1
-NORMLARErkek Kadın Ortalama Ortalama PSİKOTİ 3.95 2.77 K DIŞADÖN 13.12 12.95 ÜK NÖROTİK 9.69 12.73 YALAN 7.22 8.06
Toplam item sayısı 25 21 23 21
EYSENCK KİŞİLİK SORU VARAKASI:
Eysenck Kişilik envanteri (EPQ) daha önce oluşturulan pek çok
kişilik
envanterinin
geliştirilmiş
halidir;
serinin
en
sonuncusu olan EPI’dan farkı yeni bir ölçeğin ilave edilmiş olmasında ve diğer ölçekler üzerinde yapılan bazı çalışmalarla görülen
gelişmelerin
bu
ölçekte
daha
iyi
sonuçlar
vermesi
beklenmektedir. Bu serideki ilk örnek Maudsley Tıbbi envanteri idi.
Bu
kestyoner
emosyonalite)
i
40
itemden
ölçmeyi
oluşan
amaçlamakta
N idi.
(nörotizm Bunu
veya
takiben
geliştirilen MPI (Maudsley Personality Invertory), N ve E (dışa dönüklük
içe
dönüklük)
nin
ölçülmesini
öngören
itemlerden
oluşuyordu. MPI’ı (Eysenck 1959), EPI (Eysenck ve Eysenck, 1964) takip etmiş olup bu envantere de bir yalan ölçeği (L) ilave edilerek dissimilasyonun ölçülmesi amaçlanmıştır. A ve B olarak iki alternatif form halinde geliştirilerek aynı populasyon için gereğinde testin tekrarlanabilmesi sağlanmıştır. İlave olarak EPI daha basit bir dille yazılmış olup, eğitimi düşük deneklerin de
2
soruları kolayca anlayabilmeleri ve kendilerine ayrıca açıklama yapmaya gerek kalmayacak şekilde hazırlanmıştır. Ayrıca, EPI’ de MPI’a kıyasla psikometri yönünden arzu edilen gelişmeleri verebilecek yöntemler geliştirilmiştir. Örneğin EPI’de E ve N’nin boyutları tamamiyle bağımsız hale getirilmiştir, oysa, MPI’de aralarında az da olsa bir korelasyon bulunmaktadır. Bundan başka EPI’nın güvenirliği daha yüksektir.
Her iki envanterin ölçekleri arasında son derece yüksek bir korelasyon vardır, zira her iki ölçekte kişiliğin birbirinin aynı olan boyutlarını ölçmeyi amaçlamaktadır. Pratik yönden skalalar birbirileri
ile
değiştirilebilmektedirler.
Aynı
şekilde
yeni,
ölçekteki N ve E skalaları daha öncekilere çok benzediğinden, bu yeni ölçeğe de eşdeğerde bir güçle uygulanabilmektedir. Yeni ölçeğin en büyük avantajı yeni bir değişken olan ve “P” ile gösterilen
psikotizm
ölçeğinin
ifadesinin
ilavesidir.
Ancak,
psikiyatrik bir terim olan “psikotizm” sözcüğünün, bu ölçeğin normal
deneklerin
kişilik
vasıflarını
ölçmeyeceği
anlamına
gelmemektedir. Psikotizm sözcüğü testte kullanıldığı şekliyle şu anlama
gelmektedir;
“Her
insanda
bulunan
ancak
farklı
derecelerde görülen bir şahsiyet vasfı”. Bu vasfın varlığı çok bariz
ve
aşırı
anomaliler
derecede
olduğu
gelişebileceği
bulunabilmektedir.
Denekte
zaman
o
kişide
hakkında
bir
böyle
eğilim
bir
psikiyatrik
ön olsa
tahminde bile,
o
kimsenin psikozo gireceği son derece uzak bir olasılıktır. Yüksek P puanı almış kişilerden çok düşük bir oranda yaşam süreleri boyunca
psikoz
kapsamına
giren
anomaliler
görülebileceği
3
olasıdır.
Pek
çok
bakımlardan
özellikle
pratik
gayelerle
ve
normal kimselere uygulandığı zaman , nörotizm ve psikotizm gibi psikiyatrik kökenli terimlerin kullanılmasından vazgeçilerek yerine
“emosyonalite”
gelebilecek daha
“tough
yararlı
ve
inatçı
mindedness”
olacaktır.
Bu
veya gibi
dik
kafalı
terimlerin
nedenle,
bundan
anlamına
kullanılması
böyle
N
ve
P
yukarıda açıklandığı anlamda kullanılacaktır.
TESTİN GENEL ZEMİNİ:
İnsan deneklerdeki belli başlı davranış paternlerinin tanımını
yapmak
daima
psikologların
ilgisini
çekmiştir.
Ve
kişiliğin önemli boyutlarının araştırılmasına pek çok tanınmış kimse eğilmiştir. Eysenck (1970) tarafından yapılan bir literatür taramasından son derece belirgin ve çok önemli iki şahsiyet boyutunun bulunduğunu kesinlikle destekleyen görüşler olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlar sırasiyle “dışa dönüklük – içe dönüklük” ile
nörotizm,
yani
emosyonalite
veya
istikrarlık-istikrarsızlık
olarak tanımlanabilir.
1952’de Eysenck E ve N’den tamamen ayrı olarak bir üçüncü
önemli
bulguyu
boyut
olan
desteklemek
için
“Nörotizm sonucuna
vasfının nevroz
bir
psikotizm’i şöyle
kimsede
denildiğine
ortaya
atmış
ve
bu
bir
savunma
yapmıştır:
aşırı
derecede
görülmesi
göre,
psikoz
da
aynı
şekilde,
psikotizm vasfının aşırı olduğu hallere verilen ad olmaktadır. Bu hipotez
şu
iki
temel
faraziyeye
dayandırılmaktadır:
(1)
4
Psikiyatrik
anomaliler esas olarak
gösterirler,
ve
(2)
oysa,
nevroz
normallikle ve
bir
psikoz
devamlılık
tamamen
farklı
bağımsız boyutlardır” Her iki hipotez de deneylerle desteklenmiş (Eysenck,
1970)
olup
bugün
için
söyleyeceğimiz,
varılan
sonuçların ve izlenen hedeflerin doğru yönde olduğudur. Şunu ilave
edelim
ki,
psikiyatrlar
sık
sık
psikoz
ve
psikopatinin
temelde genetik ile aralarında çok sıkı bağlar olduğuna dikkati çekerler.
Psikotik
annelerinden
annelerin
ayrılarak
çocukları
normal
kısa
bir
süre
anne-babalar
sonra
tarafından
yetiştirilmişlerdir. Sonuçta bu çocukların aşırı derecede psikotik ve
psikopatik
yönden
suç
işler
mahiyette
davranışlar
sergiledikleri görülmüştür. Konuya ilişkin olarak görülen sayısız örnekten yalnız biri bile psikoz (özellikle şizofreni) ve psikopati ile
aralarındaki
yakın
ilişliyi
vurgulamaktadır.
Şu
halde,
psikotizm, tarafımızdan şahsiyetin bir üçüncü ana boyutu olarak rahatça kabul edilebilmektedir. Royce’un (1972) şahsiyetiyle ilgili
faktör
analizi
yoluyla
yapılan
literatürü
gözden
geçirmesinden elde ettiğimiz sonuçtan da açıkça görüldüğü gibi, bizim ölçeklerimizin ölçtüklerine benzer üç önemli faktörden söz edilmektedir. Bu da bize seçimin ne arbitrer ne de subjektif ve nosyonlara dayanmayarak, yalnızca deneysel verilerin izinden gidildiğini göstermektedir.
E VE N’İN MAHİYETİ:
Tanımı ve tarifi yönünden E üzerine yapılan faktöryel çalışmalar,
tıpa
tıp
eş
olmamakla
birlikte
Jung’un
ileri
5
sürdüklerine
çok
yakından
benzemektedir.
Aşağıda,
tipik
içedönük ve tipik dışadönük tanımı yapılacaktır:
Tipik bir dışadönük; sosyal bir kimse olup, toplantılardan hoşlanır, pek çok arkadaşı vardır, etrafta konuşacak adam arar, kendi başına çalışmaktan veya okumaktan hoşlanmaz. Heyecan verici
şeyler
burnunu
arar,
sokar,
riski
olaylar
göze
alır,
karşısında
daima
başkalarının
kolayca
tahrik
işine
olur
ve
genellikle empülsif bir kişiliği vardır. Şakadan hoşlanır, daima hazır cevaptır, değişikliği sever, kalenderdir ve insanlarla rahat kaynaşır, optimisttir; gülmek ve neşeli olmak ister. Hareket halinde
olmayı
ister
ve
bundan
hoşlanır.
Agresif
olma
eğilimdedir ve çabuk öfkeye kapılır. Hislerini her zaman kontrol altında tutamaz ve genellikle fazla güvenilir bir kimse değildir.
Tipik içedönük bir kişi ise; sakin ve pek çok şeyden elini eteğini
çekmiş
gibidir.
Başkalarına
kıyasla
kitaplardan
ve
okumaktan daha çok hoşlanır. Yakın dostları dışında insanlara uzak durur ve içine kapanıktır. Önceden plan yapmakla birlikte temkinli olduğundan her hangi bir girişimde bulunmadan önce ne yapacağını iyice planlar. Ani dürtülerle hareket etmeye fazla güveni yoktur. Heyecan verici olaylardan pek hoşlanmaz, günlük yaşamda görülen her zamanki olaylar üzerinde bile ciddiyetle durur ve düzenli bir yaşamdan hoşlanır. Hislerini çok sıkı kontrol altında tutar ve pek nadir olarak saldırgan davranışta bulunur ve kolayca kızarak parlamaz ve kendini kaybetmez. Pesimist olsa bile güvenilir bir kimsedir, ahlaki değerlere önem verir.
6
Nörotizm yönünden ise böyle bir tanımlama yapmaya gerek pek yoktur; zira bu konuyla ilgili pek çok kişi bizimle birlikte
aşağı
yukarı
aynı
tanımlamaları
yapmıştır.
Ancak,
bütünlüğü bozmamak için N vasfında yüksek puan alan bir kimseyi kaygılı, endişeli, aksi ve çoğunlukla küskün(depressed) bir kişi olarak tanımlayabiliriz. Uykusuzken huzursuz olan bu insanlar
çeşitli
türde
psikomatik
rahatsızlıklardan
şikayetçidirler. Son derece emotif olurlar ve her çeşit tembihe karşı duyarlıdırlar. “Emosyonel” olarak kendileri için sarsıcı olan her olaydan sonra eski hallerine dönmekte güçlük çekerler. Aşırı derecede
emosyonel
reaksiyonda
bulunmaları
uyum
yeteneklerini de engeller ve böylece reaksiyonları irrasyonel ve bazen de katı olur. İşe bir de dışadönüklüğün karıştığı hallerde kişi
büsbütün
duyarlı
ve
huysuz
olur;
o
zamanda
aşırı
heyecanlanır ve agresif olduğu olur. Nörotizm ölçeğinde yüksek puan almış bir kimseyi tek bir sözcükle tanımlamamız gerekirse onun için çekinmeden “vıdıvıdı” ve çok endişeli diyebiliriz. Bu kimselerin
en
önemli
düşünerek
ve
bu
özelliği
düşünceleri
daima hemen
işlerin
ters
gideceğini
gerçekleşecekmiş
gibi
varsayıp aşırı emosyonel reaksiyonlarda bulunmalarıdır. Oysa, istikrarlı bir kimse olaylar karşısında fazla heyecana kapılmadan temkinli
hareket
genellikle
eski
kızgınlıklarını edebilirler.
bile
eder
ve
haline
heyecan döner.
frenleyebilir,
yaratan
olayın
Çoğunlukla kontrollü
ardından
sakin
kaygısızca
olup, hareket
7
Bu tanımlayıcı özellikteki görüntüler genellikle şahsiyetin fenotip yönünü yansıtır, ancak, daha önce testler ve deneylerle ortaya çıkmış görüntüler de şahsiyetin genotip’ini yansıtmaktadır.
Kişilerde
gözlenebilen
davranışlar
yapısal
farklılaşmaların çevre ile olan enteraksiyonunun bir fonksiyonu olup,
dışadönüklük-içedönüklükte
Şahsiyet
Kestiyoneri
ölçülebilmektedir.
gibi
görülen
davranış,
Eysenck
testlerde
en
iyi
testleri
ile
kestiyonerler
Lâboratuar
şekilde
arasındaki ayrıcalık daha çok şahsiyetin genotip ve fenotipi arasındaki farklılaşmayla yakı nen ilgilidir, ancak tabii bu hiçbir zaman
mutlak
olmayabilir.
Çeşitli
tipte
ölçme
araçları
kullanılarak elde edilen bulguları karşılaştırarak, bunların anlamı üzerinde derin derin düşünülerek bir değerlendirme yapmak daha akıllıca olacaktır.
-P- ÖLÇEĞİ VE PSİKOTİZM’İN MAHİYETİ:
Bu kestiyonerde kullanılan P,N ve E ölçekleri bir seri yaklaşık 20 kadar faktöryel çalışma sonucu ve duruma göre bazen
önceki
analizlerin
ışığı
altında
bazen
de
teorik
yaklaşmalarla birbirinden pek az farklı olan itemlerin seçilmesi ile
gerçekleştirilmiştir.
olarak
sonuçlandırılıp
sürdürebilmek
amacı
Belirli
safhalarda
validitasyon ile
ve
kullanılırlar.
kestiyonerler
deneysel Kullanılış
kısmi
araştırmaları bakımından
oldukça yaygın olan ve Eysenck Şahsiyet Kestiyonerine “EPQ” çok benzeyen şahsiyet envanteri (PI), Psikotizm-Dışadönüklük-
8
Nörotizm (PED) ölçekleri hem erişkinler hem de çocuklar için hazırlanmıştır. Zaman zaman itemlerde değişiklik yapılarak (1) faktörler arası korelasyonlar azaltılmış veya izole edilmiştir. (2) Birden
fazla
faktörde
görülen
item
yığışımı
(yükü)
ortadan
kaldırılmıştır. (3) Söz konusu ölçeklerin güvenilirliği arttırılmak istenmiştir.
Ayrıca
boyutundan
zeka
,şahsiyetin faktörü
gerçekleştirilirken
ölçülmeğe
soyutlanmaya
Eysenck’e
göre
çalışılan
bu
üç
çalışılmış
ve
bu
hiçbir
güçlükle
karşılaşılmamıştır.
P değişkeninin özelliği hakkında, duruma göre testin çeşitli
yerlerindeki
yapılan
deneysel
item
muhtevasının
çalışmalarla
ve
de
ışığında psikotik
ve, ve
ayrıca, kriminal
gruplarında görülen yüksek P değeri bu vasıf hakkında yeterince bilgi vermektedir, ne var ki, yüksek P puanı almış bir kişi hakkında verbal tanım yapmak için zaman henüz erken olabilir ama bu şahsiyet tipinin tarifini de bir çeşni katmak üzere şöyle yapabiliriz:
Yalnız,
tek
başına,
başkalarını
umursamayan,
insanlara aldırış etmeyen bir tip. Çoğunlukla başkalarının başına dert açar, rahatsız eder ve huzursuzluk yaratır. Bazen acımasız, zalim
ve
hatta
insanlıktan
uzak
davranışlarda
bulunabilir.
Hissizdir, başkalarını kolay kolay anlayamaz ve duyarlı olamaz. Başkalarına , hatta kendi yakınlarına bile hostil davranır ve saldırgandır. Acayip, garip ve olağan olmayan şeylere karşı bir yakınlık
duyar
ve
tehlikeleri
görmezlikten
gelir.
Başkalarını
budala ve aptal yerine koymaktan ve sinirlendirmekten çok
9
hoşlanır. İşte yüksek P puanı almış erişkin bir kimsenin genel tanımı.
Çocuklar söz konusu olduğu zaman, terk edilmiş görünümünü veren, sorun yaratan, acayip hareketlerde bulunan bir
çocukla
karşı
karşıyayız
beslemeyen,
insan
ve
demektir.
hayvanları
İnsanca
sevmeyen
duygular
bu
çocuklar
yakınlarına karşı dahi agresif ve hostil duygular beslerler. Bu kategoriye giren erişkin ve çocuklara “sosyalizasyon” sözcüğü bir kavram olarak çok yabancıdır; empati, suçluluk duygusu ve başkalarına karşı duyarlı olma gibi nosyonlara aşina olmadıkları için yabancı ve garip karşılarlar. Ancak bu tanımlar had örnekler için
geçerlidir.
Ortadaki
yığışmalara
yakın
olan
vakalara
uçlardakilere kıyasla çok daha sık rastlandığından, bu grubun gösterdiği
özellikler
çok
daha
yumuşaktır.
Bu
tür
davranış
paternleri için psikiyatrik terimlerden “şizoid” ve “psikopatik” gibileri ile akla sıklıkla gelen “davranış bozuklukları” sözcüğü kullanılmaktadır. kavramı
ise
bu
Bizim üç
kullandığımız diyagnostik
anlamdaki
terim
ile
iç
“psikotizm” içe
girmiş
bulunmaktadır.
Kullandığımız terimin psikiyatrik tabiatlı olmasına ve de diğer
bazı
psikiyatrik
kavramlarla
benzerlikler
göstermesine
rağmen bu ölçek MMPI gibi patolojik skalalardan farklıdır. Biz baştan sona normal davranışla uğraşmaktayız ve uğraşın içine semptomlar girmemektedir. Aynen nörotizmde olduğu gibi, ilgi alanımız içerisinde şahsiyette ayrıcalıklara neden olan davranış
10
biçimleri
girmektedir
ki,
bunların
ancak
had
durumda
olanlarında patolojik görüntüler ortaya çıkmaktadır. İşte bütün bu nedenlerden ötürü ölçek normal vakalara ve popülasyondan seçilmiş Patolojik olmayan gruplara uygulanması daha uygun düşmektedir. Bu nedenle “nörotizm” ve “psikotizm” terimlerinin ardında
yatan
sağlayabilmek
teoriyi için
bu
pek iki
iyi
bilmeyenlerle
terimi
bir
tarafa
iletişimi bırakarak
“emosyonalite” ve “dik kafalı” gibi sözcüklerin kullanılması daha uygun görülmüştür.
YALAN (L) ÖLÇEĞİ:
Bu ölçek kestiyoner serimiz içerisinde ilk defa E.P.I’de yer almıştır. Amacı “sahte görünümü” verme çabasında olan bazı denekleri ortaya çıkarmada yardımcı olmaktır. Böyle davranma eğilimi genellikle bazı pozisyonlarda bu tür görünmenin daha olumlu sonuçlar vereceği kanaati ile hareket edilir. Örneğin eğer bir kestiyoner bir işe alınma ile ilgili mülakat prosedürünün bir parçası olarak kullanılmışsa. Bu ölçeğin mahiyeti hakkında daha detaylı
bilgiler
edinebilmek
amacı
ile
bir
seri
faktöryel
ve
deneysel çalışmalar yürütülmüştür. (Eysenck ve diğerleri, 197071)
Ölçeğin
yeterli
seviyede
faktöryel
bir
bütünlüğe
sahip
olduğu açıktır; öyle ki, burada diğer faktörlerde görülmeyen item ağırlıkları mevcuttur, ancak, bu ölçeğin puanlarını yalnızca kişilerin gerçek düşünce ve eğilimlerinden kaynaklanmadığını ve bazı gizlemelerin var olduğunu tek taraflı olarak düşünmek ve
11
kabul etmek bazı güçlükler yaratmaktadır. En önemli sorun gerçekleri şahsiyette
gizleme
politikasından
devamlılık
gösteren
başka bir
,
L
kişilik
ölçeği, faktörünü
ayrıca, daha
ölçmektedir ki, bu faktör muhtemelen sosyal naivéte ‘dir. L ölçeğinin
gerçekleri
sakladığı
ve
çıkardığını
biliyoruz;
ancak,
deneysel
şartlarda
yapılacak
gizlediği
Michaelis
ve
halleri
ortaya
Eysenck
(1971)
ayarlamalarla
motivasyon
seviyesini düşürmek suretiyle L ölçeğinde bazı manipülasyonlar yapılabileceğini eğilimi
söylemektedirler.
motivasyonel
olarak
Bu
başka
yalnızca
bu
türlü
puanın
görünme varyansını
etkileyen bir faktör olsaydı, o zaman güvenilirliği sadece skorun büyüklüğüne
bağlı
olurdu.
Başka
bir
deyişle
skorun
düşük
olduğu hallerde deneklerin gerçekleri saklamayıp olduğu gibi ortaya koyduğunun düşünülmesi gerekir di ki o zamanda ölçeğin güvenilirliği düşük olurdu. Ampirik olarak durumun bu olmadığı görülmüştür; gizlendiği
L
ölçeğinin
hallerde
güvenirliliği
azalmadığı
gibi,
gerçeğin
gerçeğin
cüzi
olarak
hemen
hemen
tamamen gizlendiği hallerde bile ölçeğin güvenilirliğinde bir artma olmamıştır. O halde ölçek sabit olan ve değişmeyen bir kişilik fonksiyonunu ölçüyor olmalıdır; ancak, bu fonksiyonun kesin mahiyeti hakkında pek fazla bir şey bilinmemektedir