(Bir Ayet-Bir Yorum) İÇKİ “Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (Mâide, 5/91). İçkinin insanlar arasında kin ve düşmanlığı yeşerttiğine, etrafta duyulan ve görülen olaylardan şahit olmak mümkündür. Pek çok aile yuvası içkiliyken yaşanan şiddet, kötü söz ve davranışlar dolayısıyla yıkılmış, trafik kazalarının bir kısmı, içkiliyken araba kullanmaktan dolayı gerçekleşmiş, bazen arkadaşlar arasında yapılan tatlı sohbetler, alkol alımı dolayısıyla kavga ve şiddetle neticelenmiştir. neticelenmiştir. Bunların yanında içkinin insana yaptığı en büyük kötülükler arasında, kulu, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoyması yer almaktadır. almaktadır. Oysa, O ysa, “Kalpler “Kalpl er ancak Allah Al lah’ı’ı anmakla anmak la huzur bulur.” (Ra’d, 13/28).
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MÜBDİ’ -Varlıkları ilk defa icat edip yaratan, ölümden sonra tekrar diriltip hayat verecek olanMelekleri, insanları, cinleri, hay vanları ve bütün varlıkları yok iken var eden Allah’tır. Ölümden sonra tekrar diriltip onlara hayat verecek olan da O’dur.
“Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Ankebût, 29/19)
İçki insanı sefalete, rezalete hatta cinayete sürükler. sürükler.
RUHUN ZARAFETİ: EDEP Sözlükte “davet, incelik ve kibarlık, iyi tutum ve davranış, takdir ve hayranlık” gibi anlamlara gelen edep, bir toplumda örf, âdet ve kural halini almış iyi ve faydalı tutum ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamına gelmektedir. Başka bir ifade ile edep, her türlü güzel sözü ve davranışı kapsamaktadır. Bir hadis-i şerîfte Kur’an’dan “Allah’ın edebi” diye söz edilmektedir (Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’an”, 1) . Zira Kur’an-ı Kerîm, Allah Teâlâ(c.c)’nın Teâlâ(c.c)’nın razı olacağı edebin kaynağıdır.
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MU’ÎD -Varlıkları ölümlerinden sonra tekrar diriltecek ve hayatlarını iade edecek olan Allah yeryüzünde yarattığı bitkileri, ağaçları ve benzer bütün varlıkları kuruyup yok olunca yeniden yaratır. Kıyamet koptuğunda da ölüleri diriltecek ve yeniden hayat verecek olan O’dur. O’dur.
“… Allah başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O hâlde nasıl oluyor da (haktan) çevrili yorsunuz?” (Yunus, 10/34) ÖZLÜ SÖZ
Ehl-i irfân arasında aradım kıldım taleb Her hüner makbûl imiş illâ edeb illâ edeb (La Edrî)
(Bir Ayet-Bir Yorum) ÖLÜM, ÖLÜMDEN SONRA DİRİLME “Her canlı ölümü tadacaktır. Şüphesiz kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir” (Âl-i İmrân, 3/185) . İsrafil (a.s.)’ın sûra birinci defa üflemesinden sonra kıyamet kopacak ve evrenin düzeni bozulup dünyada yaşayan bütün canlı varlıklar aynı anda ölecek ve ikinci defa üflemesinin ardından, bütün insanlar diriltilip dünyada yaptıklarından hesaba çekilmek üzere mahşer yerine sevk edilecek ve hesap işlemini takiben inanç ve amellerine göre cennet veya cehenneme konacaktır. Şu halde bize düşen görev, şu geçici dünya hayatında Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürüp ebedi saadeti kazanmak olmalıdır. ÖZLÜ SÖZ
Edeb bir tâc imiş nûr-ı Hudâ’dan Giy ol tâcı emin ol her belâdan
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MUHYÎ -Hayat veren ve hayatı devam ettirenİnsanlara, hayvanlara ve bitkilere hayat veren, yeryüzünü canlandıran Allah’tır. “Allah’ın rahmetinin eserlerine bakın ki nasıl yeri ölümünden sonra diriltiyor? Şüphe yok ki O, ölüleri de diriltendir (muhyî). O her şeye gücü yetendir.” (Rûm, 30/50)
(Bir Ayet-Bir Yorum) CUMA NAMAZI “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cum’a, 62/9) Cuma, Müslümanların haftalık toplu ibadet günüdür. Cuma namazı farz-ı ayın olup, öğle namazı vaktinde kılınır. Cumanın farzı iki rekattır ve o günkü öğle namazının yerini tutar. Farzdan önce dört ve sonra da dört rekat sünnet kılınır. Kadınlara Cuma namazı farz değildir. Bununla birlikte, Cuma namazını kılmaları halinde geçerli olup, ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez.
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MÜMİT -Varlıkların hayatlarına son veren, öldürenİnsanları, hayvanları ve bitkileri yaratan, yeryüzüne hayat veren, onları öldüren ve tekrar dirilten Allah’tır. Allah’tır. “Sadece biz yaşatır ve öldürürüz...” (Hicr, 15/23) ayeti Allah’ın yegâne yaratan ve öldüren olduğunu gösterir. gösterir.
Marifetullah ehlinin ilk makamı edeptir. (Hacı Bektaş-ı Velî)
AHİRET HAYATI Ahiret hayatı “hem dünya hayatının sonunu hem de ölümle başlayan ebedî hayatı” içine alır. Bir ayette “…Kim Allah’ı, Allah’ı, meleklerini, meleklerini , kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” (Nisâ, 4/136) buyurulmuştur. Ahiret hayatı ebedî, eb edî, dünya hayatı ise fanidir. fanidir. Ahirete iman eden, ömrünü en iyi şekilde değerlendirerek o büyük güne hazırlık yapmalıdır. Kur’an o büyük günün dehşetini şöyle anlatır: “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar sarhoş değildir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” şiddetlidir.” (Hac, 22/1-2) ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-HAYY -Canlı, diri, yaşayanİnsan, hayvan, bitkiler ve diğer varlıklarda canlılığı vâr eden de yok eden de Allah’tır. Allah’ın canlı-diri oluşu kendindendir. O ölmez. “O diridir. O’ndan başka ilâh yoktur.” (Mü'min, 40/65)
Alkol kapıdan girerse, mutluluk pencereden çıkar.
DÖRT BÜYÜK MELEK Nurani ve ruhani varlıklar olan Meleklere inanmak, iman esasları arasında yer almaktadır. Dört büyük melek; Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azraildir. Cebrail, Allah’ın seçtiği ve görevlendirdiği peygamberlerine vahiy getiren elçidir. Kur’an’da Cibril, (Bakara, 2/97, 98) Ruhu’lemin (Şuara, 26/193) ve Ruhu’l-kuds (Bakara, 2/87; Nahl, 16/102) isimleriyle anılmaktadır. anılmaktadır. Mikail, tabiat olaylarını ve canlıların rızıklarını idare etmekle görevli melektir. İsrafil, birincisinde kıyametin kopuşu ve ikincisinde yeniden diriliş için sura üfleyecek olan melektir. melektir. Azrail ise canlıların ruhunu alan melektir ve ölüm esnasındaki bu görevi dolayısıyla diğer adı “melekü’l-mevt”tir. “melekü’l-mevt”tir. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-KAYYÛM -Her şeyi hakkıyla yerine getiren, görüp gözeten, koruyan ve yöneten Âleme düzen koyan ve bu düzeni koruyup devam ettiren, varlıkları yöneten ve yok olmaktan koruyan Yüce Yüce Allah’tır. “Bütün yüzler, diri olan, yarattıklarına hâkim olan ve onları koruyup gözeten Allah’a boyun eğmiştir…” (Tâ Hâ, 20/111)
Haram kazanç kapıdan girdi mi hak pencereden çıkar. (Süfyan-ı Sevri)
CİMRİLİK ESMÂ-İ HÜSNÂ Cimrilik, insandaki dünya malına tamah etme, daha fazla mal el-VÂCİD edinme, yoksul kalacağından korkma, kimseye güvenmeme -Hiçbir şeye muhtaç olmagibi duygulardan kaynaklanır. kaynaklanır. yan, her şeye gücü yeten ve Kur’an-ı Kerim’de “Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği ni- her şeyi bilenmetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı oldu- Allah her şeyin sahibidir. ğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik O her şeyi bilir. O’nun her ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. dolanacaktır. Gökle- şeye gücü yeter. Hiç kimrin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla seye ve hiçbir şeye muhtaç haberdardır.” (Âl-i İmrân, 3/180) buyurulmaktadır. değildir. Bütün varlıklar Ahlakî ve ruhî bir hastalık olan cimriliği tedavi etmenin yolu, O’na muhtaçtır. onun dinî, ahlakî, ve toplumsal zararlarını araştırıp öğren- “… Onlar Allah’ı aciz bıramek, insanların dertleriyle ilgilenmek, onlara yardım etmeye kacak değillerdir.” (Nahl, kendini zorlamaktır. zorlamaktır. Ayrıca zekât vererek verer ek ve muhtaç kimselere 16/45) yardımda bulunarak da cimrilik duygusundan kurtulunabilir. kurtulunabilir. ÖZLÜ SÖZ
Bir insanı kalben yaralamak onu fiziken yaralamaktan daha ağırdır. (Hacı Bektaş-ı Velî)
İSLAM’DA KADIN İnsan varlığının iki cinsinden birisi olan kadın, toplumların yarısını oluşturmaktadır. oluşturmaktadır. İslam, insanlık ve dinî yükümlülükte, siyasi, hukuki, bireysel ve sosyal hak ve sorumluluklarda erkekle kadın arasında hiç bir fark görmemiştir. Anne ve ailenin temeli olarak onu yüceltmiş, saygı duyulması gereken g ereken aziz bir varlık kılmıştır. kılmıştır. Hz. Peygamber’in kadınlardan bey’at alması, onların özgür ve erkeklerle eşit siyasi haklara sahip olduklarını gösterir. O dönemde kadınlar hayatın içerisinde, camide, çarşı-pazarda, hatta savaş meydanlarında yerlerini almışlardır. İslam’ın bu mesajlarının, kadının doğmasından utanç duyulduğu, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir toplumda ortaya konulduğu düşünülünce, İslam’ın kadına nasıl baktığı daha iyi anlaşılır. anlaşılır. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MÂCİD -Şanı, şerefi büyük, ihsanı, lütfu, keremi ve müsamahası bol olan Yüce Yüce Allah şan, şeref sahibi ve çok lütufkârdır. İnsanlara şeref ve itibar, itibar, mal, mülk ve nimet veren Allah’tır. Peygamberimiz namazların son oturuşlarında “… Sen Hamid’sin, Sen Mecid’sin.” diye dua etmiştir. “… Şüphesiz O, övülme ye layıktır, şanı yücedir.” (Hûd, 11/73)
İnsanlara iyilikte bulun ki onların kalplerini kendine bağlayasın. İhsan çok defa insanları kul eder. eder. (Mevlâna)
KİBİR Kibir; insanın kendisini layık olduğundan büyük görmesi, başkalarını kendinden küçük görerek gururlanmasıdır. Kur’an-ı Kerim, alçak gönüllü olmayı sürekli öğütlemiş, gurur ve kibiri yasaklamıştır. yasaklamıştır. “..Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisâ, 4/36, Ayrıca bkz. Nahl, 16/23) ; “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (İsrâ, 17/37) Söz ve davranışlarda tevazudan uzaklaşıp kibirlenmeyi benimseyenlerin karşılaşacakları kötü sonuç konusunda Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.”
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-VÂHİD -Ortağı, misli bulunmayan, bir, tek Vâhid kelimesi Kur’an’da 36 defa geçmiş Allah’ın isminin sıfatı olarak kullanılmıştır. “İlâh’ınız bir tek ilâhtır” (Bakara, 2/163) , “Bir tek ilâh’tan başka ilâh yoktur” (Mâide, 5/73) “Ehad” sıfatı sadece Allah (Müslim, “İman”, 147.) için, “vâhid” sıfatı ise hem O halde, Müslüman mütevazı ve alçak gönüllü g önüllü olmalı, her tür- Allah için hem de başka varlıklar için kullanılır. kullanılır. lü gurur ve kibirden sakınmalıdır. sakınmalıdır.
ÖZLÜ SÖZ
Gönül ovasına adım atmak gerekir. Çünkü toprak ovada ferahlık yoktur. (Mevlâna)
MÜTEVAZI OLMAK Yüce dinimiz ahlakî güzellikler manzumesidir. Dinimizin emretmiş olduğu güzel ahlak esaslarından biri de tevazudur. Te vazu kibrin zıttı olup alçak gönüllülük, kendini olduğundan daha aşağı görmektir. görmektir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, “Bir kimse Müslüman kardeşine alçak gönüllü davranırsa, Allah o kimsenin şerefini yükseltir. Kim de Müslüman kardeşine kibreder, büyüklük taslarsa Allah da onu alçaltır.” (et-Terğıb vet-Terhib, 5/561) buyurmuştur. Alçak gönüllülük bir fazilettir, olgunluğun, güzel ahlakın alametidir. Yüce Allah: “Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.” (Lokman, 31/18) buyurarak bizleri bu konuda uyarmıştır. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ es-SAMED Samed, Allah’ın güzel isimlerinden biridir. Her şeyin Allah’a muhtaç olduğu, Allah’ın ise hiçbir şeye muhtaç olmadığı, kusursuz, mükemmel ve yüce olduğu anlamına gelmektedir. Kur’an’da “Allah samed’dir.” buyurulmaktadır (İhlas, 112/2).
Eyâ gâfil aç gözünü bir bak bu dünya hâline Hiç kimse geldi mi bunda düşmedi ecel eline.
DEM BU DEMDİR Mehmet Akif Ersoy, bir beyitinde su gibi akan zamanın kadr-u kıymetini bize şu şekilde ifade etmektedir: “Geçen geçmiştir artık ân-ı müstakbel ise mübhemdir, mübhemdir, Hayatından nasibin bir şu geçmek isteyen demdir.” Yani dün geride kalmıştır ve ona ulaşmak, geçmişi hayal etmekten ibarettir. Yarın Yarın ise henüz diyarımıza uğramış değildir. Kişinin içerisinde bulunduğu an, sahip olduğu en kıymetli zaman dilimidir. Bu yüzden kişi içerisinde bulunduğu anın kıymetini, avuçlarından kayıp giden binlerce anın bir daha hayatına uğrama yacağını bilmelidir. Çünkü bir atasözümüzde de belirtildiği üzere boşa harcadığımız bir dakika, ömrümüzden çaldığımız bin dakikaya denktir. denktir.
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-KÂDİR -Güçlü ve kuvvetli, istediğini istediği gibi yapabilen Allah’ın her şeye gücü yeter. O’nun aciz olduğu, gücünün yetmediği, yetmeyeceği hiçbir şey yoktur. Hiç kimse ve hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz. “Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın onların benzerlerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir.” (Yâsin, 36/81)
ÖZLÜ SÖZ
Ahlakı kötü insanlarla arkadaşlık kurma ki, onlar günah işlemeye seni yöneltmesinler. (Ebu Hanife)
İSTİKLAL MARŞI ŞAİRİ: MEHMET AKİF ERSOY Mehmet Akif Ersoy, 20 Aralık 1873’te İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde doğmuş, 27 Aralık 1936’da vefat etmiştir. miştir. Kabri, Kabri , Edirnekapı’daki “Şehitlik”tedir. “Şehitlik”tedir. İstiklal Marşını yazan şair olması nedeniyle “Millî Şair” olarak da isimlendirilmektedir. isimlendirilmektedir. “İstiklal Marşı”, Marşı”, 12 Mart 1921’de “Millî Marş” olarak kabul edilmiş, 2007 yılında çıkarılan 5645 sayılı kanunla da 12 Mart tarihi “İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü” olarak ilan edilmiştir. “İstiklal Marşı”mız ve “Safahat”ı “Safahat”ı başta olmak üzere, çok sa yıdaki “ölümsüz” eseri sayesinde bu milletin hafızasından silinmeyecek olan Mehmet Akif ERSOY’u vefatının 75. yıl dönümünde rahmetle anıyoruz. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el- MUKTEDİR -Her şeye gücü yetenBütün varlık âlemi Allah’ın varlığının, gücünün ve kudretinin delilidir. O’nun her şeye gücü yeter. Bize de güç, kuvvet veren O’dur. O’dur. “… Allah her şey üzerinde kudret sahibidir.” (Kehf, 18/45)
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber, Sana ağuşunu açmış duruyor, Peygamber.
GÜNAHLARDAN SAKINMAK ESMÂ-İ HÜSNÂ Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirip yasakladıklarından sa- el-MUKADDİM kınmak, Müslüman’ın görevidir. Bunu terk veya ihmal etmek -Dilediğini öne geçiren, ise günahtır. Günah ise sonsuz kudret ve azamet sahibi Yüce itaatkârların derecesini Allah’a isyandır. yükseltenGünah, insanın Hakk’a olan meylini köreltir, kalbine huzur- Allah dilediğini önce yarasuzluk verir ve fıtratını bozan manevi bir musibet olur. olur. tır, dilediğini emsallerinin Bir ayette “Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü gü- önüne geçirir. O, dilediğinah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir” nin itibarını, değerini, şerefini, malını ve mülkünü (Enam, 6/120) buyrulmuştur. Günahlar nefsin kötü arzularına veya şeytanın çeşitli desisele- artırır. İtaatkârların dereO’dur. rine kapılmanın sonunda işlenir. Günahlardan kaçınmak için cesini yükselten O’dur. ölümü ve hesap gününü çok hatırlamalıyız. Günahlarımıza “…Şüphesiz Allah, iyilik derhal tövbe etmeli ve Allah’ın rahmet ve mağfiretine sığın- yapanların mükâfatını zayi malıyız. etmez…” (Yusuf, 12/90) ÖZLÜ SÖZ
Sıradan otlar iki ayda yetişir. Fakat kırmızı gül ancak bir yılda yetişir. (Mevlâna)
AİLE FERTLERİ ARASINDA İLETİŞİM Aile milletin temel taşı, toplumun çekirdeğidir. Bir milletin güçlü ve kuvvetli olması, onu meydana getiren ailelerin sağlam olmasıyla yakından ilgilidir. ilgilidir. Aile fertleri arasındaki iletişim, ailenin işleyişinde, huzur ve mutluluğunda çok önemlidir. Çocukların iyi yetişmeleri, anne-baba-çocuklar arasında etkili bir iletişimin kurulmasına bağlıdır. Etkili iletişimde, aile fertleri birbirini olduğu gibi kabul edip değer verir ve birbirini anlamak için dinler. dinler. Birbirlerini dikkatle dinleyen fertlerin bulunduğu ailelerde çocukların öz güveni ve bağımsızlıkları gelişir. gelişir. Huzurlu olmak isteyen bir aileye düşen görev, aile fertleri arasında iletişimi iyi kurmak; birbirlerine karşı sevgi ve saygıyla bağlanmaktır. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el- MUAHHİR -Dilediğini sona bırakan, sonra yaratan, isyankârların itibarını düşüren Allah dilediğini, dilediği zaman yaratır, dilediğini sonraya bırakır. O, dilediğinin itibarını, şerefini, malını ve mülkünü azaltır. İsyankârların değerini düşüren O’dur. O’dur.
“… Şüphesiz Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez…” (Nûh, 71/3-4)
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır. vicdandır. Fazilet hissi insanlarda, Allah korkusundandır.
DUA’NIN ANLAM DUA’NIN A NLAM ve ÖNEMİ Dua, Allah’ın yüceliği karşısında, kulun aczini itiraf etmesi, yaratıcıdan lütuf ve yardım dilemesidir. Dua, Yaratıcıya olan iman ve teslimiyetin bir ifadesidir. Kulluğun özü olduğu gibi, imanın pratik bir yansıması olarak da önemlidir. Yüce Allah; “De ki! Duanız olmazsa Rabbim size ne diye değer versin?” buyurmaktadır. (Furkân, 25/77) Kişinin Allah’a samimi bir şekilde ve huşu içinde yalvarıp yakarması esastır. esastır. Dua yüksek sesle değil, değ il, sade bir dil ve duyarlı bir kalple yapılmalı, bağırarak, gösterişe g österişe kaçan bir tavırla dua yapmaktan şiddetle kaçınılmalıdır. kaçınılmalıdır. Allah’ı anan, O’na sığınan, O’ndan yardım isteyen bir kul, hem O’nun rızasını kazanır, hem de yardımını elde eder.
ÖZLÜ SÖZ
Tövbe yâ rab, hata râhına gittiklerime Bilüp ettiklerime, bilmeyüp ettiklerime.
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-EVVEL -İlk, önce-
Allah (c.c.), varlığının başlangıcı olmayandır, ezelî ve ebedîdir. Cenab-ı Hak; kalplerden geçeni bilen olması, yaratmayı başlatıp sürdürmesi yönüyle evvel’dir. Yaratılanları ilkin yaratan ve onların yaşamalarına imkan veren Allah (c.c.) elbette yaratılmış olamaz.
MİSAFİRE İKRAM ESMÂ-İ HÜSNÂ İnsanoğlu yapısı itibariyle yalnız yaşayamaz. Hayatın çeşitli el- ÂHİR zorluklarını ve tatlarını paylaşma ihtiyacı hisseder. hisseder. Dini ve mil- -Sonu olmayan, ebedîli kültürümüzdeki misafirlik olgusu bu ihtiyacın giderilmesi açısından son derece önemlidir. Onun içindir ki misafire ik- “O evveldir, âhirdir...” ram ve ağırlama hem dinimizde hem de geleneklerimizde çok (Hadîd, 57/3) Allah’ın sıfatı olarak Âhir, “var olmaya önemsenen bir konudur. konudur. devam edecek olan tek varPeygamberimiz (s.a.s.) misafirleri çok sever, yakından ilgile- lık, sonrası bulunmayan” nir, imkânlarını zorlayarak da olsa ikramda bulunur, onları anlamındadır. Her şeyin külfet değil nimet gibi görürdü. Nitekim bir hadis-i şerifte şöy- nihayetinde yok olacağını le buyurmuştur: fakat O’nun var olmaya de“Kim Allah Alla h’a ve ahiret gününe gün üne inanıyorsa inanıyo rsa misafirine misafir ine ikram et- vam edeceğini ifade etmeksin…” (Buhârî, “Edeb”, 15; Ebû Dâvûd, “Et’ime”, 5) tedir.
ÖZLÜ SÖZ
Âlim ile sohbet etmek lâl ü mercân incidir, Câhil ile sohbet etmek günde bin can incitir. (Lâedrî)
ÖMÜRLÜK TECRÜBE: YAŞLILIK ESMÂ-İ HÜSNÂ Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Allah, sizi güçsüz olarak ez-ZÂHİR yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gü- -Varlığı her şeyden aşikâr, cün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir.” (Rum, 30/54) her şeyden yüce olan, her ayet-i kerimesiyle çocukluktan yaşlılığa insan hayatının mer- şeye galip gelenhalelerine işaret edilerek, güçsüzlük ve yaşlılığın kaçınılmaz Yüce Allah zatıyla değil, fibir süreç olduğu belirtilmiştir. belirtilmiştir. illeriyle zâhirdir, aşikârdır; Doğumla başlayan ve ölümle sona eren hayat yolculuğu her açıkça bilinir, inkârı mümcanlı için mukadder bir süreçtir. Bu açıdan her bir çocukta kün değildir. Aklını kullanan kendi çocukluğumuzu, her bir yaşlıda ise kendi yaşlılığımızı insanlar Allah’ın fiillerine ve yarattıklarına bakarak görmemiz gerekir. gerekir. O’nun varlığını ve gücünü Unutmayalım ki; bugün anne- babalarımızın ve yaşlılarımı- idrak edebilirler. Çünkü zın bizden beklediği, yaşlandığımızda bizim çocuklarımızdan âlemde var olan her şey O’nun varlığına delildir. delildir. bekleyeceğimiz şeylerden daha fazlası değildir. değildir. “O, zâhirdir ve bâtındır…” (Hadîd, 57/3)
ÖZLÜ SÖZ
Okunacak en büyük kitap insandır. (Hacı Bektaş-ı Velî)
ÇANAKKALE ZAFERİ Bu zafer, Anadolu’yu işgal etmek için gelen itilaf kuvvetlerinin, Çanakkale boğazında bir yıldan fazla süren yoğun çarpışmaların sonunda, 18 Mart 1915 günü mağlubiyetlerini kabul edip geri çekilmek zorunda kaldıkları büyük destandır. destandır. Tarihte önemli değişiklerin olmasına neden olan bu savaşta Müslüman Türk kuvvetleri, silah ve teçhizat bakımından düşman kuvvetlerine göre çok daha zayıf olmalarına rağmen, bü yük bir azim ve kararlılıkla çarpışmış ve Allah’ın yardımıyla büyük bir zafer elde etmişlerdir. Muharebelerde sayıları 250 binin üzerinde yetişmiş insan şehit olmasına rağmen, Müslümanlarda özgüven duygusu oluşmuş, bütün İslam dünyası ve ezilmiş milletler için yeni bir ışık olmuştur.
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-BÂTIN - Hakikati ve mahiyeti akılla idrak olunamayan, her şeyin iç yüzünü bilen, her şeye vâkıf olan Allah’ın zatını ve mahiyetini bilmek mümkün değildir; buna insanın aklı ve idraki yetmez. “Gözler onu idrak edemez ama o, gözleri idrak eder eder.. O en gizli şeyleri bilendir, bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.” (En’am, 6/103)
Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı, başaracağım diye başlayıp başaranındır. başaranındır. (Atatürk)
(Tarihten Sayfalar) (Tarihten BİR ŞEREF TABLOSU: GALİÇYA Şair Süleyman Nazif “Galiçya” Nazif “Galiçya” yı yı şöyle anlatır: “15. Kolordu 62. Alay 3. Tabur Tabur 10. Bölük Çineli Ali oğlu Mehmed... Mehmed.. . İşgal altındaki 421 rakımlı tepeye taarruz emredilmişti. Siperler Ruslardan geri alındı. 15 bin şehit ve yaralı verilmişti. Bu sırada, bir şarapnel Mehmed’i göğsünden yaraladı. Sırtını sipere dayayarak hepimiz ölürüz, bu siperleri yine düşmana vermeyiz diye haykırdı. Mehmed’in yarası hafif değildi, değildi , son sözü “Yaşasın “Yaşasın 10. Bölük oldu ve Kelime-i şehâdet getirerek ruhunu teslim etti...” Çanakkale’de, Sina’da, Yemen’de, Kafkasya’da olduğu gibi Galiçya'da da bizlerden fatiha bekleyen şehitlerimizi rahmetle anmayı unutmayalım.
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-VÂLÎ -Koruyup gözeten, yardım eden, kâinatta olup biten her şeyi idare eden, yöneten Allah, kâinatın hükümdarı ve yöneticisidir. O’nun yönetimi öyle mükemmeldir ki asla aksama ve bozulma olmaz. Yıldızlar, gezegenler, bitkiler, hayvanlar ve bütün varlıklar O’nun koyduğu düzen içinde görevlerini eksiksiz yerine getirir. “…Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” (Ra’d, 13/11)
ÖZLÜ SÖZ
Ölüm güzel şey, şey, budur perde ardından haber… hab er… Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber? Peygamber?
AYRIMCILIĞA KARŞI GÖNÜL BAĞLARIYLA BİRLEŞMEK Toplumsal hayatta ahenk, huzur, bütünlük ve dayanışmayı gaye edinen İslam, insanlar arasında ırk, dil, renk, cinsiyet, inanç ve kültür başta olmak üzere farklılıkları ve eğilimleri tabii bir olgu olarak kabul etmiş, fakat bu farklılıkların toplumsal ayrılıklara ve ayrımcılığa dönüşmesine hiçbir zaman onay vermemiştir. Yüce Allah Kur’an’da: “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için boylab oylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.” (Hucurât,49/13) buyurmak suretiyle farklı yaratılmanın ‘kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma’ fonksiyon ve hikmetini onaylarken; insanın şeref ve değerini, kendi iradesi dışında sahip olduğu aidiyetlere değil, kendi irade ve çabasıyla elde ettiği değerlere bağlamıştır. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-BERR -İyilik eden, vaadini yerine getirenKullarına şefkatli olup, lütfu, ihsanı, keremi, iyiliği bahşetmesi çok olan O'dur. “(Cennettekiler) birbirlerine dönüp sorarlar: Derler ki: “Daha önce biz, aile çevremiz içinde bile (ilahi azaptan) korkardık. Allah bize lütfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu. Gerçekten biz önce O’na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O’dur.” (Tur, 52/25-28)
İnsaf et, saman çöpü bile rüzgar esmedikçe hareket etmez ise koskoca dünya bir güç olmadan kendi kendine nasıl hareket
BAHARIN HABERCİSİ NEVRUZ Nevruz, Farsça “nev” ve “ruz” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup, “yeni gün” anlamındadır. Nevruz, baharın gelişinin, doğanın uyanışının, bolluk ve berekete kavuşmanın sevincinin simgesidir. simgesidir. Nevruz, Türk dünyasının engin coğrafyasında yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. bayramıdır. Bu bayramın Anadolu ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde son derece köklü ve zengin ze ngin bir geçmişi vardır. TabiTabiat ile iç içe yaşayan toprağı “ana” olarak vasıflandıran Türk’ün düşünce sisteminde “baharın gelişi” elbette önemli bir yere sahiptir. Türkler, Nevruz’u İslamiyet’in kabulünden sonra da kutlamaya devam etmişlerdir. Nevruz, 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir bayram günü olarak kabul edilmiştir. edilmiştir. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MÜTE’ÂLÎ -Pek yüce olan, gücü ile her şeyden üstün olan, noksanlık ifade eden sıfatlardan (münezzeh) uzak olan Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir (uzaktır). Her şeyden yüce ve üstündür. “Allah görüleni ve görülme yeni bilendir, pek yücedir.” (Ra’d, 13/9)
Başkasının sırrına ermek isteyen hırsızdır. (Molla Cami)
“AYAKLI KÜTÜPHANE” İSMAİL SÂİB SENCER ESMÂ-İ HÜSNÂ İsmail Sâib Sencer Se ncer,, Darulfünun’da (İstanbul Üniversitesi) Arap et-TEVVÂB Edebiyatı okuttu. Beyazıt Kütüphanesi’nin ilk müdürlerinden- -Tövbeleri sürekli kabul dir. Yerli ve yabancı araştırmacılar etrafında pervane olurlar. edenİlim adamlarına yol gösterir. Allah’ın affı sonsuzdur. İnÖyle bir hafızası vardır ki!..on binlerce cilt eserin konusunu, sanlar günahları ne kadar müellifini, tarihini ezbere bilir. Diğer İstanbul kütüphanele- çok, ne kadar büyük olursa rindeki eserlerden de haberdardır. Ona ait eserlerin var oldu- olsun (gönülden) tövbe etğu söylense de, o hiçbir esere imza koymaz ve kitap yazmaz. 22 tikleri zaman Allah tövbeleMart 1940’ta 75 yaşında vefat eden İsmail Sâib Sencer, Mer- ri kabul eder. “… Ben tövbeleri çok kabul kez Efendi’nin yanı başına defnedilir. edenim, çok merhamet edenim.” (Bakara, 2/160)
ÖZLÜ SÖZ
Kanaat gibi hazine, terbiye gibi asalet, ilim gibi şeref olmaz. (Sadi Şirazî)
CEMAATLE NAMAZ KILMAK Dinimiz cemaatle namaz kılmaya çok önem vermiştir. Cemaatle namaz, Müslümanlar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı pekiştirmiş, Islam’ın bir şiarı ve sembolü haline gelerek günümüze kadar devam etmiştir. etmiştir. Cemaatle namaz kılmak Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanarak sevap ve mükafata ziyadesiyle vesile olur. Bu nedenle, cemaate gitmemeyi meşru kılan şiddetli yağmur, çamur, kar, soğuk, sıcak, karanlık gibi zorluklar, ihtiyarlık, mal ve can korkusu gibi haller dışında cemaati terk etmek dinimizde doğru görülmemiştir. görülmemiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) “Cemaatle kılınan namazın sevabı, tek başına kılınan namazdan yirmiyedi kat daha fazladır.” (Buhârî, “Ezan”, 30; Müslim, “Mesacid”, 42) buyurarak, cemaatle namaz kılmanın önemine dikkatimizi çekmiştir. çekmiştir. ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-MÜNTEKIM -İsyankârları cezalandıran Allah, zalimleri ve günah işleyenleri önce sakındırır ve durumlarını düzeltmeleri için mühlet verir. İsyana ve günaha devam edenleri ise hak ettikleri kadar cezalandırır, mazlumun hakkını zalimden alır. alır. Allah asla zalim değildir. değildir.
“… Biz mücrimlerden intikam alırız.” (Secde, 32/22) “… Kim düşmanlık ederse Allah ondan intikam alır. Allah azizdir, intikam alandır.” (Mâide, 5/95)
Dinle sana bir nasihat edeyim / Hatırdan gönülden geçici olma Yiğidin başına bir hal gelirse / Bunu yad ellere açıcı olma
ADALETTEN AYRILMAMAK Adalet, haklıyı haksızdan ayırma ve haklıya hakkını, haksıza da gereken cezayı verme ilkesidir. ilkesidir. Toplumları Toplumları ayakta tutan, insanlara gerçek huzuru ve güveni sağlayan, fert, aile, toplum ve devlet hayatının nizamını temin eden temel unsurların başında adalet gelmektedir. gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de adalet ilkesine önemle vurgu yapılarak, “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutun, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır…” (Mâide, 5/8) buyurulmaktadır. Gerek toplum, gerekse fert olarak, eşitlik ve hakkaniyet içerisinde yaşamak; adaletten a daletten ayrılmamakla mümkündür. mümkündür.
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-AFÜVV - Bağışlayan, günahları affeden, affı çok Allah, kullarının günahlarını kendilerine hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde affedendir. affedendir. “… Bir hayrı açıklar veya gizlerseniz yahut bir kötülüğü affederseniz (bilin ki), Allah da çok affedicidir, affedicidir, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Nisa,4/149)
Gam yükü ilacı olmayan öldürücü bir zehirdir. (İmam Şafii)
HZ.PEYGAMBER’E SALAVÂT Salavât; Hz. Peygamber için okunan ve Allah’ın rahmet ve selamının O’nun üzerine olması dileğini dile getiren dualara denir. Salavât, salât kelimesinin çoğuludur ve genellikle “Allahümme salli...” diye başlar. Kur’an’da “Allah ve melekleri şüphesiz Peygambere Peygambere salât ediyorlar. ediyorlar. (O halde) ey îmân etmiş olanlar, siz de onu kutsayın (salavât getirin) ve tam bir teslimiyetle selâm verin (kendinizi O’nun rehberliğine teslim edin” (Ahzâb, 33/56) buyrulmaktadır. Hz. Peygamber’e salâtü selâm getirmekle ilgili hadislerden birinin meâli şöyledir: “Kıyamet günü insanların bana en yakını bana en çok salavat okuyanıdır” (Tirmizî, “Vitir”, 21) .
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ er-RAÛF -Çok şefkatli, çok hoşgörülü Allah’ın şefkati bütün kulları, bütün varlıkları kuşatmıştır. Tövbeleri çokça kabul eden ve nimetler veren O’dur. Peygamber ve kitaplar göndererek insanları karanlıktan aydınlığa çıkarması, kalplerimizi kinden arındırıp temizlemesi, O’nun ‘Raûf’ isminin tecellileridir. “…Allah kullarını çok esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 3/30)
Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı. (Sadi Şirazî)
ZARARLI ve KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR ESMÂ-İ HÜSNÂ İnsanın ruh ve beden sağlığını bozan şeylerin başında, zararlı el- MÂLİKÜ’L- MÜLK alışkanlıklar gelir. Başlıca zararlı alışkanlıklar; sigara, alkol, -Mülkün gerçek sahibiuyuşturucu ve kumardır. kumardır. Kur’an-ı Kerim’de içki ve kumar; şeytanın işi “birer pislik” (Mâide, 5/90) olarak değerlendirilmiştir. Allah göklerde ve yerde Sigara, alkol, kumar ve uyuşturucunun; hem bireyin vücut bulunan her şeyin yaratısağlığına, hem de toplumun huzuruna verdiği zararlar, say- cısı ve gerçek sahibidir. İnsanlara mal ve mülk veren makla bitecek gibi değildir. O’dur. İnsanları zararlı alışkanlıklara yönlendiren başlıca sebepler çevre, arkadaş, merak, özenti ve mutsuzluktur. Bu itibarla “De ki: ‘Ey mülkün sahibi özellikle yetişme çağındaki çocuklarımızın arkadaşlarını se- olan Allah’ım! Sen mülkü çerken çok dikkatli olmalı, yanlışa sevk edecek arkadaşlardan dilediğine verirsin, diledikorumalıyız. Çocuklarımızı zararlı şeyleri özendirecek ortam- ğinden de mülkü çeker alırsın…” (Âl-i İmrân, 3/26) lardan da uzak tutmalıyız.
ÖZLÜ SÖZ
Ömrüm geçti yazık ki geç uyandım, Bu dünya bana ebedi sandım.
(Kıssadan Hisse) ZALİM ODUNCU Bir varmış bir yokmuş. Dünyada kötü kalpliler çokmuş. Bunlardan biri de gözünü dünya hırsı bürümüş bir oduncuymuş. Dağ köyünde yaşarmış bu adam. Yoksul köylülerin ormandan kesip getirdiği odunları yaz boyu düşük bedele satın alır, alır, kışın kat kat fazla ücretle satarmış. Yıllarca bu haksız kazançla ser vetine servet eklemiş. Günün birinde ambarına ateş düşmüş. Odunları yanmakla kalmamış, bütün eşyası da kül olmuş. Yangından arta kalan ateş parçalarının karşısında bağırıp çağırıyormuş: “Bu bela nerden beni buldu?” Derken bir derviş gelmiş ve şöyle demiş: “Bu yangın, yıllardır âhını aldığın mazlumların ağlamalarından çıktı.”
ESMÂ-İ HÜSNÂ ZÜ’L-CELÂLİ VE’L-İKRÂM -Celal ve ikram sahibi Azamet ve yücelik sahibi Allah yarattıklarına, karşılık beklemeksizin nimet verir, ikramda bulunur. O, çok lütuf ve ihsan sahibidir. sahibidir. “Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir.” (Rahman, 55/78 ) “Allah’ım, Sen Selamsın, selamet ve güvende olmak senin sayendedir. Ey celal ve ikram sahibi Allah’ım!” (Müslim, “Mesacid”, 135-136)
ÖZLÜ SÖZ
Kalpten çıkan söz kalbe kalb e tesir eder. (Molla Cami)
BİLGİ ve AHLAK ESMÂ-İ HÜSNÂ “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 39/9) el-MUKSİT ifadesiyle bilgi ile bilgisizliğin arasındaki derin farka dikkat - Hak ve adâlet ile hükmeçeken Yüce Kitabımız Kur’an “Bilmediğin şeyin ardına düşme; den, mazlumun hakkını çünkü kulak göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.” sorumludur.” zalimden alan, hüküm ve(İsrâ, 17/36) , “Şayet bilmiyorsanız ehline sorunuz” (Nahl, 16/43; rirken âdil davranan, hakEnbiyâ, 21/7) ifadeleriyle de kişilerin kesin ve sağlam bilgiye da- kaniyetle hükmeden, yerli yanarak hareket etmesini, bilmediğini öğrenmek için gereken yerinde ve dengeli hüküm çabayı sarfetmesini emretmektedir. emretmektedir. verenKur’an’ın mü'minlere yönelik olarak “yapmadığı veya yapma- Allah, “Muksit”tir, “Muksit”tir, adâletle yacağı şeyleri konuşmamaları” yönündeki uyarısı, Peygamber hükmeder, kesinlikle zuEfendimizin faydasız bilgiden Allah’a sığınması, sadece inanç lüm etmez. Yapılan ameller ile davranış arasında değil, düşünce, bilgi, söz ve davranış bir hardal tanesi ağırlığınarasında, diğer bir ifadeyle bilgi ile ahlak arasında da sıkı bir ca da olsa karşılığını ahibağ olduğunu gösterir. gösterir. rette verir. (Enbiyâ, 21/47) ÖZLÜ SÖZ
Seçme hürriyetimizin sınırsız olduğu tek dünya, kitaplar dünyasıdır. (Cemil Meriç)
KAMU HAKKI İnsan toplum halinde yaşamak zorundadır. Toplum halinde yaşamanın ise insana yüklediği ahlakî, dinî ve hukukî sorumluluklar yanında, gözetilmesini gerektirdiği bir takım maddi ve manevi değerler vardır. vardır. Bunların başında kul ve kamu hakkı gelmektedir. Yüce dinimiz, cinsiyeti, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun tüm insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul etmiş, bu hakların ihlaline karşı bazı müeyyideler getirmiştir. Kur’an-ı Kerim’de “Aranızda birbirinizin mallarınızı haksızlıkla yemeyin…” (Bakara, 2/188) buyurularak, başkalarına ait olan bir şeyin meşru bir zemine dayanmaksızın haksız yollarla elde edilmesi yasaklanmıştır. Sevgili Peygamberimiz de kul haklarını ihlal eden kimseyi “müflis” olarak nitelemiştir. (Müslim, “Birr”,59)
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-CÂMİ’ -Toplayan, -Toplayan, bir araya getirenBütün iyilikleri, güzellikleri ve erdemleri kendisinde toplayan, kalpleri bir inanç ve düşüncede birleştiren O’dur. Kıyamet gününde, insanların uzuvlarını bir araya getirip diriltecek ve mahşer yerinde toplayacak olan da O’dur. “Rabbimiz, Sen insanları asla şüphe olmayan bir günde toplayacaksın. Şüphesiz Allah sözünden dönmez.” (Âl-i İmrân, 3/9)
Allah’tan sakınan kişi ilmi kadar söz söyler. (İmam Rabbani)
(Bir Ayet-Bir Yorum) ŞEYTAN “Şüphesiz ki şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.”(Fatır, (Fatır, 35/6) 35/ 6) Şeytan konusu Kur’an’da yaklaşık yüz ayette a yette ele alınır. O, O, ardı arkası kesilmeden insanın yapacağı kulluğu engellemeye, işleyeceği hayırlara mani olmaya çalışır. İnsan üzerinde etkinliğini son derece sinsi bir şekilde yürütür. (Nâs, 114/4) Haram ve çirkin fiilleri insanlara süslü ve güzel göstererek yaptırmaya çalışır. (Neml, 27/24) İnsana batılı hak, hakkı batıl şeklinde gösterir. Allah’ın affına ve bağışlamasına güvendirerek günaha teşvik eder. (Fâtır, 35/5). Ancak Allah rızasını amaç edinmiş takva sahibi kullar üzerinde bir etkinliği yoktur. (A’râf, 7/201)
ÖZLÜ SÖZ
ESMÂ-İ HÜSNÂ el-ĞANÎ -Hiçbir şeye muhtaç olma yan, çok zengin Yerlerde ve göklerde bulunan her şeyi, bütün varlıkları Allah yaratmıştır. O çok zengindir. Bu sebeple hiç kimseye ve hiçbir şeye ihti yacı yoktur. “Ey insanlar, siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır. Övülmeye hakkıyla layık olandır.” (Fâtır, 35/15)
İnsanların en bilgisizi başkalarındaki şüphe uğruna kendisindeki bilgiyi terk edendir. (Ataullah İskenderi)
HZ. PEYGAMBER ve SAHABENİN HAYATINDAN ESMÂ-İ HÜSNÂ Allah Rasûlü kabir başında ağlamakta olan bir kadınla karşı- el-MUĞNÎ laşınca ona “Allah’tan “Allah’tan sakın sak ın ve sabreyle sab reyle”” tavsiyesinde bulundu. - Cömert olan, nimet, ih Ancak çocuğunu yeni kaybetmiş olan anne kendisine nasihatte san, ikram ve lütuf sahibi, bulunanın Rasûlüllah olduğunu anlayamamıştı. “Sen benim insanları zengin edenderdimle dertlenmedin, acımı bilemezsin” diyerek onu tersledi ve yanından uzaklaşmasını istedi. Bu gelenin Allah Rasûlü Allah, dilediği kulunu her olduğu öğrenince hatasını anlayan kadın derhal onu bulmaya türlü ihtiyaçtan kurtaran; gitti. Rasûlüllah’ın yanına varınca kendisini tanıyamadığını ihsanı, ikramı ve lütfuyla dilediği kimseleri zengin söyleyerek pişmanlığını dile getirdi. edendir. Allah Rasûlü ise “Sabır, “Sabır, musibetin geldiği ilk andadır” diyerek asıl sabrın kişinin acısı tazeyken gösterdiği sabır olduğunu Kur’an’da geçmemekle birlikte, Tirmizî’deki esmâ-i ifade etti (Buhârî, “Cenaiz”, 31) . hüsnâ rivayetinde zikredilmektedir. (Tirmizî, “Deavat “De avat”, ”, 83) ÖZLÜ SÖZ
İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah