BLOW-UP – (CİNAYETİ GÖRDÜM)
Film Afişi
Filmin Künyesi :
Yönetmen : Michelangelo Antonioni
Senaryo : Edward Bond, Michelangelo Antonioni,Tonino Guerra ve Julio
Cortazar
Görüntü Yönetmeni : Carlo Di Palma
Yapımcı : Carlo Ponti
Tür : Drama, Gerilim
Yapım Yılı : 1966 (Türkiye gösterimi Ekim 1971)
Süresi : 111 Dakika
Dil : İngilizce
Müzik : Herbie Hancock
Kurgu : Frank Clarke
Oyuncular :
Oyuncu Oynadığı Karakter
Vanessa Redgrave ……………… Jane
Sarah Miles …………………….. Patricia
David Hemmings ………………. Thomas
John Castle ……………………... Bill
Jane Birkin ……………………… Sarışın Kız
Gillian Hills …………………….. Esmer Kız
Verushka von Lendroff…………. Kendisi (Dönemin ünlü fotomodel ve
oyuncularından)
Michelangelo Antonioni, filmin yönetmeni
Filmin Kısa Özeti :
Altmışlı yılların Londra'sında moda fotoğrafçılığı yapan Thomas
(Hemmings), parkta takip ettiği çifti (Jane ve adam) fotoğraflarken,
çektiği karelerle aslında bir cinayete tanıklık ettiğinin farkında
değildir. O yüzden Jane' in (Redgrave) çekilen fotoğrafları kendisinden
isteme ısrarını çözemez , zira Jane fotoğraflar karşılığında yatmayı bile
ima edecek tekliflerde bulunur.
Sözkonusu fotoğrafları stüdyosunda büyüterek kağıda basan ve tekrar
tekrar inceleyen Thomas, çalılıkların arasından bu çiftten adama dönük
silahı ve daha sonraki karelerde maktulü yerde yatarken görür. Olay yerine
tekrar döndüğünde maktul orada durmaktadır, ancak talihsizlik eseri yanında
fotoğraf makinesi yoktur ve bunu belgeleyemez.
Stüdyosuna geri döndüğünde ise kendisini kötü bir sürpriz
beklemektedir, çünkü stüdyosundaki tüm fotoğraflar negatifleri ile birlikte
çalınmıştır, artık cinayeti belgeleyecek hiç bir delil de ortada yoktur.
Filmden kareler
Filmin Çözümlemesi
a-Karakterler : Filmin üç ana karakteri, filmin öyküsünün oluşumunda
etkindirler, bunlar sırası ile fotoğrafçı Thomas, onun sevgilisi Patricia
ve parktaki gizemli kadın Jane'dir.
Thomas : Filmin onun öyküsü üzerine döndüğü ve duygularının sorgulandığı
ana karakterdir. Thomas, Londra'nın en ünlü moda fotoğrafçılarından
biridir, tüm foto modeller ona fotoğraf çektirmek için birbiri ile
yarışırlar. O ise tam bir 'bohem'dir, gençliğinin ve zenginliğinin de
kendisine vermiş olduğu güvenle, parasını ve zamanını amaçsız işler için
harcamaktan çekinmez. Aslında Thomas her şeyin yapay olduğu bu dünyada
gerçeği aramaktadır, ama onun bu savurganlığı gerçekle karşılaması
ihtimalini hesaba katmadığı için , keşfettiği anda gerçek avuçlarından
kaçmasına yol açacaktır.
David Hemmings , Filmde 'Thomas'
Jane : Filmin en az Thomas kadar önemli ikinci karakteridir. Filmde bize
anlatılmamış olan cinayeti tasarlayan ya da cinayete ortaklık edenlerden
biridir. Elde etmek istediğini almak için vücudunu teklif etmekten geri
çekinmeyecek kadar hırslı bir karaktere sahiptir.
Vanessa Redgrave, filmde 'Jane'
Patricia : Thomas'ın ressam dostu Bill'in kız arkadaşı, aynı zamanda
Thomas'ın da platonik sevgilisi. Filmde olay örgüsünü etkileyecek önemli
bir karaktere sahip olmasa da, Thomas'ın güvendiği ve sırlarını
anlatabileceği karakter olarak filmde kendine yer bulmuştur.
Sarah Miles, filmde Patricia
b-Mekanlar ve Dekor
Fotoğraf Stüdyosu, Thomas'ın evi : Filmde genelde iç mekanlar set olarak
tercih edilmiş ve buna göre dekore edilmiş. Filmin en fazla bölümünün
çekildiği yer Thomas'ın evi aynı zamanda onun fotoğraf stüdyosu olan
settir. Bu mekan bir fotoğraf stüdyosu şeklinde dekore edilmiş ve Thomas'ın
yaşadığı lümpen yaşantıya ait desenler ve objeler dikkatli bir şekilde
mekana serpiştirilmiş.
Thomas'ın fotoğraf stüdyosu ve evi
Londra Caddeleri: Altmışlı yılların Londra sokak ve caddeleri filmin
giriş sekansında ve Thomas'ın araba sürdüğü sahnelerde dış mekan olarak
gözümüze çarpar.
Altmışlı yıllar Londra' sının sokak ve caddeleri
Maryon Park : Fotoğraf stüdyosundan sonra filmde ikinci en önemli dekor,
dış mekan olarak filmde yer bulan Londra Charlton' daki Maryon Park' tır.
Filmin temasına malzeme olan ana sahnelerin çekimi bu parkta
gerçekleştirilmiştir.[1]
Londra, Maryon Park
Bu en önemli çekim mekanlarının yanı sıra, filme set olmuş Londra'nın
mekanları ve bu mekanlar ilgili notlar ise; filmin ilk sahnesi
(pantomimcilerin ilk olarak görüldüğü sahne), Plaza of The Economist
binasında Bordo renkli vitrinlere sahip, mağazaların olduğu cadde,
Stockwell Yolu' nda, Thomas' ın, gizemli bir kadını görüp takip ettiği
sahne ise Regent Street' te çekilmiştir. [2]
c-Filmin Müzikleri :
Filmde kullanılan müzikler yirminci yüzyılın en büyük caz
piyanistlerinden olan ve hala yaşayan efsane olarak kabul edilen Herbie
Hancock tarafından film için özel olarak bestelemiştir. Ayrıca filmdeki
canlı müzik-bar sahnesinde, sahnedeki grup Yardbirds' tür ve filmde amfinin
bozulmasına içerleyip gitarını kıran müzisyen, Jeff Back'ten başkası
değildir.[3]
d-Renkler :
Filmin dış mekanlardaki renk durumu, yağış sonrası durumu ve gri bir
renk tonu hakimdir. Bu filmin temasına uygun olarak filmdeki gizemi artıran
bir unsur olarak göze çarpmaktadır, ancak park sahnelerinin çekiminde
yönetmen'in çimlerin rengini yeteri kadar yeşil bulmayıp boyattığı
biliniyor.
İç mekanlardan fotoğraf stüdyosunda renkler , altmışlı yılların moda
dünyasını betimleyen pastel renklerle bezenmiş. Ancak final sahnesine doğru
girdiği parti ortamında karanlık ve koyu tonlar hakim, bu da Thomas'ın o
andaki gerçeklik yanılsaması hezeyanını güçlendiren bir etki yapmıştır.
e- Filme ait Notlar :
- Filmde kullanılan fotoğraflar Don McCullin tarafından çekilmiştir.
- Yönetmen Antonioni Maryon Park'ın çimlerinin rengini yeterince canlı
bulmadığı için onları yeşile boyatmıştır.
- Bir kadının çıplak olarak gösterildiği ilk İngiliz filmidir
- Sessiz sahnelerinin çoğunluğu ile sessiz filme yakın tek sesli
filmdir.
- Blow up, bir fotoğrafçılık terimi olup resmi büyütmek anlamını
taşır.[4]
f- Filmin Analizi
Filmin ana teması, gerçeğin ayrıntılarda gizli olduğu ve tesadüfen
keşfedilebilirliği gibi özelliklerinin bulunmasının yanı sıra, gerçeğin
belki de bir yanılsama olabileceği ve bakış açısına göre gerçeğin var olma
ile olmama arasında gidip gelebileceğidir.
Filmin odaklandığı nokta -öykü "cinayete tanıklık etme" üzerine olsa
da- bu cinayetin vuku bulup bulmadığına dair bir gerçeklik eleştirisidir.
Filmin açılış sekansında gördüğümüz pantomimciler izleyicilere
varolmayan bir nesnenin ya da olayın film içerisinde gösterileceğini haber
vermektedir. Burada pantomimciler , filmde gösterilmek istenen gerçeklik
sorgusunun metaforu konumundadır. Koşut kurgu ile kurgulanmış filmin giriş
sekansındaki koşutun diğer sahnelerinde filmin ana karakteri Thomas vardır.
Thomas evsizlerin barındığı pansiyon gibi bir mekandan çıkarken görülür,
elinde bir poşet vardır. Bu Çehov' un ünlü lafı "Tiyatroda, oyunun başında
duvarda asılı bir silah varsa, oyunun sonunda mutlaka patlamalıdır" sözünü
hatırlatır. Çünkü filmin öyküsünü oluşturan konu aslen fotoğraf olgusu
üzerine dönmektedir. Poşetin içinde fotoğraf makinesinin olduğunu koşut
kurgu sekansının sonunda pantomimciler ile Thomasın filmdeki ilk
buluşmasında görürüz. Aynı zamanda burada gösterilen fotoğraf makinesi,
filmde kullanılan desenlerden moda'nın metonomisidir. Thomas pantomimciler
ile film sonuna kadar bir daha karşılaşmayacaktır.
Pantomimciler ve Thomas
Buradan fotoğraf stüdyosuna giden Thomas, stüdyosunda günlük işlerin
hallettikten sonra , ressam arkadaşı Bill'in yanına gider. Bill ona kendi
yaptığı resimlere bir süre sonra tekrar dikkatli baktığında, yeni bir
şeyler keşfettiğinden bahseder. Burada da filmin öyküsünü oluşturan
gelişmelere zemin hazırlanmaktadır. Çünkü Thomas daha sonra bu sözü kendi
fotoğraflarına uygulayacaktır. Aynı sekansın devamında, aslında Bill'in kız
arkadaşı olan, ama Thomas ile de aralarında bir bağ olduğu hissettirilen
Patricia , Thomas'a bira ikram etmek için içeriye gelir. Burada Patricia
ile Thomas'ın arasındaki var olup olmadığı izleyiciye gösterilmeyen
platonik ilişki, filmin ilerisinde karşılaşılacak gizem ve gerçeklik
sorgusunun bir diğer metoforudur.
Thomas Bill'den öğrendiklerini kendi sanatına uygulamak için parkta
fotoğraf çekmeye gider. Parkta bir çift (kadın-erkek) dikkatini çeker ve
onlardan habersizce bu çifti fotoğraflamaya başlar. Fotoğraflarının
çekildiğini gören kadın , ki bu filmin ikinci önemli karakteri Jane,
filmleri Thomas'tan ister. Thomas veremeyeceğini söyleyince, Jane oradan
endişeli bir şekilde uzaklaşır.
Thomas ve Jane
Thomas buradan bir antikacı dükkanına uğrar. Bu antikacı sekansı
gençlerin savurganlığına ve amaçsızlığına değinmek için filmde kendine yer
bulmuştur, zira Thomas hiç ihtiyacı olmadığı halde bu dükkandan bir uçak
pervanesi satın alır. Burada pervanenin satın alınması eylemi filmde
gençlerin hedefi olmadığının gösterildiği ilk metaforudur.
Daha sonra Thomas yayıncısı ile yemekte buluşur ve ona çektiği
fotoğrafları gösterir, burada pansiyonda çektiği fotoğrafları görülür.
Aslında çok zengin olan Thomas'ın filmin giriş sekansında gösterilen , ve
geceyi böylesine bir pansiyonda geçirmesinin sebebi burada anlaşılır.
Thomas hazırlayacağı kitabına koyacağı fotoğrafları çekmek için geceyi
orada geçirmiştir ve bu otelde kalabilmek için yalancı göstergelerin
kıyafet, tiyatro, parodi gibi alanlarını başarı ile kullanmıştır.
Bu arada Jane kendisini izlemiş ve Thomas'ın evini aynı zamanda
stüdyosunu bulmuştur. Thomas evine gireceği sırada filmleri tekrar ister,
Thomas ile eve birlikte girerler ve Jane filmleri almak için her yolu
dener, başarılı olamayınca Thomas'a yatma teklif eder. Bunun sonucunda
Thomas Jane'e farklı bir film verir.
Ancak Jane'nin filmleri istemesinindeki ısrarın bir sebebi olmalıdır,
diye düşünür ve Jane gittikten sonra filmleri banyo ederek kağıda basar.
Tesadüfi bir şekilde fotoğraflarda bir şey fark eder ve fotoğrafın
fotoğrafını çekerek ikinci kez büyütür. Fotoğrafta, bir kadın ve bir
erkeğin dışında, çalılıklar arasından erkeğe doğru yöneltilmiş bir silah ve
sonrasında yerde yatan bir adam silüeti gözükmektedir.
Thomas çektiği fotoğrafları inceliyor
Buradan olayın gerçekleştiği parka gider. Gerçekten de yerde ceset tüm
gerçekliği ile durmaktadır, ancak şanssızlık eseri yanında fotoğraf
makinesi olmadığı için bunu belgeleyemez. Thomas'ın gerçeklik ile
karşılaştığı anda bunu belgeleyememesi filmde Thomas'ın kendi gerçeklik
sorgusunun başladığı yerdir. Hayatta karşılaşılabilecek en gerçek bir şey
ile karşılaşan Thomas bunu arkadaşları ile paylaşmak ister ve Bill'in evine
gider. Ancak ressam arkadaşı Bill'i platonik sevgilisi Patricia ile
sevişirken bulur, Patricia Thomas'ı farkeder ama sesini çıkarmaz. Hatta el
işareti ile orada kalmasını ister. Ancak Thomas bir süre evi süzer ve
oradan çıkar.
Evine geldiğinde Thomas parkta çekmiş olduğu tüm fotoğrafların ve
filmlerin çalınmış olduğunu görür. Artık olayla ilgili, siluet halinde ve
ne olduğu belli anlaşılmayan tek bir fotoğraftan başka, kanıt olabilecek
hiçbir şey kalmamıştır. O fotoğraf ta sanki Thomas'ı cezalandırmak için
bırakılmış gibidir. Çünkü hiçbir şey anlaşılamayan bu fotoğraf Thomas'ın
gerçeklik sorgusunun devam etmesine neden olmaktadır. Bu sırada Patrica eve
gelir, ve Thomas yaşadıklarını onunla paylaşır. Ancak elde kalan tek
fotoğraf hiçbir şeyi açıklamaz ve kanıt gücünde değildir. Aynı zamanda bu
sahnede Thomas ile Patricia ile arasında var olup olmadığı belli olmayan
ilişki gerçeği de sorgulanmaktadır.
Thomas ve Patricia
Patricia evden ayrıldıktan sonra Thomas karşılaştığı bu gerçekliği
başka bir arkadaşı ile paylaşmak için yola çıkar, Londra sokaklarında
vitrine bakan Jane ile karşılaşır ya da bu yanılsamayı yaşar. Jane'i takip
etmek için arabasından iner ve Londra'nın ara sokaklarında onu aramaya
başlar. Bir bara girer, burada bir rock müzik grubu konser vermektedir ve
izleyici kitlesi hiç kımıldamamaktadır. Bu Thomas'ın yaşadığı onca olan
bitene karşı tepkisiz kalan insanlarla paralellik içermektedir. Ancak
grubun gitaristinin amfisinde sorun çıkınca müzisyen gitarını parçalar. Bu
olayda da sorunlarla karşılan insanların hırçın tutumuna bir gönderme
vardır. Gitarist kırdığı gitarın sapını seyirciye fırlattığında o ana kadar
tepkisiz olan seyirci grubu sapı kapabilmek için adeta birbirini ezer.
Kırık gitarın sapı gibi önemsiz ve değersiz bir nesne için seyirci
kitlesinin birbirini ezmesi, insanların değeri olmayan bir şey için
kendilerini ne kadar yorduklarının bir metaforudur. Gitarın sapını bir
kahraman edasında ele geçiren Thomas buradan çıktığında bir gitar sapına
bir de kendine bakar ve onu yere atar. Bu eylem gençlerin hedefi olmadığını
ve amaçsızlığının gösteren filmde kullanılan ikinci metafordur.
Yardbirds
Buradan yayıncısının evine giden Thomas yaşadıklarını aynı zamanda
arkadaşı olan yayıncısı ile paylaşır. Ancak uyuşturucu ve alkolden çoktan
kafayı bulmuş olan arkadaşının değil bu gerçeklikle kendisi ile bile
ilgilenecek ayık kafası bulunmamaktadır. Geceyi burada geçiren Thomas
ertesi sabah ilk iş, elinde fotoğraf makinesi ile, tekrar cinayetin
işlendiği parka gider, ancak ceset yerinde yoktur. Thomas'ın yaşadıkları,
gerçeklik durumundan çıkmak üzeredir. Parkta dolaşmaya devam eden Thomas,
filmin başında karşılaştığı pantomimcilerle tekrar karşılaşır;
pantomimciler parktaki tenis kortunda hayali bir tenis maçı
yapmaktadırlar. Bu aynı zamanda filmin final sahnesidir.
Thomas, bir gün içinde yaşadıklarını ve kafasındaki gerçeklik
sorgusunu bu hayali maçı izleyerek izleyicilere ulaştırır. Bu ana kadar
hala sorgunun içindedir ve sorgudan vazgeçmemiştir. Ta ki hayali maçın topu
tenis kortunun dışına fırlayana kadar.
Thomas'ın , sistemin yarattığı bu kurgu dünyasına kendi rızası ile
girdiğini burada görürüz. Thomas'ın bu gerçeklik sorgusundan vazgeçip kurgu
dünyasına girmesi, pantomimcilerin hayali tenis maçında dışarıya kaçarak
önüne düşen hayali topu, yine pantomimcilerin ısrarlı bakışları arasında
tekrar tenis kortunun içine atması metaforu ile gösterilmiştir. Bundan
sonra tenis maçını görmeyiz, ama Thomas gözleri ile maçı ve hayali topu
takip eder. Üstelik bu defa topun sesi de duyulmaya başlanır. Bir süre
sonra Thomas ekrandan silinir. Gerçeklik sorgusunun sorumluluğu izleyiciye
bırakılır.
Thomas ve Pantomimciler
Sonuç
Özetle, yönetmen Antonioni'nin filmde anlatmak istediği bir polisiye
cinayet olayı değildir. Antonioni cinayetin konusu ve nasıl ya da kimin
tarafından işlendiğine dair en ufak bir ima ya da anlatımda bulunmadan
izleyiciyi, gerçekliği ve algıyı sorgulamaya sürükler. "Mönü de olandan çok
mönüde ne yok" ilkesi etrafında şekillenen film, Thomas'ın gerçeklik
arayışı ve bununla karşılaştığında hayatındaki değişimini yansıtır.
-----------------------
[1] (Kaynak: Wikipedi) Filmden bu yana çok az değişikliğe uğramıştır,
parkta pantomimcilerin maç yaptığı tenis kortu, filmdeki haliyle günümüze
kadar gelmiştir.
[2],3 ve 4 (Kaynak: Wikipedi)