek del�ğ�n�n �k� parmak üstünded�r. Dördüncü, kalp çakrası, kalp üzer�nde, beş�nc� boğaz çakrası, boğazda, altıncı çakra alında, �k� k aşın ortasında ve az üzer�nde, üçüncü göz denen yerde ve son olarak da tepe çakra başın üzer�nde, bıngıldağın olduğu yerded�r. Çakralar tar�kat görüş açısıyla, şeytan�l�k olarak added�l�r. Şeytan� enerj� merkezler�n dışında, tar�katlarca var olduğu öne sürülen ruhan� enerj� merkezler� de bulunur. Onlara da leta�f den�l�r. den�l�r. Leta�f noktaları, �k� adet �k� göğüsün altında, �k� adet üzerler�nde, b�r adet göğüsler�n arasında, t�müste, alın – üçüncü gözde ve yed�nc�s� küll� vücut, yan� tüm beden üzer�. Bazı yerlerde, leta�fler�n sayısı dört olarak geçer. Örneğ�n b�r Hoca’nın r�sales�nde, leta�fler dört olarak b�ld�r�lm�şt�r. Leta�f noktalarını açmak �ç�n yapılan çalışmalara seyr-� süluk den�l�r. Geçm�şte sırf b�r leta�f� açmak �ç�n, kırk seneye varan çalışmalar yapılırmış. Şu anda �se altı ayda tüm leta�f çalışmalarını tamamlayanlar var. Çalışmalar, rabıtalı z�k�r yöntem�yle yapılır. R.S. – Sen bunları öğretm�yorsun sanırım ama…
126
127
sana b�r�s� b�r şey ded�ğ�nde hazmedemezs�n, çıldırırsın veya ps�koloj�k açlık çekers�n. Yan� doyumsuz olursun. R.S. – O halde obez�te veya aşırı zayıflık g�b� yeme bozukluklarında, alternat�f tedav� yönünden çakra düzenlemes� de oldukça faydalı ve başarılı olmalı. M.Ç. – Bana geld�kler� zaman, bell� b�r çakrayı değ�l, tümünü dengel�yorum. Blokaj, aşırı veya yavaş çalışma namına ne varsa, heps�n� b�rden tem�zl�yorum. Ama çakraları b�reysel olarak �nceled�ğ�m�zde, bu özell�kler ortaya çıkıyor. Aynı yolla ps�koloj�dek� saplantı, aşırı tutku, kara sevda g�b� her türlü ruhsal ızdıraba da etk� ed�leb�l�yor. Bu saydıklarım da kalp çakrası �le �lg�l� rahatsızlıklardır ve doğal olarak o çakranın dengelenmes� �le k�ş� rahatlar. Yanında h�pnoz ve telk�n de uygulanırsa, k�ş�n�n acıdan kaçması değ�l de, olanı kabul ed�p, başa çıkıp hayatını devam etmes� yönünde hızlı b�r aşama kayded�l�r.
M.Ç. – Sadece hak edene. Bu çalışmalar, farklı b�r boyut, tasavvuf boyutu. Ve sen daha henüz tanışmadın ama tanışman gerekecek. Aslında tüm bu konuştuklarımız b�r hazırlık mah�yet�nde, tasavvuf� sohbet ışığındadır. Fakat tasavvuf den�l�nce de hemen akla gelen Müslümanların klas�k tasavvuf anlayışı değ�l de, tüm kad�m b�lg�ler�n toplamı üzer�nden g�den b�r anlayış olsun. İslam bunun özüdür, d�nler ve öğret�ler �se onun üzer�ndek� kısm� b�lg�ler� kend�ler�ne mal etm�şlerd�r. B�l�m adamları artı ve eks� kuarkı buldu. Ama tasavvuf �lm�n�n der�nl�kler�nde yol alanların b�nlerce yıldır söyled�ğ� b�r şey var: s�yah zerre. Nur’un gerçek reng� s�yahtır ve Kâbe’n�n örtüsü o yüzden s�yahtır. Peygamber’�n bayrağı aynı sebepten s�yahtır. S�yah renk karanlığın negat�fl�ğ�n reng� olarak lanse ed�l�r ama o nötr b�r renkt�r, özdür. H�çl�ğ�n reng�d�r. R.S. – Tüm renkler�n karışımı �se beyazdır… İlg�nç. Kundal�n� denen tanrısal gücün karşılığı var mı Müslüman görüşte?
uçmaz, mür�t uçurur. Şeyh�n, keramet�n� neden g�zled�ğ�n� merak ed�yorsundur. İnsanlar putlaştırmaya, �lahlaştırmaya, tapmaya o kadar mey�ll�ler k�, sorgusuz suals�z mür�t olmaya o denl� hazırlar k�… Türbelerden dah� medet umuyorlar. Oysa k� medet ummayacaksın, her şey�n b�r ves�le olduğunu b�leceks�n, onun, bunun, türben�n, şeyh�n de… Medet umacağın tek yer, tanımlanamayan b�l�nemeyen O’dur, Hüve.
M.Ç. – Olunca zaten anlar. Ve o sev�yeye gelen, Kundal�n� gücü uyanmış olan b�r� zaten onu g�zler. B�r tar�katte, “keramet� g�zlemek keramett�r”, den�r. D�ğer taraftan mür�tler�n tamamı şeyh�n keramet�n� görmeye g�derler. Bu sebeple şeyh
R.S. – O kadar doğru söylüyorsun k�. Şu veya bu şek�lde, b�r öngörün oldu ve kazara veya kend�n� denemek maksadıyla, onu ortaya söyled�n. B�r deprem olacağını algıladın çünkü. Ve sonrasında gerçekten de bu öngörün gerçekleşt�. İnsanlar hemen etrafını sararlar ve “Söyle bakayım, ben ne zaman �ş bulacağım, sevg�l�m bana dönecek m�, kızım sınavdan kaç yanlışla çıkacak?” g�b� sorularla, sıkıştırırlar. Hatta b�r�ler� ham�le olup olmadığını da sormaya kalkar. Ve o zaman hata ett�ğ�n� anlarsın. “Ben nereden b�leb�l�r�m k�, ben �ste yerek m� söyled�m, ısmarladım da mı geld�?” d�ye karşı çıkı ş yaparsın ama b�r yandan da kend�n� ağzını tutamadığın �ç�n eleşt�r�rs�n. M.Ç. – Öyle durumda makul yol şudur: Enerj�s� yüksek k�ş�ler�n, S�stem üzer�nde daha hâk�m k�ş�ler�n yanına g�d�ld�ğ�nde, b�r soru �le veya keramet �steğ� �le bunaltmak yer�ne, yardım talep ed�l�r. K�ş� �şs�z �se, dua eder ve �ç�nden �ş bulmasını �steyeb�l�rs�n, onun �ç�n d�lek d�lers�n, n�yet eders�n ve nas�b�nde varsa, n�yet�n olur. Bazen �ç�nden geç�rmesen dah � olur, çünkü yardım d�leyen �ç�n ves�le olmuş olursun, sana ulaşması zaten b�r ves�led�r. B�z�m Klaros ş�fa enerj�s� de aynı prens�pte çalışır. İht�yacı olana akmaya başlar. İht�yacı olanının adını duyman yeterl� bazen. Bazense sadece rahatsızlığını b�lmen. Ş�fa bulacaksa o k�ş�, bulması gerek�yorsa, ş�fa enerj�s� sen� ben� de aşar ve sen� ben� araç ed�nerek, hastaya doğru b�r kor�dor yapar. Bazen k�ş�n�n dah� talep etmes� gerekm�yor. Kend�nde b�r rahatsızlık olduğunun da farkında olmayab�l�r. Ama ener j� ak ıllıdır ıllıdı r ve “çaktırmada “çak tırmada n” ş�facıdan ş�facıda n �ht�yaç sah�b�ne doğru doğ ru yönlen�r. Şunu b�lmek ve altını ç�zmek öneml�. B�z bu yeteneklere sah�b�z evet, ama b�z de ves�ley�z ve sah�p olduğumuz şey�, ş�fayı, b�lg�y� dağıtmak �ç�n varız.
128
129
M.Ç. – Kundal�n�’n�n karşılığını ben erm�şl�k olarak görüyorum. Kerametler göstermek, Ledün İlm� adı ver�len �l�m. Kundal�n� uyuyan yılan anlamına gel�r ve k�ş�n�n üzer�ndek� tanrısal güçler�n �şaret�, sembolüdür. Aslında bey�ndek� bazı yerler�n açılıp da günümüz şartlarında doğaüstü olarak görülen b�r takım güçlere ulaşıl masıdır Kundal�n�. Günümüzde Kundal�n�’ye yönel�k çok fazla çalışmalar yapılıyor. Hatta Kundal�n� Re�k� den�len b�r enerj� kanalı var, onunla Kundal�n�’n�n gerçeğ�n� karıştırıyorlar. Ama şöyle b�r şey var. Ledün �lm� �ç�n, “o alınmaz, ver�l�r”, den�l�r. Yan� çalışmayla b�r yere kadar varırsın. Bu t�p keramet gösterme yet�ler� bazı k�ş�lere ver�l�r. R.S. – B�r k�ş�, k end�nde öyle b�r farklılığın olduğunu nasıl anlar? Ver�leceklerden m�d�r, yoksa çalışmalara rağmen bell� b�r düzeyde kalacaklardan mıdır?
M.Ç. – Sadece hak edene. Bu çalışmalar, farklı b�r boyut, tasavvuf boyutu. Ve sen daha henüz tanışmadın ama tanışman gerekecek. Aslında tüm bu konuştuklarımız b�r hazırlık mah�yet�nde, tasavvuf� sohbet ışığındadır. Fakat tasavvuf den�l�nce de hemen akla gelen Müslümanların klas�k tasavvuf anlayışı değ�l de, tüm kad�m b�lg�ler�n toplamı üzer�nden g�den b�r anlayış olsun. İslam bunun özüdür, d�nler ve öğret�ler �se onun üzer�ndek� kısm� b�lg�ler� kend�ler�ne mal etm�şlerd�r. B�l�m adamları artı ve eks� kuarkı buldu. Ama tasavvuf �lm�n�n der�nl�kler�nde yol alanların b�nlerce yıldır söyled�ğ� b�r şey var: s�yah zerre. Nur’un gerçek reng� s�yahtır ve Kâbe’n�n örtüsü o yüzden s�yahtır. Peygamber’�n bayrağı aynı sebepten s�yahtır. S�yah renk karanlığın negat�fl�ğ�n reng� olarak lanse ed�l�r ama o nötr b�r renkt�r, özdür. H�çl�ğ�n reng�d�r. R.S. – Tüm renkler�n karışımı �se beyazdır… İlg�nç. Kundal�n� denen tanrısal gücün karşılığı var mı Müslüman görüşte?
uçmaz, mür�t uçurur. Şeyh�n, keramet�n� neden g�zled�ğ�n� merak ed�yorsundur. İnsanlar putlaştırmaya, �lahlaştırmaya, tapmaya o kadar mey�ll�ler k�, sorgusuz suals�z mür�t olmaya o denl� hazırlar k�… Türbelerden dah� medet umuyorlar. Oysa k� medet ummayacaksın, her şey�n b�r ves�le olduğunu b�leceks�n, onun, bunun, türben�n, şeyh�n de… Medet umacağın tek yer, tanımlanamayan b�l�nemeyen O’dur, Hüve.
M.Ç. – Olunca zaten anlar. Ve o sev�yeye gelen, Kundal�n� gücü uyanmış olan b�r� zaten onu g�zler. B�r tar�katte, “keramet� g�zlemek keramett�r”, den�r. D�ğer taraftan mür�tler�n tamamı şeyh�n keramet�n� görmeye g�derler. Bu sebeple şeyh
R.S. – O kadar doğru söylüyorsun k�. Şu veya bu şek�lde, b�r öngörün oldu ve kazara veya kend�n� denemek maksadıyla, onu ortaya söyled�n. B�r deprem olacağını algıladın çünkü. Ve sonrasında gerçekten de bu öngörün gerçekleşt�. İnsanlar hemen etrafını sararlar ve “Söyle bakayım, ben ne zaman �ş bulacağım, sevg�l�m bana dönecek m�, kızım sınavdan kaç yanlışla çıkacak?” g�b� sorularla, sıkıştırırlar. Hatta b�r�ler� ham�le olup olmadığını da sormaya kalkar. Ve o zaman hata ett�ğ�n� anlarsın. “Ben nereden b�leb�l�r�m k�, ben �ste yerek m� söyled�m, ısmarladım da mı geld�?” d�ye karşı çıkı ş yaparsın ama b�r yandan da kend�n� ağzını tutamadığın �ç�n eleşt�r�rs�n. M.Ç. – Öyle durumda makul yol şudur: Enerj�s� yüksek k�ş�ler�n, S�stem üzer�nde daha hâk�m k�ş�ler�n yanına g�d�ld�ğ�nde, b�r soru �le veya keramet �steğ� �le bunaltmak yer�ne, yardım talep ed�l�r. K�ş� �şs�z �se, dua eder ve �ç�nden �ş bulmasını �steyeb�l�rs�n, onun �ç�n d�lek d�lers�n, n�yet eders�n ve nas�b�nde varsa, n�yet�n olur. Bazen �ç�nden geç�rmesen dah � olur, çünkü yardım d�leyen �ç�n ves�le olmuş olursun, sana ulaşması zaten b�r ves�led�r. B�z�m Klaros ş�fa enerj�s� de aynı prens�pte çalışır. İht�yacı olana akmaya başlar. İht�yacı olanının adını duyman yeterl� bazen. Bazense sadece rahatsızlığını b�lmen. Ş�fa bulacaksa o k�ş�, bulması gerek�yorsa, ş�fa enerj�s� sen� ben� de aşar ve sen� ben� araç ed�nerek, hastaya doğru b�r kor�dor yapar. Bazen k�ş�n�n dah� talep etmes� gerekm�yor. Kend�nde b�r rahatsızlık olduğunun da farkında olmayab�l�r. Ama ener j� ak ıllıdır ıllıdı r ve “çaktırmada “çak tırmada n” ş�facıdan ş�facıda n �ht�yaç sah�b�ne doğru doğ ru yönlen�r. Şunu b�lmek ve altını ç�zmek öneml�. B�z bu yeteneklere sah�b�z evet, ama b�z de ves�ley�z ve sah�p olduğumuz şey�, ş�fayı, b�lg�y� dağıtmak �ç�n varız.
128
129
bahsetm�şt �. R.S. – Ben bu anlattıklar ını b�l�yorum, b�r arkadaşın bahsetm�şt�. Sana gelecek olan k�ş�ler�n k�m olduğunu öğrend�ğ�nde, onların c�dd� b�r kısmı “kend�l�ğ�nden” �y�leş�rlerm�ş. M.Ç. – Bu tarz “kend�l�ğ�nden” �y�leşme olayı, daha z�yade musallat bulaşmış k �ş�lerde �ş�lerde görülür. görülür. B�r yak ınım, f�lanca k �ş�n�n bedens�z kaynaklı olab�lecek b�r ş�kâyet� olduğunu paylaşıyor. Ve uzaktan uzakt an b�r bakar mısın, d�ye r�ca ed�yor. O durumdak� “bakma”, enerj�sel b�r kontak sağlamadır k�ş�yle. Ve bunu yaptığında zaten k�ş�de b�r musallat varsa, g�der. Bakayım �y�leşt�rey�m n�yet�yle bakmasan b�le, sen�n enerj�n söz konusu k�ş�ye doğru aktığı �ç�n, b�r olay varsa çözüme kavuşur. Bu ben�m tarafından başlatılmış tek taraflı enerj�sel b�r bağ kurmadır. Ben� b�lenler, özell�kle de öğrenc�ler�m, b�r dertler� olduğunda bu bağı kend�ler� başlatırlar. Sıkıntıya düştükler�nde, ben� düşünmeler�, enerj� akışını hareketlend�rmeler� �ç�n yeterl�d�r çoğu zaman. Ve ben bunu nad�ren h�sseder�m. Sonuçta ben b�r kanal olduğum �ç�n, �nsanlar bana bağlanarak enerj�y� çekeb�l�rler. Bunda b�r sorun yok. Rabıta ded�ğ�m�z olay da bu aslında. Kanalı düşünür ve onu gözünde canlandırırsan, enerj�y� alırsın. Nasıl k� b�r �nsanı düşündüğünde sev�nç duyar, neşelen�r ve mutlu olursan, ben� düşündüğünde de enerj� akışını başlatırsın. k ullanılmış h�ssetR.S. – Anladım, sen b�r trafosun . Kend�n� bazen kullanılmış m�yor musun? Veya en azından sen� k�mler�n kullanab�leceğ�n� seçem�yor musun?
R.S. – Ben y�ne Kundal�n�’ye dönmem�z� r�ca edeceğ�m. K undal�n� gücünü kend�nde açan �nsan, onunla neler yapab�l�r? M.Ç. – Ondan önce c�nsel enerj� konusuna g�rmem�z gerek�yor. C�nsell�k, tekâmül yollarından b�r�d�r. Çünkü Kundal�n�, bedende bulunduğu yer �t�bar�yle, c�nsel eylemle zeng�n olarak beslenen ve sıkça kend�l�ğ�nden c�nsell�kle b�rl�kte ortaya çıkan �nsanın b�l�nen en yüksek tanrısal gücüdür. Normalde apış arasında yılan b�ç�m�nde kıvrılıp uyur. Sanskr�tçe Kundal�n� de zaten bu anlama gelmekted�r. Geçt�ğ�m�z günlerde tam da bu konuyla �lg�l� yapmış olduğum b�r söyleş�y� aktarmakla, konuya ışık tutmuş olacağız.
M.Ç. – Kundal�n�’n�n karşılığını ben erm�şl�k olarak görüyorum. Kerametler göstermek, Ledün İlm� adı ver�len �l�m. Kundal�n� uyuyan yılan anlamına gel�r ve k�ş�n�n üzer�ndek� tanrısal güçler�n �şaret�, sembolüdür. Aslında bey�ndek� bazı yerler�n açılıp da günümüz şartlarında doğaüstü olarak görülen b�r takım güçlere ulaşıl masıdır Kundal�n�. Günümüzde Kundal�n�’ye yönel�k çok fazla çalışmalar yapılıyor. Hatta Kundal�n� Re�k� den�len b�r enerj� kanalı var, onunla Kundal�n�’n�n gerçeğ�n� karıştırıyorlar. Ama şöyle b�r şey var. Ledün �lm� �ç�n, “o alınmaz, ver�l�r”, den�l�r. Yan� çalışmayla b�r yere kadar varırsın. Bu t�p keramet gösterme yet�ler� bazı k�ş�lere ver�l�r. R.S. – B�r k�ş�, k end�nde öyle b�r farklılığın olduğunu nasıl anlar? Ver�leceklerden m�d�r, yoksa çalışmalara rağmen bell� b�r düzeyde kalacaklardan mıdır?
M.Ç. – B�r öğrenc�m, yaratılış amacımın kullanılmak olduğunu söyler. Ben çok fazla tav�z ver�p, �nsanlara çok fazla tolerans göster�yorum. Sabır eş�ğ�m yüksekt �r ben�m. Ama bazı k�ş�lere karşı kend�m� kapatmak �stersem, kapatab�l�yorum. O da ben�m n�yet�m, aklımda b�t�rd�kten sonra, benden yararlanması zor. Artı olarak kısasa kısas b�le devreye g�r�yor. Ben özell�kle, kasıtlı olarak h�ç k�mseye karşı bu �lkey� uygulamadığım halde, vebalden korktuğum halde S�stem bu şek�lde tepk� vereb�l�yor. K�m ne yaparsa, kend�ne yapmış olmuyor mu zaten? 130
“CİNSEL SİMYA – MİSTİĞİN YOLU” KİTABI’NDA Kİ TABI’NDA YER ALAN SÖYLEŞİ SÖYLE Şİ R. Zankova: Evet, ş�md� de yasak konu üzer�nde konuşalım... K�tabın okuyucularına söylemek �sted�ğ�n b�r şeyler vardır d�ye düşünüyorum. M. Çayır: Tab�, var... C�nsel enerj�, b�l�rs�n, omurga ve enerj� beden �le �lg�l� b�r olay. Omurga üzer�nde yed� adet çakra sıralı. Omurganın d�b�nden yukarı doğru çıkan �k� adet enerj� kanalı var. Omurga üzer�nde b�rleşt�kler� merkezlere çakra den�l�r. Sağ kanal poz�t�ft�r. Rahman, ve Allahu �sm�ndek� “Al” dır. Sol kanal negat�ft�r. Rah�m ve “La” dır. Ortadak� omurga üzer� nötrdür, dengen�n dengen�n yer�d�r. Yan� “Hu” dur. İk� k� ş� sev�şt�ğ�nde, sev�şt �ğ�nde, poz�t�f ve negat�f �k� enerj�y� üret�p, hareketlend�r�p, s�stemden yukarı çıkartıyorlar. çıkartıyorlar. R. Zankova: B�raz açar mısın? Nerede üret�l�yor bu enerj� ve yukarı ne şek�lde çıkıyor? M. Çayır: İk�nc� çakrada üret�l�yor. Bu çakra, c�nsel enerj�n�n üret�ld�ğ�, yaratıcılıkla bağlantılı merkezd�r. İk�nc� çakrada üret�len enerj�, oradan aşağı �n�p, apış arasındak� Kundal �n�’ye �n�yor. Kundal�n�’den de tekrar yukarı, bu defa b�r�nc�, �k�nc� ve sırasıyla sonuncu çakraya kadar çıkab�l�yor. Bu, herkeste olacak d�ye b�r şey yok. Şurayı açıkça bel�rtmek gerek. K�ş�, 131
bahsetm�şt �. R.S. – Ben bu anlattıklar ını b�l�yorum, b�r arkadaşın bahsetm�şt�. Sana gelecek olan k�ş�ler�n k�m olduğunu öğrend�ğ�nde, onların c�dd� b�r kısmı “kend�l�ğ�nden” �y�leş�rlerm�ş. M.Ç. – Bu tarz “kend�l�ğ�nden” �y�leşme olayı, daha z�yade musallat bulaşmış k �ş�lerde �ş�lerde görülür. görülür. B�r yak ınım, f�lanca k �ş�n�n bedens�z kaynaklı olab�lecek b�r ş�kâyet� olduğunu paylaşıyor. Ve uzaktan uzakt an b�r bakar mısın, d�ye r�ca ed�yor. O durumdak� “bakma”, enerj�sel b�r kontak sağlamadır k�ş�yle. Ve bunu yaptığında zaten k�ş�de b�r musallat varsa, g�der. Bakayım �y�leşt�rey�m n�yet�yle bakmasan b�le, sen�n enerj�n söz konusu k�ş�ye doğru aktığı �ç�n, b�r olay varsa çözüme kavuşur. Bu ben�m tarafından başlatılmış tek taraflı enerj�sel b�r bağ kurmadır. Ben� b�lenler, özell�kle de öğrenc�ler�m, b�r dertler� olduğunda bu bağı kend�ler� başlatırlar. Sıkıntıya düştükler�nde, ben� düşünmeler�, enerj� akışını hareketlend�rmeler� �ç�n yeterl�d�r çoğu zaman. Ve ben bunu nad�ren h�sseder�m. Sonuçta ben b�r kanal olduğum �ç�n, �nsanlar bana bağlanarak enerj�y� çekeb�l�rler. Bunda b�r sorun yok. Rabıta ded�ğ�m�z olay da bu aslında. Kanalı düşünür ve onu gözünde canlandırırsan, enerj�y� alırsın. Nasıl k� b�r �nsanı düşündüğünde sev�nç duyar, neşelen�r ve mutlu olursan, ben� düşündüğünde de enerj� akışını başlatırsın. k ullanılmış h�ssetR.S. – Anladım, sen b�r trafosun . Kend�n� bazen kullanılmış m�yor musun? Veya en azından sen� k�mler�n kullanab�leceğ�n� seçem�yor musun?
M.Ç. – B�r öğrenc�m, yaratılış amacımın kullanılmak olduğunu söyler. Ben çok fazla tav�z ver�p, �nsanlara çok fazla tolerans göster�yorum. Sabır eş�ğ�m yüksekt �r ben�m. Ama bazı k�ş�lere karşı kend�m� kapatmak �stersem, kapatab�l�yorum. O da ben�m n�yet�m, aklımda b�t�rd�kten sonra, benden yararlanması zor. Artı olarak kısasa kısas b�le devreye g�r�yor. Ben özell�kle, kasıtlı olarak h�ç k�mseye karşı bu �lkey� uygulamadığım halde, vebalden korktuğum halde S�stem bu şek�lde tepk� vereb�l�yor. K�m ne yaparsa, kend�ne yapmış olmuyor mu zaten? 130
tekâmül �ç�n c�nsell�ğ� kullanıyorsa, üret�len üret�len enerj� �k�nc� ça kradan, Kundal�n�’ye ve oradan da yukarıya g�der. Başka b�r enstrüman kullanıyorsa, örneğ�n sevg�y� kullanıyorsa, herkese, her şeye sevg� ve �y� n�yetler�yle hareket ed�yorsa, enerj� dördüncü çakradan, yan� kalp çakrasından Kundal�n�’ye �ner, ve ondan sonra yukarı doğru çıkar.
R. Zankova: İlg�nç. Gözlemler�m bu şek�lde olmadı. Belk� de çok hızlı �n�p çıktığı �ç�n olab�l�r. B�r de enerj� sırf omurga boyu çıkmıyor. Özell�kle ayak tabanlarında çok kuvvetl� b�r kaynama var ve oradan �t�baren çok hızlı b�r enerj� g�r�ş� gerçekleş�yor. Tab� bu orgazm esnasında oluyor. M. Çayır: Öğret�lerde böyle b�r b�lg�ye rastlamadım. Bu yönde b�r gözlem�m veya ulaşan b�r paylaşım da yok. R. Zankova: Fakat sonuçta bu tür b�lg�ler, üstatların gözlemler� sonucunda yazılmış ve s�stemlend�r�lm�ş değ�l m�d�r? Ben�m gözlem�m de gayet net ve kes �n olacak kadar süre �ç�n ve defalarca prat�k ed�ld�. Örneğ�n oran verecek olursam, beş orgazmın üçünde enerj� ayak tabanlarından g�rm�şt�r d�yeb�l�r�m. Bana has b�r gözlem olsa b�le, sonuçta f�zyoloj�m�z temelde aynı. En azından kadınlar �ç�n kes�n aynı. Ve öyle olduğu �ç�n, başka �nsanların da aynı deney�mler� yaşayab�lmeler� gerek�r. Buna rağmen kend� deney�mler�m� genellemeye çalışmam hatalı olur. M. Çayır: Doğru. R. Zankova: İslam’da yapıldığını b�ld�ğ�n b�r c�nsel tekn�k var mı? M. Çayır: Özell�kle uygulandığından haberdar olduğum b�r tekn�k yok. Hatta şeyhler mür�tler�n�n mür�tler�n�n c�nsell�ğ�n� k asıtlı olarak kapatmaya çalışırlar. Tekâmülü yavaşlatmak �ç�n, durdurmak �ç�nd�r bu. R. Zankova: Arapların İmsak
Geleneğ�n�n olduğunu b�l� yorum. Geceden sabaha kadar süren kes�nt�l� sev�şmelerde, erkeğ�n orgazmı sabaha kadar gec�kt�r�l�yordu. Sence İmsak Yöntem� �le elde ed�len c�nsel enerj�dek� yüksel�ş�, tekâmül amaçlı olarak kullanmış olab�l�rler m�? Yoksa sırf zevk� tırmandırmak �ç�n m� boşalmayı gec�kt�r�yorlardı? 132
R.S. – Ben y�ne Kundal�n�’ye dönmem�z� r�ca edeceğ�m. K undal�n� gücünü kend�nde açan �nsan, onunla neler yapab�l�r? M.Ç. – Ondan önce c�nsel enerj� konusuna g�rmem�z gerek�yor. C�nsell�k, tekâmül yollarından b�r�d�r. Çünkü Kundal�n�, bedende bulunduğu yer �t�bar�yle, c�nsel eylemle zeng�n olarak beslenen ve sıkça kend�l�ğ�nden c�nsell�kle b�rl�kte ortaya çıkan �nsanın b�l�nen en yüksek tanrısal gücüdür. Normalde apış arasında yılan b�ç�m�nde kıvrılıp uyur. Sanskr�tçe Kundal�n� de zaten bu anlama gelmekted�r. Geçt�ğ�m�z günlerde tam da bu konuyla �lg�l� yapmış olduğum b�r söyleş�y� aktarmakla, konuya ışık tutmuş olacağız.
“CİNSEL SİMYA – MİSTİĞİN YOLU” KİTABI’NDA Kİ TABI’NDA YER ALAN SÖYLEŞİ SÖYLE Şİ R. Zankova: Evet, ş�md� de yasak konu üzer�nde konuşalım... K�tabın okuyucularına söylemek �sted�ğ�n b�r şeyler vardır d�ye düşünüyorum. M. Çayır: Tab�, var... C�nsel enerj�, b�l�rs�n, omurga ve enerj� beden �le �lg�l� b�r olay. Omurga üzer�nde yed� adet çakra sıralı. Omurganın d�b�nden yukarı doğru çıkan �k� adet enerj� kanalı var. Omurga üzer�nde b�rleşt�kler� merkezlere çakra den�l�r. Sağ kanal poz�t�ft�r. Rahman, ve Allahu �sm�ndek� “Al” dır. Sol kanal negat�ft�r. Rah�m ve “La” dır. Ortadak� omurga üzer� nötrdür, dengen�n dengen�n yer�d�r. Yan� “Hu” dur. İk� k� ş� sev�şt�ğ�nde, sev�şt �ğ�nde, poz�t�f ve negat�f �k� enerj�y� üret�p, hareketlend�r�p, s�stemden yukarı çıkartıyorlar. çıkartıyorlar. R. Zankova: B�raz açar mısın? Nerede üret�l�yor bu enerj� ve yukarı ne şek�lde çıkıyor? M. Çayır: İk�nc� çakrada üret�l�yor. Bu çakra, c�nsel enerj�n�n üret�ld�ğ�, yaratıcılıkla bağlantılı merkezd�r. İk�nc� çakrada üret�len enerj�, oradan aşağı �n�p, apış arasındak� Kundal �n�’ye �n�yor. Kundal�n�’den de tekrar yukarı, bu defa b�r�nc�, �k�nc� ve sırasıyla sonuncu çakraya kadar çıkab�l�yor. Bu, herkeste olacak d�ye b�r şey yok. Şurayı açıkça bel�rtmek gerek. K�ş�, 131
M. Çayır: Taoculardan etk�lenm�ş olmalılar. En azından b�r kısım kes�n olarak b�l�nçl�yd� ve tekâmül yönünden haberdardı. R. Zankova: Gerek Tao B�lgel�ğ� gerekse H�nt Tantra Geleneğ�, c�nsel enerj�n�n yaratıcı ve dönüştürücü yapısının b�l�nc�nde olarak, öğ ret�ler�nde gen�ş b�r yer ayırmışlardı. Geleneksel tek tanrılı �nançlar kapsamında �se c�nsel enerj� meseles�ne daha uzak durulduğunu görüyoruz. Har�c � (zah�r�) geleneklerde geleneklerde c�nsel b�lgel�ğe yer yok. Kur’an �çer�s�nde bu konuyla �lg�l� olarak yazılmış ayetler yok mudur? M. Çayır: Tarık Sures�’nde Kundal�n�’ye �l�şk�n ş�frel� b�r b�lg� var. “İnsan neden yaratıldığına b�r baksın! Atılan b�r sudan yaratıldı. (O su) sırt �le göğüs kafes� arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şek�lde yarattığı) �nsanı tekrar yaratmaya da kad�rd�r.” (Tarık Sures�, 5-8) D�yanet çev�r�s�nde “su” olarak geçen sıvının, meallerde belden ve kaburga kem�kler�n�n arasından, kadının leğen kem�kler� arasından, göğüs kafes� arasından, omurga üzer�nden çıktığı açıklanır. Bunu tam olarak nasıl anlatacağımı b�lem�yorum, ama sperm her ne kadar b�yoloj�k b�r süreç sonucu oluşuyorsa da, ona canlılık katılması tam orgazm sırasında olur. Şöyle de açıklanab�l�r. İk� tür hücre yapısı vardır. B�r� onarıcı b�r� yaratıcıdır. Yaratıcı hücre transfer�yle ruhtan üflenm�ş olur. Ve bu olay sadece orgazm esnasında olur. R. Zankova: C�nsel enerj�y� kend�n �ç�n ne şek�lde kullanıyorsun? M. Çayır: Ben enerj�y� d�rekt olarak çek�yorum. Fakat b�lg� yönünden şunu söylemem faydalı olur. Orgazm esnasında alt b�l�nç sustuğu, üst b�l�nç açıldığı �ç�n, o anda �maj�ne ed�len şeyler�n olma �ht�mal� daha yüksekt�r. Çek�m yasası rahatça devreye g�rer. Orgazm sırasında ve bell� b�r süre sonrasına kadar, ruhlar bedene �nm�ş g�b� oluyor. Ve sev�ş�rken �nsan saf z�h�n hal�ne bürünüp, B�g Bang’� yaşıyor. Büyük Patlamayı. Onun yaşadığı, yaratılışın patlamasının b�r küçük örneğ�d�r. İnsanlar en çok sev�şme sırasında vaatte bulunuyor. “Sen� hep seveceğ�m, sana �y� davranacağım.” g�b� �çten, yürekten gelen sam�m� sözler. Neden? Çünkü �nsan o zaman Yaratıcıya yak133
tekâmül �ç�n c�nsell�ğ� kullanıyorsa, üret�len üret�len enerj� �k�nc� ça kradan, Kundal�n�’ye ve oradan da yukarıya g�der. Başka b�r enstrüman kullanıyorsa, örneğ�n sevg�y� kullanıyorsa, herkese, her şeye sevg� ve �y� n�yetler�yle hareket ed�yorsa, enerj� dördüncü çakradan, yan� kalp çakrasından Kundal�n�’ye �ner, ve ondan sonra yukarı doğru çıkar.
R. Zankova: İlg�nç. Gözlemler�m bu şek�lde olmadı. Belk� de çok hızlı �n�p çıktığı �ç�n olab�l�r. B�r de enerj� sırf omurga boyu çıkmıyor. Özell�kle ayak tabanlarında çok kuvvetl� b�r kaynama var ve oradan �t�baren çok hızlı b�r enerj� g�r�ş� gerçekleş�yor. Tab� bu orgazm esnasında oluyor. M. Çayır: Öğret�lerde böyle b�r b�lg�ye rastlamadım. Bu yönde b�r gözlem�m veya ulaşan b�r paylaşım da yok. R. Zankova: Fakat sonuçta bu tür b�lg�ler, üstatların gözlemler� sonucunda yazılmış ve s�stemlend�r�lm�ş değ�l m�d�r? Ben�m gözlem�m de gayet net ve kes �n olacak kadar süre �ç�n ve defalarca prat�k ed�ld�. Örneğ�n oran verecek olursam, beş orgazmın üçünde enerj� ayak tabanlarından g�rm�şt�r d�yeb�l�r�m. Bana has b�r gözlem olsa b�le, sonuçta f�zyoloj�m�z temelde aynı. En azından kadınlar �ç�n kes�n aynı. Ve öyle olduğu �ç�n, başka �nsanların da aynı deney�mler� yaşayab�lmeler� gerek�r. Buna rağmen kend� deney�mler�m� genellemeye çalışmam hatalı olur. M. Çayır: Doğru. R. Zankova: İslam’da yapıldığını b�ld�ğ�n b�r c�nsel tekn�k var mı? M. Çayır: Özell�kle uygulandığından haberdar olduğum b�r tekn�k yok. Hatta şeyhler mür�tler�n�n mür�tler�n�n c�nsell�ğ�n� k asıtlı olarak kapatmaya çalışırlar. Tekâmülü yavaşlatmak �ç�n, durdurmak �ç�nd�r bu. R. Zankova: Arapların İmsak
Geleneğ�n�n olduğunu b�l� yorum. Geceden sabaha kadar süren kes�nt�l� sev�şmelerde, erkeğ�n orgazmı sabaha kadar gec�kt�r�l�yordu. Sence İmsak Yöntem� �le elde ed�len c�nsel enerj�dek� yüksel�ş�, tekâmül amaçlı olarak kullanmış olab�l�rler m�? Yoksa sırf zevk� tırmandırmak �ç�n m� boşalmayı gec�kt�r�yorlardı? 132
laşıyor ve o sonsuz �mkânlar okyanusuna. Tanrısal yaratıcılığa da sah�p oluyor bu zamanda. Bundan dolayı �maj�ne ett�ğ� şeyler, gerçeğe dönüyor. Çünkü o anlarda tanrısal yaratıcılık başlıyor. Eğer �maj�nasyonu maddesel, dünyasal boyuta �nd�r�rsen, maj�ye dönüyor.
R. Zankova: Evet, �lg�nç b�lg�ler. Maj� dey�nce hep korkulur oysa. Maj�y� bu yönüyle yaşamak, sonuç aldığını görmek güzel. C�nsel �n�s�yasyon �le �lg�l� neler söylers�n? Bu konuyu b�raz aydınlat b�ze. Gerçekte geçerl�l�ğ� var mıdır? Yoksa daha z�yade fırsatçıların kadınları yatağa atmak �ç�n uydurdukları b�r tezgâh mıdır? M. Çayır: C�nsel �n�s�yasyon var ve üstel�k de çok güçlüdür. Çünkü bu şekl�yle �n�s�yasyon doğrudan ruhtan ruha g�rer. O ank� enerj�y� ruh ürett�ğ�ne göre, DNA + ruh enerj�s�n� beraberce transfer etm�ş olur. Kadının �ç�ne boşalması gerekl�d�r. Ruhtan üflemen�n aslı da budur. Belk� duymuşsundur, ş�facılıkta ve el vermede ağıza tükürme vardır. Ama bunda sadece DNA vardır. R. Zankova: İst�smara açık b�r alan. İn�s�yatörünü �y� seçmek gerek der�m :) Anlatmak �sted�ğ�n başka b�r konu veya �lave b�r şeyler var mı? M. Çayır: C�nsel Musallat konusunu konuşalım. Musallatın da türler� var. Erkeğe de kadınlara da bulaşır, bulaştırılır. B�raz b�lg� verey�m, çünkü günümüzde çok yaygın. Eşc�nsel �nsanların öneml� b�r kısmı, doğuştan değ�l, sonradan eğ�l�m gel�şt�ren �nsanlardır. Onların da b�rçoğunda musallatın payı var. Musallat genelde on dört - on beş yaşlarındak� çocuklarda �lk üç çakraya yapışır ve sarar. B�r enerj� balçığı m�sal�. Çocuğun c�nsel enerj�s�yle beslen�r. Çocuk eşc�nsel olmasa da, zamanla eşc�nsell�ğe dönüyor, sonrasında p�şmanlıktan üret�len ener j�yle beslen�yor musallat. Kadınla rdak� olay daha farklıdır. farklıdı r. Genelde tek başına yaşayan kadınların, l�se, ün�vers�te yıllarında, egolarını f�şleyerek başlarlar. “Sen har�kasın, mükemmels�n, üstünsün…” g�b� �lt�fatlarla överek, gerçek dünyadan koparıp hayal dünyasına sürüklerler. Tam güven� kazandık13 4
M. Çayır: Taoculardan etk�lenm�ş olmalılar. En azından b�r kısım kes�n olarak b�l�nçl�yd� ve tekâmül yönünden haberdardı. R. Zankova: Gerek Tao B�lgel�ğ� gerekse H�nt Tantra Geleneğ�, c�nsel enerj�n�n yaratıcı ve dönüştürücü yapısının b�l�nc�nde olarak, öğ ret�ler�nde gen�ş b�r yer ayırmışlardı. Geleneksel tek tanrılı �nançlar kapsamında �se c�nsel enerj� meseles�ne daha uzak durulduğunu görüyoruz. Har�c � (zah�r�) geleneklerde geleneklerde c�nsel b�lgel�ğe yer yok. Kur’an �çer�s�nde bu konuyla �lg�l� olarak yazılmış ayetler yok mudur? M. Çayır: Tarık Sures�’nde Kundal�n�’ye �l�şk�n ş�frel� b�r b�lg� var. “İnsan neden yaratıldığına b�r baksın! Atılan b�r sudan yaratıldı. (O su) sırt �le göğüs kafes� arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şek�lde yarattığı) �nsanı tekrar yaratmaya da kad�rd�r.” (Tarık Sures�, 5-8) D�yanet çev�r�s�nde “su” olarak geçen sıvının, meallerde belden ve kaburga kem�kler�n�n arasından, kadının leğen kem�kler� arasından, göğüs kafes� arasından, omurga üzer�nden çıktığı açıklanır. Bunu tam olarak nasıl anlatacağımı b�lem�yorum, ama sperm her ne kadar b�yoloj�k b�r süreç sonucu oluşuyorsa da, ona canlılık katılması tam orgazm sırasında olur. Şöyle de açıklanab�l�r. İk� tür hücre yapısı vardır. B�r� onarıcı b�r� yaratıcıdır. Yaratıcı hücre transfer�yle ruhtan üflenm�ş olur. Ve bu olay sadece orgazm esnasında olur. R. Zankova: C�nsel enerj�y� kend�n �ç�n ne şek�lde kullanıyorsun? M. Çayır: Ben enerj�y� d�rekt olarak çek�yorum. Fakat b�lg� yönünden şunu söylemem faydalı olur. Orgazm esnasında alt b�l�nç sustuğu, üst b�l�nç açıldığı �ç�n, o anda �maj�ne ed�len şeyler�n olma �ht�mal� daha yüksekt�r. Çek�m yasası rahatça devreye g�rer. Orgazm sırasında ve bell� b�r süre sonrasına kadar, ruhlar bedene �nm�ş g�b� oluyor. Ve sev�ş�rken �nsan saf z�h�n hal�ne bürünüp, B�g Bang’� yaşıyor. Büyük Patlamayı. Onun yaşadığı, yaratılışın patlamasının b�r küçük örneğ�d�r. İnsanlar en çok sev�şme sırasında vaatte bulunuyor. “Sen� hep seveceğ�m, sana �y� davranacağım.” g�b� �çten, yürekten gelen sam�m� sözler. Neden? Çünkü �nsan o zaman Yaratıcıya yak133
tan sonra �pler� el�ne geç�r�rler ve her �sted�ğ�n� yaptırırlar. C�nsel �l�şk�ye g�rmeler�ne �z�n vermezler başkalarıyla, uzak tutarlar. Sadece kend�ler�nden zevk almalarını �sterler. Kadına ürett�rd�kler� her türlü enerj�den, korkudan, suçluluktan, p�şmanlıktan ve tab� k� en yoğun olduğu �ç�n, c�nsell�kten de yararlanırlar. Asalak g�b�, kadına ürett�r�rler, sonra onunla beslen�rler. Gerek kadındak� gerekse erkektek� musallat, eh�l ellerle çok kısa b�r sürede gönder�l�r.
R. Zankova: Yan� kadın �le erkeğ�n musallatı ayrı mıdır? M. Çayır: Ayrı türler� vardır. Fakat ayn ı tür hem kadına kad ına hem de erkeğe yapışa da b�l�r. Musallat aslında genel anlamda asalak enerj�d�r. P�re g�b�, b�t g�b�, kene g�b�. Erkek çocuklara yapışanın b�l�nç sev�yes� düşüktür. Fakat enerj�y� emeb�lmek �ç�n, enerj�k beden� gel�şk�nd�r. C�ns�yet� de yoktur. Kızlarda da olab�l�yor. Fakat kızlarınk� daha g�zl� kapaklı olab�l�yor. Kadınlara tecavüz eden� �se çok zek�d�r ve c�ns�yet� vardır. Eşc�nsel vakaların çoğu bu yüzden enerj�sel yaklaşımla tedav� ed�leb�l�r. R. Zankova: Anladım. B�r de papaz büyüsü denen b�r c�nsel büyü vardı. Anlatır mısın onu da? M. Çayır: Papaz büyüsü… İk�nc� çakrayı bozuyorlar. Yavaşlatıyorlar. C�nsell�k ve yaratıcılıkla �lg�l� her şey� öldürüyorlar. Bu büyüyü bozdurmak �ç�n �k�nc� çakrayı dengelemek lazım. Son derece bas�t b�len �ç�n. “Kend�m� k�l�tl� h�ssed�yorum”, “k�l�tlend�m”, “üretem�yorum”, “düşünem�yorum”. Bu kel�meler�, papaz büyüsü yapılan �nsanlardan sıklıkla duyarız. Özell�kle “k�l�tlend�m” sözü, bar�z b�r gösterged�r. Sanatçılarda, b�l�m adamlarında, ressam, yazar ve şa�rlerde �k�nc� çakra ters�ne hızlı döner. Doğal olarak onların l�b�dosu da yüksekt�r. Yaratıcılık gücünü yükseltmek �ç�n, o çakranın hızını ayarlamak gerek�r. Frekansını arttırmak. Bunun �ç�n de b�r çalışma önereb�l�r�m. İn�s�ye olanlar yapab�l�r, olmayanlara öner�lmez. R. Zankova: Çok sev�n�r�m (sev�n�r�z)…
135
laşıyor ve o sonsuz �mkânlar okyanusuna. Tanrısal yaratıcılığa da sah�p oluyor bu zamanda. Bundan dolayı �maj�ne ett�ğ� şeyler, gerçeğe dönüyor. Çünkü o anlarda tanrısal yaratıcılık başlıyor. Eğer �maj�nasyonu maddesel, dünyasal boyuta �nd�r�rsen, maj�ye dönüyor.
R. Zankova: Evet, �lg�nç b�lg�ler. Maj� dey�nce hep korkulur oysa. Maj�y� bu yönüyle yaşamak, sonuç aldığını görmek güzel. C�nsel �n�s�yasyon �le �lg�l� neler söylers�n? Bu konuyu b�raz aydınlat b�ze. Gerçekte geçerl�l�ğ� var mıdır? Yoksa daha z�yade fırsatçıların kadınları yatağa atmak �ç�n uydurdukları b�r tezgâh mıdır? M. Çayır: C�nsel �n�s�yasyon var ve üstel�k de çok güçlüdür. Çünkü bu şekl�yle �n�s�yasyon doğrudan ruhtan ruha g�rer. O ank� enerj�y� ruh ürett�ğ�ne göre, DNA + ruh enerj�s�n� beraberce transfer etm�ş olur. Kadının �ç�ne boşalması gerekl�d�r. Ruhtan üflemen�n aslı da budur. Belk� duymuşsundur, ş�facılıkta ve el vermede ağıza tükürme vardır. Ama bunda sadece DNA vardır. R. Zankova: İst�smara açık b�r alan. İn�s�yatörünü �y� seçmek gerek der�m :) Anlatmak �sted�ğ�n başka b�r konu veya �lave b�r şeyler var mı? M. Çayır: C�nsel Musallat konusunu konuşalım. Musallatın da türler� var. Erkeğe de kadınlara da bulaşır, bulaştırılır. B�raz b�lg� verey�m, çünkü günümüzde çok yaygın. Eşc�nsel �nsanların öneml� b�r kısmı, doğuştan değ�l, sonradan eğ�l�m gel�şt�ren �nsanlardır. Onların da b�rçoğunda musallatın payı var. Musallat genelde on dört - on beş yaşlarındak� çocuklarda �lk üç çakraya yapışır ve sarar. B�r enerj� balçığı m�sal�. Çocuğun c�nsel enerj�s�yle beslen�r. Çocuk eşc�nsel olmasa da, zamanla eşc�nsell�ğe dönüyor, sonrasında p�şmanlıktan üret�len ener j�yle beslen�yor musallat. Kadınla rdak� olay daha farklıdır. farklıdı r. Genelde tek başına yaşayan kadınların, l�se, ün�vers�te yıllarında, egolarını f�şleyerek başlarlar. “Sen har�kasın, mükemmels�n, üstünsün…” g�b� �lt�fatlarla överek, gerçek dünyadan koparıp hayal dünyasına sürüklerler. Tam güven� kazandık-
tan sonra �pler� el�ne geç�r�rler ve her �sted�ğ�n� yaptırırlar. C�nsel �l�şk�ye g�rmeler�ne �z�n vermezler başkalarıyla, uzak tutarlar. Sadece kend�ler�nden zevk almalarını �sterler. Kadına ürett�rd�kler� her türlü enerj�den, korkudan, suçluluktan, p�şmanlıktan ve tab� k� en yoğun olduğu �ç�n, c�nsell�kten de yararlanırlar. Asalak g�b�, kadına ürett�r�rler, sonra onunla beslen�rler. Gerek kadındak� gerekse erkektek� musallat, eh�l ellerle çok kısa b�r sürede gönder�l�r.
R. Zankova: Yan� kadın �le erkeğ�n musallatı ayrı mıdır? M. Çayır: Ayrı türler� vardır. Fakat ayn ı tür hem kadına kad ına hem de erkeğe yapışa da b�l�r. Musallat aslında genel anlamda asalak enerj�d�r. P�re g�b�, b�t g�b�, kene g�b�. Erkek çocuklara yapışanın b�l�nç sev�yes� düşüktür. Fakat enerj�y� emeb�lmek �ç�n, enerj�k beden� gel�şk�nd�r. C�ns�yet� de yoktur. Kızlarda da olab�l�yor. Fakat kızlarınk� daha g�zl� kapaklı olab�l�yor. Kadınlara tecavüz eden� �se çok zek�d�r ve c�ns�yet� vardır. Eşc�nsel vakaların çoğu bu yüzden enerj�sel yaklaşımla tedav� ed�leb�l�r. R. Zankova: Anladım. B�r de papaz büyüsü denen b�r c�nsel büyü vardı. Anlatır mısın onu da? M. Çayır: Papaz büyüsü… İk�nc� çakrayı bozuyorlar. Yavaşlatıyorlar. C�nsell�k ve yaratıcılıkla �lg�l� her şey� öldürüyorlar. Bu büyüyü bozdurmak �ç�n �k�nc� çakrayı dengelemek lazım. Son derece bas�t b�len �ç�n. “Kend�m� k�l�tl� h�ssed�yorum”, “k�l�tlend�m”, “üretem�yorum”, “düşünem�yorum”. Bu kel�meler�, papaz büyüsü yapılan �nsanlardan sıklıkla duyarız. Özell�kle “k�l�tlend�m” sözü, bar�z b�r gösterged�r. Sanatçılarda, b�l�m adamlarında, ressam, yazar ve şa�rlerde �k�nc� çakra ters�ne hızlı döner. Doğal olarak onların l�b�dosu da yüksekt�r. Yaratıcılık gücünü yükseltmek �ç�n, o çakranın hızını ayarlamak gerek�r. Frekansını arttırmak. Bunun �ç�n de b�r çalışma önereb�l�r�m. İn�s�ye olanlar yapab�l�r, olmayanlara öner�lmez. R. Zankova: Çok sev�n�r�m (sev�n�r�z)…
13 4
135
M. Çayır: İk�nc� bölgen�n z�kr� Uvvem�n’d�r. Günde 1000 defa tekrarlanır. İlg�l� olduğu bölge göbek ve c�nsel organ arasında kalan kısımdır. İç organların çalışma düzen� ele geç�r�l�r. Bu z�k�r de yapılırken �lg�l� bölgede baskı h�ssed�lmes� gerek�r. Bu çalışmada karında sancı, yırt ılma h�ss�, ısırgan otu sürünmüş g�b� yanma, c�nsel tahr�k ve alışılmıştan sık tuvalete çıkma görülür. R. Zankova: Teşekkür eder�m. Ve sanırım toparlanma vakt�… Randevuların olduğunu b�l�yorum.
M.Ç. – Yukarıdak� Yukarıda k� söyleş�, c�nsel enerj� meseles�n� yeter�nce aydınlatır sanırım. Ve dolaylı olarak Kundal�n�’y� de. Şuna d�kkat etmen� �ster�m k�, tar�hte adı geçen büyük adamlar, s�yas�, asker� �s�mler, sanatçılar, b�lgeler ve en öneml�s� Peygamberler, l�b�dosu yüksek olan �nsanlardır. Kundal�n�’n�n uyanması �ç�n, gereken zeng�n toprağa sah�pt�ler. Geçm�şte evl�yaların yaptığı �şlerde de, uyanan Kundal�n�’n�n parmak �zler� vardır. Kundal�n� gücü, bağı d�rekt olarak o ana z�hne, b�lg�sayarın ana �şlemc�s�ne bağlıdır. R.S. – Bu y�ne b�r nev� kanal o halde. Sende Kundal�n� uyanışının olduğunu söyleyeb�l�r m�s�n? M.Ç. – Bunu yaşayan k�ş� söylemez zaten. Neler yapılab�l�r konusuna dönersek, Ledün �lm�ne sah�p b�r� �ç�n şu den�l�r: B�r ağaca baktığı zaman üzer�nde kaç yaprak olduğunu söyleyeb�l�r. B�r ormana g�rd�ğ� zaman, kaç ağaç olduğunu b�leb�l�r. Esk� vel� zatlar s�mya sırrına vakıft ı örneğ�n, ağacın yaprağını altın madene dönüştürürlerd�. B�l�m yönünden b�r tezat yok, çünkü her şey�n hammaddes� b�r. B�lg�sayarın da şu ç�çeğ�n de, duvarda duran tablonun da… Fark, parçacıkların d�z�l�m�nden kaynaklı. D�z�l�me müdahale ett�ğ�n zaman, madden�n f�z�ksel özell�kler�n� de değ�şt�reb�l�yorsun. Ledün �lm� sah�b� �nsanlar, bu sev�yeded�r. Enerj� boyutunda b�r şeyler� değ�şt�rme �lm�ne erm�şlerd�r. Bu �l�m de manev� boyutta olanlar tarafından, b�zden üst sev�yede olanlar tarafından ver�l�r. B�zler yaptığımız enerj� çalışmalarıyla onların belk� b�r nebze sev�yeler�ne çıkmaya çalışıyoruz. Kopya çek�yoruz. Ve bazı havas k�taplarında der k�, “Bunun �ç�ndek� b�lg�ler� vel� zatların kerametler� �le karıştırmayın, bunlar uygulamadır.” Yan� fark şu k�, onlar �ster ve olur, b�zler �se uğraşır ve b�r şeyler yapmaya yapmaya çalışırız. Çünkü hak�kat aramakla bulunmaz, ama bulanlar ancak arayanlardır. R.S. – Aslında ben de şöyle düşünüyorum. Ararsın ararsın, yıllarca sabır eders�n, ama b�r noktada artık vaz geçers�n aramaktan. Bırakırsın. İşte aradığın, bu vazgeç�ş�n ardından gel�r.
M. Çayır: Şununla b�t�rel�m �stersen: B�r had�s var b�l�r m�s�n? Hz. Muhammed şunu söylerm�ş: “Dünyanızdan üç şey� sevd�m: koku, kadınlar ve namaz.” R. Zankova: J 03.04.2012, İstanbul
136
137
M. Çayır: İk�nc� bölgen�n z�kr� Uvvem�n’d�r. Günde 1000 defa tekrarlanır. İlg�l� olduğu bölge göbek ve c�nsel organ arasında kalan kısımdır. İç organların çalışma düzen� ele geç�r�l�r. Bu z�k�r de yapılırken �lg�l� bölgede baskı h�ssed�lmes� gerek�r. Bu çalışmada karında sancı, yırt ılma h�ss�, ısırgan otu sürünmüş g�b� yanma, c�nsel tahr�k ve alışılmıştan sık tuvalete çıkma görülür. R. Zankova: Teşekkür eder�m. Ve sanırım toparlanma vakt�… Randevuların olduğunu b�l�yorum. M. Çayır: Şununla b�t�rel�m �stersen: B�r had�s var b�l�r m�s�n? Hz. Muhammed şunu söylerm�ş: “Dünyanızdan üç şey� sevd�m: koku, kadınlar ve namaz.” R. Zankova: J 03.04.2012, İstanbul
136
M.Ç. – Haklısın. Mevlana da aynı şey� söylüyor zaten. Ve zaten kapı da dışarıdan değ�l, �çer�den açılır. Günümüzde bakıyorsun, medyumlar fal bakıyor, havas b�l�yor, yanında da Ledün İlm�’n� b�l�yor. Bu ne demek, b�l�yor musun? İnsanlar Ledün İlm�’n�n ne olduğunu b�lseler, medyumları taşlarlar. Allah katından ver�len b�r �l�m�, �nsan zaten söylemez. Ledün �lm�n� b�lse medyumlukla ne �ş� olab�l�r k� zaten? Bu �lm� verenler, ruhan� yükselm�şlerd�r. Ledün, ruhan� b�r öğret�d�r, Hızır kaynaklı. kayna klı. Bende olana da bazı �nsan lar keramet derler, ama bu doğru değ�l. Ben�m ş�fa konusunda b�r yeteneğ�m var. Ve bazılarına s�h�r görünmes�, görünmes�, sadece b�lg�s�zl�kler�nden b�lg�s�zl�kler�nden kaynak lanır. B�r�s� güzel şarkı söyler, b�r d�ğer� �y� ş��r yazar, ben de �nsanları �y�leşt�rme konusunda faydalı olab�l�yorum. Bu da b�r yetenek, o yüzden onu keramet olarak görmemek lazım.
İNİSİYATÖRÜ İNİSİYATÖRÜ SEÇMEK R.S. – İn�s�yasyon tam olarak ned�r? İn�s�ye olan k�ş�, olmayana göre ne tür kazanımlara sah�pt�r? Hayatında neler değ�ş�r? M.Ç. – İn�s�ye etmek, tam olarak enerj�y� kulla nab�lme hususunda yetk�lend�rmek, yetk � vermek anlamına gel�yor. İn�s�yasyon �le �n�s�yatör, k�ş�ye enerj� alanında yetenek aşılıyor. İn�s�ye olacak k�ş� o güne kadar h�ç enerj�yle b�l�nçl� olarak tanışmamış da olab�l�r, evvel�yatta başka �n�s�yasyonlar almış da olab�l�r. R.S. – Israrla �n�s�yatörü nasıl ve neye göre seçmem�z gerekt�ğ� konusuna dönüp duruyorum. Kanaat�me göre b�r k�ş�n�n enerj� dünyasında karşılaşacağı en büyük sıkıntı bu, uğrayab�leceğ� en büyük zarar, zarar, en fazla su�st �mal de y�ne �n�s�yatörü tarafından olur. Öyle k�, bedens�z varlıklarla uğraşmayı, �n�s�yatörle dalaşmaya terc�h edeb�l�r . İnsanlara enerj� dünyasının muc�zevî olanaklarını anlatırken, onları b�lg�lend�r�p, sevg� ve �lg�m�ze ortak etmey� üm�t ederken, d�ğer yandan d�b� görünmeyen sulara doğru çek�lme tehl�kes�ne karşı uyarmasak et�k olmaz. M.Ç. – End�şen� anlıyorum, çünkü bugün �n�s�yasyon adı altında, enerj� part�s� adı altında uyuşturucu ve toplu seks part�138
M.Ç. – Yukarıdak� Yukarıda k� söyleş�, c�nsel enerj� meseles�n� yeter�nce aydınlatır sanırım. Ve dolaylı olarak Kundal�n�’y� de. Şuna d�kkat etmen� �ster�m k�, tar�hte adı geçen büyük adamlar, s�yas�, asker� �s�mler, sanatçılar, b�lgeler ve en öneml�s� Peygamberler, l�b�dosu yüksek olan �nsanlardır. Kundal�n�’n�n uyanması �ç�n, gereken zeng�n toprağa sah�pt�ler. Geçm�şte evl�yaların yaptığı �şlerde de, uyanan Kundal�n�’n�n parmak �zler� vardır. Kundal�n� gücü, bağı d�rekt olarak o ana z�hne, b�lg�sayarın ana �şlemc�s�ne bağlıdır. R.S. – Bu y�ne b�r nev� kanal o halde. Sende Kundal�n� uyanışının olduğunu söyleyeb�l�r m�s�n? M.Ç. – Bunu yaşayan k�ş� söylemez zaten. Neler yapılab�l�r konusuna dönersek, Ledün �lm�ne sah�p b�r� �ç�n şu den�l�r: B�r ağaca baktığı zaman üzer�nde kaç yaprak olduğunu söyleyeb�l�r. B�r ormana g�rd�ğ� zaman, kaç ağaç olduğunu b�leb�l�r. Esk� vel� zatlar s�mya sırrına vakıft ı örneğ�n, ağacın yaprağını altın madene dönüştürürlerd�. B�l�m yönünden b�r tezat yok, çünkü her şey�n hammaddes� b�r. B�lg�sayarın da şu ç�çeğ�n de, duvarda duran tablonun da… Fark, parçacıkların d�z�l�m�nden kaynaklı. D�z�l�me müdahale ett�ğ�n zaman, madden�n f�z�ksel özell�kler�n� de değ�şt�reb�l�yorsun. Ledün �lm� sah�b� �nsanlar, bu sev�yeded�r. Enerj� boyutunda b�r şeyler� değ�şt�rme �lm�ne erm�şlerd�r. Bu �l�m de manev� boyutta olanlar tarafından, b�zden üst sev�yede olanlar tarafından ver�l�r. B�zler yaptığımız enerj� çalışmalarıyla onların belk� b�r nebze sev�yeler�ne çıkmaya çalışıyoruz. Kopya çek�yoruz. Ve bazı havas k�taplarında der k�, “Bunun �ç�ndek� b�lg�ler� vel� zatların kerametler� �le karıştırmayın, bunlar uygulamadır.” Yan� fark şu k�, onlar �ster ve olur, b�zler �se uğraşır ve b�r şeyler yapmaya yapmaya çalışırız. Çünkü hak�kat aramakla bulunmaz, ama bulanlar ancak arayanlardır. R.S. – Aslında ben de şöyle düşünüyorum. Ararsın ararsın, yıllarca sabır eders�n, ama b�r noktada artık vaz geçers�n aramaktan. Bırakırsın. İşte aradığın, bu vazgeç�ş�n ardından gel�r. 137
ler�n�n düzenlend�ğ� de doğru. Tab� k� öyle ortamlarda enerj� f�lan aramak boştur, �ş�n �sm�, sadece sapkınlıkları örten b�r masked�r.
R.S. – İn�s�yatörün, yan� enerj� üstadının düzgün ahlaka sah�p, tutarlı, �y� n�yetl� olması şart değ�l. Enerj�ye ulaşmayı, onu kullanmayı öğrenm�ş olab�l�r ve hatta çok �ler� dereceye varan yetenekler gel�şt�rm�ş olab�l�r, ama aynı zamanda düzenbaz, çıkarcı, fesat, haset dolu b�r k�ş�l�ğe de sah�p olab�l�r. Demeye çalıştığım şu k�, b�r�n�n herhang� b�r gücü el�nde bulundurması, �ster f�z�k� �sterse manev�, onun k�ş�l�ğ�n� tem�zlemez. Düzgün olmayan b�r k�ş�l�ğ�n el�ne geçen enerj�sel güç, k�m b�l�r nelere sebep olab�l�r. M.Ç. – Ded�ğ�m g�b�, �n�s�yatörü tartmak �ç�n, söyled�kler�ne, şovuna değ�l de, yaptıklarına bakıp, referans referans alacaklar. B�r�n�n telev�zyonda boy göstermes�, onun doğru k�ş� olmasını da gerekt�rm�yor. Onun ded�kler�n� koşulsuz kabul etmek yanlış. Her zaman ve her k�m olursa olsun, sorgulayıcı, şüphec� ve akılcı b�r tutum ta kınmak gerek�r. R.S. – Enerj� �le karşıt c�nsel etk�leme de yapılıyor, duyduğum kadarıyla. M.Ç. – Ben�m başıma sıkça gel�yor d�yeb�l�r�m. Gelen �nsanların enerj�k beden sağlığını, çakralarını düzenl�yorsun düzenl�yorsun.. Düzenleme yaparken, dışarıdan beş duyu har�c� b�r enerj� gel�yor. Bu enerj�y� �nsanlar kend� kalıplaşmış şek�ller�yle, sınırlı duyumlarıyla, beş duyunun �çer�s�ndek� b�r şeye çev�rmeye çalışıyorlar. B�ld�kler� b�r şeye. İk�nc� çakrasında sorun olan b�r k�ş�yle çalışma yaptığınız zaman, s�ze �lg� duyduğunu düşünüyor, öyle sanıyor. Ben�m bu durumlarda yaptığım açıklama, k�ş�ye gerçek b�r duygu yaşamadığı, olması gereken�n doktor – hasta, öğretmen – öğrenc� �l�şk�s� çerçeves�yle sınırlandığıdır. Bazıları, sürekl� �n�s�yatörü düşünmeye başlarlar, sürekl� yanında olmak �sterler ve sırf bu sebepten b�le, hoşlanma, karşı c�nsel beğen�, aşk duygularına kapıldıklarını düşünürler. Oysak� onlar s�zden yayılan enerj� kaynağına çek�l�rler sadece. Bunu dürüstçe açıklamak gerek�r. Bu enerj�sel duyuyu hazme139
M.Ç. – Haklısın. Mevlana da aynı şey� söylüyor zaten. Ve zaten kapı da dışarıdan değ�l, �çer�den açılır. Günümüzde bakıyorsun, medyumlar fal bakıyor, havas b�l�yor, yanında da Ledün İlm�’n� b�l�yor. Bu ne demek, b�l�yor musun? İnsanlar Ledün İlm�’n�n ne olduğunu b�lseler, medyumları taşlarlar. Allah katından ver�len b�r �l�m�, �nsan zaten söylemez. Ledün �lm�n� b�lse medyumlukla ne �ş� olab�l�r k� zaten? Bu �lm� verenler, ruhan� yükselm�şlerd�r. Ledün, ruhan� b�r öğret�d�r, Hızır kaynaklı. kayna klı. Bende olana da bazı �nsan lar keramet derler, ama bu doğru değ�l. Ben�m ş�fa konusunda b�r yeteneğ�m var. Ve bazılarına s�h�r görünmes�, görünmes�, sadece b�lg�s�zl�kler�nden b�lg�s�zl�kler�nden kaynak lanır. B�r�s� güzel şarkı söyler, b�r d�ğer� �y� ş��r yazar, ben de �nsanları �y�leşt�rme konusunda faydalı olab�l�yorum. Bu da b�r yetenek, o yüzden onu keramet olarak görmemek lazım.
İNİSİYATÖRÜ İNİSİYATÖRÜ SEÇMEK R.S. – İn�s�yasyon tam olarak ned�r? İn�s�ye olan k�ş�, olmayana göre ne tür kazanımlara sah�pt�r? Hayatında neler değ�ş�r? M.Ç. – İn�s�ye etmek, tam olarak enerj�y� kulla nab�lme hususunda yetk�lend�rmek, yetk � vermek anlamına gel�yor. İn�s�yasyon �le �n�s�yatör, k�ş�ye enerj� alanında yetenek aşılıyor. İn�s�ye olacak k�ş� o güne kadar h�ç enerj�yle b�l�nçl� olarak tanışmamış da olab�l�r, evvel�yatta başka �n�s�yasyonlar almış da olab�l�r. R.S. – Israrla �n�s�yatörü nasıl ve neye göre seçmem�z gerekt�ğ� konusuna dönüp duruyorum. Kanaat�me göre b�r k�ş�n�n enerj� dünyasında karşılaşacağı en büyük sıkıntı bu, uğrayab�leceğ� en büyük zarar, zarar, en fazla su�st �mal de y�ne �n�s�yatörü tarafından olur. Öyle k�, bedens�z varlıklarla uğraşmayı, �n�s�yatörle dalaşmaya terc�h edeb�l�r . İnsanlara enerj� dünyasının muc�zevî olanaklarını anlatırken, onları b�lg�lend�r�p, sevg� ve �lg�m�ze ortak etmey� üm�t ederken, d�ğer yandan d�b� görünmeyen sulara doğru çek�lme tehl�kes�ne karşı uyarmasak et�k olmaz. M.Ç. – End�şen� anlıyorum, çünkü bugün �n�s�yasyon adı altında, enerj� part�s� adı altında uyuşturucu ve toplu seks part�138
d�p, aşk, sevg� ve c�nsel sanrıların yatışıp g�tmes� �ç�n bell� b�r zaman geçmes� gerek�r. K�ş�ye göre değ�ş�r süre. İşte o sürey� kend� egosal yanlarını tatm�n etmek ve/veya c�nsel fayda sağlamak üzere değerlend�renler yok değ�l. Doktor, muayene ett�ğ� hastasını hasta olarak değ�l de, c�nsel çek�c�l�k yönüyle görmeye kalktığında, ne kadar et�kse bu durum, b�z�mk� de o kadar et�kt�r.
ler�n�n düzenlend�ğ� de doğru. Tab� k� öyle ortamlarda enerj� f�lan aramak boştur, �ş�n �sm�, sadece sapkınlıkları örten b�r masked�r.
R.S. – İn�s�yatörün, yan� enerj� üstadının düzgün ahlaka sah�p, tutarlı, �y� n�yetl� olması şart değ�l. Enerj�ye ulaşmayı, onu kullanmayı öğrenm�ş olab�l�r ve hatta çok �ler� dereceye varan yetenekler gel�şt�rm�ş olab�l�r, ama aynı zamanda düzenbaz, çıkarcı, fesat, haset dolu b�r k�ş�l�ğe de sah�p olab�l�r. Demeye çalıştığım şu k�, b�r�n�n herhang� b�r gücü el�nde bulundurması, �ster f�z�k� �sterse manev�, onun k�ş�l�ğ�n� tem�zlemez. Düzgün olmayan b�r k�ş�l�ğ�n el�ne geçen enerj�sel güç, k�m b�l�r nelere sebep olab�l�r. M.Ç. – Ded�ğ�m g�b�, �n�s�yatörü tartmak �ç�n, söyled�kler�ne, şovuna değ�l de, yaptıklarına bakıp, referans referans alacaklar. B�r�n�n telev�zyonda boy göstermes�, onun doğru k�ş� olmasını da gerekt�rm�yor. Onun ded�kler�n� koşulsuz kabul etmek yanlış. Her zaman ve her k�m olursa olsun, sorgulayıcı, şüphec� ve akılcı b�r tutum ta kınmak gerek�r. R.S. – Enerj� �le karşıt c�nsel etk�leme de yapılıyor, duyduğum kadarıyla. M.Ç. – Ben�m başıma sıkça gel�yor d�yeb�l�r�m. Gelen �nsanların enerj�k beden sağlığını, çakralarını düzenl�yorsun düzenl�yorsun.. Düzenleme yaparken, dışarıdan beş duyu har�c� b�r enerj� gel�yor. Bu enerj�y� �nsanlar kend� kalıplaşmış şek�ller�yle, sınırlı duyumlarıyla, beş duyunun �çer�s�ndek� b�r şeye çev�rmeye çalışıyorlar. B�ld�kler� b�r şeye. İk�nc� çakrasında sorun olan b�r k�ş�yle çalışma yaptığınız zaman, s�ze �lg� duyduğunu düşünüyor, öyle sanıyor. Ben�m bu durumlarda yaptığım açıklama, k�ş�ye gerçek b�r duygu yaşamadığı, olması gereken�n doktor – hasta, öğretmen – öğrenc� �l�şk�s� çerçeves�yle sınırlandığıdır. Bazıları, sürekl� �n�s�yatörü düşünmeye başlarlar, sürekl� yanında olmak �sterler ve sırf bu sebepten b�le, hoşlanma, karşı c�nsel beğen�, aşk duygularına kapıldıklarını düşünürler. Oysak� onlar s�zden yayılan enerj� kaynağına çek�l�rler sadece. Bunu dürüstçe açıklamak gerek�r. Bu enerj�sel duyuyu hazme139
Ama şu anda bu durum sü süratle ratle değ�ş�yor. Hayatın her alanı nda çok hızlı b�r kadın uyanış hareket� �zlen�yor. Tar�htek� evl�yalaşmış kadınlar, hep kanaldır, �n�s�ye ve �n�s�yatördür.
R.S. – Pek� enerj� ve manev�yat bakımından eş�t olan kadın neden peygamber olamadı?
VAHİY SİSTEMİ DEVAM EDİYOR
R.S. – Yeter�nce aydınlatıcı oldu… Aman d�kkat d�yoruz… İn�s�yasyonun türler�n� de sayar mıyız? M.Ç. – Günümüzde en yaygın �n�s�yasyon b�ç�m�, dokunarak yapılandır. Tepe çakra, 3. göz çakrası, boğaz çakrası ve parmaklara dokunarak, buradak� enerj� merkezler�n� tab�r� yer�ndeyse, enerj�sel s�steme bağlıyoruz. Geçm�şte daha farklı �n�s�ye çeş�tler� oldu. Anadolu’da kurşun el ver�rken, �k� el�n� eller�n�n arasına alırlar, “el�m sende, el�m sende, el�m sende” demek suret�yle �n�s�ye ederler. Bazı yerlerde hem ş�fa amaçlı hem b�lg� amaçlı ağza tükürme vardır. Ama daha ger�ye g�tt�ğ�m�zde tar�hte, bu aktarım b�ç�m�n�n c�nsel yolla yapıldığını görürüz. B�z�m yaptığımız şekl�yle k�ş�y� enerj�ye bağlarız. Ağza tükürülerek tükür ülerek yapılan yetk�lend�rmede, yetk�lend� rmede, DNA transfer� var. C�nsel �n�s�yasyonda �se c�nsell�k anında üret�len sperm, ruhtan gelme olduğu �ç�n, hem DNA transfer� hem de ruh transfer� olur. R.S. – Fakat bu açıkladığın b�lg� doğru �se eğer, �n�s�yeler�n �n�s�yatörler�yle �l�şk�ye g�rmeler�n� gerekt�r�r k�, bu doğal olarak eşc�nsel �l�şk� anlamına da gel�r. Doğru mu anlıyorum? M.Ç. – Evet, tar�hte böyles� çok fazla örnek var. İlk akla gelen olarak Tapınak Şövalyeler�n� sayab�l�r�z. R.S. – İn�s�yatörler neden çoğunlukla erkek c�ns�nden çıkar? M.Ç. – Aslında öyle b�r şey söyleyemey�z. Enerj� yetk�nl�ğ � açısından erkek daha ayrıcalıklı değ�l. İlk kanal olan kadın �n�s�yatörler var. Toplumun genel yapısıyla �lg�l�, erkek egemen anlayışla �lg�l� bu saptaman. Kadınlar çok fazla ön planda değ�llerd�, hatta yüz yıl önces�ne kadar eş�t b�rey dah� sayılmazlardı.
M.Ç. – Bu sorunun cevabı �ç�n, peygamber k�ş�ler�n ortaya çıktıkları zaman zarfındak� toplumsal yapıyı �rdelemem�z gerek�r. Kadınlar erkeklerle aynı eş�tl�kte değ�llerd� k�. Düşün k�, peygamber geld�ğ�nde b�r Arap şeyh�n�n 120’ye kadar karısı olurdu. Öyle b�r ortamda kadın peygamber�n çıkması olanaksızdı. Hz. Muhammed’den sonra da zaten peygamberl�k kurumu b�tt� ve artık kadın peygamberler� sadece düşler�m�zde göreb�l�r�z. Fakat şunu da unutmamak lazım, Peygamberl�k b�tt� d�ye, vah�y s�stem� kapanmadı. D�n� kaynaklar, Cebra�l’�n �stend�ğ� zaman, �stenen k�ş�ye gönder�leceğ� b�lg�s�n� ver�r. Vah�y b�lg�s�n� b�lg �s�n� alan, kadın da erkek de olab�l�r. olab�l� r. Vah�y, göksel b�lg�d�r. İnsanın kend� kend�ne ulaşamayacağı, alamayacağı b�r b�lg�. Vah�y b�lg�s� alınmaz, ver�l�r. Vahy�n�n k�me ver�leceğ�, manev� boyutta seç�l�yor. Ama b�r k�ş�n�n kend�n� vah�y almak �st�yorum d�ye durup dururken hazırlaması anlamsız. Ters� durumda, vah�y �ç�n seç�len b�r k�ş�n�n �se b�r takım çalışmalar yapmasında fayda var, hatta bu şart. K�ş� bunu kavrar, doğru çalışmalar yapar ve korkmaz �se, tekâmülünde kullanır. Kend�l�ğ�nden göksel b�lg�ler�, vah�yler� alanlara vah�yc� dersek, b�r de �steyerek, amaçlayarak b�lg� ed�nmeye çalışanlar var, ruhsal celsec�ler, ruhçu, melekç�ler. B�lg� çalıyorlar, evrensel b�lg�den parçalar… Etrafta olan b�lg� akışına olta atarak çek�yorlar. Artık ne gel�rse… Oltaya sah�c� b�lg� de geleb�l�r, alakasız b�r t akım b�lg�ler de. B�rb�r�nden B�rb�r�nden kopuk, �l�ş�ks�z hatta tezat b�lg�ler de geleb�l�r bu yüzden. R.S. – Bu noktada gelen b�lg�y� yorumlamak çok öneml�. Gelen�n sah�c� olup olmadığını kavramadan aktarmaya kalkarsa �nsan, kom�k duruma da düşeb�l�r.
140
141
d�p, aşk, sevg� ve c�nsel sanrıların yatışıp g�tmes� �ç�n bell� b�r zaman geçmes� gerek�r. K�ş�ye göre değ�ş�r süre. İşte o sürey� kend� egosal yanlarını tatm�n etmek ve/veya c�nsel fayda sağlamak üzere değerlend�renler yok değ�l. Doktor, muayene ett�ğ� hastasını hasta olarak değ�l de, c�nsel çek�c�l�k yönüyle görmeye kalktığında, ne kadar et�kse bu durum, b�z�mk� de o kadar et�kt�r.
Ama şu anda bu durum sü süratle ratle değ�ş�yor. Hayatın her alanı nda çok hızlı b�r kadın uyanış hareket� �zlen�yor. Tar�htek� evl�yalaşmış kadınlar, hep kanaldır, �n�s�ye ve �n�s�yatördür.
R.S. – Pek� enerj� ve manev�yat bakımından eş�t olan kadın neden peygamber olamadı?
VAHİY SİSTEMİ DEVAM EDİYOR
R.S. – Yeter�nce aydınlatıcı oldu… Aman d�kkat d�yoruz… İn�s�yasyonun türler�n� de sayar mıyız? M.Ç. – Günümüzde en yaygın �n�s�yasyon b�ç�m�, dokunarak yapılandır. Tepe çakra, 3. göz çakrası, boğaz çakrası ve parmaklara dokunarak, buradak� enerj� merkezler�n� tab�r� yer�ndeyse, enerj�sel s�steme bağlıyoruz. Geçm�şte daha farklı �n�s�ye çeş�tler� oldu. Anadolu’da kurşun el ver�rken, �k� el�n� eller�n�n arasına alırlar, “el�m sende, el�m sende, el�m sende” demek suret�yle �n�s�ye ederler. Bazı yerlerde hem ş�fa amaçlı hem b�lg� amaçlı ağza tükürme vardır. Ama daha ger�ye g�tt�ğ�m�zde tar�hte, bu aktarım b�ç�m�n�n c�nsel yolla yapıldığını görürüz. B�z�m yaptığımız şekl�yle k�ş�y� enerj�ye bağlarız. Ağza tükürülerek tükür ülerek yapılan yetk�lend�rmede, yetk�lend� rmede, DNA transfer� var. C�nsel �n�s�yasyonda �se c�nsell�k anında üret�len sperm, ruhtan gelme olduğu �ç�n, hem DNA transfer� hem de ruh transfer� olur. R.S. – Fakat bu açıkladığın b�lg� doğru �se eğer, �n�s�yeler�n �n�s�yatörler�yle �l�şk�ye g�rmeler�n� gerekt�r�r k�, bu doğal olarak eşc�nsel �l�şk� anlamına da gel�r. Doğru mu anlıyorum? M.Ç. – Evet, tar�hte böyles� çok fazla örnek var. İlk akla gelen olarak Tapınak Şövalyeler�n� sayab�l�r�z. R.S. – İn�s�yatörler neden çoğunlukla erkek c�ns�nden çıkar? M.Ç. – Aslında öyle b�r şey söyleyemey�z. Enerj� yetk�nl�ğ � açısından erkek daha ayrıcalıklı değ�l. İlk kanal olan kadın �n�s�yatörler var. Toplumun genel yapısıyla �lg�l�, erkek egemen anlayışla �lg�l� bu saptaman. Kadınlar çok fazla ön planda değ�llerd�, hatta yüz yıl önces�ne kadar eş�t b�rey dah� sayılmazlardı.
M.Ç. – Bu sorunun cevabı �ç�n, peygamber k�ş�ler�n ortaya çıktıkları zaman zarfındak� toplumsal yapıyı �rdelemem�z gerek�r. Kadınlar erkeklerle aynı eş�tl�kte değ�llerd� k�. Düşün k�, peygamber geld�ğ�nde b�r Arap şeyh�n�n 120’ye kadar karısı olurdu. Öyle b�r ortamda kadın peygamber�n çıkması olanaksızdı. Hz. Muhammed’den sonra da zaten peygamberl�k kurumu b�tt� ve artık kadın peygamberler� sadece düşler�m�zde göreb�l�r�z. Fakat şunu da unutmamak lazım, Peygamberl�k b�tt� d�ye, vah�y s�stem� kapanmadı. D�n� kaynaklar, Cebra�l’�n �stend�ğ� zaman, �stenen k�ş�ye gönder�leceğ� b�lg�s�n� ver�r. Vah�y b�lg�s�n� b�lg �s�n� alan, kadın da erkek de olab�l�r. olab�l� r. Vah�y, göksel b�lg�d�r. İnsanın kend� kend�ne ulaşamayacağı, alamayacağı b�r b�lg�. Vah�y b�lg�s� alınmaz, ver�l�r. Vahy�n�n k�me ver�leceğ�, manev� boyutta seç�l�yor. Ama b�r k�ş�n�n kend�n� vah�y almak �st�yorum d�ye durup dururken hazırlaması anlamsız. Ters� durumda, vah�y �ç�n seç�len b�r k�ş�n�n �se b�r takım çalışmalar yapmasında fayda var, hatta bu şart. K�ş� bunu kavrar, doğru çalışmalar yapar ve korkmaz �se, tekâmülünde kullanır. Kend�l�ğ�nden göksel b�lg�ler�, vah�yler� alanlara vah�yc� dersek, b�r de �steyerek, amaçlayarak b�lg� ed�nmeye çalışanlar var, ruhsal celsec�ler, ruhçu, melekç�ler. B�lg� çalıyorlar, evrensel b�lg�den parçalar… Etrafta olan b�lg� akışına olta atarak çek�yorlar. Artık ne gel�rse… Oltaya sah�c� b�lg� de geleb�l�r, alakasız b�r t akım b�lg�ler de. B�rb�r�nden B�rb�r�nden kopuk, �l�ş�ks�z hatta tezat b�lg�ler de geleb�l�r bu yüzden. R.S. – Bu noktada gelen b�lg�y� yorumlamak çok öneml�. Gelen�n sah�c� olup olmadığını kavramadan aktarmaya kalkarsa �nsan, kom�k duruma da düşeb�l�r.
140
141
M.Ç. – Zaten b�lg� ş�frel� gel�r. Onu çözers�n, yorumlarsın, farkındalığını anlatırsın, ancak ondan sonra yen�s� gel�r. R.S. – B�r üçlemeden bahsed�ld�ğ�n� b�l�yorum. Vah�yc� – büyücü ve yorumcu. Vah�y mekan�zmasının sağlıklı �şleyeb�lmes� �ç�n, bu üç ayağının olması gerek�r? Doğru mu? M.Ç. – Üçlemey� sen nereden b�l�yorsun? Çok özel b�lg�d�r bu… Aslında b�z bu s�stem� tar�kat tar�k at üzer�nden anlattı k sayılır. Tar�katlarda �lk şeyh vardır, ona kutup derler. Ve şeyh�n yanında �k� k�ş� daha vardır, onlara da sac ayağı den�r. Şeyh, büyücüdür, onun b�r yanında vah�yc�, d�ğer yanında da yorumcu durur. Fakat bu üçü beraber çalışmaz. Yorumcu ve vah�yc� ayrı ayrı olarak büyücüye, yan� şeyhe bağlıdır. R.S. – Pek� bu üç k�ş� b�rb�rler�n� nasıl bulacak? Vah�yc� vah�y� alır da yorumlayamazsa, şeyh de yoksa ortada, or tada, yorumcuya yor umcuya ulaşma şansı ş ansı tümden y�tmez m�? M.Ç. – Hayır, S�stem onları b�r şek�lde buluşturur. R.S. – Sen�n bu tarzdak� özel yetenekler� veya m�syonları olan �nsanları h�ssetme özell�ğ�n olduğunu da b�l�yorum ben. Bunu ne şek�lde anlıyor olab�l�rs�n k�? M.Ç. – Ben�m de görevler�mden b�r� bu. İnsanları tekâmül yolları konusunda yönlend�r�yorum. B�r yeteneğ�, özell�ğ�, m�syonu, özel b�r yolu olduğunu h�ssett�ğ�m k�ş�lere, farklı farklı çalışmalar yaptırıyorum. yaptırıyorum. K �ş�n�n enerj�s�nden, enerj�s�nden, farklılığından yolunun g�d�ş yönünü çıkarab�l�yorum. Bas�tçe sezg� veya h�s d�yeb�l�r�m. Zaten enerj�sel alanda b�rçok soruya “nasıl” şekl�nde cevap ver�lem�yor. Olanı, algıyı, kanaat�n� anlatab�l�rs�n, ama ona nasıl ulaştığını anlatman zor. Çünkü �çe doğuş tarzında çoğu zaman. R.S. – K�ş�n�n yeteneğ� hakkında yanıldığın oluyor mu? M.Ç. – Ben�m yanıldığım pek olmuyor da, �nsanlar çok an� b�r şek�lde, kısa b�r zaman �ç�nde değ�ş�yorlar. Egolar kabarıyor, kend�n� üstün, vazgeç�lmez görmeye başlıyorlar. Seç�lm�ş olmak yetm�yor, seç�lm�şl�ğ� gösterd�ğ�n davranışlarla hak et142
men lazım. K�mse vazgeç�lmez değ�l. Ben de değ�l�m. Egosuna yen�len, “Ben oldum!” tavırlarına g�r�p, ulaşılmaz, g�zeml�, hatta dünya ötes� görmeye çalışanların ayağını kaydırırlar. S�stem hemen onların alternat�f�n� bulur, zaten alternat�fler her zaman hazırdır.
R.S. – Ben bu varoluş düzen� denen yapının b�raz daha der�nler�n� kurcalamak �st�yorum. Sen�nle �lg�l� başka yerlerden de b�lg�ler aldım. Bağımsız olarak öğrend�ğ�m ve sana doğrulatmak �sted�ğ�m şeyler var. Evrensel b�r h�yerarş� var ve sen ona bağlısın. Üstel�k sen bu düzendek� yer�n� de tam olarak b�l�yorsun. B�r devlet da�res�nde görevl� b�r am�r�n kend� konumunu b�ld�ğ� g�b�. Bu konuları konuşmayı çok terc�h etmed�ğ�n� b�l�yorum ve ne kadarını anlatırsan, o kadarı kabulümdür. Öğrend�ğ�me göre, o yerde sadece dün ya üzer�nden üzer �nden değ�l, değ �l, başka boyut ve belk� de yaşam ortamlar ından görevl�ler de var. var. Ve dönem dönem b�r konsey şekl�nde şek l�nde toplant ılar yapılıyor. B�raz paylaşmak �ster m�s�n?
KONSEY M.Ç. – Ben yanlış anla şılmaktan, söyled�kler�m�n yanlış yönlere çek�lmes�nden end�şe ed�yorum. En tepede “Y�rm�yed�ler Konsey�” var. O’nun, Öz Enerj�n�n �lk parçalandığı anda oluşturduğu başlar, “Y�rm�yed�ler”. Ve bu başlardan her b�r� ayrı b�r enerj� akımı. Şu anda Dört Büyük D�n, onlardan sadece b�r�ne bağlı. bağl ı. Ve dönem dönem bu ekollerden b�r tanes� ön plana çıkıyor. Onların altında dünyadak� manev� görevl�ler var. “Dokuzlar”. “Dokuzlar”’a bağlı da pek çok k�ş� var. Yüz y�rm� dört b�n k�ş�den oluşan büyük b�r sayı. Yüz y�r m� dört b�n k�ş�, sırf dünyadan. Başka yerlerden, boyutlardan olanlar da var. Onlara uzaylı desek olmaz, evrende her şey uzaylı. Melekler, başka başka varlıklar… Konseye g�d�ld�ğ�nde, yönlend�r�lme, ve yükleme – �n�s�yasyon yapılıyor. Ben hala öğrenc�y�m, ben de �n�s�yasyon alıyorum demem bu yüzden. Şunu söylemey� unuttum: “Y�rm�yed�ler Konsey�”n�n başında da O’nu tems�l eden b�r güç var.
143
M.Ç. – Zaten b�lg� ş�frel� gel�r. Onu çözers�n, yorumlarsın, farkındalığını anlatırsın, ancak ondan sonra yen�s� gel�r. R.S. – B�r üçlemeden bahsed�ld�ğ�n� b�l�yorum. Vah�yc� – büyücü ve yorumcu. Vah�y mekan�zmasının sağlıklı �şleyeb�lmes� �ç�n, bu üç ayağının olması gerek�r? Doğru mu? M.Ç. – Üçlemey� sen nereden b�l�yorsun? Çok özel b�lg�d�r bu… Aslında b�z bu s�stem� tar�kat tar�k at üzer�nden anlattı k sayılır. Tar�katlarda �lk şeyh vardır, ona kutup derler. Ve şeyh�n yanında �k� k�ş� daha vardır, onlara da sac ayağı den�r. Şeyh, büyücüdür, onun b�r yanında vah�yc�, d�ğer yanında da yorumcu durur. Fakat bu üçü beraber çalışmaz. Yorumcu ve vah�yc� ayrı ayrı olarak büyücüye, yan� şeyhe bağlıdır. R.S. – Pek� bu üç k�ş� b�rb�rler�n� nasıl bulacak? Vah�yc� vah�y� alır da yorumlayamazsa, şeyh de yoksa ortada, or tada, yorumcuya yor umcuya ulaşma şansı ş ansı tümden y�tmez m�? M.Ç. – Hayır, S�stem onları b�r şek�lde buluşturur. R.S. – Sen�n bu tarzdak� özel yetenekler� veya m�syonları olan �nsanları h�ssetme özell�ğ�n olduğunu da b�l�yorum ben. Bunu ne şek�lde anlıyor olab�l�rs�n k�? M.Ç. – Ben�m de görevler�mden b�r� bu. İnsanları tekâmül yolları konusunda yönlend�r�yorum. B�r yeteneğ�, özell�ğ�, m�syonu, özel b�r yolu olduğunu h�ssett�ğ�m k�ş�lere, farklı farklı çalışmalar yaptırıyorum. yaptırıyorum. K �ş�n�n enerj�s�nden, enerj�s�nden, farklılığından yolunun g�d�ş yönünü çıkarab�l�yorum. Bas�tçe sezg� veya h�s d�yeb�l�r�m. Zaten enerj�sel alanda b�rçok soruya “nasıl” şekl�nde cevap ver�lem�yor. Olanı, algıyı, kanaat�n� anlatab�l�rs�n, ama ona nasıl ulaştığını anlatman zor. Çünkü �çe doğuş tarzında çoğu zaman. R.S. – K�ş�n�n yeteneğ� hakkında yanıldığın oluyor mu? M.Ç. – Ben�m yanıldığım pek olmuyor da, �nsanlar çok an� b�r şek�lde, kısa b�r zaman �ç�nde değ�ş�yorlar. Egolar kabarıyor, kend�n� üstün, vazgeç�lmez görmeye başlıyorlar. Seç�lm�ş olmak yetm�yor, seç�lm�şl�ğ� gösterd�ğ�n davranışlarla hak et-
men lazım. K�mse vazgeç�lmez değ�l. Ben de değ�l�m. Egosuna yen�len, “Ben oldum!” tavırlarına g�r�p, ulaşılmaz, g�zeml�, hatta dünya ötes� görmeye çalışanların ayağını kaydırırlar. S�stem hemen onların alternat�f�n� bulur, zaten alternat�fler her zaman hazırdır.
R.S. – Ben bu varoluş düzen� denen yapının b�raz daha der�nler�n� kurcalamak �st�yorum. Sen�nle �lg�l� başka yerlerden de b�lg�ler aldım. Bağımsız olarak öğrend�ğ�m ve sana doğrulatmak �sted�ğ�m şeyler var. Evrensel b�r h�yerarş� var ve sen ona bağlısın. Üstel�k sen bu düzendek� yer�n� de tam olarak b�l�yorsun. B�r devlet da�res�nde görevl� b�r am�r�n kend� konumunu b�ld�ğ� g�b�. Bu konuları konuşmayı çok terc�h etmed�ğ�n� b�l�yorum ve ne kadarını anlatırsan, o kadarı kabulümdür. Öğrend�ğ�me göre, o yerde sadece dün ya üzer�nden üzer �nden değ�l, değ �l, başka boyut ve belk� de yaşam ortamlar ından görevl�ler de var. var. Ve dönem dönem b�r konsey şekl�nde şek l�nde toplant ılar yapılıyor. B�raz paylaşmak �ster m�s�n?
KONSEY M.Ç. – Ben yanlış anla şılmaktan, söyled�kler�m�n yanlış yönlere çek�lmes�nden end�şe ed�yorum. En tepede “Y�rm�yed�ler Konsey�” var. O’nun, Öz Enerj�n�n �lk parçalandığı anda oluşturduğu başlar, “Y�rm�yed�ler”. Ve bu başlardan her b�r� ayrı b�r enerj� akımı. Şu anda Dört Büyük D�n, onlardan sadece b�r�ne bağlı. bağl ı. Ve dönem dönem bu ekollerden b�r tanes� ön plana çıkıyor. Onların altında dünyadak� manev� görevl�ler var. “Dokuzlar”. “Dokuzlar”’a bağlı da pek çok k�ş� var. Yüz y�rm� dört b�n k�ş�den oluşan büyük b�r sayı. Yüz y�r m� dört b�n k�ş�, sırf dünyadan. Başka yerlerden, boyutlardan olanlar da var. Onlara uzaylı desek olmaz, evrende her şey uzaylı. Melekler, başka başka varlıklar… Konseye g�d�ld�ğ�nde, yönlend�r�lme, ve yükleme – �n�s�yasyon yapılıyor. Ben hala öğrenc�y�m, ben de �n�s�yasyon alıyorum demem bu yüzden. Şunu söylemey� unuttum: “Y�rm�yed�ler Konsey�”n�n başında da O’nu tems�l eden b�r güç var.
142
R.S. – Açıkçası çok anlayab�ld�ğ�m� veya daha doğrusu kabulleneb�ld� ğ�m� sanmıyorum. Bu g�d�len or tam nasıl b�r yer? Sanal mı, gerçek m�, mantığımızın neres�ne oturtacağız? M.Ç. – Rüyalarını canlandırab�l�yor musun? B�r yer olarak yaşamıyor musun? Aslında g�d�len gel�nen b�r yer yok. Çünkü zaten her şey z�h�nde. Z�hn�n� kullanarak �nsan tüm âlemler� gezeb�l�r. Z�hn�n g�d�ş gel�şler�ne şah�t olan �nsanlar var çevremde. A�lem, yakınlarım, arkadaşlarım. O durumdayken ben, ruhen, z�hnen ölüme yakın b�r hal aldığımı anlatıyorlar. B�r anda oluyor… Defalarca tıbb� tetk�klerden geçt�m, anormal h�çb�r şey bulunamadı. Tr�gl�ser�t dışında. R.S. – Sanırım b�r nev� kataleps� nöbet�ne g�r�yorsun. Dünyaca ünlü, �sm�n� duyurmuş öneml� medyumların hemen tamamında bu durum var. Tab� sadece b�r f�k�r ben�mk�, en doğrusunu uzmanlar, uzman doktorlar sö ylerler. ylerler. “Orada” gördükler�n arasından olup da, sonradan karşılaştıkların oldu mu? M.Ç. – Hayır, olmadı. Fakat şöyle b�r şey var. Ben� bulanlar, zaten b�r şek�lde bu enerj�y� arayanlar, ona çek�lenler, bu enerj� akımına a�t olanlar. Yere cıva atıldığını hayal et. Etrafa küçük parçacıklar hal�nde dağılır. Onları ger�ye, b�r merkez�n etrafına tekrardan toplayıp, b�rleşt�r�yorsun. O toplayan merkez de ben�m. Ben basamağım. İnsanlara “üstüme basıp çıkın” d�yorum, zaten çıktıkları yerde y�ne basamak olacağım. Ben� nereye koyarsan, orada olurum, o olurum. Sen tutarsın ben� radyoda da çalarsın, telev�zyonda da... İnsanları bu alandan uzak tutan, özel hayatlarının karışacağı end�şes�d�r en çok. Enerj� �le uğraşan �nsanların, düzenler�n�n olmadığını görüyorlar. Özel hayatlarının karışık olduğunu görüyorlar. Durum öyleyken, manev� alanda b�ze ne vereb�l�r end�şes�yle ger� duruyorlar. Hâlbuk� hep ded�ğ�m g�b� öneml� olan dengen�n oluşturulması, k�ş�l�k ve tutumlarda. Ben�m b�r üstat tarafım var ama b�r de normal b�r �nsan yanım var. Yan� ağlayab�l�r�m, üzüleb�l�r�m, güleb�l�r�m, sev�neb�l�r�m… Seveb�l�r�m, nefret de edeb�l�r�m. Evlen�p boşanab�l�r�m, kend� çocuğuma 14 4
143
kızab�l�r�m. Bu duygusal boşalmalar doğaldır, çünkü �nsan olmanın get�r�ler�d�r. Ama bunları da denge ölçüsünde yaşamak lazım. S�stem, �nsan yönünü köreltmen�, sen�n saf b�r meleğe dönüşmen� �stem�yor k�. Öyle �steseyd�, �nsan olmazdın. Ama öneml� b�r �lke var: S�stem’e sadık kalmak. Ben h�çb�r zaman S�stem’e yamuk yapmadım. Hatalı �şler döndürseyd�m eğer, benden de vazgeçerlerd�. Ben S�stem et�ğ�ne bağlı oldum hep. Yamuk nasıl nas ıl yapılır? Mesela sır f para kazanma k �ç�n, �ç �n, köşey� dönmek �ç�n kullanırsan b�lg�y� veya b�r�n� yatağına çekmek �ç�n, veya nas�b� olan b�r� geld�ğ�nde, ona nas�b�n� vermemek, kıskanmak, b�lg�y� kıskanmak… Bunları yaparsan, S�stem’e �hanet eders�n. Veya sır perdes� arkasında saklanmak… Sır d�yenler, zaten b�r şey b�lmeyenlerd�r. B�lseler, bu kadar yanlış yapmazlardı. Bu kadar vebal almazlardı. Onlar neye �nanıyor, b�l�yor musun? Evren tanrıya… Bu görüşe göre görünen görünmeyen her şey, Allah. Hâlbuk� evren de yaratılmıştır ve yaratılan b�r şey yaratıcı olamaz. Evren, artı ve eks� kuarktır, madded�r. Madde ötes�, s�yah zerred�r, nötr. İşte fark bu.
R.S. – Sah�p olduğun yeteneğ� ve ed�nme �mkânı bulduğun b�lg�ler�, farklı yönlerde kullanmayı h�ç düşündün mü? Örneğ�n kehanet mekan�zmasını �şletmek �ç�n veya keramet tarzında etk�ley�c� ve ün get�r�c� yetenekler serg�lemek �ç�n? Sonuçta çağımız pazarlama çağı ve k�m en çok reklam yapar, en �y� şek�lde pazarlarsa kend�n�, altyapı ve �ş�n kal�tes�ne bakılmaksızın, �s�m yapar. Doğal olarak cepler�n� de dolduru r.
BİLGİ VEBALDİR M.Ç. – Hayır, ben olduğum k�ş�n�n har�c�nde b�r� olmayı düşünmed�m de, �stemed�m de. Çatal kaşık büken b�r s�h�rbaz mı olayım? İşte bu ded�kler �n sen�n, Ego sınıfına sınıf ına g�rer ve S�stem’e yamuk yaparsın o zaman. Ben �nsanlardan çoğu zaman para almam. K�m�n�n parası, k�m�n�n duası… Oysa �nsanlar ne kadar çok para ver�rlerse, aldıkları h�zmet�n o kadar “�y�” olduğunu sanırlar. Karşılığını madd� olarak ödemed�kler� b�r �ş�n, h�zmet�n, eşyanın değer�n� b�lmezler. Pahalıysa, bu �y�d�r… 145
R.S. – Açıkçası çok anlayab�ld�ğ�m� veya daha doğrusu kabulleneb�ld� ğ�m� sanmıyorum. Bu g�d�len or tam nasıl b�r yer? Sanal mı, gerçek m�, mantığımızın neres�ne oturtacağız? M.Ç. – Rüyalarını canlandırab�l�yor musun? B�r yer olarak yaşamıyor musun? Aslında g�d�len gel�nen b�r yer yok. Çünkü zaten her şey z�h�nde. Z�hn�n� kullanarak �nsan tüm âlemler� gezeb�l�r. Z�hn�n g�d�ş gel�şler�ne şah�t olan �nsanlar var çevremde. A�lem, yakınlarım, arkadaşlarım. O durumdayken ben, ruhen, z�hnen ölüme yakın b�r hal aldığımı anlatıyorlar. B�r anda oluyor… Defalarca tıbb� tetk�klerden geçt�m, anormal h�çb�r şey bulunamadı. Tr�gl�ser�t dışında. R.S. – Sanırım b�r nev� kataleps� nöbet�ne g�r�yorsun. Dünyaca ünlü, �sm�n� duyurmuş öneml� medyumların hemen tamamında bu durum var. Tab� sadece b�r f�k�r ben�mk�, en doğrusunu uzmanlar, uzman doktorlar sö ylerler. ylerler. “Orada” gördükler�n arasından olup da, sonradan karşılaştıkların oldu mu? M.Ç. – Hayır, olmadı. Fakat şöyle b�r şey var. Ben� bulanlar, zaten b�r şek�lde bu enerj�y� arayanlar, ona çek�lenler, bu enerj� akımına a�t olanlar. Yere cıva atıldığını hayal et. Etrafa küçük parçacıklar hal�nde dağılır. Onları ger�ye, b�r merkez�n etrafına tekrardan toplayıp, b�rleşt�r�yorsun. O toplayan merkez de ben�m. Ben basamağım. İnsanlara “üstüme basıp çıkın” d�yorum, zaten çıktıkları yerde y�ne basamak olacağım. Ben� nereye koyarsan, orada olurum, o olurum. Sen tutarsın ben� radyoda da çalarsın, telev�zyonda da... İnsanları bu alandan uzak tutan, özel hayatlarının karışacağı end�şes�d�r en çok. Enerj� �le uğraşan �nsanların, düzenler�n�n olmadığını görüyorlar. Özel hayatlarının karışık olduğunu görüyorlar. Durum öyleyken, manev� alanda b�ze ne vereb�l�r end�şes�yle ger� duruyorlar. Hâlbuk� hep ded�ğ�m g�b� öneml� olan dengen�n oluşturulması, k�ş�l�k ve tutumlarda. Ben�m b�r üstat tarafım var ama b�r de normal b�r �nsan yanım var. Yan� ağlayab�l�r�m, üzüleb�l�r�m, güleb�l�r�m, sev�neb�l�r�m… Seveb�l�r�m, nefret de edeb�l�r�m. Evlen�p boşanab�l�r�m, kend� çocuğuma 14 4
Pek�, bunlar ben� rahatsız ed�yor mu? Hayır. Çünkü dünya değ�l her şey, ben bunun farkındayım. Tekâmül etmek gerek�r. Ben�m yolum, amacım tekâmül. Şeytanın oyunu k�ş�ye göred�r, b�l�yorsun. Ve Kur’an’da �fade ed�ld�ğ� g�b�, “B�len �le b�lmeyen b�r değ�l.” Ben�m bell� b�r sev�yede b�lg� ed�nmem ve o farkındalığa ulaşmam, f�z�k planda olan davranışlarımı da tekâmül yönünde düzenler. B�lg�n�n artması, sorumluluğun da artması demek. B�ld�ğ�n halde b�r şeyler� hala yapıyorsan, yanlışın alasıdır. Melam�ler, evren tanrıya �nanıyorlar ve evren tanrının �ç�nde kend�ler�n� tanrı görüyorlar. Hâlbuk� b�lg� açıkça ortada. “Saf saf d�z�l�p, hesap verecek olanlar b�zler�z.” Bu �fadey� k�m söylüyor? Kend�ler�ne “B�z” d�yenler. Onlar b�le hesap verecek �ken, b�z k�m oluyoruz? Kel�meler� �y� anlamak lazım. “La �lahe �lalla h.” Türkçe Türkçe karşılığı, “Allah’tan başka �lah yoktur.” Olarak tercüme ed�l�r. İstersen parçalayalım: “La” – yoktur anlamına gel�r, ne yoktur - “İlah”. İlah yoktur… Ama Alla h var. Bu ne demek? Evren, kend� �ç�nde tamamlanmış tamam lanmış b�r s�stem, ama bunun �ç�nde Allah yok. Çünkü O, dışarıda. Ama aynı zamanda her şey �n �ç�nde ve üzer�nde de… Bu b�r karşıtlık. Her şey�n altında onu çek�p çev�ren b�r el var, o hem düzen�n �ç�nde, hem dışında. De�stler, b�r yaratıcının olduğunu kabul etmekle b�rl�kte, onun her şey� yarattıkt an sonra, yaratılanı kend� hal�ne bıraktığını savunurlar. Fakat öyle değ�l. Devam ed�yor, yaratım halen sürüyor. O, “Ol!” ded�ğ�nde her şey olup b�tt� ama b�z�m �ç�n hala devam ed�yor.
R.S. – Kanal olman �t�bar�yle, yoğun enerj� akımlarına maruz kalıyor olmalısın. Z�h�n- bedenden geç�p duran bu enerj�, sen�n sağlığını ne şek�lde etk�l�yor? Rahatsızlık yarattığı oluyor mu? M.Ç. – Bence beden�m evr�m geç�r�yor. İlet�len enerj�ye uyum sağlaması �ç�n, beden�mde b�r takım f�z�ksel değ�ş�mler olduğunu da gözleml�yorum ben. Enerj�n�n “toks�nler�n�” �drar kanalıyla attığımı düşünüyorum. Enerj� akmaya başladığında, karında guruldamalar başlıyor, aynı zamanda sol kaburga yanımda b�r doluluk oluşuyor. Sank� orada b�r tüp varmış da, ona dökülüyormuş g�b� oluyor. Ayrıca kalb�m 6 cm aşağı kay146
kızab�l�r�m. Bu duygusal boşalmalar doğaldır, çünkü �nsan olmanın get�r�ler�d�r. Ama bunları da denge ölçüsünde yaşamak lazım. S�stem, �nsan yönünü köreltmen�, sen�n saf b�r meleğe dönüşmen� �stem�yor k�. Öyle �steseyd�, �nsan olmazdın. Ama öneml� b�r �lke var: S�stem’e sadık kalmak. Ben h�çb�r zaman S�stem’e yamuk yapmadım. Hatalı �şler döndürseyd�m eğer, benden de vazgeçerlerd�. Ben S�stem et�ğ�ne bağlı oldum hep. Yamuk nasıl nas ıl yapılır? Mesela sır f para kazanma k �ç�n, �ç �n, köşey� dönmek �ç�n kullanırsan b�lg�y� veya b�r�n� yatağına çekmek �ç�n, veya nas�b� olan b�r� geld�ğ�nde, ona nas�b�n� vermemek, kıskanmak, b�lg�y� kıskanmak… Bunları yaparsan, S�stem’e �hanet eders�n. Veya sır perdes� arkasında saklanmak… Sır d�yenler, zaten b�r şey b�lmeyenlerd�r. B�lseler, bu kadar yanlış yapmazlardı. Bu kadar vebal almazlardı. Onlar neye �nanıyor, b�l�yor musun? Evren tanrıya… Bu görüşe göre görünen görünmeyen her şey, Allah. Hâlbuk� evren de yaratılmıştır ve yaratılan b�r şey yaratıcı olamaz. Evren, artı ve eks� kuarktır, madded�r. Madde ötes�, s�yah zerred�r, nötr. İşte fark bu.
R.S. – Sah�p olduğun yeteneğ� ve ed�nme �mkânı bulduğun b�lg�ler�, farklı yönlerde kullanmayı h�ç düşündün mü? Örneğ�n kehanet mekan�zmasını �şletmek �ç�n veya keramet tarzında etk�ley�c� ve ün get�r�c� yetenekler serg�lemek �ç�n? Sonuçta çağımız pazarlama çağı ve k�m en çok reklam yapar, en �y� şek�lde pazarlarsa kend�n�, altyapı ve �ş�n kal�tes�ne bakılmaksızın, �s�m yapar. Doğal olarak cepler�n� de dolduru r.
BİLGİ VEBALDİR M.Ç. – Hayır, ben olduğum k�ş�n�n har�c�nde b�r� olmayı düşünmed�m de, �stemed�m de. Çatal kaşık büken b�r s�h�rbaz mı olayım? İşte bu ded�kler �n sen�n, Ego sınıfına sınıf ına g�rer ve S�stem’e yamuk yaparsın o zaman. Ben �nsanlardan çoğu zaman para almam. K�m�n�n parası, k�m�n�n duası… Oysa �nsanlar ne kadar çok para ver�rlerse, aldıkları h�zmet�n o kadar “�y�” olduğunu sanırlar. Karşılığını madd� olarak ödemed�kler� b�r �ş�n, h�zmet�n, eşyanın değer�n� b�lmezler. Pahalıysa, bu �y�d�r… 145
mış. İlg�s� var mı b�lm�yorum. Kafatasımın şekl� de değ�ş�yor, bakarsan ger�ye doğru b�r büyüme var.
R.S. – Enerj� uyumu �ç�n bedene doğrudan müdahaleler yapılıyor mu? M.Ç. – Kur’an’da, f�z�ksel bedene müdahale yapıldığı b�ld�r�l�yor İnş�rah Sures�’nde, “Sen�n göğsünü yarmadık mı?” �fades� geç�yor. F�z�ksel müdahaleler yapılıyor… R.S. – Ortaçağ’da k�l�sen�n kana susamışlığı ve paranoyası �le cadı avcılığı yapıldığı sırada, b�l�yorsun, yakalanan “cadıların” beden�nde b�r takım �şaretler aranıyor. Benler, Benler, yumrular. (bende de var nedense ) Ve buluyorlar da… M.Ç. – Cadı d�ye yakılanların hemen hemen tamamı, Nef�l�m soyundan gelme yarı tanrılardır. Gözetley�c�ler, kutsal soyun devamı. B�z� onlardan mahrum ett�ler, bu bedel nasıl ödend�, ödenecek b�lem�yorum. Cadıların, kutsal genler�nden aktarılma büyüsel güçler�, b�lme, kehanet ve ş�fa güçler� vardı. Yersel ve gökseller�n savaşında, k� hala sürüyor, onları katlett�ler. Enerj� çalışmalarına başladığı zaman �nsanlar, kafataslarının �ç�nde haf�f�nden en ş�ddetl�s�ne kadar, ağrılar, sızılar, yanmalar olur. Bey�n, yen� enerj�ye uyum sağlamak üzere değ�ş�r. Bu süreç acı ver�c�d�r. Bazen kafatasını b�r mengeneye sıkışmış g�b� h�sseders�n, �çten yarılmaya çalıştığını, dışa doğru basınç yaptığını algılarsın. Bazı ekollerde, vejetaryenl�k esas beslenme b�ç�m�d�r. Ve jetaryen beslenmede mantık, “ne yersen o olursun” düşünces�d�r. Bu düşünce b�ç�m� ağızdan �çer� g�renler �ç�n olduğu g�b�, ağızdan dışarı çıkanlar �ç�n de geçerl�d�r. “Ne söylersen, o olursun.” Z�k�r çalışmalarının esası budur. Esmaları z�krederken, bey�n nöronlar b�r süre sonra, değ�şmeye başlar. Gel�ş�güzel esma söylenmemes� şartı bu sebepled�r. Sadece esma değ�l, normal konuşmada sık tekrarlanan şeylere de d�kkat etmek gerek�r, d�leklere d�kkat etmek gerek�r.
147
Pek�, bunlar ben� rahatsız ed�yor mu? Hayır. Çünkü dünya değ�l her şey, ben bunun farkındayım. Tekâmül etmek gerek�r. Ben�m yolum, amacım tekâmül. Şeytanın oyunu k�ş�ye göred�r, b�l�yorsun. Ve Kur’an’da �fade ed�ld�ğ� g�b�, “B�len �le b�lmeyen b�r değ�l.” Ben�m bell� b�r sev�yede b�lg� ed�nmem ve o farkındalığa ulaşmam, f�z�k planda olan davranışlarımı da tekâmül yönünde düzenler. B�lg�n�n artması, sorumluluğun da artması demek. B�ld�ğ�n halde b�r şeyler� hala yapıyorsan, yanlışın alasıdır. Melam�ler, evren tanrıya �nanıyorlar ve evren tanrının �ç�nde kend�ler�n� tanrı görüyorlar. Hâlbuk� b�lg� açıkça ortada. “Saf saf d�z�l�p, hesap verecek olanlar b�zler�z.” Bu �fadey� k�m söylüyor? Kend�ler�ne “B�z” d�yenler. Onlar b�le hesap verecek �ken, b�z k�m oluyoruz? Kel�meler� �y� anlamak lazım. “La �lahe �lalla h.” Türkçe Türkçe karşılığı, “Allah’tan başka �lah yoktur.” Olarak tercüme ed�l�r. İstersen parçalayalım: “La” – yoktur anlamına gel�r, ne yoktur - “İlah”. İlah yoktur… Ama Alla h var. Bu ne demek? Evren, kend� �ç�nde tamamlanmış tamam lanmış b�r s�stem, ama bunun �ç�nde Allah yok. Çünkü O, dışarıda. Ama aynı zamanda her şey �n �ç�nde ve üzer�nde de… Bu b�r karşıtlık. Her şey�n altında onu çek�p çev�ren b�r el var, o hem düzen�n �ç�nde, hem dışında. De�stler, b�r yaratıcının olduğunu kabul etmekle b�rl�kte, onun her şey� yarattıkt an sonra, yaratılanı kend� hal�ne bıraktığını savunurlar. Fakat öyle değ�l. Devam ed�yor, yaratım halen sürüyor. O, “Ol!” ded�ğ�nde her şey olup b�tt� ama b�z�m �ç�n hala devam ed�yor.
R.S. – Kanal olman �t�bar�yle, yoğun enerj� akımlarına maruz kalıyor olmalısın. Z�h�n- bedenden geç�p duran bu enerj�, sen�n sağlığını ne şek�lde etk�l�yor? Rahatsızlık yarattığı oluyor mu? M.Ç. – Bence beden�m evr�m geç�r�yor. İlet�len enerj�ye uyum sağlaması �ç�n, beden�mde b�r takım f�z�ksel değ�ş�mler olduğunu da gözleml�yorum ben. Enerj�n�n “toks�nler�n�” �drar kanalıyla attığımı düşünüyorum. Enerj� akmaya başladığında, karında guruldamalar başlıyor, aynı zamanda sol kaburga yanımda b�r doluluk oluşuyor. Sank� orada b�r tüp varmış da, ona dökülüyormuş g�b� oluyor. Ayrıca kalb�m 6 cm aşağı kay146
DİLEK DİLERKEN DİKKAT EDELİM R.S. – D�lekler�n sakıncalı olab�leceğ�n� ben de b�r zaman önce fark ett�m. Neden? Çünkü ağızdan, gönülden çıktıklarında, çoğu zaman b�ç�mlend�r�lmem�ş, kaba formlarda oluyorlar. Ve bu formda gel�ş�güzel gerçekleşeb�l�yorlar. Mesela, “b�r� ben� sevs�n” ded�ğ�nde, gerçekten de b�r� sen� sever. Ama o kadar. Sen onu sever m�s�n, sen� hayattan bezd�r�rces�ne bıktırır mı, arkanda dolanan b�r sapık, saplantılı b�r� hal�ne dönüşür mü? İşte bu bel�rs�z. Artık başın beladan kurtulmaz, o sen� seven öyle b�r sever k�, artık sevg�den nefret eder hale gel�rs�n. Onun �ç�n ne d�leyeceğ�m�ze çok d�kkat emel�, değ�l m�? Tüm ayrıntıları, teferruatları, her şey�yle b�ç�mlend�r�p, öyle “evrene” göndermel�. M.Ç. – Enerj� çalışmalarından sonra �nsanların d�lekler�nde gerçekleşme hızı ve olasılığı artar. Ama ondan sonra, ego yapmaya kalkarlar. “Bak �şte, ben ‘Ol!’ ded�m, oldu.” Sen yapma… R.S. – Hayır, ben ters�ne, temk�nl�y�m, çünkü �şley�ş mekan�zmasını, başıma gelen aks�l�klerle b�rl�kte gördüm sayılır. Ego yapmak b�r yana, d�leğ�n “kafasına “k afasına göre” olmasının faturasını öded�m. Her fırsatta da �nsanlara �stekler�n� d�llend�r�rken temk�nl� olmaları gerekt�ğ�n� sö ylüyorum.
mış. İlg�s� var mı b�lm�yorum. Kafatasımın şekl� de değ�ş�yor, bakarsan ger�ye doğru b�r büyüme var.
R.S. – Enerj� uyumu �ç�n bedene doğrudan müdahaleler yapılıyor mu? M.Ç. – Kur’an’da, f�z�ksel bedene müdahale yapıldığı b�ld�r�l�yor İnş�rah Sures�’nde, “Sen�n göğsünü yarmadık mı?” �fades� geç�yor. F�z�ksel müdahaleler yapılıyor… R.S. – Ortaçağ’da k�l�sen�n kana susamışlığı ve paranoyası �le cadı avcılığı yapıldığı sırada, b�l�yorsun, yakalanan “cadıların” beden�nde b�r takım �şaretler aranıyor. Benler, Benler, yumrular. (bende de var nedense ) Ve buluyorlar da… M.Ç. – Cadı d�ye yakılanların hemen hemen tamamı, Nef�l�m soyundan gelme yarı tanrılardır. Gözetley�c�ler, kutsal soyun devamı. B�z� onlardan mahrum ett�ler, bu bedel nasıl ödend�, ödenecek b�lem�yorum. Cadıların, kutsal genler�nden aktarılma büyüsel güçler�, b�lme, kehanet ve ş�fa güçler� vardı. Yersel ve gökseller�n savaşında, k� hala sürüyor, onları katlett�ler. Enerj� çalışmalarına başladığı zaman �nsanlar, kafataslarının �ç�nde haf�f�nden en ş�ddetl�s�ne kadar, ağrılar, sızılar, yanmalar olur. Bey�n, yen� enerj�ye uyum sağlamak üzere değ�ş�r. Bu süreç acı ver�c�d�r. Bazen kafatasını b�r mengeneye sıkışmış g�b� h�sseders�n, �çten yarılmaya çalıştığını, dışa doğru basınç yaptığını algılarsın. Bazı ekollerde, vejetaryenl�k esas beslenme b�ç�m�d�r. Ve jetaryen beslenmede mantık, “ne yersen o olursun” düşünces�d�r. Bu düşünce b�ç�m� ağızdan �çer� g�renler �ç�n olduğu g�b�, ağızdan dışarı çıkanlar �ç�n de geçerl�d�r. “Ne söylersen, o olursun.” Z�k�r çalışmalarının esası budur. Esmaları z�krederken, bey�n nöronlar b�r süre sonra, değ�şmeye başlar. Gel�ş�güzel esma söylenmemes� şartı bu sebepled�r. Sadece esma değ�l, normal konuşmada sık tekrarlanan şeylere de d�kkat etmek gerek�r, d�leklere d�kkat etmek gerek�r.
147
düşünce b�ç�m� değ�l. B�z�m yapmamız gereken şey, �ç�nde bulunduğumuz durumda olumlu düşünüp, yapıcı tavır takınmak. Hayallere kapılıp, Pollyanna’cılık oynamak, sen�n dey�ş�nle “sevg� pıtırcığı” veya kelebeğ�ne dönüşmek değ�l.
R.S. – İstek, d�lek mekan�zmasının �şled�ğ�n� gördüm, ama neden �şled�ğ�n� açıklayamıyorum. M.Ç. – D�leklerle, hayalde b�ç�mlend�rme, yan� �maj�nat�f enerj� çalışmalarıyla b�z�m yaptığımız şey, S�stem’dek� S�stem’dek� arka kapıları açmak, onları b�r nebze kullanmaya çalışmak. G�zl� geç�tler� bulmak ve oradan geçmeye çabalamak. Veya b�lg�sayar oyununda kodlar yazarak, oyun �ç�ndek� kend� gücümüzü arttırmak. R.S. – Gördüğüm ve anladığım kadarıyla, f�z�ksel yasaların dışında da b�r takım yasalar var, var, onlara metaf�z�k� yasalar d�yeb�l�r� z. İstek yasası g�b�, Jung’un d�kkatler�m�z� çekt�ğ� eşzamanlılık örneğ � g�b�.
M.Ç. – Sen�n fark ett�ğ�n olay, ayrıntı ver�lmed�ğ�nde düşülen yanlış kodlama hatasıdır. Kontrolsüz güç, güç değ�ld�r. Enerj� çalışmalarını yapacaksın, d�leğ�n� �maj�nasyonla detaylandıracaksın, tüm ayrıntılarını düşünüp, düşünüp, yapılandıracaksın. Z�hn�nde yapacağın şey�, yaşayacaksın, o f�lm� sen çekeceks�n, göreceks�n onu. B�r f�lm yönetmen�n� düşünsene. B�r sürü parça parça çek�m var, b�r oradan, b�r buradan, başından, sonundan. Ama yönetmen�n z�hn�nde o f�lm tümüyle çek�lm�ş, b�tm�şt�r. Veya Mozart’a f�lanca senfon�y� kaç zamanda besteled�ğ�n� soruyorlar. “B�r san�yede” d�ye cevap ver�yor. Olay bu. İmaj�nasyon çok çok öneml�. Fakat �maj�nasyonu hayal �le karıştırmamak lazım. Günümüzde poz�t�f akımcılar, �nsanları hayalperestl�ğe �t�yorlar ve sonuçlar pek �ç açıcı olmuyor. Poz�t�f düşünmek değ�l, olumlu düşünmek lazım. İk�s� aynı
M.Ç. – İmaj�nasyondak� olay, z�hn�nde oluşturduğun �mgelem�n, programlanıp ger� dönmes�. Seç�mler�n orada devreye g�r�yor. Ded�ğ�n evrensel yasalara ek olarak, “Aşağıda ne varsa, yukarıda o var.” prens�b�n� �lave etmel�y�z. Kend�ler�ne “B�z” d�yenler�n de �k�c�l�k düzen�ne bağlı olduğu buradan bell�. B�z onların takl�tç�ler�y�z, ama onların b�zden farklı b�r mantığı var. Onlarda da h�yerarş� mevcut ve �kt�dar kaygısı var. Onların da çek�şmeler� var ve onlar da artı-eks�ler arasında g�d�p gel�rler. Çünkü onların da b�lg� ve enerj� üretmek g�b� yüklend�kler� görevler� var. B�zlerden üst sev�yede olsalar, yükselm�ş olsalar da �k�c� s�stem�n dışına çıkamazlar. Teknoloj�ler� çok gel�şm�ş olduğu �ç�n, yaşam süreler� de uzamış. K�m b�l�r, belk� f�z�ksel ölümsüzlüğü de keşfetm�ş olab�l�rler. Çoğalmaları, b�z�m k las�k anlayışımızın ötes�nde olmalı. Ç�ft c�ns�yetl� olmaları çok muhtemel. Ve şuna d�kkat etmen� �ster�m k�, Kur’an Cennet�’nde “�r� gözlü hur�ler�n” olacağı yazılıdır. İr� gözlüden b�z aç erkekler�n anladığı d�ş� c�ns�yet, güzel gözlü kızlar kızla r olsa da, aslında söylenmek �stenen, �r� gözlü h�zmetç�ler sunulacağıdır. UFO’larla dünyaya geld�ğ� �dd�a ed�len uzaylı-
148
149
DİLEK DİLERKEN DİKKAT EDELİM R.S. – D�lekler�n sakıncalı olab�leceğ�n� ben de b�r zaman önce fark ett�m. Neden? Çünkü ağızdan, gönülden çıktıklarında, çoğu zaman b�ç�mlend�r�lmem�ş, kaba formlarda oluyorlar. Ve bu formda gel�ş�güzel gerçekleşeb�l�yorlar. Mesela, “b�r� ben� sevs�n” ded�ğ�nde, gerçekten de b�r� sen� sever. Ama o kadar. Sen onu sever m�s�n, sen� hayattan bezd�r�rces�ne bıktırır mı, arkanda dolanan b�r sapık, saplantılı b�r� hal�ne dönüşür mü? İşte bu bel�rs�z. Artık başın beladan kurtulmaz, o sen� seven öyle b�r sever k�, artık sevg�den nefret eder hale gel�rs�n. Onun �ç�n ne d�leyeceğ�m�ze çok d�kkat emel�, değ�l m�? Tüm ayrıntıları, teferruatları, her şey�yle b�ç�mlend�r�p, öyle “evrene” göndermel�. M.Ç. – Enerj� çalışmalarından sonra �nsanların d�lekler�nde gerçekleşme hızı ve olasılığı artar. Ama ondan sonra, ego yapmaya kalkarlar. “Bak �şte, ben ‘Ol!’ ded�m, oldu.” Sen yapma… R.S. – Hayır, ben ters�ne, temk�nl�y�m, çünkü �şley�ş mekan�zmasını, başıma gelen aks�l�klerle b�rl�kte gördüm sayılır. Ego yapmak b�r yana, d�leğ�n “kafasına “k afasına göre” olmasının faturasını öded�m. Her fırsatta da �nsanlara �stekler�n� d�llend�r�rken temk�nl� olmaları gerekt�ğ�n� sö ylüyorum.
düşünce b�ç�m� değ�l. B�z�m yapmamız gereken şey, �ç�nde bulunduğumuz durumda olumlu düşünüp, yapıcı tavır takınmak. Hayallere kapılıp, Pollyanna’cılık oynamak, sen�n dey�ş�nle “sevg� pıtırcığı” veya kelebeğ�ne dönüşmek değ�l.
R.S. – İstek, d�lek mekan�zmasının �şled�ğ�n� gördüm, ama neden �şled�ğ�n� açıklayamıyorum. M.Ç. – D�leklerle, hayalde b�ç�mlend�rme, yan� �maj�nat�f enerj� çalışmalarıyla b�z�m yaptığımız şey, S�stem’dek� S�stem’dek� arka kapıları açmak, onları b�r nebze kullanmaya çalışmak. G�zl� geç�tler� bulmak ve oradan geçmeye çabalamak. Veya b�lg�sayar oyununda kodlar yazarak, oyun �ç�ndek� kend� gücümüzü arttırmak. R.S. – Gördüğüm ve anladığım kadarıyla, f�z�ksel yasaların dışında da b�r takım yasalar var, var, onlara metaf�z�k� yasalar d�yeb�l�r� z. İstek yasası g�b�, Jung’un d�kkatler�m�z� çekt�ğ� eşzamanlılık örneğ � g�b�.
M.Ç. – Sen�n fark ett�ğ�n olay, ayrıntı ver�lmed�ğ�nde düşülen yanlış kodlama hatasıdır. Kontrolsüz güç, güç değ�ld�r. Enerj� çalışmalarını yapacaksın, d�leğ�n� �maj�nasyonla detaylandıracaksın, tüm ayrıntılarını düşünüp, düşünüp, yapılandıracaksın. Z�hn�nde yapacağın şey�, yaşayacaksın, o f�lm� sen çekeceks�n, göreceks�n onu. B�r f�lm yönetmen�n� düşünsene. B�r sürü parça parça çek�m var, b�r oradan, b�r buradan, başından, sonundan. Ama yönetmen�n z�hn�nde o f�lm tümüyle çek�lm�ş, b�tm�şt�r. Veya Mozart’a f�lanca senfon�y� kaç zamanda besteled�ğ�n� soruyorlar. “B�r san�yede” d�ye cevap ver�yor. Olay bu. İmaj�nasyon çok çok öneml�. Fakat �maj�nasyonu hayal �le karıştırmamak lazım. Günümüzde poz�t�f akımcılar, �nsanları hayalperestl�ğe �t�yorlar ve sonuçlar pek �ç açıcı olmuyor. Poz�t�f düşünmek değ�l, olumlu düşünmek lazım. İk�s� aynı
M.Ç. – İmaj�nasyondak� olay, z�hn�nde oluşturduğun �mgelem�n, programlanıp ger� dönmes�. Seç�mler�n orada devreye g�r�yor. Ded�ğ�n evrensel yasalara ek olarak, “Aşağıda ne varsa, yukarıda o var.” prens�b�n� �lave etmel�y�z. Kend�ler�ne “B�z” d�yenler�n de �k�c�l�k düzen�ne bağlı olduğu buradan bell�. B�z onların takl�tç�ler�y�z, ama onların b�zden farklı b�r mantığı var. Onlarda da h�yerarş� mevcut ve �kt�dar kaygısı var. Onların da çek�şmeler� var ve onlar da artı-eks�ler arasında g�d�p gel�rler. Çünkü onların da b�lg� ve enerj� üretmek g�b� yüklend�kler� görevler� var. B�zlerden üst sev�yede olsalar, yükselm�ş olsalar da �k�c� s�stem�n dışına çıkamazlar. Teknoloj�ler� çok gel�şm�ş olduğu �ç�n, yaşam süreler� de uzamış. K�m b�l�r, belk� f�z�ksel ölümsüzlüğü de keşfetm�ş olab�l�rler. Çoğalmaları, b�z�m k las�k anlayışımızın ötes�nde olmalı. Ç�ft c�ns�yetl� olmaları çok muhtemel. Ve şuna d�kkat etmen� �ster�m k�, Kur’an Cennet�’nde “�r� gözlü hur�ler�n” olacağı yazılıdır. İr� gözlüden b�z aç erkekler�n anladığı d�ş� c�ns�yet, güzel gözlü kızlar kızla r olsa da, aslında söylenmek �stenen, �r� gözlü h�zmetç�ler sunulacağıdır. UFO’larla dünyaya geld�ğ� �dd�a ed�len uzaylı-
148
149
ların tasv�rler�ne bakarsan, cennette k�mler� bulab�leceğ�m�z� anlarsın.
R.S. – Hazır cennet tasv�rler�ne değ�nm�şken, cennet şarabının neden orada serbest, burada yasak ed�ld�ğ�n� sormak �ster�m. M.Ç. – Şarap Hr�st�yan �nancında kutsaldır. Mevlana, �çk�n�n akıllıyı daha akıllı, aptalı daha aptal yaptığını söylerm�ş. O dev�rde, cah�l, b�lg�s�z, aptal olanların daha çok olduğunu düşünürsek, neden herkese yasaklandığı anlaşılır. Ben bazı çalışmalar önces�, yarım – b�r kadeh �ç�lmes�n� öner�yorum. Az m�ktarda alındığında alkol, f�z�k� gevşeme yaratır. F�z�k� gevşeme olunca, ruhan� gevşeme daha rahat sağlanır. Alkolün ölçülü alımına karşı olmadığım halde, uyuştur ucu �ç�n aynı şey� söyleyemem. Uyuşturucu kullanımı �le gelen açılımlar, evet, �nsanı çok kısa b�r zamanda metaf�z�ğe götürür hatta kısm� aydınlanma durumları yaşatab�l�r. Ancak m�st�k duruma gelmek �ç�n, sürekl� olarak uyuşturucuya gereks�n�m duyulacağı ve d�ğer yollar keşfed�lemeyeceğ� �ç�n, hem bağımlılık yapar, hem de zaman �çer�s�nde k�ş�y� tekâmülden uzaklaştırır. Z�k�r ve d�ğer enerj�sel çalışmalar çalışmala r düzenl� olarak prat�k prat�k ed�ld�ğ�nde, uyuşturucu �le elde ed�n�len b�l�nç değ�ş�m� yaşanır. ya şanır. Doğru yol bu.
KLAROS ENERJİ MERKEZİ R.S. – B�raz da Klaros’u anlatalım, ne ders�n? M.Ç. – Klaros ded�ğ�m�z yer, Hr�st�yanlık önces� Roma devr�nde Apollon’un kehanet ve �n�s�ye merkez�yd�. Hala a kt�f b�r merkezd�r. Nasıl k� b�z�m beden�m�z�n akt�f çakraları var, onlarla enerj� çek�yoruz, dünya üzer�nde de öyle merkezler var. Faal enerj� merkezler�. Klaros da onlardan b�r�. Türk�ye’de pek b�l�nm�yor, hatta bölgen�n �nsanları b�le çok b�lm�yor varlığını. Oysa dünyanın b�r çok yer�nden medyumlar per�yod�k olarak toplanıp bölgeye gel�yor ve med�tasyon yapıyorlar. Klaros, İyonya bölges� sınırları �ç�nde ka lır. Efes, geçm�şte kozmopol�t�k b�r yerd�, halk ın yaşadığı, al ış-ver�ş�n, ış-ver�ş�n, t�caret�n döndüğü, bol “tur�st” çeken b�r yer. Klaros �se manev� b�r yerd�, rah�p150
ler�n terc�h ett�ğ� b�r yerleş�m. Krophone �se zevk ve sefadan, zeng�nl�k ve âlem düşkünlüğünden battı: Şu anda yolunuz düşerse o yere, sadece tabelasını göreb�l�rs�n�z, yazık k� arkeoloj�k kazı namına h�çb�r g�r�ş�m yok. Klaros’u yen� yen� kazmaya başladılar. Kad�m Klaros yerleşkes�n�n bulunduğu yer den�ze b�r k�lometre uzaklıkta. Bölgede sürekl� olarak yer altı suyu kaynıyor. Merkez�n faal olduğu dönemde, yer altı suyunun çıktığı yerde aslanlı çeşme varmış. Ve o sudan �çen k�ş�, kehanet etmeye başlarmış. Şu anda kazı yaparken, lah�tler�n sunağın olduğu kısım sürekl� olarak suyla dolduğu �ç�n, onu tasf�ye ederek çalışab�l�yorlar ancak.
R.S. – Klaros’a sen� yönlend�ren ned�r? Sen� oraya b�r şey m� çekt�, yoksa tesadüf eser� m� merkez� ke şf�n? M.Ç. – Hep ded�ğ�m g�b�, S�stem b�r şeyler� ves�le kılıyor. G�derken, sen� b�r şeyler�n bekled�ğ�n� b�l�yorsun. Sez�nl�yorsun. Ve ben�m Klaros enerj�s�ne �n�s�ye olmam, kanal olmam Klaros’da gerçekleşt�. Fakat bu b�rden b�re olan b�r olay değ�l tab�. Çünkü �n�s�yasyon da b�r süreçt�r. Ve henüz Klaros’u b�lmezken, enerj� çalışmaları sırasında b�r yerlere çek�l�yorsun. S�stem’�n �şley�ş�, b�z�m mantığımızı aşıyor. Yer, mekân, zaman, önce-sonra g�b� kavramlar b�z�m �ç�n sadece. Ve çalışma sırasında zaman öyle b�r bel�rs�zleş�yor k�… ben sıkça seneler� karıştırıyorum mesela. R.S. – Enerj�s�ne �n�s�ye ett�ğ�n öğrenc�ler�n� Klaros’a g�tmeye yönlend�r�yor musun? Kuvvetle muhtemel faydalarına olacaktır. M.Ç. – Hem faydalı, hem zevkl� olacaktır. “Klaros Enerj� Turları” düzenleme f�kr� kulağa hoş gel�yor. Özdere’de yaşarken ben, çok gelenler olurdu. Ş�md� de öğrenc�ler�mden bu yönde talepler var. Nas�p… R.S. – Geç kaldın, ben orayı çoktan gördüm . V�zyon olarak tab�… Kâh�nler�n hayatlarıyla fazlasıyla �lg�l�y�m, b�l�yorsun. Tar�hte yaşamış büyü k kâh�nler�n, medyumların ha yatlarını, yapt ıklarını araştırdım ve tab� k� hemşer �m olan Bulgar kâh�ne Vanga’yı da. En
151
ların tasv�rler�ne bakarsan, cennette k�mler� bulab�leceğ�m�z� anlarsın.
R.S. – Hazır cennet tasv�rler�ne değ�nm�şken, cennet şarabının neden orada serbest, burada yasak ed�ld�ğ�n� sormak �ster�m. M.Ç. – Şarap Hr�st�yan �nancında kutsaldır. Mevlana, �çk�n�n akıllıyı daha akıllı, aptalı daha aptal yaptığını söylerm�ş. O dev�rde, cah�l, b�lg�s�z, aptal olanların daha çok olduğunu düşünürsek, neden herkese yasaklandığı anlaşılır. Ben bazı çalışmalar önces�, yarım – b�r kadeh �ç�lmes�n� öner�yorum. Az m�ktarda alındığında alkol, f�z�k� gevşeme yaratır. F�z�k� gevşeme olunca, ruhan� gevşeme daha rahat sağlanır. Alkolün ölçülü alımına karşı olmadığım halde, uyuştur ucu �ç�n aynı şey� söyleyemem. Uyuşturucu kullanımı �le gelen açılımlar, evet, �nsanı çok kısa b�r zamanda metaf�z�ğe götürür hatta kısm� aydınlanma durumları yaşatab�l�r. Ancak m�st�k duruma gelmek �ç�n, sürekl� olarak uyuşturucuya gereks�n�m duyulacağı ve d�ğer yollar keşfed�lemeyeceğ� �ç�n, hem bağımlılık yapar, hem de zaman �çer�s�nde k�ş�y� tekâmülden uzaklaştırır. Z�k�r ve d�ğer enerj�sel çalışmalar çalışmala r düzenl� olarak prat�k prat�k ed�ld�ğ�nde, uyuşturucu �le elde ed�n�len b�l�nç değ�ş�m� yaşanır. ya şanır. Doğru yol bu.
KLAROS ENERJİ MERKEZİ R.S. – B�raz da Klaros’u anlatalım, ne ders�n? M.Ç. – Klaros ded�ğ�m�z yer, Hr�st�yanlık önces� Roma devr�nde Apollon’un kehanet ve �n�s�ye merkez�yd�. Hala a kt�f b�r merkezd�r. Nasıl k� b�z�m beden�m�z�n akt�f çakraları var, onlarla enerj� çek�yoruz, dünya üzer�nde de öyle merkezler var. Faal enerj� merkezler�. Klaros da onlardan b�r�. Türk�ye’de pek b�l�nm�yor, hatta bölgen�n �nsanları b�le çok b�lm�yor varlığını. Oysa dünyanın b�r çok yer�nden medyumlar per�yod�k olarak toplanıp bölgeye gel�yor ve med�tasyon yapıyorlar. Klaros, İyonya bölges� sınırları �ç�nde ka lır. Efes, geçm�şte kozmopol�t�k b�r yerd�, halk ın yaşadığı, al ış-ver�ş�n, ış-ver�ş�n, t�caret�n döndüğü, bol “tur�st” çeken b�r yer. Klaros �se manev� b�r yerd�, rah�p150
son da sana geld�m �şte . Ve �lg�nç b�r tesp�t�m oldu. S�z, büyüsel, enerj�sel, ruhsal güçler� bell� b�r sev�yen�n üstünde olan k�ş�ler, su �le gar�p b�r �l�şk� �çer�s�ndes�n�z. Edgar Cayce, Amer�ka’nın uyuyan kâh�n�, okyanus kıyısına taşınana kadar rahat edemed�. Kâh�ne Vanga da, yıllar yılı yaşadığı köyü terk ederek onlarca yerleş�m� dolaştıktan sonra, yer altı sularının en yoğun olduğu, Petr�ch’� seçt�. Kaynağın tam d�b�ne yerleşt�. Japon b�l�m �nsanları gel�p, suyun muc�zevî ş�fasını araştırdılar yıllarca. D�ğer yönden kad�m tar�he baktığında, dünyanın en büyük kehanet merkezler�n�n y�ne yer altı sularının üzer �nde kurulduğunu gör ürsün. Delph� Kehanet Merkez�’nde altında kaynayan suların olduğu tahm�n ed�ld�ğ� yarık üzer�nde kurulan saç ayağa otururmuş kâh�ne. Ve onu sersemleten dumanla sarmalandıktan sonra, gelecekte olacakları söylerm�ş, b�r, b�r… Yarığın �ç�nde korkunç Ph�ton denen yılanın öldürüldüğü ve çıkan dumanların onun cesed�nden yayıldığı r�vayet ed�l�rm�ş. Kah�nelere de zaten Ph�t�a denmes� bu yüzden. Ş�md� sen Klaros’un da aslanlı suyu olduğunu ve en büyük kehanet merkezler�nden b�r� olduğunu anlatıyorsun…
ler�n terc�h ett�ğ� b�r yerleş�m. Krophone �se zevk ve sefadan, zeng�nl�k ve âlem düşkünlüğünden battı: Şu anda yolunuz düşerse o yere, sadece tabelasını göreb�l�rs�n�z, yazık k� arkeoloj�k kazı namına h�çb�r g�r�ş�m yok. Klaros’u yen� yen� kazmaya başladılar. Kad�m Klaros yerleşkes�n�n bulunduğu yer den�ze b�r k�lometre uzaklıkta. Bölgede sürekl� olarak yer altı suyu kaynıyor. Merkez�n faal olduğu dönemde, yer altı suyunun çıktığı yerde aslanlı çeşme varmış. Ve o sudan �çen k�ş�, kehanet etmeye başlarmış. Şu anda kazı yaparken, lah�tler�n sunağın olduğu kısım sürekl� olarak suyla dolduğu �ç�n, onu tasf�ye ederek çalışab�l�yorlar ancak.
R.S. – Klaros’a sen� yönlend�ren ned�r? Sen� oraya b�r şey m� çekt�, yoksa tesadüf eser� m� merkez� ke şf�n? M.Ç. – Hep ded�ğ�m g�b�, S�stem b�r şeyler� ves�le kılıyor. G�derken, sen� b�r şeyler�n bekled�ğ�n� b�l�yorsun. Sez�nl�yorsun. Ve ben�m Klaros enerj�s�ne �n�s�ye olmam, kanal olmam Klaros’da gerçekleşt�. Fakat bu b�rden b�re olan b�r olay değ�l tab�. Çünkü �n�s�yasyon da b�r süreçt�r. Ve henüz Klaros’u b�lmezken, enerj� çalışmaları sırasında b�r yerlere çek�l�yorsun. S�stem’�n �şley�ş�, b�z�m mantığımızı aşıyor. Yer, mekân, zaman, önce-sonra g�b� kavramlar b�z�m �ç�n sadece. Ve çalışma sırasında zaman öyle b�r bel�rs�zleş�yor k�… ben sıkça seneler� karıştırıyorum mesela. R.S. – Enerj�s�ne �n�s�ye ett�ğ�n öğrenc�ler�n� Klaros’a g�tmeye yönlend�r�yor musun? Kuvvetle muhtemel faydalarına olacaktır. M.Ç. – Hem faydalı, hem zevkl� olacaktır. “Klaros Enerj� Turları” düzenleme f�kr� kulağa hoş gel�yor. Özdere’de yaşarken ben, çok gelenler olurdu. Ş�md� de öğrenc�ler�mden bu yönde talepler var. Nas�p… R.S. – Geç kaldın, ben orayı çoktan gördüm . V�zyon olarak tab�… Kâh�nler�n hayatlarıyla fazlasıyla �lg�l�y�m, b�l�yorsun. Tar�hte yaşamış büyü k kâh�nler�n, medyumların ha yatlarını, yapt ıklarını araştırdım ve tab� k� hemşer �m olan Bulgar kâh�ne Vanga’yı da. En
151
�ç�n, anahtarları �ncelem�yorsun b�le. Bunun yer�ne zor kullanmaya kalkıyorsun. Kapıyı kırmayı den�yorsun, zorluyorsun, tekmel�yorsun. Doğal olarak kend�ne zarar ver�yorsun. İnsan b�ld�ğ� zaman, mekan�zmayı anlamaya başlıyor, başlıyor, anahtarı kapı del�ğ�ne sokup, çev�r�yor. Şans denen faktörü de şöyle �zah edey�m. Y�ne önünde kapı duruyor. Sağ ceb�nde de on tane anahtar ve sadece b�r� açmak �ç�n �şe yarar. El�n� ceb�ne attın, el�ne gelen anahtarı çıkarıp, çev�r�nce, kapı açıldı. Sen�n şansın bu. Veya nas�b�n. Ama b�rçok �nsan ne yapıyor b�l�yor musun? O ele gelen anahtar açmaz �se, onu alıyor, y�ne aynı sağ cebe sokuşturuyor. İk�nc� denemes�nde y�ne on anahtar �ç�nden b�r�n� deneyecek o zaman. Hâlbuk� açmayan anahtarı ayırıp, sol ceb�ne atacaksın k�, �ht�maller azalsın. B�r şeyler�n sonuç get�rmed�ğ�n�, kapıyı açmadıklarını b�le b�le onları denemeye devam etmek yanlıştır.
CANLI VE CANSIZ DOĞA ÜZERİNDE YAPTIRIM GÜCÜ
M.Ç. – Ded�kler�n doğru, b�r şek�lde açılımların olacağı bölgelere yönlend�r�l�yorsun. On üç-on dört yaşlarında b�r çocuğum henüz. Kanepeye uzanıyorum, b�rden kalktım ve �stem dışı olarak şunu ded�m: “Allah’ım bana k�msede olmayan b�r yetenek ver”. B�yoenerj� B�yoenerj� hassas�yet �m zaten vardı. Unutmadan şunu da �lave edey�m: Üzer�m�zden b�r enerj� akışı, geç�ş� var, manev� boyuttan f�z�k boyuta dökülen… Bu sebeple, farklı yerlere dağıtmak �ç�n bu enerj�y�, sıkça yer değ�şt�r�yorsun. Ben çok şeh�r değ�şt�rd�m. Değ�şt�rt�ld�m. Dolayısıyla, bahsett�ğ�n kâh�n ve ş�facılar da yerler�n enerj�k denges� �ç�n yönlend�r�l�yor olab�l�r. H�ç sevmed�ğ�m, kend�m� �y� h�ssetmed�ğ�m halde, İstanbul’un Avcılar semt�nde yaşadım, yed� ay boyunca. Kütahya’da yaşadım, Ankara’da, İzm�r’de, Özdere’de… B�r benzetme daha yapmak �st�yorum. Önünde b�r kapı ve el�nde de b�r demet anahtar olduğunu hayal et. O anahtarlardan b�r� kapıyı açacak, ama hang�s�, b�lm�yorsun. Anahtarı b�lm�yorsun, S�stem’� b�lm�yorsun, mantığı b�lm�yorsun. B�lmed�ğ�n
R.S. – Gördüğüm kadarıyla �nsanın �stekler�, cansız doğaya da etk� ed�yor. B�r örnek verey�m. Evde �nternet�n çalışmıyor, çünkü modem�ne elektr�k akımı gelm�yor. Ve bu durum yaklaşık b�r aydır devam ed�yor. Her gün kurcalıyorsun, modem kutusunu sağa sola, yana hatta ters�ne çev�r�yorsun, kabloları sokuşturuyorsun, sokuşturu yorsun, bell� k� temassızlık var, var, ama olmuyor, olmuyor. Ve Ve artık pes etm�ş ve yen�s�n� almaya karar verm�ş �ken sen, son b�r �çsel yakarış �le, “Allah aşkına çalış yahu!” d�yorsun. F�ş� pr�ze takıyorsun ve çalışıyor! Bu olaya tesadüf d�yoruz b�z. Fakat ben�m gözlemled�ğ�m başka b�r �l g�nçl�k, tesadüf kavramını k avramını c�dd� c�dd� sorgulamama neden oluyor. Onu da anlatayım. B�r otomob�l�m var, fakat hukuk� sebeplerden dolayı, onu kaybetme kaygısını yaşıyorum dönem dönem. Ve o kay gıya kapıldığ ım zaman, nedens�z yere arızalar vermeye başlıyor ya da onu çarpıyorum. Ve bazen her �k�s� b�rden. Hem motor çalışmı yor (ve (ve tam�rc�ler neden�n� bulamıyor), bulamıyor), hem de onu b�r yere, yere, duvara, başka b�r arabaya çarpıp �stemeden, hasar ver�yorum. Demeye çalıştığım şu k�, ben ne zaman taşıtı kaybedeceğ�m konusunda ted�r-
152
153
son da sana geld�m �şte . Ve �lg�nç b�r tesp�t�m oldu. S�z, büyüsel, enerj�sel, ruhsal güçler� bell� b�r sev�yen�n üstünde olan k�ş�ler, su �le gar�p b�r �l�şk� �çer�s�ndes�n�z. Edgar Cayce, Amer�ka’nın uyuyan kâh�n�, okyanus kıyısına taşınana kadar rahat edemed�. Kâh�ne Vanga da, yıllar yılı yaşadığı köyü terk ederek onlarca yerleş�m� dolaştıktan sonra, yer altı sularının en yoğun olduğu, Petr�ch’� seçt�. Kaynağın tam d�b�ne yerleşt�. Japon b�l�m �nsanları gel�p, suyun muc�zevî ş�fasını araştırdılar yıllarca. D�ğer yönden kad�m tar�he baktığında, dünyanın en büyük kehanet merkezler�n�n y�ne yer altı sularının üzer �nde kurulduğunu gör ürsün. Delph� Kehanet Merkez�’nde altında kaynayan suların olduğu tahm�n ed�ld�ğ� yarık üzer�nde kurulan saç ayağa otururmuş kâh�ne. Ve onu sersemleten dumanla sarmalandıktan sonra, gelecekte olacakları söylerm�ş, b�r, b�r… Yarığın �ç�nde korkunç Ph�ton denen yılanın öldürüldüğü ve çıkan dumanların onun cesed�nden yayıldığı r�vayet ed�l�rm�ş. Kah�nelere de zaten Ph�t�a denmes� bu yüzden. Ş�md� sen Klaros’un da aslanlı suyu olduğunu ve en büyük kehanet merkezler�nden b�r� olduğunu anlatıyorsun…
�ç�n, anahtarları �ncelem�yorsun b�le. Bunun yer�ne zor kullanmaya kalkıyorsun. Kapıyı kırmayı den�yorsun, zorluyorsun, tekmel�yorsun. Doğal olarak kend�ne zarar ver�yorsun. İnsan b�ld�ğ� zaman, mekan�zmayı anlamaya başlıyor, başlıyor, anahtarı kapı del�ğ�ne sokup, çev�r�yor. Şans denen faktörü de şöyle �zah edey�m. Y�ne önünde kapı duruyor. Sağ ceb�nde de on tane anahtar ve sadece b�r� açmak �ç�n �şe yarar. El�n� ceb�ne attın, el�ne gelen anahtarı çıkarıp, çev�r�nce, kapı açıldı. Sen�n şansın bu. Veya nas�b�n. Ama b�rçok �nsan ne yapıyor b�l�yor musun? O ele gelen anahtar açmaz �se, onu alıyor, y�ne aynı sağ cebe sokuşturuyor. İk�nc� denemes�nde y�ne on anahtar �ç�nden b�r�n� deneyecek o zaman. Hâlbuk� açmayan anahtarı ayırıp, sol ceb�ne atacaksın k�, �ht�maller azalsın. B�r şeyler�n sonuç get�rmed�ğ�n�, kapıyı açmadıklarını b�le b�le onları denemeye devam etmek yanlıştır.
CANLI VE CANSIZ DOĞA ÜZERİNDE YAPTIRIM GÜCÜ
M.Ç. – Ded�kler�n doğru, b�r şek�lde açılımların olacağı bölgelere yönlend�r�l�yorsun. On üç-on dört yaşlarında b�r çocuğum henüz. Kanepeye uzanıyorum, b�rden kalktım ve �stem dışı olarak şunu ded�m: “Allah’ım bana k�msede olmayan b�r yetenek ver”. B�yoenerj� B�yoenerj� hassas�yet �m zaten vardı. Unutmadan şunu da �lave edey�m: Üzer�m�zden b�r enerj� akışı, geç�ş� var, manev� boyuttan f�z�k boyuta dökülen… Bu sebeple, farklı yerlere dağıtmak �ç�n bu enerj�y�, sıkça yer değ�şt�r�yorsun. Ben çok şeh�r değ�şt�rd�m. Değ�şt�rt�ld�m. Dolayısıyla, bahsett�ğ�n kâh�n ve ş�facılar da yerler�n enerj�k denges� �ç�n yönlend�r�l�yor olab�l�r. H�ç sevmed�ğ�m, kend�m� �y� h�ssetmed�ğ�m halde, İstanbul’un Avcılar semt�nde yaşadım, yed� ay boyunca. Kütahya’da yaşadım, Ankara’da, İzm�r’de, Özdere’de… B�r benzetme daha yapmak �st�yorum. Önünde b�r kapı ve el�nde de b�r demet anahtar olduğunu hayal et. O anahtarlardan b�r� kapıyı açacak, ama hang�s�, b�lm�yorsun. Anahtarı b�lm�yorsun, S�stem’� b�lm�yorsun, mantığı b�lm�yorsun. B�lmed�ğ�n
R.S. – Gördüğüm kadarıyla �nsanın �stekler�, cansız doğaya da etk� ed�yor. B�r örnek verey�m. Evde �nternet�n çalışmıyor, çünkü modem�ne elektr�k akımı gelm�yor. Ve bu durum yaklaşık b�r aydır devam ed�yor. Her gün kurcalıyorsun, modem kutusunu sağa sola, yana hatta ters�ne çev�r�yorsun, kabloları sokuşturuyorsun, sokuşturu yorsun, bell� k� temassızlık var, var, ama olmuyor, olmuyor. Ve Ve artık pes etm�ş ve yen�s�n� almaya karar verm�ş �ken sen, son b�r �çsel yakarış �le, “Allah aşkına çalış yahu!” d�yorsun. F�ş� pr�ze takıyorsun ve çalışıyor! Bu olaya tesadüf d�yoruz b�z. Fakat ben�m gözlemled�ğ�m başka b�r �l g�nçl�k, tesadüf kavramını k avramını c�dd� c�dd� sorgulamama neden oluyor. Onu da anlatayım. B�r otomob�l�m var, fakat hukuk� sebeplerden dolayı, onu kaybetme kaygısını yaşıyorum dönem dönem. Ve o kay gıya kapıldığ ım zaman, nedens�z yere arızalar vermeye başlıyor ya da onu çarpıyorum. Ve bazen her �k�s� b�rden. Hem motor çalışmı yor (ve (ve tam�rc�ler neden�n� bulamıyor), bulamıyor), hem de onu b�r yere, yere, duvara, başka b�r arabaya çarpıp �stemeden, hasar ver�yorum. Demeye çalıştığım şu k�, ben ne zaman taşıtı kaybedeceğ�m konusunda ted�r-
152
153
g�nl�ğe kapılsam, k apılsam, o ben� anlar mış g�b�, negat�f yönde tepk� ver�yor. Bu verd�ğ�m �k� örnek küçük belk�, ama ben�m �ç�n çok çarpıcı ve düşündürücü.
M.Ç. – Sen bu olaylarda ne yapıyorsun? Modeme ışık gelm�yor d�yorsun, kend� kend�ne konuşuyorsun, kend�nce çözmeye uğraşıyorsun. Hâlbuk� sorun modemde değ�l k�, serv�s sağlayıcıda… Bas�tçe, hat yok. Ve sen “Allah’ım” ded�ğ�nde açıp telefonu T.Telekom’a, modem�nde bozukluk olduğunu söylüyorsun, öylece sorun olması gereken yerden düzelt�l�yor. Bu t�p sıkıntıları da neden yaşıyorsun? O yüce gücün varlığının b�l�nc�ne varman, onu kabullenmen ve ona dua etmen �ç�n. Manev� boyut kend�n� sana duyuruyor bu ves�lelerle. Ona bağlanman gerekl�l�ğ�n� hatırlatıyor. Sen�n modem� kurcalaman, �ş�n kul boyutu. Telekom’u araman, Rab boyutu. Sorunu yanlış yerde aramışsın. Ş�md� sana göre arıza teknoloj�k ve o yüzden bell� b�r mantığa oturtamıyorsun. Hâlbuk� teknoloj�n�n ger� planına baktığında, tüm varoluşun enerj�sel b�r doku olduğunu görürsün. R.S. – Otomob�l olayında şunu tesp�t ett�m ben: Ne zamank�, “Ne olacaksa olsun, kaybedeceksem de edey�m, dünyanın sonu değ�l.”, ded�m ve �ş� olacağına bırakıp kabullend�m, o günden sonra arızalar ve çarpmalar bıçak g�b� kes�ld�. Kend�m� b�r anlamda tesl�m ett�m, olacaklara. M.Ç. – Olumlu düşünmek bu �şte. Ama sen, “Aman, b�r şey olmaz ben�m arabama.”, desen onu park ett�ğ�n yerde çekerler. Çünkü bu yanlış olan düşünce s�stem�d�r, poz�t�f, Pollyanna’cı düşünce b�ç�m�. Sen�n taşıtın konusunda en sonunda vardığın düşünce ürünü, enerj� üzer�nde başından ber� konuştuklarımızın hayata uyarlanış b�ç�mler�d�r. Kullanma yöntemler�. Sen evdek� ç�çeğ� ş�fa vererek �y�leşt�rd�ğ�nde, bu aklına mantığına yatıyor da, cansız b�r nesneye etk� ett�ğ�nde neden aklın karışıyor? Canlı cansız her b�r şey�n sonsuz b�r enerj� okyanusu �çer�s�nde yüzdüğü nü anlatmıyor muyuz hep? Olaylar da enerj�, düşünceler de enerj�. Enerj� boyutta araba veya 154
sen yoksun, ama enerj� boyutta arabanın aklı yok, z�hn�, b�l�nc�, ruhu ru hu yok, sen�nse var. Ve o noktada noktada sen onu etk�le yeb�l�yorsun. Ağaç yaprağı altın yapılab�ld�yse, sen neden b�r taşıtı veya modem� �y� veya kötü yönde etk�leyemeyes�n k�? Teknoloj�k aletler, etk� almaya müsa�tt�r. Ve gözlem yapılmak �ç�n uygundur. Çok daha etk�l� olarak olayları etk�ley�p şek�llend�r�yorsak da, bunun b�l�nc�ne varamıyoruz b�z. Ne yapmalıyız? Enerj�m�z� çalışmalarla arttırıp, enerj� boyutta müdahaleler yapab�leceğ�m�z sev�yeye gel�p, o planda çözümler üretmey� öğrenmel�y�z. R.S. – Ş�md� aklıma gelen b�r “tesadüfü” daha sormak �st�yorum. Ben�m yakınlık gösterd�ğ�m �nsanların, �şler�n�n açıldığını fark ett�m. İşler�n açılması güzel. B�r olay daha var, o da karşılaştığım �nsanlarda denges�zl�k yaratab�lme özell�ğ�. Özell�kle �lk tanıştıklarımda, k�ş�n�n denge durumu aşağı yukarı sallanır. Denges�zleş�r. Sonradan �nceled�ğ�mde ve düşündüğümde, karşıdak�n�n gösterd�ğ� ve b�ld�ğ� �maj, benl�k, dışsal k�ş�l�ğ�n�n yanına, gölge yanını deş�fre ett�ğ�ne karar verd�m.
M.Ç. – Sanırım k�, sen�n b�l�nçaltınla �lg�l� b�r durum bu. Herkes�n bell� b�r düzeyde yaptırım gücü var. Fakat sen�n daha kontrollü yönlend�rmen gerek. Kontrolsüz güç kullanıyorsun. Yaptırım gücünü de fark ett�ysen, bundan sonra ona göre b�lg� gelecekt�r. K�ş�n�n enerj� alanına g�r�yorsun. O yüzden enerj�s� yüksek olan �nsanların, vebal almamaları �ç�n, hayatlarını ona göre şek�llend�rmeler� gerek�r. Kend�ler�n� dengeye get�rmel�d�rler. Sen de dengeye kavuştuğunda, bu olayların zamanla değ�şt�ğ�n� göreceks�n. Kend�n� b�lmeyen, Rabb�’n� b�lmez; kul, kulun sınavıdır. Bu yaşadıkların kend�n� b�lmen, kend�n� tanıyıp, tahl�l etmen �ç�n b�rer fırsat.
ENERJİSEL YAKARIŞ R.S. – Sen�nle b�r şey paylaşmalyım. Dün gece b�r gar�pl�kle uyandım, öneml� de b�r şeyler vardı, gerçekç� b�r durum tesp�t� m�sal�, ama ne olduğunu unuttum, beraber�nde enerj�sel b�r olay, enerj�sel b�r çek�l�ş g�b�. İlk defa h�ssett�ğ�m b�r “şey” olduğu �ç�n anlamlandı155
g�nl�ğe kapılsam, k apılsam, o ben� anlar mış g�b�, negat�f yönde tepk� ver�yor. Bu verd�ğ�m �k� örnek küçük belk�, ama ben�m �ç�n çok çarpıcı ve düşündürücü.
M.Ç. – Sen bu olaylarda ne yapıyorsun? Modeme ışık gelm�yor d�yorsun, kend� kend�ne konuşuyorsun, kend�nce çözmeye uğraşıyorsun. Hâlbuk� sorun modemde değ�l k�, serv�s sağlayıcıda… Bas�tçe, hat yok. Ve sen “Allah’ım” ded�ğ�nde açıp telefonu T.Telekom’a, modem�nde bozukluk olduğunu söylüyorsun, öylece sorun olması gereken yerden düzelt�l�yor. Bu t�p sıkıntıları da neden yaşıyorsun? O yüce gücün varlığının b�l�nc�ne varman, onu kabullenmen ve ona dua etmen �ç�n. Manev� boyut kend�n� sana duyuruyor bu ves�lelerle. Ona bağlanman gerekl�l�ğ�n� hatırlatıyor. Sen�n modem� kurcalaman, �ş�n kul boyutu. Telekom’u araman, Rab boyutu. Sorunu yanlış yerde aramışsın. Ş�md� sana göre arıza teknoloj�k ve o yüzden bell� b�r mantığa oturtamıyorsun. Hâlbuk� teknoloj�n�n ger� planına baktığında, tüm varoluşun enerj�sel b�r doku olduğunu görürsün. R.S. – Otomob�l olayında şunu tesp�t ett�m ben: Ne zamank�, “Ne olacaksa olsun, kaybedeceksem de edey�m, dünyanın sonu değ�l.”, ded�m ve �ş� olacağına bırakıp kabullend�m, o günden sonra arızalar ve çarpmalar bıçak g�b� kes�ld�. Kend�m� b�r anlamda tesl�m ett�m, olacaklara. M.Ç. – Olumlu düşünmek bu �şte. Ama sen, “Aman, b�r şey olmaz ben�m arabama.”, desen onu park ett�ğ�n yerde çekerler. Çünkü bu yanlış olan düşünce s�stem�d�r, poz�t�f, Pollyanna’cı düşünce b�ç�m�. Sen�n taşıtın konusunda en sonunda vardığın düşünce ürünü, enerj� üzer�nde başından ber� konuştuklarımızın hayata uyarlanış b�ç�mler�d�r. Kullanma yöntemler�. Sen evdek� ç�çeğ� ş�fa vererek �y�leşt�rd�ğ�nde, bu aklına mantığına yatıyor da, cansız b�r nesneye etk� ett�ğ�nde neden aklın karışıyor? Canlı cansız her b�r şey�n sonsuz b�r enerj� okyanusu �çer�s�nde yüzdüğü nü anlatmıyor muyuz hep? Olaylar da enerj�, düşünceler de enerj�. Enerj� boyutta araba veya 154
ramadım ve şu anda da tar�f edem�yorum. Sadece b�r gar�pl�k olduğunu, “b�r şeyler” olduğunu söyleyeb�l�yorum. Ve bu akşam kız arkadaşım aradı. Gece çok kötü h�ssett�ğ�n� anlattı, yarım saat kadar ağladığını, b�r türlü sak�nleşemed�ğ�n�, hatta b�r ara nefes almada sıkıntı çekmeye başladığını paylaştı. Fakat bu sözler� söylerken, üzüntülü değ�l, çok heyecanlı ve neşel�yd�. Neden�n� b�raz sonra anlayacaktım. Çok değ�l, daha bundan b�r kaç gün önce, kend�n� kötü h�ssett�ğ�nde ben� aramasını söylem�şt�m. Onu tesk�n etmede başarılıyımdır. İşte gece kend�n� bu şek�lde berbat h�ssed�nce ve ağlamayı durduramayınca, o çares�zl�kle aklına gelm�ş�m. Saat geç d�ye arayamamış, fakat “Renan, bana yardım et!” d�ye yakarmış ağlarken. Ve sonra sonra olan şey� tahm�n eders�n: enerj� �ç�nde boğulmuş. Akış ayaklardan başlamış tüm vücuda yayılmış, başın tepes�ne kadar çıkıp, onun tab�r� �le orada “dolanmış”. Arkadaşım bundan sonra sak�nleşm�ş ve uyumuş. Ve ben de o yüzden uyandım demek k�. Ne ders�n? Bu nasıl oldu?
M.Ç. – Maşallah. Klaros akıllı b�r enerj�d�r, bunu b�l�yorsun. Bu anlattığın, Klaros’un normal b�r çalışma şekl�. İht�yacı olan eğer doğru k�ş� �se, n�yet� saf �se, yardım eder. Klaros �le gelen yardım, gel�ş�güzel değ�l, �steyen kafasına gore alamıyor onu. Anlatt ığına gore sen arkadaşına a rkadaşına daha önces�nde başı sıkışt ığında sen� düşünmes�n� salık verm�şs�n. Onu yetk�lend�rm�şs�n b�r nev� yan�. R.S. – Evet ve belk� sana b�le dokunmuştur o �stek. M.Ç. – Aynen. Z�nc�r şu: baraj – trafo – elektr�k. elektr�k . S�stem zaten öyle g�d�yor. R.S. – Arkadaşım o çares�zl�kle yardım d�lem�ş, ama hemen sonra olanlara da b�r o kadar şaşırmış. Hatta b�r gün sonra, “Allah’ım b�r muc�ze olsun ve �şten erken çıkayım.”, d�ye d�lem�ş, erken bırakmışlar. Aklıma gelm�şken, geçen hafta bana b�r hed�yen olduğunu söylem�şt�n, hatırlıyor musun? O gün ne yaptın bana? Gece gar�p b�r h�sle uyandığım sırada, alnımın �ç tarafında b�r “şey vardı”, b�l�nçl� b�r şey ve başımın üzer�ne çıkıp, oradan da kayboldu b�rkaç san�ye �çer�s�nde. 156
sen yoksun, ama enerj� boyutta arabanın aklı yok, z�hn�, b�l�nc�, ruhu ru hu yok, sen�nse var. Ve o noktada noktada sen onu etk�le yeb�l�yorsun. Ağaç yaprağı altın yapılab�ld�yse, sen neden b�r taşıtı veya modem� �y� veya kötü yönde etk�leyemeyes�n k�? Teknoloj�k aletler, etk� almaya müsa�tt�r. Ve gözlem yapılmak �ç�n uygundur. Çok daha etk�l� olarak olayları etk�ley�p şek�llend�r�yorsak da, bunun b�l�nc�ne varamıyoruz b�z. Ne yapmalıyız? Enerj�m�z� çalışmalarla arttırıp, enerj� boyutta müdahaleler yapab�leceğ�m�z sev�yeye gel�p, o planda çözümler üretmey� öğrenmel�y�z. R.S. – Ş�md� aklıma gelen b�r “tesadüfü” daha sormak �st�yorum. Ben�m yakınlık gösterd�ğ�m �nsanların, �şler�n�n açıldığını fark ett�m. İşler�n açılması güzel. B�r olay daha var, o da karşılaştığım �nsanlarda denges�zl�k yaratab�lme özell�ğ�. Özell�kle �lk tanıştıklarımda, k�ş�n�n denge durumu aşağı yukarı sallanır. Denges�zleş�r. Sonradan �nceled�ğ�mde ve düşündüğümde, karşıdak�n�n gösterd�ğ� ve b�ld�ğ� �maj, benl�k, dışsal k�ş�l�ğ�n�n yanına, gölge yanını deş�fre ett�ğ�ne karar verd�m.
M.Ç. – Sanırım k�, sen�n b�l�nçaltınla �lg�l� b�r durum bu. Herkes�n bell� b�r düzeyde yaptırım gücü var. Fakat sen�n daha kontrollü yönlend�rmen gerek. Kontrolsüz güç kullanıyorsun. Yaptırım gücünü de fark ett�ysen, bundan sonra ona göre b�lg� gelecekt�r. K�ş�n�n enerj� alanına g�r�yorsun. O yüzden enerj�s� yüksek olan �nsanların, vebal almamaları �ç�n, hayatlarını ona göre şek�llend�rmeler� gerek�r. Kend�ler�n� dengeye get�rmel�d�rler. Sen de dengeye kavuştuğunda, bu olayların zamanla değ�şt�ğ�n� göreceks�n. Kend�n� b�lmeyen, Rabb�’n� b�lmez; kul, kulun sınavıdır. Bu yaşadıkların kend�n� b�lmen, kend�n� tanıyıp, tahl�l etmen �ç�n b�rer fırsat.
ENERJİSEL YAKARIŞ R.S. – Sen�nle b�r şey paylaşmalyım. Dün gece b�r gar�pl�kle uyandım, öneml� de b�r şeyler vardı, gerçekç� b�r durum tesp�t� m�sal�, ama ne olduğunu unuttum, beraber�nde enerj�sel b�r olay, enerj�sel b�r çek�l�ş g�b�. İlk defa h�ssett�ğ�m b�r “şey” olduğu �ç�n anlamlandı155
M.Ç. – Anlatılmaz Anlat ılmaz yaşanır, ya şanır, değ�l m�? O yaşadığın yaşadığ ın “şey�” �s�mlend�rem�yorsun, b�r sınıfa sokamıyorsun, tanımlayamıyorsun. Fakat olanı bas�tçe anlatacak olursam, b�r açılım �ç�n gereken enerj�y� yüklüyorsun. “O şey”�n b�l�nçl� olduğunu fark etmen güzel, çünkü bu doğru. Han� bu enerj� küreler� var ya, orb ded�kler�m�z. Onlar a kıllı tanec�klerd�r. tanec�klerd�r. Onlardan b�r�, sendeysendeyd� anlayacağın. Orb’ler� görmüştün, b�z�m seanslar sırasında çek�len res�mlerde. Onları ben�m yanımdayken görenler çok. Melekler�m bunlar d�yorum ben de :). Res�m �se, res�m, del�l �se del�l, alsınlar resm�ler� büyütsünler, �nceles�nler. Fotomontaj mı d�ye baksınlar.
ORBLER – AKILLI ENERJİ KÜRELERİ R.S. – Hatırlar mısın, b�r tane de ben gösterm�şt�m. Kend� çekt�ğ�m b�r resme “yakalanmıştı”. Oradak� Orb kadar büyük ve net olanını daha görmed�m ben. Kızımın b�r yüzme yarışında, çocuklar çember yapmışlar, aralarında aralarında heyecanlı heyecanlı konuşuyorlardı. Ben de o şek�ldek� toplaştıkları resm� çekt�m. Baktığımda, şaşkınlıkla onların tam üzer�nde, havada asılı duran acay�p netl�kte b�r Orb oldu ğunu fark ett �m. Tam olarak ned�r Orbler, Orbler, anlatmayı dener m�s�n? Melek değ�l, c �n değ�l ned�r? M.Ç. – Aslında sınıflarsak sınıf larsak eğer, bunlar bunla r melekler melek ler grubuna gr ubuna g�rer. Yan� �ll a b�r sınıfa koymamız gerek�rse, melek sınıfına sınıfın a g�rerg� rerler. Ve b�z enerj�yle çalıştığımızda, bu b�l�nçl� enerj� küreler� onu taşıyor. Gerçekte bunlar düşünce enerj�s�d�r d�yeb�l�r�z. O anda yayıyorsun ve o �ş�n� yapıyor. B�r test�ye su koyup �ht�yacı olan k�ş�ye yollamak g�b�, susuzluğu geçs�n, d�ye kaba tab�rle. R.S. – Pek� buradan Ankara’ya g�der m� o sev �ml� şey? M.Ç. – Her yere g�der, evren�n her yer�ne. Onlara mesafe ve zaman sınırlaması yok. Hologram Evren’e göre nasıl olab�l�r k� zaten? Her şey her yerde ve aslında h�ç b�r yerde. Ş�md�l�k sen bunlarla “takıl”, üsttek�ler daha büyük çünkü bazıları tehl�kel�, bazıları daha �y�. Sen� sınırlıyorum, sen hazır olduk157
ramadım ve şu anda da tar�f edem�yorum. Sadece b�r gar�pl�k olduğunu, “b�r şeyler” olduğunu söyleyeb�l�yorum. Ve bu akşam kız arkadaşım aradı. Gece çok kötü h�ssett�ğ�n� anlattı, yarım saat kadar ağladığını, b�r türlü sak�nleşemed�ğ�n�, hatta b�r ara nefes almada sıkıntı çekmeye başladığını paylaştı. Fakat bu sözler� söylerken, üzüntülü değ�l, çok heyecanlı ve neşel�yd�. Neden�n� b�raz sonra anlayacaktım. Çok değ�l, daha bundan b�r kaç gün önce, kend�n� kötü h�ssett�ğ�nde ben� aramasını söylem�şt�m. Onu tesk�n etmede başarılıyımdır. İşte gece kend�n� bu şek�lde berbat h�ssed�nce ve ağlamayı durduramayınca, o çares�zl�kle aklına gelm�ş�m. Saat geç d�ye arayamamış, fakat “Renan, bana yardım et!” d�ye yakarmış ağlarken. Ve sonra sonra olan şey� tahm�n eders�n: enerj� �ç�nde boğulmuş. Akış ayaklardan başlamış tüm vücuda yayılmış, başın tepes�ne kadar çıkıp, onun tab�r� �le orada “dolanmış”. Arkadaşım bundan sonra sak�nleşm�ş ve uyumuş. Ve ben de o yüzden uyandım demek k�. Ne ders�n? Bu nasıl oldu?
M.Ç. – Maşallah. Klaros akıllı b�r enerj�d�r, bunu b�l�yorsun. Bu anlattığın, Klaros’un normal b�r çalışma şekl�. İht�yacı olan eğer doğru k�ş� �se, n�yet� saf �se, yardım eder. Klaros �le gelen yardım, gel�ş�güzel değ�l, �steyen kafasına gore alamıyor onu. Anlatt ığına gore sen arkadaşına a rkadaşına daha önces�nde başı sıkışt ığında sen� düşünmes�n� salık verm�şs�n. Onu yetk�lend�rm�şs�n b�r nev� yan�. R.S. – Evet ve belk� sana b�le dokunmuştur o �stek. M.Ç. – Aynen. Z�nc�r şu: baraj – trafo – elektr�k. elektr�k . S�stem zaten öyle g�d�yor. R.S. – Arkadaşım o çares�zl�kle yardım d�lem�ş, ama hemen sonra olanlara da b�r o kadar şaşırmış. Hatta b�r gün sonra, “Allah’ım b�r muc�ze olsun ve �şten erken çıkayım.”, d�ye d�lem�ş, erken bırakmışlar. Aklıma gelm�şken, geçen hafta bana b�r hed�yen olduğunu söylem�şt�n, hatırlıyor musun? O gün ne yaptın bana? Gece gar�p b�r h�sle uyandığım sırada, alnımın �ç tarafında b�r “şey vardı”, b�l�nçl� b�r şey ve başımın üzer�ne çıkıp, oradan da kayboldu b�rkaç san�ye �çer�s�nde. 156
ça açılacaksın. B�r anda, çalışmadan, gel�şmeden ağır halter kaldırılmaz. Orbler�n yaptığı �şler arasında, ş�fa �lk sıradadır d�yeb�l�r�z. Ama tab� ş�fa �le �lg�l� olarak b�z ne ded�k? Sadece baş ağrısı d�ş ağrısı geç�rme g�b� anlık, kısa sürel� ağrı semptomlarının yok ed�lmes� değ�l, genel ş�fa. Mesela çocukların o andak� yarışmaya adapte olmaları, moral bulmaları v.s. g�b�. Orbler�n tamamı sadece �y� değ�ld�r. Çünkü nazar etk�s� de yaparlar. Gördüğün g�b� aslında her şey f�z�ksel ve b�l�msel, sadece b�l�msel olduğu henüz keşfed�lmem�ş olab�l�r. Ve çocukların yarış anındak� Orb� de sen üretm�ş olab�l�rs�n. Sonuçta o düşüncey� üretmek �ç�n dua, �stek, başka b�r şey ves�le olab�l�r. Öneml� olan n�yet etmek. “N�yet ed�yorum” d�ye düşünerek n�yetlenmek de gerekmez. B�r anlık b�r zamanda aklınızdan geçmes� yeter. Orbu üret�rs�n�z. Ve maj�y� hurafe görenler, ne olduğunu b�lmeden yargılayanlar mantıksız ve dayanaksızlar. Ama b�zde her şey ortada. Elle tutulur, gözle görünür ve bunun �ç�nde sadece farkındalık lazım. Han� daha önce konuşmuştuk, göreceğ�n şey �ç�n kend�n� açman gerek, onu fark etmek �ç�n, b�l�nçlenmen gerek. Algıları o yönde aralaman gerek. Yoksa daha önce konuştuğumuz g�b�, tıpkı Amer�ka’nın yerl� ler� g�b�, gem� önünde dururken, onu “göremezs�n”. İş�n püf noktası şudur: Enerj�sel hafıza her zerrede vardır, �şte okumak budur, �çe dönmek. O enerj�sel hafızayı okumaya başlayınca her şey�n farkına varır �nsan, her şey�n farkındalığına. Tıpkı peygamber�n duası g�b�, “Bana madden�n aslını göster, bana görünen�n arkasını göster.” demen ve d�lemen gerek�yor.
M.Ç. – Anlatılmaz Anlat ılmaz yaşanır, ya şanır, değ�l m�? O yaşadığın yaşadığ ın “şey�” �s�mlend�rem�yorsun, b�r sınıfa sokamıyorsun, tanımlayamıyorsun. Fakat olanı bas�tçe anlatacak olursam, b�r açılım �ç�n gereken enerj�y� yüklüyorsun. “O şey”�n b�l�nçl� olduğunu fark etmen güzel, çünkü bu doğru. Han� bu enerj� küreler� var ya, orb ded�kler�m�z. Onlar a kıllı tanec�klerd�r. tanec�klerd�r. Onlardan b�r�, sendeysendeyd� anlayacağın. Orb’ler� görmüştün, b�z�m seanslar sırasında çek�len res�mlerde. Onları ben�m yanımdayken görenler çok. Melekler�m bunlar d�yorum ben de :). Res�m �se, res�m, del�l �se del�l, alsınlar resm�ler� büyütsünler, �nceles�nler. Fotomontaj mı d�ye baksınlar.
ORBLER – AKILLI ENERJİ KÜRELERİ R.S. – Hatırlar mısın, b�r tane de ben gösterm�şt�m. Kend� çekt�ğ�m b�r resme “yakalanmıştı”. Oradak� Orb kadar büyük ve net olanını daha görmed�m ben. Kızımın b�r yüzme yarışında, çocuklar çember yapmışlar, aralarında aralarında heyecanlı heyecanlı konuşuyorlardı. Ben de o şek�ldek� toplaştıkları resm� çekt�m. Baktığımda, şaşkınlıkla onların tam üzer�nde, havada asılı duran acay�p netl�kte b�r Orb oldu ğunu fark ett �m. Tam olarak ned�r Orbler, Orbler, anlatmayı dener m�s�n? Melek değ�l, c �n değ�l ned�r? M.Ç. – Aslında sınıflarsak sınıf larsak eğer, bunlar bunla r melekler melek ler grubuna gr ubuna g�rer. Yan� �ll a b�r sınıfa koymamız gerek�rse, melek sınıfına sınıfın a g�rerg� rerler. Ve b�z enerj�yle çalıştığımızda, bu b�l�nçl� enerj� küreler� onu taşıyor. Gerçekte bunlar düşünce enerj�s�d�r d�yeb�l�r�z. O anda yayıyorsun ve o �ş�n� yapıyor. B�r test�ye su koyup �ht�yacı olan k�ş�ye yollamak g�b�, susuzluğu geçs�n, d�ye kaba tab�rle. R.S. – Pek� buradan Ankara’ya g�der m� o sev �ml� şey? M.Ç. – Her yere g�der, evren�n her yer�ne. Onlara mesafe ve zaman sınırlaması yok. Hologram Evren’e göre nasıl olab�l�r k� zaten? Her şey her yerde ve aslında h�ç b�r yerde. Ş�md�l�k sen bunlarla “takıl”, üsttek�ler daha büyük çünkü bazıları tehl�kel�, bazıları daha �y�. Sen� sınırlıyorum, sen hazır olduk157
g�b�… M�kroplar da b�l�nçl�d�r, �lt�hap yaşayan b�r şeyd�r vücuttak� ve zek�d�r. Her şeyde O varsa b�l�nçs�z ne var k�? Ama sen tekâmülünü hızlandırmazsan bu b�l�nçle b�r taş olarak m�lyon yıl beklers�n. Belk� fark bu.
R.S. – Dün gece yoksa y�ne bu Orbler mı görevdeyd�, arkadaş yakardığı zaman? M.Ç. – Olab�l�r, fakat �lla onlardır d�yemey�z. Çünkü değ�ş�yor. Klaros onu kend� bel�rl�yor. Ama sonuçta varlık kullanımı anlamında b�r şey yok b�zde. B�zde akıllı b�r enerj� s�stem� var, �ht�yaca göre yönlend�r�yor, fark bu. Arkadaşın şunun farkına varmış: “Renan’dan yardım �stersem yardım gel�r.” Ve doğru b�r s�stem �ç�nde olduğun �ç�n yardım g�tm�ş. Fakat başka türlü de olab�l�rd�. Sen ona “Benden yardım �ste.” desen, ama sen doğru b�r s�stem �ç�nde olmasan ya da b�r s�stem �ç�nde b�le değ�lsen, o anda y�ne arkadaşına başka şeyler g�deb�l�r, başka şeyler olab�l�r, sıkıntılı durumlar. Kancaya ne takılırsa artık… Çok �nce ç�zg�ler var arada. Farkındalığına varmak lazım bunların… R.S. – Evet, Orblerın har�c�ndek� başka enerj�sel varlıklardan fotoğraflara yakalananları oluyor mu?
R.S. – Anlıyorum… Ufak tefek �şlere bu Orbler bakıyor anlaşılan… M.Ç. – Sen�n ufak tefek ded�kler�ne �nsanlar muc�ze d�ye hayretlerle bakıyor yalnız. Hastalıklara sebep olan m�kroplar, v�rüsler de ufak tefek. B�l�nçs�z ve yetk�s�z çalışanlarda, daha önce ded�ğ�m g�b� bu sev�ml� ded�ğ�n de gel�r, sev�ml� olmayan öbürü de. Hep uyardığım g�b�, kend�n� b�lmeden ya da yetk�s�z açmak tehl�kel�. Enerj� b�l�nçl�d�r, akıllıdır. Cansız olduğunu düşünüyorsun, ama değ�l, düşünce form üret�r, bu Orbler
M.Ç. – Ben bakınca görüyorum ama herkes göremeyeb�l�yor. Örneğ�n Bursa’dan b�r yakınım var. H�ç sevmed�ğ�, hoşlanmadığı, el�ne alamadığı b�r resm� olduğunu söyled� bana. Resm� get�rmes�n� �sted�m. Onu el�me aldım ve taradım. Res�mde blokaj vardı ve ayrıca o zamanlar ona yapılan b�r büyünün de etk�s�. Resm� tem�zled�k ve daha hoş geld� gözüne. Bu anlattığım çok hayalî g�b�, değ�l m�, ama yaşayan b�l�yor. “B�r res�mde büyü olur mu?”, ders�n. Parçadan bütüne. Res�mden büyü yapılıyor ve güçlü b�r şek�lde k�ş�y� etk�l�yor da ters� neden olmuyor? Sen�n saçın tırnağın alınıyor, büyü yapılıyor. Üzer�ndek� o büyü �le res�m çekt�r�rsen, onun tes�r� res�m üzer�nde de kalab�l�yor. B�r resme baktığımda, çek�ld�ğ� vak�tte olan b�r büyüsel tes�r varsa ben görüyorum, algılıyorum. Ben�m �ç�n zor değ�l. Herkes aslında algılayab�l�r, ama yeteneğ� ölçüsün-
158
159
ça açılacaksın. B�r anda, çalışmadan, gel�şmeden ağır halter kaldırılmaz. Orbler�n yaptığı �şler arasında, ş�fa �lk sıradadır d�yeb�l�r�z. Ama tab� ş�fa �le �lg�l� olarak b�z ne ded�k? Sadece baş ağrısı d�ş ağrısı geç�rme g�b� anlık, kısa sürel� ağrı semptomlarının yok ed�lmes� değ�l, genel ş�fa. Mesela çocukların o andak� yarışmaya adapte olmaları, moral bulmaları v.s. g�b�. Orbler�n tamamı sadece �y� değ�ld�r. Çünkü nazar etk�s� de yaparlar. Gördüğün g�b� aslında her şey f�z�ksel ve b�l�msel, sadece b�l�msel olduğu henüz keşfed�lmem�ş olab�l�r. Ve çocukların yarış anındak� Orb� de sen üretm�ş olab�l�rs�n. Sonuçta o düşüncey� üretmek �ç�n dua, �stek, başka b�r şey ves�le olab�l�r. Öneml� olan n�yet etmek. “N�yet ed�yorum” d�ye düşünerek n�yetlenmek de gerekmez. B�r anlık b�r zamanda aklınızdan geçmes� yeter. Orbu üret�rs�n�z. Ve maj�y� hurafe görenler, ne olduğunu b�lmeden yargılayanlar mantıksız ve dayanaksızlar. Ama b�zde her şey ortada. Elle tutulur, gözle görünür ve bunun �ç�nde sadece farkındalık lazım. Han� daha önce konuşmuştuk, göreceğ�n şey �ç�n kend�n� açman gerek, onu fark etmek �ç�n, b�l�nçlenmen gerek. Algıları o yönde aralaman gerek. Yoksa daha önce konuştuğumuz g�b�, tıpkı Amer�ka’nın yerl� ler� g�b�, gem� önünde dururken, onu “göremezs�n”. İş�n püf noktası şudur: Enerj�sel hafıza her zerrede vardır, �şte okumak budur, �çe dönmek. O enerj�sel hafızayı okumaya başlayınca her şey�n farkına varır �nsan, her şey�n farkındalığına. Tıpkı peygamber�n duası g�b�, “Bana madden�n aslını göster, bana görünen�n arkasını göster.” demen ve d�lemen gerek�yor.
g�b�… M�kroplar da b�l�nçl�d�r, �lt�hap yaşayan b�r şeyd�r vücuttak� ve zek�d�r. Her şeyde O varsa b�l�nçs�z ne var k�? Ama sen tekâmülünü hızlandırmazsan bu b�l�nçle b�r taş olarak m�lyon yıl beklers�n. Belk� fark bu.
R.S. – Dün gece yoksa y�ne bu Orbler mı görevdeyd�, arkadaş yakardığı zaman? M.Ç. – Olab�l�r, fakat �lla onlardır d�yemey�z. Çünkü değ�ş�yor. Klaros onu kend� bel�rl�yor. Ama sonuçta varlık kullanımı anlamında b�r şey yok b�zde. B�zde akıllı b�r enerj� s�stem� var, �ht�yaca göre yönlend�r�yor, fark bu. Arkadaşın şunun farkına varmış: “Renan’dan yardım �stersem yardım gel�r.” Ve doğru b�r s�stem �ç�nde olduğun �ç�n yardım g�tm�ş. Fakat başka türlü de olab�l�rd�. Sen ona “Benden yardım �ste.” desen, ama sen doğru b�r s�stem �ç�nde olmasan ya da b�r s�stem �ç�nde b�le değ�lsen, o anda y�ne arkadaşına başka şeyler g�deb�l�r, başka şeyler olab�l�r, sıkıntılı durumlar. Kancaya ne takılırsa artık… Çok �nce ç�zg�ler var arada. Farkındalığına varmak lazım bunların… R.S. – Evet, Orblerın har�c�ndek� başka enerj�sel varlıklardan fotoğraflara yakalananları oluyor mu?
R.S. – Anlıyorum… Ufak tefek �şlere bu Orbler bakıyor anlaşılan… M.Ç. – Sen�n ufak tefek ded�kler�ne �nsanlar muc�ze d�ye hayretlerle bakıyor yalnız. Hastalıklara sebep olan m�kroplar, v�rüsler de ufak tefek. B�l�nçs�z ve yetk�s�z çalışanlarda, daha önce ded�ğ�m g�b� bu sev�ml� ded�ğ�n de gel�r, sev�ml� olmayan öbürü de. Hep uyardığım g�b�, kend�n� b�lmeden ya da yetk�s�z açmak tehl�kel�. Enerj� b�l�nçl�d�r, akıllıdır. Cansız olduğunu düşünüyorsun, ama değ�l, düşünce form üret�r, bu Orbler
M.Ç. – Ben bakınca görüyorum ama herkes göremeyeb�l�yor. Örneğ�n Bursa’dan b�r yakınım var. H�ç sevmed�ğ�, hoşlanmadığı, el�ne alamadığı b�r resm� olduğunu söyled� bana. Resm� get�rmes�n� �sted�m. Onu el�me aldım ve taradım. Res�mde blokaj vardı ve ayrıca o zamanlar ona yapılan b�r büyünün de etk�s�. Resm� tem�zled�k ve daha hoş geld� gözüne. Bu anlattığım çok hayalî g�b�, değ�l m�, ama yaşayan b�l�yor. “B�r res�mde büyü olur mu?”, ders�n. Parçadan bütüne. Res�mden büyü yapılıyor ve güçlü b�r şek�lde k�ş�y� etk�l�yor da ters� neden olmuyor? Sen�n saçın tırnağın alınıyor, büyü yapılıyor. Üzer�ndek� o büyü �le res�m çekt�r�rsen, onun tes�r� res�m üzer�nde de kalab�l�yor. B�r resme baktığımda, çek�ld�ğ� vak�tte olan b�r büyüsel tes�r varsa ben görüyorum, algılıyorum. Ben�m �ç�n zor değ�l. Herkes aslında algılayab�l�r, ama yeteneğ� ölçüsün-
158
159
de. Ben küçükken ben�m gördüğümü de herkes görüyor sanıyordum… Ben�m b�r de şu yanım var: enerj�y� sıcak, soğuk, karıncalanma, �ğne ucu g�b� batma, es�nt�l�, delta v.s değ�ş�k çeş�tlerde değ�şt�reb�l�yorum. Çeş�t çok ve herkes�n �ht�yacına göre akıyor aslında, enerj� kend� akışını kend� bel�rl�yor. Ş�fa ver�leceğ� vak�t bu şek�lde oluyor. Fakat yalnızca enerj� ver�rken, onu �sted�ğ�m g�b� değ�şt�reb�l�yorum. Ş�fa enerj�s� akarken de bu saydıklarımdan heps�nden olab�l�yor.
R.S. – Orblerın üstü ne pek�? Onu söyleyeb�l�yor musun?
M.Ç. – Gayet normal, sen vah�yc�s�n ve daha da gel�şecek. Bey�n alıcı ve ver�c�. S�stem bas�t değ�l ve sürekl� karşına yen� sorular çıkacak. İnsanların kalıplarının olmaması güzel. Sen�n bu avantajın var. Kalıp düşünce olmayınca, hızlı �lerlen�yor. Aks� halde önce bu kalıpları kalıpla rı kırmak, kırma k, onları tem�zlemek �ç�n uğraşacaktık. K�rl� kabı yıkayıp, boş ve tem�z b�r kaba dönüştürmek gerek�r k�, çoğu �nsan daha bu aşamada yıkılır kalır. Sana tavs�yem, önüne çıkanları (k� bu zamanda çoğalacaklar) önemseme, aldırma onlara. Bırak yüksels�nler k�, düşüşler� ona göre olsun.
M.Ç. – Daha yoğun enerj� d�yeb�l�r�z. B�r �lavem olacak, az öncek� cümleme. S�stem �çer�s�nde öç almaya çalışmana gerek yok. Sen sadece �lerle yeter, gel�ş, tekâmül et. Zaten b�r süre sonra b�r�nden öç almana �ht�yacın kalmayacak, çaba harcamana gerek kalmayacak. S�stem devreye g�recek. Tecrübelerle sab�tt�r. Ben�m �nsanlarla hesaplaşma g�b� b�r derd�m yok. Herkes �y� olsun �st�yorum aks�ne, hatta �nsanlar ben� kullansa b�le mücadele ed�yorum anlasınlar d�ye. Arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum: “Ben duvarda asılı b�r kılıcım, ya gel�r çarpar kend�n� kesers�n ya da korunursun.” Kullanma mevzusu da çıkar n�yet�nde anlaşılmasın. Han� hep d�yorum ya ben basamağım, ben� nereye koyarsan, üzer�me basar çıkarsın ama y�ne orada basamağım. Bu ben�m m�syonum. O halde sen de kullan, sebeplen, faydalan. Bu kötü b�r şey değ�l. Öğren, b�lg�len ve farkına var. R.S. – Ben de sen�n bu ded�kler�n� yapıyorum zaten. O zaman z aman sana b�r soru daha… Geçen gün yoga yapacaktım tam, başladım da, fakat baktım k� kaslarım t�tr�yor. H�çb�r zaman olmayan b�r şek�lde gerg�nleşt� beden. Düzenl� olarak ve rahatlıkla yaptığım en bas�t hareketler� yapamıyordum. Ve normal yorgunluk değ�ld� bu. Sonra daha haf�f b�r enerj� egzers�z� yapmayı dened�m – Ta� Ch�’ye döndüm, ama durum değ�şmed�. Enerj�sel b�r olay olduğunu düşünüp, bıraktım. Bu durumlarda d�nlenmek m� lazım? M.Ç. – Neden�n� açıklayayım. Şu var k� esk�den sen yogayı sırf f�z�ksel yönüyle uyguluyordun. Fakat artık yoga yaptığında b�l�yorsun k�, �badet edeceks�n. Ve vücut normal tepk� ver�yor. Bazen hatta acı b�le çekeb�l�rs�n, der�ne kaslarına b�r şeyler batar g�b� olur. Bunlar değ�ş�m gösterges�d�r. Hayır, d�nlenmeyeceks�n, sadece yavaşlayacaksın. Yavaşlamak var, ama d�nlenmek yok. Sen rampaya gelm�şs�n yolda yolcu da �lerl�yor. Ve sen durursan, �vmey� kaybedeceğ�nden, yol sana daha da d�k gel�r. D�kleşmeye devam eder. Sadece yapacağın, yavaşlayıp devam etmek, durmak yok. Yoksa yol uzar. Her rampa-
160
161
R.S. – O halde akış çeş�d�n� gözlemleyerek, görerek, k�ş�de ne tür b�r rahatsızlık olduğu da �nceleneb�l�r belk�. Örneğ�n enerj� sıcak aktı ğında, ne olduğ unu tahm�n ed�yorsun? M.Ç. – Tepk�me anında ne olur b�lemem ama sen şöyle düşün: M�sal, b�r�ne enerj� ver�yorsun ve kolunda sıcak akıyor. O k�ş�ye d�yorsun k� “Yoksa kolunda rahatsızlık mı oldu?” Ve o, onaylıyor. Küçükken kırıldığını açıklıyor. Sonra sen b�r sonrak� k�ş�de aynı enerj�y� h�ssed�nce kolunun kırıldığını anlıyorsun. Fakat şu da var. Enerj� bedenler parmak �z� g �b�d�r. Yüzde yüz kes�nl�kte b�r şey d�yem�yorsun. Bu k�tap �ç�n de b�z genel b�lg� olarak geçel�m. Ama yüzde yüz d�yemey�z. Enerj� kend� �ş�n� yapar ve sen verd�ğ�nde aç kend�n� kasma, enerj�ye bırak. O zaman görürsün, sen� yönlend�r�yor zaten. R.S. – Bazen b�r� telefonu çaldırmadan önce an� soğ uk b�r akış oluyor, bey�nde ve b�r dak�kaya varmadan telefon çalıyor. Neden? Bazense b�r�ler�n ben� düşündüğünü algılıyorum aynı şek�lde.
M.Ç. – Gayet normal, sen vah�yc�s�n ve daha da gel�şecek. Bey�n alıcı ve ver�c�. S�stem bas�t değ�l ve sürekl� karşına yen� sorular çıkacak. İnsanların kalıplarının olmaması güzel. Sen�n bu avantajın var. Kalıp düşünce olmayınca, hızlı �lerlen�yor. Aks� halde önce bu kalıpları kalıpla rı kırmak, kırma k, onları tem�zlemek �ç�n uğraşacaktık. K�rl� kabı yıkayıp, boş ve tem�z b�r kaba dönüştürmek gerek�r k�, çoğu �nsan daha bu aşamada yıkılır kalır. Sana tavs�yem, önüne çıkanları (k� bu zamanda çoğalacaklar) önemseme, aldırma onlara. Bırak yüksels�nler k�, düşüşler� ona göre olsun.
R.S. – Orblerın üstü ne pek�? Onu söyleyeb�l�yor musun? M.Ç. – Daha yoğun enerj� d�yeb�l�r�z. B�r �lavem olacak, az öncek� cümleme. S�stem �çer�s�nde öç almaya çalışmana gerek yok. Sen sadece �lerle yeter, gel�ş, tekâmül et. Zaten b�r süre sonra b�r�nden öç almana �ht�yacın kalmayacak, çaba harcamana gerek kalmayacak. S�stem devreye g�recek. Tecrübelerle sab�tt�r. Ben�m �nsanlarla hesaplaşma g�b� b�r derd�m yok. Herkes �y� olsun �st�yorum aks�ne, hatta �nsanlar ben� kullansa b�le mücadele ed�yorum anlasınlar d�ye. Arkadaşlarıma hep şunu söylüyorum: “Ben duvarda asılı b�r kılıcım, ya gel�r çarpar kend�n� kesers�n ya da korunursun.” Kullanma mevzusu da çıkar n�yet�nde anlaşılmasın. Han� hep d�yorum ya ben basamağım, ben� nereye koyarsan, üzer�me basar çıkarsın ama y�ne orada basamağım. Bu ben�m m�syonum. O halde sen de kullan, sebeplen, faydalan. Bu kötü b�r şey değ�l. Öğren, b�lg�len ve farkına var. R.S. – Ben de sen�n bu ded�kler�n� yapıyorum zaten. O zaman z aman sana b�r soru daha… Geçen gün yoga yapacaktım tam, başladım da, fakat baktım k� kaslarım t�tr�yor. H�çb�r zaman olmayan b�r şek�lde gerg�nleşt� beden. Düzenl� olarak ve rahatlıkla yaptığım en bas�t hareketler� yapamıyordum. Ve normal yorgunluk değ�ld� bu. Sonra daha haf�f b�r enerj� egzers�z� yapmayı dened�m – Ta� Ch�’ye döndüm, ama durum değ�şmed�. Enerj�sel b�r olay olduğunu düşünüp, bıraktım. Bu durumlarda d�nlenmek m� lazım? M.Ç. – Neden�n� açıklayayım. Şu var k� esk�den sen yogayı sırf f�z�ksel yönüyle uyguluyordun. Fakat artık yoga yaptığında b�l�yorsun k�, �badet edeceks�n. Ve vücut normal tepk� ver�yor. Bazen hatta acı b�le çekeb�l�rs�n, der�ne kaslarına b�r şeyler batar g�b� olur. Bunlar değ�ş�m gösterges�d�r. Hayır, d�nlenmeyeceks�n, sadece yavaşlayacaksın. Yavaşlamak var, ama d�nlenmek yok. Sen rampaya gelm�şs�n yolda yolcu da �lerl�yor. Ve sen durursan, �vmey� kaybedeceğ�nden, yol sana daha da d�k gel�r. D�kleşmeye devam eder. Sadece yapacağın, yavaşlayıp devam etmek, durmak yok. Yoksa yol uzar. Her rampa-
160
161
de. Ben küçükken ben�m gördüğümü de herkes görüyor sanıyordum… Ben�m b�r de şu yanım var: enerj�y� sıcak, soğuk, karıncalanma, �ğne ucu g�b� batma, es�nt�l�, delta v.s değ�ş�k çeş�tlerde değ�şt�reb�l�yorum. Çeş�t çok ve herkes�n �ht�yacına göre akıyor aslında, enerj� kend� akışını kend� bel�rl�yor. Ş�fa ver�leceğ� vak�t bu şek�lde oluyor. Fakat yalnızca enerj� ver�rken, onu �sted�ğ�m g�b� değ�şt�reb�l�yorum. Ş�fa enerj�s� akarken de bu saydıklarımdan heps�nden olab�l�yor.
R.S. – O halde akış çeş�d�n� gözlemleyerek, görerek, k�ş�de ne tür b�r rahatsızlık olduğu da �nceleneb�l�r belk�. Örneğ�n enerj� sıcak aktı ğında, ne olduğ unu tahm�n ed�yorsun? M.Ç. – Tepk�me anında ne olur b�lemem ama sen şöyle düşün: M�sal, b�r�ne enerj� ver�yorsun ve kolunda sıcak akıyor. O k�ş�ye d�yorsun k� “Yoksa kolunda rahatsızlık mı oldu?” Ve o, onaylıyor. Küçükken kırıldığını açıklıyor. Sonra sen b�r sonrak� k�ş�de aynı enerj�y� h�ssed�nce kolunun kırıldığını anlıyorsun. Fakat şu da var. Enerj� bedenler parmak �z� g �b�d�r. Yüzde yüz kes�nl�kte b�r şey d�yem�yorsun. Bu k�tap �ç�n de b�z genel b�lg� olarak geçel�m. Ama yüzde yüz d�yemey�z. Enerj� kend� �ş�n� yapar ve sen verd�ğ�nde aç kend�n� kasma, enerj�ye bırak. O zaman görürsün, sen� yönlend�r�yor zaten. R.S. – Bazen b�r� telefonu çaldırmadan önce an� soğ uk b�r akış oluyor, bey�nde ve b�r dak�kaya varmadan telefon çalıyor. Neden? Bazense b�r�ler�n ben� düşündüğünü algılıyorum aynı şek�lde.
nın b�r de �n�ş� vardır, va rdır, onu düşün sen… Evr�m var, evr�mleşme ve ona b�r uyum sürec�. Bazı sorular var k�, onlar başkalarının sorularıdır. Bana onlarla gelme, kend� sorularınla gel. Mevlana’nın ded�ğ� ünlü b�r söz var, “Den�zde ne varsa kıyıya o vurur. Gönül den�zd�r d�l kıyı.” Ben �se d�yorum k�, ”Ne zaman görülmüş dalgaların �nc�ler� kıyıya savurduğu?” Sen dalıp çıkaracaksın. Kend� �nc�ler�n� çıkarmalısın.
R.S. – Evet, cevabını almak �sted�ğ�m b�r soru var, her ne kadar ben�m sorum olmasa da, merak ett�m artık. “Düşünce b�r boyutta, söz, z�k�r, mantra başka b�r boyut ta �şlem yapar.” Yan� Yan� bunlar farklı âlemlere g�der. Ned�r bu mesele, anlatab�l�r m�s �n?
DÜŞÜNCE BİR ÂLEMDE, ZİKİR BAŞKA ÂLEMDE ÇALIŞIR M.Ç. – Anlatmaya ça lışayım, ama a ma ne kadar anl aşılır b�lemem b� lemem artık. Örnek verey�m sana. TV’de d�kkat ett�ysen, ekrana görüntü gel�r ama d�l seçeneğ� vardır. Yan� radyo dalgası ve görüntü dalgası fark lı �şler. Bey�n hem alıcı hem ver�c� ve bu alıcı ver�c�n�n �ç�nde pek çok �şlem �şlen�r. Bunun ötes�nde, ses ve görüntü har�c�nde �şlemler de var. Düşünceler, h�sler, pek çok şey. Ama heps� b�r al ıcıda toplanıyor. Ayrıca b�r de şu var k�, sen o anda ney� �zl�yorsan o var sanıyorsun. Oysak� pek çok s�nyal gel�yor. İşte farkındalık bu – dekoder. Yan� Yan� b�z neye ayarlarsa k, nasıl b�r bakış açısı kazanırsak, onu seçer�z. Oysak� �ht�mal çok. İşte s�stem b�lg�s� bunu b�lmekt�r ve “Seç�mler�m�z� yaşarız.”, derken derken bunu kasteder�z. Hatta b�r tek görüntü üzer�nden b�le pek çok farklı ses ya da alt yazı göreb�l�yoruz. İşte bu da bakış açısı y�ne. Verd�ğ�m somut b�r örnek, onu S�stem’e göre anlatırsak, her b�r� ayrı b�r âlem ve bu âlemler� b�z b�r araya toplaya b�l�yorsak, k� bu küçük b� r örneğ�, demek k� daha neler� yapab�l�r�z. İşte “Z�h�n �çer�s�nde bütün âlemler gez�leb�l�r.” d�ye buna d�yoruz. Z�h�n bölünmes� yan�. B�r TV’y� �zlerken han� 16’ ya bölmek var ya ekranı, aynı şey.
162
R.S. – Anladığım kadarıyla düşünce ve n�yet başka yerde, başka âlemde �şlem yapar, z�k�r başka b�r yerde. Öyle m�d�r? M.Ç. – Evet, ama bunu �y� düşün, çünkü bu sen�n değ�l, başkasının sorusu… Eller�nle gölge yapab�l�yor musun? Ş�md� eller�nle gölge yap ve gölgen�n b�r�yle öbür gölgey� �tmeye çalış. İtemeyeceğ�n� b�l�yorsun. Ş�md� el�nle öbür el�n� �t ve gölgeye bak. Gölgey� �teb�lmey�, ancak bu şek�lde başarab�ld�n. Boyutta tanrısallık bu �şte. Gölge 2 boyut ama 3 boyuttan yapılan, 2 boyutluyu doğrudan etk�l�yor. 2 boyutlu kend�n� neden �temed�ğ�n� asla anlayamayacak. D�ğer yandan 3 boyutlu olan �k� boyutluya bakıp şaşkın gölgeye gülecek. Pek�, düşün sen 3 boyuttasın. 4 boyut ne yapıyor sana? 2 boyut b�l�nçs�z d�yeb�l�r m�s�n? Tekâmül etmeden, b�z de oynatamayız o gölgey�. Enerj�y� 4 boyut farkındalığı olarak düşün ve �ş�m�z�n ne zor olduğunu anla. B�z gölgeden asla etk� etmeye çalışıyoruz g�b�, kolay değ�l aslında. Aşağıda ne varsa, yukarıda var sözünü de �y� düşün, b�z aslında arada b�r boyuttayız. Ama şunun farkına varırsak, gölge değ�l�z, 4. boyutta da değ�l�z, fakat y�ne de b�r nedenden dolayı dolayı o güce sah�b�z, � şte o zaman b�r şeyler� yapab�l�r�z. Tüm bu çalışmalar da onun �ç�n, z�k�r, med�tasyon, nefes, enerj� yönlend�r�lmes�, maj�. R.S. – Melez olduğumu z �ç�n b�z arada kalmışız. Vah vah… M.Ç. – Bak sana da b� farkındalık geld� . Anlamlandıramasan da. R.S. – Su maddes�n�n enerj�sel etk�s� �le �lg�l� ne düşünüyorsun? H�ssett�ğ�m, sezd�ğ�m, gözlemled�ğ�m ama anlamlandıramadığım b�r soru(n) daha… M.Ç. – Sadece su değ�l elementeller… Daha detaylı düşün. Elementler� çarpıştır ve öz element� bul. Su ne onu söyle, suya takılma, anla farkına var. R.S. – Su b�z�z, %70 - 80 oranında sudan oluşuyoruz. B�z� besl�yor b�r şek�lde, neden anlamadım ama… M.Ç. – Evet ruhun da 21 gram olduğunu söyled�ler. Ağır su da yaşlandırıyor, ağırlaştıkça. Haf�f su ölümsüzlük ver�yor formülünü b�lene. 163
nın b�r de �n�ş� vardır, va rdır, onu düşün sen… Evr�m var, evr�mleşme ve ona b�r uyum sürec�. Bazı sorular var k�, onlar başkalarının sorularıdır. Bana onlarla gelme, kend� sorularınla gel. Mevlana’nın ded�ğ� ünlü b�r söz var, “Den�zde ne varsa kıyıya o vurur. Gönül den�zd�r d�l kıyı.” Ben �se d�yorum k�, ”Ne zaman görülmüş dalgaların �nc�ler� kıyıya savurduğu?” Sen dalıp çıkaracaksın. Kend� �nc�ler�n� çıkarmalısın.
R.S. – Evet, cevabını almak �sted�ğ�m b�r soru var, her ne kadar ben�m sorum olmasa da, merak ett�m artık. “Düşünce b�r boyutta, söz, z�k�r, mantra başka b�r boyut ta �şlem yapar.” Yan� Yan� bunlar farklı âlemlere g�der. Ned�r bu mesele, anlatab�l�r m�s �n?
DÜŞÜNCE BİR ÂLEMDE, ZİKİR BAŞKA ÂLEMDE ÇALIŞIR M.Ç. – Anlatmaya ça lışayım, ama a ma ne kadar anl aşılır b�lemem b� lemem artık. Örnek verey�m sana. TV’de d�kkat ett�ysen, ekrana görüntü gel�r ama d�l seçeneğ� vardır. Yan� radyo dalgası ve görüntü dalgası fark lı �şler. Bey�n hem alıcı hem ver�c� ve bu alıcı ver�c�n�n �ç�nde pek çok �şlem �şlen�r. Bunun ötes�nde, ses ve görüntü har�c�nde �şlemler de var. Düşünceler, h�sler, pek çok şey. Ama heps� b�r al ıcıda toplanıyor. Ayrıca b�r de şu var k�, sen o anda ney� �zl�yorsan o var sanıyorsun. Oysak� pek çok s�nyal gel�yor. İşte farkındalık bu – dekoder. Yan� Yan� b�z neye ayarlarsa k, nasıl b�r bakış açısı kazanırsak, onu seçer�z. Oysak� �ht�mal çok. İşte s�stem b�lg�s� bunu b�lmekt�r ve “Seç�mler�m�z� yaşarız.”, derken derken bunu kasteder�z. Hatta b�r tek görüntü üzer�nden b�le pek çok farklı ses ya da alt yazı göreb�l�yoruz. İşte bu da bakış açısı y�ne. Verd�ğ�m somut b�r örnek, onu S�stem’e göre anlatırsak, her b�r� ayrı b�r âlem ve bu âlemler� b�z b�r araya toplaya b�l�yorsak, k� bu küçük b� r örneğ�, demek k� daha neler� yapab�l�r�z. İşte “Z�h�n �çer�s�nde bütün âlemler gez�leb�l�r.” d�ye buna d�yoruz. Z�h�n bölünmes� yan�. B�r TV’y� �zlerken han� 16’ ya bölmek var ya ekranı, aynı şey.
162
R.S. – Anladığım kadarıyla düşünce ve n�yet başka yerde, başka âlemde �şlem yapar, z�k�r başka b�r yerde. Öyle m�d�r? M.Ç. – Evet, ama bunu �y� düşün, çünkü bu sen�n değ�l, başkasının sorusu… Eller�nle gölge yapab�l�yor musun? Ş�md� eller�nle gölge yap ve gölgen�n b�r�yle öbür gölgey� �tmeye çalış. İtemeyeceğ�n� b�l�yorsun. Ş�md� el�nle öbür el�n� �t ve gölgeye bak. Gölgey� �teb�lmey�, ancak bu şek�lde başarab�ld�n. Boyutta tanrısallık bu �şte. Gölge 2 boyut ama 3 boyuttan yapılan, 2 boyutluyu doğrudan etk�l�yor. 2 boyutlu kend�n� neden �temed�ğ�n� asla anlayamayacak. D�ğer yandan 3 boyutlu olan �k� boyutluya bakıp şaşkın gölgeye gülecek. Pek�, düşün sen 3 boyuttasın. 4 boyut ne yapıyor sana? 2 boyut b�l�nçs�z d�yeb�l�r m�s�n? Tekâmül etmeden, b�z de oynatamayız o gölgey�. Enerj�y� 4 boyut farkındalığı olarak düşün ve �ş�m�z�n ne zor olduğunu anla. B�z gölgeden asla etk� etmeye çalışıyoruz g�b�, kolay değ�l aslında. Aşağıda ne varsa, yukarıda var sözünü de �y� düşün, b�z aslında arada b�r boyuttayız. Ama şunun farkına varırsak, gölge değ�l�z, 4. boyutta da değ�l�z, fakat y�ne de b�r nedenden dolayı dolayı o güce sah�b�z, � şte o zaman b�r şeyler� yapab�l�r�z. Tüm bu çalışmalar da onun �ç�n, z�k�r, med�tasyon, nefes, enerj� yönlend�r�lmes�, maj�. R.S. – Melez olduğumu z �ç�n b�z arada kalmışız. Vah vah… M.Ç. – Bak sana da b� farkındalık geld� . Anlamlandıramasan da. R.S. – Su maddes�n�n enerj�sel etk�s� �le �lg�l� ne düşünüyorsun? H�ssett�ğ�m, sezd�ğ�m, gözlemled�ğ�m ama anlamlandıramadığım b�r soru(n) daha… M.Ç. – Sadece su değ�l elementeller… Daha detaylı düşün. Elementler� çarpıştır ve öz element� bul. Su ne onu söyle, suya takılma, anla farkına var. R.S. – Su b�z�z, %70 - 80 oranında sudan oluşuyoruz. B�z� besl�yor b�r şek�lde, neden anlamadım ama… M.Ç. – Evet ruhun da 21 gram olduğunu söyled�ler. Ağır su da yaşlandırıyor, ağırlaştıkça. Haf�f su ölümsüzlük ver�yor formülünü b�lene. 163
R.S. – Evet, su b�z�m g�b�; b�z onun g�b�. Oks�jen ve h�drojen formülü, ruh ve madde g�b�. Oks�jen ve h�drojen�n b�rleş�m�, yan� su, h�drojen� söndürür, yanmanın olması �ç�n y�ne oks�jen gerek�r… Çok �lg�nç… zıt g�b� görünenler�n b�rl�ğ�. M.Ç. – Ama ortaya ort aya varlık varl ık sunuyorlar. B�z onu madde görüyoruz ama oysak� o gaz hal� madden�n. R.S. – Suyun üç hal� var, katı, sıvı ve gaz. B�z�m de… Şu ank� hal�m�z katı – sıvı karışımı, yan� madde dersek, ruh da gaz hal�m�z m� olacak? “F�z�k� kurallara takılma, sadece anla.”, ded�n böyle oldu . Devreler�m yanacak. M.Ç. – Her şey �k�l�ğe dayanır ve oradan tekl�ğe ulaşır, unutma bunu. Han� dem�ş ya Hz. Al�, “İl�m noktaydı, b�z onu çoğalttık.” Her b�lg� aynı aslında. B�z�m üçüncü hal�m�z� arama boşuna, 3. hal nötr, o yok. Tanrı ayrı, ‘O” ayrı ded�ğ�m�z noktaya geld�k. Ebed� h�ç… R.S. – Aslında üçüncü hal olarak, ebed� form kulağa h�ç kötü gelm�yor. Platon’un �deaları m�sal�. Her şey yokken, daha tanrı b�le yok �ken �lk form �m�ş. Suya dönersek, bende ondan b�r şey olduğu �ç�n m� üzer�mde öyle b�r etk�s� var? B�r şek�lde ben�m ruh tarafıma, enerj� tarafıma dokunuyor olmalı. M.Ç. – Farkındalık. R.S. – Suyun b�l�nçl� olduğunu söylüyorlar, moleküller düşünceye ve n�yete olumlu/olumsuz tepk� ver�yor. M.Ç. – Evet, aynen öyle, ama öneml� olan boşluk, nötr. R.S. – Yaklaşıyor muyum b�lem�yorum, ama gal�ba elementler� çar pıştırınca, ger�ye h�çl�ğ�n, nötrlüğün kaldığına geleceğ�z. geleceğ�z . Ve dola yısıyla O’na. Daha fazla zorlamayayım, çünkü kavrayışım henüz yetm�yor fazlasına. Ben ş�md�l�k sadece etk�s�n� h�ssed�yorum, hem madd� hem de sezg�sel.
II. B
D �
M.Ç. – B�r yerden başlamak da güzel ama. Ya o da olmasa?
164
165
R.S. – Evet, su b�z�m g�b�; b�z onun g�b�. Oks�jen ve h�drojen formülü, ruh ve madde g�b�. Oks�jen ve h�drojen�n b�rleş�m�, yan� su, h�drojen� söndürür, yanmanın olması �ç�n y�ne oks�jen gerek�r… Çok �lg�nç… zıt g�b� görünenler�n b�rl�ğ�. M.Ç. – Ama ortaya ort aya varlık varl ık sunuyorlar. B�z onu madde görüyoruz ama oysak� o gaz hal� madden�n. R.S. – Suyun üç hal� var, katı, sıvı ve gaz. B�z�m de… Şu ank� hal�m�z katı – sıvı karışımı, yan� madde dersek, ruh da gaz hal�m�z m� olacak? “F�z�k� kurallara takılma, sadece anla.”, ded�n böyle oldu . Devreler�m yanacak. M.Ç. – Her şey �k�l�ğe dayanır ve oradan tekl�ğe ulaşır, unutma bunu. Han� dem�ş ya Hz. Al�, “İl�m noktaydı, b�z onu çoğalttık.” Her b�lg� aynı aslında. B�z�m üçüncü hal�m�z� arama boşuna, 3. hal nötr, o yok. Tanrı ayrı, ‘O” ayrı ded�ğ�m�z noktaya geld�k. Ebed� h�ç… R.S. – Aslında üçüncü hal olarak, ebed� form kulağa h�ç kötü gelm�yor. Platon’un �deaları m�sal�. Her şey yokken, daha tanrı b�le yok �ken �lk form �m�ş. Suya dönersek, bende ondan b�r şey olduğu �ç�n m� üzer�mde öyle b�r etk�s� var? B�r şek�lde ben�m ruh tarafıma, enerj� tarafıma dokunuyor olmalı. M.Ç. – Farkındalık. R.S. – Suyun b�l�nçl� olduğunu söylüyorlar, moleküller düşünceye ve n�yete olumlu/olumsuz tepk� ver�yor. M.Ç. – Evet, aynen öyle, ama öneml� olan boşluk, nötr. R.S. – Yaklaşıyor muyum b�lem�yorum, ama gal�ba elementler� çar pıştırınca, ger�ye h�çl�ğ�n, nötrlüğün kaldığına geleceğ�z. geleceğ�z . Ve dola yısıyla O’na. Daha fazla zorlamayayım, çünkü kavrayışım henüz yetm�yor fazlasına. Ben ş�md�l�k sadece etk�s�n� h�ssed�yorum, hem madd� hem de sezg�sel.
II. B
D �
M.Ç. – B�r yerden başlamak da güzel ama. Ya o da olmasa?
164
165
ÇAKRA NEDİR? NEDİR?
Çakra (nef�s) ned�r? İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyet�k b�r alan vardır, enerj� beden�n uzantısı. İnsanın duygusal, f�z�ksel ya da z�h�nsel olarak oluşan tüm enerj� durumunu, onun bütün gel�ş�m�n� ortaya koyar. F�z�k beden dışındak� enerj� alanı yüksek frekans �le t�treşt�ğ�nden, eğ�t�ms�z ya da yüksek farkındalığa sah�p olmayan k�ş�lerce çıplak gözle görülemez. İnsanın enerj�k beden� doğal olarak evrensel enerj�den beslen�r ve sürekl� olarak evrensel enerj�yle �let�ş�mded�r. Enerj� beden üzer�nde yed� adet ana enerj� merkez� bulunur. Sek�z ya da dokuz tane olduğunu söyleyenler de mevcuttur ama genel görüş yed� tane olduğu yönünded�r. Bu enerj� merkezler�ne çak ra den�r. Sanskr�tçe’de tekerlek anlamına gelmekted�r. İnsanda bulunan bu enerj� merkezler� g�rdap şekl�nde dönen enerj� alanından oluştuğu �ç�n onlara bu �s�m ver�lm�şt�r. Çakraları evrensel enerj�n�n vücudumuza g�r�ş merkezler� olarak düşüneb�l�r�z. Günlük yaşantımızdak� stres, mutsuzluk, negat�f enerj�de boğulmak, kend�m�z� �fade edememek, üzer�m�zdek� a�lev� ve toplumsal baskılar dış dünyayla �let�ş�m�m�z� sağlayan enerj� merkezler�n�n tıkanmasına yol açar. Dolayısıyla çakraların sağlıksız çalışması, enerj�ler�n vücudumuza yeter�nce g�rememes� sonucunu doğurur, böyle olduğunda da vücudumuzda c�dd� hastalıklar meydana gel�r. Çakralara, �ç�nde bulunan enerj�lerden daha yüksek ve saf frekansa sah�p enerj�ler aktığında, t�treş�mler de artar ve tıkanıklıklardan kaynaklanan düşük 166
167
ÇAKRA NEDİR? NEDİR?
Çakra (nef�s) ned�r? İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyet�k b�r alan vardır, enerj� beden�n uzantısı. İnsanın duygusal, f�z�ksel ya da z�h�nsel olarak oluşan tüm enerj� durumunu, onun bütün gel�ş�m�n� ortaya koyar. F�z�k beden dışındak� enerj� alanı yüksek frekans �le t�treşt�ğ�nden, eğ�t�ms�z ya da yüksek farkındalığa sah�p olmayan k�ş�lerce çıplak gözle görülemez. İnsanın enerj�k beden� doğal olarak evrensel enerj�den beslen�r ve sürekl� olarak evrensel enerj�yle �let�ş�mded�r. Enerj� beden üzer�nde yed� adet ana enerj� merkez� bulunur. Sek�z ya da dokuz tane olduğunu söyleyenler de mevcuttur ama genel görüş yed� tane olduğu yönünded�r. Bu enerj� merkezler�ne çak ra den�r. Sanskr�tçe’de tekerlek anlamına gelmekted�r. İnsanda bulunan bu enerj� merkezler� g�rdap şekl�nde dönen enerj� alanından oluştuğu �ç�n onlara bu �s�m ver�lm�şt�r. Çakraları evrensel enerj�n�n vücudumuza g�r�ş merkezler� olarak düşüneb�l�r�z. Günlük yaşantımızdak� stres, mutsuzluk, negat�f enerj�de boğulmak, kend�m�z� �fade edememek, üzer�m�zdek� a�lev� ve toplumsal baskılar dış dünyayla �let�ş�m�m�z� sağlayan enerj� merkezler�n�n tıkanmasına yol açar. Dolayısıyla çakraların sağlıksız çalışması, enerj�ler�n vücudumuza yeter�nce g�rememes� sonucunu doğurur, böyle olduğunda da vücudumuzda c�dd� hastalıklar meydana gel�r. Çakralara, �ç�nde bulunan enerj�lerden daha yüksek ve saf frekansa sah�p enerj�ler aktığında, t�treş�mler de artar ve tıkanıklıklardan kaynaklanan düşük 166
frekanslar yok olmaya başlar. Bu da Re�k�, Ra-Sheeba, renklerle tedav�, taşlarla tedav�, aromat�k tedav� g�b� b�r sürü tedav� ve z�k�r çeş�dler�yle sağlanab�l�r. Bu sayılan yöntemler� uygulayab�lmek �ç�n özel b�r yeteneğe gerek yoktur. Herkes kend� çakralarını açıp onları dengeleyeb�l�r. Sadece nasıl yapacağını b�lmes� ve belk� yöntem�n� b�r�s�n�n ona öğretmes� ya da el vermes� (�n�s�ye etmes�) gerekeb�l�r. Çakraları b�raz tanıyalım...
KÖK ÇAKR A (nefs-� emmare) emmare) Renk: Kırmızı Element: Toprak Bu çakra kuyruk sokumu kem�ğ�n�n sonunda yer alır, çakra s�stem�n�n temel�n� oluşturur ve dünyayla olan bağ ımızı s�mgeler. Ana enerj� kaynağıdır d�yeb�l�r�z. Kök çakramız çakram ız adı üzer�nde b�r ağaçtak� kök g�b� �şlev görür, b�z� toprağa toprağa bağlar, kökler�m�z ne kadar güçlüyse kend�m�z� o kadar sarsılma z ve emn�yette h�sseder�z. Yıkılmamız o kada r kolay olmaz, güçlü fırtın alara karşı ka rşı d�reneb�l�r�z. Kök çakra, d�ğer çakraların da sağlıklı çalışmasında öneml� b�r role sah�pt�r. Bedende bacaklar, ayaklar, kem�kler, kalın bağırsaklar, omurga ve s�n�r s�stem�n� kontrol eder. Aynı zamanda c�nsell�kle c�nsell�k le de �lg�s� vardır. Yaşama �çgüdüsü, bedene ve ve f�z�k plana bağlılık eğ�l�m� �le alakalıdır. Başlıca n�tel�ğ� masum�yett�r. Masum�yet, önyargıların ve şartlanmaların get�rd�ğ� sınırlar olmaksızın, saf ve çocuksu neşey� deney�mled�ğ�m�z b�r n�tel�kt�r. Masum�yet b�ze hays�yet, denge ve son derece kuvvetl� b�r yön duygusu ve yaşama amacı ver�r. Kök çakra kötü çalıştığında, sonuçlarını düşünmeden her şeye sah�p olmak �sters�n�z. Madd� değerlere olan tutku ve bağımlılığınız artar. Aynı zamanda k�ş�n�n zorluklarla mücadele edememes�n�, kend�n� g üvende h�ssetmemes�n� ve dünyayla arasında uyumsuzluklar oluşmasına yol açacaktır.
168
167
SAKRAL ÇAKRA (nefs-� levvame) Renk: Turuncu Element: Su Bu çakra karın bölges�n�n alt kısmında c�nsel organların �k� parmak kadar üzer�nde bulunur. C�nsel enerj�y� ve z�h�nsel üretkenl�ğ� s�mgeler. Heyecan duyma, �steme, �maj�nasyon yeteneğ�, a�le kurma ve madd�yat bu çakra �le bağlantılıdır. Yaratıcılığın, saf d�kkat�n ve saf b�lg�n�n çakrasıdır. B�z� ruhan� �lham kaynağına bağlar ve etrafımızdak� güzell�kler� deney�mlemem�z� deney�mlemem�z� sağlar. Bu çakra tarafından ver�len saf b�lg� akla a�t değ�ld�r, fakat avuçlarımızın �ç�nde h�ssed�leb�len ve g�zl� beden�m�zdek� tıkanıklıkları ortaya çıkartan gerçeğ�n b�reb�r �drak�d�r. Ayrıca saf, �st�krarlı d�kkat�n ve konsantrasyon gücünün de merkez�d�r. Dengel� çalışması, duyumsal yoğunluk, c�nsel doyum ve değ�ş�m� kabul etme becer�s� olarak tezahür eder. İk�nc� çakranın düzgün çalışması yaşamsal tıkanıklıkları da çözecekt�r. Ayrıca sanatsal yetenekler ve z�h�nsel üretkenl�k, düzgün çalışan sakral çakra �le söz konusu olab�lecekt�r. F�z�ksel boyutta İk�nc� Çakra karac�ğer, böbrekler ve karnın alt bölümünü kontrol eder. Çok fazla düşündüğümüz zaman, bu merkez�n tüm enerj�s� tüken�r ve bu çakra tamamen dengeden çıktığında şeker veya kan kanser� g�b� hastalıklar ortaya çıkab�l�r. Böbrekler, �drar torbası, dolaşım s�stem�, lenfat�k s�stem, üreme organları, anne sütü bu çakranın etk�s� altındadır. Kan hastalıklarına düzgün çalışmayan sakral çakra yol açar. C�nsel sorunların çoğunun neden� de bu çakradak� enerj� denges�zl�kler�d�r. Uyumsuz çalışması sonucunda, kaba tutkularınızı ve c�nsel arzularınızı bastırma yoluna g�deb�l�r, hatta tam ters�ne seks� b�r �laç g�b� kul lanab�l�rs�n�z.
169
frekanslar yok olmaya başlar. Bu da Re�k�, Ra-Sheeba, renklerle tedav�, taşlarla tedav�, aromat�k tedav� g�b� b�r sürü tedav� ve z�k�r çeş�dler�yle sağlanab�l�r. Bu sayılan yöntemler� uygulayab�lmek �ç�n özel b�r yeteneğe gerek yoktur. Herkes kend� çakralarını açıp onları dengeleyeb�l�r. Sadece nasıl yapacağını b�lmes� ve belk� yöntem�n� b�r�s�n�n ona öğretmes� ya da el vermes� (�n�s�ye etmes�) gerekeb�l�r. Çakraları b�raz tanıyalım...
KÖK ÇAKR A (nefs-� emmare) emmare) Renk: Kırmızı Element: Toprak Bu çakra kuyruk sokumu kem�ğ�n�n sonunda yer alır, çakra s�stem�n�n temel�n� oluşturur ve dünyayla olan bağ ımızı s�mgeler. Ana enerj� kaynağıdır d�yeb�l�r�z. Kök çakramız çakram ız adı üzer�nde b�r ağaçtak� kök g�b� �şlev görür, b�z� toprağa toprağa bağlar, kökler�m�z ne kadar güçlüyse kend�m�z� o kadar sarsılma z ve emn�yette h�sseder�z. Yıkılmamız o kada r kolay olmaz, güçlü fırtın alara karşı ka rşı d�reneb�l�r�z. Kök çakra, d�ğer çakraların da sağlıklı çalışmasında öneml� b�r role sah�pt�r. Bedende bacaklar, ayaklar, kem�kler, kalın bağırsaklar, omurga ve s�n�r s�stem�n� kontrol eder. Aynı zamanda c�nsell�kle c�nsell�k le de �lg�s� vardır. Yaşama �çgüdüsü, bedene ve ve f�z�k plana bağlılık eğ�l�m� �le alakalıdır. Başlıca n�tel�ğ� masum�yett�r. Masum�yet, önyargıların ve şartlanmaların get�rd�ğ� sınırlar olmaksızın, saf ve çocuksu neşey� deney�mled�ğ�m�z b�r n�tel�kt�r. Masum�yet b�ze hays�yet, denge ve son derece kuvvetl� b�r yön duygusu ve yaşama amacı ver�r. Kök çakra kötü çalıştığında, sonuçlarını düşünmeden her şeye sah�p olmak �sters�n�z. Madd� değerlere olan tutku ve bağımlılığınız artar. Aynı zamanda k�ş�n�n zorluklarla mücadele edememes�n�, kend�n� g üvende h�ssetmemes�n� ve dünyayla arasında uyumsuzluklar oluşmasına yol açacaktır.
168
MİDE ÇAKR ASI (nefs-� mülh�me) mülh�me) Renk: Sarı Element: Ateş Element: Ateş Güç çakrası olarak da b�l�nen üçüncü çakra, göbeğ�n �k� parmak kadar üstünde yer alır. Beden�m�z�n duygusal enerj� yaydığı bölges�d�r. K�ş�sel güç, �rade ve otonom� prens�pler�n�n merkez�d�r. Dengel� çalışması, enerj�, ver�ml�l �k, çabuk kara r vereb�lme ve ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanab�lme yet�s� olarak tezahür eder. Başkalarıyla �l�şk�ler�m�z, hoşlanıp hoşlanmadıklarımız, uzun sürel� b�r �l�şk�ye g�rme yeteneğ�m�z, �radem�z� ve amaçlarımıza ulaşmaktak� kararlılığımız, kend�n� kontrol etme ve başarı �steğ�, hep bu çakramız aracılığıyla olur. Bedende �se karac�ğer�, s�nd�r�m s�stem�n�, pankreası, on�k�parmak bağırsağını ve dalağı etk�ler. Göz ve görme �le �lg�l� fonks�yonlarda bu çakranın et k�s�nded�r. M�de M�de çakrasının düzenl � çalışması �nsan �nsa n hayatı �ç�n oldukça öneml�d�r. Uyumsuz çalıştığında, her şey� ve herkes� kend� �sted�ğ�n�z g�b� �dare etmek �sters�n�z. B�r �ç huzursuzluk ve tatm�ns�zl�k yaşarsınız. Düzens�z çalışan b�r 3. çakra sadece karac�ğer, m�de, bağırsak sorunlarına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda amaçlarımıza ulaşmamızda çok büyük engeller çıkartır. Yeters�z çalışan çakra, yaşamsal �stekler� dışlamak, otor�teye boyun eğmek, mücadelelerden kaçmak, b�reyselleşmey� reddetmek, sosyal yaşamdan kaçma k ve depresyon depresyon g�b� sorunları da beraber�nde get�r�r. Düzgün çalışan m�de çakrası �se uyumluluk, hedefler� �y� bel�rleme ve bunları tak�p etme, davranışları kontrol altında tutma, bağımsız hareket edeb�lme ve başarıya ulaşmayı sağlayacaktır.
KALP ÇAKRASI (nefs-� mutma�n) Renk: Yeş�l Renk: Yeş�l ve Pembe Element: Hava
SAKRAL ÇAKRA (nefs-� levvame) Renk: Turuncu Element: Su Bu çakra karın bölges�n�n alt kısmında c�nsel organların �k� parmak kadar üzer�nde bulunur. C�nsel enerj�y� ve z�h�nsel üretkenl�ğ� s�mgeler. Heyecan duyma, �steme, �maj�nasyon yeteneğ�, a�le kurma ve madd�yat bu çakra �le bağlantılıdır. Yaratıcılığın, saf d�kkat�n ve saf b�lg�n�n çakrasıdır. B�z� ruhan� �lham kaynağına bağlar ve etrafımızdak� güzell�kler� deney�mlemem�z� deney�mlemem�z� sağlar. Bu çakra tarafından ver�len saf b�lg� akla a�t değ�ld�r, fakat avuçlarımızın �ç�nde h�ssed�leb�len ve g�zl� beden�m�zdek� tıkanıklıkları ortaya çıkartan gerçeğ�n b�reb�r �drak�d�r. Ayrıca saf, �st�krarlı d�kkat�n ve konsantrasyon gücünün de merkez�d�r. Dengel� çalışması, duyumsal yoğunluk, c�nsel doyum ve değ�ş�m� kabul etme becer�s� olarak tezahür eder. İk�nc� çakranın düzgün çalışması yaşamsal tıkanıklıkları da çözecekt�r. Ayrıca sanatsal yetenekler ve z�h�nsel üretkenl�k, düzgün çalışan sakral çakra �le söz konusu olab�lecekt�r. F�z�ksel boyutta İk�nc� Çakra karac�ğer, böbrekler ve karnın alt bölümünü kontrol eder. Çok fazla düşündüğümüz zaman, bu merkez�n tüm enerj�s� tüken�r ve bu çakra tamamen dengeden çıktığında şeker veya kan kanser� g�b� hastalıklar ortaya çıkab�l�r. Böbrekler, �drar torbası, dolaşım s�stem�, lenfat�k s�stem, üreme organları, anne sütü bu çakranın etk�s� altındadır. Kan hastalıklarına düzgün çalışmayan sakral çakra yol açar. C�nsel sorunların çoğunun neden� de bu çakradak� enerj� denges�zl�kler�d�r. Uyumsuz çalışması sonucunda, kaba tutkularınızı ve c�nsel arzularınızı bastırma yoluna g�deb�l�r, hatta tam ters�ne seks� b�r �laç g�b� kul lanab�l�rs�n�z.
169
ürett�ğ� hormon mutluluk hormonudur. Vücutta kalp, sırtın üst kısmı, c�ğerler�n alt kısmı, kan ve dolaşım s�stem� fonks�yonları bu çakranın etk�s�nded�r. Eğer vücudunuzda bu bölgelerde herhang� b�r sağlık sorununuz varsa 4. çakranızda b�r enerj� blokes�, düzens�zl�ğ� ya da bu çakranın aşırı çalışması söz konusudur. Ayrıca dokunma duyumuz da bu çakranın etk�s�nded�r. B�rçok kültürde dokunmanın sevg� �fades� olarak yer alması bu duyunun kalp çakrası tarafından etk�lenmes�ndend�r. İnsanlar eller�nde olmadan sevd�kler� �nsana dokunmak �sterler. Kalp çakrası d�ğer çakraları da öneml� ölçüde etk�lemekted�r. Düzens�z çalışan 4. çakra duygusal sorunlar, sorunlar, benc�ll�k, yalnızlık eğ�l�m� ya da sevg�ye bağımlılık, soğukluk hatta kalps�zl�k ded�ğ�m�z merhamets�z ve sevg�s�z davranışlar oluşturacaktır. B�rçok hastalık sevg�s�zl�k �le başlamakta ve sevg� �le b�tmekted�r. Sevg� görmeden büyüyen çocuklar �ler�k� yaşlarda alkol, uyuşturucu bağımlılığından, ş�ddet eğ�l�m�ne kadar b�rçok negat�f durum yaşamaktadırlar. Aslında tüm bağımlı lıklarda kaybed�len ya da asla bulunmayan katıksız sevg� arayışı vardır. K�ş� s�garayı, alkolü ya da uyuşturucuyu aradığı, eks�kl�ğ�n� duyduğu sevg�n�n yer�ne koymuştur daha doğrusu �ç�ndek� boşluğu böyle doldurmaya çalışıyordur. Bağımlılıkları olan �nsanların kalp çakralarında sorunlar bulunmaktadır. Uyumsuz çal ıştığında, verd�ğ�n�z sevg�n�n karşılığında her zaman takd�r ve destek bekleyeb�l�r, çabalarınız yeter� kadar takd�r görmed�ğ�nde der�n b�r hayal kırıklığına sürüklen�rs�n�z. sürüklen�rs�n�z.
BOĞAZ ÇAKRA ÇA KRASI SI (nefs-� (nefs-� râd�yye) Renk: Açık Renk: Açık Mav� Element: Ses
Kalp çakrası göğsün tam ortasında, kalp h�zasında yer alır. Sevg�, şefkat, fedakarlık, duygusal bütünlük, kend�n� adayab�lme, der�n mutluluk g�b� özell�kler� s�mgeler. Bu çakra d�rekt olarak duygularla �lg�l�d�r. T�müs bez� bu çakranın etk�s�nded�r ve
Boyun ve boğaz arasındak� çukur bölgede bulunun boğaz çakrası, bulunduğu bölgeyle �lg�l� olarak konuşma yeteneğ�m�z�, ses teller�m�z�, dürüstlüğü, düşünce ve duygularımızı doğru ve açık olarak anlatma yeteneğ�m�z� s�mgeler. İnsan vücudunda boyun, boğaz, çene, ses teller�, bronşlar, c�ğerler�n üst kısmı ve kollar bu
170
171
MİDE ÇAKR ASI (nefs-� mülh�me) mülh�me) Renk: Sarı Element: Ateş Element: Ateş Güç çakrası olarak da b�l�nen üçüncü çakra, göbeğ�n �k� parmak kadar üstünde yer alır. Beden�m�z�n duygusal enerj� yaydığı bölges�d�r. K�ş�sel güç, �rade ve otonom� prens�pler�n�n merkez�d�r. Dengel� çalışması, enerj�, ver�ml�l �k, çabuk kara r vereb�lme ve ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanab�lme yet�s� olarak tezahür eder. Başkalarıyla �l�şk�ler�m�z, hoşlanıp hoşlanmadıklarımız, uzun sürel� b�r �l�şk�ye g�rme yeteneğ�m�z, �radem�z� ve amaçlarımıza ulaşmaktak� kararlılığımız, kend�n� kontrol etme ve başarı �steğ�, hep bu çakramız aracılığıyla olur. Bedende �se karac�ğer�, s�nd�r�m s�stem�n�, pankreası, on�k�parmak bağırsağını ve dalağı etk�ler. Göz ve görme �le �lg�l� fonks�yonlarda bu çakranın et k�s�nded�r. M�de M�de çakrasının düzenl � çalışması �nsan �nsa n hayatı �ç�n oldukça öneml�d�r. Uyumsuz çalıştığında, her şey� ve herkes� kend� �sted�ğ�n�z g�b� �dare etmek �sters�n�z. B�r �ç huzursuzluk ve tatm�ns�zl�k yaşarsınız. Düzens�z çalışan b�r 3. çakra sadece karac�ğer, m�de, bağırsak sorunlarına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda amaçlarımıza ulaşmamızda çok büyük engeller çıkartır. Yeters�z çalışan çakra, yaşamsal �stekler� dışlamak, otor�teye boyun eğmek, mücadelelerden kaçmak, b�reyselleşmey� reddetmek, sosyal yaşamdan kaçma k ve depresyon depresyon g�b� sorunları da beraber�nde get�r�r. Düzgün çalışan m�de çakrası �se uyumluluk, hedefler� �y� bel�rleme ve bunları tak�p etme, davranışları kontrol altında tutma, bağımsız hareket edeb�lme ve başarıya ulaşmayı sağlayacaktır.
KALP ÇAKRASI (nefs-� mutma�n) Renk: Yeş�l Renk: Yeş�l ve Pembe Element: Hava
ürett�ğ� hormon mutluluk hormonudur. Vücutta kalp, sırtın üst kısmı, c�ğerler�n alt kısmı, kan ve dolaşım s�stem� fonks�yonları bu çakranın etk�s�nded�r. Eğer vücudunuzda bu bölgelerde herhang� b�r sağlık sorununuz varsa 4. çakranızda b�r enerj� blokes�, düzens�zl�ğ� ya da bu çakranın aşırı çalışması söz konusudur. Ayrıca dokunma duyumuz da bu çakranın etk�s�nded�r. B�rçok kültürde dokunmanın sevg� �fades� olarak yer alması bu duyunun kalp çakrası tarafından etk�lenmes�ndend�r. İnsanlar eller�nde olmadan sevd�kler� �nsana dokunmak �sterler. Kalp çakrası d�ğer çakraları da öneml� ölçüde etk�lemekted�r. Düzens�z çalışan 4. çakra duygusal sorunlar, sorunlar, benc�ll�k, yalnızlık eğ�l�m� ya da sevg�ye bağımlılık, soğukluk hatta kalps�zl�k ded�ğ�m�z merhamets�z ve sevg�s�z davranışlar oluşturacaktır. B�rçok hastalık sevg�s�zl�k �le başlamakta ve sevg� �le b�tmekted�r. Sevg� görmeden büyüyen çocuklar �ler�k� yaşlarda alkol, uyuşturucu bağımlılığından, ş�ddet eğ�l�m�ne kadar b�rçok negat�f durum yaşamaktadırlar. Aslında tüm bağımlı lıklarda kaybed�len ya da asla bulunmayan katıksız sevg� arayışı vardır. K�ş� s�garayı, alkolü ya da uyuşturucuyu aradığı, eks�kl�ğ�n� duyduğu sevg�n�n yer�ne koymuştur daha doğrusu �ç�ndek� boşluğu böyle doldurmaya çalışıyordur. Bağımlılıkları olan �nsanların kalp çakralarında sorunlar bulunmaktadır. Uyumsuz çal ıştığında, verd�ğ�n�z sevg�n�n karşılığında her zaman takd�r ve destek bekleyeb�l�r, çabalarınız yeter� kadar takd�r görmed�ğ�nde der�n b�r hayal kırıklığına sürüklen�rs�n�z. sürüklen�rs�n�z.
BOĞAZ ÇAKRA ÇA KRASI SI (nefs-� (nefs-� râd�yye) Renk: Açık Renk: Açık Mav� Element: Ses
Kalp çakrası göğsün tam ortasında, kalp h�zasında yer alır. Sevg�, şefkat, fedakarlık, duygusal bütünlük, kend�n� adayab�lme, der�n mutluluk g�b� özell�kler� s�mgeler. Bu çakra d�rekt olarak duygularla �lg�l�d�r. T�müs bez� bu çakranın etk�s�nded�r ve
Boyun ve boğaz arasındak� çukur bölgede bulunun boğaz çakrası, bulunduğu bölgeyle �lg�l� olarak konuşma yeteneğ�m�z�, ses teller�m�z�, dürüstlüğü, düşünce ve duygularımızı doğru ve açık olarak anlatma yeteneğ�m�z� s�mgeler. İnsan vücudunda boyun, boğaz, çene, ses teller�, bronşlar, c�ğerler�n üst kısmı ve kollar bu
170
171
çakranın etk�s�nded�r. T�ro�t bez� de bu çakra �le �lg�l�d�r. T�ro�t bez�n�n vücudun gel�ş�m�nde oynadığı öneml� rol ve y�yecekler�n enerj�ye dönüşüm hızını düzenlemektek� �şlev� göz önüne alınırsa 5.çakradak� b�r enerj� denges�zl�ğ�n�n ne g�b� sonuçlar oluşturacağı daha �y� anlaşılab�l�r. Eğer bu bölgelerde ya da konularda b�r sağlık sorunu yaşıyorsanız 5. çakranızda b�r enerj� blokajı, denges�zl�ğ� ya da aşırı çalışması g�b� b�r sorun var demekt�r. Aynı zamanda �ş�tme duyusu da bu çakra ç akra �le �lg�l�d�r. �lg�l �d�r. DuygulaD uygularımızı, düşünceler�m�z�, �stekler�m�z�, kısacası kend�m�z� doğru ve cesur b�r şek�lde �fade etmem�z düzgün çalışan b�r 5. çakra �le mümkün olacaktır. Eğer 5. çakrada herhang� b�r enerj� denges�zl�ğ� varsa k�ş�n�n �fade etme yeteneğ� gel�şmem�şt�r, kekeleme olab�l�r, yalan söyleme alışkanlığı gel�şeb�l�r, konuşma esnasında ses zorlukla çıkab�l�r veya utangaçlık gel�şeb�l�r.
Yorgunluk, s�n�rsel hastal ıklar, ıkla r, m�gren m �gren ve s�n�rsel �lt�haplar �lt�hapla r 6. çakrada oluşmuş enerj� düzens�zl�kler�nden kaynaklanır. Bu çakranın enerj�s�n�n bloke olması, düzens�z çalışması ya da aşırı olması k�ş�de sadece akıl ve mantıkla yaşama durumunu meydana get�r�r. Sezg�ler ve �ç görüler kaybolur. Yaşam sadece madd� �stekler çerçeves�nde döner, döner, ruhsal gel�şme gel �şme redded�l�r. Z�h�nsel olarak da bell� b�r konuya ya da düşünceye saplanıp kalma ve esnek olamama g�b� durumlar ortaya çıkar. Düzenl� çalışan alın ça krası sezg� gücünü arttırır, �çten gelen sesler mesajlar hal�ne gel�r ve düşünceler gerçekleşmeye başlar.
ALIN ÇAKRA ÇA KRASI SI (nefs-� merd�yye) merd�yye) Renk: Ç�v�t Mav� Element: Işık
Taç (tepe) çakra, saf farkındalık olarak b�l�nen b�l�nç sev�yes�ne karşılık gel�r. Tepe çakrası, beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekan ötes� b�rl�k âlem�yle bağlantı noktamızdır. Bu çakranın açılmasıyla kozm�k b�lg�n�n, b�lgel�ğ�n, b�rl�k b�l�nc�n�n tezahürü olarak vecd hal� deney�mlen�r. Başın ortasında, en yüksek noktadadır. Çakra enerj�ler�n�n heps�n�n kaynağı ve başlama noktasıdır. Yed�nc� çakra açıldığında, d�ğer altısında meydana gelen bütün tıkanıklıklar çözülür ve enerj�ler� en yüksek frekanslarda t�treş�r. Sah�p olduğumuz d�nsel �nançların gücü ve Yaradan’a Yaradan’a tesl�m�yet bu çak ra �le �lg�l�d�r. �lg�l �d�r.
Aynı zamanda zama nda “üçüncü göz ç akrası” ola rak da b� l�nen bu çakça kra, �k� kasın ortasında yer alır. Hem f�z�ksel, hem de sezg�sel boyutta “görme” duyumu �le alakalıdır. Bu çakranın açılmasıyla arket�p semboller�n yorumlanmasına yönel�k ps�ş�k yet�ler devreye g�rer. Dengel� çalışması, “manzaranın tümünü” göreb�lme olarak tezahür eder. Yüksek z�h�nsel güçler�m�z�n, entelektüel kapas�tem�z�n, hafızamızın ve �radem�z�n merkez�d�r. Sezg� gücü, altıncı h�s g�b� duyu dışı a lgılamalarımızı etk�leyen bu ça kradır. kradır. Vücutta �se duyu organlarını kontrol eder ve bey�nle d�rekt bağlantılıdır. Bu çakranın kontrol ett�ğ� �çsalgı bez� h�pof�zd�r. H�pof�z temel salgı bez�d�r çünkü endokr�n s�stem�ndek� d�ğer salgı bezler�n�n çalışmalarını kontrol eder. D�ğer bezler�n uyumlu çalışması �ç�n h�pof�zde b�r sorun olmaması gerek�r. Uyumsuz çalıştığında, entelektüel k�b�r tuzağına düşeb�l�r, yaşamınızı tamamen akıl ve düşüncelerle �dare eder, duygularınızı bastırab�l�rs�n�z. 172
TAÇ ÇAKRA: (nefs-� sâf�yye) Renk: Mor ve Beyaz Element: Düşünce
Tepe çakra, vücutta ep�f�z bez�n� etk�ler. Ep�f�z bez�n�n �şlev�, b�l�m adamlarınca kes�n olarak açıklanamamıştır. Ancak vücudun doğal denges�n�n korunması konusunda çok öneml� olduğu b�l�nmekted�r. Düzgün çalışmayan 7. çakra korkular, kaygılar ve bütünlükten kopma duygusu verecekt�r. Yaşamda amaçsız olma ve kend�n� gerçekleşt�rememe de taç çakrasıyla �l�nt�l�d�r. Uyumlu çalışan taç çakrası �le evrenle olan uyum sağlanır, k�ş� kend� �ç�nde bütünlüğe ulaşır, ruhsal aydınlanma yaşanır. Eğer herhang� herhang� b�r ça kranızda blokaj, travma yada tıkanık lıklar varsa, bunların mutlaka tem�zlenmes� gerek�r. Aks� halde �l173
çakranın etk�s�nded�r. T�ro�t bez� de bu çakra �le �lg�l�d�r. T�ro�t bez�n�n vücudun gel�ş�m�nde oynadığı öneml� rol ve y�yecekler�n enerj�ye dönüşüm hızını düzenlemektek� �şlev� göz önüne alınırsa 5.çakradak� b�r enerj� denges�zl�ğ�n�n ne g�b� sonuçlar oluşturacağı daha �y� anlaşılab�l�r. Eğer bu bölgelerde ya da konularda b�r sağlık sorunu yaşıyorsanız 5. çakranızda b�r enerj� blokajı, denges�zl�ğ� ya da aşırı çalışması g�b� b�r sorun var demekt�r. Aynı zamanda �ş�tme duyusu da bu çakra ç akra �le �lg�l�d�r. �lg�l �d�r. DuygulaD uygularımızı, düşünceler�m�z�, �stekler�m�z�, kısacası kend�m�z� doğru ve cesur b�r şek�lde �fade etmem�z düzgün çalışan b�r 5. çakra �le mümkün olacaktır. Eğer 5. çakrada herhang� b�r enerj� denges�zl�ğ� varsa k�ş�n�n �fade etme yeteneğ� gel�şmem�şt�r, kekeleme olab�l�r, yalan söyleme alışkanlığı gel�şeb�l�r, konuşma esnasında ses zorlukla çıkab�l�r veya utangaçlık gel�şeb�l�r.
Yorgunluk, s�n�rsel hastal ıklar, ıkla r, m�gren m �gren ve s�n�rsel �lt�haplar �lt�hapla r 6. çakrada oluşmuş enerj� düzens�zl�kler�nden kaynaklanır. Bu çakranın enerj�s�n�n bloke olması, düzens�z çalışması ya da aşırı olması k�ş�de sadece akıl ve mantıkla yaşama durumunu meydana get�r�r. Sezg�ler ve �ç görüler kaybolur. Yaşam sadece madd� �stekler çerçeves�nde döner, döner, ruhsal gel�şme gel �şme redded�l�r. Z�h�nsel olarak da bell� b�r konuya ya da düşünceye saplanıp kalma ve esnek olamama g�b� durumlar ortaya çıkar. Düzenl� çalışan alın ça krası sezg� gücünü arttırır, �çten gelen sesler mesajlar hal�ne gel�r ve düşünceler gerçekleşmeye başlar.
ALIN ÇAKRA ÇA KRASI SI (nefs-� merd�yye) merd�yye) Renk: Ç�v�t Mav� Element: Işık
Taç (tepe) çakra, saf farkındalık olarak b�l�nen b�l�nç sev�yes�ne karşılık gel�r. Tepe çakrası, beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekan ötes� b�rl�k âlem�yle bağlantı noktamızdır. Bu çakranın açılmasıyla kozm�k b�lg�n�n, b�lgel�ğ�n, b�rl�k b�l�nc�n�n tezahürü olarak vecd hal� deney�mlen�r. Başın ortasında, en yüksek noktadadır. Çakra enerj�ler�n�n heps�n�n kaynağı ve başlama noktasıdır. Yed�nc� çakra açıldığında, d�ğer altısında meydana gelen bütün tıkanıklıklar çözülür ve enerj�ler� en yüksek frekanslarda t�treş�r. Sah�p olduğumuz d�nsel �nançların gücü ve Yaradan’a Yaradan’a tesl�m�yet bu çak ra �le �lg�l�d�r. �lg�l �d�r.
Aynı zamanda zama nda “üçüncü göz ç akrası” ola rak da b� l�nen bu çakça kra, �k� kasın ortasında yer alır. Hem f�z�ksel, hem de sezg�sel boyutta “görme” duyumu �le alakalıdır. Bu çakranın açılmasıyla arket�p semboller�n yorumlanmasına yönel�k ps�ş�k yet�ler devreye g�rer. Dengel� çalışması, “manzaranın tümünü” göreb�lme olarak tezahür eder. Yüksek z�h�nsel güçler�m�z�n, entelektüel kapas�tem�z�n, hafızamızın ve �radem�z�n merkez�d�r. Sezg� gücü, altıncı h�s g�b� duyu dışı a lgılamalarımızı etk�leyen bu ça kradır. kradır. Vücutta �se duyu organlarını kontrol eder ve bey�nle d�rekt bağlantılıdır. Bu çakranın kontrol ett�ğ� �çsalgı bez� h�pof�zd�r. H�pof�z temel salgı bez�d�r çünkü endokr�n s�stem�ndek� d�ğer salgı bezler�n�n çalışmalarını kontrol eder. D�ğer bezler�n uyumlu çalışması �ç�n h�pof�zde b�r sorun olmaması gerek�r. Uyumsuz çalıştığında, entelektüel k�b�r tuzağına düşeb�l�r, yaşamınızı tamamen akıl ve düşüncelerle �dare eder, duygularınızı bastırab�l�rs�n�z. 172
TAÇ ÇAKRA: (nefs-� sâf�yye) Renk: Mor ve Beyaz Element: Düşünce
Tepe çakra, vücutta ep�f�z bez�n� etk�ler. Ep�f�z bez�n�n �şlev�, b�l�m adamlarınca kes�n olarak açıklanamamıştır. Ancak vücudun doğal denges�n�n korunması konusunda çok öneml� olduğu b�l�nmekted�r. Düzgün çalışmayan 7. çakra korkular, kaygılar ve bütünlükten kopma duygusu verecekt�r. Yaşamda amaçsız olma ve kend�n� gerçekleşt�rememe de taç çakrasıyla �l�nt�l�d�r. Uyumlu çalışan taç çakrası �le evrenle olan uyum sağlanır, k�ş� kend� �ç�nde bütünlüğe ulaşır, ruhsal aydınlanma yaşanır. Eğer herhang� herhang� b�r ça kranızda blokaj, travma yada tıkanık lıklar varsa, bunların mutlaka tem�zlenmes� gerek�r. Aks� halde �l173
g�l� çakranın etk�led�ğ� alanlarda f�z�ksel, duygusal, z�h�nsel ya da ruhsal sorunlar yaşarsınız. Çakraların sorunlardan arındırılması ve tem�zlenmes� �ç�n yapılan bu �şleme çakra terap� den�r.
DECCAL
Deccal, Mes�h ve Mehd� kavramları... Bu kavramların b�r defa İslam �le b�rl�kte zuhur eden şeyler olmadığını, evvel�n�n de olduğunu, olduğunu, çok esk� ve kad�m b� r b�lg�ye dayandığını �fade edel�m. Daha doğrusu “Âdemler” boyunca tekerrür eden b�r şeyd�r d�yel�m. Çoğu zaman anlaşılamamış, anlaşıldığında �se, çoğunluk tarafından yanlış anlaşılmıştır. İslam� l�teratürde olanları tekrar edecek değ�l�z. Zaten yaygınca b�l�nen şeyler onlar. B�z b�l�nmeyene veya az b�l�nene yönel�k b�lg�lend�rme yapalım. 1- Bu kavramlar sanıldığı g�b� şahıs/k�ş� adları değ�l; b�r dönem/devre adlarıdır. Bunu önce b�r anlayalım. 2- Deccal�y yet, b�lg� ve teknoloj�n�n teknoloj�n�n tavan yapmasıdır. Bu devre henüz başlamamıştır. Cern deney� �le başlayacağını tahm�n ed�yoruz. Cern deney� çok kr�t�kt�r. Bu deneyde aranan H�ggs bozonu bulunduğunda, Kad�m b�lg�de “mater�a” d�ye geçen ana/�lksel madde bulunmuş olacaktır. İnsanlık öyle b�r sıçrama yapacaktır k�, şu an b�z�m zamanımız �le 10 b�n yıl öncek� mağara dönem� arasındak� fark kadar b�r fark ortaya çıkacaktır. Yen� b�r enerj� kaynağı, yen� b�r teknoloj� ve daha da öneml�s� organ�k (canlı) veya � norgan�k (cansız madde) her türlü şey yapay olarak üret�leb�lecekt�r. Uzun b�r ömür ve daha neler neler... Kısaca Deccal�yyet budur. B�r dev�r veya dönemd�r. Çağdır. Boynuzlu, tek gözlü Deccal adında b�r şahıs yoktur. Bu dev�rde İnsanlık yapab�ld�kler� karşısında aşırı şımaracak, hadd�n� aşacak ve d�nler önem�n� 174
175
g�l� çakranın etk�led�ğ� alanlarda f�z�ksel, duygusal, z�h�nsel ya da ruhsal sorunlar yaşarsınız. Çakraların sorunlardan arındırılması ve tem�zlenmes� �ç�n yapılan bu �şleme çakra terap� den�r.
DECCAL
Deccal, Mes�h ve Mehd� kavramları... Bu kavramların b�r defa İslam �le b�rl�kte zuhur eden şeyler olmadığını, evvel�n�n de olduğunu, olduğunu, çok esk� ve kad�m b� r b�lg�ye dayandığını �fade edel�m. Daha doğrusu “Âdemler” boyunca tekerrür eden b�r şeyd�r d�yel�m. Çoğu zaman anlaşılamamış, anlaşıldığında �se, çoğunluk tarafından yanlış anlaşılmıştır. İslam� l�teratürde olanları tekrar edecek değ�l�z. Zaten yaygınca b�l�nen şeyler onlar. B�z b�l�nmeyene veya az b�l�nene yönel�k b�lg�lend�rme yapalım. 1- Bu kavramlar sanıldığı g�b� şahıs/k�ş� adları değ�l; b�r dönem/devre adlarıdır. Bunu önce b�r anlayalım. 2- Deccal�y yet, b�lg� ve teknoloj�n�n teknoloj�n�n tavan yapmasıdır. Bu devre henüz başlamamıştır. Cern deney� �le başlayacağını tahm�n ed�yoruz. Cern deney� çok kr�t�kt�r. Bu deneyde aranan H�ggs bozonu bulunduğunda, Kad�m b�lg�de “mater�a” d�ye geçen ana/�lksel madde bulunmuş olacaktır. İnsanlık öyle b�r sıçrama yapacaktır k�, şu an b�z�m zamanımız �le 10 b�n yıl öncek� mağara dönem� arasındak� fark kadar b�r fark ortaya çıkacaktır. Yen� b�r enerj� kaynağı, yen� b�r teknoloj� ve daha da öneml�s� organ�k (canlı) veya � norgan�k (cansız madde) her türlü şey yapay olarak üret�leb�lecekt�r. Uzun b�r ömür ve daha neler neler... Kısaca Deccal�yyet budur. B�r dev�r veya dönemd�r. Çağdır. Boynuzlu, tek gözlü Deccal adında b�r şahıs yoktur. Bu dev�rde İnsanlık yapab�ld�kler� karşısında aşırı şımaracak, hadd�n� aşacak ve d�nler önem�n� 174
y�t�recekt�r. D�nler m�syonunu tamamlayacaktır. D�nler tasf�ye ed�lecekt�r. 3- Mes�h kel�mes� b�ze mesh etmek, tem�zlemek, arındırmak, doğruya yöneltmek g�b� çağrışımlar yapıyor. Buna göre mes�h dönem� Deccal�yetten sonra gelecekt�r. Deccalın tahr�batını onaracak, bu dönemde yen�den �nsanlık �lah�yat �le tanışacak, yüksek b�r b�lg� ve şuur �le bu günden çok farklı... fakat doğru ve olması gereken b�r b�ç�mde tevh�t ve Allah anlayışı tes�s olacaktır. 4- Son olarak gelel�m gelel�m Mehd� dönem�ne... Mehd� çağı başladığında Mes�h dönem� b�tecekt�r. Mehd� çağı b�r altın çağ olacak, adeta Cennet Dünyada tes�s ed�lecek ve 1000 �la 1500 yıl sürecek b�r barış, huzur, sükûn ve adalet dönem� yaşatılacaktır. Ancak bu Mehd� dönem�nde Dünya nüfusu epey azalmış olacaktır. Bunu sebeb�n� �se �zah edemey�z. Mehd� dönem� kıyamet �le n�hayet bulacak ve b�r Âdem dönem� daha, 6. Âdem dönem� sona erecek. Dünya okulu yen� mezunlarını verecek ve tat�le g�recekt �r. Bu tat�l, b�nlerce yıl sürecek, Dünya bu dönemde yen�den bakım bakım ve onarım ona rım görecek. Belk � de Dünya 7. Âdem’e ev sah�pl�ğ�ne ha zırlanaca ktır. K�m b�l�r?
175
ÇEMBERE GİRMEK
Bu yazıyı �ç�nde yaşadığı çölü fark ed�p, asl� vahasını aramak üzere yola çıkanlara, sonsuza kanat çırpan kelebeklere, kararlı ve �nançlı yolculara yazıyoruz. Hz. Muhammed (A.S.) şöyle buyuruyor: “S�z b�ld�ğ�n�zle amel ed�n�z. ‘B�z’ gerçeğ�n b�lg�ler�n� s�ze ver�r�z.” Evet. Yola çıkmak ve b�ld�ğ� kadarı �le amel etmek çok öneml�d�r. Ger�s� zaten gel�yor. “S�stem” s�z� sarıp sarmalıyor, her sorunuza cevap ver�l�yor. Burada b�r hob�den bahsetm�yoruz. B�r geç�c� hevesten veya meraktan da bahsetm�yoruz. B�r karardan söz ed�yoruz ve bu kararda şu yazılıdır: “Ey Âlemler�n Rabb� olan Allah! Ben�m yaşamım, ölümüm ve ha yatım sadece sana a�tt�r. Ben, bütün kalb�mle ve b�l�nc�mle b�l�nc �mle sana tesl�m oluyorum. İlah yok. Sadece Sen varsın. Sadece Sen�n �ç�n burada değ�lsem ve eğer cennet lezzet�, cehennem korkusu �le sana geld� �sem, bana âlemler�n görmed�ğ � azabı et.”
Bu tesl�m�yet� haykıran sözler� gerçekten de �çten gelerek söyleyen ve anlamını yaşayanlara müjdeler olsun k�, onlar muttak�lere katılmış, çembere g�rm�şlerd�r. Ger�s� artık yaşayan �le yaşatan arasındadır. B�r lokantaya g�d�p de boş tabağa kaşık sallayıp, sonra da hesap ödeyen ve çıkıp g�den b�r�s�n� gördün mü h�ç? Görmed�n, değ�l m�? Pek� etrafına baktın mı? Körlerden (nas�ps�zlerden) zaten
176
177
y�t�recekt�r. D�nler m�syonunu tamamlayacaktır. D�nler tasf�ye ed�lecekt�r. 3- Mes�h kel�mes� b�ze mesh etmek, tem�zlemek, arındırmak, doğruya yöneltmek g�b� çağrışımlar yapıyor. Buna göre mes�h dönem� Deccal�yetten sonra gelecekt�r. Deccalın tahr�batını onaracak, bu dönemde yen�den �nsanlık �lah�yat �le tanışacak, yüksek b�r b�lg� ve şuur �le bu günden çok farklı... fakat doğru ve olması gereken b�r b�ç�mde tevh�t ve Allah anlayışı tes�s olacaktır. 4- Son olarak gelel�m gelel�m Mehd� dönem�ne... Mehd� çağı başladığında Mes�h dönem� b�tecekt�r. Mehd� çağı b�r altın çağ olacak, adeta Cennet Dünyada tes�s ed�lecek ve 1000 �la 1500 yıl sürecek b�r barış, huzur, sükûn ve adalet dönem� yaşatılacaktır. Ancak bu Mehd� dönem�nde Dünya nüfusu epey azalmış olacaktır. Bunu sebeb�n� �se �zah edemey�z. Mehd� dönem� kıyamet �le n�hayet bulacak ve b�r Âdem dönem� daha, 6. Âdem dönem� sona erecek. Dünya okulu yen� mezunlarını verecek ve tat�le g�recekt �r. Bu tat�l, b�nlerce yıl sürecek, Dünya bu dönemde yen�den bakım bakım ve onarım ona rım görecek. Belk � de Dünya 7. Âdem’e ev sah�pl�ğ�ne ha zırlanaca ktır. K�m b�l�r?
ÇEMBERE GİRMEK
Bu yazıyı �ç�nde yaşadığı çölü fark ed�p, asl� vahasını aramak üzere yola çıkanlara, sonsuza kanat çırpan kelebeklere, kararlı ve �nançlı yolculara yazıyoruz. Hz. Muhammed (A.S.) şöyle buyuruyor: “S�z b�ld�ğ�n�zle amel ed�n�z. ‘B�z’ gerçeğ�n b�lg�ler�n� s�ze ver�r�z.” Evet. Yola çıkmak ve b�ld�ğ� kadarı �le amel etmek çok öneml�d�r. Ger�s� zaten gel�yor. “S�stem” s�z� sarıp sarmalıyor, her sorunuza cevap ver�l�yor. Burada b�r hob�den bahsetm�yoruz. B�r geç�c� hevesten veya meraktan da bahsetm�yoruz. B�r karardan söz ed�yoruz ve bu kararda şu yazılıdır: “Ey Âlemler�n Rabb� olan Allah! Ben�m yaşamım, ölümüm ve ha yatım sadece sana a�tt�r. Ben, bütün kalb�mle ve b�l�nc�mle b�l�nc �mle sana tesl�m oluyorum. İlah yok. Sadece Sen varsın. Sadece Sen�n �ç�n burada değ�lsem ve eğer cennet lezzet�, cehennem korkusu �le sana geld� �sem, bana âlemler�n görmed�ğ � azabı et.”
Bu tesl�m�yet� haykıran sözler� gerçekten de �çten gelerek söyleyen ve anlamını yaşayanlara müjdeler olsun k�, onlar muttak�lere katılmış, çembere g�rm�şlerd�r. Ger�s� artık yaşayan �le yaşatan arasındadır. B�r lokantaya g�d�p de boş tabağa kaşık sallayıp, sonra da hesap ödeyen ve çıkıp g�den b�r�s�n� gördün mü h�ç? Görmed�n, değ�l m�? Pek� etrafına baktın mı? Körlerden (nas�ps�zlerden) zaten
176
bahsetm�yoruz. Fakat tevh�t ehl� görünenler var ya! N�ce cumalarda ön saflar ı k�mseye vermeyenler; b�lmem kaçıncı kez umreye g�denler; aynı anda çok sayıda kurban kes�p şov yapanlar; fakat parayı, makamı, unvanı, menfaat� put ed�nenler, fak�r� azarlayıp kovanlar, yet�m� umursamayanlar. Ve dahası yaşadıklarıyla söyled�kler� b�rb�r�n� tutmayanlar, yaşadıklarını anlatamayanlar, utananlar... Bunlar �şte o lokantada boş tabağa kaşık çalanlardır. Sen yolcusun. Onlar g�b� değ�ls�n. Sen farklısın. Farklı olduğunu b�l�yorsun. Merak etme korunacaksın. Merak etme öğrenecek ve b�leceks�n. Yolun açık ve bereketl� olsun.
177
ARAYAN BULUR
“ Arayan Arayan bulur (aramakla bulunmaz); bulunmaz); ancak bulanlar da�ma arayanlardır.” arayanlardır.” Bayez�d-� B�stamî
Bu söz ne kadar doğrudur, b�lm�yorum. Aramadığım halde, kayıp çorabımın tek�n� bulmuşluğum vardır. Belamı bulmuşluğum da... Şaka b�r yana, ararsak bulma �ht�mal�m�z olduğunu varsayalım. Kaçımız ne aradığımızı gerçekten b�leb�l�yoruz k�? B�r nesney� m� arıyoruz? Ya da b�r kavramı? Yaşamımıza mantıklı b�r çözüm get�recek olan açıklamayı? Veya varlığımızı anlamlı kılab�lecek b�r amacı? Rüyalarımızı mı arıyoruz, yoksa hang� rüyayı görmem�z gerekt�ğ�n� m� keşfetmeye çalışıyoruz? Sah� aradığımız nasıl b�r “SIR”? Yoksa hak�kat hak �kat peş�nde koştuğ umuzu söylerken karşımıza karşımı za çıç ıkan gerçekler� yargılamamızdak� ölçü mü aradığımız? Sabahları uyandığımızda, gün �ç�nde halletmem�z gerekt�ğ�n� düşündüğümüz kaç eylem b�z� aradığımız şeye yaklaştırıyor? Yoksa bas�t hayallerle uğraşm ak �ç�n fazla mı meşgul ve sorumluluk yüklüyüz b�zler? Sah�, kaçımız kend�s�ne “arayab�lme fırsatı” tanıyor? “Fazla düşünme, del� olursun!” derd� rahmetl� babaannem... Gerç� “Geceler� ıslık çalarsan, şeytanları görürsün” de derd�; oysa gece vakt� o kadar ıslık çalmışlığım vardır, h�çb�r�nde şeytan f�lan görmed�m. Y�ne de del� m�y�m, b�lemem tab��, ama beyn�m� 178
179
bahsetm�yoruz. Fakat tevh�t ehl� görünenler var ya! N�ce cumalarda ön saflar ı k�mseye vermeyenler; b�lmem kaçıncı kez umreye g�denler; aynı anda çok sayıda kurban kes�p şov yapanlar; fakat parayı, makamı, unvanı, menfaat� put ed�nenler, fak�r� azarlayıp kovanlar, yet�m� umursamayanlar. Ve dahası yaşadıklarıyla söyled�kler� b�rb�r�n� tutmayanlar, yaşadıklarını anlatamayanlar, utananlar... Bunlar �şte o lokantada boş tabağa kaşık çalanlardır. Sen yolcusun. Onlar g�b� değ�ls�n. Sen farklısın. Farklı olduğunu b�l�yorsun. Merak etme korunacaksın. Merak etme öğrenecek ve b�leceks�n. Yolun açık ve bereketl� olsun.
ARAYAN BULUR
“ Arayan Arayan bulur (aramakla bulunmaz); bulunmaz); ancak bulanlar da�ma arayanlardır.” arayanlardır.” Bayez�d-� B�stamî
Bu söz ne kadar doğrudur, b�lm�yorum. Aramadığım halde, kayıp çorabımın tek�n� bulmuşluğum vardır. Belamı bulmuşluğum da... Şaka b�r yana, ararsak bulma �ht�mal�m�z olduğunu varsayalım. Kaçımız ne aradığımızı gerçekten b�leb�l�yoruz k�? B�r nesney� m� arıyoruz? Ya da b�r kavramı? Yaşamımıza mantıklı b�r çözüm get�recek olan açıklamayı? Veya varlığımızı anlamlı kılab�lecek b�r amacı? Rüyalarımızı mı arıyoruz, yoksa hang� rüyayı görmem�z gerekt�ğ�n� m� keşfetmeye çalışıyoruz? Sah� aradığımız nasıl b�r “SIR”? Yoksa hak�kat hak �kat peş�nde koştuğ umuzu söylerken karşımıza karşımı za çıç ıkan gerçekler� yargılamamızdak� ölçü mü aradığımız? Sabahları uyandığımızda, gün �ç�nde halletmem�z gerekt�ğ�n� düşündüğümüz kaç eylem b�z� aradığımız şeye yaklaştırıyor? Yoksa bas�t hayallerle uğraşm ak �ç�n fazla mı meşgul ve sorumluluk yüklüyüz b�zler? Sah�, kaçımız kend�s�ne “arayab�lme fırsatı” tanıyor? “Fazla düşünme, del� olursun!” derd� rahmetl� babaannem... Gerç� “Geceler� ıslık çalarsan, şeytanları görürsün” de derd�; oysa gece vakt� o kadar ıslık çalmışlığım vardır, h�çb�r�nde şeytan f�lan görmed�m. Y�ne de del� m�y�m, b�lemem tab��, ama beyn�m� 178
179
pek susturab�ld�ğ�m de söylenemez. Yaşamı sorgulamak, b�ze hep kaçınmamız gereken b�r had�seym�ş g�b� öğret�l�r! B�z�m yer�m�ze düşünen “büyükler�m�z” zaten her da�m mevcuttur!
Böyle cüretkârca mükemmel eş�m�z� ararken, kend�m�z� onu takd�r edeb�lecek düzeye get�reb�lmeye de uğraşıyor muyuz?
Tek yapmamız gereken, Allah’ın �ş�n� Allah’a, devlet�n �ş�n� devlete bırakıp, başkaları �ç�n üretmek ve y�ne başkaları �ç�n tüketmekt�r. Üstel�k bunu öyles�ne önemser�z k�, aramamız gereken b�r şeyler�n var olup olmadığını dah� aklımıza get�rmemeye çalışırız. Öte yandan �ç�m�zde, �ç�m�zde, varlığını çoğu zaman unutturan, ama bazen dayanılmayacak kadar rahatsızlık ver�c� olab�len tuhaf b�r boşluk h�sseder�z. Sank� ne olduğunu �fade edemed�ğ�m�z b�r şeyler, b�r yerlerde hep eks�kt�r. Tar�fs�z b�r tamamlanma arzusu duyumsarız, ama ney�, neyle, nasıl tamamlayacağımızı b�r türlü çözemey�z. Derken �ş�m�z gücümüz bu sıkıntıyı tanımlamak olur, tanımlayınca �ş b�tecek sanırız. Had� d�yel�m k� tanımladık, yetmed� eyleme de geçt�k. Hatta şansımız yaver g�tt�, bulduk aradığımızı. Sonuç b�z� tatm�n edeb�lecek m�? Yoksa beklent�ler�m�z� beklent�ler�m�z� karşılamadığını, umduğumuz umduğumuz g �b� çıkmadığını varsayarak, bulduğumuzun “o” olduğuna b�r türlü �nanmayacak mıyız? Düşünen �nsanın düştüğü en kom�k ve acınacak durumdur bu. Çoğumuz “b�r�n�” arıyoruz... Han� şöyle “eş ruh” f�lan da den�len, mükemmel eş olduğunu umduğumuz k�ş�y�... Ya eş ruhumuz selv� boylu, badem gözlü b�r� değ�lse? Geceler� horluyor, tırnaklarını kem�r�yor, güldüğünde d�ş etler� görünüyorsa? Ya tahs�ls�z, �t�barsız, fak�r b�r�yse? Veya düşled�ğ�m�zden daha yaşlı, daha k�lolu, daha sarsaksa?
Maalesef �nançsızlık �ç�m�ze �şlem�ş durumdadır. Han� b�r elmanın �k� yarısı olsak, önce “ben�m yarım daha müh�m” d�ye d�ret�r, �şler� berbat ed�nce de “Aradığımın o olduğunu sandım, a ma değ�lm�ş” der�z. Sonra gels�n “Aşk acıdır, yalandır” söylemler�, “Acıyla olgunlaştım, artık aramaktan vazgeçt�m” gey�kler�... B�r sonrak� bahara kadar bu soytarılık sürer g�der. Pek�, nedend�r bu benc�ll�ğ�m�z? Bu kend�n� beğenm�ş, k�b�rl� hal�m�z�n haklı gerekçes� ne olab�l�r? Hang� kusursuz özell�ğ�m�z böyles� b�r şımarıklığı mazur göstereb�l�r? Ne bekl�yoruz sevg�l� ruh eş�m�zden? Hep�m�z hayatımız boyunca, özel olduğumuzdan em�n olmaya çalışırız. Her b�r�m�z kend�m�z�, adını koymasak da dünyanın merkez� olarak algılarız ama aklımıza dünyanın, ya da evren�n b�rden fazla merkez� olab�leceğ� �ht�mal� ne h�kmetse h�ç gelmez. Ya her b�r�m�z b�rer evrensek ve merkezler�m�z b�r başkasının başkası nın �ç�nde de yer alab�l�yorsa? Mükemmel olmadığını düşündüğümüz her şey fazlasıyla mükemmelse? Ya hakkıyla sevmeye sandığımızdan daha yetk�nsek? Tamamlanmak, herkes �ç�n b�r başka �nsanla uyumlu b�r b�rl�ktel�k kurmak anlamına gelmeyeb�l�r gelmeyeb�l�r elbette. Bazılarımız kend�m�z� kar�yere, �deoloj�lere veya çocukluk hayaller�ne vereb�l�r, bazılarımız yollara düşeb�l�r�z. Pek�, bu farklı hedefler sonucu değ�şt�r�r m�? H�kmet, aradığımız şey�n n�tel�ğ�nde m�d�r, n�cel�ğ�nde m�? Yoksa ne ararsak arayalım, olay b�zde m� b�ter?
Had� kötümser olmayıp mükemmel b�r�n� bulduk d�yel�m, b�z yeter�nce �y� m�y�z bu “mükemmel eş” �ç�n? Öyle ya, adamcağız ya da kadıncağız mükemmelse, b�z�mle b�rl�kte olması ona haksızlık olmuyor mu? B�z�m h�ç kusurumuz, ged�ğ�m�z yok mu? Gerçek Gerçek aşkla karşılaştığımız zaman, bunu hakk ını vererek vererek yaşayab�leceğ�m�zden em�n m�y�z? Aptalca kompleksler�m�z�, saçma sapan takıntılarımızı, geçm�ş korkularımızı o �l�şk�ye taşımamayı başarab�lecek m�y�z? Aşkımızı egomuza kurban etmemen�n üstes�nden geleb�lecek m�y�z?
K�m b�l�r nereden duymuştum. B�r kaptan, hayatını, bulması gerekt�ğ�ne �nandığı b�r adayı aramaya adar. Tüm yaşantısı boyunca tek d�leğ� o adaya b�r an evvel ulaşmaktır. Yıllar geçer, adam bu amaç uğruna türlü fedakârlıklarda bulunur, en sonunda adaya varır. Karaya çıktığında heyecanla etrafına bakar, ada güzeld�r, güzel olmasına ama gayet sıradandır. Kaptan düş kırıklığına uğrar. Derken geçen zaman �ç�nde bu kaptan çok öneml� b�r gerçeğ�n farkına varır; adayı aramanın kend�s�, zaten hayatını yaşanmaya değer ve muhteşem kılmıştır...
180
181
pek susturab�ld�ğ�m de söylenemez. Yaşamı sorgulamak, b�ze hep kaçınmamız gereken b�r had�seym�ş g�b� öğret�l�r! B�z�m yer�m�ze düşünen “büyükler�m�z” zaten her da�m mevcuttur! Tek yapmamız gereken, Allah’ın �ş�n� Allah’a, devlet�n �ş�n� devlete bırakıp, başkaları �ç�n üretmek ve y�ne başkaları �ç�n tüketmekt�r. Üstel�k bunu öyles�ne önemser�z k�, aramamız gereken b�r şeyler�n var olup olmadığını dah� aklımıza get�rmemeye çalışırız. Öte yandan �ç�m�zde, �ç�m�zde, varlığını çoğu zaman unutturan, ama bazen dayanılmayacak kadar rahatsızlık ver�c� olab�len tuhaf b�r boşluk h�sseder�z. Sank� ne olduğunu �fade edemed�ğ�m�z b�r şeyler, b�r yerlerde hep eks�kt�r. Tar�fs�z b�r tamamlanma arzusu duyumsarız, ama ney�, neyle, nasıl tamamlayacağımızı b�r türlü çözemey�z. Derken �ş�m�z gücümüz bu sıkıntıyı tanımlamak olur, tanımlayınca �ş b�tecek sanırız. Had� d�yel�m k� tanımladık, yetmed� eyleme de geçt�k. Hatta şansımız yaver g�tt�, bulduk aradığımızı. Sonuç b�z� tatm�n edeb�lecek m�? Yoksa beklent�ler�m�z� beklent�ler�m�z� karşılamadığını, umduğumuz umduğumuz g �b� çıkmadığını varsayarak, bulduğumuzun “o” olduğuna b�r türlü �nanmayacak mıyız? Düşünen �nsanın düştüğü en kom�k ve acınacak durumdur bu. Çoğumuz “b�r�n�” arıyoruz... Han� şöyle “eş ruh” f�lan da den�len, mükemmel eş olduğunu umduğumuz k�ş�y�... Ya eş ruhumuz selv� boylu, badem gözlü b�r� değ�lse? Geceler� horluyor, tırnaklarını kem�r�yor, güldüğünde d�ş etler� görünüyorsa? Ya tahs�ls�z, �t�barsız, fak�r b�r�yse? Veya düşled�ğ�m�zden daha yaşlı, daha k�lolu, daha sarsaksa?
Böyle cüretkârca mükemmel eş�m�z� ararken, kend�m�z� onu takd�r edeb�lecek düzeye get�reb�lmeye de uğraşıyor muyuz? Maalesef �nançsızlık �ç�m�ze �şlem�ş durumdadır. Han� b�r elmanın �k� yarısı olsak, önce “ben�m yarım daha müh�m” d�ye d�ret�r, �şler� berbat ed�nce de “Aradığımın o olduğunu sandım, a ma değ�lm�ş” der�z. Sonra gels�n “Aşk acıdır, yalandır” söylemler�, “Acıyla olgunlaştım, artık aramaktan vazgeçt�m” gey�kler�... B�r sonrak� bahara kadar bu soytarılık sürer g�der. Pek�, nedend�r bu benc�ll�ğ�m�z? Bu kend�n� beğenm�ş, k�b�rl� hal�m�z�n haklı gerekçes� ne olab�l�r? Hang� kusursuz özell�ğ�m�z böyles� b�r şımarıklığı mazur göstereb�l�r? Ne bekl�yoruz sevg�l� ruh eş�m�zden? Hep�m�z hayatımız boyunca, özel olduğumuzdan em�n olmaya çalışırız. Her b�r�m�z kend�m�z�, adını koymasak da dünyanın merkez� olarak algılarız ama aklımıza dünyanın, ya da evren�n b�rden fazla merkez� olab�leceğ� �ht�mal� ne h�kmetse h�ç gelmez. Ya her b�r�m�z b�rer evrensek ve merkezler�m�z b�r başkasının başkası nın �ç�nde de yer alab�l�yorsa? Mükemmel olmadığını düşündüğümüz her şey fazlasıyla mükemmelse? Ya hakkıyla sevmeye sandığımızdan daha yetk�nsek? Tamamlanmak, herkes �ç�n b�r başka �nsanla uyumlu b�r b�rl�ktel�k kurmak anlamına gelmeyeb�l�r gelmeyeb�l�r elbette. Bazılarımız kend�m�z� kar�yere, �deoloj�lere veya çocukluk hayaller�ne vereb�l�r, bazılarımız yollara düşeb�l�r�z. Pek�, bu farklı hedefler sonucu değ�şt�r�r m�? H�kmet, aradığımız şey�n n�tel�ğ�nde m�d�r, n�cel�ğ�nde m�? Yoksa ne ararsak arayalım, olay b�zde m� b�ter?
Had� kötümser olmayıp mükemmel b�r�n� bulduk d�yel�m, b�z yeter�nce �y� m�y�z bu “mükemmel eş” �ç�n? Öyle ya, adamcağız ya da kadıncağız mükemmelse, b�z�mle b�rl�kte olması ona haksızlık olmuyor mu? B�z�m h�ç kusurumuz, ged�ğ�m�z yok mu? Gerçek Gerçek aşkla karşılaştığımız zaman, bunu hakk ını vererek vererek yaşayab�leceğ�m�zden em�n m�y�z? Aptalca kompleksler�m�z�, saçma sapan takıntılarımızı, geçm�ş korkularımızı o �l�şk�ye taşımamayı başarab�lecek m�y�z? Aşkımızı egomuza kurban etmemen�n üstes�nden geleb�lecek m�y�z?
K�m b�l�r nereden duymuştum. B�r kaptan, hayatını, bulması gerekt�ğ�ne �nandığı b�r adayı aramaya adar. Tüm yaşantısı boyunca tek d�leğ� o adaya b�r an evvel ulaşmaktır. Yıllar geçer, adam bu amaç uğruna türlü fedakârlıklarda bulunur, en sonunda adaya varır. Karaya çıktığında heyecanla etrafına bakar, ada güzeld�r, güzel olmasına ama gayet sıradandır. Kaptan düş kırıklığına uğrar. Derken geçen zaman �ç�nde bu kaptan çok öneml� b�r gerçeğ�n farkına varır; adayı aramanın kend�s�, zaten hayatını yaşanmaya değer ve muhteşem kılmıştır...
180
181
Her arayan o adayı bulab�l�r m�? Bulmak bu kadar öneml� m�? Ya pek� bulanlar bulanl ar da�ma arayanla r mıdır? K�m gerçekten gerçekten aradığını bulduğundan em�n olab�l�r k�? Öyleyse aramamalı mıyız? Elbette k�, hayır! Aramadan nasıl var olab�l�r�z?
ÇEMBERİ TAMAMLAMA BİR AYNA MEDİTASYONU
B�l�nc�n dışarı doğru akıyor, bu b�r gerçek, b�r �nanç sorunu değ�l. B�r nesneye baktığında, b�l�nc�n nesneye doğru akar. Örneğ�n, bana bakıyorsun. Bunu yaptığında kend�n� unutursun, bana odaklanırsın. O zaman enerj�n bana doğru akar, gözler�n bana doğru yönel�r. Bu �lg�n�n �çten dışa dönmes�d�r. B�r ç�çek görürsün ve büyülen�rs�n, ç�çeğe odaklanırsın. Kend�n� unutursun, sadece ç�çeğ�n güzell�ğ�yle �lg�len�rs�n. Bu �şley�ş� b�l�yoruz, her an olur. Güzel b�r kadın geçer ve b�rden enerj�n onu �zlemeye başlar. Işığın böyle dışarı doğru akışını b�l�r�z. Ve dışarı doğru akış h�kayen�n sadece yarısıdır. Işığın dışarı doğru her akışında, sen arka plana düşers�n, kend�ne �lg�s�zleş�rs�n. Aynı anda hem özne hem de nesne olab�lmen olab� lmen ve bunun yanında kend�n� de göreb�lmen �ç�n ışığın ger� dönmes� gerek�r. O zaman k�ş�sel farkındalık ortaya çıkar. Genelde, yalnızca bu yolun ortasında, yarı canlı, yarı ölü yaşarız, durum budur. Işık yavaş yavaş dışarı akmaya devam eder ve asla ger� gelmez. Şunu görüyorsun, bunu görüyorsun, enerj�y� h�çb�r şek� lde gören k�ş�ye döndürmeden sürekl� görüyorsun. Gündüz dünyayı görüyorsun, gece rüyalar görüyorsun, sürekl� nesnelere bağımlı kalmaya devam ed�yorsun. Bu enerj� �srafıdır. Taocu �nanışa göre, enerj�y� ger� döndürmen�n g�zl� �lm�n� öğren�rsen, �lg�n dışa döndüğünde kullandığın bu enerj�y� kaybetmek yer�ne çok daha bel�rg�n b�r hale get�reb�l�rs�n. Bu mümkün: konsantrasyon yöntemler�n�n heps�n�n asıl hüner� budur. 182
183
Her arayan o adayı bulab�l�r m�? Bulmak bu kadar öneml� m�? Ya pek� bulanlar bulanl ar da�ma arayanla r mıdır? K�m gerçekten gerçekten aradığını bulduğundan em�n olab�l�r k�? Öyleyse aramamalı mıyız? Elbette k�, hayır! Aramadan nasıl var olab�l�r�z?
ÇEMBERİ TAMAMLAMA BİR AYNA MEDİTASYONU
B�l�nc�n dışarı doğru akıyor, bu b�r gerçek, b�r �nanç sorunu değ�l. B�r nesneye baktığında, b�l�nc�n nesneye doğru akar. Örneğ�n, bana bakıyorsun. Bunu yaptığında kend�n� unutursun, bana odaklanırsın. O zaman enerj�n bana doğru akar, gözler�n bana doğru yönel�r. Bu �lg�n�n �çten dışa dönmes�d�r. B�r ç�çek görürsün ve büyülen�rs�n, ç�çeğe odaklanırsın. Kend�n� unutursun, sadece ç�çeğ�n güzell�ğ�yle �lg�len�rs�n. Bu �şley�ş� b�l�yoruz, her an olur. Güzel b�r kadın geçer ve b�rden enerj�n onu �zlemeye başlar. Işığın böyle dışarı doğru akışını b�l�r�z. Ve dışarı doğru akış h�kayen�n sadece yarısıdır. Işığın dışarı doğru her akışında, sen arka plana düşers�n, kend�ne �lg�s�zleş�rs�n. Aynı anda hem özne hem de nesne olab�lmen olab� lmen ve bunun yanında kend�n� de göreb�lmen �ç�n ışığın ger� dönmes� gerek�r. O zaman k�ş�sel farkındalık ortaya çıkar. Genelde, yalnızca bu yolun ortasında, yarı canlı, yarı ölü yaşarız, durum budur. Işık yavaş yavaş dışarı akmaya devam eder ve asla ger� gelmez. Şunu görüyorsun, bunu görüyorsun, enerj�y� h�çb�r şek� lde gören k�ş�ye döndürmeden sürekl� görüyorsun. Gündüz dünyayı görüyorsun, gece rüyalar görüyorsun, sürekl� nesnelere bağımlı kalmaya devam ed�yorsun. Bu enerj� �srafıdır. Taocu �nanışa göre, enerj�y� ger� döndürmen�n g�zl� �lm�n� öğren�rsen, �lg�n dışa döndüğünde kullandığın bu enerj�y� kaybetmek yer�ne çok daha bel�rg�n b�r hale get�reb�l�rs�n. Bu mümkün: konsantrasyon yöntemler�n�n heps�n�n asıl hüner� budur. 182
183
B�r gün, sadece b�r aynanın önünde durarak küçük b�r deney yap. Aynaya bakıyorsun, aynada kend� yüzün, aynada kend� gözler�n. Sonra b�r an �ç�n bütün �şlem� ters�ne çev�r. Aynadak� yansımanın sana baktığını h�ssetmeye h�ssetmeye başla, sen yansımaya bakmıyorsun, yansıma sana bakıyor. Çok tuhaf b�r boşlukta olacaksın. Taocu k�taplarda sözü ed�lmese de, ayna med�tasyonu bana herkes�n kolaylık la yapab�leceğ� en bas �t deney g�b� görünüyor. görünüyor. Sadece banyondak� aynanın önünde durarak, önce yansımaya bak: sen bakıyorsun ve yansıma sen�n nesnen. Bu �lg�n�n dışa dönmes�d�r: aksett�r�lm�ş yüze bakıyorsun, kend� yüzüne tab� k�, ama bu yansıma sen�n dışında b�r nesne. Sonra konumu tamamen değ�şt�r, �şlem� ters�ne çev�r. Yansıma olduğunu h�ssetmeye başla ve ş� md� yansıma sana bakıyor. Anında b�r değ�ş�m olduğunu, büyük b�r enerj�n�n sana doğru aktığını göreceks�n. Bunu yalnızca b�rkaç dak�kalığına dene, dene, canlanacaksın ve çok büyük b�r güç �ç�ne g�rmeye başlayacak. Korkab�l�rs�n b�le, çünkü bu h�ç tanımadığın b�r şey; tam b�r enerj� çember�n� daha önce h�ç görmed�n.
Aynı şey ağaç larla, yıldızl arla ve �nsanlarla �nsa nlarla da yapılab� l�r. En �y�s� bunu sevd�ğ�n kadın ya da erkekle yapmandır. Yalnızca b�rb�r�n�z�n gözler�ne bakın. Önce d�ğer k�ş�ye bakarak başla, sonra d�ğer k�ş�n�n enerj�y� sana ger� gönderd�ğ�n� h�ssetmeye başla; armağan ger� gel�yor. Kend�n� yen�den dolmuş h�ssedeceks�n, yıkanmış, banyo yapmış, yen� b�r enerj� çeş�d�n�n tadını çıkardığını h�ssedeceks�n. h�ssedeceks�n. Bu alıştırmadan yen�lenm�ş, canlanmış olarak çıkacaksın.
Başlangıçta ürkütücü olab�l�r, çünkü bunu daha önce h�ç yapmadın ve h�ç b�lmed�ğ�n b�r şey; çılgınca gelecek. Sarsılab�l�rs�n, �ç�nde b�r t�treme t�treme yükseleb�l�r ya da kafa kar ışıklığı h�ssedeb�l�rs�n, çünkü ş�md�ye kadar yönün hep dışarı doğru oldu. İçe yönel�ş�n yavaş yavaş öğren�lmes� gerek�r. Ancak çember tamamlanmıştır. Med�taysonu b�rkaç gün yaptığın takd�rde, gün boyunca kend�n� çok daha canlı h�ssett�ğ�n� görerek şaşıracaksın. Sadece b�rkaç dak�ka aynanın önünde durarak enerj�n�n ger� dönmes�n� sağlayacaksın ve o zaman çember kapanacak. Çember tamamlandığında büyük b�r sess�zl�k vardır. Tamamlanmamış çember �se huzursuzluk yaratır. Çember kapandığında, huzur yaratır, sen� merkeze get�r�r. Merkezde olmak, güçlü olmaktır ve o güç, sen�n gücündür. Bu yalnızca b�r deney; o zaman bunu b�rçok şek�lde deneyeb�l�rs�n. B�r güle bakarken, önce b�r süre güle bak, b�rkaç dak�ka, sonra �şlem� ters�ne çev�rmeye başla; gül sana bakıyor ş�md�. Gülün sana ne kadar çok enerj� vereb�ld�ğ�n� gördüğünde şaşıracaksın.
18 4
185
B�r gün, sadece b�r aynanın önünde durarak küçük b�r deney yap. Aynaya bakıyorsun, aynada kend� yüzün, aynada kend� gözler�n. Sonra b�r an �ç�n bütün �şlem� ters�ne çev�r. Aynadak� yansımanın sana baktığını h�ssetmeye h�ssetmeye başla, sen yansımaya bakmıyorsun, yansıma sana bakıyor. Çok tuhaf b�r boşlukta olacaksın. Taocu k�taplarda sözü ed�lmese de, ayna med�tasyonu bana herkes�n kolaylık la yapab�leceğ� en bas �t deney g�b� görünüyor. görünüyor. Sadece banyondak� aynanın önünde durarak, önce yansımaya bak: sen bakıyorsun ve yansıma sen�n nesnen. Bu �lg�n�n dışa dönmes�d�r: aksett�r�lm�ş yüze bakıyorsun, kend� yüzüne tab� k�, ama bu yansıma sen�n dışında b�r nesne. Sonra konumu tamamen değ�şt�r, �şlem� ters�ne çev�r. Yansıma olduğunu h�ssetmeye başla ve ş� md� yansıma sana bakıyor. Anında b�r değ�ş�m olduğunu, büyük b�r enerj�n�n sana doğru aktığını göreceks�n. Bunu yalnızca b�rkaç dak�kalığına dene, dene, canlanacaksın ve çok büyük b�r güç �ç�ne g�rmeye başlayacak. Korkab�l�rs�n b�le, çünkü bu h�ç tanımadığın b�r şey; tam b�r enerj� çember�n� daha önce h�ç görmed�n.
Aynı şey ağaç larla, yıldızl arla ve �nsanlarla �nsa nlarla da yapılab� l�r. En �y�s� bunu sevd�ğ�n kadın ya da erkekle yapmandır. Yalnızca b�rb�r�n�z�n gözler�ne bakın. Önce d�ğer k�ş�ye bakarak başla, sonra d�ğer k�ş�n�n enerj�y� sana ger� gönderd�ğ�n� h�ssetmeye başla; armağan ger� gel�yor. Kend�n� yen�den dolmuş h�ssedeceks�n, yıkanmış, banyo yapmış, yen� b�r enerj� çeş�d�n�n tadını çıkardığını h�ssedeceks�n. h�ssedeceks�n. Bu alıştırmadan yen�lenm�ş, canlanmış olarak çıkacaksın.
Başlangıçta ürkütücü olab�l�r, çünkü bunu daha önce h�ç yapmadın ve h�ç b�lmed�ğ�n b�r şey; çılgınca gelecek. Sarsılab�l�rs�n, �ç�nde b�r t�treme t�treme yükseleb�l�r ya da kafa kar ışıklığı h�ssedeb�l�rs�n, çünkü ş�md�ye kadar yönün hep dışarı doğru oldu. İçe yönel�ş�n yavaş yavaş öğren�lmes� gerek�r. Ancak çember tamamlanmıştır. Med�taysonu b�rkaç gün yaptığın takd�rde, gün boyunca kend�n� çok daha canlı h�ssett�ğ�n� görerek şaşıracaksın. Sadece b�rkaç dak�ka aynanın önünde durarak enerj�n�n ger� dönmes�n� sağlayacaksın ve o zaman çember kapanacak. Çember tamamlandığında büyük b�r sess�zl�k vardır. Tamamlanmamış çember �se huzursuzluk yaratır. Çember kapandığında, huzur yaratır, sen� merkeze get�r�r. Merkezde olmak, güçlü olmaktır ve o güç, sen�n gücündür. Bu yalnızca b�r deney; o zaman bunu b�rçok şek�lde deneyeb�l�rs�n. B�r güle bakarken, önce b�r süre güle bak, b�rkaç dak�ka, sonra �şlem� ters�ne çev�rmeye başla; gül sana bakıyor ş�md�. Gülün sana ne kadar çok enerj� vereb�ld�ğ�n� gördüğünde şaşıracaksın.
18 4
185
İRADE-SİZ-SİNİZ
Başladığınız b�r �şte sonuç alab�lecek kadar sabretmen�z gerek�r. İşte �raden�z� gel�şt�recek b�rkaç öner�:
1. İlk arzuyu yenmek, onu tak�p eden d�ğerler�n� tatm�n etmekten daha kolaydır Örneğ�n TV’n�n düğmes�n� açmak �ç�n sarf edeceğ�n�z ener j� daha da ha sonra onu kapatmak kapatma k �ç�n �ç� n sarf sar f edeceğ�n�z edeceğ� n�z enerj�den ener j�den daha dah a azdır; ama nedense b�z zoru seçer�z. Yılanın başını küçükken ezmek daha kolaydır. Başarınızı zorlaştıran davranışlarınızı tekrar ederek büyütür ve sonra da altında kalırsınız. Başarınızı zorlaştıran davranışlarınızın b�r l�stes�n� yazın. B�r tak v�m oluşturun. Bu davranışları tekrar ett�ğ�n�z günlerde (-) bu davranışların üstes�nden geld�ğ�n�z günlerde (+) �şaret� koyun. Hafta sonu ne kadar (+) �şaret�n�z varsa kend�n�z� ona göre ödüllend�r�n. Zaten bunlara s�z�n dışınızda k�m müdahale edeb�l�r k�!
2. Sloganların gücünü kullanın Kend�n�z�, reklamların b�l�nçaltınızı etk�led�ğ� kadar etk�lemek �ç�n seçt�ğ�n�z sloganları kul lanab�l�rs�n�z. S�z� heyecanlandıran, mot�ve eden sözler� sloganlaştırın. 30x29 cm boyutlu kartlara yazarak odanıza asın ve b�rkaç günde b�r değ�şt�r�n. İraden�z�, moral�n�z� güçlend�rerek takv�ye ed�n. Gol atan futbolcuların gol sonrası yaptığı hareketler g�b� s�z�n de kend�n�ze özgü zafer hareketler�n�z olsun. Yeterl� soru çözdüğünüzde, sorumluluklarınızı yer�ne get�rd�ğ�n�zde, konu tarama testler�nden �sted�ğ�-
186
187
İRADE-SİZ-SİNİZ
Başladığınız b�r �şte sonuç alab�lecek kadar sabretmen�z gerek�r. İşte �raden�z� gel�şt�recek b�rkaç öner�:
1. İlk arzuyu yenmek, onu tak�p eden d�ğerler�n� tatm�n etmekten daha kolaydır Örneğ�n TV’n�n düğmes�n� açmak �ç�n sarf edeceğ�n�z ener j� daha da ha sonra onu kapatmak kapatma k �ç�n �ç� n sarf sar f edeceğ�n�z edeceğ� n�z enerj�den ener j�den daha dah a azdır; ama nedense b�z zoru seçer�z. Yılanın başını küçükken ezmek daha kolaydır. Başarınızı zorlaştıran davranışlarınızı tekrar ederek büyütür ve sonra da altında kalırsınız. Başarınızı zorlaştıran davranışlarınızın b�r l�stes�n� yazın. B�r tak v�m oluşturun. Bu davranışları tekrar ett�ğ�n�z günlerde (-) bu davranışların üstes�nden geld�ğ�n�z günlerde (+) �şaret� koyun. Hafta sonu ne kadar (+) �şaret�n�z varsa kend�n�z� ona göre ödüllend�r�n. Zaten bunlara s�z�n dışınızda k�m müdahale edeb�l�r k�!
2. Sloganların gücünü kullanın Kend�n�z�, reklamların b�l�nçaltınızı etk�led�ğ� kadar etk�lemek �ç�n seçt�ğ�n�z sloganları kul lanab�l�rs�n�z. S�z� heyecanlandıran, mot�ve eden sözler� sloganlaştırın. 30x29 cm boyutlu kartlara yazarak odanıza asın ve b�rkaç günde b�r değ�şt�r�n. İraden�z�, moral�n�z� güçlend�rerek takv�ye ed�n. Gol atan futbolcuların gol sonrası yaptığı hareketler g�b� s�z�n de kend�n�ze özgü zafer hareketler�n�z olsun. Yeterl� soru çözdüğünüzde, sorumluluklarınızı yer�ne get�rd�ğ�n�zde, konu tarama testler�nden �sted�ğ�-
186
187
n�z sonucu aldığınızda, zafer hareketler�n�z� tekrarlayarak (ses de çıkarab�l�rs�n�z) kend�n�z� kutlayın. Bu olayı b�r zafer dansı olarak da göreb�l�rs�n�z ve yapab�lmen�n mutluluğunu �raden�z� güçlend�recek b�r araç olarak da kullanab�l�rs�n�z. Her sloganın bey�nde çağrıştırdığı b�r duygu vardır. Bey�n, tet�kley�c� sloganı alır almaz hemen karşılık olarak bel�rl� duygusal durum ve düşüncelere odaklanır. Böyle b�r takt�ğ� �radem�z� güçlend�rmek �ç�n kullanab�l�r�z.
ler�n� yaparak çalışmaya başlayın.Yemek yemeden önce dua ed�lmes�, maça çıkmadan önce saygı duruşu, müsabakadan önce selamlaşma, spor yapmadan önce ısınma hareketler�n�n yapılması g�b� hareketler konsantrasyonunuzu ve çalışma d�s�pl�n�n�z� kend�l�ğ�nden artıracak alışkanlı klardır.
3. Her şey bey�nle başlar Sah�p olmayı d�led�kler�m�z� ya gerçek anlamda �stem�yoruz, ya doğru şeyler� �stemey� b�lm�yoruz, ya da sadece �st�yoruz, �stemek dışında b�r şey �stem�yoruz. Kafanıza koyduğunuz şeye programlanmışsınızdır. Kafanıza koymadığınız şey�n �se çevres�nde kıvranır durursunuz. Bu açıdan bakıldığında öğrenmey�, d�nlemey�, çalışmaktan zevk a lmayı, kend�n�ze güvenmey�, �stemey�, zorluklarla başa çıkab�lmey�, daha fazla soru çözeb�lmey�, çözeb�lmey�, daha d�kkatl� çalışmayı ya kafanıza koyacaksınız ya da d�led�ğ�n�z sonuçları almaktan vazgeçeceks�n�z.
5. İstemek, sah�p olmak �ç�n yeterl� b�r gerekçe değ�ld�r. Gerçek �nandığımız ve yalan olmadığından em�n olduğumuz şeylerden oluşur. Kend�n�ze em�n olmadığınız b�r yalan söyley�n ve bunu herkesten herkesten çok �nanarak başka larına ların a doğru olduğunu söyley�n! Sah�p olmanın gerekt�rd�ğ� yeterl�l�k �stemekle sınırlı değ�ld�r. İstemek, n�yet etmekt�r.Sah�p olmak �se, n�yetler� gerçekleşt�rmek �ç�n gerekenler� yolunca yöntem�nce gerçekleşt�rmeye bağlıdır. Herkes aynı hedefe koştuğuna göre �rades�n� dah� �y� kullanan, çalışma yöntem ve �lkeler�ne daha çok uyan, öne geçecekt�r.
4. Kend�n�ze b�r ‘İç D�s�pl�n Repl�ğ�” bulun Mutsuz olduğunuz zaman beden�n�z� tak�p ed�n. Omuzlarınız çökmüş ve başınız öne g�tm�şt�r. Beden�n�z�n bu doğal tepk�s�n� kest�ğ�n�zde ve neşel� durumdayken yaptığınızı yaptığınızda mutsuzluk duygusunu f�z�ksel olarak kıracak ve beyn�n�ze mutluyum s�nyaller� göndereceks�n�z Çok yoğun b�r başarı h�ss� yaşadığınızda b�r hareket� b�rkaç defa yaparsanız , o duyguları tekrar yaşamak �ç�n o hareket� yapmanız yeterl�d�r. Bu şartlanmaya “Kanca Atma Tekn�ğ� “ den�r. Bell� b�r duygusal durum �le b�r beden hareket� arasında ps�kolo j�k b�r b� r bağ oluşturmanız oluşturmanı z ve o duyguyu duyguy u her yaşamak yaşama k �sted�ğ�n� �sted �ğ�n�zzde o hareket� tekrar etmen�z yeterl� olacaktır. Ders çalışmayı b�r tören g�b� düşünün ve bu tören�n bell� hareketler�n�, düzenleme-
188
189
n�z sonucu aldığınızda, zafer hareketler�n�z� tekrarlayarak (ses de çıkarab�l�rs�n�z) kend�n�z� kutlayın. Bu olayı b�r zafer dansı olarak da göreb�l�rs�n�z ve yapab�lmen�n mutluluğunu �raden�z� güçlend�recek b�r araç olarak da kullanab�l�rs�n�z. Her sloganın bey�nde çağrıştırdığı b�r duygu vardır. Bey�n, tet�kley�c� sloganı alır almaz hemen karşılık olarak bel�rl� duygusal durum ve düşüncelere odaklanır. Böyle b�r takt�ğ� �radem�z� güçlend�rmek �ç�n kullanab�l�r�z.
3. Her şey bey�nle başlar Sah�p olmayı d�led�kler�m�z� ya gerçek anlamda �stem�yoruz, ya doğru şeyler� �stemey� b�lm�yoruz, ya da sadece �st�yoruz, �stemek dışında b�r şey �stem�yoruz. Kafanıza koyduğunuz şeye programlanmışsınızdır. Kafanıza koymadığınız şey�n �se çevres�nde kıvranır durursunuz. Bu açıdan bakıldığında öğrenmey�, d�nlemey�, çalışmaktan zevk a lmayı, kend�n�ze güvenmey�, �stemey�, zorluklarla başa çıkab�lmey�, daha fazla soru çözeb�lmey�, çözeb�lmey�, daha d�kkatl� çalışmayı ya kafanıza koyacaksınız ya da d�led�ğ�n�z sonuçları almaktan vazgeçeceks�n�z.
ler�n� yaparak çalışmaya başlayın.Yemek yemeden önce dua ed�lmes�, maça çıkmadan önce saygı duruşu, müsabakadan önce selamlaşma, spor yapmadan önce ısınma hareketler�n�n yapılması g�b� hareketler konsantrasyonunuzu ve çalışma d�s�pl�n�n�z� kend�l�ğ�nden artıracak alışkanlı klardır.
5. İstemek, sah�p olmak �ç�n yeterl� b�r gerekçe değ�ld�r. Gerçek �nandığımız ve yalan olmadığından em�n olduğumuz şeylerden oluşur. Kend�n�ze em�n olmadığınız b�r yalan söyley�n ve bunu herkesten herkesten çok �nanarak başka larına ların a doğru olduğunu söyley�n! Sah�p olmanın gerekt�rd�ğ� yeterl�l�k �stemekle sınırlı değ�ld�r. İstemek, n�yet etmekt�r.Sah�p olmak �se, n�yetler� gerçekleşt�rmek �ç�n gerekenler� yolunca yöntem�nce gerçekleşt�rmeye bağlıdır. Herkes aynı hedefe koştuğuna göre �rades�n� dah� �y� kullanan, çalışma yöntem ve �lkeler�ne daha çok uyan, öne geçecekt�r.
4. Kend�n�ze b�r ‘İç D�s�pl�n Repl�ğ�” bulun Mutsuz olduğunuz zaman beden�n�z� tak�p ed�n. Omuzlarınız çökmüş ve başınız öne g�tm�şt�r. Beden�n�z�n bu doğal tepk�s�n� kest�ğ�n�zde ve neşel� durumdayken yaptığınızı yaptığınızda mutsuzluk duygusunu f�z�ksel olarak kıracak ve beyn�n�ze mutluyum s�nyaller� göndereceks�n�z Çok yoğun b�r başarı h�ss� yaşadığınızda b�r hareket� b�rkaç defa yaparsanız , o duyguları tekrar yaşamak �ç�n o hareket� yapmanız yeterl�d�r. Bu şartlanmaya “Kanca Atma Tekn�ğ� “ den�r. Bell� b�r duygusal durum �le b�r beden hareket� arasında ps�kolo j�k b�r b� r bağ oluşturmanız oluşturmanı z ve o duyguyu duyguy u her yaşamak yaşama k �sted�ğ�n� �sted �ğ�n�zzde o hareket� tekrar etmen�z yeterl� olacaktır. Ders çalışmayı b�r tören g�b� düşünün ve bu tören�n bell� hareketler�n�, düzenleme-
188
189
HZ. MUHAMMED’E DAİR
O, rahmet�n peygamber�d�r. Hüznün ve masum�yet peygamber�d�r. Hayır... B�z, o rahmet peygamber�ne meth�yeler düzmek �ç�n yazmıyoruz bu yazıyı. Bunu zaten asırlardan ber� yapıyorlar. B�z, resm� h�kâyen�n dışında b�r şeyler�n peş�ndey�z. Muhammed ne demek? Övülmüş demek. Zaten en yüce noktalarda “övülmüş” b�r zatın övgüye ne �ht�yacı olur k�? Hz. Muhammed kend�nden öncek�ler� doğrulay ıcı ve son Neb� olarak geld� ve son vahy� b�ze hed�ye ett�. K end�nden öncek�ler de aslında onun müjdes�n� verd�ler. Mesela Hz. İsa (A.S.) Okuyalım İnc�l’den: İnc�l Yuhanna Bap 16. 7- Bununla beraber beraber ben s�ze hak�kat� söylüyorum; Ben�m g�tmem s�z�n �ç�n hayırlıdır, çünkü g�tmezsem TESELLİCİ s�ze gelmez; fakat g�dersem onu s�ze gönder�r�m. 8- Ve o geld�ğ� zaman günah �ç�n, salah �ç�n ve hüküm �ç�n dünya yı �lzam edecekt�r. 9- Günah �ç�n, çünkü bana �man etmezler; 10- Salah �ç�n, çünkü Baba’ma g�d�yorum ve artık ben� görmezs�n�z. 11- Ve hüküm �ç�n, ç ünkü bu dünyanın re�s�ne hükmed�lm�şt�r. 12- S�ze söyleyecek daha çok şeyler�m var; fakat ş�md� dayanamazsınız.
190
191
HZ. MUHAMMED’E DAİR
O, rahmet�n peygamber�d�r. Hüznün ve masum�yet peygamber�d�r. Hayır... B�z, o rahmet peygamber�ne meth�yeler düzmek �ç�n yazmıyoruz bu yazıyı. Bunu zaten asırlardan ber� yapıyorlar. B�z, resm� h�kâyen�n dışında b�r şeyler�n peş�ndey�z. Muhammed ne demek? Övülmüş demek. Zaten en yüce noktalarda “övülmüş” b�r zatın övgüye ne �ht�yacı olur k�? Hz. Muhammed kend�nden öncek�ler� doğrulay ıcı ve son Neb� olarak geld� ve son vahy� b�ze hed�ye ett�. K end�nden öncek�ler de aslında onun müjdes�n� verd�ler. Mesela Hz. İsa (A.S.) Okuyalım İnc�l’den: İnc�l Yuhanna Bap 16. 7- Bununla beraber beraber ben s�ze hak�kat� söylüyorum; Ben�m g�tmem s�z�n �ç�n hayırlıdır, çünkü g�tmezsem TESELLİCİ s�ze gelmez; fakat g�dersem onu s�ze gönder�r�m. 8- Ve o geld�ğ� zaman günah �ç�n, salah �ç�n ve hüküm �ç�n dünya yı �lzam edecekt�r. 9- Günah �ç�n, çünkü bana �man etmezler; 10- Salah �ç�n, çünkü Baba’ma g�d�yorum ve artık ben� görmezs�n�z. 11- Ve hüküm �ç�n, ç ünkü bu dünyanın re�s�ne hükmed�lm�şt�r. 12- S�ze söyleyecek daha çok şeyler�m var; fakat ş�md� dayanamazsınız.
190
13- Fakat o hak�kat ruhu gel�nce s�ze her hak�kate yol gösterecek; z�ra kend�l�ğ�nden söylemeyecekt�r, fakat her ne �ş�t�rse söyle yecek ve gelecek şeyler� s�ze b�l d�recekt�r.
Y�ne İnc�l Yuhanna Bap 15. 26- Baba’dan s�ze göndereceğ�m TESELLİCİ, Baba’dan çıkan hak�kat ruhu, geld�ğ� zaman ben�m �ç�n o şahadet edecekt�r.
Yuhanna İnc� l�’nde l�’nde karşımıza karşı mıza çıkan çı kan ve b�lerek büyüttüğümüz b�r kel�me var: TESELLİCİ. Tesell�c� sıfatı �le �şaret ed�lmek �stenen ne olab�l�r? Cevap verel�m: İnc�l’de Yunanca yazılımda “Barakl�tus” kel�mes�, tesell�c� d�ye tercüme ed�lm�şt�r. Fakat or�j�nal İnc�l d�l� yunanca değ�l, Aram�ce-Süryan�ced�r. Barakl�tus kel�mes�n�n Süryan�ces� şudur: Munhamenna... Peygamber�m�z Muhammed adı �le olan fonet�k benzerl�k tesadüf müdür? Munhamenna kel�mes� Süryan�ce ne demek pek�? Övülmüş demek. İşte budur. Kur’an-ı Ker�m’de d�kkate şayan ve layığı �le üzer�nde çalışılmadığını düşündüğümüz b�rkaç ayet vardır, Duha Sures�’nden. 6- Sen� yet�m yet�m bulup da barındırmadı mı? mı? 7- Sen� yolunu kaybetm�ş olarak bulup da yola �letmed� m�? 8- Sen� �ht�yaç �ç�nde bulup da zeng�n zeng�n etmed� m�?
191
g�zl�d�r. Hem de Abdulmuttal�b �sm�nded�r g�zem. Bunu ş�md�l�k daha fazla açmayacağız. Sadece şunu d�yoruz k�; Hz. Muhammed b�r yet�m ve öksüz olarak rahmet�n, masum�yet ve hüznün peygamber�d�r. Hz. Muhammed (A.S.) ne k�msen�n babasıdır, ne de, k�msen�n akrabasıdır. Efend�m, b�l�nen tar�h d�yor k�, o Haş�moğullarından �d�. B�z de d�yoruz k� aç tavuk r üyasında dar ı görüyor. Tebl�ğ� Tebl�ğ� sırasında O mübarek’e kan kusturanlar, taşlayanlar, üzer�ne hayvan bağırsağı, sakatat fırlatanlar, gülüp alaya alanlar, devlete ve d�ne hâk�m olduktan sonra yü z seksen derece döndüler. Ve Ve sadece Peygamber�m�z�n davasına �nanmakla kalmadılar, kend�ler�n� akraba ederek, zaten aşırı ölçüde olan asab�yetç�/kavm�yetç� heyecanlarına yen� b�r heyecan ekled�ler. Peygambere akraba çıktılar. P�yango zeng�n�ne akraba çıkan çok olur m�sal�. Dedes�ne Abdulmuttal�b adını-k� Muttal�b�n köles� demekt�r- layık gören çöl t�lk�ler�, “Soyumuzdan peygamber çıktı” des�nler d�ye uydurma b�r kronoloj� ve soyağacı yapmışlardır. Abdulmuttal�b’�n üstel�k b�r adı zaten vardı: Şeybe. Hz. Muhammed (A.S.) babasını h�ç göremed�. Annes� �se sütanneye terk ett� g�tt�. Kab�les�, dedes�n�n durumundan dolayı, onu h�çb�r zaman asıl üye olarak görmed�. Ve �şte bu kaydu-şart altında ayet d�yor k�; “Sen� yet�m bulup da barındırmadı mı?”
“Sen� yet�m bulup da barındırmadı mı?” Yazının başında baş ında hüzün ve masum�yet peygamber�d�r demem�ş m�yd�k? Yet�m ve öksüzdür o. Hüznü oradan gel�r. Günahtan korunmuştur o. Masum�yet� de oradan gel�r. Yet�m ve Öksüz... Nasıl olur k�? Koskoca Kureyş’�n, Haş�moğulları kab�les�n�n b�r ferd� olacaksın da yet�m ve öksüz olacaksın. Olacak şey m�d�r bu? Şöyle b�r düşünel�m. O dev�r Mekkes�’ne g�del�m... Kureyş, şehr�n hâk�m�d�r. Kureyş�n �k� güçlü kab�les� var, yönet�m ve t�caret bunlardan soruluyor. Haş�m oğulları ve Ümeyye oğulları. Yan� günümüz Türk�yes�’n�n Koç ve Sabancılarıdır bunlar. Öyle b�r a�len�n b�rey� olan gar�ban olab�l�r m�? Olmaz elbette. E o halde neye dayanarak öksüz d�yoruz pek�? Ne demek �st�yoruz? Sır, dedes� Abdulmuttal�b’de
Evet, son sözler�m�z şöyle olsun: Sen� sev�yoruz ya Hz. Muhammed, sen� gerçekten sev�yoruz. Sen�n hüznünü ve masum�yet�n� sev�yoruz. Kurucusu olduğun gar�pler�n d�n� İslam’ı sev�yoruz. Dünyada b�z�m �ç�n, b�z� ışığa çıkarmak �ç�n çekt�ğ�n ç�leler� ve geç�rd�ğ�n sıkıntıları görüyor/b�l�yor ve m�nnet duyuyoruz. Sen�n ümmet�ne layık b�r fert olmaya çabalıyoruz.
192
193
13- Fakat o hak�kat ruhu gel�nce s�ze her hak�kate yol gösterecek; z�ra kend�l�ğ�nden söylemeyecekt�r, fakat her ne �ş�t�rse söyle yecek ve gelecek şeyler� s�ze b�l d�recekt�r.
Y�ne İnc�l Yuhanna Bap 15. 26- Baba’dan s�ze göndereceğ�m TESELLİCİ, Baba’dan çıkan hak�kat ruhu, geld�ğ� zaman ben�m �ç�n o şahadet edecekt�r.
Yuhanna İnc� l�’nde l�’nde karşımıza karşı mıza çıkan çı kan ve b�lerek büyüttüğümüz b�r kel�me var: TESELLİCİ. Tesell�c� sıfatı �le �şaret ed�lmek �stenen ne olab�l�r? Cevap verel�m: İnc�l’de Yunanca yazılımda “Barakl�tus” kel�mes�, tesell�c� d�ye tercüme ed�lm�şt�r. Fakat or�j�nal İnc�l d�l� yunanca değ�l, Aram�ce-Süryan�ced�r. Barakl�tus kel�mes�n�n Süryan�ces� şudur: Munhamenna... Peygamber�m�z Muhammed adı �le olan fonet�k benzerl�k tesadüf müdür? Munhamenna kel�mes� Süryan�ce ne demek pek�? Övülmüş demek. İşte budur. Kur’an-ı Ker�m’de d�kkate şayan ve layığı �le üzer�nde çalışılmadığını düşündüğümüz b�rkaç ayet vardır, Duha Sures�’nden. 6- Sen� yet�m yet�m bulup da barındırmadı mı? mı? 7- Sen� yolunu kaybetm�ş olarak bulup da yola �letmed� m�? 8- Sen� �ht�yaç �ç�nde bulup da zeng�n zeng�n etmed� m�?
g�zl�d�r. Hem de Abdulmuttal�b �sm�nded�r g�zem. Bunu ş�md�l�k daha fazla açmayacağız. Sadece şunu d�yoruz k�; Hz. Muhammed b�r yet�m ve öksüz olarak rahmet�n, masum�yet ve hüznün peygamber�d�r. Hz. Muhammed (A.S.) ne k�msen�n babasıdır, ne de, k�msen�n akrabasıdır. Efend�m, b�l�nen tar�h d�yor k�, o Haş�moğullarından �d�. B�z de d�yoruz k� aç tavuk r üyasında dar ı görüyor. Tebl�ğ� Tebl�ğ� sırasında O mübarek’e kan kusturanlar, taşlayanlar, üzer�ne hayvan bağırsağı, sakatat fırlatanlar, gülüp alaya alanlar, devlete ve d�ne hâk�m olduktan sonra yü z seksen derece döndüler. Ve Ve sadece Peygamber�m�z�n davasına �nanmakla kalmadılar, kend�ler�n� akraba ederek, zaten aşırı ölçüde olan asab�yetç�/kavm�yetç� heyecanlarına yen� b�r heyecan ekled�ler. Peygambere akraba çıktılar. P�yango zeng�n�ne akraba çıkan çok olur m�sal�. Dedes�ne Abdulmuttal�b adını-k� Muttal�b�n köles� demekt�r- layık gören çöl t�lk�ler�, “Soyumuzdan peygamber çıktı” des�nler d�ye uydurma b�r kronoloj� ve soyağacı yapmışlardır. Abdulmuttal�b’�n üstel�k b�r adı zaten vardı: Şeybe. Hz. Muhammed (A.S.) babasını h�ç göremed�. Annes� �se sütanneye terk ett� g�tt�. Kab�les�, dedes�n�n durumundan dolayı, onu h�çb�r zaman asıl üye olarak görmed�. Ve �şte bu kaydu-şart altında ayet d�yor k�; “Sen� yet�m bulup da barındırmadı mı?”
“Sen� yet�m bulup da barındırmadı mı?” Yazının başında baş ında hüzün ve masum�yet peygamber�d�r demem�ş m�yd�k? Yet�m ve öksüzdür o. Hüznü oradan gel�r. Günahtan korunmuştur o. Masum�yet� de oradan gel�r. Yet�m ve Öksüz... Nasıl olur k�? Koskoca Kureyş’�n, Haş�moğulları kab�les�n�n b�r ferd� olacaksın da yet�m ve öksüz olacaksın. Olacak şey m�d�r bu? Şöyle b�r düşünel�m. O dev�r Mekkes�’ne g�del�m... Kureyş, şehr�n hâk�m�d�r. Kureyş�n �k� güçlü kab�les� var, yönet�m ve t�caret bunlardan soruluyor. Haş�m oğulları ve Ümeyye oğulları. Yan� günümüz Türk�yes�’n�n Koç ve Sabancılarıdır bunlar. Öyle b�r a�len�n b�rey� olan gar�ban olab�l�r m�? Olmaz elbette. E o halde neye dayanarak öksüz d�yoruz pek�? Ne demek �st�yoruz? Sır, dedes� Abdulmuttal�b’de
Evet, son sözler�m�z şöyle olsun: Sen� sev�yoruz ya Hz. Muhammed, sen� gerçekten sev�yoruz. Sen�n hüznünü ve masum�yet�n� sev�yoruz. Kurucusu olduğun gar�pler�n d�n� İslam’ı sev�yoruz. Dünyada b�z�m �ç�n, b�z� ışığa çıkarmak �ç�n çekt�ğ�n ç�leler� ve geç�rd�ğ�n sıkıntıları görüyor/b�l�yor ve m�nnet duyuyoruz. Sen�n ümmet�ne layık b�r fert olmaya çabalıyoruz.
192
193
KADİM BİLGİYE DAİR
Tar�h boyunca b�zden düşünmem�z� değ�l, hep �nanmamızı �sted�ler. Halen de durum değ�şmed�. İnsanlık bu gün, b�r şeyler�n şafağına doğru yak laşmaktadır. Bazı gerçekler gerçekler açığa çakacaktır. Bazı yüzler kızaracak, bazı yüzler �se ağaracaktır. Duygu, düşünce, yaşam tarzı, �nanç ve felsefe alanında b�r kıyamet yaşanacaktır. Ancak, şafağın tanındak� bu ağartıyı sezen masal okuyucuları heybeler�ndek� son kırıntıları da ortaya sürmekten çek�nmeyecekler. Tan yer� ağarmaya başlarken, b�lm�ş olunuz k� �nsanın aklının son kez karıştırılması fırsatını bunlar kaçırmayacaklardır. İnsanlığı gerçekten ve b�lg�den asırlardır uzak tutan bu güruh, bu son pazarlarını �y� değerlend�rmek �steyeceklerd�r. Fakat... Naf�le olacaktır. Bunların elebaşları - b�l�nçl�ler� �y� b�l�yorlar k�, başka pazar kurulmayacaktır artık. Ve etk� ett�kler� gen�ş k�tleler, “�zden yürüyen” kes�n �nançlı, �flah olmaz, b�lmez robotlardır. Gerçek şudur k�, �nsanın aklının prangası, gene �nsan aklının kend�s�d�r. Yoksa b�nlerce yıl önce b�l�nenler� b�ze yen�den keş�f ett�rmezlerd�. Akadem�syenler Akadem�s yenler ve d�n d �n adamları adamla rı her ne kadar tar�hte ve bu gün düşmanlarmış g�b� görünseler de gerçekte onların düşman kardeşler oldukları ortaya çıkacaktır. B�rl�kte �nsanlığı �k� defa aldattıkları �ç�n ne kadar sev�nseler de azdır. Akadem�syenler, kad�m b�lg�ye değers�z b�r bakış açısı �le yaklaştılar. B�r öncek� sözler�n� havada bırakan her gel�şmey� göz ardı ed�p sakladılar. Kad�m b�lg�y� �lkel mağara adamının heyezanları olan m�toloj�kmasalsı b�r çeş�t değers�z f�güre �nd�rgeyerek bu muazzam potan194
195
KADİM BİLGİYE DAİR
Tar�h boyunca b�zden düşünmem�z� değ�l, hep �nanmamızı �sted�ler. Halen de durum değ�şmed�. İnsanlık bu gün, b�r şeyler�n şafağına doğru yak laşmaktadır. Bazı gerçekler gerçekler açığa çakacaktır. Bazı yüzler kızaracak, bazı yüzler �se ağaracaktır. Duygu, düşünce, yaşam tarzı, �nanç ve felsefe alanında b�r kıyamet yaşanacaktır. Ancak, şafağın tanındak� bu ağartıyı sezen masal okuyucuları heybeler�ndek� son kırıntıları da ortaya sürmekten çek�nmeyecekler. Tan yer� ağarmaya başlarken, b�lm�ş olunuz k� �nsanın aklının son kez karıştırılması fırsatını bunlar kaçırmayacaklardır. İnsanlığı gerçekten ve b�lg�den asırlardır uzak tutan bu güruh, bu son pazarlarını �y� değerlend�rmek �steyeceklerd�r. Fakat... Naf�le olacaktır. Bunların elebaşları - b�l�nçl�ler� �y� b�l�yorlar k�, başka pazar kurulmayacaktır artık. Ve etk� ett�kler� gen�ş k�tleler, “�zden yürüyen” kes�n �nançlı, �flah olmaz, b�lmez robotlardır. Gerçek şudur k�, �nsanın aklının prangası, gene �nsan aklının kend�s�d�r. Yoksa b�nlerce yıl önce b�l�nenler� b�ze yen�den keş�f ett�rmezlerd�. Akadem�syenler Akadem�s yenler ve d�n d �n adamları adamla rı her ne kadar tar�hte ve bu gün düşmanlarmış g�b� görünseler de gerçekte onların düşman kardeşler oldukları ortaya çıkacaktır. B�rl�kte �nsanlığı �k� defa aldattıkları �ç�n ne kadar sev�nseler de azdır. Akadem�syenler, kad�m b�lg�ye değers�z b�r bakış açısı �le yaklaştılar. B�r öncek� sözler�n� havada bırakan her gel�şmey� göz ardı ed�p sakladılar. Kad�m b�lg�y� �lkel mağara adamının heyezanları olan m�toloj�kmasalsı b�r çeş�t değers�z f�güre �nd�rgeyerek bu muazzam potan194
s�yelden �nsanlığın yararlanmasına engel oldular. D�n adamları �se, “günah” ded�ler. Kad�m öğret�ler� her şeye rağmen saklamak ve �nsanlığa sunmak �steyenler� �se cadılaştırıp şeytan�leşt�rerek yakıp yok ett�ler. Onları uzak durulması gereken b�r veba ve heyula hal�ne get�rd�ler. B�r�s� “Bırak bu masalları.”, derken, d�ğer� �se “Yanarsın Al�mallah!”, d�yerek noktayı koydu. İşte kardeşl�kler� buradan gel�yor d�n adamı ve akadem�syenler�n. Zavallı �nsanoğlu �se, 10 b�n yıl önce bulduğunu 10 b�n sene sonra yen�den keşfed�p sev�n�yor. Han� Anadolu’da çok b�l�nen “Fukaraya önce eşeğ�n� kaybett�r�p üzers�n, sonra buldurup sev�nd�r�rs�n” sözündek� g�b�. Oysa k� bu kad�m b�lg� b�ze her şey� açıklayan b�r b�lg�d�r. Geleceğ�m�z geçm�ş�m�zde saklıdır. İnsanoğlu gerçek k�ml�ğ�n�, m�syonunu, yaşadığı hayatın amacını ve nereden gel�p nereye doğru g�tt�ğ�n� bu günün k�taplarında boşuna aramasın, bulamaz. Meyhaneden çıkmış z�l-zurna sarhoş b�r berduş m�sal�... Yalpalayarakdüşe -kalka -kalk a g�den g �den �nsanoğlu, kend� kend�s�n�n kend�s�n �n cah�ca h�l�d�r. Ne k�m olduğunu, ne de nasıl ve n�ç�n yaratı ldığını b�lm�yor. b�l m�yor. Hayatı n�ç�n yaşadığını da b�lm�yor. Nerden geld�ğ�n� b�lmed�ğ� g�b�, ölünce nereye g�deceğ�n� de b�lm�yor. Zek� b�r varlığın bu kadar cah�l olması normal m�d�r? Bu günkü uygarlığımızı da y�ne kad�m öğret�lere borçluyuz. B�l�m ve fen, teknoloj�ler, hep b�r�ler�n�n muhalefet�ne rağmen gel�şmed� m�? Sümer, Mısır, Bab�l, H�t�t, Yunan, H�nt ve Ç�n uygarlıkları kad�m öğret�lere dayanarak kuruldular ve gel�şt�ler. Tab�� k� kad�m öğretmenler�n gözet�m�nde. Tekerleğ�, yazıyı, kanunları, tıbbı, m�mar�y�, matemat�ğ�, sulu tarımı vs... heps�n� onlar buldular ve b�ze armağan ett�ler. Onlar taş tabletlere şunu da yazdılar ama: “Yaptığımız ve bulduğumuz her ne �se onları b�ze ‘Tanrılar’ öğrett�.”
Bu kadar da gerçekç� ve dürüsttüler. Pek�, b�z bu b�lg�y� get�renlere tar�h�m�zde ve v�cdanımızda ne kadar yer açab�ld�k?
195
SAKLI BİLGİLER
Evet... Saklı b�lg�ler vardır. Dünya, hatta kâ�nat var olalı ber� b�rtakım b�lg�ler sadece sah�b�ne/hak edene/eh�l olana ver�lmek/ ulaştırılmak üzere beklet�lmekted�r. M�sal; B�z, tüm doğmuş ve doğacak olan tüm �nsanlar Elest denen b�r âlem veya noktada şu soruya muhatap olduk: “Ben, s�z�n Rabb�n�z değ�l m�y�m?” Cevap olarak hep�m�z “Evet sen, şüphes�z k� b�z�m Rabb�m�zs�n.” ded�k. Ş�md� bu sözünü hatırlayan var mıdır acaba? Sırların olmasının sebeb� aslında Rahmet boyutu da taşımaktadır. Z�ra bazı b�lg�ler vardır k� �nsanı �nsanlıktan çıkartır ve hatta çıldırtır. B�lg�, o b�lg�y� kaldırab�lecek ka ldırab�lecek bünye yoksa k�ş�de, ş�fa vermek yer�ne zeh�rler. Sakın ola k�, o sır torbasını b�r hed�ye paket� olarak hayal etmey�n. Müjdeler�, hed�yeler� de var tab�. Ama heps� bundan �baret değ�l. B�r zamanlar zaman lar Hz. Musa A.S. şöyle dem�şt�: “Ey Rab, bana yüzünü göster...” Ona şöyle den�ld�: “Bak, şu dağa tecell� edecek, o dağ dayanab�l�rse, sen de göreb�l�rs�n.” Ve dağ er�y�p mahvolunca… Hz. Musa A.S. bu �ş�n neden olamayacağını anladı ve secde ett�. Öze varırsak, sırlar neden var?
1- Adalet �ç�n var. Hak etmeyene ödül yok. Bedava h�çb�r şey yok. Çaba göstermeden n�mete ulaşmak yok.
2- Rahmet �ç�n var. Hazmedemeyecek olana sır ver�lmez, ver�l�rse ancak zarar ver�r. Zamansız ve altyapısız ver�lmes�, ancak zarar ver�r.
196
197
s�yelden �nsanlığın yararlanmasına engel oldular. D�n adamları �se, “günah” ded�ler. Kad�m öğret�ler� her şeye rağmen saklamak ve �nsanlığa sunmak �steyenler� �se cadılaştırıp şeytan�leşt�rerek yakıp yok ett�ler. Onları uzak durulması gereken b�r veba ve heyula hal�ne get�rd�ler. B�r�s� “Bırak bu masalları.”, derken, d�ğer� �se “Yanarsın Al�mallah!”, d�yerek noktayı koydu. İşte kardeşl�kler� buradan gel�yor d�n adamı ve akadem�syenler�n. Zavallı �nsanoğlu �se, 10 b�n yıl önce bulduğunu 10 b�n sene sonra yen�den keşfed�p sev�n�yor. Han� Anadolu’da çok b�l�nen “Fukaraya önce eşeğ�n� kaybett�r�p üzers�n, sonra buldurup sev�nd�r�rs�n” sözündek� g�b�. Oysa k� bu kad�m b�lg� b�ze her şey� açıklayan b�r b�lg�d�r. Geleceğ�m�z geçm�ş�m�zde saklıdır. İnsanoğlu gerçek k�ml�ğ�n�, m�syonunu, yaşadığı hayatın amacını ve nereden gel�p nereye doğru g�tt�ğ�n� bu günün k�taplarında boşuna aramasın, bulamaz. Meyhaneden çıkmış z�l-zurna sarhoş b�r berduş m�sal�... Yalpalayarakdüşe -kalka -kalk a g�den g �den �nsanoğlu, kend� kend�s�n�n kend�s�n �n cah�ca h�l�d�r. Ne k�m olduğunu, ne de nasıl ve n�ç�n yaratı ldığını b�lm�yor. b�l m�yor. Hayatı n�ç�n yaşadığını da b�lm�yor. Nerden geld�ğ�n� b�lmed�ğ� g�b�, ölünce nereye g�deceğ�n� de b�lm�yor. Zek� b�r varlığın bu kadar cah�l olması normal m�d�r? Bu günkü uygarlığımızı da y�ne kad�m öğret�lere borçluyuz. B�l�m ve fen, teknoloj�ler, hep b�r�ler�n�n muhalefet�ne rağmen gel�şmed� m�? Sümer, Mısır, Bab�l, H�t�t, Yunan, H�nt ve Ç�n uygarlıkları kad�m öğret�lere dayanarak kuruldular ve gel�şt�ler. Tab�� k� kad�m öğretmenler�n gözet�m�nde. Tekerleğ�, yazıyı, kanunları, tıbbı, m�mar�y�, matemat�ğ�, sulu tarımı vs... heps�n� onlar buldular ve b�ze armağan ett�ler. Onlar taş tabletlere şunu da yazdılar ama: “Yaptığımız ve bulduğumuz her ne �se onları b�ze ‘Tanrılar’ öğrett�.”
Bu kadar da gerçekç� ve dürüsttüler. Pek�, b�z bu b�lg�y� get�renlere tar�h�m�zde ve v�cdanımızda ne kadar yer açab�ld�k?
SAKLI BİLGİLER
Evet... Saklı b�lg�ler vardır. Dünya, hatta kâ�nat var olalı ber� b�rtakım b�lg�ler sadece sah�b�ne/hak edene/eh�l olana ver�lmek/ ulaştırılmak üzere beklet�lmekted�r. M�sal; B�z, tüm doğmuş ve doğacak olan tüm �nsanlar Elest denen b�r âlem veya noktada şu soruya muhatap olduk: “Ben, s�z�n Rabb�n�z değ�l m�y�m?” Cevap olarak hep�m�z “Evet sen, şüphes�z k� b�z�m Rabb�m�zs�n.” ded�k. Ş�md� bu sözünü hatırlayan var mıdır acaba? Sırların olmasının sebeb� aslında Rahmet boyutu da taşımaktadır. Z�ra bazı b�lg�ler vardır k� �nsanı �nsanlıktan çıkartır ve hatta çıldırtır. B�lg�, o b�lg�y� kaldırab�lecek ka ldırab�lecek bünye yoksa k�ş�de, ş�fa vermek yer�ne zeh�rler. Sakın ola k�, o sır torbasını b�r hed�ye paket� olarak hayal etmey�n. Müjdeler�, hed�yeler� de var tab�. Ama heps� bundan �baret değ�l. B�r zamanlar zaman lar Hz. Musa A.S. şöyle dem�şt�: “Ey Rab, bana yüzünü göster...” Ona şöyle den�ld�: “Bak, şu dağa tecell� edecek, o dağ dayanab�l�rse, sen de göreb�l�rs�n.” Ve dağ er�y�p mahvolunca… Hz. Musa A.S. bu �ş�n neden olamayacağını anladı ve secde ett�. Öze varırsak, sırlar neden var?
1- Adalet �ç�n var. Hak etmeyene ödül yok. Bedava h�çb�r şey yok. Çaba göstermeden n�mete ulaşmak yok.
2- Rahmet �ç�n var. Hazmedemeyecek olana sır ver�lmez, ver�l�rse ancak zarar ver�r. Zamansız ve altyapısız ver�lmes�, ancak zarar ver�r.
196
197
Yunus Emre, Taptuk Emre’n�n kapısında “Hamdık, p�şt�k Elhamdül�llah” derken b�r şey anlatmak �st�yordu. Demek k� “hamlıktan çıkmak, p�şmek” gerek�yor.
de ed�lemez olanı... Hem her noktada mevcut ve fakat aynı anda yoklukta/yok hükmünde Olan’ı… Her �sm�n O’nu ancak sınırlandırab�leceğ� VAR’ı… Nasıl anlatab�l�rs�n�z k�?
3-İmt�han Dünyası olduğu �ç�n var.
Bunlar ulu orta yazılamaz. Ancak, bazı �şaretler ver�leb�l�r. O kadar. Haz�nen�n kasası burada değ�l.
Burası b�r tat�l köyü değ�l kardeş�m. Bu dünya, b�r �mt�han ve sürgün mekânıdır. Her an devam edegelen b�r sınav var. Hayatın her anı b�r sınavdır. Doğumdan ölüme dek bu böyle sürer g�der. Olay bas�t: “Sınav esnasında kopya vermek yasaktır.” Yan� b�r ÖSYM sınavında kopya vermek yasak oluyor ve b�z bunu h�ç gar�p karşılamıyoruz da... Sonsuz yaşamın kapılarını açacak sınavda kopyanın yasak olmasını neden gar�ps�yoruz k�?
4-Vahy�n 4-Vahy�n doğası gereğ� �k� ucu var olduğu �ç�n var. var. Vahy�n, �nsana/d �nsana /dünyaya/f�z�k-varl ünyaya/f�z�k-varl ık âlem�ne dönük anlamı anlam ı vardır... B�r de, f�z�k ötes�ne/Varlık olmayana/Allah’a dönük, O’nun �nd�ndek� kes�n anlamı.
5-Vehb�/İlham 5-Vehb�/İlham �lm� ver�len peygamberler�n, bu �lm�n azını halka(Avam) halka(Avam) açıp, çoğunu �se özel seçt�kler� (Havass) bazı k�ş�lere verd�kler� �ç�n var. Peygamberlerde tüm çağların �lm� vardı. Fakat yaşadıkları dönem�n dönem�n �nsanlarının anlayab�lecekler� anlayab�lecekler� kadarını açtılar. Açıklayamayacakları b�lg�y� �se özel seçt�kler� bazı em�n ve zek� k�ş�lere verd�ler. Yapab�lecekler� başka b�r şey yoktu. Evet... İşte böyle. Sırlar b�rtakım makul sebeplerden dolayı vardır. Bu sebepler�n b�r kısmıdır bu yazdıklarımız. Yeterl� gel�r d�ye düşünüyoruz. Sırlar nerede pek�? Çoğu ortada aslında. O kadar bar�z k�... K�mse �nanamıyor. Bu da saklanmasını kes�n şek�lde garant� ed�yor. B�lenler�n gönüller�nded�r.
Bunu b�r defa ortaya koyalım. O’nu der�n�nde... Der�nl�kler�nde aramalısın. Sende... Evet... Sende O. Her �nsanın �ç�nde b�r görünmez program d�sket� vardır. Kurulmayı bekler. Orada her şey var. Her şey kayıtlı. O’nu özünde bulacaksın, başka yerde değ�l. K�mse sana O’nu söyleyemez. D�le gelmeyen� konuşmak nasıl mümkün olur k�? Alla h, “Âlemlere sığmam, s ığmam, ancak müm�n kulumun k ulumun ka lb�ne sığarım” dem�şt�r. Demek k� oraları fazla kurcalamamak gerek�r. Bu arada tab�� k� “Müm�n” ned�r? Onu da �y� b�lmek ve “Müsl�m” �le “Müm�n” kel�meler�n�n farkını �drak etmek de lazımdır. G�zl� saklı b�lg�ler, güz�de sırlar mevzuuna ben de takılmış durumdayım. İslam tüm �nsanlığa gelmed� m�? Allah ve Peygamber� k�mden ne saklıyor olab�l�r? D�n adına neden b�lg� saklanır? “ Y�ne d�yor k�; “İdrak dur umlarımız umlar ımız çok farklı, sank� ayr ı dünyaların �nsanlarıyız bu sebeple ben, mecbur kalmadığım sürece sess�z kalsam �y� olacak gal�ba.” Yukarıdak� Yukarıdak � �fadelerle �lg�l � söyleyecekler�m�z olacak: Ba hsed�len duruma, b�lg�ler� saklama k demek doğru doğru olmaz. Sadece anlaşılamayacak olanı zamanı gel�nceye kadar paketlemek demek daha doğru olur. 26 numara ayakkabı g�yen b�r çocuğa,36 numara b�r ayakkabı al ıp, büyüyünce vermek üzere üzere b�r kenara koymak m�sal�.
Der�nde... Der�nde ve sess�zl�kte. Söylenecek değ�l, yaşanacak şeylerd�r çoğu. Zamanın ve mekânın sarmalında... Zamanın ve mekânın kıskacında, düşünce boyutunda ne anlatacaksınız? Zamansız ve mekânsız Olan’ı... Şekl� şemal� olmayanı... Tab�r ve �fa-
Hz. İsa’nın (A.S.) 12 havar�s� vardı. Hz. Musa’nın (A.S.) 70 kâh�n� vardı. Peygamber�m�z�n “özel” eğ�tt�ğ� k�ş�ler vardı. Hz. Al�, Hz. Ebubek�r, Ebu Hureyre, İbn-� Mesud, Selman-ı Far�s�, Zeyd b�n Sab�t g�b�. Ebu Hureyre şöyle d�yor: “Ben bu konuda (Kend�s�ne b�r şey sorulmuş) bana Peygamber�n öğrett�kler�n� söylesem, s�z ben�m başımı kesers�n�z.” Or�j�nal� �se şöyle: Ebu Hüreyre Hüreyre (R.A.) anlatıyor: “Resulullah’dan (A.S) �k� kap �l�m hıf-
198
199
Yunus Emre, Taptuk Emre’n�n kapısında “Hamdık, p�şt�k Elhamdül�llah” derken b�r şey anlatmak �st�yordu. Demek k� “hamlıktan çıkmak, p�şmek” gerek�yor.
de ed�lemez olanı... Hem her noktada mevcut ve fakat aynı anda yoklukta/yok hükmünde Olan’ı… Her �sm�n O’nu ancak sınırlandırab�leceğ� VAR’ı… Nasıl anlatab�l�rs�n�z k�?
3-İmt�han Dünyası olduğu �ç�n var.
Bunlar ulu orta yazılamaz. Ancak, bazı �şaretler ver�leb�l�r. O kadar. Haz�nen�n kasası burada değ�l.
Burası b�r tat�l köyü değ�l kardeş�m. Bu dünya, b�r �mt�han ve sürgün mekânıdır. Her an devam edegelen b�r sınav var. Hayatın her anı b�r sınavdır. Doğumdan ölüme dek bu böyle sürer g�der. Olay bas�t: “Sınav esnasında kopya vermek yasaktır.” Yan� b�r ÖSYM sınavında kopya vermek yasak oluyor ve b�z bunu h�ç gar�p karşılamıyoruz da... Sonsuz yaşamın kapılarını açacak sınavda kopyanın yasak olmasını neden gar�ps�yoruz k�?
4-Vahy�n 4-Vahy�n doğası gereğ� �k� ucu var olduğu �ç�n var. var. Vahy�n, �nsana/d �nsana /dünyaya/f�z�k-varl ünyaya/f�z�k-varl ık âlem�ne dönük anlamı anlam ı vardır... B�r de, f�z�k ötes�ne/Varlık olmayana/Allah’a dönük, O’nun �nd�ndek� kes�n anlamı.
5-Vehb�/İlham 5-Vehb�/İlham �lm� ver�len peygamberler�n, bu �lm�n azını halka(Avam) halka(Avam) açıp, çoğunu �se özel seçt�kler� (Havass) bazı k�ş�lere verd�kler� �ç�n var. Peygamberlerde tüm çağların �lm� vardı. Fakat yaşadıkları dönem�n dönem�n �nsanlarının anlayab�lecekler� anlayab�lecekler� kadarını açtılar. Açıklayamayacakları b�lg�y� �se özel seçt�kler� bazı em�n ve zek� k�ş�lere verd�ler. Yapab�lecekler� başka b�r şey yoktu. Evet... İşte böyle. Sırlar b�rtakım makul sebeplerden dolayı vardır. Bu sebepler�n b�r kısmıdır bu yazdıklarımız. Yeterl� gel�r d�ye düşünüyoruz. Sırlar nerede pek�? Çoğu ortada aslında. O kadar bar�z k�... K�mse �nanamıyor. Bu da saklanmasını kes�n şek�lde garant� ed�yor. B�lenler�n gönüller�nded�r.
Bunu b�r defa ortaya koyalım. O’nu der�n�nde... Der�nl�kler�nde aramalısın. Sende... Evet... Sende O. Her �nsanın �ç�nde b�r görünmez program d�sket� vardır. Kurulmayı bekler. Orada her şey var. Her şey kayıtlı. O’nu özünde bulacaksın, başka yerde değ�l. K�mse sana O’nu söyleyemez. D�le gelmeyen� konuşmak nasıl mümkün olur k�? Alla h, “Âlemlere sığmam, s ığmam, ancak müm�n kulumun k ulumun ka lb�ne sığarım” dem�şt�r. Demek k� oraları fazla kurcalamamak gerek�r. Bu arada tab�� k� “Müm�n” ned�r? Onu da �y� b�lmek ve “Müsl�m” �le “Müm�n” kel�meler�n�n farkını �drak etmek de lazımdır. G�zl� saklı b�lg�ler, güz�de sırlar mevzuuna ben de takılmış durumdayım. İslam tüm �nsanlığa gelmed� m�? Allah ve Peygamber� k�mden ne saklıyor olab�l�r? D�n adına neden b�lg� saklanır? “ Y�ne d�yor k�; “İdrak dur umlarımız umlar ımız çok farklı, sank� ayr ı dünyaların �nsanlarıyız bu sebeple ben, mecbur kalmadığım sürece sess�z kalsam �y� olacak gal�ba.” Yukarıdak� Yukarıdak � �fadelerle �lg�l � söyleyecekler�m�z olacak: Ba hsed�len duruma, b�lg�ler� saklama k demek doğru doğru olmaz. Sadece anlaşılamayacak olanı zamanı gel�nceye kadar paketlemek demek daha doğru olur. 26 numara ayakkabı g�yen b�r çocuğa,36 numara b�r ayakkabı al ıp, büyüyünce vermek üzere üzere b�r kenara koymak m�sal�.
Der�nde... Der�nde ve sess�zl�kte. Söylenecek değ�l, yaşanacak şeylerd�r çoğu. Zamanın ve mekânın sarmalında... Zamanın ve mekânın kıskacında, düşünce boyutunda ne anlatacaksınız? Zamansız ve mekânsız Olan’ı... Şekl� şemal� olmayanı... Tab�r ve �fa-
Hz. İsa’nın (A.S.) 12 havar�s� vardı. Hz. Musa’nın (A.S.) 70 kâh�n� vardı. Peygamber�m�z�n “özel” eğ�tt�ğ� k�ş�ler vardı. Hz. Al�, Hz. Ebubek�r, Ebu Hureyre, İbn-� Mesud, Selman-ı Far�s�, Zeyd b�n Sab�t g�b�. Ebu Hureyre şöyle d�yor: “Ben bu konuda (Kend�s�ne b�r şey sorulmuş) bana Peygamber�n öğrett�kler�n� söylesem, s�z ben�m başımı kesers�n�z.” Or�j�nal� �se şöyle: Ebu Hüreyre Hüreyre (R.A.) anlatıyor: “Resulullah’dan (A.S) �k� kap �l�m hıf-
198
199
zıma aldım. Bunlardan b�r�n� aranızda neşrett�m. Ama d�ğer�n� söyleyecek olsam şu gırtlağımı kesers�n�z.” [Buhârî, İlm 42.][6]
O, �sted�, “Kün (OL)” ded�, oldu. Demek k� evren/âlemler, düşüncen�n ürünüdür. Tab� �ç�ndek�ler de öyle. Bazı şeyler, sank�... Sank� b�z öyle �sted�ğ�m�z ve onlara öyle baktığımız �ç�n öyleler. Öyle olmadıkları halde, b�z�m onları görmek �sted�ğ�m�z şek�lde görünürler. Fersah fersah mesafelerden, ışık yılı uzaklıklardan gelen kozm�k ışınlar var. Bu enerj�ler nasıl b�r b�lg� kodu taşıyor olab�l�r acaba? B�z�m beyn�m�z henüz bunları almıyor/algılayamıyor. M.Ö.8000’ler. Son buzul çağı sona erd�. B�r şey oldu... Acaba n’oldu? İnsanlar hızla düşünmeye ve yen� yen� şeyler keşfetmeye başladılar. O günden bu güne çok şeyler başardık. Marsa kadar ulaştık. Heps� topu toplu 10.000 yılda! Pek�, daha önces�nde, 2 m�lyon yıl neden yattık-uyuduk acaba? Mağaradan -kovuğa gez babam gez. Acaba b�z düşünmeye başladığımız yılı 10 b�n yıl değ�l de... 2 m�lyon yıl olarak kabul etseyd�k, acaba bu gün �nsanlık nerede olurdu? Sayısız evrenler ve bu kadar şuurlu varlıklar/sak�nler... Bu kadar düşünce-deney�m-tecrübe-b�lg�-b�r�k�m... r�k� m... B�r yere g�d�yor ve boşalıyor olmal ı herhalde. Ve o mermerkez� b�l�nç/Toplam B�l�nç/Küll-� B�l�nç veya her ne �se O üst b�l�nçten ve hatta alt b�l�nçten o merkez arasında b�r bağlantı olmalı k�, oraya atılan oraya gönder�ls�n. Ve gerekt�ğ�nde orası �le temas da kurulab�ls�n. İnsanlığın g�zl� tar�h�, �nsanlıktan saklanmaktadır. Veya ben öyle düşünüyorum. Bunu saklamak da kolay olmasa gerekt�r. Böyle b�r şey� nereye saklardım acaba? Buldum! Buzdolabında! Kullanılacağı güne kadar tazel�ğ�n� de korur bu şek�lde. Böyle b�r yer var mı dünyada? Var... Antarkt�ka. Sah�, b�rden aklıma geld�. Her kıtanın b�r ırksal özell�ğ� var, öyle değ�l m�? Asya’da sarı-çek�k gözlü ırk. Afr�ka’da zenc�ler. Avrupa’da beyaz ırk. Amer�ka’da Kızılder�l�ler. Avustralya’da Aborj�nler. Ya Antarkt� ka? Orası Oras ı bugün 2 �la 4 km buzla kaplı olab�l�r. Ancak, esk�den böyle olmadığını ve trop�kal b�r �kl�me sah�p olduğunu b�l�yoruz bu gün. Antarkt�kalılar neredeler acaba? Geçm�ş�n �lkeller�n�n “Tanrı” ded�k-
Her d�nde, avam-havass �k�lem� vardır. Yan� sırlar vardır. Bu real�ted�r... Kes�n b�r gerçekt�r. Z�ra vahy�n �k� yönü vardır. 1-Vahy�n Dünyaya/f�z�k âleme/İnsanlığa dönük anlamı. 2-Vahy�n, kaynağa/Rabbe/F�z�k ötes� âleme dönük anlamı. Bunu ancak bu kadar açab�l�r�z... k� anlaşılması gerek�r. İnsan, zaten kend�nden-kend�ne b�r s�stem�n �çer�s�nded�r. Kend� ‘Öz’ünde bulamadığını başka yerde bulması �mkânsız ve araması da manasızdır. İnsan... Kend� “Öz’ündek� Allah’a �badet etmekted�r. Kend� “Öz”ündek� Allah cc.a secde etmekted�r. İsteyerek veya �stemeyerek Allah’ı tesp�h etmekted�r. Düşünce, elektromanyet�k dalga yapısındadır. Yan� enerj�d�r. Madde ned�r? O da enerj�d�r. F�z�k der k�; Madde, enerj�n�n t�treş�m�n� m�n�muma �nd�rd�ğ� andak� hal�/durumudur. O halde madde ve düşünce aynı “Şey”d�r. “Şey” d�r. İnsan da madde (vücut) ve düşünceden �barett�r. O, �sm� Yüce Olan, Düşündü ve bunlar oldu. (Evrenler, maddeler, mahlûkat, her şey…) O halde her şey aynı “ŞEY”d�r. Her şey�n aslı esası BİR ve TEK’t�r. İşte bu TEK-l�k TEK-l�k kıy ısında, Tevh�d’�n Tevh�d’�n şafağının �lk ışıkları/şuaları aksederler. Yol Yol da burada başla r. Sonsuza uzanır g�der. Z�h�n... O h�ç uyumaz. Düşünceler akar durur. B�r kısmını açmak/paylaşmak �sted�k. Madde, aslında enerj�n�n b�r hal�d�r. Enerj� artmazmış, eks�lmezm�ş. “Var olan enerj� yok ed�lemez. Yoktan da enerj� var ed�lemez”. Bu, enerj�n�n sakınımı kanunudur. Her şey aslında enerj�d�r. Düşünceler de enerj�d�r. Bey�n, düşünürken elektromanyet�k dalga yapısında ener j� üret�r. Hatta hastanelerde bunu ölçen b�r alet b�le vardır: Elektroensefalograf. Bu alet, bey�nden boşalan elektr�ğ�/ener j�y� ölçer. Sara hastalığının hastalı ğının teşh�s�nde bundan faydalanıl ır. Demek k�, düşünce �le madde arasında b�r �l�şk� vardır. Çünkü �k�s� de enerj�d�r. Köken aynı.
20 0
201
zıma aldım. Bunlardan b�r�n� aranızda neşrett�m. Ama d�ğer�n� söyleyecek olsam şu gırtlağımı kesers�n�z.” [Buhârî, İlm 42.][6]
Her d�nde, avam-havass �k�lem� vardır. Yan� sırlar vardır. Bu real�ted�r... Kes�n b�r gerçekt�r. Z�ra vahy�n �k� yönü vardır. 1-Vahy�n Dünyaya/f�z�k âleme/İnsanlığa dönük anlamı. 2-Vahy�n, kaynağa/Rabbe/F�z�k ötes� âleme dönük anlamı. Bunu ancak bu kadar açab�l�r�z... k� anlaşılması gerek�r. İnsan, zaten kend�nden-kend�ne b�r s�stem�n �çer�s�nded�r. Kend� ‘Öz’ünde bulamadığını başka yerde bulması �mkânsız ve araması da manasızdır. İnsan... Kend� “Öz’ündek� Allah’a �badet etmekted�r. Kend� “Öz”ündek� Allah cc.a secde etmekted�r. İsteyerek veya �stemeyerek Allah’ı tesp�h etmekted�r. Düşünce, elektromanyet�k dalga yapısındadır. Yan� enerj�d�r. Madde ned�r? O da enerj�d�r. F�z�k der k�; Madde, enerj�n�n t�treş�m�n� m�n�muma �nd�rd�ğ� andak� hal�/durumudur. O halde madde ve düşünce aynı “Şey”d�r. “Şey” d�r. İnsan da madde (vücut) ve düşünceden �barett�r. O, �sm� Yüce Olan, Düşündü ve bunlar oldu. (Evrenler, maddeler, mahlûkat, her şey…) O halde her şey aynı “ŞEY”d�r. Her şey�n aslı esası BİR ve TEK’t�r. İşte bu TEK-l�k TEK-l�k kıy ısında, Tevh�d’�n Tevh�d’�n şafağının �lk ışıkları/şuaları aksederler. Yol Yol da burada başla r. Sonsuza uzanır g�der. Z�h�n... O h�ç uyumaz. Düşünceler akar durur. B�r kısmını açmak/paylaşmak �sted�k. Madde, aslında enerj�n�n b�r hal�d�r. Enerj� artmazmış, eks�lmezm�ş. “Var olan enerj� yok ed�lemez. Yoktan da enerj� var ed�lemez”. Bu, enerj�n�n sakınımı kanunudur. Her şey aslında enerj�d�r. Düşünceler de enerj�d�r. Bey�n, düşünürken elektromanyet�k dalga yapısında ener j� üret�r. Hatta hastanelerde bunu ölçen b�r alet b�le vardır: Elektroensefalograf. Bu alet, bey�nden boşalan elektr�ğ�/ener j�y� ölçer. Sara hastalığının hastalı ğının teşh�s�nde bundan faydalanıl ır. Demek k�, düşünce �le madde arasında b�r �l�şk� vardır. Çünkü �k�s� de enerj�d�r. Köken aynı.
O, �sted�, “Kün (OL)” ded�, oldu. Demek k� evren/âlemler, düşüncen�n ürünüdür. Tab� �ç�ndek�ler de öyle. Bazı şeyler, sank�... Sank� b�z öyle �sted�ğ�m�z ve onlara öyle baktığımız �ç�n öyleler. Öyle olmadıkları halde, b�z�m onları görmek �sted�ğ�m�z şek�lde görünürler. Fersah fersah mesafelerden, ışık yılı uzaklıklardan gelen kozm�k ışınlar var. Bu enerj�ler nasıl b�r b�lg� kodu taşıyor olab�l�r acaba? B�z�m beyn�m�z henüz bunları almıyor/algılayamıyor. M.Ö.8000’ler. Son buzul çağı sona erd�. B�r şey oldu... Acaba n’oldu? İnsanlar hızla düşünmeye ve yen� yen� şeyler keşfetmeye başladılar. O günden bu güne çok şeyler başardık. Marsa kadar ulaştık. Heps� topu toplu 10.000 yılda! Pek�, daha önces�nde, 2 m�lyon yıl neden yattık-uyuduk acaba? Mağaradan -kovuğa gez babam gez. Acaba b�z düşünmeye başladığımız yılı 10 b�n yıl değ�l de... 2 m�lyon yıl olarak kabul etseyd�k, acaba bu gün �nsanlık nerede olurdu? Sayısız evrenler ve bu kadar şuurlu varlıklar/sak�nler... Bu kadar düşünce-deney�m-tecrübe-b�lg�-b�r�k�m... r�k� m... B�r yere g�d�yor ve boşalıyor olmal ı herhalde. Ve o mermerkez� b�l�nç/Toplam B�l�nç/Küll-� B�l�nç veya her ne �se O üst b�l�nçten ve hatta alt b�l�nçten o merkez arasında b�r bağlantı olmalı k�, oraya atılan oraya gönder�ls�n. Ve gerekt�ğ�nde orası �le temas da kurulab�ls�n. İnsanlığın g�zl� tar�h�, �nsanlıktan saklanmaktadır. Veya ben öyle düşünüyorum. Bunu saklamak da kolay olmasa gerekt�r. Böyle b�r şey� nereye saklardım acaba? Buldum! Buzdolabında! Kullanılacağı güne kadar tazel�ğ�n� de korur bu şek�lde. Böyle b�r yer var mı dünyada? Var... Antarkt�ka. Sah�, b�rden aklıma geld�. Her kıtanın b�r ırksal özell�ğ� var, öyle değ�l m�? Asya’da sarı-çek�k gözlü ırk. Afr�ka’da zenc�ler. Avrupa’da beyaz ırk. Amer�ka’da Kızılder�l�ler. Avustralya’da Aborj�nler. Ya Antarkt� ka? Orası Oras ı bugün 2 �la 4 km buzla kaplı olab�l�r. Ancak, esk�den böyle olmadığını ve trop�kal b�r �kl�me sah�p olduğunu b�l�yoruz bu gün. Antarkt�kalılar neredeler acaba? Geçm�ş�n �lkeller�n�n “Tanrı” ded�k-
20 0
201
ler�, “Her şey� b�ze onlar öğrett�” ded�kler� “Tanrılar” nerden gelm�şlerd�? Göklerde gürleyerek �lerleyen taşıtları/V�manaları �le gezen ve kıtalar arasında b�r jet sosyete g�b� dolaşanlar... P�ram�t m�mar�s�n� üç kıtada da başlatanlar (Asya’da Sümer, Ç�n, Kamboçya-Anghkor, Amer�ka’da Meks�ka ve Peru p�ram�tler�, Afr�ka’da Mısırın Ehramları), heykellerde tıpkı �nsanlara benzed�kler� anlaşılanlar, “Nef�l�m” adı ver�lenler... Armut t�pl�, arkaya uzanmış gen�ş kafataslı ve aşırı beyaz-parlak tenl�ler... Altın reng� engereks� gözlüler, �nce-uzun boylular... Antarkt�ka Antarkt�k a ırkı mıydı acaba? Cevap orada, 2-3 km kalı nlıkta k� buzların altında olab�l�r m�? Sorular, sorular… Zaman... Mekâna ve harekete bağlı olarak oluşan ve mekândak� konumların b�rb�r�ler�ne göre durumlarıdır. Çünkü mekân ve hareket yoksa zaman da yoktur. Gen�şleyeb�len ve daralab�len,last�k g�b� uzayıp kısalab�len şeyd�r zaman. Esk�lerde b�r dönem zamana öyle b�r saygı göster�lm�ş k�, hatta zamana tapılmış, yücelt�lm�ş, Zurvan adı ver�lm�ş, Kronos denm�ş, müteal varlık yer�ne geç�r�lm�ş. Oysak� zaman da yaratılmıştır. Andak� b�r noktada. Mahluktur yan�. Halk eden (Yaratan) değ�l. Peygambere sordular: “B�ze Allah’ı anlatır mısın?” Peygamber cevap verd�: “Allah vardı ve başka b�r şey yoktu”. Bu cevabı anlayamadılar... G�d�p Hz. Al�’ye (R.A.) sordular. Hz. Al� söyled�: “Allah, halen de öyled�r”. Peygambere başka b�r soru sordular: “Allah nereded�r? Peygamber cevap verd�: “Allah cc. Âma’dadır”. Sordular: “Âma “Âma ned�r?” Peygamber y�ne cevap verd�: “Âma, üstünde ve altında hava olmayan, boşluktur”. İlg�nç b�r şeyd�r zaman. Yaradan �nd�nde olmuş b�tm�ş b�r şeyd�r b�z�mk�s�. Her ne yapıyor, düşünüyor, konuşuyor ve yazıyorsak, gördüğümüz ve yaptığımız her şey, göster�mden kalkmış esk� b�r Charl�e Chapl�n f�lm�n�n, s�yah- beyaz soluk kareler�d�r sadece. Var olan her şey, var olduğu andan �t�baren “ bozulur”. Bozulur, yan�, dağılma ve çürüme dönem� başlar. Öyle �se varlık,
yok olmaya doğru g�den ve yok hükmünde b�r şey olsa gerekt�r. Z�ra var ded�ğ�m�z ded�ğ�m �z şeyler aslında yok oluşun sürec�nden çek�l�p alınmış b�r fotoğraf kares�d�r sadece. Ve her şey yokluğa doğru g�tmekted�r. Varacaklar yer ‘Yokluk/Âma’ dır. Çıktıkları yer de aslında orasıydı. “Sadece O vardır, Sadece Vechullah bak�d�r” derken kasted�len de budur.
Evet... O’nun dışında b�r varlık yoktur. O’nun dışında b�r hayat sah�b� yoktur. O’nun dışında b�r �rade/B�l�nç de yoktur. O’nun dışında h�ç b�r şey yoktur. O vardır. O’nun dışı veya �ç� de yoktur. Dolayısıyla, yokluk d�ye b�r şey de yoktur. Son sözler�m�z de şu olsun; her şey O’ndandır ama O değ�ld�r. Değ�ld�r, çünkü Varlık (Âlemler), O’nun sonsuzluğunu, �ğne ucu kadar b�le kapsayamaz. O �se, her şey� kapsayandır, kuşatandır. Öyle ya... Neden yaratıyordu? Bu yaratış, O Zat-ı Akdes �ç�n b�r terc�h m�yd�? Yoksa b�r zorunluluk muydu? muydu? Maksadı /Muradı ne �d�? B�z, her şey, ne �ç�n vardık? B�z�m statümüz “Kul” olmaktı. Pek�, Kul ve kulluk ne �d�?
202
203
Ve başlar saat çalışmaya, düştün mü zamanın pençes�ne? pençes�ne? Doğduğun an, aynı zamanda öldüğün andır. Süreç başlamıştır çünkü. Tüm d�nler, f�lozoflar şunu derler esas olarak; Dünya boştur, hayat b�r rüyadır, burası geç�c� b�r seraptır. Doğrudur bu söylenenler, aynen böyled�r. Fakat b�z y�ne de bu Dünya �ç�n debelen�p dururuz değ�l m�? Olan şudur: Yaradan’ın �nd�nde olmuş-b�tm�ş b�r vaka, zamanın gen�şlem�ş bandında geçm�şş�md�k� ve gelecek zaman olarak algılanmaktadır sadece. Rabb�n �nd�nde zaman bandında gen�şl�k sıfırdır. Yok hükmünded�r. B�z�m boyutta �se m�lyarlarca yıllık gen�şleme vardır. Bant aynı banttır. Fakat gen�şl�k farklıdır. Bu noktaları kavrayan b�r akıl, her olay ve objey� bu noktadan seyreder �se, gerçekte olmuşb�tm�ş b�r f�lm�n m�lyarlarca yıl önces� kadar, şu andan (Günümüzden) m�lyarlarca yıl sonrasının da aynı şek�lde yaşlı ve bayat olmak durumunda olduğunu fark edecekt�r. Ve anlayacaktır k� ; O’dur var olan. O’dur d�r� ve taze olan. O’dur esk�mez olan.
ler�, “Her şey� b�ze onlar öğrett�” ded�kler� “Tanrılar” nerden gelm�şlerd�? Göklerde gürleyerek �lerleyen taşıtları/V�manaları �le gezen ve kıtalar arasında b�r jet sosyete g�b� dolaşanlar... P�ram�t m�mar�s�n� üç kıtada da başlatanlar (Asya’da Sümer, Ç�n, Kamboçya-Anghkor, Amer�ka’da Meks�ka ve Peru p�ram�tler�, Afr�ka’da Mısırın Ehramları), heykellerde tıpkı �nsanlara benzed�kler� anlaşılanlar, “Nef�l�m” adı ver�lenler... Armut t�pl�, arkaya uzanmış gen�ş kafataslı ve aşırı beyaz-parlak tenl�ler... Altın reng� engereks� gözlüler, �nce-uzun boylular... Antarkt�ka Antarkt�k a ırkı mıydı acaba? Cevap orada, 2-3 km kalı nlıkta k� buzların altında olab�l�r m�? Sorular, sorular… Zaman... Mekâna ve harekete bağlı olarak oluşan ve mekândak� konumların b�rb�r�ler�ne göre durumlarıdır. Çünkü mekân ve hareket yoksa zaman da yoktur. Gen�şleyeb�len ve daralab�len,last�k g�b� uzayıp kısalab�len şeyd�r zaman. Esk�lerde b�r dönem zamana öyle b�r saygı göster�lm�ş k�, hatta zamana tapılmış, yücelt�lm�ş, Zurvan adı ver�lm�ş, Kronos denm�ş, müteal varlık yer�ne geç�r�lm�ş. Oysak� zaman da yaratılmıştır. Andak� b�r noktada. Mahluktur yan�. Halk eden (Yaratan) değ�l. Peygambere sordular: “B�ze Allah’ı anlatır mısın?” Peygamber cevap verd�: “Allah vardı ve başka b�r şey yoktu”. Bu cevabı anlayamadılar... G�d�p Hz. Al�’ye (R.A.) sordular. Hz. Al� söyled�: “Allah, halen de öyled�r”. Peygambere başka b�r soru sordular: “Allah nereded�r? Peygamber cevap verd�: “Allah cc. Âma’dadır”. Sordular: “Âma “Âma ned�r?” Peygamber y�ne cevap verd�: “Âma, üstünde ve altında hava olmayan, boşluktur”. İlg�nç b�r şeyd�r zaman. Yaradan �nd�nde olmuş b�tm�ş b�r şeyd�r b�z�mk�s�. Her ne yapıyor, düşünüyor, konuşuyor ve yazıyorsak, gördüğümüz ve yaptığımız her şey, göster�mden kalkmış esk� b�r Charl�e Chapl�n f�lm�n�n, s�yah- beyaz soluk kareler�d�r sadece. Var olan her şey, var olduğu andan �t�baren “ bozulur”. Bozulur, yan�, dağılma ve çürüme dönem� başlar. Öyle �se varlık,
Evet... O’nun dışında b�r varlık yoktur. O’nun dışında b�r hayat sah�b� yoktur. O’nun dışında b�r �rade/B�l�nç de yoktur. O’nun dışında h�ç b�r şey yoktur. O vardır. O’nun dışı veya �ç� de yoktur. Dolayısıyla, yokluk d�ye b�r şey de yoktur. Son sözler�m�z de şu olsun; her şey O’ndandır ama O değ�ld�r. Değ�ld�r, çünkü Varlık (Âlemler), O’nun sonsuzluğunu, �ğne ucu kadar b�le kapsayamaz. O �se, her şey� kapsayandır, kuşatandır. Öyle ya... Neden yaratıyordu? Bu yaratış, O Zat-ı Akdes �ç�n b�r terc�h m�yd�? Yoksa b�r zorunluluk muydu? muydu? Maksadı /Muradı ne �d�? B�z, her şey, ne �ç�n vardık? B�z�m statümüz “Kul” olmaktı. Pek�, Kul ve kulluk ne �d�?
202
203
Tüm bu soruların cevabını b�lmek ve daha da öneml�s� bunun özümseyeb�lmek, �çselleşt�reb�lmek, takd�r ed�l�r k� az şey değ�ld�r. İy� b�r temel olur bu “yolcu” �ç�n. Lego tablosunda da öneml� b�r panoyu kapatarak ortaya çıkarır. Genel resme da�r b�r bel�rs�zl�k de olsa şek�l oluşturur. Belk� de acele ett�k. İht�mald�r k� henüz zamanı gelmem�ş b�lg�ler� açık etme hatasına düşecekt�k. Belk� de b�z bunları açıklamaya, d�ğerler� de duymaya hazır değ�ld�k. “Han�f; Tevh�d ak�des�n� tak�p eden, Allah �le beraber başka b�r tanrı ed�nmekten uzak olan ve uzak duran, tüm d�nler� tevh�d� bakış açısı �le “cem” eden, kabul ve tasd�k eden, kabuğa değ�l; Öz’e yönelen, vah�y �le kad�m b�lg�y� b�rleşt�r�p, kodları çözerek “okuyab�len” k�ş�d�r. Bu k�ş�n�n d�s�pl�n�ne/yoluna �se “Han�fl�k” den�r. Yapmış olduğum bu tanımlama ben�m “Han�f�m” ded�ğ�mde �fade etmek �sted�kler�m� kapsamaktadır. Dolayısı �le başkasının tanımlamasını tam olarak kapsamayab�l�r. Bu bakımdan netl�k �stemen�zde haklılık payı vardır. Ancak; Han�fl�k, Han�f l�k, b�ze göre k�ş�ye k� ş�ye görel�l�kte çok da d a esnek b�r tanım değ�ld�r. Bell� b�r yere kadar esneyeb�l�r. Her ne kadar Hz. İbrah�m (A.S) �le başlatılıyor görünürse de; b�ze göre Hz. İbrah�m önces� de b�r han�fl�k olmalıdır. Z�ra Hz. İbrah�m’�n (A.S.) yaşamı, MÖ. 2100 yıllarına tar�hlend�r�lmekted�r. Yan� günümüzden 4100 yıl önces�ne... Bu bakış açısı vey a metodolo j�n�n (Han�fl� (Han� fl�k) k) çok daha ger�lere uzanması gerekl�d�r.
yok olmaya doğru g�den ve yok hükmünde b�r şey olsa gerekt�r. Z�ra var ded�ğ�m�z ded�ğ�m �z şeyler aslında yok oluşun sürec�nden çek�l�p alınmış b�r fotoğraf kares�d�r sadece. Ve her şey yokluğa doğru g�tmekted�r. Varacaklar yer ‘Yokluk/Âma’ dır. Çıktıkları yer de aslında orasıydı. “Sadece O vardır, Sadece Vechullah bak�d�r” derken kasted�len de budur. Ve başlar saat çalışmaya, düştün mü zamanın pençes�ne? pençes�ne? Doğduğun an, aynı zamanda öldüğün andır. Süreç başlamıştır çünkü. Tüm d�nler, f�lozoflar şunu derler esas olarak; Dünya boştur, hayat b�r rüyadır, burası geç�c� b�r seraptır. Doğrudur bu söylenenler, aynen böyled�r. Fakat b�z y�ne de bu Dünya �ç�n debelen�p dururuz değ�l m�? Olan şudur: Yaradan’ın �nd�nde olmuş-b�tm�ş b�r vaka, zamanın gen�şlem�ş bandında geçm�şş�md�k� ve gelecek zaman olarak algılanmaktadır sadece. Rabb�n �nd�nde zaman bandında gen�şl�k sıfırdır. Yok hükmünded�r. B�z�m boyutta �se m�lyarlarca yıllık gen�şleme vardır. Bant aynı banttır. Fakat gen�şl�k farklıdır. Bu noktaları kavrayan b�r akıl, her olay ve objey� bu noktadan seyreder �se, gerçekte olmuşb�tm�ş b�r f�lm�n m�lyarlarca yıl önces� kadar, şu andan (Günümüzden) m�lyarlarca yıl sonrasının da aynı şek�lde yaşlı ve bayat olmak durumunda olduğunu fark edecekt�r. Ve anlayacaktır k� ; O’dur var olan. O’dur d�r� ve taze olan. O’dur esk�mez olan.
KUR’AN VE SÜNNETE DAİR
B�r Müslüman �ç�n başvuru kaynakları öncel�kl� olarak bu �k�s�d�r: Kur’an-ı Ker�m ve Sünnet-� Nebev�. Bu kaynaklardan yararlanmak �ç�n nasıl b�r yöntem �zlenmel�d�r acaba? B�ze göre kaynaklardan yararlanmadan önce kaynakları tanımalı ve özell�kler�n� b�lmel�y�z. Kur’an... Öncel�kle İlah � kaynaklı, kaynakl ı, semav� b�r k�tap, zaman öteötes� b�r k�tap. Özell�ğ� ned�r pek�? En öneml� özell�ğ� yıllar, asırlar geçt�kçe kend�n� yen�lemes� ve tab�r� ca �z �se gençleşmes�d�r. Pek�, Pek�, bu nasıl olmaktad ır? Kur’an, herhang� b�r k�tap g�b� değ�ld�r. Herhang� b�r k�tap g�b� de okunamaz. Kur’an sess�z harflerle �nd�r�lm�ş, sonradan harekelenm�şt�r. Or�j�nal�nde sess�z harf yapılıdır, bu özell�k Kur’an’a zaman ötes�l�k ve gençl�k kazandıran esas püf noktasıdır. Z�ra buraya d�kkat edel�m k�; “dönerl�-s�l�nd�r�k b�r mana yapısı “ ver�r bu özell�ğ� K�tab’a. Bunu b�raz açalım. Yanyana d�z�l� s�l �nd�rler olduğunu varsayalım. K�taptak � yazı satırı g�b� yan�. S�l�nd�rlerde ayetler yazılıymış g�b� düşünel�m. Her dönüşünde farklı b�r anlama �şaret buyurur. Ve her çağa bu şek�lde seslen�r. S�l�nd�r�n 360 derecel�k dönüş turunu b�r noktada sab�tlersen�z, yan� “harekelersen�z”, orada dondurmuş, ç�v�lem�ş olursunuz. Üstel�k o çağın ahkamına göre... K�tab, bu şek�lde s�l�nd�rler� dönemez hale get�r�lm�ş ve �çer�ğ� dondurulmuştur. Böyle olunca hata üstüne hata görünür. B�r örnek verel�m: Kaf sures� 16.ayet klas�k harekec� anlayışça şöyle �fade ed�lm�şt�r:
20 4
205
Tüm bu soruların cevabını b�lmek ve daha da öneml�s� bunun özümseyeb�lmek, �çselleşt�reb�lmek, takd�r ed�l�r k� az şey değ�ld�r. İy� b�r temel olur bu “yolcu” �ç�n. Lego tablosunda da öneml� b�r panoyu kapatarak ortaya çıkarır. Genel resme da�r b�r bel�rs�zl�k de olsa şek�l oluşturur. Belk� de acele ett�k. İht�mald�r k� henüz zamanı gelmem�ş b�lg�ler� açık etme hatasına düşecekt�k. Belk� de b�z bunları açıklamaya, d�ğerler� de duymaya hazır değ�ld�k. “Han�f; Tevh�d ak�des�n� tak�p eden, Allah �le beraber başka b�r tanrı ed�nmekten uzak olan ve uzak duran, tüm d�nler� tevh�d� bakış açısı �le “cem” eden, kabul ve tasd�k eden, kabuğa değ�l; Öz’e yönelen, vah�y �le kad�m b�lg�y� b�rleşt�r�p, kodları çözerek “okuyab�len” k�ş�d�r. Bu k�ş�n�n d�s�pl�n�ne/yoluna �se “Han�fl�k” den�r. Yapmış olduğum bu tanımlama ben�m “Han�f�m” ded�ğ�mde �fade etmek �sted�kler�m� kapsamaktadır. Dolayısı �le başkasının tanımlamasını tam olarak kapsamayab�l�r. Bu bakımdan netl�k �stemen�zde haklılık payı vardır. Ancak; Han�fl�k, Han�f l�k, b�ze göre k�ş�ye k� ş�ye görel�l�kte çok da d a esnek b�r tanım değ�ld�r. Bell� b�r yere kadar esneyeb�l�r. Her ne kadar Hz. İbrah�m (A.S) �le başlatılıyor görünürse de; b�ze göre Hz. İbrah�m önces� de b�r han�fl�k olmalıdır. Z�ra Hz. İbrah�m’�n (A.S.) yaşamı, MÖ. 2100 yıllarına tar�hlend�r�lmekted�r. Yan� günümüzden 4100 yıl önces�ne... Bu bakış açısı vey a metodolo j�n�n (Han�fl� (Han� fl�k) k) çok daha ger�lere uzanması gerekl�d�r.
KUR’AN VE SÜNNETE DAİR
B�r Müslüman �ç�n başvuru kaynakları öncel�kl� olarak bu �k�s�d�r: Kur’an-ı Ker�m ve Sünnet-� Nebev�. Bu kaynaklardan yararlanmak �ç�n nasıl b�r yöntem �zlenmel�d�r acaba? B�ze göre kaynaklardan yararlanmadan önce kaynakları tanımalı ve özell�kler�n� b�lmel�y�z. Kur’an... Öncel�kle İlah � kaynaklı, kaynakl ı, semav� b�r k�tap, zaman öteötes� b�r k�tap. Özell�ğ� ned�r pek�? En öneml� özell�ğ� yıllar, asırlar geçt�kçe kend�n� yen�lemes� ve tab�r� ca �z �se gençleşmes�d�r. Pek�, Pek�, bu nasıl olmaktad ır? Kur’an, herhang� b�r k�tap g�b� değ�ld�r. Herhang� b�r k�tap g�b� de okunamaz. Kur’an sess�z harflerle �nd�r�lm�ş, sonradan harekelenm�şt�r. Or�j�nal�nde sess�z harf yapılıdır, bu özell�k Kur’an’a zaman ötes�l�k ve gençl�k kazandıran esas püf noktasıdır. Z�ra buraya d�kkat edel�m k�; “dönerl�-s�l�nd�r�k b�r mana yapısı “ ver�r bu özell�ğ� K�tab’a. Bunu b�raz açalım. Yanyana d�z�l� s�l �nd�rler olduğunu varsayalım. K�taptak � yazı satırı g�b� yan�. S�l�nd�rlerde ayetler yazılıymış g�b� düşünel�m. Her dönüşünde farklı b�r anlama �şaret buyurur. Ve her çağa bu şek�lde seslen�r. S�l�nd�r�n 360 derecel�k dönüş turunu b�r noktada sab�tlersen�z, yan� “harekelersen�z”, orada dondurmuş, ç�v�lem�ş olursunuz. Üstel�k o çağın ahkamına göre... K�tab, bu şek�lde s�l�nd�rler� dönemez hale get�r�lm�ş ve �çer�ğ� dondurulmuştur. Böyle olunca hata üstüne hata görünür. B�r örnek verel�m: Kaf sures� 16.ayet klas�k harekec� anlayışça şöyle �fade ed�lm�şt�r:
20 4
“Ve andolsun k� �nsanı B�z yarattık. Ve nefs�n�n ona ne vesveseler vereceğ�n� b�l�r�z. Ve B�z, ona şah damarından daha yakınız.”
205
KURTULUŞUN BİREYSELLİĞİ
Arapça okunuşuna ba kınız b�r de: “Ve lekad halaknel �nsâne ve na’lemu mâ tuvesv�su b�hî nefsuh (nefsuhu), (nefsuhu), ve nahnu akrebu �leyh� m�n habl�l verîd�”
“Doğru yol, �nsanların çoğunun g�tt�ğ� yol değ�l, düşünen akıl sah�pler�n�n yoludur...”
Ve arapçadak� o AKREBU kel� mes�ne d�kkat ed�n �z. B�z şöyle anlamlandırıyoruz bu ayet�:
“Yem�n olsun k� b�z �nsanı �y� tanırız. İnsan �ç�nden ne geç�r�r, ne kurgular çok �y� b�l�r�z... B�l�r�z... çünkü B�z �nsan �le akrabayız.” Üstü örtülmüş sırra bakar mısınız? Sünnete gel�nce; b�z�m göreb�ld�ğ�m�z şudur k�, Peygamber Hz. Muhammed’�n (A.S.) sünnet�nde �k� nokta vardır: 1- Peygamber�n el�... 2- Peygamber�n el� �le �şaret buyurdukları... Sünnet� �zl�yorum d�yenler�n çoğu, aslında Peygamber�n el�ne bakıyorlar. El� �le �şaret ett�ğ�n� görmüyorlar. B�zce bu �nce noktaya d�kkat etmek, ele dalmayı bırakıp, el �le �şaret ed�lene d�kkat kes�lmek gerekmekted�r. M�sal, bu çağda d�ş fırçası yer�ne, hala m�svak kullanmakta ısrar edenler, Peygamber kıyafet�d�r d�ye, hala bu dev�rde gulyaban� g�b� dolaşanlar... (k� sank� o kıyafet� sadece Peygamber g�ym�ş, mesela Ebu Leheb çıplak gezm�ş g�b�).
Bu vec�z söz b�ze a�t değ�l; Mustafa İslamoğlu’nun “Yolname” adlı yazısından alıntıdır. Üzer�nde düşünüles� ve mütalaa ed�les� b�r yazıdır “Yolname”…“Fakat b�rçoğu b�lmezler.” Bu �k� kel�me, “çoğu b�lmezler” kel�meler�, b�rçok Kur’an ayet�nde ve d�n� k�taplarda da geçer. Kurtulmak, kurtuluşa ermek �le anlatılmak �stenen ned�r? Nereden ve neden kurtuluyoruz? Bas�tçe şöyle �zah edel�m: Tırtılın kelebek olma evres�n� tamamlamasıdır kurtuluş. İnsanların çoğu tırtıl olmakta �nat eder, göbeğ� üzer�ne sürünüp yaprak kem�rmey� mar�fet sanarak hem de. Körü ışığa çağırmak g�b� b�r şeyd�r bu. Kalabalıklara seslenmek de söz d�nletmek de zordur. Zaten amaç bu da değ�ld�r. Ta başından ber� de böyled�r. Kelebek olmayı haya l b�le edemez çoğu �nsan. Z�ra öndek�n�n bastığı �z� tak�p etmey� yeterl� sayan kalabalıklardan b�r�d�r. b�r�d�r. Oysak� kurtuluş b�reyseld�r, ferd�d�r. İnsanlara gönder�len elç�ler, elbette k� tüm �nsanlığa h�tap ett�ler. Adalet gereğ� olarak böyle olması mantıklıdır da. Ancak şu var k� o elç�ler de bu gerçeğ�n, b�reysell�ğ�n farkında �d�ler. B�r kısmı �nanacak ve yol alacak, büyük b�r kısmının �se gelen vah�yle küfrü ve azgınlığı artacak. Son kertede; Hz. Lut (A.S.), Hz. Sal�h (A.S.), Hz. Nuh (A.S.) ve b�rçoğu gelen “Em�r” üzer�ne kav�mler�n� terk ederek �nananları �le b�rl�kte kurtuldular. Kav�mler�/kalabalıkları �se, onlar helak oldu g�tt�. Y�ne öyles� zamanlara za manlara yaklaşıldığ yakl aşıldığ ı b�r çağın ça ğın b�r b� r şafak vakt�n� vakt� n� �drak ederken, bunları yazasımız geld�.
206
207
“Ve andolsun k� �nsanı B�z yarattık. Ve nefs�n�n ona ne vesveseler vereceğ�n� b�l�r�z. Ve B�z, ona şah damarından daha yakınız.”
KURTULUŞUN BİREYSELLİĞİ
Arapça okunuşuna ba kınız b�r de: “Ve lekad halaknel �nsâne ve na’lemu mâ tuvesv�su b�hî nefsuh (nefsuhu), (nefsuhu), ve nahnu akrebu �leyh� m�n habl�l verîd�”
“Doğru yol, �nsanların çoğunun g�tt�ğ� yol değ�l, düşünen akıl sah�pler�n�n yoludur...”
Ve arapçadak� o AKREBU kel� mes�ne d�kkat ed�n �z. B�z şöyle anlamlandırıyoruz bu ayet�:
“Yem�n olsun k� b�z �nsanı �y� tanırız. İnsan �ç�nden ne geç�r�r, ne kurgular çok �y� b�l�r�z... B�l�r�z... çünkü B�z �nsan �le akrabayız.” Üstü örtülmüş sırra bakar mısınız? Sünnete gel�nce; b�z�m göreb�ld�ğ�m�z şudur k�, Peygamber Hz. Muhammed’�n (A.S.) sünnet�nde �k� nokta vardır: 1- Peygamber�n el�... 2- Peygamber�n el� �le �şaret buyurdukları... Sünnet� �zl�yorum d�yenler�n çoğu, aslında Peygamber�n el�ne bakıyorlar. El� �le �şaret ett�ğ�n� görmüyorlar. B�zce bu �nce noktaya d�kkat etmek, ele dalmayı bırakıp, el �le �şaret ed�lene d�kkat kes�lmek gerekmekted�r. M�sal, bu çağda d�ş fırçası yer�ne, hala m�svak kullanmakta ısrar edenler, Peygamber kıyafet�d�r d�ye, hala bu dev�rde gulyaban� g�b� dolaşanlar... (k� sank� o kıyafet� sadece Peygamber g�ym�ş, mesela Ebu Leheb çıplak gezm�ş g�b�).
Bu vec�z söz b�ze a�t değ�l; Mustafa İslamoğlu’nun “Yolname” adlı yazısından alıntıdır. Üzer�nde düşünüles� ve mütalaa ed�les� b�r yazıdır “Yolname”…“Fakat b�rçoğu b�lmezler.” Bu �k� kel�me, “çoğu b�lmezler” kel�meler�, b�rçok Kur’an ayet�nde ve d�n� k�taplarda da geçer. Kurtulmak, kurtuluşa ermek �le anlatılmak �stenen ned�r? Nereden ve neden kurtuluyoruz? Bas�tçe şöyle �zah edel�m: Tırtılın kelebek olma evres�n� tamamlamasıdır kurtuluş. İnsanların çoğu tırtıl olmakta �nat eder, göbeğ� üzer�ne sürünüp yaprak kem�rmey� mar�fet sanarak hem de. Körü ışığa çağırmak g�b� b�r şeyd�r bu. Kalabalıklara seslenmek de söz d�nletmek de zordur. Zaten amaç bu da değ�ld�r. Ta başından ber� de böyled�r. Kelebek olmayı haya l b�le edemez çoğu �nsan. Z�ra öndek�n�n bastığı �z� tak�p etmey� yeterl� sayan kalabalıklardan b�r�d�r. b�r�d�r. Oysak� kurtuluş b�reyseld�r, ferd�d�r. İnsanlara gönder�len elç�ler, elbette k� tüm �nsanlığa h�tap ett�ler. Adalet gereğ� olarak böyle olması mantıklıdır da. Ancak şu var k� o elç�ler de bu gerçeğ�n, b�reysell�ğ�n farkında �d�ler. B�r kısmı �nanacak ve yol alacak, büyük b�r kısmının �se gelen vah�yle küfrü ve azgınlığı artacak. Son kertede; Hz. Lut (A.S.), Hz. Sal�h (A.S.), Hz. Nuh (A.S.) ve b�rçoğu gelen “Em�r” üzer�ne kav�mler�n� terk ederek �nananları �le b�rl�kte kurtuldular. Kav�mler�/kalabalıkları �se, onlar helak oldu g�tt�. Y�ne öyles� zamanlara za manlara yaklaşıldığ yakl aşıldığ ı b�r çağın ça ğın b�r b� r şafak vakt�n� vakt� n� �drak ederken, bunları yazasımız geld�.
206
207
B�r şey olacağından değ�l... Zaten her ne olacak �se olacaktır. Herkes uyanmışlığı ve aydınlanmışlığı ölçeğ�nde rol alacak bu zamanlarda. Bu zamanlar, denenmen�n de çet�nleşt�ğ� ve çeş�tlend�ğ� zamanlardır. Sınanacak da sınanacak �nsan… Ateşte kor hale gelen ve örste dövülen dem�r�n, çel�k olması m�sal�... Bu sınavı verenler�n ecr� de büyük olacaktır. Her nef�s kend� eller� �le yaptıklarının, kend� aklı �le düşündükler�n�n/tasarılarının, kend� kararlarından doğan eylem ve f��ller�n�n hesabını verecek, kazanç veya kaybını görecek ve b�lecekt�r. Tekrar ed�yoruz k� kurtuluş b�reyseld� r. İnsan �ç�n toplumsal b�r kurtuluş, sadece güzel b�r hayald�r. Fakat gerçek değ�ld�r. Daha Âdem zamanından ber� de böyled�r. Hab�l ve Kab�l �k� kardeşt�ler. Hab�l kurtulurken Kab�l �se, o kurtuluşa eremed�…
KUSS BİN SAİDE
Peygamber Hz. Muhammed henüz 7-8 yaşlarında �ken, daha sonra kend�s�n�n b�r numaralı yardımcısı ve sırdaşı, dostu olacak olan Hz.Ebubek�r �le b�rl�kte, Ukaz Panayırı’nda b�r zatın vaazını d�nlem�şt�. Kuss B�n Sa�de’n�n kızıl b�r deve üzer�ndek� muhteşem b�r vaazıydı �k�s�n�n d�nled�kler�. Kuss B�n Sa�de o günkü konuşmasında çok öneml� açıklamalarda bulunmuştu. Vaazından, öneml� bulduğumuz bazı pasajları paylaşalım: “Ey �nsanlar! Ben� �y� d�nley�n ve anlayın. ...Vah�y b�lg�s� gökten gelen haberlerd�r. Karanlık gece, burçlarla dolu gökyüzü, vad�lerle yarılmış yeryüzü ve dalgalarla coşan den�zler; yerdek� �bretlerd�r. �bretlerd�r. ...Kuss ne ha�nce ne günahkârca ama dosdoğruca yem�n eder k�; Allah katında; Ona şu �nandığınız d�n�n�zden çok daha sev�ml� olan b�r d�n var. Ve b�r de gönder�lme vakt� çok yaklaşmış b�r pey gamber var. var. ...O peygamber�n gelme zamanı s�z� gölgeled�, devr� de kucakladı. Ne mutlu onu anlayan ve ona �man �man edene. Yazıklar Yazıklar olsun ona karşı gelen ve ona �syan edene. ...Sakın ha! Şunu �y� b�l�n k�, O Allah tek mabuttur ve O, ne doğurmuş ne de doğmuştur.”
Ş�md� bu kısaltılmış metne b�r bakalım ve düşünel�m. Daha henüz peygambere nübüvvet, nübüvvet, yan� resulluk görev� gelmem�ş, kend�s� daha küçük ve nübüvvete daha en az 30 yıl var. B�ze öğre-
208
209
B�r şey olacağından değ�l... Zaten her ne olacak �se olacaktır. Herkes uyanmışlığı ve aydınlanmışlığı ölçeğ�nde rol alacak bu zamanlarda. Bu zamanlar, denenmen�n de çet�nleşt�ğ� ve çeş�tlend�ğ� zamanlardır. Sınanacak da sınanacak �nsan… Ateşte kor hale gelen ve örste dövülen dem�r�n, çel�k olması m�sal�... Bu sınavı verenler�n ecr� de büyük olacaktır. Her nef�s kend� eller� �le yaptıklarının, kend� aklı �le düşündükler�n�n/tasarılarının, kend� kararlarından doğan eylem ve f��ller�n�n hesabını verecek, kazanç veya kaybını görecek ve b�lecekt�r. Tekrar ed�yoruz k� kurtuluş b�reyseld� r. İnsan �ç�n toplumsal b�r kurtuluş, sadece güzel b�r hayald�r. Fakat gerçek değ�ld�r. Daha Âdem zamanından ber� de böyled�r. Hab�l ve Kab�l �k� kardeşt�ler. Hab�l kurtulurken Kab�l �se, o kurtuluşa eremed�…
KUSS BİN SAİDE
Peygamber Hz. Muhammed henüz 7-8 yaşlarında �ken, daha sonra kend�s�n�n b�r numaralı yardımcısı ve sırdaşı, dostu olacak olan Hz.Ebubek�r �le b�rl�kte, Ukaz Panayırı’nda b�r zatın vaazını d�nlem�şt�. Kuss B�n Sa�de’n�n kızıl b�r deve üzer�ndek� muhteşem b�r vaazıydı �k�s�n�n d�nled�kler�. Kuss B�n Sa�de o günkü konuşmasında çok öneml� açıklamalarda bulunmuştu. Vaazından, öneml� bulduğumuz bazı pasajları paylaşalım: “Ey �nsanlar! Ben� �y� d�nley�n ve anlayın. ...Vah�y b�lg�s� gökten gelen haberlerd�r. Karanlık gece, burçlarla dolu gökyüzü, vad�lerle yarılmış yeryüzü ve dalgalarla coşan den�zler; yerdek� �bretlerd�r. �bretlerd�r. ...Kuss ne ha�nce ne günahkârca ama dosdoğruca yem�n eder k�; Allah katında; Ona şu �nandığınız d�n�n�zden çok daha sev�ml� olan b�r d�n var. Ve b�r de gönder�lme vakt� çok yaklaşmış b�r pey gamber var. var. ...O peygamber�n gelme zamanı s�z� gölgeled�, devr� de kucakladı. Ne mutlu onu anlayan ve ona �man �man edene. Yazıklar Yazıklar olsun ona karşı gelen ve ona �syan edene. ...Sakın ha! Şunu �y� b�l�n k�, O Allah tek mabuttur ve O, ne doğurmuş ne de doğmuştur.”
Ş�md� bu kısaltılmış metne b�r bakalım ve düşünel�m. Daha henüz peygambere nübüvvet, nübüvvet, yan� resulluk görev� gelmem�ş, kend�s� daha küçük ve nübüvvete daha en az 30 yıl var. B�ze öğre-
208
209
t�ld�ğ�ne göre de “Cah�lll�ye” devr�ndey�z. Metne baktığımızda bu �nsanların tamamen cah�l olduğuna �nanab�l�r m�y�z? Daha da öneml� bulduğumuz ve d�kkat çekmek �sted�ğ�m�z konu şudur k�; Kuss B�n Sa�de 32 yıl sonra gelecek olan b�r zama ndan b�lg�ler vermekted�r. Kuss B�n Sa�de k�md�r? Bu b�lg�ler� nasıl b�l�p vereb�lmekted�r? Kuss B�n Sa�de zamanının tek k�ş�l�k b�r tevh�d er� m�d�r? Yoksa ünlü b�r meydanda ve pazarda m�t�ng ter t�p edeb�lecek ve orada h�tap edeb�ld�ğ� ortamı sağlaya n b�r grubun üyes� m�d�r?
şek�lde olduklarından, sadece görevler�ne adapte olmuşlar, mütevazı b�r hayat sürerek gölgelerde ve s�slerde yaşamayı terc�h etm�şlerd�r. Şatafatı, meşhur olmayı, masal kahramanlığını �stekl�lere tebessüm �le terk etm�şlerd�r. Kuss B�n Sa�de, �şte onlardan b�r�s�d�r. Normal olarak da ha kkında b�lg� b� lg� çok azdır. Zaten de ona da yakışanı budur.
Kuss B�n Sa�de, o h�tabı yaptığında 103 yaşında, asrı dev�rm�ş yaşlı b�r çınar �d�. H�tabından kısa b�r süre sonra da vefat ett�, sess�zce gölgelere karıştı ve g�tt�. Evet... İslam tar�h� böyle sess�z sedasız �ş�n� yapan ve gölgeler� mesken ed�nm�ş oldukları �ç�n, göze görünmeyen/çarpmayan sess�z ve b�l�nmez kahramanlarla doludur. Onlar, d�ğer tüm peygamberlerde olduğu g�b� Hz. Muhammed �ç�n de mevz�� hazırlığı yapmışlardı. G�zl� b�r el olarak onu sarmalamışlardı. En dar zamanlarda ortaya çıkan ve sonra s�sler arasında kaybolan bu zatlara selam olsun. Onlardan b�r� olan Kuss B�n Sa�de’ye Sa �de’ye de selam olsun. Peygamber onun �ç�n şöyle dem�şt�r: “Kuss B�n Sa�de, mahşerde tek k�ş�l�k b�r ümmet olarak bulunacakt ır.” ır.”
Tüm peygamberler �ç�n bu geçerl�d�r ded�k. Evet, peygamberl�k mekan�zması b�r tek k�ş�n�n �ş� değ�ld�r. Her peygamber b�r grup adına hareket eder ve o grubun b�r nev� sözcüsü durumundadır. B�z�m kanaat�m�z budur. N�tek�m tasavvufta Velayet makamı �le �lg�l� olarak; Velayet sonsuz b�r z�nc�rd�r, Peygamberl�k �se bu makama dâh�l b�r görevd�r den�r. Cehalet h�ç b�r zaman yeryüzüne egemen olamamıştır. Genelde b�lg� fakat özelde kutsal b�lg� hep var olmuştur. Sabahın seher�nde ç�mlere düşmüş utangaç b�r ç�ğ tanes� olarak da olsa bulunmuş ve �stekl� gözler� doyurab�lm�şt�r. Y�ne, yer ve gök bağlantısı h�ç kopmamış, yer�n ve göğün oğulları mekan�zması hep �şleyegelm�şt�r. Dün de öyle �d�, bugün de öyle ve gelecekte de öyle olacaktır. Ve bu mekan�zmalarda görev almış kutup şahs�yetler, Dünyev� her şeye doymuş 210
211
t�ld�ğ�ne göre de “Cah�lll�ye” devr�ndey�z. Metne baktığımızda bu �nsanların tamamen cah�l olduğuna �nanab�l�r m�y�z? Daha da öneml� bulduğumuz ve d�kkat çekmek �sted�ğ�m�z konu şudur k�; Kuss B�n Sa�de 32 yıl sonra gelecek olan b�r zama ndan b�lg�ler vermekted�r. Kuss B�n Sa�de k�md�r? Bu b�lg�ler� nasıl b�l�p vereb�lmekted�r? Kuss B�n Sa�de zamanının tek k�ş�l�k b�r tevh�d er� m�d�r? Yoksa ünlü b�r meydanda ve pazarda m�t�ng ter t�p edeb�lecek ve orada h�tap edeb�ld�ğ� ortamı sağlaya n b�r grubun üyes� m�d�r?
şek�lde olduklarından, sadece görevler�ne adapte olmuşlar, mütevazı b�r hayat sürerek gölgelerde ve s�slerde yaşamayı terc�h etm�şlerd�r. Şatafatı, meşhur olmayı, masal kahramanlığını �stekl�lere tebessüm �le terk etm�şlerd�r. Kuss B�n Sa�de, �şte onlardan b�r�s�d�r. Normal olarak da ha kkında b�lg� b� lg� çok azdır. Zaten de ona da yakışanı budur.
Kuss B�n Sa�de, o h�tabı yaptığında 103 yaşında, asrı dev�rm�ş yaşlı b�r çınar �d�. H�tabından kısa b�r süre sonra da vefat ett�, sess�zce gölgelere karıştı ve g�tt�. Evet... İslam tar�h� böyle sess�z sedasız �ş�n� yapan ve gölgeler� mesken ed�nm�ş oldukları �ç�n, göze görünmeyen/çarpmayan sess�z ve b�l�nmez kahramanlarla doludur. Onlar, d�ğer tüm peygamberlerde olduğu g�b� Hz. Muhammed �ç�n de mevz�� hazırlığı yapmışlardı. G�zl� b�r el olarak onu sarmalamışlardı. En dar zamanlarda ortaya çıkan ve sonra s�sler arasında kaybolan bu zatlara selam olsun. Onlardan b�r� olan Kuss B�n Sa�de’ye Sa �de’ye de selam olsun. Peygamber onun �ç�n şöyle dem�şt�r: “Kuss B�n Sa�de, mahşerde tek k�ş�l�k b�r ümmet olarak bulunacakt ır.” ır.”
Tüm peygamberler �ç�n bu geçerl�d�r ded�k. Evet, peygamberl�k mekan�zması b�r tek k�ş�n�n �ş� değ�ld�r. Her peygamber b�r grup adına hareket eder ve o grubun b�r nev� sözcüsü durumundadır. B�z�m kanaat�m�z budur. N�tek�m tasavvufta Velayet makamı �le �lg�l� olarak; Velayet sonsuz b�r z�nc�rd�r, Peygamberl�k �se bu makama dâh�l b�r görevd�r den�r. Cehalet h�ç b�r zaman yeryüzüne egemen olamamıştır. Genelde b�lg� fakat özelde kutsal b�lg� hep var olmuştur. Sabahın seher�nde ç�mlere düşmüş utangaç b�r ç�ğ tanes� olarak da olsa bulunmuş ve �stekl� gözler� doyurab�lm�şt�r. Y�ne, yer ve gök bağlantısı h�ç kopmamış, yer�n ve göğün oğulları mekan�zması hep �şleyegelm�şt�r. Dün de öyle �d�, bugün de öyle ve gelecekte de öyle olacaktır. Ve bu mekan�zmalarda görev almış kutup şahs�yetler, Dünyev� her şeye doymuş 210
211
PERDESİZ İMAN
Evrenler�n tek b�r Yaratıcı’sı var. Bu, evrenler�n tek gerçek den�les� gerçeğ�d�r. Kes�n olan b�r şey var k�, “Nur üstüne Nur”dan oluşan sonsuz b�r okyanus �le karşı karşıyayız. B�l�nen ve b�l�nemeyen ne varsa, her şey O, Mutlak Şuur’dan doğan şuurlu nur damlacıklarının veya tanec�kler�n�n eser�d�r. Ger�s� - ötes� her şey sadece serüvend�r, f�gürdür. Bu, sonsuz nur okyanusu, h�çl�k d�yeb�ld�ğ�m�z yerde mevcut ve oradan varlık âlem�ne südur ett�ğ�nden, O “Yüce” olanın zatı �ç�n “Âmâ’dadır.” d�yeb�l�yoruz. Âlemlerden ber�d�r -müstağn�d�r -müstağn�d �r d�yoruz. İşte gerçek, �şte kaynak, budur. İşte, koptuğun derya da budur. Koptun... Neden�, n�ç�n�, nasılı g�b� soruların, kopmuş olmanın yanında h�ç ama h�ç anlamı yoktur. Süpernova patlamaları �le yapıtaşların oluşurken, sen neredeyd�n? Yıldız tozu olduğunu ne çabuk da unuttun? Tekrar oraya ulaşman gerek, acılara son vermen�n tek yolu budur. Her sev�nç acı b�r�kt�r�r, her acı da sev�nç tohumları taşır. Çözümü Pollyanna romanı okumakla bulamazsın. Pollyannacılık oynayarak da. İlm�hal okuyarak da olmaz bu �ş. Yoksa bu f�lm b�tmez ve sen arka koltukta tozlu ve havasız, karanlık b�r köşede esnemeye devam eders�n. Bu sürgün gezegen�ne ne kadar da bağlanmışsın... Tel örgüsü, kelepçes� olmuşsun b�r de... O parlak günler� unutalı çok olmuş. Kad�m dönemlerde, �nsanların tanrılarla yürüdüğü günler nerede? Işığın kararmış ve dem�r çağına yuvarlanmışsın. Dünyanın kend�s� b�r perded�r, �çerd�ğ� her şey�yle. B�r perdeler ormanıdır. Perde üzere perded�r. Buharlaştığı okyanusu unutmuş b�r yağ212
213
PERDESİZ İMAN
Evrenler�n tek b�r Yaratıcı’sı var. Bu, evrenler�n tek gerçek den�les� gerçeğ�d�r. Kes�n olan b�r şey var k�, “Nur üstüne Nur”dan oluşan sonsuz b�r okyanus �le karşı karşıyayız. B�l�nen ve b�l�nemeyen ne varsa, her şey O, Mutlak Şuur’dan doğan şuurlu nur damlacıklarının veya tanec�kler�n�n eser�d�r. Ger�s� - ötes� her şey sadece serüvend�r, f�gürdür. Bu, sonsuz nur okyanusu, h�çl�k d�yeb�ld�ğ�m�z yerde mevcut ve oradan varlık âlem�ne südur ett�ğ�nden, O “Yüce” olanın zatı �ç�n “Âmâ’dadır.” d�yeb�l�yoruz. Âlemlerden ber�d�r -müstağn�d�r -müstağn�d �r d�yoruz. İşte gerçek, �şte kaynak, budur. İşte, koptuğun derya da budur. Koptun... Neden�, n�ç�n�, nasılı g�b� soruların, kopmuş olmanın yanında h�ç ama h�ç anlamı yoktur. Süpernova patlamaları �le yapıtaşların oluşurken, sen neredeyd�n? Yıldız tozu olduğunu ne çabuk da unuttun? Tekrar oraya ulaşman gerek, acılara son vermen�n tek yolu budur. Her sev�nç acı b�r�kt�r�r, her acı da sev�nç tohumları taşır. Çözümü Pollyanna romanı okumakla bulamazsın. Pollyannacılık oynayarak da. İlm�hal okuyarak da olmaz bu �ş. Yoksa bu f�lm b�tmez ve sen arka koltukta tozlu ve havasız, karanlık b�r köşede esnemeye devam eders�n. Bu sürgün gezegen�ne ne kadar da bağlanmışsın... Tel örgüsü, kelepçes� olmuşsun b�r de... O parlak günler� unutalı çok olmuş. Kad�m dönemlerde, �nsanların tanrılarla yürüdüğü günler nerede? Işığın kararmış ve dem�r çağına yuvarlanmışsın. Dünyanın kend�s� b�r perded�r, �çerd�ğ� her şey�yle. B�r perdeler ormanıdır. Perde üzere perded�r. Buharlaştığı okyanusu unutmuş b�r yağ212
213
mur damlası g�b�s�n. Kopup düştüğün bu gezegen b�r çöl, kıraç b�r tepe. Gördüğün şeyler �se b�r serap. Geld�ğ�n Okyanus’u bulman lazım, ona kavuşman lazım. Gerçeğ�n rahm�ne dönmen lazım. Rahman ve Rah�m’e varman… Der�n sess�zl�ğ�n şarkılarını yen�den d�nleyeb�lmek, boşluğun özgürlüğünü yen�den hatırlayab�lmek �ç�n. B�ld�kler�n azmış, çokmuş, ne gam. B�ld�kler�n� unut. Ne varsa b�ld�kler�nden, heps� b�rer perded�r. Sonsuzluk, b�z�m oturup da ahkâm keseb�leceğ�m�z b�r konu değ�l. Hele k� bu sınırlara hapsolmuş akılla, ömürle h�ç değ�l. Sonsuzluğu �s�mler, kel�meler ve rakamlarla �fade etmeye kalk mak, en haf�f�nden dens�zl�kt�r. dens�zl�kt�r. Sonsuzun muad�l� gene sonsuzdur. Bunu �drak etmek, duyularla yapılacak b�r �ş değ�ld�r. Duyular da perded�r. Bu hal�yle d�nlerle de değ�l, çünkü onlar da perded�r. Akılla h�ç değ�l, o da perded�r. Duyusuzca, akılsızca, b�lg�s�zce, tüm sınırları terk ederek ederek hak�kate “ermek” gerek�r. Ermek �ç�n de “sezmek”’ gerek�r. Sakın ola k�, ermeden, fark etmeden, fark ett�m demeyes�n. Çünkü böyle ded�ğ�nde o da yen� b�r kalın perdeye dönüşür, sen�nle hak�kat arasında. Unutulmamalı k�, sonsuzun k�l�d�n� ancak sonsuz olan b�r şey açab�l�r. Sonsuza yol arayanlar ve perdeler� kaldırıp, perdes�z �man �steyenler; teyenler; yalınayak ve çıplakmışçasına okyanusa kavuşmak �ç�n koşanlar, şunu sorsun kend�ler�ne: Bana sonsuzluğun kapısını bana açacak anahtar ned�r? Bende mevcut olan ve sonsuzluğu bana açacak olan ned�r? Verm�ş olduğumuz cevabı tekrar edel�m: Sezg�. Nam-ı d�ğer d �ğer “�çgörü”.
SEBEPSİZ SEBEP VE VAHİY ÜZERİNE
Sebeps�z Sebep, Hüve/O’dur. Hüve/O’dur. Var olan her şey�n asl� sebeb�d�r. O’nun hakkında bakınız bazı düşünürler, neler d�yorlar: “Güçlükler�n en büyüğü şudur: B�r’� d�ğer düşünürler g�b� b�l�mle veya b�r z�h�n sezg�s�yle değ�l; b�l�me üstün b�r varoluşla b�l�r�z. B�r, B� r, nesne olmadığı olmadığı �ç�n �ç �n özü yoktur ve öted�r. Özün ötes�nde olan, düşünmen�n de ötes�nded�r.” Plot�nus “Hak�kat rasyonel �se, tanrıda varlığın en yüce b�ç�m�, maks�mum var olansa, o zaman hem �man ve akıl arasındak� zıtlık ortadan kalkar, hem de bunun b�r �zdüşümü olan tanrısal dünya �le �nsan� dünya arasındak� aykırılık ortadan k alkar. Dolayısı �le tanrıdan söz etmem�z mümkün hale gel�r.” He�degger “Tanrı’nın sözü b�r form aracılığı �le ver�lm�şt�r. Bu form, esas anlamı g�zlemese b�le bulanıklaştırılmış, tar�h�, somut somut ve kültürel şartların şartla rın b�r ürünüdür. Bu noktada (formu) (formu) efsanelerden arındırma problem� zorunlu olarak kend�n� h�ssett�rmekted�r. Buna göre, b�r �lah�yatçı ancak söylem�n (vahy�n) çeş�tl� ve sorunsuz b�ç�mler�n� algılayab�ld�ğ� takd�rde vahy�n olağanüstü or�j�nall�ğ�n� kavrayab�l�r.” İlah�yatçı Karl Barth ve Karl Rahner’�n ortak çalışmaları Görülüyor k�, O’ndan bahsetmeye teşebbüs etmek �ç�n b�le, başlı başına b�r altyapı, donanım ve akl� hazırlık gerek�yor. O/ Hüve �le bağlantılı olarak şunu soralım: Pek� Vah�y ned�r? Vah�y, hak�kat�n �nsanlara, �nsan� b�r söz �le b�ld�r�lmes�d�r. Vah�y, karanlıktak� ve b�l�nemezdek� b�l�nemezdek� hak�kat�n ortaya çık ması, �nsanlığa
214
215
mur damlası g�b�s�n. Kopup düştüğün bu gezegen b�r çöl, kıraç b�r tepe. Gördüğün şeyler �se b�r serap. Geld�ğ�n Okyanus’u bulman lazım, ona kavuşman lazım. Gerçeğ�n rahm�ne dönmen lazım. Rahman ve Rah�m’e varman… Der�n sess�zl�ğ�n şarkılarını yen�den d�nleyeb�lmek, boşluğun özgürlüğünü yen�den hatırlayab�lmek �ç�n. B�ld�kler�n azmış, çokmuş, ne gam. B�ld�kler�n� unut. Ne varsa b�ld�kler�nden, heps� b�rer perded�r. Sonsuzluk, b�z�m oturup da ahkâm keseb�leceğ�m�z b�r konu değ�l. Hele k� bu sınırlara hapsolmuş akılla, ömürle h�ç değ�l. Sonsuzluğu �s�mler, kel�meler ve rakamlarla �fade etmeye kalk mak, en haf�f�nden dens�zl�kt�r. dens�zl�kt�r. Sonsuzun muad�l� gene sonsuzdur. Bunu �drak etmek, duyularla yapılacak b�r �ş değ�ld�r. Duyular da perded�r. Bu hal�yle d�nlerle de değ�l, çünkü onlar da perded�r. Akılla h�ç değ�l, o da perded�r. Duyusuzca, akılsızca, b�lg�s�zce, tüm sınırları terk ederek ederek hak�kate “ermek” gerek�r. Ermek �ç�n de “sezmek”’ gerek�r. Sakın ola k�, ermeden, fark etmeden, fark ett�m demeyes�n. Çünkü böyle ded�ğ�nde o da yen� b�r kalın perdeye dönüşür, sen�nle hak�kat arasında. Unutulmamalı k�, sonsuzun k�l�d�n� ancak sonsuz olan b�r şey açab�l�r. Sonsuza yol arayanlar ve perdeler� kaldırıp, perdes�z �man �steyenler; teyenler; yalınayak ve çıplakmışçasına okyanusa kavuşmak �ç�n koşanlar, şunu sorsun kend�ler�ne: Bana sonsuzluğun kapısını bana açacak anahtar ned�r? Bende mevcut olan ve sonsuzluğu bana açacak olan ned�r? Verm�ş olduğumuz cevabı tekrar edel�m: Sezg�. Nam-ı d�ğer d �ğer “�çgörü”.
SEBEPSİZ SEBEP VE VAHİY ÜZERİNE
Sebeps�z Sebep, Hüve/O’dur. Hüve/O’dur. Var olan her şey�n asl� sebeb�d�r. O’nun hakkında bakınız bazı düşünürler, neler d�yorlar: “Güçlükler�n en büyüğü şudur: B�r’� d�ğer düşünürler g�b� b�l�mle veya b�r z�h�n sezg�s�yle değ�l; b�l�me üstün b�r varoluşla b�l�r�z. B�r, B� r, nesne olmadığı olmadığı �ç�n �ç �n özü yoktur ve öted�r. Özün ötes�nde olan, düşünmen�n de ötes�nded�r.” Plot�nus “Hak�kat rasyonel �se, tanrıda varlığın en yüce b�ç�m�, maks�mum var olansa, o zaman hem �man ve akıl arasındak� zıtlık ortadan kalkar, hem de bunun b�r �zdüşümü olan tanrısal dünya �le �nsan� dünya arasındak� aykırılık ortadan k alkar. Dolayısı �le tanrıdan söz etmem�z mümkün hale gel�r.” He�degger “Tanrı’nın sözü b�r form aracılığı �le ver�lm�şt�r. Bu form, esas anlamı g�zlemese b�le bulanıklaştırılmış, tar�h�, somut somut ve kültürel şartların şartla rın b�r ürünüdür. Bu noktada (formu) (formu) efsanelerden arındırma problem� zorunlu olarak kend�n� h�ssett�rmekted�r. Buna göre, b�r �lah�yatçı ancak söylem�n (vahy�n) çeş�tl� ve sorunsuz b�ç�mler�n� algılayab�ld�ğ� takd�rde vahy�n olağanüstü or�j�nall�ğ�n� kavrayab�l�r.” İlah�yatçı Karl Barth ve Karl Rahner’�n ortak çalışmaları Görülüyor k�, O’ndan bahsetmeye teşebbüs etmek �ç�n b�le, başlı başına b�r altyapı, donanım ve akl� hazırlık gerek�yor. O/ Hüve �le bağlantılı olarak şunu soralım: Pek� Vah�y ned�r? Vah�y, hak�kat�n �nsanlara, �nsan� b�r söz �le b�ld�r�lmes�d�r. Vah�y, karanlıktak� ve b�l�nemezdek� b�l�nemezdek� hak�kat�n ortaya çık ması, �nsanlığa
214
215
aktarılmasıdır. Fakat bu aktarım ne kadar mükemmel olursa olsun İlah� Kelam’ın tüm zeng�nl�ğ�n� kapsayamaz. Kur’an da zaten bu şek�lde �fade �f ade eder...
da �k� hak�kat vardır: Konuşan Tanrı/G�zl� Tanrı düal�tes�. “B�r Var Olan” Ola n” olarak ol arak düşünülen tanrı ne kadar övülüp, yücelt�l�rse yücelt�l �rse yücelt�ls�n aşkınlığını kaybeder. kaybeder. “Zat”ı kısıtlanmış, varlık alanına hapsed�lm�ş olur. Varlık vardır ve çeş�tl�d�r, çoğuldur. Yokluk �se saftır, Tek’t�r ve B�r’d�r, sonsuzdur. Varlık yokluğa ancak karışab�l�r. Yokluk �se varlığı hem var eden, hem de yok edend�r. Yokluk, �ç�nde henüz olmamış ve olacak olan her şey� bar ındıran b�r sonsuz �mkânlar potans�yel�d�r. Varlığın kaynağı yokluktur. Alfa ve Omega, Omega , Âmâda, yokluktadır. O,  lemlerden müstağn�d�r denm�şt�r.
“De k�: “Rabb�m�n kel�meler� �ç�n den�z mürekkep olsa, Rabb�m�n kel�meler� tükenmeden önce den�z mutlaka b�ter. B�r o kadarını daha get�rsek de yetmez.” Kehf, 109 “Eğer yeryüzündek� ağaçlar kalem olsa, den�z de arkasında yed� den�z daha k atılarak yardımcı olsa, Al lah’ın kel�meler� tükenmez. Allah Azîz’d�r, Hakîm’d�r.” Lokman, 27 O /Sebeps�z Sebep, b�l�nen hak �katler�n �katler� n dışında ve h�ç b�r şeye benzemez olduğu �ç�n O’nu d�lle anlatmak çok sınırlı ve ancak çok cüz-� b�r eylem olur. Fakat O’nunla �le �lg�l� vah�y veya felsef� �fadeler karşılaştırıldığında b�r paradoks ortaya çıkar. Paradoks, O’ndak� karşıt n�tel�kler� d�le get�rd�kler� �ç�n çıkar. Yan� daha açık �fade edersek; O’nu �fade etmeye çalışan sözler, hem O’nu anlatmaya, bet�mlemeye çalışır hem de, O’na karşı çıkan b�r öze sah�pt�rler. Teoloj�, Teoloj�, burada duraksa r ve sıkışır. Bu paradoksu yenmek �ç�n �k� metot ortaya sürer: 1- “O’nun hakkında konuşmak �mkânsızdır” der ve negat�f teoloj� d�s�pl�n� oluşur. 2- “Tanrı’nın ne olduğunu söyleyemesek de, en azı ndan ne olmadığını söyleyeb�l�r�z” d�yerek konuşmaya devam eder ve poz�t�f teoloj�y� oluşturur. Ancak d�kkat ed�l�rse, poz�t�f teoloj� de b�r tev�l ve yandan dolaşma hareket� yapmaktan öte, negat�f teolo j�n�n durduğu ç�zg�y� geçemez. Her �k� ekol de O’nu tanıml ama hakkındak� çares�zl�kler�n�, ancak beyan edeb�l�yorlar. edeb�l�yorlar. Monote�zm… Tek Tanrıcılık... Tevh�d. Monote�zm’de de b�r düal�te vardır!
Ar�stoteles’�n “B�r “B� r Olan en Tümel ” ve He�degger’�n “ Tanımlanamaz Şey” ded�ğ� O’nda tanrısallıktan h�ç b�r şey�n bulunduğu söylenemez. Net�ce olarak, şöyle b�r f�k�r bel�r�yor kafamızda: Karşımızda zamanın - mekânın - aklın ve hayal�n ötes�nde b�r “Şey” var. İs�m b�le verem�yoruz... Hüve d�yoruz, Hu d�yoruz, b�r �sm� de Allah cc. olan d�yoruz. Ancak, b�r şey daha var k�; O, sab�tt�r. Artmaz, Artma z, eks�lmez, durgun. O, h�çb�r şey yokken, sadece kend�nde �ken, nasıl �d� �se hala da öyled�r. Görel�l�kten münezzeht�r. Akıl �se tam ters�d�r. Akıl, yere-zamana ve mekâna göre değ�ş�r. Görel�l�ğ� vardır. Bu, b�r açıdan büyük b�r hand�kap yaratıyorsa da b�r açıdan da büyük b�r potans�yel ve umut taşıyor. Çünkü g�tt�kçe gel�şen b�r akıl var. Nereye kadar gel�şeceğ� �se hayal gücüne bağlıdır. Bu gün �ç�n “akıl almaz” den�len şey, bu günkü zamana ve mekâna göre söylenm�şt�r. Geleceğ� bağlamaz. K�m b�l�r, belk� de aklın varacağı en son tekâmül noktası, Hüve/O’nu anlayab�lmekt�r. O’nu kavramak asla ve kat-a mümkün olamayacak, görmek de öyle. Fakat anlayab�lmek, belk� b�r gün mümkün olab�lecekt�r.
1- Gayb... Âlemlerden ber�/müstağn� ber�/müstağ n� olan “Sır Tanrı” Tanrı” kavramı. 2- Kend�n� Kelam/vah�y �le açığa vuran ve âlemlere müdahale eden tanrı. Bunu b�raz daha açarsak; vahy�n kaynağı ve tek aracı olan tanrı sözü, tanrının zatı/mah�yet� �le zıtlık �çer�s�nded�r. Kelam216
217
aktarılmasıdır. Fakat bu aktarım ne kadar mükemmel olursa olsun İlah� Kelam’ın tüm zeng�nl�ğ�n� kapsayamaz. Kur’an da zaten bu şek�lde �fade �f ade eder... “De k�: “Rabb�m�n kel�meler� �ç�n den�z mürekkep olsa, Rabb�m�n kel�meler� tükenmeden önce den�z mutlaka b�ter. B�r o kadarını daha get�rsek de yetmez.” Kehf, 109 “Eğer yeryüzündek� ağaçlar kalem olsa, den�z de arkasında yed� den�z daha k atılarak yardımcı olsa, Al lah’ın kel�meler� tükenmez. Allah Azîz’d�r, Hakîm’d�r.” Lokman, 27 O /Sebeps�z Sebep, b�l�nen hak �katler�n �katler� n dışında ve h�ç b�r şeye benzemez olduğu �ç�n O’nu d�lle anlatmak çok sınırlı ve ancak çok cüz-� b�r eylem olur. Fakat O’nunla �le �lg�l� vah�y veya felsef� �fadeler karşılaştırıldığında b�r paradoks ortaya çıkar. Paradoks, O’ndak� karşıt n�tel�kler� d�le get�rd�kler� �ç�n çıkar. Yan� daha açık �fade edersek; O’nu �fade etmeye çalışan sözler, hem O’nu anlatmaya, bet�mlemeye çalışır hem de, O’na karşı çıkan b�r öze sah�pt�rler. Teoloj�, Teoloj�, burada duraksa r ve sıkışır. Bu paradoksu yenmek �ç�n �k� metot ortaya sürer: 1- “O’nun hakkında konuşmak �mkânsızdır” der ve negat�f teoloj� d�s�pl�n� oluşur. 2- “Tanrı’nın ne olduğunu söyleyemesek de, en azı ndan ne olmadığını söyleyeb�l�r�z” d�yerek konuşmaya devam eder ve poz�t�f teoloj�y� oluşturur. Ancak d�kkat ed�l�rse, poz�t�f teoloj� de b�r tev�l ve yandan dolaşma hareket� yapmaktan öte, negat�f teolo j�n�n durduğu ç�zg�y� geçemez. Her �k� ekol de O’nu tanıml ama hakkındak� çares�zl�kler�n�, ancak beyan edeb�l�yorlar. edeb�l�yorlar. Monote�zm… Tek Tanrıcılık... Tevh�d. Monote�zm’de de b�r düal�te vardır!
da �k� hak�kat vardır: Konuşan Tanrı/G�zl� Tanrı düal�tes�. “B�r Var Olan” Ola n” olarak ol arak düşünülen tanrı ne kadar övülüp, yücelt�l�rse yücelt�l �rse yücelt�ls�n aşkınlığını kaybeder. kaybeder. “Zat”ı kısıtlanmış, varlık alanına hapsed�lm�ş olur. Varlık vardır ve çeş�tl�d�r, çoğuldur. Yokluk �se saftır, Tek’t�r ve B�r’d�r, sonsuzdur. Varlık yokluğa ancak karışab�l�r. Yokluk �se varlığı hem var eden, hem de yok edend�r. Yokluk, �ç�nde henüz olmamış ve olacak olan her şey� bar ındıran b�r sonsuz �mkânlar potans�yel�d�r. Varlığın kaynağı yokluktur. Alfa ve Omega, Omega , Âmâda, yokluktadır. O,  lemlerden müstağn�d�r denm�şt�r. Ar�stoteles’�n “B�r “B� r Olan en Tümel ” ve He�degger’�n “ Tanımlanamaz Şey” ded�ğ� O’nda tanrısallıktan h�ç b�r şey�n bulunduğu söylenemez. Net�ce olarak, şöyle b�r f�k�r bel�r�yor kafamızda: Karşımızda zamanın - mekânın - aklın ve hayal�n ötes�nde b�r “Şey” var. İs�m b�le verem�yoruz... Hüve d�yoruz, Hu d�yoruz, b�r �sm� de Allah cc. olan d�yoruz. Ancak, b�r şey daha var k�; O, sab�tt�r. Artmaz, Artma z, eks�lmez, durgun. O, h�çb�r şey yokken, sadece kend�nde �ken, nasıl �d� �se hala da öyled�r. Görel�l�kten münezzeht�r. Akıl �se tam ters�d�r. Akıl, yere-zamana ve mekâna göre değ�ş�r. Görel�l�ğ� vardır. Bu, b�r açıdan büyük b�r hand�kap yaratıyorsa da b�r açıdan da büyük b�r potans�yel ve umut taşıyor. Çünkü g�tt�kçe gel�şen b�r akıl var. Nereye kadar gel�şeceğ� �se hayal gücüne bağlıdır. Bu gün �ç�n “akıl almaz” den�len şey, bu günkü zamana ve mekâna göre söylenm�şt�r. Geleceğ� bağlamaz. K�m b�l�r, belk� de aklın varacağı en son tekâmül noktası, Hüve/O’nu anlayab�lmekt�r. O’nu kavramak asla ve kat-a mümkün olamayacak, görmek de öyle. Fakat anlayab�lmek, belk� b�r gün mümkün olab�lecekt�r.
1- Gayb... Âlemlerden ber�/müstağn� ber�/müstağ n� olan “Sır Tanrı” Tanrı” kavramı. 2- Kend�n� Kelam/vah�y �le açığa vuran ve âlemlere müdahale eden tanrı. Bunu b�raz daha açarsak; vahy�n kaynağı ve tek aracı olan tanrı sözü, tanrının zatı/mah�yet� �le zıtlık �çer�s�nded�r. Kelam216
217
O’NU ANMAK
O’ndan bahsetmel� m�, etmemel� m�? O’ndan bahsederken ded�ğ�m�z g�b� çapımız kadarı �le �fade edeb�l�r�z. O’ndan bahsetmeyerek de aslında, O’nu söyler�z. Dahasını söyleyey�m m�? O’ndan bahsetmem�zle bahset memem�z arasında b�r fark yoktur. Yoktur, çünkü bahsett�ğ�m�z şeyler her ne olursa olsun O, Müteal Olan’ın kent�lyonda 0,000000001’�n� b�le kapsayamaz. Hatta rakamlar yetmez de m�salen o rakamı yazdık. ya zdık. Tab� k� burada da b�r püf nokta var. O püf noktayı b�lmek lazımdır. O İs�mlend�r�lemez Olan, O Yüce Olan Tek, sayısız perdeler arasındadır. Hatta Âlemlerden de müstağn�d�r/ber�d�r den�lm�şt�r k� bu �ş� daha da karıştırır. Hem karıştırır, hem de anlayışı olana rehberl�k eder. Dolayısı �le hang�s� olursa olsun, tüm d�nsel met�nlerde “tanrı” kavramı çok değ�ş�k b�ç�mlerde ver�lm�şt�r. Mesela, peygamberler O’nun namı hesabına konuşmuştur. Vah�y meleğ� O’nun perdes�nden konuşmuştur. Yüce Konsey O’nun adına hüküm verm�şt�r. Rahman makamı, Âlemler�n Rabb� makamı, Rab makamları... B�r�s� de çıkmış dem�şt�r k�, “O b�l�nmek �st�yordu âlemler� ve b�zler� onun �ç�n yarattı.” Ş�md� b�r düşünel�m bakalım... Açtık Kur’an-ı Ker�m’� okuyoruz. Hüve, Allah, Rahman, Âlemler�n Rabb�, Rabb�n�z, Ruhül Kudüs g�b� �s�mler geç�yor, değ�l m�? Ve tab�� k� 99 esmayı da unutmamak lazımdır. Bunlardan hang�s�ne secde ed�yoruz b�z acaba? Sadece b�r�s�ne m�? Yoksa heps�ne m�? Yoksa h�ç b�r�s�ne m�? Net�ce olarak tanrıdan bahsetmeye veya etmemeye karar vermeden önce �nsan, öncel�kle neye �nandığını veya �nanmadı218
219
O’NU ANMAK
O’ndan bahsetmel� m�, etmemel� m�? O’ndan bahsederken ded�ğ�m�z g�b� çapımız kadarı �le �fade edeb�l�r�z. O’ndan bahsetmeyerek de aslında, O’nu söyler�z. Dahasını söyleyey�m m�? O’ndan bahsetmem�zle bahset memem�z arasında b�r fark yoktur. Yoktur, çünkü bahsett�ğ�m�z şeyler her ne olursa olsun O, Müteal Olan’ın kent�lyonda 0,000000001’�n� b�le kapsayamaz. Hatta rakamlar yetmez de m�salen o rakamı yazdık. ya zdık. Tab� k� burada da b�r püf nokta var. O püf noktayı b�lmek lazımdır. O İs�mlend�r�lemez Olan, O Yüce Olan Tek, sayısız perdeler arasındadır. Hatta Âlemlerden de müstağn�d�r/ber�d�r den�lm�şt�r k� bu �ş� daha da karıştırır. Hem karıştırır, hem de anlayışı olana rehberl�k eder. Dolayısı �le hang�s� olursa olsun, tüm d�nsel met�nlerde “tanrı” kavramı çok değ�ş�k b�ç�mlerde ver�lm�şt�r. Mesela, peygamberler O’nun namı hesabına konuşmuştur. Vah�y meleğ� O’nun perdes�nden konuşmuştur. Yüce Konsey O’nun adına hüküm verm�şt�r. Rahman makamı, Âlemler�n Rabb� makamı, Rab makamları... B�r�s� de çıkmış dem�şt�r k�, “O b�l�nmek �st�yordu âlemler� ve b�zler� onun �ç�n yarattı.” Ş�md� b�r düşünel�m bakalım... Açtık Kur’an-ı Ker�m’� okuyoruz. Hüve, Allah, Rahman, Âlemler�n Rabb�, Rabb�n�z, Ruhül Kudüs g�b� �s�mler geç�yor, değ�l m�? Ve tab�� k� 99 esmayı da unutmamak lazımdır. Bunlardan hang�s�ne secde ed�yoruz b�z acaba? Sadece b�r�s�ne m�? Yoksa heps�ne m�? Yoksa h�ç b�r�s�ne m�? Net�ce olarak tanrıdan bahsetmeye veya etmemeye karar vermeden önce �nsan, öncel�kle neye �nandığını veya �nanmadı218
219
ğını b�lmek durumundadır. Der�nleşmeden heva ve heves çember� �ç�nde debelen�yor ve b�r “put”a yapışıp kalınıyor. Net�cede �nsana varıyoruz. O yüzden der�ne �nmeden “tanrı”dan bahsetsek b�r “put”tan bahsetm�ş oluruz. Der�ne �nmezsek her şey put... İnsan ned�r? Eşref-� mahlûkat z�rves�nden, Esfel-� saf�l�n çukuruna kadar uzanan devasa b�r ölçekte yer bulab�lenler�n yekûnudur. Pekâlâ; en “z�rvedek�” k�m? En “d�ptek�” k�m? İşte o nokta tekrar önümüzded�r. Ve �nsan �le �nsana seslenen�/seslenenler�, Kaf sures� 16. ayettek� çok vurucu b�lg� bağlamında düşünerek tahl�l ve anal�z edel�m: “Ve lekad halaknel �nsâne ve na’lemu mâ tuvesv�su b�hî nefsuh (nefsuhu),ve (nefsuhu),ve nahnu AKREBU AKR EBU �leyh� m�n habl�l verîd�.”
Ve oradak� oradak� açık aç ık ve bar�z olan AKR EBU kel�mes�ne d�kkat ederek. Ve, z�rvedek� �le d�ptek�n� tahm�n etmeye çalışarak. “Habl” kel�mes�, �pl�k, “ver�d” kel�mes� de parmak �z� g�b� k�ş�ye özgü manalarını da �ht�va ed�yor. ed�yor. Bu şekl� �le açıkça akrabalıktan (Akrebu) bahsed�ld�ğ� g�b� bu akrabalığın DNA �le alakasına da �şaret ed�l�yor. DNA �pl�kç�ğ�n� her halde azıcık b�yoloj� gören herkes b�l�r.
TEVHİD’İN DERİNLİKLERİ
İnsanlık, M.Ö. sek�z b�nl� yıllarda, göçebel�kten yerleş�k yaşama geçt�. Tarım tekn�kler�n�n kullanılmaya başlanması, toprağın �şlenmes�n�n öğren�lmes�, öğren�lmes�, avcılık ve toplayıcılıkla toplayıcılıkla karnını doyuran �nsanoğluna meden�yet�n kapılarını araladı. Bu günkü meden�yet�n temel�, o günlerde atıldı. Bu gün on b�n yıllık b�r b�r�k�m� kullanıyoruz. …B�z h�çb�r şey yapmadık aslında. Her şey� Göksel Öğretmenler yaptı. Onlar b�ze, ney�n nasıl yapılacağını öğrett�, b�z de tüm bu b�lg�ler� özümseyerek öğret�lenler� yaşama geç�rd�k. Taşa, ota, güneşe, volkana tapmayı ve b�rb�r�m�z� avlayıp yemey� bıraktık. Tek Yaratıcıya �nanmaya başladık. B�raz da olsa kend�m�ze çek�düzen verd�k. Bunlar da y�ne Göksel Öğretmenler�n sayes�nde oldu. B�z sadece -o da zorla- kabul ett�k. Pek�, her şey b�tt� m�? Her şey mükemmel m� ş�md�? Bu gün yaşadığımız dünyada mutlu muyuz? Onlardan öğrend�ğ�m�z�n üzer�ne ne koymuşuz? Ne bulmuşuz? Yoksa o b�lg�y� de koruyamayarak, kend�m�ze m� benzetm�ş�z? Yüce Olan’ı sadece varlık alanına sıkıştırmak, varlığın ve dolayısı �le madden�n madden�n tanrısı �lan etmek; bu garabete �nsana şeref payes� vermek suret�yle �nsanı da ortak etmek. İnsanoğlunun hatası şu oldu: Yaradan’ı varlık sahasına sıkıştırmak ve varlık dışında ne olduğunu merak b�le etmey�p, akla get�rmemek. Her şey� görüleb�len ve duyumsanab�lenden �baret sanmak.
220
221
ğını b�lmek durumundadır. Der�nleşmeden heva ve heves çember� �ç�nde debelen�yor ve b�r “put”a yapışıp kalınıyor. Net�cede �nsana varıyoruz. O yüzden der�ne �nmeden “tanrı”dan bahsetsek b�r “put”tan bahsetm�ş oluruz. Der�ne �nmezsek her şey put... İnsan ned�r? Eşref-� mahlûkat z�rves�nden, Esfel-� saf�l�n çukuruna kadar uzanan devasa b�r ölçekte yer bulab�lenler�n yekûnudur. Pekâlâ; en “z�rvedek�” k�m? En “d�ptek�” k�m? İşte o nokta tekrar önümüzded�r. Ve �nsan �le �nsana seslenen�/seslenenler�, Kaf sures� 16. ayettek� çok vurucu b�lg� bağlamında düşünerek tahl�l ve anal�z edel�m: “Ve lekad halaknel �nsâne ve na’lemu mâ tuvesv�su b�hî nefsuh (nefsuhu),ve (nefsuhu),ve nahnu AKREBU AKR EBU �leyh� m�n habl�l verîd�.”
Ve oradak� oradak� açık aç ık ve bar�z olan AKR EBU kel�mes�ne d�kkat ederek. Ve, z�rvedek� �le d�ptek�n� tahm�n etmeye çalışarak. “Habl” kel�mes�, �pl�k, “ver�d” kel�mes� de parmak �z� g�b� k�ş�ye özgü manalarını da �ht�va ed�yor. ed�yor. Bu şekl� �le açıkça akrabalıktan (Akrebu) bahsed�ld�ğ� g�b� bu akrabalığın DNA �le alakasına da �şaret ed�l�yor. DNA �pl�kç�ğ�n� her halde azıcık b�yoloj� gören herkes b�l�r.
TEVHİD’İN DERİNLİKLERİ
İnsanlık, M.Ö. sek�z b�nl� yıllarda, göçebel�kten yerleş�k yaşama geçt�. Tarım tekn�kler�n�n kullanılmaya başlanması, toprağın �şlenmes�n�n öğren�lmes�, öğren�lmes�, avcılık ve toplayıcılıkla toplayıcılıkla karnını doyuran �nsanoğluna meden�yet�n kapılarını araladı. Bu günkü meden�yet�n temel�, o günlerde atıldı. Bu gün on b�n yıllık b�r b�r�k�m� kullanıyoruz. …B�z h�çb�r şey yapmadık aslında. Her şey� Göksel Öğretmenler yaptı. Onlar b�ze, ney�n nasıl yapılacağını öğrett�, b�z de tüm bu b�lg�ler� özümseyerek öğret�lenler� yaşama geç�rd�k. Taşa, ota, güneşe, volkana tapmayı ve b�rb�r�m�z� avlayıp yemey� bıraktık. Tek Yaratıcıya �nanmaya başladık. B�raz da olsa kend�m�ze çek�düzen verd�k. Bunlar da y�ne Göksel Öğretmenler�n sayes�nde oldu. B�z sadece -o da zorla- kabul ett�k. Pek�, her şey b�tt� m�? Her şey mükemmel m� ş�md�? Bu gün yaşadığımız dünyada mutlu muyuz? Onlardan öğrend�ğ�m�z�n üzer�ne ne koymuşuz? Ne bulmuşuz? Yoksa o b�lg�y� de koruyamayarak, kend�m�ze m� benzetm�ş�z? Yüce Olan’ı sadece varlık alanına sıkıştırmak, varlığın ve dolayısı �le madden�n madden�n tanrısı �lan etmek; bu garabete �nsana şeref payes� vermek suret�yle �nsanı da ortak etmek. İnsanoğlunun hatası şu oldu: Yaradan’ı varlık sahasına sıkıştırmak ve varlık dışında ne olduğunu merak b�le etmey�p, akla get�rmemek. Her şey� görüleb�len ve duyumsanab�lenden �baret sanmak.
220
221
Zaten bu çağa dem�r çağı den�lm�yor muydu? Varlığa k�l�tlen�p, varlık olmayanı dışlamak, hatta varlık olmayan tarafı az da olsa sezd�ğ�m�zde “Kaos” adını vermek, ondan korkmak, hatta şeytan�leşt�rmek, bu çağın ve �nsanımızın ortak özell�ğ�. Yaratan gücü, madden�n ve varlık alanının tanrısı �lan ed�nce madde önem kazandı ve para olup el�m�ze - ceb�m�ze g�rd�.
ve hem de b�rleşt�r�r. Hatta O’nun esas zatı “Gayb” olarak �fade ed�len “Varlık Olmayan”dır. B�z, �şte bu boyutu, asl� boyutu eks�k bırakan b�r düşünce s�stem� �ç�nde rahmetten, her şey�n doğduğu ve oluştuğu asl� rah�mden uzaklaştık. Hak�kat�n hem s�yah, hem de beyaz olduğu gerçeğ�n� unuttuk. Zıtlıkların sadece çatışmadığını, âlemlerde b�r ahenk �ç�nde hareket de edeb�ld�kler�n�, bu şek�lde sonsuz seçenekler ve �mkânlar ortaya çıktığını unuttuk.
Kad�m toplumlar, bu hataya düşmem�şlerd�. Z�ra or�j�nal met�nler� eller�nde bulundurmak ve Göksel Öğretmenler dönem�ne yakın olma k g�b� avantajlara sa h�plerd�. Onlar, Yüce Olan’ı sadece sadece varlık/kozmos sahasının değ�l, onun önces�-sonrasını kapsayan ve dışında kalanının da sultanı olduğunu b�l�yorlardı. Açın bakın; tüm kad�m met�nler, b�lg�ler, m�toloj�k öyküler, destanlar, kozmogon�ler, heps� de şu b�lg�n�n değ�ş�k cümlelere dönüşmüş olan varyasyonları �le başlar: Başlangıçta b�r İlksel/Sonsuz Okyanus vardır. Uçsuz bucaksız, sonsuz b�r �mkân ve olasılıklar potans�yel�. Sümer buna ABZU d�yor. Ne demek A BZU? Uçsuz bucaksız sonsuz okyanus demek. Ka�natın b�r su köpügü g�b� �ç�nde yüzdüğü esas temel. Kad�m Mısır buna NOUN d�yor. Ne demek NOUN? Henüz var olmayan demek. Sonsuz b�r �mkân-olasılıklar den�z�. İlg�nçt�r bunu Kur’an da der... Nasıl der? “O, odur k�, gökler� ve yer� altı günde yaratmıştır. O’nun arşı da SU ÜZERİNDE �d�. Böyle yapması, �ş ve davranış yönünden hang�n� z�n daha g üzel olduğ unu bel�rlemek �ç �n s�z� denemeye yönel�kt�r. Sen, ‘Kuşkusuz, s�zler ölümden sonra d�r�lt�leceks�n�z!’ ded�ğ�nde, küfre batanlar hemen ve kes�nl�kle şöyle derler: ‘Bu apaçık b�r bü yüden başka şey değ �ld�r.” �ld�r.” (Hud, (Hud, 7)
Varlık var olandır ve kozmos ondan gel�r. Öyleyse varlık olmayan ned�r? Varlık olmayan, mecazen H�ç’t�r. Fakat mana yönünden h�ç değ�ld�r. O, varlığın sudur ett�ğ� bağır veya tarladır. Kökend�r. Her şey�n O’ndan var olduğu asl� kaynaktır. Sonsuz �mkânlar okyanusudur. Boş g�b� görünen “ H�ç” aslında varlığın temel yapı taşlarının oluştuğu ve p�ş�p şek�l aldığı fırındır. Varlık ve varlık olmayan, düzen ve kaos, hak�kat�n �k� görüntüsüdür. Kend�s� ve aynadak� görüntüsüdür. B�z doğal olarak hep aynaya daldık. Aynadak� görüntü de varlık olmayanın görüntüsüdür. Gerçek olan O’dur. Aynadak� görüntü değ�l. Kuantum f�z�ğ� b�ze �lg�nç b�r kapı araladı. Henüz açmadı, sadece araladı. Bu �l�m henüz emeklemekted�r, oldukça toydur. O Yüce Olan’ın, o Kad�r -� Mutlak ’ın gerçek veçhes� ha kkında �nkâr ed�lemez b�lg�ler vereceğ� günler de yaklaşmıştır. Eks�k parçalar tamamlandığında, tevh�t tam tevh�t olacaktır. İnsanlık b�nlerce yıldır karanlık b�r s�nema salonunda uyumakta ve b�r f�l�m �zlemekted�r. F�l�m�n b�teceğ� gün yaklaşmıştır. F�lm -k� b�lerek f�lm d�yoruz- b�tecek ve ışıkla beraber b�l�m ortaya çıkacaktır.
Can alıcı kel�meler� büyüttük: “Su üzer�nde �d�”. Varlık olmayan veya var olmayan kes�nl�kle boş b�r küme değ�ld�r. O, var olmuş olan, var olan ve var olacak olanı da kapsayacak şek�lde her şey�n köken� olan, asl� unsur, sonsuz b�r �mkân ve olasılıklar potans�yel�/okyanusudur. Mutlak ned�r? Bu m�nvalde beyan edersek; Mutlak hem varlık, hem de varlık olmayandır. Bu �k�s�n� hem yaratır, hem ayırır 22 2
223
Zaten bu çağa dem�r çağı den�lm�yor muydu? Varlığa k�l�tlen�p, varlık olmayanı dışlamak, hatta varlık olmayan tarafı az da olsa sezd�ğ�m�zde “Kaos” adını vermek, ondan korkmak, hatta şeytan�leşt�rmek, bu çağın ve �nsanımızın ortak özell�ğ�. Yaratan gücü, madden�n ve varlık alanının tanrısı �lan ed�nce madde önem kazandı ve para olup el�m�ze - ceb�m�ze g�rd�. Kad�m toplumlar, bu hataya düşmem�şlerd�. Z�ra or�j�nal met�nler� eller�nde bulundurmak ve Göksel Öğretmenler dönem�ne yakın olma k g�b� avantajlara sa h�plerd�. Onlar, Yüce Olan’ı sadece sadece varlık/kozmos sahasının değ�l, onun önces�-sonrasını kapsayan ve dışında kalanının da sultanı olduğunu b�l�yorlardı. Açın bakın; tüm kad�m met�nler, b�lg�ler, m�toloj�k öyküler, destanlar, kozmogon�ler, heps� de şu b�lg�n�n değ�ş�k cümlelere dönüşmüş olan varyasyonları �le başlar: Başlangıçta b�r İlksel/Sonsuz Okyanus vardır. Uçsuz bucaksız, sonsuz b�r �mkân ve olasılıklar potans�yel�. Sümer buna ABZU d�yor. Ne demek A BZU? Uçsuz bucaksız sonsuz okyanus demek. Ka�natın b�r su köpügü g�b� �ç�nde yüzdüğü esas temel. Kad�m Mısır buna NOUN d�yor. Ne demek NOUN? Henüz var olmayan demek. Sonsuz b�r �mkân-olasılıklar den�z�. İlg�nçt�r bunu Kur’an da der... Nasıl der? “O, odur k�, gökler� ve yer� altı günde yaratmıştır. O’nun arşı da SU ÜZERİNDE �d�. Böyle yapması, �ş ve davranış yönünden hang�n� z�n daha g üzel olduğ unu bel�rlemek �ç �n s�z� denemeye yönel�kt�r. Sen, ‘Kuşkusuz, s�zler ölümden sonra d�r�lt�leceks�n�z!’ ded�ğ�nde, küfre batanlar hemen ve kes�nl�kle şöyle derler: ‘Bu apaçık b�r bü yüden başka şey değ �ld�r.” �ld�r.” (Hud, (Hud, 7)
ve hem de b�rleşt�r�r. Hatta O’nun esas zatı “Gayb” olarak �fade ed�len “Varlık Olmayan”dır. B�z, �şte bu boyutu, asl� boyutu eks�k bırakan b�r düşünce s�stem� �ç�nde rahmetten, her şey�n doğduğu ve oluştuğu asl� rah�mden uzaklaştık. Hak�kat�n hem s�yah, hem de beyaz olduğu gerçeğ�n� unuttuk. Zıtlıkların sadece çatışmadığını, âlemlerde b�r ahenk �ç�nde hareket de edeb�ld�kler�n�, bu şek�lde sonsuz seçenekler ve �mkânlar ortaya çıktığını unuttuk. Varlık var olandır ve kozmos ondan gel�r. Öyleyse varlık olmayan ned�r? Varlık olmayan, mecazen H�ç’t�r. Fakat mana yönünden h�ç değ�ld�r. O, varlığın sudur ett�ğ� bağır veya tarladır. Kökend�r. Her şey�n O’ndan var olduğu asl� kaynaktır. Sonsuz �mkânlar okyanusudur. Boş g�b� görünen “ H�ç” aslında varlığın temel yapı taşlarının oluştuğu ve p�ş�p şek�l aldığı fırındır. Varlık ve varlık olmayan, düzen ve kaos, hak�kat�n �k� görüntüsüdür. Kend�s� ve aynadak� görüntüsüdür. B�z doğal olarak hep aynaya daldık. Aynadak� görüntü de varlık olmayanın görüntüsüdür. Gerçek olan O’dur. Aynadak� görüntü değ�l. Kuantum f�z�ğ� b�ze �lg�nç b�r kapı araladı. Henüz açmadı, sadece araladı. Bu �l�m henüz emeklemekted�r, oldukça toydur. O Yüce Olan’ın, o Kad�r -� Mutlak ’ın gerçek veçhes� ha kkında �nkâr ed�lemez b�lg�ler vereceğ� günler de yaklaşmıştır. Eks�k parçalar tamamlandığında, tevh�t tam tevh�t olacaktır. İnsanlık b�nlerce yıldır karanlık b�r s�nema salonunda uyumakta ve b�r f�l�m �zlemekted�r. F�l�m�n b�teceğ� gün yaklaşmıştır. F�lm -k� b�lerek f�lm d�yoruz- b�tecek ve ışıkla beraber b�l�m ortaya çıkacaktır.
Can alıcı kel�meler� büyüttük: “Su üzer�nde �d�”. Varlık olmayan veya var olmayan kes�nl�kle boş b�r küme değ�ld�r. O, var olmuş olan, var olan ve var olacak olanı da kapsayacak şek�lde her şey�n köken� olan, asl� unsur, sonsuz b�r �mkân ve olasılıklar potans�yel�/okyanusudur. Mutlak ned�r? Bu m�nvalde beyan edersek; Mutlak hem varlık, hem de varlık olmayandır. Bu �k�s�n� hem yaratır, hem ayırır 22 2
223
YOLCUYA FISILTILAR
1. fısıltı: Düşünce enerj�m�z� zamanın ötes�ne, daha henüz h�ç b�r şey�n olmadığı sanılan döneme yönlend�rmem�z ve beyn�m�z�n bu b�l�nmezden beslenmes�n� sağlamamız gerek�r. 2. fısıltı: Sevg� ve sezg�... Bu �k�l� b�z�m ana arterler�m�z ve jeneratörler�m�z olmalı. 3. fısıltı: Düşünce evrene, tekâmül �se dünya frekansına uyumludur. Dünyada gel�şmek �ç�n evrensel b�r bakış açısı kazanmak gerek�r. 4. fısıltı: Arayış, kend�m�z� b�l�nceye kadar sürer. Kend�m�z� b�l�nce b�r durgunlaşma olur. Doğrudan doğruya ana b�lg� kaynağı �le �rt�bat sağlanır. Denet�me alınırız. Kend�m�ze uygun b�r görev ed�n�r�z. 5. fısıltı: Tekâmülü hızlandıracak büyülü reçete ned�r? Şudur: başkalarına, karşılıksız yardım etmek. Bu eksende sosyal faal�yet ve dayanışmalara katılmak, desteklemek. Tab�r� ca�z �se, Peygamber�m�z g�b� b�r Hılful Fudul, yan� erdeml�ler �tt�fakı feda�s� olmak. Bunu b�l�nçl� şek�lde ve umarsız, çıkarsız yapab�lenlere Yüce Mekan�zmanın �l k basamağı na s�p olur. 6. fısıltı: Ruhumuz, genler�m�zde ş�frelenm�ş b�r potans�yel güçtür. Bunu ısıya benzeteb�l�r�z. Madden�n �ç�ndek� potans�yel enerj�ye ısı den�r. Isı, ölçülemez, tartılamaz, �ncelenemez b�r enerj�d�r. Ruh, tamamen O’nun b�l�nc� �le hareket eder. İnsan hücreler�nden b�rçok aynı �nsan olab�l�r, kopyalanab�l�r, ancak ruh asla kopyalanamaz ve bölünemez b�r bütündür. “B�r ben vardır, benden �çer�” den�len odur, ruhtu r. 224
225
YOLCUYA FISILTILAR
1. fısıltı: Düşünce enerj�m�z� zamanın ötes�ne, daha henüz h�ç b�r şey�n olmadığı sanılan döneme yönlend�rmem�z ve beyn�m�z�n bu b�l�nmezden beslenmes�n� sağlamamız gerek�r. 2. fısıltı: Sevg� ve sezg�... Bu �k�l� b�z�m ana arterler�m�z ve jeneratörler�m�z olmalı. 3. fısıltı: Düşünce evrene, tekâmül �se dünya frekansına uyumludur. Dünyada gel�şmek �ç�n evrensel b�r bakış açısı kazanmak gerek�r. 4. fısıltı: Arayış, kend�m�z� b�l�nceye kadar sürer. Kend�m�z� b�l�nce b�r durgunlaşma olur. Doğrudan doğruya ana b�lg� kaynağı �le �rt�bat sağlanır. Denet�me alınırız. Kend�m�ze uygun b�r görev ed�n�r�z. 5. fısıltı: Tekâmülü hızlandıracak büyülü reçete ned�r? Şudur: başkalarına, karşılıksız yardım etmek. Bu eksende sosyal faal�yet ve dayanışmalara katılmak, desteklemek. Tab�r� ca�z �se, Peygamber�m�z g�b� b�r Hılful Fudul, yan� erdeml�ler �tt�fakı feda�s� olmak. Bunu b�l�nçl� şek�lde ve umarsız, çıkarsız yapab�lenlere Yüce Mekan�zmanın �l k basamağı na s�p olur. 6. fısıltı: Ruhumuz, genler�m�zde ş�frelenm�ş b�r potans�yel güçtür. Bunu ısıya benzeteb�l�r�z. Madden�n �ç�ndek� potans�yel enerj�ye ısı den�r. Isı, ölçülemez, tartılamaz, �ncelenemez b�r enerj�d�r. Ruh, tamamen O’nun b�l�nc� �le hareket eder. İnsan hücreler�nden b�rçok aynı �nsan olab�l�r, kopyalanab�l�r, ancak ruh asla kopyalanamaz ve bölünemez b�r bütündür. “B�r ben vardır, benden �çer�” den�len odur, ruhtu r. 224
225
7. fısıltı: İnsanların pek çoğu maalesef b�r dünya üstü ve ötes� varlık olduğunun, ruh varlığı olduğunun b�l�nc�nde değ�ld�r. Bu �t�barla, hayvansal-dünyasal ruh �ç�nde g�zlenm�ş Yüce Ruh’tan, İlah� Nefes’ten b�haberd�r. Bu Yüce Ruh, b�l�nçaltındak� Süper Ego’yu, yan� Nefs-� Mutma�ney� kapsar.
tekâmül amacına yönel�k olup dünya, ruh �ç�n sadece b�r sınav yer� n�tel�ğ�nded�r.
8. fısıltı: Bütün d�nler�n ana teması nefs terb�yes�d�r. Nefs, b�rey�n hayatını sürdürmes�, çoğalması �ç�n gerekl� b�r duygu ve davranış manzumes�d�r. Nefs� yok etmeye çalışmak yanlıştır, aslolan �se nefs� d�s�pl�ne etmek, �çtek� hayvanı uysallaştırıp eğ�tmekt�r. Nefs� tamamen serbest bırakmak da yanlıştır. Bu durumda k�ş� b�r hayvandan farksız olur. O halde esas olan şey �çte b�r denge ve düzen oluşturmaktır. Böylece k�ş� kend�n� düzenleyerek, kend� �ç�n� yen�den oluşturarak tevh�t, �nanç, �man, b�lg�, kültür, sanat ve ahlak sah�b� b�r b�reye dönüşür. K� bunun net�ces�, erdem ve kemalattır. İnsan-ı Kam�l olmaktır.
12. fısıltı: İnsan, ham �ken b�r h�çt�r. İnsan p�şt�kçe, kend�n� ve Rabb�n� b�ld�kçe, �çtek� Yüce Ruh’unda saklı olan program kurulur ve devreye g�rer. Bu program ‘Hal�fetullah programıdır. Hal�fetullah programı, sadece çok üst ve evrensel şuur düzey�ndek� b�r bey�nde çalışab�l�r. Bu bey�n “Ram”�n� çok yükseltt�ğ�nde, kend�s�nde kend�s�nde ortaya çıkan tüm özell�kler�n Allah’tan b�r yansıma ve tecell� olduğunu, esasen kend�s�n�n var olmadığını, İlah� Tecell�yat’ın b�r aks� olduğunu tam b�r şek�lde �drak etmeye başlar. Yok Yok �ken var ed�lm�ş va rlık (yan� kend�m�z) tekrar yok olmaya başlar ve sanrı-varlık yok olurken, her an bak� olan Vechullah, yok olanın yer�n� doldurmaya başlar.
9. fısıltı: Şuursuzca ve ezber şekl�nde, sank� b�r �çgüdü g�b� yapılan �çer�ks�z duaları terk etmek gerek�r. Onun yer�ne, kozm�k akışlardan beslenm�ş olarak, akıl, mantık ve şuur �le ve bu üçgen�n bahşett�ğ� çok daha gen�ş ve yüksek b�r b�l�nc�n z�hne �nd�rd�ğ� dualarla, evrensel b�l�nce geç�ş yapmak gerek�r. Böylece evrensel b�l�nce ulaşan b�rey, evrensel b�r sözleşme �le “Göklerdek� Koro”ya katılır. Bu, Allah’a yalvarış değ�ld�r. Allah’a yüksel�şt�r. 10. fısıltı: B�l�m ve d�n b�r bütündür. İl�ms�z d�n ve d�ns�z �l�m olmaz. B�l�m ve d�n aslında b�r ahenk �ç�nde b�rb�rler�n� tey�t ederler, doğrularlar. Net�cede her �k�s� de b�r üstün gücü, B�r ve Tek olanı �şaret ederler. 11. fısıltı: İnsan, ruhu olan b�r beden değ�l, bedenlenerek b�r süre �ç�n dünyaya gönder�lm�ş b�r ruhtur. Ruh, bey�n dalgaları �le oluşturulur. İnsan, kozasını ören b�r �pek böceğ� m�sal� ruhunu �nşa eder. Ruh, aynı zamanda tüm serüvenler�n kayıtlı olduğu hologram�k b�r dalga yapısıdır. Şunu da bel�rtmek gerek�r k� ruh, dünyasal b�r enerj� değ�ld�r. Z�ra dünyadak� enerj� �ncelend�ğ�nde, sürekl� olarak aynı şek�lde dönüşüp durduğunu görürüz. Ruh, bundan farklıdır. Ruhun dünyayı deney�mlemes�, tamamen 226
227
7. fısıltı: İnsanların pek çoğu maalesef b�r dünya üstü ve ötes� varlık olduğunun, ruh varlığı olduğunun b�l�nc�nde değ�ld�r. Bu �t�barla, hayvansal-dünyasal ruh �ç�nde g�zlenm�ş Yüce Ruh’tan, İlah� Nefes’ten b�haberd�r. Bu Yüce Ruh, b�l�nçaltındak� Süper Ego’yu, yan� Nefs-� Mutma�ney� kapsar. 8. fısıltı: Bütün d�nler�n ana teması nefs terb�yes�d�r. Nefs, b�rey�n hayatını sürdürmes�, çoğalması �ç�n gerekl� b�r duygu ve davranış manzumes�d�r. Nefs� yok etmeye çalışmak yanlıştır, aslolan �se nefs� d�s�pl�ne etmek, �çtek� hayvanı uysallaştırıp eğ�tmekt�r. Nefs� tamamen serbest bırakmak da yanlıştır. Bu durumda k�ş� b�r hayvandan farksız olur. O halde esas olan şey �çte b�r denge ve düzen oluşturmaktır. Böylece k�ş� kend�n� düzenleyerek, kend� �ç�n� yen�den oluşturarak tevh�t, �nanç, �man, b�lg�, kültür, sanat ve ahlak sah�b� b�r b�reye dönüşür. K� bunun net�ces�, erdem ve kemalattır. İnsan-ı Kam�l olmaktır.
tekâmül amacına yönel�k olup dünya, ruh �ç�n sadece b�r sınav yer� n�tel�ğ�nded�r. 12. fısıltı: İnsan, ham �ken b�r h�çt�r. İnsan p�şt�kçe, kend�n� ve Rabb�n� b�ld�kçe, �çtek� Yüce Ruh’unda saklı olan program kurulur ve devreye g�rer. Bu program ‘Hal�fetullah programıdır. Hal�fetullah programı, sadece çok üst ve evrensel şuur düzey�ndek� b�r bey�nde çalışab�l�r. Bu bey�n “Ram”�n� çok yükseltt�ğ�nde, kend�s�nde kend�s�nde ortaya çıkan tüm özell�kler�n Allah’tan b�r yansıma ve tecell� olduğunu, esasen kend�s�n�n var olmadığını, İlah� Tecell�yat’ın b�r aks� olduğunu tam b�r şek�lde �drak etmeye başlar. Yok Yok �ken var ed�lm�ş va rlık (yan� kend�m�z) tekrar yok olmaya başlar ve sanrı-varlık yok olurken, her an bak� olan Vechullah, yok olanın yer�n� doldurmaya başlar.
9. fısıltı: Şuursuzca ve ezber şekl�nde, sank� b�r �çgüdü g�b� yapılan �çer�ks�z duaları terk etmek gerek�r. Onun yer�ne, kozm�k akışlardan beslenm�ş olarak, akıl, mantık ve şuur �le ve bu üçgen�n bahşett�ğ� çok daha gen�ş ve yüksek b�r b�l�nc�n z�hne �nd�rd�ğ� dualarla, evrensel b�l�nce geç�ş yapmak gerek�r. Böylece evrensel b�l�nce ulaşan b�rey, evrensel b�r sözleşme �le “Göklerdek� Koro”ya katılır. Bu, Allah’a yalvarış değ�ld�r. Allah’a yüksel�şt�r. 10. fısıltı: B�l�m ve d�n b�r bütündür. İl�ms�z d�n ve d�ns�z �l�m olmaz. B�l�m ve d�n aslında b�r ahenk �ç�nde b�rb�rler�n� tey�t ederler, doğrularlar. Net�cede her �k�s� de b�r üstün gücü, B�r ve Tek olanı �şaret ederler. 11. fısıltı: İnsan, ruhu olan b�r beden değ�l, bedenlenerek b�r süre �ç�n dünyaya gönder�lm�ş b�r ruhtur. Ruh, bey�n dalgaları �le oluşturulur. İnsan, kozasını ören b�r �pek böceğ� m�sal� ruhunu �nşa eder. Ruh, aynı zamanda tüm serüvenler�n kayıtlı olduğu hologram�k b�r dalga yapısıdır. Şunu da bel�rtmek gerek�r k� ruh, dünyasal b�r enerj� değ�ld�r. Z�ra dünyadak� enerj� �ncelend�ğ�nde, sürekl� olarak aynı şek�lde dönüşüp durduğunu görürüz. Ruh, bundan farklıdır. Ruhun dünyayı deney�mlemes�, tamamen 226
227
TEKÂMÜL
Tekâmül, Tekâmül, dar manada, f�z�k � ve akl�/z�hn� anlamlarda gel�şmek, tecrübe ve deney�m kazanmak, kazanmak , kend�s�n� ve Yaratıcı’sını Yaratıcı’sını tanımak demekt�r. demekt�r. İnsan �le �lg�l� � lg�l� olarak da, “tekâmül devres� �ç�nde” olduğu söylen�r. söylen�r. Bu devrede �nsanın, deney�m kazanacağı, batıp çıkacağı, fakat net�cede tekâmül geç�rerek “ kemale” ereceğ� söylen�r. Bugün dünyaya bakıyorum da… Tekâmülün T’s� b�le tamamlanmamış hala. Üstel�k yakın gelecekte tamamlanacağa da pek benzem�yor. Her Her şey� k�ş�selleşt �rd�ğ�m�z g�b�, tekâmül tek âmül veya adını koyalım, “kurtuluş”, k�ş�sel b�r çaba �le k�ş�sel b�r kurtuluşun adı olmuş. Dünyadan b�ze ne? İnsanlıkt an b�ze ne? Acı ve ıstıraplı b�r dönem �ç�ndey�z. Henüz daha “Dünyalı” b�le olamadık. Har�taya bakar mısınız? 220 küsur bağımsız devlet, sınırlar, sınır çatışmaları, mayınlar, �ç �syanlar, katl�amlar, terör ve ş�ddet… Tahakküm, gel�şm�ş gel�şm� ş devletler ve ger� kalmış olan lar. Tem�z su �çemeyen �çemeyen tam dört m�lyar �nsan… Suyunda �yot olmadığı �ç�n z�h�nsel özürlü doğan ve büyüyen yüz m�lyonlar. Dünya gel�r�n�n % 80’�nden dünya nüfusunun %10’u yararlanıyor. Dünya nüfusunun %90’ı �se gel�r�n %20’s�n� paylaşmaya çalışıyor. Lüksemburg’da 70 b�n dolar, Çad’da �se 140 dolar. Fark 500 kat. Evet. Daha “Dünyalı” b�le olamadık… Pek�, evrenle nasıl bütünleşeceğ�z acaba? Yoksa hep Evrensel b�lg� ve bakış açısından mahrum b�r şek�lde evren konfederasyonunun tecr�t odasında mı tutulacağız böyle? O olağanüstü deney�mlerden, olağanüstü görüntülerden ayrı, o yıldız ve gezegenler korosunun dev�n�m� sırasında çıkardığı �lah� müz�ğ� duyamayarak… duyamayarak… Yoksa tıkandık mı? Ne olması gerek�yor Allah aşkına? Mesela, şöyle m� olmalı yan�: Dış Uzaydan gelen �k� gem�, her b�r� 3 m�lyon ton, her b�r�nde 2500 uçan saldırı aracı, lazer s�lahları, ant� madde s�lahları v.s… Ay �le dünya arasına park ed�yorlar. Dünyadan, bas�t b�r dürbünle
228
229
TEKÂMÜL
Tekâmül, Tekâmül, dar manada, f�z�k � ve akl�/z�hn� anlamlarda gel�şmek, tecrübe ve deney�m kazanmak, kazanmak , kend�s�n� ve Yaratıcı’sını Yaratıcı’sını tanımak demekt�r. demekt�r. İnsan �le �lg�l� � lg�l� olarak da, “tekâmül devres� �ç�nde” olduğu söylen�r. söylen�r. Bu devrede �nsanın, deney�m kazanacağı, batıp çıkacağı, fakat net�cede tekâmül geç�rerek “ kemale” ereceğ� söylen�r. Bugün dünyaya bakıyorum da… Tekâmülün T’s� b�le tamamlanmamış hala. Üstel�k yakın gelecekte tamamlanacağa da pek benzem�yor. Her Her şey� k�ş�selleşt �rd�ğ�m�z g�b�, tekâmül tek âmül veya adını koyalım, “kurtuluş”, k�ş�sel b�r çaba �le k�ş�sel b�r kurtuluşun adı olmuş. Dünyadan b�ze ne? İnsanlıkt an b�ze ne? Acı ve ıstıraplı b�r dönem �ç�ndey�z. Henüz daha “Dünyalı” b�le olamadık. Har�taya bakar mısınız? 220 küsur bağımsız devlet, sınırlar, sınır çatışmaları, mayınlar, �ç �syanlar, katl�amlar, terör ve ş�ddet… Tahakküm, gel�şm�ş gel�şm� ş devletler ve ger� kalmış olan lar. Tem�z su �çemeyen �çemeyen tam dört m�lyar �nsan… Suyunda �yot olmadığı �ç�n z�h�nsel özürlü doğan ve büyüyen yüz m�lyonlar. Dünya gel�r�n�n % 80’�nden dünya nüfusunun %10’u yararlanıyor. Dünya nüfusunun %90’ı �se gel�r�n %20’s�n� paylaşmaya çalışıyor. Lüksemburg’da 70 b�n dolar, Çad’da �se 140 dolar. Fark 500 kat. Evet. Daha “Dünyalı” b�le olamadık… Pek�, evrenle nasıl bütünleşeceğ�z acaba? Yoksa hep Evrensel b�lg� ve bakış açısından mahrum b�r şek�lde evren konfederasyonunun tecr�t odasında mı tutulacağız böyle? O olağanüstü deney�mlerden, olağanüstü görüntülerden ayrı, o yıldız ve gezegenler korosunun dev�n�m� sırasında çıkardığı �lah� müz�ğ� duyamayarak… duyamayarak… Yoksa tıkandık mı? Ne olması gerek�yor Allah aşkına? Mesela, şöyle m� olmalı yan�: Dış Uzaydan gelen �k� gem�, her b�r� 3 m�lyon ton, her b�r�nde 2500 uçan saldırı aracı, lazer s�lahları, ant� madde s�lahları v.s… Ay �le dünya arasına park ed�yorlar. Dünyadan, bas�t b�r dürbünle
228
229
b�le görülecek şek�lde hem de. Öylece duruyorlar; ara sıra araçlar g�r�p çıkıyor, devr�ye uçuşları… Ne olurdu acaba? Sah� ne olurdu k�? Temas kurmuyorlar, n�yetler� bell� değ�l yan�. Spekülasyona açık. Öyle duruyorlarken onlar, dünya l�derler� bu 220 küsur devlet�n başkanları ne yapardı acaba? Sınıra daha fazla mayın mı döşerlerd�? Seferberl�k �lanı mı? Yoksa b�rleş�rler m�yd� ortak düşmana karşı? Yan�… B�z �nsanların b�rleşeb�lmes� �ç�n böyle korkmamız mı gerek�yor? Neyse d�yel�m ve sözler�m�z� bu mesele �le de bağlantılı b�r Kur’an ayet� �le b�t�rel�m. “O, göktek�n�n s�z� yere batırmayacağından em�n m�s�n�z? O zaman yer, an�den çalkalanmaya başlar. O göktek�n�n çakıl taşları taşıyan b�r rüzgârı üzer�n�ze salmayacağından em�n m�s�n�z? O zaman b�leceks�n�z nasılmış uyarım!” (Mülk Sures� 16.ve 17.ayetler)
UZAYLILARA DAİR
Malumunuzdur, 1947 yılından ber�d�r k� tüm dünyayı saran b�r uzaylı ve UFO (tanımlanamayan uçan c�s�m) furyasıdır g�d�yor. Gerek Er�ch Von Dan�ken ve gerekse de Zechar�a S�tch�n’�n k�tapları bu alanda büyük b�r şöhrete sah�p. Ayrıca celse celse mesaj alan ve bunları k�taplaştırıp satan medyum takımı da epey b�r servet sah�b� olmuştur kanaat�m�zce. Ama b�z doğrusunu söyleyel�m… Uzaylı d�ye tab�r ed�len varlıklar yoktur. Tekrar edel�m uzaylı - muzaylı yoktur. Zaten “var” dey�p de önümüze “sözde” belgeler koyanların, şöyle b�r belgeler�ne baktığınızda ortada belge falan olmadığını görürsünüz. Ortada olanın düzmece, aşırı yorumlama ve asparagas olduğunu hemen fark eders�n�z. B�r şey� daha fark eders�n�z, d�kkat ed�n�z şuna: Uzaylı varlık d�ye gösterd�kler�n�n heps� gölge suret olarak “Âdem” benzer�d�r, bu meseleye daha sonra döneceğ�z, burası k�l�t noktadır. Yan� sürüngen de olsa Adem�k yapı, gölge suret değ�şm�yor. Bu �ş�n aslı şudur k�, âlemler� yaratan güç Kad�r-� Mutlak, onları devasa boyutlarda yaratmıştır. Sadece bağlı olduğumuz Samanyolu galaks�s�n� �nceled�ğ�m�zde b�le muazzam boyutlarla karşılaşıyoruz. Samanyolu’nun uçtan uca gen�şl�ğ� veya çapı tam 100 b�n ışık yılıdır. Evren�m�zde 10 üzer� 11, yan� tam 100 b�n m�lyon galaks� olduğu �fade ed�l�yor. Akıl almaz b�r boyut, mesafe ve alan. Üstel�k yetmezm�ş g�b� b�r de gen�şl�yor. Üstel�k ışık hızına yakın b�r hızda gen�şl�yor. B�r tek dünyada yaşam olması hal�nde bu kadar devasa b�r âleme ne gerek var, değ�l m�? İşte �ş�n aslı şudur k�, b�z
230
231
b�le görülecek şek�lde hem de. Öylece duruyorlar; ara sıra araçlar g�r�p çıkıyor, devr�ye uçuşları… Ne olurdu acaba? Sah� ne olurdu k�? Temas kurmuyorlar, n�yetler� bell� değ�l yan�. Spekülasyona açık. Öyle duruyorlarken onlar, dünya l�derler� bu 220 küsur devlet�n başkanları ne yapardı acaba? Sınıra daha fazla mayın mı döşerlerd�? Seferberl�k �lanı mı? Yoksa b�rleş�rler m�yd� ortak düşmana karşı? Yan�… B�z �nsanların b�rleşeb�lmes� �ç�n böyle korkmamız mı gerek�yor? Neyse d�yel�m ve sözler�m�z� bu mesele �le de bağlantılı b�r Kur’an ayet� �le b�t�rel�m. “O, göktek�n�n s�z� yere batırmayacağından em�n m�s�n�z? O zaman yer, an�den çalkalanmaya başlar. O göktek�n�n çakıl taşları taşıyan b�r rüzgârı üzer�n�ze salmayacağından em�n m�s�n�z? O zaman b�leceks�n�z nasılmış uyarım!” (Mülk Sures� 16.ve 17.ayetler)
UZAYLILARA DAİR
Malumunuzdur, 1947 yılından ber�d�r k� tüm dünyayı saran b�r uzaylı ve UFO (tanımlanamayan uçan c�s�m) furyasıdır g�d�yor. Gerek Er�ch Von Dan�ken ve gerekse de Zechar�a S�tch�n’�n k�tapları bu alanda büyük b�r şöhrete sah�p. Ayrıca celse celse mesaj alan ve bunları k�taplaştırıp satan medyum takımı da epey b�r servet sah�b� olmuştur kanaat�m�zce. Ama b�z doğrusunu söyleyel�m… Uzaylı d�ye tab�r ed�len varlıklar yoktur. Tekrar edel�m uzaylı - muzaylı yoktur. Zaten “var” dey�p de önümüze “sözde” belgeler koyanların, şöyle b�r belgeler�ne baktığınızda ortada belge falan olmadığını görürsünüz. Ortada olanın düzmece, aşırı yorumlama ve asparagas olduğunu hemen fark eders�n�z. B�r şey� daha fark eders�n�z, d�kkat ed�n�z şuna: Uzaylı varlık d�ye gösterd�kler�n�n heps� gölge suret olarak “Âdem” benzer�d�r, bu meseleye daha sonra döneceğ�z, burası k�l�t noktadır. Yan� sürüngen de olsa Adem�k yapı, gölge suret değ�şm�yor. Bu �ş�n aslı şudur k�, âlemler� yaratan güç Kad�r-� Mutlak, onları devasa boyutlarda yaratmıştır. Sadece bağlı olduğumuz Samanyolu galaks�s�n� �nceled�ğ�m�zde b�le muazzam boyutlarla karşılaşıyoruz. Samanyolu’nun uçtan uca gen�şl�ğ� veya çapı tam 100 b�n ışık yılıdır. Evren�m�zde 10 üzer� 11, yan� tam 100 b�n m�lyon galaks� olduğu �fade ed�l�yor. Akıl almaz b�r boyut, mesafe ve alan. Üstel�k yetmezm�ş g�b� b�r de gen�şl�yor. Üstel�k ışık hızına yakın b�r hızda gen�şl�yor. B�r tek dünyada yaşam olması hal�nde bu kadar devasa b�r âleme ne gerek var, değ�l m�? İşte �ş�n aslı şudur k�, b�z
230
uzaylı yok d�yoruz ama uzay boştur dem�yoruz. Uzaylı d�ye b�ze lanse ed�lenler İns ve C�nn� unsurlardır. Yan� daha açıkçası şudur k�; “Âdemler” ve “C�nler”d�r. Burada aslolan ve yönet�m mekan�zmasını oluşturanlar da b�zat�h� “Âdem” d�rler. Yüce Olan adına sevk ve �dare etme lütfü, doğal olarak Hal�fetullah makamının sah�pler�ne düşecekt�r elbette. İnsanlık maalesef “aslını ve kend�n� b�lmek” noktasında eks�k olduğu �ç�n hem kend�s�n�, hem de dünyayı küçümsemekted�r. İnsanlığın şu hal�ne bakıp da dudak bükenlere şunu hatırlatırız k�, gölge yerlerde sürünmekted�r ama gölgen�n asıl ve as�l olan sah�b� �se pek yüced�r.
İnsan ned�r? İnsan k�md�r? İnsan, ruhu olan b�r beden varlığı değ�l, beden� olan b�r ruh varlığıdır. Yan�, aslolan ruhtur. Ve o ruhun geld�ğ� kaynağı, b�lmem hatırlatmama gerek var mıdır? Net�ce �t�barı �le toparlayacak olursak, devasa kâ�natta h�ç b�r şey lüzumsuz yaratılmamıştır. Ve âlemde ve âlemlerde Hal�fetullah makamı Yaratıcı’nın, o asl� Öz’ün b�r takd�r� olarak Âdem’e ver�lm�şt�r. Âdem, b�r tek değ�l, b�zler�n 6.Âdem olduğumuz söylen�yor. Altıncı demek, aynı zamanda altıncı nüsha, altıncı kopya demekt�r. F�z�k� ve ruhsal âlemlerde, tüm planlarda yönet�m makamında Âdemler otururlar. Bu böyled�r. Dünya ve şu ank� Âdem� (yan� b�z) şuurlu/ruhlu yaşam sev�yes�n�n en alt basamağıdır. Daha ne basamaklar ve de ne âlemler var. Tab� k� ne Âdemler de var. B�r sır verel�m had�, nasılsa saygın kutup Hallac-ı Mansur hazretler� bu sırrın bedel�n� ödem�ş: Heps� aynı noktadan geçt�ler! En tepedek� de buradan geçt� ve b�z de ş�md� buradayız. Özler aynı Öz, s�stem aynı s�stem. Öz TEK, Öz BİR, Öz O/Hüve. Sen�n �ç�ndek� o ben d�yen�n ardındak� gerçek BEN’� keşfet. Yukarısı da tıpkı aşağıdak� g�b�d�r derken kasted�len budur. Ve kend�n� b�ld�ğ�n anda Rabb�n� de b�leceks�n d�kkat et! O/Hüve âlemlerden ber� ve müstağn�d�r. Âlemler de O/Hüve adına �şler� çek�p çev�rme görev� meleklere ver�lm�şt�r. Hüve/O, âlemlere karışmaz, müdahale etmez. Melekler k� m m�? Had� b�r sır daha verel�m, bu gün cömertl�ğ�m�z üstümüzde… Kur’an-ı Ker�m melekler� şöyle tar�f ed�yor:
232
231
Enb�ya sures� 26.ayet: Okunuşu: “Ve kâlûttehazer rahmânu veleden subhâneh (subhânehu), bel ıbâdun mukremûn (mukremûne).” (mukremûne).”
Arapçası: Türkçe anlamı: “Rahman çocuk ed�nd�’ ded�ler. Hâşâ, bundan arınmıştır O! Onlar, lütuflandırılmış kullardır.”
Daha açık nasıl söyleneb�l�r k�? Müşr�kler, Melekler�n Allah c.c.’ın kızları olduğunu söyley�nce, K�tap onla ra cevap verm�ş. Ver�rken de sırrı açmış, t ab� göreb�lene. Açıkça söylüyor k�, melekler �krama mahzar olmuş, mükafatlandırılmış kullardır. E b�z ney�z? B�z de Allah’ın kullarıyız, değ�l m�? Ş�md� b�r konuya daha açıklık get�rerek noktayı koyalım. Z. S�tch�n’�n ve Von Dan�ken’�n bahsett�kler� o Annunnak� ve Nef�l�mler k�md�? Âdemd�ler. Âdem... İnsandılar yan�. B�zden b�r öncek� Âdemlerd�. B�z� oluşturup daha yüce âlemlere g�tt�ler. B�z de zamanı geld�ğ�nde aynen böyle yapacağız. S�stem�n �şley�ş şekl� bu. Memleketler� de muhtemelen Antarkt�ka �d�. Bundan on b�n yıl önce dünyanın eksen� kayıp da Antarkt�ka kutba kayınca d�ğer kıtalara yayılarak meden�yet kuranlar onlardı. Sah� h�ç düşündünüz mü şunu? Her kıtanın b�r özgün �nsan ırkı var değ�l m�? Asyalı Asyal ı mongol�tler, Afr�kalı Afr� kalı zenc�ler, Amer�ka lı kızılder�l�ler, kızılder� l�ler, Avrupalı beyazlar, Avustralyalı Avustralya lı Aborj�nler... Antarkt� ka’nın ırkı neyd� acaba? Atlant�s ve Mu d�ye z�kred�lenler onlar olmasın sakın? Ve medyomsal b�lg�lerle Atlas okyanusunun d�b�nde Atlant�s� arayanlar b�r zahmet kafalarını k aldırsınlar da Antarkt�ka’ya baksınlar. Yanında 15. asırdan kalma P�r� Re�s’�n har�tasını da �nceles�nler ve orada Antarkt�ka’nın buzulla kaplanmadan öncek� kıyılarına da b�r göz atsınlar…
233
uzaylı yok d�yoruz ama uzay boştur dem�yoruz. Uzaylı d�ye b�ze lanse ed�lenler İns ve C�nn� unsurlardır. Yan� daha açıkçası şudur k�; “Âdemler” ve “C�nler”d�r. Burada aslolan ve yönet�m mekan�zmasını oluşturanlar da b�zat�h� “Âdem” d�rler. Yüce Olan adına sevk ve �dare etme lütfü, doğal olarak Hal�fetullah makamının sah�pler�ne düşecekt�r elbette. İnsanlık maalesef “aslını ve kend�n� b�lmek” noktasında eks�k olduğu �ç�n hem kend�s�n�, hem de dünyayı küçümsemekted�r. İnsanlığın şu hal�ne bakıp da dudak bükenlere şunu hatırlatırız k�, gölge yerlerde sürünmekted�r ama gölgen�n asıl ve as�l olan sah�b� �se pek yüced�r.
İnsan ned�r? İnsan k�md�r? İnsan, ruhu olan b�r beden varlığı değ�l, beden� olan b�r ruh varlığıdır. Yan�, aslolan ruhtur. Ve o ruhun geld�ğ� kaynağı, b�lmem hatırlatmama gerek var mıdır? Net�ce �t�barı �le toparlayacak olursak, devasa kâ�natta h�ç b�r şey lüzumsuz yaratılmamıştır. Ve âlemde ve âlemlerde Hal�fetullah makamı Yaratıcı’nın, o asl� Öz’ün b�r takd�r� olarak Âdem’e ver�lm�şt�r. Âdem, b�r tek değ�l, b�zler�n 6.Âdem olduğumuz söylen�yor. Altıncı demek, aynı zamanda altıncı nüsha, altıncı kopya demekt�r. F�z�k� ve ruhsal âlemlerde, tüm planlarda yönet�m makamında Âdemler otururlar. Bu böyled�r. Dünya ve şu ank� Âdem� (yan� b�z) şuurlu/ruhlu yaşam sev�yes�n�n en alt basamağıdır. Daha ne basamaklar ve de ne âlemler var. Tab� k� ne Âdemler de var. B�r sır verel�m had�, nasılsa saygın kutup Hallac-ı Mansur hazretler� bu sırrın bedel�n� ödem�ş: Heps� aynı noktadan geçt�ler! En tepedek� de buradan geçt� ve b�z de ş�md� buradayız. Özler aynı Öz, s�stem aynı s�stem. Öz TEK, Öz BİR, Öz O/Hüve. Sen�n �ç�ndek� o ben d�yen�n ardındak� gerçek BEN’� keşfet. Yukarısı da tıpkı aşağıdak� g�b�d�r derken kasted�len budur. Ve kend�n� b�ld�ğ�n anda Rabb�n� de b�leceks�n d�kkat et! O/Hüve âlemlerden ber� ve müstağn�d�r. Âlemler de O/Hüve adına �şler� çek�p çev�rme görev� meleklere ver�lm�şt�r. Hüve/O, âlemlere karışmaz, müdahale etmez. Melekler k� m m�? Had� b�r sır daha verel�m, bu gün cömertl�ğ�m�z üstümüzde… Kur’an-ı Ker�m melekler� şöyle tar�f ed�yor:
232
Enb�ya sures� 26.ayet: Okunuşu: “Ve kâlûttehazer rahmânu veleden subhâneh (subhânehu), bel ıbâdun mukremûn (mukremûne).” (mukremûne).”
Arapçası: Türkçe anlamı: “Rahman çocuk ed�nd�’ ded�ler. Hâşâ, bundan arınmıştır O! Onlar, lütuflandırılmış kullardır.”
Daha açık nasıl söyleneb�l�r k�? Müşr�kler, Melekler�n Allah c.c.’ın kızları olduğunu söyley�nce, K�tap onla ra cevap verm�ş. Ver�rken de sırrı açmış, t ab� göreb�lene. Açıkça söylüyor k�, melekler �krama mahzar olmuş, mükafatlandırılmış kullardır. E b�z ney�z? B�z de Allah’ın kullarıyız, değ�l m�? Ş�md� b�r konuya daha açıklık get�rerek noktayı koyalım. Z. S�tch�n’�n ve Von Dan�ken’�n bahsett�kler� o Annunnak� ve Nef�l�mler k�md�? Âdemd�ler. Âdem... İnsandılar yan�. B�zden b�r öncek� Âdemlerd�. B�z� oluşturup daha yüce âlemlere g�tt�ler. B�z de zamanı geld�ğ�nde aynen böyle yapacağız. S�stem�n �şley�ş şekl� bu. Memleketler� de muhtemelen Antarkt�ka �d�. Bundan on b�n yıl önce dünyanın eksen� kayıp da Antarkt�ka kutba kayınca d�ğer kıtalara yayılarak meden�yet kuranlar onlardı. Sah� h�ç düşündünüz mü şunu? Her kıtanın b�r özgün �nsan ırkı var değ�l m�? Asyalı Asyal ı mongol�tler, Afr�kalı Afr� kalı zenc�ler, Amer�ka lı kızılder�l�ler, kızılder� l�ler, Avrupalı beyazlar, Avustralyalı Avustralya lı Aborj�nler... Antarkt� ka’nın ırkı neyd� acaba? Atlant�s ve Mu d�ye z�kred�lenler onlar olmasın sakın? Ve medyomsal b�lg�lerle Atlas okyanusunun d�b�nde Atlant�s� arayanlar b�r zahmet kafalarını k aldırsınlar da Antarkt�ka’ya baksınlar. Yanında 15. asırdan kalma P�r� Re�s’�n har�tasını da �nceles�nler ve orada Antarkt�ka’nın buzulla kaplanmadan öncek� kıyılarına da b�r göz atsınlar…
233
ZITLIKTAKİ BİRLİĞİ FARK EDEBİLMEK
Zah�rde mevcut olan zıtlıklar, aslında b�r tek �raden�n emr� �le ve b�r tek amaca doğru akar. Bu gerçeğ�n farkına varan k�ş� kend�n� kurtarır. Kurtulmayan �se bu �lkokul müsameres�nde oynayıp durur. Zah�re tutulur, kayar g�der. Yorulur ve yıpranır, s�n�rlen�r bozulur. Sayısız kereler çembere g�rer. G�rer, çıkar ve tekrar g�rer. Ta k� dönme dolap g�b� aynı çember �çer�s�nde dolanıp durduğunu fark edene kadar. Fark ett�ğ� anda �se aydınlanma gel�r. O artık hem ışığa, hem de karanlığa sak�nce gülümsemeye başlar. Gülümser, çünkü aynanın hem parlak önünü ve hem de arkasındak� karanlık sırlı tarafını görmüştür. Anlamıştır. Artık o, çemberden kurtuluşun yolunu bulmuştur. İsterse kend� p�yes�n� yazıp, �sted�ğ� kadar oynayab�l�r. Sıkıldığında �se oyunu bırakıp g�deb�l�r. Sonra sadece d�nlemeye ve seyretmeye başlayab�l�r. Uğruna kavga ed�lecek b�r şey�n olmadığını, olan ne �se sadece “O” olduğunu anlamıştır çünkü.
234
235
ZITLIKTAKİ BİRLİĞİ FARK EDEBİLMEK
Zah�rde mevcut olan zıtlıklar, aslında b�r tek �raden�n emr� �le ve b�r tek amaca doğru akar. Bu gerçeğ�n farkına varan k�ş� kend�n� kurtarır. Kurtulmayan �se bu �lkokul müsameres�nde oynayıp durur. Zah�re tutulur, kayar g�der. Yorulur ve yıpranır, s�n�rlen�r bozulur. Sayısız kereler çembere g�rer. G�rer, çıkar ve tekrar g�rer. Ta k� dönme dolap g�b� aynı çember �çer�s�nde dolanıp durduğunu fark edene kadar. Fark ett�ğ� anda �se aydınlanma gel�r. O artık hem ışığa, hem de karanlığa sak�nce gülümsemeye başlar. Gülümser, çünkü aynanın hem parlak önünü ve hem de arkasındak� karanlık sırlı tarafını görmüştür. Anlamıştır. Artık o, çemberden kurtuluşun yolunu bulmuştur. İsterse kend� p�yes�n� yazıp, �sted�ğ� kadar oynayab�l�r. Sıkıldığında �se oyunu bırakıp g�deb�l�r. Sonra sadece d�nlemeye ve seyretmeye başlayab�l�r. Uğruna kavga ed�lecek b�r şey�n olmadığını, olan ne �se sadece “O” olduğunu anlamıştır çünkü.
234
235
CELAL VE CEMAL’İN DEHLİZLERİ
Kur’an-ı Ker�m’de, Cas�ye sures� 23. ayet �kaz mah�yet�nde şu sözlerle seslen�yor: “Hevâ ve heves�n� tanrı ed�nen� gördün mü?” İsm� Yüce Olan’ı, O’nun bütünlüğünü b�lerek ve kabul ederek sevmek. Celal� �le Cemal� �le ve bunların sentez� olan Kemal� �le. Herhang� b�r noktasını değ�l, tümünü sevmek. Bütününü sevmek. Gün ded�ğ�m�z zaman d�l�m�n�n, gece ve gündüzden oluşması g�b� evren ve �çre evrenler O Yüce Olan’ın Celal ve Cemal sıfatlarının tecell�s� �le vücut buldu. Küll� enerj� ve küll� aklın sentez� olan Saf Düşünce’n�n “KÜN”’(OL) n�dasının t�treş�mler�, boyutları ve evrenler� var ett�. O, kend�s�nde küll� olan ne varsa, cüz-� olarak yarattıklarına da verd�. verd�. Celal sıfatı ned�r? Büyüklük, k�b�r, yücel�k, ululuk, g urur, kızgınlık, öfke, kahır, gazab, savaş... Yaratılışın negat�f kuvvet�n�n sonsuzdak� sonsuzdak� ana k aynağı. Cemal sıfatı ned�r? Güzell�k, Güzell�k, �y�l�k, hayır, bağışlayıcılık, y umuşaklık, hoşgörü, lütuf, �kram, barışçılık... Yaratılışın poz�t�f kuvvet�n�n kuvvet�n �n sonsuzdak� sonsuzd ak� ana kaynağ ı. İnsanlaİ nsanların b�r kısmı, negat�f kutba meylederek bütünden uzaklaşırken; b�r kısmı da poz�t�f kutbun tek kutbunda elektr�k arıyor. Oysak� enerj� ç�ft ç�f t kutupludur. (-) ve (+) (+) değ�l m�? Önce şuna d�kkat edel�m; O/Hüve, b�z�m kafamıza göre b�r İlah değ�ld�r. değ �ld�r. Heva ve heves�m�ze göre değ�l ya n�. Hüve/O, b�r bütün, Celal-Cemal-Kemal sıfatları �le bütün. Heps� O, her şey O. D�kkat D�kk at etmem�z gereken b�r d�ğer nokta d a şudur k�, Hüve/O’nun 236
237
CELAL VE CEMAL’İN DEHLİZLERİ
Kur’an-ı Ker�m’de, Cas�ye sures� 23. ayet �kaz mah�yet�nde şu sözlerle seslen�yor: “Hevâ ve heves�n� tanrı ed�nen� gördün mü?” İsm� Yüce Olan’ı, O’nun bütünlüğünü b�lerek ve kabul ederek sevmek. Celal� �le Cemal� �le ve bunların sentez� olan Kemal� �le. Herhang� b�r noktasını değ�l, tümünü sevmek. Bütününü sevmek. Gün ded�ğ�m�z zaman d�l�m�n�n, gece ve gündüzden oluşması g�b� evren ve �çre evrenler O Yüce Olan’ın Celal ve Cemal sıfatlarının tecell�s� �le vücut buldu. Küll� enerj� ve küll� aklın sentez� olan Saf Düşünce’n�n “KÜN”’(OL) n�dasının t�treş�mler�, boyutları ve evrenler� var ett�. O, kend�s�nde küll� olan ne varsa, cüz-� olarak yarattıklarına da verd�. verd�. Celal sıfatı ned�r? Büyüklük, k�b�r, yücel�k, ululuk, g urur, kızgınlık, öfke, kahır, gazab, savaş... Yaratılışın negat�f kuvvet�n�n sonsuzdak� sonsuzdak� ana k aynağı. Cemal sıfatı ned�r? Güzell�k, Güzell�k, �y�l�k, hayır, bağışlayıcılık, y umuşaklık, hoşgörü, lütuf, �kram, barışçılık... Yaratılışın poz�t�f kuvvet�n�n kuvvet�n �n sonsuzdak� sonsuzd ak� ana kaynağ ı. İnsanlaİ nsanların b�r kısmı, negat�f kutba meylederek bütünden uzaklaşırken; b�r kısmı da poz�t�f kutbun tek kutbunda elektr�k arıyor. Oysak� enerj� ç�ft ç�f t kutupludur. (-) ve (+) (+) değ�l m�? Önce şuna d�kkat edel�m; O/Hüve, b�z�m kafamıza göre b�r İlah değ�ld�r. değ �ld�r. Heva ve heves�m�ze göre değ�l ya n�. Hüve/O, b�r bütün, Celal-Cemal-Kemal sıfatları �le bütün. Heps� O, her şey O. D�kkat D�kk at etmem�z gereken b�r d�ğer nokta d a şudur k�, Hüve/O’nun 236
poz�t�f kuvvet�n tecell�s�n� sınırsız bırakarak, negat�f kuvvet� sınırlanmıştır. “Rahmet�m gazabımı geçm�şt�r.” sözünü �drak edel�m. Ayrıca negat�f yola ruhsatının olduğunu ve fakat rızasının olmadığını da b�lel�m. Tasavvufta en temel düsturlardan b�r�s� de şudur k�, rahmet�n yolu �k�d�r - Nar yolu ve Nur yolu. Burada da kasted�len Celal�yyet ve Cemal�yyet’t�r. O’nu Celal� ve Cemal� �le seveb�lmey� başarab�lenler, O’nu az da olsa anlayab�lenler, Celal ve Cemal sıfatların ı hazmed�p, bunları �çte sentezleyerek Kemal’e erenler... Nar ve Nur yollarının kaynaklarının BİR olduğunu fark edenler ve bu BİR’� keşfedenler, aşağıdak� zıtlığın yukarıda ortadan kalktığını anlayanlar... İşte onlar, Bütün’ü sezeb�lenlerd�r.
237
DOLAYSIZ TEVHİD
Kur’an-ı Ker�m de, Rum sures� 8.ayet d�yor k�; “Kend� kend�ler�ne Allah.’ın gökler� ve yer� ve �k�s�n�n arasındak�ler� yarattığını düşünmezler m�? Allah, bunları b�r hak üzere ve bel�rl� b�r süreye bağlı olarak yaratmıştır. Şu da b�r gerçek k�, �nsanların çoğu Rabler�ne kavuşmayı �nkâr ed�yor.”
Özell�kle, ayet�n baş tarafında geçen “Kend� kend�ler�ne b�r Yaratan olduğunu neden düşünemezler k �.” manası ver�leb�lecek kısma d�kkat çekmek �ster�z. Bu duruma �şaret etmek �ç�n “Dolaysız Tevh�d” kavramını ortaya attık. Ned�r dolaysız tevh�d? Dolaysız tevh�d, b�r sebebe dayanmadan da tevh�de er�şeb�lmek, O’nu BİR-leyeb�lmekt�r. İnsanlar muhtel�f sebeplerle b�r �nanç ve �man s ah�b� olurlar. Ve y�ne muhtel�f sebeplerle bu yolda bell� b�r b�r�k�m sah�b� olurlar. Okunan b�r k�tap, tak�p ed� len b�r düşünür, �zlenen b�r program program veya f�lm, v.s... İnsanların çoğu, a�leden m�ras olarak �nancını da alır. Toplumsallaşırken de, kalabalığın anlayışına katılır. Şöyle b�r düşündüğümüzde, “Tevh�d �nancımızın ne kadarı b�zdend�r, ne kadarı yukarıda saydığımız etkenlerdend�r etkenlerdend�r?” ?” sorusu gel�r aklımıza. Tekrar ana temaya dönersek; dolaysız b�r şek�lde, yan� herhang� b�r etk� veya etken�n tes�r� �le değ�l de, k�ş�sel düşünme, muhakeme ve kıyas yolu �se tevh�de varab�lmen�n veya h�ç değ�lse, kend�ndek� mevcut tevh�d b�lg�s� ve aşkındak� bu dışsal (sebep/dolay) (sebep/dolay) k�rler� atab�lmen�n öneml� olduğu kana at�n� s�z�nle s�z�n le paylaşmak �ster�z. Cennet lezzet� veya cehennem korkusu �le ha238
239
poz�t�f kuvvet�n tecell�s�n� sınırsız bırakarak, negat�f kuvvet� sınırlanmıştır. “Rahmet�m gazabımı geçm�şt�r.” sözünü �drak edel�m. Ayrıca negat�f yola ruhsatının olduğunu ve fakat rızasının olmadığını da b�lel�m. Tasavvufta en temel düsturlardan b�r�s� de şudur k�, rahmet�n yolu �k�d�r - Nar yolu ve Nur yolu. Burada da kasted�len Celal�yyet ve Cemal�yyet’t�r. O’nu Celal� ve Cemal� �le seveb�lmey� başarab�lenler, O’nu az da olsa anlayab�lenler, Celal ve Cemal sıfatların ı hazmed�p, bunları �çte sentezleyerek Kemal’e erenler... Nar ve Nur yollarının kaynaklarının BİR olduğunu fark edenler ve bu BİR’� keşfedenler, aşağıdak� zıtlığın yukarıda ortadan kalktığını anlayanlar... İşte onlar, Bütün’ü sezeb�lenlerd�r.
DOLAYSIZ TEVHİD
Kur’an-ı Ker�m de, Rum sures� 8.ayet d�yor k�; “Kend� kend�ler�ne Allah.’ın gökler� ve yer� ve �k�s�n�n arasındak�ler� yarattığını düşünmezler m�? Allah, bunları b�r hak üzere ve bel�rl� b�r süreye bağlı olarak yaratmıştır. Şu da b�r gerçek k�, �nsanların çoğu Rabler�ne kavuşmayı �nkâr ed�yor.”
Özell�kle, ayet�n baş tarafında geçen “Kend� kend�ler�ne b�r Yaratan olduğunu neden düşünemezler k �.” manası ver�leb�lecek kısma d�kkat çekmek �ster�z. Bu duruma �şaret etmek �ç�n “Dolaysız Tevh�d” kavramını ortaya attık. Ned�r dolaysız tevh�d? Dolaysız tevh�d, b�r sebebe dayanmadan da tevh�de er�şeb�lmek, O’nu BİR-leyeb�lmekt�r. İnsanlar muhtel�f sebeplerle b�r �nanç ve �man s ah�b� olurlar. Ve y�ne muhtel�f sebeplerle bu yolda bell� b�r b�r�k�m sah�b� olurlar. Okunan b�r k�tap, tak�p ed� len b�r düşünür, �zlenen b�r program program veya f�lm, v.s... İnsanların çoğu, a�leden m�ras olarak �nancını da alır. Toplumsallaşırken de, kalabalığın anlayışına katılır. Şöyle b�r düşündüğümüzde, “Tevh�d �nancımızın ne kadarı b�zdend�r, ne kadarı yukarıda saydığımız etkenlerdend�r etkenlerdend�r?” ?” sorusu gel�r aklımıza. Tekrar ana temaya dönersek; dolaysız b�r şek�lde, yan� herhang� b�r etk� veya etken�n tes�r� �le değ�l de, k�ş�sel düşünme, muhakeme ve kıyas yolu �se tevh�de varab�lmen�n veya h�ç değ�lse, kend�ndek� mevcut tevh�d b�lg�s� ve aşkındak� bu dışsal (sebep/dolay) (sebep/dolay) k�rler� atab�lmen�n öneml� olduğu kana at�n� s�z�nle s�z�n le paylaşmak �ster�z. Cennet lezzet� veya cehennem korkusu �le ha238
239
reket edenler ve dolaylı tevh�d den�z�nde yüzenlere d�yecek b�r lafımız veya �kazımız elbette k� yoktur. Mesaj, yolculara...
ALLAH’TAN ALLA H’TAN SEYİR
K�ş�, zaten her yerde ve zerrede mevcut olan Allah’a doğru seyahate başladığında b�rçok aşamalardan geçmek, b�rtakım �stasyonlara uğramak durumundadır. Bunları bas�t olarak üçe ayıra lım: 1- Allah’ta sey�r 2- Allah’ı sey�r 3- Allah ’tan sey�r. sey�r. Alla h’ta sey�r ned�r? Dünya rüyasını gerçek zannedenler�n hal�d�r. Sıcak-soguk, �y�-kötü, güzel-ç�rk�n, haklı-haksız g�b� uç ve zıt kavramları yaşarlar. Hayatı ve olayları bu kavramlarla anlamaya çalışırlar. Tasavvufta bu hale Nefs-� Emmare hal� den�r. Alla h’ı sey�r sey� r ned�r? Olanı Ola nı kabullen�p, ka bullen�p, tevekkül tevek kül ederler. Gelen ve görülen ne �se Allah’tan geld�ğ�n� zorlanarak anlamaya ça lışırlar. Bu hale tasavvufta Nefs-� Levvame hal� den�r. Alla h’tan sey�r sey� r ned�r? Bu son son kerte olup, Hızır (A.S.)bakışıdır. Tasavvufta bu hale Nefs-� Rıza�ye den�r. Bu halde k�ş�; �y�den, kötüden, güzelden, ç�rk�nden, sıcaktan, soğuktan, haklıdan, haksızdan sıyrılmıştır. Olan-b�ten her ne �se, O’nun el�n�n �şler� olduğunu b�lme hal�d�r. Artık anlamaya çal ışmak b�tm�ş, anlayış hal �ne geç�lm�şt�r. geç�lm�şt�r. K�ş�, Allah’tan gelene razıdır. Allah’ta kulundan razı olmuştur. Bardaktak� su durulmuştur. Çalkalanma �se yoktur.
24 0
241
reket edenler ve dolaylı tevh�d den�z�nde yüzenlere d�yecek b�r lafımız veya �kazımız elbette k� yoktur. Mesaj, yolculara...
ALLAH’TAN ALLA H’TAN SEYİR
K�ş�, zaten her yerde ve zerrede mevcut olan Allah’a doğru seyahate başladığında b�rçok aşamalardan geçmek, b�rtakım �stasyonlara uğramak durumundadır. Bunları bas�t olarak üçe ayıra lım: 1- Allah’ta sey�r 2- Allah’ı sey�r 3- Allah ’tan sey�r. sey�r. Alla h’ta sey�r ned�r? Dünya rüyasını gerçek zannedenler�n hal�d�r. Sıcak-soguk, �y�-kötü, güzel-ç�rk�n, haklı-haksız g�b� uç ve zıt kavramları yaşarlar. Hayatı ve olayları bu kavramlarla anlamaya çalışırlar. Tasavvufta bu hale Nefs-� Emmare hal� den�r. Alla h’ı sey�r sey� r ned�r? Olanı Ola nı kabullen�p, ka bullen�p, tevekkül tevek kül ederler. Gelen ve görülen ne �se Allah’tan geld�ğ�n� zorlanarak anlamaya ça lışırlar. Bu hale tasavvufta Nefs-� Levvame hal� den�r. Alla h’tan sey�r sey� r ned�r? Bu son son kerte olup, Hızır (A.S.)bakışıdır. Tasavvufta bu hale Nefs-� Rıza�ye den�r. Bu halde k�ş�; �y�den, kötüden, güzelden, ç�rk�nden, sıcaktan, soğuktan, haklıdan, haksızdan sıyrılmıştır. Olan-b�ten her ne �se, O’nun el�n�n �şler� olduğunu b�lme hal�d�r. Artık anlamaya çal ışmak b�tm�ş, anlayış hal �ne geç�lm�şt�r. geç�lm�şt�r. K�ş�, Allah’tan gelene razıdır. Allah’ta kulundan razı olmuştur. Bardaktak� su durulmuştur. Çalkalanma �se yoktur.
24 0
241
FİL VAKASI - BİR HAVA HAVA SALDIRISI
Kur’an-ı Ker�m F�l Sures�: “Görmed�n m� nasıl yaptı Rabb�n F�l sah�pler�ne, tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların? Gönderd� üzerler�ne, sürüler hal�nde kuş, atıyorlardı onların üzer�ne s�cc�lden taşlar. Derken onları yen�k ek�n yaprakları g�b�… yaptı.” (Ebrar yayınları-Kur’an- ı Ker�m)
Meallerde hemen hemen küçük farklarla, bu anlatımı buluruz. Ş�md� b�z farklı b�r anlam ve bakış açısı �le konuya yaklaşarak F�l Vakasını ortaya koyacağız. Bakış açımızda ayette geçen kel�meler�n kel�meler�n a nlamlarından b�r�n� seçeceğ�z. seçeceğ�z. Ebab�l kel�mes�n�n tek�l� yoktur, hep çoğul olarak kullanılır. Abad�d: manga, bölük, f�lo. Asker� term�noloj�de kulla nılan manga, bölük ve FİLO g�b�. S�cc�l: B�r ayette müsevveme kel�mes� �le b�rl�kte geçer. Tam olarak anlamı, hedefe k�l�tlenm�ş güdümlü füze. D�ger anlamı, bomba. Tayr: Çok �lg�nçt�r tayyare (uçak) kel�mes� de bundan türet�lm�şt�r. Tayra: Bu daha da �lg�nç. N�ye m�? Bu kel�me bel�rs�z b�r �s�m olarak kullanılıyor da ondan. Yan�? Bel�rs�z uçan c�s�m demek. “Tanımlanamayan Uçan C�s�mler” yan�. Bakar mısınız? Ebab�l, kol uçuşu, f�lo hal�nde uçuş demekt�r. Bu b�lg�ler�n ışıgında, F�l Vaka’sında, aslında ney�n anlatıldığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Bunun aslında ne oldugunun �zaha242
243
FİL VAKASI - BİR HAVA HAVA SALDIRISI
Kur’an-ı Ker�m F�l Sures�: “Görmed�n m� nasıl yaptı Rabb�n F�l sah�pler�ne, tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların? Gönderd� üzerler�ne, sürüler hal�nde kuş, atıyorlardı onların üzer�ne s�cc�lden taşlar. Derken onları yen�k ek�n yaprakları g�b�… yaptı.” (Ebrar yayınları-Kur’an- ı Ker�m)
Meallerde hemen hemen küçük farklarla, bu anlatımı buluruz. Ş�md� b�z farklı b�r anlam ve bakış açısı �le konuya yaklaşarak F�l Vakasını ortaya koyacağız. Bakış açımızda ayette geçen kel�meler�n kel�meler�n a nlamlarından b�r�n� seçeceğ�z. seçeceğ�z. Ebab�l kel�mes�n�n tek�l� yoktur, hep çoğul olarak kullanılır. Abad�d: manga, bölük, f�lo. Asker� term�noloj�de kulla nılan manga, bölük ve FİLO g�b�. S�cc�l: B�r ayette müsevveme kel�mes� �le b�rl�kte geçer. Tam olarak anlamı, hedefe k�l�tlenm�ş güdümlü füze. D�ger anlamı, bomba. Tayr: Çok �lg�nçt�r tayyare (uçak) kel�mes� de bundan türet�lm�şt�r. Tayra: Bu daha da �lg�nç. N�ye m�? Bu kel�me bel�rs�z b�r �s�m olarak kullanılıyor da ondan. Yan�? Bel�rs�z uçan c�s�m demek. “Tanımlanamayan Uçan C�s�mler” yan�. Bakar mısınız? Ebab�l, kol uçuşu, f�lo hal�nde uçuş demekt�r. Bu b�lg�ler�n ışıgında, F�l Vaka’sında, aslında ney�n anlatıldığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Bunun aslında ne oldugunun �zaha242
243
tını da, okuyab�lenlere bırakalım. Okuyab�lenlerden değ�l�m d�yenler de... Varsın, gagası �le b�lye g�b� taş taşıyan serçeler hayal ed�p dursun.
SAF GERÇEK
B�r k�ş�, b�r topluluk veya b�r ekol olsun, “Gerçek sadece b�zded�r, el�m�zdek�nden başka b�r gerçek yoktur.”, der �se; bunu söyled�ğ� andan �t�baren gerçekten uzaklaşmış olur. Hem de b�rkaç ışık yılı kadar. Gerçek, b�r beyne veya k�taba sığmaz. Gerçek, sah�b�nden dolayı sınırsızdır. Z�ra tek gerçek O’dur. Tek mevcudat da O’dur. Her şey, O sonsuz z�h�nde, “AN”da h ap�st�r. Zaman... Gerçekten uzaklaştıran ve yanıltan da �şte budur: Zaman. İnsanlar, ferd� olarak veya toplumla b�rl�kte bu zaman çukurunda debelen�p durmuştur, halen de debelenmeye devam etmekted�r. Bulunan veya keşfed�len b�r şey yok. Uğrunda kavga ed�lecek b�r şey yok. Kaybed�len yok, kaybeden de yok. Kazanan k�m? O da yok. Her şey, b�r yanılsamadan �baret. İnsan heves�n�n, zan ve hayaller�n�n nerelere varab�leceğ�n�, Esk�şeh�r’dek� Ballıh�sar köyü yakınlarındak� Pess�nus harabeler�n� dolaşırken keşfett�m. Arkeoloj� hep �lg�m� çekm�şt �r zaten. Orada, Kybele- Ana Tanrıça kültüne �nanan, o devr�n Anadoluluları büyük b�r mabet yapmışlar. Burası, ünlü b�r d�n� merkezm�ş zamanında. Bu Kybele kültü de b�r dönem geçer akçe d�n olmuş. Erkek rah�pler, uzun ve zahmetl� b�r eğ�t�mden sonra törenle, erl�k organlarını kes�p, kültün Ana Tanrıça heykel�n�n ayakucuna atarak rah�p olurlarmış. Kurtuluşa ererlerm�ş yan�… Bugün böyle b�r d�ne k�m �nanır? Ama ya o gün? Dört b�n yıl önce? 24 4
245
tını da, okuyab�lenlere bırakalım. Okuyab�lenlerden değ�l�m d�yenler de... Varsın, gagası �le b�lye g�b� taş taşıyan serçeler hayal ed�p dursun.
SAF GERÇEK
B�r k�ş�, b�r topluluk veya b�r ekol olsun, “Gerçek sadece b�zded�r, el�m�zdek�nden başka b�r gerçek yoktur.”, der �se; bunu söyled�ğ� andan �t�baren gerçekten uzaklaşmış olur. Hem de b�rkaç ışık yılı kadar. Gerçek, b�r beyne veya k�taba sığmaz. Gerçek, sah�b�nden dolayı sınırsızdır. Z�ra tek gerçek O’dur. Tek mevcudat da O’dur. Her şey, O sonsuz z�h�nde, “AN”da h ap�st�r. Zaman... Gerçekten uzaklaştıran ve yanıltan da �şte budur: Zaman. İnsanlar, ferd� olarak veya toplumla b�rl�kte bu zaman çukurunda debelen�p durmuştur, halen de debelenmeye devam etmekted�r. Bulunan veya keşfed�len b�r şey yok. Uğrunda kavga ed�lecek b�r şey yok. Kaybed�len yok, kaybeden de yok. Kazanan k�m? O da yok. Her şey, b�r yanılsamadan �baret. İnsan heves�n�n, zan ve hayaller�n�n nerelere varab�leceğ�n�, Esk�şeh�r’dek� Ballıh�sar köyü yakınlarındak� Pess�nus harabeler�n� dolaşırken keşfett�m. Arkeoloj� hep �lg�m� çekm�şt �r zaten. Orada, Kybele- Ana Tanrıça kültüne �nanan, o devr�n Anadoluluları büyük b�r mabet yapmışlar. Burası, ünlü b�r d�n� merkezm�ş zamanında. Bu Kybele kültü de b�r dönem geçer akçe d�n olmuş. Erkek rah�pler, uzun ve zahmetl� b�r eğ�t�mden sonra törenle, erl�k organlarını kes�p, kültün Ana Tanrıça heykel�n�n ayakucuna atarak rah�p olurlarmış. Kurtuluşa ererlerm�ş yan�… Bugün böyle b�r d�ne k�m �nanır? Ama ya o gün? Dört b�n yıl önce? 24 4
245
Görülüyor k�, b�r seyr-ü sefer var. K�mse gem�n�n kaptanı, muav�n�, b�letç�s� ben�m demes�n. Yok çünkü... Seyr-ü seferde görülen ned�r? Hızla g�den b�r tren�n gen�ş penceres�nden hızla geçen şek�ller var sadece. Zamana yen�l�rler; gel�rler ve geçerler. Kybele-Ana Tanrıça kültü de, bu gel�p geçen f�gürlerden b�r�s�. Ve �nsanlar da b�lerek veya b�lmeyerek, anlayarak veya anlamayarak bu seyr-ü seferded�rler. Farkında olarak veya olmayarak b�r metn� okuyorlar. Evet, hayat, dünya hayatı b�r “Met�n okuma”dan �barett�r. Metn�n� b�t�ren g�d�yor. Bayramlarda, ş��r okur ya �lkokul çocukları kürsüde han�, �şte öyles�ne. Met�n üstüne kavgalar çıkar çoğu kez. Onlar metne takılanlardır, oltaya takılan balık m�sal�. Hâlbuk� b�lselerd� ne olurdu? Gelecekte ne olacağını bu günden b�len var mı?
KİTAP
Bu k�tap öyle b�ld�ğ�m�z b�r k�tap değ�ld�r. Bu k�tap b�l�neb�l�r b�r k�tap da değ�ld�r. Bu k�tap, sadece duyulan ve h�ssed�len ve bu Dünya’da olmayan b�r k�taptır. Onun �ç�n ona KİTAP demey� uygun bulduk. Konu �le alakalı ayetler� Kur’an-ı Ker�m’den verel�m: g ücünün yeteceğ �nden daha azını yüklemen�n “ B�z, h�çb�r benl�ğe gücünün dışında b�r tekl�fte bulunmayız. B�z�m katımızda, hakkı söyleyen b�r KİTAP vardır. vardır. Onlara haksızlık ed�lmez.” Mü’m�nun, Mü’m�nun, 62 “Ve muhakkak k� o, b�z�m katımızdak� ana KİTAPTA mevcuttur, çok yüce, çok h�kmetl�d�r.” h�kmetl�d�r.” Zuhruf, 4 “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır; onları O’ndan başkası b�lmez. O, karada ve den�zde olanı da b�l�r. O’nun b�lg�s� dışında b�r yaprak b�le düşmez. Toprağın Toprağın karanlıklarındak� b �r dâne, yaş ve kuru her şey apaçık b�r KİTABIN �ç�nded�r.” En’am, 59 “Yerde h�çb�r debelenen yoktur k�, rızkı Allah’ın üzer�nde olmasın. O, onun karar kıldığı noktay noktayıı da b�l�r, emanet ed�ld�ğ� yer� de. Her şey, apaçık b�r KİTAB’ dadır.” Hud, Hud, 6 “El�f, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık KİTABIN ayetler�d�r bunlar.” Yusuf, 1 “Yerde ve gökte h�çb�r gayb yoktur k�, açıklayıcı b�r KİTAPTA olmasın.” Neml, Neml, 75 “Allah d�led�ğ�n� s�l�p yok eder, d�led�ğ�n� sab�t tutar. KİTABIN anası/ana KİTAP O’nun katındadır.” Rad Rad sures�, 39.ayet
246
247
Görülüyor k�, b�r seyr-ü sefer var. K�mse gem�n�n kaptanı, muav�n�, b�letç�s� ben�m demes�n. Yok çünkü... Seyr-ü seferde görülen ned�r? Hızla g�den b�r tren�n gen�ş penceres�nden hızla geçen şek�ller var sadece. Zamana yen�l�rler; gel�rler ve geçerler. Kybele-Ana Tanrıça kültü de, bu gel�p geçen f�gürlerden b�r�s�. Ve �nsanlar da b�lerek veya b�lmeyerek, anlayarak veya anlamayarak bu seyr-ü seferded�rler. Farkında olarak veya olmayarak b�r metn� okuyorlar. Evet, hayat, dünya hayatı b�r “Met�n okuma”dan �barett�r. Metn�n� b�t�ren g�d�yor. Bayramlarda, ş��r okur ya �lkokul çocukları kürsüde han�, �şte öyles�ne. Met�n üstüne kavgalar çıkar çoğu kez. Onlar metne takılanlardır, oltaya takılan balık m�sal�. Hâlbuk� b�lselerd� ne olurdu? Gelecekte ne olacağını bu günden b�len var mı?
KİTAP
Bu k�tap öyle b�ld�ğ�m�z b�r k�tap değ�ld�r. Bu k�tap b�l�neb�l�r b�r k�tap da değ�ld�r. Bu k�tap, sadece duyulan ve h�ssed�len ve bu Dünya’da olmayan b�r k�taptır. Onun �ç�n ona KİTAP demey� uygun bulduk. Konu �le alakalı ayetler� Kur’an-ı Ker�m’den verel�m: g ücünün yeteceğ �nden daha azını yüklemen�n “ B�z, h�çb�r benl�ğe gücünün dışında b�r tekl�fte bulunmayız. B�z�m katımızda, hakkı söyleyen b�r KİTAP vardır. vardır. Onlara haksızlık ed�lmez.” Mü’m�nun, Mü’m�nun, 62 “Ve muhakkak k� o, b�z�m katımızdak� ana KİTAPTA mevcuttur, çok yüce, çok h�kmetl�d�r.” h�kmetl�d�r.” Zuhruf, 4 “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır; onları O’ndan başkası b�lmez. O, karada ve den�zde olanı da b�l�r. O’nun b�lg�s� dışında b�r yaprak b�le düşmez. Toprağın Toprağın karanlıklarındak� b �r dâne, yaş ve kuru her şey apaçık b�r KİTABIN �ç�nded�r.” En’am, 59 “Yerde h�çb�r debelenen yoktur k�, rızkı Allah’ın üzer�nde olmasın. O, onun karar kıldığı noktay noktayıı da b�l�r, emanet ed�ld�ğ� yer� de. Her şey, apaçık b�r KİTAB’ dadır.” Hud, Hud, 6 “El�f, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık KİTABIN ayetler�d�r bunlar.” Yusuf, 1 “Yerde ve gökte h�çb�r gayb yoktur k�, açıklayıcı b�r KİTAPTA olmasın.” Neml, Neml, 75 “Allah d�led�ğ�n� s�l�p yok eder, d�led�ğ�n� sab�t tutar. KİTABIN anası/ana KİTAP O’nun katındadır.” Rad Rad sures�, 39.ayet
246
“Kend�nde KİTAPTAN b�r �l�m olan k�ş� de şöyle ded�: ‘Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar get�r�r�m.’ Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: ‘Rabb�m�n lütfundandır bu. Şükür mü edeceğ�m, nankörlük mü d�ye ben� denemek �st�yor. Esasında, şükreden, kend�s� leh�ne şükretm�ş olur. K�m de nankörlük ederse b�ls�n k�, Rabb�m Ganî’d�r, cömertt�r.” Neml, 40 “Küfre sapanlar şöyle ded�ler: ‘Kıyamet saat� b�ze gelmez!’ De k�: ‘Hayır, öyle değ�l! Gaybı b�len Rabb�me yem�n olsun k�, o s �ze mutlaka ve mutlaka gelecekt�r! Göklerde ve yerde zerre m�ktarı b�r şey b�le Rabb�mden g�zl� kalmaz. Zerreden daha küçük veya daha büyük h�çb�r �st�sna olmamak üzere, her şey apaçık b�r KİTAPTA bel�rlenm�şt�r;” Sebe, Sebe, 3
247
Öyle �se, bu kısm� KİTAB nelere mukted�rd�r acaba? Bu KİTABA sah�p olan, Dü nya’nın egemen gücü olur. İl�m, �r fan, teknoloj�, buluş, �cat vs. her şey el�n�n altında olur. İnsanlığın gerçek tar�h�n� ve menşe�n� b�l�r. Dünya ve �nsan �le �lg�l� her şey� b�l�r. Ve unutmayalım k�, eğer k�msen�n b�lmed�ğ� b�r şey� s�z b�l�yorsanız, b�lmeyenler� yönet�rs�n�z. S�zden daha zek� ve daha çok şey b�len b�r�s�n� asla yönetemezs�n�z. Ayrıca, s�z� belk� seveb�l�r ama saygı duymasını sağlayamazsınız. Demek k� bu KİTABIN b�r de �dar�, s�yas�, yönet�m, hükmetme güçler� de varmış. Y�ne hatırlatma �ht�yacı h�sseder�z k�, umulur k� bu KİTABI böyle b�ld�ğ�m�z k�taplar g�b� b�r kâğıt tomarı olarak düşünmeyel�m. B�r taşa, b�r parlak nesneye, b�r d�sk/d�skete veya herhang� b�r şeye benzet�leb�l�r…
“Toprağın onlardan ney� eks�ltt�ğ�n� pek �y� b�lm�ş�zd�r b�z. Her şey� saklayıp koruyan b�r KİTAB var katımızda.” Kaf, 4 “T�t�zl�kle saklanan b�r KİTAPtadır.” Vakı, Vakı, 78 “Rakamlanmış b�r KİTAPtır o.” Mutaff�f�n, 20 “B�lmed�n m� k�; Allah gökte ne var, yerde ne varsa heps�n� b�l�r. Bunların tümü b�r KİTAPTADIR. KİTAPTA DIR. Bütün bunlar Allah �ç�n çok kolaydır.” laydır.” Hac sures�, 70
Sanıyorum k� bu b�r kısım ayet KİTABIN ne olduğunu, mah�yet�n� açıklayacaktır. Bu KİTAB, zamanın başından sonuna kadar olacak olan her şey�n kayıtlı olduğu, ama belk� de bundan daha öneml� olarak ”her şey�n” �lm�n�n ve �zahının mevcut olduğu b�r k�taptır. Dünya’ya ve d�ğer hayat taşıyan gezegenlere gönder�len k�taplar da bu “ANA KİTAPTAN tercüme ve adapte ed�lerek kısmen ve cüz-� olarak aktarılan b�lg�lerd�r. Dolayısı �le d�n�n ana kaynağı bu KİTAB olmaktadır. Ş�md� bazı sorular soralım. Bahs� geçen KİTAP nereded�r? Ayetlerde �fade ed�ld�ğ� g�b�, (B�z) d�ye kend�ler�n� �fade eden grubun yanında, katındadır. Pek�, bu KİTABIN kısm� b�r nüshası bu Dünya’da olab�l�r m�? Kısm� b�r nüshası... Evet, olab�l�r d�ye cevap vereceğ�z.
24 8
249
“Kend�nde KİTAPTAN b�r �l�m olan k�ş� de şöyle ded�: ‘Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar get�r�r�m.’ Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: ‘Rabb�m�n lütfundandır bu. Şükür mü edeceğ�m, nankörlük mü d�ye ben� denemek �st�yor. Esasında, şükreden, kend�s� leh�ne şükretm�ş olur. K�m de nankörlük ederse b�ls�n k�, Rabb�m Ganî’d�r, cömertt�r.” Neml, 40 “Küfre sapanlar şöyle ded�ler: ‘Kıyamet saat� b�ze gelmez!’ De k�: ‘Hayır, öyle değ�l! Gaybı b�len Rabb�me yem�n olsun k�, o s �ze mutlaka ve mutlaka gelecekt�r! Göklerde ve yerde zerre m�ktarı b�r şey b�le Rabb�mden g�zl� kalmaz. Zerreden daha küçük veya daha büyük h�çb�r �st�sna olmamak üzere, her şey apaçık b�r KİTAPTA bel�rlenm�şt�r;” Sebe, Sebe, 3
Öyle �se, bu kısm� KİTAB nelere mukted�rd�r acaba? Bu KİTABA sah�p olan, Dü nya’nın egemen gücü olur. İl�m, �r fan, teknoloj�, buluş, �cat vs. her şey el�n�n altında olur. İnsanlığın gerçek tar�h�n� ve menşe�n� b�l�r. Dünya ve �nsan �le �lg�l� her şey� b�l�r. Ve unutmayalım k�, eğer k�msen�n b�lmed�ğ� b�r şey� s�z b�l�yorsanız, b�lmeyenler� yönet�rs�n�z. S�zden daha zek� ve daha çok şey b�len b�r�s�n� asla yönetemezs�n�z. Ayrıca, s�z� belk� seveb�l�r ama saygı duymasını sağlayamazsınız. Demek k� bu KİTABIN b�r de �dar�, s�yas�, yönet�m, hükmetme güçler� de varmış. Y�ne hatırlatma �ht�yacı h�sseder�z k�, umulur k� bu KİTABI böyle b�ld�ğ�m�z k�taplar g�b� b�r kâğıt tomarı olarak düşünmeyel�m. B�r taşa, b�r parlak nesneye, b�r d�sk/d�skete veya herhang� b�r şeye benzet�leb�l�r…
“Toprağın onlardan ney� eks�ltt�ğ�n� pek �y� b�lm�ş�zd�r b�z. Her şey� saklayıp koruyan b�r KİTAB var katımızda.” Kaf, 4 “T�t�zl�kle saklanan b�r KİTAPtadır.” Vakı, Vakı, 78 “Rakamlanmış b�r KİTAPtır o.” Mutaff�f�n, 20 “B�lmed�n m� k�; Allah gökte ne var, yerde ne varsa heps�n� b�l�r. Bunların tümü b�r KİTAPTADIR. KİTAPTA DIR. Bütün bunlar Allah �ç�n çok kolaydır.” laydır.” Hac sures�, 70
Sanıyorum k� bu b�r kısım ayet KİTABIN ne olduğunu, mah�yet�n� açıklayacaktır. Bu KİTAB, zamanın başından sonuna kadar olacak olan her şey�n kayıtlı olduğu, ama belk� de bundan daha öneml� olarak ”her şey�n” �lm�n�n ve �zahının mevcut olduğu b�r k�taptır. Dünya’ya ve d�ğer hayat taşıyan gezegenlere gönder�len k�taplar da bu “ANA KİTAPTAN tercüme ve adapte ed�lerek kısmen ve cüz-� olarak aktarılan b�lg�lerd�r. Dolayısı �le d�n�n ana kaynağı bu KİTAB olmaktadır. Ş�md� bazı sorular soralım. Bahs� geçen KİTAP nereded�r? Ayetlerde �fade ed�ld�ğ� g�b�, (B�z) d�ye kend�ler�n� �fade eden grubun yanında, katındadır. Pek�, bu KİTABIN kısm� b�r nüshası bu Dünya’da olab�l�r m�? Kısm� b�r nüshası... Evet, olab�l�r d�ye cevap vereceğ�z.
24 8
249
MADDE ÖTESİNİ ANLAMAK
Aslında her şey şe y b�rd�r. Aynı Ayn ı şeyd�r. Hem her şeyd�r, hem de h�çb�r şey. Hem her yerded�r, hem de h�çb�r yerde. Her şey hem madded�r hem de madde ötes�. Zaman hem vardır hem de yoktur. Görünen ve görünmeyen yan� var olan ve var olmayan aynı şeyd�r. İslam felsefes�n�n temel�n� oluşturan “Tekl�k” kavramının bu kısacık �fades�n�n anlaşılab�lmes� �ç�n b�n dört yüz yılın geçmes� gerekm�şt�r. İş�n �lg�nç yanı bu gerçeğ� anlayan ve olayın b�r �nanç sorunu değ�l b�r b�l�msel konu olduğunu ortaya çıkaran b�l�m adamları, İslam d�n�n� ve onun temel felsefes�n� oluşturan “Özde b�r olma” ve “Tekl�k” kavramını b�lmed�kler� �ç�n buldukları gerçeğ�n ne olduğunu da anlayamamışlar, kend� aralarında anlaşmazlığa düştümüşler ve yıllar boyu tartışmışlardır. Bu konuda gel�şmey� gel�şmey� başlatan, Max Planck adındak� A lman F�z�k b�lg�n� olmuştur. O zamana kadar kabul gören Newton f�z�ğ�ne göre, evrendek� her şey sürekl� b�r determ�n�zme bağlıydı. Yan� her şey sürekl�yd� ve b�rb�rler� �le neden-sonuç �l�şk�s� �ç�ndeyd�. Her şey b�r nedene dayanırdı. F�z�ksel n�tel�kler�n sürekl� değ�l kes�nt�l� olması gerekt�ğ�n� �ler� süren �lk k�ş� Max Planck oldu. Planc’a göre bu kes�nt�ler zaman ve boyut olarak o kadar kısaydı k�, �nsanların bunu algılamaları �mkansızdı. Kes�nt�ler, b�z�m beş duyumuzun algılama sınırları dışında kalıyorlardı. Planck, �ler� sürdüğü bu teor� �le kuantum f�z�ğ�n�n kapılarını aralıyordu. Kapıyı açan �se 20. Yüz yılın en büyük b�lg�nler�nden olan Albert E�nste�n oldu. E�nste�n, 1905 yılında peş peşe yayınladığı üç makale �le f�z�k dünyasını 250
251
MADDE ÖTESİNİ ANLAMAK
Aslında her şey şe y b�rd�r. Aynı Ayn ı şeyd�r. Hem her şeyd�r, hem de h�çb�r şey. Hem her yerded�r, hem de h�çb�r yerde. Her şey hem madded�r hem de madde ötes�. Zaman hem vardır hem de yoktur. Görünen ve görünmeyen yan� var olan ve var olmayan aynı şeyd�r. İslam felsefes�n�n temel�n� oluşturan “Tekl�k” kavramının bu kısacık �fades�n�n anlaşılab�lmes� �ç�n b�n dört yüz yılın geçmes� gerekm�şt�r. İş�n �lg�nç yanı bu gerçeğ� anlayan ve olayın b�r �nanç sorunu değ�l b�r b�l�msel konu olduğunu ortaya çıkaran b�l�m adamları, İslam d�n�n� ve onun temel felsefes�n� oluşturan “Özde b�r olma” ve “Tekl�k” kavramını b�lmed�kler� �ç�n buldukları gerçeğ�n ne olduğunu da anlayamamışlar, kend� aralarında anlaşmazlığa düştümüşler ve yıllar boyu tartışmışlardır. Bu konuda gel�şmey� gel�şmey� başlatan, Max Planck adındak� A lman F�z�k b�lg�n� olmuştur. O zamana kadar kabul gören Newton f�z�ğ�ne göre, evrendek� her şey sürekl� b�r determ�n�zme bağlıydı. Yan� her şey sürekl�yd� ve b�rb�rler� �le neden-sonuç �l�şk�s� �ç�ndeyd�. Her şey b�r nedene dayanırdı. F�z�ksel n�tel�kler�n sürekl� değ�l kes�nt�l� olması gerekt�ğ�n� �ler� süren �lk k�ş� Max Planck oldu. Planc’a göre bu kes�nt�ler zaman ve boyut olarak o kadar kısaydı k�, �nsanların bunu algılamaları �mkansızdı. Kes�nt�ler, b�z�m beş duyumuzun algılama sınırları dışında kalıyorlardı. Planck, �ler� sürdüğü bu teor� �le kuantum f�z�ğ�n�n kapılarını aralıyordu. Kapıyı açan �se 20. Yüz yılın en büyük b�lg�nler�nden olan Albert E�nste�n oldu. E�nste�n, 1905 yılında peş peşe yayınladığı üç makale �le f�z�k dünyasını 250
251
sarstı. Bu makaleler günümüzde b�le b�rer başyapıt olarak kabul ed�lmekted�r. 19. Yüz yıl b�lg�nler� “Enerj� Sakınımı” yasasını ortaya atmışlardı . Bu yasaya göre, enerj� ne yok ed�leb�l�r, ne de yoktan var ed�leb�l�rd�. E�nste�n bu yasaya “Madde ve enerj� aynı şey�n �k� değ�ş�k görünümüdür. Madde �le enerj� aynı şeyd�r.” şekl�nde b�r ekleme yaparak, “Çevrem�zde gördüğümüz her kütlen�n, yoğunlaşmış enerj�den başka b�r şey olmadığı” f�kr�n� ortaya attı. Bu yasaya göre madde ve madde ötes� aynı şey�n �k� değ�ş�k görünümü �d�. B�l�m dünyasında büyük yankılar uyandıran bu yasayı kanıtlayanlar kuantum f�z�ğ� üzer�nde çalışan f�z�k b�lg�nler� oldu.
hal�ne get�rerek, k�myasal madde olarak organ�zmanın hücreler�nde depo ed�yordu. Prote�ne çevr�lerek depo ed�len uyarılar, �nsan belleğ�n� oluşturuyordu. Depo ed�len bu b�lg�ler�n anımsanması gerekt�ğ�nde �se bu süreç ters�ne �şl�yor, prote�nler, tekrar elektromanyet�k dalgalar hal�ne gel�yor, b�lg�n�n kullanılmasının ardından yen�den prote�ne dönüşerek, depolandıkları yere ger� dönüyorlardı. Bu depolama �şlem� �ç�n görevlend�r�lm�ş özel hücreler yoktu. Organ�zmanın bütün hücreler� görevl� �d�. Yan� b�lg� beden�n her yer�ne, her hücres�ne, yayılmış olarak depo ed�l�yordu. Bedene yüklenen bu b�lg� ağı aynı zamanda k�ş�n�n ölüm ötes� yaşamda kullanacağı m�kro dalga hologram (Işınsal) beden�n�, yan� ruhunu oluşturuyordu.
Madden�n en küçük b�r�m� olan atom boyutunda �lg�nç olaylar olayların meydana geld�ğ� keşfed�ld� önce. Atomun en küçük parçası olan elektronların bazen parçacık bazen de dalga özell �ğ� gösterd�ğ� gözlend�. Yan� elektron bazen madde bazen de madde ötes� (Dalga-Parçacık) özell�k ler göster�yordu. göster�yordu. Üstel�k bu tepk�, elektronu gözlemleyen gözlemc�n�n n�yet�ne göre değ�ş�yordu. Gözlemc� madde görmek �sterse madde görüyordu, madde ötes� görmek �sterse madde ötes� görüyordu. görüyordu. Yan� her şey rastl antıya bağlıydı. Bu bulgu, f�z�k dünyasını karıştırdı. Çünkü bu, determ�n�zm�n, yan� sebep-sonuç �l�şk�s�n�n ve Newton f�z�ğ �n�n sonu demekt�. Bu son bulgulara göre Kuantum f�z�ğ�nde her şey rastlantısaldı. O günün f�z�kç�ler�, elektronların bu anormal davranışlarının aslında b�r rastlantı olmadığını, davranışları ortaya çıkaran neden -sonuç �l�şk�s�n�n varlığını farkedemed�ler. Bu gerçeğ�n ortaya çıkışı, çok daha sonra, bey�n üzer�nde yapılan çalışmalardan ve “Hologram Evren” kuramının ortaya atılması ndan sonra oldu. Bey�n üzer�nde yapılan araştırmalar �k� öneml� gerçeğ� ortaya çıkardı: Bey�n, elektromanyet�k dalga üret�c�s� ve çevr�mc�s� �d�. Yan� elektromanyet�k elekt romanyet�k dalgaları dalga ları hem üret�yor, hem de kend�s�ne kend�s� ne gelen elektromanyet�k elektromanyet�k dalgaların, da lga boylarını ve f rekanslarını, algılanmaya uygun b�r şek�lde düzenl�yordu.
Ölümden sonra bu ışınsal beden madde bedenden ayrılıp ölüm ötes� yaşamda varlığını sürdürüyordu. K�ş�n�n bu ışınsal beden� de yukarıda bel�rt�len nedenle, moleküler beden�n�n b�r protot�p� oluyordu. Bazı özel �nsanla r, ölmeden ölmeden önce de b�r takım yöntemler kulla narak, tıpkı b�r b�lg�n�n anımsanması esnasında yaşanan süreçte olduğu g�b� ışınsal bedenler�n� madde bedenler�nden ayırarak kullanab�l�yor, ve tekrar madde bedenler�ne ger� döneb�l�yorlar. Ölüm ötes� yaşamda �nsanın g�deceğ� cennet ya da cehennemdek� mertebes�n� bel�rleyen faktör, ışınsal beden�ne yüklem�ş olduğu b�lg�ler, yapmış olduğu eylemler, dualar ve �badetlerd�r. Bütün bu eylemler�n ürett�ğ� elektromanyet�k dalga boyları, b�rey�n cennet ve cehennem olarak tasv�r edeceğ� yaşam b�ç�mler�n� oluşturacaklardır.Yukarıda da değ�n�ld�ğ� üzere beyn�n �k�nc� özell�ğ� kend�s�ne elektro manyet�k dalgalar hal�nde gelen uyarıların frekanslarını ve dalga boylarını değ�şt�reb�lmes�d�r. Bu yeteneğ� sayes�nde �nsan hologram evren �ç�nde hologram evren �le �let�ş�m kurab�l�r ve zaman zaman onu etk�leyeb�l�r.
Beyn�n bu özell�ğ�, �nsanın, �ç�nde yaşadığı dünyayı anlamasını, kavramasını ve başka �nsanlarla �let�ş�m kurmasını sağlıyordu. Bey�n daha sonra da bu uyarılar �le gelen b�lg�ler� prote�nler
İşte elektronlarda görülen davranış değ�ş�kl�kler�n�n, yan� bazen dalga bazen de parçacık şekl�nde tezahür etmeler�n�n sebeb� budur. budur. Gözlemc�n�n beyn�n� n üretm�ş olduğu elektromanyet�k dalgaların dalga boyları ve frekansları, gözlemc�n�n n�yet�ne n�yet�ne
252
253
sarstı. Bu makaleler günümüzde b�le b�rer başyapıt olarak kabul ed�lmekted�r. 19. Yüz yıl b�lg�nler� “Enerj� Sakınımı” yasasını ortaya atmışlardı . Bu yasaya göre, enerj� ne yok ed�leb�l�r, ne de yoktan var ed�leb�l�rd�. E�nste�n bu yasaya “Madde ve enerj� aynı şey�n �k� değ�ş�k görünümüdür. Madde �le enerj� aynı şeyd�r.” şekl�nde b�r ekleme yaparak, “Çevrem�zde gördüğümüz her kütlen�n, yoğunlaşmış enerj�den başka b�r şey olmadığı” f�kr�n� ortaya attı. Bu yasaya göre madde ve madde ötes� aynı şey�n �k� değ�ş�k görünümü �d�. B�l�m dünyasında büyük yankılar uyandıran bu yasayı kanıtlayanlar kuantum f�z�ğ� üzer�nde çalışan f�z�k b�lg�nler� oldu. Madden�n en küçük b�r�m� olan atom boyutunda �lg�nç olaylar olayların meydana geld�ğ� keşfed�ld� önce. Atomun en küçük parçası olan elektronların bazen parçacık bazen de dalga özell �ğ� gösterd�ğ� gözlend�. Yan� elektron bazen madde bazen de madde ötes� (Dalga-Parçacık) özell�k ler göster�yordu. göster�yordu. Üstel�k bu tepk�, elektronu gözlemleyen gözlemc�n�n n�yet�ne göre değ�ş�yordu. Gözlemc� madde görmek �sterse madde görüyordu, madde ötes� görmek �sterse madde ötes� görüyordu. görüyordu. Yan� her şey rastl antıya bağlıydı. Bu bulgu, f�z�k dünyasını karıştırdı. Çünkü bu, determ�n�zm�n, yan� sebep-sonuç �l�şk�s�n�n ve Newton f�z�ğ �n�n sonu demekt�. Bu son bulgulara göre Kuantum f�z�ğ�nde her şey rastlantısaldı. O günün f�z�kç�ler�, elektronların bu anormal davranışlarının aslında b�r rastlantı olmadığını, davranışları ortaya çıkaran neden -sonuç �l�şk�s�n�n varlığını farkedemed�ler. Bu gerçeğ�n ortaya çıkışı, çok daha sonra, bey�n üzer�nde yapılan çalışmalardan ve “Hologram Evren” kuramının ortaya atılması ndan sonra oldu. Bey�n üzer�nde yapılan araştırmalar �k� öneml� gerçeğ� ortaya çıkardı: Bey�n, elektromanyet�k dalga üret�c�s� ve çevr�mc�s� �d�. Yan� elektromanyet�k elekt romanyet�k dalgaları dalga ları hem üret�yor, hem de kend�s�ne kend�s� ne gelen elektromanyet�k elektromanyet�k dalgaların, da lga boylarını ve f rekanslarını, algılanmaya uygun b�r şek�lde düzenl�yordu.
hal�ne get�rerek, k�myasal madde olarak organ�zmanın hücreler�nde depo ed�yordu. Prote�ne çevr�lerek depo ed�len uyarılar, �nsan belleğ�n� oluşturuyordu. Depo ed�len bu b�lg�ler�n anımsanması gerekt�ğ�nde �se bu süreç ters�ne �şl�yor, prote�nler, tekrar elektromanyet�k dalgalar hal�ne gel�yor, b�lg�n�n kullanılmasının ardından yen�den prote�ne dönüşerek, depolandıkları yere ger� dönüyorlardı. Bu depolama �şlem� �ç�n görevlend�r�lm�ş özel hücreler yoktu. Organ�zmanın bütün hücreler� görevl� �d�. Yan� b�lg� beden�n her yer�ne, her hücres�ne, yayılmış olarak depo ed�l�yordu. Bedene yüklenen bu b�lg� ağı aynı zamanda k�ş�n�n ölüm ötes� yaşamda kullanacağı m�kro dalga hologram (Işınsal) beden�n�, yan� ruhunu oluşturuyordu. Ölümden sonra bu ışınsal beden madde bedenden ayrılıp ölüm ötes� yaşamda varlığını sürdürüyordu. K�ş�n�n bu ışınsal beden� de yukarıda bel�rt�len nedenle, moleküler beden�n�n b�r protot�p� oluyordu. Bazı özel �nsanla r, ölmeden ölmeden önce de b�r takım yöntemler kulla narak, tıpkı b�r b�lg�n�n anımsanması esnasında yaşanan süreçte olduğu g�b� ışınsal bedenler�n� madde bedenler�nden ayırarak kullanab�l�yor, ve tekrar madde bedenler�ne ger� döneb�l�yorlar. Ölüm ötes� yaşamda �nsanın g�deceğ� cennet ya da cehennemdek� mertebes�n� bel�rleyen faktör, ışınsal beden�ne yüklem�ş olduğu b�lg�ler, yapmış olduğu eylemler, dualar ve �badetlerd�r. Bütün bu eylemler�n ürett�ğ� elektromanyet�k dalga boyları, b�rey�n cennet ve cehennem olarak tasv�r edeceğ� yaşam b�ç�mler�n� oluşturacaklardır.Yukarıda da değ�n�ld�ğ� üzere beyn�n �k�nc� özell�ğ� kend�s�ne elektro manyet�k dalgalar hal�nde gelen uyarıların frekanslarını ve dalga boylarını değ�şt�reb�lmes�d�r. Bu yeteneğ� sayes�nde �nsan hologram evren �ç�nde hologram evren �le �let�ş�m kurab�l�r ve zaman zaman onu etk�leyeb�l�r.
Beyn�n bu özell�ğ�, �nsanın, �ç�nde yaşadığı dünyayı anlamasını, kavramasını ve başka �nsanlarla �let�ş�m kurmasını sağlıyordu. Bey�n daha sonra da bu uyarılar �le gelen b�lg�ler� prote�nler
İşte elektronlarda görülen davranış değ�ş�kl�kler�n�n, yan� bazen dalga bazen de parçacık şekl�nde tezahür etmeler�n�n sebeb� budur. budur. Gözlemc�n�n beyn�n� n üretm�ş olduğu elektromanyet�k dalgaların dalga boyları ve frekansları, gözlemc�n�n n�yet�ne n�yet�ne
252
253
göre şek�l almakta ve bu da elektronu etk�leyerek onun davranışını değ�şt�rmektd�r. Kısaca olay b�r rastlantı, b�r bel�rs�zl�k değ�ld�r. Gözlemc�n�n beyn�n�n ürett�ğ� ve n�yet�ne göre şek�llenen elektromanyet�k dalgaların etk�s�d�r. Başka b�r dey�şle Newton f�z�ğ�n�n determ�n�zm kuramı hala geçerl�d�r. Ancak o dönemdek� b�lg�nler ve araştırmacılar yukarıdak� b�lg�lere henüz henüz sah�p olmadıkları �ç�n olayı rastlantı olarak yorumlaşmışlar ve elektronun farklı tepk�ler�n� de “Bel�rs�zl�k” olarak açıklamışlardır.
III. B
H H �� �� M �
25 4
255
göre şek�l almakta ve bu da elektronu etk�leyerek onun davranışını değ�şt�rmektd�r. Kısaca olay b�r rastlantı, b�r bel�rs�zl�k değ�ld�r. Gözlemc�n�n beyn�n�n ürett�ğ� ve n�yet�ne göre şek�llenen elektromanyet�k dalgaların etk�s�d�r. Başka b�r dey�şle Newton f�z�ğ�n�n determ�n�zm kuramı hala geçerl�d�r. Ancak o dönemdek� b�lg�nler ve araştırmacılar yukarıdak� b�lg�lere henüz henüz sah�p olmadıkları �ç�n olayı rastlantı olarak yorumlaşmışlar ve elektronun farklı tepk�ler�n� de “Bel�rs�zl�k” olarak açıklamışlardır.
III. B
H H �� �� M �
25 4
255
Mehmet hocama çok, ama çok teşekkür etmek �st�yorum. 2009 yılında neden� bel�rs�z kalp çarpıntısı ve nabız yüksekl�ğ� rahatsızlıklarından mustar�pt�m. Bundan dolayı hemen hemen her gün hastaneler�n ac�l bölümündeyd�m. Ver�len �laçlar b�r türlü fayda etm�yordu. Hayatım kâbusa dönmüştü, uykularım b�le kâbuslarla dolu olarak geç�yordu. Öyle yorgun uyanırdım k�, artı k h�ç uyumak �stem�yordum. Çocuklarımla �lg�lenemez olmuştum. Hayatım, �nsan hayatından çıkıp, sank� b�tk�sel b�r hayata dönüşmüş g�b�yd�. Mehmet hocam �le tanıştıktan sonra hayatım tamamen değ�şt�. Kend� zatından yayılan olumlu enerj� �y�leşmeme yardımcı olan �lk aşamaydı. Tedav� sürec�ndek� �k�nc� aşama, b�yoenerj� seanslarıydı. K� daha önce ben b�yoenerj�n�n ne anlama geld�ğ�n� dah� b�lmezd�m. Yapılan seanslar sonrası �ç�mdek� tüm end�şeler, korkular, onlarla beraber de kalp ça rpıntıları rpıntıla rı yok oldu ve ben kend�m� yen�den doğmuş g�b� h�ssett�m. Esk� neşem ger� geld�. Artık �ç�mden sürekl� gülümsemek gel�yor ve h�çb�r şey ben� end�şelend�rm�yor. Uykularım düzene g�rd�. Uyandığımda d�nlenm�ş uyanıyorum ve aylardır �laç kullanmadan hayatıma devam ed�yorum. Bunu da Mehmet hocama borçluyum. İy� k� onu tanıdım. Sonsuz teşekkürler…
Sara Arpa, Bursa Ev Hanımı
256
257
Mehmet hocama çok, ama çok teşekkür etmek �st�yorum. 2009 yılında neden� bel�rs�z kalp çarpıntısı ve nabız yüksekl�ğ� rahatsızlıklarından mustar�pt�m. Bundan dolayı hemen hemen her gün hastaneler�n ac�l bölümündeyd�m. Ver�len �laçlar b�r türlü fayda etm�yordu. Hayatım kâbusa dönmüştü, uykularım b�le kâbuslarla dolu olarak geç�yordu. Öyle yorgun uyanırdım k�, artı k h�ç uyumak �stem�yordum. Çocuklarımla �lg�lenemez olmuştum. Hayatım, �nsan hayatından çıkıp, sank� b�tk�sel b�r hayata dönüşmüş g�b�yd�. Mehmet hocam �le tanıştıktan sonra hayatım tamamen değ�şt�. Kend� zatından yayılan olumlu enerj� �y�leşmeme yardımcı olan �lk aşamaydı. Tedav� sürec�ndek� �k�nc� aşama, b�yoenerj� seanslarıydı. K� daha önce ben b�yoenerj�n�n ne anlama geld�ğ�n� dah� b�lmezd�m. Yapılan seanslar sonrası �ç�mdek� tüm end�şeler, korkular, onlarla beraber de kalp ça rpıntıları rpıntıla rı yok oldu ve ben kend�m� yen�den doğmuş g�b� h�ssett�m. Esk� neşem ger� geld�. Artık �ç�mden sürekl� gülümsemek gel�yor ve h�çb�r şey ben� end�şelend�rm�yor. Uykularım düzene g�rd�. Uyandığımda d�nlenm�ş uyanıyorum ve aylardır �laç kullanmadan hayatıma devam ed�yorum. Bunu da Mehmet hocama borçluyum. İy� k� onu tanıdım. Sonsuz teşekkürler…
Sara Arpa, Bursa Ev Hanımı
256
257
“B�r kere rüyamda kelebek olduğumu gördüm. Ş�md� artık rüyasında kelebek olduğunu gören Chuangtze m�y�m yoksa rüyasında Chuangtze olduğunu görmekte olan b�r kelebek m�y�m b�lm�yorum...” Ç�nl� b�lge Chuangtze’n�n bu sözü, hayatımda dönüm noktası oldu gerçekten. Gördüğüm, duyduğum, kokusunu h�ssett�ğ�m şeyler�n gerçek olup olmadığını sorgulamaya başladım. Dünyanın b�r göz yanılsamasından �baret olduğunu düşündüm. Beyn�m�z, enerj�y� bu şek�lde göster�yordu b�ze. Yıllarca uğraştım, bu gerçekl�ğ� b�r nebze olsun fark edeb�lmek �ç�n. B�r görüntü, b�r ses... Maalesef olmadı. Beceremed�m. Bambaşka b�r yola g�rm�şt�m, en azından bunun farkındaydım. Ayaklarım yolu h�ssed�yor, fakat gözüm görmüyor, kulağım duymuyordu. Sadece yürümeye çalışıyordum. Nereye g�tt�ğ�m�, nasıl b�r yolda yürüdüğümü tasavvur dah� edem�yordum. Arayışım Arayışı m böylece devam ett�. İzm�r’�n ş�r�n beldes� Özdere’de, üstat Mehmet ÇAYIR’a “B�r şey arıyorum, ne aradığımı b�lm�yorum.” ded�ğ�mde, üstadın, “Ne aradığını b�lmeyen, bulduğunda anlayamaz.” cevabını verd�ğ�n� dün g�b� hatırlıyorum. Kur’an-ı Ker�m’� �n�ş sırasına göre tekrar okumamı tavs�ye ett�ğ�nde �se başıma geleceklerden tamamen habers�zd�m. “Okuduklarımdan farklı b�r şeyler görmem nasıl mümkün olur?” önyargısıyla okumaya başladım k�tabı. “Yok artık! Daha neler!” şekl�nde tepk� vermeye başladığımda k�tabın yarısına b�le gelmem�şt�m. Hayretler �ç�ndeyd�m. �ç�ndeyd� m. Bunlar da neyd� böyle? Nasıl olmuş da görmem�şt�m bunları? Ben�m gördüğümü bu vakte kadar k�mse görmem�ş m�yd� pek�? 258
259
“B�r kere rüyamda kelebek olduğumu gördüm. Ş�md� artık rüyasında kelebek olduğunu gören Chuangtze m�y�m yoksa rüyasında Chuangtze olduğunu görmekte olan b�r kelebek m�y�m b�lm�yorum...” Ç�nl� b�lge Chuangtze’n�n bu sözü, hayatımda dönüm noktası oldu gerçekten. Gördüğüm, duyduğum, kokusunu h�ssett�ğ�m şeyler�n gerçek olup olmadığını sorgulamaya başladım. Dünyanın b�r göz yanılsamasından �baret olduğunu düşündüm. Beyn�m�z, enerj�y� bu şek�lde göster�yordu b�ze. Yıllarca uğraştım, bu gerçekl�ğ� b�r nebze olsun fark edeb�lmek �ç�n. B�r görüntü, b�r ses... Maalesef olmadı. Beceremed�m. Bambaşka b�r yola g�rm�şt�m, en azından bunun farkındaydım. Ayaklarım yolu h�ssed�yor, fakat gözüm görmüyor, kulağım duymuyordu. Sadece yürümeye çalışıyordum. Nereye g�tt�ğ�m�, nasıl b�r yolda yürüdüğümü tasavvur dah� edem�yordum. Arayışım Arayışı m böylece devam ett�. İzm�r’�n ş�r�n beldes� Özdere’de, üstat Mehmet ÇAYIR’a “B�r şey arıyorum, ne aradığımı b�lm�yorum.” ded�ğ�mde, üstadın, “Ne aradığını b�lmeyen, bulduğunda anlayamaz.” cevabını verd�ğ�n� dün g�b� hatırlıyorum. Kur’an-ı Ker�m’� �n�ş sırasına göre tekrar okumamı tavs�ye ett�ğ�nde �se başıma geleceklerden tamamen habers�zd�m. “Okuduklarımdan farklı b�r şeyler görmem nasıl mümkün olur?” önyargısıyla okumaya başladım k�tabı. “Yok artık! Daha neler!” şekl�nde tepk� vermeye başladığımda k�tabın yarısına b�le gelmem�şt�m. Hayretler �ç�ndeyd�m. �ç�ndeyd� m. Bunlar da neyd� böyle? Nasıl olmuş da görmem�şt�m bunları? Ben�m gördüğümü bu vakte kadar k�mse görmem�ş m�yd� pek�? 258
259
K�tap b�tt�. Ben de b�tt�m tab�. Kabul etmem gerek�r k� Kur’an’da okuduğum şeyler� kabul etmek, cehenneme b�let almakla eş değer g�b� gel�yordu bana. Müth�ş b�r huzursuzluk duygusu kaplamıştı �ç�m�. M�hrabın çöktüğünü h�ssed�yordum, fakat el�mden h�çb�r şey gelm�yordu. Daha fazla dayanamadım ve tekrar düştüm Özdere yollarına. Üstat Mehmet ÇAYIR h�ç üşenmeden, “Allah” kavramını, “Enerj�,”y�, “Şeytan ve Melek” kavramlarını, bunların kökenler�n� b�r b�r anlattı. İş�n gar�p tarafı, onunla yıllardır b�rl�kteyd�k ve eng�n b�lg�s�n�n, enerj� konusundak� doğal yetenekler�n�n ve enerj� varlıklarıyla bağlantısının �lk kez farkına varıyordum. B�r okulla karşı karşıyaydım. Artık bunu anlamıştım. Bundan en �y� şek�lde faydalanmalıydım. faydalanmalıydım. O güne kadar bunun bana neden açıklanmadığı konusunu �se üstada h�ç soramadım. Z�ra bu b�lg�lerle daha önce karşılaşmış olsaydım, bu derece sarsılır, gerçekler� kabul edeb�l�r m�yd�m, b�lem�yorum. Ama üstadın b�ld�ğ�nden adım g�b� em�n�m…
İlham� GÜNER, İstanbul Muhasebec�
Klaros �le tanışmadan önce mesleğ�m olan f�z�k tedav� ve osteopat� temel�nde hasta alıyordum. Bütüncül tedav� kapsamında çalışırken değ�ş�k enerj�lerle tanıştım. Bu enerj�lerle çalışırken b�r kısmında “Şu bölgeye d�rekt olarak ver�lmez, bu bölgeye ver�rken d�kkat ed�l�r…” v.s g�b� b�rçok kuralın olması, �ş�m� güçleşt�r�yordu. Klaros’un d�ğer enerj� s�stemler�ne göre en öneml� farkı, enerj�s�n�n akıllı olması ve k�ş�n�n �ht�yacına göre gereken bölgeye akmasıydı. Enerj�n�n �ht�yaç bulunan organ veya bölgeye yönlenmes� �ç�n, n�yetlenmek yeterl�yd�. Klaros enerj�s�n�n bu özell�ğ� ben�m yaşayarak fark ett�ğ�m en öneml� yönüydü. Hem �ş�m� yaparken, hem de günlük yaşamımda Klaros’u ayrılmaz b�r parçam olarak kullanıyorum. Mehmet Çayır hocama, daha kısa sürede olumlu sonuçlar almamı sağlayan Klaros Ekolü �le tanıştırdığı �ç�n teşekkür ed�yorum. Mesleğ� ne olursa olsun herkes�n Klaros Enerj� Ekolü �le tanışmasını yürekten d�l�yorum.
Hat�ce Tandoğan, İstanbul Osteopat F�zyoterap�st
260
261
K�tap b�tt�. Ben de b�tt�m tab�. Kabul etmem gerek�r k� Kur’an’da okuduğum şeyler� kabul etmek, cehenneme b�let almakla eş değer g�b� gel�yordu bana. Müth�ş b�r huzursuzluk duygusu kaplamıştı �ç�m�. M�hrabın çöktüğünü h�ssed�yordum, fakat el�mden h�çb�r şey gelm�yordu. Daha fazla dayanamadım ve tekrar düştüm Özdere yollarına. Üstat Mehmet ÇAYIR h�ç üşenmeden, “Allah” kavramını, “Enerj�,”y�, “Şeytan ve Melek” kavramlarını, bunların kökenler�n� b�r b�r anlattı. İş�n gar�p tarafı, onunla yıllardır b�rl�kteyd�k ve eng�n b�lg�s�n�n, enerj� konusundak� doğal yetenekler�n�n ve enerj� varlıklarıyla bağlantısının �lk kez farkına varıyordum. B�r okulla karşı karşıyaydım. Artık bunu anlamıştım. Bundan en �y� şek�lde faydalanmalıydım. faydalanmalıydım. O güne kadar bunun bana neden açıklanmadığı konusunu �se üstada h�ç soramadım. Z�ra bu b�lg�lerle daha önce karşılaşmış olsaydım, bu derece sarsılır, gerçekler� kabul edeb�l�r m�yd�m, b�lem�yorum. Ama üstadın b�ld�ğ�nden adım g�b� em�n�m…
İlham� GÜNER, İstanbul Muhasebec�
Klaros �le tanışmadan önce mesleğ�m olan f�z�k tedav� ve osteopat� temel�nde hasta alıyordum. Bütüncül tedav� kapsamında çalışırken değ�ş�k enerj�lerle tanıştım. Bu enerj�lerle çalışırken b�r kısmında “Şu bölgeye d�rekt olarak ver�lmez, bu bölgeye ver�rken d�kkat ed�l�r…” v.s g�b� b�rçok kuralın olması, �ş�m� güçleşt�r�yordu. Klaros’un d�ğer enerj� s�stemler�ne göre en öneml� farkı, enerj�s�n�n akıllı olması ve k�ş�n�n �ht�yacına göre gereken bölgeye akmasıydı. Enerj�n�n �ht�yaç bulunan organ veya bölgeye yönlenmes� �ç�n, n�yetlenmek yeterl�yd�. Klaros enerj�s�n�n bu özell�ğ� ben�m yaşayarak fark ett�ğ�m en öneml� yönüydü. Hem �ş�m� yaparken, hem de günlük yaşamımda Klaros’u ayrılmaz b�r parçam olarak kullanıyorum. Mehmet Çayır hocama, daha kısa sürede olumlu sonuçlar almamı sağlayan Klaros Ekolü �le tanıştırdığı �ç�n teşekkür ed�yorum. Mesleğ� ne olursa olsun herkes�n Klaros Enerj� Ekolü �le tanışmasını yürekten d�l�yorum.
Hat�ce Tandoğan, İstanbul Osteopat F�zyoterap�st
260
261
Klaros enerjisiyle tanışmam, kişisel gelişimin ne olduğunu daha iyi anlamamı sağladı. Yaşamın bir yolculuk olduğunu ve bu yolculukta öğrenciliğin bitmediğini gösteren bir disiplin Klaros. Bunun yanında kendini yargılamayı ve başkalarını suçlamayı, acı duygusundan çıkmayı da öğretiyor. Klaros çalışmalarında en öneml� nokta b�l�nçaltı tem�zl�ğ�d�r. Kalıplardan çıkmaya başladıkça �çsel huzurun yerleşt�ğ�n�, farkındalığın kındalığ ın arttığını arttığ ını gözleml�yorsun, yaşıyorsun. Kabul etme �çselleş�yor ve sürece olan güven gel�ş�yor. Hayalc�l�ğ�nden çı kıyorsun. Sorgulamanın ve araştırmanın önem�n� kavrıyor, k�ş�sel gel�ş�m�n�n sorumluluğunu üstlenmeye başl ıyorsun. Bu yolun emek ve sabır �sted�ğ�n�, kend�n�n bütün yönler�n� fark ed�p dengelemen gerekt�ğ�n� anlıyorsun. Yok etmek değ�l, dengeye get�rmek… Klaros enerj�s�ne kanal olan Mehmet hocam, der�n b�lg�s�, mütevazı k�ş�l�ğ� ve gerçekç� yönlend�rmeler�yle bu yolculuğu kolaylaştırıyor. Öğret�s� ve yönlend�rmes� temel�nde en ufak b�r şartlandırma, cesaret� kırma ya da hayallere daldırmaya rastlamadım. Mehmet hocam kend� davranışlarıyla nötr olmanın bar�z b�r örneğ�. Sordukça sorularıma cevap aldım. Her cevap ver�ş�nde, sohbet�nde kullandığı kel�melerle açılımlara ve farkındalığa yol açtığını sonraları anladım. Mütevazı k�ş�l�ğ�yle kend�s�n�n b�r ves�le olduğunu, sorumluluğun b�ze a�t olduğunu vurguladı. “Sorununuzu çözecek s�zlers�n�z, s�h�rl� b�r değnek yok. K�ş�sel gel�ş�m kend� sorumluluğunu üstlenmek ve güçlenmek ve kend� gücüne sah�p çıkıp bu gücünü k�mseye tesl�m etmemekt�r.” Şekl�ndek� sözler� ben�m �ç�n �lke oldu…
Ayşe Özdem�r, İstanbul Diş Hekimi 262
263
Klaros enerjisiyle tanışmam, kişisel gelişimin ne olduğunu daha iyi anlamamı sağladı. Yaşamın bir yolculuk olduğunu ve bu yolculukta öğrenciliğin bitmediğini gösteren bir disiplin Klaros. Bunun yanında kendini yargılamayı ve başkalarını suçlamayı, acı duygusundan çıkmayı da öğretiyor. Klaros çalışmalarında en öneml� nokta b�l�nçaltı tem�zl�ğ�d�r. Kalıplardan çıkmaya başladıkça �çsel huzurun yerleşt�ğ�n�, farkındalığın kındalığ ın arttığını arttığ ını gözleml�yorsun, yaşıyorsun. Kabul etme �çselleş�yor ve sürece olan güven gel�ş�yor. Hayalc�l�ğ�nden çı kıyorsun. Sorgulamanın ve araştırmanın önem�n� kavrıyor, k�ş�sel gel�ş�m�n�n sorumluluğunu üstlenmeye başl ıyorsun. Bu yolun emek ve sabır �sted�ğ�n�, kend�n�n bütün yönler�n� fark ed�p dengelemen gerekt�ğ�n� anlıyorsun. Yok etmek değ�l, dengeye get�rmek… Klaros enerj�s�ne kanal olan Mehmet hocam, der�n b�lg�s�, mütevazı k�ş�l�ğ� ve gerçekç� yönlend�rmeler�yle bu yolculuğu kolaylaştırıyor. Öğret�s� ve yönlend�rmes� temel�nde en ufak b�r şartlandırma, cesaret� kırma ya da hayallere daldırmaya rastlamadım. Mehmet hocam kend� davranışlarıyla nötr olmanın bar�z b�r örneğ�. Sordukça sorularıma cevap aldım. Her cevap ver�ş�nde, sohbet�nde kullandığı kel�melerle açılımlara ve farkındalığa yol açtığını sonraları anladım. Mütevazı k�ş�l�ğ�yle kend�s�n�n b�r ves�le olduğunu, sorumluluğun b�ze a�t olduğunu vurguladı. “Sorununuzu çözecek s�zlers�n�z, s�h�rl� b�r değnek yok. K�ş�sel gel�ş�m kend� sorumluluğunu üstlenmek ve güçlenmek ve kend� gücüne sah�p çıkıp bu gücünü k�mseye tesl�m etmemekt�r.” Şekl�ndek� sözler� ben�m �ç�n �lke oldu…
Ayşe Özdem�r, İstanbul Diş Hekimi 262
263
Kırklı yaşların henüz başında olan b�r bayım, Bursa’da yaşıyorum. Daha bebekken kader�n oyunlarıyla yüz yüze gelm�ş b�r�y�m. Her bebek anne gözünde güzeld�r, tatlıdır, sevecend�r. Ancak ben�m güzell�ğ �m çevrem�zdek� �nsanlar tarafından taraf ından da görülmüş ve b�r hasetle, gıpta �le bana hep bakıyorlarmış d�ye anlatılır. Köyde yaşadığımız �ç�n annem �le babam gündüzler� tarlaya g�derler, ben� ablamın bakımına bırakırlardı. İşte y�ne öyle b�r gün, ablam ben� yalnız bırakmış, köyün d�ğer çocuklarıyla dışarıda oyuna dalmış. B�z� çekemeyen akrabalardan b�r� �şte o zamanı fırsat b�lerek, ben� zeh�rlemeye çalışmış. Ablam oyunu bırakıp yanıma döndüğünde, ağzımdan köpükler çıktığını görmüş. Korkarak bağırmış ve konu komşulara haber verm�ş. Sonra bana süt �ç�rerek zehr� kusmamı sağlamışlar. Yıllar sonra askerl �ğ�m� yapmış, n�hayet sevd�ğ�m, �sted�ğ�m kızla evlenm�şt�m. Fakat gel gör k�, onca sevg� ve üm�t �le başladığım evl�l�k hayatımda mutsuzdum, huzursuzdum. Rahatsızlığımın yanında, nedens�z olarak kend�m� baskı ve zulüm altında h�ssed�yordum. Sağlığım her gün b�raz daha bozularak kötüye g�d�yordu, yetmezm�ş g�b�, a�lemden de tecr�t ed�lm�şt�m. Durum öyle b�r hal aldı k�, uçan kuşu ağzımla yakalasam, yaranamazdım, hep kötü b�r şek�lde lanse ed�l�yordum. Tıpkı Erol Taş g�b�. Kend�m� ona benzet�yordum. Sank� b�r� ben� büyülem�şt�, her şey, ama her şey kötüye g�d�yordu. Olacağı o ya, en sonunda evl�l�ğ�m de �ç�nden çıkılmaz b�r hal aldı, eş�mden ayrıldım. Yalnız kaldıktan kaldı ktan sonra eve kapandım, k�mseyle konuşmuyor, konuşmuyor, çalışmıyordum. Üzer�mde h�ç g�tmeyen büyük b�r ağırlık h�ssed�yordum. Sank� ben, ben değ�ld�m artık. Benl�ğ�m g�tm�ş, yer�me başka b�r varlık geçm�şt� sank� ve o varlık ben� yönet�yordu.
264
265
Kırklı yaşların henüz başında olan b�r bayım, Bursa’da yaşıyorum. Daha bebekken kader�n oyunlarıyla yüz yüze gelm�ş b�r�y�m. Her bebek anne gözünde güzeld�r, tatlıdır, sevecend�r. Ancak ben�m güzell�ğ �m çevrem�zdek� �nsanlar tarafından taraf ından da görülmüş ve b�r hasetle, gıpta �le bana hep bakıyorlarmış d�ye anlatılır. Köyde yaşadığımız �ç�n annem �le babam gündüzler� tarlaya g�derler, ben� ablamın bakımına bırakırlardı. İşte y�ne öyle b�r gün, ablam ben� yalnız bırakmış, köyün d�ğer çocuklarıyla dışarıda oyuna dalmış. B�z� çekemeyen akrabalardan b�r� �şte o zamanı fırsat b�lerek, ben� zeh�rlemeye çalışmış. Ablam oyunu bırakıp yanıma döndüğünde, ağzımdan köpükler çıktığını görmüş. Korkarak bağırmış ve konu komşulara haber verm�ş. Sonra bana süt �ç�rerek zehr� kusmamı sağlamışlar. Yıllar sonra askerl �ğ�m� yapmış, n�hayet sevd�ğ�m, �sted�ğ�m kızla evlenm�şt�m. Fakat gel gör k�, onca sevg� ve üm�t �le başladığım evl�l�k hayatımda mutsuzdum, huzursuzdum. Rahatsızlığımın yanında, nedens�z olarak kend�m� baskı ve zulüm altında h�ssed�yordum. Sağlığım her gün b�raz daha bozularak kötüye g�d�yordu, yetmezm�ş g�b�, a�lemden de tecr�t ed�lm�şt�m. Durum öyle b�r hal aldı k�, uçan kuşu ağzımla yakalasam, yaranamazdım, hep kötü b�r şek�lde lanse ed�l�yordum. Tıpkı Erol Taş g�b�. Kend�m� ona benzet�yordum. Sank� b�r� ben� büyülem�şt�, her şey, ama her şey kötüye g�d�yordu. Olacağı o ya, en sonunda evl�l�ğ�m de �ç�nden çıkılmaz b�r hal aldı, eş�mden ayrıldım. Yalnız kaldıktan kaldı ktan sonra eve kapandım, k�mseyle konuşmuyor, konuşmuyor, çalışmıyordum. Üzer�mde h�ç g�tmeyen büyük b�r ağırlık h�ssed�yordum. Sank� ben, ben değ�ld�m artık. Benl�ğ�m g�tm�ş, yer�me başka b�r varlık geçm�şt� sank� ve o varlık ben� yönet�yordu.
264
En�ştem�n g�r�ş�m�yle üstat Mehmet Çayır �le tanıştırıldım. Ben� gördüğünde, teşh�s� koyması çok zor olmadı. Üstat, bana büyü yapıldığını anlattı. Büyünün, nazarın, d�ğer (negat�f) güçlerde b�r enerj� olduğunu söyled� ve seanslarla bunları atlatacağımı bel�rterek tedav�y� başlattı. 1. Seansta �nanılması güç ve tar�f ed�lmes� zor b�r olay yaşadım. Sank� üzer�mde b�r kopya vardı. O kopya üzer�mden sökülerek g�tt� ve aynı zamanda büyük b�r haf�fl�k h�ssett�m. 2. ve 3. Seanslarda o kopyadan tamamen kurtuldum. Şu anda hayata poz�t�f bakıyorum. Hayat devam ed�yor, mutluyum, �nsanlarla barışığım. A�lemle anlaşıyorum. Yen�den hayata döndüm d�yeb�l�r�m. Benl�ğ�me kavuştum. Üstat Mehmet ÇAYIR ve onun g�b�ler� �ç�n şu duayı ed�yorum ben: “Dünya var oldukça onl ar da hep var olsun lar. O ve onun g�b� �nsanlar, Allah’ın b�zlere verm�ş olduğu b�r lütufturlar.”
Faysal Fazıl, Bursa Takı Tasarımcı
265
Yıl 2009… Sağl ıklı yaşam �ç�n her gün spor yapan ben, rahat b�r uykuya daldığım gecen�n sabahında sağ bacağımda �nanılmaz b�r ağrı ve çekme h�ss�yle kalktım yataktan. Önce spordan dolayı herhang� b�r kas ez�lmes� ya da kasılması olab�leceğ� �ht�mal�n� değerlend�rd�m değerlend�rd�m ve b�rkaç gün ağrı kes�c�lerle �dare ederek üzer�nde durmadım… 3.günün sonunda ağrılarımın dayanılmaz b�r hal alması ve hareket zorluğu çekmemden dolayı b�r uzman doktora görünmeye karar verd�m. Yapılan muayene sonrası teşh�sten em� n olmak �ç�n doktor bana MR çekt�rmem� söyled�. MR’ı çekt�r�p ertes� gün doktorun yanına g�tt�ğ�mde bel fıtığı olduğumu, sadece bununla da kalmayıp fıtığımın hemen yanında b�r de yırtık (s�yat�k) olduğunu öğrend�m. Yapılan tetk�kler sonucu doktor bana hemen amel�yat olmam gerekt�ğ�n� söyled�. Felç r�sk�n�n yan ı sıra sağ bacağımdak� kısalmadan bahsett� ve genelde herkes�n b�ld�ğ� o s�m�t şekl�ndek� m�nderlerden ve bel�me de hareket kısıtlayıcı çel�k korse verd�. Ağrılarımı Ağrılarım ı d�nd�rme amaçlı da g ünde 3 kere yuttuğum yeş�l reçetel� haplar da cabası oldu… Kes�nl�kle an� hareketlerde bulunmamamı yoksa felç r�sk�n�n artacağını bel�rtt�. Sürekl� ayakta olan ve neredeyse her gün spor yapan ben�m �ç�n, dünyam başıma yıkılmıştı sank�. “Amel�yat sonrası tekrarlar mı?” sorusuna doktordan aldığım yanıt “Evet” oldu. O nedenle amel�yat r�sk�n� h�ç göze alamadım. Amel�yat olmak �stemed�ğ�m� bel�rtt�m. O da ben� kend� terap� merkezler�ndek� f�z�k tedav�ye yönlend�rd�. Bu tedav�ler maalesef sadece ağrılarımı azaltmaya yaramıştı. Ve tedav�y� bıraktığım anda ağrılar aynı ş�ddette tekrarlamaya başlamıştı. Bu esnada şansımı d�ğer doktorlarda denemeye karar verd�m ve �l dışında da neredeyse 6-7 uzmanın yanı sıra b�r o kadar da bey�n cerrahı �le konuştum. Ama sonuç aynıydı. ay nıydı. Heps� amel�yat, a mel�yat, felç, bacakta kısalma kısal ma v.b… v.b…
266
267
En�ştem�n g�r�ş�m�yle üstat Mehmet Çayır �le tanıştırıldım. Ben� gördüğünde, teşh�s� koyması çok zor olmadı. Üstat, bana büyü yapıldığını anlattı. Büyünün, nazarın, d�ğer (negat�f) güçlerde b�r enerj� olduğunu söyled� ve seanslarla bunları atlatacağımı bel�rterek tedav�y� başlattı. 1. Seansta �nanılması güç ve tar�f ed�lmes� zor b�r olay yaşadım. Sank� üzer�mde b�r kopya vardı. O kopya üzer�mden sökülerek g�tt� ve aynı zamanda büyük b�r haf�fl�k h�ssett�m. 2. ve 3. Seanslarda o kopyadan tamamen kurtuldum. Şu anda hayata poz�t�f bakıyorum. Hayat devam ed�yor, mutluyum, �nsanlarla barışığım. A�lemle anlaşıyorum. Yen�den hayata döndüm d�yeb�l�r�m. Benl�ğ�me kavuştum. Üstat Mehmet ÇAYIR ve onun g�b�ler� �ç�n şu duayı ed�yorum ben: “Dünya var oldukça onl ar da hep var olsun lar. O ve onun g�b� �nsanlar, Allah’ın b�zlere verm�ş olduğu b�r lütufturlar.”
Faysal Fazıl, Bursa Takı Tasarımcı
Yıl 2009… Sağl ıklı yaşam �ç�n her gün spor yapan ben, rahat b�r uykuya daldığım gecen�n sabahında sağ bacağımda �nanılmaz b�r ağrı ve çekme h�ss�yle kalktım yataktan. Önce spordan dolayı herhang� b�r kas ez�lmes� ya da kasılması olab�leceğ� �ht�mal�n� değerlend�rd�m değerlend�rd�m ve b�rkaç gün ağrı kes�c�lerle �dare ederek üzer�nde durmadım… 3.günün sonunda ağrılarımın dayanılmaz b�r hal alması ve hareket zorluğu çekmemden dolayı b�r uzman doktora görünmeye karar verd�m. Yapılan muayene sonrası teşh�sten em� n olmak �ç�n doktor bana MR çekt�rmem� söyled�. MR’ı çekt�r�p ertes� gün doktorun yanına g�tt�ğ�mde bel fıtığı olduğumu, sadece bununla da kalmayıp fıtığımın hemen yanında b�r de yırtık (s�yat�k) olduğunu öğrend�m. Yapılan tetk�kler sonucu doktor bana hemen amel�yat olmam gerekt�ğ�n� söyled�. Felç r�sk�n�n yan ı sıra sağ bacağımdak� kısalmadan bahsett� ve genelde herkes�n b�ld�ğ� o s�m�t şekl�ndek� m�nderlerden ve bel�me de hareket kısıtlayıcı çel�k korse verd�. Ağrılarımı Ağrılarım ı d�nd�rme amaçlı da g ünde 3 kere yuttuğum yeş�l reçetel� haplar da cabası oldu… Kes�nl�kle an� hareketlerde bulunmamamı yoksa felç r�sk�n�n artacağını bel�rtt�. Sürekl� ayakta olan ve neredeyse her gün spor yapan ben�m �ç�n, dünyam başıma yıkılmıştı sank�. “Amel�yat sonrası tekrarlar mı?” sorusuna doktordan aldığım yanıt “Evet” oldu. O nedenle amel�yat r�sk�n� h�ç göze alamadım. Amel�yat olmak �stemed�ğ�m� bel�rtt�m. O da ben� kend� terap� merkezler�ndek� f�z�k tedav�ye yönlend�rd�. Bu tedav�ler maalesef sadece ağrılarımı azaltmaya yaramıştı. Ve tedav�y� bıraktığım anda ağrılar aynı ş�ddette tekrarlamaya başlamıştı. Bu esnada şansımı d�ğer doktorlarda denemeye karar verd�m ve �l dışında da neredeyse 6-7 uzmanın yanı sıra b�r o kadar da bey�n cerrahı �le konuştum. Ama sonuç aynıydı. ay nıydı. Heps� amel�yat, a mel�yat, felç, bacakta kısalma kısal ma v.b… v.b…
266
267
Heps�n�n teşh�s� ve önerd�ğ� tedav� yöntem� aynıydı. “Mutlaka amel�yat olman gerek…” Bu süreçte �ş�m� yapamaz hale geld�m ve ps�koloj�m alt üst olmuştu. Ta k� �k� ayın sonunda b�r arkadaşımın tavs�yes�yle Mehmet hocamı bulana kadar. H�ç bel bağlamadığım bu b�yoenerj� tedav�s�yle b�r seansta �y�leş�p çel�k korseme ve m�nder�me veda ett�m. Normal yaşantıma ger� döndüm ve üstüne hemen spor yapmaya başladım. Kontrol �ç�n tekrar g�tt�ğ�m doktorum bana �y�leşmek �ç�n ne yaptığımı sorduğunda ona herşey� b�r b�r anlattım.Tedav� sonrasında çek�len MR’larda sorun da görünmey�nce bu muc�zev� �y�leşmeye doktorum da dah�l herkes şaşırdı. Neredeyse üç yıl oldu ve o günden bu yana b�r daha fıtıkla alakalı b�r sıkıntım olmadı…
Aysun Çayır, Kütahya Öğretmen
Henüz on dört – on beş yaşlarında �ken ben, devamlı olarak beden�mde b�r�ken b�r enerj� h�ssed�yordum. Zaman zaman bu enerj�y� b�l�nçs�zce toprağa, çevreme, a�le b�reyler�ne dokunarak �lett�ğ�m� ve sonra böylece rahatladığımı görüyordum. Enerj�y� bazen çevremde renkler, gölgeler şekl�nde veya gözümün önünden geçen b�r bulut şekl�nde görüyordum. görüyordum. Başka zaman za man �se enerj�y� nereden çıktığını b�lmed�ğ�m es�nt�ler olarak, bazen sıcak, bazen �se soğuk, bazen de rüzgâr es�nt�s� şekl�nde h�ssed�yordum. A�lemde; annem, babam baba m veya kardeşler�m�n başları başlar ı ağ rıdığında veya negat�f enerj� yüklü olduklarında, eller�m� onlara dokunduruyordum. B�r müddet bekled�kten sonra ağrılarının geçt�ğ�n� ve rahatladıklarını söylüyorlardı. O an kend�m� b�r dâh�ym�ş�m g�b� h�ssed�yor ve kend�mle gururlanıyordum. Annem bu ener j�sel ş�fa yeteneğ�m� önemsem�şt� ve her başı ağrıdığ ında el�m� başına koymamı �st�yordu. Bazen kend� kend�m� sorguluyor ve düşünüyordum. “Ben k�m�m?”, d�ye hep kend�me soruyor, ama cevabını bulamıyordum. O yaşlarda �ken Uzakdoğu Sporlarını tak�p ed�yor, f�lmler�n� �zl�yor enerj�, med�tasyon g�b� konular hep �lg�m� çek�yordu. Ama bu konuları paylaşab�leceğ�m k�msem yoktu. Paylaşsaydım, “Acaba del�rd� m�?” bakışlarıyla rahatsız olab�l�rd�m. Böylece bu sırları hep �ç�mde taşıdım. 2011 Yılında bacanağımı kaybett�k. Eş�, yan� baldızım �k� çocukla eş�nden kalan fabr�ka, fabr�kanın borçları ve kred� borçları borçları �le baş baba kaldı. Ps�koloj�s� bozuldu, depresyon �laçları ve çeş�tl� ağrı kes�c�ler kullanmaya başladı. Kurtuluşu bunlarda arıyordu. Düzeleceğ�ne günden güne ps�koloj�s� daha da bozuluyor, daha da kötüye g�d�yordu. Tam Tam da baldızın hayatı �ç�nden çık ılamaz ılama z b�r sıkıntı ve ağır depresyonun d�b�ne doğru hızlıca sürüklen�rken, �nternette “Ament� B�yoenerj� Merkez�”n�n s�tes�ne rastladı. An-
268
269
Heps�n�n teşh�s� ve önerd�ğ� tedav� yöntem� aynıydı. “Mutlaka amel�yat olman gerek…” Bu süreçte �ş�m� yapamaz hale geld�m ve ps�koloj�m alt üst olmuştu. Ta k� �k� ayın sonunda b�r arkadaşımın tavs�yes�yle Mehmet hocamı bulana kadar. H�ç bel bağlamadığım bu b�yoenerj� tedav�s�yle b�r seansta �y�leş�p çel�k korseme ve m�nder�me veda ett�m. Normal yaşantıma ger� döndüm ve üstüne hemen spor yapmaya başladım. Kontrol �ç�n tekrar g�tt�ğ�m doktorum bana �y�leşmek �ç�n ne yaptığımı sorduğunda ona herşey� b�r b�r anlattım.Tedav� sonrasında çek�len MR’larda sorun da görünmey�nce bu muc�zev� �y�leşmeye doktorum da dah�l herkes şaşırdı. Neredeyse üç yıl oldu ve o günden bu yana b�r daha fıtıkla alakalı b�r sıkıntım olmadı…
Aysun Çayır, Kütahya Öğretmen
Henüz on dört – on beş yaşlarında �ken ben, devamlı olarak beden�mde b�r�ken b�r enerj� h�ssed�yordum. Zaman zaman bu enerj�y� b�l�nçs�zce toprağa, çevreme, a�le b�reyler�ne dokunarak �lett�ğ�m� ve sonra böylece rahatladığımı görüyordum. Enerj�y� bazen çevremde renkler, gölgeler şekl�nde veya gözümün önünden geçen b�r bulut şekl�nde görüyordum. görüyordum. Başka zaman za man �se enerj�y� nereden çıktığını b�lmed�ğ�m es�nt�ler olarak, bazen sıcak, bazen �se soğuk, bazen de rüzgâr es�nt�s� şekl�nde h�ssed�yordum. A�lemde; annem, babam baba m veya kardeşler�m�n başları başlar ı ağ rıdığında veya negat�f enerj� yüklü olduklarında, eller�m� onlara dokunduruyordum. B�r müddet bekled�kten sonra ağrılarının geçt�ğ�n� ve rahatladıklarını söylüyorlardı. O an kend�m� b�r dâh�ym�ş�m g�b� h�ssed�yor ve kend�mle gururlanıyordum. Annem bu ener j�sel ş�fa yeteneğ�m� önemsem�şt� ve her başı ağrıdığ ında el�m� başına koymamı �st�yordu. Bazen kend� kend�m� sorguluyor ve düşünüyordum. “Ben k�m�m?”, d�ye hep kend�me soruyor, ama cevabını bulamıyordum. O yaşlarda �ken Uzakdoğu Sporlarını tak�p ed�yor, f�lmler�n� �zl�yor enerj�, med�tasyon g�b� konular hep �lg�m� çek�yordu. Ama bu konuları paylaşab�leceğ�m k�msem yoktu. Paylaşsaydım, “Acaba del�rd� m�?” bakışlarıyla rahatsız olab�l�rd�m. Böylece bu sırları hep �ç�mde taşıdım. 2011 Yılında bacanağımı kaybett�k. Eş�, yan� baldızım �k� çocukla eş�nden kalan fabr�ka, fabr�kanın borçları ve kred� borçları borçları �le baş baba kaldı. Ps�koloj�s� bozuldu, depresyon �laçları ve çeş�tl� ağrı kes�c�ler kullanmaya başladı. Kurtuluşu bunlarda arıyordu. Düzeleceğ�ne günden güne ps�koloj�s� daha da bozuluyor, daha da kötüye g�d�yordu. Tam Tam da baldızın hayatı �ç�nden çık ılamaz ılama z b�r sıkıntı ve ağır depresyonun d�b�ne doğru hızlıca sürüklen�rken, �nternette “Ament� B�yoenerj� Merkez�”n�n s�tes�ne rastladı. An-
268
269
lattığına göre, s�te gözüne tesadüfen �l�şm�ş ve oradak� yazıları �nceley�p okudukça, yazılanların onu rahatlattığını görmüş. Bu b�r tesadüf değ�ld� elbette k�. Demek k� B�yoenerj� Uzmanı Mehmet Çayır �le görüşmeler�n�n zamanı gelm�şt�. S�tede yazılan telefon numarası �le Mehmet Bey’e ulaşarak randevu almış, b�zden habers�z çeş�tl� bahanelerle Ankara’ya g�d�p B�yoenerj� tedav�s� görüyormuş. Faydasını h�ssetmeye başlayınca, durumu b�z�mle paylaştı ve b�r dahak� seans �ç�n ona Ankara’ya kadar eşl�k etmem�z� �sted�. B�yoenerj� yıllarca ben�m aradığım b�r şeyd�, h�ç düşünmeden, “Evet, geleceğ�m.”, ded�m. Ertes� gün Üstat Mehmet Çayır �le tanıştık. Ona kend�mden bahsett�m, uzun uzadıya yaşadıklarımı anlattım. Babaannemden b�ze �nt�kal eden (Sarılık ve Enerj�sel Güdüm) El vardı. Mehmet Bey bu tür olayların yaşanab�leceğ�n� ve b�zden başka âlemler�n de olduğunu anlattı. Bazen b�z onlarla, bazen �se onlar b�z�mle yaşamaktaydı. Bu konuda ve merak ett�ğ�m d�ğer tüm meselelerde ben� aydınlattı. Kend�s�nden üç uyumlama aldım. Halen özel çalışmalarla enerj�sel eğ�t�m�me devam etmektey�m. İç�mde b�r�km�ş olan enerj�y� ş�faya çev�rerek, boşaltmanın, kullanmanın yollarını öğrend�m. Hem kend�me, hem a�leme ve dostlarıma artık b�l�nçl�, s�steml� ve kurallı olarak enerj�y� uyguluyor, ş�fa ve denge yönünden faydalı oluyorum. Yaşanan olaylara karşı, hayata karşı olan farkındalığım yük seld�; özgüven�m özgüven�m arttı, hayata bakış açım, v�zyonum gel�şt�. Onu tanımak �le sank� �k�z ruhumu bulmuş g�b� oldum. Kader ne zaman, nerede, nereye kadar ben� sürükleyecek, merak ed�yorum.
Baldızım Mehmet hocayla tanışmam �ç�n epeyce uğraştı, bana anlatıyordu anlatıyordu ne kadar değ�şt�ğ�n� ve �laç kullanmayı da bıraktığını; enerj�n�n kend�s�ne ne çok �y� geld�ğ�n�… Ben�m de mutlaka onunla tanışmam gerekt�ğ�n� defalarca söyled�. Tab� k� ben de o dönemlerde h�ç, hem de h�ç �nanmıyordum. Ben� zorla b�r Pazar günü İstanbul’a yan� Mehmet Çayır’ın yanına get�rd�ler. B�r �k� saat kadar sohbet ett�k. Hatta sohbet anında da ben�m baldız ona h�taben, “Murat’ı Leyla g�b� yapın da kend�ne gels�n.” dem�şt�. Sohbet sonunda üstat ben� sedyeye yatırdı ve b�r şeyler yapmaya başladı. Pek anlam veremed�m. B�raz sonra “Tamam kalkab�l�rs�n.” ded�. Fakat ne mümkün kalkmak, üstümden öyle b�r ağırlık kalktı k� anlatamam, sersemlem�şt�m. Beş dak�ka sonra ancak ayaklarımın üzer�ne basab�ld�m, onun yardımı �le odaya yürüyeb�ld�m.
Baldızıma gel�nce; gel�nce; o artık �laçları bırakmış ve sağlığına kavuşmuş, eş kaybı �le gelen ağır travmaları atlatmış b�r �nsan…
Seyfedd�n Arpa , Bursa Memur
Yaklaşık Yaklaşı k kırk beş dak �ka kadar kad ar kend�me gelemed�m. İç�mden, “Bu k�ş� bana ne yaptı k� ben� öyle sersemlett�, bu ne b�ç�m b�r şey!” d�ye sess�zce düşünüyordum. düşünüyordum. Üstümden öyle b�r yük atılmıştı k� bu duyguyu anlatmak gerçekten zor. Eve geld�ğ�mde de somurtkan b�r k�ş� olan ben evde gülme kr�z�ne tutuldum, çocuklarıml a o gece hep beraber uyudum. Üstümde o günden ber� mutluluk ve akılcı düşünceler oluşmaya başladı, kötümser düşünen ve somurtkan olan ben çok değ�şt�m. Üstadın Bursa’ya gel�şler�nde seanslarına katılıyordum, bana enerj� yüklemeler� yapıyordu. B�r kaç seans sonrası h�çb�r şey h�ssetmemeye başladım. “Tamam, ded�m �ç�mden, gücü bu kadarmış. Başka b�r şey yapamıyormuş.” d�yordum. En son Bursa’ya geld�ğ�nde, “Bana öyle b�r şey yapın k�, �ş hayatında daha başarılı olayım, �şler�m açılsın, kend�me güven�m
270
271
lattığına göre, s�te gözüne tesadüfen �l�şm�ş ve oradak� yazıları �nceley�p okudukça, yazılanların onu rahatlattığını görmüş. Bu b�r tesadüf değ�ld� elbette k�. Demek k� B�yoenerj� Uzmanı Mehmet Çayır �le görüşmeler�n�n zamanı gelm�şt�. S�tede yazılan telefon numarası �le Mehmet Bey’e ulaşarak randevu almış, b�zden habers�z çeş�tl� bahanelerle Ankara’ya g�d�p B�yoenerj� tedav�s� görüyormuş. Faydasını h�ssetmeye başlayınca, durumu b�z�mle paylaştı ve b�r dahak� seans �ç�n ona Ankara’ya kadar eşl�k etmem�z� �sted�. B�yoenerj� yıllarca ben�m aradığım b�r şeyd�, h�ç düşünmeden, “Evet, geleceğ�m.”, ded�m. Ertes� gün Üstat Mehmet Çayır �le tanıştık. Ona kend�mden bahsett�m, uzun uzadıya yaşadıklarımı anlattım. Babaannemden b�ze �nt�kal eden (Sarılık ve Enerj�sel Güdüm) El vardı. Mehmet Bey bu tür olayların yaşanab�leceğ�n� ve b�zden başka âlemler�n de olduğunu anlattı. Bazen b�z onlarla, bazen �se onlar b�z�mle yaşamaktaydı. Bu konuda ve merak ett�ğ�m d�ğer tüm meselelerde ben� aydınlattı. Kend�s�nden üç uyumlama aldım. Halen özel çalışmalarla enerj�sel eğ�t�m�me devam etmektey�m. İç�mde b�r�km�ş olan enerj�y� ş�faya çev�rerek, boşaltmanın, kullanmanın yollarını öğrend�m. Hem kend�me, hem a�leme ve dostlarıma artık b�l�nçl�, s�steml� ve kurallı olarak enerj�y� uyguluyor, ş�fa ve denge yönünden faydalı oluyorum. Yaşanan olaylara karşı, hayata karşı olan farkındalığım yük seld�; özgüven�m özgüven�m arttı, hayata bakış açım, v�zyonum gel�şt�. Onu tanımak �le sank� �k�z ruhumu bulmuş g�b� oldum. Kader ne zaman, nerede, nereye kadar ben� sürükleyecek, merak ed�yorum. Baldızıma gel�nce; gel�nce; o artık �laçları bırakmış ve sağlığına kavuşmuş, eş kaybı �le gelen ağır travmaları atlatmış b�r �nsan…
Seyfedd�n Arpa , Bursa Memur
Baldızım Mehmet hocayla tanışmam �ç�n epeyce uğraştı, bana anlatıyordu anlatıyordu ne kadar değ�şt�ğ�n� ve �laç kullanmayı da bıraktığını; enerj�n�n kend�s�ne ne çok �y� geld�ğ�n�… Ben�m de mutlaka onunla tanışmam gerekt�ğ�n� defalarca söyled�. Tab� k� ben de o dönemlerde h�ç, hem de h�ç �nanmıyordum. Ben� zorla b�r Pazar günü İstanbul’a yan� Mehmet Çayır’ın yanına get�rd�ler. B�r �k� saat kadar sohbet ett�k. Hatta sohbet anında da ben�m baldız ona h�taben, “Murat’ı Leyla g�b� yapın da kend�ne gels�n.” dem�şt�. Sohbet sonunda üstat ben� sedyeye yatırdı ve b�r şeyler yapmaya başladı. Pek anlam veremed�m. B�raz sonra “Tamam kalkab�l�rs�n.” ded�. Fakat ne mümkün kalkmak, üstümden öyle b�r ağırlık kalktı k� anlatamam, sersemlem�şt�m. Beş dak�ka sonra ancak ayaklarımın üzer�ne basab�ld�m, onun yardımı �le odaya yürüyeb�ld�m. Yaklaşık Yaklaşı k kırk beş dak �ka kadar kad ar kend�me gelemed�m. İç�mden, “Bu k�ş� bana ne yaptı k� ben� öyle sersemlett�, bu ne b�ç�m b�r şey!” d�ye sess�zce düşünüyordum. düşünüyordum. Üstümden öyle b�r yük atılmıştı k� bu duyguyu anlatmak gerçekten zor. Eve geld�ğ�mde de somurtkan b�r k�ş� olan ben evde gülme kr�z�ne tutuldum, çocuklarıml a o gece hep beraber uyudum. Üstümde o günden ber� mutluluk ve akılcı düşünceler oluşmaya başladı, kötümser düşünen ve somurtkan olan ben çok değ�şt�m. Üstadın Bursa’ya gel�şler�nde seanslarına katılıyordum, bana enerj� yüklemeler� yapıyordu. B�r kaç seans sonrası h�çb�r şey h�ssetmemeye başladım. “Tamam, ded�m �ç�mden, gücü bu kadarmış. Başka b�r şey yapamıyormuş.” d�yordum. En son Bursa’ya geld�ğ�nde, “Bana öyle b�r şey yapın k�, �ş hayatında daha başarılı olayım, �şler�m açılsın, kend�me güven�m
270
271
artsın” dem�şt�m. O akşamı da h�ç unutamıyorum. Müth�ş b�r enerj� yüklemes� olmuştu. O kadar yoğu ndu k�, tüm gece hoşlukla karışık b�r serseml�kle serseml�kle dolanmıştım. Artık Artı k ben �nanmayı ya da �na nmamayı geçt�m. geçt �m. Üstadın �lett��lett �ğ� enerj�ler �le haşır neş�r olan b�r�y�m. Zaten b�r süre sonra �nanmamak d�ye b�r şey k almıyor. B�r enerj� var, bunu da Mehmet bey çok güzel kullanıyor ve ş�fa dağıtmaya devam ed�yor.
Murat B�l�ktü, Bursa Pazarlama Müdürü
Düşünün k� dar ve der�n b�r kuyudasınız. H�çb�r çıkış noktanız yok. Ses�n�z� duyuramıyorsunuz. Ya da çok çok yüksek b�r dağın tepes�nde, uçurumun kenar ındasınız. Tıpkı �nt�har etmek �sterm�ş g�b�. Dünyayla b�r �lg�n�z kalmamış. H�çb�r şey umurunuzda değ�l. İşte ben böyle b�r durumda �ken, üstat MEHMET ÇAYIR’ın s�h�rl� el� uzandı el�me. Hem kuyunun d�b�nden hem de uçurumun kenarından kurtardı. Onun sayes�nde, b�rl�kte yaptığımız çalışmalar sayes�nde, kullandığım depresyon �laçlarını çöpe attım. Kötü arkadaşlıkları, dertler�, stres�, kısacası bana negat�f enerj� veren her şey� hayatımdan söküp çıkardım. Şu anda hem kend�m� �ş�me verd�m, hem de çocuklarıma. Ayrıca kend�me de kal�tel� zaman ayırab�l�yorum. Ben fırtınalardan, yağmurdan sonra GÖKKUŞAĞINI gördüm. ‘’B�z� mutlu kılan �nsanlara m�nnet duymalıyız, onlar ruhlarımızı ç�çeklend�ren cennetl�k bahçıvanlardır…’’ Marcel Proust Üstat MEHMET ÇAYIR’a ben�m de gönül borcum var. İy� k� varsınız cennetl�k bahçıvanım.
Sevda Koruyan, Bursa İş Kadını
272
273
artsın” dem�şt�m. O akşamı da h�ç unutamıyorum. Müth�ş b�r enerj� yüklemes� olmuştu. O kadar yoğu ndu k�, tüm gece hoşlukla karışık b�r serseml�kle serseml�kle dolanmıştım. Artık Artı k ben �nanmayı ya da �na nmamayı geçt�m. geçt �m. Üstadın �lett��lett �ğ� enerj�ler �le haşır neş�r olan b�r�y�m. Zaten b�r süre sonra �nanmamak d�ye b�r şey k almıyor. B�r enerj� var, bunu da Mehmet bey çok güzel kullanıyor ve ş�fa dağıtmaya devam ed�yor.
Murat B�l�ktü, Bursa Pazarlama Müdürü
Düşünün k� dar ve der�n b�r kuyudasınız. H�çb�r çıkış noktanız yok. Ses�n�z� duyuramıyorsunuz. Ya da çok çok yüksek b�r dağın tepes�nde, uçurumun kenar ındasınız. Tıpkı �nt�har etmek �sterm�ş g�b�. Dünyayla b�r �lg�n�z kalmamış. H�çb�r şey umurunuzda değ�l. İşte ben böyle b�r durumda �ken, üstat MEHMET ÇAYIR’ın s�h�rl� el� uzandı el�me. Hem kuyunun d�b�nden hem de uçurumun kenarından kurtardı. Onun sayes�nde, b�rl�kte yaptığımız çalışmalar sayes�nde, kullandığım depresyon �laçlarını çöpe attım. Kötü arkadaşlıkları, dertler�, stres�, kısacası bana negat�f enerj� veren her şey� hayatımdan söküp çıkardım. Şu anda hem kend�m� �ş�me verd�m, hem de çocuklarıma. Ayrıca kend�me de kal�tel� zaman ayırab�l�yorum. Ben fırtınalardan, yağmurdan sonra GÖKKUŞAĞINI gördüm. ‘’B�z� mutlu kılan �nsanlara m�nnet duymalıyız, onlar ruhlarımızı ç�çeklend�ren cennetl�k bahçıvanlardır…’’ Marcel Proust Üstat MEHMET ÇAYIR’a ben�m de gönül borcum var. İy� k� varsınız cennetl�k bahçıvanım.
Sevda Koruyan, Bursa İş Kadını
272
273
Enerj� almadan önce omuzlarımda ağır b�r yük h�ss� olurdu. Planladığım şeyler�n düzgün ve yolunda g�deb�lmes� �ç�n hep b�r heyecan ve pan�k �ç�nde olurdum. Enerj� aldıktan sonra özell�kle de �n�s�ye ed�ld�kten sonra artık plan yapmamaya başladım. Sadece olması gerekenler� düşünüyorum ve kend�m� hırpalamadan olmasını bekl�yorum. Oluyor veya olmuyorsa b�le farklı b�r şey gerçekleş�yor ve bu olan şey�n ben�m �ç�n daha hayırlı olduğunu görüyorum. Omuzlarımdak� yükün kaybolduğunu h�ssett�m. Ve o kadar haf�fled�m k� artık yaşam bana ağır gelm�yor, yormuyor ben�. Yaşamımda b�rçok şey kend� kend�ne yoluna g�rd�.
B�rgül Öztürk, Mers�n Muhasebec�
274
275
Enerj� almadan önce omuzlarımda ağır b�r yük h�ss� olurdu. Planladığım şeyler�n düzgün ve yolunda g�deb�lmes� �ç�n hep b�r heyecan ve pan�k �ç�nde olurdum. Enerj� aldıktan sonra özell�kle de �n�s�ye ed�ld�kten sonra artık plan yapmamaya başladım. Sadece olması gerekenler� düşünüyorum ve kend�m� hırpalamadan olmasını bekl�yorum. Oluyor veya olmuyorsa b�le farklı b�r şey gerçekleş�yor ve bu olan şey�n ben�m �ç�n daha hayırlı olduğunu görüyorum. Omuzlarımdak� yükün kaybolduğunu h�ssett�m. Ve o kadar haf�fled�m k� artık yaşam bana ağır gelm�yor, yormuyor ben�. Yaşamımda b�rçok şey kend� kend�ne yoluna g�rd�.
B�rgül Öztürk, Mers�n Muhasebec�
274
275
Saygıdeğer Üstadım, Bana verd�ğ�n�z emekler�n�z �ç�n hakkınızı helal ed�n. Hayattak� varoluş amacımı s�z�n sayen�zde öğrend�m. Aslında kalıplar �ç�nde yaşayıp gerçekler� görem�yormuşuz. Atom �le tasavvufun arasındak� bağı s�zden öğrend�m. Yıkılmış b�tm�ş b�r �nsandım. Tüm değerler�m ve en öneml�s� kend� benl�ğ�m altüst olmuştu. Yaşadığım ruhsal ruh sal travmayı travmay ı s�z�n sayen�zde atlatt ım... Ama bugün! Esk� ha l�mden eser kalmadı. Her şey ama her şey artık bana gülümsüyor. Ben�mle yaptığınız çalışmalar, seanslar net�ces�nde çevreme ve �ş�me hükmed�yorum. Daha önce öyle m�yd� ya? Hayır, tam ters�yd�. S�z �ç�mdek� doğruları gün yüzüne çıkardınız. Her şeyden önce ben� bana b�ld�rd�n�z. Rabbe g�den yolun önünü açtınız. “Kend�n� b�lmeyen, Rabb�n� b�lmez” ded�n�z. İşte her şey orada başladı ve devam ed�yor... S�z� ben�m karşıma Rabb�m çıkardı ve bundan böyle hep b�z�mle olun �nşallah. S�z�nle tanışmadan b�r gece önces�nde ett�ğ�m duayı yazmadan geçemeyeceğ�m. Duam şuydu: “Rabb�m bana b�r kılavuz gönder!” S�z� gönderd�...
Cumhur Doğangül, Aksaray Emlakçı
276
277
Saygıdeğer Üstadım, Bana verd�ğ�n�z emekler�n�z �ç�n hakkınızı helal ed�n. Hayattak� varoluş amacımı s�z�n sayen�zde öğrend�m. Aslında kalıplar �ç�nde yaşayıp gerçekler� görem�yormuşuz. Atom �le tasavvufun arasındak� bağı s�zden öğrend�m. Yıkılmış b�tm�ş b�r �nsandım. Tüm değerler�m ve en öneml�s� kend� benl�ğ�m altüst olmuştu. Yaşadığım ruhsal ruh sal travmayı travmay ı s�z�n sayen�zde atlatt ım... Ama bugün! Esk� ha l�mden eser kalmadı. Her şey ama her şey artık bana gülümsüyor. Ben�mle yaptığınız çalışmalar, seanslar net�ces�nde çevreme ve �ş�me hükmed�yorum. Daha önce öyle m�yd� ya? Hayır, tam ters�yd�. S�z �ç�mdek� doğruları gün yüzüne çıkardınız. Her şeyden önce ben� bana b�ld�rd�n�z. Rabbe g�den yolun önünü açtınız. “Kend�n� b�lmeyen, Rabb�n� b�lmez” ded�n�z. İşte her şey orada başladı ve devam ed�yor... S�z� ben�m karşıma Rabb�m çıkardı ve bundan böyle hep b�z�mle olun �nşallah. S�z�nle tanışmadan b�r gece önces�nde ett�ğ�m duayı yazmadan geçemeyeceğ�m. Duam şuydu: “Rabb�m bana b�r kılavuz gönder!” S�z� gönderd�...
Cumhur Doğangül, Aksaray Emlakçı
276
277
S Enerj�/b�yoenerj� dünyasının sınırsız potans�yel�n� varoluş denen g�zem�n mantığını anlamak, S�stem’� ve onun �çer�s�nde b�ze ayrılmış olan yer� tesp�t etmek �ç�n kullanmamız gerek�yor. Doğru yol budur. B�z� “aydınlığa” ulaştıracak olan bu yoldak� çabalardır. Oysa genele baktığ ımızda, enerj�y� salt pr�m�t�f, bas�t sorunların çözümü �ç�n kullandığımızı görüyoruz ne yazık k�! Enerj� eh�l olmayan ellerde b�r göster� aracına, b�r şov malzemes�ne, ufak tefek madd� kazanç öğes�ne dönüştü. Şöyle b�r tablo hayal ed�n: Otomob�l sürmey� öğrenmek �steyen b�r sürücü adayını koltuğa oturtuyorlar, d�reks�yonu el�ne ver�p, gaz ve fren pedallarının yer�n� tar�f ed�yorlar. Üstel�k gözler�n� de çoğunlukla bantla kapatıyorlar. Günümüzde, enerj�y� “öğret�yorum”, �n�s�ye ed�yorum d�ye ortaya çıkanların çoğunlukla yaptığı bu. B�rb�rler�nden farkları “otomob�l�n markası” ve “motorun gücü” kadardır ancak. Sürüş güvenl�ğ�, tekn�kler�, aracın tekn�k donanımı g�b� konulara h�ç m� h�ç değ�n�lm�yor. İş�n mantığı anlatılmıyor. Anlatılmaz, çünkü mantığı b�lenler, bu b�lg�y� paylaşmayı sevmezler, b�lg�y� kıskanırlar. B�lg�n�n onlara ayrıcalık sağlamasını garant� etmeye çalışırlar. B�lmeyenler �se g�zem perdes� ardına saklanıp, “çok öneml� b�r şeyler� b�l�yorlarmış da bu büyük sırları �fşa edemezlerm�ş” görüntüsü ver�rler. Ülkem�zde durum özetle bundan �baret. Enerj�y� S�stem’�n mantığını kavrama yolunda sah�plenen� çok ama çok az. Onlardan
279
S Enerj�/b�yoenerj� dünyasının sınırsız potans�yel�n� varoluş denen g�zem�n mantığını anlamak, S�stem’� ve onun �çer�s�nde b�ze ayrılmış olan yer� tesp�t etmek �ç�n kullanmamız gerek�yor. Doğru yol budur. B�z� “aydınlığa” ulaştıracak olan bu yoldak� çabalardır. Oysa genele baktığ ımızda, enerj�y� salt pr�m�t�f, bas�t sorunların çözümü �ç�n kullandığımızı görüyoruz ne yazık k�! Enerj� eh�l olmayan ellerde b�r göster� aracına, b�r şov malzemes�ne, ufak tefek madd� kazanç öğes�ne dönüştü. Şöyle b�r tablo hayal ed�n: Otomob�l sürmey� öğrenmek �steyen b�r sürücü adayını koltuğa oturtuyorlar, d�reks�yonu el�ne ver�p, gaz ve fren pedallarının yer�n� tar�f ed�yorlar. Üstel�k gözler�n� de çoğunlukla bantla kapatıyorlar. Günümüzde, enerj�y� “öğret�yorum”, �n�s�ye ed�yorum d�ye ortaya çıkanların çoğunlukla yaptığı bu. B�rb�rler�nden farkları “otomob�l�n markası” ve “motorun gücü” kadardır ancak. Sürüş güvenl�ğ�, tekn�kler�, aracın tekn�k donanımı g�b� konulara h�ç m� h�ç değ�n�lm�yor. İş�n mantığı anlatılmıyor. Anlatılmaz, çünkü mantığı b�lenler, bu b�lg�y� paylaşmayı sevmezler, b�lg�y� kıskanırlar. B�lg�n�n onlara ayrıcalık sağlamasını garant� etmeye çalışırlar. B�lmeyenler �se g�zem perdes� ardına saklanıp, “çok öneml� b�r şeyler� b�l�yorlarmış da bu büyük sırları �fşa edemezlerm�ş” görüntüsü ver�rler. Ülkem�zde durum özetle bundan �baret. Enerj�y� S�stem’�n mantığını kavrama yolunda sah�plenen� çok ama çok az. Onlardan
279
b�r�, bu k�tabın hazırlanması �ç�n el�n� uzatan Mehmet Çayır’dır. Yıllar Yılla r �ç�nde zorluklarla zorlukl arla elde ett� ett�ğ� ğ� bu kıymetl� kıy metl� b�lg�ler b�lg �ler�� b�zden es�rgemed�ğ� �ç�n ve tüm sam�m�yet�, sam�m�yet� , özver�s� ve tevazusu �le b�zlere dey�m yer�ndeyse “altın teps�de sunduğu” �ç�n, kend�s�ne ne kadar teşekkür etsek azdır… Renan Seçk�n
b�r�, bu k�tabın hazırlanması �ç�n el�n� uzatan Mehmet Çayır’dır. Yıllar Yılla r �ç�nde zorluklarla zorlukl arla elde ett� ett�ğ� ğ� bu kıymetl� kıy metl� b�lg�ler b�lg �ler�� b�zden es�rgemed�ğ� �ç�n ve tüm sam�m�yet�, sam�m�yet� , özver�s� ve tevazusu �le b�zlere dey�m yer�ndeyse “altın teps�de sunduğu” �ç�n, kend�s�ne ne kadar teşekkür etsek azdır… Renan Seçk�n
280