>>>>Ölünce epifiz bezinde yoğun miktarda dmt salgılanıyor ya hani Nebuch, insan birden ölünce (mesela kafasından vurularak veya bomba vb. gibi daha korkunç yollarla) dmt salgılanmasına imkan oluyor mu? Salisede ölümü gerçekleşince ne oluyor? İngilizce olarak nette araştırdım ancak bir sonuca ulaşamadım. buna kendi yorumumla defalarca cevap verdim dur bir bulmaya çalışayım; dmt salgılanması nedir? eğer bir kimyagere sorsaydık bunun bir kimyasal reaksiyon olduğunu söyleyecekti. ama nedir? gözlemcinin frekansının açılmasıdır. bizler insan olarak bunu dmt salgılanması olarak yorumlarız, yani bizim evrenimizde bu şekildeki bir frekans açılmasına neden olan frekansa biz dmt transı deriz. bizim 3 boyutlu evrenimizdeki yansıması dmt'dir. peki bu frekans açılması sadece 3 boyutlu evrenden gözlemlenebilen küçük bir olay mıdır? sanmıyorum. sayısını bilemediğimiz kadar çok boyutun olduğu gözlemlenebilir evrende, frekans aralığının tamamını okuyan bir gözlemciye neden olan tek şey dmt değildir. bu dünyada öyle sanılır. şöyle bir örnek vereyim; ben dmt ile transa girip frekansları genişçe okuyorum değil mi? şimdi ben dmt aldığım için mi okuyorum? bizim evrenden bakınca öyle görünüyor ama frekanstan bakınca görünen şey, devasa büyüklükte bir frekansın benim gözlemimle kesişmesi ve benim buna kayıtsız kalmamam. yani dmt sadece bir kelime, bu dünyadan görülebilen bir frekans parçası, gerçekte ise devasa frekansların sana rastgelmesi. ölünce başımıza ne geliyor? fiziksel bir olay mı? hayır. gözlemci frekansın tamamını okuma yetisine erişiyor. uyanıyor. geride kalan bizler için de bu "dmt salgısı artması dolayısı ile..." diye başlayan bir cümleden ibaret. bizim minik frekansımızdan olay bu kadar görünüyor. bu olmayınca olmayacak sanman da bu yüzden doğal. dışarıda ise epifiz bezinin aldığı kararlardan fazlası var aslında. bu evren gölgelerle dolu, gerçeğin gölgeleri ile.
>>>>rab kavramı daha çok koruyucu,yol gösterici gibi gelirdi ama artık ne düşüneceğimi şaşırdım.biliyorum saçma olacak ama sen rab kavramını nasıl oturttun? sende daha çok ne gibi hisler uyandırıyor neyle ufakta olsa bağdaştırabilirsin rabbi? öncelikle rab kavramı ile anlatmak istediğim şeyin tanımını tam yapamıyorum bu yüzden "rab" bence eksik kalıyor. onun tanımının bilinebilir düzlem çıkışlı kelimeler ile yapmanın tehlikeli olduğunu düşünüyorum. bu endişeyi yaşayan bazıları Hû demiş. "O" demek.
>>>>dmt transına giren arkadaşların dmt transı sırasında yaşadıklarını anlatırken çok tanıdık bir histi gibi cümleleri sıklıkla kullanırlar mıydı? Kullanmayanı duymadım
>>>>Reenkarnasyon hakkında düşüncelerin neler? reenkarnasyon lafının çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. birden çok ruhun böyle bir seyahat içinde olduğunu düşünmek başta düalist görüşleri kabul etmek demek. bundan daha beter bir hata yoktur. bilinç bir tanedir, o doğmaz. ancak bilincin illüzyon için kullandığı ve yine illüzyon olan antenleri vardır. bunlar kendilerini bilinçli ve iradeye sahip zannederler. reenkarnasyon diye anlatılan bu hayali antenlerin seyhatidir diye düşünüyorum.
>>>>ben öldükten sonra hiç olacaksam ya da tekliğe karışacaksam nasıl kimileri için cennet kimileri için cehennem olacak ? zaman kavramının getirdiği bir sanrı bu soru. sen öldükten sonra tekliğe karışmayacaksın. çünkü sen yoksun. cennet ve cehennem kavramları senin vicdanınla alakalı. işin aslında hepsinden daha öte bir amaç var.
>>>>ben yoksam neden yaptığım hareketlerden sorumluyum ve bunun sonucunda vicdanımla alakalı olarak cennet ya da cehennem gibi durumlara sokacam kendimi? yoksun ve yaptıkların da yok. ancak bunu anlayabilmek için gereken frekansa çıkman gerekli. bu da senin kendine verdiğin bir ödül. yeter frekansa çıktığında bunun ana frekansın bir rözenansı olduğunu anlayacaksın. kendinden vazgeçeceksin ve ana frekans orada kalacak.
>>>>Bence dinleri, cenneti, cehennemi tamamen amacsizlik dogurdu insanlar amacsiz bence yasam amacsiz kendimize guzel amaclar yaratmisiz cokta inandirici olmus. Sence bizim asil amacimiz ne gelmemiz gereken nokta ne? Ben zaten amaçsız birer dikkat dağıtıcı evrenden ibaret olduğumuzu düşünüyorum. Ancak bunun ayırdına varmak için burayı nasıl oluşturduğumuzu anlamamız gerektiğini ve bu yanılsamanın ardındaki mantığı görmemiz gerektiğine inanıyorum. Bunu yapabilmek için bir düşünce-felsefe sistemi gerektiğini, ancak bu sistemin egonun hizmetine verilmesi neticesinde günümüzde egoların tatmin ve korku araçlarına dönüşmesini de üzüntüyle izliyorum.
>>>>serebral korteksi bir kenara atıp tüm olayı epifiz üzerine yıkarak ve bunun üzerinden teklik tanımına ulaşırken yine bu tanımı serebralde yapıyor olmamız bir çelişki veya bir kör düğüm oluşturmaz mı. ya da bunu beynin evrimi aşamasında uç beyin için olmasa da olurduk yorumuyla geçiştirebilir miyiz:D logos ile açıklanan her şeyde kesinlikle kirlenme vardır. ancak logos okuyabildiği rezonansı ana frekanstan alır. yani yorum aslına yapılır ve kirlidir. bu yüzden teklik tanımına ulaşmak imkansızdır. ulaştığımızı kim söyledi?
>>>>hmm o zaman teklik tanımı bizim için big bang theory gibi bir konumunda şu an. peki bilinemezliğin ortasındaysak eğer ve her şey ana freakanstan olsa bile bir şekilde kirli olduğundan emin olduğumuz dalgalarsa bile, biz yine de tüm konseptleri de içine alan daha büyük bir teklikten bahsede blirmyiz? hayır. kaldı ki konseptleri içine alan panteist veya pananteist bir teklikten değil, konseptlerin tek bir yanılsamanın gölgesi olması ve o yanılsamaya gölge veren ışığın bu yanılsamanın(aşk) tan tamamen bağımsız ve bu yüzden refere edilemeyen ve logos ile anlaşılamayacak bir teklik olmasından bahsedebiliriz. (karmaşık bir cümle oldu ama soruyu soranın bu düğümü çözecek bir üslubu olduğu açık)
>>>>Hz. Musa'nın Allah'ı görmek istemesi sonucu. Allah'ın "sen beni göremezsin" demesi aslında "sen, sen olduğun sürece beni göremezsin demek olabilir mi sence? evet bence de "sen" söz konusu olduğu sürece tek olmaz.
>>>>belgesel izleyen biriysen eğer doğadaki hayvanların dişilerini etkiliyebilmek için çeşitli danslar sesler şovler ilginçlikler yaptıklarını görmüşsündür, insan ve egosunun da buna hizmet ettiğini ve ilk çıkış özünde dişiyi etkilemeyi amaçladığını ve buradan flizlenerek türevlendiğini söyleyak mı? hiçbir objektif olma kaygısı yok yazacaklarımda. bunun için insanlığın sanatta yaptıklarına bakmak bence yeterli. doğum-ölüm dengesinden başka bir dramatik çatı yoktur. edebi anlatımların tamamı bu dengenin kaydığı durumları işler. terazinin ölüm tarafına kelime koyarsanız trajedi, doğum tarafına koyarsanız aşk olur. geri kalanı katmanlanmış anlatımlardır. tek biyolojik kaygımızın doğum ve ölüm olmasından kaynaklanıyor. Yaşamın tamamı aynı, tamamı aynı durum üzerine kurulu. "Benlik" kavramının sözkonusu olduğu her vakada biyolojik vücudun kaygısı hakim.
>>>>seninle konuşmak iyi nebuch bak yazdıklarınla yine bir yanlışımı anlamış oldum :) emin ol insan öyle sorular da soruyor tüm olay sen değilsin -çoğumuz böyle bence- ama sen de eğer kendin gibi düşünen bir insan bulsaydın daha çok iletişim kurabilmek istemez miydin? anlattıklarımdan farklısını söylemeyen insanlarla iletişim kurdum ancak bu hoşuma gitmedi. insanoğlu diğerine olumsuz olarak davranmak için özel olarak donatılmış bir beyne sahip. theravada bu yüzden bazen çok çekici. mahayana bu yüzden bu derece meşakkatli.
>>>>florid i günlük yaşantının hangi alanlarında kendinden uzaklaştırabildin uzaklaştırmak yerine melatonin kaynakları ile durumu dengelemeye çalışıyorum.
>>>>illuminati hakkında sen asıl çekinmemiz gereken bu değil bundan daha derin ve kirlileri demiştin yani benim anladığım mesela illminati eğer medya manipülsyonunda görevli eğlence sektörü kısmıysa daha kirlileri herhalde sağlık sektöründeki ilaç firmaları veya eczacılar olabilir ki bence haklısın hayır. ben daha derin ve kirlilerinden bahsederken en büyük düşmandan bahsediyordum. julius sezar'ın sözleri ne güzel; "en büyük düşman en son baktığın yerde saklanır."
>>>>-florid, florür (diş macunları, elma) -gece 3-5 arası uyanık olmak uyumadan önce cep telefonu, tablet ve bilgisayar ekranı gibi beyninizin "aydınlık ortamdayım" diye düşünmesine yol açacak durumlar -alkol. -doymuş ve şişmiş bir mide. doğru mudur bunlar Deneyimlerim doğru diyor.
>>>>yani ortada bir cezalandırma sistemi yok, e peki o zaman neden sürekli teist veya herhangi bir bakış açısı için şirkteler benzeri açıklamalar yapıyorsun ki. eninde sonunda ulaşacaklar zaten ölümle hakikate, şu an ne yaptıklarının bir önemi yok o zaman, right? Vicdanın zihne soracağı hesap var. Oradaydım, biliyorum.
>>>>peki bizi iyilik yapmaya yönlendiren ne Frekansın rezonans olduğunu idrak edebilmek için önce dinlediğimiz frekansın stabil halde olması gerekir.
>>>>Var olduğumuzu düşünmemizin tek sebebi Gözlemci'nin var olması mı? Yani Gözlemci'nin var olması bizim var olduğumuzu düşünmemizi kaçınılmaz mı yapar? gözlemci "var" değil. var veya yok gibi fonksiyonların nedeni gözlemci. yani gözlemciyi varlık veya yokluk ile refere edemeyiz. tanımlar dışıdır.
>>>>Peki şöyle sorayım; yaşadığımızı sanan bizler neden yaşadığımızı zannediyoruz? Hani en temel soru "neden hayattayım" dır ya. Bizleri birer yansıma olarak düşünürsek; yansımaların yaşadıklarını düşünmeleri ne kadar sürecek? Bizden sonra da aynen devam edecek mi? zaman algısı ve "bizden sonra" gibi kavramlar sadece söylediklerimi karıştırmaya yarıyor. zaman yok, biz yok ve elbette sonrası yok. gariptir öncesi de yoktu. dediğim gibi bu tip refere edilemeyen kavramlar yazılarak veya üzerine düşünülerek çözülebilecek kavramlar değildir. logos bunları algılayabilecek şekilde bir matematik uzayında çalışmaz.
>>>>İşte sana göre bir sürü saçma sorunun sebebi de bu. Yaşamadan anlaşılmayacak bir şeyi ısrarla anlamaya çalışmamız. Belki de hiç yaşayamayacağız ve tüm bunları duyduktan sonra da aslında hiç normal düşünemeyeceğiz. Ve ne yapmamız gerektiği konusunda hiç fikir yok. aslında var. dediğim gibi belki logos ile anlaşılmayacak bir şeyden bahsediyorum ancak gözlemcinin tek alıcı anteni ego ve onun çalışma sistemi olan logos değil. epifiz bezi kök beyinde bulunduğundan serebral korteksin dayatmalarından uzak bir biçimde gözlemciye frekansı okutuyor. egonun karışmadığı bir telefon hattından
bahsediyorum. egomuzu ne kadar dizginlersek gözlemci o kadar çok epifiz bezi ile okumaya başlayacak. anladığında varlığı bitirecek ve kıyameti koparacak. peki ego nasıl dizginlenir. sayısız yolu var. bunların hepsine ibadet deniyor.
>>>>geleceği görmek? zaman yoktur, ancak rezonansın deterministik bir yapıda ilerlediğini söylersek gelecek görülebilir. ancak gözlemci etkisi yüzünden ego geleceği gördüğü anda gelecek değişir.
>>>>melatonini yatmadan önce mi gün içinde mi alıyorsun? elbette yatmadan önce. gün içinde almak tehlikeli.
>>>> mutlaka lain experimentals'i izlediğiniz düşünüyorum. bir veya iki cümle ile serinin alt metnini özetlersen çok çok sevinirim. seni çok öpüyorum..:) lain'de gerçekliğimizin, sanal gerçeklikten çok da ayrılmadığını, hatta gerçek ve sanal dünya birleşmeye başladığında insanların bu değişimi anlayacak kadar dikkatli olmadıklarını, sanalda olan kişilerin gerçekten farklı olmadığını anlatıyor. sanalda oluşan bir din ve tanrı bile gerçektekinden farklı davranmıyor.
>>>>Peki Serial Experiments lain'i sevdiysen bir sorum olacak. Lain'in internetteki (a.k.a. WIRED) kişiliğini şu anda bildiğimiz bir kelimeye sığdırmaya çalışırsak, bu ego mu olur? hayır. seride ego kami sama'dır. lain ego'nun üretimi yan kişiliklerden biridir.
>>>>translarında diyalog var mı? hayır kelimeler ve diller yok. bazı konseptler var ancak sadece alegori için oradalar. tanımı anladığımda konseptler yok oluyor. mesela nefesin maddeye olan etkisini anladığım anda nefes konsepti yerini pranaya, prananın etkisini anladığım anda yerini rezonansa bırakıyor. aynı şey rezonansa da oluyor.
>>>>ingilizce'de yüklemin cümlenin başlarında olması ve türkçe'de aksine sonda olması diller arasında basit bir farklılık olarak görünse de ben diller arasında buna benzer değişikliklerin insanların düşünme biçimlerini ve bu yolla zekalarını bile etkilediğini düşünüyorum. buna görüşe hak verir misin? evet insan algısı gözleminden, gözlediği de algısından etkilenir bence. dille ilgili kısım heidegger'ci yaklaşım ve oldukça mantıklıdır.
>>>>bu konuyu araştırmama rağmen net bir cevap bulamadım. uzun süre dmt kullanımı sonrasında alınan biyolojik bir hasar olup olmadığını biliyor muyuz acaba nebuch? dmt ile tıbbi bir hasar almış kimseye rastlanmadı.
>>>>'uyanmak ve zulmü yaşamak ve diğer hepsi illüzyonun içinde. dışında değil. illuzyonun içindeyse bizim kontrolümüzde. onu bitirmek bizim elimizde' diye cevap vermişşin.bu teklikten, tevhidden uzak değil mi? ilizyonu yaşayan yada yaşatan kim? yani bilmek istemek yada çaba göstermek nasıl kişinin elinde olabiliyor? bilen, bildiren yada bilinen 'O' değil mi? bunu muhalefet ederek sormuyorum, anlayabilmek için soruyorum. teşekkürler... iluzyonun içinde tevhidi aramak teizme yol açar. tarihin büyük hatalarından biridir. yani benzersizi bir şeylere benzetmeye çalışmak, gölgelere bakarak güneşin şeklini anlamaya çalışmaya benzer. gölgelere bakarak sadece güneşi engelleyen şeyin şeklini anlayabiliriz. referanslarla ilgili bir konu refere edebilmek ile ilgili. videolarda bolca değindim.
>>>>dmt transları cinsellikle bağdaştıran bir düşünce sistemi var mı, ya da bunu zevki katlamakta ve daha fazla parçası olarak hissetmek yönünde araç olarak kullanan? tek bir anahtar kelime vermen yeterli Kundalini kök çakrada uyuduğu için cinsel enerjiyi düzenlemeden kundaliniyi üst çakraya çıkarmanın imkanı yok.
>>>>nazara inanır mısın? "inanmak" fiilini değiştirebilirsin. gözlemin gerçeği etkilediğini, bunun göz ile olsun, düşünce ile olsun yapabildiğini düşünüyorum.
>>>>geçmişteki insanların da yaptıkları bu eyleme "dmt transı" mı yoksa yalnızca "trans" mı demeliyiz veya bu trans olma halinin (faaliyetinin) tek kelimelik başka bir karşılığı var mı, "meditasyon" olarak mı geçiyor? yalnızca bu duruma nokta atışı yapan başka bir kelime yok sanırım. "cezbe" deniyor. cezbe hali.
>>>>matrix teki ajanlar nefs mi? matrix'in kendisi nefs. neo'nun nefsi. "içeride doğan bir adam vardı, o bizi kurtardı" diyordu morpheus. işte neo'nun egosu o adam, neo'nun gözlüklü hali. Anca Neo diyalektik gereği karşıtını yaratıyor. O da smith. Smith beyindeki erkek-kadın çatışmasını yaratıyor. İlk filmin sonunda da, son filmde de Neo ile birleşliyor ve tek vücut oluyor. İki filmde de bu birleşme ile matrix yok oluyor.
>>>>emeviler hakkında araştırma yaptım ama fazla bise bulamadım.tam olarak naptı bu adamlar açıklayabilir misin biraz? şu an islam konusunda ne kadar beğenmediğin mevzu varsa hepsinin altında muaviye ve onun biricik varisi yezid vardır. yezid ve muaviyeyi ardından kurdukları devlet düzenini araştırırsan hayattan soğuyacaksın. neden mevlana ile tayyip arasında bu kadar fark var bununla rahatça görebileceksin. "işgal edilen ülkelerin
putperest dinlerine kolayca adapte olan paket islam şeriatı ve yönetimi" adında mükkemmel bir pislikleri vardır.
>>>>dawkins'e bakışın nedir? yaptığı araştırmaların ve söylemlerinin takdir edilmesi mi veya daha fazla araştırılması ya da benzer konularda daha ileride araştırmacıların tespitlerine önem verilmesi gibi. dawkins bilim adamı sıfatını kullanarak sosyal hareketler yapma amacını defalarca dillendirmiş bu yüzden ilgi alanımdan çıkmıştır. bu ressamların müzik dünyasını değiştirmeye çalışmasına benzemektedir. kendisine yapılan bu eleştirileri de görmezden gelmektedir. teizm-ateizm tartışması temelde hatalıdır ve dawkins için bu hata devam ettirilmeli ve sosyolojik anlamda materyalist-realist ateizm üstün gelmelidir. ancak sosyal bilimler logaritmik hesaplarla işletildiğinde sadece zaman kaybına neden olmaktadır. kaldı ki dawkins'in atezmi temelde hedonizm eğilimlidir. en iyi örneğini "ateist bus" ile görebilirsin.
>>>>dine bakış açın nedir? organize olmuş sami dinleri dışında hayatın ortasına yedirilmiş tüm felsefelerin din gibi davrandığını düşünüyorum. örneğin idealizm, pragmatizm. örgütlü olmadıkları halde bir dinde yapılan tüm aksiyonları hayat felsefelerinde yapabiliyoruz. günümüzde en revaçtaki din kapitalist şirket düzeni kanımca. çok basmakalıp bir düşünce olabilir ancak orijinal olmasına gerek olmayacak kadar bariz bir konu.
>>>>anten olmanın yanı sıra, çoktan yayını kesmiş istasyonlara bizi bağlayabilmesinin de yanı sıra, bu bağlantının ne kadar gerçek* olduğu ve bizim dünyamızdaki değerinin tamamen muallakta oluşu,örneğin senin için söyleyeyim dmt sayesinde ulaştığımız ve ilişkilendirdiğimiz tüm bilincin domino gbi yklms? bilinç halleri konusunda ucundan deneyimli sayılabilirim. sadece dmt'de eğitim verildiğini gördüm. yani içeride göz göre göre öğreniyorsun. mesela nefes ile oluşturma ve bunun ritm ile bağlantısını içeride öğrendim. ders gibi böyle adım adım öğrendim. öğretildi diyemiyorum çünkü orada aslım egoma öğretiyordu, çok acayip bir şey. mesela teizmi içeride yanlışladım. astronomik büyüklüklerin minikliğini içeride deneyimledim. mekanın zamana bağlı olduğunu einstein diyordu ancak gözlerimle içeride gördüm. 4 boyutlu cisimleri çizemezken 100 boyutlu şeyler ile oyuncak gibi oynadım, yapılarını anladım nasıl var olabildiklerini anladım. birçok bilinç düzeyi yaşadım ama sadece birisi tanıdıktı.
>>>>bu şekilde düşünceler de elbette bizi bir yere ulaştırmaz, yaptığımız tek şey beyin cimnastiği olur fakat bazı yönlerden korkak ruhları ürkütebiliyor. "acaba" hissinin sonsuzluğundan o kadar korkuyoruz ki soluğu biyolojik varlığımızda ve evrimde alıyoruz. o2 al co2 ver. fantezilere ne gerek var :P beyin cimnastiği yerine beyne "senden daha büyük konseptler var" demek bence tefekkürün takvaya döndüğü mükemmel bir an.
yani beyin kendisinin solukluğunu hissettiğinde o kozmik karanlıkta üşüyor, ürküyor. ona bunu yapıp tekrar içeri sıcak minik dünyasına aldığımızda "ben kendimi biraz fazla önemsedim" dedirtebiliyoruz. egoma "asla galaksileri gezebilecek kadar yaşamayacaksın" dediğimde o bana önce kızsa da sonra teşekkür ediyor. bu yüzden bu beyin cimnastiklerinin oldukça faydasını gördüm.
>>>>cevapların için teşekkürler.özetle şunu söylemek istedim IMHO>translarının orospusu olduktan bir süre sonra çok küçük bir şüphe oluşumuyla bunun katlanarak büyümesi ve ciddi anlamda zihinsel kaosa meydan vermesi tatsız bir durum. böyle bir duruma düşenlerin zeka ve yorumlama yeteneği tartışılablir:D evet bunu daha önce gördüm, egoya dışarıdan bakılınca bildiğin hayat kökten çöküyor. ancak bunun altından cevaplar ile kalktım. birçok kişi gördüm aynı şeylerden dolayı cevapları aramadığından kaotik boşluklara düşmüş hayattan ciddi manada kopmuş ve "bakakalmış". bunun olmaması için uğraştım, şimdilik başarılıyım :) ben teşekkür ederim sorular için.
>>>>cezbe kaynaklı bilgiden refere edilmiş kitaplarda bahsedilen cennet-cehennem kısmının sağlıklı betimlendiğini düşünüyor musun, kendi gözlemlerin bunun hakkında daha fazlasını söyleyebilmek için yeterli mi, veya cennet-cehennem konseptini inkar veya koşullu bir kabulün var mı? dile geçirilmiş hiçbir tasvirin aslı ile alakası kalmamakta. bu yüzden değil yeterli doğru bile bulmuyorum -ki bu yanlışı bol bol yapmaktayım
>>>>bir dönem tvde gördüğümüz veya tarihte var olduklarını bildiğimiz sahte peygamberler için edindikleri bilgiyi yanlış veya eksik okumuş ya da diğer donanımları eksik olduğu için eline yüzüne bulaştırmış kişiler olarak tanımlayabilir miyiz+tvye çıkmayı uzaylı görmüş masum köylü heyecanına benzteblrmyz bilgiyi almak ile onu yaşamak arasında büyük fark var. o bilgiyi yaşayan biri cezbe halinin şiddetini hayatının tamamına ihlas hali olarak yaymıştır. O kişi gerçekten başka bir şey yaşamaz hatta o kişiye baktığımızda burada kalan gölgesini görürüz çünkü çoktan kendinden vazgeçmiş ve gitmiştir.
>>>>cezbe halinde bulunmuş birisi olarak sen, henüz çok daha net ve keskin bir algıya ulaşmadığını düşünüyor musun yoksa kendinden vazgeçmemene sebep olan, ya da vazgeçsen bile bunu göstermemene sebep olan nedenleri ki tahminen *besin+para+güvenlik+aşk+ilgi çekici kimya+fizik+doğa* ilgini fazla mı çkyor milyon defa cevap verdiğim gibi cezbe hali bir filmin fragmanıdır ve filme dair bazı şeylerde bilgin olmasını sağlar, filmin kendisi çok ayrı ve büyük bir şeydir. ben filme gitmek istiyorum ancak henüz param buna yetmiyor. fragman sadece filme gitmek istememi sağlıyor. film ise "isteyerek" gidilen bir şey değil.
>>>>bu aralar sürekli aklıma takılan soru şu hayatımızın sürekli bi manası olduğunu düşünmek,bununla ilgili araştırmak bir şeylere inanmak çabalamak egonun bi yanılsaması olabilir mi?kendimizi bi nebze de olsa önemli görmüş olmuyor muyuz? ama gerçeği merak ettiğimi düşündüğüm için araştırıyormuşumgibi geliyor.kendimi kandırıyo olabilir miyim?sen böyle bi düşünceye saplandıysan bir süre de olsa nasıl cevaplar verdin kendine.belki de sadece yaşayıp geçmeliyiz bir anlamı yok belki.kendimi gereksiz yere yoruyormuş gibi hissediyorum.seninde böyle hissettiğin olmuştur illa ki değiştiyse bu düşüncen. şu anda nasıl bir düşünce yapın var bu konuda. . bir de kendi üzerimden konuşursam bende hiç bir şeyden emin olamama sıkıntısı var sende de böyle mi? hiç kesinlikle emin olduğun bir şey var mı felsefi akımlar yada dini öğretiler içinde ki bence ikisi çok ta farklı şeyler değil? hayatın anlamını arayan bir adam değildim. yani bu tip düşünceler yerine başka üretimlere odaklanmıştım ve simulasyon kuramını siyasi olarak ele alıyordum. Ardından 11 Aralık 2011 gecesinde hayatın anlamı ile yüzleştirildiğimde bunu aramanın zaten egonun kendisinden vazgeçmesi neticesinde mümkün olduğunu gördüm. Yani hayatın anlamını bulmak istemek bir ego davranışıdır ve hayatın anlamını değil bulmak yaklaşmana bile izin vermez. Şu emin olamama sıkıntısı ve sonsuz skeptizmi çok fazla insanda görüyorum ve kibrin bir ürünü olduğunu düşünüyorum. Çünkü kişisel skeptizm yanılma korkusudur (bilimsel olanı elbette gereklidir) ve tüm korkular gibi yanılma korkusu da kibirden gelir. Yanılmaktan korkmayı uzun reddediyorum. Tüm hayatımın boşa harcanmış olmasından, yanılmaktan, külliyen başarısız olmaktan en ufak bir çekincem yok. Hatta kesin yargılarımı geri çekmekle tanınıyorum. İnsanların her gördüklerine şüpheyle yaklaşması "ya yanlışsa" diye düşünmesi bana oldukça yukarıdan bakan bir görüş gibi geliyor. Bunu yaptığım zamanların acısını bol bol hatamı kabul ederek çıkarmaya çalışıyorum.
>>>>çok teşekkürler özellikle şüphecilik ile ilgili yeni bir bakış açısı kazandırdığın için.ama bi konuda kafam karışıyor.yinede kendimize göre en doğrusunu,gerçeği bulmak istemiyor muyuz?vicdanımız ilerde gerçeği göremediğimiz için değil de egomuza yenik düştüğümüz ve kendimizi önemli gördüğümüz için mi yakacak bizi?bir de allah ın düşünceleri olduğumuz hakkında ki görüşlerin neler? son bir soru daha ^_^ biz aslında hiçiz ve kendimizi mi kandırıyoruz yoksa hiç olmayı seçecek olan mı biziz? Egomuz gerçeği bulmak istiyor ancak bunun ardında kendine verdiği zararın bir telafisini aramak var. Bu kanımca bir tuzak. Vicdanımızın bizi egonun yok olmak için nötr hale gelmeye çalışması yoluyla "yakacağını" düşünüyorum. Biz hiç bile değiliz.
>>>>ego nasıl oluşmuş sence ve bize egodan ve kibirden kurtulmamızı düşündüren ne? ne olur yani full egoist yaşasak zaten hiç bile değiliz öldürsek, kırsak,kendimizi önemli görsek ne farkeder?
ego cerebral cortex'in gelişimi ile oluşmuş bir lanet. egodan ve kibirden kurtulmamızı düşündüren hiçbir şey yok. öldürsek, kırsak,kendimizi önemli görsek zaten olanı yapıyor oluruz. ancak olanlar olmamaktadır. varlık-yokluk dualitesi bize gerçeğin kendisini göstermeyecek şekilde perdelenmiş onun gudik bir yorumuna takılmamızı sağlamış olan bir yanılsamadır. ama ego da bir seçimdir ve bu yazıyı yazdığıma ve bu yazıyı okuduğuna inandığına göre zaten bu seçimdeyiz demektir.
>>>>peki dediğine gör ego kişinin elinde değil ölümün zamanını belirleyen ne?o seçimi yapmayan insan mı ölüyo yani ve yaklaşık olarak insanın bi yaşam süresi var çokta değişken değil yani bi süre sonra ne oluyorda biz ölüyoruz? soruyu "bir düzlemdeyiz ve buradan çıkmak için bir zamanı bekliyoruz" ekseninde cevaplarsam sadece hata yapmış olacağız. "bir düzlemde değiliz, biz değiliz, zaman yok, sadece fark etmek yeterli, seçim yok, cüzi irade yok, kavramlar ve konseptler yok" dediğimde ise eksik kalacak. 3 senedir anlatmaya çalışıyorum bu sorunun altına özetlemem mümkün değil.
>>>>hani bu sonsuza kadar cehennemde yancaz muhabbeti var ya o ne alaka allah aşkına.maben hiç bile değiliz sadece ufak bi anlığına egonun dönüşmesi için acı çektiğimizi zannedicez he pardon ama zaman yoktu o anı sürekli yaşıyacaksak e o zaman ufacık egosu için acı çekenle kocaman egosu için acı çeken aynı acıda kısılıp kalıcak ama pardon ayrımda yok sen ben diye hoppaaaaaaaa asdfghasdfghj gül geç valla ne yapabilirsin ki bu akılla tıkandı kaldı yine :D:D:D ego vicdan ile nötrleşemeyecek halde ise ölmez. ölmez ise gitmez. gitmez ise zaman algısı kaybolmaz. zaman algısı kaybolmaz ise nötrlenmeye devam eder. peki ego nasıl vicdan taraından nötrlenemeyecek hale gelir? dualiteyi tek geçer felsefe yapar ve gerçeğe sırtını dönerse.
>>>>bir insanın ölümüyle bir kedinin ölümü arasında değerler kümesi içerisinde hiç bir fark olmadığını söyleyebilecek boyutta mısın (boyut derken bu sınıra yaklaşıyor musun anlamında)ve örneğin ailenin sana verdiği isim ve sosyal statün dışında sahip olduğun "sen" evet yine "sen" ölmden sonrabir hiç mi? bir kedi ile bir insanın ölümü arasındaki farkı egom yani ben var oldukça hissedeceğim. sahip olduklarım dışında ve egom dışında bir ben yok. burası kabul etmesi en zor kısım elbette.
>>>>cezbe hali ve onun kaynaklık ettiği bilgileri yorumladığın şu halinin tanımlayıcısı bir kelime var mı (akım, felsefe). yoksa sufizm tam olarak içinde bulunduğun durumu mu karşılıyor? müslüman-sufist elmayla armutun iç içe geçmiş bileşkesi olarak tanımlanabilirmi?bunu sormamın sebebi müslümanım demen Sufizm tanımlıyor. Ancak sufizmin günümüz kültüründeki karikatür yeri değil.
>>>>hayattan ciddi manada kopmuş ve "bakakalmış" bi insan olmaktan nasıl kurtuldun?yavaş yavaş tüm inançlarını yüzeysel bir şekilde yanlış anladığını farkettiğinde ve onları kaybedince hangi yolda ilerleme kararı aldın,nasıl dayanabildin? o boşluğu nasıl yenebilme ihtimali vardır bir insanın? kurtulduğum söylenemez ama üretmenin bir medidatif olduğunu düşünüyorum.
>>>>tasavvuf=sufizm midir? tasavvuf yol, sufizm anlayıştır.
>>>>neden bir ekibin yok? auteur theory isminde bir bakış açısı var. buna göre üretimler tek bir vizyondan çıkarsa asıl olgunluğunda oluyor. üretimlerimde kendi vizyonumda kalmak için tek başıma çalışıyorum. çünkü bana yardımcı olmak isteyen insanlar ne kadar iyi niyetli olursa olsun "hatır" için çalıştıklarından hep kendi vizyonlarını sokma ve kendi disiplinlerini getirme eğiliminde oluyorlar. bu da üretimi ziyan ediyor. tek vizyon gerekliliğini "frekansı dinleyen anten bir adet olursa o zaman frekansın yorumu daha saf kalıyor" a yoruyorum. eğer birgün çok param olursa kendi ekibimi kurabilirim. şimdilik tek başımayım.
>>>> "Şizofreni Tanrının parçalara ayırdığı gerçeği tek tek parçalarda görüp tükenirken mistik parçalardaki bütünden doğar".bunu vikipedideki mistisizm tanımından buldum.senin de şizofreni hakkında bi videon vardı.galiba anlatmak istediğin buydu? Evet bu.
>>>>karmaya inanır mısın? fazla romantik mi bulursun? yoksa bildiğimiz anlamından farklı bir konuyu mu kapsar sana göre? karmanın romantik çağrışımları konseptin kendisine göre pek yeni. konsept varolan "unity universe" görüşlerinde oldukça mantıklı bir yerde bulunuyor.
>>>>"konsept" kelimesini çok kullandığın için soruyorum ben bu kelimeyi fazla kullanmıyorum ve bilmiyorum çünkü. konsept dediğimiz bir metotlar sıralaması mı yoksa içerikteki nesneleri ifade eden bir zamir olarak mı işlev görüyor senin dağarcığında? konsept objeler, insanlar, fikirler ve vakaların mantal gruplandırılmış halidir. isimdir. algıladığımız fenomenleri tekrar refere etmek istediğimizde sıfırdan algılama işlemi yapmak yerine beynimiz bir kısa yol kullanarak onların bulunduğu mental grubu refere eder, işte bu mental grup bir konsepttir. beynimizin bilinen tüm bilgisayarlardan katlarca yüksek işlem gücüne sahip olmasının nedenlerinden biri de bu tip kestirme yollar kullanmasıdır.
>>>>"out-of-box experience" gugula yazdım pcyle ilgili şeyler çıktı ? Gerekli linkleri atarmısın pls ??? bilinen tüm konseptlere dışarıdan bakma deneyimi olarak özetlenebilir. trans haline yapılmış bir gönderme.
>>>>insanların, diğer insanların mutlu olmasını umursaması ve arzulamasının temelinde "huzursuzluğun olduğu yerde sorun belirir ve gelir beni de bulur" görüşünün olduğunu söylemek mantıksız mı yoksa diğerkâmlık(altruism) faktörünün farklı olduğunu ve tüm bu çıkarımları ezip geçtiğini söyleyebilir miyiz? sürüleşme eğilimlerinden geldiğini düşünüyorum. bir hisssiyatın içinde "diğer insanlar" varsa orada sürüleşme vardır.
>>>>öncelikle valar morghulis. iyi bir insan olup ölmekle kötü bir insan olup ölmek arasında fark var mıdır? teşekkürler. valar dohaeris. vicdan.
>>>> vicdan nedir? hayvanlarda var mıdır? biz hayvan değil
miyiz? farkımızlan çok güzel iyi mi oldu? süperego, anlattıydım.
>>>>egosu olan başka bir tür olduğunu düşünüyor musun veya
bununla ilgili bir çalışma veya haberle ilgili bilgin var mı? komple tüm canlılığın ölmek yerine sonlu ömürlerini bu gezegende canlı kalmaya çalışarak geçirdiği bilgisini referans alırsan tüm canlılığın bu komple ego konseptine girdiğini sylbrz? maymunların, yunusların ve bazı su memelilerinin egoları var.
>>>>Allah kelimesinin kökeni hakkında yazdıkların çok güzeldi.
Kuran üzerine ne düşünüyorsun peki? Ayetler, Kuran ı islamın günümüzdeki halinin dışında başka bi açıyla değerlendirmek vs. Ve hac, oruç gibi ibadetler hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum. İnsanların temel bir anlayış değişikliği yaşamadan Kur'an ve benzeri tüm öğretileri egonun hizmetine sunduğuna inanıyorum. İbadetler de egonun açısından bakıldığında "kendine eziyet" olarak görülecektir. Benim anladığım ise kişinin "frekans ayarı"nı yapmasına yardımcı olan düzenlemelerdir ibadetler.
>>>>namaz hakkında ne düşünüyorsun? bir meditasyon yöntemi
olabilir mi? peki dualar? harflerin enerjileriyle alakalı bir durum mu? harflerin enerjileri sence var mı? namaz coğrafyasının meditasyonudur. her meditasyon tekniği gibi vücuda ritm verir. harfler değil ancak seslerin rezonansı gerçekliği değiştirir, düşüncelerin de öyle.
>>>>anlıyorum radikal bir islamcı tarafından hedef olmak
istemiyorsun ama şimdi şu konuya tekrar dönelim. müslümanım diyorsun, müslümanım derken şu anki teist enstürümanları eleştiriyorsun. o zaman neden müslümanım diyorsun hala. kavramlar üzerinden ben nasıl olsa haklıyım diyorsun da gerek var mı buna? müslümanlık teistlik değildir benim inancıma göre. teistlik şirk koşmaktır.
>>>>üretim seni hala motive ediyor mu yoksa bu konuları fazla
kurcalamıyor musun? üretim dediğin şeyin hangi yönü bu yöntemi özel kılıyor, zaman öldürmek değil mi bir anlamda bu, kendini meşgul etme ve koruma olayı mıdır üretim dediğimiz, self-defense mi? yoksa daha burada işimiz olduğunun bir iması mı? üretim, frekansı sadece izleme değil, aynı zamanda anlam verme olarak gördüğüm bir eylem. yani insanların yalnızca gezerek, görerek veya düşünerek frekansa anlam verebildiklerine inanmıyorum.
>>>>bilinçaltını temizlemek mümkün mü? internette biraz
araştırdım, meditasyon falan diyor sence işe yarar mı? sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında? meditasyonun işe yaraması dışında hayata bakış açısının da bu konuda uzun vadede işe yaradığını düşünüyorum.
>>>>insanın egosunu yenmesinin çok önemli olduğunu,
birşeyler araştırmaya başlıcaksak önce egoyu araştırmamız gerektiğinden bahsediyosun.çoğumuzda buna çabalıyoruz zaten ama egomuzu yendik diyelim bunun bize ne faydası olcak?egomuzu yenmiş halimizin,egosu aktif adama göre belirgin olan ne avantajı var? kişinin "avantajı ne?" diye sormasını, "bana yararı nedir?" diye sormasını, kısaca konseptleri "kendisine olan yararı" olarak algılamasını engelleyecektir. bu engel bir gün gelecek konseptlerin aslında çoğul olmadığını algılamasını, ardından da konseptlerin olmadığını algılamasını sağlayacaktır. bu olduğunda sorulacak sorular ve alınacak cevaplar bitecektir
>>>>Benliğini bir insana perdesiz şekilde tüm gerçekliğiyle
sunman için karşındakinin sana hangi konuda güven vermesi ya da onda ne görmen gerekiyor? insan belirli frekanslarda yayın yapıyor ve bu yayınların bazılarına kendi etiketini yapıştırarak "ürün" diyor. işte bu etiketli frekansları alan ve buna tepki gösteren birisine güvenmek çok kolay.
>>>>Çoğunluğu müslüman bir bölgede doğduğum için şanslı
hissediyorum. Misal amerikada doğmuş olsaydım muhtemelen hristiyan olarak başlayacaktım ve islam fobim olacaktı. Yüksek bir farkındalığa erişene kadar islamdan korkacaktım, eğer yeterince çözersem tasavvufu zamanla benimseyecektim bir ihtimal ama dünya üzerinde güncel olarak yanlış bir imaj çizen islami gruplar beni korkutacaktı büyük ihtimalle. Ben aydınlandığımı düşündüğüm anda hinduizme sempati besleyecek sevgiyle evreni keşfedecektim. Peki bu durumda olan sen olsan kendini ilk neye yakın hissederdin? aslında "what if" sorularının geçerliliğine inanmıyorum. gerçekliğin alegorisinde yaşıyoruz ve burada olanlar zaten olmuyorlar. ancak burada olanların zaten olmadığını fark edebilmenin buradaki olayların sırasına bağlı olduğunu düşünme eğilimimiz var. burası kesin. herkes keşke diyor, acaba diyor. bana sorulan en epik soruların ardında bu eğilim var. "epifiz bezi zarar görmüş bir bilinç ne yapacak?" "dmt'yi doğal olmayan yollardan almak ne derece doğru?"
aşırı zor sorulardı, çünkü bunları cevaplarken iluzyon içindeki olay sıralarını gerçekten oluyormuş gibi değerlendirdiğim için zorlandığımı fark ettim. "her şey frekanstır" diyen o kadar adamı es geçip halen katı cisimler, güzel ülkeler, kristal halde dmt ile salgı haldeki dmt gibi şeyler hayal ettiğimi fark ettim. halbuki bunlar benim konseptlere verdiğim yorumlardı. epifiz bezini katı bir cisim olarak görüyordum ancak bir frekanstı. yapay dmt denilen bir şeyin varlığına inanıyordum ancak o da bir frekanstı. hepsi böyleydi. frekanslar bana asıllarını yani gerçeğin türlü türlü isimlerini gösteriyorlar ve ben bu isimleri yanyana üst üste koyayarak katı olduğuna inandığım, sıvı veya kısaca "olduğuna" inandığım şeyler yapıyordum. işte sorunun cevabı bence burada. başka yerde doğmak, başka isimdeki bir görüş gibi frekans yorumları gözlemcinin aslında neyi göreceğini değiştirmiyor. gözlemci çoktan görüyor, çoktan olan oldu. 80 senelik iluzyon ömürlerde zaten olmuş bitmiş hallolmuş ve gülünç bir yanılgıya çok da kafamızı takmamak gerekir. ego çekeceği acıyı çeksin, olmayan şeylere inandığı için olmayan acılar çeksin. bu onun da olmadığına güzel bir delil olurdu.
>>>>Öğrendik,bildik,hatta içselleştirdik sandık.Sonra bir baktık
sadece dedikodusunu yapar olduk.''Tasavvuf'' sadece ondan bahsedilen bir şey olarak kaldı.Hatta sonra unuttuk... Diyelim... Ona tekrar nasıl kavuşuruz ? çok net soru. bunun özne ile alakalı olduğunu düşünüyordum ancak öyle değil. doğadaki her olay fiziği başlatan vibrasyonlar ile oluyor. yani her olay vibrasyon hareketinin tezahürü. vibrasyon hareketini incelediğimde onun iniş olmadan çıkış yapamadığını görüyorum. özellikle düzenli frekanslarda başımıza gelen olaylar da evrendeki tüm olaylar gibi bu vibrasyonun enerji seviyesi ile alakalı. bu yüzden insanın çıkışları kendine biçtiği ve kendini övdüğü durumlar, inişleri de kendini suçladığı durumlar oluyor. Halbuki insanın kendi kontrolü şu olaylar üzerinde yok. Yani hatırlatan ben değildim ki, unutturan ben olayım. Tekrar hatırlayacak olan ben olmayacağım ki, sonra unutacağıma dert yanayım.
>>>>Kalbi sıkıntılar, ruhsal bunalımlar, burhan lar için ne tavsiye
edersiniz? tekillik ve vazgeçişin ardındaki ferahlık üzerine düşündüğümde genelde sakinleşirim
>>>>vanilla sky filmini izledin mi eğer izlemediysen izlemeni
tavsiye ederim ve yorumlamanı merak ediyorum(izlediysen de,izlemediysen de) zira içinde anlam çıkarılacak çok şey varmış gibi geliyor.şöyle de mükemmel bi söz geçiyor filmde '' tatlı,acı olmadan asla tatlı değildir'' nedense bu söz rahatlattı vanilla sky, matrix, dark city ve 13th floor aynı ekolün aynı mesajlı şaheserleridir.
>>>>DMT transı esnasında tecrübe ettiğin şeyin görsel bir yanı
da var mı? Sende oluşturduğu hissiyatı bir çeşit görsellere yakın bulabilir misin? görsel olarak bariz biçimde "ne demek istediğini anlıyorum" dediğim onlarca görsel gördüm. hepsi benimle aynı şeyi paylaşan insanların ürünüydü.
>>>>Eğer belli bir görsele yakın buluyorsan, bu durum kör bir
insanda yarattığı etki ile sende yarattığı etki arasında hissiyat farklılığı oluşturur mu? bu mükemmel bir soru. bu sorunun yanıtını vermek için önce görsele nasıl baktığımızı anlatmam gerekir. hiç post-modern sanat galerisinde bulunma şanssızlığına eriştin mi? Ben defalarla anlatılamayacak kadar çok bu durumda kaldım ve nihayet postmodern görsel sanatların mantığını anlamaya başladım. gözün beyne ne gördüğünü söylemesinden sonra beyin görüleni beyinde nereye konumlandıracağına karar vermesi gerekir. mesela çocukluğunda gördüğün bir mekana büyüynce gittiğinde beyin bu görseli algıya çocukluk anılarıyla anlatır. başka bir örnek; sevdiğin bir insanı gördüğünde beyin bu görüntüyü algıya dopamin ve seratonini tetikledikten sonra anlatır. (bu yüzden sevdiklerimizi diğer insanlar gibi göremeyiz) işte post-modern sanat beynin görseli koyacağı yerde devreye giren bir sanat akımıdır. baktığında algının neler ile bakılanı algılayacağını planlayarak bakana bir deneyim verir. işte bahsettiğin transı andıran görsellere baktığımda beynim algıma "bunun ne olduğunu biliyorsun" diyor. görsele tam anlamıyla dikkatli bakmıyorum bile. görseldeki renkleri ve şekilleri algılamaya bile gerek duymuyorum. gözlerim bu görseli beyne verdiği anda beynim algıya "bunun ne olduğunu çok iyi biliyorsun Doğan, oradaydın" diyor. kör bir insanda beyin algıya bu deneyimi belki gözün tetiklemesinden sonra verecek donanıma sahip değil, ancak illa ki görsel gerekmiyor. proteus isminde bir oyun vardı. orada adaya ayak bastığında bir müzik başlıyor. müziği duyduğum anda beynim algıya benzer şeyleri tekrarladı. bu deneyim için sese hatta dıştan bir uyarıcıya bile gerek yok. bazen sadece düşünerek bile oluyor. soru için teşekkürler.
>>>>Peki biz o melatonin huşusunu ne zaman kullanicaz abi :d.
Anladigim kadariyla da melatonin seviyesi azalinca uyaniyoruz. Sormak istedigim uyumadan gece isiksiz ortamda oturmak
melatonin seviyesini arttirir mi yoksa bize zararli mi olur . Anlatamadim ama anladin sen ins melatonin salgılandıktan sonra uzun bir süre beyinde kalıyor. sadece tok ve güneş ışığı altında salgılanmıyor. ancak salgılanmadığında bu beynimizde hazır olan melatoninden yararlanmadığımız anlamına gelmiyor.
>>>>''Bir insanın aşkı'' ile hakikat arasında bir bağlantı var mıdır
? Onu her haliyle,her anıyla sevse ? ''Sadece onu'',saf,eksiksiz ve güzel sevse.Bir çiçeği koklarkenki gibi zevk alsa. Hiç bir kötülük düşünmeden.sonra kendini de o kadar sevse mesela ? Tasavvuftaki aşk;hem ilahi hem insani olabilir mi Çok iyi bir soru. İnsanon hakikate erişebilmesinin en gerekli şartı "neyim" sorusuna verdiği cevaplarda gizli diye düşünüyorum. İnsan ne olduğunu kavrarsa etrafta neler olduğunu da kavrar. İşte bu olduğu anda artık insana duyulan aşk yerini aşka bırakır. Peki insan ne olduğunu anlamak için kendine mi bakmalı? İşte burada işler karışıyor. İnsan insana bakarak da ne olduğunu anlar. Öyle ki insan kendi değil kendinden bile önemli bildiği birine bakarken de bu bilgiye erişebilir. Hatta belki böylesi daha kolay olur. Çünkü insan kendine baktığında ego hiç susmaz ama sevdiğine baktığında yavru bir hayvan gibi olur. Ego sustuğunda insan hakikatin sesini duyar.
>>>>Ego nefs midir? "Marifet nefsi silmek değil bilmektir" sözü
hakkında ne düşünüyorsun? nefsi bilmeden silersen hakikatı anlayamadan hakikate maruz kalırsın (ölürsün, nefs hayatta kalman için var) acaba darboğazdan geçmek bu mudur? sırat? purgatory? muhtemelen.
>>>>Isimlerin insan üzerine etkisine inanıyor musun? isimlerin hatta onlara seslenme biçimlerinin bile insanlar üzerinde gözle görülür kalıcı etkileri olduğuna inanıyorum.
>>>>aynı zamanda kendini değiştirmeye kafayı taktığını
görüyorum içsel olarak. Akışına bırakmıyorsun. Ego ,süper ego gibi kavramların etkisini yoketmek için kendini beğenmiyorsun ve olması gerektiği bir kişilik koyuyorsun. Sadece bırak. kendini değiştirme ne gerek var
akışına ben bıraksam içimdeki düşmanım bırakmayacak. akışına bırakıp da sonunda hüsrana uğramamış kimse görmedim. bu carpe diem safsatasına inanmıyorum. bir düşman her an kulağa fısıldarken olmaz.
>>>>" Herkes hakettiğini yaşar " sözü hakkında ne
düşünüyorsun. Mesela sakat bir insan öyle olmayı haketmiş midir? yaşam süresi ve içindeki çileler hakikatin yanında çok münferit.
>>>>ölümden sonra genelde bilinen cennet cehennem
kavramının olmadığını sadece vicdan olduğunu falan demiştin bi ara.tam emin değilim yanlışım varsa düzelt. peki ben diyelim ki bi kuşu öldürdüm ve vicdanım gayet rahat.bu durumda ne olur sence? Egonun sana rahat veriyor olması, süperegona olan baskınlığından ileri geliyordur. Vicdan süperegodur. Ego ölünce sıra ona gelir.
>>>>Ego bu kadar güçlü ise insan niye zaman zaman kendinden
nefret edip kendi kendinden kurtulmak ister? Ego şiştiğinde kendini tanrı gibi görür. Olmadığını anlayınca öfkelenir ve yeni bir deneyim/başlangıç/hayat/yol arar.
>>>>Gurur bir erdem midir yoksa egonun bir getirisi mi? Gurur her yönüyle egonun "ne oldum" sanrısıdır.
>>>>vicdan azabından kurtulmanın herhangi bir yolu var mı? Elbette var. Azabı bitirecek kadar frekansını değiştirmek/yükselmek. Merhamet iki taraflı bir mucizedir.
>>>>evren,ve içerdiği bilgiler sonsuz gibi.hatta sonsuz.mesela
senin yazdığın,söylediğin şeylere bakınca ''nebuch sanki evrendeki her şeyden haberdar'' diyorum.ama senin de bilmek
istediğin,sırlarını öğrenmek istediğin tonlarca şey vardr büyük ihtimalle.insan kendini sonsuz bir boşlukta yanlz hissediyor Bilmenin intiba sahibi olmayı, bunun da fikir sahibi olmayı getirdiğini düşünüyorum. İnancıma göre bu bir lanet ve yanılmanın sebebi. Gerçek bilinemez. Gerçek izlenir.
>>>>Simülasyondan çıkışın tek yolu DMT transı mıdır? trans veya cezbe hali simulasyonun simulasyon olduğunu görmeye yarıyor. çıkmaya değil. çıkmak için çok büyük bir çaba ve irade lazım.
>>>>gerçeği izleriz,bilemeyiz.derken,izleyince bilmiş
olmuyomuyuz yani. biraz daha açar mısın? elbette bilmiş olmuyoruz. bir çocuğun gökyüzünde yıldızların ne olduğunu bilmeden izlemesi başka bir şey, o yıldızları tanımlayıp bilmesi başka. gerçek, onu bilebilmemiz için gereken yan tanımları içermiyor. çünkü gerçekten başka bir olgu yok. bu da onu bilemeyecek olmamıza neden oluyor.
>>>>bir insan simülasyondan çıktığın da ne olur?simüle bi hayat
olduğu için herşeyi koyverme gibi bi durum ortaya çıkar mı?ne gibi davranışlarda bulunur senin bildiğin kadarıyla? Bir insan simulasyondan çıkamaz. Simulasyon, bir ve insan konseptlerini de içerir.
>>>>Duyguların epifiz bezine zararı var mı? Varsa, duygulardan
kurtulmak mümkün mü? Mümkün değilse, duyguları nasıl kontrol altına alabiliriz? Epifiz bezine zararından yola çıkarak duygulara savaş açmak onurlu olsa da ona sıra gelinceye kadar daha temel yanılgılar var kanımca.
>>>>nebuch, alter sözlükte "allah" başlığındaki girini
okudum.buna göre, rabbı bulmamız ve huzura ermemiz tasavvuf olmadan imkansız mı?ayrıca girinin sonunda ilk defa ego yerine nefs kelimesini kullandığını farkettim şaşırdım.sebebi nedir? Eşanlamlı diye. Belirli bir nedeni yok.
"Tasavvuf olmadan" tabiri mantıklı değil. Tasavvuf olan veya olmayan bir şeyden ziyade anlayıştır. "Bu anlayışta olmadan" denilebilir. Ne gariptir bu anlayışın olmaması da mantıklı değildir. Tasavvuf sınırları çizilmiş bir -izm değildir. Evrenin ilk anından son anına kadar bazı görüşleri içerir. İnsan er ya da geç bu görüşlere paralel belitler bulacaktır.
>>>>bütün bu bahsettiğin ve çok doğru tanımladığını
düşündüğüm sanal gerçekliğin içinde ayrıyeten bir ''sanal gerçeklik'' fikriyle boğuşmak (daha doğrusu durumun böyle olmasıyla boğuşmak, çünkü ben isim vermemiştim senden duyana kadar) sanal gerçekliği manipüle etmemi zorlaştırıyor. epifiz bezine verilen zararlar hakkında verdiğin cevaba dayanarak soruyorum bu yüzden, sahte gerçekliğe mi yoksa duygulara mı savaş açmalıyız? (çünkü okuyunca demek istediğini tam olarak algılayamadım, duygular kötüdür gibi bir sonuç çıkıyor) aydınlat beni bu ikisinin bağlantısı hakkında :( Duygular öznenin amigdalayı kullanarak algıya eylemleri dikte etmesidir. Bununla ilgili bir videom vardı ama şimdi adını unuttum.
>>>>dışardan aldıklarımız bize egonun yorumuyla, gerçek dışı
geliyorsa neye inanmalıyız? egomuzu yenemiyoruz,ona karşı ayakta durabilcek elimizde hiçbirşey yok bu durumda egoda olmayabilir. yani biz yoksak egomuz da yok demektir peki gözlemcinin bu evrendeki yeri nedir? gözlemci evrende değildir. gözlemci evreni izler.
>>>>Ben bu zamana kadar anlattıklarından çok şey çıkardım
anladım. ama bişey hep aklıma takılıyor. gözlemci olarak bizim egomuz yaratıyorsa dış dünyayı herşey onun yorumuysa ve gerçek yoksa biz bilgi sahibi olamıyor muyuz? yani senin anlattıklarında bize egoya uğrayıp geliyor,onlar da mı gerçekten uzak? Öncelikle gerçeğe logos ile ulaşma sanrısından kurtulmak gerektiğini düşünüyorum. Gerçek, mantıklı değildir. Çünkü gerçek sanal değildir.
>>>>evren gerçek içermez ise herşey yanılgıdan mı ibarettir?yani
öyleyse bu soru ve cevabı da yanılgı?
Bingo. Gerçek logos ile ulaşılamaz. Ancak gerçeğin logos ile ulaşılamayacağı bilgisi son derece önemlidir.
>>>>egomuzu düşünce yoluyla dmttenin gösterdiği fragmana
hazır hale getirebilir miyiz? bu durum fragmanı kabul etmemizi kolaylaştırabilir mi? Düşünce belki bira etkiler. Ancak benim anladığım zihniyetin kökten değişmesi bunu eylemlerin takio etmesi gerekir.
>>>>İnsan dmt transındayken serebral korteksinde neler
dönüyor nebuch? Nasıl tepkiler veriyor? çok konuşamıyor. "şu an dışarıdan nasıl görünüyoru..." cümle bitemeden algı yüzünü gerçeğe dönüyor. gerçek bariz bir biçimde yorumsuz.
>>>>Misantropi, çocukluk travmaları sonucu gelişen kişilik
bozuklukları,engelli insanlar,işkence. hayatında ki yeri nedir bunların ? hissettirdikleri ve duruşun. düzensiz titreşim. düzenli titreşim haline getirmek istiyorsa özne bunu, doğru yerde frekansa doğru gözlemi yapıp birkaç periyot ertesinde frekansı düzenli hale getirip algının düzensiz iluzyon yerine düzenli ve bu yüzden sırlarını açık eden iluzyona bakmasını sağlayabilir.
>>>>kendi ile barışık olmak egoya hizmet edeceği için kötü bir
şey midir? savaş ertesinde yapılan barış güçlü ve güçsüz arasında olur. insan kendi ile barışıyorsa kimin güçlü olduğunun farkında olarak bunu yapması sağlıklı olacaktır. kendi ile barışık olan ama nedense kendi isteğinden başka birşey isteyemeyen insanlar göreceksin. onlara bir daha bakmak gerekir.
>>>>ahmed hulusi'nin dusunceleri uzerine neler dusunuyorsun
nebuch? bana, islam'ı olabildigince özüne yakın anlamıs ve anlatıyor gibi geldi. dusunceni samimi olarak merak ediyorum. ben ne anlattıysam kendisinin daha ayrıntılı ve sağlıklı olarak en az on sene önce anlattığını gördüm. ne zaman kendisini okusam cahilliğim ile yüzleşirim. hakikatı anlamakla kalmamış çok yüksek bir perdeden anlatmayı da bilmiştir.
sayılı zihinlerden biri.
>>>>gözlemcinin sorumluluğu var mıdır?varsa nedir? o derece iyi bir soru ki birkaç gündür geri dönüp bakıp düşünüyorum. gözlemcinin bir sorumluluğu olabilir mi? ardından hep olduğu gibi düşünme biçimimin yanlış olduğunu fark ettim. bu tip şeyleri fark edebilmek için yapısalcılığı kullanıyorum boşuna icat etmemişler cidden düşünme sistemlerindeki hataları buluyor. sorumluluk, sadece ve sadece ortada bir görev varsa üzerine konuşulabilicek bir olgudur. yani sorumluluğun varlığı için önce görevin varlığı gereklidir. görev ise bir öğenin bir diğer öğe ile olan ilişkisinden doğan bir olgu. bir öğenin diğer öğeye olan borcuna görev diyoruz. hatta bu şüphemi desteklemek için şunu buldum: http://www.etymonline.com/index.php?allowed_in_frame=0&search=duty&sea rchmode=none yani görev ardından gelen sorumluluk sadece en az iki öğe varken mümkün. ancak gözlemcinin düzleminde "iki" konsept olarak yok. bu yüzden gözlemcinin sorumluluğu olmadığı sonucuna ulaşıyorum.
>>>>''Sen nasılsan dünyayı da öyle görürsün.'' İfadesi ile, ''Dış
dünyayı oluşturan egomuzun yorumudur.'' ifadesi doğrudan ilişkili midir ? hatta eşcümledir. >>>>Sorular ve olası cevaplar isimli videonda "epifiz bir fragman
gösterir film egoyu olmadığına ikna ettiğinizde başlar" demiştin.Egoyu kullanarak egoyu olmadığına ikna edebilir miyiz Elbette. Başka bir yolu olduğunu düşünmüyorum.
>>>>Hayat bir rüya mıdır Tanımladığımız, isim verdiğimiz, üzerine düşündüğümüz her şeyin bir rüya olduğuna inanıyorum. Yani bir şey mantıklı ise o şey sanaldır.
>>>>"Yani bir şey mantıklı ise o şey sanaldır." sanal derken
zihnin ürünü müdür "Zihnin yorumudur" demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
>>>>melatonin ilaçlarının kızılcıktan yapıldığını duydum. doğal
diye kızılcık temin ettim bir torba. yatmadan önce yemeyi düşünüyorum sen denedin mi ? bi etkisi oluyor mu ? tavsiye ediyo musun oldukça etkili. ben yatmadan önce 10-15 kızılcık yiyordum yakın zamana kadar. oldukça yoğun geçiyor uyku.
>>>>hani video da demişsin ya yoksa sadece görüp algılayıp
anlayıp göç etmek için mi buradayız diye. peki neden anlamalıyız. ''göç'' ettiğimizde ne işimize yarayacak. bu dediğim faydacılık olarak bahsettiğin şeyle doğrudan alakalı sanırım ve yanlış bir tutum değil mi? gözden kaçan büyük bir nokta var: göç eden biz değiliz. biz denilen her neyse o burada kalıyor. olmadığı bir diyarda.
>>>>Bir tanri yok.selebral kortekse bagdas kurmus bi ego var ve
onunla basa cikabilirsek ve epifiz bezimizi acik tutarsak dunyada cenneti yasariz.yanlisim varsa duzelt demek istdiginin toplami bu mu ağbi değil elbette :) yanlış değil yazdıkların bu arada.
>>>>İnsanın yaşamını idame ettirmek dışında, devletine,
bölgesine, dünyaya, insalığa ve dünyevi olan diğer her şeye dair herhangi bir kaygısı olmalı mıdır, bu gereksiz midir, gerekliyse boyutu ne olmalıdır? zor bir soru. aslolan dünyadan vazgeçmektir. ancak dünyadan vazgeçme taklidi yapmak pek kolaydır. yani anladığım kadarıyla kişilik, insana öyle şeyle fısıldıyor ki öyle iyi kandırıyor ki çok rahatlıkla "sen zaten kaygılarından arındın ve hazırsın" diyebilir. insan da buna inanabilir. şahsım için bu kendimde çok sık rastladığım bir durum. bunun tek çözümü bilinçaltı temizliğinden geçiyor. insan iyiye ve sevgiye maruz kalarak temizleniyor. her anında. yani gidip bir çiçek koklamak bile haftaların ruhsal pisliğini temizleyebilir. sevgiye maruz kalarak kişiliğin yalanlarını en aza indirmek, ardından da anlatmaya çalıştığım amaçlarda bulunmak en sağlıklısı olacaktır. diğer türlüsü olunca bu mevzu ile birkaç hafta ilgilenip ardından gri dünyaya dönme eğilimi oluyor. bunu da kendimde ve etrafımda çok defa gördüm.
>>>>Meditasyon esnasında tanımlayamadığım bir bilinç
durumuna girerken tüm vücudumu ter basmaya başlıyor ve derin bir korku içimi sarıyor bu yüzden de devam etmekten vazgeçiyorum. Korkuyu oluşturan sence ne ve bir çözümü var mıdır? Hala bu dünyadan vazgeçememem mi ? kalp atışının hızlanması, kulaklara kadar gelen bir karıncalanma. bunlar stres hormonunu tetikliyor. bu da egonun ölüm korkusunda olduğunun ipucu. o korkuyorsa olan şey hayırlı demektir. o korksun sen korkma.
>>>>Gerçek algının bir yorumu ise mutlak hakikat var
mıdır?Sonçta insan ya da başka canlının bulduğu şeyde sadece algısını yorumlamasından ibaret olucak.Matematik ve geometri logos ile sınırlı mıdır? anladığım kadarıyla matematik, geometri ve toplamda logos bu evrenin bir yorum olduğunu söylüyor. mutlak hakikat buradan ulaşılamaz anlamına gelir. Bu bilgi burası için yeterlidir. Mutlak hakikat yolunda burayı yıkmak gerektiğini anlatır.
>>>>Cevaplarini okurken dikkatimi cekti.yasam amacim
yasarken olmek demissin.tasavvufcu ya da sufi misin :-) belki de bu yollarla sosyal alginin fisinin cekilip ebedi algiya gecilebilecegini dusunuyorsundur.yasarken olmek bu degil midir? benim tesadüfen denk geldiğim bazı hakikatlerin sufilerin binlerce hatta yüzbinlerce yıldır söylediklerini fark ettim. bu yüzden sufi sayılmam, çünkü cahilliğimin altında eziliyorum. sadece bir şeyler yaşamış ve paylaşmak isteyen bir adamım. ama dünyevi düzen sözkonusu olduğunda, hele ki ortadoğu gibi bir yerin sadece tasavvufun hakikatleri ile huzur bulacağını düşünüyorum.
>>>>kötü birini sevmeyiz,birinin yanlış hareketini görürüz
sevmeyiz vs.ama o kişiler aslında yoklar bizim zihnimizin ürünü mesela tanrılar aramızda 3 de anlattığın, elinde güç olan ama egoist insanlar var dedin.bizim kızmamız gereken kim o zaman onlar gerçek değilse?onları yaratan zihnimize mi kızalım?
onları yaratan zihnine kızmak yerine, iyiye maruz kal, evreni değiştir ve hepimizi kurtar.
>>>>Dünyadaki tüm insanların beyin kimyası bir şizofreninki gibi
olsa fen bilimleri , sanat , felsefe nin yanında matematik ve geometride değişir mi?Yani biz algıladıklarımızla sanat felsefe bilim yapıyoruz.Algıladıklarımız değişirse her şey değişir mi? bu konuda yine bir tartışma sırasında ahramazda dedi ki; "halihazırda beynin gündelik çalışma şekli de bir hastalıktır." bu hastalıkta böyle bir çılgınlık yaşanıyor. bak etrafına. serebral korteks yardımı ile yapılan tüm gözlemler gerçeğin gudik yorumları olacaktır. ancak şurada iyi bir ayrım yapılmalı. soruda "Dünyadaki tüm insanların" gibi bir ifade var. Dünyadaki tüm insanlar diye bir şey yok. Senden başka kimse yok burada.
>>>>"burada senden başka kimse yok" yerine, "sen dahil kimse
yok" demek daha doğru olmayacak mı? Hala 'ben' varsa o kapı açılmaz ki, kapının sahibi var git biraz daha yan demez mi? Yoksa sen o son kapıyı çalışımızdaki : +tık tık -kim O? +Sen (kapı açılır) bu senden mi bahsediyorsun? burasından bahsediiyorsak sadece "sen" varsın. ama zaten burası ve sen de söz konusu değilsin. ama yine de buradan bahsedildiği için sadece senin olduğunu söylemek yanlış değil.
>>>>"Senden başka kimse yok burada" bu cümlenden solipsist
olduğunu düşünüyorum.Doğru mu? solipsist eğilimlerim var, ancak saf değildir.
>>>>çok rahat takılıyorsun bunun bir sebebi varmı? stres ölüm korkusundan gelen bir tepki. ölüm korkusu ise ilk aşılması gereken korku kanımca.
>>>>Benden başka bir şey yoksa bu benimi tanrılaştırmama yol
açmaz mı? gerçek uğruna bu tanrıyı öldürmem gerekmez mi?
Bir'e ulaşmak için arada önce 2'ye inmek gerekir.
>>>>'Buradan bahsediyorsak' dedin; sadece 'sen' olması için
ama paradoksa dönüşmez mi bu durum, o zaman bulunduğum konsept dışında başka bir konsept daha var gibi bir saha daha oluşmuş oluyor sanki. Halbuki biz sadece bilincin dağılmış düşüncesi, ilmi, datası değil miyiz? sen ve burası ayrı şeyler gibi algılanmış ise zaten hatalı bir soru. eğer öyle değilse soruyu anlamadım.
>>>>Sen ve burası aynı yer bahsettiğin gibi kısaca bütün evren
düşünceden ibaret bir yapı biz de o yapıya dahiliz bir bütün olarak. Beynimize gelen frekans aralıkları kadar da oluşturduğumuz benliklerle yorumlamalar yapıyoruz. Her şey tamam ama buradan başka konsept oluşuyor 'fiziksel sen' çıkmadıkça fiziksel veya değil bildiğin şeylerin tümü bu "düşünceden ibaret" yapıya ait. o yapı da sensin, senden başkası yok. soruyu bir türlü anlayamıyorum sanırım üzgünüm.
>>>>Bilmece mi bu kardeşim ya.burda yalnızca ben
varım.madem sadece ben varım diğerlerinin yaptıkları benim zihnim sayesinde nasıl oluyor? Nebuch benim zihnimin istediği gibi mi cevap verecek yani bu soruya? hah şimdi oldu. EVET. Zihninin istediği gibi söylenince elbette "arzuların" doğrultusunda değil, yaptığın gözlem doğrultusunda cevap verecek. Bak verdi.
>>>>sen tek olduğunu düşünüyosun eğer bende böyle düşünürsem hangimiz tekiz bu insanların hangileri tek olan?tabi eğer herkes öyle düşünürse.bizler kopyalarmıyız?tek bi beyin varsa o kim bunuda bilemeyiz.herkes öyle düşünürse eğer.her öyle düşünen öyle olmasa bile.karışık ama anlamışsındır sanırım. ben tek olduğumu düşünmüyorum. senin de tek olduğunu düşünmüyorum. ben ve sen denilen kimliklerin zaten olmadığını, sadece gözlemcinin olduğunu savunuyorum. (gözlemlenen bile yoktur)
peki bu gözlemci nerededir? kendine bir daha bak, senden başka gözlemci yok burada. ama o ismini verdiğin senden bahsettiğimi tekrar düşüneceksen tartışacak bir paydada değiliz demektir :)
>>>>Logosla gerçeğe ulaşılamayacağını geometri ve matematiği kullanarak söylüyorsun.Halbuki matematik ve geometride zihnin bir ürünü değil mi?Tıpkı gerçek kavramı gibi matematik ve geometri zihnin ve logosun işletim sistemidir. yani gözlemin. gözlem bittiğinde yani gerçek kaldığında bunlardan söz edilemez. bu şuna benziyor windows işletim sistemi güzel bir akşam yemeği yapamaz. windows kullanarak bunu bilebiliriz.
>>>>Tanrinin olmadigini insanlara nasil inandirabilirim eğer bir olguyu "insanlara nasıl inandırabilirim" ekseninde değerlendiriyorsan bu durum semavi tanrıya olmasa bile toplumsal tanrıya biat ettiğini gösterir. bu açık bir çelişkidir. teizm sadece sami söylencelerini çarpıtarak üretilmiş bir hastalık değil, insanın kendinden bile eski ve diğer ismi "benlik" olan bir şeytandır. ikna etmek ve olmak ile ilgili endişeler x tanrıya değil, y tanrıya tapmaktır. yani bu soru baştan aşağı hatalıdır.
>>>>Selebral kortexteki ego ile yorumlamadan algılananların
gerçek olduğundan ya da algının saf hali olduğundan nasıl emin olabiliyoruz?Gözlemin bitmesi ego ile yorumlamamak mı oluyor? buradaki tüm gözlemler egonun gözlemidir. buradaki gözlemin bitmesi için egonun gözleminin bitmesi gereklidir. buranın gözleminin bitmesi hakikate giden yoldaki basamaklardan biridir. ancak bu merdiven kaç basamaklıdır? sayı yoktu orada bu yüzden sayamadım.
>>>>Ben salt kendim olduğumu gözlemlemek için kendimden başka alacağım referans olmadığından kendi içimde beni bana simüle edecek sanal bir evren oluşturuyorum ama bana hiçbir zaman erişemiyor çünkü hakikat benim En fazla yaklaştığım an;"kendimi fark etmem", bu olduğunda da olmayan bu evren yok oluyor? oldukça doğru. şurada ufak bir ek yapabilirim;
"kendim olduğumu gözlemlemek için" buradaki arzudan bu sanal evrende söz ediyoruz ancak gözlemin kendisi ve gözlemlenen sanal olduğu için hakikatte bu arzu da sanaldır. yani sen hiç "kendim olduğumu gözlemlemek için" gibi bir arzuya kapılmadın.
>>>>Gerçeğin varlığından nasıl bu kadar emin olabiliyoruz? öncelikle gerçek, var veya yok gibi kavramlardan muaf olmak zorundadır. yani "gerçek vardır" demek "varlık gerçeklik bildirir" demektir ki bu en fazla bir varsayımdır. gerçek varsayım değil, kaçınılmaz haldeki bilgidir. bu bilginin varlığı veya yokluğu gerçekliğini değiştirmeyecektir.
>>>>fraktallar ve oyun kuramı videonda,birsürü olaslık vardır bu
olasılıkların hepsinin sonucu belirlenmiş gibidir tarzı konuşman vardı.peki belirlenen bi olasılık neye göre olur bunn hakkında bi düşüncen var mı?yani neden a olasılığı olmazda b olasılığı olur?eğer o olasılığı tetikleyen bişey yoksa tabi tüm olasılıklar olur. gözlem hangisine yapılıyorsa o görünür. gözlemin neye yapıldığını da ego belirler. ego eğitilirse istenilen ihtimal gözlenir.
>>>>insanlara iltifat eder misin ? iltifatlar egoyu tatmin eder diye
düşündüm ben, doğru mu İnsanlardan çok yaptıklarını överim. Övgüsü bol biri sayılırım, arkadaşlarım bir şeyleri abartarak övmemden bazen şikayet eder. Ancak hayatında hiçbir şeyi ve kişiyi övmemek için uğraşan, bunu bir imaj çalışması olarak gören insanların yoğunlukta olduğu bir ülkede belki de benim gibi yerli yersiz öven insanlar dengeyi kuruyordur bilmiyorum. Yeni övgü sözcükleri öğrenmeyi de severim. >>>>Anladığım kadarıyla bu dünyayı gerçek yapan şey
arzularımız.Arzularımızın temelinde ise egomuz yatıyor. Bu cümle doğru mu sence? Oldukça doğru.
>>>>Nefsin terbiyesi için tasavvufta bilen bir mürşid'e başvurup
zikir alınması gerektiği tek başına sorumsuzca yapılırsa cinni ilhamlara da neden olacağı söylenmekte. Bu durumda çiçeğin mürşid olamayacağı aşikar değil midir?
eh musa ve çoban hikayesini hiç duymamış olmak gerekir bu soruyu sorabilmek için.
>>>>çoğu zamn düşünrken,sanki zihnimde bi bulanıklık var o
şey olmasa daha iyi daha net düşüncem sanki. yolda yürürken önümüzde bi sis olması gibi,sis olmasa daha net görcem herşeyi ona göre yolumu belirlicem.beynimde böyle bişey var gibi hissediyorum?bu his için bi tavsiyen varmı? bahsettiğin sis'in kaygılar olduğunu düşünüyorum. eğer öyle ise bu kaygıların ne aşamasında "ölüm korkusu" gizlendiğini bularak başlayabilirsin. kaygılar vücudun stres mekaniklerini tetikler. bu mekanikler doğada ölüm tehlikesi sırasında hayatta kalmamız için "kısa vadeli hızlı kararlar" almaya zorlar. bu yüzden insan önünü göremez ve sadece kaçmaya çalışır. kaygıların neresinde ölüm korkusu olduğumu bulduğumda sorunu çözebildiğimi fark ettiğim için bunu yazıyorum, uzaman sayılmam.
>>>>Hayatta kalmak ego için bir zafer mi Ahramazda bu soru üzerinde düşündü; bu sorudan önce şu soruyu soralım 5:39:09 AM ölüm ego için bir yenilgi mi? 5:39:36 AM bunda şüphe duymadan evet denilebilir tüm öğretilerin kökeni açısından konuşursak 5:39:41 AM hepsinde ölüm ile biten bir yanılsama vardır 5:40:03 AM ego dünya hayatı için vardır, nefs sınav için verilmiştir vs. 5:40:15 AM evrimsel olarak da ego sonradan meydana gelen bir yapı 5:40:46 AM bu durumda ego buraya ait bir yapı 5:41:05 AM yani ruh, tin ya da bilincin aslı dediğiniz her ne ise 5:41:15 AM ölüm sonrasında kendisinin ego olmadığını farkediyor 5:41:25 AM ego değilse nedir bu? bunu irdelemek çok ayrı konu 5:41:34 AM sorumuza cevap verelim 5:41:40 AM evet ölüm ego için yenilgidir. 5:41:49 AM bu durumda hayat ego için bir zafer midir?
5:42:00 AM işte bu soruda kesin bir ifade verilemez 5:42:10 AM çünkü elimizde ölmeden önce ölmek gibi bir kavram var 5:42:52 AM yani her insan hayatı egonun hükmünde değil 5:42:59 AM bu durumda soru göreceli olur 5:43:06 AM ve bunun üstüne şunu sorarsak ne olur? 5:43:20 AM ölüm herkes için bir zafer midir? 5:43:34 AM yani her hayat ego etrafında dönmüyorsa 5:43:47 AM her ölümün de aydınlama etrafında dönmeyeceğini söyleyebilir miyiz? 5:44:02 AM bence burada çok güzel bir takım cevaplar yatıyo
>>>>''..iyi düşün iyi olsun olayı secret düzeyinde
değerlendirildiğinde tam bir fiyasko..'' demişsin.peki bunun ''iyiye maruz kal dünya değişsin'' den ne farkı var? secret'ta teist bir yapı var. yani evrenin bir sanal gözlem olduğunu değil, realist düzeyde, solid ve nesnel olduğunu iddia ediyor. bu başta "iyi bak iyi olsun" felsefesine hakaret. solid ve nesnel yapılar salt arzular ile şekillenmez. secret bu gerçek ortada iken teizmden kurtulamıyor.
>>>>ego yerine nefs kelimesini kullansan daha fazla türkçe kaynağa ulaşmaz mı takipçilerin? genelde teist kaynaklara ulaşırlar.
>>>>Firavun, Deccal, Musa, Melek, Cin vb HEPSİ SENSİN! Sen
bir bilinç Matruşkasısın! Peki sürekli değişirmi halimiz ? Nasıl sabitlenir yada ? Bence çok doğru tespit. Soruya bir yanıtım yok.
>>>>süperego çok mu masum Elbette değil. İç tanrı.
>>>>Ahmed Hulusi'ye göre insan bu dünyada ölüm ötesiyle alakalı ne kadar çok hazırlık yaparsa, (ibadet, zikir, meditasyon ne dersen de) egosu öldüğünde o kadar az çile çekecek, ruhunu geliştirmekse sadece bu dünyada yapılacak bi' şey, yani ne ekersen onu biçeceksin, fazlası yok. Katılır mısın bu fikre? Kesinlikle.
>>>>ölümün aslında insanın en mutlu anı olduğunu söylüyorsun, bu her insan için geçerli mi? dışarıya en korunaklı bölgemiz olan düşüncelerimiz tarafından yönetiliyor olmamız o düşüncelerin bizim ürünümüz olduğuna delil sayılıyor. halbuki referans almadan herhangi bir tanım yapabildiğimiz görülmemiş. dilimiz tanımlarımızı, tanımlarımız da düşüncelerimizi belirliyor. yani kendimize ait olduğuna emin olduğumuz binlerce düşünce dış referansların intibalarından ibaret. beynimizde bu düşüncelerin bize neler hissettirmesi ile ilgili bizden bağımsız organlar var. hatıralarımıza his enjekte eden organlar var. bizi biz yaptığına inandığımız özelliklerimiz birer hayatta kalma mekanizmasının ürünü. buzul çağında deneysel fikirlere ve yöntemlere yer yoktu. en ufak bir hatada onlarca insan birkaç saat içinde donup ölüyordu. sadece önceden geçerli yöntemleri kabul edenler yaşıyordu. bu yöntemlerin mantığını anlamıyor ve deneme yanılma ile buluyorlardı. önceden işe yarayan ne varsa onlara tutunmak gerekirdi. muhafazakarlık ve bağnazlık bu şekilde insanı yüzbinlerce yıl hayatta tuttu. ancak son üçyüz senede durumlar değişti. özgürlükçüler, ilericiler, aydınlanmacılar ve daha bir çoğu insanın beynindeki her düşünceyi kontrol ettiği ön kabulu ile düşünürler. halbuki beyinde amigdala denilen bir organ varken kontrolün bizde olabilmesi mümkün değildir. amigdalasız bir beyin ise hayatta kalamaz. beyinde sizden farklı kişilikleriniz varken düşünceleri bırakın kontrol etmeyi, düşüncelerinizin ne olduğunu bile bilmeniz çok zor. bu durumda şu soru ortaya çıkmaktadır: "insanı neye göre yargılayacağız?" bu soru da altında buzul çağı adetlerimizi bulundurur. "etrafımdaki insanlar konusunda bir yargım olmalı böylece onlardan kime yakın olabileceğimi seçerek fırtınada hayatta kalma şansım artacak." kontrol bizde değil, kontrol ettiğimizi sandığımız beynimizde. beynimiz sadece kontrolün bizde olduğunu hissettiren bir organ. bu durumda "biz neredeyiz?" sorusu ortaya çıkar ki, işte bundan daha onurlu çok az soru gördüm. diğer hepsi gibi cevabı kesin değil. beynim ve içindeki referans ürünü düşünceleri düşman belleme sebebim budur. çünkü onlar sadece hayatta kalmaya çalışan bir hayvana aitler. bu hayvanı anten gibi kullanan bir gözlemci olduğumuza dair şeyler yaşadım. bu anten-cesedin içinde bile değiliz sadece ondan veri alıyoruz. sorun şu ki, anten ölmemek için bu verilerde oynama yapıyor. alamet-i farikası da bu. bu hayvan gözlemci onu öldürmesin diye gözlemcinin kendisi içinde olduğuna dair yalan veriler gösteriyor. dışını gördüm. bu ceset ve beyninin yalanlarının büyüklüğü beni akıl almaz şaşkınlıklara sürükledi. zaman algısı, mekan algısı, ikilik algısı gibi büyük yalanları var. evriminin bir zirvesi, yalan söylemek üzerine kurulu bir evrimin. gerçekte gözlemcinin bir fikri, bir hissi yok. o sadece gerçeğe bakıyor ve gördüğünde gerçek ile birleşecek kadar hazır.
>>>>Var olan veya var olduğuna inandigimiz/kabul ettigimiz
gerçeklik aslında egonun senaristligini yaptigi bir oyunsa bu senaryoda ego izin vermeden nasil disari cikabilirsin? Yani senin yaşadığın deneyim aslında yine egonun sana oynadigi bir "yalama içinde yalan",bolum sonu finali"yanılgısı olabilir mi Evet. Ancak bana egonun nasıl çalıştığını açık ediyor olması bunu tutarlı bir biçimde gözlemiş olmam bu deneyim üzerine düşünmeye yol açıyor. Çoğu mantık ağını orada öğrendim.
>>>>Dmt transı sırasında veya epifiz bezini çalıştırma
meditasyonlarından birçok kişinin uzaylıya benzeyen, 4 gözlü garip bir yaratık gördüm demesi ilginç. Bunu sen nasıl yorumluyorsun? bunlar ilk kattaki iç egolarla yüzleşmeler olabilir.
>>>>Melatonin ve Dmt arasındaki kanıtlanamamış bağı
deneyimlerine göre nasıl örneklersin? melatonin yoksa "abi mantar kafası abiiiii" melatonin varsa "..."
>>>>yani kişinin var olmadığı fikrini benimsemiş olması yeterli
değil, egonun bunu deneyim olarak muhakkak yaşaması gerek? "fikir" yapı gereği egonun referansları okurken kullandığı, yine referanslardan oluşan derlemelerdir. bu yüzden "benimsenme" kısmı zaten tamamen egonun sanrısıdır. (benimseme tamamen sanrıdır) egonun deneyim olarak bunu yaşaması ise kendinden şüphelenmesine neden olur. tasavvuf "ben kimim?" sorusu ile başlar ve bu deneyim bu soruyu egoya sordurtabilecek kadar önemli bir bilgi gösterir.
>>>>her transın filmin farklı bir fragmanını gösterdiğini
söylemiştin daha önce. peki gittikçe daha komplike bir hal mı aldı senin açından? yoksa her transta aldığın mesajlar birbirine benzer miydi?
evet. transların hepsi biraz daha net bir biçimde bilgiyi hatırlamama yol açtı. bunu yaparken nasıl unuttuğumu da gösterdi.
>>>>Antidepresanlar hakkındaki düşüncen nedir? beyin kimyasallarının değişimi bilincin çoğu zaman dışında kalan etkilere neden olduğu için henüz tam çalışma biçimi çözülmemiş bir organı sadece bilincin cevaplarıyla test edilmiş kimyasallar ile değiştirmeyi tehlikeli buluyorum. bilinç beyin için o kadar da önemli bir yer tutmuyor.
>>>>klostrofobi hakkında bir şey düşünüyor musun? korkular ardında fena sanrıları barındırıyor. kapalı bir alanda kalma korkusu da bunlardan biri. ancak bir çeşit klostrofobi yok anladığım kadarıyla. yani bir kimlik "artık buradan çıkamayacağım" korkusunu "artık toplumla buluşamayacağım" , "artık temel ihtiyaçlarımı karşılayamayacağım" veya "artık tekamül edebileceğim fiziksel boyuta erişimim yok" gibi türlü nedenlerle yaşıyor olabilir. elbette bunlar kimliğin varolma ile ilgili kaygıları. kimlik var halde değil.
>>>>revolutions'da neo ve trinity kaynağa giderken sentineller ile karşılaşıyor ve gemiyi yukarı doğru sürmeye başlıyorlar, bulutların arasından çıktıklarında trinity bir anda manzara karşısında afallıyor. oradan bir anlığına çıktıyorlar, bulutların arasındaki kaotik yer 'zihni'mi temsil ediyor? kesinlikle.
>>>>panteistsin Panteizm: Evrenin irade sahibi bir tanrı olduğuna inanmak. Ben ise evrenin de tanrının da iradenin de olmadığına inanıyorum. (Hatta gözümle gördüm)
>>>>nefs mertebeleri konusunda bir sürü tarikatın bir sürü
yöntemi var.Kendilerince şöyle olur böyle olur diyorlar.Sence nasıl ilerlenir ?
nasıl ilerleneceği ile ilgili çok fikrim yok. ancak bahsettiğin oluşumların hepsi bu konularda birbirlerini sertçe reddeder hep "o öyle olmaz" yollu diktelerde bulunurlar. Belki oluşumun özünde bu durum yoktur ama takipçilerinde bu sorun çok yoğun olarak var. doğruya giden bir yol mu vardır? bu zor soru.
>>>>gerçeğin peşinde olmak bir ego tatmini midir gerçeğin kendisinde ego bulunamayacağından dolayı belki bir yere kadar ego tatminidir. bir yerden sonra ego sözkonusu olamaz çünkü o zaman gerçekten bahsedilemez.
>>>>iyi insan olmak anlamsız mı şimdi sana göre? süperego da
gereksiz demiştin bunların süreçler olduğunu düşünüyorum. yolun üzerinde atlatılması gereken aşamalar var. süperego, iç tutarlılık, vicdan elbette gerekli ancak sonu olan şeyler. bunlar kalıcı değil.
>>>>tüm bu benlik ego, teklik vs. konuları içerisinde sizofreni
hastalığının oturduğu yer çok mantıklı.Peki diğer beyin odaklı hastalıkların misal alzheimerın bu bakıştaki yeri neresi olabilir?Basit bir frekans bozulması olarak açıklamak değilde bunları inceleyip araştırmak zevkli olabilir. beyinde etkileşimde olduğu segmentlere bakarak belki birkaç yorum yapılabilir.
>>>>"atlatılması gereken aşamalar" çok iyimser ve tesadüfi elde
edilmiş bilgi gibi. evet ben iyi olmalıyım çünkü bu şekilde davrandığımda şu an tam tanımıyla kelimeye dökemesem de bir pozitif tesiri üzerime çekiyorum ve bunun katalizör etkilerini gördüğüm için bir aşama olarak ele almalıyım mı?bu mudur? bu cümle "ben" diye başladığı sürece bahsedilen hiçbir şey olmayacak. ancak şu da var ki "ben" diye başladığı da açık. bu durumda önce "ben" diye başlamamasını sağlamak gerekir. bunun için de önce süperego/vicdan ile yüzleşip onu silmek gerekecektir. belki başka bir yolu da vardır, ancak henüz nail olmadım.
>>>>"ben diye başlamayan iyi olma davranış kalıbı" nedir?
merak ettiğim şu eğer doğal olana gönderme varsa örneğin bir ceylanın pasifist görünümlü zararsız(?) hareketlerine benzer bir davranış türevini insandan bekliyorsak ki bahsettiğin bu değil ama yine de özel bir tavır olmayacak mı bu? sorumluluk? Eğer egodan kurtulmanın davranış değişikliği olmadan mümkün olan bir yolu varsa bunu bilmiyorum. Bildiğim şekli içteki egoların tümünü nötralize etmek ve bu da ancak onlarla yüzleşerek mümkün (veya ölerek) vicdan yüzleşmesi de sorduğun "iyilik kısmı".
>>>>"nötralize etme" den kastın anladığım kadarıyla "farkında
olmak" sadece. yani koordinatları belli bir eylem yapmamız gerekli değil . "iyilik" dedimiz şeyi realist bakış açısıyla materyalizme kaçmadan yorumlanması yani yanlızca durum tespiti yapan bir kimse bile yüzleşmesinin bukısmında aşama almştr Materyalizmin her formu gaflettir adıma.
>>>>matrix'i izleyince korku, şüphe ve inançsızlık üçlemesinin az
bir yer kapladığını ve senin videolarında bundan mesela egoya göre nispeten daha az bahsettiğini görüyorum. fakat ortada böyle bir bakış açısı var ve bunu daha iyi anlamaya ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. bu konuyu açıklayabilir misin? frekanslarla ilgili dediğim her şey bununla alakalı. aşk düzenli frekans, korku ise düzensiz. entropi korku ile artıyor ve daha çok sanal varlığın oluşmasına ve egonun hakikatten daha çok uzaklaşmasına yol açıyor. düzenli frekans ise egonun ana frekansın ritmini duymasını sağlayacak ve hakikate dair eğilimde olmasına neden olacak.
>>>>Dopamine gore yasamamak icin ne yapmali? egonun ödüllendirme mekanizmasını sıfırdan tekrar inşa etmeli.
>>>>neden popüler olmayan kelimeler seçiyorsun? tefekkür,
tekamül, vs.? bu kelimeler yerine "kafa yormak" veya "ruhun evrimi" gibi tabirler kullanabilirim. Ancak bu tamamen anlattığımın anlamını değiştirir.
Tefekkür kafa yormak değildir, tefekkür konuyu zihnen kuşatmak ve ele geçirmeye çalışmaktır. Tefekkür logos kullanılmadan da yapılabilir, mantık ağının bile dışını kuşatmayı içerebilir. Bu yüzden "düşünmek" denemez. Tekamüle "ruhun evrimi" demek büyük hatalara neden olacaktır. Çünkü dilimizdeki "ruh" sözcüğü çok anlamlıdır ve bu anlamlar da teistik konseptleri tetiklemektedir. "Tözün evrimi" denileceği iddia edilebilir ancak "töz" burada "asıl" anlamına gelir ve "aslolan" evrilmez. Bu durumda tekamül hakikate gidiş yolu mudur? Yolda yürüyenin "ilerlediği" iddia edildikçe bu da hatalı olacaktır. Çünkü "ilerleyen" her ne ise bu eylemi sonucu teistik ikilikte demektir. Bu yüzden tekamül denilmelidir, içinde özne olmadan. Arapça ağırlığı olduğu iddia edilebilir, doğru değildir. "Nefs" yerine "ego" kelimesini bilerek seçerim ki latincedir çünkü nefs sözcüğü toplumsal düzeyde "arzular" manasına gelmektedir (alakası olmasa da) bu yüzden anlamın tamamı olmamaktadır. "Mantıksal düzlem" yerine "logos" kelimesini kullanıyorum bu da Yunanca'dır. Çünkü "mantık" günümüz toplumsalında "işe yarar, sonuç veren düşünme biçimi" şeklinde açığa çıkıyor ki anlattığım anlamından bu kadar uzak başka bir anlam istesem bulamazdım. Titreşim yerine "frekans" derim yine "titreşim" sözcüğü toplumsal anlamıyla tamamen komedi olduğundan dolayı. "Bilgi" yerine "datum" diyorum çünkü "bilgi" artık sadece "aktarılan" bir "etki" olarak değerlendiriliyor. Halbuki "bilinecek şekilde" anlamına gelir. Bu anlamına vurgu yapmak için bazen "bilinebilir düzlem" diyorum. Yani "logos ile erişilebilecek uzay". Doğru kelime seçimi anlamın kaymasını sadece anlattığım mecrada değil, bende de engelliyor. Üstte bahsedilen toplumsal ve artık absürt anlamlar içimde de tetikleniyor. Bu da bendeki asıl anlamına da saldırıyor. Bu tip durumlarda çuvaldızı her daim kendime batırıyorum "ben ne anladım bu dediğimden?" diyerek. Bu da bir nebze daha doğru anlatıma sebep oluyor. Bunların yanında yeni kelime kullanımının beyinde yeni kelimeleri pekiştirerek farkedişini genişletmesi durumu var, bu da hediyesi durumun.
>>>>Suur projeksiyonunu konu alan bir videon yok, eger
yanilmiyorsam. Astral beden ve esiri boyutun bilimsel anlaminda deneylerinin yapilmasini ancak bilime dahil olmamasinin referans yahut informasyonlardan yararlaniyor musun, ya da kendin bu spesifik halleri deneyimsel anlamda mi degerlendiriyor Astral beden ve diğer türlü ego durumlarını gaflet olarak değerlendiriyorum.
>>>>Her şey bir hayalse mutlak hakikatte bir hayaldir.Gözlemci
kavramıda bir hayaldir.Selebral kortexin yorumu ya da epifiz bezinin algılaması hepsi birer hayal değil mi
Evet buradan hakikate gözlemci diyoruz ancak hakikatin mevcudiyetinde gözlem de yoktur. Yani sadece sıfat verebilmek için şimdilik "gözlemci"
>>>>Gözlemcinin varlığından nasıl bu kadar emin
olabiliyorsn?Sonçta gözlemcinin varlğı epifiz bezi ile algılamaktan ibaret.Bence teistlerin tanrının varlığına iman etmesi gibi gözlemcinin varlığına iman ediyorsun İman koşulsuz olur ki çok zor bir eylemdir bence. Gözlemin varlığının olmadığına, hatta gözlem ve gözlemlenenin kendini yalanladığına şahit oldum ve felsefi, matematik düzlemde tefekkür ettim. Buna da devam ediyorum.
>>>>"Astral beden ve diger turlu ego durumlari" demek bir gaflet
diye dusunuyorum. Bilincin nefsten ayrismasi nedeniyle gerceklesen bir suur alti hali cunku. Ve ruhun bedene galip gelmesi tabiri de kullaniliyor. Morfik alanla insan beyninin munasebeti soz konusu. Gaflet demenin altinda ne varsa bahşet.. astral bedenden kasıt 3 veya daha fazla boyutlu bir evrende fiziksel dışı hareket eden bilinçsel beden ise bundaki teizmi anlatmaya uğraşmayacağım bile. ha ama bir amacı var vs. denebilir. bu dünyadaki her hakikate ulaşma çabası da böyledir. ancak toplamda bu dünya ve boyutları gaflet olduğundan sonucu değiştirmeyecektir. egoların vücudu topraktan veya astral maddeden olsun olmasın tamamı gafletin ilanıdır.
>>>>bir reklam ajansı kendi reklamını nasıl yapar ? Cidden buna ihtiyaç duymadığını göstererek.
>>>>Gercegin duyularla algilanmasi mumkun mudur? Bunu savunan akim neydi hatirlamiyorum değildir. bunu savunan akım realizmdir. en başta mantıklı değil; karbon temelli protein üretimi ile hareket etme amacındaki bedeni bu amacında tutmaya çalışan reseptörlerin kozmik gerçeklere nail olması çok komik. realistler ve elbette materyalistlere bu ayrıntıları "istatistiki" olarak değerlendirip çürütmektedirler. Ancak mantıklı değil.
>>>>ganzfeld uyarımı hakkında bilgin var mı
bunun parapsikoloji ile değil, kundalini temelli frekans okumaları ile alakalı olduğunu düşünüyorum.
>>>>egoyu en çok besleyen şey ne? yorum ve onun son formu olan yargı
>>>>herhangi bir aşağılama anlamı olmadan yazıyorum bu
soruyu. Düşünmeyen bu kadar insan var mesela bi köyde doğmuş, yiyip, içmiş, evlenmiş, çocuk yapmış fakat hiç bir şeyden anlamayan murtaza. Bu adamın motivasyonu nedir? bilimsel, kültürel, sosyal hiç bir altyapısı olmdn hakikate yine de ulaşabilir mi Kendine bakmadı yeter de artar bile. Neden peygamberlerin çoğu çoban?
>>>>Evrenin gafletten dolayı olustuğunu düsünüyorsun ve
gafletin sebebini bilmiyorsn. bence gafletin 2 sebebi var.Birincisi egomuza ve onun algiladiklarina olan inancimiz Ikincisi arzularimiza olan istahimiz Bunlar evrene dahil.
>>>>Anladığım kadarıyla hakikat gozlemlenebilen bir sey
degil.Gozlem ve gozlemlenen sahte , ilizyon , hayal.Peki oyleyse gercek tanimsiz mi ya da logostan cok mu uzakta?Emin olabilecegimiz gercek diyebilecegimiz tek sey yokluk mu Tekamülden emin olabiliriz ama o da logosla problemleri olan bir konsept
>>>>Cokta uzakta olmayan bi gecmiste bazi soruara burada
senden baska kimse yok diye cevap veriodn bunu hicbir videonda aciklamiyorsn bu ne demek solipsizm degil mi O cevabın sadece bir kısmı. Devamı; "Burada senden başka kimse yok, peki neden sen olasın?"
>>>>Dinlerde mutlulugn idegodan kurtulmak oldugu
yaziyor.Sence bize aci vern aciyi olusturan sey idego temelli arzular mi
id/ego aslında ikiliğin minik bir kısmı. Evet son basamaklarında olduğu kesin ama varlığın reddinde tek başına değil
>>>>mesela ailem yıllardır namaz kılıp kuran okuyor.fakat
nefslerinin %1inden bile haberdar değiller.ve o yaştan sonra bazı şeyleri kabul ettirmek çok zor.üzülüyorum halimize. Aslında ben bu yüzeysel görüşünü de büyük bir sorun olarak alıyorum. "İnsanların hayatlarını kendi hayatı kadar karmaşık düşünmeme" sorunu yani kısaca sonder'den mahrum bir bakış açısı sadece egoya hizmet eder.
>>>>murp'ün odasından hareketle, gözlemcinin olası tüm olasılıklar önünde fakat ego istediğini mi yorumlayıp, yaşıyormuş gibi hissediyor? gözlemcinin gördüğü bu olasılıklar da sanal. ama evet ego buna bir de zaman ve mekan parametresi giydirip sanal ihtimallerrin birini deneyimletiyor.
>>>>Kant'ın "Saf Aklın Eleştirisi" adlı eserini okumuş muydun? kant saf akıl olarak logos'u almıştır bu talihsizliktir.
>>>>DMT etkisindeki insanın hakikati anlamaya yaklaştığını
söylüyorsun. Aynı zamanda Ayahuasca'ya -kabaca"zihnin(aklın) kendisini görmesi" demişsin. Pineal Gland her ne kadar Serebral Korteks'ten bağımsız çalışıyor olsa da, bu ondan elde edilen dataya salt güvenmemiz gerektiğini mi teşkil eder? güvenme eyleminin olmadığı bir deneyim. öyle ki bu dünyanın hiçbir konsepti orada yok. "oradaki bilgi","güvenmek","anlamak","yaşamak" gibi ancak gözlemin ürünü olan konsetplerin hiçbir şekilde sözkonusu olamadığı bir "durum"dan bahsediyorum. oraya güvenmek veya güvenmemek bu yüzden anlamlı değil. olan o.
>>>>Hep dmt'ye odaklanıyourz ama aslında daha önemlisi
melatonin benim anladığım kadarıyla. Yani aslında peşinde koşmamız gereken şey melatonin mi, yanılıyor muyum? (Dmt zaten çok az miktarda olsa da salgılanıyor)
fizyolojik anlamda melaton dünyanın perdesini inceltiyor. ancak bence odaklanılması gereken felsefenin kendisidir.
>>>>Demek istediklerini ancak hayal edebiliyorum. Deneyim yalnızca deneyim. Sanırım dilden kaynaklı bir sorun var ortada. İfade edilemiyor. (Hu?) Peki konunun dışında bir başka soru: Deneyim sonrası geri geldiğinde hatırında neler kalıyor? Ayrıca deneyim esnasında hafıza sekteye mi uğruyor? serebral korteks ile anlayan bir egoya "serebral korteks ile yaşamadığı" bir şeyi anlatmamı bekliyorsun. hatta yine bu yaşananı serebral korteksin eylemlerinden biri olan "güvenmek" ile yorumlamamı istiyorsun. bu başlı başına boş bir çaba olur. oradan geriye sadece bu dünyaya ait yeni bakış biçimleri kalıyor ancak bu bakış biçimlerinin hepsini "bu dünya yok, hatta ben de yok" felsefesi ile zaten alabilir birey. hatta dinlerin yaptığı da bu; "neyin olduğunu dillendiremeyiz, ancak neyin olmadığını söylersek geriye sadece dillendiremediğimiz o kalır."
>>>>Günümüz bilim dünyasının Yöntem-bilim'i(Metadolojisi)
konusunda düşüncelerin nelerdir? Bilimci Skeptikler kendilerini 'entellektüel bir at gözlüğü' takmıştır denilebilir mi? Bence bilim dünyası tek bir fikri eğilimi içermez. Bilim dünyasında birebir aynı şeyleri düşündüğüm insanların sayısı cidden az değildir. Ancak şurası kesindir, bilim insanları bir zamanlar toplumsal içinde yetişmiş genç öğrencilerdi. Bu toplumsalın içindeki yetişme hele ki batı dünyasında tamamen realist eğilimler ve bireycilik öğütler. Bu batı dünyasının, özellikle avrupa'nın üstesinden gelmeye çalışıp her geçen yıl daha çok çuvalladığı bir durum. Bilim insanları felsefe ile ilgilenmeden konseptleri tanımlamakta ve tanımladığı konseptler de tezlerini oluşturmakta. Daha da vahim olanı tezlerini ve makalelerini yayınlamak için inceleyen hakemler de aynı kültürden gelmektedir. Bu da taraflı durumlara sebebiyet vermektedir. Günümüzde matematiğin yüzlerce yeni varlık sorunu vardır. Matematik kendi içinde büyük çatlaklarla uğraşmaktadır ve bu konuda cidden ne yapacaklarına dair fikirleri çok azdır. Ancak sanki bunlar hiç olmuyor gibi o matematiğin ürünü olan takibi bilimler realist ve interaksiyondan ibaret bir dünyaya kilitlenmiş gibi görünüyor. Bunun nedeni kültürdür, bilim değil. Bu kültürün farkında olan veya bu kültürden gelmeyen bilim insanlarının sayısı her geçen gün artmaktadır.
>>>>Pineal Gland'in ameliyatla çıkarılmasından sonra ne gibi
sonuçlar doğar? Bir kaynakta göğüs kanseri riskini arttırdığını okudum. Fakat daha çok ruhsal boyutunu merak ediyorum. pineal gland felsefeyi destekleyecek gözlemler verir. bu gözlemler olmadan da felsefenin kendisi orada durmaktadır.
>>>>Deliler veya doğuştan zihinsel özürlüler için toplumda
"onlar zaten cennetlik.", "onlara hesap yok." tarzında bir yaklaşım var. Bunu neye bağlayabiliriz? gerçekten böyle midir? Nefsi olmayan yorum yapamaz. Yorum yapamayan fikir sahibi olamaz. Fikir sahibi olamayan yanılamaz. Yanılmayan burada değildir.
>>>>Bir videonda senle aynı deneyimleri yaşayıp değişmeyen
arkadaşların olduğunu söylemişsin. Anlattığın (ya da anlatamadığın) kadar bariz bir trans hali varsa, onları nasıl sorgulamaya itmez? sorgulamaya itmedi demedim :) sorgulamamak imkansız bence. ancak sorgulamanın sonunda "bunlar bazı fikirlere yol açar ve bu fikirleri sevmedim" diyen arkadaşlarım var evet. bu da transın cevap olmadığını, sadece cevaba dair bir şov olduğunu gösterir. bir örnek de matrix. matrix izleyen herkes "gerçeklik nedir? nasıl gerçekten emin olabilirim?" sorusunu sorar. Ancak cevaplar birbirinden oldukça değişiktir :)
>>>>Mürşid aracılığı ile bağlanılmış olan silsilenin etkisi ve
morfik alan teorisi arasında bir ilişki var mıdır ? İlginç bir soru. Sanmıyorum. Logostan elde edilen bilgi her ne kadar iddialar tersini öfkeyle söylese de kişisel. yani yüksek frekansı düşük açıdan algılamak için bir adaptör/mürşid gerekiyor ama "tüm olay" bu değil.
>>>>Teklik mutlak hakikat mi teklik ismi konulabildiğine göre mutlak hakikat değil. ancak bir sıfat, bir temsil olabilir. mutlak hakikatin kendini tanımlayabileceğimiz bir sıfatı olamaz. bunlara "mutlak" ve "hakikat" dahil. mutlak, hep var demektir. ancak O'nun varlığı veya yokluğu sözkonusu olamaz. hakikat, ancak yalanlar söz konusu ise verilen bir sıfattır. ancak O'nun mevcudiyetinden başka bir şey söz konusu değildir. bu sıfatlar ve işaretler ancak yanılgıdaki bizler için bir kilometre taşı olabilmektedir. Seyrin içindeki tabelalar gibi. tabelalar gidilecek yere işaret eder, gidilecek yeri anlatamaz.
>>>>mesela hakikata yaklaştığın gece,her şey olup bittikten
sonra nasıl başladın ipucu aramaya,deneyiminden elde ettiğin bulguları destekleyecek argüman aramaya? inan şuan bunun karmaşası içerisindeyim bir şeyin ucunu görüyorum fakat fikrime dair nasıl araştırma yapacağıma dair bir fikrim yok. İlk yaptığım "ölüm bu muydu? ne kadar da anlatıldığı gibi" deyip ölüme ve mantığına eğildim. Buna memento mori deniyor. Kişinin öleceğinin hatırlatılması. Sonra anladım ki "neden unutuyoruz?" Cevabı içerideki şeytan verecekti. Her sorduğumda biraz daha yaklaştım ve konsept ile tanıştım. Bunu taeihin başından beri yapan sayısız insan vardı. Bunun bir ilmi, yöntemi vardı. Bunun üzerine kurulu bir felsefe ve bunun üzerine kurulu bir psikanaliz ekolü vardı. Sırf bunun üzerine kurulu bir din vardı. Bunun üzerine kurulu bir yaşam da olmalıydı. Arayışa bunlarla başladım.
>>>>Dayanak olmazsa ilizyon olmaz.Bu dayanak nedir peki? Hakikatin kendisi. Ancak onun dayanak olması onu referans alabildiğimiz anlamına gelmiyor.
>>>>son uyku felci ve ardindan girtlagima dayanmis bir bicagi ,
kalbime yapilan basinci ,vucudumun yandigini ,yerin sarsildigini uyanikken hissettim.uyku halinde olmadigima eminim duydugum korku devasa boyutta. korkuyorum.. Önce ayaklarından saçlarına kadar bir dalga çıkar bu dalga vücudunu hareket ettiremeyeceğin o sınırı belirtir. Sonra kalbin zonklamaya başlar. Basıncı artar ve gözlerin yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlar. Dışarıda bir ses kalmaz. Sadece çınlama gelir. Sen bir çınlama sesinin en fazla ne şiddette olabileceğini hayal bile edemezken, nefesini tüm gücünle çekmene rağmen sana yetmezken insanın sadece kendisi ile kaldığı bir yerde olduğunu anlarsın. Bu insanın kendi karanlığıdır. Uyanıkken suratını çevirdiği ve görmezden geldiği "çığlık kuyusu"dur. Her gece oraya bilincimiz kapalı gireriz. Her gece ego orada bizden gizli bir şekilde kendine işkence eder ve her sabah sana öfkeden kanlanmış gözleriyle "günaydın" der. "Rahat uyuyabildik mi?" Ama senin egon oraya giderken algını, gözlemini de götürüyor. Bence büyük bir sorunu var.
>>>>abi dmt nin kristal olarak satılması vs yasak tamam.ama
bunun bitkisel tarfinin paylaşılmasının yasak olduğunu düşünmüyorum.doğru mu?
Bitkisel tarifi, yani ayahuasca yasal evet. Bir google kadar uzakta.
>>>>Hakikatin ilk yanılgısı aşktır demişsin, biraz açar mısın ? Aşk, "1" sayısıdır. Gözlemci hakikatın ilk sanal referansı olarak onu alır. Dualite yüzünden aşk yanında cezalandırıcısı olan "korku" yu yani "0" sayısını getirir ve bu ikisi bilinen tüm matematiği ve logosu getirir. (Leibniz ve binary sistem bunu kanıtlamıştır matematiğin tamamı 0 ve 1 ile gelir) Aşk ve korku baktığımız her şeyin içindedir ancak ilk yanılgı aşktır. Önce o gelmiştir ve en son o gidecektir gözlemciden. O gittiğinde seyir bitecek ve bilinebilir düzlem imha olacaktır. Bu olay çoktan olmuştur ve gariptir bu olay hiç gerçekleşmemiştir.
>>>>üzerlik tohumu ve kargıyı birlikte kaynatmak hakkında
bişeler okumuştum.hiç denedin mi? bi riski var mı acaba? Evet bu tip üstünkörü şeyler kulaktan dolma tarifler tehlikeli.
>>>>cezalandırılma , günah işleme vs gibi kavramlar sadece
egoyu ürküten şeyler değilmidir.ahmet hulusi demişki bu dünyada (seyirde) ibadetler vs ile güçlendirilmemiş ruh bu seyir bittiğinde azap çekeceklerdir.tekliğin bir olmanın içinde egonun yok olduğu yerde bireysellik olmadığından bu azap ne tür bir azap olabilir sence ? konuya hakimiyetim sınırlı. bu dünyanın seyrinin bitmesi ölümdür. Ancak ölünce nefsi yok edebilmek için nefsin frekansının düzenli olması gerekmektedir. İşte bu frekansı düzenlemek tüm iç egoların birleşmesi, hakikata nail olması ve zahiri perdelerle beraber yırtılarak yok olması ile olur. Azap ve kıyamet budur diye düşünüyorum.
>>>>belli bi bilgi birikimin var ama bunları benliğine
yansıtabildiğini düşünmüyorum. tanımadığımdan ya da ukala tavırlarından olabilir.insanlarla paylaşmak için video blog yaptın senle paylaşmak isteyen insanları bilgi düzeylerini yeterli bulmadıysan tersliyosun.neden sadece zaten anlattığım defalarca cevap verdiğim bir konu varsa ve buna rağmen sorulabiliyorsa tersliyorum. insanın bilgi düzeyini sorusundan ölçmüyorum.
"tersleme, cevapsız bırak" o zaman da çoğu zaman bunu "görmedi sanırım" olarak yorumluyor soran ve defalarca aynı soruyu sormaya devam ediyor. kısaca bence tavırlarımın verdiği rahatsızlık soranı buradan uzaklaştırmalı, daha çok sormaya itmemeli. ancak bunu nasıl yaparım bilmiyorum.
>>>>gözlem buradan ayrıldığında ilüzyonun bittiğini söyleyebilir
misin? ilüzyon kendi içinde asla bitmiyor diye düşünüyorum. bu deliliğin en büyük açıklaması bence. gözlemin hiç başlamadığını düşünüyorum ve evet bundan dolayı sanal düzlem kendi içinde asla bitmiyor. ancak hakikatte hiç başlamıyor bile.
>>>>İnsanın hiçbir zaman tatmin olmaması ve mutlu olamaması
bu düzlemdeki her şeyin sanal olmasıyla alakalı mıdır? hayır egonun kendi iradesine sahip olduğu fikrine neden olan dar açılı gözlemdir.
>>>>ilizyonun içindeyiz, fakat aslında bir hiçiz. bence türümüzün
yapması gereken onurlu davranış, programlamamızı reddedip üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek bu haksızlığa bir gecede son vermektir." fikrin? ölüm illüzyon bitseydi en büyük katliamcılara peygamber derdik.
>>>>Bu ilüzyonu bizim zaman algımıza göre ilk ne başlattı? bizim zaman algımıza göre ezelden beridir illüzyon var. bunun nedeni matematik.
>>>>ikna olmak isteyen insanlarla neden paylaşacağın bi kelime
bile yok.onlar hakikate öğrenip,doğruyu öğrenip buna ikna olmak istiyo olamaz mı?yoksa bu soru ''thats why we never visit you guys'' tarzı bi soru mu :D İkna egonun bürokratıdır.
>>>>insanları ikna etmemek için kendini nasıl ikna ettin? İlginç bir soru. Aslında konu ile ilgili yaptığım araştırmanın altında "kendimi ikna" durumunu gördüm ve bunun sadece araştırmamı belirli bir bölgeye yoğunlaştırmama ve genel resmi görmekten mahrum kalmama neden olduğunu fark ettim. Teist biriydim. Bir şeyler yaşamıştım ve eğer ikna olmak üzerine kurulu bir bakış açısında kalsaydım yaşadığım şeyi teist nedenlere bağlayacak ve üstünü kapatıp bırakacaktım. Bunun olmaması gerektiğine karar verdim ve şimdi buradayız. İkna sadece bağnazlığı pekiştirir. İkna ile öğrenilmez, teyit edilir. İkna etmeye çalışan insan ikna olmaya yalvarıyordur. İkna olmak, sadece her şeyi bildiğine inanan insanın birilerini veya kendini dinlemek için ettiği tenezzüldür. Bunun bir lanet olduğu açık. Bu yüzden ne kendimi ne de fikirlerim ile ilgilenen insanları ikna etmemeye çalışıyorum. Sadece düşünmek için verilmiş bir çıkış noktası, bireyin "elbette benim inancım teyit edildi" şeklindeki üzücü tepkisinden iyidir.
>>>>Teist bakış açısından incelersek zaten İblis'in bir iradesi
olduğunu zannetmek her şeyi çıkmaza sokuyor. İnsanların genelinin bu ipucunu görememesi çok acı. Ama bunları zanneden de benim. Benden başka hiçbir şey yok ki. Matrix içinde matrix içinde matrix.... Seni anlıyorum. Evet sorumluluk bizden bağımsız değil.
>>>>Eğer antik çağ dinlerinde olduğu gibi Budizm de teklik ve
hakikati sezdirebiliyorsa neden İslam ? Hepsi aynı bence. İsim verip ayıran bizleriz.
>>>>osmanlıca tartışmaları hakkında ne düşünüyorsun malum
sen de eski kelimeleri çok kullanan birisin? Eğer mazeret eski dilde yazılmış kitapların anlaşılması ile alakalı ise Osmanlı'da bilim ve felsefe dili Arapça'ydı, Osmanlıca değil. Burada Sultan Selim dönemi bir sünni reformu söz konusu. Sultan Selim'in politikaları Osmanlı İmparatorluğu'nu çöküşe götüren zemini hazırladı. Ancak bunu günümüz Emevi ekolünün temsilcilerine anlatsak bile sonuç değişmezdi. Bu coğrafyada çok büyük bir bedel ödenmeden Emeviler'in bu mirasından kurtulamayacağız.
>>>>Hermetizm'e göre evren zihinseldir. Ve bizler de aslında
Bütün'ün zihnindeyizdir. Buna katılır mısın? bahsedilen bütün "bilinçli zihinli varlık" ise katılmam.
>>>>insanların neden yaratıldığı sorusuna şöyle bir cevap
verilmiş. Bütün'ü harekete geçiren bir sebep var olduğunu söyleyemeyiz. çünkü bir sebep akla bir nedeni getirir ki Bütün iradesi sebep sonuç prensibini harekete geçirdiği an dışında, sebep sonuç yasasının üzerindedir. "Bütün iradesi sebep sonuç prensibini harekete geçirdiği an" katılmıyorum. sebep sonuç hareketini başlatan gözlemci sıfatıdır, hakikat değil. " sebep sonuç yasasının üzerindedir" de bence yanlış. onun yerine "bağlantılı değildir" denilebilir. hakikatın konseptler ile referans alınabilecek bir bağlantısı yoktur çünkü mevcudu bölünebilir halde değildir.
>>>>Mesele
tıpkı Bütün'ün bilinmezliği gibi, akıl almaz bir meseledir. Nasıl yalnızca Bütün vardır demekle yetiniyorsak, Bütün eyler çünkü eyler demek zorundayız. Çünkü Bütün kendinde akıl, kendinde yasa kendinde eylemdir. Demek ki Bütün kendi kendinin sebebi,kendi kendinin yasası, kendi kendinin eylemi hakikate yine refere edilebilen özellikler verilmiş ki bence yanlış. yalnızca hakikat vardır, ö-ona bakan gözlemci sıfatı sanaldır. bahsi geçen refere edilebilir özellikler de gözlemci'nindir. gözlemci bu sıfat ondayken hakikat değildir. hakikat gözlemci sıfatı ile birlikte yok olacak olan sanal referansların dışında geriye kalandır. onu işleme sokamayız çünkü işlemler sanal birimlerle yapılmaktadır.
>>>>Mutlak
hakikat gozlemden uzak ise ona asla ulasamayiz.Ulastigimizi zannettigimiz seylerde(teklik vb) hayaldir.Dis dunya aslind yok ve herseyi icimizde yasiyoruz.Bu dusuncelerimiz bile hayal biz hayal icinde
hayallerle yasiyoruz.Bu hayaller somt ve soyut olan her sey.(anladklarim hkknda ne dsnuyrsun? mutlak hakikat ulaşılabilir yerde değildir çünkü "ulaşmak", "yer", "seviye" ve "biz" kavramları matematiksel ilişkileri açıklamakta kullanılan konsept paketleridir. mutlak hakikat bu düzlemde değildir. ancak, bu düzlem kendini yanlışlayabiilmektedir. yani bu düzlemden mutlak hakikate ulaşamayız ama düzlemi, içinden yok edebiliriz. yaşadıklarımız bizim mutlak hakikati anlamak için gösterdiğimiz ilk çabanın entropi ile geldiği haldir. bu halin mevcudiyeti kaldırılabilir. buna perdelerin kalkması örneği verilmektedir.
>>>>Gafletten
kurtulmanin yolu ne?Dinlerdeki ibadetlerle nefsi terbiye etmek mi , hakikate maruz kalarak ya da kalmiyarak hakikati anlamak mi?Yoksa yorumlamayi birakmak mi yani zihni susturmak mi benim anladığım kadarıyla yorumlamayı bırakmak, zihni susturmak, yargıları bitirmek ve bu sayede tanımların çöküşünü izlemektir. işlem yapacak biri yoksa 2+1=3 sonucu bulunamaz. yorumlayan yoksa yalanlar söylenemez.
>>>>Yasami
bir ruya , bir hayal , serap gbi gormek daha dogrusu bunu anlamak neleri degistirir sence? bunun zararlı olduğunu düşünüyorum. rüya, hayal, serap gibi kavramlar "mistik" izdüşümleri içeriyor. halbuki sanal evren o derece realist ve solid yapıda ki, onu kaldırabilmek için direkt çözümlü matematik, fizik ve felsefe gerekiyor. rüyadan ibaret düşünseydik bunu yapamazdık.
>>>>Yasami
bir ruya gibi gormek zihni susturarak gafletten kurtulmamizi saglamaz mi yasaami ruya gibi gormek tum tanimlardan kurtulmamizi saglamaz mi? yaşamı ve evreni tamamen en ince ayrıntısına kadar açıklamak gerekmektedir ki, onun sanal olduğunu logos içinden görebilelim. rüya gibi görmek bunu engelleyecektir.
>>>>Trans
esnasında ilk neden ile ilgili bir hissiyat oluşuyor mu ? Daha çok "öldüm" var. Bu his ne büyük ki diğerlerine yer vermez.
>>>>kendine
ateistim demekten neden bu kadar çekiniyorsun. açıkca söylüyorsun ama dile dökmüyorsun çünkü ateizm kavramsaldan çok toplumsal bir tanım içeriyor. ateist=materyalist gibi bir algı var ve bu beni tanımlamaktan oldukça uzak. teist değilim.
>>>>Tesit
değilsin evet ama söylediklerin budizm, sufizm gibi öğretilerin özüne işaret ediyor. Bu öğretilerde duanın, zikirin ya da mantraların yeri büyüktür. Senin bu öğretilere bakış açını, hislerini merak ediyorum. Dua ediyor musun (ya da edebiliyor musun)? bu öğretilerde dediğin gibi ritmin ve disiplinin büyük bir önemi var. çünkü gözlemin stabil olabilmesi için bir ritme boyun eğimesi gerekir. kalp ritmi bunların ilkidir ama gözlem o derece bozulmuş olabilir ki tüm evreni aynı ritmde salınmasını sağlamak gerekecektir. işte bu öğretilerin şart koştuklarından biri budur. ancak bu öğretileri öğretenler bunu bu şekilde açıklamak yerine "yapacaksın çünkü öyle, sen anlayamazsın beynin yetmez" diye açıklarlar ve ketum öfkeli tutumlarından sapmazlar, bu yüzden yöntemlerim konusunda vaaz vermekten kaçınıyorum.
>>>>Kadın
ve erkek, ikisinden biri olduğumuza inanmamız, egomuzun bize söylediklerinden. Acaba bir işaret ya da önemi var mıdır ? Kadın ya da erkek olmamızın. Bu konu üzerine senedir düşüyorum. Corpus Collosum ve kadın/erkek enerjinin birleşmesi ile ilgili bir durum var. Frekans okumanın iki ana yolu var ve bunların ikisinin birlikte olması
frekansın tam okunması ile ilgili. Ancak bu kısımları tam anlamış değilim.
>>>>"etik,
haddi zatında tümeldir. tümel olduğundan herkes için geçerlidir ve diğer taraftan da, kendini her dakika geçerli gösterir. kendi içinde hep bakidir, kendi dışında hiç yoktur, bu onun telos'udur. ama o, kendi dışındaki her şey için telos'tur ve etik, bunu bir kere kendi içinde sindirdi mi daha ileriye gidemez. birbiri karşısında doğrudan tensele ve ruhsala şartlanmış şekilde tekil her bir kişinin tümelliği telos'ta yatar. ve kendini daima bunda dışlaştırmak, tümel olmak için tekliğini feshetmek onun etik görevidir. birey tümel karşısında, tekil olarak kendini göstermeye kalkıştığı an, günah işlemiş olur ve yalnızca bunu kabullenerek tekrardan tümelle uzlaşabilir. birey tümel girince kendini tekilliğiyle gösterme eğilimi duyduğu her defa tereddüde düşer, bundan kurtulmak için tek çaresi tövbe edip kendi tekilliğinden vazgeçerek tümele teslim olmaktır" bu kierkegaard'ın bir cümlesi ve anlattıklarınla paralel buldum. sence de öyle mi? Oldukça doğru tespitler olduğunu söyleyebilirim. Kendi fikirlerim ile eleştirmem gerekirse etik kendinin telosu değildir. Etikten kasıt hakikat ise O'nun bir süreci yoktur bu yüzden nihayeti söz konusu değildir. Ancak o geri kalan her şeye telostur buna katılırım. Kierkegaard üsule etik der. Yani tekamülün tözüne hakikat der. Bu da eleştirilmesi gerekendir. Hakikat, zahirinin tekamülü için değil, hakikat olduğu için bu cümlededir. Ancak kierkegaard bu üsulu gözlem açısından değerlendirdiği için mi hakikate eşdeğer bulur yoksa düzlemin tamamında mı eşdeğer bulmaktadır bu konuda cahilim.
>>>>bazı
insanlar çok farklı bakıyor. çocuklarına daha güzel bir gelecek daha yaşanabilir bir dünya bırakma derdindeler. sen ise bunların sanal ve gereksiz olduğunu söylüyorsun. bu insanların bu şekilde davranmasının sebebi süperego mu? sana göre iyi insanların bu durumu üreme kaynaklı bir aptallık mı?+
Aptallık gibi yorumlar çok ağır böyle bir cümle kurmam. Ancak toplumun eğilimine boyun eğip hakikat arayışına adanabilecek tefekkürü solid dünyanın entropisinin artmasına harcamanın trajedi olduğunu düşünüyorum.
>>>>bi
deneyde elektronu yarıktan fırlatıyorlar arkada şekil oluşuyor,sonra aynı deneyi yarığın oraya bir ölçüm cihazı koyuyorlar (gözlemci) bu sefer elektron farklı davranıyor.fakat ölçüm cihazı makine.peki makinanın da farklı gözlemlemesinin sebebi ne?sonuçta egosu yok.soru çok mu saçma? ego ne yazık ki biyolojik beyne mahsus bir şey değil. logos içinde matematik işlemi yapabilen her türlü oluşum birer egodur. gözlemcidir.
>>>>Hakikat
matematik ve diger tum dusunceler , fikirler kelimeler vs hepsi egonun urunu , ilizyon varsa dayanak olmalidir dusunceside egonun , logosun urunu yani suphe edilmez bir bilgi yok ozetle madde nasil ki sanal ise dusuncelerde sanal dolayisiyla hakikat gozlemci gozlem vs hepsi zihin urnu mu? soru bence çok yerinde. zihnin (bir anlamda zihin olabilecek tüm formların) ürünü evet. gözlüyoruz ve bazı konseptlerden bahsediyoruz. ancak şurası önemli "hakikat" üzerine konuşamıyoruz. daha doğrusu onun "ne olmadığı" üzerine konuşabiliyoruz. mesela o refere edilebilir değildir.
>>>>Hakikat
uzerine konusamiyoruz ancak ondan bahsedebiliyoruz ne olmadigini tartisiyor ne olabilecegini anlamaya calisiyoruz yani gozlemden sifatlardan zamirlerden uzak olan bir seyden bahsediyoruz halbuki bu da zihnin urunu cunku bu da bir fikir yani gercek olmasi zorunlu seydir derken bile yanilgidyz Hakikat uzerine konusamiyoruz ancak ondan bahsedebiliyoruz ne olmadigini tartisiyoruz belki ama ne olabileceği üzerinde tüm tartışmalar ciddiyetten uzaktır. yani sözü getirmeye çalıştığın yer
"hakikat kavramı da zihnin ürünü" ise bu saçma çünkü ben ismine hakikat desem de O "hakikat" konseptiyle ve diğer tüm konseptlerle tümüyle ilgisizdir. İsmi bu düzlemde verilemez bu yüzden bu düzlemdeki bir zihnin ürünü değildir.
>>>>Logos
ile logostan ote seyler var diye dusunuyoruz ve bu ote seylerin ya da seyin ne olmayacagini tartisiyor ve ondan bahsediyoruz halbuki buda logosun urunu algi degisince hepsi degisecek yani demek istedigm bir odada dogan ve orada yasayan nasil baska yerler dusunemezse logosta boyle sınrlı Zaten amaç dışını düşünmek değil. Amaç "neyin sanrı olduğunu bulmak" fikir de "her şey sanrıdır" Yani neyin sanrı olduğunu logos ile bulabiliriz. Logosun tek işlevi bu. (Şu "ya bu anlattıkların da bahsettiğin sanallıktaysa" sorusuna cevap vermekten sıkıldım, başta orijinal bir yere gidebilirdik ama şimdi yine cingöz bir soruyla kaldık)
>>>>Bütün
bu realiteyi nasıl reddediyorsun ? İdealizm felsefesine kapılmış gittiğini düşünüyorum. Tüm bilimi ve gerçekliği reddediyorsun. Bilim: Bilim veya ilim, fiziki ve doğal evrenin yapısının ve hareketlerinin birtakım yöntemler (deney, düşünce ve/veya gözlemler) aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünü. Bilimi reddetmiyorum aksine onu kullanarak neyin gerçek olmadığını buluyoruz. Gerçeklik "var olanlar" anlamına gelir. Ben bilimle gerçekliğin "var olmamışlar"dan ibaret olduğunu bulacağımız görüşündeyim.
>>>>Sence
insanlar makinelesicekler mi yani sistematik dussunceye gecmek insanin dogasi y da sonraki asamasi mi toplumsala her daim küfretsem de bu soruda öveceğim. insanlar sistematik/rasyonel düşünme furyasının kişisel veya oligarşik
çıkarları yüzünden dünyayı yaşanmaz hale getirdiler ve rahatlarının bozulması an meselesi. bu yüzden yakın gelecekte toplumsal normlar bu tip bir rasyonaliteyi lanetleyeceklerdir. özellikle ekonomi konusunda.
>>>>Mesela
DMT ile ilgili anlattıkların. DMT fazla salgılanan insanların gerçeği görüp bir türlü anlatamadıklarından falan bahsetmişsin. Fakat yine bu tarz insanların sorunlu insanlar oldugundan da (şizofreni vs.) bahsetmişsin. Şizofreni zaten halisülasyonlar, sesler vs. gördüren duyduran bir rahatsızlık.Sağlıklı bireylere hakaret edercesine, şizofreni, yani tıbben hasta insanların sadece gerçeği gördüğünden falan bahsediyorsun. Bu uç örneklere bakarak hologram evrene falan nasıl inanacağız? "Sağlıklı bireyler"den kasıt tüm algısını ve fiziksel araçlarını hayatta kalmaya ve üremeye atamış ve bundan kurtulamamış primat vücutlar ise bunların sadece "hayatta kalmak" konusunda sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Fikirsel sağlığın yakınında bile değil bu beyin ve vücut. Bu yüzden algının farklı versiyonlarının bu "normal" denilen versiyonlar olan farklarını inceliyorum (kişisel olarak deneyimledim de) bu farklar bana mantık ağımızın nasıl oluştuğu ile ilgili paha biçilemez şeyler öğretti ve bu yüzden şizofren (ki şizofreni tek bir rahatsızlık değildir, bahsettiğim şizofreni epifize bağlı hormonel yükselme sonucu oluşan şizofrenidir) durumlarının hakikati daha çıplak görmeye yardımcı olduğunu düşünüyorum. ancak ben sadece bu konularda gevezelik yapan bir adamım. yani görüşlerim ve deneyimlerim sadece beni bağlar.
>>>>Ve
sicim teorisi henüz kanıtlanmamışken, anlattığın herşeyin temeline oturtuyorsun. Var olan herşeye yok diyorsun. Gölge diyorsun, yansıma diyorsun. Senin hoşuna giden bir felsefe dalını (idealizm) bilimin kanıtlanmamış dallarıyla harmanlayıp gerçekmiş gibi sundugunu düşünüyorum. idealizm "hoşuma giden bir felsefe dalı" değil, hatta kabul ettiğim bir düşünce formu da değil. idealizm başta varlığı kabul etmektedir.
kavramları, konseptleri ve en beteri de mantık ağlarının değişmezliğin kabul etmektedir. bunlarla alakam bile yok. -izm diyerek kutulaştırılabilecek bir fikrim varsa bu sadece sufizm olurdu. ancak sufizmin altını dolduracak kadar çok fikrim bile yok. sicim teorisi henüz kanıtlanamamış olabilir. sicim teorisi tamamen yanlışlanabilir de. bence hiçbir sorun yok. sonuçta atomaltı düzlemde solid yapıların olmadığını cern deneyleri gösterdi, ha sicim olsun ha başka bir şey olsun. sonuçta solid evren yok, şah mat zaten orada. (bu arada stephen hawking de sicim teorisine geçti, yani şimdilik pek başka tutarlı şey yok) ama dediğim gibi, bunlar beni bağlar. sayısı milyardan fazla insan materyalist. basbaya evrenin interaksiyonlardan ibaret olduğuna inanan ve bunda ısrar eden milyardan fazla insan var. bilim gravital interaksiyonu çözememiş ve 11 boyutlu evren cevabı ararken milyardan fazla "realist ve akılcı" iddiasındaki insan materyalizmi benimsemiş halde. yani çılgınlık bir kişinin sufizm hakkında gevezelik etmesi değil bence :)
>>>>modern
yoldan mankurtlaşmamak(mankurt) için ne yapmalı insanlar sence? Sormalı. Sormanın pek yararını gördüm.
>>>>Logos
ile her şeyin teorisine ulaşabilir miyiz ? Bu, sistemin; yine sistemin içinden var olan bir şey ile algılanması anlamına gelir mi ? Yani evren kendisini yine kendi aracıyla hatasız gözlediği sonucuna varabilir miyiz bu teoriye ulaştığımızda. Soru çok yerinde. Cevaplamadan önce şunu sormam gerekir; "Her şeyin teorisi bir fizik teorisi midir?" Sanmıyorum. Logos sadece dualiter yapı işlemleri yapmaktadır. Yani fiziksel interaksiyonları tanımlamak için durmadan evrenden referans aradığımız dönemler sadece yanlış sonuçlara ulaştırdı. Her şeyin teorisi bir matematiksel işlem olacaksa evet buna logos ile ulaşabiliriz.
Fiziksel izdüşümü giç olmayabilir ve nihayetinde belki de fiziksel evrene karşı bir duruş sergileyebilir. Bence bu yerinde olacaktır.
>>>>uğurlu
taşların işe yaramasını deneyimledin mi? bu konudaki tek yorumun mümkünlüğü mü? İsminde "uğurlu" ibaresi geçtiği için belki konu birden mambo jamboya dönüyor olabilir. Ancak günümüzde tüm bilgisayar teknolojisi bu "uğurlu" taşların "gizemli" sırları sayesinde çalışmaktadır. Nedir bu gizem? düzenli yarı-iletkenlik. Bu, maddenin belirli miktardaki elektrik yüklerine düzenli tepkiler vermesinden ibarettir. Örneğin kuvarsı ele alalım. Kendisi "uğurlu" taşların en bilinenidir. Kuvars dijital saat teknolojisinin çekirdeğini oluşturmaktadır. Çünkü elektriği öyle düzenli geçirmektedir ki biz bu düzenli geçirgenliği kullanıp dijital saatleri yapmışız. İşte uğur bu. Ancak sadece elektrik değil, bu maddelerin eğer varsa pranic enerjiyi de düzenli geçirdiği düşünülmektedir. (hatta bu inanç elektriğin aktif kullanımından binlerce sene önce başlamıştır, bir ihtimal elektriği düzenlediğinin bulunması da bu inancın denemelerine dayalıdır) Pranic enerjiden kasıt nedir? Ana frekans. Yani bugün sicim teorisi ile anlatılma yoluna gidilen maddelerin tümünü manifeste eden ana "om" frekansı. İşte bu taşlar eğer pranic enerji varsa onları da düzenli geçirgenlikleri sayesinde gözlemcinin baktığı evreni de düzenlemektedir. Kişisel deneyimim, kişisel deneyim olarak kalmalı :)
>>>>Cenap
Başman teist ise bildirdiği "bilinç akış manzumesi" ni taca atmış oldun. Tutarsızlık hissettim, teist etiketini vurmanın sebebi eğer bildirdiği sistem nizam düzen hiyerarşisi ise o vakit logos dinamikleri ile yine çakışma var. Başman'ın teist olduğuna emin misin? Zaman çizgisini kabul edişi, varlığın bir tarihi olduğu görüşü. Dualiter bakış açısının makro ölçekteki hali olan "toplumsal" algısı ve atlantia ideali ile teistin dik alası. Varlık ve yokluğun dualizmi içindeki bu görüşler belki bir yerde genelgeçer teizme karşı dursa da "marslılar yüzünden savaşıyoruz" diyen melchizedek'ten farkı yok. Kendisi uzaylılara, atlantisliler'e ve
daha bilimum minik ego formlarına inanmakta ve klasik bir teist gibi "benim yolumdan daha doğru yol yoktur" demekte.
>>>>varolusun
bilinmesi neden onemli?
Varoluşun bilinmesi ondan vazgeçebilmek için önemli.
>>>>varoluşu
bilmek için vazgeçme öncelikli değil mi, ondan geçme olmadan bilme olabilir mi, yani bir sıra var mı, herşey gibi bu da 'bu düzlemde' aşırı kompleks bir durum mu? neyden vazgeçtiğini bilmeden vazgeçmiş sayılmazsın. dünya böbürlenmekten vazgeçtiğini sanan egoistlerle dolu. egoyu çözmeden ondan nasıl vazgeçebilirsin. bana bir baksana, o kadar ego üzerine konuşuyorum, sence egodan kurtulmuş muyum? bir yerin planını bilmeden oradan nasıl çıkılacağını bilmek de mümkün değildir.
>>>>Hiç
kere şey elbette hiçtir. Peki neden herhangi bir sayının 0 üssü 1 'e eşit ? ortada birbiriyle çarpılacak bir sayı yokken neden sonuç 1 çıkar bunun nedeni oldukça basit. x üzeri 0 gösterimi x üzeri y-y demektir. bu da x üzeri y / x üzeri y anlamına gelir. bir sayı kendisine bölünürse cevap 1 çıkar. kavramsal açıklaması da şu şekilde olabilir; çarpma işlemi aslında toplama işleminin kısa gösterimlerinden biridir. bir varlığın x defa kendisi ile toplanmasına çarpma işlemi diyoruz. varlığın hiç defa kendisi ile toplanması durumunda ise elimizdeki hiçi tanımlamak için varlığı varlıktan çıkarıyoruz. ancak varlıktan varlık çıktığında geriye kalan hiç, "kere" veya "defa" ifade edebilecek referansı içermediğinden işlemin devamı için en primitif referansı yani 1'i almak durumunda kalıyoruz. 1 burada primordial referans olduğu için işlemi devam ettiriyor.
>>>>sence
her şeyin ilizyon olduğunu anlayanlar ve buna göre yaşamını değiştiren insanlar peygamberler mi , peygamberlerin temporal lob epilepsisine bağlı şizofreni olmaları dışında sence bu gerçeği anlamış ve buna uyum sağlamış olabilirler mi?Çünkü tüm dinlerde bu dünya yalan sahte gibi şeyler yazıyor. bu gerçeğin sözkonusu olduğu bir durumda, yani bir kişi bu gerçeğe nail olduğunda artık evrende kendi dahil hiçbir konsept kalmıyor. bu da bu bahsettiğin kişilerin burada bıraktıkları iluzyon gölgeler olduğunu gösteriyor bize. yani çözecek olan sensin, bu gerçek sadece sen çözdüğünde söz konusu. geri kalan gördüğün her şey bu gerçeği anlamana yardım edecek olan girdiler. buna bir peygamber ve hatta bir çiçek olabilir. buda sadece ağacın altında oturuyormuş, yunus ise bir çiçeğe bakıyormuş, peygamberler bir mağarada karanlıkta bekliyormuş, seyyahın biri yolda giderken, düşünürün biri ise üçgenin kenar uzunluklarını çözmeye çalışırken, bir adam ise bu gerçeği çözdüğünü iddia eden birini dinlerken anlamış gerçeği. gerçeğe maruz kalıyoruz, ancak onu anladığımızda geriye bizden bir şey kalmayacak.
>>>>Sence
insan ben demekten kurtulabilirse neler olur?Yani egosunu aşan ve dünyanın bir ilizyon olduğunu idrak eden kişinin yaşamında neler değişebilir? yaşamı söz konusu olmayacaktır o kişi özelinde. o ve ona dair şeyler bizim seraplarımız, o bunları görmeyecektir. o bizim ve kendisinin olmadığını bilecek.
>>>>egonun
en korktuğu şey ölümdür bütün stresin arkasında bu korku var demiştin.peki intihara kalkışan bi insan egosunu yenmiş olmaz mı?ego bu kadar kolay yenilebilen bişey mi?yani egosunu yenmek için o kadar uğraş veren insan var ama depresyonla intihar eden adamda egosunu yenmiş oluyor.fark nedir?
egonun en çok savurduğu tehdit ölümdür ve ölümden en çok kendisi korkar. ancak bu en büyük korkusunun ölüm olduğu anlamına gelmez. yani kral, kılıcının keskin yüzleri ile tehdit eder, ancak o kılıcın asıl gizli numarası sivri ucundadır. öyle ki intahar edenler ölümden korkmadıklarında kral bu sefer kılıcının ucunu gösterir, nedir o?
>>>>''gerçeğe
maruz kalıyoruz, ancak onu anladığımızda geriye bizden bir şey kalmayacak.'' ve ''...bir adam ise bu gerçeği çözdüğünü iddia eden birini dinlerken anlamış gerçeği.'' bu sözler arasında çelişki yok mu? o adam anladıktan sonra dinlemeye devam edebilmiş mi? :)
>>>>Olmadığımı
bir ay önce anladım. Dediğin gibi ben de yalın gerçeğin yakınında bile değilim. Çok zor Nebuch, ölüyorum sandım o gece. Ağlamak istiyordum, bu olamaz diye... ama vahdetten kesrete iniyorsun illa... sen nasıl atlattın? büyük şok. odada olanlar o halimi hatırlamak istemediklerini söylüyorlar.
>>>>peki
anlatan adam olayı anladıktan sonra nasıl anlatabilmiş? anlatan adam orada mıymış? ben sadece geride kalan sanal bir gölgesi olduğunu düşünüyorum. ayrıca hakikat sözle nasıl anlatılsın? sadece işaret edilebilir. "o dosdoğru işaret edicidir, rehberdir"
>>>>ben
transu anlamıyorum. senin gibi girip hiç bunlardan bahsetmeyende var. şunu demek istiorm
gelecekte yasal givence ve teknolojinin gelişmesiyle deneklerin analizi yapıldığında bunun nedenin bambaşka olduğu belirlense düşüncelerin değişir miydi? bu nasıl bir gözlem ki kesinlikle "o olduğunu anladın transta sadece fragman görüyorsun. filmi de görebilirsin ama dediğim gibi matrix'i izleyenlerden biri bilgisayar simulasyonlarının geleceğini düşünürken, bir diğeri dövüş sanatlarının ardındaki özgürlük olgusu ile ilgilenebilir, bir öbürü de "bu hayat cidden bir simulasyon olabilir mi?" diye sorar. herkes neyi arıyorsa bu evrende anca onu bulur. bu yüzden bence transa gerçekten ihtiyaç yok. diyorum ya bir çiçek bile yeter, aramaya ve hatta bulmaya.
>>>>gerçeği
anladığımızda,nasıl yok olunur.yani bi insan bişeyi(biliyorum sadece bişe değil önemli bişey) anlayınca nasıl yok olur.yani bunun açıklaması nedir.bilimsel açıklaması nedir? uzay-zaman dışı bütün söylemler bilim dışıdır. evrendeki her şey uzay-zamandadır. o yüzden bu soru mantıklı değil.
>>>>Huşu
nedir?
haşyet olamamış sakinliktir.
>>>>düşünmenin
nasıl eyleme geçtiği ile ilgili ne
diyebilirsin? düşünmenin bir eylem olarak oldukça ilginç bir anatomisi olduğuna inanıyorum. öncelikle datanın yorumuna düşünmek diyoruz. data, ham haldeki girdi ancak işlendiğinde anlamlı olabilen bir yapısı var. ancak işlendiğinde, yani yorumlandığında data yok oluyor ve geriye "cesedi" diyebileceğimiz bir izi kalıyor. işte düşünmek cesetleri yeni yorumlarda data olarak kullanma eylemi. ancak burada yorumların "sıralı" olması sorunu var. yani düşünmek bir sıraya tabi. bu sıranın ardışık olması "zaman" algısını tetiklerken ardışık olmadığı durumların da mantıklı olmayan, sanrı veya trans
diyebileceğimiz düşünme şekline işaret ediyor. her ikisinde de data işleniyor. bu işlenme matematik uzayında gerçekleşiyor. yani düşünen her ne ise, datayı logos denilen kurallar bütünlüğünde işliyor ve anlam kazandırıyor. datanın içeriğindeki sanal datumların tespiti de bu yüzden bu kadar zor.
>>>>nefret
topluyor olman konusunda bir önlem aldın mı?
videolar ortalama bir youtube kanalına göre daha az izleniyor olmasına rağmen artık izleyenlerin bağlantılarından mıdır bilemiyorum çok fazla geri bildirim alıyorum. bu geri bildirimlerin kabaca bölmeye çalışsam yarısından fazlası negatif. nefret edilmeye alışığım sanıyordum ancak pek değilmişim. en ucra yerdeki yazdıklarımı bulup bunları internet üzerinden saldırmak için kullanan kişileri geçiyorum, onlar bence ekstrem. ancak o kadar video çekip bazen kendimi tekrar etme saçmalığına girmeme rağmen sadece bir iki intiba ile saldıranların sayısı son senede çok arttı. bunlara bir çözümüm yok, sadece gizlemeye çalışıyorum. gizlediğimde de bu sefer trollerin dikkatini çeken bir pembe tablo çiziyorum elbette. bu yüzden trollerin sayısı da artıyor. mesela ask.fm neredeyse hiç reklamını yapmadığım bir mecra ama burada bile günde en az 20 troll saldırı geliyor. en ufak bir müsamaha gösterirsem bunu gidip toruchan gibi platformlarda paylaşıp daha çok trollün gelmesine sebep oluyor. youtube üzerinde ağırlıklı olarak teist veya entelektüel kesimin nefreti var. teistler durmadan hadisleri övmediğim için nefret ediyor, entelektüeller de bilimin üretimi olan kavramları sadece o konudaki uzmanların konuşabileceğini, diğerlerinin bir fikri olmasının cahillik olduğunu söyleyerek aşağılıyorlar. facebook üzerinde genelde kendi ilgilendiği new-age saçmalıklarına delil olarak bir şeyler duymak isteyen, duyamayınca cahillik ve toyluk ile suçlayanlar oluyor. (ikna mekanizmasının durumu işte) twitter üzerinden pek direkt bir şey olmuyor, mesajlar da tenhadır. sadece bana özelden sorunca daha ayrıntılı yanıt isteyenler oluyor, istedikleri olmayınca "egoistsin" martavalı. ancak twitter üzerinden bana korkunç derecede uyuz olanlar var. pasif agresif söylemlere rastgeliyorum, ancak nefret sayılmaz. bir de neden takip ettiğini bilmediğim binlerce insan var.
sözlük zaten nefret etmeyenden bile nefret etmeyi başarmakla ünlü bir mecra. orada birine yakınlığını bile ona olan nefretinle gösteriyorsun bu yüzden pek ciddiye almıyorum oradaki mesajları. yaratıcı küfürleri kenara kaydediyorum. bu konu üzerine konuştuğum için ağladığım, egomun incindiği vs. gibi mesajlar da geliyor. yılda 1-2 defa "nefret edilmenin yıprattığı"ndan bahsediyorum. bunların hepsinin nedeni videoların izleniyor olması. halbuki onları izlensin diye çekiyorum. videoları az kişinin izlediği zamanlarda daha çok işime yarayan geri bildirim alıyordum, hatta bir çalışma grubu bile kurmuştuk. o zamanlar oldukça yoğun ve iyi bir sinerji vardı izleyen ve çeken arasında. şimdi çok izlendiğimi düşündüğü için benden gerçekten değerli olduğunu düşündüğüm fikirlerini esirgeyenler var. yani videoların çok izlenmesi pek işe yaramıyor artık. izleyiciden uzaklaşıyorum çünkü samimi izleyici için artık tamamen bir ego makinesi haline gelmişim, diğer izleyici ise zaten nefreti artıran bir yapıda. buna bir çözüm arayışındayım.
>>>>Köylerde
cin görülme vakalarını melatonin/dmt ile ilişkilendiren arkadaş bence dikkat çekici bir çıkarım yapmış. Bunu ileri götürerek eski çağlardaki insanlarda epifizin çok daha işlevsel olduğunu ve bunun tüm dinlerin ve öğretilerin temelini oluşturduğunu söyleyebilir miyiz sence? evrimimiz düzenli bir gün döngüsüne uygun melatonin salgılamaya yöneltmiş. ancak sanayi devriminden itibaren gün döngülerimiz oldukça düzensiz olduğundan melatonin salgılama şeklimiz çok zarar gördü, bu yüzden bu doğru bir yorum olabilir.
>>>>Ayrıca
epifiz köreldikçe insanların araştırma/sorgulama ihtiyacındaki azalma, toplumların günden güne itaatkar hale gelmesine ve böylece insanlığın evriminin yavaşlamasına yol açıyor sanki. İlber Ortaylı modunda söylemek gerekirse insanları cahilliğe sürüklüyor da diyebiliriz? evrimin araştırma aşkına bağlı ilerlediğini sanmıyorum. evrimin yavaşlaması ve hızlanmasının da sözkonusu olduğunu sanmıyorum.
belki organ bazında bir yol değişimi olabilir ama evrimin "bir amaca ulaşan yolda" olmadığını düşünüyorum. bilinç evrimi ile fizyolojik evrim elbette farklı şeyler. bilinç evrimi çoğunlukla toplumsal ölçekte incelense de bireysel olduğuna ve zamana bağlı olmadığına inanıyorum. fizyolojik evrimin tersine kontrollü bir alan olduğu için de "bir kadir amaca" ulaşabileceğini düşünüyorum.
>>>>sıfır
sayısı için neler diyebilirsin?
sıfır'ın frekans uzayındaki sessizlik olduğunu düşünüyorum. fiziksel anlamda sessizliğe nasıl ulaşılır? frekansların olmadığı bir uzay sessizdir. ancak sessizliğe tek ulaşma yöntemi bu değildir. iki zıt frekanslı dalga üst üste binerse birbirlerini tamamlar ve nötrler, bu da sessizliktir. matematiksel anlamda sıfır'a yine bu şekilde ulaşıldığını düşünüyorum. sayıların olmadığı uzay = sayıların birbirlerini nötrlediği uzay. bu da sıfırın bir anatomisi olduğunu ele veriyor. anatomisi olan her şey logos tarafından çözülebilir. logos tarafından çözülebilen her şey yine logos tarafından yanlışlanabilir, yok edilebilir.
Nefs-i Emmâre: Allah'ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir. 2- Nefs-i Levvâme: Allah'ın emirlerine bazen uyan, bazen uymayan, işlediği günahlardan dolayı üzülen ve sevaplardan dolayı sevinen nefistir + 3- Nefs-i Mülheme: Mümkün mertebe Allah'ın emir ve yasaklarına uyan nefistir. 4- Nefs-i Mutmainne: İmân esaslarına inanan, İslâm'ın emir ve yasaklarına uyan, bu konularda hiç bir şüphe ve tereddüdü olmayan, neticede Allah ile manevî bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan nefistir. + 5- Nefs-i Radiye: Her yönüyle Hakk'a yönelen, Allah'tan gâfil olmama şuuruna eren ve O'ndan razı olan nefistir. 6Nefs-i Mardiyye: Bütün benliği ile Hakk'a teslim olan ve böylece Allah'ın kendisinden razı olduğu nefisti >>>>1-
7- Nefs-i Kâmile: Bütün kötülüklerden sıyrılıp manevi olgunluğa eren nefis. Bu mertebeye erişen bir kişinin bütün sıfatları güzeldir ve her hali ibadet sayılır + egoyu (nefsi ) videolarında uc sekilde aciklamistin bir arkadasla konuyu tartisirken boyle birsey ogrendim. bu konuda fikirlerini paylasir misin ? Nefsin yapısına karşı inanılmaz ipuçları verse de bu nefs durumları bu şekilde yalın halleriyle değerlendirildiğinde sorun çıkacaktır diye düşünüyorum. Öncelikle bahsi geçen ibadetler ve "yol" ne yazık ki farklı kaynaklarda farklı anlamlara geliyor. birisinin a dediğine diğeri b diyor. bu zaten günümüzde tüm inanç sistemlerinin sorunu. inanç sistemi olmamasına rağmen diyalektik materyalizm bile yüzlerce fraksiyonun farklı yorumu ile ne halde olduğu belli olmayan bir felsefe. yani burada o kadar fazla yorum yapılaiblir ki, hepsi birbirinden yanlış olacaktır. bu soruya cidden çok vakit ayırdım ve cevap vermeye çalıştığımda sadece mezhepçiliğin gölgesine katkıda bulunduğumu düşüneceğim. nefs'in bir yapısı ve bu yapının bir tekamülü vardır, evet. ancak bu direkt yazılabileeck şekilde değil. en azından direkt yazılabilecek şeklinden geriye sadece yanlış anlaşılmalar ve teizm kalmış. bu yüzden yeni bir dil ile anlatılması gerektiğini düşünüyorum. bozulmamış terimler ve beynin el değmemiş alanlarını tetikleyecek ifadeler gerekiyor. bunu yapmaya çalışanlar olduğunu biliyorum.
>>>>Anksiyetenin
bir hastalık mı yoksa aslında insanlarda olması gereken bir şey olduğunu mu düşünüyorsun? Çünkü bence, anksiyetesiz insanlar asıl "sağlıksız" olanlar. Bu konudaki görüşlerini merak ettim. anksiyete, üst seviye ölüm korkusunun günümüz toplumunda yerli yersiz tetiklenmesinden ibaret. bu yüzden önce "sağlıklı" nedir bunu tanımlamak gerekir. mümkün olduğunca uzun yaşayan ve üreyen beden mi? bu sağlık tanımı tavukların ve ineklerin bu amaçlarla ilaçlandığı bir dünyada pek geçerli sayılmaz. anksiyete id'in okuduğu frekanstan "öleceğim" sonucunu çıkarması. bunda övülecek bir yan göremiyorum.
Buddhalar ve insanlar tek bir zihinden başka bir şey değil. Onun dışında hiç bir şey yok. Bu zihnin başlangıcı yok, doğumu yok, ölümü yok. Ne yeşil ne sarı, biçim ve görünümden uzak, ne varlık ne de yokluk denilebilir ona. Tam burada, olduğu.. buddist zen usta nın sözü bu.Hakikat bu teklik mi? >>>>"Tüm
bu adi-buddha'dır. bunun hakikatın kendisi değil, hakikatı öğrenip silinecek olan gözlemci olduğunu düşünüyorum.
>>>>