T imaio s Platon Platon Eflatun Eflatun
(d. M.Ö. 427 - ö. M.Ö. 347) çok önemli bir Antik Yunan filozofu. Hayat n geçirdi geçirdii Atina Atinadaki ünlü akademiyi kurdu. As As l ad ad Aristokles'di. Geni Geni omuzlar ve atletik yap yap s nedeniyle, Yunanca Platon (geni (geni gö göüslü) lakab lakab ile an an ld ld ve tan tannd nd. Yirmi ya yandan ndan itibaren ölümüne kadar yan ndan ayr lmad lmad Sokrates Sokratesin ö ö rencisi ve Aristoteles Aristotelesin hocas hocas olmu olmu tur. Atina Atinada Akademi Akademi nin kurucusudur. Eflatun Eflatun un felsefi görü görü lerinin üzerinde hala tart tartlmaktad lmaktadr. Eflatun, bat bat felsefesinin ba ba lang lang ç noktas noktas ve ilk önemli öneml i filozofudur. filozofudur. Antik ça ça yunan felsefesinde, Sokrates öncesi filozoflar (ilk filozoflar veya do a filozoflar ) daha ziyade materyalist görü görü ler üretmi üretmi lerdir. Antik felsefenin maddeci ö ö retisi, atomcu atomcu Demokritos Demokri tos ile en yüksek seviyeye eri eri mi mi, buna mukabil dü dü ünceci (idealist) felsefe, Eflatun ile doruk noktas na ula ula mt tr. Eflatun bir sanatç sanatç ve özellikle özell ikle edebiyatç edebiyatç olarak yeti yeti tirilmi tirilmi olmas olmasndan büyük ölçüde istifade etmi etmi , kurgulad kurgulad dü düünsel ürünleri, çok ustaca, ve iirsel bir anlat anlat mla süsleyerek, as as rlar boyu insanlar etkilemeyi ba ba arm armtt r. Modern filozoflardan Alfred North Whitehead e göre Eflatun Efl atundan sonraki bütün bat bat felsefesi onun eserine dü dü ülmü ülmü dipnotlardan ba ba ka bir ey de deildir. Görü Görüleri slam ve H H ristiyan felsefesine derin etkide bulunmu bulunmu tur. Eflatun, eserlerini diyaloglar biçiminde yazm t tr. Diyaloglardaki ba ba aktör ço çounlukla Sokrates Sokratestir. Sokrates insanlarla görü görü lerini tart tartrr ve onlar n görü görülerindeki tutars tutars zl zl klar ortaya koyar. Eflatun ço çounlukla görü görü lerini Sokrates Sokrates in a az ndan aç aç klam klamttr. Eflatun, alg alg lad ladm m z d d dünyan dünyann esas gerçek olan idealar ya da formlar dünyas n n kusurlu kopyalar oldu olduunu, gerçe gerçee ancak dü dü ünce ve tahayyül yoluyla ula ula labilece labilece savunmu , ini savunmu insan ruhunun ölümden sonra beden d nda nda kal kal c olan ol an idealar dünyas dünyas na ula ulaaca acan n söylemi söylemitir. Görü Görüleri ortaça ortaçada slam filozoflar taraf taraf ndan korunmu ve slam dü düünce dünyas dünyasndaki Yeni Eflatunculuk ak ak mna neden olmu olmu tur. Rönesans sonras sonrasnda Bat Bat Avrupa'da Antik Yunanca Yunanca dan çevirileri yap yap lm lm tt r. NOTLAR
1. Timaios, bugünkü okuyucular okuyucul ar için Platon'un en karanl k, anla anlalmas lmas en güç eseri olmakla beraber ilk ve ortaça ortaça dü düünü ünü ü üzerine en çok tesir eden eseri olmu tur. Platon'un ilk çömezleri bile Timaios'u üstad üstad n en önemli eseri saym saym lard lard r. Yahudi, Arap ve H H ristiyan ulemas ulemas , hemen hemen dinlerinin kutsal kitaplar kitaplar ndan sayd sayd klar bu esere birbirlerinden farks farks z bir önem vermi vermi lerdir. Platon, ihtiyarl ihtiyarl nda nda yazm yazm oldu oldu u bu eserinde, mesela Phaidros'ta, Phaidon veya Symposion'da oldu oldu u kadar, ifade ifade mükemmell i ine sahip de de ildir. Bu eseri daha ziyade devaml bir derse, bir ders özetine benzetebiliriz. Belki o zaman üstad n Akademia'da verdi verdi i dersler de bundan farkl de deildi. Tabiidir ki bu ders yeni talebelere verilen
1
derslerden de de il, epey zamandan beri kafalar n i iletmeye, kapal kapal anlat anlatmlar çabucak kavramaya al al m m, , seçkin bir dinleyici toplulu toplulu una verilen v erilen derslerdendi. derslerdendi. Timaios ayn ayn zamanda bize bütün Platon bilgilerini birden sunan bir ders özeti gibi görünmektedir. ... Timaios sadece ilimlerden, hem de en ciddi ilimlerden bahsetmektedir. Bunun içindir ki bu eser bütün bilgilerin genel bir sentezini meydana getirmek için büyük gayretler sarf etmi etmi olan bütün Ortaça Ortaça n n bilim adamlar taraf taraf ndan bir örnek olarak ele al nm nm ttr. Fakat örnek örnek olarak ol arak ele ald ald klar bu eserin en önemli özel liklerinden biri üzerinde üzerinde pek az durmu durmulard lardr: Platon Timaios'taki dü dü üncelerini kesin olarak de de il, en akla yak n bir ihtimal olarak ileriye sürmektedir. Onca, ancak bir tanr tanr fizik dünyas dünyas n kesin olarak bilebilir, çünkü fizik dünyas durmadan de deien bir dünyad dünyad r, durmadan de de ien bir dünyada da kesin gerçekler de il ancak akla yak n ihtimall ihtimaller er vard vard r. yi bir metot bu ihtimalleri yüksek bir gerçeklik derecesine vard vard rabilir, ama de de imez idea bilgisi ile de de ien nesnelerin bilgisi aras aras nda her zaman bir uçurum vard vard r. Böylece Timaios bir mitostur, fakat akla yak yak n bir mitos; en yüksek hakikatleri, çelimsiz insan akl n n erdi erdii kadar ifade edebilen bir mitos. Timaios'u Timaios'u okurken lkça lkça insanlar n n tabiat kar s sndaki duyumlar n , tabiat kar s s ndaki dü düüncelerini görüyormu görüyormu , duyuyormu duyuyormu gibi oluruz. Bu bak bak mdan eser, insanlar n o zamandan beri tabiat tabiat görmek, onu anlamak için hangi yollardan geçtiklerini bize en iyi gösteren bir kitap olarak da her zaman dikkatle okunmaya de er.
Konuanlar Sok rates T Timaios H - K Kritias Hemok rates -
Timaios Timaios Hiç do domad mad halde halde her zaman var olan nedir? Hep geli ti tii halde hiç var olmayan nedir? Birincisi dü dü ünü ünü ün yard yardmyla ak l taraf taraf ndan sezilir. çünkü her zaman ayn ayn d r; ikincisine gelince onu kanaatle akla dayanmayan duyum tasarlar, çünkü o do ar ve ölür; ama hiçbir zaman . gerçekten gerçekten var de deildir. Evrene dair soraca soracam m z bir soru daha var: Yap Yap c s onu bu iki örnekten hangisine göre yapm t t r, de deitiren, her zaman ayn kalana göre mi, do do mu mu olana m m ? ... Evren bu ekilde yap yap lm lm sa sa ak lla mana taraf taraf ndan sezilen, her zaman ayn kalan örne örne e göre yap yap lm lm demektir. demektir. Böyle olunca ol unca evrenin mutlaka bir eyin kopyas kopyas olmas olmas gerekir. O halde olu olu la evreni yaratan yaratan n onlar neden yaratt yarattn n söyleyelim. Yaratan iyi idi, iyi olanda da hiçbir eye kar h H rs duymad duymadndan ndan her eyin de elden geldi geldi i kadar kendine hrs uyanmaz. H benzemesini istedi. ... Ama her eyden üstün olan olan n yarataca yarataca nesnenin, nesnenin, en güzel nesne olmamas olmamas na imkan yoktu ve yoktur. Biraz dü dü ününce fark na vard vard ki gözle görünecek ekilde yarat yarat lm lm eylerden, hiçbir zaman zekas olan bir bütünden daha güzel, zekas z bir bütün ç kamaz. Bundan ba ba ka hiçbir varl varl kta ruh olmay olmay nca zeka bulunamayaca bulunamayaca n n da anlad anlad . Bu dü düüncenin sonunda zekay zekay ruha, ruhu da bedene koydu ve evrene özü bak bak m ndan mümkün oldu olduu kadar iyi bir eser yarat yarat rcas rcas na ekil verdi.
2
Bu iyice anla anla ld ldktan sonra yaratan yaratan n, evreni hangi canl varl varl a a benzeterek yaratt yarattn n söylemeliyiz. Onun i stekleri stekleri bak bak mndan birer bütün de de il de ancak birer parça olan eylerden birine benzetilerek yarat yarat ld ldn n sanmayal sanmayal m; çünkü tam olmayan bir eye benzeyen herhangi bir ey hiçbir zaman güzel olamaz. Ama, birer parça olarak teker teker, yahut da cins cins bütün öteki canl canl varl varl klar içine alan bir eye benzetildi benzetildiini, evrenin her eyden çok böyle bir eye benzedi benzedi ini ilke edinelim. ... Tanr dünyay dünyay mümkün oldu oldu u kadar kavranabilen varl klar n en güzeline ve her bak mdan en kusursuzuna benzetmek istedi istedi inden, özleri bak mndan bütün canl canl varl varl klar içine alan, gözle görünür bir tek canl varl varl k yaratm yaratmtt r. Madem ki örne örne e göre yap yaplm lm ttr, bir tek gök var demektir. Çünkü bütün kavranabilen canl lar içine alan örnek hiçbir zaman ba ka bir örnekle ba ba da daamaz, onun arkas arkas ndan gelemez, böyle olmazsa, bu ikisinden ba ba ka bir de onlar birer parça olarak içine alan bir üçüncü canl y kabul etmek gerekirdi. O zaman da hakl olarak, evrenimizin bu ikisine göre de il, onlar içine alan örne örnee göre yap yap ld ld söylenebilirdi. söylenebilirdi. Onun için tanr tanr bir bütün olarak, o kusursuz canl varl varl a a benzesin diye evrenimizi ne çift, ne de say s z yapm yapmttr; evren birdir. Ba Ba ka bir evren de do domayacakt mayacakt r. Ama, var olmaya ba ba lam lam olan olan bir ey mutlaka cisimden, cisimden, böylece de gözle görülür, elle tutulur tutulur bir ey olmal olmal d r; yaln yaln z bir ey ne ate ate olmadan gözle görülebilir, görül ebilir, ne ne kat kat l olmadan olmadan elle tutulabilir, ne de topraks topraks z kat kat l k olur. te te bunun içindir ki tanr tanr , evreni kurarken önce ate atele topraktan i i e ba balad lad . Ama, elde yaln yaln z iki nesne olunca, bir üçüncüsü olmadan onlar güzelce birle birletirilemez; çünkü ikisinin aras aras nda onlar birle birletiren bir ba ba laz laz md md r. Ba Balar n en iyisi, hem kendisine kendisine hem de birle bi rletirdi tirdii nesnelere mümkün oldu oldu u kadar tam bir örnek verenidir; bu bütünü tam olarak gerçekle gerçekle tirebilen de dizidir. Kat Kat lar da her zaman bir de il iki orta terimle birbirlerine ba land land klar ndan tanr ate atele topra topran n aras arasna suyla havay havay koymu koymu , onlar birbirine birbirine mümkün ol du du u kadar ayn ayn orant orant ile birle birle tirmi tirmitir. ... te te evrenin gövdesi böylece, bu dört ö eden yarat yarat lm lm tt r. ekle gelince, ona en uygun, kendisiyle en çok ilgili ol an verdi. Bütün canl lar içine alacak varl varla a uygun ekil de ekillerin hepsini kendisinde toplayan ekildir. Bunun için tanr evrene her yan yan, her yerde merkezden ayn ayn uzakl uzakl kta olan küre eklini verdi, bu yuvarlak ekil hepsinin en kusursuzu, kendi kendine en çok benzeyenidir. ... Bundan ba ka bütün d d yüzünü yüzünü birçok sebeplerden sebeplerden yuvarlakla yuv arlaklat rd rd, törpüledi. Gerçekten evrenin ne gözlere, ne de kulaklara ihtiyac vard vard; çünkü kendinden ba ba ka ne görülür, ne de i itilir bir ey kalm kalm tt . Çevresinde nefes almay almay gerekli k lan bir hava da yoktu, yiyece yiyece ini içine al p yemek, yiyip özünü emdikten sonra kalan kalan n dar ar ya atmak için hiçbir organa de ihtiyac kalm kalm yordu. Çünkü, kendi d d nda nda bir ey olmad olmad ndan, ndan, ona ne bir yerden bir ey giriyor ne de bir yerinden bir ey ç çk yordu. Yap cs onu öyle yapm Yap yapm ki ki kendi k endi kendini kendini besliyor, bütün eylemleri kendili inden, kendi içinde oluyor. Çünkü yap yapcs onur ba baka eylere eyler e muhtaç olmaktansa kendi kendine ken dine yetmesinin daha iyi olaca olacan n dü dü ünmü ünmü tü. Hiçbir eyi ne tutmay tutmay , ne de itmeyi gerekli k l yordu. Onun için ayaklar, yahut da yürümeye yarayan ba ba ka organlar gibi gibi ona eller vermenin v ermenin de lüzumsuzlu una hükmetti. Ona bünyesine uygun bir hareket, yedi hareketten akla, zekaya en çok yara an hareketi verdi. Böylece onu sürekli olarak kendi üzerinde, oldu u yerde döndürdü ve v e ona daire hareketi verdi; öteki alt alt harekete gelince, kendini onlardan mahrum b rakt rakt ve o hareketlere hareketlere
3
uyarak bo bou bo bo una dola dolamas masn menetti. Bu daire hareketi için aya a ihtiyaç olmad olmad ndan ndan onu bacaks bacaks z ayaks ayaksz yapt yapt . te te bütün bu sebeplerden dolay dolay ilksiz tanr , bir gün do do acak tanr y dü düünerek, evreni düz, her yan yan bir, ortas ortas ndan ay ayn uzakl uzakl kta, tam, kusursuz cisimlerden birle ik bir cisim yapt yapt . Ortas Ortas na, bir ruh koydu; onu her yana yayd yayd , hatta cismin d d n n bile onunla kaplad kaplad . Böylece daire eklinde, biricik, tek ba ba na, na, fakat kusursuzlu kusursuzlu u sayesinde ba ba ka hiçbir kimseye ihtiyac ihtiyac olmadan kendi kendisiyle ya yaayabilen, bilgiden, dostluktan yana da kendi kendine yeten bir gök kurdu, ona bu vas vas flar vererek bahtiyar bir tanr yaratt yaratt . Ama bizim vücuttan sonra ele ald ald m mz bu ruhu, tanr cisimden sonra yaratmad yaratmad : Çünkü onlar birle birletirirken daha öne yarat yarat lan lan n, daha sonra yarat yarat lana boyun e e mesine müsaade etmedi. Bizler, geni geni ölçüde tesadüfe ba ba land landm mz için, rasgele konu konu mam mam z da tabiidir, ama tanr ruhu vücuttan önce, ya ya ve erdem bak bak mndan daha üstün yaratm yaratm ttr. Çünkü ruh, hük metmek, emretmek için, vücut da boyun e e mek için meydana getirilmi tir. Ruhun kurulu kuruluu kurucusunun istedi istedi i gibi bitince, içine tene ait olan her eyi koydu ve ruhl a teni orta yerlerinden birbirine ba lad lad . ... Böylece bir yandan gö ün gözle görünür v ücudu, öte yandan da gözle görünmeyen, fakat ak ak lla ahenge ba l olan, ak l ve ölmezlik öl mezlik sahibi varl klar n en üstünü taraf taraf ndan yarat yarat lm lm eylerin en yetkini olan o ruh do du. Bu evreni yaratan baba, ilksiz tanr tanr lar n örne örne ine göre kurdu kurdu u ev renin hareket hareket etti ettiini, yaad ya ad n n görünce çok sevindi ve sevincinden, onu örne e daha çok benzetmeyi dü dü ündü. Bu örnek ölmez bir canl varl varl k oldu olduu için, o da bütün bu evreni, mümkün oldu u kadar ölümsüzle ölümsüzletirmeye çal çal tt . Ama örnek örnek olarak ol arak kulland kulland ölümsüz ölümsüz canl canl varl varl ,, yarat yaratlan evrene tamam tamam yla uygun k lmak mümkün olmuyordu. Bunun üzerine ölümsüzlü ölümsüzlü ün de deiik bir taklidini yapmay yapmay dü dü ündü ve gö gö ü kurarken bir yandan da hareketsiz, salt ölümsüzlükten, belirli say lar n orant orants na göre ilerleyen, ölümsüzlü ölümsüzlü ün zaman dedi dedi imiz o imgelemini kurdu. ku rdu. Gerçekten Gerçekten gök do domadan önce, günler, aylar, y y llar yoktu, bunlar gö göü kurarken yaratmay yaratmay dü düündü; onlar hep zaman zaman n birer parças parças dr, geçmi geçmi ile gelecek gel ecek de ölmez tözden tözden bahsederken bahsederken cahill cahill i imizden olacakt r kulland kullandm mz, zaman çe çeitleridir. Biz o tözün sözünü ederken vard , vard r, diyoruz. Halbuki onun için ancak vard r diyebiliriz. Vard , olacakt r gibi sözler yaln yaln z zaman içinde do do an, geli gelien eylere yara yarar. r. Çünkü onlar de de iiklikten ba ba ka bir ey de deildir. Ama ayn ayn kalan, de deimeyen ey zamanla ne ihtiyarlar, ne gençle ir, ne de onun için hiçbir zaman vard , imdi olmaktad olmaktad r veya gelecekte gel ecekte olacakt olacaktr denebilir. ... Olan oldu; olan olu yor; olacak olur yahut da yok olan yoktur gibi bütün sözler yanl yanl ttr. Sözün k sas sas , zamanla zamanla gök, yok olmalar gerekiyorsa, beraber yarat yarat ld ld klar gibi beraber yok olacaklard olacaklard r. ... Gök bütün zaman boyunca vard vard , vard vard r ve var v ar olacakt olacakt r, örne örneiyse ilksizdir. te te tanr bu dü düünceye dayanarak, zaman zaman yaratmak iste iste i ile güne güne i, ay ay ve zaman say say sn ay ay rt etmek, korumak için gezegenler gezegenler denen öteki be gök cismini yaratt yaratt . Her birinin vücuduna ekil verdikten sonra yedisini de öteki özün döndü ü yedi yörüngeye, yerle yerle tirdi. Tanr gerçekten var olan canl varl varl kta zekan zekann gördü gördüü bütün ekilleri, nas nas l ve ne kadar olurlarsa olsun, bu evrenin de oldu oldu u gibi, o say say da içine almas almas gerekti gerektiine hükmetti. Bu ekiller dört tanedir: Birincisi tanr lar n göksel soyu, ikincisi havalarda dola dola an kanatl kanatl soy, üçüncüsü suda yaayan, dördüncüsü de toprak üstünde yürüyen türdür, Tanr l k soyu, görünü ya görünüü mümkün oldu oldu u
4
kadar parlak, güzel olsun diye, hemen hemen ba tan ba baa ate ateten yaratt yaratt; evrene benzeterek ona tamam tamam yla yuvarlak yuv arlak bir ekil verdi, hareketinde bütünü takip etmesi için de onun zekas na yerle yerletirdi. Öteki tanr lara gelince, onlar n yarat yarat ln n bilmek, anlatmak bizim gücümüzü a an bir i itir. Bu meselede bizden önce söz etmi etmi olanlara inanal m. Onlar bu tanr lar n soyundan geldiklerini ileri sürdüklerine göre, herhalde atalar tanr lard lard. Her ne kadar sözleri inan lacak, kesin delillere dayanm dayanm yorsa da tanr çocuklar ndan üphe etmek mümkün de de ildir. Ama anlatmak istedikleri ey kendi soylar nn tarihi oldu oldu u için örne örne e uymak, onlara inanmak gerek. "Tanr lar, benim yaratt yaratt m m tanr lar n çocuklar , yarat yaratc s ve babas babas oldu olduum eserler, benden vücut bulduklar için, ben raz raz olmad olmadkça parçalanamazlar, gerçekten, ba lanan bir ey her zaman çözülebilir; ama iyice birle tirilmi tirilmi güzel bir eyi parçalamak ancak kötü bir kimsenin harc harc dr. Böylece yarat yarat lm lm bir bir varl varl k oldu olduunuza göre ne ölümsüz, ne de tamam yla parçalan parçalan lmaz bir ey de deilsiniz. ... Onlar kendim yarat yaratp, onlara kendim can verseydim, versey dim, tanr lara e olurlard olurlard . te varl klar olmas olmas , bu evrenin de gerçekten tam olmas için bu te onlar n ölümlü varl canl canl lar yarat yarat ln n za göre vücuda getirmeye çal çal n n z. Her biri kendisine uygun dü en zaman dilimi içine serpilmi olarak, tanr ya en çok sayg sayg gösteren bir canl canl varl varl k olaca ol acakt kt; ama insanlar n özü ikiz oldu olduundan üstün cins sonradan erkek denecek cins olacakt olacakt. Ruhlar, al al n yaz yaz s gere gere ince, tenlere tenlere yerle yerle tirilince, bu tenlerin de baz k smlar üreyip, baz baz k s mlar yok olunca her eyden önce öyle bir sona var lacakt lacakt ; ruhlar kuvvetli izlenimler kar s s nda elbette ayn ayn tabii hassasiyete, sonra haz ve ac ac ile kar k k sevgiye, bundan baka da korkuya, k zg ba zg nl nl a a ve bunlara ba ba l , yahut da tabii olarak bunlar bunlar n kar t t olan ihtiraslara sahip olacaklard olacaklard . Bu ihtiraslara hakim olanlar do ruluk, onlar n hükmüne girenler de erilik içinde ya ya ayacaklard ayacaklard ; kendisine ba ba lanan lanan zaman zaman iyi kullanan ba ba l oldu olduu gök cisminde ya yaamaya dönecek, orada bahtl bir ömür sürecekti. Buna ayk r hareket eden de ikinci do do uunda kad kad n olarak do do acak, bu bu haliyle de k ötü olmakta devam ederse, kötülü kötülü ün çe çeidine göre, her yeni do do uta, ya yaay ay na na en çok benzedi i hayvan hayvan n kal kal b n alacakt alacakt . Tanr , gelecekte i i leyecekleri kötülükl erden kendisini kendisini mesul tutmas tutmas nlar diye, bütün bu yasalar ruhlara tan tan tt tt , baz baz lar n arz arz n, baz bazlar n ay ay n, baz bazlar n da öteki zaman aletlerinin üzerine serpi serpitirdi. Bu i i i bitirdikten sonra ölümlü tenlere ekil vermeyi, v ermeyi, insan insan ruhuna kat kat lmas lmas gereken, onun için lüzumlu olu p da hala eksik kalan kalan her eyi katmay katmay , sonra sonra bu ölümlü ölüml ü varl varl ,, kendi bahts bahts zl zl na na kendi sebep olmad olmad kça, elden geldi geldi i kadar bilgelikle, iyice yöneltmeyi de genç tanr lara b b rakt rakt. Bütün bunlar düzenledikten sonra, tanr her zamanki ya ya ay ay na na döndü. O dinlenirken babalar nn iste isteini kavram kavram olan olan çocuklar, onu yerine getirmeye çal t t lar, ölümlü varl varl n n ölümsüzlük ilkesini babalar babalar ndan ald ald lar ve kendilerini yapan yapan i i çiyi taklit ederek evrenden, bir gün yine ona geri v erilecek erilecek olan, ate ate , toprak, su ve hava paçalar ald ald lar. Bunlar kendilerini ba ba layan ba balar gibi çözülmez ba balarla de de il, küçüklükleri yüzünden gözle görülemeyen bir sürü kenetlerle birbirlerine eklediler. Böylece onl ar bir araya getirerek bütün bu parçalardan herkes için birer ten vücuda getirdiler; kabarma ve alçalmalara u rayan bu tene ölümsüz ruhun devirlerini yerle yerle tirdiler. Ama, bu büyük ak nt nt içine yerle yerle tirilen tirilen devirler ne onu hü kümleri alt alt na alabiliyorlar, ne de kendileri onun hükmüne girebiliyorlard .
5
Ruh ölüml ü bir tene tene ba ba land land zaman, zaman, ba ba lang lang çta oldu olduu gibi, bugün de önce zekadan mahrum kal r. ... Buna iyi bir e itim yöntemi eklenirse insan tam olur, tamam yla sa salam olur, hastal hastal klar n en a a r r ndan kurtulur. Aksine olarak insan ruhunu ihmal ederse, e ri,bü ri,bürü bir ömür sürdükten sonra yar m, ak ls ls z kalarak Hades'e döner. Ama bu ancak daha sonralar sonralar olur. ... Tenlerin parça parça, nas nas l meydana geldi geldi ini, ba bata gelen bu meseleyi ele alal m; ruhun ne yüzden, hangi tanr sal iyilikle yarat yarat ld ldn n görelim. Tanr lar, tanr ya en yak n parçam parçam z olan, ötekilere hükmeden, imdi ba ba dedi dediimiz küre biçimindeki bir tende iki say l olan bu ulu devirleri, yuvarlak yuv arlak kürenin ekline uydurarak yerle yerle tirdiler. Sonra, mümkün olabilecek ol abilecek bütün hareketlerden hareketlerden pay alacaklar n bildiklerinden, bütün gövdeyi bir araya getirerek, onun hizmetine verdiler. ni nili, ç çk l l olan dünya üzerinde yuvarlan yuvarlan rken tepeleri a a makla, çukurlar ç ç kmakta s s k nt nt çekmesin diye, yürüyü yürüyü ünü kolayla kolaylatrmak için de bir ta tatt olarak ona teni verdiler. te ilerl eyebilmesi esi için de tanr tanr n n te tenin bundan ötürü uzun bir boyu, ilerleyebilm verdi verdii, uzay uzay p bükülebilen dört organ organ oldu. Bu organlar n kendisine verdi verdi i tutma, dayanma sayesinde, en yüce, en kutsal eyimizin bulundu bulundu u yeri, en yükse yükse imizde tutarak, her çe çe it yerden geçebilecek hale geldi. ... Sonra tanr tanr lar, ön taraf taraf mzdan, arka taraf taraf mzdan daha asil, emretmeye daha yetili oldu una hükmederek, bize gerisin geri de il de ileriye do do ru yürümek yetisini verdiler. Demek ki insan teninin ön taraf nn arka taraf taraf ndan farkl olmas olmas , ona benzememesi gerekiyordu. Bundan ötürü, ba ba n n küresi üstüne, ön tarafa önce yüzü, yüzün üzerine de ruhun bütün i ilevlerine levl erine yarayan yarayan organlar yerle yerletirdiler ve tabiat tabiat yla bedenin idaresinde ön tarafta bulunan k sm sm n pay pay olmas olmasna karar verdiler. Yaratt Yaratt klar ilk organlar k k ta tayan yan gözler oldu. Parçalar birbirine benzedi i için bütünüyle ayn ayn duygulan duygulan ma tabi olan bu ten, bir nesneye dokunur, yahut da bir nesne ona dokunursa o nesnenin hareketlerini bütün tenden geçirip ruha kadar götürür ve bizi görüyoruz dedirten o duyumu verir. Ama d ate ate geceleyin çekilince, iç ate ate de ondan ayr lm lm olur; olur; gözden ç ç karken özü ba ba ka olan varl varl klara dü dü tü tüü için, de de iir, söner, çünkü art artk hiç ate ate i olmayan, etraftaki hava ile ayn ayn özden de deildir. O zaman art art k görmez olur, böylece uyku getirir. Tanr Tanr lar n görü görüü korumak için icat ettikleri göz kapaklar kapaklar kapan kapan nca, iç ate ate in kudretini durdurur. O da iç hareketleri sakinle tirir, yumu yumu at atr, bu sakinlik dinlenmey dinlenmey i yarat yaratr. Bu dinlenme derin olunca, hemen hemen rüyas z bir uyku bizi kaplar; ama biraz kuvvetli hareketler kal rsa, bu hareketler özlerine, bulunduklar bulunduklar yere göre, içimizde, uyand uyandm m z zaman, d d dünyada, dünyada, hat hat r mza gelen ayn ayn özden birçok imgeler uyand uyand r r. Aynan Aynann e erili rilii yüzün uzunlu uzunluuna do doru gelecek ekilde yerle yerle tirilerek tirilerek döndürülürse döndürülürse nesneyi nesneyi tamam tamam yla ba ba a aa gösterir, a ada görü n gösterir, çünkü o zaman a da bulunan görü n yukar , yukar daki de aaya ya do doru gönderir. Bence görme, bizim için en büyük nimettir, çünkü gök cisimleri, güne i, gö göü görmemi görmemi olsayd olsayd k bugün evren hakk nda ortaya at at lan aç aç klamalar n bir kelimesi bile a a z m zdan ç ç kamazd kamazd . Ama bize zaman bilgisini, bütünün özünü incelemek imkanlar imkanlar n vermi vermi olan say say y bulduran, gerçekte, geceyle gündüzün, aylar n, biteviye giden mevsim de de iikliklerinin, gece-gün e itli itliinin, gün durumunun görülmesidir. Felsefeyi, insano insano lunun, tanr lar n cömertli cömertli i sayesinde kavu kavu tu tuu ve bir eine daha hiçbir zaman kavu amayaca amayaca o o en de de erli nimeti görmeye borçluyuz. ... Tanr görmeyi, zekan zekan n gökteki devirlerini dev irlerini seyrederek seyrederek onlar düzensiz olmakla olmakl a beraber gö göün de deimez
6
devirleriyle ayn ayn soydan olan kendi öz dü dü üncemizin devirlerine uydural m diye icat edip bize verdi. Sesle i iitme hakk nda da ayn ayn eyi söyleyebiliriz: Tanr lar onlar da bize ayn ayn eyleri dü düünerek, ayn ayn sebeplerden sebeplerden ötürü v ermi ermilerdir. Diyelim ki bir sanatç sanatç alt alt nla her çe çe itten ekiller yapmakta, yapt yapt her her ekle bütün öteki ekillerin kal kal b n vermekted verm ektedir. ir. Ona bu ekillerden biri gösterilerek ne o1du u sorulursa, en do do ru cevap, gerçeklik bak mndan, olsa olsa u olacakt olacakt r: Bu alt altnd nd r. ... Bütün cisimleri içine alan öz için de ayn ayn eyi söylemeliyiz: Ona da her zaman ayn ad ad vermek laz laz md mdr; çünkü o hiçbir zaman kendi öz niteli niteliinden kaybetmez. Bütün türleri içine alacak olan, bütün ekillerin d d nda nda bir nesne olmal d r. ... Baz Baz yumu yumuak nesnelere ekiller vermek v ermek için de onlarda gözle görülebilen hiçbir ekil b b rak lmaz, aksine düzle düzletirilir tirilir ve elden geldi geldi i kadar perdahlan perdahlan r. Bütün ilksiz ekilleri s s k s sk, iyi artlarla, ba ba tan ba baa almas almas gereken nesneler içinde bu böyledir; onun da özü bak bak m ndan bütün ekillerin d d nda nda kalmas kalmas laz laz md mdr. Bunun içindir ki gözle görülür, u veya bu ekilde duyulur olarak do do an her eyin yata yata ve ve anas anas , toprakt topraktr, havad havadr, ate atetir, yahut da sudur, yahut da onlardan meydana gelmi veya onlar meydana getirmi getirmi bir nesnedir, demek do do ru olamaz; ama, bu, her eyi içine alan ve kavranabilenle kavranabilenle belirsiz, belirsiz, anla lmas lmas zor bir ilgisi olan gözle görünmez, ekilsiz bir türdür, dersek yalan söylemi söylemi olmay olmayz. Özü ate ate olan mutlak bir varl varl k var m m dr? Mutlak bir varl klar oldu olduunu durmadan tekrarlad tekrarlad m m z eylerin gerçekten mutlak bir varl klar var m m d r? ... Kavramla Kavram la kanaat birbirinden farkl iki nesne ise bu idealar n mutlak bir varl vard vardr: onlar duygular mzla de deil, ancak zekam zekam zla kavrad kavradm mz ekillerdir. Ama bunun aksine olarak baz lar nn kabul etti ettii gibi, gerçek kanaat hiçbir ekilde kavramadan farkl farkl de deilse tenimizle kavrad kavrad m mz eylerin varl varl klar , en emin nesnelerdir; fakat unu da teslim etmek gerektir ki bunlar, as as llar ayr , birbirlerine benzemeyen eyler olduklar ndan, baka ba ba baka nesnelerdir. Çünkü birincisi, yani kavram bizde ö retimle, öteki, yani kanaat inand inandrma ile meydana gelir; birincisi gerçek ispatlara ba ldr, ötekisi de ispata lüzum göstermez. Biri inand inand rma ile sars sarslmaz; öteki sendeler. unu da söyleyelim ki bütün insanlar n kanaate paylar vard vardr, ama kavram, tanr lar ile pek az ki ki iye nasip olan bir eydir. Böyle olunca ol unca her eyden önce, do do mam mam ve ve yok olmayacak, içine hiçbir yabanc yabanc nesne kabul etmeyen, kendi de ba ba ka hiçbir eyin içine girmeyen, girmeyen, gözle görülmeyen, bütün duygularla duyulamayan, yaln yalnz kavram taraf taraf ndan görülebilen de de imez ekli kabul etmek laz laz md md r. Böylece meydana gel gel en ekil; taban taban e eit kenarl kenarl alt alt dörtgenden ibaret bir küptür. Geriye bir be beinci birle birle me kalm kalm ttr. Onu da tanr evrene ev rene son ekli verirken kulland kulland . Bütün bunlar dü düünerek insan gerçekten kendi kendine öyle sorabilir: Say Say s z dünyalar m m var, yoksa say say lar belli dünyalar m m ? Say Say sz dünyalar oldu oldu una inanmak, diyebiliriz ki, ancak bilinmesi gereken eyleri bilmeyen bir kimsenin dü üncesi olabilir. ... Biz tanr tanr n n i iaretine bakarak bir tek dünya olmas olmas n daha akla yak n buluyoruz, ama ba ba ka dü düünceleri dikkate alarak ba ba ka türlü dü düünmek de mümkündür.
7
Hareketle hareketsizli hareketsizli e gelince, onlar nas nas l, hangi artlar alt altnda meydana geliyorlar? Bu mesele üzerinde anla anla mazsak bundan sonraki dü dü ünü ünüümüzde birçok zorluklarla kar la la r r z. ... Çünkü hareket ettirici olmadan hareket eden bir nesne, yahut da hareket eden bir bir nesne olmadan hareket ettirenin bulunmas zor, daha do do rusu imkans imkans z bir eydir. Bu ikisi olmadan hareket olamaz. Onlar n ayn ayn cinsten olmas olmas na hiçbir zaman imkan yoktur. Bunun için hareketsizli i hep bir cinsten, hareketi de ba ka ba baka cinsten cinsten olana v erelim. Do Doan nesnel nesnel erin en güzel ve v e en iyisinin yap yap c s, önce, zorunlul zorunlulukla ukla bu ekilde kurulan bütün bu eyleri kendi kendine yeten, en yetkin olan tanr tanr y , evreni, yaratt yaratt zaman zaman kullanm kullanm tt r. Kendisi do doan her eye iyilik katarken bu çe it nedenliklerden yard yard mc mc olarak ol arak faydalanm faydalanm tt r. Bunun içindir ki, biri zorunlu, öteki tanr tanr l k iki çe çeit nedenli nedenli i ay ay rt etmek gerektir. Yarad Yarad lm m z mümkün k ld ld kadar kadar bahtl bahtl bir ya yaay ay a a kavu kavu mak için her yanda o tanr l k nedenli nedenlii aramal aramal y z. Zorunlu nedenli nedenlie gelince onu sadece tanr l k nedenli nedenli e varmak için ara ara t rmal rmal yz; onsuz inceledi incelediimiz nesnel nesnel eri ne ayr ayr kavramaya, ne anlamaya, ne de onlardan pay almaya imkan vard r. Ba Balang lang çta söylendi söylendii gibi tanr her nesneye gerek kendi kendilerine, gerek birbirlerine göre oran ve simetri bak mndan kabul etti etti i bütün ölçülere uygun olarak ol arak bir oran koydu koydu u zaman her ey düzensizlik içindeydi. Çünkü o zamana kadar her nesnenin ancak tesadüf eseri olarak oran oran vard vard, bugün adlar olan nesneler aras aras nda ate ate, su veya buna benzer ba ka nesneler gibi sözü edilmeye de de er, bir ad ad olan hiçbir nesne yoktu. Ama önce bütün bunlar bunlar düzene sokan, sonra da onlarla evreni ölümlü, ölümsüz bütün yarat klar içine alan bu canl y yaratan tanr olmu olmutur. Kutsal canl canl lar yaratan da o olmu olmu tur; ama ölümlü canl canl lar yaratmak i i ini kendi öz çocuklar na b brakm rakmtt r. Onlar tanr y örnek ald aldlar, ruhun ölümsüz ilkesini al nca da ruhun etraf etraf nda sonradan ölümlü bir ten vücuda getirdiler, onu ta ta ssn diye de bütün vücudu verdiler. Sonra bu vücuda, ayr ca ba baka bir ruh, kendisinde korkunç, kaç nlmaz tutkular ta tayan yan ölümlü bir ruh daha vücuda getirdiler: Önce kötülü kötülüün en büyük çekici kuvveti olan hazz hazz , sonra, bizi iyilikten uzakla uzakla t ran ac aclar , daha sonra iki kötü nasihatçi olan atakl kla korkuyu, ondan sonra da zor yat yat ttr lan öfkeyi, nihayet bizi çabucak aldatan ümidi. te te bütün bunlar dü düüncesiz üncesiz duyumla v e her eyi göze alan a a kla kar t t r p zorunluluk yasa y asass na uygun olarak ölümlü ruhlar n soyunu mey dana getirdiler. getirdiler. Bununla beraber tanr l k ilkeyi kirletmekte k irletmekten n korktuklar için tam bir zorunluluk zorunluluk olmad olmad kça ölümlü ilkeyi, tanr l k ilkeden ayr , vücudun ba ba ka bir taraf taraf na, yerle yerle tirdiler. Bunun için ba ba la gö gö üs aras arasnda bir k stak, bir s s nr kurdular ve v e birbirlerini birbirlerini ayr tutmak için aralar na boyunu yerle yerletirdiler. Ruhun ölümlüsünü gö gösün içine ba ba lad lad lar. Ruhun bir k sm sm özü bak m ndan daha iyi, bir k k sm sm da daha kötü olaca olacandan ndan gö göüs kavu kavuunu, kad kad nlarla erkeklerin dairelerini dairelerini ay rd rd klar gibi, iki oturma yeri halinde ay ay rarak aralar na bir bölme çeken deriyi koydular. Akl dinlesin, isteklerin oyma akl akln kalesinden gönderdi gönderdi i emirleri canla ba ba la yerine getirmedi getirmedi i zaman ak lla beraber onu zorla yola getirsin diye ruhun cesareti, sava sava iste isteini payla payla an, zaferi arzulayan k k sm smn ba baa daha yak n bir yere, bu deri ile boynun aras na yerle yerletirdiler. Damarlar n dü düüm yeri, bütün ö ö elerde kuvvetle dola dola an kan kan n kayna kayna olan olan kalbe gelince onu, cesaretli k s m, organlar n ya d dar ar dan gelen, ya iç isteklerin do urdu urduu bir kötülü kötülü e u urad radn n ak lla haber al p öfkeye kap kap ld ld zaman, zaman, her duyu organ organ n akl akl n emirleriyle emirl eriyle tehditlerini tehditlerini bütün damarlar n ince geçitlerinden kolayca alabilmesi, onlara tamam yla boyun e e ip böylece en asil k sm sm n hepsine birden emretmesini mümkün k k lmas lmas için, nöbet yerine koydular.
8
Kalbin üzerine ci ci erin dokusunu gerdiler. ... Böylece kalbi so so utur, kalp snnca da ona serinlik, sakinlik verir. v erir. te te bunun içindir ki tanr lar soluk borusunun kanallar n ci cierin ortas ortasndan geçirdiler, ci cierin kendisini de bir ilte gibi kalbin etraf na serdiler. te, te, öfke, kalpte son haddine var var nca kalbin kendine kar kar koymayan koymayan bir nesneye çarpmas çarpmas ve serinlemesi bundan ileri gelir. Böylece kalp daha az yorulur, öfke ilkesiyle beraber akl n daha çok i i ine yarar. Ruhun yemeye, içmeye ve vücudun tabii olarak ihtiyaç gösterdi i bütün eylere i itah duyan k sm smna gelince, tanr lar onu göbekle göbekl e orada bulunan bir deri aras aras nda uzanan uzanan yere koymu koymu lar, bütün bu yerde vücudun v ücudun beslenmesi için bir yemlik kurmu lard lard r. ... Onun ak ldan anlamayaca anlamayaca n n , u veya bu ekilde biraz sezse bile, nedenleri ara t racak yarat yarat l ta ta olmad olmad ndan, ndan, daha çok gece gündüz hayallere, hayaletlere kap laca lacan n bildikleri için, buna çare olarak, karaci karaci eri vücuda getirdiler, bulundu u yere koydular. koydul ar. ... Zeka, i itah duyan ruhu böylece korkutur. Ço Çou zaman, bu i i için karaci karaci erin ac ac ln ona korkunç hayaller n kull anarak ona gösterir; bütün karaci karaci ere ustal ustal kla burukluk verir; orada öd renginde renkler meydana ç kar r, yahut da onu s s k t t r r, tamam tamam yla buru buruuk, pürtük bir hale getirir. Gerçekten tamam tamam yla akl akl ba banda nda olar hiçbir insan tam manas yla do doru, gelece gelece i tam görür bir bilince varamaz. Bunu ancak akl n kudretini ba balayan uykudayken, yahut da akl akl , hastal hastal k veya co cokunluktan, yolunu arm ken ba ba arabilir. arabilir. Rüyada v eya uyan uyan kken, bilme k udretiyle, udretiyle, rm ken co cokunlukla söylenmi söylenmi sözleri hat hat rlay rlayp, onlar üzerinde dü dü ünmek, görülmü görülmü bütün hayalleri ak lla denemek, onlar n ileride olacak veya olmu olmu bir kötülük veya iyili iyili i nas nas l, kime haber verdiklerini v erdiklerini ara arat rmak insano insano luna dü dü er. Ama bir insan say klama halindeyken, akl ba bana na gelmeden ne gördü gördüü ne de söyledi söyledii eyler hakk nda bir hüküm verebilir; kendi i ini kendi görmenin, kendi kendini bilmenin bilmenin ancak bilge kimselere vergi v ergi oldu unu söyleyen söyl eyen atasözü atasözü çok do dorudur. te te bunun içindir ki yasa, tanr lar n ilham etti ettii bilmeye dair hüküm yürütmek için peygamberler peygamberler soyunu ortaya ç çkarm karm.. Onlara bazen bilen diyorlar: Bu onlar onl ar n k ranl ranl k görünümlerle sözlerin tercüman tercüman olduklar ol duklar n, bir bilen olmad olmad klar n tamam tamam yla anlamamak demektir. Bunun için onlara bilen de de il, bilmenin tercüman demek daha do do ru olur. Türümüzü yaratanlar yiyip içmeye kar dayanamayaca dayanamayaca m m z , oburlu oburluumuzdan haddinden, ihtiyac ihtiyac mzdan fazla yiyip içece içece imizi önceden tahmin etmi etmi lerdi. leriyi gören tanr lar ölümlüler soyunun hastal hastal ktan yok olmas olmas n, kemale eri eri meden, meden, hemen sönü p gitmesini önlemek için fazladan yiyip içti içti imiz eyleri içine als als n diye karn karn yaratt yaratt lar. Ald Aldm mz g g dalar n ba barsaklardan rsaklardan çabucak geçip, vücudumuzdan tekrar ba ba ka g g dalar istemesine, doymak bilmez bir hal almas almas na, bu yüzden bütün insan soyunun felsefe ile sanatla u ra ramaktan, içimizdeki en tanr tanr l k k sma boyun e emem geri kalmas kalmas na mani olmak için ba rsaklar rsaklar üst üste oraya dolad dolad lar. Kemiklere, ete, bu çe çe itten bütün öteki tözlere gelince; onlar için de durum öyle olmu olmu tur. Onlar n hepsi de kemik ili ili inden gelmektedir; çünkü, ruh tene ba l oldu olduundan, hayat ba ba lar kemik ili iliinde birle birle tirilmi tirilmi, ölümlü soyu oradan kök salm salm ttr; ama kemik ili ili inin kendisi ba ba ka tözlerden tözlerden meydana meydana gel mi mi tir. Fakat bizi yaratan sanatç sanatç lar kendi kendilerine daha uzun, ama daha kötü hayat olan bir insan soyu meydana getirmek mi, yoksa daha k sa, ama iyi hayat hayat olan bir soy yaratmak m gerekti gerekti ini sordular. K K sa ama daha iyi bir hayat hayat n, uzun ama daha kötü bir hayata, herkes için, her bak mdan tercih edilmeye de de er oldu olduuna karar verdiler. Böylece ba , olmad ndan ndan , eklemi olmad etle, kiri kirile de de il, ince bir kemik tabakas yla örttüler. Bütün bu sebeplerden ötürüdür ki insan
9
vücuduna eklenen ba ba , vücudun bütün öteki k s mlar ndan çok daha duygulu, daha zeki, ama daha zay zay ft ftr. Fakat ba ba,, kemikten kutusu içinde ç ç r lç lç plak mevsimlerin s s ca cana, na, so souuna maruz b b rakmak mümkün olmad olmad gibi gibi onu duygusuz, aptal edecek bir et kütlesiyle de örtmek kabil de ildi. Etin tözü kurumad kurumadndan, ndan, etraf etraf nda kendi büyüklü büyüklü ünü geçen, kendinden ayr ayr bir zar meydana geldi: Bugün buna deri diyoruz: Bu deri, beynin ya olmas olmas ndan büyüdü ve bütün kafay kafay kaplayacak ekilde kendi üzerine kapand . Kafa kemiklerinin birle me yerlerinden s s zan ya yal k bu deriyi slatt slatt, onu bir çe çe it dü dü üm halinde ba ba n n tepesinde kapatt kapatt . Tanr bu deriyi ba ban n her yan yan ndan ate ate yan yan klar yla böldü; bu deri delinip, bütün rutubet aras arasndan s sz nca saf s sv yla, saf s ç çk p gitti; ama derinin kendisini de meydana getiren organla vücuda gelmi gelmi olan ey, bu hareketle yükselerek i i ne kadar ince teller halinde d ar uzand; ar ya uzand fakat hareketin a a rlrl yüzünden yüzünden kendisini çevreleyen çevreleyen d havan havan n bask s alt altnda tekrar derinin alt alt na girerek orada kök sald sald . te te tabiat deri içindeki saçlar saçlar böyle yarat y arattt: Saçlar deri ile bir özden, tel eklindeki tözlerdir; ama deriden ayr ayr lan her saç so so uyup yo younla unlat zaman, zaman, bu so souman uman n tesiriyle tesiriyle meydana gelen s k ma ma yüzünden, daha sert ve daha yo yo undur. te te tanr bu söyledi söylediimiz nedenlikten faydalanarak ba m mz saçlarla örttü. Et yerine saçlar n beynimizi korumak için daha hafif bir örtü olaca olaca n n dü düündü. Saçlar duyarl duyarl m mz için ne bir engel ne de bir rahats rahats zl zl k halini almadan ba ba m m za yaz yazn gölge, k nda nda bir s s nak nak vazife v azifesi si göreceklerdi. göreceklerdi. Bizi yaratanlar bir gün kad kad nlarla ba baka hayvanlar n insandan do do aca acan n biliyorlard biliyorlard ; as as l bu yarat yarat klardan ço ço unun, türlü türlü eyler için, birer pençeye ihtiyaçlar ihtiyaçlar olaca olacan n da dü düünmü ünmü lerdi. Onun için insanlara daha do arken ttrnak vermi vermi lerdir. ... nsan özüne yak n bir özü, ba baka ekiller, ba ba ka duyularla kar t t rarak ba baka çe çe it bir canl canl yaratt yarattlar. Bunlar, bugün ziraatla ziraatla ehlile ehlile tirilmi tirilmi , e eitilmi itilmi ve bizimle art art k dost olmu olmu a aaçlarla bitkiler ve tanelerdir. Hayata kar an an her nesne hakl olarak canl ad adna lay lay kt kt r; bizim imdi sözünü etti ettiimiz tür de yerini deri ile göbek aras arasnda gösterdi gösterdi imiz, üçüncü çe çe it ruhlardand ruhlardand r. Bu ruhun kanaatle, ak lla, zeka ile bir ilgisi yoktur. Onun yaln yaln z ho ho ve ho ho olmayan duyumlar , istekleri vard vard r. Gerçekten bitki her zaman edilgindir, onun dönü ü kendisine, kendi içinde, kendi üzerinde dönmeye, d harekete harekete kar koyup koyup kendi hareketinden faydalanmaya, kendisini ilgilendiren herhangi bir ey üzerinde dü düünmeye onun ne oldu oldu unu sezmeye sezmeye imkan i mkan vermez. Demek oluyor ki bir hayvan gibi yaamaktad ya amaktad r, ama topra topra a ba bal d r, hareketsiz ve kök salm bir bir durumdad durumdad r, çünkü kendi kendine hareket etmek kudretinden mahkumdur. Bizden üstün olanlar bütün bu çe çe itleri biz kullar na g g da olsun diye yaratt yarattlar. Her canl canl da kan kan saran iç k smlar ve damarlar, kendilerinde bir ate kayna kayna varm varm gibi, gibi, en s s cak olan k s mlard mlardr. te te merkez k sm sm n boylu boyunca ate ate ten, içimizdeki bütün öteki k k smlar n da havadan örüldü örüldü ünü söyledi söylediimiz zaman, bu bölgeyi bunun için kafesimizin örgüsüne benzetiyorduk. Bu s s cakl cakl n n d dar ar ya, ayn ayn özden olan d d ate atee tabii ekilde meyletti meyletti ini kabul etmek laz laz md md r. Ama d dar ar ya ç çkmak için iki yol vard vard r: Biri bütün vücuttan, öbürü de a a zla zla burun deliklerinden geçen yol. Ate Ate yediklerimizi böler, içimizde solukla beraber, ayn hareketle yükselir ve v e onunla beraber yükselirken karn karn mzda bölünmü bölünmü olan yiyecek parçalar n al al r, damarlara bo bo altarak onlar doldurur. te te bütün bu canl canl vücutlar nn her yan yan nda böylece bir yiyecek ak nt nt s dola dolar. r. ... Ama
10
suyu bölen ve ona damgas damgas n vuran k rm rm z renk hepsine hakimdir. te te bunun için vücutta akan nesnenin rengi bu anlatt anlatt m m z renktir. ... Ama üçgenlerin kökleri, birçok dü manlara kar uzun uzun zaman devam ettirdikleri sava sava larda gev gev eyince art artk d dar ar dan gelen besleyici üçgenleri bulup hazmedemezler; bu sefer d d ar ar dan gelenler onlar kolayca böler. O zaman sava ta yenilen bütün canl canl , yava yava yava yava çöker ve bu hale ya ya l l k denir. Nihayet, kemik ili ili inin üçgenlerini bir arada tutan ba ba lar yorgunluktan gev eyip dayan dayan kl kl lklar n kaybedince, ruhun ba ba lar n da gev gev etirler, o da yarat yarat lna na uygun olarak kurtulur, sevinerek uçup gider; çünkü, tabiata ayk ayk r olan her ey insana nas nas l ac ac verirse, tabiata uygun olarak meydana gelen her ey de zevk verir. Vücuttaki hastal hastal n n ba ba l ca sebebi fazla ate ate ten ileri gelince, ate iltihaplar, devaml nöbetler yapar. Halbuki Halbuki fazla hava hav a günlük nöbetlere, fazla fazla su da üç ü ç günde bir gelen nöbetlere n öbetlere sebep sebep olur, çünkü su h avadan da ate ateten de yava yava tr. Toprak fazlal fazlal na na gelince, toprak dört ö ö eden en yava yava oldu oldu vardr, onun için o dört undan temizlenmek için onun dört misli zamana ihtiyac vard günde bir gelen nöbetlere sebep olur, bu nöbetleri geçi tirmek kolay de de ildir. hastal klar böyle meydana gelir. imdi de vücudumuzun yarat yaratl na te te vücut hastal na göre, ruh hastal hastal klar n n nas nasl meydana geldi geldi ini görelim. Ba Ba l ca ruh hastal hastal n nn ak l noksanl oldu oldu unu kabul etmek laz laz md md r. Fakat ak l noksanl noksanl iki iki türlü olur: Biri delilikten, öbürü cahillikten. Bu bak mdan birine birine v eya öbürüne sebep olan eye, hastal hastal k ad ad n vermek, v ermek, haddinden haddinden fazla hazlarla ac aclar n da ruh için en tehlikeli hastal klar oldu oldu unu kabul etmek gerekir. Çünkü, insan ne neeli yahut da aksine olarak son derece kederli olursa, zevki tatmaya yahut da kederi bir yana brakmaya vakitsiz bir gayet gösterir ve hiçbir eyi ne do do ru i iitmeye ne de do do ru görmeye imkan bulur; adeta bir deliye benzer, akl n ba bana na alacak hali kalmaz. nsan nsann kemik ili ili inde, meyvesi bol bir a a aç gibi, fazla sperma bulunursa, istekleri ve bu isteklerin neticeleri onun her eyi de say say sz ac aclar, say say sz hazlar duymas duymas na sebep olur. ... Ruhu, vücudunun yüzünden hastad hastad r, ç lg lg nd nd r; ona bir hasta gözüyle de de il, bile bile ahlaks ahlaks zl zl k eden biri gözüyle bak l r. Hakikat udur ki cinsi arzular n ta tak nl nl asl aslnda kemiklerin gözenekli gözenekli olmas olm as sayesinde onlardan geçerek bütün vücudu slatan bir tek özün vas vas flar ndan ileri gelen bir ruh hastal d d r. Sanki insanlar bile bile kötülük ediyormu ediyormu gibi hazlardaki ölçüsüzlü ölçüsüzlü e yükletilen hemen hemen bütün kabahatler kabahatler haks z ithamlard ithamlard r, çünkü hiç kimseye isteyerek isteyerek kötülük etmez. Kötüler v ücutlar kötü yarat yarat ld ld,, kötü eitildikleri için kötü olurlar; bu iki ey herkesin can can n s skar ve kendi iste iste imize ra ramen olur. Ac Ac lar için de bu böyledir: Ruhun çekti çekti i büyük ac ac lar n sebebi de yine vücuttur. ... Bundan ba ka yarat yarat ltaki taki bu bozukluklar kötü kurallarla, ehirlerde özel özel v eya genel genel yerlerde duyum sözlerle büyüdü büyüdüü zaman, daha küçük ya yatan itibaren hastal giderebilecek giderebilecek bir ö retim görmemi sek, içimizdeki içimizdeki bütün kötüler kendi ellerinde el lerinde olmayan iki sebepten ötürü kötü olurlar. Bunun kabahatini her zaman çocuklardan ziyade babalarda, talebelerden çok ö retmenlerde aramak aramak laz laz md md r. Ama insan bütün gücüyle, tahsil ve terbiyesiyle, ya ay ay yla, kötülükten yla, kaçmaya, onun z z dd dd olan erdeme v armaya armaya çal çal mal mald r. orant sz olmaz. O halde hal de esas olarak unu yi olan her ey güzeldir, güzel de hiçbir zaman orant dü düünmek gerektir: Bir canl güzel olabilmek için tam orant içinde bulunmal dr. Ama biz de orant orantlar ancak küçük eylerde sezip, onlarda hesaba kat kat yoruz; en önemli, en büyük eylerde ise fark na bile varm varm yoruz. Mesela, s shhatle hastal hastal klar, erdemle kötülük için ruhla ruhla vücut v ücut aras arasndaki orant orant veya orant orants zl zl klardan daha önemlisi yoktur. ... Dü ünmeyiz ki kuvvetli ve her bak mdan büyük bir ruh çok zay zay f, çok küçük bir tende bulunursa, yahut da durum bunun tamam tamam yla aksi olursa, canl bir bütün olarak güzel olamaz, çünkü orant orant s zd zd r, orant orant ise her eyin ba ba nda nda gelir. ... Mesela bir vücudun bacaklar bacaklar çok uzun, yahut ba ba ka bir organ organ orant orant sz olursa
11
bu vücut v ücut sadece sadece çirkin olmakla kalmaz, k almaz, ayn ayn zamanda bu organ ba ba ka organlarla bir i i görüyorsa, vücut çok yorulur, birçok gergin hareketlere u rar, düzgün yürüyemez, dü düer ve kendi kendine bin türlü ac ac lar verir. Bunun canl dedi dediimiz ruhla vücut bile bile imi içinde, böyle oldu olduundan emin olal m. Canl Canl daki ruh vücuttan daha kuvvetli ol ur, ayn ayn zamanda da kar kl kl k içinde yüzerse bütün vücudu içinden sarsar, onu hastal kla doldurur; kendini tamam yla baz baz incelemelere, ara ara trmalara verirse onu harap eder; ba ba kalar na bir eyler ö öretmeye retmeye kalk k alk r, r, genel veya özel yerlerde hararetli hararetli münaka münaka alara girerse onu bu münaka münaka alar n do dourdu urduu kavgalarla, rekabetle rekabetle sarsar, sarsar, alevlendirir; onu nezlelere nezlel ere yakalat r. ... Aksine olarak vücut küçük ve ve zekas zekas c cl z bir·ruhla birle birle mi mi olursa, insanda tabii olarak biri yiyece e ait olan vücudun ötekisi de bilgeli bilgeli e ait olan içimizdeki tanr tanr l k k sm sm n iste istei olmak üzere iki istek bulundu bulundu una göre, en kuvvetli k sm smn hareketleri en zay f k sm smn hareketlerine üstün gelir, kendi tesir alanlar alanlar n art artr r, zor örenen, kolayca unutuveren ruhu aptalla aptallat r r, böylece onda hastal hastal klar n en a an n olan cahilli cahilli e sebep olur. Bu iki hastal hastal a a kar yaln vard r: Ne vücudu ruhsuz ne de ruhu vücutsuz v ücutsuz yaln z bir ilaç vard harekete geçirmemek, ta ki birbirine kar kar kendilerini kendilerini koruyarak ikisi de dengelerini kursunlar ve sa sal klar n korusunlar. Demek oluyor ol uyor ki matematikle matematikle u ra raan, yahut kendilerini herhangi bir kafa iine ba ba layanlar vücutlar n da idmanla i i letmelidirler, öte yandan vücuduna v ücuduna dikkatle bakan kimse, musiki ile felsefenin bütün konar konar yla u ura raarak ruhunu da çal çal tt rmal rmal d r; ancak bu artla onlar n ikisi de iyi ve güzel ad ad na hak kazan kazan rlar. Vücudu temizleyip onu rahatlatmak için en iyi çare idman hareketleridir. Hastal Hastal klar için de böyledir: Onlar da hükmünü sürmeden ilaçlarla sona erdirilirse, küçük hastal hastal klar n büyük hastal hastal klara yol açt açt,, say saylar n n ço çoald ald görülür. görülür. te te bundan ötürü her hastal hastal a a mümkün oldu oldu u kadar yoluyla yoluyl a bakmal bakmal , azg azgn hastal hastal klar ilaçlarla il açlarla büsbütün azd azdrmamal rmamal d r. Fakat i iin en önemli, en beklemeye beklemey e tahammül tahammülü ü olmayan taraf taraf , idare etmek için yarat yarat lm lm olan olan k sm sm , bu amaç için elden geldi i kadar güzelle güzelle tirmeye, tirmeye, iyi bir hale sokmaya v ar kuvvetimizle kuvv etimizle çal çal makt makt r. ... Bizde ayr ayr üç yere yerle yerle tirilmi tirilmi üç çe çe it ruh bulundu bulundu unu, her birinin de ayr ayr hareketlere sahip oldu oldu unu s s k s sk tekrarlam tekrarlam tt k imdi de mümkün oldu oldu u kadar k saca, bunlardan birinin tembellik ,edip kendine dü en hareketleri yerine getirmedi i zaman, pek tabii olarak çok zay zay f dü düece eceini, aksine olarak çal an an ruhun da çok kuvvetlenece kuvvetlenece ini söylemeliyiz. ... Biz topra topran n de deil; gö göün bitkisiyiz, bunu aç aç kça söyleyebiliriz. Tanr ba bam mzla kökümüzü, ruhun önce meydana getirildi getirildi i yere asm asm ,, böylece bütün vücudumuzu gö e do doru yükseltmi yükseltmitir. Onun için, bir insan kendini tamam yla tutkular na, isteklerine verir, bütün gücüyle onlar doyurmaya u u ra rarsa rsa bütün dü dü ünceleri ister istemez istemez ölüml ü olur, kendisinde, mümkün oldu ol du u kadar, ölümlü taraftan ba ba ka bir ey kalmaz, çünkü yaln yaln z o taraf tarafn geli gelitirmi tirmitir. Ama bir insan kendini s srf bilgi u u runa, gerçek gerçek bilgeli bilgel i e verir, yetileri aras aras nda en çok, ölümsüz, yüce eyleri dü düünmek yetisini ilerletir, hakikate ermeye muvaffak olursa, insano lunun çözümsüzlü çözümsüzlüe kar mas oldu u ölçüde, öl çüde, kendisin kendisinin in de bu ölümsüzlü öl ümsüzlü masna imkan oldu e ermesine hiçbir engel kalmaz; bu insan her zaman kendisindeki yüce taraf dikkatle koruyup içindeki daimonu iyi bir halde bulundurdu bulundurduundan üstün bir bahtl l a a kavu kavuacakt acaktr. Zaten herhangi bir eyi dikkatle koruman koruman n bir tek yolu vard vard r. O da onu kendisine has olan g dalarla, hareketlerle beslemektir. besl emektir. Dünyaya gelen insanlar insanlar aras aras nda korkakl korkakl k gösterenler, hayatlar n kötülük etmekle etmekl e geçirenler, dünyaya ikinci geli geli lerinde kad kad n olarak do do dular. Bundan ötürü, tanr lar o zaman bizde cinsi temas iste isteini uyand uyand rd rd lar; bizde ba ba ka bir can, kad kad nlarda da ba ba ka çe çeit bir can meydana
12
getirdiler; her ikisini de u ekilde yaratt yaratt lar. Ci Cierleri geçtikten sonra, havan n bask s ile d dar ar ya at at lmak üzere, böbreklerin al ma giren içkilerin vücudumuza akt akt yolun yolun ba banda, nda, tanr lar, ba batan balayarak boyundan ba boyundan ve bel kemi kemi inden a aaya ya inen koyu ilik kemi kemi inde, bundan önceki sözlerimizde tohum ad ad n verdi verdiimiz kemik ili ili inde, bir delik açm lard lardr. Bu kemik ili ili i canl canl oldu olduu ve kendine bir yol buldu buldu u için bu yolun bulundu bulunduu k s mda kuvvetli kuvv etli bir ç ç karma iste iste i yaratm yaratm ,, böylece dünyaya çocuk getirme sevgisini do do urmu urmutur. Bunun içindir ki erkeklerin cinsel organlar , ttpk ak ldan yana sa sarr olan hayvanlar hayv anlar gibi, tabii olarak serke tir ve hükmetmeyi sever; kendini azg azg n i itahlara kapt kapt rarak her yanda hükmünü geçirmek ister. Kad nlardaki rahim, ayn ayn sebeplerden sebeplerden dolay dolay , onlarda çocuk yapmak arzusuyla ya ya ayan bir canl canl d r. ... Bunlar rahmin içinde beslenir, büyür, sonra dünyaya gelerek canl lar n meydana gelmesini gel mesini tamamlar. tamamlar. Kad nlar n ve bütün di Kad dii cinsinin asl asl budur. Saç yerine yerine tüyleri ol an ku ku lar n soyuna gelince onlar küçük bir de de ime ile kötülü kötülü ü olmayan hafif, gökyüzüyle me me gul, fakat safl safl klar yüzünden gözle gördükleri eylerin yaratanlar yaratanlar oldu ol du una inanan ekil de deitirmi tirmi insanlard insanlard r. Karada ya yaayan hayvanlar ile y y rt rt c hayvanlar n soyu da kafada meydana gelen hareketleri kullanmad kullanmad klar , kendilerini sadece gö üslerine yerle yerle tirilmi tirilmi olan ruh k s mlar nn eline b b rakt raktklar için hiç felsefe ile u ra ramayan ve gök cisimlerinin hiçbirinin özüne dikkat etmeyen kimselerden meydana gelmi gelmi tir. ... Tanr en budalalar na, topra topraa daha çok ba ba l kals kals nlar diye, daha çok ayak vermi vermi tir. çlerinde en ahmak olanlar na, ayaklar hiçbir i ilerine yaramad yaramad için, için, vücutlar n boylu boyunca topra topra a uzatanlara gelince, tanr onlar ayaks ayaks z, topra topran n üstünde sürünür yaratm yaratmttr. Nihayet dördüncü tür, suda ya yaayanlar, insanlar n en aptallar ndan, en bilgisizlerinden meydana gelmi gelmi tir. Onlara bu ekli veren yüce yap yap clar tam manas manas yla soluk almalar na bile izin vermemi lerdir, çünkü ruhlar i iledikleri günahlar yüzünden, kötülükle doluydu. ... Bugün de canl canl varl varl klar, zeka veya budalal budalal klar n n azal azal p ço çoalmas almas na göre, birbirlerinin k lna na girmekte, ekil de de itirmektedirler. NOTLAR
37. Tefsircilerin Tefsircilerin ço çouna göre varl varl k ile olu olutan ba baka üçüncü gerçek, yerdir. Aristo'ya göre Timaios'ta madde ile yer ayn ayn eydir. 49. Görülüyor Görülüyor ki Platon damarlara damarlara sinirlerin i levlerini vermekte ve atardamarlar toplardamarlardan ay ay rt etmemektedir. 50. Platon genellikle genellikle bil icili e inanmakta, hele tanr lara kurban edilen hayvanlar n karaci karacierleriyle yap yaplan gelece gelecee ait ke keiflere önem vermektedir. Bu inan inan lad ladr ki karaci karacierin rolüne dair olan bu garip izahlar tasarlamaktad tasarlamaktad r. 51. Platon'a göre deri adeta etin bir kabu udur. Bu kabuk etin yüze gelen taraflar taraflar nn k smen kurumas kurumasndan meydana gelmi gelmi tir. Etsiz kafatas kafatasn n üzerinde de deri bulunmas bulunmas n , vücuttaki derini n beynin rutubeti sayesinde ve bir bir nevi geli geli me ve kuruma ile oralara kadar uzanm uzanm oldu oldu unu ileriye sürerek izah etmektedir. 60. Burada Platon 'un sözünü etti i kutsal hastal hastal k da sarad saradr. Eskiler bu hastal hastal n n tanr lar taraf tarafndan gönderildi gönderildi ine inand inandklar için ona bu ad ad vermi vermilerdi.
13