1 Bu E-Kitap E-Kitap ücretsiz olup,BİR ŞEKİLDE KİTABA ULAŞAMAYANLARA YARDIMCI OLABİLMEK AMACIYLA HAZIRLANMIŞ AMATÖR BİR ÇALIŞMADIR. Bu E-Kitabın birilerine bir şekilde bir yerler için faydal f aydalı olması dileğiyle....
Mine G. Kı Kırıkkanat, Ankara doğ do ğumlu bir İstanbulludur.
2 Notre Dame de Sion Kı Kız Lisesi ve İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü mezunudur. 196O'ı 196O'ı ilkokulda, 1970'i lise sonda yaş ya şamış amış ve isyanlarla darbeler konusunda deneyimli babası babası sayesinde 1980 darbesini de kazası kazasız belası belasız atlatmış atlatmışttır. Yazı Yazın yaş yaşamı amına 1977 yı yılında Türkiye'nin ilk kadı kadın mizah yazarı yazarı olarak baş ba şlayan Mine G. Kırıkkanat, on yı yıl ayrı ayrı kaldığı kaldığı yazı yazı dünyası dünyasına bu kez gazeteci kimliğ kimliğiyle girmiş girmiş ve 1988 yılında Cumhuriyet, 1992 yı yılından beri de Milliyet gazetesinin dış d ış muhabirliğ muhabirliğini üstlenmiş üstlenmiştir. Altı Altı yıl kaldığı kaldığı İspanya'dan sonra halen Paris'te görevli olup 1996'dan bu yana muhabirli ğin yanı yanı sıra Radikal gazetesinde köş kö şe yazarlığı yazarlığı yapmakta ve Fransı Fransız TV5 televizyonunun yabancı yabancı gazeteciler ekibinde yer almaktadı almaktadır. Sinek Sarayı Sarayı adlı adl ı romanı romanı ve Gülün Öteki Adı Ad ı Fransı Fransızca yayı yayınlanan Mine G.'nin diğ di ğer kitapları kitapları: Kadı Kadın Kafesleri, Pandispanya, Topuk Tıkırtı rtıları ları, Yalnı Yalnız Kalem, Bir New Varmış Varm ış York Olmuş Olmuş, ve Aş Aşk Hikâyeleri'dir.
Gülün Öteki Adı Mine G. Kırıkkanat
Özgün adı adı: L'autre Nom De La Rose Fransı Fransızcadan çeviren: Berrak Y. Chouteau © Mine G. Kı Kırıkkanat, 2002 © Om Yayı Yayınevi, 2002 1. Baskı Baskı: Cep Kitapları Kitapları, İstanbul, 1989 5. Baskı Baskı: Om Yayı Yayınevi, İstanbul, 2002 Yayı Yayına hazı hazırlayan: Sidal Tiryakioğ Tiryakioğlu
3 Kapak tasarı tasarımı: Erkan Mazı Maz ıcıoğlu Grafik uygulama: Fatoş Fato ş Yeğ Yeğin Düzelti: Evren Sezer Kapak baskı baskısı: Uniprint iç baskı baskı: Kitap Matbaacı Matbaacılık Cilt: Fatih Mücellit ISBN 975-6530-24975 -6530-24-33 Om Yayı Yayınevi Merkez Mahallesi Kocamansur Sok. No: 120 Kat: 2 Daire: 3 Şişli 80260 İstanbul İletiş letişim için: Tel: (0212) 280 95 85 - 280 95 9 5 38 Faks: (0212) 280 93 40 www.omyayinevi.com e-mail: omnia@prizma.
[email protected] net.tr
Mine G. Kırıkkanat GÜLÜN ÖTEKİ ADI Kathar Şövalyelerinden Şeyh Bedreddin Yiğitlerine
Ek Bilgilerle Fransı Fransızca Yayı Yayına Hazı Hazırlayan Jacques Jeulin Türkçesi Berrak Y. Chouteau Önsözler İlhan Selçuk
4 Prof. Jacques Thobie OM DENEME
Önsöz Uygarlığı Uygarlığınn tanyeri kolay ağ a ğarmadı armadı. İnsanoğ nsanoğlu ateş ateşi ne zaman buldu, bilinmiyor. Ateş Ate ş gece karanlığı karanlığında nda küçük bir aydı ayd ınlı nlıktı ktır; ama insan aklı aklının aydı ayd ınlanması nlanması için tarih babanı babanın sabrı sabrıyla uzun süre beklemek gerekiyordu. Karanlığı Karanlığınn koyuluktan alacalığ alacalığaa dönüş dönüşmesi için ne kadar süre geçti, sorusunu yanı yan ıtlamak da güçtür. Zifir rengindeki göğ gö ğün ötesinden berisinden belli belirsiz ışınlarla ışınlarla delinmesi, sonra karanlığı karanlığınn daha da yoğ yo ğunlaşı unlaşıpp toplumları toplumların üstüne çökmesiyle geçen yüzyı yüzyıllar, kaç kuş kuşağı toprağ toprağa gömdü? Tarihte örnekleri var; kimi zaman tanyeri ağ a ğarı arır gibi olmuş olmuş; insan "gün doğ do ğuyor" diye umutlanmış umutlanmış,, sonunda yı yıkıcı bir düş dü ş kırıklığı klığına na uğ uğramış ramışttır. Geçmiş Geçmişin bir evresinde din bağ bağnazlığı nazlığı,, dünyanı dünyanın her yerinde birbirinden ayrı ayr ı gibi görünen, ama özde bir sayı sayılan düzenler kurmuş kurmu ştu. Düzenlerin temel kuralı kuralı neydi? İnanacaksı nanacaksın, tapacaksı tapacaksın, düş dü şünmeyeceksin, kuş ku şkulanmayacaksı kulanmayacaksın, yalnı yalnız emirleri yerine getireceksin; Tanrı Tanrı adı adına yeryüzünde egemenliğ egemenli ği elinde tutan buyurganları buyurganlar ın kurduğ kurduğu düzeni, aklı aklın süzgecinden geçirmeden benimseyeceksin. Kim ki bu düzeni değ değiştirmeye kalkar, yine Tanrı Tanrı adı adına katli vaciptir. Doğ Doğudan batı bat ıya, kuzeyden güneye gezegenimizi saran bu düzene -yine tanr ılar adı adınabaş başkaldı kaldıranları ranların karanlığı karanlığı dağı dağıtmak tmak yolunda katkı katkıları ları büyüktür. Batı Batıda "Reform"devinimi "Uyanış "Uyanış"" ve "Aydı "Ayd ınlanma" çağ çağları larının belirleyicisi değ de ğil mi? Luther'in Roma'daki Papa'ya kafa tutması tutması, yine din adı adınaydı naydı; dinsel mantığ mantığaa dayanı dayanıyordu, ama akı ak ıl yolunu açarak insan düş düşüncesine kilisenin kubbesi altı altında sı sıcak bir mum yaktı yakt ı. Peki, Luther'den öncesi yok muydu? Tarihte hep öncüller ve ardı ard ıllar vardı vardır. Hiçbir olgu, bir oluş oluşumun omurgası omurgasına eklemlenmeden gerçekleş gerçekleşemez. Ayrı Ayrıca Kathar Şövalyeleri'ni tanı tanıdığım ığımız zaman, insanlığı insanlığınn soyağ soyağacı acında Şeyh Bedreddin'e ne kadar yakı yak ın bir dal oluş oluşturduğ turduğunu düş düşünüyoruz, iki akı ak ımın da karanlığı karanlığınn cellatları cellatlarına boğ bo ğdurulması durulması, yazgı yazgıları larındaki benzerliğ benzerliği vurguluyor. Kathar Şövalyeleri kilisenin buyruğ buyru ğuyla odun ateş ateşlerinde yakı yakıldı ldılar. Biliyoruz ki tarihin karanlığı karanlığında nda yakı yakılan her insan geleceğ gelece ğin aydı aydınlığı nlığında nda bir kı kıvılcı lcım oluş oluşturmuş turmuştur ve her kanlı kanlı yenilgi daha sonraki dönüş dönüşümlerin tohumları tohumlarını toprağ toprağa serpmiş serpmiştir; Nâzı Nâzım Hikmet bu gerçeğ gerçe ği, idam fermanı fermanını algı algılayan Şeyh Bedreddin'de dile getirir:
5 Bedreddin gülümsedi, Aydı Aydınlandı nlandı içi gözlerinin, dedi: — Madem ki bu kerre ma ğlubuz netsek, neylesek zaid. "Bu kerre mağ mağlubuz," dedi Bedreddin; bu sözün içinde geleceğ geleceğe güven var. Elinizde tuttuğ tuttuğunuz bir tarih kitabı kitab ı değ değil, insanlığı insanlığınn damarları damarlarında dolaş dola şan özsuyun kaynakları kaynaklarından birini size tanı tan ıtan bir öykü, roman ya da bir baş ba şka tür, ama kesinlikle masal değ değil; gerçekliğ gerçekliğin soylu bir serüveni. Kathar Şövalyeleri'nin Türk okuruna Mine Saulnier'nin duyarlı duyarl ı kalemiyle tanı tanıtılması lması, kitaba değ değerini veren ana niteliktir. Pirene Dağ Dağları ları'nı 'nın kuzeyinden baş ba şlayan insana dönük bir inanç akı akımının sosyal adaleti içeren toplumsal bir düzene dönü şmesi; sonra da Türkiye'nin ovası ovasına, kasabası kasabasına ulaş ulaşan rüzgârlara karış kar ışmas masıı, tarihte ilginç sayfalar oluş olu şturuyor. Mine Saulnier'nin üslubunda biçimlenince, o günleri yeniden gündeme getiren bu kitap güncelle güncelle şiyor. Türkiye'de bugün bile "vicdan özgürlüğ özgürlü ğü" ve "sosyal adalet" gündemin birincil maddeleri değ değil mi? Bu kitap, Oksitanya'daki odun ateş ateşinde yakı yakılan ya da Serez Çarşı Çarşıssı'nda ası asılan insanı insanın serüvenidir. Her zaman yinelendiğ yinelendiği gibi insan kolayca insanlaş insanla şamadı amadı; bugün de önümüzdeki yol kı kısa değ değil.
İlhan Selçuk 1989
6
Katharlar'ı Katharlar'ın Lyon müzesinde bulunan kutsal kitabı kitab ının birinci sayfası sayfası. Dili Oksitanca
Fransı Fransızca Baskı Baskıya Önsöz Kathar trajedisiyle Şeyh Bedreddin Destanı Destanı arası arasında bir akrabalı akrabalık arayan Mine G. Kırıkkanat'ı kkanat' ın (Saulnier) ilginç kitabı kitab ı Gülün Öteki Adı Adı'nı 'nın, Türkiye'de yayı yayınlandı nlandıktan sonra Jacques Jeulin'in itinalı itinalı uyarlama/çevirisiyle Fransı Fransızca okurlara kazandı kazand ırılması lması çok memnuniyet verici. Deneme basit değ değil, çünkü yazar yalnı yaln ızca iki mezhep arası arasında, zamanda ve mekânda tarihsel bir karşı karşıla laşştırma yapmakla yetinmiyor; aynı ayn ı zamanda eğ eğitici ve toplumsal ahlaka dayanan bir değ değer de yüklüyor bu tarihe. Gülün Öteki Ad ı Kathar olgusunu Türk okura anlatı anlat ırken, kendi kültürüne ait Şeyh Bedreddin Hareketi'nden yola çı ç ıkıyor, çok iyi tanı tanıdığı Nâzı Nâzım Hikmet'in şiirlerinden yararlanarak anlaşı anlaşılmas lmasıını daha da kolaylaş kolayla ştırıyor. Aynı Aynı şekilde Fransı Fransız okura da hem Katharizm hakkı hakkındaki bilgisini geniş genişletme hem de Bedreddin Hareketi'ni daha iyi kavrama olanağı olana ğı veriyor. Sonuçta, bu kitap kültürlerarası kültürleraras ı tarih çalış çalışmalar malarıı için gerçek bir kazanç niteliğ niteliğinde. Dolayı Dolayısıyla zor ama coş co şku verici bir çalış çal ışmayla mayla karşı karşı karşı karşıyay yayıız. Gülün Öteki Adı Adı tarihsel karşı karşıla laşştırmalarla kültürlerin birbirlerini nası nasıl etkileyebileceğ etkileyebileceğine iş işaret ediyor. Küçük Asya ve Balkanları Balkanların, Hı H ıristiyanlı ristiyanlık ve İslamiyet içindeki mezheplerin geliş gelişim sürecinde dönem dönem oynadı oynadıkları kları önemli rolü gösteriyor. Bunlar arası aras ında devamlı devamlı ve en etkileyici olanı olanı, şüphesiz
7 düalist düş düşüncedir. Katharizm öğ öğretisinin altyapı altyapısını oluş oluşturan düalist düş dü şünceye Manes'e kadar gitmeden değ de ğinmek gerekirse: Altı Alt ıncı ncı yüzyı yüzyılda Ermenistan, Küçük Asya ve Trakya'da yayı yayılan Pavlusçuluk, 870'lerde en saf haliyle Tibrike'de (Divri ği) ortaya çı çık ıyor ve V. Konstantin'in Malatya ile Erzurum'dan tehcir ettiğ ettiği halklarla birlikte Bulgaristan'a yayı yay ılıyor. Onuncu yüzyı yüzyıl ortası ortasında Aziz Bogomil taraf ından yeniden yorumlanan Pavlusçuluk, Balkan Slavları Slavları arası arasında yayı yayılarak Konstantinopolis'e kadar uzanı uzanıyor. On beş be şinci yüzyı yüzyıla kadar Bosna-Hersek'te geliş gelişen Bogomilizm, on birinci yüzyı yüzyıldan sonra özellikle haçlı haçlı orduları orduları ve uluslararası uluslararası tüccarlar aracı aracılığıyla ığıyla Batı Batıya yayı yayılıyor. İlgi çekici noktalardan biri de, on dördüncü yüzyı yüzyılda, Fransa Krallığı Krallığı'nda 'nda Katharizmin yok edildiğ edildiği dönemde Philadelphia'da (Alaş (Ala şehir) etkin bir Kathar Kilisesinin olması olmasıdır. Daha da iyisi, Alaş Alaşehir'de bulunan bir yazı yaz ıttan yola çıkan I. Henri Gregoire*, dördüncü yüzyı yüzy ılda Küçük Asya'daki Kathar inançları inançlarının, yedi-sekiz yüzyı yüzyıl sonra Batı Batı Avrupa Katharları Katharlarının inançları inançlarıyla aynı aynı oldukları olduklarını kanı kanıtlamış tlamışttır. Gülün Öteki Adı Adı'nda belirtildiğ belirtildiği gibi Simavnalı Simavnalı Bedreddin'in öğ ö ğretisi ve hareketi daha kı k ısa sürse de aynı ayn ı topraklarda doğ do ğmuş mu ş ve yayı yayılmış lmışttır. Bedreddin, Osmanlı Osmanlı'nı 'nın yeni fethettiğ fethettiği Edirne yakı yakınları nlarında Hı Hıristiyan bir anneden doğ do ğmuş mu ştur. Babası Babası da ilk akı akıncı ncı Selçuklu beylerinin torunları torunlarındandı ndandır. Babası Babasının gözetiminde İslamiyet'i öğ öğrenmiş renmiştir. Ama I. Mehmet taraf ından sürgüne gönderildiğ gönderildiği İznik'ten kaçtığı kaçtığında, nda, önce Kastamonu ve Sinop ardı ard ından Kırım'a gittikten sonra vardığı vardığı Besarabya'da (Romanya), Hı Hıristiyan bir prensin yanı yanına sığınm ığınmış ıştt ır. Osmanlı Osmanlı karşı karşıttı propaganda çalış çalışmalar malarıını Dobruca ve Deliorman'a sı sın ır olan Besarabya'dan baş başlatmış latmışttır. Aynı Aynı anda, aynı ayn ı çalış çalışmay mayıı Manisa ve İzmir çevresindeki yandaş yandaşları ları Şii, Yahudi ve Hı Hıristiyanlar arası arasında yürütür. 'Henri Gregoire, "Küçük Asya, İtalya ve Fransa Katharları Katharları", Memorial Louis Petit, Bizara Tarih ve Arkeolojisi Hikâyeleri, Bükreş Bükre ş Fransı Fransız Enstitüsü Bizans Araş Araştırma Merkezi, 1948, s. 142-15 Gülün Öteki Adı Adı, Kathar ve Bedreddin öğ ö ğretileri arası arasında ilginç benzerlikler ortaya çı ç ıkarı karıyor: İki öğreti de cenneti, cehennemi, yeniden diriliş dirilişi yok sayı sayıyor; imanı imanın zorla olmayacağı olmayacağınnı savunuyor; devlet dahil tüm toplumsal ve siyasal merkeziyetçiliğ merkeziyetçiliği, özel mülkiyeti reddediyor; toprak ve iş iş paylaşı paylaşım m ını öngörüyor. Öğ Ö ğretilerdeki bu benzerlikler önemli ancak, kitapta unutulmayan farklı farklılıklar da az değ de ğil. Özellikle kadercilik, mucize, kadı kad ının toplumsal konumu ve her şeyden önemlisi Bedreddin'in öğ ö ğretisindeki Tanrı Tanrının Tek'liğ Tek'liği, üç tek tanrı tanr ılı dinin birlikteliğ birlikteliği ve bu birliktelik anlayışı anlayışından ndan doğ doğan öğretilerin bağ bağdaş daştırılması lması (syncretisme) Katharizmden farklı farklı. Ancak olguya buradan yaklaş yakla şmak pek verimli olmazdı olmazd ı. Kathar mezhebi ile Bedreddin mezhebinin arası arasındaki benzerlikler, Katharizmin İslamiyet üzerindeki etkisinin Hı Hıristiyanlığ ristiyanlığaa yaptığı yaptığı etkiden daha fazla olduğ oldu ğunu göstermez. Zaten Gülün Öteki Adı Ad ı da açı açıkça bunu söylemiyor; tedbirle cüret arası arasında gidip gelerek, inandı inand ırıcı ama bilimsel olarak kanı kanıtlanması tlanması gereken ilginç varsayı varsayımlar ortaya atı atıyor. Bu eser, en azı az ından, kültürlerarası kültürlerarası etkileş etkile şimlerde çok önemli bir tarih sorusu ortaya koyma ve bu konuda araş ara ştırma önerileri getirme baş ba şarı arısıyla takdir edilmeli. Uzmanları Uzmanların" bugüne değ de ğin Katharizm ve Bedreddin öğ ö ğretisinin iliş ilişkisi konusunda sessiz kaldı kaldıkları klarını kabul etmek gerek. Bedreddin'in formasyonu konusunda şimdiye kadar yalnı yalnızca tasavvuf geleneğ geleneğinin önemine, İbn-i Arabi'nin Bedreddin'in de itiraf ettiğ ettiği yönlendirmesine, Sarı Sarı Saltuk gibi tümüyle tümüyle Asya kökenli mitolojinin, hatta hatta kabile efsanelerinin oluş oluşturduğ turduğu kültürel altyapı altyapının etkisine dikkat çekildi. Bogomilizm ile ilgisi kurcalanmadı kurcalanmadı. "Thierry Zarcone, "Kı "K ızılbaş lbaşlar üstüne araş ara ştırmalarda yeni perspektifler", Dobruca, Deliorman ve Doğ Doğu Trakya Alevileri: Anatolia Moderna, 1992, s. 1-11. Michel
8 Balivet'nin makalesi: "15. Yüzyı Yüzyılda Hı Hıristiyan ve Müslümanları Müslümanları Birleş Birleştirmek Taraftarı Taraftarı İki Adam: Türk Bedreddin ve Trabzonlu Rum Yorgo", Bizantina, 10, 1980, s. 363400. Gülün Öteki Adı Adı kültürlerarası kültürlerarası etkileş etkileşimin çarpı çarpıcı bir örneğ örne ğini çok açı açık bir dille anlattığı anlattığı için övgüye değ de ğer. Kitabı Kitabın, belki de aşı a şırrı e ğitici bir çabayla, çağ ça ğdaş da ş kavramları kavramları yüzyı yüzyıllar öncesinin olguları olguları için kullanması kullanması eleş eleştirilebilir. Böyle bir anakronizmin, çağ ça ğdaş daş okuru geçmiş geçmişi daha iyi anlamaya iteceğ iteceği şüphelidir. Ama ası asıl önemli olan, kitabı kitabın tutkuyla okunması okunması ve diri bir mesaj vermesidir. Mine G. Kı Kırıkkanat'la Jacques Jeulin'in yaptığı yaptığı tüm analizler, ortaçağ ortaçağdan baş başlayarak Atlantik Okyanusu'ndan Anadolu'ya inançlar ve istemler üstüne altı alt ını çizdikleri gerçekler, içinde yaş ya şadığı ad ığım mız çağı çağınn gündemiyle aynı ayn ıd ır: Sosyal adalet ve insan emeğ emeğinin ürettiğ ürettiği zenginliklerin daha adil paylaşı paylaşım mı kadar, dinsel hoş hoşgörü arayışı arayışı.. Bu anlamda Bedreddin'in bağ ba ğdaş da ştırmacı rmacı (syncretiste) görüş görüşleri takdirle anı anılması lması gereken ilk adı ad ımlar olarak beş beş yüzyı yüzyıl sonra hâlâ daha adı ad ını koyamayan bir evrenselliğ evrenselli ğe sı sıçrı çrıyor.
Jacques Thobie Paris-8 Üniversitesi Em. Profesörü ve İstanbul Fransız Enstitüsü Anadolu Medeniyetleri Araştırmaları (eski) Müdürü…..2000
GÜLÜN ÖTEKÎ ADI Kathar Şövalyelerinden Şeyh Bedreddin Yiğitlerine
9
Kılıçları çlarından kan damlayan Kuzeyli Baronlar,zı Baronlar,z ırları rlarını şakı akırdatarak geldiler, Arnaud Amaury'nin huzurunda diz vurup sordular:
Baş Başpapaz
— Kathar sapkı sapkınları nları çoluk çocuk Beziers Katedraline sığı s ığınm nmış ış.. Onları Onları korumak isteyen dini bütün halk, Katoliğ Katoliğiyle, Yahudisiyle araları aralarına karış karışm mış. ış. Tanrı Tanrının kulları kulların ı şeytana tapanlardan nası nasıl ayı ayıracağı racağızz Peder? Katharlar üstüne haçlı haçlı seferini Roma adı ad ına yöneten Baş Ba şpapaz yanı yanıtladı tladı: — Hepsini öldürün! Tanrı Tanr ı kendi kulları kullarını ayı ayırır. (Beziers katliamı katliamı) 22 Temmuz 1209
10
Kavuklulardan ikincisi Şekerullah bin Şehabeddin imiş imiş. Dedi ki: — Bu sofinin başı ba şına na birçok kimseler toplandı toplandı. Ve bunları bunların dahi şeri Muhammediye muhalif nice iş işleri aş aşikâr oldu. Kavuklulardan üçüncüsü şıkpa şıkpaşşazade imiş imiş. Dedi ki: — Sual: Ahir Börklüce paralanı paralanırsa imanla mı mı gidecek, imansı imansız mı mı? — Cevap: Allah bilir anı anın çünküm biz cinin mevti halini bilmezüz.. b ilmezüz.. Nâzı Nâzım Hikmet (Simavne Kadı Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı Destanı)
Katharlardan Şeyh Bedreddin'e Onuncu yüzyı yüzyıldan baş başlayarak on dördüncü yüzyı yüzyıla dek Güney Fransa'nı Fransa'n ın Oksitanya bölgesinde etkili olmuş olmuş Kathar doktrini ile 1417'de ası as ılarak öldürülen Şeyh Bedreddin mezhebi arası arasında akrabalı akrabalık aramak, ilk bakış bakışta ta düş düşsel gelebilir. Oysa Şeyh Bedreddin yandaş yandaşları larının ilk olarak örgütlendiğ örgütlendi ği Aydı Ayd ın Beyliğ Beyliği, Kathar doktrininin aynı aynı bölgede baş ba ş verdiğ verdiği Alaş Alaşehir (Philadelphia) odağı oda ğınnın yansı yansıma alanı alanı içerisindedir. Şeyh Bedreddin'in düş düşünceleri, Kathar doktrininden izdüş izdü şümleri taşı taşır. r. En önemlisi, iki yüzyı yüzyıllı llık bir ara ile kesiş kesişen ve binlerce kilometreye yayı yayılan bir "aynı "aynı" alanda her iki inancı inanc ın sahipleri, "yârin yanağı yanağından ndan gayri her yerde, hep beraber, be raber, her şeyi paylaş paylaşmak" istemiş istemişlerdir. Bedreddin mezhebi Balkanlar'da, Makedonya'da yanda ş bulur, Deliorman'ı Deliorman'ı mesken tutar, Serez'de yargı yargılanı lanır. Kathar mezhebinin evrensel ve birincil derecedeki merkezi ise Balkanlar'dı Balkanlar'dır ve bu mezhep Makedonya, Bosna, Dalmaçya bölgelerinde çok yayg ındı ndır. İç içe geçen doğ do ğu ş ve geliş gelişme yerleri, her iki öğ ö ğretinin temel ilkeleri arası arasındaki şaşırt şırtııcı benzerlik düş düşündürücü olsa da; burada Şeyh Bedreddin mezhebi ile Kathar (Bogomil) dini arası aras ındaki bağı bağı kanı kanıtlamayı tlamayı, herhangi bir sav ileri sürmeyi amaçlamı amaçlam ıyoruz. Birbirinin aynı ayn ı değ değil, ama devamı devam ı olan bu iki akı akım arası arasındaki bilimsel yakı yakınlığı nlığı ancak yetkin tarihçiler kurabilir. Biz burada size, Atlantik Okyanusu ile Akdeniz'i birbirine bağ ba ğlayan Avrupa'nı Avrupa'nın en eski sıradağ rada ğları larının eteklerine ya da dorukları doruklarına kurulu birkaç kenti ve bu kentlerin tarihiyle kenetlenmiş kenetlenmiş görkemli şatoları atolar ın öyküsünü anlatacağı anlataca ğız. z. Öykümüz aynı ayn ı zamanda, ortaçağ ortaçağ Avrupası Avrupası'nda zamanı zamanından önce öttüğ öttüğü için başı ba şı kesilen, insanlığı insanlığınn gelmiş gelmiş geçmiş geçmiş en içli, en ak, en cömert sevgi mesajı mesajı kahramanları kahramanlarının, Kathar Şövalyeleri'nin destanı destanı. Roma Kilisesi, engizisyon yangı yangınını tarihte ilk kez onlar onuruna ateş ate şlemiş lemiş. Katharları Katharların Oksitanya
11 bölgesinde uğ uğradı radıkları kları büyük zulmü ve sonunda yok oluş olu şları larını anlatan tarih sayfaları sayfalarında dolaşı dolaşırken, rken, ister istemez bu inancı inancın kaynakları kaynakları ile Şeyh Bedreddin mezhebi arası aras ındaki köprüye de parmak basacağı basaca ğız. z. Çağ Çağdaş da ş Türkiye'mizdeki sözüm ona eğ eğitim görmüş görmüş bir çoğ çoğunluk arası arasında geçerli "Avrupa merakı merakının" markalı markalı giyinip, dünün hacı hac ıyağı yağı kokusu yerine Avrupalı Avrupalı parfümlere bulanmak ile özetlendiğ özetlendiği düş dü şünülecek olursa... Alaş Ala şehir'i anladı anladık da, Pirene dağ da ğları larının Kathar efsanelerinden bize ne, diyenler olabilir. Elbette, Kürtlerden de bize ne? Hatta Türkiye'den hem bize, hem onlara ne? Bu kitabı kitab ı oluş oluşturan yazı yaz ı dizisini Manyas'ı Manyas'ın canı canına okuduktan sonra toplumumuzu da okumaz yazmaz, tek telden öten bir kuş ku ş cenneti haline getirmek isteyen anlayış anlayışaa inat, evrensel kültüre inananlar için hazı haz ırladı rladık. Uygar Avrupa'nı Avrupa'n ın bir günde yaratı yaratılmadığı lmadığınnı, herkesin her düş düşündüğ ündü ğünü ve her şey hakkı hakkında korkmadan niçin konuş konu şabildiğ abildiğini anlayanlar için. Aydı Aydın ellerinde çarmı çarmıha gerilen Börklüce Mustafa, tüm insanlığı insanl ığınn bir parçası parçasıdır. Pirene Dağ Dağları ları'nı 'nın güzelim şatoları atoları bizi de ilgilendirir. Atlas Okyanusu'ndan Akdeniz'e uzanan 430 kilometrelik bir do ğal sınırla İspanya'yı spanya'yı Fransa'dan ayı ayıran Pirene sı sıradağ radağları ları, bu arada doğ do ğal oluş olu şumunu kucağı kuca ğında nda tamamlayan, kendi sütünü emzirdiğ emzirdiği çok eski iki halk topluluğ toplulu ğunu da bu ülkeler arası aras ında paylaş paylaştırır: Gaskonya Körfezi'ne açı açılan Bask ülkesi ve Arslan Körfezi'ne bakan Katalonya. Jeolojik aç ıdan 93 milyon yı yıllı llık bu yaş ya şlı dağ dağlar (en yüksek tepesi Aneta, 3404 m) boydan çok enine bir yay ılma gösterdiğ gösterdiğinden, tarih öncesinden günümüze insan elinin tüm evrimini içeren kalı kal ıntı nt ılar taşı taşır. r. Doğ Doğal zenginliğ zenginliği ve kartal yuvası yuvas ını andı and ıran, surlarla çevrili ortaçağ ortaça ğ kentleriyle yerkürenin en güzel ve en olgun kı kırışıkl ışıklııkları klarından biridir. Karlı Karlı k ış akş akşamları amları tepelerinde rüzgârları rüzgârların uğuldadığı uldadığı bu ortaçağ ortaça ğ kentlerinde anlatı anlatılan ocak başı başı efsanelerine göre Pireneler'e adı ad ını, bu dağ dağlarda on iki sı sınavı nav ından birini vermeye gelen Herakles, su perisi Piren'e olan aş a şkının an a nısına koymuş koymuş. Bugün bile Lombrives Mağ Ma ğarası arası'nda, bir tutam düş dü ş gücü ve birkaç Frank karşı kar şıllığında ığında Piren'in mezarı mezarı ile Herakles'in taş taş koltuğ koltuğunu görmek olası olası. Dağ Dağları ların Midi Pirene diye adlandı adland ırılan bölümü, zamanı zamanında kendi dili Oksitancayı Oksitancayı konuş konuşan ve kuzeyli baronları baronların egemenliğ egemenliğine, yani Paris'teki kralı kralın yasaları yasalarına 40 yı yıl süren kanlı kanlı "Kathar" savaş savaşları ları sonucu boyun eğ e ğen Oc(1) ülkesini içeriyor Oksitanya (Occitanie). Bugünkü Languedoc bölgesi olan Oksitanya'nı Oksitanya'n ın tarihsel baş ba şkenti Toulouse, günümüzde de Fransa'nı Fransa'nın en dinamik illerinden biri. Hemen tüm eski yapı yap ıları larının kiremit oluş olu şu nedeniyle "Pembe Kent" diye anı anılıyor. Airbus uçakları uçaklarının monte edildiğ edildiği, Ariane füzelerinin parçaları parçaları gibi uzay araçları araçlarının yanı yanı sıra, tıp ve sanayi alanı alanında kullanı kullanılan nükleer gereçlerin üretildiğ üretildiği, yüksek teknolojide baş ba şa güreş güreşen bir il merkezi. Kentin geliş geli şimini geriye doğ doğru izleyince bu yükseliş yükselişin öyle durup dururken olmadığı olmadığınn ı, Toulouse Kontluğ Kontluğu'nun ortaçağ ortaçağda da bölge ekonomisi ve kültürünün başı başınnı çektiğ çektiğini görüyoruz. Aynı Ayn ı gözlem, Oksitanya'nı Oksitanya'nın ikinci önemli kenti Montpellier için de geçerli. Çağ Çağdaş daş Montpellier mimarisi, tı tıp fakültesi ve kültür festivalleri ile dikkati çekiyorsa, yedi yüzyı yüzyıl önce de aynı aynı tıp fakültesi ve Arabı Arab ından Yahudisine yedi bucaktan gelen bilim adamları adamlarına ve sanatçı sanatçılara açı açık kapı kapıları larıyla yine çağı ça ğınnın önünde yer alı alıyormuş yormuş. On ikinci yüzyı yüzyılda Montpellier'den Toulouse'a uzanan bağ ba ğlarda yeş yeşermiş ermiş Kathar öncülerinin barış barış çağ çağrısı. Hepsi bağı bağıms msıız birer derebeylik olan kale kentler içinde, geceler boyu şarkı arkılarda söylenmiş söylenmiş, şiirlerde okunmuş okunmuş. Yandaş Yandaş bulmuş bulmuşlar bu senyörler arası arasında. Roma'dan kopup gelen emirle kuzeyli baronları baronlar ın iki yüz bin kiş ki şilik orduları orduları gemlerinden boş boşanı anınca üzerlerine,
12 önce bu derebeyi kalelerine sığı sığınm nmış ışlar. lar. Oc Ovası Ovası düş düşünce de, Pireneler'in dumanlı dumanlı tepelerindeki kartal yuvaları yuvalarına. Bölgenin senyörleri, bu yeni mezhebe gönül vermiş vermi ş. Gönül vermeyen derebeyi bile, halkı halk ımdı mdır diye kendi göğ gö ğsünü siper etmiş etmiş silah tutmayan bu barış barış yoldaş yoldaşları larına. Yarı Yarım yüzyı yüzyıl süren savaş savaş, bu derebeylerin, bağı ba ğıms msıız senyörlerin başı başınnı da Katharlarla birlikte yemiş yemiş. İlk BEZİ BEZİERS kalesi düş düşmüş müş, Kuzeyli baronları baronların at nalları nalları dibine.
İdam Karşıtlarının Kanı Tarihte ilk Kez Bir Temmuz Sabahı Aktı On ikinci yüzyı yüzyılda Oksitanya bölgesinde binlerce yandaş yandaş bulan Kathar dini, günümüz takvimiyle üçüncü yüzyı yüzyılda İranlı ranlı Manes'in yaydığı yaydığı Manikeizm öğ öğretisinden esinlenir. Yayı Yayıldığı ldığı coğ co ğrafi bölgelere göre bu kitapta zaman zaman Bogomilizm ve Patarinizm diye de anı anılan Katharizmin, "İ "İyi" ile "Kötü" dengesi üzerine kurulu bir Hı Hıristiyanlı ristiyanlık/Budizm sentezi olduğ olduğu söylenebilir. Manikeizmin kurucusu Mani (Farsça) ya da Manes (Yunanca), Selefki takvimine göre 8 Nisan 527'de, bizim evrensel takvime göre 14 Nisan 216'da doğ do ğmuş muştur. Türk kaynakları kaynakları doğ doğum yerini Mardin, Batı Bat ılı kaynakları kaynakları ise Bağ Bağdat yakı yakınları nlarındaki Ktesifon kenti olarak göstermektedir. Kuş Kuşkusuz gnostik mezheplerden etkilenmiş etkilenmiş, Orta Asya ve Hindistan'a "din yayı yayıc ı" olarak yolculuklar yapmış yapm ış,, Zerdüş Zerdü şt, Budist ya da Hı Hıristiyan ası asıllı llı binlerce mürit yetiş yetiştirmiş tirmiştir. İran'a döndükten sonra, tahminlere göre 274 ile 277 yı yılları lları arası arasında İran hükümdarı hükümdarı Şahpur Behram taraf ından kellesi kesilerek idam ettirilmiş ettirilmiştir. Cesedinin içi boş boşaltı altılıp derisi boş bo ş bağı bağırsak rsak gibi şişirilmiş irilmiş ve haftalarca rüzgârda dalgalanmaya bı b ırakı rakılmış lmışttır. Manikeizm, "İ "İyi" ile "Kötü"nün eş eşit karşı karşıtl tlığı ığı kuramı kuramına dayalı dayalı bir öğ öğretidir. Manikeizme göre şeytan, tanrı tanrının karşı karşıtt eşidir. İnsan bu kötü tanrı tanrı taraf ından yaratı yaratılmış lmışttır ve iyiliğ iyiliğe eriş erişip kendini aş aşabilmesi ancak bilim yoluyla olanaklı olanaklıdır. Hıristiyan bir temele, Zerdüş Zerdü şt ve Buda'dan alı alınmış nmış öğeler oturtulur. Yine İranlı ranlı bir düş dü şünür olan Zerdüş Zerdü şt (I.Ö. 628-551) taraf ından kurulan Mezdekilik dini, zaten düalist bir dindi. Manes de öğretisi Manikeizmde çatış çatışmaya maya dayalı dayalı iki ilke birlikteliğ birlikteliğini benimsemiş benimsemiştir: Işığı Işığınn simgelediğ simgelediği "iyi" ile karanlığı karanlığınn simgelediğ simgelediği ve maddeye eş eşit "Kötü"nün ilkeleri. Madde, aydı aydınlığı nlığına na girdiğ girdiği ışığa ışığa yükselmek istediğ istediği gün, iyi ile kötü ilkeleri arası aras ında zorlu bir savaş sava ş baş başlar. İyi'nin tanrı tanrısı, ilkel insanı insanı yaratı yaratır. Ancak ilkel insan karanlığı karanlığınn güçlerine yenik düş düşer ve maddenin tutsağı tutsağı olarak Kötü'nün saf ına geçer. Kötü tanrı tanrının kulları kullarından doğ do ğan insanlığı insanlığınn bağış bağışlanmas lanmasıı için gerçek bilgiye ulaş ulaşması ması, ancak bilim yoluyla mümkündür. Ruhunun kurtuluş kurtuluşu, bilgiyi aydı aydınlatı nlatıcı bir bilgeliğ bilgeliğe damı damıtmaktan geçmektedir. Bu düalist anlayış anlayış,, karşı karşıtt ilkelerin çatış çatışmas masıı -örneğ -örne ğin Çin'de Yin ve Yang olarak karşı kar şım mıza çıkar- Katharlarda da vardı vard ır. Çok daha sonraları sonralar ı Masonluk anlayışı anlayışında nda yer aldığı ald ığı biçimiyle, ışıkla ışıkla karanlığı karanlığın, n, bilgiyle cehaletin savaşı savaşı olarak, kendisi de Mason olan Mozart'a "Sihirli Flüt" operası operasını esinlemiş esinlemiştir. Manikeistler iki sı sınıfa ayrı ayrılır: Dinleyiciler ya da acemiler ve seçkinler. Bu sı s ınıflar kendi araları aralarında uyum içindeydi. Dinleri dua, oruç ve şarkı arkılardan oluş olu şan bir kültürdü. Katharları Katharlar ın düzeni de hemen hemen aynı aynıydı ydı. Manikeizm, tüm baskı baskılara karşı karşınn Iran dışı dışında nda İtalya'da, Galler ülkesinde, ispanya'da ve Kuzey Afrika'da yaygı yayg ınlaşı nlaşır. r. Daha sonra Aziz Agustin olarak anı anılacak genç Tunusluyu bile baş ba ştan çıkarmış karm ış,, ancak Augustin daha sonra bu dini d ini reddederek "Hı "Hıristiyan Aziz"liğ Aziz"liğini kurtarmış kurtarm ışttır.
13 Doğ Doğuda, 763 yı yılında bu dini kabul eden Bükü Han'ı Han' ın kağ kağanlığı anlığı sırası rasında Uygur Türklerinin resmi dini haline gelen Manikeizm, Orta Asya Türkleri ve Çin Türkistanı Türkistan ı'nda büyük etkinlik gösterdi ve yaygı yaygınlaş nlaştı. 1889 yı yılında Karakurum dolayları dolaylar ında bulunan sekizinci yüzyı yüzyıldan kalma Orhun Yazı Yazıtları tları, Türk dilinin en eski anı anıtıd ır. "Runi-form" denilen Türk harfleriyle Gültekin ve Bilge Kağ Kağan anı anısına mezar yazı yazıtları tlarından oluş olu şan bu anı anıt, Türklerin o dönemdeki dini yaş yaşamları amlarına ve (et yeme yasağı yasağı gibi) Manikeizm kökenli yaş ya şam kuralları kurallarına ait önemli bilgiler içermektedir. Türklerin İslamiyet'i (hayli geç) kabul etmeden önceki inançları inançlar ı, öncelikle Şamanist, daha sonra Budist, Hı Hıristiyan, Nasturi ve Manikeisttir. Kırgı rgızları zların saldı saldırıları ları sonucu 840'ta yok olan Uygur Krallığı Krall ığı'ndan 'ndan öteye Manikeizm, Çin Türkistanı Türkistanı'nda tutunmakla birlikte, Asya kı k ıtası tasının diğ diğer bölgelerinde ancak kabuk değ de ğiştirip çeş çeşitli mezhep adları adları altı altında varlığı varlığınnı sürdürebildi. Avrupa'da ise Bogomil, Patarin ya da Kathar Dini diye an ılan bir mezhep, Manikeizme dayalı dayalı bir Hı Hıristiyanlı ristiyanlık sentezi olarak Batı Batı Anadolu'dan İngiltere'ye dek onuncu yüzyı yüzy ıldan on beş beşinci yüzyı yüzyıla uzayan bir zaman kesitinde varlı varlık gösterdi. Balkanlar, İtalya, Şampanya, Flandra, Almanya, ingiltere, Fransa ile ispanya arası arasındaki Pirene bölgesine ve Katalonya'ya Katalonya'ya yayı yayıldı ldı. Kathar dinine kabul edilmek için, özgür seçimle karar verebilecek erginlik ya şına şına ulaş ulaşmanı man ın dışında ışında hiçbir koş ko şul ve zorunluluk gerekmiyor; dönemin etkili Katolik Kilisesinin, inananları inananlarına yüklediğ yüklediği tüm ödev ve gerekler yadsı yads ınıyordu. Katharizmi benimseyen inananlar, davranış davranış ve yaş yaşamları amlarında nası nasıl özgürlerse, din görevlileri gönüllüler de öylesine özveri, öylesine olağ olağanüstü irade gerektiren bir yaş ya şantı ant ı sürmek zorundaydı zorundaydılar. Vatandaş Vatandaş Kathar istediğ istediği gibi yer, içer, sevdiğ sevdiği kadı kadınla evlenip çocuk yaparken; kendilerine "kusursuz" ya da "iyi adamlar" adı adı verilen din görevlileri kesinlikle cinsellikten uzak, şiddete hiçbir koş koşul altı altında baş ba şvurmayan, "et yemez" kadı kad ın ve erkeklerdi. Kadı Kadın ve erkeklerdi diyoruz, çünkü Kathar dinini diğ diğer tüm tek tanrı tanrılı dinlerden ayı ayıran en büyük özelliklerden biri, tarihte ilk kez her iki cinsin eş eşit koş koşullarda din görevlisi olabilmeleriydi. Katharlarla Katolikler arası arasında (dövüş (dövü şmeden önce) düzenlenen tartış tartışma ma kurulları kurullarından birinde, aristokrat bir Kathar inançlı inançlısı olan Esclarmonde de Foix adlı adlı kadı kad ın, Papanı Papanın orta elçisinden: "Ananı "Ananızın örekesine dönün Madam, bu tartış tart ışmalar malar size göre değ de ğil!" azarı azarını işitmiş itmişti. Bugün bile kimi ülkelerde kadı kad ınlar, seçme hakkı hakkına sahip olsalar da büyük ölçüde politika d ışı bırakı rakılmaktadı lmaktadır. Oysa Kathar tarihinde, haçlı haçlı orduları ordularının komutanı komutanı Simon de Montfort'u kadı kad ın savaş savaşçılar öldürmüş öldürmüştür. Ölüm cezası cezasına karşı karşı olan Kathar öğ öğretisi, topluluk üyelerinden biri elini kana buladığı bulad ığında nda onu ömrünün geri kalanı kalanını "Kusursuz"luğ "Kusursuz"luğa adayarak geçirmeye mahkûm ediyordu. Öğ Ö ğretinin kuralları kurallarını ve koş koşulları ullarını kabul etmeyen ya da cayanlar, ellerini kolları kollar ını sallayarak topluluktan çı çıkabiliyorlardı kabiliyorlardı. Ne gariptir ki, kı kırk yıl boyunca her türlü baskı bask ı, şiddet ve işkenceye uğ u ğrayan bu mezhepten ayrı ayrılanlar parmakla sayı sayılacak kadar az oldu. Oksitanya halkı halkı uzun saçlı saçlı, yetersiz beslenme nedeniyle solgun yüzlü bu "kusursuzları "kusursuzlar ı" çok sevmiş sevmişti. Onlar ikiş ikişer kiş kişilik gruplar halinde Oksitanya'daki tüm şatoları atoları ve kaleleri bir bir dolaşı dolaşıpp büyük bir inançla, insanları insanlar ı doğ doğruluğ ruluğa ve sonsuz adalete davet ediyorlardı ediyorlardı. Yeni mezheple karşı karşıla laşştırıldığı ldığında, nda, Katolik Kilisesinin durumu utanç vericiydi. Roma'ya bağ ba ğlı Katolik papazları papazları, günah ve yasak zincirleriyle kuş ku şattı attıkları kları halka dönük görevlerini yerine getirmektense, halkı halkın cebinden aşı a şırd rdııkları kları paralarla zenginleş zenginleşip baskı baskı ve iktidar güçlerini artı artırmaktan baş başka bir şey düş düşünmüyorlardı ünmüyorlardı. Buna karşı kar şı olan Kathar mezhebi, Katolik Kilisesinin inananları inananlarına yüklediğ yüklediği tüm gerekleri toptan yadsı yadsıyıp, papazları papazları "günahkâr ve kirli" ilan etmiş etmişlerdi. Özel mülkiyeti, Katolik Kilisesine ödenen vergileri reddediş reddedişleri ve toplumun her sı sınıf ından yandaş yanda ş topladı toplad ıkları kları da düş düşünülecek olursa, Kathar öğ ö ğretisinin yalnı yalnız Katolik Kilisesine değ değil, tüm feodal düzene karşı kar şı bir tehdit oluş oluşturduğ turduğunu görmek zor değ de ğildi. Roma
14 Papalığı Papalığı,, varlığı varlığınnı savunmak üzere harekete geçti. 1207 yı yılında, Kathar mezhebine giren halkı halkına karşı karşı önlem almayı almayı reddeden Toulouse Kontu VI. Raimond, Katolik Kilisesi taraf ından aforoz edildi. Papa III. Innocent, Fransa Kralı Kralı'na bağ bağlı kuzeyli derebeylerini haçlı haçlı seferine çağı çağırarak rarak Oksitanya üstüne ordu gönderdi. Arnaud Amaury komutası komutas ındaki haçlı haçlılar, 12 Temmuz 1209'da Beziers Kalesi'ni kuş ku şattı attı. Beziers senyörleri ve halkı halkı, Katharları Katharları haçlı haçlı orduları ordularına teslim etmeyeceklerini bildirince, kente karşı kar şı "taş "taş taş taş üstünde bı bırakmayacak" bir saldı saldırı baş başlatı latıldı ldı. 22 Temmuz günü, Beziers kalesi düş dü ştü. Sağ Sağ kalan silahsı silahsız kent halkı halkı, Yahudisi, Katoliğ Katoliği ve Katharı Katharıyla çoluk çocuk katedrale sığı sığınd ndıı. Bu acı acıklı klı tablo karşı karşıssında boş boşuna kan akı akıtmak istemeyen kuzeyli senyörler, haçlı haçlı seferini yöneten Baş Başpapaz Arnaud Amaury'ye Tanrı Tanrının kulları kullarını "sapkı "sapkın" Katharlardan nası nasıl ayı ayıracakları racaklarını sorunca, baş ba şpapaz tarihe geçen o korkunç buyruğ buyruğunu verdi: "Hepsini öldürün, Tanrı Tanr ı kendi kulları kullarını ayı ayırır." Kana susayan bir tanrı tanrı uğruna Beziers kalesinde o gün, yirmi bin insan, Tanrı Tanr ının evine atlarla giren şövalyelerin kı kılıçları çları altı altında can verdi. Oksitanya'nı Oksitanya'n ın kırk yıl sürecek engizisyon dönemi, böylece baş ba şlamış lamış oluyordu.
Anadolu'dan İngiltere'ye Uzanan Tarihin îlk Mülkiyet Düşmanları Fransa'da Katharizm, italya'da Patarinizm, Balkanlar ve Makedonya'da Bogomilizm diye tanı tanınan, iyi ile Kötü'nün karşı kar şıtt güçlerine dayanan bu din; onuncu ile on be şinci yüzyı yüzyıllar arası arasında Batı Batı Anadolu'dan İngiltere'ye kadar yayı yayılır ve evrensel bir mesajı mesajın taşı taşıyyıcısıdır. Temeli Manes'in düalist din temeline dayalı dayalı olsa da, özgünlüğ özgünlü ğü, kaynağı kayna ğınnın sadece İran'dan çıkmış kmış olmadığı olmad ığınnı gösterir. Bu dinde, Basili ve Valerien'de rastlandığı rastland ığı gibi eski uygarlı uygarlıklarda yer alan sihirbaz felsefeleri bulunmaktadı bulunmaktad ır. Manikeizm ile Bogomilizm arası arasındaki devamlı devamlılık, Bizans imparatorluğ imparatorluğu dönemindeki Manes mezhebi üyeleri (Paulisyenler) sayesindedir. Manes mezhebi üyeleri, Maniekeizmin ana dalları dallarını şekillendiren doğ doğulu düalist bir tarikat oluş oluşturuyorlardı turuyorlardı. Üçüncü yüzyı yüzyılda Samsatlı Samsatlı Paul taraf ından kurulmuş kurulmu ş olan bu tarikat sekizinci yüzyı yüzyılda yeniden düzenlenmiş düzenlenmiştir. Öğ Öğretileri Maneikeizminkine benzerdir: resmi kiliseye muhalif olmak, üç kutsamayı kutsamay ı reddetmek (vaftiz, ökarist -Aş -Aşai Rabbani- ve evlilik), tapı tap ınaklara ve imgelere, özellikle de haça tapmaya karşı kar şı çıkmak. Bu mezhebin üyeleri Ahdiatik'i reddedip İsa'nı sa'nın öğretisini kabul ederler; bu dinde düalizm her türlü sihirbazlı sihirbazlık felsefesiyle iç içedir, bir bütündür ve böylelikle yumuş yumu şatı atılmış lmışttır. Hep kötü olarak yargı yarg ılanan yaradı yarad ılış, ış, karanlı karanlık bir tanrı tanr ının yapı yapıtıdır ve iyi tanrı tanrının katı katılımına kapı kapıları larını kapatmış kapatmışttır.
Manes mezhebi üyelerinin bir bölümü Ermeni olup Anadolu'da İmparatorluğ mparatorluğun doğ do ğu sınırları rlarında yaş ya şarlar ve dinlerini uzlaş uzla şmaz bir biçimde savunurlardı savunurlard ı; Ermeniler, Bizans Devleti'ne ciddi zorluklar çı çıkaran savaş savaşçı bir halktı halktı. Bizans Devleti'nin bu durumda baş başvurduğ vurduğu en etkili yol, halkları halklar ı oturdukları oturdukları bu bölgeden baş başka bir bölgeye aktarmaktı aktarmaktı: Örneğ Örneğin Slavları Slavları Anadolu'ya ve Ermenileri Balkanlar'a. Aynı Ayn ı şey Manes mezhebi üyelerinin başı başına na gelir. Bunlar sekizinci yüzyı yüzyılda V. Konstantin Kapronim taraf ından Doğ Do ğu Trakya sınırından, daha sonra onuncu yüzyı yüzyılda Ermeni ası asıllı llı önce general, 969 ile 976 yı yılları lları arası arasında imparator olan Jean Tzimisces taraf ından sürülürler. Balkanlar'daki Philippopolis, bugün Bulgaristan'daki Filibe kenti Manes mezhebi üyelerinin yeni yerleş yerleşim merkezi olur. Tzimisces, bu kentin yakı yakınları nlarına doğ do ğulu bir koloni kurmakla, doğ do ğu sı s ınırları rlarındaki baş ba ş edilmesi bu zor tarikatı tarikatı kalesinden ve kentinden uzaklaş uzaklaştırmış rm ış,, aynı aynı zamanda bu yeni bölgenin, kuzeyden gelen Iskitlerin saldı saldırıları larına karşı karşı iyi bir tampon bölge olması olmasını sağ sağlamış lamışttı.
15 Bogomil papazları papazlarının çabaları çabaları sayesinde Manikeizm beş be şinci yüzyı yüzyılda Bulgaristan'da yayı yayılmış lmış ve yeniden canlanmış canlanm ışttır. O yüzyı yüzyıl boyunca Bulgaristan sı sın ırları rlarının sürekli olarak değ değiştiğ tiğini hatı hatırlatmakta fayda vardı vard ır: Sekizinci yüzyı yüzyılın başı başında nda Dinyester'den Balkanlar'ı Balkanlar'ı geçerek Adriyatik Denizi'ne kadar uzanmaktaydı uzanmaktayd ı. Bu sı sınır, Bizansları Bizansların, daha sonra da Türklerin saldı saldırıları larının ardı ard ından 1878 yı yılına kadar geçerliliğ geçerliliğini sürdürmüş sürdürmü ştür. • Bogomilizmin ortaya çıktığı ktığı ilk bölge ya Alaş Alaşehir ya da Filibe'dir. Bulgaristan'dan Anadolu'ya mı m ı, yoksa Alaş Alaşehir'den Filibe'ye mi yayı yayıldığı ldığı tam olarak bilinmemektedir. Tarihi verilerde, Bogomil papazları papazlarının bu yeni inancı inanc ı Balkanlar'da 950'den sonra yaydığı yayd ığı belirtilmektedir. Yunanca Theophil (Latince Amadeus), yani "Tanrı "Tanrı dostu" anlamı anlamına gelen Bogomil adı ad ı, bu yeni inançtan ilk söz eden papazı papazın adı adı m ıydı ydı, yoksa "Tanrı "Tanrının Dostları Dostları" Kilisesi'nin liderine verilen takma ad mı m ıydı ydı, tam olarak bilemiyoruz. Ekonomik ve toplumsal koş ko şullar Bulgaristan'da Bogomil öğ ö ğretisinin yayı yayılması lmasına elveriş elverişliydi. Çoğ Çoğunlukla asiller ve yüksek din adamları adamları taraf ından sömürülen çiftçi sı s ınıf ı, lükse ve kendilerini yöneten üst tabakaları tabakaların ahlaksı ahlaksızlı zlıkları klarına ve ayrı ayr ıcalı calıkları klarına baş başkaldı kaldırıyordu. Bogomil dinine girenler kı k ısa sürede, inançları inançlarının temel ilkelerini unutur ve inananlar arası aras ında iki grup oluş olu şur: Bir tarafta kuramcı kuramc ılar, öbür tarafta genelde dinlerine sadı sad ık olmayan müritler. İlk grup, daha sert bir yaş ya şam sürmek için Kiliseyi terk etmiş etmiş papazlardan oluş olu şuyordu. Sefalet ve tövbe etme arzusu, onları onlar ı daha zor ve çileli bir yaş ya şam sürmeye itiyordu. Din kuramcı kuramc ıları ları olarak, uzay ve ahret bilimlerini içeren bir öğ ö ğreti öne sürüyorlardı sürüyorlard ı. Az sayı sayıda olan bu kiş kişiler asla çalış çalışmazlar mazlar ve müritlerinin yanı yan ında yaş yaşarlardı arlardı. Derin bir aş a şkla verdikleri vaazları vaazlarıyla, taraftar bulmakta zorlanmı zorlanmıyorlardı yorlardı. Tartışı Tartışılmaz lmaz törelere sahip olan bu kusursuzları kusursuzlar ın dışında, ışında, dini ilkelerden ekonomik hak davaları davalar ıyla ilgilenen dinleyiciler ya da basit müritler de vardı vard ı. Yaş Yaşamları amları sıkı ve sert değ değildi ve bu düzensizlikleri yüzünden düş dü şmanları manları taraf ından yargı yargılanı lanıyorlardı yorlardı. "Sapkı "Sapkınlar" diye nitelendirdikleri ve Bogomillere karşı kar şı olan Tornova din bilginleri meclisi 1211 'de bu konuya dikkat çekmiş çekmiştir. Kusursuzlar, kendilerini korumak için bile olsa kan akı akıtmasalar da, Bogomil müritleri zalim gördükleri kiş kişileri İyi'den ayı ayırmak için çekinmeden öldürüyorlardı öldürüyorlard ı. Geçici iktidar taraf ından desteklenen kilise ise, sapkı sapkın olduğ oldu ğunu düş düşündüğ ündü ğü kiş kişileri öldürtüyordu. Bogomiller beş be ş yüzyı yüzyıl boyunca varlı varlıkları klarını sürdürmüş sürdürmüşlerdir. Sekizinci yüzyı yüzyılda kı kısa bir bağı bağıms msıızlı zlık döneminden sonra, Bulgar halkı halk ı Bizans saltanatı saltanatı altı altına girer ve bu durum Bogomillerin yararı yarar ına olur. Bogomiller dönem dönem kiliseye ve yabancı yabanc ı hâkimiyetlere baş başkaldı kald ırırlar. Bogomil dini Bulgaristan'dan Batı Bat ı Makedonya'ya,Mora Yarı Yarımadası madası'na, Peleponez'e, Atos Dağ Dağları ları'na, Dalmaçya'ya, Bosna'ya, Hersek'e ve Ege Bölgesi'ne yayı yayılır (o dönemde Yunan olan); Konstantinopolis'e, Rusya'ya, İtalya'dan geçerek Batı Batı Avrupa'ya kadar sı sızar. Batı Batı Avrupa'da bu doğ do ğulu düalist din değ de ğişik adlarla anı anılır: İtalya'da "Patarin", Almanya'da "Kathari", Fransa'da "Poblikan" ya da "Albigeois" vs. Yedinci yüzyı yüzyılda Bosna hükümdarı hükümdar ı Kulin (Voyvoda) Bogomilizmi resmi din ilan eder. Papa taraf ında baş ba şlatı latılan ve Macaristan kralı kralı taraf ından yönetilen haçlı haçlı seferleri bile, Katolik kilise taraf ından dış dışlanm lanmış ış bu yeni dini söndürmeye yetmemiş yetmemiştir. Bosna'da Bogomillere Gazari(2) adı adı verilmiş verilmiştir. Balkanlar'da ve Da lmaçya'da lmaçya'da Bogomil dini, 1481'de Türklerin geliş geli şinden sonra tamamen yok olur. Katharları Katharlar ın daha önceden bölge halkları halklar ının Hıristiyanlı ristiyanlık inançları inançlarını sarsmış sarsmış olması olması (bir bakı bakıma), Osmanlı Osmanlıları ların yeni bir bölgede yeni bir dini ( İslam) fazla zorlanmadan yaydı yayd ıkları klarını açı açıklar. Bosna'da kentlilerin ve ova halkı halk ının Bogomil dinini genel olarak kabul ettikleri ve sonra da İslam'a(3) döndükleri söylenir. Oysa dağ da ğda yaş yaşayanlar Hıristiyan dinine bağ bağlı kalı kalırlar. Bunlar, bugün Bosna'daki Sı S ırplardı rplardır. Bogomilizm her iki din yönünde iş işlemiş lemiş ve çoğ çoğunlukla derviş dervişler taraf ından yönetilen tarikatlar sayesinde zorla yaymaya çalışı çalışılan lan İslam dinini iki yüzyı yüzyıl boyunca hareketlendirmiş hareketlendirmi şlerdir. Sûfî ya da Şii ve İsmailiye tarikatları tarikatlarına bağ bağlı olan (Kutsal yazı yazıtları tların gizemini araş araştıran) Batı Batıniler gibi çeş çe şitli Müslüman tarikatlar; Balkanlar ve Makedonya'daki halkları halklar ı, on ikinci yüzyı yüzyılın ikinci yarı yarısında bölgeye yerleş yerle şen Sarı Sarı Saltuk'un öğ öğretisi ile kendilerine çekmeyi baş ba şarı arıyordu
16 (bundan daha sonra yeniden söz edeceğ edece ğiz). Şeyh Bedreddin sığı sığınmak nmak için Deliorman'a geldiğ geldiğinde, bu mezheplerin öğ ö ğretisi kolektif bellekte yerini almış almışttı bile: Bütün bunlar, Müslüman ülkelerde durdukları durduklar ı temel dogmalardaki kara deliğ deliğin boyutunu göstermektedir. Şeyh Bedreddin mezhebi ise; adı ad ına ister Bogomilizm, ister Katharizm densin; özel mülkiyete karşı karşı çıkan, cennet ve cehenneme inanmayan, çalış çal ışmayana mayana ekmek vermeyen ve köleliğ köleli ğialaş alaşağı eden yerleş yerle şik düzenlere aykı ayk ırı bu ö ğretinin sonuncu halkası halkasıdır; evrimidir. Bedreddin, Kathar ya da Bogomil öğ ö ğretilerinin Manikeizm ve Hı Hıristiyanlı ristiyanlık yorumları yorumlarından kaynaklanan safça yanları yanlarını atı atıp, ekonomi ve özgürlük eş e şitliğ itliğine dayalı dayalı temelinden yola çı çıkarak, öğ ö ğretiye kendi geliş geliştirdiğ tirdiği bir yorum getirmiş getirmiş; dinsel bir biçim vermiş vermiştir. İnsanları nsanların kardeş kardeşliğ liği ve payları payların eşitliğ itliği üzerine yazı yaz ılmış lmış bir senfoninin, Batı Batı Avrupa Hıristiyan kökenli bir orkestra şefi; Doğ Doğu Avrupa'da ise Müslümanlı Müslümanlıktan gelen bir maestronun yönetiminde icrası icrasıdır bu. Yorumlar değ de ğişik, ama partisyon aynı ayn ıdır. Aynı Aynı hoş hoşgörüsüzlük ve tutuculuk duvarı duvarına çarpı çarpıp parçalanmış parçalanmışlard lardıır.
Şeyh Bedreddin'in "Tanrının Dostları" Mezhebine Coğrafi İzdü şümü Bedreddin öğ öğretisinin Kathar-Bogomil öğ öğretisi ile iç içe olması olması, her şeyden önce coğ coğrafi bir gerçektir. Doğ Doğduğ duğu, geliş geliştiğ tiği ve etkin olduğ olduğu yerlere bakmak yeterlidir. Ası Asıl adı adıyla Simavna kadı kadısı oğlu Şeyh Bedreddin, bazı baz ı kaynaklara göre 1358'de, baş ba şka kaynaklara göre de 1365 ya da 1371'de, Bulgaristan'da Yambol-Stara Zagora-Kazanl ık hattı hattı üzerinde ve o tarihte Türklerin egemenliğ egemenli ğine yeni girmiş girmiş olan Semaven kentinde doğ doğmuş muştur. 1350-1370 yı yılları llarından itibaren Anadolu'nun büyük kı k ısmı smını fetheden Türkler, Çanakkale Boğ Boğazı azı'nı 'nı geçmiş geçmiş ve Balkanlar'in bu bölgesini ele geçirmiş geçirmişlerdi; İstanbul 1453'e kadar bir yüzyı yüzyıl daha direnmiş direnmiştir. Semaven, onuncu yüzyı yüzyıldan beri Bogomilizmin etkin olduğ oldu ğu bölgenin merkezindedir. Ama Kathar-Bogomil dini üzerine araş ara ştırmalar yapan Batı Batılı tarihçilerin Bedreddin'le olan bağ ba ğlantı lantıyı gözden kaçı kaçırmaları rmalarının birinci sebebi, çoğ ço ğu Batı Batılı kaynaklarda(4) (örneğ (örne ğin Joseph von Hammer'in belirttiğ belirttiği gibi) Bedreddin'in doğ do ğum yerinin Semaven değ değil, Kütahya yakı yakınları nlarındaki Simav kenti olarak belirtmesidir. Tarih boyunca, Türk ve Avrupa coğ co ğrafi yerlerinin isimlerini hatası hatasız olarak çevirmek zor olmuş olmu ştur. Bulgar kenti Plovdiv, Türkçe'de Filibe, Yunanca'da ise Philippopolis'tir; Türkiye'deki Edirne kenti, Fransı Fransızca'da Adrianople, Yunanca'da Hadrianpolis'tir; aynı ayn ı şekilde Balkanlar'ı Balkanlar'ın en küçük köylerinin adları adları birbirinden farklı farklıdır. Katharları Katharları derinlemesine inceleyen batı batılı bilginler, incelemelerine yirminci yüzyı yüzyılda baş başladı ladıkları kları gibi Türkçe de bilmiyorlardı bilmiyorlard ı. Eski Türkçe bilenler ise, Osmanlı Osmanlı'nı 'nın tarihi olayları olaylarından çok, mali kayı kayıtları tlarını incelemiş incelemişlerdi,(5) bu nedenle Şeyh Bedreddin asla uluslararası uluslararası bir düzeyde inceleme konusu konusu olamamış olamam ışttır. Osmanlı Osmanlılar, Simav'ı Simav'ı 1381'de ele geçirir, yani Bedreddin'in doğ do ğumundan önce. Bedreddin (ölüm yı yılı ya 1417 ya da 1420'dir) bu durumda kı k ırk yaşı ya şından ndan önce vefat eder. Aynı Aynı şekilde 1395 yı yılına doğ do ğru Mı Mısır'da ders verdiğ verdiği, 1403'e doğ do ğru Tebriz'de Timurlenk'le uzun görüş görü şmeler yaptığı yaptığı ve 1410'a doğ do ğru da yüksek askeri hâkim (Kazasker) olduğ oldu ğu bilinmektedir. Bu yüzden Türk geleneklerine göre 1358'e doğ do ğru Semaven'de doğ do ğmuş muş olması olması daha gerçekçidir. Semaven, Edirne'den üç yı yıl önce, yani 1360'ta ele geçirilmiş geçirilmiştir. 1246 ile 1261 arası arasında hüküm süren ve 1278'de ölen Selçuklu hükümdarı hükümdar ı II. Izzeddin Keykuvas'ı Keykuvas'ın torununun torunu ve Bedreddin'in babası babası İsrail, Semaven Kalesi'ni ele geçiren ordunun komutanı komutan ıydı ydı ve kuş ku şatmadan sonra bu kentin kadı kadısı ilan edilmiş edilmişti. Eş Eşi, Semaven'in Bizanslı Bizanslı hükümdarı hükümdarının kı kızı ve bir Yunan soylusu olan Melek Hanı Hanım, sonradan Müslüman olmuş olmuştur (Melek'in, Yunanca adı ad ının çevirisi olduğ olduğunu varsayarak, bu hanı hanımın gerçek adı adı, aynı ayn ı anlama gelen Angelika olabilir). Bedreddin bu durumda, zamanı zamanın Osmanlı Osmanlı baş başkenti Edirne'de ve Konya'da en usta hocalardan ders alarak eğitimini sürdürür. Kuş Ku şkusuz, araş araştırmamı rmamızın amacı amacı, aynı aynı bölgede bulunan ve Bedreddin'in
17 öğretisiyle, farklı farklı gibi görünen önceki inançlar arası aras ındaki bağı ba ğı araş araştırmaktı rmaktır. Bedreddin Simav'da doğ doğmuş muş olsa bile, burası burası da Bogomilizmin eski merkezlerinden biri olan Alaş Ala şehir'e sadece 100 km uzaklığı uzaklığındad ndadıır. Şeyh Bedreddin'le Kathar-Bogomil dininin bağ ba ğlantı lantısı elbette doğ doğum yeriyle sı sınırlı rlı kalmı kalm ıyor. Bedreddin'in babası babası israil, oğ oğluna iyi bir eğ eğitim vermeye çabalayan aydı aydın bir kiş kişiydi. Edirne ve Konya'dan sonra, eğ e ğitimini daha da geliş geliştirmek için Bedreddin'i Mı M ısır'a, Mekke'ye ve Suriye'ye gönderir. Bedreddin öğ ö ğrenim gezisinin bitiminde Anadolu'dan geçer, Van ve Bitlis'e uğrar. Yolculukları Yolculukları sırası rasında, tutsaklığı tutsaklığında nda ölen Sultan I. Beyazı Beyaz ıt'ı t'ı 1402'de Ankara'da yenen ve oraya kadar bütün Anadolu'yu ele geçirmiş geçirmi ş bulunan Timurlenk'le Tebriz'de görüş görü şmüş müştür. Bedreddin, Selçuklular döneminde Anadolu'da uzun süre kalan düş dü şünür Muhiddin al-Arabi (d. 1165 İspanya-Ö.1240 Şam) taraf ından da etkilenmiş etkilenmiştir. Bedreddin'in gezmiş gezmiş olduğ olduğu bu doğ doğu toprakları topraklarında, birkaç yüzyı yüzyıl önce Manikeizm yeş yeşermiş ermişti. Bu dinin peygamberi Manes, kendileri asla yazmamış yazmamış olan diğ diğer peygamberlerin aksine (Musa, Isa, Muhammet gibi), geçtiğ geçtiği bütün yerlerde yazı yaz ılı yapı yapıtları tlarını bırakmış rakmışttır. Manes, kendisinden sonra gelen ve yazan birçok düş dü şünür kuş kuşağın ğının temel olarak kullandığı kulland ığı bilgilerin kaynağı kayna ğıddır. Şeyh'in oralarda Manes'in öğ öğretilerini incelemeye gittiğ gittiğini iddia etmiyoruz; ama Arap düş dü şünürlerin eski öğretileri incelediğ incelediğini biliyoruz. Onlar sayesinde Antik Yunan felsefesi (Aristo'nun öğ ö ğretisi vb.) günümüze dek yaş ya şayabilmiş ayabilmiştir. Şeyh Bedreddin'in turistik olmaktan çok, entelektüel olan gezisi sı sırası rasında, Kathar-Bogomil dininin temeli olan Manes öğ ö ğretisinden haberdar olmaması olmaması ya da bu öğ ö ğretiden doğ do ğrudan etkilenmemiş etkilenmemiş olması olması mümkün değ de ğildir. Üstelik o dönemde, bu doğ doğu ülkelerinde Manes'ten ve İslam'dan, sonra İsmailiye mensupları mensupları ve Hasan el-Sabah'ı el-Sabah'ın Batı Batınileri gibi, ruhi açı açıdan hareketli birçok Müslüman tarikatı tarikatın düş düşünce akı akımları mları, Anadolu'dan Balkanlar'a yayı yayılmaktaydı lmaktaydı.
Kazaskerlikten Darağacına, "Duvarsız ve S ınırsız Bir Kardeş Sofrası" İçin Bedreddin Ortadoğ Ortado ğu'dan Kahire'ye döndükten üç ay sonra, öğ ö ğrencisi olduğ olduğu Ahlatlı Ahlatlı Şeyh, müritlerini ve tekkesini ona bı b ırakarak ölür. Şeyh Bedreddin'in bu mirasta gözü yoktur. Timur'un Osmanlı Osmanlı saltanatı saltanatını sallaması sallamasından doğ do ğan karışı karışıkl klıık ve Batı Batı Anadolu'da esmeye baş başlayan "beylik" hesaplaş hesapla şmaları malarından yararlanarak, aklı aklının süzgecinden geçirdiğ geçirdiği öğretisini yayma zamanı zamanının geldiğ geldiğine inanmaktadı inanmaktadır. Mısır'dan ayrı ayr ılır, önce Konya'ya oradan Ege Bölgesi'ne geçerek buralarda gizli bir nabı nab ız yoklaması yoklaması yapar. Kathar-Bogomil mezhebinin tutunduğ tutunduğu bu topraklarda, iki-üç yüzyı yüzyıllı llık bir ara ile Bedreddin'in kendi geliş geli ştirdiğ tirdiği öğ öğreti için uygun zemin bulduğ buldu ğu kesin. Zaten Bedreddin öyküsünün devamı devam ı ve sonu da Ege Bölgesi ile sıkı sıkıya bağ bağlı. Ege yöresinde baş ba şarı arılı olacağı olacağına na inanç getiren Şeyh Bedreddin, İzmir'den Edirne'ye geçer ve Yıldı ldırım Beyazı Beyazıt'ı t'ın oğulları ullarından Musa Çelebi taraf ından kazaskerliğ kazaskerliğe atanı atanır. Kazaskerlik yaptığı yaptığı süre içerisinde, Musa Çelebi hükümetinin, daha do ğrusu tüm Osmanlı Osmanlı'nı 'nın Timur yüzünden içine düş dü ştüğ tüğü siyasal bunalı bunalımdan yararlanarak yandaş yanda şları larını örgütlemek ve öğretisini yaymakta epeyce baş başarı arılı olur. Fakat Yı Yıldı ldırım'ı m'ın küçük oğ o ğlu Mehmet Çelebi, Edirne hükümetini ele geçirince Bedreddin'in gizli devrim haz ırlı rlıkları klarını fark eder ve Şeyhi İznik'e sürer. Çok geçmeden, Bedreddin kazasker iken kâhyalığı kâhyal ığınnı yapan Börklüce Mustafa İzmir yöresinde; Torlak Hokmal ya da Hubbeddin Kemâl adlı adl ı yandaşı yanda şı ile Manisa dolayları dolaylarında devrim bayrağı bayra ğınnı açar ve birlikte baş ba şkaldı kaldırır. Bursa, Aydı Aydın ve Alaş Alaşehir'den binlerce insan, Torlak Kemâl'in ve halkı halkın Dedesultan adı ad ını verdiğ verdiği Börklüce Mustafa'nı Mustafa'nın başı başına na toplanı toplanır. Yeni mezhebin inananları inananları arası arasında Sakı Sakız Adası Adası'nı 'nın keş ke şişleri bile vardı vard ır! (6) Müslüman olmayan halkı halkın Bedreddin mezhebine bunca rağ ra ğbetini, iki devrim liderinden Torlak Kemâl'in Yahudi ası asıllı llı oluş oluşuna; öğ öğretinin Ege bölgesinde bu denli çabuk
18 tutunmanı tutunmanısıysa; 1379 yı yılına değ değin Türk beyliklerinin ortası ortasında Bizans'a bağ ba ğlı bir toprak parçası parçası olarak direnen Alaş Alaşehir'den (Philadelphia) yayı yayılan Kathar öğ öğretisinin etkisine bağ bağlamamak, her şeyden önce bilimsel devamlı devamlılığa ığa aykı aykırı.
Sarı Saltuk ile Bedreddin Çevresinde Bir Dinler Mozaiği Şeyh Bedreddin'in kendi mezhebini yaymaya baş ba şladı ladıktan sonra edindiğ edindiği her yer, eski KatharBogomil bölgeleri. Ege'de baş ba ş gösteren iki ayaklanmanı ayaklanmanın ardı ard ından kendisi de iznik'teki sürgünden kaçı kaçıyor ve nereye sığı sığınnıyor? Eflak üstünden Zagra, Silistre ve Deliorman'a. Neye güvenerek? Bölgenin kendisinden önceki geleneğ gelene ğine, merkezi otoriteye bağ ba ğlı dinlere karşı karşı sürekli bir seçenek arayışı arayışına. na. Bedreddin, Balkanlar'da yeni bir Sarı Sar ı Saltuk olabileceğ olabileceği umudunu taşı taşımakta. makta. Kathar-Bogomil sarsı sarsıntı ntısının İslam'da yaş yaşanan boyutları boyutlarından, Batı Batınilik mezhebinin varlığı varlığı da ayrı ayrı bir kolaylı kolaylık kendisi için. Üstelik, o bölgeyi tanı tanıyor, bölge de onu tanı tanıyor. Şeyh Bedreddin, İzzeddin Keykuvas'ı Keykuvas'ın soyundan geliyor. Torununun torunu. Bir önceki yüzyı yüzyılda, Moğ Moğol saldı saldırıları ları ve Selçuklu aş aşiretleri arası arasındaki iç çatış çatışmalar malar yüzünden zora düş dü şen Selçuklu Sultanı Sultanı İkinci izzeddin Keykuvas, Bizans'a sığı s ığınd ndıı. Tam olarak, Bizans imparatoru VII. Mikhael Palaiologos haçlı haçlı orduları ordular ı taraf ından talan edilen Konstantinopolis'i 1263 yı yılında geri aldı ald ıktan sonra. Sultanları Sultanlarını izleyen kimi Selçuklu ve Türk kökenliler de Bizans'a göçer, Bizans İmparatorunun izniyle, zamanı zamanın "no man's land"i olarak kabul edilen, Bulgaristan'daki Deliorman (Dobruca) bölgesine yerleş yerle şirler. Çünkü VII. Palaiologos, askeri güçsüzlüğ güçsüzlüğüne rağ rağmen etkin bir diplomasi politikası politikası izliyor, Cengiz Han'ı Han'ın halefleri Moğ Moğollarla Selçuklu Türkleri arası arasında denge unsuru olmaya çalışı çalışıyordu. yordu. 1258 yı yılında, evlilik dışı kız ı Marya'yı Marya'yı Moğ Moğol Kralı Kralı Hülagü'ye gelin göndermiş göndermişti. Ancak Hülagü gelin adayı adayının yolculuğ yolculuğu sırası rasında ölünce Marya, Hülagü'nün oğ o ğlu, sonradan Hı Hıristiyanlığı ristiyanlığı kabul eden Abaga ile evlendi. Çünkü Hülagü'nün kendisi de Müslüman de ğil, Şamanistti. Askerleri arası arasında da çok sayı sayıda Nasturi Hı Hıristiyan Türk vardı vardı. Abaga'nı Abaga'nın ölümünden sonra İstanbul'a geri dönen Marya, Fener Patrikhanesi yakı yak ınları nlarında, bugün adı ad ını taşı taşıyan yan küçük bir kiliseyi tamir ettirdi. Moğ Moğol Azize Marya Kilisesi, İstanbul'un 1453 yı yılındaki fethi sı sırası rasında çok kanlı kanlı sahnelere tanı tanık olduğ oldu ğu için Türkler taraf ından Kanlı Kanlı Kilise lakabı lakabıyla anı anılmaktadı lmaktadır, İstanbul'un Bizans döneminden beri kapı kap ıları larını kapatmamış kapatmam ış,, dinsel etkinliğ etkinliğini kesintisiz sürdüren tek kilisesidir. 1300 yı yılında ölen Sarı Sarı Saltuk Baba, Arap tarihçi Ibn-i Batuta'ya göre İzzeddin Keykuvas döneminde bir grup Anadolu derviş dervi şini Deliorman'a götüren ve onlarla birlikte Dobruca'ya yerleş yerle şen siyasal bir rehber, efsanevi bir Sûfîydi. İbn-i Sina gibi bir Buhara Türk'ü olan Sarı Sar ı Saltuk'un ası asıl adı ad ı Mehmet Buhari'ydi. Kendisi gibi Asya'dan gelerek Anadolu'da öğ ö ğretisini yayan Hacı Hacı Bektaş Bekta şi Veli'nin çağ çağdaşı da şı sayı sayılır. Sarı Sarı Saltuk lakabı lakabı, "soluk tenli çilekeş çileke ş" anlamı anlamına gelmektedir. Bu ermiş ermiş kiş kişi, İslamiyet'i Balkanlar'a taşı taşım mışt ıştır. Türklerin toplumsal belleğ belleğinde Sarı Sarı Saltuk Hareketi, kendisi öldükten yüzyı yüzyıllar sonra yazı yazılan "Saltuknameler"le yer almış almışttır. Bu "nameler"in biri 1421 ile 1451 arası arasında Yazı Yazıcıoğlu Ali taraf ından kaleme alı alınanı nanıdır. Selçukname ya da Oğ O ğuzname olarak bilinir. İkincisi 1480'de Ebu'l Hayr-i Rumi; üçüncüsü ise IV. Mehmet'in hükümdarlığı hükümdarl ığı sırası rasında 1659'da idam edilen, "Topal" lakaplı lakaplı Kaptan Kemal Paş Paşa taraf ından yazı yaz ılmış lmışttır. Köstence'nin kuzeyindeki Baba Dağı Da ğı,, Sarı Sarı Saltuk'un mezar yeri olarak olarak bilinmektedir. 1538'de 1538'de Kanuni Sultan Süleyman, Sarı Sarı Saltuk'un mezarı mezarını ziyaret etmiş etmiştir. Ancak Balkanlar'da birden fazla bölge, Sarı Sarı Saltuk'un mezarı mezarına sahip oldukları olduklarını iddia ediyorlar. Çünkü Sarı Sar ı Saltuk'un kendisi, İslamiyet'i yaymak için pek çok yerde mezarı mezar ı olsun istemiş istemiştir. Balkanlar'da altı altı-yedi mezarı mezarı vardı vardır; Edirne ve Babaeski'de birer türbe bulunmaktad ır. Büyük gezgin Evliya Çelebi (d.1611-0.1682) bile Patras yakı yakınları nlarında bir Saltuk türbesinden söz etmektedir. Sarı Sarı Saltuk'un
19 öyküsü öylesine gizemli bir efsanedir ki, bu türbelerden bazı baz ıları ları hem Müslümanlar, hem de Hıristiyanlar taraf ından ziyaret ve kutsal kabul edilir. Zaten bugün bile bölgede İzzeddin Keykuvas yandaş yandaşları larının soyundan gelenler yaş ya şamakta; Deliorman, Romanya, Bulgaristan, Moldavya-Besarabya ve Ukrayna'da, Hı Hıristiyan dinini kabul eden ve Türkçe konuş konu şan bu insanlar topluluğ topluluğuna Keykuvas adı adından gelen Gagavuz Türkleri denilmektedir. de nilmektedir. Bütün bu ayrı ayr ıntı ntılar, halkları halkların ve dinlerin ne denli birbirine karış kar ışttığın ığını göstermek bakı bakımından önemlidir. Osmanlı Osmanlı İmparatorluğ mparatorluğu zamanı zamanında, tebaanı tebaanın ezici çoğ çoğunluğ unluğu Hı Hıristiyanlardan oluş oluşuyordu. Bu durum 1877'de baş ba şlayan ve imparatorluk toprakları topraklar ını epeyce küçülten Türk-Rus Savaşı Savaşı'na 'na kadar sürdü. İzzeddin Keykuvas'ı Keykuvas'ın soyundan Simavne Kadı Kad ısı Bedreddin'in Nâzı Nâz ım Hikmet'in benzersiz kalemiyle ölümsüzleş ölümsüzleşen sonunu hepimiz biliyoruz: Dedesultan Börklüce Mustafa ve yandaş yanda şları ları, Karaburun'da (İ ( İzmir) Çelebi Sultan Mehmet'in ordusu taraf ından ezilir. Şehzade Murat ise önce Manisa'da Torlak Kemâl'in güçlerini yok eder, ardı ardından Rumeli'ye geçerek Şeyh Bedreddin'i vurur. Beyazı Beyazıt Paş Paşa taraf ından yakalanarak Güneydoğ Güneydoğu Makedonya'daki Serez kasabası kasabasına getirilen Bedreddin'i bir ulema kurulu yargı yarg ılar. Mevlâna Haydar Acemi'nin "Malı "Malı haram, kanı kanı helaldir!" fetvası fetvasıyla Serez Çarşı Çarşıssı'nda ası asılır. İnsanlı nsanlık tarihi, İranlı ranlı Manes'in 216 yı yılının 14 Nisan günü dünyaya geldiğ geldi ğini kesinlikle bilirken, bizim en ilginç tarihi kiş kişilerimizden Şeyh Bedreddin'in doğ do ğum ve ölüm tarihlerini belirlemekte bı bırakı rakın gün ve ay hesabı hesab ını, yılları lları bile tam ve tek olarak ortaya koyamamamı koyamamam ız, Osmanlı Osmanlı Devleti'nin tarihsel belgeselliğ belgeselliği açı açısından acı acınacak bir durumdur; bu devletin arş arşivlerinde bile hangi olayı olayı kesin çizgileriyle yansı yansıtabileceğ tabileceği sorusunu akla getirmekte get irmektedir. dir. Hangi doğ doğum ve ölüm tarihi doğ do ğru olursa olsun, gerçek; Şeyh Bedreddin'in sakalı sakalını fazla ağartmaya zaman bulamadan, düzeltmek için yola çı ç ıktığı ktığı dünyamı dünyamızdan yaş yaşlanamadan ayrı ayrıldığı ldığı.. Şeyh Bedreddin'in Kathar-Bogomil öğ ö ğretisinin bir evrimi olduğ oldu ğunu görmek, mezhebini yaydığı yayd ığı ve can verdiğ verdiği yerlerin ortaklığı ortaklığı kadar, her iki akı akım ın öne sürdüğ sürdüğü ve baş baş koyduğ koydu ğu inanç-düş inanç-düşünce aynası aynasında da olası olası, iki mezhep arası arasındaki sosyolojik köprüyü burada tüm ayrı ayrıntı ntıları larıyla ortaya koymak hem sı s ıkıcı olur, hem de bizim haddimiz değ de ğil. Ama kuş kuşbakışı bakışı bir karşı karşıla laşştırma yapacak olursak: Her iki din de özel mülkiyete karşı kar şıyd ydıı ve doğ doğanı anın işlenmesiyle elde edilen tüm zenginliğ zenginliğin eşit olarak paylaşı payla şım mını savunuyordu. Ekmek, bir emek ürünüydü ve eme ğe gücüyle katkı katkıda bulunmayan, soylu da olsa ekmekten pay alamazdı alamazd ı. Bedreddin; düş düşünce ve inanç doğ do ğanı anın kendi içindeki dengenin bir sonucudur, zora koş ko şulamaz, diyordu. Katharlar da aynı ayn ı kanı kanıdaydı daydı ve çocukları çocukların ergenlik çağı ça ğına na gelip kendi özgür iradeleriyle bir inanca gönül verinceye dek, herhangi bir dinden sayı sayılmaları lmalarını kabul etmiyordu. Cennete, cehenneme her iki din de inanmı inanmıyor; kı kıyamet, son yargı yargı gibi korkutmacaları korkutmacaları safsata diye niteliyor; insanı insanın öldükten sonra yeniden dirileceğ dirilece ği inancı inancını da dışl ışlıyorlardı yorlardı. Ve gerek Bedreddin mezhebi, gerekse Kathar öğ öğretisi, bilime dayanmayan tüm din hegemonyaları hegemonyalar ına karşı karşı çıktı ktıkları kları gibi, din adamları adamlarının toplum üzerinde kurdukları kurduklar ı otoriteden devlet egemenliğ egemenliğine değ değin halka tepeden inme kurallarla baskı baskı yapan ve koş koşul koyan merkezi kurumlan reddediyorlardı reddediyorlardı.
20 Katharları Katharların iyi ve kötünün eş eşit karşı karşıtl tlığı ığına na dönük, Manes kaynaklı kaynaklı çifte dünya görüş görü şlerini ve bedene tutuklu olan ruh anlayış anlay ışlar larıını ölçüye vuracak olursak, Şeyh Bedreddin'in Kathar öğretisinin eksikliklerini giderip fazlalı fazlalıkları klarını atan, zamanı zamanından önce "çağ "çağdaş da ş" ve Marksist bir yorumcusu olduğ oldu ğunu söyleyebiliriz.
Doğuda Osmanlı İlmeği Batıda Engizisyon Ateşi Tarih onlara Kathar, Bogomil ya da Patarini adı ad ını verdiyse de, onlar tarikatları tarikatlarını ya da yeni dinlerini adlandı adland ırmamış rmamışlard lardıı. Şeyh Bedreddin'in daha sonra "ehli taklidin kavanini, millet ve mezheplerini iftal," diyerek yola çı ç ıktığı ktığı gibi; onlar da bu yeni inancı inanc ın evrensel bir gerçeklik olduğ olduğunu düş dü şünmüş ünmü şlerdi ve kendilerinden söz ettiklerinde dava arkadaş arkada şları larına "Tanrı "Tanrının Dostları Dostları" diyorlardı diyorlardı, ki bu da "bogomil" sözcüğ sözcü ğünün anlamı anlamıdır. Güney Fransa'da Oksitanya halkı halkı, onlara temiz ve saf anlamı anlam ını taşı taşıyan, yan, aslı aslı Yunanca "Koc8ocpoç"dan gelen Kathar adı ad ını vermiş vermişti. Kuzey Fransa'da onlara "bougres" ya da "boulgres", yani "bulgar" deniyordu. "Bougre" sözcüğ sözcü ğünün günümüzde aş a şağılay ğılayııcı bir anlamı anlamı vardı vardır. Katharlar kendilerini Hıristiyan olarak nitelendiriyorlardı nitelendiriyorlardı. İnananlar, Kusursuzlara "İ "İyi Adamlar" diyorlardı diyorlard ı. Tarih boyunca varolan bütün faş fa şist ve fanatikler gibi engizisyon savcı savcı ve hâkimleri de, Kathar sözcüğ sözcüğü üstüne itiraflar uydurarak kinlerini bildirdiler. "Kat" kökünün Latince "kedi" anlamı anlamına geldiğ geldiğini öne sürdüler. Onlara göre şeytana inanan Katharlar, kedi kı kıçı öptüklerinde, cehennem zebanisi Lucifer'i görüyorlard gö rüyorlardıı; dolayı dolayısıyla Kathar, "kedi kı kıçına tapan" demekti. Engizisyon mahkemeleri bundan ilk kez yedi yüzyı yüzy ıl önce; kadı kadınla erkeğ erkeğin eşitliğ itliğini, din ve düş düşünce özgürlüğ özgürlüğünü, ortak mülkiyeti savunan, köleliğ köleli ğe ve ölüm cezası cezasına karşı karşı çıkan, insanı insanın özgürlüğ özgürlüğünü öneren bu yeni inancı inanc ın yandaş yandaşları ların ı işte böylesine alçakça yargı yargılamış lam ışttır. Çıkış yerleri Batı Batı Anadolu ve Balkanlar'da, Dalmaçya ve Peloponez'de önce Papalığ Papal ığaa bağ bağlı Katolik ve Ortodoks Kiliseleri taraf ından yı yıpratı pratılan; İslam dinine dönük izdüş izdüşümü Börklüce Mustafa ile çarmı çarmıha gerilip Şeyh Bedreddin ve Torlak Kemâl ile ası as ılarak idam edilen "Tanrı "Tanrının Dostları Dostları", Osmanlı Osmanlı fethinin tamamlanması tamamlanmasıyla anayurdunu oluş olu şturan bölgelerden silindi. Öğ Öğretinin Lombardiya üzerinden Batı Batı Avrupa'ya yayı yayılması lması, Şeyh Bedreddin davası davasından iki yüzyı yüzyıl önce, on ikinci yüzyı yüzyılda gerçekleş gerçekleşti. Bu öğ ö ğretinin Güney Fransa'daki kaderini anlatmadan önce; Oksitanya'daki Beziers Kalesi'nin fethinden sonra, haçlı haçlı ordusunun atları atları altı altında ezilen ve Avrupa'nı Avrupa'n ın en önemli ortaçağ ortaçağ kalesi olan Carcassonne Kalesi'nden arda kalan izdüş izdüşümüne değ de ğinmek isteriz.
Oksitanya'nın Taş Mücevheri: Carcassonne Kalesi Unutulmaz İspanyol dilberi Carmen'in Fransı Frans ız yazarı yazarı Prosper Merimee, edebiyatı edebiyat ın dışı d ışında nda bir büyük uğ uğraş raşa daha imza atmış atm ış:: Eski anı anıtlar genel müfettiş müfettişliğ liği. Bu göreve atandığı atand ığı 1833 yılından baş başlayarak adı adım adı adım taradığı taradığı Fransa'da yı yık ılıp gitmekten kurtardığı kurtard ığı anı anıtları tların çokluğ çokluğu karşı karşıssında insan, yazarı yazarı hayretle karışı karışıkk bir saygı sayg ıyla anı anıyor. Bugün Avrupa'nı Avrupa'n ın en özgün ortaçağ ortaça ğ kenti sayı sayılan Carcassonne Kalesi de onun kurtardığı kurtard ığı ve onarı onarımını yaptı yaptırdığı rdığı anı anıtlar arası arasında yer almakta. İlk kez bir müzik şöleni dolayı dolayısıyla yolumuz düş düştü bu derebeyi kentine. Açı Aç ık hava tiyatrosunda "Porgy ve Besse"i dinleyecektik. Fransa'nı Fransa'n ın Lafayette mağ ma ğazaları azaları dışındaki ışındaki zenginliklerini görmeye istekli turistlerimize içtenlikle öneririz: Paris'in 774 km güneyine düş düşen bu ortaçağ ortaça ğ kentini keş keşfetmek, unutulmaz bir zaman dilimi yaş ya şatı atıyor insana. Dış Dış kabuğ kabuğu bir buçuk kilometre uzunluğ uzunluğunda çifte surla çevrili kaleye, tı tıpkı pkı bin yı yıl önceki gibi zincirlerle tutturulmuş tutturulmuş asma bir köprüden geçerek giriliyor. Surları Surlar ın yüksekliğ yüksekliği yer yer 25-30 metreyi bulmakta.
21 Yüzyı Yüzyıllı llık kalasları kalasların üstünden yürüyerek demir mı m ıhlarla bezeli kalı kalın me m eşe kapı kapılardan geçiyor, Arnavut kaldı kaldırımlı mlı dar yollardan kente tı tırmanı rmanıyoruz. Tı Tırmanı rmanıyoruz, çünkü surlar, kentin kurulu olduğ olduğu bir tepenin alnı aln ını taç gibi çevrelemiş çevrelemiş. Birbirine yapışı yap ışıkk ortaçağ ortaçağ evleri, lokantalar, resim ve heykel atölyelerinin dizildiğ dizildiği yokuş yokuşlar, bir yerde düze çıkarak akkavakları akkavakların gölgesinde içki sunan kahvelerin bulunduğ bulundu ğu agoraya ve açı açık hava tiyatrosuna açı açılıyor. Tepenin en yüksek yerinde ise, kulları kullar ın gürültülü canlı canlılığından ığından biraz uzak, serin bir sessizliğ sessizliğe gömülü, yine bir hendek ve iner kalkar köprü köprü ile girilen g irilen derebeyi şatosu. Dekor öylesine gerçek ki, Katharları Katharlar ı savunduğ savunduğu için kendi şatosunun zindanları zindanlarına atı atılan ve sevdiğ sevdiği kadı kadının elinden içirilen zehirle öldürülen genç Vikont Trencavel'in siyah atı at ının üstünde dörtnala kapı kapıdan çı çıkıvereceğ vereceğini sanı sanıyor insan. Oysa görkemli şatodan sarı sarı kırmı rmızı Oksitan flaması flamasıyla çelik zı zırhları rhlarını şakı akırdatan Trencavel yerine, çı çıka çıka şort olması olması gereken blucin parçası parçasından kalçaları kalçaları, önünden de tiş tişörtünü yırtarcası rtarcasına geren göğ göğüsleriyle İsveçli bir taze çı çıkıyor karşı karşım mıza. Ardı Ardında da bacakları bacakları kıllı llı, eli haritalı haritalı bir Viking! Ama burayı burayı yazı yazın yerli yabancı yabanc ı turistlerin akı akınına uğrayan bir Hollywood dekoru sanmayı sanmayın. Carcassonne kale kentinin tüm evlerinde özgün Carcassonne'lular oturmakta. Zaten sokak tepen turistlerle pek ilgilendikleri de yok. Evler; dış d ışar arııya dönük olmaktan çok, bütün yozlaş yozla şmamış mam ış Akdeniz havzası havzasında olduğ olduğu gibi iç avlulara yönelen bir açı aç ılış gösteriyor. Yerli halk; o canı canım asma köprüden geçerek, evlerine değ de ğin arabaları arabalarıyla girebiliyorlar. Turistler ise zorunlu olarak tabanvayla... Pireneler'in isim babası babası yarı yarı-tanrı -tanrı Herakles'in kutsal ağ ağacı ac ı akkavak, bu dağ da ğları ların eteklerinde pek bol. Orta Pireneler bölgesindeki en minik köylerden kentlere de ğin her yerleş yerle şim merkezinin akkavaklı akkavaklı bir meydanı meydanı var. Toplumsal belleğ belle ğe yer etmiş etmiş bir efsanenin bilinçaltı bilinçaltı anı anımsanması msanması gibi, Carcassonne'un da böyle bir akkavak meydanı meydanı var. Kaldı Kaldırım kahvelerinde birbirinden hoş hoş tatlarda dondurmalar, yakı yak ıcı yaz günlerinin kuru damakları damaklar ını serinletiyor. Genç müzisyenler ise akkavak gölgelerinde ve üç beş be ş kuruş kuru ş karşı karşıllığında ığında "masa başı başı"" konserleri veriyorlar. Ama biz o gün, bir kâse dondurmadan daha ucuz oldu ğunu bildiğ bildiğimiz bir kap yemeğ yemeğin, dolayı dolayısıyla da gözden ırak bir lokantanı lokantanın peş peşindeydik. Ortası Ortasında kocaman kuyusuyla, minik bir meydan çı çıktı ktı karşı karşım mıza. Kuyunun başı başında nda bir grup küçük izci, ilk bakış bak ışta ta oymak beyi sandığı sandığım mız kasketli bir adamı adamın laternada çaldığı çaldığı Fransı Fransız Devrimi'nin marş marşları larını dinliyordu. Konser bittikten sonra minik izciler dağı da ğıld ldıı ve laternacı laternacının aslı aslında, mor salkı salkımlarla gölgeli, kırmı rmızı beyaz damalı damalı örtüleriyle masal gibi bir kaldı kald ırım lokantası lokantasının patronu olduğ oldu ğu anlaşı anlaşıld ldıı. Avrupa'nı Avrupa'nın en büyük derebeylik kentlerinden Carcassonne'u sakı sak ın bir taş taş yığın ığınından ibaret sanmayı sanmayın. İç avlular birer saksı saksı ormanı ormanı, dışar ışarııya açı açılan her pencereden kı kırmı rmızı sardunyalar taşı taşıyor, yor, tasları tasların arası arasından f ışk ışkırmış rmış her santimetre kare toprak parçası parçasına rengârenk boru çiçekleri, akş akşamsefaları amsefalar ı ekili. Akş Akşamı amın serinliğ serinliği indiğ indiği zaman gün boyu güneş güne şi içmiş içmiş yüzyı yüzyıllı llık duvarlara, bir yasemin kokusu süzülüyor giremediğ giremedi ğimiz iç avlulardan. Üç küçük lokantanı lokantan ın açı açıldığı ldığı kuyulu meydanı meydan ı ise hiç unutmayacağı unutmayaca ğım. m. Oymak beyinin mor salkı salkımlı mlı lokantası lokantasına girdik ya, keş ke şke girmez olaydı olayd ık... Yemekler harika, fiyatlar uygun. Eti, sebzesi, salatası salatası, şarabı arabı ve dondurması dondurmasıyla günün mönüsünü yedik ve bizim paramı paramızla bile ucuza gelen bir hesap ödeyeceğ ödeyece ğiz. Sı Sıra geldi kahvelere; bir sigara yakalı yakalım diyorduk ki... Laterna-lokantacı Laterna-lokantac ı açtı açtı ağzını, yumdu gözünü. Bir öğ ö ğüt yağ yağmuru, bir tufandı tufand ır gidiyor. Derken yandaki masalardan da yandaş yanda ş bulmaz mı mı? Elimdeki sigarayı sigarayı da yakmış yakm ış
22 bulundum, ciğ ciğerlerim-deki dumanı dumanı üflesem mi, üflemesem mi? Yolu yok, boğ bo ğulacağı ulaca ğım. m. Adamlar öylesine kara muş mu ştu yumurtlayı yumurtlayıcısı ki, sanki o sigarayı sigarayı içersem oracı oracıkta düş dü şüp öleceğ öleceğim. Yahu bı bırakı rakın, ölecek olan benim, diyecek olduk, bizi de zehirlemeye hakkı hakk ın yok, diyorlar. İyi ama açı açıkhava, tepemizde mor salkı salkımlar falan... Nuh diyorlar, peygamber nanay. Yiğ Yiğitliğ itliğe macun çektirmeden o sigarayı sigarayı içip, o hesabı hesabı da ödeyip kalktı kalktık sonunda; ama bir dahaki sefere kesin, kı k ırmı rmızı sardunyalı sardunyalı lokantaya gideceğ gideceğim, müş mü şterilerini kahveleriyle birlikte sigara tellendirirken gözümle gördüm. Laternacı Laternac ı-lokantacı -lokantacı hava alı alır bundan böyle. Adamı Adamın oymak beyi görüntüsünden kuş ku şkulanmalı kulanmalıydı ydık zaten.
Kilise Egemenliğine Karşı Ayaklanan Oksitanya'nın Bağımsızlık Savaşı Floransa'dan Oxford'a hemen hemen bütün Batı Bat ı Avrupa'da yayı yayılan Kathar öğ ö ğretisinin Oksitanya'da kök salı salısına bakı bakılırsa; sefaleti yatı yatırım olarak kullanan diğ diğer dinlerin tersine, bu öğretinin taraftarları taraftarlarını olgun ve ekonomik olarak güçlü toplumlarda bulduğ buldu ğu görülebilir. Ama Oksitanya'daki Kathar patlaması patlamasının düzenli, iş işlevsel ve daha iyi şartlar hedefiyle oluş oluştuğ tuğu düş düşünülemez. Kathar dini zengin bölgelerde, gelirin e şit ölçüde paylaşı paylaşılmas lmasıı, toplumun refahı refahı için kullanı kullanılması lması gerektiğ gerektiği ve bireysel zenginliğ zenginliğin iyi olmadığı olmadığı kuramı kuramıyla ortaya çı çıkar. Bu din, varolan düzenin kurucusu Katolik Kilisesinin kuralları kurallarına karşı karşı tepki olarak geliş gelişmiş miştir. İnananları nananlarına çok basit bir yaş yaşam, ortak paylaşı payla şılan lan bir iş işin ürünü ve bir dizi fedakârlı fedakârl ık karşı karşıllığında ığında büyük bir entelektüel zenginlik sunan Kathar dini Hı H ıristiyanlı ristiyanlıkla uyuş uyu şmaz. Refah ve tüketim düzeninin yüksek olduğ olduğu bölgelerde yeş ye şermiş ermiş ve varolan kurumları kurumların pastası pastasından payı payını almakta olan senyörler arası arasında taraftar bulmuş bulmuştur. Bu veri çeliş çelişkilidir ve bir açı aç ıklama gerektirir. Bu derebeyi senyörleri, kendilerinden vergi toplayan Katolik Kilisesine karşı kar şı çıkıyor ve Paris'teki merkezi yönetimin, baş başka bir deyiş deyişle büyük bir ahlaki bozuklukla kiliseyi destekleyen kralı kralın egemenliğ egemenliğine büyük bir öfke besliyorlardı besliyorlard ı. Bu durumda Roma iktidarı iktidar ına, dolayı dolayısıyla Katolik Kilisesiyle kralı kralın iktidarı iktidarına karşı karşı olan Katharları Katharları desteklemek anlamlı anlamlıydı ydı. Kathar dinini benimsemeden önce, örneğ örne ğin Carcassonne'un genç senyörü Vikont Trenceval gibi ruhunu ve derebeylik gücünü Kathar vakası vakas ına adayan Oksitanya soyluları soylular ının silahlı silahlı baş başkaldı kaldırısının ası as ıl amacı amacı basitti: Bağı Bağıms msıız olmak ve kuzeydeki krala ne de güneydeki papaya boyun eğ eğmek. Dahası Dahası, refah durumları durumları sayesinde bu senyörler, ruhani ve entelektüel açı aç ıdan geliş gelişmiş mişler ve baskı baskın dogmalara karşı kar şı yeni bir dinin yeş yeşermekte olduğ oldu ğunu duymuş duymu şlardı lardı. Bu senyörlerin çoğ çoğu, manen Kathar dinini kabul etmiş etmişlerdi ve güçlerini inançları inançlarından alarak kı kılıçları çların ı savurmuş savurmuşlardı lardı. Oksitanya, Roma ve Paris'teki düzene karşı kar şı bir çeş çeşit baş başkaldı kaldırı biçimine giren, kı kırk yı yıl sürecek basit bir dini farklı farklılığın ığın ötesinde geliş gelişen bu direniş direnişi daha iyi betimlemek için tarihi ve toplumsal koş koşullara bir göz atalı atalım... 1100'lü yı yıllarda ne ispanya ne de İtalya birleş birleşmiş mişlerdi ve Fransa, bugünkü durumundan çok uzaktaydı uzaktayd ı. Kuzeyde Paris adı adını taşı taşıyan yan ve çamurlu sokakları sokaklarında domuzları domuzların koş koşturduğ turduğu kentte bir kral bulunuyordu; ama bu kralı kral ın senyörlerle iliş ilişkisi zayı zayıftı ftı. Ana güç Roma'daki Papaydı Papayd ı. Senyörler, tı tıpkı pkı kral gibi, aforoz edilme korkusundan Katolik Kilisesinin çelik gibi sert kuralları kurallarını uygulayan dini liderlere bağ ba ğlıydı ydı. Oysa Papanı Papanın durumu hiç de parlak değ de ğildi. Doğ Doğuda olduğ oldu ğu gibi Batı Bat ıda da Hı Hıristiyanlı ristiyanlık, İslamiyetin karşı karşıssında gerilemiş gerilemiş, hatta bazı bazı yerlerde silinmiş silinmişti bile. Ancak Batı Batıda baş başkaları kalarına sert kurallar getiren Kilise, içten içe çürümekteydi. Kiliselerde papazlar, fakirlere İsa'nı sa'nın iyiliğ iyiliği ve yumuş yumu şaklığı aklığından ndan söz ederken, karı karınları nlarını doyuruyor ve İsa'nı sa'nın kanı kanı dedikleri şarabı arabı altı altın kadehlerden içiyorlardı içiyorlard ı. İncil, zenginleri katı katı bir biçimde yargı yargılar. Oysa İsa,7 zengin bir adama bir yerde şöyle söylemiş söylemiştir:
23 "Tek bir şeyin eksik: Git, sahip oldu olduğğun her şeyi sat ve fakirlere ver; iş işte o zaman gökyüzünde gökyüzünde bir yere sahip olursun. Sonra da gel, beni izle." Bir baş ba şka yerde de: "Evet, sizin için tekrarlı tekrarlıyorum; bir devenin iğ i ğne deliğ deliğinden geçmesi, bir ze nginin gökyüzünde gökyüzünde bir yer edinmesinden daha kolaydı kolayd ır." İsa'nı sa'nın dikenli taçlı taçlı heykeli, zümrütlerin ve elmasları elmaslar ın yükü altı altında yükselemez. Kilise, o dönemde halkı halk ın sırtı rtına yapış yap ışm mış bir sülük gibiydi. Din adamları adamları, kurulu düzenin yı yıkılmaması lmaması için insanı insanın korkuya karşı karşı kullandığı kullandığı tek silaha, yani tebessümle sevmelerine; baş başka bir deyiş deyişle küçük coş co şkuları kuların kapı kapısına şu beş beş harfli damgayı damgayı vurmuş vurmuşlardı lardı: GÜNAH. Umberto Eco, Gülün Adı Adı adlı adlı romanı romanında bu mesajı mesajı vermiş vermiştir... Roma Kilisesi, yalnı yalnızca Katolikliğ Katolikliği ve Yunan Ortodoksluğ Ortodoksluğunu kabul ediyordu. Protestanlı Protestanlık, dört yüzyı yüzyıl sonra ortaya çı çıkacaktı kacaktı. Ana kilise Katolik'ti. Roma Ortodoksları Ortodoksları istemeye istemeye Hıristiyan olarak kabul ediyordu. Zaten 1453'te Konstantinopolis'in soylular ı, kendilerine istavroz çı çıkarma biçimini kabul ettirmeye çalış çal ışan an Katolik Kilisesine karşı karşı şu yanı yanıtı vermemiş vermemişler miydi? "Papanı "Papanın selamı selamına boyun eğ eğmektense, Sultanı Sultanın kavuğ kavu ğuna hoş hoş geldin deriz!" Oksitanya on ikinci yüzyı yüzyılda zengin, incelikli, bayı bayındı ndır, kendi dilini konuş konu şan bir ülkeydi. Kuzey Fransa taş taş devrindeyken, Oksitanya ipek devrindeydi. Kuzeyli baronlar kral kar şıs şısında üşümemek için kalı kalın kürkler giyiyorlardı giyiyorlard ı ve en büyük zevkleri vahş vah şi çığl ığlıklar atarak yabandomuzu avı avına çıkmak, sonra da hayvanı hayvan ı ateş ateşte çevirip yemekti. Oysa Oksitanya şatoları atolarında insanlar müzik yapmak, şiir okumak, içmek ve eğ e ğlenmek için bir araya gelirlerdi. Toplantı Toplantıları ların bir adı ad ı vardı vard ı: Aş Aşk Divanları Divanları. Soylu hanı hanımları mların düzenlediğ düzenlediği ve baş başkanlı kanlık ettiğ ettiği bu gecelerde senyörlerin güzel sanatlar aş a şkı, zaman zaman hanı hanımlara duyulan aş a şka karışı karışıyordu. yordu. Geniş Geniş ve açı açık görüş görüşe sahip olan güney halkı halk ı ve senyörler güzel olan her şeyi seviyordu. Ozanlar, gece boyunca son yazdı yazd ıkları kları şiirlerini okuyor, şarkı arkıları larını söylüyor ve müziklerini çalı çalıyordu; edebi ve erotik konuş konu şmaları malarını sürdürürken değ de ğerli taş taşlarla süslü kupaları kupalarını elden ele dolaş dolaştırıyorlardı yorlardı. Güneyli senyörlerin, Papanı Papanın sürekli olarak yeni bölgeler kazanma amacı amacıyla haçlı haçlı seferlerine gönderdiğ gönderdiği kuzeyli baronları baronlar ın durumları durumlarına niçin özenmedikleri yeterince açı açık değ değil mi? Ne iş işi vardı vardı güneyli senyörlerin at sı sırtı rt ında, toz toprak içinde, Arabistan çöllerinde? Oksitanya'daki senyörlüklerden bir tanesi o dönemde büyük önem kazanm ışt ıştı: Toulouse Kontluğ Kontluğu. Toulouse Avrupa'nı Avrupa'nın büyük kentlerinden biriydi. O dönemde "Provançaux" diye adlandı adlandırılan Oksitanyalı Oksitanyalılar her türlü akı akıma açı açıktı ktı. Müslüman ülkeleriyle iliş ilişkileri vardı vardı. Montpellier'deki fakülte Hı Hıristiyanlar ve Yahudiler taraf ından kurulmuş kurulmu ştu ve tı tıp hocaları hocaları olarak Arap doktorları doktorları davet ediliyordu. Fransa'da devrim yaratan yazı yaz ılı Roma hukuku, kuzeyde etkin olan töresel Alman hukukundan daha a ğır ğır bası basıyordu. Ant ilkesi giderek siliniyor, bunun yerini yazı yazılı anlaş anlaşmalar alı alıyordu. Katharlar, inananları inananlarına sözlü ant ilkesini yasaklayarak, bu yeni yönelimi etkin kı kılmış lmışlard lardıı. Derebeylik hâlâ vardı vard ı, ama kölelik gerilemeye baş ba şlamış lamışttı. Burjuva ve tüccarlardan oluş olu şan bir sı sınıf geliş gelişmekteydi. Toulouse Kontu IV. Raymond'un varlığı varlığı,, etkisi ve refahı refahı kısa bir zamanda Paris kralı kralı Philippe Auguste'ü titretecek boyutlara ulaş ulaşm ışt ıştı. Açı Açıkçası kçası Toulouse Kontu kendisini, Barselona'yı Barselona'yı içeren ve bugün İspanya'da olan Aragon Kral-lığı Kral-lığı'n 'nıın baş ba şkenti Saragossa'ya daha yakı yak ın hissediyordu. Seul Olimpiyatları Olimpiyatlarından sonra, 1988'de Paris'le Barselona birbirlerine büyük rakip olmuş olmu şlardı lardı. Bir sonraki Olimpiyatlar Barselona'ya kaldığı kaldığında, nda, bu konuda fikirleri istenen Toulouse'lular acaba bu duruma üzülmüş üzülmü şler miydi? — Gerçekten, Paris'in kaybetmiş kaybetmiş olması olmasına üzülmedik.
24 Barcelona daha yakı yak ın... ve bizden sayı sayılır ne de olsa! dediler. Kolektif belleğ belle ği silmeye sekiz yüzyı yüzyıl bile yetmemiş yetmemiştir. Ama 1200 yı yılına doğ do ğru zengin Oksitanya'nı Oksitanya'nın yaş yaşam coş coşkusunu bozacak olan sadece Paris Kralı Kralı değ de ğildi. Toulouse Kontu, Carcassonne'lu, Beziers'li, Narbonne'lu ve Montpellier'li senyörler Roma Kilisesi konusunda tedirgindi. Her hasat sonunda kilise, memurları memurlar ını gönderiyor ve çiftçilerinin hasat ürünlerinin neredeyse üçte birini, hatta yar ısını toplatı toplatıyor; "Hı "Hıristiyanlı ristiyanlık adı adına" senyörlerin altı alt ınları nlarını alı alıyor; istediğ istediği doğ doğrultuda kanun belirliyordu. Zevk yasak, aş a şk yasak, şu günah, bu günah... Zevk alı al ınmayacaksa bu kadar zenginlik neye yarar? Üstüne üstlük hilale, İslam'a karşı karşı yürütülen haçlı haçlı seferlerinin suyu çı çıkmaya baş başlamış lamışttı. Çoluğ Çoluğu çocuğ çocuğu, üstelik hanı hanımı aşk divanları divanlarında bı b ırakı rakıp gitmek kolay mı m ıydı ydı? Papanı Papanın tuzu kuruydu. Akan kan, papazları papazlar ın değ değildi. Ok ülkesinin senyörleri ve halkı halk ı böyle zor durumdayken, Bogomil dini Türkiye'den yola çı ç ıkıp İtalya üzerinden iyice kök salacağı salacağı Oksitanya'ya doğ doğru ilerlemeye baş başlamış lamışttı. Şatoları atoların gölgesinde, Kathar adı ad ında yeni bir insan türü oluş olu şuyordu. Onlar, ikiyüzlü, katı kat ı ve fanatik Katolik Kilisesinin Oksitanya'nı Oksitanya'nın yaş yaşam coş coşkusuna saldı saldırdığı rdığı bir dünyaya, barış bar ış güvercinleri gibi baş başka bir gezegenden gelmiş gelmişlerdi. Kı Kısa zamanda sayı sayılar artmış artmış,, örgütlenerek yeni ve gerçekçi bir kurum oluş olu şturmuş turmuşlardı lard ı. Katharlar, zanaata öncelik vermiş vermişler ve böylelikle doğ doğa, hayvancı hayvanc ılık ve dokumacı dokumacılıkta geliş gelişmiş mişlerdi. Onlara "Dokumacı "Dokumacılar" adı adı da veriliyordu. Kathar toplumu genellikle iş işçiler ve zanaatkarlardan oluş oluşuyordu. Tüccarlar ya da soylular bu yeni inanca geçerken, o zamana kadar yaptı yapt ıkları kları işleri emekçi topluluğ topluluğun kuralları kurallarına uymuyorsa, her şeyi bı bırakı rakıp alı alın teriyle ekmeklerini kazanacak iş i şler edinmek zorundaydı zorundaydı. Ölmeden önce de kazançları kazançlarını Katharları Katharların ortak kasası kasasına bırakı rakıyorlardı yorlardı. Aslı Aslında Kathar dininin insanları insanların yaş yaşam tarzları tarzlarını değ de ğiştirmek gibi bir amacı amac ı yoktu. Ölüm cezası cezasından hele hiç söz etmemek gerek, çünkü onlar cezaya ve her türlü hukuki yarg ıya karşı karşıyd ydıılar. Kitapları Kitaplarında şu yazı yazılıydı ydı: "Yargı "Yargılamayı lamayın. Siz de bir gün yargı yarg ılanabilirsiniz." Topluluğ Topluluğa katı katılan herkes, bilinçli olarak ortak değ değerleri kabul ediyordu. Gerektiğ Gerektiği zaman ve yerde Katharlarla Kathar Ka thar olmayanlar, silah kullanmayan ve ilk kez kadı kad ınlarla erkekleri eş e şit gören din adamları adamlarını, yani Kusursuzları Kusursuzları savunmak için kı kılıçları çlarına sarı sarılıyor ve kanları kanlar ını feda ederek savaşı savaşıyorlard yorlardıı. Bu savaş savaşçılara Kathar Şövalyeleri deniyordu. Neydi bu öğ ö ğretinin etkileyici sihri? Peki ya bu dinin kitabı kitab ı?
Benim Dinim Daha Beyaz Yıkar Haça Tapmayan Hıristiyanlar Katharları Katharların kitabı kitabı, incil'in yeni bir yorumudur. Ortaçağ Ortaçağda (bazı (bazı ülkelerde şimdi bile), "laik" bir toplum kavramı kavram ı hayal bile edilemezdi. Ve batı batı dünyası dünyasında yaş ya şamı am ın bir temeli sayı sayılan, ötekinin dinine saygı sayg ı, "hoş "ho şgörü" kavramı kavram ı o dönemde, kı kısıtlı tlı olarak Oksitanya ve Arap İspanyası spanyası'nı 'nın dışı dışında nda hiçbir yerde yoktu. Hı Hıristiyan ülkelerde herkes hükümdarı hükümdarın dinine aitti: "cujus regio, ejus religio".8 Daha sonra, Osmanlı Osmanlı İmparatorluğ mparatorluğu'nda Türkler, Hı Hıristiyanlarla Yahudileri özgür bırakmış rakmışlard lardıır. Ama herkese bir etiket gerekliydi, herkesin bir dini olmalı olmalıydı ydı (çok dindar olmamaları olmamaları önemli değ değildi, ama ateist ya da dinsiz olmaları olmaları düş düşünülemez ve kabul edilemezdi) ve herkes haddini bilmeliydi. Çoğ Ço ğunlukla giyim tarzları tarzlarıyla, hatta bazı bazı yerlerde evlerinin renkleriyle ayı ayırt ediliyorlardı ediliyorlard ı. Osmanlı Osmanlılar, İslam'ı slam'ın dışında ışında yalnı yalnızca Ortodoks ve Ermeni patrikleriyle Hahambaşı Hahambaşı99 taraf ından yönetilen dinleri kabul ediyorlardı ediyorlard ı (Katolik Ermeniler on dokuzuncu yüzyı yüzyılda bundan haberdar olmu olmuşşlardı lardır). Bir baş başka deyiş deyişle "laiklik" ya da "hoş "ho şgörü" kavramları kavramları yeni ve daha çok Fransa kökenli kavramlardı kavramlardır. 1598'de VI. Henri taraf ından yazı yazılan ve 1685'te XIV. Louis taraf ından
25 tekrarlanan hoş ho şgörü fermanı fermanı, daha doğ do ğrusu "Nantes Fermanı Fermanı" yanlış yanlış anlaşı anlaşılm lmış ıştt ır. Bu ferman, aslı aslında yalnı yaln ızca Protestanlara yönelikti; ne Yahudilerle ne de baş ba şka inançlarla ilgiliydi. Büyük yazar ve koyu Katolik olan Paul Claudel şöyle demiş demiştir: "Hoş "Hoşgörü mü? Bunun için genelevler vardı vardır... !"ı !"ıc Yakı Yakın zamanda, eski Yugoslavya'da bu "cujus regio, ejus religio" büyük bir şiddetle uygulanmış uygulanmışttır. Konumuzun geçtiğ geçtiği dönemlerde laiklik ve hoş ho şgörü var olmadığı olmad ığından, ndan, kurulu düzene muhalif olan bütün toplumlar tümcelerine, eğ e ğer Hı Hıristiyan bir ülkedeyse "Ası "As ıl Hı Hıristiyan biziz..." ya da Müslüman bir ülkedeyse "Ası "Asıl Müslüman biziz..." ifadesiyle baş başlamak zorundaydı zorundaydılar. Bunu bir kurnazlı kurnazlık olarak değ değil, gönülden inanarak söylüyorlardı söylüyorlardı. Ve eğ e ğer muhalif oldukları oldukları konuyu dile getirip tümcelerini "ası "as ıl... biziz," diye bitirdiklerinde, en azı az ından bir süreliğ süreliğine kellelerini kurtarmış kurtarmış oluyorlardı oluyorlardı. Bir süreliğ süreliğine diyoruz, çünkü tarih boyunca oturmu ş düzenlerin, yaklaş yakla şan bir değ de ğişimin habercisi olan kiş kişileri ya da grupları grupları er ya da geç yok ettiğ ettiğini biliyoruz. Aynen erken öten horozun öyküsünde oldu ğu gibi, güneş güne ş bir günlüğ günlüğüne gerçekten zamanı zamanından önce doğ do ğmuş muş olsa bile. Yusuf Ş Yusuf Şahin'in "Kader" (al Masir) adlı adlı filmi, bu konuyla bağ bağlantı lantılı olarak, biraz fantezi olsa da gerçeğ gerçeğe yakı yakın bir biçimde, Ispanyol-Arap filozof îbni Rüş Rü şd'ün (Averroes) Oksitanya'daki Hıristiyan, İspanya'daki Müslüman otoritelerle yaş yaşadığı adığı zorluklan iş işlemiş lemiştir. İktidarları ktidarlarını korumak isteyen, şüpheci din yönetimleri, Kathar öğ ö ğretisini sapkı sapkın ya da Hıristiyanlı ristiyanlık'a karşı karşı olarak görmüş görmüşlerdir. 869'da Konstantinopolis'teki dini meclis sı s ırası rasında Kilise, düzenli olarak geleneğ geleneğe karşı karşı da olsa sadece bedeni ve ruhu kabul etmek için bireysel aklı aklı reddettiğ reddettiğinde ası asıl öğretinin kusursuz kalması kalması gerekiyordu (Aziz Paul'un Selaniklilere birinci mesajı mesajı, 5, 23: "Yalnı "Yalnızca barışı barışınn tanrı tanrısı sizi kutsası kutsasın, et bedeninizin, ruhunuzun ve aklı aklınızın tamamı tamamı Efendimiz İsa'nı sa'nın geliş gelişine kadar yargı yargısızca saklansı saklansın. .." ya da Romalı Romalılara yönelttiğ yönelttiği mesaj, 12, 2: "Yargı "Yargınızın yenilenmesi sizi değ değiştirsin ve size Tanrı Tanrının istediğ istediğini ve onun gözünde iyi, doğ do ğru ve kusursuz olanı olanı göstersin"). Ruhsal Hı Hıristiyanlı ristiyanlık, "yeni adamı adamın" tohumu olan bireysel ruhun varlığı varlığınnı, insanoğ insanoğlunun "ruh olarak yeniden doğ do ğabilmesi" için kabul etmek zorundaydı zorundayd ı, insanlar bedenleriyle, Kilise de insanları insanlar ın ruhuyla ilgileniyordu. Roma Kilisesinin katı katı öğretisi sayesinde baskı baskın olan bu ortaçağ ortaça ğ bağ bağlamı lamında Katharizmin yeniliklerinden biri, bu ruhsal özgürlüğ özgürlü ğün çerçevesini belirlemekti. Katolik kuralları kuralların karşı karşıssında ruh alanı alanında yaş yaşanan her türlü kiş kişisel serüven, kendisini inancı inanc ın koruyucusu ve Hıristiyanlığı ristiyanlığınn sahibi olarak gören dini yönetim taraf ından bir sapkı sapkınlı nlık ve serkeş serke şlik olarak görülüyordu. Bu, elbette öznel bir yaklaşı yakla şımd mdıı ve tarih içinde Hı Hıristiyanlar, bunun aksini ispat etmeye ve İsa'nı sa'nın öğretisinin çeş çeşitli yönlere doğ do ğru geliş gelişip farklı farklı yorumlara açı açık olduğ olduğunu göstermeye çalış çalışm mışt ıştır. İbrahim'den doğ doğan üç ana din; Yahudilik, Hı Hıristiyanlı ristiyanlık ve İslam, öğretinin saflığı saflığınnı ve gerçekliğ gerçekliğini kendi üstüne almakta zorlanm zor lanmış ışttır. Kilise ancak II. Vatikan Meclisi sı sırası rasında (1962-1965), tekelci tutumundan vazgeçmiş vazgeçmi ş ve baş başka "gerçeklikler" in varlığı varlığınn ı ve bunları bunların "aydı "aydınlatı nlatıcı" güçlerini kabul etmiş etmiştir (Nostra Aetate açı açıklaması klaması).11 Katharizm derin etkiler yaratmış yaratmışttır, çünkü Katharlar en küçük köylere ve kasabalara giderek öğretilerini halka yaymış yaym ışlard lardıır. Ruhu taşı taşıyan yan kiş kişinin insanları insanların arası arasında görünmesi, ruhun varlığı varlığınnı ispatlaması ispatlaması ve bu varlığı varlığınn verimliliğ verimliliğinden söz etmesi gerekiyordu: Dünyayı Dünyay ı tanı tanımayan bilge, dünya taraf ından tanı tanınmaz. Katharlar herkesten uzak manastı manast ırlarda yaş yaşasalardı asalardı, asla haçlı haçlı ordusunun saldı sald ırısına uğ u ğramazlardı ramazlardı. Bir inançta; dış dışar arııdan bakı bakıldığı ldığında nda insan, öğ ö ğretiden daha önemliyse, insan varlığı varlığı olmaksı olmaksızın hiçbir etki var olamaz. Zaten Katolik, Dominikan daha sonra da Fransiskan rahipler,
26 Katharları Katharların etkisine karşı karşı ancak manastı manastırları rlarından çı çıkarak ve halka gidip kendi öğ ö ğretilerini tekrar yayarak din adamları adamlar ının imajı imajını kurtarabilmiş kurtarabilmişlerdir. İslam dinine uygun bir tanrı tanr ının peygamberi olduğ oldu ğunu düş dü şünen Şeyh Bedreddin gibi, Katharlar da bütün tümcelerine şu sözlerle baş başlıyorlardı yorlardı: "Ası "Asıl Hı H ıristiyanlar biziz..." Ama aynı aynı zamanda Hıristiyanlı ristiyanlık'ı k'ın temelini oluş oluşturan ası asıl kuralları kuralları reddediyorlardı reddediyorlardı: Katharları Katharların mesajı mesajı basitti. Katharlar İsa'nı sa'nın tanrı tanrısallığı sallığınnı reddediyor, ama Hı Hıristiyanlı ristiyanlık'ı k'ın temelini kabul ediyorlardı ediyorlard ı: İsa Tanrı Tanrının habercisiydi ve insanlara aş a şk ve kardeş karde şlik mesajı mesajın ı vermek için dünyaya gelmiş gelmişti. İslam ve Şeyh Bedreddin de aynı ayn ı inancı inancı paylaşı payla şıyorlard yorlardıı. Onlara göre İsa, Tanrı Tanrının oğlu değ değildi ve gerçekten dirilmemiş dirilmemişti. Onlar İsa'yı sa'yı diğ diğer peygamberlere eşit bir peygamber olarak görüyorlardı görüyorlard ı. Katharlar haça, resim ve heykellere tapı tap ılması lmasını reddediyor ve haç simgesini kesinlikle kabul etmiyorlardı etmiyorlardı. Katoliklere şu soruyu soruyorlardı soruyorlardı: "Senin babanı babanı assalar, sen onun ası asıldığı ldığı ipe tapar mı mısın?" Müslümanlar da her türlü putperestliğ putperestliği reddediyordu. Katharlara göre hiçbir zaman mucizeler olmamış olmam ışttı; hatta İsa'nı sa'nın bile mucize gerçekleş gerçekle ştirdiğ tirdiği şüpheliydi. (İ (İsa'nı sa'nın mucizeler gerçekleş gerçekleştirdiğ tirdiği konusunda, Şeyh Bedreddin'le ayrı ayr ılıyorlar.) Şeyh Bedreddin'le Katharlar, ne tek tanrı tanr ılı bütün dinlerin kabul ettiğ ettiği kıyamet ve son yargı yargı adı adını taşı taşıyan yan hesaplaş hesaplaşma gününe, ne cennet ve cehennemin ödül ve cezası cezas ına, ne de İsa dahil herhangi bir insanı insanın dirileceğ dirileceğine inanı inanıyorlardı yorlardı. Halbuki Kur'an şöyle der: "Ama kullar arası arasında inananlar ve inançtan uzaklaş uzakla şanlar vardı vard ır. Ama uzaklaş uzakla şanlara cehennem alevleri yeter. Bizim iş işaretlerimize inanmayanları inanmayanları biz aslı aslında cehennemde yakarı yakar ız. Derileri yandığı yandığında nda onlara her seferinde yeni bir deri veririz ki ac ıları ları unutması unutmasınlar. Aslı Aslında Allah büyüktür ve bilgedir." (Nisa Suresi, 58-59) Kur'an aynı ayn ı şeyi farklı farklı biçimlerde de belirtiyor (sure 23, Müminlerin suresi, 103 ve 106: "Ve borular çaldığı çald ığında..." nda..." vb). Bu konuda Şeyh Bedreddin ne diyor, bir bakalı bakal ım: "Bedenin devamlı devamlılığı yoktur, ölümden sonra bedenin bazı baz ı bölümlerinin canlanması canlanması olanaksı olanaksızdı zdır. Dirilmeyi bekleyen cahiller daha çok ço k beklerler!" Cennet, cehennem ve dirilme kavramları kavramlar ını reddeden Bedreddin ve Katharlarm düş dü şünceleri aslı aslında, var oldukları oldukları döneme göre bir çeş çe şit devrimdi. Katharları Katharların öğretisine göre, bedenin dışında ışında yaş ya şayan, hatta ölümden sonra devam eden bir ruh vardı vard ır. Bu inanış inanış Manikeizme uygundur: Yaş Yaşam boyunca İyi'ye ulaş ulaşan ruh, sonsuz güç olarak tanı tan ımlanan Tanrı Tanrı'ya gelir; halbuki Kötü'nün etkisiyle özgürleş özgürle şemeyen ve dünyanı dünyanın prensi ya da karanlı karanl ık tanrı tanrı olarak tanı tanımlanan ruh, herhangi bir hayvanı hayvan ın bedeninde varlığı varlığınnı sürdürür. Eğ Eğer bu dinin Kusursuzları Kusursuzlarına et yememe şartı artı koş koşuluyorsa, bunun özel bir sebebi vardı vard ı (Orhon Yazı Yazıtları tları'nda belirtildiğ belirtildiği gibi, eski Türklere de et yemeleri yasaklanmış yasaklanm ışttı): Bir ruhun ikinci yaş yaşam sürecinde büyük bir kopuş kopu şa sebep olabilecek yı yırtı rtıcı bir etki yaratmamak ve katil durumuna düş dü şmemek gerekiyordu. Bir çeş çe şit yeniden doğ doğuşa benzeyen inançları inançları yüzünden bir tavuğ tavuğu bile öldürmeyen bu din adamları adamlar ından yüzlercesi, engizisyon ateş ate şlerinde yakı yakılmış lmışttır.
27 Katharlar, Hı Hıristiyanlı ristiyanlık'ı k'ın temeli olan vaftizi de reddediyorlardı reddediyorlard ı. Onları Onların öğretisine göre bir din, anneden ya da babadan çocuğ çocu ğa kalan bir miras değ de ğil, bireyin özgürce inandığı inand ığı için seçtiğ seçtiği bir inançtı inançtı. Bu yüzden, çocuklar asla Kathar olarak görülemezdi; ancak ergenlik çağı ça ğına na ulaş ulaştıkları klarında, gerçekten kendileri seçerlerse Kathar toplumuna dahil olabiliyorlard olabiliyorlardıı.
21. Yüzyılda Ulaşılamayan Bir İnanç Özgürlüğü ve İntihar Hakk ı Batı Batı dünyası dünyasının hiç olmazsa resmi belgeler üstünde yirmi birinci yüzyı yüzyılda gerçekleş gerçekleştirebildiğ tirebildiği, islam dünyası dünyasının ise henüz düş dü şünmek aş aşaması amasına bile girmediğ girmediği "vicdan özgürlüğ özgürlü ğü" değ değil de nedir? Bir an için "dünümüze" dönelim ve 1980 yı y ılında İstanbul Emniyet Müdürlüğ Müdürlüğü 4. Şubeye ikâmet izni almak için baş başvuran bir yabancı yabanc ı uyruklunun başı ba şından ndan geçenleri anlatalı anlatalım: — Dinin yok mu senin? — Hayı Hayır, yok. — Olur mu canı canım dinsiz insan? İcapları caplarını yapmasan da bir dinin vardı vardır? — Hayı Hayır, yok. Dinsiz yazı yaz ın. — Senin gibi temiz yüzlü birine dinsiz yazar yazar mı mıyım ben kardeş karde ş? Söyle bakayı bakayım senin anan baban hangi dindendi? — Onlar da dinsizdi efendim. İyi niyetli polisin aklı aklı iyice karışı karışır: r: — Peki beyim, senin ülkende en çok hangi dinden adam adam var? — Katolikler çoğ çoğunluktadı unluktadır, herhalde. Polis memuru çizgiyi silip kâğı kâğıda, da, "Katolik" yazar. Şeriatla yönetilmeyen İslam ülkelerinde, insanları insanların kimliklerinde din yazı yaz ılmı lmıyor artı artık. Türkiye'deki nüfus cüzdanları cüzdanlarındaki "din" hanesi ise hâlâ baki! Yüzyı Yüzyıllar boyunca Osmanlı Osmanlı İmparatorluğ mparatorluğu'nun bir parçası parçası olan Lübnan'da üzerinde din yazmayan ilk manyetik kimlikler 1997 yı yılında verilmeye baş başlanmış lanm ışttır. Kimliklerde din yazması yazması, Lübnan'daki iç savaş sava ş sırası rasında binlerce kiş kişinin ölümüne yol açmış açm ışttır. İslam'la yönetilmeyen hiçbir ülkede, kimlik kartları kartlar ına din yazı yazılmı lmıyor artı artık. Katharlar ise kiş kişinin çocukken hiçbir dinden sayı say ılmayacağı lmayacağı kuralı kuralı ve inanç (ya da inançsı inançsızlı zlık) özgürlüğ özgürlüğünü, on ikinci yüzyı yüzyılda uygulamaya koymuş koymu ştu. Günah çı çıkarma dahil olmak üzere papazları papazların bütün görevlerini ve ayin törelerini iptal eden Katharlar, Hı H ıristiyanlı ristiyanlık tabuları tabularına son darbeyi indirerek intiharı intiharı da günah olmaktan çı çıkardı kardı. Engizisyon mahkemeleri binlerce Katharı Kathar ı meydanlarda kurulan odun öbeklerinin üstünde yakarken... Kaleler bitip de o güzelim dağ da ğlara çı çıktı ktıkları klarında...
28 Herakles'in, yavuklusu Piren ile saklambaç oynadığı oynad ığı mağ mağaralarda... Kendilerini açlığ açlığaa mahkûm ederek, ölüm orucuyla intihar etti yüzlercesi. Zerdüş Zerdü şt ö ğretisinden beri varolan, İyi ve Kötü birlikteliğ birlikteliğine dayalı dayalı çifte dünya görüş görüşünü savunan Manikeizm dini ile Hı Hıristiyanlığı ristiyanlığınn bir sentezi diye tanı tan ımladığı mladığım mız Kathar mezhebinin "ne olmadığı olmad ığına" na" bakarak, çağı ça ğım mıza uyan, şaşırt şırtııcı yanları yanlarını görmek olası olası. Ama "ne olduğ oldu ğuna" bakarak aynı ayn ı şeyi söylemek zor. Bir kere bunca hoş ho şgörülü, barış barışççı ve sevgiye yönelik bir öğreti, birbirini yiyen bizlerin çağ ça ğdaşı daşı olamaz!... Şaka bir yana, tüm maddeci yanları yanlar ına karşı karşın, n, Kathar dini elbette günümüzün mantı mant ık çerçevesine tam uyum göstermiyordu. Yoğ Yo ğrulduğ ruldu ğu tarih diliminin toplumsal ve bilimsel koş koşulları ulları kuş kuşkusuz bunu gerektirmekteydi. Geliş Geliştiğ tiği dönemin abuk sabuk tabuları tabular ına karşı karşı geliş geliştirdiğ tirdiği seçenek, olumlu yaklaşı yakla şımlar mlarıının yanı yanı sıra, yoluna baş baş koyanlardan belki de gereksiz ölçüde bir özveri isteyen, tutkulu tut kulu ve zor bir dindi. Örneğ Örneğin, din görevlisi yani "Kusursuz" olmayan Kathar et yiyebiliyor, evlenip çocuk yapabiliyor, savaş savaşabiliyordu. Ama temelinde bütün bunları bunlar ı "henüz Yabancı Yabancı tanrı tanrının etkisinde" olduğ olduğu için yapabilmekteydi. Aş Aşkı günah sayan nikâhı nikâh ı kutsayan Katolik Kilisesinin tersine; Kathar Kilisesi evliliğ evliliği hoş hoş görmekle birlikte din açı açısından kutsamayı kutsamayı reddediyor, bunu yapan Katolik papazları papazları da "pezevenklikle" suçluyordu. Yani sokaktaki Kathar, Yabancı Yabanc ı tanrı tanrının etkisiyle aile kurup âşı âşıkk olabiliyor, ama evliliğ evliliği din açı açısından geçerli sayı sayılmı lmıyordu. Dolayı Dolayısıyla karı karı koca arası arasındaki aldatma olayı olayı da ikinci bir günah değ de ğil, zaten sevap olmayan bir dünyanı dünyanın parçası parçasıydı ydı. Artı Artık bu anlayışı anlayışınn iyi mi, kötü mü olduğ oldu ğu yorumunu size bırakı rakıyorum!
Zengin, Yoksul, Efendi ve Kölesi Olmayan O lmayan Bir Toplum, Hem de Ortaçağda! Kendi halinde bir Kathar'dan beklenen yükümlülükler hem çok az ve kolay, hem de çok zordu. Mezhebe katı katılma töreni yoktu. Ne belli saat ve günlerde ayin vard ı, ne de belli formüllerin uygulandığı uyguland ığı dualar. Haç ve günah çı çıkarmayı karmayı reddettiklerini daha önce söylemiş söylemiştik. Öğ Öğretinin tek kutsal töreni, ölüme hazı haz ırlamayı rlamayı hedef alan Son Teselli duası duasıydı ydı. Oksitanca "Consolament" adı adı verilen, bir çeş çeşit "güle güle git, gözün arkada kalması kalmas ın" uğurlaması urlaması. Bir Kusursuz'un ölmekte olan insanı insan ı elleriyle tutarak okuduğ okudu ğu bu dua, Kathar dininin temel taşı taşınnı oluş oluşturuyordu. Ve bir inancı inancı bilinçle yaş yaşamak öylesine önemliydi ki Katharlar için, Teselli, ancak aklı aklı başı başında nda ölenlere okunabiliyor, komada ya da ağı a ğırr hasta olanlara verilemiyordu. Teselli'yi alan kiş kişi ölmez de yaş yaşarsa eğ eğer, artı artık günlerini Kusursuzları Kusursuzların arası arasında, din adamı adamı olarak geçirmek zorundaydı zorundayd ı. Engizisyona karşı karşı dövüş dövüşerek ölmek zorunda kalı kalınca, Kathar Şövalyeleri son ve tek duaları dualarını savaş savaş alanı alanına giderken dinlemeye baş başladı ladı. Ama ölmez de sağ sa ğ kalı kalırlarsa yaş yaşamları amlarını din adamı adamı olarak bitirmemek için Tesel-li'nin bağ bağlayı layıcı öğesi dokunma eylemini gerçekleş gerçekle ştirmi-yor; çarpış çarp ışma ma sırası rasında ağı ağırr yaralanı yaralanırlarsa, Kusursuz Kathar'dan yetiş yetişip kendilerini kucaklaması kucaklamasını istiyorlardı istiyorlardı. Ne kadar çocukça ve ne kadar hoş ho ş değ değil mi? İyice düş düşünülecek olursa "çağı "ça ğım mızdaki uygulamalı uygulamalı" dinlerden daha da mantı mant ıksı ksız değ de ğil üstelik.
İsviçre Bankası Sosunda Bir Kolhoz Ekonomisi
29 Bu tek kutsamanı kutsamanın dışı d ışında nda sade Kathar, yaş ya şamı amını istediğ istediği gibi düzenlemekte özgürdür, yanlış yanl ış işler yapsa bile, kendisinden çok etkisinde bulunduğ bulundu ğu Yabancı Yabancı Tanrı Tanrı sorumludur davranış davranışlar larıından ve din görevlisi Kusursuz, sade Kathar'ı Kathar' ı doğ doğru yola sokmak, ruhunu kurtarmakla yükümlüdür. Kadı Kadın-erkek, kendilerine "İ "İyi insanlar" ya da "Kusursuz" adları adları verilen Kathar din görevlilerinin, elini eteğ ete ğini dünya iş işlerinden çekip mutasavvı mutasavv ıf düş düşüncelere dalan ya da gaipten haber almaya yatan ermiş ermişlerle ilgisi yoktu. Tam tersine; Kathar Kilisesi, toplumun yaş ya şantı antısını yönlendiren ekonomik düzenin, "Komün" biçimi bir yönetimin kurucusu ve koruyucusuydu. Kathar Kilisesi, bir anlamda devletti. Ortak kasadan finanse ettiğ etti ği işlikler yoluyla toplumsal ve ekonomik yaş ya şantı ant ıya bütün ağı ağırl rlığı ığıyla yla katı katılıyor, iş işsize iş iş, aça aş a ş veriyordu. Kathar mezhebi bir kurumdu, ama Roma Kilisesinin biçeminde değ de ğil. Roma Kilisesinin tam tersine, Kathar Kilisesi feodal yönetime katı katılmı lmıyordu. Para getirecek han, hamam, tarla iş i şletmeleri, gayri menkul spekülasyonları spekülasyonları yoktu. Emekçi kesim üzerinde hiçbir hak ya da iktidar amac ı gütmüyordu. Vergi toplamı toplam ıyor ve serileri çalış çalışttırmı rmıyordu. Kathar mezhebinde zengin, yoksul, efendi ve köle yoktu. Zaten k ısa sürede bunca yandaş yandaş bulması bulmasının sı sırrı rrı da burada yatı yatıyordu. Kusursuz Katharlarm sürdükleri basit yaş yaşantı antıya ve dünya nimetlerine yönelik olmayan tutumları tutumlarına karşı karşın, n, kiliselerinin ortak kasas kasasıı dolup taşı ta şıyordu. yordu. İşlikler İşlikler yoluyla, isteyen Katharı Katharın ve tüm din adamları adamlarının el emeklerinin karşı karşıllığı, ığı, para olarak bu ortak kasaya giriyor, ayr ıca ölmeden önce Son Teselli'yi alan hemen tüm inananlar, servetlerini buraya ba ğışl ğışlıyorlardı yorlardı. Ortak para, kilisenin yönetimindeydi ama kesinlikle halk için kullanı kullan ılmaktaydı lmaktaydı. Katharları Katharların ortak kasası kasası, günümüzün solcu(!) bir İsviçre bankası bankasını akla getirmekte: Birikmiş Birikmiş tasarruflar kilise taraf ından komün iş işliklerinin geliş geliştirilmesinde kullanı kullanılıyor, Lombardiya'dan kaçmak zorunda kalan Kathar göçmenlerine yardı yard ım olarak gönderiliyordu; Katharlara arka çıkabilecek yüksek görevli Katolikleri satı satın almaktan, engizisyon zamanı zamanı bir yerden bir yere gizlice gitmek zorunda kalan din adamları adamlar ına eşlik edecek silahlı silahlı korumalara maaş maa ş ödemeye varı varına dek her iş işe yarı yarıyordu. Biriken parayı parayı çalış çalışttırmak için yandaş yanda ş senyörlere düş dü şük faizle borç verildiğ verildiği bile oluyordu! İleride anlatacağı anlatacağım mız kartal yuvası yuvası, görkemli Montsegur şatosundan kaçı kaçırılan ve hâlâ bulunamayan o eş eşsiz Kathar hazinesi, iş işte bu bankanı bankan ın varlığı varlığıyd ydıı. Oksitanya'daki Ortaçağ Ortaça ğ kasabaları kasabalarında, bugün bile bu hazineyi bulmak düş dü şüyle yaş yaşayan insanlar, ağ a ğzının suyu akan defineciler var.
Önderi Olmayan Bir Örgüt ve Barış Öpücüğü Kathar Kilisesi "herkes eş eşittir" derken, gerçekten herkes eş e şitti. Muhbir adları adlarından en adi iftiralara değ değin bütün ayrı ayr ıntı ntıları ların yazı yazıldığı ldığı Engizisyon tutanakları tutanaklarında, Şeyh Bedreddin gibi, Spartaküs gibi hiçbir ad, önder ya da yol gösterici olarak öne ç ıkmı kmıyor Kathar toplumunda. Tüm Kusursuzları Kusursuzların kimliğ kimliği biliniyor, ama hiçbiri diğ diğerinden önemli değ de ğil. Katharizm, tarihte yerleş yerleşik düzene karşı karşı çıkan tek "öndersiz" toplum eylemi belki de. Ama bu baş başsızlı zlık, hiyerarş hiyerarşi yok anlamı anlamına gelmiyor. Topluluk iki öğ ö ğeden oluş oluşuyordu: Din görevlileri ve inananlar. İnananlar, yaş ya şamları amlarını kendilerine ve iyiliğ iyiliğe adayan din görevlilerine saygı sayg ı göstermekle yükümlüydü. Bu saygı sayg ının da üç biçimi vardı vard ı: Bir Kusursuz'a rastlayı rastlayınca üç kez diz bükerek selam vermek ve halka açı aç ık sohbetler biçiminde gerçekleş gerçekle şen kilise toplantı toplantıları larına
30 katı katılmak. Toplantı Toplantılarda din adamları adamları, Katharlara ikili (İ (İyilik-Kötülük) dünya görüş görü şünü ve nası nasıl iyi olunabileceğ olunabileceğini anlatı anlatıyor, İsa'nı sa'nın son yemeğ yeme ğinin anı anısına ekmek paylaş payla ştırıyor, toplantı toplantı bittiğ bittiğinde de her Kathar'ı Kathar'ı "Barış "Barış Öpücüğ Öpücüğü"yle uğ uğurluyorlardı urluyorlardı: Üç kez öperek. Bugün Languedoc bölgesinde insanları insanlar ın Kuzey Fransa'dan farklı farklı olarak üç kez öpüş öpü şmesi, iş işte bu Kathar geleneğ geleneğinden kalmadı kalmad ır. Kusursuzları Kusursuzların kendilerine reva gördükleri yaş ya şam biçimine bakı bakınca; bu mezhep yaş ya şasaydı asaydı, din adamı adamı sayı sayısının giderek azalacağı azalaca ğınnı ve zaman içinde dini yanı yanının yok olacağı olacağınnı düş düşünüyor insan. Basit Kathar'a her türlü hakkı hakkı tanı tanıyan din adamı adam ı kadı kadın ve erkekler evlenmiyordu. Siyah ya da lacivert giyiniyorlardı giyiniyorlard ı; Oksitanca diline "lacilerini çekmek" anlamı anlamına gelen bir de deyim ğızlarıından çı bırakmış rakmışlard lardıı. Yalan ve yemin yasaktı yasaktı. Ağızlar çıkan söz, hangi tehdit karşı kar şıssında olurlarsa olsunlar, tek, doğ do ğru ve yemini kesinlikle gerektirmeyen bir inançla söylenmeliydi. Öldürme eylemine karşı karşı oluş oluşları ları, "yargı "yargılama, sen de yargı yargılanmazsı lanmazsın" kuralı kuralıyla birleş birleşince, tarihin ilk şiddet karşı karşıttı örgütüne mührü bastı bast ılar. Et, yağ yağ, yumurta, süt, tereyağı tereya ğı ve peynir yemiyorlar, zaten yı yılın dörtte birini oruçla geçiriyorlardı geçiriyorlardı. Öğretileri açı açısından en büyük günah, alçaklı alçaklık ve korkaklı korkaklıktı ktı. Cesareti ise en büyük erdem kabul ediyor, acı ac ı ve ölüm korkusunun mutlaka üstesinden gelinmesi gerektiğ gerekti ğine inanı inanıyorlardı yorlardı. Kathar halkı halkına bütün bunları bunlar ı anlatı anlatırken aşı aşılamak lamak istedikleri en büyük cesaret ise, ateş ateşten korkmamaktı korkmamaktı. Yerleş Yerleşik düzenin koruyucuları koruyucular ı harekete geçince baş ba şları larına gelecekleri az çok kestirdiklerinden, araları aralarına katı katılmak isteyen her kiş kişi, günün birinde "ateş "ate şten gömleğ gömleği" giyeceğ giyeceğinin bilinciyle kabul ediyordu Kathar mezhebini. Kusursuzlar, toplu olarak "ev" adı ad ı verilen yurtlarda kalı kalıyorlardı yorlardı. Kadı Kadın erkek, ayrı ayr ı ayrı ayrı elbette. Yeryüzü Prensi'ni (Ş (Şeytan) kış kışkkırtmanı rtmanın ne gereğ gereği vardı vardı? Sı Sınırsı rsız özveri ve irade gücü gerektirmesine karşı karşınn din adamı adam ı olmak isteyen Kathar, bu evlerden birinde üç yı y ıllı llık bir hazı hazırlı rlık döneminden geçiyor, bir yandan iş i şliklerde çalışı çalışırken, rken, bir yandan dinsel öğ ö ğrenimini tamamlı tamamlıyordu. Üç yı yılın sonunda eğ e ğer kendisini Kusursuzluğ Kusursuzluğun gerektirdiğ gerektirdiği güçte görmezse, olağ olağan yaş yaşantı antısına dönüyor; din adamı adam ı kalmakta kararlı kararlıysa basit Katharları Katharların ölürken baş başvurduğ vurduğu ünlü Teselli'yi diriyken alarak, yaş yaşamı amını Kusursuz olarak sürdürüyordu. sürdürüyordu.
İstanbul'dan Gelen Bogomil Başkan Baş Başlangı langıçta gizli gizli örgütlenen Kathar mezhebi, 1167 yı yılında Konstantinopolis'ten gelen Nicetas adlı adlı Bogomil Metropolit'in yönettiğ yönettiği ve Toulouse yakı yakınları nlarındaki "Saint Felix de Caraman" kasabası kasabasında toplanan Din Kurultayı Kurultayı ile birlikte dosta düş düşmana karşı karşı açığ açığaa vuruldu. Motropolit Nicetas, Fransa'da altı altı Kathar Piskoposluğ Piskoposluğu, İtalya'nı talya'nın Brescia bölgesindeki Desenzano kentinde de bir Patarin Piskoposluğ Piskoposlu ğu kurmuş kurmuştu. Oksitan senyörleri, Kathar Kusursuzları Kusursuzları ile Katolik papazları papazların tartış tartışttıkları kları açı açıkoturumlar düzenlemeyi alış alışkanl kanlıık haline getirdi. Bu tartış tartışmalardan malardan hep Kathar öğ ö ğretisi galip çı çıkıyor, yeni mezhep Oksitan toprakları topraklar ında çığ çığ gibi büyüyordu. "Sapkı "Sapk ınlı nlık" ilerledikçe kiliseler papazsı papazsız kalı kalıyor, aileler çocukları çocuklarını vaftiz ettirmiyorlardı ettirmiyorlardı. Katharlar bazen terk edilen Katolik kiliselerine yerleş yerleşiyordu, inancı inanc ından dönmeyen tek tük Katolik din adamı adam ı ise, toplumun tepkisinden korkarak dinsel etkinliklerinden vazgeçiyorlardı vazgeçiyorlard ı.
31 1198'de, otuz sekiz yaşı ya şında nda Papa olan III. Innocent, hem ikna, hem de güce baş ba şvurarak yeni mezheple baş baş etmeyi denedi. Daha sonra Aziz ilan edilen Dominique de Guzman -1170'lerde bugünkü ispanya'nı ispanya'nın Burgos bölgesindeki Caleruega'da doğ do ğmuş muş, 1221'de İtalya'nı talya'nın Bolon-ya kentinde ölmüş ölmü ştür- Katharlara sapkı sapkınlı nlıkları klarını kabul ettirmek ve onları onlar ı doğ doğru yola döndürmekle görevlendirilmiş görevlendirilmişti. Aziz Dominique, incil'in savunduğ savundu ğu yoksulluk ve alçakgönüllülük ruhuyla Katharları Katharlar ın saygı saygısını kazanmış kazanmış,, ama geç kalmış kalm ışttı. Aynı Aynı dönemde İtalya'da zengin bir ailenin çocuğ çocu ğu olup yine sonradan aziz ilan edilen François d'Assise (d.H82-ö.l226) da yoksul bir rahip ya şamı am ı sürerek Katolik Kilisesi'nde şaşkınlı nlık ve hatta skandal yaratmış yaratm ışttır. Son olarak 1204 yı yılında Aragon Kralı Kralı'nı 'nın giriş girişimiyle toplanan Kathar-Katolik Uzlaş Uzlaşma Kurulu'nda, Papalı Papalık temsilcisinin savurduğ savurduğu tehditler sonucu, Katharlar için "ateş "ate şten gömlek" giymenin kaçı kaçınılmaz olduğ olduğu anlaşı anlaşılm lmış ışttı. Oksitanya beyleri haçlı haçlı orduları ordularını karşı karşılamaya lamaya hazı hazırlanı rlanırken, Katharlar da kendilerinden olan bir kont kı kızından, efsanevi Montsegur kalesini onartması onartmasını istediler. Gerektiğ Gerektiğinde son çare, o şahin yuvası yuvasına sığı s ığınacaklard nacaklardıı. Bundan sonra olaylar çatış çat ışmaya maya doğ do ğru hı h ızla geliş gelişti. 1207 yı yılında Katharlara karşı kar şı sert önlem almayı almayı reddeden Toulouse Kontu, aforoz edildi. Bir yıl sonra Toulouse kontuna bağ bağlı bir subay, Montpellier kapı kap ıları larında Vatikan'ı Vatikan'ın bir orta elçisini, Pierre de Castelnau'yu Castelnau'yu öldürdü. Papa III. Innocent'in çağ ça ğrısı üzerine, Fransa Krallığı Krallığı'na 'na bağ bağlı Kuzeyli senyörlerden kurulu bir haçlı haçlı ordusu Oksitanya'ya inerek Beziers Kalesini aldı ald ıktan sonra Carcassonne'a doğ do ğru ilerlemeye baş başladı ladı. "Bu Topraklarda Dış Dışlanan lanan ve Horlanan Tüm Lanetlilere Bir Kent, Bir Barı Barınak, Ekmeğ Ekmeğimi, Suyumu ve Kı Kılıcımı Sunuyorum, Varsı Varsın Gelsinler!" Tarihe geçen ünlü çağ ça ğrısıyla Carcassonne Kalesi'ni savunmaya hazı hazırlanan Vikont Trencavel, 24 yaşı ya şında, nda, gözü pek ve yakışı yak ışıkl klıı bir Oksitan şövalyesiydi. Kendisi Kathar olmaması olmamasına rağ rağmen, onları onları halkı halkından ayı ayırmayı rmayı ve haçlı haçlılara teslim etmeyi reddetti. 15 gün süren bir kuş ku şatma sonunda Beziers Kasabı Kasabı Arnaud Amaury, barış bar ış görüş görüşmeleri yapacağı yapacağız, z, diye kaleden çı ç ıkarttığı kartt ığı genç Vikontu tutsak alı alınca, baş başsız kalan kent halkı halkı bir gece yarı yarısı gizlice Carcassonne'u terk ederek civar derebeyliklere sığı s ığınd ndıı. Trencavel'i kendi şatosunun zindanları zindanlarına atan Baş Başpapaz Amaury, derebeyliğ derebeyliğini de Beziers katliamı katliam ında sivrilen Simon de Montfort adlı adl ı topraksı topraksız bir senyöre verdi. Birçok soylunun "pis iş i ş" diye istemedikleri haçlı haçlı orduları orduları komutası komutasını da çok geçmeden bu sefere mal mülk edinmek için katı katılan, dolayı dolayısıyla da canla baş ba şla çarpış çarpışan an bu yolsuz senyör aldı ald ı zaten. Trencavel ise, tutsaklığı tutsaklığınnın üçüncü ayı ayında, sevdiğ sevdiği Arap dilberinin eline verilerek kendisine gönderilen zehirli şarabı arab ı içerek öldü. Efsaneye göre Oksitan Aş A şk Divanları Divanları'nda "La Loba"
32 (Diş (Dişi Kurt) diye anı anılan bir senyör karı karısı, delicesine tutulup yüz bulamadığı bulamadığı Trencavel'in hile ile esir düş dü şmesinde önemli bir rol oynadığı oynad ığı gibi, onun kendisine yeğ ye ğlediğ lediği Arap kı kızının eliyle can vermesini de planlamış planlamış.. Öykü hoş ho ş. Ama doğ doğruluk derecesi bilinmiyor.
Ünlü engizisyon yargı yargıcı Bernard de Caux taraf ından sorgulanan Kathar senyörlerinden Jourdain ve Aribert'in iş i şkence tutanakları tutanaklarından bir bölüm. Toulouse Belediye Kitaplı Kitaplıgı'nı 'nın belgeleri arası arasında bulunan tutanaktan, iş işkencenin 13 mayı mayıs'tan 8 Temmuz 1245 tarihine kadar sürdü sü rdüğğü anlaşı anlaşıllıyor.
Hitler'in Yahudilere Taktırdığı Sarı Yıldızın Ağa Babası Normandiya ası asıllı llı yeni Carcassonne senyörü Monfort; Oksitanya'yı Oksitanya'yı kana bulayan Fransı Fransız orduları ordularını dokuz yı yıl boyunca yönetir. 1210 yı y ılının Haziran ayı ayında, yedi aylı aylık bir kuş ku şatmadan sonra düş düşen Minerve Kalesi'nde yüz kı kırk Kusursuz'u canlı canlı canlı canlı ateş ateşe atarlar, 1211 yı yılında Lavaur'u aldı aldıktan sonra tam dört yüz Kathar din adamı adam ı alevlerde can verir. Ama yanı yanık insan eti dumanları dumanlarını Oksitanya göklerine savuran bu ateş ate ş, engizisyon yangı yang ınları nları değ değildir henüz. Olağ Ola ğan din ve düş düşünce ayrı ayrılıkları klarında baş ba şvurulan yöntemlerdir: Elebaşı Eleba şılar larıı kurallara uygun olarak çatı çat ır çatı çatır yakı yakılır, göğ gö ğüslerine kı kızgı zgın demirle haç iş işareti dağ dağlanan aklı aklı çelinmiş çelinmiş; sade Katharlar ise serbest bı bırakı rakıldı ldıkları klarında tapmayı tapmayı reddettikleri aynı aynı Katolik haçı haçını giysilerine çizerek dolaş dola şmak zorunda bı b ırakı rakılır. Görüldüğ Görüldüğü gibi, anlattığı anlattığım mız tarih diliminden yedi yüzyı yüzy ıl sonra dünyayı dünyayı kası kasıp kavuran Hitler, Yahudileri yakaları yakalarına sarı sarı yıldı ldız takmaya zorladığı zorladığında nda ve daha sonra f ırınlarda yaktığı yaktığında nda yeni bir vahş vahşet icat etmemiş etmemiş, yalnı yalnızca bilimin sağ sağladığı ladığı yeni teknik olanaklarla uygulamayı uygulamay ı "çağ "çağdaş da şlaş laştırmış rmışttı", o kadar.12 1233 yı yılından öteye engizisyon mahkemelerinde tek kiş ki şinin tanı tanıklığı klığıyla yla kemikleri kı kırılmaya mahkûm edilen Katharlar, gün geldi göğ gö ğüslerine dağ dağlanan kı kızgı zgın demiri özlediler ve
33 engizisyon mahkemesinin yaptı yaptırdığı rdığı işkencelerden geçmektense, birer Kusursuz gibi isteyerek ateş ateşe attı attılar kendilerin ke ndilerini. i. Ama daha o günler gelmemiş gelmemişti, umut vardı vard ı henüz yürek yürek çarpı çarpıntı ntıları larında. Kaleden kaleye geçen Simon de Monfort, Oksitanya'yı Oksitanya'yı ucundan ucundan kemirse de, sı sırtı rtını döner dönmez yeniden bağı ba ğıms msıızlığı zlığınnı kazanan, iş işgalcilere baş başkaldı kaldıran beylikler az değ de ğildi. Tam yirmi altı altı yıl boyunca, Toulouse Kontluğ Kontlu ğu ve güneyden Oksitanya'nı Oksitanya'n ın yardı yardımına gelen Katalonya Aragon Krallığı Krallığı,, Simon de Monfort komutası komutas ındaki Fransı Fransız orduları ordularına karşı karşı direndi. Kaleler alı alındı ndı, kaleler verildi. İki kez el değ de ğiştirdikten sonra yine Oksitan sahibinde kalan "Pembe Kent"in Haçlı Haçlılar taraf ından son kuş ku şatı atılması lması sırası rasında, Simon de Monfort, Oksitan kadı kadınları nlarının f ırlattı rlattıkları kları bir mancı mancınık taşı taşıyla yla öldürüldü. Kolayca anlaşı anla şılabilece labileceğği gibi bu savaş savaş, artı artık Oksitanya için bir ölüm kalı kalım meseleseydi, Katharlar ise bahane. 1226 yı yılında Papalığ Papalığaa gelen III. Honorius ile Fransa tahtı tahtına çı ç ıkan VIII. Louis, güneye karşı kar şı bu kez Kraliyet orduları ordularından kurulu yeni bir haçlı haçl ı seferi baş başlattı lattı. Düzenli kuzey orduları orduları, bastı bastıkları kları her karış karış toprağı toprağı ateş ateş ve kana bulayarak yeni Toulouse kontu VII. Raimond'u kayı kayıtsı tsız koş koşulsuz dize getirdi, tüm Languedoc bölgesini bir daha kopmamacası kopmamacas ına Fransa Krallığı Krallığı'na 'na bağ bağladı ladılar. Bu arada, bölgede hakkı hakk ından gelinemeyen, hatta giderek güçlenen Kathar mezhebini yok etmek için yepyeni bir silah icat ettiler: Tarihte ilk kez Guillaume Arnaud'un baş ba şkanlı kanlık ettiğ ettiği engizisyon çarkı çarkı, dönmeye baş ba şladı ladı. Engizisyon mahkemelerinin özelliğ özelliği, ne sivil ne de dinsel yargı yarg ı organları organlarına hesap vermek zorunda kalmadan, Roma İmparatorluğ mparatorluğu'ndan beri yerleş yerle şmiş miş bütün yargı yargı kuralları kurallarından bağı bağıms msıız işlemesiydi. Bir çeş çe şit "olağ "olağanüstü hal" mahkemesi, yasa üstü bir kurum. İşkence İşkence ve tanı tanıklı klık yöntemleriyle kendine özgü, kralı kralın bile denetimi dışı dışına na taşı taşıp, p, zamanla onun bile çekinir hale geleceğ geleceği bir karabasan. Oksitanya'da her köyde, her kentte bir engizisyon mahkemesi kuruldu, iş i şkence altı altında tanı tanıklı klık edenlerin suçlamaları suçlamalarını işkence altı altında itiraf eden suçsuzlar, meydanlarda kurulan odun öbeklerinin üstünde "tütsülenerek" temizliğ temizli ğe kavuş kavu şturuldu. Engizisyonun temelini oluş olu şturan inanca göre, kiş kişi suçsuz ise ateş ateş onu yakamazdı yakamazdı.13 Tutuş Tutuşturulan odunlardan kimse canlı canlı çıkmadığı kmadığına na göre... Demek hepsi suçluydu. Böyle böyle, o alevlerde Katharları Katharlar ın yanı yanında tavuk hı hırsı rsızları zları da yandı yandı, komş kom şusunun karı karısıyla fingirdeyip "Kathar" diye ihbar edilen köy çapkı çapkınları nları da. Oksitanya'nı Oksitanya'nın dört bir yanı yanında insanlar komş komşuları ularıyla yârenlik edemez, çocuğ çocu ğuna güvenemez, karı karısıyla dalaş dalaşamaz oldu. Pirene Dağ Da ğları ları'nı 'nın yeş yeşiline karanlı karanlık bir yağ ya ğmur bulutu gibi çöktü hüzün.
34 Katharları Katharların Kalelerehdeh, bonuna kadar direnen, en ünlüsü: MONTSEGUR
Montsegur'un zirveye yakı yakın bir yerden görünüş görünü şü.
Engizisyona Karşı Dağ Gerillası Montsegur Kahramanları Cellatlar inatçı inatçıydı ydı ya, Katharları Katharların direnci de daha az değ de ğildi. Oksitan halkı halkının arası arasında sessiz diş diş gıcırtı rtıları larının fon oluş olu şturduğ turduğu bir tabloda, yüreklerdeki isyan giderek güçleniyordu. 1230 ile 1244 yı yılları lları arası arasında, engizisyon baskı baskısının en alı alıp başı başınnı gittiğ gittiği dönemde, orada, Pireneler'in tepesine tünemiş tünemiş şahin gözü gibi bir şato parlamaktaydı parlamaktaydı karanlığı karanlığınn içinden: MONTSEGUR (Emindağ (Emindağ). Pireneler'in dorukları doruklarında bugün açı açık pazar ve kış kış sporları sporları merkezi olarak para kı kıran özerk bir Prenslik var: Andorra. Hafta sonları sonlar ı ya da tatillerde Andorra'ya akı akın eden Japon fotoğ foto ğraf makinesi ve ucuz içki meraklı meraklısı orta sı sıklet Fransı Fransız turistlerinin, Toulouse'u Andorra'ya bağ bağlayan ana yolun on kilometre açığı aç ığına na düş düşen Emindağ Emindağ'ı {Montsegur) keş keşfetmeleri için televizyonun aracı arac ılığı gerekti. Bundan birkaç yı y ıl önce, Oksitanya'nı Oksitanya'nın acı acıklı klı öyküsünü ve Montsegur'un düş düşü şünü akş akşam yemeğ yemeği yerken seyretti galip kuzey orduları ordularının metro yolcusu torunları torunları; sıra peynirlerini yemeğ yeme ğe geldiğ geldiğinde, aptal kutusundaki Katharlar da ölüm orucuna baş başlamış lamışlard lardıı. On iki bölümlük bir dizi filmle bir yudum şarap, bir dilim rozbif arası aras ında yutulan Kathar Şövalyeleri'nin acı acıklı klı öyküsü, yüzyı yüzyılları lların mahmurluğ mahmurlu ğundan turist tellalları tellallarının dırdı rdırıyla sıyrı yrılmak zorunda kalan Montsegur için iyi mi oldu, kötü mü, belli de ğil. Kesin olan, televizyondaki diziden sonra sonra her hafta sonu sonu yüzlerce yüzlerce araba dolusu insan insanıın alış alışveri verişş merkezlerine gider gibi bu 1207 metrelik sarp kayalar ın tepesine kurulu şahin yuvası yuvasına hücum ettiğ ettiğidir. Ben güneş güneşli bir ekim günü tı t ırmandı rmandım Montsegur'un dik yamacı yamac ını. Yirminci yüzyı yüzyıl bile sivri topuklu hanı hanım turistlere uygun bir patika döş dö şeyememiş eyememişti bu "Poç" adı ad ını taşı taşıyan, yan, kocaman bir kıtlama şekerini andı andıran granit kütlesine. Sekiz kiş kişilik bir meraklı meraklı topluluğ topluluğuyduk. Aramı Aram ızda yetmiş yetmiş beş be şlik anneannemiz de vardı vard ı. Ama anneanne; kı kıtlama şekerin tepesindeki kaleye doğ do ğru bir bakı bakınca havlu attı attı, onu arabada bı b ıraktı raktık ve biz sözüm ona gençler doruk deparı depar ını baş ba şlattı lattık. Tırmanış rmanış kaç dakika sürdü, bilmiyorum. Ama bizi 1207. metreye yakla ştıran her adı ad ımda bu Katharları Katharların biraz da katı katır olduğ olduğuna inancı inanc ım pekiş pekişti. Montsegur'den yı yıllarca önce çı çıktığı ktığım m Nemrut Dağı Dağında, nda, o kaya heykelleri oraya nası nas ıl çıkardı kardıkları kları çok ilgimi çekmiş çekmişti, zamanı zamanın
35 olanakları olanaklarıyla bu iş işi baş ba şaranlara hayranlı hayranlık duymuş duymu ştum. Ama Nemrut Dağı Da ğı daha yüksek olması olmasına rağ rağmen eğ eğim ve sarplı sarplık açı açısından Montsegur'un kurulduğ kuruldu ğu Poç'a oranla lokum kıvamı vamında sayı sayılır. Üstelik içinde binlerce insanı insanın yaş yaşadığı ad ığı dev bir şato için gerekli tonlarca kesme taşı taşınn nası nasıl buralara çı çıkarı karıldığı ldığınnı düş dü şününce, insan bazı baz ı şeyleri iyice kavrayamaz oluyor. İnşaat zorluğ zorluğunun en iyi kanı kanıtı, Fransa gibi bir ülkede bu şatonun hâlâ onarı onar ılmamış lmamış olması olması. Deli Tramontan rüzgârları rüzgârlarının erozyonuna açı açık görkemli kale, henüz dimdik ayakta. Ama terk edilmiş edilmiş, yıkılmış lmış kesitleriyle yoksul düş düşen soylu bir senyör havası havas ı var burçları burçlarında. Sarp Poç'un tepesine tünemiş tünemiş taş taştan bir Don Kiş Kişot sanki Montsegur. Katharları Katharların öyküsü de biraz Don Kiş Kişot'luk değ de ğil miydi zaten? Sekizinci yüzyı yüzyılda Montsegur, bir kont kı k ızının çeyizini oluş olu şturan eski, çok eski zamanlardan kalma birkaç yı yıkık duvardan ibaretti. 1200'lü yı yıllarda ilk haçlı haçlıları ların Oksitanya'yı Oksitanya'yı yıkıp yakmaya baş başlaması lamasıyla Katharlara bir sığı sığınak nak vermeyi amaçlayan bu soylu kadı kad ın, kendisinin de katı katıldığı ldığı yeni mezhebin rençper ve amelelerine kaleyi onarma görevini verdi. Onar ım çalış çalışmalar malarıının yanı yan ı sıra, kalenin savunması savunmasını da Pierre Roger des Mirepoix adlı adl ı bir senyör üstlendi. Eski yı yıkıntı nt ıları ların üstünde kı kısa zamanda görkemli bir taş ta ş savaş savaş gemisi yükseldi sanki. Kör, kunt, çı çıplak duvarları duvarları, dik burçları burçlarıyla gökyüzüne bir isyan gibi uzanan yeni Montsegur'un yuvarlak kuleleri yoktu. Her köş kö şesi dik açı açılardan oluş olu şuyordu. Kalenin garip mimarisini inceleyen günümüz mimarları mimarları, Katharları Katharların "altı "altın sayı sayı" diye adlandı adlandırılan orantı orantıdan haberli oldukları olduklarını ve Montsegur'un bir güneş güne ş tapmağı tapmağı özelliklerini taşı taşıddığın ığını öne sürüyor. Kalenin içinde ortaçağ ortaça ğ derebeyliklerinde görülen ve soyluları soylular ın oturduğ oturduğu bir şato kurulmamış kurulmamışttı. Yalnı Yaln ız kuzeybatı kuzeybat ı burçları burçlarına dayalı dayalı ve surlardan altı altı metre daha yüksek dörtgen bir kulesi vardı vardı kapalı kapalı yaş yaşama alanı alanı olarak. Bu kuledeki yer kapasitesi, engizisyon dönemiyle birlikte akı akın akı ak ın kaleye sığı s ığınan nan Kathar toplulukları toplulukları karşı karşıssında kı kısa zamanda yetersiz kaldı kaldı ve sığınmac ığınmacıılar, düpedüz avluya kurulan derme çatma çad ırlarda yaş yaşadı adılar yı yıllarca. Montsegur, Katoliklerin diliyle "Ş "Şeytan'ı eytan'ın Tapı Tapınağı nağı"" olarak Kathar mezhebinin baş başkenti görevini iş işte böyle üstlendi.
Carcabbonne kentinin ünlü kalesinin "Aude" kapı kap ısından bir görünüş görünü şü
36
Comta Şatosunun (Carcassonne) Vizigot kapı kap ısındann bir görünüş görünü şü
Kathar Şövalyeleri'nin Komando Timleri Engizisyonun Boynunu Vuruyor 1242 yı yılının Mayı Mayıs ayı ayında Guillaume Arnaud baş ba şkanlığı kanlığındaki ndaki engizisyon yargı yargıçları çlarının, Toulouse'da yeni bir temizlik hareketi baş başlatmak üzere "Pembe Kent"in az ilerisindeki bir kasabaya yerleş yerleştikleri haberi bölgeyi yeni bir korkuya boğ bo ğdu. Olay kı kısa zamanda Montsegur'de üslenen Kathar Şövalyeleri'nin kulağı kulağına na geldi. Garnizon komutanı komutanı Pierre Roger, yoldaş yoldaşları larını toplayarak araları aralarından seçtiğ seçtiği altmış altmış kiş kişilik bir atlı atlı birliğ birliğin başı başında nda rüzgâr gibi daldı daldı gecenin karanlığı karanlığına. na. Engizisyon yargı yargıçları çlarının kaldığı kaldığı kasabaya sabaha karşı karşı vardı vardılar. İnfaz görevini üstlenen on iki kiş kişinin eline çı çıplak on iki balta verildi. Tüm kasaba halkı halk ı uyanmış uyanmış,, Kathar Şövalyeleri ile birlikteydi. Yargı Yargıç olmayan yargı yargıçları çların tepesine inen halkı halkın yargı yargısıydı ydı bu. Guillaume Arnaud ve altı altı çömezinin uyudukları uyuduklar ı odaları odaların kapı kapıları ları baltalarla parçalandı parçalandı, ilahiler söylemeye baş ba şlayan engizisyon yargı yargıçları çlarının kellelerini yardı yardıma çağı çağırd rdııkları kları azizler de kurtaramadı kurtaramad ı. Fransı Fransız orduları ordularının misillemesi gecikmedi. 1243 yı yılının baharı baharında Hugues des Arcis komutası komutasındaki kraliyet güçleri Montsegur'ün yamaçları yamaçlar ında mevzilendi. Kartal yuvası yuvası şatoda hepi topu iki yüz yeminli Kathar, yüz şövalye ve gerisi çoluk çocuk olmak üzere beş be ş yüz insan vardı vardı. Kuş Kuşatma güçleri ise on bin kiş ki şiden oluş oluşuyordu. Ama öylesine sarp, öylesine alı alınmazdı nmazdı ki Montsegur Kalesi, haçlı haçlı komutanı komutanı Hugues des Arcis baş başarı arıya ulaş ulaşabilmek için askerlerinin saldı saldırı gücünden çok, kuş ku şatı atılanları lanları bekleyen açlı açlık ve susuzluğ susuzluğa güvenmekteydi. Saldı Saldırganları rganların sayı sayısal üstünlüğ üstünlüğüne rağ rağmen geceleri yalnı yalnız kendi bildikleri dehlizlerden, gizli patikalardan ovadaki yerleş yerleşim merkezleriyle bağ bağlantı lantısını sürdüren Montsegur halkı halkı, önemli ölçüde depoladığı depolad ığı yiyecek ve su yedeğ yede ği sayesinde karşı karşı tarafa tek bir burç vermeden sonbaharı sonbaharı geçirdi. Kış Kış bastı bastırdığı rdığında nda aş aşağıdaki ğıdaki on bin kuş ku şatmacı atmacının durumu, kaledeki beş be ş yüz kiş kişiden daha umutsuz görünüyordu. Montsegur'dekilerle gönül beraberliğ beraberli ği içindeki civar köyler nerede yalnı yaln ız başı ba şına na bir askere rastlasalar öldürüyor, kuş ku şatma ordusuna yiyecek sağ sa ğlamakta ellerinden gelen zorluğ zorlu ğu çıkarı karıyor, ucundan ucundan kemiriyorlardı kemiriyorlard ı Fransı Fransızları zları. Oysa aynı aynı köylüler, gizli oyuklardan, sarp kayalardan, sadece kendi bildikleri geçitlerden sekerek su ve ekmek ulaş ulaştırmaktaydı rmaktaydı Montsegur mahsurları mahsurlarına. Kraliyet ordusunda baş ba ş gösteren salgı salgın bağı bağırsak rsak enfeksiyonları enfeksiyonlarında ise, yine köylülerin verdiğ verdiği bozuk yiyeceklerin, zehirli şarapları arapların büyük payı payı vardı vardı. Kı Kısacası sacası haçlı haçlı ordusu yorgun, aç ve hastaydı hastayd ı. Aralı Aralık ayı ayında hepsi deneyimli dağ dağcı olan bir düzine aylak Bask savaş sava şçısının, kuş ku şatma komutanı komutanı Hugues des Arcis taraf ından kiralanması kiralanması, olayı olayın akışı akışınn ı birdenbire değ de ğiştirdi. O
37 dönemde uygarlı uygarlıktan henüz nasibini almamış almam ış,, inançsı inançsız ve yasası yasasız bu kiralı kiralık Bask savaş savaşçıları ları, keçilere taş taş çıkartan bir beceriyle şatonun doğ do ğu kanadı kanad ına seksen metre kala tı t ırmanmayı rmanmayı ve tutunmayı tutunmayı baş ba şardı ardı. Zamanı Zamanın savaş savaş araçları araçları mancı mancınıklar, bu noktadan kaleyi gülle ya ğmuruna tutmaya baş başladı ladı. Kışı Kışınn ya da uzun dönemde, Montsegur düş dü şmeye mahkûmdu artı artık. Tepelerine yağ yağan taş taşlara, kara, soğ so ğuğa ve kesilen yardı yard ımlara rağ rağmen Şubat sonuna dek dayandı dayand ı kale halkı halkı. Kathar Şövalyeleri ve kale garnizonunun bir avuç askeri canlar ını diş dişlerine takarak savunuyorlardı savunuyorlardı hâlâ şatoyu. Durumun umutsuzluğ umutsuzlu ğunu çok iyi bilen iki yüz küsur Kathar, Kale Komutanı Komutanı Pierre Roger de Mirepoix'ya şükranları ükranlarını belirttiler ve kendileri yüzünden daha fazla acı acı çekilmesine gerek kalmadığı kalmad ığınnı, ölüme hazı hazır oldukları olduklarını, teslim olması olmasını istediler. Şubat ayı ayını Marta bağ bağlayan gece Montsegur'de teslim kararı kararı alı alındı ndı. 1 Mart'ta kuş ku şatmacı atmacılara karar bildirildi. 2 Mart Çarş Çar şamba günü, Montsegur komutanı komutan ı Pierre Roger ile haçlı haçlı şövalyesi Hugues des Arcis, teslim koş koşulları ullarını görüş görüşmek üzere bir araya geldiler. Haçlı Haçlı orduları ordular ının hiç de iç açı aç ıcı bir durumda olmadığı olmad ığı,, Montsegur yeniklerinin her şeye rağ rağmen kabul ettirdiğ ettirdiği şaşırt şırtııcı teslim koş koşulları ullarından belli oluyordu. Anlaş Anla şmaya göre, Montsegur savunmacı savunmacıları ları on beş be ş günlük bir ateş ate şkesten yararlanacaklar ve bu süreyi kalede geçirdikten sonra şatoyu Fransı Fransız Kralı Kralı adı adına haçlı haçlı komutanı komutanına teslim edeceklerdi. Kuş Kuşatı atılanlar üstüne peş peşinen verilmiş verilmiş tüm hüküm ve cezalar iptal ediliyor, hatta Avignonet kasabası kasabas ında engizisyon yargı yargıçları çlarını öldüren birlik bile affa uğ u ğruyordu. Mezhep sorunu olmayan askerler, usulen engizisyon mahkemesince denetlendikten sonra özgürce ö zgürce yurtları yurtlarına dönebilirlerdi. Bunları Bunların dışında ışında kalede bulunan diğ diğer kiş kişiler, engizisyon yargı yargıçları çları önünde Kathar mezhebinden caydı caydıkları klarını açı açıkladı kladıkları kları takdirde özgürlüklerine kavuş kavu şacak, mezheplerinden dönmedikleri takdirde ateş ate şe atı atılacaklardı lacaklardı. Düş Düşen bir kale için, bundan daha iyi teslim ko k oşulları ulları düş düşünülemezdi doğ do ğrusu... Ama dost düş dü şman herkes koş ko şulları ulların Kat-harları Kat-harları ilgilendiren bölümünden, hiçbir Kathar'in inancı inanc ını yadsı yadsıyarak yararlanmaya kalkmayacağı kalkmayaca ğınnı bilmekteydi. Engizisyon uş uşakları akları, odun öbeklerini kurmaya baş ba şlamış lamışttı. Montsegur, on beş be ş günlük ateş ateşkes süresince, istiridye kabuğ kabuğu gibi kendi üstüne kapandı kapand ı. Yedi yüzyı yüzyıl sonra yüzlerce tarihçi, bu on beş be ş günlük ateş ate şkesin anlamı anlamı üstüne kafa yordular. Komutan Pierre Roger, niçin bu on beş be ş günlük ateş ate şkesi istemiş istemişti? Bir yerden yardı yard ım umuyor, kaleyi kurtarabileceğ kurtarabileceğini mi düş düşünüyordu hâlâ? Katharlar ne yaptı yapt ılar bu süre boyunca? Niçin bu zamana gerek duyuyorlardı duyuyorlard ı? Tarih, bu soruları soruların kesin yanı yanıtları tlarını veremiyor. Tüm bildiğ bildi ğimiz, Katharları Katharların kendilerini bu süre içerisinde ruhsal yönden ölüme hazı haz ırladı rladıkları kları, varlı varlıkları klarını dokuz aydı ayd ır onları onları korumak için canla baş ba şla savaş savaşan asker ve sivil Oksitanlara bı b ıraktı rakt ıkları kları, kendilerini bekleyen engizisyon ateş ateşini bile bile kale halkı halkından on beş be ş askerin daha Kathar mezhebini kabul ettiğ ettiğidir. Ölüme gidecekleri kesinleş kesinle ştiğ tiği için yeni ve eski üyeleriyle şatodaki tüm Katharlar, bu iki hafta içinde Son So n Teselli'yi alarak Kusursuz olarak yanmaya hazı haz ırlanmış rlanmışlard lardıı.
Yaşasın Ölüm Diyebilmek İçin Hünkâr istedi ki: bu müş müşahhas küfrü yere sermeden önce, son sözü ipe vermeden önce, biraz da şeriat eylesin ibrazı ibrazı hüner âdâbü erkânı erkânıyla halledilsin iş iş ...
38 Dönüldü Bedreddin'e. Denildi: "Sen de konuş konuş." Denildi: "Ver hesabı hesabını ilhadı ilhadın." Bedreddin gülümsedi. Aydı Aydınlandı nlandı içi gözlerinin, dedi: — Madem ki bu kere mağ ma ğlubuz netsek, neylesek zaid. Gayri uzatman sözü. Madem ki fetva bize aid verin ki baş ba şak bağ bağrına mührümüzü...
Nâzım Hikmet (Simavne Kadısı Oğ lu Şeyh Bedreddin Destanı)
Kathar Kalelerinden: Puivert
39
Kathar Kalelerinden: Peyrepertuse Montsegur mağ mağlupları lupları, kaleden baş ba şları ları dik çı çıktı ktı. İki yüz: yirmi beş be ş Kathar Şövalyesi, kı kızanı zanı ve kadı kadınıyla, gökyüzüne bir isyan gibi yükselen granit tepenin dibine d ibine kurulan ateş ate şten çembere tek bir adam birlikteliğ birlikteliğiyle yaklaş yaklaştılar. Haçlı Haçlı orduları ordularının gümüş gümü ş zırhlı rhlı şövalyeleri gözlerini eğdiler, basit askerler ise büyülenmiş büyülenmiş gibiydiler. Haçlı Haçlı seferinin dinsel kutsaması kutsaması, tilkicesine kurnaz Narbonne Piskoposu, havada bir hayranlı hayranl ık soluğ soluğunun kokusunu aldı ald ı. Ölüme gidenlerden hiç olmazsa birine fire verdiremezse eğ eğer, bu olağ ola ğanüstü manzaranı manzaranın babadan oğla kalan bir miras gibi yüzyı yüzyıllarca anlatı anlatılacağı lacağınnı sermiş sermişti. Son bir umutla gerilmiş gerilmiş bir yay gibi f ırladı rladı gerinden, koş koştu, ateş ateş çemberimle Katharları Katharların arası arasına dikildi: — Durun, durun diyorum diyorum size! size! Bir kez daha daha düş düşünün. Aranı Aranızda cayan yok mu hiç mezhebinden? Engizisyonun kararı karar ına rağ rağmen ben, son bir şans tanı tanıyorum nedamet getirenlere! Katharlar durmadı durmad ı. Katharlar durmadı durmad ı. Kafileye öncülük eden Kusursuzlardan Bertrand Marty, baş başka bir soruya ;yanı ;yan ıt verir gibi gülümseyerek söylendi: — Biz hepimiz kardeş karde ştik... (Montsegur Katliamı Katliamı, 16 Mart 1244)
Montsegur'un uzaklardan kartal yuvası yuvas ı misali bir görünüş görünü şü
40 Montsegur'da teslim olup, diri diri ateş ateşe atı atılan Katharlar'ı Katharlar'ın anı anısına, dağı dağınn eteğ eteğine dikilen anı anıt: "Als Catars / Als Martirs / Dei Pur Amor / Crestian / 16 Mark 1244." 16 Mart Çarş Çarşamba sabahı sabahı, Narbonne Piskoposu ve haçlı haçl ı komutanı komutan ı Hugues des Arcis kaleyi teslim almaya geldiler. Askeri garnizon teslim oldu. Yeni katı kat ılanlarla birlikte sayı sayıları ları 225'i bulan Katharlar hazı haz ırdı rdılar. "Kusursuzları "Kusursuzların ardı ardından inançlı inançlı adı adımlarla Poç Tepesi'nden aş aşağı indiler. Tepenin dibindeki düzlüğ düzlü ğe, kazı kazıklarla çevrili bir arena yapı yapılmış lmış,, içine odun ve saman yığılm ığılmış ışttı. Samanlar tutuş tutuşturuldu, odunları odunların alazı alazı gökyüzünü yaladı yaladı. Kazı Kazıklara dayanan merdivenleri tı tırmanan Katharlar tek tek ateş ateşe attı attılar kendilerini. Yaralı Yaralılar sedyeleriyle çıkarı karılıp atı atıldı ldılar. Direniş Direnişin imgesi, Kathar öğ ö ğretisinin baş başkenti böylece düş dü ştü. Kı Kırk yı y ıl süren bir savaş savaş, on aylı aylık bir kuş ku şatma ve 225 kiş kişinin yakı yakıldığı ldığı engizisyon ateş ateşiyle; Montsegur bir efsaneydi artı artık. Ne var ki tüm Katharlar ateş ate şe atı atılmadı lmadı o gün. Araları Aralarından dört Kusursuz, garnizon komutanı komutan ı Pierre Roger taraf ından kalenin gizli bir bölmesine saklanmış saklanm ışlard lardıı. 15 Mart'ı Mart'ı on altı altıya bağ bağlayan gece iplere tutunarak sarp kayalardan aş a şağı indiler, Peyre Boğ Boğazı azı'nı 'nı geçerek Pireneler'in art yamaçları yamaçlarında bir mağ ma ğaraya, Aralı Aralık ayı ayı sonları sonlarında saklanan bir hazine sandığı sandığınnı çıkardı kardılar. Değ Değerli yükleriyle birlikte Usson şatosuna varı varıp, orada bu hazineyi zamanı zaman ında saklayan iki diğ diğer Kusursuzla buluş buluştular. Tarih bu noktadan öteye Kathar hazinesinin de, dört kaçağı kaçağınn da izini yitiriyor. Peki neydi bu sandı sand ık? Neydi söz konusu Kathar hazinesi? Kuş Ku şkusuz, topluluğ toplulu ğun ortak kasası kasasından baş başka bir şey değ değil. Değ Değeri ve önemi öylesine büyük olmalı olmalı ki, garnizon komutanı komutanı Pierre Roger teslim koş ko şulları ullarının tümünü tehlikeye atan böyle bir giriş giri şimi desteklemiş desteklemişti. Bu arada, şatonun sahibesiyle kı kızının da, yanmayı yanmayı yeğ yeğleyen Katharlar arası arasında yer aldı ald ıkları kları unutulmamalı unutulmamalı. Katharları Katharların yalnı yalnız kendilerini değ de ğil, onlar zaten öleceklerini biliyorlardı biliyorlard ı; ama diğ diğer üç yüz kiş kişinin de yaş yaşamı amını tehlikeye atarak düş dü şmana kaptı kaptırmamaya karar verdikleri bu hazine üzerinde çok şeyler söylendi, çok şeyler yazı yazıldı ldı. Yedi yüzyı yüzyıldı ldır Pirene dağ dağları larında yaş yaşayan insanlar bu hazineyi bir gün bulabilme düş dü şünü besledi. Bu düş dü şler de Montsegur efsanesinin bir parçası parças ı artı artık. Oksitanyalı Oksitanyalı bir ozan der ki:14
La Nueit de Montsegur O lutz inagotabla torna, torna renaisser de las cendras dels morts. L'oimbre que ten serada lo punh del rei nafrat desliure sa colomba. Ah sönmeyen ışık ışık doğ doğ yeniden, yeniden ölülerin küllerinden.
41 Yaralı Yaralı kralı kralın avcunda tuttuğ tuttuğu gölge oldu beyaz güvercin.
Şatolar Bitti, Şövalyeler Taşlaştı Montsegur'ün düş dü şüşünden sonra Katharları Katharların elinde birkaç şato daha kalmış kalm ışttı. Tek tek direniş direnişlerle bir on yı yıl daha sürdürdüler varlı varlıkları klarını. 1251 yı yılında mirasçı mirasçı bırakmayarak ölen son Toulouse kontu VII. Raimpond'un ardı ard ından "Pembe Kent"in egemenliğ egemenliği Fransı Fransız Krallığı Krallığı'na 'na geçti. Halk, hâlâ Katharları Katharları yargı yargılayı layıp yakan engizisyon mahkemelerine karşı karşı birkaç kez ayaklandı ayakland ı, yargı yargıçları çları öldürdü, kovdu. Ama her seferinde daha güçlüleri, daha acı acıması masızları zları geliyordu. Ormanlara, mağ mağaralara sığı sığınan nan Katharlar, köpeklerle iz sürerek yakalanı yakalanıyor; yüzlercesi kı kılıçtan geçirilip, elebaşı elebaşılar larıı yakı yakılıyordu. Birçoğ Birço ğu, kendilerini bu mağ mağaralarda açlığ açlığaa mahkûm ederek intihar etti. 1255 yı y ılında son iki şato, Queribus ve Puylaurens de düş düştü. 1321 yı yılında bilinen son Kusursuz Guillaume Belibaste'nin yakı yakılması lmasıyla, Kathar öğ ö ğretisi ve eylemi tarihin sayfaları sayfalarına karış karışttı. En güçlü senyörlerden basit çiftçilere, zengin burjuvalardan kendi halinde el emekçilerine varı varıncaya dek binlerce, binlerce insanı insan ı daha insanca, daha hakça, daha eş e şit ve soylu bir dünya için çatı çatısı altı altına toplayan Katharizm, haksı haksız kazançları kazançlarını ve kirli iktidarları iktidarlarını yitirmek korkusuna düş dü şen kilise zangoçları zangoçlarına, yerleş yerleşik düzen yandaş yanda şları larına böylece yenildi. Oysa Anadolu toprakları topraklarından Pirene Dağ Dağları ları'na, Ege Denizi'nden Atlantik Okyanusu'na; daha hakça bir düzen, daha onurlu bir insanlı insanl ık için, kölesi olmayan bir dünyayı dünyayı kucaklamak istemiş istemişlerdi.
Kathar Kalelerinden: Queribus.
42 Kathar Kalelerinden: Puylaurens.
Toulouse-Carcassone yolu üstündeki bir tepede Kathar şövalyelerini simgeleyen, ama daha çok 10 metre boyunda dev füzeleri andı and ıran taş taş yontular.
Yontulara çı çıkan yol üstündeki tanı tanıtıcı yazı yazılar. Bir gün yolunuz Akdeniz'in Pirene eteklerini dövdüğ dövdü ğü eski Oksitanya, yeni Languedoc bölgesine düş dü şerse eğ eğer, Carcassonne-Toulouse yolu üstündeki tepelere dikkatle bakı bak ın. Uzaya f ırlatı rlatılmaya hazı hazır taş ta ş füzeler gibi dikilen dev heykeller, o yiğ yi ğit Kathar Şövalyeleri'nin anı anısın ı yaş yaşatmak için, deli Tramontane rüzgârları rüzgârlarına ve yağ ya ğmura kafa tutmaktadı tutmaktadırlar.
Ek: Bir Avrupa Metropolü: Toulouse Toulouse, ünlü çocukları çocuklar ından caz ustası ustası Claude Nouvvgaro'nun bir şarkı arkısına adı ad ını veren bu "Pembe Kent", son yı yıllarda yeni bir ünlem ekledi adı ad ına: Beyin Kent. Fransa'nı Fransa'nın AB içindeki ileri teknoloji metropolü haline gelen eski Oksitanya il merkezi, tam altı alt ı bin altı altın araş araştırmacı rmacıyı, biyoteknolojiden uzay araçları araçlar ına uzanan geniş geniş bir bilim yelpazesinde, dünyanı dünyanın en geliş gelişmiş miş laboratuvarları laboratuvarlarına toplamayı toplamayı baş ba şarmış armış.. 21. yüzyı yüzyıl Avrupası Avrupası'nı 'nın teknolojik kutupları kutuplarında iki yeni odak yeş ye şeriyor: Barcelona ve Toulouse. Bizim Katharları Katharlar ın iki eski yandaşı yandaşı,, tarihleri kardeş karde ş iki kent. Soğ Soğuk kuzey ülkelerinin beyinleri fokurdayan bilimcileri, Akdeniz'in bu güzel metropollerine kapağı kapa ğı atabilmek için... fosfor yayma yarışı yarışındalar. ndalar. Üstelik
43 Toulouse'da Barcelona'nı Barcelona'nın başı başına na dert olan çevre ve hava kirliliğ kirlili ği de yok. Yirmi birinci yüzyı yüzyılın elektronik endüstrisi, kara dumanlar çı çıkartarak çalış çalışan an bir üretim biçimi değ değil elbet. Tam tersine, Beyin Kent'in laboratuvarları laboratuvarlar ında temiz ve akı akıllı llı arabalar, biyolojik dengeyi bozan endüstri artı artıkları klarının zararsı zararsız hale getirilmesini amaçlayan EUREKA patentli su projesi üstünde çalışı çalışıllıyor. Bütün bu projeler hep AB'nin ortak yapı yap ımları mları. Tüm teknolojik performansları performanslarına rağ rağmen günbatı günbatımına karşı karşı iki tek "pastis"* "pastis"* (* Fransı Fransız Rakı Rakı'sı 'sı) atmak keyfini elden bı bırakmayan Toulouse'un, özellikle nükleer tı t ıp ve mühendislik fakülteleri öne çı çıkan üniversitesi de eski ve ünlü. Bu üniversitenin en renkli geleneklerinden biri de Şubat sonları sonlarındaki öğ ö ğrenci karnavalı karnavalı. Yüz binlerce gencin yirmi dört saat sokakta yaş ya şadığı ad ığı karnaval şenliklerinin gözde temaları temalarından biri de "K-ta-re" adı ad ını taktı taktıkları kları Kathar eğ eğlenceleri. Sanki Katharları Katharların yüzyı yüzyıllı llık h ıncı ncını alı alırmış rmışças çasıına engizisyon yargı yarg ıçları çlarının kuklaları kuklaları ateş ate şe atı atılıyor, Toulouse'dan yola çı çıkarı karılan bir Kathar meş meşalesi Montsegur'e dek koş koşturuluyor.
Karnavalı Karnavalın geçmiş geçmişi tam üç yüzyı yüzyıllı llık. On yedinci yüzyı yüzyıldan bu yana kilisenin hış h ışm mına uğrayan, durmuş durmu ş oturmuş oturmuş burjuvazinin engellemeye çalış çalışttığı bu "inançsı "inançsız, ırksı rksız ve sı sınırsı rsız" şenlik, sonunda yirminci yüzyı yüzyılın sonları sonlarına doğ do ğru rahat bı bırakı rakılmış lmış,, isteyen istediğ istediğini yapar olmuş olmuş. Eski Oksitan soyluları soylularından günümüze kalan çok, ama çok büyük senyörlerden biri de kim biliyor musunuz? Paris kabarelerinin unutulmaz ressamı ressam ı, Henri de TOULOUSE-LAUTREC.
44 Sakat bacakları bacaklarının eksikliğ eksikliğini ellerinin dehası dehasında gideren Toulouse-Lautrec'in ülkesinde karnavallar, sanatçı sanatçının özgün çizgilerini taşı ta şırr biraz. NOTLAR 1. Oc: "Ok" okunur. Oksitanya'nı Oksitanya'n ın kısaltı saltılmışı lmışı.. Ancak ilk anlamı anlamı "evet" demektir. Bugünkü "Languedoc" sözcüğ sözcü ğü de "Oc dilini konuş konu şanlar" anlamı anlamına geliyor. 2. Gazari: Katharizm'in on üçüncü ve on dördüncü yüzyı yüzy ıllar arası arasındaki siliniş silinişi ya da dönüş dönüşümünü inceleyen 20 numaralı numaralı "Cahier de Fanjeaux" yayı yayınında, Balkanlar'daki Kathar, Bogomil mezhebinin Bosna Kilisesi olarak devamı devam ını araş araştıran Franjo Sanı San ı jec adlı adlı Yugoslav bilim adamı adamı, yazı yazısında Ankara Üniversitesi profesörlerinden Tayyib Okiç'in 1960 yı y ılında yayı yayınladığı nladığı ilk Osmanlı Osmanlı Vergi Defterleri'nden söz ediyor. Sayı Sayın Tayyib Okiç, bu defterlerdeki Hıristiyan mükelleflerle Bosna Kilisesi arası arasında bir devamlı devamlılık olduğ oldu ğunu da öne sürmüş sürmü ş. Ne var ki, görüş görü şü, Franjo Sanı Sanı jec jec taraf ından yeterli bilimsel kanı kanıtlara dayanmadığı dayanmadığı gerekçesiyle, kayda değ değer bulunmuyor. Bizim iş işlediğ lediğimiz Şeyh Bedreddin ve Katharizm bağ bağlantı lantısıyla ilgili bir konu olmamakla birlikte, Balkan tarihine ilginç bir açı açıdan yaklaş yaklaşan Sayı Sayın Tayyib Okiç'in çabaları çabalar ını burada saygı saygıyla anı anıyoruz. 3. Türkler genel olarak kuş ku şattı attıkları kları topraklarda yaş ya şayan insanları insanları, dinlerini değ değiştirmeleri için zorlamamış zorlamamışttır. Ancak farklı farklı dinlere farklı farklı resmi, hukuki ya da mali haklar vermiş vermi şlerdir. İspanyolları spanyolların Güney Amerika'da gerçekleş gerçekle ştirdikleri din değ de ğiştirme baskı baskıları ları Türklerinkinin zıddı ddıdır. Buna rağ ra ğmen politik, ekonomik ya da kültürel nedenlerden çok sayı say ıda insan din değ değiştirmiş tirmiştir. Türkler, idari iş işler dışı dışında, nda, Türk dilini zorunlu kı k ılmı lmıyordu. 4. Stanford Shaw'un Osmanlı Osmanlı İmparatorluğ mparatorluğu'yla Türkiye Tarihi isimli kitabı kitab ı, Nicolas Vattin'in Osmanlı Osmanlı İmparatorluğ mparatorlu ğu'nun 1362-1451 yı yılları lları arası arasındaki dönemi üzerine yazdı yazd ıkları kları ve Robert Mantran'ı Mantran'ın yönetimi altı altında yakı yakın tarihte yayı yayınlanmış nlanmış yapı yapıtları tların dışı dışında. nda. 5. Çok sayı sayıdaki iyi tutulmuş tutulmuş olan Türk mali kayı kayıtları tları, toprak sahipleri ve (Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan olarak ayrı ayrılmış lmış)) değ değişik toplumları toplumların refahı refahı, bazı bazı bölgelerin ekonomik durumu hakkı hakkında önemli bilgiler içermektedir. Ancak konumuzla ilgili hiçbir bilgi vermemektedir. 6. Bkz. Prof. Dr. Ahmet Yaş Ya şar Ocak, "Osmanlı "Osmanlı Toplumunda Zı Zındı ndıklar ve Mülhidler" ( Tarih Vakf ı Yurt Yayı Yayınları nları, 1998, sayfa 185) adlı adlı eserinde, Mine G.Kı G.Kırıkkanat'ı kkanat'ın "Gülün Öteki Adı Ad ı" (1989 baskı baskısı) kitabı kitabına atı atıfta bulunmakta ve: "Ş "Şeyh Bedreddin'in bu mezheplerin (Hurufi, Kalenderi, Bogomil ve Kathar) öğ ö ğretilerinden nası nasıl ve hangi araçlarla haberdar oldukları olduklar ı kanaatimizce cevap verilmesi gereken önemli bir soru olmakla beraber, doğ do ğrudan teolojik anlamda bir temas söz konusu olmasa dahi, halkı halkın yaş yaşayış ayış ve inançları inançlarından bazı baz ı çıkarsamalar yapı yapılabileceğ labileceğini kabul etmemek için hiç bir sebep yoktur. Kald ı ki Şeyh Bedreddin'in Hıristiyanlı ristiyanlık ve Grekçe bilgisi ona bu imkanı imkanı pekala sağ sağlamış lamış olabileceğ olabileceği gibi, Sakı Sakız Adası Adası'ndaki rahiplerin biraz Türkçe, hatta Arapça konuş konu şabildikleri de bilinmekte, dolayı dolayısıyla bir iletiş iletişim ortamı ortamının bulunmuş bulunmu ş olması olması imkansı imkansız görünmemektedir. Onun bu öğ ö ğretilerden dolaylı dolaylı dolaysı dolaysız haberdar olması olması bizce kuvvetli bir ihtimaldir," görüş görü şünü belirtmektedir. 7. Evangiles de Marc, 10. 21 et de Matthieu, 19. 24 8. Latince (çev.n.): "Kral neyse, din odur."
45 9. 1900'e doğ do ğru İstanbul'da bayramlar sı sırası rasında, Sultan Abdülhamit'e sunulan tekbirlerde bu kural uygulanı uygulanıyordu. Bkz. Prenses Ayş Ayşe Osmanoğ Osmanoğlu, Avec mon pire Sultan Abdulhamid, de son palais â sa prison, L'Harmattan Yayı Yayınlan, Paris, 1991, s. 98. 10. Fransı Fransızcada hoş hoşgörü "tolerance"dı "tolerance"dır ve genelevlere "maison de tolerance" da denir. Yazar burada bir kelime oyunu yapmış yapm ışttı. -Çev.n. 11. 1992'de Papa II. II. Paul taraf ından yayı yayınlanan ve çoksatanlardan olan Principes adlı adlı kitapta bu konu 839. ve 2104. paragraflarda ayrı ayr ıntı ntılı olarak açı açıklanmış klanmışttır. (Bu kitabı kitab ın satışı satışı,, son on yılda milyonları milyonları aşmışt ıştır.) 12. Latran'daki dördüncü din adamları adamlar ı meclisi (1205), yaklaşı yaklaşıkk on sekizinci yüzyı yüzyıla kadar Müslümanlarla Yahudileri, genelde yuvarlak bir parçadan oluş olu şan ayı ayırt edici bir simge taşı taşımaya maya mecbur kı kılmış lmışttır. Müslüman ülkelerde de, özellikle Bağ Ba ğdat'ta aynı aynı kurallar şart koş koşulmuş ulmuş, ama asla uygulanmamış uygulanmam ışttır. Bazı Bazı Yahudiler Fransa'yı Fransa'yı bu yüzden terk etmiş etmi ş, Papalığ Papalığaa bağ bağlı olan Carpentras'a sığı sığınm nmış ış ve orada iyi karşı kar şılanm lanmış ışlard lardıır; buraya gelenlere de Papanı Papanın Yahudileri denilirmiş denilirmiş... Cachitisme de l'Egtise catholique adlı adlı eserin 597. ve 598. paragrafları paragraflarında, Yahudiler hakkı hakkında bir tanı tanımlama yapı yapılır. Papa II. Jean Paul 1997'deki Saray Bosna gezisinde bir kez daha Antisemitizme karşı karşı bir propaganda yapmış yapm ışttır ve İsa'nı sa'nın aslı aslında Yahudi kökenli olduğ oldu ğunun altı altını çizmiş çizmiştir. insanları insanların iyi arzulara ulaş ula şmaları maları yüzyı yüzyıllar almış almışttır... 13. Kilise; "sapkı "sapkınları nları", Katharları Katharları, Jean d'Arc'ı d'Arc'ı ve daha birçokları birçoklarını, kiş kişinin kanı kanın ı akı akıtmadan öldürmek amacı amacıyla bir çeş çeşit "saygı "saygı" ve "arı "arındı ndırma" kuramı kuram ına uygun olarak yakmış yakm ışttır. Osmanlı Osmanlıları ların benzer bir düş dü şüncesi vardı vardı: 1793'te XVI. Louis'nin idam edildiğ edildiği haberi geldiğ geldiğinde çok şaşırm şırmış ışlard lardıı. Bir hükümdarı hükümdar ın öldürülmüş öldürülmü ş olması olmasına değ değil, kafası kafasının kesilmiş kesilmiş olması olmasına; çünkü bir hükümdar, onları onlar ın kuralları kurallarına göre temiz bir biçimde boğ bo ğularak öldürülmeliydi. öldürülmeliydi. Frans Fra nsıızlar bir kez daha doğ do ğru davranış davranışlara lara karşı karşı gelmiş gelmişlerdi. 14. Bkz. İnternet sitesi "Le Centre d'etudes cathares/Rene Nelli" KAYNAKÇA Anthologie de la Poesie Turque Contemporaine (Çağ (Ça ğdaş daş Türk Şiiri Antolojisi), Jean Pincuie ve Levent Yı Yılmaz, Publisud, 1991. Avec Mon Pere le Sultan Abdulhamid, de son Pakds a sa Prison (Sarayı (Sarayında ve Hapishanede Babam Sultan Abdülhamit ile), Prenses Ayş Ayşe Osmanoğ Osmanoğlu, çev. ]acques Jeulin, L'Harmattan, 1991. Cahiers d'Histoire (Tarih Defterleri), "Katharlar özel sayı sayısı", S. 70, 1988. Camaval â Touiouse (Toulouse'de Karnaval), Clause Sicre. Catechisme de l'Eglise Catholique (Katolik Kilisesinin Kataş Kataşizmi), Mame/Plon, Paris, 1992. Centre d'Etudes Cathares Reni Nelli (Rene Nelli Kathar Araş Araştırmaları rmaları), İnternet sitesi "Derviches des Balkans, Disparations et Renaissances" (Balkanlar'da Sûfîler, Yok Oluş Olu şlar ve Yeniden Doğ Doğuşlar), Yeni Anadolu, S. 4,ty "Effacement du Catharisme" ("Katharizmin Siliniş Silinişi"), Cahiers de Fanjeaux (Fanjeaux Defterleri), S. 20, ty.
46 Encyclopaedia Universalis Universalis Encycbpâdie de l'îslam, Paris, G.-P. Maisonneuve & Larose, 1991. First Encyclopaedia of islam 1913-1936, E. J. Brill, 1987. Gad Nassi, "Simavne Kadı Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı Destanı", Nazı Nazım Hikmet, Toplum ve Tarih, 1983. Grande Encyclopâdk Larousse, Paris, 1984 (10 cilt). Guide Blue de la Twquie (Türkiye'nin Mavi Rehberi), Hachette, tyGidide en Tene Cathare, Jean-Yves Tournie, ty. Hayat Ansiklopedisi Histoire de l'Empire Byzantin (Bizans İmparatorluğ mparatorluğu Tarihi), A. A. Vasiliev, Picard, Paris, 1932. Histoire de l'Empire Ottoman (Osmanlı (Osmanlı İmparatorluğ mparatorluğu Tarihi), ed. Robert Mantran, Fayard, 1989. Histoire de l'Empire Ottoman Depuis son Origine Jusqu'â nos Jours (Kökeninden Günümüze Osmanlı Osmanlı İmparatorluğ mparatorlu ğu Tarihi), Joseph von Hammer-Purgstall, Paris, 1835-1843; çev. Mehmet Ata, İstanbul, 1911. Histoire des Turcs d'Asie Centrale (Orta Asya Türklerinin Tarihi), W. Barthold, Maisonneuve, Paris, 1945. 11 Millenio Bizantino (Bizans'ı (Bizans'ın Bin Yı Yılı), Hans Georg Beck (Almanca'dan İtalyanca'ya çevrildi), Editions Salerno, Roma, 1981. istanbul Touristique, Ernest Mamboury, Çituri Biraderler, İstanbul, 1951. inönü Ansiklopedisi islam Ansiklopedisi Journal Le Monde (Le Monde) La Bible de Jerusalem (Kudüs'ün Kutsal Kitabı Kitabı), Editions du Cerf, 1994La Coran (Kuran), çev. d'Edouard Montet, Payot, 1944. La Philosophie du Catharisme (Katharizm Felsefesi), Fe lsefesi), Rene' Nelli, Payot, ty. La Religion Cathare (Kathar Dini), Michel Roquebert. Le Drame Albigeois et l'Vniti Française (Fransı (Fransız Birliğ Birliği ve Albi-geois Dramı Dram ı), J. Madaule, Gallimard, 1973.
47 L'Epopie Cathare (Kathar Destanı Destan ı), 4 cilt, Michel Roquebert, Editions Privat, ty. Le Livre Secret des Cathares (Katharları (Katharların Gizli Kitabı Kitab ı), Edina Bozoky, Beauchesne, 1980. "Le Midi Pyrene"en" ("Orta Pireneler"), Beaut&s de France (Fransa'nı (Fransa'n ın Güzellikleri), Larousse. Le Phenomine Cathare (Kathar Fenomeni), Rene Nelli, Priva t, 1964. Les Cathares: Histoire et SpirituaUtğ SpirituaUtğ (Katharlar: Tarih ve Ruhbilim), Philippe Roy, Editions Dervy, 1993. Les Citis Chamelles ou l'Histoire de Roger de Montbum (Charnelles Kentleri ya da Roger de Montburn Tarihi), Zoe" Oldenbourg, Gallimard, 1983. Montsdgur, Georges Serres, ty. Montsigur, les Cendres de la Liberti (Montsegur, Özgürlüğ Özgürlü ğün Külleri), Michel Roquebert, Privat, 1981. Osmanlı Osmanlı Toplumunda Zı Zındı ndıklar ve Mülhidler, Prof. Dr.Ahmet Yaş Ya şar Ocak, Tarih Vakf ı Yurt Yayı Yayınları nları, İstanbul, 1988. Protestants du Midi (Güney Fransa Protestanları Protestanları), Janine Garrison, Bibliotheque historique Privat, Paris, 1991. Türklerin Tarihi, Doğ Doğan Avcı Avcıoğlu, C. 4, Tekin Yayı Yayınevi, İstanbul, 1983. Un Etrange Voyage (Uzun Yolculuk), Nazı Naz ım Hikmet, Editions La Decouverte, 1980. Varidat, Şeyh Bedreddin.
'Kathar Şövalyelerini tanı tanıdığım ığımız zaman, insanlığı insanlığınn soyağ soyağacı ac ında Şeyh Bedreddin'e ne kadar yakı yakın bir dal oluş olu şturduğ turduğunu düş düşünüyoruz, iki akı akımın da karanlığı karanlığınn cellatları cellatlarına boğ bo ğdurulması durulması, yazgı yazgıları larındaki benzerliğ benzerliği vurguluyor. Kathar Şövalyeleri kilisenin buyruğ buyru ğuyla odun ateş ateşlerinde yakı yakıldı ldılar. Biliyoruz ki tarihin karanlığı karanlığında nda yakı yakılan her insan geleceğ gelece ğin aydı aydınlığı nlığında nda bir kı kıvılcı lcım oluş oluşturmuş turmuştur ve her kanlı kanlı yenilgi daha sonraki dönüş dönü şümlerin tohumları tohumlarını toprağ toprağa serpmiş serpmiştir... Elinizde tuttuğ tuttuğunuz bir tarih kitabı kitab ı değ değil, insanlığı insanlığınn damarları damarlarında dolaş dola şan özsuyun kaynakları kaynaklarından birini size tanı tan ıtan bir öykü, roman ya da bir baş ba şka tür, ama kesinlikle masal değ değil; gerçekliğ gerçekliğin soylu bir Kathar Şövalyeleri'nin Türk okuruna Mine Saulnier'nin duyarlı duyarl ı kalemiyle tanı tanıtılması lması, kitaba değ değerini veren ana niteliktir. Pirene Dağ Da ğları ları'nı 'nın kuzeyinden baş ba şlayan insana dönük bir inanç akı akımının sosyal adaleti içeren toplumsal bir düzene dönüş dönü şmesi; sonra da Türkiye'nin ovası ovas ına, kasabası kasabasına ulaş ulaşan rüzgârlara karış kar ışmas masıı, tarihte ilginç sayfalar olu oluşşturuyor.. Bu kitap, Oksitanya'daki odun ateş ate şinde yakı yakılan ya da Serez Çarşı Çarşıssı'nda ası asılan insanı insanın serüvenidir. Her zaman yinelendiğ yinelendiği gibi insan kolayca insanlaş insanla şamadı amadı; bugün de önümüzdeki yol kı kısa değ değil."
48 İlhan Selçuk
49
------------------------son--------------
50 Kitabı Kitabın adı adı:Gülün Öteki Adı Adı……Yazarı ……Yazarı:Mine G.Kı G.Kırıkkanat……Yayı kkanat……Yayımlayan:Om Yayı Yayınevi Yayı Yayım Tarihi:2002…..E-Kitap Yapan:Ali K…
[email protected] K…
[email protected]…Temmuz …Temmuz 2005