DENİZ TİCARETİ HUKUKU 09/09/2015 -
Kısa bir giriş yapılacak.
-
Deniz hukuku nedir?
-
Kaynakları, doğuş sebepleri
-
**Kitap: Rayagen Kender, Ergon Çetingil ve Emine Yazıcıoğlu 14. Baskı- bazı konuları kitapta yeterli işlenmediği için derste ek olarak anlatılacak. Uluslarası anlaşmalar gibi.
-
Quiz hariç kanun açık sınav olacak.
DERSİN İÇERİĞİ 1. Giriş: 2. Gemi Kavramı*** 3. Gemi Unsurları 4. Türk Bayrağı Çekme Hakkı 5. Kabotaj 6. Gemi Sicili (2.Hafta) 7. Gemiler Üzerindeki Ayni Haklar (2. Hafta) 8. Donatan, Gemi işletme Müstaitti Kavramları 9. Donatanın Sorumluluğu*** 10. Donatanın Çevre Kirliliğinden Sorumluluğu** a. 3 Tane Uluslarası Sözleşme b. 2 Özel Nitelikli Kanun 11. Konişmento 12. Taşıyan Kavramı 13. Taşıyanın Sorumluluğu*** 14. Taşıyanların Hakkı 15. Namlu Sözleşmesnin Sona Ermesi 16. Deniz Kazaları ( Çarpma, Kurtarma ve Müşterek ambarya) 17. Gemi Alacaklısının Hakları
1
DENİZ TİCARETİ HUKUKU I.
GİRİŞ: Deniz Ticareti hukuku, deniz
hukukunun bir dalıdır. Yani siz yukarıdan
baktığınızda deniz hukukunu görüyorsunuz. Deniz hukuku gemilerin deniz de seyretmesi1 ile ilgili tüm hukuki ilişkileri düzenleyen daldır. Denizciliğin kendine has tehlikeleri vardır. Eski çağlardan beri bu denizciliğin kendi niteliğine ve ihtiyaçlarına uygun özel düzenleme
getirilmesi ihtiyacı
duyulmuştur. Gemilerin denizde yaptıkları kazalar veya bu
seferler yolculuklar
sırasında meydana gelen uyuşmazlıkların çözümü için özel kuralların ön görülmesi gerekmektedir. Dolaysıyla bu özel kurallar deniz hukukunu oluşturuyor. Sonuç olarak gemilerin denize seyir etmesi düşünüldüğün de hem bireyler arasında hem de devlet ve birey arasında hem de devletlerarasında çeşitli ilişkiler doğuruyor. II.
DENİZ HUKUKU KAVRAMI Deniz hukuku kavramı bunların hepsinden oluşmaktadır. En üsteki kavramdır.
Bu kapsamda deniz hukuku çeşitli dallara ayırabiliriz. Öncelikle 2’ye ayrılır.
Deniz Hukuku
Deniz Kamu Hukuku
Deniz Devletler Genel Hukuku
1
Deniz İdare hukuku
Deniz Ceza Hukuku
Deniz Hususi Hukuku
Deniz Usul ve Takip Hukuku
Deniz Sosyal Hukuku
Genel Nitelikli Deniz Hususi Hukuku
Deniz Ticareti Hukuku
Gemiler denizde seyreder. Buna seyru-sefer denir
2
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
A. Deniz Kamu Hukuku: Deniz de gemilerin seyrüseferini birey-devlet ve devlet-devlet (devletler arası) arasındaki meydana getirdiği ilişkileri düzenlemektedir. Bu kapsamda Deniz Devletler Genel hukuku vardır. 1. Deniz Devletler Genel Hukuku:
Devletler hukuku anlamında
açık deniz,
karasuları, kıta sahanlığı gibi kavramlar vardır. Bu gibi kavramları düzenleyen deniz devletler genel hukuku denilmektedir. Aynı zamanda burada savaş ve barış zamanlarında düşman devletlerin veya tarafsız devlet vatandaşlarına ait gemilerin veya yüklere ait geçişler gibi hususlarda düzenlenmektedir. Deniz devletler genel hukuku savaş ve barış zamanında önemlidir. 2. Deniz
İdare Hukuku: denizde can ve
gerekmektedir.
Bununla ilgili
konulmaktadır. Dolayısıyla oluyor.
mal emniyetinin sağlanması
belirli hükümler, kanunları, yönetmelikler
bu hükümleri içeren alana deniz idare hukuku
Gemilerin tescil edilmesi için belli hükümler, bayrak çekme
veya
gemiler muayene ediliyor (seyrüsefere uygunluğu denetleniyor), gemilerin ölçümleri, gemi adamlarının yeterliliği sertifikası, kılavuz alma yükümlülüğü gibi durumlara ilişkin kuralları deniz idare hukukuna dahildir. 3. Deniz Ceza Hukuku: Deniz hukukunda bazı eylemler vardır ki bu eylemlerin cezalandırılması gerekmektedir.
Çünkü denizde
sağlanması gerekiyor. bu kapsamda gerekmektedir. Ör:
can ve mal güvenliğinin
bazı cezai müeyyidenin ön görülmesi
Bayrak çekme hakkında aykırı davranılması, gemi
adamlarının geminin üzerinde aykırı hareketlerde bulunursa buna ilişkin cezai müeyyideler söz konusu olur. Bunlar hep deniz ceza hukukuna ilişkin hükümler söz konusu olacaktır. 4. Deniz
Usulde Takip Hukuku:
Denize ilişkin uyuşmazlıklarda hangi
mahkemelerin yetkili ve görevli olduğuna ilişkin düzenlemeler ve gemilerin ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbirlerine
ilişkin hususları deniz usulde takip
hukukunda düzenlenmektedir. 5. Deniz Sosyal Hukuku: Gemi adamlarının hizmet sözleşmelerini ve sosyal sigortalarına dair hükümleri bu dalı teşkil etmektedir.
3
DENİZ TİCARETİ HUKUKU B. Deniz Hususi Hukuku: Deniz kamu hukuku devlet- devlet arasındaki yani devletlerarası ve bireyle devlet arasındaki ilişkiyi düzenliyordu. Deniz hususi hukuku ise denizde gemilerin seyrüseferini bireyler arasındaki ilişkileri düzenlemektedir. Bunu ikiye ayırmaktadır. Bunlar: 1. Genel Nitelikteki Deniz Hususi Hukuku: Tüm sivil gemileri kapsayan bir alandır. Sivil gemilerin seyrüseferine ilişkin olarak
bireyler arasında
meydana gelen ilişkileri düzenleyen alandır. Gemi mülkiyeti, rehin, çarpma kurtarma gibi hükümler bu kısma dahildir. 2. Deniz Ticareti Hukuk: Ticaret
gemilerinin seyrüseferine ilişkin
olarak
bireyler arasında meydana gelen ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Klasik hukuk sıralandırılmasına bakıldığında ticaret gemilerinin seyrüseferine
deniz ticaret hukuku sadece
ilişkin olarak bireyler arasında meydana gelen
ilişkileri düzenleyen alandır. Ancak TTK hükümlerine bakıldığında, deniz ticaretine ilişkin ölçüleri aşılmış ve yukarıda bahsedilen alanlara da girilmiştir. TTK’da olduğu gibi
klasik anlamda deniz ticareti hukukunun ölçütlerini aşmak durumundayız.
Çünkü deniz ticareti hukuku sadece ticaret gemilerine uygulanmıyor. Esas olarak kural olarak gemi ticaretinin uygulanmasıdır. Ancak istisnai alanlar vardır. Hatta bazen savaş gemilerine bile uygulanabilmektedir. Deniz hususi hukuku ve deniz ticareti hukukunun sınırları bazı yerlerde birbirine karışabiliyor. girebilmektedir.
TTK’nın
bazı hükümleri de deniz kamu hukukuna
Ör: Bayrak çekme
hükümleri Türk Ticareti kanununda
düzenlenmiştir. Fakat bayrak çekme hükümleri
deniz kamu hukukuna dahil
olmaktadır. Deniz ticareti önemlidir çünkü bir milletin gelişmişliğini gösterir. Deniz ticaretine ne kadar gelişmiş ise veya o milletin gemi filosu ne kadar büyük ise o milletin gelişmişliğinin bir boyutunu gösteriyor. Deniz ticareti kara taşımacılığına göre daha avantajlıdır. Bazı hallerde düz hatlarda
sefer yapabildiği için
daha hızlı olabiliyor. Fakat genel
olarak
düşünüldüğünde çok büyük yükler taşılabiliyor. Bundan dolayı fazla yük bir anda taşınabiliyor. Bu sebeple tek bir seferde taşınabildiği için deniz taşımacılığı daha ucuza gelebiliyor.
4
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Deniz ticareti uluslarası ticareti geliştiren bir alandır. Özellkile ham madde taşımacılığında malları uzak yerlere taşınabilmesini mümkün kılıyor. Ham maddeler işleniyor ve bundan üretilen mallarda başka yerlere taşınabiliyor ve satınabiliyor. Bundan dolayı deniz ticaretinin önemi artıyor. Deniz ticareti genel hukukundan ayrılarak özel ayrı bir alan haline gelmiştir? Ø Buna ilişkin olarak deniz ticaretine ilişkin olarak belli başlı hükümler sıralamak mümkün olabilecektir. Bunlar; 1.
Yalnızlık ve müşterek tehlikelere maruz kalmak: ör: sefere çıkan gemi düşünüldüğünde
bu içindeki yük
ve insanlar haftalarca veya bazen
aylarca yanlız kalıyorlar. Bu süre boyunca bazı tehlikelerle karşılaşıyorlar. Bu tehliklere örnek olara doğa olaylar, korsanlar gibi bu yanlızlık ve müşterek tehlikelere maruz kalmak bu insanlar ve yük bakımından bir kader birliğini ortaya çıkarıyor.
Bu kader birliğinin bir arada hareket
edebilmek için gemidekilerin bir şekilde örgütlenmesi gerekmektedir. Yani gemide düzeni sağlayacak ve gerekli tedbirleri alacak bir kişiye ihtiyaç vardır. Bu kişide kaptandır. Kaptanın çok geniş yetkileri vardır. Bu yetkiler çokta ağır bir sorumluluğu beraberinde getirmektedir. Kader
birliğinin bir başka sonucu da
müşterek avarya denilen bir
kurumdur. Buna göre eğer yolculukta gemi ve yük tehlikeyle
karşılaşıyorsa gemi ve yükün
fedakarlık yapılıyorsa bu
olağan dışı bir
kurtarılması amacıyla
bir
durumda ortaya çıkan zarar ve masraflar
paylaştırılır. Yani gemi su aldı ve batacaksa ör: bir kısım yükün dışarı atılması gerekebilir. Bu durumda bu denize atılan yüke sadece gemi maliki katlanmıyor. Bu yükün uğradığı zarara yük sahipleri de katlanıyor. Buna müşterek avarya deniliyor.
Sadece deniz ticareti
hukukuna ait bir
kurumdur. Ø Armatör: Uygulamada buna donatandır. Hem sermaye hem de sorumluluk bakımından oldukça ağır bir riziko altına girmektedir. Donatanı ağır bir riziko altında tutuyoruz. Fakat armatörün başına bir şey gelirse yani gemi batarsa artık donatan işine devam edemeyecektir. Çünkü oldukça büyük ekonomik yıkım altına girecektir. Denizciliğin gelişmesi ve deniz ticaretinin artması ile bu donatanın sermaye ve sorumluluk rizikosu deniz ticareti hukukunda azaltılmaya 5
DENİZ TİCARETİ HUKUKU çalışılmıştır. Bu deniz ticaretinin geliştirilebilmesi amacıyla iki kurum ortaya çıkıyor. Bunlar; 1. Sınırlı Sorumluluk Kurumu: şimdi siz dışarda birisine zarar verdiğinizde tabi ki bu zararı karşılamakla yükümlü olacaksınız ve sınırlı sorumluluktan değil sınırsız sorumluluk söz konusu olacaktır. Zarar ne ise onu karşılamak zorunda kalacaksınız. Ancak donatan
bu deniz ticaretinden
doğan
sorumluluğu bakımından sınır sorumluluğuna tabi tutulmuştur. 2.
Gemi Alacaklısı : Bu hak diğer alacaklardan daha farklıdır. Diğer tüm alacaklılara karşı öncelikli bir alacak hakkıdır. Sahibine kanuni bir rehin hakkı tanımaktadır. Yani kanundan doğan bir rehin hakkı var. Ancak bu hak öyle bir haktır ki ‘TESCİL EDİLMİYOR’ ve ALENİ DEĞİLDİR. Gemiyi takip eden bir haktır. Bu hak sayesinde donatanının sınırlı sorumlu olduğu alacaklılar korunabiliyor.
Ø Eskiden küçük gemilerle sefere çıkılıyordu. Kaptan o zaman hem geminin maliki hem de o gemiyi işleten kişiydi. Yani bizzat geminin üzerinde sefere çıkıyor. O gemiyi işletiyor ve o gemi ile seferden geri dönüyordu. Yani gemiyi donatan aynı zamanda geminin sahibiydi. Bu durumda gemi maliki bizzat sefere çıkmış oluyordu. Ancak zamanla ticaret gelişiyor ve gemi inşaat tekniğinde gelişiyor ve böylece çok büyük gemilerle ticaret yapılmaya başlandı. Bunu önemli sonucu gemi maliki bu neticede gemisini birisine emanet etmek durumunda kalıyordu. Bu kişi de kaptan olutyor. Kaptan donatanı temsil ediyor ve yükün maliklerini temsil ediyor. Bu anlamda kaptana oldukça geniş yetki tanınmış oluyor. Kaptan bu kişilerin menfaatini gözetmekle yükümlü tutulmuştur.
Hatta yolculuk boyunca donatanı temsil ediyor ve yabancı
limanlarda da temsil yetkisi de vardır. Aynı şekilde yük sahipleri bakımından geçerli bir durum söz konusudur. Eskiden tacir alıyordu ve kendi yükü ile seyahat ediyordu ve yabancı limanlara gidip bizzat o yükü satıyordu. Daha sonra bunu malını teslim ettiği ve güvendiği adamlar ortaya çıkmış ve daha sonra bunu yapan ofisle çıktı. Yani zamanla gelişmeye başladı. Artık konşimento doğdu. Ø Konşimento Evrağı: bir tür taşıma senetleridir. Yükü temsil etme kabiliyetine sahiptir. Konşimento sayesinde yükün sahibi, yük bir yerden bir yere giderken yani yolculuğu sırasında yükü satabiliyor veya rehin edebiliyor.
6
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Ø Sigortanın doğumu deniz
ticareti ile başladığı denilebilir.
Yani deniz
yolculuğunun eskiden tehlikelerine karşı korumak amacıyla bu ihtiyacı karşılamak amacıyla sigorta çıkmıştır. Günümüz sigortasının doğumu aslında bu deniz yolculuğunun tehlikesine karşı donatanın
kendisini koruma isteği ile
ortaya çıkmıştır. Ø Başka deniz ticaretine has bir kurumdur. Donatanın en değerli mal varlığı gemisidir. Bu gemisini teslim etmeden rehin kurmak istyor. Çünkü donatan gemisini işletecek ki para kazanmaya devam ederek borcunu ödeyecek. Gemiyi karşılık
göstererek kredi temin etmesi aslında gemi menkul yani taşınırlar
olaraktır. Dolayısıyla gemiler teslimsiz
rehin edilebiliyor.
Bu rehin gemi
ipoteği ile mümkün hale getirilmiştir. Ø Deniz ticareti hukuku muhafazakâr bir alandır. Çünkü genel olarak dini, sosyal veya siyasi yenilikler deniz ticareti hukukunu etkilemiyor. Ayrıca uluslararası bir alandır. III. DENİZ TİCARETİNİN TARİHÇESİ İlk çağlarda yazılı hukuk kuralları yoktu. Deniz ticaretine özgü kurallar örf ve adet hukuku şeklinde doğmuştur. Orta çağda ise örf ve adet hukuku şeklinde bu alan regüle ediliyordu. Ayrıca örf ve
adet hukukunun derleyen
belgeler çıkarıldı ve kanunlar
devri zamanı
özellikle 17. Yy itibaren kapsamlı kanunlar çıkarılmaya başlandı. Deniz ticaret hukuku uluslararası bir alana ilişkin olduğu için sefere çıkan gemiler yabancı limanlarda ve yabancı devletlerin kara sularında birbirilerinden farklı hukuk kurallarıyla karşılaşıyorlardı. Bu durum deniz ticareti faaliyetlerini engelliyordu. Bu
sebeple bir birleştirme ihtiyacı ortaya çıkıyordu.
uluslararası bir birliği sağlamaktır. Birleştirmeye ilişkin
Bu ihtiyaç
çeşitli metodlar vardı.
Bunlar; 1. İlgililerin İsteği İle Birleştirme: yani bu kapsamda jour canvas kurallıı yani müşterek avareye dair kurallardır. Bu yolda hukuken birlik sağlamak zorunlu olmadığı için bu yolda ilgililerin istemi ile birleştirmek de görünmüyor. Bu anlamda jour canves kurallarının sadece bir örneği vardır. Jour anves kuralları ilk olarak 1864 yıllarında çıkıyor. Daha sonra 1877 ve 1890 yılında Liverpool bu konuda tekrar düzenleniyor. 1925’te Stockhom’da tekrar düzenleniyor. 1950’de Kopenakta 1974 Hombrugh’da
1994 Sdney ve 2014’te Vancover’de 7
DENİZ TİCARETİ HUKUKU düzenleniyor. Bu ilgililerin isteği ile birleştirme pek işlenebilen bir method olmadığı için uluslarası anlaşmalarla birleştirme daha çok kullanılıyor. 2. Uluslararası Anlaşmalarla Birleştirme:
bu kapsamda 2 tane örgüt
bulunmaktadır. Bunlar; a. CMI: Milletlerarası Denizcilik Komitesi/Comité Maritime International: b. IMO: Inernational Marime Organization: -
Bu iki örgüt genel olarak uluslararası birliği sağmaktadır. Fakat 2009 yılında yapılan sözleşme ile bunlara birleşmiş milletlerde bu işe el atmıştır.
BM
uluslararası ticaret hukukuna ilişkin komisyondur. Bu komisyon uluslararası ticaret hukukuna dair anlaşmalar yapıyor. -
Kendi hukukumuz açısından ilk olarak TTK’dan önce 1964 yılında Ticareti Bahriye kanunu vardı. 1929 yılında artık deniz ticareti kanunu yapılmıştır. Bu kanun alman hukukundan alınmıştır. 1956 yılında önceki eski ticaret kanunda 816. Maddeden itibaren olan kısmı deniz ticaretine has edilmişti. 2011 tarihti TTK 5. Kitabı 931.maddeden başlıyor ve 1400.md deniz özgülenmiştir. Dolayısıyla biz deniz
ticaretini incelerken
ticaretine kanyaklarını
incelerken öncelikle uluslararası anlaşmalardan yararlanacağı ve sonra kanunlardan yararlanacağız. Bu kanunlardan ilki TTK ve diğer kanunlar da vardır. ( kabotaj kanunu, deniz kirliliğine ilişkin kanunu, çevre kanunu, Türk uluslararası gemi sicili kanunu vardır.) Aynı şekilde tüzükler ve yönetmelikler söz konusudur. 16/09/15 TTK 931. Md gemiyi tanımlamaktadır. Araçların gemi olup olmadığı önem taşımaktadır.
Çünkü buna göre TTK hükümlerini uygulayacağız. Ancak ttk
anlamında gemi ise biz kalan hükümleri uygulayabileceğiz. A) Tanımlar I-
Gemi, ticaret gemisi MADDE 931- (1) Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme
özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkânı bulunmasa da, bu Kanun bakımından “gemi” sayılır. (2) Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi” sayılır.
8
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Bir şeyi, bu madde hükümlerine göre, gemi olarak nitelendirebilmemiz için gerekli olan unsurlar; 1. Küçük olmayacak 2. Tahsis edildiği amaç suda hareket ettirmesine gerektirmeli 3. Yüzme özelliği olmalı, 4. Bir aracın mevcut olması gerekir Olumsuz şart olarak: 5. kendiliğinden hareket etmesi şart değildir. Her bir araç bakımından bu şartları yerine getirip getirmediğine bakılacak. Eğer bütün şartları yerine getiriyorsa bu durumda TTK anlamında gemi sayılır. Duvarlardan köprü yapılara geminin geçişi sağlanır. Bu gemi duvaları sizce gemi sayılır mı? Ø Sabit kaldıkları için gemi sayılmazlar. Boğazda restoran olarak yani sabit olarak kullanılan gemiler var. Bunlar gemi sayılır mı? Ø Tahisi amacı suda hareket etmesini gerektirip gerektirmediğine bakılması gerekir. Hayır kıyıya sabit olarak bağlı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla sayılmaz. Ancak bağlı olmasaydı sabit olarak kullanılmıyor olsaydı o zaman biz bunu gemi sayabilecektir. Yüzen vinçler var. Bunlar gemi sayılır mı? Ø Yüzen vinçler sabit oluyor. Eğer sabit olarak kullanılıyorsa gemi sayılmaz. Ancak bir yerden bir yere yüzüyorlarsa bu durumda gemi olarak sayılır. Ø Ayrıca meteor istasyonu görevi gören gemiler bunlarda bu 4 şartı yerini getirmek koşulu ile gemi sayılırlar. Yüzen havuzlar var. Bunlar gemi sayılır mı? Ø Eski kanuna göre gemi olarak sayılırdı. Çünkü eski kanuna göre gemi araç mevcudiyeti aramamaktaydı. Tekne
oluyordu onu yeterli görüyordu. Tekne
oluyordu ve içi hacimli olarak tanımlıyordu. Dolayısıyla içi oyuk gemi olarak görülüyordu. Ancak bunlar araç şartını getirilmesi ve tekne şartını kaldırılması ile değişti. Dolayısıyla yüzen havuzlar artık gemi sayılıyor. 9
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
Deniz ticaretine
ilişkin TTK’nın beşinci
kitabı işlenecek. Ancak gemi
tanımına bakıldığında deniz kavramı içermiyor. Yani tahsis amacı denizde hareket ettirmesini gerektiren demiyor. Su da hareket ettirmesi gereken demektedir. Böyle bir ayırıma gidilmiş. Bu durum yeni kanunla getirilmiştir. Biz artık iç su gemileri ile normal gemiz gemilerini aynı klasmanda değerlendirmek istiyoruz dendi. Bundan dolayı bunu deniz değil su olarak değiştirildi. Bu durum doktrin tarafından çokça eleştirildi. Çünkü bu değişiklik karışıklığa sebep oldu. Çünkü bu kanun hükümleri sadece su gemilerine uygulanır gibisinden bir hükümle bunu çözebilirdiniz diyorlar. Bu durum önemlidir. Çünkü su olarak değiştirilmesi TTK anlamında deniz ticaretine ilişkin bir kitap olduğu için deniz de hareket etmesine ilişkin bir tahsis söz konusu olduğu aranıyor. Şimdi bu su olarak değiştirildi. İç su gemileri deniliyor. Kanun gerekçesinde ‘Madde 931 – 6762 sayılı Kanunun 816 ncı maddesinden değiştirilerek alınmıştır. “Tekne” kavramı, “araç” kavramı ile ve “kazanç” kavramı ise, “ekonomik menfaat” kavramı ile değiştirilmiştir. Teknik ve iktisadî hayattaki gelişmeler göz önünde bulundurularak, “gemi” kavramının kapsamı mümkün olduğunca genişletilmeye çalışılmıştır. Yargıtay kararlarında “gemi” kavramının dar yorumlanmasının sakıncalı sonuçlarını bertaraf etmek için, kendiliğinden hareket etme kabiliyetini haiz olmasa dahi, bir aracın gemi olabileceği açıkça belirtilmiştir. Böylece yüzen havuzlar, mavnalar, şatlar, hovercraftlar dahi, tahsis gayesi suda hareket etmesini gerektirmesi şartıyla gemi sayılmıştır. Kazanç sağlama unsuru sadece malvarlığının aktifinde artış meydana getirmeye yönelik faaliyetleri ifade ettiğinden, ekonomik menfaat ibaresinin kullanılması menfi ve müspet kazancı içermesi itibarıyla daha uygun bulunmuştur. Bu suretle, donatanın üzerinde sadece kendi yükünü taşımaya tahsis ettiği araçların bile gemi telakki edilmesi imkân dahiline girmiş olacaktır. Denizde hareket yerine, suda harekete öncelik verilmesinin sebebi, iç sularda yapılan taşımaların günümüzde olduğunun aksine kara taşımaları yerine deniz taşımalarına ilişkin hükümlere tâbi tutulmasına duyulan ihtiyaçtır.’
Hovercraft hava yastıkları var ve bunlar üzerinde hareket eden araçlara deniliyor. Bütün bunları gemi olarak sayılıp
sayılmayacağı tartışmalıdır. Çünkü
aslında deniz ile doğrudan teması olmayan araçlardır. Hatta alman hukukunda da gemi sayılmıyor. ( TTK’yı Almanya’dan aldığımız için bizin için önemli.) Hava yastığı üzerinde hareket eden araçlar sayıldıkları için ve deniz üzerinde
teması
olmadığı için Alman hukukuna göre gemi sayılmamaktadır. Ancak TTK anlamında gerekçesinde gemi oldukları sayılıyor. Eğer kıyıya bağlı bir şekilde seneler boyunca kullanılmamış ise o zaman gemi sayılır. Fransız hukukunda da gemi sayılmaktadır. Petrol platformları sabit olarak kullanılması ne kadar sene de sabit kullanıldığına bağlı olarak yani geçici veya kalıcı olarak sabit
kalmış olması b 10
DENİZ TİCARETİ HUKUKU bakımından önemlidir. Yani petrol platformu tahsis edildiği amaç su da hareket ettirmesini gerektiriyorsa bu durumda gemidir. Ancak sabit olarak kullanılıyorsa bu durumda gemi değildir. Kanunun
bir diğer şartı küçük olmamadır. Doktrinde küçük olma şöyle
değerlendiriliyor; sandal
kadar küçük yapılar gemi değildir. Ancak sandaldan
büyükse ör: motoru olan balık tekneleri gibi. Bu durumda gemi sayılırlar. Mavnalarda
gemi
sayılmaktadır.
Çünkü
kendi
kendine
hareket
edemeyebiliyorlar. O zamanda gemi sayılırlar çünkü kendi kendini hareket etme şartı aranmamaktadır. Yani bir araç gemi olarak inşaat edildi ve tamamlandığına ve kızaktan indiği andan itibaren gemi vasfını kazanır. Deniz uçakları asıl faaliyet alanı havadır. Bundan dolayı gemi olarak sayılmazlar. Ø Eğer bu 4 şartı yerine getiriyorsa gemi vasfına sahiptir. Bu 4 şarttan herhangi birini kaybederse ör: suda hareket ettirmesini gerektirmeyen bir amaca tahsis edilirse. Normal bir gemiydi artık motoru çalışmıyorsa bunu kenara bağlayarak restoran yada otel olarak kullanırsa yada bir şekilde araç vasfını yitirirse gemi sayılır mı? Gemi vasfını kaybeder. Ancak bazen bu kaybılar geçici olabiliyor. Bazense daimi olabiliyor. Gemi vasfının kaybını 2’ye ayırıyoruz. Bunlar; 1. Geçici Kayıp: Eğer gemi niteliğini veren bu 4 unsurlar geçici olarak kaybedilirse bu durumda gemi vasfını kaybetmiyor. Gemi olmaya devam eder. 2. Daimi Kayıp: Bu 4 unsurları daimi olarak kaybederse bu durumda gemi vasfını yitirir. Ø İki ayırımımız vardır. Bunlar 933.md düzenlenmiştir. Bunlar; 1. Tamire Değmez Gemi: Tamir giderleri geminin, eski ve yeni farkı gözetilmeksizin, önceki değerinin dörtte üçünü aşacaksa, “tamire değmez gemi”, sayılır. 2. Tamir Kabul Etmez Gemidir: Tamiri hiç veya bulunduğu yerde mümkün değilse ve tamir edilebileceği bir limana götürülemezse, “tamir kabul etmez gemi”,
11
DENİZ TİCARETİ HUKUKU II-
Tamir kabul etmez gemi, tamire değmez gemi MADDE 933- (1) Denize elverişsiz hâle gelmiş olan bir gemi bu Kanunun
uygulanması bakımından; a) Tamiri hiç veya bulunduğu yerde mümkün değilse ve tamir edilebileceği bir limana götürülemezse, “tamir kabul etmez gemi”, b) Tamir giderleri geminin, eski ve yeni farkı gözetilmeksizin, önceki değerinin dörtte üçünü aşacaksa, “tamire değmez gemi”, sayılır. (2) Önceki değer, denize elverişsizlik bir yolculuk sırasında meydana gelmişse, geminin yolculuğa çıkarken sahip olduğu değerden; diğer hâllerde ise, gemi denize elverişsiz hâle gelmeden önce sahip olduğu veya gereği gibi donatılmış olması hâlinde sahip olacağı değerden ibarettir.
ü Bu ayırımının önemi ise tamire değmez gemi, gemi vasfını yitirmiyor. Gemi sayılır. Ancak tamir kabul etmez gemi, gemi vasfını yitirir. Yani geminin fiziken limana götürülmesi mümkün değilse tamir kabul etmez gemi sayılır. Ancak ekonomik olarak limana götürmek ekonomik sayılmıyorsa o zaman tamire değmez gemi sayılır. ü Gemi eğer batmış ise biz bu geminin kurtarılma imkanı varsa kurtarma imkanı olduğu sürece gemi kabul edilir. Ancak kurtarılamayacak şekilde batmış ise o zaman enkaz sayılıyor. O zaman gemi vasfını yitirir. ü Bazen tamir edilmek için kızağa çıkarılan gemiler, gemi vasfını kaybetmez. IV.
GEMİNİN BÜTÜNLEYİCİ VE EKLENTİ PARÇALARI Gemi bir çok parçanın birleştirilmesi ile oluşturuluyor. Bu gemiyi oluşturan
parçalar bazen hukuken aynı hükümlere tabi tutulmayabiliyor. Bütünleyici parça MK 684.md tanımlanmıştır. Bu maddeye
göre ‘Bir şeye malik olan kimse, o şeyin
bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça genel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarar uğratılmadıkça veya yapısı değişmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçalardır.’ Gemi bakımından bütünleyici parçalarını bu denizcilik çevrelerinin anlayışına göre belirleyeceğiz. Ör: gemi bakımından
zarara uğratılmadıkça ve yapısını
değiştirmedikçe ondan ayrılmasına imkan olan şeyler ör: geminin kazanı olabilir. Makinesi dümeni pervanesi bunlar geminin bütünleyici parçasıdır. Ancak gemi tanımını yaparken kullandığımız tanım gemi kendi kendini hareket ettirmesi şart değildir. Fakat gemiyi hareket ettiren makinasıdır. Bu tür parçalar makinalar gemini bütünleyici parçası olur mu? Unsurlarda kendi kendine hareket etmesi şartını
12
DENİZ TİCARETİ HUKUKU aramıyor. Yani sayılan
gemi tanımları açısından kendi kendine
zorunluluğunun olmaması
hareket etmesi
bunun bütünleyici parçası olarak nitelendirileceği
anlamına gelmemektedir. Eklenti ise asıl şey malikinin anlaşılabilen aruzusunuz veya genel adete göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlanması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir şekilde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. Bir şeyin mülkiyeti başka birisine geçince eklentinin mülkiyeti de geçer mi? Evet geçer. Bir şeye ilişkin tasarruflar aksi kararlaştırılmadıysa o şeye ilişkin eklenti sağlar. Ayrıca eklentiye ilişkin olarak asıl şeyden ayrılınca niteliğini kaybetmiyor. Dolayısıyla
geminin eklentilerinin denizcilik çevrelerine göre
belirleyebiliyoruz. Ör: sevk ve idare aletleri, denizcilik haritaları, balıkçı ağaları bunların her biri eklenti olarak değerlendirilir. Diğer şeyler de bulunmaktadır. yani gemi de bulunan ne eklenti ne de bütünleyici
parça olarak değerlendirilebilir şeylerdir. Bunlar
gemi adamlarının
kumanyası, kömür, geminin yakıtı gibi. HUKUKİ ÖNEMİ: ü Bu ayırımların hukuki önemi ise mülkiyet anlamındadır. Çünkü bütünleyici parçanın mülkiyeti asıl şeye tabidir. Gemi
üzerindeki bütünleyici parçalar
bakımından ayrıca bir tasarruf yapılamayacak. Yani geminin kazanı gemiden ayrı bir şekilde satılamayacak. Gemi satılınca onlarda satılmış sayılacak. Gemi üzerindeki ayni haklarda aynı şekilde sayılır. ü Eklenti açısından ise aksi kararlaştırılmadıkça akıbeti asıl şeye bağlıdır. Yani ayrıca belirlenmedikçe geminin mülkiyeti ile birlikte eklenti parçaları da yeni malike geçer. Ancak eklentiler açısından aksi mümkündür. Yani eklentiler açısından aksi belirtilebilir. Bağımsız olarak konu edilebilir.
1002.md göre
‘Taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça, iktisap eden, geminin mülkiyeti ile birlikte, iktisap anında varolan ve devredene ait eklentinin mülkiyetini de kazanır. Devir sonucunda, devredene ait olmayan veya üçüncü kişilere ait haklarla sınırlandırılmış bulunan eklenti de iktisap edenin zilyetliğine geçerse, Türk Medenî Kanununun 763, 988, 989 ve 991 inci maddeleri uygulanır. İktisap edenin iyiniyeti hususunda zilyetliği elde ettiği an esas alınır.’
13
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Bir şekilde
gemi de başka eklenti varsa
ve yeni maliki yeni zilyedin
zilyetliğine geçerse o zaman TMK hükümlerine yollama yapılıyor. ‘iktisap edenin iyi niyeti hususunda zilyedliği elde ettiği an esas alınır diyor.’ Eklenti bakımından özel bir hüküm getirilmiştir. ü Diğer şeyler bakımından ise diğer şeylerin temlik edilmeleri yani diğer şeylerin bunlara ilişkin tasarrufların açıkça belirtilmesi gerekir. Bunlar ne bütünleyici ne eklenti sayılmadıkları için kendilerinden tasarrufa konu olmazlar. Aksi kararlaştırılmadıkça mülkiyeti geçmiyor. Bunların iade edilmesi gerekiyor. fakat ayrıca belirtilirse bunların da mülkiyeti geçebilir. GEMİLERİN TÜRLERİ:
V.
Gemilere ilişkin türlerine ilişkin ayırım yapılması gemilerin tabi olduğu kuralların tespit etmek açısından önem taşımaktadır. Ayrıca gemilere ilişkin can ve mal güvenliğinin sağlanmasına
ilişkin çeşitli kurallar vardır. Bu kurallardan
hangisinin gemiler bakımından geçerli olacağı bakımından tespiti önemlidir. Dolayısıyla gemiler açısından belirli ayırımlar yapılmıştır. Bu ayırımlar; 1. Gemiyi Hareket Ettiren Kuvvet Açısından Ayırım: i.
Yelkenli gemiler:
ii.
Buharlı Gemiler:
iii.
Motorlu Gemiler:
iv.
Nükleer Gemiler: Güvenlik ve sorumluluk açısından özel hükümler kabul ediliyor. Hatta özel milletlerarası sözleşmeler bulunmaktadır.
2. İnsan veya Eşya Taşımaları Açısından Ayırım ( yolcu ve yük gemileri ): yolcu gemileri açısından özel hükümler var. Bu ayırım bu sebepten önemldiri. 3. Hukuki Ayırım ( Faaliyette bulundukları sular bakımından ayırım): Bunlar deniz gemisi ve iç su gemisi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Artık TTK yer alan gemi tanımına göre iç su gemileri bu kapsamda ele alınmıştır. dolayısıyla uygulamada bu ayırımın pek bir önemi yoktur. Fakat bu ayırım bakımından ölçüt fiili tahsistir. Dolayısıyla o geminin fiilen deniz gemisi olarak kullnılmak üzere tahsisi edilmiş ise deniz gemisidir. Ancak iç su olarak kullanılıyorsa iç su gemisi sayılır. 4. Tahsis Olundukları Amaç Bakımından Ayırım: Buradaki ayırımdaki ölçüt 931/2 madde belirliyor.
Bu ayırım ticaret gemileri ve
ticaret gemisi olmayan
gemilerdir. 14
DENİZ TİCARETİ HUKUKU i.
Ticari Gemiler: ‘Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi” sayılır.’
Burada ya su da ekonomik menfaat
amacına tahsis edilmiş olmalı diyor ya da fiilen su da ekonomik menfaati sağlamak amacıyla kullanılan bir
gemi olması gerekir. Ör: bilimsel
araştırma yapmak amacıyla tahsis edilmiş olan bir gemi ama bir defalığına ücret karşılığında yolcu veya yük taşıyor. Sadece o sebep için ticaret gemisi sayılacaktır. Dolayısıyla ücret karşılığında yolcu ya da yük taşımak ya da kurtarma ya da deniz hizmetleri yapmak ticari oluyor. Bu amaçla yolcu gemileri, tankerler, kurtarma gemileri yada römortör gemileri ticari gemi sayılıyorlar. Balıkçı gemileri de ticaret gemisi sayılıyor. Kimin tarafından tahsis edildiğinin bu ayırımı yapmak açısından bir önemi yoktur. Ticari gemisi kavramı açısından geminin sahibinin yada kimin nam ya da hesabına yürütüldüğünün de bir önemi yoktur. Devlet ya da kamu tüzel kişisi olabilir. Eğer gemi su da ekonomik menfaat sağlamak amacıyla tahsis ediliyorsa o tahsis edildiği müddet boyunca ticaret gemisi oluyor. ii.
Ticari Olmayan Gemiler: Ticaret gemisi kapsamı dışında kalan tüm gemiler bu kapsama girer. Ör: donanmaya ait olan gemiler, savaş gemileri, devletin yada diğer bir kamu tüzel kişisinin münhasıran kamu hizmetinde kullanılan gemiler bu kapsama girer. Yatlar, eğitim gemileri, bilimsel araştırma gemileri ticaret gemisi olmayan gemiler kapsamında değerlendirilir. Bir geminin ticaret gemisi olup olmadığının ayırımı çok önemli olmasının nedeni: 935.md aksini ön gören kanun hükümleri saklı kalmak haliyle bu kanunun deniz ticaretine ilişkin
hükümleri ticaret gemileri hakkında
uygulanır demektedir. Yani biz bu hükümleri yalnızca ticaret gemileri açısından uygulayacağız. Ancak bunun istisnaları vardır. İstisnaları 935.md devamında yer almaktadır. (2) Ancak, bu Kitabın; a) “Gemi”, “Kaptan”, “Gemi Alacakları” ve “Cebrî İcraya İlişkin Özel Hükümler” başlıklı Kısımları, “Çatma” ve “Kurtarma” başlıklı Bölümleri, deniz alacaklarına karşı sorumluluğun sınırlanması hakkındaki hükümleri ile donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin 1062 nci maddesi, yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis edilmiş gemilere,
- İlk istisnaya ilişkin düzenlemedir.
15
DENİZ TİCARETİ HUKUKU b) “Çatma” ve “Kurtarma” başlıklı Bölümleri, deniz alacaklarına karşı sorumluluğun sınırlanması hakkındaki hükümleri ile donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin 1062 nci maddesi, münhasıran bir kamu hizmetine tahsis edilen Devlet gemileriyle donanmaya bağlı harp gemilerine ve yardımcı gemilere,
- ikinci istisnaya ilişkin düzenlemedir. c) Bayrak şahadetnamesi ile ilgili 944 üncü maddenin ikinci fıkrası ile 945, 947, 948 ve 949 uncu maddeleri, sicille ilgili 955, 956, 973 ve 991 inci maddeleri, kanuni ipotekle ilgili 1013 üncü maddesi ve yapı hâlinde bulunan gemiler üzerindeki haklarla ilgili 1054 ilâ 1058 inci maddeleri yabancı bir devlet veya onun vatandaşları adına Türkiye’de yapılmakta olan gemilere de, nitelikleri ile bağdaştığı ölçüde, uygulanır.
- Üçüncü istisnaya ilişkin düzenlemedir. Sonuç olarak: biz bu
hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağını
anlamak için öncelikle geminin ticaret gemisi olup olmadığını tespit etmemiz gerekir.
Sonra ticaret
gemisi ise TTK hükümleri uygulanır.
Ancak ticaret gemisi değilse o zaman 935.md ikinci fıkrasına bakıp bu fıkralar kapsamında yer alıp almadığına
bakmamız gerekir.
istisnalar kapsamında yer alan hükümlerdense uygulanacak hükümleri
Eğer bu
sadece bahsedilen
somut olayda
o gemi açısından tespit
edebileceğiz. Bu şekilde uygulama alanı
bazı hükümler bakımından
genişletilmiştir. Bunun yanı sıra ayni haklar bakımından da sevk edilen hükümlerde yalnızca sicile kayıtlı Türk gemilerine bunlar uygulanır. Bu anlamda uyulama alanının daraltıldığını göreceğiz. Burada önemli olan ticaret gemilerine uygulanır dedik. Ancak sizin önünüze bir yat geliyorsa ya da bir bilimsel araştırma gemisi yani eğitim gemisi karşınıza geliyorsa bunlar ticaret gemisi değildir. Dolayısıyla bu 935.md 2-a bendindeki gemiler olarak değerlendireceğiz.
16
DENİZ TİCARETİ HUKUKU VI.
GEMİLERİN HUKUKİ NİTELİĞİ C) Gemilerin hukuksal niteliği I- Genel olarak MADDE 936- (1) Sicile kayıtlı olup olmadıklarına bakılmaksızın bütün gemiler bu Kanunun ve diğer kanunların uygulanmasında taşınır eşyadandır.
Gemileri görüntüleri itibarıyla taşınıra benzer.
Eski TTK’da buna ilişkin
hüküm yoktu dolayısıyla bu durum tartışmalıydı. Fakat aslında gemilerin taşınır olduğunu kabul ediyordu. kaldırmak
doktrin zaten
Yeni TTK’da terreddütleri ortadan
açısından 936.md getirildi. Bazı hukuki işlemler bakımından istisnai
olarak taşınmazların tabi tutulduğu rejime tabi tutuluyor. (937.md düzenlenmiştir.) II-Taşınmazlarla ilgili hükümlerden gemilere uygulanacak olanlar MADDE 937- (1) Bu Kanunda, İcra ve İflas Kanununun taşınmazlara ilişkin hükümlerine tabi olacağı açıkça bildirilen gemiler hakkında 936 ncı madde hükmü uygulanmaz. (2) Türk Medenî Kanununun 429 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile 444 üncü, 523 üncü ve 635 inci maddelerinin uygulanmasında, “taşınmaz” terimine yapı hâlinde veya tamamlanmış olan bütün gemiler ve “tapu sicili” terimine “gemi sicilleri” de dâhildir.
937.md kapsamında taşınmaz olarak kabul edilmiyor ancak taşınmaz gemi işlemleri görüyorlar. Gemiler taşınır ancak bazen taşınmaz gibi işlem görüyorlar. 937.md dışında amme alacaklarının tahsiline usulü hakkında kanun var. Bu ipotek ve intifa hakkının kurulması halinde gayri menkul muamelesi ve icra iflas kanunu açısından görüyorlar. Kanundaki terimler: Madde 3 – Bu kanundaki amme alacağı terimi: 1 inci ve 2 nci maddeler şümulüne giren alacakları, … Yalnızca mal olarak geçen terim: Menkul, gayrimenkul "gemiler dahil" mallarla…’
Amme alacaklarının tahsili usulüne hakkındaki kanunun 3.md gemiyi gayri menkul olarak işlem görmesine sebep oluyor. 88.md Gayri menkul malların ve gemilerin hacizlerine ilişkin düzenleme var. Gemilerin gayri menkul şeklinde işlem görmesine ilişkindir.
17
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
Gayrimenkul malların, gemilerin haczi: Madde 88 – Her türlü gayrimenkul malların, gemilerin haczi sicillerine işlenmek üzere haciz keyfiyetinin tapuya veya gemi sicillerinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi suretiyle yapılır.
Bir de icra iflas kanunda gemilere ilişkin düzenleme var. 23.md düzenlenmiştir. VII.
GEMİLERİN AYIRT EDİLMESİ Gemilerin ayırt edilmesinde belli unsurlar vardır. Bu unsurlar geminin
kimliğini belirliyor. Bunlar; 1. Geminin adıdır: Geminin adı bir gemiyi diğer
gemiden ayıran temel unsurdur. Bu adın
seçilmesi ve adın değiştirilmesi TTK 938.md düzenlenmiştir. Geminin adı I- Seçme serbestisi MADDE 938- (1) Geminin ilk Türk maliki, gemiye dilediği adı vermekte serbesttir. Şu kadar ki, seçilen ad karıştırılmaya yol açmayacak şekilde başka gemilerin adlarından farklı olmalıdır. (2) Gemi tasdiknamesi verilmiş olan bir geminin adı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının izniyle değiştirilebilir.
Sicile kayıtlı gemiler bakımından ad konma
zorunluluğu vardır. Bu da
939.md ön görülmüştür. II- Gövde üzerine yazılma zorunluluğu MADDE 939- (1) Sicile kayıtlı bir geminin bordasının her iki tarafına adı, kıçına da adı ile bağlama limanı; silinmez, bozulmaz ve kolayca okunacak harflerle yazılır.
Geminin adı aynı zamanda sicile tescil ediliyor. Peki sicile tescil edilmeyen kayıtlı olmayan gemiler bakımından bunlar bakımından ad konma zorunluluğu yoktur. Ancak bu gemiler bakımından sefere
çıkabilmeleri açısından çeşitli
sertifikalar ör: denize elverişli gemi olması gerekiyor. sefere çıkabilmesi için
18
DENİZ TİCARETİ HUKUKU uygunluk belgesinin olması gerekiyor ve tabi ki bu belgelerde geminin adı yazılıyor olması gerekiyor. yani dolaylı olarak
sicile kayıtlı olmayan gemilerin adları
bakımından dolaylı bir ad söz konusudur. Bu konuda doğrudan bir hüküm yoktur. Ancak dolaylı olarak ad koymak zorunlu. Bağlama kütüğüne kaydedilen gemiler açısından da ad koyma zorunluluğu vardır. Bağlama kütüğü uygulama yönetmeliğin 11.md düzenlenmiştir. ‘Bağlama kütüğüne kaydedilecek olan her gemi deniz iç ve dış su aracı ayırt edici bir adı olur.’ Deniliyor. ÖR: Bir gemi var. Geminin maliki ticari bir şirkettir. Gemiyi deniz ticaretinde kullanan bir kimsenin ticaret unvanı ile geminin adı aynı mı olmalı? Böyle bir zorunluluk yoktur. Aynı olabilir veya ayrı olabilir. Geminin adına ilişkin olarak ayrıca bir hüküm vardır. Geminin adının düzenlenmiştir.
938.md
hukuken korunmasına ilişkin ayrıca bir hüküm seçilen ad
karışıklığa yol açmayacak şekilde başka
gemilerin adlarından farklı olmalıdır diyordu. Bu sebeple karışıklığa yol açacak başka bir isim konulursa , bir başka gemiye, o zaman gemi
maliki bunun
değiştirilmesine ilişkin dava veya talepte bulanabilecek ve hatta haksız
rekabet
hükümlerine bile gidebilir. Gemini adı daha çok prosedürel şeylerdir. 2. Tanınma İşareti Bilgisi: Gemiler telsizlerle haberleşirler. Bu telsizle haberleşmede kullanılmak üzere her bir gemiye tanınma işareti veriliyor. Bu tanınma işaretleri ulaştırma, denizcilik ve haberleşme bakanlığı tarafından gemi sicil müdürlüklerine gönderiliyor ve sicil müdürlüğü tescil sırasına göre bunları gemiye veriyor. Bu işaret gemi siciline tescil olunuyor. 18 Gross’undan küçük olan gemiler ancak sicile tescil olunursa veya telsiz teçhizatına sahip ise onlara tanınma işareti veriyor. Yoksa verilmiyor. Bu tür hususlar gemi sicili nizamnamesinde düzenlenmektedir. 3.
Geminin Tonajı : Yani geminin büyüklüğünden bahsedilmektedir. Gemilerin ölçümü tonaj ile
gösterilmektedir
ulusal ve uluslararası düzenlemelerde
sonuçlar bağlanıyor. Bazen gemilerin
geminin tonajına bazı
tonajına göre o geminin donatanının
sorumluluğu farklılık göstermektedir. Yani geminin tonajı çeşitli açılardan önemlidir.
19
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Kamu hukuku açısından da
tonaj önemlidir. Gemilerde bazı
vergi ve
harçlara tabidir. Bu vergi dairesi ve harçlar geminin tonajına göre belirlenebiliyor. Nasıl ki siz motorlu taşıt vergisi öderken o sahip
olduğu motor hacmine göre
verginizi ödüyorsanız aynı durum gemi içinde vardır. Aynı şekilde geminin teçhizatı ve gemi adamlarının sayısına göre denize elverişli belgesi veriliyor ya buna göre de geminin tonajı önem taşımaktadır. Bunlar kamu hukuku açısından geminin tonajına ilişkindir. Özel hukuk açısından geminin taşıma
tonajı önem taşımaktadır. Yük ve yolcu
kapasitesi ve donatanın sorumluluğunun hesabı bakımından bunların her
birine sonuç bağlanmaktadır. Eski zamanlarda geminin ölçülmesine ilişkin olarak her bir ulusal hukukta farklı kurallar vardır.
Gemiler sürekli mobil olarak denizlerde seyir haldedir.
Denizlerde de açık su denizi kara su denizi kıta sahanlığı vardır. Dolaysıyla bizim bu kuralları birleştirmemiz gerekiyor dendi. Gemilerin ölçümünü yeknesak kurallara bağlamamız gerekiyor ki gemilerin ölçümü her devletlerde aynı olmalıdır. Dolayısıyla gemilerin tonajını ölçme uluslararası sözleşmesi var. 1969 yılında kabul edilmiş bir sözleşmedir. 1982 yılında yürürlüğe girmiştir. Dünya çapında genel kabul görmüş bir sözleşmedir. O kadar ki dünya ticaret filosunun %98’ini oluşturan 132 ülke o sözleşemeye taraftır. Bu sözleşmeye uygun olarak bir yönetmelik düzenlenmiştir. Gemi ve su araçlarının tonajlarını ölçme yönetmeliği var. Dolayısıyla bu sözleşmeye uygun olarak hazırlanan yönetmeliğe göre gemilerin tonajları ölçüyor. Tonaj ikiye ayrılıyor. Bunlar ; 1. Gross Tonajlar: geminin esas bünyesi dahilinde kalan kapalı bütün yerleri kapsıyor. 2. Net Tonaj: Gayrisafi yani gross tonaj dan yük ve yolcu taşımaya yarayan kısmı çıkarınca
kalan kısımlardır. Kısaca yük ve yolcu
taşımaya yaran kısımları diyebiliriz. 3. Dead weight: Geminin yük yakıt kumanya su olarak taşıyabileceği şeylerin ağırlığını ifade eder. Yani geminin hacim değil taşıma kabiliyetini ağırlığını gösteriyor.
20
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 4. Bağlama Limanı: MADDE 946- (1) Bir geminin bağlama limanı o gemiye ait seferlerin yönetildiği yerdir.
Yani donatanın, işletmenin ticari merkezinin bulunduğu yer bağlama limanı olur. Yani Gemi bir tüzel kişiye ait ise bağlama limanı o tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer oluyor. Eğer bir geminin seferleri o tüzel yani o şirketin bir başka şubesi tarafından idare ediliyorsa o zaman o şubenin bulunduğu yer bağlama limanı oluyor. Geminin adından bahsederken 939.md bahsedilmiştir. Bu maddeye aslında
gemilere
bakıldığında
onların
kıç
tarafında
bağlama
göre
limanını
görebiliyorsunuz. Yani gemi sicillerine de tescil ediliyor. Bağlama limanının olması ve tescili de zorunludur. Bağlama limanı da gemi siciline tescil edilir. Bu yerin bir liman olması gerektiği anlaşılıyor. Ancak gemi bir limanda değil de denize kıyısı olmayan bir yerde seferlerini idare ediyorsa yada mesela bazı kişiler olabilir ki gemiyi bordasında idare ediyor ya da yabancı bir liman olabilir. O zaman bağlama limanı biz neresini kabul edeceğiz? 955/2’de düzenlenmiştir. Gemi denize kıyısı olmayan bir yerden sefer düzenliyorsa : 955/(2) Bir geminin seferleri yabancı bir limandan veya bir kara kentinden yahut bizzat gemiden yönetildiği takdirde, malik, gemisini dilediği yer siciline tescil ettirebilir.
Eğer Ankara ise bu şirketin merkezi ve seferleri Ankara’dan yapılıyorsa malik gemiyi dilediği yer siciline tescil ettirebilecek. Bağlama limanı deniz ticareti açısından çok önemlidir. 3 açıdan hukuken önemlidir. Bunlar; i. Tescil açısından önemlidir. Bağlama limanın tabi olduğu sicil müdürlüğünde tescil olunur dediği için tescil yapılacak yer bakımından önemlidir ii. Kaptanın yetkileri bakımındandır.
Eğer gemi bağlama limanında ise
kaptanın gemisi nasıldır? Yani bağlama limanındayken kaptanın yetkileri daralır. Yetkiler donatana geçer. Ancak gemi bağlama limanın dışındayken kaptanın yetkileri oldukça artıyor. iii. Mahkemelerin yetkisi bakımından da önemlidir. Donatan aleyhine açılacak davalarda bağlama limanı mahkemesi yetkilidir. 1063. maddede düzenlenmiştir.
21
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Yetkili mahkeme MADDE 1063- (1) Donatan aleyhine, bu sıfatı dolayısıyla, herhangi bir alacaktan dolayı geminin bağlama limanının bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir. Yetkili mahkeme MADDE 1087- (1) Paydaş donatanlar aleyhine bu sıfatları dolayısıyla diğer paydaş donatanlar veya üçüncü kişiler tarafından herhangi bir alacaktan dolayı geminin bağlama limanının bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir. (2) Davanın paydaş donatanlardan biri veya birkaçı aleyhine açılmış olması hâlinde de aynı hüküm uygulanır.
Genel yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenlemedir. Kesin yetkili mahkeme değildir. 5. Geminin Milliyeti Geminin milliyeti hangi devletin bayrağının çekilebileceğine ilişkin hususları belirler.
Geminin milliyeti geminin ayrıt edilme unsurları açısından en
önemli
olanlarıdır. Gemin malikinin gerçek veya tüzel kişi olmasına göre ayırım yapılıyor. Geminin milliyeti bakımından. Geminin milliyetini belirlerken mülkiyet önem taşımaktadır. Geminin milliyetinin belirlenmesi neden gerekli? 1. Bir kere devletler açısından önemlidir. Onun ticaret filosu bakımından o devletin filosuna dahil olmuş oluyor. 2. Malik açısından önemlidir. 3. Uygulanacak kanunun tespit edilmesi açısından önemlidir. Hukuken neden önemli? -
uluslararası hukuku açısından, ceza hukuku açısından önemi vardır. İdare hukuku açısından önemi vardır.
-
Devletler hukuku açısından önemi savaş halini düşünün bir gemini düşman gemisi olup olmadığını anlayabilmek için o geminin tabiiyetine milliyetine bakarak
tespit yapılır. Ayrıca kanunlar ihtilafı konusunda bayrak hukuk
açısından o geminin bayrağının hukuku da bağlama noktasına göre belirleniyor. -
Ceza hukuku açısından ise açık denizde işlenen suçlar bayrak hukukuna tabi oluyor.
-
İdare hukuku açısından kabotaj hakkı sadece milli gemilere münhasır olarak tanına hak olarak biliniyor.
22
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Not: Bu anlamda geminin milliyeti önemlidir. 5.1. Geminin milliyetinin belirlenmesi: Türk Bayrağını çekme hakkı ve yükümlülüğü MADDE 940- (1) Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker. (2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk gemisidir.
Aslında bu madde Türk bayrağının çekilmesine ilişkindir. Ancak bu madde bir geminin Türk gemisi olarak nitelendirilebilmesi için aranan şartları belirliyor. Aslından 940/2’ye bakarak geminin türk gemisi olup olmadığını anlayabileceğiz. 6. Geminin klası: Geminin klas kuruluşları vardır. Bu kuruluşlar tarafından belirli kuralları çerçevesinde geminin mevcut teknik, fiziki durumuna bakarak bu durum itibarıyla geminin asgari standartlara sahip olup olmadığı incelenerek gemi denizde seyir ederken can ve mal güvenliği sağlanmış oluyor. Ör: bir gemi asgari standartları sağlamış olabilir. O gemide seyir ediyor olabilirsiniz ancak diğer bir gemi o asgari standartları taşımıyorsa sizin için de bu durum tehlikeye sebep olabiliyor. Geminize çarparsa Dolayısıyla güvenli seyir standartlarının oluşturulabilmesi için hem de bu standartlara olumlu devam ettirilebilmesi için
özellikle can ve mal güvenliği
açısından geminin klası oldukça önemlidir. Gemilerin satın alınması veya kiralanması taşınan malların sigortalanması bakımından da önemlidir. Ör: gemi ikinci el olarak satın alacaksanız bu klas kuruluşlarına güveniyorsunuz. Geminin fiziki ve teknik olarak asgari düzeyleri taşımasına göre bu gemiyi satın alıyorsunuz. Yada ona göre kiralıyorsunuz. Namlu sözleşmelerin akdedilmesi açısından önemli çünkü siz bir yük taşımak istiyorsunuz ve yine tabi ki asgari düzeyleri taşıyan bir gemi istersiniz. Gemilerin sefere
çıkabilmesi için sahip olması gereken belgeler vardır. Bunlar
limanlarda kontrol ediliyor. Bu belgelerin verilmesinde de gemini klası önem arz etmektedir. Kısaca geminin sınıflandırılması hukuken önemli değildir. Böyle bir hüküm yoktur. Ancak bunlar fiilen önemlidir. Çünkü geminin sefere çıkabilmesi için belli belgeler veriliyor.
Sınıflandırılmamış gemi sigortalanmıyor. Dolayısıyla fiilen
zorunluluk oluşturuyor. Geminin sınıflandırılması gemi klas kuruluşları tarafından yapılıyor. Bu sınıflandırma kuruluşları uluslararası sınıflama kuruluşları var bunlara
23
DENİZ TİCARETİ HUKUKU üye olan itibar sahibi kuruluşlardır. Bu kuruluşlar geminin mevcut durumunu tespit ediyor ve kendi kurallarına göre sınıflandırıyor. Buna ilişkin belgeleri düzenliyor ve klaslı olan gemilerin listesini yayımlıyor. Bu kuruluşlar belli aralıklarla yada arza veya kazadan sonra tekrara gemiyi
aynı standartları muhafaza edip etmediğini
tekrardan denetliyor. Muhafaza etmiyorsa yapılması gerekenlere ilişkin
olarak
donatana tavsiyede bulunarak bunları yerine getirip getirmediğine ilişkin olarak tekrar denetliyor. Gemi inşaat edilirken gemi klas kuruluşları tarafından denetleniyor. İnşaat öncesinde planlar üzerinde denetlemeler gerçekleştiriyor.
Yani inşaattan önce
plandan inşaatı sırasında da denetlemeler yapıyor. Aslında bu kuruluşların kurulma amacı sigorta kuruluşları için bir kuruluştur. Çünkü bu sigortacılar gemiyi sigorta ederken geminin mevcut durumu hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar ki o gemiyi teminat altına alabilsinler. Sonuçta o geminin
başına bir şey gelirse sigortacılar
karşılamak zorunda kalacaklar. Bu bilgiyi sağlamak amacıyla o gemi klas kuruluşları kuruluyor ve zamanla faaliyet alanları genişleyerek kurumsal hale geliyorlar. Gemi klas kuruluşlarının önemi oldukça önemlidir. Çünkü seyir güvenliği sağlaması açısında büyük önem taşıyor. Gemilerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi açısından da uluslararası standartların sağlanması gerekiyor. Bu klas kuruluşların mevcut
bir geminin veya inşaat halindeki bir geminin
sınıflandırılması için yaptığı sözleşmenin hukuki niteliği nedir? -
Tartışmalı bir husustur. Bunun
eser sözleşmesi niteliğinde olduğu baskın
görüşler arasındadır. Klas kuruluşu olduğunuzu düşünün
ve geminin asgari nitelikleri sağlar
diyorsunuz. Can ve mal güvenliği açısından bu gemi seyir edebilir diyorsunuz. Peki sizin bundan sorumluluğunuz olacak mı? Aslında bu geminin asgari standartları karşılamadığı anlaşılırsa sizin klas kuruluşu olarak sorumluluğunu söz konusu olacak mı? Evet olacaktır. Borçlardan da önemlidir. Çünkü gemilere verdikleri sınıflama belgeleri sebebi ile 3. Kişilere karşı bu gemi klas kuruluşları da sözleşme dışı yani haksız fiil sorumluluğu söz konusu olacaktır. zarar görenler haksız fiil sorumluluğuna tabi olacaktır.
24
DENİZ TİCARETİ HUKUKU VIII. TÜRK BAYRAĞINI ÇEKME HAKKI*** Türk bayrağını çekme hakkının kazanılması çeşitli hükümlerle mümkündür. Bunlar; 1. TTK 940 md. ve devamı uyarınca Türk bayrağı çekme hakkı vardır. Ve md. 947 ile 953 arasında bulunmaktadır. 2. Türk uluslararası gemi sicili kanununa göre de bayrak çekme hakkı söz konusudur. TUGSK M. 7 3. Turizmi teşvik kanuna göre bayrak çekme hakkı vardır. Md 27/3 4. 655 sayılı KHK var. Ulaştırma, denizcilik ve haberleşme bakanlığının teşkilat ve görevleri hakkındaki KHK’dır. Bir geminin bayrak çekme hakkı var mı yok mu her birine göre ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bunlardan ilki 940.md düzenlenmiştir. I- Türk Bayrağını çekme hakkı ve yükümlülüğü MADDE 940- (1) Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker. (2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk gemisidir.
-
Eğer malik bir gerçek kişi ise o zaman bu kişinin Türk vatandaşı tek bir gerçek kişi bu kişinin Türk vatandaşı olması gerekiyor. (3) Birden fazla kişiye ait olan gemiler; a) Paylı mülkiyet hâlinde, payların çoğunluğunun, b) Elbirliğiyle mülkiyet hâlinde, maliklerinin çoğunluğunun, Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
-
Bu madde de ikili bir ayırıma gitmiştir. Paylı
mülkiyet halinde payların
çoğunluğunun Türk vatandaşı olması koşuluyla Türk gemisi sayılır. Yani siz A gemisini düşünün ve %60 pay TR vatandaşına ait %20 İtalyan ve %20 almana ait o zaman burada paylı mülkiyet söz konusu olur. Payların çoğunluğu yani %60 oranın Türk olduğu için Türk gemisi sayılır ve TR bayrağı çekebilecektir. -
İkinci bendinde ise eğer ki bunlar el birliği ile mülkiyetine tabi bir gemi olsaydı yani bir Türk var bir İtalyan var ve bir Alman var ve bunlar A gemisine malikler ise o zaman bayrak çekilemeyecek. Çünkü burada 3 tane malik söz konusu olacaktır. sadece biri Türk’tür. Bu maddeye göre maliklerin çoğunluğunun Türk olması gerekiyor.
25
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
(4) Türk kanunları uyarınca kurulup da;
a) Tüzel kişiliğe sahip olan kuruluş, kurum, dernek ve vakıflara ait olan gemiler, yönetim organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması, b) Türk ticaret şirketlerine ait olan gemiler, şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olmaları ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunması, şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
-
Yani diyelim ki bir AŞ. Var bu AŞ’nin bir gemisi var. Bu geminin Türk bayrağı çekebilmesi için öncelikle şartları vardır. LTD şirketi ise 3 şartı sağlamalı AŞ ise 5 şartı sağlaması gerekiyor. bunlar; i.
Bu şirketi Türk kanunları uyarınca kurulmuş olması gerekiyor.
ii.
Bu şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğu yani yönetim kurulunun çoğunluğu TR vatandaşı olması gerekiyor.
iii.
Şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun TR ortaklardan olması gerekiyor. bu üç şart bir arada olması gerekiyor.
•
Ama Anonim şirket olunca +2 şart daha var. iv.
Payların çoğunluğunun nama yazılı olması,
v.
ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunması gerekiyor. (5) Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin mülkiyetindeki gemiler, paylarının yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
-
Donatma iştirakı ise bir tüzel kişilik çatısı olmadan adi şirket oluşturmadan bazı kişilerin bir araya gelerek tek bir gemi işletmesidir. Donatanın iştirakı ayrı bir derste görülecek. Bu donatma iştirakında ise bir geminin mülkiyeti o zaman paylarının yarısından fazlası TR vatandaşına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaşların donatanların çoğunluğunun TR vatandaşı olması şartı ile Türk gemisi sayılır.
26
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Yani bir gemini TR bayrağı çekme hakkına sahip olup olmadığına bakarken ilk olarak o geminin TTK uyarınca Türk bayrağı çekme hakkı var mı yok mu ona bakacağız. Bu durum 940.md düzenlenmiştir. Bu malikin, bayrak çekmede esas olarak mülkiyet esas alınmıştır. malik tek bir gerçek kişi ise hemen 2.
Fıkra
uygulanıyor. Ancak birden fazla gerçek kişi ise 3. Fıkra uygulanacaktır. 4. Fıkra tüzel kişiliğe ait kurum, kuruluşlar, dernekler, vakıflar ve ticaret şirketlerinden bahsediyor. Gemi iştiraki açısından da 5. Fıkraya bakılıyor. 940.maddedeki şartlar sağlanır ise her gemi Türk gemisi sayılacak ve Türk bayrağı çekmek zorunda kalacaktır. ⇒ 940 göre çekme hakkı olmayan gemi tugsk md 7 göre çekebilir. ⇒ Tugsk ya tescil bayrak çekme hakkı bakımından kurucu niteliktedir. 1. TÜRK BAYRAĞI ÇEKME HAKKININ İSTİSNALARI: Bayrak çekme hakkının istisnaları 941. Md de yer almaktadır. Bu maddenin ilk fıkrası bir Türk gemisinin yabancı bayrak çekmesini ele aldığı gibi aynı zamanda bir yabancı geminin Türk bayrağı çekmesini ele almaktadır. 964.md ikinci fıkrası burada ilgili bir hükümdür. ‘(2) 941 inci maddenin birinci fıkrası gereğince Türk Bayrağı yerine diğer bir bayrak taşımasına izin verilmiş olan geminin ne süreyle Türk Bayrağı çekemeyeceği sicil müdürlüğüne bildirilir ve bu husus tescil edilir. İzin sona erer veya geri alınırsa bu olgu da tescil olunur.’ İstisnaları MADDE 941- (1) Bir Türk gemisi, kendilerine ait olduğu takdirde Türk bayrağı çekme hakkını kaybedeceği kişilere, en az bir yıl süreyle kendi adlarına işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin istemi üzerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, bırakma süresince, o ülke kanunları buna imkân sağlıyorsa geminin yabancı bayrak çekmesine izin verebilir. Bu izin sona ermedikçe veya kanuni sebeplerle geri alınmadıkça gemi Türk Bayrağı çekemez.TÜRK GEMİSİNİN YABANCI BAYRAK ÇEKMESİ (2) Türk gemisi olmayan bir gemi, ona Türk Bayrağı çekebilecek kişilere 1)en az bir yıl süreyle kendi adlarına işletilmek üzere bırakılmışsa, malikin 2)rızası alınmış olmak, Türk mevzuatının kaptan ve gemi zabitleri hakkındaki 3)hükümlerine uyulmak ve 4)yabancı kanunda da bunu engelleyen bir hüküm bulunmamak şartıyla, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme 5)Bakanlığı geminin Türk Bayrağı çekmesine izin verebilir. Şu kadar ki, izin alan kişi, her iki
27
DENİZ TİCARETİ HUKUKU yılda bir, izin için gerekli şartların varlığını sürdürdüğünü ispatlamakla yükümlüdür. YABANCI GEMİNİ TÜRK BAYRAĞINI ÇEKMESİ (3) İkinci fıkrada belirtilen gemiler, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca tutulacak özel bir 6)sicile kaydolunur.
Bu maddedeki istisnaları şunlardır; 1.
ilk istisna, bir Türk geminin yabancı bayrak çekmesidir. Bir Türk gemisi söz konusu ancak bir Türk bayrağı çekme hakkının kaybedeceği kişilere yani 940.md sayılan kişilerden birine en az bir yıllık süre ile bırakılmış olması gerekiyor ör: İtalyan yada Alman kişilere kullanılmak üzere bırakılıyor. O zaman bir yıllık süre ile kendi adlarına işletilmek üzere bırakılmış olması gerekiyor.
2.
ikinci şart, o ülke kanunlarının imkan sağlaması malikin talebi olacak. Madde malikin istemi üzerine veya ulaştırma, denizcilik ve haberleşme bakanlığının izni lazım.
3.
Türk mevzuatının kaptan ve gemi zabitleri hakkındaki hükümlere uyulmak
4.
Yabancı kanununda yani o geminin aslında tabi olduğu yabancı hukukta o geminin
Türk bayrağı çekmesine herhangi bir engel
bulunmaması gerekir. 5.
Bakanlığının izni olması gerekiyor. bu izin için herhangi bir süre kısıtlama getirilmemektedir. Sadece her iki yılda bir izin alan kişi için izin için gerekli şartları varlığını sürdüğünü ispatlamak zorundadır.
6.
Sicile kaydolmalılar.
Suç oluşturan fiiller Kanuna aykırı şekilde bayrak çekme MADDE 947- (1) Türk Bayrağı çekme hakkı olmamasına rağmen Türk Bayrağı çeken veya Türk Bayrağı çekmesi gerekirken başka bir devletin bayrağını çeken geminin kaptanı altı aya kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılır
947. md Türk bayrağı çekme hakkı olmayan gemilere ilişkin maddedir.
28
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 2. TÜR ULUSLARARSI GEMİ SİCİLİ Türk uluslararası gemi siciline göre Türk bayrağı çekme hakkı vardır. Bu kanunun 7. Maddesine göre bu sicile tescil edilen gemi ve yatları Türk bayrağı çekerler diyor. Dolayısıyla 940’a göre TR bayrağı çekme hakkı olmayan bir geminin Türk uluslararası gemi siciline kaydedilmiş ise bu kapsamda bu kanunun 7.md göre Türk bayrağı çekebilecek. Bu kanunun 4 ve 5.md sicil konusunda ele alınacak maddelerdir. Bu kanun açısından önemli olan bu kapmsamda bayrak çekme hakkı sicile tescil ile kazanılan bir haktır. Yani bir gemi Türk uluslararsı gemi siciline tescil edildiğinde otomatik olarak bayrak çekme hakkını da kazanıyor. Yani
bu sicile tescil
aynı zamanda Türk bayrağı çekebilme açısında
‘KURUCU’DUR. SİCİLE TESCİL İLE KAZANILAN HAKTIR. 3. TURİZİM TEŞVİK KANUNU Bu kanuna göre Türk bayrağı çekme hakkı mümkündür. 27.md 3.fıkrasında düzenlenmiştir. ‘Türk bayrağı çekemeyen deniz turizimi araçlarına TTK’nın 940.md bağlı türk bayrağı çekilmesine izin veren bakanlık yetkilidir. Yabancı bayraklı deniz turizmi araçlarının Türk karasuları ve limanları arasında turizm amacıyla kullanılmasına ilişkin esaslar yönetmelikle belirlenir. ’
4. 655 SAYILI KHK Bu KHK’nın 43. Maddesi Bağlama kütüğü MADDE 43- (1) Türk Uluslararası Gemi Siciline tescilli olanlar ve Milli Gemi Siciline tescili zorunlu olanlar dışındaki ticari veya özel kullanıma mahsus gemi, deniz ve içsu araçlarının malikleri veya işletenleri; söz konusu gemi, deniz ve içsu araçlarını bağlama kütüğüne kaydettirmek zorundadırlar. (2) Bağlama kütüğüne kayda ilişkin usul ve esaslar ile yapılacak iş ve işlemlerin nasıl ve kimler tarafından yürütüleceği yönetmelikle belirlenir.
Bu madde uyarınca bir de bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 12.maddesi vardır.
29
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Bayrak çekme MADDE 12 – (1) Bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve içsu araçları Türk bayrağı çekmek zorundadır. (2) Gemi, deniz ve içsu aracının Türk Bayrağı çekme hakkı geçerli ruhsatname ile ispat olunur. (3) Bağlama kütüğüne kayıtlı ticari gemi, deniz ve içsu araçları ile yabancılara ait özel kullanıma mahsus gemi, deniz ve içsu araçları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun bayrak çekme ile ilgili hükümlerine bağlı olmaksızın Türk Bayrağı çeker. (4) Yabancı uyruklu kişilere ait gemi, deniz ve içsu araçları hakkında, 19/4/1926 tarihli ve 815 sayılı Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Kara Suları Dahilinde İcrayı San'at ve Ticaret Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.
A.TÜRK BAYRAĞI ÇEKME HAKKINA SAHİP GEMİNİN BU HAKKI KULLANABİLMESİ İÇİN: Gemi sicil müdürlüğünden gemi tasdiknamesi almış olması gerekiyor. 943. Maddede gemi tasdiknamesi alması gerekir. Bayrak çekme hakkının ispatıdır. Hakkın ispatı 1. Gemi tasdiknamesi MADDE 943- (1) Geminin Türk Bayrağını çekme hakkı, gemi tasdiknamesi ile ispat olunur. (2)
Gemi
tasdiknamesi
alınmadıkça,
Türk
Bayrağını
çekme
hakkı
kullanılamaz. (3) Gemi tasdiknamesi veya bunun sicil müdürlüğünce onaylanmış bir özeti veya bayrak şahadetnamesi yolculuk sırasında devamlı olarak gemide bulundurulur.
Bayrak çekme hakkı ve bu hakkın kullanılması birbirinden farklı şeylerdir. Gemi tasdiknamesine ilişkin olarak ayrıca 968. Maddesi var. Gemi tasdiknamesi I- İçeriği MADDE 968- (1) Sicil müdürlüğü, geminin sicile kaydolunduğuna ilişkin bir gemi tasdiknamesi düzenler. Tasdiknameye, sicil kayıtları aynen ve tam olarak geçirilir. (2) Gemi tasdiknamesinde ayrıca geminin tescili için aranan belgelerin ibraz edildiği ve onun Türk Bayrağını çekme hakkına sahip olduğu da gösterilir.
30
DENİZ TİCARETİ HUKUKU (3) Gemi malikine istemi üzerine gemi tasdiknamesinin onaylı bir özeti verilir. Bu özete yalnız 960 ıncı maddenin birinci fıkrasının (a) ilâ (f) bentlerinde yazılı hususlarla geminin Türk Bayrağını çekme hakkına sahip olduğu yazılır.
Gemi tasdiknamesi sadece sicile kayıtlı gemilere veriliyor.= Milli gelir sicili ve turk uluslararası gemi sicili (mgs ve tugs) Kural: bayrak çekme hakkı kural olarak gemi tasdiknamesi ile kullanılıyor. Gemi tasdiknamesi alınmadıkça kullanılamıyor. Bu kural ancak sicile kayıtlı olan gemiler için geçerlidir. Bir gemi yurt dışında iken Türk bayrağı çekme hakkı kazanıyor. Ör: yurt dışında tesane inşaat etme hakkına sahip olan maliki Türk olması durumu gibi. Bu gemiyi Türkiye’ye getirmek gerekiyor. bu durumda geminin bulunduğu yerdeki Türk konsolosluğu bir bayrak şahadetnamesi gemi tasdiknamesi yerine geçiyor. Bayrak şahadetnamesi MADDE 944- (1) Türkiye dışında bulunan bir gemi Türk Bayrağını çekme hakkını elde ederse, geminin bulunduğu yerdeki Türk konsolosu tarafından Türk Bayrağını çekme hakkına dair verilecek “bayrak şahadetnamesi” gemi tasdiknamesi yerine geçer. Bayrak şahadetnamesi, düzenlendiği günden itibaren ancak bir yıl için geçerlidir; yolculuk, mücbir sebep yüzünden uzadığı takdirde süre de uzar. (2) Türkiye’de yapılmış olup da 940 ıncı madde gereğince Türk Bayrağını çekme hakkına sahip bulunmayan gemilere, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca, teslim edilecekleri yere kadar geçerli olmak üzere bir bayrak şahadetnamesi verilebilir. (3) 941 inci maddenin ikinci fıkrası ile 942 nci maddede yazılı hâllerde, bayrak şahadetnamesi, izin süresi için geçerli olmak üzere Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca düzenlenir.
Ana kural bayrak çekme hakkı gemi tasdiknamesi iledir. Ancak istisnai olarak bayrak şahadetnamesi ile bayrak çekme hakkı olabilir. 3 halde mümkündür. Bunlar; 1. Türkiye dışında Türk bayrağını çekme hakkına sahip olma 2. Türkiye de yapılmış olup 940.md uyarınca Türk bayrağını çekme hakkına sahip bulunmayan gemiler 3. Türk gemisi olmayan ancak 941.md 2. Fıkrası uyarınca bu mümkündür.
31
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
B. GEMİ TASDİKNAMESİ VE BAYRAK ŞAHADETNAMESİNDEN MUHAF OLMA DURUMU: Muaf olma MADDE 945- (1) Onsekiz gros tonilatodan küçük gemilerle 935 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde yazılı gemiler, gemi tasdiknamesine ve bayrak şahadetnamesine ihtiyaç olmaksızın Türk Bayrağı çekebilirler.
Bunlar sicile kayıtlı olmadığı takdirde zaten bağlama kütüğüne kayıtlı olmak zorundadır. Dolayısyla bağlama kütüğüne kayıtlı olduğu için ruhsat bayrak çekme hakkına sahip olabilecekler. C. TÜRK BAYRAĞI ÇEKME HAKKININ KAYBEDİLMESİ: Türk Bayrağı çekme hakkının kaybedilmesi MADDE 942- (1) 940 ıncı madde ile 941 inci maddenin ikinci fıkrasında yazılı şartlardan birinin ortadan kalkmasıyla gemi Türk Bayrağı çekme hakkını kaybeder. Bu durum gecikmeksizin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bildirilir. Müsteşarlık en çok altı ay için daha geminin Türk Bayrağı çekmesine izin verebilir.
Gemi
olma
vasfını
kaybederse
de
Türk
bayrağı
çekme
hakkını
kaybedecektir. Savaş zamanında bir devlet tarafından zapt edilen yada müsadere edilen bir gemi olabilir. Bu durumda Türk bayrağı çekme hakkı zapt edilebilir yada müsadere edilirse o zamanda türk bayrağı çekme hakkını kaybedecektir. Yada Türk bayrağı çekme unsurlardan birini kaybetmesi durumunda Türk bayrağı çekme hakkını kaybedecektir.
32
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 30/09/15 I.
KABOTAJ
Tanım: Bir ülkenin iki limanı arasında veya aynı liman dahilinde ticaret yapma hakkının o ülke vatandaşlarına münhasır olmasıdır. 1 Temmuz 1926 tarihli Türkiye sahillerinde nakliyat bahriye ve limanlarla karasuları dahilinde sanat ve ticaret kapsamındaki kanun (KABOTAJ KANUNU). Bu kanun bu hakkı sadece Türklere özgülemiştir. Osmanlı
zamanındaki
kapitülasyonların
kaldırılması
için
verilen
mücadelenin önemli sonucudur. 815. sy kabotaj kanunu hocanın yolladığı mevzuat arasında vardır. Bu kanun kabotaj hakkının Türk vatandaşlarına ait olduğu ve gemi adamlarının da Türk vatandaşı olması gerektiğini belirtmektedir. Bunun anlamı her türlü gemi sanal motor yelken v.b araçları işletmek ve bunlarla ticaret yapma hakkı sadece Türk vatandaşlarınındır. Yabancı sermayenin yatırım yapmasını engellediği yönü ile eleştirilmektedir. Bahsettiğimiz kabotaj tekelinden yararlanılabilmesi için 3 şart vardır. 1) TTK, md.940’daki şartlara sahip olunması: Türk bayrağı çekme hakkına sahip olunmasıdır. 2) Tamamen Türk olunmasıdır. Gemiyi işleten, sahibi, işletenler, tüm üye ve ortaklar, yönetim kurulu üyeleri hepsi Türk olmalıdır. 3) Gemi adamlarının da Türk olmasıdır. ⇒ md.941/2’deki durumu uygular isek yani yabancı bir geminin Türk bayrağı çekebilecek kişilerce işletilmesi halinde kabotaj hakkından faydalanmak mümkün mü? Burada işletenin Türk olmasına bakıyoruz. Tamamen türk ise işleten, haktan faydalanabilecektir. II.
GEMİ SİCİLİ: (Ship Registry), gemilerin kaydedildiği sicildir. Oluşturulurken sadece
gemilerin milliyeti tespit edilmek amacıyla başlanmıştır. Daha sonra özel hukuk ilişkileri bakımında da bu kayıtların tutulması ihtiyacı duyuldu, çünkü gemi üzerindeki ayni hakların, mülkiyetin kayıt altında tutulması, aleni olması gerekmektedir. (Ör. İpotek hakkı) Gemilerin kaydı ülke ekonomisi bakımından da önemlidir. Ülkenin gelişmişlik emarelerinden biridir. Gemiye ilişkin vergiler de bu sicil üzerinden belirlenir.
33
DENİZ TİCARETİ HUKUKU A. TÜRKİYEDEKİ SİCİLLER: 1. Milli Gemi Sicili (MGS) 2. Türk uluslararası Sicili (TUGS) 3. Yapı Sicili: Yapı halindeki gemilere ait sicildir. ⇒ Bağlama Kütüğü: sicil fonksiyonu yok. Kütük niteliğinde. Ayni hakları alenileştirmiyor. 1) MİLLİ GEMİ SİCİLİ: (MGS) TTK ve gemi sicili nizamnamesi ile kurulmuştur. Teşvik içermeyen bir sicildir. Devletin vergilendirme hakkını tam olarak yansıtan bir sicildir.
Türk
vatandaşları ile Türk kanunlarına göre kurulmuş olan şirketlere ait olan gemileri kayıt altına alıyor. Ticari hayatı kolaylaştırmak ve hukuki güvenliği sağlamak için ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir bu sicil. TTK Md. 954 ve devamında düzenlenmiştir. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının belirlediği yerlerde kuruluyor bu sicil daireleri. Türkiye’de 10 tane sicil dairesi vardır. Trabzon, Samsun, Zonguldak, İstanbul, Bandırma, Çanakkale, İzmir, Antalya, İskenderun. Bu limanların bağlı oldukları sicil müdürlükleri vardır. Bu gemileri md. 955’e göre Türk gemileri için gemi bağlama limanının tabi olduğu sicil müdürlüğünce tescil ettirmemiz gerekmektedir. Milli gemi sicili hem resmi hem de aleni bir sicildir. Zaten sicil foks. için açık ve aleni olması gerekir. Kanun bazen istisna(m.973) ile aleniliği engelleyebiliyor. Ana kural herkesin kayıtları inceleyebilmesidir. Sicilin açıklığı MADDE 973- (1) Gemi sicili açıktır. Herkes sicil kayıtlarını inceleyebilir ve giderini ödemek şartıyla onaylı veya onaysız örneklerini alabilir. (2) Haklı bir menfaatinin olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyan bir kişi, sicil dosyalarını, bir kaydın tamamlanabilmesi için gemi sicilinde kendilerine gönderme yapılan belgeleri ve henüz sonuçlanmamış tescil istemlerini de incelemeye ve onların örneklerini almaya yetkilidir.
Gemi sicillileri rehin ve haciz işlemlerinin de 3. Kişiler tarafından bilinmesini sağlamaktadır. Bu sebeple gemi sicili devlet, mahkeme denetimine tabidir. Md. 954/2. Bu düzenleme sicil haklara dayanak teşkil ettiği için önemli. Bazı haklar bakımından sicil kayıtları kurucu niteliktedir. Bu açıdan da önemlidir. Sadece geminin milliyetini değil aynına ilişkin bilgileri de sicilden öğreniyoruz.
34
DENİZ TİCARETİ HUKUKU I- Sicil müdürlükleri ve bölgeleri MADDE 954- (1) Türk gemileri için, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının uygun göreceği yerlerde gemi sicili tutulur. (2) Gemi sicilleri, liman başkanlığı nezdinde çalışan sicil müdürlükleri tarafından, o yerde deniz ticareti işlerine bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesinin, bulunmadığı takdirde asliye ticaret mahkemesinin, o da yoksa ticaret davalarına bakmakla görevli asliye hukuk mahkemesinin gözetimi altında tutulur. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok mahkeme varsa, gemi sicilinin tutulmasını gözetecek mahkemeyi Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu belirler. (3) Türk Medenî Kanununun 1007 nci maddesi gemi sicilleri hakkında da geçerlidir.
Tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan hatalardan devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasına sebep olan memura rücu edebilecektir. Tmk m. 1007 1.1. HANGİ GEMİLER TESCİL EDİLİR: Bu soruya cevap verebilmek için tescile tabi olan ve olmayan gemi ayrımı yapmamız gerekmektedir. Prensip gemilerin sicile tescil edilmesidir. Daha sonra tescili zorlu- ihtiyari olan gemi ayrımı yapılacaktır. Tescile caiz – m. 956, Tescili caiz olmayan ise m. 958 I- Tescili caiz gemiler MADDE 956- (1) Gemi siciline, 940 ıncı madde gereğince Türk Bayrağını çekme hakkına sahip ticaret gemileri ile 935 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerinde yazılı gemiler kaydolunur. a bendi: yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis edilmiş gemilere, c bendi: yabancı bir devlet veya onun vatandaşları adına Türkiye’de yapılmakta olan gemilere de, nitelikleri ile bağdaştığı ölçüde, IV- Tescili zorunlu gemiler MADDE 957- (1) Onsekiz gros tonilatoda ve daha büyük her ticaret gemisinin maliki, tescil isteminde bulunmak zorundadır.
Tescili İhtiyarı Gemiler: 956 uyarınca tescili caiz olup, zorunlu olmayan gemilerdir. 18 gros tonilatodan küçük ticaret gemileri veya tonajı ne olursa olsun ticari olmayan diğer gemiler: a bendi: yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis edilmiş gemilere,
35
DENİZ TİCARETİ HUKUKU c bendi: yabancı bir devlet veya onun vatandaşları adına Türkiye’de yapılmakta olan gemilere de, nitelikleri ile bağdaştığı ölçüde, V- Tescili caiz olmayan gemiler MADDE 958- (1) Türk gemisi olmayan gemilerle, yabancı bir gemi siciline kayıtlı bulunan Türk gemileri, donanmaya bağlı harp gemileri, yardımcı gemiler ve Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişilerine ait münhasıran bir kamu hizmetinin görülmesine özgülenmiş gemiler Türk Gemi Siciline tescil olunamaz.
1.2. MİLLİ GEMİ SİCİLİNE TESCİLİN ŞARTLARI NELERDİR? 1. Tescili mümkün yani caiz geminin olması. 2. Türk bayrağı çekme hakkı olmalı. 3. Yabancı sicile kayıtlı olmamalı. Ø m.962 yabancı sicile kayıtlı olan gemiler için uygulanır. Artık yabancı sicile kayıtlı olmadığının kanıtlanması gerekir. Yabancı sicile kayıtlı gemiler için MADDE 962- (1) Daha önce yabancı bir gemi siciline kayıtlı bulunan bir Türk gemisinin, Türk Gemi Siciline kaydolabilmesi için artık yabancı gemi siciline kayıtlı olmadığını kuvvetle muhtemel gösteren belgelerin sicil müdürlüğüne sunulması gerekir. (2) Tescili zorunlu bir gemi, yabancı bir gemi siciline kayıtlı ise malikinin bu kaydı sildirmesi ve durumu belgelendirmesi gerekir; imkânsızlık hâlinde bundan vazgeçilebilir.
Sunulacak olan belgelerin bağlama limanın tabi olduğu sicil müdürlüğüne götürülmesi gerekir. Tescil yapılırken geminin özelliklerini beyan eden belgeleri götürür. Sicilde gemi için defterde sayfa açılır. Sicil sayfasında geminin özellikleri, mülkiyet, sınırlı ayni haklar gösterilmektedir. Malike gemi tasdiknamesi verilir. Ve bu tasdikname gemi bordosunda bulundurulmak zorundadır. Sicilin içeriği: MADDE 960- (1) Tescil istemiyle birlikte aşağıdaki hususlar bildirilir: a) Geminin adı. b) Türü ve yapımında kullanılmış olan esas malzeme. c) Bağlama limanı. d) Belirlenmesi mümkünse, yapıldığı yer ve kızaktan indiği yıl. e) Resmî ölçme sonuçları ve makine gücü. f) Geminin maliki; 1. Gerçek kişi ise, adı ve soyadı, T.C. kimlik numarası, varsa ticaret unvanı ve
36
DENİZ TİCARETİ HUKUKU kayıtlı bulunduğu ticaret sicili müdürlüğü ile sicil numarası. 2. Ticaret şirketi ise, şirketin türü, ticaret unvanı ve tescil olunduğu ticaret sicili müdürlüğü ile sicil numarası. 3. Diğer tüzel kişilerden ise, adı ve merkezi. 4. Donatma iştiraki ise, tacir sıfatına sahip olduğu takdirde ticaret unvanı ile paydaş donatanların ad ve soyadları, varsa T.C. kimlik numarası ile gemi paylarının miktarı ve varsa gemi müdürünün adı ve soyadı ve T.C. kimlik numarası. g) İktisap sebebi. h) Türk Bayrağını çekme hakkına esas oluşturan sebepler. i) 955 inci maddenin üçüncü fıkrasında yazılı hâlde temsilcinin adı, soyadı, TC kimlik numarası ve adresi.
Değişiklikler MADDE 964- (1) Gemi siciline tescil edilen hususlarda meydana gelen değişikliklerin sicile geçirilmek üzere bir dilekçe ile sicil müdürlüğüne bildirilmesi gerekir. GEMİ SİCİLİNDEN TERKİN: Talep veya belli şartlarda gemi sicilden resen silinebilir. Talep Üzerine Terkin: m.965 gemi kurtulamayacak şekilde batarsa veya türk bayrağını çekme hakkını kaybeder ise istem üzerine sicilden silinir. Sicil memuru tescil edilmiş gemiyi ilan ederek ipotekli alacaklı gibi hak sahipleri sicil memuru tarafından bilgilendirilip itiraza çağırılır. Süre sonunda kesinleşir ve sicil silinir. Silinme I- İstem üzerine MADDE 965- (1) Gemi, kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir kabul etmez hâle gelir yahut her ne suretle olursa olsun Türk Bayrağını çekme hakkını kaybederse, istem üzerine sicilden kaydı silinir. Tescili isteğe bağlı olan gemilerin kaydı malik veya maliklerinin istemi üzerine sicilden silinir. (2) Geminin tamir kabul etmez hâle gelmesi sebebiyle kaydının silinmesi istendiğinde, sicil memuru, tescil edilmiş gemi ipoteği alacaklılarını gerektiğinde 966 ncı maddede yazılı usule göre yapılacak ilan ile durumdan haberdar ederek belirleyeceği uygun bir süre içinde itirazlarını bildirmeye çağırır. Süresi içinde bildirilen itirazların yerinde görülmediğine dair mahkemece verilen kararın kesinleşmesi üzerine geminin kaydı silinir. : tamir kabul etmez hale gelir ve ipotek var ise ipotekli alcaklının alacağı halel olacaktır. bu sebeple sicil bu ipotekli alacaklıları bildirimde bulunuyor. itiraza dair kararları mahkeme değerlendirecektir. yerinde değil ise kayıt sicilden silinecektir.
37
DENİZ TİCARETİ HUKUKU (3) Gemi, Türk Bayrağını çekme hakkını kaybederse, kaydı, ancak ipotek alacaklılarının ve gemi sicilindeki kayıt ve belgelere göre ipotek üzerinde hak sahibi olan üçüncü kişilerin onayı ile sicilden silinebilir. Kaydın silinmesi istemi ile birlikte onay belgelenmemişse, geminin Türk Bayrağını çekme hakkını kaybettiği gecikmeksizin gemi siciline kaydolunur. Bu kayıt, gemi üzerinde tescil edilmiş gemi ipotekleri bulunmadıkça, geminin kaydının silinmesi hükmündedir. Şu kadar ki, geminin cebrî icra yoluyla 940 ıncı maddede yazılı niteliklere sahip olmayan bir kişiye satılması hâlinde 1388 inci maddenin ikinci fıkrası, cebrî icra yurt dışında vuku bulmuş ise 1350 nci maddenin birinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri hükümleri saklıdır.: tekrar alacaklının hakkı zarar görecektir. Sadece onun onayı ile sicil kaydı silinebilir. Onay kanıtlanamaz ise sadece bayrak çekme hakkını kaybettiği sicilde kaydedilecektir. Herhangi bir ipotek yok ise ve türkbayrağını çekme hakkını kaybettiği sicilde yazıyor ise artık onay alınması gerekmediği için gemiyi sicilden silinmiş kabul ediyoruz. Geminin cebri icra ile satılmasını kanun istisna olarak görmüştür. (4) Tescili isteğe bağlı olan gemilere ait kayıtların sadece maliklerinin istemleri üzerine silinebilmesi için ipotekli alacaklıların ve gemi sicilinin içeriğine göre ipotek üzerinde hak sahibi olan üçüncü kişilerin buna onay vermeleri şarttır.
Ör. MGS’ye kayıtlı tugs kayıtlı, eski kayıt silinmiyor fakat gemi üzerinde ipotek var ise ipotekli alacaklının muvafakatini arayacak mıyız? Başka bir örnekte eski kayıt silindiği için aramıştık muvafakati. Tugs sicil niteliğindedir. Sicil sayfası vardır. Milli gemi sicilindeki sayfadakiler aynen Tugs sayfasına aktarılacaktır. Böyle bir muvafakati aramamıza gerek olmayacaktır çünkü bilgiler aktarılmıştır. SİCİL KAYIT TÜRLERİNİN AYRIMI: Sicilleri açıklayıcı veya kurucu olarak açıklıyoruz. Açıklayıcı: Mevcut hukuki durumu açıklayan. Bu hukuki durumu açıklayan geminin tonu bağlama limanına ilişkin kayıtlar, bayrak çekme hakkının varlığı, mülkiyet hakkının doğumu ve kazanımı ile ilgili sicil kayıtları vs. Bunlar açıklayıcıdır. Kurucu: bir kayıtın ancak sicile kaydedilmesi ile birlikte o hukuki durum yürürlük kazanıyor ise kurucudur. En tipik örneği gemi ipoteğidir. Gemi üzerine tesis edilen intifa hakkı da gemi sicili üzerinde kuruluyor. Sicile tescil ile birlikte kurulmaktadır.
38
DENİZ TİCARETİ HUKUKU GEMİ SİCİLİNE İLİŞKİN HUKUKİ KARİNELER: m.974 Sicil karineleri MADDE 974- (1) Gemi sicilinde malik olarak kayıtlı bulunan kişi, geminin maliki sayılır. (2) Gemi sicilinde lehine bir gemi ipoteği veya ipotek üzerinde bir hak yahut bir intifa hakkı tescil edilmiş olan kişi o hakkın sahibi sayılır.-diğer haklar karinesi (3) Tescil olunmuş bir hak sicilden silinirse o hakkın artık var olmadığı kabul edilir. (4) Türk Medenî Kanununun 992 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmü saklıdır
Birinci Karine: Mülkiyet Karinesi, malik olarak kayıtlı bulunan kişi, geminin maliki sayılır. İkinci Karine: Diğer haklar karinesi, bir kişi lehine ipotek hakkı tescil edilmiş ise o kişi o hakkın sahibi sayılacaktır. Üçüncü Karine: silinmiş hakların artık mevcut olmadığı karinesi m.974/3 SİCİLE GÜVEN İLKESİ: Uygulanmasının şartları vardır. M.983 1. Yolsuz bir tescilin var olması 2. Sicile güvenden yararlanacak kişinin iyiniyetli olmasını arıyoruz. Yolsuz tescile dayanarak iyiniyetli hak iktisap eden kişi hukuki işlemle ayni hak kazanmalı veya sicile güvenerek bir borç ödemiş olmalıdır. Sadece tasarruf işlemi bakımından bu ilke uygulanır. Borçlandırıcı işlemler bakımından bu ilke uygulama alanı bulmuyor. Söz konusu ayni hakların-4 tane olan- hukuki bir işlem ile elde edilmiş olması ve elde eden 3. kişinin iyiniyetli olması gerekiyor. (m.983) Bu ilkeden yararlanmak için 3. Kişinin iyiniyetli olması esastır. İyiniyet bu hakkın iktisap olunduğu işlemin yapıldığı an. Sicile güven ilkesi hangi haklara uygulanır: -
Mülkiyet
-
İntifa hakkı
-
Gemi ipoteği
-
Gemi ipoteği üzerindeki bir hak
Korunan: gemi siciline yanlışlıkla tescil edilen kişiye iyiniyetli edada bulunan kişinin edasını, sicile kayıtlı kişi ile iyiniyet sahibi arasında söz konusu hakka ilişkin olarak yapılan tasarruf işlemlerini koruyacağız.
39
DENİZ TİCARETİ HUKUKU VII- Sicile güven ilkesi MADDE 983- (1) Hukuki bir işlem ile bir geminin mülkiyetini, intifa hakkını, gemi ipoteğini veya ipotek üzerindeki bir hakkı (sicile güven bu 4 hak bakımından geçerlidir) iktisap eden kişi lehine gemi sicilinin içeriği, bu haklarla ilgili olduğu ölçüde doğru sayılır; meğerki, iktisap eden kişi kaydın doğru olmadığını bilmiş veya bilmesi gerekmiş olsun. Hak sahibinin kayıtlı bir hak üzerindeki tasarruf yetkisi belli bir kişi lehine sınırlanmış ise, bu sınırlama iktisap eden hakkında ancak gemi sicilinde yazılı olması veya onun sicil kaydının doğru olmadığını bilmesi veya bilmesinin gerekmesi şartıyla hüküm ifade eder. (2) Hakkın iktisabı için tescil şart olan hâllerde, kaydın doğru olmadığının bilinmesi bakımından tescili istem tarihi asıldır. (3) Gemi sicilinde lehine bir hak tescil edilmiş olan bir kişiye bu hakkı sebebiyle bir edimde bulunulması veya bu kişinin üçüncü bir kişi ile, sicile kayıtlı bir hak üzerinde birinci fıkrada yazılı olanlar dışında bir tasarruf işlemi yapılması hâllerinde de birinci ve ikinci fıkra hükümleri uygulanır Ör. Bir kişi malik değil ama Sicilde malik görünen kimse gemiyi iyiniyetli 3. Kişiye kiraladığında kira sözleşmesi geçerli, fakat kiracı malikten geminin kendisine teslimini isteyemeyecektir. Kamu güvenin korunması ilkesi bakımından yani güven ilkesinin korunması bakımından sadece sicilin içeriğini esas alacağız. Gemi üzerindeki zilyetliği değil gemi üzerindeki sicilin içeriğini esas alacağız. Sicilin doğru olmadığı bir şekilde biliniyorsa, öğrenilir ise sicil kaydının doğru olmadığına ilişkin itiraz sicile tescil olunabilir. İtiraz, değişik sonunda hakkını kaybedecek kişinin onayına dayalı olarak veya ihtiyadi tedbir kararı ile sicile geçiriliyor. m. 976 Sicilin gerçek hukuki duruma uygun hâle getirilmesi MADDE 975- (1) Gemi sicilinin içeriği; mülkiyet, gemi ipoteği, ipotek üzerindeki bir hak, intifa hakkı yahut 983 üncü maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı türden bir tasarruf sınırlaması bakımından gerçek hukuki duruma uymadığı takdirde, hakkı tescil edilmemiş veya yanlış tescil edilmiş yahut var olmayan bir hakkın veya sınırlamanın tescili sonucunda hakkı ihlal edilmiş kişi, değişiklik sonucunda hakkı ihlal edilecek olan kişiden kaydın değiştirilmesine onay vermesini isteyebilir. (2) Gemi sicili, ancak birinci fıkra gereğince yükümlü olan kişinin hakkı tescil edildikten sonra değiştirilebilecekse, bu kişi, istem üzerine hakkını tescil ettirmek zorundadır.
40
DENİZ TİCARETİ HUKUKU (3) Birinci ve ikinci fıkralarda yazılı bulunan değişikliği isteme hakları zamanaşımına uğramaz. IV- İtirazlar MADDE 976- (1) 975 inci maddede yazılı hâllerde gemi siciline, sicil kaydının doğru olmadığı hakkında bir itiraz tescil olunabilir. (2) İtiraz, bir ihtiyati tedbir kararına yahut sicildeki kaydın değiştirilmesi sonucunda hakkı zarar görecek olan kişinin onayına dayalı olarak sicile geçirilir. İhtiyati tedbir kararının verilmesinde hakkın tehlikede olduğuna dair yaklaşık ispat şartı aranmaz.
Sicil gerçek durumlara uymadığında kamuya güven ilkesi uyarınca sicilin düzeltilmesi gerekecek. Bu kapsamda itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda sicil tahsil edilecektir. ŞERH MÜESSESİ: m. 977 - Şerhler 1. Verilebilecekleri hâller MADDE 977- (1) Bir gemi veya gemi ipoteği üzerinde bir hakkın kurulmasını veya kaldırılmasını yahut böyle bir hakkın içeriği veya derecesinin değiştirilmesini isteyebilmek hakkını teminat altına almak için gemi siciline şerh verilebilir. Gelecekte doğacak veya şarta bağlı bir istem hakkının teminat altına alınması amacıyla gemi siciline şerh verilmesi mümkündür. (2) Şerhten sonra gemi veya ipotek üzerinde yapılacak tasarruflar, şerh ile teminat altına alınan hakkı ihlal ettiği ölçüde geçerli değildir. Tasarrufun cebrî icra veya ihtiyati haciz yoluyla yahut iflas idaresi tarafından yapılması hâllerinde de hüküm böyledir. (3) Şerh ile teminat altına alınan hakkın derecesini belirlemede şerh tarihi esas tutulur. (4) Hak, şerh verilmek suretiyle teminat altına alındığı ölçüde yükümlünün mirasçısı, sorumluluğunun sınırlı olduğunu ileri süremez.
İtirazda, gerçek hukuki duruma uymayan bir hal olduğu için ayni hak sicilin düzenlenmesi istenebiliyordu, yetkiliydi. Ayni hak durumunun değiştirilmesini istemek hususunda bazen kişinin şahsi bir hakkı olabilir. Şahsi hak meselesi ise şerh ile korunacaktır. Şerh verilebilmesi için ayni hakkın değiştirilmesini talep hususunda kişinin ya şahsi hakkı olması ya da gelecekte doğacak veya şarta bağlı talep hakkı olmalıdır. Gemi ipoteği üzerinde veya gemi üzerinde yapılacak tasarruflar şerh ile teminat altına alınan hakkı etkilediği ölçüde geçersiz olacaktır.
41
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 1) YAPI HALİNDEKİ GEMİ SİCİLİ: m.986 İnşası devam eden gemilerin kaydedildiği sicildir. Yapım işlemi kredi gerektirir ise tersane sahibine, gemi siparişi verene kolaylık sağlanmak amaçlanmıştır. Milli gemi sicilinin bir cüzü sayılmaktadır. Yapı hâlindeki gemilere özgü sicil I- Genel olarak MADDE 986- (1) Yapı hâlindeki bir gemi, malikin istemi üzerine veya yapı üzerinde bir gemi ipoteğinin kurulması yahut yapının ihtiyati ya da kesin haczi veya tersane sahibinin gemi ipoteğinin kurulmasına yönelik istem hakkını teminat altına almak amacıyla sicile şerh verilmesi söz konusu olduğu takdirde yapı hâlindeki gemilere özgü sicile kaydolunur. (2) Yapı, yapım yerinin bağlı bulunduğu sicil müdürlüğünce tescil olunur. Yapı, bu sicil müdürlüğünün yetki çevresi dışındaki diğer bir yere götürülse de aynı sicil müdürlüğü yetkili kalır. Şu kadar ki, bu müdürlük tarafından yeni yapım yerindeki sicil müdürlüğüne yapının kaydedilmiş olduğu bildirilir.
1. durum: Yapı üzerinde ipotek tesis edilecek ise , 2. durum: inşası devam eden gemi üzerinde kesin veya ihtiyadi haciz tehsis edilecek ise, 3. durum: tersane sahibi inşaat ettiği gemiden doğan alacağını teminat altına aldırmak istiyorsa. YAPI SİCİLİ TESCİLİ NASIL İSTENİR: Tescil istemi a) Şekli MADDE 987- (1) Yapı, malikinin veya kanuni ipotek hakkını tescil ettirmek isteyen tersane sahibinin dilekçesi ile yapı hâlindeki gemilere özgü sicile kaydolunur. (2) İhtiyati veya icraî haciz kararı almış olan alacaklı da icra müdürünün yazısı ile yapının sicile kaydını isteyebilir.
Tescil şartları Özet: a) Bir yapı üzerinde ipotek tesis edilmesi, b) Kesin veya ihtiyati haciz söz konusu ise veya c) Tersanecinin ipoteği teminat altına almak istemesi hali . Tescil Talep Edebilecek Kişiler Özet: a) Alacaklı, b) malik veya c) tersaneci bunu talep edebiliyor.
42
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
b) İçeriği MADDE 988- (1) Tescil istemiyle birlikte aşağıdaki hususlar bildirilir: a) Yapı hâlinde bulunan geminin türü ile adı veya numarası veya ayırt edilebilmesine yarayan herhangi bir işareti. b) Yapım yeri ve geminin yapıldığı tersane. c) Maliki. (2) 1054 üncü maddenin ikinci fıkrasında yapı üzerinde gemi ipoteği kurulması için gerekli görülen şartların bulunduğu, yetkili gemi ölçme kurumunun vereceği bir belge ile ispatlanır. 2. Tescil a) Tescil edilecek hususlar MADDE 989- (1) Bir yapının kaydında, 988 inci maddenin birinci fıkrasında yazılı hususlarla, ikinci fıkrasında yazılı belgenin niteliği ve yapının kaydolunduğu gün sicile geçirilir. Kayıt, yetkili memur tarafından imzalanır.
YAPI HALİNDEKİ GEMİLERE İLİŞKİN SİCİLDE TERKİN: Silme MADDE 992- (1) Yapının sicildeki kaydı; a) Geminin tersane sahibi tarafından, yabancı ülkeye teslim edildiğinin bildirilmesi, b) Yapının maliki ile geminin yapıldığı tersane sahibinin, kaydın sicilden silinmesini istemeleri, c) Yapının harap olması, hâllerinde silinir. (2) Yapı üzerinde bir ipotek bulunduğu takdirde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı hâllerde, ipotekli alacaklının ve sicile kayıtlı bulunan diğer hak sahiplerinin kaydın sicilden silinmesine onayları da gereklidir. (3) Yapının tamamlanarak geminin yabancı ülkeye teslim edildiğinin veya harap olduğunun süresi içinde bildirilmemesi hâlinde 966 ncı maddedeki usul uyarınca yapının kaydı resen sicilden silinir.
2) TÜRK ULUSLARARASI GEMİ SİCİLİ- TUGS- (ikinci sicil) v Elverişli bayrak sebebi ile kurulmuştur bu sicil. v Elverişli bayrak: ucuz bayrak, açık sicil. Ör. Malta /Bahama/Liberya/Panama v Sicillerini yabancı gemilere açık haline getirip hafif koşullar ile sicile kayıt izni veriyorlar.
43
DENİZ TİCARETİ HUKUKU v Gemiler karşılığında ücret ödüyorlar. Bunlar vergi almıyorlar bu sebeple gemiler tercih ediyor. Başlangıçta ödenen harç yeterli oluyor. Daha sonradan vergiden kurtulmuş oluyorlar. v Teknik denetim az olduğu için elverişsiz gemileri kullanmak da mümkün oluyor. Kazalar ise çok oluyor. Gemi adamı istihdam problemleri de ortaya çıkınca Türk Uluslararası Gemi Sicili kuruluyor. (1999) v Amaç milli gemi sicilinin getirdiği yükümlülükten kaçmak isteyenleri engellemektir. Yabancı bayrağa gemilerin gitmesini engellemek ve Türk bayrağı altında faaliyet göstermelerini sağlamaktır. Bu şekilde vergi gelirini arttırmak amaçlamıştır. v Tonaj bakımından, vergi muafları bakımından avantajlıdır. v TUGS merkezi İstanbul’dur. İrtibat büroları Milli Gemi sicilinin bulunduğu yerlerdir. v Çeşitli avantajları var. Ör. Yabancı gemi adamlarının istihdam edilmesini de sağlamaktadır. v TUGS kanunu ve yönetmeliği vardır. Her ikisinde de açık hüküm yok ise Milli Gemi Sicilinde uygulanan kurallara tabidir. v TUGS, md.4 ve m.5 hangi gemilerin tescil edileceği ve gemi maliklerine ilişkin koşulları içerir. v TUGS’ne kaydedilebilecek gemi ve yatlar: Malike İlişkin koşul: TR’de ikamet eden Türk ya da yabancı uyruklu kişiler yada Türkiye’de Türk mevzuatına göre kurulmuş şirketlere ait bir gemi ya da yatın söz konusu olması gerekiyor. Gemiye İlişkin Koşul: üç tür gemiden bahsedilmiş. ilki MGS’ye kayıtlı bulunma ve kanunun 1. Ve 2. Md kapsamındaki bütün gemi ve yatlar ve yurt içinde inşat edilen gemi ve yatlar, yurtdışından ithalat edilecek yolcu gemileri veya özel yapım gemileri TUGS’ye kayıt edilebilecektir. Bu iki maddedeki (md.4 ve md.5) koşulları birlikte arayacaksın. v m.2 ticaret gemileri ve yatların buraya kaydedileceği belirtilmiştir. Bu maddedeki gemi ve yat kavramına uyulması önemlidir. v M.9, gemi adamlarına ilişkin koşul.
44
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Geçen hafta Özet: Geminin bayrak çekme hakkı hangi hallerde doğar dediğimizde 1) Ttk md. 940 2) TUGS kanunu. Bu sicile kaydedilen gemi ve yatlar Türk bayrağı çekerler denilmiştir. 3) Turizm Teşvik Kanunu 4) KHK, md. 43, Bağlama Kütüğüne kaydedilen gemi ve yatlar da Türk bayrağı çekebilir denilmiştir. ⇒ TUGS’ne tescil bakımından Türk bayrağı çekme önemlidir. Çünkü TUGS’ne tescil bayrak çekme hakkı bakımından kurucu niteliktedir. Sicile tescil ile birlikte bu hak doğrudan kazanılmaktadır. (TUGS kanunu md. 7) ⇒ TUGS Türk bayrağı çekme hakkı veriyor. Peki kabotajdan yararlanma hakkı verir mi? Ancak ve ancak Türk gemisi olma koşulu yerine getirilir ise kabotaj hakkından yararlanabilir. TUGS VE MGS ÖZET: i.
Her ikisi de aleni sicildir.
ii.
Mülkiyet hakkı, sözleşmede bulunan gemi, tersaneci ipoteği , şerhler, finansal kiralama sözleşmeleri her iki sicile de tescil ediliyor.
iii.
Gemi siciline ilişkin 3 karine de her iki sicil için de geçerlidir.
iv.
Sicile güven ilkesi her iki sicil için geçerlidir.
BAĞLAMA KÜTÜĞÜ: v Sicile kaydı zorunlu olmayan gemiler için TUGS ve Milli Gemi Siciline kayıtlı olmayan gemiler bağlama kütüğüne kayıt edilir. v Liman başkanları bağlama kütüğü tutar. İç sular bakımından belediye başkanlıkları yetkilidir. v Bağlama kütüğü bakımından yer itibari ile sınırlandırma yoktur. v Bağlama kütüğünün kurulması Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının, 655 sy. KHK ile kuruluyor m.43 v Bağlama Kütüğü Uygulama Yönetmeliği ve khk md.43 hangi gemilerin kaydedileceği düzenlenmiştir. Ticari veya özel kullanıma mahsus TUGS’ne tescilli veye MGS’ne tescili zorunlu değil ise tüm gemi ve deniz ve iç su araçları bağlama kütüğüne kaydedilmek zorunludur. v Amaç bir şekilde tüm gemi deniz ve iç su aracının kayıt altına alınmasıdır.
45
DENİZ TİCARETİ HUKUKU İç su aracı: iç sularda kullanılan ve gemi dışındaki her türlü tekne ve yapıdır. Deniz aracı: gemi dışında denizde yüzebilen tahsis edildiği gayeye uygun kullanılan her türlü araç ve yapıdır. Bağlama Kütüğüne Neler Kaydedilir? ⇒ Zorunlu olarak Kaydedilenler ve talep üzerine kaydedilenler ayrımı vardır.Bağlama Kütüğü Uygulama Yönetmeliği madde 9/1, ve 9/2. ⇒ Madde 13- nasıl kaydedileceğini düzenlemiştir. ⇒ Terkin madde 20’de düzenlenmiştir. ⇒ Madde 12, Türk bayrağı çekme zorunluluğu. Son fıkrada kabotaj hükümleri saklıdır denilmiş bunun anlamı kabotaj tekelinden yararlanabilmesi için kabotaj kanunundaki şartların yerine getirilmiş olması gerekiyor. Bu şart işletenin Türk olması ve gemi adamlarının Türk olması ⇒ Bağlama kütüğü sicilin esas işlevi olan ayni hakları alenileştirme işlevine sahip olmadığı için diğer 3 sicilden farklıdır. Sicil fonksiyonu yoktur. BAĞLAMA KÜTÜĞÜNE İTİRAZ: Yanlışlık yapılmış ise itiraz: m. 24. işlemin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içinde itiraz edilir. 15 gün içinde sonuçlandırılır itiraz. Yapılan işlem itirazın mahiyetine göre değiştirilir. İtiraz sahibinin dava açma hakkı saklıdır.
46
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 7/10/15 PRATİK: 1 CEVAP : Gemi vasfına sahip olmasının şartları TTK 931.md ilk fıkrasında tanımlanmıştır. Geminin unsurları: i.
Araç söz konusu olmalı,
ii.
Tahsis etme amacı su da hareket etmesini gerektirmeli,
iii.
Pek küçük olmamalı,
iv.
Yüzme özelliği bulunmalı, kendi kendine hareket etmesi şart değildir.
1. Söz konusu gemi 4 unsuru beraberinde barındırıyor. Dolayısıyla gemi vasfını kaybetmemiş oluyor. 2014 yılında kıyıda depo olarak kullanılmış. Dolayısıyla 2014 yılı boyunca tahsis amacı su da hareketi gerektirmemiştir. Gemi vasfına sahip olabilmesi için gerekli olan unsurlardan birini geçici olarak yitirmiştir. Geçici kayıtlarda gemi özelliğini koruyor. Dolayısıyla söz konusu tanker için gemi vasfına haizdir. Korumuştur. 2. Söz konusu gemi 4 unsuru taşımaktadır. Dolayısıyla gemidir. 3. Söz konusu gemi 3. Unsurun eksik olmasından dolayı gemi değildir. Tahsis amacı artık suda hareket etmesini gerektiren bir amaç değildir.
Bu
gemi
sürekli olarak kıyıda bağlı bulunmasını gerektiren bir amaca özgülenmiştir. Bu kapsamda söz konusu gemiyi TTK anlamında gemi olarak vasıflandıramayız. 4. Söz konusu gemi inşa edildikten sonra kızaktan indiği andan itibaren gemidir. 6 ay geçici bir süredir. Dolayısıyla buradaki araç aslında gemidir. 5. söz konusu gemi değildir. Tamir kabul etmez gemidir. zaten batmış. 6.
Söz konusu güney yıldızlı adlı tekne eğer sandaldan büyük olan her şey gemidir. TTK anlamında gemi vasfına haiz olacaktır. Sandal kadar küçük olmadığı için 4 unsura sahiptir.
7. Söz konusu olaydaki gemidir. Çünkü tahsis amacı suda hareket etmesini gerektiriyor.
47
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 8. Söz konusu gemi asıl tahsis amacı denizde hareket etmek amacıyla değildir. Asıl tahsis amacı kıyıda durmaktır. Dolayısıyla 4 unsura sahip olmadığı için gemi değildir.***** 2. CEVAP: 1. soru: Öncelikle söz konusu gemi açısından i.
TTK 940. maddeye bakılacak,
ii.
TUGSK 7.m
iii.
Turizim teşvik kanunun
iv.
655 s. KHK BKUY
Bayrak çekme hakkı sadece 940.md kapsamamaktadır.
Yukarıdaki
kanunlarıda için de barındırmaktadır. i.
TTK 940.MD (a) bendine bakımından değerlendirme; B) Geminin bayrağı I-
Türk Bayrağını çekme hakkı ve yükümlülüğü
MADDE 940- (1) Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker. (2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk gemisidir. (3) Birden fazla kişiye ait olan gemiler; a) Paylı mülkiyet hâlinde, payların çoğunluğunun, b) Elbirliğiyle mülkiyet hâlinde, maliklerinin çoğunluğunun, Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar. (4) Türk kanunları uyarınca kurulup da; a) Tüzel kişiliğe sahip olan kuruluş, kurum, dernek ve vakıflara ait olan gemiler, yönetim organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması, b) Türk ticaret şirketlerine ait olan gemiler, şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olmaları ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunması, şartıyla Türk gemisi sayılırlar (5) Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin mülkiyetindeki gemiler, paylarının yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
48
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Burada bakılması gereken TTK 940. md anlamında birden fazla kişinin malik olduğu ' paylı mülkiyet halinde payların çoğunluğunun TR vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılacak ve Türk bayrağı çekebilecek.' Bu durum
olay
bakımından söz konusudur. Dolayısyla %60 TR vatandaşa ait olduğu için türk bayrağı çekme hakkına sahiptir. ii.
TUGSK tescilin şartları ise 7, 4 ve 5. Maddelerinde şartları yer almaktadır. Bu maddelerdeki şartları
karşılaması durumunda mümkün olacaktır.
bu geminin Türk uluslararası gemi siciline
kaydı
bu şartları karşılaması durumunda TUGS tescil
edebileceğinden dolayı Türk bayrağı çekme hakkına haiz olur. iii.
Turizm Teşvik Kanunu Turizm teşvik kanunun 27. Maddesine göre ' Türk bayrağı çekemeyen deniz
turizm araçlarına 6762 sayılı kanunun TTK’nın 823.md bağlı kalmaksızın Türk bayrağı çekmesine izin vermeye bakanlık yetkilidir.' Yani eğer deniz turizmi aracı ise Turizm teşvik kanunun kapsamında da kültür ve turizm bakanlığın tarafından kendisine bayrak çekme izni verilecektir.. iv.
Bağlama Kütüğü uygulama yönetmeliği Gemi siciline kayıt ettirilmeyen gemi ve araçlar bakımından bağlama
kütüğüne kayıt zorunlu tutulmuştur. Yani bu gemi ne milli ne de turk uluslararası gemi siciline kayıtlı ise yani tescil zorunlu olan gemilerden değilse o zaman bağlama kütüğüne kaydedilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 12.madddesi ‘bağlama kütüğüne kayıtlı gemi deniz ve iç su araçları Türk bayrağı çekmek zorundadır.’ Dolayısıyla bu kapsamda Türk bayrağı çekmesi söz konusu olabilecektir. Türk bayrağı çekme hakkını nasıl kullanabilir? Gemi tasdiknamesi alamsı gerekiyor. Ancak bağlam kütüğü uygulama yönetmeliğine kayıtlıysa ruhsatname ile TR bayrağı çekebilecek. 2. Soru: Türk bayrağı çekme hakkının iki tane istisnası vardır. 940.md Türk bayrağı çekme hakkına ilişkinken 941 ise Türk bayrağı çekme hakkının istisnalarına ilişkindir. 941/1. madde uyarınca şartları taşıyorsa bayrak çekebilecektir. Yani şartlar şunlardır; i.
Türk gemisinin Türk bayrağı çekme hakkını kaybedeceği kişilere en az 1 yıl süreyle kendi adına işletilmek üzere bırakılmış olması gerekiyor. ki söz konusu bu olay bakımından geçerlidir. 49
DENİZ TİCARETİ HUKUKU ii.
malikin istemi üzerine
iii.
Ulaştırma, denizcilik ve haberleşme bakanlığının izni v.
O ülke olay bakımından ABD ülke kanunlarının ABD bayrağı çekmesine izin vermesi gerekiyor. ( Tr gemisine ABD bayrağı çekmesine izin vermesi durumu söz konusudur.)
3.CEVAP 1. Soru: Bağlama limanı o gemiye ait seferlerin işletildiği, idare edildiği yerdir. Eğer gemini maliki bir tüzel kişi ise o zaman onun merkezi bağlama limanı olmuş oluyor. Yani bu olay bakımından merkezi Ankara’da bulunduğu için, 955.md 2.f uyarınca, Ankara kara kenti olduğu için dilediği yer siciline tescil edebilecektir. Dolayısıyla bu olay bakımından istediği yeri bağlama limanı olarak seçebiliyor. Bağlama limanın önemi ise tescil bakımındandır. 955 düzenlenmiştir. Bunlar; i.
İlk önemi tescil bakımından 955/1'de görülüyor.
ii.
Donatanın aleyhine açılacak davalar açısından bağlama limanın genel yetkili mahkeme olarak atanmıştır.
iii.
Kaptanın yetkisi bakımından önemlidir. bağlama limanında kaptanın yetkileri kısıtlanmıştır. Bağlama limanından uzaktaysa yetki ve sorumluluğu genişliyor.
3.
Soru: Kurtarılabilecek bir şekilde mi battı yoksa kurtulamayacak şekilde mi battı bu anlamda değerlendirilmesi gerekir. Burada kurtarma ihtimali var mı yok mu ona bakmamız gerekiyor. ? kurtarma ihtimali varsa
2’ye
ayrılmaktadır. Bunlar;
4.
i.
Tamir kabul etmez, gemi vasfına sahip değildir.
ii.
Tamire Değmez gemi, gemi vasfına sahiptir.
Soru: Kabotaj söz konusudur. Kabotaj kanunu uyarınca Türk limanları dahilinde ve Türk limanlar arasında ticaret yapma hakkı sadece Türklere hasredilmiştir.
Kabotaj
kanunun
1.md
düzenlenmiştir.
Kabotaj
yararlanabilmesi için, i.
Geminin Türk gemisi olup
ii.
Gemiyi işletenlerin tamamı Türk olması gerekiyor ve
iii.
Geminin TR bayrağı çekme hakkına sahip olması gerekiyor.
iv.
Gemi adamları Türk olması gerekmektedir.
50
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
GEMİ MÜLKİYETİ VE GEMİ ÜZERİNDE KURULAN DİĞER AYNİ HAKLAR Gemiler sürekli olarak uluslararası sular üzerinde seyreden araçlardır. Dolayısıyla biz bu araçlarının mülkiyeti ve üzerinde kurulan ayni haklarını belirlerken öncelikle asıl olarak MÖHUK'a bakılması gerekiyor. Bu kapsamda MÖHUK 22.md söz konusudur. '..' Dolayısıyla eğer ki sicil yeri Türkiye’de ise ve sicile kayıtlı değilse bağlama limanına bakacağız. Bağlama limanı Türkiye de ise Türk hukukuna bağlı kalacaktır. TTK anlamında 5. Kitap deniz ticaretine özgülenmiştir ve bunun ilk başlığı gemi adını taşımaktadır. Bu bölümde öncelikle uygulanacak hukuka ilişkin tespitler yapılmıştır. Ardından mülkiyet kısmı, rehin kısmı ve son olarak intifa hakkı düzenlenmiştir. Gemilerin hukuki niteliği menkuldür. Gemiler hem fizikken hem hukuken taşınır maldır. Sicile kayıtlı olsa dahi taşınır maldır. 936.md buna ilişkin olarak sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın geminin taşınır mal
olduğuna ilişkin
düzenleme getirmektedir. Ayrıca 937.md buna ilişkin istisna getirmektedir. hallerde taşınmazlara ilişkin hükümler
Bazı
gemiler bakımından uygulanacağını
belirlemektedir. GEMİ MÜLKİYETİ KAVRAMI: Gemi üzerindeki mülkiyet hakkı mutlak haktır. Kanun çerçevesinde malike dilediği gibi tasarruf etme, haksız olarak gemiye el koyanlara karşı istihkak davası açma ve son olarak her tür müdahalenin menini talep etme hakkı tanımaktadır. Bu durum MK 683.md ‘malik hukuk düzeni sınırları için de gemi üzerinde de dilediği gibi kullanma yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Geminin mülkiyetini kazanan bütünleyici parçalarına da malik olur. Eklenti açısından ise TTK 1002.md eğer taraflarca aksi kararlaştırılmamış ise gemi mülkiyeti ile birlikte iktisap halinde var olan eklentilerin mülkiyeti de geçiyordu. Diğer eşyalar açısından ise bunlar ne eklenti ne de bütünleyici parça sayılmayanlardır. Bunlar için kural olarak kendiliğinden geçmiyor ayrıca anlaşma dahilinde kararlaştırılırsa geçiyor. MK'nın zilyetlik hükümleri hem sicile kayıtlı hem de sicile kayıtlı olmayan gemiler açısından uygulanabilecektir. TTK anlamındaki maddeler yalnızca sicile kayıtlı gemiler açısından uygulanır. TKK 996.Md'de düzenlenmiştir. ‘kanunda aksine hüküm bulunmadıkça bu bölüm hükümleri
yalnızca Türk gemi siciline kayıtlı
51
DENİZ TİCARETİ HUKUKU bulunan gemiler hakkında uygulanır.’ Sicile kayıtlı olmayan gemilere ise 997.md uygulanır. ‘Türk gemi siciline kayıtlı bulunmayan Türk gemileri üzerinde mülkiyet ile sınırlı ayni haklara Türk MK’nın taşınırlara ilişkin hükümleri uygulanır. Gemi yada payın devri halinde taraflardan her biri giderleri karşılamak şartıyla kendisine devri için resmi belge noterce onaylı senet verilmesini isteyebilir.’ Bu maddeye göre MK’nın taşınırlara ilişkin hükümleri uygulanır. GEMİ MÜLKİYETİNİN KAZANILMASI: Gemi mülkiyetini malik 2 şekilde kazanılır. Bunlar; 1. Kamu Hükümleri Uyarınca: Bu yolla gemi mülkiyet sadece devlete aittir. Devlet bazı kanun hükümleri uyarınca geminin mülkiyetine el koyabilir. Ayrıca buna ilişkin denize zapt ve müsadere kanunu vardır. Bu kanuna göre savaş zamanlarında
gemiler kanunda gösterilen
sebeplerden biri gerçekleşirse bu sebeplerle zapt yada müsadere olabilir. i.
Zapt: El koymadır.
ii.
Müsadere: Mülkiyetine almadır. Müsadere ile gemi üzerindeki mülkiyet hakkı devlete intikal eder. Böylece mülkiyetin intikali asli iktisap yoludur. Gemi üzerindeki ayni haklar sona eriyor. Böylece devlet geminin mülkiyetinin kullanımını engelleyecek tüm bu haklardan arınmış olarak iktisap ediyor. Ayrıca kaçakçılıkla mücadele kanunu vardır. Buna göre
kaçak eşya
taşımak için kullanılan gemi bu kanun uyarınca müsadere edilebilir. 2. Özel Hükümler Uyarınca Kazanma:
i.
Hukuki işlem yolluyla Gemi Mülkiyetinin Kazanılması : Mülkiyetin kazanılması için 2 aşama gerekir. Bununlar; 1.
Borç Doğuran İşlem : Borç doğuran işlem geminin mülkiyetini devir borcunu doğuran sözleşmedir. Ancak safhasında henüz
mülkiyet devredilmemiştir.
gemi inşaa sözleşmesi, bağışlama, şirket
borç doğuran işlem Ör: satış, trampa,
sözleşmesi olur ve bu
sözleşme uyarınca o geminin mülkiyetinin devri gündeme gelmiş olabilir. Borç doğuran işlemle mülkiyet neden geçmiş olmuyor? Çünkü ör: alım-satım sözleşmesini ele alalım. Bu sözleşme satıcıya sözleşme
52
DENİZ TİCARETİ HUKUKU konusu eşya ne ise o eşyanın mülkiyetini alıcıya devretme borcu yüklüyor. Alım-satım sözleşmesi borç doğuran sözleşmedir. Hukuki muameledir. Bu muamele ile alıcıya mülkiyet geçmiyor. Mülkiyet ayrı bir muamele gerekiyor ki bu işleme tasarruf işlemi denir. Borç doğuran işlem kural olarak şekle tabi değildir.
Geminin
satışına ilişkin olarak kanun bir şekil şartı ön görmemiştir. Ancak ispat açısından yazılı şekil şarttır. İstisnası bulunmaktadır. Bu istisna bağlama kütüğü uygulama yönetmeliğinde ön görülmektedir. 14.md ön görülmektedir. Bu maddeye göre; ‘bağlama kütüğüne kayıtlı gemi, deniz ve iç su araçlarının mülkiyetinin devrini gerektiren hukuki işlemine yönelik belgelerin başkanlık huzurunda ve noterce düzenlenmesi zorunludur.’ Yani bu satışa
yönelik belgelerin liman başkanlıkları
huzurunda veya noterce düzenlenmesi zorunlu kılınmıştır. Maddenin ‘devamında ise, ‘ mülkiyetin devri işlemlerinin gemi, deniz veya iç su araçların kayıtlı olduğu bağlama kütüğünün bağlı olduğu başkanlık dışında başkaca bir başkanlık huzurunda yapılabilir. Başkanlıklar veya noter dışında yapılmış olan mülkiyet devrini amaçlayan işlemler geçersizdir.’ Yani kanunun ön gördüğü şekil şartına uyulmazsa bu şekil şartı aynı zamanda geçerlilik şartıdır. Bu şekle uyulmayan işlemler geçersizdir. Bu tür işlemler sonucu hak sahibi olan gözüken kişi adına kayıt yapılmaz. Dolayısıyla kural olarak şekle tabi değildir. Ancak istisnaen bağlama kütüğüne kayıtlı olan gemi, deniz ve iç su araçları için borç doğuran işlem şekle tabidir. 2. Tasarruf işlemi: TTK tarafından düzenlenen kısım tasarruf işlem kısmıdır. Borçlandırıcı işlemin ardından ancak
tasarruf işlemi
tamamlanınca mülkiyet geçmektedir. Bu husus TTK 1001.md düzenlenmiştir.
53
DENİZ TİCARETİ HUKUKU II- Devren iktisabı 1. Devrin şekli MADDE 1001- (1) Gemi siciline kayıtlı olan bir geminin devri için, malik ile iktisap edenin, mülkiyetin iktisap edene devri hususunda anlaşmaları ve geminin zilyetliğinin geçirilmesi şarttır. (2) Mülkiyetin devrine ilişkin anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onaylı olması gerekir. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilir. (3) 11 inci maddenin üçüncü fıkrası hükmü saklıdır
Kanuna göre mülkiyetin iktisap edene geçeceğine dair anlaşma hem de zilyetliğin devri gerekmektedir. Ayrıca bu anlaşma yazılı şekilde yapılıp imzaların noter huzurunda yapılmış olması gerekir. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de kapılanılabilir. Yani burada anlaşma ve zilyetliğin devri gerekmektedir. Bunun üzerine tescil yapılması gerekiyor. Burada tescil açıklayıcıdır. Çünkü geminin mülkiyetinin intikali açısında sicilin hiç bir rolü yoktur. Mülkiyet sicil dışı kazanılıyor. Bunu istisnası, ticari işletmenin tek işlem yani ticari işletmenin devri bir bütün olarak tek bir işlemle devri söz konusu ise işletmenin maliki bulunduğu gemiler açısından ise ayrı gemi sözleşmesinden ayrı olarak yapılmasına gerek olmayacaktır. Yani geminin zilyetliğinin devri için her bir gemi için ayrı bir sözleşme yapılmasına ve zilyetliğin devrinin yapılmasına gerek yoktur. Zilyetliğin devri MK hükümlerine göre yapılmaktadır. Önemli olan zilyetliğin mülkiyetin nakli amacıyla devrini gösteren irade beyanının ortaya konulmasıdır. Alıcı tarafından
ise mülkiyetin
kabulü amacıyla devir alındığını gösteren irade beyanının ortaya konulmasıdır. Zilyetliğin devri aslında
sicile kayıtlı gemiler
açısından mülkiyetin devri için zilyetliğin de devri şart koşulması doktrinde eleştirilmektedir. sebeplerle bazen Ancak
zilyetliğin
Geminin mülkiyetinin
ekonomik
çabuk bir şekilde devredilmesini
isteyebilir.
devri
bağdaşmamaktadır. Çünkü
şartı gemi
böyle
bir
gereksinimle
gemi adamları aracılığı ile
kullanılan bir araçtır. Dolayısıyla mülkiyeti iktisap edenin kendi
54
DENİZ TİCARETİ HUKUKU gemi adamları göreve başlamalı ki fiilen gemi teslim edilmiş olsun. Bu şart aslında sicile güven ilkesi çerçevesinde gemi mülkiyetinin kazanılmasını imkansız hale getiriyor. Çünkü mülkiyetin devri için zilyetliğin devri şarttır. Dolayısıyla gemi devreden adına kayıtlı olsa dahi bu sicil kaydına iyi niyetli güvenen 3. Şahıs geminin zilyetliğini nasıl iktisap edecek? Çünkü zilyetliğini devretmesi gerekecek. Eşya hukuku anlamında geminin hükmen teslim yolu ile olabilir. Hükmen teslim
eşyanın dolaylı zilyetliğinin özel
bir
sebebe dayanılarak o eşyanın mülkiyeti devreden şahısta kalması ve o eşya üzerinde dolaylı zilyetliğini devrederek dolaysız zilyetliğin o şahıs üzerinden devam etmesidir. Ör: maliki olduğun bir gemi var ve alıcı buldun. Gemiyi sattın. Devam eden sözleşmelerim var ve benim bunları gerçekleştirmem gerek dolayısıyla gemiye ihtiyacım var dolayısıyla gemiyi satarken nbir başka anlaşma yolu ile ben bu gemiyi 6 ay için kiralamak istiyorum. Yani gemiyi
teslim
etmediğim halde burada teslimden başka bir suretle hükmen teslim ile zilyetliğin devretmiş oluyorum. Çünkü dolaylı zilyetliğin malik kazanmış oluyor. Böylece ben zilyetliğin hükmen teslim yoluyla devretmiş oluyorum. Zilyetliğin devri yeni TTK anlamında ön görülmektedir. Gemi mülkiyetin devri sizce sebebe bağlı mıdır? -
Gayri
menkullerde
devir
tasarruf
işlemin
sebebe
bağlılığı
kabul
edilmektedir. -
Menkuller açısından tartışmalıdır. Doktrinde her iki görüşü savunanlar vardır. Ancak baskın görüşe göre gemi mülkiyetinin devrinin sebebe bağlı olduğudur. Sicile Kayıtlı Olmayan Gemiler Bakımından : Sicile kayıtlı olmayan gemiler bakımından 997.md uyarınca gemi siciline kayıtlı olmayan gemiler üzerindeki mülkiyet ve sınırlı ayni haklar
hakkında
TMK'nın
taşınırlara
ilişkin
hükümler
uygulanacaktır. Bunlar sicile kayıtlı gemiler açısından uygulanır dedik.
996.m bunu ön
görüyordu. Mülkiyet bahsindeki her
hükmün sicile kayıtlı gemiler hakkında uygulanacak hükmü ön görüyordu. 55
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Sicile kayıtlı değilse gemi bağlama kütüğüne kayıtlı olması zorunludur. Dolayısıyla sicile kayıtlı olmayan ancak bağlama kütüğüne balı olan gemiler bakımından 997.md geçerli olacaktır. Bu maddeye göre menkul devrine ilişkin hükümler uygulanır diyor. Devir işlemi MK anlamında zilyetliğin devri teslim ya da başka bir suretle TMK 763.md bunu emretmektedir. Sicile kayıtlı olmayan geminin zilyetliğinin devri yani teslim ya da bir başka suretle mülkiyetin geçmesidir. Bu zilyetlik iyi niyetli ve malik olmak suretiyle devir alınırsa devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa bile zilyet hükümleri çerçevesinde iktisap korunabilecektir. Sicile kayıtlı olmayan gemilerde zilyetliğin maliki olduğu kabul edilecektir. Sicile Kayıtlı Bir Geminin payının: Sicile kayıtlı bir geminin payının devrinde ise böyle bir gemi (pratikteki gibi) veya donatma iştirakının bulunması durumunda iştirak payının devredilmesi istendiğinde nasıl olacağını 1007.md düzenlenmektedir. 2. Devren a) Devir yoluyla MADDE 1007- (1) Sicile kayıtlı gemi payının mülkiyeti, malik ile iktisap edenin bu hususta anlaşmaları ile devralana geçer. Anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onaylanması şarttır. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilir.
-
Yani sicile
kayıtlı gemiler bakımından geminin
payı tarafların devir
hususundaki yazılı anlaşmaları ile geçecektir. Yani payın devrine dair yazılı ve imzaların
noterce onaylanmış olması gerekmektedir.
Bu anlaşma
yapıldığı anda payı devredilmiş sayılacaktır. Artık sicile yapılan tescil açıklayıcı nitelikte olacaktır. paylı mülkiyetliler bakımından kanun kanuni bir ön alım hakkı ön görülmemiştir.
56
DENİZ TİCARETİ HUKUKU (2) Donatma iştirakinde paydaş donatanların her biri, iştirak payını dilediği anda diğer paydaşların onayı olmaksızın tamamen veya kısmen başkasına devredebilir. Sicile kayıtlı gemi üzerindeki iştirak payının devri, gemi payının devri ve sicile tescili ile olur.
- Donatma iştiraki çeşitli birden fazla kişinin bir araya gelip tek bir gemiyi işletmesidir. Donatma iştiraki olarak işletilen gemilerde iştirak payı oluyor. Bu iştirak payının devri için de b1007/2.md bakılır.
Donatma iştirakı ile işletilen gemilerde iştirak payının
devri gemi mülkiyetinin paylarının devri için gereken işlemler aynı şekilde yapıldığı müddetçe söz konusu olacaktır. aynı şekilde sicile tescil şartı ön görülmüştür. (3) Gemi payı veya iştirak payının devri sonucunda gemi Türk Bayrağı çekme hakkını kaybedecekse, devir yalnız bütün paydaşların veya paydaş donatanların onaylarıyla geçerli olur.
-
Eğer gemi paydaşlardan birinin payını başkasına satması
sonucunda gemi Türk bayrağı çekme hakkını kaybedecekse 1007/3.md uygulanır. Devir ancak tüm paydaşların yada paydaş donatanların onayı ile geçerli olacaktır. (4) Gemi payı, gemi yolculukta bulunduğu sırada devredilirse, devrin kapsamı 1002 nci maddenin üçüncü fıkrasına göre belirlenir.
Mülkiyetin naklinin eklenti yarar
hasar kar zarar üzerindeki
etkisi: Eklenti üzerindeki etkisi 1002.md ile ön görülüyor. ‘(1)Taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça, iktisap eden, geminin mülkiyeti ile birlikte, iktisap anında varolan ve devredene ait eklentinin mülkiyetini de kazanır.’
Yarar/Hasar Bakımından ise mülkiyetin geçişi, gemiler menkul birer mal oldukları için
BK 208.MD
taşınır satışları bakımından
zilyediliğin devri ve taşınmazlar bakımından zilyetliğin devri ise tescil anına kadar satıcıya aittir. Yani zilyetliğin devri ile olacak. Gemi yolculukta ve
yolculuk sırasında mülkiyet devredilirse
1002/3.md ‘(3) Gemi yolculukta bulunduğu sırada devredilirse, devredenle iktisap eden arasındaki ilişkilerde bu yolculuğun kâr ve zararı, aksine sözleşme bulunmadıkça iktisap edene aittir.’ Yolculuktayken
57
DENİZ TİCARETİ HUKUKU mülkiyet devrediliyorsa kanun hükmüne gore taraflar
aksini
kararlaştırmadıkça o yolculuğun kar’ı ve zararı da iktisap edene aittir. Peki kira sözleşmesi açısından durum nasıl olur? Mülkiyetin naklinin kira sözleşmesine etkisi nasıl olur? Gemi kirası aslında TTK’da düzenlenmiştir. Ancak tam olarak bu nokta düzenlenmediği için ve gemi kirasına ilişkin hükümlere göre TBK adi
kira
hükümlerine atıf yaptığı için TBK adi kira hükümlerine bakılacaktır. TBK 310.MD göre sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir şekilde el değiştirirse gemi maliki kira sözleşmesinin tarafı olur. Dolayısıyla gemi kirası bakımından geminin yeni maliki hali hazırda devam eden kira sözleşmesinin tarafı olacaktır ve o sözleşmeyi ifa etmekle yükümlü olacaktır. ancak 1021.md ‘taraflar, gemi kira sözleşmelerinin Türk Gemi Siciline veya 941 inci maddenin üçüncü fıkrası gereğince Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından tutulan özel sicile şerhini isteyebilirler. (2) Bu şerh, sonraki maliklere, kiracının gemi kira sözleşmesindeki koşullar çerçevesinde, gemiyi kullanmasına izin vermek zorunluluğunu yükler.’ Burada
kira
sözleşmesinden doğan hak şahsi bir haktır. Bu şerh hakkı şahsi hakkın etkisini güçlendirmiş olacaktır. NAVLUN
SÖZLEŞMESİ:
Deniz
yoluyla
eşya
taşıma
sözleşmesine denmektedir. Ör: navlun sözleşmesi X gemisi için kurulmuş varsayalım. Ancak navlun sözleşmesi devam ederken mülkiyet nakledildiği varsaydığımızda, navlun sözleşmesi kira sözleşmesi niteliğinde değildir. Dolayısıyla yeni malik navlun sözleşmesini yerine getirmekle yükümlü olmayacaktır. Peki Türk uluslarası gemi siciline kayıtlı olması durumunda o zaman bu gemilerin nakli nasıl yapılacak? -
Kendi kanununda özel bir maddesi bulunmaktadır. Bu maddeye göre Türk uluslararası gemi siciline tescil işlemleri ile gemilerin terkin, satışı, isim değiştirmesi, ipotek tescili diğer benzeri işlemlerde TTK ve gemi sicili nizamnamesinin 4490 sayılı kanuna aykırı olmamak şartıyla bu hükümleri uygulanır. Yani burada Türk uluslararası gemi sicili yönetmeliği 14.md düzenlenmiştir. Bu maddeye göre doğrudan TTK hükümlerine atıf yapıyor. Bu sicile kayıtlı gemiler bakımından TTK uygulanır diyor.
58
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Ne gemi siciline ne de Türk uluslararası gemi siciline kayıtlı değilse bu durumda bağlama kütüğüne kaydedilmek zorundadır. Bağlama kütüğüne kayıtlı gemilerin ve araçlarının mülkiyetinin nakli nasıl sağlanır? 997.md Türk bakımından MK’nın
gemi siciline kayıtlı olmayan gemiler taşınırlara ilişkin hükümleri uygulanır
demektedir. Ancak biz borçlandırıcı işlemler bakımından bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 14.md resmi şekli zorunlu tutmuştur. Bu resmi şekle uyulmadığı takdirde bu borçlandırıcı işlemin geçersiz olacağını ön görmektedir. Dolayısıyla bağlama kütüğüne kayıtlı bir gemi, gemi mülkiyetinin devri gemi bağlama kütüğü tarafından ön görülen şekle uyularak
belgeler başkanlıklar
huzurunda düzenlenecek ardından tasarruf işlemi yapılacak. Yani zilyetliğin devri yapılacaktır. Bu sicile kayıtlı gemiler bakımından geçerlidir. Gemi İnşa Sözleşmeleri: Gemiler çoğunlukla sipariş üzerine yapılıyor
ve
uygulamada
standart
gemi
inşa
sözleşmeleri
kullanılmaktadır. Bu sözleşmeler tip sözleşmelerdir. Önceden hazırlanmış ve kullanıma sunulmuş sözleşmelerdir. Bu sözleşmeler bakımından genellikle uygulanacak hukuk belirleniyor. Ör: tahkim uygulanacak şeklinde kayıtlar koyarak bu sözleşmeden çıkan uyuşmazlıklar konulan kayıda göre uygulanacaktır. Gemilerin inşası bakımından 2 yol izlenmektedir. Bunlar; 1. yapılacak geminin tüm özellikleri ve teknik şartları alıcı tarafından belirleniyor ve sözleşme buna göre yapılıyor. Burada Ferden belirlenmiş gemi söz konusu oluyor. Yapılacak olan geminin tüm özelliklerini ve teknik şartlarını alıcı belirliyor ve sözleşme buna göre yapılıyor. Bu sözleşme eser sözleşmesi niteliğindedir. 2. Bir de özellikleri ve teknik şartları belirlenen gemilerin mevcut plana göre inşa edilmesi üzerine yapılan sözleşmeler vardır. Burada gemiler nevien belirlenmiş oluyor. Böyle bir geminin devri ise satış sözleşmesi ile meydana gelmektedir. Eğer herhangi bir sipariş yoksa o inşaa edilen geminin maliki tersanenin sahibi olmaktadır. 59
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Birde sipariş üzerine inşa olunan gemiler açısından ise eğer malzeme tersane sahibi tarafından sağlanıyorsa malik tersane sahibidir. Ancak tersane sahibi yapının mülkiyetini sipariş verene devretmekle yükümlüdür. Ancak malzeme sipariş veren tarafından sağlanıyorsa o zaman bu durumda bakılması gereken emeğin değeri mi yoksa malzemenin değerinin mi fazla olmasıdır? Eğer emeğin değeri malzemenin değerinden fazla ise malik tersane sahibi olur. Ancak burada kanun ek olarak tersane sahibinin iyi niyetini aramaktadır. Eğer tersane sahibi iyi niyetli değilse emek değeri fazla olsa dahi hakim mülkiyeti malzeme sahibine bırakabilir.
ii.
Hukuki İşlem Dışı Yolla: Sahiplenme ve zamanaşımı yolu ile kazanma söz konusu vardır. Sahiplenme: Sahipsiz bir mala malik olma niyetiyle el koymaya sahiplenme denir. Böylece sahipsiz hale gelen geminin mülkiyeti sahiplenme yoluyla iktisap edilir. Geminin sicile kayıtlı olup olmadığına ilişkin bir ayırıma gidilmesi gerekiyor. sicile kayıtlı olmayan gemiler bakımından bu gemilerin sahiplenmesi MK’nın taşınıra terk
hükümleri uygulanacaktır. Yani maliki mülkiyet
hakkından vazgeçmek amacıyla gemiyi terk etmesi gerekir. Böyle bir yolla herkes geminin mülkiyetini iktisap edebilir. Tescile kayıtlı gemiler bakımından sahiplenme ise bizim ya sicilden malikin kim olduğunu anlayamamız gerekir veya malik sicilde terk işlemini kendisi yapması gerekiyor. Sicile kayıtlı sahipsiz bir gemiyi ise ancak devlet sahiplenebiliyor. 1004.md düzenlenmiştir. II- Terk MADDE 1004- (1) Sicile kayıtlı bir geminin maliki, gemi üzerindeki mülkiyet hakkından vazgeçtiğini sicil müdürlüğüne bildirerek ve bunu gemi siciline tescil ettirerek geminin mülkiyetini terk edebilir.
-
Bu şekilde gemi sahipsiz hale gelecek geminin mülkiyetine
sahiplenme yoluyla kazanmak mümkün olacaktır. Sahiplenme 998.md düzenlenmiştir.
60
DENİZ TİCARETİ HUKUKU A) İktisabı I- Aslen iktisabı 1. Sahiplenme MADDE 998- (1) Sahipsiz bir gemiyi sahiplenme hakkı sadece Devletindir. Sahipsiz gemi, sicil kayıtlarından malikinin kim olduğu anlaşılamayan veya usulüne uygun olarak mülkiyeti terk edilmiş olan gemidir. (2) Devlet kendisini gemi siciline malik olarak tescil ettirmek suretiyle gemi üzerindeki mülkiyeti iktisap eder
- Bu hüküm sicile kayıtlı olan gemiler açısından geçerlidir. Sicile kayıtlı olmayan gemiler açısından ise MK menkullere ilişkin hükümler geçerli olacaktır. TMK 767.md uyarınca sicile kayıtlı olmayan bir geminin terki ve sahipsiz hale gelmesi için mülkiyet hakkından vazgeçmek amacıyla malik zilyetliği terk etmesi yeterli olacaktır. bu gemi sahipsiz hale geleceği için bu gemiye sahiplenme hakkı herkese ait olacaktır. Ancak sicile kayıtlı gemilerin yanlızca devlet sahiplenebilir. Zamanaşımı ile Kazanma: Zamanaşımı ile kazanama hükmü taşınmazların zamanaşımı ile kazanılması hükümlerine benzer. Ancak süreler gemiler için kısaltılmıştır. Olağan zamanaşımı ile kazanma için 5 yıllık bir süre gerekiyor ve olağanüstü zamanaşımı ile kazanmak için 10 yıllık bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Olağan ve olağanüstü zamanaşımı ile kazanım için iyi niyet aranmamaktadır. Olağan zamanaşımı:
999.md düzenlenmiştir. ‘Sicile kayıtlı bir
geminin maliki olmadığı hâlde, gemi siciline malik olarak tescil edilmiş bulunan bir kişi, tescilin en az beş yıl sürmesi ve bu süre içinde gemiyi davasız ve aralıksız bir şekilde asli zilyet sıfatıyla elinde bulundurması şartıyla, geminin mülkiyetini iktisap eder. Bu süre, malik olmayan kişinin sicile tescil edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Sürenin hesabı, kesilmesi ve durması, Türk Borçlar Kanununun alacak zamanaşımına ilişkin hükümlerine tabidir. Gemi siciline kaydın doğru olmadığı yolunda bir itirazın tescil edilmesi hâlinde itiraz kayıtlı olduğu sürece zamanaşımı işlemez.’
61
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Olağan zamanaşımı 999.md ile mülkiyetin kazanılması için öncelikle sicile kayıtlı gemi söz konusu olması gerekiyor ya da yapının maliki olması gerekiyor ve bu şekilde tescil edilmiş olması gerekmektedir. Bu tescilin 5 yıl boyunca devam etmesi ve bu sürede davasız ve aralıksız geçmesi gerekmek zorundadır ve kişi asli zilyet olmak zorundadır. Sicile kaydın doğru olmadığına ilişkin bir itirazında sicile yazılmamış olması gerekiyor. sürenin dolması ile mülkiyet iktisap edilecektir. Kanun iyi niyet aramamaktadır. Eğer itiraz tescil edilmiş ise bu durumda zamanaşımı işlemeyecektir. Tüm kanundaki şartlar gerçekleşirse sicilde kayıtlı olarak görünen kişi gemini gerçek maliki olacaktır. Olağanüstü
Kazandırıcı
Zamanaşımı:
TTK
1000.md
düzenlenmiştir. 3. Olağanüstü zamanaşımı MADDE 1000- (1) Sicile kaydı gerekirken kaydedilmemiş olan bir gemiyi en az on yıl süreyle davasız ve aralıksız olarak asli zilyet sıfatıyla elinde bulunduran bir kişi, geminin, sicile kendi malı olarak tescil edilmesini isteyebilir. (2) En az on yıl önce ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bir kişinin adına kayıtlı bulunan ve hakkında on yıldan beri malikin onayına tabî bir husus kaydedilmemiş olan bir gemiyi birinci fıkrada yazılı şartlarla elinde bulunduran kişi de o geminin maliki olarak tescil edilmesini isteyebilir. Zilyetlik süresinin hesabı, kesilmesi ve durması Türk Borçlar Kanununun alacak zamanaşımına ilişkin hükümlerine tabidir. (3) Tescil ancak mahkeme kararıyla olur. Tescil davası, geminin kayıtlı olduğu veya kaydedilmesi gereken sicil müdürlüğüne karşı açılır. Mahkeme, ilgilileri, en fazla üç aylık bir süre belirleyerek itirazlarını bildirmeye tirajı ellibinin üstünde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan bir gazetede yapılacak ilanla çağırır. İtiraz edilmez veya itiraz reddolunursa tescile karar verilir. (4) Tescile karar verilmeden önce, üçüncü bir kişi malik sıfatıyla tescil edilir veya üçüncü kişinin mülkiyeti dolayısıyla sicile, gemi sicilinin doğru olmadığı yolunda bir itiraz şerhi verilmiş olursa, tescil kararı üçüncü kişi hakkında hüküm ifade etmez.
62
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
Olağanüstü zamanaşımı ile kazanma iki sebep vardır. Bunlar; 1. Bir geminin sicile kaydı gerekirken sicil kaydedilmemiş olması halinde böyle bir gemiyi kişinin en az
10 yıl
boyunca çekişmesiz. Aralıksız asli zilyed sıfatıyla elinde bulundurması gerekmektedir. Bu durumda gemiyi kendi malı olarak sicile kaydedebilecektir. 2. İkince fıkrasında düzenlenmiştir. ‘(2) En az on yıl önce ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bir kişinin adına kayıtlı bulunan ve hakkında on yıldan beri malikin onayına tabî bir husus kaydedilmemiş olan bir gemiyi birinci fıkrada yazılı şartlarla elinde bulunduran kişi de o geminin maliki olarak tescil edilmesini isteyebilir. Zilyetlik süresinin hesabı, kesilmesi ve durması Türk Borçlar Kanununun alacak zamanaşımına ilişkin hükümlerine tabidir.’ Sicile kayıtlı bir gemi olacak ve gemi
malikinin en az 10 yıl önce ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş olması gerekmektedir. Bu 10 yıllık süre boyunca gemi siciline malikin onayına tabi bir tescilin yapılmamış olması gerekmektedir. Ayrıca zamanaşımı ile kazanmak isteyen kişinin 10 süre süreyle çekişmesiz ve aralıksız ve asli zilyed sıfatıyla gemiye sahip olması gerekir. Tescil
mahkeme kararı ile olması gerekmektedir. Yani
zamanaşımı ile kazanımda bulunmak
isteyen bir tescil
davası açmak durumundadır. Bu davada geminin sicile kayıtlı olduğu yerde veya
değilse de olması gereken
yerdeki gemi siciline kayıtlı olması gerekir. Geminin sicile kayıtlı olması gerektiği yer siciline müdürlüğüne karşı açılmalı.
Mahkeme
bu
dava
açıldığından
ulusal
gazetelerden birine ilan vererek ilgilileri itiraza çağırır. İtiraz süresi için mahkeme 3 aylık süre verir. Bu 3 aylık süre boyunca itiraz eden olmazsa ya da itiraz mahkemece reddedilirse o zaman mahkeme tescile karar verebilecektir. Yani MK taşınmazların
zamanaşımı ile kazanılmasına
ilişkin hükümlerine paralel düzenlenmiştir.
63
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
GEMİ MÜLKİYETİNİN KAYBI: Gemi mülkiyeti devredildiğinde, zamanaşımı yolu ile başkasının mülkiyet kazanması halinde, gemi zayi, devlet gemiye müsadere ederse gemi üzerindeki mülkiyet sona ermektedir.
Sicile kayıtlı olan gemiler
açısından mülkiyetin
kaybedilmesi halleridir. TTK 1003-1005.MD arasında düzenlenmiştir. B) Zıya I- Geminin zıyaı MADDE 1003- (1) Sicile kayıtlı bir geminin kurtarılamayacak şekilde batması, yararlanılabilir enkaz bırakmaksızın harap olması, patlaması ve tahrip edilmiş olması gibi sebeplerden zâyi olmasıyla gemi üzerindeki mülkiyet hakkı sona erer. Şu kadar ki, malikin; yararlanılabilir enkaz üzerindeki taşınır mülkiyeti ile her türlü enkazın kaldırılmasına, çevrenin korunmasına ve benzer hususlara ilişkin yükümlülük ve borçları devam eder.
Gemilerin kendileri kadar enkazları da değerlidir.
Dolayısıyla mülkiyet
hakkı sona erer ancak geminin yararlanabilir taşınabilir mülkiyeti söz konusu vardır. Buna ilişkin borçları devam etmektedir. II- Terk MADDE 1004- (1) Sicile kayıtlı bir geminin maliki, gemi üzerindeki mülkiyet hakkından vazgeçtiğini sicil müdürlüğüne bildirerek ve bunu gemi siciline tescil ettirerek geminin mülkiyetini terk edebilir. III- Zamanaşımı MADDE 1005- (1) Gemiyi elinde bulunduran asli zilyet lehine olağan zamanaşımı şartlarının gerçekleşmesi ile önceki malikin mülkiyet hakkı sona erer. (2) Olağanüstü zamanaşımında gemiyi asli zilyet sıfatıyla elinde bulunduranın, 1000 inci maddenin üçüncü fıkrasına göre açtığı tescil davası sonucunda tescile karar verilmesiyle, önceki malikin mülkiyet hakkı sona erer.
- Kamu hukuku hükümlerine göre gemi mülkiyeti kaybı söz konusu olabilir. Bunlar; 1. Müsadere, 2. Resmi makamlarca satış, gemi cebri icra yoluyla satılırsa alıcı geminin mülkiyetini ihale ile bütün sınırlamalardan arınmış olarak iktisap etmektedir. eski malik gemi üzerindeki mülkiyet hakkı sona eriyor. Cebri icra yoluyla gemilerin satışı hem sicile kayıtlı olan gemiler hem de kayıtlı olmayan gemiler bakımından geçerlidir. Her iki halde alıcı mülkiyeti kazanıyor. Eski malikin mülkiyet hakkı sona ermektedir.
64
DENİZ TİCARETİ HUKUKU - Özel hukuk açısından gemi mülkiyetinin kaybedilmesi hali ise 1. Temlik 2. Mülkiyet Hakkından Feragat, 3. Geminin Kurtarılamayacak Şekilde Batması, 4. Gemi Mülkiyetinin Kazandırıcı Zamanaşımı Yolu İle Başkası Tarafından Kazanılması 5. Sicile Kayıtlı Geminin Mülkiyetinin Sicildeki Kayda Dayanarak İyi Niyetli 3. Şahıslar Tarafından Kazanılması 6. Sicile Kayıtlı Olmayan Gemiler Açısından Zilyetten İyi Niyetli 3. Şahıslar Tarafından Kazanılması Söz Konusu Olabilir. 1. Gemi Üzerinde İntifa Hakkı: Gemi
üzerinde
intifa
hakkını
kanun
mümkün
kılmıştır.
1059.md
düzenlenmiştir. Kurulması MADDE 1059- (1) Sicile kayıtlı gemiler üzerinde intifa hakkı kurulabilir. (2) İntifa hakkı, aksi kararlaştırılmadıkça, sahibine üzerinde kurulduğu gemiden tam yararlanma yetkisini sağlar. (3) Akdî intifa hakkının kurulmasında 1015 inci madde hükmü uygulanır.
Bu düzenlemeye göre sicile kayıtlı gemiler üzerinde intifa hakkının kurulabileceğini kanun koyucu hüküm altına almıştır. Bu intifa hakkının, üzerinde kurulan gemiden tam yararlanma yetkisi verileceği ön görülmektedir. Kanun intifa hakkının kurulmasına ilişkin TTK 1015.md atıf yapmaktadır. Bu madde ise gemi ipoteğinin kurulmasına ilişkindir. Buna göre intifa hakkının tesisi malik ile lehine intifa hakkı kurulacak olan şahıs arasında yapılan imzası noterce tasdik edilmiş bir sözleşme ve bunun gemi siciline tescili ile intifa hakkının tesisi söz konusu olacaktır. malik ve lehine intifa hakkı kurulacak şahıs arasındaki anlaşma imzalar noterce tasdik edilmeli ve bunun gemi siciline tescili ile intifa hakkı kurulacaktır. Gemi üzerinde hem intifa hakkı var hem de bir ipotek olması durumunda TMK hükümleri mümkün olacaktır. TMK 869.md göre her iki hak arasındaki sıra tescil tayinine göre belirlenir. Eğer aynı tarihte tescil edilmiş ise aynı dereceye ve sıraya sahip olacaktır. İntifa hakkı sahibi gemiyi
bizzat kendisi işletebilir kiraya da verebilir,
zilyetliği takip dava hakkına da sahiptir. İntifa hakkı devredilmez, miras yolu ile intikal etmiyor.
65
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
2. Gemi Üzerinde Rehin Hakkı: Rehin bir alacağı temin için tesis olunan ve alacaklıya alacağını öncelikle alma yetkisini veren ayni haktır. Gemiler üzerinde rehin hakkı kurulur. Rehin hakkı sözleşme ile olabileceği gibi kanundan da doğabilir. Bu sebepten dolayı ayırıma gidilmesi gerekir. Gemi Alacaklısı: Öncelikle hem sicile kayıtlı hem sicile kayıtlı olmayan gemiler açısından rehin hakkı mümkündür.
Buna gemi alacaklısı hakkı denir.
Kanundan doğar ve sicile tescil olunmaz. Bu halde geminin zilyetliği alacaklıya geçmez. Gemi İpoteği: Yalnızca sicile kayıtlı olan gemilere üzerinde kurulması mümkün olan rehin vardır. Bunada gemi ipoteği denir. Gemi ipoteği akdidir. Yani sözleşmeden doğar. Gemi alacaklıya teslim edilmeden sadece sicile kayıt yolu ile kuruluyor. Yapı İpoteği: yapılara uygun sicil bulunmaktadır. İnşa halindeki gemilerin yapılarının da ipoteğe konu olması mümkündür. Sadece sicile kayıtlı olan gemiler için rehin mümkündür. Sadece sicile kayıtlı olmayan gemileri için mümkün bir rehin vardır. Bu rehin türü teslime bağlı rehin söz konusu olur. Sicile kayıtlı gemiler üzerinde kurulan rehin hakkı için teslim şartı gerekememektedir. Sicil kaydı teslim yerine geçmektedir. Gemi üzerindeki rehin hakkı sözleşme ile kurulabileceği gibi kanunla kurulabilir. Rehinli alacak hakkı önceliklidir. Denizli alacaklılar var. Bunlar rehinli alacaklılardan da önce gelir. Bu konu sonradan anlatılacak. ÖZET: Hem sicile kayıtlı olan hem de sicile kayıtlı olmayan gemiler açısından rehin hakkı kurulması mümkündür. Bunlar; gemi alacaklısı hakkıdır. Sadece gemi siciline kayıtlı olan gemiler açısından kurulması mümkün olan rehin hakkı vardırç buna da gemi ipoteğidir. Bir de gemi siciline kayıtlı olmayan dolayısıyla bağlama kütüğüne kayıtlı olan gemiler ve araçlar açısından rehin hakkının kurulması mümkün olanlar teslime bağlı rehindir.
66
DENİZ TİCARETİ HUKUKU GEMİ İPOTEĞİ: 1014.md tanımlanmaktadır. ‘Bir alacağı teminat altına almak için gemi üzerinde ipotek kurulabilir. Gemi ipoteği alacaklıya, alacağını, geminin bedelinden alma yetkisini verir. Sicile kayıtlı gemilerin sözleşmeye dayalı rehni sadece gemi ipoteği yolu ile sağlanır. İleride doğabilecek veya şarta ya da kıymetli evraka bağlı bir alacak için de ipotek kurulabilir.’ Gemi ipoteğini bu maddeye binaen tanımlayacak olursak. Ileride
doğabilecek veya şarta
ya da kıymetli evrağa bağlı bir
alabilmek için gemi üzerinde
alacağı teminat altına
kurulabilecek ve alacaklıya
alacağını
geminin
bedelinden alma yetkisi veren sicile kayıtlı gemiler üzerinde kurulan sözleşmeye dayalı rehindir. Gemi ipoteği söz konusu olabilmesi için öncelikle şunlar gerekir; 1. Sicile Kayıtlı Gemi Olması 2. Belirli ya da belirlenmesi
mümkün bir alacak olması gerekiyor. bu
alacak ileride doğacak bir alacak olabileceği gibi şarta bağlanmış bir alacak söz konusu olabilir veya kıymetli evraktan doğacak bir alacak olabilir. ****
GEMİ
İPOTEĞİ
YALNIZCA
SİCİLE
KAYITLI
GEMİLER
ÜZERİNDE KURULABİLİYOR. - İKİ TARAFLI BİR DURUM SÖZ KONUSUDUR. SİCİLE KAYITLI GEMİLERDE
SÖZLŞMESEL OLARAK YALNIZCA
GEMİ İPOTEĞİ
YOLUYLA REHNEDİLEBİLİR. BU GEMİLERİN TESLİM YOLUYLA REHNİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. 1014.md 3.cümlesine göre ‘Sicile kayıtlı gemilerin sözleşmeye dayalı rehni sadece gemi ipoteği yolu ile sağlanır.’
1014.md devamında ise pratikteki bir durum söz konusu olduğunda ve gemi paylı mülkiyete tabi ise payını rehin edebilir. Ancak sadece tek bir kişi o geminin maliki ise ve ben sana %30 üzerinden rehin hakkı ipotek hakkı kuralım diyemiyor. Bu durum 1014/4. Md düzenlenmiştir.
67
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Gemi İpoteğin Kurulması: İpotek hakkının kurulması için ipotek anlaşma yapılması gerekiyor. Anlaşmaya göre bir şekil şartı ön görülmüştür. TTK 1015.MD düzenlenmiştir. 2. Kurulması MADDE 1015- (1) Gemi ipoteğinin kurulması için geminin maliki ile alacaklının gemi üzerinde ipotek kurulması hususunda anlaşmaları ve ipoteğin gemi siciline tescil edilmesi şarttır. (2) İpoteğin kurulmasına ilişkin sözleşmelerin yazılı şekilde yapılması ve imzalarının noterce onaylanması gerekir. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilir. Bu şekillerden birine uygun olarak yapılmadıkça ipoteğin kurulmasına dair anlaşma geçerli olmaz.
Sicile tescil edilmesi gerekiyor. Bu tescil kurucu niteliktedir. Gemi vasfına haiz olmayanlar açısından gemi ipoteği konu olması mümkün değildir. İstisnası yapı ipoteğidir. Bununla beraber bir deniz gemisinin ipoteğe konu olması için bu geminin ticaret gemisi olması veya tescili zorunlu olan gemi olması aranmıyor. Sadece sicile kayıtlı olması yeterlidir. İpotek ile temin edilen bir alacak var bu alacaktan ya belirli bir alacak olmalı ya da ileride belirlenebilir bir tür alacak olması gerekmektedir. Tür alacakları için ör: mesela ileride doğacak tüm alacaklarım için bu gemi ipoteğini tesis ediyorum diyemeyiz. Zaten MK 23.md bunu engellemektedir. Kişi hak ve fiil ehliyetinden vazgeçemez. İleride doğacak ve şarta bağlı alacaklar için gemi ipoteği kurulabilir. Bu tür alacakları gemi ipoteği ile temini mümkündür. İpotekle temin olunan alacağın miktarı
değişebilir. Hatta
bu miktar yabancı para üzerinden
belirlenebilir. Ancak aynı derecede iki farklı para türü kullanılarak gemi ipoteği kurulamaz. Gemi ipoteğinin kurulabilmesi 1015.md düzenlenmiştir. Burada hem anlaşma hem de tescil olması gerekir. Dolayısıyla ipotek açısından tescil olmasının sebebidir. İkinci fıkrada da ise ipoteğin kurulması için yani 3. Kişiler tarafından ileri sürebilmesi için bu alacak malik tarafından kabul edilmiş olması gerekir ve tescili yapılmış olması gerekmektedir. Yada bu itilaflı bir alacak olacak ve mahkemeden bir karar alınacak ve bu mahkeme kararı ile bu ipotek tescil edilecektir. Burada sicile güven ilkesi işler. Ör: alacaklı ile ipotek sözleşmesi yapan ve ipoteğin sicile tesciline onay veren şahsın gerçekten gemi maliki olması şart değildir. Sicilde malik olarak görünmesi yeterlidir. Ayrıca alacaklının tescil tarihinde iyi niyetli olması yeterlidir.
68
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Yurt dışında iktisap edilen gemiler olabilir ve bu gemiler henüz uluslararası gemi siciline veya Türk gemi siciline tescil edilmemiş gemiler olabilir. Bu gemiler bakımından da bayrak şahadetnamesine bir şerh verilir. Gemi sicile tescil edilince ipotekte sicile geçecektir. Yani bayrak şahadetnamesine verilen şerh eş nitelikte olacaktır. 14/10/15 Gemi İpoteğinin Kapsamı: Eğer ipotekli alacaklı alacağını alma safhasına gelirse neler bu ipoteğin kapsamı için de olur? 1. Gemi, 2. Bütünleyici Parçaları, 3. Eklentiler, 4. Kira bedeli, 5. Geminin başına bir şey gelirse buna yönelik verilen sigorta tazminatı, 6. Kamulaştırma bedeli, 7. Tazminat alacakları yani gemiye ilişkin olarak tazminat alacakları var ise bunlarda gemi ipoteğine dahil edilir. Bu husus TTK 1020.MD düzenlenmiştir. 6. İpoteğin kapsamı a) Gemi, gemi payı, bütünleyici parça, eklenti, gemi yerine geçen satış veya kamulaştırma bedeli ve tazminat istemleri MADDE 1020- (1) İpoteğin kapsamı hakkında Türk Medenî Kanununun 862 ve 863 üncü maddeleri uygulanır. (2) Eklentiler normal bir işletmenin gereği olarak bu durumdan çıkarılır veya alacaklı lehine el konulmadan önce devredilerek gemiden uzaklaştırılır ise, ipotek artık bunları kapsamaz. (3) Bütünleyici parçalar, gemiden geçici bir amaç için olmamak şartıyla ayrılıp uzaklaştırılırlarsa ipotek bunları kapsamaz; meğerki, uzaklaştırılmadan önce alacaklı lehine gemiye el konulmuş olsun. (4) Kamulaştırılan geminin bedeli ve gemi malikinin geminin zıyaı veya hasarından dolayı üçüncü şahıslara karşı sahip olduğu tazminat istemleri ipoteğin kapsamındadır.
Rehinli alacaklı
gemiye el koymadan önceki gemiden uzaklaştırılırsa,
bütünleyici ve eklentiler, bu durumda gemi ipoteği kapmsamına dahil olmayacaktır. Yan eklentiler ipotek kapsamından sözleşme ile çıkarılabilirler. TMK 862.md ‘ eklentiler üzerinden 3. Kişilerin mevcut hakları saklıdır.’ 69
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Kira bedeli ise 1020.md de MK 863.md atıf yapıyor. Buna göre de gemi ipoteğinin kira bedelini kapsadığını anlıyoruz. Ancak kiranın ipotek kapsamında olması belirli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Deniyor ki gemi ipoteği borçluya karşı rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takibin başlamasından veya borçlunun iflasından itibaren rehinin paraya çevrilmesi anına kadar kira bedeli ör: gemim var ve ben gemiyi kiraya verdim. Aynı zamanda bu gemi üzerinde ipotekli alacaklı var. yani ben iflas edersem ya da ipotekli alacaklı bana karşı takibe başlarsa benim iflasımla ya da bu takibin başlangıcından itibaren bu geminin paraya çevrilmesi anına kadar ki olan kira bedeli ipoteğin kapsamındadır. Bundan önceki kira bedeli ipoteğin kapsamında değildir. Kamulaştırma bedeli ve tazminat alacakları TTK 1020/4’te düzenlenmiştir. ‘Kamulaştırılan geminin bedeli ve gemi malikinin geminin zıyaı veya hasarından dolayı üçüncü şahıslara karşı sahip olduğu tazminat istemleri ipoteğin kapsamındadır.’ Yani ben
ipotekli alacaklıyım ancak bu gemi kamulaştırıldı. Bu durumda kamulaştırma bedeli ipotekli alacaklıya dair olmak zorundadır. Ya da gemi bir şekilde hasara ya da ziyaya uğradı ve bundan dolayı 3.şahıslar sorumlu oldu. Bu durumda benim onlara karşı olan tazminat alacağımda ipoteğin kapsamındadır. Bu tazminat alacakları kısmıdır. Sigorta tazminatı ise 1022.md ele alınmaktadır. d) Sigorta tazminatı aa) Kural MADDE 1022- (1) Gemi ipoteğinin kapsamına giren hususlarla ilgili olarak malikin menfaatinin, malik veya onun lehine bir başkası tarafından sigorta ettirilmiş olması hâlinde, ipotek, sigorta tazminatını da kapsar. -
yani benim gemim var ve çarpmaya maruz kaldı ve benim geminin kaptanı bu
çarpmadan sorumlu oldu ancak bir şekilde benim gemim hasara uğradı. Bu durumda ipotekli alacaklının alacağına da halel gelmiş oluyor. Bu durumda ipotekli alacağı korumak için
uygulamada herkes gemisini sigorta ettiriyor.
Bu sebeple sigorta
tazminatı da ipoteğin kapsamına yer alıyor. Yalnız sigorta tazminatının ipoteğin kapsamında yer alması bir şarta tabi tutulmuştur. Bu durumda o geminin kiracısı varsa o kiracının menfaati de sigorta edilmesi mümkündür. Eğer kiracı menfaati sigorta ettirilmiş ise bu durumda ipoteğin kapsamında sigorta tazminatı yer almayacaktır. Yalnızca malik menfaati sigorta ettirildiyse o taktirde sigorta tazminatı ipoteğin kapsamı için de yer alacaktır.
70
DENİZ TİCARETİ HUKUKU (2) İpotek, sigorta primlerini veya sigorta sözleşmesi gereğince sigortacıya yapılması
gereken başka ödemelerin yerine getirilmesi için alacaklı tarafından harcanan paralarla bunların faizlerini de teminat altına alır. (3) Aşağıdaki hükümler saklı kalmak üzere, Türk Medenî Kanununun rehnedilen alacak ve diğer haklara ilişkin hükümleri burada da uygulanır; sigortacı, gemi siciline kayıtlı ipoteği bilmediğini ileri süremez. Bununla beraber, sigortacı veya sigorta ettiren kişi, zararın meydana geldiğini alacaklıya bildirmiş ve bildirimden itibaren iki haftalık bir süre geçmişse, sigortacı, tazminatı sigortalıya ödemekle alacaklıya karşı da sorumluluktan kurtulur. Bildirimin yapılması son derece zor ise bundan kaçınılabilir. Bu takdirde süre, tazminatın muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Süre sona erinceye kadar alacaklı, sigortacıya karşı ödemeye itiraz edebilir. - Sigorta tazminatının gemi ipoteğinin kapsamında yer alabilmesi için malik
menfaati ve sigorta ettirilmiş olması gerekmektedir. Aynı zamanda bir şart daha vardır ki bu da sigorta hasarının meydana gelmesinden önce yapılmış olması gerekiyor. Sigortanın zararın meydana gelmesinden önce yapılmış olması gerekiyor. Ayrıca gemi ipoteği sicile tescil ediliyor. Bu tescil ise ipotek hakkı kapsamında kurucu niteliktedir. bundan dolayı gemi ipoteğinin s sigortacıya bildirilmiş olmasına gerek yoktur. Sigortacı gemi siciline kayıtlı olan ipoteği bilmediğine ilişin ileri süremez. Bu anlamda sigortacı açısından aleniyetin sağlandığını kanun koyucu sürüyor. Riziko ne ise ve bu risk gerçekleşirse bu durumda sigortacı tazminatı malike ödeyebilir mi? Sigortacı tazminatı malike ödememeli çünkü bu tazminat üzerinde hak sahibi olan kişi ipotekli alacaklıdır. Yalnız kanun iki halde sigorta tazminatının malike ödenmesini veya onun emri ile bir başka 3. Şahsa ödenmesine izin veriyor. Bu halin varlığında sigortacıyı borcundan kurtarmış oluyor. Bunlar; 1022/3’te düzenlenmiştir. 1. Zarar meydana geldi ve ipotekli bir gemi var ve aynı zamanda sigorta ettirilmiş bir gemi var. Malik menfaati sigorta ettirilmiş bir gemi var. Zarar meydana geldi bildirilmiş ise
ve bu zararın
meydana geldiği ipotekli alacaklıya
bu ihbardan itibaren 2 hafta geçmiş is e ve ipotekli
alacaklıdan ses yoksa o zaman sigortacı sigorta tazminatını malike ya da sigorta ettirene ödeyerek sorumluluktan kurtulur. Eğer ihbar zor ise bundan da vazgeçilebilir. Ancak 2 haftalık
süre
sigorta tazminatının
muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Sigortacı ipotekli alacaklıya değil de malike ödeme yapınca borcundan kurtulmuş oluyor.
71
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 2. İstisna: ‘gemi bildirilen ya da mutat noktadan ayrılmış ise’ 1023.md düzenlenmiştir. ‘(1) Sigortacı, geminin önceki durumuna getirilmesi veya gemi alacaklılarına verilmesi amacıyla malike tazminat bedeline sayılmak üzere ödemede bulunmuş ve bu amaçlara erişilmesi teminat altına alınmış ise, ödeme, ipotekli alacaklıya karşı da geçerli olur.’
Bu ikinci hal
bakımından ise öyle bir hal olacak ki geminin tamir edilmesi gerekecek ve sigorta tazminatı da geminin tamiri için kullanılacak. İşte bu hükümle sigortacı doğrudan malike ödeme yapabiliyor. Ancak geminin eski hale iadesi için kullanılması bakımından teminat sağlaması gerekiyor. burada geminin
tamir edilmesi için malike ödeme yapılıyor. Bu şekilde
borcundan kurtulabiliyor. Bu ödeme ile karşısında sorumluluktan kurtulur.
sigortacı ipotekli alacaklı
Geminin tamir edilmesi
ipotekli
alacaklının lehine bir durum kanun bunu ön görerek böyle bir istisnayı kabul etmiştir. Gemi alacaklıları açısından da bu alacaklar ipotekli alacaktan önce gelmektedir. Bundan dolayı sigorta tazminatı ile ödeme yapılırsa gemi alacaklılar gemiye el koyamayacaklar bu durumda
ipotekli alacaklının
lehine bir durumdur. Bu yüzden gemi alacaklılarına ödeme yapılması için sigorta tazminatının
malike ödenmesi halinde
de malik sigortacı
borcundan kurtulacaktır. Sigortacı sigortalının fiili yüzünden yani sigorta ettirenin yani malikin fiili yüzünden bu kişi rizikoyu diyelim ki kasten gerçekleştirmek istedi. Rizikoyu kasten gerçekleştirirken malik sigortacının herhangi
bir tazminat ödeme yükümlülüğü
doğmamaktadır. Bu sigorta hukukundan gelen bir esastır. Ancak ipotekli alacaklı bakımından ipotekli alacaklıya sigortacının ödeme mükellefiyeti devam ediyor. Bu hususta 1027.md ön görülen bir husustur. dd) Sigortacının borcundan kurtulması MADDE 1027- (1) Sigortacı, sigorta ettirenin veya sigortalının fiili yüzünden, tazminat ödeme borcundan kurtulsa bile, ipotekli alacaklıya karşı olan borcu varlığını sürdürür. Sigortacının rizikonun gerçekleşmesinden sonra sözleşmeden cayması hâlinde de aynı hüküm geçerlidir.
-
Burada ipotek alacaklının
hak ve menfaatlerini korumak
amacıyla
getirilmiş bir hüküm söz konusudur. İpotekli alacaklıyı korumak için
72
DENİZ TİCARETİ HUKUKU sigortacının
ipotekli alacakları kadar kraşı olan borcunu devam ettiği
hüküm altına alınmıştır. (2) Sigortacı; a) Sigorta primi zamanında ödenmediği, b) Gemi, denize veya yola elverişsiz bir hâlde yola çıktığı, c) Gemi bildirilen veya mutat rotadan ayrıldığı, için borcundan kurtulursa, birinci fıkranın birinci cümlesi uygulanmaz.
-
İstisnalarını düzenlemiştir. Dolayısıyla eğer ki bir sigorta primi zamanında ödenmemiş ise o zaman sigortacı ipotekli alacaklıya kadar ödeme yapma borcuna tabi değildir. Bunun sebebi ise 1024.md’dir. bu maddeye göre malik yada sigorta
ettiren kişi primi ödemez
ise bu durum ipotekli
alacaklıya bildiriliyor. Primi ödemez ve sigorta bir şekilde son bulursa bu durumda ipotekli alacaklının alacağına halel gelecek. Bu sebepten dolayı kendisine bildirildiğinde gerekli önlemleri
alması gerekiyordu. Bu
önlemleri almazsa bu durumda ipotekli alacaklının alacağı da son bulmuş olacaktır. ‘İpotekli alacaklı, ipoteği sigortacıya bildirmişse, sigorta priminin zamanında ödenmemesi ve bu yüzden sigorta ettirene bir ödeme süresi belirlenmesi durumunda, sigortacının bunu gecikmeksizin alacaklıya bildirmesi gereklidir. Sigorta priminin ödenmemesi nedeniyle sürenin sonunda sigorta sözleşmesinin feshedilmesinde de aynı hüküm geçerlidir.’
sigortadan yararlana ödemeyince aynı
Düşünün ki bir sigorta var ve bu
kişiler var. Malike
süre verilince
malik bunu
şeyi ipotekli alacaklıya da bildiriyor. Çünkü ipotekli
alacaklı eğer ödenmezse prim ve süre sonunda cayarsa sigorta şirketi bu sigorta sözleşmesinden
o zaman ipotekli
alacaklının hakkı da zarar
geleceğinden ipotekli alacaklıya böyle bir bildirim yapılması ön görülüyor. Bildirimin sonunda önlemi almazsa sigorta primi zamanında ödenmemiş olacağından sigortacı bu halde borcundan ipotekli alacaklıya kadar olan borcuna kadar olan kısımdan kurtulacaktır. 3. İstisna Geminin denize ve sefere elverişsiz bir halde yola çıkması halinde sigortacının ipotekli alacaklıya karşı olan sorumluluğu sona eriyor. Çünkü o zaman sigortacının hesapladığı riziko artmış oluyor. Kanun bu anlamda sigortacıyı korumak zorundadır.
Bu iki hal meydana gelirse sigortacı
sigortacının borcu sona erer diyor. İpoteği ödeyen sigortacıya geçmesi yani ipotekli alacaklıya ödeme yaparsa sigortacı bu durumda ne olacak? Sigortacı 1024.md 2,4 ve 5.fıkralarında 1027.md gereği ipotekli alacaklıya ödemede bulunduğu ölçüde gemi ipoteği kendisine geçer.
73
DENİZ TİCARETİ HUKUKU İntikal alacaklının yada sigortacını kendilerine karşı ödeme borcu devam ederse aynı derecedeki veya daha sonra gelen ipotekli alacaklarının zararına olarak ileri sürülemez diyor dolayısıyla sigortacı ödeme yaptığı zaman kendisi
bu ipotekli
alacaklının yerine geçmiş oluyor. İpoteğin derecesi: sicile kayıtlı gemilerin ipotek yolu ile rehin edilebilir. Aynı gemi üzerinde birden çok ipoteğin kurulması mümkündür. Bunlar arasındaki sırayı neye göre belirleyeceğiz? Diyelim ki gemi paraya çevrildi ve satış bedeli tüm ipotekli alacaklara yetmeyecek durumda dolayısıyla bunları bir sıraya koymamız gerekiyor. bu sıra
ise ipotekler bakımından dereceler vardır. Bunlar 1017.md
düzenlenmiştir. ‘MADDE 1017- (1) Gemi üzerindeki ipoteklerin dereceleri, Türk Medenî Kanununun taşınmaz rehni hakkındaki hükümlerine göre belirlenir.’ MK’da dereceler birden fazla rehin olması durumunda sabit dereceler sistemi vardır. Buna göre gemi üzerinde tesis edilmiş tesis edilmiş ipotekler arasında tesis tarihi değildir. Dereceleri esas alınır. Her bir ipoteğin bir derecesi vardır. Gemi ipoteği sicile kayıtlı bir şekilde kurulur dedik dolayısıyla bu sicil kaydına sicil sayfasına kaydedileceği zaman bunların dereceleri de sicile yazılıyor. Önceki dereceler sonraki derecelerden önce gelir ve kanun dereceler açısından kabul ettiği sistem: 1. Derece, 2. Derece ve 3. Derce gibi devam eder. Eğer 1.dercedeki ipotek terkin edilirse 2. Veya 3. Derecedekiler kendiliğinden dereceleri artmıyor. Hatta gemi malik bu boşalan dereceye yeni bir ipotek dahi tesis edebilir. Ancak eğer ki malikle ipotekli alacaklı sonraki
alacaklının boşalan
dereceye geçemeye hak tanıyan bir sözleşme
yapmışlarsa bu sözleşme geçersiz değildir. Ancak bu anlaşmanın da sicile tescil edilmesi gerekmektedir. Böyle bir anlaşma olursa geçebilecektir. Ayrıca taraflar anlaşırsa ipoteğin derecesini de değiştirebilirler. Bu konu ttk 1042.md düzenlenmiştir. ‘Madde 1042 (1) Yeni bir gemi ipoteği kurulurken tescil edilmiş bir gemi ipoteğinin derecesinin bu ipotek lehine değiştirilebilmesi için, gemi maliki ile derecesi değiştirilen ipotek alacaklısının, imzaları noterden onaylı bir sözleşme yapmaları veya gemi sicil müdürlüğünde anlaşmaları ve bu durumun gemi siciline tescili gereklidir. (2) Mevcut gemi ipoteklerinin derecelerinin sonradan değiştirilebilmesi için, derecesi ilerleyen ipotek hakkı sahibi ile derecesi düşen ipotek hakkı sahibinin, imzaları noterce onaylı bir sözleşme yapmaları ya da gemi sicil müdürlüğünde anlaşmaları, malikin buna onay vermesi ve durumun gemi siciline tescili şarttır. Değişme sonucunda derecesi düşen ipotek üzerinde hak sahibi kişiler varsa bunların da onayları gerekir.
74
DENİZ TİCARETİ HUKUKU (3) İpotekli alacağın bölünmesi hâlinde, kısmi ipoteklerin kendi aralarındaki derecelerini değiştirmek için malikin onayı aranmaz. (4) Derece değişikliği, dereceleri değiştirilen ipotekler arasında bulunan ipoteklere zarar vermez.’
İpotek içeriğinin değiştirilmesi ise 1041.md düzenlenmiştir. ‘(1) Gemi ipoteğinin içeriğinin değiştirilmesi için malik ile alacaklı arasında bu hususta imzaları noterce onaylı bir anlaşma yapılması veya gemi sicil müdürlüğünde anlaşmaları ve değişikliğin gemi siciline tescili gereklidir. Tescile 1016 ncı maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanır.’ Ör: malik borcunun bir kısmını ödedi ve bu miktar azaltılacak o zaman bu
durumda yine sicile tescil edilecek ve şekle tabi bir anlaşma yapılması gerekiyor. Kanun ipotekli alacaklıya bazı haklar tanımıştır. Bu hakları iki başlık altında inceleyeceğiz. Bunlar; 1. ipotekli alacaklının alacağı muaccel olmadan önceki hakları : 1030.md düzenlenmiştir. ‘(1) Gemi veya tesisatının kötüleşmesi sonucu olarak ipoteğin sağladığı teminat tehlikeye düşerse, alacaklı, tehlikeyi gidermesi için malike uygun bir süre verebilir. Bu süre içinde tehlike giderilmezse, alacaklı derhâl ipoteği paraya çevirmek hakkını elde eder. Alacak faizsiz olup henüz muacceliyet kazanmamışsa, paranın alınması ile muacceliyet tarihleri arasındaki zamana ait kanuni faiz indirilir. (2) Malikin gemiyi işletme tarzı sonucu olarak, ipoteğin sağladığı teminatı tehlikeye düşürecek şekilde gemi veya tesisatının kötüleşmesinden veya ipotekli alacaklının haklarının başkaca tehlikeye girmesinden kaygı duyulur ya da üçüncü kişiler tarafından yapılacak bu gibi müdahaleye ve tahribata karşı malik gerekli önlemleri almazsa, alacaklının istemi üzerine mahkeme; a) 1353 üncü madde uyarınca geminin ihtiyaten haczine, b) Gerekli görürse geminin, kaptandan başka bir yediemine bırakılmasına ve c) Malikin ihtiyati haczin uygulanmasından başlayarak bir aylık süre içinde gerekli önlemleri almasına, karar verir. Bu sürenin sonunda önlemlerin henüz alınmadığı veya alınan önlemlerin yetersiz kaldığı anlaşılırsa mahkeme, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatmak üzere alacaklıya bir aylık süre verir. (3) İpoteğin kapsamına giren eklentinin kötüleşmesi veya normal bir işletmenin gereklerine aykırı olarak gemiden uzaklaştırılması hâli de geminin kötüleşmesi hükmündedir.’
75
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Yani ipotek ile teminat altına alınmış olan alacak henüz muaccel olmamış ancak geminin tesisatı öyle kötüleşmiş ki ipotekli alacaklı alacağını alamayacak durumda olacak. Teminat böyle bir durumda ipoteğin sağladığı teminatta tehlikeye düşmüş ise tehlikeyi gidermek için malike bir süre verilecek. Ör: gemiyi tamir et, tehlike giderilmez ise o zaman alacaklı alacağı muaccel olmamasına rağmen gemiyi derhal paraya çevirme hakkı tanınıyor. Kanun devamında henüz kötüleşme olmamış olsa dahi somut olayda böyle bir tehlike tespit ediliyorsa önlem alınabilir. Ancak önlem mahkemeden talep edilmesi gerekiyor. Bu maddenin 2.fıkrasında ise 3.şahıslar tarafından yapılan bir müdahale var ancak malik gerekli önlemleri almıyor. O zaman mahkemeye başvuracak alacaklı ve geminin ihtiyati haczine karar verebilir veya kaptandan başka bir yediemine tevdi edilmesi istenebilir. İhtiyati hacizden itibaren 1 ay için de malikin gerekli önlemleri almasına karar verir. Bu sürenin sonunda alınan önlem yetersiz kaldığı anlaşırsa ipoteğin paraya çevrilmesi sonucunda takip başlatarak alacaklıya 1 aylık süre verilir. Bunların hepsi ipotekli alacağın alacak hakkı henüz muaccel olmadan önceki haklarına ilişkindir. 2. Alacak muaccel olduktan sonraki hakları:
Alacak muaccel olmuş ancak
borç ödenmemiş ise bu durumda alacaklı için rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip imkanı doğacaktır.
Bu paraya çevirme uygulanırken
taşınmazların cebri icra yolu ile paraya çevrilmesi usulündeki ilkeler esas alınacaktır. Bu durum 1035.md düzenlenmiştir. b) Alacağın muaccel olmasından sonra aa) Gemi malikinin borcu ödeme hakkı (1) Alacak, malike karşı muacceliyet kazanır yahut borçlu borcunu ödemek hakkına sahip olursa, malik borcu ödeyebilir. (2) Malik, parayı tevdi veya takas etmek suretiyle de alacaklının hakkını yerine getirebilir. bb) Alacağın malike geçmesi MADDE 1036- (1) Malik aynı zamanda borçlu değilse, alacaklının hakkını yerine getirdiği ölçüde alacak kendisine geçer. Geçiş, alacaklının zararına ileri sürülemez. (2) Borçlunun malik ile olan hukuki ilişkilerinden doğan itiraz hakları saklıdır. (3) Alacak için birlikte gemi ipoteği mevcutsa, 1046 ncı madde hükmü uygulanır.
76
DENİZ TİCARETİ HUKUKU İPOTEK TÜRLERİ: 1. Birlikte İpotek : Eğer birden fazla gemi ipotek ettirilirse o zaman birlikte gemi ipoteği söz konusu olacaktır. TTK 1021.MD düzenlenmektedir. b) Birlikte gemi ipoteğinde birden çok gemi veya gemi payı MADDE 1021- (1) Bir alacak için birden çok gemi veya gemi payı ipotek edilmişse, bunlardan her biri borcun tamamından sorumludur. (2) Alacaklı, her gemi veya pay ancak belirli bir kısımdan sorumlu olmak üzere alacağını gemi veya paylar arasında paylaştırabilir. Paylaştırma, sicil müdürlüğüne yapılacak beyan ve tescil ile gerçekleşir. Birlikte ipotek üzerinde hak sahibi kişiler varsa onların da onayı gereklidir.
2. Maksimal İpotek: TTK 1016/3.md yer alıyor. Henüz miktarı belli olmayan veya değişebilen bir alacak için söz konusudur. Ör: kredi ile gemiyi tamir ederseniz böyle bir alacak söz konusu olur. Çünkü geminin tamiri ne kadar tutacağı ya da meblağsı artabilir. Böyle bir maksimal ipotek söz konusu olduğunda ipoteği karşılayacak alacak miktarının üst sınırı belirleniliyor ve bu üst sınır gemi siciline tescil ediliyor. 3. Hamiline ya da Emre Yazılı Senetten Kaynaklanan Alacakların Temin Eden İpotek:
TTK 1016/7.MD ön görülmüştür. ‘Bir poliçeden veya hamiline yazılı bir
senetten ya da ciro yolu ile devri kabil diğer bir senetten doğan alacakları teminat altına almak amacıyla gemi ipoteğinin kurulmasında, alacağı sonradan iktisap edenlerin leh ve aleyhine gemi ipoteği üzerinde belirli tasarruflarda bulunmak ve ipoteğin paraya çevrilmesi için yapılacak takipte alacaklıyı temsil etmek üzere belirlenebilecek temsilcinin de sicile kaydı gerekir. Bu temsilcinin yetkileri hususunda tescil talepnamesine göndermede bulunulabilir.’
4. Yabancı Para Üzerine İpotek: TTK 1016/4.md de düzenlenmiştir. ‘Yabancı para üzerinden gemi ipoteği kurulabilir. Bu takdirde yabancı para veya Türk parası karşılıklarının hesabında hesap günündeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır. Rehin haklarının hangi yabancı para üzerinden kurulabileceği Hazine Müsteşarlığınca belirlenir. Aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak gemi ipoteği kurulamaz.’
5. Sabit Kıymetli İpotek : TTK 1016/2.md yer alan bir ipotek türüdür. ‘Türk Lirasıyla ödenecek borçlarda ipotekli geminin karşılayacağı alacak ve ikincil borçların miktarı, altın veya yabancı para ölçüsü ile belirlenebilir.’ Burada alacaklıya uzun vadeli
kredilerde parasının değerinde yaşayabilecek düşmelere karşı kendisini koruma imkanı sağlamaktadır. Sabit kıymetli ipotekte borçlu borç döviz değil TR parası ile dir.
77
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 7. Yapı İpoteği (
kanuni ipotek):
sicil türlerinden
bahsedilirken yapı
ipoteğinden de bahsedilmiştir. Çünkü yapı sicilinden bahsedilmişti. Kanuni ipotekte denmektedir ya da tersane sahibinin ipoteği de denir. Tersane sahibinin eğer ki geminin yapılmasından ya da daha sonra geminin tamiri durumundan bunlardan doğacak alacaklar için yapı ya da gemi üzerinde bir ipotek hakkı vardır. TTK 1013.MD düzenlenmiştir. B) Sicile kayıtlı olan gemilerin rehni I- Tersane sahibinin ipotek hakkı MADDE 1013- (1) Tersane sahibi, geminin yapımı ve onarımından doğan alacakları için, o yapı veya gemi üzerinde, bir ipoteğinin tescilini isteme hakkına sahiptir. Bu haktan önceden feragat geçerli değildir. (2) Bu ipoteğin kurulması hakkında Türk Medenî Kanununun 895 ilâ 897 nci maddeleri uygulanır. (3) Gemi ipoteğinin kurulmasına yönelik istem hakkını teminat altına almak için, gemi veya
yapı
siciline
şerh
verilebilir.
Geminin
yapımı
veya
onarımı
henüz
tamamlanmamışsa, bedelin, tamamlanan işi karşılayan bir kısmı ve bedelin kapsamında olmayan giderler için bir teminat ipoteğinin kurulması istenebilir.
Tersane sahibi çalışmayı ya da malzeme vermeyi yüklediği andan itibaren en geç yüklenilen işin tamamlanmasından itibaren 3 ay içinde bu ipoteğin tescilin talebinde bulunabilecektir. MK hükümlerine atıf yapıyor ya Mk hükümlerinde ise eğer malik yeterli bir güvence
verirse yani bir teminat gösterirse o zaman bu
ipoteğin tescili istenemeyecektir. Yani tersanecinin geminin
inşasından ya da
onarımdan doğacak olan alacağını teminat altına alındığı kanunen teminat altına alındığı bu yüzden kanuni ipotek deniliyor. 3 ay için de tersanecinin bu ipoteğini tescil edilmesinin talebinde bulunması gerekiyor. İPOTEĞİN SONA ERMESİ: 1. İpotek hakkı feri bir haktır. Alacağın kendisine doğrudan bağlıdır. Dolayısıyla alacak herhangi bir şekilde sona ererse ipotekte sona erecektir. 2. Alacaklı ipotek hakkından feragat ederse o zaman ipotek sona erecektir. 3. Gemi cebri icra yolu ile satılırsa bu durumda tüm sınırlı ayni haklardan arınmış bir şekilde yeni malik iktisap etmiş olacaktır. Dolayısıyla gemi cebri icra yoluyla satılmışsa da ipotek sona eriyor. 4. Gemi, gemi olma vasfını yitirir ve sicilden de silinirse (terkin edinirse) o zaman ipotek hakkı sona erer. ( hem silinmeli hem de vasfını yitirmesi lazım)
78
DENİZ TİCARETİ HUKUKU DENİZ ALACAKLISININ REHİN HAKKI : ÖR: gemi adamları gemi üzerinde çalışıyor. Donatan ile gemi adamı arasında iş sözleşmesinden doğan donatana bağlayan bir ücret alacağı vardır. Bu ücret alacağı kanundan doğan rehin hakkı ile adamının gemi üzerinde bir
kurulmuştur. Yani bu ücret
rehin hakkı söz konusudur.
alacağı için gemi
Donatan eğer maaşını
ödemezse veya maaşını ödeme konusunda temerrüde düşerse
bu durumda gemi
adamlarından biri olan kaptan gemi üzerinde böyle bir rehin hakkı kazanacaktır. Bu rehinin kurulabilmesi için tescile gerek yoktur. Bu rehin hakkının tescili zorunlu değil hem de tescili de mümkün değildir. Kaptan ihtiyati haciz hakkı ile bu hakkına aleniyet kazandırabilir. ÖR: Gemi kıyıdaki bir tesise çarparsa o zamanda veya başka bir gemiye çarparsa ortaya çıkan zarar sebebi ile 3. Kişilerin tazminat borçları da gemi üzerinde rehin hakkına sebep olacaktır. Bunlara deniz alacağı deniliyor. Deniz alacakları bakımından borç muaccel olduğu anda rehin hakkı doğmuş olacaktır. deniz alacağından doğan rehin hakkı da tüm alacakların önüne geçiyor. Sonradan doğan deniz alacakları da önceki deniz alacakların önüne geçmektedir. ( bunları daha sonra göreceğiz) BAĞLAMA KÜTÜĞÜNE BAĞLI GEMİ VE ARAÇLARIN REHİN EDİLMESİ VE BUNLAR ÜZERİNDE İNTİFA HAKKI TESİS EDİLMESİ: Bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 10.md bu tür durumlar bağlama kütüğüne kaydedilir diyor.
Bu kayıt yalnızca bilgi kaydı niteliğindedir. Yani
bağlama kütüğü, rehin ve intifa hakkı tescil edilecek ancak bunlar sadece bilgi kaydı niteliğinde bir kayıt niteliğindedir. Gemiler taşınır dedik. Kütüğe kayıtlı tüm gemiler ve araçlar da taşınır niteliğindedir. Dolayısıyla bunların rehin
edilmesi taşınır
rehinine tabi olacaktır. taşınır rehin zilyetliğin devri şeklinde yapılmaktadır.
79
DENİZ TİCARETİ HUKUKU
80
DENİZ TİCARETİ HUKUKU PRATİK 2: 1. OLAY ÇÖZÜMÜ: 1. SORU: Milli gemi siciline tescilin şartları; i.
Tescile mümkün bir gemi olması gerekmektedir. (TTK956)
ii.
Türk bayrağı çekme hakkına sahip olmalı. (TTK 940)
iii.
Yabancı bir sicile kayıtlı olmamalı. (TTK 962)
Burada 956.md, 940.md ve 962.md anlamında Türk bayrağı çekme hakkına sahip mi? 956.md anlamında burada gemi ticaret gemisi mi olduğuna bakılmalı. Kuru yük gemisi ticaret amaçlı bir gemidir. TR bayrağı çekme hakkı var mı ona bakmamız gerekecek. Olayda tüzel kişi AŞ. Söz konusudur. 940/4 (b) anlamında 1) ilk şartı AŞ’nın TR kanunları uyarınca kurulmuş olması şartını arayacağız. 2) İkinci şart olarak şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğunun TR vatandaşı olması gerekiyor. Olayda YK 3’ü TR vatandaşı 2’si Alman 5 kişiden oluşuyor. Dolaysıyla bu şartı sağlamış oluyor. 3) AŞ için bir başka şart ön görmüştür. Bu da şirket sözleşmesinin oy çokluğunun Türk
vatandaşında bulunmasıdır.
Olay bakımından bunu
bilmiyoruz. Ancak bu şartı da sağlarsa TR bayrağı çekebilecek. 4) Payların çoğunluğunun nama yazılı olması gerekiyor. Olay bakımından ise payları yarısı nama yazılırdır. Dolayısıyla TR bayrağı çekemez. Bu anlamda milli gemi siciline 940.md şartları taşımadığı için tescil edilemez. 2. SORU: Türk uluslarası gemi sicil kanunu 4. Ve 5. Maddelerinde yer almaktadır. Bu maddelere göre iki şart sayılmıştır. Burada TR kanunları uyarınca kurulmuştur. Ancak gemi şartı bakımından bu şartları karşılıyorsa o zaman Türk uluslarası gemi siciline tescil edilebilir. Türk uluslarası gemi sicili kanunu anlamında gemi veya yapı olmalıdır. Gemi ticari amaçla kullanılan gemileri söylüyordu. Bu kapsamda bir gemi olduğu için bu kapsam bakımından engel yoktur.
81
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 3. SORU: Kabotaj Türk suları için de ticaret yapma hakkıdır. Türk limanları arasında ya da liman dahilin de yük ya da yolcu taşıma anlamında, ticari deniz faaliyetlerine bulunma hakkına kabotaj hakkı deniliyor. Kabotaj hakkından yararlanabilmek için şartlar; a. Türk gemisi olmalı b. Tüm işletenlerin ve ortakları Türk olmalı c. Türk bayrağı çekme hakkı olmalı d. Gemi adamlarının Türk olması gerekmektedir. 815.md kabotaj kanunda yer almaktadır.
Bu olay bakımından şartlar
gerçekleşmediği için kabotaj tek elinden faydalanamaz. 2. OLAY ÇÖZÜMÜ: 1. SORU: Milli gemi siciline tescil şartlar; a. Tescili mümkün bir gemi olması gerekir. Olay bakımından tescile mümkün bir gemi mi? 940/4 (b) bakılması gerekecek ancak ltd şirketi söz konusu olduğu için AŞ. Ye özel olan şartları aramamıza gerek yoktur. TR’de kurulduğu için TR kanunları üzerine kurulma şartı tamamlanmış olmaktadır. b. YK çoğunluğu TR olması gerekiyor. eğer bu şartı karşılıyorsa, c. Şirket sözleşmesine göre oy çokluğunun TR’lerde bulunması gerekiyor, Bu şartları taşıyorsa bu durumda bu gemiler TR gemisi sayılacak ve bu durumda TR bayrağı çekme hakkına sahip olacaklar. d. yabancı bir sicilde kaydı olmaması gerekmektedir. Olaydaki
bu
gemilerin milli gemi siciline tescilinin yapılabilmesi için yabancı gemi siciline kayıtlı olmaması gerekmektedir. Olay bakmından bir tanesi tuzla da yeni inşa edilmiştir. Bu yabancı sicilde kayıtlı değildir. Ancak diğer iki tanesi Hollanda’dan ithal edilmektedir. 962.md’ye göre ‘daha önce yabancı bir gemi siciline kayıtlı bulunan bir TR gemisinin TR gemi siciline kaydının yapılabilmesi için artık yabancı gemi siciline kayıtlı olmadığını
kuvvetle muhtemel gösteren belgenin sicil
müdürlüğüne sunulması gerekmektedir.’ Dolayısıyla bu sicilden terkin edildiğine dair bir belge getirmesi gerekmektedir. Bu şartları yerine getirirse Milli gemi siciline tescili yapılabilecektir.
82
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 2.SORU: TR uluslararası gemi sicili şartları ise, 1. Bir malike ilişkin koşul Bu şartlar Türk uluslararası gemi sicili kanunu 5.md düzenlenmiştir. Olay bakımından TR kurulmuş ve TR mevzuatına göre kurulmuş gemiler ve yatlara ilişkindir. Bu şartı sağlamıştır. 2. Gemiye ilişkin koşul, bu şart ise Türk uluslararası gemi sicili kanunu 4 ve 2.md düzenlenmiştir. Gemilerden biri olay bakımından inşa edilen gemi tuzladır. Dolayısıyla Tuzla da inşa edilen gemi 4/b’ye girmektedir. İki gemi Hollanda’dan ithal edilmektedir. Bunlar bakımından 4/c bakılacak. Bu iki şartı yerine getirmesi gerekmektedir. Bu gemiler 2.md anlamında gemi midir? Olay bakımından ticari amaçlı kullanılacak olan yük gemileri oldukları için bu şartı sağlamışlardır. Dolayısıyla bu gemilerin TR uluslararası gemi siciline tescili mümkün olacaktır. 3.SORU: Tescili zorunlu gemiler vardı ve tescili ihtiyari gemiler vardı. Olay bakımından tescili zorunlu bir gemi değildir. Çünkü ticaret gemisi değil. Geziniti amaçlı bir gemidir.
Dolayısıyla tescili zorunlu değildir. Tescili mümkün mü?
Ortalardan biri Hollanda vatandaşıdır dolayısıyla milli gemi siciline tescil edemez. Çünkü maliki Türk değildir. Türk uluslararası gemi siciline tescil edebilir mi? TR’de ikamet ediyorsa malike ilişkin koşulu gerçekleştirmiş oluyor. 4.md de gemiye ilişkin koşul söz konusudur. Eğer bu tekneye ilişkin bir durum verilmemiş ve 2.maddedeki koşulları taşıyorsa 2(b) şartları taşımıyorsa (hoca burada saçmaladı sorryL) Türk uluslararası gemi siciline tescil edilebilecek. Ayrıca bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 9.md uyarınca tescil zorunlu olarak kaydedilmeli. 9/2.maddesine sokulacak çünkü yabancı uyruklu gerçek kişiye ait ve özel kullanıma mahsus bir gemi ya da deniz aracıdır. Ancak bunun şartı ise oturma izni olmasıdır. Eğer olay bakımından H’nin oturma izni var ise bu durumda bağlama kütüğüne talep halinde kaydedilebilir. 4. SORU: Mülkiyetin devri 1001.md söz konusudur. Dolayısıyla burada sicile kayıtlı bir gemi söz konusu olacaktır. 1001.md uyarınca mülkiyeti devredilecektir. Kanunun ön gördüğü şartlar ise 1. mülkiyeti iktisap edene geçeceğine ilişkin anlaşma 2. zilyedliğin devri Anlaşma yazılı imzalar noter tarafından onaylanmış olmalı. Anlaşma sicil müdürlüğünde yapılabilir. Yani sicile tescili aramıyoruz. Sicil dışında mülkiyet geçiyordu. Sicile bundan sonra düşen kayıt açıklayıcı niteliktedir. 83
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Sicile kayıtlı olmayan gemiler açısından ise talep halinde kaydediliyordur. MK’nın taşınır hükümleri uygulanacaktır. MK anlamında taşınır mülkiyeti zilyedliği başkaca devri ile geçiyor. Eğer bu gemiler sicile tescil edilmemiş ise bu şekilde geçecek ya da bağlama kütüğüne kayıtlı ise bağlama kütüğü uyarınca kayıtlı gemiler yine taşınır hükümlerine tabidir. Ancak tasarruf işlemi kısmıdır. Borçlandırıcı işlem kısmı ise liman başkanlıkları huzurunda bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 14.md düzenleniyordu. Mülkiyetin devri başlığını taşımaktadır. Bağlama kütüğüne kayıtlı gemiler, deniz ve iç su araçların mülkiyetinin devri hukuki işlemlere yönelik belgelerin başkanlık huzurunda ya da noterde düzenlenmesi zorunludur. Mülkiyet devir işlemleri ilgili gemi, deniz ve iç su araçlarının bağlı olduğu bağlama kütüğü başkanlıkları dışında başka bir başkanlık huzurunda yapılabilir. Başkanlıklar veya noter dışında yapılmış mülkiyet devrini amaçlayan işlemler geçersizidir. Burada borçlandırıcı işlem şekle tabidir. Şekil ise bağlama kütüğü uygulama yönetmeliği 14.md öngörülmektedir. Bu şekle uyulmayan işlemler geçersiz olarak kabul edilecektir. 3. OLAY ÇÖZÜM: Bir tanesi sicile kayıtlı bir gemidir. 32 grostonluk olan gemi siciline kayıtlı bir gemidir. TTK 1014.MD bakıyoruz. Bu maddeye göre bir alacağı teminat altına almak için gemi üzerinde ipotek kurulabilir ve sicile kayıtlı gemilerin sözleşmeye dayalı rehni sadece gemi ipoteği ile sağlanır. Sicile kayıtlı bir gemi var ve sözleşmeye dayalı bir rehin kurmak istiyoruz. Dolayısıyla sadece gemi ipoteği ile bu rehin kurulabilecektir. Gemi ipoteği 1015.md düzenlenmektedir. Yazılı anlaşma ve imzaları noterce onaylı olmalı ya da bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde ve sicile tescil şarttır. Burada tescil kurucu niteliktedir. Bağlama kütüğüne kayıtlı olan 12 grostonluk gemi için gemi ipoteği kurulamaz. Çünkü sadece gemi ipoteği, sicile kayıtlı gemiler bakımından söz konusudur. Burada TMK hükümleri uygulanacaktır. Kanun tüm gemiler taşınırdır dediği için taşınır rehni söz konusu olacaktır. TTK 997.md düzenlenmiştir. Bu madde MK’ya atıf yapmaktadır. Taşınır rehni TMK uyarınca 939.md zilyedliğin devri
ile
taşınır
rehni
kurulacağını
düzenlemektedir.
Bağlama
kütüğü
yönetmeliğinde rehin ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz veya haciz kararları kaydedilir. Ancak bu hüküm sadece kayıt tutulmasını sağlamaktır. Bağlama kütüğün ayni hakları alenileştirmek gibi bir amacı yoktur. Sadece kayda 84
DENİZ TİCARETİ HUKUKU tutulmasını sağlamak için konulmuştur. Sonuç olarak bu gemi üzerinde rehin kurulabilecektir. Ancak tescile bağlı bir rehin söz konusu olacaktır ve zilyedliğin devri ile bu rehin mümkün olacaktır. 4. OLAY ÇÖZÜM: Motorlu gemi söz konusudur. Tersaneci ipoteği söz konusudur. Kanuni bir ipotektir. Tersane sahibinin kanundan doğan ipotek hakkını düzenleyen 1013.md bakılması gerekiyor.
(maddeyi okudu) MK 895.md uyarınca tersane sahibi
çalışmayı yüklendiği andan itibaren yani gemiyi onarmaya başladığı andan itibaren bu ipoteği tesis etme hakkına haizdir. İpoteğin tescilinin de yüklerinin tamamlanmasından başlayarak 3 ay için de yapılmış olması gerekiyor. tescilin yapılması için alacağın malik tarafından kabul edilmiş olması gerekiyor ya da mahkemece karara bağlanmış olması gerekiyor. eğer malik yeterli güvence gösterirse tescil istenemeyecektir. 1013/3.md tersane sahibinin ipoteğin kurulmasına yönelik istem hakkını teminat altına almak için gemi siciline şerh verebileceği düzenleniyordu. Sonuç olarak bu olayda tersane sahibi alacağını teminat altına alabilmek için öncelikle gemi siciline bu hususta şerh verebilir ve ardından eğer malik borcunu kabul ederse ya da mahkemeye başvurursa tersane sahibi kanundan doğan bu ipotek hakkını tescilini isteyebilecektir.
85
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 4/11/15 DONATAN KAVRAMI**: Deniz ticaretinin en önemli aktörüdür. Kara ticarette tacir kim ise deniz ticaretinde donatan o dur. Donatan uygulamadaki armatör kavramına denk gelmektedir. TTK tarafından 1061.md tanımlanmıştır. Bu maddeye göre ‘Donatan, gemisini menfaat sağlamak amacıyla suda kullanan gemi malikine denir.’
Donatan olmanın unsurular; 1. Bir ticaret gemisine söz konusu olması gerekir. Öncelikle bir ticaret gemisi olması gerekir. Ticaret gemi tanımı 931/2.md tanımlanmıştır. Ticaret gemisi, Su da ekonomik menfaat etme amacına tahsis edilen fiilen bu amaç için kullanılan gemidir. Balıkçılık gemileri, sondaj gemiler, römorkör gemileri gibi. Sabit otel olarak kullanılan gemi, gemi vasfını sahip değildir. Dolayısıyla değildir. Donatanlar aynı zamanda tacir oldukları için tacir hükümlerine tabidir. 2. Malik olma yani mülkiyet unsurudur. Yani bu geminin, bu ticaret geminin maliki olması gerekir. 3. Gemisinin menfaat elde etmek amacıyla suda kullanmaktır. Bir kimsenin donatan sayılabilmesi için ticaret gemisinin maliki olması yeterli değil suda ticari menfaat sağlamak için kullanması gerekir. Ör: Gemisini kiralayan kişi donatan olur mu? Menfaat sağlamak için gemisinde suda kullanan kişi donatan olduğu için kiralama bunu karşılayamıyor. Gemilerini başkalarına kiralayan donatan sayılmaz. Donatan olmanın en temel unsuru kişi maliki bulunduğu ticaret gemisini tüm kar ve zararı ile kendi adına işletmesi gerekir. Yani donatan olarak nitelendirmek gemiye doğrudan doğruya zillyed olması ve malik olması gerekir ve kendi gemisini işletmesi gerekir. 1. GEMİ İŞLETME MÜTEAHHİDİ: Kiralayan donatan değildir ancak gemi maliki kendi adına işletmeye tercih etmeyebilir ve işletme yetkisini başkasına devredebilir. Gemiyi kiralayabilir ve kiralayan kişi bu gemiyi kendi adına işletebilir. Buna gemi işletme müteahhidi kişisi devreye giriyor. 1061/2.md düzenlenmiştir. ‘Kendisinin
olmayan bir gemiyi menfaat
sağlamak amacıyla suda kendi adına bizzat veya kaptan aracılığıyla kullanan kişi, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinde donatan sayılır. Malik, geminin işletilmesinden dolayı gemi alacaklısı sıfatıyla bir istemde bulunan kişiyi, bu işletilme malike karşı haksız ve alacaklı da kötü niyet sahibi olmadıkça, hakkını istemekten engelleyemez.’
86
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Gemi işletme müteahhidi kendisinin olmayan bir gemiyi (maliki olmadığı) menfaat sağlamak amacıyla suda kendi adına bizzat yada bir kaptan aracılığıyla işleten kişiye denir. GİM unsurlar; 1. Başkasına ait bir gemiyi menfaat sağlamak amacıyla kullanması gerekiyor. 2. Gemiyi bizzat kullanmalı ya da kaptan aracılığıyla kendi emir ve yönetimi altında olmalı. (Zaten malik kendi gemisini işletirse donatan deniliyor.) 2. Gemi Maliki İle GM Arasındaki İlişki: Gemi maliki iş GİM arasındaki ilişki gemiyi kullanmasına esas teşkil eden ilişki Kira sözleşmesi, finansal kiralama, ariyet sözleşmesi ya da intifa hakkı olabilir. Kendi adına bizzat suda kullanmayı tercih edebilir. Emredici hükümler dışında kendi aralarındaki ilişkiyi serbestçe belirleyebilir. Gemi maliki ile GİM arasında her zaman hukuken geçerli bir ilişki olmak zorunda değildir. Çalma veya gasp halinde de bu kişi eğer kendi adına ve diğer şartları taşıyorsa o zaman gemi işletme müteahhidi sayılacak ancak malikle arasındaki ilişki malik ve zilyed arasındaki ilişki hükümlere tabi olur. GİM 3. Kişilerle olan ilişkilerinde nasıl bir konumdadır? 1061/2.md’ye göre ‘üçüncü
kişilerle olan ilişkilerinde donatan sayılır. Malik, geminin işletilmesinden dolayı gemi
alacaklısı sıfatıyla bir istemde bulunan kişiyi, bu işletilme malike karşı haksız ve alacaklı da kötü niyet sahibi olmadıkça, hakkını istemekten engelleyemez’
geminin kullanılmasından doğan hak ve
borçlar GİM aittir. Aynı donatan gibidir. Kurtarma yardım ücreti, müşterek avarya, çarpamadan kaynaklanan tazminatı GİM öder 3.kişilere karşı donatan sayılır. Gemiyi satma veya ipotek etme hakkına sahip değildir. Geminin kullanılmasından doğan haklar
ve alacaklar ona ait ve ayrıca
borçlarda GİM aittir. Kurtarma alacağını başkasına ödemek zorunda ise yani o gemi ile meydana gelen çarpmada başkasına zarar verirse o borçlu ya da başkasından alacağı söz konusu varsa o alacaklı oluyor. İstihdam ettiği gemi adamlarının da maaşlarını ödemekle zorunludur. Gemiyi işletmesinden yani donatmasından doğan haklar alacaklar ve borçlarda malvarlığı ile sorumludur. Ayrıca geminin deniz ticaretinde kullanılmasından dolayı doğan alacak hakları (gemi alacaklısı hakkı gibi) var bunlar sahibine gemi üzerinde bir rehin hakkı vermektedir. Buna gemi alacaklısı hakkı deniliyor. Kanuni bir rehin 87
DENİZ TİCARETİ HUKUKU hakkı deniliyor. Burada malik borçlu değildir. Ancak GİM yüzünden doğan bu hak malikin gemisi üzerinde doğuyor. Burada zarar gören 3. Kişileri korumak için getirilmiştir. Malik alacaklıların bu haklarını alabilmelerini engellemiyor. Çünkü menfaat karşılığında geminin işletimini başkasına bıraktı. Dolayısıyla bunun sorunlarında katlanmak zorundadır. Malik gemi alacaklı hakkını istemekten engelleyemez. Ancak kanun bunun istisnasını ön görmüştür. Malike karşı işletme haksız kötü niyetli sahip olmadıkça diyor. Yani işletme malike karşı haksız ve alacaklı kötü niyet sahibi ise işte o zaman gemi alacaklısı hakkını hak sahipleri malike karşı kullanamayacaklar. İki şartı bir arada aranıyor. Ör: Gemi kiraladı sözleşme bitti ancak teslim etmiyor. Burada işletme haksız oluyor ve alacaklı bu durumu biliyor ya da bilebiliyor olması gerekir. Yani kötü niyetli olması gerekiyor. Bu şartlar bulunması durumunda malik gemi alacaklısının hakkını vermekte imtina edebiliyor. ÖZET: GİM başkasının malik olduğu gemiyi bizzat kendi adına ya da kaptan aracılığı ile kullanmasıdır. Geminin kullanılmasından doğan alacaklar ve borçlar ona aittir. bu borçlardan aynı zamanda sorumludur. Bu borçlardan doğan sorumluluk geminin üzerinde gemi alacaklısı hakkı bakımından ortaya çıkabiliyor. Ancak bu durumunda istisnası işletilmesi haksız ve alacaklı kötü niyetli ise işte o zaman gemi alacaklısı hakkını vermekten imtina edebilir. 3. DONATANIN SORUMLULUĞU: Bir kişinin borçlar ve sorumlulukları olur. Borçlarına biz ‘den’ sorumluluk deniliyor. Bir de ‘ile’ sorumluluktur. Hukukta kural olarak borç sınırsız sorumluluktur. Ancak deniz ticaretinde sorumluluğun sınırlandırılması yoluna gidilmiştir. Çünkü denizcilik yüksek rizikolara sahip olan bir iştir. Bundan dolayı eğer ki donatanın başına bir olay gelse çarpma gibi durumlarda milyon dolarlık talepler söz konusu olabilir. Dolayısıyla donatanın sorumluluğu sınırlandırılmıştır. Donatanın sorumluluğunun sınırlandırılmasının bir nedeni ise donatan bu sorumluluğu sigorta etmek istiyor. Bir kere sorumluluğu sınırlandırılmazsa adamın başına bir kere bir şey gelirse adam ekonomik çöküntüye girer. İkinci olarak sigortacılar ne kadar ile sorumlu olduklarını bilmek istiyor. Bu sınırlamalara gidilmiştir. Eğer donatan sorumluluğunun sınırlandırılması hakkını kaybetmezse sorumluluğu sadece o miktar ile sınırlı kalıyor. Dolayısıyla ‘İle’ sorumluluğu sınırlı sorumluluk prensibidir. Eskiden sorumluluk sistemi gemi ve onun yerine geçen değerlerle sorumluydu. Dolayısıyla geminin fiyatı ne ise gemi 88
DENİZ TİCARETİ HUKUKU satıldığında sorumluluğu sona eriyordu ve şahsi sorumluluğu yoktu. Yeni sistem ile sınırlı sorumlu ancak şahsi sorumludur. Belirli bir miktar ile sorumludur. Bu miktarın belirlenmesi ise geminin tonajı ile yani gemi ne kadar büyük ise donatan sorumluluğu o kadar artıyor. Donatanın Genel hükümlere göre sorumluluğu vardır. Donatan her şahıs gibi kendi fiil ve ihmallerinden sorumludur ve borç altında giriyor. Gemi adamları ile arasında hizmet ilişkisi vardır. Dolaysıyla gemi adamlarının başkalarına verdikleri zararlarından da TBK 66.md ve 116.md anlamında sorumludur. Ayrıca DTH anlamında da sorumluluğu vardır. 3.1. DTH Anlamında Gemi Adamlarının Sorumluluğu: I. II.
Gemi adamların kılavuzların fiillerinden doğan sorumluluğu: Kapatanın fiili tenselliğinden kaynaklanan sorumluluğu
III.
Fiili taşıyan olarak sorumluluğu
IV.
Müşterek avaryadan kurtarılan gemiden sorumluluğu
V. VI.
Çarpma ve Kurtarmadan Sorumluluğu Milletlerarası sözleşmeden doğan sorumluluğu ( kaptanın petrol kirliliğinden kaynaklanan sorumluluğu bu kapsamda iki kanun vardır. Bunlar çevre ve deniz kirliliği hakkındaki kanundur.)
I. Gemi adamların Kılavuzlarından Filerinden sorumluluğu: 1062.md düzenlenmiştir. Donatanın sorumluluklarından en önemlisidir. Kaptanda gemi adamı sayıldığı için ve kaptan kusurlu sayılmış ise biz yine bu maddeye başvuracağız. ‘Donatan, gemi adamlarının, zorunlu danışman kılavuzun veya isteğe bağlı kılavuzun görevlerini yerine getirirken işledikleri kusur sonucunda üçüncü kişilere verdiği zararlardan sorumludur. Ancak, donatan, yolculara ve yükle ilgili kişilere karşı, taşıyanın gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olur. (2) Donatanın, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu sorumluluğun sınırlandırılmasına ilişkin milletlerarası sözleşmelerden doğan sorumluluğunu sınırlandırma hakkı saklıdır.’
89
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Bu madde uyarınca donatanın sorumluluğunun şartları şunlardır; i.
Donatanın sorumluluğuna neden olacak olayın bir gemi adamı ya da kılavuz olması gerekmektedir. Zarar veren kişi gemi adamı veya kılavuz olacak.
ii.
Zararı görevini yerine getirirken meydana gelmesi gerekir.
iii.
Görevini yerine getirirken işledikleri kusuru olması gerekir.
iv.
3. Kişilere zarar verilmiş olmalı.
v.
Zarar ile kusur arasında uygun illiyet bağı (nedensellik bağı) aranmaktadır.
vi.
Gemi adamının hareketi hukuka aykırı hareket olması gerekir.
i. Zararı Veren Kişinin Gemi Adamı Olması veya Kılavuz Olmalı: Gemi adamı TTK 934.MD ile tanımlanmıştır. Gemi adamı, kaptan gemi zabitleri ve gemide çalıştıran diğer kişilerdir. Bu kişiler bakımından gemi hizmetin de çalışan yani geminin organize birliğine dahil olması unsurunu arıyoruz. Bu kişileri gemi adamı olarak tespit ederiz. Kılavuz ise liman, haliç, boğaz, kanal gibi ya da tehlikeli sularda birinin size yol gösterme ihtiyacında bulunabilirsiniz. Burada kaptana danışmanlık yapacak ya da bizzat kaptanın yerine geçip gemiyi idare edebilecek yerel uzman denizciye kılavuz deniliyor. Kılavuz, mecburi olabileceği gibi ihtiyari de olabilir. Mecburi kılavuz eğer belli bir kanal bunu mecburi tutmuş ise ve sen oradan geçme istiyorsan mecburi kılavuz alınmalı ya da ihtiyari olarak kılavuz alınabilir. Kılavuz kendi içinde 2’ye ayrılır. 1. Sevk idare Kılavuzu: kaptan yerine geçerek gemiyi sevk ve idare ediyor. Uygulamada mecburi tutulduğu alanlar çok sınırlıdır. 2. Danışman Kılavuz.: Sadece talimatlarla kaptanı yönlendiriyor. Uygulamada kanunda mecburi tutulduğu hallere rastlayabiliyoruz. Kanuna göre gemi adamlarının zorunlu kılavuz danışmalığı veya isteğe bağlı görevlerini yerine getirirken verdiği zararlardan sorumlu tutulur demektedir. Yani sadece
zorunlu sevk ve idare kılavuzunun görevini yerine getirirken 3. Kişilere
verdiği zararlardan sorumludur. Bunun dışından ihtiyari sevk idare klavuzu ve zorunlu danışman kılavuzu ve ihtiyari kılavuzun görevini yerini getirirken kusuru ile 3. Kişilere verdiği zarardan sorumludur.
90
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Ø Bizde boğazlar önemli olduğu için kılavuz alınması zorunlu değildir. Bunun ucu Montrö Boğazlar Sözleşmesine dayanır. Bu sözleşmeye göre barış zamanında her devletin ticaret gemileri serbestçe geçebilir diyor. Savaş zamanında ise eğer TR tarafsız ise devletlerin ticaret gemileri geçebilir. Kılavuz almaları zorunlu değil ancak zorunlu olması gerekiyor. Ø TR boğazları trafik tüzüğü var. Bu tüzüğe göre ‘TR boğazlarında uğraksız geçiş yapacak olan gemilere can, mal, çevre ve seyir güvenliği bakımında kılavuz almaları
önemle rica edilir.’ Demektedir. Yani kılavuz alınması zorunlu
tutulamıyor sadece tavsiye niteliğinde bir tüzük çıkarılmıştır. Ancak zorunlu değildir. Ø IMO bu örgüte göre karar var boğazlardan geçmek için önemle kılavuz alınması tavsiye ediliyor. Ø Kılavuz alınmaz ve ciddi bir zarar görülürse donatanın sorumluluğu olur. ii.
Zarar Gemi Adamı Görevini Yerine Getirirken Meydana Gelmiş Olmalı: Burada görev kapsamında gemi adamının hizmet akdi ile üzerine aldığı ya da donatan veya onun yetkilendirdiği kaptan tarafından açıkça veya zımnen o gemi adamının görevi ile bağlantılı olarak verilmiş her faaliyettir. Ancak gemi adamı yolculukta bir yolcu ile tartışır ve yaralar ise veya bir yüke zarar meydana
getirirse
görevi
ile
bağlantı
bulunmadığından
donatanın
sorumluluğuna gidilemez. iii.
Kusurlu olması gerekir.
iv.
Gemi adamının hareketi objektif hukuk kurallarına aykrılık olmalı
v.
3.kişi için bir zarar doğmuş olmalı
vi.
Gemi adamın hukuku aykırı eylem ve zarar arasında illiyet bağı bulunmalı.
ü 3. Kişi, zarar veren gemi adamı ve donatan dışındaki herkestir. Zarar veren geminin yolcuları, zarar veren geminin diğer adamları, yükün maliki veya ilgili kimse, çarpma halinde diğer gemi varsa karşı geminin yolcuları donatanı vs. Taşıyanın sorumluluğu** deniz ticareti için önemlidir. Donatanın sorumluluğu yolculara veya yüklere zarar gelmesi halinde taşıyanın sorumluluğu hükümlerine tabi olacaktır. (Bu kapsamda hoca tek bir maddeden bahsedecek bu konu ileride görülecektir.)
1180.md
düzenlenmiştir.
‘Deniz
alacaklarından
sorumluluğun
sınırlandırılmasıyla ilgili hükümler saklı kalmak üzere, paydaş donatanlar, iştirakin borçlarından dolayı üçüncü kişilere karşı iştirak payları oranında şahsen sorumludurlar.’
Bu maddeye göre eğer ki
gemide yangın çıktı ve yükün yanması durumunda, taşıyan yani donatan sadece kendi 91
DENİZ TİCARETİ HUKUKU kusurundan sorumludur. Eğer yangına bizzat neden olmadıysa sorumlu değildir. Geminin sevk ve idaresine ilişkin kusur olması buna teknik kusur denir. Yani eğer gemiyi kaptan sevkinde kendisinin yanlış manevrasından dolayı gemi su aldı ve yük zayi olursa kaptanın hatalı manevrasından ileri gelen zararlardan dolayı kaptanın yük ve ilgililere karşı sorumlu değildir. Önemli bir sorumsuzluk halidir. Buna teknik kusur ve yangın deniliyor. Donatan boğazdan geçerken kaptanın hatalı manevrası dolayısıyla gemi su alı ve yük zayi olursa yük zararından donatan sorumlu değildir. Bu sorumsuzluk halidir. Donatanın Genel Hükümlere Göre sorumluluğu TBK 66.MD uyarınca adam çalıştıran sıfatıyla da donatan sorumlu olabilir. Zarar gören genel hükümler yada diğer hükümlere başvurabilir. Ancak TTK’daki madde sorumluluktan kurtulma açısından durum daha avantajlı çünkü 1062.md gemi adamının kusurlu olması donatanın sorumlu olması için yeterlidir. Donatanın herhangi bir kurtuluş kanıtı getirme hakkı yoktur. Ancak TBK 66. MD anlamında kurtuluş kanıtı vardır. Dolaysıyla bu sebeple sorumluluktan kurtulmak için elverişlidir. (1. Fark) Zamanaşımı TBK anlamında 2 yıl herhalde 10 yıldır. Bu TTK 1062.MD maddeye göre 1 yıldır. 1 yıl geçmiş ise TBK uygulanacaktır. (2.fark) 1062.md kaynaklanan alacak bir gemi alacaklısı hakkıdır. TBK 66.md için böyle bir rehin hakkı yoktur. Dolayısıyla bu hak gemiyi takip ettiği için daha avantajlı olmuştur. (3.fark) Londra Sözleşmesine Göre Donatanın Sorumluluk Alanı: Londra Sözleşme 15. Madde:
‘eğer ki bu sözleşmeye sözleşmeye taraf
devletlerden birinde sorumluluğu sınırlama hakkına sahip kişiler sorumluluğu sınırlandırma hakkını ileri sürerse, taraf devlet mahkemesine, gemi veya herhangi bir haciz veya rehinin kaldırılmasını isterse, teminatın serbest bırakılması istenirse bu sözleşme hükümleri uygulanır.’ Yani LS kabul ettiği esas durum; Sorumluluğu sınırlandırma hakkına sahip olan kişilerden biri taraf devlet mahkemesine başvurusun yeterlidir. Biz bu kişi taraf devletlerden birinin vatandaşı ya da mutad yerleşim merkezi taraf devletlerden birine ait olup olmadığına bakmıyoruz. Geminin bayrağı da önemli değildir. Bakacağımız tek şey bu sorumluluğun sınırlandırılmasını ileri süren kişinin taraf devlet mahkemelerden birin de ileri sürdü mü sürmedi mi buna bakılır.
92
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Sorumluluğu sınırlandırmayı ileri süren kişi kimler? LS Madde 1 ‘de düzenlenmiştir. Gemi maliki, yöneten işleten, kurtarma hizmeti verenler, çarterer (taşıma hizmeti verenler) birinci maddede yer alan kişilerin fiillerinden sorumlu olduğu kişilerdir. Üçüncü kişi ise sorumluluğunun sınırlandırılmasında en büyük etken sigorta dendi. Dolayısıyla üçüncü kişi sigortacıdır. Donatanın sorumluluğunun sınırlandırılmasında sigortacıya sorumluluğunun sınırlandırma hakkı veriliyor. Yani sorumluluk sigortası denilebilir. Sınırlamaya Tabi Alacaklar (2.MD): Her alacak sınıra tabi değildir. Sınırlamaya Tabi Alacaklar (2.md) 1. Gemide veya geminin işletilmesiyle kurtarma faaliyeti ile doğrudan ilgili meydana gelen can ve mal zararları (a bendi) 2. Yolcu, yük veya bagaj taşımasından doğan gecikme zararı. 3. Geminin işletilmesinde ve kurtarılmasında doğrudan bağlantılı olarak sözleşme dışı hakların ihlalinden doğan haklar. ( haksız fiilden doğan alacaklar.) (c bendi) 38.07 4. Batmış, enkaz haline gelmiş, karaya oturmuş veya terkedilmiş geminin takılan şeylerin çıkarılması uzaklaştırılması zararsız hale getirilmesinden doğan alacaklar. Hoca bunu yazmıyor TTK anlamında 1331.md tamamlayıcı hükümdür. (d bendi için sorumluluk TTK anlamında sınırlandırılmaz denmektedir. Dolayısıyla hoca bu maddeyi yazmıyor. Ondan sınırsız sorumluluktur.
Bu enkaz kaldırma alacağıdır. Enkaz
kaldırmayı devlet yaptığı için devlet kendi alacağını sınırsız sorumluluğa tabi olsun istiyorlar. 5. Gemide bulunan yükün uzaklaştırılması, imha edilmesi veya zararsız hale getirilmesinden doğan alacaklardır. Ör: petrol yüklü gemi battığı zaman yavaş yavaş sızması değil o gemiyi boşaltmak istiyorlar. Bu çok maliyetli olduğu için bu gemide bulunan yükün uzaklaştırılması ve imha edilmesi veya zararsız hale getirilmesinden doğan
alacaklar sözleşmeye
göre
sınırlı ancak TTK anlamında bu sorumluluk sınırlandırılmaz diyor. 6. Sözleşme uyarınca sorumluluğun sınırlayabilecek kişinin sorumlu olduğu zararları önlemek ya da azaltmak için başkaları tarafından alınan tedbirler ve bu tedbirlerin verdiği zararlardan doğan alacaklar. Bazı durumlarda kişiler önleyici tedbirler almak isterler
ancak bu tedbirler bir takım 93
DENİZ TİCARETİ HUKUKU zararlara neden olabilir. Ör: petrol kirliliğinde bir takım kimyasallarla ayrıştırmaya çalışıyorlar. Buda deniz canlıların ölümüne neden oluyor. Dolayısıyla
önleyici
tedbirlerden
alacaklarda
sınırlamaya
tabir
alacaklardan sayılmıştır. (F BENDİ) Sınırlamaya Tabi Olamayan Alacaklar (3.md ): 1.
1980 tarihli Uluslarası Kurtarma sözleşme var. Bu sözleşme ile düzenlenen kısımlar sözleşmeye bırakıldığı için
özel kurtarma
tazminatı dahil kurtarma alacakları sınırlamaya tabi değildir deniliyor. Sözleşmede özel olarak düzenlenmiştir. 2.
Petrol kirliliğinden doğan zararın hukuki sorumluluğu ile ilgili 1969 tarihli sözleşme bulunmaktadır. PKSS bu sözleşmeden doğan alacaklarda sınırlandırılmıyor. Çünkü bu durum sözleşmede özel olarak düzenleniyor. Aynı şekilde c bendi de nükleer zararlardan kaynaklanan zararlardan doğan sorumluluğun sınırlandırılmasında yasaklanan insan uluslararası sözleşmelere tabi alacaklar.
3.
** Hizmet sözleşmesinden doğan alacaklar**. Eğer ki bir olay oldu ve bu olay kapsamında bir kaç gemi adamı öldü veya yaralandıysa, bundan doğacak olan zararlardan sorumluluk sınırlamaya tabi değildir. Donatan bundan sınırsız sorumludur. Londra sözleşmesinin 3.md e bedin de yer alıyor.
Özet olarak: 1.
15.md
göre taraf devletlerden birinin mahkemesine ileri sürmesi
gerekiyor. sorumluluğun sınırlandırılması için bu husus TR’de ileri sürülmüş ise bu şart tamamlanmış olur. 2.
Sonra
bakılacak olan bu sözleşmenin
uygulanabilmesi için
sınırlamaya tabi yani sorumluluğun sınırlandırılmasına haiz bir kişi söz konusu mu? Donatan ya da GİM söz konusu ise bu durumda bu kişiler arasında sayılıyor veya sigortacı söz konusu ise o zaman bu kişinin sorumluluğu sınırlandırılabilir. 3.
Üçüncü olarak bu sınırlandırmaya tabi bir alacak mı diye bakılacak. Geminin işletilmesinde doğrudan ilgili can ve mal zararları, gecikme zararları, haksız fiil zararı ve önleyici tedbirlerden biri mi değil mi ona bakacağız.
94
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 4.
Sınırlandırmaya tabi alacak olup olmadığına bakacağız. Sözleşmeye giren hallerden biri mi ya da bir hizmet sözleşmesinde doğan alacak mı ona bakacağız. Sorumluluk sınırsız olacak.
Bu sorumluluğun sınırlanması hesaplanırken bir hesap birimi yapılmasına karar verilmişti. Bu hesaplama eski zamanlardan gelen birim altın üzerinden hesaplanırmış. Oldukça teknik bir şekilde hesaplanırdı. Sonra dolar ve altındaki dalgalanmalardan dolayı IMF yeni bir hesap birimi yaratıldı. Yeni bir para birimi şeklinde buna ‘özel çekme hakkı’ deniliyor. (special drawing right) IMF tarafından yaratılan bir çeşit özel likit çeşididir. 4 tane para birimi esas alınarak hesaplanıyor. IMF resmi sitesinde bir özel çekme hakkının TL olarak değerini görebiliriz. Dolar, Euro, Yen ve sterlin’dir. Sorumluluk sınırlarının sözleşmedeki belirleme şu şekildedir; 1.
‘ Ölüm ve yaralanmadan doğan alacaklar ve diğer alacaklar deniliyor’. Yani yolcuların ölüm ve yaralanmadan doğan alacakları yolcuların ölüm veya yaralanmasından doğan alacaklar altında 7.md ile belirleniyor.
2.
Diğer kişilerin ölüm ve yaralanmasından doğan alacaklar ise 6.md ilk fıkrası belirlemektedir.
3.
Diğer alacaklar ise 6/2.md belirlenmektedir. Ø Burada sözleşmedeki miktarlar artırıldı. Bu önemli değil bilmemiz yeterli. Ø 96 tarihli protokol kabul edildi. Bu değişiklik sonucunda sorumluluk sınırları artırıldı. Daha büyük gemiler yapılıyor ve sınırlı olunan miktar zarar meydana geldiğinde bunu karşılamaya yetmiyor. Bu yüzden 2012 yılında kabul edildi bu değişiklikler ama 2015 yılından itibaren etkili hale gelmiştir. Bunu bilmeniz yeterlidir. 2bin gross tonu geçmeyen gemilerin sorumluluk 3.2 milyon özel çekme hakkı ile sınırlıdır diyor. 2bin groston 30 bin groston arasındaki gemiler için her bir bin groston için 800 çekme hakkı şeklinde artıyor. Buna ilişkin sistem belirlenmiştir. Sınava ilişkin olarak sadece sorumluluğun sınırlandırıldığını bilmeniz ve söylemeniz yeterlidir.
Sınırlandırma Hakkını Kaldıran Hareketler: Eğer ki donatan kasten zarara neden olmuş ise hakkaniyeti aykırı olacağı için sınırlandırma hakkını kaldıran hareketler 4.md ile düzenlenmiştir. Eğer donatanın ya da sorumluluğu sınırlandırılmak istenen diğer kişilerin bu zarar şahsi fiil veya ihmalinden meydana geliyorsa sorumluluğun kasten veya pervasızca hareket ile ve muhtemelen böyle bir zararın meydana geleceğini bilerek zararı meydana getirmiş 95
DENİZ TİCARETİ HUKUKU ise o zaman sorumluluğun sınırlandırması hakkına haiz değildir. Donatanın kastı veya pervasızca hareketi ile ve böyle bir zararın meydana geleceği bilinciyle buna sebep olduğuysa artık donatan sınırsız sorumludur. Hakkaniyete uygun bir düzenlemedir. Sınırlı sorumluluk fon kurulması yöntemi ile yani bu sorumlu olduğu iddia eden kişi taraf mahkemelerce başvuracaktır. Bu mahkeme veya onu yetkilendirdiği başka kişiler varsa onun nezdinde bir fon tesis edilebilir. Gerekli meblağ ne ise bunu sınırlandırabilir ya da o devletin uygun gördüğü teminat gösterebilir. Bu şekilde fon kurulabilir. Fon kurulmadan sorumluluğun sınırlandırılması mümkündür. TTK 1335.md düzenlenmiştir. Donatanın Çevre Kirliliğinden Doğan Sorumluluğu: Petrol kirliliğin önlenmesi bu hususta devlete tanınan yetkiler. Petrol kirliliği ve zararından doğan sorumluluk, bu zararların sorumluluğunun sınırlandırılması gibi bu hususların düzenlenmesi için milletlerarası sözleşmeler kabul edilmiştir. Petrol kirliliği sorumluluğu sözleşmesi ve fon sözleşmesi vardır. PKSS Bu rejim dünya çapından genel kabul görülmektedir. Bazı devletler iç hukukun bir parçası haline getirilmiş bir rejimdir. PKSS ile Fon sözleşmeleri birbirlerini tamamlayacak şekilde kaleme alınmıştır. Fon sözleşmesine ancak PKSS taraf olunmuş ise taraf olunabiliyor. Bu sözleşme iki aşamalı tazmin görüyor. Buna göre tazmin sistemi şöyledir; 1.
İlk kısım PKSS uyarınca tazmin ediliyor. Yani tazmin kısmının ilk basamağı PKSS oluşturmaktadır.
2.
İkinci basamağı ise Fon sözleşmesi uyarınca fonlarca ödeniyor. Bu fonu’da petrol endüstrisi finansa ediyor. Ø Dolayısıyla aslında bir denge kurulmaktadır. Bir kısmını gemi malikine uyguluyor (PKSS uyarınca) bir kısmını ise petrol endüstrisi buna sebep olduğu için kalan kısım da bu endüstriye yüklüyor. Zarar gören kişi PKSS uyarınca tazminatına kavuşamıyorsa bu durumda ikinic
aşamada Fon’a giderek gerekli tazminata kavuşabiliyor. TR bakımından bu iki sözleşme 2002 yılından beri yürürlüktedir. TTK bu sözleşmeleri aynen iç hukukuna almıştır. Yabancılık unsuru bulunmayan hallerde
96
DENİZ TİCARETİ HUKUKU uygulanması zorunlu hale getirilmiştir. Londra sözleşmesinde olduğu gibi TTK’da bunlara tamamlayıcı hükümler yer verilmiştir. PKSS önemi eğer uygulama alanına giren hal söz konusu var ise bu haller bakımından münhasıran uygulanacaktır. Yalnızca uygulama alanına giren haller bakımından yalnızca ve öncelikle uygulama alanı bulacaktır. PKSS Uygulama Alana Şartları: 1. Bu zararı meydana getiren geminin tanker olması gerekiyor. 2. Bu tankerin kirlenme zararına sebep olmalı ve zararın taraf devletlerden birinin karasularında ya da münhasır ekonomik bölgesinde meydana gelmiş olması gerekmektedir. 3. Bu kirlenme zararına sebep olan petrolün kalıcı nitelikte olması gerekir. Ör: ham petrol gibi. Sözleşmede buna ‘PERSİSTEN OIL’ deniliyor. Bu 3 şart meydana geldiği halde bu davaya öncelikle PKSS uygulanacaktır. Tankerin, bayrak veya malikin önemi yoktur. Aranana tek şey bu 3 şarttır. Kirlenme zarar 1/6.md tanımlanmıştır. Gemi dışında meydana gelen zarar olarak tanımlanır. Önleyici tedbirler bu kapsamda dahil ediliyor. **** Bu zararda, bu uygulama alanı şartları meydana geldiyse petrol kirliliği zararına ilişkin talepler yalnızca gemi maliklerine yöneltiliyor. Donatana değil, sadece sicilde malik olarak görünen kişi sorumludur. Sadece gemi maliki ve onun sorumluluk sigortacısı sorumludur. Zarar görenler sözleşme kapsamında sadece gemi malikine ve sorumluluk sigortacısına başvurabiliyorlar. Sözleşme dışı hallere dayanarak diğer kişilere zararları için başvurabilirler. Sorumluluk 3.md düzenleniyor. Bir tür kusursuz sorumluluktur. Ancak sorumsuzluk halleri de ön görülmüştür. (3/2.md düzenlenmiştir.) ‘ eğer bir zarar savaş, isyan, ayaklanmadan kaçınılamaz ve karşı konulamaz nitelikte doğal felaketten münhasır 3. Kişinin neden olduğu zarara sebep olma kastı ile işlediği fiilden dolayı kamu makamlarının aydınlatma
fiilinden veya aydınlatma seyrinden bakımı
konusundaki kusurundan ileri geldiyse o zaman malik sorumluluktan kurtuluyor.’ Ayrıca 3/3.md uyarınca malik zarara kısmen yada
tamamen zarar görenin
zarara sebep olma kastı ile işlediği fiilden, ihmal veya kusurundan dolayı meydana geldiğini ispatlarsa (gemi maliki) bu durumda bu ispat ettiği ölçüde zarardan kısmen veya tamamen kurtulabilir. Sorumluluk sınırlandırılması bakımından hesap birimi gene ‘special drawing right’ üzerinden hesaplanmıştır. Sorumluluğun sınırlandırılması 5.md ön görülmüştür. 97
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Hocanın beklediği: 3 şart meydana gelmiş PKSS uygulanır. PKSS uyarınca sadece sicilde malik olarak görünen kişi malik görünen kusursuz olarak sorumludur. Bu sorumluluk sözleşmenin 5.md uyarınca sınırlandırılabilir. Sorumluluğun Sınırlandırılma Hakkının Kaybı (5.md): Sorumluluğun sınırlandırılmasının kaybı 5/2 Md. ön görülüyor. Aynı esas ön görülmektedir. Sözleşme uyarınca zorunlu sigorta ön görülmüştür. 7.md düzenlenmiştir. 2bin tondan fazla kalıcı petrolü taşıyorsa o zaman malik olarak sigorta yaptırmak zorundadır. Zarar görenler 7/8.md sigortacıya karşı doğrudan dava açılabilir. Bunun önemi ise normalde malik ve sigortacı arasında bir sigorta sözleşmesi söz konusudur. Zarar gören bu sözleşmenin tarafı değildir. Burada zarar gören doğrudan sigortacıya başvurma imkanı getiriliyor. Yetkili mahkemede malik ya da sigortacısına karşı dava zararın meydana geldiği devlet mahkemelerinde açılmalıdır. PKSS ile FON sözleşmesi, petrol kirliliğinde sorumluluğun iki aşamalı sistemin parçalarıdır. PKSS bu sistemin ilk aşamayken FON sözleşmesi ikinci aşamayı oluşturur. Ancak zararın meydana geldiği devlet Fon sözleşmesine taraf ise bu söz konusu olur. Fon sözleşmesine taraf olabilmek için PKSS taraf olunması gerekiyor. Ön şarttır. Eğer PKSS uyarınca gemi malikin sınırlığı sorumlusudur. Bu 5.md uyarınca belirlenen miktar meydana gelen zararın giderilmesine yetmiyorsa, tazmin etmeye yetmiyor ise bu FON sözleşmesi fonlar devreye girecektir. Kirlenme zararının gemi maliki tarafından karşılanamayan kısım buradan tazmine edilecektir. Gemi malikin ve sigortasının sorumluluğuna gelindiği taktirde bu sınırdan sonra uluslararası petrol kirliliği tazminat fonların sorumluluğu başlar. Bu fonlar taraf devletlerde yer alan petrol alıcılarına yüklenen vergiler ve harçlar ile finanse ediliyor. Fonlar ne zaman tazminat öder? Taraf devlet kirlenme zararından zarar gören ancak PKSS tarafından zararını tam tazmin edemeyenlerin başvurabiliyor. Eğer malik sorumluluktan kurtulmuş ise fondan tazmin edilebiliyor.
Finansal bakımdan
tazminatları ödemeye muktedir değil ise sigortanın ya da diğer teminatların bu talepleri tazminatları karşılamaya yetmiyor olması gerekir. Fon ne kadar ile sorumludur? 1 Kasım 2003’ten önce meydana gelen olaylar için 135 milyon özerk çekme hakkına sahiptir. 1 Kasım 2003’ten sonra meydana gelen olaylar için ise 203 milyon özerk çekme hakkı sınırlıdır. Bu fon kurulmuş ve zararlar gene meydana geliyor. Bunun üzerinde 203 milyon özerk çekme hakkı da
98
DENİZ TİCARETİ HUKUKU yetmeyecek bundan dolayı ek fon kuruluyor. Böyle ek fon taraf olan ülkeler bu tazminat sistemine 3.bir basamak getiriliyor. Ek fon 2005 yılında yürürlüğe girilmiştir. Bu 2.basmakatanda zarar görenler zararını yeteri tazminat alamazlarsa bu kimseler bakımından ek tazminat sağlanıyor. Ancak bu ilk iki basamağa taraf olanlar yararlanabiliyorlar. Sonuç: kirlenme zararı bakımından yapılacak olan, ilk önce PKSS uyarınca ön görülen sorumluluk sınırlarınca dahilince gemi malikine ya da onun sigortacısına gidilecektir. Önce zarar onlardan tazmin edilecek. Onların sorumluluğunun sınırına gelindiği yerde eğer zararın tamamı tazmin edilmemiş ise bu durum 2. Aşamada fon sözleşmesinde belirlenen koşullar gerçekleşmiş ise devlet buna taraf ise fon sözleşmesi uyarınca uluslararası petrol kirliliği tazminatı fonlarından elde edebilecektir. Ancak kirlenme zararı 203 milyon özerk çekme hakkını aşıyorsa bu durumda ek fona başvurma gündeme gelecektir. bu ek fon 750 milyon özerk çekme hakkına kadar olan zararları karşılıyor. Gemi Yakıtından Kaynaklanan Zarardan Doğan Zararın Sorumluluğu Sözleşmesi: Yakıt sözleşmesi uyarınca gemiye ilişkin tanım 1/1.md tanımlanmıştır. Her türlü gemi ve deniz aracı denmektedir. 1. Her türlü gemi ve deniz aracın yakıtı sebebiyle meydana gelen zararın karşılanması amaçlanıyor. 2. Gemi yakıtından bu zararın meydana gelmesi gerekiyor. Yakıttan dolayı bu zararın meydana gelmesi ve bundan dolayı kirlenme zararı meydana gelmeli. Uygulama alanı için ise aynı şey geçerlidir. Taraf devletlerinden birinin karasuları dahilinde ya da münhasır ekonomik bölgesinde bu kirlenme zararın meydana gelmesi gerekiyor. PKSS uyarınca sadece sicilde görünen malik sorumludur. Yakıt sözleşmesi ise malik, donatan, kiracı, yönetici, GİM bunların hepsini sorumlu tutmuştur. Yani sorumluluğun tek kişiye yöneltilmesi prensibi burada terk edilmiştir. Birden fazla kişi varsa müteselsil sorumludurlar. Eğer yakıt sözleşmesi söz konusu olaya uygulanabilirse sorumlu olan kişilere karşı yöneltilecek talepler sadece yakıt sözleşmesi hakkında ileri sürülebilir. Bu sözleşme haricindeki kirlenme zararına ilişkin talepler ileri sürülemez. Kusursuz sorumluluk ön görülmüştür. Malik sorumluluktan kurtulabilmek için aynen PKSS’de yer alan sorumsuzluk hallerinden birini ileri sürerek sorumluluktan kurtulabilir. (savaş, isyan, ayaklanma, kaçınılmaz veya karşı konulamaz şekilde doğal 99
DENİZ TİCARETİ HUKUKU afetin meydana gelmesi, münhasıran 3.kişinin zarar sebep olmak kastından dolayı meydana gelmesi, münhasıran kamu makamlarının aydınlanma yada aydınlanma konusundaki kusurundan ileri gelmesi) (3/3.d düzenlenmiştir.) 3/4.md düzenlenen müterrafik kusuru düzenliyor. Zarar görenin kusuru ile zarar kısmen veya tamamen meydana gelmiş ise ve bunu ispat ederse kısmen veya tamamen sorumluluktan kurtulabilecektir. Yakıt
sözleşmesine
göre
sorumluluğu
belirlediysek
ise
sorumluluğun
sınırlandırılması yakıt sözleşmesinde düzenlenmiyor. Bu sözleşme uygulanacak hukuk uyarınca sorumlu kişinin sorumluluğu sınırlandırılabilir diyor. (6.md ile) ör: Londra sözleşmesi uyarınca diyor. Yani eğer yakıt sözleşmesi uyarınca belirlenen sorumluluk söz konusu ise biz bu sorumluluğun sınırlandırılmasını Londra sözleşmesine göre yapacağız. Ancak PKSS’ye göre düzenlenen bir sorumluluk ise burada düzenleniyor. Hem sorumluluk sebebi hem de sınırlandırılması sebepleri düzenlenmiştir. Yakıt sözleşmesi uyarınca zorunlu sigorta ön görülmüştür ve sigortacıya karşı doğrudan dava hakkı ön görülmüştür. Çevre kanunu düzenlendikten sonra deniz kirliliğine ilişkin ayrı bir kanun yapılması gerektiğine ilişkin karar veriliyor. 5312 sayılı kanundur. Deniz kirliliği hakkında kanundur. Karşınıza petrol kirliliğine ilişkin bir olay karşınıza geldiğinde bakılması gereken şeyler şunlardır; 1. PKSS (özel şekilde düzenlendiği için buranın uygulama alanına girip girmediğine bakılacaktır. Eğer girmez ise bu durumda ikinciye geçilecek.) 2. YAKIT SÖZLEŞMESİ (PKSS girmeyen bir durumsa buraya başvuruluyor. Buraya da girmiyorsa o zaman) 3. 5312 SAYILI DKHK başvurulur.( Buraya da giremiyorsa o zaman 4’e bakılacak) 4. Çevre kanunu 28.md başvurulur.
100
DENİZ TİCARETİ HUKUKU Deniz Kirliliği Hakkındaki Kanunu: 2 esas amacı vardır. Bunlar; i. Gemi veya kıyı tesislerin faaliyetinden kaynaklanan petrol kirliliği yada diğer zararlı maddelerden dolayı kirlilik meydana gelirse o zaman biz 5312 sayılı kanuna gidiyoruz. (sadece petrol kirliliği ile sınırlandırma yoktur.) ii. Gemilerin veya kıyı tesislerinin faaliyetleri kaynaklanan kirliliğin yol açtığı zararlar sonucunda zararın belirlenmesi ve tazmin edilmesini ön görme deniliyor. DKHK 1.MD düzenlenmiştir. DKHK uyarınca kirlenmenin tanımı, Olay sonucunda petrol ve diğer zararlı maddelerin canlı kaynaklara deniz yaşamına zarar verecek insan sağlığı için tehlike oluşturacak balıkçılık ve diğer amaçlarla kullanılan denizcilik faaliyetlerini engellemek deniz suyunu değiştirmek ekolojik
durumu değiştirecek, zaralar
yaratacak deniz ve çevrelerine karılmasıdır. DKHK’nın kapsamı 2.md ile belirleniyor. Uygulama alanları 3.md düzenlenmiştir. (p) bendinde düzenlenmiştir. Eğer buralarda meydana gelen kirlenme vakası olursa bu vakaya sebep olan geminin 500 groston
veya daha büyük petrol veya diğer zararlı maddeleri taşıyan maddeleri
taşıyan gemi olmalı. Sorumlu taraf 3.md (n) bendinde yer almaktadır. Sorumluluk DKHK 6.md düzenleniyor. 7.md sorumluluğun sınırlılığına ilişkin düzenleme getirmiştir. Londra sözleşmesine gönderiyor. Eğer ki sözleşmedeki sorumluluğu 5312 göre belirlersek Londra sözleşmesine göre sorumluluğu yapacağız. Çevre Kanunu: Çevre kanunu her türlü kirlilikten meydana gelen nitelikteki kanundur. Anayasa Sağlıklı
ve
dengeli
çevre
yaşama
hakkını
düzenlenmiştir.
Bu
maddenin
uygulanabilmesi için kanun olarak çevre kanunu düzenlenmiştir. Çevre kanunun 2.md tanımlar başlığı kirleten tanımlanmaktadır. Çevre kanunu 28.
Kirletenin
sorumluluğunu
düzenlemektedir.
‘kusur
şartı
aranmaksızın
sorumludur.’ Sorumlulukların yarışması prensipleri düzenlenmiştir. Dileyen haksız fiil hükümlerine göre dava açabilir. Çevre kirliliğini önleyici sınırlandırıcı tedbirler alındı. 3.md (y) bendinde düzenlenmiştir. Kirletenden tahsil edilir. 101
DENİZ TİCARETİ HUKUKU PRATİK3: I. I OLAY: 1. Cevabı: Zaraların yazılması gerekir. i.
Kirlenme zararı
ii.
Cam kırılması, yaralanma (3.kişilere verilen zarar.)
iii.
43 Gemi adamı ölmüş
iv.
Yükün ziyaı
2. Cevabı: i. Kirlenme zararı : geminin yanında MT yazıyorsa o zaman tanker sayılıyor. Tanker değil ise MR yazılacak. Bu olayda
yabancılık unsuru vardır.
Yabancılık unsuru bakımından TR mahkemelerinde açılmış uygulanacak hukuk için MÖHUK’a bakılması gerekiyor. MÖHUK 1/1.MD uyarınca milletlerarası sözleşme var mı yok mu ona bakılması gerekiyor. böylece PKSS uygulama alanına bakılacak. Eğer bu uygulama alanına giriyorsa sadece bu uygulanacaktır. PKSS şartları; 1. Gemi tanker niteliğinde olacak ve olayda MT söz konusu olduğu için tankerdir. 2. Kirlenme zararı
taraf devletlerden birinin karasuları ve MEB
olmalı. Olay bakımından ise TR’de meydana geldi ve TR sözleşmeye taraftır. 3. Kalıcı nitelikte petrol taşıyor olmalı ve olay bakımından ham petrol taşıyor. Dolayısıyla bu koşul taşınıyor. Dolayısıyla olay bakımımdan PKSS uygulanacaktır. Sorumluluğun ve sorumluluğun sınırlanması PKSS uyarınca belirlenecektir. PKSS uyarınca malik sorumludur. Sadece sorumluluk sicilde malik olarak görünendir. Ayrıca sorumlu sigorta sorumludur. ii. Yükün ziyaı bakımından 1062.md bakılacak. Bu madde uyarınca 1fıkranın son cümlesi donatanın yük ile ilgililerine karşı sorumluluğuna ilişkin olarak taşıyanın sorumluluğuna bakılacaktır. TTK 1080.MD bakılacak. Eğer zarar geminin sevkine veya bir yangının sonucu ise o zaman sadece kendi kusurundan sorumlu olur. Bu olay bakımından bir patlama oluşmuş ve gemide büyük bir patlama meydana gelmiştir. Dolayısıyla 1080 kapsamında donatan bu denize sızan petrolden sorumlu olmayacaktır. 102
DENİZ TİCARETİ HUKUKU iii. Cam kırılması ve pek çok kişinin yaralanma burada 3. Kişiye verilen zarardır. Donatanın sorumluluğu TTK 1062.md düzenlenmiştir. Donatan bu zarardan dolayı sorumlu olacaktır. aynı
şekilde TBK 66.md anlamında
sorumluluğu belirlenebilir. Bu iki hüküm yarışır. TBK 66.md bakımından sorumluluktan kurtulma, kurutuluş kanıtı getirerek yapabilir. iv. 43 gemi adamının ölümü donatan aralarındaki hizmet sözleşmesi uyarınca donatan sorumlu olacaktır. Ø Bu ikinci soruya verilmesini istediği cevap budur. 3. i. Sorumluluğun sınırlandırılması PKSS uyarınca belirlenen sorumluluk petrol kirliliği sözleşmesi 5.md uyarınca sınırlıdır. ii. Cam kirliliği ve yaralanma bakımından sınırlama Londra sözleşmesine bakılacak. TTK 1062/2.md bizi LS gönderiyor. Burada bakılması gereken LS uygulanır mı uygulanmaz mı bakılacak. Burada 2 duruma bakılacak. Bunlar; sınırlamaya tabi bir alacak söz konusu mu ve sorumluluğun sınırlandırılmasına tabi bir kişi söz konusu mu. Donatanın sorumluluğu sınırlandırmaya tabi ve sınırlamaya tabi bir alacak yani haksız fiilden kaynaklanan alacak söz konusu olduğu için LS 2.md uygulanabilecektir. iii. 43 gemi adamının ölümü Sorumluluğun
sınırlandırmayı,
sınırlandırılmasına
hizmet anlaşması uyarınca sorumludur. LS
uyarınca
donatanın
sorumluluğunun
sahip olan kişilerden biri fakat sınırlandırılabilecek bir
alacak mı LS 3.MD sınırlamaya tabi olmayan alacakları düzenlemektedir. Buna göre 3.md e bendi hizmet sözleşmesinden doğan alacaklar sınırlandırılamaz diyordu. Dolayısıyla
43 gemi adamının ölümünden dolayı donatanın
sorumluluğunun sınırlandırılmasına gidilemeyecek. iv. yükün ziyaıdan sorumlu değildir. II.
OLAY 1. CEVAP: meydana gelen zararlar; i. kirlenme zararı ii. 100 kişinin yaralanması, otel iii. 13 gemi adamının hayatını yitirmesi
103
DENİZ TİCARETİ HUKUKU 2. CEVAP: i.
Kirlenme Zararı: burası bakımında kuru yük gemisi ve yakıt kirliği
söz
uygulanacaktır.
konusu
olduğu
için
Yakıt
Sözleşmesi
Zarar TR’de meydana geldiği ve yakıt
sözleşmesine taraf olduğu için uygulanabilecektir. YS şartları: 1. yakıttan zarar meydana gelecek 2. yakıt karara suları veya MEB meydana gelecek. Ø Bu şartlar söz konusudur. Dolayısıyla YS uyarınca herkes sorumludur. Donatan, GİM, işleten, çarterer, yönetici vs. Ø Kusursuz sorumluluk söz konusudur. ii.
Yaralanma, otel ve ölümlerden donatan sorumludur.
iii.
13 gemi adamının ölümü hizmet sözleşmesi uyarınca gemi donatanı sorumludur.
3.
i. Yakıt sözleşmesi uyarınca sorumluluğun sınırlandırılması LS uyarınca belirleniyor.
LS
uyarınca
geminin
donatanını
sorumluluğunun
sınırlandırılması söz konusu kişilerden biridir. Sınırlamaya tabi bir alacaktır. Dolayısıyla geminin işletiminden dolayı can ve mal zararı olarakta sayılabilir. Haksız fiil alacağı olarak sayılır. 2 (a) veya 2 (c) ye sokulsa da sorun değildir. ii. yaralanma, otelin zarar görmesi ve ölümler bakımından aynı şekilde donatanın sorumluluğu söz konusudur. iii. 13 gemi adamının ölmesi hizmet sözleşmesi ve LS bakılır. LS 3.md uyarınca sınırlamaya tabi olmayan sorumluluklardandır. Dolayısıyla sınırsız sorumludur. Ø Bu soru bakımından ayrıca kılavuzu olabilirdi. 1062.md kapsamında kılavuz incelenebilirdi. Boğazdan geçitte ihtiyari kılavuz söz konusudur. Ø Kaptanın hatalı manevrası dolayısıyla
meydana gelen zarar söz konusu
yapabilirdi. Bu durumda yükün ziyaı varsa gene 1080.md gidilecektir. Ø Oldu ki petrol ya da yakıt değil başka bir kimyasal madde taşıyan bir gemi söz konusu olabilirdi. Bu durumda DKHK uyarınca sorumluluğu incelenecektir. Bu durumda sorumluluğun sınırlandırılması LS uyarınca belirlenecekti.
104