Dualar
Sayfa 1 / 301
Dualar
Cevşen-ül Kebir
Duâ-yı Cevşenü'l-Kebîr Mektup 1 Duâ-yı Cevşenü'l-Kebîr'in Faziletleri
ِ ُِ ْﲰﻪ ُﺳْﺒَﺤﺎﻧَﻪ Cevşenü'l-Kebîr'in teksîrî hakkında, Hazret-i Üstâd'dan vâki bir istîzâne.. Hazret-i Üstâd'ın Cevşenü'l-Kebîr'in teksirine müsâadeleri.. hem sevab ve faziletine dâir verdikleri cevabları aynen aşağıya yazılmıştır.
Azîz, sıddık kardeşlerim! Evvelen, Cevşen'in teksîri gayet büyük bir sevabtır. Ruh-u canımla sizleri tebrîk ederim. Fakat sizin tercüme ettiğiniz sevabına dâir olan parçanın aynını yazmayınız. Çünki böyle sevablar hakkındaki rivayetler müteşâbih nev'indendir. Hakîkî mâhiyetleri bilinmez. Dinsizler veya muteriz feylesoflar ya "mübalağadır" derler veyahut neûzübillâh "hurafe" diye tevehhüme düşerler. Onun için Yirmi Dördüncü Söz'ün Üçüncü Dalı'nın Onuncu Aslı'nı dikkatle okuyunuz. Ben sizin tercüme ettiğinizin bir kısmına çizgiler çektim, oraları yazılmasın. (Haşiye) Tâ o büyük hayrınıza bir zarar gelmesin ve onunla şâkirdlerin mu'tedilâne olan demir gibi meselelerine ve mesleklerine tenkîd parmağı uzatılmasın. Evet kardeşlerim! Cevşenü'l-Kebîr'in sevabına dâir olan o rivâyât müteşâbihâttandır. Hakîkat-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselamın binbir esmâ-yı İlâhiyenin yüksek hakikatlerine mazhariyeti noktasında hârika feyizlerin tecellîsine dâirdir. Güneşin deniz yüzündeki ve katrenin göz bebeğindeki temessülü gibi o acîb sevabın her ferde imkânı var. Fakat derecesine göre ve istidadına nisbeten olur. Bu külliyet kaziye-i mümkinedir. İmkân itibariyledir. Bu acîb mânâya tam ihlâs ile ve o binbir esmanın hakikatlerine îmânla aşina olanlar Peygamber-i Zişân Aleyhissalâtü Vesselamın arkasında mazhar olabilirler. Fakat çok mühim şartları var. Esbabı ve derecâtı var. Onun için her bir ders herkese verilmez. Birisine nisbeten hakîkat olur; diğeri ise o şeraiti göremediği ve makamâtı bulunmadığı için ya hurafe telakkî eder veya inkâra düşer. Hatta kendim otuz beş seneden beri Cevşen'i hergün okuduğum halde ve tavsiyemle de çok şâkirdler vird gibi okudukları halde sevabına dâir olan o parçayı üç-dört defa okumamışım. Çünki sevab noktasında, o mümkün ferde mazhar olmayı kendim gayet yüksek gördüğümden, o haddimden hadsiz derece yüksek makama elimi uzatamadım. Zaten nurun mesleğinde bu nevi netâic-i uhreviyeyi, amel vaktinde ille-i gaye ve maksad-ı aslî yapmamak gerektir. Belki ihsân-ı İlâhî olarak bir kayd-ı intizârla bakılır. Yoksa niyet nazarıyla bakılsa, ihlâs-ı hakîkî zedelenir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 2 / 301
Umuma binler selâm edip duâ eden kardeşiniz.
اَﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ُﻫَﻮ اﻟْﺒَﺎﻗِﻰ Said Nursî
--------------------------------Haşiye: Çünki oraları Peygamber Aleyhissalâtü Vesselamın makamına ait esrardır. Ve Cevşen'in en yüksek hakikatine bakan harika feyizlerdir. Bu makama mazhar olmak için pek çok şerait var. Pek çok derecât var. Hem Cevşenin kıraatinde böyle hârika fazîlet mümkündür, bulunabilir. Fakat küllî ve dâimi değildir.
Mektup 2 Mecmûatü'l-Ahzâb'ın kenarında bulunan ve Cevşenü'lKebîr'in fazîlet ve hasiyetine dâir olan yazının tercümesinin bir kısmıdır.
Cevşenü'l-Kebîr duası hakkında Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz Hazretleri, Hazret-i Ali'ye Hazret-i Ali de oğlu Hazret-i Hüseyin'e rivayet ettiler. Dediler ki:"Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'dan işittim. Kendisi bir gün zırhını giymiş oldukları halde Uhud Dağı'na gidiyordu. Hava gayet sıcaktı. Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz buyurdular: "Gökyüzüne baktım ve Allah'a dua ettim. Gök kapıları açıldı. Cebrâîl Aleyhisselâm nurlara bürünmüş olduğu halde nazil oldu. Dedi: "Sana Cenâb-ı Hakk'tan selâm ve tahiyye ve ikram hediye getirdim." Ben ta'zîmen selâmlarını aldım. Cebrâîl Aleyhisselâm buyurdular: "Üzerinden şu zırhı çıkar, bu duayı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük te'sîri vardır." Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Cibrîl-i Emîn'e sordu: "Bu duanın te'sîri ve hassası yalnız bana mıdır yoksa ümmetime de şâmil midir?" Cebrâîl Aleyhisselâm dedi: "Yâ Resûlallâh! Bu duâ Allah-ü Azîmüşşân tarafından sana ve ümmetine bir hediyedir. Bu duanın sevabını Allah-ü Azîmüşşân'dan gayrı kimse bilmez" Bu duâ için daha büyük vesîkalar ve uzun bahisler vardır. Biz burada bu kadarla iktifa ve ihtisar ettik. İşte Cevşenü'l-Kebîr nâmıyla marûf olan duâ budur.
اَﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ُﻫَﻮ اﻟْﺒَﺎﻗِﻰ Said Nursî
Ukde 01-04
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 3 / 301
[1] Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla Yâ Rabbi! Şu güzel isimlerinin hürmetine senden istiyor, sana yalvarıyorum. Ey Allah [Ezel ve ebed sultânı ve bütün güzel isimlerin ve en yüce sıfatların sahibi ve mahlûkâtın yegâne hak ma'bûdu olan] Ey Rahmân [Sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren] Ey Rahîm [Nihayetsiz rahmet ve mağfiret sahibi olup, âhirette sâdece mü'minlere ni'met veren] Ey Alîm [Bütün varlıkları kuşatan ezelî ilmiyle her şeyi bilen] Ey Halîm [Kullarını cezalandırmakta acele etmeyerek, kendilerine tevbe için mühlet veren] Ey Azîm [Bütün tasavvurların ötesinde nihâyetsiz büyüklük sahibi olan] Ey Hakîm [Her işi hikmetli olan] Ey Kadîm [Varlığının başlangıcı olmayan] Ey Mukîm [Yüce zâtı dâima var ve bakî olup, bütün mevcudatı varlıkta tutan] Ey Kerîm [Hadsiz derecede lütuf ve ihsan sahibi olan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[2] Ey efendilerin efendisi, Ey dualara cevap veren, Ey iyiliklerin sahibi, Ey dereceleri yükselten, Ey bereketleri büyük olan, Ey hataları bağışlayan, Ey belaları def eden, Ey sesleri işiten, Ey dilekleri veren, Ey sır ve gizlilikleri bilen, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 4 / 301
[3] Ey bağışlayanların en hayırlısı, Ey yardım edenlerin en hayırlısı, Ey hükmedenlerin en hayırlısı, Ey her şeyi açan ve fethedenlerin en hayırlısı, Ey zikredenlerin ve zikredenleri mükafatlandıranların en hayırlısı, Ey vârislerin en hayırlısı, Ey övenlerin ve övenleri mükafatlandıranların en hayırlısı, Ey rızık verenlerin en hayırlısı, Ey zor işleri halledenlerin en hayırlısı, Ey ihsan edenlerin en hayırlısı, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[4] Ey izzet ve güzelliğin gerçek sahibi, Ey mülk ve celâlin gerçek sahibi, Ey kudret ve kemâlin gerçek sahibi, Ey büyük ve yüce olan, Ey şiddetli azap sahibi olan, Ey ikâbı şiddetli olan, Ey hesâbı süratli gören, Ey katında güzel mükafatı bulunan, Ey katında Ümmül-Kitap bulunan, Ey rahmet yüklü bulutları yaratan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 05-08
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 5 / 301
[5] Yâ Rabbi! Şu güzel isimlerinin hürmetine senden istiyor, sana yalvarıyorum. Ey Hannân [Sonsuz merhamet sahibi olan] Ey Mennân [Hakiki iyilik ve ihsan sahibi] Ey Deyyân [Kullarının amellerine karşılık veren] Ey Gufrân [Bağışlaması bol olan] Ey Burhân [Kullarına yol gösteren] Ey Sultân [Gerçek saltanat sahibi] Ey Sübhân [Bütün kusur ve noksanlardan uzak olan] Ey Müsteân [Kendinden yardım istenen] Ey Zel-menni vel-beyân [Nîmet ve beyân sahibi] Ey Zel-emân [Emniyet ve emân sahibi] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[6] Ey azametine her şeyin boyun eğdiği, Ey kudretine her şeyin teslim olduğu, Ey izzetine karşı her şeyin zelîl olduğu, Ey heybetine her şeyin itaat ettiği, Ey saltanatına karşı her şeyin inkıyat ettiği, Ey korkusundan her şeyin kendisine boyun eğdiği, Ey korkusundan dağların yarıldığı ve parçalandığı, Ey emriyle göklerin ayakta durduğu, Ey izniyle yerin karar kıldığı, Ey memleketinin ahâlisine zulmetmeyen, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 6 / 301
[7] Ey hataları mağfiret eden, Ey belaları kaldıran, Ey ümitler kendisinde son bulan, Ey ihsanı bol veren, Ey hediyeleri geniş olan, Ey mahlûkata rızık veren, Ey ölümlere karar veren, Ey şikâyetleri işiten, Ey askerler gönderen, Ey esirleri salıveren, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[8] Ey hamd ve senâ sahibi, Ey şeref ve yücelik sahibi, Ey fahir ve bahâ sahibi, Ey ahd ve vefâ sahibi, Ey afv ve rızâ sahibi, Ey iyilik ve bağış sahibi, Ey kesin söz ve hüküm sahibi, Ey izzet ve sonsuzluk sahibi, Ey cömertlik ve nimetler sahibi, Ey karşılıksız iyilik ve gizli nimetler sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 09-12
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 7 / 301
[9] Yâ Rabbi! Şu güzel isimlerinin hürmetine senden istiyor, sana yalvarıyorum. Ey Mâni' [olmamasını istediği şeyin meydana gelmesine engel olan] Ey Dâfi' [zararlı şeyleri ve mânileri defeden] Ey Nâfi' [faydalı şeyleri yaratan] Ey Sâmi' [bütün sesleri işiten] Ey Râfi' [dilediklerinin mertebesini yükselten] Ey Sâni' [her şeyi sanatla yaratan] Ey Şâfi' [kullarına şefaat eden] Ey Câmi' [istediğini istediği şekilde toplayan] Ey Vâsi' [ilim ve ihsânı her şeyi içine alan] Ey Mûsi' [istediği şeyi istediği şekilde genişletip bollaştıran] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[10] Ey bütün sanatların sanatkârı, Ey bütün mahlûkâtın yaratıcısı, Ey bütün rızıklananların rızık vericisi, Ey bütün sahip olunanların sahibi, Ey bütün sıkıntıya düşenlerin ferahlatıcısı, Ey bütün üzüntüye düşenlerin sevindiricisi, Ey bütün merhamet olunanların merhamet edicisi, Ey bütün yardımsız kalanların yardımcısı, Ey bütün ayıplıların ayıplarını örten, Ey bütün zulme uğrayanların sığınağı, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 8 / 301
[11] Ey sıkıntım ânında hazırlığım, Ey musîbetim ânında ümidim, Ey yalnızlığım ânında arkadaşım, Ey gurbetliğimde dostum, Ey nîmetlendiğim anda sahibim, Ey kederim ânında ferahlatıcım, Ey ihtiyacım ânında yardımıma koşan, Ey zor durumumda sığınağım, Ey korkum ânında yardımcım, Ey şaşkınlığım ânında yol göstericim, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[12] Ey gaybleri bilen, Ey günahları bağışlayan, Ey ayıpları örten, Ey sıkıntıları kaldıran, Ey kalpleri değiştiren, Ey kalpleri süsleyen, Ey kalpleri nurlandıran, Ey kalplerin tabibi, Ey kalplerin sevgilisi, Ey kalplerin dostu, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 13-16
[13] Yâ Rabbi! Şu güzel isimlerinin hürmetine senden istiyor, sana yalvarıyorum. Ey Celîl [yücelik ve ululuk sahibi] Ey Cemîl [gerçek güzellik sahibi]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 9 / 301
Ey Vekîl [kendine güvenen kullarının işini en iyi yoluna koyan] Ey Kefîl [kullarının tâkatini aşan işlerini üzerine alan] Ey Delîl [kullarına yol gösteren] Ey Mukîl [kullarının hatâ ve yanlışlarını bağışlayan] Ey Habîr [her şeyden haberdar olan] Ey Latîf [lütuf ve keremi bol olan] Ey Azîz [sonsuz izzet sahibi] Ey Melîk [bütün mevcudâtın gerçek sahibi ve hükümdarı olan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[14] Ey şaşkınların yol göstericisi, Ey yardım isteyenlerin yardımcısı, Ey medet isteyenlerin imdat edicisi, Ey korunmak isteyenlerin koruyucusu, Ey âsilerin sığınağı, Ey günahkârların bağışlayıcısı, Ey korkanlara emniyet veren, Ey miskinlere merhamet eden, Ey yalnızlık duyanların dostu, Ey darda kalanların duâlarına cevap veren, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[15] Ey cömertlik ve ihsan sahibi, Ey fazıl ve iyilik sahibi, Ey emniyet ve emân sahibi, Ey kudsiyet ve kemalât sahibi,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 10 / 301
Ey hikmet ve beyan sahibi, Ey rahmet ve rıdvan sahibi, Ey kesin delil ve bürhan sahibi, Ey azamet ve saltanat sahibi, Ey af ve mağfiret sahibi, Ey kendisinden yardım istenen şefkat sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[16] Ey her şeyin Rabbi Ey her şeyin ilâhı, Ey her şeyin yaratıcısı, Ey her şeyin üzerinde olan, Ey her şeyden önce olan Ey her şeyden sonra olan, Ey her şeyi bilen, Ey her şeye gücü yeten, Ey her şeyin Sâni’i, Ey her şey fenâ bulup, Kendisi bâki kalan Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 17-20
[17] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Mü’min [kalplerde îman nûrunu yakan ve kullarına huzur ve güven veren] Ey Müheymin [bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan] Ey Mükevvin [bütün mahlûkatı yoktan meydana getiren] Ey Mülekkin [bütün yaratıklarına dünyadaki vazifelerini öğretip telkin eden]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 11 / 301
Ey Mübeyyin [kulları için açıklanması gereken her şeyi beyan eden] Ey Mühevvin [musîbetleri hafifleten ve zorlukları kolaylaştıran] Ey Müzeyyin [her şeyi münasip şekilde süsleyen] Ey Muazzım [dilediğini yücelten ve kullarına büyüklüğünü gösteren] Ey Muavvin [muhtaçların yardımına koşan] Ey Mülevvin [her şeyi çeşit çeşit renklerle bezeyen] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[18] Ey mülkünde dâim olan, Ey celâlinde azîm olan, Ey saltanatında kadîm olan, Ey kullarına rahmet eden, Ey her şeyi bilen, Ey emirlerine uymayana halîm olan, Ey kendisine ümit bağlayana kerîm olan, Ey ölçülerinde hikmetli olan, Ey hükmünde lütuf sahibi olan, Ey lütfünde kadîr olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[19] Ey fazlından başka bir şey ümit edilmeyen, Ey adâletinden başka bir şeyden korkulmayan,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 12 / 301
Ey iyiliğinden başka bir şey beklenmeyen, Ey affından başka bir şey istenmeyen, Ey mülkünden başkası devam etmeyen, Ey saltanatından başka saltanat bulunmayan, Ey burhanlarından başka burhan bulunmayan, Ey rahmeti her şeyi kuşatmış olan, Ey rahmeti gazabını geçmiş olan, Ey ilmiyle her şeyi kuşatmış olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[20] Ey tasayı kaldıran, Ey gamı gideren, Ey günahı affeden, Ey tövbeyi kabul eden, Ey yaratılmışların yaratıcısı, Ey vaadinde sâdık olan, Ey yavrulara rızık veren, Ey sözünü yerine getiren, Ey gizliyi bilen, Ey tohumu yarıp sümbüllendiren, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 21-25
[21] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Aliyy [her şeyiyle yüce olan] Ey Vefiyy [sözünden vefâlı olan ve vaadinden dönmeyen] Ey Veliyy [müminlerin dostu olan] Ey Ganiyy[gerçek zenginlik sahibi ve hiçbir şeye muhtaç olmayan] Ey Meliyy [sonsuz servet ve tükenmez hazineler sahibi] Ey Zekiyy [her cihetten temiz ve pâk olan] Ey Radıyy [kendisine kulluk edenlerden hoşnut olan]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 13 / 301
Ey Bediyy [eser ve ihsanlarıyla varlığı apaçık görünen] Ey Hafiyy [şiddet-i zuhûrundan gizlenen] Ey Kaviyy [güç ve kuvveti sonsuz olan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[22] Ey güzeli açığa çıkaran, Ey çirkinin üzerini örten, Ey suç sebebiyle hemen azarlamayan, Ey ayıpların üzerindeki perdeyi yırtmayan, Ey affı büyük olan, Ey günahkârları cezalandırmaktan vazgeçmesi güzel olan, Ey mağfireti geniş olan, Ey rahmeti bol veren, Ey bütün sessiz yalvarışların sahibi, Ey bütün şikâyetler kendisinde son bulan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[23] Ey bol nimet sahibi, Ey geniş rahmet sahibi, Ey tam hikmet sahibi, Ey kâmil kudret sahibi, Ey kesin hüccet sahibi, Ey açık ikram sahibi, Ey yüce sıfat sahibi, Ey dâim izzet sahibi, Ey metin kuvvet sahibi,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 14 / 301
Ey geçmiş minnet sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[24] Ey hükmedenlerin en hükmedicisi, Ey âdillerin en adâletlisi, Ey doğruların en doğrusu, Ey varlığı açık olanların en açığı, Ey temiz olanların en temizi, Ey yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan, Ey hesaba çekenlerin en süratlisi, Ey işitenlerin en iyi işiticisi, Ey ikram edenlerin en iyi ikram edicisi, Ey merhamet edenlerin en merhametlisi, Ey şefaat edenlerin en şefaat edicisi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[25] Ey semâları yoktan yaratan, Ey karanlıkları meydana getiren, Ey gizlilikleri bilen, Ey için için üzülenlere acıyan, Ey utanılacak şeyleri örten, Ey belâları defeden, Ey ölüleri dirilten, Ey sevapları kat kat yazan, Ey bereketleri indiren, Ey cezâları şiddetli olan,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 15 / 301
Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 26-28
[26] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Musavvir [her varlığa münasip şekil giydiren] Ey Mukaddir [her şeyin plan ve programını ölçülü yapan] Ey Mutahhir [her şeyi maddi ve manevi kirlerden temizleyen] Ey Münevvir [nûruyla her şeyi nurlandıran] Ey Mukaddim [dilediğini öne geçiren] Ey Muahhir [istediğini arkada bırakan] Ey Müyessir [hayırlı işleri kolaylaştıran] Ey Münzir [kullarını azâbıyla korkutan] Ey Mübeşşir [kullarını Cennet ve diğer mükafatlarla müjdeleyen] Ey Müdebbir [bütün kâinatı tam bir nizam içinde idare eden] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[27] Ey Beytül Haramın Rabbi, Ey haram ayların sahibi, Ey Mescidül Haramın Rabbi, Ey haram belde olan Mekke’nin Rabbi, Ey Rükn-ü Hacerül-Esved ve Makam-ı İbrahim’in Rabbi, Ey Meş’aril-Haramın Rabbi, Ey helâl ve haramın Rabbi, Ey nur ve karanlığın Rabbi, Ey tahiyyât ve selâmın Rabbi, Ey celâl ve ikrâmın Rabbi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 16 / 301
[28] Ey desteği olmayanların desteği, Ey dayanağı olmayanların dayanağı, Ey övünülecek bir şeyi olmayanların övüncü, Ey imdâda koşacak kimsesi olmayanların imdâdı, Ey korunacak yeri olmayanların koruyucusu, Ey iftihar edecek kimsesi olmayanların iftihârı, Ey izzeti olmayanların izzeti, Ey yardımcısı olmayanların yardımcısı, Ey dostu olmayanların dostu, Ey zenginliği olmayanların zenginliği, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 29-32
[29] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Kâim [varlığında başkasına muhtaç olmayan] Ey Dâim [varlığının sonu olmayan] Ey Râhim [mahlûkatına merhamet eden] Ey Hâkim [mevcudatına hükmeden] Ey Âlim [her şeyi bilen] Ey Âsım [yarattıklarını koruyan] Ey Kâsım [her şeyi adâletle taksim eden] Ey Sâlim [ayıp ve kusur kendisine ârız olmayan] Ey Kâbıd [istediğinin maddî ve mânevî rızkını daraltan] Ey Bâsıt [istediğinin maddî ve mânevî rızkını genişleten] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 17 / 301
[30] Ey kendisine sığınmak isteyenleri koruyan, Ey kendisinden merhamet isteyenlere merhamet eden, Ey kendisinden yardım isteyenlere yardım eden, Ey korunmak isteyenleri muhafaza eden, Ey kendisinden ikram isteyenlere ikram eden, Ey kendisinden irşad edilmeyi isteyenleri irşad eden, Ey kendisinden inâyet isteyenlere inâyet eden, Ey kendisinden imdat isteyenlere imdat eden, Ey feryat edenlerin feryâdına koşan, Ey kendisinden mağfiret isteyenleri bağışlayan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[31] Ey affı bol olan, Ey iyiliği büyük olan, Ey hayrı çok olan, Ey fazlı kadîm olan, Ey sanatı güzel olan, Ey lütfü dâim olan, Ey sıkıntıyı gideren, Ey zararı kaldıran, Ey mülkün sahibi, Ey hak ile hükmeden, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 18 / 301
[32] Ey mağlup edilmeyen Azîz, Ey kendisinden uzaklaşılmayan Latîf, Ey uyumayan gözetleyici, Ey yok olmayan Mevcûd, Ey ölmeyen Hayy, Ey yok olmayan Melik, Ey fenâ bulmayan Bâkî, Ey cehalet ârız olmayan Âlim, Ey taama muhtaç olmayan Samed, Ey zaafa uğratılmayan Kavî, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 33-36
[33] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Vâhid [isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde ortağı olmayan] Ey Vâcid [istediğini bulan] Ey Şâhid [her yerde hâzır ve nâzır olan] Ey Mâcid [sonsuz şan ve yücelik sahibi] Ey Râşid [bütün işlerini ezelî hikmetine göre neticeye ulaştıran] Ey Bâis [peygamberler gönderen ve ölüleri dirilten] Ey Vâris [bütün mülk ve servetlerin hakiki sahibi] Ey Dârr [hikmeti gereği elem ve zarar verici şeyleri yaratan] Ey Nâfi' [hayır ve menfaatli şeyleri yaratan] Ey Hâdi [kullarına hidayet veren] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 19 / 301
[34] Ey bütün azîmlerden daha Azîm, Ey bütün cömertlerden daha Kerîm, Ey bütün merhametlilerden daha Rahîm, Ey bütün hikmet sahiplerinden daha Hakîm, Ey bütün âlimlerden daha Alîm, Ey bütün önce yaratılanlardan daha evvel var olan Kadîm, Ey bütün büyüklerden daha büyük, Ey bütün yücelerden daha Celîl, Ey bütün izzet sahiplerinden daha Azîz, Ey bütün lütuf sahiplerinden daha Latîf, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[35] Ey ahdinde vefalı, Ey vefasında kuvvetli, Ey kuvvetinde yüce, Ey yüceliğinde yakın, Ey yakınlığında latîf, Ey lütfünde şerîf, Ey şerefinde azîz, Ey izzetinde azîm, Ey azametinde mecîd, Ey yüceliğinde hamîd, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 20 / 301
[36] Ey her şeyin kendisine boyun eğdiği, Ey her şey kendisi için var olan, Ey her şey kendisi için mevcut olan, Ey her şeyin kendisine döndüğü, Ey her şeyin kendisinden korktuğu, Ey her şeyin kendisini tesbih ettiği, Ey her şey onunla ayakta olan, Ey her şeyin kendisine itaat ettiği, Ey her şeyin kendisine yöneldiği, Ey ona bakan yüzü müstesnâ her şeyin helâk olduğu, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 37-40
[37] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Kâfî [kullarına yeten] Ey Vâfî [vaadinde duran] Ey Şâfî [her türlü derde devâ veren] Ey Muâfî [maddî ve mânevî dertlere âfiyet veren] Ey Âlî [her şeyiyle yüce olan] Ey Dâî [kullarını iyiliğe ve Cennete davet eden] Ey Râdî [iyi kullarından hoşnut olan] Ey Kâdî [hikmet ve adâletle hükmeden] Ey Bâkî [varlığının sonu olmayan] Ey Hâdî [dilediğini doğru yola ulaştıran] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 21 / 301
[38] Ey kendisinden başka kaçacak yer olmayan, Ey kendisinden başka sığınılacak yer olmayan, Ey kendisinden başka ilticâ edilecek yer olmayan, Ey kendisinden başka tevekkül edilecek kimse olmayan, Ey kendisinden başka maksut olmayan, Ey kendisinden başka kurtuluş yeri olmayan, Ey kendisinden başkasına rağbet edilmeyen, Ey kendisinden başkasına ibâdet edilmeyen, Ey kendisinden başkasından yardım istenilmeyen, Ey kendisinden başka güç ve kuvvet sahibi bulunmayan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[39] Ey kendisine kaçılanların en hayırlısı, Ey matlupların en hayırlısı, Ey rağbet edilenlerin en hayırlısı, Ey kendisinden dilekte bulunulanların en hayırlısı, Ey maksut olanların en hayırlısı, Ey zikredilenlerin en hayırlısı, Ey şükredilenlerin en hayırlısı, Ey sevilenlerin en hayırlısı, Ey indirenlerin en hayırlısı, Ey kendisine ünsiyet edilenlerin en hayırlısı, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 22 / 301
[40] Ey yaratıp düzene koyan, Ey takdir edip hedefe götüren, Ey belâyı kaldıran, Ey gizli yakarışı işiten, Ey batmışı kurtaran, Ey helâk olana necât veren, Ey hastaEy şifa veren, Ey öldüren ve dirilten, Ey güldüren ve ağlatan, Ey saptıran ve hidâyete erdiren, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 41-44
[41] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Gâfir [dilediği kullarının günahlarını bağışlayan] Ey Sâtir [ayıp ve kusurları örten] Ey Kâhir [düşmanlarını mağlup eden] Ey Kâdir [her şeye gücü yeten] Ey Nâzır [bütün mahlûkatının hallerini gören] Ey Fâtır [bütün mahlûkatı yoktan var eden] Ey Şâkir [kendine yapılan ibâdet ve şükürlere bol mükâfat veren] Ey Zâkir [kendisini zikredenleri yâd eden] Ey Nâsır [dostlarına yardım eden] Ey Câbir [dilediğini zorla yaptıran] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 23 / 301
[42] Ey karada ve denizde yolu olan, Ey dış âlemde âyetleri bulunan, Ey âyetlerinde delili olan, Ey ölümlerde kudreti tecellî eden, Ey kabirlerde izzeti olan, Ey Kıyâmette saltanatı olan, Ey hesapta heybeti olan, Ey Mîzanda hükmü olan, Ey Cennette rahmeti olan, Ey ateşte azabı olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[43] Ey korkanların kendisine kaçtığı, Ey günahkârların kendisine sığındığı, Ey tövbe edenlerin kendisine yöneldiği, Ey âsilerin kendisine ilticâ ettiği, Ey zahitlerin kendisine rağbet ettiği, Ey hatâlıların kendisine ümit beslediği, Ey kendisini arzulayanların onunla ünsiyet bulduğu, Ey iyilik yapanların kendisiyle iftihar ettiği, Ey tevekkül edenlerin kendisine güvendiği, Ey kuvvetle îman edenlerin kendisiyle huzur bulduğu, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 24 / 301
[44] Ey bütün yakınlardan daha yakın, Ey bütün sevilenlerden daha sevgili, Ey bütün büyüklerden daha büyük, Ey bütün izzet sahiplerinden daha azîz, Ey bütün kuvvetlilerden daha kavî, Ey bütün zenginlerden daha zengin, Ey bütün cömertlerden daha cömert, Ey bütün şefkatlilerden daha raûf, Ey bütün merhametlilerden daha rahîm, Ey bütün yücelerden daha yüce, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 45-48
[45] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Karîb [her şeye her şeyden daha yakın olan] Ey Rakîb [bütün mahlûkatını gözetleyen] Ey Habîb [müminlerin sevgilisi olan] Ey Mucîb [kullarının duâlarına cevap veren] Ey Hasîb [kullarının bütün fiillerinin hesâbını gören] Ey Tabîb [bütün dertlere devâ veren] Ey Basîr [her şeyi bütün incelikleriyle gören] Ey Habîr [her şeyden haberdar olan] Ey Münîr [her şeyi nûruyla aydınlatan] Ey Mübîn [kullarına gerekli her şeyi açıklayan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 25 / 301
[46] Ey mağlûp olmayan Galip, Ey yaratılmış olmayan Sanatkâr, Ey mahlûk olmayan Yaratıcı, Ey sahip olunamayan Mülk Sahibi, Ey kendisine üstün gelinemeyen Kahir, Ey yükseltilmekten münezzeh Yükseltici, Ey korunmayan Koruyucu, Ey yardım edilmeyen Yardım Edici, Ey gaip olmayan Şahit, Ey uzak olmayan yakın, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[47] Ey nurların nuru, Ey nurları nurlandıran, Ey nurlara sûret ve şekil veren, Ey nurları yaratan, Ey nurları takdir eden, Ey nurları idâre eden, Ey bütün nurlardan evvel olan Nur, Ey bütün nurlardan sonra da var olan Nur, Ey bütün nurların üstünde olan Nur, Ey hiçbir nûrun Kendisine benzemediği Nur, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 26 / 301
[48] Ey bağış ve ihsânı şerefli olan, Ey fiili latîf olan, Ey lütfü dâim olan, Ey ihsânı kadîm olan, Ey sözü hak olan, Ey vaadi doğru olan, Ey affı fazıl olan, Ey azâbı adâlet olan, Ey zikri tatlı olan, Ey dostluğu lezzetli olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 49-55
[49] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Münevvil [kullarına nîmet ihsan eden] Ey Mufassıl [bütün müşkülleri halleden ve hak ile bâtılın arasını ayıran] Ey Mübeddil [istediğini istediği şekilde değiştiren] Ey Müsehhil [zorlukları kolaylaştıran] Ey Müzellil [istediğini zelîl kılan ve mahlûkatına boyun eğdiren] Ey Münezzil [kitaplar ve bereketler indiren; dilediğinin rütbesini alçaltan] Ey Muhavvil [kâinattaki bütün işleri döndüren ve kullarını halden hâle sevk eden] Ey Mücemmil [her şeyi münâsip şekilde güzelleştiren] Ey Mükemmil [her şeyi kemâle erdiren] Ey Mufaddıl [istediğini istediğine üstün kılan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 27 / 301
[50] Ey her şeyi gören, fakat kendisi görülmeyen, Ey her şeyi yaratan, fakat kendisi yaratılmayan, Ey her şeye yol gösteren, fakat kendisi yol gösterilmeye muhtaç olmayan, Ey hayat veren, fakat kendisi hayat verilmeye muhtaç olmayan, Ey her şeyi doyuran, fakat kendisi doyurulmaktan münezzeh olan, Ey her şeyi koruyan, fakat kendisi korunmaEy muhtaç olmayan, Ey her şey hakkında karar veren, fakat kendisi hakkında hüküm verilmeyen, Ey hüküm veren, fakat kendisi hakkında hüküm verilmeyen, Ey doğurmayan ve doğmayan Ey hiçbir şey kendisine denk olmayan Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[51] Ey en güzel Sevgili, Ey en güzel Tabip, Ey en güzel hesap gören, Ey en güzel Yakın, Ey en güzel Gözetleyici, Ey en güzel Cevap Veren, Ey en güzel Dost, Ey en güzel Vekîl, Ey en güzel Efendi, Ey en güzel Yardımcı, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 28 / 301
[52] Ey kendisini tanıyanların sevinci, Ey kendisini arzulayanların dostu, Ey kendisine müştâk olanların imdâdına koşan, Ey tövbekârların sevgilisi, Ey ihtiyaç sahiplerine rızık veren, Ey günahkârların ümidi, Ey sıkıntıda olanların ferahlatıcısı, Ey gamlılara nefes aldıran, Ey mahzunlara kurtuluş yolu gösteren, Ey evvel ve âhirlerin ilâhı, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[53] Ey Cennet ve Cehennemin Rabbi, Ey peygamberler ve hayırlıların Rabbi, Ey Sıddıkların ve iyilerin Rabbi, Ey küçüklerin ve büyüklerin Rabbi, Ey dânelerin ve meyvelerin Rabbi, Ey nehirlerin ve ağaçların Rabbi, Ey sahraların ve çöllerin Rabbi, Ey kölelerin ve hürlerin Rabbi, Ey açığa çıkarma ve gizlemelerin Rabbi, Ey gece ve gündüzün Rabbi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 29 / 301
[54] Ey ilmi her şeye ulaşan, Ey basarı her şeye nüfûz eden, Ey kudreti her şeye bâliğ olan, Ey nîmetleri sayılamayan, Ey mahlûkatın gerçek şükrüne erişemediği, Ey zihinlerin, yüceliğini idrak edemediği, Ey hayallerin, hakîkatine erişemediği, Ey azamet ve kibriyâ örtüsü olan, Ey heybet ve saltanat güzelliği olan, Ey bekası izzetle yücelenen Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[55] Ey en yüce misâller Kendisine ait olan, Ey en yüce sıfatlar Kendisine ait olan, Ey âhiret ve dünya Kendisine âit olan, Ey Cennetül-Mevâ’nın sahibi, Ey Cehennem ve ateşin sahibi, Ey en büyük âyetler sahibi, Ey en güzel isimler sahibi, Ey hüküm ve kazâ sahibi, Ey yüce göklerin sahibi, Ey arş ve yerin sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 56-59
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 30 / 301
[56] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Afüvv [kullarını çok çok affeden] Ey Gafûr [kullarının günahlarını bağışlayan] Ey Vedûd [itaatkâr kullarını çok seven] Ey Şekûr [rızâsı için yapılan işleri bol sevapla karşılayan] Ey Sabûr [âsileri hemen cezâlandırmayıp, çok sabreden] Ey Raûf [kullarına çok şefkat edip esirgeyen] Ey Atûf [kullarına karşı pek merhametli olan] Ey Kuddûs [bütün mahlûkatı maddî ve manevî kirlerden arındıran] Ey Hayy [gerçek hayat sahibi olan] Ey Kayyûm [gökleri, yeri ve bütün mahlûkatı ayakta tutan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[57] Ey semâda azameti görülen, Ey yerde âyetleri tecellî eden, Ey her şeyde delilleri bulunan, Ey denizde acâip sanatları bulunan, Ey mahlûkatı ilk defa yaratıp, öldükten sonra tekrar dirilten, Ey dağlarda hazineleri bulunan, Ey yarattığı her şeyi en güzel yapan, Ey bütün işler kendisine dönen, Ey her şeyde lütfü açıkça görünen, Ey mahlûkatına kudretini tanıtan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 31 / 301
[58] Ey sevgilisi olmayanların sevgilisi, Ey tabibi olmayanların tabibi, Ey isteklerini dinleyip cevap verecek kimsesi olmayanların Mucîbi, Ey şefkat edecek kimsesi olmayanların şefkat edicisi, Ey arkadaşı olmayanların arkadaşı, Ey şefaat edecek kimsesi olmayanların Şefîi, Ey imdâdına koşacak kimsesi olmayanların imdat edicisi, Ey yol gösterecek kimsesi olmayanların yol göstericisi, Ey rehberi olmayanların rehberi, Ey merhamet edecek kimsesi olmayanların merhamet edicisi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[59] Ey Kendisini her şeye bedel yeter görenlerin Kâfisi, Ey Kendisinden hidâyet isteyenlerin hidâyet edicisi, Ey gizlenecek yer arayanların üstünü örten, Ey Kendisini çağıranları Cennetine dâvet eden, Ey Kendisinden şifa isteyene şifa veren, Ey Kendisinden hükmetmesini isteyenler hakkında hükmeden, Ey maddi ve manevi zenginlik isteyenleri zenginleştiren, Ey Kendisinden her ihtiyacını yerine getirmesini isteyenlerin ihtiyaçlarına yeterli cevap veren, Ey kuvvet ve güç isteyenlere kâfi kuvvet veren, Ey Kendisinden dostluk ve sahiplik isteyenlerin dost ve sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
Ukde 60-63
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 32 / 301
[60] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Evvel [her şeyden önce olan] Ey Âhir [her şeyden sonra olan] Ey Zâhir [varlığı apaçık görünen] Ey Bâtın [her şeyin içyüzünden haberdar olan] Ey Hâlık [her şeyi yoktan yaratan] Ey Râzık [her şeyi münâsip bir şekilde rızıklandıran] Ey Sâdık [her işi doğru olan ve sözünü yerine getiren] Ey Sâbık [varlığı her şeyden önce olan] Ey Sâik [her şeyi mukadder hedefine sevk eden] Ey Fâlik [tohum ve çekirdekleri yarıp sümbüllendiren] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten muhafaza eyle.
[61] Ey gece ve gündüzü peş peşe değiştiren, Ey karanlıkları ve nûru yaratan, Ey gölgeleri ve harâreti meydana getiren, Ey güneş ve aya boyun eğdiren, Ey ölümü ve hayatı yaratan, Ey yaratmak ve emretmek Kendisine âit olan, Ey eş ve evlât edinmeyen, Ey mülkünde hiçbir şerîki olmayan, Ey zilletten münezzeh olduğu için dosta ihtiyacı olmayan, Ey havl ve kuvvet kendisine âit olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 33 / 301
[62] Ey Kendisini arzulayanların murâdını bilen, Ey Kendisinden dilekte bulunanların ihtiyaç duyduklarına sahip olan, Ey üzüntüsünden kendinden geçenlerin inlemelerini işiten, Ey Kendisinden korkarak ağlayanların ağlayışını gören, Ey suskunların içinden geçenleri bilen, Ey günahlarından pişmanlık duyanların nedâmetini gören, Ey tövbekârların özrünü kabul eden, Ey fesatçıların işini düzeltmeyen, Ey iyilik yapanların mükâfatını zâyi etmeyen, Ey Kendisini tanıyanların kalplerinden uzaklaşmayan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[63] Ey bekası dâim olan, Ey hatâları bağışlayan, Ey duâları işiten, Ey ihsânı geniş olan, Ey gökleri yükselten, Ey belâları defeden, Ey medih ve senâsı büyük olan, Ey varlığının parıltısı kadîm olan, Ey vefâsı çok olan, Ey mükâfatı şerefli olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
Ukde 64-67
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 34 / 301
[64] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Gaffâr [çok affeden] Ey Settâr [bütün ayıpları örten] Ey Kahhâr [her şeye galip gelen ve bütün düşmanlarını kahreden] Ey Cebbâr [istediğini zorla yaptıran] Ey Sabbâr [çok sabreden ve kullarına sabır gücü veren] Ey Rezzâk [bütün rızka muhtaç olanları rızıklandıran] Ey Fettâh [her şeyi hikmetle açan] Ey Allâm [her şeyi çok iyi bilen] Ey Vehhâb [bol bol hediyeler veren] Ey Tevvâb [bütün tövbeleri kabul eden] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[65] Ey beni yaratıp âzâlarımı düzene koyan, Ey bana rızık veren ve terbiye eden, Ey beni yedirip içiren, Ey beni kendisine yaklaştırıp yakın kılan, Ey beni günah tehlikelerinden koruyup bana kâfi gelen, Ey beni muhafaza edip ayıplarımı örten, Ey bana tevfîk edip hidâyet eden, Ey beni azîz kılıp ihtiyaçlarımı gideren, Ey beni öldürüp dirilten, Ey bana ünsiyet verip rızıklandıran, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 35 / 301
[66] Ey kelimeleriyle hakkın hak olduğunu gösteren, Ey hükmünü geri bıraktıracak kimse olmayan, Ey kazâsını geri çevirecek kimse olmayan, Ey kişiye kalbinden daha yakın olan, Ey kullarından tövbeyi kabul eden, Ey izni olmadan hiçbir şefaat fayda vermeyen, Ey bütün gökler kudretiyle dürülmüş olan, Ey yolundan sapanları en iyi bilen, Ey gök gürültüsünün hamd ederek, meleklerin de korkusuyla Kendisini tesbih ettiği, Ey rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[67] Ey yeri beşik yapan, Ey dağları direk yapan, Ey güneşi kandil kılan, Ey ay’ı nur kılan, Ey geceyi örtü yapan, Ey gündüzü maîşet zamanı yapan, Ey uykuyu huzur ve sükûn vasıtası kılan, Ey semâyı bina kılan, Ey eşyayı çift çift yaratan, Ey ateşi gözcü kılan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 36 / 301
Ukde 68-71
[68] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Şefî' [gerçek şefaat sahibi] Ey Semî' [gizli açık her sesi işiten] Ey Refiî' [istediğini yükselten] Ey Menî' [istediğini engelleyen] Ey Bedî' [kâinatı en güzel bir şekilde yoktan yaratan] Ey Serî' [hesâbı en süratli bir şekilde gören] Ey Beşîr [sevdiklerini Cennet ve çeşitli mükâfatlarla müjdeleyen] Ey Nezîr [kullarını itaate sevk etmek için azâbıyla korkutan] Ey Kadîr [sonsuz kudret sahibi olan] Ey Muktedir [her şeye gücü yeten] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[69] Ey bütün dirilerden önce var olan gerçek hayat sahibi, Ey bütün dirilerden sonra bâkî kalacak gerçek hayat sahibi, Ey hiçbir şeyin Kendisine benzemediği gerçek hayat sahibi, Ey hiçbir dirinin misli gibi olmadığı gerçek hayat sahibi, Ey hiçbir dirinin Kendisine ortak olmadığı gerçek hayat sahibi, Ey hiçbir diriye muhtaç olmayan gerçek hayat sahibi, Ey bütün dirileri öldüren gerçek hayat sahibi, Ey bütün dirileri rızıklandıran gerçek hayat sahibi, Ey ölüleri dirilten gerçek hayat sahibi, Ey hiç ölmeyecek olan gerçek hayat sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 37 / 301
[70] Ey unutulmayan ve unutturulmayan zikrin sahibi, Ey söndürülemeyen nûrun sahibi, Ey had ve hesâba gelmeyen medih ve senâ sahibi, Ey hiçbir şekilde değiştirilemeyen vasıflar sahibi, Ey sayılamayan nîmetler sahibi, Ey zevâl bulmayan saltanat sahibi, Ey gerçek keyfiyeti anlaşılamayan celâl sahibi, Ey reddedilemeyen hüküm sahibi, Ey tebdil edilemeyen sıfatlar sahibi, Ey tam idrak edilemeyen kemâl sahibi, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[71] Ey âlemlerin Rabbi, Ey amellerin karşılıklarının verildiği Kıyamet Gününün sahibi, Ey sabredenleri seven, Ey tövbe edenleri seven, Ey maddi ve manevi kirlerden temizlenenleri seven, Ey Allah’ı görür gibi ibadet edenleri ve iyilik yapanları seven, Ey yardım edenlerin en hayırlısı, Ey müşkül meseleleri halledip hükme bağlayanların en hayırlısı, Ey iyi amellere bol karşılık verenlerin en hayırlısı, Ey ifsat edenleri en iyi bilen, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 38 / 301
Ukde 72-75
[72] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Mübdî' [mahlûkatı örneksiz ve yoktan yaratan] Ey Muîd [mahlûkatı öldükten sonra yeniden dirilten] Ey Hafîz [her şeyi muhafaza eden] Ey Muhît [her şeyi ilim ve kudretiyle kuşatan] Ey Hamîd [hamd ve senâya en çok layık olan ve çok övülen] Ey Mecîd [azamet, şeref ve hâkimiyeti sonsuz] Ey Mukît [her türlü mahlûkata münasip rızık veren] Ey Muğîs [darda kalan çaresizlerin imdadına koşan] Ey Muizz [istediğine izzet veren ve şereflendiren] Ey Müzill [istediğini zelil kılan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[73] Ey zıddı olmayan Ehad, Ey dengi bulunmayan Ferd, Ey kusur ve ihtiyaçtan münezzeh olan Samed, Ey çifti bulunmayan Vitr, Ey veziri bulunmayan Rab, Ey fakirliği bulunmayan Ganî, Ey azledilemeyen Sultan, Ey acizden münezzeh olan Melîk, Ey benzeri olmayan Mevcûd, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 39 / 301
[74] Ey zikri Kendisini zikredenlere büyük şeref olan, Ey şükrü Kendisine şükredenlere büyük kurtuluş olan, Ey hamdı Kendisini övenlere büyük iftihar vesilesi olan, Ey tâati, Kendisine itaat edenlere necât olan, Ey kapısı, Kendisini arayanlara açık olan, Ey yolu müminlere zâhir ve belli olan, Ey âyetleri bakanlar için kesin delil olan, Ey kitabı kuvvetli îman sahipleri için öğüt olan, Ey affı günahkarlar için sığınak olan, Ey rahmeti muhsinler için yakın olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[75] Ey ismi yüce ve mübarek olan, Ey şan ve makamı yüksek olan, Ey senâ ve övgüsü büyük olan, Ey kendisinden başka ilâh olmayan, Ey isimleri mukaddes olan, Ey bekâsı devam eden, Ey azameti, bahâ ve kadri olan, Ey büyüklük perdesi olan, Ey gizli nimetleri grup grup bile sayılamayan, Ey ihsan ve nimeti hesap ve sayıya gelmeyen, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
Ukde 76-79
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 40 / 301
[76] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Muîn [kullarına yardım eden] Ey Mübîn [açıklanması gereken her şeyi beyan eden] Ey Emîn [kullarına emniyet ve huzur veren] Ey Mekîn [saltanatı muhkem, nüfuz ve iktidar sahibi] Ey Metîn [hiçbir şey hükmünü sarsmayan ve Kendisine güvenilen] Ey Şedîd [azap ve ikâbı şiddetli olan] Ey Şehîd [kullarının her yaptığını gören] Ey Raşîd [bütün işlerini ezelî takdirine göre en güzel bir şekilde neticeye ulaştıran] Ey Hamîd [en çok övülen ve en çok övgüye layık olan] Ey Mecîd [sonsuz şeref sahibi] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[77] Ey yüce Arşın sahibi, Ey dosdoğru sözün sahibi, Ey yerli yerince yapılan fazıl ve kerem sahibi, Ey kıskıvrak yakalayan şiddetli azap sahibi, Ey vaad ve tehdit sahibi, Ey uzak olmayan yakın, Ey en fazla övgüye lâyık olan dost, Ey her şeyi müşahedesi altında tutan, Ey kullarına hiçbir şekilde zulmedici olmayan, Ey kuluna şah damarından daha yakın olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 41 / 301
[78] Ey hiçbir ortak ve veziri olmayan, Ey hiçbir benzeri ve dengi olmayan, Ey güneş ve nurlu ayın yaratıcısı, Ey şiddetli sıkıntıya düşmüş fakirleri zenginleştiren, Ey küçük yavrulara rızık veren, Ey düşkün ihtiyarlara merhamet eden, Ey korku içinde kurtuluş isteyenlerin sığınağı, Ey kullarının her halini gören, Ey kullarının ihtiyaçlarından haberdar olan, Ey her şeye gücü yeten, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[79] Ey cömertlik ve nimetler sahibi, Ey fazıl ve kerem sahibi, Ey şiddetli belâ ve çetin azaplar sahibi, Ey Levh-i Mahfûz ve Kalemi yaratan, Ey zerreyi, hoş rüzgârları ve nefesleri yaratan, Ey bütün kullarına ilhamda bulunan, Ey zarar ve elemi gideren, Ey gizli sır ve kaygıları bilen, Ey Kâbe-i Muazzama ve Harem-i Şerîfin sahibi, Ey eşyayı yoktan yaratan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 42 / 301
Ukde 80-83
[80] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Âdil [gerçek adalet sahibi] Ey Kâbil [rızâsı için yapılan işleri kabul eden] Ey Fâdıl [her şeyden üstün ve yüce olan] Ey Fâil [her işin hakiki yapıcısı olan] Ey Kâfil [yaratıkların her işini üzerine alan] Ey Câil [her şeyi meydana getiren] Ey Kâmil [her bakımdan eksiksiz olan] Ey Fâtır [mahlûkatı yokluk karanlıklarından varlık nûruna çıkaran] Ey Tâlib [kulları için hayır murat eden ve onları dergâhına çağıran] Ey Matlûb [kullarının, rızasına ermek ve cemalini görmek için can attığı] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[81] Ey güç ve havliyle nimet veren, Ey geniş ve bol imkânlarıyla ikram eden, Ey tekrar tekrar lütufta bulunan, Ey kudretiyle her yerde izzetini gösteren, Ey her şeyi hikmetiyle ölçüp biçen, Ey tedbîriyle hükmeden, Ey ilmiyle her şeyi idare eden, Ey hilim ve yumuşaklığıyla kullarını cezalandırmaktan vazgeçen, Ey yüceliğiyle beraber kullarına yakın olan, Ey yakınlığında yüceliği tezâhür eden, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 43 / 301
[82] Ey dilediğini yaratan, Ey dilediğini yapan, Ey dilediğine hidayet eden, Ey dilediğini saptıran, Ey dilediğini bağışlayan, Ey dilediğine azap eden, Ey dilediğinin tövbesini kabul eden, Ey anne rahimlerindeki yavruları dilediği gibi şekillendiren, Ey yaratıklarında dilediği şeyi ziyade kılan, Ey rahmetini dilediğine tahsis eden, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[83] Ey hiçbir eş ve evlat edinmeyen, Ey kimseyi hükmüne ortak kılmayan, Ey her şeye bir plan ve miktar tayin eden, Ey şefkat ve merhameti zeval bulmayıp devam eden, Ey melekleri elçi kılan, Ey semâda burçlar meydana getiren, Ey yeryüzünü kararlı ve barınmaya müsait kılan, Ey insanı bir damla sudan yaratan, Ey her şeyi sayarak hesabını yapan, Ey her şeyi ilmiyle kuşatan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 44 / 301
Ukde 84-87
[84] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Ferd [eşi ve benzeri olmayan] Ey Vitr [zât, sıfat ve fiillerinde çifti olmayan] Ey Ehad [her bir şeyde birliğini gösteren] Ey Samed [hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu] Ey Emced [şan, şeref ve yüceliği en büyük olan] Ey Eazz [izzet ve galibiyeti mukayeseye gelmeyen] Ey Ecell [sonsuz azamet ve celâl sahibi] Ey Ehakk [bütün gerçeklerden daha gerçek ve ibâdete en çok lâyık olan] Ey Eberr [herkesten fazla iyilik yapan] Ey Ebed [varlığının sonu olmayan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[85] Ey Kendisini tanımak isteyenlerin mârufu, Ey Kendisine ibâdet edenlerin mâbudu, Ey Kendisine şükredenlerin meşkûru, Ey Kendisini zikredenlerin mezkûru, Ey Kendisini övenlerin mahmûdu, Ey Kendisini arayanlar için mevcut olan, Ey Kendisini bir tanıyanların mevsûfu, Ey Kendisini sevenlerin sevgilisi, Ey Kendisini arzulayanların merğubu, Ey dergâhına dönenlerin maksudu, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 45 / 301
[86] Ey saltanatından başka gerçek saltanat olmayan, Ey kulların senâsını saymakla bitiremediği, Ey mahlûkatın celâlini vasfedemediği, Ey gözlerin kemâlini idrak ve ihâta edemediği, Ey zekâların sıfatlarına ulaşmakta acze düştüğü, Ey fikirlerin, kibriyasının hakikatine ulaşamadığı, Ey insanların, sıfatlarını güzelce tavsif edemediği, Ey kulların, hükmünü geri çeviremediği, Ey her şeyde Kendisini tanıtan deliller açıkça görülen, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[87] Ey günahları için ve kendisine olan aşk ve muhabbetten dolayı ağlayanların sevgilisi, Ey kendisine tevekkül edenlerin dayanağı, Ey hak yoldan sapanları hidayete erdiren, Ey müminlerin dost ve sahibi, Ey kendisini zikredenlerin can yoldaşı, Ey bütün güçlülerden daha güçlü, Ey bütün bakanlardan daha iyi gören, Ey bütün ilim sahiplerinden daha âlim, Ey kederli bîçarelerin kaçıp sığındığı, Ey bütün yardım edenlerden daha çok yardım eden, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
Ukde 88-90
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 46 / 301
[88] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Mükrim [gerçek ikram sahibi] Ey Muazzim [dilediğini büyüten ve eserleriyle büyüklüğünü gösteren] Ey Müna’im [mahlûkatını çeşit çeşit nimetlere gark eden] Ey Mu’tî [mahlûkatına lâzım olan her şeyi veren] Ey Muğnî [mahlûkatının ihtiyacını giderip zengin kılan] Ey Muhyî [canlılara hayat veren] Ey Mübdî' [mahlûkatı maddesiz ve örneksiz ilk defa yaratan] Ey Mürdî [mahlûkatını nimetleriyle hoşnut kılan] Ey Müncî [mahlûkatı her türlü tehlikeden kurtaran] Ey Muhsin [bol bol iyilikte bulunan] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
[89] Ey her şeye kâfi, Ey her şeyi idare eden kaim, Ey hiçbir şey Kendisine benzemeyen, Ey mülkünde, irâdesi dışında hiçbir şey artmayan, Ey hazînelerinden hiçbir şey eksik olmayan, Ey hiçbir şey Kendisine gizli bulunmayan, Ey misli ve benzeri hiçbir şey bulunmayan, Ey her şeyin anahtarı elinde olan, Ey rahmeti her şeyi kuşatan, Ey her şey fâni olduğu halde Kendisi bâkî kalan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 47 / 301
[90] Ey gaybı Kendisinden başka kimse bilemeyen, Ey kullarından kötülüğü Kendisinden başka kimse defedemeyen, Ey işleri Kendisinden başka kimse idâre edemeyen, Ey günahları Kendisinden başka kimse mağfiret edemeyen, Ey kalpleri Kendisinden başkası değiştiremeyen, Ey mahlûkatı Kendisinden başkası yaratamayan, Ey nîmetleri Kendisinden başkası tamamlayamayan, Ey yağmuru Kendisinden başkası yağdıramayan, Ey ölüleri kendisinden başkası diriltemeyen, Ey kullarını kendisinden başkası gerçek zengin kılamayan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten kurtar.
Ukde 91-95
[91] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Kâşif [belâları kaldıran ve güzellikleri açığa çıkaran] Ey Fâric [keder ve tasadan kurtarıp ferahlatan] Ey Fâtih [her mevcuda münâsip bir sûret açan ve fetihler müyesser kılan] Ey Nâsır [kullarına yardım eden] Ey Dâmin [yaratıkların her türlü ihtiyacını üzerine alan] Ey Âmir [her şeye fıtratının gayesini emreden] Ey Nâhî [her türlü kötülükten sakındıran] Ey Recâ [kullarının ümidi olan] Ey Mürtecâ [kullarının ümit beslediği] Ey Azîm er-recâ [kendisine büyük ümitler beslenen] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 48 / 301
[92] Ey zayıfların yardımcısı, Ey fakirlerin hazînesi, Ey gariplerin sahibi, Ey dostların yardımcısı, Ey düşmanların kahredicisi, Ey gökleri yükselten, Ey belâları kaldıran, Ey dostların can yoldaşı, Ey takvâ sahiplerinin sevgilisi, Ey zenginlerin mabudu, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[93] Ey her şeyin evveli ve âhiri, Ey her şeyin ilâhı ve sanatkârı, Ey her şeyin râzıkı ve hâlıkı, Ey her şeyin yaratıcısı ve sultânı, Ey her şeyi daraltan ve genişleten, Ey her şeyi ilk defa yaratan ve öldükten sonra tekrar iâde eden, Ey her şeye gerekli sebepleri yaratan ve bir ölçü takdir eden, Ey her şeyi terbiye ve idâre eden, Ey her şeyi döndüren ve değiştiren, Ey her şeyi dirilten ve öldüren, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 49 / 301
[94] Ey yâd edenlerin ve yâd edilenlerin en hayırlısı, Ey şükrü kabul edenlerin ve şükredilenlerin en hayırlısı, Ey övülenlerin ve övenlerin en hayırlısı, Ey görenlerin ve görülenlerin en hayırlısı, Ey çağıranların ve çağrılanların en hayırlısı, Ey cevap verenlerin ve cevap verilenlerin en hayırlısı, Ey ünsiyet verenlerin ve Kendisiyle ünsiyet edilenlerin en hayırlısı, Ey bütün dostların ve meclis arkadaşlarının en hayırlısı, Ey bütün maksut ve matlupların en hayırlısı, Ey sevenlerin ve sevilenlerin en hayırlısı, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[95] Ey kendisini çağıranlara cevap veren, Ey kendisine itaat edenleri seven, Ey kendisini sevenlere yakın olan, Ey kendisini arzulayanları çok iyi bilen, Ey kendisine ümit besleyenlere iyilik eden, Ey kendisine isyan edenlere yumuşak davranıp hemen cezalandırmayan, Ey yumuşaklığında hikmetli davranan, Ey hükmünde büyük olan, Ey azametinde merhametli olan, Ey ihsânında kadîm olan,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 50 / 301
Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
Ukde 96-99
[96] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Müsebbib [sebepleri takdir eden] Ey Mukarrib [itaatkâr kullarını kendisine yaklaştıran] Ey Muakkıb [eşyayı hikmetle peş peşe getiren] Ey Mukallib [kullarının kalplerini halden hale değiştiren] Ey Mukaddir [her şeye bir miktar tespit eden] Ey Mürettib [her şeyi düzene koyan] Ey Muraggib [kullarını iyiliğe teşvik eden] Ey Müzekkir [kullarına öğüt veren] Ey Mükevvin [mahlûkatı var eden] Ey Mütekebbir [sonsuz büyüklük ve azamet sahibi] Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[97] Ey bir işitme, kendisini diğer bir işitmeden alıkoymayan, Ey kendisi için bir iş diğer bir işe mâni olmayan, Ey bir söz, kendisini diğer bir sözden oyalamayan, Ey kullarının bir isteği diğerine cevap vermekte kendisini karışıklığa sevk etmeyen, Ey ısrarla istekte bulunanların ısrarı kendisini usandırmayan, Ey müminlerin kalplerini İslâm’la genişleten, Ey zikriyle mütevâzi ve huşû sahiplerinin kalplerini hoş eden, Ey kendisine iştiyak duyanların kalplerinden kaybolmayan, Ey kendisini arzulayanların son arzusu, Ey âlemde hiçbir şey kendisine gizli olmayan,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 51 / 301
Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[98] Ey her şeyi var olmadan bilen, Ey vaadi doğru olan, Ey lütfü açık olan, Ey emri üstün ve galip olan, Ey kitabı sağlam olan, Ey kaza ve hükmü var olan, Ey Kur’ân’ı yüce olan, Ey saltanatı kadîm olan, Ey fazıl ve keremi dâim olan, Ey Arşı büyük olan, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[99] Ey rablık iddia edenlerin ve bütün terbiyecilerin Rabbi, Ey bütün kapıları açan, Ey sebepler tasarrufunda bulunan, Ey sevapları veren, Ey doğruları ilham eden, Ey bulutları yoktan yaratan, Ey azap ve ikabı şiddetli olan, Ey hesabı süratli gören, Ey dönüş kendisine olan, Ey bağışlayan ve tövbeleri kabul eden, Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 52 / 301
Ukde 100-101
[100] Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum: Ey Rabbimiz Ey İlâhımız Ey Seyyidimiz Ey Mevlâmız Ey Yardımcımız Ey Koruyucumuz Ey Kâdirimiz Ey Râzıkımız Ey Delilimiz Ey Medetkârımız Münezzehsin, Senden başka ilâh yok. Emân ver bize. Bizi ateşten halâs eyle.
[101] Ey Allah’ım, ey Rabbimiz! Bizi Cehennem ateşinden ve her türlü ateşten halâs eyle, muhafaza et, necat ver! Allah’ım, bize âfiyet ver, bizi affet, bizi iyilerle birlikte pâk ve temiz diyarın olan Cennete koy. Bunu sadece affınla yap, ey Mücîr! [kullarını azaptan koruyan]. Fazıl ve kereminle olsun, ey Gafur! [bütün günahları bağışlayan]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 53 / 301
Ben, şu kıymetli ve şerefli isimlerinin, şu yüce ve lâtif sıfatlarının hakkı için istiyor ve yalvarıyorum ki, Efendimiz Muhammed Aleyhisselâtü Vesselâma, ve onun âline ilahi ilmin salât ve selâm eyle! Allah’ın ismiyle. Allah bana kâfi. Allah’tan başka ilâh yok. Allah her şeye şahit. De ki; O Allah’tır. Allah’ın dilediği olur. Rabbim Allah’tır. Allah’ın şânı yücedir. Allah âlîdir. Allah’a tevekkül edip güvendim. Allah onlara karşı sana kâfidir. O her şeyi işiten ve bilendir. Bütün kusurlardan münezzehsin. Ey kendisinden başka ilah olmayan Allah’ım! Eman ver bize, eman diliyorum. Sana olan medih ve senâları sayıp dökemiyorum. Sen, Zâtını övdüğün gibisin.
Hatime
Ey Allah! [bütün kemâl sıfatlarını taşıyan hakikî Ma’bud olan] Ey Rahman! [bütün mahlûkata rızık verip merhamet eden] Ey Rahîm! [ahirette sâlih kullarına lütuflarda bulunacak olan] Ey Gafûr! [bütün günahları bağışlayan] Ey Şekûr! [kullarının ibâdet ve şükürlerine bol mükâfatla karşılık veren] Zâtın için saydığın güzel isimlerin, yüce sıfatların ve eksiksiz kelimelerin hakkı için Senden istiyor ve yalvarıyorum ki, beni, anne-babamı, Üstadımız Said Nursî’yi, Nur Talebelerini ve bütün erkek ve kadın mümin ve Müslümanlardan hayatta olan ve ölenleri bağışla! Bize öyle bir merhamette bulun ki, Senden başkasının merhametine ihtiyacımız kalmasın!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 54 / 301
Dünyada ve ahirette ihtiyaçlarımızı yerine getir ve dilediğimizi ihsan eyle! Dünyadan ayrılırken son nefesimizi saâdet, şehâdet, ikram ve müjdeyle vermemizi nasip eyle! Bizim adımıza Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmı lâyık ve müstahak olduğu şeylerle mükâfatlandır. Gözümüzü açıp kapayıncaya kadar bizi ne nefsimize, ne de yaratıklarından hiç birine havâle etme! İşlerimizi ıslah edip, yoluna koy! Bizi, hiç zâil olmayan ilim ve sıyânetinle himâye eyle! Ayrı yaşanamayan desteğinle bizleri muhâfaza eyle, ey Celâl ve İkram Sahibi! Bizden ve bu isimleri üzerinde taşıyan kimselerden cin, insan ve şeytanlardan gelecek âfetleri, yer sarsıntılarını ve Allah korkusundan meydana gelen dağ parçalanışlarını, tâun ve vebâ musîbetlerini, kem gözleri, vücut ağrılarını ve diğer felâketleri def eyle! Bizi bütün şer ve kötülüklerden muhâfaza et. Rahmetinle bize dünyada ve âhirette selâmet, âfiyet ve hayır nasip eyle, ey merhametlilerin en merhametlisi! Allah, Efendimiz Hazret-i Muhammed’e (a.s.m.), onun âl ve Ashâbına sallât ve selâm eylesin! Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Tefekkürname [29.Lema]
Yirmi Dokuzuncu Lem’a İmana medar-ı âli bir tefekkürname, tevhide dair yüksek bir marifetname.
ِِ ُِ ْﲰﻪ ُﺳْﺒَﺤﺎﻧَﻪ
Kardeşlerim, Bu tefekkürname çok ehemmiyetlidir. İmam-ı namını vermesi, tam kıymetini gösteriyor. Namaz gelmiş, çok risaleleri netice vermiş, otuz senedir marifetnamedir. Bunu hem Lem’alar içinde, hem münasiptir.
Ali (r.a.) ona bir vecihte “Âyetü’l-Kübrâ” tesbihatında aynelyakin derecesinde kalbe akıl ve fikrimin gıdası ve ilâcı olmuş bir kırk elli adet müstakil makine ile yazılsa Said Nursî
Yirmi sene evvel Eskişehir hapsinde tecrid-i mutlakta iken yazılan bir lem’adır.
ﲪِﻦ اﻟﱠﺮِﺣﻴِﻢ ٰ ْ ﺑِْﺴِﻢ ﷲِ اﻟﱠﺮ ۤ ِ ِ ِ ﺼٰﻠﻮةُ واﻟﱠﺴﻼَم ﻋٰﻠﻰ ﺳﻴِِﺪ َ ُﳏﱠﻤٍﺪ وﻋٰﻠﻰ اٰﻟِﻪ و ِ ِ ِ ﲔ َ َ َ ّ َ َ ُ َ ﲔ َواﻟ ﱠ َ ﺻْﺤﺒِﻪ اَْﲨَﻌ َ ب اﻟْٰﻌﺎﻟَﻤ ّ اَْﳊَْﻤُﺪِ َر ََ
1.) Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla. 2.) Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, medih ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Efendimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm ile âline ve ashâbına ise salât ve selâm olsun.
İfade-i Meram İfade-i Meram On üç senedenberi kalbim, aklımla imtizaç edip Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın
ﻟََﻌﻠﱠُﻜْﻢ ﺗَـﺘَـَﻔﱠﻜُﺮوَن ﻟََﻌﻠﱠُﻬْﻢ ﻳـَﺘَـَﻔﱠﻜُﺮوَن
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 55 / 301
ۤ ِ ِ ض َوَﻣﺎ ﺑـَْﻴـﻨَـُﻬَﻤﺎ اِﻻ ِ ْﳊَِّﻖ َ اََوَﱂْ ﻳـَﺘَـَﻔﱠﻜُﺮوا ِﰱ اَﻧْـُﻔﺴِﻬْﻢ َﻣﺎ َﺧﻠََﻖ ﷲُ اﻟﱠﺴٰﻤَﻮات َواْﻻَْر ٍ ٰﻻ ◌َ ت ﻟَِﻘْﻮٍم ﻳـَﺘَـَﻔﱠﻜُﺮوَن َ
gibi âyetlerle emrettiği tefekkür mesleğine teşvik ettiği ve
ﺗَـَﻔﱡﻜُﺮ َﺳﺎَﻋٍﺔ َﺧْﻴـٌﺮ ِﻣْﻦ ِﻋﺒَﺎَدةِ َﺳﻨٍَﺔhadis-i şerifi, bazan bir saat tefekkür bir sene ibadet
hükmünde olduğunu beyan edip tefekküre azîm teşvikat yaptığı cihetle, ben de bu on üç seneden beri meslek-i tefekkürde akıl ve kalbime tezahür eden büyük nurları ve uzun hakikatleri kendime muhafaza etmek için, işârât nev’inden bazı kelimâtı, o envâra delâlet etmek için değil, belki vücutlarına işaret ve tefekkürü teshil ve intizamı muhafaza için vaz’ ettim. Gayet muhtelif Arabî ibarelerle kendi kendime o tefekkürde gittiğim zaman o kelimâtı lisanen zikrediyordum. Bu uzun zamanda ve binler defa tekrarında ne bana usanç geliyordu ve ne de verdiği zevk noksanlaşıyordu ve ne de onlara ihtiyac-ı ruhî zâil oluyordu. Çünkü bütün o tefekkürat, âyât-ı Kur’âniyenin lemeâtı olduğundan, âyâtın bir hassası olan usandırmamak ve halâvetini muhafaza etmek hassasının bir cilvesi, o tefekkür âyinesinde temessül etmiştir. Bu âhirde gördüm ki, Risale-i Nur’un eczalarındaki kuvvetli ukde-i hayatiye ve parlak nurlar, o silsile-i tefekkürâtın lem’alarıdır. Bana ettikleri tesiri başka zatlara da edeceği düşüncesiyle, âhir ömrümde mecmuunu kaleme almak niyet etmiştim. Gerçi çok mühim parçaları risalelerde derc edilmiştir; fakat heyet-i mecmuasında başka bir kuvvet ve kıymet bulunacaktır. Âhir-i ömür muayyen olmadığı için, bu hapisteki mahkûmiyetim ve vaziyetim ölümden daha beter bir şekil aldığından, âhir-i hayatı beklemeyerek, kardeşlerimin ısrar ve ilhahlarıyla, tağyir etmeyerek, o silsile-i tefekkürat Yedi Bab üstünde yazıldı. Bu nevi kudsî hakikatlerin ekseriyet-i mutlakası namaz tesbihatında hatıra geldiklerinden, Sübhanallah, Elhamdü lillâh, Allahu ekber, Lâ ilâhe illâllah kudsî kelimelerinin herbirisi bir menba hükmüne geçtiğinden, aynen namaz tesbihatındaki tertip gibi yazılmak lâzım gelirken, o zaman tecritteki müşevveşiyet-i hal o tertibi bozmuş. Şimdi o Lem’anın Birinci Babı Sübhanallah, ikincisi Elhamdü lillâh, üçüncüsü Allahu ekber, dördüncüsü Lâ ilâhe illâllah’a dair olacak. Çünkü Şafiîlerin namaz tesbihatından ve duadan sonra otuz üç defa aynen Sübhanallah, Elhamdü lillâh, Allahu ekber gibi otuz üç defa da Lâ ilâhe illâllah’ı çok Şafiîler okuyorlar. Said Nursî 1.) Tâ ki tefekkür edin. (Bakara Sûresi, 2:219).. Tâ ki tefekkür etsinler. (Nahl Sûresi, 16:44) 2.) Onlar kendi üzerlerindeki İlâhî san’at mucizelerini hiç düşünmezler mi? Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri Allah, ancak hak ve hikmetle yaratmıştır.... (Rum Sûresi, 30:8) 3.) Tefekkür eden bir topluluk için deliller vardır. 4.) Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 4:409 (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1:78)
1.Bab [Subhanallah]
Birinci Bâb Sübhânallâh hakkındadır. (Ve o, üç fasıldır.)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 56 / 301
1.Fasıl
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 57 / 301
Birinci Fasıl Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Her türlü nakıs ve kusûrdan seni tenzîh ederim ey o Zât-ı Zülcelâl ki, Semâ, yıldızlarının ve güneşlerinin ve aylarının kelimeleriyle, hikmetlerinin remizleriyle senin hamdinle tesbîh eder. Dünyâ semâsı, bulutlarının ve gök gürültülerinin ve şimşeklerinin ve yağmurlarının kelimeleriyle, fâidelerinin işâretleriyle senin hamdinle tesbîh eder. Yeryüzü, ma‘denlerinin ve bitkilerinin ve ağaçlarının ve hayvânlarının kelimeleriyle, intizâmâtının delâletiyle senin hamdinle tesbîh eder. Nebâtât ve ağaçlar, yapraklarının ve çiçeklerinin ve meyvelerinin kelimeleriyle, menfaatlerinin tasrîhâtıyla senin hamdinle tesbîh eder. Çiçekler ve meyveler, tohumlarının ve kanatlarının ve çekirdeklerinin kelimeleriyle, san‘atlarının acâibiyle senin hamdinle tesbîh eder. Çekirdekler ve tohumlar, bilmüşâhede sünbüllerinin lisânıyla ve dânelerinin kelimeleriyle senin hamdinle tesbîh eder. Ve her bir nebât, tomurcuklarının inkişâfı ve çiçeklerinin müzeyyenâtının ve sünbüllerinin muntazamâtının ağızlarıyla kızlarının tebessümü ânında gâyet vuzûh ve zuhûr ile, tohumlarının mevzûnâtının ve habbelerin manzûmâtının kelimeleriyle, şekilleri içindeki renkleri içindeki tadları içindeki kokuları içindeki nakışları içindeki zînetleri içindeki boyaları içindeki san‘atları içindeki ölçüleri içindeki tanzîmleri içindeki mîzânları içindeki nizâmlarının lisânıyla senin hamdinle tesbîh eder. (Haşiye-1) Çiçeklerinin zarâfet-i uyûnundan ve sünbüllerinin tarâvet-i esnânından takattur eden şeyle, senin kullarına olan teveddüdünün ve tearrüfünün cilvelerinin reşehât-ı lemeâtından senin tecelliyât-ı sıfâtını vasfettiği, celevât-ı esmânı ta‘rîf ettiği ve teveddüdünü ve tearrüfünü tefsîr ettiği gibi. Her türlü nakıs ve kusûrdan seni tenzîh ederim ey Vedûd, ey Ma‘rûf! San‘atın ne kadar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 58 / 301
güzeldir ve o ne kadar süslüdür ve o ne kadar açıktır ve o ne kadar sağlamdır. Her türlü nakıs ve kusûrdan seni tenzîh ederim ey o Zât-ı Zülcelâl ki, bütün ağaçlar, tomurcuklarının açması, çiçeklerinin inkişâfı, yapraklarının tezâyüdü, meyvelerin olgunlaşması ve dallarının ellerinde kızlarının raksetmesi ânında, kereminle yeşil olan yapraklarının ve lütfunla tebessüm eden çiçeklerinin ve rahmetinle gülen meyvelerinin ağızlarıyla, acâib-i hilkatlerinin içindeki kesret-i tenevvü‘lerinin içindeki etlerinin ihtilâfı içindeki şekillerinin içindeki renklerinin içindeki kokularının içindeki tadlarının içindeki nakışlarının içindeki zînetlerinin içindeki boyalarının içindeki tevzînlerinin içindeki tanzîmlerinin içindeki mîzânlarının içindeki nizâmlarının lisânlarıyla hamdederek kemâl-i sarâhat ve beyânla Senin hamdinle tesbîh eder. (Haşiye-2) Meyvelerinin ağızlarından tereşşüh eden şeyle, senin mahlûkâtına olan tehabbüb ve teahhüdünün cilvelerinin reşehât-ı lemeâtının katarâtından Senin sıfâtını vasfettiği, esmânı ta‘rîf ettiği ve masnûâtına olan tehabbüb ve teahhüdünü tefsîr ettiği gibi. Hattâ sanki o çiçek açmış olan ağaç, Sâniine medâyih-i bâhire inşâd etmek için yazılmış manzûm bir kasîdedir. Yâhûd o Fâtırın neşrolunan acâibine bakmak için çoklukla bakar gözlerini açmıştır. Yâhûd yeşillenmiş a‘zâlarını kendi bayramı için süslemiş ki, sultânı O’nun münevver eserlerini müşâhede etsin ve meşherde mürassaât-ı cevheri teşhîr etsin ve ağacın hikmet-i hilkatini beşere i‘lân etsin. Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin. İhsânın ne kadar güzel, beyânın ne kadar âşikâr, bürhânın ne kadar bâhir, ne kadar zâhir ve ne kadar nûrludur. Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin. San‘atın ne kadar acâibdir. Hikmetlerinin delâletiyle ışığın parlaması senin tenvîrin ve teşhîrindendir. Vazîfelerinin sırrıyla kasırganın dalgalanması senin tasrîfin ve tavzîfindendir. Fâidelerinin işâretiyle nehirlerin fışkırması senin tedhîrin ve teshîrindendir. Hâssalarının ve menfaatlerinin remizleriyle taşların ve demir süslenmesi senin tedbîrin ve tasfîrindendir. Hikmetlerinin acâibliği ile çiçeklerin tebessümü senin tahsînin ve tezyînindendir. Fâidelerinin delâleti ile meyvelerin süslenmesi senin in‘âmın ve ikrâmındandır. Şerâit-i hayâtlarındaki intizâmın işâretiyle kuşların cıvıltısı senin konuşturman ve fâidelendirmendendir. Fâidelerinin şehâdetiyle yağmurların sesi senin tenzîlin ve tafdîlindendir. Harekâtındaki hikmetlerin şehâdetiyle ayların hareketi Senin takdîrin, tedbîrin, tedvîrin ve tenvîrindendir. Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin! Bürhânın ne kadar nûrludur. Saltanatın ne kadar âşikârdır.
--------------------------------Haşiye-1: On iki perde perde üstünde, bürhân bürhân içinde, delîl delîl içinde bir çiçekten muhtelif negamât ve mütenevvi‘ lemaât ile Nakkâş-ı Ezelî’yi kalbe gösteriyor ve aklın gözüne baktırıyor. Haşiye-2: Bu on beş delîl delîl içinde, bürhân bürhân içinde Sâni‘-i Zülcelâl’e işâret eder.
2.Fasıl
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 59 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 60 / 301
İkinci Fasıl Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin. Seni senâ etmeyi saymakla bitiremem. Sen Furkân’ında kendi zâtını senâ ettiğin gibi ve senin izninle Habîbinin seni senâ ettiği gibi ve senin intâkınla bütün masnûâtın seni senâ ettiği gibisin. Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin. Senin ma‘rîfetinin hakkıyla seni tanıyamadık, ey bütün masnûâtının mu‘cizâtıyla ve bütün mahlûkâtının tavsîfâtıyla ve bütün mevcûdâtının ta‘rîfâtıyla Ma‘rûf olan! Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin. Senin zikrinin hakkıyla seni zikredemedik, ey bütün mahlûkâtının lisânlarıyla ve kitâb-ı kâinâtının bütün kelimelerinin nefisleriyle ve mahlûkâtından bütün zevi’l-hayâtın sana olan tahiyyeleriyle ve bütün ağaçların ve nebâtlarındaki ihtizâz eden, zikreden bütün yaprakların mevzûnâtıyla mezkûr olan! Sen her türlü nakıs ve kusûrdan münezzehsin. Senin şükrünün hakkıyla sana şükredemedik, ey şâhidlerin gözü önünde bütün ihsânâtının ihsânına olan senâlarıyla ve kâinât çarşısında bütün ni‘metlerinin senin in‘âmını i‘lân etmesiyle ve mahlûkâtın enzârı önünde rahmetinin ve ni‘metinin bütün semerâtının manzûmâtıyla ve ağaçların ve nebâtların dizilişindeki munazzam çiçeklerin ve salkımlarının bütün mevzûnâtının tahmîdâtıyla Meşkûr olan! Sen münezzehsin. Şânın ne büyük, bürhânın ne süslü, ne kadar zâhir ve ne kadar bâhirdir. Sen münezzehsin. Senin ibâdetinin hakkıyla sana ibâdet edemedik, ey bütün melâikenin ve bütün zevi’l-hayâtın ve bütün anâsır ve mahlûkâtın kemâl-i itâat ve imtisâl ve intizâm ve ittifâk ve iştiyâkla ma‘bûdu olan! Sen münezzehsin. Senin tesbîhinin hakkıyla seni tesbîh edemedik, ey “Kendisini yedi gök ile yerin ve bunlarda bulunan herkesin tesbîh ettiği ve kendisine hamd ile tesbîh etmeyen hiçbir şeyin olmadığı” (İsrâ Sûresi, 17:44) zât! Sen münezzehsin. Gök ve yer, bütün masnûâtının bütün tesbîhâtıyla ve bütün mahlûkâtının sana olan bütün tahmîdâtıyla, Senin hamdinle tesbîh eder. Sen münezzehsin. Yer ve gök, bütün peygamberlerinin ve velîlerininin ve meleklerinin -salât ve selâmın onlar üzerine olsun- bütün tesbîhâtıyla Senin hamdinle tesbîh eder. Sen münezzehsin. Kâinât, Habîb-i Ekreminin (asm) bütün tesbîhâtıyla ve Resûl-i A‘zamının sana olan bütün tahmîdâtıyla- efdal-i salavâtın ve etemm-i teslîmâtın O’nun üzerine ve âlinin üzerine olsun- Senin hamdinle tesbîh eder. Sen münezzehsin. Ey O Zât-ı Zülcelâl ki, Bu kâinât, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın sana olan tesbîhâtının sadâlarıyla senin hamdinle tesbîh eder. Zîrâ sana olan tesbîhâtının sadâlarının asırların dalgaları ve nesillerin bölükleri üzerinde dalgalandığı zât O’dur. Allâhım, Muhammed Aleyhissâlâtü Ve’t-Teslîmât’ın tesbîhât sadâlarını, kıyâmet gününe kadar kâinâtın sahîfelerinde ve zamânın yapraklarında devâm ettir. Sen münezzehsin ey o Zât-ı Zülcelâl ki, dünyâ Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın âsâr-ı şerîatiyle senin hamdinle tesbîh eder. Allâhım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın âsâr-ı diyânetiyle dünyâyı kıyâmet gününe kadar süsle. Sen münezzehsin ey o Zât-ı Zülcelâl ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın lisânıyla arz senin azamet-i kudretinin arşı altında secde ederek senin hamdinle tesbîh eder. Allâhım, arzı kıyâmet ve diriliş gününe kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın lisânıyla, bütün aktârıyla konuştur. Sen münezzehsin ey o Zât-ı Zülcelâl ki, bütün mekânlarda ve zamânlarda bütün mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, Muhammedlerinin -Aleyhissalâtü Vesselâm- lisânıyla senin hamdinle tesbîh eder. Allâhım, mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın sana olan tesbîhâtınının sadâlarıyla kıyâmet gününe kadar konuştur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 61 / 301
3.Fasıl
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 62 / 301
Üçüncü Fasıl Vâhid-i Ehad olan ve zıtlardan ve benzerlerden ve şerîklerden mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Kadîr-i Ezelî olan ve yardımcılarından ve vezîrlerden mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Kadîm-i Ezelî olan ve sonradan vücûda gelen ve zâil olup gidici olanlardan mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Vâcibü’l-Vücûd ve nazîri mümteni‘ ve kendisinden başka her şey mümkini’l-vücûd olan ve mümkinâtın mâhiyetlerinin levâzımından mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Celâl sâhibi ve münezzehtir O Allâh ki, “Kendisinin benzeri hiçbir şey yoktur ve O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir." (Şûra Sûresi, 42:11) Hatâlı ve kâsır evhâmın tasavvur ettiklerinden mukaddes ve berîdir. Celâl sâhibi ve münezzehtir O Allâh ki, “Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar O’nundur. Ve O Azîzdir, Hakîm’dir.” (Rûm Sûresi, 30:27) Bâtıl ve nâkıs akîdelerin vasfettiklerinden mukaddes ve berîdir. Kadîr-i Mutlak ve hiçbir şeye muhtâc olmayan ve acz ve ihtiyâctan mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Kâinâtın kemâlâtının şehâdetiyle, Zâtında ve sıfâtında ve efâlinde Kâmil-i Mutlak olan ve kusûr ve noksândan mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Çünki kâinâtta kemâl ve cemâlden ne varsa hepsi, hads-i sâdıkla ve kat‘î bürhânla ve vâzıh delîlle sâbîttir ki, O münezzeh olan zâtın kemâline nisbeten zaîf bir gölgedir. Zîrâ tenvîr ancak nûrânîden olur. Âyînelerin fânîliği ve mazharların seyyâletiyle berâber cemâl ve kemâlin tecellîsinin devâmıyla ve eâzımdan, meşreblerde ve keşfiyâtta muhtelif ve kâinâttaki kemâlâtın, Zât-ı Vâcibü’l-Vücûd’un envâr-ı kemâlinin gölgesi olduğunda müttefik bir çok cemâatin icmâ‘ ve ittifâkıyla da sâbittir. Ezelî, ebedî ve sermedî olan ve sonradan vücûda gelip teceddüd ve tekâmül edenlerin lâzımı olan tagayyür ve tebeddülden mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Hâlık-ı kevn ve mekân olan ve kesîf, kesîr, mukayyed ve mahdûd olan mâddiyât ve mümkinâtın lâzımı olan tahayyüz ve tecezzîden mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Kadîm-i Bâkî olan ve hudûs ve zevâlden mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. Vâcibü’l-Vücûd olan çocuk ve babadan, çözülüp dağılmaktan ve birleşmekten, hasr ve tahdîd edilmekten, cenâbına yakışmayan ve vücûb-ı vücûduna münâsib olmayan ve ezeliyetine ve ebediyetine muvâfık olmayan şeylerden mukaddes ve berî olan Allâh Celâl sâhibidir ve münezzehtir. O’nun celâli ne yücedir ve O’ndan başka ilâh yoktur.
2.Bab [Elhamdülillah]
İkinci Bâb file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 63 / 301
Elhamdülillâh hakkındadır. Bu bâbda (Haşiye) [Dokuz Nokta] vardır.
--------------------------------Haşiye: Risâle-i Nûr’un fikirden sonra en mühim bir esâsı şükür olduğundan ve şükür ve hamdin ekser merâtib ve hakîkatleri Risâle-i Nûr’un eczâlarında îzâh ile beyân edildiğinden burada onlara iktifâen gâyet muhtasar bir sûrette îmân ni‘metine mukâbil olan hamdin birkaç mertebeleri zikredildi. Îmân ni‘metinin mertebelerine göre de hamdin mertebeleri var. Said Nursi
1.Nokta
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 64 / 301
Birinci Nokta Altı cihetin karanlıklarını bize izâle eden îmân ni‘metinden dolayı hamd Allâh’a mahsûstur. Zîrâ sağ tarafımız hükmünde olan mâzî ciheti, en büyük mezâr olması cihetiyle karanlıklı ve korkunçtur. Fakat îmân ni‘metiyle o mezâr-ı ekber nûrâni bir meclis olarak gözükür. Müstakbel ciheti olan sol tarafımız ise, bizim için büyük bir kabir olmasından dolayı karanlıklı ve korkunçtur. Fakat îmân ni‘metiyle, içinde rahmânî ziyâfetler bulunan süslü bahçeler şeklinde gözükür. Semâvât âlemi olan üst cihet ise, felsefe nazarıyla korkunç ve müdhiştir. Fakat îmân ni‘metiyle, bu cihet, semânın yüzünü kendileriyle tezyîn eden zâtın emriyle mütebessim ve musahhar lambalar şeklinde gözükür ki onlara ünsiyet edilir ve onlardan dehşete düşülmez. Arz âlemi olan alt cihet ise, dalâletteki felsefe nazarıyla bakıldığı zamân, kendisinde bulunan vaz‘iyetiyle korkunç gözükür. Fakat îmân ni‘metiyle, musahhar ve çeşit çeşit lezzetler ve mat‘ûmat ile yüklü rabbânî bir sefîne şeklinde gözükür ki, Rahmânın memleketi etrâfında seyâhat etmeleri için, sânii, nev‘-i beşer ve cins-i hayvânî ona bindirmiştir. Bir de ön cihet vardır ki, bütün zîhayât sür‘atle kâfile kâfile bu cihete yönelir. Bu kâfileler adem zulümâtında bir daha dönmeksizin kaybolup gider. Fakat îmân ni‘metiyle, bu seyâhat, zîhayâtların fenâ yurdundan bekâ yurduna ve hizmet yerinden ücret alma yerine ve zahmet mahallinden rahmet ve istirâhat makâmına intikâli şeklinde gözükür. Ammâ ölüm dalgaları içinde zîhayâtların sür‘ati ise, sukût ve musîbet değildir. Belki saâdetlerine doğru, bir iştiyâk ve bir sür‘atle suûddur. Arka cihet de aynı şekilde karanlık ve korkunçtur. Her biri tereddüd ederek ve “Nereden? Nereye?” diye suâl ederek hayret içinde kalır. Çünki gaflet, ona bir cevâb veremez o tereddüd ve o tehayyür, rûhunda karalıklara dönüşür. Fakat îmân ni‘metiyle, bu cihet, insânın mebdei ve vazîfesi şeklinde gözükür. Çünki sultân-ı Ezelî onları dâr-ı imtihâna vazîfeli olarak göndermiştir. Bu hakîkatten dolayı, bu altı cihette bulunan karanlıkları izâle eden îmân ni‘metine edilen hamd dahi büyük bir ni‘met olduğundan hamd etmeyi istilzâm eder. Zîrâ bu ni‘metin derecesi ve lezzeti hamd ile anlaşılır. Nihâyetsiz bir dâirenin devrinde teselsül eden bir silsile içindeki elhamdülillâh’dan dolayı hamd Allâh’a mahsûstur.
2.Nokta
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 65 / 301
İkinci Nokta Cihât-ı sitteyi bize tenvîr eden îmân ni‘metinden dolayı hamd Allâh’a mahsûstur. Çünki îmân cihât-ı sittenin zulümâtını izâle etmekle, def‘-i belâ cihetinden büyük bir ni‘met olduğu gibi, aynen böyle, cihât-ı sitteyi tenvîr etmesi sebebiyle celb-i menâfi‘ cihetinden îmân yine büyük bir ni‘mettir. İnsân, fıtratının câmiiyeti sebebiyle cihât-ı sittede bulunan mevcûdâtla alâkasından ve nereye yönelirse yönelsin insânın îmân ni‘metiyle bütün cihât-ı sitteden istifâdesi mümkün olur. Bundan dolayı “o hâlde nerede (yüzünüzü kıbleye) dönerseniz, artık orada Allâh’ın râzı olduğu cihet vardır” (Bakara Sûresi, 2:115) âyetinin sırrıyla, hadsiz uzunluktaki mesâfesiyle bu cihet ona tenevvür eder. Hattâ sanki mü’min insânın, dünyânın evvelinden sonuna kadar uzanan ma‘nevî bir ömrü vardır. Bu ömür, ezelden ebede kadar uzanan hayât nûrundan yardım ister. Ve hattâ insân, kendi cihetlerin îmânın tenvîri sırrıyla, hâzır zamânın darlığı ve dar mekândan âlemin geniş sâhasına çıkar ve âlem kendi evi gibi olur. Mâzî ve müstakbel ise rûhuna ve kalbine hâzır zamân gibi gelir. Ve hâkezâ kıyâs et.
3.Nokta
Üçüncü Nokta İstinâd ve istimdâd noktalarını hâvî olan îmândan dolayı hamd Allâh’a mahsûstur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 66 / 301
Evet, beşerin gâyet aczi ve düşmanlarının çokluğu sırrıyla, hadsiz düşmanlarını def‘ etmek için beşer şiddetli bir şekilde bir nokta-i istinâda muhtacdır ki ona ilticâ etsin. İhtiyaclarının ve emellerinin gâyet kesretiyle berâber insânın gâyet fakrı sebebiyle, bir nokta-i istimdâda şiddetli bir şekilde muhtâc olur ki, ondan yardım istesin ve ihtiyâclarını onunla taleb etsin. Allâh’a îmân, fıtrat-ı beşer için bir nokta-i istinâddır. Âhirete îmân ise, O’nun vicdânı için bir nokta-i istimdâddır. Kim bu iki noktayı bilmezse, O’nun kalbi ve rûhu tevahhuş eder ve vicdânı onu dâimâ muazzeb kılar. Kim îmân ile birinci noktaya istinâd eder ve ikinci noktadan istimdâd ederse, ma‘nevî lezzetler ve tesellî verici bir ünsiyet ve vicdânının mutmain olacağı bir i‘timâd hisseder.
4.Nokta
Dördüncü Nokta Emsâlinin deverânını göstermekle meşrû‘ lezzetlerden hâsıl olan elemleri izâle eden ve in‘âmın ağacını göstermekle ni‘metleri devâm ettiren ve emsâlin teceddüdündeki lezzeti göstermekle firâk elemini izâle eden îmân nûrundan dolayı hamd Allâh’a mahsûstur. Yani her lezzet içinde, zevâlinden neş’et eden elemler vardır. İşte îmân nûruyla o zevâl izâle olur. Ve emsâlin teceddüdüne inkılâb eder. Teceddüdde başka bir lezzet de vardır. Nasıl ki meyve, eğer ağacı bilinmezse, ni‘met bu meyvede münhasır kalır ve yenmesiyle izâle olur. Kaybolmasından dolayı bir teessüf îrâs eder. Fakat ağacı bilinir ve görülürse, hâzır olan o ağacın bekâsı ve o fânî meyvenin emsâliyle tebdîlinden dolayı O’nun zevâlindeki elem izâle olur. Ve kezâ rûh-ı beşerin en şiddetli hâli, ayrılıklardan neş’et eden elemlerdir. İşte o ayrılıklar îmân nûruyla dağılır, belki içinde başka bir lezzet bulunan emsâlin teceddüdü ile inkılâb eder. Zîrâ her yeni lezzetlidir.
5.Nokta
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 67 / 301
Beşinci Nokta Mevcûdâttan düşman ve ecnebî ve korkunç ölüler ve ağlayan yetîmler tevehhüm edilen şeyleri, dost ve kardeş ve mûnis hayâtdârlar ve tesbîh edici ve zikredici kullar şeklinde gösteren îmân nûrundan dolayı hamd Allâh’a mahsûstur. Yani gaflet nazarı, âlemin mevcûdâtını düşman gibi muzır görür ve her şeyden tevahhuş eder. Ve eşyâyı ecnebîler gibi görür. Zîrâ dalâlet nazarında, bütün mâzî ve istikbâl zamânlarındaki kardeşlik alâkası kesilir. O’nun kardeşliği ve alâkası ancak hâzır ve küçük ve az bir zamân içindedir. Bu yüzden, ehl-i dalâletin ecnebîler ile olan uhuvveti, binler sene içinde bir dakîka gibidir. Ehl-i îmânın uhuvveti ise, mâzînin mebdeinden istikbâlin nihâyetine kadar uzanır. Hem dalâlet nazarı kâinâtın ecrâmını korkunç ölüler şeklinde görür. Îmân nazarı ise, o ecrâmı, her bir cirmin lisân-ı hâliyle ve fâtırının tesbîhâtıyla konuştuğu mûnis hayâtdârlar olarak müşâhede eder. Bu cihetten bakılınca onlarda bir rûh ve bir hayât vardır. Bundan dolayı korkunç ve dehşet verici olmazlar, enîs ve mûnis olurlar. Dalâlet nazarı matlablarından âciz olan hayât sâhiblerini, kendileri için muhabbet eden bir hâmî ve onlara sâhib çıkmayı taahhüd eden bir sâhib olmadığını görür. Sanki onlar aczlerinden ve hüzünlerinden ve yeislerinden ağlayan yetîmlerdir. Fakat îmân nazarı der ki; Zevi’l-hayât ağlayan yetîmler değildir. Belki onlar mükellef ibâd ve muvazzaf me’mûrlar ve tesbîh edici zâkirlerdir.
6.Nokta
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 68 / 301
(
Altıncı Nokta Dünyâ ve âhireti ni‘metlerle dolu iki sofra olarak gösteren îmân nûrundan dolayı hamd Allâh’a mahsûstur. Mü’min olan, îmân eliyle ve çeşit çeşit zâhirî ve bâtınî duygularıyla ve îmânın ziyâsıyla inkişâf eden kısım kısım ma‘nevî ve rûhî letâifiyle o iki sofradan istifâde eder. Evet, dalâlet nazarında zevi’l-hayâtın dâire-i istifâdesi, zevâliyle bulanmış mâddî lezâizi dâiresine doğru küçülür. Îmân nûruyla ise, istifâde dâiresi, semâvât ve arzı belki dünyâ ve âhireti ihâta eden bir dâireye doğru tevessü‘ eder. Mü’min olan kimse, güneşi evinde bir lamba ve vazîfesinde refîk ve yolculuğunda bir enîs olarak görür. Ve güneş O’nun ni‘metlerinden bir ni‘met olur. Güneş ise kime ni‘met olursa, O’nun dâire-i istifâdesi ve ni‘metinin sofrası semâvâttan daha geniş olur. Evet, Kur’ân-ı Mu‘cizü’l-Beyân “Güneşi ve ayı size musahhar kıldı” (İbrahim Sûresi, 14:33) ve “Yeryüzünde olanları size musahhar kıldı” (Hac Sûresi, 22:65) emsâli âyetleriyle, îmândan neş’et eden bu hârika ihsânâta belâgatiyle işâret eder.
7.Nokta
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 69 / 301
Yedinci Nokta Allâh’dan dolayı hamd Allâh’a mahsûstur. Vâcibü’l-Vücûdun vücûdu öyle bir ni‘mettir ki, her bir ferd bir mevcûd için O’nun fevkınde bir ni‘met yoktur. Bu ni‘met, nihâyeti olmayan çeşit çeşit ni‘metleri ve sonu olmayan ihsânât cinslerini ve hudûdu olmayan atiyyelerin sınıflarını tazammun eder. Bunlardan bir kısmına Risâle-i Nûr eczâlarında hâssaten Otuzikinci Risâlenin Üçüncü Mevkıfında işâret edilmiştir. Allâh’a îmândan bahseden Risâle-i Nûr eczâlarının bütün risâleleri bu ni‘metin yüzünden o hicâbı kaldırır. Ona iktifâ ederek burada kısa kesiyoruz. Allâh-ü teâlânın rahmâniyetinden dolayı zevi’l-hayâttan rahmetin taalluk ettiği kimseler adedince ni‘metleri tazammun eden, hamd Allâh’a mahsûstur. Çünki câmiiyeti sırrıyla insân fıtratında bütün zevi’l-hayâtla alâkalar vardır. Onların saâdetleri sebebiyle kendisinde ma‘nevî bir saâdet hâsıl olur. Ve O’nun fıtratında, onların elemlerinden dolayı bir teessür vardır. Onlara verilen ni‘met, bu insân için bir nev‘î ni‘met olur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 70 / 301
Allâh-ü teâlânın rahîmiyetinden dolayı vâlidelerinin şefkatleriyle kendilerine ni‘met verilen çocuklar adedince, hamd Allâh’a mahsûstur. Çünki fıtrat-ı selîme sâhibi olan herkes, vâlidesi olmayan aç bir çocuğun ağlamasından dolayı teellüm ve teveccu‘ ettiği gibi, vâlidelerin çocuklarına olan taattufundan dolayı da aynen öyle tena‘um eder. Allâh-ü teâlânın hakîmiyetinden dolayı kâinâttaki bütün envâ‘-ı hikmetinin dakîkaları adedince hamd Allâh’a mahsûstur. Zîrâ O’nun rahmâniyetinin cilveleriyle insânın nefsi tena‘um ettiği ve rahîmiyetinin tecelliyâtıyla insânın kalbi tena‘um ettiği gibi, aynen öyle de O’nun hikmetinin letâifiyle de insânın aklı telezzüz eder. Hak teâlânın hafîziyetinden dolayı “Vâris” isminin tecelliyâtı adedince ve usûlünün ve babalarının ve sâhiblerinin zevâlinden sonra geriye kalan bütün şeyler adedince ve âhiret yurdunun mevcûdâtı adedince ve uhrevî mükâfat sebebiyle muhâfaza olunan âmâl-i beşer adedince hamd Allâh’a mahsûstur. Çünki ni‘metin devâmı, ni‘metin kendisinden daha büyük bir ni‘mettir. Lezzetin bekâsı, lezzetin kendisinden lezzet cihetiyle daha yüksek bir lezzettir. Cennetteki devâmlılık, cennetin kendisinin fevkınde bir ni‘mettir. Ve hâkezâ. Hak teâlânın hafîziyeti, bütün kâinâttaki mevcûdât üzerine, bütün ni‘metlerinden daha çok ve daha ziyâde ve daha yüksek ni‘metleri tazammun eder. Ve hâkezâ “Rahmân, Rahîm, Hakîm ve Hafîz” isimlerini sâir Esmâ-yı hüsnâ ile kıyâs et. Hak teâlânın isimlerinden her bir isim sebebiyle hamd, nihâyetsiz bir hamd ile Allâh’a mahsûstur. Çünki onlardan her bir isimde nihâyetsiz ni‘metler vardır. Nihâyetsiz in‘âmâtın hepsinden geçmişte kalanlarının tamâmına bir tercümân olan Kur’ân’dan dolayı hamd nihâyetsiz bir hamd ile Allâh’a mahsûstur. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dan dolayı hamd nihâyetsiz bir hamd ile Allâh’a mahsûstur. Çünki o, daha önce bu ikinci bâbda işâret ettiğimiz bütün ni‘metlerin hazînelerinin bütün anahtarları içinde olan îmâna vesîledir. Rabbi’l-Âlemînin marzıyâtı olan ve mâddî ve ma‘nevî çeşit çeşit ni‘metlerine bir fihriste olan İslâmiyet ni‘metinden dolayı hamd, nihâyetsiz bir hamd ile Allâh’a mahsûstur.
8.Nokta
Sekizinci Nokta Hamd O Allâh’a mahsûstur ki, “Kâinât” diye isimlendirilen şu kitâb-ı kebîr, O’nun evsâf-ı cemâlini ve kemâlini izhâr edecek bütün bâbları ve fasılları ile ve bütün sahîfeleri ve satırları ile ve bütün kelimeleri ve harfleri ile O’na hamd eder ve O’na senâda bulunur. Her birisi, Ehad ve Samed olan Nakkâşının evsâf-ı celâlinin parlaklığını izhâr ederek her birinin, Rahmân ve Rahîm olan Kâtibinin evsâf-ı cemâlinin ziyâsına kendi nisbeti mikdârınca mazhariyeti ile ve her birinin, Kadîr-i Alîm ve Azîz-i Hakîm olan münşî ve münşîdinin evsâf-ı kemâlinin envârına kendi nisbeti mikdârınca mazhariyeti ile ve her birinin, Esmâ-yı Hüsnânın sâhibi olan zâtın tecelliyât-ı esmâsının şuâ‘larına kendi nisbeti mikdârınca âyinedârlığı ile kendi nisbeti mikdârınca O’na hamd eder ve O’nu tesbîh eder O’nun celâli ne yücedir ve O’ndan başka ilâh yoktur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 71 / 301
9.Nokta
Dokuzuncu Nokta O’nun celâli ne yücedir ve O’ndan başka ilâh yoktur. Dünyânın evvelinden hilkatin âhirine kadar bütün zerrât-ı kâinâtın, ezelden ebede kadar bütün zamânların dakîkalarının âşireleriyle darbı adedince hamd Allâh’dan gelir, Allâh ile olur, Allâh’dan dolayı olur Allâh’a mahsûstur. “Elhamdülillâh”dan dolayı, sonsuza doğru teselsül eden (Hâşiye) bir teselsüldeki dâirenin devri kadar hamd Allâh’a mahsûstur. Bana ve kardeşlerime olan Kur’ân ve îmân ni‘metinden dolayı, zerrât-ı vücûdumun, dünyâdaki ömrümün dakîkalarının âşireleriyle ve âhirette benim ve kardeşlerimin bekâlarıyla darbı adedince hamd Allâh’a mahsûstur.
--------------------------------Haşiye: Devir ve teselsül, mümkünât dâiresinde muhâldirler. Çünki ikisi de nihâyetsizliği iktizâ ettiklerinden ve mümkünât dâiresi mütenâhî olduğundan mümkünât dâiresinde gayr-i mütenâhî olan yerleşmez. Fakat dâire-i vücûba tealluk eden hamd ise o gayr-i mütenâhîdir. Devir ve teselsül ile gayr-i mütenâhî bir dâireye girer yerleşir.
3.Bab [Allahuekber]
Üçüncü Bâb Allâh-ü Ekber’in mertebeleri hakkındadır. Otuz üç mertebesinden [Yedi Mertebeyi] zikredeceğiz. O mertebelerden mühim bir kısmı, Yirminci Mektûb’un İkinci Makâmı’nda ve Otuzikinci Söz’ün İkinci Mevkıfı’nın âhirinde ve Üçüncü Mevkıf’ın evvelinde îzâh edilmiştir. Bu mertebelerin hakîkatini anlamak isteyenler, o iki risâleye mürâcaat etsinler.
1.Mertebe
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 72 / 301
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 73 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 74 / 301
Birinci Mertebe “Ve de ki: ‘Hamd o Allâh’a mahsûstur ki, çocuk edinmemiştir; hem mülkte kendisine hiçbir ortak olmamıştır; âcizlikten dolayı O’nun için hiçbir yardımcı da olmamıştır. Artık O’nu tekbîr getirerek yücelt!” (İsrâ Sûresi, 17:111). Lebbeyk ve sa‘deyk.. Celâli ne yücedir o Allâh ki, kudret ve ilim cihetiyle her şeyden en büyüktür. Zîrâ o öyle bir Hâlık ve Bârî ve Musavvirdir ki, kudretiyle insânı kâinât gibi yapmış ve insânı kader kalemiyle yazdığı gibi kâinâtı da bu kalemle yazmıştır. Çünki bu büyük âlem, bu küçük âlem gibi, O’nun kudretinin masnûu ve kaderinin mektûbudur. O’nun bu büyük âlemi ibdâ‘ etmesi, onu bir mescid hâline getirmiştir. Bu küçük âlemi îcâd etmesi, onu bir secde eden hâline getirmiştir. Bu büyük âlemi inşâ etmesi, onu bir mülk hâline getirmiştir. Bu küçük âlemi binâ etmesi, onu bir memlûk hâline getirmiştir. O’nun şu büyük âlemdeki san‘atı, bir kitâb şeklinde tezâhür etmiştir. Bu küçük âlemdeki sıbgası, bir hitâb şeklinde çiçek vermiştir. O’nun şu büyük âlemdeki kudreti, O’nun haşmetini gösterir. Bu küçük âlemdeki rahmeti, ni‘metini tanzîm eder. O’nun şu büyük âlemdeki haşmeti, O’nun vahdâniyetine şehâdet eder. Bu küçük âlemdeki ni‘meti, O’nun ehadiyetini i‘lân eder. O’nun şu büyük âlemde bulunan küll ve cüz’lerdeki mührü, sükûn ve hareket şeklindedir. Bu küçük âlemde bulunan cisim ve a‘zâlardaki mührü, hüceyre ve zerre şeklindedir. Şimdi O’nun toplu hâldeki eserlerine bak. Nasıl sabâhın aydınlığı gibi mutlak bir intizâm ile berâber mutlak bir sehâvet göreceksin. Mutlak bir ittizân ile berâber mutlak bir sür‘at içinde (göreceksin), mutlak bir ittikân ile berâber mutlak bir kolaylık içinde (göreceksin). Mutlak bir hüsn-i san‘at ile berâber mutlak bir vüs‘at içinde (göreceksin). Mutlak bir ittifâk ile berâber mutlak bir uzaklık içinde (göreceksin). Mutlak bir imtiyâz ile berâber mutlak bir karışıklık içinde (göreceksin). Mutlak bir kıymetlilik ile berâber mutlak bir kolaylık içinde (göreceksin). İşte bu görünen keyfiyet, ehl-i tahkîk olan akıl sâhibi için bir şâhiddir. Münâfık olan ahmağı, mutlak kudret sâhibi olan Hakk’ın san‘atını ve vahdetini kabûle mecbûr bırakır. O, mutlak ilim sâhibidir. Hem vahdette mutlak bir kolaylık vardır. Kesret ve şirkte ise kilitlenmiş bir zorluk vardır.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 75 / 301
Eğer bütün eşyâ tek zâta isnâd edilse, yoktan îcâd etmekdeki kolaylık cihetiyle kâinât hurmâ ağacı gibidir, hurmâ ağacı da meyve gibidir. Eğer kesrete isnâd edilse, yoktan îcâd etmekdeki zorluk cihetiyle hurmâ ağacı kâinât gibidir, meyve ise ağaçlar gibidir. Zîrâ tek zât tek fiil ile pek çok eşyâya âid bir netîceyi ve bir vaz‘iyeti külfetsiz ve mübâşeretsiz te’mîn edebilir. Eğer şu vaz‘iyet ve netîce kesrete havâle edilse, tekellüfler, mübâşereler ve çekişmeler olmadan onlara ulaşmak mümkün olmaz. Askerlerle berâber kumandan gibi, taşlarla berâber usta gibi, yıldızlarla berâber yer gibi, damlalarla berâber fıskıye gibi, dâiredeki noktalarla berâber merkez noktası gibi. Şu sırdandır ki, vahdette intisâb, hudûdsuz kudret makâmına geçer. Hem sebeb kuvvetinin menba‘larını taşımaya mecbûr olmaz. Ve eser o isnâd edilen şeye nisbet etmekle büyür. Şirket ise her sebeb kendi kuvvetinin menba‘larını taşımaya mecbûrdur. Eser de kendi cirmi nisbetinde küçülür. Buradan hareketle karınca ve sinek cebbârlara karşı galebe etti. Ve küçük çekirdek koca bir ağacı taşıdı. Yine şu sırdandır ki, bütün eşyânın tek zâta isnâd edilmesinde îcâd etmek mutlak ademden olmaz. Bi’l-akis îcâd etmek, tıpkı âyînede temessül eden sûretin, kendisine bir vücûd-ı hâricînin verilmesi için kemâl-i sühûletle fotoğraf kâğıdına nakledilmesi gibi veyâ görünmez bir mürekkeb ile yazılmış bir hattın, gizli yazıyı ortaya çıkaran bir mâdde vâsıtasıyla izhâr edilmesi gibi, ilmen mevcûd olanı vücûd-ı hâricîye çıkarmakdır. Eşyânın esbâba ve kesrete isnâdında ise îcâd etmek adem-i mutlaktan olması gerekir. O ise eğer muhâl olmazsa, en zor şeylerden biri olur. Demek vahdetteki sühûlet vücûb derecesine varmaktadır. Kesretteki suûbet ise imtinâ‘ derecesine varmaktadır. Yine şu hikmettendir ki, Vahdette, ibdâ‘ ve îcâd “el-Eysi min el-leysi” (Hâşiye) yani mevcûdu müddetsiz ve mâddesiz olarak adem-i sırftan ibdâ‘ ve zerrâtı külfetsiz ve karışıksız olarak ilmî kalıba dökmek mümkün olur. Şirk ve kesrette ise, bütün ehl-i aklın ittifâkıyla ademden ibdâ‘ mümkün olmaz. Çünki bir zîhayâtın vücûdu için yeryüzü ve unsurlarda yayılmış olan zerrâtın toplanması gerekir. Ve ilmî kalıbın olmaması sebebiyle, o zîhayâtın cismindeki zerrelerin muhâfazası için, her zerrede küllî bir ilim ve mutlak bir irâde lâzım olur. Bununla berâber, şerîkler, kendilerine ihtiyâc duyulmayan, zâtları mümteni‘ ve sırf tahakkümî olan şeylerdir. Mevcûdâttan hiçbir şeyde onlara ne bir emâre vardır, ne de kendilerine bir işâret vardır. Zîrâ semâvât ve arzın hilkati, bizzarûre gayr-i mütenâhî bir kudret-i kâmile îcâb ettirir. Bu yüzden şerîklere ihtiyâc duyulmamıştır. Yoksa gayr-i mütenâhî bir kudret-i kâmilenin, hiçbir zarûret olmadan, zarûret bunun aksinde iken, nihâyetsiz olma vaktinde, mütenâhî başka bir kuvvetle sınırlandırılması ve sona erdirilmesi gerekir. O ise beş vecihle muhâldir. İşte şerîkler mümteni‘ oldular. Zâten mevcûdâttan hiçbir şeyde, ne şu vecihlerle mümteni‘ olan şerîklerin vücûtlarına bir işâret vardır, ne de tahakkuklarına bir emâre vardır. Bu mes’eleyi Otuzikinci Risâlenin Birinci Mevkıfında zerrâttan seyyârâta kadar ve İkinci Mevkıfda semâvâttan teşehhusât-ı vechiyeye kadar îzâh ettik. Hepsi de sikke-i tevhîdi göstererek şirki reddeden cevâbı verdiler. O’nun şerîkleri olmadığı gibi, böylece O’nun ne muîni vardır ne de vezîrleri vardır. Esbâb ise, kudret-i ezeliyenin tasarrufu üzerine ancak ince bir perdedir. Esbâbın en şerefli ve ihtiyârı en geniş olanı insânın kendisidir; bununla berâber, yemek, söz söylemek ve düşünmek gibi en zâhir ef‘âl-i ihtiyâriyesinin yüzlerce cüz’ünden elinde sâdece meşkûk tek bir cüz’ vardır. Eğer ihtiyârı en şerefli ve en geniş olan sebeb, böyle gördüğün gibi tasarruf-ı hakîkîden elleri bağlanmış ise, îcâd ve rubûbiyette semâvât ve arzın hâlıkına hayvânât ve cemâdâtın şerîk olmaları nasıl mümkün olabilir. Nasıl ki pâdişâhın içine hediye koyduğu zarf veyâ içine hediye sardığı mendîl veyâ eliyle sana ni‘met gönderdiği nefer o pâdişâha saltanatında şerîkler olması mümkün değildir. Öyle de elleriyle bize ni‘metler gönderilmiş olan sebeblerin ve bizim için iddihâr edilmiş olan ni‘metlere bizzât sandukçalar olan zarfların ve bize hediye edilmiş olan atâyâ-yı ilâhiyeye sarılan esbâbın yardımcı şerîkler veyâ müessir vâsıtalar olması mümkün değildir.
--------------------------------Haşiye:
ﱠ ﺲ ُ ْ اَْﻷَﻳMevcûd demektir. ﺲ ُ اَﻟﻠْﻴAdem-i sırf demektir.
2.Mertebe
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 76 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 77 / 301
İkinci Mertebe Celâli ne yücedir o Allâh ki, kudret ve ilim cihetiyle her şeyden en büyüktür. Zîrâ o öyle Hallâk-ı Alîm, sâni‘-i Hakîm, Rahmânü’r-Rahîmdir ki, kâinât bostânındaki şu mevcûdât-ı arziye ve ecrâm-ı ulviye bilbedâhe o Hallâk-ı Alîmin mu‘cizât-ı kudretidir. Ve yeryüzü bahçesindeki rengârenk, süslenen, serilmiş şu bitkiler ve çeşit çeşit, açılıp saçılan, yayılmış şu hayvânlar bizzarûre O sâni‘-i Hakîmin havârik-ı san‘atıdır ve bu bağın bahçelerindeki tebüssüm eden çiçekler ve süslenen meyveler, bilmüşâhede O Rahmân-ı Rahîm’in hedâyâ-yı rahmetidir. O şehâdet ediyor, şu nidâ ediyor ve bu i‘lân ediyor ki, O’nun hallâkı, şunun Musavviri ve bunun Vâhibi her şeye kâdirdir. Her şeye alîmdir. Rahmet ve ilim cihetiyle her şeyi kaplamıştır. Kudretine nisbeten zerreler ve yıldızlar, az ve çok, küçük ve büyük, sonu olan ve sonu olmayan müsâvîdir. Ve mâzînin bütün vukûât ve garâibi o sâni‘-i Hakîm’in mu‘cizât-ı san‘atıdır ki, istikbâlin bütün imkânât ve acâibine bu sâniin hakkıyla kâdir olduğuna şehâdet. Zîrâ O, Hallâk-ı Alîm ve Azîz-i Hakîmdir. Her türlü noksânlıktan ve kusûrdan münezzehtir O Zât ki, yeryüzü bahçesini san‘atının meşheri, yarattıklarının mahşeri, kudretinin mazharı, hikmetinin medârı, rahmetinin çiçekliği, cennetinin tarlası, mahlûkâtın geçit yeri, mevcûdâtın akacak yeri, masnûâtın ölçeği yapmıştır. İşte müzeyyen hayvânât, münakkaş kuşlar, meyveli ağaçlar, çiçekli bitkiler O’nun ilminin mu‘cizeleridir. San‘atının hârikalarıdır. Cömertliğinin hediyeleridir. Lütfunun bürhânlarıdır. Meyvelerin zînetinden dolayı çiçeklerin tebessümü, seherin nesîminde kuşların cıvıltısı, çiçeklerin yapraklarındaki yağmur damlalarının nağmeli sesi, vâlidelerin küçük çocuklara olan merhameti.. Cin ve insâna, rûh ve hayvâna, melek ve câna bir Vedûd’ün tanıttırması, bir Rahmân’ın sevdirmesi, bir Hannân’ın merhameti, Bir Mennân’ın tahannünüdür. Tohumlar ve meyveler, dâneler ve çiçekler, birer hikmet mu‘cizesi, birer san‘at hârikası, birer rahmet hediyesi, birer vahdet bürhânı, dâr-ı âhiretteki lütfunun birer şâhididir. Birer şâhid-i sâdıktırlar. Çünki kendilerinin Hallâkı her şeye kadîr ve her şeye alîmdir. Rahmet ve ilimle, halk ve tedbîrle, sun‘ ve tasvîrle her şeyi kaplamıştır. Bu yüzden güneş tohum gibidir, yıldız çiçek gibidir, yer dâne gibidir. Yaratmak ve tedbîr, sun‘ ve tasvîr O’na ağır gelmez. Tohumlar ve meyveler, kesretin aktârında vahdetin âyîneleri, kaderin işâretleri, kudretin remizleridir. Çünki bu kesret vahdetin menbaındandır. Fâtırın sun‘ ve tasvîrdeki vahdetine şehâdet ederek sudûr eder. Sonra Sâni‘in halk ve tedbîrdeki hikmetini zikrederek vahdette nihâyet bulur. Hem hikmetin telvîhâtıdır. Çünki Hâlık-ı kül küllî nazarla cüz’iye bakarken orada cüz’üne (de bakar). Zîrâ bir meyve olsa, bu ağacın halk edilmesinden en zâhir bir maksad işte odur. Beşer de şu kâinât için bir meyvedir. Mevcûdâtın hâlıkı için en zâhir maksûd da O’dur. Kalb ise çekirdek gibidir, mahlûkâtın Sânii için en parlak âyîne o dur. İşte şu hikmettendir ki, bu mevcûdâttaki neşir ve haşre ve bu kâinâtın tahrîb, tebdîl, tahvîl ve tecdîdine en zâhir medâr, ancak bu kâinâttaki o küçücük insândır. Allâh en büyüktür. Ey büyük olan! Azametinin künhüne akılların erişemediği Zât ancak sensin.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 78 / 301
Çünki her şey berâber (hareketleri ve sesleriyle mûsîka-i zikriye tarzında) Lâ ilâhe illâ hû derler. Sürekli yâ Hak ararlar, hepsi yâ Hay derler.
3.Mertebe
Üçüncü Mertebe (Hâşiye) (Îzâhı Otuzikinci Risâlenin Üçüncü Mevkıfının başındadır.) Kudret ve ilim cihetiyle Allâh her şeyden en büyüktür. Zîrâ O öyle bir Kadîr, Mukaddir, Alîm, Hakîm, Musavvir, Kerîm, Latîf, Müzeyyin, Mün‘im, Vedûd, Mütearrif, Rahmân, Rahîm, Mütehannin, Cemîl-i Zülcelâl, Kemâl-i Mutlak ve Nakkâş-ı Ezelîdir ki, Kül ve cüz’, sahâif ve
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 79 / 301
tabakât olarak bu kâinâtın hakîkati ve küllîlik ve cüz’îlik, vücûd ve bekâ i‘tibâriyle bu mevcûdâtın hakîkati, Ancak O’nun kazâ ve kader kaleminin, tanzîm ve takdîr, ilim ve hikmetle çizdiği hatlarıdır. Ve ancak O’nun ilim ve hikmet pergelinin sun‘ ve tasvîr ile yaptığı nakışlarıdır. Ve ancak O’nun sun‘ ve tasvîri, tezyîn ve tenvîrinin yed-i beyzâsının lütuf ve keremle işlediği tezyînâtıdır. Ve ancak O’nun lütuf ve keremi, tearrüf ve teveddüdünün latîfelerinin rahmet ve ni‘metle açmış çiçekleridir. Ve ancak O’nun ayn-ı rahmet ve ni‘meti, terahhum ve tahannününün feyzinin cemâl ve kemâl ile çıkmış semereleridir. Hem mevsimler, asırlar ve devirlerin geçmesine rağmen cemâlin tecellîsinin devâm etmesiyle berâber ve mahlûkâtın ve günlerin ve senelerin geçmesine rağmen in‘âmın devâm etmesiyle berâber, âyînelerin fânîliği ve mazharların seyyâliyetinin şehâdetiyle ancak dâimî bir cemâlin ve bâkî bir kemâlin lemeâtıdır. Evet dâimî tecellî ile berâber, sürekli feyiz ile berâber, âyînelerin fânîliği, mevcûdâtın zevâli, o görünen cemâlin, o parlayan kemâlin mazharların mülkü olmadığını zâhirlerin en zâhiri, âşikârların en âşikârı olarak gösterir. O mücerred cemâlin, o yenilenen ihsânın, o vâcibü’lvücûdun, o Bâkî-i Vedûd’ün en fasîh beyânı ve en vâzıh bürhânıdır. Evet mükemmel eser bilbedâhe mükemmel fiile delâlet eder. Sonra mükemmel fiil, bizzarûre mükemmel isme ve mükemmel fâile delâlet eder. Sonra mükemmel isim, bilâ-şübhe mükemmel sıfata delâlet eder. Sonra mükemmel vasıf, bilâ-şek mükemmel şe’ne delâlet eder. Sonra mükemmel şe’n, O zâta lâyık bir sûrette, ki o da hakka’l-yakîndir bilyakîn o zâtın kemâline delâlet eder.
--------------------------------Haşiye: Bu üçüncü mertebe, cüz’î bir çiçeği ve güzel bir kadını nazara alıyor. Koca bahâr bir çiçektir. Cennet dahi bir çiçektir, bu mertebenin mazharlarıdırlar ve âlem güzel ve büyük bir insândır ve hûrîler nev‘i ve rûhânîler tâifesi ve hayvânlar cinsi ve insân sınıfı herbiri ma‘nen güzel bir insân hükmündedirler. Bu mertebenin gösterdiği esmâyı safahâtıyla gösteriyorlar.
4.Mertebe
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 80 / 301
Dördüncü Mertebe Celâli ne yücedir o Allâh ki, en büyüktür. Zîrâ o öyle Adl-i Âdil, Hakem-i Hâkim, Hakîm-i Ezelîdir ki, şu kâinât şeceresinin binâsını, meşîet ve hikmetinin usûlü ile altı günde te’sîs etmiş ve onu kazâ ve kaderinin düstûrlarıyla tafsîl etmiş ve âdet ve sünnetinin kânûnlarıyla onu tanzîm
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 81 / 301
etmiş ve inâyet ve rahmetinin namûslarıyla onu tezyîn etmiş ve masnûâtının intizâmâtı, mevcûdâtının tezeyyünâtı, teşâbühü, tenâsübü, tecâvübü, teâvünü ve teânukunun ve her şeyde o şeyin kâmet-i kâbiliyetinin mikdârına göre kaderin takdîri ile takdîr edilmiş şuûrlu itkân-ı san‘atın şehâdetleriyle onu esmâ ve sıfâtının cilveleriyle tenvîr etmiştir. O’nun tanzîmâtındaki hikmet-i âmme, tezyînâtındaki inâyet-i tâmme, taltîfâtındaki rahmet-i vâsia, terbiyesindeki erzâk ve iâşe-i şâmile, Fâtır’ının şuûn-ı zâtiyesine mazhariyetiyle san‘atı acîb olan hayât, tahsînâtındaki mehâsin-i kasdiye, zevâliyle berâber in‘ikâs eden cemâlin tecellîsinin devâm etmesi, kalbinde ma‘bûduna olan sâdık aşk, cezbesinde zâhir olan incizâb, bütün kâmillerinin, O’nun Fâtır’ının vahdeti üzerine ittifâkları, eczâsındaki maslahatlar için tasarruf, nebâtâtı için hikmetli tedbîr, hayvânâtı için keremli terbiye, erkânının tagayyürâtındaki mükemmel intizâm, külliyetinin intizâmındaki cesîm gâyeler, zamâna ve mâddeye ihtiyâc duymadan hüsn-i san‘atının gâyet kemâliyle berâber def‘aten îcâd edilmesi, imkânâtının tereddüdünün adem-i tahdîdiyle berâber hikmetli teşahhusât, en küçük matlablarına karşı ellerinin kısalığıyla berâber, ihtiyâclarının, gâyet kesretli ve mütenevvi‘ olmasına rağmen beklenmedik bir yerden ve hissedilmedik bir yerden lâyık ve münâsib vakitte kazâ edilmesi, za‘fının ma‘denindeki kuvvet-i mutlaka, aczinin menbaındaki kudret-i mutlaka, cümûdundaki zâhir hayât, cehlindeki muhît şuûr tagayyürsüz olan tağyîr edicinin vücûdunu istilzâm eden tagayyürâtındaki mükemmel intizâm, merkezi bir olan mütedâhil dâireler gibi tesbîhâtındaki ittifâk, isti‘dâdının lisânıyla, fıtrî ihtiyâclarının lisânıyla, ızdırârının lisânıyla yaptığı üç nev‘î duâlarının makbûliyeti, ibâdetlerindeki münâcât ve şühûdât ve füyûzât, kaderindeki intizâm, fâtırının zikriyle hâsıl olan itmi’nân, ondaki ibâdetin, O’nun nihâyeti ile mebdei arasında vuslat ipi oluşu ve kemâlinin zuhûruna sebeb oluşu ve sâniinin maksadlarının tahakkuk etmesi. Ve hâkezâ sâir şuûnâtı ve ahvâli ve keyfiyâtı şâhiddirler ki, bütün bunlar bir tek Müdebbir-i Hakîm’in tedbîriyledir ve bir Mürebbî-i Kerîm’in, bir Ehad-i Samed’in terbiyesindedir. Ve bunların hepsi bir tek seyyidin hademeleridir ve bir tek Mutasarrıf’ın tasarrufu altındadır. Ve masdarları öyle bir vâhidin kudretidir ki, mevcûdâtının sahîfelerinden her bir sahîfede bulunan mektûbâtından her bir mektûb üzerindeki vahdetinin hâtemleri tezâhür ve tekâsür etmiştir. Evet, her bir vâdî ve dağdaki ve her bir ova ve sahrâdaki her bir çiçek ve meyve, her bir nebât ve ağaç, belki her bir hayvân ve taş, belki her bir zerre ve toprak nakış ile eser arasında bir hâtemdir. Nazarı dikkatli olanlara gösterir ki, bu eserin sâhibi, aynı zamânda o ibârelerdeki bu mekânın kâtibidir. Karanın sırtının ve denizin batnının kâtibi de O’dur. İbârelerle dolu semâvâtın sahîfesindeki şems ve kameri nakış eden de O’dur. Onları nakşedenin celâli ne yücedir. Allâh en büyüktür. Çünki âlem berâber (hareketleri ve sesleriyle mûsîka-i zikriye tarzında) Lâ ilâhe illâ hû der.(Hâşiye)
--------------------------------Haşiye: Otuzikinci Söz’ün Birinci Mevkıfi’nin Zeylinde ve Yirminci Mektûb’un İkinci Makâm’ında îzâh edilmiştir.
5.Mertebe
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 82 / 301
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 83 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 84 / 301
Beşinci Mertebe Allâh en büyüktür. Zîrâ o öyle Hallâk, Kadîr, Musavvir, Basîrdir ki, şu ecrâm-ı ulviye ve inci gibi yıldızlar O’nun ulûhiyet ve azametinin bürhânlarının birer nûru ve rubûbiyet ve izzetinin şâhidlerinin birer şuâıdır. Saltanat-ı rubûbiyetinin şa‘şaası üzerine şâhidlik eder ve nidâ eder. Hakimiyet ve hikmetinin vüs‘atini ve azamet-i kudretinin haşmetini nidâ eder. Şimdi âyet-i kerîmeye kulak ver: “Üstlerindeki göğe hiç bakmadılar mı ki, onu nasıl binâ etmişiz ve onu süslemişiz?” (Kàf Sûresi, 50:6). Sonra semânın yüzüne bak ki, nasıl bir sükûnet içinde bir sükût, bir hikmet içinde bir hareket, bir haşmet içinde bir parlaklık, bir zînet içinde bir tebessümü, intizâm-ı hilkat ve ittizân-ı san‘atla berâber göreceksin. Mevsimlerin tebdîli için lambasının parlaması, meâlimin tenvîri için kandîlinin tehelhülü, âlemlerin süslendirilmesi için yıldızların parlaması, bu âlemin tedbîri için nihâyetsiz bir saltanatın olduğunu ehl-i fikre i‘lân eder. İşte bu Hallâk-ı Kadîr her şeyi hakkıyla bilendir. Her şeye şâmil bir irâde ile irâde eder. Dilediği olur, dilemediği olmaz. Mutlak ve muhît ve zâtî kudretiyle O, her şeye kadîrdir. Bu gündeki şu güneşin ziyâsız ve harâretsiz vücûdu mümkün olmadığı ve tasavvur edilmediği gibi, aynen öyle de semâvâtı, ilm-i muhîtsiz ve kudret-i mutlakasız yaratan bir ilâhın vücûdu mümkün olmaz ve tasavvur edilmez. Demek o, bizzarûre, muhît ve zât için lâzım-ı zâtî olan bir ilimle her şeyi hakkıyla bilendir. Bu ilmin her şeye taalluku lâzımdır. Huzûr ve şühûd ve nüfûz ve nûrânî ihâta sırrıyla hiçbir şeyin ondan ayrılması mümkün olmaz. Mevcûdâtın hepsinde müşâhede edilen ölçülü intizâmlar, intizâmlı ittizânât, umûmî hikmetler, inâyât-ı tâmme, muntazam kaderler, müsmir kazâlar, muayyen eceller, mukannen rızıklar, müfennen itkânât, müzeyyen ihtimâmât, imtiyâz ve ittizân ve intizâm ve itkânın gâyet kemâli ve mutlak sühûlet, Allâmü’l-Guyûbun ilminin her şeyi ihâtasına şâhiddirler. “(Hiç) yaratan bilmez mi? Çünki o, Latîf'dir, Habîr'dir.” (Mülk Sûresi, 67:14) Âyeti delâlet eder ki, bir şeydeki vücûd onu bilmeyi istilzâm eder. Ve eşyâdaki nûr-ı vücûd, ondaki nûr-ı ilmi istilzâm eder. İnsânın hüsn-i san‘atının O’nun şuûruna olan delâletinin nisbeti, hilkat-i insânın O’nun ilm-i hâlıkına olan delâletinin nisbeti yanında, karanlık gecedeki yıldız böceğinin ışıkcığının, gündüzün ortasında yeryüzünde parlayan güneşin şa‘şaasına olan nisbeti gibidir. Hem o her şeyi hakkıyla bilen olduğu gibi, her şeyi irâde eden de O’dur. O’nun dilemesi olmadan bir şeyin tahakkuk etmesi mümkün olmaz. Hem kudret te’sîr ettiği ve ilim temyîz ettiği gibi, irâde de tahsîs eder sonra eşyânın vücûdu tahakkuk eder. Sübhânehû ve Teâlâ’nın irâde ve ihtiyârının varlığına şâhidler, eşyânın keyfiyâtı ve ahvâli ve şüûnâtı adedincedir. Evet hadsiz imkânât arasından ve akîm yollar arasından ve müşevveş ihtimâller arasından ve karışık sellerin elleri altında bu en dakîk ve en rakîk nizâmla mevcûdâtın tanzîmi ve sıfatlarıyla tahsîsi ve bu görülen hassâs ve cessâs mîzânla tevzîni, ve basît ve câmid şeylerden muhtelif ve muntazam zîhayât mevcûdâtın halkedilmesi -insânın bütün cihâzâtıyla nutfeden, kuşun bütün a‘zâlarıyla yumurtadan, ağacın mütenevvi‘ a‘zâlarıyla tohumdan olması gibi- her şeyin tahassus ve taayyünu o sübhânehûnun irâde ve ihtiyâr ve meşîeti ile olduğuna delâlet eder. Bir cinsten olan eşyânın ve bir nev‘den olan efrâdın a‘zâ-yı esâsiye de tevâfuk etmeleri, onların sâniinin vâhid ve ehad olduğuna bizzarûre delâlet ettiği gibi, muntazam alâmet-i fârikalara müştemil hikmetli teşahhusâttaki temâyüzleri de, bu sâni‘-i Vâhid-i Ehad’in, dilediğini yapan ve dilediği gibi hüküm veren o Fâil-i Muhtâr ve Mürîd olduğuna öyle delâlet eder. O’nun Celâli ne yücedir. Hem bu Hallâk-ı Alîm ve Mürîd, her şeyi hakkıyla bilen ve her şeyi irâde eden ve ilm-i muhît ve irâde-i şâmile ve ihtiyâr-ı tâm sâhibi olduğu gibi, zâtın lâzımı olan ve zâttan neş’et eden zâtî ve zarûrî bir kudret-i kâmileye öyle sâhibdir. Zıddının müdâhalesi muhâldir. Yoksa bi’l-ittifâk
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 85 / 301
muhâl olan iki zıddın cem‘î lâzım gelir. Şu kudrette merâtib de bulunmaz. Nûrâniyet, şeffâfiyet, mukâbele, muvâzene, intizâm ve imtisâl sırrıyla, sür‘at ve sühûlet ve kesret-i mutlakât içindeki intizâm-ı mutlak ve ittizân-ı mutlak ve imtiyâz-ı mutlakın şehâdetiyle, imdâd-ı vâhidiyet ve yüsr-i vahdet ve tecellî-i ehadiyet sırrıyla, vücûb ve tecerrüd ve mübâyenet-i mâhiyet hikmetiyle, adem-i tekayyüd ve adem-i tehayyüz ve adem-i tecezzî sırrıyla, hâl şu ki, hiç ihtiyâc yok, eğer ona ihtiyâc olsa, avâik ve mevâniin insânın a‘sâbı ve seyyâlât-ı latîfeyi nakil için olan demir hatlar gibi- teshîlde bulunan vesîlelere inkılâb etmesi hikmetiyle, cezâlet cihetiyle zerre yıldızdan, cüz’ nev‘den ve küllden, cüz’î küllîden, az çoktan, küçük büyükten, insân âlemden ve tohum ağaçtan daha az olmadığı hikmetiyle, ona nisbeten zerreler ve yıldızlar, az ve çok, küçük ve büyük, cüz’î ve küllî, cüz’ ve kül, insân ve âlem, tohum ve ağaç müsâvîdirler. Onları kim yarattıysa, bunları da O’nun yaratması istib‘âd olunmaz. Zîrâ o ihâta olunanlar küçültülmüş mektûb misâlleri gibidir. Yâhûd sağılmış ve süzülmüş noktalar gibidir. Hem ihâta eden şeyin, bizzarûre, o ihâta olunan şeyin hâlıkının kabza-i tasarrufunda olması gerekir. Tâ ki, ihâta edenin misâli, O’nun ilminin desâtiriyle o ihâta olunanlarda derc edilsin ve O’nun hikmetinin mîzânlarıyla onları ondan süzsün. İşte şu cüz’iyâtı ibrâz eden öyle bir kudrettir ki, bu külliyâtı ibrâz etmek ona zor gelmez. Hem cevher-i ferd üzerine esîr zerrâtıyla yazılmış Kur’ân-ı hikmet nüshası, semâvât sahîfeleri üzerine yıldızlar ve güneşler mürekkebiyle yazılmış Kur’ân-ı azamet nüshasından cezâlet cihetiyle daha az olmadığı gibi, aynen öyle de ne bir arı ve bir karıncanın hilkati, hurmâ ağacı ve fîlin hilkatinden cezâlet cihetiyle daha azdır. Ne de çiçeğin gülünün san‘atı, Zühre yıldızının parlamasının san‘atından cezâlet cihetiyle daha azdır. Ve hâkezâ kıyâs et. Hem îcâd-ı eşyâdaki kemâl-i sühûletin gâyet derecede olması, ehl-i dalâleti, akılların kendisini reddettiği, hattâ evhâmın ondan ürktüğü hurâfe muhâlâtı istilzâm eden teşekkül ile teşkîli iltibâs etmeye düşürdüğü gibi, aynen öyle de, ehl-i hak ve hakîkate, Hâlık-ı kâinâtın kudretine nisbeten seyyârâtın zerrât ile müsâvî olduğunu kat‘î ve zarûrî bir şekilde isbât ettirmiştir. O’nun celâli ne yücedir ve şânı ne büyüktür ve O’ndan başka ilâh yoktur.
6.Mertebe
(
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 86 / 301
Altıncı Mertebe O’nun celâli ne yücedir, şânı ne büyüktür. Allâh ilim ve kudret cihetiyle en büyüktür. Zîrâ O öyle Âdil-i Hakîm ve Kâdir-i Alîm ve Vâhid-i Ehad ve Sultân-ı Ezelîdir ki, bu âlemlerin hepsi O’nun nizâm ve mîzânının, tanzîm ve tevzîninin, adl ve hikmetinin, ilim ve kudretinin kabza-i
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 87 / 301
tasarrufundadır. Ve şühûd derecesinde olan hads ile belki bilmüşâhede O’nun vâhidiyet ve ehadiyet sırrının mazharıdır. Çünki kâinâtta nizâm ve mîzân, tanzîm ve tevzîn dâiresinden hâric hiçbir şey yoktur. Ve onlar İmâm-ı Mübîn ve Kitâb-ı Mübînden iki bâbdır. Hem onlar O Alîm-i Hakîm’in ilim ve emrine ve O Azîz-i Rahîm’in kudret ve irâdesine iki ünvândır. Ve şu imâm ile berâber şu kitâbda bulunan şu mîzânlı nizâm, başında iz‘ân ve yüzündeki iki göz bulunan kimse için, kâinât ve zamân içindeki eşyâlardan, (Hâşiye) bir Rahmân’ın kabza-i tasarrufundan ve bir Hannân’ın tanzîminden ve bir Mennân’ın tezyîninden ve bir Deyyân’ın tevzîninden hâric kalan hiçbir şey olmadığına iki parlak bürhândırlar. Elhâsıl: Mebde’ ve müntehâya, asıl ve nesle, mâzî ve müstakbele, emir ve ilme bakan ism-i Evvel ve Âhir’in hallâkıyetteki tecellîsi İmâm-ı Mübîne işâret etmektedir. İsm-i Zâhir ve Bâtın’ın hallâkıyet zımnında eşyâ üzerine tecellîsi ise Kitâb-ı Mübîne işâret eder. Zîrâ kâinât büyük bir ağaç gibidir. O’nun her bir âlemi de yine ağaç gibidir. Bu yüzden cüz’î bir ağacı, kâinât ve envâı ve âlemlerinin hilkati için misâl verebiliriz. İşte şu cüz’î ağacın bir aslı ve bir mebdei vardır ki, o da, üzerinde neş’et ettiği çekirdektir. Ve kezâ O’nun ölümünden sonra vazîfesini devâm ettiren bir nesli vardır ki, o dahi O’nun meyvesindeki çekirdektir. İşte mebde’ ve müntehâ, ism-i Evvel ve Âhir’in tecellîsine mazhardırlar. Sanki o mebde’ ve o aslî çekirdek, intizâm ve hikmetle, o ağacın teşekkül düstûrlarının mecmûundan mürekkeb bir fihriste ve ta‘rîfedir. Nihâyetlerinde olan meyvelerindeki çekirdekler, ism-i Âhir’in tecellîsine mazhardırlar. Kemâl-i hikmetle meyvelerde bulunan bu çekirdekler, sanki bu ağacın benzerinin teşekkülü için kendisine bir fihriste ve bir ta‘rîfe tevdî‘ edilmiş küçük sandukçalardır. Ve sanki gelecek ağaçların teşekkülünün düstûrları onlarda kalem-i kaderle yazılmıştır. Ağacın zâhiri ise, ism-i Zâhir’in tecellîsine mazhardır. Kemâl-i intizâm ve tezyîn ve hikmetle olan zâhiri, sanki O’nun kâmetine göre kemâl-i hikmet ve inâyetle takdîr edilmiş muntazam, müzeyyen ve murassa‘ bir hulledir. O ağacın bâtını ise, ism-i Bâtın’ın tecellîsine mazhardır. Kemâl-i intizâmla ve akılları hayrette bırakan tedbîr ile ve hayâtî mâddeleri muhtelif a‘zâlar kemâl-i intizâmla tevzî‘ etmekle, sanki bu ağacın bâtını, gâyet intizâm ve ittizân içinde hârika bir makinedir. Hem nasıl O’nun evveli acîb bir ta‘rîfe ve âhiri hârika bir ta‘rîfedir, İmâm-ı Mübîne işâret ederler, öyle de acîb san‘atlı bir hulle olarak O’nun zâhiri ve gâyet intizâm içinde bir makine olarak bâtını Kitâb-ı Mübîne işâret ederler. Hem nasıl insândaki kuvve-i hâfızalar levh-i mahfûza işâret eder ve ona delâlet eder, öyle de her bir ağaçtaki aslî çekirdekler ve meyveler İmâm-ı Mübîne işâret eder. Zâhir ve bâtını ise Kitâb-ı Mübîni gösterir. İşte bu cüz’î ağaca, mâzîsi ve müstakbeliyle şecere-i arzı, evâili ve âtîsiyle şecere-i kâinâtı, ecdâdı ve nesilleriyle şecere-i insânı kıyâs et. Ve hâkezâ. O’nun hâlıkının celâli ne yücedir. Ve O’ndan başka ilâh yoktur. Ey Kebîr! Sen öyle bir zâtsın ki, azametini tavsîf etmek için akıllar yol bulamaz ve fikirler ceberûtunun künhüne erişemez.
--------------------------------Haşiye: Bu mertebe-i sâdise, sâir mertebeler gibi yazılsa idi pek çok uzun olacaktı. Çünki (İmâm-ı Mübîn) ve (Kitâb-ı Mübîn) kısa ifâde ile beyân edilmez. Otuzuncu Söz’de bir nebze zikredildiğinden burada kitâbeten kısa kesip, derste îzâhât verildi.
7.Mertebe
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 88 / 301
Yedinci Mertebe Celâli ne yücedir O Allâh ki, kudret ve ilim cihetiyle her şeyden en büyüktür. Zîrâ o öyle Hallâk, (Hâşiye) Fettâh, Fa‘âl, Allâm, Vehhâb, Feyyâz ve Şems-i Ezelîdir ki, şu kâinât, envâı ve mevcûdâtı ile berâber, O’nun envârının gölgeleri, ef‘âlinin eserleri, esmâsının envâı tecelliyâtının elvân-ı nukûşu, O’nun kazâ ve kader kaleminin hatları ve O’nun sıfât ve cemâl ve kemâlinin tecelliyâtının âyîneleridir. Bütün kitâbları ve suhufuyla ve tekvînî ve Kur’ânî âyetleriyle Şâhid-i Ezelîn’in icmâı, üzerinde tezâhür eden gınâ-yı mutlak ve servet-i mutlaka ile berâber zâtında ve zerrâtındaki iftikârâtı ve ihtiyâcâtıyla arzın âlemle berâber icmâı, ervâh-ı neyyire ve kulûb-i münevvere ve ukûl-ı nûrâniye sâhiblerinden alan enbiyâ ve evliyâ ve asfiyâdan bütün ehl-i şühûdun bütün tahkîkâtları ve keşfiyâtları ve füyûzâtları ve münâcâtlarının icmâı ile, onların ve arz ve ecrâm-ı ulviyenin ve süfliyenin hepsi Vâcibü’l-Vücûd ile berâber ittifâk etmişlerdir ki, bu mevcûdât O’nun kudretinin âsârı, kaderinin mektûbâtı, esmâsının âyîneleri ve envârının temessülâtıdır. O’nun celâli ne yücedir ve O’ndan başka ilâh yoktur.
--------------------------------Haşiye: Bu esmâ-yı mübârekenin dûrbînleriyle, mevcûdâttaki cilveleri altında ef‘âl-i İlâhiyeye ve âsârına bakmakla, Müsemmâ-yı Zülcelâl’e intikâl edilir.
4.Bab [La ilahe illallah]
Dördüncü Bâb İki Fasıl'dır.
1.Fasıl Birinci Fasıl Hazret-i Hızır’ın (as) meşhûr ve mühim bir virdi olup mebde’ ve esâs olarak ma‘rifetullâhta ve tevhîdin merâtibinde altmış üç mertebeye işâret ediyor. O altmış üç mertebenin herbirisi iki
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
cümledir.
Sayfa 89 / 301
vahdâniyeti isbât ettiği gibi
ile başlayan isimler, Vücûd-u Vâcibi
isbât ediyor. Âdetâ birinci cümle vahdâniyeti gösterdiği zamân bir suâl-i mukadder hâtıra geliyor. “O vâhid kimdir? Nasıl bileceğiz?” Diye vâki‘ olan suâle, meselâ
ile cevâb
veriyor. Yani kâinâtı dolduran âsâr-ı şefkat ve merhamet onundur. O Rahmân’ı tanıttırıyor ve hâkezâ... Kıyâs et.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 90 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 91 / 301
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla Allâhım, her bir ni‘met ve rahmet ve hikmet ve inâyetin önünde, her bir hayât ve memât ve hayvân ve nebâtın önünde, her bir çiçek ve meyve ve çekirdek ve tohum önünde, her san‘at ve sıbgat ve nizâm ve mîzânın önünde ve bütün mevcûdât ve zerrâtında bulunan her bir tanzîm ve tevzîn ve temyîzin önünde sana şöyle bir şehâdeti takdîm ediyorum: Şehâdet ederiz ki,(Hâşiye1) Allâh’dan başka ilâh yoktur. Hay ve Kayyûm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Bâkî ve Zevâlsiz olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Azîz ve Cebbâr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Hakîm ve Gaffâr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Evvel ve Âhir olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Zâhir ve Bâtın olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Semî‘ ve Basîr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Latîf ve Habîr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Gafûr ve Şekûr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Hallâk ve Kadîr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Musavvir ve Basîr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Cevâd ve Kerîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Muhyî ve Alîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Muğnî ve Kerîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Müdebbir ve Hakîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Mürebbî ve Rahîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Azîz ve Hakîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Alî ve Kavî olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Velî ve Ganî olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Şehîd ve Rakîb olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur. Garîb ve Mücîb olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Fettâh ve Alîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Hallâk ve Hakîm olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Rezzâk ve Kuvvet sâhibi ve Metîn olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Ehad ve Samed olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Bâkî ve Emced olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Vedûd ve Mecîd olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Dilediğini yapan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Melik ve Vâris olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Bâkî ve Bâis olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Bârî ve Musavvir olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Latîf ve Müdebbir olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Seyyid ve Deyyân olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Hannân (1) ve Mennân (2) olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Sübbûh ve Kuddûs olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Adl ve Hakem olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Ferd ve Samed olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Nûr ve Hâdî olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her ârifin Ma‘rûf’u olan ancak O’dur.(Hâşiye-2) Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her âbidin hak Ma‘bûd’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her şâkirin Meşkûr’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her zâkirin Mezkûr’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her hâmidin Mahmûd’u olan ancak O’dur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 92 / 301
Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her tâlibin Mevcûd’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her muvahhidin Mevsûf’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her muhibbin hak Mahbûb’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her mürîdin Mergûb’u olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her münîbin (3) Maksûd’u ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her kalbin (4) Maksûd’u ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her mahlûkun (5) Mûcid’i ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her zamânda Mevcûd olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her mekânda Ma‘bûd olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her lisânla Mezkûr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Her ihsânla Meşkûr olan ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Minnetsiz in‘âm eden ancak O’dur. Allâh’dan başka ilâh yoktur; Allâh’a îmân ile Allâh’dan başka ilâh yoktur; Allâh’dan emân ile Allâh’dan başka ilâh yoktur; Allâh katında emânetle Allâh’dan başka ilâh yoktur; Hak ve Hak ile Allâh’dan başka ilâh yoktur; İz‘ân ve Sıdk ile Allâh’dan başka ilâh yoktur; Kulluk ve kölelik ile Melik ve Hak ve Mübîn olan Allâh’dan başka ilâh yoktur; Muhammed Allâh’ın resûlü ve va‘dinde sâdık ve emîndir.
--------------------------------Haşiye-1: Bu şehâdetlerde iki hüküm var. Birisi vahdâniyeti gösterir. Diğeri o vâhidin vücûdunu isbât eder ki
ile başlayan isimlerdir. Herbir
dır. geldiği vakit bir
suâl-i mukaddere cevâbdır. Gûyâ deniliyor ki; “O İlâh-ı vâhidi nasıl tanıyacağız?” Cevâb veriyor. Meselâ
,bunda diyor ki: “Bu mevcûdâtın derdlerini görüp
dinleyen birisi var ki, istediklerini yapıyor.” Böyle âsâr-ı ef‘âl-i İlâhiyeyi ve o ef‘âl; Semî‘, Basîr gibi isimleri isbât eder. O isimler mevsûfların vücûdunu gösterirler. İşte bütün bu cümleler bu tarzdadırlar. Âsâr ile ef‘âli, ef‘âl ile esmâyı, esmâ ile Vücûd-ı Vâcib’i isbât ederler. Haşiye-2:
fıkrasından sonraki fıkraların meâli şudur ki: "O İlâh-ı
Vâhid’i tanımak istiyorsan bak bütün nev‘-i beşerde gelen âriflerin ayrı ayrı yollarla delîlleriyle tanıdıkları bir ma‘rûf var. İşte o ma‘rûf O’dur. O İlâh-ı Vâhid’in böyle had ve hesâba gelmez ehl-i ma‘rifetin had ve hesâba gelmez ayrı ayrı tarzlarda tanıdıkları bir zâtın vücûdu güneş gibi zâhir olur. Hem nev‘-i beşerdeki had ve hesâba gelmez âbidlerin bir tek ma‘bûda ibâdet etmeleri ve o ibâdete karşı mukâbele-i ma‘neviye görmeleri ve münâcât ve füyûzâta mazhar olmaları o ma‘bûdun vücûdunu muzâaf tevâtürlerle güneş gibi gösteriyorlar ve hâkezâ." Öteki fıkraları kıyâs et. 1: 2:
Rahmetlerin en latîf cilvesini gösterendir. Ni‘met verici demektir.
3:
Kâinâttan yüzünü çeviren ve Bâkî-i Hakîkî’ye müteveccih olan kimse.
4:
Kalb.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
5:
Sayfa 93 / 301
Mahlûkât.
2.Fasıl Dördüncü Bâb’ın İkinci Faslı Ekser aktâbın ve bilhâssa Gavs-ı Geylânî’nin her sabâh virdlerinin fâtihası hükmünde beş altı satır temcîd ve ta‘zîm, benim için uzun bir silsile-i tefekkürün çekirdeği hükmüne geçip, doksan dokuz mertebe-i ma‘rifet ve tevhîde işâret nev‘inden bir sünbül-i ma‘nevî vermiş. O doksan dokuz mertebeden yetmiş dokuz mertebesi burada zikredildi. O işârâtın herbir fıkrasında iki cihetle Zât-ı Akdes’e bakar. Biri, hâzır ve meşhûd vaz‘iyetiyle şehâdet eder, ma‘nâsıyla ta‘bîriyle ifâde ediliyor ve emsâllerinin birbiri arkasından gelip geçmelerinden tezâhür eden silsilenin işâretine
diye delâlet eder ma‘nâsında ifâde edilmiştir. İşte
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 94 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 95 / 301
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla Biz sabâha girdik.(Hâşiye) Mülk Allâh’a şâhid ve Kibriyâ Allâh’a delîldir. Azamet Allâh’a şâhid ve heybet Allâh’a delîldir. Kuvvet Allâh’a şâhid ve Kudret Allâh’a delîldir. Ni‘metler (1) Allâh’a şâhid ve dâimî in‘âmlar Allâh’a delîldir. Güzellik (2) Allâh’a şâhid ve Cemâl-i sermedî Allâh’a delîldir. Celâl Allâh’a şâhid ve Kemâl Allâh’a delîldir. Azamût (3) Allâh’a şâhid ve Ceberût (4) Allâh’a delîldir. Rubûbiyet Allâh’a şâhid ve Ulûhiyet-i Mutlaka Allâh’a delîldir. Saltanat Allâh’a şâhid ve Göklerin ve yerin orduları Allâh’a delîldir. Kazâlar (5) Allâh’a şâhid ve Takdîr (6) Allâh’a delîldir. Terbiye Allâh’a şâhid ve Tedbîr Allâh’a delîldir. Tasvîr Allâh’a şâhid ve Tanzîm Allâh’a delîldir. Tezyîn Allâh’a şâhid ve Tevzîn Allâh’a delîldir. İtkân (7) Allâh’a şâhid ve Vücûd Allâh’a delîldir. Halk Allâh’a şâhid ve Dâimî Îcâd Allâh’a delîldir. Hüküm Allâh’a şâhid ve Emir Allâh’a delîldir. Mehâsin Allâh’a şâhid ve Letâif Allâh’a delîldir. Mehâmid (8) Allâh’a şâhid ve Medâih Allâh’a delîldir. İbâdât Allâh’a şâhid ve Kemâlât Allâh’a delîldir. Tahiyyât (9) Allâh’a şâhid ve Berekât Allâh’a delîldir. Salavât Allâh’a şâhid ve Tayyibât Allâh’a delîldir. Mahlûkât Allâh’a şâhid ve Geçmiş hârikalar Allâh’a delîldir. Mevcûdât Allâh’a şâhid ve Gelecek mu‘cizeler Allâh’a delîldir. Gökler Allâh’a şâhid ve Arş Allâh’a delîldir. Güneşler Allâh’a şâhid ve Aylar Allâh’a delîldir. Yıldızlar Allâh’a şâhid ve Seyyâreler Allâh’a delîldir. Cev, tasarrûfâtı ve yağmurlarıyla Allâh’a şâhid ve yer Allâh’a delîldir. Yani, yerde zâhir olan kudret ve onda bâhir olan hikmet ve ondaki mükemmel san‘at ve ondaki müzeyyen renk ve ondaki mütenevvi‘ ni‘met ve ondaki vâsi‘ rahmet Allâh’a delîldir. Binler âyâtıyla Kur’ân Allâh’a şâhid ve binler mu‘cizâtıyla Muhammed (asm) Allâh’a delîldir. Acâibi ve garâibiyle denizler Allâh’a şâhid ve yaprakları ve çiçekleri ve meyveleriyle nebâtât Allâh’a delîldir. Yani, yapraklarıyla tesbîh eden, çiçekleriyle hamd eden, meyveleriyle tekbîr getiren o süslü, çiçekli ve meyveli nebâtât Allâh’a delîldir. Tesbîh eden yaprakları ve hamd eden çiçekleri ve tekbîr getiren meyveleriyle ağaçlar Allâh’a şâhid ve tekbîr getiren hayvânât ve tesbîh eden huveynât ve hamd eden kuşçuklar ve saf tutup tehlîl eden kuşlar Allâh’a delîldir. Kâinât mescidindeki ibâdetleri ve salâvâtlarıyla ins ve cin Allâh’a şâhid ve tesbîhâtları ve ibâdetleriyle âlem mescidindeki melek ve rûh Allâh’a delîldir. San‘at Allâh’ındır; öyleyse medih Allâh’a âiddir. Sıbgat Allâh’ındır; öyleyse Senâ Allâh’a âiddir. Ni‘met Allâh’ındır; öyleyse Şükür Allâh’a âiddir. Rahmet Allâh’ındır; öyleyse Hamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’a âiddir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 96 / 301
--------------------------------Haşiye:
Biz sabâha girdik. Bu sabâhın mülkü de Allâh’a şâhiddir. Bu bâbda iki nükte
var. Birinci Nükte şudur ki: Her şey hâl-i hâzır vücûduyla Cenâb-ı Hakk’ın vücûduna ve vahdetine şehâdet ettikleri gibi muntazaman tebeddül edip arkalarındaki emsâllerine yer vermek için gitmeleriyle bir teceddüd sûreti altında azîm bir silsileyi göstermekle Cenâb-ı Hakk’ın vücûb ve vahdâniyetine delîl demektir. Elhâsıl:
fıkrasıyla hâl-i hâzır vücûdunu ve
cümlesiyle de gelip geçen emsâllerinin
terkîbinden teşekkül eden silsilesini gösterir. İkinci Nükte: Kâide-i nahviye ile deniliyor. Çünki herbir
demek lâzım gelirken,
tek başıyla bir şâhiddir. Mecmûu da şâhiddir.
herbir ferd şehâdet eder ma‘nâsını ifâde ediyor. Eğer ederdi. Meselâ:
müzekker lafzıyla
dese idi, cemâatin ma‘nâsını ifâde
deniliyor. Çünki, rubûbiyetten murâd Cenâb-ı Hakk’ın
rubûbiyetiyle ettiği terbiyeler ve tedbîrler şehâdet ediyor demektir. Nefs-i rubûbiyet görünmüyor. Fakat onun eseri olan terbiyeler ve tedbîrler görünüyor ki görünen şeyleri şâhid yapmak için denilmiş. Eğer
denilse idi, doğrudan doğruya rubûbiyete râci‘ olurdu. âyetinin dahi
müennes iken
denmeyip
demesinin nüktesi, güneş hükmündeki âlî, küllî rahmetin yakınlığını ifâde etmekten ziyâde, o güneşin şuâ‘ları olan husûsî ihsânlar murâd edildiğinden herbir muhsine yakın bir ihsân görülür. İhsân lafzı ise müzekkerdir. Onun hakkı
dür.
Hem Cenâb-ı Hakk’ın muhsinlere rahmetiyle karîb olduğunu ifâde içindir ki Bunun emsâlinde
lâzım gelirken müzekker lafzı bulunması,
deki
yerine
deki nükte içindir. Bazı yerde cemâat gelse de
murâd olduğundan müzekker lafzı olan 1:
Ni‘met.
2:
Hüsün demektir.
3: 4: 5:
denilmedi.
zikredilmiştir.
Mübâlağalı azamet. Azamûtun daha bâtını ve daha dâimîsi Hâl-i hâzırdakilerin ve cüz’iyâtın mahsûs ve muntazam mikdârları Fâtır-ı Hakîm’in
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 97 / 301
vücûduna şehâdet ettikleri gibi.. 6:
Küllî şeylerin ve cüz’iyâtın zevâliyle başka bir takdîrin ve muntazam bir mikdârın
tezâhürü yine o Fâtır-ı Hakîm’in vücûduna delâlet ederler. Âdetâ hayâttaki intizâmât-ı kazâiyeye şehâdet ve hayât ve mevtin münâvebeleri içinde tecellî-i kadere ve muntazımâne takdîre, ihyâ ve imâteye delâlet ediyor, demektir. Meselâ terbiye: Vücûdunu şerâiti dâhilinde idâre etmek ve tedbîr onu değiştirmek olup herbiri Fâtır-ı Hakîm’e ayrı ayrı delâlet ederler. 7:
Ehemmiyetli ve san‘atlı yapılmasıdır. Görünen mehâsinin zevâliyle ma‘nevî ve misâlî
sûretlerinin letâifi irâde edilmiştir. Veyâhûd o gelip geçen silsilenin mehâsini murâddır. 8:
Hâzır hamdleri murâd edip, medâih-i dâimiye ve sâbit senâlardır ki, gûyâ hâzır
hamdlerin mâzî ve müstakbeli ihâta eden silsile-i misâlinden tezâhür eden senâlardır. Kemâlât-ı ma‘bûdiyeti iktizâ eden kemâlât demektir. Yani âbidler ibâdetleriyle gitse de ma‘bûdiyeti istilzâm eden kemâlât bâkîdirler. Bütün gelen silsileleri geçenlerin yerlerine ibâdete sevk eder. 9:
Yani bütün zîhayâtlar âsâr-ı hayâtlarını murâd-ı İlâhî dâiresinde muntazaman
gösterdikleri cihetle Sâni‘-i Zülcelâllerinin san‘atını alkışlıyorlar. Nasıl ki bir zât hârika bir makine yapsa o makinenin başında fonoğraf ve fotoğraf gibi ayrı ayrı kendi kendine işler, konuşur, yazar, muhâbere eder cihâzât bulunsa, o zâtın istediği tarzda işlese, netîcelerini güzelce verse, o makineye bakan nasıl o zâtı mâşâallâhlarla ve bârekallâhlarla alkışlar. Ona ma‘nevî hediyeler verir. Aynen o makine de ondan maksûd olan netîceleri ve eserleri mükemmel izhâr etmekle o cihâzâtın lisân-ı hâliyle san‘atkârını takdîrler ve tahsînlerle ve ma‘nen mâşâallâhlarla tebrîk edip alkışlar ve tahiyyeler ve hediyeler verir. İşte bütün zîhayâtın herbirisinin başında pek çok muhtelif fonoğrafların ve fotoğrafların ve telgraf ve telefonların makineleri gibi çok makineler var. Onların hilkatlerindeki netâici ve maksadları nihâyet derecede mükemmel gösterdiklerinden hayâtlarının tezâhürâtıyla tahiyyât ta‘bîr edilen ma‘nevî alkışlar ve hediyelerle, tebrîkler ve tahsînlerle Sâni‘-i Zülcelâl’in tesbîhâtını hem kemâlât-ı san‘atını i‘lân ediyorlar, demektir. Biz ise demekle kendi lisânımızla o tahiyyâtları yâd edip kendi hesâbımıza dergâh-ı İlâhîye takdîm ederiz. Zâten lisân o makinelerden birisidir ve ondan matlûb netîcelerden birincisi bu tercümânlıktır.
5.Bab [La ilahe illallah Muhammedün resulullah]
Beşinci Bâb İki makâmdır.
1.Makam
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 98 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 99 / 301
Birinci Makâm “Şehâdet ederiz ki Allâh’dan başka ilâh yoktur ve Muhammed (asm) Allâh’ın Resûlüdür” cümlesinin şehâdeti hakkındadır. Allâhım! Ey seçilmiş olan Muhammed’in (asm) Rabbi, Ey cennetin ve cehennemin Rabbi, Ey peygamberlerin ve hayırlı kimselerin Rabbi, Ey sıddîkların ve ebrârın Rabbi, Ey küçüklerin ve büyüklerin Rabbi, Ey habbelerin ve meyvelerin Rabbi, Ey nehirlerin ve ağaçların Rabbi, Ey sahrâların ve ovaların Rabbi, Ey kölelerin ve hürlerin Rabbi, Ey gecenin ve gündüzün Rabbi. Akşamladık ve sabâhladık, seni şâhid tutarız; senin bütün mukaddes sıfatlarını şâhid tutarız; senin bütün esmâ-yı hüsnânı şâhid tutarız; senin bütün yüce meleklerini şâhid tutarız; senin çeşitli mahlûkâtının hepsini şâhid tutarız; senin büyük peygamberlerinin hepsini ve senin büyük velîlerinin hepsini ve senin yüksek asfiyânın hepsini şâhid tutarız; senin sayısız ve saymakla bitmez tekvînî âyetlerinin hepsini şâhid tutarız; senin müzeyyen, mevzûn, manzûm, mütemâsil masnûâtının hepsini şâhid tutarız; Senin âciz, câmid, câhil olan fakat havl ve tavlinle ve emir ve izninle acîb ve muntazam vazîfeleri taşıyan kâinât zerrelerinin hepsini şâhid tutarız; basît ve câmid şeylerden olan zerrâtın, mütenevvi‘, muntazam, sağlam ve san‘atlı hadsiz mürekkebâtının hepsini şâhid tutarız; hayât mâddeleri gâyet ihtilât içinde karışık olan ve gâyet imtiyâz içinde def‘aten birbirinden ayrılan nâmî mevcûdâtın terekkübâtının hepsini şâhid tutarız; enbiyâ ve evliyânın sultânı, mahlûkâtın en efdali ve apaçık mu‘cizelerin sâhibi olan Habîb-i Ekrem’ini salavât ve teslîmâtın en üstünü O’nun ve âlinin üzerine olsun- şâhid tutarız; apaçık âyetler ve nûrlu bürhânlar ve vâzıh delîller ve parlak nûrlar sâhibi olan Furkân-ı Hakîm’ini şâhid tutarız: Bizim hepimiz şehâdet ederiz ki, sen ancak Vâcibü’l-Vücûd, Vâhid, Ehad, Ferd, Samed, Hay, Kayyûm, Alîm, Hakîm, Kadîr, Mürîd, Semî‘, Basîr, Rahmân, Rahîm, Adl, Hakem, Muktedir ve Mütekellim olan Allâh’sın ve bütün güzel isimler senindir. Yine şehâdet ederiz ki, tek başına senden başka ilâh yoktur. Senin şerîkin yoktur. Ve sen her şeye hakkıyla kadîrsin ve her şeyi hakkıyla bilensin. Yine yukarıda geçenlerin hepsi ile ve yukarıda geçenlerin hepsiyle berâber şehâdet ederiz ki, Muhammed (asm) senin kulun, peygamberin, seçkin kulun, halîlin, mülkünün cemâli, san‘atının melîki, inâyetinin gözü, hidâyetinin güneşi, muhabbetinin lisânı, rahmetinin misâli, mahlûkâtının nûru, mevcûdâtının şerefi, kâinâtının tılsımının keşşâfı, (Hâşiye) saltanat-ı rubûbiyetinin dellâlı, isimlerinin hazînelerinin ta‘rîf edicisi, kullarına senin emirlerinin ta‘lîm edicisi, kitâb-ı kâinâtın âyetlerinin müfessiri, senin medâr-ı şühûdun ve işhâdın, kendi cemâline ve esmâna olan muhabbetinin ve san‘atına ve masnûâtına ve mahlûkâtının mehâsinine olan muhabbetinin âyînesi, âlemlere rahmet olarak ve âlemler sarâyının nakışlarındaki boya san‘atının hikmetiyle saltanat-ı rubûbiyetindeki mehâsin-i kemâlâtı beyân etmek ve âlemler kitâbının satırlarındaki âyetlerin kelimelerindeki hikmetlerin işâretleriyle senin isimlerinin hazînelerini ta‘rîf etmek ve marziyâtını beyân etmek için gönderdiğin habîbin ve resûlündür, ey göklerin ve yerlerin Rabbi! Ona ve âline ve ashâbına ve ihvânına, her anda ve zamânda milyonlar salât ve selâm olsun. Ey Hafîz, ey Hâfız, ey Hayru’l-Hâfızîn olan Allâhım, bize ihsân ettiğin bu şehâdetleri senin hıfzına, senin himâyene ve senin rahmetine tevdî‘ ediyoruz. Haşir ve mîzân gününe kadar onları hıfz eyle. Âmîn Hamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsûstur.
--------------------------------Haşiye: Bu ikinci şehâdette herbir kelime nübüvvet-i Ahmediyenin(asm) birer hak bürhânına îmâ ve birer vazîfe-i nübüvvetine ve birer makâmât-ı Muhammediyeye(asm) işâret ettiği gibi birinci şehâdette herbir fıkra dahi küllî çok berâhîn-i vahdâniyete delâlet ettiğinden gûyâ herbiri hem benim şâhidim hem benimle şehâdet eder ve ben onların lisân-ı hâl ile şehâdetlerini niyetimle lisân-ı kâle kalb edip berâber şehâdet getiriyoruz demektir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 100 / 301
2.Makam
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 101 / 301
İkinci Makâm (Hâşiye) Hamd, Allâh’a mahsûstur. O’nun Vücûb-ı Vücûduna öyle bir zât delâlet eder, insânlara O’nun evsâf-ı Celâlini ve Cemâlini ve kemâlini öyle bir zât gösterir ve O’nun Vâhid ve Ferd ve Samed olduğuna öyle bir zât şâhidlik eder ki, o, tasdîk olunmuş şâhid-i sâdık ve tahkîk olunmuş bürhân-ı
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 102 / 301
nâtıktır. Enbiyâ ve mürselînin efendisidir ki, onların icmâ‘larının ve tasdîklerinin ve mu‘cizelerinin sırrını hâvîdir. Evliyâ ve sıddîkînin imâmıdır ki, onların ittifâklarının ve tahkîklerinin ve kerâmetlerinin sırrını hâvîdir. Hârika irhâsât ve bâhir mu‘cizât ve kat‘î ve vâzıh bürhânlar sâhibidir. Zâtında ahlâk-ı âliye, vazîfesinde hısâl-i gâliye ve şerîatinde secâyâ-yı sâmiye sâhibidir. Vahyi indiren Zât-ı Zülcelâl’in ona tevfîki ile ve indirilen vahyin îcâzıyla ve kendisine vahiy indirilen zâtın ona kuvvet-i îmânı ile ve kendilerine vahiy indirilenlerin keşfiyâtları ve tahkîkâtlarıyla berâber icmâıyla, vahy-i Rabbânînin indiği yerdir. Âlem-i gayb ve melekûtün seyyârıdır. Ervâhı müşâhede ve melâikeye arkadaşlık eden ve cin ve insin mürşidi olandır. Şecere-i hilkatin meyvelerinin en münevveridir. Hakkın sirâcı, hakîkatin bürhânı, muhabbetin lisânı, rahmetin misâli, kâinât tılsımının keşşâfı, muamma-yı hilkatin halledicisi, saltanat-ı rubûbiyetin dellâlıdır. Hâlık-ı kâinâtın, mevcûdâtın hilkatindeki makâsıdının medâr-ı zuhûrudur. Kâinâtın kemâlâtının vâsıta-i tezâhürüdür. Ma‘nevî şahsiyetiyle, Fâtır-ı Kâinât’a kâinâtın hilkatinde nasbü’l-ayn olduğunu remzeden (yani Sâni‘ ona bakmış ve O’nun ve emsâlinin hürmetine bu âlemi yaratmış)dır. Düstûrlarıyla, her iki dünyâdaki saâdetin düstûrlarına enmûzec olan dîn ve şerîat ve islâmiyetin sâhibidir. Sanki bu dîn kitâb-ı kâinâttan çıkarılmış bir fihristedir. Kendisine indirilmiş olan Kur’ân ise, sanki kâinâtın âyâtını okumaktır. Hak dîni, kendisinin, kâinât nâzımının nizâmı olduğuna işâret edendir. Çünki bu kâinâtı, bu nizâm-ı etemm ve ekmel ile tanzîm eden kim ise, bu nazm-ı ahsen ve ecmeli câmi‘ olan bu dîni tanzîm eden de odur. Yer ve gökler devâm ettiği müddetçe salavâtın en efdali ve teslîmâtın en etemmi, biz Adamoğulları topluluğunun efendisi ve biz mü’minler topluluğunun îmâna hidâyet edicisi olan Abdullâh İbn-i Abdülmuttalib oğlu Muhammed’in üzerine olsun. Çünki bu şâhid, âlem-i şehâdette bütün şâhidlerin gözü önünde gaybe dâir, müşâhid tavrıyla şehâdet eder. Evet görülüyor ki, kendisi görür, sonra asırların ve aktârın arkasında en yüksek sadâsı ile beşer tâifelerine seslenerek şâhidlik eder. Evet, bu O’nun, mâzînin derinliklerinden istikbâlin yüksek tepelerine kadar bütün kuvvetiyle işitilen sesinin sadâsıdır. Evet, o ses yerin yarısını istîlâ etti; benî-âdem’in beşte biri O’nun semâvî boyasıyla boyandı. Ma‘nevî saltanatı 1350 sene devâm etti; her zamânda sâdık ve mutî‘ raiyetinden 350 milyon kişi üzerinde, seyyidlerinin ve sultânlarının emirlerine nefislerinin ve kalblerinin ve rûhlarının ve akıllarının inkıyâdıyla zâhiren ve bâtınen hükmediyor. Asırların kayaları üzerine ve aktârın meydânlarına çivilenmiş kuvvet-i düstûrlarının şehâdetiyle gâyet ciddiyetiyle zühdünün ve dünyâdan istiğnâsının şehâdetiyle gâyet vüsûku ile seyrinin şehâdetiyle gâyet itmi’nânı ve vüsûku ile herkesin ittifâkıyla herkesten daha fazla ibâdet eden ve daha fazla takvâ sâhibi oluşunun şehâdetiyle gâyet derecedeki kuvvet-i îmânı ile, “Gerçekten şunu bil ki, Allâh’dan başka ilâh yoktur” ile öyle kat‘î ve mükerrer şehâdet eder ki, Furkân-ı Hakîm o Zât-ı Zülcelâl’in vücûb-ı vücûduna delâlet eder. O’nun celâlinin ve cemâlinin ve kemâlinin evsâfını tasrîh eder. Öyle bir Furkân-ı Hakîm ki, meşreblerde ve mesleklerde muhtelif, kalbleri ve akılları müttefik olan enbiyânın ve evliyânın ve muvahhidînin bütün kitâblarının sırr-ı icmâını hâvîdir. Çünki o kitâbların hakâiki, altı ciheti münevver olan Kur’ân’ın esâsâtını tasdîk ederler. Zîrâ Kur’ân’ın üstünde sikke-i i‘câz, içinde hakâik-ı îmân, altında berâhîn-i iz‘ân vardır. Hedefi saâdet-i dâreyndir. Nokta-i istinâdı ise, onu indiren zâtın, âyetleriyle, indirilen Kur’ân’ın, i‘câzıyla, kendisine Kur’ân indirilen Zât’ın, ona kuvvet-i îmânı ve emniyetiyle ümmîliğiyle ve kemâl-i teslîmiyeti ve safvetiyle ve nüzûlü sırasında ma‘lûm vaz‘iyetiyle berâber icmâıyla mahz-ı vahy-i Rabbânîdir. O, bilyakîn mecma‘-i hakâiktir. Bilbedâhe envâr-ı îmânın menbaıdır. Bilyakîn saâdetlere îsâl bilmüşâhede, kâmil meyveler sâhibidir. Farklı farklı emârelerden olan hads-i sâdık ile, meleklerin ve ins ve cinnin makbûlüdür. Âkıl ve kâmil olanların ittifâkıyla, aklî delîllerle müeyyeddir. Vicdânın ona itmi’nânının şehâdetiyle, fıtrat-ı selîme ile musaddaktır. Bilmüşâhede ebedî mu‘cizedir. Basar-ı mutlak sâhibidir ki, eşyâyı kemâl-i vuzûh ile görür. Gaybı ve uzağı, hâzır ve yakîn gibi görür. Mutlak inbisât sâhibidir ki, mukarrabînden olan mele-i a‘lâya bir dersi öğretir, etfâl-i beşere de bu dersin aynısını öğretir. Ta‘lîmi ve ta‘lîmâtı, yükseklerin en yükseğinden, basitlerin en basitine kadar zîşuûrun tabakâtına şâmil olur. “O’ndan başka ilâh yoktur” ve “Şunu bil ki, Allâh’dan başka ilâh yoktur” şeklindeki kat‘î ve mükerrer bir şehâdetle, âlem-i şehâdette gaybın lisânıdır.
---------------------------------
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 103 / 301
Haşiye: Bu makâmın îzâhı Ondokuzuncu Mektûb olan Mu‘cizât-ı Ahmediye(asm) risâlesinin âhirindedir. Şu makâmın herbir kaydı herbir kelimesi risâlet-i Ahmediyenin(asm) birer delîline işâret eder ve Kur’ân-ı Hakîm’in Kelâmullâh olduğuna dâir olan bürhânlara îmâ eder. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm ile Kur’ân, her ikisi vahdâniyet-i İlâhiyeye birer gâyet parlak delîl olarak burada zikredilmişlerdir.
6.Bab [Hasbünallah]
Altıncı Bâb Hasbünallâhü ve ni'me'l vekîl’in mertebeleri hakkındadır. Beş nüktedir. (Hâşiye)
--------------------------------Haşiye: Ben bundan on üç sene evvel yüksek bir yer olan Yûşa‘ Tepesi’nden dünyâya baktım. Birbiri içindeki mevcûdâtın tabakâtına ve mehâsinine herkes gibi ben de meftûn idim. Âdetâ şedîd bir muhabbetle alâkadârdım. Hâlbuki, bu mevcûdâtın pek zâhir bir sûrette fenâ ve zevâlde yuvarlandıklarını aklen müşâhede ettim. Dehşetli bir elem ve firâk ve hadsiz firâklardan gelen bir zulmet hissettim. Birden
âyeti otuz üç mertebesiyle
imdâdıma yetişti. Ben de gelecek tarzda remizli okuyordum. Mağrible yatsı ortasında devâm ettiğim bu yedi cümle-i mübârekenin herbirisi birer lem‘a olarak Otuzbirinci Mektûb’un Lemeât’ına girecekti. Beş tanesi girdi. Bu ikisi kalmıştı. Onun için Dördüncü ve Beşinci Lem‘a’ların yerleri açık kalmıştı. Bunların biri
diğeri
in merâtiblerine dâir olacaktı. Bu iki mübârek kelâmın merâtibleri ilimden ziyâde fikir ve zikir olduğundan Beşinci Bâb olarak Arabî zikredildi.
1.Nükte
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 104 / 301
Birinci Nükte Bu kelâm, acz-i beşerî marazına ve fakr-ı insânî hastalığına mücesseb bir devâdır. “Allâh bize yeter. Ve (O) ne güzel vekîldir.” (Hâşiye) Zîrâ O, Mûcid, Mevcûd-ı Bâkîdir. Bu yüzden mevcûdâtın zevâlinde bir beis yoktur. Çünki Vâcibü’l-Vücûd olan mûcidinin bekâsıyla, mahbûbun vücûdu dâimîdir. O, Sâni‘ ve Fâtır-ı Bâkîdir. Bu yüzden masnûâtın zevâline üzülmek yoktur. Çünki Sâni‘indeki medâr-ı muhabbet bâkîdir. O, Melik ve Mâlik-i Bâkîdir. Bu yüzden zevâl ve gidişlerde yenilenen mülkün zevâline teessüf yoktur. O, Şâhid ve Âlim-i Bâkîdir. Sevilen şeylerin dünyâdan kaybolup gitmelerine tahassür yoktur. Bu yüzden Çünki onlar, onları görenin dâire-i ilminde ve nazarında bâkîdir. O, Sâhib ve Fâtır-ı Bâkîdir. Bu yüzden güzel şeylerin zevâline keder yoktur. Çünki onların güzelliklerinin menşei, onların Fâtır’ının isimlerinde dâimîdir. O, Vâris ve Bâis-i Bâkîdir. Bu yüzden ahbâbın firâkına mahzûn olmak yoktur. Çünki onlara Vâris olan ve onları tekrâr diriltecek olan Bâkîdir. O, Cemîl ve Celîl-i Bâkîdir. Bu yüzden güzel isimlerin âyîneleri olan güzel şeylerin zevâline
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 105 / 301
üzülmek yoktur. Çünki âyinelerin zevâlinden sonra isimler güzellikleriyle berâber bâkîdir. O, Ma‘bûd ve Mahbûb-ı Bâkîdir. Bu yüzden mecâzî mahbûbların zevâlinden elem çekmek yoktur. Çünki Mahbûb-ı Hakîkî Bâkîdir. O, Rahmân, Rahîm, Vedûd ve Raûf-ı Bâkîdir. Bu yüzden zâhirî ni‘met verici ve şefkat edicilerin zevâlinden ne gam vardır, ne yeise düşmek vardır, ne de ehemmiyet vermek vardır. Çünki rahmeti ve şefkati her şeyi kaplamış olan zât Bâkîdir. O, Cemîl, Latîf ve Atûf-ı Bâkîdir. Bu yüzden lütfedicilerin ve şefkat edicilerin zevâline yanmak ve ehemmiyet vermek yoktur. Çünki onların hepsinin yerine geçen ve bütün bunlar, O’nun tecelliyâtından bir tek tecellînin yerine geçemeyen Zât Bâkîdir. O’nun bu sıfatlarla bâkî oluşu, dünyâdan her bir ferdin fenâ ve zevâl bulan her nev‘î mahbûbâtının yerine geçer Allâh bize yeter Ve (O) ne güzel vekîldir. Evet, dünyâ ve içindekilerin bekâsı için, O’nun mâlikinin ve Sâni‘inin ve Fâtır’ının bekâsı bana yeter.
--------------------------------Haşiye: Bir zamân bu cümle-i mübârekenin çok envârını ve makâmâtını gördüm. Beni çok zulümâttan ve vartalardan kurtardı. Ben o ahvâl ve makâmâta işâret için gâyet muhtasar birer fıkra bazen birer kelime ile kendim tahattur etmekliğim için işâretler koymuştum. O baştaki fıkra ise herkes gibi benim de bir mahbûbum olan koca dünyânın zevâlini ve fenâsını ve içindeki zîhayâtların ölümünü düşündüğümden bu çok elîm ve derin derdlerime merhem olarak i buldum. Baştaki cümleler bu sırra göre gidiyorlar.
2.Nükte
İkinci Nükte (Hâşiye-1) Allâh’ın, Bâkî olan ilâhım (Hâşiye-2) ve Bâkî olan Hâlıkım ve bâkî olan Mûcidim
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 106 / 301
ve Bâkî olan Fâtırım ve Bâkî olan Mâlikim ve Bâkî olan Şâhidim ve Bâkî olan Ma‘bûdum ve Bâkî olan Bâisim olması, bekâm için bana yeter. Bu yüzden vücûdumun zevâlinde beis yok, hüzün yok, teessüf yok, tahassür yoktur, benim şahsımda bulunan her bir sıfat, ancak O’nun bâkî isimlerinden bir ismin şuâıdır. Bu sıfatın zevâli ve fenâsı, O’nun için i‘dâm değildir. Çünki o, ilim dâiresinde mevcûddur ve Hâlıkına bâkî ve meşhûddur. Ve kezâ, O’nun, Bâkî olan ve mâhiyetimin âyînesinde Bâkî isminin şuâı temessül eden ilâhım olduğuna ve Benim mâhiyetimin hakîkati, ancak bu ismin gölgesi olduğuna dâir ilmim ve iz‘ânım ve şuûrum ve îmânım, bekâ ve lezzeti için bana yeter. O ismin, benim hakîkatimin âyînesinde temessülü sırrıyla, hakîkatim kendisi mahbûb oldu. Zâtından dolayı mahbûb değil, belki onda olan ve onda temessül eden şeylerin bekâsı, O’nun için bir çeşit bekâ olması sırrıyladır.
--------------------------------Haşiye-1: Nasıl ki âfâkın ve dünyânın fenâ ve zevâlinin arkasında Bâkî-i Zülcelâl’in bâkî esmâsının cilvelerini gördüm. Tâm tesellî buldum. Öyle de şahsıma baktım, şahsımdaki müteaddid muhtelif tabaka-i mevcûdât-ı nefsiye ve meftûn olduğum sıfât ve hakâik-i şahsiye gâyet sür‘atle zevâl ve fenâya koştuklarından insânın fıtratındaki aşk-ı bekâ sırrıyla o fânîlerde bir bekâ aradım. Hâlıkımın bâkî cilve-i esmâsını gördüm. Herbir sıfatımın zevâlinde ona temessül eden bir ismin cilvesini bâkî gördüm. Ve kat‘iyen anladım ki: Fıtrat-ı insâniyedeki aşk-ı bekâ, muhabbet-i İlâhiyeden teşa‘ub eden bir muhabbettir. İnsân mahbûbunu yanlış bir sûrette arıyor. Âyînede temessül edeni sevmek ve aramak lâzım iken, âyîneyi veyâ âyînenin zîneti hükmüne geçen temessülün keyfiyetini sevmeğe başlıyor.
ُﻫَﻮyerine َ َ اye
perestiş ediyor. Zevâlinden
sonra yanlışını anlıyor. İşte kalb ve mâhiyet-i insâniye zîşuûr bir âyînedir. Onda temessül edeni şuûr ile hisseder, aşk-ı bekâ ile sever. Haşiye-2: Şu gelecek sekiz kelimedeki
ىharfleri mütekellim zamîri olup kendini gösteriyor.
3.Nükte
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 107 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 108 / 301
Üçüncü Nükte Allâh bize yeter Ve (O) ne güzel vekîldir.(Hâşiye-1) Zîrâ O öyle bir Vâcibü’l-Vücûddur ki, bu mevcûdât-ı seyyâle ancak O’nun îcâd ve vücûdunun tecelliyâtındaki teceddüde birer mazhardırlar. Onunla ve ona intisâbla ve O’nun ma‘rifetiyle hadsiz envâr-ı vücûd hâsıl olur. O olmadığı zamân ise, adem zulümâtı ve firâk elemleri zuhûr eder. Bu mevcûdât-ı seyyâle ancak birer âyînedir. Ve fenâları ve zevâlleri ve bekâlarında i‘tibârî teayyünâtın değişmesiyle altı cihetle yenilenmektedir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 109 / 301
Birincisi: Güzel ma‘nalarının ve misâlî hüviyetlerinin bâkî kalması. İkincisi: Sûretlerinin misâlı levhalarda bâkî kalması. Üçüncüsü: Uhrevî semerelerinin bekâsı. Dördüncüsü: O’nun için bir nev‘î vücûd olan ve kendisini temsîl eden Rabbânî tesbîhâtının bekâsı. Beşincisi: İlmî meşhedler ve sermedî manzaralarda bekâsı. Altıncısı: Eğer zîrûhlardan ise rûhlarının bekâsı.(Hâşiye-2) Zîrâ mevtlerinde, fenâlarında, zevâllerinde, ademlerinde, zuhûrlarında ve sönüp gitmelerindeki muhtelif keyfiyâtında olan vazîfeleri, ancak esmâ-yı ilâhiyenin mukteziyâtını izhâr etmektir. Bu vazîfenin sırrından dolayıdır ki, mevcûdât, mevt ve hayât, vücûd ve ademle dalgalanan gâyet sür‘atte bir sel gibi olmuştur. Yine bu vazîfeden dolayı, dâîmî fa‘âliyet ve müstemir hallâkıyet tezâhür eder. Öyleyse hem benim hem her bir ferdin “Allâh bize yeter. Ve (O) ne güzel vekîldir.” demesi gerekir. Yani, Vâcibü’l-Vücûdun eserlerinden bir eser olmam, vücûd olarak bana yeter. Müzevver ve akîm olan vücûdun milyonlarca senesine karşı, münevver ve mazhar olan vücûdun bir ân-ı seyyâlesi bana kâfîdir. Evet, intisâb-ı îmânî sırrıyla vücûdun bir dakîkası, intisâb-ı îmânîsiz binlerce senenin yerine geçebilir. Belki şu dakîka, merâtib i‘tibâriyle şu binlerce seneden daha etem ve daha geniştir. Kezâ, semâda azameti ve arzda âyetleri olan ve gökleri ve yeri altı günde yaratan Zâtın san‘atı olmam, vücûd ve kıymeti i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, semâyı kandîllerle süsleyip nûrlandıran ve yeryüzünü çiçeklerle süsleyip güzelleştiren zâtın masnûu olmam, vücûd ve kemâli i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, bu kâinât bütün kemâlâtı ve mehâsiniyle O’nun kemâli ve cemâline nisbetle zaîf bir gölge ve O’nun âyât-ı kemâli ve işârât-ı cemâli olan zâtın mahlûku ve memlûkü ve abdi olmam, fahır ve şeref olarak bana yeter. Kezâ, sayısız ve saymakla bitmez ni‘metlerin kâf ve nûn arasındaki latîf sandukçalarda iddihâr eden ve milyonlar kantarı, içinde tohumlar ve çekirdekler denilen latîf sandukçalar bulunan bir tek avuç içinde depolayan Zât, her şey için bana yeter. Kezâ, bütün cemâl ve ihsân sâhiblerine karşı, bana O Cemîl ve Rahîm olan Zât yeter ki, bu güzel masnûât, mevsimlerin ve asırların ve dehirlerin geçmesiyle O’nun envâr-ı cemâlinin yenilenmesi için birer fânî âyînelerden başka bir şey değildir. Ve bu bahâr ve yaz mevsiminde yenilenen ni‘metler ve birbirini ta‘kîb eden meyveler, mahlûkâtın ve günlerin ve senelerin geçmesi üzerine O’nun dâimî in‘âmındaki mertebelerin yenilenmesi için birer mazhardır. Kezâ, Hâlık-ı mevt ve hayâtın esmâsının cilvelerine bir harîta ve bir fihriste ve bir fezleke ve bir mîzân ve bir mikyâs olmam, hayât ve mâhiyeti i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, Esmâ-yı Hüsnânın sâhibi olan Fâtırımın şuûnât-ı zâtiyesine hayâtımın mazhariyetiyle, kalem-i kudretle yazılmış ve o Kadîr-i Mutlak ve Hayy-ı Kayyûmun esmâsını anlatıp gösteren bir kelime olmam, hayât ve vazîfesi i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, beni, içinde hedâyâ-yı rahmetinin müzeyyenâtı bulunan vücûd hullemin ve fıtrat kaftanımın ve muntazam hayâtımın gerdânlığının murassaâtıyla süsleyen Hâlıkımın esmâsının cilveleriyle süslenmekle kardeşlerim olan mahlûkât arasında i‘lânım ve teşhîrim ve Hâlık-ı kâinâtın nazar-ı şühûduna i‘lânım ve izhârım, hayât ve hukûku i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, zîhayâtların vâhib-i Hayât’a olan tahiyyelerini fehmetmem ve onlara şâhid olup onlara şâhidlik etmem, hukûk-ı hayâtım i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, Sultân-ı Ezelîmin nazar-ı şühûduna arz olunmak için, îmânî bir şuûrla O’nun cevâhir-i ihsânının murassaâtıyla teberrüc ve tezyînim hukûk-ı hayâtım için bana yeter. Kezâ, O’nun abdi ve masnûu ve mahlûku ve muhtâc olanı olduğuma ve O’na muhtâc bulunduğuma ve O’nun, hikmetine ve rahmetine lâyık bir şekilde terbiye eden Rahîm, Kerîm, Latîf ve bana ni‘met verici olan Hâlıkım olduğuna dâir ilmim ve iz‘ânım ve şuûrum ve îmânım, hayât ve lezzeti i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, mutlak olan aczimin ve mutlak olan fakrimin ve mutlak olan za‘fımın emsâliyle o Kadîr-i Mutlak’ın merâtib-i kudretine ve o Rahîm-i Mutlak’ın derecât-ı rahmetine ve o Kaviyy-i Mutlak’ın tabakât-ı kuvvetine mikyâsiyetim, hayât ve kıymeti i‘tibâriyle bana yeter. Kezâ, Hâlıkımın muhît sıfatlarını anlamak için cüz’î ilim, irâde ve kudret sıfatlarımın cüz’iyetiyle ma‘kesiyetim bana yeter. Böylece cüz’î ilmimin mîzânıyla O’nun muhît ilmini
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 110 / 301
fehmederim. Kezâ, Kâmil-i Mutlak ancak benim ilâhım olduğuna ve kâinâtta kemâlâttan ne varsa, O’nun kemâlinin âyetlerinden ve O’nun kemâline birer işâret olduğuna dâir ilmim kemâl olarak bana yeter. Kezâ, nefsimde kemâlât olarak îmân-ı billâh bana yeter. Zîrâ îmân, beşer için bütün kemâlâtına bir menba‘dır. Kezâ, Esmâ-yı Hüsnânın sâhibi olan, beni yediren ve beni içiren ve beni terbiye eden ve beni tedbîr eden ve benimle konuşan ve celâli yüce olan ve lütuf ve ihsânı her şeyi kuşatan İlâhım ve Rabbim ve Hâlıkım ve Müsavvirim, muhtelif cihâzâtımın çeşitli lisânlarıyla istenilen envâ‘-ı ihtiyâcâtıma âid her şey için bana yeter.
--------------------------------Haşiye-1: Kâinâtın en mühim muammâsını, mütemâdiyen mevt ve hayât, zevâl ve fenâ içindeki fa‘âliyet-i dâimenin tılsımını keşfeden Yirmidördüncü Mektûb’da Beş Remiz ve Beş İşâretle îzâh edilen mühim bir hakîkatin merâtibini gâyet icmâlli işâretler nev‘inden eskiden beri tahatturla tefekkür ediyordum. Fenâ ve zevâl ve adem ise, başka başka vücûdların ünvânları olduğunu ve kesretli vücûdları semere verdiğini ve zevâle giden bir şey kendine bedel çok vücûdları bıraktığını gösterir bir nüktedir. Bir zîhayâtın mevti ve zevâli birçok vücûdları meyve verir. O meyveleri arkasında bırakır, sonra gider. Evet, bir fânî çok cihetlerle bâkî kalır. Bir dâne çürümekle ölür. Fakat yüz dâneyi câmi‘ bir sünbülü yerinde bırakır. İşte bu sırra binâen mevtten ve ademden ürkmek ve zevâlden teessüf etmek yerinde değildir. Haşiye-2:
Tercümesi: Yirmidokuzuncu Risâlede kat‘iyetle ve zarûretle ve bâhir bürhânlarla O’nun bekâsı isbât edildiği gibi, eğer zîrûhlardan değilse, o zamân kavânîn-i hakîkatlerinin ve hilkatlerinin ve nevâmîs-i mâhiyetlerinin ve desâtîr-i teşekküllerinin bekâsıdır. Çünki bu kânûn ve nâmûs ve düstûr, bu ferd ve nev‘ için bir rûh-ı emrîdir. Nasıl ki, incir ağacı ölür ve yok olur; O’nun kavânîn-i teşekkülü olan rûh-ı emrîsi ise bâkî kalır ve bir zerre gibi olan çekirdeklerinde devâm eder. İşte bu rûh-ı emrî ölmüyor, belki O’nun üzerinde sûretler yenileniyor, belki zîhayâtın mâhiyeti devâm ediyor. Zîrâ O’nun mâhiyeti, bâkî olan esmâ-yı hüsnâdan bir ismin bir gölgesidir ki, şu mâhiyet, o bâkî ismin şuâı altında bekâ bulur ve O’nun hüviyeti yine bir çok misâlî levhalarda bâkî kalır. Öyleyse adem, ancak zâil bir vücûdun dâimî vücûdlara intikâli için bir ünvândır.
4.Nükte
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 111 / 301
Dördüncü Nükte Benim sûretimi ve zîhayâtlardan olan emsâlimin sûretini, latîf san‘atıyla ve latîf kudreti ve hikmetiyle ve latîf rubûbiyeti ile su içinde açan Zât, bütün metâlibim için bana yeter. Kezâ, beni inşâ eden, kulağımı ve gözümü açan, cismimde bir lisân ve bir kalb derc eden, onda ve cihâzâtımda, rahmetinin çeşit çeşit hazînelerinin müddeharâtını tartmak için sayısız hassâs mîzânlar yerleştiren ve kezâ lisânımda ve kalbimde ve fıtratımda, esmâsının çeşit çeşit defînelerini anlamak için saymakla bitmez hassâs âletler derc eden zât, bütün maksadlarım için bana yeter. Kezâ, bütün envâ‘-i ni‘metini ihsâs etmek ve ekser tecelliyât-ı esmâsını tattırmak için, bu a‘zâ ve âlâtı ve bu cevârih ve cihâzâtı ve bu havâs ve hissiyâtı ve bu letâif ve ma‘neviyâtı, celîl ulûhiyeti ve cemîl rahmetiyle ve kebîr rubûbiyeti ve kerîm re’fetiyle ve azîm kudreti ve latîf hikmetiyle, benim küçük ve hakîr şahsımda derc eden ve zaîf ve fakîr vücûdumda derc eden Zât bana yeter.
5.Nükte
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 112 / 301
Beşinci Nükte Benim her bir ferdin, hâl ve kâl ile ve teşekkür ve iftihârla şöyle dememiz gerekir. Beni yaratan ve beni adem zulmetinden çıkararak bana vücûd nûrunu in‘âm eden Zât bana yeter. Kezâ, beni hayât sâhibi kılarak, sâhibine her şeyi veren ve sâhibinin elini her şeye uzatan hayât ni‘metini bana in‘âm eden Zât bana yeter. Kezâ, beni insân yaparak, insânı, âlem-i kebîrden ma‘nen daha büyük olan küçük bir âlem hâline getiren insâniyet ni‘metini bana in‘âm eden Zât bana yeter. Kezâ, beni mü’min kılarak, dünyâ ve âhireti ni‘metlerle dolu iki sofra hâline getirip îmân
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 113 / 301
eliyle mü’mine onları takdîm eden îmân ni‘metini bana in‘âm eden Zât bana yeter. Kezâ, beni habîbi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ümmetinden kılarak, îmânda bulunan ve kemâlât-ı beşeriyenin en yüksek merâtibinden olan muhabbet ve mahbûbiyet-i ilâhiyeyi bana in‘âm eden Zât bana yeter ki, bu muhabbet-i îmâniye ile, mü’minin istifâde elleri imkân ve vücûb dâiresinin nihâyetsiz müştemilâtına kadar uzanır. Kezâ, cins ve nev‘î ve dîn ve îmân cihetiyle beni mahlûkâtının bir çoğundan üstün kılıp beni ne câmid, ne hayvân ne de dalâlette giden yapmayan Zât bana yeter ki, hamd de O’na mahsûstur, şükür de O’na mahsûstur. Kezâ, “Beni ne yerim ne de göğüm içine sığdırabilir; fakat beni mü’min kulumun kalbi içine sığdırabilir” meâlindeki hadîsin sırrıyla, beni esmâsının tecelliyâtına câmi‘ bir mazhar yaparak kâinâtın içine sığdıramadığı bir ni‘meti bana in‘âm eden Zât bana yeter. Yani, mâhiyet-i insâniye, bütün kâinâtta tecellî eden esmânın bütün tecelliyâtına mazhar ve câmi‘dir. Kezâ, bende bulunan mülkünü benim için muhâfaza edip sonra onu bana iâde etmek için benden satın alan ve karşılığında bize cenneti veren Zât bana yeter. Vücûdumun zerrelerinin zerrâtı kâinâtla darbı adedince şükürde Ona mahsûstur. Hamd de O’na mahsûsdur. Hasbî Rabbî Cellallâh Nûr-u Muhammed Sallallâh. Lâ ilâhe illallâh. Hasbî Rabbî Cellallâh Sırr-u kalbî zikrullâh. Zikr-u Ahmed Sallallâh. Lâ ilâhe illallâh.
7.Bab [La havle vela kuvvete illa billah]
Yedinci Bâb
(Hâşiye-1) Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l aliyyi'l azîm hakkındadır. Bu mübârek kelime-i tayyibe, "Subhanallah" ve "Elhamdulillah" ve "Lâ ilahe illallah" ve "Allahuekber" ve "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi'l aliyyi'l azîm" olan meşhûr "bâkiyât-ı sâlihât" tan [bâkî kalıcı beş sâlih amel] beşinci olanıdır.
--------------------------------Haşiye-1: Çok risâlelerde beyân etmişiz ki: İnsânın fıtratında hadsiz bir acz ve nihâyetsiz bir fakr bulunmakla berâber hadsiz a‘dâsı ve nihâyetsiz metâlibi vardır. İnsân bu acz ve fakrından fıtraten bir Kadîr-i Rahîm’e ilticâya muhtâcdır. Nasıl ki aczine merhem ve bütün a‘dâsına karşı bir melce’ gösterir.
birinci cümlesini cümlesini de fakrına
devâ ve bütün metâlibine bir vesîle gösterdiği gibi başka bir sûrette aynen
gibi acz ve fakr-ı beşerînin ilâcı
dahi kelimesi a‘dâsına
karşı nokta-i istinâdı kendi kuvvetinden teberrî etmekle kuvvet-i İlâhiyeye ilticâ
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 114 / 301
kelimesiyle de metâlibine ve hâcâtına vesîle-i mutlak olan tevekkül ile kudret-i İlâhiyeye i‘timâd etmektir. Bu
cümlesinin pek çok merâtibini kendimde tecrübelerle
hissettim. O mertebelere kısa kelimelerle birer birer işâretler koydum. O işâretler vâsıtasıyla o merâtibleri mülâhaza ediyorum. Bu bâbda kısmen o mertebeleri remzeden kelimeler aynen zikredilecektir.
7.Bab (1)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 115 / 301
Ey ilâhım ve Seyyidim ve Mâlikim, Benim nihâyetsiz fakrım vardır. Bununla berâber hâcâtım ve metâlibim sayısız ve saymakla bitmez. Benim elim ise, metâlibimin en ednâsına ulaşmaz. Havl ve kuvvet ancak Sendedir, ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Ey Hasîb, ey Vekîl, ey Kâfî! İlâhî, ihtiyârım zaîf bir kıl gibi; emellerim ise saymakla bitmez. Hiçbir zamân kendilerinden müstağnî kalamayacağım şeylerden ise dâimâ âcizim. Havl ve Kuvvet ancak Sendedir, ey Ganî, ey Kerîm, ey Kefîl, ey Hasîb, ey Kâfî! Ey ilâhım ve seyyidim ve Mâlikim, Benim iktidârım zaîf bir zerre gibidir. Bununla berâber düşmanlar, illetler, evhâmlar, korkular, elemler, hastalıklar, zulmetler, dalâletler ve uzun seferler saymakla bitmez. Onlara karşı havl ve onlara mukâbele etmeye kuvvet ancak sendedir, ey Kavî, ey Kadîr, ey Karîb, ey Mücîb, ey Hafîz, ey Vekîl! Ey ilâhım! Emsâlim gibi, hayâtım da sönecek olan bir şu‘le gibidir. Arzûlarım ve emellerim ise saymakla bitmez. Bu emelleri taleb etmeye karşı havl ve onları tahsîl etmeye kuvvet ancak sendedir. Ey Hay, ey Kayyûm, ey Hasîb, ey Kâfî, ey Vekîl, ey Vâfî! Ey ilâhım! Akrânım gibi, ömrüm de tükenecek bir dakîka gibidir. Bununla berâber maksadlarım ve metâlibim sayısızdır ve saymakla bitmez. Onlara karşı havl ve onlara yetecek kuvvet ancak Sendedir, ey Ezelî olan, ey Ebedî olan, ey Hasîb, ey Kâfî, ey Vekîl, ey Vâfî! Ey ilâhım! Şuûrum, sönüp gidecek olan bir lem‘a gibidir. Bununla berâber envâr-ı ma‘rifetinden olup muhâfaza edilmesi gereken şeyler ve zulümât ve dalâletten olup kendisinden muhâfaza olunulması gereken şeyler sayısızdır ve saymakla bitmez. Bu zulümât ve dalâlete karşı havl ve bu envâr ve hidâyât üzerine kuvvet ancak sendedir, ey Alîm olan, ey Habîr olan, ey
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 116 / 301
Hasîb, ey Kâfî, ey Hafîz, ey Vekîl! Ey ilâhım! Benim sabırsız bir nefsim, feryâd eden bir kalbim, zaîf bir sabrım, nahîf bir cismim, alîl ve zelîl bir bedenim vardır. Bununla berâber mâddî ve ma‘nevî yüklerden üzerime yüklenen ağırdır. Bu yüklere karşı havl ve onları taşımaya kuvvet ancak sendedir, ey Rabb-i Rahîmim, ey Hâlık-ı Kerîmim, ey Hasîb, ey Kâfî, ey Vekîl, ey Vâfî. Ey ilâhım! Zamândan bana âid olan, akışı sür‘atli olan geniş bir selde akıp giden bir ândır. Mekândan bana âid olan ise kabir kadardır. Bununla berâber sâir mekânlarla ve zamânlarla alâkam vardır. Onlara olan alâkaya karşı havl ve onlarda bulunanlara ulaşmaya kuvvet ancak Sendedir, ey mekânların ve kevnlerin Rabbi, ey dehirlerin ve zamânların Rabbi, ey Hasîb, ey Kâfî, ey Kefîl, ey Vâfî! Ey ilâhım! Benim nihâyetsiz bir aczim, hadsiz bir za‘fım vardır. Bununla berâber düşmanlarım ve bana elem verenler ve kendisinden korktuğum şeyler ve beni tehdîd eden belâlar ve âfetler saymakla bitmez. Onların hücûmlarına karşı havl ve onları def‘ edecek kuvvet ancak Sendedir, ey Kavî, ey Kadîr, ey Karîb, ey Rakîb, ey Kefîl, ey Vekîl, ey Hafîz, ey Kâfî!
7.Bab (2)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 117 / 301
Ey ilâhım! Benim hadsiz bir fakrım, nihâyetsiz bir ihtiyâcım vardır. Bununla berâber hâcâtım ve metâlibim ve vazîfelerim saymakla bitmez. Onlara karşı havl ve onlara yetecek kuvvet ancak sendedir, ey Ganî, ey Kerîm, ey Muğnî, ey Rahîm! Ey ilâhım! Kendi havl ve kuvvetimden kurtuldum sana yöneldim ve senin havl ve kuvvetine sığındım. Beni kendi havl ve kuvvetime bırakma. Aczime ve za‘fıma ve fakrıma ve ihtiyâcıma merhamet et. Göğsüm daraldı, ömrüm zâyi‘ oldu, sabrım bitti, fikrim helâk oldu. Gizlimi de açığımı da bilen ancak sensin. Bana fâide verene de zarar verene de mâlik olan ancak sensin. Üzüntümü ferahlatmaya ve zorluklarımı kolaylaştırmaya kâdir olan ancak sensin. Bütün üzüntülerimi ferahlat, bana ve kardeşlerime bütün zorlukları kolaylaştır. Ey ilâhım! Ona sevk olunmakla berâber zamâna karşı ve korkularına karşı havl ve kendisiyle alâkalı olmakla berâber mâzî ve lezzetlerine karşı kuvvet ancak Sendedir, ey Ezelî, ey Ebedî! Ey ilâhım! Korktuğum ve kendisinden kurtulamadığım zevâle karşı havl ve hayâtımdan hasretini çektiğim ve kendisine ulaşamadığım geçmiş şeyleri iâde edecek kuvvet ancak Sendedir, ey Sermedî, ey Bâkî! Ey ilâhım! Adem zulmetine karşı havl ve vücûd nûruna kuvvet ancak Sendedir, ey Mûcid, ey Mevcûd, ey Kadîm! Ey ilâhım! Hayâta katılan zararlara karşı havl ve hayâta lâzım olan sevinçlere kuvvet ancak sendedir, ey Müdebbir, ey Hakîm! Ey ilâhım! Zîşuûrlara hücûm eden elemlere karşı havl ve his sâhibleri için matlûb olan lezzetlere kuvvet ancak sendedir, ey Mürebbî ey Kerîm Ey ilâhım! Akıl sâhiblerine ârız olan kötülüklere karşı havl ve himmet sâhibleri için tezyîn edici olan mehâsine kuvvet ancak Sendedir, ey Muhsin, ey Kerîm! İlâhî! Ehl-i isyâna gelen nikmetlere karşı havl ve ehl-i tâate gelen ni‘metlere kuvvet ancak Sendedir, ey Gafûr, ey Mün‘im! İlâhî! Hüzünlere karşı havl ve sevinçlere eriştirecek kuvvet ancak sendedir. Çünki güldüren ve ağlatan ancak sensin, ey Cemîl, ey Celîl! İlâhî! Hastalıklara karşı havl ve âfiyete eriştirecek kuvvet ancak Sendedir, ey Şâfî, ey Muâfî! İlâhî! Elemlere karşı havl ve emellere eriştirecek kuvvet ancak Sendedir, ey Müncî, ey Mugîs!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 118 / 301
İlâhî! Zulmetlere karşı havl ve nûrlara eriştirecek kuvvet ancak Sendedir. ey Nûr, ey Hâdî! İlâhî! Mutlak sûrette şerlere karşı havl ve aslen hayırlara eriştirecek kuvvet ancak sendedir, ey hayır elinde olan ve her şeye gücü yeten ve kullarını hakkıyla gören ve mahlûkâtının ihtiyâclarından haberdâr olan Zât! İlâhî! Ma‘siyetlere karşı havl ancak senin ismetinledir, tâate eriştirecek kuvvet ancak senin tevfîkinledir, ey Muvaffık, ey Muîn!
7.Bab (3)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 119 / 301
İlâhî! Benim insânî olan nev‘imle şiddetli bir alâkam vardır. Bununla berâber “Her nefis ölümü tadıcıdır” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:185) âyeti beni tehdîd ediyor ve nev‘imle cinsimle alâkalı emellerimi söndürüyor ve onların ölümlerini bana haber veriyor. Bu mevt ve haberden neş’et eden bu hüzn-i elîme karşı havl ve kalb ve rûhumdan zâil olanların yerini dolduracak olan tesellîyi verecek kuvvet ancak Sendedir. Çünki her şeye karşı kâfî gelen fakat her şey kendisine kâfî gelemeyen Zât ancak sensin. İlâhî! Benim, evim ve menzilim gibi olan dünyamla şiddetli bir alâkam vardır. Bununla berâber “O’nun üzerindeki herkes fânîdir. Celâl ve ikrâm sâhibi Rabbinin zâtı ise bâkî kalır” (Rahmân Sûresi, 55:27) âyeti, benim bu evimin harâb olacağını ve bu yıkılacak olan evde kendileriyle berâber oturduğum mahbûblarımın zevâl bulacağını i‘lân ediyor. Bu korkunç musîbete karşı ve göçüp giden ahbâbdan ayrılıklara bile karşı havl ve bunlara karşı bana tesellî verecek ve onların yerine geçecek kuvvet ancak Sendedir, ey tecelliyât-ı rahmetinden bir cilve, benden ayrılan her şeyin yerine geçebilen Zât! İlâhî! Mâhiyetimin câmiiyeti (Hâşiye-2) ve bana in‘âm ettiğin cihâzâtımın gâyet kesreti i‘tibâriyle alâkalarım ve kâinâta ve envâına şiddetli ihtiyâclarım vardır. Bunlar berâber “O’nun zâtından başka her şey helâk olucudur. Hüküm O’nundur ve ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas Sûresi, 28:88) Âyeti beni tehdîd eder ve eşyâlarla olan pek çok alâkamı keser. Ve her bir alâkanın kesilmesiyle, rûhumda bir yara ve ma‘nevî bir elem oluşur. İşte bu hadsiz yaralara karşı havl ve onları tedâvî edecek kuvvet ancak sendedir, ey her şeye kâfî gelen ve bütün eşyâ, teveccüh-i rahmetinden bir tek şeye kâfî gelemeyen Zât, ey bir şey için olduğunda her şey o şey için olan ve o şey için olmadığında o şey için hiçbir şey olmayan Zât! İlâhî! Cismânî şahsiyetimle şiddetli alâkam ve ibtilâ ve meftûniyetim var. Öyle ki, sanki cismim, zâhirî nazarımda bütün âmâl ve metâlibimin tavanına bir direktir. Bende bekâya karşı şiddetli aşk var. Bununla berâber cismim ne demir ne de taştandır ki filcümle devâm etsin. Bi’lakis her ân dağılmak üzere bulunan et ve kan ve kemiktendir. Yine bununla berâber hayâtım cismim gibi iki tarafı sınırlıdır, yakın bir zamânda mevtin hâtemiyle mühürlenecektir. Bununla berâber ihtiyârlıktan başım beyâz âlev aldı. Hastalık sırtımı ve göğsümü darbelemiştir. Bu hâlden dolayı ben üzüntü, sıkıntı, ızdırâb, teellüm ve şiddetli hüzün içindeyim. Bu korkunç hâle karşı havl ve beni üzen şeylere karşı beni tesellî edecek ve benden kaybolan şeyleri telâfî edecek ve benden geçip giden şeylerin yerine geçebilecek kuvvet ancak Sendedir, ey Bâkî olan ve bâkî isimlerinden bir isme yapışan kimse, kendisinin bekâsı ve ibkâsı ile bâkî olan Rabbim!
--------------------------------Haşiye-2: Bu
ye dâir mertebelerde hakîkatlerine yalnız işâretler edildi.
Bürhânlar ve delîller zikredilmedi. Çünki geçmiş bâblarda zikredilen yüzler ve belki binler vahdâniyet bürhânları ve rubûbiyet delîlleri umûmiyetle
nin hakîkatlerine
delîllerdir. Onun için ayrı ayrı delîller zikredilmedi.
7.Bab (4)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 120 / 301
İlâhî Benim ve bütün zîhayâtın, kendilerinden kaçış olmayan ölüm ve zevâle karşı şiddetli bir korkumuz var. Ve benim, devâmları olmayan ömür ve hayâta karşı şiddetli bir muhabbetim var. Bununla berâber ecellerin bizim cisimlerimize hücûmuyla mevtin sür‘ati, ne bende başka birinde, kesip attığı hâric dünyevî emellerden ne hiçbir emel ve tahrîb ettiği hâric ne de bir lezzet bırakır. Bu korkunç belâya karşı havl ve buna karşı bizi tesellî edecek kuvvet ancak Sendedir, ey Hâlık-ı mevt ve hayât! Ey hayât-ı sermediye sâhibi olan ve kendisine temessük eden ve kendisine
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 121 / 301
yönelenin ve kendisini tanıyan ve kendisini sevenin hayâtının devâm ettiği ve ölümün ona teceddüd-i hayât ve tebdîl-i mekân olduğu zât! Öyle ise “Dikkat edin! Şübhesiz Allâh’ın Velî (kul) larına hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun (da) olmayacaklardır” sırrıyla, ona ne hüzün vardır ve ona ne de elem vardır. İlâhî! Nev‘im ve cinsimden dolayı benim göklerde ve yerde olan teellümât ve temenniyât ile ve onların ahvâli ile alâkalarım var. Fakat hiçbir cihetle onlara emrimi dinletecek ve emelimi bu cirimlere teblîğ edecek kuvvet bende yok. Bu belâlara ve alâkalara karşı havl ancak Sendedir, ey Göklerin ve yerin Rabbi ve ey onları sâlih kullarına teshîr eden Zât! İlâhî! Benim ve bütün akıl sâhiblerinin, geçmiş zamânlar ve gelecek vakitlerle alâkalarımız var. Bununla berâber biz daracık bir zamân-ı hâzırda hapsolunduk; mâzî ve müstakbel zamânın en ednâsına bile ellerimiz yetişmez ki, bizi sevindirecek bir şeyi bundan celb edelim yâhûd bizi üzecek bir şeyi bundan def‘ edelim. Bu hâle karşı havl ve o hâlin en güzel hâle tahvîline yetecek kuvvet ancak sendedir, ey asırların ve zamânların Rabbi! İlâhî! Benim fıtratımda ve her bir ferdin fıtratlarında, ebedü’l-âbâda uzanan ebedî emeller ve sermedî matlablar var. Çünki fıtratımıza öyle acîb ve câmi‘ bir isti‘dâd tevdî‘ etmişsin ki, onda, dünyâ ve içindekilerin kendilerini doyuramayacağı bir ihtiyâc ve bir muhabbet vardır. Bu ihtiyâc ve bu muhabbet bâkî cennetten başka hiçbir şeye râzı olmaz ve bu isti‘dâd saâdet-i ebediye yurdundan başka hiçbir şeyle tatmîn olmaz, ey dünyâ ve âhiretin Rabbi! Ve ey Cennetin ve dâr-ı karârın Rabbi! (Hâşiye-3) “Seni (her türlü noksânlıktan) tenzîh ederiz; senin bize öğrettiklerinden başka bizim için bir ilim yoktur. Şübhe yok ki Alîm, Hakîm ancak sensin.” (Bakara Sûresi, 2:32.) “Bizi buna (bu mükâfâta vesîle olan amellere) hidâyet eden Allâh’a hamd olsun; eğer Allâh bizi hidâyete erdirmeseydi, doğru yolu bulamazdık. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri (bize) hakkı getirmişlerdir.” (A’râf Sûresi, 7:43.) Allâhım, ümmetimin hasenâtı adedince, Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashâbına salât ve selâm et. Âmîn. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsûstur.
--------------------------------Haşiye-3:
nin merâtibindeki yirmi mertebe başta yazılacaktı. Âhirde
yazayım diye te’hîr etmiştim. Âhire geldiğimiz vakit yine te’hîr edildi. Çünki îzâh edilse çok uzun olurdu. Kendime mahsûs yalnız işâretlerle yazılsa idi, az istifâde edilirdi. Başka vakte ta‘lîk edildi.
Hizb-ül Ekber
Hizb-ül Ekber-in Nûrî ﲪِﻦ اﻟﱠﺮِﺣﻴِﻢ ٰ ْ ﺑِْﺴِﻢ ﷲِ اﻟﱠﺮ
ﺗَـَﻔﱡﻜُﺮ َﺳﺎَﻋٍﺔ َﺧْﻴـٌﺮ ِﻣْﻦ ﻋِﺒَﺎَدةِ َﺳﻨٍَﺔhadisinin mazharı.. ve Risale-i Nur'un bir bürhan-ı enveri..
ve bir vird-i a'zamı ve ekberi.. ve bir misal-i musaggarı.. ve fikrî bir zikr-i muazzam ve imanî bir ilm-i muhteşem arabiyyü'l-ibare bir risaleciktir. Kur'ân'daki âyetü'l-kübra'nın azametine ve iki âyetü'l-kübra ve hakikatinin iki şahid-i ekberi.. ve İmam-ı Ali Radıyallâhü Anh'ın tesmiyesiyle her ikisi âyetü'l-kübra namında olan Yirmi dokuzuncu Lem'a-i Arabiye ve Yedinci Şua'ın imtizacından çıkan ehl-i ilme bir hizb-i ekber hükmündedir ki, Risale-i Nur'un tam arabî bilen veyahut Âyetü'lKübra ve Münacat ve Yirminci Mektub risaleleri yanında bulunan ve okuyan şakirdlerine imanî ve tefekkürî arasıra okunacak bir vird-i a'zam olabilir. On günde bir defa okunsa imana büyük inkişaf ve kuvvet verir. Said Nursî
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 122 / 301
1.) Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 4:409. (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1:78)
Mektup 1 Aziz, sıddık kardeşlerim, Hizb-i Nurîde, hem
ﺗَـَﻔﱡﻜُﺮ َﺳﺎَﻋٍﺔsırrı, hem küllî bir ubudiyet bulunduğundan; şimdi bu
vakitte, kuvvetli bir emareyi müşahede ettim. Bugün Risale-i Nur’un Hizb-i Nurîsinden bir kısmını ve Cevşenü’l-Kebîr’den dahi bir kısmını okurken gördüm ki, kâinatın envaını ve âlemlerini Yirmi Dokuzuncu Mektubun âhir kısmı ve
ِ اَ ﻧُﻮر اﻟﱠﺴٰﻤﻮاâyetinin beyanında, seyahat-ı ِ ت َواْﻻَْر ض ُ ُ َ
kalbiyeyle, herbir ism-i İlâhi bu kâinattaki bir âlemi nurlandırdığını ve zulümatı dağıttığını gördüğüm gibi; aynen ve daha başka bir şekilde, Cevşenü’l-Kebîr ve Risale-i Nur ve Hizb-i Nurî dahi kâinatı baştan başa nurlandırıyor, zulümat karanlıklarını dağıtıyor, gafletleri, tabiatları parça parça ediyor; ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin altında saklanmak istedikleri perdeleri yırtıyor gördüm, kâinatı envâıyla pamuk gibi hallaç ediyor, taraklarla tarıyor müşahede ettim. Ehl-i dalâletin boğulduğu en son ve en geniş kâinat perdelerinin arkasında envâr-ı tevhidi gösteriyor. Ezcümle: İki gün evvel, ism-i Hakem nüktesini okuyan bir Nakşî dervişi, güneşin ve manzumesinin bahsini, Risale-i Nur mesleğine veçh-i tatbikini anlamamış. Demiş: “Bu da ehl-i fen ve kozmoğrafyacılar gibi bahseder” tevehhüm etmiş. Yanımda ona okundu, ayıldı. “Bu bütün bütün başkadır” dedi. Demek kozmoğrafyacılar gibi, ehl-i fennin en son ve geniş nokta-i istinatları ve medâr-ı gafletleri olan perdelerde nûr-u ehadiyeti gösteriyor. Orada da düşmanlarını takip ediyor, en uzak tahassungâhlarını bozuyor. Her yerde, huzura bir yol gösteriyor. Eğer güneşe kaçsa, ona der: “O bir soba, bir lâmbadır. Odununu, gazyağını veren kimdir? Bil, ayıl!” Başına vurur. Hem kâinatı baştan başa âyineler hükmünde tecelliyât-ı esmâya mazhariyetlerini öyle gösteriyor ki, gafletin imkânı olmuyor. Hiçbir şey huzura mâni olmuyor. Ehl-i tarikat ve hakikat gibi huzur-u daimî kazanmak için kâinatı ya nefyetmek veya unutmak ve hatıra getirmemek değil, belki kâinat kadar geniş bir mertebe-i huzuru kazandırdığını ve geniş ve küllî ve daimî kâinat vüs’atinde bir ubudiyet dairesini açtığını gördüm. Hizb-i Nurîde
ﺗَـَﻔﱡﻜُﺮ َﺳﺎَﻋٍﺔilâ âhire..
hakikati bulunduğuna bana kat'i kanaat verdi. Daha var; fakat şimdi bu kadar yazdırıldı. Said Nursî 1.) Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 4:409. (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1:78) 2.) Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nûr Sûresi, 24:35)
Mektup 2 Aziz kardeşlerim, Bu Hizb-i Nuriye benim şahsıma ait pek büyük bir keramet-i mâneviyesi var. Şimdi beyan etmek zamanı geldi. Yirmi üç sene evvel, Eski Said, Yeni Said’e inkılâp ettiği zaman, tefekkür mesleğinde gittiği için
ﺗَـَﻔﱡﻜُﺮ َﺳﺎَﻋٍﺔ َﺧْﻴـٌﺮ ِﻣْﻦ ِﻋﺒَﺎَدةِ َﺳﻨٍَﺔ
sırrını aradım. Her bir-iki senede o sır, ya Arabî, ya Türkçe bir risaleyi netice verip suret değiştiriyordu. Arabî Katre Risalesinden, tâ Âyetü’l-Kübrâ risalesine kadar, o hakikat devam edip suretler değiştirerek, tâ Hizbü’l-Ekber-i Nuriye suret-i daimesine girdi. Yirmi seneden beridir ki, ne vakit sıkılsam ve fikir ve kalbe yorgunluk ve usanç gelse, bu hizbin bir kısmını mütefekkirâne okumuşsam, o sıkıntıyı ve usanç ve yorgunluğu izale ediyordu. Hattâ, bilâistisna, her gece sabaha yakın dört beş saat meşguliyetten gelen usanç ve yorgunluk, o hizbin altısından birisini okumasıyla hiçbir eseri kalmadığı bin defa tekerrür etmiş. Evet şimdi de devam eder...
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 123 / 301
Said Nursî 1.) Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten daha hayırlıdır. (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:310; Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 4:409. (Kitâbu’t-Tefekkür); el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 1:78)
Mertebe 1
-Bu kısmın tercümesi ve izahı Âyetü'l-Kübra Risalesinin ikinci makamındadır.-
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 124 / 301
Rahman, Rahîm olan Allah'ın adıyla, De ki: Eğer onların iddia ettiği gibi, Allah'la beraber başka ilâhlar olsaydı, o zaman o ilâhlar Arş'ın sahibi olan Allah'a üstün gelmek için elbette bir yol ararlardı. (İsrâ Sûresi, 17:42.) Allah, onların söylediği her türlü eksiklikten münezzehtir; son derece yüce ve uludur. (İsrâ Sûresi, 17:43.) Yedi gökle yer ve içindeki her şey O'nu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki, O'nu övüp tesbih etmesin; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz ki O, Halîm'dir (ceza vermekte acele etmez); Gafur'dur (günahları çokça bağışlayandır) (İsrâ Sûresi, 17:44.) Bil ki: Muhakkak, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
1.Mertebe Biz kesin olarak iman ettik ki: Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid, her bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad, kâinatın tamamına ve kâinatta bulunan her bir varlığa bizzat hükmeden; isim, sıfat ve fiillerinde kendisinin hiçbir şekilde dengi ve benzeri olmayan Ferd ve her şey her haliyle kendisine muhtaç olan, fakat kendisi hiç bir şeye muhtaç olmayan Samed'dir! Zira gökler; - bir irade ile hareket ettirilip musahhar olan, - bir meşietle döndürülüp tedbir ve idare edilen, - mükemmel bir düzen ve hikmetle görevlendirilip tanzim edilen, - gayet ince bir muhafaza ve ölçü ile istihdam edilip yandırılan yıldızlar, güneşler, aylar ve gezegenleri gibi kelimeleriyle şehadet ederek; O'nun haşmetli saltanatındaki kudretinin büyüklüğüne ve vahdeti içindeki vücûb-u vücuduna delâlet eder. Evet, gökkubbedeki bütün ulvî ve parlak yıldızlar, şehadetleri pek zahir olmaları sebebiyle O'nun ulûhiyet ve azametine delâlet eden mücessem nurlu burhanlardır. Ve delâletleri gayet açık olmaları nedeniyle O'nun rubûbiyet ve izzetine tanıklık eden şualardır ki, O'nun saltanat-ı ulûhiyetinin haşmetine şahitlik eder ve rubûbiyet dairesindeki hakimiyetinin genişliğini bütün âlemlere ve eşyaya ilân eder. Şimdi şu âyete kulak ver! "Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki onu nasıl bina etmiş ve nasıl süslemişiz?" (Kâf Sûresi, 50:6.) Sonra gökyüzüne bak! Yaratılışındaki intizam ve san'atındaki denge ile beraber, nasıl sükûnet içinde bir sessizlik, hikmet içinde bir hareket, haşmet içinde bir parlaklık, ziynet içinde bir tebessümün var olduğunu görürsün! Ve görürsün ki, göğün bir lâmbası olan güneşin parlaması; mevsimleri değiştirmek, hem bitki ve hayvan satırlarını yazmak maksadıyla mevsim sayfalarını kudret kaleminin sayfaları hâline getirmek içindir. Kandili olan ay'ın hilâlleşmesi de; menzilleri tenvir etmek, vakitleri bildirmek ve yılları tayin etmek içindir. Yıldızların ışıl ışıl parıldaması ise; kâinatı aydınlatmak âlemleri süsleyip yaldızlamak içindir. Hepsi de; akıl ve şuur sahiplerine, bu âlemi tedbir ve idare etmek için bir saltanat-ı rubûbiyetin var olduğunu ilân ederler.
Mertebe 2-3
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 125 / 301
2.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira atmosfer; muhtelif canlı türlerine ve insanlara Rahmân'ın hediyelerini ulaştırmak, latîf maddeleri nakletmek için görevlendirilen, sevk ve idare edilen musahhar bulutlar, rüzgârlar, gök gürültüleri, şimşekler ve yağmurlar gibi kelimelerinin şehadetiyle, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve süratle iş gören kudreti içindeki rahmetinin sonsuz genişliğine delâlet eder. Evet, o hediyelerin ulaşması ve o latîf maddelerin nakli, ihsan kastıyla ve in'amın irade edilmesiyledir. Çünkü onların hikmetleri, faydaları ve canlıların ihtiyaçlarına tam uygun olmaları gösterir ki: zahiren müşevveş olan tahavvülat ve hareketleri, hakikatte munazzamdır, bir düzen içindedir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 126 / 301
3.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira bütün element ve unsurlar; - maden, bitki ve hayvan gibi bir meşietle yapılan san'atlı meyveleri, - bir irade eseri olan düzenli neticeleri, - bir hikmetle gördürülen mükemmel hizmetleri, - bir maksatla yaptırılan muntazam vazifelerinin kelimeleriyle, - toprağı ve demiri, suyu ve havası ile cansızlığı, cehaleti, birbirine karışmış ve birbirine zıt unsurların bulunması, birbirinin benzeri ve emsali olmaları ve kayıtsız olarak her tarafı istilâ etme istidadında olmalarıyla beraber; mükemmel bir şuur, bir boyun eğme, bir itaat ve disiplinle, mükemmel bir ölçü ve ahenk içinde bulunmaları gibi kelimelerinin şehadeti ile; O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve her şeyi kuşatan hâkimiyetine, hikmet ve iradesine delâlet eder. Evet; - Işığın parlaması; san'atının harikalarını göstermek için O'nun aydınlatması ve O'nun teşhir etmesindendir! - Rüzgârların dalgalanması; emirlerini san'at eseri varlıklarına bildirmek maksadıyla O'nun sevk etmesi ve O'nun vazifelendirmesindendir! - Nehirlerin fışkırması, taşların şekillenip süslenmesi; hayat sahibi kullarının yararlanmaları için O'nun depolaması, O'nun emrine boyun eğdirmesi, O'nun teçhiz etmesi ve O'nun tedbir ve idaresindendir! - Çiçeklerin tebessümü; mahlûkatına kendini tanıttırmak ve sevdirmek için, O'nun güzelleştirmesi ve O'nun bezeyip süslemesindendir! - Meyvelerin nakışlanıp süslenmesi; kerem ve fazlının mükemmelliğini hissettirip göstermek için O'nun ikram etmesi ve O'nun nimetlendirmesindendir! - Kuşların cıvıldaşması; rubûbiyetinin lütfunu ve idaresinin güzelliğini bildirmek için, O'nun konuşturması ve O'nun ihsanındandır! - Yağmurların şıpırtısı; bitkilerinin imdadına yetiştirerek hayvanatını müjdelemek için O'nun fazlından ve O'nun indirmesindendir! - Ayların hareketi; akıl ve şuur sahiplerine seneleri ve vakitleri tayin etmek için, O'nun takdir etmesi ve O'nun döndürmesiyledir! Her türlü kusurdan, noksan sıfatlardan, acz ve şerikten münezzeh olan o Zât'ın delili ne kadar parlak, kudret ve saltanatı ne kadar da şaşaalı ve göz kamaştırıcıdır!
Mertebe 4-6
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 127 / 301
4.Mertebe Biz kesin olarak iman ettik ki: Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira yeryüzü; - ihtiyaçlar için hikmetle depolanmış madenlerinin kelimeleriyle; - hayat için gerekli gıda ve yiyecek olarak rahmetle sümbüllenen bitkilerinin kelimeleriyle; - rızık olmak için inayetle yetişen meyveli ağaçlarının kelimeleriyle; - Celâli nihayet derecede yüce olan Zât'ın inayet ve rahmetinin güzellikleriyle, hikmet ve irâdesinin incelikleriyle muhafaza edilerek, en mükemmel tarzda tedbir ve idare edilen, en güzel şekilde ihtiyaçları karşılanarak terbiye edilen ve en latîf surette doyurulan türlü türlü şekillerde tasvir edilmiş hayvanlarının kelimeleriyle şehadet edip, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve rubûbiyetinin güzelliklerindeki rahmaniyetinin mükemmelliğine delâlet eder. Evet, bütün kemâl sıfatların sahibi ve her türlü noksan ve kusurdan münezzeh olan O Zât'ı tesbih ederim ki, yeryüzü bahçesini; San'atının meşheri, mahlûkatının mahşeri, kudretinin aynası, hikmetinin medarı, rahmetinin fidanlığı, cennetinin tarlası, mahlûkat kafileleri için resmî geçit meydanı, varlık kafilelerinin mesire yeri, gelip geçen varlıklara mecra, ve san'at eseri varlıklar için ölçek yapmıştır. Evet, işte bütün şu kafileler, özellikle süslü hayvanlar, nakışlı kuşlar, meyveli ağaçlar ve çiçekli bitkiler; O'nun ilminin mucizeleri, san'atının harikaları, cömertlik ve kereminin hediyeleri, ahiretteki fazl ve lütfunun müjdecileridir. Bu yeryüzü bahçelerindeki; - meyvelerin ziynetiyle gülen çiçeklerin tebessümü, - küçük çiçek yaprakları üzerinde yağmur katrelerinin şıpırtısı, - seher yeliyle şakıyan kuşların cıvıltısı, - ve validelerin küçük yavrulara şefkat ve merhameti, ağaçların ve eşyanın süslenip bezenmesi, meyve ve çiçeklerin süslenerek arz-ı endam etmesi... Cin, insan ve hayvanâta, ruhaniyat ve melâikeye; mahlûkatını çok seven ve onlara da her vesileyle Kendisini sevdiren bir Sâni-i Vedûd'ün Kendisini tanıttırması, sonsuz merhametiyle her şeye rızkını veren bir Hâlık-ı Rahman'ın Kendisini sevdirmesi, san'at eseri mahlûkatına karşı sonsuz rahmet ve sınırsız şefkat sahibi bir Hannân'ın merhameti, bitmez tükenmez ikram ve nimetleriyle, varlıkları terbiye edip besleyen bir Mennan'ın en latîf rahmet cilvelerini açık seçik gösteren kesin delillerden başka bir şey değildir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 128 / 301
5.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira bütün denizler, pınarlar ve nehirler; - kıymetli ve süslü cevherleri, - muntazam hayvanları, - ölçülü ve dengeli olan gelir-giderleri, - bir düzen ve disiplin içinde depolanıp muhafaza edilmeleri gibi kelimeleriyle, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve haşmetli rububiyetindeki hâkimiyetinin büyüklüğüne delâlet eder.
6.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Çünkü bütün dağlar, vadiler ve sahralar; - her türlü canlının türlü türlü ihtiyaçları için ihtiyatî tedbir ve idare ile depolanıp hazırlanarak, onların emrine verilmiş yeraltı kaynaklarının ve hazinelerinin, definelerinin ve madenlerinin kelimeleriyle, - mahlûkatı doyurup beslemek için gönderilmiş olan tebessüm eden filizli çiçeklerle bezenmiş bitkilerinin kelimeleriyle, - canlılara rızık olarak, meyvelerle ellerini uzatmış yapraklı, çiçekli ve meyveli ağaçlarının kelimeleriyle tanıklık ederek, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve O'nun rububiyetinin tedbir ve idaresinin inceliklerine ve saltanat-ı ulûhiyetinin azametine delâlet eder.
Mertebe 7-8
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 129 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 130 / 301
7.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira bütün nebatat türleri ve bütün ağaç sınıfları hep beraber ittifakla; - mizanlı yaprakları, - cezâletli çiçekleri, - fesâhatli tohum ve çekirdekleri, - ve belâgatli meyveleri gibi kelimeleriyle, onları yaratan Hâlık'larına ve onları en mükemmel şekilde tasvir ve dizayn edip şekillendiren Musavvir'lerine ve onları en güzel tarzda tezyin edip süsleyen Müzeyyin'lerine yaptıkları tesbih ve övgülerle tanıklık ederek, O'nun vahdet içindeki vücûb-u vücûduna ve O'nun isimlerinin cilvelerindeki türlü türlü nakışlara ve O'nun hikmetinin inceliklerindeki san'atının güzelliklerine delâlet eder. Evet, - her bir canlıda ve bütün canlılarda açıkça görülen, inayet ve rahmetin güzellikleriyle verilen süslü hediyelerdeki kastî inam, ihsan, ikram ve nimetlendirme hakikatinin şehadetiyle, - bir irade ve hikmetin inceliklerine mazhar olan ve hiçbir şekilde tesadüfe havalesi mümkün olmayan; o canlılardaki tasvir, temyiz, tedbir, -özellikle tohumların kıldan kanatçıklarla uçarak dağılıp ekilmesi gibi- idare ve tezyin hakikatinin şehadetiyle, - ve o hadsiz san'at eserlerinin gayet muntazam, ölçülü, birbirinden ayırt edilir bir tarzda; sınırlı, sayıları belirlenmiş, birbirine benzer ve karışık tohumlardan, çekirdek ve habbeciklerden; yanlışsız, hatasız bir vaziyette mevsim ve zamana göre yoktan ve birden yaratılması ve hepsinin ayrı ayrı suretlerinin açması hakikatinin müşahedesiyle bilinir ki; o tohumlar ve o meyveler, o taneler ve o çiçekler: - birer hikmet mu'cizesi, - birer san'at harikası, - birer rahmet hediyesi, - rızık olarak ihsan edilen yiyeceklerin birer özü, - Allah'ın birliğinin birer maddî burhanı, - ve âhiret yurdunda O'nun lütfunun birer müjdecisidir. Onlar birer sadık şahit olarak ilân ederler ki; Yaratıcı Hâlık'ları her şeye gücü yeten Kadîr ve her şeyi bilen Alîm'dir. O'nun rahmeti ve ilmi, yaratması ve tedbiri, san'at ve tasviri her şeyi kuşatmıştır. O'nun yaratma, tedbir ve idaresine nispetle güneş, kâinat âlemlerinde bir lâmba ve meyve gibidir. O'nun san'at ve tasvirinde, yıldızlar; semâdaki çiçekler ve meyveler gibi, dünya ise semâda bir yumurta ve bir tane misalidir. Yaratma ve takdir etme, san'atlı yapma ve şekil verme noktasında hiçbir şey O'na ağır gelmez. Evet, bütün bitkiler ve ağaçlar; Çok zahir ve gayet açık ve seçik bir tarzda Sâni'lerinin varlığının zorunlu ve vacip olduğunu bildiren ve O'nun vahdaniyetini gösteren şahitlerdir. Ve özellikle; - tomurcuklarının çatlaması, - çiçeklerinin açılması, - yapraklarının büyüyüp çoğalması, - meyvelerinin olgunlaşması, - süslü çiçeklerinin ve tomurcuklarının ağzıyla dallarının ellerinde mütebessim yavrular gibi oynaşması. Ve salkımlarındaki muntazam sümbüllerinin dilleriyle - ve ölçülü tohum ve çekirdeklerinin harfleriyle - ve düzenli meyve ve taneciklerinin kelimeleriyle
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 131 / 301
- ve o manzum kelimelerindeki san'atlı mânâların delaletiyle; - ve o san'atlı mânâlara delâlet eden düzeninin - ve o düzenle beraber Ölçüsünün - ve o ölçü ile beraber tanziminin - ve o tanzimle beraber tevzîninin - ve o tevzinle beraber tezyininin - ve o tezyin ile beraber temyizinin - ve o seçkinlikle beraber san'atının - ve o san'atla beraber boyasının - ve o boya ile birlikte süsünün - ve o süsle birlikte nakışlarının - ve o nakışlarla birlikte tatlarının - ve o tatlarla birlikte kokularının - ve o kokularla beraber renklerinin - ve o renklerle beraber birbirinden ayrılan düzenli şekillerinin delaletiyle; Mahlûkatına Kendini tanıttıran ve sevdiren Yaratıcı Hâlık'larının sıfatlarının tecellîlerini tavsif ve isimlerinin cilvelerini açıklayıp ilân ederler. Bilhassa o bitki ve ağaçların her biri; - çiçeklerinin zarif gözlerinden akıp damlayan - ve sümbüllerindeki tazecik dişlerinden sızan - ve meyvelerinin tatlı ağızcıklarından akan katre ve sızıntılarla Yaratıcı Hâlık'larını tavsif etmeleri, O'nun mahlûkatına Kendini sevdirmesinin, tanıttırmasının ve taahhüdünün cilvelerinin parıltılarıdır. Bütün kemâl sıfatların sahibi ve her türlü eksiklik ve kusurdan münezzeh olan O Zât'ın burhanı ne kadar güzel, ne kadar açık ve ne kadar da göz kamaştırıcıdır.
8.Mertebe
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 132 / 301
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira bütün hayvan ve hayvancık türleri ve bütün kuş ve kuşçuk cinsleri ittifakla; - bir irade ve hikmetin inceliğiyle tanzim edilen muntazam organlarının ve âletlerinin kelimeleriyle, - bir inayet ve meşietle donatılan mükemmel cihazlarının ve azalarının cümleleriyle, - kasdî bir ihsan ve rahmetle yerleştirilen muntazam his ve duygularının mânâlarıyla; - ve her birinin irade ve hikmetin incelikleriyle; eşsiz, benzersiz ve san'atlı bir tarzda yoktan yaratılmaları hakikatinin ihatasının şehadetiyle, - ve her birinde, inayet ve rahmetin güzellikleriyle görülen tasvir -şekillendirme-, tedbir idare etme-, temyiz -seçkin hâle getirme-, tezyin -süsleme-, terbiye ve iaşe -besleyip büyütmehakikatinin şehadetiyle; - ve birbirinin aynı veya benzeri ve karışık olan o sınırlı ve sayılı yumurtalardan ve -nutfe denilen- katrelerden; sayısız hayvanların çeşit çeşit tarzlardaki suretlerinin açması, zaman ve mevsimlere göre sürekli olarak gayet mükemmel bir düzen ve ölçü içinde ve birbirinden ayırt edilir şekilde hatasız ve yanlışsız yoktan inşa edilmeleri hakikatinin şehadetiyle; O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve ehadiyetine ve isim ve sıfatlarına delâlet eder.
Mertebe 9-13
9.Mertebe Biz kesin olarak iman ettik ki: Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücûd, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid ve her bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad'dir. Zira bütün seçkin kullarla beraber bütün nebiler ve peygamberler; - tasdik edici ve tasdike mazhar olmuş mütevatir, açık ve parlak olan sayısız mucizelerinin kuvvetiyle; - söz, dua, münacat ve müşahedelerinin kuvvetiyle, - gördükleri İlâhî ve gaybî mukabele, imdat ve yardımların kuvvetiyle icma ederek; O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna ve ehadiyetine, sıfat ve isimlerine, şuûnât ve fiillerine delâlet eder.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 133 / 301
10.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira fazilet sahibi kullarla beraber asfiya ve sıddıklar; Doğruluğu şüphe götürmez bir şekilde araştırılıp tahkik edilen kesin, açık ve parlak sayısız burhanlarının ve tetkik edilen parlak ve nuranî delillerinin kuvvetiyle hepsi birden, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna delâlet eder.
11.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira bütün manevî makam ve sır sahibi veliler ve kutuplar; Birbirlerini doğrulayan ve birbirleriyle uygun düşen sayısız manevî gözlemlerinin ve keşiflerinin kuvvetiyle ittifak ederek, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna delâlet eder.
12.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira bir çok insanın nazarlarına temessül edip gözüken melekler ve temiz ruhanî varlıklar; birbirine uygun düşen ve yalan ihtimali olmayan insan topluluğu tarafından nakledilerek şöhret bulan mütevatir haberlerinin kuvvetiyle icma ederek, O'nun vahdaniyeti içindeki mevcudiyetine delâlet eder.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 134 / 301
13.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira istikamet sahibi aydın akıllar hep birlikte; mezhepleri birbirinden ayrı olmasına rağmen tevhid üzerinde birbirine muvafık olan itikad ve yakînlerinin kuvvetiyle, O'nun vahdeti içinde vücûb-u vücûduna delâlet eder. Aynı şekilde, selim kalpler icma ile; meşrepleri birbirinden farklı olmasına rağmen vahdet noktasında birbirine mutabık olan mânâ âlemlerinde yaptıkları gözlem ve keşiflerinin kuvvetiyle, O'nun vahdeti içinde vücûb-u vücûduna delâlet eder.
Mertebe 14-17
14.Mertebe Biz kesin olarak iman ettik ki: Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid ve her bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad'dir! Zira bütün vahiylerle beraber, mukaddes ilâhî kitaplar ve semavî suhuflar; Bütün çağ ve devirlerde, mahlûkatına Kendini tanıttıran İlâhî tarifeleri, onların akıl ve anlayışlarına uygun olan ilâhi hitap ve konuşmaları, kullarının münâcât ve yakarışlarına karşılılık olarak verilen Rabbânî yardımları ve mahlûkatına varlığını hissettirip bildiren Rahmânî işaretleri, Onun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna, isim ve sıfatlarına, fiil ve şuûnlarına -sıfatların mahiyetinde bulunan zatî özellikler-delâlet edip gösterir.
15.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 135 / 301
Zira bütün asfiya ve sıddıkların kitaplarındaki sadık ilhamlar; Bütün asırlarda, mahlûkatına Kendini tanıttıran ve sevdiren İlâhî sevgi ve Rabbani tarifeleri, mahlûkatının feryat ve dualarına cevap olarak verilen Rahmânî yardım ve karşılıkları ve her an san'at eseri varlıkların yanında olduğunu hissettiren Sübhânî işaretlerinin tasdikiyle, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücuduna delâlet eder.
16.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. - O, varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud, - birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid, - her bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad, - kâinatın tamamına ve kâinatta bulunan her bir varlığa bizzat hükmeden ve isim, sıfat ve fiillerinde Kendisinin hiçbir şekilde dengi ve benzeri olmayan Ferd, - ve her şey her haliyle kendisine muhtaç olan, fakat Kendisi hiç bir şeye muhtaç olmayan Samed'dir! Zira elinde bulunan Kur'ân'ın -manevî saltanatının- haşmetiyle âlemin övüncü ve binler şahsî mükemmellikler ve yüksek hasletleriyle insanoğlunun şeref vesilesi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam; - elindeki çok açık ve parlak olan mu'cizelerinin kuvvetiyle, - Zât'ında görünen yüksek hasletlerin kuvvetiyle, - dinindeki parlak ve kati hakikatlerin kuvvetiyle, - pak Ehl-i Beytinden keramet sahibi, harika ve nurânî zâtların icmalarının kuvvetiyle, - seçkin Ashabından fikrî istikamet, keskin görüş ve basiret sahibi olan zâtların ittifaklarının kuvvetiyle, - bütün asırlarda ve mekânlarda gelen Asfiyadan parlak ve kafî burhan sahibi mudakkik zâtların ittifaklarıyla beraber, O'nun vahdeti içindeki vücud-u vücûbuna ve samediyetindeki ehadiyetine ve isimlerindeki sıfatlarına ve fiillerindeki şuûnatına ve kemâlindeki cemâl ve celâline delâlet ve şehadet edip ispat eder.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 136 / 301
17.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid, ber bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad'dir. Zira; - bütün âlemleri ve zamanları ışıklandırıp aydınlatan, - bütün melek, insan ve cin taifelerince kabul ve arzu edilen, - bütün âyetleri her dakika yüz milyonlarca insanın, sayısız ruhanîlerin ve izan sahibi mahlûkatın dillerinde okunan, - muazzam saltanatı on dört asırdan beri, kemâl-i ihtişam ve ihtiramla yeryüzünün yarısı ve beşerin beşte birinde hükmeden, - güçlü ve sarsılmaz hüccet ve delillere dayanan altı rasih hakikatle doğrulanan, - altı makamca apaçık bir tarzda sıdk ve hakkaniyeti tasdik edilen, - izan ve tahkikle altı cihetten her tarafı münevver olan Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyan; - tevhidi ispat eden semavî sûre ve âyetlerinin icmaıyla, - vahdeti gösteren kudsî sırları ve hakikatlerinin ittifakıyla - ve vahdaniyeti ispat eden manevî meyve ve neticelerinin tevafukuyla, O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna, ehadiyetine ve samediyetine, sıfat ve isimlerine, fiil ve şuûnlarına ve cemâl, celâl ve kemâline delâlet edip ispat eder.
Mertebe 18
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 137 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 138 / 301
18.Mertebe Biz kesin olarak iman ettik ki: Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, asla eşi ve benzeri bulunmayan, varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Vâcibu'l-Vücûd'dur. O'nun dışındaki her şey ise varlığı ve yokluğu ancak O'na bağlı olan mümkün varlıklardır. Zira, - mücessem büyük bir kitap, - muazzam cismanî bir Kur'ân, - munazzam süslü bir saray, - muhteşem ve mükemmel bir memleket olan şu kâinat; O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücûduna, sıfat ve isimlerine, fiil ve şuûnlarına delâlet eder. Evet, o kitabın; - bütün bölümleri ve başlıkları, sayfaları ve satırları, âyetleri ve kelimeleri, harfleri ve noktaları icma ile, ebedî ve ezelî olan Müellif ve Kâtibi'nin vücûb-u vücudunu açıkça gösterdiği gibi, - bütün unsurları ve türleriyle, bütün cüzleri ve fertleriyle, bütün ikamet edip yaşayanları ve içindekilerle ve içindeki tazelenip yenilenmeler ve değişimlerle, - her birini kuşatan tağayyür, imkân ve hudûs hakikatinin şehadetiyle; - ve intizamlı olarak bütününde görülen tedahül ve teavün ve tenasüp hakikatinin şehadetiyle; - ve bir irade ve hikmet altında görülen tağyir ve tebdil ve bir meşiet ve kasıtla yapılan tedbir ve tasvir ve bir ölçü, sistem ve muhafaza altındaki iaşe ve terbiye hakikatinin şehadetiyle, Sahib'inin ve Sâni-i Sermedî'sinin vahdaniyetini gösterip bildiriyor. Evet, O öyle bir Hallâk-ı Alîm ve Sâni-i Hakîm ve Rahmân-ı Rahîmdir ki; - kâinat bostanındaki bütün ulvî gökcisimleri, yıldızlar ve yeryüzündeki bütün varlıklar, zorunlu olarak, O Hallâk-ı Alîm'in kudret mucizeleridir. - Ve şu yeryüzü bağında açılıp serpilen bütün rengârenk süslü bitkiler ve dağılıp yayılmış türlü türlü hayvanlar, apaçık bir şekilde O Sâni-i Kerîm'in san'at harikalarıdır. - Ve bu kâinat bahçelerindeki süslenmiş çiçekler ve tebessüm eden meyveler, açıkça görülüp bilinir ki O Rahmân-ı Rahîm'in rahmet hediyeleridir. O kudret mu'cizeleri şehadet ediyor; şu san'at harikaları nida ediyor ve bu rahmet hediyeleri ilân ediyor ki, bunların ilkinin Hallâk'ı ikincisinin Musavvir'i ve sonuncusunun Vâhib'i olan Zât: Her şeye gücü yeten Kadîr ve her şeyi hakkıyla bilen Alîm'dir. O'nun kudretine nispeten atomlar ve yıldızlar, sonlu ve sonsuz her şey eşittir. O Sâni-i Hakîm'in kudret mu'cizeleri olan mazideki bütün olay ve harika hadiseler şehadet eder ki: O, her şeyi san'atlı ve hikmetli bir şekilde yapan Sâni-i Hakîm olduğundan, istikbalde bütün imkân ve ihtimal dairesinde meydana gelecek hadise ve hayret verici olaylara da gücü yeten
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 139 / 301
Kadîr'dir! Evet, bir ağaç ve bir saray gibi olan şu kâinat, Kat'i bir tarzda öyle bir Zât'a delâlet eder ki o geniş ve büyük kâinat ağacının ve süslü kâinat sarayının binasını altı günde tesis etmiştir. Ve onun temellerini meşiet ve hikmetinin usulleriyle kurup yerleştirmiş, direklerini kader ve kazasının düsturlarıyla detaylandırmıştır. Ve onu, - âdet ve sünnetinin kanunlarıyla tanzim etmiş, - rahmet ve inayetinin yasalarıyla -nevamis- süslemiş, - âdet ve sünnetinin dışındaki istisnaî kanunlarını, isim ve sıfatlarının hususi cilvelerini de zayıf mahlûkatının imdadına yetiştirerek o kâinat sarayını tenvir etmiştir. Bu büyük âlemi, şu küçük âlem olan insan gibi mükemmel bir kolaylıkla takdir edip eşsiz ve benzersiz bir tarzda san'atla yaratan ve en güzel şekilde tedbir ve idare eden O Zât'ı tesbih ederim ki, bütün kemâl sıfatların sahibidir ve her türlü kusur ve eksiklikten münezzehtir!. Evet, şu büyük âlem, tıpkı bu küçük âlem gibi, O'nun kudretinin san'at eseri ve O'nun kader kaleminin mektubudur. Ulûhiyetinin tecellîsiyle şu büyük âlemi öyle eşsiz ve benzersiz bir surette yoktan yaratmış ki onu bir mescid hâline çevirmiş ve bu küçük âlemi de öyle bir tarzda icat etmiş ki ona akıl âletini takarak ve iman nimetini vererek secde eden bir kul yapmıştır. Şu büyük âlemi sürekli ekilip biçilen ve mahsulât alınan bir tarla inşa ederek bir mülk hâline çevirmiş. Bu küçük âlem olan insanı ise zevk ve ihtiyaç sahibi kılarak o mülke muhtaç bir memlûk olarak yaratmıştır. O'nun şu büyük âlemdeki san'atı, gayet intizamlı bir kitap olarak tezahür etmiş. Bu küçük âlemdeki sıbgası -boyası-ise en mükemmel ve gayet ölçülü hitap çiçekleri suretinde açmıştır. O'nun kudreti, şu büyük âlemde celâl ve haşmetini gösterirken rahmeti de bu küçük âlem olan insanda, nimetini tanzim ederek cemâlini gösterir. Şu büyük âlemdeki haşmeti, şehadet edip gösteriyor ki: O, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid ve kâinatın tamamına ve kâinatta bulunan her bir varlığa bizzat hükmeden ve isim, sıfat ve fiillerinde Kendisinin hiçbir şekilde ortağı, dengi ve benzeri olmayan Ferd'dirl Bu küçük âlemdeki nimeti de ilân ediyor ki: O, hiçbir yardımcısı ve benzeri olmayan ve her bir varlıkta birliği görülen Ehad ve her şey her haliyle Kendisine muhtaç, fakat Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed'dir. Şu büyük âlem olan kâinatın bütününde ve parçalarında ve onların sükûn ve hareketinde, O'nun vahdet sikkesi bulunduğu gibi, bu küçük âlemin beden ve âzâlarında, atom ve hücreciklerinde de O'nun ehadiyyet mührü vardır.
Mertebe 19
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 140 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 141 / 301
19.Mertebe Biz kesin olarak iman ettik ki: Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Vâcibü'-Vücud ve Vâhid-i Ehad'dir ki, bütün güzel isimler ve bütün yüce sıfatlar Ona aittir. Zira Zât-ı Vâcib-ül Vücud; - Bütün sıfatlarının ve isimlerinin, fiillerinin ve şuûnatının tecellîlerinin icmaıyla, - ve her şeyi kuşatan hikmetli faaliyetin -ve o hikmetli faali yet içinde cilvelenip görünen sıfat ve isimlerin- O'nun varlığına işaret etmelerinin sırrıyla, - her şeyi kuşatan rahmet ve şefkat içindeki tasarrufların -ve o tasarruflar içinde tecellî edip görünen sıfat ve isimlerin-O'nun, her şeyin her an yanında ve müşahedesi altında bulunduğunu ihsas etmelerinin sırrıyla, - bütün san'at eseri mahlûkatı ittifakla; mükemmel bir ölçü ve intizam içinde tedbir ve idare edilmeleri, sonsuz bir inam ve ihsanla terbiye ve iaşelerinin sırrıyla, bizzat O'nun vahdeti içindeki vücûb-u vücuduna ve isim ve sıfatlarına, şuûnat ve fillerine delâlet eder. Ve yine; kâinatın her tarafında, her zaman ve her an devam eden, noksansız ve kusursuz şekilde, mükemmel bir intizamla, mükemmel bir ölçüyle, mükemmel bir seçkinlikle ve mükemmel bir san'atla; eşsiz ve benzersiz sun' ve ibda', yaratma ve takdir etme, değiştirme ve yenileme, terbiye ve idare etme, ihtiyaçları karşılayarak koruyup gözetme gibi bütün san'at eseri varlıklardaki kapsamlı daimî faaliyetin görülmesi; ve o faaliyet içinde âm ve mutlak bir rububiyetin tezahürü ve o rububiyet içinde kâinatın her yerini kaplamış olan mutlak bir ulûhiyet hakikatinin tebarüzü, azametli ve ihatalı bir şekilde müşahede edilmesinin şehadeti, O'nun varlığının zorunluluğuna ve birliğine delâlet eder. Evet, bu kâinatın hakikati, küll ve cüzler, sayfalar ve tabakalar itibariyle; ve bu mevcudatın hakikati, küllî ve cüz'î, vücut ve beka itibariyle; - O'nun nurunun gölgelerinden, - fiillerinin neticelerinden, - isimlerindeki cilvelerinin türlü türlü nakışlarından, - ilim ve hikmetle takdir edip tanzim ettiği kader ve kaza kaleminin çizgilerinden, - bir inayet ve san'atla tedbir ve tasvir ettiği ilim ve hikmet pergelinin nakışlarından, - san'at ve inayetinin mu'cizeli kudret eliyle, kerem ve lütfuyla aydınlatıp güzelleştirdiği süslemelerinden, - merhamet ve nimetiyle Kendini tanıttırmasının ve sevdirmesinin, kerem ve lütfunun cisimleşmiş çiçeklerinden, - kemâl ve cemâliyle acıyıp şefkat ederek Kendisinin nimet ve rahmet pınarından coşup gelen meyvelerinden, - ve kemâl ve cemâlinin cilvelerinin parıltılarından başka bir şey değildir. Evet, mevcudattaki bütün güzellikler ve mükemmellikler, aynaların ve yansıtıcıların geçip gitmesine rağmen onlarda yansıyan tecellîlerin sürekli devam etmesi gösteriyor ki o güzellik ve mükemmellikler, O'nun cemâl ve kemâlinin cilvelerindeki parıltılardır. Evet, aynaların fâniliğine ve varlıkların gelip kaybolmasına rağmen yansımaların ve parıltıların devam etmesi, bütün ortaya çıkıp görünen her şeyden daha açık ve daha parlak bir surette, o görünen güzellik ve mükemmelliğin aynalara ait olmadığına delâlet eder. Ve en anlaşılır bir dil ve en açık bir delîlle gösterir ki, o yansımalar, bir Vâcibü'l-Vücud'un ve birliği her şeyi kuşatan ve Kendisini sevdiren bir Vâhid-i Vedûd'un mücerred güzelliğinin ve aynalarda sürekli tazelenip yenilenen ihsanının ve sürekli devam eden mükemmelliğinin görüntüleridir. Evet, nasıl ki mükemmel ve muntazam bir san'at eseri, - apaçık bir şekilde bir iradeyle yapılan mükemmel bir fiile, - o mükemmel fiil ise bir isim ve ünvana, - o isim ve ünvan ise kendisinden neşet ettiği bir sıfata, - o sıfat ise bir kabiliyet ve zatî bir şe'ne,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 142 / 301
- ve o kabiliyet ve şe'n ise o eseri yapan bir fail ve ustanın zâtının varlığına delâlet edip gösterir. Aynen öyle de bütün mükemmel eserler; - açıkça İlâhî fiillere, - ve o İlâhî fiiller ise zorunlu olarak Allah'ın güzel isimlerine - ve o güzel isimler ise ilmelyakîn derecesinde yüce sıfatlara - ve o yüce sıfatlar ise aynelyakîn ile şuûnât-ı Zâtiye'ye - ve o şuûnat ise ilmelyakîn, aynelyakîn ve hakkalyakîn derecesinde O Zât'ın celâl ve cemâl ve kemâlindeki vahdaniyetine şahitlik eder. Zât-ı Vâcib'ül-Vücûd olan Allah'ın geçen bu şehadetine: "Allah, melekler ve adalette sebat eden ilim sahipleri de şahitlik etmiştir ki O'ndan başka ilâh yoktur. (Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah katında hak din İslâm'dır..." (Âl-i İmrân Sûresi, 3:18-19.) mealindeki âyet-i kerime şahittir.
Mertebe 20-27 -- Bu, tevhid delilleridir --
20.Mertebe Şirk ve ortaklığı zorunlu olarak reddeden kibriyâ ve azamet sıfatlarının sahibi olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid ve her bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad'dir.
21.Mertebe Çok açık bir tarzda şirk ve ortaklığa mâni olan "umumî âmiriyet ve sınırsız hâkimiyet'in sahibi olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
22.Mertebe Zorunlu olarak birliği lüzumlu kılan, her şeyi kuşatan şümullü rububiyet ve mutlak ulûhiyet'in sahibi olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Zira mutlak ulûhiyet ve rububiyet'in kemâlât ve gayelerinin gerçekleşmesi vahdaniyete bağlıdır.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 143 / 301
23.Mertebe Her tarafta mükemmel, muntazam ve birbirine benzer şekillerde tecellî eden umumî fettâhiyet ve geniş rahmâniyetin sahibi olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Çünkü "temâsül ve ihata" sırrıyla, bir şeyin aynı ve benzerinin her tarafta aynı anda bulunması zaruri olarak vahdeti gerektirir.
24.Mertebe Apaçık bir tarzda vahdaniyeti gösteren ihata ve tedahül sırrıyla, atomlardan gezegenlere kadar her şeyi kuşatan muntazam bir idarenin sahibi ve birbiriyle karışık ve iç içe bulunan bütün canlıları belli ölçü ve kanunlara bağlı olarak rızıklandıran bir iaşe-i şâmilenin sahibi olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
25.Mertebe Her şeyi kuşatan fiil ve isimlerin sahibi ve her tarafa dağılıp istilâ etmekle vahdeti gösteren bütün unsurların ve türlerin yaratıcısı olan Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 144 / 301
26.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Çünkü O, - varlıkları mutlak bir çoklukla birlikte mutlak bir intizam içinde, - mutlak bir sür'atle birlikte mükemmel bir san'at güzelliğiyle, - ve mutlak bir kolaylıkla birlikte yüksek bir kıymette var eden Yaratıcı'dır. İşte bu keyfiyet, zorunlu olarak birliği gösterir. Evet, şimdi O'nun yeryüzündeki muntazam eserlerinin tamamına birden bak! Nasıl gün gibi aşikâr bir şekilde; - sınırsız bir cömertlikle beraber mutlak bir düzenlilik, - sonsuz bir sür'atle beraber sonsuz bir ölçü ve ahenk, - sonsuz bir kolaylıkla beraber sonsuz bir san'at ve kusursuzluk, - sonsuz bir çoklukla birlikte sonsuz bir mükemmellik, - sınırsız bir genişlikle beraber sınırsız bir san'at güzelliği - sonsuz bir uzaklıkla beraber sonsuz bir uyumluluk, - sonsuz bir uyum ve benzeşmeyle birlikte mutlak bir seçkinlik, - mutlak bir karışıklıkla beraber mutlak bir ayırım, - ve sonsuz bir bollukla beraber sonsuz bir kıymetlilik göreceksin. İşte gözle görünen bu keyfiyet, akıl sahibi ehl-i tahkik için bir delil olduğu gibi, ahmak bir münafığı dahi, sınırsız kudret sahibi olan ve sonsuz ilmiyle her şeyi bilen bir Alîm-i Mutlak'ın birlik ve san'at eseri olduğunu göstererek, hakkı kabul etmek zorunda bırakır. O halde vahdet ve birlikte lüzum ve zorunluluk derecesinde sonsuz bir kolaylık; çokluk ve şirkte ise içinden çıkılması imkânsız bir zorluk vardır.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 145 / 301
27.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, birliği bütün kâinatı kuşatan ve her bir varlıkta birliği müşahede edilen Vâhid-i Ehad'dir. Zira O'nun birlik mühürleri, varlık mektuplarından her bir mektup üzerinde ve varlık sayfalarından her bir sayfa üzerinde öylesine çoktur ki, sanki her bir dağ ve vadide ve her bir sahra ve susuz çölde bulunan her bir çiçek ve meyve, her bir bitki ve ağaç belki her bir hayvan ve taş, bir eser ve nakşı gösteren mühürdür. Dikkatli nazarlara ibretle gösterir ki, o eserin hemcinsini ve türünü yapan san'atkâr ve Sani'i kim ise, o mektubun üzerine yazıldığı şu yerin Kâtibi de O'dur. Ve deniz ve yeryüzü sayfalarını; ağaç, canlılar ve bitkilerin mürekkebiyle yazan Kâtip kim ise, semâvat sayfalarını; ay ve güneşin, süslü ve yaldızlı gezegenler ve yıldızların mürekkebiyle yazan Nakkaş da Odur.
Mertebe 28-32 - Bu gelen, Risâlet-i Muhammediye burhânlarıdır -
28.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O birdir, hiçbir ortağı yoktur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücûd, birliği bütün kâinatı kuşatmış olan Vâhid, her bir varlıkta birliği müşahede edilen Ehad'dir. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Melik'tir, Hak'tır, Mübîn'dir. Muhammed (a.s.m.) de Allah'ın resulüdür ve vaadine sâdık ve emin olan Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn'dir. Zira o, ümmî olmakla birlikte, en mükemmel bir din ve şeriatla ve en güçlü bir iman ve ibadetle ve en ulvî dualar ve davetle ve en umûmî bir tebliğ ve en sağlam bir metanetle ve eşi ve benzeri olmayan sonuçlar ve harikalarla, birden ortaya çıkması, onun (a.s.m.) nihayet derecede ciddiyet ve kararlılığına ve sonsuz bir güven ve huzur içinde bulunuşuna ve mükemmel olan sıdk ve hakkaniyetine şahitlik eder.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 146 / 301
29.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Melik'tir, Hak'tır, Mübîn'dir. Muhammed (a.s.m.) de Allah'ın resulüdür ve vaadine sâdık ve emin olan Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn'dir. Zira nübüvvetini gösteren binler mu'cizeleriyle ve velayetini gösteren fazilet, yüksek ahlâk ve üstün hasletleriyle; hak ile batılı, doğru ile yanlışı birbirinden ayırıp beyan eden sayısız hakikat ve burhanlarıyla Kur'ân, işaretlerinin kudsiyetiyle Cevşen, güçlü ve sarsılmaz delilleriyle Risale-i Nur; peygamberliğini müjdeleyen ve birçok insan topluluğu tarafından nakledilen tevatür kuvvetindeki irhasat denilen yüzlerce hadisesiyle mazi, gelecekte olacağını haber verdiği ve vefatından sonra da aynen ortaya çıkan binlerce hâdiseleriyle istikbal, O'na (a.s.m.) şahitlik eder.
30.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Melik'tir, Hak'tır, Mübîn'dir. Muhammed (a.s.m.) de Allah'ın resulüdür ve vaadine sâdık ve emin olan Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn'dir. Zira, - hakkalyakîn derecelerindeki iman ve yakînleriyle onu (a.s.m.) tasdik eden manevî makam ve keşif sahibi nuranî Ehl-i Beyti, - ve aynelyakîn derecelerinde, mükemmel bir imanla onu tasdik eden basiret ve fikrî istikamet sahibi seçkin Sahâbeleri, - ilmelyakîn derecelerinde, kuvvetli tahkikat ve ince tetkikleriyle onu (a.s.m.) tasdik edip itikat eden kat'î burhan sahibi Asfiya,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 147 / 301
- mânâ âlemlerinde tahkik ve yakîn derecelerindeki yaptıkları gözlem ve keşifleriyle, onun (a.s.m.) peygamberliğinde ittifak eden manevî makam ve mertebe sahibi Aktab, - semavi suhuf ve haberlerde onu (a.s.m.) tevatürle tasdik eden geçmiş Peygamberler, - önceki zamanlardaki semavî nurlu kitaplarda açıkça görülen, onun (a.s.m.) peygamberliğine dair diğer peygamberlerin müjdeleri, - ve geçmiş asırlardaki kâhinlerin, hâtiflerin ve âriflerin tevatürle verdikleri müjdeler ona (a.s.m.) şahitlik eder.
31.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Melik'tir, Hak'tır, Mübîn'dir. Muhammed (a.s.m.) de Allah'ın resulüdür ve vaadine sâdık ve emin olan Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn'dir. Zira, onun (a.s.m.) peygamberliğine şahitlik eden kâinatın yaratılışındaki hakikat ve gayelerin ve o hakikat ve gayelerdeki ilâhî maksatların bilinip açığa çıkması ve bu maksatların kıymetini bularak vazifelerini ifa etmesi, güzellik ve mükemmelliklerinin ortaya çıkması ve ilâhî maksatlardaki -Rabbânî hikmet ve hakikatlerin gerçekleşmesi; ancak insanlık içinde gelecek bir peygamberliğe ve özellikle Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliğine bağlıdır. Çünkü söz konusu hakikatleri keşfedip ortaya çıkartacak ve bu gayeleri gerçekleştirecek en mükemmel vesile peygamberliktir. Onun için, eğer insanlar arasında peygamberlik ve özellikle Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliği olmasaydı, ebedî mânâları ve sarsılmaz hakikatleri taşıyan şu mükemmel kâinat kitabı boşa gidecek, mânâsız kalacak ve mükemmelliği hiçe inecekti. Bu ise pek çok yönden muhal ve imkânsızdır.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 148 / 301
32.Mertebe Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, Melik'tir, Hak'tır, Mübîn'dir. Muhammed (a.s.m.) de Allah'ın resulüdür ve vaadine sâdık ve emin olan Sâdıku'l-Va'di'l-Emîn'dir. Zira bu kâinatın Sahibi ve onu yaratan Hâlık'ı, -Rahmâniyet fiillerinin bir gereği olarak Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânı ona (a.s.m.) indirmesi ve apaçık çeşitli mu'cizeleri onun (a.s.m.) elinde göstermesi ve her hâl ve hareketinde onu (a.s.m.) muvaffak kılması ve himaye etmesi, dinini bütün hakikatleriyle yücelterek devam ettirmesi ve bütün mahlûkatının üstünde ona (a.s.m.) bir makam ve şeref vermesi, bilmüşahede ve gayet açık bir tarzda onun (a.s.m.) peygamberliğine şahitlik ettiği gibi, bu kâinatı tedbir ve idare eden Müdebbir'in ve onda dilediği gibi tasarruf eden Mutasarrıfın, -rububiyetinin icraatıyla, Muhammed'in (a.s.m.) risaletini kâinatına manevî bir güneş yapması ve onun (a.s.m.) dinini mahlûkatının ve kullarının kemâlatına bir fihriste ve onun (a.s.m.) hakikatini, ulûhiyetinin tecellîlerine delil ve burhanlarla cami bir ayna yapması da ona (a.s.m.) şahitlik eder. Evet ulûhiyet-i mutlaka açık bir şekilde cin ve insanlara peygamberliği ve özellikle Muhammed'in (a.s.m.) peygamberliğini gerekli kılar. Çünkü O (a.s.m.), kemâlat-ı ilâhiyenin tecellîlerine cami bir aynadır.
Hatime
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 149 / 301
Ey yedi gökle yer ve bunların içindeki her şeyin Kendisini tesbih ettiği yüce Allah'ım! Zâtını ve geçen bütün delilleri şahit göstererek şehadet ediyoruz ki Sen; Allah'sın! Vâcibü'l-Vücud'sun! Vâhid'sin! Ehad'sin! Ferd'sin! Samed'sin! Hayy'sın! Kayyûm'sun! Kadir'sin! Alîm'sin! Rahmân'sın! Rahîm'sin! Hallâk'sın! Hakîm'sin Ve daha pek çok güzel isimlerin sahibisin. Sen'den başka hiçbir ilâh yoktur. Sen birsin, teksin. Senin şerîk ve ortağın yoktur. Ve yine Yüce zâtını ve geçen bütün delilleri şahit göstererek şehadet ediyoruz ki Muhammed (a.s.m), - Senin kulun, peygamberin, yüce katında arındırıp seçtiğin dostundur. - Mülkünün güzeli, san'atınla yarattığın mahlûkatının sultanıdır. - İnayetinin pınarı, - hidâyetinin güneşi, - muhabbet ve hüccetinin lisanı, - rahmetinin numûnesidir. - Hilkatinin nuru ve mayası, - mevcudatının şerefi, - pek çok mahlûkatının içinde birliğinin kandili, - kâinatının tılsımının keşfedicisi, - rubûbiyet saltanatının ilâncısı, - razı olduğun şeylerin tebliğcisi, - isimlerinin hazinelerinin tanıtıcısı, - kullarının öğreticisi, - kâinatının delillerinin tercümanı, - yüce varlığının görünüp mahlûkata da gösterilmesinin vesilesidir. - Senin Kendi cemâline ve isimlerine olan muhabbet nurlarının ve Senin Kendi san'atına ve san'at eseri olan mahlûkatının güzelliklerine olan muhabbetinin aynasıdır. Ey âlemlerin Rabbi ve ey öncekilerin ve sonrakilerin İlâhı! - O, Sen'in saltanat-ı Rubûbiyetinin güzelliklerini, âlemler sarayının nakışlarını, o nakışlardaki boyayı, o boyadaki san'atı, o san'attaki İlâhî hikmetleri açıklamak;
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 150 / 301
- Ve Senin isimlerinin cilvelerindeki hazineleri tanıtmak; - Ve âlemler kitabının satırlarındaki delilleri, o delillerdeki kelimeleri, o kelimelerdeki mânâları, o mânâlardaki işaretleri, yerlerin ve göklerin Rabbinin razı ve hoşnut olacağı şeyleri açıklamak için âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Resulün ve Habîb'indir. Ona (a.s.m.), âline ve Ashabına ve diğer peygamber kardeşlerine, ümmetinin sevap ve haseneleri adedince salât ve selâm eyle. Bize bu saatte in'am ettiğin bütün bu şehadetleri Sen'in hıfz ve himayene ve rahmetine tevdi ediyoruz. Bu şehadetleri, kabullerin en güzeliyle kabul buyurarak haşir ve mizan gününde bizim ve umum Risale-i Nur kâtiplerinin ve Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî'nin (r.a.), anne ve babalarımızın ve Risale-i Nur'un sâdık talebelerinin sayfalarına sevap olarak kaydeyle. Peygamberlerin Seyyidi (a.s.m.) hürmetine kabul buyur Allah'ım!
Mertebe 33
33.Mertebe Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla De ki: 'Hamd olsun o Allah'a ki evlât edinmekten münezzehtir, mülkünde ortağı bulunmaz ve hiçbir şeyden de âciz değildir ki yardımcıya ihtiyacı olsun.' Ve hürmet ve tazimle O'nun yüceliğini an. (İsrâ Sûresi, 17:111.) Allah, ilim ve kudretiyle her şeyden büyüktür. Zira O, öyle bir Alîm'dir ki, Zâtının lâzımı ve Zâtından ayrılması mümkün olmayan ve her şeye lâzım olan ve hiçbir şeyin ondan gizlenmesi mümkün olmayan muhit ilmiyle her şeyi her haliyle bilendir. Çünkü her şey O'nun huzurunda ve gözetimindedir. O'nun nurânî ve muhît ilmi her şeye nüfuz eder. O'nun varlığı, varlığından ayrılması düşünülemeyen ilminin nuruyla bütün varlık âlemini ihata edip kuşatmayı gerekli kılar. Evet, bütün varlıklarda görülen ölçülü düzenler ve düzenli ölçü ve dengeler ve bütün hikmetler ve bütün düzenlilikler ve muntazam kazâlar, netice veren kader ve plânlar ve tayin edilmiş eceller ve bir ölçü ve kanunla verilen rızıklar ve bütün eşyanın san'atındaki kusursuzluklar ve bütün eşyayı süslendiren itina ve özenler ve bütün eşyanın icadının mutlak bir kolaylık içinde
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 151 / 301
gayet mükemmel bir düzen, ölçü, kusursuzluk ve mutlak bir surette birbirinden ayırt edilebilir olması, gizli açık, görünen görünmeyen her şeyi bilen bir Allâm-ül-Guyûb'un ilminin kuşatıcılığına delâlet eder. "Hiç Yaratan bilmez mi? O'nun ilmi her şeyin inceliklerine nüfuz eder ve O her şeyden hakkıyla haberdardır." (Mülk Sûresi, 67:14) İnsandaki san'at güzelliğinin insanın şuuruna delâletinin nispetiyle, insanın yaratılışındaki güzelliğin onu yaratan Hâlık'ın ilmine delâleti arasındaki nispet, karanlık gecedeki yıldız böceğinin ışıkçığının, günün ortasında güneşin şaşaalı parıltısına olan nispeti gibidir.
Allah, ilim ve kudretiyle her şeyden büyüktür. Çünkü O, öyle bir Murîd'dir ki dilediği şeyi dilediği keyfiyet ve şekilde, dilediği zaman yapan ve hiçbir varlık O'nun iradesinin dışına çıkamayan irade sahibi bir Zâttır. Allah bir şeyi dilerse olur. O dilemedikçe, hiçbir şey olmaz. Evet, bu san'at eseri varlıkların, hadsiz imkân ve olasılıklar ve çetin yollar ve karışık ihtimaller, farklı ve karmaşık kanallar arasından geçerek gelen dakik ve ince bir sistemle tanzim edilmeleri, hassas ve ince bir teraziyle ölçülü hale getirilmeleri, muntazam ve süslü kimliklerle birbirinden ayrılmaları, basit ve cansız unsurlardan, muntazam canlı varlıkların yaratılması insanın bütün cihaz ve donanımıyla nutfeden, kuşların bütün organlarıyla yumurtadan, ağacın muhtelif azalarıyla çekirdekten yaratılmaları gibi- gösteriyor ki her şey O'nun dilemesi, O'nun iradesi, O'nun seçmesi ve O'nun tercih etmesi ile yapılan san'at eseridir. Her türlü kemâl sıfatların sahibi ve her türlü eksik ve kusurdan münezzeh olan O Zât'tan başka hiçbir ilâh yoktur! Hem nasıl aynı cins ve türdeki canlıların, temel âza ve organlarındaki birbirine olan benzerlik ve uygunluk, hepsinin Sâni'inin bir olduğuna delâlet ettiği gibi, her birinin muntazam -kimliklerlebirbirinden ayrılması da o Sâni'in, birliği her şeyi kuşatan ve her bir varlıkta birliği müşahede edilen bir Sâni-i Vâhid-i Ehad ve dilediğini istediği şekilde yapan bir Fâil-i Muhtar ve dilediği gibi iş görüp her şeyde dilediği gibi hükmeden bir Zât olduğuna delâlet eder.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 152 / 301
Allah, ilim ve kudretiyle her şeyden büyüktür. Zira O, Öyle bir Kadîr'dir ki, zaruri olarak bizzat Zâtından kaynaklanan ve ondan ayrılması mümkün olmayan kudretiyle her şeyi kuşatan ve her şeye gücü yeten bir Zât'tır. Böyle bir kudrete onun zıddı olan aczin hiçbir cihetle müdahalesi mümkün değildir. O kudrette mertebe ve dereceler bulunamaz. O kudrete nispeten atomlar ve yıldızlar, büyük küçük, cüz'î küllî, insan âlem, çekirdek ağaç eşittirler. Zira sonsuz kolaylık ve nihayetsiz genişlik ve sonsuz sürat ve çokluk içinde görülen; - gayet mükemmel ve sınırsız bir düzenliliğin, mutlak bir ölçü ve dengenin, mutlak bir san'at ve kusursuzluğun, ve mutlak bir ayrımın şehadetiyle, - Ve nurâniyet, şeffafiyet, mukabele, muvazene, intizam, imtisal sırlarıyla, - Ve imdad-ı vâhidiyet, yüsr-ü vahdet, tecellî-î ehadiyet sırlarıyla, - Ve vücub, tecerrüd ve mübayenet-i mahiyet sırlarıyla, - Ve adem-i takayyüd, adem-i tahayyüz, adem-i tecezzî sırlarıyla, - Mâni ve engellerin, fiil ve icraatını kolaylaştıran vesileler hükmüne geçmesi sırrıyla,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 153 / 301
O'nun kudretine nispetle her şey eşittir. - İncelik ve san'at itibariyle, zerre yıldızdan; parça bütünden; fert, tür ve cinsten; insan âlemden ve çekirdek ağaçtan daha aşağı olmadığı sırrıyla; birini yaratan Halık, diğerinin de Halık'ıdır. - Zira kuşatılmış -yıldızlar gibi- varlıklar, kuşatıcı -gökler gibi- varlıklara nisbeten birer çekirdek, onlardan süzülmüş birer nokta ve onların küçültülmüş birer mektubu, birer küçük nüshası hükmündedir. O kuşatılmış varlıkları -yıldız ve ağaç- yaratan Hâlık'ın elinde, onları kuşatan -gökler ve yerler- unsurların da bulunması zorunludur. Ta ki hikmetinin düsturlarıyla ve ilminin mizan ve ölçüleriyle o geniş ve kuşatıcı varlıkların misalini, o küçücük numuneler hükmünde olan varlıklara da yerleştirsin. Nasıl ki, bir atom üzerine esir zerreleriyle yazılan yüce bir Kur'ân, semâvat yüzüne güneş ve yıldızlar mürekkebiyle yazılan büyük bir Kur'ân'dan kıymetçe daha az değildir. Onun Kâtib'i bunun da Kâtib'idir. Aynen öyle de Venüs çiçeğinin gülü, Venüs yıldızının inci-misal parlak ışığından san'atça daha aşağı olmadığı gibi, bir karınca filden, bir arı da ağaçtan daha aşağı değildir. Hem eşyanın icadında görülen mükemmel bir kolaylık ve sürat, nasıl dalâlet ve sapkınlıkta olanları, vehmin dahi ondan kaçtığı sınırsız imkânsızlıkları gerektiren bir karıştırmayla, teşkili teşekkül zannına düşürmüşse, hidayet ve hakikat ehline de zerrelerin ve yıldızların eşit şekilde Kâinatın Yaratıcı'sının kudretine nispet edilmesi gerektiğini, kesin ve zorunlu bir şekilde ispat etmiştir. Allah her şeyden büyüktür. O'nun celâli pek yücedir.
Tahmidiye
Tahmîdiye Çoktan beri benim hususî bir virdim ve hiç kaleme alınmayan.. ve mesleğimizin dört esasından en büyük esası olan şükrün en geniş ve en yüksek mertebesini ihata eden.. Ve bende çok defa maddî ve ma'nevî hastalıkların bir nev'i şifâsı olan.. Ve İsm-i A'zam ve Besmele ile dokuz âyet-i azîmeyi içine alan.. Ve on dokuz defa şükür ve hamdi a'zamî bir tarzda ifade ile tahmîdâtın adedleri ile o eşyanın lisân-ı hâl ile ettikleri hamd ve senayı niyet ederek o hadsiz hamdlerin yekûnunu kendi hamdleri içine alarak azametli ve geniş bir tahmîdnâme ve teşekkürnâme bulunan.. Ve Sekîne'deki Esmâ-yı Sitte'nin muazzam yeni bir dersidir. (Kastamonu Lahikası) Said Nursî
Mertebe 1
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 154 / 301
Allah en büyüktür. (10 defa) Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Allah'a ve birliğine, her bir ismine ve her bir sıfatına îmân etmeyi bizlere nasîb ettiği için; Bütün güzel isimler ve en yüce sıfatların sahibi ve her türlü kusurdan münezzeh, azameti pek yüce, âlemlerin Rabbi olan Allah'a, isimlerinin ve sıfatlarının bütün tecellîleri sayısınca ezelden ebede kadar hamd olsun. Ondan başka İlâh yoktur.
Mertebe 2
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 155 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Hazret-i Muhammed'in peygamberliğini ve ona îmân etmeyi bizlere nasîb ettiği için; Muhammed Sallallâhü Aleyhi Vesellem'in iyilikleri, kemâlâtı, (peygamberliğinin) güzel neticeleri ve faydaları sayısınca.. Ve yine onun mübarek nesli ve ehl-i beytinin, ashabının ve ümmetinin bütün iyilikleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 3
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 156 / 301
rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Kur'ân'ı ve ona îmân etmeyi bizlere nasîb ettiği için; Kur'ân'ın zihinlerde tasavvur edilen ma'nâları adedince ve onun kıyamete kadar (okunmasıyla) havada teşekkül eden bütün kelimeleri ve harfleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 4
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân, Kur'ân ve İslâm ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Meleklerin, ruhanîlerin, umûm mahlûkâtın ve onların bütün zamanlardaki tesbîhleri, hamdleri, tekbîrleri, tehlîlleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 5
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 157 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân ve Kur'ân ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Yıldızlar adedince ve onların bütün hareketleri, durmaları ve zerreleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 6
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 158 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân ve Kur'ân ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Bitkiler ve ağaçlar adedince ve onların bütün yaprakları, çiçekleri, meyveleri, tohumları, tesbihleri ve hamdleri sayısınca, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 7
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 159 / 301
Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân ve Kur'ân ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Kuşlar, sinek ve kelebekler, hayvanlar ve hayvancıklar ve onların bütün sesleri, nefesleri tesbihleri ve hamdleri sayısınca, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 8
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 160 / 301
Türlü türlü yiyecek ve ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Bütün yiyecekler ve ni'metler ve bunların çeşitleri, kokuları, tatları ve parçaları adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 9
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân, Kur'ân ve Risâle-i Nûr ni'metleri ile Leyle-i Kadir, Mi'râc, Berâet ve Regâib ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Kadir Gecesi'nin, Mi'râc Gecesi'nin, Berâet Gecesi'nin, Regâib Gecesi'nin dakikalarının âşireleri adedince.. Ve yine Ramazan Ayı'nın dakikalarının âşireleri adedince.. Ve Risâle-i Nûr'un kıyamete kadar yazılan ve okunan bütün harfleri sayısınca, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 10
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 161 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Kur'ân ni'metini bizlere nasîb ettiği için; İlk nüzûlünden kıyamete kadar Kur'ân kelimelerinin ve harflerinin okunmasından hâsıl olan bütün sevablar adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 11
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 162 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân ni'metini ve âlemlerin Rabbi'nin razı olduğu İslâmiyet ni'metini bizlere nasîb ettiği için; Mü'min ve mü'mineler, müslim ve müslimelerin bütün iyilikleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 12
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 163 / 301
Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Kur'ân ve İmân ve Risâle-i Nûr ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Kâinatın bütün zerreleri, terkîbleri ve tesbihleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 13
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 164 / 301
Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Kur'ân, İmân ve İslâm ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Bütün asırlar boyunca her yerdeki ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları, yağmurların damlaları ve kuşların nağmeleri, nurların parıltıları, çiçeklerin tohumları ve meyvelerin çekirdekleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 14
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân ve Kur'ân ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Ma'denler, meydana gelen varlıklar ve bunların bütün hususiyetleri, meyveleri ve faydaları sayısınca, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 15
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 165 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) İmân, Kur'ân ve İslâm ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Melekler, ruhlar, insanlar, cinler, bitkiler, hayvanlar ve bunların bütün zamanlardaki hamdleri ve tesbîhleri adedince, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 16
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 166 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Kur'ân, İmân ve Risâle-i Nûr ni'metlerini bizlere nasîb ettiği için; Karaları, denizleri, Arşı, Kürsîyi, yeri ve göğü dolduracak kadar, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 17
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 167 / 301
Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Âhireti ve ona îmân etmeyi bizlere nasîb ettiği için; Dünya ve âhiret dolusu, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Mertebe 18
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Cenneti ve ona îmân etmeyi bizlere nasîb ettiği için; Cennetler dolusu ve o cennetlerin ehline ebedî olarak yapacağı bütün ikram ve ihsanlar sayısınca, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 168 / 301
Mertebe 19
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür. Allah, onun kalbine itmi'nân, sükûnet ve huzur indirmiştir. (Tevbe, 40) En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez. (Enbiyâ, 103) Onlar (Allah'ın) kendilerine verdiği şeylerle sevinç ve ferah içinde (Rableri katında) rızıklandırılmaktadırlar." (Âl-i İmrân, 169-170) Çok merhametli Rab'den (onlara) hitaben (bir de) selâm vardır. (Yâsin, 58) Ey ateş! (İbrahim'e karşı) serin ve selâmetli ol. (Enbiyâ, 69) (Kur'ân) îmân edenler için bir hidâyet ve bir şifâdır. (Fussılet, 44) Biz Kur'ân'dan bütün mü'minler için bir şifâ ve bir rahmet indiriyoruz! (İsrâ, 82) Bize ihsan ettiği her bir ni'met için; Lâyık olduğu şekilde ve bütün ni'metleri sayısınca, Azamet ve celâl sahibi ve âlemlerin Rabbi olan yüce Allah'a hamd olsun.
Hatime
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 169 / 301
Ey ezel ve ebed sultanı ve bütün güzel isimlerin ve en yüce sıfatların sahibi olan Allah! Ey sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren Rahman! Ey nihayetsiz rahmet ve mağfiret sahibi olup, âhirette sâdece mü'minlere ni'met veren Rahîm! Ey tek ve bir olan Ferd! Ey hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy! Ey bütün mevcudat kendisi ile varlıkta kalan Kayyûm! Ey adalet ve hikmetle hükmeden Hakem! Ey sonsuz adalet sahibi olan Adl! Ey her kusurdan münezzeh olan Kuddûs! İsm-i A'zam'ının hakkı için ve Furkân-ı Ahkem'inin âyetleri hakkı için Resûl-ü Ekrem'in olan Efendimiz Muhammed'e, vücûdumuzun zerreleri, ömrümüzün ve hayatımızın dakikalarının âşireleri sayısınca salât eyle. Seçkin Peygamberinin -ona salât ve selâm olsun- üzerine indirdiğin gibi, bizim ve Risâle-i Nûr Talebelerinin kalblerine de itmi'nân, sükûnet ve huzur indir. Bizim ve bütün Risâle-i Nûr Talebelerinin üzerine îmân ve Kur'ân hizmetinde itmi'nân, sükûnet ve huzur, hâlis bir îmân, tam şübhesiz bir kanâat, sâdık bir niyet ve sarsılmaz bir metanet indir. Korkunç bid'aları İslâm şeâirinin üzerinden def ederek, korkumuzu ve dehşetimizi gider, endişemizi emniyete çevir. En yakın zamanda İslâmiyet'in şeâirini ilân etmekle ve Risâle-i Nûr'u İslâm âleminde tam rağbet görecek şekilde neşretmekle kalblerimizi ferahlandır. Bizi, dinimizi, Risâle-i Nûr'u ve Talebelerini din düşmanlarının saldırılarından emîn kıl. Hem bize, hem üstâdımız Said Nursî'ye -Allah ondan razı olsun-, hem Risâle-i Nûr Talebelerine dinde, dünyada ve âhirette selâmet, sıhhat ve afiyet nasîb eyle. Hastalıklarımıza şifâ ver. Kur'ân'ı, bizim ve Risâle-i Nûr Talebelerinin bütün hastalıklarına şifâ kıl. Bizi ve onları dâima sana hamd edip şükredenlerden eyle. Âmîn! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. Allahü Teâlâ, Efendimiz Muhammed'e ve onun bütün mübarek nesline ve ehl-i beytine ve ashabına salât eylesin. Âmîn! Âmîn! Âmîn!
Delâil-in Nûr
Delâili'n-Nûr file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 170 / 301
Salavat 1-3
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle.. "Muhakkak ki Allah ve melekleri, o peygambere (Muhammed'e) salât ederler. Ey îmân edenler! Siz de ona muhakkak salât ve selâm edin!" (Ahzâb, 56).. (Ya Rabbena!) Emrin üzere sana yöneldik ve emrini yerine getirmeye hazırız.
[1]
[Salât-ı münciye, âlemce meşhur ve gayet mücerreb ve umum aktâbların mergûbu bir salavât-ı şerifedir.] Yâ İlâhenâ!. Efendimiz Muhammed'e, mübarek nesline ve ehl-i beytine salât eyle. Öyle bir salât ile ki, bizi onun hürmetine her türlü tehlike ve âfetten kurtar. Onun bereketine bütün ihtiyaçlarımızı gider. Onun vesilesiyle bizi günahlarımızın kirlerinden temizle. Onun şerefine bizi en yüksek derecelere çıkar, gerek hayatta iken, gerekse öldükten sonra bizi hayırlı işlerde varılabilecek en uç noktalara ulaştır. Ey bütün duaları işitip cevâb veren Mücîb.! Âmîn! (Bizim de dualarımızı kabul buyur). Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
[2]
[Bu salavât-ı şerîfenin üç defası, on bin salavât-ı şerife kadar kıymetli ve bir rivayette otuz bin salavât-ı şerife kıymetinde olduğunu ehl-i hakîkat ve keşif haber
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 171 / 301
vermişler.] Yâ İlâhenâ!. Gece ile gündüzün her değişmesinde, Karanlık ile aydınlığın birbirini ta'kîbinde, Sürekli yenilenen sabah ile akşamın ard arda tekrarlanmasında, Ve iki kutub yıldızının her karşılaşmasında Efendimiz Muhammed'e ve onun bütün ehl-i beytine, mübarek nesline salât eyle. Bizden onun ruhuna ve ehl-i beytinin ruhlarına ma'nevî hediyeler ve selâmlar ulaştır. Haşir günü gelinceye ve cennete yerleşinceye kadar, ona ve ehl-i beytine pek çok rahmet, bereket ve selâmetler ihsan eyle.. Yâ İlâhenâ! Ona ettiğimiz salavâtlardan her biri hürmetine bizi bağışla, bize merhamet eyle, bizlere lütuf ve ihsan buyur.
[3]
[Bu mübarek salavât-ı şerifenin "Bir defa okunması, otuz bin salavât-ı şerîfeye mukabil" denilmiştir.] Yâ İlâhenâ! Senin nurlarının deryası, sırlarının ma'deni, İnayet ve yardımının kaynağı, Hidâyetinin güneşi mülkünün en kıymetli sevgilisi, Bütün mahlûkâtına ta'yîn ettiğin imâmın, yarattıklarının en hayırlısı, en efdali, mahlûkâtın içinde sana en sevgilisi, kulun, habîbin ve resulün, Kendisi ile nebî ve resulleri sona erdirdiğin ümmî peygamberin olan Efendimiz Muhammed'e, Kendilerini nebî ve resul olarak gönderdiğin diğer peygamberlerine, Onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, kendine yakın kıldığın mukarreb meleklere, göklerde ve yerlerde bulunan sâlih kullarına salât eyle! Allahü Teâlâ'nın rızâsı onların hepsinin ve bizim üzerimize olsun. Âmîn. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
Salavat 4
[4]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 172 / 301
[Gavs-ı A'zam Abdulkâdir-i Geylâni Hazretleri'nin kuddise sırruhû- pek çok ehl-i keşfin ittifakıyla bin salavât-ı şerifeye mukabil daimî virdi ve meşhur bir salavâtıdır.] Yâ İlâhenâ!. Bizzat senin ettiğin en üstün, en faziletli ebedî olan salâtları, senin verdiğin en kazançlı ve daimî bereketleri, ve ihsan buyurduğun faziletçe ve sayıca pek fazla olan ma'nevî hediyeleri, o zâtın üzerine lütfeyle ki; İnsan olarak yaratılanların en şereflisi, imân hakikatlerinin merkezi.. Senin lütuf ve ihsan tecellîlerinin üzerinde açıkça göründüğü zirve.. Rahmânî sırların tecellîgâhı, indiği yer.. Rabbânî mülkün en kıymetli sevgilisi.. Peygamberler gerdanlığının ortasındaki en kıymetli mücevher.. Peygamberler ordusunun en önde olanı.. Şerefli kılınmış peygamberler kervanının kumandanı.. Bütün varlıkların en üstünü.. En yüksek izzet sancağının taşıyıcısı.. En yüce şeref dizgininin mâliki.. Ezel sırlarının şahidi.. Kâinat yaratılmaya başladığında tecellî eden İlâhî nurların ilk muhatabı ve müşahidi, kâinat ağacının nûranî çekirdeği.. Başı olmayan ezeliyet lisânının şu şehâdet âleminde tercümanı.. İlim, hilim ve hikmetin kaynağı.. Cüz'î, sadece kendine hâs, örneği olmayan ve küllî, en geniş, en kuşatıcı cömerdlik sırlarının mazharı.. En yüksek, kıymetli ve ulvî varlıkların, en küçük, sıradan ve süflî varlıkların hepsinin gözbebeği.. İki cihan cesedinin, dünya ve âhiretin ruhu.. Her iki hayatın, dünya ve âhiretin güneşi.. Kendi şahsında kulluk rütbelerinin en yükseğini gerçekleştiren.. En seçkin ve yüksek makamlara lâyık ahlâkla ahlâklanan.. En büyük dost ve en şerefli sevgili olan Abdulmuttalib oğlu Abdullah'ın oğlu Efendimiz Muhammed'e, Kendilerini nebî ve resul olarak gönderdiğin diğer peygamberlerine, Onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Kendine yakın kıldığın mukarreb meleklere, Göklerde ve yerlerde bulunan sâlih kullarına -ki, Allahü Teâlâ'nın rızâsı onların hepsinin ve bizim üzerimize olsun-. (Bizzat senin ettiğin en üstün, en fazîletli ebedî olan salâtlar, verdiğin en kazançlı ve daimî bereketler ve ihsan buyurduğun, faziletçe ve sayıca pek fazla olan ma 'nevî hediyeler, onların üzerine olsun.) Zikredenler seni zikrettikçe, gafiller zikrinden gaflet ettikçe ve gözler açılıp kapandıkça ona milyonlar salât ve milyonlar selâm eyle. Yâ İlâhenâ!. O salavâtlardan her biri hürmetine bizi bağışla, bize merhamet eyle, bize lütfunla muamele et.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 173 / 301
Salavat 5-6
[5]
[Seyyid Ahmed-i Bedevi'nin -kuddise sırruhû- binler salavât-ı şerife kıymetinde bir salavâtıdır. Ve âlem-i ma'nâda Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın işareti ile en yüksek bir salavât-ı şerife olduğunu ehl-i keşif beyân etmişlerdir.] Yâ İlâhenâ!. Aslın nûrânî ağacı.. Rahmânî kudretin, mülk ve tasarrufâtın parıltısı.. İnsan olarak yaratılanların en faziletlisi.. Cismânî suretlerin en şereflisi.. Rabbânî sırların menbaı, en seçkin ilimlerin hazinesi.. Asıl mülk ve tasarrufun, göz kamaştıran parlak güzelliğin ve yüksek rütbelerin sahibi.. Bütün peygamberlerin kendi sancak altında toplandığı -ki o peygamberlerin hepsi ondandır ve kendisine gelirler- Efendimiz Muhammed'e salât eyle. Öldürdüklerini dirilteceğin güne kadar ona ve bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına; yarattıkların, rızıklandırdıkların, öldürdüklerin ve dirilttiklerin sayısınca salât ve selâm eyle. Ve pek çok selâm eyle. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
[6]
[Aktâb-ı Erbaa'dan biri olan Seyyid İbrahim Desûkî'nin -
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 174 / 301
kuddise sırruhû- gayet meşhur ve üç defası bin salavât-ı şerîfe kadar kıymetli bir salavâtıdır.] Yâ İlâhenâ!. Sırlar göğünün güneşi, bütün nurların mazharı.. Celâl dâiresinin merkezi, cemâl âleminin kutbu olarak lütuf ve ehadiyet sırrına mazhar olan biricik, latîf zât-ı Muhammediye'ye salât eyle. Yâ İlâhenâ!. Onun, senin katında olan sırrı hatırına ve onun sana olan ma'nevî seyri hürmetine, korkumu emniyete çevir, maddî-ma'nevî tökezlemelerimi azalt. Hüznümü ve hırsımı gider. Bana devamlı yardımcı ol. Beni, (bana bırakmadan) benden al. Beni, benliğimden, varlığımdan vazgeçerek sana yöneltmekle rızıklandır. Beni, nefsime düşkün ve hissiyatıma mağlûb eyleme. Bana bütün gizli sırları, marifetini aç. Ey hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy! Ve ey bütün mevcudat kendisiyle kâim olan Kayyûm! (3 defa)
Salavat 7
[7]
[Seyyidü't-Tâifeteyn ünvanıyla meşhûr-u âlem Gavs-ı Ekmel ve Kutb-u A'zam Cüneyd-i Bağdadînin -kuddise sırruhu- ehl-i tahkikçe bin salavât-ı şerîfe kıymetinde olduğu beyân edilen uzun bir salavât-ı şerîfenin hulâsasıdır.]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 175 / 301
Yâ İlâhenâ!. En üstün, en güzel, en yüce, en açık, en temiz, en hoş, en iyi, en kıymetli, en izzetli, en büyük, en şerefli, en yüksek, en tatlı, en bereketli, en latîf salavâtını.. En vefalı, en yeterli, en çok, en ziyâde, en yüksek, en yüce ve en devamlı selâmını.. Ve öyle bir salât ve selâm, bir rahmet ve rızâ, bir af ve mağfiret ile ki, Senin cömerdlik, ikram ve lütuf bulutlarının sağanak yağmurlarıyla gittikçe artarak bol bol yağan.. Senin cömerdlik ve ihsan latifelerinin benzersiz kıymetli cevherleriyle artarak güzelleşen.. Ezeliyyetine lâyık bir şekilde başı ve sonu olmayan.. Ebediyetine yakışır bir şekilde daimî olup değişmeyen bir salât ve selâm, bir rahmet ve rızâ, bir af ve mağfiretle, o salât ve selâmı, Yarattıklarının en hayırlısı, göz kamaştıran parlak nûr, senin yüce varlığına apaçık kesin delil, coşkun derya, her yeri kuşatan nûr, parlak güzellik, düşmanlarını perişan eden celâl ve âlemlerin kendisiyle iftihar ettiği çok değerli kemâl sahibi olan kulun, sevgili habîbin ve resulün Hazret-i Muhammed'in üzerine eyle. Senin zâtının azametine yakışır şekilde ona ve onun mübarek nesline ve ehl-i beytine ve ashabına ettiğin salât hürmetine, günahlarımızı bağışla, gönlümüze ferahlık ver, Onun bereketiyle kalbimizi temizle, ruhlarımızı rahatlat.. Sırlarımızı günahlarımızın kirlerinden temizle, hatırımıza gelen şeyleri ve düşüncelerimizi nezîh kıl.. Onun hatırına sırlarımızdaki bulanıklıkları berraklaştır, hastalıklarımıza şifâ ver, kalblerimizin kilitlerini tam bir fetih nuruyla aç. Merhametinle, ey merhametlilerin en merhametlisi! Ve ey ikram edenlerin en cömerdi! Senden, habîbin Muhammed'e (asm) ettiğin salavâtın nurları hakkı için, rızânı, bizleri bağışlamanı, cennetini ve dosdoğru yol üzere istikamette olmayı istiyoruz. Merhametinle, ey merhametlilerin en merhametlisi! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
Salavat 8
[8]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 176 / 301
[Salavât-ı Meşîşe nâmıyla meşhur ve Şâzelî Tarîkati'nin evrâd-ı mühimmesinden müteaddid şerhleri bulunan gayet ma'nîdar bin salavât-ı şerîfe kıymetinde bir salavâttır.] Yâ İlâhenâ!. Kendi nuruyla gizli ilim ve marifetlerin, İlâhî isim ve sıfatların anlaşılıp inkişâf ettiği, Kendisinin yaratılmasıyla îmân ve ma'rifet nurlarının kapısının açıldığı; Kendisiyle eşyanın hakîkati anlaşılıp, hakkın bâtıldan ayrıldığı ve Hz. Âdem'e verilen bütün ilimlerin kendisine de lütfedilip, geçmiş gelecek bütün mahlûkâtın kendisinin ilmine yetişmekten âciz kaldığı Ma'rifet nurlarının, bütün sır ve ilimlerin zirvesine varmakla, önünde akıl ve idrâklerin son derece küçüldüğü, geçmiş gelecek hiç kimsenin kendisine yetişemediği, Kudretinin aşikâre belli olduğu ve hiçbir sebebin seni gizlemediği melekût bahçelerinin, onun cemâlinin çiçekleriyle güzelleştiği, Bütün saltanat ve tasarrufâtın ancak sana âit olduğunu gösteren ceberut havuzlarının, onun nurlarının feyziyle coşup taştığı, Bütün varlıkların kendisiyle bağlı ve alâkadar olduğu Peygamber Efendimize -ki "Eğer vâsıta olarak o olmasaydı, kendisine vâsıta olunacak bütün mevcudat da olmazdı" denilmiştirSenin yüce zâtına ve ona yaraşır bir şekilde salât eyle. Yâ İlâhenâ! O zât, sana delâlet eden bütün ilim ve kemâlâtın, ma'rifet ve hakîkatlerin tecellîlerini kendi üzerinde toplayan sırrındır. Ve senin huzurunda en büyük azamet ve izzet perden, kullarına seni tanıtan ve seni gösteren en büyük vesîlen, irşâdıyla mü'minleri azabdan koruyan perdendir. Yâ İlâhenâ! Beni onun şerefli nesline dâhil et ve onun neslinden say, onun asâletiyle beni şereflendir. Bana öyle bir ma'rifetle onu tanıt ki, onun bereketiyle beni câhil bırakan sebeblerden kurtulayım ve fazîlet pınarlarından kana kana içeyim. Hayatım boyunca o zâtın sünnetine tâbi' olarak yaşamam için bana yardım et ve beni o hâl üzere huzuruna al. Beni bâtılın üzerine öylesine kuvvetlice at, bana bir hizmet nasip et ki, onu yok edeyim. Beni her şeyde senin birliğini gösteren ehadiyet denizlerine daldır ve vâhidiyet denizlerinin ortasına at ki, birliğinden başka bir şey görmeyeyim, işitmeyeyim, birliğinden başkasını bulmayayım ve başka bir şey hissetmeyeyim. Yâ İlâhenâ! Senin varlığına âyine olan ve seni tanıtan en büyük teşrifatçın ve irşâdıyla ümmetini ateşten koruyan Hazret-i Muhammedi, ruhumun hayatı, onun ruhunu ise benim hakikatimin sırrı kıl. Ezelî varlığının hakkı için, onun hakikatini, nefsimin, kalbimin, ruhumun ve bütün âlemlerimin merkezi yap. Ey Evvel! [her şeyden önce var olan] Ey Âhir! [her şeyin helakinden sonra bakî kalacak olan] Ey Zâhir! [delilleri ile varlığı apaçık olan] Ey Bâtın! [akılların kendisini idrâk edemediği zâtının hakîkati bilinemeyen]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 177 / 301
Kulun Zekeriyyâ Aleyhisselâm'ın nidasını işitip ona icabet ettiğin gibi, benim seslenişime de cevab ver. Sana giden yolda senin rızânı kazanabilmem için bana yardım et. Sana giden yolda senin hoşnûdiyetini elde edebilmem için bana kuvvet ver. Seninle benim aramı birleştir, seninle aramdaki gaflet perdelerimi kaldır. Senden başkasıyla arama perde koy. Allah, Allah, Allah! "(Ey Resulüm!) Sana Kur'ân'ı teblîğ ve onunla amel etmeyi farz kılan Allah, elbette seni döneceğin yere (Mekke'ye) iade edecek olandır." (Kasas, 85) "Rabbimiz! Bize, tarafından bir rahmet ver ve bize şu işimizden razı olduğun bir kurtuluş yolu hazırla!" (Kehf, 10) Bana işimde bir ferahlık ve bir çıkış yolu nasîb eyle. "Şübhesiz Allah ve melekleri, o peygambere salât ederler. Ey imân edenler! Siz de ona muhakkak salât ve selâm edin!" (Ahzâb, 56) Yâ Rabbi! Senin salavâtın, selâmın, ma'nevî hediyelerin, rahmet ve bereketlerin kulun, peygamberin, habîbin, resulün olan ümmî peygamberin Efendimiz Muhammed'e, Ve onun bütün mübarek nesline ehl-i beytine ve ashabına olsun. Bütün çift ve tek sayılar mikdarınca ve senin noksansız mübarek kelimelerin adedince onlara selâm eyle.
Salavat 9-11
[9]
[Sıddîk-ı Ekber ahfadından Muhammed Hanefî -kuddise sırruhû- nâmında bir kutb-u a'zamın gayet azîm ve kıymetdar bir salavât-ı şerîfesidir.] Yâ İlâhenâ! En üstün salavâtını, en mükemmel manevî hediyelerini ve en güzel selâmlarını; Peygamberliğin başlangıcı ve sonu, Risâlet semâsının güneşi, En parlak nûr, En temiz sır, Mahşer gününde Havz-ı Kevser ve şefaatin sahibi, Meleklerin ve insanların efendilerinin efendisi, HakTeâlâ'nın bütün mahlûkâta karşı delîli, Peygamberlerin sultânı,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 178 / 301
İlim sahibi, tahkîk ehli Allah dostları olan asfiyânın delili, Âlemlerin Rabbinin Habîbi, Efendimiz ve Sultanımız olan Hazret-i Muhammed'e eyle. Allahü Teâlâ ona ve onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına salât eylesin.
[10]
[Maddî ve ma'nevî şifâ için gayet mücerreb bir ilâc-ı ma'nevî, gayet kıymetdar bir salavât-ı şerîfedir.] Yâ İlâhenâ! Kalblerin tabîbi ve devası, bedenlerin afiyeti ve şifâsı, gözlerin nuru ve ziyası olan Efendimiz Muhammed'e, Ve onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına salât ve selâm eyle.
[11]
['Münferice' ve 'Nâriye' nâmıyla meşhur çok kıymetdar ve husûlu matlûb (herhangi bir murâd) için mücerreb bir salavât-ı şerifedir.] Yâ İlâhenâ! Düğümler, kendisi hürmetine çözülen, Sıkıntılar, kendisi bereketine giderilen, İhtiyaçlar, kendisi şerefine karşılanan, Arzu ve isteklere, hüsn-ü hatimeye kendisi vesilesiyle mazhar olunan, Mübarek yüzü suyu hürmetine yağmur istenen Efendimiz Muhammed'e, Ve onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Her bakışta ve nefeste ma'lûmun olan şeylerin tamamı adedince kâmil bir salât ve tam bir selâm eyle. (Bu salavâtın hatmi 4444 adeddir.)
Salavat 12-16 [12, 13, 14, 15 - Gayet meşhur ve kısa ve kıymetdar ve
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 179 / 301
mütedâvil salavât-ı şerîfelerdir.]
[12]
Yâ İlâhenâ! Efendimiz Muhammed'e onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, İlminde olanlar sayısınca, mülkün devam ettikçe devam edecek olan bir salât ile salât ve selâm eyle.
[13]
Yâ İlâhenâ! Efendimiz Muhammed'e onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve asabına, ezelden ebede kadar, ilminde olanlar sayısınca salât ve selâm eyle.
[14]
Yâ İlâhenâ! Sevgili, kadri pek yüce ve makamı pek büyük, okuma-yazma bilmeyen ümmî peygamberin olan Efendimiz Muhammed'e, Ve bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına salât ve selâm eyle.
[15]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 180 / 301
Yâ İlâhenâ! Efendimiz Muhammed'e, onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Senin razı olacağın ve onun hakkını verecek, ona olan vazifemizi îfâ edecek en lâyık şekilde salât ve selâm eyle.
[16]
[Bu salavât-ı şerîfe kısalığıyla beraber bin şerîfe kadar kıymetli olduğu beyân edilmiştir.]
salavât-ı
Yâ İlâhenâ! Senin zâtının nuru, isim ve sıfatlarının bütün eserlerine, umum mahlûkâtına sirayet eden sırrın olan Efendimiz Muhammed'e, Ve onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, İlminde var olan şeylerin kat kat fazlası olan adedlerle, senin ebedî ve dâimi varlığın müddetince salât ve selâm eyle.
Salavat 17-18
[17]
[17, 18- Bu salavât-ı şerîfe ve arkasındakiyle beraber, eski Said'in yeni Said'e -kuddise sırruhû- inkılâb edeceği zamanda hâtıra gelmiş. On üç senedir halâvetini kaybetmediğinden ve usanç vermediğinden ve ondan sonra keşfedilecek esrâr-ı Kurâniyeye işaret ettiğinden, sair meşâhir-i evliya salavâtları derecesinde olmasa da bir cihette onlara benzer hükmünde olduğu zannıyla buraya yazıldı.. Said Nursî] ["Yâ Vedûd.. Yâ Vedûd.. Yâ Vedûd" İle başlayan, salavâtın altında yazılacak dua, aslında salavâttan olmayıp Peygamber-i Zîşân Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e -radıyallâhü anhümâ- ta'lîm buyurmuşlar. İçinde İsm-i A'zam bulunması muhtemeledir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 181 / 301
Ahfâd-ı Resûl'e (asm) ta'lîm olunan dua budur.] Yâ İlâhenâ! Efendimiz Muhammed'e ve onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Kur'ân'ın ilk olarak indiği asr-ı saadetten âhir zamana kadar, bütün okuyanlar tarafından Kur'ân kelimeleri her okunduğunda, havada meydana gelen ses dalgalarında Rahmân'ın izniyle şekillenen Kur'ân harfleri adedince salât ve selâm edip, kendilerine nihayetsiz bereketler ihsan eyle. Yâ İlâhenâ! O salavâtlardan her biri hürmetine bizi bağışla, bize merhamet eyle, bize lütfunla muamele buyur.
[18]
Yâ İlâhenâ!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 182 / 301
Okuma-yazma bilmeyen ümmî peygamberin olan Efendimiz ve Sultanımız Muhammed'e, Onun bütün âline, ehl-i beytine ve ashabına, pek muhterem validelerimiz olan hanımlarına ve mübarek nesline, Bütün nebîlere ve resullere, Allah'a yakın kılınmış mukarreb meleklere, Allah dostu, evliya ve sâlih kimselere; Kur'ân'ın sûreleri, âyetleri, harfleri, kelimeleri, ma'nâları, işaretleri, remizleri ve delâletleri sayısınca, Toprağın parçaları, ma'denleri, bitkileri ve canlıları sayısınca, Gökyüzünün burçları, yıldızları ve onların hareketleri ve gökyüzündeki bütün melekler sayısınca, En üstün salât, en temiz selâm ve en kazançlı bereketler ile salât ve selam eyle. Kendilerine bereket ve ikramlar ihsan buyur. Yâ İlâhenâ! Ey Rabbimiz! Ey yaratıcımız! Affına, keremine, rahmetine yaraşır şekilde bizi bağışla, bize merhamet buyur ve bize nihayetsiz şefkatinle ve lütfunla muamele eyle. Ey sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren Rahman! Ey nihayetsiz rahmet ve mağfiret sâhibi olup, âhirette sâdece mü'minlere nimet veren Rahîm! Ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Furkân-ı Kerîmin hakkı ve Habib-i Ekrem'in hürmeti için, Güzel isimlerinin hakkı ve İsm-i A'zam'ın hürmeti için, Beni ve kardeşlerimi nefis ve şeytan şerrinden, hak yolundan sapanların ve isyan ederek haddini aşanların şerrinden muhafaza eyle. Bizi şübhelerden, dalâletlerden, bid'alardan ve bütün şerlerden koru, ey her şeyi koruyan Hâfiz! Ey kullarını kendi hâline bırakmadan koruyan Hafîz! Ey en güzel ve en mükemmel koruyucu olan Hayru'l-Hâfizîn! Âmîn. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. Ey bütün incelikleri bilen ve nüfuz eden ve mahlûkâtına lütuf ve kerem ile muamele eden Latîf! Ey bütün varlıkları kuşatan ezelî ilmiyle her şeyi bilen Alîm! Ey her şeyden haberdâr olan Habîr! Bize kendi kapından, kendi hazinenden sınırsız ihsanlarda bulun, ey kullarına çok lütfedici olan Latîf! Ey her şeyi bilen Alîm! Ey her şeyden her zaman haberdâr olan Habîr! Ey mahlûkâtını çok seven ve onlar tarafından sevilen Vedûd! (3 defa) Ey yüce Arş'ın sahibi! Ey mahlûkâtı hiç yoktan ilk defa yaratan Mübdi'! Ey bütün mahlûkâtını âhirette tekrar yaratacak olan Muîd! Ey dilediği zaman dilediğini dilediği şekilde yapan! Arş'ın her tarafını dolduran münezzeh nurunun hürmetine senden istiyorum; Bütün mahlûkata kendisiyle hükmettiğin sınırsız kudretinin hürmetine, Ve her şeyi kaplayan ve kucaklayan hadsiz rahmetinin hürmetine senden istiyorum. Senden başka İlâh yoktur. Ey yardım isteyen kullarına yardım eden Gıyâs! Bize yardım et. Ey zor durumda olan herkese yardım eden Muğîs! Bize yardım et. Rahmetinle senden yardım diliyoruz ve azabından sana sığınıyoruz. Bizi cehennem ateşinden koru. Bizi, seçilmiş peygamberin Hazret-i Muhammed'in ve onun temiz âlinin ve hayırlı ashabının şefaatiyle, iyilerle beraber cennete dâhil eyle. Âmîn.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 183 / 301
Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
Salavat 19-20
[19]
[Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nin -kuddise sırruhû- gayet nurlu ve nûrânî beş cümlesidir. "Nûr" ma'nâsını ifade eden kıymetdar bir salavâtıdır.] Ey bütün nurların Nuru! Ey bütün sırları ve gizli hâdiseleri bilen, kendisine gizli kalmayan Kâşif! Ey umum mahlûkâtına karşı hadsiz derecede lütuf ve kerem sahibi olan Latîf! Ey kullarının ayıplarını örten, gizli hata ve kusurlarından dönmeleri için haya perdelerini yırtmayan Settâr! Senden, peygamberlerin kandili, evliyâların nur kaynağı, asfiyâların ay ve güneşi, Cin ve insanların güneşi, doğu ve batı ufuklarının ziyası olan Efendimiz Muhammed'e salât eylemeni, Vücûdumuzu irfan semâsına, marifetinin en yüksek mertebelerine yükseltmeni; Tefekkür ve imânımızla senin varlığına ve birliğine olan şâhidliğimizi, seni görüyormuş gibi imân ve kulluk etme mertebesi olan ihsan makamında sabit kılmanı senden niyaz ediyoruz. Âmîn. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
[20]
[Bu salavât-ı şerife hem Gavs-A'zam'ın -kuddise sırruhûhem Şâh-ı Nakşibend'in -kuddise sırruhû- her iki mübarek zâtın (Üstâd'ın) gayet cami' ve gayet kıymetdar bir
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 184 / 301
salavât-ı şerîfeleridir.] Ya İlahena! Nuru bütün mahlûkâttan önce var olan ve varlığı âlemlere rahmet olan Efendimiz Muhammed'e, Ve onun mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Geçip giden ve geride kalan bütün mahlûkât adedince, Ve onlardan bahtiyar ve saîd olanlar, bedbaht ve şakî olanlar sayısınca, Ve bütün sayıları içine alan, bütün sınırları kuşatan; hesabsız ve hudûdsuz olarak ne ucu, ne de sonu olan; ne sınırı, ne de bitişi olan, Ve kendisine bizzat senin ettiğin ve senin ebedî varlığın devam ettikçe deva edecek olan salâtın ile salât et, onları rahmetinle kuşat. Rahmetinle, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!
Salavat 21
[21]
[Bedîüzzaman Hazretleri'nin -kuddise sırruhû- yirmi bir aded mu'cizât-ı kat'iye-i Ahmediyeye (asm) işaret eden gayet kıymetdar ve şirin ve zevkli bir salavâtıdır.] Yâ İlâhenâ! Sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi veya kötü bütün mahlûkâta ayırt etmeden ni'met veren Rahman olandan, Nihayetsiz rahmet ve mağfiret sâhibi olup, âhirette sâdece mü'minlere ni'met veren Rahîm olandan,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 185 / 301
Arş-ı A'zam'dan gelen Furkân-ı Hakim'in kendisine indirildiği, Mi'râc'ın sahibi ve "(O haşmetli makamda) gözü kaymadı" (Necm, 17) âyetinin sırrına mazhar olan zâta, Efendimle Muhammed'e salât ve selâm eyle. Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah'ın Resûlü! Peygamber olarak geleceğini Tevrat, İncil, Zebur ve semavî sahîfelerin müjdelediği, Nübüvvetini, peygamberliğinden evvel vazifesine delil olarak zuhur eden harikulade olaylar olan irhâsâtın; Sesleri duyulduğu halde kendileri görünmeyen cinnîler olan hatiflerin; En seçkin Allah dostu insanlar olan evliyaların; Ve beşerin gaybden haber veren kâhinlerinin müjdelediği, Kendisi için güneşin durduğu ve parmağının bir işaretiyle ayın ikiye bölündüğü Efendimiz, Sultanımız Hazret-i Muhammed'e salât ve selâm eyle. Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah'ın Habîbi! Çağırdığında, da'vetine ağaçların geldiği, Duâsıyla yağmurun sür'atle indiği, Bulutların sıcağa karşı kendisini gölgelediği, Bir kap yemekle yüzlerce insanın doyduğu, Parmaklarının arasından suyun üç defa Kevser gibi aktığı, Avuçlarında çakıl taşları ve toprağın tesbîh ettiği; Allah'ın, onun için kertenkeleyi, ceylanı, kurdu, hurma dalını, zehirli keçi etini deveyi, dağı, taşı ve ağacı konuşturduğu, Efendimiz, Sultanımız ve şefaatçimiz Hazret-i Muhammed'e salât ve selâm eyle. Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah'ın vahyinin emîni!
Salavat 22-23
[22]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 186 / 301
[Gayet zevkli ve canlı ve kibâr-ı evliyâullâhın mergûbu, fârisî bir salavât-ı şerîfedir.] Baştan başa her şeyiyle gönüllerin sevgilisi olan Hazret-i Muhammed'e, ezel sabahından tâ haşir meydanı kuruluncaya kadar salât ü selâm olsun. Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah'ın Resulü! Nebatatın dalları (rüzgârla kırıldığı) gibi, Hazret-i Muhammed'in güzel endamına getirilen salât ü selâm rüzgârı da, dilimin sertliğini ve keskinliğini kırar. Sana milyonlar salât ve milyonlar selâm olsun, ey Allah'ın Habîbi! Hazret-i Muhammed'in gül yüzüne, ölüm vaktim gelene kadar her ân salât ü selâm getirmek, bana farz-ı ayın olsun. Milyonlar salât ve milyonlar selâm sana olsun, ey Allah'ın vahyinin Emîni!
[23]
[Kibâr-ı evliyâullâhın mergûbu ve Bedîüzzaman Hazretleri'nin -kuddise sırruhû- bir salavâtıdır.] Yâ İlâhenâ! Efendimiz Muhammed'e ve onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları adedince salât ve selâm edip, bereketler ihsân eyle. Yâ İlâhenâ! O salavâtlardan her biri hürmetine bizi bağışla, bize merhamet eyle, bize lütfunla muamele buyur. Ben kesinlikle şehâdet ederim ki Allah'tan başka İlâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Hazret-i Muhammed Allah'ın Resulüdür. Allahü Teâlâ ona salât ve selâm eylesin.
Salavat 24-25
[24]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 187 / 301
[İmâm-ı Büsayrî -kuddise sırruhû- âlem-i ma'nâda Kasîde-i Bürde'yi Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz'e okuduğu zaman, gelecek salavât-ı şerîfenin yarısını okumuş yarısını hatırlayamamış olduğundan, Resûl-ü
Ekrem
Aleyhissalâtü
...
Vesselâm
Efendimiz
diye salavât-ı şerîfeyi tekmîl
etmiş, gayet kıymetdar bir salavât-ı şerîfedir.] Ey Mevlâm! Bütün mahlûkâtın en hayırlısı olan Habîb'ine daimî ve ebedî olarak salât ve selâm eyle. O öyle bir Habîbdir ki, gelip çatan bütün şiddetli korkulara karşı onun şefaati umulur.
[25]
[İmâm-ı Ali radıyallâhü anhın Risâle-i Nûr'a işaret ettiği Kasîde-i Celcelûtiye-i Meşhûre'sinin âhirinde gayet kıymetdar zikrettiği bir salavât-ı şerîfedir.] Ya İlâhî! Her gün ve her saat bütün canlılar gelişip büyüdükçe, seçilmiş Mustafa'ya salât eyle. Hem o seçilmiş zâta ve bütün mübarek nesline, ehl-i beytine, yerin bitkileri adedince ve rüzgârlar estikçe salât eyle. Hem o zâta, gök gürlemeleriyle beraber gelen bulutlardan boşanan yağmurlar gibi, yer ve gökler dolusunca salât eyle. İşte şu sana yeter ki, ona bizzat Allahın kendisi ve melekleri salât ü selâm ettiler.
Evrâd-ı Kudsiyye
Evrâd-ı Kudsiyye Evrâd-ı Kudsiye; İmâm-ı Behâüddîn Şâh-ı Nakşibend Hazretleri'nin -kuddise sırruhû- ma'nâ âleminde Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'dan ders aldığı ve "Menba-ul-Esrâr" diye tavsîf ettiği kudsî evradı olup, "Evrâd-ı Behâiye" ismiyle de meşhurdur. Bedîüzzaman Hazretleri'nin -kuddise sırruhû- "yüz hasiyeti var" dediği bu kudsî evrâd, âyînei Samed olan kalbin marazlarına mücerreb bir ilaç ve ruhu, ma'nevî kirlerinden arındıran hârika bir münâcâttır.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 188 / 301
Evrad-ı Kudsiyye 001-025
1. Yâ İlâhenâ! Sen mülkünde dilediği gibi tasarruf eden Melik'sin. Hayatının başı ve sonu olmayan Hayy'sın. Bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm'sun. Her icrââtı nihayetsiz hikmet ve hakikatli, varlığı mutlak sabit olan Hakk'sın. Hayır ile şerrin, hak ile bâtılın aralarını açıkça ayırarak beyân eden ve varlığı apaçık bilinen Mübîn'sin. 2. Senden başka İlâh yoktur. Sen benim Rabbim'sin. Beni sen yarattın. Ben ise senin kulunum ve gücüm yettiğince sana verdiğim söze ve taahhüdüme bağlıyım. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini kabul ediyor ve günahlarımı i'tirâf ediyorum. Ey ezel ve ebed sultanı ve ey en güzel isimlerin ve en yüce sıfatların sahibi olan Hazret-i Allah! Ey günahları çok bağışlayan Gaffâr! Ey çok mağfiret eden Gafûr! Benim de günahlarımı bağışla. Şübhesiz ne kadar çok da olsa, günahları bağışlayan ancak sensin. 3. Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. Hamd ve sena, medih ve minnet Allah'a mahsûstur. Allah'tan başka İlâh yoktur. Allah en büyüktür. Her türlü günahdan sakınmaya kuvvet ve ibâdet etmeye kudret, ancak pek yüce, pek büyük olan Allah'ın yardımıyladır.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 189 / 301
4. O, her şeyden önce var olan Evvel ve her şeyin helâkinden sonra bâkî kalan Âhir'dir. Delilleriyle varlığı apaçık olan Zâhir ve akılların varlığını bilip nasıl olduğunu idrâk edemedikleri, zâtının hakikati bilinemeyen Bâtın'dır. O, bütün varlıkları kuşatan ezelî ilmiyle her şeyi bilen Alîm'dir. (Hadîd,3) 5. Allah'tan başka İlâh yoktur. O birdir Ortağı yoktur. Mülk umûmen onundur. Bütün hamd ve sena, medih ve minnet ona mahsûstur. Hayatı ve ölümü veren odur. O, ezelî ve ebedî, ölümsüz hayat sahibi olan Hayy'dır. Her hayır onun elindedir. O her şeye gücü yeten Kadîr'dir. 6. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün tasavvurların ötesinde nihayetsiz büyüklük sahibi olan Azîm! 7. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey hadsiz derece şerefli ve nihayetsiz hürmete lâyık, bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm! 8. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey ölüleri dirilten Bâis! 9. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey yarattığı her mahlûkun hayatına ve sâhib olduğu şeyler üzerindeki tasarrufuna son vererek kâinattaki her şeyin gerçek sahibi olan Vâris. 10. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey her şeye gücü yeten Kâdir. 11. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey sonsuz güç ve kuvvet sahibi olan Muktedir. 12. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün sırları ve gizlilikleri bilen Âlim. 13. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey yer ve göktekileri öldükten sonra yeniden diriltecek olan Bâis! 14. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün mahlûkâtı kendine kul edinen ve onların nihayetsiz ibâdetlerine lâyık olan, Müsta'bid! 15. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey insanın başına gelen bütün sıkıntılı halleri ve musibetleri takdîr eden Mukaddir! 16. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey kendisine hiçbir âfet arız olmayan. 17. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey zamanları ve vakitleri yaratan Mükevvin! 18. Kadrin ne yücedir! Zâlimlerin söylemekte olduklarından nihayetsiz derece münezzeh, büyük ve yücesin! 19. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey insanları türlü esaret boyunduruğundan kurtarıp kendilerine gerçek hürriyetlerini veren! 20. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün sebebleri kendi icrââtına, izzet ve kudretine perde eden ve sebeblerin yaratıcısı olan Müsebbib! 21. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey ezelî ve ebedî hayat sahibi ve ölümsüz olan Hayy! Ve ey bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm! 22. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey benim ve bütün insanların İlâh'ı! 23. Ey Rabbimiz! Bizi kudret elinle sen yarattın ve mahlûkâtının birçoğundan üstün kıldın. Bütün hamd ve minnet huzur ve ni'met sana mahsûstur. 24. Bolluk ve zenginlik ve çeşit çeşit bütün ni'metler ancak sendendir. 25. Ey her şeyde hadsiz bereketler kılan Rabbimiz! Sen pek yüce ve pek âlîsin. Senden af ve mağfiret diliyor ve sana tevbe ediyoruz.
Evrad-ı Kudsiyye 026-043
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 190 / 301
26. Yâ İlâhenâ! Sen her şeyden önce var olan, varlığının başlangıcı olmayan Evvel'sin; senden önce hiçbir şey yoktu 27. Sen her şeyin helakinden sonra bakî kalan Âhir'sin; her şey ancak senin ile varlıkta kalır, senden sonra hiçbir şey yoktur. 28. Sen varlığı delillerle apaçık olan Zâhir'sin; hiçbir şey sana benzemez. 29. Sen akılların varlığını bilip zâtını idrâk edemedikleri Bâtın'sın; hakîkatini idrâk ederek hiçbir kimse seni göremez. 30. Sen hiçbir cihetle çokluğu olmayan ve parçalardan da meydana gelmeyen gerçek tek olan Vâhid'sin. 31. Sen vezir ve yardımcılara ihtiyacı olmayan, her şeye gücü yeten Kâdir'sin. 32. Sen kâinatı idare ederken kimsenin yönlendirmesine ihtiyacı olmayan, her şeyi bizzat idare eden, tedbîrini alan Müdebbir'sin. 33. (Habîbim, yâ Muhammedi) De ki: Yâ İlâhenâ! Ey mülkün gerçek sahibi olan Mâlik! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden çeker alırsın! Dilediğini azîz, dilediğini zelîl kılarsın! Her hayır ancak senin elindedir! Şübhesiz ki sen, her şeye gücü yeten Kadîr'sin! (Âl-i İmrân, 26) 34. Sen geceyi gündüze, gündüzü de geceye katarsın! Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın. Sen dilediğini hesabsız rızıklandırırsın! (Âl-i İmrân, 27) 35. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bu dünyada kullarıyla arasına ma'nevî çok perdeler koyarak kendisini gizleyen! 36. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey vakar ve azamet perdesine bürünen! 37. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bütün her şeyin sahibi olan Mâlik! 38. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey kudret ve yüceliği ile izzeti tezahür eden! Ey yedi kat göklerde ve cennette olan her şeyi bilen! 39. Ve ey kalblerde olanları ve içten geçenleri bilen! 40. Ey Mekke ve Medine'yi bütün şehir ve beldelerden üstün ve şerefli kılan! 41. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey yerin ve toprağın altında olanları bilen! 42. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin, ey bu dünyada görünmeyecek derecede yüce ve latîf olan! 43. Ey yarattığı her şeyde nihayetsiz bereketler kılan Rabbimiz! Sen pek yüce ve pek âlîsin. Senden başka Rab yoktur. Ve senden başka dâima gâlib gelen Kâhir yoktur.
Evrad-ı Kudsiyye 044-058
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 191 / 301
44. Yâ İlâhenâ! Sen bütün ni'metleri veren Münim'sin. Yarattıklarını birbirine üstün kılan ve kendilerine yüksek mertebeler veren ve lütuflarda bulunan Müfdil'sin. Hatâ edenleri lütfuyla affeden ve bağışlayan Mukîl'sin. Ve kullarının şükrüne fazlasıyla mükâfat veren ve şükredilmeye yegâne lâyık olan Şekûr'sun. 45. Şehâdet ederim ki, şübhesiz sen kendisinden başka İlâh olmayan Hazret-i Allah'sın. Sen hem benim Rabbim, hem her şeyin Rabbisin. Gökleri ve yeri yaratan Fâtır'sın. Bütün varlıkları kuşatan ezelî ilminle görünen-görünmeyen her şeyi bilen Alîm'sin. Sen pek yüce olan Aliyy'sin. Akılların idrâkinden âciz kaldığı yüceler yücesi olan Müteâl'sin. 46. Tâ, hâ. Tâ, sîn, mîm. Tâ, sîn. Yâ, sîn. Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf. O, iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. Ama aralarında bir engel varddır; birbirine karışmazlar! (Rahmân, 19-20) 47. O Allah ki, ondan başka İlâh yoktur. O, hayâtı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm'dur. Onu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa onundur. İzni olmadan onun huzurunda kim şefaat edebilir? O bütün varlıkların önlerindekini de, arkalarındakini de, geçmişlerini de, geleceklerini de bilir. Hâlbuki kulları onun ilminden, onun dilediği kadarından fazlasını kavrayamazlar. Onun Kürsî'si, ilmi, mülkü, kudreti, gökleri ve yeri kaplamıştır da, o ikisini muhafaza etmek ona ağır gelmez. Ve o, pek yüce olan Aliyy'dir, pek büyük olan Azîm'dir. (Bakara, 255) 48. Hâ, mîm. Hâ, mîm. Ha, mîm. Hâ, mîm. Hâ, mîm. Hâ, mîm. Hâ, mîm.. İş tamamlandı, yardım geldi. Artık bize karşı onlara, o düşmanlara yardım edilmez, onlar bize asla gâlib gelemezler. 49. Hâ, mîm. 50. Bu Kitab'ın, Kur'ân'ın indirilişi, kudreti dâima üstün gelen Azîz, her şeyi bilen Alîm olan Allah tarafındandır. 51. Ki o Allah, günahları çokça bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı pek şiddetli ve çok lütuf sahibi olandır. Ondan başka İlâh yoktur. Dönüş ancak onadır. (Mü'min, 1-3) 52. Allah, kudretiyle dilediğini yapar ve izzetiyle dilediği hükmü verir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 192 / 301
53. Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de ancak ona mahsûstur! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne yücedir! (A'râf, 54) 54. Kudret ve azameti karşısında onunla mücâdele edebilecek hiçbir varlık yoktur ve mülkünde ortağı yoktur. 55. Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh eder ve ona hamd ederiz. Her türlü güç ve kuvvet ancak Allah'ın yardımıyladır. Allah'ın dilediği olur, dilemediği ise asla olmaz. 56. Biliyorum ki, Allah her şeye gücü yetendir. 57. Yine biliyorum ki, Allah her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. 58. Hem hiç kuşkusuz her şeyi tek tek bilir.
Evrad-ı Kudsiyye 059-071
59. Yâ İlâhenâ! Bizi gazabınla öldürme. Ve bizi daha sonrakilere ibret olacak azâblarınla helak etme! Öyle bir azâb gelmeden evvel bizim ahvâlimizi lütfunla sen düzelt bizi o azâba müstehak olacak hâllerden kurtar. 60. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 193 / 301
61. Mülkünde istediği gibi tasarruf eden Melik, bütün kusurlardan münezzeh Kuddûs olan Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. 62. (Sebeblerin perde olduğu, şu görünen) mülk âlemi ile (hiçbir sebebin kendisini gizlemediği ve İlâhî kudretin aşikâr belli olduğu her şeyin içyüzü olan) melekût âlemlerinin sahibi olan Allah'ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. 63. Nihayetsiz izzet, azamet, heybet, kudret, büyüklük, celâl, güzellik, mükemmellik, bekâ, saltanat ve mutlak hâkimiyet sahibi olan Allah'ı, her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. 64. Kendisine uyku ârız olmayan ve ölümsüz, ebedî, bakî ve daimî olan, mülkünde istediği gibi tasarruf eden Melik, ezelî ve ebedî hayat sahibi Hayy olan Allah'ı, her türlü noksanlıktan tenzîh ederiz. O, bütün varlıklar tarafından tesbîh edilen Subbûh'tur. Bütün kusur ve noksanlıklardan münezzeh olan Kuddûs'tür. O, bizim Rabbimiz ve bütün meleklerin ve Hazret-i Cebrâîl'in Rabbidir. 65.Yâ İlâhenâ! Bize sonsuz ilminden ilim nasîb et, bilmediklerimizi bize sen öğret. Seni tanıyıp anlamayı, marifetinde inkişâf etmeyi bize nasîb eyle. Yardımının kılıcını bize kuşandır. 66. Yâ İlâhenâ! Bizleri dâima sana şükreden, seni zikreden, senden korkup emirlerine itaat eden, huşû' içinde sana boyun eğen, inleyerek yalvaran, sana yönelip tevbe eden kimseler eyle. 67. Yâ İlâhenâ! Tevbelerimizi kabul buyur ve bizi günâhların kirlerinden temizle. Bizi doğru konuşmaya ve doğru harekete muvaffak kıl. Kalblerimizin karalıklarını içimizden söküp çıkar, günahların ve gafletin kirinden temizle. Göğüslerimizden intikam, kin ve manlığı gider, kalblerimizi her türlü kirden, pastan temiz tut. 68. Yâ İlâhenâ! Ânî ölümden, her türlü ateşten ve yangından sana sığınırız. 69. Dinimizi terk ederek küfre girmekten, gafletten, gizli ve açık günaha girmekten, şeytandan, zorlu meşakkatlerden ve helak edici gizli tehlikelerden sana sığınırız. 70. Yâ İlâhenâ! Kalblerimize, bizimle günahlarımızın arasına girerek bizi günah işlemekten koruyacak bir korku, bir haşyet ver. Ve bereketiyle bizi cennetine koyup ulaştıracağın itaat ve ibâdeti bizlere nasîb eyle. Ve bize dünya ve âhiret sıkıntılarımızı hafifletecek yakînî, sarsılmaz, kuvvetli bir îmân nasîb et. 71. Bizi en hayırlı insanlarla haşret. Yaşadığımız müddetçe kulaklarımızı, gözlerimizi, güç ve kuvvetimizi derdsiz, tasasız, rahat ve güzel birşekilde kullanmayı ve maddî-ma'nevî ni'metlerinden istifâde etmeyi bizlere nasîb et. O ni'metleri bize, sonraki hayatımız olan âhirette de tekrar ihsan eyle. Bize zulmedenlerden intikamımızı almakta bizlere zafer ver ve düşmanlarımıza karşı bize yardım et. Hatalarımızı bağışla. Başımızdan belâ ve musibetleri gider. Hastalarımıza şifâ ver. Gönüllerimizi nûrlandır. İhtiyaçlarımızı lütfundan, fazlından sen karşıla. Ana-babalarımıza ve neslimize merhamet buyur. Bu geçici dünyayı, hayatımızın en büyük hedefi ve ilmimizin yegâne maksadı yapma. Bize dinî ve dünyevî musîbetler verme. Günahlarımız sebebiyle bize merhamet etmeyecek kişileri bize musallat etme. Bizi kendi hazinenden hesabsızca rızıklandır. Çünkü sen, merhamet edenlerin en merhametlisisin.
Evrad-ı Kudsiyye 072-094
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 194 / 301
72. Yâ İlâhenâ! Senin katından öyle bir rahmet diliyoruz ki, onunla kalbimize ve aklımıza hidâyet ver. Perişan hâlimizi onun bereketiyle düzelt. Ve dağınık işlerimizi toparla. Hastalarımıza o rahmetinle şifâ ver. Onun hürmetine işlerimizi ve vakitlerimizi hayırlı ve bereketli kıl. Doğru yolumuzu bize göster, istikamet ver. 73. Yâ İlâhenâ! Her şey her cihetle sana muhtaç olduğu halde, senin hiçbir seye muhtaç olmadığın Samedâniyetin. Her varlığa birlik mührünü vurduğun Vahdaniyetin, Saltanatında eşsiz ve benzersizliğinle tek olduğun Ferdâniyetin, Misilsiz üstünlük sahibi olan ve kudreti dâima üstün gelen apaçık muhteşem izzetin, Ve her şeyi kucaklayan pek geniş rahmetin hürmetine; Senin nihayetsiz rahmetinden kulaklarımıza, gözlerimize, kabirlerimize, kalblerimize, duygularımıza, ruhlarımıza ve önümüze nûr lütfetmeni istiyoruz. 74. Yâ İlâhenâ! İlmimizi, nurumuzu ve yumuşak huyluluğumuzu artır. Bize maddî-ma'nevî, açık ve gizli ni'metler lütfeyle. 75. Dinimiz için Allah bize yeter. 76. Dünyamız için Allah bize yeter. 77. Bizi üzen şeylere karşı sonsuz izzet ve kerem sahibi, Kerîm olan Allah bize yeter. 78. Bize zulüm edenlere karşı pek kuvvetli, Kavî olan ve kullarını cezalandırmakta acele etmeyerek onlara tevbe fırsatı veren, Halîm olan Allah bize yeter. 79. Kötülükle bize tuzak kuranlara karşı azabı pek şiddetli, Şedîd olan Allah bize yeter.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 195 / 301
80. Ölüm ânında mü'min kullarına karşı sonsuz merhamet sahibi, Rahîm olan Allah bize yeter. 81. Kabirdeki sorgu ânında sonsuz şefkat sahibi, Raûf olan Allah bize yeter. 82. Hesab ânında sonsuz izzet ve kerem sahibi, Kerîm olan Allah bize yeter. 83. Haşirde amellerimiz tartıldığında lütuf ve ihsanı sonsuz, Latîf olan Allah bize yeter. 84. Cennete nail olmak ve cehennemden âzâd olmak için her işi hikmetli, Hakîm olan Allah bize yeter. 85. Sırat köprüsünde her şeye gücü yeten, Kadîr olan Allah bize yeter. 86. Allah bana yeter! Ondan başka İlâh yoktur! Ben ancak ona tevekkül ettim. Ve o, büyük Arş'ın Rabbidir! (Tevbe, 129) 87. Merhaba! Hoş geldin, ey sabah ve ey yeni gün! 88. Merhaba! Ey yeni vakit ve en mutlu ân! 89. Ve ey bütün amellerimize kâtip ve şâhid olan melek! Şu söylediklerimizi yaz: 90. Hamd edilmeye yegâne lâyık Hamîd, şânı pek yüce Mecîd, kullarının derecelerini yükselten Refî', kullarını çok seven ve onlar tarafından sevilen Vedûd, ilim ve kudretiyle, bütün isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan Muhît dilediğini dilediği gibi yapan Fa'âl olan Allah'ın ismiyle. 91. O, insana şah damarından daha yakındır. 92. Bizler Allah'a îmân edip, ona kavuşmayı tasdîk eden, delillerini i'tirâf ve kabul edenler olarak sabahladık. 93. Hem Allah'tan başkasının ulûhiyetini reddeden mü'minler olarak sabahladık. 94. Ve Allah'a tevekkül eden mütevekkiller olarak sabahladık. Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve Arş'ını taşıyan meleklerini şâhid tutuyoruz ki, o, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'dır. O birdir, ortağı yoktur. Hem şehâdet ederiz ki; Muhammed (asm) onun kulu ve resulüdür. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kevser Havuzu haktır. Şefaat haktır. Kabirdeki suâl melekleri olan Münker ve Nekîr haktır. Ve bize olan va'din haktır. Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda şek ve şübhe yoktur. Allah kabirde bulunanları diriltecektir. Biz bu i'tikadla yaşıyoruz ve inşâallah bu inanç üzere öleceğiz. Bu inançla yarın tekrar diriltilecek ve inşâallah azâb görmeyeceğiz.
Evrad-ı Kudsiyye 095-109
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 196 / 301
95. Yâ İlâhenâ! Gerçekten biz nefislerimize zulmettik. Bizim büyük-küçük bütün günahlarımızı bağışla. Onları senden başka kimse bağışlayamaz. 96. Bizi ahlâkın en güzeline ulaştır. Bizi onun en güzeline ancak sen ulaştırırsın. 97. Emret yâ Rabbi, emret! Biz her ân senin emrini yerine getirmeye hazırız. Her hayır senin elindedir. Senden bizi bağışlamanı diliyor ve sana tevbe ediyoruz. Yâ İlâhenâ! Gönderdiğin her peygambere îmân ettik. Yâ İlâhenâ! İndirdiğin her kitaba da îmân ettik, tasdîk ettik. 98. Yâ İlâhenâ! Lütfundan, fazlından yüzlerimizi haya ile nûrlandır, kalblerimizi sürûr ile doldur. 99. Yâ İlâhenâ! Bizi cömerd ve nefsâni arzularına hâkim olan kimseler eyle. Bizi cimri ve eli sıkı, kalb gözü kapalı ve basîretsiz, koğuculuk yapan, kendinde olmayan şeylerle övünen mütekebbir ve arabozucu kimseler eyleme! 100. Yâ İlâhenâ! Gevezelikten, kıtlıktan azgınlık ve taşkınlıktan, geçim sıkıntısından, zanla hareket etmekten, içkiden, oburluk ve boğaz düşkünlüğünden, katı ve kaba saba olmaktan, fâizden, şiddetli fitnelere düşmekten, şiddetli geçim darlığından sana sığınırız. 101. Yâ İlâhenâ! Bu günümüzün başını iyilik, ortasını kurtuluş, sonunu ise muvaffakiyet eyle. Ve bu günümüzü bizim için saadet, şehâdet, tevbe, mağfiret ve îmân ile sona erdir. 102. Yâ İlâhenâ! Bu günümüzün evvelini bizim için rahmet, ortasını fânî şeylerden uzaklık, sonunu ise lütuf ve ikram kıl. 103. Yâ İlâhenâ! Bizi en rahat geçim, en mutlu ömür ve en geniş rızık ile rızıklandır. 104. Yâ İlâhenâ! Affınla bizi bağışla ve fazlınla bize hoş muamele et. Yâ İlâhenâ! Seni her türlü noksanlıktan tenzîh eder ve sana hamd ederim. Senin övgünü saymakla bitiremem. Sen, kendini nasıl senâ etti isen öylesin. Sana sığınan azîz olur. Senin medih ve senân pek yücedir. Senin ordun asla yenilmez, hezîmete uğratılamaz. Senin va'dine muhalefet edilmez. Senden başka İlâh yoktur. 105. Ey ibâdet edilmeye yegâne lâyık olan Ma'bûd! Biz sana gerektiği gibi ibâdet edemedik. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin. 106. Ey mahlûkât âyinelerinde cilvelerini gören ariflerin, yüce zâtını tanımaya can attığı Ma'rûf! Biz seni gerektiği gibi tanıyamadık. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin. 107. Ey zikredilmeye yegâne lâyık olan Mezkûr! Biz seni gerektiği gibi zikredemedik. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin. 108. Ey şükredilmeye yegâne lâyık olan Meşkûr! Biz sana gerektiği gibi şükredemedik. Sen her türlü noksanlıktan münezzehsin. 109. Yâ İlâhenâ! Bize ihsan ettiğin ni'metlere gerektiği gibi şükretmeyi ilham eyle. Şübhesiz ki sen, kudretinin sıfatları, kendi mahlûkâtının sıfatlarından çok yüce olan Allah'sın. Mahlûkâtı yaratırken sana şâhid olacak, seni engelleyecek bir zıddın yoktu. Nefisleri ve ruhları yaratırken sana mâni' olacak bir eşin ve benzerin yoktu.
Evrad-ı Kudsiyye 110-130
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 197 / 301
110. Yâ İlâhenâ! Ağlamayan gözden. 111. Ürpermeyen kalbden, 112. Huşu' duymayan gönülden, 113. Kabul olmayan duadan, 114. Fayda vermeyen ilimden, 115. Dinlenilmeyen sözden, 116. Doymayan nefisten, 117. Sadaka vermeyi sevmemekten sana sığınırız. 118. Yâ İlâhenâ! Bize Kur'ân'ının sırlarını anlamayı ihsan eyle. Bize nurlarından elbiseler giydir. Bizi lütuflar deryasına daldır. Üzerimize ma'rifet nurlarının en güzellerini yağdır. 119. Ey bütün nurların Nuru! Ey bütün sırları bilen ve gizlilikleri açan Kâşif! Ey bütün incelikleri bilen ve nüfuz eden Latîf! Ey kullarının ayıplarını örten, gizli hata ve kusurlarından dolayı yüzlerindeki haya perdesini kaldırmayan Settâr! Bütün peygamberlerin parlak kandili, bütün evliyayı aydınlatan parlak nûr, bütün asfiyânın dolunayı, bütün cin ve insin güneşi, bütün doğu ve batıyı aydınlatan ışık olan Efendimiz
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 198 / 301
Muhammed'e salât eylemeni; Vücûdumuzu irfan semâsına, ma'rifetinin en yüksek mertebelerine yükseltmeni; Varlığına ve birliğine olan şahidliğimizi, seni görüyormuş gibi îmân ve kulluk etme mertebesi olan ihsan makamında sabit kılmanı senden niyaz ediyoruz. 120. Ey ezel ve ebed sultanı ve ey en güzel isimlerin, en yüce sıfatların sahibi olan Hazret-i Allah! Ey âlemleri kendi nuruyla nûrlandıran ve bütün nurların menbaı olan Nûr! Ey bütün isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan Vâsi'! Ey çok bağışlayıcı olan Gafûr! 121. Ey gökleri, emir ve iradesiyle bina eden! 122. Ey yeryüzünü, kudretiyle yayıp döşeyen! 123. Ey dağları, hikmetiyle sağlam bir kazık suretinde sâbitleştiren, 124. Ey güneşi ve ayı, fazıl ve ihsânıyla ışıklandıran Rabbimiz! Bütün gezegenlerin, ay ve güneşin kendisiyle ışık verip parladığı, 125. Ve bulutların kendisiyle gürleyerek gökyüzünü çınlattığı isminin hürmetine, Bizi her tehlikeden koruyacak bir sığınak ile parıltısı nerede ise gözlerin nurunu alacak parlaklıkta bir nûr istiyoruz. 126. Allah, gece ile gündüzü ard arda birbirine çevirir. Şübhesiz ki bunda bakmasını bilenler için bir ibret vardır (Nur,44) 127. Tâ, sîn, mîm. Haram olan çalgı âletlerinden, yalandan ve her türlü haramdan, pek yüce Aliyy olan ve pek büyük Azîm olan Allah'a sığınırız. 128. Hem birileriyle nefsânî olarak itişip kakışmaktan, gayr-ı meşru mücadelelere girişmekten, cehalet ve lehviyâttan, hakka açıkça isyan eden günahkâr facirlerin tuzağından, gece gündüzün belâ ve musibetlerinden, Cin ve insin şerrinden sana sığınırız. Ey kullarını her tehlikeden koruyan Hafîz! Bizi muhafaza eyle. Ey kullarının dost ve yardımcısı olan Velî! Ey her şeyin hüküm ve idaresi elinde olan Vâlî! Ey pek yüce olan Aliyy! Ey her şeyden üstün olan Âlî! Ey kendisinden başka İlâh olmayan, kendisinin nasıl olduğunu kendisinden başka hiçbir kimse bilmeyen! Ey Rabbimiz olan Hazret-i Allah! Ey ölümsüz hayat sahibi olan Hayy! Ey bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm! Ey her hukuku yerine getiren ve doğru olan Hakk! Ey bütün kâinata birlik mührünü vuran Vâhid! Ey tek ve bir olan Ehad! Ey her şey kendisine muhtaç olduğu halde, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed! Ey çok ihsan edici olan Vehhâb! Ey hayırlı kapılar açan Fettâh! Ey hayatı veren Muhyî! Ey ölümü veren Mümît! Ey dâima gâlib gelen Kahhâr! Ey her kusurdan ve âfetten salim olan Selâm! 129. Çok merhametli olan Rabb-i Rahimlerinden Cennette onlara selâm verilir. (Yasin, 58) 130. Onlara karşı Allah sana yeter! Çünki o, her şeyi işiten Semî her şeyi bilen Alîm'dir. (Bakara, 137)
Evrad-ı Kudsiyye 131-156
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 199 / 301
131. O, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'dır. Görünen görünmeyen her şeyi bilendir. O, bütün mahlûkâta rahmet eden Rahman, mü'minlere çok merhamet eden Rahîm'dir. (Haşir, 22) 132. O, kendisinden başka İlâh olmayan Allah'dır. Mülkünde istediği gibi tasarruf eden Melik'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs, her kusurdan salim olan Selâm'dır. Kendine inanan kullarına emniyet veren Mü'min, onları gözetip koruyan Müheymin'dir. Dâima üstün gelen Azîz, dilediğini yapan Cebbâr'dır. Büyüklük kendisine hâs olan Mütekebbir'dir. Her şeyi yaratan Hâlık, her şeyi birbirinden farklı olarak yoktan var eden Bârî'dir. Her mahlûka ona lâyık suret veren Musavvir'dir. Çok bağışlayan Gaffardır. 133. Mahlûkâtı hiçten örneksiz yaratan Mübdi', onları âhirette tekrar iade eden Muîd'dir. Çok ihsan ve iyilik eden Berr, her şeyi bilip muhafaza eden Muhsîdir. Çokça rızık veren Rezzâk'dır. Dilediğine darlık veren Kâbıd, dilediğine genişlik veren Bâsit'dir. Dilediğini alçaltan Hâfıd, dilediğini yükselten Râfi'dir. Dilediğini azîz eden Muizz, dilediğini zelîl kılan Müzill'dir. Her şeye gücü yeten Mukît'tir, Dâima doğru söyleyen Sâdık'dır. Ebedî ve daimî olan Bâkî'dir. Çok şefkatli olan Raûfdur. Dilediğine fayda veren Nâfi', dilediğini zarara sokan Dârr'dır. Dilediğini helak eden Mühlik'tir. Dilediğini öne geçiren Mukaddim, dile ğini geri bırakan Muahhir'dir. Çok affedici olan Afüvv'dür. Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Ganî, dilediğini zengin kılan Muğnî'dir. İntikam alan Müntakim, tevbeleri çok kabul eden Tevvâb'dır. Her şeyi işiten Semî' her şeyi bilen Alîm, her şeyi gören Basîr'dir. 134. Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân, 173) 135. Ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır. (Enfâl, 40) 136. Yâ Rabbi! Affını ve bağışlamanı diliyoruz. Dönüşümüz ancak sanadır. (Bakara, 285) 137. Dikkat edin! Her iş ancak Allah'a döner. (Şûrâ, 33) 138. Ey hayatı ezelî olan Dâim! Ey her şeyi varlıkta tutan Kâim! Ey yardımcısı olmadan her şeyi en güzel tarzda idare eden Müdebbir! Bize, ana-babamıza Nûr Talebeleri'ne, erkek ve kadın bütün mü'minlere her zorluğu kolaylaştır. 139. Yâ İlâhenâ! Senin verdiğine engel olabilecek, engellediğini verebilecek, hükmettiğini geri çevirebilecek, verdiğin hükmü değiştirebilecek kimse yoktur. Zenginin serveti, hükmün karşısında kendisine hiçbir fayda vermez. 140. Pek yüce olan Aliyy, pek büyük olan Azîm her türlü noksanlıktan münezzehtir. 141. Her hesabı gören, her şeye kâfî gelen Hasîb, her işi hikmetli olan Hakîm, adaletle
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 200 / 301
hükmeden Adl, her şeyi gözeten Rakîb, sonsuz yücelik sahibi olan Bâzih, sonsuz azamet sahibi olan Şâmih, Dualara icabet eden Mücîb, hadsiz zenginlik sahibi olan Ganî, kullarına doğru yolu gösteren Raşîd, kullarının günahlarına karşı çok sabırlı olan Sabûr, celâl ve azamet, nihayetsiz büyüklük sahibi olan Celîl, Her şeyin benzersiz yaratıcısı olan Bedî', âlemleri kendi nuruyla nûrlandıran Nûr, her işi adaletli olan Muksit, dilediklerini bir araya getiren Cami', dilediğini dilediğine veren Mu'tî, dilediğini dilediğinden men' eden Mâni' olan Allah, her noksanlıktan münezzehtir. 142. Her varlığın muhtaç olduğu işi onun lehine icra eden Vekîl, olan biten her şeyi gören Şehîd olan Allah'dan başka İlâh yoktur. 143. Asla sarsılmaz Metîn, şânı pek yüce olan Mecîd'den başka İlâh yoktur. 144. Tek olan Vâhid, her şeyin idaresi elinde olan Vâlî'den başka İlâh yoktur. 145. Hadsiz şeref sahibi olan Mâcid, pek yüce olan Müteâl'den başka İlâh yoktur. 146. Rahmetini umarak kulluk itibariyle hazırlığımız ve dayanağımız şu güzel sözlerdir; Her türlü tehlike ve korku hâlimde.
(Allah'dan başka İlâh yoktur).
147. Her türlü bolluk, bereket ve hayır için,
(Hamd, Allah'a mahsûstur)
148. Her genişlik ve rahatlık hâlimde
(Şükür, Allah'a mahsûstur),
149. Her ilginç ve hayret verici şeye karşılık,
(Allah, her türlü noksanlıktan
münezzehtir), 150. Her darlık ve sıkıntı karşısında
(Allah, bana kâfidir),
151. Her hatâ ve günahım için,
(Allah'dan mağfiret dilerim),
152. Her türlü hüzün, gam ve ihtiyâcımda
(Allah'ın dilediği olur),
153. Kaza ve kaderin her cilvesinde
(Allah'a tevekkül ettim).
154. Her türlü musîbet karşısında
(Biz Allah'a aidiz),
155. Her türlü itaat ve isyan için
(Günahtan sakınmaya kuvvet ve
ibâdet etmeye kudret ancak Allah'ın yardımıyladır) 156. Her türlü ihtiyaç ve üzüntümde
(Allah'dan yardım isterim) derim.
Evrad-ı Kudsiyye 157-175
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 201 / 301
157. Yâ İlâhenâ! Senin kendisinden başka İlâh olmayan Allah olduğuna, varlığına ve birliğine şâhidlik ederek, meleklerini, hususan arşını taşıyan melekleri, peygamberlerini ve bütün yarattıklarını da şâhid tutarak, güne başladık. Sen teksin. Senin ortağın yoktur. Hz. Muhammed (asm) senin kulun ve resulündür. Günahtan sakınmaya kuvvet ve ibâdet etmeye kudret ancak, pek yüce Aliyy, pek büyük Azîm olan Allah'ın yardımıyladır, diyerek sabahladık. 158. Ey sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren Rahman! Ve ey nihayetsiz rahmet ve mağfiret sahibi olup, âhirette sâdece mü'minlere ni'met veren Rahîm! Bizi affeyle, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen bizim Mevlâ'mızsın.Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin. 159. Her rahatsızlığa yegâne şifâ verici Şâfi olan Allah'ın ismiyle. 160. Bizi kimseye muhtaç etmeden her hâlimize, her ihtiyacımıza yeten Kâfî olan Allah'ın ismiyle. 161. Kullarını her sıkıntıdan kurtaran, sıhhat ve afiyet, huzur ve saadet veren Muâfî olan Allah'ın ismiyle. 162. Onun namıyla hareket edildiğinde, adı anıldığında, yerde ve gökte hiçbir şey zarar vermeyen, gizli ve açık her şeyi işiten Semî' olan, her şeyi bilen Alîm olan Allah'ın ismiyle. 163. Ya İlâhenâ! Ey hayatı veren Muhyî! Dünya ve âhiret yurdunda bizi sıhhat ve afiyetle, hoş ve güzel bir hayatla yaşat. Şübhesiz sen, her şeye gücü yeten Kadîr'sin. 164. En mükemmel koruyucu Hâfız olan Allah'dır ve o, merhamet edenlerin en merhametlisidir. (Yûsuf, 64) 165. Allah, onları arkalarından kuşatıcıdır, geriye dönüşleri yoktur. 166. Bil'akis o yalanladıkları kitap, şerefli bir Kur'ândır. 167. O kitap, Levh-i Mahfûz'da, korunmuş bir levhadadır. (Bürûc, 20-22)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 202 / 301
168. Namazlara, bilhassa ikindi namazına devam ediniz! Kendisine gönülden bağlı, huzur ve huşu' içinde kimseler olarak Allah'ın huzuruna durun! (Bakara, 238) 169. Hiçbir nefis yoktur ki, üzerinde bir gözetici koruyucu melek bulunmasın. (Tarık, 4) 170. Allah ne güzel koruyucudur. Ey kullarını muhafaza eden Hâfiz! Bizi her türlü şerlerden ve zararlardan muhafaza eyle. 171. Sonra o kederin ardından, Allah üzerinize bir emniyet, bir uyku indirdi ki, o hâl içinizden bir taifeyi, samimi mü'minleri bürüyordu. Münafıklardan da bir gurup vardı ki doğrusu nefisleri, kendilerini derde düşürmüş, Allah hakkında haksız yere câhiliye zannıyla zanda bulunuyorlardı. "Bu işten, bu zafer ve galibiyet va'dinden bize bir şey var mı?" diyorlardı. Ey Resulüm! De ki: "Şübhesiz iş tamamıyla Allah'a âiddir!" Sana açıklamadıklarını içlerinde gizliyorlar. Birbirlerine: "Eğer Muhammed'in dediği gibi bu işten bize bir şey olsaydı, burada öidürülmezdik" diyorlardı. De ki: "Evlerinizde bile kalsaydınız, kendilerine ölüm takdîr edilmiş olanlar, öldürülüp cansız olarak yatacakları yerlere mutlaka çıkar giderlerdi!" Allah bunu, sînelerinizde olanı denemek ve kalblerinizde olanı temizlemek için yapmıştır. Allah sinelerde, gönüllerde olanı bilen Alîm'dir. (Âl-i İmrân, 154) 172. Rabbimiz! Biz şübhesiz îmân ettik; günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından muhafaza eyle! (Âl-i İmrân, 16) 173. (O mü'minler,) dâima sabreden, doğru olan, itaat eden, mallarını Allah yolunda sarf eden ve seherlerde af ve mağfiret dileyen kimselerdir. (Âl-i İmrân, 17) 174. Allah, melekler ve ilim sahihleri Allah'ın adaleti ayakta tuttuğuna, kendisinden başka İlâh olmadığına şâhidlik etti. Kudreti dâima gâlib gelen Azîz, hep hikmetle iş gören Hakîm olan Allah'tan başka İlâh yoktur. (Âl-i İmrân, 18) 175. Allah katında yegâne din, İslâm'dır. (Âl-i İmrân, 19)
Evrad-ı Kudsiyye 176-187
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 203 / 301
176. Akşama girdiğinizde ve sabaha girdiğinizde Allah'ı tesbîh edin; akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılın (Rûm, 17) 177. Göklerde ve yerde hamd, ona mahsûstur. Akşama doğru ve öğlene girdiğiniz zaman da Allah'ı tesbîh edin! (İkindi ve öğle namazını kılın) (Rûm, 18) 178. O, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır ve yeryüzünü ölümünden sonra tekrar diriltir. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız. (Rûm, 19) 179. Şübhesiz ben, benim Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, Allah onun perçeminden, alnından tutmuş da onu tasarrufu altına almış olmasın! Şübhesiz Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir. (Hûd, 56) 180. Hem bize yollarımızı açıkça göstermişken, neden Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız eziyetlere de kesinlikle sabredeceğiz. Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah'a tevekkül etsinler. (İbrahim, 12) 181. De ki: "Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla isabet etmez. O bizim Mevlâ'mızdır. Öyleyse mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler!" (Tevbe, 51) 182. Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, artık onu ondan başka kaldıracak olan yoktur! Eğer sana bir hayır dilerse, onun ihsanını geri çevirecek olan da yoktur! O, hayrını dilediği kuluna ulaştırır. Çünki o, çok bağışlayan Gafur, çok merhamet eden Rahîm'dir. (Yûnus, 107) 183. Yeryüzünde hareket edip de rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur! Allah onun (dünyada iken) kaldığı yeri de, emânet bırakıldığı yeri (kabrini) de bilir. Bunların hepsi, apaçık bir kitapta, Levh-i Mahfûz'da yazılıdır. (Hûd, 6) 184. Yeryüzünde hareketli olan nice canlılar var ki, onlar rızıklarını kendisi taşıyamaz, te'mîn edemezler. Rızkı onlara da, size de ancak Allah verir. Çünki o, rızık isteyen her canlıyı işiten Semî', her birinin ihtiyâcını bilen Alîm'dir. (Ankebût, 60) 185. Allah'ın insanlara rahmetinden açtığını tutacak, engelleyebilecek kimse yoktur. Ve neyi de tutarsa, ondan başka salıverecek kimse yoktur. Çünki o, kudreti dâima üstün gelen Azîz, her işi hikmetli olan Hakîm'dir. (Fâtır, 2) 186. And olsun ki, eğer onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, mutlaka, "Allah!" diyeceklerdir. De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, Allah'dan başka kendisine yalvarmakta olduklarınız onun vereceği zararı benden giderebilirler mi? Yahut beni bir rahmete mazhar etmek istese, onlar onun rahmetini tutabilirler mi?" De ki: "Allah bana yeter! Tevekkül ehli insanlar, sadece ona tevekkül ederler. (Zümer, 38) 187. Çünki Allah, bu yardımını size sadece bir müjde olsun ve kalbleriniz onunla mutmain olsun diye yaptı. Yoksa zafer, ancak kudreti dâima gâlib gelen Azîz, her işi hikmetli Hakîm olan Allah katındandır. (Âl-i İmrân, 126)
Evrad-ı Kudsiyye 188-207
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 204 / 301
188. Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd. (Meryem, 1) 189. Hâ, mîm, ayn, sîn, kâf. (Şûra, 1-2) 190. (Rabbimiz!) Bizi koru ve bize merhamet et! O, her şeye gücü yeten Kâdir, Her şeye kudretiyle dâima gâlib gelen Kâhir, Delilleri ile varlığı apaçık olan Zâhir, Akılların kendisini idrâk edemediği ve zâtının hakîkati tam olarak bilinemeyen Bâtın, Her şeyi yoktan ona hâs özelliklerle yaratan Fâtır, Bütün incelikleri bilen ve nüfuz eden Latîf. Her şeyden haberdâr Habîr olan Allah'tır. Onun sözü haktır. Sûr'a üfleneceği gün de mülk onundur. O, görüneni görünmeyeni bilendir.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 205 / 301
Çünki o, her işi hikmetli olan Hakîm, her şeyden haberdâr olan Habîr'dir. (En'âm, 73) 191. Ey nihayetsiz şefkat ve merhamet sahibi olan Hannân! Ey kullarına hadsiz iyilikler lütfeden Mennân! Ey benzersiz olan göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısı olan Bedî'! Ey hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy! Ey bütün mevcudatı varlıkta tutan Kayyûm! Ey celâl ve ikram sahibi! 192. Senden ulûhiyetinin azameti hürmetine, huy ve ahlâkımızı beşerî kusurlu tabiattan çıkarıp, ruhlarımızı yüce meleklerinle beraber yükseltmeni istiyoruz. 193. Ey bütün hâl ve durumları halden hâle çeviren Muhavvil! Hâlimizi en güzel hâle çevir. 194. Yâ İlâhenâ.! Seni her türlü noksanlıktan tenzîh eder ve sana hamd ederiz. Şehâdet ederim ki, senden başka İlâh yoktur. Senden mağfiret diler ve sana tevbe ederim. 195. Yâ İlâhenâ! Nuru, umûm mahlûkâttan önce var olan ve varlığı âlemlere rahmet olan Efendimiz Muhammed'e, onun mübarek nesline, ehl-i beytine, ashabına ve aile efradına, geçip giden ve geride kalan mahlûkât adedince ve onlardan bahtiyar ve bedbaht olanların sayısınca salât eyle. Öyle bir salât ile ki, bütün sayıları içine alsın, bütün sınırları kuşatsın. Ve öyle bir salât ile ki, ne ucu olsun, ne de sonu; ne sınırı olsun, ne de bitişi. Senin salâtın ile ki, onunla ona bizzat sen salât eyledin. O öyle bir salâtdır ki senin varlığın devam ettikçe devam edecektir. 196. Rahmetinle, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! 197. İzzet sahibi Rabbin, müşriklerin kendisini vasıflamakta oldukları şeylerden pek münezzehtir. (Sâffât, 180) 198. Selâm, peygamberlerin üzerine olsun! (Sâffât, 181) 199. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. (Sâffât, 182) 200. Yâ İlâhenâ! Ey Rabbimiz! Duâlarımızı kabul buyur. Şübhesiz ki sen her şeyi işiten Semî', her şeyi bilen Alîm'sin. 201. Yâ İlâhenâ! Her türlü hayrı bize ver ve bizi her türlü şerden muhafaza eyle. 202. Yâ İlâhenâ! Kalblerin tabîbi ve devası, bedenlerin afiyeti ve şifâsı, gözlerin nûru ve ziyası olan Efendimiz Muhammed'e ve onun mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına salât ve selâm eyle. 203. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. 204. Salât ve selâm, peygamberimiz Muhammed'e, hem onun bütün mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına olsun. 205. Yâ İlâhenâ! Senin ezelî kelâmın olan Kur'ân-ı Azîmüşşân ve Resûl-ü Kerîm'in hakkı için, 206. Bütün nebîler ve resuller hakkı için 207. Evrâd-ı Kudsiye ve içindeki hakikatler hakkı için, ey bütün ihtiyaçları karşılayan! Ey bütün belâları gideren! Bizden her türlü belâyı gider. Bize, üstâdlarımıza, şeyhlerimize, ana-babamıza ve bütün Nûr Talebeleri'ne hüsn-ü hatime, güzel bir son ile dünyadan îmân üzere ayrılmayı nasîb et Âmîn, âmîn, âmîn. Allah ü Teâlâ, Efendimiz Muhammed'e onun mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına pek çok salât ve selâm eylesin.
Hulâsat-ül Hulâsa
Hulâsat-ül Hulâsa ﲰﻪ ﺳﺒﺤﺎﻧﻪ Aynı Ramazanın kudsî bir hediyesi ve Âyet-el Kübra’nın arabî birinci makamının ayrı ve nurani diğer bir tarzı ve kâinat kitabının tevhid dili ile kısaca okuması ve kıraeti ve geniş bir
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 206 / 301
hayalin muhtasar bir tevhidnamesi ve namaz tesbihatındaki tehlilin kâinat halka-i zikrinde lisan-ı hal ve lisan-ı kal ile erkan-ı âlemin çekdikleri kelime-i tevhidin feyizli bir tezahürü ve bu gelen âyetin iman noktasında bir parlak tefsiri ve Risale-i Nur’un hulasası olan Âyet-el Kübra’nın Hulasat-ül hulasasıdır. Arasıra bazı vakitte mütefekkirane okunsa güzel olur. İmana kuvvet verir. Said Nursi
Mertebe 1-4
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Yedi gök ve yer ve bunlarda bulunan her şey onu tesbîh eder. Ve ona hamd ederek tesbîh etmeyen hiç bir şey yoktur. (İsra: 44) Evet, biz îmân ettik ki:
[1]
Bütün gökler, kendisine mahsûs diller ile; Yıldızlar, güneşler, aylar ve gezegenler kelimeleriyle ve bunların şu semâ denizinde ve kendi aralarındaki düzenleri ve muntazam vazifelerinin şehâdetiyle derler ki: Varlığı zarurî olan Vâcibü'l-Vucûd ve tek ve bir olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[2]
Gökyüzü, kendine mahsûs dil ile; Hizmetkâr kılınmış birer vazifeli me'mur olan bulut, rüzgâr, şimşek, gök gürültüsü ve yağmur kelimeleriyle, hem bunların faydaları ve bütün canlıların ihtiyaçlarına olan uygunluklarının şehâdetiyle der ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[3]
Unsurlar, kendilerine mahsûs diller ile; Ellerinde mükemmel bir nizâm ve bir ölçü ile ortaya koydukları san'atlı ürünler, süslü neticeler, mükemmel hizmetler kelimeleriyle, Ve zâtları i'tibâriyle hiçbir şey bilmedikleri, câmid oldukları, birbirine çok benzedikleri ve
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 207 / 301
birbirinin hemen hemen aynısıymış gibi benzeştikleri, aynı zamanda birbirine zıt oldukları ve sınırsız bir şekilde her tarafı istilâ edip her yere yayıldıkları halde, Toprağında, demirinde, suyunda ve havasında, mükemmel bir şekilde Allah'ın emrine uyma, boyun eğme, itaat etme ve düzen içinde olmalarıyla derler ki; Allah'tan başka ilâh yoktur.
[4]
Yeryüzü kendisine mahsûs dil ile; İhtiyaçlar için hikmetle hazırlanmış ma'denlerinin faydaları, Gıda olmak üzere rahmetle hazırlanmış olan bitkilerinin sümbülleri, Rızık olmak üzere inayetle hazırlanmış olan ağaçlarının meyveleri, Rahmet ve inayet lütufları içinde hikmetin hassas ölçüleriyle idare edilen hayvanlarının çeşit çeşit, farklı suretleri kelimeleriyle der ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 5-8 [5]
Denizler, pınarlar ve nehirler kendilerine mahsûs diller ile, Süslü cevherleri, muntazam hayvanları ve ölçülü gelir ve giderleri, intizamlı bir şekilde depolanmaları ve korunmaları ve idare edilmeleri, dünya ile beraber güneşin etrafında muhteşem bir şekilde döndürülmeleri kelimeleri ile derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[6]
Dağlar, vadiler ve sahralar kendilerine mahsûs diller ile; Her türlü canlının bütün ihtiyâçları için depolanmış definelerinin ve menba'larının çeşit çeşit faydaları kelimeleriyle, Mahlûkâtı rızıklandırmak üzere gönderilmiş sümbüllü bitkiler kelimeleriyle, Canlılara yedirmek için meyvelerle ellerini uzatmış meyveli ağaçlar kelimeleriyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[7]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 208 / 301
Nebatat türleri, ağaçların cinsleri kendilerine mahsûs diller ile; Ahenkli ve ölçülü olan yapraklar, çiçekler, tohumlar ve meyveler kelimeleriyle, Birbirinden farklı suretlerinin bir düzenle ve ölçüyle seçilerek açılıp ortaya çıkmasının şehâdetiyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[8]
Bütün hayvanların ve mikroskobik canlıların türleri; ve bütün kuşların, sinek ve kelebeklerin cinsleri kendilerine mahsûs diller İle; Muntazam a'zâları, âletleri, cihazları ve duyguları kelimeleriyle, Farklı, ölçülü ve süslü suretlerinin açılıp ortaya çıkmasının şehâdetiyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 9-12 [9]
Bütün nebiler ve resuller kendi dilleriyle; Kudsî kemâlâtları, mu'cizeleri, kitapları, sayfaları, muameleleri ve duaları kelimeleriyle, Rablerine olan yakarışları ve yardım taleblerine gelen gaybî meded ve yardımların ve Rabbani karşılıkların şehâdetiyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[10]
Hayırlı ve iyi insanlar, asfiyâlar ve sıddîkler kendi dilleriyle; Birbirini te'yîd eden, destek veren nûrânî hüccetler, burhanlar ve deliller kelimeleriyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[11]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 209 / 301
Bütün evliya ve kutublar kendi dilleriyle; Birbirini doğrulayan ve te'yîd eden müşahedeler, keşif ve kerametler kelimeleriyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[12]
Melekler ve temiz ruhlar kendilerine mahsûs diller ile; Dünya dolusu tesbîh ve hamd kelimeleriyle, İnsanların nazarlarına milyonlarca defa göründükleri sırada, hep beraber verdikleri haberlerin aynı hakikatleri te'yîd etmesi şehâdetiyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 13-16 [13]
İstikametli akıllar ve selîm kalbler kendi dilleriyle; Mezheb ve meşreblerinin farklılığına rağmen; birbirine uygun olan, birbirini te'yîd eden kuvvetli inançları, kanaatleri, delilleri ve keşifleri kelimeleriyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
[14]
Bütün semavî kitaplar ve suhuflar kendi dilleriyle; Muhtelif zaman ve mekânlarda gelen bütün vahiy ve ilham kelimeleriyle derler ki: Allah'tan başka ilâh yoktur. Evet, Allahü Teâlâ bütün mahlûkâtını kendisinin şefkatle besleyip, büyüttüğünü ve terbiye ettiğini gözümüzün önünde fi'len ve hâlen gösterdiği gibi, her birine olan merhamet ve şefkatini, onların yegâne İlâhı kendisinin olduğunu da vahiy ve ilham vasıtasıyla açıkça i'lân eder.
[15]
Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam, (bütün ümmetini kuşatan) umûmî bir dil ile; Harikulade kemâlâtı, mu'cizeleri, dininin hakikatleri, mübarek neslinin ve ehl-i beytinin, ashabının ve ümmetinin asfîyâları onu tevhîd hususunda hakkalyakîn, aynelyakîn ve ilmelyakîn olarak tasdîk etmek hususunda birleşmeleri kelimeleriyle der ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 210 / 301
[16]
Altı ciheti nurlu, altı makam tarafından tasdîk edilmiş ve altı hakikatle karar kılmış olan Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, umûmî bir dil ile; Sûreleri, âyetleri, meyveleri, eserleri, hakikatleri ve sırları kelimeleriyle der ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 17-19 [17]
İnsanlık hakikati kendisine mahsûs bir dil ile; Hayatı, duyguları, seciyeleri, Allah'ın isim ve sıfatlarına ölçü ve ayna oluşunun kelimeleriyle; Sıfatları, ahlâkı, yeryüzünün halîfesi ve bütün âlemlerin fihristi olması ve (emânet-i kübrâ olan) enâniyeti kelimeleriyle; Şümûllü yaratılışı, çok farklı ibâdetleri, pek çok ihtiyacı, nihayetsiz fakirlik, acizlik ve noksanlığı ve sınır konmamış isti'dâtları kelimeleriyle der ki: Allah'tan başka ilâh yoktur. O, Vâcibü'l-Vücud'dur. Vâhid'dir. Ehad'dir.
[18]
Mücessem büyük bir kitap ve muazzam cismânî bir Kur'ân olan kâinat, kuşatıcı bir dil ile; Gelir ve giderleri, üzerinde yaşayan ve içinde bulunan her şey ve bunların intizamlı ve ölçülü yenilenmeleri ve değişmeleri kelimeleriyle; Ve bütün içindekilerin sonradan yaratılması, varlığının zorunlu değil mümkün olması, her ân başka başka hallere girmesi; İçindeki her şeyin intizamlı değişiklikliği, (her birine farklı) şekil vermesi ve düzenlemesi; Bütün parçaların kendi aralarındaki dengeli yardımlaşma, dayanışma ve birbirine uygun olması kelimeleriyle der ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 211 / 301
[19]
Varlığı zaruri olan Vacibü'l-Vücûd, Bütün sıfatları, isimleri, şuûnâtı ve fiillerinin tecellileriyle, Mükemmel nizâm ve ölçüyle idare ve programı yapılan eserlerinin ve hârika san'atıyla yarattığı mahlûkâtının kelimeleriyle şâhidlik eder ki, Ve kâinatın her köşesindeki türlü mevcudatın çeşit çeşit ibâdetlerinin görünmesiyle beraber, Bütün mahlûkâtını kuşatarak şefkatle besleyip, büyüttüğünü ve terbiye ettiğini gözümüzün önünde göstermesinde, Ve bütün varlıklara yönelik İlahî fiillerinin görülmesinde, Bütün kâinatın İlâhının, ancak kendi münezzeh zâtı olduğunun anlaşılıp belli olması delâlet eder ki: Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 20-27 [20]
Saltanatında her cihetle ortaklığı, şirki reddeden nihayetsiz Kemâlât, Kibriyâ ve Azamet sahibi, Vâcibü'l-Vücûd, Vâhid, Ehad olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[21] Saltanatında her cihetle ortaklığı, şirki men' eden mutlak Hâkimiyet ve Âmiriyet sahibi olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[22] Tek ve bir olmayı gerektiren umumi Rubûbiyet ve mutlak Ulûhiyet sıfatlarının sahibi olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[23] Bütün mahlûkâtı birbirine benzer, ama kendilerine hâs husûsiyetlerle yaratarak varlık âlemine çıkaran Fettâhiyet sıfatının sahibi olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[24]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 212 / 301
Kâinatın her tarafına yayılan ve birbirine benzeyen pek geniş Rahmâniyet sıfatının sahibi olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[25] Atomlardan gezegenlere kadar her şeyi kuşatan muhteşem İdâre sahibi olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
[26] Birbiriyle karışık ve iç içe olan bütün canlılara muntazam bir şekilde rızıklarını ve maişetlerini veren İâşe sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur.
[27] Her tarafı kuşatan Fiillerin ve İsimlerin sahibi ve her yeri istilâ eden unsurların ve türlerin yaratıcısı olan Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 28-31 [28]
Bütün eşyayı; Mutlak çoklukla beraber, sınırsız bir intizâm içinde, Hudûdsuz sür'atle beraber, mutlak bir ölçü içinde, Nihayetsiz uzaklıkla beraber, mutlak bir ittifak içinde. Mutlak karışıklıkla beraber, hadsiz bir seçicilik içinde. Mutlak bolluk ile beraber, paha biçilmez bir kıymet içinde yaratan Allah'tan başka ilâh yoktur. Bütün bu icrââtlar, açıkça onun birliğini gösterirler.
[29] Birliğinin mühürleri, kendi yarattığı san'atlı eserlerinden her bir mektup üzerinde çokça görünen Allah'tan başka ilâh yoktur.
[30]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 213 / 301
Kâinatın, sevk ve idare cihetiyle tekliği ve birliği gerektiren idare merkezlerindeki birlik, Ve bu birliğin şirki ve ortaklığı hiçbir şekilde kabul etmeyen umumi ve mükemmel intizâmla cereyan etmesi şehâdet eder ki: Allah'tan başka ilâh yoktur. Ve o, Vâhid'dir. Ehad'dir.
[31]
Her şeyin, onun birliğine delâlet edecek şekilde, kader kalemiyle belirlenmiş hususî mikdarlarla, her birinin kabiliyetine uygun olarak bilerek yapıldığını gösteren san'atındaki kusursuzluğuyla beraber, Âlemin parçalarının kendi aralarında, hepsinin bir elden çıktığına delâlet eden yardımlaşma, birbirinin ihtiyacına cevab verme ve birbiriyle uyum ve denge içinde olmalan şehâdet eder ki; Allah'tan başka ilâh yoktur.
Mertebe 32 [32]
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 214 / 301
Allah'dan başka İlâh yoktur. O, Melik, Hakk ve Mübîn'dir. Hazret-i Muhammed (asm) Allah'ın resulüdür. Va'dinde sâdık, güvenilir ve emîn olandır. Şu delil ve şehâdetlerle ki; Okuma yazma görmemiş olmasıyla beraber (tebliğ ettiği) en mükemmel din, İslâmiyet ve şerîatle.. Ve (da'vasında) gayet ciddiyetine ve kalbî itmi'nânına ve nihayet derecede sadâkatine ve hakkaniyetine delâlet eden, (Sâhib olduğu) en kuvvetli îmân, itikâd ve ibadetiyle.. Ve (şahsen yaptığı) en yüksek duâ., münâcât ve da'vetiyle.. Ve (icra ettiği) en şümûllü tebliği ve emsalsiz meyveler veren en mükemmel metânetiyle ortaya çıkmasının şehâdetiyle.. Hem bütün imân esaslarına dâir hakikatlerin, ittifakla kendisini tasdik etmesi şehâdetiyle.. Hem kendi şahsının binler kemâlât ve mucizelerinin şehâdetiyle.. Hem had ve hesaba gelmeyen hakikatleri ve burhanları ile Kur'ân'ın.. Ve işaretlerinin kudsiyetiyle Cevşen'in.. Ve delillerinin kuvvetiyle Risâle-i Nûr'un.. Nübüvvetinden evvel, da'vasına delil teşkil etmek üzere zuhur eden hârikulâde hâdiseleri, inkârı mümkün olmayacak şekilde haber veren geçmiş zamanın.. Daha sonra gerçekleşen binlerce hâdise İle da'vasını tasdik eden istikbâlin.. Peygamberliğinin hakkaniyetini, hayatının birçok safhasında bizzat yaşayarak şâhid olmakla, hakkalyakîn derecesinde sarsılmaz kuvvetli imânlarıyla tasdîk eden Ehl-i Beyt'inin.. Nübüvvet da'vâsını, hayatı boyunca birçok mu'cizesini bizzat görmekle, aynelyakîn derecesinde sarsılmaz sağlam imânlarıyla tasdik eden ashabının.. İlmî araştırmalarıyla sarsılmaz bir kanâat sahibi olmakla, ilmelyakîn derecesinde kuvvetli tahkîkatlarıyla, risâletini tasdik eden asfiyânın.. Keşif ve kerâmetleriyle, şeksiz şübhesiz kat'î delilleriyle peygamberliği hususunda kuvvetle ittifak etmiş olan aktâbın.. Kâhinler, hâtifler ve âriflerin inkâr edilemiyecek derecede çok ve kuvvetli müjdelerini içinde barındıran geçmiş zamanların.. Bütün peygamberlerin mukaddes kitap ve sahîfelerinde açıkça kendi peygamberliğini müjdelemelerinin görülmesi şehâdetiyle.. Hem kâinatın yaratılış gayeleri ve ondaki İlâhî maksadların husûlü, her şeyin kıymetinin ve vazifelerinin tamamen bilinip anlaşılması, güzelliğinin ve kemâlâtının ortaya çıkması ve hakîkatlerindeki hikmetlerin gerçekleşmesi.. Ancak ve ancak insanlara peygamberlerin gönderilmesine, bilhassa Hazret-i Muhammed (asm)ın peygamberliğine bağlı olması sırrıyla.. -Çünki Hazret-i Muhammed (asm)ın peygamberliği olmasaydı, ebedî ma'nâlar taşıyan bu mükemmel kâinat, pek kıymetsiz, ehemmiyetsiz ve ma'nâsız kalır ve kemâlâtı hiçe inerdi ki, böyle bir ihtimâl birçok vecih ve cihetlerden imkânsızdır.Kâinâtın yaratılışındaki bütün bu gayelerin ve her birinin hakîkatindeki hadsiz hikmetlerin şehâdetiyle sabittir.
Mertebe 33
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 215 / 301
[33]
Allah'dan başka İlâh yoktur. O, Melik, Hakk ve Mübîn'dir. Hazret-i Muhammed (asm) Allah'ın resulüdür. Va'dinde sâdık, güvenilir ve emîn olandır. Şu delil ve şehâdetlerle ki; Kâinatın sahibi ve yaratıcısı olup, her şey üzerinde dilediği gibi tasarruf, idare ve tedbîr eden Rabbimizin, Lafız ve ma'nâlarıyla mu'cize olan Kur'ân-ı Kerîm'i ona indirmek, Her çeşit mu'cizeyi onun elinde göstermek, Onu her hâlinde muvaffak kılmak ve himaye etmek, Dînini bütün hakîkatleriyle devam ettirmek. Gözle görülür ve aşikâr bir şekilde onun hürmet ve şeref makamını bütün mahlûkâtının üzerinde yüceltmek gibi bütün Rahmanî fiillerinin ve her mahlûku besleyip, büyüten ve terbiye eden rubûbiyetinin icrââtının, onun peygamberliğine olan şehâdetiyle, Ve her varlığı kendine hâs halleriyle terbiye ettiğini gösteren rubûbiyetinin, Onun peygamberliğini âlemlere rahmet kılarak kâinata ma'nevî bir güneş yapmak, Yüce dinini, kullarının bütün kemâlâtına fihrist yapmak, Onun hakikatini, kendi ulûhiyetinin tecellîlerine birçok delil ve burhanla isbatlanmış şümullü bir ayna yapmak, Bu kâinatta mahlûkâtın varlığı için güneş, ışık, hava, su ve rızık emsali ni'metlerin lüzumu gibi, bu kâinat için gerekli olan rahmet, hikmet ve adalet gibi kudsî vazifelerle onu vazifelendirmek misillû icrââtlarıyla onun risâletine olan şehâdetiyle sabittir.
Hatime
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 216 / 301
Ey yedi kat gökler ve yeryüzünün ve onların içindeki her şeyin kendisini tesbih ettiği yüce Rabbimiz! Seni ve bu geçen bütün delilleri şâhid göstererek, şehâdet ederiz ki: Şübhesiz sen, Hazret-i Allah'sın. Vâcibü'l-Vücûd, Vâhid, Ehad, Ferd, Samed, Hayy, Kayyûm, Alîm, Hakîm, Kadîr, Mürîd, Semî', Basîr, Mütekellim, Rahmân, Rahîm'sin. Bütün güzel isimler ancak senindir. Senden başka İlâh yoktur, sen birsin, hiçbir cihetle ortağın, şerikin yoktur. Ve yine senin zatını ve geçen delilleri şâhid tutarak şuna kesinlikle şâhidlik ederiz ki: Hazret-i Muhammed (asm,) senin kulun, peygamberin ve bütün insanlar içinde kendine seçtiğin Hazret-i Mustafa'n ve yakın dostundur. O, senin mülkünün güzelliği, san'atının sultanı, inayetinin pınarıdır. Hidâyetinin güneşi, muhabbetinin lisânı, rahmetinin misâlidir. Yarattığın her şeyin nuru, bütün varlıkların şerefidir. Mahlûkâtının çokluk tabakaları içinde senin birliğinin kandili, kâinat tılsımının keşfedicisi, rubûbiyet saltanatının dellâlıdır. Bizlerden razı olduğun şeylerin tebliğcisi, isimlerinin definelerinin tanıtıcısıdır. Bütün kullarının muallimi, kâinattaki delillerinin tercümanı, zâtının görünüp gösterilmesinin kaynağıdır. Senin bizzat kendi güzelliğine ve isimlerine olan muhabbetinin nurlarının; ve senin kendi san'atına ve san'atla yarattığın mahlûkâtının güzelliklerine olan muhabbetinin aynasıdır. Habîbin ve Resûl'ündür ki sen onu, âlemlere rahmet olarak; Ve onu, âlemlerin Rabbi olarak senin, umum âlemlerden müteşekkil muhteşem sarayının nakışlarındaki İlâhî boyanda ve her şeyi harikulade san'atla yaratışının hudûdsuz hikmetlerinde
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 217 / 301
görünen saltanat dairesindeki terbiye ediciliğinin nihayetsiz güzelliklerini bizlere açıklaması için; Ve onu, umum kâinat kitabının satırlarında bulunan âyetlerin kelimelerindeki hikmetli şeylerin işaretleri ile âlemlerin Rabbi olarak sana hâs olan isimlerinin cilvelerindeki defineleri bizlere ta'rif etmesi için; Ve onu, razı olduğun şeyleri bizlere beyân etmesi için gönderdin. Ey göklerin ve yerlerin Rabbi! Kıyamete kadar yazılan ve okunan Nûr Risâleleri'nin bütün harfleri adedince ona, onun mübarek nesline ve ehl-i beytine ve ashabına salât eyle. Bu imânı tefekkürleri rahmetinle benim sevab defterime, Risâletü'n-Nûr'un sadâkatle hizmet eden talebelerinin sevab defterlerine, Üstâdımız Saîd Nursî Hazretleri'nin (r.a.) sevab defterine. Babalarımızın ve annelerimizin sevab defterlerine yazdır. Âmîn. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun.
Münacat-ül Kur'an
Münâcât-ül Kur'ân Çok parlak ve çok kıymettar ve sevabı çok yüksek ve Kur'ân'ın hârika belâgatindekli i'câzın lem'alarını taşıyan emsalsiz bir münâcâttır. Bu Ramazân-ı Şerifin bize bir hediyesidir. (Haşiye) Kur'ân okurken şehîd edilen Hazret-i Osman Zinnûreyn radıyallâhü anhın pek şirin ve hârika ve cevherlerin zengin bir hazinesi ve ümmete bir yadigârı ve eseridir ki, İmâm-ı Ali radıyallâhü anh onun kıymetini ve mu'cizelerin ışıklarını gösterdiğini tam tasdik ve takdîr ederek ona bir râvî olmuş ve fevkalâdeliğini i'lân etmiş.
--------------------------------Haşiye: Yirmi senedir her Ramazan'ın Risâle-i Nûr'a bir hediyesi bulunduğu gibi otuz seneden beri benim yanımda ve ara sıra okuduğum bu Münâcât-ı Kur'âniye bu Ramazân'ın hediyesidir diye kalbime ihtar edildi. Nurların me'hazi ve üstadı olan matbu Hizb-ul Muazzam-ı Kur'ânî'nin âhirine ilhak edilecek. Bu münâcât aynen Cevşen ve Celcelûtiye gibi gayet kudsîdir ve âyetlerin sarih lâfızlarını alması cihetiyle onlardan daha yüksektir. Said Nursi
Münacat-ül Kur'an 1
Fâtiha
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 218 / 301
Ey ezel ve ebed sultanı ve bütün güzel isimler ve en yüce sıfatların sahibi olan Allah! Ey âlemlerin Rabbi! (Âyet, 2) Ey sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren Rahmân! Ey nihayetsiz rahmet ve mağfiret sahibi olup, âhirette sadece mü'minlere ni'met veren Rahîm! (Âyet, 3) Ey ceza ve mükâfat gününün Mâliki! (Âyet, 4)
Bakara
Ey yeryüzünü bir döşek, göğü ise bir tavan yapan ve gökten bir su indirerek, onunla mahsûller çıkaran! (Âyet, 22) Ey yeryüzündeki her şeyi bizim için yaratan, sonra göğü (yaratmayı) kasdedip, onları yedi kat semâ olarak düzenleyen. Ve kendisi her şeyi bilen! (Âyet, 29) Ey Âdem'e (as) herşeyin isimlerini öğretip, sonra onları meleklere gösteren! (Âyet, 31) Ey göklerde ve yerde olan her şeyin sahibi! Bir işe hükmettiğinde ona yalnızca "Ol!" diyen, o da hemen oluveren! (Âyet, 116-117) Ey çok tevbe edenleri ve (maddî-ma'nevî kirlerinden) temizlenenleri seven! (Âyet, 222) Ey hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy! Ey bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm! Ey kendisine bir uyuklama ve uyku ârız olmayan! (Âyet, 255) Ey Kürsî'si gökleri ve yeri kaplayan; her ikisinin muhafazası kendisine zor gelmeyen ve kendisi pek yüce olan Aliyy ve pek büyük olan Azîm! (Âyet, 255)
Âl-i İmrân
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 219 / 301
Ey Furkân'ı, kendinden önce gelenleri tasdîk edici olarak hak ile indiren! Ey Tevrat ve İncil'i indiren! (Âyet, 3) Ey ne yerde ne de gökte hiçbir şey kendisine gizli kalmayan! (Âyet, 5) Sizi ana rahimlerinde dilediği gibi şekillendiren odur. Ondan başka İlâh yoktur. O, kudreti dâima gâlib gelen Azîz, her işi hikmetli olan Hakîm'dir. (Âyet, 6) Ey mülkün gerçek sahibi olan! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden çeker alırsın! Dilediğini aziz eder, dilediğini zelil kılarsın! Her türlü hayır ancak senin elindedir. Şübhesiz ki sen, her şeye hakkıyla gücü yetensin! (Âyet, 26) Geceyi gündüze, gündüzü de geceye katarsın! Ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarırsın! Ve dilediğini hesabsız rızıkandırırsın! (Âyet, 27) Ey Âdem'i (as), Nuh'u (as) ve İbrahim (as) hanedanı ile Âl-i İmrân'ı (Hz. Meryem ve Hz. İsa'yı) seçen ve âlemlere üstün kılan! (Âyet, 33) Ey dilediğini affeden, dilediğine de (hak ettiği için) azâb eden! Ve ey çok bağışlayıcı Gafûr, çok merhamet edici Rahîm! (Âyet, 129) Ey iyilik edenleri seven! (Âyet, 134) Ey mükâfatın güzeli kendi katında olan! (Âyet, 195)
Nisâ
Ey zerre kadar haksızlık etmeyen! Çok küçük bir iyilik bile olsa, onu kat kat artıran ve tarafından pek büyük bir mükâfat veren! (Âyet, 40) Ey göklerde ve yerde olan her şeyin sahibi! Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Ganî, hamd edilmeye yegâne lâyık olan Hamîd! (Âyet, 131)
Münacat-ül Kur'an 2 Mâide
Ey dilediği hususta dilediği gibi hükmeden! (Âyet, 1) Ey (emir ve yasaklarına) teslîm olmuş peygamberler kendisiyle hükmetsinler diye, içinde bir hidâyet ve bir nûr bulunan Tevrat'ı indiren! (Âyet, 44) Ey kudret ve rahmeti her tarafı kuşatan! Dilediği kimseye dilediği gibi karşılıksız veren! (Âyet, 64) Ey göklerin ve yerin ve içindeki her şeyin gerçek sahibi ve her şeye gücü yeten! (Âyet, 120)
Enâm
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 220 / 301
Ey gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden! (Âyet, 1) Ey gizlimizi ve açığımızı, hayır olsun şer olsun yaptığımız her şeyi bilen! (Âyet, 3) Ey gece ve gündüzün içinde bulunan her şeyin sahibi! Ve her birinin sesini işiten Semî', her hâllerini bilen Alîm! (Âyet, 13) Ey gaybın anahtarları kendi katında olan ve onları yalnız kendisi bilen! Karada ve denizde ne varsa bilen! Ey düşen her bir yaprağı ve yerin karanlıklarında bulunan her bir dâneyi yalnız kendisi bilen! (Âyet, 59) Ey hesab görenlerin en sür'atlisi! (Âyet, 62) Ey her sözü hak olan! Sûr'a üfleneceği gün yegâne söz, hüküm, tedbîr ve saltanat kendisinin olan! Görünen görünmeyen her şeyi bilen! Ve her işinde nihayetsiz hikmetler bulunan Hakîm, her şeyden haberdâr olan Habîr! (Âyet, 73) Ey gecenin karanlığını yararak içinden sabahı çıkaran! Geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da vakitleri belirlememize birer hesab vesîlesi kılan! Bütün bunlar, kudreti dâima üstün gelen Azîz, her şeyi bilen Alîm olan yüce zâtının takdîri olan! (Âyet, 96) Ey gözler kendisini idrâk edemediği halde, kendisi gözleri idrâk eden! Ve ey bütün incelikleri bilen ve nüfuz eden Latîf, her şeyden haberdâr olan Habîr! (Âyet, 103) Ey pek geniş rahmet sahibi! Ve ey günahkârlar topluluğu üzerine hükmettiği azabı asla geri çevrilmeyen! (Âyet, 147)
A'râf
Ey açık olsun gizli olsun bütün çirkin işleri, her türlü günahı ve haksız yere haddi aşmayı haram kılan! (Âyet, 33) Ey gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a hükmeden! (Âyet, 54) Ey yaratmak ta emretmek te sâdece kendisine mahsûs olan! Sen pek yücesin, ey âlemlerin Rabbi! (Âyet, 54) Ey dağa tecellî edip haşyetiyle onu paramparça eden! (Âyet, 143)
Enfâl Ey sözleriyle hakkı gerçekleştiren (İslâm'ı üstün kılan) ve kâfirlerin kökünü kesen! (Âyet, 7) Ey kâfirlerin tuzaklarını zayıf düşüren! (Âyet, 18)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 221 / 301
Tevbe
Ey (Yahudi ve Hristiyanların) ortak koşmakta olduklarından pek münezzeh olan! (Âyet, 31) Ey kâfirler kendisini Mekke'den çıkardıklarında peygamberine yardım eden! (Âyet, 40) Ey kullarının tevbesini kabul eden ve sadakalarını makbul kılan! Ve ey tevbeleri çok kabul eden Tevvâb, kullarına çok merhamet eden Rahîm! (Âyet, 104) Ey mü'minlerin nefislerini ve mallarını, cennet karşılığında kendilerinden satın alan! (Âyet, 111) Ey Peygamberin, ensâr ve muhacirlerin tevbesini kabul eden! (Âyet, 117) Ey kendisinden başka İlâh olmayan! Ve ey büyük Arş'ın Rabbi! (Âyet, 129)
Münacat-ül Kur'an 3 Yûnus
Ey gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a hükmedip her işi idare eden! Kendisinin izni olmaksızın kimse kimseye şefaat edemeyen! (Âyet, 3) Ey güneşi bir ışık, ayı ise bir nûr yapan! Yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilmemiz için aya birtakım menziller, yörüngeler takdîr eden! (Âyet, 5) Ey bütün izzetlerin, asıl üstünlüklerin sahibi! Ve ey her şeyi işiten Semî', her şeyi bilen Alîm! (Âyet, 65) Ey dilediği şey hakkında dilediği gibi hükmeden! Ve yüce zâtı hüküm verenlerin en adaletlisi olan! (Âyet, 109)
Hûd
Ey herkesin gizlediğini de açıkladığını da bilen! Ve ey kalblerde olanı bilen Alîm! (Âyet, 5)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 222 / 301
Ey gökleri ve yeri altı günde yaratan ve Arş'ı (daha önce) su üstünde olan! (Âyet, 7) Ey kullarını kendi hallerine bırakmadan her tehlikeden koruyup, gözeten Hafîz! (Âyet, 57) Ey kullarına pek yakın olan Karîb ve ey dualara mutlaka cevab veren Mücîb! (Âyet, 61) Ey halkı zâlim olan memleketleri azâbıyla yakalayan! Ve ey yakalaması, pek elîm, pek şiddetli olan! (Âyet, 102) Ey göklerin ve yerin gaybı kendisine âit olan ve bütün işler kendisine döndürülen! (Âyet, 123)
Yûsuf
Ey rahmetini dilediği kimseye nasîb eden ve iyilik edenlerin mükâfatını zayi' etmeyen! (Âyet, 56) Ey "Kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümid kesmez" diyen! (Âyet, 87) Ey dilediğine şefkat ve merhametle lütfeden! Ve ey her şeyi bilen Alîm, her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 100) Ey günahkârlar topluluğu üzerine hükmettiği azabı asla geri çevrilmeyen? (Âyet, 110)
Ra'd
Ey gördüğümüz gökleri direksiz yükselten, sonra Arş'a hükmeden! Ey her işi idare eden, icrası için ne gerekiyorsa tedbîrini alan! (Varlığına ve birliğine delâlet eden) bütün âyetleri açıklayan! (Âyet, 2) Ey yeryüzünü yaydıkça yayan, orada sabit dağlar ve nehirler ve her çeşit meyveleri takdîr eden! (Âyet, 3) Ey her dişinin neye gebe kalacağını ve rahimlerin neyi eksiltip, neyi artıracağını bilen. Ve kendi katında her şey (kaderinde yazılı) bir ölçü ile olan! (Âyet, 8) Ey görünen-görünmeyen her şeyi bilen ve sonsuz derece büyük Kebîr, her Şeyden yüce olan Müteâl! (Âyet, 9) Ey kullarına şimşeği, kendilerine korku ve ümid vererek gösteren ve (yağmur) yüklü bulutları ansızın ortaya çıkaran! (Âyet, 12) Ey melek-i ra'dın tesbîhâtı ve hamdi olan gök gürültüsüyle koca fezayı konuşturan, umûm
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 223 / 301
melekler haşyet ve korku ile kendisini tesbih eden! Ve yıldırımlar gönderip dilediğini çarpan! Düşmanlarına karşı pek şiddetli azâb sahibi olduğu halde, o kâfirler hâlâ kendisi hakkında mücâdele eden Hazret-i Allah! (Âyet, 13) Ey kalbler yalnızca kendisini zikretmekle mutmain olan! (Âyet, 28) Ey dilediğini mahveden, dilediğini de sabit bırakan! Ana kitap olan Levh-i Mahfuz kendi katında olan Hazret-i Allah! (Âyet, 39) Ey dilediği gibi hükmeden! Verdiği hükümler hiçbir kimse tarafından tenkîd edilemeyen! Yüce zâtı, kullarının işlediği amellerin hesabını pek çabuk gören! (Âyet, 41)
Münacat-ül Kur'an 4 İbrahim
Ey gökleri ve yeri hak ile (yerli yerinde) yaratan ve "Eğer dilerse sizi yok edip, yerinize yeni bir halk getirir" diye buyuran! (Âyet, 19) Ey bunu yapmak, zâtına zor bir şey olmayan Hazret-i Allah! (Âyet, 20) Ey "Eğer Allah'ın ni'metini saymaya kalksanız, onu sayamazsınız. Doğrusu insan, (Allah'ın bunca ni'metlerlne rağmen) gerçekten çok zâlimdir, çok nankördür." (diye buyuran.) (Âyet, 34) Yâ Rabbi! Beni ve zürriyetimden gelenleri namazı hakkıyla edâ edenlerden eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul buyur! (Âyet, 40) Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün, beni, ana-babamı ve bütün müminleri bağışla! (Âyet, 41)
Hicr
Ey gökte burçlar yapan! Ve onu seyir ve temâşâ eden kimseler için süsleyen! (Âyet, 16) Ey Muhammed'e (asm) (namazın her rek'atında) tekrarlanan yedi (âyeti, Fatiha)yı ve yüce Kur'ânı veren! (Âyet, 87)
Nahl
Ey melekleri kendi emriyle, kullarından dilediğine vahiy ile indiren! (Âyet, 2) Ey göklerde olanların ve yerde bulunan hareketli bütün canlıların ve umum meleklerin, büyüklük taslamadan sadece kendisine secde ettiği Zât! (*) (Secde âyeti, 49)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 224 / 301
Ey adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreden! Her türlü fuhşiyâttan, kötülükten ve azgınlıktan men' eden! İbret alasınız diye size nasîhat eden! (Âyet, 90) Ey günahlardan sakınanlarla ve güzel amel edenlerle beraber olan Hazret-i Allah! (Âyet, 128)
İsrâ
Ey kendisine âyetlerinden bir kısmını göstermek için, kulunu (Muhammed'i) (asm) bir gece Mescid-i Harâm'dan, etrafını mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ'ya (gece yürüyüşü ile) götüren! (Âyet, 1) Ey yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan herkes kendisini zikreden! (Âyet, 44) Ey peygamberlerin bazısını bazısına üstün kılan; Hz. Davud'a Zebur'u veren. (Âyet, 55) Ey ÂdemoğuNarını şerefli kılan! Onları karada ve denizde (çeşitli nakil vâsıtaları üzerinde) taşıyan! Onları temiz şeylerden rızıklandıran ve onları yarattıklarının birçoğuna üstün kılan! (Âyet, 70) Ey Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ı (umum ümmetine edeceği şefâat-i kübrâsına işaret eden) Makam-ı Mahmûd'a mazhar kılan! (Âyet, 79) Ey Kur'ân'dan mü'minler için şifâ ve rahmet indiren, zâlimlerin de yalnızca hüsranını artıran! (Âyet, 82) Ey çocuk edinmemiş olan! Hem hâkimiyet ve saltanatında hiçbir ortağı olmayan! Acizlikten (münezzeh olduğundan) dolayı hiçbir yardımcısı olmayan! Kendisini tekbîr getirerek yüceltmemiz gereken! (Âyet, 111)
Münacat-ül Kur'an 5 Kehf
Ey kuluna Kitab'ı (Kur'ân'ı) indiren ve onda (lâfzında ve ma'nâsında) hiçbir eğrilik (ihtilâf) bulundurmayan! (Ayet, 1) Ey hükmüne ve hâkimiyetine hiçbir kimseyi ortak kılmayan! (Âyet, 26) Ey Zülkarneyn'e ihsanda bulunan ve ona istediği her şeye ulaşması için bir vesîle veren! (Âyet, 84)
Meryem
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 225 / 301
Ey Hz. Meryem'e Ruh'unu (Cebrail'i) (as) gönderip, kendisine düpdüzgün bir insan suretinde gösteren! (Âyet, 17) Ey Mûsâ'ya (as) Tûr'un sağ tarafından seslenen ve (o Rabbine) sessizce yalvarmakta olduğu bir halde onu kendisine yaklaştıran! (Âyet, 52) Ey İdris'i (as) yüce bir makama yükselten! (Âyet, 57)
Tâ-Hâ
Ey yeryüzünü ve pek yüksek gökleri yaratan! (Âyet, 4) Ey Arş'a hükmeden Rahman! (Âyet, 5) Ey göklerde ve yerde, her ikisi arasında ve toprağın altında ne varsa, hepsi kendisinin olan! (Âyet, 6) Ey gizliyi de, daha gizli olanı da bilen! (Âyet, 7) Ey heybetinden dolayı seslerin kısıldığı, artık fısıltıdan, seslerin en hafifinden (yalvaran dudakların kıpırdaması ve korkulu ayakların tıkırtısından) başka bir şey işitilmeyen Rahman! (Âyet, 108)
Enbiyâ
Ey gökte ve yerde konuşulan her sözü bilen! Ey her şeyi işiten Semi', her şeyi bilen Alîm! (Âyet, 4) Ey göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibi! Kendi katındaki (melek) ler, kendisine ibâdet etmekte kibirlenmeyen ve yorulmayan! (Âyet, 19) Ey (bütün varlıklar) gece gündüz, usanmadan (kendisini) tesbîh eden! (Âyet, 20) Ey gece ve gündüzü ve her biri bir yörüngede yüzen güneşi ve ayı yaratan! (Âyet, 33) Ey (amellerin tartılması için) teraziyi adaletle kurup, (mizanında) hiç kimse hiçbir haksızlığa uğratılmayan! (Âyet, 47)
Hacc
Ey İbrahim'e (yeniden bina etmesi için) Beytullah'ın yerini gösteren! (Ve ona;) "Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû' ve secde edenler için Beyt'imi temiz
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 226 / 301
tut!" (diye buyuran!) (Âyet, 26) Ey "İnsanlar içinde Haccı i'lân et yaya olarak sana gelsinler" (diye buyuran!) (Âyet, 27) Ey gökten bir su indiren ve bu sayede yeryüzü yemyeşil olan! Ey çok ihsan ve şefkat eden Latîf, her şeyden haberdâr Habîr olan Hazret-i Allah! (Âyet, 63) Ey ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcı olan! (Âyet, 78)
Münacat-ül Kur'an 6 Mü'minûn
Ey hayatı veren ve öldüren ve gece ve gündüzün ard arda gelmesi yalnız kendisine âit olan! "Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?" (diye buyuran!) (Âyet, 80) Ey gerçek hükümdar ve pek yüce olan Hazret-i Allah! Senden başka İlâh yoktur. Ey şerefli ve yüce olan Arş'ın Rabbi! (Âyet, 116) Ey Rabbim! Bizi bağışla ve merhamet buyur! Sen, merhamet edenlerin en hayırlısısın! (Âyet, 118)
Nûr
Ey (yeryüzünde) hareketli olan her canlıyı sudan yaratan! Ey onlardan kimini karnı üstünde (sürünerek) yürüten; kimini iki, kimini de dört ayak üstünde yürüten! (Âyet, 45) Ey her şeyi ezelî ilmiyle bilen! (Âyet, 64)
Furkân
Ey Furkân'ı (hak ile bâtılı ayıran Kur'ân'ı), âlemlere bir korkutucu (bir uyarıcı) olsun diye, kulu Hazret-i Muhammed'e indiren (Âyet, 1) Ey rüzgârları, rahmetinin önünde (yağmurun gelmesini haber veren) müjdeci olarak gönderen ve gökten tertemiz bir su indiren! (Âyet, 48) Ey insanı sudan yaratıp, kendisini neseb ve hısım (akraba sahibi) kılan! (Âyet, 54) Ey ibret almak veya şükretmek isteyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren! (Âyet, 62)
Şuarâ'
Ey yeryüzünde her güzel çift (ve cins) ten nice bitkiler yetiştiren! (Âyet, 7)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 227 / 301
Ey sihirbazları secdeye kapandıran! (Âyet, 46) Ey (sihirbazlara:) "Âlemlerin Rabbine, Mûsâ ve Harun'un Rabbine îmân ettik" dedirten! (Âyet, 47-48) Ey (kıyamet günü) cenneti takva sahihlerine yaklaştıran, cehennemi de azgınlara açıkça gösteren! (Âyet, 90-91) Ey kudreti dâima üstün gelen Azîz! Ey kullarına çok merhamet eden Rahîm! Ey Rûhu'l-Emîn (olan Cebrâîl)'in Rabbi! (Âyet, 191-193)
Neml
Ey göklerde ve yerde gizli olanları ortaya çıkaran ve insanların gizlediklerini ve açıkladıklarını bilen! (Âyet, 25) Ey yeryüzünü yerleşmeye elverişli kılan, arasında ırmaklar meydana getiren, onun (arzın sükûneti) için sabit dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan! (Âyet, 61) Ey kendisine duâ eden çaresizlere cevab verip sıkıntısını gideren! Karanın ve denizin karanlıklarında yol gösteren! (Âyet, 62-63) Ey san'atıyla her şeyi sağlam yapan ve kendisi insanların yaptıklarından haberdâr olan! (Âyet, 88)
Münacat-ül Kur'an 7 Kasas
Ey yeryüzünde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunan, onları (diğer insanlara) rehber ve (öncekilerin saltanatına) vâris kılan! (Âyet, 5) Ey (va'dine) inananlardan olması için Musa'nın annesinin kalbini sabırla takviye eden! (Âyet, 10) Ey dünyada da âhirette de hamd, kendisine mahsûs olan! Ey hükmün asıl sahibi! Ey insanlar sonunda ancak kendisine döndürülecek olan! (Âyet, 70)
Ankebût
Ey âlemlerin sinelerinde bulunanları en iyi bilen! (Âyet, 10) Ey Nûh'u (as) ve gemi halkını kurtaran ve onu âlemlere bir ibret kılan! (Âyet, 15) Ey iyilik edip güzel işler yapanlarla beraber olan! (Âyet, 69)
Rûm
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 228 / 301
Ey başta da sonda da her türlü tasarruf, idare ve tedbîr yalnızca kendisine âit olan! "O gün mü'minler Allah'ın yardımıyla sevinecektir. O, dilediğine yardım eder. Çünkü o, kudreti dâimâ üstün gelen Azîz, kullarına çok merhamet eden Rahîm'dir." diye buyuran! (Âyet, 4-5) Ey (mahlûkâtı) örneksiz ve ilk olarak yaratan, sonra onu (o yaratmayı âhirette tekrar) iade eden! Bu kendisine pek kolay olan! Ey göklerde ve yerde en yüce sıfat kendisinin olan! Ey kudreti dâima üstün gelen Azîz, her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 27)
Lokmân
Ey açık ve gizli olarak ni'metlerini bize bol bol veren! (Âyet, 20) Ey (kâfirleri) azıcık (bir müddet dünyada) faydalandıran, sonra da (inkârları sebebiyle) onları ağır bir azaba mecbur kılan! (Âyet, 24) Ey kıyamet (vakti) hakkındaki bilgi ancak kendi katında olan ve yağmuru indiren! Ey rahimlerde olanı bilen! (Âyet, 34)
Secde
Ey görünen-görünmeyen her şeyi bilen! Ey kudreti dâima üstün gelen Azîz ve kullarına çok merhametli olan Rahîm! (Âyet, 6) Ey yarattığı her şeyi güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayan! Sonra onun neslini, hakîr bir sudan (süzülmüş) bir hulâsadan (nutfeden) kılan! (Âyet, 7-8)
Ahzâb
Ey dâima hakkı söyleyen ve doğru yola hidâyet eden! (Âyet, 4) Ey inkâr edenleri hiçbir hayra ermeden, kendi öfkeleri ile geri çeviren! (Âyet, 25) Ey Muhammed Sallallâhü Aleyhi Vesellem'i (insanların hâllerine) bir şâhid, bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderen! (Âyet, 45) Ey kâfirlere la'net eden ve onlar için şiddetli bir ateş hazırlayan! (Âyet, 64)
Sebe'
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 229 / 301
Ey âhirette hamd, kendisine mahsûs olan! (Âyet, 1) Ey rızkı dilediğine genişletip, dilediğine daraltan! Ve bütün mahlûkâtın rızkını en mükemmel surette veren! (Ayet, 39)
Münacat-ül Kur'an 8 Fâtır
Ey (mahlûkâtını) yaratırken her birine dilediği hususiyeti dilediği şekilde arttıran! (Âyet, 1) Ey göklerde ve yerde hiçbir şey kendisini âciz bırakamayan! Ey her şeyi bilen Alîm! Ey her şeye gücü yeten Kadîr! (Âyet, 44)
Yâ-Sîn
Ey yerin bitirmekte olduklarından ve insanların kendilerinden ve bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan. (Âyet, 36) Ey aya (kendi yörüngesinde bir takım) menziller takdir edip nihayet (onu bir menzilinde, eğrilmiş) eski hurma dalı gibi yapan! (Âyet, 39) Ey çürümüş kemikleri tekrar diriltecek olan! (Âyet, 78)
Sâffât
Ey en yakın göğü (dünya semâsını) yıldızlarla süsleyen ve bütün âsî şeytanlardan muhafaza eden! (Âyet, 6-7) Ey Mûsâ ve Hârûn'a (as) ihsanda bulunan ve kendilerini ve kavimlerini büyük sıkıntıdan (Firavun 'un işkencesinden) kurtaran! (Âyet, 114-115) Ey peygamber kullarına (yardım ve galibiyet) sözü vermiş olan! (Âyet, 171)
Sâd
Ey dağları Dâvûd'a (as) boyun eğdirip akşam-sabah onunla beraber tesbîh ettiren! (Âyet, 18) Ey Dâvûd'a (as) hikmet ve (hak ile bâtılı) ayırt edici konuşma (kabiliyeti) veren! (Âyet, 20) Ey Süleyman'a (as) rüzgârı boyun eğdiren, onun emriyle istediği yere yumuşak olarak akıtıp götüren! (Âyet, 36)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 230 / 301
Zümer
Ey kullarının bütün günahlarını affeden! Onları çok bağışlayan Gafûr, kendilerine çok merhamet eden Rahîm! (Âyet, 53) Ey kıyamet günü, yer tamamen kendi avucunda (mülkü ve tasarrufunda) olan; gökler ise kendisinin sağ eliyle (kudretiyle) dürülmüş olan! (Müşriklerin) ortak koşmakta oldukları şeylerden pek münezzeh ve pek yüce olan! (Âyet, 67)
Mü'min
Ey günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı pek şiddetli ve çok lütuf sahibi olan! Ey kendisinden başka İlâh olmayan! Ey dönüş ancak kendisine olan! (Âyet, 3) Ey gözlerin hâin olanını (harama bakanları) ve kalblerin gizlediğini bilen! (Âyet, 19)
Fussilet
Ey semâvâtı iki günde (iki devrede) yedi kat sema olarak hükmeden ve her semâda (bulunan mahlûkâtına, kendilerine ait) vazifelerini bildiren! (Âyet, 12) Ey çok mağfireti ve çok elemli azabı olan! (Âyet, 43) Ey (ilim ve kudretiyle) her şeyi kuşatan! (Âyet, 54)
Münacat-ül Kur'an 9 Şûrâ
Ey herkes ümidini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini yayan! Ey hakîkî dost ve yardımcı olan Velî, hamd edilmeye çok lâyık Hamîd! (Âyet, 28) Ey dilediğini yaratan! Dilediğine kız ve dilediğine erkek (çocuk)lar ihsan eden! (Âyet, 49)
Zuhruf
Ey bir kısmı bir kısmını hizmetkâr edin(erek yanında çalıştır)sın diye, kullarından kimilerini kimilerinin üstünde derecelerle yükselten!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 231 / 301
Ey rahmeti onların biriktirmekte oldukları şeylerden pek hayırlı olan! (Âyet, 32) Ey kullarının sırlarını (içlerinden geçirdiklerini) ve fısıldaşmalarını işiten! "Hayır! (Onları işitiyoruz!) Yanlarında bulunan elçilerimiz (yazıcı melekler) de yazıyorlar" (diye buyuran!) (Âyet, 80) Ey gökte de, yerde de yegâne İlâh olan! Ey her işi hikmetli Hakîm, her şeyi hakkıyla bilen Alîm! (Âyet, 84)
Duhân
Ey hayat veren ve öldüren! Ey bizim de, önceki atalarımızın da Rabbi! (Âyet, 8) Ey İsrâiloğullarını o pek aşağılayıcı azâbdan, Firavun'dan kurtaran! "Çünki o üstünlük taslayan bir kimse idi, haddi aşanlardandı." (diye buyuran)! (Âyet, 30-31)
Câsiye
Ey göklerde ve yerde bulunan her şeyi kullarının emrine veren! (Âyet, 13) Ey İsrâîloğullarına kitap, hüküm ve peygamberlik veren; onları temiz şeylerle rızıklandıran ve kendilerini (o zamanki) âlemlere (o devirde yaşayanlara) üstün kılan! (Âyet, 16) Ey göklerde ve yerde büyüklük, yalnız kendisine mahsûs olan! Ey kudreti dâima üstün gelen Azîz, her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 37)
Ahkâf
Ey İnsana ana-babasına iyilik etmeyi tavsiye eden! "(Zîrâ) anası onu zahmetle (karnında) taşımış ve zahmetle doğurmuştur." (diye buyuran!) (Âyet, 15) Ey onların (Mekke ehlinin) etrafındaki (birçok) şehirleri (isyanları yüzünden) helak eden ve belki (inkârlarından) dönerler diye âyetleri tekrar tekrar açıklayan! (Âyet, 27) Ey gökleri ve yeri yaratan ve bunları yaratmakta yorulmayan! (Âyet, 33)
Muhammed
Ey (dünyada) gezip dolaştığımız yerleri de, (âhirette) kalacağımız yerleri de bilen! (Âyet, 19) Ey içimizden cihâd edenleri ve sabredenleri belli edinceye ve haberlerimizi (sırlarımızı) ortaya çıkarıncaya kadar kullarını imtihan eden! (Âyet, 31)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 232 / 301
Fetih
Ey Muhammed Sallallâhü Aleyhi Vesellem'e tam bir fetih ihsan eden! (Âyet, 1) Ey ona olan ni'metini tamamlayan ve kendisine şanlı bir zaferle yardım eden! (Âyet, 2-3) Ey göklerde ve yerde bulunan orduların mutlak sahibi! Ve ey her şeyi bilen Alîm ve her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 4) Ey "(Hudeybiye'de) ağacın altında sana bîat ederlerken Allah o mü'minlerden razı olmuştur; onların kalblerinde olanı (sadâkat) bilip, üzerlerine (kalblere huzur veren bir) sükûnet indirmiş ve onları (Mekke'nin fethinden önce) yakın bir fetih (Hudeybiye anlaşması ve Hayber'in fethi) ile mükafatlandırmıştır" (diye buyuran)! (Âyet, 18) Ey İslâm'ı bütün dinlere üstün kılsın diye Resûl'ünü hidâyet ve hak din ile gönderen ve "(Sana) şâhid olarak Allah yeter!" (diye buyuran)! (Âyet, 28)
Münacat-ül Kur'an 10 Hucurât
Ey bize imanı sevdiren ve onu kalbimize sevimli ve câzib gösteren! Ey küfrü, fıskı ve isyanı ise bize çirkin gösteren! "İşte onlar doğru yolda olanlardır" (diye buyuran)! (Âyet, 7) Ey adaletli olanları seven! (Âyet, 9) Ey göklerin ve yerin bütün gizliliklerini bilen ve kullarının yaptığı her şeyi gören! (Âyet, 18)
Kâf
Ey gökten bereketli bir su indirip, onunla bahçeler ve biçilecek ekinler yetiştiren! (Âyet, 9) Ey insanı yaratan ve nefsinin ona verdiği vesveseleri bilen! Ey insana şah damarından daha yakın olan! (Âyet, 16) Ey kendi katında söz değiştirilmeyen ve kullarına asla zulmedici olmayan! (Âyet, 29)
Zâriyât
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 233 / 301
Ey (zulüm ve küfrüyle) ayıplanmış bir halde Firavun'u ve ordusunu yakalayıp hepsini denize atıveren? (Âyet, 40) Ey üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmayıp toz gibi eden (helak edici) o kısır rüzgârı Âd Kavmi'nin üzerine gönderen! (Âyet, 41-42) Ey ezel ve ebed sultanı ve bütün güzel isimler ve en yüce sıfatların sahibi olan Hazret-i Allah! Ey asıl rızık veren Rezzâk, kuvvet sahibi, asla sarsılmaz Metîn olan Hazret-i Allah! (Âyet, 58)
Tûr
Ey Tûr Dağı'nın, sahifeler üzerine satır satır yazılmış kitabın (Kur'ân'ın), (gökte meleklerin tavaf ettiği) Beyt-i Ma'mûr'un, yükseltilmiş tavan olan semânın ve tutuşturulmuş denizin Rabbi! (Âyet, 1-6) Ey "Şübhesiz Rabbinin azabı gerçekleşecektir" diye buyuran! (Âyet, 7) Ey kullarına çok lütfeden Berr! Ey çok merhametli olan Rahîm! (Âyet, 28)
Necm
Ey kuvveleri şiddetli ve mükemmel bir akla sâhib olan ve (göğe) yönelen (Cebrail'in Rabbi)! (Ayet, 5-6) Ey kötülük edenleri yaptıkları ile cezalandıran, iyilik edenleri yaptıklarının daha güzeliyle mükâfatlandıran! (Âyet, 31) Ey rahime atıldığında bir nutfeden iki eşi, erkeği ve dişiyi yaratan! (Âyet, 45-46) Ey daha önce Âd ve Semûd kavimlerini helak eden ve onlardan hiç kimseyi bırakmayan! (Âyet, 50-51)
Kamer
Ey sağanak hâlinde boşanan bir su (bir yağmur) ile gök kapılarını açan! Yeri de kaynaklar hâlinde fışkırtan! Derken suları, (ezelden) takdir edilmiş bir iş (olan tufan âfeti) için birleştiriveren! (Âyet, 11-12) Ey Kur'ân'ı nasihat alınsın diye kolaylaştıran! "Fakat bir nasihat alan var mı" (diye buyuran)! (Âyet, 32)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 234 / 301
Ey Lût ailesini (karısı hariç) bir seher vaktinde kurtaran! (Âyet, 34) Ey Firavun ehlini pek üstün ve muktedir bir yakalayış ile yakalayıveren! (Âyet, 42)
Münacat-ül Kur'an 11 Rahmân
Ey Ey Ey Ey
Kur'ân'ı öğreten, insanı yaratan, ona beyânı (açıkça anlatmayı) öğreten! (Âyet, 2-4) göğü yükselten ve umum kâinatta adalet ve dengeyi hâkim kılan! (Âyet, 7) yeri mahlûkât için yayıp döşeyen! (Âyet, 10) celâl (azamet ve kahır) ve ikram sahibi! (Âyet, 78)
Vâkıa
Ey kulları için, akıttıktan meniyi yaratan ve ektiklerini bitiren! (Âyet, 58-59, 63-64) Ey çölde yolculuk edenlere, yaktıkları ateşin ağacını bir ibret ve menfaat kılan! (Âyet, 72-73) Ey Kur'ân'ı indiren, âlemlerin Rabbi! (Âyet, 80)
Hadîd
Ey göklerde ve yerde ne varsa kendisini tesbîh etmekte olan Hazret-i Allah! Ey kudreti dâima üstün gelen Azîz, her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 1) Ey Nûh'u (as) ve İbrahim'i (as) peygamber olarak gönderen; onların nesillerinden gelen nice şerefli insana peygamberliği ve kitabı takdîr eden! (Âyet, 26) Ey lütuf sâdece kendi elinde olup, onu dilediğine veren! Ey pek büyük ihsan sahibi olan Hazret-i Allah! (Âyet, 29)
Mücâdele
Ey göklerde ve yerde ne varsa bilen! Üç kişi gizli bir şey konuşsa, dördüncüleri kendisi olan! Beş kişi olsalar, altıncıları kendisi olan! Bundan daha az ve daha çok da olsalar ve her nerede bulunsalar, mutlaka kendisi onlarla beraber olan! (Âyet, 7) Ey (Levh-i Mahfûz'da) "Celâlim hakkı için, ben de, peygamberlerim de muhakkak gâlib geleceğiz!" diye yazan! Ey çok kuvvetli Kavî, kudreti dâima üstün gelen Azîz olan Hazret-i Allah!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 235 / 301
(Âyet, 21)
Haşir
Ey kitap ehlinden (Yahudilerden) inkâr edenleri ilk sürgünlerinde yurtlarından çıkaran! "(Siz o yahûdilerin oradan kolayca) çıkacaklarını sanmamıştınız" (diye buyuran)! (Âyet, 2) Ey ezel ve ebed sultanı ve bütün güzel isimler ve en yüce sıfatların sahibi olan Allah! Ey sonsuz merhamet sahibi olup, bu dünyada mü'min veya kâfir, iyi ya da kötü ayırt etmeden bütün mahlûkâtına ni'met veren Rahman! Ey nihayetsiz rahmet ve mağfiret sahibi olup, âhirette sâdece mü'minlere ni'met veren Rahîm! Ey mülkünde istediği gibi tasarruf eden, saltanat ve mülkünün başı ve sonu olmayan Melik! Ey bütün kusurlardan münezzeh olan ve mahlûkâtını da dâima temiz tutan Kuddûs! Ey her türlü noksanlıktan uzak olan ve kullarını selâmette tutan Selâm! Ey kalblere îmân nurunu bahşeden ve her türlü tehlikeye karşı emniyet veren Mü'min! Ey kullarını her zaman gözetip koruyan, mutlak hâkimiyet ve iktidar sahibi olan Müheymin! Ey nihayetsiz şeref ve yüceliği içinde hudûdsuz izzet ve kuvvet sahibi olan Azîz! Ey dilediğine dilediğini yaptıran ve yapan Cebbâr! Ey büyüklük ve yüceliğin, azamet ve kibriyânın yegâne sahibi olan Mütekebbir! Ey bütün mahlûkâtı yaratan Hâlık! Ey her şeyi yoktan var eden Bâri'! Ey her şeye müstesna bir şekilde hârika bir alâmet-i farika ile suret veren Musavvir! Ey kudreti dâima üstün gelen Azîz! Ey her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 22-24)
Mümtehine Ey kıyamet günü kullarının arasını ayıracak olan ve onların yaptığı her şeyi gören! (Âyet, 3) Ey her şeye gücü yeten Kadîr! Ey çok bağışlayan Gafûr! Ey çok merhamet eden Rahîm! (Âyet, 7)
Münacat-ül Kur'an 12 Saff
Ey kendi yolunda, kenetlenmiş bir bina gibi saf tutarak (omuz omuza) savaşanları seven! (Âyet, 4) Ey imân edenlere düşmanlarına karşı kuvvet verip, gâlib getiren! (Âyet, 14)
Cuma
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 236 / 301
Ey daha önce gerçekten apaçık bir dalâlet içinde oldukları halde, ümmî Arablar içinde, kendilerine âyetlerini okuyan, onlan (maddî-ma'nevî kirlerden) temizleyen ve onlara kitabı ve hikmeti öğreten kendilerinden bir peygamber gönderen! (Âyet, 2) Ey her lütuf sâdece kendi elinde olup, onu dilediğine veren! Pek büyük ihsan sahibi olan Hazret-i Allah! (Âyet, 4) Ve bütün mahlûkâtının rızkını en mükemmel surette veren! (Âyet, 11)
Münâfikûn Ey göklerde ve yerde bulunan bütün hazinelerin sahibi! (Âyet, 7) Ey kullarının bütün yaptıklarından haberdâr olan! (Ayet, 11)
Tegâbün
Ey mülk ve saltanat (umûmen) kendisinin olan; hamd (ve sena) kendisine mahsûs olan! Her şeye gücü yeten! (Âyet, 1) Ey göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilen! Ey gizlediğimiz ve açıkladığımız her şeyi bilen! Ey sinelerin içinde olanı bilen Hazret-i Allah! (Âyet, 4) Ey kullarını cezalandırmakta acele etmeyerek, kendilerine tevbe için mühlet veren Halîm! Ey kullarının mükâfatını fazlasıyla veren ve şükredilmeye yegâne lâyık olan Şekûr! (Âyet, 17) Ey görünen-görünmeyen her şeyi bilen! Ey kudreti dâimâ üstün gelen Azîz! Ey her işi hikmetli olan Hakîm! (Âyet, 18)
Talâk
Ey her şey için bir ölçü koyan! (Âyet, 3) Ey yedi kat gökleri ve yerden de onların mislini yaratan! (Âyet, 12) Ey her şeye gücü yeten ve her şeyi ilmiyle kuşatan! (Âyet, 12)
Tahrîm Ey (isyan eden) kulları için, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş hazırlayan! (Âyet, 6) Ey imân edenlere (ibretli) misâller getiren! (Âyet, 11)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 237 / 301
Mülk
Ey mülk ve hâkimiyeti elinde tutan ve her şeye gücü yeten! (Âyet, 1) Ey ölümü ve hayatı yaratan! Ey kudreti dâimâ üstün olan Azîz, günahları çok bağışlayan Gafûr! (Âyet, 2) Ey dünya semâsını kandillerle süsleyen ve onları (kulak hırsızlığı yapan) şeytanlar için (atılacak) taşlar kılan ve onlara alevli ateş azabını hazırlayan! (Âyet, 5)
Münacat-ül Kur'an 13 Nûn
Ey yolundan sapanları en iyi bilen! Ey hidâyete erenleri de en iyi bilen! (Âyet, 7) Ey (Kur'ân'ı) yalanlayanları, kendileri farkına varmadan yavaş yavaş (azaba) yaklaştıran! (Âyet, 44)
Hâkka
Ey Semûd Kavmi'ni o azgın hâdise (tahammülü imkânsız korkunç ses) ile helak eden! (Âyet, 5) Âd Kavmi'ni ise uğultulu, şiddetli bir kasırga ile mahveden! (Âyet, 6) Ey onları şiddetti bir şekilde yakalayıveren! (Âyet, 10) Ey o gün Arş'ını onların (göğün etrafındaki meleklerin) üstünde sekiz melek taşıyan! (Âyet, 17)
Mearic
Ey semâvâta yükselme vâsıtalarının sahibi! Ey bütün melekler ve Ruh (Cebrâîl), kendi katına (Arş'ına) yükselen! (Âyet, 3-4) Ey insanı, çok hırslı ve sabırsız yaratan! "O, kendisine bir şer dokunduğu zaman, hemen sızlanıp feryâd edendir." (diye buyuran)! (Âyet, 19-20)
Nûh Ey yedi kat gökleri tabaka tabaka yaratan! (Âyet, 15) Ey onların içinde ayı bir nûr yapan! Ey güneşi (ışık verici ve ısındırıcı) bir lamba kılan! (Âyet,
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 238 / 301
16)
Cin Ey şânı pek yüce olan! Kendine ne bir eş, ne de bir çocuk edinmiş olan! (Âyet, 3)
Müzzemmil
Ey doğunun da batının da Rabbi! Ey kendisinden başka ilâh olmayan! "(Kendine yalnız) onu vekîl edin" (diye buyuran)! (Âyet, 9) Ey yanında cehennem ehli için ağır kelepçeler ve yakıcı bir ateş, bir de boğaza duran bir yiyecek ve pek elemli azâb bulunan! (Âyet, 12-13)
Müddessir Ey ayın ve (karanlığa) döndüğü vakit gecenin ve ağardığı zaman sabahın Rabbi! (Âyet, 3234) Ey sakınılmaya da, bağışlamaya da sâdece kendisi ehil olan! (Âyet, 56)
Kıyâmet
Ey kıyamet gününün ve (o gün, işlediği günahlardan pişmanlık duyup) kendisini kınayan nefsin Rabbi! (Âyet, 1-2) Ey o gün (bütün insanların) sevk olunacağı yer, ancak kendisinin huzuru olan! (Âyet, 30) Ey erkek ve dişi, iki eş yaratan ve ölüleri diriltmeye Kâdir olan! (Âyet, 39-40)
İnsân
Ey insanı karışık bir nutfeden (hakîr bir damla sudan süzülmüş bir hulâsadan) yaratan; onu imtihan eden! Bu yüzden onu işitir ve görür kılan! (Âyet, 2) Ey kâfirler için zincirler, demir halkalar ve şiddetli bir ateş hazırlayan! (Âyet, 4) Ey dilediği kimseyi rahmetine dâhil eden! Zâlimler için çok elemli bir azâb hazırlayan! (Âyet, 31)
Münacat-ül Kur'an 14 Mürselât
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 239 / 301
Ey (aldıkları İlâhî emirlerle) birbiri ardınca gönderilen (melek)lerin, şiddetli bir şekilde estikçe esen, geçip gidenlerin, (o emirleri) yaydıkça yayan, (hak ile bâtılı) ayırdıkça ayıranların, (tevbe edenleri) ma'zûr kılmak veya (günah işleyenleri) korkutmak için (peygamberlere) vahiy getiren (melek) lerin Rabbi! (Âyet, 1-6)
Nebe' Ey kullarını çift çift yaratan! (Âyet, 8) Ey geceyi kendilerine bir örtü, gündüzü ise geçim vakti kılan! (Âyet, 10-11)
Nâziât
Ey (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle söküp çıkaranların, (mü'minterin ruhlarını yavaş yavaş) kolaylıkla çekip alanların, (emrolundukları şeye sür'atle) yüzüp gidenlerin, yarışıp geçenlerin, bütün işleri düzenleyip tedbîrini alan meleklerin Rabbi! (Âyet, 1-5) Ey göğün boyunu yükseltip düzenleyen! Gecesini karartıp kuşluğunu (sabahın ışığını) açığa çıkaran! (Âyet, 28-29)
Abese
Ey insanı bir nutfeden (hakîr bir damla sudan süzülmüş hulâsadan) yaratan! Onu yaratıp, bir kader takdir eden! Sonra (ana karnından çıkma) yolunu kendisine kolaylaştıran! Ey sonra öldürüp kabre koyduran! Ey sonra dilediği zaman, onu tekrar diriltecek olan! (Âyet, 18-22) Ey "Hayır! (İnsan, Rabbinin) kendisine emrettiğini (tam olarak) yerine getirmedi" (diye buyuran)! (Âyet, 23) Ey suyu bol bol boşaltan! Sonra yeri güzelce yaran! Böylece orada ekinler, üzüm bağları, yoncalar, zeytinlikler ve hurmalıklar bitiren! (Âyet, 25-29)
Tekvîr
Ey (kıyamet günü) güneşi düren (nurunu ateşinden ayıran, ışığını gideren)! Yıldızları (karartıp) döken ve yüklü develeri başıboş bırakan! (Âyet, 1-2, 4) Ey (yörüngesini tamamlayıp) geri dönen yıldızların, o akıp akıp (gün ışığında) gizlenenlerin, kararmaya başladığı zaman gecenin, nefes aldığı (ağarmaya yüz tuttuğu) vakit sabah'ın Rabbi! (Âyet, 15-18)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 240 / 301
İnfitâr Ey (kıyamet günü) göğü yaran, yıldızları döküp saçan, denizleri (birbirine) açan ve yeryüzünü düzleyerek hepsini bir deniz hâline getiren, kabirlerde bulunanları alt üst eden (ölüleri diriltip çıkaran)! (Âyet, 1-4)
Mutaffifîn
Ey günahkârların amel defterini Siccîn adlı kitapta, özü sözü tertemiz hayırlı insanlar olan ebrârın amel defterini ise İlliyyîn adlı kitapta tutan! (Âyet, 7-18) Ey içi dışı bir olan ebrâr kullarına (cennete mahsûs sarhoş etmeyen) mühürlü hâlis bir şarâbdan içiren! "Onun sonu misktir (İçtikten sonra misk kokusu gelir)" (diye buyuran)! (Âyet, 25-26)
İnşikâk Ey (kıyamet günü) göğü yaran ve yeri uzatıp dümdüz yapan! (Âyet 1,3) Ey şafağın, gecenin ve (karanlığında) topladığı şeylerin, nurunu toplayıp dolunay hâline geldiği zaman ayın Rabbi! (Âyet, 16-18)
Münacat-ül Kur'an 15 Burûc
Ey burçlar sahibi göğün, geleceği va'd edilen günün (kıyametin), (o günde) şâhid olanın ve şâhid olunanın Rabbi! (Âyet, 1-3) Ey (kıskıvrak tutup) yakalayışı pek şiddetli olan! Ey mahlûkâtı hiçten örneksiz yaratan ve (âhirette o yaratmayı tekrar) iade eden! Ey çok bağışlayıcı olan ve kullarını çok seven! Ey Arş'ın sahibi ve şanı pek yüce olan! Ey ne dilerse dilediği gibi yapan! (Âyet, 12-16)
Târık Ey insanı, bel kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıkan bir sudan yaratan! (Âyet, 6-7)
A'lâ
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 241 / 301
Ey her şeyi yaratıp düzene koyan! Ey (her şeyin maslahatına uygun olanı; takdir edip (o takdir ettiği şeye giden bir) yol gösteren! Ey yeşillikleri çıkaran! (Âyet, 2-4) Ey gizliyi de, en gizli olanı da bilen! (Âyet, 7)
Gâşiye
Ey göğü yükselten, dağları diken, yeryüzünü yayıp döşeyen! (Âyet, 18-20) Ey sonunda mutlaka kendisine dönülecek olup, hesabı da yalnız kendisi görecek olan! (Âyet, 25-26)
Fecr
Ey şafak vaktinin, on gecenin, çift ve tek olanların, geçip giderken gecenin Rabbi! "Bunda bir akıl sahibi için (ibret alınacak) büyük bir yemin vardır, değil mi?" (diye buyuran)! (Âyet, 1-5) Ey hiç kimse kendisi gibi azâb edemeyen ve hiç kimse kendisi gibi bağ vuramayan! (Âyet, 25-26)
Beled
Ey insanı bir meşakkat içinde (olmak üzere) yaratan! "(İnsan,) kendisine hiç kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?" (diye buyuran)! (Âyet, 4-5) Ey insana iki göz, bir dil, iki dudak (veren) ve ona (hayır ve şer) iki yol gösteren! (Âyet, 810)
Şems
Eygüneşin ve onun (kuşluk vakti) aydınlığının, (güneş batınca) onu ta'kîb eden ayın, onu (güneşi) açığa çıkardığı zaman gündüzün ve onu örttüğü zaman gecenin Rabbi! (Âyet, 1-4) Ey "Rableri, günahları sebebiyle (Semûd kavminin) üzerlerini büyük bir azabla kaplayıp onları dümdüz (ederek yerle bir) etti. O, yaptığı bu işin akıbetinden korkmaz" (diye buyuran)! (Âyet, 14-15)
Leyl
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 242 / 301
Ey (karanlığı ile her şeyi) örttüğü zaman gecenin, açılıp ağardığı zaman gündüzün Rabbi! (Âyet, 1-2) Ey doğru yolu göstermek kendisine âit olan! Âhiret de, dünya da kendisinin olan! (Âyet, 1213)
Duhâ Ey kuşluk vaktinin ve sükûna erdiği zaman gecenin Rabbi! (Âyet, 1-2) Ey (âhiret gününde) peygamberine, hoşnûd oluncaya kadar (ümmetinden dilediğine şefaat etme hakkı) verecek olan! (Âyet, 5)
Münacat-ül Kur'an 16 İnşirâh Ey peygamberinin göğsünü ferahlatan ve ağırlığını alarak yükünü indiren! (Âyet, 1-2) Ey (her) zorluk beraberinde, bir kolaylık kılan! (Âyet, 5)
Tîn Ey Sînâ Dağı'na ve emin beldeye (Mekke'ye) yemin eden! Ey insanı, en güzel bir biçimde yaratan! (Âyet, 2-4)
Alak Ey kalemle öğreten! İnsana bilmediği şeyleri öğreten! (Âyet, 4-5) Ey dönüş ancak kendisine olan! (Âyet, 8)
Kadr Ey melekler ve Cebrail'in peyderpey indiği Kadir Gecesi'ni, bin aydan daha hayırlı kılan! (Âyet, 3-4)
Beyyine Ey içinde dosdoğru yazıların (hükümlerin) bulunduğu temiz kılınmış sahîfeleri (Kur'ân'ı) indiren! (Âyet, 2-3)
Zilzâl
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 243 / 301
Ey kıyamet günü yeri sarsacak ve ağırlıklarını (dışarıya) çıkaracak olan! (Âyet, 1-2)
Âdiyât Ey İslâm yolunda harıl harıl koşanların, öyle (koşarken) çakarak ateş çıkaranların, sabahleyin derhal baskın yapanların Rabbi! (Âyet, 1-3)
Kâria Ey (o gün) dilemesi üzerine, bütün insanlar çırpınıp yayılan kelebekler gibi olan ve dağlar atılmış renkli yün gibi olan! (Âyet, 4-5)
Tekâsür Ey o gün (kıyamet günü), kullarına (dünyada verilmiş olan) ni'metlerden (teker teker) soracak olan! (Âyet, 8)
Asr Ey kâfirleri zarar ve ziyanda kılan! Bize hakkı ve sabrı emreden! (Âyet, 2-3)
Hümeze
Ey kalbleri kaplayan (tâ içine işleyen), tutuşturulmuş ateşi yaratan! (Âyet, 7) Ey onu (o ateşin kapılarını), düşmanları üzerine, uzatılmış direklerle kapalı kılan! (Âyet, 8-9)
Münacat-ül Kur'an 17 Fîl
Ey fil sahiblerini helak eden, onların tuzaklarını boşa çıkaran ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar atan sürü sürü kuşlar gönderen! (Âyet, 1-4)
Kureyş Ey kullarını açlıktan kurtararak doyuran ve onları korkudan emîn kılan! (Âyet, 4)
Mâûn
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 244 / 301
Ey namazlarında gaflet edip gösteriş için ibâdet edenleri ve zekât ve sadakayı men' edip vermeyenleri "Vay onların hâline!" diyerek ikaz eden! (Âyet, 4-7)
Kevser Ey Hz. Muhammed (asm)'a Kevser'i veren! Ey ona namaz kılmayı ve kurban kesmeyi emreden! (Âyet, 1-2)
Kâfirûn Ey kâfirleri ve tapmakta oldukları şeyleri helak eden!
Nasr Ey Hz. Muhammed (asm)'a yardım edip düşmanlarına karşı kendisine fetih nasîb eden! (Âyet, 1)
Leheb Ey Ebû Leheb'i helak eden! Ve onu alevli bir ateşe atan! (Âyet, 1-3)
İhlâs Ey tek olan Ehad! (Âyet, 1) Ey her şey her cihetle kendisine muhtaç olduğu halde, kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed! Ey doğurmamış ve doğurulmamış olan! Ey kendisine hiçbir şey denk olmayan! (Âyet, 24)
Felak
Ey Felak'ın (sabahın) Rabbi! (Âyet, 1) Yarattıklarının şerrinden, karanlığı bastığında gecenin şerrinden, düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden ve hased ettiğinde hasedçinin şerrinden beni muhafaza eyle! (Âyet, 2-5)
Nâs
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 245 / 301
Ey İnsanların Rabbi, insanların Melik'i, insanların İlâh'ı! (Âyet, 1-3) İnsanların kalblerine vesvese veren o çok sinsi vesvese verici cin ve insanlardan beni muhafaza eyle! (Âyet, 4-6)
İzzet sahibi Rabb'in, (müşriklerin) vasıflandırmakta oldukları şeylerden pek münezzehtir. Selâm, bütün peygamberlerin üzerine olsun! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. (Sâffât, 180-182)
Kasîde-i Celcelûtiye
Kasîde-i Celcelûtiye İmam-ı Ali (r.a.)
Celcelutiye 1
1. Sırların hazinesi olan "Bismillah" ile başladım. Ruhum, içinde sırların dürüldüğü hazineyi onunla keşfetti. 2. Ardından, her türlü taşkınlık ve azgınlığı, dalâlet ve sapkınlığı -Allah'ın izniyle- ortadan kaldıran bütün yaratılmışların en hayırlısı olan Resûl-i Ekrem Efendimize (a.s.m.) salât ve selâm getirdim. 3. İlâhî! Ehad, Bedî', isimlerinle sana dua ve niyaz ediyorum! 4. Ya İlâhî! Kadri yüce olan "İsm-i A'zam'ınla Sana yalvarıyor ve Sen'den niyaz ediyorum!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 246 / 301
Kâdir ismin hürmetine işlerimi kolaylaştır! 5. Ey Hayy, Ey Kayyûm.. Ehad, Bedi', Bâsıt, isimlerini dergâhında şefaatçi kılarak Sana dua ediyor ve Senden istiyorum! 6. Ey en güzel yaratma mertebesinde bulunan Bâri'! Ey Sâbit! Ey Cebbâr ve ey Halîm! 7. Ey her türlü musibet, sıkıntı ve darda kalanların yakarışlarına cevap vererek imdadına koşan Allah'ım! Sana, Ehad, Bedî' ve Bâsıt isimlerini şefaatçi kılarak yalvarıyorum! 8. Kayyûm ismin hürmetine! Kalbimi bütün günah kirlerinden temizleyerek hayatlandır. Ta ki İsm-i A'zam'ından olan o kayyûmiyet sırrı öylesine kalbime yerleşsin ki onun tecellisiyle her daim ışık saçsın! 9. O ism-i A'zam'ın nurunun parıltıları üzerime öyle bir tecelli etsin ve yüzüme öylesine aksetsin ki gözleri kamaştırırcasına parlasın ve parlatsın! 10. Ve engin rahmet sağanakları kalbime öyle bir dökülsün ki bütün mahlûkatı sonsuz duygu ve latifelerle teçhiz edip donatan, sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ikram sahibi Kerîm Mevlâ'mızın hikmetiyle, dilim kalbimin tercümanı olarak o rahmet hazinelerini terennüm etsin!
Celcelutiye 2
11. Her taraftan beni nurlar kuşatsın ki zerreden arşa kadar her şeyi büyüklüğüyle ihata eden Azîm Mevlâmız, sonsuz haşmet, azamet ve heybetiyle bizleri yüceltsin! 12. Ey Hâlık! Ve ey Hallâk! Ve ey azgınlık edip haddi aşan isyankârlara dahi nimetlerini esirgemeyip rızıklandıran ve ikram eden Allah'ım! Şüphesiz Sen her türlü noksan ve kusurdan münezzehsin! 13. Kur'ân-ı Hakîm'indeki -bazı sûre başlarında bulunan, Kur'ân'ın yüce mânâlarının bir nevi şifreleri mâhiyetinde olan ve yüce hikmetinle bir araya gelmiş mukatta'- heca harflerinin sırları hürmetine! Beni her türlü hayırlı maksat, gaye ve ihtiyaçlarıma ulaştır! 14. Kur'ân-ı Hakîm'den irademe tevdi edilen harflerin sırrı hürmetine! -İlâhî vahyini ulaştıran ve Sana muti olan- Cebrâîl (a.s.) hakkı için! İsm-i Â'zâm'dan tecelli edip gözleri kamaştıran parıltı ve nur hürmetine! 15. Beni, İsm-i Azam ve Kur'ân'ın parlak nurlarıyla feyizleridir. İsimlerinin tecellisiyle bütün kâinatı aydınlatan Nûr isminle kalbimin cansızlığını giderip hayatlandır! 16. Hakîm isminle bana öyle bir heybet ve celâl elbisesi giydir ki düşmanların elleri benden
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 247 / 301
uzak dursun! 17. Ne olur Allah'ım! Hâlık ismin, Azîz ismin, Celîl ismin ve Selâm ismin hürmetine! Benimle her türlü düşman ve hasetçi arasına perdeler koyarak onların kötülüklerinden muhafaza eyle! 18. Azîz ve Celîl ismin hürmetine! Raûf ismin hürmetine! Bütün arzu ve dileklerimizi bize ihsan et! Kuddûs ve Rahîm ismin hürmetine lütfet! 19. Ey sonsuz nimetleriyle bizi terbiye eden Rabb'im! İsm-i A'zam'ın nuru hürmetine ihtiyaçlarımı gider. Hayy ismin hürmetine matlubuma süratle cevap ver! 20. Ey Ma'bûd! Ey Samed! Ey Şehîd! Ey Âlî! Ey Kâfî! Bu isimlerin hürmetine bütün işlerimi kolaylaştır!
Celcelutiye 3
21. Ey celâl ve ikram Sahibi! Ey Halîm olan Allah'ım! Ancak Senin ikram ve lütfunun tecellisiyle açılacak olan ilmin esrarını bana bahşet! 22. Beni her türlü korku ve sıkıntılarımdan kurtar! Zira Sen Kur'ân-ı Hakîm'in kati hükmüyle, mahlûkatın feryad çığlık ve dualarını işiten Semî'sin. 23. Ey sonsuz izzet ve celâl Sahibi! Ey her türlü kederden kırık kalpleri sarıp hayat veren, bozulmuş, yıkılmış ve dağılmış şeyleri kudretiyle tamir ve ıslah eden Câbir! Sonsuz kudretinin azametini ilân eden "Kün=Ol" emrindeki "Kâf" harfinin sırrı hürmetine! Beni sıkıntılarımdan muhafaza eyle! 24. Bulunduğum karanlıklar ve tehlikeler denizini benim için selametli kıl! Beni o tehlike denizinin güvenli sahiline çıkar! Zira Sensin benim iltica edeceğim yegâne sığınağım! Ancak Seninle son bulur bütün keder ve sıkıntılarım! 25. Rızkı -maddî-mânevî- rahmet sağanakları gibi üzerime yağdır. Günah, azgınlık ve taşkınlıkta her ne kadar haddi aşıp ileri de gitse kulların, ümidi yalnız Sensin âlemlerin! 26. Ey izzet ve celâl Sahibi! Basîr isminin hürmetine! İhsan ettiğin sayısız nimetlerine karşı nankörlük eden düşmanlarımızı sağır, dilsiz ve kör eyle! 27. Sabûr isminle birlikte, Zahîr ve Ganî'nin ve zerreden Arşa kadar her şeyi kuşatan ism-i a'zamın kalesine iltica etmekle, her türlü taşkınlık ve aşırılığa düşmekten muhafaza olunurum! 28. Bütün âlemlerin kalplerine ülfet ve ünsiyet bahşederek Risale-i Nur'a ısındır. Fettâh isminle ona makbuliyet lütfet. (1)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 248 / 301
29. Yâ İlâhî! Alîm ismin hürmetine! Karîb ismin hürmetine! Bize, izzet ve güç ver ve bütün işlerimizi kolaylaştır! 30. Üzerimize af ve mağfiret kalkanını giydir, manevî kirlerle boğulmuş hastalıklı kalplerimize rahmetinle şifa ihsan et! Zira günah kirleriyle zaafa uğramış, bozulmuş zayıf kalplere şifa verecek ancak Sensin!
--------------------------------1: Bu beyti Üstad Hazretleri değiştirerek okumuştur. Celcelutiye'ni aslında ise şu şekildedir.
"Bütün âlemlerin kalplerine ülfet ve ünsiyet bahşet -gönül kapılarını İlâhî hakikatlere aç! Fettâh ismin hürmetine! Bana, rıza ve makbuliyet libasını giydir!" -- mS
Celcelutiye 4
31. Ey her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ım! Bütün -maddî-mânevî- rızık ve kazancımıza bereket İhsan el! Tevvâb ismin hürmetine! Günahlarımızdan dolayı bizi Sana dönmekten alıkoyan maddî-mânevî latifelerimize vurulan pranga ve düğümleri çöz, önümüzdeki zorluk ve güçlükleri kaldır! 32. Ey rızıklarımızı nihayetsiz cömertlik ve ikramıyla gönderen ve her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ım! Ve ey Ma'bûd! Ve ey bütün mahlûkatı yaratılış mertebelerinin en mükemmel şekliyle yaratan Hayra'l-Hâlıkîn! 33. Her yönden hücum eden düşmanları; ancak Sen'in inayetinle def ederiz. Ve Kadri Yüce İsm-i A'zam'ının tecellisiyle onları uzaklaştırır, darmadağın ve perişan edersin. 34. Ey izzetine karşı bütün varlıkların daima boyun eğdiği sonsuz azamet, haşmet ve Celal sahibi! Çöl kelerinin -dahi risaletini kabul ederek yanına gelip- şikâyetini arzettiği Zât olan Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) hürmetine o düşmanları inayetinden mahrum kılarak zelil eyle! 35. Ey benim İlâh'ım ve Sahib'im! Sensin benim ümidim, ey sonsuz rahmet ve keremiyle sonsuzluğa uzanan bütün ümitlere tükenmez bir hazine olan Allah'ım! Bana karşı toplanıp hazırlanmış küfür ordusunu hezimete uğrat! 36. Kur'ân-ı Hakîm'de -nihayetsiz ilim ve ince hikmetinin gereği kasem ve yeminle başlayan sûre ve âyetlerin sırları hürmetine! Bana zarara kastedenlerin bütün hile ve tuzaklarını bertaraf eyle! 37. Ey ikram, lütuf ve ihsanda bulunanların en mükemmeli olan Kerîm! Ve ey Kendisinden bir şey istenilen ve istenmeye lâyık olanların en hayırlısı olan Mes'ûl! Ve ey geçmiş ümmetlerden beri, darlık, sıkıntı ve musibet anında her varlığın yegâne ümit kaynağı olan Me'mul!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 249 / 301
38. Ya Rab! İsm-i A'zam'ın nurunun tecellisiyle parlat yıldızımı! Günler ve asırlar boyu âhirzamana kadar eşsiz bir surette ışıklandır, ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr!
Celcelutiye 5
39. Ey bütün kemal sıfatların sahibi ve her türlü kusurdan münezzeh olan Allah'ım! Ey Ehad! Ey Bedî'! Ey Azîz! Ey Celîl! Bütün güzel isimlerin sonsuz celâl, izzet ve azametiyle tecelli edip parlamaktadır. 40. Ey Evvel! Ey Âhir! Mahlûkatının arzu ve ihtiyaçlarına cevap veren bütün güzel isimlerini zikrederek onların bereketine sığınırım! 41. Nur'un kandili gizliden gizliye tutuşturulur, parlar. Sirâcü's-Sürc -Kandiller kandili- perde altında yanarak nur saçar. 42. O Nur; hayatını ve nurunu ! Raûf, Rahîm ve Kuddûs isimlerinin tecellisiyle, O Zât'ın kibriya ve azamet, refet ve rahimiyetinden alır. İşte, dalâlet ve inkarcılık ateşi de o "Nur" ile söndürülür. 43. Ey yegâne ibadet edilmeye lâyık olan Ma'bûd! O nur; nihayetsiz izzet ve azametiyle her şeyi emrine boyun eğdiren Kahhâr!, sonsuz kudretiyle bütün varlıkları kuşatan ve hiçbir şey kudretinin dışına çıkamayan Cebbâr! Sâbit, Samed, Şehîd ve Selâm isimlerinin tecellisiyle, düşmanın küfür ve fitne ateşinden kurtararak selamete çıkarır! 44. O nur; varlığı hak olan ve her şeyin gerçek sahibi ve yalnız ibadet edilmeye Kendisi lâyık olan Ma'bud-u Hak, Cemîl, Vedûd ve Mucîb olan Zâtın isimlerinin tecellisi ve inayetiyle kendini beşere sevdirecektir. 45. Bu muazzam kasemde bulunan, her şeyi varlığıyla ayakta tutan Kayyûm ve Kendisine tevekkül edenlere başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl isminin hürmetine! Ey bütün sırlarının ve âyetlerinin hikmetlerini ancak Kendisi bilen Allah'ım! Mahlûkatına rahmetinin en lâtif cilvelerini gösteren şefkat sahibi Hannân isminin hürmetine dualarımı kabul buyur! 46. Ey bütün sırları bilen Allah'ım! Kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratan Mübdî ve varlıkları ölümünden sonra yeniden inşa edip dirilten Muîd isminin hürmetine bize merhametinle muamele eyle!
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 250 / 301
47. Kâinatı ince hesaplarla yaralan, varlıkların ihtiyaçlarını adaletle veren ve başkalarının hukukuna tecavüz edenleri cezalandırıp iyilik yapanları da mükâfatlandıran Adl ve hüküm ve kaza sahibi olan, haklıyı haksızdan ayıran Hakem isimlerinin tecellisiyle, adalet ve mizanıyla, intizam ve hikmetiyle dünya tamir edilir ve tahripten kurtulur. 48. Her şeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan Hak isminin hürmetine duamı kabul buyur! Düşmanlarım azgınlık ve taşkınlıkta haddi aştılar. Sen bana kâfisin! İnayet ve yardımını ihsan eyle!
Celcelutiye 6
49. Ey bizi sonsuz nimetleriyle terbiye eden Rabb'im! Ve ey bütün varlıkların rızkını şefkatle veren Rahmân! Sen, sonsuz hazinesinden medet bekleyenleri zenginliğe mazhar eden Muğnî'sin, kuvveti her şeye galip ve her şeye mutlak hâkim olan Kâhir ve Kavîsin! Allah'ım, fitne ve düşmanlık rüzgârları, küfür ve inkarcılık kasırgası şiddetle esmektedir! 50. Düşmandan gelen şiddetli hücuma karşı koymak ve korunmak; ancak Sen'in ihsan ettiğin güç ve kuvvetledir. Küfür ve inkâr karanlıklarının dağılması da ancak Sen'in yüce kapına iltica iledir. 51. Tâhâ, Yâsîn ve Tâ Sîn (Neml) Sûreleri'nin hürmetine Muîn'imiz ol! Ve Tâ Sîn Mîm (Kasas ve Şuarâ) Sûrelerini -dünya ve âhiret- saadetimize vesile kıl! 52. Meryem Sûresi'nin sonsuz hikmet ve sırlarını taşıyan Kâf, Hâ, Yâ, Ayn ve Sâd'ı, bizi her taraftan saran kem gözlerden korumaya kâfidir. 53. Dilediği kullarına fetih kapılarını ve gayb âlemlerinin hakikatlerini açıp müyesser kılan Fettâh ismin hürmetine! Şûra Sûresinin, nihayetsiz sırları ihtiva eden Hâ-Mîm, Ayn, Sîn ve Kâf'ındaki hakikatleri bize açarak her türlü kötülük ve tehlikeden korunmamıza vesile kıl! 54. Yine Kâf ve Kalem Sûresi ve Hâ-Mîm ile başlayan sûreler hürmetine! Ve Duhan Sûresi'nde muhkem kılınmış sır hürmetine bizi muhafaza eyle! 55. Kurân-ı Hakîm'indeki; "Elif-Lâm" ile başlayan sûreler, Nisa, Mâide ve En'âm Sûreleri ve nurlu hakikatlerle parlayan Nur Sûresi hürmetine!... 56. Ve -Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim ve Hicr sûrelerinin başlarında bulunan- "Elif-Lâm-Râ" harflerinin ihtiva ettiği sırlarla ancak Kadri yüce "İsm-i A'zam'ının sonsuz nurunun tecellisiyle işlediğim günahlardan kurtularak -katında terakki ettim. 57. Ra'd Sûresinin, önce "Elif ve Lâm"ının, sonra "Mim ve Râ" harfinin sırrıyla ruhaniler ve
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 251 / 301
melekler meclisine yükseldim. 58. Ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr! Kur'ân-ı Hakîm'de "Hâ-Mîm" ile başlayan bütün sûrelerin sırrı hürmetine! Beni, her türlü nur ve ışığın kaynağı olan Nûr isminin fazl ve tecellisine mazhar eyle!
Celcelutiye 7
59. Nebe, Abese, Nâziat ve Târık Sûreleri ile Burûc ve Zilzâl Sûreleri'nin hürmetine! 60. Mülk Sûresinin hakkı için, yine Kalem, Meâric, Hümeze, Şems ve Tekvir Sûreleri'nin hürmetine! 61. Zâriyat, Necm ve Kamer Sûreleri hürmetine! Bütün işlerimi kolaylaştır! 62. Kurân-ı Hakimde hizb hizb, âyet âyet bütün sûrelerin hakkı için, katından indirilenler ve onlan okuyanların okudukları adedince!.. 63. Ey Mevlâm! Nihayetsiz fazlınla kendilerine -peygamberler- kitaplar indirdiğin o lütuf ve ihsanını istiyorum! 64. Ey Hayy ve Kayyûm!. Kadîr ve Cebbâr isimlerinin üzerine yemin ederek Sana yalvarıyorum! 65. Ey Allâm-ül Guyûb! Fettâh isminin nuru ve ancak senin inayet ve yardımınla fetihler müyesser olur. 66. Ey Seyyidim ve Mevlâm! Nihayetsiz kibriya, azamet ve hâkimiyetinin hakkı için, Hakîm ismin hürmetine! Varlığını ve birliğini güçlü ve sarsılmaz delillerle ispat ve ilân eden Ayet-ülKübrâ'nın hakikatlerinin nuruyla beni her türlü tehlike ve felâketlerden emin eyle! 67. Ey her şeye gücü yeten ve hiçbir şey kendine ağır gelmeyen Kâdir olan ilâhımız! Fettâh isminin hakkı için, Rezzâk isminin hürmetine, ve İsm-i A'zam ve bütün güzel isimlerinin bereketiyle beni dağınıklık ve perişanlıktan muhafaza eyle! 68. O harfler Merih yıldızı gibi yüksek ve âlidir. Asa-yı Musa ismiyle karanlıklar dağıldı.
Celcelutiye 8
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 252 / 301
69. Ey bizleri sonsuz nimetleriyle terbiye eden Rabb'im! Bütün bu harflerin yüce mânâlarının sırlarını şefaatçi yaparak Sana yalvarıyorum ki, bu dua ve yakarışımın; acz, fakr ve zilletini izhar ederek hidayete erenlerin duası nevinden olmasını diliyorum! 70. Ey kullarına nihayetsiz şefkat ve merhametiyle muamele eden Rabb'im! Bunlar taşıdığı mânâ itibariyle öyle harflerdir ki -onları zikredenler- asırlar boyu hep faziletle yüceltilmişlerdir. 71. Ey varlığı hak ve her hakkın gerçek sahibi olan Allah'ım! Kur'ân-ı Hakiminin bütün âyetleri ve ihtiva ettiği hakikatli sırları vesile kılarak Sana dua ve niyaz ettim! 72. İşte bunlar (sûrelerin başlarındaki harfler) "Nur Harfleri"dir. Beni, onların bütün hasiyet ve meziyetlerine mazhar et! Ve her türlü hayrın kendisiyle tamamlanıp kemale erdiği o harflerin mânâlarını gerçekleştir. 73. Bana yardımcı olarak öyle bir ruhanî -müekkel melek-hizmetkâr gönder ki her türlü gam, keder ve sıkıntılarım onunla giderilsin! 74. Ümmü'l-Kitap olan Fatiha Sûresi ve onu takip eden diğer sûrelerin harflerinin sırrı hürmetine! O ruhaniler içindeki hizmetkârı bana itaatkâr ve musahhar eyle! 75. Ey Mevlam! Kendisiyle dua ve niyazda bulunulduğunda bütün işlerin müyesser olduğu İsm-i Âzam'ınla Sana dua ve niyaz ediyorum! 76. İlâhî! Bütün Nebi ve Peygamberlerin, -Senin rızana kavuşmak için- vesile kılarak yaptıklan duaları hürmetine! Sonsuz acizlik ve zayıflığımdan dolayı bana merhamet et ve kusurlarımı bağışla! 77. Ey her şeyin yaratıcısı olan Hâlık'ım ve Seyyid'im! İhtiyacımı gider! Ey bütün varlıkların Rabb'i olan İlahım! Bütün işlerimi Sana havale ediyorum! 78. Ey bizi sonsuz nimetleriyle terbiye eden Rabb'im! Bütün güzel isimlerin olan Esmâ-i Hüsnâ hürmetine ve bütün güzel isimlerine mazhar olmakla kendisinde toplayan Resûl-i Ekremin Hz. Muhammed'i (a.s.m.), şefaatçi kılarak Sana yalvarıyorum! 79. Ya İlâhî! Kusur ve günahlarından Sana dönüp bağışlanmasını dileyen bu aciz, zavallı ve miskin kuluna cömertliğinle, af ve mağfiretinle muamele et!
Celcelutiye 9
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 253 / 301
Üç aydan beri her gün o kasideyi okuyorum. Yalnız sekiz sahifeyi halledemediğim bir vefka dâir olduğu cihetle okumuyordum. Fakat âhirinde
den başlayan âhirki iki sayfayı
ötekilerle beraber okurdum... Said Nursî
80. Beni hayır, sıdk, doğruluk ve takva yolunda muvaffak kıl! Ve beni katında yüksek zümre ile birlikte Firdevs cennetine yerleştir! 81. Yaşadığım müddetçe ve ölümümden sonra beni esirgeyip şefkat ve merhametinle muamele et! Aydınlık ve nura açılan kabirdeki zulmet perdesini kaldır! 82. Yâ İlâhî! Haşirde amel defterimi beyaz kıl! Ve eğer iyiliklerim hafif gelirse lütfunla muamele ederek sevap terazimi ağırlaştır! 83. Beni, keskin Sırat Köprüsünden süratle geçir! Ve beni cehennem ateşi ve içindeki dehşetli azaptan muhafaza eyle! 84. İşlemiş olduğum her bir günahı affet! Çok da olsa büyük hata ve kusurlarımı bağışla! 85. Ey Kadri Yüce İsm-i Azam'ı taşıyan ve Onu kendine muhafız ittihaz edinen! İsm-i A'zam'ın bereketiyle her bir tehlikeden selâmetle kurtulacaksın! 86. Savaş, -âhirzamanın dehşetli harbinden- korkma! Çarpış, çekinme! Vahşi ve acımasız zâlimlerin bulunduğu her yere gir! 87. Karşılaş, kaçma! Dilediğin düşmanla mücadele et! Melik ve reislerin; tecavüz, tevkif ve kuşatmasından korkma! 88. Korkacağın ne bir yılan, ne bir akrep ne de sana kükreyerek gelebilecek bir aslan vardır! 89. O savaş ve mücadelede; ne bir kılıçtan, ne bir hançer yarasından, ne bir mızraktan, ne de isabet edecek bir okun şer ve tehlikesinden kork! 90. İşte bunu okuyanın mükâfatı, Resûl-i Ekrem Hz. Muhammed'in (a.s.m.) şefaatidir. Ve o, içinde sıra sıra dizilmiş hurilerle birlikte cennetlerde haşrolacaktır.
Celcelutiye 10
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 254 / 301
91. Bil ki şüphesiz Hz. Muhammed Mustafa (a.s.m.), gönderilen resullerin en seçkini ve Allah'ın yeryüzünde bulunan mahlûkatının en faziletlisidir. 92. Ve Hâlık'ın katındaki makam, rütbe ve şânının yüceliğinden dolayı her türlü arzu ve ihtiyaç duasının başında onu (a.s.m.) zikret! Ve her türlü zulüm ve tecavüzden korunmak için onu (a.s.m.) şefaatçi ve vesile kıl! 93. Her gün, her saat ve rüzgârın estiği her an, o seçkin Muhammed Mustafa'ya (a.s.m.) salât eyle Allah'ım! 94. Yaratılmışların en seçkini olan Muhammed Mustafa'ya (a.s.m.) ve bütün Ehl-i Beyt'ine de bütün nebatat ve esen rüzgâr adedince salât et! 95. Ve öyle salât eyle ki rahmet yüklü bulutlar içinde çakıp parlayan şimşeklerle birlikte sağanak halinde şiddetle boşalan yağmur gibi arzı ve semâyı doldursun! 96. Bizzât Yüce Allah'ın ve meleklerinin ona salât ve selâm etmesi, -onun (a.s.m.) şan ve şerefinin büyüklüğünü anlaman için- sana yeter! 97. O halde sen de günler ve zaman aktıkça, güneş doğmaya devam ettikçe onu (a.s.m.) şefaatçi ve vesile yaparak daima ona (a.s.m.) salât ve selâm getir! 98. Hâşimoğullarının pâk ve mübareklerine, hac ziyaretinde bulunan hacıların sayısınca ve onların Kabe'de getirdikleri tekbir, tehlil ve salâvatları adedince selâm et! 99. Yâ İlâhî! Ebû Bekir (r.a.) ile birlikte Ömer'den (r.a.) razı ol! Osman (r.a.) ile birlikte Allah'ın sarsılmaz arslanı Ali'den (r.a.) de razı ol! 100. Aynı şekilde Resûl-i Ekrem Efendimizin (a.s.m.) bütün Ehl-i Beyt ve Ashabıyla birlikte evliyalar, sâlih kullar ve onlara tabi olanların hepsinden razı ol! 101. İşte bu, Hz. Muhammed'in (a.s.m.) amcasının oğlu Ali'nin (r.a.) sözüdür. Ve mahlûkatla ilgili ilimlerin özü ve sırrı onda toplanmıştır.
Hizb-i Mesnevi
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 255 / 301
Hizb-i Mesnevi-i Arabî Risale-i Nur silsilesinden
Şu parça, Eski Said'in Yeni Said'e inkılabı zamanında onun yüzünü dergâh-ı ilahîye çeviren münacatlar ve istiğfarlar ve tesbihler ve ilmelyakîn mertebesine varmış imanî şehadetlerdir. Ve bu parçalar tamamen "Mesnevi-i Arabi" zımnında neşredilen ilhamî risaleler içerisinde mevcuttur. Ve Mesnevi-i Arabî'den alınmış nurani bir hizb olmuşlardır. Said Nursi
Parça 1
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 256 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Hamd, Allah'a lâyık bir şekilde, Allah'tandır, Allah'adır, Allah'ın üzerinedir, Allah içindir. Elhamdülillâh nimeti için, aynı hat üzerinde tekrar tekrar dönüp dolaşan bir devirle; ve namütenahi bir devir ve teselsülle Allah'a hamd olsun. (1) Allahım! Her nimet ve rahmetin önünde, her hikmet ve inayetin önünde, her hayat ve mematın önünde, her hayvan ve nebatın önünde, her çiçek ve meyvenin önünde, her san'at ve sıbganın önünde, her nizam ve mizanın önünde, kâinatın zerreleri ile mürekkebatının her sükûn ve hareketinin önünde, Sana şöyle bir şehadeti sunuyoruz: Şehadet ederiz ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. O birdir, şeriki yoktur. Mülk Onun, hamd Onundur. O diriltir, O öldürür. Bütün hayır Onun elindedir. O herşeye kadirdir. Yine şehadet ederiz ki, Muhammed Onun kulu, nebîsi, habîbi, ve âlemlere rahmet olarak gönderdiği resulüdür. Allahım! Senin nurlarının deryası, esrarının madeni, hidayetinin güneşi, inayetinin pınarı, hüccetinin lisanı, sun'-u kudretinin meliki, muhabbetinin misali, rahmetinin timsali olan ve mahlûkat içinde Sana en sevgili olan Muhammed'e, sair nebî ve resullere, herbirinin bütün âline ve herbirinin bütün ashabına, mukarreb meleklerine ve gökler ve yerler ehli salih kullarına rahmetinle salât et, ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, şu âlem, Muhammed'in (Senin en efdal salâtların ve en kâmil selâmların ona olsun) lisanıyla Seni hamdin ile tesbih ediyor. Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, bütün dünya, Muhammed'in (en feyizli bereketlerin ona olsun) âsârıyla Seni tesbih ediyor. Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, Senin Arş-ı azametinin altında secdeye kapanmış olan arz, Muhammed'inin (en temiz tahiyyelerin ona olsun) lisanıyla Seni hamdin ile tesbih ediyor. Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, Muhammed'lerinin (ona ebediyen salât ü selâm olsun) lisanıyla Seni tesbih ediyor. Sen her kusurdan münezzeh bir Zât-ı Zülcelâlsin. Ben de Seni Habîbin Muhammed'in (Senin en ekmel salâtın ve en ecmel selâmın ona olsun) lisanıyla tesbih ediyorum. Onun tesbihini kabul ettiğin gibi, benimkini de rahmetinle kabul eyle.
--------------------------------1: Devir ve teselsül, mümkinat dairesinde muhaldirler. Çünkü ikisi nihayetsizlik iktizâ ettiklerinden ve mümkinat dairesi mütenâhi olduğundan, namütenahi yerleşmez. Fakat daire-i vücuba taallûk eden hamd ise, o namütenahidir. Devir ve teselsülle namütenahi bir daireye girer, yerleşir. (Yirmi Dokuzuncu Lem'adan.)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 257 / 301
Parça 2
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Yedi gök ve yer ile bunlarda olan kim varsa Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 258 / 301
ile tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi, 17:44.) ayetinin azamet-i vüs'ati tefsir iktizâ ediyor. Ben de bu âyete teveccüh ettiğimde, onu tefsir eden ve bir merdiven halinde basamak basamak onun mânâsına yükselen bazı kelimeler, damlalar halinde kalbime süzüldü. Eğer bu âyetin ummânından süzülen, onun semâvât-ı azametinden nüzul eden ve onu açıklayan şu damlaları yudumlamak istersen, şu gelecek olan münâcâtı kalb-i şehîd ile dinle ve benimle beraber oku: Sen her kusurdan münezzehsin. Biz beşer toplulukları, Senin hakk-ı marifetini eda edemedik. Zira Sen öyle bir Mârufsun ki, bütün masnûâtının mucizeleri, bütün mahlûkatının tavsifleri ve bütün mevcudatının tarifleri, Seni anlatıyor. Sen her kusurdan münezzehsin. Saltanatın ne kadar büyük, burhanın ne kadar vazıhtır Senin! Sen her kusurdan münezzehsin. Biz Seni hakkıyla zikredemedik. Zira Sen öyle bir Mezkûrsun ki, bütün mahlûkatının lisanlarıyla, bütün masnûâtının zatları ve kitab-ı kâinatının bütün kelimelerinin nefisleriyle daima zikrediliyorsun. Sen her kusurdan münezzehsin. Ne yücedir zikrin Senin! Sen her kusurdan münezzehsin. Biz Senin hakk-ı şükrünü eda edemedik. Zira Sen öyle bir Meşkûrsun ki, basiret sahiplerinin gözleri önündeki bütün ihsânâtının senaları, kâinat çarşısında herkesin önüne serilmiş bütün nimetlerinin ilânatı ve rahmetinin nizam ve mizan kalıplarına boşalttığı bütün semerelerin manzum kasidelerinin şehadetleri, Senin şükrünü okuyor. Sen her kusurdan münezzehsin. Ne kadar geniştir rahmetin Senin! Sen her kusurdan münezzehsin. Biz Sana hakkıyla ibadet edemedik. Zira Sen öyle bir Mâbudsun ki, bütün meleklerin ve bütün mahlûkatın, ibadetlerin bütün envâıyla ve her türlü tahmidatla daima Sana ibadet ediyorlar. Sen her kusurdan münezzehsin. Biz Seni hakkıyla tesbih edemedik, ey yedi gök, yer ve içindekiler tarafından tesbih edilen Zât! Hiçbir şey yok ki Seni tesbih etmesin. Âmenna, evet...
Parça 3
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 259 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Ey Adl, Hakem, Alîm ve Hakîm olan Allah'ım! Rüzgârlarda hiçbir esinti, bulutlarda hiçbir katre, ra'dlarda hiçbir gürleme, şimşeklerde hiçbir parlama, bahçelerde hiçbir çiçek, bostanlarda hiçbir meyve, havada hiçbir arı, nebatatta hiçbir sıbga, hayvanatta hiçbir san'at, vücudda hiçbir ziynet, kâinatta hiçbir zerre, mahlûkatta hiçbir nizam, fıtratta hiçbir mizan, Arş'ta hiçbir şey, Kürsî'de hiçbir şe'n, semâda hiçbir yıldız, yerde hiçbir âyet yoktur ki, Senin Vâcib, Vâhid, Ehad ve Samed olduğunu gösteren deliller ve buna şehadet eden âyetler olmasın. Hem onlar öyle parlak burhanlardır ki, Senin Allah olduğuna ve bütün gaybları bilenin, tohumlara hayat verenin ve kalbleri teshir edenin Sen olduğuna şahidlik ederler. Bütün mahlûkat kalbleri Senin avucunda, perçemleri Senin elinde, bütün anahtarları Senin yanında olarak Senin kudretine boyun eğmiştir; kâinatta bir zerre bile Senin iznin olmadan hareket edemez. Ey evvelkilerin ve sonrakilerin ilâhı olan Allahım! Ey Muhammed aleyhissalâtü vesselamın, İbrahim, Cebrail ve Mikâil aleyhimüsselâmın Rabbi! İsm-i Âzamının hakkı için, vech-i keriminin nuru hakkı için, dosdoğru dininin hakkı için, sırat-ı müstakiminin hakkı için, yedi âyetli Fatiha'nın hakkı için, Kur'ân-ı Azîmin hakkı için, milyonlarca "Kul hüvallahü ehad" ve milyonlarca Seb'-ulMesânî hakkı için, Esmâ-i Hüsnânın ve İsm-i Âzamının hakkı için, Hacer-i Esvedin hakkı için, şerefli Beytinin hakkı için, Kadir Gecesinin hakkı için, azametli Ramazan'ın hakkı için, mükerrem nebilerinin hakkı için, Habib-i Ekremin (aleyhissalâtü vesselam) hakkı için.. ümmet-i Muhammed'e merhamet etmeni, onların gönüllerini iman ve islâm ile ferahlandırmanı, bizi ve dinimizi mülhidlerin şerrinden selâmette kılmanı, Kur'ân'ın burhanını nurlandırmanı ve şeriat-ı İslâmı yüceltmeni istiyorum. Amin, ey Erhamü'r-Râhimîn!
Parça 4
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 260 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Sen aczden, kusurdan, şerikten münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, şu akıp gitmekte olan Kainat, lisan-ı Muhammedînin (aleyhissalâtü vesselam) tesbihatıyla Seni hamd ile tesbih edip duruyor. Zira, mevsimlerin, asırların ve devirlerin değişmesiyle bütün zamanların ve nesillerin üzerinde dalga dalga yankılanan sadâlar onun tesbih sözleridir. Allahım! Sen onun (aleyhissalâtü vesselam) tesbih sadâlarını, kâinat sayfalarında ve zaman yapraklarında, kıyamet ve arasat gününe kadar daim eyle. Sen aczden, kusurdan, şerikten münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, Dünya, Din-i Muhammed'in (aleyhissalâtü vesselam) eserleriyle seni tesbih eder. O ki bütün asırlarda Risaletinin eserlerine ait izleriyle dünyayı süslendirmiştir. Allahım! Dünyayı onun Risaletinin nurlarıyla ve Şeriatinin eserleriyle kıyamete kadar süslendir. Sen aczden, kusurdan, şerikten münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, azamet-i kudretinin arşı altında secdeye kapanmış olan Arz, Muhammed'inin (salâvatın ekmeli ve selâmların etemmi ona olsun) lisanıyla, Seni hamdın ile tesbih ediyor. Zira arzın lisan-ı halleriyle yapmakta olduğu tesbihatları dile getiren ve tercüme eden o olduğu gibi, arzın medarında istikrar bulması da yine onun risaleti sayesindedir. Allahım! Arzı bütün aktarıyla, ömrünün nihayetine kadar Muhammed'in (aleyhissalâtü vesselam) lisanıyla hep böyle konuştur. Sen aczden, kusurdan, şerikten münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, bütün zaman ve mekanlardaki erkek ve kadın bütün mü'minler, Muhammed'lerinin (salâvatın ekmeli ve selâmların etemmi ona olsun) lisanıyla, Seni hamdin ile tesbih ediyor. Zira ehl-i imanın ağızlarından çıkan o mübarek sözlerde zahir olan, onun tesbihatının nurlarıdır. Allahım! Beşer ömrünün sonuna kadar Âdemoğullarını Senin Muhammed'inin tesbihatıyla böyle konuşturmaya devam et. Ve onun hürmetine ve Senin rahmetine nasıl yaraşıyorsa ona öylece salât ve selâm et, bize ve ümmetine de rahmet et. Âmin
Parça 5 Bu parça için Bkz. [ 29.Lema: 3.Bab: 3.Mertebe ]
Parça 6
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 261 / 301
İlâhî! İki dünyanın hayatı elimden kaçsa ve bütün kâinat düşman kesilip beni terk etse, benim yine gam çekmemem gerekir; çünkü Sen benim Rabbim ve Hâlıkım (Yaratıcım) ve İlâhımsın. Ve benim, nihayetsiz isyanımla ve sair şeref vesilelerine gayet derecede uzaklığımla
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 262 / 301
beraber, Senin mahlûkun ve masnuun (san’at eserin) olmam sebebiyle, bir taallûk (ilgi) ve intisap (bağ) cihetim var. İşte, ben de, Senin mahlûkunun lisanıyla Sana tazarru ve niyazda bulunuyorum; ey Hâlıkım; ey Rabbim; ey Râzıkım (Rızık Vericim) ve ey Musavvirim! Ey İlâhım, Esmâ-i Hüsnân hürmetine, İsm-i Âzamın hürmetine, Furkan-ı Hakîmin hürmetine, Habib-i Ekremin hürmetine, Kelâm-ı Kadîmin hürmetine, Arş-ı Âzamın hürmetine, milyonlar “Kul hüvallahü ehad” ile, bana merhamet etmeni istiyorum; ey bütün kemal sıfatların sahibi ve bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah; ey iyi kötü, dost düşman ayırt etmeden yarattığı bütün varlıklara rızıklarını yetiştiren Rahmân; ey eserlerinde sonsuz rahmetin en latîf cilvelerini gösteren sınırsız şefkat sahibi Hannân; ey bitmez tükenmez ikramlarıyla ve nimetleriyle, varlıkları terbiye edip besleyen Mennân; ey kullarının küçük büyük her türlü amellerinin karşılığını hiç zayi etmeden hakkıyla veren Deyyân. Beni bağışla; ey fazl ve ihsânıyla, her türlü günahları çok çok bağışlayan Gaffâr; ey ayıp ve kusurları örten ve çirkinlikleri perdeler altında saklayan Settâr; ey işlediği günahlardan pişman olanların tevbelerini daima kabul eden Tevvâb; ey her varlığa tükenmez rahmet hediyelerinden lâyık olduğu ihsanı veren Vehhâb. Beni affet ey yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd; ey her bir canlıya hususî şefkat ve ihsanı olan ve onlar üzerinde iltifatının incelikleri görünen Raûf; ey her türlü kusur ve günahları bolca affeden Afüvv; ey bütün günahları bağışlayan Gafûr. Bana lütufta bulun; ey varlıkları nazik ve latîf güzelliklerle yaratıp onlara lütufta bulunan ve ilmi her şeyin bütün inceliklerine nüfuz eden Lâtif; ey bütün varlıkların küçük büyük, gizli açık her hâlinden her an haberdâr olan Habîr; ey her şeyi, gizli açık bütün sesleri ve yapılan bütün duaları işiten ve varlıklara işitme kàbiliyeti veren Semî’, gizli ve açık her şeyi bütün incelikleriyle gören ve varlıklara da görme kàbiliyeti ve basîreti ihsan eden Basîr. Günahlarımı sil; ey zâlim ve isyancıları hemen cezalandırmayıp yumuşaklıkla muâmele eden, tevbe etmeleri için onlara fırsat tanıyan Halîm; ey gizli açık, küçük büyük her şeyi hakkıyla bilen ve ilmi, ezelden ebede her şeyi kuşatan Alîm; ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm; ey rahmeti her şeyi kuşatmakla birlikte imanlı kullarına hasusî ihsan ve şefkatte bulunan Rahîm. Bizi yolun doğrusuna ilet; ey kâinattaki her bir varlığın bütün ihtiyaçlarını giderip onları bizzat terbiye eden ve hiçbir vezir ve yardımcısı olmayan ve asla öyle bir şeye ihtiyacı da bulunmayan Rab; ey kâinattaki her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye asla muhtaç olmayan Samed; ey varlıkları yaratılış gayelerine sevk eden ve dilediğine doğru yolu gösteren Hâdî. Fazlınla bana cevâdâne (cömertçe) ihsanlarda bulun; ey kâinatı hiçten ve benzersiz bir şekilde yaratıp bin bir isminin tecellileriyle süsleyen Bedî'; ey bütün isimleri, sıfatları ve zâtı ile ebediyen var olan ve yok olması asla mümkün olmayan Bâkî; ey kâinatı ince hesaplarla yaratan, her varlığın bütün ihtiyaçlarını adaletle veren ve haksızları cezalandırıp iyileri de mükâfatlandıran Adl; ey Hû. Kalbimi ve kabrimi iman ve Kur’ân nuruyla nurlandır; ey sonsuz nuruyla bütün kâinatı nurlandıran ve isimlerinin tecellisiyle her şeyi aydınlatan Nûr; ey varlığında hiçbir şüphe bulunmayan ve varlıkların dayandıkları hakikat, Zâtının sıfât, isim ve fiillerinin tecellisi olan Hak; ey varlıklara hayat verip canlandıran, Kendi hayatı ise zâtî, ezelî ve ebedî olan Hayy; ey bütün varlıkları düzenli ve daimî bir şekilde ayakta tutan; fakat Kendi varlığı hiçbir varlığa bağlı olmayan Kayyûm; ey ezelden ebede kadar kâinattaki her şeyin yegâne sahibi ve mâliki olan Mâlike’l-Mülk; ey celâl ve ikram sahibi; ey her şeyin aslını ve başlangıcını ezelî ilmiyle tespit eden ve Kendisinden önce hiçbir şey var olmayan Evvel; ey her şeyin sonunu ezelî ilmiyle belirleyen ve sonu gelen varlıkların neslini tohum ve çekirdek gibi hülâsalarla tanzim eden ve her şeyden sonra yalnız Kendisi bâkî kalan Âhir; ey her şeyin dış yüzlerini çeşitli cihazlarla ve ince nakışlarla süsleyerek fevkalâde mükemmel ve güzel yaratan ve bütün varlıklarda ilim, irade, kudret, rahmet gibi sıfatlarının ve varlık ve birliğinin işaretleri açıkça görünen Zâhir; ey bütün varlıkların içyüzlerini ve bilhassa canlıların içlerini mükemmel bir fabrikanın harika makineleri gibi yaratıp işleten ve her şeyin içine esmâsıyla nüfuz eden Bâtın; ey her tülü âcizlik ve zayıflık alâmetlerinden münezzeh olan yegâne kuvvet ve kudret sahibi Kavî; ey kudreti her şeye yeten ve Kendisine hiçbir şey ağır gelmeyen Kàdir; ey herşeyin sahibi ve dostluğu pek güzel olan Mevlâ, ey her türlü kusur ve günâhı affeden Gâfir; ey merhamet edicilerin en merhametlisi olan Erhamü’r-Râhimîn. Kur’ân’daki İsm-i Âzamın hürmetine ve kitab-ı âlemdeki sırr-ı âzamın olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm hürmetine, güzel isimlerinden, bu sayfayı sanki kabrimin tavanı yapıp, bu
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 263 / 301
esmâyı da ruhuma şems-i hakikatten şualar saçan pencere haline getirecek şekilde, kalbime ve kalıbıma ve kabrimde ruhuma İsm-i Âzamın nurlarını saçan pencere yapmanı istiyorum. İlâhî, dilerim ki, ebedî bir lisanım olsun da, kıyamete kadar bu isimlerle nidâ etsin. İşte, ardımda bâki kalan bu nakışları, benim fâni ve zâil lisanımın yerine bir nâip olarak kabul eyle. Allahım, Efendimiz Muhammed’e öyle bir salât ve selâm et ki, o salât ile bizi bütün korku ve âfetlerden kurtar, bütün hâcetlerimizi gider, bizi bütün günahlardan temizle, bütün günah ve hatâlarımızı bağışla. Ey bütün kemal sıfatların sahibi ve bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah; ey duâ ve ihtiyaçlara cevap veren Mücîbe’d-Daavât! Hayatım boyunca ve öldükten sonra, her an bu dileklerimi kat kat fazlasıyla ver! Bir milyon salât ve selâm, bir o kadarla çarpımından çıkan netice ve bunun da kat katı, Efendimiz Muhammed’e, Onun Âl, Ashab, Ensar ve tabîlerine olsun! Bu salâvatların her birini, benim ömür günlerimdeki günahkâr nefeslerim sayısınca çoğalt! Bu salâvatların her birisi hürmetine beni affeyle, bana merhamet et. Bunu rahmetinle ihsan eyle; ey merhamet edicilerin en merhametlisi olan Erhamü’r-râhimîn! Âmin!
Parça 7
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle İman ve İslâm nimeti için, yağmurların damlaları, denizlerin dalgaları, ağaçların meyveleri, çiçeklerin nakışları, kuşların nağmeleri, nurların parıltıları sayısınca Allah'a hamd olsun. Her türlü haldeki nimetleri için, bütün çağlardaki nimetleri sayısınca Ona şükürler olsun. İyilerin ve hayırlıların efendisi Muhammed-i Muhtar'a, onun tertemiz ailesine ve apaydınlık hidayet yıldızları olan ashabına, günler ve geceler sürüp gittikçe salât ve selâm olsun.
Parça 8
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 264 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Hamd bütünüyle Allah'a aittir. O Rahman ki, Efendimiz Muhammed aleyhissalâtü vesselam ile Cennet, Onun tûbâ-i rahmetinden iki cihana inen en büyük ve en lâtif meyveleridir. O Kadir ki, şu göz önündeki yepyeni mevcudat ile kâinat bostanındaki ecrâm-ı ulviye Onun rubûbiyetinin şahidleri.. yeryüzü bahçesindeki şu rengârenk nebatat ve çeşit çeşit hayvanat Onun san'atının harikaları ve ulûhiyetinin burhanları.. şu bahçelerdeki şu nurlu çiçekler ve meyveli ağaçlar Onun kudretinin mucizeleri ve rahmetinin delilleri.. şu bahçedeki şu ağaç dahi, yapraklarıyla, çiçekleriyle ve meyveleriyle Onun kudretinin mucizeleridir. Bütün bunlar şehadet eder ki, O herşeye kadirdir. Onun kudretinin mucizeleri olan mazideki vukuat delâlet eder ki, O, geleceğin mümkinatına da kadirdir. Ne bundan evvel olup bitenlerde, ne de bundan sonra olup biteceklerde hiçbir şey Onun kudretinin hükmünden hariç kalamaz. Ona nisbetle zerreler ve güneşler müsavidir. Ve O öyle bir Hak, Mübîn, Vâhid ve Ehaddir ki, kâinatın bütün zerreleri ve o zerrelerin mürekkebatı, muhtelif şekillerdeki delâletleri ve mütenevvi lisanlarıyla Onun cemâl-i mutlakına işaret ederek şu sözleri terennüm ederler; "İbaremiz ayrı ayrı olsa da Senin hüsnün birdir. Ve herşey o cemâle bir işarettir." Kâinat kitabı da bütün babları, bölümleri, sayfaları, satırları, cümleleri ve harfleriyle Onun vücub ve vahdetinin âyetlerini dillendirir ve satırlarını akıllara karşı okur; "Kâinatın satırlarına dikkatle bak. Zira onlar yüce âlemlerden sana gönderilmiş mektuplardır." Efendimiz Muhammed ile onun bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun.
Parça 9
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 265 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Kâinattaki bütün zerrelerin bir o kadar zerrat ile çarpımından ziyade hamd olsun o Hâkim-i Hakem-i Hakîm-i Ezelî olan Allah'a ki, şu kâinatı âdet ve sünnetinin kanunlarıyla tanzim etmiş, kaza ve kaderinin düsturlarıyla belirlemiş, meşiet ve hikmetinin usulüyle binasını kurmuş, inayet ve rahmetinin namuslarıyla süslemiş, esma ve sıfatının cilveleriyle aydınlatmıştır. O öyle bir Kâdir-i Kayyûm-u Sermedîdir ki, şu kâinat, mahiyetleri, hüviyetleri, temayüzatı, tezyinatı, mizanları ve mehâsiniyle Onun (celle celâluhû) kaza ve kader kaleminin çizgilerinden, ilim ve hikmet pergelinin nakışlarından, sun' ve inayet yed-i beyzâsının tezyinatından, lütuf ve kerem bahçelerinin çiçeklerinden, rahmet ve nimetinin bereketli meyvelerinden ve cemal ve kemal tecellîlerinin parıltılarından başka birşey değildir. Ey Esmasının parlak şimşeklerinin lem'alarından gelen ışıltılarla mahlûkattaki aciblikler zahir olan Zât! Ve ey kudretine nisbetle zerreler ve seyyareler müsavi olan Zât! Ve ey nizam ve mizanın masdarı olan Kitab-ı Mübîn mistarı üzerine şu süslenmiş kâinatı yazan Zât! Alemdeki bütün zerreler ile mürekkebatını işleten bütün sükûn ve hareketlerin öncesinde Sana şu şehadeti takdim ediyoruz: Evet, şahidlik ederiz ki, Senden başka ilâh yoktur. Sen birsin, şerikin yoktur. Muhammed ise Senin kulun ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin Resulündür. Ona, âl ve ashabına, nüzulünden kıyamet gününe kadar Kur'ân'dan kim hangi bir kelimeyi okuyacak olsa, temevvücat-ı hava aynasında Senin izninle temessül eden bütün o kelimeleri teşkil eden harflerin hepsi adedince salât ve selâm et.
Parça 10
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 266 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Hamd, bütünüyle, zâtı şebihlerden mukaddes, sıfatları başkalarına benzemekten münezzeh olan Allah'a aittir. Ve O öyle bir Hallâktır ki, - şu büyük âlem Onun ibdâı, bu küçük âlem, yani insan Onun icadı, - o inşası, bu ise binası, - o san'atı, bu ise boyası, - o nakşı, bu ise ziyneti, - o rahmeti, bu ise nimeti, - o kudreti, bu ise hikmeti, - o azameti, bu ise rubûbiyeti, - o mahlûku, bu ise masnûu, - o mülkü, bu ise memlûkü, - o mescidi, bu ise kuludur. Ve her ikisinin de her tarafında, hattâ herbir cüz'ünde Onun sikkesi vardır ki, herşeyin Onun malı olduğunu söyler. Ey yerin ve göğün Kayyûmu olan Allahım! Seni, Senin Arş'ını taşıyan melekleri ve bütün melâikeyi şahid tutuyor ve bütün peygamberlerinin, velî kullarının, âyetlerinin, bütün masnûâtının ve bütün mahlûkatının şahidliğiyle bildiriyoruz ki, Sen Allah'sın. Senden başka ilâh yoktur. Sen birsin, hiçbir şerikin yoktur. Senden bizi bağışlamanı istiyor, Sana tevbe ediyor ve şehadet ediyoruz ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam Senin kulun ve âlemlere rahmet olarak gönderdiğin elçindir. Allahım, onun hürmetine münasip ve Senin rahmetine lâyık şekilde ona ve bütün âl ve ashabına salât et.
Parça 11
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 267 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Sen her kusurdan münezzehsin, ey semâyı yıldızlar ve seyyareler kelimeleriyle konuşturarak hamd ve tesbihini ona söylettiren, yeryüzünü ağaçlarının ve bitkilerinin kelimeleriyle konuşturarak hamd ve tesbihini ona söylettiren, nebat ve ağaçları çiçek ve meyvelerin kelimeleriyle konuşturan, çiçek ve meyveleri tohum ve çekirdeklerinin kelimeleriyle konuşturan, tohum ve çekirdekleri de sünbüllerinin lisanı ve habbelerinin kelimeleriyle konuşturan Zat! Sen her kusurdan münezzeh Öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, ziya nurlarıyla, hava rüzgârlarıyla, su nehirleriyle, yer taşlarıyla, nebatat çiçekleriyle, ağaçlar meyveleriyle, cevv-i semâ kuşlarıyla, bulutlar yağmurlarıyla, gökyüzü aylarıyla Seni överek tesbih eder. Enbiyanın kandili, asfiyanın kameri, evliyanın güneşi, cin ve insin şemsi, Doğu ve Batının ışığı olan Efendimiz Muhammed'e ve hidayet yıldızları olan Âli ile karanlıklara kandiller olan Ashabına salât ve selâm olsun.
Parça 12
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 268 / 301
Ey Muhammed-i Muhtarın Rabbi olan Allahım! Ey Cennetin ve Cehennemin Rabbi! Ey enbiyânın ve hayırlı kulların Rabbi! Ey sıddıkların ve ebrârın Rabbi! Ey küçük ve büyük herşeyin Rabbi! Ey habbelerin ve meyvelerin Rabbi! Ey nurların ve çiçeklerin Rabbi! Ey nehirlerin ve ağaçların Rabbi! Ey açığa vurulan ve gizlenen şeylerin Rabbi! Ey gecenin ve gündüzün Rabbi! Senin bütün nebilerinin şehadetleriyle, bütün velî kullarının şehadetleriyle, bütün tekvinî ve kelâmî âyetlerinin şehadetleriyle, bütün masnûâtının şehadetleriyle, bütün kâinat zerreleri ile mürekkebatının şehadetleriyle, Habîbinin (Senin en efdal salâvatın Ona olsun) bütün bu şehadetleri tazammun eden şehadetleriyle, Kur'ân'ının şehadetleriyle, Seni şahid tutarak, Senin Hamele-i Arş'ını şahid tutarak, Senin bütün meleklerini şahid tutarak, Senin bütün mahlûkatını şahid tutarak, biz de hepimiz şöyle şehadet ederiz ki, Sen Vâcibü'l-Vücud olan Allah'sın. Vâhid, Ehad, Ferd, Samed, Hak, Mübîn, Hayy, Kayyûm, Alim, Hakim, Kadir, Mürîd, Semî', Basîr, Mütekellim'sin. Bütün Esmâ-i Hüsnâ Senindir. - Hem şehadet ederiz ki, Senden başka ilâh yoktur. Sen birsin, şerikin yoktur. Mülk Senindir. Hamd Senindir. Senden af diler, Sana tevbe ederiz. - Ve yine şehadet ederiz ki, Muhammed Senin kulundur, nebîndir, habîbindir. Alemlere rahmet olarak gönderdiğin elçindir. Ona, Âl ve Ashabına, ebediyetlerin ebedine kadar salât ve selâm et. Âmin, âmin, âmin.
Parça 13
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 269 / 301
Allahım! Kur'anın ve kendisine Kur'an indirilen zâtın hakkı için kalplerimizi Kur'anın nuruyla nurlandır. Kur'anı bütün dertlerimize şifa yap. Hayatımızda da ölümden sonra da Kur'anı bize ünsiyetli kıl. Onu bizim için dünyada yakın bir dost, kabirde mûnis bir arkadaş, kıyamette şefaatçi, Sırat'ta nur, ateşe karşı siper ve perde, Cennete yol arkadaşı, hayırlara delil ve imam yap. Fazlınla, hamdin ile, kereminle, ihsanınla ve rahmetinle, ey kerem sahiplerinin en keremlisi ve merhametlilerin en merhametlisi.! Kendisine Kur'an indirip alemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta, âl ve ashabına da razı olacağın, onu hoşnut edecek ve Seni de hoşnut edecek bir salât ile salât ve selam et, ey âlemlerin Rabbi.. Ey Kur'anı indiren Zât-ı Zülcelal! Kur'anın hakkı için, ölüm benim lisanımı susturduğunda, bu kitabı, şu dua ile benim yerime konuşan bir vekil eyle. Âmin, binlerle amin.
Parça 14 İlahî! Ben seviyor ve temenni ediyorum ki; benim binlerce lisanım olsun da, tâ kıyamete kadar benim bedelime istiğfar etsinler. Öyle ise, ya İlahî! benim şu risalelerimin her bir nüshasını, kalem alan eller ve yazı yazanlar durdukça benim bedelime istiğfar eden ve Peygamber'e salavat getiren birer lisan yap. Amîn!..
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 270 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 271 / 301
Ey şu istiğfarları, evvelâ bir defa kendi nefsi için okuyan zat! Bir ikinci defa da, fisebilillah benim için oku! Zira ben, kabrimde sâkin dururken, sükût etmiş olan lisanım, senin lisanınla istiareten, kitabımın diliyle konuşuyor. Sen de, hasbeten lillah benim namıma da bir konuşuver, ne olur?!. Said Nursi Tercümesi İlâhî! Günahlar beni lâl etti. İsyanımın çokluğu yüzünden mahcubum. Gafletin şiddeti ise sesimi kıstı. İşte, ben de, seyyidim ve senedim Şeyh Abdülkadir Geylânî’nin sesiyle Senin dergâh-ı rahmetinin kapısını çalıyor ve onun, kapıcıya âşinâ nidasıyla Senin mağfiret kapında nida ediyorum: Ey rahmeti herşeyi kuşatan ve ey herşeyin melekûtu elinde bulunan Zât; ey hiçbir şey Kendisine zarar veya fayda vermeyen Zât; ey hiçbir şey Kendisine galebe etmeyen ve hiçbir şey Kendisinden kaçıp gizlenmeyen, hiçbir şey Kendisine ağır gelmeyen ve hiçbir şeyin yardımına muhtaç olmayan, hiçbir şey Kendisini bir başka işten alıkoymayan, hiçbir şey Kendisine benzemeyen, ve hiçbir şey Kendisini hiçbir şeyden âciz bırakamayan Zât! Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde herşeyimi bağışla. Ey herşeyi alnından tutup kudretine boyun eğdiren ve herşeyin anahtarları elinde bulunan Zât; ey herşeyden önce var olan Evvel, herşeyden sonra bâki kalan Âhir, herşeyin üstünde olan Zâhir, herşeyin içine ve arkaplanına nüfuz eden Bâtın, kudret ve galebesi herşeyin üstünde bulunan Kâhir! Benim herşeyimi bağışla. Şüphesiz Senin herşeye kudretin yeter. Ey herşeyi her haliyle bilen Alîm ve herşeyi kuşatan Muhît ve herşeyi hakkıyla gören Basîr; ey herşey her an Kendisinin nazar-ı şuhudunda olan Şehîd ve herşeyi görüp gözeten Rakîb ve ilmi herşeyin bütün inceliklerine nüfuz eden Lâtif ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Habîr! Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde, günah ve hatâ olarak her neyim varsa hepsini bağışla. Hiç şüphesiz, Senin herşeye kudretin yeter. Allahım, gafletten ve kötü arzularımdan Senin izzet-i celâline ve celâl-i izzetine, Senin kudret-i saltanatına ve saltanat-ı kudretine sığınırım. Ey kurtuluş isteyenlerin tahassungâhı olan Allahım! Beni şeytanî şehvetlerden kurtar; beşeriyetin kazuratından temizle; Nebîn olan Muhammed’i (s.a.v.) sıddıkiyet muhabbetiyle bana sevdirmek suretiyle beni gaflet paslarından ve cehalet vehimlerinden ter temiz kıl—öyle ki, enaniyet fena bulsun ve Allah’ın minnet bahrinde Allah’ın nimetlerine gark olmuş, Allah’tan alıkoyan her meşgaleye karşı Allah’ın kılıcıyla mansur, Allah’ın inayetiyle mahzuz ve Allah’ın himayesiyle mahfuz olarak herşey Allah için, Allah ile, Allah’a ve Allah’tan olsun. Ey Nurların Nuru; ey bütün sırların Âlimi; ey gecenin ve gündüzün Müdebbiri; ey Melik; ey Azîz; ey Kahhâr; ey Rahîm; ey Vedûd; ey Gaffâr; ey gayb âlemlerini her haliyle bilen, kalbleri ve gözleri dilediği gibi halden hale çeviren; ey ayıpları örten ve ey günahları bağışlayan, günahlarımı bağışla; esbabın tazyikatına mâruz ve bütün kapılar yüzüne kapanmış ve doğru yolda gidenlerin yoluna gitmek kendisine zorlaşmış ve bir kazanç elde edemeden ömrünü ve nefsini gaflet ve mâsiyet meydanlarında bâd-ı hava harcamış olan kuluna merhamet et. Ey dua edildiğinde cevap veren; ey hesapları sür’atle gören; ey Kerîm; ey Vehhâb, hastalığı büyük ve şifası zor, çaresi zayıf ve belâsı kuvvetli olan ve Senden başka melce ve ümidi bulunmayan kuluna merhamet et. İlâhî, derdimi, üzüntümü ve şikâyetimi Sana arz ediyorum. İlâhî, Senin dergâhında hüccetim, hacetimdir; azığım ise fakrım ve çaresizliğimdir. İlâhî, Senin cömertlik denizlerinden bir damla bana yeter; Senin af nehirlerinden bir zerre bana kâfi gelir; ey Vedûd; ey Vedûd; ey Vedûd; ey şan ve şerefi herşeyden yüce olan Arş-ı Mecîd Sahibi; ey Mübdi’; ey Muîd; ey herşeyi dilediği gibi yapan Fa’âlün limâ Yürîd! Arşının rükünlerini kaplayan nur-u veçhin hürmetine, bütün mahlûkatını hükmüne râm ettiğin kudretin hürmetine ve herşeyi kuşatan rahmetin hürmetine Senden istiyorum. Senden başka ilâh yoktur; ey Muğîs, bize imdad et. Ve bütün ömrüm boyunca işlediğim bütün günahları ve lisanımın hatâlarını rahmetinle bağışla; ey Erhamü’r-Râhimîn. Âmin. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
Parça 15
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 272 / 301
Tercüme için Bkz. 12.Nota: Eski Saidin bir münacatı
Parça 16
...
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 273 / 301
İşte bu yirmi mümtezic hakikatler, kavs-i kuzeh'in renkleri gibi veyahut merkezi müttehid, mütedahil daireler gibi, nuranî âyetler olup katiyyen delâlet ediyorlar ki; kâinatın Kadîm bir tek Rabb-i Vâcib-ül Vücud'u vardır. O Rabb-i Kadîm hem Alîm'dir, hem Hakîm'dir, hem Mürid.. hem Kadir'dir, hem Rahman'dır, hem Rahim., hem Rezzak'tır, hem Kerim'dir, hem Kadir., hem Gani'dir, hem de Hayy'dır, hem Kayyum.. hem Alîm'dir, hem Habîr'dir, hem Dâim., hem Bâki'dir, hem Ma'buddur. Çaresizlerin duasına cevap veren, korkmuşlara melce' olan, yardım isteyenlerin yardımına yetişen bir Rabb'dir ki, bu kâinat onun envar-ı esmaiyesinin gölgeleri ve esmasının tecellileri ve ef’alinin eserleridir. Hem odur ki, kalbler onun zikriyle mutmain olur. Ve bütün umur ve işler, ona rücu' eder. İns ve cinni halketmiş, tâ ki ona ibadet etsinler. Evet o, şu kâinatı kaza ve kaderinin kanunlarıyla tanzîm eden bir Vâcib-ül Vücud, Vâhid-i Ehad'dir. Hem zatında, sıfatında, ef’alinde Kâmil-i Mutlak olan bir Latîf ve Habîr, Semi' ve Basir'dir.
--------------------------------1: Şu makamın izahı Mesnevi-i Arabi kitabının 250. sahifesindedir. [Üstadın arapça notu]
Parça 17
...
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 274 / 301
İşte, kâinat da bir ağaçtır. Unsurlar onun dalları, nebatat yaprakları, hayvanat onun çiçekleri, insanlar semereleridirler. Fakat o semerelerin en parlağı, en nuranîsi, en üstünü, en cilalısı, en güzeli, en zinetlisi, en a'zamı, en ekremi, en eşrefi, en eltafı, en camii ve en enfaı ise; Seyyid-ül Mürselîn, İmam-ül Müttakîn ve Habib-ü Rabb-ül Âlemin, Sahib-ül Mi'raci vema zage-l basar.. ve kamer onun bir parmak işaretiyle iki şakk olan.. ve keler, ceylan, kuru direk, ağaç dalı, deve, dağ, taş, balçık toprak ve ağaç, kendisiyle konuşan.. ve mübarek parmaklarından ab-ı kevser gibi su nebean eden.. ve insaniyetin fezail-i ahlâkiyesinin en efdali ve hakaik-ı imaniyenin cümlesi zat-ı mübarekinde toplanan.. hem ihsan tecellilerinin turu ve esrar-ı rahmaniyenin mehbatı olan.. ve enbiya ve sıddîkîn kafilesinin serdarı ve bütün mahlukatın en efdali bulunan.. hem tevhid ile en yüce izzet bayrağının hâmili ve Din-i İslâm ile en sağlam ve metin olan mecd ü şeref zimamının maliki olan. ve esrar-ı ezelin şahidi ve evvellerin sabık nurlarının müşahidi; ve lisan-ı kıdemin tercümanı.. hem ilim ve hikmet gibi en a'lâ ubudiyet mertebeleriyle mütehallik olup menbaı bulunan.. Hem en büyük halil ve dost ve en ekrem habib ve sevgili olan Hazret-i Muhammed'dir. (A.S.M.) En faziletli salavat ve en temiz tahiyyat ve en yüce bereketler -semavat ve arz var oldukçaonun üzerine olsun.
--------------------------------1: Şu makamın izahı Mesnevi-i Arabi kitabının 72-74. sahifesindedir. [Üstadın arapça notu]
Münacat Risalesi [Arabça]
Münâcat Risalesi (Arabça)
Semavatın şehadeti
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 275 / 301
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Semavatın şehadeti
Cevv-i fezanın şehadeti
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Cevv-i fezanın şehadeti
Arzın şehadeti
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 276 / 301
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Arzın şehadeti
Denizlerin şehadeti
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Nehirler ve Denizlerin şehadeti
Dağların şehadeti
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 277 / 301
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Dağların şehadeti
Ağaçlar ve Nebatatın şehadeti
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Ağaçlar ve Nebatatın şehadeti
Zî-ruhların şehadeti
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 278 / 301
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Zî-ruhların şehadeti
Keşfiyat ve İlhamatın şehadeti
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 279 / 301
Tercümesi ve kısa bir izahı için; Bkz. Keşfiyat ve İlhamatın şehadeti
Hüccet-üz Zehra Risalesi [Arabça] Arabî El-Hüccet'üz Zehra Risalesi Çok ehemmiyetli arabî bir risaleciktir. El-Hüccet'uz Zehra Risalesinden bir kısmının bir hulasasıdır.
ِِ ُِ ْﲰﻪ ُﺳْﺒَﺤﺎﻧَﻪ
Ulema-i İlm-i Kelamın ve usûl-id din allâmelerinin, Kur'anın yaptığı ve ders verdiği gibi,en ziyade isbatına çalıştıkları ve derin tedkikatla akaid kitaplarına yazdıkları ilm-i ilahinin ve iradesinin ve kudretinin cüzi ve külli her şeye ihataları zerreden seyyarata ve esirden sevabite kadar hiç bir şey haricinde bulunmadığıdır. Cenab-ı Erhamürrâhimîn'e hadsiz şükür olsun ki; AllahüEkber feyzinden gelen çok mertebe ve lem'alardan yalnız üç mertebesi bir iki sahifede üç büyük kitap kadar o üç meselenin yüze yakın hüccetlerini kısacık cümlelerle ve kelimeler ile beyan edip harika bir tarzda hatta mütemerrid tabiiyyunlara göstermiş. Evradımda ben okuduğum tarzı yazıyorum. İnşaallah bir zaman nur kahramanları o gayet muhtasar işaretleri ve çok kısa remizleri izah ve tefsir edecekler. (1) Said Nursi
--------------------------------1: Daha sonra bizzat Hz. Üstad tarafından izahlı ve Türkçe olarak kaleme alınıp, 15.Şua olarak Şualar kitabına eklenmiştir. mS
Parça 1
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 280 / 301
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 281 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 282 / 301
Benzer bir ibare ve meali için; Bkz. Hizb-ül Ekber : Mertebe 33
Parça 2 Hizb-i Nûri'nin ahirinde "ilim" meselesinden evvel Risâlet-i Muhammediyenin hüccetlerine gayet muhtasar ve kuvvetli ve kat'î ve cemiyetli ve küllî bir surette şöyle işaret etmiş.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 283 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 284 / 301
Parça 3 Hizb-i Nûrî'den Vücûb-u vücûd ve vahdet-i İlahiyeye şehadet eden otuz üç mertebelerden yalnız üç mertebedeki üç şehadeti ve hücceti hususi virdimde okuduğum tarzda yazacağım. Birincisi: Dördüncü Mertebede;
Parça 4
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 285 / 301
İkincisi: Yedinci Mertebede;
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 286 / 301
Parça 5 Üçüncüsü: On sekizinci Mertebede;
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 287 / 301
Parça 6
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 288 / 301
Benzer bir ibare ve meali için; Bkz. Hizb-ül Ekber : Mertebe 19
Parça 7
Işığın parıldaması Senin nurlandırman ve teşhir etmendendir. Fırtınanın dalgalanması Senin
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 289 / 301
yönlendirmen ve görevlendirmendendir. Sen her noksandan münezzehsin; ne büyüktür saltanatın! Nehirlerin fışkırması Senin depolayıp emre boyun eğdirmendendir. Taşların süsleri Senin tedbirin ve şekillendirmendendir. Sen her noksandan münezzehsin; ne eşsizdir Senin hikmetin! Çiçeklerin tebessümü Senin süsleyip güzelleştirmendendir. Meyvelerin süslenmesi Senin in’âmın ve ikramındandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne güzeldir Senin san’atın! Kuşların cıvıldaşması Senin konuşturman ve yakınlaştırmandandır. Damlaların şıpıltısı Senin indirmen ve fazlındandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne geniştir Senin rahmetin! Ayların seyretmesi Senin takdirin ve tedbirinle, Senin döndürmen ve aydınlatmandandır. Sen her noksandan münezzehsin; ne aydınlatıcıdır delilin, ne engindir saltanatın!
Muhtelif Dualar
Muhtelif Dualar Dua 1: Sekine
Sekîne
Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Allâhü Ekber.. Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 290 / 301
O, tek ve bir olan Ferd'dir. Hayatı ezelî ve ebedî olan Hayy'dır. Bütün mevcudat kendisiyle varlıkta kalan Kayyûm'dur. Dâima adaletle hükmeden, yaptığı her işte nihayetsiz hikmetler bulunan Hakem'dir. Sonsuz adalet sahibi olan Adl'dir. Her noksanlıktan münezzeh olan Kuddûs'dür.
1. Allah, her zorluktan sonra bir kolaylık verecektir. (Talâk, 7) 2. Bütün yüzler, Hayy-u Kayyûm olan Allah'a boyun eğmişlerdir. (Ta-Hâ, 111) 3. Şübhesiz ki Allah, size çok şefkat eden Rauf, çok merhametli olan Rahîm'dir. (Hadîd,9) 4. Şübhesiz ki Allah, tevbeleri çok kabul eden Tevvâb, çok merhamet eden Rahîm'dir. (Nisa, 16) 5. Şübhesiz ki Allah, çok bağışlayan Gafûr, çok merhamet eden Rahîm'dir. (Nisa, 106) 6. Şübhesiz ki Allah, çok affeden Afüvv, her şeye gücü yeten Kadîr'dir. (Nisa, 149) 7. Şübhesiz ki Allah, her şeyi işiten Semî', her şeyi gören Basîr'dir. (Nisâ, 58) 8. Şübhesiz ki Allah, her şeyi bilen Alîm, her işi hikmetli olan Hakîm'dir. (Nisa, 11) 9. Şübhesiz ki Allah, her şeyinizi görüp, gözeten Rakîb'dir. (Nisâ, 1) 10. Şübhesiz ki biz sana, tam bir fetih ihsan ettik. (Fetih, 1) 11. Allah, sana şanlı bir zaferle yardım etsin! (Fetih, 3) 12. Şübhesiz ki asıl gâlib gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Mâide, 56) 13. Şübhesiz ki, pek kuvvetli olan Kaviyy, kudreti her şeye gâlib gelen Azîz, ancak Rabbindir. (Hûd, 66) 14. Şübhesiz ki hiçbir şeye muhtaç olmayan Ganî, hamd edilmeye gerçek lâyık olan Hamîd ancak Allah'tır (Lokman, 26) 15. Allah bana kâfîdir! Ondan başka İlâh yoktur! (Tevbe, 129) 16. Allah bize yeter! O ne güzel bir Vekîl'dir! (Âl-i İmrân, 173) 17. En büyük dehşet (kıyamet dahi) onları üzmez! (Enbiyâ, 103) 18. (Rabbimiz!) Ancak sana ibâdet eder ve ancak senden yardım dileriz. (Fatiha, 5) 19. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah mahsûstur."(En'âm, 45)
--------------------------------1: İsm-i a'zam olan Sekîne: Hem Besmele, hem ism-i a'zam, hem herbir âyet 19 harftir. 19 defa okunur.
Dua 2: İsm-i A'zam mertebesinden bir dua Bu duada bulunan on adedden ziyade cümlelerden herbir f ıkra-i ismiye bir rivayette ism-i a'zamdır diye nakledilmiş. Demek bunda ism-i a'zam kat'î mevcuttur. Said Nursi
Bir rivâyette İsm-i Azam mertebesini taşıyan bir duâdır
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 291 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Ey Hazret-i Allah! Ey Rahman! Ey Rahîm! Ey Ferd! Ey Hayy! Ey Kayyûm! Ey Hakem! Ey Adl! Ey Kuddûs! Ey en güzel isimlerin sahibi! Ey en yüce sıfatların sahibi! Ey eşi benzeri olmayan ve ey Semî' ve Basîr olan! Ey Evvel ve Âhir ve Zâhir ve Bâtın! Senden başka İlâh yoktur; seni tenzîh ederim! Gerçekten ben (nefsine) zulmedenlerden oldum! (Enbiyâ, 87)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 292 / 301
Allah'dan başka İlâh yoktur. O birdir. Şerîki yoktur. Mülk umûmen onundur. Hamd ve sena, medih ve minnet ona mahsûstur. O, Kadîr'dir. Ey Hannân! Ey İlâhımız! Senden başka İlâh yoktur. Biz yalnızca senden istiyoruz. Ey Hannân! Ey Mennân! Ey Hayy! Ey Kayyûm! Ey göklerin ve yerin benzersiz ve örneksiz yaratıcısı olan Bedî'! Ey hadsiz celâl ve ikram sahibi olan! Ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Ey bütün mahlûkâtı terbiye eden, besleyip büyüten Rab! Ey Rabbim! Senden istiyoruz. Şübhesiz ki senden başka İlâh yoktur. Sen Ehad'sın Samed'sin. Ey doğurmamış ve doğurulmamış olan ve kendisine hiçbir şey denk olmayan! Ey Fettâh! Ey Alîm! Ey Bâsit! Ey Muizz! Ey Cevâd! Ey Kerîm! En yüce, en şerefli, en üstün, en keremli isminin hürmetine senden istiyoruz. (Yâ Rabbena!) Senin isimlerinin nûrları, bu nûrların ruhları, bu ruhların sırları, bu sırların ma'nâları, bu ma'naların hakikatleri, bu hakikatlerin tamamı, tamamının hakîkati, bütün bu hakîkatlerin ma'nâsını üzerinde toplayan İsm-i A'zam'ının sırrı hürmetine.. Bu sırrın hakîkati, bu hakikatin nihayeti, bu nihayetin gayesi, bu gayenin tamamı, bu tamamın kemâli, bu kemâlin cemâli hürmetine senden istiyoruz. Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah! Âlemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta ve onun mübarek nesline ve ehl-i beytine ve ashabına salât ü selâm eyle. Bizi, ana-babamızı, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı, dostlarımızı ve sevdiklerimizi, kardeşlerimizi ve Kur'ân ve İman hizmetinde şu ân aramızda bulunan ya da bulunmayan bütün Risâle-i Nur Talebeleri'ni hüsn-ü hatimeye, ömrünü güzel bir sonla, şehâdetle sonlandırmaya mazhar eyle. Bizi ve üstadımız Saîd Nursî Hazretleri'ni bağışla. Evrâd-ı Nuriye'den okuduğumuzu ve okumakta olduğumuzu en güzel bir şekilde kabul buyur. Okuduklarımızı senin şerefli zâtının rızâsına mazhar eyle. Âmîn! Âmîn! Âmîn! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
Dua 3
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 293 / 301
4.3.2015
Dualar
Sayfa 294 / 301
Rahmân, Rahîm olan Allah'ın ismiyle Ey Allah! Ey Rahmân! Ey Rahîm! Ey Ferd! Ey Hayy! Ey Kayyûm! Ey Hakem! Ey Adl! Ey Kuddûs! İsm-i A'zam'ının hürmetine, o en güzel olan isimlerinin şerefine, Furkân-ı Hakîm'inin ve onun sûrelerinin, âyetlerinin, sırlarının, nurlarının, kelimelerinin ve harflerinin hakkına, Resûl-ü Ekrem'in (ona salât ve selam olsun) ve onun mucizelerinin, kemâlâtının, şeriatının ve sünnetinin hürmetine, Ve onun mübarek neslinin ve ehl-i beytinin, ashabının, ensârının (Allah hepsinden razı olsun) ve onların mücâhedelerinin hürmetine, Yâ Rabbi! Arş'ını taşıyan meleklerin ve melâike-i kiramın (hepsine selâm olsun) ve onların tesbihleri ve ibâdetleri hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Cebrail'in ve emânetinin, Hz. Mîkâîl'in ve vekâletinin, Hz. İsrafil'in ve sûr'unun, Hz. Azrail'in (as) ve ruhları kabz edip korumasının hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Âdem'in ve kelimelerinin, Hz. Havva'nın ve şefkatinin, Hz. Şît'in ve peygamberliğinin, Hz. İdris'in ve göğe yükselişinin, Hz. Nuh'un (as) ve gemisinin ve dualarının hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. İbrahim'in ve dostluğunun, Hz. Lût'un ve gayretinin, Hz. İshak'ın ve zürriyetinden çıkan peygamberlerin (as), Hz. İsmail'in ve neslinin en şereflisi olan Hz.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 295 / 301
Muhammed (asm)ın hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Yakûb'un ve münâcâtının, Hz. Yusuf'un ve sıddîkıyyetinin, Hz. Yûnus'un ve da'vetinin, Hz. Eyüb'ün (as) ve sabrının hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Cercîs'in ve metanetinin, Hz. Uzeyr'in ve hayatının, Hz. Hızır'ın ve seyahatinin, Hz. İlyas'ın (as) ve peygamberliğinin hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Musa'nın ve münâcâtının ve Tevrat'ının, Hz. Harun'un ve fesahatinin, Hz. Şuayb'ın ve hitabetinin, Hz. Yûşa'nın ve onun Hz. Musa'ya (as) arkadaşlığının hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Salih'in ve devesinin, Hz. Hûd'un ve heybetinin, Hz. Zülkarneyn'in ve hâkimiyetinin, Hz. Danyâl'in ve hikmetinin, Hz. Lokmân'ın (as) ve hekimliğinin hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Davud'un ve hilâfetinin ve Zebur'unun, Hz. Süleyman'ın ve mucizelerinin, Hz. Zekeriyya'nın ve ibâdetlerinin, Hz. Yahya'nın ve seyyidliğinin, Hz. İsâ'nın (as) ve zâhidliğinin ve İncil'inin hürmetine, Yâ Rabbi! Habîb-i Ekrem'in (asm) ve mi'râcının ve Kur'ân'ının hürmetine, Yâ Rabbi! Bütün nebîler ve resullerin şerefine, Ve onların (bütün salât ve selâmlar hepsinin üzerine olsun) kitapları ve suhuflarının hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Muhammed'in şeriatı ve o şerîatın hakikatleri -Allah onu kıyamet gününe kadar devam ettirsin-ve hükümlerinin hürmetine, Yâ Rabbi! İslâm dininin ve rükünlerinin hürmetine, imânın ve nurlarının hürmetine, Kur'ân'ın ve sırlarının hürmetine, Tevrat'ın ve sahîfelerinin hürmetine, Zebur'un ve sûrelerinin hürmetine, İncil'in ve âyetlerinin hürmetine, Kur'ân'ın ve müjdelerinin hürmetine, Yâ Rabbi! Cennetin, cennetteki ni'metlerin ve cennet bekçilerinin hürmetine, hurilerin ve onların güzellikleri hürmetine, Yâ Rabbi! Göklerin ve göklerdeki muhteşem güzellik ve süslemelerin, meleklerin ve ruhanîlerin, yıldızların ve senin birliğine şâhidlik eden bütün şâhidlerin hürmetine, Yâ Rabbi! Yerin ve hazinelerinin, hayvanların ve ağaçların, bitkilerin ve senin birliğine delâlet eden bütün delillerin hürmetine, Yâ Rabbi! Hz. Ebû Bekir'in (ra) ve sıddîkıyetinin, Hz. Ömer'in (ra) ve hak ile bâtılı ayırt ediciliğinin, Hz. Osman'ın (ra) ve nûrâniyetinin, Hz. Ali'nin (ra) ve velayetinin, Hz. Hasan'ın (ra) ve neslinden gelen kutubların, Hz. Hüseyin'in (ra) ve evlâdlarından çıkan imamların hürmetine, Yâ Rabbi! Bedir Ashabı, Uhud Şehîdleri ve mücâhedeleri hürmetine, Evliyanın ve bütün keşif ve kerametlerinin hürmetine, Asfiyânın ve tahkikatlarının hürmetine, Şehîdlerin ve cihadlarının hürmetine, Ka'be'nin ve bütün ziyaretçilerinin hürmetine, Ravza-i Mutahhara'nın ve içinde bulunan Efendimizin hürmetine, Risâle-i Nûr'un ve üstâdımız Saîd Nursî hürmetine, Yâ Rabbi! Şu isimleri zikredilen mübarek kullarının hepsi hürmetine, Kulun, peygamberin ve resulün olan Muhammed (asm)'a, onun mübarek nesline, ehl-i beytine ve ashabına, Geceyle gündüz devam ettikçe, Risâle-i Nûr'ların bütün yazılan ve okunan, hava zerreciklerinde ve zihinlerde temessül eden harfleri adedince salât ve selâm eyle. Bizim ve şu ân aramızda olan ve olmayan bütün Risâle-i Nûr Talebeleri'nin gönlünü imân ve İslâm'a açıp genişlet! Bize ve onlara son nefesimizi imânla vermeyi, huzuruna imânla gelmeyi nasîb et. Bizi ve onlardan her birini, daimî ve ebedî olarak kâmil, mükemmel, noksansız, sarsılmaz ve sabit bir imânla yaşat. Bize ve arkadaşlarımıza güzel bir sabır, mükemmel bir tevekkül, tam bir ihlâs, tam bir fetih ve en yakın zamanda şanlı bir zafer nasîb et. Kâmil bir Kur'ân ve imân hizmeti yapmak ve Risâle-i Nûr'u İslâm alemindeki bütün insanlara yaymak ve tanıtmak için bizleri ve arkadaşlarımızı muvaffak kıl. Bizi ve onları her türlü âfetten ve belâlardan, hak yoldan çıkmış isyankârların, sapıtmış azgınların şerrinden ve nefis ve şeytan şerrinden muhafaza eyle. Bizi ve onları kabir azabından ve cehennem ateşinden koru. Bizi ve onları, Efendimiz Muhammed (asm)'in mübarek nesli ve ehl-i beyti ve onun hayırlı ashabı zümresi içerisinde iyilerle beraber cennetine koy. Ümmetinin iyilikleri adedince salât ve selâm onun üzerine ve onun bütün mübarek neslinin
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 296 / 301
ve ehl-i beytinin ve ashabının üzerine olsun. Âmîn! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur. Yâ İlâhenâ! İsm-i A'zam'ının, Furkân-ı Ahkem'inin, Resûl-ü Ekrem'inin (asm) hürmetine, bizim şu okuduklarımızı, en çok sevdiğin velîlerinden kabul ettiğin gibi güzel bir şekilde bizden kabul buyur. Âmin, milyonlarla âmin. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
Dua 4: Duâ-yı İsm-i A'zam
Duâ-yı İsm-i A'zam Resûlullâh Sallallâhü Aleyhi ve Sellem bir gün mescidde oturuyordu. Cibrîl Aleyhisselâm geldi ve şöyle dedi: Esselamü aleyke yâ Resullullah.. Resûlullâh Sallallâhü Aleyhi Vesellem onun selâmına cevab verdi. Sonra Cibrîl Aleyhisselâm şöyle dedi: Allah, sana ve ümmetine selâm ediyor. Sana ve ümmetine bu duayı hediye etti. Kim onu okur veya üzerinde taşırsa, Allah onun günahlarını affeder. Velev ki, günahları denizlerin kumları adedince olsun. (Mecmûatü'l-Ahzâb, Muhyiddîn-i Arabî cildi s.211)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 297 / 301
Rahman, Rahim olan Allah'ın ismiyle Yâ Cemîl Yâ Allah.. Yâ Karîb Yâ Allah.. Yâ Mucîb Yâ Allah.. Yâ Habîb Yâ Allah.. Yâ Raûf Yâ Allah.. Yâ Atûf Yâ Allah.. Yâ Ma'rûf Yâ Allah.. Yâ Latîf Yâ Allah.. Yâ Azîm Yâ Allah.. Yâ Hannân Yâ Allah.. Yâ Mennân Yâ Allah.. Yâ Deyyân Yâ Allah.. Yâ Subhân Yâ Allah.. Yâ Emân Yâ Allah.. Yâ Burhân Yâ Allah.. Yâ Sultân Yâ Allah.. Yâ Müsteân Yâ Allah.. Yâ Muhsin Yâ Allah.. Yâ Müteâl Yâ Allah.. Yâ Rahmân Yâ Allah.. Yâ Rahîm Yâ Allah.. Yâ Kerîm Yâ Allah.. Yâ Mecîd Yâ Allah.. Yâ Ferd Yâ Allah.. Yâ Vitr Yâ Allah.. Yâ Ehad Yâ Allah.. Yâ Samed Yâ Allah.. Yâ Mahmûd Yâ Allah.. Yâ Sâdık-al Va'd Yâ Allah.. Yâ Aliyy Yâ Allah.. Yâ Ganiyy Yâ Allah.. Yâ Şâfî Yâ Allah.. Yâ Kâfî Yâ Allah.. Yâ Muâfî Yâ Allah.. Yâ Bâkî Yâ Allah.. Yâ Hâdî Yâ Allah.. Yâ Kâdir Yâ Allah.. Yâ Sâtir Yâ Allah.. Yâ Kahhâr Yâ Allah.. Yâ Cebbâr Yâ Allah.. Yâ Gaffâr Yâ Allah.. Yâ Fettâh Yâ Allah.. Yâ Alîm Yâ Allah.. Yâ Allâm Yâ Allah.. Yâ Hafîz Yâ Allah.. Yâ Hâfız Yâ Allah.. Yâ Tâlib Yâ Allah.. Yâ Matlûb Yâ Allah.. Yâ Habîb Yâ Allah.. Yâ Mahbûb Yâ Allah.. Yâ Tabîb Yâ Allah.. Yâ Kefîl Yâ Allah.. Yâ Ganiyy Yâ Allah.. Yâ Muğniyy Yâ Allah.. Yâ Nur-el envâr Yâ Allah.. Yâ Vedûd Yâ Allah.. Yâ Müncî Yâ Allah.. Yâ Muhsin Yâ Allah.. Ey göklerin ve yerin Rabbi, ey Celâl ve İkram sahibi! Yâ Allah! Yâ Allah! Yâ Allah! Senin bütün bu isimlerinin hakkı için seni bilip tanımanın nuru hürmetine, seni sevmenin nuru hürmetine ve sennin her şeyi koruyup gözeticiliğinin nûru hürmetine, Senden ebedî olarak kalblerimizi ihyâ etmeni, nurunla hayat vermeni istiyoruz. Ve âlemler içinde İbrahim'e ve İbrahim'in mübarek nesline ve ehl-i beytine salât, selâm, bereket, rahmet ve merhamet ihsan ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed'e ve Muhammed'in mübarek nesline ve ehl-i beytine salât etmeni, hem Muhammed'e (asm) merhamet etmeni diliyoruz. Rabbimiz! Şübhe yok ki sen, Hamîd'sin, Mecîd'sin. Rahmetinle, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
Dua 5: Duâ-yı Tercüman-ı İsm-i A'zam
Duâ-yı Tercüman-ı İsm-i A'zam file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Sayfa 298 / 301
Huzur ve sükûnet ve mağfirete vesîle olan hâsiyetlere sâhib azîm faziletleri bulunan bir duadır. (Mecmûatü'l-Ahzâb, Nakşibendî cildi s.227)
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
Sayfa 299 / 301
4.3.2015
Dualar
Rahman, Rahim Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey Münezzehsin Ey
Sayfa 300 / 301
olan Allah'ın ismiyle.. Allâh, Yücesin Ey Rahmân. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Rahîm, Yücesin Ey Kerîm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Hamîd, Yücesin Ey Hakîm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Mecîd, Yücesin Ey Melik. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Kuddûs, Yücesin Ey Selâm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Mü'min, Yücesin Ey Müheymin. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Azîz, Yücesin Ey Cebbâr. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Mütekebbir, Yücesin Ey Hâlık. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Evvel, Yücesin Ey Âhir. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Zâhir, Yücesin Ey Bâtın. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Bârî', Yücesin Ey Musavvir. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Tevvâb, Yücesin Ey Vehhâb. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Bâis, Yücesin Ey Vâris. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Kadîm, Yücesin Ey Mukîm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Ferd, Yücesin Ey Vitr. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Nûr, Yücesin Ey Kâhir. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Celîl, Yücesin Ey Cemîl. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Kâhir, Yücesin Ey Kâdir. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Melîk, Yücesin Ey Muktedir. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Alîm, Yücesin Ey Allâm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Hafîz, Yücesin Ey Hâfız. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Azîm, Yücesin Ey Gafûr. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Halîm, Yücesin Ey Vedûd. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Şehîd, Yücesin Ey Şâhid. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Kebîr, Yücesin Ey Müteâl. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Nûr, Yücesin Ey Latîf. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Semî', Yücesin Ey Kefîl. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Karîb, Yücesin Ey Basîr. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Hakk, Yücesin Ey Mübîn. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Raûf, Yücesin Ey Rahîm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Tâhir, Yücesin Ey Mutahhir. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Mücemmil, Yücesin Ey Mufazzıl. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Müzhir, Yücesin Ey Mün'im. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Deyyân, Yücesin Ey Sultân. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Hannân, Yücesin Ey Mennân. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Ehad, Yücesin Ey Samed. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Hayy, Yücesin Ey Kayyûm. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Adl, Yücesin Ey Hakem. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Ferd, Yücesin Ey Kuddûs. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015
Dualar
Münezzehsin Münezzehsin Münezzehsin Münezzehsin Münezzehsin Münezzehsin
Sayfa 301 / 301
Ey Ey Ey Ey Ey Ey
Tâlib, Yücesin Ey Matlûb. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Habîb, Yücesin Ey Mahbûb. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Tabîb, Yücesin Ey Fettâh. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Gaffâr, Yücesin Ey Settâr. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Şâfî, Yücesin Ey Muâfî. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân Müncî, Yücesin Ey Muhsin. Bizi ateşten koru, Affın ile Ey Rahmân
(Yâ Rabbi!) Bizi, ana-babamızı, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı, ecdadımızı, dostlarımızı ve sevdiklerimizi. Kur'ân ve imân hizmetinde şu ân aramızda bulunan ya da bulunmayan bütün Risâle-i Nûr Talebeleri'ni cehennem ateşinden ve bütün ateşlerden koru. Bizi, nefis ve şeytan şerrinden, cin ve insanların şerrinden, bid'a ve dalâletlerin ve dinsizliğin ve isyan ederek haddi aşmanın şerrinden, bütün şübhelerden ve bütün kötülüklerden muhafaza eyle. Mağfiretinle, ey gerçek koruyucu olan Mücîr! Lütfunla, ey çok bağışlayıcı olan Gaffâr! Rahmetinle, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Yâ İlâhenâ! Bizi özü sözü tertemiz sâlih kullarınla beraber, seçkin peygamberin Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ın şefaatiyle cennete dâhi eyle. Âmîn. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsûstur.
file:///C:/Users/teknosa/AppData/Local/Temp/~hhD76D.htm
4.3.2015