eskikitaplarim.com Hocanin Ruhuna Bir fatiha Hediye Etmeyi Unutmayiniz
X V ve X V I ıncı asırlarda
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA TOPRAK İŞÇİLİĞİNİN ORGANİZASYONU ŞEKİLLERİ.
I
Kulluklar ve Ortakçı Kullar O smanlI im paratorluğunda, bilhassa m em lekete büyük m iktar lard a esir ithal edilmiş olduğu tahm in edilcçı istilâ devirlerinde, ■ureti um um iyede m em leketin sosyal v e askeri h ayatında v e hususile ekonom ik faaliyetin m uhtelif şubelerinde «köle» nin işgal ettiği m evkiin ehem m iyeti ne olm uştur ? İtiraf etm ek lâzım gelir ki, henüz lâyikile tetkik edilm em iş olan bu m ühim m eseleler h ak k ın d a çok bir şey bilm em ekteyiz ve bu tetkikim izle biz, b u m evzuu böyle um um î b ir şekilde vazetm ek ten ziyade ancak pek hususî b ir cepheden yâni esir emeğinin to p rak işçiliğindeki hissesini tayin b akım ından aydınlatm ağa çalışaca ğız. E sasen; bu m esele d e bizi d o ğ ru d an d o ğ ru y a v e esirlerin to p rak işlerinde çalıştırılm ası şekillerine, kullar vasıtasile işletilen zi raî teşebbüslerin ekonom isine ait teferruatı ihtiva etm ekten ziyade dolayisiyle; yani O sm anlı im paratorluğunda gerek çiftçi sınıfların hukukî sitatüsünü tayine ve gerekse um um iyetle toprak işçiliğinin organizasyonu şekillerini ay dınlatm ağa yarayan v e b u suretle T ü r kiye İktisadî ve İçtim aî tarihinin ana m eselelerinden b ir kaçını kurcalıyan n a d ir ve tip ik b ir hâdise olm ak itibarike a lâ k a d a r ed ecek tir. F ilhakika; ileiride görüleceği üzere, b u m akalenin m evzuunu teşkil eden «ortakçı kullar» ile b u ortakçı kulların yerleştirilm iş ok-
duğu köyler - ki biz o ralara k u l l u k diyoruz şimdiye k a d ar m evcudiyetleri bile m alûm olm ıyan «mesele» ler oldukları halde, İktisadî ve İçtim aî tarih tetkikleri b akım ından büyük bir alâka arzetm ektedirler. O k a d a r ki; O sm anlı im paratorluğunda hür köylü (re ’ay a) sınıflarından büsbütün ayrı b ir hukukî sitatüye sahip bulu nan «ortakçı kullar » in m evcudiyetleri ile hakîkî m iktarları hakkın d a b u ra d a verdiğim iz m alûm at, T ürkiyede m uhtelif İçtimaî sınıflar arasında to p rak işçiliğinin doğurduğu m ünasebetler meselesinin tari hini yazabilm ek için nazarı itbara alınması zarurî olan m alzem e meyan ın d a m ühim bir m evki işgal etm ektedir, Ehem m iyeti bu k ad ar büyük olduğu halde, henüz kimse tara fından tem as edilm em iş b ir vaziyette bulunan bu m eseleyi biz, bu m akalem izde aşağıdaki plân dahilinde işlemek niyetindeyiz: M akalem izin birinci kısm ında ; yeni b ir İlmî m evzuu vazet m ek, işlem ek ve tenvir edebilm ek için giriştiğimiz m etodlu araştır m aların m uhtelif yollarını, kullanılan m alzem enin m ahiyetini ve el d e edilen neticeleri kısaca gözden geçireceğiz. Bu suretle T ürkiye ik tisat tarihinin olduk ça karışık ve o nisbette ehem m iyetli b ir m evzu unu nasıl bulup vazetm iş olduğum uzu izah ile onun üzerinde ori jinal bir işçilik num unesi gösterm eğe çalışacağız. M akalenin ikinci kısm ında ise ; bu suretle tam am en kendi im kân ve vasıtalarım ızla inceliyerek vaz, teferrüatını tesbit ve am e leliğini d e kendim iz yaptığım ız b ir m evzuu, gerek Türkiye iktisat ta rihinin ve gerekse sureti um um iyede ekonom ik ve sosyal tarihin ana m eseleleri ile olan alâkalarını tayin etm ek suretiyle, m ânalandırm ayr ve tefsir etm eyi tecrübe edeceğiz.
BİRİNCİ KISIM
Meselenin vaz’ı , tetkik edilen membaların tavsif ve tahlili. O sm anlı im paratorluğunda top rak işçiliğinin «ortakçılık.» nâmı altın d a tanılan organizasyonu şekillerile, hukuken Kür olan köylü ( r e ’aya) sınıflarından büsbütün ayrı bir hukukî sitatüye sahip bulu nan «ortakçı kullar» m m evcudiyetleri ve hakikî m iktarları hakkın d a m alûm at veren m em balar, şüphe yok; m uhtelif devirlerde y ap tı rılmış olan büyük arazi ve nüfus tahrirlerinin neticelerini tesbit ed en hak an a m ahsus d efterlerd ir [ İ ] . Y alnız; elim izde bulunan d e f terlerin ekseriyeti, ortakçı kulların artık o rtad an kaybolm ağa baş lam ış bulundukları X V I mcı asrın başlarında yazılmış oldukların dan» b u gibi teşkilâtın hakikî m ahiyeti ile vaktil? işgal etmiş oldu ğu m evkun tayini için diğer bazı m em b alan n yardım ına rrfüracaat etm ek lâzım gelm ektedir. Filhakika; m evzuubahs defterlerd e ve m u ah h ar kanun ve tah riratta tetkik ettiğimiz bu k u l çiftçiler m u h tasar b ir şekilde ve sa dece o r t a k ç ı veya o r t a k ç ı k u l olarak kaydedilm iş bulunm aktadırlar. Bu suretle, yalnız b u m em b alard an kendilerinin o ralara ne zam an ve nasıl yerleştirilm iş olduklarını tahkik etm ek ve tâbi tutuldukları m uam elenin hususiyetlerine ait m alûm at edinm ek m üm kün olm am aktadır. İşte; bu husustaki vuzuhsuzluğun ortadan kalkm ası için, bir nevi nüfus v e vergi istatistikleri m ahiyetinde olan bu defterlerle uzun b ir zam an ünsiyet etm ek lâzım gelmiş ve dikkatsiz bir göz için çok b ir şey ifade etm iyen «kul» kayıtlarının m etodik b ir şekilde derlenip toplanm ası ile eski tarihli n âd ir b ir kaç köhne defterde tesadüf edilen tafsilâtın ışığı altında tetkikleri meseleyi bir hayli tavzih etm iştir. [1]
Bu defterlerin mahiyet ve ehemmiyeti ile, yazılış usullerine ait etraflı
malûmat» yakında
neşredilecek olan «Osmanlı imparatorluğunda, büyük nüfus
ve arazi tahrirleri ve Hakana mahsus istatistik defterleri» ismindeki tetkikimiz de mevcuttur.
Bu suretle biz; im paratorluğun her köşesini ayrı ayrı tetkik et tikten sonra, ortakçı kulların yerleştirilm iş olduğu köyler (kulluk lar) ın> X V I mcı asrın başlarına doğru, bilhassa şu m ıntakalarda toplanm ış olduğunu tesbit etm eğe m uvaffak olduk: A ) İstanbul civarındaki H aslar kazasında, 110 ka d a r koy içinde diğer re’aya ile karışık bir halde ve m ünha sıran çiftçilikle meşgul bulunan ortakçı kullar.. B) Bursa ve Biga civarında oldukça kesif köyler ha linde çiftçilikten başka ayrıca padişaha m ahsus inek ve koyunlarm çobanlığı ve bağcılık gibi işlerle de meşgul edilett kullar. C) G arb î A nadolu ile Rumelinin bazı vüzera vakıf larındaki ortakçı kullar. D ) E d irn e ve K onya civarında kul olduklarını tah kik etm ek bizim için m üm kün olm ıyan ve sadece o r takçı nam ı altında anılan köylüler.
İstanbul H a s la r k a z a sın d a k i ortakçı kullar K u l l u k l a r içinde X V inci asrın son nısfındaki vaziyetinin en iyi teabit etm eğe m uvaffak olduğum uz m erkezlerden birisi; şüp h e yok, b ir m ü d d et sonra m ühim b ir kısmı sultan ikinci Beyazıt c a mii evkafına ilhak edilecek olan İstanbul H aslar kazasıdır. Bu se beple, bu kaza dahikinde m evcut ortakçı kulların vaziyetini tetkik ve tesbit edeoek olursak, sureti um um iyede kulluklar h akkında b ir fi kir edinm ek bizim için kolay olacaktır. Filhakika; bu kaza içinde m evcut 163 küyden J 1 0 k adarında ziraatle m eşgul halkın m ühim bir kısmı, to p rağ a yerleştirilm iş esir ler, yâni padişahın kulları ve cariyeleri ile, onların neslinden olup ta hukuken kul o lm ak ta devam eden kim selerdi. Bununla b erab er; b u kullan veya kuloğullarını büyük çiftliklerde ırgat gibi çalıştıracak y e rd e ; diğer hür köylüler gibi ve onların arasında, küçük çiftçi iş etm eleri üzerinde k en d i hesaplarına çalışır bir hale sokabilm ek için; 'im gelen toprak, tohum , hayvan vesaire gibi işletm e serm ayeleri ---- —■ UW<»k_ m üstakil b ir çiftçi gibi, to p rağ a yerleştirilm" '
«meleri m ünasip görülm üştür. Bu suretle; m evzuubahs to p ra k köle lerini hukukî cihetten olduğu k a d a r İktisadî bakım dan d a sahipleri n e tâbi bulunduran bağlar, onları im paratorluğun y aratm ağ a çalış tığı İçtim aî m ünasebetler nizam ı içinde hakikî kölelikle h ü r köylü lü k arasın d a tipik b ir m erhale teşkil eden ayrı b ir İçtim aî kategori vaziyetine sokm uş bulunm aktadır. Filhakika; O sm anlı im paratorluğu nizam ında hukukan h ür ad•dedilen re ’ay ad an tam am en farklı olarak b u ortakçı kullar sahiple rinin m alıdırlar v e resm en azâd edilm eyince b u kölelik vaziyetinin neticesi olan hukukî m âdûniyetlere m ahkûm durlar. Bu itib arla k en dilerine İslâmî hukukun n k k ıy et esasları tatbik edilm ektedir. Mi raslarının hür insanlardan farklı b ir şekilde intikale tâbi tutuluşu, hariçten evlenm ek ve istedikleri y erd e istedikleri gibi çalışm ak hu susunda serbestîden m ahrum iyet, angarya mesaiye m ecburiyet, ce zalanacakları zam an ancak sahiplerinin m üdahalesiyle k ad ı huzu runa celbedilebilm eleri gibi hususiyetler, onların hukukî sitatüleri,nin bu m âdûniyet ve iktidarsızlık vasıflarını izah etm ektedir. Di ğ er taraftan şayanı dik k attir ki; T ürkiyede, tetkik ettiğimiz devir lerde, yalnız esir soyundan köylülere karşı tatbik edilen b u nizam la r , hür olan köylü (re aya) lara tatb ik edilenlerden tam am en ay rıd ır ve an cak o rta zam a n d a b ir kısım G arbî A vrupa m em leketle rin d e m evcut bulunan ve s e r f tâbir edilen to p ra k kölelerine tatbik edilen team üllere çok benzem ektedirler. X V I inci asrın b aşlarına doğru T ürkiyede ancak m ah d u t mıntak alard a bazı n âd ir nüm unelerine tesadüf edilebilen ve ad e d i git tikçe azalarak diğer re ’aya arasın d a kaybolduğu görülen b u ortakçı kulların hukukî sitatülerinin G arp o rta zam anının serf tâb ir edilen toprak kölelerinin hukukî sitatülerine tam am en benzediği halde, bizdeki im paratorluk nizam ının um um î köylü tipini teşkil eden re’ayanınkinden sarih b ir şekilde v e itin a ile ayrılm ış olm ası ise, üzerinde İsrarla durulm ası lâzım gelen m ühim b ir m esele teşkil etm ek ted ir . Filhakika; O sm anlı kanunnam elerinde o rtakçı kullar için hu susî bazı hüküm lere ancak b ir iki y erd e tesadüf etm ek m üm kün olduğu gibi; doğ ru d an d oğruya ortakçı kullara ait b u lunan n âd ir bazı kanunlar da tipik O sm anlı k anunlarından tam am en ayrı hüküm•lerden vücude getirilm iş bu lu n m ak tad ır [2 ]. B undan b aşk a; n ü [2] Türkiyat Enstitüsü taralından bastırılmakta olan ve «XV ve XVI ıncı -asırlarda, Türkiyede ziraî ekonominin hukukî ve malî esasları » î«mîr»î * — —
fu s v e a ra zî d e fte r le r in d e re ’a y a y ı k a y t için k ab u l e d ilm iş o la n u su ller h a ricin d e o rta k çı kulları k a y t için h u su sî tâbirler v e işa r etler m e v c u t tur. Ç o k d e fa ; her türlü iltib a sa m e y d a n v e r m e m e k için ayrıca sa rih iz a h a t ta v e r ilm e k te o ld u ğ u gib i; h ıristiyan v e y a m ü slü m a n re’ay a n ın y a ln ız v e r g i m ü k e lle fi ça ğ ın d a k i yetişk in erk ek leri k a y d e d il d iğ i h a ld e , o rta k çı k u llar e llerin d ek i tohu m v e ç ift m iktarı, k arıları v e ço cu k la rı ile b era b er v e h erh an gi b ir çiftliğ in d em irb a ş d e fte r in d e o ld u ğ u gib i, ta fsilâ tı v e y a sla r iy le k a y d e d ilm iş b u lu n m a k ta dır [ 3 ] .
eserimizin metin kısmında, bu Osmanlı kanunnâm elerinden
(50) kadarı ay
nen, izahlı ve mukayeseli bir şekilde bastırılmış bulunmaktadır. İmparatorlu ğun hemen her köşesinde mer’î olan ziraî örf ve âdetleri ayrı ayrı tesbit etmek suretiyle memleketin tam bir tablosunu vücude getiren ve o r t a k ç ı v& kul
olmıyan çiftçilerle bu
ort ak çı
k u l l a r ı n
vaziyetini mukaye
seye medar olabilecek olan bu kanunnâmeler içinde, ortakçı kullara ait bulu nan İstanbul Haslar kanunu
ile bu kanunu tamamlayıcı mahiyette görülen bazı
kayıtlar, kitabm 86 - 109uncu sahifeleri arasında bulunmaktadır. i'[3] Filhakika; İstanbul Haslar kazasına ait olup aşağıda tahlil edilen 904tarihli defterin ve bu defterden çıkarılmış bazı fotoğrafların tetkikinden anla şılacağı veçhile;
K u l l u k l a r da bulunan
çiftçiler» biribirinden itina ile
ayrılması lâzım gelen muhtelif zümreler halinde bir arada bulundukları zaman deftere şu şekilde ayrı ayrı yazılmaktadırlar: 1) Ortakçılar namı altında ortakçı kullarla çocukları ve karıları, henüz ken dilerine çift ve tarla verilemediği için ortakçıhk bedeli vıtıkataaya bağlanmış olan kullar ve onların aileleri efradı, ortakçı kul olmadığı halde hassa cariyelerden biriyle evlendiği için, başkasına ait bir mülk vaziyetinde olan bir cariyeyi kullanmak dolayısile, kendisinden hizm eti cariye bedeli bir para alman ve ço cukları da analarının hukukî sitatüsünü takiben kul olacak olan kimseler. Bu suretle; «bedeli hizmeti cariye» vermekle mükellef hür kimseler, ortakçı kul lar arasında kaydedilmiş oldukları gibi, ancak karıları. Öldükten sonra, «avratı fevt olduğu sebepten bedeli hizmeti ref’olumıp haraçla İspenç vazedildi.» gibi kayıtlarla diğer hür köylülere benzetilmektedirler. Bu gibi şahısların kaydı üze rinde bazan «avrati zimmiye imiş» yahut «azadedir.» şeklinde tashihler görül mektedir. 2) Gerek ortakçı kullardan ve gerek reayadan ayrı bir zümre teşkil eden ve çoluk ve çocuklariyle ayrı ayrı tesbit edilmiş bulunan sürgünler.. 3) Hariçten gelüp kulluklarda, yerleşen ve yahut kulluk halindeki köy-
1. — |9C4 tarihli Haslar Defteri B undan
b a şk a ;
o rtak çı k u lların
h u k u k î sita tü le rin d e
m evcut
o lu p o n la rı hür k ö y lü ( r e 1a y a ) sın ıfla rın d a n a y ııa n h ü rriyetsizlik h a lin i teb a rü z ettirm ek için e lim iz d e ay rıca sarih tarifler v e iza h a t ta m eV cuttur.
Filhakika; aslı İstanbul şehir ve inkılâp vesikaları m üze ve k ü tü phanesinde M , C ev d et yazm aları arasında (o rta boy, N. 77) bulunan 904 (1 4 9 8 ) tarihli İstanbul H aslar kazası defteri* nin başın d a uzun bir Haslfcr kanunu d a m evcuttur ki; bu kanun, diğer O sf m anii kanunnam elerinde tesadüf edilm iyen bir hususu, yani ortakçı kulların hukukî sitatüsünü büyük b ir sarahatle uzun uzadıya izah et ~ inektedir. Y ukarıda ismi geçen eserim izde 86 -1 0 4 üncü sahifeler a ra sında aynen , tabedilm iş bulunan ve b u ra d a ancak bazı kısım ları zik redilecek olan bu kanunun m ahiyet ve kıym etini anlatabilm ek için, b u kanunun bulunduğu (9 0 4 ) tarihli H aslar kazası defteri h a k ' k ın d a b ir kaç söz söylem ek lâzım gelm ektedir. Filhakika; yukarıda söylediğimiz gibi, bu d efter hicretin (9 0 4 ) üncü yılında t a h r i r e m i n i O sm an çelebi ve kâtip M ehm et bin H ızır m arifetile b u m m tak ad a yapılan bir tahrir ve teftişin neti celerini tesbit etm ektedir. M aam afih; defterin içinde bulunan bazı kayıtlara göre; (9 0 4 ) tarihînde yazılan bu d efterin esas ve mehazı nın d a Fatih devrinde 884 de Şeyhülislâm tarafından yazılan d a h a
lerde sadece ziraatla meşgul olan re’aya ile yeniçeri, sipahi gibi zümreler.. Bu gibiler, ancak devlete herhangi bir şekilde vergi vermek itibariyle ve yal nız vergi m ü kellefi olarak kaydedilmiş bulunmaktadırlar. Âzad edilmiş kim seler (mu’taklar) da, ellerinde ‘itaknâm elen bulunduğu veya bu hususu res men isbat edebildikleri için, re’aya arasında kayıtlıdırlar. (Bilhassa J. - V nu maralı fotoğraflara bakınız). .[*] Tetkiklerimizi bidayette bu defterin, İstanbulda, Başvekâlet Arşivinde (533) numarada kayıtlı buulnan, 1122 tarihli bir musaddak. sureti üzerinde yap mış bulunuyorduk. Bilâhara, ismi geçen kütüphaneye vakf edilen M. Cevdet yazmaları arasında, aslını bulunca kayıtları ve yaprak numaralarını bu nüsha ya göre tashih ettik. Bu makalenin sonuna konmuş olan fotoğraflar da bu ori jinal nüshaya ait bulunmaktadır.
eski tarihli diğer bir defter olm ası lâzım gelm ektedir [4 ]. Bu iti b arla; bu m ın takada kulların yerleştirilm esi tarihini, buraların T ürkler tarafından işgalini takip eden senelere k a d a r çıkarm ak m üm kün olur. Filvaki; tarihî kaynaklar d a İstanbul Fatihi Sultan Mehm edin fethettiği m em leketler halkından bir kısmını sürüp İstanbul kırlarına yerleştirm iş olduğunu tesbit etm ektedirler. B undan başka; Biga civarında ve diğer bazı büyük vakıfların arazisi üzerinde or takçı kul olarak, yerleştirilm iş bulunan köylülerin sürülüp getirilmiş k u llar olduklarına dair elimizde kayıtlar m evcut bulunduğu için, h u esir sürüp köylere yerîeştirm e usulünün T ürk lerd e eski b ir an’ane teşkil etm iş bulunduğunu söyliyebiliriz. Bununla b era b e r; «Osm anlı im paratorluğunda iskân ve kolonizasyon m etodları» ismini taşıyan ve henüz neşredilm em iş diğer b ir tetkikimizin sürgünler b ah sinde etrafiîe tebarüz ettirdiğim iz veçhile, fethedilen m em leket lere an a v atan d a n sistemli b ir şekilde m uhacir sürüp yerleştirm ek
[4] Filhakika; elimizde bulunan (904) tarihli Haslar defterinin muhtelif yerlerinde, daha eski defterlerden bahis mevcuttur: «Azade, bermucebi defteri atik» (yp. 55). «Meçhulâtı mezkure eski defterde mukayyet anıma köylü tahkik edemediler.» (yp. 15). «Köhne defter» (yp. 70). Ayni şekilde; (138) inci yap rakta «Şeyhülislâm defteri» inden 139 uncu yaprakta da «Mevlâna Lûtfullah’ın kaydettiği mufassal defter» den bahsedilmektedir. 18 inci yapraktaki
kayıttan
ise; «Hassın köhne kâtibi Ali» nin bazı ortakçı yerinden kendisi için çayır yap tığı anlaşılmaktadır. Ayni şekilde; defterin
kabının altındaki renkli kağıt üzerinde derkenar şek
linde mevcut kayıtlardan anlaşılan, mâna da şudur: Haslar kazası, Osman çelebi tahririnden beş sene sonra Semâne müderrisi Mevlâna Şeydi tarafından teftiş edilmiştir. Bu husus için; mezkûr müfettiş Mevlâna Seydiye, Ahmet çavuş eliyle, bir hüküm ve iki adet Haslar defteri, ve danişmendlerinden Mevlâna Kasım vasıtasiyle de biri nisanlû diğeri nişansuz iki kanunnâme ve «Hacı Hızır oğlu yazup arz ettüğü kazâyâ defterlerinden dört cüz, ki yetmiş varaktır» gönderilmşitir. İşte; teftişe esas olmak üzere gönderilen bu iki defterden birinin elimizdeki (904) tarihli Haslar defteri ol duğu halde; diğermin Fatih Sultan Mehmet zamanında yazılmış eski bir def ter olduğu aşağıdaki şu kayıttan anlaşılmaktadır : «Gönderilen iki mücellet defterin birisi merhum, m ağfur-ım-leh Sultan Mehmet tâbe-serah zamanında yazılan defter olup birisi dahi padişah-ül-islâm vel-müslim m padişahımız ‘izze nasrühu hazretleri zemanmda yazılan defterdir. Mücezzâ olan defter dahi kezâlik. Tahriren «fî 26 Şaban sene 909.»
usulile, dâr-ül-harb d en ana vatana esir sürüp yerleştirm ek arasında esaslı bir fark m evcuttur. V e iki türlü «sürgün» ü birbirinden itina ile ayırm ak lâzım gelir. Birinci nevi m uhacir sürgünler d ah a ziyade im tiyazlı b ir züm re teşkil ettiği h alde; ikinci zümreye dahil olan €jsir sürgünler, k u l olm akta devam etm ektedirler. Kul, sürgün ve re ’aya arasındaki farklar : Filhakika; tetkik ettiğimiz (9 0 4 ) tarihli H aslar defterinde sürgünlerin ortkaçı k ullardan ayrı o larak yazılmış, h attâ re ’ayaya bile katılm am ış olması, bu hususta dikkate sayandır*. Diğer taraftan ; «re’ayayı karye-ı m ezkûre M oradan sürgünler imiş», (A ran v u t k e m eri karyesi; y.p. 74) ; «re’ayayı karye-i m ezkûre an sürgünânı Davutpaşa». (Ş erefağa köyü, y. p. 19); «Reayayı kariyei m ezkûre an sürgünânı M ora» (yp, 15; A v az), şeklindeki k ayıtlarda d a re’ayanın s ü r g ü n olduklarının tasrih edilmiş olması, sürgünlerin ortakçı kullara değil, daha ziyade re ’ayaya benzetildiklerini gösterm ektedir. G erçi; sürgünler ekseriya re ’a y a d a n ayrı bir züm re halinde ve tıpkı ortakçı k u llar gibi kadınları v e çocukları ile birlikte yazılm ak tadır*. F a k a t; bu h u su sî ted b ir onların d ah a ziyade kaçıp eski vatanalrına dönm elerine m âni olm ak için alınmış olsa gerektir. Y oksa sürgün ile ortakçı kul arasındaki farklar, sürgün ile re’aya arasında olan farklardan d ah a büyüktür. V e bu sebepledir ki; ekseri ortakçı kullar, kul olm anın kendilerine tahm il ettiği m ükellefiyetlerden kur tulabilm ek için, kendilerinin «kul» değil «sürgün» olduklarını iddia etm ekte v e ancak b u hususu isbat edem edikleri tak d ird e yine kul olarak kalm aktadırlar. A şağıdaki şekillerde tesadüf ettiğimiz kayıt la r bu hususu teyit etm ektedir : «Mezkûr, köhne (d efte r) de k u l l a r arasında m ukayyet, D avutpaşa sürgünü yin dedi, isbat etm em ekle bedeli çift vazolundu». «M ezkûr D avutpaşa sürgünü yin dedi, isbat edem edi. FCöhne d e f terde o r t a k ç ı kul yazılıp sonra çiftten ağırlık ile çıkm ış bulundu. Ol ecilden m u k ata’a vazolundu». «Azâdeyiıı, dedi. İs b a t edem ediği sebepten m u k ata’a vazolundu». ««M ezkûre için eri İskender paşa sürgünlerinden dedi, isbat edem edi». «An sürgünânı Nasuh bey. M ezkûrün hürriyeti sabit oldu.» «An sürgünânı Priştine». «An sürgünânı M enteşe». «R e’ayayı kaıiyeyi m ezkûre şüphelû ol
[*]
IV ve VI numaralı fotoğraflara bakınız.
duğu sebepten s ü r g ü n ihtim ailn verip ihtiyaten oğul ve kızı ile sebt olundu.» (F oto . VI ya bakınız.)
2. — İstanbul civarının iskânı meselesi ve kullukların tesisi G örülüyor ki; İstanbul civarını iskân için Fatih Sultan Mehmedin sürüp getirdiği köylüler arasında, h arp esirleri k ad ar hür insan lar da m evcuttur ve iki türlü sürgünü birbirine karıştırm am ak lâ zımdır. Bununla b e ra b e r; kuvvetle id d ia edilebilir ki; İstanbul civaT indaki k u l l u k l a r d aha ziyade harple fethedilen kalelerde tu tulduğu için esir m uam elesine tâbi bulunan hıristiyanlarla teşkil edilmiştir. Filhakika; İstanbul v e civanııın iskânı meselesi mühim bir deşvlet işi teşkil ettiği sıralarda; bu gibi harp esirlerinin v e b u n ların içinden bilhassa padişahın hissesine düşenlerinin İstanbul civa rında to p rağ a yerleştirilm iş köke halinde, tohum ve levazım Beylik ten verilerek, y a r ı c ı l ı k l a çalıştırılm ası münasip görüldüğü m uhakkak gibidir. F atihin İstanbul ve civarına yaptığı sürgünler arasında, bu su retle hıristiyan k u l sürm ek şeklinde tezahür eden b u nevi sür gün işinin m ahiyeti h akkında b ir fikir verebilm ek için b u işleri ya k ından görm üş olan tarihçilerin yazdıklarını gözden geçirelim : B unlardan, Istanbulun fethini m üteakip yaptırılan bitıa tahriri işlerini idare etm iş bulunan T ursun Bey tarihinde şöyle dem ekte d ir: F atih, «kılıçla fethettiği m em âlild k ü ffard an sebayâyı üsârâ getirip e trafı İstanbula k o ndurup köyler v e mezâri* vazetti. Şöyle ki, hâlî y e r kalm ayıp tem am m am u r eyledi. H e r vâdi-ı gayrı zî-zer' hadâyıkı zâti b eh cet şeklin gös terdi». (T arih i E bülfeth, M ehm et A rif Bey ta b ’ı; İstanbul 1330. sf. 6 7 ). A yni şekilde Fatihin muasırı olan Rum tarihçisi Kaitovulos d a tiirkçeye (T arihi Sultan M ehm ed H am Sânı) nam ile tercüm e edilmîş olan tarihinde İ 3 t a n b u l civarının iskânı işlerinden şu şekilde bahsetm ektedir. «Padişah hazretleri Sırpt M acar ve Bulgar hıttalarm d an b ir çok ahaliyi İstanbul civarına naklettirerek b u rala rın d a im ar ve iskânına sarfı him m et eyliyordu. Bu b aptak i m akasıdı seniye, evvelâ İstanbul civan m ünbit v e m ahsul d a r tarlaları havi olduğundan, buralarının celbolunan nü' — î - j ~ ~—■; t,A k.ı «ıır^tle ihtivacı m em leketin tehvi-
ni, saniyen m evakii m ezkûre çöl halinde, gayrı m eskûn ol duğu c ih e te seyrü seyahat edenlere bâisi em niyet olam a dığından rskânı «hali suretile tem didini ve âsayisin tem ini idi». (Sf. 113). «Sultan M ehm et H azretleri lstanbulun um uru idaresi ve sairesi ile iştigale başlayıp b uraya naklettirdiği Morar tılardan sahibi fen ve m alûm at olanları şehir dahilinde tavtın ve diğerlerini d e m em leketin civarındaki halı arazide iskân ettirerek b u ralard a parça p arç a köyler teşkil ettirdi. V e ziraatle iştigal etm eleri için cüm lesine h u bubat v e çift hayvanı [‘tâ eyledi..» (K arolidi tercüm esi; İstanbul, 1328. Sf. 1 2 8 ). R um tarihçinin b u ibarelerinde İstanbul civarına iskân edilen M oralılarm , Sırp, M acar ve Bulgarların h arp esirleri arasından se çildiği ve b u ralara ortakçı kul olarak yerleştirildikleri tasrih edilm i y o rsa d a ; diğer tarihî m em balarda, Sırbistan ve M oraya ait olm ak üzere, b u hususu tekit eden kayıtlar m evcut bulun m ak tad ır: «A ndan sonra Sultan M ehm et Laz eline vardı. Sivri ce H isarı ve Um ul Hisarım fethedip vilâyetin yağm a eyledi. A n d an sonra çıkan esirleri hesabın AÜlah bilir, İstanbul dairesinde o lan kâfirlerin ekseri a n d a n çıkanlardır. H icre tin 8 5 8 yılında fetholundu». (T ev arih -i âl-i O sm an. Breslave, G lese basımı, 1 9 2 2 ; Sf. 1 1 1 ). «... Niyeti gaza diyip M ora vilâyetine yürüyüp doğru Yeni şehre varıp ... an d a n göçüp Bakre-o H isarına varıp anı d ah i fethedip k âfim i Islâm bul kırlarına sürdüler..» (N eşri tarih i; V eUyyüddin efcn^ii kütüphanesindeki nüsha, yp . 2 2 2 ). A yni şekilde Midilli hisarının ve Kefe, M enküb, A kkerm anın fethine ait tarihî kaynakların verdiği m alûm ata göre d e; bu sıralar d a fethedilen m em leketler halkının kalelerin işgalini m üteakip, b ü tün m evcutlariyle v e em lâkiyle defter edilerek padişaha arzedildiği, padişahın da b u n lar arasıhdan, genç oğlan ve kızları esir olarak m aiyetindeki zevata dağıttığı; geriye kalanlardan bir kısmının Istanbula sürülmesini em rettiği, diğer b ir kısmını da cizyeye bağlı y a ra k yerinde bıraktığı anlaşılm aktadır [5 ] . G em iler dolt&u Istan-
[5]
Bu hususlar için Neşri, Tursun Bey, Kritovulos ve Hammer tarih
ilerine bakılabilir.
b ula sevkedilm iş olduğu anlaşılan bu kısım halkın tulduğu m uam ele ayrıca tahkika m uhtaç olm akla civarına iskân edilenlerden b ir kısmının bizim bu ettiğim iz o r t a k ç ı k u l l a r ı teşkil ettiği
şehirde tâbi tu b erab er İstanbul! m akalede tetkik m uhakkaktır.
Bu şekilde yapılan esir sürgünlerinin yalnız İstanbulun içine ve civarındaki köylere değil, m uhtelif m ıntakaların im arı veya siya sî m ülâhazalarla (yeni fethedilen m em leket halkının diğer ta ra fla ra dağıtılarak yerlerine m üslüm an yerleştirilm esi m aksadiyle) bazan A nadoluya da y apılm ak ta olduğu anlaşılm aktadır. Bu hususta Neşri tarihinin A kkerm anın fethi m ünasebetiyle naklettiği hâdise aşağı daki şekilde cereyan etm iştir : «K âfirler âciz olup kal ayı teslim ettiler. Sancakı İslâm dahi dikilüp nevbeti sultanî uruldu. A n d an padişah bu yurdu : em inler şehre girip H isardan çıkacak esirleri çıkar dılar. P adişah bunların nicelerin illere bağışlayıp ve ni çelerin dah i İslâm bula sürdüler. V e bazını d a h i A nadoîuda eski B igaya gönderdi, m am ur etm ek için..» (Y p, 259) Biga civarında ileride tetkik edeceğim iz k u l l u k l a r ı n da b u suretle teşkil edilmiş olması m uhtem eldir. Filhakika; Biga civa rındaki kulluklardan birinin üzerinde şu şekilde bir kayıt m evcut tu r: «Zikrolan üç pare kariyelerin keferesi dâr-ül-harbdan em ir ile sürülüp getirilmiş ortakçılardır..» A yni şekilde; Bursa civarında Rum eliden sürülm üş Bulgar köylülerinin [6] ve Biga civarındaki or takçılarının, Istanbuldaki ortakçı kullar gibi, aynı şartlara tâbi olarak ziraatle meşgul o lm akta veya padişahın inek, koyun v e kara sı ğırlarına b ak m ak ta olduklarını görm ekteyiz. B undan b aşka; Bursa civarında padişaha veya eski büyük vezirlere ait v akıflarda kesif b ir şekilde ortakçı kulların m evcut bulunuşu d a bize İstanbul sür günlerinden d ah a önce veya d ah a sonra m uhtelfi tarihlerde olm ak Üzere, b ir çok sürgünlerin yapılm ış bulunduğunu; bazı büyük ve eski vüzera vakıflarında tesadüf edilen ortakçı kulların d a bu v e zirlerin fütuhat esnasında hisselerine isabet eden harp esirleri olduk larını tahm in ettirm ektedir. F atih devrinde büyük bir vüs’at kesbetm iş olan ve gözleri ön ü n d e cereyan etm iş bulunan sürgün hareketlerini k ay d ed sn yuka[6]
Aşağıda, Bursa civarındaki kulluklar mevzuubahs olduğu zaman bu;
Jkayıt aynen zikredilecektir.
rıda ismi geçen tarihçilerin bu daha evvelki sürgünleri kaydetm eği ihm al etm iş olm aları m üm kündür. Bu m akule top rak kölelerinin az zam an içinde diğer re aya arasına karışıp kayboldukları düşünülür se; bu ortakçı kulların ve dolayisiyle esir sürgünlerinin vaktiyle b i zim bildiğim izden çok daha büyük m ikyaslarda m evcut olmuş b u lunduğu m eydana çıkar. Bu vaziyette; Fatihin tatbik ettiği sürgün usullerinin, esasen ö tedenberi m evcut olan İdarî tedbirlerin, bu d ev re has büyük fütuh at neticesinde, büyük bir nisbet almış şekilleri ol ması lâzımgelir. Elim izde eski sürgünlere ait hususları da lam am ile tenvir edecek m em balarm ve bilhassa arşiv malzem esinin bulunm a yışı, kullukların T ürkiyede vaktiyle nasıl teşkil edilm ekte olduk ları ve işgal ettikleri m evki h akkında bizi esaslı m alûm at edinm ek im kânlarından m aalesef m ahrum bırakm aktadır.
3. — Hukukan hür oian ve olmayan köylüler D em ek oluyor ki; ortakçı kulların bilhassa harp esirleri ara sından ayrılm ış oldukları ve bu itibarla resm en azad edilm edik leri m üddetçe sahiplerinin köleleri k alm akta devam ettikleri m uhak kaktır. Bu hususta en büyük delil, m evzuubahs ettiğimiz İstanbul H asları defterinde kayıtlı bulunan ortakçı kullardan çoğunun üze rinde bu hali tasrih eden kayıtların m sv cu t bulunm asıdır [7 ]. Bu suretle; hukukî sitatüleri ayrı, m uhtelif çiftçi zümrelerini ih tiva eden köylerde, bu vaziyet her şahsın ismi üzerinde ayrı ayrı kayt ve işaret edilm ekte olduğu gîbi; ekseriya zam anla birbirine karışm ak tehlikesini gösteren b u taksim atın doğurduğu hukukî m eseleleri tavzih için ekseriya tahkik ve teftiş lüzum unun hissedil miş olduğu da anlaşılm aktadır. Bir m isal verm iş olm ak için, İstanbul H aslar defterinden A som ato köyüne ait olup bu neviden b ir teftiş [7]
Filhakika; bu nıeyanda tesadüf edilen kayıtlardan bazıları şunlardır:
«Ehli zimmetten olduğu sabit oldu.»; «Hürriyeti sabit oldu.»; «Defteri atikte cariye kaydedilmiş amma azade, elinde atiknâm esi var.»; «Azâdeyim dedi, isbat edemediği sebepten muhata*a vazolundu.»; «Bedeli hizm eti cariye almmıya, avratının hürriyeti sabitoldu.» «Mezkûr hürriyetini isbat ettüğü ecilden avreti için bedeli hizm et vazolundu.-»; «Cariye oğlu olduğu sebepten bedeli enbâzî.»; «Cariye olmak ihtimali var.»; «Bedeli hizmeti cariye alınmıya, avretinin hürriyeti sabit oldu.»; «an cevâri-i Mahmutpaşa.»; «Abdi Has»; «teftişe muhtaç, cariyeliği zahir oldu.» (Bilhassa III, VI v eV lI numaralı fotoğraf larda isimlerin üzerindeki kayıtlara bakınız).
ve tahkik m evzuu teşkil etm iş bulunan b ir ihtilâf kaydını n akledebi liriz. Bu k ayda göre, m evzuubahs ihtilâf şundan ibarettir: Bu köy halkı kendilerinin o r t a k ç ı ve k u l olm ayıp sadece e h l i z i m m e t ve hür r e a y a olduklarını ve köhne d efterd e o r t a k ç ı kaydedilm iş olm alarının hakikate uygun olm adığını id dia etm ektedirler. Padişah, b u m eselenin ihtim am la teftiş edilerek şer’an hürriyetleri sabit olanların vaziyetinin tashih ed;.İmes.ni em ret miştir. Bunun üzerine, hürriyet talep edenlere isbat teklif edilmiş ve isbat edenlerin hürriyetine işaret olunup ortakçılıktan ihraç edilmiş tir. Beşiktaş ve A yokırka köylüleri de ayni şekilde b ir ihtilâfa mevzu teşkil etm işlerdir. M ezkâr kaydın sureti şudur: (6 4 ) numaralı köy : K arye-i A som ato (nâm ı diğer A kıntı B urnu). M ez kûr karyenin ortakçıları ehli zim m etüz ( K öhne d efter) de ortakçı kaydolmak hilâfı vakidir deyü taleb itdükleri deri devlete arz olub em r olundu ki ihtimamla teftiş olu nub şer‘an hürriyetleri sabit olan ol muceboe kay d olunub sabit olm ayanı d e fte r m ucebile ‘am el edile deyü Ol ecılden mezkûruna v e sâyir hürriyet taleb içtenlere isbat teklif olu nub ısbât idenlerin hürriyetine işâret olunub cizye ve ispenc vaz* olundu. Isbât itm-eyenlerün (köhne defter) d e üze rine çift kayd olunanın ki bilfi’iî çift hidm etinde m ukarrer dir. ‘A lâ-m â-kân ibka idüb çiftden çıkanlara ve sonra irişan ebnâ-i baliğine ve anlardan olub h e n ü z ç ifi: veril meyenlere ortakçı kanunu mucebince mukata'a v az‘ olun du, (F oto. V I). D iğer bir köy halkının kendi hürriyetlerini isbat için ortaya sür dükleri deliller ve hakların d a yapılan m uam ele de daha az şayanı d ikkât değildir. Filhakika; A n ad o lu d a Y alova (Y alakova) d a p a dişahın sığırlarına bak arlark en sürülüp İstanbul civarına getirilen bu köy halkı kendilerinin kul değil, sadece zimmi olduklarını id d ia etsm ektedirler. Bu hususta kendi lehlerine kullanabilecekleri delille rin şunalr olduğu anlaşılm aktadır: K öhne d efterd e kullar üslûbunca kaydedilm iş olm alarına rağm en, köyün altında «re’iyet» diye işaret m evcut buulnm ası ve bazılarının üzerinde «bedeli hizm eti ca riye», yâni cariye ile evlenm ek suretiyle başkasına ait b ir m ülk v a ziyetinde olan bir kadını kullanan b ir hür ad am d a n alm an tazm inat kaydı m ev cu t buulnm ası. B ununla b erab er; k u 1 olduklarım isbat eden karineler de gayri m evcut değildir: Y alovadayken ve d ah a sonra padişahın ineklerini besledikleri m üddetçe sığırcı kullar
k anunu m ucibince «üst bahâsı» verm iş olduklarını, sığırlar kalm a yınca d a tıpkı kullar gibi m u k ataa (kesim ) verdiklerini kendileri de m uteriftirler. Bu sebeple; bu hususlar h akkında tahkikat y ap m ağa lüzum hâsıl olm uştur: ( 5 0 ) n u m aralı köy : K arye-i Prolice. M ezkûr karyenin ehli A nadokuda Y a la k o v ad a n hassa sığırcılar h idm etinde idiik bizi sürgün itd iler zim m îlerüz deyü talep itdiler. V e (k ö h n e d efter) de dahi eğerce ki kullar uslûbunca k ayd olunm uş iken karyesi rad d esin d e (ra ’iyet) deyü işaret var. A m m a evvel ki yerlerin d e sığırcı kullar kanununca buzağı basm a yetm i şer akçe (şîr b a h â ) vıVdiklerme v e b u n d an gîrü d a v ar hidm etine ko n u b sonra dilerinden d a v ar gidicek ku llar gibi ülerlerû ıe yüzer akçe m u k ata’a v az‘ olunduğuna m ezkû run i’tirâf idüb ve b a ’zı 'avretlerinin üzerlerine (b ed eli hidmeti câriye) v az’ olm uş bulunm ak kulluklarının tekazâ itdüği ecilden iştibâh v âk i' olub m â-v a k a ‘ deri d evlete ‘arz olundu. M uhakkak kul olan kul üslûbım ca kayd olub şübhe olan raiyetlik üzere k ay d okunmak em r olunup b e r m ucebi em ri âlî zahir olunduğu üzere k a y d olundu. A yni şekilde, aşağıdaki kayıttan anlaşılacağı üzere; bu gibi kul lu k lar içinde b ulun an kul ve cariyeler evkâtkarı, tohum , çift v e eşyalariyle birlikte vakıf ve tem lik edilm ektedirler. A yasağa köyü ne ait olan k ay ıtta b u hususlar tasrih edilmiş bulun m ak tad ır: ( 1 1 7 ) num aralı köy. K arye-i A yas ağ a : Padişahım ız hullidet hilâfetühu... ‘âtifet-i husrevâniden m ezkûr köyi h u d u d v e sınuru ile v s içinde m ütem ekkin o aln kulları v e cevârîsi v.'. evlâdı ve ebniyesi v e çiftleri ve tohum ları ve esb âb ları v e besâtîni v e küum v e kâğıthsne İtm ek içiin b in â olunan ebniye ile v e önünde olan çayır dan on dönüm çayır ile ve m ezkûr köyün yavaşı kaçkunu ve beytü lm âl ve m âli gaib ve m âli m efkudu v e cürüm ve cinayeti ve sâyir m üteveccihâtı ile bervechi serbest m er hum Ç enderci zâd e d efterd ar M ehm ed çelebiye temkık idüb en v â’ı vücûh-ı m ülkiyet üzere m ülkü mahzı ve hakkı sırfı olsun deyü C em aziyel-evvel sene erb a’ tis'în ve sem âne m ie ile m üverrah m ülknâm e verm iş görüldü.
4. — O rtakçı kullara ait kanunname E sasen; m evzuubahs (9 0 4 ) tarihli İstanbul H asları defterinin başına konm uş olan m ufassal kanunnâm e de. kısmı azam î iHkarivle
m ünhasıran ortakçı kullara mahsus olan hususî hüküm leri ihtiva etm ekte ve bilhassa m irasların taksimi, hariçten evlenm e ve angar ya mesaiye m ecburiyet hususlarında ortakçı kulların diğer re’ay ad an ne k ad ar farklı bir m uam eleye tâbi tutulduklarını tebarüz ettirm ek tedir. Bu b akım dan bazı mühim kısımalrını tetkik etm ek niyetinde olduğum uz bu kanunnâm enin m ukaddem esi; İstanbul H aslarında işlerin ötedenberi yolunda gitmediği ve halka m uhtelif suretlerde zulüm ve haksızlık edildiği padişahın kulağına gidince, vaziyeti tef tiş ve tetkik ile, her türlü yolsuzlukların önüne geçecek b ir k anu nun tanzim edilerek yazılacak defterin başına konulm asını em ret tiği kaydedilm ektedir. Bu suretle, bu kanun, kendisinden d ah a eski bir kanunun iyi taraflarını bir araya getirm ek sureliyle ve m uhte lif um uru cem etm ek üzere kalem e alınarak p ad işah a arz ve kabul edilen şekilde tesbit edilm iştir [j8]. K anunnâm enin m ukaddem esinde olduğu gibi içinde de, eski k an u n d an bahsedildiğine göre, İstanbul H aslarında bulunan ortakçı kullara ait daha eski b ir kanunun m evcut olması lâzım gelm ektedir. ( Foto. VÜ1 e bakınız. ) O rtakçılık m ünasebetlerini tanzim eden
m ad d eler:
K anunnâm enin bizim tabettirdiğim iz şekilde num aralanan m a d delerinin büyük b ir kısmı, İstanbul H aslarında yaşıyan kulların B e y l i k tohum ve çift hayvanlariyle ortakçı baştenelsri üzerinde çalışm alarından tevellüt eden ortakçılık m ünasebetlerini tanzim e ait b u lu nm aktadır (1 — 19 uncu m ad d eler). Filhakika; b u m addelerin tetkikinden anladığım ıza göre; ge rek H aslard a iskân edilmiş olan k u l o r t a k ç ı l a r ve gerekse hariçten gelip bu k u l l u k l a r d a k i cariyelerJe evlenm ek su retiyle ortakçılığı kabul etm iş olanlar, her sene birer ınut (m ud)* b uğdayla yarım şar m u t arpa v e yulafı ekip biçm ekle m ükelleftirler. Bu suretle elde edilen m ahsulden tohum çıkarıldıktan sonra ge riye kalan kısım H a s ile o r t a k ç ı arasında taksim edil m ektedir. O rtakçının eline geçen nısıf hisseden ayrıca bir de kırkta [8]
•
S''
-43
^ cjj
[*]
ö/ti
*l-£4 cs£, j r
Bir m u t yirmi kile olarak hesab edilmiştir.Her kile dört şiniklik ve
her şinik7.5 kiloluk bir hububat ölçüsüdür. Bununla beraber, her yeriıa kile sinin birbirine uymadığı da unutulmamalıdır.
b ir Sâlârlık alınması lâzım gelm ektedir. (§ . 3.) Buna m ukabil, or takçı olanlar yukarıda ismi geçen h u b u b at cinsinden gayri ne yetişti rebilirlerse bu nevi m ahsulün ancak öşrünü H a s s a verm ekle m ükelleftirler. O rtakçılar, hakikî b ir özürleri olm aksızın, ekegeldikleri tohum larından eksik ekem edikleri gibi, onların başka işlerle m eşgul olarak o rtak hizm etini ihm al etm eleri de m enedilm iştir. T a r laların b uğday ekileceği zam an üçlenm iş nadas il s iyice hazırlanm ış olm ası ve anızlarına o rtak tohum larından yulaf ve arp a ekilmesi m ec burî tutulm uştur. (§. 7.), O rtakçıların kendi işlerini ihm al edecek şekilde kiracılık gibi işlerle meşgul olması, B e y l i k öküzlerle başka işler yapm ası ve hayvanlara iyi bakm am ası yasak edilm iştir (§ 9. 10.). Esasen Beylikten verilen çift, öküz, tohum vesaire alât ve eşya ziyaa uğratılacak olursa, tazm in icap etm ektedir. Tazm in edem iyecek vaziyette olanlara b u gibi eşya, bedeli b ilâhre ayrıca alınm ak üzere, ikraz yolile verilir (§ 1 1.). Sağlam b ir özür olm akIsızm ortakçı yerini terketm ek m em nudur. (§ 1 3 .). Y alnız; ziraate kudreti olm ıyanlar veya kâfi derecede ortak yeri bulunup kendi lerine verilem iyenler, kazançlarına ve iktidarlarına göre, ortakçılık b e d eli bir m u k ata’aya bağlanıp yerleri ellerinden alınm aktadır. ( § 14, 15. ) . Bu hususların vakit v e zam anında teftişi ile, beylik hayvan, tohum ve eşya gibi ortakçılık serm ayesinin ziya’m a m ey dan. verdirm em ek v e icabında zam an geçm eden tazm in ettirm ek ve m uhallefatın teftişi gibi vazifeler, m ezkûr H aslara e m i n ve âmil olanlara yükletilm şi bulunm aktadır. Aksi tak d ird e kendileri tazm inle m ükellef tutulacaklardır. (§ 17.) K anunnâm enin b u hu suslara m üteallik o lan bazı m ühim m ad d eleri aynen aşağıya çıka rılm ıştır : 1. M ezkûr h aslard a olan ortakçı kulların ve hariçten gelip hassa câriye akmak ile o rta k hizm etine dühûî i d e l e rim k ad îm d en to h u m lan b ire r m üd b uğdayla buçuğar miid arpa buçuğar m üd ‘alef imiş ki ziraat idilüb hâsılından tohm u m ezkûr ihraç olund u k tan sonra m a'd âsın ın nısfı has içiin zabtolunub aharını o rtakçı m utasarrıf imiş A m m a son ra b a'zı m evâzi’de arpa olm am agla arp a tohum u ‘alef* m ü beddel olub birer m üd ‘alef ekilür olm ağla b u ‘â d e t ar p a hasıl olur m ev âd d a d ahi sirayet id ü b a rp a eiklmez ol m uş Şim di em r olundu ki a rp a hasıl olur k u rad a ber. k a rarı evvel tohum un buçuk m ü d d ü arp a ola. 2. V e o rtak ekilen to h u m ki m ukarrer b ir m üd buğ dayla b ir m üd ‘alef veya buçuk m üd arp a buçuk m üd ‘elefdir. B unlardan srayn o r t a k t ı kîlie. —-• ■ 1
mu mezkûr hububâtdan her ne ziraat iderlerse kendülerin olub Has içün hemen öşürleri alına kanuna m uhalif sâlârlıkiarı bile ahnurm uş min b a ‘d alınm aya. 3. A m m a ortakçıya m üteveccih olan nısıf hissenin kırk kilede bir kile sârlârlığı alınmak h a s k a n u n u nd a mııkayyedken şimdiye değin m a ‘m ûl değül imiş. K a nunu m ezbur m u k arrer buyuruldu min b a ‘d mucebi m ez k ûr üzere ‘am el idile. 5. Ortak tohumu emsinin ba‘zı ortak adına ekilüb ba'zı öşrüne ekilmeye Amma o rtak hizm etin tekm il itdükden sonra gayrı cinsden her ne dilerse öşrüne eküb kim esne mâni* olm aya M eğer ki gayrı cins tohum u ekm ekde ifrat idüb anunla m ezâri ini cüridüb o rtağ a ekilecek tohum ekilm eğe kabiliyeti kalm aya O vakit m en’ oluna ki yerinin selâhiyetini gayrı tohum ekm ekle fesada virmeye. 6. V e b a zı o r t a k ç ı iki çift idm üb bir çiftim or~ tak d ir birinin hasılından öşür virürün deyü ortağa ekilen tohum cinsin h arm anında iki bölük göslerüb ol sebeple or tak hasılı bel* olurmuş. Bunun gibi ‘amel dahi hilaf» kanun dur. Ber mucibi tafsili sabık ortak tohumu cinsinden ne mıkdar ziyâde tohum ekm eğe iktidarı olur ortakçı olursa tohumun beylikten alub hasılını beyliğe üleşmek mukarrer kanundur. Min b a ‘d m ucebi m ezkûr üzere ‘amel oluna. 7» V e o r t a k ç ı l a r ekegeldikleri tohumlarından 'özrü kavisiz eksik ekseler veya gayrı ‘am ele mübaşeret it m ekle ziraatden feragat itseler veya yerlerinin yararına öşrün verilür tohum eküb yaram azına o rtak tohum un ek m ekle hasıla zarar itseler k anunnâm ede kayd olduğu mucebce hizm etde m ukassır olm ayan ortakçı hasılı m iktarı hasıl oluna. V e gereği gibi yasak ve tahdid oluna ki nadas v aktin d e ve biçin v aktinde gayrı ‘amele m übaşeret itm eyüb ekal her ortakçıya birer müdlük üçlenmiş nadas itdirilüb buğday ekiîdükten sonra anızına ortak arpasile 'alef ekile gayri cins ekilmeye. M eğer ki arpa içün m üsta kil nadas ideler ki ‘alefden ziyade kalan yerine her ne di lerse eke. 9. Ve o r t a k ç ı olanlar ki bargircilik idüb fun dacılığa veya gayrı kisbe m übaşeret itm ekle hizmetinde müsahele itdüğü içün bargiri elinden alm ub beyıik itm ek eğerce ki kanundur. M m ba'd onun gibilere yasak idüb yük bargiri aldurulm aya Alursa dahi satdırub behası ile o r takçı hizm etine m ü te ‘a!lik esbabının kusuru tekm il itdürüle Am m a kemâ yenbegi hizmetinin ‘uhdesinden gelen ortakeı kiibi aharden dahi m en ‘ olunm aya Behemehal ziraat hiz m etine mahsuslardır ol hizmeti tekmil ilmeyince ga tts em re mübaşeret itdürilmeye.
10. V e ortakçılar beylik çiftle k ir a c ılı iderlerm iş ve o rtağa ekilecek y arar yerleri ekm eyüb kendüler için hasıl eküb beylik çiftle şehre taşıyub satm ak adetin itmişler. Ol sebeble çiftler helak olub y a rar ekin yerlerin tazyî id erler miş. Bu hususda min b a ‘d kanuna m uhalif 'am el itdürtm eyüb ekine y arar yerler ekin için hıfzolunub hasılı yerlerin fazlasına eküb beylik çifti kendülerin m âlâbiiddinden yere kullanm ayıb her zam anda o rtak hizm etine m üte'allik um u ra kullanalar. Hilafı kanun beylik çiftlerin kullanub v e sa manların yenlerin hacetce komayup satub trmar itmekde taksir idenlerün em inleri gereği gibi haklarınd an gele. 11. V e ortakçıya ortak hizmeti teklif o lundukda çifti ve tokumu sair âlâtı harsı beylikden virilüb sonra eger ökü zü eğer gayrı esbabı zâyi‘ olsa kendüye aldurub beylikden nesne vsriim em ek kanunm uş. Min b a ‘d dahi kanunu m ez kûr m ukarrerdir. Am m a baczısı müflis olub öküzden v e to humdan zâyi‘ olanı almağa iktidarı olmamakla hizmetin ta‘til idüb hem kendüye hem beyliğe zarar olurmuş. H nttâ ol zaruretd en b a ‘zı m ev âd d a iki ortakçı b ir çiftle ziraat idüb tohum larının b a ‘zı ekilmez imiş Min b a ‘d anun gibi iktidarı olm ayanlara esbabın tekmil için beylikden karz tartkile *avin idüb am elinde ihtim am teklif oluna ki hasılı karışub hissesinden girü deyni edâ olunub beylik hasıla zarar olm a ya am m a iktidarı olanlara kanun mucibince tehir itm eyüb. kendülere m üteveccih olan hisseden âlâtı hırâsetleri tekmil itdürile. 25. V e kulların baliğ olm uş oğullarına iptidâ-i bulûğ da sâyir ortakçı kullar gibi yılda yirm işer akçe mukataa v a z ‘ olunub m u k a ta ‘a-i m ezkureye örflerinde haraç itlâk olunmuş. A m m a bir m ık d ar m ü d d et geçtikten sonra ki ortakçı hizm etine kabiliyeti tem am zuhur bula mahlûl bas tına ile çift v e tohum bulunursa virilüb ortakçı idilürmiş. V e illâ ortakcılıkdan b e d e l hâline göre yüzden yüz yir miden yüz elliden ba‘zına iki yüz mukata‘a vaz* olmak ka nunu ma^mûlmiş. Şim di girü emri m ezkûr m ukarrerdir. V â k i' oldukça kî ortaklık hizmetine duhûl müyesser olmaya her birinin hâline göre mukata'a vaz* olunub sonra mahlûl olan çiftle ortakçı idile. D ahilden evlenm ek mecburiyeti: O rtakçı kullan sahiplerine tâbi kılan bu İktisadî bağlılıklar ve ortakçılık m ünasebetleri y a n ın d a ,'onların k u l . olm alarından m ü tevellit bir takım hukukî kabiliyetsizlikler de v ard ır ki, b u hususi-
:yetler tetkik ettiğim iz kanunnâm e tarafından etrafiyle şerh ve ta f sil edilm ektedir: K ölelik vaziyetinin icap ettirdiği bu hürriyetsizlik hali, bilhas sa ortakçı kulların ve cariyelerin evlenm esi m evzuubahs olduğu za m an m eydana çıkm aktadır. Filhakika; kölelerin sahiplen bu kö lelerin zürriyetlerine de sahip olm ak ve nesillerini devam ettirm ek gayesiyle, onalrm evlenm elerini tanzim etm ek istjiyeceklerd'ir. Bu hususta bilhassa d ik k at dilecek nokta, evlenecek yaşta yetişkin cariyeler dururken b ir kısım kölelerin onlarla evlenm eyip jhariçten ehli ü m m etten hür kadınlarla tezevvüç etm ek istem eleridir. Bu v a ziyette evlenecek kul bulam ıyan cariyeler yeni kul evlâtlar yetiştitem iyecek ve hariçten evlenen erkek kölelerin hür kadınlarla evlen m esinden m eydana gelecek çocuklar d a; analarının hukukî statüsünü takip edeceklerinden hür insanlar arasına gireceklerdir [9} .Bu sebep le; köle sahipleri bu m ühim meseleyi kendi hesaplarına en uygun bir şekilde halledebilm ek için, her şeyden evvel hariçten evlenm eyi m e n ed e re k k u llan k e n d i araların d a evlenm eğe cebretm ektedirler. K en d i cariyelerini evlendirecek kâfi derecede erkek k u l a sahip b u lunulm adığı tak d ird e ise; b u cariyeleri m uayyen b ir ağırlık m ukabi lin d e ve her sene m uayyen b ir bed eli hizm eti cariye alm ak suretiyle hariçten ortakçılık hizm etini kabul edecek h ür kim selere verm ektdirler. K anunnâm enin (1 9 ) uncu m addesinden anlaşıldığı üzere; İstanbul H aslarında K u l l u k l a r d ak i cariyeler, çok defa k endi aralarında kullarla evlenm ek istem iyerek, hariçten kendilerini alm ak istiyecek hür ve zengin ad am lara varm ağı üm it etm ekte dirler. İşte, H aslar um urunun intizam ına m âni olacak vaziyette telâkki edilen bu hususun tanzimi içindir ki lâzım gelen em irler ve rilmiş ve djahilden evlenm ek arzu eden ku llar m evcut iken, harice cariye verilm em ek ve cariyeleri kullarla evlenm eğe cebretm ek hususu kararlaştırılm ıştır. K anunnam enin bu m ühim meseleye taallûk eden ve oldukça vazıh bulunan m ad d eleri aşağıya çıkarılm ıştır : 19. V® avreti fev t o lan hâssa kullar ve hizm ete ya ’amsş m ücerred ku llar h â s s a c â r i y e 1erden tezevvüç ta leb ildiğinde ekseri rizâ virm eyüb h â r i c e varm ak hevâsında olurlarmış. Ol zaruretle ba'zısı « h l i z i m m e t d e n K a r a y i r tezevvüç id ü b ev lâd ı a h l a r a mü[9]
İslâm hukukuîıa göre; çocuk anasının hukukî sitatüsüne
cağından anası hür ise kendisi de hür olur.
tâbi ola ~
I.
Makrihorya (Bakırköy) köyünde ortakçı kuilann reaya ve diğer züm-
tfjj
% 3fi-jf ■■ât ii
.&
£i M itfj iT İt. -») i;‘ •#' t #
«k *oU /d
il
VU j’-lû u*
il
# ' T fi!
ite'İl •«d,
İi
4
Sİ
a
*u»
4
"Ü*
_4>1î
•& *a*)
i
-*4j-r' ”x33y
■Jjl
İ;W : y/j .— ı&* '
«
cŞijij ■$ i. 3trUjSl
A:
‘ M Aa 1f! Afi
4tâ
iû i
4k
— 1s ?5f
?%*
■fi
X
& î
û
F k ^ ' • ’TVTVr
t
i
«JkjJ*Jî
•Jji t t
t *Kr
i
1
&* '■-&* ■ ■f* f
t
•JJ
*Î3
# 'i ijs r
J a, t i
fİ i J î/- ca^fl
■ $
Vjjj,
4 *
. %
-&V ı 'it
-
“i r
& &
M
T. -
b w
i
fen -*# . ji ’j f
■.1,“
" • - - L• "• 2’*t. « *■ ’>{, iir ■S 4 ) ,x^u
—ı-Ov^ ■£Jİ ••
- ‘ S,
% .-rJçJV
i
$
4ı>
iİj .
?k-
.c#t
•£xv
^ • c
l*U »E«
J->J
•r * w
•.- •y.j?/ ■‘M
-*0. C-J IM> A
n) ‘!-V
Sa’ >,1. '-’J
1 f‘
& S#
-
■^İ Mj .
İ
k
L
Küçük Çekmece köyünde oturan muhtelit zümrelerin ayrı ayrı yazılış vı;
/n n Â
j-~
rîrSH
J tfZ
'
•Vjlîtîîî 55# -A |A> -^jr-v — »B<4* yv ^ F T tJ ^t .. ..y■ ■ ou* r^--»
."•af
•£S=t «>3=r
<^5® Kjp
»Sf
^
J* k
TV
4^
<■77/
ı^7yrüP^:>*-<*ît a »«v«v*' ^ J
^
■■■
{*.*'J J fc 'jj j r j i l U j ^ _ « j { /
^ /hf l . ■"jji&T,^,---İli <,
----------- ^ I ,
.
JÜ»-*? ■v-rv!J ]Jj \; ,7>4a-* r-rvJy.ifUL-
«03®^ ''■Vlr&n « ^‘l
. •
J Ş E; ’*—3V/J«‘ T-*1~ i 1y».A.** \ i >'*'j V-' "’
•A,<.
i:- iüj^ CiJ. U j ? > V M
^
^
j
. -.i =
v*-> v '^ y ;‘w' ' .’ *>' "^-i-yj ^"-*5.*î <■ .;-. _o-*>' Jy.-/ ^ ✓■i
••ülss’H*
*
S[\ i ^ ı j j J j j j3 j ^
!
" ''
r
| . ..
Ür ^
W
^
-.IC-J
mipI /Mil
i,y v'jC
♦
.a f
||
y
W -J ->l*1->flr<.>.lı>.\ •.
4
'■£ jâ TTVf %
fy«!^ #-.'HİJ.f ..•#«-V - 'TS* # ■X'rJ # ■ %>’ ‘V •*«4> A , ^
-£« ' ’,j#., :. 4•>)^
r' #'A . A ■ : :™ty
7iimrpWin avrı avrı vazı-
*x*
-'TCf ■ J~€Zİ ■s7Ğ
.w
-v j i
“ 3?»" j =s£ t ± V 1
. *W
>w>
c ii
•V
-L^ıi ■ ’V .. & J)
■ y & i; Ji
. -Öa ■ 1 jl?P,
•ı^ e£>
J>'
J% » Jİ
- f-
S*J\
jjT
jî "
ü & vjj
<»r t
1*
¥
■-¥Ö
%
' ^4
t
:'
§
k
'
&
t
ü .ı-Al
m
**£
■ ■j j ; f»l/r
ܫi -si. /yM
".
’Ct'-
' h
J
^4j y %Cr
5 f .-
.. v.
j)
'
% jJ
-*
û
-
.«.»t
-Am
ftÛ
' 4
*jjk «Uf.»
.Ş f
iî1
Çvff . :
■4U d i» ■ v-T;
t Cl/^
W *
*
:
ful>
i ' ;
'
.
4 - ,/ ~f\-
"
ia u •u *
¥
4
Ü ili' . -i) ■
w
p r
fâ U «U > -Jj
.
-pîr. -
^
’
4■ V j*JM •'
:ii j jj i
^ f - - . ';■■!■■ •
jj
% Ji
'J j f r i) A„<*
.
■
4
y % n t •» V # .. .■
(K i
■ 1 # uU
:
-t'*'
İ^U • 1ÎJ*
Çvtf ;...:
.« s "
- # ■
■' ^ Ü T ' '
^
:'
’ «k
. -;a »
'
#
’İ J J ’ &
’ "'ûeVi "n/.S
• ıtt w* •
-
_.;(VJJZ
4
rtt
'
İ ilı j J
- i* ■ JJ
.
Çvür
4 1
'c ' ^
.
■
:
r
'
iilr -d,
#
İ
&
Jİ
u /
ı V
- 4 ?
5 ®
i t
(<"*W **»-
,
â I
-^Aİ* ' , •ıln i W - : [J j C
p
J,/ ÜP
-
•T f
:if c üt»
-~^>U •'■
.J#
İro ^ r îrf'
^
's-
■
.
.
- ^rt'' ■•w j i
T Ö
M ij 'Jİ
;
f
.
^ /Ü J
Jİ »M
fe f
Jy
% ••' r i *
&'■ •& İ -**iİ
t-.M
.
A < ‘ Wfi '
Xy
/Jljj
^ p fi
j0>
'
ı ^ -1 ı<3# - u ^ ■w{
1 Û...AJŞ - yfc1 ~ı*pE«
^
M fcstf
■
w
_~ ~ H w
■
44U j>1 . «V
■
A Or±* ■ .4 5
‘k r ’1 jSu ’
' 4
'& > ‘ Tî?
T /::
..
' & ii
• ■ • o ^ _
•
HX&*>Sj*uL>ıâ*. ~-vfİJrfM) jU eliil;) ttty i* İ^-Jfir İibgjs) tiiUjj ■ — — ^ ra a rlŞ y J
f- .’■ • âl*w - -■ *'• . ■;â*v. •.--s* «S-:“ 4-l* <■-.. p.
,u
5S f
4 > ^
-4
M.
^ ' »V‘ ,
ji
'tJ , (J^V ^■t
rT
t X
-®
i f Q 4]
1 . *J\ T
••
h
M
s
V jtjt ;■-■.|< i'-cr
■
■
lA
kJJi ■.
'»v»y
• İv.Jf toi
« sM
•‘VÂv"*£
îfc T0
#
'
< # •*TJ$ ■
«w
,.
A#
* ..İ d * İOJ# •\
4>f
İ "
4
İ r ^c-
*w»'
-\!'J
J* -
t
•b. ~$âı
4 ’ ■— .0ıf »W*V
i
Xt - 'V
•t’İi
•^ i w JVJ^h
#
T***.
h
o |j
«tf
% -4
fe ı
• -w .ytfV
& V J*f ■ J4 f ' -îte
■ •
İ& 3 £* -ö
%
&
* A
■$&> >Tv>
# /
; f
A±
ş #
‘Zf% ifâ
•■- v 4 İ , 3 r
uVı 1
.
%}'
-Şİİ»' Ö&Jİ •
,e h
: 4» ujy.
r [ ~fd
\
•’u
r^6
i ; jj
A •ur’
'E ; • V1.1
_
.
eV j-{‘ İ'-j V
"i m'
•k '& l
A
•f'H
(•*J«. a :
t
■°zri
t e
!%
4i ı
rsr
•a1
t .
'X#
'
■s ■• .
İ
d il *{.
#
$flU -
-% c jr# V' ' *’Uxjl *J *; -
’^ a
.^ 1
•""vi b '
M
4*
.«-»*.
C S 1■ "T İ"' ^T C*
’-'Ztf
»ı-JM
laany
11, ' v»*-.— •u»î, t-.*- - u ^
-T C f «\fij>
i •İT'1
^ İj
j t j 3 ■ ■ tdfî!?
pâ
.{\W
1^,
4
'^ i tfM # | “ û-
*&
iiî^A #
.-•?> Tjfl
-ifî.
;Ş İ >Yİ-e>.
■X±
‘r î /
«■yv
fZrz&r* ■ •■**•» ut» •Jl
/ '“T* " *
» ^ -t-»
■
.
i& M
r-Q> . -ul;.
;
k »•(
îîf
k VII.
-ibı
t i
•
t
î3p>.
Kt
•S
• ’İ%P'
Asonıato (Akmtıburnu) köyüne âit kay dm devamı
§
\ \‘\r^;Uı' (904
tarihli
—v*R^
?*■$ .^U 5 İ: -l»EîjV T* V ^ •Ulr '
_ — uı
,JJ!-
._ ..
—
—-< t
< .: k / ^ - 4 ‘
r r r " n ! & M tâjfaZi ^ j I e.İ.|e . --u.î^Uo. lUJI i f ^
— ‘t p *
1
:
y
'^.v-^l Vj>i-—*,. .. ’^ g l U ^ N t
T f
J w *•C
.—K ^
-
.- îf e *
J L ^ _ İ }: _r—f-tt
iS>"b'JjHf öU»W.> ""'......'"' ‘" ,-"-vJ'-*
*u
«
*VU!> İ>-*!V
*= * C S f
• ujy^ •fa g c
> fr
' ^
#U»:'
••'■ <✓»*) . . ' ' W ^ . ' v
' u-UU- _*v*U
«vJ^j
T**
,-— ö?
.‘
•W -
/Lv şu WwiU’'
\.* i« “T*1 ,- f ,Jlyj
Tî'fc&fcj E.r'4* l£ ’'J"i
^
~'-£f
.
-U ' ’
' ' %
‘ ^ İB
,<3^ r^ j^ - (C7> *"3# ..»AâdjyJj : -*VJRw\* . - •
•Wl±* l^
' ‘"“l*'*- «vvEgUv f~~P 'UjiçLu r * * .\^£-IU
.
J , '& $ r
^5Ü 5İ
-y-*
C T tJ
•vJ^îy
« j ’a y .
İstanbul Haslarının senelik hesaplarının bilançosu f904 ta
^
^
* «
b ed d el olurm uş. V e b a ’zısı ‘avereti olm am akla hidm etinde kasır olub ol sebeble um uru hâssa ihtilâl m ütevveccıh olmuş. Şim di em rolundu ki miti b a ‘d hâssa k ullardan g ay rı hârice câriye verilm eye M eğer ki anlarun hacetinden faz la olub h aricd en y a ra r kefiller ile o rta k hizm etine iltizam teklif oluna. Ol vakit virilm ek caiz ola A m m a b u tak d ird e dahi ‘atebe-i ‘ulyâya ‘arz olunub emir olm ayınca verilmeye V e alm an ağırlık b e y l i ğ e zaptolunub ‘âmil kıstm dan ‘addolunm aya V e kullarla cevâri arasında min b a ‘d cebri şefl*‘î câri olup tezvîce kabil olan câriyeleri ki evlenm ek m ü him ini olan kullara ihtiyarları ile varm ay a veya fev t olan erinden baştınasına hizm et id er oğulları kalm aya veya ey tâm ı sig an olub ta v attu n itdüği yu rd u n d an gayri yere nakl itdirilm ekle eytâm v e kendüye zarar m üteveccih olm alu olm aya filcüm la bunların emsali bir ‘özrü kavı ile ki m a z u r olm aya cdbrile tâlib olan k u l a virile. E lbetde behe m ehal evlenm ek taleb iden kullara kendilerinin hallerine m ünasib d u ld an ve bâkired en câriye buluvirilüb virile ki ‘avreti olm am ak zaruretinden h u r r e tezevvücüne irtîkâb idüb evlâd ı a h râra m ü b ed d el olm ak zaran v e evli ol m am akla hidm etlerinde taksirleri görünm eye. 2 1 . V e k u II a rd an resm i ‘arûs bâkire içün otuz ak çe ve b îv e içün on b eşer akçe V e k u ldan g ay n d en b âkire içün altm ışar akçe bîve içün on beşer akçe alınm ak m a ‘m ûl kanunm uş. Girü ol m uceb üzere m ukarrer olub m ıkdân. m ezkûrdan ziyade nesne alınm aya. 2 2 . V e hilafı m em ur ağ n lık ta m a 'ı ile ortakçı hizm eti teklif olun m ad an harice hayli câriye virülüb ba*zına b e deli hizm eti câriye v az‘ olub b a b ın a olunm amış. E m r olun du ki v a z ‘ olm ayanlara dahi v a z ‘ olunub ortakcr k anunu m ucibince yirm işer akçeleri dahi alm urm uş b er kararı ev vel girü alına. O rtakçı kulların m uhallefatı meselesi: O rtakçı kulların k u l olm alarından m ütevellit hukulrî m aduniyetlerinden birisi de, onların m iraslarına b ir hür insan gibi sahip bulunm am alarıdır. Filhakika; kanunnâm enin aşağıya çıkarılan m addelerinin m ütaleasm dan anlaşılacağı veçhile, ortakçı kulların vefatiyle m uhallefâtınm yalnız hizm ete y arar oğullarına geçm esi hâdisesi, bir m irasın m irasçılara ve ak rab ay a intikali nevinden b ir hâdise olm ayıp, dah a ziyade ortakçı işletmeleri sermayesinin d a ğılıp bozulm am ası y ah u t geriye kalan evlâdın yetişebilm esi için ahnm ış idarî m ahiyette b ir tedbirdir. N etekim ; kadınlara ancak kü
çük çocukları olduğu tak d ird e kocasının em valinden istifade hakkı verilm iştir. A ksi tak d ird e , kendileri b ir kula verilip m üteveffanın m uhallefatı Beyliğe zaptolunur. A yni şekilde, babalarının ölüm ün den evvel o r t a k ç ı olm uş bulunan evlâtlar da b abalarının m uhalleffâtından istifade edem em ektedirler: 26. V e fevt olan kullarım muhallâfatı hususu kâ kanunâmede bulunmadı ve m u t a s a r r ı f l a r dahi mu kannen ‘amelleri olmayub ‘illeti ta m a ‘la m ev ad d ı miitenâsibede a m a li m ütezaddeleri zahir olduğu ecilden şimdiyeden vâki* olan a ‘m âlin ahsen ve anlara m üterettib a*mâlden m âyenbagı ki sâyir haslarda m a‘mûl kanundur ‘atebe-i ulyâya ‘arz olunub m ukarrer buyurulduğu m ucebince kanuna sebt o lundu : a) Bu vecih üzere ki m üteveffa olan ortakçı kullanın ki evlâdı v e 'avreti kalmaya cemi* muhallefatı beylik açün zabt olunııb h â s l a r kdısı dahi ayru ve e m î n olan dahi ayru d efter idüb resim deyü veya hakkı ke tebe deyü nesne alm ayalar. b) A m m a hizmete yarar oğlu kalsa hizmeti ana virilüb esbabına mutasarrıf ola. Evlâdı sığan dahi kalsa ata lan zesnanı gibi hizmetde olan karındaşlarile zindegâni ideler. V e analarına ere varmak teklif olunmayub sigannm terfoiyetinde v e hizmetinde olan oğlunun müzaheretinde ola. c) V e mezkûr müteveffanın evlâdı sigarı dahi olsa esbabına dahi idilmeyüb anlarmçün dahi 4alâ mâkân ip * ka oluna Am m a ataları intikal itdükde cemi* esbabı miiîredatile defter olub köyün yarar mu‘temedlerine ısmarlana ki dâim nazır olub zabtı b ab ın d a zahîr olalar ki nesneleri telef olm aya K adri hâcetce m esâriflerine sarf olunub sonra er keği hizm ete y arad ık d a baki kalan esbâb hizm etinin meûnetine ve dişisi tezvîce kabil oldukcla m ühim m atına sarf oluna ve evlâd d an hem en bir kakırsa dahi bu kanun m er’i ola A m m a ittifak düşüp ce m î‘isi intikal itseler esbâbları def terle yoklanub esbabı kad îm ed en ve hâdiseden her ne zâhir olursa b e y l i k içün zabt oluna. d) V e intikal iden kullanın evlâdı kalmayup heman ‘avreti kalsa ere varmağa kabil is& ere virilüb müteveffa nın muhallefâtı beyliğe zabtoluna. V e Ula kadri hâcetce süknâdan ve gayrıdan bir mıkdar nesne ta‘yin olunup ba kisi alına. A m m â her ne virilürse d eftere sebt idile ki son ra beyliğe m üteveccih olmalu olursa yoklanm ak m üyesser
e) V e b a zı fev t olan kullanın evlâdı sigarı kalub ‘av reti ■bîr k ula d ah i varsa veya varacak kul bulun (m a ) mağlav -ortak hizm etin ih tiy ar ider h â r i c e em irle virilüı4 olsa b e r kararı sabık es,bâlj|ı m ezkûre m u k arrer ellerinde ola. A m m a d efter olm akda ve zab ıtd a taksîr olunm aya ki sonnından tefoyie idüb orla.kcı olurmuş. S onra subaşı olan ol defterle esbâbdan ne kaldı ne gitdi m alûm olub m uceb ile amel oluna. f) V e b a ’zı m üteveffanın ki hem en ‘av reti kalub ol dahi kullardan bir m ücerrede veya b ir müflise varır olsa lci o rta k hizm et m eûnetlerine iktidarları o lm ay a anlarun gibilerden d ah i m üteveffanın m uhallefatı alınm aya M eğer ki m eûnetlerine v efa ıdecek m ıkdardan ziyâde esbâb ola Ol v ak itd e b e y l i k içün zabt oluna A m m a esbabı müretteb oiub hizm et m eûnetine ihtiyacı olm ayan kula varsa m uhallefâtı m ezkûre bitem âm ihâ alına. 2 7 . V e h a r i ce câriye virildükde kanunu k ad îm buym uş ki ortakçılık esbabın m ezkur h âr i c k endü y a rım dan tehyie idüb 'o rtak çı olurmuş. Sonra subaşı o lan ol hususu ağıaİR-k alm ağa teb d il idüb çiftle tohum fceylîkden virüür olub ağrılık d ah i beyliğe zab t olunm azmış. Şimdi em r olundu ki ya kanunu kadîm m er î ola veya beylik için ağır lık alınıb m ahlûl çift ve tohum bulunursa virilüb bulunm az sa ol almam ağrılık ile tehyie-i esbâb idilüb tezevvüç itdügi cârîyenin fev t olan zevci m u halefatından süknâsm dan g a y n nesnesine m utasarrıf olm aya. M eğer ki evlâdı sigarı ile cem* ola ki anlarun infâkı içün m utasarrıf ola. 28. V e hususiyâtı m ezkûrden gayrı m üteveffa ku lun evlâ oğlu ki o rtakçı olub ve m uhallefâta evvel m u tasar rıf ola ay n lu b esbabı ve m euneti m üretîeb v e m üstakil o l m uş ol% anun gibiler atalarının m uhallefâtına b e r m ucebi m a ‘m ûl dahletm eye A m m a atasile olub henüz esbabı ol mayana. b:?r k a ra n sabık te ‘am ız idiim eyüb v e m eûnetind e d e kusuru olanın d ahi m uhallefâtı m ezkûreden erb ab ı tekm il idilüb m a ‘dâsı beyliğe an d an zabtoluna. V e evli kızm a ve sâyir akrabasına sim diyedek m a ’mûl olduğu m ucebce nesne verilm eye. A m m a ce m î‘isinde muhallefâtın d e fte r olm ası lâbüd-dir. Ol b â b d a ihtim am üze re olub b e r mucebi me m û r dakika fevt olm aya. Diğer m ükellefiyetler: K anunnâm ede ortakçı kulların diğer re'ay ad an farkli bir şekiltabi tutuldukları m uam eleler hakkında d a şu m a d d e ler m ev-
-
52 -
12» V e beylik otluk biçini âvânında kullanın ba‘zından ağırlık alınmağla hizemete götürülmeyüb ba'zına. biçdirilmekle az m üddetle tem am olacak hizm et hayli m ü d d e t tam am olm ayub ol sebeble ekinlerinin biçilmesi tehir olunub zararı ‘azîm olurm uş Min b a 'd k a t‘â kim esneden bir habbe alm m ayub ve cem î‘isi hizm etlerinde m üsteviye-tül-akdam olalar. V e hizmetleri ta^ybı olundu* ğu vakit d e hazır olmayanın ki özrü kavisi zahir olm aya ge reği gibi te’dib olunub hizm etlerin itm am itdürm ede ihti m am gösterile ki gailelerinin biçinlerine hizm etleri m ân i' olub hassa mala zarar olm aya. B urada o r t a k ç ı k u l ların senenin m uayyen zam anların d an b e y l i k ç a y ı r Iarı biçm ek için angarya suretile ve bir ara d a çalıştırıldığı anlaşılm aktadır. H albuki ; kanunnâm elerde diğer reaya sınıfları için bu neviden m ükellefiyetler m evzuu bahis değildir. 47. V e iki Ç ekm ecelerde olan balıkçılar k u l l a r dan olmayub a z a d e l e r den v e e k I i z i m m e‘ t den olmak kanunken ri'âyet idlimeyiib balıkçılardan ba'zısı h â s s a c « riye tezevvüç itmekle mütevellid olan evladından ve ba‘zı h â s s a k u l d a n bilfi'il on birnefer k u l balıkçı bulunub der-i devlete 'arz olündukd a bilfi'il balık hizmetinde olan k u l l a r b alık em rine zarar olm am ağçün hizm etlerinde m u k arrer olalar Ammâ; m in b a 'd kanun mucibince kuldan balıkçı vaz‘ olunmaya deyü em r olundu. O r t a k ç ı k u l l a r m bilhassa toprak işlerine tahsis edile rek diğer m eslekleri icradan m en edilm elerine dair olan m ülâhaza ve hüküm leri yukarıda görm üştük. (K an u n n âm ed en naklettiğim iz 9' v e 25 inci m addelere bakınız). B urada serbest insanlara tahsis edil m iş olduğu anlaşılan balıkçılık işinde de, câriye ile evlenen h ü r balıkçıların k u I doğacak olan çocuklannın b abalarının m eslek.m takip yolunda his edecekleri tem ayül dolayısile, zam anla k u l ların iş başına geçtiği görülm ekte olduğu için vaziyeti tashih edici em irler verilm ektedir. (B u hususa ait tafsilât III num aralı fotoğrafta, m evcuttur.) 2 4. Cinayeti zâhir olan kulların ve câriyelerin keyfi yeti ahvâli dergâhı m u a llâ y a ‘arz olunub em r olunduğu m ucebince siyâset idile. A m m â kullardan gaynnuı kanunuı kadîm m ucibince kadı m a ’rifetile siyâsete m üstahak o lant siyâset idilüb cürm ü alınacakdan cürüm alınub b e y 1 ik içün zab t oluna.
M ezkûr H aslardaki o r t a k ç ı k u l larm cezalandırılacakla r ı zam an, diğer reaya d an farklı olarak, cezanın K adı m arifeti ile ta yin edilm eyip bu k u l larm sahibi olan padişahın reyine m ü racaat edilm esi keyfiyeti dikkate şayandır. K anunnâm enin bu m addesi bu hususta pek sarih hüküm leri ihtiva etm em ekle beraber, cinayet zâhir olan k u lla rın tâbi tutulacağı m uam elenin hususiyeti üzerinde m ü him bir kayıt ve işaret gibi telâkki edilebilir. Biz, diğer m ıntakalardaki k u 1 lara ait olm ak üzere tesadüf ettiğim iz bazı kayıtlarla ileri de bu meseleyi tenvire çalışacağız.
5. — Kullukların Haslar kazasında dağılış tarzı ve bünyeleri T etkik ettiğimiz tarihlerde İstanbul H aslar kazasında m evcut bulunan (1 6 3 ) köyde yaşıyan ortakçı kullarla r e ’ay a ve sürgün va ziyetindeki köylülerin ve hariçten gelip ziraatle meşgul olan şehirlü, yeniçeri ve sipahi gibi m ah d u t eşhasın hakiki m iktarlarile bu köy lerde ne şekilde dağılm ış olduklarını gösterm ek üzere aşağıdaki cedvelleri tertip ettik. Bu cedveller; 1) y u k arıd a ismi geçen (^ 0 4 ) tarihli H aslar •kazası tahrir defterindeki sıra ile, b u k azad a m evcut (1 6 3 ) köyün isimlerini ve (904) tarihinde her birin d e ikam et eden ortakçı kul, re ’aya vesair çiftçilikle meşgul kim selerin adedini; 2) Sultan Sü leym an tahrirlerinin neticelerini hülâsa eden ve Istanbulda Başve kâlet arşivinde (7 3 2 ) num arad a kayıtlı bulunan bir istatistik d e f terine nazaran ; ayni köylerin nüfuslarında 30 - 40 sene fasıla ile husule gelen değişiklikleri ve müslüm an - hıristiyan hane adedi ola rak m evcut nisbetleri tesbit etm ektedir. Bu suretle; tanzim ettiğimiz •cedvellere m üracaat edildiği takdirde, bugün Beyoğlu, Sarıyer, Ba kırköy, Büyükçekm ece ve Ç atalca kazalarının bulunduğu yerlere d a ğılmış oaln ve kısmı azam i itibariyle bugün hâlâ eski isimleriyle m evcut bulunan eski H aslar kazası köylerinin, İstanbulun fethini m ü teakip ne şekilde tesis edildiklerine ve uzun m ü d d e t ne halde bulun duklarına ait im kân nisbetlerinde m alûm at elde etm ek m üm küün •olacaktır. Filhakika; bu cedvellerin tetkikinden anlaşılacaktır ki; b u ta rihlerde H aslar kazasına dahil bulunan bu (1 6 3 ) köyden hem en (1 1 0 ) kadarı, ekseriyetle o rtakçı kullar tarafın d an iskân edilmiş birer « kulluk » vaziyetinde bulunm aktadır. Yani, dâr-ül-harb’d en sürülüp getirilm iş esirlerle kurulm uş olan bu köylerin esas nüvele rini bu m akalede tetkik edilen o rtakçı ku llar teşkil etm ektedir. O r
takçı kullarla b erab er ayni köylerde oturan veyahut hariçten gelip* o köylerin m-?zre’alarm d a ziraatle meşgul bulunan diğer çiftçilere gelince; denilebilir ki, onların hem en ekserisi bahsettiğim iz kulluk lard a sonradan pey d a olmuş kim selerdir. Bu gibilerin çoğunun za m anla, hürriyetlerini satır» alm ak veya azad edilm ek suretiyle, or takçı kulların yanında ayrı bir hukuki kategori teşkil edecek şekilde toplanm ış eski kullar olduğu d a tahm in edilebilir. B urada m akalem izin ortaya atacağı mühim m eselelerden birisi ile karşılaşıyoruz ki; o da hiç şüphesiz, F atih Sultan M ehm et d e v rinde İstanbul civarında, bu cedvellerde görülen kulluklar halinde,, tesadüf ettiğim iz R um ve hıristiyan isimli köylerden hiç olmazsa bazılarının Bizans devrinde m evcut olup olm adıklarını ve m evcutt oldukları takdirde, ne şekilde iskân edilmiş bulunduklarını tayin et m ek meselesidir. Filhakika; bu köylerden bir çoklarının dalıa Bizansl'ılar zatm anınd a da aynen ve kul işletmeleri halinde m evcut olması ihtimali bile hatıra gelebilir. T ü rk istilâsından evvel, Bizansta ve B alkan larda hür olanlar gibi hür olm ayan köylü sınıflarının da m evcut bulunduğu m alûm dur. Bu vaziyette Türklerin* büyük şehirlerin civarın da Haha Bizans devrinde tesis edilmiş b ir halde buldukları bu kul işletm elerini, şehirlerin iaşesi için m uayyen nevilerden mühim m ik tard a hububat yetiştirdikleri veya sığır ve koyun tem in ettikleri için aynen m uhafaza etm iş olm aları m üm kündür. Bununla berab er: yu karıda zikrettiğim iz tarihî m em baların, T ürkler tarafından işgali sıralarında hâli ve >ssız b ir halde bulunan İstanbul civarının İskânı için Fatih Sulfar? Mc«hmedin harp esirleriyle köyler tesis etm iş öldü ğünü sarih bir şekilde kaydetmeleri, İstanbul civarındaki kullukla rın hiç olm azsa m ühim b ir kısmının ne zam an tesis edilmiş o ldukla rını gösterm ek itibariyle çok m ühim dir. Filhakika; bu köyler için d e bugün bile hâlâ Bosna, A rnavut, Lâzari, Sürgün gibi isimleri ta şıyanların m evcut bulunuşu, bize bu köylerin nerelerden getirilmiş halkla, nasıl t-ssis edilmiş olduklarını hatırlatm aktadır. C edvellerdeki köy isimlerinin bu b ak ım d an daha esaslı b ir şekilde tetkiki de bize daha fazla m alûm at verecek m ahiyettedir. Şu halde; tetkikatîmızın halihazır vaziyetinde bile m uhakkak telâkki edebileceğim iz b ir nokta varsa; o da, Istanbulun fethini m üteakip Türkl&rin es k iden m evcut olm ası m uhtem el bulunan köyleri de tekrar iskân e t m ek m ecburiyetinde kaldıkları ve bilhassa İstanbul civarında ve B oğazın Rumeli yakasında kulluklar ve yeni köyler tesis etmiş ol~
duklarıdır. Bizim tertip ettiğimiz cedvellerde (1 I Oı) num,aralı Inceğiz köyünden aşağıda bulunan (5 5 ) k ad ar köyün sürgünler ve göçebe cem aatlerle ne şekilde kurulm uş olduğunu görm ek te kulluklar h a ricinde yapılan iskânları anlam ak bakım ından faydalı olacaktır. H ele, (1 2 1 ) num aradaki Deli H acı köyünden aşağıdaki köylerin ekserisinin A k ç e K o y u n l u cem aati tarafın d an fskân edilmiş olm ası ve içlerinde bir hayli sürgün bulunm ası, İstanbul ci varının iskânı işinin, O sm anlı im paratorluğunda um um iyetle tat bik edilm iş bulunan iskân ve kolonizasyon m =to d larm a uygun olarak m eydana gelm iş olduğunu gösterm ektedir. Esasen; İstanbul civarında tesadüf ettiğimiz m evzuubahs iskân ve kolonizasyon ha reketlerini anlatabilm ek için, onları daha geniş kad ro lar içinde ve im paratorluğun kuruluşuna hâkim olan diğer iskân hareketlerile birlikte m ütalea etm eğe lüzum vardır. Bu bakım dan, İstanbul ve civarının İskânı meselesi m evzuubahs olduğu zam an H aslar kazası nın hudutları dışına çıkm ak ve meselâ, Boğazın A nad o lu sahilleri nin ve R um elide b u tarihlerde H aslar kazasını d a içine alaıı Vize sancağının m uhtelif tarihlerde ne şekilde ve kim ler tarafın d an iskân edilmiş olduğunu hatırlam ak lâzımdır. Biz bu m eseleleri «Osmanlı im paratorluğunda iskân ve kolonizasyon m etodları» adını taşıyacak olan kitabım ızda ayrıca tstk ik etm ek niyetindeyiz. B urada yalnız; bu tarihlerde H aslar kazasının dahil bulunduğu Vize sancağının hal kı arasında A n ad o lu d an geçirilmiş göçebe unsurların hâkim bir m evkide bulunduğunu ve H aslar kazasında kulluklar haricinde k a lan köylerin, K ırklareli ve T ekirdağı havalisindeki köyler gibi, Anadolunun ayni insan hâzinelerinden istifade edilerek göçebe un surlarla kurulduğunu söyleyebiliriz. C edvellerrn n e şekilde tertip edildiği: Bu cedvellerde zikrettiğim iz rakam ların İstanbul civarındaki kullukların hakikî terekküp tarzları hakkında bir fikir verebilm e leri için, bu rakam ların ne şekilde toplanm ış olduklarına dair de bir kaç söz söylem ek lâzım gelir. H er şeyden evvel h atırda tutulacak nokta, bu cedvellenn m uhtelif sütunlarındaki adetlerin ayni cinsten kıym etleri ihtiva etm e mesidir. F ilhakika; «ortakçı kul işletmeleri» sütunundaki rakam lar, d oğ ru d an doğruya elinde çift ve tohum bulunan ortakçı kulların yâni kul işletm eleri reislerinin sayısını gösterdiği h ald e; ikinci sü
tundaki «re aya ve diğer» züm reler adedini ifade eden rakam lar içinde, o köylerde oturan ve B e y l i ğ e cizye veya sair b ir Fes&n verebilecek bir olgunluk çağına gelmiş bulunan bütün erkek nüfus ile, hariçten gelip o köyün m ezrealarini işliyen kim seler m ev cuttur. Bu vaziyette; m üstakil kul işletmeleri reislerini ifade eden birinci sütunun rakamlariyle» böyle karışık bir halde o köyle her hangi bir alâkası olan asker, şehirli ve cizye verir genç ad am nü fusunu ifade eden ikinci sütunun rakam larını birbirile karşılaştır m ak m üm kün değildir. Bu suretle biz; defterde ortakçı kullann, sür günlerin, re ayanın ve hariçten gelenlerin ayni usullerle tesbit edil m em iş olması dolayisiyle, m uktelif züm relerin hakikî m iktarları ye rine, ancak bu m iktarları tahm ine esas olabilecek olan bazı rak am lar kaydetm ekle iktifa etm eğe m ecbur kalm ış bulunuyoruz. F ilhakika; arzettiğim iz zaruretler dolayisiyle, b u rakam lar m a alesef her züm re için ayni şekilde hesap edilm em işlerdir. V e çok d efa, b u rakam ların ifade ettiği b ütünler diğer b ir çok kayıtlar için d en b irer b irer ayrılıp sayılırken veya siyakat rakam ların d an çev rilirken ufak tefek bazı yanlışlıklar d a yapılmıştır. B ununla b erab er; aşağıda vereceğim iz izahat onların m ânalandırılm sı için kâfj gele cektir : ( 9 0 4 ) tarihli H aslar defterinde gerek kullar v e gerek bu ne vi re'ay a ve diğer züm reler isim lerile ve ayrı a y n kaydedilm iş o l d ukları için, onları sayarak ilk iki sütunun rakam larını kul - re*aya tasnifi üzerine tesbit etm ek bizim için m üm kün oldu. H albuki; yu k arıda zikri geçen (7 3 2 ) num aralı istatistik defterinde b u köylerih nüfusu yalnız hane ad ed iy le ve ancak hıristiyan - İslâm şeklinde tef rik edilm ek suretiyle, yekûn halinde kayıtlı bulunduğundan ve kul re aya tasnifi m evcut olm adığından; cedvellerde bu d e fte r esas tu tularak tanzim edilen diğer iki sütunu, evvelki iki sütün gibi, b u köy le rd e o tarihlerde m evcut olm akta devam etm esi lâzım gelen kulre ’ay a tasnifi esası üzerine tertip edem edik. Bununla b erab er; bu köylerdeki İslâm hane adedinin um um iyetle hür köylü adediyle uzaktan b ir m ünasebeti olduğu tahm in edilebilir. Ç ünkü; ancak n ad i ren b ir kaçı m üslüm an olan ortakçı kullar, İslâm o lduktan sonra d a k u l k alm ak ta devam ettikleri ve hıristiyan re ’ayanın ad e d i süratle artm adığı h ald e; hariçten gelip re’aya yekûnunu k ab artan lar ekseri ya m üslüm an m uhacirler ile İslâmlaşmış veya azâd edilmiş as ker ve kullar olduğundan, serbest insanların sayısı islâm larm sayısiyle m ütenasip olarak artm ıştır, denilebilir. Bununla b e ra b er; b u
m uahhar tarihli istatistik defterinin; (9 0 4 ) tarihli H aslar defteri gibi, kul - re aya tasnifine riayet etm em iş bulunm ası nazarı dikkati celbedecek bir haldir [1 0 ]. B ununla b era b e r; geçen 30 - 40 sene zarfında, Is tanbul H aslar kazasındaki ortakçı kulların diğer re ayaya benzetile rek aradaki farkın zam anla o rtadan kaldırılm ış olduğunu tahm in et m em iz için o rtad a hiç b ir sebebp yoktur. N etekim ; re ’ayayı tesbit ve tahrir tekniği itibariyle kul - re’aya tasnifi kabul etm iyen bu m uah har tarihli defterlerin yanın d a; (9 0 4 ) tarihli H aslar defterinin baş tarafındaki kanunnam e ile birlikte (1 Î2 2 ) de çıkarılmış bir suretinin Istanbulda B aşvekâlet arşivinde (5 3 3 ) num aralı b ir defter halinde m evcut bulunm ası v e T o p k ap ı sarayı kütüphanesinde, R evan köş kü kitapları arasında, (1 9 3 5 ) num arad a kayıtlı bulunan ve Sultan Süleym an devrine ait olm ası lâzım gelen b ir kanun kitabında, İs tanbul H aslarını iltizam la alacak âm illere verilecek talim atın su retlerini ihtiva eden m ünşeat nüm unelerinde H aslar halkının kul ol m aların d an değil ise de, ortakçılıklarından bahsedilm ekte olm ası; ortakçı kullara ait örf ve nizam ların uzun m ü d d e t m uhafaza edil miş bulunduğunu tahm in ettirm ektedir. Esasen; daha aşağıda diğer sahalara ait kullukları tetkik ederken göreceğimiz veçhile; bu kul luklardaki halk; Sultan Süleym an devrinde ve h a ttâ daha m uahhar zam anlarda hem kul ve hem d e ortakçı vaziyetinde kalm ışlardır. B ununla b e ra b e r; İstanbul H aslarındaki ortakçı kulların, kul olm alarından doğan hususî nizam lara n s zam ana k a d ar tâbi tutul duklarının tayini meselesi, m evzuum uzun d ah a fazla tetkike muhtç noktalarından birini teşkil ettiği m uhakkaktır. B undan başka; İstanbul H aslarında olduğu gibi, b ir çok defterlerin kul - re’aya tas nifine riayet etm iyerek aslında kul ve ortakçı vaziyetinde olan halkı
[10]
Maamafih; bu defterin ihsâî bir mahiyette bulunduğunu ve bu ista
tistik defterine esas teşkil etmiş bulunan mu/assal tahrir defterini bulmanın, bütün taharriyatımıza rağmen, bizim için mümkün olmadığını unutmamak lâ zım gelir. Filhakika; (946) tarihli Vize defteri (10) yapraklık bir parça halinde dir ve bu defterin Haslar kazasını ihtiva eden parçası, henüz bulunamamış tır. (69) numaralı defter de aslı ne zaman yazılmış olduğu malûm olmıyan bir defterin (1022) tarihinde çıkarılmış bir suretidir ve rütubetten yazılar ta mamen silinmiştir. Yalnız, bu silik yazılardan bizim anlıyabildiğimize göre; bu defterde de kul - re’aya tasnifi esas tutulmamıştır.
ancak Hıristiyan - m üslüm an hane adedi esasına göre kayıt ve tesbit etm iş olması, kulların tetkik ettiğimiz devirlerde izlerini bulabildik lerim izden çok d afa fazla m ik tarlard a m evcut bulunm ası ihtimalini de kuvvetlendirm ektedir, [1 1 ]. M em balarım ızın m ahiyetine ait verdiğim iz b u izahattan son ra, bu m em balara istinaden tanzim ettiğimiz cedvellerdeki rakam ların ne şekilde m utalea edilmesi lâzım geleceğine ait şu fikirleri or taya atabiliriz: Y ukarıda « ortakçı kul işletmeleri » sütunundaki rakam ların doğrudan doğruya elinde çift ve tohum buulnan o r t a k ç ı k u l l a r a yâni kul işletm eleri reislerine ait olduğunu söylemiştik. Fil hakika; bu rakam lar içinde., kul olduğu halde henüz kendilerine çift ve tohum verilip o r t a k ç ı haline sokulm am ış ve bu suretle yalnız bir m ukataa (kesim ) ye bağlanabilm iş evli kullar ile henüz ev lenm em iş m ücqrred kullar dahil değildir. N etekim ; hariçten ge lip hassa oariyelerden biriyle evlenerek ortakçı kullar arasına karış mış ve onlarla ayni şartlar altında ortakçılık y apm akta bulunm uş [11]
Böyle bir ihtimal, hiç şüphe yok, bizim bu yazımızın sonunda çıka
racağımız mühim neticeleri şüpheye düşürecek mahiyettedir. Filhakika; eli mizde her zaman (904) tarihli Haslar defteri şeklinde yazılmıç rtvufassal def terlerin ve bu defterin baş tarafındaki kanunnâme gibi tafsilâtlı hükümlerin mevcut bulunmayışı, yalnız Sultan Süleyman veya İkinci Selim tahrirlerini esas tutan ve bu defterlerdeki en ufak kayıtları bile, ortakçı kulların izlerini arayan böyle İlmî bir şüphe ile isticvap etmiyen bir müdekkiki her zaman ya nıltabilir. Diğer taraftan; tipik Osmanlı kanunnâmelerinde ortakçı kullardan bahsedHmeyişi de manalıdır. Meselâ; elimizde mevcut, Haslar kazası
Vize
sancağına dahil olduğu halde (946) tarihli bir Vize kanunnâmesinde, ortakçı kullardan bahis yoktur. Ayni şekilde; Hüdavendigâr livası içinde de bir çok kulluklar mevcut olduğu halde; elimizde mevcut muhtelif tarihli Hiid^vendigâr livası kanunnâmelernide bu liva dahilindeki ortakçı kullardan bahis yok tur. Şu halde; bu mıntakalardan her biri için hususî ve mufassal defterlerin ve bu defterlere ilişik mufassal hükümlerin (904) tarihli Haslar defterinde olduğu, gibi, ayrıca mevcut bulunması lazım gelir. Bu defterlerden bazılannın bulunması, hiç şüphe yoktur ki,
tetkik ettiğimiz mevzuun daha büyük bir
kuvvetle tenvir edilmesini mucip olacaktır.
Bununla beraber; ileride görü
leceği üzere, tetkikimizde bu şüpheler daima zihinde hazır tutulmuş ve verece ğimiz hükümlerin kıymetini azaltacak olan mevzuubahs ihtimaller, mühim bir kısım itibariyle, bertaraf edilebilmiştir.
kimselerle, bu gibilerin karıları ve çocuklariyle temsil ettikleri k ala balık ta bu rak am lard a dahil değildir. H attâ ; bazı köyler sırf bu gibi cariye ile evlenm ek suretiyle ortakçılık hizmetine dahil olan ve Beyliğe b ir bedeli hizmeti cariye veren ortakçılarla henüz çift sahibi olm am ış kullar, kul oğulları ve cariyelerle teşkil edilmiş olduğu hal de; o ralard a m üstakil bir kul işletmesi m evcut bulunm adığı için, bu köyler arasında birinci sütunda rakam zikredilmemiştir. Bu vazi y ette; bizim yaptığım ız bazı hesaplara göre, «ortakçı kul işlet mesi» başlığını taşıyan birinci sütundaki rakam lardan her biri, kadın, çocuk ve saire olm ak üzere, hür olm ıyan nüfustan lâakal 5 - 6 adedi ni temsil etm ektedir. H albuki; «re’aya ve diğer» başlığını taşıyan ikinci sütundaki rakam lar; yukarıda söylediğimiz gibi, o köyde otur ması bile şart olm aksızın az veya çok bir vergi verm ek üzere m u kayyet her türlü vergi mükellefi yetişkin erkek nüfusunu ihtiva et inektedir. Bu vaziyette, bu rak am lard an her biri re’aya nüfusundan vasatı olarak ancak (3 ) kişiye tekabül etm ektedir, diyebiliriz. C edvelin sonlarına doğru (1 1 0 ) num aralı köy k aydından iti baren, kul işletmelerini ihtiva etm ıyen köyler halkı ise; «sürgün» lerden ve «cem aat» lardan m üteşekkil oldukları için, kulluklardaki re a y a d a n büsbütün farklı olarak d eftere bütün nüfuslariyle kay dedilm iş bulunm aktadırlar. Bu vaziyette, bu köylere ait rakam lar o köylerin hakikî nüfusunu gösterm ektedir. Biz de bu rakam ları, her köyde kayıtlı bulunan kadın erkek ve çocuk adedini b irer birer saym ak sureliyle tesbit edebildik. D iğer iki sütunda Sultan Süleym an tahrirlerine göre zikredilen rakam lara gelince; bu rakam ları aldığım ız defterler büsbütün ayrı bir esasa, yani kul - re’aya tasnifi yerine m üslüm an - hıristlyan hane adedi tefriki esasına göre tutulm uş olduğu için, her biri karısı ve çocuklariyle birh’kte evli b ir adam ı gösteren bu rak am lard an ço cuklar, kadınlar, dul ve b ekârlarla birlikte, o köylerde oturan bütün nüfus adedini bulm ak için, onları en aşağı (4 ) rakam iyle zarbetm ek lâzım gelir. A şağıdaki cedvellerdeki köylerin sırası, (9 0 4 ) tarihli H aslar defterindeki sıraya göre tertip edilmiştir. Bu sıranın defteri yazan lan n tahrir işinde takip ettikleri yolların icap ettirdiği sıra olup ol m adığı meselesi tahkike m uhtaçtır. M aam afih; Sultan Süleym an tah rirlerinin neticelerini tesbit eden (7 3 2 ) num aralı defterdeki sıraya nazaran; m uahhar tahrirlerde ayni köylerin bam başka yollardan ay rı bir tertip ile ziyaret edilmiş olm ası lâzımgelir. Bu itib arla; her
iki tahrire ait neticeleri m ukayese edebilm ek için her iki tertipte ay ni köylerin yerini tayin etm ek lâzım gelmiştir. Z am anla isimlerin, im lânın ve yazının değişmiş olması, bizim için bu karşılaşm ada b a zı köylerin ayni köyler olup olm adığını tayin işini müşkülleştirmştir. Bu sebeple, 20 k a d ar köyün Sultan Süleym an tahrirlerin deki yerini ve nüfus vaziyetini cedvelde gösterm ek m üm kün olm a m ıştır (n o k ta ile boş bırakılan yerler). (9 0 4 ) tarihine ait tahrirde m evcut köylerin isimleriyle b u gün Sarıyer, Beyoğlu, Bakırköy, Ç atalca ve Büyükçekm ece ka zalarm da m evcut köylerin isimleri d e karşılaştırılmış ve bugün ta nıdıkları isim lerden tanınm ası m üm kün olan köy isimleri, hirear yıl dız işaretiyle diğerlerinden tefrik edilmiştir. Bu suretle bugün y erle rinin tesbiti m üm kün olan bu köylerin bilhassa kulluklar m m takasında 120 üzerine 35 k a d ar az olm asının sebebi, şüphesiz zam anla isimlerin değişmiş ve bir çoklarının bugün İstanbul ve civarının bi rer m ahallesi haline girmiş bulunm asıdır. Bununla b era b er; k u l luk şeklindeki eski köylerden b ir kısmının bugün, hâlâ bir «çift lik» halinde yahut «Beylik», «sığır veya kısrak alanı» şeklindeki b ir yer ismi halinde izlerinin m uhafaza edilm ekte olduğu da m u hakkaktır. Bu m ıntakad a yapılacak esaslı b ir toponym ie tetkikatı bu bakım dan faydalı olabilecektir. İlk iskânda tesis ed.len köylerin hepsi ayni şekilde tutunup büyüyememiş» zam anla «çiftlik» veya «ekinlik» haline girmiş olm ası da m elhuzdur. Esasen; (9 0 4 ) tarihine göre; bu civarda vüzeraya ait b ir takım çiftlikler ve m andıralar d a ayrıca tesis edilmiştir. Bu tarihlerde İstanbul H aslar K azasında m evcut (1 6 3 ) k a d ar köyün terekküp ta£rz?a,fıyle bu kaza dahilinde k u l l u k laıın dağı lış şekillerini gösterm ek üzere tarafım ızdan tanzim edilen m evzuu b ah s cedveller aşağıya dercedilm iştir :
Sır.
904 tahririne Sultan Süleym an göre tahririne göreortacı r e a ya ve
Köylerin adı
No . 1. — M akrıhorya * (B akırköy) — M ercanağa 2. ■ 3. — Iskepasto 4. --- P la t’ce-i Rum 5. ■— A yatodore 6. — Serefağa 7. — ( ? ) 8. — Nifos * 9. — ( ? ) 10. —- C uhud (Ç ıfıt) burgazı * 11. — M ustafapaşa 12. — L itroz * 13. — A vaso (A v az) * 14. — H alkab ınar 15. --- Kjarfa v 16. ■ — H acı (M aşlı) 17. — K apuçu 18. — Pendatoşe 19. — A y pa * ’ 20. — Mihal burgazı 21. — Sunkur burgazı 22. — Ç ekm ece-i Kûçek*
k ul J ş l e t -
tT j - vjC
>y\Â t
•
i 1*-?* jjU
. «Âi. tîrU. < -/ Uı
I.S _r_ jyî:-
4'
.
dl £ er
14
7
2 10 f2 8 17 24 16 15 23
10 1 5 3 2 15 7 1 14
9 20 18 21 19 4 5 10 17 26 15 23
_ _
İsl âm han e
8 5 7
30
_
24 17 10 25 31 3a
—
36.
3
10 34 43 25 29
—
23 50
_ __ 1 3
__ _ __ _
__ _ 1 1 6 5 17
H ri s i iy a n
. 3 46 35
— 60 [ l2
•.[12] Küçükçekmece köyünde oturanlar, fotoğraflarında görüleceği üzere, birbirinden ayrı (6) zümre halinde kaydedilmişlerdir: (1) yirmi üç ortakçı kul (2) üç balıkçı (3) altı meremmetci (4) yalnız birisi ziraatle meşgul olmak üze re on bir cizye veren yetişkin re’aya (5) yüz yirmi beş nüfuslu müslüman sürgünler ki onlar hakkında defterde şöyle bir kayıt mevcuttur: . Sürgünân Müslümanân-ı Çekmece-i Küçek. Mezkûr karyenin ehline padişahımız hullidet hılâfetühu hazreti cemi’ avarız ve tekâlifi divâniyeden mu’âf-ı tâm virüb hattâ esir ve akçe ve gaynsm a beklemek teklif ve tahmil olunmaya deyü bi le kayd olunmuş ve bu mucebce Sultan Mehmet merhum dahi nişanı şerîf
904 tahririne Sultan Süleyman g ö re tahririne göre
2 3 .— 24. — 25. ■ — 26. — 2 7. — 2 8 .—
ortakçı reaya ve kul işlat- diğer meısı adet adet
Köylerin adı
^ ’0ra
Ç ekm ece Büzürk* Y alos K um burgaz (? ) Sarandapiho (?)
11j y **=»£>■
4.t,VL.
29. — (? ) 3 0 . — Pulaye *
■O.V;
3 1. — K alikıratya * 3 2 . — A narşo * 3 3 . — (?) ' 34. — Serf G ard an * 35. — T ırakatye *
36. — ( ? ) 3 7 . ---- ‘A m endos 36. — ( ? ) 39. — ( ? ) 40. — ( ? ) 41. — Filori * 42. — G alatarıya * 43. — ( ? ) 44. — A yastafanos * 45. — A yom am a * 46. — ( ? ) 47. — A rn av u t D espine
S 3 '-* ■yj jî,l
ıSj ıS j/’ tjll V î r l -. y 1 y'jj.jl)
40 26 24 19 36 13 15 17 25 17 8
17 10 13 2 5 4
Islâm
—
2
8 5 18 6
8
9
1
15 14 15 16 9 10 23 21 12 12 13 19 3
4 3 2
ristiyan
hâne hdr.e 34 90 [13] _ 48 _ 62 _ 51 3 54
2 —
29 21 55 50 16 24 13 26
8
_
5 1 3
_
5
4 —
1 —
2 1 —
3 29 1
— —
—
—
9
viı'düğüne hükmü hümâyunı mezkûrda işaret edilmiş ellerindedir
1
33 36 25 55 14 24 12
görüldü.
(Fot. VI.) [13] Ayni şekilde Büyükçekmece köyünde de (1) kırk ortakçı kul (2) altı meremmetci (3) on yedi cizye verecek çağda re’aya (4) otuz beş nefer müslüman sürgün (5) on iki nefer kendi ihtiyavlariyle gelen re’aya mevcut tur. Bundan başka; Sultan Süleyman tahrirlerine göre, Küçükçekmece köyün de beş kârbansaray ile iki hamam; Büyükçekmece köyünde ise, bir imaret ile iki kârbansaray ve bir de hamam mevcuttur.
904 tahririne Sultan Süleym an göre tahririne göre S ı ra No ;
ortakçı reaya ve kui işlet- diğer mesı adet adet
Köylerin adı
48. — C e b e c i ¥ 4 9 ,— M ü s e l l e m â n 50 — ( ? ) 51. — Z e k e r i y y a
3
2
o »R—»
?
>
jj.
? 7
5
52. — P e t n e h o r *
1
11
53. — K em eri A rn av u t 54. — V i d o ( s ) *
2 4 8
—
55. 56. 5 7. 58. 59.
burgaz
U"' A
— Fenar * — Y oros
M Ü'İS.
— Saruyar v
16 1
— Y uvan — (?)
17
8
islim hane 1
14 •[“ J
10
1 — 9 2 1
Hristiyan hane
. R“ I
—
22
—
10
2 '
— 4
25 26 1 ı p»!
[14] Kırk Çeşme su yoluna hizmet ettikleri için bu köyde oturan (12) k u 1 ortakçılık hizmetinden ve her türiü rüsumdan muaftırlar, bu hususta mevcut kayıt
aşağıya çıkarılmıştır:
K arye-i müsellemân der âb-ı Kırk çeşme deı* mukabele-i karye-i Hacı Divâne. Mezkûr karyenin ehli hassa kullarıdır. Ellerinde olan mezâri'a mu tasarrıf olub a’şârdan ve rüsûmdan ve harâcdan mu’âflar imiş. Mezkûr su yo luna itdikleri bidmet mukabelesinde ellerinde hükümleri varmış yandı
deyü
göstermediler. Ve (köhne defter) de mukayyed olan esâmiden ba’zı fevt olub yerine şimdi bedel konmuş. Ve mezkûrun müsellemler karyemi âtiye-tüz-ıikr ile
iki
köydür smurları birbirine muttasıl imiş. Şimdi on iki hane kalub ber
kararı evvel smurlarma kimesne dahi itdirmezlermiş. Amma şimdi müsellem, ■az kalmak üe bazı mezârilerin muttasıl yatur imiş. Her müsellemin elinde bilfiil mutasarrıf olduğu
mezâri’in mahsulü
müfrez kayd olundu. Ve mezkûr
m alûm
olsun için esâmileri yerinde
köylerim resmi ‘arûsi ve cürüm ve cinayeti
S u yolu m i’marzna virilüb hâssa-i şâhîye cüz'î ve külü mezkûrlardan nes r.o ‘âyid olmaz imiş. (yp. 70). [15] Proliçe köyü halkı yukarıda aynen zikrettiğimiz (sahıfe, 43) kendilerinin
k u l
kayıt
mucibince
olmadıklarını iddia etmektedir. Bu sebeple
haklarında tahkikat yapılmış bulunmaktadır. [16] Saruyar köyünde kadın ve çocuk (22) k u l kayıtlı bulunduğu halde yalnız bir ortakçının mevcudiyeti bu cetvelde ortakçı adedini bildiren rakam ların bazan ne kadar büvük bir kul kalabalığı temsil etti&înî aös+pvmpTr+prRîr
.
Snra
904 tahririne Sultan Süleyman: göre tahririne göre ortakçı reaya ve İslâm Hristiyan< km ısiet- diğer mesi adet adet hane (iane ---6 ---20 -— ■ — 4 25 [ l î î --- 45 11 2 .— 8 3 İ — [18î — 3 — 47 [191 — 5 9 25 — 7 2 21 7 — 11 —
,
Koy erin adı
No .
.6 0 .— 6 1 .— 62. — 63. — 64. — 6 5 .— 66. — 67. —
K alonagros T erab y a * Ligorya Istanya 'Y' A som ato (?)
Beşiktaş * M açokat (M açk a?) *
68. — Y e n ic e h a s 69. — H as der K irem itIik 70. — M üderris 71. — Platice-i Ama vut * 72. — Boğaz köy 73. — Ç ınarbınarı 74. — Boklıca * 75. — E m iriahur * [17]
— 6 ■ — " 21
17
15 6
20 23
—
—
l£f"
LS-.^Sj ^moAİy^
.—
—
I
—
11
21 25
-—■ 12 — —
11 6
12 22 [20J • [2lI
Terabye köyünde de bedeli hizm eti câriye ile hariçten gelip ortakçı
hizmetine giren (6) kişi bulunduğu halde, bir tek ortakçı kulun bile mevcut olmayışı ayni suretle dikkate şaynadır. [18]
tstinyedeki re’ayanm tamamen azâd edilmiş (mu'tak) lardan ‘Ab
dullah oğullarından ibaret olması kulluklarda ortakçı kılların yanında hür köy lülerin ne şekilde teşekkül etmekte olduğu gösterilmektedir. [19]
Asomato köyünün Başvekâlet arşivinde bulunan (533) numaralı def
terdeki suretinde diğer isminin Akıntı burnu olduğu anlaşılmaktadır. Bu koy halkının kendilerinin ortakçı kul olmayıp re’aya olduklarını iddia etmelerinden mütevellit ihtilâf kaydı yukarıda aynen zikredilmişti. (Sayfa, 42). [20]
«Mezkûr kariyede mukaddema Akçe Koyunlu cemaati mütemekkin?
anlar fevt olup hemen ol taifeden bir kişi kalıp sonradan ihtiyarlarile bazı kim» seler gelip sipahiden ve gayriden temekkün etmişler». [21]
Bu köyde 6 kadar Ytmd oğlanı mevcuttur ki onların da k u l olmast
lâzım gelir.
904 tahririne gö re Sıra
o ra kç ı reaya ve kuJ İşRet- diğer mest adet adet
K öylerin adı
No .
76. - - A yazm a * 77. - - Bosna Filbos * 78. - - A rnavut Filbos * 79. - - İskerto bâlâ zîr 80. - - » 81. - - A yoyorgi * 82. - - İspartikon 83. - ( ? ) 8 4 .- - Yarıkburgaz 85. -- Inos 86 . - - ( ? )
87. - ( ? ) 88 . - ■A yatoçe 89. - - ( ? ) 9 0 .- ■K astalan 91. -- Bosna D espine 92. - ■K alyos * 93. - -M uha * 94. - ■A ğaç burgaz
Sultan Süleym an tahririne göre
*> >yji
20 17 16
VifjjZ-ıS
s.j *
7 11 15
8
(j)
u-j-J üs** >-45 <î.yu Ajj\s*y
7 13 17 7
6
26 23
6 o-jJlî lij*
8 1 7 7 2 13 1
16
2 2
19
36 3
Islâm hane
H rlstlyan
hane 17 20 37 •P I 33 14 19 13 13 17 12
11 36 43 30 50 8 [« ] 27
(A ğ açlı?) *
95. 96. 97. 98. 99. 100 .
- (? ) - ■K araağaç * Bahşayeş - Bosna - • G rosan - (Y e n i? ) Bosna * -
101. —
[22]
çi-'oj
Papasburgazı (?)
üst- i-u
36 15 6 18 1! 18 16
5 10 5 3 6
14 28
49 9 7 21 20 [“ 1 35 [* ] 56
Bu köyde çift sahibi bulunmadığı halde, kadın ve çocuk on beş nüfus
kul mevcuttur. [23]
«Kadîm re’aya imiş ihtiyarlariyle İstanbul fethinden sonra gelip te-
m ekkü n etm işler bazı sipahi ve bazı ellici imiş.» (On ellici ve yirmi altı muh
telif.) [24]
«Re’ayayı karye-i mezkûre Davut Paşa sürgünleri imiş».
[25]
«Re’ayayı karye-i mezkûre ....... sürgünleri imiş».
904 tahririne Sultan Süleym an göre tahririne göre i , . . . .
,
ortakçı reaya ve kuj İşlet- d iğe r m esi adet adet
K ö y le r in âdi
102. — A yoyani 103. — ( ? ) 104. --- Podim e ( ? ) * 105. --- M enekşe ( ? ) * 106. — ( ? ) ’ 107. — O klağluburgaz 108. — KestaneJi * 109. — H alkalı *
iilyl 4jjJj <£2>U
JİcMİj»
6 18 16 10 9 30 12 16
Islâm H ris liy a n hane hana
_ 1 6 —
. _ —
36 96 24
— —
43 21
— 7
— 2
9 0 4 T ahrirîne g ö r e n ü fu s a d e d i
1 10. — İncegiz * 111. — Subaşı * I 12. — Pasabeğli
v V f.'
15^
.
1 6 0 t38]
Lti
30
I 1 3. — K ö ste m erlü
30
1 1 4 . — Ü slküder *
115. — B osna ( ? 1 |6 . — N efsi Ü slcüder *
[26]
«u-y
[ (6) o rta k ç ı (1) re a y a ] | o rta k ç ı ]
jijC-l (JJ»
# pTJ
İncegiz köyünde sakin olanlar üç zümre halinde kaydedilmiş bulun
maktadırlar: (1) 160 kadar yalnız erkek re’aya (2) «cemaatı sürgünân-ı Saruhan ki Kariyei mezkûrda mütemekkindirler.» (Kadın erkek 85 nüfus) (3> «ce maat sügünân-ı ... ki karye-i mezkûrede mütemekkindirler.» (40 nüfus). [27] Nefsi Üsküdar. K asaba-i m ezkûrentn eklinden gayrı haricden tavattun idenlerün dahi (resmi ganemi) ve (resmi ‘arûsı) ve (sâyir rüsûmu örfiyesi) nİ hassa-i hümâyun içün alınmakla emri ‘âlî görüldi Amma kasaba hükm ünde. kıhnub şimdiyeden ehline (resmi çift) ve (bermâk) kayd olunmayub minba‘d dahi kayd olunmamak emr olduğu ecilden esâmisi deftere kayd olunmağa ihti yaç olmadı. M ezâri’i d âyire-i Şehir ki mukaddema ebvâb-ı kal‘a kurbünde olan mahallâtm ehalîsi ziraat iderler imiş. Şimdi ekseri bağlar dikilüb kanun-ı şahsî mucebince K azık resminden gayrı m ukaiaası ve Gümrüğü
bağlar
eminine
râci’ olub bilfi‘il ziraat olunan yerler ki doksan mutluk mikdarı yerdir, hasılı budur k i zikrolunur... Müsellem ân-ı Kal’a -i Üsküdar. Mezkûrunun ellerinde Kumlar t var.
Zira'at iderlermis
çiftler i
ve
to -
Ne ortak ne öşür virirlermiş. Virmemeğe ei-
l I 7. I 18. } I 9. 120.
904 tahririne göre nüfus adedi
Köylerin ismi
Slra No.
— A yasağa * — Boğaskeseıı --- A libey — Sinanağa
felçli.
25 7 P]
A ti*
lerinde hükümleri yok. Ammâ ihdâ ve seb'în ve semâne m ie yılında ‘âmil bize •dahi ider biz ortak virigelmedik cemıİnden müsellemiz deyü teftişe hükm al mışlar. Sonra teftiş itdirmeyüb şimdiye değin mechûl kalmış ellerinde temessüki kavileri yok §imdi teftiş olundu kadîm den ibtidâ-i vaz‘m bilür
kim esne
bunmadı. Ammâ şimdiyeden nesne virûgelmedikleri m alum olub ‘Alâ-mâ-kân ibka idildi. Ammâ mezkûrunun resmi ‘arûsları ve resmi fuçıları şimdiyeden mu karrer alınurmus. Mukata’a-i Bostanı derûnı ‘imaret elmerhun Mehmed
paşa ber m ucebi
defteri kadîm i el-müverreh betârih-i sene erba{ ve semânîn. ve sitte... Ç iftlik-i İbrahim ağa. M ezkûr mezre'a m ezbûr İbrahim Ağaya mezîdi ‘âtıfet-i Sahiden bilâ öşür
ve
lâ rüsûm tasarruf idüb kimesne müte'arrız olmamağa
evâsıtı Rem ezan sene semâne ve tiseîn ve semâne m ie târihile müverrah hük mü hümâyun sadaka olunub hükmü mezkûrda
tahdîd
olunmuş. Muceb ki
Üsküdar tevâ b ıin d e haslardan takriben on müd tohum ekilür yeri ki bir tara fa Kadıköy tarîki ve bir tarafa Ak Kaya dimekle ma'ruf bınar başı ve bir ta raf deryâ ve bir taraf Remezan mezre’asıdır. Hasların evvelki suba§ıs\ A h m eddeiı yü z k ır k akçe resm i tapu virüb alub v e haslar kadısı ve m ezkû r su başı ol bâbda hüccet virm işler. Bfuyurdum k i b a d elyevm m ezkûr y e r öşürsüz ve resimsiz mezkûr ağanın tahdidinde olub tasarruf kılınup hiç ehad ol yerler içün mezkûrdan öşür ve resim taleb kılmaya ‘alâm et-i şerife mütala‘a kılan lar mazmunu meymûnun muhakkak bilüb i’timâd kılalar deyü hükmü mez kûr görülüb sureti icmâliyesi budur ki tesvîd olundu
(yp. 134).
[28] Nefsi (K a la -i Boğaz kesen) Merdân-ı kal’ai mezkûre ile temekkiin iden sipahilerinden gayrı mütemekkin olan cemâ'ate Şeyh-ul-islâm defterinde onar akçe (resmi bennâk) kayd itdüğü der-i devlete ‘arz olunub şehir h ü km ü n dedir nesne k a y d olunm aya diyü em r olunduğu ecilden esâmî kaydına 'olmayub sâyir hassa m ü te ‘allik mahsûl sebt olundu. [29]
Bu köyden başlayarak aşağıda ismi geçen
köylerde
ihtiyaç
oturanların
A kçe K o yu n lu cema'atma mensûb oldukları anlaşılmaktadır. Bu göçebe un■sutların da ortakçı kullar ve sürgünler gibi bütün âileleri efradı ile birlikte tesbit edilmiş buulnmaları dikkate şayandır.
1 2 1 .— 122. 123. 124. 125. 126. -
D elü H acı - kvez FakiK • U skum ru • Ormankıı * • Zekeriyu * - S aru H o ca *
1 27.- - G azi Y akuplu 128. — Pirincci ( ? ) * 129. - - K itelü 130. - - K ara AHmedlü 131. - - H acı Mihakıçlu 132. - - G ökçeli ? 133. - - H acı O dul r*r 134. - - Şam îler * 135. - - A kbıyıkh 136. - - A zadlu 137.- - D ere * 138. -- Ekşinos * 139. - - K abakça ( ? ) ¥ 140. - - T a ta tt uklar 141.- - D eliklükaya 142. -- Ö m erlu * 143. - - A bdicı 144. - - Ç akm aklu * 145. - - Türk Eskice
[30]
V/i J,U
904 tahririne göra nüfus adedi 31 37 127 47 75 46
JİJJİEM ıf jt ^U.
42 45 La,l
■
65 52 88 81 17 [82[ 80 82 92 57 96 82 96 52 85 52 55 25
ismi
Sıra No.
aJcjB.
fil
j U li il4?, i ' jklJSI •Jl o“j C ı (?) jJLi LJ.JCJi
İA
İİ>J
Jİ£*Z»^îrU
iA gçc K oyunludan degüller imiş ba'zı Sürgün b azı ihtiyarile g e l e n
lerden imiş». [31]
Bu köyde oturan Sayanalar cemaatı için şöyle bir kayt mevcuttun.
«Evvel cemî‘ göçer konar ev imiş. Sonra sâlif-üs-sebt olanlar otMrag olub bun lar ber karâr-ı evvel göçer evlerden imiş». [32]*Köhne defterde mezre‘a mukayyettir, beş yüz akçeye m a ktu
deyü.
Evvelde A kçe K oyunlular olurmuş. Sonra içinde kimse kalmamağla hâlî kayd olunmuş. Şimdi içinde bir A kçe K oyunlu ile bazı haymanalar tevattun idüb hem vakıf yerinde hem Has yerinde zira'nt iderler imiş».
904 tahririne göre nüfus adedi
Köylerin ismi
5lra No. 146. 147. 148. 149. 150. 151. 152. 153. 154. 155. 156.
— — — — — — — — — — —
15 7. 158. 159. 160. 161. 162. 163. 164.
— — — — — — — —
Baiışayiştii Keşli H acı Yusuf
«Air
O) Ç cngerlü H acı Yusuf Kızılcalı * Meısidlü Y ukaru K urtulm uş İsace (? )
-W*'1 (?)
11 73 47 52 [Si>] 75 21 [M] 90 [“ ] 116 47 61 106
rj'S G öktepcli ( ? ) K urtulm uşlar D utoglu H acı Uya» Yazıcı oğlu Şadum anlı D anişm endlü * İşıklı '*
u .v ^
72 95
Ctji o*yt
26
u*jlı İJLjU 16 [»•] 0“ '
H
[33] «Eski defterde cema‘at-i Hotili deyü mukayyettir. Has içinde oturup ziraat idüb mezâri'inin ba‘zı Has smurunda ba‘zı Cebeci bası timarı Yeni Çile nâm Karye smurunda imiş». [34]
«Cema‘at-i Şehri Oğlanları ki îzzeddinlü nâm karyede mütemek-
kinler imiş. Öşürlerin K ü rekçi başı na virirler imiş». [35]
«Öşürlerin sipahiye virürler imiş».
[36]
«Kürtlerdir. Anadoludan Dokurcun adlu Karye
sürgünleri
imiş.
Bunlar dahi ticaret idüb ellerinde mezari'den nesne yoğmuş. Resmi ‘arûsları. ve bâd-i hevâları Hassa-i Şahîye tasarruf olur imiş». Bu köyün civarında Oğul Beyin, Halaclu, Yarımcalu, Kırık Hacı, Yassı Viran, Uzuncalu, Musa veledi Mustafa cem aatları yaşamaktadır. [37]
«Kürtlerdir âb-i Sofya (?) dan sürülmüşlerdir.
lif-üz-zikr kövler makulesindendir».
Bunlar dahi sa-
6. — İstanbul H âslar kazasındaki kullukların senelik hesaplan İstanbul civarındaki kullukların tetkiki hususunda esaa m ehaz larım ızdan birini teşkil eden (9 0 4 ) tarihli İstanbul h aslan defteri nin sonuna ilâve edilm iş bulunan ( Foto. IX, X ) bilançonun tetkiki, bize b u kulluklarda bu tarihte m evcut ortakçı kulların is tihsal ettikleri hububatın nevi ve m iktarı ile b e g 1 i g e tem in, ettikleri senelik gelirin akçe olarak kıym eti h akkında m ühim m a lûm at verm ektedir. A yni hesabat pilânçosunun ihtiva ettiği kayıt lar; b u n d an başka, ortakçı kulların H âslar kazasındaki karışık bir hald e sakin bulundukları diğer züm relere ve m eselâ re ’aya, sürgün, A kçe K oyunlu, sipahi ve yeniçeri gibi sıfatları taşıyan kim selere nazaran, m alî v e İktisadî b akım dan haiz oldukları ehem m iyetli m ev kiin v e nisbetlerin tebarüz ettirilm esi için d e esaslı m alûm atı ihtiva etm ektedir. Filhakika; b u pilânçonun tetkikinden çıkan neticeye göre; İs tanbul H âslar kazasının (9 0 4 ) tarihindeki senelik gelirini şu şekilde hesap etm ek m üm kündür ;
U M U M İ Y EK Û N LA R (CEM *AN) N akit o larak aluıan Akçe 6 4 5 ,2 3 0
H u b u b at olarak aynen alm an (Y ekûn) M ud 4 ,4 9 6
Kile —
Şinik 2
M uhtelif cins hububatın ayrı ayrı m iktarı Boğday
Yulaf
arpa
burçak
kaplıca
mud kile
2347
1867
145
63
50
13
5
13
10
8
şinik
%
3
%■
Vz
—
mercimek 2 16 3
merdimek
darı
bakla
nuhut
keten tohumu çavdar
mud kile
1
3
_
—
2
—
S
7
18
5
1
şinik
Vz
%
%
—
9 —
1
Bu m ik tar hububatın ise; d efter yazıldığı zam an ve âmilin tahvili esnasında Istanbulda cari olan narh üzerine, v asatı oalrak, buğday, m ercim ek, nohut ve keten tohum unun kileleri «8»; yulaf ve çavdarın kilesi «4» ve arpa, burçak, fiğ, kaplıca, d arı ve merdim eğin kileleri «5» ve baklanın kilesi «6» akçe olduğuna göre ; c e m a n 5 5 3 ,6 4 4 akçe getirm esi lâzım gelir. (M ud, yirm i kile olarak hesap edilm iştir). F ak at hububatın bahası hesap edilirken narhın en aşağısına (narhı yesîr) itibar edilmesi lâzım geleceğinden, her cins hububatın kilelerinden b irer akçe çıkarm ak suretile en aşağı 4 63,727 rakam ı elde edilecektir. Bu suretle H âslar kazasında sakin olan m uh telif züm relerden gerek nak d en alm an ve gerekse aynen alınan huhububatm satılm ası suretile elde edilecek olan gelir m iktarı şu ye kûna baliğ olm aktadır: M uhtelif züm relerden nakden toplanan vergiler 4 ,4 9 6 m ud hububatın cari narh üzerine asgarî tutarı
A kçe olarak 64 52 30 46372 7 1,10895 7
Bu rak am d an A k ç e k o y u n l u cem aatinin resmi hane, rüsûm u ağnam vesaire olarak senede verdiği 71,91 1 akçe çıkanlacak olursa; yekûnun, defterin plânço kısm ında yazıldığı gibi, bu gi bi rüsum un ortakçı âmiline ilhak olunm adan evvel H aslar kazasının senelik gelirinin tutarı olan, 1.03 7.046 ya baliğ olm ası ve üç sene de 3 .1 1 1 .1 3 7 akçe etm es ilâzım gelir. ( X num aralı fotoğrafın so nunda görülen izahata bakınız.) Bu m iktar varid atın H aslar kazasında ikam et eden m uhtelif züm reler arasınd a nasıl taksim edilmiş olduğunu v e her m iktarın ne gibi vergi m em b aların d an nasıl toplatılm ış bulunduğunu anlam ak için ise, bu züm relere ait vergilerin ayrı ayrı tetkiki icap etm ektedir:
1 Ortakçı kullar a. — . N akid o alrak verdikleri Y ekun : 2 5 8 ,8 3 8 M ü fr e d a ta : o r ta k ç ı adet
m ü c e r re d
1.442
akçe
m a k t u o r t a k ç ı l ı k b ed e li'59
289
-
— ş ıra
109
39
1 0 ,6 0 0
1 2 .3 0 0
2 .4 9 0
ş ır a b e d e li
18.215
ö lç e k
c â riy e hizm eti*'*
134
61
m eye ö ş r ü
cizy e 4 1 .6 5 2
k e le m y e ö ş r ü
1460
2167
fi. 7 127,505 k e te n ö ş r ü
h asıl ö ş r ü
3 .6 7 7
ta z e b a k la ö ş r ü
379
b a ğ m u k a ta a s ı
b o s ta n ve s e b z e ö ş r ü
93 ta z e n tıh u d ö ş r ü
188
1 8 .3 6 6
h a s s a ç a y ır la r ın b a h a sı k ı t a : 10 8 .590
p a m u k re s m i 86
d u t y a p ra ğ ı b a h â s ı 50
155
o t b a h â » (y e ş il)
2
g a lie b e d e li
b a ğ ve b a h ç e Öşrü
(? )
o t b a h â s ı (k u ru )
3 .4 9 8
8 .0 7 5
sa z b ah â sı
k o y u n re s m i
z e y tü n re sm i
1.129
1.8 8 0
130
k e b e d e ğ irm e n i re s m i l> â b : 3 0
d e ğ irm e n re s m i su yel 4. k ıt’a 163
[38]
9. k ı t 'a 270
Bedenî a'râz dolayısiyle ziraate kadir olmamak yüzünden ortakçılık
hizmeti yaptırılmayan yetişkin kullar hayatlarını
başka sahalarda kazanmak mecburiyetinde olduklarından, bu gibiler kazanç ve hallerine göre senelik mak tu 1 bir vergiye (mukata'aya) bağlanmaktadırlar. (Hâslar Kanunnâmesinin bi zim bastırdığımız şekilde 14 üncü maddesine bakınız.) [39]
Ziraate kadir vc yetişkin kul oldukları halde, ortakçı, yeri ve tohum,
bulunmadığı için ortakçılık hizmeti gördürülemeyenlerden
o rtakçılık bedeli
bedel-i enbazî alınmaktadır. (§. 15). [40]
Hariçten gelüb Hassa câriyelerden biri ile evlenmek suretiyle ortakçı
hizmetine dahil olan hür kimseler, başkasının kölesi vaziyetinde olan bir cari-
yeyi kullanmak, onun hizmetinden istifade etmek bedeli olarak, karısı Ölünceye kadar her sene muayyen bir para (bedel-i hizmet-i cariye) vermekle mükellef tutulmaktadır. (§. 19).
b. — H u b u b a t olarak aynen verdikleri boğfday
y u la f
1715
1384 7
müd k ile ş in ik
a rp a
1 d a rı
19
1
ş in ik
3
Vs
36
15 i 1/*
b a k la
nuhut
k e te n to h u m n
2
1
1
fnüd k ile
k a p lu c a
45
2 ‘/a
m e r d im e k
m e rc im e k
b u rç a k v e fi£
80 3
'/a
çavdar
(?)
(?)
(?)
II R e’aya, sipahi ve gaynlaı-ı a, — N akid o larak verdikleri yekûn: 314,481 m e z rı a ru s u m u 1 0 .837
cizye
is p e n ç
Şira bahâsı
16.066
10.475
6 .8 5 7 .5 ra u d ra
b a ğ ve b a h ç a ö ş rü 1260
(y e d iş e r a k ç e d e n ) 4 8 .0 0 2 k o v an Öşrü
k e te n ö ş rü
hasıl öşrü
k e le m y e ö ş rü
1.839
1167
348
1244
:b a ğ , b a h ç e v e b o s ta n m u k ta ’a la n 3 9 .8 9 6
s e b z e v e b o s ia u ö ş rü 2905
p a m u k ö ş rü
z e y tü n ö ş rü
38
5
•d eğ irm en re s m i : su yel b â b 75 4368
h ın z ır re sm i 933
y o n c a o ş ru 71
ta z e b a k la ö ş r ü
10 ta z e a u h u t ö ş r ü 5
ç a y ır o tu b a h â sı : k u r u 16,309 fu ç ı re s m î 3204
y e ş il 2008
a ru s re sm i 2540
31 930
Ü s k ü d a r d a ve
h a s la r d a
*arûs, c ü rü m , ta p u ve g an e m re s im le ri
ta p u r e s m i 4 353
k a z ık re sm i 2.035
k a rlık m u k a ta ’ası 55
721 fu ru n la r b â b : 16
în c e g iz ’d e k i h am am k ıs tı ; 1066
m u k t a 'a . . 2333
h ın z ır a ğ ılı re sm i
Ç e k m e c e le rd e k i d ü k k â n la rın k ira la r ı
1000
Y a v a c iz y e si’
bâb: 5
6.309
1200 cizy e
baç
4.871
91848
k u l ve c â riy e m u h a lle fâ tı 1 0 .0 0 0
Ü s k ü d a rd a k i, ih l is a b , b a z a r , k a p a n , is k e le v e y el d e ğ ir m e n i b& cları 3770
b e y t- ü l- m â l ve s a ire 7470
b . — H u b u b at o larak aynen verdikleri boğday
y u la f
a rp a
b u rç a k
k a p lu c a
m ercim ek ;
m üd
6 23
70
17
k ile ş in ik
12
480 18
2 Va
17
14 8
17
2
—
—
d a rı
b a k la
nuhut
2 Vs m e rd im e k
m üd
—
k ile
8
aİBİk
i* /.
1 6 1
—
9
3V *
— çavdar
k e te n to h u m u .
—
—
—
3 2
1
16
1
3 7*
III Ortakçı âmiline ilhak olunan Akçe Koyunlu cemaatı N akid olarak 71,91 I akçe H ane ve ağnam resm i 63,955
‘A rûs resmi, cürm bey t-iil:-nıâl, mâljı m efkud, mâli gaib, cu'li âbık ve resm i lûkta 7,756
(D evam ı v a r)
ÖMER LÛTFt BARKAN
İktisat Fakültesi Doçentlerinden
X V ve X V I ncı a sırlard a
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA TOPRAK İSÇİLİĞİNİM 0R6ANİZASY0NU ŞEKİLLERİ [ D e v a m *]
ÖMER LÛ TFl B A R K A N îst. Ü niversitesi İktisat F akültesi Doçentlerinden
B
Bursa ve Biga civarındaki kulluklar
O sm anlı im paratorluğunda «Kulluk» şeklinde tesis edilmiş olan bazı köylere tesadüf edilen m ın tak alard an biri de Bursa ve Biga civarıdır.F ühaldka, teşekkül devirlerinde im paratorluğun beşiği olm uş olan bu m m takada, eski zam anlara ait to p rak m ünasebetleri nizam la rının m uhtelif izlerini uzun mücldet m uhafaza edilmiş bir halde gör m ek m üm kündür: İlk Osm anlı padişahlarının ve paşalarının etrafında buldukları müesseselerle bilâhare gelecek olanların im paratorluk ni zam ı içinde tam im ine çalışacakları teşkilât ve to p rak m ünasebetle rinin ip tidaî şekilleri ile ilk taslakları, hulâsa O sm anlı im paratorluğu nun hakikî O rta Z am anı, b u m m tak ad a ve b u devrin vakıfları içinde donm uş kalm ış b ir halde, nisbetlerini ve m ahiyetlerini teşhir etm ek tedirler. im paratorluğun d ah a m uahhar devirlerde yaptığı fütuhatla fethettiği m em leketlere d ah a büyük b ir şiddet ve hayatiyetle çarpa [*] Baş tarafı 1. sayıdadır (s. 29 ve m. bak.)
rak tesisisine m uvaffak olacağı yeknasak ve tipik im paratorluk niza m ı burada, inkişafının m uhtelif safhalarını gösteril* b ir tarzda, çe^ şitü ve kadem eli b ir şekiî m uhafaza edebilmiştir. B undan başka, ilk O sm anlı m üverrihlerinin eserlerinde tesadüf ettiğimiz kayıtlarda da m evzuubahs edilen, esir bolluğu ve ucuzluğu devirierile, büyük is tilâ harpleri kazançlarının üzerinde yığılıp zenginleştirdiği bu to p raklar ; bilhassa, m akalem izin m evzuunu teşkil eden toprak işçisi kulların çalıştırıldığı zengin top rak m alikânelerinin oldukça çeşitli bir şekilde tetkik edilebildiği m erkezlerden birini teşkil etm ektedir. Bununla beraber, hem en şurasını da kaydedelim ki, ilk devir lerin ziraî teşkilât ve nizam ına ait b u kadar zengin hatıraları m uha faza eden bu m erkezleri biz, bu m ıritakalarda ancak m uahhar devir lerde icra ettirilm iş o lan nüfus v e arazi tahrirlerinin neticelerine göre tanzim edilmiş bulunan hakana m ahsus defterlerd en tetkik edebil m ekteyiz. V e teessüfe şayandır ki, bu sahada ne İstanbul H aslar kazasındaki gibi tam am en kulluklara m ahsus olm ak üzere tertip edil miş bir d eftete, ne de bu defterin m ukaddem esini teşkil eden k anun nam e gibi m ufassal b ir vesikaya m alik bulunm am aktayız. Bu sebeple m evzuubahis m m tak a d a eski kullukların bekayası üzerinde teşek kül etm iş gözü'ken köylere ve bu köylerde O sm anlı im paratorluğu nizam ının um um î köylü tipini teşkil eden reaya sınıflarından farklı bir vergi sistem ine ve hukukî statüye tâbi tutulan to p rak işçilerine ait toplayabildiğim iz m alûm at, ancak İstanbul haslarına dair bildik lerim iz sayesinde aydınlanıp biı* m âna iktisap edebilm ektedir. Şu halde, bu m ıntakada bilhassa tesadüf edilen kesimci, ellici, bağbân, soğancı, balıkçı, haraçgüzar, azade, vakıf hadem esi veya gulâm (oğlan, kul) u, koyun kâfiri, sığır ve yond (kısrak) oğlanı gibi züm releri tetkik ederken, onları daim a İstanbul H aslar kazasında tanıdığım ız ortakçı kullarla m ukayese etm eğe çalışacak ve ancak b u suretledir ki hukukan hür olan köylü (reay a) ile b u züm reler arasındaki farkı tebarüz ettirebilerek O smanlı im paratorluğunda çiftçi sınıflarım, reayam nkinden ne k ad ar farklı tâbiiyet şekilleri al tında, ne gibi m ükellefiyetlerle ve nasıl çalıştırm ak im kânının m ev cut bulunm uş olduğunu misalleriîe gösterm eğe çalışacağız.
1. — Kesim ciler
Istanbu! H aslar kazasında tanıdığımız ortakçı kulları b u ra d a kesimci nam ı altında görm ekteyiz. Filhakika; ortakçı ile kesimci arasındaki fark, esas itibariîe pek büyük değildir. O rtakçı, Beğlik-
ten, vakıf idaresinden veya toprak sahibi hususî şahıstan aldığı to humu, ekseriya işletm e serm ayesi de toprak sahibine ait olm ak üzere, eken biçen ve m ahsulden tohum ve öşür çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısmı beğlikle, vakıf idaresile veya to p rak sahibi hu susî şahısla ortaklaşa veya ikili birli, ikili üçlü b ir şekilde paylaşan bir to p rak işçisidir. Kesimci ise, ziraî işletmesi içinde d ah a büyük bir istiklâle kavuşm uş b ir çiftçi olarak; az veya çok ekmâş bulunsun, m ah su l b o l veya kıt yetişm iş olsun, her sene m uayyen m ik tard a bir ekini -bazan m iktarı sabit b ir nakti- m aktu (kesim ) olarak toprak sahibine verm eği taah h ü t etm iş b ir kim se dem ekti. Bu suretle ke simci, ortakçıya nazaran, to p rak sahiplerinin -ve kui ise ayrıca ken di sahiplerinin- m ütem ad i kontrolundan uzaklaşmış olduğu nisb ette, üzerine m ukataayı (kesimi) ödem ek mesuliyetini alm ış b u lunuyordu. T o p rak m ünasebetlerindeki devlet m üdahalesinin gayrı şahsileştiği ve m em urlaatıgı devirlerde, ortakçının ihm al ve suiniyet lerini önlem ek, ataletini yenm ek için m ücadele im kânları azalm akta olduğundan, devletin um um iyetle m ukataa (kesim ) usulüne m ü racaat edeceği tabiidir. Bu suretle vergiler d ah a büyük b ir em niyet v e kolaylıkla toplanabilm ektedir. Bilhassa m evzuu bahs kesim ler, m ahsulden aynen alınacak yerde, p a ra ekonom isinin m üsait bulun duğu m em leketlerde m üm kün olduğu şekilde n ak d e tahvil edilm ek suretile ta rh ve cibayet edilecek olursa, m esele büsbütün basitleş m iş olacaktır. Çiftçi de, m uayyen olan kesimi, yani m aktu vergile rini verdikten sonra, geriye kalan mahsul fazlasından istediği k adar istifade etm ekte serbest kalacağı için, d a h a fazla istihsal etm ek he ves ve arzusunu kendisinde daim a bulabilecektir. O sm anlı im parato rlu ğ un d a topr'ak işçiliğinin ortaya koyduğu m ünasebetler arasında, ö ş ü r c ü l ü k ten ayrı b ir ortakçılık veya kesimeilik şeklinin m eydana çıkm asında, fikrimizce, iki m ühim se bep m evcuttur : Bu sebeplerden birincisi, şüphesiz, çiftçinin şah sının tâbi bulunduğu hukukî sitatünün hususiyetidir ve b u bakım d an kullarla hukukan hür ad dedilen reaya arasında büyük b ir fark m eydana çıkm akta ve kullar, um um iyetle ö ş ü r c ü reay ad an farklı olarak, ortakçı veya kesimci kul halinde çalıştırılm aktadır lar. Bu hususta âmil olan sebeplerden İkincisi ise, çiftçinin çalıştığı top rağ ın hukukî m ahiyetidir. Bu surete, m irî to p rak lar üzerinde ça lışan köylülerle, m ülk to p rak lar veya « hassa çiftlikler s> üzerinde çalışan çiftçiler arasında kendiliğinden bir fark husule gelm ekte ve m ülk topraklar, m irî top rak lard an farklı olarak, öşürcülükle değil, ortakçılıkla işletilm ektedirler.
a) Ç iftçinin şahsının tâbi bulunduğu hukukî sitatünün mahiyetinden mütevellit ortakçılık m ünasebetleri Şahsan hür olm ıyan ve b ir sahibi bulunan bir to p rak işçisinin :sahibi ile aralarındaki m ünasebetlerin köylerde um um iyetle o rtak lılık veya ’k esimcilik şekli alması pek tabiîdir. Ç ünkü,m evlâ’nın kö lenin sayinin sem erelerine sahip olm ak hususundaki hakları, kulu b ir ırgad gibi doğrudan doğruya kendi nezareti altında çalıştırm ak hürriyeti yanında, kulun uzak yerlerde to p rak üzerine yerleştirildiği zam anlarda, şekilleri m em leketin ziraî örf ve âdetlerile tanzim edi len bir nevi ortakçılık m ünasebetlerini doğurm aktadır. Filhakika, lâzım gelen işletme serm ayeşile ve efendisinin m üsaadesile to p rak üzerine m üstakil bir çiftçi gibi yerleştirilm iş olan kulların elde e d e cekleri m ahsulün, hukukant tam am ının kölenin sahiplerine ait ol m ası lâzımgelir. Fakat, b u nevi kul işletmelerinin m untazam ve m ü tem adi bir şekilde hayatiyet ve bütünlüğünü tem in için, kendilerile yalnız ortakçılık m ünasebetleri tesis etm ekle iktifa edilm ekte ve lü zum ve im kân m evcut ise, b u nevi o r t a k ç ı k u l l a r a ayrıca bir takım hizm et ve hediye m ükellefiyetleri yükletm ek suretile ken dilerinden azam î istifade yolları b u lunm aktadır [*] . Bu suretle, eve veya çiftliğe m erbut hıssusî hizm etkâr vaziye tinde çalışan kölelerle, efendilerinin m ütem adi k ontrolundan uzak ve m üstakil çiftçi aileleri halinde toprağa yerleştirilm iş o r t a k ç ı kullar arasında teşekkül eden farklar, yavaş yavaş m ahallî örf ve â d etler halinde tesbit edilmiş ve b u nevi ortakçı kullar, hakikî kö lelikle hür köylülük arasında m utavassıt bir m erhale teşkil eden hu susî bir İçtim aî kategori teşkil etmişlerdir. Şu hald e her şeyden evvel, tetkik ettiğimiz m m tak ad a tesa düf edilen m evzuubahs k e s i m c i l e r in kul olup olmadıklarımı v e binaenaleyh kesimciiik vaziyetlerinin onların kulluk sıfatlarının b ir neticesi bulunup bulunm adığını tahkik etm ek lâzımgelir. A ksi takdirde, kul olan ortakçı ve kesimcilerle kul oîm ıyanları birbirine karıştırm ış olm ak tehlikesi m eydana çıkacaktır. Filhakika, bu m m tak ad a bizi bilhassa alâk a d ar eden kesimci lerin, İstanbul H aslar kazasında tetkik ettiğimiz ortakçı kulların m u adili olan k u l k e s i m c i îer [41 ] olması lâzım gelir ve elde [*]
XVI, X X X ve
XXXV numaralı kayıtları tetkik ediniz.
[41] Hukukan kul sayılmak için bir kul anadan doğmuş olmak kâfidir, babanın da kul olması lâzım değildir. Aynı şekilde, anası hür olup babası kul •olan bir çocuk ta hür sayılmaktadır. Tetkik ettiğimiz mıntakadaki kesimci kul-
m e v c u t bir tak ım kayrtlara göre, m e v z u u b a h s k esim cilerin b ir ç o ğ u n u n h a k ik a ten k u l o ld u ğ u an la şılm a k ta d ır : B u h u su sta b iz i te m in e d e n en m ü h im v e sik a la r d a n birisi, aşa-gsya a y n en d ercettiğ im iz, ( b ir n u m aralı k a y ıt ) bir Hüdavendîgâr kanujrm fıkrasıdır. F ilh a k ik a bu k an u n fık rasın a g ö re, m ezk û r livada
mevcut bulunan « k e sim c ile r »■ Sul&an Orhaaın kullandır. T a rih i o ld u k ç a m u a h h a r olan
(981
- 15 7 3 ) b u k an u n fıkrası
n a g ö re, k e sim c i k u lların esk i d e fte îe r e n azaran , öşü rlerini sip a h iy e (s ip a h i tim arî d a h ilin d e ziraat ettik leri için o la ca k ) v e r d ik te n b a ş k a ; «kul o ld u k la r ı için»., h er birinin h al v e k u d retle rin e göre, ç ift lik ten ç iftliğ e « k esim » olarak d a üçer m u t b u ğ d a y v e arp a v erm eleri lâ zım g e lm e k te idi. B u n u n la b erab er, k esici k u lların a n ca k e s k i d e f te r le r d e k a y ıtlı o la n m e v z u u b a h s m ü k ellefiy etleri, d a im a b u şe k ild e d e k a lm am ıştır. M u h te lif d e v ir le r d e , tad iller, za m v e ilâ v e le r y a p ıl m ış v e n ih a y et b u m m ta k a d a çek irg e zuhurunun fu k arayı z a fa uğ rattığı ileri sürülerek* k an u n n a m en in y a z ıld ığ ı sıralarda, sayıların ın o ld u ğ u an laşılan , m e v z u u b a h s k ö y lerin k esim cilerin d en
3'irm i bir
y a ln ız aşar ile 1 4 0 ar a k ç e resm i z e m in alın m ak kararlaştırılm ış v e d iğ e r n ev i tek â lif v e k esim şe k lin d ek i v erg iler refed ilm iştiv.
larm üzerinde gördüğümüz kayıtlar da bu hususları tasrih etmektedir. Meselâ: K ete kazasında Alâeddin Bey vakfına ait Fudra köyünde oturan kullardanayrı bir zümre olarak kaydedilmiş olan reaya arasında ismi geçen Pannyot oğlu Mihal üzerinde şöyle bir kayıt mevcuttur : KAYIT : I « Mezkûr Mihal vakfın K ulu oğludur. Amma anası Sultan vnkfr Gorgele nâm karyede Nikola nâm zinrmi’nin kızı imiş, adı Karankovilne imiş. Bu takdirce el-veledü yettobi-ül-ümme (evlat anaya tâ-' bidir) fehvası üzere hür-rül-asl olduğu sobebden bunda yazıldı. » ( N. 26$; Yp. 135; Fot. XIX). Bu kayda göre, vakfın kullarından birisi, hariçten evlenmek kullar için memnu olduğu [ sf. 47 (19)]
halde, bir zimmî (hukukan hür savılan hristi-
yan) kadınla evlenmiştir. Evlât, anasının hukukî sifatmı takip ederek hür bir* adam telâkki edileceğinden, mezkûr Mi.halm babası kul olduğu halde kendisi nin vakfın reayası arasında yazılmış olacağı tabiîdir.
K A Y IT : I. A nkara T ap u ve K adastro Um um M üdürlüğünde bu lunan 971 tarih ve 67 num aralı H udavendigâr livası def terindeki kanunnam enin son kısmı : a) ... V e livâ-î m.ezbûre k e s i m c i l e r i m er hum ve m ağfur-ün-leh sultan O rhan tâbe seranın k u l l a r ı n dan olup defâtir-i k adîm ede öşürleri sipahiye tim ar kaydolunup ve otuz üçre akçe resm i çiftleri m îrîye kayd olunduğundan gayri k u l oldukları için her birinin hal lerine ve kudretlerine göre çiftlikten çiftliğe Bursa m üddıle üçer ve d ö rd e r ve daha ziyade buğday ve arp a kesim dahi kaydolunup b) Ba’dehu M üeyyed zade [*] tahrir eyledükde k e sim lerin dah a ziyade idüb resmi çiftlerin sekizer akçe k ayd eylem ekle ol üslûb üzere ed a iderken iki yıldan berü çekir ge m üstevli olm ağla fukaraya ziyade za ’f gelüb hasıl ol m ayan terek ed en kesim ve öşür ve resm i çift alınm ak hayf d ır deyü i’Iâm eyleyüb c) V e senki v i l â y e t m u h a r r i r i s i n elin de olan ’atik ve cedid defterin yirmi b ir k ıt'a kuranın m ah sulü vech-i m eşruh üzre bir yıllık kırkbeş hin yüz seksen iki hasıl kayd olunup ve defteri ’atika sipahiye hasıl kayd olu nan öşürlerin hâîiyâ m îrîye k ayd eyleyüb eğer gailâfc kesi m i re P olunub hasıl o lan terekelerinden şer’i şerîf m ucebince oşîik’ alım ıb v e her çiftlikten M i h a l i ç hasl a rı reayası gibi yüz k ırkar akçe resmi zem m alınm ak ferm an oiısnupsa b ir y ılda defteri ’atik yazusından altm ış üç İhım akçe noksanı lâzım geldügün defter idüb i’lâm ey lemişsin d) V e zikr olan k e s i m c i l e r i n b a ’zı südde-i se’âdetim e gelüb veçhi m eşruh üzere öşürlerin ve her bir çiftlik yere yüz akçe resmi, zem m hüsnü ihtiyarlarile razı oldukların bildirüb hususu m ezbur sene sem anîn ve tis’a mie rem ezan-ül-m übarekinin dokuzuncu gününde pâye-i serîr-i se’a d e t m asîrim e ’arz olundukda m ezıdi m erha m etim zuhura getürüb, e) G allâtd an olffn kesimlerin re?’ eyleyüb ol m u k a b ild e M i h a l i ç hasları kesi mci leri gi bi Y e n i Şehir nahiyesi kesimcilerip.e- d&hı yüz k ırkar akçe resmi zrîmm-i çiftlik ve hasıl olan [*] [**]
Meşhur şeyh-ül-islâm Ebüssu'ud efendinin hocasl olan zattır. Burada mevzuubahs reayanın hakikî mânası ile reâya olmayub Mi-
halıe haslarındaki kesimci kullardır.
tereke ve hubu b âtd an şer’i şerif mucebince öşür ve z i mm î lerinden haracı şer’üeri dahi alınub ve bilcüm le hukuk ve rüsûm ların defteri cedid m uktezasm ca e d a eylem ek üzere defteri cedide k ayd olundı b er m ucebi hükm ü şerif. H ü dâvendigâr livasında ve B igada tetkik ettiğimiz kesimcile rin um um iyetle kul soyundan geldiklerini isbat edecek m ahiyette elim izde daha bir çok kayıtlar mevcuttur. Bu hususta bir fikir verm iş olm ak için kesimci kulların d efter lerdeki yazılış şekillerini gözden geçirelim: filhakika, Bursam n Mihalic (K araca Bey) kazasında m erhum Sultan O rhan vakfına ait 6 köyün fotoğrafları (F ot. X1-XIV) tetkik edilecek olursa, bu vakıf içindeki kesimcilerin hakikî k u I oldukları sarih b ir şekilde m ey dana çıkm aktadır. Çünkü bu köylerden Gilyos köyünde kayıtlı bu lunan şahıslar şu şekilde m uhtelif züm reler halinde sıralanm ışlardır : 1) V akfın gulâmı olan kesimcilerdir ki «adam başına b eş m ut on beş buçuk kile buğday, ve iki m ut üç buçuk kile alef (yulaf) v e rirler.» V e İstanbul H aslar kazasındaki ortakçı kullar gibi, ortak tohum undan ayrı cins hububat ektikleri zaman, bu nevi h u b u b at m ahsulünün ancak aşarını verm ektedirler. Bu züm reye m ensup kul lar 32 hanedir. 2) A yni köyde oturan ve balıkçılkla meşgul olan 81 hâne Hı ristiyan elan «kesim» olarak, her birinden haline göre, m aktu bir p a ra (um um iyetle 136-238 akçe) haraç ve ayrıca 16 akçe de ispenç alınm aktadır. Bu nevi balıkçıların altında, fotoğrafta işaret ettiğimiz yerde, birer kul işareti m evcut olduğu için onların da kul oldukların d an şüphe edilemez. 3) 27 hane azat edilmiş kâfirler m evcuttur ki b u n lard an yal nız, hallerine göre, 4 5 ,5 0 veya 60 akçe cizye alınm aktadır. A zat edilmiş kâfirlerin kul olm aktan m ütevellit ağır haraç kesimini v er m em ekle b erab er [^] vergi verm ek bakım ından reayadan tam a m en farklı olup olm adıklarım d a bilm em ekteyiz. Bununla beraber, ayrı bir züm re teşkil edecek tarzda kaydedilm iş olm alarını onların bazı hususiyetleri olduğunun delili sayabiliriz. Bu nevi âzadluların ne
[*] « Zikr olan zimmîieı* üçer yüz akçe viregelmişler bemûceb-i def teri atik Amma kul olmıyan harac-ı şer’î verir. *
şekilde ve ne zam an âzat edilmiş olduklarını, azat edilmiş olm ak için ifası lâzım gelen şartları d a bilmem ekteyiz. 4) N ihayet, ayni köyde ikisi evli ve üçü b ekâr olm ak üzere, beş m üslüm an reaya m evcuttur. A yni vakıf dahilinde bulunan T epecik köyündeki (F ot, X II), 45 hanelik b ağbân gâvurlar da, sarih olarak, vakfın kulları olarak kayıtlıdırlar ve her birinin, hallerine göre, verm eğe m ecbur tutuldu ğu «kesim» akçe olarak altlarına işaret edilmiştir. A ynı köyde 22 hanelik âzatlu (âzâdegân) nın bulunm ası d a bu köyün vaktile h a kikaten bir «kulluk» şeklinde tesis edilmiş bulunduğunu gösterm ek tedir. A yni şekilde, Bursaya tâbi F ilâdar köyünde (F o t, X IV ) de 1) «vakfın kulları» kaydı altın d a 79 hane kayıtlıdır. 2) ayrıca «nevyâfte» nam ı altında yeni jretişmiş 44 kul oğlu m evcuttur ki bunlar dan her birinden ellişer akçe kesim alınm aktadır ve fotoğrafta görüeceği veçhile üzerlerinde şöyle bir kayıt m evcuttur : «M ezkûr kâfirlerin bab aları vakfın kulları olup k es i m verdikleri cihetten oğulları kesim verm ekler imiş. A sitâne-i d evlete arzolunup ellişer akçe kesim verm ek emıolundu. A m m a şu vakit babaları fevt olıycak b abları ke simlerin vereler deyü kaydolunm uş der D efter-i köhne». A yni köyün «mahsul» hanesinde harice cariye verildiği zam an alınması m u tad olan «cariye ağırlığı» ndan gelen 350 akçenin yazılı bulunm ası da kulların, yalnız kendilerinin değil kızlarının da, kendilerile evlenm ek istiyen ve kul oîm ıyan eşhasa âd e ta satılm ak suretile, vakıf için bir nevi hususî gelir m enbaı teşkil ettikleri anlaşılm aktadır. Bununla beraber, kulluk şakim de tesis edilmiş bulunan köylerin «mah sul» hanelerinde bu nevi «cariye ağırlığı» 'bedellerine ancak p e k 'n a dir olarak tesadüf edilm ekte bulunm ası, bizde kulların um um iyetle kendi aralarında evlendirildiği kanaatini kuvvetlendirm ektedir. Kul olan v e oîmıyan kesimciler : A ynı şekilde, Bursaya tâbi Gazi H ud av en d ig âr vakfı içinde, X V num aralı fotoğrafta görülen K avak köyünde de m üslüm an ve Hıristiyan kesim ciler ayıı ayrı kayıt edilm işlerdir. B urada, kesimcile rin kul olanlarının üzerinde ayrı ayrı gulâm (kul, oğlan) kaydının m evcut bulunuşu, üzerinde bu kayıt bulunm ıyan kesimcilerin «kul» -l-----— — 1-,. »•»votlo U..1 r-v1w'to/-lan lr/»eîmri nlmalc ne.lcâl» m üm kün
bulunduğunu gösterm ektedir. Bu halin, bilhassa, hariçten gelip «kulluk» dahilinden bir cariye ile evlenm ek suretile «ortak hizm etine dahil olm ak» şeklinde m üm kün olduğunu İstanbul H aslar kazası d a hilindeki ortakçı kullardan bahsederken görm üştük [* ]. A yni suretle Şahin Beyin K irm astı’daki im areti için vakfolan G ered elü köyünde «G ulm ân-ı vakf-ı Şahin Bey 'ki çift sürerler» b aş lığı altında sıralanan «çiftçi» veya «kesimci» işaretlerini ihtiva eden kul isimleri arasında «Yusuf, kul değil H u n d i nam cariye almış», «H aşan, kul değil Selime adlu cariye almış» gibi kayıtlar v ard ır ki, b u adam ların kul olm adıkları halde vakfın cariyelerinden birini al m ak suretile kesimci hizm etine dahil oldukları anlaşılm aktadır. ( N. 1049, y p .3 3 ) [**] Netekim, O rhan Bey tarafından Bursanın K ete nahiyesinden ayrılıp Haci İzzeddin zaviyesine vakfedilm iş olan b ir köyde oturan «vakfın kullan» için «mezkûr kâfirler H aci izzeddin zaviyesine v a kıftır. A ltışar m ut buğday ve ikişer m u t arp a verirlerm iş» şeklinde onların kesimci kul olduğunu gösterir b ir k ayıt olduğu gibi; ayrıca, cariye ile evlenm ek sureüile kesimci olmuş hıristiyan kesimciler «G ebrân-ı Kesım ciyan ki, cariye alm ışlardır» başlığı altında sıralan mış kesimciler de vardır, ( N. 1049. yp. 20 ) Bununla beraber, bu m m takada kesimcilerin ekseriyetinin vaktiîe kul olarak oralara yerleştirilm iş olan kim seler oldukları d a m u hakkak gibidir [421 -
[*] 40 numaralı nota ve 45 (17) nci sayfadaki 1 numaralı kanunname parçasına bakınız. [**]
Diğer sarih bir işaret olmadıkça zikredilen defter
numaraları
İs-
tanbulda Başvekâlet arşivinde bulunan tapu defterlerine aittir. [42] Bu hususta birkaç misal daha zikretmiş olmak için şu kayıtları da zikredelim: Ayni şekilde, Osmaıı Beyden bir zaviyeye vakfedilmiş olan Koz ağacı köyünde de olarak,
çalıştırıldığı
vakfın
kulları
görülmektedir.
zümresine XVII
ve
dahil XVIII
kimselerin
kesimci
numaralı
fotoğraf
larda gördüğümüz Dere ve Kara Ali köylerinde vakfın kulları, kulu oğul ları ve kulu kızları olarak ve «zevcelerile» işaretiîe kayıtlı olan köylülerin kesim ci kullar oîdııklarını Kara Ali köyüne ait aşağıdaki kayıt sarih olarak izah etmektedir :
K esim ciler v e sü rg ü n le r :
K ullukla olan m ünasebetleri b u suretle aşikâr b ir şekil almış «olmakla beraber, kesimci kulların devşirilişi tarzları lâyıkile malûmu'muz değildir. Bununla b e ra b e r bu mmfcakaclaki padişah h aslan n d a da, İstanbul H aslar kazası kulluklarında olduğu gibi, [b ak : sf, 37 (9 ) ], harp sahalarından s ü r g ü n şeklinde külliyetli kul getirip yer leştirm ek âuretile köyler tesis edilmiş olduğu tahm in edilebilir. Ve •elimizde m evcut bazı kayıtlar, b u m m takada kesim cilerden bazıları nın hakikaten sürgün olduğunu zikretm ektedir : Filhakika, B aşvekâlet arşivinde, 9 8 0 tarihli b ir hüküm d efte rinin 398 inci sahifesinde kayıtlı bulunan bir hüküm suretine göre, Yenişehir kazasına tâbi M enteşe köyü reayası, s ü r g ü n taifesin den oldukları için, k e s i m verdiklerim ve sürgün köylerinin A va rızı divâniye ve tekâlif-i örfiyeye tâbi tutulm ıyacaklarını iddia et m ektedirler [* ]. V e filhakika, istidalarına cevap teşkil eden hüküm de tesadüf edilen «bunun emsali sürgün taifesi kesimleri m ukabele sinde ne veçhile m uaf olu^elmi'şîerse» kaydı da b u hususu teyid etenektedir. ser mut buğday ve beşer mut arpa alınur deyu kaydolmuş. Elhâİeti hâzihî on yıldanberu dörder mut buğday ve dörder mut arpa alını gelmiş. » « Bağbân K âfirler» in de, yukarıda gördüğümüz «balıkçı» 1ar gibi, umu m iyetle kul olduklarım ve ancak bu itibarla, k e s i m e teren kayıtlar da pek çoktur :
tâbi olduklarını gös -
Meselâ, Hamza Beyin Yarhisardaki altı buçuk çiftlik mülk yerinde «zev celerime» işaretiîe kayıtlı bulunan müslüman vs hristiyan kullar üzerinde, va kıf bağlar tasarruf ettikleri için, her dönüme yüzer akçe kesim vermektedirler, şeklinde bir kayıt mevcuttur (N. 1049. Yp. 2?>7). Ay m suretle, Şahin Beyin Kirmasti şehrindeki «Vakıf bağbân kâfirleri» namı altında sıralanan b a ğ c ı k u l l a r için « bundan gayri bazı kullar var imiş fevt olmuş bağlarını vakıf canibinden timar ettirilür » denilmektedir (N. 1049. Yp. 33). [*]
c ... Yenişehir kazasına tâbi Menteşe nâm kariye
reayası
kapuma
adam gönderüp kariyemiz mukaddema sürgün taifesinden olup ziraat ve hara set ettiğümüz terekemüz vesair rüsumumuz için Hassai hümayuna her çift ba şına ikişer mut buğday ve ikişer mut arpa vere geldiğümüz ecilden bizden ve sair sürgün kariyelerinden avârız-t divaniye ve tekâlifi ur’f iye teklif olunımazdı . . . »
Diğer taraftan* Bigaya tâbi G üğercinlik nahiyesinde üç köye ait olup, aşağıya aynen dercettiğim iz b ir kayıt da, b u m m takadaki ortakçiardan büyük bir kısmının, D âr-ül-harp’den sürülüp getirilmiş kâfirler olduğunu açık bir şekilde tesbit etm ektedir : K A Y IT : III. a). Bu zikr olan karyelerin keferesi darülharbden siirülüh getirüb emrile o r t a k ç ı l a r d ı r . b ). E llerinde hükm ü şerif v ard ır ki içlerinden birisi, günah itse veyahud borçlu olsa veya siyâsete m üstehak ol sa dergâhı ’âlem penâhdan hükm ile k u l gelse veya canibinden şer’ile vilâyet kadısına hü k a d ı a s k e r küm gelse taleb itdiklerî kimesneleri gelen k u l yabışm ayub ve m ezkûr hassa karyelerün içine girmeyeler M i— halıc e m î n i n den taleb ideler. O ldahi mücrim olan ları vilâyet kadısı önüne getirüb siyâsete m üstehak olanı em in ma’rifetile yerinde siyâset ide Mücrim olanı şer’ile hakkından gelüb cürüm lerin em în ala k a t’a vechen-m in-elvücûh karyelerin içine girib dahi itmeyeler deyü m ezkûr o r t a k ç ı k u l l a r ı n , ellerinde hükm ü şerifleri v a r dır [4 3 ]. (İstanbul Başvekâlet Arşivi, 44 num aralı Biga evkaf def teri, yp, 158). D iğer taraftan, n ad ir bir kaç k ayıt ta, bu civarda bazı köylerin R um elinden sürülmüş Bulgarîar veya kâfirler olduğunu tasrih etm ek tedir (6 No.lı nota bakınız). X X I,X X II No.h fotoğraflarda görüleceği üzere, bu köylerin üzerinde kul ve kesimci kaydı yazılı değilse de on ların, ileride tetkik edeceğim iz veçhile, Mihalıç kazası H aslarında k o yun kâfirleri ve sığırcı kullarla m eskûn köyler arasında bulunm ası, bu köyler halkının hukukan hür ad edilen reaya sınıflarından ayrı hu kukî bir sitâtüyü haiz olması lâzım geldiğini gösterir [4 4 ]. [43]
Dikkat edilecek olursa, bu kayıt, bilhassa kullukların idaresi bakı
mından mühimdir. Filhakika, «b» fıkrasından anlaşılacağı veçhile; kuluklar, İda rî ve malî bakımlardan hususî bir otonomi muhafaza etmektedirler ve her hu susta mercileri Mihaliç eminidir. Devlet memurları Iâalettayin tecziye veya emir tebliği gibi vesilelerle bu köylerin içine girememekte ve e ra i n in delaleti her susta şart tutulmaktadır. Kulların üzerinde sahiplerinin haiz olduğu haklar ve inzibat temini için alınacak tedbirler bakımından bu nevi imtiyazlar zarurîdir. İstanbul Haslar kazasındaki kulluklarda da buna benzer kayıtlara tesadüf edil mekte idi [(24) 52 inci sahifedeki 24 numaralı kanunname parçasına bakınız], [44] Bu hususta tesadüf ettiğimi? kayıtlar şunlardır :
Bununla beraber, yukarıda d a söylediğimiz gibi, bu kayıtlar,2 num aralı Biga kaydile beraber, bu mzntakaya da b ir takım sürgün ler yapılmış olduğunu ve ağlebi ihtim al buradaki kullukların da bu ne vi sürgünlerle tesis edilmiş bulunduğunu gösterm ek için aranm ak suretile bulunabilm iş birkaç ehemm iyetsiz kayıttır ve m aalesef b u m m ta kada kul kesimcilerin veya diğer hizm etlerde kullanılan kulların ta m am en sürgün suretile yerleştirilm iş olduklarını gösterm eğe kâfi d e ğillerdir [4 5 ].
«K-ni'3Tei Bıtlg arlar, EnınGÜııc^jı sürgünlerdir, Hassai padişahî..»Har.e: 52. (N, 376, Yp, 179. Mıhaîıç kazasında) (Fot. XXI). « Karyei Kurşunlu, ,RumcîİTicîen gelmiş kâfirlerdir.
Baş hara
cın verirler ve ekdikleri yerlerin Öşürlerin verirler. vermezler. Hassai padişahı .. »
Çift resmin
Hane; 11. (N, 376. Yp. 181. Mihaliç kazasında). <•; Ivaryei Köprübaşı ki değirmenlerdir. Sakarı köprüsü masla hatı içiıı sürgün gelmişlerdir. Kırk altı mut on kilelik yerleri var dır. Yirmi üç mut beş kilelik yerleri Akhisar kadılığında, yirmiüçmut beş Idlelik yerleri teri atik. »
Geyve kadılığında deyu mukayyettir. Def
(Ankara, Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğü, 208 numaralı Hiidavendigâr icmali. Tarihî 977. Yp. 4). [45]
Bu mmtakaya, tıpkı İstanbul Haslar kazasındaki kulluklarda da ol
duğu gibi, yalnız Dâr-ül-harpten
esir edilen hristiyanlarm değil, Anadolu-
dan birçok göçebe aşiretlerin de
sürgün olarak gönderilip yerleştirildiğine
ait elimizde bazı sarih kayıtlar vardır. Filhakika, İstanbul civarında tesadüf ettiğimiz A k ç e k o y u n 1 u cemaatinin (29, 30 ve 31 numaralı notlara bakınız) bazı parçalarına Biga civarında da tesadüf etmekteyiz. Halbuki, rstanîntZ şe/ıir vc irthüâp vesikaları M üze ve Kütüphanesinde M. Cevdet yaz maları arasında tetkik ettiğimiz 860 tarihli bir Rumeli defterinin Ferecik na hiyesinde aynı Alceekoyunlu cemaatine mensup bazı parçalar için onların sürgün getirildiğine ait şöyle sarih bir kayıt vardır : KAYIT : IV <2 A kçekoyunlular ki Anadohidan sürüp ketürdiler.Öylecek yerlenüp kışın bunda kışlarlar, yazın gayri yere varurlar. Bunların âdeti, henıan iki koyuna bir akçe Beğliğe verirlerimin. Ziyade ki-m esneye nesne vermezlerinmiş. » 17 güme. Ağnam: 2265. (Orta boy, N. 89. sf. 95).
S a tın a lın m ış k u lla rla kesim ciHk v e d iğ er hizrsrn ler :
Bununla beraber, bu m m takada kulluk şeklinde tesis edilmiş •olan vakıf köylerden bir çoğunda vakıf sahibi hususî şahısların satın alınmış kölelerle ziraat yaptırdıklarını ve bazısının kul ve cariyelerini sattıklarını veya m ülk topraklarını içlerinde olan kul ve cariyelerile b erab er vakıf ettiklerini gösterm ekteyiz. Meselâ, İnegöl vakıfları arasında B ayazıd Paşanın m ülkü olan H elalca köyünde «vakfm Gu.lam ları» nam ı altında zevceleriîe birlikte yazılmış oîan kullar üzerin de şöyle bir kayıt m evcuttur : K A Y IT : V. «Zikir ola/s üç .nefer kim esne vakfın satıun alınmış kullai'idii’ ve biri dahi kul oğlu kuldur. H araç v e öşür verirler deyü kayd olunm uş der defter-i K öhne.» (N. 1049, yp. 2 4 5 ). Diğer taraftan bazı köylerde kulların satıldığı görülm ektedir. .Meselâ, Mihalic nahiyesinde R unkuş zaviyesi vakıfları içinde Boz İb rahim köyünde şöyle b ir kayıt m evcuttur : K A Y IT : VI. «Otuz bir b aş su sığırı v ar imiş, skft baş esir ile. Elhâîet-i hâzihî emr-i padisahıle sshlusb ziki* ckınan sığîrlar ve esirler bahâsından ve baki vakıf m ahsulâtından b a ’zı m eb lağ dükkânlar im aretine sarf olunup şimdiki halde yiğirmi bin nakid akçe vardır deyü m ütevelli m evlânâ M uhiddin ikrarı üzere d eftere sept olundu. Ve (d efte ri köhne) de beş b aş esir k ayd olunmuş. Şimdi zahir olan b u d u r ki ztkr olundu, deyü kayd olunm uş dev (d efteri köhne). H aliya sığırlardan v e eserlerden hiç ferd kaîm sm ış. H em an m ü t e v e l l i b unda ikrarı üzere m uam elede dokuz bin yediyiiz akçe vardır dedi.» (N. 1049, yp. 23)
Aynı suretle Osmanlı tarihleri de osmanlılavm ilk fütuhatı müteakip ekle edilen yerlere Saruhaııdan vesair yerlerden hiı* takım göçebe aşiretleri sevk ettiklerini kaydetmektedirler. .Mamafih bu nevi memleket dahilinden yapılan sürgünlerle, darülharpten esir sürüp tesis edilen kullukları da bir birine karıştırmamak lâzımge.ldiğini yukarıda izah etmiştik. [ (8) 36 mcı sahtfde verdiğimiz izahata ve [öS]1 numr-ralı nota' bak-nız.
Filhakika, ekser.ya bir m iiddei sonra bu nevi esirlerin o rtadan k ay b o ld u ğ u görülm ektedir. A yni şekilde bir çok to p rak m ülklerde, b idayette içinde olun «kâfirleri oğlu kıziie ve ciftlerile» v akîedürnistir gibi kayıtlar m evcut olduğu halde, bir m ü d d et sonraki tef tişlerde «simdi m ezkûr kâfirler yoktur» denilm ektedir. (N. 1049, yp. 2 3 ). A yni şekilde Mihaliç kazasında diğer bir köy, M urad H udâvendigâv tarafından Mezid Beye «içinde olan kuldan ve halayıktan ve gayrinden hassa m üteallik her ne kim varsa» bile tem lik edilm iştir (N. î 049, yp. 29). Filhakika, K anunî Süleym an ta h ta geçtiği zaman yapılan teftişte bu köyde 19 kul hanesi yazılmıştır ve bu kullar üze rinde şöyle bir kayıt m evcuttur : K A Y IT : VIL «Zıkr olan z i m m i 1 e r üçer yüz akçe viregelmişelr be-m ûceb-i deffcer-i atik. A m m a kul o l m a y a n harac-ı şer’a verir. V e on yıldan ziyade imiş ki k e s i m lerin eksik verirlerimiş. A m m â ne temöâsük ile idîiğü malum olm adı.» Netekim, yine Mihaliç kazasm da A nakire köyü Şîrîn hatuna, içinde olan « b a ğ b â n ların ve â z a d 1 û îan n haraçları ve sair hasılları iîe ve k e s i m 1 ü lerin kesimleriyle ve e ] 1 i c i lerin y er leriyle m ülkiyet vechi üzere» verilm iştir (N. 1049, yp. 2 5 ). F akat yine aynı kayda »öre, bir m ü d d et sonra ellicilevden kimse kalm ayıp çoğu Ölmüşlerdir, b ağb^ıılar’clan d a ancak bir kişi kalmıştır. A yni surette bir çok zaviyelerin hizm etkârları ve h attâ derviş leri arasında bile kullar m evcuttur. Bu hususta b ir misal verm iş olm ak için Bursanm Y nrhisar nahiyesinde K arış dağ ın d a Şeyh A k Bıyıkm zaviyesine ait bir kaydı hatırlatalım . Filhakika, fotoğrafta [Fot. X V II görüleceği üzere, bu zaviyeye mensup 7 derviş, m ezkûr zavi yenin kulları arasında zikredilmiştir. Gerçi onların ismi üzerinde, diğerleri gibi> «guîâm» yahut «atik» işareti yoktur. F ak at bu derviş lerden bazılarının b a b a isimlerinin A bdülhak, A bdülkerim gibi miislüm anlığı kabul etm iş hıristİyanlara mahsus b ab a adları oluşu; fikrî— mizce, onların da âzat edilmiş ve müslüm anhğı kabul ile derviş hali ne sokulm uş Hıristiyan kullar olduğu zannım kuvvetlendirm ektedir. Eğer bu tahm inimiz doğru ise, birer din ve kültür pro p ag an d a m er kezi halinde m em leketin her tarafm a ve bilhassa dağ başlarına ve köyı v,, VS(Tr;v ^ |ı:.v-n bm stivan kullarını hararetli
birer din naşiri derviş haline sokabilm ek hususundaki hayatiyetlerine ve m uhitlerinde şiddetle müessir birer m aya gibi tesir etm elerine hay ret etm ek lâzım gelir [4 6 ] . Bu nevi zaviyelerde olduğu gibi, ev ve bahçe işleri ile çobanlık gibi hususî hizm etlerde veya vakıf hesabına ziraat işlerinde n ezaret altında olarak kullanılan kölelerle m üstakil çiftçi halinde to prağa yer leştirilmiş kesimci kullar v e nihayet d evlete ve âm m e m üesseselerine ait esirlerle hususî şahısların malı olan köleler arasında gerek yaşayış tarzı ve gerekse hukukî sitatü bakım ından ehem m iyetli farkların b u lunm ası m elhuzdur. B urada bu mühim noktaları bizim için tenvir et m ek m üm kün olm adığını kaydetm ekle iktifa etm ek m ecburiyetinde yiz. Yalnız bizde bu şüpheyi uyandıran kayıtlar hakkında misal zik retm iş olm ak için, Istanbulun fethinden b ir i'ki sene sonra Bursa civa rındaki vakıflara dair yaptırılm ış olan b ir tahririn neticelerini tesb it eden bir defterde [4 7 ] nazarı dikkatim izi celbeden bazı hususiyetle ri kaydedebiliriz. Filhakika; bu d eftere göre, Y alvaya tâbi Çalcı kö3'ü, Y akut Paşa im areti vakfıdır (yp. 3 9). V e b u köyde oturan çiftçi ler, defterde isimlerile ve ellerindeki to p rak m iktarile ayrı ayrı yazılı olduğu halde; vakfm kulları h akkında d a ayrıca kısa bir kayıt m ev cuttur : «V akfm beş kulu v ard ır; üçü sığır güder, ikisi koyun güder». Filhakika, ayni k ay ıtlard an anlaşıldığı üzere b u kulların elinde irili ufaklı 45 baş su sığırı v.e altı yüz yirmi beş koyun m evcuttur. Bununla, beraber, «kendünün çeltügi ekilür» kaydile d o ğrudan doğruya v a kıf tarafından işletildiği anlaşılan pirinç tarlalarının kim ler vasıtasile ve ne şekilde işletildiği anlaşılam am aktadır.A ynı defterin 44 cü y a p ra ğında da, diğer bir vakfa ait ortakçılar, ayrı ayrı isimlerile kaydedil dikten sonra, ayrıca bir de «vakfm İki kulu ve bir cariyesi var» denil m ektedir. Fakat, bu kulların ne iş yaptığını anlam ak m üm kün değil dir. Bununla b erab er bu nevi kayıtlar, vakfm ortakçı kullarile bu nevi kullar arasında bir fark olduğunu gösterm ektedir. B urada tenvir edilmesi m atlup olan m eselelerden biri de, to p ra ğa yerleştirilmiş çiftçi vaziyetinde olan o r t a k ç ı k u 1 I a r la oğul [46] Bu hususla yakında neşr edilecek olan <- Osmanlı imparatorluğun da iskân ve kolonizasyon metodlan » isimli kitabımızın « Koloııizator Türk dervişleri ve zaviyeler » faslında etraflı malûmat vardır. [47] İstanbul şehir ve inkılâp vesikaları müze ve kütüphanesinde M. Cevdet yazmaları arasında, orta boy. 117-1. numara ve 859 tarihli defter. Bu. deftere ait kayıtlar bu makalede [M. Cevdet, 117-1.] rumuzu ile gösterilecektir..
-ve kızlarının diğer köleler gibi topraklarından ayrı olarak satılıp satılamıyacağı m eselesidir. Bu hususta da sarih b ir kayda tesadüf edem edi ğimizi b u rad a kaydetm ekle iktifa edeceğiz. b)
İşletilen top rağın h u k u k î m a hiye tin d en m ütevellit o r ta k ç ılık
m ü na se b e t le r i
H assa çiftlik. İlerde neşretm ek niyetinde bulunduğum uz «sipahi tım arının künyesi» isimli b ir etü d d e tafsilâtile ve vesikalara istinaden gösterm e ğe çalışacağımız gibi; O sm anlı İm paratorluğunda, bilhassa kuruluş devirlerinin b ir çok sipahî tim arlan n d a, m irî arazi ahkâm ına uygun bir şekilde tasarruf edilen «reaya çiftlikler» inden ayrı b ir hukukî sitatüye tâbi olarak, d o ğ ru d an doğruya sipahiler tarafından işletilen ve «kılıç yeri» de tâb ir edilen «hassa» çiftlikler ve çayırlar (reserve seigneuriale) m evcuttur ve h a ttâ bazı yerlerde «hassa bağ» v,e «hassa değirm en»., kayıtlarına da tesadüf edilm ektedir. Fikrim izce; O sm anlı im paratorluğunun üzerinde kurulduğu m em leketlerdeki m alikâne sisteminin (system e dom anial) izlerini ak settiren bu nevi tim ai’a m ülhak çiftlik, çayır, b ağ ve bahçe, değirmen., ^ibi tesisat, bizim tetkik edebildiğim iz devirlerde, ehem m iyet ve m a hiyetleri tam am en değişmiş olm akla beraber, yine aynı şekilde eski devirlere mahsus to p ra k m ünasebetlerini hatırlattıkları ve bu m akale nin m evzuunu teşkil eden kulluk ve ortakçılık sistemlerile sıkı bir m ünasebet halinde bulundukları için, b u rad a kısaca hatırlatılm aîarı icap ed.en dikkate şayan hususiyetleri teşkil ederler. Filhakika, O sm anlı İm paratorluğunda m ü s e l l e m , yaya ve v o y n u k gibi askerî sınıfların vazifeye bağlı çiftlikleri gibi, bazı sipahî tim arlan n d a tesadüf edilen «hassa çiftlikler» de ekseriya sipahî tarafından do ğrudan doğruya işletilmekte ve tabiri mahsusile bu çiftliklerde sipahinin çifti yürüm ektedir. Bununla beraber, sipahî ve ailesi efradı to p rak işlerile meşgul olm ak istem edikleri takdirde, bu ■çiftlikleri istediği tarzda kiraya verebilm ektedirler. Filhakika; b u nevî toprakları çiftçi, m ünhal reaya çiftliklerinde olduğu gibi, «tapu» ile alıp m irî toprakların tasarruf hüküm lerine uygun bir şekilde kullana m azlardı. Bu yerleri köylü, ancak hususî bir kira mukavelesile kirala yabilm ekte idi. Bununla beraber, bu suretle «hassa çiftlik» üzerinde m eydana çıkan kiracılık m ünasebetleri ekseriya o r t a k ç ı l ı k şeklini al m aktadır. Bazı yerlerde, tohum un ve çift hayvanlarının nısfı sipahî
tarafından tem in edildiği takdirde, m ahsul yarı yarıya p ay laşılm akta olduğu gibi; bazan da, bu gibi hassa çiftliklerden sipahi ancak d ö rtte bir alm aktadır. H assa b ağlarda, bahçe ve b o stan lard a d a sipahinin hissesi d ö rtte bir veya üçte birdir. A yni şekilde; «kimsenin dikmesi ve aşılanm ası» ile yetişm eyip hudâyı nâbit olan veya «kâfir zam a nından kalm ış» bulunan kestane» ceviz, arm ut, ve elm a ağaçlarından da sipahi aşar değil, nısıf alm aktadır. D iğer taraftan, sipahi b u nevi ağaçlarla hassa çayır, tarla, bağ ve değirm eni kim seye satam am aktadır. Satsa bile, bu satış ancak kendi zam anında m er î tutulm akta ve kendisinden sonra gelen sipahî tarafından bu gibi m uam eleler feshedilebilm ektedir. Bu vaziyette bu nevi «hassa» çiftliklerle bağ, bahçe v e cayırlar, bazı tim arlarm tetim m âtından olarak hususî sitatülerini m uhafaza etm ektedirler. Bununla beraber, sipahiler, tım arları içinde devlet nam ına kul landıkları sahibi arzlık sıfat ve salâhiyetlerini sui istimal ederek, «reaya çiftlikler» inden büyük bir kısmını heı zam an kolaylıkla ele geçirm ek im kânına d a sahip değillerdir. S ipahî mimarında, ancak çok eski zam anlarda yazılmış«kÖhne» defterlerde* «hasaa» o larak kayıtlı bulunan yerlerd ir ki, b ir «hassa, çiftlik» gibi tasarruf edile bilm ektedir. M uahhar d evirlerde b ir kolayını bulm ak suretile «hassa» yazdırılan topraklar ise, m ü tead d it teftişlerden birinin neticesinde m eydana çıkacak olurlarsa, hassa çiftlik olm ak vasıf ve imtiyazını kaybetm ektedirler. A yni şekilde, sahipsiz ve boş kalan tarlaları m u vakkat bir zam an için d o ğ ru d an doğruya işlemek arzu ve imkânını bulabilecek olan sipahilerin bu gibi reaya çiftliklerinin d evlet m e r kezine verm ekte oldukları «avarız» hisselerini Ödemeğe; ve tapu ile talip zuhurunda, o to p rak lan çiftçilere devretm eğe m ecbur tu tulm aktadırlar. Bu suretle, gerek sipahinin kendi tim arm da kendisi ve akrabası için tapu ile y er alam am asın! İcap ettiren kanunî kayıtlar ve gerekse d evre hâkim olan ziraî ekonom inin ve nüfus vaziyetinin icapları neticesinde, bu nevi hassa çiftlikler O smanlı im paratorluğunda za m an geçtikçe azalmış ve sipahiler, büyük hususî çiftliklerini doğru d a n doğruya veya yarıcılıkla işletm ekle m eşgul to p ra k zenginleri olm aktan ziyade, kendisine m üm kün m ertebe fazla «çift akçası»nı ve diğer vergileri p ara halinde verm eğe m uktedir müstakil çiftçi isletm elerinin çoğalmasil.e alâ k a d ar harp adam ları ve m em urlar h a line girmiştir. Filhakika, im paratorluk harpleri ve uzun seferler, tim arh sipahileri m ahallî bir top rak siyaseti takibinden ve ziraî işlet m elerin organizasyonu ile uğraşm aktan menetmişler, denilebilir.
« H assa çayırlar » hususunda ise, mesele kendisini biraz dahab aşka bir şekilde vazetm ektedir: Uzun seferler için b ir çok at ye— tiştirm ek m ecburiyetinde bulunan m uharip sınıflar ve devlet, m em lekette tabiatan sulak ve otlak olan yerleri «hassa çayır»Iar halinde ele geçirmiş ve ihtiyaç hissettikçe «bilâzahm et ve bilâhizm et hüdayı n âbit çayır» olan ve «ziraat olunm adan çayır olm aları enfa» bulunan yerleri zaptetm ek hakkına sahip bulunm uş gözükm ektedir. Bu iti barla, o zam an m üstam el bulunduğu anlaşılan «raiyete çayır yoktur» sözünün bazı kanunnam elerde izah edilm eğe çalışıldığı görülm ek tedir. Bu izahata göre; bilhassa bidayette» sahibi ölen bir çayırı si pahi isterse, m üteveffanın oğluna ve kardeşine bırakm ayıp zaptedebilm ektedir. M aam afih, bu nevi haklar, yine ayni kanunnam elerden anlaşıldığına göre, b ir m ü d d et sonra ilga edilmiştir. Nitekim, d e f terlere «hassa» kaydedilen b u nevi çayırları biçm ek vazifesi, b ida y ette o sipahiye ait reayaya terettüp etm ekte iken, bilâhare biçm ek borçları değildir. « K endü kerem lerinden ed erler ise olur ve illâ cebir olu n m az» denilerek bu nevi hizm et ve m ükellefiyetler de lağ vedilm iştir.
Filhakika, unutmamak lâzımgelir ki Osmanlı imparatorluğunda mîri
araziden ve bu arazi gelirinin tahsis ve irşat kabilinden va kfı suretile meyda na gelen vakıflar rejiminden ayrı olarak, m ü lk topraklar rejimi de mevcut tur. Ve bu nevi mülk topraklar, sahipleri tarafından doğrudan doğruya veya yarıcılıkla işletilmektedir. Bu suretle* bu nevi toprakları sahiplerinden kiralıyan çiftçilerin, Sipahiye veya diğer bir devlet memuruna muayyen bir öşür verdikten sonra, geriye kalan mahsulü toprak sahibi ile, aralarındaki ortakçı lık mukavelelerinin icaplarına göre, paylaşmağa mecbur olacakları tabiidir.
işlenebilecek büyüklükte olan «hassa çiftlik» 1er, h aslarda ve büyük vakıflarda büyük nisbetler iktisap etm ekte ve bilhassa m ünbit v ad i le rd e k i geniş sahaları ve pirinç tarlalarını ihtiva etm ektedir. İşte üze rinde bazan bir çok köylerin teşekkül etm iş olduğunu gördüğüm üz bu nevi haslar ve vakıflar arazisi, üzerlerinde çalışacak olan çiftçi lerin şahıslarının hukukî sitatüleri ne olursa olsun» tapu ile alınan ve öşrüne işlenen reaya çiftlikleri şeklinde tasarruf edilem em ekte ve ancak o r t a k ç ı l ı k l a işletilebilm ektedir. Filhakika, bu nevi to p rak lar üzerinde icra edilecek ziraatin vakıf veya has için azam î derecede verimli olabilmesi için, ortakçı kul işletmesi seklinde or ganize edilmiş bulunm ası ve ç i f t ç i lerin hukukî b akım dan olduğu k a d a r ikti&adî bakım dan d a bu nevi hassa çiftlikler sahibi vakıf veya H as ların tâbiiyeti altında bulunm ası lâzım geleceği tabiidir. Bu se beple, esir em eğinin top rak işlerinde istim aline m üsait bulunacak .k ad ar kölenin bol ve ucuz bulunduğu devirlerde, b u nevi hassa çiftlikler üzerine kulları yerleştirm ek âd eti m evcut bulunm uştur. V akıf veya hususî şahıslar için, bu nevi çiftlikleri kendi kullarına işletm ek, hassa çiftlikleri üzerinde İdarî, m alî bakım dan tam b ir is tiklâle sahip olm ak bakım ından b ittab i çok lüzumlu addedilm eğe lâyıktır. Çünkü aksi tak d ird e b u nevi toprakları işleyecek olan reaya (hukukan hür çiftçiler) üzerindeki hukukuna istinaden D evlet, v er gi toplam ak vesaire gibi fırsatlarla, bu nevi m a l i k â n e l e r içine m ütem adiyen m üdahale edebilecektir. Bu nevi hassa çiftlikle rin İktisadî b akım dan istiklâli ve istenilen ihtisaslaşmış kültür şekil lerinin ve ziraî m ahsuller sanayiinin m alikâne dahilinde tesis ve ida mesi için de, kendi hesabına çalışan m üstakil çiftçi Eşletmeleri yerine m uayyen gayeler için ihtisaslaşmış bir şekilde çalışan kul işletm ele rine lüzum vardır. A ncak b u suretledir ki, büyük bir im aretin eti ve yağı, pekmezi, soğanı, pirinci ve buğdayı en yakın ve münasip m e r kezlerden tem in edilebilm ektedir. Aynı şekilde hususî m ülk vazi yetindeki hassa çiftliklerde de b u nevi kul köylüler üzerinde sahipBu hususta Ü lkü mecmuasında «Türkiyede toprak meselesinin tarihî esasları» namı altında neşrettiğimiz makalelere (sayı: 60,63, 64) ; İstanbul Üniversitesi •tarafından Tanzimatm yüzüncü yıl dönümü münasebetile neşredilen kitapta çıkacak olan « Türk toprak hukuku tarihinde Tanzimat ve 1274 tarihli arazi kanunnamesi » başlıklı etüdümüze ve nihayet Türk Hukuk ve İktisat Tarihi mecmuasının ikinci sayısında çıkan «Türk-tslâm toprak hukukunun Osmanîmparatorluğunda aldığı şekiller: I, Malikâne - divânı sistemi* unvanlı tetki k im ize müracaat edilmelidir.
îerinin her türlü «hizm et», «yardım» ve «hediye» mükellefiyetlerini de tatb ik edebilm esi caiz olacağından, bu suretle b ir O rta Z am an çiftlik - m alikâne hayatı bütünlüğünün İdarî ve İktisadî bakım dan temini de daha k a t’î b ir şekilde m üm kün olm aktadır. Bununla b erab er zam anla, vaktile bu nevi tesisleri ve teşki lâtı m üm kün v e h a ttâ zarurî kılan şartlar değişmiş ve yavaş yavaş kullar o rtad an kaybolarak kulluklar boş kalm ış bulunm aktadır. O zam an, eski ortakçı kulların «âzadlû veya âzadsûz» oğullarile h a riçten gelen ortakçı ve kesimciler bir a ra d a çalışm ağa başlıyacaklardır. İste b u rad a m evzuubahs ettiğimiz Bursa ve Biga civarındaki kesimcilerle, biz, vaktiyle «hassa» to p rak lar üzerinde kurulm uş olan eski kullukların inhilâl etm ekte iken aldıkları şekillen ve bu d ağıl m a m erhalelerindeki kulluklarda to p ra k işçiliğinin eski organizasyon şekillerinden arta kalm ış toprak m ünasebetlerini tetkik edebildiğimizi üm id ediyoruz : Bu m m takadâki tım arlara ait bâzı hususiyetlerin mânası, Filhakika, fikrimizce, yukarıda izah ettiğimiz şekilde şahısların .hukukî sitatüsü ve kul oluşile o r t a k ç ı l ı k arasında sıkı bir .m ünasebet olduğu gibi, «hassa çiftlik» halindeki b ir kısım to p rak ların hukukî sitatüsü ile o r t a k ç ı l ı k veya k e s i m c i 1 i k m ünasebetleri arasında da sıkı rabıtalar m evcuttur. Bu sebeple, bu m m takadaki kesimci, ellici, bağ b ân ve haracgüzar gibi züm relerin -mevcudiyetini biz, bu züm re m ensuplarının vaktile k u l l u k l a r h alinde toprağa yerleştirilm iş esirler olam aları k ad ar, bu m m takada gerek işletm e tarzı ve gerek tâbi tutulduğu hukukî sitatülerı ile re aya çiftliklerinden büsbütün ayrı bir kategori teşkil eden ve ekseriya *ort£kçı v.eya dUeci yeri olarak anılm akta bulunan toprakların m ev cut bulunm asile de izah edebilİYİz.Filhakika bu gibi «hassa çiftlikler», vaktile kulluk seklinde ve ortakçı kullarla işletilmiş oldukları gibi, kullar o rtad an kaybo ld u k tan sonra da uzun m ü d d et yine ortakçı lık veya kesimcilik usullerile kiraya verilm ekte devam edilm ekte dirler. Bu itibarla, bu nevi to p rak lar üzerinde çalışan b ir köylü, as lında hür çiftçiler (reaya) züm resine m ensup bulunsa dahi, sırf or takçı yeri tutm uş olm ak itibarile de ortakçı veya kesimci addedilm ek tedir. Bu suretle, hariçten yeni gelen ortakçı reaya ile safiyeti b o zulm ağa başlıyan kulluklardaki eski ortakçı kullar, bir taraftan da zam anla vukua gelen karışm alar veya toptan azade etm e (affranvehissement} lerle, kul m enseinden gelmiş olm adan m ütevellit hukukî
m âdûniyet ve iktidarsızlıklarım kaybederek ortakçı reayaya ben~ zetm ektedirler. Bu suretle, tetkik ettiğimiz defterlerd e sarih k ayıt lar m evcut bulunm ayan yerlerde zikredilen ortakçıların «kul» olup olm adıklarım tayin etm ek bizim için çok güçleşm ektedir. K u l l u k laxm bünyesinde bahsettiğim iz neviden vukua ge len inhilâlleıi ve bir m ü d d et sonra top rak işçiliğinde ortakçılık m ü nasebetlerinin şahısların hukukî sitatüsünden ziyade yalnız to p rak ların hukukî sitatüsü tarafından tayin v e icab edildiğini gösterm ek için , bizi bu hükm ü verdirm eğe sevkeden bazı kak ayıtlan b u ra d a aynen zikretm eği faydalı bulm aktayız. Bu hususta m etodik b ir araştırm a yapm ış olm ak için, H ü davendigâr livasında, 928 (1 5 2 1 ) tarihlerine doğru, eski kullukların bakayasına bilhassa tesadüf ettiğimizi zannettiğim iz M ihalikçık (K aracabey) kazası d a hilindeki vaziyeti gözden geçirelim [*] . A ynı kaza dahilindeki padişah haslarını biraz aşağıda k o y u n k â f i r l e r i ile s ı ğ ı r o ğ l a n larm dan b ahsederken inceden inceye tetkik edeceğiz. B urada m evzuubahs defterdeki Z aîm ve Sipahi tim arlarım tetkik edelim : Filhakika, bu kaza dahilindeki tim arlar içinde m evcut 1 16 köyden büyük bir ekseriyeti hukukan hür addedilen reaya ile m es kûndur ve bu itibarla, im paratorluğun diğer akşam ında tesadüf edilen um um î köylü tipi ile aynı m uam eleye tâbi tutulm aktadırlar. Bununla beraber, bu m m tak ad a diğer bir takım köylerdekinden daha hususî b ir vaziyet m evcuttur: Asıl tipik sipahi tim arında top rak m ah sullerinden alınm akta olan bu nevi vergilerin tam am en sipahiye ait bulunm ası lâzım geldiği hald e; b u rad a, sipahi Öşürünü aldıktan son ra bir de H a s sın m em urları ayrıca m üdahale ederek, m ahsulden aynen bir k e s i m veya her şahıstan nak d en m uayyen b ir h a r a ç alm aktadırlar. Bu suretle, bir misal olarak seçtiğimiz 'bu kaza dahi lindeki (im arların bir çoğunda, her köyün sonunda sipahiye ait olan öşür ile, çift, bennâk, gerdek, tapu, cürüm ve cinayet resimlerinin yekûnlarını ayrı ayrı gösteren b ir has?l hanesi yanında, ayrıca b ir de « m evkuf ellici çiftliklerinden ve ellicilerden Hassa, kesim» gibi b aş lıklar altın d a m uhtelif cins hukuku sıralayan haneler m evcuttur. Fikrim izca, aynı to p rak m ahsulleri üzerinden alınacak vergi lere bu suretle iki türlü hak sahibinin m üdahale etmesi dikkate şa yan bir vakıa teşkil ed e r ve şu şekilde izah edilebilir : [*]
İstanbul, Başvekâlet Arşivi; 379 numaralı «Hüdavendigâr Mufassal».,
1) Sipahi tim arı dahilinde yerleşmiş bulunan çiftçiler, vakfın veya H assın k u l la n veya k u l o ğ u l la n dırlar. Bu sebeple b u kullar, istihsal ettikleri m ahsulün Öşürünü devletin m em uru olan Si pahiye verdikten sonra, geriye kalan m ahsul fazlasını d a sahiplerile payla,şacjaklardır. K ölenin sayinin m ahsulleri üzerinde m evlâ sının tasarruf hakkı m evcut olduğundan, köle sahibi hususî şahıslar v e v a kıflar gibi hukukî şahsiyetler de to p rak işçisi halinde köylere yerleş tirilmiş . olan kulları üzerinden m ünasip görecekleri tekâlifi, kesimi veya m uayyen bir haracı toplam ak hakkım m uhafaza etmektedir* B idayette tam am en keyfî olması m üm kün olan b u nevi haklar, za m anla örf ve âd etler şeklinde tesbit edilmiş veyahut b id ay etten iti baren,bilhassa ziraî sah ad a esasen Ötedenberi m evcut örf ve â d e t lere uygun bir şekilde tatb ik edilm ek m ecburiyetinde kalm ışlardır. 2 ) T o p rak m ahsullerinden sipahinin aldığı öşürden başka, b ir de H as m em urlarının k e s i m toplam ağa kalkışm ası keyfiyetini izah için iîeri sürülecek oîan şu şekilde bir faraziye de hakikate uy gun olm ak vasfını haizdir: Bu m m takada büyük « H assa çiftlikler » halinde teşkilâtlanm ış olan padişah haslarının vaktile daha; geniş bir saha işgal etm iş bulunm ası m üm kündür. Z am anla, sipahi ad e dini arttırm ak için m üm kün olduğu k a d ar fazla adam a m em leket dahilinde tım ar bulm ak mecburiyetile, bu h aslard an b ir kısmı sipa hilere tevzi edilmiş bulunabilir. Esasen, m em urlar (em inler) ve m ül tezim ler (âm iller) tarafından idare edilen ve bu itibarla b u nevi ida renin herkesçe m alûm m ahzurlarını ihtiva eden haslardan b ir kısmını sipahi tim arı haline sokm ak v e m em leketin idare ve toprak siyaseti ile yakından meşgul olm akta alâkası olan sipahilere dağıtm ak ta uzun m ü d d et devletin siyasetine uygun görülm üştür. Bununla beraber, O sm anlı im paratorlu ğ u n d a taam m üm ü arzu edilen sipahi tım arı ti pi, bu civardaki «H assa çiftlikler» üzerinde gördüğüm üz k u l l u k l a r şeklinde organize edilmiş oUmıyacağı gibi, timarlı sipahilerin b ir nevi çiftlik s^hifoî bey olm aları da terviç edilm em ektedir. Bu se beple, sipahiyi yalnız Öşür ve bazı h aklar toplayan bir asker veya m em ur vaziyetinde b ırakm ak isteyen bir politika. Bursa civarı gibi eski bir devir ve nizam ın bakiyelerini taşıyan k u l l u k 1ar m intakasında, b u ra d a m evzuubahs ettiğimiz şekilde, içiçe girmiş m uh telit bîr tım ar tarzım kabul etm eği m ünasip görm üştür. Bu suretle gerek hususî b ir takım m ükellefiyetleri bulunan « H assa çiftlikler » üzerinde çalıştıkları ve gerekse şahsan k u l oldukları için ortakçılıL-
iî vı
A rîr^
fsK t l-ııfTTİ-sr» Vrvi/lît kAi*«ı*îlr»rlPa bilf» s in aK i
vin/»
ö ş ü r c ü r e a y a karşısındaki vaziyet ve fonksiyonlarını m u hafaza etrrçis v e bu nevi hususî vaziyederin icaplarından doğan hak ları toplam ak için H as ların mem urları, b u « H assa çiftlikler » in ve y ah u t « H assa kullar » m sahipleri sıfatile, Sipahi tim arİarına m ü dahale etm ekte bulunm uşlardır. Bu nevi m uhtelit rejim lerin m eydana çıkm asında g 2 rek şahıs ların ve gerekse toprağın hukukî sitatüsündeki hususiyetlerin ne şe kilde m üessir olabildiğini anlatm ak için, m evzuubahis Mihaliç (K a racabey) kazası timarlannd-an bazı m isaller zikredelim : Y ukarıda ismi geçen H üdavendigâr livası defterinin 158 inci y ap rağ ın d a kayıtlı bulunan K ara M ahm ut köyünün T im ar beyi olan H aşan, bu köydeki 5 Ellici Ç iftliğinde yetişen m asulün öşürünü aldıktan sonra, aynı m ahsulden H as için k e s i m olarak ta 2 m ut buğday, 1 m ut arpa, 2 m u t yulaf ile 1 kile burçak ve \ kile nohut verilm ektedir. 186 ıncı yap rak ta yazılı bulunan T epecük köyünde de şöyle bir kayıt m evcuttur: K A Y IT : VIII. «M ezkûr karye-i T epecükte m evkuf e l l i c i çift l i k l e r inden ve e l l i c i hasılından diyü kayd olun muş. H âliyâ e l l i c i kalm am ış. M evkuf yerler ekilîâb Beğliğe k e s i m ve sipahi ö ş r ün a!m\ » Hint a: mut 1, kile 13. Şâîr: mut 1. Nuhud: kile 4.
Bakla: kile 8. Tohmu ketan: kile 3.
D em ek oluyor ki, aşağıda göreceğimiz gibi, bir nevi k u l veya s ü r g ü n olması d a m üm kün ve h a ttâ m uhtem el bulunan E l l i ç i l e r den devlet, Sipahi tim arları içinde oldukları tak d ird e dahi, bazı haklar topladığı gibi, bu nevi ellicilerin üzerlerinde çalıştıkları e l l i c i ç i f t l i k l e r i de, elliciler m ünkariz o lduktan sonra da tıpkı «H assa çiftlikler» gibi, ortakçılık veya kesimciükle işletilmek tedir. Sipahi, kendi tim arı içinde bulunan b u nevi ellici çiftliklerin d en ancak ö ş ü r alabilm ekte k e s i m ise H assa ait bulunm ak tadır. Bu suretle m evzuubahs tim ara ait .kaydın sonuna ilâve edilen rakam lar, k .e s i m olarak H assa ait bulunan hisselerdir. Sipahinin aldığı öşürüıı kıym eti ise, bu köyde, senede 830 akçe olarak tah m in edilen Sipahi hissesi halinde hassl kaydedilm iştir. A ynı sipahi tim arı içine, H as m em urlarının yalnız kesim to p lam ak için değil; fa kat, A bdullah oğlu A lagöz ve G alyos oğlu P anayot ismindeki kim se lerin h a r a c mı toplam ak için de m üdahale etm eleri, bu şahısların
bu köyde, nevileri münkarıfe olmuş olm akla beraber, hassa k u l l a r veya â z a d İ û 1ar olm ak sıfatını taşıyan bazı nadir num uneler ol duğunu gösterm ektedir. A ynı şekilde, K ara Y âni, K ara 'Güllü vie K ara A ğaç (Y p, 190) köylerinde de «ellici yerlerimiş, sipahi öşürün alur» veya «ellici yeri imiş kesime veıilip sipahi öşürün alur» gibi kayıtların yanında, si pahinin ve H as ın aldığı hisseler ayrı ayrı tâ d a d edilm ektedir. Y e nice köyde «dilcilerdir ve haraçgüzarlardır, deyû kaydolunm uş d er (D efteri K öhne). H alıya kesimci olm uşlardır.» ; H acı köyde ise, « b a tta l ellici çiftliklerinden Beğliğe kesim ve ellicilerden. » kayıtları m evcuttur (Y p, 19 i) [4 9 ] . [49]
Aynı şekilde, Hüdavendigâr livasının diğer kazalarında da
.ayni muhtelit rejime tesadüf edilmektedir. Meselâ Kete nahiyesine aşağıdaki kayıtlarda bu hususta hatırlatılmağa lâyıktır :
ait
bazan olan
KAYIT : IX. (yp, 166). Timar-ı Bâli ve Sinan ve Beğlik müsellemlerdir. Müşterek benevbet Karesi sancağına eşerler. Karye-i Ekserye tâbi-i mezkûr Ellicilerdir her çiftelen onar akçe verirlerm iş d eyü kayd olunm uş Kesimci olmuşlar. Bâli Bâli Bâli Bâli
veledi veledi veledi veledi
Karaca: Ç [*]. Todor: Ç. Todor: Ç. Pelte: Ç.
Harod veledi O: M. Karagöz veledi Mavro Manol veledi Yorgi Hâne: 7.
Mezkûr müsellemlerin Orhan pâdişâh zamanından berü tasar ruflarında bii' çiftlikleri varmış. [*]
«Ç» çift ve eM» bekâr mânasına m ücerred kelimelerinin
kısaltılmış
Çekli olarak kullanılmaktadır. KAYIT; X. (yp, 167). K arye-i Sasa tâbi'-i tımarı mezkûr. Hâliyâ mezkûr karye liaZî Jcalub vâk’ı olan çiftlikleri kesime v iriMtrmüş. Has içün ermtı zabt idermiş. Ve vâki1 olan öşür dahi si pahiye virilürm üs. Her kesimde 011 üç kile buğday ve on kile arpa ve çift basma sekizer akçe virürlermiş gerek olsun gerek olmasun. Ve hâricden dord nefer kimesne dord kesim lü çiftlik tasarruf idüb kanun ürerine kesimlerin eda ider imiş. KAYIT: XI. (yp, 170). Karye-i Ergomine tâbi-i Kete. E 1 1 i c i 1 e r imiş Şimdi ellicilerden iki nefer kalub bâki yer-
G örülüyor ki, köylerde oturanların hem en ekserisi e l l i c i veya k u I olm adığı halde, sırf «ellici çiftliği» tuttukları için ortakçı veya kesimci kullar gibi m uam ele görm ektedirler. Bununla beraber, ortakçılık veya kesimcilikle, kulluk, ellicilik, bağbanlık, haTacgüzarIık v e azadelik arasındaki sıkı m ünasebetlere b akarak, b u köylerde oturanların hiç olm azsa vaktile, kul vaziyetinde çalışmış olm ala rından şüphe etm em ek lâzım dır. Filhakika, bu kayıtlardaki k e s i m c i lerin bile bazan k e s i m c i k u l olm aları ihtimali v ard ır ve defteri yazanların kendileri için m alûm olan ve ancak bugün bizi alâ k a d a r eden bu nevi tasrihleri fuzuli o larak tek rar etm ekten vazgeç miş olm aları m üm kündür. Bazan, bu defterlerd e kendilerine kul ol m ak sıfatı isnat edilm eyen kesimcilerin üzerinde ancak cariye ile ev lenen erkeklerden alm an «bedel-i hizmet» [* ] gibi karakteristik t a z ı vergiler kayıtlıdır ki bu gibi alâm etler bize, eski kullukların en kazı üzerinde bulunduğum uzu gösterm ektedir [* * ]. B ununla b erab er; kul olm adan veya kul b ir kadınla evlenm eğe lüzum k alm adan da, sırf bir «H assa çiftlik» üzerinde çalışmak suretile dahi, reayanın ortakçı veya kesimci addedilebildiğini gösteren sarih kayıtlar pek çoktur. B aşvekâlet arşivinde m evcut 9 6 0 tarihli b ir h ü küm defterinde tesadüf ettiğimiz aşağıdaki hüküm sureti de b u m a hiyettedir : K A Y IT : XII. «Iznikde M erhum Süleym an Paşa m edresesi m üderîeri...k e s i m e
virilüb içesim Beğliğe ve öşürlerin sipahiler diyü
kayd olunmuş der (defteri ’atîk). Hâliyâ hep kesim ci olmuşlar her çiît basma sekizer akçe virüb kesimlerin ve haraçların dahi beğliğe virirler . Hâne 10, Mücerred 6, Çift 10, Bennâk 3. Hasıl: ’A n-K esim :
[*]
' Şaîr mud 15, Hmta mud 15, Cizye akçe 1,300, Yukarıda tetkik edilmiş olan (kul olan ve olmıyan kesimciler) bahsine
bakınız. [**] Câriye ile evlenen kimselerden câriye hizm eti nâmı altında bu m ıntakada 40-80 akçe kadar bir şey alınmaktadır. Bu gibi kimselerin ortak hizme tine girmeleri lâzım olduğu gibi çocukları da analarına tâbi olarak kul doğa caktır, (40 numaralı nota bakınız).
risi M evlânâ D e d e y e hüküm yazıla k i... M erhum Süley m an P aşa’nın A nad o lu d a vâki olan evkafından A khisar kazasına tâb i K ara G özlü nâm m evzide dört kıt’a çiftlikler olub merhumu mezbur zamanında vakfın kulları mutasar rıflar olub sonra münkariz olduklarında zikr olan çiftlikler hari ç reaya silerine diiştib m ü n a s a f a üzere zi« raat iderler imiş. Öyle o lsa ...» (yp, 4 7 4 ). M evzuubahs hükm ün buraya aynen aldığım ız parçası sarih oiarak şu hususu tesbit etm ektedir : V aktile vakfm kulları tarafından işlenen H assa çiftlikler, kulların inkırazından sonra, yarıcılıkla işle tilm ek üzere reaya eline geçmiş bulunm aktadır. H ükm ün verilmesini mucip olan ve uzun olduğu için b u ra d a aynen zikri m ünasip görülm iyen sebebe gelince; bu nevi H assa çiflikleri yarıcılıkla işlem ekte olan reay ad an birisinin elindeki 14 dönüm tarlayı diğer birine 5.400 akçeye sattığı zam an, b u paranın ancak 1.020 akçasını vakfın m ü tevellisine verm eğe razı olm uş bulunm ası ve m üteb ak i 4 3 8 0 akçayı teslim etm eği bir türlü kabul etm eyişidir. H albuki fikrimizce, bir raiyet, m irî araziden olan çiftliğini ahara devr ve ferağ ettiği zam an, sipahiye «tapuyı misil» v erd ik ten sonra, kendisine m uayyen bir m ik ta r hisse ayırabildiği halde, « H assa çiftlikler » üzerinde çalışan o r takçılara b ö y le bir h ak tanınm am aktadır. İşte bu sebebe binaenolacaktır ki, b u rad a tetkik ettiğimiz hüküm, başkasına satılan has sa çiftlik bedelinin tam am ının b u nevi çiftliklerin sahibi olan vakfm m ütevellisine verilm esini em retm ektedir. R eaya çiftliklerile hassa çiftlikler arasında tasarruf ve ferağ kakları bakım ından teferruatını tayin ve tesbit edem ediğim iz bu ne viden farkların bulunduğuna ve bu farkların uzun m ü d d et m uhafaza edildiğine dair olan b u kayıtlar, hakikaten tetkike şayandır. Bununla b erab er, vaktile «resmi hizm et» veren bir çok hassa yerlere zam anla b ağ lar dikildiği vakit oralardan ancak Öşür alındığı yani hassalıklarım kaybettikleri d e görülm ektedir. Bu suretle zam anın silindiri hukukî bakım dan yekdiğerinden ince farklarla ayrılmış olan to p rak ve çiftçi züm relerini birbirine yaklaştırm ış ve yeknesak b ir tipe irca etm ek te m ayülünü gösterm iştir, denilebilir [5 0 ]. [50]
Bu hususta bazı misaller zikretmiş olmak için, ayni defterden Beğ-
hazarı nahiyesine ait bulunan bazı kayıtları aşağıya aynen dercediyoruz: KAYIT: XIII. K arye-i Haşan Kavağı. Hassa-i mîrî ‘alem.
2. «- « Sığırcı kullar» ve « Koyun kâfirleri ». K u llu k ların B ursa c iv a rın d a a ld ığ ı d ik k a te şa y an şe k ille rd en b i risi d e, k u lla rın p a d iş a h a ait sığır v e y a k o y u n c in sin d e n h a y v a n la rın ç o b a n ı v a z iy e tin d e çalıştırılm ak ta o ld u ğ u k ö y le rd ir. B u n ev i k ö y le rin b ü n y esi ile için d e y a sa y a n köy lü lerin h u k u k î v e m a lî b a k ım d a n tâ» b i tu tu ld u k la rı m u am e lele r h a k k ın d a b ir fikir v e re b ilm e k için M ihaliç (K a ra c a B ey) k az a sın d a k i p a d işa h h a sla rın d a m e v c u t 2 3 k ö y ü n v a ziyetini te tk ik e tm e k m ü n asip o laca k tır [ 5 1 ] . O rtakçılar yerid ir bir mud tahıl ekerlerm iş diyü kaydolmuş der (defteri köhne). Şimdiki halde re’âya. .üslûbu üzerine öşür verirler imiş (der ta sarrufu M îr-i İivâ). Hane 39, Mücerred 25, Çift 25, Bennak 3, Ekinlü 1, Hasıl 4.087. Mezkûr (1ar) ortakçılık etdikleri takdirce çift resm i içiin yirmi' dörder akçe virirlermiş simdi o rta klık itm eyü b sâyir re*aya gibi rü sum ların tnrürler Ortağa arpa ekerler deyü her çiftden yirm i dör der akçe alma d eyü .k ayd olunmuş şimdi ekmez olmuşlar. KAYIT: XIV. A lt üzerinde Hassa yerler varilmiş (R esm i h id m et) virilürim iş^ Ş im d ik i halde bağlar dikilüb öşür virilürim İs. Hâsıl; 250. KAYIT: XV. K arye-i Derbendde iki hassa bağ harâb der tasarrufu Elvan Fa— kıh diyü kayd olunmuş. Hâliyâ der tasarrufu Mehmed veledi D avud dede, fî sene: 80 akçe. K arye-i Kara köyde hassa yerler varimiş. Ş im d iki halde ba’zıbağlar olm uş öşür ahnurm uş. Hasıl: 255. [51] Filhakika, umumiyetle bu köyler halkının ve bilhassa bu köylerde ki «koyun kâfirleri» ile «sığırcı kullar» m «kul» olduklarına ait elimizde sarili malûmat mevcut olmamakla beraber, İstanbul Haslar kazasına dair bir kayıtta [sf, 42 (15)] daha evvel tesadüf ettiğimiz şekilde, sığırcı kullar kanununa tabî tutuluşları ve 11, 13 numaralı köyler halkının açıkça Rumelinden sürülmüş kâ firler ve Bulgarlar olduğuna dair verilmiş olan izahat ve diğer bâzı emareleronların bize kul ve sürgün öldtiklarmı göstermektedir (Fot: XX - XXII).
M evzuubahs haslara ait köylerden ilk 13 nü sığırcı kulların bu-lunduğu m erkezler olarak tasnif etm ek im kânı vardır. Filhakika, Sul-tan Süleym an tahrirlerine göre, bu köylerde padişaha m ahsus olm ak üzere sığır cinsinden m evcut hayvanların nevi ve m iktarı aşağıdaki şekilde bulunm ak lâzım gelir : İnek 767, Döğe 106. Tosun 54, Daye 166.
Öküz 57, Boğa 7. ICusâre 323.
Biz, B aşvekâlet arşivinde m evcut 376 num aralı ve 9 2 8 tarihli H ud âvendigâr M ufassalı defterinden istifade ederek, m ezkûr köylereait olm ak üzere, hane ve hayvan adedini gösteren aşağıdaki cedveîi tanzim ettik. Bu cedvelde sığırcı kullar elindeki hayvan adedinin ne vileri tefrik edilm em iştir. Bununla beraber, bizim h er köyde m evcut hayvanlan aj'rı ayrı toplam ak suretile elde ettiğimiz rakam la yukarıda, zikredilen yekûnlar arasında ehem m iyetli b ir fark m evcut değildir.. Padişaha ait Sıra No. 1 2 3 4 5 [52]
s ığ ır
cinsinden hayvanların beslendiği köyler
KÖyiin adi Y enice [52]
Hane adedi
........................
V asil [54] ......................... M akrı ve M am ak [55] . ... K oncihos [5 6 ] ....................
4 13 11 40 14
Besledikleri hayvan adedi 3 85 56 125 70
Bu köyüri kimlerden müteşekkil olduğunu göstermek için kaydı ay-*,
nen alıyoruz: Müslümanlar köyü. Hudâvendigâr’ın kara sığırın tutarlar. Davar kıranı vâki olmuş hemen üç inek var mevcud. Bazarlı veledi Ahmed 127 Mustafa veledi O Hainza veledi Baykuş 127 Derviş Ali veledeş (mücerred) İlyas veledi Baykuş 127 Hâsıl: 10 mut boğday, 5 mut arpa, 4
Ahmed veledi Abdullah Karagöz veledi Abdullah Çakır veledi O Ali veledi Ahmed (yeniçeri oğlu) . Hane 4 mut üç kile yulaf.
Y e k û n , bahâ-i... ma’a hizmet: 1894 akçe [53]
«Hudâvendigârm su sığırlarını tutarlar kâfirlerdir».
[54]
«Hudâvendigârm kara sığırlarını tutarlar kâfirlerdir».
[55]
«Hudâvendigârm kara sığırlarını tutarlar kâfirlerdir».
,[56]
«Hudâvendigâr su sığrı kâfirlerdir. Bir sağılır inek başına yüz akçe,
verirler.»
K öyün <.ds
•Sıra N o. 6 7 8 9 10 11 12 13
İshak
[5 7]
H ane adedi
....................
K ara Mihal [5 9 ] .......... Bölük-i Y örükçe [60]
Y ayte
[6 3 ]
18 37 13 33 ■? 25
...................... 11
Besledikleri hayvan adedi 66 457 75 229 75 — — —
F o to ğ raflard a [ X X ve X X I ] görüldüğü veçhile, bu köyler •halkı ellerinde padişaha ait sığır cinsînden hayvanlar bulunm akla b e raber, ziraatle de m eşguldurlar ve bu sebeple, yekûn hanelerinde •devlete h ububat cinsinden verdikleri Öşür veya kesim m iktarı d a kayıtlıdır. 37 num aralı n o tta görüleceği üzere ellerindeki hayvan ların sütünden istifade etm ek m ukabilinde, b id ay ette her « sağılır inek başına » 40 akçe verm ekteler iken bilâhare b u paranın «ev başına» 250 akçe olarak lıes-ap edilm iş olm ası v e nihayet bizim te t kik ettiğimiz d efterd e isimlerin altında 251, 351, 5 5 ! gibi rakam ların yazılı bulunm ası dikkaye şayandır. M am afih, b u hayvanların köylü arasın d a ne şekilde dağıtılmış olduğu lâyıkile anlaşılam am ak tadır. H albuki geriye kalan diğer on köyde m evcut «koyun kâfir leri», «bî-ganem » (koyunsuz) olan diğer köylülerden ayrı olarak ya kılm ıştır. Bu itibarla b u köyler için tanzim ettiğimiz cedvellerde ko y u n lu çoban adedi ayrı sütunlar halinde gösterilebilm iştir :
[57]
«Hudâvendigârm karaca sığırın
tutar kâfirlerin esâmisi ile
beyân
'eder. Ve sağılur inek başına kırk akçe imiş. Sonra mevlânâ Husrev hazretleri gelüb her ev basma ikiyüz elli akçe tâyin etmiş deyü kayd olunmuş der (def teri köhne)». [58] [59] [60]
«Su sığ n tutarlar hassa~i padişahı». «Hudâvendigârm kara sıgrm tutar kâfirleridir.» (Fot, XX). «Su sığ n kâfirleridir. H a r a c g ü z a r l a r dır, k u l l u k
'virirler.2’ [61]
«Hudâvendigârm kâfirleridir».
[62] [63]
«Rum İlinden sürgünlerdir...:» (Fot. XXI). Boş bir köydür. Hariçten ziraat ederler.
£64]
« Rum îlinden gelmiş kâfirlerdir..» [Fot. XXII].
dahi
Padişaha ait koyun cinsinden hayvanların beslendiği köyler 3
14 Govlat [65] 15 K araca [66] 16 Saruca [6 7 ] 17 Ekizce [68] 18 Kemevyon 169] 19 K arakuvaç [7 0 ] -20 Y ularobası [71 ] 2 1 S altanat ve K alm at [72] 22 Sığırm an [7 3 ] 23 Prem kür [74]
1265
8
— 16 15 10 13 15 8 8 16
■
u
V c«
V o !3
X
k ö y lü nü n v e r d i ğ i diğ'er v e r g ı l t r
Cizye
Koyun adedi
K öyün adı
KoyucsıızRftr
Koyun Çoban adedi
55 cö ^ § 3 C
S
29 11
— 1
?
1870
o a W a «I ?
Z e m İ a ve m ezria m ukataafi ?
396
?
?
?
2455 2643 1448 1432 ? 1366
?
?
21 19 14 30 41
18 19 20 38 34
3697 3388 3098 4639 8875
1809 885 298 1266 1913
646 644 627 1476 1695
863 2520
13 70
13 42
2777 13170
693 2970
507 2236
?
Y ine ayni şekilde diğer b ir d efter (N. 2 0 8 ) de m evcut bir kay da göre, bu m m tak ad a m evcut olan v e padişaha ait bulunan koyun cinsinden hayvanların m iktar ve nevileri aşağıda zikredildiği şekil de kayıtlıdır ki bizim bulduğum uz yekûn ile b u rak am lar arasın d a büyük bir yakınlık m evcuttur : Koyun 17.091. Marya 8840. Erkek koyun 4047 Koç 274.
Kösem 54, Toklu 345. Kuzu 6345,
A yni şekilde; y u k ard a cedv.el halinde sıraladığım ız 10 köyde m evcut 109 k a d a r «koyun kâfiri» nin ellerinde bulunan irili ufaklı [65]
« Mezkûr kâfirlerin ellerinde doksan yedi mudiuk yerdir deyü kayd
•olunmuş der- (defteri köhne) . :166i
( ? )
[67]
« . . . nâmı diğer Çatal A ğ ü yedi çiftlik altmış altı mudiuk yerdir. >
[68]
« Elli dört mudiuk ziraat edecek yerleri vardır. »
[69]
« Ellibir buçuk mudiuk yerdir. ■»
[70]
« Elli sekiz mudiuk yerleri var. »
[71] [72]
« Yüz on mudiuk yerdir. » «...nâmı diğer Büyük Yılanlu ve Küçük Yılanlu yüz on buçuk mud
iuk yerdir.. » [73]
« Kırk, beş mudiuk yerleri v a r.»
[74]
« Seksen üç-mud on iki kilelik yerdir. Zikr olunan karye korucusu
nun Koyun deresinde iki koz ağacı vardır. »
I 7 biiı k a d ar koyunun m ahsulünden ve diğer koyunsuz 2 4 8 h an e hıristiyam n ziraatleriııden hassın eline senede 142,610 akçe geçm ek tedir ve bu yekûnun m üfredatı şunlardır : Süt ve yün babası 52.116, Kuzu yünü bahası 10.421 Cizye 51.642, İspenç 13.177, Boğday bahası 4.000
Zemin ve mezrıa mtıkataası 10.703 Âdeti çobaniye 150 Resmi sürü 240 Tapuyı zemîn 150
A şağıya dercettiğim iz X V I num aralı kayıt ise, bize b u nevi, «koyun kâfirleri» nin vaktile tâbi tutulduğu dikkate sayan vergi m ü kellefiyetlerini saym aktadır, Fikrimizce, her köyden Subaşı hesabı n a birer kile tohum ekilmesi, ve kâfirlerin bayram ları olduğu zaman, h er evden akçe, çörek, tavuk gibi takdim elerin verilm esi gibi, g arb î A vrupa m em leketlerinde serflerin senyörlerine verm eğe m ecbur ol dukları hediyeleri hatırlatan m ükellefiyetler, O sm anlı İm paratorluğu nizam ının vergi sistem lerine tam am en aykırı düşm ekte ve bize bu köyler halkının vaktile kül öldukları ve ancak kul olm ak itibarile bu nevi m ükellefiyetlere tâbi tutuldukları fikrini ilham etm ektedir. Filhakika ilerde (kayıt, X X X V ) G eliboîuda Süleym an P aşa vakfı kullarile iiıeskün M ürefte ve diğer bir kaç köye ait kayıtları tetkik ederkenı bu nevi örf ve âdetlerin diğer kulluklarda d a aynen m evcut olduğu nu göreceğiz. B urada kaydın 5 inci fıkrasıiıda gördüğüm üz veçhile, bu nevi ikram ve takdim elerin ve hususî hizm etlerin ilga edilerek, yerlerine m ukannen ve b ü tü n reayaya şamil b ir vergi olan ve İslâm-, lardan alındığı zam an «çift resmi» ismini alan ispenç resminin ika mesi de bize zam anla O sm anlı im paratorluğundaki kulluklarla reaya ile meskün köyler arasındaki farkların ve m ahallî Örf ve â d e t hususi yetlerinin yavaş y av a ş kaldırılarak m uayyen ve yeknasak b ir vergi sistem ine doğru nasıl tekâm ül edildiğini gösterm ektedir. K aydın 12 inci fıkrasında kâfirlerin evlendikleri zam an kâtibe ve nazıra ve koru culara verm eleri m û ta t olan «âdet» lerini verm ek hususunda m ecbur değil m uhtar olduklarının kaydedilm iş olması d a dikkate şayandır. K A Y IT : X VI. 1. M ezkûr K o y u n k â f i r l e r i Subaşıya evvelden viregeldikleri bu d u r : H e r k ö y d en bir m ud tohum eker ve biçerlerm iş. He-m an a n b ara hazır teslim iderlermiş. D eyü kayd olunmuş, d er (d e fte ri köhne) Elhâlet-i hâzihî Beğliğe zab t olunur m uş vech-i m eşruh üzere tohum beğlıkdeıi virilür.
2. V e b ir ağıldan Subaşı olana sekizer akçe virîrler imiş deyü m ukayyed der (d efteri ’atîk ). 3. V e p a s k a l y a ları olduğu vakit d ö rd e r akçe ve d ö rd er çörek virürlerim iş m ukayyed d er (d efte ri ’atîk) V e kâfirlere çoban dutulduğu vakit yirm i akçe alm ur imiş m ukarrer d er (d efteri k ö h n e) . 4. V e oruç dutduklan vakit b irer tavuk ve d ö rd er çörek deyü mukayy.ed der (d efteri köhne),. 5. Z ikr olan her ağıldan Subaşı alduğı on sekiz ak•çe ve paskalyalarında ve oruç du td u k ları vakıtde alm an tavuk ve çörek m ukabelesinde elhâleti hâzihî ıspenç alm ur imin, Ç ö r:k v î Saviîk m erfu’dur. 6. V e kâfirlere çoban tutulduğu vakit yirmi akçe alm urm uş yine m ukarrer. 7.
B âdihevâ ve resm i ’arusi ve cerâyim fi se n e ,..
8. C em â’at-i H a y m a n a 1ar ki m üteferriklerdir ve k o y u n k â f i r l e r idir h a r c g ü z â r lardır ve ç o b a n l a r dır m ü c e r r e d 1 e r i dir (d e fte ri köhne) d e her ^birisi tafsil olunm uştur. A m m â şimdiki k a id e E m i n tezkeresile tafsîl olunm ak m üte assir o l duğu sebebden her birisi köylü köyünde k ay d olundu d e yü k ayd olunm uş d er defteri köhne. 9. Koyun K orucuğu (koruculuğu?) Ilyasa sadaka olunm uş elinde b erat v ar Ç obanlardan resm i ağıl ve yüz otuz çörek ve altmış altı ağıldan b ir m ud üç kile tuz alur imiş ve bir m ud B e y l i k ten alur imiş deyü k ayd olun m uş der (d efte ri köhne). Şimdi gelüb kim esne kayd ettir m edi deyü k ayd olunmuş d er (d efteri k öhne). H âliyâ zikr olan K oyun Korucuğu U lubâd ile Mihaliç m abeyninde imiş 10. V e K ârbansaray kurbinde bir sazlık v ar imiş. Beylik koyuna biçildikdengayri yılda yüz akçelik saz satılu r imiş. I 1. V e p a s k a l y e lerind.e koruculara evden eve ikişer akçe (v e) çörek virirler imiş. V e her çoban ki evi ense beşer akçe virirler imiş. V e K o r u c u lara Beylikden birer m ud tuz virilür imis. 12. V e her kâfir evlense k â t i b e ve n a z ı ra ve k o r u c u lara â d e t v ar imiş. K endii ihtiyariyle A yni şekilde bu nevi çoban kul veya kesimcilere yalnız Mihaliç kazasında değil, fakat Bursanın diğer nahiyelerinde d e tesadüf edil m ektedir. Meselâ, ayni tarihli olm ası lâzım gelen 2 0 8 num aralı nd^ffftrin İnegöl nahiyesine ait olan şu iki köy kaydı bu bakım dan d ik
k ate şayandır ve zam anla beylik hayvanların, sa ıî hastalıklar veya bakım sızlık gibi bir s.ebep yüzünden, o rtad an k aybolarak çoban kul1 veya kesimcilerin nasıl alelade kesimci haline girdiklerini gösterm ek tedir : K A Y IT : X VII. K arye-i Susığırlık. Hassai H udâvendigâr. H udâv en d igârın su sığırların d u tarlar ve her sağılur inek başına yüz ak çe h a r a ç virürlermiş. E vvelden a t ve y o n d korusu imiş deyü kayd olm uş d er (d efteri köhne). Şimdi teftiş olu nub zikr olunan inek rüsum undan em în d efteri mucibince b a ’zı zahir olub her sağılur inkeden yetm işer akçe k es i m üzere kayd olundu. K A Y IT : XVIII. K arye-i K oyun Kâfiri. H udâvendigârm su sığırların; dutarlar ve h e r sağılur buzağılu inek d en yüzer akçe kayd olunm uş d er (d efteri k öhne). A m m a hasılları v efâ itm edüğî sebebden gelen üm enâ k ad îm d en yetm iş akçe alurlarimiş. Y edi çiftlik y erdir deyü k ayd olunmuş d er (d efteri köhne) H âîiyâ zikr olan inekler helak oSıafo kesimci olm uşlar öşür lerin ve haraçların dahi Beğliğe alurlar. A yni akıbeti Biga m m takasında bazı köylerde de görm ekteyizM eselâ 982 tarihlerine doğru yazılmış olan ve A n k arad a T ap u ve K adastro U m um m üdürlüğünde m uhafaza edilen 79 num aralı Biga mufassalı, G üğercinlik nahiyesinde Susığırlık, O d a O ğlu kariyeleri için yazılmış olan şu kayıt, zam anla sığırların nasıl kırıldığını ve kul lukların nasıl bozulduğunu açıkça gösterm ektedir : K A Y IT : XIX. a. Z ikr olan karyeler H u dâvendigâr haslarından olup padişahı alem penâhm hâssa su sığırların ve k araca sığır ların zab t iden k u l l a r dır Süt hakkı deyü yılda ikişer yüz akçe virürrîer ve elediklerinin Öşrün virürler Mihaîiç (emini zab t ider. V e n a z ı r larm a iki kulluk bed eli yedişer akçe ile b ire r okkiye yağ virürler imiş deyü kayd olunmış der (d efteri ’a tîk ). Sonra sığırlar kırılub ve kullarun ekseri m üslüm an olub m üceddeden vilâyet tahrir olundukda bilfiil em inleri olan d ergâhı m u ‘alla çavuşlarından A hm ed çavuş ihzar olunub ehli vukuf m ahzarlarında istihbar o lundukda h âlâ n a z ı r m erfu 'd u r V e kâfir o lan lard an yüz yirmi b eşer akçe haraç ve m üslîm o lan lard an hakkı hidm et deyü o tu zar akçe
alınısr. Ekdiklerinin öşrün vırürler gayrı nesne teklif olun-, ınaz d ey ü h ab er verdiklerine binâen bu minval üzere defteri,’ cedidi hâkaniye kayd otandı (O d a oğlu ve Susığırlık kar-*, yeleri; yp. 2 9 ) . A ynı şekilde Biga taraflarında daha evvel (9 2 2 tarihinde) y a zılmış olan defterlerd e de bazan Sığırcı kullara tesadüf edilm ektedir: K A Y IT : X X. Karyemi D irm orid el-m eşhur H acı Süleym an. Hassa-î, padişah-ı ‘âlem penâh h ailede m ülkehünun hassa Susığırların zab t iden K ullardır. Y ılda süd hakkı deyü ikişer yüz ellişer akçe harâc virürler ve ekdiklerinin öşrün virirler Mihâlicem îni olan z a b t ider, V e nazırlarına iki kulluk yedişer akçe verirler ve gül ( ? ) yağı virürlermiş. Bu üslûb üzere d eftere, sebt olundu, Yorgilidi veledi Apstoİ 250 Dimo veledi Todor 250 Todor veledi O 250 Lefter veledi İlyas 250 İlya veledi Kosta 250
Kosto veledi Hırısto 250 Koçu îstemat 250 Yani Yorgi 250 Doğan Dimitri 250 Todi Kosta 250 Kosta veledi Kaba 250
Cemâ'ati Müslimîn : Ahmed veledi Ebsul 80 ’A li veledi Dimitrfc 60
Siııan veledi Mustafa 80 Çakır veledi Mihal 80
Y ekûn-ı cizye : 5300
(D efter num arası: 44. Yp. 15 7) 808 num aralı ve 892 tarihli bir H üdavendigâr mufassalı def-, terinde Bursaya tâbi p adişah hasları arasında bulunan Kazıklı köyü için de söyle b ir kayıt m evcuttur : K A Y IT : XXI. K arye-i Kazıklu ki Susığırlıktır, tâbi-i Bursa, H assa-i padişahı. H ü d âv en d ig âra m üteallik olan susığırlarıdır ki{ h er sağılur inek başına yüzer akçe kesim alınur imiş. Karaca Kosta veledi Gökçe Todor veledi îstrati Kostandi veledi Dimitri Zile veledi Yani
Yorgi veledi Zeryonos Todor veledi Yani Caveci veledi Abdullah Yani Eflak Kasım damadı Karaca
İşbu zikrolan neferler sığırcılardır.
Cem aat-ı zim miyan ki h a r a ç g ü z â r l a r d ı r. H e r tki«er vukye y ağ alınur ve ikişer kulluk alm ur imiş, m ahsulda dahildir: Nikola Mora 142 Vasil veledi Dimitri 142 Yorgi veledi Yorgiçe 142 Dimitri veledi Zevyanos
142 Mihal veledi Yorgi 50 Zeryonos 142 Nikol damadı Yorgi 80
Hasıl: Sağmal inek adet: 32, 3.200 ’An sığırcıyan resmi hizmet ma’a mâli kirpas ve Paskalye 260
’An cizye 820 Öşrü bostan 95 Öşrü bağ 15 Öşrü Heta mut Şair mud 3 Yekûn: 4690.
3
B urada sığırcılardan alm an «resmi hizm et», «mai-ı kirpas» ve «paskalye» gibi hususî vergiler dikkate şayan ise de, b u nevi m ükel lefiyetlerin hakikî m ahiyetini tenvir etm ek bizim için m üm kün ola mam ıştır. B ununla b erab er, b u rad a resmi hizm etin cariye ile evlenen bir adam ın verm eğe m ecbur olduğu «resmi hizm eti cariye» (3 9 nu m aralı n ota bakınız) olm ası m üm kün olduğu gibi; «mâlî kirpas» ı da, yelken bezi veya yelken bezi dokum ağa yarayacak olan ipliği ve ya ziraî m addeleri verm ek m ükellefiyeti olarak telâkki edebiliriz. «Paskalye» m eselesine gelince, y u k ard a zikri geçen X V I num aralı kayıtta bu hususta kâfi derecede izahat v a ıd ır ; Ayni şekilde 266 num ara ve 9 2 8 tarihli vakıf defterin d e de bazı vakıf köylerin [yp. 55, 69, 83] sığır veya koyun cinsinden hay v anlardan «süt bahası», koyun keçi, dana ve inek bahası, «yağ b a h a sı» veren «kullar ve cariye oğullan» m evcuttur, B ununla beraber, b u rada hayvan adetlerinin haslardaki gibi, daim a sarih rakam lar h alin de zikredilm em iş bulunm ası dikkate şayandır. Bu m m takada bu nevi kul çobanların ve hayvan beslenen kul lukların ötedenberi m evcut bulunduğu halde, b ir kısmının zam anla o rtadan kaybolduğunu ve y ahut yenilerinin tesis edildiğini gösteren pek çok işaretler m evcuttur. B unlardan dikkate en fazla şa 3ran olanı, X oyun Ağılı, K oyun H isarı, Koyun Kâfiri, Susığırlık gibi isimleri taşı yan köylere b u civarda sık sık tesadüf edilm ekte olm asıdır. Diğer ta raftan, F atih devrinde yazılmış olan b ir vak ıf d efteri [6 5 ] n d e de bazı köylerde vakfın çobanları elinde koyun ve sığırların bulunduğu kayıtlıdır. Meselâ, G azi H u dâvendigâr vakfı içinde Ö grulu G öl kö[65] İstanbul şehir ve in k ılâ p vesikaları müze ve kütüphanesinde M. Cev'det yazmaları arasında orta boy 117-1 unmaralı defter.
XI.— Bursanm Mihaliç kazasında Sultan Orhan vakfı içinde bulunan Kara Ağaç köyündeki Kullar: 1) Hububattan kesim veren Hıristiyan
V a k ı f
O ğ l a n l a r ı .
2) Balıkçılık yaptıkları için kesimlerini para olarak verenler. t r>----i'lofiori. Tarihi 928,
^
a/ dJ d . ed‘> ^
^ten. TaHhi
XIV.— Fiedar köyündeki V a k f ı n K u l l a r ı n a â i t kaydın devam». /r \ Av*itn 266 num aralı B ursa E v k a f defteri. Tarihi, 928.
XVI.— Bursaya tâbi Yarhisar Kvkaü içinde Akbıyık zaviyesinin kulları ve
XVII.— Bursanm Yenişehir nahiyesinde Hayrettin Paşa oğLu Ali Bey vakfı Dere ve Hamza Bey vakfı Kara Ali köylerinde vakfın kullu kesimciler (Baş Vekâlet Ar.ş-iın Yp. 262),
1049 numaralı E vkaf defteri,
Kamını devri,
, • - a Hamzabev vakfı Kaı-a Ali köyüne ait ^ XVIII. . Bursanın Yenişehir nahiyesin vakfm kullu k e sic ile r in devamı. (B at VelaUe , B u rsa E M
d elieri, K a n u n î «U»r., Y p . 263).
XIX.— Barsanın Kete nahiyesinde Alâcttin vakfı içinde KullarfBaş V ekâlet A rşivi 2(IG n-mnarah Bursa E vkaf defteri, Yp. 135).
, X X .-
M ih a liç
,
SlSırcl KuUar ve
h a s la r ın d a ^
şivi 376 m ım arah Huctaveı
Koyun
K â f ir le r i Y .p . m )
(B a s V e k a U t A r
i. ■ -ili -
....... --- - ■- —
r-“.-------J-'- -
•
XXII.— Mihaliç Haslarında Sığırcı Kullar ve Koyun Kâfirleri
(devam: 2)
(Başvekâlet A rşivi 576 numaralı Hiidaııeıııîigfii' mufassalı, Yv- 180)
XXIV.— Mihaliça tâbi Ulubat nahiyesine âit kaydın d A rşivi 376 numaralı Hüdavencligâr mufassal Y j
amı: 1 (Baş Vekâlet 195)
XXV.— Mihaliça tâbi Ulubat nahiyesine tâbi kaydın devamı: 2 (Bas V ekâlet Arşivi 376 numaralı Hildavendigâr mufassalı Y p . 195)
yünde, on çobıan elinde 1346 baş «irili ufaklı» koyun cinsinden hay van v ard ır ve bunların südünden senede 2465 ve yününden 1 76 ak çe alınm aktadırlar (yp, 2 0 ). A yni şekilde Y akut Paşa im areti vakfı olan bir köyün üstünde «vakfın beş kulu vardır. Üçü sığır güder ikisi koyun güder.» denilm ektedir. V e hasıl hanesinde 40 baş susığırından. senede 650 ve 620 baş koyunun südünden ve y ağından 855 akçe gelir kayıtlıdır (yp, 39). Bu iki kayıtta da, çoban kulların isimlerinin ya zılmış olm am ası dikkate ve tefsire m uhtaçtır. Filhakika; bu husu.siyet d efterin yazılış şekline ait olabileceği gibi, bu nevi kul çobanla rın henüz birer hususî hizm etkâr köle vaziyetinde telâkki edilm ele rinin ve binaenaleyh padişah haslarındaki kullarla bunlar arasında henüz bir fark m evcut olduğunun bir neticesi de addedilebilir. Bu m m tak ad a bilhassa Sultan Önti ve K araca Şehir civarında ayrıca hu sus»2 bir teşkilât halinde m evcut olan «hassa taycıl'ay» ı veya «cayo» m üsellem ler» i, b urad a tetkik ettiğimiz «sığırcı kullar» a veya «ko yun kâfirler» ine yaklaştırm ak m üm kün ise de, daha ziyade Rumelindeki V oynuklaıla m ukayese etm ek m ünasip olan m evzuubahs tayçılarm hakikaten kul soyundan gelmiş olm aları ihtim alini kuvvetlen direcek elimizde hiç bir delil yoktur. Bir nevi askerî sınıf teşkil eden taycilarm vazifeleri, işlettikleri h er çiftlik m ik tan toprağın vergilerin den m uaf olm ak m ukabilinde iyi cins tay beslem ek ve sefer olduğu zam an bu tayları eğerli ve ııallı olarak o rduya sevketm ektir. Bu se beple, «hassa çayırlar» a, «hassa ahırlar» ve «hassa aygırlar» a hiz m et etm eleri, Mısır ve T rabzondnn getirildiği anlaşılan kısraklara ihtim am ları lâzım gelmektedir^
3- — « EMiciler ». Bu m m takada kullukla m ünasebeti olan züm relerden biri de b i l i c i l e r dir. Bununla beraber, b u züm renin m ükellefiyetlerinin hususiyeti ve hukukî sitatüsünüıı hakikî m ahiyeti ile e l l i c i ta birinin nereden geldiğini hakkile tenvir etm ek, bütün araştırm aları m ıza rağm en, bizim için m üm kün olam am ıştır. Bu sebeple, onların kul olm alarından bizi şüpheye düşüren bazı dikkate şayan kayıtları b u ra d a gözden geçirm ek ve bilâhare «kul» olm adan «ellici» olm a nın nasıl ve niçin m üm kün olabileceğini tetkik etm ek lâzım gele c ek tir. Kul, sürgün ve ellîci arasındaki! münasebetler : Filhakika, Biganın D im etoka köyüne ait olup aşağıya
aynen
dercettiğim tz (982 tarihlî) bil* kaydın c ve b fıkralarına göre; bu* köyde oturan müslütnâ.n veya hıristiyan ellicİler, süvarileri (sipahi leri) ne kuttuk tıamı altında iki gün hikmet etm ekte veya hikmet m u kabili nakit olarak her gün için aİtisar akçe Ödemekte oldukları gibi, k e S i tn 1 e r itıi de E dim edeki «K âfirler ağası» n a verm ektedirler. A yni köyde oturan azâdlularm ve yohd oğlanlarının da aynı neviden m ükellefiyetlere tâbi tutulm uş olması, bize b u sonuncu nevi kül soyundan kim selerle elHcıler arasında sıkı bir m ünasebet olduğu fik rini telkin etm ektedir. Netekife, yine ayni kaydın son iki ftlcrfosina göre; hep ayni kül sOyundaıî gelm iş olması m uhtem el bulunan 3bu m uhtelif zümreleri, e l l i c i nam ı altında tof>îamak m üm kün gö1* zükm ekte ve im paratorluk nizam ında yeknesaklığa doğru m evcut te m ayül neticesinde; kullara m ahsus olan çeşitli hizm et ve m ü k e lle fi yetler yavaş yavaş ilga edilerek, yerlerine hm stiyanlardan haraç iiainı altında 125 şer akçe ve müslim o lanlardan hizmeti müslim diye 30 zar akçe ile öşür Ve sair rüsum alınm ak m ünasip görülmüştür. Bun dan başka; D irnetöka köyünün, diğ.et iki üç köy ile birlikte, yukarıda: zikrettiğim iz II Ve 11! num aralı kayıtların Vaziyetlerini tenvir ettiği kul luk halindeki köyler rnıntakasında bulunm alar! ve ayrıca Bursa v e Mihalıç etrafında bulunan köprülere hizm etle m ükellef bulunm ak dolayısile 44 num aralı notta m evzuubahs «köprü m aslahatı için sürgün gelmiş» köylere benzem eleri, onların kul ve sürgün oldukları fikrini bizde kuvvetlendiren delâil arasında zikredilebilir. M evzuubahs kayıt' sureti şudur : K A Y IT : X X I I a. Kariye-i m ezbure defteri ‘atikte iki bölük oturub çiftlüsünden yüz akçe v.e n îm çifÖüsündejTı elli akçe Mıbalıc em im alm ak kanun imi?.-. V e s ü v a r i y e kulluk virürler. b. C&tna*aEİ e l l i c i y â n sîıvârjye iki kulîask w ü r ler. c. C em aati G ebrânı elliciyân suvarm a iki kulluk yeri^ ne altışar akçe virürler. V e kesimlerin E d irn ed s kâfirler ağ a sına virürler. d. V e cem a’ati yond oğlanları suvânna üç kulluk virürler. Bunların dahi harâcm E dirnede kâfirler ağası alur. e. Ve cem a'atı âzadegân bunların haracın Çingâne ha raççısı ahır. Süvariye çiftîüsü dokuz ve çiftsüzü altı akçe vi rürler. V e ©kdskleri tohum un nısfın Mthalic em ini alur ve üşürlerin sipahiye virürler. Bundan gayrı resmi çift ve bennâk ve sair rüsum virm ezîer deyü kayd olunm uş der (d e f teri köhne) . . ı, : ‘
£. Sonra Ç ataloğlu dim ekle m a ‘ruf kimesneye fe rm a n ı padişakî gelüp m ezkurların cüm lesin e l î i c i k a y d id ü p k e fe re sin e yüz y iîîtîi b e şe r v e m ü slü m a n la n n a k ırk a r fukara* sm a o tu z a r akçe v a z ‘ itmiş E k d ü k le ri to h u m u n nsSfm yisie e m în -i MrhaSîç a lu b ö şü rlerin sip ah iy e v irü sler ırtıış. V e yılda o ltg e len “â d e t v e k a n u n üzere k u llu k v irü rle r im iş. V e B&ursfî ve Mihelfç etrafın d a olan köprülere her yıl h id m e t id e rle rm iş. K arye-ı m ezburenin öşrü sipahinin olub ve sair rü sum u has olm ak ile reaya derdim endlerün ekdükleri tohu~ ısıran nısfın b.^âfı çibît* v e k â n ttn em in alm ak ‘âd et o lup reaj-
yaya zulm ve te ‘ad d i olurmuş. j. H âlâ m üceddeden vilâyet tahrir olundukta zikr olan b id ‘a t re f‘ olunm ak içün karye-i m ezburenin cümle hasılı has sa virilüb n ıs ^ ı to h « m a lın m a k ref* o lu n u b m ın b a'd şöyle m ukarrer kılındı ki karye-i m ezbure reayasından k â fir o la n l a r yılda yüz y im û b eşer akçe haraç v îm b ve m üslim o la n lar h id m e ti m ü slim deyü o tu z a r a k ç e v/Veîer. V e ekdfâklerinm o şrim v« sâyir ‘âdetlerin v ifü b olıgelen â d e t ve kanun üzere zikr olan k ö n rîiW e hidm et idüb sâyir hukuk vc rüsum virm eyeler deyü defteri cedidi hâkaniye kayd oîundı (D im etokn kariyer:!; Yp, 30) [6 6 ].
[66]
Bu kaydın bulunduğu Dimetoka köyünün G0 sene evelki tahrirlerdeki
yazılış sekimi aynen aş&.ğıyr1. dercediyoruz, Burada muhtelif zümrelerin kim lerden terekküp ettiği ve her birinin tâbi tutulduğu vergi mükellefiyetlerinin nevi ve miktarını göstermektedir: (Ç, çift ve M bekâr manasına mücerret de mektir). Tinıar Mahmud ve Menteşa ve Kusun '/e Yu.suf sipahizâdelerdir. K a ryc-i Dimetoka-: a. İki böîük otururlar ciftliisli nderı yüz akçe ve mm çifti Usundan elli akçe M i h a 1 i c e m î n i
almalı kanun imiş ve s u v â-
r ı na üç ku llu k virirler. (İmam) 7i.li bin Mustafa.* Beğli Mustafa: nîm nîm • Temiir bin Oğuzlu: Ç. İlyas bin 'Abdullah; Ç. fc, Cemâ’ati e l l i c i y â n . Suvarma iki ku llu k virürler.
c,
Mehmed bin İskender: Ç Ala göz bin 'Abdullah: Ç Hızır bin Ahmed: Ç. Ahmed veled O: M. Karma bin Köste: Ç. Cemâ’ati G e b r â n ı
Kara göz bin ,Abdullah:C Kara Mustafa veledi Kol: Ç. Hâne 7 Mücerred 1 e l l i c i y â n . Suvarma iki k u t-
H iç olm azsa bir kısım ellicilerin kullarla olan m ünasebetlerini tenvir bakım ından, onların evlenm e hususunda İstanbul H aslar kaza sındaki ortakçı kulları hatırlatır vaziyette [ (1 9 -2 1 ) 47-49 uncu sayfalara bakınız] bulunduklarını gösteren bir K aresi livası kanunlu h yerine altışar akçe virirler ve kesim lerin Edirnede kâfirler ağası ahır. Kiryako veledi Kosta 150 Yuvan veledi Petro 80 Karafil Smab 250 Hâne 5 Dimitri veledi Postol 100 Cizye 680 Kosta veledi Yorgi 100 d. Cem â''ati Y o n d o ğ l a n l a r ı . Suvarma üç ku llu k vi rirler bunların haracın Edirnede kâfirler ağası alur. Yorgi bin Drayel 70 Uhur birâder-i O 70 (ma’zul korucu) Haşan bin Karagöz (Mezkuranel’an Koru(Ma’zul korucu) Murad culardıv)Karagöz birâbin Yusuf (nazır..) der-i O Korucu Haydar bin Yusui Hâne 4 e. Cemâ’ati â z â d e g â n , Bunların Haracın çingene haraççı sı alur. Suvarma çiftlusu dokuz ve çiftsüzü altı akçe verirler. Yorgi bin Miroz 50 Mama Todore bin Papa Kosta Komari 50 Yorgi 76 Bazarlu veledi Todon 50 Mavrod bin Palyoz 50 Hızır bin Kiryako 50 Hâne 6 Cizye Mezkur tayfanın ekdikleri tohumun nısfın M i h â l i c e m în i
alur ve öşürlerin sipahiye virürler. Bundan gayrı resmi çift ve
bennâk ve sair rüsûm virmezler. Hâsılı sipûR,n." Hmta: mud 23 kıymet 3680 Şa’îr: mud 10 kıymet İ.0ÛÛ Resmi Ketan 150. Hâsılı ceviz 180. Hâsılı amrud 0. Resmi kovan 30. Resmi kul hık: 150. Y ekim ; 7165.
’Alef: mud 4, kıymet 280 Erzen: mud 3, kıymet 240 Burçak: mud 3, kıymet 300 Öşrü bağ 30. Resmi meyhane bâdihevâ ve ’arusi 63.
Hâsıl ho.3sa der y e d i emîn Mihaliç: Hmta: mud 5, kıymet 800 Burçak:kile 4, kıymet 20 Şa’rî: mud 3 kıymet 3000 _ Resmi ketan: 50 ’Alef: mud 1, kıymet 70 Öşrü bağ 136. Erzen: kile 10, kıymet 40 Resmi meyhane 740. (Meblâğı mezbûr resimlerinden gayrıdır).
namesi parçası d a hususî bir kıymeti haiz bulunm aktadır. Filhakika; 981 tarihli bir Karesi livası kanunnam esine göre; b u liv ad a bulu nan ellici kızları; hariçten birisile evlendirilecekleri zam an tıpkı hassa cariyeler gibi» kendilerini alm ağa talip olan erkek 40 y ahut 50 ak çe «bedeli hizm eti câriye» olarak h araca bağ lan m ak ta ve ekseriya kızların b abası gibi â m i I de ayrıca b ir a ğ ı r l ı k istem ekte olduğu için, bu gibi kızlarla evlenm eğe kimse cesaret edem em ekte dir. Bu sebeple m evzuubahs haracın p adişah emrile refedildiğini bil diren aşağıdaki kayıt, bize kulluk sıfatının karakteristik m ükellefi yetlerden birini teşkil eden bu nevi kayıtların zam anla nasıl ilga edi lerek kul vaziyetinde olm ası lâzım gelen dilcilerle, alelade reaya kız larının ayni şekilde evlenm ek hususunda müsavi tutulduğunu göster m ek itibarile dikkate şayandır : K A Y IT : XXIII. «Ve livâ-i m ezburda H as karyelerde e l l i c i kız lan câriye adına dır ( ? ) olub, tezevvüc iden kim esnelerden, hallerine göre kırk y ahud elli akçe, haraç virürler. C â riye fevt olsa ol haraç kesilür, deyü (d efteri ’atîk) de kayd olunm akla, bir raiyet [*] kızını çıkarm alu oldukda, velisi gibi m ültezim ' â m i l dahi agırhk alm ayınca izin verm e 3'ü b nice kızlar «harçlıdır» deyü alıntnayub kalm ak d a hi vâki olduğu arz o lundukda reF olm ak buyurulub hükm ü serıf sadaka olunm ağın (d e fteri c ed id ) e hizm eti cariye k ayd olunm adı.»
K anunnam ede böyle sarih bir kayıt bulunm akla beraber, m ev zuubahs kanunnam e fıkrasının bulunduğu Karesi livasına ait d ef terlerde sarih olarak ellici kaydedilm iş pek az kim seye tesad ü f edi lebilm ektedir. Filhakika, b u kanunnam e fıkrasından aldığım ız ilham la defterleri araştırdığım ız zam an, padişah haslarında olm ak üzere îki köyde ellici kaydına tesadüf edebildik, ikisi de Balıkesire tâb i olan b u köylerden A tanos köyü üzerinde şösde b ir kayıt m evcuttur ki, bu m m takada ellicilerin ne gibi kayıt ve şartlara tâbi olarak çalış tıklarını gösterir :
[*] rerektir.
Ellicilerden bahs ederken raiyet tâbirinin kullanılması doğru olmasa
K A Y IT ; X XIV . .. m ezkûr karye H u dâvendigâr e l l i c i leridir. Yir m i yedi çiftlik yerdir. H er m a’muî çiftlikden k e s i m tarikiyle birer m ud üç kile b o ğ d ay ve b ir m ud üç kile arp a Hasşa-i hum ayunçün verdikten sonra sipahiye öşürlerin ve rirler. V e b ir çiftlikden m aktu tarikiyle ikiyüz elli akçe Mîri’ye verilür ve sipahiye öşür verir. V e her çiftlikden yir mi akçe resm i zem in M îrfy e verirler ve elîici olm ayanlar âd e t üzere resmi b en n âk ve sair rüsum ların sipahiye verir ler.» (N. 780, yp, 26). M evzuubahs köy kaydına ait isimlerin içinde «cariye almış» kaydile zikredilen D ivâne îlyasm ve diğer bir çok T ürk isimli ark a daşlarının 30-60 akçe cizye verm eleri ve içlerinde b ir âzatlu ( ’atîk) in bulunması» her ne k a d ar bize bu nevi ellicilerin kullarla olan m üna sebetlerini hatırlatırlarsa ela, b u kayıtlardan elliciliğin b ir nevi kesim cilikten ibaret olduğundan başka b ir netice çıkarm ak imkânı bulunam am ıştır. Filhakika yine Balıkesire tâbi Yenice köyünde de, ayni şartlara tâbi olarak 17 çiftlik ellici yeri ve 10 çiftlik öşürlü yer bulunm aktadır ve iki köyde de ellici çiftliklerinden alınan kesimler, «Hasıl-ı çiftlikhâ-i H assa bervech-i m aktu» kaydile 19 m ut buğday ve 19 m ut arpa ve b ir m iktar resmî sem in olarak kayıtlıdır. M evzuubahs kayıtlardan bu köylerde oturan e l l i c i l e r i n diğer reayadan ayrı olarak yazılm am ış olm ası ve sarih olarak ku! ol duklarının zikredilmem iş bulunm ası; bize buradaki elliciliğin, yuka rıda tetkik ettiğimiz (49 num aralı noi:un bulunduğu yere bakınız) bir nevi kesimcilik gibi, sadece toprağın hukukî jitatüsiinden m ütevellit olduğuna dair bir şüphe tevlit etm ektedir. B ununla beraber, ayni köylere ait d aha eski tarihli bir defterde bulduğum uz aşağıdaki kayıt, m evzuubahs köyler halkının mühim bir kısmının kul olm ak ihtimalini kuvvetlendirir. Z ira b u kayıtta, «bedeli hizm eti câriye», «bedeli hizm eti m üsîüm ânân», «ağırlıkı câriye» ve «âdeti ellicyan» gibi başka yerlerde açıkça kullara ait m ükellefiyetler arasın d a tesadüf ettiğimiz vergiler m evcuttur : K A Y IT : X XV . «M ukataa-i elliciyân ve bağbânân-ı karye-i A tanos ve karye-i Yenice ’an h u b u b at ve bed eli hizm eti müshım an ân ve cizye-i gehrân v e b ed eli Hizmeti cevârî v e şîre baha-i bağbânân ve kesim-i mezâri ve ağırlığı câriye ve saz bah a ve âdefc-i elliciyân ve deştb ân î ve gayrihı tâbi-i Baîikesri gayrı ez-hisse-i sipahiyân ’an öşür. F İ sene : 13. 15.9
Ellici va kesimci : Y ukarıdaki kayıttan (k ay ıt : X X IV ) anlaşıldığına göre; .elliciliğin bir nevi kesimciiik olm ası ve eîlicilerin ellerinde b u lundurduk ları ellici çiftlikleri m ukabilinde - veya şahsan kul olm aları iti'barile h er sene Beğliğe m uayyen b ir m iktar h u bubat verm eleri icap ederse de, kesimcilikle ellicilik arasında ufak bazı farkların m evcut bulunm ası da lâzım gelir. Çünkü, defterlerime ekseriya ellici ile kesimciyi sarih •şekilde tefrik eden şu nevi kayıtlara tesadüf etm ekteyiz : K A Y IT : X X V I. «Karye-i Ergom ne tâbi-i Kete. E l l i c i îerimiş. Şİmdi ellicilerden iki nefer kalub, baki yerleri k e s i m e veriîüb kesim Beğliğe ve Öşür lerin sipahi alur cleyü kayd olunm uş der (d efteri atîk ). H âliyâ hep k e s i m c i olm uşlar. H er çift başına seki zer akçe verüb kesim lerin ve haraçların dahi Beğliğe verir ler.» (N, 3 76; yp, 16 7 ). K A Y IT t X X V II «Karye-i Ekseriye tâbi-i Kete. E 1 1 i c i 1 e r dir. H er çiftden onar akçe verirlerm iş deyü kayd olunmuş. K e s i m c i olm uşlar. (N. 376.; yp, 166). K A Y IT : X XV III. «Karye-i T an san , tâbi-i Kete. E l l i c i ier imiş. A m m â emri padişahı birle Bursa efendisi Şah efendi izniyle ve m ütevelli marifetiyle k e si mci olm uşlar, kesim verirler.» (N. 2 6 6 ; yp, 4 8 ). Kul olm am ası lâzım gelen «ellicîler». Bu m m takada tetkik ettiğimiz «ellici kâfirler» in kulluk, sür günlük ve kesimcilikle büyük b ir alâkası m evcut olm akla beraber, kendilerine bu sıfatları izafe etm ek m üm kün oîmıyan diğer b ir nevi elliciler dah a m evcuttur ve b u züm re d ilcilerdeki «ellici» unvanının nereden geldiği pek iyi b ir şekilde anlaşılm aktadır. Filhakika; bilhassa Saruha.n livasında «5 eve bir eşkinci veren» ellici yürükler vardır ki, 9 3 7 tarih ve 35 7 num aralı b ir deftere göre, bunlardan yalnız Y o n d Dağı e 1 I i c i 1 e r i m ukataasına dahil olan 42 çemşmt içinde, 5.311 hane ve 1.585 m ücerret kayıtlı dır ve bu elîiciler haslara senede 4 1 5 ,0 0 0 akçe verm ektedirler. Def-
terlerden bu cem aatların haİis tiirkm en göçebeleri olduğu ve koyun çobanlığı ettikleri sarih b ir şekilde anlaşılm aktadır. Bu suretle, sefer vukuunda her elli evden b ir eşkinci çıkacak şekilde b ir nevi askerî teşkilât haline sokulmuş olan b u türkm en göçebelerin m evzuubahs hizm etleri m ukabilinde b ir çok m ükellefiyetlerden m uaf tutuldukları anlaşılm aktadır. Süleym aniye kütüphanesinde Aşir E fendi kitapları arasında 1004 num arada kayıtlı bulunan bir Kanun k itabında (yp, 2 2 ) m evcut b ir fıkra, bizim yukarıda m evzuubahs ettiğimiz d ef terlerdeki kayıtlardan öğrendiğim izden biraz farklı olarak, ellici ol m ak için «elli eve bir eşkinci» çıkarm ak değil, «her yıl eşkinciye el lişer akçe verm ek» lâzım geldiğini kaydetm ektedir, M evzuubahs ka nunnam e parçasının sureti şudur : K A Y IT : X X IX . «Bir taife e l l i c i olub h er yıl eşkünciye ellişer' akçe verirler, evlâdı suhradan, cerehordan v e sekbân ve doğancıdan ve azeb içün akçe alınm aktan ve nüzül tahalından ve kürekçiden ve sair avârız-ı divaniyeden emin ve m uaf olurlar. A m m â akmcılık avarız değildir v e a rp a ve sam an salm ak Beğlik akçe ile olur oldahi avarız değildir.» Bununla beraber, her iki tarif netice itibarile ayni şeyi ifade et m ektedir. Bizim tetkik ettiğimiz d efter kayıtlarında eîlicilerin altında b irer 33 rakam ı m evcuttur ki, b u rakam ın her sene araların d an eş kinci olarak sefere gönderilecek şahsa harçlık olarak verilm esi lâzımgelen akçe m iktarım tem sil etm esi lâzım gelir. Bir m ü d d et sonra bu m iktarın kanunnam enin tarifine de uygun düşecek 'bir şekilde 50 akçeye çıkarılmış olması da pekâlâ m üm kündür. Bu suretle, elli evden toplanacak olan m evzuubahs p aralar sefere gidecek b ir eşkinci çıkarm ağa yarayacağı için, bu suretle kanunnam enin tarifi ile bizim bulduğum uz kayıtların ifadesini telif etm ek imkânı bulunm uş olacak tır. Bununla beraber, b u nevi askerî hizm etleri olan aşiretlerdeki ellicileri, bizim Biga civarında tetkik ettiğimiz k u l e 11i c i I e r le karıştırm am ak lâzımdır. M aam afih, Biga livasında da köylerinin ve kendilerinin isimle rinden T ürk oldukları anlaşılan ve üzerinde 30, 70, 100 gibi akçe kayıtları bulunan ve b u itibarla tıpkı Saruhandaki asker gönderen göçebe T ürklere benzeyen ve onlar gibi m uafiyetleri olan b azı elliciIer vard ır ve bu eîlicilerin yukarıda tetkik ettiğimiz kul veya sürgün elliciler gibi, ayni m ükellefiyetlere tâbi tutulm akta olm ası nazarı dik-
kati celb.etmektedh* [6 7 ]. Bu suretle elliciliğin hakiki m ahiyeti ile m uhtelif şekilleri arasındaki farkları tayin etm ek bizim için m üm kün olam am ıştır. Elliciliğin bu m m takada ne zam andanberi m evcut olduğunu ta[67]
K arye-i Danışmendlu, hassa-İ mîrilivâ-i mezkûr. EİItcilereHv. (İmam) Pîri bin İbrahim 100 "Abdullah bin Mehmed 70 ’Abdullah bin Mehmed 100 ’Ali bin İbrahim 100 Mustafa bin İbrahim 50 Ahmed bin Hızır 70 Ali bin Mustafa 50 Malımud bin ’Ali M. Mehmed bin ’Ali M Bayram bin Nasuh 50 Yusuf bin Nasuh 50
Nasuh bin ’Ali Ni’met bin Nebi Kara ’Ali bin Sefer Şalı Hamza bin Mü’min Mehmed bin ’Ali 50 Haşan bin JAli 50 Mehmed bin Yusuf 100 Lutfi bhı Mehmed 70 Mehmed bin Mustafa 50 'Abdullah bin Mustafa 50 Yusuf bin Hızır 70 Mehmed bin İbrahim 75 Cemâ’ati re’sya ki karye-i mezbûrede mütemekkinlerdir. Yusuf bin Hızır (bennâk) Mama bin İlyas (bennâk) İiyas bin ’Abdullah (bennâk) Turası bin Hüseyin Hctsıî: Resmi kulluk 150. Resmi bennâk 60. Hıııta: mud 10. kıymet 1600. Şa’îr: Mud 6, kil 6. kıymet 630. ’Alef: mud 1. kil 2.
(bennâk) Mustafa bin Bayramlu (Piri fertûk) Müezzin Sinan bin İsmail
kıymet 77. Burçak kil 7. Resmi bostan 80. Öşrü bağ 100 Çayır 55. ve ’arus ve resmi tapu ve deştbanî 15. Y ekûn: 2829 akçe.
Rüsûmu elliciyân: 1505, Iiassa-1 padişahı ‘âlempenâh Mezkur
e 1 I i c i I e r in ellerinde selatîni maziden ahkâmla
rı vardır ki sııvarisine iki kvM uk virürler Bedeli ku llu k şimdiki hal de tamam çiftlusundan a)tı ve nîm ciftlusundan üç akçe alurlaı*. Ve öşürlerin edâ itdikten sonra ulakdan ve suhreden ve cerahurdan ve salgımdan ve hisar yapmasından ve ’azebdon ve yaya yazılmakdan filcümle ’avârızı divân ve tekâlifi Örfiyeden mu’âf ve mü sellem olalaı* deyü padişahımız sultan Selim handan mukarrernâmeleri vardır bu minval üzere deftere kayd olundular. Tarihi berâtı cedıd sene sernânc ’aşer ve tis’a nıie (N. 44; yp, 27).
■yin meselesine gelince; Fatih zam anında yazılan Bursa evkaf d efte rinin bazı köylerinde aşağıya nümunesini dercettiğim iz şekilde bazı ellicilere, biraz ilerde tetkik edeceğim iz b a ğ c ı 1 a r la bir araçla, tesadüf edilm ektedir [6 8 ] [6 8 ] 1.
4. — « B a ğ b â n kâfirler)) ve «haracgüzar» lar. Bu m m takada, şahıslarının tâbi tutulduğu hukukî sitatii ve vergi sistem i bakım ından dikkate şayan bir hususiyet m uhafaza eden ve um um iyetle kul olması lâzım gelen züm relerden birisi de bağcı k âfir lerdir. Filhakika, XII num aralı fotoğrafta d a görüleceği üzere bağcı kâfirlerin üzerinde sarih olarak «vakfın kullarm dandır» kaydı m ev cuttur. Diğer taraflarda tesadüf edilen bağcıların da ayni şekilde kul olup olm adıklarını tayine yarayacak sarih kayıtlara tesadüf edilem e m ekle beraber, onların da kul olduklarına hükm etm ek icap etm ekte dir, Bu hususta bir misal verm iş olm ak için, Mihalıc kasabasında 10 m ahalle halinde oturan hakikî «şehirlü» halktan ay n olarak, üç ayrı gurup şeklinde sıralanm ış olan züm reler arasında «nefsi M ihalıcta olan bağbânlar ve haracgüzârlar» namı altında kayıtlı bulunan 28 haneyi zikredebiliriz. Filhakika, bu züm reye mensup bağcıların hassa ait kullar olarak Beğİik b ağ lan işlemekle meşgul oldukları ve bu se b e p le, her sene Beğliğe m uayyen bir haracı m aktu oîarak verm ekle
[;68]
K arye-i Kufi. Vakf-ı inıaret-i Crhan bey. B a ğ b â n l a r
ve
e 1 1 i c 1 e r dir: (yp, 34). (Ellici) Yahşi çift, (Ellici) Dimitri (Ellici) Andranikos cilt (Ellici) Dimitri (Ellici) Hızır (Bağbân) Mihal 150. luman) 350. (Bağbân) Karaca (müs(Bağbân) Usklari (Bağbân Berneklos (Bağbân) Kardaşı Nilokros 135. (Bağbân) E'pertoiı 135 Yorgi 155. (Bağbân) Karagöz 210.
(Bağbân) Kirakos 135. (Bağbân) Kiraye 250, Doron (bîve) Hane: Ellici 5. Bağbân 10. Hâsıl: Bîve 1. Bağ haracı 1,500. Bağ mukataası 600. Hm ta 18 kil. Şa’îr 18 kil. Bostaııdan ve bağceden ve bağdan Hasıl: G'79.
m ükellef tutuldukları anlaşılm aktadır (N. 3 7 6 ; yp, 173) [6 9 ]. Ciz y e veya bas haracı veren zimmî hıristiyanlardan ayrı olarak; kul ol m aktan m ütevellit bir nevi haraca (m ak tu paray a) bağlanm ış olan hıristiyanların yani haracgüzârlarm da m evcut bulunuşu ve bağcı kul lara da ayni ismin verilebilm esi dikkate sayandır. Bu m m takad a 1 19 sene kadar evvel yazılan diğer bir vakıf d e f teri [701 inde de m evzuubahs bağcı kâfirlere tesadüf edilm ektedir. Meselâ, M udanye köyünde 167 si evli ve 23 ü b ek âr olm ak üzere 190 yetişkin hıristiyan «bağvan kafirler» olarak kayıtlıdır ve bunlar [63]1 ûstanbuldcı, Bayezid camii içindeki Veliyyüddin efendi kütüphanesin de 2351 numarada kayıdh bulunan bir Neşri tarihinde OsmanlIların Kümeliye geçmeyi müteakip yaptıkları iskân işleri hakkında şöyle bir kayıd mevcuttur; «... Öte yakada hisar iki oldu. Beher hal bu iki hisarı berkitti ler. Süleyman Paşa buyurdu: Bit hisarlarda olan sipahi kâfirlerin evlerin Karesi vilâyetine geçürdiler, T âki bundan bir mazarrat m ü tevıfolıem olmaya. Ve Anadoludan gönüllü olan yegitleri durmayub geçlirdü..» (yp, 52). Bu kayıtta mevzuubahs s i p a h i l i l e r
k â f i r ’leri bu mmtakadaki e l l i
’in ecdadı olması mümkündür. Ellicilikle bâzı askerî vazifeler arasın
daki münasebetler de ancak bu suretle izah edilebilir. Bununla beraber, yukakanda gösterdiğimiz gibi kâfir ve kul silicilerin askerlikle alâkaları olup ol madığı belli değildir. [69] Mezkûr Mihaliç kasabası halkının diğer
bâzı
zümrelerinin dahi
kullukla alâkadar olduğunu gösteren diğer bâzı emareler dahi vardır. Filhaldka, aşağıdaki kayıtta görülen âdetler daha ziyade kulluklara mahsus m ü kellefiyetlerin bir divanından başka bir şeye değildir; KAYIT: XXX. Ve kâfir bayramında her evden dörder akçe almuvimiş deyü kayd olunmuş der (defteri köhne) Elhâleti hâzihî s i l i c i l e r hidmetine ilhak olunmuş deyü kayd olunmuş der (defteri ’atîk). Ve her evden ki baş haracın virirler niyabet yirmi altışar akçe deyü kayd olunmuş der (defteri köhne). Şimdi teftiş olunub (def teri akdem) de bulunmaduğı sehebden ’arz olunub ref’ olunması emr olunduğı sebebden deftere sebt olundu deyü kayd olunmuş. Hâliyâ yine merfu’ Mihâlıc kadılığında
e 1 1 i c i 1 e r den ve müteferrik
köylerde mevkuf kalan elliciler her bir mudda ki ’ â m i 1 ekdirirmiş tohum mikdan her ne ekseler Nısfın alurlarimiş geri kalan öşrü (n) sipahi alurimiş.
dan senede 15.000 akçe haraç alınm aktadır (yp, î) . A yni şekilde, K urşunlu köyünde de 73 hane «bağbân gâvurlar» v ard ır (yp, 3 6 ). Bazan bağcıların yanında soğancılara da tesadüf etm ekteyiz (yp, 16). Yine ayni deftere ait kayıtlardan anladığım ıza göre, O rhan Bey im aretine vakf Demir K apu köyünün, vaktile b ağ b ân la rla meskûn iken, bir m ü d d et sonra «kimse kalm am ış ve yerleri harap» olmuş ol duğu için eski «bağbân yerleri» m ukataaya (kesim e) verilmiştir, (yp, 36). A yni şekilde, 49 uncu y ap ra k ta da «nefsi şehirde Şahin Beyin vakfı bağbân gâvurları budur.» kaydı m evcuttur. Bu v.e b u n lara benzer diğer kayıtlar [71] bağcıların şahıslarının kul vaziyetin d e bulundukları gibi, işledikleri toprağın da, hassa çiftlik veya ellici çifthği halinde, ancak kesim veya ortakçılıkla işlenen topraklardanbulunduğunu gösterm ektedir.
Beğbazarı şehrindeki
ermenilere ait olan aşağıdaki
kayıt
da,,
onların, Mihalıç kasabasındaki bağcı kâfirler gibi, vaktiyle Icul ol maları ihtimalini hatırlatır:
K A Y IT : X X X I. Zikrolan ermeııilerden kadı olan kira esne her neferden ayda bi rer akçe alurimiş ’âdet deyü. Defterlerde müsbet değil deyü kayd olmuş der (defteri köhne) ve subaşı olan zikroluııan tayfanın ev— lüsündeıı yılda yedişer akçe ve ergeninden üçer akçe alur imiş el’ân kenıâkân mukarrer (N. 376). [70] İstanbul şehir ve inkılâb vesikaları müze ve kütüphanesinde, M. Cevdet yazmaları arasında Orta boy 117-1 numaralı ve 859 (1454) tarihli Bursa ve civarı vakıf defteri. [71]
Fatih devrine âit yukarda zikri geçen defterde mezubahs bağcıla
rın ne şekilde kayd edilmiş bulunduğunu göstermek için iki köy kaydını aşağı ya aynen dere etmeyi münasib görüyoruz. Bu kayıtlar ve bunlara benzer diğer' bir çokları, Bursa civarında ötedenberi bir çok köylerin kulluklar şeklinde ku rulmakta olduğumu ve bu köylerdeki e l l i c i , b a ğ c ı ve o r t a k ç ı — larm eski k u llu k ve Hcısso. Çiftlik rejimlerinin bakayası olduğunu göstermek tedir : KAYIT: XXXII. E v k a f-ı za viye-i Nilofer H atun : K arye-i Hatun köy vakıfdır. Zeviye-i Nilofer Hatun. Mütevelli ye şimdi Hatundu*. (yp, 37).
. İlyas (çift) Yani (çift) (Azadlu) Çavuş oğlu (çift) Mihal (çift) Nikola (çift) (Azadlu) Kara Yurt oğlu (çift)
Hacı Doğan tutduğu çiftlik Bayaz (güveygüsi) tutar bir çiftlik Karaca veled-i Sunmuş oğlu Yusuf
Bağbân gâvurlar: Güredelü Hızır 100. Merateb 100. Saruhan 200. Radic 160. (Müslüman) Yakub 100. Menol (avreti Ogulbeğ) 100. (Azadlu) Berma 100.
Mücerret 1, Bive 1, Bağbân 8. Hane: Boğday kesim ve öşür mud 44. Arpa, kesim ve Öşür mud 44. Bağbân gâvurlardan haraç 900. Bağlar mukataasından 600. Ve Bursada 20 dükkân var yılda
Solovi 100. Hane: Müslüman 1, Çiftçi gâvur 8,
kirasından 6660. îznikde bir vakıf hamam 6200. Ve bir Kannâre 550.
KAYIT: XXXIII. K arye-i Yorgir ki Cemaze vakfıdır. Orhan Beyden zaviyesine: (yp, 43). Musa Fakih (imam) (çift) Kardeşi İsa (Mücerred) Ali veledi Halil (çift) Hamza (çift)
Arab (—) ............ (çift) Sungur ( —) Musa (—)
V a kfın gâvurlan k i çiftçilerdir: Kiryakos (çift) Kara Yani (çift) Okunamamıştır (çift) Karaca (çift)
în e beyi (çift) Hızır (çift) Oğlu (çift) Kara (çift)
Bağbân gâvurlar:
Hamuc 300. Hızır 200. Papas 200. Dimitri 200. ....... 200.
Mihal 200. Oğlu 200. ....... 300.
B â-çift müslüman 4. Benlek (?) (bennâk) 3. Mücerred 1. Bağbân çiftçi 15. Hâsıl: Boğday: gâvurlardan kesim ve öşren 80,5 mud, kıymet 2000. Yulaf ve arpa 3 mud, kıymet 75 Bağvan gâvurlardan haracı 1800.
(D evam ı v ar)
X V ve X V I ncı asırlarda
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA TOPRAK İŞÇİLİĞİNİN ORGANİZASYONU ŞEKİLLERİ D evam [*]
Yazan:
ÖMER LÖTFİ HARK AN İst. Üniversitesi İktisat Fakültesi Doçentlerinden
c RUM ELİNDEKİ K U L L U K LA R V E O R T A K Ç I K U LLA R Bu m ıntakaya ait kulluklar hakkında, ne İstanbul H aslar kazası dahilindeki kulluklara m ahsus kanunnam e gibi bir kanunnam eye, ne de Bursa civarı için bulabildiğim iz tafsilâtlı k ayıtlara benzer malû* m ata, m aalesef, malik bulunm am aktayız. Bununla beraber, daha ev vel tetkik ettiğimiz m m tak alara ait elde ettiğimiz m alûm at sayesin de, R um elinde köle em eğinin to p rak işçiliğindeki hissesi ile, kulluk şeklinde tesis edilmiş olan b ir çok köylerin m evcudiyeti hakkında dikkate şayan bazı m alûm at veerbileceğim izi üm it ediyoruz. Bu m a lûm at, Osm anlı im paratorluğunda to p rak işçiliğinin organizasyonu şekillerinden bir kısmına ait olmalk üzere şimdiye k ad a r m evzuubahs ettiğimiz m eselelerin hududunu da tecavüz ederek, bizi Osmanlı m em leketleri halkının, bilhassa ilk fütuhat devirlerinde, etnik bakım dan ne şekilde terkip edilmiş olduğuna; kuruluş devirlerinin iskân ve kolonizasyon m etodlarile yeni kurulan im paratorluk dahilinde nüfus kütlelerinin yer değiştirm esi nevinden hâdiselerin sebep ve netice lerine ait m eselelerin v a z ’ ve tetkikine yaklaştıracak m ahiyettedir. Bununla beraber, b u ra d a kulluklara ait verebileceğim iz m alûm atla bu m eselelerin m evzuubahs alâkasını yalnız kayıt ve işaret etm ekle iktifa ederek, onları ayrıca ve başka bir y erd e ele alm ak niyetinde olduğum uzu söylem ek isteriz. [*]
Baş tarafı 1 ve 2. ci sayılardadır. (S. 29 ve S. 198 v e m. bak).
Malûm olduğu üzere Rum elinin Gelibolu, E dirne ve Selanik tarafları, O sm anlı im paratorluğunun kuruluşu bakım ından, Bursa ci varı k ad ar tarihî ve büyük bir rol oynam ıştır. Filhakika, ilk p ad işah larla paşalar, B alkanlardaki T ürk istilâsının m üstakbel inkişafı için m ü him hareket ve istinat noktaları teşkil eden bu m ıntakalarda yerleşe bilm ek hususunda gösterdikleri siyaset ve iktidar sayesinde Osmanlı devletinin m ukadderatını tayin etm işlerdir. Bu itibarla, bu m rntakanın gerek askerî ve gerek İktisadî b akım dan vaktile nasıl teşkilâtlan dırılmış olduğuna dair elde edilmesi m üm kün olacak olan m alûm at, bizi ilk ham lelerin ve b ir im paratorluk kuracak şekilde b oşanm ağa çalışan kuvvetlerin hızı ve m ahiyeti hakkında bir fikir edinm eğe m ü sait bir vaziyete koym uş olacaktır. Filhakika, bu kuvvetlerin ilk İs tilâ devirlerinde ne gibi b ir teşkilâtın hizm etinde çalıştıkları ve ilk im paratorluk harplerinin m em leketin ziraî ve sosyal organizasyonun da ne gibi neticeler doğurduğunu anlayabilm ek için b u m m takada h a rp esirlerile teşkil edilen köylerin ve köle toprak işçilerinin vaziye tini tetkik etm ek Iâzımgelir. Bulayırdaki Süleym an p aşa vakıfları: R um elinde bir çok köylerin «kulluk» şeklinde tesis edildikle rine ait d ikkata şayan m alûm at bulabildiğim iz m erkezlerden bilisi, şüphe yok, Bulayırdaki Süleym an paşa, vakıflarıdır. Filhakika, Fatih devrinde yazılmış olup G elibolu ve M alkara taraflarına ait olan bir tahrir defterinde. 172] bu vakıflar, şu kasaba veya köylerin gelirini to p lam aktadır: 1) Bulayır kasabası. 2) K avak kasabası. 3) D em ircilü köyü. 4) Ç inger köyü. 5) M ürefte (M irafti) köyü. 6 ) A rablu köyü. 7) Kirasiye köyü. Bunların içinden M ürefte köyünde bu köy halkının ortakçı ol duğuna dair aşağıya dercettiğim iz şekilde b ir kayıt m evcuttur ki bu k ayıt bizde bu Iköyler halkının Kul olduğu şüphesini uyandırm ıştır: K ayıt: X X X IV . «K.arye-i Mirafti. G sbrân-est. Bunlar haraç verm ezler, o r t a k ç ı lardır. Ş ıradan beşte iki ve hub u b âtd an beşte bir verirler. V e çiftlü olan ispenç verm ez, çiftlü olm ıyan ispssıç verir. Girü evvel üzere yazıldı». Bu kayıtta m evzuubahs köyde oturan 87 hane hıristiyanın 43 ünün elinde ortakçı çiftliği bulunduğu ve m ahsullerinden 2 /5 veya 1 /5 gibi m ühim bir kısmını vakfa verm ekte olm aları m ukabilinde, [72]
İstanbulda Başvekâlet arşivinde, 62 numaralı defter.
diğer ortakçılar gibi, haraç ve ispenç verm ekten m uaf tutuldukları d a ayrıca yapılan tetk ik at neticesinde m eydana çıkm aktadır. Aynı vakıf içinde bulunan A rablu ve Kirasiye köyleri üzerinde de «‘b u n lar yukarıda zikrolunan M iraftı köyü gibidir.» şeklinde kayıtların bulunm ası da, dolayısile, bu köylerin de o r t a k ç ı olduklarını tesbit elm iş ise de, m evzuubahs vakıf ortakçılarının K u l olup ol m adıklarını b u defterd en tayin etm ek im kânı bulunm am ıştır. Bunun la beraber, B ulayır k asab alın d a sakin 212 m üslüm an hanesi üzerin de 27 sinin ve 64 hıristiyan hanesinden 3 ünün ve K avak kasabasın da 138 m üslüm an hanesi üzerine 24 ünün azad edilmiş Kul ( ’atîk) olarak kaydedilm iş bulunm ası, ve b u m m taka dahilinde kayıtlı bir -nevi askerî teşkilât olan piyade ve m üsellemlerin y a m a k İarı arasında çoğunun azad edilmiş kullardan ibaret olması, bize içlerin de pek çok azadlı veya az^dsız kulların bulunduğu köy ve kasabalar m ın tık ası dahilinde olduğum uzu gösterm ektedir. Filhakika, aynı m m taka .dahilinde bulunan M alkara kasabasında da, 938 hane üze rine 151 inin üstünde şunun veya bunun azadlısı olduğu kaydı v a r dır, Bu vaziyette, şehirli halkın, esnafın ve askerî sınıfların elinde bulunan kölelerin bir m ü d det sonra azad edilm eleri ve evlenm eleri dolayısile, b uradaki şehir halkının dikkate şayan b ir şekilde artm ış olduğu göze çarpm aktadır. K öylerde raiyetin oğlu gibi, azadlı kulun da raiyetin tâbi bulunduğu sipahinin raiyeti olması lâzım geldiği gibi, v akfa ait m evzuubahs k asab alar halkının azadlı kölelerinin d e v ak fa ait bulunacağı şüphesizdir. Bu suretle, m uhtelif nesiller tarafın d an azad edildikçe b ir m ü d d et şunun veya bunun «'atîkİ» i kaydım muiıafaza eden a .z a d Jıların oğullan, b ittabi yeni defterlere b ab ala rı nın adile kaydedilecek ve bir nesil evvel kul olduklarına ait hiç b ir iz m uhafaza etm em ş bulunacaklardır. Bu sebeple, tahrir defterle rinin tesbit edebildiği kayıtlara nazaran, sadece b ir nesil içinde azad edilen kulların bile mühim nîsbetler işgal ettği ve bu nevi azadlı kul lar yekûnunun m uhtelif nesiller zarfında çok fazla olmuş bulunacağı bir m m takada, bir çek köylerin de vaktile kulluk şeklinde tesis edil miş bulunm ası m uhtem el olduğu gibi, içlerinden azad edilmiş bulu nanların bile uzun m ü d d et eskiden kul olm aktan m ütevellit m ükel lefiyetlere ve hiç olm azsa «azadlı haracı» na tâbi tutulacakları da şüphesizdi. Filhakika, b u m ıntakadaki kullukların vaziyetim tetkik ettiği miz 62 num aralı defterde, y ukarıda ismi geçen köylerden başka, Saruca paşanın G eliboluda olan im aretine vakfedilm iş olan Şehir
lan Eriklice köyleri halkı da «haracile bile» kaydedilm iş olm ak ve ya «haraç ve ispenç verm em ek» dolayısile, bize ortakçı kulların m ü kellefiyetlerini hatırlatır bîr şekilde kaydedilm iş gözükmüşlerdir. A y nı şekilde, K araca, beyin Oelibolı^da olan zaviyesi vakfı olan Deli Şahin köyünde oturan 14 hane içinde 7 si « atık» işaretini ihtiva et tiği gibi, bu köyde oturan ve Bursa civarında gördüğüm üz «sığırcı kullar» i hatırlatır b ir şekilde, ve ihtimal vakfa ait hayvanlara b a k tıkları için, her sene v akfa m uayyen m ik d ard a yağ veren 5 y a ğ c ı d an hepsinin üzerinde de «’atîk» işareti m evcuttur. A ynı m m takada Y avuz Sultan Selimin emrile icra edilen bir tahririn neticelerini tesbit eden ve 924 yılı içinde H alebde m ezkûr Sultana arzolunan olan diğer bir m ufassal defter [73] de bulduğum uz kayıtlar da, bizim kul olduklarından şüphe ettiğimiz yukarıda ismi ge çen ortakçı köylerinin hakikaten «ortakçı kullar» la m eskûn oldu ğunu göstermiştir. Filhakika; bu defter yazılırken m evzuubahs köylerin vaziyeti d ah a fazla tasrih edilm ek istenilmiş v e Süleym an paşa vakıfları için de bulunan ortakçıların «vakfın kullan» olduklarına ve kul olm ak itibarile kullara m ahsus olan dikkate sayan b ir takım örf ve âdetlere tâbi tutulduklarına ait aşağıdaki kayıtlarda göreceğimiz izahat ve rilm iştir:
Kayıt: XXXV. 1) ’A d st-i kadîm d er karye-i M ürefte, Süleyman paşa merhumun kullarıdır. 2) B uğdaydan on kilede iki kile virürler. A rp ad an on kilede iki kile virürler. ’A lefden on kilede bir kile virür ler. P enbeden beşde bir virürler. Mezkûr buğdaydan ve ar padan ve ’alefden ve penbeden yirmi beş kiî.sde bir kile sâlârhk virürler. V e her evden dö rd m ud yulaf virürler. 3) V e biı zikrolan hubu b âtd an gayrı hububat cinsin den her ne ekilürse öşrün virürler. V e zikrolan üslûb üzere yirm i beşde b ir sâlâriye virürler. 4) Ve b ağ larından hâsıl olan şireden asılda beşde iki virirlermis. M ukaddem a m erhum H ay red d in Bey m ütevelli olduğu zam anda karye-i m ezbûre halkı beşde iki virmeğs takat gettivmemeğin b ağ larından bilkülliye ferağ^t itmişler.
H ayreddin Bey hakikat-i hâli der-i devlete ‘arz idicek bu. husus içün hükm ü şerîf-i ‘âlişân vârid olup v akfa enfa* kangisi ise öyle oluna deyü em i olm ağın m ütevelli H ayreddin Bey ve M evlânâ G elibolu kadısı berm ucibi ferm an-ı hüm âuûn kaziyye-i gördüklerinde m ezkur karye halkı b eşd e b îr olduğu takdirce bağlarının ta ‘m irine iltizâm gösterm eğin b ağlar bilkülliye h arâb olm adan b eşd e b ir olm asın v a k fa faide görüb beşde b ir vireler deyü ellerine hüccet verilmiş. Ol vakitdenberü şîreden b eşd e bir virürler beşde bir virm ek üzere (defteri c e d ıd je sebt olundu. 5) V e her evden şirelik deyü birer m edre şıra virürler müstevellî içün zab t olunur. 6) V e her şarabhaneden K ertiik âd eti deyü birer m ed re şıra virürler m ütevelli içün z ab t olunur. 7) V e h er evden b irer sepet üzüm verirler mütevelli içün ahnur. 8) V e b u n lard a m onopoliye ‘âd eti yokdur. 9) K etan d an onda bir virürler ve yirm i b eşd e b ir sâIarlık virürler. 10) K irasdan beşde b ir virürler. 1 I ) K irasdan gayrı fevâkihe cinsinden her ne olursa nısıf virürler. kadîm den. 12) V e karye-i m ezkûre keferesi Kıarâc virm ezler hem an ispeç virürler. 13) H âsıl gayrı ez-cihet-i m ütevelli Soğan bo stan ların d an h er b o stan d an iki yüz elli baş soğan virürler. C ok eken v e az eken b erab er virürler. Y ekûn: I 7 169 ad ed K ıym et: 190 akçe Sâlâriye : ‘A n karye-i M irefte el-m ezbûr be-cihâti m ütevelli b u ğ d ay d an ve a rp ad an ve ‘alefden yirm i beş kiilede b ir ki!e sâlâriyedir ve p enbede yirmi b eşd e b ir safariyedir. Y ek û n : 8 2 6 9 (N. 4 3 6 ) (F o t, X X V I — X XV III) Bu kaydın I num aralı fıkrasında M ürefte köyü halkının vakfın müessisi Süleym an paşa m erhum un kulları olduğunun ve b u köy hal kının diğer köylerdekine benzem iyen k ad îm âd etleri bulunduğunua kaydedilm iş olm ası hakikaten dikkate şayandır. Filhakika, ancak bu sayededir ki 62 num aralı d efterd e nazarı dikkatim izi celbeden k a yıt (K ay ıt: X X X IV ) hususiyetleri m ânalandırılabilm iş : :>..aynı vakfa dahil diğer bir kaç köy üzerinde görülen, «M ürefte köyü gibidir» şek lindeki k ayıtlardan, b ü tü n b u köyler halkının k u l oldukları ve an cak kul oldukları İçin, O sm anlı im paratorluğunun um um î köylü ti pini teşkil eden reayâ için m evcut bulunm ayan ve daha ziyade G arp
m e m ükellefiyetini hatırlatan Örf ve âd etlere tâbi tutulduklarını gös term ektedir. Aynı m ükellefiyetlere, y u k arıd a Bursa civarındaki «ko yun kâfirleri» ni tetkik ederken de rastlam ıştık (K ayıt: X V I). Filhakika, bu neviden aynen ve bedeli m ukabilinde olm ayarak tavuk, çörek, yağ, m eyva, şıra takdim etm ek ve sahipleri hesabına m uayyen m ikdarda tohum ekip biçm ek gibi m ükellefiyetler O smanlı im paratorluğunda Kul olm adan m ütevellit şahsî tâbiiyetlerle o k ad ar sıkı bir şekilde alâkadard ır ki, bu neviden «eski âdetler» le ortakçı ve kesimcilik m ünasebetlerinin bulunduğu her yerde eski K u l l u k ların ankazı üzerinde olduğum uzu hatırlayabiliriz. Bu hususta, açık b ir şekilde defterlerin çok defa b u nevi m ükellefiyetleri olan reaya nın Kul olduklarını kaydetm em iş olması bile, bizi şaşırtm am alıdır. Nitekim, yukarıda tetkik edilen ve F atih devrinde yazılmış bulunan 62 num aralı defterde Süleym an paşa vakfı köyleri halkının paşanın kulları olduğuna dair hiç bir işaret m evcut olm adığı halde, Yavuz Sultan Selim devrinde yazılmış olan 4 3 6 num aralı defterde bu hu susun tasrihine lüzum görülm üştür. Şu halde, kulluk şeklinde tesis edilmiş köylerin vaktile bizim zan ve tesbit edebildiğim izden çok d ah a fazla olması lâzım gelm ektedir. Filhakika, b u ra d a m evzuubahs ol duğu şekilde, bu defterlerde bilvesile verilm iş olan neviden izahat veya İstanbul H aslar kazasında olduğu gibi, hususî b ir H aslar def teri ele geçmemiş olsaydı, um um iyetle tahrir defterlerinde ufak te fek bazı hususiyet kayıtlarını ihtiva eden çiftçi züm relerinin hakikî sıfatlarını tayin etm ek bizim için im kânsız olacaktı. [7 4 ]. A ynı kaydın 4 num aralı fıkrası da, kullardan alınacak vergile rin son hadlerinin nasıl tayin edildiğini gösterm ek itibarile, dikkate şayandır. Filhakika, bu fıkradan anlaşıldığına göre, M ürefteliler b a ğ larından elde ettikleri şıradan b id ay ette 2 /5 verm ekteler iken, bilâ h are bağcılık gibi fazla em ek ve serm aye sarfını mucip olan bir işde gayrı safî gelirin b u k a d a r mühim b ir kısmını vakfa verm eğe ta k a t getirem eyip !b u sebep ten bağlarını terketm ek m ecburiyetinde k al m ışlardır. V akfm kullarının bu nevi hürriyetleri bulunm ası ve, kendi zararlarına olsa bile, b ağ işlemek m ükellefiyetinden kaçınabilm eleıî d e ayrıca m anidardır. A ynı v a!"r dahilinde bulunan Eriklice köyüne ait bulunan aşa ğıdaki kayıt ta, bu köy halkının da, M ürefteliler gibi, «vakfın kulları» olm ası ihtimalini hatırlatır şekilde 3 /1 0 u bulan nisbetlerde öşrü, ve
h e r evden ekm ek ve tavuk ve şıra takdim i gibi «eski âdetler» i ihtiva e tm e k te d ir: K ay ıt; X X X V I. ‘Â d eti karye-i Eriklice 1. M ezkûr karye keferesi zira‘a t itdiklerinden buğdayditil o n kilede üç kile ve arp a d a n on kilede üç kile ve ‘alefde b eş kilede b ir kile ve b u n lard an gayrı h u b u b âtd an her ne olursa beşde bir virürler, k adîm den. V e p enbeden beşde bir ve kovandan beşde bir ve koyunları olduğu takdirce iki koyuna bir akçe virürler. 2. Ve sâlâriye deyü her kâfirden bir kile buğday ve b ir kile arpa virürler ve bağları stresinden b eşd e b ir virdiklerinden sonra ra iyet başına sâlâriye deyü b irer k a b a kulak virürler, dolu şîre ile. 3. V e tohm u re’ayânın k endü y an larındandır am m â h araç ve ispenç virm ezler, k adîm den. 4. Bu köyde haricden b ağ dutan kim esneler dutdukları b ağ lar asılda ortakçı yeri olm ağın anlardan dahi beşde bir alınur. K arye-i ErikUce re âyâsı kanunları mucebince. 5. ‘A det-i m akiyânhâ ve nân ki yılda her evden ikişer ekm ek v e ikişer ta v a k virürler, k adîm den. 6. ‘Â det-i sâlâriye ki karye-i m ezkûre halkı vech-i m eşruh üzere hukuki şer’iye-i ve rüsûmı örfiye-i edâ itdik lerinden gayrı sâlâriye d ey ü h arm andan harm an a birer ki> le buğday ye bfrer kile a rp a ve ikişer dem ed ‘alef ve şîre ile dolu birer kabakulak virürler b er an sâlâriye. (N. 4 3 6 ) (F ot, X X IX ) 4 36 num ara ve 9 2 4 tarihli G elibolu defterinde ve M alkara k a zasında, dah a iki ayrı vakîf içinde de sarih olarak kul oldukları an laşılan bazı ortakçılara tesadüf edilm ektedir. B unlardan biri, H undi h atu n vakfı içinde oğullarile b e ra b e r 19 nefer ortakçının üzerinde yazılı olan «O r t a k ç ı y â n ki bazıları kadim î k u 1 ve b azılan K u l o ğ u l l a r ı dır» kaydıdır. D iğer kayıt, Hüseyjin bey vakfı içinde bulunan A ytem ür köyünde m evcut olan ve 20 reaya hanesin den sonra gelm ekte olan, « K u l . m erhum Hüseyin begüri kulları dır, ortakçılardır. T ohum arad an çıkar. H er ne ekerlerse nısfı kendulerin ve nısfı vakfındır.» kaydıdır, Bu kaydın altında üçü A b d u l lah oğlu ve üçü hıristiyan oğlu hıristiyan olm ak suretile, 6 kul or tak çı m evcut olduğu gibi; K osta isimli «kul değildir am m a ortakçı dır» işaretli bir hıristiyan (zim m î) ortakçı da m evcuttur.
Edirne civarındaki köylerde müteferrik bir halde yaşıyan gulâm 'lar v e 'atıkler: Bu civarda eski bey ve paşalara ait bir çok vakıf köylerin d o ğ rudan doğruya k u l l u k şeklinde tesis edilmiş veya bilâhare kul larla doldurulm uş olduğunu gösteren pek çok alâm etler vardır. Fil hakika, (1 4 5 8 ) 890 tarihlerine doğru bu m m tak ad a d a yaptırılm ış olan bir tahririn neticelerini tesbit eden ve Istanbulda başv ek âlet a r şivinde m uhafaza edilen 818 num aralı bir P aşa İli defterinde bu hususları tenvire yarayacak dikkate şayan bazı kayıtlar m evcuttur ve bu kayıtlara göre, b u m m takadaki köylerin b ir çoğunda ortakçı veya kesimci şeklinde çalışan toprak kölesi kullardan ziyade, ayrıca tetkikleri münasip olan gulâm yahut ’atîk işaretli kim seler pek çok tur, «’atîk» Ierin azad h kul oldukları m alûm ise de, gulâm ’ların h a kikî vaziyetlerini tenvir etm ek kolay değildir. Filhakika, sipahilerin harbe götürm ekle m ükellef bulundukları müsellâh adam (cebelti) lerin ve ayrıca hizm et neferlerinin çoğunun sipahinin satın alınmış köleleri arasından yetiştirildiği ve paşaların kapı kulları arasında d a bu neviden gulâm ’ların pek çok bulunduğu m alûm ise d e; bu mmtakadaki köylerde isimleri yazılı çiftçiler arasında b u nevi gulâm işa retini taşıyan kim selerin hakikî vaziyetini tayin etm ek bizim için çok güçtür. Gerçi bu gibilerin üzerinde kim lerin gülâm ı olduğu d a kayıtlı ise d e; bu isimleri teşhis etm ek ve vakıf veya tım ar sahibi beylerin veya akrabalarının bu şahıslarla olan m ünasebetlerini tayin etm ek im kânsızdır. Bu vaziyette, askerî sınıftan birinin hizm et neferi v a zifesini gören kölesi olduğu halde, her hangi b ir vakıf veya tım ar dahiline yerleşerek ziraatle meşgul olan gulâm*larm hakikî vaziyeti, ve onları bir taraftan efendilerine ve diğer taraftan vakıf veya tım ar sahiplerine bağlıyan tâbiiyetlerin m ahiyetini tayin etm ek icap etm ek tedir. [7 5 ]. ^ [75], Bu hususfa .bir fikir vermiş olmak .için 800 tarihlerinde mevzuu bahs' mintakada..« atîk». ve «gulâm». larm ne şekilde yayılmış olduğunu göste ren bir kaç misal verelim: Doğan bey zaviyesinde dört, hıristiyan, zaviyenin gulmân’larıdır (yp, 1). Temür Taş vakfı içinde üç köy mevcuttur (yp, 3) ve bunların her birinin işimlerile. ihtiva çfttikjeri' gulâm ve /atîjç. adedi şöyle gösterilebilir: 1) «Karye -i Saru Yakub. ki 7?emur Taş köyü dahi derler» .bu köyde sakin 21 hane ve 4 «müccrret» içinde S ^ ve 3 Abdullah oğlu (İslâm olduğu için ba balarının ismıle anılmayan hıristiyan oğulları) vardır. 2) Etmekoi - köyü, 19
A sker kullarla gulâm lar ve paşaların te ’ailukatı: Bununla beraber, gulâm lar arasında bir tefrik yapm ak ta m üm k ün d ü r: B alkanlarda yapılan fütuhat için b ir harek et noktası ve as k erî m m taka olarak teşkilâtlanm ış olan Rum elindeki askerî rüesahane ve 2 mücerret üzerine 8 ‘atîk ve 4 gulâm vardır. 3) Karye-i Karûn ki Temür Taş bey dahi derler» 23 hane ve 1 mücerret üzerine 7 ‘atık vardır. Bu üç köyden ikisinin Temür Taş paşanın ismine izafeten anılması, faizde bu köy lerin ve biraz aşağıda zikredeceğimiz mümasillerinin doğrudan doğruya isim lerini taşıdıkları mülk sahipleri tarafından ve kendi kullarile kurulmuş oldu ğu zannını kuvvetlendirmektedir. Bu suretle, mühim bazı şahısların isim lerini taşıyan diğer bir çok köylerin de vaktile aym şekilde ve hususî şahısların m ü lkü olarak kendi akraba ve taallûkatı veya kullarile tesis edilmiş olduğu
neticesini çıkarmak mümkündür. Kısmı azami kul soyundan geldikleri halde, bu köyler halkının tamamen müslüman oluğu da nazarı dikkati celbedecek bir keyfiyettir .Temür Taş paşanın bu köyleri tesisinden epey zaman geçtiği hal de, bu köylerde hâlâ bazı kul vaziyetinde insanların bulunuşu, bizi bu kulla rın aynı köylere daha muahhar zamanlarda yerleştirilmiş olduğu faraziyesiuî kabule de sevkedebilir. Bu suretle, bu civarda birçok köyler ait oldukları mülk veya vakıf sahibinin azadlı veya azadsız kullarile tesis edilmiş ve bilâhare de gulamları ve azadlı kulları yerleştirmek suretile zenginleştirilmiştir. Bu hu susta daha bir çok misaller vermek te mümkündür. Meselâ, Mezi,d bey vakfı içinde Burnu Panbuk köyü 5 'atık ile kurulmuş gözükmektedir, (yp, 5). Yahşi Fakih’in oğlu Mustafa bey vakfı olan, Yahşi Fakih köyünde de 14 hane üze rine 6 gulâm ve bir kaç Abdullah oğlu mevcuttur (yp, 6). Edirnede Sekbatı Yusuf vakfı Kara Bulut camiine ait olan Sekban Yusuf köyü de, üç Abdullah oğlundan teşekkül etmiştir (yp, 7). Bu nevi Abdullah oğullarının, üzerlerinde sarih bir kayıt olmamakla beraber, azad edilmiş hıristiyan kölelerin müslümanlığı kabul etmiş oğulları olması ihtimali vardır. İshak bey evlâdının Üsküpteki imaretinin vakfı olan Uzgaş yahut İshak bey köyünde de 18 hane üzerine 5 azâde veya ‘atîk kayıtlıdır (yp, 7). Bu köy misalinde olduğu gibi, aynı köyde oturanlar arasında bile eskiden kul olduğu anlaşılan şahıslardan bazılarının üzerinde « atîk» yazıldığı halde diğer bazılarının «azade» olarak kaydedilmiş bulunması, nazarı dikkati celbeder bir keyfiyet ise de . bizce her iki tâbir ara sında bir fark olmasa gerektir. Aynı şekilde, kapıcılar kethüdası Davut beyin mülkü olan Maslahat köyünde 5 gulâm ve 7 ‘atik ve bir kaç.dane Abdullah oğlu vardır (yp, ö). Ve diğer köylerde de olduğu gibi, burada da mevzuubahs 'atîk veya gulâmların sahiplerinin ismi de, ‘atîk-ı Hacı Yusuf, ‘atîk-ı Silah dar Mustafa, gulâm-ı Kâtib Ali, gulâm-ı Şeydi,.. Çelebi- seklinde kayıtlı'bulunduğu
nın K a p ı k u l l a r ı m teşkil eden m aiyyet halkı gulâm ları ile, birer askerî sınıf olan müsellem ve yaya teşkilâtında e s k ü n c ü ve y a m a k 1ar arasında bulunan gulâm ları ve nihayet sipahilerin be raberlerinde harbe götürecekleri c e b e 1 ii 1er ve hizm et neferleri arasındaki köle yetiştirm elerle, bazı v ak ıflarda tesadüf ettiğimiz h a kikî toprak işçileri olan gulm ân’ları birbirinden ayırm ak lâzımdır. Fil hakika, yukarıda isimleri sayılan askerî vazife sahibi köleler de har be gitm edikleri zam anlarda ziraatla meşgul olabilirler [7 6 ], Bununla beraber, şunun veya bunun gulâmı vaziyetinde olan çiftçiler h er h an gi bir köyde ziraatla meşgul olm akla ortakçı veya kesimci kul vazı yetine düşm üş değillerdir. Bu gibilerin tâbi tutulacakları kayıt ve şartlar lâyıkile m alûm um uz olm am akla beraber, onların tıpkı hariç ten gelip bir köy sınırında ziraat edecek olan yeniçeri veya sipahiler
halde, bu gulâm yahut ‘atık sahibi kimselerin kimler olduğunu, vakıf veya mülk sahiplerinin ailelerile alâkalarını tesbit etmek çok güçtür. Yine aynı şe kilde, Haşan bey oğulları İsa ve Kasım beylerin eşküncilü mülkleri olan Haşan Beğlü nâxn-ı diğer tsaca köyü ile Yahşi Beğlü köylerinde 101 hane ve 12 itlü.cerret üzerinde 17 azâde, 11 ‘atîk ve 2 gulâm, vardır ve bu azadlılar iğinde sa rih olarak vakıf sahiplerinden Kasım beğe ait olanlar varsa da (yp, 11), diğer azadlı kul sahiplerinin isimlerini teşhis etmek bizim için mümkün olamamak tadır. (Başvekâlet arşivi, 818 numaralı. Paşa İli defteri). [76] Bilhassa m ü s e l l e m teşkilatında Eşküncü ve yamakların kut lar arasından nasıl seçildiğini ve bu nevi hizmet erbabı kulların aynı zamanda ne şekilde ziraatla meşgul olabildiklerini göstermek için yukarıdanberi zik rettiğimiz misalleri aldığımız 818 numaralı paşa livası defterinden çıkardığı m ız şu kaydı aynen zikredelim: KAYIT: XXXVII. T im ar- 1 Sancakddr Yahşi. Yılda bir m ü s e l l e m Müsellem Sancağına. \An Karye-i Uzgaç.
esdirir.
Mezkûr karye Söğüt Çiftliği dinmekle
mâruftur. E ş k ü n c ü :
Haşan gulâm t Yahşi — Bahadır gulâm,ı Yah
şi — Hızır veledi Abdullah. Y m a k : Yakub gulâm ı Burak — Hamza gulâmt Musa — Hamza gulâm ı Mirze — Hamza gulâm t Yusuf — llyas azâde-i U lufeci —* Alagöz gulâm ı Abdı. Kendüm 5 mud 500 — Cev ve gayrihi 5 mud 400 — ‘An çayır 300 — Resmi yamak 400.
gibi, yalnız öşür verm ekle iktifa edecekleri ve gerek askerî hizm etle ri olm ak ve gerekse ayrıca b ir sahipleri bulunm ak dolayısile diğer bir çok vergilerden m uaf tutulacakları tahm in edilebilir. Bu husustaki tahm inlerim izi kuvvetlendirecek delillerden en m ühim leri, bazı köylerde beylerin «ta’allukat» ı olarak kayıtlı bulu nan bazı kim selerin aynı zam anda hem a z a d 1 ı k jı I hem de s i p a h i h a l k olarak zikr ve yadedilm iş olmalarıdır'. Bu vaziyette m evzuubahs kayıtların, şimdiye k adar m üteferrik bir vaziyette te t kik ettiğim iz gulâm ’lann, bazı büyük askerî rüesamn m aiyyet halk» olarak büyük bir vüsat ve kesafet kazanm ış olmasile m ey d an a çıkan züm relere m üteallik olduğu anlaşılır. Bu hususta dikkate şayan gör düğüm üz bir kaç kaydı aşağıya aynen dercediyoruz: B unlardan bi risi, E dirne civarında olup Ishak paşanın İnegöldeki im aretine v ak fedilm iş olan Sahili köyüne aittir. Bu köyde oturan bir çok reaya h a nesi yanında, aşağıdaki kayıt altın da zi.raatle meşgul 6 azadlı kul vardır. F ak at bu kullar, lâalettayin toprak işçisi kullar vaziyetinde olm ayıp, bilâkis bir nevi m ütekait askerler olduklarından reaya a ra sına kaydedilm eleri dahi münasip görülm iyerek istisnaî b ir m uam e leye tâbi tutulm aktadırlar: KaysL: X XX VIII. T e ‘allukat-ı Ishak paşa. Padişahım ız sultan Bayazıd han m ezkûr Ishak paşa halkının eline hükm ü âlem arayı sa daka etm işdir ki bunlar sipahi halkıdır. ‘Ali Kuşçu oğlu bun lardan her kimi rsiyet yazdıysa [77] ideriz O ) . Z ira bunun [77]
Bu kayıtta ve bundan sonraki kayıtlarda görüldüğü veçhile, im
paratorluk nizamının yeknasakhğını ternin için bazı imtiyazlı kimselerin imti yazlarını lâğveden emirlerin Fatih Mehmet devrinde verilmiş olması lâzımgelir. Filhakika, başka bir tetkikimizde etraflı bir şekilde izah edeceğimiz gibi, bu sultanın icraatı, yalnız memleket dahilindeki vakıf ve mülklerin büyük bir kısmını feshetmekle kalmamış; aynı zamanda eski vakıf ve mülk sahibi bey lerin kendi tâbiiyetleri altında tutmakta devam etmek istediği ve bu itibaria bazı istisnaî muamelelere tâbi tutulmasını istediği halk zümrelerinin mevzuu bahs beylerle olan tâbiiyet alâkalarını da lâğvetmeğe çalışmıştır. Veli Beyazıt devrini ise, bu hususta büyük bir irtica ve eski nizama avdet gibi telâkki ede biliriz. B u m eseley e d a ir u fa k b ir h ü lâ sa , P a ris te ç ık a n A n n a les d'histoire socı * ale isim li m e c m u a n ın X I. inci cildinde
bigiler fcekaüd ittikleri sebebden raiyete yazılm ak dürüst değildir ve yazm ak dahi .kanundan hariçdir, Filcüm le rai yet hizm etin hivech-i min-el-vucûh b u n lara teklif olunm aya deyü ellerinde hükm ü şerifleri vardır. (N . 8 1 8 ; yp, 2 ) M ahm ud veledi İsa, H am za gulâm ı İshak paşa, Mus tafa ‘atîk i İshak paşa, H ızır azâdei paşa, M ustafa azâd ei pasa, M ehm ed azâdei K ethüda-i paşa, K endüm 20 m ud 2000, Cev ve gayrihî 20 m ud 1600 A ynı şekilde diğer b ir kayıt yine E dirne civarında Ü sküdar na hiyesinde R üstem bey vakfı içinde bulunm aktadır: K ayıt; IXL. T e ‘aîîukat-ı R üstem çelebi. ( D efteri k a d îm ) d e ra ’iyet kayd olunub üzerlerine rüsumı re ‘ayâ kayd olunm uşdı. Şim diki h ald e m ezbûr Rüstem çelebi H üdâvendigâra ‘arz itdirub (eski d efter) de r a iy e t yazılmış azadlu kulların padişahım ız m ezîd m erham et idüb ra ‘iyetlikten 'a f idüb m ezbûrîar rüsûmı r e ‘ay ad an m überrâ olalar deyü em r olundı. B unlardır ki zikr olunur: Şir M erd ‘atîk i R üstem Çelebi, T o d o r ‘atîk i Rüstem Çelebi, P etre ‘atîk i R üstem Çelebi, Şahin ‘atîk i R üstem Çelebi, Feyruz ‘atîk i R üstem Çelebi, Seyab ‘atîk i R üstem Çelebi. (N . 8 1 8 ; yp, 45) A ynı şekilde, Şehabeddin p aşa vakfı içinde d e paşanın ta’allukatı oldukları için raiyet muam elesi görm em eleri lâzım gelen kim se ler kayıtlıdır. Ü sküpte Kasım çelebi v e H am za beye ait vâkıf köyler d e de b ir kısım ’u 't e k a nın ellerinde de ’av an z vergisinden m uaf -olmak için hüküm vard ır (d efte r num arası: 2 8 2 ). Fatih devrinde yazılan diğer b ir defterd e Serez kasabasında otu ran â z e d e g â n in «haraç vesair kanun ve kaide verm iyeler deyü ellerinde h ü k ü m , vardır.» (N. 3 1 7 ). Paşa İlinde N evrekop kazasında Y akub beyin K ara Su üzerindeki köprüsünü tam ir ile meşgul olan 13 n efer *utekasi dahi ’avarızdan m uaflardır. «Y akub beyin m ülk yerlerinde zira atları vâki olsa öşür verm iyeler. A m m a ahar y erd e vâki olsa Öşür ve salariye vereler.» (N. 2 8 2 ). şeklinde olan bu kayıtlar, bize b ir kısım azadlıların im tiyazlı vaziyetini gösterm ektedir. [7 8 ], A ynı m uafiyet[78]
«Azadlı» larm ne gibi şartlarla ve ne şekilde azâd edilmiş olduk*AU i
*.,*,,1
.
- i -----1---
1------ î
...1 . 11
»
*
. •
lere ve sefer hizm eti olan kullara Rumelinin diğer tarafların d a da rastlam ak m üm kündür. Y unanistanda Y enişehire tâbi T a tarlar kö y ün e ait olup aşağıya dercettiğim iz kayıt, bu nâdir m isallerin bizi en fazla tenvir edecek vaziyette olanların d an birirti verm ektedir. Filhakika, m ezkûr kayıtta im tiyazları m evzuubahs olan ve H aşan be y in te’allukatı olarak zikredilen kim seler, hem kul hem de sefer hiz,meti olan askerlerdir: kulların azad edildikten sonraki vaziyetlerini lâyıkile tenvir etmek bizim için mümkün olamamıştır. Mamafih bu hususta yapılacak tetkikat için faydalı olur kanaatile aşağıdaki kayıtları aynen nakletmeği münasip gördük. Bu kayıt lara göre, ellerinde padişahtan verilmiş «hüküm» bulunması lâzımgeldiği ve •ekseriya hür insanların vermekle mükellef oldukları vergilerden affedilmiş olan imtiyazlı bir zümre teşkil ettikleri anlaşılmaktadır: KAYIT: XLII. Âzâdegân der nefs-i Siroz. Haraç ve sair kanun ve kaide vermeyeler, deyü ellerinde merhumm huvendigârlardan (tâbe serâhumâ) ve Sultanımızdan (‘izze nasruhu) hükm-i humayunları var (Yp, 84). Mehmed veled -i Manomac
(?)
Manol
Kiryazi veled -i Manomac
(?)
Mili o veled-i Manoi Todor veled-i Manol
Bu dört nefer kâfirleri U m urbey defterinde
a z â d 1û
bul
duk. Amma ellerinde padişahımızın hükmü humayunun bulma(d)ık
(Py, 22). Yani veled-i Vırobae (?)
Dimo
Bojik Doka (M)
Mihal Dimo Papas Sinazi
Der
nefs-i
Zihne
âzâdegân-ı
veled-i Doka (M)
merhum
Gazi
Hudavendii-
gâr tâbe serah-iynest bekalem vamed (Yp, 220) . Marzel Meklâr ’
'
Doka veled-i Piklûr (Başvekâlet Arşivi: No. 317; Fatih devri) KAYIT: XLIII. Cema'at-ı kâfirân ki
â z â d l u
k u l l a r d ı r .
Mezkûr
Kozludere köyünün smurunda otururlar, haraç verm ezler imiş. Heman bağlarının resmin sancak beyine verirler imiş. Şimdi haraç yazılub sancak beyine has oldu.
K ayıt: X L. T e ‘aIiukat -1 H aşan beğ bin Ö m er beğ el-merhum. M ezkurlar (defter-i sabık) da m erhum Ö m er beğ te a llu katı kayd olunub padişaha ‘arz olunub ekegeldiklerı y erde öşürlerin vireler. Ammâ mâdâmeki sefere eşerler» bunlara rüsürm raiyet kayd olunmaya deyü em r olunm uş imiş. Elhâleti hâzihi sadaka ölunan hükm ü hüm âyunda ferm anı kader^-tuvân şöyle sâdır olmuş ki: Florine sancağı beği H aşan zide izzuhu dergâhı mu'* allam a m ektub gönderüb atası m erhum Ö m er beğün vilâ yeti m e^bûrede kullan oluk her biri evvelden yerler dufub, temkin ve tekarrür idiib, hallü hâlince çift ve düzen idüb, eküb bîçdüklerinden öşür ve sâlâriye vrrüb boyunduruk hak kın virügelmemişler. Şimdiki halde anlamdan boyunduruk h^-kkı talep olunmakdan ihtiyat idüb, anların b ab ın d a zikr olan resim taleb olunm am ak içün dergâh-ı m u ’anâm dan hükm ü hüm âyun taleb eylemiş. Bu kaziyye ‘izzü huzurum a ‘arz olunub filvaki1 anun gi'bi kim esnenin bâkî kalan kul ları ra'iyet hükmünde olmak mimâsib olmayub v e hem mezRadoslu 'atîk-ı Ahmed bey
Yorgi ‘atîk-i ‘Abdullah
Manol ‘atîk-i Aksak Mehmed Oğurlu ‘atîk-i 'Abdullah
ÎSfıkola âzâde-i veled (?) Taşkun
Anderye ‘atîk-i Nıkores (?) Hoşkadem ‘atık-i Hamza
Todores damad-ı Kuştemür Kosta ‘atîk-i veled Şeyh
Dimitri veled-i
Papas
Yani Anadollu
Mihal damâd-ı
(?) ...
Hoşkadem ‘atîk-ı rı vermiş.
(Saz) Tan
Aynı şekilde Edirne civarına ait olup İkinci Beyazıt devrinde yazılm'.? an 818 numaralı bir defterde Ali bey medresesi vakıfları içinde bulunan iki köydeki vâkıf oğlanları (gulmânl^rı) na ait bir kayıttan: 1) kulların ha raçlarının (cizyelerin) sahipleri olan vakfa ait bulunduğu halde, 2) aynı vakfa ait köyler dahilinde oturan reayanın haraçlarının padişaha ait olduğu anlaşıl maktadır. Demek ki padişah nerede olursa olsun ülkesi dahilindeki bütün Hıristiyanların cizyelerini toplamak için vakıf ve mülkler dahiline müdahale ederken sahibi mevcut olan kullardan haraç alamıyor. Sahipleri isterse kendisi alıyor. Bu suretle yukarıdaki kayıtlarda zikredildiği şekilde bazı azadelerin ha raçtan muaf tutulmalarının sebebi de bu suretle, yani onların şahıslara ait ol makta devam etmelerile izah edilebilir.Mevzuubahs kayıtlar şunlardır: 1) Gulâm-ı vak f-ı mezkûr ki haraçların ve mecmû rüsûmların vakfa virürler. kullardır. 2) Gebrân-ı diğer ki haraçların padişah alur. îspençlerin vesair rüsumların vakfa virürler.
kur H aşanın te v e k k u u m evki‘i kab u ld e olmağın, buyurdum ki: Şunları ki m erhum Ömer beğiin kullan olub temkin idüb zira'at ve hırâset ideler. Anun gibilerden boyunduruk resmin taleb eylem eyeler. Ol resim den a n la n m a'fu ve m ü sellem bileler deyü em r olunmuş be-tarihi hükm ü h üm â yûn fî evâsıtı R a b îu lâ a h a r sene ihdâ , ‘aşere ve tis a mie H âliya m azm ûn-ı şerîf ve ferm an-ı m ünîfi m ucebince m ez kûrlara boyunduruk resmi k ayd olunm adı. H acı ‘A li ‘atikı Ö m er beğ, İskender ‘atîkı Ö m er beğ, H acı IÇasım ‘atîkı Ö m er beğ, Y usuf ‘atîkı Ö m er beğ, H acı karagöz ‘atîkı Ö m er beğ, A h m ed ‘atîkı Ö m er beğ, (raiy etle karışık olm ak üzere 28 kişi). (D efter num arası, 9 7 2 ) Bazan bu nevi askerî vazifesi olan ve m uayyen bir beye intisabı bulunan azadlı kulların kale beklem ek gibi hizm etler m ukabilinde b ir takım vergi m uafiyetlerinden istifade ettikleri nezerı dikkati celbetm ektedir. N iğeboluya tâb i T ersenek köyünde oturanlara ait olan aşa ğıdaki kayıt bu hususu tesbit etm ektedir: K ayıt: XLI. «Karye-i Tersenek tâbi-.î Niğebolu. Feyruz beğ oğlu M ustafa beğ k u l l a r ından b u kary ed e m ütem ekkin o la n azâd lu lan n d an on d ö rt nefeır kim esnenin m ezkûr k arye çift likleriym iş, ç i f t l i k tavikiyle m utasarrıflar olub, z ira 'at idüb h ak ların a m uâf olub., kim esneye sâlârlık virm ezler. H acet oldukça N iğebolu k a l‘asm a girüb bekliyeler deyü (defteri köhne) de m estur o lu b ...» (7 9 num aralı n ota b ak ın ız), (D efter No. 1023) D iğer bazı ku lluklar: Bununla beraber, R um elide hakikî kulluk vaziyetinde olan d i ğer bazı kayıtlara d a tesadüf etm ek m üm kündür, Meselâ, (1 4 5 5 ) 860 tarihli b ir P aşa livası tahrir defteri [79] nin 59 uncu sahibesin de G üm ülcine evkafı içinde E vrenos bey zaviyesi vakfı H elvacı y a hut nam ı .diğer E vrenos bey köyünde 34 çift sahibi çiftçi üzerinde şöyle bir k ayıt m evcuttur: «Vakıf. Â zadsuz kulları ve oğullarıdır.
[79]
İstanbul şehir ve inkılâp vesikaları müze ve kütüphanesinde Hî.
H asılların üçe bölüp ikisin tekye için ahnurm ış, birisi an lara konılurmiş.» Bu kayda nazaran, m ezkûr köy halkının halis ortakçı kullardan m üteşekkil olm ası lâzımgelir. Bununla beraber, köy kaydının sonun d a «te’allukatı Evrenoslıyan» işaretile 16 Kane daha zikredilm iştir ki, bu hanelerin bir az evvel tetkik ettiğimiz askerî hizm eti haiz gu lâ m la r gibi E vrenos beyin azadlıları veya ak rabaları olması lâzınıgelir. A ynı şekilde yukarıda ismi geçen 818 num aralı ve (1 4 5 8 ) •890 tarihli Paşa livası tahrir defterinde de tek tük b u neyi kayıtlara tesad üf edilm ektedir. Şehabeddin p aşa vakfında 3 m üslüm an ve 19 u hıristiyan olm ak üzere 22 haneyi (yp, 31) ve Ali bey m edresesi vakıfları içinde 43 hıristiyan hanesini (yp, 34) ve M urad paşa im a reti vakıflarına ait (yp, 32) 50 hane k a d ar hıristiyanı b u ra d a bula bildiğimiz ortakçı 'kullar arasında zikredebiliriz. N iğeboluda, X XX . num aralı fo toğraftan d a anlaşılacağı veçhile, Pilevne kasabası civarında Mihal oğullarına ait m ülk to p rak lar ara sında bulunan bir «hâli pınar başı», H ersek’te sancak beyi olan sa hiplerinin h u d u t boylarınd a yaptıkları fütuhat neticesinde elde ettik leri esirlerle b ir köy haline sokulmuştur. [8 0 ]. Bu ailenin eline vaktile verilm iş olan m ülknâm ede bu köyün zikredilm em iş bulunm ası, pek tabiî olarak m üteakip teftişlerde ihtilâf m evzuu olm uşsa d a ; köy ye rinin o zam ana k a d a r meskûn oîm ıyan b ir «pınar başı» halinde m ül kün sınırına dahil bulunuşu v e bu defa padişahın raiyetlerile değil, fakat, hariçten tutulm uş esirlerle iskân edilmiş olması; bu köyün de diğer m ülk köyler gibi, bütün gelirile ailenin elinde b ir m ülk olarak bırakılm asına kâfi bir sebep addedilm iştir. Filhakika, b u köyü civar daki vakıf ve tim arlard a kayıtlı reaya gelip îm ar etm iş bulunsaydı, b u reayanın sahibi olan vakıf ve tim ar sahipleri veya padişah, m uayyen
[80]
«Mülk-i Hatice Sultan bınt-i Mehmed bey bin Mihal bey.
Karye-i Tersenek (?)
Bınarbaşı tâbi-i Niğebolu. Mezkûr karye-i
Tersenek Pilevne sınurundâ hâlî bınarbaşı olub Mehmed bey Hersek sancağını mutasarrıf iken Blayi (?) nâm Kal'ayi fc.iı itdikte on beş nefer evlü kâfir çtkarub getirüb zik r olan m evkide teskin itdirüb ve sonra oğlu Hızır bey dahi Beresove (?) Kal’asın. feth itdikde on nefer evlü kâfir dahi çıkarub getirüb karye-imezburede teskin itdi rüb mülkiyet üzere mütasarrıflar im iş... (devamı için X X X numa-
hakları to p la m a k için, Mihal oğullarının em lâki içine m ü dahale ede bileceklerdi ve esasen, kendi köylerinde ekecek to prağa sahip b u lunanlar o to p rak ları bırakıp istedikleri bir yere h icret edem iyeceklerdi. G örülüyor ki, kendilerine büyük to p rak lar tem lik ettirm iş b u lunan vakıf veya m ülk sahipleri, bu to prakları azam î ran d ım an te min etm ek istedikleri zam an, y a sadece ortakçı kul halinde çalıştırıla cak veya azad edilip to p rağ a bağlı bir kolon haline sokulacak olan (ve dolayısıle diğer reayaya benzeyen bir şekilde çalışacak olan) kendi esirlerini yerleştirm ek m ecburiyetinde idiler. [8 1 ] . Bu sebeble, kanaatim izce harp esirlerile teşkil edilmiş bulunan köyler ve harp esirleri soyundan gelmiş olan köylülerin R um elinde defterlerde izlerine tesadüf ettiklerim izden çok daha fazla olm ası lâzımgelir. Bu esirler çok d efa diğer köylüler gibi hür v e m üstakil b ir çiftçi haline sokulm uşlarsa da, bilhassa bazı büyük vakıflarla padişah haslarında olduğu gibi kitle halinde bulundukları zam an, kendilerini uzun m ü d det ilk yerleştirildikleri şekillerde, aynen ortakçı kul işletm eleri sahibi olarak m uhafaza etm ek im kânı bulunm uştur. [82 - 8 3 ]. [81]
Osmanlı İmparatorluğunda b ü yü k bir kısım vakıflar dahiline d ev
letin vergi toplam ak için müdahale edemeyişi ve bu nevi vakıfların m alî ba kımdan tavı bir istiklâl içinde bulunmaları meselesi ile alâkadar olan bu hu susiyetler derinleştirümeğe muhtaçtır. Filhakika, toprak gibi toprağı işleyen çiftçileri de muayyen bir şahsın mülkü olan bir vakıf veya malikâne dahiline devlet, vergi toplamak için ne sıfat ve hakla müdahalel etmek fırsatmı bula caktır? Ve şüphesiz bu nevi imtiyazlara nail olmak içindir ki, malikâne sahip leri çok defa toprakları üstünde kendi kullarile çalışmak arzusunu hissede ceklerdir. [82-83]
Mihal oğulları emlâki içinde harp esirlerile tesisi
mevzuubahs
olan Bmarbaşı köyünün ve diğer benzerlerinin çiftçilerinin Kanunî Sultan Sü leyman devrinde yazılmış olan defterlerde diğer hür reaya gibi m üstakil çiftçi işletm esi sahibi şeklinde kaydedilmiş bulunması ve oi’takgı kul olduklarına da ir hiç bir k a y ıt ve alâmetin m evcut bulunmaması dikkate şayandır. Bu köy halkının zamanla diğer çiftçilere benzetilmiş olmaları mümkün olduğu gibi; < daha bidayette ilk iskân edildikleri zaman da ortakçı değil, diğer reâya gibi öşür ve riısûm -verir bir çiftçi şeklinde yerleştirilmiş olmaları da »nü-nastp gö rülm üş olabilir. Esir soyundan gelmiş olduğu halde ortakçı k u l halinde çalıştırıl; m ayan kö ylülerin m evcut bulunm ası ile, bilhassa muahhar devirlerde yazılmış defterlerin bu hususta sarih kayıtları ihtiva etmeyişi bize kullarla teşkil edil miş köylerin nisbeti hakkında esaslı bir fikir edinmemize mânidir. (Bu hu-
Edim e civarında Haslardaki ortakçılar: Bu m m takada toprak işçiliğinin organizasyonu bakım ından nazarj dikkati celbeden hususiyetlerden birisi de, E dirne civarında ce m an 16 köyde oturan 41 8 hane m üslüm an v e 1 1 3 hane hıristiyanm ortakçı olarak kayıtlı bulunm asıdır. [8 4 ]. B uradaki ortakçıların, İs tanbul H aslar kazasındaki ortakçılar gibi, kul olup olm adığını katı şekilde tesbit etm ek m üm kün değilse d e; bu köyler halkının hiç ol m azsa vaktile, ortakçı kullar halinde buralara yerleştirilm iş olması ihtim alini kuvvetlendiren deliller pek çoktur. Filhakika yukarıda bir k aç defa hatırlattığım ız gibi (8 2 ) defterlerin ve kanunnâm elerin sü kutundan kulların m evcut olm adığına hükm etm ek doğru değildir. Z am an la ortakçı kulların hukukî sitatü bakım ından diğer reayaya benzetilerek sadece o r t a k ç ı olm alarından m ütevellit m ünase betlerin tanzimi ile meşgul olunm ası m üm kündür. Nitekim, İstanbul H aslar kazasındaki ortakçı kullara ait m uahhar tarihli hüküm lerde, onların şahıslarının tâbi bulunduğu hukukî sitatüye ait hususiyetler den hiç bahsedilm em ektedir. H albuki, yukarıda gördüğüm üz veç hile onların kulluklarından şüphe etm em ek lâzımgelir. Aynı şekilde E dirne civarındaki H aslara ait kanunlar [8 5 ] da buradaki ortakçıla rın kul olm alarından m ütevellit m ünasebetlerden sarfınazar etm iş gö zükm ektedirler. Bu sükût onların kul soyundan gelmiş olm aları ihti m alini b e rta ra f edem ez. Bu köyler içinde «Bosna» ve «H ırvat» gibi koy isim lerinin de m evcut bulunuşu bize bu köylerden hiç olm azsa bir kısm ının Bosna taraflarından sürülmüş harp esirlerile tesis edil miş olduğunu gösterm ektedir. D iğer taraftan, um um î yekûnları ih tiva eden defterlerde E dirne civarındaki H aslardaki ortakçıların, o r takçı kul vaziyetinde çalıştıklarını yukarıda gördüğüm üz vakıf gu[84] İstanbul, Başvekâlet Arşivi, 732 numaralı Paşa livası defteri (Sul tan Süleyman tahrirleri). [85]
Bu kanunlar, îstanbul Haslar kazasındaki ortakçılara mahsus mu
ahhar tarihli hükümlerle birlikte, «Törkiyede XV ve XVI mcı asırlarda ziraî ekonominin hukukî ve malî esasları»
ismile neşredilmekte olan kitabımızın
104-108 inci sahifelerinde bulunmaktadır. Burada yalnız şu kadarını söyliyebiliriz ki, Topkapı sarayı kütüphanesi, Revan köşkü kitapları arasında 1935 numa rada kayıtlı bulunan bir kanun kitabının 126 mcı yaprağından kopye ettiğimiz « Yasaknâme-i Adây-i Edirne » başlıklı kanuna nazaran, buradaki ortakçılar, ortakçılık münasebetleri bakımından tstanbuldaki ortakçL kullarla aynı nizam-
lâm lan ile bir ara d a gösterilmesi de m analıdır. Bu m m takada ayrıca N köyde dağılmış olan padişah b a ğ c ı 1 a r ı nı ve bir kaç yüz kişi halinde 40 k öyde dağınık bulunan K ü r c c i ( m a d e n c ile ri ve nihayet yine m uhtelif köylerde dağınjtk bir halde, E dirnedeki Sultan M urad im aretinin y a ğ c ı l a r ı v a r dır ki bu züm relerin de, hiç olm azsa asıllarında kul soyundan gelmiş olm aları m uhtem eldir. M em leketin diğer taraflarında ve bilhassa K onya şehri civarın daki ortakçılara gelince; b id ay ette onları d a E dirne civarındaki or takçılarla birlikte b u rad a tetkik etm eyi tasarlam ış isek te, b u yazının hacm ini daha fazla arttırm am ak için onları ayrı b ir yerde tetkik et meyi münasip görm ekteyiz. B urada yalnız, bu nevi ortakçıların
[86]
Ziraî sahada gerek toprağa bağlı esirlerle ve £erek serbest köylü
lerle tesis edilmiş bulunan ortakçılık münasebetleri eski Romada, Bizansta ve Balkan
memleketlerinde ötedenberi tatbik edilmekte olan bir usuldü. Bu iti
barlaOsmanlılar, hemen her tarafta benzeri olmayan yepyeni bir usul icadetmek mecburiyetinde kalmadılar, [54 (26) üncü sahifeye de bakınız]. [87]
Kıbrıs beylerbeğisine hüküm ki : Cezire-i mezburede kitffâr-z hâkisâr zamanında bâzı vıevazı‘de
seker ve penbe ve sâyir hububatı beyleri ekdirüb
kifâyet m ikdarı
çift ve saban ve boyunduruk virm ek ile 'ameli raiyet idüb ziyade beha ile alub bankon (z) ? tahvil aharında aldılarsa
taifesine ektirm ekle hayli
mal hasıl olub
bîkusur ‘âmil-i cedîde teslim eyledüklerin-
de kusurum tekmil ve ‘amelimânde ve köhneleri tecdid iderlermiş. Hâliyâ veçh-i meşruh üzere cânib-i mîrîden alrnub ‘ummâle virilmesi cânib-i miriye enfa‘ olduğun bildirmişsin. İmdi buyurdum ki hükm-i şerifim vardukta bu babda veçh-i meşruh üzere m al-i mîri-
göre, K ıbrıs fethedildiği zam an beylerbeyi tayin edilen zât m ahallin zirai vergileri v s âdetleri hakkında b ir anket y aparak d evlet m erke zine bildirm iş ve adan ın yeni nizamı bu esaslara göıe tesbit edilmiş tir. M evzuubahs hüküm den anlaşıldığına göre, b u ad a d a şeker kam ışT , pam uk ve diğer nevi h u bubat yetiştirilm ek hususunda hıristiyan bey lerle bir kısım halk arasında b ir nevi ortakçılık m ünasebetlerinin m ev cudiyeti kaydedilm iş ve ortakçılardan alınacak m ahsuilerin iltizam usulile toplattırılm asının faideli olacağı m üîâhazasile bu usulün k ab u l edilmesi istenilmiştir. M erkezden verilen hüküm münasip görüldüğü üzere harek et edilmesini âmirdir. M ahiyeti ve teşekkül tarzı Iâyıkile malûm olm ayan bir nevi o r takçılık m ünasebetleri sekli de B osnada bulunm aktadır. O rtakçılığın bu m m takada m evcudiyetini tanzİmatı m üteakip yapılan ıslâhat ne ticesinde devletin bu m ünasebetleri tanzim etm eğe kalkıştığı zam an görüyoruz. [8 8 J. K adlece göre B osnada toprak işçiliğinde ö tedenberi m evcııt ortakçılık m ünasebetleri O sm anlı devrinde de devam eyle miştir. [8 9 ].
yo enfa* ile ‘amel idesin, şöyle bilesin tahriren 11 Cemaziyelahır sene ,980 [83]
(Başvekâlet Arşivi; 980 .tarihli hüküm defteri; yp 241).
Bu hususta, Bosna çiftlikleri hakkında (1267 Safer 4) tarihli nizam-
uanıs (Düstur, cilt I, sf. 762) ye bakınız. [89 J Kadlec’in Introduetion â î’etude eoınparative de Thistoire du droit pubHc
des peuples Slaves, 1933 Paris, isimli kitabına bakınız (p, 106).
İKİNCİ KISIM
Te sb it edilen vaziyetlerin terkip ve tefsiri, um um î neticeler. B uraya k a d ar verdiğim iz izahat ile biz, O sm anlı im paratorlu ğunun um um î köylü tipini teşkil eden hür köylü (rea y a) sınıflarından büsbütün ayrı bir hukukî sitatüye sahip bulunan «ortakçı kullar» m m evcudiyeti ile hakikî m ikdarları ve yayılmış oldukları sahalar hak kında vesikalara m üstenit sağlam m alûm at verm eğe çalıştık. Şimdiye k ad ar ilmî bir tetkik m evzuu o larak isimleri bile anılm am ış olduğu halde, sosyal tarih tetkikleri bakım ından gerek T ürkiyede ve gerek diğer m em leketlerde m eydana ge]miş olan inkişafların m ukayesesi hususunda emsalsiz b ir nüm une teşkil eden b u nevi toprağa bağlt kul toprak işçilerinden mürekkep zümrelere dair yapılacak b ir tetkik tecrübesi, şüphesiz, büyük m üşkülâtla karşılaşacak v e zarurî olarak bazı noksanları ihtiva edecekti. Bu sebeple biz, m ü racaat etm ek im kânım bulduğum uz m enbaların yüksek kıymeti ve m eselenin vaz* ve tenviri için ilk ham lede verm eğe m uvaffak olduğum uz m alûm atın zenginliği ne olursa olsun, b u denem e ile m evzuum uzu bütün şüm ulile işleyip tüketm iş olduğum uzu zannetm iyoruz. Esasen böyle tam a m en bâkir bir sahanın tetkiki için tercih ettiğimiz m etod, büyük bir ihtiyatla yaklaştığım ız neticelere bizi götüren yolu bütün teferrüatile gösterm ek, m eseleleri vazetm ek için ne şekilde düşündüğüm üzü, hangi delillere istinaden bazı hüküm lere varm ış olduğum uzu göster m ektedir. Bu sebeple, ancak provası yapılacak b ir elbise şeklinde hazırlanm ış olan m akalelerim izi okuyucularım ıza âd eta yarı mam ul bir halde sunm uş bulunuyoruz. M akalelerimizin şekle ait olan b u hu susiyetlerini tenkit etm ek isteyecekler, istinat ettiğimiz vesikaların . fiıem-n l*iç biri m atbu ve herkes için kolaylıkla kontrol edilebilir ma hiyette bulunmadığı için, bu tetkiklerim izde uzun uzadıya vesika neş retm eğe m ecbur oluşumuzun bu hususta vazifemizi ne k a d ar güç leştirm iş olduğunu unutm am alıdırlar. Filhakika, istinat ettiğimiz m enbaların daha tam ve m etodik b ir şekilde tahlil ve neşirleri nevinden ayrı çalışm alar daha evvel yapılmış olsaydı, bizim b uradaki işimiz d^ha fazla kolaylaşır ve etüdlerim iz kolaylıkla hazır ve um um î m a lûm at elde etm ek istiyecek olanlar için de cazip bir hale sokulmuş
bulunurdu. M am afih makalelerim izin hali hazır şekilleri, tetkikatııl bu safhasında sık sık icap edeceği veçhile, istinat ettiğimiz vesikaları yeniden m ânalan dırm ak m aksadile kontrol etm ek isteyecekler için çok dah a telkinkâr ve tatm in edici m ahiyette addedilebilir. Bu sebep le, tetkiklerim izin m evzuunu teşkil eden m eselenin sureti um um iyede sösyal tarih tetkikleri içinde işgale nam zet olduğu m evkii tayin h u susunda gösterm ek m ecburiyetinde olduğum uz gayretler kadar, bel ki de daha fazla, bu m evzuun işlenmesi hususunda kullanılan en iptidaî m alzem enin işçiliğinin bile bizzat tarafım ızdan yapılarak h a zırlanm ış olm asını takd ir edeceklerin bulunacağını üm it ediyoruz. Sureti um um iyede m akalelerin hazırlanış tarzlarına ait olan bu um um i m ülâhazalardan sonra, O sm anlı im paratorluğunda çeşitli züm reler halinde to p rağ a bağlanm ış bulunan kul top rak işçilerinin m ev cudiyetleri ile hakikî m ikdarlarım tesbit işinin sosyal tarih tetkikleri içinde işgale nam zet bulunduğu m evkiin tayinine çalışalım : Filhakika İstanbul H aslar kazası dahilinde tetkik ettiğimiz 110 k a d ar köy içinde ziraatla meşgul halkın m ühim b ir kısmı to p rağ a yerleştirilm iş esirler, yani padişahın kulları ve câriyeleri ile onların neslinden olup ta hukuken kul olm akta devam eden kim selerdi. A y nı şekilde, Bursa civarında v e R um elinde b ir çok vakıf ve m ülkler içinde d e kul soyundan gelm iş olduklarında şüphe bulunm ayan top» rak işçileri m evcuttu. Şu halde, X V . inci asırda T ürkiyede m evcut bulundukları te t kiklerim izle m ey d an a çıkan kul soyundan çiftçilerin ve b unlar a ra sında bilhassa «ortakçı kullar» ın m uhtelif m em leketlerde m uhtelif tarihlerde m evcut bulunm uş olan benzerleri kim lerdir? K ul ve serf: «O rtakçı kullar» m her şeyden evvel kul (esir) soyundan köy lüler olduğu m uhakkaktır. F akat, m alûm olduğu üzere, tarihte to p ra k işlerinde kullanılan esir em eği m uhtelif şekillerde organize edil m iş bulunm aktadır v e bu hususta ziraî rejim in ve to p rak m ülkiyeti tarzının büyük tesirleri vardır. Filhakika, esir küçük v e m üstakil çiftçi ailelerinin elinde yardım cı bir işçi gibi kullanılabilirse, esirin çalışm a şartlarının efendininkilerden pek o k a d a r farklı olm am ası lâzım gelir. F akat, m uayyen İk tisadî inkişaflar neticesinde, küçük m üstakil ziraî işletm eler o rtad an kalkıp, onların yerine d o ğ ru d an doğruya sahipleri tarafından işletilen büyük çiftlikler rejim i taam m üm eden m em leketlerde, esir sürülerini
p ek hususî bir şekilde ve nezaret altında çalıştırm ak m ecburiyeti ha sıl olur, Bu vaziyette, esirler her sabah m ahpeslerinden çıkarılarak eli kırbaçli nezaretçilerin em ir ve idaresi altında h er gün m uayyen b ir iş y apm ak üzere m alikâne dahilinde b ir yere sevkedilirler. F a kat, toprak işçiliğinde , esir emeğinin b u şekilde kullanılm ası tarz*, randım an bakım ından o k a d ar kârlı olm asa gerektir. Çünkü, sürü ha linde m üştereken çalıştırılan ve yaptığı işin neticesile alâkadar olm a y an esirler, hevesle çalışm ak zevkinden m ahrum durlar. Bu rejim de, bir de ayrıca işi m ütem adiyen tanzim ve m urakabe edecek teşkilâta; esirlerin beslenm esi, çiftleştirilip çokaltılm ası için hususî ihtim am lara d a ihtiyaç vardır. H albuki, büyük işletm e serm ayelerine ve teknik organizasyonla ilm î b ir idare tarzına m ühtaç olan bu kapitalist sis tem İktisadî b u h ran lard an kolaylıkla m üteessir olm aktadır. Bilhassa araya m ültezim ler ve işletm edeki insan ve tesis sermayesinin hüsnü m uhafazasile doğrudan doğruya a lâk a d ar bulunm ayan m em urlar gir diği zam an, köleler insafsız b ir istism arın m evzuu olarak m evzuu b ah s ihtim am dan m ahrum ka-ıuil-ı!?*"'’t-ffaman pek kısa bir m üd det zarfında telef oldukları için, esirin bol v^^veuz bulunm adığı devir lerde bu nevi işletm eler kolaylıkla iflâs etme».. v>f'H,ler. Bu sebeple ekonom ik endişeler dpvrin ziraatçjlerini d ah a ilk zaftıaulâteİan itib a ren, esiri ve neslini en iyi şekilde m uhafaza etm ek im kânları veren işletm e şekillerini tecrübe etm eğe sevketmiştir, Bu suretle çok eski zam anlardan itibaren, esaretin yanında, esa retin ziraî sahadaki ihtiyaçlara daha uygun b ir şekle sokulm asından servaj rejim i [90] doğm uştur. Bu rejim de esirler, müstakil b ir çiftçi h a linde ufak to p rak parçaları üzerinde yerleştirilm ektedir. Bilhassa, uzak yerlerde yeni açılan toprak ları işleyebilm ek için esirlerin b u şe k ilde az çok büyük bir istiklâl içinde to p rağ a yerleştirilm elerinin bir zaruret halini alacağı m eydandadır. Bu suretle, bir aile ocağına sa h ip olarak kendi başlarına serbest çalışm ak im kânını b ulan esirlerle [90]
Eski devirlerdeki servaj sistemi hakkında
şu eserlere müracaat
olunabilir : E m il Savoy. L’agriculture â travers les âges, tome II. Paris 1935 — L auren t Joseph, Essais d’histoire şoeiale, I. La Grece antique. Paris, 1920. — Beauchet Ludovic, Histoire du droit prive de la Republique athenienne, t. II. — Guirdüd ~P:} La propriete fonciere en Grece. Paris, 1893. — Glotz Gustave, Le travail dans la Grece ancienne. Paris, 1920. — W allon H ., Histoire de l’esclavage dans l ’antiquite. t. I. — Fustel de Coulanges, Nouvelles reeherehes sur quelqes prob lem e d’histoire.
efendileri arasında, şekilleri m em leketin ziraî örf ve âdetlerile ta n zim edilen bir nevi ortakçılık m ünasebetleri doğm aktadır. Bu n evi toprağa bağlı köleler, m uayyen olan vergileri verdikten sonra istih sal ettikleri m ahsulün fazlasından da istedikleri gibi istifade edebil m ektedirler, A ynı suretle, öldükten sonra da tarlalarının, ve m ülkle rinin evlâtlarına geçeceğini bildikleri için, işletmeyi ıslah için daha fazla çalışm ak şevk ve arzusunu duym aktadırlar. Bu sistem de, ziraî rejim büyük işletme halinden çıkıp müstakil küçük köylü işletmeleri haline girdiği gibi, serflerin İçtimaî ve hu kukî vaziyetlerinde de dikkata sayaıı yenilikler m eydana çıkm aktadır: Filhakika, R om ad a olduğu gibi, esirler eşya gibi m uam ele gör m ek itibarile hukuka ehil olm ayan insanlardı. Esir, başkasına ait bir m ülkiyet hakkının m evzuu olan kimseydi. Bu vaziyette bir mülk gibi, irsen intikal eder, vasiyet edilebilir, cihaz olarak verilir veya satılabi lirdi. Sahibi, kölesini ödünç verebilir, kiralar veya rehin olarak y atıra bilirdi. Kul kendi vücudunun sahibi olm adığı gibi, çocuklarile olan m ü nasebetleri de hukukî olmaym. yani her h a n g i,b ir hayvanın y a v ru la n /^ olan münaseb^ ,crih aynı idi. Kul, asla mülkiyete sahip kiîmmarr};;ş>ı, kaza*- ^ ^ . n e p efendisine ait bulunuyordu. ^ervaj yahut to p rağ a bağlı kölelik (servage de la. glebe) aenilen rejim de, köleler artık m enkul bir m ülk gibi to p rak tan ayrı olarak satılam azlardı. Bu rejim de köleler, ancak bir ziraî işlet m eye bağlı tesisat ve sabit işletm e serm ayesi şeklinde diğer dem irbaş eşya, âlât ve hayvanlarla birlikte satılırlardı. Filhakika, S erf’Ier, sa hipleri tarafından top rak ların d an ayrı olarak satılam adıkları gibi,, kendileri de bu toprağı terk edem ezlerdi. F ak at bıı bağlılığın sebebi, R om anın son zam anlarında K o lo rlu k rejim inde ve bilâhare bizde ve bir kısım şarkı A v ru p a m em leketfelinde olduğu gibi, kanunî m ev zuat ve tedbirlerin neticesi değildi. G arp o rta zam anının S erf’leri gifoû bu nevi to p rak köleleri d e bulundukları toprağı terketm eğî k e n dilerine m eneden bîr kanunun m evcut olm am asından ziyade sahiple rinin şahsî m alı oldukları için, to p rağ a bağlı idiler. Eski esareî a lâ kaları onları to p rak ta n ziyade efendilerine bağlam ış bulunuyordu. H albuki kolonlukta bu bağlılık ve tâbiiyet şahsî ölm ekten ziyade reel yani toprağa ait bulun m ak ta idi. Bu nevi toprak köleleri b id ay ette tom am en efendilerinin arzusile ve sahiplerinin istediği şekilde to p rağ a bağlanm ışlar iken, yavaş yavaş bu bağlanış şekilleri örf v e 'â d e tle Ve im parator em irnam eleri ile muhkem b ir hale geliyor ve bu suretle sahiplerinin keyfî m ü d ah a lelerinin de Önüne geçilmiş oluyordu. Bidayette ölen kölenin top rak -
larile diğer m allarını evlâtlarına verip verm em ekte serbest olan efen diler, zam anla S erf’in çocukları için bu m ülkler üzerinde tevarüse y a kın bazı Kaklar tanım ağa m ecbur oluyorlardı. Bu suretle to p rağ a bağlı kölelerin vaziyetlerini tesbit eden hukukî esaslar, b id ay ette ta m am en sahiplerinin arzularına tâbi hususî tedbirler halinde bulun m ak ta iken, bir m ü d d et sonra sağlam örf ve âdetler şeklini aldığı gibi, bilhassa devlete ait to p raklar üzerinde yerleştirilm iş olan âm m e esirlerinin çalışm a tarzları hakkında pek erkenden bazı nizam nam e lerin yapılm ış olm ası d a lâzımgelirdi. Çünkü, devlete ait büyük m a likânelerde yerleştirilen toprak kölelerile bu m alikânelerin m ahsu lünü iltizam a alan şahıslar veya vergi tahsili işini idare eden m em ur lar arasındaki m ünasebetleri tanzim eden kanunlara ihtiyaç vardı, A ym suretle, devlet h arp esirlerinden bir kısmım, iskân ve k oloni zasyon m aksatlarile büyük to p rak sahibi hususî şahıslara dağıttığı zam anlarda da, bu esirlerin to prağa bağlı köle şeklinde çalıştırılır ken tâbi tutulacakları m uam eleleri tesbit etm ek ihtiyacını duym uş olacağı tabiiydi. Bu suretle b id ay e tte m uayyen şartlar dahilinde bizzat köle sa hiplerinin teşebbüslerde kendiliğinden m eydana çıkan b u to p rağ a İbağli kölelik rejim i, yavaş yavaş kanunileşerek bir hukuku âm m e m üessesesi haline girdi. Bu suretle, hakikî kölelikle hür köylülük arasın da m utavassıt bir m erhale teşkil eden hususî bir İçtimaî m akule m ey dana çıkm ış bulundu ki bu vaziyette, Serf’in m aruz bulunduğu h ü r riyetten m ahrum iyet hali esaretteki k ad ar tam ve m utlak bulunm u yordu. M eselâ o, to p rağ a bağlı olm akla beraber, sâyinin b ü tü n sem e relerini sahibine borçlu değildi. T o p rak sahipleri to p rak gelirinden alm akta oldukları hisse m ikdarını istedikleri gibi arttırâm ıyorlardı. *** İste bizim m akalelerim izin m evzuunu teşkil eden ortakçı kullar,, bu bahsettîğöiMz to p rağ a b ağlı kölelere benzem ektedir. H er iki ta ra f ta aynı tip to p rağ a bağlı kölelerin m evcut bulunuşu bize, vaktile, VIII. inci asra doğru R o m ad a esirleri toprağa yerleştirm eği icap etti ren İktisadî ve dem ografik şartlar, ziraî rejim ve İdarî - m alî nizam ın aynı şekilde O smanlı im paratorluğunda d a bir zam anlar m evcut b u lunm uş olduğunu hatırlatır. Filhakika, vaktile R o m ad a ziraî koloni zasyon ihtiyacı ve işçi fıkdanı, arazi sahiplerini esirlerini to prağa y er leştirmeği ve hayat şartlarını yükselterek mesaisini d ah a müsmir kıl m ağı bir zaruret halinde hissettirmiştir. Aynı şartların hüküm sür düğünü kabul etm ek icap eden X V . ve X VI. ncı asırlar T ürkiyesinde rlıc pvm sebenlerle sürü halindeki esirlerle doğrudan doğruya işletilen
büyük çiftliklere tesadüf edilm em ektedir. Filhakika, bu devirlerde ancak tek tük bazı zaviye ve vakıflarda ziraî islerin satın alınmış kullarla temin edildiği görülm ektedir. [91] Um um iyetle im p arato r luk nizam ında, ziraî işletm eler küçük çiftçi işletmeleri halinde b ö lünm üş ve m üstakil çiftçi aileleri eline verilmiş olduğu gibi, harp esir lerile teşkil edilen köylerde de b u nevi küçük v e müstakii köylü iş letm esi tipi tatbik edilmiştir. D iğer taraftan, bu nevi kul işletmeleri (tenure servile) de daha ziyade padişah haslarında ve bazı büyük vezirlerin em lâk ve vakıfları içinde bulunm aktadırlar. Bu sebeplo, bu nevi toprağa bağlı kul işletmelerinin m üteferrik hususî şahıslar dan ziyade devlet elile tesis edilmiş bulunduğu anlaşılm aktadır, Fil hakika, ekseriya devlet fethedilen m em leket halkının b ir kısmını sür gün etm ek suretile m uayyen bir mmtakayı veya bir vakıf arazisini iskân etm ek istemiştir. Bu suretle ortakçı kulların sakin bulundukları m m takalar devlet elile iskân ve teşkil edilmiş bulunm aktadır. Büyük bir kısım topraklar m ülkiyetinin devlete m al edildiği, im paratorluğun toprak siyaseti ve devrin İktisadî - idarî şartları dolayısile büyük to p rak zenginlerinin o rtad an kalktığı bir m em lekette bu vaziyet tabii dir. Bu sebeple O sm anlı im paratorluğunda tetkik ettiğimiz Kulluklar, b:’ze devlet elile teşkil edilen servaj sisteminin saf şeklini göstermek tedir. F akat fikrim izce b u rad a halle m ühtaç mühim bir n o k ta vardır ki o da, O sm anlı padişahlarının ellerinde istimal edebilecekleri büyük salâhiyetler olduğu halde, her zam an fethettikleri m em leketler hal kının hepsini harp esiri halinde sürüp m em leket dahilinde ortakçı kul şeklinde iskân etm em iş olm alarıdır. Filhaki ,ka,' bilhassa Fatih M eh m et devrinde tesadüf edilen b u nevi harp esiri sürgünlerine h er za m an tesadüf edilm em ektedir. Esasen Fatih devrinde sürülen halk ta fethedilen m em leketler halkının ancak b ir kısmıdır. Bu d evirde fet hedilen m em leketler halkının büyük b ir kısmı m em leketlerinde terk edilmiş bazıları ise do ğ ru d an doğruya esir olarak askere dağıtılm ış tır. İşte, fütuhatı m üteakip esirlere yapılacak m uam eleler içinde bu nisbetleri tayin eden sebepler lâyıkile m alûm um uz değildir. Filhaki ka, diğer devirlerde de büyük fütuhat yapılmış olduğu halde, esir sürgünlerile bahsettiğim iz neviden K u llu k ların tesis edilmem iş olm a-
[91]
Ev ve bahçe işleri ile çobanlık gibi
hususî hizmetler ve köleler
vasıtasile doğrudan doğruya vakıf hesabına ziraat misalleri için 46 ve 47 nu maralı notların bulundukları yerlere bakınız.
sı liıâıid ard ır. Çok defa fethedilen m em leketler halkının büyük bir kısmı ehl-i zim m et reaya halinde yerlerinde ikba edilmiştir [9 2 ]. H al buki, bu nevi reaya ile, h arp sürgünlerile tesis edilen kulluklardaki o ca k ç ı kulların hukukî çitatüleri arasında büyük farklar m evcuttur. T o p rağ a bağlı kölelik v e k o lo n : D iğer taraftan harp esirlerinin sürülmesi suretile tesis edilen, köylerdeki halkı, hukukî sitatü b akım ından hür telâkki edilen bir nevi Kolon halinde toprağa b ağlam ak v e haraçgüzâr (trib u ta ire ) ha lice sokm ak ta m üm kündür. Bu halde, h arp esirlerile tesis edilen köy lerde halk ne zam an serf v e ne zam an kolon haîİnde m uam ele gör m ektedir? Bizdeki ortakçı kullar d ah a ziyade servaj sistem indeki to prağa bağlı kölelere benziyorlarsa, diğer reaya züm relerini ancak kctaım larîa mı m ukayese etm ek lâzım gelir? Bu hususta yapılacak m ukayesenin m evzuum uzu tenvir bakı m ından kuvvetini arttırm ak için kolonluk sisteminin hakikî m ahiyetkî.\ [9 3 ] bilhassa R om a im paratorluğunda, kısaca tetkik edelim : [92]
Osmanlı İmparatorluğunda fütuhatın temin edeceği fırsatlardan is
tifade ile büyük bir kısım halkı ortakçı kul haline sokmak mümkün, iken bu şekilde hareket edilmemiş olduğu kanaatindeyiz. Bu tarzda hareketin de sebe bi, ortakçı kul işletmelerinin büsbütün serbest reaya işletmelerinden farklı olarak, m ütem adi ve dikkatli bir kontrollü toprak sahiplerinin hususî alâkaları na lüzum göstermekte olmasıdır, im paratorluğun idari - malî nizam ı içinde her isin m em urların eline düştüğü, hususî m ü lk sahiplerinin ortadan kalktığı bir ■v.rç.da ise yeknesak ve pratik usullere ve um u m î bir tek çiftçi işletmesi tipine doğru yükselm enin ehem m iyeti aşikârdır. Bu sebepledir ki, ortakçı kulların bile bir müddet sonra kul olmalarından mütevellit hususî Örf ve âdetlerini kaybe derek müstakil ve hür çiftçi haline girmekte oldukları bir devirde yeni ortakçı kul imletmeleri tesisinden sarfınazar edilmiş bulunulabilir. [93]
Eski devirlerdeki Kolonlu/c sistemi hakkında şu kitaplara müra
caat edilebilir : F üstel de Coulanges, «Le Colonat», dans les erecherchees sur qelques p'.oblemes d!histoire». — Guiraud Paul, Efcudes economiques sur l’antiquite. Pa ris, 1901. — Cuq Edvard, Les institutions juridiques des Romains t. II. Paris, 19 ],-7 . — Paul Louis, Le travail dans le monde romain. — Guiraud. La propriete
ronciere en Grece. Paris 1893, — E m il Savoy, L’agriculture â travers les âges, tome II, — Raym ond Monier, Manuel elementaire de droit Romain, tome I. F. Lot, la fin du monde antique p. 124. — Vasfı Raşit Sevig} Romanın hususî hu-
.- i -- -£ 90
Son devir R om a im paratorluğunun kolon u orta çağ devrinin se lf’i gibi toprağa bağlı olan ve işlediği toprağı istediği zam an terk edem iyen bir çiftçi idi- B idayette, ziraatın inhitat ettiği ve toprağın her tarafta terkedildiği bir devrin iktisadı şartları içinde â d eta kendi liğinden m eydana cîkan bu sistem, son devir R om a im paratorluğu nizam ının her türlü sosyal vazifeleri irsî kılm ak tem ayülü neticesinde kanunî bir müeyyide iktisap etti. Böyle bir sistemin mevcudiyetin den bizun çıkaracağımız neiice, çiftçi sım£lann toprağa bağlılığının her y erd e h er zsm sn kölelik tâbiiyetlerinin mevcudiyetini istilzam etim^ymidir. Filhakika, R o m ad a to p rağ a bağlı olan kolon her hangi bir şahsın kulu değildi. H ukuk bakım ından hür bir insan addedilen kolon, ancak toprağın kölesi idi. F akat, hür bir çiftçinin nasıl olup ta kolon haline sokulduğu, yani d aim î ve risi olarak bir toprağı işle m ek m ecburiyetine tabı tutulduğunu da izah etm ek icap eder, Ç ün kü, kolonlar da, bir bak ım d an tıpkı servaj sistem indeki köylüler .gibi, bir nevi toprak kölesidirler. T o p rak la b erab e r alınıp satılırlar. K açak kolon’u ait olduğu y ere iad e etm ek m ecburiyeti vardır. Kolo n ’ların bu husustaki tâbiiyetlerini izah için kolonluk sisteminin muh telif m enşelerini gözden geçirm ek lâztm gelir: Bir defa servaj sistem inde olduğu gibi, kolonluğun da âmm e hukukuna ait olan kaynağı harplerdir, R om a im paratorları iskân ve 'kolonizasyon m aksatlarile C erm anyadan k anları v e çocuklarile sür dükleri hesapsız harp esirlerini dev lete ait boş topraklar üzerine yer leştirm işler veya büyük arazi sahiplerine dağıtm ışlardır. Bu hususta dikkat ettikleri nokta, gerek im p arato r arazisi üzerindeki vergileri to p lay an m ültezim ve m em urlarla ve gerek büyük arazı sahiplevile bu kolonların m ünasebetlerini sarih b ir şekilde tayin ve tanzim, etmiş olm aktı. V erilen em irnam elerde dağıtılan harp esirlerinin köle gibi değil belki kolon olarak m uam ele görecekleri, bir defa h er hangi bir araziye tahsis edilecek olan kolonların bir daha hiç bir kimse tarafın dan o radan geri alınamıyacağı, kaçtıkları yerlerden onları geri iade etm ek lâzım geleceği; b u n a m ukabil toprak sahiplerinin de bu nevi çiftçilere 'karşı m uam elelerinde ve vergi toplam a usullerinde m uay yen kaidelere tâbi bulundukları tasrih edilm ekte idi. Bu vaziyette, servaj sistem inde h arp esirleri arasından seçilip toprağa bağlanan kölelerle b u nevi kolonlar arasındaki farkların pek büyük olm am ası lâzım gelm ektedir. Bununla beraber, müellifler ko lonların hukukî sitatü bakım ından hür adam telâk'ki ediTmelerini ve bu yüzden bazı m edenî haklara sahip bulunm alarım kolonluk sıfa tının bir hususiyeti gibi tebarüz ettirm ektedirler. Filhakika, kolonun
hukukî bakim den bir şahıs olm ak dolayısile, 'kendi sınıfından bir şa hısla olm ak .şartiîe, evlenm eğe ve m ülkiyete ehil olduğu anlaşılm ak tadır. Ç ocukları üzerinde babalık haklarını kullanm akladır. K olon lara karşı dav a ikam e edilebilir, kolon dava açabilir ve şahit olarak dinlcnilebildiği gibi ayrıca m ülk iktisap ve tasarruf d 3 edebilm ektedir. K olonun mirası, esirde olduğu gibi, tam am en top rak sahibine g er m em ektedir. K olonun mülkleri öldükten sonra çocukları yoksa diğer akrabaya veya vasiyet ettiği kim selere geçebilm ektedir. A ncak meşt u vâris ve vasiyet edilmiş k.mse bulunm adığı tak d ird ed ir ki, toprak sahibi kolonun merasına girebilm ektedir. Bununla beraber, vereceği vergi ve m ükellefiyetin tem inatı olduğu için kolonun mal ve m ülkü nü toprak sahibinin rızası olm aksızın istediği gibi kullanması, baş kasına d ev r ve ferağ etm esi de caiz görülm üyordu. K olonun bu hu suslarda ehliyetsizliği vardı. D iğer taraftan, kolonlar nazarî bakım dan hür insanlar telâkki edilm ekle beraber, İçtimaî ve İktisadî b akım lardan vaziyetle>rin;in serflerinkinden p ek faik lı olm adığı anlaşılm aktadır: Meselâ, kolon lar bir zam anlar hür insanlarla evlenem ez olm uşlardı. Arazi sahiple rinin tıpkı köleleri üzerinde olduğu gibi, kolonları üzerinde de tec ziye hakları vardı. T o p rağ ı terk edip kaçan kolonlara esir muam elesi yapılırdı. K olonluktan kurtulm ak için üzerinde çalıştığı toprağı sa tın alm ak veya bu toprağın sahibi tarafından tam miilk olarak ken disine bahşedilm ek lâzım gelirdi. Sahibinin rizasile bir m anastıra gir m ek, 30 sene k ad ar b ir zam an b ir şehirde ikam et te bazan kolonluk tan kurtulm ak için b ir sebep teşkil ederdi. T o p rak sahipleri kolonlnT inı, köleleri gibi, istedikleri şekilde azad edem ezlerdi, im p arato r ta rafından kolonluk eb ed î b ir hukukî vaziyet prensibi telâkki edilm ek te idi. Esasen, hukukî bak ım d an d a kolonlar bidayette sahip oldukları ehliyetleri yavaş yavaş kaybetmiş bulunuyorlardı. Nitekim; orta za m anın ilk nısfında olduğu gibi, bir m ü d d et sonra bütüfı' kolöhların serflere benzetildiği görülecektir. Bu suretle kolon kelimesi muhtelif m em leketlerde muhtelif tarihlerde muhtelif mânalar ifade etmiş ve bazan icabında toprağı bırakıp gidebilecek şekilde serbest bir m uka vele ile ziraat y apan kim selere de «rençper» m ânasına kolon denil m iş olduğu için kolonluğun serflikle hür köylülük arasındaki hakikî vaziyetini lâyıkile tayin ve O sm anlı im paratorluğunda m uhtelif çiftçi sınıfları ile mukayesesi gayet güç bulunm aktadır. Bununla b erab er eğer biz kolunu, toprağa bağlı olm akla b era-
sak, onu bizdeki ortakçı k ullardan ziyade, fethedilen yerlere m em leket dahilinden sürülen çiftçilere benzetm ek lâzım gelir [9 4 ]. Filhakika, bu-nevi s ü r g ü n l e r bulundukları yerleri terkedip istedikleri y er de istedikleri şekilde çalışmak hürriyetinden m ahrum idiler. D iğer taraftan, Osm anlı im paratorluğunda esasen bütün çiftçi sınıfları, hukukan hür addedilen reaya sınıfları da dahil, defterlerde üzerjşrinç yazılan toprakları işlem ek m ecburiyetinde idiler. Bu se beple, onlar için de, b ir nevi to prağa bağlılık m evzuubahstir. Bu yer leri terkedip gitm ek yasaktır veya tazm inatı mucip b ir harekettir. Bu m üşabehetlere rağm en, O sm anlı im paratorluğundaki reayayı ta m am en kolonlara benzetm ek te, biç olm azsa m enşeleri bakım ından, tam am en doğru b ir harek et olam az. Fikrimizce, kolonlar serf lere d a h a yakındırlar ve garbı A vrupa m em leketlerinde kolonluktan serfliğe kolayca ve tabiî olarak geçilebilmiş olduğu halde bizde bilâkis reayâlıktan bugünkü köylülüğe sarsıntısız b ir intikal görülm üştür. Filhakika köleliğin hâkim olduğu bir devirde kolonluk daim a bu m üessesenin te siri altında kalm ıştır. M eselâ kolonlar b idayette tıpkı kölelerde ol duğu gibi, analarının tâbi tutuldukları hukuki sitatüye tâbi idiler. A nasi h ü r olan b ir kolon h ü r addedilirdi. H albuki, bizdeki reaya sı nıflarında çocuğun hukukî vaziyeti daim a b abalarının vaziyeti göz önünde bulundurularak tayin edilm ektedir. B aba kim in raiyeti ise çocuk ta onun raiyeti addedilir. H ukukî vazıyetin baba tarafın d an tayini keyfiyeti kölelik prensibine m ugayirdir. Gerçi kolonlar için de, bilâhare kolonluğu tam im için ana veya b a b a d a n birinin 'kolon ol m ası takdirinde çocukların aynı şekilde kolon addedilm esi prensibi kabul edilmiş ve ana b a b a d a n birinin ayrı ayrı arazinin kolonları ol dukları takdirde ise, çocuklar evvelâ babanın üzerinde çalıştığı arazînin kolonu yapılm ış, sonra da, servaj sistem inde olduğu gibi, her iki a razi sahibi arasında m uayyen nisbetlerde, tevzi edilm eğe başlanm ıştır. Bununla beraber, bütü n h u inkişaflar kolonu bizdeki raiyete tamamen.' benzetm eğe kâfi gelmemiştir. D iğer taraftan yine unutm am ak lâzım gelir ki, kolonluğun yu k arıd a arzettiğim iz gibi «sürgün» şeklinde âm m e hukukunu a lâ k a d a r eden m enşei yan ınd a, hususi h u kuku alâk a d ar eden m enşeleri de' pek çoktur ve bu itibarla teşekkül etm eleri bakım ından bizdeki re aya ile kolonları birbirine benzetm ek im kânı yoktur. Filhakika, Rr»m a d a vaktile hür köylü vaziyetinde çalışan birçok kolonların hu
susî haklara dayanan m ukavelelerle eski sıfatlarını kaybederek kolonhığa düşm üş olm aları m üm kün olduğu gibi, kolonlukla hür köylülük birinden diğerine ancak hususî m erasim ve şartların ifasile ge çilmesi m üm kün iki ayrı hukukî züm reyi temsil etm ektedir. H albuki bizde, toprağa bağlı reaya şeklîne düşmek hali» hiç bir zaman hususî h ak in e dayanan bir menşeden çıkmış ve beslenmiş olm adığı gibi, reayâîıkfan ayıı hukukî b ir ziimre teşkil eden d ah a hür bîr çiftçi sınıfı da esasen m evcut değildir. Bu itibarla, bu sınıfa has im tiyazla rın m uayyen şartlar altında kaybedilm esi veya yeniden iktisap ed il mesi m evzuubahs olamaz, O sm anlı im paratorluğunda şu veya bu hususî hakları alâkad&r eden sebepler dolayısile değil, fakat bü tü n İçtimaî sınıflar bir vazifeye bağlandığı, .için ve devlet kanunlarile çiftçi sınıflan da to prağa bağlıdır, işte, R o m ad a gördüğüm üz m âna da hususi toprak sahibi zenginlerin T ürkiyede m evcut olmayışı ile toprak m ülkiyetinin tam am en devletin elinde bulunm ası keyfiyetleri, fikrimizce kolonlarla reayayı ays-a ıçîimas bünye ve devirlere mensup hususi çiftçi tipleri o larak nazarı itibara alm amızı icap ettirm ektedir. Bu husustaki fikirlerimizin daha iyi anlaşılması için R o m ada kolonluğun m evzuubahs hususî h aklardan m ütevellit olan m enşelerini ha tırlatalım : M alûm olduğu üzere R om ada, serbest bir m ukavele ile aktedilen bir borcu ödeyemeyenleri alacaklı, ister köle olarak evinde, ister tarlası üzerinde çalıştırırdı. Bu suretle, vaktile serbest m ukavele ile kiralanan toprakların kirasını verem iyen hür çiftçiler, to p rak sahibi alacaklının elinde rehin gibi kalarak, b u toprakları bir d ah a terkedem ezlerdi. O zam an bu nevi borçlular sıkı b ir kontrol altında çalışan ortakçı kullara benzem iş olurlardı. Bu nevi m ükelleflerin b ir m ü d d e t sonra şahsî tâbiiyetten çıkıp um um î ve resm î birsitatüye. sahip olacak ları da aşikârdı. Çünkü bu b orçlar ekseriya hiç b ir zam an tükenm eye cek b ir vaziyette, olduğundan ve b ab an ın borcunu Ödemek vazifesi ek seriya oğluna da geçtiğinden b u nevi to prağa bağlıliklar b a b a d a n öğtfla intikal eden irsi ve daim î bir şekil alırdı. Büyük sefalet ve em niyet sizlik hüküm ran olduğu devirlerde, kendilerine toprak ve serm aye ile birlikte ayrıca him aye de v aad eden zenginlerin kolonu olmağı ihtiyarî olarak kabul eden çiftçiler pek ço'ktu. A yrıca, kolon sınıfın dan bir kadınla evlenm ek isteyen b ir kim senin b ’zde ortakçı kullar d a olduğu gibi [9 5 ] kolonluğu kabul etmesi lâzım gelirdi. H albuki [95J
Birinci makalenin 17 (45) inci sahifesinde zikredilen kanunname-
'Osmanlı im paratorluğunda reayâ için fakrü zaruretle m edenî hakla rın d a n feragat edip hususî şahısların ad am ı v e tebaası ölm ek nevin d en tâbiiyetler m evzuubahs değildir. O ra d a; rsayâlığm icap ettiği toprağa bağlılık, fethedilen m em leketler halkına um um iyetle vaze dilen bir m ükellefiyettir. Bu itibarla rsayâlık ancak yukarıda bahset tiğimiz sürgün şeklindeki kolonluğa benzetilebilir.V ergilerin m untazam b ir şekilde toplanabilm esi ve büyük m alikâne sahiplerinin devlete karşı olan vazifelerinin hüsnü ifası için im parator emirname^erile 30 sene gibi uzun bir m ü d d etten b eri aynı yerde oturanların oraları terkedem eyişi gibi tedbirlerle, pek çoğalm ış olan dilencilerin, ken dilerini devlete h ab er verenlere ikolon olarak verilm esi nevinden İdarî kaynakları da kolonluğu, bizde reayâyı toprağa bağlam ağı icap ettiren sebepler arasında teşekkül halinde gösterm ektedir. O rta zam anın serfleri ve O sm anlı im paratorluğunun hür köy lü leri: O rta zam anın ilk nısfında to p rağ a yerleştirilm iş esirlerle, şarta m u’allak âzadb köleler ve vaziyetleri fenalaştığı için kendi rizalarile hürriyetlerinden vazgeçen insanlardan ve k olonlardan ib aret olan eski çiftçiler, um um iyet itibarile m enşeleri ne olursa olsun serf namı altında aynı tekâlif ve angaryalara tâbi hususî b ir züm re dahilinde kaynaştılar. İşte, bizdelki çiftçi sınıfların İçtimaî ve hukukî vaziyetlerini izah etm ek isteyen m üellifler, bizdeki reayâyı um um iyetle garp orta za m anının bu bahsettiğim iz servaj sistem indeki köylülerile m ukayese etm ek istem ektedirler. K anaatim izce, O sm anlı im paratorluğu niza m ının ve bugünkü İçtimaî bünyem izin hususiyetlerini tebarüz e ttir m ek için fevkalâde m ühim olan b u mukayese, şim diye kadar, um u m iyetle gayrı kâfi vesikalara istinat .edildiği ve acele tam im ler yapıldiği için, lâzım geldiği şekilde tetkik edilmiş addedilem ez. [9 6 ]. Biz «O sm anlı im paratorluğunda çiftçi sınıfların hukukî sitatüsü» ne dair v aktile neşretm iş olduğum uz b ir tektik tecrübesinde [9 7] b u hususta b a z ı yeni m u talar tem in etm iş olduğum uzu zannetm ekteyiz. Bu etü düm üzde garp orta zam anının serfinin hukukî vaziyetini karakterize [96]
İsmail Hüsrev, Türkiye Köy iktisadiyatı. Ankara 1934. — Edip S er-
’dengeçti, Mülkiyet nehcinin menşe ve tekâmülü. İstanbul, 1921. [97] Ülkü Mecmuasının mart 1937 den itibaren çıkmış olan 49, 50, 53, 58 ve 59 uncu Savilflrîn^alri malraBole»».?»***™
eden hususiyetleri b irer b irer bizdeki çiftçi sınıfların hukukî sitatüsünde aram ış ve m evcut faik lan tebarüz ettirm eğe çalışmıştık. Fikrimizce, Osmanlı imparatorluğundaki çiftçi sınıfların hususî vaziyetini teba rüz ettirmek için vaktile serflerle yaptığımız mukayeseler, bu maka lelerimizde rsayâ ile ortakçı kulları mukayese için neşrettiğimiz v e sikalarda büsbütün ehemmiyet kazanmış bulunmaktadır. Bu b akım dan bu m akalelerim iz, aynı mühim m eselenin m uhteilf cephelerden ten viri için girişilen araştırm aların ehem m iyetli b ir kısmını teşkil edeceîklerdir. Filhakika biz, vaktile O sm anlı im paratorluğundaki reaya ile serfi m ukayese ederken, aynı garp m em leketlerinde ekalliyet olm ak la b erab er serfin yan ın d a ayrıca m evcut hür köylüleri, azad edilm e den evvel ve azad edildikten sonra serfin hukukî sitatüsünde vukua gelen tahavvülleri hatırlattığım ız gibi; hür köylü ile hür olmayan köy lü arasındaki mevzuubahs farkları, bu defa Osmanlı imparatorluğun dan alınmış olan bu ortakçı kullar misalüe, büsbütün meydana koy mağa muvaffak olduk. Şu halde, garp o rta zam anının serflerini tâbi tutuldukları hukukî sîtatü bakım ından her hususta bizdeki ortakçı kullarla m dkayese ederek aralarında büyük b ir m üşabehet ve hem en hem en ayniyet bulm uş oluyorsak, bu ortakçı kullara benzeyen serflerin aynı zam anda hem ortakçı kullara ve hem de onlardan b ü sbü tün ayrı bir hukukî kategori teşkil eden reayâya benzetiîem iyecekleri basit b ir m antıkî zaruret halinde m eydana çıkacaktır. Bu vaziyette O sm anlı im paratorluğunun X V. ve X V I. ncı asırlardaki hususiyetini, serf vaziyetinde çalıştırılan çiftçileri çok küçük bir ekalliyet halinde olan ve bu ekalliyetin d e gittikçe o rta d a n kaybolduğu görülen bir hür çiftçiler memleketi olm aktır, şeklinde ifade etm ek m üm kün olur. Bu sıfat ise onu, aynı asırları yaşayan garp ve şark A v ru p a m em leket lerinden ve b u m em leketlerdeki İçtimaî bünye oluşlarından çok m ânalı bir şekilde ayırm aktadır. Çok m ühim olan bu neviden b ir b ü n y e hususiyetinin tesbiti için burad ak i tetkiklerim izin esasım ve gaye sini teşkil eden m ukayeseyi hülâsa v e tek rar etmeliyiz [981.
[98]
Ülkü Mecmuasında neşrettiğimiz etüdlerimizde bu düşünce tarzı
nın bazı hususiyetleri ve varılan neticelerle olan alâkaları daha etraflı bir şe kilde tebarüz ettirilmiştir. Bu itibarla alâkadarların mevzuubahs makalelere müracaatleri mümkün ve münasip olur. Buradaki makalelerimizi yalnız Fran sızca hülâsalarından takip edenler iciıı ise aynı kolaylık mevcut bulunmadı-
M alûm olduğu üzere, R om alı veya G olvalı büyük to p ra k zen ginlerinin çiftliklerinde çalışan köleler (servus), orta zam anın ilk nısfında hususî çehresini kazanan m alikâne sistemi (system e d om anial) inde aileleri ile birlükıte ayrı ayrı to p rak parçalan, ufak çiftlikler (tenures) üzerinde yerleştirilm iş bulunuyordu. Bu itibarla serfler, m evcutları bilâhare m uhtelif k an allard an gelen hür adam soyundan insanlarla çok zenginleşm iş olm akla beraber, ecdatları vaktile to p rak üzerine yerleştirilm iş hakikî kölelerin ahfadıdırlar. Bu sıfatla on lar, sahiplerinin kendilerini resm en azad (affranchissem ent) etm e sinden evvel hür adam lar arasına karışam azlardı. Serf, nereye gider se fitsin, m uayyen bir sahibi olan ve. vücudile m uayyen bir şahsın m ülkü olan bir m ahlûk, sahibine iadesi gereken b ir kaçak köle idi. Bu itibarla hukuk bakım ın d an onun vaziyeti, yine kendisi gibi senyöre ait topraklar üzerinde ağır şartlarla çalışan fak at şahsan hür olm ak sıfatım henüz kaybetm em iş olan diğer çiftçilerden esaslı bir şekilde farklıdır. Çünkü, bahsettiğim iz h ür köylüler ancak işledikleri to p rak dolayısile (lien reel) senycre bağlı oldukları halde, serfler şahsî bir bağla (lien personnel) v e vücutlarile başka birine ait ol m ak (hom m e d e co rp ) sıfatile senyöre bağlıdırlar ve bu şahsî b a ğ lılığın, vücutlarile aidiyetin ve kölelik vasfının tabiî b ir neticesi oîaolarak toprağa d a bağlı bulunuyorlar [ 9 9 ] : 1) Serf, m enkul ve gayrim enkul m irasına hür bir adam gibi tasarruf edem ez. Y alnız toprağın değil serfin de hakikî sahibi olan senyör, serfinin m irasına, örf ve an ’anelerle tayin edilmiş şekiller de d e olsa, girm ek hakkına maliktir. H albuki, O sm anlı im paratorlu ğunda reayâ için, to p rak m üstesna, bu neviden tah d id at m evcut d e ğildir. H albuki, ortakçı kulların mirası hususunda aynı tah d id a ta te sadüf edilm ektedir [1 0 0 ], bu kısımlar daha fazla tafsil edilmiştir. Bu itibarla, icabında her iki kısmı mukayeselei bir şekilde okumak faideden hail değildir. [99] Marc Bloch, Libert5 et servitude personnelles au moyen - âge, paticulierement en France; 1933, Madrid (Birinci fa sıl)—. Les caracteres originaux de Thistoire rurale française, 1931, Paris. — H. See, Histoire economique de la France, tome X. [100]
Birinci makalede, ortakçı kulların muhallefatı meselesi başlıklı
2) Serfin kendisi ve kendisinin vücudundan çıkacak olan m üs takbel nesiller, aynı kölelik m ünasebetlerinin icaibatından olarak, senyörün m alı olduğundan ve senyor kendisine ait bulunan insan sürülerinin yavrularının da daim a kendisine ait kalm asını tem in için bazı ta h d id at vazetm ek hakkını haiz bulunduğundan, serf istediğile evlenm ek hakkından m ahrum dur. Bu hususta her iki tarafın d a serf olması bile kâfi gelmez, aynı senyörün serflerinden bulunm aları da icap eder. Bu yüzden serfler sahası oldukça m ah d u t bir d ah ild en evlenm e m ecburiyetine tâbi tutulm aktadırlar. H er serf İcadın veya erkek, an cak senyörlük dahilindeki bir serf k adın veya erkekle evlenebilir. H ariçten evlenm ek (form ariage) m em nudur veya büyük tazm inat m ukabilinde satın alınabilir b ir hak teşkil eder. Bu hususta um um i yetle alâk ad ar senyörlerin doğacak çocukların paylaşılm ası tarzı hak kında anlaşm ış olm aları lâzımdır. Bu gibi takyidatın Osmanlı im paratorluğunda raiy st sınıfı için m evcut olm adığını ve resmi ’arûs ve G erdek resmi gibi vergilerle servaj sistem inde bu harice câriye satm ağı hatırlatan m ükellefiyet leri birbirine karıştırm am ak lâzımgeldiğini (9 7 ) num aralı n o tta m ev zuubahs etiidİerim izde usup' uzadıya izah ettik. B urada, bu nevi taky idatm ortakçı kullar için aynen m evcut olduğunu etraflı b ir şekilde tesbit etm ’ş bulunuyoruz [ 10 1 ] G örülüyor ki serfiiğin bu nevi karakteristik mükellefiyetleri, ser fin hukuk bakım ından kul ve köle telâkki edilişinin zarurî bir neti cesi olduğundan, T ürkiyede daim a hürriyete sahip olmuş bulunan raiyetin tâbi tutulduğu m ükellefiyetlerin cins ve m ahiyet itibarile aynı bulunm am aktadır. H ür insan addedilm em ek bakım ından b u nevi m ükellefiyetler T ürkiyede ancak ufak bir ekalliyet teşkil eden ortakçı kullar için mevzuubahisLr. T am am ile serflere ve ortakçı kullara mahsus gözüken bu nevi m ükellefiyetler haricinde kalan, senyörün lüzum gördükçe adam ların dan p a ra toplam ası (la taille « arb itraire» ), serfin senyör em rettiği zam an ve lâzım oldukça senyöre ait to p rak lar (hassa çiftlik) üzerin de angarya m esaiye m ecbur edilişi (C o rv eab le â m erci) ve nihayet üzerine yerleştirilm iş olduğu to p rağ a bağlı kalışı ( l’attache â la glebe)
[101]
Birinci makalede 19-21 (47-49) inci sahifeler ile [40] numaralı no
ta; ikinci makalede [42] numaralı notun bulunduğu yere ve XXIII numaralı kayda bakınız.
gibi m ecburiyetler de, um um iyetle serf’Iik vaziyetinin icap ettirdiği ne ticeler arasında zikredilm ekte iseler d e , bu gibi m ükellefiyetlerin büsbütün b aşk a sebeplerle ve bazan h akikatta serf olm ayan kim sele re de teşmil edilmiş bulunduğu [97] num aralı n o tta kaydedilen etüdlerim izde uzun uzadıya izah edilmiştir. B urada, R om anın son za m anlarında kolona sistem inde, O sm anlı im paratorluğu ile bazı şarkî A v ru p a m em leketlerinde şahsî b ir tâbiiyet ve bağlılığın neticesi ol m aktan ziyade m erkeziyetçi ve kuvvetli bir dev let otoritesi tarafın dan köylünün toprağa bağlanm asının m üm kün olduğunu söyleyebi liriz. [ 1 0 2 ]. A ynı suretle senyörün p ara ve hediye toplam ak, angarya m ssaî talep etm ek hakları d a b id ay ette hür olan ve olm ayan bütün köylüler için bir m ükellefiyet teşkil etm ekte iken, b ir m ü d d et sonra d ’ğer sınıflar vakti ve m iktarı evvelden kestirilem eyen ve b u itibarla keyfî gözüken bu ianeleri hususî m ukavele ve örflerle veya satın alı nan azadlık ferm anlarile tesbit ettirm eğe m uvaffak oldukları hald e; bu m ükellefiyetlerin keyfî olm ak vasfı, ancak henüz azadlıklarını satın alcm ıyacak k a d a r zavallı olan serflerin üzerinde kalm ış ve bu itibarla seıfliğin karakteristik vasıflarından biri gibi telâkki edilmiş lerdir. O sm anlı im paratorluğunda d a b u nevi m ükellefiyetler ancak ortakçı kullar için baki kalm ıştır. [ 103 J . A ynı suretle Osm anlı im para torluğunda ancak kulların cezalandırılış şekillerinde bazı hususiyetler m evcuttur. Senenin m uayyen günlerinde senyör için angarya mesaiye mec* b ur edilm ek kaydına gelince: O rta zam an garbı A vrupa m em leketlerinde çok m ühim b ir m ev ki işgal eden -bu m ecburiyetler, o m em leketlerde hâkim olan m alikâne sistem inin v e zam anm İktisadî zaruretlerinin b ir neticesidir ve b u hu susta h ür olrmyan köylü (serf) k ad ar hür köylü (colon ve ho te) de senyöre ait topraklar üzerinde yerleşirken, kullandığı toprağın kira sını senyörün hassa çiftlik (reserve seigneuriale ou terres privilegiees) i üzerinde angarya şeklinde, senenin m uayyen zam anlarında v e em ir aldıkça çalışm ak m ecburiyetini kabul etm iştir. O sm anlı im paratorlu ğunda ise to p rak m ülkiyeti şekli ile ziraî rejim büsbütün başka tarz d a olduğundan bu nevi m ükellefiyetler ancak hassa çiftlikler üze[102] Prof. Bratianou ’nun Etudes Byzantines Paris, 1938. isimli kita bına bakınız, p. 228. [103] Birinci makalede 23-25 (51-53) inci sahifalere; ikinci makalede XVI numaralı kayda ve üçüncü makalede XXXV ve XXXVI numaralı kayıt lara bakınız.
rinde ortakçılıkla çalışan ve ekserisi kul soyundan gelen köylülere m ahsustur. [1 0 4 ]. G a rp ta m alikânenin ekonom i bakım ından bu nevi den bir organizasyonu keyfiyeti, yarattığı iktisadı tâbiiyetlerle d iğ e r hukukî ve İçtimaî tâbiiyetlerin devam ını m üm kün kılmış ve servaj re jiminin o m em leketlerde taam m üm ünün belli başlı sebeplerinden biri olm uştur. O sm anlı im paratorluğundaki ekonom ik şartlar ve zi raî rejim ise bu nevi ekonom ik tâbiiyetlerin teessüsüne m âni olm uş tur. O rtakçılık m ünasebetlerinin ve ortakçı kulların azlığı bu hususta en güzel delillerden birini teşfkil etm ektedir. it'k'k Bununla b erab er garp m em leketlerinde o rta zam anlarda tesa^ düf edilen servaj m akulesi iley O sm anlı im paratorluğundaki ortakçı kulları ve dolayısile reayâ tâbir edilen hür çiftçileri m ukayese ed er ken aralarındaki farkları pek m übalâğa etm em ek lâzım gelir. Osm anii im paratorluğundaki İçtimaî nizam ve m ünasebetlerin hususi yetlerini tebarüz ettirecek olan bu m ukayeseler, bin sene süren b ir orta zam anın ve Fransız ihtilâline k a d a r F ransada, yirminci asrın başlarına k ad ar şarkî A v ru p ad a sertlerin daim a ve her yerde aynı kalam ıyacağı ve bu k a d a r senelik b ir tarihî inkişafın, İçtimaî m üesseselerin bazan değişm eyen isimleri altında, m âna ve m ahiyetlerini tam am en değiştirmiş olm ası ihtim alini de gözden kaçırm am alıdır. Filhakika, bu m uhtelif vaziyetleri m uayyen b ir tekâm ülün m uh telif m erhaleleri gibi telâkki etm ek ve Osm anlılık nizam ında dahi eski b ir derebeyliğin izlerini veya yeni b ir derebeyliğe m üncer olm ak tem ayüllerini, m u k ad d er b ir inhilâlin b ü tü n tohum ve istidatlarım görm em ek imkânı yoktur. Fakat, aynı zam anda unutm am ak lâzım gelir ki, bir tarihçi için bilhassa lâzım gelen n o k ta, b ir içtim aiyatçı için olduğu gibi, um um î ve bir çok dereceli tecritlerle ulaşılabilecek m üşabehetler değil, um um î kanuniyet ve tekâm ül istikametlerinin zam ana ve m ekâna ait hususiyetlerin ve m uayyen tarihî şartların tesir leri altında alm ış oldulkları hususî şekillerdir. Bu sebeple, T ürkiyede son zam anlarda m ütegalübe ve derebeyi haline inkılâp etm eğe yüz~ tutan toprak beyleri ve tım ar sahipleri karşısında sosyal ve ekono m ik vaziyetleri ne k a d ar kötüleşm iş olursa olsun, bizde köylünün, resm en v e hukuka?* hür ad am olm ak vasfını hiç bir zam an kaybet[104]
Birinci makalede 24 (52) üncü sahifeye; ikinci makalede « b) iş
letilen toprağın hukukî mahiyetinden başlıklı fasla bakınız.
mütevellit ortakçılık münasebetleri »
m em iş olduklarını her zam an söyliyebiliriz. Bu b akım dan bizdeki raiyet ile serfi m ukayese ederken serfin hukukî sitatüsünün icap et tirdiği bir azad etm e veya azadlığı satın alm a işini ve bu m erasim in resm en haiz olduğu ehemm iyeti unutm am ak lâzımgelir. M alûm oldu ğu üzere, A v ru p ad a sahipleri azad ettikleri serflerinin eline veya köy ce topuna birden, bizde bir köleyi azad eden sahibinin verdiği i’taknâm eye benzer bir b erat (ch arte) verm ektedir. Bu şekilde serflikten azad edilen köylüler, yalnız serf olm anın icap ettirdiği m ükelle fiyetlerden kurtulm uş olm akla b e ra b e r; ekonom ik ve sosyal vaziyet lerinin ve bilhassa senyörün topraklarını işleyen b ir kiracı olm aları nın icap ettirdiği ağır ve geri şartlara tâbi tutulm akta devam ediyor lar. V e ancak bu vaziyette bizim köylüm üzle kabili m ukayese bir halde bulunabilm ektedirler. Çünkü, bu vaziyette onları senyöre bağIıyan ve tâbi kılan b ağ d o ğrudan d oğruya ve ş^hsî olm aktan ziyade, bilvasıta yani kiraladıkları to p rak dolayısiledir veya bizde olduğu gi bi, İdarî - m alî b ir devlet tedbiri m ahiyetindedir. D em ek oluyor ki, O sm anlı im paratorluğunda köylünün G arp taki serfin azad edilm esine m üşabih b ir kayıt ve m erasim e tâbi tu.tulmayısı [ 105 ] hîîkuk b ak an ın d a n aralarında m evcut aşılmaz farkı aşikâr bir şekilde tebarüz ettirm ektedir. O sm anlı im paratorlüğu garp ta uzun zam an bir ekalliyet halinde kalm ış olan hür köylülerden m ü teşekkildir. İm paratorluk, teşekkül ettiği m em leketler üzerinde key fî ve sahibinin kölesi üzerindeki hukukunu hatırlatan m ükellefiyetleri ilga ile, vergi sistem lerini m untazam ve m ukannen b ir şekle sokmuş, tashih ve k anunlara raptetm iştir. Bu itibarla diyebiliriz ki, O sm anlı im paratorluğuna İlh ak edilen m em leketler köylüsü, bu fetih ve ilha kın tabiî b ir neticesi olarak serflikten kurtulm uşlar ve m eydan m u harebelerinde vücutları izale edilmiş olan küçük küçük beylerin k ö leleri olm aktan çıkarak sadece büyük b ir im paratorluğun ehli zim m e t reayâsı, kolonları olm uşlardır. O sm anlı im paratorluğunun te şekkülüne sebep olan siyasî hercü m erçlerin ve istilâların potasında yoğurulan böyle yeni tip bir köylü sınıfı sitatüsünün-teşekkülüne y a r dım eden sebepler arasında ise; şüphe yok, im paratorluğun geniş m ikyasta b ir iskân ve kolonizasyon sahası oluşunun, şahsî ve m ahallî
[105]
Halbuki bu merasim, yani resmen âzad edilmiş olup olmamak key
fiyeti, bizdeki ortakçı kullar için aynı şekilde meveuttur. Bu hususta birinci makalede « 3. hukukan hür olan ve olmayan köylüler » faslına bakınız. Sf. 13-16 (41-44).
bağlılıklardan koparılarak im paratorluk m ikyasında b ir teşkilât için d e vazifesi olan b ir kolon vaziyetine sokulan yeni tip bir köylü hukukunun im paratorluk kanunnam eleri taralın d an her tarafa nakl v e tam im edilmiş olm asının büyük rolü olmuştur. Diğer mukayeseler: O sm anlı im paratorluğundaki hür köylü (reayâ) sınıflarını sa dece bu im paratorluğun kurulduğu topraklar üzerinde daha evvel m evcut köleleşm iş köylüler veya orta zam an G arp m em leketlerinin serf'lerile değil, fakat, Osm anlı im paratorluğile aynı zam anda yaşa m ış olan b ir kısım Şarkî A vrupa m em leketleri köylülerüe de m uka yese edecek olursak, aynı hususiyetler m eydana çıkacaktır: Malûm olduğu üzere F ransada, zam anla çok azalmış olm akla b e raber, 1 789 inkılâbına k ad ar henüz hürriyetini satın alm am ış serfler m evcut bulunuyordu. Şarkî A vrupa m em leketlerinde ise, servaj da h a uzun m ü d d et devam etti. P rusyada ancak 1807 tarihli kanun serf kalm adığını ilân etmişti. A ynı m em lekette, senyörün köylünün işle diği topraklar üzerinde haiz olduğu yüksek m ülkiyet hakkı 1821 de ilga edildi. F ak at b una m ukabil köylü senyörlere tazm inat verm eğe m ecbur oldu. A vusturya - M acaristan im paratorluğunda d a köylünün serfliğe ait kayıt ve m ükellefiyetlerden kurtulm ası için uzun m ü d d et m üca dele etm ek lâzım geldi. İlk defa olarak 1 783 te T ransilvanyada ve 1785 te M acaristanda servaj kaldırılm ak istenilmişse de, köylünün senyöre karşı ödem eğe m ecbur olduğu vergi ve angaryaların tanzimi veya tam am en satın alınarak köylünün toprağına serbestçe sahip olabilm esi için 1848 köylü hareketlerini beklem ek lâzım gelmiştir. R usyadaki servajın tarihi de hür olan ve olm ayan köylü arasın d aki farkları tebarüz ettirm ek hususunda dikkata şayandır: B idayette, X V I. ncı asra k a d ar R usyada köylü hukukî bakım dan hür sayılm akta idi. Köylü, her sene hususî bir m ukavele ile bey lere b ağlanarak onların toprağını işler, fakat işini bitirince bırakıp b aşk a b ir yere gidebilirdi. Bir m ü d d et sonra kuvvetle teşekkül et m eğe başlıyan devlet, vergilerin m untazam toplanm ası ve beylerin devlete karşı olan m ükellefiyetlerinin iyice ifa edilebilm esi için, köy lünün serbestçe yer ve senyor değiştirmesine m âni olm ak m ecburi yetini hissetti. Bu yüzden ilk defa olarak 1597 tarihli em irnâm e, beylere 5 senedenberi m alikâneden ayrılm ış olan serflerini arayıp b ulm ak ve geri götürm ek hakkını tanıdı. Bu suretle, to p rağ a bağla-
kaybetm eğe m ahkûm bulundu. Filhakika, bir m ü d d et sonra arazı tahrirlerinde her hangi b ir senyörün m alikânesine dem irbaş eşya gibi kaydolunan köylülerin bir daha o m alikâneyi terketm eleri, başka b ir iş ve m eslek sahibi olm aları m enedildi. Bu suretle b id ay ette yalnız; topraklarla birlikte alınıp satılm ağa başlanan köylüler, bir m üddet, sonra to p rak tan ve h a ttâ ailelerinden ayrılarak satılabilir bir köle haline geldiler. Mülk sahibi kendi adam larını m uhakem e ediyor, ce zalandırıyor, ağır hizm etlere veya Sibiryaya sürülm eğe m ahkûm ederek m em urlarına teslim ediyordu. 1 762 tarihinde bile henüz serfini öldürecek olan senyörü cezalandırabilecek b ir kanun ve m akam m evcut bulunm uyordu. K öylü h a fta d a üç gün senyörün emri altında çalışıyor ve ayrıca m ahsulün bir kısmını da beye veriyordu. Köylünün, büyük bir kısmı d a ayrıca şatolarda hizm etkâr gibi çalışm akta idi. Bunlar salılır veya değiştirilebilinirdi. Bu sebeple, 180 1 tarihli M os kova gazetelerinde bile b erber, a ra b a c ı... gi'bi, bu neviden hizm etler için yetiştirilm iş satılık serflere ait ilânlaı* bulunm akta idi. 1861 de Ç ar A leksandlr servâjm ilgası ferm anını im zaladığı zam an hizm et kâr olarak kullanılan serflerin sayısı b ir milyonu bulm akta idi, Rus köylüsü bu gibi ağır m ükellefiyetlerden kurtulm ak için hürriyetini p ara İle satın aldı veya kullandığı toprakların bir kısmını m utlak m ülk olarak senycre terketm eğe m ecbur kaldı. Gerçi, b u p ara ken disine devlet tarafın dan tem in edildi. F ak at b u d efa devlete karşı borçlanan köylü, bu borcunu, yapılan hesaplara göre, ancak 1934 senesinde ödemiş- bulunacaktı [ 106] . H albuki Türkiye, İktisadî ve İçtimaî tarihinde b u nevi köylü hareketlerine ve z^raî reform lara hiç lüzum bırakm ıyacak kadar, sıh hatli bir İçtimaî bünyeyi her zam an m uhafaza etmiş bulundu. Kul soyundan çiftçilerin XVI. nen asrın başlarına doğru Tiirkiyede işgal ettiği mevki: M uhtelif nam lar altında tetkik ettiğimiz kul soyundan köylü lerin T ürkiyede m uayyen bir tarihte işgal ettikleri m evki ile hakikî m ikdar ve nisbetlerini bulm ak meselesi, bu tetkikten çıkarılabilecek neticelerin sıhhati bakım ından, çok m ühimdir, Y ukarıda d a izah et tiğimiz gibi [1 0 7 ] elimizdeki m enbaların hususî vaziyeti ve kifayetHenri See, - Esquisse d’une histoire du Regime agraire en Europe
[106] E.U
XVIII, e
Paris 1923.
et
XIX. e sieeles. — Engene Schkaff, La question agraire en Russie,
sizliği yüzünden b u hususta k atî rakam lar zikretm ek her ne k a d a r m üşkül ise de, X V I. ncı asrın başlarına doğru b u nevi kul züm releri nin T ürkiyede işgal ettiği mevkiin ehemm iyetsizliği hakkında bir fi kir verebilm ek için, tetkik ettiğimiz m m tak alard a tesadüf edilen kul ların sayısile diğer çiftçi züm relerine n azaran nisbetlerini tayine ça lışalım : Birinci m akalem izde m evzuubahs ettiğimiz 1498 (9 0 4 ) tarihlî H aslar defterine nazaran, İstanbul H aslar kazasına ait 160 k ad ar köyden en aşağı 1 10 k adarında dağınık bir h ald e bulunan ortakçı kulların m ikdarı şu şekilde hülâsa edilebilm ekte idi [sf, 72 ( 4 4 ) ] : 1.442 289 134 109
39 2.013
evli ortakçı kul henüz «m ukataa»ya bağlanm am ış b ek âr kul «m ukataa»ya bağlanm ış b ek âr kul -kendilerine ortakçı yeri verilem ediği için başka işle meş gul olup ortakçılık bedeli «bedeli enbâzî» veren evli kullar câriye ile evlendikleri için «i>edel-i hizm et-i câriye» ve ren hür kemseler Yekûn
Bu vaziyete göre, İstanbul haslar kazasında 1498 tarihlerinde 2.01 3 yetişkin kul erkek bu lu n m ak tad ır ki bu m ik d an n «5» rakam ile zarbedilm esi suretile b*z tahm inen b u k azad a m evcut kadın, çocuk bütün diğer kulların umum yekûnunu bulabiliriz. Bu yekûn işe, î 0.000 i tecavüz etm em ektedir. Bu tarihten takriben 40 sene sonra yaptırılm ış olması lâzım gelen Sultan Süleym an tahrirlerinin neticelerini tesbit eden istatistik defterlerine göre ise (N. 732, Başvekâlet a rşiv i); İstanbul H aslar k a zasında 1.820 si m üslüm an ve 2.708 i hıristiyan olm ak üzere cem an 4 .5 2 8 vergi m ükellefi yetişkin erkek m evcuttur. Bu m ikdar aynı şe kilde 5 emsalile zarp edilecek olursa, bu kazanın um um î nüfusu 22 .6 4 0 olm ası lâzım gelir. D em ek ki, arad an geçen bu kırk senelik m ü d d et zarfında kulların um um î nüfusa nazaran nisbetlerinin d e ğişmem iş olduğu farzedildiği takdirde dâhi, b u nisbetin yalnız H as lar kazası dahilinde bile y arıdan az olması lâzım gelir. H albuki, bu kaza dahilindeki köylerin büyük b ir kısmı «Kulluk» şeklinde harp
şivi) istifade ederek bütün Rumeli [108] için tayin etm eğe kalkışa cak olursak; bu m em leketler için 258,185 o larak tayin edilen vergi m ükellefi yetişkin erkek nüfus içinde, ancak 6.021 [1 0 9 ] kul so y u ndan çiftçi bulunm aktadır ki bu m ikdar um um nüfusu temsil eden 258. 185 rakam ının% 2sini pekaz tecavüz etm ektedir. Bu tarihlerde y a zılan defterlerde R um elinin diğer tarafların d a ortakçı kullara pek az tesadüf edilm ekte olduğu düşünülecek olursa, bizim Rum elinde bulabildiğim iz kul soyundan çiftçilerin b u n d an ib aret olması lâzım gelir. Mamafih,- Sultan Süleym an tahrirlerinin neticelerine göre tan zim edilmiş olan defterlerd e zikredilen bu rakam lar, onların vaktile b u m m takad a da'ha büyük ,bir k esafet halinde yerleştirilm iş ve ancak zam anla o rtad an kayb o larak diğer reay ay a benzetilm iş olm alarına m âni değildir ve fikrimizce bunun böyle olm ası kuvvetle m em uldur. Kul soyundan çiftçi züm relerinin A nad o lu d ak i yayılış şekille rine ve nisbetlerine gelince; iburada d a çok küçük b ir ekalliyet teş kil ettikleri m eydandad ır: Filhakika, Sultan Süleym an tahrirlerinin neticelerini tesbit eden defterlere göre (N. 285 B aşvekâlet arşivi), 21 kasaba ve 1,966 kö yü ihtiva eden A nadolu eyaletinde cem an 5 5 0 .1 3 9 nefer vergi m ü kellefi çağında yetişkin erkek nüfus kayıtlıdır. Bu m ikdar içinde 8 10 vakıf oğlanı (gulm an ), 760 vakıf bağcı, 901 ortakçı, ve 270 azâde m evcuttur. H albuki ikinci m akalem izde tetkik ettiğim iz veçhile, bu kul züm relerinden hem en büyük b ir kısmı yalnız başına H üdavendigâr livasında toplanm ış bulunm aktadır. Bu vaziyet aşağıdaki cetvel de görülm ektedir:
V akıf oğlanları V akıf bağcıları O rtakçılar Elliciler A zadeler
Bütün A nadolu Y alnız H üdavendigâr livasında eyaletinde [110] (5 8 .8 6 7 üzeri (5 5 0 .1 3 9 üzerine) 778 810 760 (?) 901 [11 1] 88 47 (? ) 270 270
[108] Şarkî ve Garbî Trakya ile Makedonya dahil. [109] 2.013 ü İstanbul Haslar kazasında olmak üzere. [110] Anadolu eyaleti Ankara dahü bütün Garbî Anadoluyu
ihtiva et-
Bursa İnegöl Yazhisar E ım enipâzarı 1 omaniç Y enişehir Söğüt Göl Y enicetaraklı G eyvs A kyazı A khisar G öynük B eypazarı Ml'haKççik Seferihisar K ete Edİnc:k Mih^liçlİk G önan Tuzla A d.anos Kepsu^ T arhala
9 ,5 4 3 344 434 134 584 1.175 1.187 874 1.227 1.045 1.049 1.115 2.072 4.463 1.191 (? ) 3.845 1.982 5 .214 1.060 2.579 2.502 1.756 2.351
A zadeler
Ortakçı ve kesimciler
selet
u J6 >bı> 0} CÛ adet
Elliciler
Vakıf oğlanları
Kazası
Vergi mü kellefi y e tişkin erkek nufusu
Bu nevi kul soyundan to p rak işçilerinin hem en hem en yegâne toplandıkları m ıntak a olan H ü davendigâr livası dahilinde h u nevi kul züm relerinin m uhtelif kazalar arasında ne şekilde dağılmış ol duğunu ve Sultan Süleym an tahrirlerine göre (B aşvekâlet arşivi, 285 num aralı defter) m ikdar ve nisbetlerinin ne k a d ar ehem m iyetsiz b u lunduğunu gösterm ek için aşağıdaki cetvel tanzim edilmiştir. Bu cet veldeki rakam lar, pek katı olm am akla beraber, vaziyet hakkında bir fikir verecek k ad ar sıhhatlıdırlar:
adet
adet
adet
— — •— ■ ■ —
— — — — — . — ■ —■ —
44 10 — •' ' — — — — — 84 — — — ' — —
•—
—
—
—
—
23 25 21 — — 46 — 357 — —
— — — — — — 72 — —
— ' — — — — 32 — 15 ■ — —
—■ — ■ — ■ — — — 84 249 — —
— — — — — — — 4 —• —
17
■ —
—■
—
—
122 34 22 — — 37 10 27
54 — 22 —
—
,
.
22 —
A ynı şekilde K aresi livasında 2 .3 2 6 nefer m evcut üzerine an cak 250 hane ellici ve gulâm m evcuttur. M am afih unutm am ak lâzım gelir ki, Sultan Süleym an tahrirle rinin neticelerini tesbit eden d efterlerd e çok d efa eskiden ortakçı kullar halinde çalıştırıldıklarını 'bildiğimiz bazı köyler halkının kul oldukları tasrih edilm em iş b u lunm aktadır ve bu keyfiyet onların za m an la diğer reay a sınıflarına benzetildiğinin en büyük delilidir. Kul işletm elerinde zamanla, vukua gelen değişiklikleri tesbit etm ek ve m uhtelif devirlere ait defterlerden aynı köylerdeki ziraî kul işletme lerinin a d e t ve vaziyetlerini yekdiğerile m ukayese ederek bu saha daki inkişafların istikam etini tayin etm ek tetkiklerim ize büyük b ir kıy m et ve aalâbet bahsedebilirdi. B ununla beraber, tetkiklerim izi bu şekle sokm ak aşağıdaki sebeplerden dolayı bizim için m üm kün ol m am ıştır : Bir d efa O sm anlı im paratorluğunda nüfus ve arazi tahrirlerine ait defterlerin kolleksiyonlari ancak K anunî Sultan Süleym an zam anı ile daha m uah har devirler için tam addedilebilir. Bu sebeple, her hangi bir devir için istediğimiz köyün vaziyetini tetkik ve m ukayese et m ek bizim için m üm kün değildir. D iğer taraftan defterlerin yazılış şekli, her hangi bir köyün hakikî çehresini to p tan görm em ize m âni dir. Çünkü, ekseriya köyler bütün olarak değil, m uayyen şahısların vakıf veya tım ar hissesi olarak ayrı ayrı kayıtlıdırlar. Bu sebeple, ay nı köyü ayrı ayrı hane adetleri ve sakinlerile m uhtelif sipahi tım arlan arasında m ü tead d it defalar başka b ir çehre ile zikredilm iş görm ekte yiz. Bu vaziyette, içinde vakfm , hasın ve m ü tead d it sipahi tım arları nın hissesi b u lu n an veya yaya, m üsellem, doğancı vesaire., çiftçilikle rini ihtiva eden bir köyü; vakıf defterinde, haslarda, m ü tead d it si pahi tım arları içinde veya yaya, müsellem ve doğancıya ait defter lerde ayrı ayrı tetkik etm ek lâzım gelm ektedir. [1 12]. Esasen, m uhte-
[112]
Aynı köyde oturan muhtelif zümrelerin ayrı defterlerde kaydedil
m ek suretile birbirinden nasıl ayrılmış olduklarını göstermek için aşağıdaki kaydın tetkiki bize güzel bir fikir vermektedir : Mıhalıç’a tâbi Abalyanot köyü, 376 numaralı defterde ve timarlar ara sında 7 Müslüman ve Sİ aza dİu kâfir hanesi olarak kayıtlıdır. Halbuki aşağı daki kayıttan anlaşılacağı veçhile, aynı köyde Yıldrım Beyazıt vakfından âzadsuz kullar vardır ve bu kulların isimleri bu vakfa ait defterde kayıtlıdır. Bu vaziyette biz yalnız 376 numaralı deftere bakarak mevzuubahs köyün vaziyeti
lif devirlerin defter tutm a sistemleri de yekdiğerine tam am en uym a m aktadır. H er hangi bir noktai n azardan ve yalnız m uayyen b ir verginin toplanm ası için yazdırılm ış olan bir defter, tabiî olarak ekseriya bizi alâk ad ar eden tafsilâtı İhtiva etm em ekte ve m eselâ, o verginin to p lanm ası hususunda m ükelleflerin kul olup olm am ası hususu müessir değilse, bir kısım köylünün kul soyundan gelmiş olduklarının tasri hine de lüzum görülm em ektedir. Bu vaziyet karşısında rakam zikretm ek suretile sarih m ukaye seler yapam am akla beraber, vesikaların tetkikinden um um iyetle al dığımız intibaın, gerek ortakçılık ve gerek kulluk şeklindeki m ünase betlerin O sm anlı im paratorluğunda çok eski zam anlardanberi m ev cut bulunduğu ve ilk devirlerde çok fazla iken zam anla gittikçe azal dığı m erkezinde olduğunu b u rad a kaydedebiliniz. Filhakika, b u n d an evvelki tetkiklerim izde zikrettiğimiz misal ler arasında [49 num aralı notun bulunduğu faslı okuyunuz] ilk Osm anlı padişahları devrinde yapılmış tem lik ve vakıflardaki kullara ait bulunanlar pek çoktur. Bursa civarı vakıflarına dair olup 1454 (8 5 9 ) da yani hem en îstanbulun fethini m üteakip yazılan ve henüz vaktile İstanbul T ekfürüne ait bulunan yerlerden alınan hâsıldan de kul çiftçiler yoktu; halbuki daha eski defterlerde mevcuttur.
Şu halde,
zamanla ortadan kayboldular veya buraya bilâhare getirildiler » diyecek olur sak hataya düşmüş oluruz. Ve bu hata sadece muhtelif tarihlerde defterlerin yazılış tarzındaki değişikliklerden ileri gelmiş bulunmaktadır. Böyle bir ihti m ali bize tesadüfen öğretmiş olan kayıt şudur : KAYIT: XLII. « K arye-i mezburda Bayezid hudâvendigârın a z a d s u z K u l l a r ı var imiş, esâmileri va kıf defterinde kayıt olıındı, Ev-1 velden sipahiye resim verirler imiş, kanun-ı kadîm üzere yine resim lerin verirler, diyü kayd olunmuş der (defteri köhne). Elhâleti hâzihî teftiş olunub otuz bir nefer kimesnedir, vakfa haraç virüb ve âdet üzere sipahiye resim virürler. Esamileri -vakıf defterinde mes turdur. — Bu zikr olan âzadlulardan her birinden onar akçe almur imiş. Ve bu (azadlu) kâfirlerden gayrı her kâfirden k i Y ıldırım hü davendigâr vakfm dandır yılda kırk iki dahi h a r a e _ ı
k u l l u k
öşür
içün dokuzar akçe ve
deyü alurlar imiş yine mukar-
(yp* 3) bahseden bir tahrir defterinde d ah a evvel yazılmış bir H alil bey defteri m evcut olduğunu (yp, 2 0) ve o d efterd e de o rtakçılara ait resim lerin m evcut bulunduğu kaydedilm ektedir. Bu kayıt, Bursa civarı vakıflarında, Istanbulun fethinden çok zam an evvel ortakçı kulların m evcut bulunduğunu gösterm ektedir. Esasen, gerek İstan bul şehir ve inkılâp vesikaları müze ve kütüphanesinde (M. C ev d et yazm aları arasında, orta boy 117-1 d e) bulunan bu d efterd en ve gerek diğer daha m uahhar tarihli defterlerden çıkarıp zikrettiğimiz kayıtlar da, kulların bilhassa eski devir padişah ve paşalarının v a kıfları içinde bulunm ak ta olduğunu gösterm iştir ve b-klayeits hususî şahısların tesis ve rd&re ettiği Kulluk’lar, ancak bilâhare sadece d ev lete ait to p rak lar üzerinde ve dev lete ait esirlerle teşkil edilm eğe başlanm ış ve um um î bir ziraat rejim i olm aktan çıkarak, bazı m ah d u t m m takalan îm ar için devlet elile idare ve ancak pek nâdir vaziyetler de tatbik edilmiştir. B urada bazı ortakçılık m ünasebetlerinin eski den bazı m m takalard a daha geniş bir m ikyasta tatbik edilm ekte iken nasıl zam anla ilga edilmiş olduğunu gösteren b ir kaç kaydı zikret m ekle iktifa edeceğiz: K ayıt: XLUI. K arye-i H aşan Kavağı. H assa-i Mîr-i ‘alem. O rtakçılar yeridir, bir m u t tahal ekerlerm iş deyü k ayd olunm uş d e r def£er-î köhne. Şimdiki halde reaya uslûbu üzerm e öşür v e rirler. ... M ezkur oTtakçılık etdikleri takdİTce çift resmi içün yirm i dörder akçe virirlerimıs. Simde ortaklık itm eyüb sair reaya şfibi rüsum ların verirler: ... O rtağa arpa ekerler. H er çiftten yirmi d ö rd er ak çe alm a deyü kayd olunmuş. Şim di ekm ez olm uşlar. (3 7 6 numaralı H ü dâvendigâr mufassalı, B eypazan nahiyesi). K ayıt: X LIV. G ılm ânı m erhum Sinan paşa elm ezbûr d er nefs-i Üs küdar tâbi-i Edirne. Sabıka ortakçılar olub m ahsûlleri m unasafa tarîkiyle alınub v ak f içün zabt olunurmuş. B adehu ortakçıhkdan feragat olunub sâyir re ‘aya gibi m ahsûlleri ta 'ş îr olunub ‘âd et üzere cizyeleri ve ispençlerin vakfı m ez kûr içün zab t olunur imiş deyü defteri ‘atîkde m ukayyed bulunm ağın hâliyâ üslûbu k ad îm üzere defteri c e a îd e dahî vech-i m eşruh üzere kayd oldu. (N. 562 E dirne evkafı. A nkara T ap u ve K adastıro U m um
G örülüyor ki, kendilerini tetkik için vesika bulabildiğim iz de virlerde, T ürkiyede «Kulluk» şeklinde tesis edilm-ş -bulunan ortakçı köyleri, esasen ehem m iyetli b ir m evki işgal etm iş bulunm adıkları gi bi, gün geçtikçe o rta d a n kaybolm ağa da başlam ışlardır. Filhakika, bizim bu m akalelerim izde tetkik ettiğimiz kul işletm elerinin büyük bîr ekseriyeti, en geç F atih M ehm ed devrinde tesis edilm iştir ve X V I. ncı asrın başlarından itibaren yenilerinin kurulduğuna da pek nâdir olarak tesadü f etm ekteyiz. Bu devirde yeni fütuhat dölayısile veya ticaret yolile T ürkiyeye idhal edilmiş olan esirin m ikdarı ne olursa olsun, kölenin büyük bir im paratorluğun ziraî h ay atın d a m ü him bir rol oynayacak k ad ar b o l ve ucuz bulunm adığı anlaşılm akta dır. Şu halde, ortakçı kullar meselesi bütün ehemmiyetini Osmanlı imparatorluğumun artık inhilâl halinde bulunan eski nizamına ait olup bu nizamın bütün İçtimaî v e İktisadî bünyesini tanımamıza ve yeni nizam ile mukayese etmemize esas teşkil edecek nâdir, fakat iz3h kabiliyeti büyük bir vakıa teşkil efcmiş olmasından almaktadır ve ancak bu itibarla dırki, ortakçı kullara ait b u ra d a verdiğim iz m a lûm atın O sm anlı im paratorluğunda yeni nizam ın gerek şahısların ve gerek toprakların 'hukukî sitatüsünü tayin bakım ından getirdiği ye niyi v s bu sahada T ürkiyede m evcut inkişaf ve vaziyetlerin m ânasını tayin bakım ından çok faydalı olacağını üm it ediyoruz. Filhakika; ortakçı kulların m evcudiyetini o rtaya koyan tetkikle rimizin ehem m iyeti O sm anlı im paratorluğunda çiftçi sınıfların hu kukî sitatüsünü tayin bakım ından büyüktür. Ülkü mecm uasının 59 ve 49, 50, 5 3, 58 inci sayılarında bu meseleye dair neşrettiğim iz m akalelerle, O sm anlı im paratorluğu nizam ında r a i y e t tâb ir edi len çiftçi sınıfların hukukî sitatülerinin teşekkülüne hâkim olan ta rihî, ekonom ik sebeplerle, orta zam an G arp m em leketlerinde tesa düf edilen s e r f in hukukî tâbiiyet vaziyetlerini izah eden sebeplerin aynı olm adığını gösterm eğe çalışmış ve netice o larak O sm anlı im paratorluğunda raiyeti to prağa bağlıyan (servage de la glebe) ve ZGtc-.d ğv jrerde istediği mesleği icra etm ekten veya boş gezm ekten m eneden kayıtların mahiyetini tahlil ile, b u nevi bağlılıkların servaj sistem indeki ş^hsî bağlılığa benzem ediğini, belki de son derece teş kilâtlı bir devlet yapısının ve İdarî - malî devlet sisteminin zarurî ve m antıkî bir neticesi olduğunu göstermiştik. O rtakçı kullara ait b u rad a y s p ’.ığımız tetkikatm ilerlemesile, m fivzuubahs m akalelerde kullanmış olduğum uz delillerin kuvvetinin.'
Filhakika, buradaki tetkiklerim iz bize saf bir şekilde serfl’ğin ne dem ek olduğunu gösterdiği gibi, G arptaki servaj makulesi köy lülerin bizde ancak ortakçı kullara tekabül etm ekte olduğunu ve b !zde X VI. izci asrın başlarında m utlak b ir ekseriyet teşkil eden raiyeti. G arp orta znm ^nm da ancak çok m ahdut ve istisnaî bir ekalliyet teş kil eden hiir köylüler (höte, colons) la m ukayese etm ek m üm kün olduğunu isbat etmiştir. Bu suretle T ürkiyedeki ortakçı kullar misali bize, hukukan 'hür olan köylü ile olm ayan köylü arasındaki farkları*, G arp ta serf’in yanında b ir ekalliyet halinde olm akla beraber, ayrıca m evcut bulunm uş olan h ü r köylü sınıflarının vaziyetini, azad ed il m eden evvel ve azad edildikten sonra serf’in hukukî sitatüsünde vu kua gelen tahavvülleri daha iyi anlam am ıza yardım etmiştir. Şu halde, G arbı A v ru p a o rta zam anı ile O sm anlı im paratorlu ğunun X V . inci asrı arasında çiftçi sınıfların hukukî sitatüleri b ak ı m ından yapılacak bir m ukayese bize, hür olan ve olm ayan çiftçi sı nıflarının yekdiğerine nisbetlerinin her iki tarafta tam am en aksi bir istikam ette inkişaf etm iş olmasile göze çarpm aktadır. Bu hususta, yeni bir im paratorluğun teşekkülü nevinden tarihî ve dem ografik sebeplerin yan ın d a diğer bazı İktisadî âm illeri ve b/1hassa O sm anlı im paratorluğunun XVI. ncı asrın başlarına doğru te sis etm iş gözüktüğü toprak ırmısasfcfoetleri nizamının um um î çehresini kısaca hatırlatm ak lâzımgelir. işte ancak o zam an mevzuum uzu teşkil eden ortakçı kulların Bu nizam içinde nasıl tipik ve manalı bir istisna teşkil ettiği anlaşılacaktır. Filhakika, O smanlı İm paratorluğunun taam m üm ünü bilhassa teshil ve tem in ettiği ziraî İşletme tipi, müstakil küçük çiftçi isletm e leridir. Bu sebeple, hakikî sahihi arz olan devleti temsil etm ekte olan vakıf sahibi, eipahi veya âmil gibi imparatorluk memısrlarile köylü arasında, to p rak işçiliğinin organizasyonu hakımshdah iktisadı bir tâ biiyet ınevzGiiabahs değildir. Bu nevi to p rak sahiplerile toprağı işleyen köylü arasındaki m ünasebetler serbest de değildir. Bilâkis tasarruf ve intikal şekilleri devlet kanunlarile tesbit edilmiş ıbir hukuku um u m iye müessesesi, irsî ve d aim î bir kiracılık m ukavelesi şeklinde tes b it edilm işlerdir. Bu sebeple, toprağı işleyen reayâya hususî şartlar ve m ükellefiyetler tahm il edilem ez. Toprak ve re-ayâ padişahındır. Bu rejim de vakıf ve tem lik edilen veya sipahiye dirlik olarak verilen şey, o yerlerin vc o yerleri işleyen çiftçilerin devlete verm ekle m ü k ellef oldukları ve tm ıa n î tah rîrlerd e defterlerde en ufak teferrüatı ---------------- ---1~£ -1-1 '• 1 1 föekîf
sun her yerde, um um iyetle ziraî rejim ile m ülkiyet şekli ve çiftçilerin vaziyeti aynıdır. Hususi şahıslara ait mülk veya vakıf to p rak lard a b i le, büyük çiftlikler halinde d o ğrudan doğruya işletm eler m üteam m im değildir. İşletm e tarzı hem en her yerde daim a aynı kalm ıştır: Küçük m üstakil çiftçi işletmesi.. D em ek oluyor ki, O sm anlı im paratorluğunun teşekkül etm ekte olduğu zam anlarda ve bilhassa XVI. ncı asrın başlarına doğru, sı yası ve id arî teşkilât ve iktisadı şartlar dolayısile, tım ar beyleri veya vakıf ve m ülk sahipleri toprağını d o ğrudan d oğruya işleten ve ona istediği gibi tasarru f eden büyük çiftlik sahipleri olm aktan ziyade; toprağın kanunlarla m uayyen olan gelirini toplam akla geçinen gelir sahipleri m em urlardır. T o p rak tam am en müstakil çiftçilerin elindedir. Beylerin doğrudan doğruya ziraatla meşgul olm ağa ne zam anları ne de sahip oldukları «sahibi arz» lık hukukları m üsait değildir. Bu hu susta büyük ziraî işletm elere serm aye tahsis etm eğe de ihtim al zam a nın ziraî ekonom isinin vaziyeti m üsait değildir*. Türk beyi, beynel milel piyasalar için büyük kârlarla buğday ziraatı yaparak zenginleş meyi, büyük ziraî işletme sermayesini toplamağı düşünmüyor. Bursa civarındaki ortakçılık m ünasebetlerinden bahsederken uzun uzadıya anlattığım ız gibi [1 1 3 ], ortakçılık m ünasebetleri d ah a ziyade «H assa çiftlikler» üzerinde tesis edilebilm ekte olduğu halde, «H assa çiftlik» nam ı altında tesadüf edilen bu nevi hususî bir vazi yeti haiz to p rak parçalarına ancak Fatih M ehm ed devrinden evvel ki zam anlarda tesad ü f edilm ektedir. Bu devirlerde sipahi tım arların da serbest bir haîd e sipahinin tasarruf edebileceği şekilde m evcut hassa çiftliklerle hassa b ağ ve çayırlar ise, gün geçtikçe küçülüp o rta dan k ay bolm aktadırlar [î 14].
[113]
İkinci makalede « b) işletilen toprağın hukukî mahiyetinden mü
tevellit ortakçılık münasebetleri ve hassa çiftlik » bahsine bakınız. [114]
H enri See> Histoire economiçıue de la France ismindeki kitabı
nın 173-181 inci sahifelerinde, Fransada 1789 dan evvelki toprak mülkiye tinin ne şekilde dağılmış olduğunu tetkik ederken, J. Loutclıisky’nin kitabından şu rakamları zikrediyor: Fransamn garp eyaletlerinde mevcut toprakların ancak 1/5 i, şimalde 1/3 i, merkezde ve cenupta 1/2 i , umum nufusun onda birini teşkil eden, köylünün elinde idi. Geriye kalan topraklar, bu bahsettiğimiz has sa topraklar (reserves seigneuriales ou tcrres privilegiees) halinde senyörlerin ve kilisenin elinde idi ki, bu topraklar köylü tarafından ufak parçalar halinde yi•np va n n lık la islettirilmekte idi, Bundan başka» ruhban ve asalet sınıfları nazarî o-
B ütün bu bildiklerim ize göre hükm etm ek lâzım gelirse diyebi liriz ki; O sm anlı im paratorluğunda sipahi, G arb ı A v ru p a m em leket lerindeki senyörler gibi, kendi dirlikleri dahilindeki toprakların m ü him bir kısm ım doğrudan doğruya işletm ekte olan ve hassa çiftlik lerini (reserve Seigneuriale ou terres privilegiees) ortakçı veya kesim c iy e işleten toprak zenginleri değillerdir. T ü rk tım arının bünyesi itibarile haiz olduğu hususiyetler, onu G arp tak i dom aniyal sistem den tam am en ayrı b ir ziraî rejim tatbik ettirm eğe sevketmiştir. Bizde si pahi, ziraat ve istihsalle meşgul değildir. O, im paratorluk denilen büyük bir ülkenin uzak hudutlarında harple m eşguldür v e köyde an cak vergi toplam ak için bulunur ve daha fazla nakit halinde vergi toplam ağa ve ziraî m ahsulleri paray a kalbetm eğe m ecburdur. Bu v a: ziyette ise, köylüyü kendi işletmesi dâhilinde kendi hesabına çalış m ak lâzımdır. O rtakçılıkta olduğu gibi, köylüye fokum ve rşletme ser m ayesi tedariki -île m eşgul olm ağa ve ortakçının çalışm alarına yakin.’d-Rsı nezaret etm eğe sipahinin vakti ve salâhiyeti yoktur va im p arato r luk içinde bu gibi işlere katiyen m üsait oîm ıyan m ensurlaşm a vetîresi azam î şeklini almıştır. İste O sm anlı im paratorluğunda sipahi tım arının bünyesindeki 'bu hususiyetler ve dom anial sistem deki (reserve seigneuriale) lere tekabül eden hassa çiftliklerin gitgide o rtad an kaybolm ası, O sm anlı im paratorluğunda ortakçılık m ünasebetlerinin gayet ehem m iyetsiz bir nisbette m evcut kalabilm esini mucip olm uştur. Filhakika, hassa ' çiğliklerin büyük olm ası bu nevi toprakların işletilmesi için diğer k ı sım larda oturan köylülerin angarya mesaiye tâbi tutulm asını icap et tirir. V e hassa çiftlikler üzerinde ortakçı olarak çalışan çiftçilerin tâbi tutuldukları ortakçılık m ünasebetleri, onları to p rak sahipleri karşısın da: ekonom ik b ir tâbiiyet altına sokar. B ittabi bu ekonom ik tâbiiyet ten İçtimaî ve hukukî tâbiiyetler doğar. Filhakika, bizim tetkik etlarak bütün toprakların sahibi idi. Fakat köylünün elinde olduğundan bahset tiğimiz topraklar üzerinde ancak bir derebeyi hakkı icra ediyorlardı. Halbuki ' hassa topraklarını istedikleri gibi kiraya vermekte olduktan başka, dilerlerse ken- dileri işlemekte de serbesttirler. Rusya ve Macaristan gibi bazı memleketlerde son zamanlara kadar bey• lerin doğrudan doğruya ellerinde bulundurdukları topraklar çok daha büyük ııisbetîer muhafazs etmiş ve bu vaziyet bu memleketleri Osmanlı imparator luğundan İçtimaî bünye bakımından çok farklı bir halde bulundurmuştur. Bu hususta vaküle Siyasî Bilgiler Mecmuasında <
■ta.
-I
% -T
hîmm “n r
Ş
in ; ■l> uı
,y^jf
'£i£-Xİ£•■“*.
-. - *
%
f
¥
%
,*f
¥
*f
' J*
V
;“.
%
*
'■ ;> ■
%
t
W
•»
'i
f
¥ $ ‘- J F '¥
,ş
:.
»153>nr. T Ç r t rafof* r
% f
# %
'$
g p ştra ü
*
v
-
. Vj I
4 - .-:■.
3? &
!t
- ■- T c j s â c r ^
1 ■■'-■ -JiU- . :.•: (*v5- -. J- 3 r t . f M
* :: . . .f.
'
. 4 .V ■ * ■ *& •’4w*6 i •■ <“ . • ı
,11^ i t;*ıv
■;-t"
J£ ' f
■>
#
^
Ş
ji5
r
'4r£İU' ''.-3iîjr': J ^ l E»^d t:-!.” •. i •. ' f; ' f .:
-J # ■ : . v *",/ . -. •vC« • t. f •
- .V ij t
.
m m . JJtjiut - ■...
'
•£/*>» f«i*ı
•■■ •-: -
t
*£
-A
^
$
- { & ' ■£ l
—t
Jf
& .: *. _
- ^ - -:
"î* — i. "
tf'JUJ- • t ".'■<■"**.
J jjl : **?
r
yg 1*
t
,
{ 1
JÇ/'İ^* '■?£'İs‘Jj\^tT 'f ^ " -
İ/> >jr
^ « u
Mî f
cjj >'/>j ' j j j / d ' ■ *l‘?rf"rr""'V-A — ..»"do " to r
ra rti.
:
■JL -ÜL» 2*5-" - tû^ ■•cj^ -râar ”' « ? " :
■ ■t ';_
X X V I'— B u la y ırd a S ü le y m a n P a ş a V a k ıfla rın a a it M ü re fte k ö y ü k a y d ın ın b a sı (B a şv e k â le t A rşiv i, 436 n u m a ra lı G elib o lu M ufassalı, T a rih 924).
itCi
^
*
&
1 ?
-
V.
Üs? Jb l £:*. '
4 - 4& ^ -& -iö
JîV
%V
JŞ r
Jğ -
«
V ^ -A S * f JŞ *
V I
t f %
-İV
. m* '\
----~ ^ ~ r~ T ~ ~ r^ U ^
. J 3 « * 4 J . - =,Î, "*C"
Jf c ^
Ijs
t . J% ^ Jf
n§
* s $» & '* # Jf n * :î j
t
*■
ıf
•
,
,:
& % ı - - i t - Ji ^ ‘ R>»
v~
l| ^ ^ -:
*
â / $ % i$ m %'$#:
-'—-
-
*
-
^
- â* ...
^
*
f
_ , __»
^
4
-f
<
-t* f-
1
t -^ -
•
"* — x.-c * --
■ % "¥
s>vJ-’ 1
v $ ifc ^
f
J* f . J4 1' ; ^ .
|| |' H | -te .
_ ^Tsrrr* " 'x ıX t , ı^ S ^T "
,';. -*# 4i> A^j -fe>" ’I , '' •"* * 'İ
., , . . . . ^^6>w cf ’
-^ :
*
v
!■
ff* l
-"
------ - 7 ^ ^ T S f 1 y & S , : | & :& j ~ £ ,% ■ -
% ,
.
ı . -
> # ^ -5i ‘>. * ' J'
’■‘
^=?S 7Ö ^ S . . ^ % . : ^ .
j , » / ^ ^ / j / j i k £ i ' ^ ' ° ^ , i ' ,^ ,y t ' ^ *
‘Ş ;
4
J «^f ;..”
“
• ► _
v *
İ& ,v
-3
Sj * fa
3l p
---. «i
X X V II— B u la y ırd a S ü le y m a n P a ş a V a k ıfla rın a a it M ü refte k ö y ü k a y d ın ın d v am ı: I. (B a şv e k â le t A rşiv i, 436 n u m a ra lı G elibolu M u fassalı).
■TjZ.ÎSA'* r-iTzçs?' • U*j
•
^
.fr
rî
1
' “ 5yıttçsöTir r î t t ^ j j 'İ - J . U s 'İ T ^ S »W* l/*Jİ*"'i,4-/*‘İ*Sli*9f4H•
"A ?
d T tö Z T Z ffc w '
5S» «Wl -T,
• >j^rıx^r/ZA-joL
'ipti?* ; T T i ^ -»**.
k s r i ”ş s S f 7^ ,x
—
^ ^
â ^ f ‘Z T & ' P6^ 1
—rcU7r T C f’
-- >‘ ’v' '
*
—«Vi r^ r
•>nrfTş-'"
£ * *-»f t** *
.
■- ^ t = 7 î “ -^ işjs-rş - ^ ts e tŞ ? /îı ^ by» ; ' İl* y* .
V—
,wt -rçsİOT^
-O^u. ..
fcj
______ "zsrJ? „V U .İv )l
*
i
.ut-üfT
^ T ^ ^ îş s fe rîş 'iî; wrt*u ta
......
;■
,v #
»M /
i Sui
.• >
,»4
*U
-TTT^çTtiS' 'F f c - c 1' *T177rJ'
‘5 ’
tr^ t .
' ---
■ ^ râ jtÖ rö Ö fc V
-n :T r j;'
>V| , •
■JF^7
''■ 'r a ^
;
- T 'i ' 3W S & E 5,r :
• '- i.^ i, vU.., .■_ U»Tl: -—y r ' 'S j r &M ^â g ySvA ^Z* »Uvf' ** t**V T
.
köyü
k a y d ın ın
i X X V III — B u la y ıi’d a
S ü le y m a n
P a ş a v a k ıfla rın a
a it M ü re fte
d ev am ı: II. (B a şv e k â le t A rşivi, 436 n u m a ra lı G elibolu M u fassalı).
fjj. SjSfCJÎS t "S*
—* l'' it,* .
'i s r ^ ^ L &
."sf1.. - t — ]&■**&?**W*
.
■
;i» J.**>• , .. rsi -u,
11-
^
.
^
i
*3s
t
¥
^ fe s s ç te S İ,
■-!■■','^.6.kiii, ||
Jfc
!.
J
H B
W
e.
t
^ ÎE r *
f
*
*İ< tu>
i
ifci e
¥ **6»' .. f
’ ¥
r
#
•-
i» *
f
j/k ' f
■•"' » « i .-s ö l; »3777; rr»rtcl« r^S 7C' ■'■■«* ,w
-^ :r
► r■■
¥
japj
ğ f
i
İ Ü
V/
&
.
■ J &t
<
J^ -
%:
.- r-
' f "üfc
1
%
■ »t
ifc
^ -ç * -*t
Tür
i
>:<■
■ $t
% %?
Utj)
■
o
J + t*
tr^jJVÖ
rli; i. i. hv .
r.j;
1
İ l i l ^ X X I X - B u la y ırd a
i l i S ü le y m a n P a şa
: - ^ -------------— asnfcor-»
-.
:
j
*■;
V a k ıfla ™ » ' a it M ü re fte k ö y ü
kaydm m
d e v am ı o la ra k K riklice k ö y ü : III. (B aşv ek âlet A rtfv i, 436 n u m a ra lı
Gelibolu M ufassalı).
tiğimiz kulluklar, padişah haslarında veya mülk ve vakıf sahiplerinin hassa toprakları üzerinde teşekkül etm iş ve toprak sahiplerinin m ühtaç oldukları spesiyal.ze kültür nevilerini d o ğrudan doğruya kendileri yetiştirm ek hususundaki ihtiyaçtan doğm uştur. Bu n^evi ortakçılık m ünasebetleri toprak sahiplerinin d o ğrudan doğruya ziraî istihsalle alâkası devam ettiği m üddetçe devam etmiş, b u alâka şiddetini kay bettiği ve devletin İdarî - m alî teşkilâtı ve gittikçe taam m üm eden hususî bir to p rak rejim i dolayisile bu kontrol v e İktisadî teşriki m e saî lüzumsuz veya imkânsız b ir h ale girince, ortakçı m üstakil çiftçi haline sokulm uş ve kendi kâr ve hesabına çalışarak yalnız m uayyen vergileri n akit olarak verm esi d ah a kârlı telâkki edilmiştir. D aha zi yade kendi kendisine kifayet etm ek m ecburiyetinde olan kapalı zirai ekonom ilerin hâkim olduğu devirlere has olan ortakçılık m ünasebet lerinin T ürkiyede devam edemeyişi, b u m em lekette p ara ekonom i sinin oldukça m ünkeşif bir halde bulunduğunun da b ir delili sayıla bilir. M am afih, doğrudan doğruya piyasa için istihsal y apan büyük ziraî işletm elerin, ziraat işlerine yatırılm ış serm ayelerin m evcut b u lunmayışı ve her tarafa küçük m üstakil çiftçi işletmelerinin hâkim ol ması da devrin ekonom ik bünyesini tayin için kullanılabilecek k a rakteristik sıfatlardandır. Bununla beraber, b u gibi alâm etlerden d ev rin um um î ekonom ik bünyesi h akkında hüküm ler çıkarm ak için Türkiye iktisat tarihinin daha bir çok fasıllarının tetkik edilmiş olması lâzımgelir. Biz şimdilik, bir kısım G arb î A vrupa m em leketlerinde servaj sistemi hâlâ devam ederken ve şarkî A vrupa m em leketlerin d e gittikçe ağır ibir şekil alm akta iken O sm anlı m em leketlerinde ta m am en o rtad an kalkm ak üzere olmasını izah etm ek hususunda bu m em leketin siyasî ve İdarî teşkilâtı kadar, iktisadı inkişaf derecesi itibarile işgal ettiği m erhalenin v e m ensup olduğu İktisadî nizamın m ahiyetinin de tayin edilmesi lüzum unu kaydetm ekle iktifa edeceğiz.