İSTANBUL'UN MAHALLE VE SEMT ADLARı
,
'HAKKINDA BİR DENEME SEMAVİ EY1CE
Jstanbul'un semt ve mahalle adlarının çoğunun menşeleri bilinmeka~ beraber, bunların aralarında adeta birer bilmece teşkil edenler' de .;az değildir. İstanbul'un eski eserleri ile meşgulolanların sık sık kar:şılaştıkları ve bazen tarihi topoğrafya bakımından mühim ipuçları ·verebilecek bir mahiyete sahip olan bu isimler hakkında etraflı bir .araştırmanın yapılması lüzumuna işaret ederken, muhtelif vesilelerle -ve bilhassa şehrin tarihi topoğ-rafyası veeski eserleri ile uğraşhğımızda .dikkatimizi çeken bazı hususları burada hülasa etmek, böylece ileride bu sahada yapılacak tedkiklere faydalı olmak isteriz 1. Istanbul semt ve mahalle yer adlarının aralarında Fener, Samatya, ıİstinye, Tarabya, Pendik, Burgazadası gibi belki Bizıms menşeli veya hiç değilse Rum asıllı olanlar vardır. Bunlardan Fener (Haliç) in Pha.narian (TO cpo:vapıov) 2 dan,' Samatya'nın kökü "kum" ,manasına gelen .Psamathas olan Ps(ı'riıathian (TO ljJcxJ.l6:6Iov) dan 3, İstinye'nin Leoslhenes has isminden Bizans lehçesinde meydana getirilen Söslhenion (i:",,0'6ı::vıov) dan 4, Tarabya'nın sağlık, tedavi, şifa manasına gelen Therapeia ~(e.;:pC('ITO:lO:) dan 6, nihayet Pendik adının da etrafı surla çevrili manası nı ifade eden Panleikhion (1Tcxvn:iXıov) dan o geldiği kabul edilmekte1
Bu yazıınız bit dilcinin kaleminden çıkmış değildir. İstanbul ile ilgili araştır
:malarımız sırasında karşılaştığımız bu küçük, dağınık notları kendi ölçUmüzde bir sıra
lamaya tabi tutarak derlemeğe çalıştık. Bu sahanın, çok daha yeterli mütehassısları hiç bu geniş konuyu çok daha mükemmel bir şekilde inceliyerek ortaya koyacak,lardır. . ' 2 R. jan i n, Constantinople byzantiııe, Paris 1950, 376. il R. J a ~ i n, aynı eser, s. 384; A. M. S c h n e i cl er, Yedikule u'lld Umgebııng. ':Oriens, V (1952) 198, not 4. ·şüphesiz
aynı
(i
R. Jan i n, R, Jan i n,
aynı
'o
R.
J a ii ii 11,
agnı
4
eser, s. 436. eser,;;. 438. eser, s. 457.
200
Semavi Eyice
dir. Burgazadası'nın ise, bu adı esasında Bizans devrindeki ism~ olmamakla beraber 7, Türk diline burç, kule-kale manasına gelen grekçe Pgrgos (rrupyoc;) dan Burgos şeklinde giren bu kelime, Grek menşeli olduğundan bunu da bir dereceye kadar aynı zümreye dahil etmek mümkündür zannıiidayiz. Fci:katşurası muhakkak ki, Türk devr~ ~staIibul'unun Bizans· menşeIl mahalle· veya semt adlan çok mahdut sayıdadır. Bunlardan yukarıda işaret ettiğimizbirkaç misal, umumiyetle yakınbir tarihe kadar ahalisinin büyük bir. kısmını RumIarını teşkil ettiğiyerlerdir. Ve belki de· bunlar Bizans'a kadar inmemekle beraber, Osmanlı devri rumIannın yarattığı adlardır. Halbuki, fetihten. sonra hızla türkleşen şehirde yeni mahalle adları doğmuş, ve Bizans. devrinin mahalle ve semt. adları tamamen unutulmuştur. Osmanlı idaresi zamanında bilinmeyen bir devirde Rum halk tarafından yaratılan. adlara misalolarak ise, belki Talavla ile Makriköy'ü~ hatta belki de La1lga'yı göstermek kabildir. Talavla, dilimizde beygir ahm=tavla: olarak kullanılan TaVAa dan gelmiştir 8. Aynı kelime stabula şekli ile· Latincede de kullanılarak bu kökten fransızeaya önce estable olarak girerek, sonra elable şeklini almıştır. Aynı kelimenin dilimİze bu ikindi kökten de ıstabl şeklinde girmiş olması dikkate değer. (bk. İslabl-ı' amire). Bakırköy'ün esasını teşkil eden Makriköy ise, Biz:ans devrinde adı Hebdomon olan bu yere sonraları verilen rumea Makrikhorion,. yani Uzunköyadının bozulmuş bir şeklidir u. Langa'nın ise eski grekçe Vlanka'dan geldiği ileri. sürülmekte ve esasının Bizans çağına; kadar indiği muhtemel gözükmektedir. Nitekim, oldukça eski Turk vesikalarında bu ad İyulanka, vıanka, U/anka veya Ultinge şekillerin de karşımıza çıkar l0. Kalamrş da grekçe kamış, saz anlamındakfı Kalamos (KeXAaIlOÇ) dan gelmektedir. Yoğurtçu dcl:esİ ağzındaki arazİ·· R. Jan i n, aylll eser, 462; R. H a i i t Kar a ye'm ,"Bıırgazlz isimler» başlığ:1l gazetesinde (12 Mart 1947) yayınladığı kısa bir yazısında purgos menhiç temas etmeksizin, inandırıcı olmaktan uzak bir bakım tahminler~e huhındu burada işaret edebiliriz.
7
altında «Akşam" şeine
ğuna
8
Tatavla semti,.1923 densonra resmen
Kurtuluş adını almıştır.
Hebdonioiı hakkında bk. R. Jan İ n , aynı eser, 408, vd.; buraya' evvelce Uzun": lar'da denildiğini, J. v. H a m m er. Constaniinopolis und del' Bosporus, Pesth, ·1822, II, 11 'de yazmaktadır. Cumhuriyet devrinde yer adları tiirKçeleş.tirHirken Mlikriköy de· 9
Bakırköyolmuştur.
10 A. D. (Dr.) M o r d t: m a ii il , Esquisse topographiqıze de Constaıztiııople, Ulle 1892, 58, nı,. 104 'de bu adın esasının halk dilinde liman anl~mında olan avlaka (aIlAcmcx) da-n, geldikini ortaya atmıştır. Ayrıca bk. Janin, aynı eser, 304; E. H. Ay. ver .(;ii. Fatih, tlervri sonlarmda Istaııbzzl mahalleleri, şehrin iskiim '(ıe n iı/us u, Ankara. 1958, s•. 33.
İstanbul'un mahalle ve semt adlan
nin sazlık ne zaman Şehrin
oluşu
bu
adın doğmasına
yol
açmış
201
olmakla beraber, bunun,
yerleştiği,. aydınlanmamaktadır ll.
Türk devrinde
doğan
yeni mahalle ve semt;. adları 1Y.
menşe-
bakımından bir kaç grupa ayrılabilir. Bunların büyük bil' ekseriyeti,
merkezini teşkil eden bir cami, bir mescit veya bazı hallerde diğer, herhangi bir hayır binasının 'adım, veya banis,inin cadınI almışlardır. Mahalle adları içinde, birvakıf binanın ikillCi panisinin ismini almış: olanlar da vardır. Hcifız Paşa 13, Oruç Gazi 1\ Arabacı Bayazıd~r.,,: Balabanağa Hl gibi mahalle adları, doğrudan" doğruya bu mahallel~rin içlerindeki bir takım cami ve mescitler ile aHikalıdır. Bugün bu cami' ve mescitler harap olduklarından veya izleri kalmadığından bu isimleır de ilk bakışta garip adlar intibaını bırakmaktadırlar. Aynışekilde, diğer bir takım isimler de kulağa garip gelmektedir 17. Mesela, Me,.·-, can 18, Nevbahar l0, Canbaziye 20, Ördek kasap 21 gibi isimler de bu: i
11 J. C. H o b h o U s e, A journey through A/ballia and other pro~'inees of Tur-' key in Europe and Asia 'to COTlstalltiııople duri1lg the years 1809 and 1810, London 1810, Si 881 'de, Kalamış adıııın esasıııırCalamoti'ye bağlı gösterir. Sakızadası 'nın AlIn-. dolu'ya bakan tarafında da Ka/amoU adında bir yer vardır. 12 Fethi müteakip İstanbul'un mahalle ve semt adları hakkında bk. E. H. Ay ver d i. ııot 70'daki gazı. Ayrıca İ~tanbul'un eski mahaııe adlarını toplu bir şekilde gösteren bir liste olarak, Şehremaııeti hııdııdıı dahili1lde bızlıZllan mahallat esamisi, İs tanbul 1329. 13 Ay van sar ayı i H li. fız H ü s e y i n Efendi, Ha:likatü'/-eevami c, I, 87 ;. İstanbul Belediyesi, Ista1lbul şehri rehbari, İstanbul 1934 'de bu mahalle adınııı kaldırıl-· mış oldn~u görülür. Hafız Ahmed Paşa 'nın yaptırdığı cami harap bir halde durmak-tadır.
14
Hadika, I, 39; bu mahalleye adını veren Oruç Gazi camii, 1957 'de yıktırıl
mıştır.
lG Ha:lika, I, 147; krş, S. E y i c e, «Arabac! Bagazzd meseidi" maddesi. Jstanbu[ Ansiktopedisi, (2. baskı) Il, 918. 16 Hadika, I, 62; krş. S. 'E y i c e , «BalabaTıağa meseidi" mad., ista1lbul Ansif<:lopedisi, (2. baskı), LV, 1946, vd. 17 K ii z i m K i p imzası ile «Dünyanı1l erı aeagip sokak ve mahalle isimleri' istallbu/da» başlığı altında, Cumhuriyet (22 Mayıs 1955) gazetesinde yayınlanan bir ytl-· zıda, şehrin bazı sokak ve mahalle adları tenkit edilmektedir. 1932-1933 yıllarında, İstanbul Belediye melctupçusu Osman Nuri Ergin (1883-1961) tarafından yenidea tanzim edilerek adlandırilan İstanbul· sokak ve mahiillelerinin ,.:bazengarip adlar: aldik- . ·ları' görülmuş; birçok ca~i ve mescil:'ken'di . adlarını' :ve'r'diklerl "mahallelerin'sınırlan dışında bırakılmış, bazı sokaklara da Şebek veNa Cacık sokağı gibi hakikaten:acayil' ve münasebetsiz adlar verilmiştir Hl Hadikaı i, 200. 19 Hadika, I, 209; mahalle bıl. adı, bugün mevcud olmayan.Ne Nevbahar isimli hi< kadın için kurulan bir camiden alıyordu. 20 Hadika, I, 79. 21 Hadika, I, 33.
'
'202
Semavi Eyice
husust.a misalolarak gösterilebilir. Bu isimlerin de bir takım mes,. . cit adları ve bunların banileri ile alakah oldukları bilindiğine göre, bu adların da menşelerini bulmak zorluk göstermiyor 22. Ancak, bunların aralarında bazı isimler, onların doğmalarına sebeb olan' fı.bi 'delerin yok olması ve halk dilinde bu adların bozulmaları ile, izah .edilmesi zor kılıklara girmişlerdir. Nitekim, Fatih civarındaki Sarı güzel semtinin adını bu, hususta bir misalolarak gösterebiliriz. Bu isim aslında Sarı Gürz, Sarı Kerez veya Sarıgeı'den gelmektedir 2s • .xV; - XVi. yüzyılın bu tanınmış ulem~ ailesinin Fatih'in Kıztaşı yakı nındaki mezarları ve diğerhfttıraları1917 yangınından sonra ortadan kaybolmuş, halk' ise Sarıgez'i Sarıgüzel şekline sokmuştur. Ayrıca bir takım ölmüş kimselerin hatıralarını yaşatmak gayesJ ile onların adları nabir cami yapıldığı ve etrafında zamanla teşekkül eden mahalle veya semtin de bu adı aldığı malfimdur. Kanuni Süleyman'ın 1553' de 'ölen oğlu Şehzade Cihangir'in 24 ve genç yaşında ölen Suad Hanım'm 2& . adları böylece Cihangir ve Suadiye semt adlarına esas olmuştur. Diğer taraftan bazı semtlerin de fetihten sonra şehrin iskanı ile alakah ,01'duğu bilinmektedir. Karaman 26, Çarşamba 27, Kefeli ı8 mahallesi gibi adlar, aynı addaki yerl~rden getirilip iska,n edilen toplulukların hatıra sıdır. Aksarayadının da umumiyetIe zannedildiği gibi, burada gfiya 22 ıstanbul rehberi, 206-208 'de resmeD tesbit olUDan mahalle adları içinde kulaka tuhaf gelen bazılarını,' buralardaki eski cami veya mescidIerin adları ile aydıplatmak mümkündür. Nitekim, CankurtaraD (krş. Hadika, ı. 71), Keçi Hatun (Hadika, ı, 186. doğrusu Keycıi HatUD), Soğanağa (krş. Hadika, I, 140), Üç baş (krş. Har/ika, ı. 50) gibi mahalle adlaııının izahını Hadika'da bulmak kabil olmaktadır. Ayrı ca bk. M. Ak t e pe, XV/!. asra ait ıstanbul kazası avarız defteri, İstanbul EDstitüsü Dergisi, III, (1957), s. 109-139. 23 S. E y i c e, ısiallbul'da Yayla camiieri, Tarih Dergisi, X (HI5!), s. 34~35,no,t 8, 9. Ayrıca bk. J. H. M o r d tma D n 'ın L. Forl'er, Di~ Osmanische Chronik de8 Rusiem Pascha (Leipzig 1923) adlı kitabına dair teDkid-tahlil yazısı, Der Islam, XIV, (925), s. 154-156 'da Sarıgürz'ün çeşitlikaYDaklarda Sarı gresem, Sarıkerez, Sarıkez, .Saru kerz şekiller.iDde yıızıldığını belir:tme,ktedir. Bu ad hakkında etraflı bir araştırma F. BabiDger tarafından yapılmıştır: «Sarz Kiirz» maddesi, Enzyklopaedie d. Islam, 'IV, Ül4. 24 Hadika, Il, .2. 25 Cami, Abdülhamid LI devri maliye nazırlar.ından Reşad Paşa (1848-1927) tarafiDdan kızı için yaptırılmıştır, S. M U h tar A i u s, Şaşkıııbakkal, «Akşam» gazeteııİ ~4 Mayıs 1950. 26 A. M. S c h n e i d er, Die Bevölkerung KOllsiantinopelsim XV. fahrhundert, Nachrichten d. Akad. d. WisseDschaften iD GöttiDgeD, 1949, 238 vd.; Türkçesi: XV. yijzyılda Istanbul llü!ızslı, BeIİeten, XXI (1952) nr. 61, s. 35 vd. 27 Aym gerde. 28 Aym yerde.
İstanbul'un mahalle ve semt adları
203
uzun zaman duran beyaz bir Bizans sarayından değil, fakat doğrudan Anadolu A.ksaray'ından Istanbul'un' bu kısmına İskan edilen topluluktan almıştır 29, Walbuki son zamanlarda 'çıkan yeni bazı ya-o baneı neşriyatta dahi, Aksarayadının burada evvelce mevcut bir Bizans sarayı ile ilgili bulunduğu yanlış olarak iddia olunmaktadır sc. Fakat mahalle adları arasında bazıları ilk bakışla bir iskan İle ilgili imiş tesirini bırakmalarına rağmendurum aslında böyle değildir. Nitekim Akseki 31, Üskfı.biye 32 , Kirmc(siz 3S, Üsküplü 34 mahalleleri bu adları, o yerde birer hayrat bırakmış veya o yer ile ilgili olan Aksek ili , Kirmastılı, Üsküplü şahıslardan gelmektedir.
'doğruya
Şehrin tarihi topoğrafyasının henüz imkanlar varken yeter derecede tesbit edilmiş olmayışı, Türk devrinde yaratıldığında hiç şüphe ,olmayan bazı yer adlarının menşelerini karanlık bir hale sokmuştur. Bu hususda bir misalolmak üzere Bostancı adını' gösterebiliriz. Türk Ansiklopedisi'nin Bostaneı maddesinde "... bu semtin, adım nasıl aldığı bilinmiyor.Bununla beraber, bu adın evvel ce orada bostan eken bir şahısla ilgili olduğu tahmin ediliyor. Gerçekten 25-30 yıl önce burada bostan tarlaları vardı a5 " şeklinde yanlış bir açıklamada bulunulmuştur. Halbuki, Bostancİ adının menşei hususundakibu izahın yanlış olduğunu birçok eski Türk kaynaklarından, bu arada Evliya Çelebi'den öğrenmek mümkündür. Evliya Çelebi Seyahatnainesi'nin muhtelif yerlerinde bugün Bostaneı dediğimiz yer, Bostancıbaşı cisri= Bostancıbaşı köprüsüveya Bostancıbaşı derbenU köprüsü (Cisr-i Derbent) olarak' geçmektedir B6. Kitabesi sökUlüp yokedildiği için yaptıran Aynı
yerde. 30 Vaktiyle Dr. M o r d tma n n, Esquisse topographique de Constantinople. LilIe 1892, 60, nr. 107 'de ileri sürdüğü bu fikir, R. J ll. n i n, Constantinople byzantine. s. 130 'da tekrarlanmıştır. 31 Ay ver d i, Istanbul mahalleleri. 11; Hüseyin Ay van s ar ayıi, Hadika, I. 52. 32 Ay ver d i • istanbul mahalleleri, 51; Üskiibiyye, Anadolu'da Dskiibi ,(şimdi Konuralp) ile ilgilidir. 33 Ay ver d i, istanbul mahalleleri. 31. 31 Ay ver d i, istanbul mahalleleri, 51. Bn mahaııeye adını veren mescidin Çakır . Ağa tarafından yaptırılmış olmasına rağmen, nedense burası herhalde orada. oturan bir ÜsküpıÜ Şahin'den bu adı almıştır. . . 29
"Bostancı" maddesi, Türk Ansiklopedisi, VII, 381. E v i i y a ç e i e bi, Seyahatname, IX; 6; M. Nihad Ö z ön. Evliya Çelebi, Sansürce çıkarılan parçalar, Ankara,ts., nı, 123~125; S. E y i ~ e. İstanbul-Şam-Bağdat yoluüzerindeki mimari eserler ,i. Oskiidar-Bostancıbaşı giiiergahı, Tarih -Dergisi, iX (1958), s. 101-103. R. E le r e m K o lı u, Bostancıbaşı defterleri, İstanbul Enstitüsü Dergisi, IV (1958), ıı. 43. 35 36
Semavi Eyice
tesbit olunamayan bu klasik Türk köprüsü elanmeveuttur~ Şehrin inzibatını temin eden Bostaneı ocağırı, kolluğunun ise yerinde' bugün karakol bulunmaktadır. Şehir sınırının kapısı ve Anadolu 'dan. ' gelen yolun kontrol noktası olan bu yerde nöbet tutan Bostaneı ocağı; mensuplarından dolayı bu semtin adını almış olduğu aşikardır. ve
zamanı
Birçok semt veya mahalle adlarının menşelerini' kolaylıkla bulmak münikün olmasınakarşılık, bazıları da vardır ki, bunlarda tam ke..; sin bir' kÖk göstermekmüinkün -, olmamakta, veya şimdiki halde bu', kök henüz dikkate çarpmamış 'bir halde bulunmaktadır. Ancak'herbiri inandırıcı, bir takım tahminler ortaya atılmaktadır. Mesela,' Beyoğlu' adınm menşei hususunda ortaya atil an çeşitli fikirlerden hangisinin doğru olduğu henüz' aydınlanmış değildir. Beyoğlu 'nu, Bey yolu'na bağlayan eski bir hipotez bir tarafa bırakılacak olursa 87, XVI. yüzyılda İbrahim Paşa'nın yanında bulunan ve aslında bir Doj oğlu olan Luigi Gritti'den bu adın geldiği ileri sürülinekte olduğu gibj38, yine XVL yüzyıhn tanınmış simalarından "Frenk beyoğlu" denilen Don Yasef Nassi'nin konağı burada olduğu için bu adın buraya verildiğini de' iddia edenler 30, hatta Beyoğlu adının' aslını Trabzon prensi David'in: oğlu Alexios 'a dahi bağlamak isteyenler vardır 40. Haliç kıyısmdakii Balal'm da adını Bizans menşeli Palation'dan (=Saray) aldığını söyle.;. yenıer, olduğu gibi 11, bu adın, Batı ,Anadolu~daki. Balat'dan İskanedi . . len çingeneler ile burayaverildiği de ileri sürülmüştür 42. Böylehenüz tam izahını bulamamış isimler arasında Fmdıklı, Beşiktaş gibi adları gösterebiliriz. Bunlarda birincisi için de muhtelif fikirler ileri sürülmüş,
ve
bu ismin kah otel, han manasına gelen arabca /unduk (J.A,:,9) veya o· nun İtalyanGa karşılığı olan Fondaco'dan geldiği 43; kah ise buradaki
J.
von H a ın ın er, ConstanUnopolis und der Bosporııs, Pesth, 1812, II, liI., mı C. E s a d (Arseven), Eski Galata, İstanbul 1329, 14-15; J. H. M o r dt riı a n n, "Constanfinople ", ınad. Eneyl. de l'Islam, I, 896-397, alm. 911"912; E r e m y a ç e ı e b i Kôınürcüyan, Istanbul tarihi, 247. :ıg A. G ala n t i , Do'n Joseph Nassi, İstanbul, ts., 11. 37
40 W. M i II er, Trebizand the Last Grek Empire, London 1962., 110; M. Z i y a', Istanbul ve Boğaziçi, İstımhul,192fl, II, 236. A. Br a yer, Neuf annees cı Constantinople. Paris 1836, I, 5; İ n c it) i yan , XViii. aszrda I&taııbul!. İstanbuI.1956, 92. U A. M. S c h n e i d e r, Bevölk~rung. 235, pot 35. 42 E v i i y a ç e i e b i, Seyahatııurnil, ], 114; Schneider'e göre bu iddia sadecebir yakıştırınadır. 43 J. v. H a m ın er, Constanlinopolis und der Bospprus, I. 187.
Istanbul'un mahalle ve semt adları .fındık ağaçlarından
205
geldiği
iddia olunmuştur 44. Tabiatiyle bunlardan birincisinin, diğeri derecesinde inandırıcı olmadığı muhakkaktır. Beşik ,taş adına geline, bunun menşei hakkındaki fikirler hayli farklı ve -çoktur. Uzun zaman' burasının Bizans devrinin Çifte sütun manasına gelen Diplokionion' (Ai1TAOI
ve
44 Fındıklı adının, buradaki fındık altaçları yetiştirilen bahçeler ile ilgisi hakkın -da belli başlı kay~aklar .için bk. C. O i ii o n lu, Fındıklı semtinin tarihi Iıakkında bir ,araştırma, Tarİh Dergisi, VII, (1954), s. 62-63. 45 R. Jan i n, Constantinople byzontine, 429, krş. aynı eser, s. 4~2. Yazar, Beeşiktaş'ı hem Diplokionion, hem de Hagios Mamas olarak teşhis etmiştir. Buondelmonti'· 'nin İstanbul resimlerinde (bunlar için bk. G. Ger o la, Le Vedute di Constımtfnopoli di Cristoforo Bucındeimonti, Studi Bizantini e Neoelenici, III (1931), s. 249-279, bir akar.'suyun üst tarafında ve sahilde bu çifte sütunlar görülmektedir ki, bu alcarsu, geçen 'yüzyılda yapılan haritaların hepsinde i§aretlenen küçük çiftlik parkı vadisindeki (Stad'yum'un oldultu yer) dere olduğuna göre, sütunların Dolmabahçe'nin biraz daha yukarı,. 'sında Kabataş'a C:ı0ltru . bir yerde olması Hızım . gelir. ' . 46 J. C. H o b h ° u s e , . A journey . through Alb~nia aııd other provinces of Tur,key ..• , London 1813, s· 863. ' .
°
47 E. Gr s ve n or.,· Constantinople, New York 18~5, I, 155 'da. işaret edildik i'ne göre bu ad menşeini, Barba.os'un kıyıda. gemilerini bağladığı beş mermer babadan .dolayı aımıştır ki,bpuun da kaynağı, Hadika, .11, 94 'deki nottur. 48 C. Bay s u n , Beşiktaş'a daİr, «Akademi.Fikir hareketleri» dergisi, nr. 6 (1946)., ·s. 12-14; krş. J. W. R e d h ° u s e, Türkçeden ıngilizceye Lfıgat, İstanbul 1921, 397; bu fikir, N. G ö y ü n ç, Beşiktaş'ın tarihi, 1943, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Faküld;esi Tarih bölümü, tez (nr. 421) de kabul edilmiştir; Ayrıca bk." Beşiktaş» maddesi. Jstanbul Ansiklopedisi, V. 2562 vd. 49 R. W a i s h, A "esidence at ConstantiılOple, London 1838 (2. baskı), I, 272.
206
Semavi Eyice
E', Hornby 50 ve daha sonraları H. Zschokke 51 Beşiktaş adının, burada: B~rbaros Hayreddin Paşa türbesi yakınında görüren ve içi insan biçi-~inde oyulmuş .olan yekpare taştan bir veya iki lahidden geldiğini yazarıar. Bunlardan Lady Edmund Hornby 1856 'da yaptığı seyahatinin "notlarında bu hususta hayli etraflı açıklamada da bulunur. Lady Hurn-· by, Barbaros türbesi yanında "iki adet Roma devrine ait muazzam. lahid" bulunduğunu, bu "enteresan mezarların iyi bir resmini çizmeği . '. , ." istemesine rağmen, üzerlerindeki yazıların çok bozulmuş 01-· ması yüzünden bu tasavvurundan vaz geçtiğini bildirir. Beşiktaş örneği, fetihten sonra doğanTürk menşeli adlarda nc' kadar tereddüdlü problemler ile karşılaşıldığını açıkça gösterir. Tama-,men Türk menşeli olduğunda hiç bir şüphe bulunmayan ve Istanbul'un ilk Kadısı HızırBey'e temlik edildiğinden bu adı aldığı bilinen Kadı köyü'nün 52 Kh~lkedon'dan geldiğini ve bl:l.n.uDor menşeine bağlamak isteyen .. garip hipotezin 53 benzerlerini İstanbul'un başka yerlerinin ~d- .larında da rastlamak mümkündür. Galata .ile CibaZı bu bilkımdan ha.tıra ilk g'elen misallerdir. iık adı Sgkai ve luslinfapolis olan Galata, . .bu a,d ile eski Bizans kaynaklarında ve, patrikhane fermanlarında zik-· r~dilmiştir. 64 Bu adın rİıenşei hakkında çeşitli fikirlerin olduğu' eskiden-beri ~ikkati çekmıştir. E&ki ve artık pek kabul edilmeyen bir hipo-· tez Galata adının menşeini süt anlamına gelen galaktos'da aramış ise cle 55 bu gün hala' tek-lük tarafdar bulan bu fikir, Galata'nın kayalık yamaçlannın süt veren ineklerin yetiştirilmesine müsait olamıyacağı genikçesiyle red edilmiştir. Ancak bu hipotezi çürütmek için daha inandı rıcı bir sebep bulmak yerinde olacaktır. Zira, yüzyıllarca sonra ve Osmanlı devrinin içlerinde, Galata ahırlarındaki ineklerden bahseden 50 Mrs. E. H o r u by, In and arouııi Stamboul. London 1858, I, 246; ur. a. mil.,. Constantinople during the Crimean War. London 186a, 198; bu kadın seyyah hak-o kında 'ayrıca bk. H. Ş e h s ü var o it i u , Yüz sene evvel İstanbıılda bir kadın seyyah,. «Akşam» gazetesi, 8 Nisan 1950. 51H. Zs c h o k k eı, Konstantinopel, Würzburg-Wien. 1884, 320. 52 S. Ü n ver, Kadıköyüne iinvanı verilen Hızır Bey Çelfibi; hayatı ve eserleri" 870-863 (1407-1459), İstanbul 1945. Yakın bir tarihte yıktırılan Kızıltoprak'daki eski birçeşmenin kitabesiDde Kadıköyü 'Dün adı Kadı karyesi olarak yazılmıştı, krş. S. E y i c e, yukarıda not 36 'daki yazı, H6. 53 C. F., L e h m a n n - H a u pt, Aus und um KonstantinolJel, "Kiio», XVII (1921) .. Aynı fikri daha bir çok batılı yazar tekrarlamıştır. Maalesef aynı yanlış görüş, H . . An d re as y a D'ın, Eremya Çelebi Kömürcüyan'ın istanbul tarihi, İstanbul 1952, haşi-' yelerinde (g. 302) de karşımıza çıkmaktadır. 54 A. M. S c lı n e i d e r ve M. (s. N o m i d i s • Galata, İstanbul 194!, 1; R. Jan i n,. Constantinople byzantine, 419 (İustinianopolis) , 425 (Sykai). 55 Kodinos, BonD, 119.
.
İstanbul'un mahaııe ve semt adları
(=1583) tarihli bir fermanın oluşu, buralarda pekala ineklerin. gösterir. 56 G alata adının·' italyanca rıhtım, iskele mii'nasındaki calata kelimesiBden geldiği yolunda zahiren çok inan-·· dırıcı iddia ise, buraya İtalyanların XII. yüzyılda yerleşmesinden çok. önce bu adın mevcud olmasından dolayı reddedilmesine kafi gelmiş- , tir. 5, Galata'yı arabca kal' al veya türkçe kal' a, kale ile de ilgili gor-, . rnek imkansızdır. 58 Bu üç ayrı hipetoziyi kafi görmeyerek yeni ~ir' teklif ortaya atan Mordtmann, bunun henüz manası çözülmemiş bir trak. keiimesi olabileceğini ilerisürerken, Galata adına benzer adlara Trakya .. kıyılarındaki yarımadalarda rast1anıldıp-ına dikkati çeker. 59 Nihayet· Galata hakkındaki son hipetoz ise, Galata'yı Ta rO:t-
yetiştirilebileceğini
A h m e d.R e f i ki Onaltwcı' aszrda Istanbul ha.qutı, İstanbul 1931', 146. Kiş. S c lı n e rd er.; N o m i d i s , Galata, s. ]. not 2; R. Janin, aym eser •.418, yokuş halindeki sokak· anlamına gelen italyanca G ala takelimesi menşei, Glavany·· tarafından ortaya atılmıştır. Her ne kadar burası fethe kadar bir Cenova, yani İtalyan, kolonisi olmuş ise de, o devirde İtalyanlar bu yeri Galata olarak dej'ril, fakat Pera' veya Peyre şeklinde adlandırıyorlardı. Çok sonraları Beyoğlu yabancılar tarafından. Pera olarak adlandırılmıştır ki bunun da sebebi, Beyoğiu bölgesi eskiden bağ ve bah- , çelik oldUğundan buranın Pera bağları (les vignes de Pera), yani Galata bağları olarak ayırd edilmesidir. Zamanla b:ığlar (vignes) kelimesinin· unutulması ile sadece Pera 56
57
kalmıştır.
58 M. d e La u il ay. Notice sur le vieu;ı: Galata (Pera des Gerıois), «L'Uilivers, J.evue Orientale», i (1874). nr, 1, s. 27 - 28 . Ancak bu yazar. soııra dört sayı devam. eden makalesinin son kısmına eklediği bir zeylde· (krş. «L'Univers". 1875, nr. 4,_ 230-232), G ala ta adının, Galathe şeklinde eskiCenova vesikalarında da geçtiğini belirtmektedir. Fakat yazar, Galata iıdının Arapların İstanbul muhasarası ile ilgili görerek, kal'at dan geldiğinde israra devam etmiştir. 5.9 A, D, M o r d tma n Il, Historis~he Bilder vom Bosporızs, « Bosporus - Organ· des Deutschen Ausflugs - Vereins G. Albert ", yeni seri nr. 3 (1907), 16. . 60 A. M. S c h n e i d e r - M.İs. N o m i d i s, Galata, i; Bu hususdaki delil. Bizans. kaynaklarından Theophanes'in Vekiİyinô.mesi' nde 717 yılı olayiarı·nı bildirirken "Ga(~ tia'IVlzn mahcıllesindekr kaleden" bahsedilmesidir. Bizans mahalle acİları ekseriyet:e böyle, TCx takısı ile yapılmıştır.
Sema'IJi Eyice
:.208
· hipotezlere yol açan bir addır XVI. yüzyılda İstanbul'a gelen batılı ,seyyahlardan Fransız P. Gyllius buraya }ubaZice, Alman Levenklau ,ise TzubaZi demiş, gene Alman ressamı Melchior Lorichs, Cibali adının "Cep kökünden geldiğini sanarak Cibalikapısı 'nı Sacklor şeklinde çe, yirmiştir 61. Fatih Vakfiyeleri 'nde Cebe Ali kapısı olarak geçen bu "semte adını veren bir yatınn bu gün dahi mezarı bulunmakta ise ,.de 62, 1453 (h. 857) tarihli olan bu mezar taşının şekli ve yazısı XV. ~yüzyıla ait olamıyacağını açıkça gösterir. Fakat şura sı muhakkak ki, CibaZi adı Cebe Ali veya Cübbe Ali adında tarihi bir şahsiyetten : gelmektedir. Evliya Çelebi'ye göre Cübbe Ali aslen Mısır'lı olup Bursa'ya , gelmiş, burada Zeyneddin-i Hfifi'nin"kurduğu Zeyniye tarikatıııa girmiş, ,atçuluııdan:, b~r cübbe .[!ydiğİ!ıde!l, bL! namla anılmı'ş ve İstanbul'un _feHıi sırasında Cibali kapısı önünde şehid düşmüştür 63. Başka ve inamlması"iınkijnsızgözüken bir halk rivayetine göre ise, Cübbe Ali, -., feti~te~-Önce'- Bizans'a., yerleşmiş'bir' e'rmiş· olup, ,öldüğü anda' şehrin , ,. düşeceğine Bizans'hl<\rca inanıldığından kendisine azaıni" hürmet gös"terilmiş, ve impanitor tarafından her ;yıl bir cübbe 'gönderilmiştir. Genel " olarak yerleşmfş ve en akl~ yatkın !nanışa ~öre ise CibaZfadıni.",esası, fetih ".sırasında bu bölgede surlara hücum eden kuvvetlerin başında bu ka"pıdan şehre giren Bursa subaşısı Cebe Ali Bey'den gelmektedir 04. Bir takım adlar da vardır ki, şimdiki halde birer problem mahiye'H arzetmektedir. Bunların arasında Üskt1dar" Koska; Tahlakale, Avrat· pazarı, Ferikög, Pankaltı vs. yi saymak mümkündür. Üskt1dar'ın, batı ,"yayınlarında yerleşmiş izahı; Skozilarion'dan geldiğidir 65. Halbuki bunu ,'haberci, ulak anlamına gelen farsça-türkçe karışımı ) ı.s:::"ı kelimesine "bağlamak ve böylece Türk devrinde doğmuş bir ad olarak kabul de , mümkündür 66. Ancak, evvelce Khrysopolis denilen bu yerin hiç değil61 A. M. S c h n e i d e r ".Mauern und Tore am Goldenen Horn zu Konstantin!)Göttingen 1950, s. 76. , 611 VaklIlar Umum Müdürtüij'ii, Fatih Mehmed LI Vakfiyeleri, Ankara 1939; H. ",N azı m Ert e k , Jstanbulun manen fetM ve Cübbe .1li, İstanbul 1943. 03 E v ı i y a ç e ı e b i , Seyahatname, ı, 99. .. 6t i. H a m i D a n i Ş m e n d ,!zahlı Osmanlı tarihi kroılolojisi, İstanbul 1947" 1,254,368, 65 R. Jan in, Constantinople byzantine; 450, Üsküdar adının antik çaka baij'lanan ,ilgi çekici, hatta belki de doğru olan bir izahı da Roma devrinde scutum, yani kalkan ,.,:taşıyan Scutarii denilen roma askerlerinin burada bir kışlası olduğudur. (okçulari sagit, :farii: hafif kalkanıılar: cetrati), bu a9kerle~ hakkında, bk. H. L am er, Römische Kul· , tur im BiZde; Leipzig 1933, 32. R. Gr o s s e , Römische Militaergeschichte, Berlin 1920, '-'bk. indeks. Bu izah, Ere.myıa Çelebi Kömürcüyan, adı geçen eser, s. 293 'de de bulan,·
· pel,
ymaktadır.
dO
Üskiidar'ın İlkçağ'd.aki .adı :ise Khrysopolis' dir, bk. Janin, ayrıı yerde.
İstanbul'un mahalle ve semt adları
209
'se XII. yüzyılda Skouturion adı ile tanınmağa başlamış olduğu anlaşılıyor. Nitekim, Dördüncü Haçlı seferi ile İstanbul'a gelen Villehardouin buraya Esculaire demektedir r,7. Ancak, bu iki fikri bağdaştırmak kabildir. .şöyle ki, daha Bizans devrinde menşei farsçadangelen Üsküdar adı buraya verilmiş olabilir GS. Koska ise hiç bir şekilde izahı mümkün -olmaz gibi gözüken bir addır. Halbuki, alman seyyahı Hans Dernschwam, XVI. yüzyılda bir Koska r-,lI ehmed Paşa'dan bahsetmektedir 69 • ;Bunun dOğrusunun Koca Mehmed Paşa şeklinde olacağı yolundaki iikrin tamamen yanlış olduğunu Yugoslavya'da Mostar'da bulunan Koski Mehmed Paşa camii adından.anlamak mümkündür 70. Şu halde, Koska semtinin bu adı, Koska Mehmed Paşa'dan'dan aldığı, akla en ıuygun izah olacaktır.· Tahtakale adında ise ilk bakışta hiçbir problem .yokmuş intibar uy!lhmaktadır:' Halbuki mantıksızlık, İstanbul gibi yerde ;tahta'dan kale olamayacağı düşünülecek olursa daha iyi anlaşılır. Uzun .süredir teklif olunan . izah, bu adın k a i e alt ı anlamına gelen Taht-ı ,kal'a dan indiği yolunda idPl. Fakat buna karşılık bir de Taht-ı kulle izahı vardır ki, Kule allı anlamına gelen bu ad da aynı derecede inandırıcı intiba bırakmakla beraber, doğni olmasa gerektir. Bu izahdaki ,kule, Süleymaniyede'deki evvelden beri "mevcudiyeti bilinen gözetleme kulesidir. Avralpazarı adının esası, maalesef çok geniş ölçüde yerleş:, nİiş yanlış bir kanaate göre, kadın esirlerin satıldığı esir pazarının burada oluşundan dolayı verilmiş değildir. Zira eski kaynaklar, seyahatnameler, kadın esirlerin satıldığı pazarın Kapalıçarşı'nın, Nuruosma;. niye tarafında, Kürkçüler-kapısı ile Divanyolu arasındaki sahada olduG. de V i ı i e har d o u i n , La conquete de Constantinople (E. Faral baskısı), 136, 137, I, 139. .
67
llJöl.
68 Bizans'da bunun gibi Doğu menşeli adlar vardır. Bunların en dikkat çekici .olanı, İmparatorluk sarayı sınırları içinde bulunan ve bir oyun sahası olan Tzyganes~ -terion'dur. Türklerden Bizans'a geçen çogan (Çöğen) oyununun sahası, gene türkçe bir .adın grekçekleştirilmesi suretiyle yaratılmıştır. krş, J. E b e r s o lt, Le Grand Palais de Constaıltinople ei le Livre des Geremonies, Paris 1910, s. 140-152 j krş. C. D i e m, Asia.tische Reiferspiele, Berlin 1942, s. 104 v. d. (Bahis konusu oyun po lo oyunudur , s. 129 ·v. d. da Bizans'daki tarihi incelenmiştir). Bu konuda türkçe olarak H. B a le i K u n ter, Eski Türk sporları, İstanbul 1938. 69 H. D e r n s c h w am, Tagebuch einer Reise nach Constantiılopel ... (nşr. Babinger), Leipzig 1925, s. 75. 70 Mostar' daki Koski Mehmed Paşa camii hakkında bk. v.Naşe Starine", II (1954), :26-27; İsm ail Eren'den öğrendiğime göre sırpçada Koska, kemik anlamına gelmektedir. {çoğulu: koski). Büyük bir ihtimal ile İstanbul'daki mahalle adı, menşeini bu şahsın .adından almaktadır. . 71 Fatih Mehmed LI vakfiyeleri, bk. indeks.
TUrkiya t
~ıecmuası
XIV
1.4
2io ğunu 'açıkça
göstermektedir 72. Halbuki Avrafpazarı 'adı ise, satıcı ve ibaret olan bir pazar yerinin burada bulunuşundan dolayı verilmiştir. Bunu açıkça destekliyen seyahatnameler vardır 73. Ayrıca, böyle «kadınlar pazarları» günümüze kadar yaşama:k tadır. Nitekim, Anadolu'daki bir kadınlar pazarı hakkında etraflı bir röportaj yayınlanmıştır 74. Feriköy'ün, Sultan Abdülmecid devrinde Beyoğl~levanten çevrelerlnin tanıdığı Madam Feri adında bir hanımdan geldiği soylenmekte ise de, bu husus araştırılmağa muhtaçtır 75 • Pankulfıı ise, İstanbul'un son yüzyıldaki levantin (tatlısu frenkleri) topluluğu ile ilgili bir addır. Tesbit edildiğine göre, İsta:nbul'un bu taraflarının. henüz açıklık, kır halinde olduğu bir devirde, burada bir lokanta.:.otet işleten aslen Bologna'lı bir İtalyan olan jean-Baptisle PancaIti (Giovanni: Ba:tista Pancalti) den bli isim menşeini almaktadır 76. alıcıları yalnız kadınlardan
İstanbu,l'un
mümkün
semt ve mahalleadlarını şöylece gruplara ayırmak kanaatinde.yiz. Bu listede, yazımızın ilk kısmında ,kolaylıkla esası tahmin edilebilecek durumda bulunan.
olacaktır
açıklananlarile,
adlar üzerinde, durulmamıştır. 72 Kadı'n esirJerin satıldığı Esir-pazarı'nın Nuruosmaniye ile Divanyolu arasında ki (Çemberlitaş yanında) bir han içinde olduğunu en iyi gösteren vesika, eski bir seyahatnlimedeki' krokidir, bk. W. J. Sp r y , Life on the Bosphorus doings in the city of the Sultan ..• ,' London 1895, 112. Son, zamanlara kadar burada, bir Esir" pazarı sokağıı vardı,' bk. Istanbul rehberi, harita 14 (Büyük çarşı). 1a D e r n s'c h w am, Tagebuch, 98' de sarih olarak Cerrahpaşa yakınındaki Avratpazarı denilen çarşının şeklini. görünüşünü anlattıktan sonra burasının bir kadınlar' pazarı ,olduğunu belirtir. ( ... Denselbigen plaiz nent man jetz Auwrat Pazar, das isi' frawen margto Pfelgt an vnserem sontag alda margi zwsein ... ); aynı şeyi 1579 'da" İS,tanbul'a gelen CarHer de Pinon da tekrarlar, bk. Ca r i i e r d e P i n o n , Voyage en Ori~nt (nşr.E. Blochet), Paris 1920, 74. :" II y a une aatre colomne en la place,. nommce 'Aurat basar, quy est le marche des femmes. ou to us les jours de aimanche matin on tient marche ". Aynı bilgileri diğer seyahatnamelerde de bulmak kabildir; ay'rıca bk. Schneider, «Byzantinische Zeitschri/t» , ILV (Hı52), s. 85. , 74 Eğridir' deki kadınlar-pazarı veya panayın hakkında bk. «Milliyet» gazetesi,. S Kasım 1962 '; s. 6 tamamen bu resimli röportaja ayrılmıştır. Bu yazıdan, bIJ panayırın' eski bir geleneğe dayandığı öğrenilmektedir. Konya'da da kadın elişlerİnin satıldığı bir.' Avrat pazarı varr:lır. 75 E.' D a i i e g g i o d' A i es s i o' danöğrendiğime göre. Madam Ferİ, Abdülmecid veya Abdiilaziz devirlerinde yaşamış bir Fransızın eşidir. Feriköy havalisindeki çok geniş) bir arazi, 'Sultan ,tarafııica n' ko'casına bağışlanmış, fakat hüccet' de sınırlar eksik ,yazılmıştır,' Dul kalan Madam Feri İstanbul mahk€melerİndil yıllarca uğraşmış ve sefil bir', halde' ölmüştür. Bu izanati b!i,na veren Bay E. Dalleggio bu olayı. babasından. duymuştur.
76
(Ha~iran
J.
Laz i an, La, caihedrale du Saini Esprit, «Le Flambeau» dergisi, nr. 9 •. 1947). s: 169.
İstanbul'un ınah,alle ve, seınt adları
211
i. B i z a n s m e n Ş e i i ve y a gr e k d i i i n d e n g e i e n a d lar:
a. Bizans menşefi adlar: Samalya, Tarabya, İstinye, belki Lanka, Balat, Florya (belk. Phlorion'dan) 77. b.
Esası
grekçe olan
belki
Altımermer 7B.
türkçeleşmiş
adlar: Burgaz,
Bakırköy,
Fener,
c. Menşei çapraşık adlar: Galata, Üsküdar, Karaköy. d. Türk devrinde uydurulmuş adlar: belki Tatavla, bir izaha göre Maçka 79, Bakırköy (adı Makriköy şekli ile). II.
Tür k
ş
ahıs
a d lar ı n <;l a n g e i e rı yer
a d i arı:
a. Cami ve mescid kurucularından gelen adlar: .Abdi banağa, Nevbahar, Sankiyedim, Sirkeci., '
Subaş~,
Bala:-
b. Ölümlerinden sonra namlarına yapılan camiterden şahıs adı' alan mahalleler: Suadiye, Cihangir.' '
c. O yer ile ilgili bir şahıs adından gelen adlar: EmirganBO, Beyoğlu, 7,7 Jan i n , Consta7ıtinople bgzantine" ~14' e göre Phlorion'un esası latince has isim Florus'a dayanmaktadır. Fakat bu izahın sebebi ve dayanal!'ı yokt,ur. Diller tarar~' ,tan Türk kaynaklarında Flurga şeklinde XVII" YÜ7ıyıldan itibaren adına rastlanan, Flo':~ ga'nın bu adı Makedonya'da Florina'dan buraya hicret eden rumlar ile ilgili gören ,diğer bir hipotez'de vardır. bk. E r e m y a ç e i e b i Kömürcüyıı,n, Istanbul tarihi, İstanbul 1952. 56-5sı ; 've bilhassa, M. E r d o lr an, Osmanlı devrinde Istanbul bahçeleri, Vakıflar Dergisi, LV (1958), s. 155. 78, R. Jan i n, C071stantinople bgzanti71e, 327-328' de işaret olundulru gibi, KODstantin tarafından kurulan şehrin o sıradaki snru dışına yapılan sütuolu bir yolönce Exakio71ion (= Dış sütunlar veya taşlal') olarak büyük bir mahalleye ad vermişti. Biziın sın son devirlerinde halk dilinde bozulan bu ad değ'işerek Eximarmara'olmuş ve buiıun da tercümesi Altzmermer şeklini almıştır.' Fakat, bu açıklama inandırıcı bir hipotez
değ'ildir.
79 Bu adın rumcadaki matsouka' dan' geldil!'i, iddia edilmiştir. Aslı latince'deki ,maxucıl' dan afınan bu keİime: MOTaouKo '
:
80
Dördüncü Murad, (1623-1640) Revan seferi
dönüşüiıde :bu
kaleyi kendisine sa-
vaşsız teslim eden İran şehzadelerinden Yusuf Han'ı da beraberinde İstanbul'a getirmiş
'-iekendisine Rumelihisan ile İstinye arasında büyük ·bir koru ve yalıarazisi balrışla 'mıştır.· Halk, Murad'ın eğlence, arkadaşı olan Yusuf Haıı'ı Emir-i, kiin, arazisini de :'Mir·i·kı1n bahçesi' olarak adlandırılmıştır. Emirgan adi,' bu ·keli'melerin halkdilinde ,delrişerek, aldıği şekildir ...
212
Semavi Eyice
Osmanbey 83, Paşabahçesi (Damad İbrahim Paşa'dan), Beylerbeyi (Rumeli Beylerbeyi Mehmed Paşa'· dan). d. Orada türbesi olan vega ilgili bir evligadan gelen adlar: Laleli, b~lki Ayvansaray 85, Ertmköyü, Eyub, Karacaahmet, Kuzguncuk (Kuzgun Dede), Vefa (Şeyh Ebu'l-Vefa'dan). lll. O m ci h a II e d e k i muayyen b i r aIametten veya öze i li kt e n Lİ e le n a d lar: , a. Mahalle vega semtin arazi özelliğinden vega bir ağaçdan gelen adlar: Sarıyer (doğrusu: Sarıyar?)86, belki Fındıkh, Ihlamur, Vaniköyü Bl,
Baltalimanı 82,
Bu ad h. 1094-1686 'da ölen Hünkar şeyhi, Vani (yani Van'lı) olarak meşhur Mehmed Efendi! den menşeini almaktadır. Bu şahsın dış görünüşü ve zihniyeti hakkında bir not:' olarak bk. John Covel'in hatırası, şu kitapta: Early Voyages ana travels in the Levant, London' 1893, 268-269. 82 İstanbul;ıiri 1453 'de muhasarası sırasında deniz kuvvetlerinin, başında bulunan Baltaoji'lu Süleyman Bey'den gelen bu ad, şehrin kuşatılması sırasında gemilerin bu kayda toplanması ile ilgili görülmektedir. B3 Abdü1hamid il devrinde Serkurena olan ve şehzadeliji'indenberi Abdü1hamid'in yanında bulunduğu için kolaylıkla zengin olduji'u söylenen, Hakkakzade (Matbaacı) Osman Bey (ölm. 1890) in konaji'1 burada olduji'undan semt onu adı ile tanınmıştır. Çemberlitaş'ın karşısında 'bulunan ve yakın zaman öncesine kadar sinema olarak kullanılan «Matbaa-i Osmaniye» yi de o yaptırmıştı. 1963 'de burası yıktırıImış ve yerine Darüşşafaka tarafın'dan büyük bir iş-hanı yapbrılmışhr. '. B4 Laleli camiinin yanında olan, LIHeli Eiaba türbesi, "i957'de lüzurnsuz olarak (yeri şimdi boş araadır). yıkılıiıış, ve bir adını vermekten . başkabir de~eri olmıyan bu yatır için, Laleli semtinin uzağ'ında lbn-i Kemal camiihaziresinde yepyeni bir mezar yapılmıştır. " , 85 Ayvansarayadını burada yıkıntısı görülen bir sa~ay ile ilgili gören eski hipotez artık delrerini kaybetmiştir. bk. R. Jan i n, Constantinople byzantine, 127; krş. A. M. S c h n e i d er, Mauem u7uI Tore,67-68. Bu adı Eyub-ı Ensari'ye balrlıyan eski bir .görüş de vardır ki, bu sonraları tekrar ortaya çıkmıştır, krş. P. W i t t e k, Ayvansarap ıın sanctuaire prive ae son heros, An nu ai re de i' İnst. de Phil. et d' histoire Orientales 'et Slaves, Xi (Melanges H.· Gregoire; lll), 1951; 505-526; M ur ray, Hanabook for travellers in Turkey in Asia incluaing Constantinople, London 1878 (4. baskı) ~9 " da buraya Hayvansaray kapısı veya Ansari kapısı denildiğini yazar. Bu izahıardan birıncisi. yani Hayvansarayıda ilgı çekicidir.' Yukarıdaki Tekfursarayı elenilen Bizans 'sarayı harabesinin avlu8unda bir sürü fil; zürafa ııibi hııyvanların barındırıldlkl bilindiğ'lne. göre (bk. B. La u f er, The giraffe in historyana art (Field Museum of Natural history Dpt. of Anthropology, 27), Chicago 1928, 67 " A. M. S il h n e i d er, -Die Blachernim, Oriens, LV, 1951, s. 101), Haliç' surlarına aitbir kapının Hayvansarayı kapısı olarak da adlandırılmış olması muhtemel görülmektedir. 'B6. J. v. H a m m er, Constantin'opolis una aer Bosporus, II, 257-8' de Sarıyar şek lini ileri sürmekte, «Şirket-i Hayriye Salnamesi» ise, bu adı bir Sarı Balıa ' ya baklamaktadır. Biz, Evliya Çelebi 'nin birçok' yakıştırmaları gibi, (mesela, Pendik = Pendik Baba) bunun da bir yakıştırma olduku kanaatindeyiz Aynı şekilde Çubuklu, Kandili!. 81
Hoşab'lı
İstanbul'un mahalle ve semt adlan
213
Karaağaç,
Yayla, Göztepe, Çukurbostan, Sıraselviler, Sakızağa Büyükdere, Dolmabahçe 87, Tepebaşı, Çiftehavuzlar BB, Maltepe ~9, Salkımsöğüt, Beykoz (=Bey cevizi). cı,
b. Mahalle veya semiteki karakteristik bir binadan veya aıametfen gelen adlar: Kazhçeşme 90, Yeşiltulumba, Kuruçeşme, Taşkasap, Taşmektep,
mermer, Kanlıca,
Fenerbahçe
Beşiktaş,
(doğrusu: Fenerbağçesi) 01,
Kabataş 92,
Tophane 93,
belki. Altı Ayazma,
Demirkapı,
Çengelköy için de bir takım efsanelere dayanan izahlar bilinmekle beraber, d0ll'ruluk derecelerini kesin olarak anlamak mümkün olmamaktadır, Eski meızar taşlannda Kanbcak şeklinde yazılan Kanlıca'nın buraya gelen kall'nılardan dolayı Karrnılıca'dan geldill'i fikri, haklı olarak red edilmiştir, bk. C a b i r Va da, Boğaziçi kpnuşuyor ve Kanlıca tarihçesi, İstanbul, ts, s. 63 ve 65. 87 Sultan Ahmed (1603-1617) zamanında doldnruldull'u bilinmektedir, E r e m y a ç e i e b i , Istanbul tarihi, 43; Hadika, II, 89. ' 8B S. M u h tar A i u s , Çifte Havuzlar, «Akşam» gazetesi, 19 Nisan 1950; evvelce Operatör Dr. Cem ii Paşa tarafından yaptırılan H. İpar 'a ait köşkün karşısında, Baij'dad caddesinden inen yolun sall'ında havuzlar elan görülmektedir. 89 Maltepe adına, Anadolu yer adlarında umurniyetle höyük, tumulus veya içinde bir define bulunan tümseklerde karşılaşılmaktadır. İstanbul banliyösündeki Maltepe'nin de 'çok eskidenberi böyle bir dsanesi olduij'u bilinir. A. T i ın o n i, Nouvelles promenades dans le Bosphore ou meditations bosphoriques, İstanbul18M, II, 325; ayrıca bk. S. Ey j,c e , Bryas Sarayı, Belleten, XXIII (1959), s. 93. . 90 Ayna taşı üzerinde üzerinde kaz kabartması olan eski bir Bizans levhası kullanılmış. h. 953 (=1546) tarihli bir çeşmeden dolayı bu adı almaktadır. Bu çeşme hak·kında bk. H. G i ü c k , Türkische Brunneı1 in Konstantiıiopel, Jahrbuch der asiatischen Kunst, i (1926), s. 28, res. 2; İ. H. Tan i Ş i k , Istanbııl çeşmeleri, İstanbul 1943, I, 6, 1l0t, 5. 91 İstanbul 'un en eski sultan! bahçelerinden olan Fener·bahçesi veya Ball'çe-i FeIler'in özellikleri, G. J. Gr e i ot, Relation nouvelle d'un vayage •.. ... , Paris 1680, s. 45 'de etraflı surette anlatılmıştır. Sonraları buradaki köşk ve bahçe ortadan kalkmış ve burası sadece bir mesire yeri olmuştur. M. E r d o ll' an, not 77'deki yerde, s. 174 vd. 92 Bayazıd LI devrinde, h. 895 (=1430) tarihinde vukua gelen bir. barut mahzeni patlaması sırasında buraya düşen. bir taşdan dolayı bu adı almıştır, bk. f/adika, II, 86. Bu taş, Atmeydanı civarında barut deposu olarak kullanılan Güngörmez kilisesi denilen eski metriik bir kilisenin parçalarından olup, uzun süre suyun içinde dl,'irmuş ve hatta bir ara iskele olarak da kullanılmıştır. Kanaatimizce Sultanahmet'ten buraya kadar sa.l{rulan bu kitle, yekpare bir taş olmayıp, herhalde kilisenin tuğ"la payelerinden büyücek birparça olsa gerektir. Bu olayın tafsHatl hakkında bk. M. C eza r, Osmanlı de~ri"r1e I.tanbul yapılarında tahribat yapan yangınlar ve tabiıafetler, Türk Sanatı Tarihi Araş tırmaları, i (1963), s. 328 ve 381 'de bu patlama ve düşen taşlar ile ilgili kaynakıa~ toplu olarak gösterilmiştir. 93 Adın esasını, ancak bir binası kalan, büyük tOI> dökümhanesi ileyanındaki Tophane ocağı kışlası teşkil ediyordu.· bunların
214
Semavi Eyice
Tunel, Çatladıkapı, Kalyoncu kulluğu (doğrusu: 'Kalyoncu kolHarbiye, Levent 95, Taksim 90, Unkapaıu 97 , Karagümrük, (doğrusu: Karagümrüğü), Bostancı, E.ğrikapı, Yedikule, Nişan taşı, Akaretler, Kağıthane 98, Taşlık 99, Eminönü (=Gümrükemini önü). luğu 94),
c. Mahalle veya semiteki muayyen bir esnaf veya pazaryerinden gelen adlar: Atpazarı, Keresteciler, Kovacılar, Fermeneeiler, Halıcılar, Saraçhaneb aşı l00, Avratpazarı, Salıpazarı, Sedefçiler, Kalafatyeri, Küçükpazar, Balıkpazarı. ıv.
Zamanla esas giren adlar:
şeklini
Sarıgüzel(aslı
kaybederek yeni biçimlere
: Serıgez), Kadıköy (aslı: yesi), Cibali (aslı: Ce be Ali), Cağaloğlu Emirgan, Tahtakale.
veya kar-
(aslı: Cicalaoğlu 101),
bölgesinin asayiş işleri Kaptanpaşa'nın nezaretine buralarda Kalyoncu kollukları vardı, bk. H. T o n g ur. Türkiyede gtı nel kolluk teşkil ve görevlerinin gelişimi, Ankara, 1946. 95 Leventler' için burada bulunan bir kışladan adını almıştır. 96 Galata - Beyoli'lu - Tophane bölgesinin su sistemini şehre yakın bir yüksek yerde t'opIayan ve gerekli kanallara bölen taksim eden maksem tesisinin bulunduğu yerdir. Bugün hala meydanın bir kenarında bu maksemin dış duvarı görülür. S. N i r v e n • Istiınbul suları. İstanbul '1946; N a c i :Y ü n gül. Taksim- suyu tesisleri, İstanbul 1957. 97 Şehrin un ihtiyacını karşılayan un antreposu burada bulurıuyordu. 98 Çok eski bir tarihte kağıt imalatının burada yapıidıli'ına dair rivayet vardır, bk. E v 1 i y a Ç e i e b i, Seyahatname, I, 484. 09 Sultan Abdülaziz 'in Maçka sırtlarında yaptırmak istedili'i dört minareIİ büyük camiin 1875 'de temeli atılmış ve Padişahın 1876 'da hal'i ve ölümü üzerine bu inşaat yarım kalmıştır. Gijnümüze kadar duran bu temel taşları. bir semtin adının esasını teş~ kil etmiştir. Bu cami hakkında M. Ra gıp E sat i i , Aziziye camii neden yapılmadı ?, Saray ve konakların dili, yüzyıllık Nişalltaşı ve civarı, «Akşam» gazetesi, Mayıs 194(J.; (M u·s a h i p z a d e C e i al, Eski Istanbul yaşayışı, İstanbul 1946, 170 'de gösterilen, yapılacıık camiin minareleı inde okunacak ezan ile Dolmabahçe camiininkilerin karışacağı ve bu yüzden inşaattan vaz geçildiği iddiası, asılsız bir izahdır). Akaretler de bu camiin akar 'ı olarak yapılmıştır. 100 Büyük camilerin hepsi gibi, Fatih kül1iyesinin de çevresinde bir çarşı, yani bır aras ta kurulmuştu ki, Saraçlar çarşısı bu idi. 1693 'de tamamen yanan fakat derhal ihya olunan, nihayet 1894 zelzelesinde zarar gören, 1008 yangınında da tamamen tekrar yanan bu çarşı, Fı;ıtih bölg:esi yeniden tanzim edilirken ortadan kaldı rılmış, sadece Saraçhanebaşı adi hatıra kalmıştır. krş. M. Ç a li' ata y tl 1 u ç a'y, Istanbul Saraçhanesi ve saraçtarına dair bir ara$fırma, Tarih Dergisi,'m (1953), s. 147 vd. 101 Aslen İtalyan menşeli ve asil Cicala ailesinden olan Sinan Paşa'nın, hu italyanca aile adının halk dilinde .biraz deJ!işerek Cağaloıtlu ( 'Ci~alıiOli'lıi) şeklini alması suretiyle meydana .gelmiştir. Cicala oğlu Sinan Paşa'nın konaltı bu mahallede idi. . 04
Galata-Beyoli'lu-Kasımpaşa
Kadıköyü
bırakıidIli'ından
İstanbul'un mahalle ve semt adları
v.
Çeşitli
215
topluluk veya iskanlar ile ilgili adlar:
Fetihten sonraki iskeinlarda gelen adlar: Aksaray, Çarşamba, Karaman, belki Balat, belki Karaköy 102, Belgrad kapısılOS, Kefe mahallesi 104. VI. Kay b o i m u Ş hatırası
b i n ala r v eya olan adlar:
Ş
e k i i d e ğ i Ş m i Ş yer i e r i n
Ağaçayın,
Harem (Üsküdar ile Haydarpaşa arasında 105), Kadır ga limanı 106, Yenibahçe 107, (Eminönü, Kalyoncu kulluğu, Kağıt hane, bu bölüme de girebilir).
VII. Av rup a i
k ö k i erden g el en i e v an t e n ad lar:
Galata (İtalyanca hipotezinegöre), Pankaltı, Feriköy. 102 Bu adın esasını, Galata 'nın bu köşesinde eskidenberi yaşıyan Karay.museviIleri ile ilgili göreli yerle§miş bir hipotez vardır. Buna göre adın esası, Karay köyü,
104 Kefe mahallesi Kırım'da Kefe'den gelerek İstanbul'a yerleşen halk i!e ilgili.~ir. Bk. İ n c i c i yan, aynı eser, 49. 105 Burada evvelce Kavaksarayı adında bir Osmanlı sarayı bulunuyordu. Harem ,semti bu adı, saray LO hareminden almıştır,.burası hakkında bk. S. Ü n.v er, Dskiidar Kavak .~arayı hakkında vesikaları sıralama ve bir deneme, «Yücel" Dergisi, nr.· 29,30, (1937) 175-178, 215-218. 106 Bizans devrinin, Marmara kıyısındaki limanlarından biri, Fetih'den sonra da bir süre kullanılmıştır. Nitekim, en eski baskısıoı 1520'e doğ'ru Venedik'de yapmış olan ıhakkak ve editör Vavassore'nin adı ile anılan ve esası Fatih devrine ait olan. İstanbul panoramasında bu liman, kenarında kadırga tezgahları ile görüliir. 107 Şehrin içindeki mesire yerlerinden biri buradaki çayırlık idi.
216
Semavi Eyice
ıx. Öze i o lar a k u y d u r u i ana d lar: Yeniçeriliğin kaldırılması ile yok edilen Eski Odalar ve Yenİi Odalar denilen Yeniçeri kışlalarının yerine Ahmed Fevzi Paşa' nın adı verilen Ahmediye (Şehzadebaşı'nda) ve Fevziye (Yenibahçe 'de) mahalleleri kurulmuştur. İhsaniye, Teşvikiye, zamanı riuzda Etiler, Ataköy, İdealtepe, Altıntepe, GüIttpe, böyle özeIJ olarak yaratılmış adlaı·dır.
Istanbul'un tarihi topoğrafyası ve eski eserleri ile uğraşırken karve büyük bir kısmı günümüzde kullanılmağa devam eden. bu semt ve mahalle adlarının, bu pek sathi ve muhakkak ki tamamı ve değişmez olmayan gruplandırma teşebbüsünden çok daha geniş ve etraflı bir çalışmaya lüzum gösterdiğini itiraf etmemi'z yerinde olur 10B~ Ancak şu var ki böyle bir konu, yalnız başına bir dilcinin yapabileceğinden de fazla bir takım ihtisaslar istemektedrr. Edebi yazılar,. tarihler, vekayimlmeler, seyahat hatıraları, kitabe ve mezartaşları •. efsaneler itina ile derlenmelidir. Yukarıda sıraladığımız bir tasnif de~emesi, İstanbul adları üzerinde çalışacakların araştırma programlarını ne derece geniş tutmaları gerektiğini açıkça göstermektedir~ Di;ğertaraftan şu da var ki, Istanbul'un mahalle ve semt adlarının çoğu nun menşei kesin olarak aydınlanmadıktan. başka 109, birçok ad cla: şimdiki halde nereden geldikleri bilinmeksİzin kullanılmaktadır 110. Kanaatimİze göre İstanbul 'un yer adları hakkında yapılacak etrafh bir çalışma, renkli iYe ilgi çekici muhtevası ile herhalde büyük biı> şılaştığımız
boşluğu dolduradaktır.
İstanbul, 5 Kasım 1963.
108 Bazı adları şimdiki halde hiçbir ~S8sa bağlamak kabil olmamaktadır'.. Nitekim: Çapa, Salacak, Hasköy, Ortaköy, Şişli, Moda için bir takım tahminler ileri sürmebHinekte, ·fakat kesin bir açıklama yapılamamaktadır. 109 Son yıllarda Ataköy, Etiler, Gazi Osman Paşa vs. gibi yeni semb adları da:' ortaya çıkmış, buna karşılık, bazı adlar da adı veren hususiyetin tamamen' ortadan kalkması ile unutulmuştur. Mesela, Çapa yakınındaki Yüksekkaldırım, Saraçhanebaşı'ndaki:ı Kırkçeşme. vs. gibi. . 110 Birçok yer adı ise açık bir izaha sahip bulunmamaktadır. Nitekim, Sütıüce -içiıli' . E v i i ya ç e i e.b i , Seyahatname, I, 409' dekiizah ile. İnciciyan; s.78' deki birbirlerine uymamaktadır.Biriiıde buranın süthanelEiri (mandraları), diğ'erinde ise hristiyanlarıııı. çok sayın gösterdikleri ıiüt verir vaziyette bir eski heykel bahis konusudur. Aynı şekil de Kanlıca ve Kandilli'nin. de adları müphenı ve .yapılan izahlar inandırıcı olmaktal'l!ı uzaktır.