Hello (formal) Merhaba Hello (informal) Goodbye (formal)
Selam Hoşça kalın
Goodbye (informal) Hoşça kal Good morning Günaydın Good afternoon İyi günler Good evening İyi akşamlar Please Lütfen Thanks (formal) Teşekkür ederim Thanks (informal) Teşekkürler My name is .. Benim adım .. What is your name (formal)? Sizin adınız ne? What is your name (informal)? Adın ne? How are you (formal)? Nasılsınız? Fine, and you (formal)? İyiyim, ya siz? Fine, and you (informal)? İyiyim, sen? Pleased to meet you Tanıştığımıza memnun oldum (taniştimza) How much is it? Ne kadar? See you later Görüşürüz Sorry (formal) Üzgünüm Sorry (informal) Pardon Excuse me Özür dilerim I am trying to learn Turkish Türkçe öğrenmeye çalışıyorum bathroom bath
banyo soap sabun toilet paper tuvalet kağıdı -(tiuvalet chiadî) toothbrush diş fırçası (fărciaşî)
toothpaste diş macunu towel havlu washbasin lavabo-(levabu) bedroom bed yatak
-iatac
bedroom
yatak odası blanket battaniye mattress şilte pillow yastık (-iastîc) pillow case yastık kılıfı
(-iatac odasî)
buy things I want to buy .. .. almak istiyorum I'm just looking Sadece bakıyorum
It's too expensive Çok pahalı Do you accept credit cards? Kredi kartı kabul ediyor musunuz? That's all, thanks Hepsi bu kadar, teşekkürler
It is faulty Defolu Will you change it? Değiştirir misiniz? I'd like a refund İade etmek istiyorum I would like to try this on Bunu denemek istiyorum Do you have a larger size? Büyük bedeni var mı? Do you have a smaller size? Küçük bedeni var mı? Do you have another colour? Başka rengi var mı? -cafe coffee kahve milk süt map harita phone telefon phone card telefon kartı postcard posta kartı souvenir hediyelik eşya stamp pul
(-hedielic ieşa )
countries-where i am from I'm from .. ..' den geliyorum I'm from England İngiltere'den geliyorum
I'm from America Amerika'dan geliyorum England İngiltere France Fransa Germany Almanya Ireland İrlanda Italy İtalya Spain İspanya Turkey Türkiye Scotland İskoçya Wales Galler Australia Avustralya Canada Kanada New Zealand Yeni Zelanda America Amerika romania-Romanya
communication Do you speak English (formal)? İngilizce biliyor musunuz? -(inghilizce)
Do you speak English (informal)? İngilizce biliyor musun? I don't speak Turkish Türkçe bilmiyorum Could you write it down (formal)? Yazabilir misiniz? (y-i) Could you write it down (informal)? Yazar mısın? Does anyone speak English? İngilizce bilen var mı? (var ma) (k-c) Can you repeat that (formal)? Tekrarlar mısınız? Can you repeat that (informal)? Tekrarlar mısın? I don't understand Anlamıyorum (turcce) What is it called in Turkish? Türkçe'de nasıl denir? What does .. mean? .. ne demek?
conversation-introduction This is my wife Bu karım (carîm)
This is my husband Bu kocam (cojam)
This is my son Bu oğlum (ohlum) (cîzîm)(i- î) This is my daughter Bu kızım This is (introducing a man last name) .. Bu Bay .. This is (introducing a man first name) .. Bu .. Bey This is (introducing woman last name) .. Bu Bayan .. This is (introducing a woman first name) .. Bu .. Hanım This is Mr Smith Bu Bay Smith This is Mrs Smith Bu Bayan Smith small conversation Where are you from (formal)? Nerelisiniz? Where are you from (informal)? Nerelisin? Have you been to my country (formal)? Ülkeme hiç geldiniz mi? (ulcheme hich gialdiniz me) Have you been to my country (informal)? Ülkeme hiç geldin mi? I like Turkey a lot Türkiye'yi çok seviyorum What do you think of the city (formal)? Şehri nasıl buluyorsunuz?
What do you think of the city (informal)? Şehri nasıl buluyorsun? Are you married (formal)? Evli misiniz? (evlimisiniz) Are you married (informal)? Evli misin? I'm single Bekarım(bechiarim) Where are you staying (formal)?
Nerede kalıyorsunuz? Where are you staying (informal)? Nerede kalıyorsun? Do you have children (formal)? Çocuklarınız var mı? Do you have children (informal)? Çocukların var mı? What do you do (formal)? Ne iş yapıyorsunuz? What do you do (informal)? Ne iş yapıyorsun? I'm retired Emekliyim I'm a student Öğrenciyim I'm travelling Seyahat ediyorum I'm here on holiday Tatil için geldim I'm here on business İş için geldim OK (formal) Tamam OK (informal) OK Yes, of course! Tabi ki evet! Of course not! Tabi ki hayır!
You're joking! Dalga geçiyorsun! (iy-i) How's it going? Nasıl gidiyor? No way! Katiyen olmaz! My e-mail address is .. E-posta adresim .. What is your e-mail address (formal) ..? E-posta adresiniz ne? What is your e-mail address (informal) ..? E-posta adresin ne? Do you like football (formal)? Futbol sever misiniz? Do you like football (informal)? Futbol sever misin? Who do you support (formal)? Kimi tutuyorsunuz? Who do you support (informal)? Kimi tutuyorsun? Who is your best player (formal)? En sevdiğiniz oyuncu kim? Who is your best player (informal)? En sevdiğin oyuncu kim? I support .. ..'i tutuyorum He's a great player
Müthiş bir oyuncu
The coach is ..
Antrenör ..
What's the weather like? Hava nasıl? Is it going to rain? Yağmur yağacak mı? It's hot Hava sıcak It's cold Hava soğuk It's nice Hava güzel It's freezing Hava buz gibi It's windy Hava rüzgarlı It's rainy Hava yağmurlu colors It is red Bu kırmızı
It is blue Bu mavi black siyah blue mavi green yeşil orange turuncu purple mor red kırmızı yellow sarı white beyaz adjectives
good
iyi bad hot cold young old fast slow clean dirty
kötü (chiotuu) sıcak (sîgeac) soğuk (sooc) genç (ghienci) yaşlı hızlı yavaş temiz pis
directions Where is ..? .. nerede? Where are ..? .. nerede? Can I walk there? Oraya yürüyebilir miyim? (oraia iuluarbilime) Is there a bus? Otobüs var mı?
Is there a train? Tren var mı? Is it far? Uzak mı? Can you show me on the map (formal)?
Haritada gösterebilir misiniz?
Can you show me on the map (informal)? Haritada gösterebilir misin? Is there a .. nearby? Yakında .. var mı? Turn to the left (formal) Sola dönün Turn to the left (informal)
Sola dön
Turn to the right (formal) Turn to the right (informal) here burada there orada On the right hand side On the left hand side At the end of the street The first road on the right The first road on the left Straight on Dümdüz
Sağa dönün Sağa dön Sağ tarafta ( ğ-a) Sol tarafta Caddenin sonunda Sağdan ilk sokak (saadan) Soldan ilk sokak
days-general this week bu hafta next week gelecek hafta yesterday dün today bugün tomorrow yarın
now şimdi later sonra this morning bu sabah this afternoon bugün öğleden sonra tonight bu akşam days of the week Monday Pazartesi Tuesday Salı
Wednesday Thursday Friday Saturday Sunday
Çarşamba (ciarşamba) Perşembe Cuma (ciuma) Cumartesi (ciuma..) Pazar
eat-food Can we eat? Yemek yiyebilir miyiz? Can we have breakfast?
Is there a table free?
Kahvaltı edebilir miyiz?
Boş masa var mı?
A forbook four,aplease bir masa lütfenayırtmak istiyorum I'dtable like to table for twoDört kişilik İki kişilik bir masa The menu, please Menü, lütfen For the first course Başlangıç olarak For the second course Ana yemek olarak For dessert Tatlı olarak Have you any vegetarian dishes? Vejetaryen yemekleri var mı? I'll have .. Ben .. istiyorum That was delicious Çok lezzetliydi It's delicious! Çok lezzetli! It is delicious, but I'm full! Çok lezzetli, ama doydum! That's enough, thanks Yeterli, teşekkürler Enjoy your meal!
Afiyet olsun!
This isn't properly cooked Bu iyi pişmemiş We didn't order this Biz bunu sipariş etmemiştik We ordered .. Biz .. sipariş etmiştik I don't eat meat Et yemiyorum knife
bıçak (buciac) fork çatal spoon serviette salt tuz pepper sugar şeker vinegar sauce sos mustard
kaşık peçete karabiber sirke hardal(harda)
.. var mı? Is there ..? .. var mı? For me Benim için For him (formal) Beyefendi için For him (informal) Onun için For her (formal) Hanımefendi için For her (informal) Onun için
Do you have ..?
The Keepbill, theplease change
Hesap lütfen Üstü kalsın
It's my round Sıra bende What would you like to drink (formal)? Ne içmek istersiniz? What would you like to drink (informal)? Ne içmek istersin? Cheers! Şerefe! I'm feeling drunk! Sarhoş oldum sanırım I feel ill Kendimi kötü hissediyorum The wine list, please Şarap listesi, lütfen Same again, please Aynısından bir tane daha, lütfen Is food available here? Burada yiyecek bir şeyler var mı? What sandwiches do you have? Ne tür sandviçleriniz var? A black coffee, please Bir sade kahve, lütfen A white coffee, please Bir sütlü kahve, lütfen Two white coffees, please İki sütlü kahve, lütfen A tea with milk Bir sütlü çay A lemon tea Bir limonlu çay A lemonade, please Bir limonata, lütfen A beer, please Bir bira, lütfen Two beers İki bira A glass of red wine Bir kadeh kırmızı şarap A glass of white wine Bir kadeh beyaz şarap A bottle of house white wine Bir şişe özel beyaz şarabınız A bottle of house red wine Bir şişe özel kırmızı şarabınız A gin and tonic, please Bir cin tonik, lütfen An orange juice, please Bir portakal suyu, lütfen With ice Buzlu A mineral water Bir soda vodka votka
family father
baba mother husband wife karı
anne koca
(younger) brother erkek kardeş (elder) sister abla (younger) sister kiz kardeş son oğul daughter kız girlfriend kız arkadaş boyfriend erkek arkadaş
Anne - Mother Baba - Father Anneanne (litterally mother mother) - Grandma from the mother's side Babaanne (literaly father mother) - Grandma from the father's side Buyuk anne - Grandmother Dede - Grandpa (as you can see, there is no difference between grandpa from the father's side of the fam. and from the mother's side of the fam.) Buyuk baba - Grandfather Abi - Older brother Abla - Older sister Kız kardeş - Little sister Erkek kardeş - little brother Kardeş - (younger) Sibling Küçük kardeş - Younger sibling Abla - Older sister Kuzen - Cousin Yeğen - Niece/Nephew Hala - Aunt from the father's side Teyze - Aunt from the mother's side Amca - Uncle from the father's side Dayı - Uncle from the mother's side Yenge - Wife of an uncle Enişte - Brother in law Kayınvalide/Kaynana - Mother in law Kayınbaba - Father in law Gelin - Daughter in law, but also a bride Damat - Son in law, but also a groom Oğul - Son Kız - Daughter/Girl Kız çocuğu - Female child Erkek çocuğu - Male child
emergences
Where is the toilet? Acaba tuvalet nerede? I need a Doctor Doktora ihtiyacım var
I am lost Kayboldum I need help Yardıma ihtiyacım var Help! İmdat Leave me alone! Beni yalnız bırakın! I've lost my passport Pasaportumu kaybettim Call the police! Polis çağırın! Call an ambulance! Ambulans çağırın(ciarin) numbers one
bir two three four five
six seven eight nine ten
iki üç dört beş
altı yedi sekiz dokuz on
eleven twelve on bir thirteen fourteen fifteen sixteen seventeen eighteen nineteen twenty thirty
on iki on üç on dört on beş on altı on yedi on sekiz on dokuz yirmi
otuz forty kırk fifty elli sixty altmış seventy yetmiş eighty seksen ninety doksan one hundred yüz one thousand bin
getting around general phrases .. haritanız var mı? Do you have a map of (informal) ..? .. haritan var mı? How long does it take to get to ..? ..'e gitmek ne kadar sürer Is this seat occupied? Bu koltuk boş mu? Do I need to change? Vasıta değiştirmem gerekir mi? A single ticket Tek bilet A return ticket Dönüş bileti Is there a discount for children? Çocuklara indirim var mı?
Do you have a map of (formal) ..?
Is there a discount for pensioners? Emeklilere indirim var mı? A ticket for .. .. için bir bilet Can you help me please (formal)? Lütfen yardım eder misiniz? Can you help me please (informal)? Lütfen yardım eder misin? Is there a station nearby? Yakında bir istasyon var mı? Is there a campsite nearby? Yakında bir kamping var mı? Where can I check my e-mail? E-postalarımı nerede kontrol edebilirim? Where can I get internet access? İnternet'e nereden erişebilirim? Is it safe to swim here? Burada yüzmek güvenli mi? Is this the train for ..? Bu .. treni mi? When does the train leave? Tren ne zaman kalkıyor? What platform does the train leave from? Tren hangi perondan kalkıyor? The bus stop Otobüs durağı When is the next bus? Sonraki otobüs ne zaman? When is the last bus? Son otobüs ne zaman? What time does it leave? Ne zaman kalkıyor When does it arrive? Ne zaman varıyor Is this taxi free? Bu taksi boş mu? I want to go to .. .. 'ye gitmek istiyorum How much to go to ..? ..'ye gitmek ne kadar tutar It's near here Buraya yakın Will you slow down Yavaşlar mısınız? Stop here Burada durun Please turn the meter on Lütfen taksimetreyi açın I would like to hire a car Araba kiralamak istiyorum Do you have a road map? Yol haritanız var mı? Please fill the tank Lütfen depoyu doldurun Will you check the tyre pressure? Lastiklerin hava basıncını kontrol eder misiniz? Will you check the headlights? Farları kontrol eder misiniz? My car's broken down Arabam bozuldu Can you repair it? Tamir edebilir misiniz? I've got a puncture Lastiğim patladı I've run out of petrol Yakıtım bitti I've had an accident Kaza geçirdim months January
Ocak February
Şubat March Mart April Nisan May Mayıs June Haziran July Temmuz August Ağustos September Eylül October Ekim November Kasım December Aralık
money money para credit card
kredi kartı Where can I change money? Nerede döviz bozdurabilirim? Is there a bank nearby? Yakında bir banka var mı? What is the exchange rate? Döviz kuru nedir? I'd like to change some pounds Sterlin bozdurmak istiyorum I'd like to change some dollars Dolar bozdurmak istiyorum Please give me some small change Lütfen bozuk para verin Please will you give me a receipt Lütfen makbuz verir misiniz?
house basement bodrum bathroom banyo door kapı
kitchen mutfak room oda stairs merdiven window pencere useful words Customs Exit
Gümrük Çıkış
Entrance Giriş Toilet Tuvalet Open Açık Closed Kapalı
useful word-food
bread ekmek butter
tereyağ
cheese chips patatespeynir kızartması egg yumurta ice-cream dondurma omelette omlet rice pilav salad salata soup çorba apple elma banana muz cherry kiraz grape üzüm lemon limon melon kavun orange portakal peach şeftali
pear armut pineapple ananas carrot havuç garlic sarımsak lettuce marul mushroom mantar pea bezelye onion soğan potato patates tomato domates bacon
domuz pastırması
beef sığır eti chicken tavuk ham (cured) jambon lamb koyun sausage sosis steak biftek veal dana time What time is it? Saat kaç? It is one o'clock It is two o'clock It is three o'clock It is four o'clock It is five o'clock
It is six o'clock It is seven o'clock It is eight o'clock It is nine o'clock It is ten o'clock It is eleven o'clock It is twelve o'clock
Saat bir Saat iki Saat üç Saat dört Saat beş
Saat altı Saat yedi Saat sekiz Saat dokuz Saat on Saat on bir Saat on iki
parts of the body arm kol finger parmak face yüz foot ayak head baş
leg bacak mouth ağız stomach mide thumb baş parmak places airport havalimanı
baker's shop fırın
bank banka beach cafe kafe campsite chemist's hospital hotel
plaj kamping eczane hastane
otel laundrette çamaşırhane market market police station polis karakolu post office postane road yol street (large) cadde street (small) sokak swimming pool yüzme havuzu supermarket süpermarket tourist office turizm bürosu town centre şehir merkezi
questions Who?
Kim? Where?
Nerede?
What? Why? Ne? Neden? When? Ne zaman? How? Nasıl?
large small more less
büyük küçük fazla az
paces to stay I have booked a room
Oda rezervasyonu yapmıştım
I haven't booked a room I would like a single room
Oda rezervasyonum yok Tek kişilik bir oda istiyorum
IFor would like a double room Çift kişilik bir oda istiyorum three nights Üç gecelik How much is it per night? Geceliği ne kadar? I like the room Odayı beğendim I don't like it Beğenmedim I'll take it Tutuyorum A room with en suite Banyolu oda A reservation Rezervasyon It is too expensive Çok pahalı Have you got something cheaper? Daha ucuzu var mı? Is there air conditioning? Kliması var mı? The air conditioning is not working Klima çalışmıyor Will you give me an extra pillow? Bir yastık daha verir misiniz? Can I have some toilet paper? Tuvalet kağıdı verir misiniz? Can I pay by credit card? Ödemeyi kredi kartıyla yapabilir miyim? Can I pay by traveler's cheque? Ödemeyi seyahat çekiyle yapabilir miyim?
There's a mistake in the bill Faturada bir hata var We've enjoyed our stay Buradan çok memnun kaldık
verbs Present Continuous - (Actual) Simple Present - (Actual) I am drinking now I drink I drank içiyorum içerim içtim içiyorsun içersin içtin içiyor içer içti içiyoruz içeriz içtik içiyorsunuz içersiniz içtiniz içiyorlar içerler içtiler Present Continuous - (Indefinite)Simple Present - (Indefinite) It seems I am drinking It seems I drink I was drinking içiyormuşum içermişim içiyordum
içiyormuşsun içermişsin içiyormuş içermiş içiyormuşuz içermişiz
Past Definite - (Actual)
Past Imperfect - (Actual)
içiyordun içiyordu içiyorduk
içiyormuşsunuz içermişsiniz içiyordunuz içiyormuşlar içermişler içiyordular Pluperfect Definite - (Actual) Pluperfect Indefinite - (Indefinite) Future in the Past (Actual) I had drunk I thought I had drank I will have drank içmiştim içmişmişim içmiş olacağım içmiştin içmişmişsin içmiş olacaksın içmişti içmişmiş içmiş olacak içmiştik içmişmişiz içmiş olacağız içmiştiniz içmişmişsiniz içmiş olacaksınız içmiştiler içmişmişler içmiş olacaklar Conditional - (Actual) Conditional - (Indefinite) Future Definite - (Actual) If I drink If I were to drink I will drink içseydim içseymişim içeceğim içseydin içseymişsin içeceksin içseydii çseymiş içecek içseydik içseymişiz içeceğiz içseydiniz içseymişsiniz içeceksiniz içseydiler içseymişler içecekler Future Perfect Definite - (Actual) Future Perfect Indefinite - (Indefinite) Future Conditional - (Actual) I would have drank It seems I will have drank If Iam to drink içecektim içecekmişim içeceksem içecektin içecekmişsin içeceksen içecekti içecekmiş içecekse içecektik içecekmişiz içeceksek içecektiniz içecekmişsiniziçecekseniz içecektiler içecekmişler içecekseler Necessitative Definite - (Actual) Necessitative Past - (Actual) Necessitative Past (Indefinite) I must drink I ought to have drunk It seems I had to drink
içmeliyim içmeliydim içmeliymişim içmelisin içmeliydin içmeliymişsin içmeli(dir) içmeliydi içmeliymiş içmeliyiz içmeliydik içmeliymişiz içmelisiniz içmeliydiniz içmeliymişsiniz içmeli(dir)ler içmeliydiler içmeliymişler Imperative - (Order, Advice) Drink!. içeyim Let me drink iç Drink! içsin Let him drink içelim Let us drink için(iz) You, drink! içsinlerLet them drink Conditional - (Real) Present Conditional - (Real) Simple Present Conditional - (Real) If I drink If I am drinking If I(habitually) drink içsem içiyorsam içersem içsen içiyorsan içersen içse içiyorsa içerse içsek içiyorsak içersek içseniz içiyorsanız içerseniz içseler içiyorlarsa içerseler Past Conditional - (Actual) Past Conditional - Indefinite) Future Conditional - (Actual) If I have drank It seems if I drink If I were to drink içtiysem içmişsem içeceksem içtiysen içmişsen içeceksen içtiyse içmişse içecekse içtiysek içmişsek içeceksek içtiyseniz içmişseniz içecekseniz içtiyseler içmişseler içecekseler Present Subjunctive - (Wish, desire) Definite Past Subjunctive - (Wish, desire) Indefinite Past Subjunctive - (Wish, desire) Let me drink If I had drank It seems if I had drank içeyim içeydim içeymişim içesin içeydiniçeymişsin içe içeydi içeymiş içelim içeydikiçeydiler içesiniz içeydiniz içeymişsiniz içeler içeydiler içeymişler Indicative Moods Definite Past Tense Tense Suffix:Tense Suffix: -di (-ti), -dı(-tı), -du(-tu), -dü(-tü) Example: yaz-dı, koş-tu - he wrote etc. Indefinite Past Tense Tense Suffix: -miş, -mış, -muş, -müş Example: yaz-mış, gül-müş - (maybe) he wrote etc. Present Continuous Tense Tense Suffix: -(i)yor, -(ı)yor, -(u)yor, -(ü)yor, -yor Example: yaz-ı-yor, anlı-yor, gör-ü-yor - he is writing (now) Future Tense
Tense Suffix: -ecek (-yecek), -acak (-yacak) Example: yaz-acak, gid-ecek, anla-yacak - he will write Simple Present Tense Tense Suffix: -r, -ar, er, -ir, -ır, -ur, ür Example: bekle-r, yaz-ar, gör-ür, gel-ir - he writes (generally) Present Continuous Tense This tense describes what is happening now at this moment, It is also used for happenings in the near future. Alış veriş yapıyorum - I am doing the shopping [now] Yarın çarşıya gidiyorum. - Tomorrow I am going to the shops. The Present Tense Suffix -yor "-ing" does not follow vowel harmony rules and always retains the "-yor-" form. Simple Present Tense This tense signifies habitual action. Her akşam trene binerim.- I get on the train every evening. The Simple Present Suffix(according to vowel harmony ) is: -ar, -er, -ır, -ir, -ur, -ür, -r. - There are some irregularities in this tense. Past(-di'li) Definite Tense This is the eyewitness tense and it states that something definitely happened in the past. The suffixes for this tense are: -di, -dı -du, -dü, -ti, -tı -tu, -tü. Bir saat önce babam eve geldi. - My dad came home an hour ago [Definite: I actually saw him.] Past(-miş'li) Indefinite Tense This tense is use for hearsay and reporting, it is used when the event has not been eye witnessed personally. This tense is also used for stories and jokes. The suffixes for this tense are:-muş, -mış, -miş, -müş. Bir saat önce babam eve gelmiş.- I believe that my dad came home an hour ago [ Indefinite : My mother told me so] The Future Tense This tense signifies what will happen in the future. The Future Tense suffix (according to Vowel harmony ) is -acak, -ecek. After verb roots ending in a vowel it uses buffer letter -y- to become -yacak, -yecek Mehmet, cuma günü tiyatroya gidecek. - Mehmet will go to the theater on Friday Tense of Wish or Desire (Subjunctive) This tense signifies a wish or desire - Let me. let us. This tense's suffix according to vowel harmony is: -(y)e, -(y)a Şimdi affını yazayım- Now let me write a letter of apology (B) Conditional Tense This tense signifies the condition of an event - if. lest..This tense's suffix according to vowel harmony is -se, -sa. Mehmet gelse iyi olur. - It will be good if Mehmet comes. (C) Necessitative Tense
This tense signifies obligation - must. should. ought to.. This tense's suffix according to vowel harmony is: -meli, -malı. Haftada bir kitap okumalıyım - I should read a book once a week (D) Imperative Tense This tense signifies orders, advice or warnings. This tense's suffix according to vowel harmony is -in (personal, informal), -iniz (public, formal),or unsuffixed (immediate, urgent) onu yapma - Don't do that. (Personal Informal) Sigara İçmeyiniz - Don't Smoke, No Smoking (Public, Official) Sakın ol! - Beware!, Watch out! (Immediate) verbsgel=come
ko ş = run ye =eat iç=drink yap = make ol = be
git = go et =do tat = taste
almak (to take, to buy) bulmak (to find) vermek (to give) gitmek (to go) öğrenmek (to learn) bilmek (to(to know) söylemek say) konuşmak (to talk) dinlemek (to listen) çalışmak (to study/to work) sevmek (to love) almamak (not to take, not to buy) bulmamak (not to find) vermemek (not to give) gitmemek (not to go) öğrenmemek (not to learn) The negative stem (alma-, bulma-, etc.) is used for building negative forms of most tenses (past tense, simple present, future, ...). pronume Subject Personal Ending Ben (I) -(i)m Sen (You -(s)(i)n O (He/she/it) No suffix Biz (We) -k (only in seen past tense and conditional) or -(y)iz (in other tenses and moods) Siz (You) -(s)(i)niz Onlar (They) -ler
A to answer : cevaplamak to answer : yanıtlamak
to applaud : alkışlamak to ask : sormak
B to blame : suçlamak to borrow : ödünç almak to bury : gömmek to buy : satın almak C close :: taramak kapamak to comb to come : gelmek to congratulate : kutlamak to congratulate : tebrik etmek to cook : pişirmek to count : saymak to create: yaratmak to cry : ağlamak or bağırmak to cut : kesmek D to die : ölmek to dive : dalmak to divide : bölmek to do : yapmak to draw : çizmek to drink : içmek E to eat : yemek to erase : silmek F to fight : savaşmak to fight : kavga etmek to fly : uçmak to fry : kızartmak G to gather : toplamak get : almak to give : vermek to go : gitmek H to hurry : acele etmek I to invite : davet etmek J K to knot : ōrmek
to know : bilmek L to learn : öğrenmek to listen : dinlemek M to make peace : barışmak meet : tanışmak to multiply : çarpmak N O to occupy : işgal etmek to open : açmak P to put on : giymek Q The is no Q in Turkish R to read : okumak to remove : çıkarmak to respect : saymak to run : koşmak S to say : söylemek to say : demek to see : görmek to sell : satmak to send : göndermek to sit : oturmak to smile : gülmek to stand up : kalkmak to study : öğrenmek to stutter : pepelemek to swim : yüzmek T to take : almak to talk : konuşmak to teach : öğretmek to translate : çevirmek to try : denemek to turn : dönmek U
to understand : bilmek to use : kullanmak V W to walk : yürümek to want : istemek to watch : bakmak seyretmek to work : çalışmak to write : yazmak X There is no X in Turkish. Y Z [edit] A abart-: exaggerate acık-: get hungry aç-: open (Present Tense: açar-) açıkla-: explain ada-: dedicate affet-: forgive (Present Tense: affeder-) ağar-: bleach, whiten ağırla-: entertain, host ağla-: cry ağrı-: ache ak-: flow, drain (Present Tense: akar-) aktar-: transfer, cite, pass on al-: take; buy (Present Tense: alır-) aldat-: cheat, mislead an-: mention, remember (Present Tense: anar-) anımsa-: recall, remember anla-: understand anlat-: tell, explain ara-: look for, search araştır-: look into, research, seek, study atla-: hop, jump, leap [edit] B bak-: look; look after (Present Tense: bakar-) başla-: begin, start bil-: know (Present Tense: bilir-) bildir-: declare, report
bin-: get on; mount (Present Tense: biner-) bit-: finish; culminate (Present Tense: biter-) bul-: find (Present Tense: bulur-) buluş-: come together, meet [edit] Ç
çal-: steal; çalış-: workring; play (Present Tense: çalar-) çık-: get out; come up; go out (Present Tense: çıkar-) [edit] D de-: say dinle-: listen doğ-: be born; arise (Present Tense: doğar-) dokun-: touch; affect dol-: fill up, to be filled, charge (Present Tense: dolar-) dolaş-: walk around; roam; stray döv-: beat, whip (Present Tense: döver-) duy-: hear; feel, sense (Present Tense: duyar-) düş-: fallthink, off, drop, come down (Present Tense: düşer-) düşün-: consider nfinitive This uses -mek, and is the form found in the dictionary: anlamak = to understand görmek = to see gitmek = to go okumak = to read Verb Formation Verbs can be formed from "substantives" or other non-verb words. A few, not many, are formed simply by adding the infinitive -mek to an adjective or noun. boya = "paint", while boyamak = "to paint". eski == "old", while eskimek "to wear out". gerek "necessary", while = gerekmek = "to be necessary". There aren't many examples of this type of verb formation. Many more verbs are formed by starting with a substantive word and then adding a suffix and the infinitive -mek. See G.L. Lewis' Turkish Grammar, chapter 14, sections 20-29. -eoyun = "game", while oynamak = "to play". yaş = "age", while yaşamak = "to live". -lesu = "water", while sulamak = "to irrigate". kilit = "lock", while kilitlemek = "to lock". kir = "dirt", while kirlemek = "to make dirty". temiz = "clean", while temizlemek = "to make clean".
As Lewis notes, you cannot always guess the meaning of the verb from that of the starting noun or adjective. Köpek and kuzu mean "dog" and "lamb", respectively, while köpeklemek and kuzulamak mean "to cringe" to "to lamb", respectively. If kuzalamak means "to give birth to lambs", then why doesn't köpeklemek mean "to give birth to puppies"? And why does köpeklemek mean "to cringe" when few mammals of its size are as easily frightened as a lamb? Notice that -le- is used for the category of words describing the sounds animals make: hav hav = the sound a dog makes, while havlamak = "to 'woof woof' like a dog" miyav = the sound a cat makes, while miyavlamak = "to 'meow' like a cat" -lenThe reflexive and passive of -le-, also some verbs synonymous with the -le- form, and some verbs for which there is no -le- form. kir = "dirt", kirlemek = "to make dirty", kirlenmek = "to be made dirty". temiz = "clean", temizlemek = "to make clean", temizlenmek = "to be made clean". serin = "cool", serinlemek = "to become cool", serinlenmek = "to become cool". Note that there are causative forms of these, appending a following -dir or -t- as discussed in the following section on verb modification. Some make the verb causitive, some just make another synonym for the -le- form: can = "life", canlanmak = "to come to life", canlandırmak = "to bring to life", kirlemek = "to make dirty", kirletmek = "to make dirty" temiz = "clean", temizlemek = "to make clean", temizletmek = "to be made clean". -leşReciprocal of -le- or to form "to become ..." karşılamak = "to meet", karşılaşmak = correspond" "to meet one another" mektup = "letter", mektuplaşmak = "to bir = "one", birleşmek = "to become united" -el- / -lAdded usually to adjectives, infrequently to nouns, to form "to become ..." az = "little", while azalmak = "to diminish" çok = "much", while çoğalmak = "to increase" -erUsed with color adjectives to form "to become ...", with other words to form an active verb. Note, as described in some detail in Lewis' book, that two-syllable color words actually have their final syllable replaced by -er-. az = "white", ağarmak = "to become white" gök = "blue" or "green", göğer or göver = "to become blue green" kızıl = "red", kızarmak = "to become red" or "to be roasted" yaş = "moisture", yaşarmak = "to become moist" -seThe only surviving example of the once common "to want" is susamak for "to thirst". Otherwise, a few verbs use this to form "to regard as ..." benim = "mine" (or "of me"), benimsemek = "to regard as one's own" mühim = "important", mühimsemek = "to regard as important" -imse Used similarly to -se- to form "to regard as ..." or "to consider to be ..." az = "little", azımsamak = "to consider inadequate" çok = "much", çoğumsamak = "to consider excessive" -deUsed in onomatopoeic words which end in r or l and which can be repeated to form an adverb. For example, cızır is "sizzling", the sound made by frying food; cızır cızır is then "sizzlingly", and cızırdamak is "to make a sizzling sound", and just cızırtı is the noun "sizzling". There are similar sets of words for "creaking", "growling", "snoring", "crunching", "pattering" (as in footsteps), "glittering" (seldom a noisy activity), and "tapping" (as in ravens at doors).
Negative — -me- or infrequently -mezFor most tenses, add -megörmek = "to see" görmemek = "not to see" For the general (or aorist) tense only, add -mez- in place of the characteristic aorist (i)r- suffix, except for the 1st person, where it is just -me-. Ahmet yazar = Ahmet is a writer. Ahmet yazmaz = Ahmet is not a writer. Barişnikov dans etir. Siz, Senatör Kuğayl, siz dans etmezsiniz. Baryshnikov is a dancer. But you, Senator Quayle, you are not a dancer. See the aorist section below for an explanation of "aorist" and why these examples were used. Passive — -n- or -il- or -inFor verb stems ending in vowels, add -nokumak = "to read", okunmak = "to be read" For verb stems ending in consonants other than l, add -ilvermek = "to give", verilmek = "to be given" For verb stems ending in l, add -inbilmek = "to know", bilinmek = "to be known" Causative — -dir- or -t- or -itMost verbs add -dirbilmek = "to know", bildirmek = "to inform" or "to announce" Verbs ending in a vowel, or l, or r, add only -tanlamak = "to understand", anlatmak = "to explain" Verbs ending in ş or ç add -iriçmek = "to drink", içirmek = "to cause or make to drink" A few monosyllable verb stems ending in k add -it-. Doubly causative verbs are possible: pişmek = "to cook" (intransitive, the meat cooks) pişirmek = "to cook" (transitive, the chef cooks the meat) pişirtmek = "to have something cooked" ölmek = "to die" öldürmek öldürtmek=="to "tokill" have someone killed" Higher-order causation is grammatically possible, but stilted: öldürttürmek = "to get someone to have someone killed", or to get someone else to hire a hitman. öldürttürtmek = the same thing but one more step removed, "to get someone to get someone to have someone killed", or to get someone else to contact an agency to have them hire the hitman Reflexive — -ingiymek = "to wear clothes" giyinmek = "to dress oneself" giyindirmek = "to dress someone else" giyindirilmek = "to be dressed by someone else" giyindirildirmek = "to be forced to be dressed by someone else" Verbs of mutual action — -iş-
görmek = "to see" görüşmek = "to see one another" or "to converse" görüşülmek = "to be conversed about" görüştürmek = "to make to converse with one another" görüştürülmek = "to be made to converse with one another" Order for applying modification: Reflexive Reciprocal Causative Passive For example: acımak = "to feel pain" (simple) acınmak = "to feel pain in oneself, to grieve" (reflexive) acındırmak = "to cause to grieve" (causative) acındırılmak = "to be made to grieve" (passive) tanımak = "to know" (simple) tanışmak = "to know one another" (reciprocal) tanıştırmak = "to introduce" (causative) tanıştırılmak = "to be introduced" (passive) Negation, -me, plus ability, -ebil, and inability, -eme (see below) are added after these. di-Past -di-Past Simple — -di + I IThings did andthat I have done have been finished. -dim -dik -din -diniz -di -diler Konya'da dervişleri gördüm. I saw dervishes in Konya. I have seen dervishes in Konya. Konya'ya gittim. I went to Konya. I have gone to Konya. -di-Past Pluperfect — -di -idi + II I had done Action that really was completed well back in the past. So far back that you could have used the past tense in the past. Also called pluperfect. -diydim -diydik -diydin -diydiniz -diydi -diydiler -or-dimdi -dikti -dindi -dilerdi -dinizdi -diydi Konya'da dervişleri gördüydüm. Konya'da dervişleri gördümdü. I had seen dervishes in Konya. Konya'ya gittiytim. Konya'ya gittimdi. I had gone to Konya. -di-Past Conditional — -di -ise + II If I did or If I have done -diysem -diysek -diysen -diyseniz -diyse -diyseler -or-dimse -dikse -dinse -dinizse -diyse -dilerse
Konya'da dervişleri gördüysem ... Konya'da dervişleri gördümse ... If I saw dervishes in Konya ... Konya'ya gittiysem ... Konya'ya gittimse ... If I went to Konya ... -di-Past Pluperfect Conditional — -di -idi -ise + II If done -di-diidiysem -diI had idiysen idiyseniz -di idiysek -di idiyse -di idiyseler -or-dim idiyse -din idiyse -din idiyizse -diy idiyse -diler idiyse
-dik idiyse
Konya'da dervişleri gördü idiysem ... Konya'da dervişleri gördüm idiyse ... If I had seen dervishes in Konya ... Konya'ya gitti idiysem ... Konya'ya gittim idiyse ... If I had gone to Konya ... miş-Past Simple, or Past Indefinite — -miş- + I I have done Events that supposedly happened in the past, but the speaker does not have adequate information to definitively report it without question. As opposed to "He definitely went", this canI am render "He (apparently, allegedly, or ostensibly) went (but not sure enough of this assertionreportedly, to honestlypresumably, use the past definite form)." And since the first-person singular exists, you can make unfounded allegations about yourself! Put another (less entertaining) way, the point is that something has happened, not the activity itself. Lewis' example is kar yağmiş, or snow has fallen, where the point is that there is snow on the ground, never mind the details of how it got there. Positive Positive Interrogative -mişim- mişiz -miş miyim? -miş miyiz? -mişsin-mişsiniz -miş misin? -miş misiniz? -miş -mişler -mişmi? -mişlermi? Negative -memişim
Negative Interrogative -memişiz -memişmiyim?
-memişmiyiz?
-memişsin -memişsiniz -memişmi? misin?-memişler -memiş -memiş -memişler mi? misiniz? Konya'da masalarda dans etmişim. Supposedly I danced on the tables in Konya. (But I can't really say definitely, I don't remember a thing! Next time, less rakı!) Konya'da masalarda dans etmemişim. Supposedly I did not dance on the tables in Konya. Konya'da masalarda dans etmiş miyim? Did I supposedly dance on the tables in Konya? Konya'da masalarda dans etmemiş miyim? Did I supposedly not dance on the tables in Konya? Konya'ya gitmişim. I went to Konya, so they say. Konya'ya gitmemişim. I did not go to Konya, so they say. Konya'ya gitmiş miyim? Did I go to Konya? Konya'ya gitmemiş miyim? Did I not go to Konya?
miş-Past Past, or Pluperfect — -miş- -iti- + II I had done Action that really was completed well back in the past. So far back that you could have used the past tense in the past. Also called pluperfect. Positive Positive Interrogative -miştim -miştik -miş miydim? -miş miydik? -miştin--mişlerdi miştiniz -mişti
miydin? -miş miydiler? miydiniz? -miş miydi?
Negative Negative Interrogative -memiştim -memiştik -memiş miydim? -memiş miydik? -memiştin -memiştiniz -memiş miydin? -memiş miydiniz? -memişti -memişlerdi -memiş miydi? -memiş miydiler? Konya'da dervişleri görmüştüm. I had seen dervishes in Konya. Konya'da dervişleri görmemüştüm. I had not seen dervishes in Konya. Konya'da dervişleri görmüş müydüm. Had I seen dervishes in Konya? Konya'da dervişleri görmemüş müydüm. Had I not seen dervishes in Konya? Konya'ya gitmiştim. I had gone to Konya, so they say. Konya'ya gitmemiştim. I had not gone to Konya, so they say. Konya'ya gitmiş miydim? Had I gone to Konya? Konya'ya gitmemiş miydim? Had I not gone to Konya? miş-Past Narrative — -miş- + I + suffixed with -dir Used by the media to report He has ..., in situations where normal spoken Turkish would simply use di-past — Positive Negative -mişimdir -mişizdir -memişimdir -memişizdir -mişsindir -mişsenizdir -memişsindir -memişsenizdir -mişdir -mişlerdir -memişdir -memişlerdir Dervişler Konya'ya gitmişlerdir In tonight's news, dervishes went to Konya. Dervişler Konya'ya gitmemişlerdir In tonight's news, dervishes did not go to Konya. miş-Past Conditional — -miş- -ise- + II If I have done Positive Negative -mişsem -mişsek -memişsem -memişsek -mişsen -mişseniz -memişsen -memişseniz -mişse- mişseler -memişse -memişseler Konya'da dervişleri görmüşsam, .... If I had seen dervishes in Konya, ... Konya'ya gitmişsem ... If I had gone to Konya ... Konya'ya gitmemişsem ... If I had not gone to Konya ... miş-Past Inferential — -miş- -miş- + I I am said to have done... -mişmişim-mişmişiz -miş imişim -miş imişiz -mişmişin -mişmişiniz -miş imişin -miş imişiniz -mişmiş -mişmişler -mişimiş -mişimişler Konya'da dervişleri görmüşmüşüm. Konya'da dervişleri görmüş imişim. I am said to have seen dervishes in Konya.
Konya'ya gitmişmişim. Konya'ya gitmiş imişim.
I am said to have gone to Konya.
miş-Past Inferential conditional — -miş- -miş- + I If I am said to have done... -miş imişsem -miş imişsek -miş imişsen -miş imişsiniz -miş imişse -miş imişseler Konya'da görmüş ümüşsem, ... If I am said to have seen dervishes in Konya, dervişleri ... Konya'ya gitmiş imişsem, ... If I am said to have gone to Konya Present Simple — -(i)yor- + I I am doing Positive Negative -(i)yorum -(i)yoruz -miyorum -miyoruz -(i)yorsun -(i)yorsunuz -miroysun -miyorsunuz -(i)yor -(i)yorlar -miyor -miyorlar Konya'da dervişleri her gün görüyorum. I see dervishes in Konya every day. Konya'ya gidiyorum. I am going to Konya. (note t->d change) Konya'ya gitmiyorum. I am not going to Konya. Present Past — -(i)yor- -idi- + II I was doing Positive Negative -(i)yordum -(i)yorduk -miyordum -miyorduk -(i)yordun -(i)yordunuz -miroydun -miyordunuz -(i)yordu -(i)yorlardı -(i)yordular -miyordu -miyorlardı -miyordular Konya'da dervişleri her gün görüyordum. I saw dervishes in Konya every day. Dervişler Konya'ya gidiyorlardı. Dervişler Konya'ya gidiyordular. Dervishes were going to Konya. Present Conditional — -(i)yor- -ise- + II If I am doing ... Positive Negative -(i)yorsam -(i)yorsak -miyorsam -miyorsak -(i)yorsan -(i)yorsanız -miyorsan -miyorsanız -(i)yorsa -(i)yorlarsa -(i)yorsalar -miyorsa -miyorlarsa -miyorsalar Konya'da dervişleri her gün görüyorsam ... If I see dervishes in Konya every day ... Konya'ya dervişler gidiyorlarsa ... Konya'ya dervişler gidiyorsalar ... If Dervishes are going to Konya ... Present Past Conditional — -(i)yor- -idi- -ise- + II If I was doing ... Positive Negative -(i)yorduysam -(i)yor idiysem -(i)yorduysak -(i)yor idiysek -miyorduysam -miyor idiysem -miyorduysak -miyor idiysek -(i)yorduysan -(i)yor idiysen -(i)yorduysanız -(i)yor idiyseniz -miyorduysan -miyor idiysen -miyorduysanız
-miyor idiyseniz -(i)yorduysa -(i)yor idiyse -(i)yorduylarsa -(i)yorduysalar -(i)yor idiylerse -(i)yor idiyseler -miyorduysa -miyor idiyse -miyorduylarsa -miyorduysalar -miyor idiylerse -miyor idiyseler Konya'da dervişleri her gün görüyorduysam ... Konya'da dervişleri her gün görüyor idiysem ... If I saw dervishes in Konya every day ... Konya'ya dervişler gidiyorduylarsa ... Konya'ya dervişler gidiyorduysalar ... Konya'ya dervişler gidiyor idiylerse ... Konya'ya dervişler gidiyor idiyseler ... If Dervishes were going to Konya ... Present Inferential — -(i)yor- -imiş- + I I am said to be doing ... Positive Negative -(i)yormuşum -(i)yormuşuz -miyormuşum -miyormuşuz -(i)yormuşsun -(i)yormuşssunuz -miyormuşsun-miyormuşssunuz -(i)yormuş -(i)yormuşlar -miyormuş -miyormuşlar Konya'da dervişleri her gün görüyormuşum. I am said to see dervishes in Konya every day. Konya'ya dervişler gidiyormuşlar. Dervishes are said to go to Konya. Present Inferential Conditional — -(i)yor- -imiş- -ise- + II If I am, as they say, doing ... or I gather that if I was doing ... Positive Negative -(i)yormuşsam -(i)yor imişsem -(i)yormuşsak -(i)yor imişsek -miyormuşsam -(i)yor imişsem -miyormuşsak -(i)yor imişsek -(i)yormuşsan -(i)yor imişsen -(i)yormuşsunaz -(i)yor imişseniz -miyormuşsan -miyor imişsen -miyormuşsunaz -miyor imişsen -(i)yormuşsa -(i)yor mişse -(i)yormuşsalar -(i)yor imişseler -miyormuşsa -miyor mişse -miyormuşsalar -miyor imişseler Konya'da dervişleri her gün görüyormuşsam, ... Konya'da dervişleri her gün görüyor imişsem, ... If I am, as they say, seeing dervishes in Konya every day, ... Konya'ya dervişler gidiyormuşsalar, ... Konya'ya dervişler gidiyor imişseler, ... If dervishes, as they say, are going to Konya, erb stem ends with a vowel. anlamak = to understand anlar = he understands
-ar + I Verb stem ends with a consonant, single syllable. etmek = to do eder = he does -ir + I 14 exceptions to the above rule add i/ü/ı/u: almek = to take alır = he takes bilmek = to do bilir = he does bulmak = to find bulur = he finds durmak = = to to come stand gelir durur==he hecomes stands gelmek görmek = to see görür = he sees kalmak = to remain kalır = he remains olmak = to become / be / happen olur = it becomes / is / happens ölmek = to die ölür = he dies sanmak = to think sanır = he thinks varmak = to reach varır = he reaches vermek = to give verir = he gives vurmak = to strike vurur = he strikes yenmek = to be eaten yenir = it is eaten However, yenmek "to win" forms "he wins" as the expected yener -ir + I Polysyllabic verb stems, and extensions of monosyllabic verb stems konuşmak = to speak konuşur = he speaks demek = to say de-n-mek = to be said der = he says denir = it is said
Some compound verbs with etmek take -er, in which case there is also lenition, as in "to transport": nakletmek -> nakleder The negative is formed unusually: -mez is used where the -(i)r is used in the positive (and just -em is used in the first person. See the below tables for examples. Aorist Simple — -(i)r- + I or -( a)r- + I Positive Negative -(i)rim -(i)riz -mem -meyiz -(i)rsin- (i)rsiniz -mezsin -mezsiniz -(i)r -(i)rler -mez -mezler Konya'da dervişleri görürüm. I see dervishes in Konya. Indiyana'da dervişleri görmem. I do not see dervishes in Indiana. Konya'ya dervişler dans etirler. Dervishes dance in Konya. Indiyana'da dervişler dans etmezler. Dervishes do not dance in Indiana. Aorist Past — -(i)r- -idi- + II I used to do or I used to be a doer Positive Negative -(i)rdim -(i)rdik -medim -medik -(i)rdin- (i)rdiniz -mezdin -mezdiniz -(i)rdi -(i)rdiler -mezdi- mezdiler Konya'da dervişleri görürdüm. I used to see dervishes in Konya. Indiyana'da dervişleri görmedim. I was not a seer of dervishes in Indiana. Konya'ya dervişler dans etirdiler. Dervishes were dancing in Konya.
Indiyana'da dervişler dans etmezdiler. Indiana.
Dervishes were not dancing in
Aorist Conditional — -(i)r- -ise- + II If I do ... Positive Negative -(i)rsem -(i)rsek -mesem -mesek -(i)rsen -(i)rseniz -mezsen -mezseniz -(i)rse -(i)rseler -(i)rlerse -mezse -mezseler Konya'da dervişleri görürsem ... If I see dervishes in Konya ... Indiyana'da dervişleri görmesem ... If I do not see dervishes in Indiana ... Konya'ya dervişler dans etirseler. Konya'ya dervişler dans etirlerse. If dervishes dance in Konya ... Indiyana'da dervişler dans etmezseler ... If dervishes do not dance in Indiana ... Aorist Past Conditional — -(i)r- -idi- -ise- + II If I do ... Positive Negative -(i)rdiysem -(i)r idiysem -(i)rdiysek -(i)r idiysek -mediysem -mediysek -(i)rdiysen -(i)r idiysen -(i)rdiyseniz -(i)r idiyseniz -mezdiysen -mezdiyseniz -(i)rdiyse -(i)r idiyse -(i)rdiyseler -(i)r idiyseler -mezdiyse -mezdiyseler Konya'da dervişleri görürdüysem ... Konya'da dervişleri görür idiysem ... If I saw dervishes in Konya ... Indiyana'da dervişleri görmediysem ... If I did not see dervishes in Indiana ... Konya'ya dervişler dans etirdiyseler. Konya'ya dervişler dans etiri idiyseler. If dervishes danced in Konya ... Indiyana'da dervişler dans etmezdiyseler ... If dervishes did not dance in Indiana ... Aorist Inferential — -(i)r- -imiş- + I I am said to do or I am said to be a doer Positive Negative -(i)rmişim -(i)rmişiz -memişim -memişiz -(i)rmişsin -(i)rmişsiniz -mezmişsin -mezmişsiniz -(i)rmiş-(i)rmişler -mezmiş -mezmişler Konya'da dervişleri görürmişim. I am said to see dervishes in Konya. Indiyana'da dervişleri görmemişim. I am said not to see dervishes in Indiana. Konya'ya dervişler dans etirmişler. Dervishes are said to dance in Konya. Indiyana'da dervişler dans etmezmişler. Dervishes are said not to dance in Indiana. Aorist Inferential Conditional — -(i)r- -imiş- -ise- + II If I am said to do ... or If, as they say, I do ... Positive -(i)rmişsem -(i)ir imişsem -(i)rmişsek -(i)ir imişsek -memişsem -memişsek -(i)rmişsen -(i)r imişsen -(i)rmişseniz
Negative
-(i)r imişseniz -mezmişsen -mezmişseniz -(i)rmişse -(i)r imişse -(i)rmişseler -(i)r imişseler -mezmişse -mezmişseler Konya'da dervişleri görürmişsem ... Konya'da dervişleri görür imişsem ... If, as they say, I see dervishes in Konya ... Indiyana'da dervişleri görmemişsem ... If, as they say, I do not see dervishes in Indiana ... Konya'ya dervişler dans etirmişseler ... Konya'ya dervişler dans etir imişseler ... If, as they say, dervishes dance in Konya ... Indiyana'da dervişler dans etmezmişseler ... If, as they say, dervishes do not dance in Indiana ... Future Future Simple, or Future General Future Positive General Future Positive General Interrogative -(y)eceğim -(y)eceğiz -ecek miyim? -ecek miyiz? -(y)eceksin -(y)eceksiniz -ecek misin? -ecek misiniz? -(y)ecektir -(y)ecekler(dir) -ecek mi? -ecekler mi? Future Negative General Future Negative General Interrogative -meyeceğim -meyeceğiz -meyecek miyim? -meyecek miyiz? -meyeceksin -meyeceksiniz -meyecek misin? -meyecek misiniz? -meyecektir -meyecekler(dir) -meyecek mi?- meyecekler mi? Konya'da dervişleri göreceğim. I will see dervishes in Konya. Konya'da dervişleri görmeyeceğim. I will not see dervishes in Konya. Konya'da dervişleri görecek miyim? Will I see dervishes in Konya? Konya'da dervişleri görmeyecek miyim? Will I not see dervishes in Konya? Future Past (G.L. Lewis pg 113 sec 22b) — Things that were in the future in the past. I was going to ... (but since I do not say that it happened, then probably it did not work out) -(y)ecektim -(y)ecektik -(y)ecektin -(y)ecektiniz -(y)ecekti -(y)eceklerdi Konya'da Dervişleri görecektim. I was going to see dervishes in Konya. Filimi dervişleri görecektim, ama saati yetmidi. A film having-dervishes I-was-going-to-see, but time I did-not-have. Future Conditional If I am about to ... -(y)eceksem -(y)eceksek -(y)eceksen -(y)ecekseniz -(y)ecekse -(y)eceklerse -(y)ecekseler Konya'da dervişleri göreceksem, ... If I will see dervishes in Konya, ... Future Past Conditional If I was about to ... -(y)ecek idiysem -(y)ecektiysem -(y)ecektimse-(y)ecek idiysek -(y)ecektiysek -(y)ecektikse
-(y)ecek idiysen -(y)ecektiysen -(y)ecektinse -(y)ecek idiyniz -(y)ecektiyseniz -(y)ecektinizse -(y)ecek idiyse -(y)ecektiyse -(y)ecektise -(y)ecek idiyseler -(y)ecektiyseler -(y)eceklerdiyse Konya'da dervişleri görecek idiysem, ... Konya'da dervişleri görecektiysem ... Konya'da dervişleri görecektimse ... dervishes in Konya, ...
If I was going to have seen
Future Inferential I am/was said to be about to ... -(y)ecek imişim -(y)ecekmişim -(y)ecek imişsiz -(y)ecekmişsiz -(y)ecek imişsin -(y)ecekmişsin -(y)ecek imişsiniz -(y)ecekmişsiniz -(y)ecek imiş -(y)ecekmiş -(y)ecek imişler -(y)ecekmişler Konya'da dervişleri görecek imişim. Konya'da dervişleri görecekmişim. It is said that I will see dervishes in Konya. Future Inferential Conditional If, as they say/said, I am/was about to ... -(y)ecek imişsem -(y)ecekmişsem -(y)ecek imişsek -(y)ecekmişsek -(y)ecek imişsen -(y)ecekmişsen -(y)ecek imişseniz -(y)ecekmişseniz -(y)ecek imişse -(y)ecekmişse -(y)ecek imişseler -(y)ecekmişseler Konya'da dervişleri görecek imişsem, ... Konya'da dervişleri görecekmişsem, ... in Konya, ...
If, as they say, I will see dervishes
Future II or Ancient Future (G.L. Lewis pg 115 sec 23) According to G.L. Lewis, this verb appears appears only in the third-person singular form, suffixed with -ası, and is used only for cursing. Evin yıkılası! May your house be demolished! Dervişlarin başkaldırası! May your dervishes stage a revolution! To Be Some forms are suffixes added to nouns or adjectives only, some forms are independent words following the noun or adjective, sometimes (as in the past tense) you have a choice.
Past Past Positive Past Negative Encliticform Independent form form -(y)dim -(y)dik idim idik değil idim değil idik -(y)din- (y)diniz idin idiniz değil idin değil idiniz -(y)di -(y)diler idi idiler idi değil idiler
Encliticform
Independent
değildim
değildik
değildin
değildiniz
değildi değildiler
değil
Past Positive Interrogative Past Negative Interrogative Encliticform Independent form Encliticform Independent form miydim? miydik? miidim? miidik? değilmiydim? değil miydik? değil mi idim?de ğil mi idik? miydin? miydiniz? miidin? miidiniz? değilmiydin? değil miydiniz? değil mi idin? değil mi idiniz? miydi?m iydiler? miidi?m iidiler? değilmiydi? değil miydiler? değil mi idi? değil mi idiler? Atatürk Türk idi. Atatürk Türkdu. Atatürk was a Turk. Derviştim. Derviş idim. I was a dervish Derviş miydim? Derviş miyim? Was I a dervish? Derviş değildim. Derviş değil idim. I was not a dervish Derviş değil miydim? Derviş değil mi idin? Was I not a dervish? Past Conditional Positive Suffixed Suffixed -(y)diysem -(y)diysek idiysek -(y)diysen -(y)diyseniz -(y)diyse -(y)diyseler idiyseler
Independent -(y)dimse -(y)dikse
idiysem
-(y)dinse -(y)diyse
idiysenidiysek idiyse
-(y)dinizse -(y)diyseler
Negative Suffixed Suffixed Independent değildiysem değildiysek değildimse değildikse değil idiysek değildiysen değildiyseniz değildinse değildinizse değil idiyseniz değildiyse değildiyseler değildiyse değildilerse değil idiyseler Derviş idiysem, ... If I had been a dervish, ... Derviş değil idiysem, ... If I had not been a dervish, ... Evde idiysem ... Evdeydiysem ... Evdeydimse ... If I had been at home ...
değili diysem değil idiysen değil idiyse
Past Inferential — is said to be or was said to be Positive Suffixed Independent -(y)mişim -(y)mişiz imişimi mişiz -(y)mişin -(y)mişsiniz imişin imişsiniz -(y)miş-(y)mişler imiş imişler Negative Enclitic Independent değilmişim değilmişiz değil imişim değil imişiz değilmişsin değilmişsiniz değil imişsin değil imişsiniz değilmiş değilmişler değil imiş değil imişler Derviş imiş. He was said to be a dervish. Derviş değil imiş. He was said not to be a dervish. (He was said to be a non-dervish, it was not that he was a dervish and people failed to comment upon it) Past Inferential Conditional Positive Suffixed Independent -(y)mişsem -(y)mişsek imişsem imişsek -(y)mişsen -(y)mişseniz imişsen imişseniz -(y)mişse -(y)mişseler imişse imişseler Negative Enclitic Independent değilmişsem değilmişsek değil imişsem değil imişsek değilmişsen değilmişseniz değil imişsen değil imişseniz değilmişse değilmişseler değil imişse değil imişseler Derviş imişse ... I gather that if he was a dervish ... Derviş değil imişse ...I gather that if he was not a dervish ... Present Note that -dir is not generally used in informal speech or writing. For a copula, or "A = B" sentence, The girl's name is Fatma: Formal: Kızın adı, Fatma'dır. Informal: Kızın adı, Fatma. It is also used informally to indicate emphasis or a supposition. To answer the question mosque. Dervişler nerede?, or Where are the dervishes? Camide. Camideler. They are in the mosque. Camidedirler. They are surely in the mosque... (supposition) Camidedirler! They are in the mosque! (emphasis) Camidelerdir. They are surely in the mosque... (supposition)
In the
Also, -dir may be suffixed to verbs, where it weakens rather than emphasizes the verb. Biliyorsunuz. You know. Biliyorsunuzdur. You surely know. or I presume you know. Arkadaşıma mektup yazdim. I wrote a letter to my friend. Literally, To-my-friend letter I-wrote. A simple statement of fact. Arkadaşıma mektup yazmışım. It seems that I wrote a letter to my friend. An inference — I do not remember writing the letter, but I found a copy on my computer and so I must have written it...
Arkadaşıma mektup yazmışımdır. I must have written a letter to my friend... I do not remember writing the letter, nor do I have any evidence that I did so, but it has been some time since I received his letter and I'm usually quite punctual with my correspondance... Finally, the particle mi turns the preceding word into a question. It is a separate word but follows vowel harmony. Present positive Present interrogative -(y)im -(y)iz miyim? miyiz? -sin -siniz misin? misiniz? -(dir) -(dir)ler mi(dir)? midirler? Present negative Present negative interrogative değilim değiliz değil miyim? değil miyiz? değilsin değilsiniz değil misin? değil misiniz? değildir değildirler değil midir? değil midirler? Evdeyim. Iamathome. Evde miyim? Am I at home? Dervişim. Iamadervish. Derviş miyim? Am I a dervish? Kızın adı, Fatma'dır. The girl's name is Fatma. Kızın adı, Fatma mı? Kızın adı, Fatma mıdır? The girl's name, is it Fatma? Derviş değilim. I am not a dervish. Derviş değil miyim? Am I not a dervish? Present II I am in the act of ... The infinitive, plus the locative, thus -mekte, followed by some ending of "to be": Konya'ya gitmekteyim. I am in the act of going to Konya. Dervişleri görmekteymişim. I am said to be in the act of seeing dervishes. Var / Yok There take the place of there are and there are not, respectively: Mercimek çorbası var mı? Is there any lentil soup? Çorba var. There is soup. Çorba yok. There is no soup. Bu evde çok kedi var! There are many cats in this house! Hoverkraftımda çok yalınbalığı var! My hovercraft is full of eels! Literally: Hovercraft-of-me-inside many eel(s) exist! Yeni Meksiko'da uçan daire var mı? Are there flying saucers in New Mexico? Yeni Meksiko'da yok. There aren't any in New Mexico. Ama, "Alan Elli Bir'de" çok var. However, there are many at Area 51. Necessity Simple necessity I must, I ought to Positive Negative -meliyim -meliyiz -memeliyim -memeliyiz -melisin -melisiniz -memelisin -memelisiniz -meli(dir) -meli(dir)ler -memeli(dir) -memeli(dir)ler Konya'ya gitmeliyim. I must go to Konya. Dervişler fırıl fırıl dönmeliler. Dervişler fırıl fırıl dönmelidirler. Dervishes must whirl. Past necessity
I had to do, I should have done Positive Negative -meli idim -meliydim -meli idik -meliydik -memeliidim -memeliydim -memeli idik -memeliydik -meli idin -meliydin -meli idiniz -meliydiniz -memeli idin -memeliydin -memeli idiniz -memeliydiniz -meli idi -meliydi -meli idiler -meliydiler -melilerdi -memeliidi -meliydi -memeli idiler -memeliydiler -memelilerdi Konya'ya gitmeli idim. Konya'ya gitmeliydim. I had to go to Konya. Dervişler fırıl fırıl dönmeli idiler. Dervişler fırıl fırıl dönmeliydiler. Dervişler fırıl fırıl dönmelilerdi. Dervishes needed to whirl. Inferential necessity They say I must, they say I ought to Positive Negative -meliymişim -meliymişiz -memeliymişim -memeliymişiz -meliymişsin -meliymişsiniz -memeliymişsin -memeliymişsiniz -meliymiş -meliymişler -melilermiş -memeliymiş -memeliymişler -memelilermiş Konya'ya gitmeliymişim, ... They say that I should have gone to Konya Dervişler fırıl fırıl dönmemelimişler. Dervişler fırıl fırıl dönmemelilermiş. They say that dervishes should not whirl. Conditional Conditional simple This expresses remote conditions: If I were to ... and wishes: If only I were to ... Positive Negative -sem -mesem -mesek -sen -sek -seniz -mesen -meseniz -se -seler -mese -meseler Konya'ya gitsem, dervişleri görüyorum. dervishes. Dervişler Indiana'ya gitseler, beni görüyorler. Indiana, they would see me.
If I were to go to Konya, I would see If dervishes were to go to
Conditional past This expresses unfulfilled conditions: If I had ... and hopeless wishes relating to the past: If only I had ... Positive Negative -seydim -seydik -meseydim -meseydik -seydin -seydiniz -meseydin -meseydiniz -seydi -seydiler -selerdi
-meseydi
-meseydiler
-meselerdi Konya'ya gitseydim! If only I had gone to Konya! Dervişler Indiana'ya gitmeseydiler! Dervişler Indiana'ya gitmeselerdi! If only the dervishes had not gone to Indiana! Conditional inferential This quotes remote conditions and wishes: They say that if I were to ... They say "If only I were to ..." Positive Negative -seymişim -seymişiz -meseymişim -meseymişiz -seymişsin -seymişsiniz -meseymişsin -meseymişsiniz -seymiş -seymişler -selermiş -meseymiş -meseymişler -meselermiş Konya'ya gitseymişim, ... They say that if I were to go to Konya, ... Dervişler Indiana'ya gitmeseymişler, ... Dervişler Indiana'ya gitmeselermiş, ... They say that if the dervishes had not gone to Indiana, ... Subjunctive Subjunctive simple As per Lewis, this "expresses concepts envisaged by the subject or the speaker; it makes no statement about facts, except that the first singular is used colloquially with future meaning: Yarın geleyim. Let me come tomorrow -> I may come tomorrow -> I'll come tomorrow" The second persons are used in formal speech to relay requests and commands: Babam dedi ki, yarın bize gelesiniz. My father said that you-should-come to us tomorrow. The third singular is used colloquially to ask cautious questions: Evde mi ola? Might he be at home? The endings do not follow a consistent pattern used by other verbs, history indicates that this ending is a hybrid. Positive Negative -eyim -elim -meyeyim -meyelim -esin -esiniz -meyesin -meyesiniz -e -eler -meye- meyeler Subjunctive past Used to express unfulfillable past wishes. Lewis' example is: Bileydim buraya kadar gelmezdim. Had I known, I would not have come this far. Positive Negative -eydim- eydik -meyeydim -meyeydik -eydin -eydiniz -meyeydin -meyeydiniz -eydi -eydiler -elerdi -meyeydi -meyeydiler -meyelerdi Subjunctive inferential Infrequently used, this quotes the simple and and past subjunctive: People say "would that I had ... Positive Negative -eymişim -eymişiz -meyeymişim -meyeymişiz -eymişsin -eymişsiniz -meyeymişsin -meyeymişsiniz -eymiş -eymişler
-elermiş -meyelermiş
-meyeymiş
-meyeymişler
Ability, to be able to ... Positive ability Append -(y)ebilmek, conjugated in some form, to the root of the verb: görmek to see Dervişleri görebiliyorum. I can see dervishes. Dervişleri görebiliyordum. I was able to see dervishes. Dervişleri görebileceğim. I will be able to see dervishes. Negative ability Append -(y)eme to the verb root and conjugate: Konya'ya gitmedim. I did not go to Konya. Konya'ya gidemedim. I was unable to go to Konya. Egilizçe anlıyorum. I understand English. Türkçe anlımıyorum. I do not understand Turkish. Türkçe anlıyamıyorum. I am unable to understand Turkish. Türkler Türkçe anlıyabiliyorler. Turks are able to understand Turkish. Imperative
Second-person form is like ae.g., command. Third-person is used when the form command is about someone, "Let them eat cake."form Second-person singular is informal or harsh, and an alternative form is the verb stem with no suffix at all. The second-person form is like a command. The third-person form is used when the command is about someone, e.g., "Let them eat cake." The second-person singular form is informal or harsh, and an alternative form is the verb stem with no suffix at all. — — -(y)in -(y)iniz -sin -sinler Kebabı yiyin! Eat a kebab! (familiar, informal, harsh) Kebabı yiyiniz! Eat a kebab! (plural, formal, polite) Kebablari yesinler! Let them eat kebabs! Derviş gibi fırıl fırıl dönünüz! Whirl like a dervish! Participles and Substantives These words are verb forms that can function as adjectives or nouns, generally: which-is-verbing which-is-characterized-by-verbing Or having-verbed or will-be-verbed or other tenses. To be strict, it might be better to use participle to refer to the verbal adjective forms, e.g., "talking people", and substantive to refer to the forms functioning as nouns, e.g., "those who talk". I have labeled the below tables simply as "participles" when each table really includes both participles and substantives. Present Participle -(y)en Verbing, right now. If the y is needed, it "narrows" the preceding vowel: koşmak to run
konuşmak konuşmamak to talk to not talk Köpekler koşıyorlar. The dogs are running. Bu insanlar konuşmıyorlar. These people are not talking. koşan köpekler running dogs konuşmıyan insanlar people who are not talking koşanlar those who are running konuşmıyanlar those who are not talking Aorist Participle -(y)ir Verbing, in general. Köpekler koşırler. Dogs run. Bu insanlar konuşmıyırlar. These people do not talk koşır köpekler dogs who run konuşmıyır insanlar people who do not talk koşırlar those who run konuşmıyırlar those who do not talk Future Participle -(y)ecek Pertaining-to-future-verbing. Köpekler koşacaklar. Dogs will run. Bu insanlar konuşmayacaklar. These people will not talk koşacak köpekler dogs who will run konuşmayacak insanlar people who will not talk koşacaklar those who will run konuşmayacaklar those who will not talk Yiyecek bir kebap istiyorum. I want a kebab to eat. Pertaining-to-future-eating one-kebab I-want. miş-Past Participle -miş Pertaining-to-having-verbed. However, this does not have the inferential I gather that ... sense of the miş-past. Köpekler koşmuşlar. Dogs have run, apparently. Bu insanlar konuşmamışlar. These people have not talked, it seems. koşmuş köpekler dogs who ran konuşmamış insanlar people who did not talk koşmuşlar those who ran konuşmamışlar those who did not talk di-Past Participle -dik Pertaining-to-past-verbing. Most of these are passive and negative: görmek to see görülmek to be seen görülmemek to be unseen görülmedik extraordinary (that which has not been seen) Köpekler koşdılar. Dogs ran. Bu insanlar konuşmadılar. These people did not talk. koşdık köpekler dogs who were running konuşmadık insanlar people who were not talking koşdıklar those who were running konuşmadıklar those who were not talking Personal Participles Add a suffix of possession to mean: Characterized-by-my/your/his/etc-verbing bilmek to know bildik an acquaintance (characterized by knowing) bildiğim my acquaintance (characterized by my knowing) bildiklerim my acquaintances (those characterized by my knowing) Yiyeceğim kebap çok iyi görünir. The kebab I am going to eat looks very good.
Characterized-by-my-future-eating kebab very good is-seen. İstanbul'a geldiği otobüs dolmuşdan büyük. The bus in which he came to Istanbul was bigger than a dolmuş. To-Istanbul pertaining-to-his-having-come bus from-a-dolmuş bigger is. Size bir diyeceğim yok. I have nothing to say to you. To-you one-thing-of-my-future-saying does-not-exist. Bana bir diyeceğiniz var mı? Do you have anything to say to me? To-me one-thing-of-your-future-saying exists does-it? Combine -eceği gel- to form it feels like or the time is coming phrases: İstanbul'u göreceğim geldi. I feel like seeing Istanbul Istanbul my-future-seeing has-come. Verbal Nouns Infinitive -mek This takes endings to form the various cases, except for genitives and possessives: Absolute As subject: Türkçe öğrenmek çok zor. To learn Turkish is very difficult. As object of istemek and bilmek (to want and to know): Türkçe anlamak istiyorum. I want to understand Turkish. Kebapı almak istiyorum. I want to buy a kebab. Accusative as object of other verbs: Kebapı almağı unuttum. I forgot to buy a kebap. Dative: Kebapı almağa başladım. I began to buy a kebab. Kebapı almağa gittim. I have gone to buy a kebab. Locative: Kebapı almakta tehlikeyi görmiyorum. I see no danger in buying a kebap. Ablative: Kebapı almaktan kendimi önleyememişim. Apparently I was unable to prevent myself from buying a kebap. Gerund verbal nouns -me — the action or result of action This forms words as verbing and can take every case ending and possessive suffix: alma buying gitme going bekeleme salonu waiting room -meklik — the fact of action Kebapı almaklık ticarete iyi. My kebab-buying is good for business (to-business goodis). -iş the manner of action, but also the factthis of action Bu — kebapı alışlı, ticaret başaracaktır. With sort of kebab-buying, business will succeed. giriş entrance (entering, going in) çıkış exit (exiting, going out) Gerund These are adverbal words formed from nouns. -e — Repeated or continuing activity simultaneous with the main verb: geçe, from geçmek, to pass, indicating the time at which something happens: Saat dörde on geçe gellerdi. They came at ten past four. Literally: Hour from-four ten passing they-came. deye, from demek, to say, meaning saying: TEHLİKE diye bir levha
A sign saying DANGER Literally: DANGER saying one sign. rasgele, from rasgelmek, to meet by chance, meaning haphazardly or randomly. Rasgele bir derviş fırıl fırıl dönmedi. At random, one dervish did not whirl. Repeated, it has an idiomatic use: Gide gide kebapcıya mı gittin? Going and going, was it to the kebab shop you went? meaning: After all that travel, couldn't you find anywhere better to go than to the kebab shop? Also see Güle güle, said to someone who is departing. Gülmek means to smile. -erek — Single act or continued activity simultaneous with or slightly before the main verb. Often corresponds to by doing or with doing: bilerek = knowingly bilmiyerek = unknowingly Kapıyı açarak evden gitti. Opening the door, he left the house. -ip — Used when there are two verbs with identical suffixes joined by "and", to simplify the first one. To say We got up and we left: Kalkıp gittik. (and not Kalktık gittik.) Or, for They are sitting and talking: Oturup konuşuyorlar. (and not Oturuyorlar konuşuyorlar.) -ince — Action just prior to the main verb: Otobüs gelince kalkarım. When the bus arrives, I will get up. -inceye kadar, -inceyedek, -inceye değin — until Otobüs gelinceye kadar, gidemedik. Until the bus arrives, we cannot go. -ene kadar, -enedek, değin —Until until,the less formal Otobüs gelene kadar, -ene gidemedik. bus arrives, we cannot go. -esiye — to the point of. Dervişler bayılasıya fırılfırıl dönlerdi. The dervishes whirled to the point of fainting. -eli, -eli beri, eliden beri, -diX -eli — since, with the di-past ending conjugated as needed. All these mean Since we came to Istanbul it has not rained: Biz İstanbul'a geleli hiç yağmur yağmadı. Biz İstanbul'a geleli beri hiç yağmur yağmadı. Biz İstanbul'a geleliden beri hiç yağmur yağmadı. Biz İstanbul'a geldik geleli hiç yağmur yağmadı. -meden, -mezden — before, without, followed by evvel or önce to mean before. Siz gitmeden evvel beni uyandıriniz. Wake me up before you go. -dikten sonra — after doing, the converse of -meden evvel / -meden önce Beni uyandırdıktan sonra gitiniz. Leave after waking me. -r -mez — used to mean as soon as, or literally, as I was between the states of doing and not-doing: Ben oturur oturmaz telefon çaldı. As soon as I was sitting down, the telephone rang. -dikçe — so long as or the more "Ben fırıl fırıl döndukça, fırıl fırıl dönacağım gelir!", derviş dedi. "The more I whirl, the more I feel like whirling!", the dervish said. -dikten başka — apart from doing or in addition to doing O, kapıyı açdıktan başka, evden gittim. He, in addition to opening the door, left the house. -diği müddetçe — as long as, all the time O çalıştığı müddetçe şarkı söyler. He sings all the time he works. -diği halde — although or in a state of Bağırdığım halde kimse yardıma gelmedi. Although I shouted, no one came. Bacağı alçıda olduğu halde eve döndü. He returned home with his leg plastered. -diği için or -diğinden — because of the verbing Bir halı aldığı için, vergi ödemeliyim. Because of my purchasing a carpet, taxes I
must pay. -diği kadar — as much as Istediğiniz kadar kaliniz. Stay as long as you want. -eceğine or -ecek yerde — instead of verbing İzmir'e yürüyeceğine, otobüsu bineceğim. Instead of walking to Izmir, I will ride a bus. -mekle — with/by verbing Günümü hep yazı yazırmakla geçirdim. All of my day I spent by writing. -mektense or -mekten ise — rather than Ankara'ya gitmektense, İstanbul'a gittim. Rather than go to Ankara, I went to Istanbul. -meksizin — without verbing, -meden is more frequently used. Otobüsu binmeksizin, İstanbul'a gittim. Without riding a bus, I went to Istanbul. Otobüsu binmeden, İstanbul'a gittim. Without riding a bus, I went to Istanbul. (Treni binden!) (I rode a train!) Adverbs adverbs of time zaman zarflar ı
yesterday dün today bugün tomorrow yarın now şimdi then o zaman later sonra tonightbu gece right now hemen şimdi last night dün gece this morning bu sabah next week önümüzdeki hafta already zaten recently geçenlerde lately son zamanlarda soon yakında immediately hemen still hala yet henüz ago önce adverbs of place
yer zarfları
here there burada orada over there karşıda everywhere her yerde anywhere herhangi bir yerde nowhere hiçbir yerde home ev away uzakta out dışarıda adverbs of manner very çok quite tamamen pretty oldukça really gerçekten fast hızlı
durum zarfları
well iyi hard sert quicklyhızlı, hızlıca slowly yavaşça carefully dikkatlice hardly güçlükle barely zar zor mostly çoğunlukla almost neredeyse absolutely kesinlikle together birlikte alone tek başına adverbs of frequency sıklık zarfları always her zaman frequently sık sık usuallygenellikle sometimes bazen occasionally bazen, ara sıra seldom nadiren rarely nadiren never asla
Formation and recognizing nouns in Turkish Diminutive and Affectionate - the suffix -cik This suffix is vowel harmonized forms are cik -cık -cuk -cük. It also becomes -çık -çik -çuk -çük when it mutates to its hard form when it is added to words which end in a hard consonant. baba - father - becomes -babacık - daddy Mehmetçik - [Lit: Little Mehmet] - is the general affectionate word for a soldier. This would be a Tommy in English. kedi - cat - becomes - kedicik - pussycat köpek - dog - becomes - köpecik - puppy Final -k in-kthe noun stem is usually dropped when Because the terminal is dropped then the suffix takes its softadding form ofthis -cik.suffix. The following examples also show this loss of terminal "-k": küçük - small - becomes - küçücük - little ufak - small - becomes - ufacık - tiny, minute minik - small and nice - becomes - minicik - wee, tiny Vowel Production Sometimes when adding the diminutive Suffix -cik it causes an extra vowel to be inserted - in effect the suffix becomes -icik: az - less - becomes - azıcık - little less as in birazıcık - just a little bir - one - becomes - biricik - unique dar - narrow - becomes - daracık -narrowish In the word - azıcık - Although this inserted vowel is written, it is often glossed over in actual speech. If we add the possessive pronouns such as -im to the diminutives - my - (babacık +
-ım becomes babacığım! - daddy!). So you can often hear children crying - babacığım - (baba-cığ-ım) - (my daddy or anneciğim - (anne-ciğ-im) - (my mummy or even köpeciğim! - my little puppy!. Formation of nouns from adjectives - the suffix -lik This suffix is vowel harmonized forms are -lik -lık -luk -lük. The suffix -lik is very heavily used in Turkish. It has four main uses in Turkish as follows; 1. Formation of Abstract and Collective Nouns The main use of the suffix -lik is to form Abstract Nouns from Adjectives. güzel - beautiful - becomes - güzellik - beauty mutlu - happy - becomes - mutluluk - happiness iyi - good - becomes - iyilik - goodness çocuk - child - becomes - çocukluk - childhood zor - difficult becomes zorluk - difficulty, complication It should be noted that the English Abstract nouns end in -ness, -tion, -ity, etc (generally) Of course these abstract nouns can be further suffixed in Turkish according to their function in meaning: mutluluğum - [mutluluğ-um] - my happiness Hepimiz, çocukluğumuzu mutluluk içinde geçirdik. O zamanlarda mutluluğum sonsuzdu. - All of us passed our childhood in happiness. At that time my happiness was endless - [Hep-imiz, çocuk-luğ-umuz-u mut-lu-luk iç-i-nde geç-ir-dik. O zaman-lar-da mutluluğ-um son-suz-du.] Thanks to Murat Açık for corrections to the sections above and below - JG, December 2012 Formation of Collective Nouns genç - young becomes gençlik - youth yaşlı - old becomes yaşlılık - age insan - person/human becomes insanlık - human-kind kişi - person/individual becomes kişilik - personality/identity Bakan - Minister becomes Bakanlık- Ministry balık - fish becomes balıkçı - fisherman becomes Balıkçılık - Fishing Club, Group, Association This last example shows that noun suffixes can be chained to produce further extended meanings. Thanks to Kadir Demirel for suggestions in this section - JG - Nov. 2006 2. Forming nouns of Usage When adding -lik to concrete nouns or verb stems it forms nouns and adjectives meaning - suitable for.. intended for... place of... tuz - salt - becomes - tuzluk - salt cellar biber - pepper - becomes - biberlik - pepper shaker göz - eye - becomes - gözlük - spectacles kira - hire - becomes - kiralık - for hire yağmur - raın - becomes - yağmurluk - raincoat, mackintosh, oilskin 3. Forming Nouns of Location Bakan - Minister - becomes - Bakanlık - Ministry çamaşır - linen, laundry items - becomes - çamaşırlık - a laundry
orman - forest - becomes - ormanlık - forest place In this example of - forest - we can see that Turkish uses -lik to make a Substantive Noun of Location, as in the following example: O tepenin arkasında büyük bir ormanlık bulunur - There is a large forest (to be found) behind that hill. Here the word - ormanlık - is used as a general Substantive Noun of Location. We may go on to talk about this particular - orman - itself: O ormanda çok yabani hayvan varmış. - It seems there are many wild animals in that forest. Many place names - (have a look at a Turkish map) - often end in the suffix -lik. One that springs to mind is Ayvalık - Place of the Quince - [ayva], there is also a place near Çeşme called Değirmenlik - Place of the Mill - [değirmen] It is difficult to translate this suffix directly into English, we can only say - "Quince" or "Quinceville" and "Milltown" or "Millhill" or whatever. Arising from the above we can also form nouns of "Place of" as follows elmalık - apple orchard- from - elma - apple sebzelik - vegetable garden, stall -from - sebze - vegetable çiçeklik - flower garden, stall - from - çiçek - flower kitaplık - book case - from - kitap - book 4. The Suffix -lik with Numbers: A number is normally used as an adjective thus the number 10 (as an adjective) - on yumurta - ten eggs. Turkish changes numbers and numeric expressions into nouns by the addition of the -lik suffix thus the number 10 - on - becomes - onluk - the amount of ten. This is like saying Lend me a "tenner" in English, where the number 10 has become a noun of the amount ten. The suffix -lik is often added to counted nouns to produce a complex counted noun. Let us take our example of on yumurta - ten eggs. If we say I want a ten egg box. in English we understand that our requirement is "A box that will contain the amount of ten eggs." Let us look at some possibilities in Turkish: on yumurta bir kutu - ten eggs one box - this example has no meaning in Turkish - it is just two items - "ten eggs" and "one box". Turkish will use a counted noun - on yumurtalık - ten eggs-amount - thus - I want a ten egg box - becomes: On yumurtalık bir kutu istiyorum - [Lit: I want a ten egg-amount box.] If we want to say - I want a box of ten eggs - the Turkish uses the -li - furnished with, containing - suffix: On yumurtalı bir kutu istiyorum - I want a box containing ten eggs. İki kişilik çadır var mı? - [Lit: Is there a tent of two person-amount?] - in English - Is there a double tent? Evet var. Kaç günlük ? - [Lit: Yes, there is. How many day-amount?] - in English - Yes there is. For how many days? An "eggy" question Here is an "eggy" question from one of our Turkish friends, showing the diference in Turkish logic: Shouldn't that be? - "I want a ten egged box" - Cafer Bey by Email My answer: To your suggestion: "I want a ten egged box". I'm sorry I can not agree, I feel it should be "I want a ten egg box", as I have written. If we say it your way, it makes the box itself "modified" as in "I want a black coloured box" or "I want a silk lined box". But a "ten egg box" describes a box that can contain up to "ten eggs" ; that is how it
is understood. Let us not forget that supermarkets in England sell their eggs in "egg boxes" not in "egged boxes" To understand the difference "I want a three key box" - a box to put three keys into, and "I want a three keyed box" - a box which need three keys to open it. 5. Formation of Negative Abstract Nouns - the suffix -sizlik The -lik suffix is often added to the -siz - without, lacking in suffix to form Negative abstract nouns in -sizlik sabır - patience - becomes - sabırsız - impatient - and the abstract noun sabırsızlık impatience dikkat - care - becomes - dikkatsiz - careless and the abstract noun - dikkatsizlik carelessness Further suffixes can be added to show the noun condition Hepimizin çocuk-luğu mutsuzluk içinde geçti [Hepimiz-in çocuk-luğ-u mutsuzluk iç-inde geçti] - All of our childhood(s) passed in unhappiness. Demin dikkatsizliğini [dikkat-siz-liğ-i-ni] fark ettim - I just noticed your carelessness. dikkat - is from an Arabic Feminine Plural - and as such it does not follow Turkish Vowel harmony Rules as the final letter -a- is pronounced quite long - dikkAAt. Consequently any added suffixes take the Dotted form. More about Compound Nouns: Bisikletimizi bıraktığımız yeri hatırlayamayacağız We will not bebırak-tığ-ımız able to remember the place where we leave/have left our bicycle(s)-[Bisiklet-imiz-i yer-i hatırla-ya-ma-y-acağız] In these sentences - yer - is the place that we can not remember where we left the bicycle, and - bisiklet - is the bicycle. Therefore both of them should be in accusative case. If we had wanted to say - I can't remember my bicycle's place - then we should have said - Bisikletimin yerini hatırlayamıyorum In this sentence - Bisikletimin yeri - is a Definite Noun Combination (both nouns are substantive) The first component is in genitive form. The second component gets the suffix -i (if it ends with a vowel it usually gets the buffer letter -s except the word - su - water which takes buffer letter -y- to produce suyu - (the only irregular noun in Turkish) Many thanks to Nilda Ginn for corrections and suggestions to this above - JG Feb. 2006 - and thanks to Kadir Demirel for corrections. - JG Nov. 2006 Definite Noun Completion Here the first noun possesses the noun it modifies. The second noun is then suffixed as definitive. We should note that both components retain their grammatical function as a noun in their own right. bisikletimin garajı - [Bisiklet-im-in garaj-ı] - my bicycle's garage - (the garage of my bicycle) kapının zili - [kapı-nın zil-i] - the door-bell - (the bell of the door) Mehmet'in arabası - [Mehmet'-in araba-sı] - Mehmet's car - (the car of Mehmet) pencerenin perdesi - [pencere-nin perde-si] - the window-curtain - (thecurtain of the window) All the above are Definite Compound nouns as they are both particular and both Definite. If we take the last example [the window its-curtain] - pencerenin perdesi - the window's curtain - we can see that it is a particular curtain belonging to a particular window. But we can also make this an Indefinite noun "any window curtain" - pencere perdesi - window curtain - This then is the difference between Definite and Indefinite
(see below) Compound Nouns. Indefinite Noun Completion Here the first noun acts as an adjective to describe the second noun which is suffixed as a definitive noun. When two nouns are joined - as in lamp-post, the second noun takes the third person possessive suffix, e.g. ışık direği - (ışık direğ-i) - lamp-post [Lit: Lamp its-post]. Similarly - gece kulübü - (gece kulüb-ü) - nightclub [Lit: night its-club]. This is the way that Turkish shows a connection between the two words to make a complex noun - the first noun "lamp" becomes an adjective to describe the second "post" which is made into a definitive noun by the addition of the third person suffix. Of course further suffixes can be added to this complex noun as required: ışık direği - [direğ-i] - (from direk) - lamp post - [lamp its-post] onun ışık direği - [direğ-i] - his lamp post Mehmet'in ışık direği - [direğ-i] - Mehmet's lamp post onun ışık direğinden - [direğ-i-nden] - from his lamp post Mehmet'in ışık direğinden - [direğ-i--nden] - from Mehmet's lamp post If you say lamp post , that is ışık direği, and his lamp post would be also ışık direği. Why? Because the -i at the very end has the meaning of "Indefinite Noun Completion" as in the first phrase, and "Possession for the 3rd. Person Singular" as in the second. To avoid doubling only one of them is used. This shows the conflict between Indefinite Noun Completion Suffix -i and 3rd. Person Possessed Suffix -i. But how to distinguish between them? In order to do that, you should bring onun - his, her at the beginning, thus onun ışık direği is clearly about possession. For example - The minister for tourism would be turizm bakanı. If we want to say England's minister for tourism, we should say Ingiltere'nin turizm bakanı [not "Ingiltere'nin turizm bakanını" (or bakanısı)]. so we can say - England's minister for tourism is very young. - Ingiltere'nin turizm bakanı çok genç(tır). And if you want to say - from his lamp post - then similarly you would say onun ışık direğinden ışık direğinden - [direğ-i-nden] - from the lamp post bisiklet yeri - [bisiklet yer-i] - the bicycle place kapı kolundan - [kapı kol-u-ndan] - from the door handle yaz okulu - [yaz okul-u] - the summer school yolcu gemisinde - [yolcu gemi-si-nde] - on the ferry boat - (Lit: the traveller boat) Ali'nin elma ağacı - [elma ağac-ı] - Ali's apple tree ayakkabı boyası - [ayakkabı boya-sı] - the shoe polish bilgisayar ekranı - [bilgisayar ekran-ı] - the computer screen kızımın öğrenci karnesi - [öğrenci karne-si]- my daughter's student (school) report su borusu - [su boru-su] - the water pipe deniz suyu - [deniz su-yu] - the sea water In the last example above you will see that the definitive of - su (water) - is suyu [not susu] - this is an exception, and is the ONLY unique exception in The Turkish Language. Many thanks to Oytun Arslan for corrections and suggestions to this page. - JG - 19 Sept 2011 Non-attached Completion Used for indicate the material used . Neither noun is made definitive - thus producing a Combined Noun.
Here the first noun of material acts as an adjective describing the main noun which follows. This shows that adjectives always precede their noun in Turkish; it is important to realize this. tahta kapı - wooden door alüminyum pencere - aluminium window demir köprü - iron bridge Turkish Alphabet English SoundPronunciation Example Aa /a/ 'a' as in father Bb /b/ 'b' as inbook Cc /dʒ/ 'j' as in Joke Çç /tʃ/ 'ch' as in chimpanzee Dd /d/ 'd'asinday Ee /e/, /ɛ/ 'e' as in red or 'a' as in cat Ff /f/ 'f'asinfar Gg /ɡ/, /ɟ/ 'g' as in game Ğğ /ɣ/1 No equivalent, watch video below Hh /h/ 'h'as inhot Iı /ɯ/ 'e'asinopen İi /i/ 'i'asinmachine Jj /ʒ/ 's' as in pleasure Kk /k/, /c/ 'k' as in kilo Ll /l/, /ɫ/ 'l' as in life M m /m/ 'm' as in master Nn /n/ 'n' as in nice Oo /o/ 'o' as in more Öö /ø/ 'u' as in turn Pp /p/ 'p' as inspin Rr /ɾ/ the 'r' as in car Ss /s/ 's'as insmile Şş /ʃ/ 'sh' as in shine Tt /t/ 't' as in stop Uu /u/ 'u' as in ultimate Üü /y/ 'u'as incube Vv /v/ 'v' as in victory Yy /j/ 'y' as in you Zz /z/ 'z' as in zigzag