XVIII. YÜZYIL SONLARI RUS VE AVUSTURYA SAVA LARI ESNASINDA OSMANLI DEVLET NDE B R UYGULAMA: STANBUL’DA ÇK VE FUHU YASA I Yrd. Doç. Dr. Osman KÖSE* ÖZET III. Selim, Rusya ve Avusturya ile sava ların cereyan etti i 1789 yılında Osmanlı tahtına çıkmı tır. Bu dönem, uzun yıllar süren sava ların, devlet ve toplum hayatında olu turdu u bazı zafiyetlerin ortaya çıktı ı zamanlardır. Bu makalede, sava lar devam ederken göreve gelen III. Selim’in toplumda gördü ü bu bozulmanın önüne geçmek için stanbul’da uygulamaya çalı tı ı içki ve fuhu yasa ı incelenmektedir. Anahtar Kelimeler: stanbul, Osmanlı Tarihi THE PROH B T ON OF ALCOHOL AND PROST T ON N STANBUL: AN 18TH CENTURY PRACT CE DUR NG THE OTOMAN, RUSS A AND AUSTR AN WARS ABSTRACT Selim III came to the throne in 1789, when the wars were continuing between the Ottamans, Russians and Austria. This was a period, at which the problems appaered in the structure of the Otoman state and society. This article aims at examining the prohibition of alcohol and prostition, practiced by Selim III to prevent the degeneration in the society. Key Words: Istabul, Otoman History
Giri Sava ların devlet ve toplumu ekonomik ve sosyal yönlerden derinden etkiledi i tabii bir gerçektir. Ekonomisi çok güçlü olan devletler bu etkiyi kısa vadede ve az zararlarla atlatabilirler. Yeterli bir ekonomiye sahip olmayan devletlerde ise sava ların izleri derin olur. ç karga a, kıtlıklar, pahalılıklar ve sosyal çöküntüler birbirini takip eder. Klasik dönem olarak tabir edilen Osmanlı devletinin kurulu tan itibaren ilk üç asrı, dört cephede aynı anda yıllarca sava ların cereyan etmesine ra men, devlet ve toplum hayatında bir sarsıntının olmaması noktasında güçlü bir devlet yapısına en iyi örnektir. 18. asırdan sonra Osmanlı devleti, gerileme dönemine girmi ve Rusya, ran ve Avusturya ile uzun süren sava ların *
Sakarya Üniversitesi E itim Fakültesi Ö r. Üy. E-mail:
[email protected]
Osman KÖSE
105
olumsuz etkileri devlet bünyesinde hemen hissedilmi , halk üzerinde de bunun yansımaları tedrici olarak kendini belli etmeye ba lamı tır. Uzun süreli devam eden sava ların, kıtlıkların ve ekonomik yetersizliklerin topluma yansıma ekillerinden biri ahlaki çöküntüdür. Ahlaki çöküntünün belirtileri olarak hırsızlıklar artar, fuhu gözle görülür bir ekil alır ve içinde bulunulan sefaleti unutmaya çalı mak için insanlar arasında içki tüketimi artar. Bu özelliklerin yaygınla ması toplumların ve devletlerin yıkılı ve yok olu süreçlerini beraberinde getirir. 18. asır Osmanlı devleti için üphesiz böyle bir yargıya varmak mümkün de ildir. Fakat genel olarak bakıldı ında, uzun süren sava ların ve yetersiz ekonominin etkilerinden olsa gerek, asrın sonlarına do ru stanbul’da içki tüketiminin artmı , insanların e lenmeleri için çok sayıda meyhanelerin açılmı ve fuh un yaygınla mı oldu u görülür. Bu makalede 18. asır sonlarında vuku bulan Rusya ve Avusturya ile uzun süren sava lar esnasında Padi ah III. Selim (1789–1807) tarafından 1790 yılında stanbul’da içki ve fuh un yasaklanması ve bu yasakların uygulanı ı ele alınacaktır A - FUHU slam dinine göre kadınlar ve erkeklerin evlilik dı ı ili kiye girmeleri yasaklanmı tır. slam hukukunda gayr-ı me ru olarak ili kiye giren ki ilerden erke e zani, kadına zaniye ve bu tür fiilleri i leyenlere de zinakar denmektedir. Aile ve toplum yapısını ve ahlakını tehdit etti i için zina, tüm slam toplumlarında ve devletlerinde iddetle yasaklanmı tır. slam hukukuna göre bir kadın ile bir erke in zina yaptı ının hukuken sabit olabilmesi için bu fiili gören en az dört ki inin mahkeme önünde olayı gördüklerine ahadet etmeleri ve söz konusu ki ilerin de bunu kabul etmeleri gerekmektedir. E er mahkeme önünde bu yöndeki iddia ispatlanırsa kadın veya erkek slam hukukuna göre recm, yani ta lanarak öldürülme ile cezalandırılır1. slamiyet’in geldi i andan itibaren tüm
1 Ömer Nasuhi Bilmen; Hukuk-ı slamiye ve Istılahât-ı Fıkhiye Kamusu, 2, s.202. slam hukukunun kaynaklarından olan Kur’an-ı Kerim’de zina yapan kadın ve erkelere recm cezası uygulanaca ına dair bir ayet bulunmamaktadır. Bu konuda Nur suresi 2. ayette “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyaca ınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya ahit olsun” ifadesiyle zina eden kadın ve erkeklere 100 sopa vurulmasını öngörmektedir. Recm cezasının uygulanmasına, yine slam hukukunun kaynaklarından olan Hz. Peygamberin bu konudaki sözleri ve kendi dönemindeki uygulamaları kaynaklık etmektedir. Zina, tüm toplumlarda ve dinlerde ho kar ılanmayan bir suçtu ve buna göre de caydırıcı yaptırımlar uygulanmaktaydı. Mesela, slam’ın ilk zamanlarından itibaren zina yapan kadın ve erkeklere, artları haiz oldu unda uygulanan recm cezası, eski
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
106
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
Müslüman devletlerde dinin bu emri genelde uygulanmı tır2. Zina eden Müslüman kadın ve erkekler de toplumdan dı lanmı lardır3. Yönetimi ve ekser halk kitlesi ile Osmanlı devleti de bir slam devletidir. Osmanlı devletinde uygulanan hukuk kuralları kayna ını, hem slam dininden ( er’i hukuk) ve hem de slam’ın genel ahkâmına aykırı olmamak kaydıyla Türk toplumunun geleneklerinden almaktadır (örfi hukuk). Geçmi slam devletlerinde uygulanan hukuk kurallarının ço unlu u aynı veya benzer ekilleriyle Osmanlı devletinde de uygulanmı tır. Bu bakımdan zina, Osmanlı devletinde ve toplumunda da kötü görülen davranı lardan sayılmı tır. Fakat slam hukukunun ön gördü ü, zina yaptıkları sabit olan ki ilere uygulanan recm cezasının, Osmanlı devletinde uygulandı ına dair bir i arete 1680 yılında stanbul’da Aksaray’da uygulandı ı belirtilen recm cezası hariç, tarihi kaynaklarda rastlanamamı tır4. Osmanlı mahkemeleri zina suçunun cezasını daha önceki slam devletlerinde oldu u ekliyle de il farklı bakı açılarıyla de erlendirmi ve cezai müeyyideler uygulamı tır. Uygulamalara bakıldı ında, fuhu ve içki suçları Allah ile ki iler arasında olan bir suç olarak görüldü ünden cezaları para ve sürgün olarak verilmi tir. slam hukukunun ön gördü ü recm cezası uygulanmamı tır5. Osmanlı toplumu da zina eden kadın ve erkeklere farklı yakla ımlar göstermi tir. Mesela zina eden kadına genelde fahi e denirken, erkeklere herhangi bir sıfat yakı tırılmamı tır. Zina eden kadınlar toplumdan dı lanırken, mahalleler veya evlerden brani hukukunda da uygulanan bir ceza türüydü. lber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile, stanbul 2006, s. 68. 2 slam hukukuna göre, ilk zamanlardan itibaren slam toplum ve devletlerinde zina yapan bekârlara kırbaç, evlilere ise recm (ta lanarak öldürme) cezaları uygulanıyordu. Hayreddin Karaman, Mukayeseli slam Hukuku, I-II, stanbul, 1982, s. 129; Bu konuda keza bakınız: Abdulkadir Udeh, slam Ceza Hukuku ve Be eri Hukuk, (Çeviren, Akif Nuri), 3, stanbul, 1978; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı slâmiye ve Istılahât-ı Fıkhiye Kamusu, 3, stanbul, 1976. 3 Kur’an-ı Kerim, zina eden kadın ve erkekleri zina etmeyenlerden farklı bir ayırıma tabi tutmu tur. Nur suresi 3. ayette “zina edenlerin zina eden erkek, zina eden veya mü rik olan bir kadından ba kası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya mü rik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmı tı” ifade edilerek zina eden kadın ve erke in zina etmeyenlerle evlenmelerini uygun bulmamı tır 4 Joseph Von Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi, (Çev. Vecdi Bürün), XII, stanbul, 1986, s. 33; stanbul Aksaray’da kocası seferde olan bir kadının, ipekçilikle geçinen zimmî gençle zina yapmasından sonra mahkeme kadının recm edilmesine, zimmî gencin de idamına hükmetti. lber Ortaylı, aynı eser, s. 68. 5 Osmanlı devletinde Recm cezasına rastlanılmamakla beraber, Osmanlı mahkemelerinin bu yönde kararlar aldı ı görülmektedir. Mesela Balıkesir’de zina suçu sabit olan bir kadın ile erke e mahkeme recm cezası vermi tir. Faka bunun uygulanıp uygulanmadı ına dair bir kayıta rastlanılmamı tır. Abdülmecit Mutaf, XVII. Yüzyılda Balıkesir’de Kadınlar, Basılmamı Doktora Tezi, (Dokuz Eyl.Ünv.Sos.Bil.Ens), zmir 2002, s. 61; Yine bu konuda Osmanlı hukukunun esasları için bakınız: Halil nalcık, Osmanlı’da Devlet-Hukuk-Adalet, stanbul, 2000; Halil Cin– Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, I, stanbul1995; M. Akif Aydın, Türk Hukuk Tarihi, stanbul, 1999; Nurcan Abacı, Bursa ehrinde Osmanlı Hukukunun Uygulanması (17. Yüzyıl) Ankara, 2001.
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
107
çıkarılırlarken, erkeklere bu tür muamelelerin reva görülmedi i gözlenmektedir. Osmanlı uygulamasında suçun kayna ı kadın olarak görüldü ünden, uygulamada a ırlık merkezinin kadından yana a ır basmasının etkisi büyüktür. Fuhu a ceza vermede, slam hukukunda belirtilen müeyyidelerin dı ında bir yol takip edilmesinin sebebini bilmek ancak Osmanlı devleti ve toplumunun yapısını anlamakla mümkündür6. Makalenin konusu, Osmanlıda fuhu suçuna farklı cezalar uygulanmasının sebeplerini incelemek olmadı ından bu konuyu irdelemek yerine, stanbul’da fuhu hadiselerinin asrın sonlarına do ru artı ı, devlet organlarının buna reaksiyonu ve bu suçun cezalandırılma ekilleri ara tırılmaya çalı ılacaktır. Osmanlı yöneticileri stanbul’da fuh un yaygınla masının önüne geçmek için çok çaba sarf ediyorlardı ve bu konuda çok hassastılar. stanbul, Osmanlı devletinin ba kenti olmasından dolayı insan yo unlu unun oldu u bir ehirdi. ehirde, fuhu yasak oldu u halde bunu yapan kadınlar vardı. stanbul’da yerel yöneticiler, kendilerine gelen ihbarlarla bu tür suçlara i tirak edenleri tutukluyorlardı. Fuhu yaptı ı belirlenen ve bu halde tutuklananlara Osmanlı yönetiminin verdi i ceza stanbul dı ına sürgündü. Kıbrıs, bu bakımdan fuhu yapan insanların “ıslah-ı nefs” için sürgün edildikleri yerlerden biriydi7. Osmanlı yönetimi stanbul’a sebepsiz göçleri yasaklamasına ra men 18. asırda dı ardan çok sayıda insan ehre geliyordu. Dı arıdan gelenler arasında guruplar kurarak fuhu ve hırsızlık yapan ki iler bulunmaktaydı. ehrin güvenli ini tehlikeye dü üren bu ki iler hapsedildikten kısa zaman sonra yapılan mahkeme sonucu görevliler nezaretinde geldikleri yerlere gönderilmekte veya stanbul’dan uzak yerle im birimlerine sürülmekteydiler8. Birkaç defa sürgün edilenler, hırsızlık veya fuhu yaptı ı belirlenenler de yine Kıbrıs veya Limni adası gibi uzak ve
6 Osmanlı mahkemeleri, slam hukuku alanına giren meselelerde kararlarını fıkıh kitaplarına göre ( er’i hukuka), hakkında hüküm bulunmayan meselelerde ise örfi hukuk olarak addedilen kanunnamelere göre vermekteydiler. Zina suçundan verilen kararların, artlar haiz olsa bile recm ile sonuçlanmayıp para veya sürgün ile neticelendi i dikkate alınırsa, mahkemeler bu konuda daha önceki slam devletlerinden farklı bir yol takip etmi lerdir. Örfi hukuk ile kararlarını vermi lerdir. Mehmet Akif Aydın, “Osmanlı Hukukunun Genel Yapısı ve leyi i”, Türkler,10, Ankara, 2002, s. 17. 7 stanbul’un me hur fahi elerinden Sinoplu Emine ve arkada ı Ay e 1721 yılında Kıbrıs’a sürgün edilmi lerdir. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 200, 18 evval 1221) 8 1758 yılında Kastamonu’nun Kaya köyünden gelen 3 kadın 9 erkek hırsızlık ve fuhu tan tutuklanarak Bartın gemisi ile köylerine gönderilmi lerdir. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 29 ( 21 Cemaziye’l-evvel 1171); 1761 yılında hırsızlık suçundan tutuklanarak zindana konula Engürülü Fatma ve kocası Seyyid Hasan Kıbrıs’a sürgün edilmi lerdir. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 2925 ( 7 evval 1174); Sivaslı Hanım da bu tür suçtan 1769 yılında Bursa’ya sürgün edilmi tir. BOA. Cevdet Zaptiye, Nr. 3548 ( 13 Cemaziye’l-ahır 1183)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
108
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
gelmesi kolay olmayan gönderiliyorlardı9.
mıntıkalara
tekrar
sürgün
olarak
Fuhu yapan kadınlar toplum içinde ya ayan ve gündelik ya amlarını sürdüren insanlardı. Fuhu a i tirak eden erkekler de toplumun her katmanından oluyordu. Mesela Osmanlı toplumundaki bozulmanın ilmiye sınıfına, dolayısıyla medreselere kadar indi ine dair bir örnek olarak nadiren de olsa medrese ö rencilerinin de fuhu a i tirak etiklerini belirtmek yeterlidir. Suçu sabit görülen ö renciler, 1721 yılında bir kadının ba ına al sarıp erkek kıyafeti giydirmek suretiyle Mahmut Pa a Medresesine sokan Seyyid Hasan’ın Kal’a-i Sultaniye’ye kal’abend olarak gönderilmesi gibi, stanbul’dan uzakla tırılıyorlardı10. Osmanlı toplumu slami geleneklere çok sıkı ba lıydı. Mahallelerinde toplum ahlakını bozacak bir olaya müsaade etmezlerdi. Fuhu yapıldı ına kanaat getirilen evleri yöneticilere ikâyet ederlerdi. Genelde fuhu a i tirak eden kadınlar veya erkekler dı ardan gelmekteydiler. Hanelerin sahipleri kiracılarının fuhu yaptıklarını, eve erkek alarak mahallenin ahlaki de erlerini bozduklarını ahitleriyle beraber mahkeme önünde ispat ederlerse kiracılar evlerden çıkarılıyorlardı11. Bu ki iler toplum tarafından dı lanıyor, suça i tirak eden erkekler ise hapis veya kürek cezasına mahkûm ediliyorlardı12. Fuh u meslek edinenler ve bundan vazgeçmeyen kadınlar vardı. Böyleleri, çevrelerindeki kadınları ücret kar ılı ı ba ka erkeklere satarak para kazanıyorlardı. slam hukukunun açık emirlerine ra men, Osmanlı mahkemelerinin yaptı ı, fuhu a i tirak edenleri yargıladıktan sonra stanbul dı ına sürgün etmekten ibaretti. Sürgün yerinden bir ekilde kurtulanlar yine stanbul’un yolunu tutuyorlardı.13
9 1732 yılında cariyelerine stanbul’da hırsızlık yaptırtan Esirci Ömer Kürek cezası ve Bursa’ya sürgün cezaları ile cezalandırılmasına ra men, bir yolunu bulup sürgün yerinden kurtulmu ve stanbul’a gelerek aynı suçu yine i ledi inden Limni’ye sürgün edilmi tir. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 4444 ( 12 Ramazan 1144). 10 BOA. Cevdet Zaptiye, No: 118, (Gurre-i Rebiu’l-ahır 1134); 11 Osmanlı devletinde mahalle halkı birbirini tanıyan ve birbirine kefil olan insanlardan olu ur. Mahallede oturan insanların statü farklılı ı yoktur. Bu nedenle mahallede olan bir geli me, dı ardan gelen insanların yo unlu u mahalleli tarafından hemen duyulabilir. Mahalleli her halükarda birbiriyle dayanı ma içindeydi. lber ortaylı, aynı eser, s. 18–25 12 1741 yılında Eyüp’te erife Ay e kiracı bulundu u eve birisi zimmî iki ki iyi almı ve bu durum ev sahibi tarafından ahitleriyle mahkemede ispatlanmı tır. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 1123 ( Cemaziye’levvel 1154) 13 stanbul’da Ay e adlı bir kadın yılardır fuhu yapmakta ve bu i e meyilli kadınları para kar ılı ı satmaktaydı. Kızını da buna alı tırmı tı. Çok defa sürgün edilmesine ra men her seferinde stanbul’a gelmeyi becermi ve 1768 yılkında aynı suçtan yakalanınca bu seferki sürgün yeri Limni adası olmu tu. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 4351 ( 2 Zilka’de 1181)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
109
18. asrın sonlarına do ru Osmanlı toplum yapısı epey de i mi ti. Asrın ba ları ile kıyaslandı ında uzun süren sava ların etkisi ile devlet ve halk fakirle mi ti. Kırım ba ta olmak üzere büyük toprak parçaları kaybedilmi ve çok sayıda insan Anadolu ve Rumeli’nin muhtelif yörelerine göç etmi ti14. Ülkenin her tarafında çeteler ve e kıyalar türemeye ba lamı tı15. Dı tehditlerin yanında devlet, bir taraftan da bunlarla u ra maktaydı. Fakat hepsi için de devlet kaynakları harcanmakta ve bunun maliyeti halkın üzerinden çıkmaktaydı16. Cephelerden sürekli gelen kötü ve acı haberler, toplumu belki de geçici olarak bir anlık rahatlık için süse ve e lenceye yöneltmi ti17. Kadınların giyimleri dikkat çekici ekilde de i meye ba lamı tı. Uzun yaka ve beyaz ferace moda olmu tu. Gayr-ı Müslim kadınlara özgü olarak görülen emsiye kullanımı, moda olarak stanbullu Müslüman bayanlar arasında yaygınla maya ba lamı tı. Müslüman kadınların e lence ve gezmek için stanbul bo azında genelde sahipleri gayr-ı Müslim olan sandallarla gezinmeleri yaygınla mı tı. 1790 yılına gelindi inde sava ın Osmanlı devleti aleyhine devam etti i sıralarda stanbul’da halk, cephede olan bitene 14 1768 yılında Rusya ile ba layan Osmanlı devleti için felaket getirmi ti. Andla manın imzalandı ı 1774 yılında Kırım eyaleti elden çıkmı , Ruslar Avrupa yakasında Tuna nehrine dayanmı lardı. Kırım’dan, Rusların hücumlarından kurtulan binlerde tatar Osmanlı devletine sı ınmı tı. Osman Köse, 1774 Küçük Kaynarca Andla ması (Olu umu –Tahlili – tatbiki), Ankara 2006. 15 18. asırda ortaya çıkan ayanlar, asrın ikinci yarısından sonra Anadolu’da ve yönetimde etkilerini gittikçe daha da artırmı lardı. Devlet, uzun süren sava ların etkisiyle bunlarla ba a çıkmakta güçlük çekiyordu. Ta ralarda halk ayanların zoraki baskılarından ve sava ın maliyetini kar ılama üzere devlet tarafından kendilerinden talep edilenden çok fazlasını ödemek zorunda kalmaktaydı. Yücel Özkaya, Osmanlı mparatorlu u’nda Ayanlık, Ankara 1994, s. 179–208; Bu dönemde ayanlar ve isyanlar hakkında bakınız: Ahmed Cevdet, Tarih-i Cevdet, 5, stanbul 1309, s. 254; Yücel Özkaya, Osmanlı mparatorlu u’nda Da lı syanları, Ankara 1983: Özcan Mert, XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapano ulları, Ankara 1980; Yuzo Nagata, Tarihte Ayanlar: Karaosmano ulları Üzerine Bir nceleme, Ankara 1997; 16 Rusya ve Avusturya ile sava ba ladı ında Osmanlı maliyesi bunalım içindeydi. Devlet mali bunalımı a mak için bir taraftan bakaya vergi tahsilâtını hızlandırdı di er taraftan da “cebelü bedeli” adıyla sava vergisi koydu. Aynı zamanda çe itli sebepler öne sürülerek varlıklı ki ilerin mallarına devletçe el koyma demek olan müsadereler hız kazandı. Sava ın ekonomik yükünü atlatabilmek için Osmanlı devletinin yaptı ı ikinci önemli te ebbüs de Fransa, Hollanda ve Fas’tan borç para alma giri imiydi. Fakat bu te ebbüsler ba arılı olmadı. Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve De i im Dönemi (XVIII. Yüzyıldan Tanzimat’a Mali tarih), stanbul 1986, s. 135–138; paranın de eri de dü ürülerek kuru lardan gümü oranı azaltıldı. evket Pamuk, Osmanlı mparatorlu unda Paranın Tarihi, stanbul 1999, s. 186; Bu dönemdeki borçlanmalar ve te ebbüsler için bakınız: Abdurrahman eref, “ Ecanibden lk stikraz Te ebbüsümüze Aid Birkaç Vesika”, TOEM, V/30 ( stanbul 1333), s. 321–337; Mehmed Genç, “ Esham”, TDV A, XI (1995), s. 376–380. 17 1787 yılında Kırım’ı geri almak ümidiyle Rusya ve Avusturya ile aynı anda ba layan sava da Osmanlı devleti için iyi gitmemi ti. Rus orduları Özi gibi stratejik ehemmiyeti olan büyük bir eyaleti ele geçirmi lerdi. Cephelerde devam eden sava , ekonomisi iyi olman Osmanlı devleti için peri anlıktı. Devlet, hem cephelerde ba armak için gayret etmekte ve hem de gelen göçmenleri yerle tirmekteydi. Özellikle Karadeniz’in Rus tehdidi altına girmesi stanbul ve Osmanlı devletinde iktisadi sıkıntıyı gündeme getirmekteydi. Sava ın seyri için bakınız: Nicolae Jorga, Osmanlı mparatorlu u Tarihi, Çev: Nilüfer Epçeli, 5, stanbul 2005, s. 75-97.
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
110
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
sanki duyarsız gibiydi. En büyük sıkıntıyı çeken Padi ah III. Selim’di. Hem sürekli cepheler ile ilgileniyor, hem ülke dahilinde olu an çete ve isyanlarla ba a çıkmaya çalı ıyor ve hem de sava sebebiyle Karadeniz’den gelen ia esi tehlikeye giren stanbul’u yiyeceksiz bıraktırmamaya gayret ediyordu. Cephelerde askerler sava ırken Müslüman halkın zevk ve e lenceye dalması Padi ah III. Selim’i toplumda bazı sosyal tedbirlerin ve yasakların alınmasına sevk etti. 1790 yılında yayınladı ı Hatt-ı hümayunlarla Müslüman kadınların, giyimlerini düzeltmelerini ve gayr-ı Müslim kayıklarına e lence amaçlı binerek dola malarını yasakladı. Padi ahın, kayı ına kadın bindiren kayıkçıların “öldürülece i” veya “kayı ının batırılaca ı”nı söylemesi yasa a uyma ve bunu sürdürmedeki kararlılı ını göstermekteydi18. Rusya ile devam eden sava ta sürekli yenilgi haberlerinin gelmesi III. Selim’i elbette manevi de erlere biraz daha fazla sı ınmaya sevk etmi ti. Cephelerdeki askerler ve ordunun muzafferiyeti için camilerde dualar yaptırılmasını istiyordu. Padi ah, stanbul halkının gittikçe dini de erlerden uzakla tı ı görü ündeydi. Kadınların kıyafetleri konusunda görevlileri uyarması bunun belirtisi sayılabilir. Toplumsal bozulmanın yansımaları olarak görülen içki ve fuh un artmasının dini önem ta ımasından dolayı eyhülislam da, padi ah tarafından öngörülen yasaklara katkı için bazı tavsiyelerde bulunmaktaydı. eyhülislamdan gelen tavsiyelerle halkın camilere devamı konusunda imamların i i biraz sıkı tutmaları öngörülüyordu. Buna göre stanbul halkı son zamanlarda hiç bir e lenceden geri kalmıyor ve bu tür yerleri dolduruyorlardı. Fakat mahalle camileri vakit namazlarında halkın rehaveti sebebiyle bo kalmaktaydı. Cephelerde “bu kadar ümmet-i Muhammed” dü manla çarpı mak için me akkat çekerken, halk camiye gitme külfetine katlanamıyordu. eyhülislamın önerisine göre camilerde cemaatle namaz kılmanın fazileti, terkinde ise zararları anlatılmalıydı ve ordunun muzafferiyeti için dualar okunmalıydı. Yasakların kovu turuldu u dönemin tabiatına uygun olan bu öneri padi ah tarafından fevkalade kabul gördü. Devlet erkânınca kabul gören bu önerilerden eyhülislamın ifadesine ve inancına göre, uzun süren sava larla içte ve dı ta bunalan devlet için “ruhani faideler” umulmaktaydı. III. Selim, yasaklar için yapılan önerileri ve alınan kararları ola an
18
BOA. Hatt-ı Hümayun (HH), No: 9375 Kaymakam Pa a’ya (1204): Bu sıralarda stanbul’da zahire kıtlı ı olu maktadır. Kıtlı ın sebebi Rusların Karadeniz’de tehdit unsur olmalarıdır. Fakat di er önemli sebep de zahire toplamak için giden görevlilerin yolsuzluklarıdır. Buna hem Müslümanlar, hem de gayr-ı Müslimler karı maktadırlar. III. Selim, verdi i emirle kıtlı a ve fiyatların yükselmesine sebep olanların öldürülmesini emretmi tir; No: 15918 (1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
111
kar ılamakla beraber, kararlar alındıktan sonra bunun hayata geçirilmesi noktasında süreklili in olmamasından yakınmaktaydı19. stanbul’da Müslüman ve gayr-ı Müslimler arasında içki tüketimi ve fuhu hadiselerine her zaman ve dönemde rastlanmaktaysa da 18.asrın sonlarına do ru bu tür vakalarda gözle görülür derecede artı lar gözlenmekteydi. 1790 yılında Tırhala eyhi Mustafa Efendi olarak bilinen birisinin gördü ü rüyayı eyhülislama anlatması ve bunun da padi aha ula tırılması ba kent stanbul ve çevresinde içki ve fuh un iddetle yasaklanması ve bu yasakların takibatını beraberinde getirdi. eyh, rüyasında Hz. Peygamberi görmü ve peygamber, halkın do ru yola ça rılması için eyhülislama bazı tavsiyelerde bulunmu tu. Bu rüya bir ekilde padi aha ula tırılmı tı. Zaten birkaç yıldır bo azlarda ve sokaklarda içki kullanımı ve fuhu ta gözle görünür bir artı ın oldu unu gözlemleyen padi ah, Rusya ile sava ın kötü gidi inin de etkisiyle içki ve fuh u iddetle yasaklayan ve bunun takibatını emreden hattını yayınladı20. Görünürde bu yasa a etkili olan eyhin rüyasıdır. Çünkü III. Selim bu rüyaya gerçekten inanmı tır. Sadrazamın telhisine yazdı ı bir hattında “Tırhala eyhinin vakı’ası sahihdir” diyerek buna inandı ını ifade etmektedir. Yasakları uygularken “ bunların men’ini ben size söyledim. Huzur-u rabbü’l-’âleminde sizden sual olunur” demek suretiyle sorumluluktan da kurtuldu unu dü ünmektedir21. Fakat gerçekte, bu kararın alınmasında söz konusu rüya, yasa ı tetikleyen müsebbip olmu tur. Uzun süreden beri Müslüman tebaa arasında içki tüketiminin artması, bo azların bir e lence mekânı haline gelmesi ve fuh un ço alması, yasakların konmasına asıl etken olarak görülmektedir. Padi ahın hattı hümayunu yayınlandıktan sonra stanbul’da sıkı bir fuhu takibatı ba ladı. Fuhu suçu isnadıyla tutuklanan kadınlar, önceden oldu u gibi stanbul dı ına sürgün ediliyorlardı. Sürgünler, Divan çavu larının nezaretlerinde gerçekle tiriliyordu. Sadrazam buyruldusu ile gidece i yerin ilgili yöneticilerine teslim edilen kadınların, sürgün mahallerinden dı arıya çıkmalarına müsaade edilmiyordu22. stanbul, ba kent olmasından dolayı ülkenin her cihetinden insanların çalı mak veya ba ka i leri için akın ettikleri bir yerdi. 19
BOA. HH, 10151 (1205) Ahmed Cavid, Hadika-i Vekayi’, Haz. Adnan Baycar, Ankara 1998, s. 194. 21 BOA. HH, No: 9014, Telhis üzerine Hattı Hümayun ( 1205) 22 Ekim 1790’da Kumkapılı Emine, Münir Kızı Hadice, nce Donanma Hatice, Küçük Koçolu Hafize, Kör Filiz, Nokta kızı ve Uzun Fatma stanbul’un de i ik yerlerinde fuhu suçu ile yakalanmı lar, Divan Çavu u ile Bursa’ya sürgün edilmi lerdir. BOA. Cevdet Zaptiye, No: 376, (Evahır-ı Muharrem 1205) 20
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
112
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
Bunun için de ehrin çe itli yörelerinde bekâr odaları bulunuyordu. Bekâr odalarının çok oldu u yörelerden birsi de Üsküdar’dı. Üsküdar iskelesine yakın yerlerde olan bu odalarda genelde kalyoncular kalıyorlardı. Odalarda kalyoncuların veya di er kalanların yanlarına kadın aldıkları ve e lendikleri yönünde ihbarlar yapılıyordu. Bazen de tebdil-i kıyafetle baskınlar yapılarak kontroller oluyordu. Baskın veya ihbarı yapılan evlerde ve odalarda fuhu yaptı ına kanaat getirilen kadınlar hapse, kalyoncular da Kalyoncu kı lasına gönderilmekteydi. 1790 yılında yasa ın iddetle uygulandı ı ilk zamanlarda ço u vakit Kapdan Pa a tebdil-i kıyafetle kalyoncu odalarına baskınlar düzenlemekteydi23. 1790 yıllarına do ru stanbul’da fuh un ço almasına bir sebep de kalyoncu oca ına asker yazımını stanbul’da yapmak ve bu amaçla stanbul’un, çevre kazalarından gelen insanların akınlarına u ramasıdır. hbarlardan anla ıldı ına göre, daha ziyade Silivri’den gelen kalyoncular fuhu a yana maktaydılar. Padi ah III. Selim, bu nedenle stanbul’da kalyoncu neferatı yazılmasını yasakladı. Silivri ve çekmecelerden yazılacak kalyoncu askeri için görevliler o bölgelere gönderilmeye ba landı24. 1787 yılında Rusya ve Avusturya’ya kar ı ilan edilen sava , stanbul üzerinden cephelere gönderilen asker yo unlu unu arttırmaktaydı. Donanma askeri ve stanbul üzerinden gidecek kara askerlerinin hareket edinceye kadar uzun süre kaldıkları yer stanbul’da çe itli iskeleler, tophaneler, tersaneler ve kı lalardı. Askerlerin bekâr olmaları ve ço unun uzun süre evlerinden uzak kalmaları fuhu yapan kadınlara meyletmelerine sebep olmaktaydı. Yasakların uygulanmaya ba laması ile stanbul’da toplanan kara ve donanma askerlerinin ayrılmasına kadar, daha önce fuhu yaptı ı devletçe bilinen kadınlar da hapse atılıyorlardı25. stanbul dı ından gelerek, ehirde uzun süre kalan insanlar da vardı. Medrese ö rencilerinin yanında çe itli i takibi için ehre gelenler ço unluktaydı. stanbul dı ından gelen bu insanlar ehirde bulunan çe itli misafirhanelerde kalmaktaydılar. Konumu ve yapısı gere i halka açık olmalarından dolayı stanbul’daki medreseler dı ardan gelen insanların sürekli kalabildikleri misafirhane i levi de görmekteydi. Bu tür misafirhaneler yine, sava veya sulh zamanlarında cephelerde bulunan askerlerin memleketlerine geçerlerken kalabildikleri bir mekândı. Bu açıdan yapısı gere i 23
BOA. HH, No: 433. BOA. HH. 10308 ( 1205) 25 BOA. HH, No: 487, Kaimakam Pa a’ya hüküm (1205) 24
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
113
topluma açık olan bu tür misafirhaneler fuhu olayına bazen karı maktaydılar. 1790 yılında Çukur Medrese’de buna benzer ya anan bir olayda yakalanan kadın, medresenin kapısından de il kemer ba larındaki aralıklardan içeri alınmı tı.26. Osmanlı devletinde, fuhu yapan kadın ve erkeklere fuhu isnadıyla yakalanmaları durumunda verilen cezalar, genelde hapis veya sürgün iken, yasakların çıktı ı bu ilk zamanlarda di erlerine caydırıcı olması bakımından kadınlara bazen ölüm cezaları verilmi tir. Mesela Çukur medresede ço unlu u dı ardan misafir olarak bulunan bir gurup erkekle yakalanan kadın ölüm, erkekler de sürgün ve kalebentlik cezalar almı lardır. Cezalar hemen uygulanmı tır. Erkeklere oranla kadına verilen ceza a ırdır. Bunun sebebi, kadının olu an suçun merkezi görülmesi ve ilgisi olmadı ı mekâna gelerek bu suçu i lemeyi meslek edindi i yargısının etken olmu olması muhtemeldir27. stanbul’da kerhanelerin yıkılması ve fuh un önünün alınması yolunda III. Selim’in emri Sadrazam ve di er görevliler tarafından sıkı takip edilmekteydi. Her gün çok sayıda kadın bu amaçla hapis veya sürgün ediliyordu. Buna ra men stanbul’da fuh un önünü almak mümkün olmuyordu. Padi ah, bu meseleye Sadrazam ve di er görevlilerin yeterince ihtimam göstermedikleri kanaatindeydi. Ona göre “yazdıklarının hiç biri icra olunmuyordu”. Sadrazam ve di erleri “Kendi emrinden ziyade Allah’ın emrinde tekâsül” ediyorlardı. Sadrazamı tehdit ederek “bu ahar emrimdir. Sen benim hatt-ı hümayunlarımı icra etmiyorsun ve ettirmiyorsun… Gözünü pek açup aklını ba ına dü üresin” diyerek bir an önce stanbul’un fahi elerden arındırılmasını istemekteydi28. Padi aha göre Sadrazam “beceriksiz ve iki fahi eye söz geçirecek bir düzenleme yapacak durumda” de ildi. Kendisinin bu konuda yazmaktan usandı ını fakat sadrazamın elinden bir i gelmedi ini anladı ını ifade ediyordu29. Sadrazamın emrini uygulayacak olan hiç üphesiz stanbul’daki görevlilerdi. Gelen emri aynen tatbik edebilecekleri gibi, geçi tirme veya oyalama yoluna da gidebilirlerdi. stanbul’daki görevlilerden bazıları içki ticaretine karı tıkları gibi, padi ahın üzerinde önemle durdu u ve yasakladı ı fuhu yapan kadınlarla beraber oluyorlar veya bir takım menfaatler kar ılı ında onların fuh una göz yumabiliyorlardı. Toplumdan fuh un tamamen 26
BOA. HH, No: 9828, ( 1205) Ölüm cezası verilen kadının infazı, bu dönemdeki benzer suçlara verilen “salben” de il, çuval içinde stanbul bo azında denize bırakılmak suretiyle yerine getirilmi tir. BOA. HH, No: 10077, (1205) 28 BOA. HH, No: 9382, Kaimakam Pa aya (1205) 29 BOA. HH, No: 9347, Kaimakam Pa aya (1205) 27
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
114
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
kalkması elbette imkânsızdır. Fakat bunu en aza indirmek mümkündür. Bu bakımdan stanbul’da fuhu yasa ının uygulanmasında hemen sonuca gidilememesinde görevlilerin gev ekli inin payı büyüktür. Fuhu yapan kadınlarla ilgisi tespit edilen ve yakalanan görevliler, bu nedenle anında cezalandırılma yoluna gidiliyordu. Bu tür görevliler, altı kadınla yakalanan Kapıcıba ı Numan Pa azade Abdurrahman Bey’in Magosa kalesine hapsedilmesi gibi, stanbul’dan sürgün ve hapis cezasıyla uzakla tırılıyorlardı30. Fuhu yasa ının uygulanması ile sürgün edilenlerden ba ka stanbul’da hapishane ve zindanlar dolmu tu. Sokaklardan veya ihbarlarla tutuklananların ve hapsedilenlerin salıverilinceye kadar olan yiyecek ve sair masrafları devlet tarafından ödenmekteydi. 1790 tarihli bir belgeden anla ıldı ına göre hapsedilenlere, devlet tarafından aynı cinste giyecekler verilmekteydi. Mesela stanbul zindanlarında olan 60 fuhu zanlısı kadına, giyim ihtiyaçları için 4187,5 guru luk masrafla, her birinden 60’ar adet olmak üzere fes, entari, yemeni vs gibi e yalar satın alınmı tır. Alınan e yalar bir ki inin giyim için tüm ihtiyaçlarını kar ılayacak türdedir. Zindanlarda bulunan fuhu zanlılarına alınan e yaların aynı tür ve e kâlde olması, hükümlülerin benzer e yaları ve kıyafetleri giydiklerini ve kullandıklarını göstermektedir. Söz konusu dönemde stanbul’da veya Osmanlı devletinde ya amın maliyeti veya fiyatlar konusunda bilgi sahibi olunabilmesi için alınan e yaların dökümünü a a ıda vermeyi uygun gördük.31. 1790 yılında stanbul zindanlarında tutuklu fahi elere alınan e yalar Cinsi Adedi Fiyatı (gr -para) Yekûn (gr -para) Guru Para Gavur fesi 60 85 127.5 Kaba yemeni 60 80 120 Diyarbekir alacası 60 20 1200 Entari Gömlek 60 5 5 330 Yanbolu Kebesi 60 22 5 1350 Kaba hasır 60 40 60 Santiyan 60 16 960 YEKÜN 4187.5
Sürgün edilenlerden ba ka, hapishanelerin dolması ekonomik yönden devlete külfeti de beraberinde getirmekteydi. Bunların 30 31
BOA. HH, No: 8959, ( 1205) BOA. Cevdet Zaptiye, No: 3534, Zindanlarda olan fahi elere alınan e ya defteri (1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
115
giyecek ve yiyecek masrafları devlet tarafından kar ılanmaktaydı. Sayıları her geçen gün artan fuhu zanlısı kadınları bir araya toplamak ve onların bu anlamda bakımını yapmak sürekli mümkün de ildi. Bunları stanbul’da A akapısı civarında bir yere toplayarak ba larına görevli zabitler koymak da çözüm yolu de ildi. Görevli zabitlerle kadınlar arasında ili kilerin olaca ından korkuluyordu. Zindanlarda da uzun süre tutulması aynı sıkıntılara sebep olabilirdi. Fahi elerin genelde sürgün yerleri stanbul dı ında Limni, Kıbrıs, Rodos gibi uzak adalar ile zmit, Bursa, Tekirda ve Mudanya gibi çevre kentlerdi. Buralara fuhu yapan kadınların gönderilmesi ve belirli yerlerde yı ılmalar, söz konusu yerlerde fuh un artmasını beraberinde getirecekti. Fuhu yasa ının çıkmasından sonra Sadrazam ve stanbul’daki yerel yöneticileri en çok dü ündüren ve sava ın sıkıntısının yanında bir aya yakın süren toplantılarda tartı maya sevk eden konu buydu. Yapılan toplantılar sonucunda çok sayıda mahkûma bakmanın veya sürgün etmenin bir netice getirmeyece i dü ünüldü ünden, içlerinden me hur olan, yani isim yapmı bir-kaç fahi enin bo ularak “ibret-i âlem” için stanbul’un belli ba lı yerlerine asılması ve di erlerine de fuhu a devam ederlerse ba larına aynı eyin gelece inin tembih edilerek salıverilmesi kararla tırıldı. Kadınlar tedrici olarak salınacaklardı32. Kerhanelerin yıkılması ve kerhanecilerin idam ettirilmesi için acele eden ve sadrazamdan haber bekleyen padi aha bu görü açıldı. Alınan kararların slam hukukuna da uygun olmasına özen gösteriliyordu. Bunun için hem eyhülislamın görü ü alınıyor ve hem de onun tavsiyelerine uyuluyordu. Padi ahın onayı ve eyhülislamın bilgisi dahilinde Sekbanba ı, me hur fahi elerden be tanesini, geceleyin A akapısı civarındaki imamevinde bo durdu ve sabah erkenden herkesin görmesi için üçünü stanbul kent merkezi, birini Kasımpa a ve birini de Üsküdar’da astırdı. Söz konusu bölgeler, halkın yo un oldu u, herkesin görebilece i ve fuhu hadiselerinin de sık görüldü ü yerlerdi. Di erlerine de üçer be er ki ili guruplar halinde “tövbe ettirilerek” salıverilmeye ba landı33. Yapılan idamlar ve korkutmalar geçici de olsa elbet bir sonuç verdi. Fakat fuh un tamamen bitmesi mümkün de ildi. damların ba lamasıyla fuhu yapan ço u kadınlar bu takibatın iddeti geçinceye kadar korkularından gizlenmeye ba ladılar. Bir kısmı tövbe ettirildikten sonra evlerine gönderildi. Çokları da stanbul dı ına sürgün edildiler. Padi ahın hattının uygulanmaya ba landı ı ikinci yıldan, yani 1791 yazından itibaren stanbul tekrar eski 32 33
BOA. HH, No: 11055, (1205) BOA. HH, No: 10845, (1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
116
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
durumuna dönmeye ba ladı. Takibatlar sırasında gizlenenler veya bir yolunu bulup tekrar gelenler serbestçe stanbul’da dola tıkları gibi, fırsat buldukça da fuhu yapmaya ba ladılar. Bu, üphesiz yasak kararı alındı ı sıralardaki kadar yo un de ildi. Fakat yine de fahi e oldukları tesit edilenler her zamanki gibi stanbul dı ına sürgün ediliyorlardı. 1791 tarihli Sekbanba ı’nın tuttu u bir defterden anla ıldı ına göre sadece Temmuz ayında tutuklanan 55 fahi eden 18’i Mudanya, 19’u Tekfurda ı ve 18’i znikmid’e ( zmit) sürgün edilmi tir. Zaten stanbul’a yakın olması sebebiyle zmit, Bursa, Tekfurda ı, Mudanya ve Çanakkale en çok sürgünlerin yapıldı ı yerler olmu tu. Fahi eler kendilerine özgü ilginç lakaplar veya memleketlerinin isimleri ile anılmaktaydılar. Lüferçiçe i Ümmügülsüm, Ayçiçe i Cemile, Çiçon Nefise, Uzun saçlı Emine, Kanlıcagülü Hafize, Akçelik Simid Hadice, Çukadar karısı Fatma, Çalarsaat Emine, Rakı mezesi Hanife, Tophaneli Ay e, Yedida çiçe i Nesibe bu dönemde stanbul’da bulunan fahi elerden bazıları ve kullandıkları lakaplardı. Fuhu yapanlar büyük oranda Müslüman kadınlardı. 1791 tarihli bu defterde Elena adlı Hıristiyan bir kadın da fuhu yapanlar arasındadır ve Tekfurda ı’na sürgün edilmi tir. sminden anla ıldı ı üzere kadın Rus’tur. 34 B - ÇK çki, slam’ın ilk zamanlarında tedrici olarak Müslümanlara yasaklanmı tır. Yasak kapsamına girmesinde, insan aklını geçici süre de olsa gidermesi etkilidir. slam hukukunda Müslümanlara içki içmek çe itli had cezalarını beraberinde getirmektedir. slam’ın geldi i andan itibaren de Müslüman toplum ve devletlerde içki, yasaklar kapsamına girmi tir. Osmanlı devletinde daha önceki slam devletlerinde oldu u gibi Müslümanların içki içmesi, üretmesi ve ticaretini yapması yasaktır. slam hukukunda içki ile ilgili hükümler Osmanlı devletinde geçerlili ini korumu tur. Osmanlı devleti, sadece Müslümanların ya adı ı bir devlet olmayıp, Hıristiyanlar, Yahudiler ve di er dinler ve mezheplere mensup insanların da ya adı ı bir ülkeydi. Müslümanların haricinde olan insanlar ve topluluklara inançları gere i içki içmek yasak kapsamında olmayıp, “rızık makulesinden” sayılırdı. Bu açıdan üretimi, nakliyesi ve ticareti belli artlar dahilinde olmak üzere Osmanlı devletindeki gayr-ı Müslimlere içki içmek ve bulundurmak serbestti. Osmanlı devleti bu konularda söz konusu milletlerin kendi özel hukuklarını da dikkate alıyordu. 34
BOA. HH, No: 11209 ( 1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
117
Ege adaları ve Marmara yöresi içkilerin üretildi i, satıldı ı ve en çok tüketildi i yerlerdendi. Bu açıdan içkinin üretildikten sonra stanbul’a veya gayr-ı Müslimlerin oldu u yerlere nakilleri, alacak oldukları izinlerle yani “yol ka ıdlarıyla” yapılıyordu35. Osmanlı devletinde Müslümanlara içki yasa ının olmasına ra men, kaçak da olsa bir kısım insanların içki içtikleri bir gerçektir. Osmanlı mahkemeleri buna benzer olayların örnekleriyle doludur. Tırhala eyhinin rüyasının padi aha ula tırılmasıyla ba layan fuhu yasa ıyla Müslümanlara var olan ama uygulamada gev eklikler gözlenen içki yani “hamr” yasa ının sınırları biraz geni letildi ve takibat sıkıla tırıldı. Buna göre stanbul’da Müslüman ve gayr-ı Müslimlerin içki içmeleri, satmaları yasaklandı. Meyhaneler ve içkili e lence yerleri kapatılmaya ve yıkılmaya ba landı36. Fuhu un yasaklanmasında izah edildi i gibi, içki yasa ının alınması ve bu yasakların sınırlarının geni letilmesi sadece bir eyhin rüyasıyla ba layan geli me de ildir. Asıl sebep, orduların cephelerde sava tıkları sıralarda yenilgi haberleri stanbul’a ula ırken stanbul’un neredeyse bir e lence mekânı haline gelmesidir. Özellikle bo azlar, gayr-ı Müslim reaya kayıklarının ve gemilerinin sabaha kadar cirit attıkları, sarho ve içkili insanların Topkapı sarayında padi ahın duyaca ı ekilde ba ırıp ça ırarak e lendikleri ve geçtikleri yerler olmu tu. 1790 yılı arifesinde bo azlarda buna benzer olaylar o kadar artmı olmalı ki III. Selim sadrazama gönderdi i bir hattında “son bir defa daha söyle, edepsizlik etmesinler” diyerek ço u kez insanları içkili olarak gezmemeleri ve ba ırıp ça ırmamaları konusunda uyarmak zorunda kalmı tır37. Padi ah III. Selim’in hattından sonra Müslüman ve gayr-ı Müslimlerin alenen içmeleri, içki satı ı yapmaları, meyhaneler ve kerhaneler yasaklandı. Meyhaneler ço unlukla gayr-ı Müslimlerin gittikleri içkili e lence yerleriydi. Fakat Müslümanlar da bu tür yerlere gitmekteydiler. 18. asrın ba larında Padi ah III. Ahmed zamanında, ikisi kale dı ında ve biri de Galata’da olmak üzere üç meyhane varken, asrın sonlarına do ru bunun sayısı ço almı tı. lk zamanlar meyhanelere sadece reaya taifesi gitmekteydi. Bir asır içinde ço alan ve stanbul’un her tarafına yayılan meyhaneler devlet tarafından da kanıksanmı tı. Bunun bir yansıması olarak A akapısı salmaları, stanbul’da bazı yasakçılar ve kollukların masrafları 35 Osman KÖSE, XVIII. Yüzyılın lk Yarısında Osmanlı-Rus Münasebetleri (84/2 Nolu Rusya Ahkâm Defteri’ne Göre) Basılmamı Yüksek Lisans Tezi ( OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) Samsun 1993; “1722–1776 Tarihli Ecnebi Defterine Göre Osmanlı-Rus Münasebetleri”, OMÜ. E itim Fakültesi Dergisi, IX, Samsun 1994. 36 Ahmed Cavid, aynı eser, s. 203. 37 BOA. HH, No: 9461, Kaimakam Pa aya (1204)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
118
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
meyhanelerden tahsil edilen aylıklarla ödenmekteydi. Çok sayıda meyhanenin bir anda ortadan kaldırılması, masraflarını buradan aldıkları aylıklarla kar ılayan söz konusu kurumları zora sokacaktı. Ayrıca yıllardır geçimlerini meyhanelerden sa layan reaya taifesi vardı. Bekâr olanlar ve buralara gidip zaman geçiren insanların dı arıda kalmaları bazı sosyal sıkıntıları beraberinde getirebilirdi. çki ve meyhane yasa ının bu açıdan uygulanması kolay de ildi. Meyhaneler ve kerhaneler her ne kadar devlet ve toplum tarafından ho görülmese de sosyal bir gerçek olmu tu. stanbul’un durumunu en iyi bilen Sekbanba ının getirdi i bir öneri sadrazam tarafından uygun bulunarak padi aha arz olundu. Buna göre, Meyhanelerin hepsi kapatılmalıdır fakat reayanın bekârları için ehrin kenar yerlerinde iki üç tane meyhane açık bırakılmalıdır. Meyhanelere Müslümanların girmemesi için kapılarına güvenlik görevlileri konulmalıdır. Bu ekilde hem bekârlar buralara giderek me gul olurlar ve hem de salmalar ve yasakçıların vs. masrafları eskiden oldu u gibi tahsil edilmeye devam edilirdi. Padi ah III. Selim, içkiden “külliyen ehl-i slam’dan men’ini” istemekteydi”. Bu konudaki uygulamanın esaslarını eyhülislama ve Sadrazama bıraktı.38. Sadrazam, fuhu ve meyhanelerin yasaklanması konusundaki padi ah hattını Sekbanba ı, Cebeciba ı, Topcuba ı, Galata voyvodası, Darphane nazırı ve Defter emini ile müzakereler ederek uygulamaya koymaya çalı tı. Sekbanba ının iki-üç meyhanenin açılması önerisi uygun görülmedi. Çünkü eyhülislama göre meyhanelerin meni ancak hepsinin ortadan kaldırılmasıyla olabilirdi. Padi ahın hattının yayınlanmasını müteakiben on gün içinde, bir taraftan yasakların uygulanması konusundaki müzakereler olurken, bir yandan da meyhanelerin tamamı kapatılarak mühürlendi. Bazı hamamlara da yazılar gönderilerek buralarda bulunan uygunsuz ki ilerin yerlerini terki sa landı. Meyhanelerin mühürlenmesi en çok reayayı sıkıntıya sokmu tu. çki onların hayatlarının bir parçasıydı. Ço u geçimini bu alandaki i lerle sa lıyordu. stanbul’da zengin reayanın yasaklardan etkilenmesi söz konusu olamazdı. Çünkü onlar ihtiyaçları olan içkiyi evlerinde imal edebilirlerdi. Kapıları mühürlü olan meyhaneler, içerilerinden gizli olarak içki ta ımak gibi bazı üpheleri de üzerlerine çekebilirdi. üpheleri izale, Meyhaneler ve kayıklardaki içkileri de tahliye etme noktasında mevcut içkileri dökmek reayaya zarardı. arabın içine tuz katıp sirke haline getirmek, maliyet masrafını koruyamayaca ından uygun yöntem de ildi. eyhülislama göre, asıl olan Müslümanları içkiden uzakla tırmaktı. Bunun üzerine Sekbanba ı çözüm olmak üzere, meyhanelerde ve stanbul dı ından gelen ve bekletilen 38
BOA. HH, No: 9020, (1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
119
kayıklardaki içkileri, on günlük zaman zarfında reayaya satma önerisi getirdi. Öneriye göre, Müslümanların almaması için zabitler görevlendirileceklerdi. Bu ekilde reayanın zararı önlenecekti. çerisindeki içkileri tahliye etmekle meyhanelerdeki güvenlik endi esi de ortadan kalkacaktı. Öneri padi ah tarafından da kabul edilerek Sekbanba ı, Bostancıba ı ve Galata Voyvodasının nezaretinde ve on günlük zaman zarfında meyhaneler ve kayıklardaki içkiler reayaya satıldı39. çkiler satılırken çok titiz davranıldı. III. Selim’in ”e er Müslüman’dan bir kimesne sarho görülürse sual kangı kâfirden aldı ise katlolunsun” emri gere i Müslümanların bu alı veri e karı tırılmamasına önem verildi. çkilerin sahipleri olan gayr-ı Müslim tebaanın zararı önlenmi oldu. Sekbanba ıya göre “meyhane isminin ortadan kalkması” ancak meyhane olarak kullanılan binaların kömür ma azası veya ba ka bir i yerine tahviliyle mümkün olabilirdi. Bu maksada yönelik meyhaneler, farklı kollarda i yeri açılmak üzere düzenlenmeye çalı ıldı40. çki ve fuh un yasaklanması ile meyhanelerin ortadan kaldırılması konusundaki padi ahın emrini uygulamak kolay olmuyordu. Etkili kararlar almak zordu. Bunun için yapılan toplantılar ve i in uzaması padi ah III. Selim tarafından kızgınlıkla kar ılanıyordu. Sadrazamı, sadece konu makla ve i yapmamakla suçlayarak “kıyl-ü kal ve söze ba’is olmak kü küllü ü kendinize ‘ad etmi siniz. slambol’da iki-üç meyhane kapatup bir iki avretin hakkından gelmesi için yirmi gün kadar me veret edip bir nizam veremiyorsun sübhanellah” demekteydi41. stanbul, Galata ve Bo aziçi’nde içki yasa ından etkilenenlerden bir kısmı da stanbul’da bulunan yabancı elçiliklerin temsilcileri ve buralarda görev yapan gayr-ı Müslimlerdi. çki yasa ının alınmasından sonra onlar da yasaklar kapsamında ihtiyaçlarını temin edemez olmu lardı. Birkaç defa elçilik temsilcileri sadarete müracaat ederek içki yasa ının kendilerini kapsamamasını talep ettilerse de bu konudaki ısrarlar pek dikkate alınmadı. Meyhanelerin yıkılmasından sonra ngiltere elçisinin on varil ve Felemenk elçisinin iki i e arap almak için son müracaatı, bir defaya mahsus olmak üzere kabul edildi. Padi ah III. Selim’in onayıyla elçilik mensuplarına “kifayet miktarı” satın almalarına izin verildi42.
39
BOA. HH, No: 9720 (1205) BOA. HH, No: 9459 (1205) BOA. HH, No: 10845 (1205) 42 BOA. HH, No: 9014 (1205) 40 41
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
120
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
çki ve meyhane yasa ının takibinde stanbul’daki yerel görevlilerden kaynaklanan su-i istimallerden ilk zamanlar uygulamada aksaklıklar görülmekteydi. Bazı görevliler rü vet kar ılı ı meyhane ve içki satı ı konusunda müsamahakâr davranıyorlardı. stanbul Bostancıba ısı, aldı ı rü vetlerin etkisiyle olsa gerek, meyhanelerin tamamen yasaklanması ve yıkılması emrine ra men Bo aziçi’nde bazı meyhanelere ruhsatlar vermekle kalmıyor, kayıklarla adalardan ve di er yerlerden gelen içkilerin bo aza getirilmesine ve bunların satı larının yapılmasına göz yumuyordu. Bostancıba ı, bo aza arap yüklü gelen her kayıktan akçe alıyordu. Yapılan denetimler ikâyetlerin do ru oldu unu ortaya çıkardı. Bostancıba ı azledilerek “sa’ire ibret için” Rodos adasına sürüldü. Yerine Haseki a ası Bostancıba ı olarak atandı43 . Galata, reayanın en yo un oldu u yerle im birimiydi. Bo azdan gelen arap yüklü kayıkların u rak yeriydi. Galata’da çok sayıda reayanın bulunması içki yasa ı konusunda en çok bu bölgede uygulama zorluklarının ya anmasını beraberinde getiriyordu. Buralarda denetimi yapacak olan Galata voyvodasıydı. Gelen ihbarlardan Galata voyvodasının içki yasa ını deldi i ve rü vet kar ılı ı reayanın içki temin etmelerine veya dı ardan gelen içkilerin satı ına göz yumdu u anla ılmaktaydı.44. çki yasa ının uygulanmasından sonra stanbul ve çevrelerinde kurallara uymayan veya su-i istimal ederek haksız kazanç sa lamaya çalı an görevliler, vazifelerinden azledilerek sürgüne gönderiliyorlardı. Reaya Kocaba ıları da yasa a uymazlar ise genelde patrikhaneye teslim edilerek burada hapsi sa lanıyordu. Yasa ı su-i istimal eden görevlilerin mal varlıklarına, “canib-i miri” yani devletçe el konuluyordu. Gayr-ı Müslim reayaya, i ledikleri vukuatlarda ba lı bulundukları metropolitlik ve stanbul’da bulunan Ortodoks patrikhanesi sahip çıkıyordu. Reayaya “müskirat” alı veri ine izin verdi i öne sürülen ve malına Bursa’da “ekmek tabhına memur” Gedüklü smail A a tarafından el konulan Mudanya reayası Kocaba ısı Cebrail’in hapsedilmek üzere stanbul’a patrikhaneye gönderilmesinden sonra ba layan serüven gibi, genelde reayadan suça i tirak edenler çevreden bulunan ahitlerin olayı inkârına yönelik ahadetleriyle serbest bırakılıyordu45. Yasa a ra men, stanbul’da içki bulmak zor olmuyordu. htiyacı kar ılamak üzere bazı yörelerde gizlice içki satılmaktaydı. Meyhaneler ve içki satılan yerler kapalı oldu u ve kayıkların Galata 43
BOA. HH, No: 9414, Kaimakam pa aya (1205 BOA. HH, No: 11471, Galata voyvodasının takriri (1205) 45 BOA. HH, No: 9774, (1205) 44
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
121
ve bo azlara gelerek alenen içki satı imkânları olmadı ı için, mevcut yasa ı delmenin yolu hemen bulunmu tu. stanbul’un belli ba lı yörelerinde bu i i yapan “ayaklılar” türemi ti. Çünkü toplumda artan bir ekilde talep vardı. Bu talebin kar ılanması bir ekilde mümkün olacaktı. çkiler, ayaklılar ile stanbul’un her tarafına götürülmekteydi. Bu durum belki fiyatları artırıyordu ama içki bulmak güç olmuyordu. stenildi i zaman içkinin bulunabilmesi elbette yerel yöneticilerin ve sorumluların görevlerini yapmadıkları anlamına gelmekteydi. stanbul’da içki satı ının gizli de olsa sürdürülmesi ve bu yöndeki ihbar ve ikâyetlerin yo un olarak geldi i durumlar, asıl sorumlu olarak görülen Sekbanba ıların sıkça azlini gündeme getirmekteydi. çki veya fuhu a bir takım menfaatler kar ılı ı alenen göz yumdu u tespit edilenler sürgünle stanbul’dan uzakla tırılırken, görevlerini yapmayanlar da “tama’ından ve kü küllü ünden ve idare ve zabt ve rabta kudreti olmadıkları” ile suçlanarak vazifelerinden uzakla tırılıyorlardı46. Ayaklıların yanı sıra bazı semtlerde içkinin satıldı ı ve içildi i gizli mekânlar da türemeye ba lamı tı. Bu konuda Hicri 1205 tarihli bir Hatt-ı hümayundan, yasak kararından sonra stanbul’da bazı evlerin gizlice meyhane ve kerhane faaliyeti gösterdikleri anla ılmaktadır. Gizlice meyhane veya kerhane faaliyeti gösteren evlerin tespiti ahali tarafından do ruca padi aha veya di er kurumlara yapılan ikâyetlerden anla ılıyordu. Sekbanba ının ancak bu ekilde stanbul’da yasa a aykırı faaliyetlerin oldu u noktasında bilgisi olabiliyordu. Tüm önlemlere ra men uygunsuz mekânların varlı ı tespit edilirse, cezası da anında ve biraz da a ır oluyordu. çki veya fuhu yapıldı ına kanaat getirilen evler konusunda padi ahın önerisi buraların hemen yıkılması, sahiplerinin de orada “salben” öldürülmeleriydi. Fuhu suçlarından salben idamların belgelerle sabit olmasına ra men, evlerini gizlice meyhaneye çevirenler ve içenler hakkında benzer örneklerin uygulandı ına dair belgelerde bir kayıta rastlanmamaktadır. Bu tür durumlarda genelde sürgün veya hapis cezaları tatbik edilmi tir47. stanbul ve çevre yerle im birimlerinde ya ayan Müslümanların içki imal etmeleri söz konusu de ildi. Gayr-ı Müslimler bu konuda içki içen Müslümanlara göre daha avantajlıydı. Ayaklılardan veya ba ka bir ekilde içkilerini temin edemeyenler kültürel ya amları gere i bunu imal etme bilgi ve becerilerine sahiptiler. Bu açıdan her halükarda içki kullanan veya müptelası olan Müslümanların bunu temin mercii gayr-ı Müslim reayaydı. 46 47
BOA, HH, No: 9402, Kaimakam Pa aya (1205) BOA, HH, No: 10151, (1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
122
stanbul’da Fuhu ve çki Yasa ı
Yasa ın uygulandı ı ilk yılda cezalandırılma korkusundan ve takibatın sıkılı ından stanbul’da görünürde de olsa meyhaneler kapatılmı ve sarho ekillerde görüntülerin önüne geçilmi se de zaman ilerledikçe eski alı kanlılar tekrar nüksetmeye ba lamı tı. Mesela yasa ın uygulanmasından bir yıl sonraki 1791 yılı Temmuz’unda Müslümanlara içki satma suçuyla tutuklanan, kürek ve sürgün cezalarına çarptırılan 18 ki inin tamamı gayr-ı Müslim reayaydı. Bunlar, içki bulunduran ve Müslümanlara satan ki ilerdi. Yasa ın uygulanmasından sonraki sürede çok sayıda ki inin tutuklanması, içki yasa ı konusundaki takibatın belki ilk zamanlarda istenen düzeyde bir azalma gösterdi ini i aret edebilir. Fakat gerçek böyle de ildir. Toplumda içkiye meyyal olanların alı kanlılarının yok edilemedi ini, fırsat bulanların sarho edici içecekleri aldıklarını ve isteyenlerin de yasaklara ra men bulabildiklerini söylemek daha uygundur48. Sonuç Rusya ile sava ın devam etti i sıralarda Tırhala eyhinin rüyasının Padi ah III. Selim’e ula tırılmasıyla 1790 yılında ba layan stanbul’da içki ve fuhu yasa ı ile meyhaneler ve kerhaneler yıkıldı. Fuhu suçuyla tutuklanan birkaç kadın ibret için “salben” idamla cezalandırılırken, di erleri ya stanbul dı ına sürgün edildi veya tövbe verdirilerek affedildi. çki yasa ına uymayanlar da genelde sürgünle cezalandırıldılar. lk aylar ve yıllarda içki ve fuhu yasa ı stanbul’daki yerel yöneticilerce sıkıca takip edilirken, sonraki yıllarda uygulamada gev eklikler tekrar ba lamı tır. Bunun sebebi takibata konu olan fiillerin toplumda yaygınla masının yanında, uygulamayı yapacak olan görevlilerin ekonomik kazançlar veya ba ka sebeplerle bu halkanın içinde olmalarındandır. Osmanlı devleti, ba kent olması sebebiyle stanbul’da toplumsal huzuru bozucu geli melere izin vermemeye öncelik göstermekteydi. Aksi takdirde stanbul’da fuhu zannıyla yakalanan çok sayıda kadının stanbul’un çevresindeki kazalara gönderilmesinin izahı kolayca anla ılamaz. stanbul’da i ledikleri suçları sürgün gittikleri yörelerde insanların bırakması dü ünülemez. Bu nedenle Osmanlı devlet yöneticilerinin problemlere kısa vadeli ve geçici çözümler getirdi ini söylemek yerinde olur. Toplumda olu an çürümenin ve suçların kökten ıslahı için önlemler alınmamı ve dü ünülmemi tir. Sadece kısa vadede de olsa 48 Tutuklanan 18 reayadan 12 tanesi kürek cezasına çarptırılmı ve 6 tanesi de Midilli adasına hapsedilmek üzere gönderilmi tir. BOA. HH, No: 11209, Sekbanba ı tarafından tutulan defter ( 20 Zilka’de 1205)
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007
Osman KÖSE
123
stanbul’da olu an gailelerin nasıl uzakla tırılaca ına bakılmı tır. Bu açıdan III. Selim tarafından 1790 tarihinde tespit edilen toplumsal problem, köklü ve uzun vadeli çözüm modelleri geli tirilemedi i için sonraki yıllarda ve asırda da gittikçe Osmanlı toplumunun içinde büyüyen ve var olan problemler olarak kalmı tır.
Turkish Studies Volume 2 /1 Winter 2007