HAYVANAT BAHÇESİ hikayesi- EDWARD ALBEE Jerry: Hayvanat bahçesindeydim
bahçesindeydim..(Peter fark dedim BAYIM! Hayvanat
etmez) Hayvanat bahçesindeydim!..
Peter: Hm…ne? affedersiniz bana mı dediniz? Jerry: Hayvanat bahçesine gittim, sonra buraya kadar yürüdüm, kuzeye doğru mu? yürümüşüm? Peter: (şaşırır) Kuzey mi? Neden?....ee....sa..sanırım öyle... bakayım.. Jerry: Burası 5.Cadde mi? Peter: Neden evet öyle. Jerry: Peki şu sağdaki, onu kesen cadde neresi? Peter: O mu, 74. cadde Jerry: Ve hayvanat bahçesi de 65. caddede demek ki, kuzeye doğru yürüyormuşum Peter: (kitabına dönmek için sabırsızlanır) Öyle görünüyor Jerry: Eski, güzel kuzey.. Peter: (refleks olarak hafifçe) ha, ha.. Jerry: Fakat tam kuzey değil Peter: E…şey evet fakat biz kuzey diyoruz..kuzey sayılır... Jerry: (sinirlenmiş ve onu başından savmak isteyen Peter'in piposunu yakmasını izler)Baksana oğlum, akciğer kanserine yakalanmazsın değil mi? Peter: (başını kaldırır, biraz kızmıştır, sonra gülümser)Hayır efendim, bu yapmaz. Jerry: Hayır efendim, muhtemelen ağız kanserine yakalanırsın ve o zaman da Freud‟un çenesinin bir yanının tümünü aldıklarında takmak zorunda kaldığı o şeyden takarsın onlara ne diyorlardı? Peter: (rahatsız olur)Protez mi? Jerry. Ah evet o, protez, sen tahsilli birisin değil mi? Doktor musun?
Peter: Ah, hayır bir yerde okumuştum Time dergisi sanırım(kitabına döner) Jerry: Time mı? O dergi aptallar için değil mi? Peter: Hayır sanmıyorum Jerry: (biraz duraklar sonra)Oğlum burası 5. cadde olduğu için memnunum Peter: (dalgın)Evet Jerry: Parkın batı tarafını pek sevmiyorum Peter: (biraz temkinli ama ilgili bir şekilde)Neden? Jerry: Bilmiyorum. Peter: Ha (kitabına döner) Jerry: (birkaç saniye durur, Peter'e bakar; sonunda Peter başını kaldırır, yine şaşkındır)Konuşmamızın mahsuru var mı? Peter: (kesinlikle mahsuru olduğunu bellidir)Yo…yo..neden? Jerry: Evet, mahsuru var. Peter: (kitabını kanepeye bırakır, piposunu ağzından çıkartır ve gülümser)Hayır gerçekten yok. Jerry: Evet olursun Peter: (nihayet kararını verir)Hayır gerçekten olmam Jerry: Çok..çok güzel bir gün Peter: (gereksiz şekilde gökyüzüne bakar)Evet öyle, çok güzel. Jerry: Hayvanat bahçesine gittim Peter: Evet söylemiştiniz galiba... değil mi? Jerry: Eğer bu akşam tv‟de görmezsen, yarın gazetelerde okursun, evinde tv var değil mi? Peter: Niye? Evet iki tane, biri çocuklar için Jerry: Evlisin Peter: (memnuniyeti vurgulayarak)Niye, tabii ki öyle Jerry: Allah aşkına bu kanun değil Peter: Hayır…ta..tabii değil
Jerry: Yani bir karın var Peter: (iletişim eksikliğinden şaşkındır)Evet Jerry: Ve çocuklar Peter: Evet iki tane Jerry: Oğlan mı? Peter: Hayır kız, ikisi de kız… Jerry: Ama sen oğlan isterdin.. Peter: Şey…doğal olarak tüm erkekler bir oğul ister ama… Jerry: (birazcık alayla)Ama şansınıza kız çıktı Peter: (kızar)Öyle demeyecektim.. Jerry: Başka çocuk istemiyorsun değil mi? Peter: (biraz soğukça)Hayır, hayır..(sonra bıkkınlık gelir) neden böyle söyledin, nereden biliyorsun? Jerry: Ayakayak üstene atma şeklinden, belki sesinden belki sadece tahmin, karın mı? Peter: (öfkelenir)Bu seni ilgilendirmez. (sessizlik) anladın mı? (Jerry başını sallar, Peter sakinleşir) Evet haklısın başka çocuk istemiyoruz.. Jerry: (yavaşça)Kısmetinizde bu varmış.. Peter: (affedici tarzla) evet, galiba öyle. Jerry: Ee başka ne var, ne yok? Peter: Hayvanat bahçesi hakkında ne diyordun öyle? Gazetede okuyacağımışım filan? Jerry: Birazdan anlatacağım, sana sorular sormamın mahsuru var mı? Peter: Hayır gerçekten yok. Jerry: Sana anlatayım, "bir bira ver, John nerede? Saat kaç? Ellerini kendine sakla" filan gibi şeylerin dışında insanlarla fazla konuşmam, anlıyorsun değil mi? Peter: Öyle biri olmadığımı söylemeliyim...
Jerry: Ama kırk yılda bir birisiyle konuşmayı, gerçekten konuşmayı, onun hakkında her şeyi bilmeyi isterim. Peter: (hafifçe gülümser, hala biraz rahatsızdır)Bugün de karşına ben çıktım sanırım Jerry: Böyle güneşli bir Pazar ikindisinde, evli, iki kızı olan bir adamdan daha iyisini mi bulacağım? Sahi, köpek var mı?(Peter başını hayır anlamında sallar) iki köpek? (Peter tekrar başını sallar)yok mu?a ne ayıp, sen hayvan sever birine benziyorsun? Kedi?(Peter evet anlamında ve biraz pişmanlıkla başını sallar) Kediler! Ama bu senin fikrin olamaz, hayır efendim. Karın ve kızların istedi değil mi? (Peter evet anlamında başını sallar)bilmem gereken başka bir şey var mı? Peter: (boğazını temizler) Kızlarımın iki papağanı var..her birinin bir tane.. Jerry: Kuşlar. Peter: Kızlarımın yatak odasında kafesteler. Jerry: Kuşlar hastalık taşırlar mı? Peter: Sanmıyorum. Jerry: Bu kötü, eğer taşıyorlarsa onları evin içinde bırakırsan, kediler yer ve ölebilirler (Peter boş boş bakar ve sonra güler) Başka? Bu koca evi geçindirmek için ne yapıyorsun? Peter: Şey... ee... küçük bir yayınevinde yöneticilik yapıyorum, ee...kitap basıyoruz Jerry: Kulağa hoş geliyor…ne kadar kazanıyorysun? Peter: (hala neşeli)Bak ama! Jerry: A…hadi… Peter: Pekala yılda 18.000 dolar kadar kazanıyorum..ama yanımda 40 dolardan fazla taşımam eğer yankesiciysen haberin olsun ha ha ha.. Jerry: (söyleneni duymazdan gelir)Nerede oturuyorsun?(Peter söylemek istemez) Bak, şey seni soyacak değilim, papağanlarını,kedilerini veya kızlarını da kaçırmayacağım. Peter: (yüksek sesle)Lexington ile 3. Caddenin arasında 74. sokakta oturuyorum Jerry: Çok zor değilmiş değil mi?
Peter: Anlamadım…ah…şey.. sen gerçekte konuşmuyorsun ki, soru soruyorsun neden orada ayakta duruyorsun? Jerry: Birazdan yürüyeceğim ve sonra oturacağım, yüzündeki ifadeyi görene kadar bekle Peter: Ne, hangi yüz? Baksana, bu hayvanat bahçesiyle ilgili bir şey mi? Jerry: (ilgisiz)Ne? Peter: Hayvanat bahçesi…hayvanat bahçesi, onunla mı ilgili? Jerry: Hayvanat bahçesi mi? Peter: Pek çok kez ondan sözettin. Jerry: (hala ilgisiz ama aniden dönerek) Hayvanat bahçesi ? Ah, evet buraya gelmeden önce oradaydım, söylesene yüksek sınıfla -orta sınıfı; orta sınıfla-alt sınıfı ayıran şey nedir? Peter: Bak sevgili dostum… Jerry: 'Bak sevgili dostum' deme. Peter: (mutsuz)Patronluk mu taslıyordum? Galiba öyleydim kusura bakma, fakat sınıflar hakkındaki sorun beni şaşırttı. Jerry: Ve şaşırınca patronluk mu taslarsın? Peter: Be…ben…kendimi bazen iyi ifade edemiyorum, yazma işinde değil, sadece kitap basıyorum. Jerry: Öyle olsun, gerçek şu ki, bana patronluk tasladın. Peter: Ah, şimdi bunu söylemek zorunda değilsin. (Bu noktada Jerry,kararlılıkla, otoriter bir tarzda, sahnede yürümeye başlayarak bir kavis çizer, köpek hakkındaki uzun konuşması kavisin en uç noktasına denk gelir) Jerry: Pekala en sevdiğin yazarlar kimler? Baudelaire ve J. P. Marquant mı? Peter: Şeyy, büyük yazarları severim, galiba Katolikçe bir zevkim var, bu ikisi de iyidir, baudelaier tabii ki ikisinden en iyisi o ama Marquant‟ın şey bir yeri var…e milli.. Jerry: Onu geç Peter: Ben…affedersin
Jerry: Bugün hayvanat bahçesine gitmeden önce ne yaptığımı biliyor musun? Washington meydanından 5. Caddeye kadar tüm yolu yürüdüm. Peter: (bu Peter'i biraz bilgilendirir)A, Village‟ da mı oturuyorsun? Jerry: Hayır, Village'ın aşağısından metroyu kullandım, böylece 5.caddeden hayvanat bahçesine kadar tüm yolu yürüyebildim, bir insanın yapması gereken bir şey bu..bazen bir insan kısa yoldan geri dönebilmek için çok uzun bir yol katetmelidir. Peter: (neredeyse somurtarak)Ah, ben de Village‟da oturuyorysun sandım. Jerry: Ne yapmaya çalışıyorsun? Bir şeyler çıkartmaya mı? Şeyy..bu kolay, sana anlatacağım, Colombus caddesiyle Central Parkın batısı arasında Batı yakasında dört katlı kahverengi taş, bir pansiyonda oturuyorum, ben arka cephede, üst kattayım, gülünecek derecede küçük bir oda ve duvarlardan biri tahtadan yapılmış, benimkini diğer küçük odadan ayırıyor, fakat gülmek zorunda değilsin, komşum zenci bir nonoş, her zaman kapısını açık bırakır, şey her zaman değil ama kaşlarını alırken mutlaka kapısı açıktır ve Buda gibi konsantre olur..bu zenci nonoşun dişleri çürük, üzerinde Japon kimonosu giyer ve kimonosunu giyip pezevengine gider, bana hiç dert değil, odasına kimseyi getirmez tüm yaptığı kimonosunu giyip, kaşlarını almak ve pezevengine gitmek. Benim katımdaki iki oda biraz daha büyük, birinde Porto Riko‟lu bir aile var, arı, koca ve birkaç çocuk, kaç tane bilmiyorum, diğer odada da biri var ama kim olduğunu bilmiyorum hiç görmedim hiç hiç hiç… Peter: (mahcubiyetle)Niçin…..orada oturuyorsun? Jerry: (yeniden araya mesafe koyarak)Bilmiyorum. Peter: Oturduğun yer pek hoş bir yere benzemiyor... Jerry: Şeyy, değil Doğu yakasındaki apartmanlar gibi değil, ayrıca benim bir eşim, iki kızım, iki kedim ve iki papağanım yok..neyim var, birkaç parça tuvalet eşyası, birkaç elbise, bir konserve açacağı, anahtarlı olanlardan, bir bıçak, iki çatal, iki kaşık, biri büyük, biri küçük, üç tabak, mbir fincan, bir içki kadehi, iki boş resim çerçevesi, sekiz, dokuz kitap, açıksaçık resimli oyun kartları, Union Western marka ve sadece büyük harfleri yazan bir daktilo, ve kilidi olmayan küçük bir kasa içinde kumsaldan çocukken topladığım, yassı taşlar var..onların altında da bazı mektuplar…bu mektupları ne yapacaksın
ne zaman yazacaksın? Ne zaman geleceksin? Ne zaman yazacaksın ? Bu mektuplar uzun yıllar önceden kalma.. Peter: (üzgün üzgün onun ayakkabılarına bakarak)Ya şu boş iki resim çerçevesi..? Jerry: Açıklamaya gerek yok sanıyorum, yeterince açık değil mi? İçine koyacak kimsem yok Peter: Ailen…belki kız arkadaşın… Jerry: Sen çok tatlı bir adamsın, ve belli ki, gerçekten masum birisin fakat annem ve babam öldüler..anladın mı?...bu yüzden çok üzüldüm…gerçekten…fakat bu komedyen şimdi rol yapıyor…onlara nasıl bakacağımı bilemiyorum..yani hepsi çerçevelenmiş olarak…bunun yanı sıra ya da ben 10 yaşındayken anneciğim yanında viski şisesiyle uzak denizlere seyahata çıktı…annecim kimliği belirsiz o adamdan ayrılmıştı...cesedini bir çöplükte bulmuşlar...en azından babacığımın bana söylediği buydu..cesedini babam getirdi..noel ile yılbaşı günü arasındaki günlerde haberini aldık…yine de babam Yılbaşını kutladı...beni de halama gönderdiler..onunla ilgili hatırladığım şeyler çalışır, yemek yer, uyur, dua ederdi..evinin merdivenlerinde düşerek öldü..liseden mezun olmuştum..bana sorarsan korkunç bir şaka gibi... Peter: Vah vah.. Jerry: Tüm bunlar çok uzun zaman önceydi..itiraf ediyorum ki, bu konuda hiçbir şey hissetmiyorum, belki sen anneciğimin ve babacığımın çerçevesinin neden boş olduğunu anlarsın..sahi ilk adın ne? Peter: Peter. Jerry: Sormayı unutmuştum, ben de Jerry. Peter: (biraz sinirli güler)Merhaba Jerry. Jerry: (merhabasına başıyla karşılık verir)Ve şimdi bakalım..özellikle çift çerçeve içinde bir kız resmine sahip olmak nasıldır? Hatırladın mı iki tane resim çerçevem var, sevimli küçük hanımları bir kezden fazla görmem, çoğunlukla aynı odada kameraya yakalanmazlar..tuhaf ve üzücü. Peter: Kızlar? Jerry: Hayır, küçük hanımları bir kereden fazla görememem üzücü, hiçbir kızla şey yapmadım…nasıl desem?kimseyle bir kezden başka
ilişkim olmadı..a, bekle, birbuçuk hafta.. onbeş yaşımdayken eşcinselim dedim…ben tuhafım..tuhaf..tuhaf…ve onbir gün boyunca, günde en az iki kere park bekçisinin oğluna giderdim..Yunan‟lı bir çocuktu..ikimizin de yaşgünleri aynıydı, ama benden bir yaş daha büyüktü. Sanıyorum ona çok aşık olmuştum belki de sadece seksti..ve şimdi ah, küçük hanımları seviyor muyum? onları seviyorum yarım saatliğine.. Peter: Şeyy…bence çok basit… Jerry: (kızgın) Baksana, bana evlenmemi ve bir papağan almamı mı söyleyeceksin? Peter: (o da kızar)Papağanları bırak! İstiyorsan bekar kal, ben karışamam, bu konuşmayı şey için başlatmadın… Jerry: Tamam, tamam affedersin..kızmadın ya? Peter: (gülerek)Hayır kızmadım Jerry: (rahatlar)İyi..resim çerçeveleri hakkında bana soru sorman ilginç..bana pornografik oyun kartlarını soracağını düşünmüştüm Peter: (gülümser)Kartları gördüm Jerry: Onu kastetmedim, (güler)sanırım küçük arkadaşların sana verdi veya sen de bir deste aldın
bir
çocukken,
Peter: Sanırım çoğumuz yapardık. Jerry: Ve evlenmeden önce onları attın. Peter: A, bak, yaşlanınca bu tür şeylere ihtiyaç duymuyorsun Jerry: Sahi mi? Peter: (utanarak)Bu tür şeyler konuşmasak daha iyi olacak. Jerry: Öyle mi? Ayrıca senin ergenlik sonrası seks hayatını didiklemek istemiyordum, pornografik kartların değeri küçük bir çocukken başka, büyüyünce başkadır onu diyecektim..çocukken bunu gerçek tecrübe yerine kullanırsın, büyüyünce ise gerçek tecrübeyi bir fantezi yerine kullanırsın, ama galiba sen hayvanat bahçesinde ne olduğunu bilmek istiyorsun Peter: (hevesle)Ah evet hayvanat bahçesi…(sonra mahcup)eğer sen… Jerry: Niçin gittiğimi anlatayım, şey sana bir şeyler anlatacağım, oturduğum evin dördüncü katını anlatmıştım sana, galiba kat, kat
aşağı indikçe evler daha güzelleşiyor..ikinci ve üçüncü katta kimler oturuyor bilmiyorum, a, yo, dur, üçüncü katta, ön tarafta yaşlı bir hanım oturuyor, bütün gün ağlıyor oradan biliyorum, ne zaman kapısının önünden geçsem ağladığını duyuyorum, bir de köpek var..ev sahibi ise, gerçi insanlar hakkında kötü sözler kullanmak istemem ama çirkin, şişko, cimri, pasaklı, salak bir kadın, ayyaş pisliğin teki..farketmişsindir nadiren küfrederim bu yüzden o kadını istediğim kadar iyi tasvir etmeyebilirim. Peter: Onu çok……canlı tasvir ettin. Jerry: Teşekkür ederim, herneyse bir köpeği var, sana onu anlatayım, kadın da köpeği de benim evi gözetliyorlar, kadın koridorda durup, duvara yaslanıp casus gibi eve birisini getirip getirmeyeceğimi kontrol ediyor, bazen de beni durdurup, kolumu veya paltomu tutup, pasaklı vücudunu bana değdiriyor, vücudunun ve nefesinin kokusunu tahmin edemezsin!...limon kokulu cin…üstelik yemek, içmekten başka bir şey bilmeyen o mercimek büyüklüğündeki beyninin bir köşesinde, pis şehvetiyle, beni seksüel olarak arzuluyor… Peter: Ooo…çok korkunç. Jerry: Ama onu uzaklaştıracak bir yol buldum, benimle konuşacağı zaman, bana dokunduğu zaman ve odası hakkında bir şeyler gevelediği zaman sadece “fakat aşkım, dün ve evvelsi gün sana yetmedi mi?” diyorum, o zaman şaşırıyor, küçük gözlerini kırpıyor, işte o anda Peter..o harap evde iyi bir şey yaptığımı düşünüyorum, yüzüne basit bir gülümseme yayılıyor, olmamış bir şey hakkında düşünüp, kıkırdıyor veya homurdanıyor…sonra o canavar gibi siyah köpeğinin peşinden gidip, odasına giriyor, bir dahaki karşılaşmamıza kadar ben de kurtuluyorum Peter: İnanılır gibi değil..böyle insanlar olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum Jerry: (hafif alaycı) tam roman olur..değil mi? Peter: (ciddi)Evet Jerry: Gerçekler romanlardan daha iyidir, haklısın Peter, şeyy, sana köpeği anlatmak istiyordum, Peter: (sinirli)A evet köpek Jerry: Gitme. Gitmeyi düşünmüyorsun değil mi?
Peter: Şeyy….hayır sanmıyorum Jerry: (bir çocuğa söyler gibi)Çünkü köpeği anlattıktan sonra sana hayvanat bahçesinde ne olduğunu anlatacağım Peter: (hafifçe gülerek)Sen de de hikaye amma çok…değil mi? Jerry: Dinlemek zorunda değilsin. Kimse seni burada zorla tutmuyor. Bunu unutma.. Peter: (rahatsız olur)Biliyorum Jerry: Öyle mi, iyi…sana şeyi anlatacağım..kısa bir yolu doğru olarak gelmek için bazen nasıl uzun bir yol yürümek gerekir onu anlatacağım..bugün neden hayvanat bahçesine gittim..ve neden kuzeye doğru yürüdüm..buraya gelen kadar… pekala köpek..söylediydim galiba siyah bir canavar..kocaman bir kafa, küçücük gözler ve kulaklar..ve kaburgalarını sayabileceğin kadar zayıf bir vücut.. kançanağı gözlerinin dışında her yeri kapkara…sağ patisi de kırmızı, yaşlı bir köpek olduğunu sanıyorum, kesinlikle kötü davranılmış..ah, evet dişlerini gösterince sarımsı, grimsi beyazımsı bir renk ortaya çıkıyor, aynı böyle: gırrrr…beni ilk gördüğünde böyle yaptı, onu gördüğüm anda endişelenmiştim, ben omzunda daima kuşlar olan Aziz Fransis değilim yani hayvanlar bana tuhaf gelirler, ta başından beri beni görünce bacağımı koparmaya çalışırdı, bir ara pantolonumun paçasını kaptı, bak buradaydı, yamadım..bunu apartmana geldiğim ikinci gün yaptı, fakat tekmeledim ve hızla yukarı çıktım, diğer oturanlar bununla nasıl başa çıkıyorlar hala bilmiyorum fakat galiba sadece bana öyle davranıyor..sonunda bu böyle haftalarca devam etti…çok komik..ya da komikti…bir gün karar verdim onu iyilikle yola getirecektim..ertesi gün dışarı çıktığımda, altı tane, orta boy hamburger aldım, içine ketçap, soğan koydurtmadım, eve geldiğimde köpek beni bekliyordu, kapıyı yarım açtım, yavaşça içeri girdim, hamburger elimde tabii biliyorsun…hamburger pakedini açıp, köpeğin birkaç metre önünde yere bıraktım..homurdanmayı bıraktı, kokladı yavaşça sonra hızla hızla hamburgerlere doğru geldi sonra durdu ve bana baktı ben gülümsedim köpek yüzünü hamburgere çevirdi kokladı ve raaaaaaagggghhhhh resmen parçaladı! Sanki hayatında daha önce hiç böyle bir şey yememiş hep çöplükten beslenmiş gibiydi..zaten evsahibinin de çöplükten beslendiğini düşünüyorum, tüm hamburgeri yedi sonra kağıdı da yemeye kalkıştı yere oturdu ve gülümsedi, gülümsediğini sandım, kediler öyle yaparlar oradan biliyorum..sonra BAM yine bana hırlamaya başladı..ama yakalayamadı ve üst kata
kaçtım..yatağıma uzanıp köpeği düşündüm, doğruyu söylemek gerekirse gücenmiştim ve çok kızmıştım, altı harika hamburgerdi ve tiksinmesin diye domuz eti koydurmamıştım..sonra birkaç gün daha böyle yapmaya karar verdim, bakalım bana duyduğu antipatinin hakkından gelecek miydim merak ediyordum, fakat hep aynıydı, hamburgerini yiyor, sonra yine grrrrrrrr cadde hamburger paketleriyle dolmuştu ve ben artık gücenmeyi bırakmış tiksinmeye başlamıştım sonunda köpeği öldürmeye karar verdim. (Peter protesto eder gibi elini kaldırır) Ah, merak etme Peter,başaramadım! Onu öldürmeye karar verdiğim gün sadece tek hamburger aldım, içine öldürücü dozda fare zehiri koyacaktım, hamburgerciye sadece eti vermesini söyledim, onun biz böyle satmıyoruz diye tepki vereceğini sanmıştım ama bir şey söylemedi ve „kedine mi?” dedi, ona „hayır bir köpeği zehirleyeceğim de” demek istedim ama yapamadım ve evet kedim için dedim. Yolda ellerimle fare zehiriyle, eti karıştırdım, bu sırada biraz üzüntü ve tiksinme hissediyordum, kapıyı açtım, canavar oradaydı, ikramımı ve sonra bana saldırmayı bekliyordu, zavallı piç kurusu, yiyeceği yere koydum ve merdivenlere doğru yöneldim, orada beklemeye başladım, zavallı hayvan her zamanki gibi yemeğini silipsüpürdü, gülümsedi ve sonra BAM. Her zamanki gibi yukarı kaçtım ama bundan sonra yoluma çıkmayınca ve evsahibinin ağladığını görünce onun hasta olduğunu anladım, kadın köpeğinin çok hasta olduğunu söyledi, eski şehvetli halini bırakmıştı, benden köpeği için dua etmemi istedi, ona şöyle söylemek isterdim“ Hanımefendi şu zenci nonoş, Porto Riko‟lu aile, ön tarafta oturan, hiç tanımadığım ve sürekli ağlayan kadın ve tüm evlerde oturan tanımadığım insanlar için dua edebilirim hoş dua etmesini de bilmem ya…fakat…” neyse sonra işi basitleştirmek için dua edeceğimi söyledim, bana baktı ve yalancı olduğumu ve köpeğin ölümünü beklediğimi söyledi, ben böyle olmadığını, köpeğin yaşamasını ve ilişkimizin nasıl süreceğini görmek istediğimi söyledim, lütfen anla Peter, bu tür şeyler önemlidir, inan bana önemlidir, hareketlerimizin sonucunu bilmemiz gerekir, şeyy sonunda köpek iyileşti, neden bilmiyorum sanırım cehennemin kapısını bekleyen köpeklerin soyundan geliyordu! 8000 dolarlık soruyu bilemedin Peter! Köpek iyileşti ve evsahibi kadın eski haline döndü, köpeğin yine beni beklemesini umuyordum, nasıl desem endişeyle, heyecanla, merakla bekliyordum…evet…kapıya geldim, koridora girdim, hayvan oradaydı..bana bakıyordu durdum o bana baktı, ben ona baktım, heykel gibi hareketsiz…sadece birbirimize bakıyoruz..ben onun bana baktığından daha çok ona baktım..böyle 20
saniye ya da iki saat biririmize baktık..sonra ne oldu biliyor musun, köpeğin beni sevmesini istedim, artık köpeği seviyordum, onu öldürmeye çalışmıştım başaramamıştım, o da başaramamıştı, köpeğin bunu anlamasını istiyordum.. (Peter hipnotize olmuş gibidir) insanlarla geçinmek zordur geçinemezsin ama HAYVANLARLA anlaşabilirsin..görmüyor musun, bir insanın bir şeyle ilgilenmesi gerek, insanlar olmazsa….insanlar olmazsa bir şeyle, bir yatak, bir ayna..tarak, halı, tuvalet kağıdı herhangi bir şey..böyle şeyler bulmak ne kadar güç biliyor musun, bir cadde köşesinde, ışıklar altında..ışıklar yağlı caddeleri aydınlatırken..kilitli olmayan bir kutuda saklanan açıksaçık iskambil kartları, kusmak, ağlamak, çünkü sevimli, küçük hanımlar sevimli küçük hanımlar değiller sadece seni paran için severler…bunu kanıtlayabilirim…şu kimono giyen zenci nonoş, hep ağlayan yaşlı kadın…bir gün insanlarla..insanlar…bir fikir, bir kavram..anlamak için bir başlangıç yapmak…iletişim kurmak…anlaşılmak…bir köpekle bile…köpek insanların en iyi dostudur…işte köpek ve ben birbirimize baktık..ne zaman köpekle birbirimizi görsek, birbirimize keder ve şüpheyle karişık bir bakışla bakıyorduk ve bana artık saldırmıyordu, birbirimizi anlamıştık, üzücü ama itiraf etmelisin ki, bu anlayıştı..iletişim kurmaya çalışmış ama başarılı olamamıştık, köpek çöplüğüne ben de yalnızlığıma geri dönmüştüm, şunu anladım, ne nezaket, ne de zulüm birbirinden ayrı değil, ikisi de birbirine bağlı ve bize ders veriyorlar, sonuçta köpek ve ben birbirimizle bir pazarlık yapmıştık, birbirimizi ne sevecek, ne de incitecektik..ve onu beslemek bir sevgi gösterisiydi, belki köpeğin beni ısırmaya teşebbüsü sevgi gösterisi değildi? bu kadar yanlış anlıyorsak, o zaman sevgi denen sözcüğü niye icat ettik? (sessizlik olur, Jerry Peter'in kanepesine gider ve onun yanına oturu, oyun boyunca Jerry ilk kez oturmuştur.) Jerry ve Köpeğin hikayesisinin sonu. (Peter sessizdir) Jerry: Evet Peter (Jerry aniden neşelenir) sence bu hikayeyi bir dergiye satabilir miyim dersin? Böylece „Karşılaştığım En Unutulmaz Karakter‟ sayesinde birkaç yüz dolar alabilir miyim? Ne dersin hadi söyle..(Jerry çok canlı ama Peter rahatsızdır Peter: (uyuşmuş)Hmm…anlamadım…(neredeyse gözleri yaşaracak)tüm bunları niye bana anlattın? Jerry: Neden anlatmayayım? Peter: ANLAMADIM!.. Jerry: (çoşkulu fakat fısıldayarak)Bu bir yalan.
Peter: Hayır, hayır yalan değil. Jerry: (sakince)Sana açıklamaya çalıştım, yavaş yavaş… Peter: Daha fazla dinlemek istemiyorum, seni anlamıyorum, evsahibi kadını, köpeğini… Jerry: Onun köpeği! Sanki benim sandım…yok, haklısın onun köpeği…ne düşündüğümü bilmiyorum, anlamazsın haklısın, ben senin dünyandan değilim, evli değilim, iki papağanım yok..New York‟ta berbat bir evde oturuyorum… dünyanın en büyük şehri, Amin. Peter: Affedersin…öyle demek istemedim Jerry: Unut gitsin, benimle ne yapacağını bilemiyorsun sanırım? Peter: (şakayla)Her türlü şeyi basarız(kıkırdar) Jerry: Komik bi adamsın biliyor musun çok …çok komiksin Peter: Ciddi mi?(hala kıkırdamakta) Jerry: Peter seni kızdırıyor ya da şaşırtıyor muyum? Peter: Şeyy..itiraf etmeliyim ki, düşündüğüm öğle sonrası pek bu değildi Jerry: Yani beklediğin bir centilmen değilim Peter: Kimseyi beklemiyordum Jerry: Hayır, beklediğini sanmıyorum ama ben buradayım ve gitmiyorum Peter: (saatine bakar)Şey, sen kalabilirsin ama ben artık eve gitmeliyim Jerry: Yo, hadi biraz daha otur Peter: Gerçekten eve gitmem gerek Jerry: (Peter‟i gıdıklamaya başlar) Hadi.. Peter:Hayır…yapma…kes şunu..dur hayır Jerry: Hadi.. Peter: Ha ha ha ha gitmeliyim kes şunu yapma..hem kediler masayı kurmuş olacak papağanlar da sofrayı hazırlamıştır..ve biz de .. Jerry: Peter Peter: Ha ha ha ha ha ne var…off… Jerry: Dinle şimdi Peter: Ne var Jerry of yaa.. Jerry: Peter, hayvanat bahçesinde ne olduğunu öğrenmek istiyor musun? Peter: ah, ha ha ha ha hayvanat bahçesi mi? Benim kendi hayvanat bahçem var evde..papağanlar sofrayı hazırlıyordur şimdi… Jerry: Evet çok komik Peter, ama hayvanat bahçesinde ne olduğunu bilmek istiyor musun? Peter: evet, evet anlat ne olduğunu, bana ne oldu bilmiyorum..
Jerry: Şimdi hayvanat bahçesinde ne olduğunu anlatacağım, ama önce sana hayvanat bahçesine niye gittiğimi söylemem gerekiyor, hayvanat bahçesine insanların hayvanlarla, hayvanların da hayvanlarla ve insanlarla birlikte nasıl geçindiklerini görmeye gittim, herkes birbiriyle parmaklıkla ayrılmışken..ama hayvanat bahçesinde böyle olur… (Jerry yavaş yavaş Peter‟i kanepeden itmeye başlar) Peter: Pardon, yeterince yerin yok mu? Jerry: Şeyy..tüm hayvanlar oradalar, tüm insanlar da…Pazar günü ve tüm çocuklar da oradalar Peter: Tamam… Jerry: Ve sıcak bir gün..tüm balon satıcılar, dondurmacılar…fok balıkları bağırıyor, kuşlar cıvıldıyor.. Peter: Baksana, bu kadar yer sana yetmiyor mu! Jerry: Ve ben de oradayım, aslanların beslenme saati..aslan bakıcısı aslanlardan birini beslemek için kafese giriyor Peter: Daha fazla kayamam, beni itip durma, neyin var senin? Jerry: Hikayeyi dinlemek istemiyor musun? Peter: Emin değilim, ama kesinlikle kolumdan itilmek istemiyorum Jerry: Böyle mi? Peter: Kes şunu, neyin var Jerry: Ben deliyim piç kurusu Peter: Hiç komik değil Jerry: Dinle Peter, bu kanepeyi istiyorum, sen gidip ötekine otur, uslu olursan hikayenin gerisini anlatırım Peter: Ama….bu da ne demek oluyor, neyin var senin, ayrıca kanepemi sana vermek için bir sebep göremiyorum, her Pazar bu kanepeye gelip otururum, Jerry: Kalk o kanepeden Peter Peter: Hayır Jerry: O kanepeyi istiyorum ve alacağım, şimdi kalk oradan Peter: İnsanlar her istedikleri şeyi alamazlar, bir kuraldır bilmen gerekir, istedikleri bazı şeyleri alabilirler ama her şeyi değil Jerry: Geri zekalı.. Peter: Kes şunu Jerry: Mankafa seni, hadi yerde uzan Peter: Şimdi beni dinle, tüm öğleden sonra sana katlandım Jerry:Gerçekten mi? Peter: Yeterince fazla..sana yeterince katlandım, seni dinledim çünkü birisiyle konuşmaya ihtiyacın var gibi görünüyordun
Jerry: Her şeyi çok kısa yoldan hallediyorsun, senin bu adaletine ne desem ki..İSA beni hasta ediyorsun git ve kanepemi bana ver Peter: Benim kanepem! Jerry: Gözüm görmesin Peter: Allah kahretsin seni bu kadarı yeter, canıma yetti kanepeyi sana vermiyorum hadi çek git şimdi çek git dedim (Jerry kımıldamaz) Peter: Git buradan yoksa polis çağıracağım seni uyarıyorum polis çağırırım bak Jerry: Bu civarda polis bulamazsın, hepsi parkın batı yakasındalar, orada nonoşları kovalıyorlardır, onların görevi de bu.. kıçını yırtsan duymazlar Peter: Polis,,,seni uyarıyorum seni tutuklatacağım POLİS! Komiğime gidiyor.. Jerry: Kimsenin incitmediği koca bir adam Pazar günü parkta polis diye bağırıyor tabii komiğine gider, bir polis kazara buraya gelse bile senin deli olduğunu sanır Peter: Aman Tanrı‟m buraya kitap okumaya geldim ve bana kanepemi vermemi söylüyorsun sen delisin Jerry: Hey, sana yeni haberlerim var, senin kıymetli kanependeyim ve bunu asla benden geri alamayacaksın Peter: Baksana, çek git kanepemden, bu kanepe benim…gitmeni istiyorum Jerry: Aw…bak kim deliymiş! Peter: Defol Jerry: Hayır Peter: SENİ UYARIYORUM! Jerry: Ne kadar komik göründüğünü biliyor musunu Peter: Umurumda değil, kanepemden defol git Jerry: Niye, sen dünyadaki her şeye sahipsin, bana evini, aileni ve küçük hayvanat bahçeni anlattın, senin her şeyin var ve ben şimdi bu kanepeyi istiyorum, insanlar kanepe için savaşır mı? Söylesene Peter bu kanepe, bu demir ve tahtadan yapılmış şey senin onurun mu? Dünyada uğruna savaşmak istediğin şey bu mu? Bundan daha saçma bir şey düşünebiliyor musun? Peter: Saçma mı? Bana bak, seninle şeref hakkında konuşmaya veya açıklamaya niyetim yok, bu şeref meselesi de değil, olsaydı bile sen anlamazdın Jerry: Ne söylediğini bile bilmiyorsun, hayatında ilk kez kedinin kumunu temizlemenin ötesinde bir şeyle karşılaştın, aptal başka insanların ihtiyaçları hakkında hiçbir fikrin, en ufak bir fikrin bile yok
Peter: Dinlesene beni, bu kanepeye ihtiyacın yok..kesinlikle Jerry: Hayır var Peter: Yıllardır buraya gelirim, büyük huzur duyarım, bu bir erkek için önemli ve ben sorumlulukları olan bir adamım, bir yetişkinim, bu kanepe benim ve onu benden almaya hiç hakkın yok Jerry: O halde kanepen için savaş, kendini ve kanepeni savun Peter: Beni kışkırtıyorsun kalk ve döğüş Jerry: Bir erkek gibi mi? Peter: Evet bir erkek gibi eğer daha fazla ısrar edersen… Jerry: Sen bir mankafasın ve bence.. Peter: Bu kadarı da fazla Jerry: Fakat biliyorsun tv de bütün gün gösteriyorlar Peter belli bir asaletin var beni şaşırtıyor Peter: Kes Jerry: Pekala Peter kanepe için döğüşeceğiz, ama ikimiz eşit değiliz, (çirkin görünüşlü bir bıçak çıkartır) Peter: Sen delimişsin, sen delirmişsin beni öldüreceksin! Jerry:Al, şimdi bıçak senin, ikimiz eşit olduk Peter: Hayır Jerry: (Peter‟e doğru hamle yapar, onun yakasından tutar, şimdi yüzyüzedirler) Şimdi şu bıçağı al ve benimle döğüş, kendine saygın ve şu kahrolası kanepe için döğüş Peter: Hayır bırak beni gideyim İmdat Jerry: Döğüş benimle sefil piç kurusu, kanepen için, papağanın için, kedilerin için, iki kızın için, karın için, erkekliğin için, döğüş, mankafa seni, bir erkek çocuk bile yapamıyorsun! (Peter‟in yüzüne tükürür) Peter: Bu bir genetik sorunu, erkeklik sorunu değil, seni hayvan, sana son ber şans veriyorum, git buradan ve beni rahat bırak, Jerry: Öyle olsun (Jerry kendisini bıçağın üzerine atar, bıçak Jerry‟e saplanmıştır, Peter bir çığlık atar, sonra Jerry de tıpkı yaralı bir hayvanınki gibi bir çığlık atar, göğsündeki bıçakla boşalan park kanepesine yığılır, Peter‟in gözleri faltaşı gibi açık, ağzı açıktır) Peter: Ah Tanrı‟m ah Tanrı‟m, Tanrı‟m…Tanrı‟m… Jerry: Teşekkür ederim Peter, çok teşekkür ederim, ah Peter gitmenden çok korktum, gidip beni yalnız bırakacağından nasıl korktum ve şimdi sana hayvanat bahçesinde ne olduğunu anlatıyorum, sanırım hayvanat bahçesinde olan buydu, sanırım hayvanat bahçesindeyken kuzeye doğru yürümeyi ve seninle veya
başkasıyla konuşmayı..sana söylediğim şeyler…anladın mı? Tüm bunları planlamış olabilir miyim? Hayır..ama galiba planladım..ve şimdi hayvanat bahçesinde ne olduğunu biliyorsun..şimdi tv‟de ne göreceğini biliyorsun…hatırladın mı? Sana bahsettiğim yüz benim yüzümdü…Peter Peter teşekkür ederim beni rahatlattın sevgili Peter... Peter: Ah Tanrı‟m! Jerry:Şimdi gitsen iyi olur birisi gelebilir, burada olmak istemezsin Peter: Tanrı‟m! Tanrı‟m! Jerry: Bir daha buraya gelmemelisin, kanepeni kaybettin ama şerefini kurtardın ve Peter sana bir şey söyleyeceğim sen mankafa filan değilsin…tamam bir hayvansın…sen de bir hayvansın ama acele etsen iyi olur gitsen iyi olur…(bir mendil çıkartır ve büyük çabayla bıçaktaki parmak izlerini siler) Acele et Peter (Peter gitmeye başlar) Peter, bekle…kitabını al…yanımda…kanepenin yanında…çabuk ol Peter Peter kitabı kapar ve geri gider Çok iyi Peter…çok iyi şimdi acele et..acele et…papağanların sofrayı hazırlıyor …ve kedilerin masayı kuruyor… Peter: Tanrı‟m! Jerry: Tanrı‟m!. (Perde iner)