11
TÜRK DEMOKRASİ TARİHİ
(25.11.2014)
Abdülhamit'e muhalefet 1889'dan itibaren başlamıştır (ittihat-ı Osmaniye cemiyetinin kuruluşundan sonra). Padişahın hafiyeleri bir süre sonra bu cemiyetin varlığını öğrenmişlerdir. Darbe girişiminde bulunmuşlardır fakat başarısız olmuşlardır. Yurtdışına kaçmışlardır. Yurt dışında gazeteler yoluyla muhalefet yapmaya devam etmişlerdir. Paris, Cenevre, Kahire önemli merkezleri olmuştur. Sultan Abdülhamit'ten meşrutiyet yönetimini ve anayasanın yeniden yürürlüğe girmesini istemekteydiler.
Yurtdışındaki muhalefetin belli lideri ve programı yoktu. Zaman zaman kendi aralarında çeşitli liderler belirlemişlerdir. Başta Ahmet Rıza 1895'te İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alan örgütün Paris şubesi başkanlığını üstlendi. Ahmet Rıza'ya önce Mizancı Murat daha sonra da Prens Sabahattin muhalif olmuştur. Ahmet Rıza pozitivizm akımından etkilenmiştir. Ahmet Rıza'nın pozitivist görüşleri oldukça benimsenmiştir. Ahmet Rıza özellikle 1902 kongresinden sonra destek bulmuştur.
1902 kongresinin amacı meşrutiyeti ilan ettirip birliği sağlamaktır. Fakat birlik sağlanamamıştır. Prens Sabahattin ve taraftarları âdem-i merkeziyetçiliği savunmuştur (çok fazla destek bulamamışlardır). Tüm eleştirilere ve muhalefete rağmen Ahmet Rıza liderliğe devam etmiştir. Meşrutiyet ilan edildikten sonra da Osmanlı Mebusan meclisinin İstanbul üyesi seçildi. Daha sonra da Oybirliğiyle Meclis-i Mebusan Başkanlığına seçilmiştir.
Baktığımızda iki oluşum söz konusu bunlardan birisi İttihat ve Terakki diğeri Prens Sabahattin'in önderliğini yaptığı Teşebbüs-ü Şahsi ve Âdemi Merkeziyetçi cemiyetidir.
Bu sırada dünyada da çok önemli gelişimler söz konusudur, Rusya'da ve İran'da devrimler gerçekleşmiştir ve parlamenter sisteme geçiş süreci başlamıştır. Gerek Rusya'da gerek İran'da gerçekleşen devrimler Osmanlı'daki liberalleri harekete geçirmiştir. Bu arada sadece yurtdışında muhalefet söz konusu olmayacaktır. Osmanlı sınırları içerisinde özellikle İstanbul'da muhalif hareketler görülmeye başlanmıştır.
Arap yarımadasında Hicaz'da Şam'da Abdülhamit döneminde sürgüne gönderilmiş askerlerin liderliğindeki örgütler vardır. Bunlardan biride Suriye Şam'da 1906 yılında kurulmuş Vatan ve Hürriyet cemiyetidir. 1904 yılında M. Kemal harbiyeden mezun olmuştur. Bir türlü ataması gerçekleşememiştir. Çünkü öğrencilik zamanında Abdülhamit'e karşı muhalif faaliyetlerde bulunmuştur. M. Kemal, Ali Fuat gibi jurnallenmiş kişiler Şam'a gönderilmiştir. Burada sürgüne gönderilen kişilerle birlikte muhalif hareketlere devam etmişlerdir. Jön Türklerin yayınlarını takip etmişlerdir. Hedef meşrutiyet yönetimine geçmektir. M. Kemal Şam'dan gizlice Selanik'e gitmiştir. Burada Vatan ve Hürriyet cemiyetinin şubesini açmıştır. M. Kemal'in Suriye Şam'daki görev yerinde olmadığı anlaşılmıştır ve görev yerine gitmesi emri verilmiştir. Bu yüzden Selanik'te örgütlenme yarım kalmıştır.
Bu sırada Selanik'te yeni bir örgütlenme ortaya çıkmıştır, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti. Selanik'te posta memuru olan Talat Bey tarafından kurulmuştur. Genç subaylar ve bürokratlardan oluşmaktaydı. Meşrutiyetin yeniden ilanını ve anayasayı istemekteydiler. Çok kısa sürede Selanik'te ki hareket destek bulmuştur. M. Kemal'in Vatan ve Hürriyet cemiyeti Osmanlı Hürriyet cemiyetine yakınlaşmıştır. Daha sonra Ahmet Rıza'nın görüşlerini desteklediklerini açıklayarak İttihat ve Terakki ile birleşmişlerdir(27 Eylül 1907). İttihat ve Terakki giderek güçlenmiştir.
İttihat ve Terakki askerlerden çok büyük destek görmüştür. Selanik'te ki 3.ordudan ve Edirne de ki 2. Ordudan çok büyük destek almışlardır. Bu orduların genç subaylarından destek almışlardır, başta Enver Paşa olmak üzere. Harbiye mektebindeki eğitimden dolayı Abdülhamit mektepli subaylara güvenmemekteydi. Bu dönemde İstanbul'da Hamidiye alayları vardı. Mektepli subaylardan daha fazla maaş almaktaydılar. Mektepli subayların üst üste maaşlarının ödenmemesi tepkilerine neden olmuştur. Bu noktada mektepli subaylar Abdülhamit'e karşı cemiyeti desteklemişlerdir.
1905-1908 arası süreçte Osmanlı önemli toprak kayıplarına maruz kalmıştır; Girit, Bosna-Hersek (Avusturya tarafından ilhak ediliyor), Bulgaristan (bağımsızlığını kazanıyor) gibi. İmparatorluk dışarıdan gelen tehditler karşısında parçalanmayla karşı karşıya kalmıştır ve Abdülhamit'in buna engel olamayacağı anlaşılmıştır. Bunun sonucunda giderek güçlenen subaylar Makedonya'da muhalif olarak kendilerini göstermeye başlamıştır.
Neden muhalefet Makedonya'da bu kadar hızlı büyüdü?
1.Osmanlı askeri gücünün en yoğun olduğu bölge olmasından dolayı.
2.Selanik Osmanlı'nın Avrupa'ya açılan kapısıdır. Avrupa'daki muhalif yayınlar Selanik'e daha kolay ulaşmıştır. Muhalifler için Selanik'e giriş-çıkışlar daha kolay olmuştur. Osmanlı'nın en gelişmiş şehirlerinden biridir, günlük hayat çok canlıydı. Çok uluslu(kozmopolit) bir yapısının olması da önemli etkenlerdendir (Ulusçu düşüncelerin hızlıca yayılmasında). Tüm bunların etkisiyle Selanik'te Abdülhamit'e karşı giderek güçlenen bir muhalefet ortaya çıkmıştır.
1908 yılına gelindiğinde Osmanlı Hürriyet cemiyeti çok güçlenmiştir. 1907'de İttihat ve Terakki cemiyetiyle birleşmişlerdir. Cemiyet birleştikten sonra artık meşrutiyetin ilan edilmesi gerektiğini düşünmeye başlamışlardır. Rus Çarı ve İngiliz kralı Reval Görüşmeleri İttihatçıları tetikleyen olaydır. Çünkü İngiliz kralı Rusya'nın Balkanlarda yayılmasını serbest bıraktıklarını açıklamıştır. İngiltere ve Rusya'nın uzlaşmaya varması Osmanlı'nın denge politikası bitirmiştir. 3Temmuz 1908 günü asker ve sivillerden oluşan 400 kişilik bir çete ile kolağası Resneli Niyazi Bey dağa çıkmıştır. Böylece Makedonya'da bir "hürriyet ayaklanması" başlamıştır. Cemiyetin Manastır merkezi, padişaha, Kanuni Esasi'yi yürürlüğe koymasını ve 26 Temmuz'a kadar Meclisi Mebusan'ın açılmasına izin vermesini isteyen bir telgraf çekmiştir. Amasya'da başlayan ve Makedonya'da gelişen bu ayaklanma karşısında II. Abdülhamit her şeyi yasaya göre yaptığını –yasada padişah meclisi istediği zaman açıp kapama yetkisine sahipti- açıklamış ve uygun şartlar oluştuğunu söyleyerek yeniden mebusan meclisin açılacağını söylemiştir. 23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Kanun-i Esasi'de değişiklikler yapılarak yeniden yürürlüğe girmiştir. Osmanlı kaynaklarında II. Meşrutiyetin ilanı hürriyetin ilanı olarak geçmiştir. Bunun nedeni istibdat dönemindeki baskıların bitmesidir. Cumhuriyetin ilanına kadar 23 Temmuz günleri meşrutiyet bayramı olarak kutlanmıştır. 1908den 1923e kadar olan dönemde kutlanmıştır. O dönemde açılan okulların çoğuna "meşrutiyet okulu" ismi verilmiştir. Resneli Niyazi Bey, Enver Paşa ve Talat Paşa hürriyet kahramanları olarak şöhret elde etmişlerdir. Bu sırada M. Kemal sıradan bir İttihat ve Terakki üyesidir. Daha sonra ön plana çıkmıştır.
İttihat ve Terakki bu dönemde Osmanlıcılık ideolojisi –Osmanlı Devleti'ni parçalanmaktan kurtarmak- çerçevesinde hareket etmekteydi. Balkanlardaki uluslar, İttihat ve Terakki'ye mebusan meclisinde kendi uluslarıyla ve bağımsızlıklarıyla ilgili kararları onaylatmak için destek vermişlerdir. Bu durum bir süre sonra mebusan meclisinde karışıklığa neden olmuştur. Yavaş yavaş Osmanlıcılık yerine Türkçülük ideolojisine geçilmiştir. Özellikle Bulgaristan'ın bağımsız olmasından sonra Türkçülük hız kazanmıştır.
1908Kasım'da mebusan meclisi için seçimler yapılmıştır. İttihat ve Terakki bu sırada siyasi bir parti değil cemiyettir. Ama yine de seçimlerde başrol oynamıştır. Seçimlerde organize olmuş tek cemiyettir.
İttihat ve Terakki'nin yanı sıra liberallerin katıldığı Osmanlı Ahrar Fıkrası kurulmuştur (14 Eylül 1908). Prens Sabahattin'in önderliğinde Teşebbüsü Şahsi ve Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti çatısında örgütlenen liberal Jön Türk kanadı tarafından kuruldu. Prens Sabahattin, kendisine önerilen parti başkanlığını kabul etmedi, ancak girişimi destekledi. Bu yüzden fırkaya resmi bir başkan seçilmedi. Böylece Teşebbüsü Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'ni partiye dönüştürmüşlerdir. Parti programında Prens Sabahattin'in savunduğu ilkeler esas alınmıştır. Parti programı, kurucu üye Nurettin Ferruh Bey tarafından hazırlanmıştır. Parti programının içerisinde, liberal ekonomi politikaları izlenecek, eşitlik ilkesi yerleşecek, özel mülkiyet ve özel girişimciliğin savunulacağı yer almıştır. İttihad ve Terakki karşıtı İkdam, Sabah ve Servet-i Fünun gazeteleri, Ahrar Fırkası'nı desteklemişlerdir. Ahrar Fıkrası seçimlere bir ay kala kurulmuştur bu nedenle taşra teşkilatını oluşturamamıştır. Bu nedenle seçime İstanbul'dan katılmışlardır. Yapılan seçimler sonucunda bir tane mebusunu mebusan meclisine sokmayı başarmıştır.
1908 seçimlerine Ahrar Fıkrası, İttihat ve Terakki ve az sayıda bağımsız kişi katılmıştır.
Seçimler İttihat ve Terakki baskısı altında olmuştur. 11 Aralık 1908de Osmanlı parlamentosu Abdülhamit'in söyleviyle açılmıştır. Abdülhamit anayasanın önemini anlatan bir konuşma yapmıştır. Meclis başkanlığına Ahmet Rıza seçilmiştir. İttihat ve Terakki'nin hiçbir planı ve programı yoktur esas sorun bu noktada başlamıştır. İttihat ve Terakki'nin tek bir amacı meşrutiyeti ilan ettirmek ve anayasayı yeniden yürürlüğe koydurmaktı. Meşrutiyetin ilanından sonra boşluğa düşmüşlerdir. Bu nedenle iktidarı mevcut bürokratlara bırakmışlardır. İttihat ve Terakki 1909 yılına kadar iktidarı denetlemekle yetinmiştir. Osmanlıcılıktan Türkçülük fikrine geçişin başlamasıyla İttihat ve Terakki listelerinden seçilmiş Türk olmayan unsurlar birer birer İttihat ve Terakki'den ayrılmaya başlamışlardır. Baktığımızda 270-280 mebus var. Mecliste, 157 Türk, 54 Arap, 25 Arnavut, 20 Rum, 20 Ermeni, 6 Bulgar mebus vardı. Genç subaylar sarayı denetim altına almak amacıyla saraya damat olmuşlardır.
(09.12.2014)
II. Meşrutiyetin ilanından sonra Osmanlı'da demokratik bir ortam başlamıştır. Çok farklı siyasal görüşlere sahip kişiler siyasi partiler veya cemiyetler çatısı altında toplanmaya başlamışlardır. Osmanlı'nın ilk sosyalist fırkasıda bu dönemde oluşmuştur. Fakat İttihat ve Terakki kendine karşı oluşan muhalefeti bastırmaya çalışmıştır. Abdülhamit'e karşı yapmış olduğu özgürlüğü kısıtladığı eleştirisini kendileri uygulamaya başlamıştır. İttihat ve Terakki 31 Mart Ayaklanmasıyla kendine karşı olan muhalifleri susturmuştur. Ardından kendine karşı olan cemiyetleri kapatmıştır. Özellikle Osmanlı Sosyalist Fıkrası ve Ahali Fıkrası gibi oluşumları kapatması tepkiye yol açmıştır. Kanun-u Esasi, derneklerin, partilerin ve cemiyetlerin kurulmasına izin vermekteydi. İttihat ve Terakki bu oluşumları kapatmada muhalifler başka isimlerle yeniden açıyorlardı.
1911 yılına gelindiğinde İttihat ve Terakki'nin baskısı dayanılmaz hale gelmiştir. Dernekler, cemiyetler birleşerek İttihat ve Terakki'ye karşı 21Kasım 1911de Hürriyet ve İtilaf Fıkrası kurulmuştur. Osmanlıcılık fikrini savunmuşlardır: Osmanlı'da yaşayan her ulusa aynı haklar verilirse Osmanlı parçalanmaktan kurtulur. Yabancı sermaye açık olunması istenmiştir. Merkez dışıcılık ve özel girişimciliği savunmuşlardır. Hürriyet ve İtilaf Fıkrası büyük ilgi görmüştür. Mebusan meclisinde giderek Hürriyet ve İtilaf Fıkrası'na geçiş yaşanmıştır. Bunun üzerine İttihat ve Terakki Kanun-i Esasi'de değişikliğe giderek erken seçim kararı almıştır. 1912de seçim yapılmıştır. Bu seçime halk tarafından "sopalı seçimler" denilmiştir. Seçimi İttihat ve Terakki kazanmıştır. Ancak İttihat ve Terakki büyük bir prestij kaybetmiştir. Seçimler sonucunda kurulan hükümet ancak 3 ay yönetimde kalabilmiştir. Bunun en önemli nedeni seçimlerin düzgün yapılmamasıyla İttihat ve Terakki'ye yönelik eleştirileri ve muhalefeti çok yoğun bir şekilde artmasıdır.
Bu dönemde önce Trablusgarp daha sonrada Balkan savaşları olmuştur. İtalyanların Oni ki Adayı işgal etmesi, kurtarıcı sıfatıyla ortaya çıkan İttihat ve Terakki'nin gücünü sarsmıştır.
İttihat ve Terakki'nin en büyük desteği ordudur. Fakat yaşanan olumsuzluklar sonucunda Ordudan çıkan bazı kişiler muhalif grup oluşturmuşlardır. Bu grubun adı HALASKAR ZABİTAN (kurtarıcı askerler)'dır. Beş subayın kurduğu ve daha çok alaylı subayların destek verdiği bir cemiyettir. İttihat ve Terakki'den 5 tane istekleri olmuştur. Bunlar;
İttihat ve Terakki'nin ortadan kalkması,
İttihat ve Terakki'nin denetimindeki hükümetin istifa etmesi,
Sorumsuz hiçbir kuvvetin hükümet işlerine karışmaması,
Ordunun siyasetten uzak durması,
Seçimlerin yeniden yapılması (dürüst ve adil seçim)
İttihat ve Terakki'nin yönetimindeki hükümet Halaskar Zabitan grubu karşısında direnmeyip yönetimden çekilmiştir. Muhalifler meclisin kapatılmasını ve seçimlerin yeniden yapılması istemektedirler. Bu süreçte yeni bir hükümet kurulmuştur. İttihat ve Terakki'ye karşı muhaliflerin desteklediği Gazi Ahmet Muhtar Paşa tarafından hükümet kurulmuştur. 1908-1912 arası dönemde yönetim İttihat ve Terakki denetimi altındaydı. İlk defa Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın kurduğu hükümetle İttihat ve Terakki yönetimdeki etkisini kaybetmiştir. Bu durum 1913 Bab-ı Ali baskınına kadar devam etmiştir.
(İttihat ve Terakki iktidardan çekilmeyi neden kabul etti?) 1911de başlayan Trablusgarp Savaşı üstüne 1912de Balkan Savaşı'nın başlaması en önemli nedenlerdendir. Aynı zamanda İttihat ve Terakki'nin yönetimden çekilmesinde Uşi Anlaşmasını imzalamak istememesi en önemli etkendir. Anlaşmanın kendi yönetimi altındayken imzalanmasını istememiştir.
İttihat ve Terakki daha önce Kanun-i Esasi'de değişiklikler yapmış ve sopalı seçim olmuştu. Muhaliflerde Kanun-i Esasi'de yapılan bu değişikliği kullanarak meclisi fesh etmişlerdir. Muhalifler 24 Temmuz 1912'de mebusan meclisini kapatmıştır. Ahmet Muhtar Paşa istifa etmiştir. Halaskar Zabitan Meclisi kapatarak, erken seçim kararı almıştır. Bu sırada Balkan savaşı var. Bu yüzden bir türlü seçim yapılamamıştır. Sadrazam değişikliği olmuş ve Kamil Paşa sadrazam olmuştur. Halaskar Zabitan ile Kamil Paşanın arası iyidir. Bu yüzden İttihat ve Terakki yönetimden uzak kalmıştır. Yaklaşık 3 ay sonra İttihat ve Terakki daha kuvvetli bir şekilde yönetimi ele geçirmiştir.
Balkan Savaşı'nda Bulgarlar beklenmedik bir ilerleyişe geçmişlerdir. Bulgarlar Trakya'yı işgal etmişlerdir. Tekirdağ ve Edirne'yi ele geçirerek Çatalca'ya kadar ilerlemişlerdir. Bunun üzerine Enver Paşa ve Talat Paşanın başını çektiği İttihat ve Terakkiciler harekete geçerek Bab-ı Ali Baskınını yapmışlardır (23 Ocak 1913). Edirne'nin işgali İttihat ve Terakki için bahane olmuştur. Edirne halkı işgale karşı direnmiştir. İttihat ve Terakki güç toplayarak kaybettiği prestiji Edirne şehriyle kazanmayı amaçlamıştır.
Bab-ı Ali baskınında silahlı genç subaylar tüm engelleri aşarak toplantıda olan kabineyi basmışlardır. Nazırlardan Nazım Paşa, Yakup Cemil (İttihat ve Terakki'nin tetikçisidir) tarafından öldürülmüştür. Kabinedeki nazılar esir alınmıştır. İttihat ve Terakki yönetimi yeniden ele geçirmiştir. Mahmut Şevket Paşa'yı iktidara getirmişlerdir.
İttihat ve Terakki'deki genç subaylar Edirne'yi geri almak istiyorlardı. Mahmut Şevket Paşa bu duruma karşı çıkmaktaydı. Çünkü taarruza geçmek için ordu hazır değildi ve hazırlanması için paraya ihtiyaç vardı. Osmanlı Bankası'da orduya kredi vermemekteydi.
Subayların ve Enver Paşa'nın baskıları sonucunda harekete geçmişlerdir. Kuşatma planı yapılmıştı. Yapılan plana göre ordu ikiye ayrılmıştı. Fethi Beyin ordusu planlanan yere vaktinde varmıştı. Fakat Enver Paşa'nın komutasındaki ordu geç gelmiştir. Bunun sonucunda Bulgarlar karşısında ağır bir yenilgi alınmıştır. Londra Barış Anlaşmasıyla da Edirne'nin kaybı kesinleşmiştir.
M. Kemal, Enver Paşa'yı vaktinde hareket etmemekle suçlamıştır. M. Kemal ve Enver Paşa arasındaki anlaşmazlık Edirne olayına dayanmaktadır.
Avrupa'da İttihat ve Terakki'nin yeniden yönetime gelmesi hoş karşılanmamıştır. Hatta dönemin basınında İttihat ve Terakki için Osmanlı'daki veba denilmiştir.
Halaskar Zabitan darbe yapmak istemekteydi. Bu nedenle Mahmut Şevket Paşa'ya suikast düzenlemişlerdir. Halaskar Zabitan üyeleri suikastı gerçekleştirdikten sonra İngiliz uyruklu bir bayanın evine saklanmışlardır. Kapitülasyonlardan dolayı evde arama yapmak için İngiliz elçiliğinin izin vermesi gerekiyordu ve izin vermemişlerdi. İttihat ve Terakki dinlemeyip evi basmıştı. Suikastı gerçekleştiren Halaskar Zabitan üyelerini idam etmişlerdir. Halaskar Zabitan dağıtılmıştır. Hürriyet ve İtilaf Fıkrası üyeleri Sinop'a sürgüne gönderilmiştir. Muhalifler bir bir cezalandırılmıştır. Çok sayıda muhalif idam cezasına çarptırılmıştır. Prens Sabahattin'de idam cezası alanlardandır fakat yurtdışında olduğu için uygulanamamıştır. Bundan sonra Osmanlı'da İttihat ve Terakki'nin tek parti yönetimi başlamıştır. Siyasi fıkra olarak kendini ilan etmiştir. 1913de bir siyasi parti olarak ilan edilse de 1918de kapatılana kadar yarı gizli terör komitesi olarak kendini saklamıştır.
1914de Sait Ali Paşa kabinesi kurulmuştur. Sait Ali Paşa İttihat ve Terakki'dendir. Mayıs 1914de meclis açılmıştır. Meclisin en önemli gündemi I.Dünya Savaşı ile ilgili konulardır.
İttihat ve Terakki'nin en önemli isimlerinden olan Enver, Talat ve Cemal Paşalar hükümet içinde yer almışlardır. Enver Paşa harbiye nazırı olmuştur. II. Balkan Savaşı'nda Enver Paşa komutasında Edirne geri alınmıştır. Enver Paşa'ya Edirne Fatihi denilmiştir. Talat Paşa bahriye nazırı olmuştur. Cemal Paşa da bahriye nazırı olmuştur.
İttihat ve Terakki hükümeti I.Dünya Savaşında Almanya'nın yanında savaşa katılma kararı almıştır. Savaşın kaybedilmesi sonucunda 30 Ekim 1918de imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşmasıyla İttihat ve Terakki yönetimi son bulmuştur. 1Kasım'da İttihat ve Terakki üyeleri kaçmıştır. 5Kasım'da parti fesh edilmiş ve kapatılmıştır.
Meclis içerisindeki İttihatçı mebuslar 2 parti çatısı altında toplanmışlardır. Mebusların büyük kısmı Tecellüt Fırkasını oluşturmuşlardır. Bir grupta Osmanlı Hürriyet Perveran Fırkasını oluşturmuştur. Bu iki fırkada sürekli baskı altındadır.
Yenilgiden İttihat ve Terakki sorumlu tutulmuştur. Vahdettin yönetimi kontrol atına almaya yönelik politikalar izlemiştir.
Mondros Mütarekesinin imzalanmasının hemen ardından işgaller başlamıştır. İlk işgal İngilizler tarafından Musul'a olmuştur. 13Kasım 1918de İtilaf devletlerinin donanması Çanakkale Boğazından geçerek İstanbul'a demir atmıştır. Beyoğlu'na yerleşmişlerdir. Aynı gün M. Kemal Yıldırım ordusu dağıtıldığı için İstanbul'a gelmiştir. Beyoğlu'nda Para Palas otelinde kalmış ve işgalci kuvvetleri yakından gözlemleme fırsatı bulmuştur.
1920den 1926'ya kadar İttihat ve Terakki yeniden kurulmaya çalışılmıştır. Sultan Vahdettin tarafından Tevfik Paşa yeniden hükümeti kurmakla görevlendirilmiştir. Bundan sonra Sultan Vahdettin'in dönemi başlamıştır. Mütareke döneminde yani 1918-1920 arası dönemde Osmanlı'da 12 tane hükümet kurulmuştur. Bunlardan 5ini Damat Ferit kurmuştur. Damat Ferit saraya yakın bir isimdir, saraya damattır. Tevfik Paşa'dan sonra ara ara yönetime gelmiştir. Damat Ferit Hürriyet ve İtilaf Fırkasını desteklemiştir. 1918de muhalefet Hürriyet ve İtilaf Fırkası altında yeniden örgütlenmiştir. 1919 yılına gelindiğinde taşrada da örgütlenmeler başlamıştır. Anadolu'da 200'e yakın şube açılmıştır. Bu şubeler gazeteler çıkartarak Hürriyet ve İtilaf Fırkasına destek vermişlerdir. İstanbul'da da Peyam, Sabah ve Alemdar gazeteleri destek vermiştir.
(16.12.14)
30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes anlaması imzalanmıştır. Hemen ertesinde işgaller başlamıştır. Öncelikle 13 Kasım 1918de İstanbul İtilaf devletleri tarafından işgal edilmiştir. Bunun üzerine işgale uğrama tehlikesi olan ya da işgalci güçlerle karşı karşıya kalan bölgelerde direniş cemiyetleri kurulmuştur. Her bölge kendi kurtuluşu ve geleceği için bir çaba içerisine girmeye başlamıştır (bölgesel direniş). Bu mücadele için müdafaa-i hukuk ve muhafaza-ı hukuk cemiyetleri kurmuşlardır.
Milli mücadelede, siyasi örgütlenme müdafaa-i hukuk cemiyetleriyle askeri örgütlenme de kuvay-ı milliye ile olmuştur.
Müdafaa-i hukuk cemiyetinin amacı halkı birleştirmek ve bir çatı altında toplamaktır. Bu nedenle de ayrılmalara ve nifaklara neden olacak particilikten uzak durulmuştur. Hiçbir fırkayla bağlantıları olmadığını vurgulamışlardır. İstanbul hükümeti, müdafaa-i hukuk cemiyetlerini İttihatçılıkla, Bolşeviklikle ve sultan-halifeye isyan etmekle suçlamıştır.
M. Kemal Samsun'a çıktığında bölgeler kendi gelecekleri için mücadeleye başlamışlardır. M. Kemal birbirinden kopuk olan bu cemiyetleri bir çatı altında toplamıştır.
Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri bulundukları bölgelerde özellikle Türklerin çoğunlukta olduğuna dikkat çekmişlerdir. Çünkü Wilson İlkelerine göre "her millet çoğunlukta olduğu bölgede kendi geleceğiyle ilgili kararı kendisi verecektir" maddesi yer almaktaydı.
Cemiyetler kongreler düzenlemiştir ve gelecekle ilgili kararlar almışlardır. Talat Paşa'nın önerisiyle ilk Trakya Paşa eli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. Trakya bölgesinin Yunanlılar tarafından işgal edileceği söylentisi üzerine kurulmuştur. 30 Kasım 1918de kurulmuştur fakat 2 Kasım'da örgütlenmeye başlamıştır.
Kars, Ardahan, Batum (elviye-i selase), 93Harbinin kaybedilmesi sonucunda Berlin Anlaşmasıyla Ruslara bırakılmıştı. I.Dünya Savaşı'nda ise Rusların Brest Litovsk Anlaşmasıyla savaştan çekilmesiyle Kars, Ardahan, Batum'u Osmanlı geri almıştır. İngilizler Kars, Ardahan, Batum'un Osmanlı'ya kalmasını istememiştir. Çünkü Kars, Ardahan, Batum'u Ermenilere vermek istemiştir. Mondros Mütarekesinin hemen ardından bölgenin haklarını korumak amacıyla 5Kasım 1918de Kars'ta bölgenin durumu için Milli İslam Şurası toplanmıştır.
Milli İslam Şurasının ardından Büyük Kars Kongresi toplanmıştır. Bu bölgeden seçilmiş 60 delege katılmıştır. Bu bölgenin haklarını savunmak için bir oluşuma gidilmiştir. Cenubi Garbi Kafkas Hükümet-i Muvakkate-i Milliyesi adıyla yeni bir hükümetin -devletin- kurulması öngörülmüştür. Çünkü İstanbul'da bir hükümet var ama bölgenin haklarına savunmaya gücü yetmiyor. Önce bu bölgenin hakkı için mücadele etmeyi daha sonra da tüm Anadolu için mücadele etmeyi amaçlamışlardır. 1 Mart 1919da parlamento toplanmıştır. Teşkilat-ı Esasiye kanunu çıkartılmıştır. Sınırları belli, milli marşı, anayasası ve parlamentosu olan bir devlet ortaya çıkmıştır. Daha anlaşılır söylenişi "Güneybatı Kafkas Geçici Ulusal Hükümeti" dir. Kısa bir süre sonra 12Nisan1919da İngilizler bu hükümete son vermiştir. Parlamento binası basılmış ve mebuslar tutuklanmıştır.
Trabzon'da Trabzon Muhafaza-i Hukuk cemiyeti kurulmuştur.
Adana'da Kilikyalılar cemiyeti kurulmuştur.
İzmir'de İzmir Müdafaa-i Hukuk cemiyeti kurulmuştur. İzmir'in işgali üzerine İzmir Reddi İlhak Cemiyeti kurulmuştur.
Erzurum'da Vilayet-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulmuştur. Trabzon Muhafaza-i Hukuk cemiyetiyle ortak çalışmışlardır. Erzurum Kongresini toplayıp M. Kemal'i de davet etmişlerdir. Erzurum 15.kolordunun merkeziydi. Bu kolordunun başına Kazım Karabekir Paşa atanmıştır. Kazım Karabekir Paşa Erzurum'a gittikten sonra bu cemiyetin çalışmalarına gizliden destek vermiştir. M. Kemal'i Erzurum'a davet eden kişi Kazım Paşa'dır. M. Kemal Erzurum Kongresine başkanlık yapmıştır. Erzurum Kongresi toplanış amacıyla bölgesel ama aldığı kararlar doğrultusunda ulusal bir kongredir. Sadece doğu illerinden katılmış delegeler katılmıştır. M. Kemal ve Rauf Paşa Erzurum delegesi olarak katılmıştır.
Zararlı cemiyetler;
Wilson Prensipleri Cemiyeti, ABD mandasını savunmuşlardır. Halide Edip gibi entelektüeller desteklemişlerdir.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti, İngiliz mandasını savunmuşlardır. Hürriyet ve İtilafçılar bu cemiyeti desteklemişlerdir.
Pontus Rum Cemiyeti, Karadeniz bölgesinde bir Pontus Rum Devleti kurmak amacıyla oluşturulmuştur.
Hınçak ve Taşnak Cemiyeti, Ermenler tarafından kurulmuştur.
Mavri Mira Cemiyeti, Ermeniler tarafından kurulmuştur.
22 Haziran 1919da Amasya genelgesi yayınlanmıştır. Genelege de M. Kemal Kurtuluş Savaşı'nın amaç, gerekçe ve yöntemini belirtmiştir. Maddeleri;
Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.
İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş göstermektedir.
Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.
Anadolu'nun her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas'ta bir kongre toplanacaktır.
Bunun için her ilden milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere yola çıkarılması gerekmektedir. Bu temsilciler, Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.
Her ihtimale karşı, bu meselenin bir milli sır halinde tutulması ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde, seyahatlerini kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.
Doğu illeri için, 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse; Erzurum Kongresi'nin üyeleri, Sivas genel kongresine katılmak üzere hareket edecektir.
Amasya Genelgesi ile Kurtuluş Savaşı'nın neden yapılacağıyla ilgili açıklamada yapılmış ve Sivas'ta toplanacak olan kongre için çağrıda bulunmuştur.
M. Kemal bu genelgeyi tüm ordu komutanlarına ve valilere yollanmıştır. Amasya Genelgesi'nin altında bütün ordu komutanlarının imzası vardır. M. Kemal, bu sadece benim kararım değil Anadolu'daki tüm komutanların kararı diyebilmiştir.
Millet kendi geleceğiyle ilgili kararı kendisi verecektir. Milli egemenlik ilkesinin benimsenmesi yolunda en önemli adımdır. Cumhuriyete giden süreçte Amasya Genelgesi ilk aşama olarak değerlendirilir.
Amasya Genelgesi'nin yayınlanmasının ardından İstanbul Hükümeti, M. Kemal'i İstanbul'a çağırmıştır ve 9.Ordu müfettişliği görevine son verilmiştir. Fakat hala harbiye nezaretine bağlı bir subaydır. M. Kemal, İstanbul'a gitmemek için askerlikten istifa etmiştir.
23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum kongresi yapılmıştır. 58 delege katılmıştır. İstanbul Hükümeti görevini yerine getirememektedir. Bundan sonra Anadolu'da bir kurul oluşturulacak ve bu kurul ülkeyi işgalden kurtarmak için çalışacak kararı alınmıştır 9 kişiden oluşan bir temsil heyeti seçilmiştir. Heyetin başkanlığına M. Kemal seçilmiştir. Temsil heyeti TBMM açılana kadar bir hükümet gibi faaliyette bulunmuştur.
4 Eylül 1919 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında Sivas Kongresi yapılmıştır. Ulusal bir kongredir. İstanbul hükümeti ve işgalci güçlerin baskı ve denetimi sonucunda ancak 38 delege katılabilmiştir. 38katılımcının 9u temsil heyeti üyeleridir. Kongrede temsil heyetinin sayısı 16ya çıkarılmıştır. Temsil heyeti, yürütme yetkisini elinde bulunduran bir hükümet gibi hareket etmiştir. İrade-i Milliye gazetesini çıkartmaya başlamışlardır. Bütün cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. Batı Anadolu'daki çeteler ve silahlı birlikler de Batı Anadolu Umum Kuvay-ı Milliye Komutanlığı çatısı altında toplanmıştır. Başına da Ali Fuat Cebesoy atanmıştır.
Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, M. Kemal "en kısa zamanda kapatılan mebusan meclisi yeniden toplanmalı ve yapılacak olan kurtuluş mücadelesi meclis yapmalıdır" demiştir. Meşru bir savunma yapılmalıdır.
Amasya Protokolü veya Amasya Görüşmeleri, İstanbul Hükümeti ile Heyet-i Temsiliye arasında 22 Ekim 1919'da yapılan protokoldür. Bahriye nazırı Salih Paşa İstanbul hükümeti adına katılmıştır. İstanbul hükümeti, kongre toplamak ve genelge yayınlamak olmayacak demiştir. M. Kemal ise Mebusan meclisinin toplanmasını ve kararların mecliste alınmasını istemiştir. M. Kemal meclisin İstanbul dışında bir yerde kurulmasını istemiştir. Kanun-i Esasi'ye göre meclisin İstanbul dışında bir yerde kurulması mümkün değildir. Bunun sonucunda Ocak 1920de İstanbul'da meclis açılmıştır.
28 Ocak 1920'de mebusan meclisinde Misak-ı Milli kararları kabul edilmiştir. Misak-ı Milli, ulusal sınırlar içerisinde tam bağımsız bir devlet olmak anlamına gelmekteydi. Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada Osmanlı'nın elinde kalan sınırları içermektedir.
Fransızlar, İstanbul'a yakın bir bölgede kurulmuş olan Akbaş Cephaneliğinin boşattığını görmüşlerdir. Bu silahlar Anadolu'ya kaçırılmıştır. Artık Anadolu'da silah vardır. Bu durum işgalci güçleri tedirgin etmeye başlamıştır. Bunu üzerine Şubat ayında Urfa, Maraş ve Antep'te bölgesel kurtuluş hareketleri başlamıştır. Maraş, Fransız işgalini kabul etmemiş ve direniş başarıyla sonuçlanmıştır. Bu gelişmeler üzerine İngilizler, mebusan meclisini dağıtmış ve İstanbul'u işgal etmişlerdir. M. Kemal bu gelişmeler üzerine 17 Mart 1920'de bir genelge yayınlar ve Ankara'da kurulacak olan meclis için çağrıda bulunur.
(23.12.14)
Meclis hangi gelişme üzerine açılmıştır? Mebusan meclisinin Misak-ı Milli'yi kabul etmesinin ardından İngilizler İstanbul'u işgal etmiş ve meclisi dağıtmışlardır. 16 Mart 1920 İstanbul'un işgali. İstanbul'da Anadolu hareketine destek verenler için idam kararı çıkarılmıştır.
M. Kemal genelge yayınlamıştır. Bu genelgede meclisin kurulacağı yayınlanmıştır. Her ilden 5er kişinin katılması istenmiştir.
23 Nisan 1920de Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılmıştır. M. Kemal Ankara'da Meclisi açtıktan sonra çok destek görmüştür. Bunun en önemli nedeni İstanbul'un işgal edilmesi olmuştur. Görüldü ki işgalci devletlerinin denetimi altında olan bir şehirde sultan-halife Anadolu'nun kurtuluşu için hiçbir faaliyette bulunamaz.
BMM olağanüstü bir meclistir. Dünya parlamento tarihinde başka örneği yoktur. 2seçim sonucunda oluşmuş bir meclistir. Bunlar;
1- Son Osmanlı Mebusan meclisine seçilip katılmış mebuslar bir araya gelmiştir.
2- 17 Mart sonrasında M. Kemal'in çağrısı üzerine seçilmiş milletvekillerinin gelmesidir.
66 sancak var ve her sancaktan 5er kişinin katılması istenmiştir. Toplamda 330 milletvekilinin katılması gerekmektedir. Fakat hiçbir zaman bu sayıya ulaşamamışlardır. İlk meclise 115 milletvekili katılmıştır. İstanbul'dan kaçan mebuslarda katılmıştır. Ankara o dönemlerde küçük bir kasabadır. Ankara'ya gelen mebuslar kalacak yer ve yemek sıkıntısı yaşamışlardır.
Meclisin ismi kararlaştırılırken, muhafazakârlar "Meclis'i Kebir", Osmanlıcılar "Mebusan Meclisi", M. Kemal ve arkadaşları ise "Büyük Millet Meclisi" isimlerini kullanmak istemişlerdir. Büyük Millet Meclisi kabul edilmiştir. 8Şubat1921'den sonra "Türkiye" eklenmiştir.
Parlamento geleneklerine göre en yaşlı üye meclis başkanlığına seçilmekteydi. Bu nedenle Sinop üyesi Şerif Bey en yaşlı üye olması sıfatıyla Meclis Başkanlığı'na seçilmiştir.
Mecliste çok farklı düşünce grupları bulunmaktaydı. Particilikten uzak durulmaya çalışılmıştır. Tüm milletvekillerini bir arada toplayan "vatanı işgalden kurtarma" amacıdır.
İlk TBMM'nin yaş ortalaması 43tür. Genç ve idealist bir meclistir. Mecliste özellikle hukukçular, askerler, gazeteciler, doktorlar, öğretmenler, memurlar, din adamları vardı. Toplumun farklı kesiminden gelmiş kişilerde bulunmaktaydı. Milletvekillerinin çoğu yüksek tahsillidir. Meclisin eğitim düzeyi yüksektir.
Mecliste, İttihatçılar, Hürriyet ve İtilafçılar, Osmanlıcılar, Bolşevikçiler, İslamcılar ve cumhuriyetçiler vardı.
24 Nisan 1920de "Geçici Anayasa" niteliği kazanan önergenin kabulünden sonra, Meclis Başkanlığa M. Kemal seçilmiştir. Geçici anayasa ile alınan kararlar;
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Meclisin üstünde başka bir güç yoktur.
Yasama ve yürütme meclise aittir (güçler birliği).
Hükümet kurmak zorunludur.
25Nisan 1920 günü de "amacımız ülkeyi işgalden kurtarmak, amacımız İstanbul'u işgalden kurtarmak, amacımız sultan halifeyi kurtarmak ancak sultan-halifenin geleceğine meclis karar verecek" kararı alınmıştır. Aynı gün genelge yayınlanmıştır işgalci güçlerin propagandasına inanılması ve buna karşı çıkılması belirtilmiştir. Fetva mücadelesi yaşanmıştır.
Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde İstanbul ve işgalci güçlerin kışkırtmaları sonucunda isyanlar başlamıştır. TBMM'yi ortadan kaldırmak amacıyla yapılmıştır. Buna karşı 29Nisan 1920de Hıyanet-i Vataniye kanunu çıkarılmıştır. TBMM bu yasayla Anadolu'daki otoritesini güçlendirmiş ve halkın güvenini sağlamıştır. İsyancılar Nallıhan Beypazarı'na kadar ilerlemişlerdir. İsyancılarla anlaşmak için Nasihat Heyetleri –kurtuluşun gerekçelerini anlatmak amacıyla- oluşturulmuştur. TBMM'nin asıl amacı ülkeyi kurtarmak fakat isyanlarla zaman kaybetmekteydi. Bu sırada Yunanan'lılar Eskişehir içlerine kadar ilerlemişlerdir. Yunanlıların hedefi TBMM'yi ortadan kaldırmaktır.
12 Ocak 1921de Teşkilat-ı Esasi Kanun'u oluşturulmuştur. Bu kanunla TBMM'nin dayandığı esasları vurgulamışlardır. Halkçı grubun yayınladığı programa göre hazırlanmıştır. Halkçılık programıdır. Gelecekte toplumsal yapıyla ilgili yapılacakların planıdır. Vatan işgalden sonra yapılacaklarla ilgili tek açıklamadır. Halkçılık programında;
Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizmin baskı ve zulmünden kurtarmak "egemenlik milletindir"
Halkın öteden beri içinde bulunduğu baskı ve sefaleti ortadan kaldırmak, refah ve mutluluk getirmek. Çağ koşullarına uygun yeni kurumlar getirmek. Toplumsal ve siyasal içerikli devrimler yapmak.
TBMM'NİN kabul ettiği ilk anayasa Teşkilat-ı Esasi'dir. Teşkilat-ı Esasi kanunu oluşturulana kadar Kanun-i Esasi kullanılmıştır. Kanun-i Esasi'nin dayanağı padişah egemenliğidir.
1 Ocak 1921de I.İnönü Zaferi kazanılmıştır. İnönü Savaşı'nın olduğunu:
Eskişehir'de İnönü mevkine giderek,
O dönemde yaşanılan gelişmelerden:
BMM'ye Türkiye'nin eklenmesi,
Teşkilat-ı Esasi Kanunun yapılması,
12 Mart 1921 İstiklal Marşı'nın kabulü gibi gelişmelerden de anlaşılmaktadır.
Teşkilat-ı Esasi'de alınan kararlar:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Güçler birliği esası ile yasama, yürütme ve yargı meclise aittir.
Meclis hükümet sistemi benimsenmiştir. Hükümet üyelerini meclis seçer.
Mecliste çok fazla grup vardı. Çoğunluk Müdafaa-i Hukuk grubudur. Müdafaa-i Hukuk grubu iktidarı temsil etmektedir. Diğer tüm muhalif gruplar mecliste 2. grup olarak anılmıştır.
11 Ekim 1922de Mudanya Ateşkes Anlaşmasıyla savaş sona ermiştir. Lozan görüşmeleri başlamıştır. 1Nisan1923de Kurtuluş Savaşı'nı yapan kurucu meclis fesh edilmiştir. Seçimle yeni bir meclis kurulacaktır. 8Nisan 1923te M. Kemal Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubunun seçim beyannamesini yayınlamıştır.
M. Kemal TBMM'nin birinci döneminin çalışma süresi sona ermeden bir süre önce, 8 Nisan 1923'te Dokuz Umde (Dokuz İlke) beyannamesi ilan edilmiştir. Aynı zamanda bu beyanname gelecekte kurulacak Cumhuriyet Halk Fırkası'nın parti programını oluşturmuştur. Dokuz ilkenin yer aldığı ve genel program niteliğindeki bu bildiride ki ilkeler;
1 — Hâkimiyet, kayıtsız, şartsız milletindir. Bu değişmez düsturumuzdur.
2 — Teşrinisani 1338 (Kasım 1922) kararıyla saltanat mülgadır. Hukuk hâkimiyet ve hükümranı, gayri kabili terk ve tecezzi ve ferag (terk edilmez, parçalanmaz ve devredilmez) olmak üzere Türkiye halkının mümessili hakikisi olan Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti mâneviyesinde mündemiçtir.
3 — Memlekette emniyet ve asayişin muhafazası en mühim vazifemizdir.
4 — Mahkemelerimizin süratle adaleti dağıtması temin edilecektir.
5 — İktisadî kalkınma temin edilecektir.
6 — Halkın askerlik müddeti azaltılacaktır.
7 — İhtiyat zabitlerinin (Yedek subaylar) istikbali temin edilecektir.
8 — Memurlar meselesinin tespit ve ikmali, halk işlerinin çabuk neticelenmesi.
9 — Harap yerlerimizin sür'atle imarı.
Dokuz Umde, 11 Eylül 1923'te kurulan Halk Fırkası'nın çekirdeğini oluşturan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından bir program olarak benimsenmiştir. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubu listelerinden meclise girmek isteyen mebus adayları bu bildiriyi kabul etmeleri koşuluyla meclise alınmıştır. Kabul ettiklerine dair bir belge imzalamışlardır. Böylece M. Kemal yapılacak devrimler için söz almıştır. Seçimler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubunun üstünlüğüyle sonuçlanmıştır. 11Ağustos 1923te bu meclis ilk toplantısını yapmıştır. Meclisin ilk işi Lozan Barış Anlaşmasını onaylamak olmuştur.
9 Eylül 1923te Halk Fırkası kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra fırkanın ismine cumhuriyet eklenmiştir. 1923-1950 arasında kesintisiz iktidar CHP'nin elindedir. 1945 yılına kadar tek parti olarak devam etmiştir. Ancak bu süreçte 2defa çok partili hayata geçiş denemesi olmuştur.
Kasım 1924 Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası; Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Rauf Orbay tarafından kurulmuştur. Yapılan devrimlerin hızlı ve hazırlıksız olduğunu söylemişlerdir. Özelliklede hilafetin kaldırılması ve tevhid-i tedrisat kanunun kabulünden sonra muhalefet güçlenmiştir. Ancak Şeyh Sait isyanıyla ülkenin çok partili hayata hazır olmadığı anlaşılmıştır. O dönemin koşullarında gerçek bir muhalefet partisidir.
1930 Serbest Cumhuriyet Fırkası; 1929 Dünya Ekonomik Krizi sonrasında iktisat politikası olarak hükümet devletçilik politikasını benimsemiştir. M. Kemal, meclisteki liberalleri kendi kontrolü altında toplayıp beklenen demokrasiye geçişi sağlamayı düşünmüştür. Bu doğrultuda Fethi Okyar'dan parti kurmasını istemiştir. CHP'ye ve devrime karşı bütün gruplar bu partiyi desteklemiştir. Bunun sonucunda Fethi Bey kendi partisini kendi fesh etmiştir.
1945'e kadar başka parti açılmamıştır. Bu kadar uzun sürmesinin nedeni II. Dünya Savaşı olmuştur. II. Dünya Savaşı biterken Türkiye bundan sonra ki dünya düzeninde yer almak istiyorsa savaşa girdiğini açıklamalı ama bunu için önce demokratik devletlerin yanında yer alabilmek için demokrasiye geçmeli denilmiştir. 1945 yılında İsmet Paşa, Türkiye'nin çok partili hayata geçişe hazır olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine işadamı Nuri Demiral Milli Kalkınma Partisini kurmuştur.
CHP'nin savaş ekonomisi politikasına liberaller karşı çıkmaktaydı. CHP'li 4 milletvekili Fuat Köprülü, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan CHP'de revizyon (değişim) için "dörtlü takrir" adı verilen bir önerge vermişlerdir. Parti üyeleri tarafından reddedilmiştir. Refik Koraltan hükümeti eleştiren söylevleri üzerine partiden uzaklaştırılmıştır. Bu dört milletvekili Demokrat Partiyi kurmuşlardır. CHP 1950 seçimleriyle iktidarı Demokrat Partiye bırakmıştır. CHP'nin 27yıllık iktidarı böylece son bulmuştur. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, başbakan Adnan Menderes olmuştur. Ülkede inanılmaz bir kalkınma olmuştur. Soğuk Savaş döneminde ABD yardımları olmuştur. İlk askeri darbe 1960 yılındaki 27Mayıs darbesidir. Türkiye siyasal yaşamı 1960 sonrasında kolay kolay durulmamıştır. Sağ-sol çatışmaları başlamıştır. DP sağı (vatan cephesi), CHP solu (millet cephesi) temsil etmiştir.