CEM İBADETİMİ ÖĞRENİYORUM İÇİNDEKİLER Önsöz
5
Cem İbadeti
7
Cem’de Sıralama
11
Cem’in Başlaması
12
Süpürge(Faraş) Hizmeti
23
Meydan Postu(Seccade) Hizmeti
25
Dargınlar(Varsa) Barıştırılır
27
Oniki Hizmet Sahiplerinin Meydana Çağrılması
28
Çerağ Uyarma
32
Tezekâr(İbrikçi) Hizmeti
38
Kurban ve Lokmalara Dua
41
Cem’de Mola(Dinlenme) Verme Durumu
47
Cem’in Mühürlenmesi
48
Sakka Suyu Hizmeti
71
Sofra(Kurban ve Lokma) Hizmeti
80
Cem’de Genel Kurallar
84
YUNUS EMRE KIRKLAR CEMİ’Nİ ANLATIYOR: Muhammed ile bile MİRAC’a ağan benim ASHAB-I SUFFE’yile yalıncak olan benim Sabr ile kanaatı viribidim bunlara KIRK KİŞİ bir gömlekten başın çıkaran benim O Kırkından birine neşteri çaldımıdı KIRK’ından kan akıtıp ibret gösteren benim
Adem Peygamber ile Havvâ yaradılmadan Uçmak’tan sürülüben o müflis olan benim Adımı YUNUS taktım sırrım âleme çaktım Bundan ileri dahı dilde söylenen benim YUNUS EMRE
ÖNSÖZ
Alevilik’te HAK-MUHAMMED-ALİ divanı olarak kabul edilen Cem İbadetinde “Ölmeden önce ölünüz, hesaba çekilmeden önce hesab ın ızı görünüz, ahirete kul hakk ı ile gitmeyiniz. Hiç kimseyle alıp vereceğiniz kalmasın. Alnınız açık, yüzünüz ak olsun. Dürüst, mert, iyi huylu olun. Gerçek erenler safına kat ılmış insan- ı kâmillerden olun. Halk sizden raz ı olsun ki, Hak da razı ola.” ve “ Döktüğünüz varsa doldurun, ağlatt ığınız varsa güldürün…” kuralları geçerlidir ve günümüzde tüm insanların bu kurallara ihtiyac ı vard ır. Alevi her nereye baksa Hakk ı orada görür. Tanrı’nın da buyurduğu gibi “kul hakkı” en kutsal değerdir. Alevi’nin piri, rehberi, mürşid ve müsahibi vard ır. CEM, “K ırklar Meclisi”nden bize kadar gelen ibadetimizin adıdır. Hz. Muhammed’in, Hz. Ali’nin, Oniki İmamlar’ ın ve erenlerin uyup uyguladığı CEM İBADETİ’ni dedelerimiz gibi biz de yerine getirmekteyiz. CEM, Aleviliğin okuludur. Cem olmazsa, Alevilik de olmaz. Bazı kendini bilmezler Alevi ibadetlerini küçümseyerek böyle ibadet olur mu diyerek, bazı dayatmalarda bulunuyorlar. Bak ın Yunus Emre yüzyıllar öncesinden bu zavallılara nasıl sesleniyor (sayfa 4) Yurt içinde ve dışında son beş-on yıldır Alevilik güncellik kazandı ve Alevi toplumu yüzyıllardır gizlice yapmak zorunda bırakıldıkları Cem’lerini serbestce uygulamaya başlad ılar. Günümüzde artık cem ve semahlarımız, Alevi olan ve olmayanlarca da hayranl ıkla görülebiliyor. Artık Cemlerde “mumsöndü” yapılıyor diyenler bu iftiralarından büyük utanç duyuyorlar. En azılı Alevilik aleyhtarları bile bu konuyu unutmuş görünüyor. Ne var ki elli altmış yıldır kentleşme nedeniyle, kırsal kesimde olduğu gibi sürekli olarak yapılamayan Cem’in kuralları, ilkeleri neredeyse unutulmaya yüz tutmuşken, bu kez Cem kurallarını iyi bilen yaşlı Dedelerimize büyük görev düşmüştür. Fakat yüzlerce dergah ve cemevinde görev alacak yeterli sayıda Dede olmadığı gibi, Dede yetiştiren okullar ya da “Alevilik Kursları” gibi çalışmalar henüz başlamadığı için, şimdilik eğitim niteliğinde de olsa derli toplu bir “CEM İBADETİ” kitapçığının yayınlanması hizmetinin kaçınılmaz bir görev olduğunun bilinciyle, yurt içi ve yurt dışındaki tüm Alevi örgütlerinde(cemevi, dergah, vak ıf ve köylerimizde)yararlanılmak üzere bu yapıtımızı saygıdeğer canlarımıza sunuyoruz. Bu Cem programını birçok ocakzade Dede ile görüşerek yıllarca çekilen bir emek sonucunda hemen her bölgede geçerli olacak biçimde özlü olarak haz ırlad ık. Dedelerimiz, rehberlerimiz, zakirlerimiz, oniki hizmet sahipleri ve “Alevilik E ğitimi” vermek isteyen öğretmenlerimiz bu kitabı iyice okuyup, ezberleyip kendileri Cem yürütebilir, örgütlerimiz ta uzaklardan masrafa girip Dede, Zakir getirtmek külfetinden kurtulur. Çünkü kimi zaman Dede, Zakir bulunmuyor, canlarımız cemden mahrum kalıyor, inanç ve ibadetimiz zamanla külleniyor, genç yavrularımız nasibini alamıyor. Oniki İmamlar, Gerçek erenlerin yüzüsuyu hürmetine toplumumuzun birlik ve bütünlüğünü bozmasın. Kurumlarımızı güçlendirsin, sağlık, başarı ve mutluluk versin. Allah… Allah… Mehmet Yaman İstanbul - 1998
CEM İBADETİ
Cem, Alevilikte en önemli dinsel törenin (ibadetin) ad ıdır. Cem’e ayrıca; Ayin-i Cem(Cem âyini), Ali Cemi, Görgü Cemi, İçeri Kurban ı da denir. K ış aylar ında, özellikle Cuma akşamı başlaması kuraldır. Cem’de ONİKİ HİZMET ve bu hizmetlerin ayrı ayrı sahipleri vardır. Her Alevi y ılda bir kez görgüden geçer, hal ve gidişatının muhasebesini yapar, ikrar ın ı tazeler ve topluma hesap verir. Kendilerinden şikayetçi olanları cem’de bulunan canlar hakl ı görürlerse, şikayet edilenler onları razı etmek zorundadırlar. Kimseyle küsülü, darg ın ve kavgal ı kalamazlar. Birine haklar ı geçtiyse, yada başkasının hakkı kendisinde kaldıysa hesaplaşır ve helallık al ır. Bar ışmadıkça görgüleri yapılmaz. Borçları varsa görgüden önce ödeyeceklerdir. Yıllık görgüden geçen talipler, aynı zamanda daha önce yaptığı hatayı bir daha tekrarlamamak üzere tevbe ederler. Görgüden geçtikten sonra manen temizlenmiş olurlar. Ancak bundan sonra Cem’e katılanlar, görgü-sorgudan geçerek temizlenmiş olanlar ın kurban lokmas ın ı yiyebilirler. Düşkünler(haksız yere keyfi olarak eşini boşayan, haram kazanç sağlayan, yalanc ı şahitlik yapan, nefsine hakim olmayan, hırsızlık yapan, adam öldüren, vergi ve askerlik borcu gibi vatan borcunu ödemeyen, annesine babasına evlatl ık görevini yapmayan, insanlara zarar veren, komşusunu inciten, işçi ve yetim hakkı yiyenler) Cem’e al ınmazlar. Böylece Cem halk ı (Alevi toplumu) zararlı insanlardan, yaramazlardan ar ınmış olur. Adam öldürmüş, karısını haksız yere boşamış, hırsızlık yapmış bir insan serbestçe gidip cami’de namaz kılabilirken, HAK-MUHAMMED-AL İ meydanı(Hak meydan ı) olan Cemevi’ne böyle yolsuzluklar yapmış biri kesinlikle giremez, girmeye cesaret edemez, girmek isterse kabul edilmez. Aleviliğin bu kuralı, dünya yüzündeki hiçbir milletin dininde ve mezhebinde bulunmayan bir yüceliktir. Nitekim, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in “Ben ancak güzel huyları tamamlamak için gönderildim” buyurması, İslam’da ahlakın ne büyük ve ne önemli bir yeri olduğunu isbata yeterlidir. Görülüyor ki, Hz. Muhammed, peygamberli ğinin amacının, ahlak güzelliklerini son merhaleye çıkarmaktan ibaret olduğunu açıklamıştır. Tarih boyunca bir millet ki ahlaka önem vermiştir, o millet ilerleyip Allah’ın nimetlerine erişmiştir. Hangi millet ki ahlak çöküşüne uğramıştır, o millet kısa bir zaman içinde perişan ve mahvolup gitmiştir. İslam Dini’nin amac ı beşerin ahlakını tasfiye etmekten ibarettir. Bundan dolay ıd ır ki, Peygamberimiz, “ İçinizden en çok sevdiklerim ve Kıyamet günü bana en yakın olanlarınız, ahlak ı en güzel olanlar ın ızd ır.” buyurmuştur. Bu sözüyle Peygamber, “Ben çok ibadet edeni severim, çok sofu olan ı severim, gündüz oruçlu, gece namazlı olanı severim… ” demiyor, mutlak olarak güzel ahlak üzerinde duruyor. Öyle ya, kötü huylu haklara riayet etmeyen bir kimsenin ibadetinden hiçbir fayda gelmez. İslam’ın özü ahlak güzelliği ve doğruluktur. Bir gün Peygamberin huzurunda Medineli bir kad ından bahsolunurken, bu kadının son derece ibadetle meşgul olduğunu, her gün oruç tutup, sabahlara kadar namaz k ıld ığını ve yaln ız kötü huylu olduğundan, dili ile komşularını incittiğini söylediler. Resulullah bunlar ı dinledikten sonra: “O kadında hayır yoktur, o kadın cehennemliktir” buyurdular. Mürşid(Dede), geçmiş yıllardaki Cem törenlerinde verilmiş derslerin ve öğütlerin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için ve yeni derslerde bulunmak için cemaati toplar, Cem ibadetini yürütür. Cem, köylerde büyükçe bir evde, varsa Cemevinde; günümüzde kentlerde yine ya müsait bir yerde, ya bir salonda yada Cem-evinde yap ılır. Cem’in Dede tarafından açıldığını herkese(köylerde bütün köylülere) bildirmek için oniki hizmetten biri olan peykler gönderilir. Bütün talipler Mürşid, Pir, Rehber huzuruna davet edilir. Bu daveti duyan canlar, Mûsahibi ile buluşur. Herkes evinde tertemiz yıkanıp en temiz elbiselerini giydikten sonra ev halk ı ve Mûsahibinin ev halkı ile birlikte, Dede’nin belirttiği gün ve saatte Cem’e kat ıl ırlar. Gözcü tarafından taliplerin yoklaması yapılır, hasta ve mazereti olanlar meydana ç ıkar ıl ır.
Oniki Hizmet sahiplerinin de görevleri başında olup olmadıkları kontrol edilir. Meydan postundan önce “Mürşid postu” serilir. Mürşid, postun duasını yapıp, postuna oturur. Dua şudur: “Azamtü ileyke Yâ Ali Ekremtü ileyke Yâ Ali Eslemtü ileyke Yâ Ali En’amtü ileyke Yâ Ali.” Akşam saat sekiz sıralarında herkes eşleri ve Mûsahipleri ile “Hak Meydan ı” olarak kabul edilen Cemevi’ne gelmeye başlarlar ve gelirken lokma (kuruyemiş, meyva, çörek, kömbe, baklava, helva gibi yiyecekler) getirirler. Müsahipler ve eşleri Cemevi’ne gelince, Meydan’da Dâr’a durup, lokma(niyaz)larının duasını alırlar. Dede, şu duayı yapar: “Allah…Allah…Lokmalarınız kabul, muradlarınız hasıl ola. Hak-Muhammed-Ali kabul eyleye. İmam Hasan, Şah Hüseyin, Hünkâr Hacı Bektaş Veli defterine kay ıt eyleye, Gerçek erenler demine hü mümine Ya Ali… “ Duadan sonra talipler lokmalar ını görevliye teslim edip diz üzeri gelerek meydana niyaz(secde) ederler. Genellikle talip Dede’ye veya post’a niyaz eder. Bunun anlam ı: Hem “Adem’e secde” hem de cemaatta bulunan bütün canlarla görüşmek, onlara sayg ı ve sevgi göstermektir. Cemevi’ne gelen canlar, Gözcü’nün gösterece ği yere yaş sırasına kurulmuş saflara otururlar. Mûsahiplerin eşleri ise Cemevi’nde kendileri için ayr ılm ış bölüme otururlar. Erkekler, yönü Dede’den tarafa gelmek üzere orta yerde büyükçe bir boşluk b ırakarak daire(halka) oluşturacak biçimde otururlar. Burada herkes birbirine dönüktür. Böylece “Tarikat Namaz ı(Tevhîd Halkası) duvara bakarak hocanın arkasında değil; cemal’e, didar’a(Cenab-ı Hakkın iyilik ve güzellik sıfatın ın belirdiği Adem’in yüzüne) bakarak kılınır.” sözünde olduğu gibi, herkes yüz yüze, yani cemal cemale oturur. Tevhid, halk ın ve Hakk’ın birliği, bir olması, tek vücud haline gelmesi, muhabbet denizinde bütünleşip coşmasıdır. Alevi inancında Cem, Hz. Muhammed’in “Mûtû Kable en Temûtû” buyruğuna dayan ır. Bu hadisin anlamı şudur: “Ölmeden önce ölün, mahşer günü gelmeden hesabınızı verin. Ahirete kul hakkı ile gitmeyin. Hiç kimseylealıp vereceğiniz kalmasın. Alnınız açık, yüzünüz ak olsun. Dürüst, mert, iyi huylu, Gerçek Erenlersafına katılmış insan-ı kâmillerden olun. İnsanlar (halk) sizden raz ı ve hoşnut olsun ki ,Hak da sizden razı ve hoşnut ola.”
CEMDE SIRALAMA
Öz olarak CEM ibadetlerimiz aşağıda verdiğimiz sıraya göre yapılmaktadır: 23. Oniki Hizmet sahipleri Cem’de gerekli araç ve gereçleri tamamlarlar. 24. Cemaat, Cemevi’nde toplanır. 25. Dede, usulünce Cemevi’ne girip postuna oturur. 26. Dede, canlara eğitici bir konuşma yapar. 27. Zâkirler, sazla deyiş çalıp söyler. 28. Süpürge(car) çalınır. 29. Post(seccade) serilir. 30. Dargınlar barıştırılır, sorunlar çözümlenir, canlardan rızalık alınır. 31. Oniki Hizmet sahiplerinin duaları verilir. 32. Çerağ(delil) uyandırılır. 33. Tezekâr(ibriktar) tarîkat abdesti aldırır. 34. Kurban ve lokmaların duaları verilir. 35. Dede, yol-erkân konusunda canlara bilgi verir. 36. Gerekirse kısa bir dinlenme arası verilir.(Mola) 37. Cem mühürlenir(SECDE yapılır). 38. Üç Düvazimam okunur(SECDE yapılır).
39. Üç Tevhîd çekilir(SECDE yapılır). 40. Miraclama okunur, Kırklar Semahı yapılır. 41. İstek semahları yapılır. 42. Sakka suyu dağıtılır. 43. Mersiyeler okunur. 44. Lokma ve Kurban(Sofra) hizmeti sunulur. 45. Lokmalar yenilip sofra duası edildikten sonra Dede “Duran oturan…” duası verir. Bundan sonra da şu hizmetler yerine getirilir: Süpürge çalınır, post kald ırılır, Oniki hizmet sahiplerinin duası verilir, çerağ dinlendirilir ve cem ibadeti sona erer.
CEM’İN BAŞLAMASI
Önce cemaat, Rehber ve Oniki Hizmet sahipleri Cemevinde yerlerini al ırlar. Pir postunun makamında Rehber sağ tarafa, zâkir sol tarafa, Dede sonra gelip ortaya oturur. Oniki Hizmet sahipleri Cem’de gerekli araç gereçleri (Asâ, ibrik/leğen, sürahi, bardak, post/seccade, çerağ/mum, havlu, ses düzeni) önceden hazırlar. Gözcü ve kapıcı Cemevi’ne girenlere oturma usullerini, duaya duruş şekillerini anlatır. Örneğin: Evlad-ı Resul (Dede) olanlara, konuklara, yaşlı olan canlara, bac ılara sayg ı gösterilerek ön saflara oturmaları önerilir. Cem’i yönetecek Dede’nin (Post Dedesinin) kap ıya geldiği görülünce; rehber, gözcüyü Dede’yi getirmeye gönderir. Dede içeri girerken, gözcü: “Gerçeğe hü, mümin, müslim; bacı, kardeş; Dedemiz geliyor.” der. Bütün canlar Hz. Muhammed’i, Hz. Ali’yi ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli’yi temsil eden o post makamına saygı göstererek ayağa kalkıp dara dururlar. Dede kapıdan içeri girerken “ Allah, Muhammed, Ya Ali” diyerek eşiğe niyaz eder, gözcü sağında yürür halde içeri girer ve “ Hü, mümin, müslim; bacı, kardeş” diyerek selam verir, cemaat da “Hü” diyerek selamını alırlar. Dede, gözcü sağ yanında olarak meydanın ortasına kadar gelir, “ Allah, Muhammed, Yâ Ali” diyerek secdeye varır(ki bu, cümleye niyaz anlamındadır), sonra dara durup, Rehber’e “Hü erenler! Cemlerimiz Kırklar cemi, görevimiz Hazret-i Hüseyin’in yeri, yardımc ım ız Hak, Muhammed, Ali; gözcümüz, bekçimiz Hızır Nebi ola. Hayır himmet erenler… ” der. Rehber önce cemaate, pir postunda oturacak bu Dede’den raz ı ve hoşnut olup olmadıklarını sorar. Eğer cemaat “Biz razıyız, Hak da razı olsun!” diye rızalık verirse, rehber de cemaate “ Hak sizden de razı olsun” der, ve post Dedesine şu gülbangı verir: “Allah, Allah…Hizmetin kutlu olsun, yard ımcın Hak-Muhammed-Ali olsun. HakMuhammed-Ali seni doğruluktan ayırmasın. Adaletin Hz. Ali’nin adaleti olsun. Haks ız ı görüp gözetmeyesin. Doğrudan yana olasın. Hak erenler şaşırıp düşürmesin. Üçlerin, Beşlerin, Oniki İmamların, Kırkların katarından didarından ayırmasın. Üzerine aldığın hizmetten şefaat bulasın. Dil bizden, nefes Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola. Gerçeğe hüü …” Bunun üzerine Dede, “Cümlenizin niyazı. Allah, Muhammed, Ya Ali “ diyerek meydana secde eder, sonra ayağa kalkıp Pir post una gelir, tekrar: “Allah, Muhammed Ya Ali…” diyerek üç defa posta niyaz eder ve postun üstüne geçerek ayakta, dara durup, yüksek sesle (cem erenleriyle birlikte) salevat getirir, sonra ayakta şu duayı okur: “Allah Allah… Akşamlar hayrola. Hayırlar fethola, şerler defola. Münkirler mât ola. Hânedan-ı fukara mamur ola. Er-Hak-Muhammed-Ali yardımcımız ola. Cemimiz Kırklar cemi ola. İbadetlerimiz Muhammed-Ali Dergahı’nda kabul-ü makbul ola. Hak erenler bizleri Ehl-i Beyt’in yolundan ayırmaya. Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların, Ondört Masum-i Pâk’lerin, Onyedi Kemerbestlerin, Kırkların hayır himmeti üzerinizde hazır ve nazır ola. Şeytanın şerrinden, münkirin mekrinden saklaya, bekleye. Dertlerimize derman, gönüllerimize iman, hastalar ım ıza şifa ihsan eyleye. Şu anda Allah Allah diyen canların Hak-Muhammed-Ali dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere.Bütün insanların barış içinde, kardeşçe yaşamalarını nasip eyleye.
Namerde değil, merde bile muhtaç eylemeye. Görünür görünmez kazalardan, belalardan esirgeye. Emeklerimizi boşa çıkarmaya. Günahlarımız var ise bağışlaya. Dem Ali, sırr-ı Nebi, Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli kerem-i evliya gerçekler demine hü mümine Ya Ali…” Duanın sonunda Dede: “Dâr çeken bacılar didar göre, Fatıma Ana muradını vere. Erenler sefaya ere…” deyince, kendisi ve cemaat yere secde edip, yerlerine otururlar. Dede, kendini tanıtır. Gözcü’yü çağırır, cemaatte bir eksiklik olup olmad ığını öğrenir. Gereğinde taliplerin hal ve hatırlarını sorar. Dede, ceme başlamadan önce güncel konularla ilgili(ekonomik, sosyal, hukuksal, dinsel) bir kısa sohbet(irşad, ayd ınlatma) konuşmas ı yapar. Cem’de hasta, rahatsız, dizleri ağrıyan varsa, sandalyede oturabileceklerini anlat ır. Dede Cemaati Aydınlatıcı Şöyle Bir Konuşma Yapar “Saygıdeğer Cem Erenleri, sevgili canlar ! Cem ibadetimizi yapmak için toplanmış bulunuyoruz. Hepinizi en içten sevgilerimle selamlıyor, hoşgeldiniz diyorum. Cem erenleri, mümin müslim bacılar, kardeşler! Cem törenine başlarken biliyorsunuz, biz önce kendi aramızda birliğimizi-dirliğimizi sorgularız, hizmetlerimizi yapar ız, çera ğım ız ı uyarırız, lokmalarımızı paylaşırız. Cemlerimiz önceki dönemlere göre herkese aç ıktır. Burada, sizlerin yerine getirmek zorunda olduğunuz görevler vardır. Nedir bu görevler? Biraz sonra burada ibadete başlayacağız, belli kurallara uyacağız: Konuşmak, muhabbet etmek, oturup-kalkmak, ibadet…Bunlar ın hepsi yerine göre yapılacak, rasgele konuşulmayacak. Hak-Muhammed-Ali huzurunda yüzünüz ak ola. Pir divan ında utanmayasınız, Şah-ı Merdan’ın sancağı altında toplanmamızı nasip eyleye. Şimdi ey canlar, bilmiş olasınız ki, Hak ceminde ayrılık-gayrılık, senlik-benlik yoktur. Siz hep ana, baba, kardeşsiniz. İmam Hüseyin’in yolu kıldan ince, kılıçtan keskindir. Kul kusursuz, hata tevbesiz olmaz. Kul kusur işler, Sultan bağışlar. Kusurlarımızı, günahlarımızı Hak bağışlaya, esirgeye. Fakat bu yola girecekler haram yemeyecek, yalan söylemeyecek, kötülük yapmayacak. Bir kimsenin içinde kin, kibir, düşmanlık, cimrilik, tamah, öfke, dedikodu ve maskaralık ve daha nice kötü huylar olursa, su ile yıkanıp temizlenebilir mi? Öyle bilesiniz ki temizlenmez. Bu dediğimiz kötü huyların biri bir kişide olsa onun bütün ibadeti ve ameli, hepsi boşuna olur. Şunu iyi bilelim ki yolumuzu kuran gerçek erenlerin aslı su’dandır. Su temizdir ve temizleyicidir. Buna göre, ben Alevi’yim diyen her can, su gibi temiz ve temizleyici olmalıdır, özünde murdar nesne taşımamalıdır. Erkeğe pirinden, kadına erinden şefaat edilecektir. Bu dünyada er-kişi eşine kır ıc ı, kaba davrandığında, şunu bilsinler ki: Fatıma Anamızı incitmiş olurlar. Erkeklerin şefaatçısı Hazret-i Hüseyin’dir, kadınlarımızın şefaatçısı Fatıma Anamızdır. Komşu hakkı Tanrı hakkıdır. Ata hakkı Tanrı hakkıdır. Komşusunu bilmeyen Tanrısını bilmez; atasını bilmeyen de Tanrıs ını bilmez. Yolumuzun buyruğunu tutup, yasaklarından kaçmak gerek. Üstadımız Şah-ı Merdan Ali bunu böyle buyurmuştur. Sizler, ey canlar, birbirlerinizden hoşnut ve razı mısınız? Birlik misiniz erenler?” Cemaat “Razıyız” ya da “Eyvallah” derler. Dede “Niyazlaşın” der, canlar birbirlerinin omuzlar ına niyaz ederler. Dede konuşmasını sürdürür: “Değerli canlar! Bizim yolumuzda gönül kırılmaz, çünkü Tanrı’nın evidir. Emanete hıyanet edilmez. Hazret-i Pir buyurmuş ki: Elinize, dilinize , belinize sahip olun. Şimdi, elinizle kötülük işlemeyin, elinizle koymadığınız bir şeyi almayın, dilinizle verdiğiniz sözü geri almay ın, yalan, dedikodu, iftira etmeyin, belinizi saklayın, başkasının namusuna dil uzatmay ın. Böyleleri
yüzbin kez yıkansa temiz olmaz. Ehl-i Beyt düşmanlarıyla yatıp kalkmay ın. Herkes bir müsahip kardeşi tutmalıdır. Allah’a kul, Muhammed’e ümmet, Ali’ye talip olan canlar! Döktüğünüz varsa doldurun, ağlattığınız varsa güldürün, yıktığınız varsa kaldırın. Doğru gezin, dost gönlünü incitmeyin. Mürşidinizin buyruğuna uyun. İbadetlerinizi gösteriş için yapmayın. Erenler yolunda verdiğiniz ikrardan dönmeyin. Tevella ve teberray ı bilin. Dört Kap ı, Kırk Makam’ı, üç sünnet yedi farzı öğrenin ve uygulayın. 12 gün Muharrem(matem) orucunu, 3 gün Hızır orucunu tutun. Gerçekmiş gibi görünüp, dünya menfaatiyle gözünüzü kamaştıracak münafıkların sözlerine aldanıp Erenler yolundan uzaklaşırsanız, mahşer günü Ulu Divanda şefaati kimden umacaksınız? Oniki İmam bizleri şefaatinden mahrum eylemeye. İbadetlerimizi kabul eyleye…” Eğer zaman, ortam ve cemaat elverişli ise zakirler yolu-erkân ı çok özlü anlatan ve halkı eğitici öğütlerle dolu özlü deyişlerden en çok üç tane çalar, söylerler. Buraya örnek olarak beş deyiş yazıyoruz. Zakir isterse kendi bildiği deyişleri, isterse şu deyişleri çal ıp söyler: DEYİŞ I Ne ararsın baba derviş Dervişlerde dem bulunur Bekle pirin eşiğini Derdine derman bulunur Eğer olur isen hasta Gel derdine derman iste İhlasla varırsan dosta Ölür isen can bulunur Alçağa indir özünü Türaba çevir yüzünü Pişir de söyle sözünü Arasında ham bulunur CAN HATAYİ’m özün takın Özünü Mervan’dan sakın Kudretten değer okun Yarasına em bulunur * * * * DEYİŞ II Sevdiğim Allah bir Muhammed Ali Üç güzel severim eli neylerim Gülbangı çekilen Bektaş-ı Veli Daha senden gayri kulu neylerim Bir güzel severim servinin dalı Dostun muhabbeti oğulun balı Başına bağlamış yeşili alı
Arının yaptığı balı neylerim KUL HİMMET üstadım artıyor derdim Kalbimde ihlasım dilimde virdim Server Muhammed’in yüzünü gördüm Dünya dedikleri çölü neylerim * * * * DEYİŞ III Yüzüm süre süre insem dergaha Bir dem divanına dursam Ya Ali İnsem eşiğine niyaz eylesem Yüzüm tabanına sürsem Ya Ali Yüzüm tabanına sürdüğüm zaman Gönlüme getirmem zerrece güman Ali’m Düldül’üne bindiği zaman Önünce Kanber’in olsam Ya Ali Kanber gibi her hizmete yeldirsen Bir dem ağlatırsan bir dem güldürsen Çeksen Zülfikarı beni öldürsen Elim eteğinden çekmem Ya Ali Çeker miyim eteğinden elimi Ben canıma reva gördüm ölümü Doğru sürün erenlerin yolunu Mümin kullarını görsem Ya Ali Mümin olan ya nesinden bellidir Hakkı söyler Hak nefesi bellidir Erenlerin cemi gonca güllüdür Gülün deste deste dersem Ya Ali Mümin olan müslimini getirsin Getirse de Hak cemine yetirsin Dizi dize verip üryan otursun Doyunca yüzüne baksam Ya Ali PİR SULTAN’ım niyaz eyle pirine İnan gel Muhammed Ali yoluna Umarım dergahta girem gönlüne Yarın fırsat elden gider Ya Ali * * * * DEYİŞ IV Fırsat elde iken bir amel kazan Gül cemalin birgün solsa gerektir Zevkine aldanma tapma dünyaya
Dünya malı burda kalsa gerektir Cahil bildiğinden hiç geri kalmaz Bin nasihat etsen bir pula almaz Kişinin ettiği yanına kalmaz Herkes ettiğini bulsa gerektir Yarın Hakk’ın divanına varılır Rûz-i Mahşer günü sual sorulur Günahın tartarlar, mizan kurulur Orda haklı hakkın alsa gerektir Bana böyle geldi Mevla’dan hitap Dil tutulur ol dem verilmez cevap Kimine lûtfolur, kimine azap Cennet, tamu hak’dır, dolsa gerektir GENC ABDAL’ım Hakka yanık olana İtikadı bütün sadık olana Hakikatten Hakk’a aşık olana Divanda şefaat olsa gerektir * * * * DEYİŞ V Dinlerseniz bir nasihat eyleyim Ahiretin tedarikin görmeli Dağlar yollarına karanu Buradayken bir menzile ermeli Bismillah dedim de açtım gözümü Şahım hak-i payine sürem yüzümü Pekçe ver kulağın, dinle sözümü Buradayken bir gerçeği bulmalı Gafil insan gafil gelmen bu dem’e Ömür geldi geçti, fırsat ne çare Ne cevap verirsin gittiğin yere Kiramen katibiyle hesap görmeli Şeytana uyanlar ortada kalır Kişi bilgisiyle menzil mi alır Böyle sözler ile ahiret m’olur Küllü varlığınan teslim olmalı Hak’tan inayettir bize bu hikmet Muhammed Mustafa’dan erişe himmet Ceset burda kalır can olur zahmet Canı kurtaracak bir er bulmalı DERVİŞ MUHAMMED’im el aman mürvet
Ceset burda kalır, can olur zahmet Kulların kapında diler irahmet İrahmet dileyen bir er bulmalı * * * *
SÜPÜRGE (FARAŞ) HİZMETİ
Süpürgeci, süpürgesini eline alıp, üç kez “ Hü erenler! Hak- Muhammed-Ali’nin hizmeti geliyor…” der, her seferinde bir adım atarak meydanın ortas ına kadar gelir , süpürgeyi sa ğına indirip yere niyaz eder süpürgeyi alıp ayağa kalkar, ayaklar ı mühürlü öne e ğilir; “Allah, Muhammed, Ya Ali…” diye meydana üç kez süpürge çalıp, süpürge sol koltuğunda dara durur ve şu tercümanı okur: “Destur Pirim! Güruh-i Nâci’yim, Kirklar Meydanı’nda süpürgeciyim Pir divanında durucuyum Hüseyn-i Kerbela için gözlerim kan yaştır Lanet olsun Yezid’in bağrı kara taştır Erenler meydanında Aliyyel-Mürteza baştır Pîrimiz Kırklar içinde Seyyid-i Ferraş’tır Allah eyvallah…Nefes Pîrdedir…” Dede süpürgeciye şu duayı verir: “Allah… Allah… Süpürgeci Selman, kör olsun Mervan, cennette Rıdvan Zuhura gelsin Mehdi-i Sahib-zaman Yardımcımız olsun Oniki İmam Hizmetinden şefaat bulasın Seyyid-i Ferraş’ın himmeti üzerinde ola Gerçeğe hü…”
MEYDAN POSTU(SECCADE) HİZMETİ
Süpürgeci, meydana süpürge çal ıp duasını aldıktan sonra, post’u (seccadeyi) kollar ının üzerine alıp üç kez: “Hüü erenler! Muhammed-Ali’nin hizmeti geliyor!” der, her seferinde bir adım atarak meydanın ortasına kadar gelip dara durur ve şu tercüman ı okur: “Destur Pirim! Muhammed Mustafa’nındır bu seccade Aliyyel Mürteza’nındır bu seccade Hatice-i Kübra, Fatıma-yi Zehra’nındır bu seccade Oniki İmamlarındır bu seccade Pîrimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nindir bu seccade Cem birliğine, sohbet sırrına, evliya keremine Hüü diyelim, Allah eyvallah Nefes Pirdedir…” Dede, süpürgeciye(Postu seren hizmet sahibine) şu duayı verir: “Allah…Allah… Post kadim ola, inkâr fethola. Hayırlığa gelmiş, hayırlığa serilmiş ola. Kırklar meydanına serilen bu kutsal postun üzerinde sorgulanan canlar ın didar ı cennet ola, günahları affola. Seccaden temiz, yüzün ak ola. Hizmetinden şefaat bulas ın. Dil bizden, nefes Hazret-i Pîr’den ola. Gerçekler demine, hü mümine Ya Ali…” Duasını alan süpürgeci (ya da post hizmetini gören başka biri) postu meydana serer, dört tarafına “ Allah, Muhammed, Ya Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli…” diyerek niyaz eder, geri geri ve diz üzeri gider, yerine oturur. Dualanm ış ve kutsal hizmetlerin yapılacağı bu postu kimse çiğneyemez. Dede, cemaatten r ızal ık alır, darg ınlar varsa bar ıştır ır.
DARGINLAR (VARSA) BARIŞTIRILIR
Dede bütün Cem erenlerine şu çağrıyı yapar: “Mümin, müslim bacı kardeşler! Bu yapmış olduğumuz cemlerimiz KIRKLAR CEM İ’nin temsilidir. Alevi inanç ve felsefesine göre cemlerimizde küskün, darg ın, alacakl ı, verecekli, gönül kırmış kişilerin yeri yoktur. Kul kuldan razı olmadıkça, Tanrı kuldan razı olmaz. Bu meydan, gerçek erenler meydanıdır. Bu meydanda, haklının hakk ı haks ızdan al ın ır, gönüller bar ıştırıl ır, sorgu sual yapılır. Bu meydan kin, kibir, düşmanlık meydanı değildir. Bu meydan barış ve kardeşlik meydanıdır. İçinde kin, kibir, bencillik, kıskançl ık gibi kötü huylar ı olanlar bu yola gelmesin. İçinizde küskün ve dargın varsa, birbiri ile görüşsün, bar ışsın. Çünkü müminde kin, kibir olmaz. Cemimizde bulunan bacılar, kardeşler, sizlere sesleniyorum: Kimin kimden alacağı varsa, kim kimden dargın ya da istekliyse meydana gelsinler. Bu cemde ibadetimizi yapabilmemiz için, dargın, küskün alacaklı-verecekli kimsenin olmamas ı gereklidir. Her kim saklarsa ortaya gelmezse, sakladığı gibi, kalkıp cemi terketmezse, İmam Hüseyin’den şefaat ummasın. Canlar! Üzerinizden saat geçti, gün geçti, hafta geçti, ay ve y ıl geçti. Gün bugün, saat bu saat. Sırtınızda iki gözlü bir heybe! Meydana döktüğünüz erenlerin mal ı, gizlediğiniz sizin mal ın ız. Doğru söylerseniz doğruluk görürsünüz. Eksik, noksan ve kusurlar ın ızı gizlerseniz, yükünüzle gelir yükünüzle gidersiniz. Geldiğiniz yoldan, durduğunuz dardan hay ır ve şefaat görebilmeniz için, doğruyu söyleyiniz gizli kalmasın.” Bu açıklamadan sonra dargın ya da şikayetçi(istekli) olup meydana gelenler olursa Dede barıştırır. Barışmayanları da gözcüler uygun bir şekilde cemevinden dışarı çıkarır. Dede, “ Davaya mana aşıka nişan!” der, sağında ve solunda oturanlarla görüşür. Tüm cem erenleri de yanındakilerle görüşür. (Bacılar birbirlerinin erkekler de birbirlerinin omuzuna niyaz eder.) Bu görüşme toplumun birbiriyle RIZALIK alma, birbirinden hoşnut ve raz ı olma anlam ınad ır. Rızalık alındıktan sonra Zakir, Oniki Hizmet sahiplerini çağıran deyişi çalıp söyler.
ONİKİ HİZMET SAHİPLERİNİN MEYDANA ÇAĞRILMASI
Oniki hizmet sahipleri sağ başta rehber olmak üzere meydanın orta yerinde dara dururlar. (Meydana, hizmetlerle ilgili bir deyiş çalınarak da gelirler.) Ad ı okunan himet sahibi meydana gelir., “ Allah, Muhammed, Ya Ali” diyerek secdesini yapar ve dara durur. Dede, dua ve tecella duası verir. ONİKİ HİZMET DEYİŞİ Haktan bize nida geldi Pirim sana beyan olsun Şahdan bize name geldi Rehberime haber olsun Şah kuluna kıldı nazar Dört kalıptan adem süzer Zeval gelmiş cemi bozar Gözcü sana haber olsun Zakirin zikri saz ile Kuran okur avaz ile Mümin müslim niyaz ile Zakirlere haber olsun
Hak kuluna nazar eyler Hakkın kelamını söyler Mümin gelmiş mürvet diler Peyik sana haber olsun Mümini çekti meydana Münkiri sürdü zindana Hizmet verildi Selman’a Faraşçıya haber olsun Mümin yolun yak ın ister Münkirlerden sakın ister Delil yanmaz ya ğın ister Delilciye haber olsun Bu yola giden nâcidir Erenler kardeş bacıdır Cem kilidi kapıcıdır Kapıcıya haber olsun Zakirlerin zikri sazdır Okunan deyiş düvazdır Mümin hak ile niyazd ır Niyazcıya haber olsun Hak kuluna kıldı rahmet Sana niyaz Ya Muhammed Hizmet görüldü muhabbet Tezekere haber olsun Yola giden haslar hası Mümin giyer Hak libası Doldur ver engürün tası Sakkacıya haber olsun ŞAH HATAYİ’m varı geldi Müminlerin kârı geldi Hakkın armağanı geldi İznikçiye haber olsun Zakir, hizmet deyişini çalıp bitirince Oniki Hizmet sahipleri meydanda yay şeklinde dâr’a durur, Dede, topluca dualarını verir: “Allah… Allah… Akşamlar hayr ola, hayırlar feth ola, şerler def ola, Hizmetleriniz kabul ola. Dileklerinizi HakMuhammed-Ali vere.Emekleriniz boşa gitmeye. Erenlerin ayd ın yüzlerine aşkola. Onsekiz bin alemle birlikte, cümle mümin kardeşlerimizi Hak-Muhammed-Ali yolundan mahrum eylemeye.
Sizler bize hizmet ediyorsunuz; gerçek erenler de sizleri kazadan, beladan, kötülüklerden koruya. Hizmetini gördüğünüz pirlerin himmetleri üzerinizde ola. Hazret-i Hüseyin yard ımc ın ız, Bozatlı Hızır yoldaşınız ola. Saklaya, bekleye. Geldiğiniz yerden, durduğunuz dardan iyilikler göresiniz. Dil bizden, nefes Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’den ola. Gerçeğe hü .” Hizmet sahipleri bu duadan sonra yere secde eder tekrar dara dururlar. Bu kez Dede tecellâ duası verir: “Tecellâ, Tevellâ Hakk’a yaz ıla. Tecellânız temiz, yüzünüz ak ola. Tecellâ gören cehennem ateşi görmeye. Gerçeğe hü…” Tecellâ’dan sonra cem erenlerinin oniki hizmet sahiplerinden, hizmet sahiplerinin de birbirlerinden razı ve hoşnut olup olmadıkları Dede tarafından sorulur. Canlar “ Biz razıyız Hak da razı olsun.” derlerse, Dede “Dâvâya mâna, âşıka nişan gerek. Niyazlaşın canlar” der ve herkes birbiriyle görüşür. Rehber Dede’nin, Dede rehberin; yine Rehber oniki hizmet sahiplerinin kuşaklarını bağlar. Hizmet sahipleri meydana niyaz edip hizmetlerinin başına giderler. Süpürgeci süpürge çalar. Sıra çerağ uyandırılmasına gelmiştir.
ÇERAĞ UYARMA Şah-ı Merdan Ali’nin çerağı uyandırılır ki, erenler meydanı aydınlansın. Dede, cemaate “Edeb, erkân..” deyip, Çerağcıya seslenir: “Erenler, kalk! Muhammed-Ali ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin erkânı üzre çerağı uyar…” Çerağcı, “Eyvallah, pirim!” der ve hizmete başlar. Çerağ elinde, meydan postunun kenar ına gelir ve : “Hü… erenler! Muhammed-Ali’nin hizmeti geliyor…” der, bir ad ım atar. İkinci kez aynen söyler bir adım daha atar. Üçüncü kez yine aynen söyler, bir adım daha atarak meydan postunun ortasına gelmiş olur, “Hü.. erenler!” der, dize gelir, çerağı(kandili) yere kor. Çera ğın sa ğına, soluna ve önüne “Allah, Muhammed, Ya Ali” diyerek niyaz eder, sonra yere niyaz eder, diz üzeri oturur, çerağı(mumları) uyandırır(yakar.) Çerağ yanarken yani bir yandan mumlar ı yakarken, diz üzeri şu tercemanı okuyarak cem erenlerini SALEVAT vermeye çağır ır: “Hayır himmet Pîrim! Çerağ-ı rûşan, fahr-i dervişan, zuhur-ı iman, himmet- piran, Pir-i Horasan, küşâd-ı meydan, kuvve-i abdalan kanun-ı evliya, gerçek erenler demine hü..” “Çerağ-ı evliya nuru semavat Ki bu menzildir ol Tûru münacatÇerağ uyanınca kıl niyazı Muhammed-Ali’ye candan salevat…” deyince tüm canlar salevat verir: Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammed Mustafa Allahümme salli alâ Aliyye’l Murtaza Allahümme salli alâ Hasan-ül MüctebaAllahümme salli alâ Hüseyn-i Kerbela Allahümme salli alâ Zeynel-AbaAllahümme salli alâ Bâkır Bahâ Allahümme salli alâ Câfer rehnümâ Allahümme salli alâ Kâzım Mûsa Allahümme salli alâ Ali Sultan Rıza Allahümme salli alâ Muhammed Takî Allahümme salli alâ Ali Nakî Allahümme salli alâ Hasan el-Askerî Allahümme salli alâ Muhammed Mehdi…” Çerağcı, salevattan sonra, çerağın sağına, soluna ve önüne niyaz ettikten sonra ayağa kalkar, geri geri çekilir, meydanın orta yerinde dara gelip şu düvaz’ ı okur: ÇERAĞ DÜVAZI “Çün çerağ-ı fahr uyandırdık Huda’nın aşkına Seyyid-ül-Kevneyn Muhammed Mustafa’nın aşkına Sâki-i Kevser Aliyye’l-Mürteza’nın aşkına Hem Hadice, Fatıma Hayrün-nisa’nın aşkına
Şah Hasan Hulk-ı Rıza hem Şah Hüseyn-i Kerbela Ol İmam-ı Etkıya Zeynel-Aba’nın aşkına Mûsa-i Kâzım serfirâz-ı ehl-i Hak Hem Ali Mûsa Rızayı sâbiranın aşkına Şah Takî-yü bâ Nakî hem Hasan-ül-Askeri Ol Muhammed Mehdi-i sahib-livâ’nın aşkına Pîrimiz, Üstadımız Bektaş Veli’nin aşkına Haşredek yanan yakılan aşıkan’ın aşkına…” Düvaz bitince “Bercemal-i Muhammed, kemal-i İmam Hasan, Şah Hüseyin Ali’yi pîr bilene verelim candan salevat…” diyerek cemde bulunanları salevat vermeye çağırır. Cem evinde bulunanların hepsi: “Allahümme salli alâ Seyyidina Muhammed ve alâ Al-i Muhammed…” diye salevat verirler. Dede darda durmakta olan çera ğcıya şu duayı verir: “Allah…Allah Hizmetin kabul muradın hasıl ola. Gönlün aydın, Hızır yoldaşın, erenler haldaşın ola. Sonsuza dek bu çerağ, bu ışık demimizde, cemimizde eksik olmaya. Yolumuz aydın, gönlümüz mutlu ola. Cabir-i Ensari’nin himmeti üzerinde ola . Gerçek erenler demine hü…” Çerağcı yere niyaz edip, geri geri çekilerek yerine gider. Dede cemaate şöyle bir dua edebilir: “ Allah…Allah… Horasan’dan bize ulaşan çerağımız sonsuza dek kılavuzumuz olsun. Çerağlarımız yansın, yakılsın Hak-Muhammed-Ali aşkına, Çerağlarımız yansın, yakılsın Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli aşkına. Çerağlarımız yansın, yakılsın şehitler şahı İmam Hüseyin aşkına. Çerağlarımız yansın, yakılsın Kerbela Şehitleri aşkına. Çerağlarımız yansın, yakılsın Pir Sultanlarımızın ve tüm şehitlerimizin aşkına. Çerağlarımız yansın, yakılsın bu yurtlardan, bu cemlerden gelmiş geçmiş tüm canlar ın, pirlerin, rehberlerin aşkına. Çerağlarımız sonsuza dek yansın, yolumuzu aydınlatsın, birliğimizi, varlığımızı güçlendirsin. Gerçeğe hü…” Hemen bunun ardından zakirler üç ya da bildiği bir tane düvaz okurlar. Çerağ ile ilgili düvazlar tercih edilir. Zakir çerağ ile ilgili çeşitli düvaz bilmiyorsa başka düvazlar da söyleyebilir. Şah Hatayi’nin ünlü bir düvazı, nakarat değiştirilmek suretiyle üç defa okunur. Cem’in uzun olmas ı istenmiyorsa, bu düvaz bir kez okunabilir. Üç düvazın söylenmiş olduğu bölgeler de vard ır. ÇERAĞ DÜVAZI Hata ettim Huda yaktı delili Muhammed Mustafa yakt ı delili Ol Âl-i aba’dan Hayder-i Kerrar Aliyyü’l Mürteza yaktı delili Hatice’tül Kübra Fâtıma Zehra Ol Hayrü’n-nisa yaktı delili İmam Hasan aşkına girdim meydana Hüseyn-i Kerbela yaktı delili
İmam Zeynel, İmam Bâkır-ü Câfer Kâzım, Mûsa Rıza yaktı delili Muhammed Takî’den hem Ali Nakî Hasan-ül Askeri yaktı delili Muhammed Mehdi-i ol sahib zaman Eşiğinde âyet yaktı delili Bilirim günahım hadden aşubdur Hünkâr-ı evliya yaktı delili On İki İmamdandır bu nur HATAYÎ Şîr-i Yezdan Ali yaktı delili “Yaktı delili” nakaratı ikinci söyleyişte “Kurdu bu yolu” ve üçüncü söyleyişte “Kabul eylesin” denilerek düvaz üç defa söylenmektedir. Vîrani Baba’n ın çerağ ile ilgili aşağıdaki düvaz ı ise cemlerimizde en çok okunan düvazdır: ÇERAĞ DÜVAZI Kudret Kandili’nde parlayıp duran Muhammed Ali’nin Nuru’dur vallah Zuhur edip küffar askerin kıran Elinde Zülfikar Ali’dir billah Elinde Zülfikar, altında Düldül Kanber önü sıra dilleri bülbül Hazret-i Fâtıma cennette bir gül Ona sırrım dedi Hak Hâbibullâh Zuhur etti İmam Hasan, Hüseyin Onların nurundan ziyalandı din Kırk pare bölündü Zeynel-Abidin Çekeriz yas ını hasbeten lillah Muhammed Bâkır’dan Câfer-i Sadık İmam Mûsa Kâzım hem Rıza dedik Tarikat suyuyla cismimiz yuduk Hak buyurdu mümin kalbi Beytullah Takî, Nakî, İmamların civanı Hasan-ül Askeri cismimin canı Elinde hücceti sahib-zamanı Vakit tamam oldu göndere Allah Ta ezel ezelden böyle kuruldu Hariciler bu dergahtan sürüldü Kün deyince yedi kat yer dürüldü Bir harf ile bina tuttu arşullah VÎRÂNÎ’yem niyazım var üstaza
Elinde Zülfikar hem ehl-i gaza Binbir dondan baş gösterdi Murtaza Biz bir bildik, dedik Allah eyvallah Dede, düvaz bitince, sazlarının üzerine eğilip dua bekleyen Zakirlere şu duayı verir: “Allah, Allah…Hizmetleriniz kabul ola. Muradlar ınız hasıl ola. Muhammed-Ali, Ehl-i Beyt katarlarından, didarlarından ayırmaya. Adlarını zikrettiğiniz Oniki İmamlar ın himmeti üzerinizde ola. Diliniz dert görmeye. Dil bizden, nefes Hazret-i Hünkâr’dan ola. Gerçeğe hü …” Süpürgeci meydana üç kez süpürge çal ıp, Dâr’a durur, Dede dua verir. Şimdi sıra Tezekâr hizmetine gelmiştir.
TEZEKAR(İBRİKÇİ) HİZMETİ
Bu daha çok sembolik bir yıkama, bir tür tarikat abdestidir. Zira ceme katılan her can, cemevine gelmeden önce tertemiz yıkanmış beden temizliğini yapmıştır. Tezekar hizmetini bir bac ı ve bir kardeş, iki can yerine getirir. Kardeş canın bir elinde leğen diğer elinde ibrik, bac ın ın omuzunda havlu olduğu halde meydanın yanına gelir durur lar. Tezekâr: “Hü…Erenler. Hak-MuhammedAli’nin hizmeti geliyor…” der, bir adım ileri atar, ikinci kez aynen söyler. Bir ad ım daha ileri atar . Üçüncü kez yine aynen söyler, tekrar bir adım daha ileri atar. Böylelikle meydan postunun üzerinde dedenin karşısına gelmiş olurlar. Meydana gelen bac ı ve kardeş karşılıkl ı edeb-erkân ile dize gelerek otururlar. Önce meydanda yanan çerağın dibine, “ Allah, Muhammed, Ya Ali!” diyerek üç damla su damlatt ıktan sonra ,yere niyaz ederler. Sonra oturduklar ı yerde, önce Tezekar can bacının eline su döker havlu ile kurular; sonra da bac ı, kardeşin eline su döker kurular. Kardeş önde bacı arkada, ikisi de dizde yürüyerek Dede’nin önüne gidip, Dede’den başlayarak halkada oturanların hepsinin ellerine Tezekâr can su döker, bac ı da arkadan havlu ile kurulayarak gelir. En son Gözcünün eline su döküp bitirince, Gözcü ile birlikte dâra durarak, Tezekar şu tercümanı okur. “Destur Pîrim! Ben gulam-ı Haydariyem Adûdan etmem havf-u bâk Çünkü bu hizmette örnektir bana Selman-ı Pâk Gönlümüzü Hakka bağlayıp, yunduk, arındık, olduk pâk Nefes pirdedir…” Dede, tezekârın duasını verir: “Allah…Allah… Hizmetleriniz kabul, muratlarınız hasıl ola. İsteğinizi, dileğinizi Hak-Muhammed-Ali vere. Elleriniz dert görmeye, gönlünüz incinmeye. Hizmetinizden şefaat bulas ın ız. Selman- ı Pâk’in hüsnü himmeti üzerinizde ola. Gerçeğe hü…” Hizmet sahipleri dize gelir, yere niyaz ederler, malzemelerini al ıp ayağa kalkar, geri geri yerlerine çekilirler. Şimdi sıra KURBAN ve LOKMA hizmetine gelmiştir.
KURBAN VE LOKMALARA DUA Örnek verdiğimiz bu CEM TÖRENİ, Abdal Mûsa Birlik Cemi, H ızır Cemi, Aşure(Muharrem Matemi) Cemi, Sultan Nevruz Cemi, yılda kırk sekiz hafta yap ılan cemler, k ısa(k ıs ır) cem ve eğitim cemleri için geçerlidir. Görgü cemi, Müsahiblik cemi ve Düşkün kald ırma cemlerinin düzenlenişi ise ayrıdır. (Bu cemlerin nasıl yapıldığını da ayrıca kitap olarak yayınlayıp, yakında toplumumuzun hizmetine sunacağım. M. YAMAN) Kurbanlar gündüz tekbirlenerek kesilir(tığlanır) evlerde ya da yeterli olan cem evlerinde pişirilir. Kurbancı ve lokmacı hizmetini alan hizmet sahibi, pişmiş kurban etlerinden ve getirilen lokmalardan bir tabağa örnek olarak bir miktar koyarak, kurban ve lokma sahiplerinden sadece birkaçı ile birlikte meydana gelirler. Kurbancı’nın “Hayır himmet Pîrim!” sözüyle dara dururlar.
(Her hizmette gözcü, hizmet sahibinin sağında meydana gelir, birlikte dara dururlar.) Dede, kesilen kurbanlara üç kez Tekbir getirir ve dua okur: “Allah…, Allah… Fermân-ı celil, kurbân-ı Halil, cân-ı İsmail, peyk-i Cebrail. La ilahe illallâh, Muhammedün Resulullah, Aliyyün Veliyullah Allahü Ekber, Allahü Ekber…La ilahe illallahü vallahü ekber. Allahü Ekber ve lillah-il-hamd. Bismillahi tekbir, Allahü ekber…La fetâ illa Ali la seyfe illa Zülfikar…” der, ardından şu gülbangı okur: “ Allah… Allah… Kurbanlarınız kabul, muratlarınız hâsıl ola. Her ne niyetle kesmiş iseniz, Hak-Muhammed-Ali niyetlerinizi Ulu Dergahında kabul-ü makbul eyleye. Hay ırl ı evlatlar, hay ırl ı k ısmetler, hay ırl ı kazançlar nasip eyleye. Evladınızı, ayâlinizi, eşinizi, dostunuzu görünür görünmez, bilinir bilinmez kazalardan, belalardan, âfetlerden, saklaya bekleye. Kazalara kalkan, belalara bekçi ola. Her tüyü başına binbir sevap yazıla. İsmail Peygamberin kurban ı kabul olduğu gibi, sizin kurbanlarınız da İmam Hüseyin Dergahı’nda kabul ola. Emekleriniz boşa gitmeye.Oniki İmam ağzımızın tadını bozmaya, ağrı, acı, elem, keder vermeye. Gerçeğe hü …” Dâr’dakiler yere secde eder, hizmetlerinin başına giderler. Eğer kurban yoksa, sadece lokma sahiplerinin duası verilecektir. Ondan sonra zakir kurbanla ilgili bir ya da üç düvaz okur. KURBAN DÜVAZI I Ali meydan ına bir kurban geldi İsmail’e inen koça benzettim Anası meledi bağrımı deldi İsmail’e inen koça benzettim Kadir Mevlam sürme çekmiş yüzüne Yüz sürelim tırnağına dizine Koç dergaha gitti düşün izine İsmail’e inen koça benzettim Koçu tekbirledi Kırklar birisi Bir lokmadan kandı cümle varısı Emîr ayyar belindedir derisi İsmail’e inen koça benzettim Kadir Mevlam kabul etsin koçunu Bağlıyalım ayağının ucunu Ali meydan ıdır, sorman suçunu İsmail’e inen koça benzettim Ufacık doğrayın koyun kazana Mahrum can koymayın çekin meydana Kul olayım bu kalemi yazana İsmail’e inen koça benzettim İsmaile inen koçun örneği Yalan değil gözümüzün görneği İdris’e üsküf oldu tırnağı İsmail’e inen koça benzettim
KUL HİMMET ÜSTADIM arzular canım Kurbanla birlikte kaynıyor kanım Hüseyin’im kabul olsun kurbanım İsmail’e inen koça benzettim **** KURBAN DÜVAZI II Muhammed Ali’yi candan sevenler Kurbanınız kabul olsun erenler El bağlayıp bir ikrarda duranlar Kurbanınız kabul olsun erenler Bu kurbanın aslı nergisden geldi Dört melaik geldi kısmetin böldü Kırkların ceminde erkânı gördü Kurbanınız kabul olsun erenler Kaynar kaynar kazanını taşırır Ateş mürşid olmuş onu pişirir Kurban tek değildir eşin getirir Kurbanınız kabul olsun erenler İmam Ali hizmet eder kurbana Hizmet eder Hıdır Abdal Sultana İhlas ile getirilsin meydana Kurbanınız kabul olsun erenler Hasan, Hüseyin’im, Zeyneldir şahım Bâkır, Câfer, Kâzım, Rızadır mahım Takî, Nakî, Askeri, Mehdi penahım Kurbanınız kabul olsun erenler SEFİL ALİ himmet aldı pirinden Yazı yazsam kurbanının kanından Muhammed Ali’nin alın nurundan Kurbanınız kabul olsun erenler **** KURBAN DÜVAZI III Akıl ermez Yaradan’ın sırrına Muhammed Ali’ye indi bu kurban Kurban olam kudretinin nuruna Hasan Hüseyin’e indi bu kurban Ol İmam Zeynel’in destinde idim Muhammed Bâkır’ın dostunda idim Câfer-i Sadık’ın postunda idim
Mûsa Kâzım Rızâ’ya indi bu kurban Muhammed Takî’nin nurunda idim Aliyyün-Nakî’nin sırrında idim Hasan-ül-Asker’in darında idim Muhammed Mehdi’ye indi bu kurban Aslı Şâh-ı Merdan, Gürûh-i Nâci Gerçeğe bağlıdır bu yolun ucu Senede bir kurban talibin borcu Pir-i Tarikata indi bu kurban Tarikattan hakikata ereler Cennet-i Âla’ya hulle sereler Muhammed Ali’nin yüzün göreler Erenler aşkına indi bu kurban ŞAH HATAYİ’m eder bilir mi her can Kurbanın üstüne yürüdü erkân Tırnağında tesbih kanında mercan Mümin müslimlere indi bu kurban **** Düvaz bitince zakir, sazının üzerine hafifçe eğilir.” Hü erenler!” der. Dede ona şu duayı verir: “Allah… Allah… Hizmetleriniz kabul, muratlarınız hasıl ola. Ağzınız dert, gönlünüz keder görmeye. Adını andığınız erenlerin evliyaların, himmetleri üzerinizde hazır ve nazır ola. Yoluna hizmet etti ğiniz Hak-Muhammed-Ali yardımcınız ola, saklaya, bekleye. Gerçeğe hü ..” Dede bu arada yol-erkân ve cemle ilgili ayd ınlatıcı bir sohbet konuşması yapabilir, sonra da eğer gerekirse bir dinlenme arası verir.
CEM’DE MOLA (DİNLENME) VERME DURUMU
Oniki hizmet sahipleri daha önceden iyi haz ırlanmış(eğitilmiş), okuyacakları gülbang ve tercemanlar ezberletilmiş, yapacakları hizmet öğretilmiş ise; Dede seri bir şekilde hizmetleri sırasıyla yaptırırsa, Cemin başlangıcı ile zakirin kurban duasını okuyup duasını alıncaya kadar en fazla bir saat zaman alıyor. Cemin tavsamamas ına, seri bir şekilde halk ın dikkatini da ğıtmadan coşku, sevgi ve inançla ibadet yaptırmak isteyen Dede, hiç ara vermeden CEM’ İN MÜHÜRLENMESİ’ne geçer. Fakat cemaatin ve zaman ın durumuna bakılarak ara(mola) vermek isteyen Dede, “Dâr çeken didar göre, erenler sefaya ere, gerçeğe hü…” diyerek “Eşik, beşik yoklayana” destur verir, cemde bulunanlar cemevinden çıkıp sigara, su…içerler, ihtiyac ı olanlar d ışarı giderler, Dede’nin belirttiği süre içinde de gecikmeden cemevinde yerlerini al ırlar. Çünkü cem mühürlenecek, içeri dışarı girip çıkma olmayacaktır.
CEM’İN MÜHÜRLENMESİ
Dede “Cem birleniyor, sağa sola bakmak yoktur…” der ve cemde bulunanlar edeb-erkân ile dedenin nutkunu dinlerler. Cemin asıl ibadet bölümünü oluşturan “CEM’İN MÜHÜRLENMESİ” şu sıraya göre yapılır: Dede(ya da Gözcü):
“Edeb, erkân!”der. Herkes dizde edeb-erkân oturur. Cem başlamıştır. Dede artık yüksek sesle SALEVAT’tan başlayarak MÜHÜRLEME’yi, NAD İ AL İ’yi, BAĞIŞLAMA’yı, İST İĞFAR’I, TEVBE DÜVAZİMAMI’nı okur. En sonunda bir dua eder. SALEVAT: Dede “Evvel baştan Muhammed Mustafa’ya candan salevat…” deyince tüm cemaatle birlikte: “Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed ve Al-i Muhammed…” der ardından yüksek sesle “Gerçeğe hü, mümin müslim, bacı kardeş. Oniki Hizmet sahipleri ve bütün canlar yerini alsın. Birliğe varacağız, ikilik kalkacak. Burası Hak meydanıdır. Muhammed-Ali divan ıd ır. Herkes hesabını burada görsün. Allah kimseyi kul hakk ı ile huzurunda sorgulamas ın. Bu cemde herkes ana, baba, kardeştir. Dileğimiz, gönül birliği ile Hakka yalvarmakt ır. Bu cemler eline, diline, beline sahip olanların yeridir. Yolumuz kıldan ince, kıl ıçtan keskindir. Allah kimseyi pîr nefesine uğratmasın. Döktüğünüz varsa doldurun, ağlattığınız varsa güldürün, y ıkt ığınız varsa kaldırın. Söylediğiniz bizde, sakladığınız sizde kalır. Hak vebali boynunuza. Bu ibadetimizin kabulünü Hak-Muhammed-Ali’den niyaz ediyoruz. Edeb erkân, mümine nişan. Müminin nişanı görüşmekle olur. Herkes birbiriyle görüşsün…” der, MÜHÜRLEME’ye geçer. MÜHÜRLEME: ( üç kez tekrarlanır) “Cemimizi mühürledik. Allah’ın emriyle bir hisar yaptım. Cebrailin mührü ile mühürledim. Hasan, Hüseyin’in kilidi ile kilitledim. Ya Ali, bu cemaati sana ısmarlad ım. Verelim Muhammed Mustafa’ya candan salevat…” der, SALEVAT’dan sonra NÂDİ ALÎ’yi okur: NADİ ALİ : “Nâdi Aliyyen mazhar-ül-acâib Tecidühü avnen leke fin-nevâib Li ilallahi haceten külli hemmin ve gammin seyenceli Bi-nuri azametike Yâ Allah, Yâ Allah, Yâ Allah Ve bi-nuri nübüvvetike Ya Muhammed, Ya Muhammed, Ya Muhammed Ve bi-nuri sırr-ı Velayetike Ya Ali, Ya Ali, Ya Ali Edriknî, edriknî, edriknî Ve aleyhâ muhavvelî Yetiş Ya Ali La feta illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikar Her bir kazayı, belayı defeder perverdigar La feta illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikar Yezid’in boynundan gitmesin tığ ile teber La feta illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikar Müminin gönlünden gitmesin leyl-ü ve’nnehar La feta illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikar İmam Câfer Buyruğu’nda budur muteber La feta illâ Ali lâ seyfe illâ Zülfikar Nasrun minallahi ve fethün karîb ve beşşir-il-mü’minine Ya Muhammed, Ya Ali…Ber cemali Muhammed kemâl-i İmam Hasan Şah Hüseyin Ali’yi pir bilene verelim candan salevat …” der, SALEVAT getirilir, sonra BAĞIŞLAMA’yı okur. BAĞIŞLAMA. “Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed Mustafa yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Aliyyel Mürteza yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Hasan-ül-Mücteba yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Hüseyn-i Kerbela yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Zeynel-Abâ yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Bâkır Bahâ yüzüsuyu hürmetine bağışla Allahümme salli alâ seyyidina Câfer Rehnümâ yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Mûsa Kâzım yüzüsuyu hürmetine bağışla
Allahümme salli alâ seyyidina İmam Rıza yüzüsuyu hürmetine bağışla Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed Takî yüzüsuyu hürmetine bağışla Allahümme salli alâ seyyidina Ali Nakî yüzüsuyu hürmetine bağışla Allahümme salli alâ seyyidina Hasan-ül-Askeri yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed Mehdi yüzüsuyu hürmetine ba ğışla Allahümme salli alâ seyyidina Erenler, evliyalar yüzüsuyu hürmetine ba ğışla..” der, TEVBE İSTİĞFAR’ı okur.
TEVBE-İSTİĞFAR
“Tevbe günahlarımıza estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah! Elimizle, dilimizle, belimizle işlediğimiz bütün günahlarımız için, bilerek ya da bilmeyerek, aç ık ya da gizli olarak işlediğimiz bütün hatalarımız için tevbeler olsun. Ey evrenin sahibi Ulu Tanrı! Doğduğumuz günden bu âna gelinceye kadar eğer bilerek bilmeyerek işlediğimiz kov, g ıybet, hata isyan, küçük ve büyük günahların hepsine can-ü gönülden tevbe ettik, pişman olduk. Bir daha işlemeyeceğimize tevbe estağfirullah. Kul kusur işler, sultan bağışlar. Tevbe estağfirullah. Evvelimiz Adem atamızdır, sonumuz bizim peygamberimiz iki cihan serveri Muhammed Mustafa’dır. Bu ikisi arasında her ne kadar peygamberler, veliler, nebiler, gerçek erenler geldi geçti ise hepsi haktır, hepsine inandık iman getirdik. Hak-Muhammed-Ali yoluna, ilkelerine bağlandık. Ey Ulu Tanrımız! Günahlarımızı yarlığa, tevbelerimizi kabul eyle !” der, ardından TEVBE DÜVAZI’nı okur. TEVBE DÜVAZI (Dede ya da zakir isterse sazla da çal ıp söyleyebilir): Hatalar etmişim noksandır işim Tevbe günahlarımıza estağfirullah Muhammed-Ali’ye bağlıdır başım Tevbe günahlarımıza estağfirullah Hasan, Hüseyin balkıyan nur ise İmam Zeynel sır içinde sır ise Özümüzde kibir, benlik var ise Tevbe günahlarımıza estağfirullah Muhammed Bâkır’ın izinden çıkma Yükün Câfer’den tut, gayriye bakma Hatıra dokunup gönüller yıkma Tevbe günahlarımıza estağfirullah Mûsa-i Kâzım’a daim niyazım İmam-ı Rıza’ya bağlıdır özüm Eksiklik, noksanlık, hep kusur bizim Tevbe günahlarımıza estağfirullah Takî ile Nakî benziyor aya Ali emeklerimizi vermeye zaya Ettiğimiz kem işlere kötü bed-huya Tevbe günahlarımıza estağfirullah Hasan-Askeri’nin gülleri bite Mehdi gönlümüzün gamını ata Ettiğimiz yalan, koğu gıybete
Tevbe günahlarımıza estağfirullah CAN HATAYİ’m eder Bağdat, Basıra Böyle güne kaldık, böyle asıra Ya Ali cömertsin kalma kusura Tevbe günahlarımıza estağfirullah Düvazimam bitince Dede ardından şu duayı okur: DUA(Dede dua okurken bütün canlar secdeye varır.) “ Cân-ı dilden, cân-ı gönülden diyelim bir Allah Allah… Allah… Allah… Allah, Muhammed, Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli. Yetişe ulaşa, dilde dilekleri, gönülde muratları vere. Kazalara, belalara kalkan ola. Oniki İmamlar cemalinden, nurundan ay ırmaya. Her gönülde bir murat vardır : Murat isteyenin muratların ı, dilek isteyenin dileklerini ihsan eyleye. Cümlemizi sancağının altında saklaya, bekleye. Hastalar ımıza şifâ, dertlerimize deva, borçlarımıza eda nasip eyleye. Destimiz deman, küfrümüz iman, yardımc ım ız Oniki İmam ola. Ali’den bakım, Hak’dan nazar ola. Seksen bin Urum Erleri, doksan bin Horasan Pirleri, yüz bin Gayb Erenleri yetişe, ulaşa, dilde dilekleri, gönülde muratları vere. Vakitler hayr ola, hayırlar feth-ola, şerler def-ola. Niyazlarımız Hak Dergahı’nda kabul ola. Gözümüzden yaş, duvarım ızdan taş düşürmeye. Ocaklar başı aydın ola. Oniki İmamlar cümlemize yard ım eyleye. Akşamlar kutlu a ğızlar tatl ı ola. Ceddi cemalim yolumuzu yolsuza, uğursuza, pirsize uğratmaya. Şeytanın şerrinden, görünür görünmez kazadan, beladan saklaya, bekleye. İki cihanda korktuğumuzdan emin, umduğumuza nail eyleye. Dil bizden nefes Hazret-i Pir’den ola. Dem Ali, sırr-ı Nebi, Pirimiz Hünkâr Bektaş Veli, kerem-i evliya, gerçekler demine hü …” der. Mühürleme böylece bitince sıra üç düvazimam okumaya gelir.(Zakir isterse kendi bildiği düvazimamları okur.) Gözcü ortadan çıkar, meydanın dışından bütün cemaate göz, kulak olur. Cem’de oturan duran taliplerin birinde bir yanlışlık olursa gözcü bunu Dede’ye haber verir. Göz yumarsa onun günah ı gözcü’nün boynunda kalır, hizmetinde eksiklik yapmış olur. Ayr ıca canları incitmemeye çal ışır. Gözcü, cem ibadeti bitinceye kadar ortaya giremez. Bir can esredi ği zaman “ Hü! Himmet Pîrdedir.” diyerek izin alır öyle girer. Şimdi sıra üç (ya da cemin fazla uzun olmamas ı için bir düvazimam) okumaya gelmiştir. Oniki İmam’ın ve diğer ulularımızın adı geçtikçe, canlar sayg ısevgi ile niyaz eder, yani sağ ellerini göğüslerine kor ya da kendi ellerine niyaz ederler. DÜVAZİMAM I Medet, mürvet dedim kapına geldim Muhammed Mustafa, Ali gel yetiş İsyan deryasına gark olup kaldım Hünkâr Hacı Bektaş Veli gel yetiş Şu benim halimi Pirime bildir Gönlümün evini nur ile doldur Cesedim ölmeden nefsimi öldür Hadice, Fatıma, ulu gel yetiş Bir yanımda nefs-i emmârem azar Bir yanda vesvese çok hile düzer Melek günahımı yazmada bezer Şah Hasan, Hüseyin,dolu gel yetiş
Yezid’in elinden müşkül halimiz Münafıklar faş eyledi yolumuz El-aman Yâ Zeynel sen tut elimiz Muhammed Bâkır’ın dili gel yetiş Tamaha aldanma geziyor her bar Hırsa, nefse fırsat verme ya Cebbâr Sana sığınmışız Vahid-ül-Kahhar Car günümdür Câfer eli gel yetiş Dağlarca günahım gel vurma yüze Tamu’nun odunu gösterme bize Mûsâ Kâzım ile Şah İmam Rıza İmam Takî, Nakî Ali gel yetiş Tevbekârım muhabbetim bu yolda Mürüvvet dilerim kusurum elde Göster cemâlini eyleme dalda Askerî gönlümün gülü gel yetiş NOKSANİ arzeder dîdar-ı cennet Masûm-i Pâkler’den erişe himmet Sana sığınmışım Mehdi Muhammed Sarı Saltık Kızıl Deli gel yetiş **** DÜVAZİMAM II Allah medet Ya Muhammed Ya Ali Bizi dergâhından mahrum eyleme Pirim Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli Bizi dergâhından mahrum eyleme Âdem safiyullah atam hakkı-çün Eyyub’a sürülen sitem hakkı-çün Muhammed Mustafa hatem hakkı-çün Bizi dergâhından mahrum eyleme Hasan’ın aşkına kılalım zârı Hüseyin’dir dinimizin serveri Alemler Cebbârı Cenâb-ı Bâri Bizi dergâhından mahrum eyleme Zeynel’in canına kıldılar eza Ol İmam Bâkır’dır sırr-ı Mürteza İmam Câfer, Kâzım Mûsa-yı Rıza Bizi dergâhından mahrum eyleme MUHAMMED’im eder ey Gani Kadir Takî, Nakî, Asker, er-Rahmanımdır
Muhammed Mehdi’ye niyaz ım vardır Bizi dergâhından mahrum eyleme **** DÜVAZİMAM III İnâyettir bize Fazl-ı Hudâ’dan Umarım kurtara cümle belâdan Her dem ki şefâat eyle Muhammed Evvel himmet Aliyyel-Mürtezâ’dan Şah Hasan’dan bulduk meyl-i muhabbet Şah Hüseyn şehid-i deşt-i Kerbela’dan İmam Zeynel, İmam Bâkır-u Câfer Delil bize Kâzım Mûsa Rızâ’dan Şah Takî bâ Nakî, Askerî billah Gelecektir Mehdi şah evliyadan Dediler HATAYİ’m ne meşrebdensin Aşk-ı muhabbetten sıdk-ı safâdan (Yetiş cârımıza Muhammed, Ali…) Düvazimamlar okunup bitince Dede duâ eder, canlar secde’ye var ır, ardından TEVHÎD’ler başlar. Bilenler meydanın ortasında (üçü bacı oniki kişilik) TEVH İD HALKASI oluşturur, cemaati coştururlar. Tüm cem erenleri de toğluca ve candan, gönülden Tevhid çekerler. Hakk ın ve halk ın birliğini simgeleyen bu bölümde canlar coşku içinde “ Allah…Allah…” diye yakarırlar. Zakirler tevhid ritmini hızlandırır, Tevhid çeken canlar da ellerini önce ağır ağır dizlerine vurarak, sonra dedenin işaretiyle el tutturularak(Halka’daki 12 can el tutuşarak, bir sağa bir sola olmak üzere dizlerine vurarak-ki bunun şeklini Dedeler öğretecektir-) Halka Tevhid’i h ızlan ır, halkadakilere üç kez de el çırptırılır. Tevhid hızlanır, yavaşlayarak son bulur. Görevli bir bacı kalkar, halkadaki canların terlerini alır, onlara havlu verir, geçer yerine oturur. TEVHİD I Medet hey Allahım Medet Gel dertlere derman eyle Yetiş Ya Ali, Muhammed Gel dertlere derman eyle Allah, Allah, Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Allah Hasan, Hüseyin aşkına Yardım edesin düşküne İmam Zeynel’in aşkına Gel dertlere derman eyle Allah, Allah, Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Allah İmam Bâkır’ın katına Câfer’in ilm-i zatına Mûsa Rıza hürmetine Gel dertlere derman eyle
Allah, Allah, Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Allah Şah Takî’nin ve Nakî’nin Askerî’nin ve Kemterî’nin Yarlığamak senin şanın Gel dertlere derman eyle Allah, Allah, Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Allah Var Allah’tan dilek dile Mehdi sahip zaman gele DEDEM-OĞLU secde kıla Gel dertlere derman eyle Allah, Allah, Allah, Allah Allah, Allah, Allah, Allah TEVHİD II Çağıralım Muhammed’e Ali deyi Ali deyi Ağlar gezerim dünyada Ali deyi Ali deyi Ali…Ali…Ali… Bektaş-ı Veli’de hal var Fatmanada bir hayal var Sabah sabah Hakka yalvar Ali deyi Ali deyi Ali…Ali…Ali… Hasan, Hüseyin uğruşur Melekler çırpar seyrişir Sinem bülbülü çığrışır Ali deyi Ali deyi Ali…Ali…Ali… İmam Zeynel semah tutar Bâkır’a Câfer’e yeter Kumru dost dost deyi öter Ali deyi Ali deyi Ali…Ali…Ali… Mûsayı Kâzım’dan içtik Ali Rızâ’ya tez ulaştık Şah’ın sevdasına düştük Ali deyi Ali deyi
Ali…Ali…Ali… Takî, Nakî bu dediler Askerî’ye hü dediler Mehdi’dir Kırklar, Yediler Ali deyi Ali deyi Ali…Ali…Ali… KUL HİMMET ÜSTADIM yeter Güher almış güher satar Arşullah’da bir kuş öter Ali deyi Ali deyi Tevhid’in son halkasında “Ali…Ali…Ali…”den sonra Güzel Allah, Bir Allah Lâ ilâhe illallah…” denir. “Lâ ilâhe illallah…” sözü 5-10 kez söylenince arada bir de “Aşk gele diyelim Allah, coş gele diyelim Allah…” ve arada bir coşkulu sesle “Allah, Allah, illallah…” cümleleri söylenir, tekrar tevhid kelimesine devam edilir ve üçüncü tevhide makam de ğiştirilerek geçilir. Nitekim her üç tevhidin de makamı ve nakaratları ayr ı ayr ı çal ın ıp söylenecektir. Fakat zorunluluk da yoktur, Zakir bildiği makamlarla da söyleyebilir. TEVHİD III Ol Kırkların ceminde La ilâhe illallâh Erenler meydan ında La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah El çaldılar dest-i kefe Dediler ki cana sefa Yetiş Muhammed Mustafa La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah İmam Hasan meydanda Şah Hüseyin irfanda İmam Zeynel zindanda La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh
Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah İmam Bâkır sultanı İmam Câfer erkânı Yetiş keremler kânı La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah Mûsa-i Kâzım Şah’tır Daim der Hakka şükür İmam Rıza bin okur La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah Takî, Nakî engine Al’Asker’in dengine Mehdi resul cengine La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah Kalmadı imamlar derdi Aşkı muhabbet verdi DERVİŞ VELİ’nin virdi La ilâhe illallâh Hak leylâhe illallah La ilâhe illallâh Ali mürşid güzel Şah Şahım eyvallah eyvallah Bu son nakarat ikinci kez ve a ğırlanarak söylenir, tevhid son bulur. Tevhidlerin sonunda cem erenleri secdeye varır. Dede dua eder, “ Dâr çeken bacılar didar göre, erenler sefaya ere” deyip kısa bir dinlenme arası verilir, ardından M İRACLAMA ve SEMAH hizmeti başlar. MİRACLAMA Geldi Cebrâil çağırdı Hak Muhammed Mustafa Hak seni Mirâc’a okur Davetine kadir Hüdâ Evvel emanetim budur Bir pîr-ü rehber tutasın
Daimî erkâna yat ıp Tarîk ile müstakîme Muhammed sükuta vardı Yoktur senden bir aziz Şimdi senden el tutalım Hak buyurdu vedduhuna Muhammed belin bağladı Anda hazır Cebrâil İki gönül bir ettiler Yürüdüler Dergâha Vardı Dergâh kapısına Gördü aslan yatar orda Aslan anda hamle kıldı Başa da koptu bir fen Buyurdu sırr-ı kâinat Korkmasın Habibim dedi Hatemi ağzına versin Aslan istiyor nişane Hatemi ağzına verdi Aslan oldu anda sakin Muhammed’e yol verildi Aslan da gitti nihane Vardı Hakk’ı tavaf etti Evvela bunu söyledi Ne çetin şîrin var imiş Hayli cevreyledi bize Gördü bir biçare derviş Hemendem yutmak diledi Ali bile olayıdı Dayanırdı bu cevre Ey benim sırr-ı devletim Sana tâbidir Habîbim Eğiliben secde kıldı Eşiğine kıblegâh’a Doksan bin kelam danıştı İki gönül dost dostuna Tevhid’i armağan verdi Yeryüzünde insana Kudretten üç hon geldi Sütü elma baldan aldı Muhammed destini sundu Nuş eyledi emrullaha
Muhammed ayağa durdu Ümmetini diledi Cümlesine rahmet olsun Dedi ağladı Kibriya Eğiliben secde kıldı Hoşca kal sultanım dedi Kalkıp evine giderken Yolun uğrattı Kırklara Vardı Kırklar makamına Oturuben oldu sâkin Eğiliben secde kıldı Eşiğine kıblegâha Secdeye indirdi özün Türaplara sürdü yüzün Cebrâil getirdi üzüm Hasan ile Hüseyine Anda Selman hazır idi Şeydullahını diledi Bir üzüm tanesi koydu Selmanın da keşkülüne Kuduretten bir el geldi Ezdi engür eylediler Hatemi ol elde gördü Uğradı bir müşkül hale Canım size kimler derler Şahım bize Kırklar derler Cümleden ulu yolumuz Eldedir küllü varımız Birimize neşter vursan Bir yere akar kanımız Cümleden ulu yolumuz Eldedir küllü varımız Madem size Kırklar derler Nedendir eksik biriniz Selman Şeydullah’a gitti Ondandır eksik birimiz Selman şeydullah’tan geldi Hü deyip içeri girdi Muhammed esredi coştu Tacı başından da düştü Ol şerbetten biri içti
Cümlesi oldu hayran Mümin müslim üryan büryan Hep girdiler semaha Cümlesi de el çırpuben Dediler Allah Allah Muhammed de bile girdi Kırklar ile semaha Muhammed de coşa geldi Tacı başından attı Çevresin kırk pare bölüp Sarıldılar Kırklara Muhabbet de galip oldu Yol-erkân yerin aldı Muhammedi gönderdiler Hatırlar oldu sefa Muhammed evine gitti Ali Hakk’ı tavaf etti Hatemi önüne koydu Dedi saddaksın Mürteza Evveli sen âhiri sen Bâtını sen zâhiri sen Cümle işler sana bağlı Dedi Şâh-ı Evliya ŞAH HATAYİ’m vâkıf oldu Bu sırrın ötesine Hakk’ı inandıramadı Özü çürük ervaha Miraclama’da “Ol şerbetten biri içti” dizesi gelince KIRKLAR SEMAHI başlar. K ırklar Semahı’nın sonunda semah edenler yanyana dâr’a dururlar, Dede dualar ın ı verir: “Allah Allah…Semahlar saf ola, günahlar affola. Çarh-ı pervazlar kabul ola. Yardımcımız Oniki İmam ola. İsteğinizi, dileğinizi Hak-Muhammed-Ali vere. Semahlarımız Kırklar Semahı ola. Hizmetinizden şefaat bulasınız. Ebu Zer-i Gıffari’nin, Hazret-i Fâtıma’n ın himmetleri üzerinizde ola. Gerçeğe hü…” Dede duasını bitirdikten sonra zakir(ler) ayrıca bir müsaade beklemeden(eğer yap ılacaksa) istek semahlarını çalmaya başlarlar.Miraclama sırasında semah edenler saftakî yerlerine geçip otururlar. Meydanın genişliği oranındaki semahcı (varsa semah ekibi) semah yapmak üzere meydana gelip, yere niyaz ederek ayağa kalkar ve semah dönmeye başlarlar. Her semah ın sonunda dualarını alıp, yerlerine geçip otururlar. Duruma göre bir, üç ya da beş semah dönülebilir. Dede’nin, semah dönülürken “Aşk ile Allah, şevk ile Allah, Şah aşk ına Allah, öz gönül birliğiyle Allah. Hak için ola, seyr için olmaya, Allah..Semahlarımız Kırklar semah ına yazıla Allah …” diye aralıklarla ve kısa sözlerle dua etmesi cem erenlerini coşturur, hep bir ağızdan “ Allah… Allah” diye çığrışırlar. Bu Tanrısal coşkuyu kalemle anlatma olanağı yoktur. Tüm canlar d ış alemden çıkmış, iç aleme geçmiş, Hak ile birlik olmuşlardır. Buraya örnek olarak iki semah al ıyoruz:
ERZİNCAN SEMAHI Gitme turnam gitme nerden gelirsin Sen nazlı cânana benzersin turnam Her bakışta beni mecnun edersin Gönülde mihmana benzersin turnam (Has nenni nenni, dost nenni nenni…) Kaşlarında mim duası yazılı/Haydar yazılı Cemâline türlü benler dizili Seni sevmeyenler Hak’dan üzülü Pîr Balım Sultan’a benzersin turnam (Has nenni nenni, dost nenni nenni…) Pîr Balım Sultan’a benzersin turnam Yürü de dilber yürü, canana yürü Turnam gökyüzünde pervane döner Dertli aşıklara badeler sunar Aşıkların senden inayet umar Tabibe, Lokman’a benzersin turnam Pîr Balım Sultan’a benzersin turnam HIZLANMA Allah, Allah, Allah, Allah Hüdey, Hüdey, Hüdey, Hüdey Bugün ben pirimi gördüm Gelir salını salını Selamına karşı durdum Bağrım delini delini Hüdey, Hüdey, Hüdey, Hüdey Bağrım delini delini Gel dedim yanıma geldi Gamzesi sinemi deldi Bir izzetli selam verdi Aldım sevini sevini Hüdey, Hüdey, Hüdey, Hüdey Aldım sevini sevini Kaynadı karıştı kanım Ezelden severdi canım Sen benimsin, ben de senin Dedim sevini sevini Allah, Allah, Allah, Allah Dedim sevini sevini Hüdey, Hüdey, Hüdey, Hüdey, Dedim sevini sevini
Heybeten baha biçilmez Cemalin nurdan seçilmiş Vakitsiz güller açmaz Derdim gülünü gülünü Hüdey, hüdey, hüdey, hüdey Derdim gülünü gülünü Hüdey, hüdey, hüdey, hüdey Derdim gülünü gülünü DEDEMOĞLU der ağlatma Yüreğim aşka dağlatma Varıp yadları bağlatma Zülfün telini telini Allah, Allah, Allah, Allah Zülfün telini telini Hüdey, hüdey, hüdey, hüdey Zülfün telini telini KIRAT SEMAHI Yine kırcılandı dağların başı Durmayıp akıyor gözümün yaşı Ne yaman firkatli kıratın başı Kırat bu dağları aşmalı bugün (Nakarat) Bağdat’tan Mısır’a da göçmeli bugün Yârin yaylasına düşmeli bugün Has nenni nenni de dost nenni nenni Kırat kalk gidelim şirin ovadan Kısmetimiz gelir Bâri Hudâ’dan Kestiren yemini, binem Zeyve’den Kıymetin cihanı taşmalı bugün Kırat da gidiyor koştuğu zaman Dizgini boynundan aştığı zaman Deli poyraz gibi coştuğu zaman Köpüğü sağrıdan seçmeli bugün
Kırat da gidiyor başı dumanlı Kırat kaldır gönlündeki gümanı Seherden sonrası kuşluk zamanı Dostun ellerini aşmalı bugün
DERVİŞ MEHEMMED’im pirim pir ise O yârınan ahd-amanın bir ise Kırat sende küheylanlık var ise Pirin dergahına düşmeli bugün Semah makamlarını zakirin öğrenmesi gerekir. Semahların sonunda SAKKA SUYU hizmeti gelir.
SAKKA SUYU HİZMETİ
Sakka hizmeti ile Hazret-i Hüseyin ve Kerbela şehitleri anılır, onların anısına su dağıtılır ve mersiyeler okunur. Sakka suyu dağıtmadaki asıl amaç inanc ı, yiğitliği ve dürüstlüğü simgeleyen Hazret-i Hüseyin’i sevgiyle anmak; kötülüğü, haks ızl ığı, zulmü, vahşeti, alçakl ığı simgeleyen Yezit ve Yezit zihniyetini lanetlemektir. SAKKA, su dolu bir kabla (ve birkaç bardakla) gelip, üç kez: -Hü erenler! Hak, Muhammed, Ali’nin hizmeti geliyor… der. Bu cümleyi her söyleyişinde bir adım atarak meydanın ortasına kadar gelip, su kabını ve bardakları sağına indirip, yere niyaz eder, yine su dolu kabı ve baradakları eline alıp ayağa kalkar, ayaklar ı mühürlü dâr’a durur ve şu tercemanı okur: “Destur Pîrim! Lütfuna muhtacız, eyle ihsan Ya Hüseyn Derdimize senden derman / eyle derman Ya Hüseyn Gayriye muhtac eyleme sevenleri el-aman Sen medet kıl bizlere her dem Ya Hüseyin Yüzbin kere lanet olsun o sapıtmış Güruha Ahdi bozup şehit kıldılar / onlar seni Ya Hüseyn Güzel ismin hakkı için zikredeni darda koyma Esenlik ver yaşlı gözle ağlayana Ya Hüseymn İznin ile su getirelim aşkına vermek için Aşkınla içenlere kıl âb-ı hayat Ya Hüseyn” der, suyu dualaması için sürahiyi Dede’nin önüne götürür ve Dede şu gülbangı verir: “ Allah…Allah…Erenlerin himmeti ile, Muhammed-Ali aşkına, Hazret-i İmam Hüseyin ile Kerbela’da susuz şehit düşenlerin tertemiz ruhları yüzü suyu hürmetine, Fatma anam ız ın şefkatine, yolumuzu-erkânımızı kuran gerçek erenlerin hürmetine, bir yudum içenin bir damlas ı üzerine düşenin dualarını kabul eyle, günahlarını affeyle. Nur ola, sır ola, kalbe gevher ola.Dertlere deva, hastalara şifa, borçlara eda ola. Dil bizden, kerem Hazret-i Hüseyn-i Kerbela’dan ola. Yuf münkire, lanet Yezid’e, rahmet mümine olsun Gerçe ğe hü …” Sakka elindeki sürahiden bir bardağa birer yudumluk su koyarak, Dede ile beraber üç kişiye su verir. Su verirken yüksek sesle: “Geçmişiz biz can-ü baştan Hak erenler aşkına Can gözü dem-be-dem Hakk’ı görenler aşkına Kerbela’da su içmeden can verenler aşkına Gözüm yaşın sebil ettim , için İmam Hüseyin aşkına Aşk olsun içenlere, rahmet göçenlere, lanet Yezid’e” der. Dede suyu içmeden önce cemaate “Hüseyn-i Kerbela ve tüm şehitlerimizin anısına ve aşkına bir yudum suyu içmeme helallık veriyor musunuz canlar? ” diye sorar ve “Bu su, Kerbela şehitlerinin suyudur. O mazlum ve masumlar gibi alnınız ak, gönlünüz pâk ola…” diye dua eder.
Bundan sonra Sakka, meydan ın çevresinde dolanarak elindeki sudan az miktarda olmak üzere tüm cemde oturanlara serper ve bu iş süresince yüksek sesle şu cümleleri tekrarlar: “ Allah’ın selamı üzerine olsun Ya Hüseyin. Muhammed Mustafa aşkına, Aliyyel Mürteza aşkına…Kerbela şehitleri aşkına…İmam Hüseyin ve onun yolunu sürenler aşkına…(su…su...) diye şehit olan masumların aşkına…Kerbela şehitlerinin yüzüsuyu hürmetine, özümüzü, gönüllerimizi tertemiz eyle Ya Hüseyn…Sakkahüm Ya İmam Hasan…Sakkahüm Şah Hüseyn…Şefaat eyle damlası düşene Ya Hüseyn…Yardım eyle Allah Allah çağrışana Ya Hüseyn …” Sakka bundan sonra meydanın ortasında dâra durur, Dede dua verir: “Allah…Allah…Selman-ı sâkî, Hüda-yı Bakî, merdan-oğlu merdan Ali’nin Zülfikarı Yezid’in boynuna uğraya. Şehidler Şahı İmam Hüseyin hizmetini kabul eyleye. Gerçeğe hüü ..” Sakka, yere niyaz edip, meydan ı terkeder. Zakir MERSİYE çalıp söylemeye başlar. Cem erenleri ilk mersiyenin “İllallah Şah” nakaratında koro halinde zakire eşlik ederler. Zakir kendi bildi ği mersiyeleri söyleyebilir. Örnek olarak iki mersiye veriyoruz. Zakir isterse MERS İYE’den önce şunları söyler: “Ey mel’un, be alçak Lanet olsun ol Yezid’in canına ancak Yarın Ulu divan kurulacak Ali ile Muhammed oturacak Mazlum Hüseyin’in davası sorulacak Mel’un Yezid o huzurda ne cevap verecek Medet Hüseyinim medet!” MERSİYE I Bugün matem günü geldi Ah Hüseyin Şah Hüseyin Senin derdin bağrım deldi Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Kerbela’nın önü yazı Yüreğimden çıkmaz sızı Yezitler mi kırdı sizi Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Bizimle gelenler gelsin Serini meydana koysun Hüseyin’le şehid olsun Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Kerbela’nın yazıları Şehid düştü gazileri Fatmana’nın kuzuları Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Kerbela’nın önü düzdür Geceler bana gündüzdür
Şah Kerbela’da yalnızdır Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Hür şehit atından düştü Kafirler başına üştü Müminlere matem düştü Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah İşte geldi bahar yazlar Yazı yazlar, güzü güzler Fatman yolların gözler Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Kerbela’nın önü çağlı Benim ciğerciğim dağlı Hazret-i Ali’nin oğlu Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Atan Ali, anan Fatma Dert üstüne dertler katma Didarından mahrum etme Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Fatmana zülfünü çözer Ağlayı ağlayı gezer Müminlerin bağrın ezer Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah Gazel oldu bahçe bağlar Dumanlıdır yüce dağlar CAN HATAYİ yanar ağlar Ah Hüseyin Şah Hüseyin İllallah Şah, illallah şah… İllallah, illallah Şahım eyvallah MERSİYE II Deli gönül çok açılıp şad olma Kerbela’da Şah Hüseyn’e baksana Nefsine uyup da kahkaha gülme Ehl-i Beyt yastadır gama baksana Yezit kasteyledi vermedi suyu Orada tutuldu Kasım’ın toyu Sâkine ağlıyor nemurat deyü Fâtıma’nın kınasına baksana
Ümmügülsüm, Zeynep hep yasta âlem Alemdar Abbas’ın kolları kalem Takdir-i ezelde böyleydi ilam Fırat suyu kan ağlıyor baksana Ümmügülsüm, Zeynep çekerler te’sif Kerbela çölleri İmam’a nasib Siması peygamber, cemali Yusuf Al’Ekber’in Leylasına baksana Çok cefaya mâlik Zeyneb-i Sâni Müseyb Gazi ala onlardan hayfı Hür Şehid de Kerbela’nın kurbanı Haymegâh’ın ateşine baksana ESİRİ gûş eyle bu dünya cefa Bunca kahramanlar sürmedi sefa Ağalar ağası ey Necef Şaha Harabada Sâkine’ye baksana (Yetiş cârımıza İmam Hüseyin) Mersiyeler okunup bitince, Dede zakir(ler)e dua eder, zakir saz ını üç yerinden “Allah, Muhammed, Ya Ali” diyerek öper(niyaz eder). Bunun ardından FA İLAT bölümünü çalar söyler. FAİLAT BÖLÜMÜ “Failatün, failatün, failat Verelim Muhammed Mustafa’ya can-ü gönülden SALEVAT Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Âl-i Seyyidina Muhammed… Ya İmam-el-müttekıyn nur-u Aliyyel-Mürteza’nın ruhuna verelim salevat. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Âl-i Seyyidina Muhammed… Ya İmam-el-müttekıyn nur-u İmam Hasan Hulk-ı Rıza’nın ruhuna verelim salevat. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Âl-i Seyyidina Muhammed… Ya İmam-el-müttekıyn nur-u İmam Hüseyn-i Kerbela’n ın ruhuna verelim salevat. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Âl-i Seyyidina Muhammed… Ya İmam-el-müttekıyn Oniki İmam, Ondört Masum-u Pak’lerin ruhuna verelim salevat. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala Âl-i Seyyidina Muhammed…” Çekelim aşkın yayın Cem’e girmesin hayın Tevhid kararın buldu Yol-erkân yerin aldı Müminler şad oldu, ağladı Diyelim Ah Hüseyin, vah Hüseyin Evveli hü diyelim, ahiri hü diyelim Yuh olsun yalancıya Gaziler gerçekler demine hü diyelim” Hatayi’m hana gider Han tutmuş hana gider
Gafil olman gaziler Bu yol Şah-ı Merdan’a gider Hatayi’m han oğludur Han tutmuş han oğludur Bu yola meyil vermeyen Şimir-Mervan oğludur Hatayi’m ayet ayet Okurum ayet ayet Uyanıklar payın almış Yatanlar hayet hayet Hatayi’yem demiş ol Her meyveden yemiş ol O tutarsa tutsun Hele bir yol demiş ol KUL HİMMET üstadımız Yoktur bizim yadımız Şah-ı Merdan aşkına Ver mevla muradımız Failat okunup bitince, Dede genel bir dua eder, ard ından sofra(kurban ve Lokma) hizmeti gelir.
SOFRA(KURBAN VE LOKMA) HİZMETİ
Kurbancı, pişirdiği kurbandan (pişip pişmediğini öğrenmek için) önce tepsi içinde birazcık niyaz(kurban eti ve diğer lokmalarla birlikte) alarak, yan ında bir bac ı ile meydana gelir. Gözcü, kurbancının sağ tarafında olarak meydana gelirler. Kurbanc ı “ Hü erenler, MuhammedAli’nin hizmeti geliyor.” der, bir adım atar. İkinci kez aynen söyler, bir adım daha atar. Üçüncü kez yine aynen söyler, bir adım daha atarak meydan postunun ortas ına gelmiş olur, “Hü erenler!” der, duaya dururlar. Lokmacı şu tercemanı okur. “Hü Pîrim! Evvel Allah diyelim, kadim Allah diyelim. Geldi Ali sofras ı, Hak versin biz yiyelim, demine hü diyelim, Allah eyvallah, nefes pîrdedir.” Dede(Lokmacıya dua verir): “Hayır hizmetin kabul, yüzün ak ola.İsteğini dileğini HakMuhammed-Ali vere. Hizmetinden şefaat bulasın. Sofran Kanber’in serdiği sofra ola. Yiyene helal, yedirene delil, cennet taamı, Kudret honü ola. Gerçeğe hüü .” Lokmacı “Allah-Muhammed- Ya Ali…” diye lokma bulunan kaba (tepsiye) niyaz eder, lokmaları eşit olarak dağıtmaya başlarlar. Lokma dağıtma işi bitince yüksek sesle: “Hü, mümin müslim, bacı kardeş! Elimde yok kantar ile terazi, herkes oldu mu hakkına razı? ” diye sorar. Cemaat, “Biz razıyız, Hak da razı olsun.” der. Lokmacı, “Allah da sizden razı olsun.” der. Sadece lokma varsa eşit olarak dağıtılır. Eğer kurban varsa sofra serilip, lokmaların dağıtılmasına başlanır. Cemde bulunanlara lokma hizmeti görmek için Dede birkaç kişi görevlendirir. Lokmaların eşit bir şekilde dağıtılmasına ve Dede destur verdikten sonra birlikte yenilmesine özellikle dikkat edilir. Fakat cemaat kalabal ıksa, cemaattan r ızal ık al ınarak, yemekler so ğumadan yenilmesine destur verilebilir. Dede, lokmaların yenmesi için destur verir: “Allah…Allah…Lokma hakkına, evliya keremine, gerçekler demine, destur-u pir izniyle
yürüyenin devranı, yiyenin lokması yürüsün. Gerçeğe hü…” Dede önce canlardan birisine bir lokma verir(canlar bu ilk lokmay ı almak için yarışır, alır almaz yer.) ve bundan sonra herkes lokmasını yemeye başlar. Herkes lokmas ını yerken lokmacı eline bir tepsi alır “Selman hasta, gözü parsta…Selman-ı Pâk aşkına…” diyerek dolaşır ve Selman lokmas ı toplar. Bu toplanan Selman lokması, sonradan isteyene verilir, evinde hastas ı, uman ı, isteyeni varsa şifa niyetine götürürler. Yemekler yenilince Dede, sofra duas ı verir: “Allah…Allah…Kurbanlarınız kabul, ikrarınız kadim ola, Hak Dergahı’na yazıla. Emekleriniz boşa gitmeye. Oniki İmam ağrı-acı vermeye.Yüzünüz ağ işiniz sağ ola. Lokmalar nur ola, gönüller bir ola. Lokma sahipleri lokmalarından şefaat bula. Hak erenler utandırmaya, cehennem narına yandırmaya, Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, Oniki İmamların hüsnü himmeti üzerinizde ola. Ali haldaşınız, Hızır yoldaşınız ola. Bir lokmanız binbir kazaya belaya karşı gele. Allah dualarımızı, ibadetlerimizi kabul eyleye. Bu cemde bulunan büyük, küçük bac ı, kardeşler! Bir bardak suyun hakkı vardır; birbirinize haklarınızı helal eyleyiniz. Kusurlarımız var ise hoşgörü ile bağışlayınız. Nur-u Nebi, kerem-i Ali, pirimiz üstadımız Hünkâr Hac ı Bektaş-ı Veli, kerem-i evliya gerçekler demine hü mümine Ya Ali…” Sofralar kaldırılır, Dede şöyle der: “Duran, oturan kovsuz-gaybetsiz evine varan yast ığına baş koyan, sağ yata sefa kalka, hayırlı işler hayırlı düşler göre. İsteğinizi, dileğinizi Hak-Muhammed-Ali vere. Hazret-i Hüseyin yardımcınız, Hazret-i Hızır yoldaşınız ola. Gerçeğe hü…” Cem’de bulunanlar meydana niyaz ettikten sonra çekilip evlerine giderler. Süpürge çal ınır, post kaldırılır, Dede oniki hizmet sahiplerine(Gözcü sağ başta, Rehber onun yan ında olmak üzere) dualarını verir: “Allah…Allah…Hayır hizmetleriniz kabul ola. İsteğinizi, dileğinizi Hak-Muhammed-Ali vere. Hizmetinizden şefaat bulasınız. Gerçek erenlerin himmetleri üzerinizde ola.Nur-u Nebi, Kêrem-i Ali, Pîrimiz üstadımız Hünkâr Hacı Bektaş Veli, gerçek erenler demine hü mümine Ya Ali …” Dede kapıda hizmet gören ve yerinden ayrılmayan kapıcıya (cemin başında da sonunda da olduğu yerde duasını verir): “Allah…Allah…Hayır hizmetin kabul, yüzün ak ola. Hazret-i Hasan yard ımc ın, Hız ır yoldaşın ola. Gerçeğe hü…” Çerağcı, çerağı meydanın ortasına getirir. Hizmet sahipleri Dede’nin geri taraf ında duadaki s ıray ı bozmadan ayakta beklerler. Çerağcı: “Allah…Allah… Bâtın oldu Çerağ-ı Nûr-u Ahmed Zahir oldu Şems-i Mâh-ı Muhammed Gerçeğe hü…” der ve çerağı sır eder(dinlendirir, yani söndürür) sonra hep birlikte meydana niyaz ederek cem evinden ayrılırlar. Cem böylece tamamlanmış olur. *******
CEM’DE GENEL KURALLAR • • • • • •
Cemaat halka biçiminde ve düzgün bir sırayla otursun(Görenler, cemde bir disiplin ve düzenlilik olduğunu anlasınlar.) Lokmalar eşit dağıtılsın. Rahatsız ve mazereti olanların dışında hiçbir can sandalyede oturmas ın. Cem’in ahengini bozmaya kalkanlar ve amac ı ibadet olmayanlar cemden usulünce dışarı çıkartılsın. Cemaat, cem bitiminde cemevinden çıkarken, acele etmeden düzenli bir biçimde çıksın. Kapıcılar ceme geç kalanlara hoşgörülü davransın ve sessizce oturmalar ı için yer göstersinler.
• • • • • • • • • • •
• • •
Kapıda birikmeler, uzaktan seyretmeler olmasın, konuşmalar olmasın, böyleleri kap ıdan uzaklaştırılsın. Gözcüler cemaatin tüm davranışlarına göz-kulak olsun. Yaşlı ve olgun kimseler cemaatin arasına serpiştirilsin, küçüklere ve henüz yolun kurallar ın ı bilmeyen canlara örnek olsun. Cemevinde bacılar sağ, erkekler sol tarafa otursunlar. Cem’de küçük çocuklar bulunmamalı. Zira onlar çocuktur sessiz davranamazlar, cemin coşkusunu ve ahengini bozabilirler. Onları cemevinin bitişiğindeki bir odaya alıp, bir-iki canın gözetiminde eğlendirmeli. Cemevi’nin ortasında Tevhid çekmek ve cem erenlerini coşturmak için yaşlı ve bilenlerden 12 kişilik bir halkaoluşturmalı. Dede cemaate öğüt verirken, gençlere yönelik konuşmalar yapmalı. Dede, cem ibadetini özlü ve fazla uzatmadan yürütmeli, canlar ı uzun süre diz üzeri tutup incitmemeli, “Dar çeken didar göre…” deyip, dinlenmelerini unutmamal ı.. Dede öyle bir cem düzenleyecek ki, Hüseyn-i Kerbela’n ın sevgisiyle coşulsun ve de O’nun insanlığa verdiği mesajın özü halka duyurulsun, yapay bir ibadet olmas ın, gösterişten uzak, can-ü gönülden olsun. Cem’in akışı planlı, çok uzun değil kısa ve özlü, kapsamlı, coşkulu, çağdaş ve halka gerekli en yararlı bilgileri ve mesajı verir olmalıdır. Her cemevinde, her dergâhta, her köyde ve her örgütte Dedeler ve bu işi bilenler CEM ve SEMAH ekibi yetiştirmeli, bunlara cemlerde okunan dua, gülbank, terceman, deyiş, düvazimam, tevhid, mersiye ve miraclama’y ı vb. öğretmeli. Bunun başarılı olması için de bol bol kurs ve provalar yapılmalı. Kağıda yazıp okuma işine son verilmeli. Asıl amaç halkı bıktırmadan ibadet etmek olduğuna göre; deyiş, düvazimam, mersiye ve duaları fazla uzatmamalı ve bir cem ibadetinin süresi iki ya da üç saati geçmemeli. Başta Dede olmak üzere cemde görev alanlar ın hepsi konuşma ve dualarını net (anlaşılır) bir biçimde yapmalıdır. Dedelerimiz her cem’de “ALEVİLİK İLKELERİ”ni canlara özlü olarak anlatmalıdır. *******