Taıilıiınizde
Garip Vakalar
Do ğan Kitap çılık 'tan ç ıkan R eş ad ı
E kre m Koç u
kitapları
Reşad
Dağ Padişahları
2 Erkek Kızlar 3 Forsa Halil 4 Kabakç ı Mustafa
5 Patrona Halil 6 Esirc ibaş ı Sultan ( 1 cilı ) 8 KösE-m Sultan (lL ci lt ) Köst>nı
7
9 ıO ı1 12 13 14
Fatih Sultan MehmN I Osman h Pa dişallJan Eski Istanbul'da ~tey haneler w Meyhane Koçekier i Aşk Yolunda ls tanbul'da Nelt>r Olmu~? Kızlarağasının Piçi TarihiP İstanbul Esn a fı
TARi H I MI Z D E GARIP VAK\LAR
Yazan:
R Pşuıl F:k rt• ın
\'a)ın haklıı r ı :'
1. 1
lıa s kı
6.
bask ı
bas k ı
KOÇU
Jıugan Kilapı;ılık
A!:;i
1 Varlık Yıı y ıııları , l flfı:.! 1 ııı a k :!110:1 1
Bıı k ıta l •ın
uı·ak :.!uo:ıt
:;,
b:ıskıs ı ı
Karı ak 11\HO<ıntl: [ ll' i\
Tarihimizde Garip Vakalar
ISRI' !ti5 2!1:1-UHI\-!1
500
aılı·t ynpılıııışıı r.
Dl· .. ı ~ıı
Ba .. kı: ~ı·fık Ma ı lo ıa-.ı 1\ıı aha kn ık ı l nr ı nılaıı ıl11layı Milliy el gaJ.I'I<''""' ıq• .. kktıı ı•tll'rıt. .
Uuilıı.n Kh11pçılık 'Ş Hurrıyt•t \lt•d~a Tn""r' :t 45.J 1 c:ıını·şli-IST,\'Bl"L Tı•l (212) 1177 011211 6Ti ll7 J!l Fal\ı; (!!1:?} h77 (ll ll< ~w " . d oııan ldl a ıı . t• ııııı ""-"· dk . ("um . Lr
Ekrem Koçu
15
Reşad
Reşad
Ekrem Koçu
Ekrem Koçu, 1905 yılında Istanbul'da doğdu. Babası Ekrem Reşad Bey ( 1877-1933), Istanbul Şehremaneti muhasebecilerinden Abdullah Reşad Bey ile Osman Paşa kızı Melek Hantm'ın oğluydu. Ekrem Reşad Bey, Istanbul'da yayımlanan Tarih, Malümat, Geride-i Havadis gazetelerinde çalıştı, daha sonra Konya Sanayi Mektebi mudürlüğüne atandı ve Kurtuluş Savaşı'nın sonuna kadar bu görevde kaldı. Bu yıllaı·da Babalı k gazetesinde de görev yaptı. Konya'dan aynlıp lstanbul'a dönünce 1925 yılmda Cumhuriyet gazetesinin memleket haberten servisinin başına getirildi ve hayatının S<>nuna kadar bu görevde bulundu. Reşad Ekrem Koçu'nun yaşamında çok önemli bır yer tutan annesi Hacı Fatma Hanınl ise Koçu'nun Yangın Var isimli eserinde yazdığı gibi "ltfaiyeü Seeiri'nin Ayşe adında dünya güzeli bir abiası vamuş; bu kız yine o bozgun muhacırlennden ve Eski Zağra eşra fından Eminpaşazade Şevket Bey'in, gayetle mahrerni uşağı Büklümüklü Mustafa ile evlendirilmiş" ki Re:;;ad Ekrem Koçu'mm anası Hacı Fatma Hantm, Eski Zağralı Şevket Bey'in kızı dır. l92l'de Bursa Lisesi'ni bitiren Koçu, 193 l'de İstanbul Daıiilfu nunu Edebiyat Fakültesi Tarih Böhiımı'ndcn mezun oldu. Burada yaşamı ve eserleri uzerinde önemli etlaye sahip olan Alımed Refik
H
Ycniçı:nkr
Altınay'ın
önct• öğrenciliğinele sonra da asistanltğmda bulundu.
1933'te meşhur Münı\·ersite Refonmı" bir~·ok öğrelim iıyesıyle birlikte Altınay'ı da tasfiye edince hocasıyla birlikte üniversiteden ayrıldı.
Emekliliğine
kadar Kuleli Askeri. Pertemiyal \'C \'efa Jiselerindt.• tarih öğretmenliği yaptı 6 temmuz 1975'1<> İstanbul'da öldü. Reşad Ekrem Koçu birçok kitap ,.e henuz kapsamlı bir döki.ımü clahi çıkarılınarnış olan yüzlerce makale yazdı. Bunlar ara<>mda he-
men akla gelenler Kı.zlam{Jcı.
Ko('('kleri (1947), Tarihinıizcie Ga1-ip Vokalm· (1952), Osma,nlı Prulişaltlcm ( 1960), Erkek Kızlar ( 1962), Da!J Padi.şahlrm ( 1962), Esirc-ibaşı (1962), Forsa Ilalif ( 1962), Ymıiçeriler(1964), Osmanlı Tmilıinüı Pmıoranıası (1964), Fati/ı Sul/mı Mehmcd (1965),
Pfllnma Halil ( 1967) ve Kabakçı Must(ıfrı'dır (1968).
Bütün bu eserlerin yanı sua, Koçu adı, genellikle, büyük bir yayıncılık ve yazarlık macer.ısı olarak anılan Istanbul Am;iklopedisi'yle özdeşleştirilir. Btiyuk kısmını biz7.at ve bazen de takına isiın ler alarak yazdığı, resimle-diği, kaynak buldugu bu başeserini bitirmesi maalesef mümkün olınaınış, ansiklopcdi "g~ harfinın ortalannda maddi yetersizlikler nedeniyle durmuştur.
Koçu'nun Tw-k tarih yazınındaki yeri ~ok önemlidir. kTarihi se\·diren adanl" olarak anılan hacası Ahnıt.'d Refik Altıııay'm yoltUlclan gittı, o yolu genişletti, olağanüstü ayıını-ılan yakalayan dikkat ve titizliğiyle büyük bir "hikaye etme" başansı elde etti. Koçu için gunluk yaşamın a}nnnlarına ginnek öm•mlidir. Ok'UI' lıu aynntılarda bazen geleneklerin ve güreneklerin bazcn de deyiınleıin w atasozlerinin kökenleriyle buhışur. Sofra adelleıi, giyim kuşam lart.lan başarıyla resmedilir. Koçu'nun oktu·Jarı onun tiplerini izlerken şaşılacak derecede tanıdık olctuklan bır dımyada
yokuluk ederler. Omın için insan onemlidir. Tarih, "insanın" hilci.yesidir. Kahramanlan, butun çelışkileri, zaafları, iyılikleri ve kötülüklcriyle resmedilk Sağlan1 bir Osmanlı tarihi öğrenimi gördü, harikulade bir arşı,·<·iydi, yazdıklarını maalesef çoğu zaman kaynak göst~mleden de olsa belgelere dayanarak yazdı. Bu belgeler hafiye raporlanndan mahkeme kayıtlarula kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Ama o csas olarak bır anlatıcıdır. Okunıntın karşısına zaman 1..aman bir meddall edasıyla ~ıkar. Göz önünde "'canlandı ru". Koçu'nun anlattığı bir bahıs kolayca unutı.ılmaz. Unutulanıaz. Koçu'da popüler zihniyetin "Tarih ezberlenen bir şeydir" anlayışı yine poptiler bir üslupla darmadağın edilir. Çünkü Koçu'nw1 anlattıklan, okunduğunda, zaten adeta "ezberlenmiş" olur. Doğan Kitapçılık, Osmanlı tanhme ilginin hak ettiği düzeye geldiği şu günlerde son tarih anlatıcıJannuzdan bin olan Ko~u'nun daha önce zaman zaman basılmış, buyük ilgi göm1üş, fakat lmgun okııra ulaşanıayaıl kitaplarını yeniden yayımlamab-'tan ve okurlarıyla buluştunnaktan gurur duyar
DaJkavuklar Bugün dall
ti ~udur:
"Devlet U, inayeili, merhametli efendim, Kimsesiz dalkavuk kullarııuzın arzuhalidir: her sene Ramazam Şerif geldiğinde, lstanbul'da, davetti davetsiz iftarlara gideriz; ulemarun. rica.li devletin ve sair büyükleıin, mevki sahiplerinin sofra-
Jannda çeşilli
nefıs yemekler, şerbıetler,
göğüslcri, elnıaspa:reler, helvalaı·,
dayıOm·ı,
süzme
lürlü türlü rt?"çcller. tavukkaymaklı baklavalar, ekmekka-
aşureler, hoşallar
yer ve içeriz; üstüne göbek tü-
tünü ve kahveyle ikranı göıiirüz. Lakin iç·imizdc bazı tf'rbiyesizler bulunup edPbe uymayan hareket ve t.avırlarıyla velinimetlerimiz efendilcıiınizi gücenclirmekte, zararı da hepimize do.kunmaktadır. Dalkavu.kluk sağlanı bir nizama bağiarımazsa cümlemizin açlıktan öleceğimiz aşikardır. Kadim nizarn ve kanuna göre yeniden bir nizama bağlanınasmı , uygımsuzların içimizden tart edilnwsini, ıavır ve harekctleıi hepimizin rnakbulü olan Şakir Ağa'nın ci.imlemize
'I'.ırlhimizd~ Garip
12
,
ka.hya tayirı olunmasım ve ~,>line memuriyetim bildiren bir kıta ruhsatname ihsan buyurolmasını niyaz eclcriz. Emir ve fem1aı1 d('vlef li, inayetli efendin1 sultanım hazre1lerinindir. Dalkavuk kullan"
Vakalar
ıa
Sakal boyamasına: 60 panı. (Sakalırun yarısı veya ctımiE'Si arpa boyunca kırkılırsa. latifeyi yapan, dalka\.1Jğun üç aylık nafa.kası.nı verir. Bu nafa.ka ayda 30 kuruştan
90 kuruştuı·.) Dalkavuğun kafasına iri bir yumruk indinnc (yumruk başına):
40 para. llu
kıymetli vesikaıun altına
da şu
şayanı
dikkat
satırlar yazıl
mışlır
~oaıkavuldar
kibar verkal huzunına girdiklerinde cl ek öpcrl<'r. Ot uracakları yer, tırabzan yaıundaki küçük minderdir. Vazifel<>ri, hane saltibi olan ı-atın ntizaç V<' tahiatına uygun ş<>kild<' konu~mak, meclise neşe veıınek, kedcr vcrici sözlerden, zikıi müstekrch tabirlerden ve küfürlenlen gayelle salanmaktır. Han<' sahibi nc söyl<>rse fevkalad<' yardakçı hkla tasdik edecekler ve asla aykınsmcla söz söylemeyt>e<'kll•rdir. Verilen ihsaru gizlice alacaklardır, verilen paraıun çokluğuyla meslektaşlan arasında övünnu•yrceklerdir." Yine bu vesikada bulunan bir "dalkamk narhı~ndan, dalka\1Jkhığun sadece sözle bir velinim<'ll~ yardakçılık olmadığını öğ r('niyoruz. Dalkavuk viicudunu da <'ğl<'nce aleti yapmış bir zavalb, bir bic:;aredir; hatta dalkavukluk f<'hlikeli meslektir. YapılaC'ak çeşitli <'ğlcııcelere göre dalkavuklara konulacak narh da şudur: Dalkavuğun bumuna fıske \'lı.rma (liske başına): ~O panı. Başına kabak vunna:
!lO para.
Yüzünü tokaUan1a (tokat başına): :30 paı-a. Oturduğu minderden v.t' sC'tiE'n aşağı yu\'arlama: 30 para_; MNdiv·enden aşağı ytı\'arlama: 180 para (Bir yeri inciıtir, kınlırsa IC'davi ve cerrah parasını Iaı ifl' eden VC'rir.) Çıplak haşuıa tokat atma (tokat başına): 45 para. Elhıde ht•ş on kıl kalmak ve dişl<•rini leylek gibı ç<ılırdatmak ~artı)' la saka! zelzelesinf>: (i0 para.
EliC'rine ve ayaklarına domuz topu bağlama: 40 para Yüzüne mürekkep ve kömürle kara sünne: 37 para. Kuyruğu dışanda kalmamak üzere bir fındıksıçanını ağzının • içine kapatma:.AOO para Sakız dolabına (bostan dolabı) bağlanarak su içinde bir miktar durdurolmak şartıyla bostan kuyusunda bir devrine: 600 para. (Bu Latifeye birden fazla her devir için aynca 100 para verilir. Dalkavuk boğulur ölürse cenaze masrafı latifeyi yapana ailtir.) Bir tarafınm üzengisi olmayarak haşarıca bir hayvaı1a bindirilip temaşasından hoşlanılırsa: 300 para Bir salkım üzümün sapıyla b<'raber yedirilmesi: 40 para. • nu vcsika gösteriyor ki, C'Ski dalkavuklarla zamanımızda dalkavuk kelimesinden aılladığıınu; manane kadar ayn şeyiC'rdir. Müverrih Peçevili İbrahiın Efendi de, dalkavuklara, şaklaban lanı revkalade düşkün olan lll. Muracl'ın hal tercünwsinrl~n bahsederken şirin bir fıkra nal
'llt'le ellisini vurdurun da o 1.aman sorun' der! .. Padişah cmreder. Maskarayı falakaya yıkar lar... Değnekler elli olunca he rif, 'Durun' der, 'bir ortağım vardır, (;'llisini de ona vurun! ..• Ortağının kim olduğunu sorarlaı·. 'Beni her gün davete gelen bostancı, padi~ahınuzın ihsanını alıp giderken: - Seni ben çağll'dıın, yansı bC'nimdir !.. diyerek paranın yarısı nı elimden zorla alır, bugün d<' değııeğin yarısı onun hakkıdır !'
14
Reşad
Tarihimizde Garip Vakalar
Ekrem Koçu
der. Pa.dişah gülnıekten kaWır, maskaraya mutat ilisarınun ild mislini veıir, bostancıyı da elli değnek için falakayayabnrlar."
l5
Tırnova cadılan Cadıya.
Maymunlarm idam1 Eski yelken ve kürek devri gemiciHğinde. her gemide birkaç tane taliın1i maynıun bulunurdu. Bunlar, açık denizde gemilerin direklerinin ta tepesine tırmanarak korsan gözc-ülüğü yaparlardı; gayet keskin olan gözleriyle ufukta bir gemi gördükleri zaman bağırarak haber veıirler, gemiciler de bir korsan cengine hazır bulunurlardı. lstanbul'\m yelken, halat, makara, kürek, zift, varil, lenger, hillasa bütün gemi teçhizat ve levazınunın satıldığı yer, Galata'da, iki köprü başı arasındaki sahaydı. Gazi Köprüsü başında Sokullmnehmetpaşa Camii (Azapkapısı Camii) civarın da da bir sıra maymuncu düklclnlan vardı; tersane gemileri ve sair tüccar gemileri için talimli maymunlar burada satılırciL ın. Murad'ın hacası Abdülkerirn Efeneli gayet mutaa.ssıp, asabi, her akJma geleni yapan, paclişalı üzerindeki nüruzuna dayanarak hlç kimseden korkmayan bir adan1dı. Güzel konuşur, camilerde vaaz et1iği zaman dlnleyicileri kendisine meftun ederdi. Bir gün, hoca efendi bir kitapta "Maymun fuhşa alet olur" diye bir bend okunıuş, asabiyetinden ateş kesilmişti; hemen arkasına binlerce insan toplayarak Azapkapı..ı:;ı çarşısına gitmiş, maynıuncu dükkinla.nnı basmış, ne kadar maymun varsa yakalatıp biçare hayvanları oradaki ağaçlara astırarak idam ettirmişti. Halk da pek haklı olarak bu mut.aassıp hocaya "Maymun k eş" lakabım takmıştı.
gulyabaniye, hortlağa inananlar dünyanın her tarafın da her zanıan bulunur. Hüseyin Rahmi merhum bu korkunç mevzuu mizah edebiyatımıza mal etmişti. Zamarunuzda da gazeteler perili, cinli evlerden, geceleyin laşlanaıı pencerelerden bahsederler, arası çok geçmez, bu cinlerle peıilerin huysuz ve geçimsiz komşular ve birtakım külhani serseriler olduğunu öğreniriz. Tarihınıizde garip vakalara ve pek tı.ıhaf ve hatta tüyler ürpetid batıJ itikatlara rastlanır. Bakınız, Bulgaristan'ın Türk idaresinde bultın cluğu zamanlarda Tırnova Kadısı Ahmed Şükrü Efendi hükUmet merkezine gönderdiği resmi yazıda neler anlatıyor! Bu mektup hicıi: 19 rebiillruur 1249 (miladi 1833) tarihH olup devletin resmi gazetesi olan Takvimi Vekayi'in 69'uncu nüshasında neşredilmiş tir; bugünkü yazı dilimize çevirerek okuyalıın: "Tırnova'da cadı
türedi. Gün
battıktan
sonra evlere musallat
olmaya başladı. Zahiı·eye dair tın, yağ, bal gibi şeyleri birbirine katar ve kah içlerine toprak karıştınr... Yüklüklerde bul duğu yastık, yorgan, şilte ve bohçaları didlkler, açar ve dağıtır... İnsanlan n üzerine taş, toprak, çanak ve çömlek atar... Hiç kinıse bir şey göremez... Birkaç erkek ve kadının da üzerine saldımuş... Bunlar çağ nldı, soruldu: 'Üstümüze sanki bir manda çökmüş sandık' dediler... Bu yüzden iki mahalle halkı evlerini bırakıp başka tarafa kaçtılar... Kasaba halkı bunların cadı denilen habis ruhların eseri" olduğunda ittifak etti ... lslimye kasabasında cadıcılıkla taıunnuş Nikala ismindeki adam Tımova'ya getirildi ve sekiz yüz kuruşa pazarlık edildi. Bu adamın elinde resirnH bir tahta vardı, mezarlığa gider, tahtayı pamıağırun üzerinde Ç€'virir. resmi hangi mezara bakarsa cadı o mezardaki ruhi habis imiş... BUyük bir kalabalıkla mezarlığa gidildi... RcsimH tahtayı paımağında çevinneye başla-
16
Reşad
yınca
Tarih.iınizdt>
Ekrem Koçu
Yeniçeri Ocağı'nın kanlı zorbalanndan oları Tetikoğlu Ali Alemdar ile Apli Alemdar denilen iki şakinin mezarıanna karşı durdu ... Mezarlar açıldı. .. Cesetleri yanm misli büyümüş, kılları ve tırnakları da üçer dörder parmak uzamış buh.ındu... Gözlerini kan bürürnüş, gayet korkunçtu. Mezarlıktaki bütün kalabalık bunu gördü... Bu adamlar, sağlıklannda her türlü fesadı irtikap etmiş, ırza, nanmsa, mala tecavüz etmiş, adam öldürmüş, ocakJan lağvedildiği zaman her nasılsa yaşiarına riayet olunarak eellada verilmemiş, ecelleriyle ölmüşlerdi... Sağlıklarında yaptıkları yetişmemiş gibi şimdi de halka ruhi habis olarak musallat olmuşlardı... Caclıet NikoJa'nın tarifine göre bu gibi habis ruhlan def E>tmek için cesetlerinin göbeğine birer ağaç kazık çakılır ve yürekleri kaynar suyla h.aşlanınruş... Ali Alemdar ile Apti Alemdar'ın cesetleri mezarlarından çıkarılclı... Göbeklerine birer ağaç kazık çakıldı ve yürekJeri bir kazan kaynar suyla haşlandı, fakat hiç Lesir etmedi. Caclıcı 'Bu cesetleri yakmak lazım' dedi. Bu hususta şeran da izin verilebileceğinden ruhsat verildi ... Ve iki yeniçerinin mezariarnıdan çıkarılan ceselleıi mezarlıkta yakıldı ve çok şükür kasabamız da cadı şerrinden kurtuldu... " resim,
sağlıkJarında
Garip Vakalar
17
kuyuıncuya on akçeye
satar. Kuyumcu taşı arkadaşlarından birine gösterir; kıymetli bir elmas olduğu anlaşılınca be.riki sus payı ister... Aralarnıda kavga çı kar... Mesele kuyumcubaşıya akseder. Kuywncubaşı kavgacıJaıuı eline birer kese akçe vererek taşı alır... Fakat bu sefer de vakayı Sadnızan1 Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa duyar, taşı kendisi için sal m alnıaya hazırlanırken ınesele padişalıa aksE>der.lV. Mehrned, bir hattı hümayuııla elması sarayı hi.i.mayuna gctiıtir ve saray elnıast.ıraşma veıilir. Eğrikapı çöplüğünde bulunan taş işlemnce meydana 48 kırallık nadide bir elmas çıkar... Kuyımıcubaşıya l
bir kese bahşiş ihsan olunur.
Kaşıkçı Elmaısı'nın Eğrikapı çöplüğüne nasıl düştüğü taıihin
bir sını
Maaş
olaı·ak kalmıştır.
yerine gemi
enkazı
çıplak Laklmından bir adam bir yuvarlak taş bullur. Bir yaymacı ka-
bilhassa n. Abdülhamid zamanında ve Meşrutiyet'te nwmur maaşlaı-ı her ay mtıntazam olarak verilınezdi. Mac.1.cş çıkması bir mesele, memurlaı· için adeta bir bayran1eiı; memurların çoğu maaşlarını saıraflara faizle kırdmr, sıkıntı içinde yaşari ardı. En kii<,:ük bir katipten vcziriııe kadar sarrafa horcu olınayan nırmur yok gibiydi; devlet ricalinin hususi sarraflan vardı ki hepsi bilaistisna gayrimüslim; Rtını, Ermeni ve Yahudi olan bu sanallar muazzaın servet V<.' malikane ler, k3..şane ler saltibi olmuşlardır. Sultanların ve şehzadclerin tahsisatı da m<>mur maaşları gibiydi. TYlaaşlaruı muntazam verilinesi Türkiye Büyük Millet M<'clisi hükümetiyle başlam1ş ve Cuınhuıiyel dcvrindC' de, Atatürk'ün asil bir direl
şıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir... .Ka.şıkçı götüıiir,
sinde bir nsaleUn ifadesidir.
Kaşıkçı Elması Dünyanın la.rUrulUŞ elmaslarınm
biTer tarihçesi, macerası vardır. Bu arada uazıları kanlı ve uğursuz olacak meşhurdurlar. Turk hazinesinde Kaşıkçı Elması diye anılaıı kıymetli taşın hikayesini, XVTIT. asnn müverrihlerinden Raşid, şöylece naklediyor: ~1669 yılında İstanbul'da Eğrikapı çöplüğünde dolaşan balclırı
bu taşı bir
lmpaı·atorluğı.ın
son
devirleıinde,
18
Tarihinüzde Garip Vakalar
Re:;;afl Ekrc>m Koçu
Il. Abdülhamid zamanında, hir ara, iki büyük ve eski harp gemisi, üç ambarlı Mahmudiye gemisi ilC' hir askeri nakliye gemisi
Tersane
olan TaiJ vapuru kadı-o dJşı edilmiş ve teı-sanede bozularak ahşap ve demirenkazı aynlnuştı. Bah.riye Nazuı Hasan Paşa da o <.levrin nüfuzlu simalarındandı, maliye hazinesinek para oJmadJğı için bu iki geminiıı enkazıru, bir müddet, bah.riye erkan ve zabitaıunın çık mayan maaşlm·ına karşılık olarak kullan.nuşlı. Zanuı.nımızın maa-ş bordrolan yPrine maaş kağıtları kesilir, Nazır Hac;an Pa'?a da bu
Tersane havuzlaı·ına gemi alını.nca, havuzların suyu, maki.neJerle değil, gayet büyük bostaıı dolaplanyla boşaltıludı; havuzların yanı başında bulunan hu dolaplara da "havuz dolabı" adı veriLirdi ve dolaplru·a maııdalar koşulmdu. Dolaplara da kadiınden beıi Kilit neferler m~zaret ederdi, bunlara "mandacı", ağalaıına da "manda ağası" denilireli Türkiye'de mükellefiyeti askeriyenin ka-
kfiğıUarın altına
bulünden çok sonralan dahi tersaneele bu dolaplar ve
mesela,
·'Maaşına karşılık
Taif vapurundan 1100 bu emri koparanlar se-
okka enkaz verile'' diye yazardı. Nazırda.ı:ı vinçten adeta. uçarl ardı; hemen enkazcılara koşarlar, maaş kağıdı nı der hal paraya tahvil cttirirlt•r, o adamlar da tersaneye gelert'k topladJkları maaş kağıtlarının tutannda Taif ve Malunudiyf' enkazı ru kaldınrlardı! Gö~·üp lşilfiklerim ismindeki çok kıymetli eserinde bize bu hatırayı nakleden Çaı1kınll.ı Hacı Şeyhoğlu Ahmed Kemal Bey, üç ambarlı Mahmudiye hakkında, beliı-siz de olsa biı· fikiı·cil< verecek bir fı.kra naklediyor: "Çocuklarım, 1897-1898 Yunan haı·binde zırhlılamı çıkışmı Unkapanı Köpıiisü'nden seyrediyordıını. TesadüJen yanımda kısaca boylu, al< salmi köprüye çaı-pacak !' drdi. Ralh u ki Mesudiye zırhlısı heniiz Ayvansaray önlerindeydi, bceni çekt'n iht i yar, 'Hey gidi günler hey! ... Biz, on döıt kişi bir tarafta, on dört kişi diğer tarafta üç aınbarlı Mahmudiye'nin dümt>nini kullaıurdık... Bunlar, dümeni paıı.nakla idare olunur gemiyi kullanaımyorlar !..' dedi Ve ihliyarın dediği çık tı .... Mesudiy!' köpıiinün a~·ılmış gı:ı-çidini tutturanıadı, köpri.iyı:ı gumbür gümhür bindirdi..."
mandaları
maııdalar
kullarulnuştu·. Vataı1claşlaı·a
askerlik mükellt>fiyet inin kabulünden sonra. ktırası tersant>yc clüşen efrattaıı be<.l~·l verecekler için, para bedeli yerıne maııdal1 bedel kabul edil.ınişti; yani askerliğini balı riyede yapacak olan bedelliler, kendi yerlerine havuz clolaplarına bir manda göndcrirlerdi. Sahlbirıiı1 yPrine hizmet müddetini duldtıran mamlaların boynıızlaıı yaldızlanu·,
terhis
kiiğıtlaıı
da sırma
lı kordonlarla boynuzlaıının arasına asılır,
lim edilir,
kasabasında,
salübin<" merasinıle tesköyünde de, davul Zlırnalı bir merasinıle
karşıJatımlı. ..
Ateş istidası
"FeryadJ gökyüzünü tuttu" denildiği gibi. görülen haksızlık ve zulümden bizzat padişaha şikayet edebilmek için, huzura çıkanıa. yanlar son bir çareye haşvlllınuşlardı. Padişalun sahilsaraylardan birinde pencere önündcı otunuası gözlenir ve lwmen biı· kayıkla denize açılarak. içinele san1an, talaş, hasıı· parçaları veya ziftli paçavralar bulunan biı· kap baş ü.•;ti.ine konulup tutuştunılur; bu, "Padişalum, her taraftan gördüğüm haksızlık ve zulümle aruk haşmıcla att>ş yaıuyor. Son ümidim sendedir. saı1a sığını yorum, fakat
20
T;uihiınilıle
21
Garip Yakalar
beni senin yaruna sokırıuyorlar !" d<'meklir. Bunu gör<:'n padişah derhal şi kayelçiyi huzuruna getlıtir, d(•nlini dinkyerek kap eden
tın sahill~·riıli muhafaıaya m<'mur hastancıbaşı a~a tarafından
enlirleri verir. Ateş istida'iının en parlak örneği• .Va i ma Tcıl"i ll i'nin dördüncü cilelinde H)..t8 yılı (hicri 1O:>S) vakalan arasında kayıtlı dır ve Sultan lbrahım saltanatının son g\ınlerine rastJar: Yedi tane İngiliz tücc·ar kalyonu, Galata önünde deı-ya oıtasın dn ak bayraklar çekip bütün mürelirbatı güverte üzcıillt' dizilir, başlarmda birer bakraç zift yakıp bağnşmaya başlarlaı. Derhal saraydan adam gönderilip dertleruw1 ne olduğu sorulur. ~h·ğer ge-
şı
tirdikleri maldan PWela ticaret muahrdrsiyle tespit rdilen yüzde ii<_· yt•rine yüzde altı glımıiik resını alınmı). Sonra satın alımın taktibrn 15 000 kuruşluk mallannın bedeli ödeıınwdiği gibi, gemi kaptaniarına limruıı derhal terk ct meleıi dr eınrolunımış... ·'Bu m<>ıalim üzerintizdl•n ref buyunılsun yahut sefineleriıni..d(• tımu men ateşiere yrutarız~ demek istcrlcnniş. Bunu öğrenen Sult
Yahya
çıkma nizarnı
Tanzimal de\Tiııe kadar, devlet erkanı ve• ıicali ve btanbul ayaıu
ve kibarı, yazın, kemU mülkii olan veya kirayla tuttuklan yalıla ra canlarının isll'diği zaman taşımınuızlar Vt' mevsiın sonu, ke:.ıa l'hre dönüşte de aynı usiıllat bi k edilirdi Uu izinlpr çıkmadan hiç kimse yerinden kıpırdayamazdı. ller yıl sayfiye mevsimi i~·in, payitah-
liç ve Boğaziçi sahillerinin bir dC'fteri tanzim edHircli.
Ha-
"Bostarıcıba
deften" denilen bu defterl<•rin sahüeleri altın yal dızdan çizgilerle dama tahtası gibi kutu kutu bölünmüştü; liınan ağzında y<ılı köşkünden Eyüp'ün ötesinde Bahariye'ye; karı;.ı tarafta Karaağaç'tan Huınelikavağı'na; Anadolu yakasında da Anadolukavağı'nclan I laydarpaşa'ya kadm· yalı, ev, dükkfuı, kayıkhane, cami, mescit, iskele, bahçe. arsa ve ilh... ne varsa, sırasıyla her birine bir kare tahsis Nlilmişti; meskenleıin sahipleri. kirada ise sahipleriyle bcrah(•r kiracılan yazılırdı; ömek olarak, lll Selını zrunaıunda hicri 120() yılında tanzim C'dilrniş hastancıbaşı defterinden birkaç satır okuyalım:
~Beykoz
iskelesi, yanurda Mustafa'nın h<ınt•si, yanmda HacızadE:> Ahmed'ın yalısı V<' arsası, yanında Laz llüseyin'iıl yalısı, yanında sabık İstanbul kadısı llamami7..ade Eft>ncli'nin yalısı. yruwt-
da Merhabazade yalısı, yanmda Odabaşızad(•'nin yalısı, yanında lmanızade Emin Efendi kullannın yalısı, yanında kireççi taifesiııin odalan ve fınnları, yanında Sultanlye Bahçesi vr Bostancılar Ocağı, yanında Beyşehirli Yahya Bey kullarının yalısı, yanında !smail Ağa kullannın köşkü ve kayıkhanesi, yanında lnC'ir karyesi crunü şerifi, yrumıda iskele... " Padişahlar. yazın saltanat kayığıyla deniz t<>nP?.zühüne çıktık Lannda düm<>ndc bestancıbaşı dunırdu; hünkar m<>rak etlip ''Şu yalı kimin'?" diye sordu mu, bostancıba.şı önündeki defterderı, "Falan kulunuzun yalısı, kiracısı filan kulunuz" diye okuyuverirdi. Yahut padişah defteri önünd(• hulundurur, merak ettiği yeri kendi· si okuyup öğrenirdi Tanıimal'tan sonra yalı! ara çıkmak için bu iı in killfeti kalk! ı, fakat Mrşrut iy<'ı'e kadar ha.zı kayıtlar, şartlar dC'vanı etti. MesP1a Abdülaziz zamanında. yazın Kadıköyü'nde oturan Şeyhillisl
Taıihimizdt>
1\ır::;u<·uzad<'
halk
Ahnwd Muhtar Efendi, kendi
ara<;ında
vapura binip
kayığını
Kadıköyü'ne geçtiği
beklemeyip
ve bu suretle
müddet sonra. l\1üslümanlm·
•)•)
Garip Vakal;u·
hakkındaki ı;;t>hir
~· }
i(;indt> ata
biımıe
yasağı kaldınldı.
~011. asır ortalannda, bir .sinir ha'lta.sı olcuı Sultan İbrahim de
"Yük'>Pk makamının ~er«::>fmi koruyaınadığ{ için azledilıniştı.
istanbul ŞC'hrinin içinde arc1bayı ya..'>ak etmişti. Bir gün bir üfüıiık çu hu(;aya okunmaya giderken yolda bir arabaya ra..stladı; fc:-,·kala-
Ata binme
de siniriC'ndi ve bu basil zabıta ,·akasından sadra:.lanu mesul tuttu; Sadrazam Salih Paşa'yı , ki, d('ğ('rli, namushı bir \C'ziı·di, gittıgı üfü-
yas ağ ı
Tanzimal'lan rwrlki dr\irdP, İstanbul'da padişahtan başka ancak üç kişi, t'ğt•r ata te-rcih Pd<>rlerse arabaya binrnek hakkma sahiptilPr. Bu üç kb;>i dC' ilmiye suufııun en yüksek simalan olan şcy hülislam, RumPii kazaskeri ve Anadolu kazaskeri efendilerdi. V~ zirlC'r, drvlel ricali V<' zata malısus bahşo11Ulan bir imtiyaz ilc akalüyC't ayan \'(' eşra('ı anc:ak ala binehilirlerdi. xvn. asrın ilk yıllan na kadar ricaiden sayılmayan ıncınurin, serveti ne olursa olsun
riıkçuni.in eviıu:' çağırttı
halk, büyük şehir i~·inde ala da binenwzdi.
day;wdığı,
Fılcra
edebiyat taıih.ine
Dini t>debiyatımızın Sulcyman ÇelPbi'nin mevlidi şerili gibi,
Eski zaman
()ükkanlannın iç manzarasııuıı nasıl olduğu, ı w taı~da döşenip
C'Ski
hizmet adabnun
lü yerıne uzunluk,
Babıfıli Kalt'nıi'n
şi~kf'bahı ru'Şın
EsC>n.
saraydan <'ll a!?afn halk tahaka5ma ,·armc·a fe, kalade bir hPy('l'anla
karşılandı
nıükfüata
\'('
şairf>.
Sad;m•l
nıakrunı
tarafindan ne türlü bir
mazhar olmak arwsunda bulunduğu soruldu.
Şair.
"Ar-
ı;
1000)
yılmda
kalmış
porsiyon usu-
w lokma hesabıyla yt•ııwk verildiıkftcrlerindt'n öğrPniyonız.
Bugün
Sultan lhrahim1.amanında ltHO (hictanzim edilmi;; narh deftl•tim• gür<', o de\irde
üzerinden: yahni,
kuşba~ı
lahana dolması sayıyla sa u lmaktadır,
kPhap. pihw
Ko.yıın yah.nısı (okka-;ı)
Yıuım ziralık
18 akçe
yaluusi (okkası ) 9 akçe Halis koyun etinden köfte (on diılwıni ) 1 akçl' l..ahrula sarması (~O tanesi) ı ak<;P C'iğ<'r kcbabı (.ı Piıinc; pilavı
o büyük loknıa....,ı )
tartıyla
'e
ışte d('fll'rin ~çılara ait olruı
bt' ndi:
et nl<'yi lt'rdh el lı
yoldan y<>rine getirdi. Fakat bir
ağırlık. sayı
lt•spil rdi!C'meyen
lıi:tt' tuhaf gelir anıa mesela
Sıgır
V(' aı·r.ıı .-;ımu Inı
kPyif V(' insafa
muhtelif de\irlere ait mu·h
ihtiyar oldum, her ~ün Ediııwkapısı'na kadar yayagidip gelmeYP klıdrPtım kıılnıadı , ıniisa'"1.c1C' buyııruJursa hayvanla giclip gPlsem" c<•valııııı wrdi. 1l
tık
D(:' olduğu kaliyt~tlt•
aşçı dükkaruarından
ğini
Edirnekapı civaruıdaydı.
ipiyle boğ
aşçıları
hem şairruw hı• ın ri'yi yazmış olruı llakruli Mehmed Bey, bu şaheserini bit ir
bır klıyu
durıt u.
Pn
ge-çmiştir.
w gözünün ömind<'
ı
akçl'
( LOO dirhemi) 1 akçe
(bir şlş dolusu) şişk('l..ıahı
ı
ak<;f'
Tarilıinııl.dt•
Silahianma ve silah yasağı
Asmaallı'nda silahlı
Türklerde silah taşımak yiğit liğin şarunağı düşunillmemişti. nk mühım sı lah yasağı, XIX. asu· başında, II. Mahmud zamanmda bu padi;;a.hın has muteınedı Halet Efeneli'nin ikbal devrinde konmu!?ltır. IlaJet Efendi'nin kötü siyas<'li, devletin başına Monı ihtilalini dolanuştı 1820 (hicri 1236) yılmda, Istanbul Rınnlannın ayaklanarak Muslümanlan katliam edec·e~i rivayeti çıktı. hiikiınwt büyük • bir tNibirsizliğe düşerek, silah ta.şıyagelenlerden maacia biıtüıı
Is-
hamallar tararınrtan çevrilip yağma edildi Bır kısmı da dill
kollarını
sanayarak
çılop
giderlt-rcli; dükkan
sahipl<•ıindcn
ağzını a~·ı.mlar hemen katlolunurclu 1~
hu hale dökülün<'<'ı ilk <'lll ıin I
Silall heveslilerinin uçan
takımının
bu devirdeki kıyaretıeıi de kıyafetlerinin en ınakbulii de Ce-
Müslümanlanrun siJahlaı1ma..-;ım cmretti. Bu emirle, biiyük . Şl'hir halkınm, bir lar-ditan tüysüz oglancıklara vannca silalılanan İstanbul halkının ipsiz sapsız uygunsuz takımı liirlü rezal<'t ve ke· pazdiğc fırsat buldu. O devri ya.şanuş ola11lardan ŞanizadC' At:ıııl lall EfC'ndi. meşhur tarihind(;> ınan?..arayı wAhva.li Asitane" başlığı altında şüyle tasvir ediyor:
prk t ı ıhaftı, bu kopuk ve kül h anı zayir kesinti gemici esvabıydı: A,yakta ökc;eli basık kımHzı sahtiyaı\dan ycmcni... Ayaklar V(~ haictırlar çıplak... Beyaz kıı:;a diı çakşm; belde kmmzı şal kuşak, <;ırtta b<>yaz dinli mintan.. Göğüs bağır açı k. .. Eğer varsa göğüs perçcmlen gôrunecek. .. Başta Cezayir işı kımuzı keçe külall, üstünde oyalı krep.. Silal1 olarak mümkünse çifter çifter yarağan,
"ÜtNII.'Il beri garip halleriyle tmıımmş lstanbullular, bu S<'f<•r
hançer, tabanca... Sağ omuzdan a.şutma atdnuş kılıç ... Gllınü~ V<'
Iarıbul
.
de, silalu hir nevi süs ve ziyn<'t ve c;ocuk oyuncağı haline get irrtilcr. GC'C'<' VC' gündüz, malıaUC' aralannda, sokaklarda. iskelclerd<', cruı ı i avhıJarında. hisılı her yC'rd<' ve boş yere, k<>stant•tişeği gibi tüfı:>k vı;> tabanca atmaya ba'?ladılaı·; btanbul silah sesleıivle inll:'yip durdu H' silah sesinden. bir kaza kurşunın1a kurbruı olurum korkusmıdan kendileri de sersemc döntıp perişan oldular Kw.a lo.m~unııyla kinli anasın.ı, kimi arkadaşım,
altın saplı kamçı... Kız saçıncla11
yalmt hayvan perçeminden öriil· müş altın ve gümüş halkalı köstek. .. Bazı gençler rte, bilakis, gayet geııiş ağlı çakşır giyerler, sünnet çocu kle:m gihi, çakşu·Iannm ağmı tutarak yürürler; akıl ve izan sahipleri ise, bu hallere sadece acı acı giilerlerdi."
ze\·ce veya hE'm~ıresini
ölclürdll; hu vesileyle hezele güruhu Ü)e kasdi menfaatle kaıı dökı ülc•r Bazı <'ş lo ya sarraf evlf:'rinin kapılaruu lo np girc.liler; böyll• tt•· (·anit.lere uğr:ıyanlar ma.hnı camna feda edip şikayetıe bulunamazlanlı; lfnkapaıu ıiicc~uı11dan llm·ı llalil Ağa'nın biı çuval iı;in de w harnal sırtmda sanafma gönclerdi~i yı•di bin beş yw. ktını~u
Ve ba
s algını
Tarih kaynaklannuzda devir clrvir büyük veba salgınlan hdır; bunlmın en müthişi 1Hl2'dl• (lıkri 1227) olmuştur. ı-tastalık
buyük şehirde• o kadar korkunç bir hal
almıştı
kayıt
ki,
p<ı·
Tarihlıtıi!.tll' Garip Vakalar
R('şad Ekrı>ın Krx;ıı
enuiyle sur kapılarına konulan gizli memurlar. bir günde>, her kapıdan 50-tiO ile 300 arasın
içinde gömülenler lıariçti. Zamanın gümrük emini 1ar.ıfind göre. lıır buçuk ay içinde lstruıhul'da lwr gün 8!)0-900 kişi ölnnış, ramazanda ıst• ölü sayısı 1 200'C' kadar çıknu!?lı Hastalığın l:"n şiddetli hüküm sürdüğü semtl<'r, bilhassa ayakıaknruııın, bckiır t.aifesınin kalabalık olduğu Talıtakale, Yt'ntiş'tE'n BahçC'kapı'ya kadru· olı, Galata YC Cskudar'dı, buralardaki bC'k~lr odalan birer v<'ba yuvası halindeydi. Aslmda, nynı zanıanda bırer fısk ü fücur V<' ha.~;arat yatağı da olduğundan, hükumet ilk tedbir olarak bu bekar odalarının yıktırıtmasını <'mretti, odalar bir gün ı çinde yıkıl dl, bu işe nwmm olanlar, ı üyler ürp0rt id manzaı·aJarla karşılaş tılar ölenlC'rin çoğu. ayakta.')lan tarafından sokaklarda yıkarup birer tahta parça..<>ı üzeriıw konularak götürülüyordu, yıkllaıı odaJaı·da, unutulmu~. kokıı~muş yiizlercf' olti bultmdu. bwılann arasında da birçok uygunsuz gc>ıH;Ier, fahiş<' l<'l', bu fahişC'Il'rin beşikte çocuklan gürüldiL Bahçekapı'da bir sokak vardı ki, büyük şehrin has manada bır batakhanesiydi 'e halk ağz:mda "Melek girmez ı..;okağı'' denilireli ki, bu müthiş wbadan sonra devrin Parli~ II. Malınnıcl bu sokakta bir nınti yaptırmış, adını .. !Hdayet Camü" koymuştu. Salgın sırasında padişah. B<'!?ıkt~ Sarayı'nda hulwuıyordu.
ikindi naınazlanna .\yasofya'ya gt•lirdi; padi~ahlar kaclın cc•nazcsind<' naınuza dummzlardı. "hastalığın de!inf' sebeptir" diyl' rica olundu. Sultan 1\laJunud üç dört ch•fa Aya-;of}a'da n•mıze namazı kıldı ki bir s<>fPriıtdP W erk<'k, 8 lnazenin ıımuazı kılınmışıı \akınlanndan lıazı kims<'lerin ıavsiyl~-;iyle, hastalığın dl'fi içiıı , Sullan \lalmıud , yatsı ıuını:ızındruı sonra ıninart'lerdt•ıı yüksek Sl·sle "Surei Ahkaf'
27
okunmasını emretınişli; bunun it;ıerine halk dl'hşel içinde kaldı. Ramazaıı bayramında ise. baynunlaşmak munasebetiylc haJkın birbiriyle ihillatı arttığından, hastailk ti.ıyler ürpcıtici bit· hal aldı, hayram ('ttesı günlük ölıim vakaları :3 ooo·e kadar çıktı; ulcmadaıı hir kısım, padişaha müracaat Nlerek: "Surei Alı kaf Ad kavminin helak olacağını hab<•r verir. höyle günlerde cıkunması gazabı ilaluyi muciptıl' dediler, emir gcd alındı, hatta geri alınmakla d~ı kalınmayaı·ak, evlerde dahl Kuran oktınurkcn bu sun~nin okunmanlası
emredildi. Yin<' bu 1227 raıııazaıunua geceleri hckçileıin davııl çalnu~sı, mani n• türkü okum~ı. kahwhane1Prdc tavla. dan1a ve satranç vesair oyunlar oyııanması, rnC'ddahlarm ltikayt> naklelmesi yasak edilnili?t i.
Yeniçeri rezalet ve zorbalıkları Y~niçeri fkağı'nın zaptı bowlup da hemen hütün lsıanbtll t'snafı \'C' hu arada büyük şehrin haldın çıplak haşaratı ocağa kaydedildikten sonra.. ş<'lrrin asayiı;; ve inzibatmdan mesul y<>niçeriler, ttırhl rrzalet, ~t'naat, ırz ve namus tecavi.W<•ri) le, halla ~ekavetle İstanbul'un aHım üstone getirdiler lo yt•rindl" tabiriylı.> hu azgmlık lanrun en taşkın de\.Ti dt•, ID. Selim. IV \hıstafa ve ll. \la.hmud'un zanıanı oldı.ı v<' ocaklanımı kanlı bir :;>t>hir nmharebl'siyle yıkıldı ğı. imha edildiği güne kadar drvam cl t i. Bugünkü polLs kanıkolla n, içinde tür hı kepazt-liğin göz gön• göre yapı ldlğı yerler halini alınca, halkın, Allah'tan başka sığmm·ak yE-n kalmadı. l3u müthiş
devirdc. birkaç ay kadar. Alemdar ~hıslafa Pa.,<>a "Kın:alı a.'>kt•ri" denilen Runwli ayanlannın ınılisl4:'riyll' ŞelU'(' hilltim olup y<•ni(,'t'ril4:'rin gözililtı yı.ldırıııı!?, rcwlt'tleri ayyuka çıkmış hcızı yeni<;l'ri
2R
Reşad Ekrem Koçu
eşkıyasuu amansızca tepelemiş, "Sekban'' adıyla yeni bir asker ocağı kurmuş, fakat, kendi gaflet ve gurunı yüzünden yeniçerile-
on ani bir baskınına uğrayarak
ateşe verilen Babıa!i' de intihara
mecbur olmuş, meydan gene yeniçerilere kalm1Ştı. Yeniçeri kolluklan
Eskiden, bir kolluk önünden ulemadan, vüzeradan biri veya scmtin sevilmiş, sayılnuş bir siması gPçince, kolluk çorbacısı veya neferleıi, eğer kap11Ul1 önünde iseler, ayağa kalkıp hü.rmeUe selam verirlerdi. Bahsettiğimiz tuğyan devrinde ise, kolluk önünde iskemieler atıp oturan wya hasrrlaı· serip üstüne laubaliane uzanıp yatan yeniçeıiler, sabahtan akşaına kadaı· t.an1bura çalarlar. mani ve destanlar okurlar, gelip geçene ayağa kalkıp selanı vermek şöyle dursun, bilakis alay ederlerdi. Hatta, akşaın karanilğın da ve geceleyin kolluk önünden geçmek gafletini gösteren erbabı namusu, "Senden şüphelcndik, bın-alarda ne dolru;;ırsın, üstünü arayacağız !" eti ye cebren ve kalrrerı içeri alıp, saat, kese, çubuk gibi kıymetli eşyası varsa alırlarcb; soyulan biçare, bunu halasının fıdyesi bilip ağzuu açmadan giderdi. Kendi mıntıkalan içinde oturaıl Müslim ve gayrimüslim tüccarlaı· ise kolluk haracına bağlan mışlardı. Elinden kan çıkan, doğruca kolluğa iltica eder, onlar da, "Bu delikanlı yoldru;;ınıızdır, maktulün ctiyetini ortanuzın vakıf akçesinden veririz" derler, maktul Larafı.ıu da, kabııl etmem diyemeyeceği için, birkaç yüz kuruşla davalarından vazgeçirtirler, himaye ettikleri katili ise, kudreti ölçüsünde soyarlardı. Paskalya ve saire yortu günlerinde, zengin Hıristiyanların yolunu çevirip izzet ve ikı<:unla kolluğa alırlar, rakı ve şarap ikram ederler, kendileri de Hazreti İsa aşkına kadeh devirider ve arkasından bezirgfuun önüne bahşiş tabağmı dayarlardı.
Tarihiınizde
Balta asma.k ve zorba
Garip Vakalar
29
dövüşleri
Yeniçeri zorbalan, lstanbullimaruna gelen bütün mal ve erlak gemilerinin komisyonculuğunu, b1çaklanrun kuvvetiyle inhisarları alt.1na alnuşlardı. Limana bir gemi geldi mi, açıkta demir attı ise sarıcialla gidip, bir iskeleye palalllar verdi ise hemen gemiye atlayıp, kahvehane kapılarına konulanların eşi, mensup olduğu ortanın nişaıum ve kencti adını laşıyaıı bir le\. h ayı geminin bumuna asardı. Genlinin yükü ne olursa olswı, mal ve erzakın salıibi ve geminin kaptaıu, tahliye ve satış işine kaıışanıazdı, bu iş~ kendi avanesiyle o zorba yapar ve tutar parasından dilediği arslan payıru alu·dı, kin1Sf' ağız açamazdı; gemilere asılan bu zorba nişanlarına "balta" denitirdi ki, bugün bile halk ağzında musallat olma yerine kullamlan "balta olmak" tabiri buradaı1 kalmlŞtır. Genlinin yükü tamaı çekecek kadaı-sa, bıçağma ve avenesine güvenen bir başka zorba, evvelce takılan baltayı indirir, yeıine kendi nişanım asar ve d('rhal oracıkta kanlı hir kavga başlardı. Bir tarafın öbür taı-afı sın dırmasma "bıçak altından gE>çirınc" denilircti. Bazen de sııi külhaıl beylik, itlik güdülerek, zorbalar arasında, bilhassa Galata'da Hendek içinde, günü, saati ve şahitleri de tespit edilmek suretiyle yatağanlar, palalarla, Frenkleıi.n düellosıı gibi, yeke yek dövüşülürdü; bu dövüşlerin çoğu ölümle nNicelcnir, eğer taraftarlaı· kendilerini tutarnayarak ortaya atılırlarsa haldki bir küçük muharebe olurdu. Zorba küfeleri 1stanbuJ\ın yaş sebzE' ve ıncvyc ticaı·etine musallat olmuş zor-
daha ileri götürmüşl<'r, kendilerinin nişan ve işaretlerini taşıyan husus! lct.ifeler yapUmuşlardı; bunları, büyük şelm> sebze ve meyve Sl"Vk eden Mamıara iskelt?lerinden peylcdikleri yerlere göndcrirlerdi; bostan ve bahçe salıiplcri, mallannı bu küfelere yüldemeye ve yeniçeri zorbasının göndereceği paıtıyla kaııaatc balar,
işi
30
Reşad
me('burdular Hatta bir seferinde, bir yeniçeri zorbası, Karamürseili bahçıvanlara pusula göndererek, "Mal şu kadar noksan çıktı, bu kadan çürtik çıktı, hamaliye ve kantariye masrafları şu tuttu, sair resimler ve küfeleıimizin kirası bu kadaı·, bana daha şu kadar borcunuz vardır" diye yaznu'?. bahçıvanlar da, bu pusulayı i bret olmak üzere, Karamürsel'de kahv<>hanenin duvarına asnuşlardı. Tahmis
Tarihiınizde Gaıip
Ekrem Koçu
zorbaları
O zamanlar, kahve, değirmende çekilmez, kavrulduktan soma Tahmis'teki büyük miıi dibeklercle döVÜiürclü; saf kahveyc> nohut ve burıa benzc>r şeyler katmamaları için, dibekçil<'ı·in başında her gfu1, ihtiyar yeniçeri ustalanndan dörı kişi bulunurdu. Tahmis ilibekiPrinde eşhasa ve kabveeilere ait h<>r gürı en az iki bin okka kaJwc dövülürdü; bu yeniçrri ustalan, ellt>ıinde saf kahveyle gelenleri, "Var dolaş, falan zaman gel !" diye
Yeniçeriler arasında, bir yoldaşın mensup olduğu bir oıiaYl bı ra.k"1p başka bir ortaya geçınesiıw semer devim1ek denilirdi. Bu hal terk ediJen orta yolclaşlanna kaı-şı en ağır hakaı·et sayılır, seme-r deviren yeniç·eri muhakkak öldürülür ve bu yüzden iki yeniçeri ortası arasında kanlı boğuşmalaı· olurdu. M<'srla Galata yeniçeıilerinden 25'inci Orta yoldaşlarından biri 1810'da gen<' Galata'run mulıafazasına memur 7J'inci Oıia'ya semer devirdiğimlen Galata derhal karıştı. iki taraf mağaza tlükkan ve dt•poların kf'penklt'rini lararak şarap, su ve yağ varillerinden, fıçılardan, dolu t'rzak çuvallarından sokaklarda sipcrlc•r yaptılar, Karşıdan silah sesleıini duyan Istanbul yeniçerileri de, taraftar bulundukJan bu
Vakalar
31
iki ortadaı1 birine yardım için kayıkJarla Galata'ya geçti; muhare-
be iki gün sürdü. Kızıl
bayram ve
tnlumbacılar
O devirele sık sık çıkan yangınlardan birçoğunun da ocaklı eş kıya tarafından konulan km1daklarla çıktığı söylenir; zira her büyük yangın, hu gibi haşanlar \ 'C haytalar için bir yağma vesilesi
olurdu, bundan ötüıii yangına kızıl bayı·an1 derlercU. Yeniçeıi tulumbacılaruıa gelinrc, yangınlarda, yalnız kendilerine far.Ja para ve bahşiş vaa.t eden zengin kimselerin konaklann ı koıı.ıyarak ateşin yayılmasmı önlemeye çalışmazlar, ateşten gayet uzak bir yeri b<'kle~·ll'r de, göz göre göre ateş t eh
Hamamlar ve külhanbeyleri
Bilhassa lmberüta.ş Valde Hamanu, Aksaray Hamam ı gibi çarşı V(' pazaı- ortasındaki hamantiara kendiıli bilcnlf'r gitııı<>zdi. GaflC't edip girenler ya bednam olurlar ya da başları na bir bela gelnl<'df'n çtkamazlardı ; en hafiften kesesi ve saati muhakkak alınır, şikayet e kalksadayak yerdi. Bazıların m da şalı, çizm esi alınır; adanıcağız aranac-ak olsa, "GE>lcliğlnde şalın yokttı ve yalınayaktın !" <·evabmı alırdı. Ucceleri de, hu hamantiann içj "" c:anıekan odalan, belci.r uşakJan tarafından iskan E>dilir, türlü se-
:ıa
Tariltunızdı•
b('pk, sık sık kanlı vakalar çıkardı. Bu hamam wrbalandır kı, lsıanbul'da ilk defa Mkülhanb<.'yi'' unv
Sahıkalı hırsızlar.
bilhassa gece hırsızlan, şrhrin tensip edilC'n bir
y<'rincl<', umıınıiyeUe suçun işlendiği semtte, hatta bazen girdiği
evin V<'ya dükkfuıın, harun kapısında asılırdı; katiller wnumiyrUr işkl'nc<>ylc
ölclürülürclü. AskerlC'rin, ymıi sipahi veya yeıliç<>rilerin
başları k<'silir. c<:>seUeri ayakJaruıu taş bağlanarak deniz<' atıJırch.
Cellatlar ve idam
Baz<>n de>. mahküma gizli malını söyletmek için, idanldan <>wel
cezaları
herhangi bir suretle cellatlar eliyle ışkence tatbik olun urdu.
gibi. Osmanlı Imparatorluğu tarihinde de on binlerce suçlu veya masum insan, cellat pen<;<•sindc• caıl wmliştir; kimi, işl<.'diği <'inayetin veya devlete ihanel.inin c·C'-
tarafuıd<ın teYkif olunurdu, buna .. hoslancıbaşı hapsint' verilm<>k"
za.smı gömıüş,
la ~adraz:.ın1 Rauf Paşa gibi ki, IT. Mahmud, "O genç w güz<>l ha5a
Jler devletin tarihinde
olduğu
kimi bir ent rikanın, bir iftiranın, bir kinin yanı sıra yannııştır;
kurbanı
alımış,
kimi de kurunun
satırla
bir :.mda yok edilmiş, kimi işkenceler altında inim uüm in
kimi bir kem<.'nt \'<.>ya
De\ leti'nin rPsnü cellat H·~kilatı, bir cellath
<;ıkıncaya
kadar hastancıbaşı
denilircli. Bostancıbaşı hapsinden sağ kıııi ulanlar pek azdır. Mesekallcıvi
pek güzel yakışıyor, kıyanıanı"
mişti.
İ!ik('ll<:eyle idamın
l<•l il<'r<~k öldürülmüştür. Osmanlı
ldam edilecek kimsE:>ler. fennem
zık..
üç korkunç şrkli \ardı: çengel, çanmh, ka
(,'engel. lstanbuJ'da, Enıinnııii'ndcydi; kalın kalaslardan ya-
resinde>. sayılan de\'ir rlP\ir deği~<'n müteaddit cellaılanlan ınii rE:'kke>pli ki ht'psı de aslen Kıpti'ydi: <'<•llat hC:C?ı ile cellatlar hostruı
ınlını~ kah.• burcu gibi bir Şl'ycli, hir adam boyundan yüksek yeri-
cıhaşı ağ<ınm
nk V<' sivri, krskin, bir tarak ş<>klinde> bir sıra, kasap dükkfullann-
ictruıl
hostancıbaşıya v<>ıilir.
o da, yt>ıine göre bazen bizzat ıwzare>t rd<'r<>k hülo:nü yerin<' g<>t in ireli; eğer oldürülccrk mililim bir ı;;ahıs ısi' idanıda bostantıbruşı mulıakkak bulunur. hülonü dl' cdlat bn.şr, ınaharctıne en çok güvrndigi hir vt>ya iki cellatla infaz Pelerdi ki bunlar-d. da "cellat yruııağı" dı•nilirdi. Bostancıbaşı ağa. !;arayın <>n büyük zabiUerinden bın olup başlı('a 'azifeleri. emrind<•ki lıosıancı n<>fcrl<>nyle sarayın \(' padi;;ahın ı;;a.hsuun muhfaza.<;ı ill' lstr bütün sahillerinin ,-e limruıın <•mn i~ l'l w inzibanna bakmaktı. Siyasi mahküınlar. yağlı kl'ııwnı ll' hoğulurdu; bazf'n, idaııulcm sonra I> konulur ya da saraYlll ş<'iırP açılan büyük kapısının. "hahı lnimayun"un önüne alılırclı. <•mrindeydi;
hükmü
ıw , nıuhll'lif
büyüklüktc V(' uzunlukta, başlan yukanya doğru kıv
da olduğu gibi, çengeller konmıı.'?lll. Mahkum ana doğması soyulur, dlc>ri ayaklan bağlanıp makaralı ıplcrle yukarı çekilir ve sonra hirdPn bu müthiş çeng<:>Uerin üzerin<> bır:ıkılıı:dı; vücudwuı saplanan çrngrllc>r bazen clt>rhal öldüıiirdü, ekseriya da ölüm, müthiş acılarla
uzun sürerdi. Çeng('l cı:>za~ına eşkıya. billıassa kor!:;anlar
çaı1>tuı.lırclı. Kaptanpaşalar
donanmayla Akdeniz'den dön<.'rl('l'kt•ıı
henwn daima bir nliktar korsan tuhıp getınrlerdi. Bunlarcl
linuma piirddışC'I girer, hir
kısmını
da ~·engı,-le saklani ı. Çarmıh <'<'zct-ıı ana doğması çınlı;ıplak soyulur, kollan V<'
hacakları açık,
sımsıkı bağlaıur, omuz btt~lan
yüzükoyun bir
çamulı ü~tıııl<'
w lıııtlannın kalla etleri hı~·akla
Tarilumızdto
Ganp \'aknlur
oyularak buralara gayt•t iıi ya~ mumları dikilir \·e yakılır, çamuh, ÜZE'rindeki mahkfımla lwral><'r bir devetlin üstüne konularak Ş('
dası
hirde dola'ltınlır, l('~hir <'dilircli; mahkfımwı caru pek olup ölmezse, akşamustü asılırdı. XVIJ.. asır ortasında asi Alıaza l\lelm1ed Pa ~·nın lstruıbul'da tutulaıı rasuslan böyle idam edilmişlerdi. Kazık da. mutlU;; acılaı·Ja muhakkak öldüren bir rczaydı: mahkum keza çırçıplak soyuJuı~ elleıi ve ayakJan bağlanır, bile k kalınlığında gayet sert ağa(,·tan yapılmış bir yağlı kazığa çalalarak otuıiulur, ekscriya da oımı:.danna, çmınıhta olduğu gibi bir çift yağ muınu dikilir, gC'zdinlı'n•k IC!;ihir ıedilirdi. Bu da şakilere ve korsanıara tat-
disine bostancıbaşı tarafinelan ctcği öptıl<'rck hümıetle gösterilir ve test' Ili yollu sö7Jer söylenir \'e apH':; alıp iki re kat namaz kılma sma müsaade olunurdu; bu tebliğ ekscriya da metanE-tle karşıla nınlı. Mesela Viyana bozgunundaıı sonra, Bclgrad'da idanı edılE-n Merzifonlu Kara Mustafa Paşa. nanıMından soıu-a "vücudıım toprağa düşsün" diyerek odanın kiliml<'rini loplatnuş, uzun sakalım kendi eliylE' kal
bik eelilen cet.alardandı. XVI. asır sonlarında, bostmıcıbaşılardan Ferhad Ağa, bir defaya malısus olarak bir
vezırlerinden
lıyı çınlçıplak
mü.n infazından sonı-a hemen daima başı. yolda bozulmaması için bal doldurulmuş bir kıl torba içinde cellat tarafından lstanbul'a getirilir ve payitahtta yıkandıktan sonra teşhir ve dt•fnedilirdi. Bir dE' cellatsiz idanı cezası vardı ki, "n'<'im (taşa tutma)" denilirdi. Jslrun şeriabna göre bir Hıristiyanla nıüna-;phcllf' bttltınduğu
soyclurttu. hile k, dirsek, diz \'C' ayak marsallarını de-nlli çekiçlNh.' kırdınp zavallıyı yağlı paçavra.lara sararak bır ha van topunun munhısuna gillle gibi bktırttı, sorıra topu aleşleterek havaya fırlattı, p
süylc•l nwk için cellatlar
tarafından
tatbik edilE-n işkencelere g<'lin<'c. haı;;lı<'alan şuıılanlı: usturayla diri diri d('ri yüzmek; sac;b.uı k('sih'n bw~a atl'~t(' kızıl hale getirilmiş demir tas giydinnek; cımbızla sinirleri Çl'knwk; lm- uzvun içine somla gibi burgu sokmak; ka}nar sudan soğuk suya vf' soğuk sudan kaynar suya sokup çıkaı1mak; ~·eki~· le kol ,.e bacak, el vf? ayak keıniklPri ni kınııak... ldaınından ı•vvel kt>ndisine bu korkunç işk('nceler tatbil< t•dilıniı;; de\let adamları, XVll. asır defiPrdarlarından Yaluıika pan Abdülk('tiın Paşa ilt-' Sadrazam Melek Ahmed Paşa'ıun kPUtü-
(yani dalıiliye nazın) Gadele kl'thüdaclır. Usulen, bir devlet adanu idruna maltkfım olun<·a. fem1an, ken-
Hezarpare AhmE-d Paşa ıs<', ceUadı karşısında görüm'<•, "Vay kclfir kahpe oğlu! .. " diye baguııuş, ınukavl'mel gösternı iş, bir alura süıüklenerek götüıiilmüş, cellat, paşaııın başındaki kavu~u alıp kendi başına, kE-ntli başındaki kirli klılühı da paşanın başma koyduktan sonra O{tu bir yumnıkta (,'ôkeı1 ip boynuna yağ lı kemendi atmıştı. Taşrada., cellat gönderilip idam edilen siyasi mahkfımlann, hük-
katiyeıle tespıt edilE-n
Müslüman kadınlannın bu t'l'i'.cıya ~·arptınl nıalan gE'rf.'kirdi ki, bütün imparatorluk tarilu boyur\l'a, yalnız tek bir kadın bu suçla suçlanarak, .Merzifoıılu Kara 1\lust;üa Paşa sadarc•t indE' Sultanalmwt'rc, Yılaıılı Sütun yruunda rN·ınNlilınişti. C<'Uatlar, kadını, kollan içerde olarak göğswıe kadar toprağa götn<'r, sonra halk tarafından taş yağmunına t ııl\ılcu·ak linç edilireli ki, eski müven'i.tılenmiz, linç karşılığı '"k(•şk<'k <'1 ıtll''' tabirini kııl lannuşlardır.
Rı-ş;ıd Ekn·ın
Tanhimizde Garip Vakalar
Koçu
..
~
,, 1
tarihinde en namh <'<'llatlar, XVTI. asırda Kara Ali, onun yamağı Hamal Ali ve Kara Ali'd<'n sonra başcl'llat olan Sü-
nisi, X\'l. asır sonu Saray ricalind<'n Kapı Ağası Gazani'er Ağa'dır Pacüşah llJ. Murad üzerindeki sonsuz nüfuzuyla ıüşvet yolundem
l<>yınun'dır.
el ve ayak kıracak baltaları iki yanına ta.kıştmp, saır yarnakları dahi aletleriyle kemerietini sti.sleyip yalınkılıç merdane
büyük bir servet yapmıştı. O zamanim· Istanbul'da Rüstenı Ağa isminde naınlı bir saatçi ve kuyumcu vardı. Hakilmten büyük sanatkardı. Gaıı.uüer Ağa bu zata fC'vkaladt• kıymetli elmaslarla müz<.>yyen bir koytın saati yaptırmış! ı (<'<'P saatinin daha büyüğü, koyunda muhafaza edilen saat), saatın <'P\.ahirini de kendisi vemüşti.
cümbüş ederek geçerler
Kapı Agası
Osmanlı
Evliya Çelebi, Kara Ali'nin portresini şöyle çiziyor:
"Bu koltm üstadı kfunili Kara Ali'dir ki bazuJarıru sıvayıp tigi at eştabııu
kemerine bendedüp, sair
işk<'nce
edecek aletlerini kt:--
asıp,
merine
kalmaını~
Fakat,
ki,
neuzühıllah
hiçbirinin çehresinde nur
Gazanfer Ağa eellada n•rilınc<>. ağaıun meşhur muraskoymuıdan çıkmış. c·C'llat ı•lıtH' dtişmüştü. Cellatlar, başlı
zehir adamlardır."
sa saatı
şahin şu
başına lıır
"flülmıi S1tllmı
sözü
ıw
kadar cloKnıclur:
servet olan bu saat için hir nwzat
yaptılar.
Saati cellat
mezadmdan Tımakçı Ilasan P<1.'?a salın almıştı. Az sonra Tımakçı Paşa da itlcun olundu, saat yi nt' <'ellal nu•zadına düştü. Bu sefer de bu harikulad(> güzel saat i ıwk uc·uz bir bedel mukabili Kasını Paşa
olma.z isf gflnwz Ila ta ce/la Uan."
C'elJat mezadı
Bir maltküın eellada \·erildi mi, <>svabıyla beraber üzerindcn çı
Bir iki ay geçti g<'çnwcli, Ka.•>ım Paşa da eellada verildi, saat onun da koynuneta çıktı V<' iıçiincü defa cellat mezadına düş
kan h<'r ~<'Y cellatlann olurdu; bu <'şyalar toplarur ve senedc bir
tü. Bu st>ft•r de Gazan.fer Ağa'nın ıne~um saatini Sadrazam D(•rviş
n'ya iki defa hüyü.k bir mezatla satılır. Thtar bedelleri cellatlar arasıncta taksim edilireli Buna "c-cllal rnezadı" denilirdi. Cellat mezat lannda ekseriya çok kıymetli eşya bulunurdu ve sal1ipleri cellat <'Lind<' can verdiklerinden, bir uğursuzluk yonılarak hakiki değerll'tinden çok ucuza satılınlı. Fakat c:ellat mezadmdaıı hir ~?t'Y satm almak da her kişiniıı yapahiiPc·pği ŞE'Y değildi. Bazı dt>vlPt
Paşa satın aldı
bir Ahm(>d 'eya Meluned Bey't> hcdiy<' <'tti. 1\hıncd wya ~fclunccl Bey d<'dinı. muverrihler bu 7..atın ismini ya.~.mıyorlar, pC'k genç yaşında, yani tüysii.z bir delik<ınlıykC'n sadrazaının himayesiyle Eğriboz s~U1cakbeyliğiue tayiıı edildiği için "('ivmı B<'y" diye lakap takılmış ve adı unutulınuştur. Miıv<'rrih Peçe\ili tbralıim EfC'ndi. Civan Bey1<' Eğriboz'da h<'Y
adam! an, zenginler, cE:'llaclın p<'nÇt'si yakalarma yapışmadan iız<'r lerimll' huhuıaıı kıynıl'tli kıirklt'rı, ~ üziıklC'ri, saatlC'ri, kC'sC'I<'rini çıkanrlar. orada bultuıanlara, "Bt•ı\i anar, bir Fatiha oktını-ımuz !" diy(' ht•diyt> Ni<'rlcrdi. ~1iiverrih Pe~'<>\.ili İbrahim Efeneli cellat nw-
kona~ının
ctmiz üstüne kurulmuş sala.ş laraç·asında sohlwt Nliyorlamuş. Söz saatten açılmış. İbrahim Efendi de saat m<'raklı
/,aclı
görnwdiın
w
satııı aldı.
uğuı-.;uz eşya
i.i.zerine f<'vkalad<' şayaru dikkal bir fıkra na k
!ediyor~
lslaııhııl'da Alatürk Bulvan liz<'riııdt• Bozdoğan KC'ıncri'nin ht'-
nwn y
haşında
BelE:'diyf'
Miizc•sı yapılmış
güzel
mt'drt:'st•niıı
ha
w
kardc~i
munL"sa bir saat çıkararak muvNrih<• gösiE:'mliş. İbrahim Efendi "<'>nııiimde bu kadar giızcl -;aat
sıyımş.
Ci' an Bey
ko}ntından
C ivan B<'Y dt• saaı in hikayesirli anlat mı~. Pt•· çevili t'lill(IE'ki saati hemen bırakarak, ~Böyle uğursuz saat ı insan clüşmaıuna vermez ... Paşa nruııl olımı~ da sıze hediyE' t>tnıiş !.." d(•miş. Bu söz C ivan l3ey'e tesir t-lıııiş, lwnwn hançeı;yle smıt in t•l!"
denliş.
3R
T-.ı.rihimizd~
ma.">larını çıkamıış
w hir ~·l'kiçle de
çarklarını kırarak
Ganp Vııkalar
'"Dokuz yüz altmış iki yılı hududunda JJal<•p'te lJakeın namm-
den.izr ar-
...
eta bir herif w Şam'dan Şems adında bir i'..arif gelip aqumn
D<'tlizin dibiııcl<' saatin parıltısı görülüyormuş. Bey ile lbrahim
avakt.akınuıun kalahalık olarak bulunduğu-
nuş
Tahtakale'd<• bir<'r
hüyiik dükkiın açıp kahveciliğe haşladılm·. Kt•yfe müptt•la bazı
Efendi taraç-ada otunıyorlamıış. Bir atlı gelıniş, Ch·an Bey'e vazifesinden azlNiiidiğini !<•hli~ C' Imiş. C ivan Bey şaşırnuş. ~Azlimi
yfıraru
mu <'ip bir Şt'yimiı yoktu! .. "
kahn"hruıelerdc toplandı,
Deniş Paşa
meşgul
idam olundu ... Si7ln dahi idamuuz için ferman çıkıp
\'C
sefa. hu~usiyle okuryazar makı.ılesind<'n nice zürc•fa bu kimi kitap okı.ır. kimi tav la ve saı rançla
olur, Idmi de yeni yazılmı~ gazeliN gC't irip maariften bah-
Sonra şefaatçileriniz hinımet ettiler, ikinci bir fcnnanla b<•n gönd(•rilclim ve idamımza memur olan-
solun urdu. Eskiden eşi dostu toplayıp sohlll't l'tmt>k için :r.iyafet-
lara yru-ırıı saat ew<>l yptişc>bildinı !.. ·•
sıyla
bostancıba.şılarla gönd<'ıildi ...
cf'vabını venniş.
lC'r tertip edilirdi. kahvehaneler açılın<:a bir iki ak<;e kahve• paraKahvehancl('r İstanbul'da süratle (,'Oğal
Biz hu fıkrayı şöyl<> baglayal)iliriz: ikinci fermanı getiren hu acianı
idam
renn;mıııı
getirenlerE', Civan Bey'in
meşum
saati çe-
kiçlc kırdığı anda yelişnıi~ti !.. Eyüp 'tC', Karyağdı hayı ruun arkalarında, münferit ve JuıJt•n mctnık
bir nwzmlık vardır ki taşlamtın hemen hepsi yazısızdır,
dört köşC'Ii, uJ.ıın kürPkı t.a~landır. buraya "Celllat Ml'zarlığı" dc>nı
lir.
Bahtsız
bir hırsızı. hir c:mıiyi ölümünden sonra m<'zarlığına ka-
buJ eden cemiyrı i miz, rPsnıi h ir vazıfe de olsa. bir aylık. pru-a w
menfaal ka.r.;;ılığı <'an uçurruı n•lladın ölüsünü umwni mezarLıkla
ra kabul <'tmrın<'klc>, <'<'llatlara ayn bir mezarlık yapmakla muhakkak ki a.'>llietini göstl'nıli!';ötir.
ondan ziyade cemiyt>l S<'fası eder oldular"
süz takımı, bilhassa kadı V<' müclcrris ınaıtıll\·t·i vakit g<•çirnwk için kahvchanelere devaına başladJ; ınahallt'lcrclc inıaııılar, müeuinl~c•r, hatta büyükçe rlitb<' ve mansıp sahipleri bil<> kahveha-
ne
mü~t<'riı<:i
oldular. Kahv<>hanelNirı halkla dolup hoşalması,
hılhcı.ssa gE>nçlerin. hattat üysüz
çol'nklann kahwhaııclrre gilip çıknıa...,ı. hazı müteassıp ulemayı kalwC'haneler ah•yhindf' har(;'kt'l<' ~<'çirdi. ~Birer nı<>saYi haıwdir. kahveharwlc•rl' varmaktan m<'yhaneye nrrmak cvlaclır" dC;'lllt'Y<' başladılar; ('mnil<'rde. mcscitlPrd<> kahwhanelerP girilınenwsi için nıazlar. nasihatler \·enidi. Nihayet llL Murad zamanında, "Her lll' ki fahın nırrtt>besin<' vara, yani kömür ola. sırf haramdır" diye hir ft•tva wrilı>n.•k ilk kahve yasağı çıktı: kah\·ehaıwll'r kapatıldı . Fakat kahveluuw ya-
Eski zaman kahveleri
n•ılli~inin tadı halkın damcığında kalmıı;;tı, kah\'t'cilik
kar-
bir işti. mahalle aralarında. ara sokaklarda. çıkmaı. sokaklar-
Tiirkiyt''ye kalın' X\'1
da, bazı clükkaruarın art kısımlannda ~izli kolluk kalwPlPri açıl dı, kahvreiler de bu yasağın tatbikiıll' ml'ınur ~ul>:L'?ı iiP aseslıa
dE' taanmıünı <'Ili, Istanbul'da da ilk kalıv<'hane 1554 (hicri 9()::!) yı
~ıya
lında aç·ıldı l'<'<;>t•vili tlıra.lıiııı gfendi büyük şehirde bu kahvehmw-
ıptılası
leıin açılışını ~öyl<'<'<'
nı ey«.' haşlaclı:
nakl<'
ve adamlarına göz yumnıa paymı vN·dill'r, halkın kahveye o • ,·aiz (' fendil er de
ağız dt>gişt irdi IL' r, "Kcıll\, ('
kömlir
40
Tıırihimi1.d<'
Garip \'akalar
haddine gelnwt ist•, i<;ııwsi <'aiz imi<;ı" demeye başladılar. Payı
Yeniçeri kab,eleri
taht ııı ıanmını~ uh•ınası. ŞE'yhlt•ri, kah n• nnidct,imlrrini hoş gör-
Eski Istanbul kaln·chanclt>ri arasında dikkat t' şa~ ruı olaru,
diilt•r. kahw sa.<.;<ığı kaldırıldı; bunun üzerıne sern't sahipleri.
\'C-
zirlt>r, irat olarak gayt•t büyuk ınut<'YY<'n ve nnikell<>f kahwham•·
ol·aklannm lağ\·ına kadar buyük ~hirdl..' p<•k gllniltühı hır hayata sahne olmuş
bulwıan
yenic;eTi
kalweh
ler yaprırdılar vt' kahwcilerdPn gull(](' bir iki all m kira alır oldu-
Yeniçeri Oc:ağı'nın zapturaptı bozulup da lwmen bütün Istan-
lar. l\ihayt'l bir rivay<•Le gör<' lll ~ll'hmed, bir rivayete görE' de ı.
bul <'Snafı OC'ağa yoldaş y
Ahmed ;.am;umıda nwmlt•kct <' tutunlin ginnesi ,.e tütün tiryaki-
nel<'rinin
liğinin ~ayılıııası, ka.hn~ sl'fa..'>ına c·ıla verdi V<' kalwehaneh•ıin
nıru
şevkini, rPvı1akın ı aıi ırdı. Biiyük kahv<'hancler<'. s<'ıntlcrin<'
larıru taşıyaıl
gö-
r<', topçu, tPrsam', kalyonnı, ycniçt>ri, ceb('d ncf<'rleri, hamal. sandakı, kayıkçı, fırın uşağı. hanuun uşağı gibi ayaktakımı he
karlar doldu, kibar nıüşteril<•r, dendiden kimsC'l<'l", dC'rlicc toplu· <:a mahaliC' kahwhaıwl{'riıw c;<•kildil<'r. !\ihayet rv. Murad zama nın da, kahvcluııwlt•r ı ütün ii n aıt•şinc amansız
yandl, çok şi<.ld<'1li ve
bir lül ün yasağının yanı sıra çok şiddetli bir kahve ya
kapısı
uwrine mensup oldukl
y<>ııiç<'ıi ortao;ıııııı nişa
ru;maya başlanuşlardı. Her onanın yul
~·ı kar olmuşlardı.
lll. Selim ve IV. ~Iustafa devirleriyle ll.
Malımud'un
ilk ~alt
yıllannda YC'niçcıi Ocağı kdim<'nin en y<·riıHI<~
w kı.I\'Vl'lli manasıyla bir haşaraı yatağı olmuştu. Öyle ki. Istanbul C'ivaıında, ıne s<•la Galat.a, Tophaı1e, iki yakalı Boğaziçi küyl<•ıi ve• bilhassa Osküclar'da ır" ve nrumıs sahipleri, revkaladf' hi ı llizum göm1rdik<;<' PV· lat ve ayaJini sokağa çık
w
kadın şöJl<• dw-sun.
sağı çıktı. O ıiyıl<'lli, nakışlı. hawzlu ''e fıskıycli mükellef kahw
kaşlı delikaııblar bile yeniç<.>ri C'razilinın ş<>ni s.u·kıntılıkhuına uğ·
han<'lt•r yıkılarak yNiı•ıiıw h<>kar w nalbant odaları yapı.ldı Biı
rarclı.
ara Edinw'd C' bazı kimsPI<'nn yasağa rağmen kalıwhanC' açtığını
DC'\'1111 bir vakanihisi, hu ha~mtı şüylt• ıa.wır ed<•r: MYeniçcıi adıyla çoluğa <;<><'ttğa tcc:a' ut Nll'n manav. hamal,
hab<'r alan Sultan Murad bostaııC'ıiHL'N'ı cellatlarla ht>raber Edir-
börf'kçi ve kayıkçı makuk•sindm VC' kÖ!;il' bw;;ı kabadayılanndan
nC''Y<' gönderdi. yasağa rağııwn kn birkaç kişi idam
olup paskalya ,.<' domuz kınmında. sokaklarda ab<ı.lannı yayarak
olundu ,-e kahwhaıwiPrin çatısı Y<'l'C indirildı. Türkiye'de kah''<'hruwl<'r. tekrar, an<'ak bu padi<;;ahın ölümilnd<'n sonra açılahiidi
geçen Hııistiyaıılardaıı hir<>r ikişer para almaya wne7.zül <'d<•n
V<' nwnılekt'!ıJllll.(lı• ıkmci bir kaltH' yasağı da çıkmadı. Yalnız
Ş<'ltirir.
Sultan ll. l\lahımıd, kanlı hir ~<·lüı ımıharebesiyl<' Yenic;eri 0<'a·
lru·ına
ğı'nı kaldırdığı sırada, Yl'lliÇ<'ıi döküntilleriyle taraf[arlannın
Icu-cia iWktt•n kinayc balcim ~·ıplak dola:;;ırlar."' Y<'niçcri kalıvelcıi yukandaki satırlarda nuılandınlmı
ıoı>lantılanrıa mfuıi olmttk n• dolayısıyla yeni bir litne tehlikt•sı
utanmazlar. lumgi ortaya nwnsup ise koluna o oı'l.mHn ni~unı akgüya gör<'nler korkstın diye d<' kollıuı sl\·aJı g<'Zl'rl<'L Baş
bir t•ıulatecll!n uzun ac:ayip bir sarı k
saraı.
sokak n• patarhaldııı
nin ünüııü alnıak iı;iıı, hirka<; S<'ll<' İstanbul'daki kah\'ehruwlt•ri kapat lı, ortalık ıyu·c• yat ı ;;tı kt an sonra da kalw<•han<'IN hirl:'r i ki
çıplak külhanil<·ıin sabal1t•ut akşama kadar s:v. \<'süt n· hat1a ıy~
Ş<'l' açılmaya lı<ı!?laclı.
h<'psi gay{'t ınıyük ve ff',·kaladP suslü olmı Inı kahwhuıwlt•r, uınu mivctic btcUthul'un nıanzarnsı c11 gilr.el yc•ıkriıw. hılhassa
u nu.ş,
afyon w <'srarla k<•yif çahp f'ğl<'ndikiPt i yt•rlcrdı llt•ıııt•ıı
42
Tarihımizdl.'
nazır suı·
yahut deniz üstüne kazıkiada atılmış salaşlarda kunılurdu. ller kahwhanenin mahbub kö<;ekleri, sazendeleri, kıssahan ları, eli ayağı düzgün litmtüysüz uşaklan bulunurdu. Pt'ykeler kilim ve sE'ccadeler, kuzu pöstekile>riyle döşenir, dıı vadara Bektaşi levhalan asılır, yerlere fırdolayı hasır döşeninli. Tavandan pt>ykelerin hizasma kadar inen canuaı·ın önü çiçek saksıları, bilhassa fesleğenlerle donatılırdı. Kahvehanenin ortasmda daima, etrafı saksılaı·la süslü bir havuz ve fıskıye bulunurdu. Kahve ocakları ise bir gelin köşesi gibi süslenirdi. Kapakh ve açık boy boy cezveler, dolap dolap fincanlar, en az birkaç tanesi gümüş ve altan başlıklı billur şişeli olmak üzere naı·gileler. kehribar ağızlıklı çubuklar, çiçekli oyrnalı levhalar bir sf'rwt teşkil ederdi. Ocak başında da, urnumiyetle, kalwE'hane sahibinin E'vlat niyetine büyüttüğü bir delikanlı bulunurdu. bedenleri üstüne
yapılır
Bahsrttiğiıniz de\'i.rde, İstanbul' tm bu tabakadan olan gC'nçlcri. arasında vakanüvislerin tabiriyle
"illik alanwtl" Cezayir kesinli csvap modası yayılmıştı: yazın beyaz dlıniden, kışın da beyaz ytinlüden dizjn bir kaı-ış üstünde kısa diz çakşın, belde kırmızı şal, nar çiçeği necef taşından dügmeleri daima çözük mintanm kollan sı valı ve sağ kolun bazusunda orta nişanı görünecf'k. .. Ba<şta Cezayir fcsi üstüne oya1ı kı·ep... Baldır bacak çıplak, kış ise diz kapağı na kadar ç·ıkan beyaz üstüne kınmzı çiçckli yün çorap... Ayakta Kayscıi'nin saıı salıtiyaıundaıl yemeui, fiJar... lyş ü işret alC'mleıin de nam almış küUıani civaıılaı·, haşlarma bir de çiçek Wştirırler. Her yeniç·eri kahvE>hane yapt ınp açanuızdı, kahvehaııe sahipl<'rinin hemen hepsi, en nanılı yenic;<'ri zorbalarıydı. Ocağın son yıl lannda kahvehaııe sahibı olan yeniçeri zorbalanımı C'n namlılaıı Kllledi bi kahwhanesirıin salııbı kalyoncu Bunuısuz Must<ıfa, llendek kalwehanesinin sahibi Tersane başçavuşu Danealı tbra1ıim
Garip \'akalar
Ç'avuş,
Çardak iskelesi kahvehanesiıtin sahibi 56'lı yoldaşlarından Galatalı Hüseyin Ağa, Toygar Tepesi kahvehanesinin sallibi TI11isli Ali, Balaban iskelesi ka1wehanesiıtin sahibi Kız Mustafa, Ilasan Paşa Hanı kahvehanesinin sahlbi Sarhoş Mustafa, Irgat Pa7..a:rı kahvehanesinin sahibi Tuınacı Ömer'di. Ye-ni yapılan bir yeniçeıi kalwebanesi döşcnip dayandıktan sonra, kapısuun üstüne asılac~ olan orta. nişaıu için parlak bir alay tertip edilerek açılırch. Orta nişaru. uımınliyetle şin1şir, nadiren de abanoz üzeıine kabartma olarak işlenir, münasip boyalarla boyarur ve tezhip edilirdi. Kahvehaneterin nişan alayı, Süleymaniye'deki Ağa Kapısı'ndan başlardı. Nişaıı lcvhasını baş karakuUukçu başırun üstünde tulardı. Krrk elli ve hatta daha fazla delikanlı lar. altın ve gümüş kınlı ha.nçerler, keşmir şallım, Cezayir kesinü esvaplaı·ıyla lt-vhanın önü ve e:u-dı sıra yürül'lerdi. Allayın en öni.inde de elleri tRberli Bektaşi babaları bulunurdu. Soytarılar. çengiler, köçPkler envaı maskaralık yapıp oyun oynarlar, atlı alay çavuşları, nişaıım geç·t'ceği yollardaki halkı kırbaç ve kamçıyla dağıt..:·ı.rak "Savuhm bre savulun... NLcşan geliyor !" diye bağınrlardı.
Yeni bir kahvehane açan bir yeniçeri zorbası. kahvt?hanesini kesesindeıı hemen metelik s rahat yüzü
Reşatl
Ekrı·ın 1\o.,.ıı
Tariluıniztlt• Ganp
göıiir,
\'akalar
45
türlü tecavüı lcrr uğrar ve hatta öldiirülebilirdi. Yeni açılan bir yf'ni~c·ri kalwcsim'. yeniçerilC'r kendi aı-alarında, t•n makbul
mak ist('Ill<'Z. TE.'rziye gizlic<' habC'r yollayarak d<'likanlıların ma-
ht•diyc olarak bır kanarya kuşu göl tıı·itrll'rdi. K amu-ya kuşu. kah-
hut esYaplannı gayet geç te'51ım t'tmesini emredt>r Sonra alelace-
wltane i~in bir u~uı. ma.skot sayılırdı. Aüytik bir yeniçt•ri kahv<'-
le kırk elli takım Cezayir keo;;ııni
ham•sinde en az oıu~r. kırk kanarva kafrsi bulunurdu.
larına. St>yiskrc
nu habC'r alan baba çok üzülür. F'nkal oğullannın izz<'linefsini kır
V('
l'"i' ap aldırtarak bunları
at uşak
dalkaYukla.nna giydirir. Bmm gürcn ayan oğul
ları terzinin parasını gönderirll'r, fakat ısmarladıklan csvaplan aldımtazlar. CJiyeın<'zlcr...
Bir
zamanın
Müvenih Şanuadc At.aullah Efendi de 1809 (hicıi 1224) vakala-
bobs tilleri
n arasında o dt'vrin bobstilll•rinciC'Il hahst>d<'J'('k şu "latu·lan yazıyor l><'vir devir, İstanbul gen\lerinin havai meşrcp takımını bir ga-
rip tm·alet1 layafet ınoclası ~tır. lll. &>Jim zamanı il<' II. Mahmud'un ilk saltanal yıllannda da. i stanbul'un h avai ınrşrf'p gençlrıi ara.'5ında
kalyoncu layafeti moda
olmuştu.
Başlarına ve bt>llt•rine lahtır şallmı sararlar. omıv.lmına da,
nwvsimine göre, bir bomoz atarlardı. Bdlrıine kuşak yı;>rine şal saıımp kıvnmlanna kını giın1üş kaplı bır kulaç boyunda bir yata~an
MSefihan<' süslenmekten "lakınmak lslamiy<'l ş ianndan iken zamamnuzın hallo birbirind<'ll gört'l'ek, cehalet, nadanlık ve bilhassa ar ve t.•clt.•p noksanlığından kadınlar gibi süs Vt" ahıyişe düşmüş tü. Hcl<' m·ru111 nfıs ve ayaktakım ı, insanlık kaclir V<' il iharıru Joyafet ve kılıkta sandılar. aifisından wya adisinden Ilirili türlü acayip tarzda giyinip ktL';KUldılar; nws<'hl hastancı baratayı. serdengeçti
de kaytanlı UC<'i'.ayir kt•simi" denilrn frmtNH:' ve şalvar giyerlcrili;
destan, içagrusı iist kaftanı w kanığıı, yobaz softa ıcıimmesini terk ectip kım i başına Cezayiri ve• kimi lahurl V<' k<>şmiri ve kimi de ıizai ve marpiç şal sarınara.k 1c•rs
şalv
tercih <.'dt'rlt>rdi. Yaz kış çorap giymeı
da ettiler; ki ın i bornoz, dizlik vr ı ozluk giyip beliıw gümüş kakılm
ler, baldır bacak çıplak \·e yalın ayak gt>zt•rlercti. yalın ayaklarına
lı yatağan hı çağı takanık meyhan(' ve karhmte "c mcsire ve kalt-
ilt• giiınüışlü çiflr tahmwa yerll."ştiıiıkrdi .
.
.
~kalvonC'u vemenısi"
Sırllanna sımtah
\'<.'ya sa-
valmt MG alata ..Yt'nwnisi" denilen kınnızı Nll\li-
''<'hanede foclulluk edip dolal?lılar, uygunsuzhık edip kavga çıka
yandan hir yemeni giy<•rlcrdi ki husıısiyt'tı, bm-ınınw1 gay<'t dar ol-
np yakalandıkları zan1anda sorguya çekilin<'<' kimi bayraktar, ki-
ll1
mi i<·ağası, kimi bostancı \'0 l'ski püskii biı· yadi~fu· olduğu aniaşıi ctı. Hcrkt•s bir ac:ayip Joyaf<•tl<• bipt•tva icrai haha.<ıC'l edercti. Birtakınu. ş<>nuı n• aklen menmıı. ağı yerde sünınur kafi~Ul giyer. siln · net çocuklan ~ibi ağlarıru ı ut up yiirürler. beş all ı c'l\daze çuhadan rüppt> ya pt ınr '<' allı yedi encl<ızt•dt>n biniı,; kestiri ı haşlanna <,:arp kadar smık sarar, ayaklannet ucu hmum iğıwsı nwsı giyer. üstiı ayağı nın yaıısııu örtmez, pmımıklanrun h il i~ık yt•rlt•ıi göriiııtır pabuçla clolaı;ır. Au hall('r nihay<'l padişahın rıaz.an dikkatini <;<'i<
~
8\'lat, oğul l<'rbiyt>si bakınundan ı;;u fıkra ne kadar giiZl'idir:
Bir ş<'kawı OC'ağı haline ginniş ohm yC'niçerilt'ri lt'tlıp t'tnwk
üzt•n• Alemdar Mustafa Paşa'yla heraber lstanbura ~l'len Ser<'z fıyanı Isınail Bt•y'in on st>kiz-yirmi yaş arasında iki se\·gilı \'l.' kıy nwt li oğlu vaniı. Kll çuk dt>likanWar, İstanbul küU1anil<•rinin h u pitnrC'sk baldırı çıplak kıyaf('ll('ıin<> tiZl'llirlcr. Ve buyiik !?l'hrin t•n
nam lı bir terzisiıw hin•r kat Ceza;yir ke."liıni es\'ap ısınarlru·lru·. Bu-
·lG
Thnlımıiull• Gaıi p
ti ve halkın bu ~clihaıw kıyafetı şiddetle yasak edilip herkesin
nanılı satraıu;çılardandı
edebi ile. meslt•ğiıw, işine gücüne uygım kadimden beri giyilege-
r.ın~· tahtası başında otwurdu; bir gün yinC' Emir Çelebi'yi çağırt
len kılık n• kıyaf<•ll<• clola:;;ma<;ı emredildi 'c bu hususun gereği gi-
mış, Silahtar Mwstafa Pa.~
bi takibi için de hostancıbaşıya, lstanbul kadısına. sekbanbaşıya, suba;;ıya vesair zabitana hitaben fennanlar yazıldı. "
Esrar ve afyon tiryakileri •
47
Vakalar
Alkollü içki ve tütün gibi k<>yif vasıtaları, hilkaten rmtnl<'Şr<'p
- B<•hey
Pad.işılum!
ve ckseriya Emir <;elebi'yle, saatlerce sat-
O tiJyaki afyonunu
yemed<•ıı
gcll'mez !..
(lt•ınişti. Sultan Murad: - Bl'n sordum, Emir Çelebi afyon .Yt>lll<'Z ve paclişahlara yalan ~öylcnmeyeceğini de bilir! cevabını verince, Mustafa Paşa: - Başı korkusundan hakikati söyl<'mcmişlir, Emir <;<.'lebı afyon
clt•vrinde afyon kulhuunak da yasak edilmişti. Padişahın bu ya'iağına kurban olanların başında kendi hekimbaşı Emir Çelebi gelir. KıymeUi bir tabip, zmiJ ve rini bir adan1 olan Emir Çelebi'nin öl-
y<'r, ispat edertın ! demişti . O sıralarda. yani hicri linin afyonunu neredtc' $akladığırıı ve ne zamanlar yuttuğuıııı öğrcnmiştı, müvenihin tahiriyle, ubu veledi .dna", birka<; ak<;<'Yt' tamall edip Vf'li-
dü.rülmrsi, Türkiyt• tarıhinde bir eşine rastlanmayan vaka1artlan-
nlınelinin sırnnı ifşa etmiş, "Afyonunu ben hazırlaruı1, hır altın
dır. ('ok şiddetli ı~·ki yasagına rağmen. padişahın gözdeleıi, ne-
hokkası \ardır, çakşırının
olmayan ul<'ma ara<ıında hoş gönilmczru. ulema efendilerin keyif düşkünleri afyon yutarlardı. IV. Murad'ın yasaklarla dolu istibdat
dinlleri, ayyaş hükümdaml içki :ilemlerine iştirak ederlerdi; IV. Murad, zanuın zamanlwkimbaşmın ahvalffide de değişiklikler görerek keyf itiyaclını hi.'iSPI mi~ w bir gün: -Efendi sc•n afyon yer misin'? diye sonnuştu. Zavallı Emir Ç('lebi, başı korkusundaıl yalan söylenUş: - Hayır Sullanım ! diyE' inkar etmiş. Padiı;;alıın gôzclc• silahtan Mal1bub Mustafa Paşa, hin1aye et-
mek istediği bir ıalıilıi hassa hekimleri arasına almasını Emir Çelt'bi'den rica <'1 mi~. Emi ı· (,'el ebi elf' bu ricayı emir telakki ecl<•rek dcrhal yerin(• gPI ire<'l'k yl'rde, "Bir gt>clik boşalsın v<>relim" denwk gaflt>tini gös1enni~. Silahtar Paşa da hckimbaşıya bu maddeden kin bağiarn ı~... Emir Çelt•hi gay<'l gii:.r.c•l satranç uynardı. Sultan Muracl da
içindeki en tarisının ccbinde sakJar, pa<~ahın yanında fazlaca kalırsa, abdest balıı'Sin, ıw
istt•ı'Sin?
dedik-
te, garazkar Mustafa Paşa: Padi.şahun entaıi ceplerini yokla, afyon ~,·ı kınazsa ben yalancı, müft<;>ri olayım! denuşti. ~mir c;elebi hıuura dönünce, Sultan Murad eniarı <:<•bind<' ne varsa çıkarmasını enu·etmiş, duşman ınekriıw uğradığııu gören
Reşat!
·18
Emir (.'elebi de allm Sultan
Tarilumızde <:ıınp Vakalar
Ekrt>m Koı;u
man içiıuk. ayaktakınund~uı kibar w ricalc \l' nlemaya \·aruwa her smıf w rahaka arasında yayılnuştı. Sigara kfığıdı, XIX. asırcia
hol
~lurad:
- Efendi bu nedir? diy<• sorun<'a, llekimbaşı biraz lereddütlrn sonra iliraf el rniı;;: - Padişahmı ıslah oluıunuş, zamn gitıniş <Üyon h iii asasıdır! de-
içinde ~·ubnkla içilirdi. Z<•ngiıılC'l ~u·asmda lüll' ve çuhıık, aym za manda bir Liyıwı <'~yası haline gc•tirilrniş, ll'reddüt!-;ül. bir sanat
l'Seıi diyc•bilecl'ğiıııiz, kıy nwt H tru;ılarla müz<.>yyt'Tl mıınıssa llilt'IC'r
mişti. Altın hakkanın rmş.
kullanılmaya baı;;landı; tlıliın, her y<.>rde oldugu gibi hizd<' de lül<'
içinelP lahmin<'n on dirhrm kadar <Üyon var-
O anda gazaba gelen. fakat Eğ<'r
gazabını
gizl<'yen hükümdar:
zaran gitmiş is<', hepsini Y<' de görrUm! diyt>
Emir Çelebi
biı·ka~·
- Bu kadar yeter
emretmişti.
küçük parça yuttuktan sonra:
Padişahım
!.. Ku1una
yazıktır...
ve çui.Hı klar yapi ınlnuşt ı.
Naima, tüttmun Türkiyt•'ye ~iıli ~zuhun Duhan" sC'rlevhası altında hı<'ıi 101;; ( miladi HiOö) yılı vakaları am'>ında şöyl<'ce kay-
deder·
Bu
hakkanın
"'Hrlal mi. haran1 nu'?' diye nice Ç('kışm<'l<'r<' sebep olan tütti.n
fakat
Frengistan'dmı zuhur edip bu 10 lG yılında cliyru·ı lslaın 'a girili ve
müst<.>bit ve muhakkak ki gaddar padişah, Emir Çelcbi'ye, hakka-
nice litıw ateşi ıu~iunıp gittik<;<' yayıldı \e şöhrC't buldu ve
içindeki panzehir dahi olsa hepsi yennl<'Z! diye
yalvamuş,
tahtasının
memlt>ket zürt>fa.sı omuı ımıptelası oldu.O d<•virde yaşru1uş olun Pe~·t>vili lbrahim Efendi L.:;e, tütünün
-&n bir hazık hekin1sin! Yediğin zehrin r.araruu da clef ed<'rsın!
memleketintize giıiş tru'ihini 1600 (hıeıi 100!1) yılı olarak hatırlıyor
mn içindeki afyonun hepsuli
yedimılş
ve zorla satraııc;
lıaşma oturtmuştu:
denliş \C'
müddet
arkasından
birbiri
ı.arfmda,
zorla üç oyun
oynatnuşt ı
\ e tabii h u
Emir Çc.•lcbi, zorla yediği on dirhem afyonun vii-
ve şwıhm yazıyor. "ilin dokuz smesi hududunda Ingiliz k<>f<'l"rsi getiretiler ve !;a-
yaparnamıştı.
zı emraza şifa olmak mınıına sattılar Ehli keyıften bazı yanın kl'Y-
c;adınna götüıiil
fe mü.sa<ıdesı vardır diye ıııüptC'la oldular. (;iderek ehiJ keyif olına
içinde tedavisine koşmtışlar, !!.'nur Çelebi:
yanhu dahi istimal eder oldular. llatıa kibar ulemadaıı ve eshahı
- Bana artık ilaç g<'n'kmez. silahtar gilıı hasmı ka'vi zamanın
cle\lettc•n nin•h·ri ul iptıla~a uğradıJru·. Kahwlt'rde t>razıl w P\ha-
cudtmda yapacağı tesiri gidere<'ek ~ihayet müş,
satranç
tahtası
hizmetkarlan
da öhıııı
telaş
önündt'
tıbbi
düşüp
mudahaleyi
bayllm<'a
yaşamaktan hayırlıdır, bana bir
kase
karlı buzlu şerbrt
l. Ahmed
olanlar birbirini görınC'nll'k ıneı1l•lırlerine \ardıl ar. Sokaklarda V<' pazarhmla dalu ltıll' clll'rindl'n düşmez oldu. Uirbirınııı yü:t.üıw güzfuw [ıııf püJ cliyt' sokaklan malıallell'ri dahi kokull ıı lar. !!akkında ıüce yave şiirler nazmedip binlluıa.sl'l)el okul tu lar. Bazı al1bap ilc• bir nin· defa ıniinaka.)C.l olundu. ·numm nıyihai kerihesi Jwınl'n adamın lııyığıııı, Hanğıııı, sırtındaki <·svalmıı, bilhassa içindi.' kul-
kısa bir za-
landığı hanl'sını kötü köt lı koku lt uğundan ~a~ ri halı n• keçc• gibi
verin! elemiş V<' sunulan ~t-rbeti içtikten sonra da ölmüştü.
Tü tün
yasağı
Tııtün, nwml<'kE'IinıizC' aıtc-ak
X'VTT.
asır haşlaruıd<ı
zamruıında ingiliz genüdl<•ri tarafından getııilmıı;;
w
şın tu ı iln k('srl'lı isı imalindC'n kalı\ eler gök duman olup içind<•
Rl'Şad Ekn•ın
50
Tarihinıu.de Ganp
1\uçu
<'vinin döşemesini yaktığı, külü il<> artığı or1abğı kirlettigi
Vf' ayrı
ca nımtasıl ic;ıldigincten insanı i.şt<'ıı giic;t<>n alıkoydugu. bunun
bcka.r, ık'llbant vr dehbağ odalan yaptınlmasını cmrrtmiş, tütüı1 içümc-sini ch• yasak ettirrrı:-k cl<•llallar \'asıtasıyla tiitün içenleıin
t'msali nice mazaJTatlan olduğu haldt• s<•fası ve faydası nt>dir?' dedik<:<', 'Bir eğlencedir ve bundan gayıi s<•fası ze,·ke dairdir' demektC'n gayri hir n•vap itasına ka yüz hin adam ol al<'Şl<' y~uımış yakılnuştır. Ancak forsa gC'milcrde vardiyalar. tütün iı:en•k bir miktar u~lnıyu def cderlN. Forsa gözcü-
aıı1an
lüğüne faydası olchı~ttı
şı haristir"
inkar edilmez vf:> nıtuheti dahi drf t>clip ~ij
51
Vakalar
wrilnwyip idaın edilecrkiC'rini ilan ettimıişti. Dcvrin ulemasından V<' mutaa..c;.c;ıp safulardan Kadızadr :\ldınıN1 EfPndi de müth~ bir tütün düşnıaıuydı w padişaluıı da bu zara karşı hürınC'ti vardı. Kadızade Efrndi Sult kaışı aıılan sız ciaHanmaya tC'Ş\ik r
tüt un yao:;ağına p<'k kulak as ımunışıı. ~ınsan nıcıı <•dildiği şeye kar-
cll'rlrr, tütün, gizli ic;ilnwye ha"?landı, lmlla,
hus<>t iras eder ama bu kadarcık fayda i~·in mazarratı k<'<;in• iı1 i kahı
akla yakın değildir. lf):J!) (hicri LO.tf>) yılına kadar şüyıı w şöh1'<'1i o ınertebedeydi ki kabili tahrir V<' tabir değildir." lik şidd<:'tli tütün ya'>ağını koyaıı w tiihirı iı,:enleri ıunan wtınl' yip ölüm cezasına <,'arptmın I\'. 1\luracl'dıı: Bir anarşi dt>vrindc he>niiz on clört yru;;ındaykerı tahta çıkan hu hükümdar. sallanahnm
ilk y1llannda ~·ok kcuı lı askeri ihtilallerh' karşıla'?nıt:;;lı ılylt• ki, bir seferinde gözd<' yakınları. elinden zorla alınarak idam eclildikt('n başka kendi taht ı V<' lıayatı bile lehli kry<' düşıniiştü. On st'kiz ya~ına basıp dE'Yl<'l ıciarı'sini bizzat eline alınca, bir kahw v~ tütün yasağıyla başlayarak kanlı w must<'hil hir hü.kiımcl!J:~) yılı saf~ıinin ~Tnci cunm günü Istanbul'da C'ibali kapısı dışıncl.c'l bir kalafat yerinde bir kaJaJalı;ı funda yakıp g(>mi kalafal ederken, atPş, şiddt•llı hir poyrazla cı civıınlaki kayıkhaneler<'
sirayl•t
t>tmi.ş.
süratl!'
hııyünıüş,
sur üzt>rintll'n
şeh
n' atlanuş, kol kol yayılarak tan1 yirnıı clöı1 "aat. lstanhul'ıın dört-
tt· hirin.i kiil
etıni1ti. Yıuıgından soıu·a
clıılaı ha.şlanuş ,
gt•nç
halk ara<:.ında ttirlu dNiikohilha-;sa, tütün k<:'yfi için gidil<'n kahwluın<'lt•rde
padişahın uğuı-...;ıızhığundan lıalıst•dilir
olmW?tll Rıımın üze-
rine rv. Mnracl rvvda kahvehaneleri kapatnuş. kapalmakla kalına yarak bütün Türkiyr'dt• kahvehaıwlPritı yıkılmao.;ıııı H' yPrleıine
"Zararsız Dullaıu
bir rlulwıı luıklillıcla neyler bunca dikkofler
all i mazlumanı mr>ıı r>y/PII, Iliiner ollfıo:"
diye tiitün yasağına taıiz t'
üzen• bütün imparatorluk halkını ciddi bir endişe• aldı. Öyle ki, !wmen lwr sabalı, sokaklarda, kı rk elli ceset görülüyordu; cellatlaı·, tütün içerk<'n tutulanlarm ba?lannı vurup kt-lll'rini koltuklaruuı1 altına bu·akıyor, padi.şaJun
t>mri nlUcibince m• için ölclürüldükl<'ri-
ni anlalmak i<:in. çubuğunu da kl•sik başın ağzına '\l'ıiyorlardı. Tütün içertleti aı-aJ1P yakalamak ı<,·in bir hafıy<' te~kilatı kurulmuştu,
bunlar. g<><'<'l<~ri, bir hırsız gihı
~uphelendikl<'ri f"\'lt'ıin,
b<'lcir oda-
larınlll lardı~
damlanna çıkarlar, bacnlan koklayarak 1üt iin kokusu arru·zira Hryakilt>rin, bir baskın olıırsa, tiit ün i<,·tikleri yere tt.ıl ü-
nün dlml
\'C
kokusu siıwn'ğinden. çubuklarını e\·leıinin ocak-
lan içindl' lütıürdükleri söyl<'niyordu. Bu hatiyPl<'r. yazın da mesirc y('t'll•tiıw dağılırlar. kırlcuda, çayırlarda iy~ lİ iliret eclen olur ımı, tütün içı•ıı hulunur ımı diy(' giizl'llerlerdi. flatta hizzat padiışalı,
yaz VC' lo!?. ~N'<' vr gü11ıliiz t Phılil gt'Zt'rcli.
D0vıin
Iniyük
ulemasın
dan ve hür Jikirlerivle tanuunıs• simalanndan. Kadızade Efendi'nın •
52
de
Tarihiınizdr c::ııip
HPŞtd Ekı \'fl1 Koçu
dolayısıyla dii~manlanndan
:;ieyh Sivasizade Efendi anlaumuş:
clu ileriPdikçE'. her menzilde,
beşer,
Vaknl:u·
onar,
yinnişer "tüttuı
i(,·er ya-
yakalaıuyor.
ve sonra: - Kilaplanyla ~eyre ~iden tılt>maya ve lespih ve seccadesiyle derviş ler<'. kalt•nıiylt•, k<''tğıdıyla giden kalipiere biziın sözümüz ve bi ı- vee; hill' taarnızııımı;, yoktur, helllE'li kendı alemlerinde olsunlar! cliy<'r<'k çekilip gitmiş. Fakat Sivasil-ade Efendj ile yılı:am da o ('snada hayli korku gPçirmişl<•r.
idam ediliyor, ihr<'t olmak üzere asılanlardan bazılannın çubuklan ağızianna V<'rilt'r<'k teşhir ediliyordu. Fakat bu ölüm cezalaıı. kimseye• ilm•ı olmuyordu. sadece oıtalığa dehşet saçıyordu. Naima. ~öyle('e rcl<'n hoşnnmış, başıhoş gf'zf' dolaşa padişal1ın otağı önüne kadar g<'lınişt i. Orada yakalmıcuı hay\'an, sahilıiniıı bulunması için ekliala VC'ıilip ordu için
Tütün, içki. afyon gıbı lıüliin nıükeyyifat yasaklaıı, bu hüküm-
dan hayvaru frda ettiği anlaşılmıştı. ~ıuasıııı
Ef<•ndi. bir ~ün. bazı !'adık yarnruyla Kağıthane' d<> lmrahor Köş
kü'n<> gitmiş, bir kır yC'meği yiyE'rek tasanllftan, şürden konuşur lar imiş... BirdenhirC' sandalla rv. Murad gelmiş. yanaşnuş w adan1 gönclrıip önlerinde ıw qusa toplattımuş. Meğer. kiı:aplan arru.ıncla Şeyhtilislam Yahya Efendi'nin de divaru ,·aımış; padişah. 'ı:ahya Efendi'ye fe\'kalade httnllE't ederdi. kendisine getirilen şeyleri teker teker bizzat gözden ge(;irdikten sonra: -Bu bizim efendiıun cü,·aıudır!. diyt> Yahya D imm 'ru bir müddet
karışi ınnı~
clann
öhımtınt'
kadar C'C'/.a.o;ı ölüm olmak üzere bütün şiddetiylE'
devam etmesin<' rağmen k<'yif ip tilasının önüne geçilememi~t i.İ(,'<' çekilecek birkaç nefc>s duman için ölüm L<'hlikesiru göze ahUl tiı- yaki kahramanh.u· n• ft•daiiPr, her zamaı1, her yerdt>
bulunnuı~tu.
Öyle ki. mesela, löa8 yılında. 1\'. Murad. Bağdat Seferi'n<' çtktığın
da. kendi k1ıınanda~ı altındaki orduyı hümayunda bilt> gizli olarak tütün ic;<•nlc>r p<'k ~o·oktu. l3irka(,' vaka kaydedelim: Ordu Üç·pmar ııwıızi l iıw konduğunda, gece, k'UJ1u bir yen· c;ekilip tlll lin İ(,'l'll on hı ı kı~i. lt>lıdil dolaşaıı IV. !\1urad tarafından lıi;. zat yakalanmı~ w dC'rhal idmn olunmuşlardı: içlerinden biri mukabı:-le ha.lift>si l.'tüeüzadt' Jakahıyla lanınan oldukça yüksek bir nwınur, hiıi dt' kapwılm!-]ıydı. HPha mNlZiliıulC' ikisi yl:'ııic;Pri olmak üzere on dört ı ütlın ı iryakisı yakalannuş ve günnen kat lt'dilnı ışll'ıTli. llal<•p't c> yinııi kişi idam olunmuştu. Or
rama7Jar.. suçüstü
dır
ki tütiin ya'>ağırun bu en şiddetli cl<'vrincll•, knlayra gizlt>ıwhil
ınesi
için birkaç nefeslik ti.itiin alabii<'C<'k min im ini Jiıl<'lNI<' gay<'t
kısa.
iki üç parmaklık çubuklar k"l.ıllanılmışt ı. Mükt>~ü'ata karşı şiddetli yasaklar koyan 1\'. 7\hırad'ın kl•ııclisi, mahrem yfuanıyla gece gündüz içPr lı ir a))'
h<'r tarafındmı kahn•haıwl<'r dPrhal açıl tütün k<'S<'l<'ri meydana (,·ıkarak çuhttklar ll•llt•ıulirilmi:;;li, ya1-
nız istanbul'da korku. h ir mütld<'t daha dE'vanı l'l nıi;;ti. Yıllarca , tü-
dair yt•ni lıir l'ıtıir l,'tkınanıı~. kt>ndiliğinden lavsanuştı; şu \'aka, buna giiz<·l hir ıııısaldıı
tün
yasağının kaldınJdığına
yıt<;ak
Ilieri 10!)2 yılında, g~?nç paıli~ıtlı 1\. MPhııwıl. bir giiıı So~uk Çl'!?ınc'de
Alay
Köşkü'ni.in
penceresindt' ot ttrııyunlıı,
sokaktaıı
l'l-
Rı·ş.1d Ekrt>ın
Tanhımiıdt· <;anrı \';ıkalar
Koçu
5li
lerinde çubuklan, alenen püfür ptifiiı tütün içerek iki adrun g<>~·ti.
Esıı Pazan 'l.;uruosmaniy(' ( 'ıunii'nin Tanıkpazarı larafindaydı,
Padi!?ahı
P<'ncer<>d<' gördükleri haJclr çuhuklannı gi:llenwdiler. l\'.
daha doğnı tahirle bu cam ı. X\ III asnn ikin<'i yaıısında. !:;sir Ila
ününde idaınlaıını emretli; fa-
nı yaıunda iııı;;a l'dilntişli. Oğlan n· kız. köl<• H' taıiye alın1 ı-atıım
yapısının yıkılama
türlü uy~ıınsuzluklara, fuh~iyata w şrnaatt' müsait oldut:,f'J.ı i(,'in,
Mdun<'d, dcrhal yakalanıp köşl<ıiı\ ımısahip
kat
ve ncdimleri, bir tütün ic;in Allah
öniinde falakaya
<•sirci lik ınils<•lscl kefaJrte lıağlcu\mış, esircil<'r sıkı devlet k n nt m-
tabanianna birkaç değm•k indirildikten sonra ~erb<'st b ıra·
Iii altında lut ulnıaya çalışılmıı?. huna rağm<'rı çc~itli edepsi:t.liklt•r
kıldı Bu vakanın üzerinden çok gt·~·mNli, Istanbul kall\'ehant'IC'ri
olımı~ v<' i',a.nuul zaman şiddt•tli tt•nhihler. yasakJaı· çıknuşıır. Ka-
de birC'r ikişer açılmaya başladı, l><'kar hanlannın
dın '<.>ya c•rk<'k e~irciler ilc• esir ch•llallarının rdcpsizleri tarafından
yac-<ıgını yı kı ldı,
söyl<.'diler, adamlar ~·t•vrilip Alay
çuhukçu, liiJC'Ci n• tütün<'ü
esnafıyla
Köşkii
doldu.
kapılan
Şurasıru
sC'yyar
da kayeki
yapılıp da X'\'1.. X\'ll., :'\.\Til asırlarcia Istanbul Kadılığı'na göncl('·
nwk lazımdır ki, tütün, nLı;petcm Yl'lli olduğundan ve tütün yasağı
ril<'n fcmuınlardan öğrendiğimiz lıaşlu.:a l'depsizlik. sahibı l<ırarın
da bir anı çok şiddetli olarak tatbik c•dildiğinden tütüncil e:ma.fı
dcul satılan köle ve cariyl'lt>ri uc·u;r.a kapatmakl ı, fakat asıl kor-
için, diğ<'r esnafta olduğu gibi lon<'a tcşkilah kunılamamıştı. kc>n
kıınç şcnaatiC'ri, meslekl<'rini fııh!?a ,·asıta yapmalanydı. Kendi c•l
dilerine ()(•vlel tühlncül<'r
nıurakabesini
ba.şı boş
gön•<"ck bir
w
t>snaf olnıuşııı
cdilmemış,
lcıinclt'ki la:t.<' clul cariyel<'riyl<• ~ahhı <'tllrt'd kölC'!t'ri yüksekçc l>ir
hepsi d(:' Yahudi'ydi.
·para mııkabilind<.• bekar lC'Vt'nl ocl:ıla.nna götiliüp birkaç giiıı ka-
kfıhya
h<'ınen
layin
Mc>mlC'ketimizde lwnüz tütün ziraati d<' başlamadlğından. lıtgı lizl<>r w Hollandalılar ı.arafıııdan gC't inliyor w çok pal1alıya satılı yordu; \ahudi tülüncül('r, tütünün
dan
fiyatını düşürtıp
tarafın
kullanılabilmt'sini
annut
kunısu,
t<>min <'cl<•bilnwk için içine c;·ınar yaprağı. incir yaprağı katarlardı, bal ve peloı\eZI<' ıslatıp hu-
susi bir koku verirlerdi; bu surctll' kc>ndi dı:
hcrk(>s
karları
da çok
fazlala:;;ır
an<"ak 1725'tedir ki (hkri 11!38) tülüncWer bir Psnafloncası t<.'ı?
pattınrlm, habt•r alırup da ;.r,ahıtaca sorguya Çl'kildikleri.nd<'. "F.si
re talip olclu, pey akçesinı ,·enli, h<'~c>nnwdi. pE>yclcn geçip g<'ri ~c· tirdi. su m taksi ri miz yoktuı·, ıısuldüı" d<'rll•rdi. Baz.ı kadın esın·ıh•r \t> bUhıı...,sa
lt<ı..-ına
C'sir dC'llallan da C\l<'ıi ve• konaklan dolaşır, hakikatc•ıı
n· ıniıstc>sna cariyeter i~·iıı dcğ<'rind(•n kat kat üsti.ın bır li
yat tanınin Nlerck; "Bir maldar l'l'endi cariy<' ister, S<'llıwn•lim" clı ye sahip ve.• sahibcsiııdE'n taınaJıım tahrik C'dl'rlC'r, bir miklar pry
kahya tayin (:'dildi, ilk lülünnı
akçesi bırakıp kızı alırlar, btanbııl'da titan•tlc meşgul Zl'ngin Jlı
ler kbı ısmiıHil' 1..anıaıunm, has Lütündc.>n an
ristiyanlanı, Polonya ve Boğdım <'l~·ill•rim• göl üri.ıı'IC'r, h üyük hi ı
lar munlı bir tiryakisiclir.
Ü(T('(
kilaıımı hağlrulCh
ve
kendileıiılt' hır
mukahilınd<' btrkaç gi.ın kapatu·lar. kıza da sus hakkı bir
kii-
J><' veya yiit.iık all\'erirler. "onra Yl'tiıw iacl<· <'elip. "Huyunıı wya ka~ını güzünü beğenmedi. pt'~ indl•n vazgc•çti, ku..cı da hir kuııc• aJ-
Esircilcr Tıirkiy<', yeıyüzıindt>n esaı·l'f i w
dı"
I'Sir ti<·cu·etini
kaldıran twyıwl
mild ani
clf'l'll•nli. J!)fiH (hic.'ri Hô7) yılında, gayrimiislimkrin esir \'f' azaılı kullaıı
ına.sı kat i olarak yasak edildi, Pvwla, h u yılın Safer ayıncl<ı Isı atı
bul kadılığıııa gönclerilen bir rerma.ıı ile gayıiınüslinlleıiıı yanıncia
I{C'şad
Ekn•m
Tıırihimi:l,dl'
Kuı;u
bulundildi, som·a aynı yıl (·emaziyt>lahiıinde çıkan
Şair
N<'v'i'nin
feryadı
ise çok daha
57
Vakalar
fıraklıclır.
ikinci bir fermanla gayrimüslim-
ler yanındaki esirlrrin h<'dPli mukabilindt' sahiplerind<'n alınarak
"Ko/bi t1şık gibi t•iran cllill'r uu•.IJ}wuryi
~lüslünıı.mlara salılması ve azatlıların da \Iüslwnanlar yanında c;a-
Rirr:folar alulilw clöndürr.iüler JIP.IJitlalll',lli
~·malanııın temini rmrnlundu. Bu tarihten ı tibaren gayrimi.islim-
ler kölr w c-aıiye kullanmııadılarsa da, }ııkanda kaydertiğimiz uy-
!.rili rnıwıı gibi giizlen.J,·u niltmt ()/du şamlı
gunsuz csirdlt'r ve esir drllallmı nlSıtasıyla nillayN birkaç 1-{l'<·e
rt•şmi
dilber gibi bimnr f'lliff'f 11/t'Siflllf'.l/i. ,.
için mt'ŞI'I'JliC'ıin(' uygun w kc>ndilerini dilşad edecek kölr vr <'ariYI:' tedarikiııdr sıkıntı ~·(•kııwdilrr. Esircilrr Vf' esir delialları zincir-
Hi()( (lıicri 975) tarihinde l':ltanl.ml \'<'
lE'me kt•falet<• baglanmakla hrrHIH'I', ıçlerindr para ic;in her türiii
n zamanlar
şrnaali iıiikfıptmı ~·t>kinnwyPn
IPrdi- gönderilen bir fl'muında, meyhaıw i~lt'l nwnin yasak oldu-
insanlar daima bulundu.
ğu
kadılar aynı
zamanda bt•lesini gönır
halde, İstanbul'un muhteliJ yerleriııch•
nwyhm1eler peycia olduğu yazılnıakt<ı w içki yasa~mın ~icldC'Ilf' tatbik edilerek meyhanelerin kapallınlrnası rmreclilnwkt<'Clir. Fa-
Eski meyhanclcr
kat bu yeni <'m ri n d<' bir müddet sonra
l\1em1Pkl'timizde drvir ckYir konulmuş. şidcteUe takip rdilmi~, göz yumulup ııııutıılnıu~. sonra IC'krar konulmuş ve son zamanlara kadar d<'\'am l'tıni ~ yasaklanlem hiri alkollü i<;kiler yasağıdır. Hat t.a Cumlnu·iy<'t ılt•niııde lı il<>. W Hi w Hl:iO bir d<'r~eeli mehus
hırde
yer yer, hatta mahalle
uııut u lduğu
amlanııda
ve h üyük
mryharwlPr
ŞP
kurulduğu
!E)7!l tarihli lstanhul kadısına göndPriiPn bir f<•nnmıclan öğn•nili· ynı:
Bu frrmanda Langa civanndaki l\Hisliiman
nın J>i\·:uıı
nıahallc>lNi halkı
Hümayun'a gelerek nwyhmwkrdeıı w nll'yhaıwlt>rde
seçimi giiıılt•rimh• yirmi döıi saat i~·iıı içki yasağı konulmuştur. Ta-
ki
rihimizdı•ki içki yasaldanndan hazılannı. iinwklf'ıi btanbul haya-
lat ı lıyor ~üyle ki: "Langa ve ch·arında oturan Ernwniler w Ruınl:ır. t'\·lcriıtin alt
tından
alarak. sıralayalını:
Kanuni Sultan Sülı•yınaıı zamanında -;ıddetli bir içki yasağın dmı, d('\Tiıt <'ll biiyük ~airi Baki ~öyle şikayı•l eder:
sarho~lardan
pek
acı
bir lisanla ~ikayette
hultındııklan
da an-
kat larını mf'yhane yapmışlar. Btu-:ılara dadmmn scu·ho~lar, hamama gidl•n kadınların yollarını Ç<'\'İıirlf'r, nuniy<• ~idt•ıı Miblümanl
al<'nen küfreder ve ÜZ<'fll'rinf' şarap dök<>riPnıti~. Bu yüzdl•n
"Rt-hi lltrylıallt>,IJi ktıf l'fli tigi kflllrt Sultan'ut
kanlı
Su qilli tırasuı kı•sti Sirıniiut ii Kalafrt'/1111
lar hamaııw1a girip iç halvetten c.:ııılak lıir kadın yakalayıp ıorla kaldımtak bt<'miş. Hamamdaki kadınlar lıiçan·yi t•li hıçaklı sarho-
~U 1//l'f'fiS iÇI"!' k i lll ı/n i lll do/ı U:; Jlf'Yitltlltt• (/P1TC'yfpr
:;ıun Pliııd<•n kurtaraın<ınuşlar, fı•ryat
Nr dt•l/111 ()/o
t'.lf 1/alı'i ::H llltl/ll iy~i diiııyr111111
?.. "
kavgalar olmuş. Hatta bir sefeıiııd(' bır a.~ılı sarho~ bir kadın
w
figamı ha!-ilaını~lar.
Bama-
ma koşan mahalleli, kadını azgın müll'eavıziıı p<'n<;<'sındı>ll ~:orJ;ı
5H
Rl•şııd Ekn·nı Koçu
alnuş. Bir sefeıiml<• Saft>r Efendi isminde bir müeızini zorla ıney
haneye <:ekmişlt•r \'1' üzt'riıte l?ar'clp dökerek ~t etmişler.
Bu frnnarun ..,onunda istanbul kadısına mahalle aralarında, bilhassa nw~cıı w hamamlar civarında bulunan meyhanell'ıin kapattmlma"ı erm-<'cliliyor ki, st•kiı yıl ev·velkı fennanda meyhanPleıin istısnru:.ız kaldırılması Pmrine nazaran içki yasağının tamamen tavsad ıgı anlaşılıyor. Oevl<'t. i<:kiclcn ağır bir wrgi alırdı. İstanbul'da, ı~·ki l{etin•n tüccardan verginin cibayeti için de bir "hamr emanet i~ kı.ınılmul?tu ve bu emanetin gelili çok kabankt1, içki yasağının g<'vı;;etilnwsini, l:ıazint' ınenfaatin.i korumak ı.>nd.işe sine Wn'bilü·iz. 1 74G tarihli bostaııcılmşı ağaya gönderilen bir fermancia -ki
bostacıba.şılaru1 başlıca vazifelerinden biri İstanbul sahillerinin muhafazac;ıydı-lstanhul ve civarına bir katre şarap ve rakının sukulmaması enırolunuyor; lıundan
nan Hıristiyan devletlC'n elçileri ile tercumanlan. miktarı devll'1çe tayin edilecek anc<ık kifafı ıwfısleri içın bir miktar şarap getirtC'bi-
lecekl<'r, f<ıkat bu ı;;araplar da, bostancıbaşı tarafından dikkatle takip edilt•<·ek w h
179 l tarihli bir f<•nnanda da, !stanbul'da yine bir içki yasağın dan bahS<'dilrnt·kt<• w Fransa clçisirıüt Teklıdağı'ndan ıwfsi için grtirteceği ;;
üçün<'üsll I. Mt•hmE'd , dünhincüsu lll. Selim zamanlarına ailtir. Biraz da vakaııiivisleri k
1'.ı.rihimızdt>
Garip Vakalar
fı!l
nice yük akçe getiren emanPt ı kaldırdı. zararına bakınayıp menfaatinden geçti Lakin. in.s
çok geçmeyip eskisi gibi içki içihı oldu." Sultan TV. Mehmed zamanma ait 1653 (hic-ri 10&1 ) yili vakalan arasında yine Naima Efeneli yazıyor: MYeniçeri Ağası Kenan Paşa ki aslen Giircü bir tüvana kiınscycli. aslında (içki yasak olduğu halde) nıeyhan('rileri aylı k h araca bağlcumş
haklar durur, meyhanelerde türlü fısk ü fııcura had ve pay<ın yoğ id.i. ~ IV. Mehmed zamanında 1681 (hicri IOH2) yılı vakalcm arasında
Silalttar Fındıklıb Meluned Ağa yazıyor: "On bir senedmı beri şarap enıan('ti kaJdmlınıı;;, nı('yh~meler yı kılnuş1ır. Sadra:?..am Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, mC'yhanecilerden döıt ,yüz kese akçe rüşvet alınış, meyhaıw açmalarına göz ytuıınmştu. Padişah
da o sırada Çatalca civannda Yapağcı çiftliğinde bulunuyordu, bunu haber alınca sadnv..aına, 'Hattı hümayununua yasak olan hanıra ne sebeple izin verdin'?..' diye şiddetle bir femıan gönderdi; Kara \1ustafa Paşa henwıı . 'Padişalua söyle~ mek kolaydır' deyıp hiçbir şeyden haberi olmayan k<.>thüdası l la~ın Ağa'yı hapsettirdi, hesabını gördüıiip g<'<'<'l(•yiıı boğdurttu V<' ölüsünü evine yollaciL Padişaha da vakayı, 'Bt•nim haberiın yok,
kethüdam izin vemıiş. hatn hümayumumz g(•lmeclt>n hen l:!~as<'n haıni boğdurtmuş ve cezasım vemuşlinı ' diye <'l'\·ap verdi" Sultan ll. SülC'yman zanıanında, 1()87 ( hicti 100!:>) yılı vcıkayii arasında Silalıtar Fındıklılı Mehnwd Ağa yazıyor· "Hazine çok sıkıntı içindeydi. içki yasağı kaldırıldı. lıcunr emaneli y<>rıi
rıo
Tanhııni1.ılt• ı;arip
R~ Ekri'rıı 1\nçıı
m. Selim dewiıı!' ail Cahı
Said Efentti
ımıazzanı
bir vnkayiname
sağa rağmen
ıw
olan
\ ' Cl.J'
is<• kapatb, ~ru·ap,
kadar i(,'ki varsa lwpsini
şiddt'lle
rakı w•
yasak etti; ya-
h ir adam elin<' bir hiilhii 1 kafesi bmsakJar riH raloyla
şüph<'knen zabıta
lwrili
kapısma götiırmüşl<'I'St>
şırı
i~ç·i, çama'?ırcı,
alıp sokağa çıkar,
doldunılnııış.
sorana
yakalamış rakıyı
dC'
Kafesin
'Bıilhii
~allan
saıırlar. namlı akı;;aıncılardan ~ai ı Kcsriyeli Sıdkı nwrhumundur.
".Mr>y/uuwilr' giiriiııce IJizi {Wit ii şad felt'k; Kıskmulıbr•zıni işrelekl!llı/f>sml.felek!..
Hn· mr.IJgr·rü· knpmulı, clrrli Pir: mey ymwf.. Scik, c{Jiltli ıuatraba. emrf'/ti· lll'1J yasak ...
vı• lıonı
vesair<>
dolu.
şarap
etmi.şlt'rdi.
B<•kar çruna-
w yorgan çar-
g<'t iııııiı;;lerdi Tenek<• ho nı
IC'hinıl<•yen Yaluıdil<•r
Erbahıııa m-;tladıklarında
hrowı lıoruJara mıiştt>ri
Me.-;twu•l<•r nk ı ttı o şe/J kal re .IJfl$ Mnlmıur Çf'lırrif'r sarcırıp kılılilar telaş ...
şefaatc;ileıi çıkıp kuı1ulmuş BazıJan
kefere kanlan tedarik
için d<' gizli rak ı ve
ağırlığından
mC'y<.lana c;ıkarınıı;;. ~a
getirip göti.ımwk balıanesiylr çama!;iır, yatak
şamp
dik1en sonra i ı; ki yasağı büyuk <;;chr<' teşm.il edilıni~t i. Aşağıdaki
gezdinneyP gid<'rinı .. .' derdi. runma karesin içine harsak ko-
mılınuş,
da
içki tedarik l'ftn<'k1<' müşkillat ç<•kmemiş. evlerdt•, bağlar ve balı
içki kullanan birkaç· ki~i idam olundu; Rumiara ve
ErrnC'nilere palıikJ<>ri, Yahudilere de hahambaşı, Miisltiımmlara içki vt~nnenwiNi w saımamaJan için muhkem tembih PHil<'r, aksi takdirde idam olnnacaklannı hilılirdiler. A.vyaşlann halı k til lileşti ama çok geçnwdi, <'1 altnıdan içki satanlar da peyda oldu l\l<•sela hııııii
ljl
çelenk gizli imbikJer kurulnıuı;;t u. Milli kuvvetler lstanbul'a gir-
yazıyor:
kSultan Selim ıw kaclar meygede
onlara henzer
bıralmıış
\"akalar
Içtik o ytiıı SIZI/ıcaya del. son bir an iıli
Sorclu 111 lm lı ad isa lı da ii.'mlliı m ey tled i:
sat~ın
tiirNii. Boruların ic;i rakı ve içind<•kinJ sunru·lar. hir ya-
Yak.•wı Jlilafi ;Vıdar'w lllfa/ı orar7ını
Sö,ulii rı/ii r>/ıl i şi 'r ü nwlal i 11 Çl'mğnu . . "
satılık dPğil, ısma.rlamadu· ıiNI<•rdi .
olsa
tarafında
lçki yasağının en aman.sız ılt>Yıi, IV. Murad J.<ıımuu olmuşnı. 'P kadar garip bir tt'sadüftür ki ayya~lann piri Bekıi l\lustafa da o d<.•-
ki lıakırC'ılarda lıu l
virde yaşmm~tır; muhtemeldir ki Jay<'mut ~ölm•ıiııi. o ınütJı.iş ya.•·;H-
iıııhikleıin lıiı
ğa rağıncıı i c;· kı ic;nwsi yüziind<>ıı
Biı·çok
müptelaJm, <'\'IPrinde
ic:kiJf'rini k<'ndileri yapmaya lmwsi
baJwel<'ıiıuil' iınhikler kunıp
haşladılar.
SuJtan BayE>zid
k<'n
kalmadı, satıldı. Baıı
lıal<ırcılara., 'St'ıHh• inılıik
var mı'?'
ç·<'lc•bilt•r, c;·oğu Laz olan diye> sorarlarkt'n kızanrlar, on-
w Im kahhar pad i~a.hm lulfi ınah
<>usıma ugnıyarak başuu c~;>llaı ı)('nc;esindeH kın1arma.sından alnn1
lar da kıs los gült•ıvk: ·~arhoşJar nwyh~uwdliğe hews ı•tti ... lmbi.k-
olacaktır. B< kıi \lustafa ıuı>ıiıw ııakJedilen en ):!iiZl'l fılmılardandır:
1('1' ya~ma oldu yağımı !..' diye ce\·ap n-ıirlerdi. ~ Türkiye> Buyı.ı k ~tillı·t MPdisi hük\ınwt i tiP, Milli ~lıwadı•h• yıl
~lustafa llsküdar iskelPsiııdt• kayıkçıJık yapıu·kl•n lıir gün Sul-
lanııda Anadohı'da , zafpı·<' nıuştıı.
kadar
fakat müptC'Iaları, C'abi Srud r·~f<·ıı
lan Mura
<·a ayyaşın kayığına biııcriN, ::;ahild<'tl bir haylı a~·ılınca. lmyıkçı. rakı dC'stbinı ılıkip birkaç yııdıım ı,·L'ker. Sultan Mıırad, "Baba cll'S-
'J (j)u
Re.şad
Tarihimizde Garip Vakalar
Ekrem Koçu
tiyi uzat, bir yudwn da ben içeyim ı~ der. Mustafa güler, "Sen içe-
"Öyle sermestim ki idınk etmezPin dünya nedir
mezsin oğul, içindeki su değil, rakı ı~ der. Padişah, "Niye içemeyeli.rn ?" deyince, "Tahammül edemezsiniz. belli olur, hem kcndinizj hem beni yakarsınız !" dcr. Beriki ısrar edince destiyi uzatır. Yol aladw-sunlar, dcsti elden ele dolaşrr. Bir ara Sullan Murad. "Baba, sen padişah yasağından korkmı-ız mısın'?" diye sorar. Bekri Mustafa, "Korkurun, amma padi'?ah beni bmada neTden görecek?" der. Padişah, "Ya ben haber verirsE>m '?"deyince, "Vert3mezsin, sen de içtin, kellelerimiz beraber düşer!" ce,·abıru verir. Btm un üzerinE> çakırkeyif olan hükümdar. "Ya ben Padişah, bu adam da Sadrazam Bayram Paşa ise!'' deyjnc·r, Bekıi Mustafa kürekleri bırakıp kalıkahayı atar, "Hay köflehor. Ben demedim mi tahammül edemezsiniz diye ! Şunun şurasında iki yudw11 raikı içtiniz, biriniz padişah, biıiniz V<'Zir olmaya kalktınız !" der. lçki yasağından ba11St3derken biraz da c-ski meyhanelerden bahsetmek yeriı1de ohrr; bunun için ele imparatorluğu temsil eden
Ben kirn'im, saki olan k-imdi!; mey-i sahba 11edir. .. "
İstanbul'da dolaşmak lazımdır:
Esld İstanbuJ nıE>yhaneleri ile nam lı ıneyhant'ciler hakkında ilk milltim kayıtlara E/'I i.IJa Çell'bi Seyalw t name.ı;;i'nde rastlanrr. Büyük seyyal1 ve muharrir Galata'dan bahsederken "Lebi dE:'ryada Oıi.altisar'da iki yüz adet kat kat harabalhaneler (ıneyhaııeler) vardır Id lwr birinde beşer on beşer yüz iasık iyş ü işret edip hanendt• ve sazendegatı ile bir hay ü huy iderler Id dillerle tarifi mümkün değilrlir~ diyor ve bu harabathanelerden Taşmerdiven Meyhanesi ile KefeU'nin, Manyalı'run, Mihalald'nin, KaşkavaJ'ın Sümbülli.i'nün, Konstantiıı'in ve Saranda'nın meyhaneleri diyE> sekiz tanesinin adını veriyor; hw·alarda türlü türlü misket şaraptan. Arkoııa, Sakız, Mudanya, Edremit, Bozcaada şaraplan bulunm, sokaklarda yalınayak haşı a~·ık yüzlerce sarhoşa ra.'itlanır, peıişan halleri sonılunca,
63
cevablllu verirler diyt' mübalağalı olmakla beraber canlı bir levha çiziyor. Hasköy'den bahsedt'rk<'n d€' burada yüz meyhane bulunduğu nu, en narnlı m(>yhaııC'dleıiyle keyif veıici meyve suyu satıcıları nın Küpelioğlu Yahudi ile Rum TiryandafıJ olduğunu kaydediyor. İstanbul asır
sonu
rneyhanelcri
hakkında kıymetli
muhanirlerindeıı
lakabıyla meşhur
Meh.med. Tevfik'in Mt>yl/(lnt> yahut istanbul Akşnmr-llwı adında krrk elli sayfalık
"Çaylak"
bir vesika da geçen
bir risalesidlı'.
İstanbul
meyhaneleri ya bulunduklan yere, ya sahiplerine nispctle veyaimf da o zanıanlar dükldi.nlarınm üzerine unvan levhası yerine asılan tahtadan yahu1 madı>ııl kayık, kule, hançer gibi alaıneti faıikalara yahut da içinde bulunan havuz ve fıskıye gibi bir hususiyete göre isim alırlardı. Bu eski meyhanelerin ak.şamtı ınlişleıileri, semtlerine göre yeıtiçeriler, kalyoncular. 1opçular, Psnar takınuydı. Yeniçeri akşam cılan da "dayı" unvanıyla herkestt>n üstün hürmet görürlerdi. Tersaneliler ile topçtılar da Kasımpaşa'dan Fmdıldı ve Salıpazan'na kadar uzanan ıneyhanelı:>rin ınüştt>ril('riydi. Kayıkçı, harnal, tellak malrulesi ve fstanbul\ın baldın çıplak pırpm külhanileri bu rneylıanelere girE:'ınezlerdi, ıığraosalar da, meyhane ak:şanıcılarının bulunmadığı zamanlarrta ayakta içip giderlerdi. Meyhane g<'dikleri kurulduktan sonra da bu ayaktakumnın gittiği yt"'rler, ''koltuk meyhane" denilen kaçak ıneyhan<'lcr, gizlice içki satan ara sokak bakkallan, manavlarıydı. Koltuk meyilanelerinin bir kısmı da kibar koltuklarıydı. bmalara işret eden fakat t'vine içki sokı11ayan memur ve kiltip takmu getirdi.
G4
Taıihiınizdt> <ınnp
RI'!;!Ud Ekrf'm Koçu
ı\vaktakınu i<,·iıı
nc•ler \·m·dı.
A,yaklı
Ennt>nihmlcıı
ki.u;uk koltuklardan başka bir de ayaklı nl<'yhaııwyhaneler seyyar içki satı.cılanydı; ekseriy<'tl<'
olurdu:
tezgaıu. fıçısı. ustası.
sakisi hep
liG
\'akalar
h.•rine devam eder, odasma g<'Lirken şarap galebe <'dip bir kö~t·ye yıkılır kalır, uşaklan kucaklarına alıp ekseıiya
na vey
ayılıncaya
bu· h<'rb<'r dükkanı
kadar bekl<'rh'rdi."
şarap dolelunıl
lstanlml şehrinin tarihinde dillere destan olmı akşam c ılı k ıill'lll
gay<'t uzıııı hir koyun harsağı sararlar. sırtlannda bir cup1w. ciipp<'nin iç c·chincll• hır kaclt•h olur, omuzlarına da alamet olarak
lerinc> saluıe olan gedikli me_vhanelerdir; ki çok sonralaıı, Abdüla-
k<·ıHiisiydi: bt•llt•ıiıw ll<'ll
musluklu, içi
rakı
veya
muş
birer ıwşkir atarlanlı. Avaldı nıt•yhcuıeler en çok Bahçekapı w Yemiş iskel<'si, Galata vp c·ıvannda dolaşırlardı. MüşteriJeriıu gördü mtı elrafı kollayıncık
bir uakkal wya manav dükkaruna girer, lm'?a-
ğırun arasındaki musluk1aıı ıisine, vücıtdumın
dmnda yuvmolayan lıut ııwv~imiıw
kadrhi doldurup
pcşi sıra
giJ·en
hm-ar<'tiyl<' ısumu~ içkiyi sunardı; kadehi baldın çıplak ayy~
lıuııa
riııdPn Kaslrunomılu l..aııf
bir
XVI.
asır
muharrirll'-
Ta rUiıa ml'i ls ta n bul adındaki eserin-
Galata'nm isr Mscrapa nwyhan<'~ olduğunu kaydeder: ayıu muhru·ri.r; kendi adıyla manıf ulan ~um·a t('ıkire'>inde de. Fatih devıinin 1\ldihi'niıı
ııwyhcuıelerinin şöhıvtini
hal t(•n·ünwsmi yazarken. Tahtakale
Fatih d('\Tinc kadm· götürür.
\lüvenih Pl'çeYili llmıhim Efl:'ndi
Sokıılhı
\lc>hlltt>d
Paşa
tl<'vri ricalinden
hall<•rt'linwsini yazarken (ki
Nişaıwı Finız lwy'iıı
nişmıcı, femıanlara padışalıın ı ugra
sım
basan ı;ok lıııyıik nı<•nıurdur; Divruu Hü:rnayun aza.sıııd
nwyhaıwl<•rd<'n ha.~ka,
l•1tikl<•n koltul<
kihar ve rkalin gizlice
nH•yhaıwlerınin buluııclugtuııı
"Nlşmıcı Finız
girince ya sağda yalıut solda bir I<'Zg:ill bulunurdu.
Tezgah bazen de meyhanenin clibindl' kapıya karşı olurdu. T<"zgah kadt•hleıi, şarap bardakları,
şnsu, lı('blC'bi
t.<'zgah
clt•vaın
hPiirtir:
Bt•y, t•lılı u-z ııwyhanesidir tliyt> koltttk nH•.vlıaıw-
içinele fasuly<'
piyazı,
lahana tur-
gibi mezeler bulunaıt tabaklar dizilircli. Gediklilrrin
başı nıüşteriJeıi, "döıikaşlı" clrııilt•n V(' akşamcı olmı ağala
ıı, ustalaııyla karşılaşıp yüz
dt:>, l-;tmıhul nwyhmwlPriııin lıilha~sa Tahtakale'de loplmıdığını,
rint n• ayy~ ~aiıi
veril-
ralo
yil-
da ya bir üzüm tanesini ya-
şöhretti.
adı
lıir
da "yumntk meze-si" denilireli
illç·ıısüııdt•
Kapıdan
"selatin mryhanrl<'r"
uzC'rinctr ayakta bir iki tek içip gidrc<•k mü~ ı eıiler için hazırlmımış
Türkl<•r lstanbul'u \'(' Galata'yı aldıklan zaman, büyük ~ehrin
mt>yhanrlt•ri, cliinya
sonlarına doğn.ı btmlaı-a
mi.ışte
gört' bir meyveyi meze yapardı, çoğu da ağzını <'lı
nin tersiyle silip gidl•r,
ziz d<.>\ri nıişi ir.
göz olmak ish•ıneyen esnaf kalfaları
ve çıraklaııydı , ne keseleri ne de ya.'?ları ak:;;amcılığa f'I\'C'rinli:
dükkanlar ezanda kapanrr. evlerinr yahut lwkür odalanna
o zamanın ıabiıiyle "akşmııcı~ (liye hcllenip altın adlarıru bakır yapmaktan çekinirlcrdi. Akşanıcılar "ummu eleyip eleğini duvara ru:;nu~. oğul ve dmııaı salıibi olmuş" kimseler ile akşamcı olarak dile düşmü!;i. malıaile siyle civarında kız bulamayıp uzak semtlerden altlığı kızın haşuu ateşe yak:mış bıçkınlardı. Çoğu da "Bekfulık ~ullmllık" diyt'n ve ken bir gedikliye
lım\
şöyle
döıwr
odalarmda oturan
bir
işi
uğrayıvrrirl<'rdi;
yolunda esnaf lwkarl
TPzgc.Uun arkasma düşen duvarda, oymalı ranar bulmıurdu; bu ranara rakı ve şaı-ap hinlıkleıı dizilinli: k<•mmndaki çi\'ilt•re de <·anıdan yapılnu.ş rakı VC' ş
ibrikleri
asılırdı: mü~l<'nh•n• içkı
lıu ilırikl<>rle smıulurdu. l::ınılırdı. 1\kyhmıeniıı
lar ve
Dal1a <'skıdell de iuıik y<·nru• kabak kuletrafına da tah tn sofralar, akak ayaklı rna.ı.;a
kısa bacaklı lıasu·lı
iskemieler dizilirciL 1kr
sofranın
üzt>rin-
d<• d<• küt i.ikten oyıııa bir tuzluk btıltuıurdu. Bazı gl'diklılPrdC' ili·
ll~·ırl
barlı rnii~ıeıiler M~i.rvan"lar
için birkaç basamak merdiwnle çıkılan balkonlar, bulunurdu. Bazısının da bir üst katı w bu kat üstünde
nıükemm<'l döş<'nmiş odalan vardı . Bu odalara lstanbul\ın azılı
zorhalan.
kabadayılan tarafından
civan
kapatlidığı
söylenir.
Meyhant'nin, bir duvan boyunca ~ayet büyük w içlerinde cins cins şarap ve rakı bulwtan fı~·ılar ve küpler dizHirdi, öyle ki. bu fı çılann
kocaman t umumiyeUe "küplü" diye Galatada'ydı.
mııhrdı, bunların
en
meşhurlanndan
n. Al>dülha.ınid'in son yıllarında GaLata'nın
biri de bir haşa
rat yatağıydı lstanhul'ıın g<'diklı rn(•yhaneleıi, çılarınm
G7
TarihlmizciP Garip \'akalar
Ekrem Koçu
mutfaklarnun temlzliği ve aş da hilha..e;;.c;a balık ve et yemeklerindeki hünerleriyle meş
hurdu; MGecüklliE>rin külbastı ile k('baplı yaz türhisünü konak aşçı
Gc>diklilerd<' "usra" nırdu. Şaındanlara
ve
unvanıyla cuıılan müşterilerin
palron, l<';ı;gah başında du-
çubuk
ate~im·
bakan <'li yüzü
cliizgünc(' bır uşak "ate.ş<·i~ yahut "ateş oğlaıu" diye anılınlı. Bundan maacia bir büyük gediklı cl e E-n az beş aiiJ k'UW g(.>nÇ ,.e t i.ivana sofra uşağı, bir ai<'ŞÇi, ateşçinin bir veya iki tane yantağı bulunurdu. Güneş, yaz ve laş alaturka saatle akşam on ikidt' kavu~luğ\ma göre saat ondan, yani akşam e7.anmdan ıki saat kad
çok dikkat edilirdi. Bardaklar ve ka.-
dchler lenıiz bezlerle kurıılanıp parlatılınlı; yt.~rlcr dikkallc süpürülür, sofraLar gıcır gıcır silinirdi; sofralarda akşamcılara hizmet l'dcn uşaklğil
lan yapamaz" denilirdi. Gedik.lilerin geniş tavaıllan. ekseriyeUe direklerle tutturulnm~ bulrmurdu ki, orta direğin dibinde bıılunan büyük bir tuzlu balık fıçısı da bu meyilanelerin hususiyetlC'nnden birini teşkil ederdi. Bu tuzlu balıklpenklc>ıi indirilirdi; kol geçince de gözcü tarafından çıngırağın ıpi teknu- çekilir; kapı açılır. ruem eski dengini bulurdu. Kol gezen zapt iyt>ler <;ıngıral< s<•slerini işil irler, bunu "Kendisill<' \'e hükiımC'I (•mrim• göstC'rilC'n hir saygı" olarak kabul eder, meyhmıt'nin müştPriiC'rl<• dolu olduğwm bildiği halde içeıi girip
di, bilhassa Sakızlı Rum çoeukları mPyhanc uşaklığıncia biiyük bir
akşruncıların kf•y1iıli lıozmazla.rdı.
nwk mi hülasa nE> yapmak lazunsa <:
kabiliy<'l gösteririerdi Divan şiirinde en şuh V<' laiih
da meze tabakları dizilirdi; her sofraya biiyük bir de ı uz kutusu konulurdu. Akşamcılar. ezandan sonra birer iki;>er gel-
meye başlardı. Kapı önünde duran tüvana bir oğlaıt yiiks<'k sesle: - Buyurını efendim, buyurun ! diye karşılardı. Ak~amcılar meyhaneye eli dolu getirdi; mevsünin<' vc ;ı;(•vkine göre birkaç elma, portakal, bir okka kadar kiraz, iiziim, balık yumurtası, havyar, cilasınaan pa.sumıa g<'t iri ri erdi. Uşak, daima kendi sofrasına olurall miiştPıidl' lıöyl<' bir şey göıiince koşup elinden alu·, soyulmak nu, ayıklıuınııtk nıı, kcsil-
Rc~d
Ortalık
karatınca
iykc
"usta" elinE:' bir küçük
şamdanı" alır, masaları dolaşarak
nı rutu:;>iıırur \'<'
Tarihımizde
Ekrem Koçu
şarndan, ~rısk<'
Ağalar!
lll<'ll her meyhanenin de namlı bir köçek oğlaıll huluııurdu. ~lryhaS<>fa
gPldiniı !..
yakılırdı. Alc;;anwılar
11<' kö,ekleri için rint şairlerin kaleminden (,'ıkmış c;ok güz<'l nıanzu
diye S<'lam \·erip geçerdi vardı;
ara.c:;mda orta kandilin
sohbetinin gelişmesine
en sonunda da o
yaruı-ıası,
meyhane
l.ıir başlangıç saydırdı.
den mahrum kalırlardı. Meyhrulf'ciler, sofra başı olan nıidye
"bizi
evlerine ramazan
bayrrunının
büyük şöhretleri olmuşlardı. Şair Endenuılu FHzıl da XL'<. a.c;u·-
daki meyhan€' köçekleri içm Çenginame admda ımuızuın bir ıisale kalem<' almı.şt.ır. Şairin rindane uir üslupla ıneliı<'tl iği llH'yhrul<' kö-
ilk günü birer büyük ta-
çeklcri Büyük Afet, Küçük Afet. Pandeli, Aııd
Bunun
manası
da
wıutınaym" deınek1i.
Mısırlı şan,
lstanbul akşaıncılan , ekseıiyetle hoşsohbet, kalender nwşrep adarnlardı. Rindcuıe
bıyla meşhur Dinıetokalı Ali adında ıki Çıngeıll' gt•ıwi, lstanbul'un
hatırlı muş
dolması yoUarlardı.
yahut uskunuu
nwl<'r ,.e destanlar ''ardır. Bunların içinde İsmail ve ~Bmli" lakaf'll
Meyhaneler yU.da bir ay, rarna7.anlarda Müslüman mü'jterilerin-
uak
Istanbul'un en namlı köçekleıi de nıeyhaıw)(•rdt- oynatılırdı; he-
hC'r sofnuun mumunu yakınca da o sofraıun ak-
Hl'r meyhan<'nin bir büyük orta kandili
lerileriııiıı
Köçekl er
onun ale"\iyle sofra şamdanlan
şamcüanna.
-
mı
Garip \'akalar
gazeller söyleyen, destan. semai dilz<'n bu saz
Güzeli, Latif, Hilalkaş, Mehtab, Allıntop, Ta:t.<' F'iclaı1, Z<'rni-
Ziba, Yı.Jclız, Kanaıya, Kız Mehmed, Kıvır<'ık, F:ıstık, Elınasparc,
Ceylan, Aiita.b, Gazab, Velvele, TiLki VE' ilah isınind<' hir kısım adalı, bilhassa Sakız Adalı Rum gem;lPıi, bir kısmı t\vvansaı-ay'ın lonca-
ve söz sahiplPrinın arasına eli bıc;aklı ve yumruk oyununa alışmı~
sımian yelişmiş
baldın çıplaklar ıwk kanşınazdı;
tınutulmuş,
bu gibilerin gittikleri yerler<' d<'
berikiler ayak atnıazdı. Kruılı kavgalar dalına sillli koltuklarda çı karclı. Y<'lliç<'ıi kahadayılım akı;;anH.·ılığa yeni yeni ayak uydwnıa
Çingene
şehbazlaııdır. Çoğuının
da.
asıl isimleri
lakaplanyla arulmışlaı·dJr Büyük gNiikli 11l<'yhru1<'lerde
rak.., eden bu köçekler oyuna gayet biislu \'t' ~l'll\'et<·n~iz
kıyaf<'tler
lt> çıkarlanlı. Adalı Rum köç<'kl<'rc
ya çalı.şaıı d<'likaıılılıın ınüte('miz sarltoşlara karşı müdafaa <>tmPkle övünürl(•r
ki tav;;anlruın da kendilerine malısus haıikulad<' r
haflıklarıyla nwşhurdu.
zı şah~U' giyE'rler, şal\'arlarımn ağı
turka
l.fı sulaııydı;
\'akit
G(•dikli
ıneyhmıelerin kaparuı1a
saati, ala-
gt'liııct>. uşaklm· çıngırağı çalarlardı.
Han-
lar içinki g<•diklil<•rd<• çıııgırak bulunmaz. davul çalınırdı. AkşruncıJaı· nwyhaıw dönüşl<'rind<' semtlisiylli' birleşerek yolda da muhabbet
w
yollarda dökiıhip
kalaıılnı·
sohlı<'t
C'derlE>rdi. F'azla
da olurdu.
kaçıraniardan
bazl'n
ıi \·ardı. Ayaklarına, aşık kemikleıin('
şak s.u-arlar~
kadar düş<'n ma\i \'f'ya kınm
cia y<'rd<' c:;üıiuıür, b<·lleıine al ku-
gövd<' çıplak, 'ıplak gö,·d<'ııiıı üz<'rill<' kolsuz, meme
allianna kadar ancak inen kısa ve altm sınna işl<'meti bir yelek giy(•rlt>nli ... B~larında nta\i püsküllü al f<>s olur, oınuzlanna kadar dökülrn saçiruma gümüş da
iııcilN
~ıle Immm-ı
VE" altın pıillru·. reng;;ueıık honcııklar,
dizerierdi Raksa yalınayak
hur-
çıkarl<ınlıuın olo;ıuı,
köçeklerin olsun oyuıılan, 7-<ımaıumızııı rit mj k danslan
gibi, hmikulad<' feerik bir !;ö<"Ydi... KöÇ('kiPrı, tavşruıları gönnek i(in nwyhaıwl<•n• gircm<'ycn dev-
TarihinıizdE•
Reşad Ekrem Koçu
70
Hicıi
Sahııı nıeylume
düğünü
"Hep
"Aybi
karakaş
cıncak
Milleti
karagözlü, güzel yüzlü,
bu ki, ol
olmuş
tatlı sözlü
uyar dilbcr"
bir gençtir.:
"Edime şefn·ine gitti pecleri
olaıı Kıptllsma
Gezdi
lıep
andaki Çin_qanf'lf'ri
Knlb11r iiRtünde kala 11 "Dolaşır
Şad
Buld?ı
naz ile her meygedPyi
ider lü(l"iyle mihnetzedeyi."
Gündüz, Evliya Çelebi'nin
dediği
dolaşarak
bir dultteı-i pakize beden... "
şından karşılar:
raks eder:
"Kın·u/ıır çergeleri salırada
OmiiJi sl'mli "Amle rnehpare olur tabpspJu>7: ..
Rcrkse
başlar
Kı pti'den
Ediine'de bulunan güzel bir Çingene kızı. bir boz eşek üst ünde ve kalabalık bir Çingene alayıyla lstanbul'a getirilir: rakkas damat da, gelini, lstanlıul (ingenelerinden kalabalık bir kafileyle sur dı
gibi, "Galata demek. meyhane demektir"; Galata'da oynar, akşam oldu mıu, Balat meyhanelerinde götiinür, o zamanlar, İstanbul'un bu en güıültülü hO\·arda
semtind(", meyhane meyhane
kuşağı
kibar ve zengin konaklanndaki heh·a sohbetlerine çağrı lırdı; düğlınler Köçek İsınail'siz söni.ik kalacağmdan, haftalarca e-vvelinden çok yüksek ücıretle peylcnir, tutulurdu. OyunJan ve güzelliğiyle lstanlıul'da eliilere destan olan Köçek İsınaiL şöhretinin bu en parlak dC'vrinde evlenmek ister, İstan bul'da bu dilher oğlanalayık bir güzel bulunamaz:
idi Çingcine!" ağzına
halkal i' of,sa
Kışın,
canane
"Her cilvesi canpeıver, eli il Ayvansaray'da otururdu:
'gümüş
'Çizmeli'den kesililr mü ayağ1 ?.. "
1199 yılında, lsmail adında bir meyhane köçeğinin şöhreti
tenli,
olur bir mahşer! .. •·
En sık uğradığı yerler de "Servili". "Sarnıçl.ı" ve bilhassa "Gümüş Halkalı~ ve ''Çizmeli" mcyhaneleıiclir:
dillere destan olur; evvela Galata'nın batakhane-meyhanelerinde göıiinür, vücut yapısı harikulade narin ve ç3.lak, "kişmiri~ denilen esı~1er
71
''Cem ohtr seyrine en va i beşe1~
Jet erkanı, hatta padişah, onları konakl arına, yalılarına, sarayı hümayuna getirtirler, verdikled ziyafetlerde, muhteşem bir dekor içinde oynatırlardı.
Büyük bir Çingene
Garip Vakalar
0 d !'(1 ll Olill
idi ol canane,
Daı•utpa.şo'da ... Plife I'PSPII i
Hanlan iıulil'fll o nazik bPdeni."
Kah ayağ iizre swuır peynwne !'' Köçek İsmail, hangi ınwyhaneye girse:
lst.anbul halkmdan binlerce meraklı da naınlı (,'ingene gi.izeli-
..
Tarilumıztle
~·ı
Garip \'akalar
1•>
"Güzelim! Eyl(•ıne israf nwdl't !.. Nakdi cı.ma ne bu iUaf, medet~
nin düğün alayını spyretnıck için Davutp<~a sahrasına, Davutpa!?
dıyt>n e.şinin clostmuın, fu?ıkl«uının sözünü dinlemez.. Eski ı-ağbE't
kıyıldıklan
n• iltifal1 görPnwz olur... Ayağı mcyhanf?lcniPn kesilir \'(' çok geç-
sonra, gelin yine boz C'Şt•ğe bindirilir ve tantanalı bir alayla Ayvaıısaray'a göt ünıllır. Köçck isınail sokaklara sofralar kurdurarak bullin m<'yhanedler<', akşanıcılara, oyunculara w çalgıcılara lıir lıüyi.tk ziyaf<.'t <;E>ker:
nwz. bu ııamlı kö~·<'l< de yüıiNc·c•, biıtl<>r<'(' <'rllsali gibi wuıtulur.
AyYansaray diığünün
"Çekti bir ~o.fhıi
şalialir
Ta ki griran dilli
11izam
i.<;rqf/uırcım
!"
Bir hay u huyla yenitip içitir .. Bir zpvk w şataretlc gN·t> yarısı bulunur. Tam Köç<'k İsmail zifafa konulacak, kız babası hir aksilik
"Bir ka ı-al sok m u ş efeıuli nı belde
Gf'l(i i ol tla i rryr: cle.f elde llem f':ll al fl.l/11 gibi Çiıı,qcınP
çıkanr:
Tlf>y ağalar !. d i.IJr'rek .ıJti /'lllU' "Pederi geldi m i,wıli
f'jcll•ı;
Han eye qil'lli l'/inde /t(ll/("t>r
Baştaci ı
Ozg(' fen;(l(/ ii fi_qan e.lJit'lJl'rf'k
.-\.l}l 0.1JII(ılfl O fi!JUZe i{f'... "
ka H' /)('tl aı•a.::e i/r•
Sad gr>111 i 11 ile bu ıw s{jylr'.IJr>ı·rk, Virmrziıtı kızımı br•n iiltWı·ürüm.
Yüzeri m postunil
bC'II
tu:: doldw·unım !"
Derken, l>ir tm-afta kız l<:u·afı yüzlPn:t> 8dinw ÇingPncsi, diğer larafta oğlan tarafı Ayvansaray ve Balat (,'ingenelen. bir büyük
kavgaya
tutu.şıır .. Geceyarısı gulgulE' gokyuzünü tutar.
dan•tliler gi.ilmcktcn kınlır, hayılıp katılır . Fakat davetlilerini d
Oyundan sonnı tv.at tığı dı•linc alay\'(' hakar('tle birka<; maı1gır aıılır.
Fakat rint -;;air, aytcı
Ko<;ek tsmail'ı d<•rhalt
0
CÜ'Clll
olt/Uf/IOWj'c/lllf('l/ittt
Bd k i luu.::f'l nu· ':l!alw:·wl
Mı/du
(,'iııg<•ne'nin got.h•ıiıw
ıleyu ı•e/inll'l tim
gü/i Juwdtwı,
Kalmrıtlı
n·zlwi ltüsn ll
ıi111
Krılnıadı
mksa dahi imkm11 ... "
t:yledillt ismini bir /.;('1'1' suat M eğer !tm w il i 111 iş ni twtlluıl ! .. "
dikkati<' bakınca,
74
Tarilunıizd!'
Eski İstanbul'da kadın
nıahrE'mlt•r
cem olup
7G
Garip Yaknlar
hilafı şer işlt•ri vardır diy~ Müsllımarıların
haber verdiklerini bildimıişsin; bu babda ihmal c.:aiz değildir; kaEski kaçgöç dl•\ıinin kadın hayatı da garabetlerl(-' dolu hoşça
dınlar kaynıakçı dük1cinlanna gitııl<'Y<'tektir. gelen kadınların
bir sohbet mev-.tuudur. l\le.sela btanbul'da, Fatih'ten Abdülhamid
d likkana alınmamasını dükkfuı sa.hiılll'ıine şiddetle tembih et tem-
cteni sonlarına, ~1eşnıtiyet'e kadar kadınlar, tek veya iki üç çifk
bihini ilin1emeyen ve dükJGiıuna kadın mü~teri alaıı dükkan sahibini muhkem cezaya çarptır~ deniliyordu. Bu yasağın nt' kadar de-
kayıklara
erkeklerle benllwr bineınezlerdi. Yasağın konulmasına
sebep, bazı hafıfrneşreıı nazenin lazı• kadıniann kayıklarda, kınk lan olruı t>rkcklcrlc huluşınalanna mfu\i olmaktı. Bazl kayıkçılar bu oynaşmal
tan kat kat iistiin para kopardıkları ıçin yasağa rağmen kayıklan
vam Nt iği
bilinenıiyor.
Müslümarı kadınların. ye"ııin
tabiri Ş<'riycsiylt• ÜMuhadderatı lslamisokak kıyafetleri, din ile df'vlc>t işleıinin ayrıldığı Cıınıhuri
'"Erimdir'
tl('dı aldınıft clı·rlcrdi.
ônünl:'
Y<'1 in kılabına kadar hükt1melin ve alltak zabıtaısının üzcıiııde titizli ki<' durduğu meselt>leıin başında gelmiş! i. Bu h lLSusta astrlar boyuıwa, İstanbul Kadılığı'na .hitaben çok şiddetli fcmıanlar çılanış,
gcçilınesi
için d<', ka~ ı kçılar kahyasına, bostancıbaşıya, sık sık
sokaklarda ve nıesire yerlerinde na.malırt'mleıin naz<ınnı üstıcıi
rmirl<'r v<>rilirdi. Taze kadıillamı llaliç ve Boğaziçi iskele-
ne Çf'k<'rek kıl ık ve kıyafette gezen "avrct "l('ıin eezalandııılma sıyla ikiira <'dilmeyerek onlara böyle şc•yiPr dikeıı terziterin de
na <'rkcklc hı•rahc•r kadın alırlar, göıiili.ip de niçin aldığı sorultmca
şiddrtli
leriıw dolmuşa işleyen
yasaktan mak
yalıuz
şaıtıyla
göndeıilıuiş "Btından
siyle
kayı~a
çılru·a
Bu gibi
ka)1klara bilt> erkekle binmesi yasaklı. Bu
ihtiyar
kadınlar,
o ua
k(l}lk ol-
"Allalı her
C'W<'Iine kadar Eyüp'ün kay-
tür!)(' ziyart•li bahant•siyle Eyüp'e gel<'n ka~ınakçı dükkanıarına
1!17:1 (hkri !JH1 )
t
hitalıı•n yıızılmış Inı
nis<ı
taif<'si
bazı
girip evwlc<'
dıikkünlru·da buluştukları
karlısı tmafıııdaıı hiikfıııwtl' ~ıkayel
efendiy<•
dilimiz<' çt•vrilınhj en mülıim
tpınhih Pt. ~
kadmlann
lann
IC'ıinclen hiri, İstanbul'un pek muhtc>şem V<'
güzel ömekt'
sadar<'tind<', 1725 (bicri 1138)
erkekll'riE' bu
kaılısına,
Bu frnnanlann en
enel dl' lPmbih l'dilmiştı; taze avrellcrm lcwnl taifl'giıip gt-t.ıııPiı•ıiıw nüiııi ol H' hu husus u hüt ün kayık
w kaymakçı chikkanlaıı İstanbul'un şölıretl<'rindf:'ndi. X\ 1.
tıkları
tutulması emroltınmuştur.
hat de\1i yaşadığı Lale De\Ti'nde, Nevşl•hırli Damat lbrahim Paşa
tekrar l<'knu·
fifmeşrep
mesul
1580 (hi<·ıi 988) tcuihli bır fermandan birkaç satır.
asırda, hı•rhaldt•
kadı
dolmnşa işleyen
btisna t>
Z.:ını~uuımzdan yinıli l><'~-otuz yı]
magı
uygunsuzlukların
ha-
aill~
görüJdü ve Eyüp
edildi. btmtın üzeııne. Eyüp ya5ak fenı1anı göndNiltli Id,
fermanda, .. Kaymakçı dükk
kaynıak y<'mek balıaıwsiyle
girip otunıp na-
yılında çıkmıştır
ki bugünkü yazılı
kısmılan aşağı yukmı şudur:
türlü bela w afeltt>n konıstm , İst
kc:-sinin yüzü suyudur; ulenıa, suleha, iidt'ha lwldt•sidiı~ tabaka mhaka zı
aluılisinin ,
ıesbit edilmiş kıyafc>tlt>ri \
iken hasokaklarda
yaramaz avreUer. halkı b3.ı?t.an çıkarmak ka.'iclıyl a stLc;lü piislü gezmeye, libaslannda turlü türlü biclatlar ~iistt'nney('.
kefere avretkrini taklit E>derek sE>rımşlarındu anıip Şt'killc>r yapnıaya başlanuşlar: ismct ad(lbını t~unaııwıı kaldınwak ııwrıehede kıyafeller uydurmalan cvveke nwıı edilnıi ı;; ıkt'ıı nannıs ıwrdesinl tekrar kaltlırmah:tarı korkımmıalan, 1ür hı li'ırhi külii k'lyaft>llt>rl(• dolaşmalaıı , birbirini görer<>k isml'l l:'lıli hatuıılan ıla ba~tan ç·ıkar-
i6
Tarilunıiı
Garip \ 'akalar
77
kanlanndan aynlma
fera('t:- kestirm<'lcri evvekP ~iddctle men edilmişti. Ka<.lınlar Engüıii şali'>ind<'n ferace kestimu•yc• haşlacWar, fakat Inı kumaş da ince ve kadınlar adl•ta sokağa f<'rcu·rsiz çıkmış gibi olduğundan o da yasak edilmişti. Arcılıkta bazı hayfu;ızlann yine Engürü şalisinden fe-
dt•recelerine ,·amıı~lar... Bu garip kıyaf<'tlrr yasaktır. Kadınlar, bundan böyle büyük yakalı feracelcrlr sokağa \Lkmayacaklarclır, başlni saımayacaklardır. FeraceIC'rinde süs olarak bır paımaktan kalın ~erit kullanmayac:aklardır. Kadınlar, sokaklarcia n•ya mesin•lerde yeni c;ıkma büyiık yakalı feracelt~rıe görtilüriNSt•, fe ratelerinin yakalan o anda altmen kesile-
race kest.ırdiklerini ve giycliklt•nni işittik ve gördük. Yasağımızın dikkat ve şıclciC'tle tatbikini V<' tt•rt.Uerin Engüıil şalisinden feraC'l' kesip dikmem<'IC'rini tekrar <'llll'C'diyonım. Bu ya.c;ağımızı dinlem<'yen terzi tutulup
CC:'ktir, ustanınayıp ısrar edenlC:'r olursa, ikinci ve üc;ün<.'li st~fcıinde yakalanıp İstanbul'dan t a.şraya sürgün cdilC:'ceklerdir. Bu husus, mahalle imamlan va.'Sıtasıyla bütün Istanbul kadınlaı·ına tcbüğ olunsun. Yaı;ımaz a\Tctlerr uymak yüzünden sokakta t>lhiseleri yırtılarak perd<'i ismPlleri lekelc.>necegi ırı ehü halunlara anlattl!-;ırı. Bunlan dik<'n tt•ı-zilcre w şeıitçilen• de.> trmbih olw1sun. Bu yasağın tatbikine y<'ni~·<'ri ağası memur edilmişl<'rdir. Asla göz yı.ı
mid'e swıduğu Mm·u.zat admdaki escrinde şu satLrları yazıyor: "Abbas Paşa valmğinde Mlsır'cla11 Dcrsaadet'e P<'k çok paşalar ve b<'ykr ve hanımlar hicrN el til er. YüksE-k pahalarla konaklar ve yalılar aldıl
mulmaısın, merhaın<'t
lar ise bt-h<'lııehal ve bihakkın vükela haremlerinden üsti.in olmak üzere hesapsıt. masraf etn1<'Y<' başlayıp maaşlaıı yetn1ez olduğun dan bor<"a battılar. Kadimd<'n hC'ıi saıcıyı hümayunda tesettür ve ihtifa eden kadın efendiler dt' ~amane hükmüne uyarak araba ilC' gezmeye başladılar ve biltabi şt•hrilrre tefevvuk <•tmek üzere israf ve sefahat<' daldılar. ' .. .'Paşa familyası, madaınaları takliden ayda bir moda ~·ıkaııp bltn<:a ehli u-z nisvaıu İslam'ın ahlalaru bozdu. Bir giiıı , Sultan Abdillmedd Bahıaü'ye gelnuştı. gayt•t lıiddctüydi . damat pa:;;ahıra hitahC'n, 'Sultmllar gec·e nwhlaplanla gezer imi!ji. Benim g<'<'l' nıehtaplarda ~Pt.er kızun yoktuı , lwpsini reddeden•ğim' hağınmşu. Saray kadııılannın kendısındl'll gizli arabaya bııunE"melC'ri ıc;in, padişal1 S<•nısker Hıza Pa.şıı'ya <•ııırPtmiş, o da, sarayı hüıııayundaki arabaları, ziııl'irle birbirine' bağlatnuştı !.. ~
mak mcrtebelerine vaıınıştır. 1rz ehli v<' ismet salıibi kadınlar. koC'alanru, kendileriıw hı.ı yenj c;-ıkına elbiSI'Ier tedarikin<' ıorlamak ta imiş. KudrNi yetm('yenlcr veya yetip cl<' kanlanrubu ll<'\t.uhur kıyafetlere büıiınnwh:•rine nzası olmay:ınlar
Nlilip himaye yolu
tutulmasuı.
Yasak
gN·rği
gibi tatbik oltm.sun .. ." Kadın
taifesiyle uğraşmak kolay ııııdrr'? Türlü işvl' n • dlvt•yll' ~okağa fu·laımş bir lstaı1bul ~iftesinin fettaıı bakışlan karşı:-;mda, hk kaımduıı anelıran yaka.<;ını kesebilir? m. Selim zamanında 1791 (hlcri l20fi) yılmda birer niisha.c;;ı Istanbul, Eyüp, Galata ve Üskiidar kadıları ıl<' yeniçeti a~asına \'<' ırrzibaşıya gönch•ıilıniş bir yasak femıanı daha: " ... Kadın taift>.s inin sokaklarda w pazarlarda iştiha çt>kki ıavır bu·ıa d olaşmalan iitC'dt•n beri yasakl ır. Ingiliz şalisi denilen çuha gay<•t ınce olduğundmı o çuhadan ferai'P giyen kaduılaıın t'C'raC'<' altındaki esvapları clışaııdcın göıiınüyor Kadıniann logitiz şalisinden
78
Tarihimiıdı• fiarıı>
Rı'şaıl Ekrı•m K<>ÇU
Ller. hafifmeşrep kadınların, naınahrE'mlerlc hıılıı~tuklan yerlerdi. Azıcık tehlikeli olmakla benı her ağyar diline duşnwden <·an sohbeti edilireli Hükı."ı.metE' birkaç ihbar oldu: kaduuann ambalarla u~ık mesirelere gitmesi ve arabacüann da kadınlan al ıp onllara götümu~leri yasak edildi. A'?(lğıda
ki satırlar 1752 (hirıi 1165) ıaı;hli bir femıandan
alınnuştır:
UNisvan taifesinden bazılan ıcn<'i".züh ve tefenüç bahanesiyle Csküdar'dan Kısıklı, Bulgurlu, (,'amlıea ve Merdivenköyü'nc, bazı lan dahi Boğaz'dseki ve Yuşa'ya arabaJaı· la gidip ve <'flep V<' hayayı atıp envaı şenaati irtlkap ettikleri ihbar olundu. Bundaı1 böyle, kadınların, aı·abalarla bu uzak meslı·elere gitmeleıi yasak Nlilm i~tir. Gidenler ile onları yasağa rağmen arabasına alıp götürcrc>k ıu-abaC'IIaı·. yakalandıklan gibi İslanbul'dıın l.a'jraya siliülereklerdir."
nda hir adrun buldukta bilaamaıı katlE:'dt>rdi" diyor n• bir de vaka
nakl<>cl iyor: "Padışah
bir gece Hocapaşa ~lahallesi'ndc t<>hdil gcziyonnuş. Hocapaşa Canili imamının bir taze yiğit olaı1 oğlu, yatsı naıı1azın clan sonra canili kapanwş. o civarda olan c\·lcrin€.' fcnt'rsiz giderken Sultan Murad'a rastlamış. Delikanlının yolumı kesen Sıüt..ıı1 Murad gaY..'lpla: St'll beninı yasağınu işitmedin mi'? diye> bağırın ış. Dclikaıılı, padişahı karşısında
görup onun piirgazap w heybel
sesini işitince, donakalnuş. 'Padişalum... BC'n imaının oğluyum ... Can1ide g<>ç kaldım... Fener yok... E"imiz de> şıımcıkta.. .' diyecek olmuş amma kim dinler. Padişah yruundaki cc>llad.a <'lllr<'tmiş, bir;areyi kement alıp oracıkta boğuvcmti.şler." O dt>virleti yaşamış olanlardaıı Tarihi Gllmmu müPilifi Mehmed Halife, rv. Murad\ bu gibi şidcleili yasaklan koydurmaya ~evk
çıkma yasağı
7!1
Vakalar
eden anarşiyi, bilhassa gemi
aı1ya almış
olan yC'niçen ve si-
lara fenerler konnluncaya kadar d<>vamlı surette tatbik edilmiş bır
prulilerin rezaletlerini şu kısa fakat çok canlı satırlarla aıılatıyor: ~oı zaman kulWl şol mertebc tuğyaıu vardı ki gündüz hanıam
yac;aktır. Hatta bazı fevkalade alwaldl', bilhassa İstanbul'da kopan
d<'sini ve vüzera ve ehli Divan'ı munılar ile salineağa da\'C'l etmek
ihtilallerde yatsıdmı sonra her ne surctlt' olursa olsun gecE:' sokağa (;ıkmak dahi ya.•mk t>clilıniştir. Yatsıdaıı sonra sokağa fE'nersiz çıknuı yasağı. en ~idd<'tli bir şekilde IV. Mmad zamaıunda tatbik cdilıniş, bu yüzden, lstanhul'da, st•kiz on sene içlı1dC' binden fazla "erazi] nıaktıiPsi" katlt'dilmiş, wavrsiz dışa-
\'('
Geceleri fenersiz Sokakların
devlct
tarafından aydınlatılmadığı
devirlerde böyle bir ya:;ak, çeşitli bakımdan uygunsuz takınurun, türlü türlü kötülüklerini önlemek i<,·in 7..anııi tcdhirlt>rdendir ve Türkiye'de sokak-
balttısus
kahvehanelerde ve m<'yhanelerdt> fi'li nan1eşnılar etnı<'kl(> alem nizanıdan çıkmıştı, \'a<>fa g(;'lnıez. Nihay('t Sultan Murad kı lıcı sıyınp e h li fesadın hakiandaıt g<'lcli, viinıt lan nı sallife i nızigardaıı mahv ve nabud eyleili. blı· kinuwnin lıir yt'rdt'n ba~ göstenıneyc> iktidan kalmadı. Hatla şehri lstanhul'cla, Y
ee gezt~rdi, halk namaza varmaya korkard ı. ..
80
Reşad Ekrem
Tarihimizde Garip \'akalar
K
Mehmecl Halife, yukarıdaki vakayı da şöyle naklecliyor: "IIakir lstanbul'a geldiğim zan1anda Hocapaşa'da ınisafirdim. Bir gece Sullan Murad mahalleyi dolaşuken Hocapaşa Camii'nin imaınının oğlu camiden eve giderken padişaha rast gelip ve aman verilmeyip katlolunmuşLtll', hakir varıp gördüm, yeşil kaftanh bir taze yiğit yatur idi." Yine aynı şidrlct devrinde, İstanbul için, geceleri yatsı nanlazından sonra evlerde ışık yakma yasağı korun uştu; IV. M urad ölünceye kadar, kendisi iyş ü işrel alemleıinde m ey ve mahbub sefası sürerken, büyük şehir mutlak bir zulmet içinde kalmıştır.
Esnaf cezalan Muhtekir, dolayısıyla hırsız esnaf ve meslek terbiyesinden mahnım esnaf, eski cemiyet hayatımııda şiddetle takip edilir ve çok ağır cezalara çarpbnlırdı. Şu iki ömek bunun pek caıılı misalidir: 1829 yılında Mısırçarşısı kahveci esnafından Hacı Ali'nin elibeklenmiş halis Yemen kahvesine adi kahve karıştırurak Yemen kahvesi djye sattığı tespit edildi. Dükkaru kapatılarak Çanakkale'ye sürgün edildi. Yine ayru yıl i~inde bir çift çedik pahucu narhınclan altmış para fazlasına satan Kavat· Selim isminde biri de Bozcaada'ya süriUmüştür.
Imparatorluk merkezi olan İstanbul'da, şehrin esnaf ve narh konb·olünü bizzat sadrazam ve lstanbuJ kadısı efendi yapanlı. Taşralarda bu işlere valiler il<' keza kaclılar bakardı. Kadıların bir vazifesi de ueleeliye reisliğiycli. Teftişe kalabalık bir maiyetle çı karlar, yolsuzluklarını işittikleri, çıkardıklan malJan ve terazilerini hileli ve bozı.ık ve dirhemlerini noksan bulduklaı·ı esnafı hemen
oracıkta
81
cezaya çarpbrulardı; dükkan kapatılırdı, bozuk ve dirhemi noksan şeyler mü.c;adere rdilir, muhlt>kir esnaf, seıve1ine ve şöhretine bakilmadan hemen oracıkta, çarşılının ve komşularının gözü önünde falakaya yıkılır, bazen de bu meydan dayağmdan başka sürgüne gönderilirdi. Sonra, II. Malunud'wl son yıllarında, h:icri 1242'de belediye teşkilatı kunıldu. nıtisap ağalan içinde Hüseylıı Bey isminde bir zat da muhtekir esnafın amansız düşma ıuydı ve tuhaf ve ağır cezalarıyla tanınmıştı; cczalanm bir kanuna, nizaına göre vemıez, karlhasından hüknwderdi. Eski tarih bilginlerinuzden Melmı(>d Galip Bey merhum, lhtisap Ağası Hüseyin Bey'in garabetleriıu kendisine has şirin bir üslupla şöyle anlatıyor: "Şöhreü o derecede inliş ki maiyetiyle sokağa çıktığında dükkan önü temizleyenlerin, delik w deşik küfe tabla saklayan ların, ek<;ik okka ekmek gizleyenlerin haddi hesabı olmazmış. Kendisinden değil, gölgesinden ve isminden ürlaneyen esııaf yok gibi bir şeymiş ... Hüseyin Bey bir gün Eyüp'e gitmiş, bir merkebe yüklü iki küfe ekmek görmü.ş. Tarttırmış, ekmekleriJ1 bazılan noksan çıkmış. Derhal (>ktnf'k küfelerini ekmekçiye yükletmiş ve merkc•hin önünt' de bir okka saınaıı koydıntmuş. Merkep o san1aru yiyinceyc kadar heri.fi kiiff'leıin all ında Lnraktırnuş... Şinıdiki Eminönü'nde bulunan Uıtisap Ağalığı dairesine arkasında bir~·ok kavaslarla ve kemali debdebe ile girer, avluya koııul ınuş iskemieye otunımıuş. Başta kavcısbaoşısı 1zzel Ağa bulunduğu halde kavaslar el pençe divan durup yimı.i dört saatlik vukuat defteri okunurmuş. Defteri okuyan kalip mt'sela: - Tavııkpazaıı'nda Yorgancı Ahmed ... Meyhane kapısından girerken çevrilmiş... deyince, Hüseyin Bey kaba bir seHie: -On beş gün! ..
Tanhımizıll'
-
Kumkapı'da Palabıyık Serkı1., Raı·onc·u ~11grr
narkcn hadis olan km·gadaıı
si ı lıalığa
çıkt ığııu habcı·
kızarak 1\hgır'm,
ilE> iskambil oybir gece- evvel fl'ne-r
veriyor... d<.'yınce:
-Bir ay! .. Piruzağa'dan Kınk Salih'in
kahwsinrt•siz
kmvuz satarken tutulmuş! .. d<'yirıct': - On ~lin 1•• diye hükmed<'mliş ve mahkumlar dcrhal Eyüp Bahariyt~'ii'ıHll'ki iplikhaneye gönd<'ıilimıi:?···" lplikhaıw, Tersaııei Aınire halatlarının büküldliğü büyuk hir kışla-imalat haneydi. Ücretli amel<>si huhııuııakla beraber lıapsl' ınal1ki'ım esnaf da oraya gönderilir, mahk\ınuyetlerini ağu· lıir i~ olan halat hükmekle geçirirle-rdi
Ye m ek 1821
çeş idi yasağı (hkıi
12:37)
yılında israfı önl<•ııwk maksadıyla,
garip hir
yasak komılnıuşsa da ge-reği gibi tatbik C'dilcıneınlştir. Butaıilıh•r de-. ki "D<•vlt't Kcihyası" diye aıulan Nişancı llalet Efendi'nin, rı Malıınud'u avucıımm iç·im• alıp koca impanıtorluğu çiftliği gilıi idare <'tl iği kdiğeriylc rekahet den"n'sinde hir israf w sefahate rlalınıı;;tı. ll.uuınefendiler ~öyle dur:;un, han•nHkki ka.hya kaJmlar. cariyl'lt•r, hizmetçiler şöyle clııı"!>un, dı ~rıda ay\'azlaıcı \'t" Sl'yislere, at u~aklanna varınca, hcrk<'s l'll fıl:l çııJıalMılan kesilmiş sırmalı <'s\·aplcır ic;indcydi. Lüks ve israf. kii);iaı~<.>l<•riıı dö~f'ıııesi, dayaına.sı. l>l'tıdt•g;:lrun lalık ve kıyafeliyll• di' l
Ganp Vakalar
akıl
cturdumcak dereccdcydi; lwr gün, adt>ta :liyafet sofrahuı kurulur, nam için, şaıı için bu sofralarm başına yüzlerce yaran, ben-
dC'ga.n, dalkavuk oturttılurdu; ~·orhası, sebzesı, eli, böreği, pilavı, ZC'rdl'si, t.atl ısı v<• hoşafı; envaı nıeyve, dondurma, şekerleme, l'l"ÇC'Ut>r, çcrczll'rle sorralara kırk elli kap şey taşuurdı. Aşçuun hüner '<' mahru·l'tiyll' övüıunek dlo"\'lin bir m odası halindeydi: aş~·ı lardan. malum yemeklelin hıuu·l
Fakat
halkııı
gözü
boyanır
kıynwtli ıııiJ\ emhı Şanizade
\'C' dili tutulur mu'?
Bakımz
dt•\·rin
ne ycuıyoı~ ~Bıı t'sııada bır wsilt> düştiı, fakir bir defa Haler Ef<'ncli'ıun sofrasıııda lnılundııın. Vakıa yedi türlü yemek geleli, fakat hepsi havuz gibi tabaklaıuı ic;inde... Yarıısı tatlıydı w gayl't de nefis ,.e nadir t.atlıl
81
l Tnutmamalıdır ınm11lnızm
kı
zamanın
o
100
kı.ınışunun alın1 kıynwı i,
za-
100 lirasıdır, yani efendinin o gün dört sofrac;ı var isl'. ki
bundan fazladır, bir ögün yemek masrafı ı ~00 liradır. Sôzü ~ iıll' Sa-
tt"n akçe wıınedikçe dellak V<' natır akçe talep et llH'yeler. Dellak müJ>It"riyi tıraş t•tlikte boynuna peşlamal tula ki Leri
üzerine akmaya. Müşteıi.Vl' riayet
nizad<'"ye bırakalım: ";\ladd<' ıcnwl tutmadı, herkes bileliğinden kalmadı. "
Dellak Vt>
olunup pak
\ "t'
kuru peştemaJ w silecek write.
natır ibrişim peştru11a.l
Müşteri ımırat t•dincliği
istimaJ t"dt•let.
deliakl istilldam eyleyC'.
Dellak V<' ııatır, müşlt"ıi çıktıkta (bahşiş için) müşleıiyi göz Çarşı hamamlarında
gayrimüslimler
hapsine almayalm·.
Kefen• Tm1:.dmat'a kadar memJekt"timizcl<' tatbik edilmiş eski yasakı~u·d
yruıuıda
soyunup
k<'fl'rPyc ııalın 'Prilmeye, peşt;.ııııallara lıal.kı:ı alamct konula
zalunel vt'l1l\('Yd<'r ve halvclt' gimwyeler. Kt>fNinin U\T<'li daJli crll'ri gibi Müslüımm uvrctlt>ıinden seçı· Up en ~agı yl•rd<' soyunup l\llıııahu-ı dahi a~Tı ula." XVlll. asır başlannda ITI. Ahnwd /'..amanında satirazamlığa kadar yükselmis ve garabetl<'ri, t
ayakJanndan
bu
fakat,
naJını hırakabil~t>klE>rine
hanıam yasağınn
ıimi.islimlere
gurc:-, hu da kafi
hir garip madd<' daha ilaw
ı wştamcıllara,
vc•ril<•c·<'k
Müsliiımuılann
da
gt>riilıne
<'dilıni~.
gay-
alcm1eti farika olarak birer
tlt•ınir halka takılını~t ır. Aşağıdak ı sat ırlm· Sultan İlmı.hiın 'in ilk salı.uıat yıllarında.
defterinden
ki hiiyiik
şehir
Ili-H> (hicıi 10:)0) sprwsinde tanzim <'
alınmıştır
ve tarih
zamanımızdan
bakuıımdaıı
gusl iç ın
iki akçe
riayet t"tnlC'IPri gPrPken nizmuı
lwlirt ını.>si , hillasa
~i renden l>iı ak<:ı' alına.
mallara hin•r
kııçük çmgırak bağlatmışn.
w ha-
göst<.'mıc cemıyet
kis<> süıimup
alına. Haman1cıya münı\'\"t>tcn
mamcı ücr('linı yııı<'
asır l'\"Yt'l-
il-
Arnavut te liaklar
çok kıymı.>Uidiı~
dolunınaz. l\1üşleıi munıwc:-tc:-n
Müşteıi,
üç buçuk
çar~ı lıamaınınc.la. hm1mnwı
kayd<'lliğiıniz yasakJm·ı
-ıımnama ol~ından
ki
hayatmda, bir
müstahthmılı.>rinin
si, yukanda mı
kafes
hamamianna giden gayıinnislirnl<'tin na.lın giynwktcn men
lınsız dalaşmaJan ıminasip gönilimı~
mam
kuıutulan
l\ef<'n' iı;in hal\·ettE:'n taı;;nı mahsus k'UTiıa olup :\1üslürnanlara
ller nedense, han1an1a giren gayrinııislinıleıin Muslümanlardan ayırt Nlilmesi düı:.;uııulmüş, gayrimüslinılerin na-
naı·h
ve silecek
kadar da hazin'<' tn hananndan biri de,
<'dilmiş olmalarıdıı.
nıi~.
ıwşıamal
dc·llak vt'
natıra
tıraş
17;10 ( lıi<'ri ı 1-l:J) ihtilaliıw kadar lstanhul hamamlannda tellak
ziyade \'İrt'n r<'d-
taiJesi hııytık l'kst•ıiyetle Arııa\1ıl 'tu . Bu ihtila.ld!' a~kcordt•n t'\'WI si-
akç<' V<'rclikt<• ha-
laha :-anlıııı~ olan büyük şt'lırin haltbn çıplak vt• cı~aktakınunın haşma geçen 1\ıııanıt Patnma llalil. Bt-yazıt llamanıı'ndaıı <;ıkmışlı.
\ <>rir.
bilha'-isa !"nkara ,.e (tiyar ~aıipl<'n
ınisatirler mUıiiVV<'-
K<'ndisiııirı lıır 1co ll ak wya
nal ır oldugu hakkıııtl<ı ~uphey<' düşt>n
Rfi
Rt>Şad
nıişlir. Bazı
müellifler \·ardır. hw1lar. Lakabı bir patrona gemisindeki hizmetinden gelen Halil'in sadet'e, ihtilalin arifesinde hükümetin dikkatini
topçu. kalyoncu.
celp etmemek tızere ayaktaşlarıyla beraber harnarnda toplandıkla
uın:cullan
nnı
nın tellaklığına
ve gen•}i orada gl'c;irdiklenni söylerler. ~e gibi bir hissin tesiriyll' olduğu bilinmez, Ürgüp'ün Muşkara köyünden çıkarak Türk iı·fan n• sanatına büyük hi~meUer yaprruş olan şehit Damad İbra him Paşa'yı S<•fa.halll' ilham Nit• n bazı ta.ıihçiler de Patrona Halil'in şahsında bir milli kahr.umm göm1eye çalışırlar. Halil sillli mesleklerden olan tC'IIaklıkta.ıı çıkanık kanlı bir ihlilali:rı here ü merci içinde losa bir mücldrt hüyıik Ş<'lırin mukadderatına hakim olmuş hir ki aşağıciaki vcsika bunun aydın bir şahidi dir. Divanı ı Himayun'un Istanbul Kadılığı'na yazılan tm hükürn ihtilalden dört S('· ne sonraki ta.ı·ihi taşımakta olup, kanlı vakanı.ıı acı hatıraları unutuldtLktan sonra VC'rilmiş bir karrum ta.1bikatına geçilmesidir: "Badelycvnı hammnlarda tellak ve natır alınmak iktiza ettikte Arnanıt ta.ifesinden kC'bir ve sagiı· ferdi vahidi uğratmayıp Anadolu yakasından gelme Türk uşaklarından ve nefsi İstanbul'dan zim-
H7
Tarihimizde Ganp Yakalar
Ekrem Krx:u
han1an1 müstahdemJerinin isimlt•ri
da
hanmıal.
cebeC'i.
kaydalunmuştur
tultunhac·ı"
al tında Mhostancı,
gibi
ki Halil'in patrona
diğc>r
meslek
~<'nüsı tayfalığı
maru
olan1ayaca{n anlaşılır. Bu tn itibaren nH~\·cullar ölüm \'eya herh:mgi bir sebeple tt'llaklıktrut aynlclıktan sonra l!H8 yılına kadar İstanbul han1aınlarına Amanıt milletind<•n tt-llak sokulmmmştır.
Tellak kılı ğı
zorbadır
mi cinsinden intihap olumıp yarar kefilleri alındıktan sonra L<>im ve dsimleriyle (yani ~<.>kl u şemaılin ıanfiyle) deftere kayıt ve kaelimden haınanılaıında nwvc:ul bultıntıp hını tahnrde isımleri defter!:' kaydolunan Arnanıt taif(>sindE>n ,·efat edenlerin yerıne w bir tllak olmak murat cylt•dikll' asla alınmayıp y<'riPrinc ecnası saıreden telluk alınmak harnanwılann r·ümlc>sinc muhkcm tembih ve tt•kil olundukta... ll 17" Bu cleftt>rin hır niishası Beyazıt'ta 1nlolap Kütiiphanesi'nclt• merhum M. L'evdct'iıı kilapiarı arasında bulunup baş tarafına yu kandaki hliknıün de• hir surc>li konınuştıır. Ve hamam hamam btı tün miisdahdc-nıin "isim vt• resimleriyle" kaydoiLınaı·ak AmaVlıt olaniann alt ma kınnızı ıııiin•kkeple "Arnavut'tur" diye şerh veril
Hamam LellakJarı siyah peştamal sanmrlardı; müşterilere wrilt>n beyaz ve lomuzı çubuklu pC'şlamaııru, teliaklar asla kull~ma mazlar ve müşterilere de siyal1 pcşlamal verilmezdı. siyah peşta mal hti faıikası gibiydi. XVI U. nsırda iki tellagın işledikleıi bir cinay<'ttcn dolayı misli göriılmt•nıiş idaınla n da tanhimizin garip vakalarındandır. Devrin ımunmış zcnginl<•ıindeıı
ve şairlerinden
Şeyh Abdurrahmaı1 Hefıa Efcndı, Sanıçha
neba.;;ı'ndaki İbrahimpaşa Hanıanu'nın itibarlı nıtişll..'ıilcrındcneli;
ki bu m<'şhur \~e güzel haıııanı Atatürk Dtı.lvaıı a~·ılırken liiztın1Suz yere }ıktınlnuşnr. Refia Eff>neli bir gün bu hamamın tı•llaklaımdan lıirinc kızar; hanmmcı da efendiitin hatınna riay(•t Pk teUağa yol n'rir. Herif de şeyh efeneliden intikanı alımıya k~ıraı· wıir: hanıaında ortağı olan genç bir teiJakla bemher ;wyhiıı dPrgalıına gi-
ndi garip bileligi bu adanun gönlünü almak istl'rkc-ıı lıl'rikilı>r henwn haıtç<.'r sıyınp Refia Efendi'yi kalll'll(•riN, fakat <;ok g<'<;nwd<•n yakahınırlar ve ayaktaşlarına ihn•t olmak ıizl'n' lıvr ikisi t'llc-r·iıHl<• siyall tcllak peştamaJiarıyla llırahjmıta!?a llaımunı'nm kapısı önünde asılarak idant ohınurlar.
Rl'Ş(td Ekrrnı
Koçu
Tarihimizdt• CTaıip Vakalar
H!l
Bir muhteşem s ünne t dü ğünü
d<' w haılt'ndelerinden mürekkep Sl'ks<•n kil olwıdu.
17HI (hieıi ll;t~) yılında Lale Veni'nin padişahı m. Ahmed, SüJeymiınlerindeki dört şehza desi ile l stcuıhul'dan ;; 000 fakir çocuğu süımet ett:i.mıi<ştir. Türili garabetler w delelen dikkalP si, himrneti olmuştur.
Nt>dim. St>yid Vehbi. Taitı ...-e Ra.şid gibi hllyük ;;airler. bu sünnet düğünü için şarkılar. gazeUer Y
Şair S<•yid Ve h hi bu düğun üzerin<> ııınıızw11 bir Su ma m ei H li mo-
kı~ilık
bir saz hcyC'ti t<>ş
di.ığünde çalınacak
parçalan me~kc ha-ıladı. ~ehzadelerle beraber sünıwl <'clil<'<"t'k ;; 000 fakir ~·onığun ve dugi.i.nt.le hizmet edecek olattiarın <'s\aplan diktirilcli Vügtul nıE:>y daıunda halkın intizam ve iıızibatını t<>min Nnwk için ayıılcuı
EV\<'Ia Bt•yazıl'la, 8ski Saray'ın B<•yaztl Canili avlusuna bakan uahç<•sindt• çadırlar kunılm-.ık. şehzarl.cl<.'l'(' getirlJI:'cek sünnet hı> diyeleriniıı tt•şhir <'dilt><·<·~i alt ın' m<ıklarla tezyin edilmi~ nahJJann
kt>ri kıtaattan başka, di.iğlinlerdC' Ucll't olduğu V<'ÇhiJI.' 120 ıll'f('J' (UIUI1\Cll aynlmıştı. Butulumc-ulcu· yağlı giir<'ŞC' c;ıkan pelılivmılar gilıı <;ınlçıplak soyuııurlar, ayaklaıına sadC'C<' bir ın<.•şiıı don, başla rına da nwşin bir kiilah giyf'rkr, 'iicullannı yağlarlar, sonra <'ll<'rine ıçl<'ri su dolu tulumlar alırlardı. Se~irciler i~·iıı tayin t•dikıı hududu IC'<'a\iiz C'clC'nlC're. türlü maskaı·:ılıklarla hu<·wıı Pcl<'rl'k \'('
yapılmasına hm~landı. lstmıhııl'uıı Pn usta Ş{'kerc·ilPri, genC' Es kı Sa-
onJm·ıa ~akalaşıp
yu-n kaleme almıştır ki biz. buraya IJU <'serden bazı noti
ray·da dört şc•h:t.adc• i~·in. rengiın•nk ~ekerlcrdC'n yapılnuş c;içPklt'rk h irer ~·iç<'k hahc;<'"ii llt ilt• ı: Zıyafetler i<;iıı nıt>nılt>kt>tin ımı ht c lif yerll'rine adarıuar gönderil-
di. Tt•kirdağı. Bııı~a \ l' d\·ı.uı kazalardan 1 000 ördek, 2 000 hintli. ~ O, halka wıilet·ek ziyafPtlerde kuUanıl ımık üzı•n• 10 000 ağa<,· sini sipariş P
ic;in lOO t
ıalıl~ı yaptınldı
Olmwydıuıı'nın <'trafında ınahyalar kıımmk için li) 000 kandil
w 10 000
kaııdil kııtıısu hazırlaııd.ı. ~lemlt.'kl'tin her tarafındaki
nymwıı koUan lstaıılıııl'a ~·ağnldı. l>e\l(•t ricaline ve ekabire dtiğündt• ~·t•ııgi kolları lııılıııulurınaJaıı Pııırolıındu.
Dc~vrin gii:t.ıdı• ı ın IH•stPIvıin tanınnııs saz<•n
'
alay eclerPk iizer!Prine su dokNil'rcli Dlığün için C'n mühim hazırlıklaı·dan lı in dt• saray mııı fakların da yapılıyordu. Saray mutfaklanndaki kap ka('ak, Okııwyd:uu'nda toplanacak hallo doyurmak için pişirilııwsi lcv.ını gl'l<•ıı Yt'lll<'ğt' kifayt•l etnwyecC'kti. De\'lı>t erkanuun saraylarında, koııaklaıında ıw kadar bakır takınu ve mutfak lenızunı ,-arsa, t•ınan<'l<'n saraya aluulı. Bıından başka Bakırcılar'daki tliikkfuılarcla l<•m·<'re sını. saJım1 w kazan gibi ne kadar bakır takımı varsa, kl'/.a dliğunden soıu-a sahiplerine iade edilmek ÜZ('I'C' saraya kaldırıldı. Düğünlin sonıında. tertip edlJ<•cek siınıwt alayında, Eski Sm·ay·da hazırlamlll naJıllaruı alayla Yt•ııi Saray':ı g<'tirill'<'<'~ ~ırada lıü yıık 1..orluklar <;ıka('ağı göıiıldu. Otl'rlt-ri lwdıyt-lt>ık donahlınış olan kırktan fazla büyük nahlııı evlerin sokak ıız<•rın<' ı;ıkmış olan şalını~ w ctunbalan, kaJl\'eleıin w dükkfııılanıı gPııı~ suc;uklaııyla hır kat daha clarla~
lt(•ş;.ıd
iı;in
gid<'mwk kolaylıkla
nümarlm·
geçebil(•<·cjti
Ekrem Koçu
TarihlnıizdP
yolhın
fll
alayın
Abdullah Efendi'nin nezareti altmda otuz lll<'tre kadar boyunda,
tespit ettiler: bu yollar iiz<'rinde
on üç çifte, üç fenerli amiral gemisi modelitı
kiltipler tayin edildi Mimarlar,
V(>
Ganp Vakalar
nallllara engrl olahilr<'t'k ~Yit•rin \'e dukkı1nlann saçak ve şahnişlr
~iınıt Ulerek Okmrydaru'na getirildi
rini yıktırttılar. katiplt•r dt•.
dtomirlendi. Sorıra, bir geminin na<>ıl dentir alıp kalktığı , Okmeyda-
yıkıl
ne kadar para sarr oluna<:ağını
yerlerin alaydan sonra tanıirin<'
lwsaplayar.ı.k
sahiplerine verdiler.
ilk günü ziyafettf'n sonra başta sadrazam olmak üzere devlet ricali ve erkaru, lll. Ahmed ile şehzadalerine düğun lwdiyelerini sundular. lbnıhlın Paşa, padişaha, sıvama elmac; kaplı bir kuşak, elmas ve yakutla murassa bir çapraz, bir mücevherli çini kase, bir müc(>vberü billur sw·aAd<'t ve ananf'ye gör<'. sunnet
hi, Ililll
işi
ayna! ı
nıusanna
duğiinünün
bir cevahir ~·ekmeccsi. mineli ve on üç
gözlü bir piştaht.a, üç yüz miskal kadar bir şişe
ıtnşahi,
iki yüz mis-
kalden razıa anılwr, hir altın çeknıece saati, yeşil çul'k'lya kaplı bir Wki kiiTkü, iki tahta sm nur post u, bir tahta vaşak, iki tahta kakunı ,
\'e veıir çadırlannın
yrumıda
nı'na toplanmış olan binlerce halkın önündt', en ufak noktalarına v
l<'rildi. Fakat, bu gemirun asıl hususiyeti, f<•vkalade <;
adamlar tarafından kendi kendine ytuiılülnıC'siydi. Gt•minin tayfalannıleşkil eden Tersaneli delikanlılm·, l<'wndane ta"ırları, al des-
tarlan V<' kırmızı Cezayir fesleıiyle halklll pek hoşuna gitmişler, l'c.>vka1adc alku?lannuşlardı. Duııım arkasından topçular marir<'ll<'rini gösterdilc.•ı-: t<'kerlekler üzcrinde çekilen, varoşları, hend<'klC'ri, tabyalan \ <' şaranlpol
bohça
l<ınyla bir "kalei devvar~ yapnuşlarclı. Burçlan V<' surları kırnuzı
lran ve Le;;t::Ulbul dibası , lwr biri b('l;i<'l' donluk ikişer bohça ağır Id-
bayra.klarla süslenmiştL Bu kalenin muhafızları ilt' T<•rsane levent-
elvan çuhalara
kaplı ktıı·klc•r,
lwr biri
li ve sade ne\zuhur hatai, on donluk kuudaklı. :\1~hnıed
kapbuna ve
nefıs e!jya
çifıe
beşer
taraklı
hilezikli dört adet
\Jığlıolulu Almıed işi ~cşhane
donluk
ikişer
bağa
leri Okmeydanı'nda bir muharelıe taklidi yaptılar. Tcrsaneliler. so-
Molla
muHia kalenlıı 7.apondan vazgeçip Çc.'lalmekle bu sa.hıw de kapan-
alias, sanna. ve Hacı :ı..ıustafa,
tüfek ve
daluı
bir nke
wn.li. Büyük ~ehzadeye d<'. ımırassa cilili 1mam Hafız
mış
oldu. Bu muhteşem sünnet düğünümin üçimcü gününun gecesi. Ila-
nefis bir ıisale, gayet gü-
liç't<', Tersane Kasn önünde kanclillerle donatılmış sallar ile içieri
zel bir Kitabı Iliday<•t, ic;inde Bihzad tarzında minyatürleri bulu-
saz takımları, ÇE'ngiler ve rakkaslarla dolu, muhtc~em bir d<'niz
narı
~t>nliği tertip <'dildi
J\.lehmed hattıyla bir Kurcın,
~eyh hattıyla
ve müz<•hh<'ı> bir l'll.'il{( ı·r Zlileyluı, siyah abanoz uzerine el-
mas w yakutla mura-.sa lı ir hmıçer ve daha bazı hediyeler takdim
<'tti. Ihrahim Pruşa diğcr ii<· !Şt•hzadeye de buna benzer hNiiyel(;'r verdiği gihı clığ<'r veziriPr V<' d<•vh>t erkii.ıu da padişaha '<' oğulla ruıa kıynwtlı V(' ııaılide h<'diyt•l<•r \'l'Hlil<•r. Sümwt düğüııüııün ikind günü şayanı dikkat eğlence saluwi<•tinden biıi ?ll olmuştu: Kaptanıdt>rya Sül<'yıııım Paı;;a 'ııuı <'nııiyle Tersane Ket h ii ıleısı
kazandı. Yalnız
Bilhassa Topçu Ocağı'nın salı hüyuk bir takdir
bu saldan 700 fişenk atıldı.
Uzeriııdeo kol kol çengilcr oynayan Topçu Ocağı salının oıiası
na kandillcrd<'n üç katlı bir fıskıye yapılını~lı. Stılcm, rt>ng~ırenk. ışıklar
içinde savruluyordu. Bu salın yanı başında Tersan<' Ocağı'nın salı da başka bir gü-
zt•llikleydi. Bu sal, su üzerindı• yüzen hir kasır şt>klıııdeydi. l~·inde, saz takımları çalarken, her biıi bir gaz.-"l.lı, bır c·<'ylanı andıran rak-
92
9;3
Ttmhimizde G:uip Vakalar
kaslar, insanı hayran bırakarak raks ectiyorlardı. Bu muazzam salın bir ucunda bir aUıkannca kurulmuş, iç•ine "'dört adet mehpaı·e
gfuü çarebru" oturmuştu. Bir tarafında bir döner dolap yapılmıştı. HC'r gözüne "bir afıtabı Yusuf lika" yerleşmişti. Deniz eğlencf'lerinden şayam dikkat etiğer bir sahne de düğü
nün son günlerinde görünmüştü: padişah A,ynalıkavak Kasn'ndaydı, hemen bütün İstanbul halkı kayıklada HaliÇ''c dökülmüştü. Seyird kayıkları o kadar çoktu ki, denizin yüzü kayıkla örtülmüştü. Kürekleri kımıldalmanın bile imkaru yoktu. Gemilerin üstü ise mahşer gibi doluydu. O gün, deniz eğlenceleıi arasında sabık ınimarba.cşı tl.mıhim Ef<'ndi'nin timsahı binlerce insanı hayreti C'n hayrete düşürdü. İbrahim Efendi tarafmdan yapılan bu timsah sureti, üç çifte bir piyade büyüklüğündcycli. Üst çenesini açıp kapayarak deniz yüz\lnde yarım saat kadar dolaşmış. sonra
meli ve suınalı :300 dirhem yaldı7.lı gümüş tepsi. Kavaf yan1aklan: 340 dirhem
gümüş
tepsi.
Bakkallar. bir okka ağırlığmda iki güntü.] şamdan, iki okka ağırlığında kıymetli bir gümü!;i sini, kıymetU kumaşlar, çiçekler; kauçuk! ar. Yorgancı.lar:
500 dirhem gümü.;;
lcğ<'n
ibrik, 215 dirhem
gümüş
tepsi. 150 dirhem kapaklı bir gümüş tas, atlas ve bütiimcük üzerine işlemeli dört tane kıymetli yorgaıı.
Bedesten esnafı: 4 top ağır atma tclli
büıiimcük,
182 dirhem üç·
güınüş süralti, E~ıirciler:
405 dirhem gümüş tepsi. bir oğlan ve bir laz esir.
HaUaçlar: sırmalı nefis bir yastık. Tüccarlar. kıymetli kumaşlaı·. Kuyumcular: elmas, yakut ve inciyle yapılmış bir yelpaze, el-
denize cl almıştı. Zevk!<' seyredilen bu 1i nı s ah ç-ok takelir edilmiş
mas ve yakuUu bir çalar saat, 2 300 dirhem gümüş tepsi, 1 000 dir-
ti. Fakat bir saat sonra baltığı yerden tekrar deniz yüzüne çıkın ca, takdirler bir heyecan ve hayı·ete kalp olmuştu. Timsah bu sefC'r ağzım açıp durmuştu. Açılan ağzmdan rengarenk esvaplarla
hem gümüş şarmlan, L000 dirhem gümüş leğrn, bir okka ağu·lığın da iki gümüş kase, 500 dirhem iki gümüş maşrapa, 2 okka bir gü-
beş lane rakkas fırlanuş, timsahın sırtına binerek raks €'tmeye
İbrahim Efendi'nin bu tirnsaJwıa, XVlll. asrın başında tN.:ıübe edilmiş ilk denizaltı gemisi
olarak bakmak mümkündi.iı·.
Oiiğünün sekizinci gününden itibaren dı:> büyük bii" esıı.'lf alayı
ve· günlerce sürE-n bu alayda her sımf esnaf, çalgı takım
lan ve köçeklerl€' tül"lü eğlenceler tertip ederek alay göslerdikteıı son ra şehzade lwdiyelerini takelim etmişlc>rili. Veril<'n helliyeler şunlardı:
c;aılırC'ılar: dışı yeşil nuş. içinele
il>rik, bir okka ağırlığmda bir buhurdan ile bir gülabdaı1. Kazazlar: bir tane mücevher inci takımı çapraz, bir mücevher
kuşak,
ba~lamıştı.
ba.cşlan:uş
müş
ve al atıası an. içi lstarıhuJ dibasınd
4 ad<•t nalaşlı sütıum lmlmıan altın tenwlli bu· çadır. Kavaflar: inci ve• züımüt i!şlf'nwli ınm-assa çizmeler; ind işle-
bir mücevher sınnalı hazine kolaru. gini ve sair hediyeler. Bezzazlar:
işiPrneli
bir bohça, albn
!)
tane som hazine diz-
işlemeli
kadife ve
altın işlı:>
ml'ii şal, :2 Lop telli kumaş: -4 destan hünkrui; 3 ıop bez, 3 <;
boyama, 2 top mirzai bez; Aşçılar: ma.cşrapa,
kı.laptaıı
atlas bohça
700 dirhem gümüş ibrik !eğen, 150 elirhem gümüş bir
bir ibıik, Yemen kahvesi.
Tt.:'r.dler: 300 dirhem bir gümüş malara, !00 llil"l1em gümüş şaıı1dan ve makas, 1!50 diı"hcm gümüş kahve ihriği., 2HO dirhem gümüş
gi.Uabdan, 210 dirhem gümüş buhurdan.
Çakşırcılar:
132 dirhem gümüş gillabdaıı, ::!JO (tirhem gümüş
94
Tari.h.im.izde
şamdan,
4 çift
gümüş
nalça,
altın
çiviler.
Kazancılar: 7 okka ağırlığında 3 gümüş sini, 3 gümüş maşrapa, gümüş
gülabctan ve buhurdan.
Bezgirganlar: lO top nefis Vem•dik dibası, 10 top Floransa atlası, en nefis Ilint kumaşları, kıyrn<'lli çiçekli şallar, 1 000 dirhem gümüş hoşaf ı ası, 1 000 elirhem gümüş ibrik ve leğen, eski ntaden beş kase biı· sofralık on labak. Ve sair birçok kıymetli kumaşlar ve şallar. Okçular ve yaycılar: içi dışı nakışlı usta tbrahlm'in işi 2 adet kıymetli yay, gayet nciis oklar.
Gaıip
95
Vakalar
leri mut.al değildi. Ok defa bu düğünde hediye vermek şerefine nail oldular. .I3.ir çift ineili çizme VC' fllar verdilC'r. Kürkçüler: 2 tahta vaşak nafC'si, 13 tahta kalanı, iki tane sam ur postu. Sırnıakeşler: sırmalı bir tahtırevan hediye ettiler. lçi kırmızı çu-
ha döşeliydi. İçinde pamulda doldurulmuş sade hataiyle kaplı nefis bir minder vru·dL l\.'linderirı üstünde de İstanbul dibasından bir şilte, 4Lane iliba yastık: vardı. Dışı beyaz sumadruı tel kafesi, 4 tarafmda da canı yerine 24 parça ayna vru·dı. Her biıi 80'ar dirhem elvan s nmadan 35 tane püskül sallanıyordu. Bu nefis taht u·C'van,
Balmwncular: her bi ri 3 okka ağırlığında 8 adet siyah ve her biıi 5 okka ağırlığında 4 arlet beyaz katurulu balmumu. Kağıtçılar: kapağı müccvhcrli biı· gümüş dhit ve yazı t.aJomı, bir gümüş makas, 2 dcste S<:>mcrld'in otağı önüne alıncb. Şt•h
NalbanUar: 4 gümüş nalın, müş tepsi, gümüş tas. Sandalcılar: bir fağfurlu gi.ilabdan ve buhıırdan, 2 gümüş rnaş raba, günlü."? süralıi, gi.inıüş tepsi. Seraserciler: birçok kıymetli kumaşlar. Semerciler: bir gümüş senıer, gümüş maşrapa :3 küçük gümüş
zadeler gemiyi yakından seyrertilcr. Hediyelerine gelince: 2 gümüş maşraba, 2 gümüş lepsi, 1 okka öclağa<:ı, 2 labak buhur. 4 tabak karanfıJ. Hindistancevizi, sakız, tarçın, safran. misk sabunu, 15 şişe buhıır suyu, 6 şişe çiçek suyu, 7 kasetini mahtum, :3 tabla hunna. 6 tabak ağız m iski, 15 tabak backınşckeri, 4 tabak akicle, 7 tane Kc11JE:' bardağı. Kıhççılar: Sultaıı GCu·i'nin kılıçlanndan dudubumu, balık dişi
kahve tepsisi. Muytaplar: 700 dirhem bir gümüş eğer kemeri, 500 diı·hem bir çift gümüş üzengi. Arpacılar: bir gümüş sini. gümi.iş eğer kemeri, gümüşten gülabdan ve buhmdan. Düğünf>, şehzacielcrC' getirilen hediyelerin halka teşhir edildiği nahllarlason verilmişti. Nahllar Beyazıt'taki Eski Saray'da do-
kabzalı, kuşağı altıı1 işlemeli gayet kıymetli tarihi bir kılıc;;.
natılmış muhleşem bir siinnC't alayıyla Topkapı Sarayı'na getiı·il
Bıçakçılaı~
4 tane yaldızlı tırnak bıçağı, ı tarH' balık dişi kabzalı, altın pexvazlı lslanbul demiıi, mercan tepeli kalcmtıraş, 22 adel kıymetli bıçak
Kalaycılar: giunüş bulımdan, gümüş Bitpazarı esnafına
gelince:
gülabdan.
bunlaıın düğiiniPrdc
hediye verme-
öıiWcıi smnalı dibadan yapılnu.ş
ild müzeyyen ata koşulnı.uştu. 24 gümüş çivi, gümüş şanıdan, gü-
miş ve bütün Istanbul halkı alayın gcçeeeği yolun iki kenanna yığılarak lıediyeleri seyretmiş, şehzadekr
dC' o gün
Topkapı
Sarayı'nda sünnet edilnıişlercti. Şehzadelerin sünnı:>l alayının geçeceği yollarda y('!\İ(;eri neferleri selama dunmışlanlı. Hepsi de en paı·Jak merasun elbiselerini giymişlerdi. Alay Miskçiler Kapısı.
R~ıd Ekn:ııı
1\oc;u
T;uihinıit.cll'
U7
Ganp \'akalar
Eski Odalar, Sarac;ham•başı, Horhor (,'t•şmcs1, Aksaray, Lal<'li, ~~ski Tophant'. Valdt• !Tamamı, Divanyolu ve Ayasofya yolunu ta-
il'e haber vı>ıilir, o da dervişi huzuruna davet C'clPr. Sulımı Selim ilk oyundahatır sayarak yenilir. fakat ikinci oyunda ~alı'a aman vt'r-
kip etti. lll. Ahmed, oğullannın sünnrt aJayıııı , A.'ilanhane yanınıla Nakka~hane'de yapılan bü kasu·dan seyrctti. Alayın geçecC'gi yollarda nallllara ınfuli olacak Ş<'lluıışlrrin. cumhalann, geniş saçakların yıkılımısına, Tersaneli kıyaf<•t ine girıni:ş olan dal fes tulumbacılar memıır Nlilınışti. Ht•r nalılın dört bir tarafına dörder kol tayın edilmışti ller kolda, onar tane dal res, al mintarılı tünu1a tC'rsane dilawrleıi vardı. Ş<>hzadciC'ıin sünrwt alayında, naJillaı·la lH'raber şeker bal1çeleıi r bahçelerinin toprağı şclkl<'r d<• rPnga.renk ';'ekerlerden yapılını~tı Şeker hahc;elerini de iriyan trrsaneli delikımlıJarı taşıyorlarclı Bunlar-
mat rcler. Şah lazar n• <.'linin tersiyle d<>n·i~iıı çıplak göğ..<>ü n e vurarak: - Bre derhPder aşık! llic; ~ah olanJar mat edilir mi? Edebin yok imiş! eler VC' şchzadeye 1 000 altın il1san eder. Deniş huzurdau çıkıp atma bineceği smıcla o 1 000 altuu kese'siyle beraber kimseye göstemwden binektaşının altına saklar. Er-
dan sonra da -10 nefer knımzı minlan lı Tersarıf:" nefeıi gl'liycınlıı ki <'Ll<'rınde birer tabla. tablaların içinde de şekerden yapılmış kuş, Iii, dC've, çeşit çeşit hayvan tasviıkri vardı. Bu muhteşem slınıwt alayının h:rclilt•r.
meyıp
resi gere Tebıiz'drn kaçıp Trabzon yolunu tutar Aradan yillar g<'-
çip de Yavuz Selim padi)ttim ' dt•r HerkC's lıa:rTetJe ba.kışır. Osımın Ağa taşı kaldırır... Kesesi çürümüş, 1 000 alt ın bir kor yığın ı halinde dunınmış. Balyemez Osman Ağa lıu fıkrayı sandığımız sal ranç kıssası nwğPr hakikat intiş... " dem-ıiş. ~s·ntak::adt•
Mezarında başı
Yavuz'un 1 000 Yanız
Sultan St• li m, lıabasmın 1.anııuımda Trabzon \"al isı~ kt•ıı bir den iş kıyaft>tiıw girip lran'a gidC'r; ka.'itı o mC'mlPketin ahvaliııi gözle gömwk1ir. 'l'<•hriz şchıindt• misafir olduğu haııda satrımç herk<•si
şehzade
altını Yavu~: Sultan
oynayıp
kesilen
Tarilii'ndenft
y<•ıınwye başlayın<"a sııırmu; meraklısı :-;!alı bına-
Sf'lim
karde~i Şehzade Ahnwcriıı
'ucudunu oııa
dan kaldııı tıgı sırada Ahııwd'in Murad ismindt•ki lı ir ~t'hzaciE>si lran'a kac;nıı~tı. Dört yıl kadar Iran'da kahuı Şl·hzadP \furad'ın orada kat lr.dildıği ve katilin ık l>ulıman1adıitı lıalwıi gelmişti. Bi ı ara bu lıaiH•ıin doğru olmadıgı :-;it•hzacle Murad'ııı gi~lice Anado
Thrihimizdt> Ganp Vakıılar
lu'ya girNC'k Amasya'ya gt•ldiği VC' t•trafına birtakım adamlar toplay
racl'ın başında
&Jim derhal gizli tatıkikata girişti ve bu rivayetin ucu Amasya ~C'hrinde bir nalhancia dayandı. Nalbant derhal tevkif edilcrC'k lstanbul"a gönderildi, iııkar <>tnwdi ve şöylece anlattı : - Bir gim dükkimımda işinlle meşguldüm. Bir dervış g<'ldi,
kuflann
v1lZ
karşımda
boynunu hükiip içini çektı ve ah etti, muttasıl yüzümC' bakardı ve bir şt•y söyl<'nwk ist<"r görüniirdü, birkaç gün bu man-
mı
iç·ine ce";z sığahilecek bir çukur vardı. bu nişaıu buldu ve Şehzade Murad'ın öldüğüne kati kanaat getirdi. MeYhepsı ,
Yavuz gibi bir padışahın k<'ndil<•rini
sağ bırak:ma
ya('ağını zannediyorlardı.
Fakat
padişah
hayallanndan ümit lerini kC'smişlerdi . ortada bilfıil bır ~-yan hareketi olmadığına göre,
sadcc<' garıp bir şehzadeye merhamet cümiPsini affetti.
etmiş
olan bu
adamların
"Sulakzade Tarihi'ndcn"
zara devanı etti, nihayet acıdım, "Ey fışık !. Yoksa bir St'\·giU yarenden mi ayrı düştün·>.. " diye sordum. TTı:-men gözlerinden yaş yerine kan hoşandı; "Bir caıumdan aziz yarim, munis vefakillım vardı, hastnlanclı, yatağa düştü, perişan oldum, içimden kan gider, bilm<'nt ki o ya.rimirı yüz parça olmuş yarasına ne çaı·e edeyim, s<•nin garip dostu nıeıt bir insan olduğunu söylediler, sende mUrihTC't umarak gelelim. sE>nin Sultan Ahmed merhuma mullab-
"Siyah!" malılasım kullarurdı. Güzel yazı yazar, musikidcıı anlar,
bctin varmış, elbet onun garip dtlşmüş şchzadesine de acırsın.
marifetü adamdı, kibar ve rica! konaklanndaki yararı toplantıJa
yan vefakfınm
geldi, ne çare ki gayet hastadır" dE>di. Ben de gittim o civanı gördüm. Bitap yat<ırdı, hatıruu sordum ve göynünün dilediği yemekleri yaptınp o derviş!<' göndE>rdim. Şehzade ayağa kalktı Memleketimiz Zl'nginl<'l·incl<•n Sabuncu İbrahim de çok yardım da bulundu Benim bildiğim bundan ibarE>ttir. Nalbandın haher
nnda aranılır, beklenir, sohbete işliraki mcrlislf'r<' bir parlaklık verirdi. O asrın tanınrruş ricalinden Kaptanıdcrya Küçük Kılıc; Ali Paşa. Siyahi Ahmed Efendi'nin velinimeti yerinde hamisiydi. Paşa Trabzon mlisi olunca, Siyahi Ahmed Efendi'yi de beraber göturdi.ı. Boğaz'dan çıktıktan az sonra bindildeli küçük gemi müthış bir fırtınaya tutuldu, güçlükle Ağva sahillerine sığındtlar. Kırda c;adır
verdiği Sabuncu İbrahim dı:- getiıildi . O da inkar
kurup denizin yarışmasını beklerken Siyal1i ilc arkadaşlan etrafta
dediğim ~eh:tadc Murad'dır
ki Acern iliyanndan
çık1ı
etmedi; ~Yol levazımını tedarik <'ttim, birkaç adanuyla !stanbul tarafına gıtti" dedi. NihayN derviş de hulundu. Şehzade Muracl'ın yanındaki diğer adanılar da bulundu . Onlar da. MBeş on gün evvel Gsküdar'da ve fal etti, til an yen• defııctı ı k" dediler. Yavuz Sullan Selım mı ir verdi , adamlar göndN·di. Göst<'rilen mezarı açtılar ve genç ölünün başını Ct'SNiinclcn ayırarak bir altın tabak içinqe hmııra getirdiler. Ya\ııt. bıı kt•sik lnC?ı t>liylf' muayNw e>tti , Şchzade Mu-
Dağ baş ındaki
garip m ezarlar
XVTII. asır şairlerinden Dolınabahçcli Alımed Eft'ndi zarafcli, n!iktcdanlığıyla taruıınuş
bir zattı.
Esmerliğindm
öt iirü şiirlerinde
bır gezintiye çıkmışlardı. Dağ başında. ıssız bir kö~<'dc birkaç me-
7.ar gorduler.
şair
güldü, mezarlara hitaben, "Ht>y biçareler !..
Şile
kasabası buraya yakındır. N<' vardı burada ölecek. .. Biraz elişinizi sıkıp
bir şenlikli yerde gömills<'Yr dönmez müUıiş bir titremeyl<' yatağa
Jl)(l
İki
Re;;ad Ekn.'ın
1\ı)(,'U
T:ınhinw.dl'
Garip \'akalar
1Ol
kapıC'ılbaşı g(•çli. Sancakbeyinin konağmda rnisafır oldu ve küçük
Yusuf,un hikayesi
alur uşağının zekayla parlayan gözleri ve kir tabakalaıı. altında X\'IIJ.
asır
ortalannda Osmanlı
sarayında
valide sultan olarak kırk yıla yakın salıanat sünnüş ve göz kamaştıran bir lüks içinde ya.şanuş olan IV. M<'hmed'in anası '1\u·han Sultan, Ukraynalı bir köylü kızıydı. Dokuz on yaşlarında Tatarlar tarafından kaçınlrruş VC" Osmanlı sarayına Süleyınan Paşa isminde bir vezir tarafından takelim edilinişi i. 1\ırhaıı Sultan gayet naruı yapılı, zarif ve harikulad<' zeki bir kadındı. Esirciler eline duştüğü zamarı köyimde bir yru;;ında bir erkek kardeş bırak:nuştı Bu güzel çocuk da seku: dokııız yaşındayken Tatarlar tarafınd<ın çalındı ve tst bağrına hasınıştı ve Yusuf h üyük şehirde "1\lana\ Güzelı~ lakabıyla bir ~öhrN bulmuştu. Bir gün bu dükkfuun ömınd(•n geçen \'alide Sull
görur
görınez kardeşı olduğunu tanıdı
w
maiyctindı•kilPrC' l!ınir
vererek çocuğu adl•la zorla saraya kaldır11ı. Bu çocuğu kundaktayken bir kuıi ısııını~tı \'('müthiş hayvanın diş yerl<'ri Manav Güzeli'nin sağ kalçasında lwa bir nişan olarak duruyordu. Valiele Sultan kardeşim bulunca scvincind<'n bir çılgına dönmüştü. Ona hir baba şefkati ~östcren mana\1 ihya etti. Yusufada dc\l'in kıy ınt.•tli hocalan <'lindc> ciddi bir tahsil yaptuttı, Jakat devlet ı:;;lenne karıştırtmadı,
kC'ndLc,;inP kahya tayin t'lli. Manav Güzeli, ölunceye kadar İstanbul'da bir zengin ve ki bar hayatı sürdü. Dalmaçya'cla '\adin kac;alıa...;ıııda sancakbe~inin ahırında u;;ak olarak <;alı!;icut on üç yaşında hir çoı·uk vardı Herkes tarafından horlanan hu kimsesiz çocuğa hi ı gün bir dul kadın acunı~ w çıplak ayaklarımı, konısındcın kalrnı!;i koc:am
XVII.
asır lıa.<;;lannda
kaybolmu~ 1-,'\ızelliği nazan dıkkatini çekti. çocuğu yıkatıp temiz-
lettikten sonra alıp lstaııbul'a gt>tirdi Saraya Vl~rdi. Endenını Ilümaymı çoc:uklan arasına katılan çocuğa güzelliğinden ötürü Yusuf ada konuldu. Nadinli Yusııf kısa bir zanıancla yükseldi. Kaplanpaşa oldu. Uir gün Nadln'<' kaptcu1paşarun bir adaırıu geldi ve sancakbeyin<> mühurlü bir meşın torba verdi, bir mektupta da şunlar yazılıydı :
"Falan yt>rde oturan ~laıya ısınınele bir dul kadın vardır, bu torba, eger ı5ag ise, sancakbcyinin ve Nadln kaclı~ımn huzurunda o duJ kaclın
edildi Torlı;uun içinde bir ('ift kocaman pa.ı1al kundura vardı ve ıçieri allmla doldurulmuştu. Yusuf Paşa kısa biı de mektup yaz nuştı: "Aııaeığını''
diyordu, ''bi r gün doım1uş çıplak ayaklarına bu kımduraları giydiriliğin kimsesiz çocuk. ölüncey<' kadar seni unutmayal'aktır. "
Tabanı yarık
ayan ve rical
DeYiet idarcsind<' ilk hut ç<' \\ll. asır ortalannda Osmanlı lnı paratorluğu'nda yapılmıst ır Bu~tınkü mcuıacla h ir devlet bütçesi değildi. devlet idaresinde bıltt;t' yapmak ~uııı·pfini gosıPren ha'iit bir gelır-gider defleriydi; fakat onaya hayati hir li kir atması bakı mmdmı bliyıık işli "Devlet hüt<;esinin babası" cliy<>hileceğinıiz IHı defter, TV Mı•lıım'
Rl~d
Tantuıniul•• <~anp
Ekrem K()ÇU
dan tanıim ettirilmıştı. Gayet rıamuslu, toksözlü, mert 'e cahil bir adam olan Tarhtmcu Paşa, dl•vkt masrafının gelirden fazla olduğunu görmüş. bir muvazeıw kıımıak için birçok masraflan, tahsisau kt•sıniş ve bu arada billıa.'i..sa boş yf're hazine
ray
bE'tıdegfuuna agır
kazanmış.
bir dm·h(• vurmuştu. Pe:>k tabii çok düşman
htmlann entrikaln
kuyu kazdınnıı;; ve bunlan, ölu v<• diri ayın cttirmeden kuyulara cloldurlınuşıu.
Takip kııweUeriniıı ~Ptlrdiği Psirl(lrin de, SOIJ.,ruya çekilmeden kuyularm ağzında diz ~·ökertilip ho)ıınlan \1tnıluyordu. C'anbuladoğlu'nun hazinedan Abaza Meluııed de yakalanmıştı, henüz on ht>ş-on all ı yaşlannda ve melekleı
eellada wrilmişti Tarih kaynaklanmız. Tarhuncu P~'clan balıse
\1.trulmak
dE>rlt•rk<•n, tuhaf, garip, tulıa11ığı ve garipligi kadar haıın bir vaka
Ağa
kayd<'
la
Pa<;>a sadrazam
oluııca,
sarayda V<' dışalıcia
l!):l
Yakalar
kadar güzt•l hir genç li; boynu
tı/.('ft> çökeıiilmişken M<'lımed'i
\(>niçcri Ağası Halil
gördü, a<'tdı, şefaat etti. ölümdt•ıı kurtanu<ık yanına aldı. ev-
Pelindi Abaza Mehnwrl, Halil
Ağa'nın
himayesinde
nüfuz !>allibi bazı ri('ale karsı kt•ndisimn hiçbir nüfuıa boyun eğ
de\'lel hiznwlin<' girdi. Balıalığı saclrazan1 olunca o da vali w
mt")l'<'Pğini gösıennek ıstrmı~. ~Halk kılıçtan
"Aba.za ME'hmNJ Paşa" oldu. Fakaı Onıç Onl.-;ı'ndaki miıthiş hatı ra, Murad Paşa'nın kuyusu gözünun önünd<'n hiçbir zamm\ silinııwdi ve o gün kendisini oJdüm1C'k içın çökerımi~ yeniçeriJere kar~~ ı~·inde sönmez bir kin besledı F:r.lwunı \ alısı}ken Istanbul'da Padişah G<'nc,· Osman, yt•niçeı;lenn <;ıkardığı bir ihtilalde tahttan
korkar
!~
diyerrk,
bir gere lindanlarda ve küı·ekt e bülunan kırk <>Ili kaclar fakir mah küımı ~·ıkartını.~. sırtiarına sırn1alı miş
kenarlan işl<>mcli göml<'k V<' uçkurlan donlar giyelirerek boytmlarını vurduıtmuş, guya idam t-dil-
ay
labalık ~Clmtleriıw hıraktı.rmıştı. Fakal şrhirli,
bu biçan•lerin kaba cüsselerin<>. ell<'riıw \'<' avakl
lanna bakarak, ~Tarhmıcu Paşa'nın zindandan çılrnu~ tabanı yan k kil>ru· w iiyaıu !.. "diye sadrazaınla alaya başlanuştı
Büyük bir maceraperest
iııclirilm.iş V{'
Yedikult' zindanında
hoğuJmuşlu.
şa lnınu fırsat bıJdi Sııll
kan
Abaza Mehnwd Pa-
dm·;t.'>UU
güderek isyan
li w işe Erzurum'dan başlayanık ıw kadaı· yt'niçeıi y;ın.;a öldürt-
lii. Soma Siva~·ı ele gt•çirdi ve orada da bir yt•niçeri kati iamı yaptı. Erzurum'dan Kays(•ıı'y<' kadar Anadolu'da yc•niçeri dulaşamaz olmuştu. Yt•nif)enler kısa diz çakşın giyerll'rdi; bundan iitunı ıliz lt'ri baldır \'l' hacaklanna nispl'tle ye:U\ık olurdu. Yollanla bütün yolcular, Alı;v,a'ııuı a.'\k<•rleri tarafındcut ~·rvriliı·. c;akşırlmı c;ıkan
I. Ahnwd :~.anıanmda Anadolu'da biiyük lıir Ct•lali isvanuun ilc>ri gt•l<'n simalanndruı Canbuladoğlu Ali Bt•y'in MC'hııwd ismiııd<' gay<'t Revgili bir Abaza kölesi \'e:u·dı. Bir an yru1mclan ayırmadığl h u c.·ocuğu kenillsint• hazinedar yapmıştı. Sadrazam Kuyucu ~lunıd Paşa, Oruç 0\'<ı.sı'ııda Canhuladoğlu'vla yaptığı çok kaıllı bir nıu harC'IWdP Ct>lalil<'ri hozgtma uğratnuş ... Koca ova, yaralı ve öliih•rle kaplruımı~i:ı... Pa~a. gönutıPkl(• haşa c;ıkılamaya<·af.tı için biı·çok
lıp
dizleri ıııuayC'l\(' olumırdu: kıs:ı cliz ~·akşın giymek itiyaclmda
olup da y<•nic,·Pri olınayan ruce nıasum in....,anlaı da MSt>n .wnic,·eri-
"in" diye ı
yakm dost
\'E' ıwdinıi
ha..c.; oldu. Yakı-;;ıklı w gü-
zel adamdı; giyinıiıw ku:;;anuna fP\'kaladl' il iııa t•ıiPn şık lıir ndanı· dı. lstanhul'da, unun gilıi giyinııwk ıııucla oldu , padişa.h hile.• "Aba-
1Ol
R<'Ş3II F:kn·nı
Tarilunıiult·
Koçu
Garip \'akalar
za lwsımi" derulcn l'SV<ıplardan yapttrdı. A'llıııd.a, valiliğindt•n bü-
saraydaAhaza Paşa diye biı· idam mahkUmunu boğdu ri nıuşlu. Pa-
yü k lı ir serveti \an h, nedimHğinde dt• nüfuwııdan istifadt• ederek
şayı
liiş\ N
mişl('r, Gc>lıholu'ya göndPmıi~lPnJi.
yoluyla adt•ta kanın malı toplaclı fakat padişahın Pn ~t>\ gı
da gt'<'C, saray rıhtımmc lan lebdil kıyafetlt.> bir genliye biııdir
Abaza Plli?a
omdaıı
bir Ceza-
li güztlesi Silahtar Mustafa Paşa'yla geçincmNii. l\lustafa Pa;;a'nın
yir gt'mısiıw atlanuş. Ce:layır't• gitnuş. adını saıtını değiştirerek
babası Bosnalı Simuı
korsruı olmuştu ... Bir
Bazirgan adında bir adamclı ve eskid<•n Alıa
za Paşa'ııın gadriıw uğnınuştı. Mustafa Paşa bunu wuıtınaııw;;tı.
zanlaHlm· giyıruşi, kıyafetı Istanbul gençleri
s;;u·aya davet edildi, gPhr gelmez Boslancıbaşı Duca Mustafa Ağa
taklit edilen zruıf adam, yalın ayaklı. çıplak baldırlı, beli çataJ lıı~·aklı bir Melmwcl Dayı \'P başlı ba.şma bir kaclırga saltibi olmuş ı u. Y<>di sene Akdf'ııiz' dt' dola.şnuş, Septe 13oğım 'ndan Atlas
tarafından
Okyanusu'na çıknuş Ye bir d<'nız muharebesmdt' Uaniıııarkalılara
Silahtar'ın lelkinlerıylt• padişa.hın gözımden düşürüldü.
Bir gün,
le\ kil' edildi \'e ÇiıUH Kö~k·l' hapsedildi. Akşam ın ala-
tarafından
<·akara.nlı~da da idaııu için ferman <:ıktı Cellat Kara Ah yama-
esir düşmüştü.
ğıyla köşkf'
gemicilerim• satmışlardı. Portt'l
"Ahaza
geldi. Kt•ndisine nanıaza dıınmış birisim gösll•rdiler,
Paşa
budur! .. " dt-diler. Kenwnt
padi~alun e.nu;yı('
leri ip edildi ve
attı; boğdu. Eı1E'si
günü,
Ahcv.a ME•luned Paşa'ya büyük bir cemıZl' alayı
ff'leğin
garip dlvesidir.
\'ı•zııeci.ler'cle,
vaktiylt• lw-
nii~
bir c;ocukken kendisini öldürwwk ist<•y<•n Kujucu Murad Pa!-ja'nın türbesindt'. hu me-;;hur sadrazanun ymuna defıwdildi. Araclan yıllar gı.·~·tı, 1\. ~tıu·ad öldu, Sulımı Tbrahmı Padi~ah ol
lran hududmHian bir Pa.';ia'yım !~ diyt• ~rzu
Daniınarkalılar da onu
Portakal (Portekiz) kralının Şark lismılanna aşi:na
bu e!;ii'INinılm tercüman olarak istil'ade E'tmek
ist(;•mişler,
olan
onu
biı·
Portekiz filosuyla bir lliııt seferiıw yollanu~lardı. Fakat Mehmed Dayı'ııuı bindiği
bamu;;.
)-alııız
gemi
Çiıı
sulannda
bu l\lüslüman
gmıiC'i.
ınüthl;;
bir
bir rutınaya tutularak
k~ıla.s parc;asının
üstlinde
sahil<' dii:;.ııp nuuru kurtannı~u. Dlı~tüğü saliii hal kı ~lüslümarıdı, onun da \liislim ve bir Osmaı1lı duğunu üğn•nin<:e mişler, Ab;v.c.ı
padJşahının
kendisi.n<' hi'ırnwt
nedimi ve paşası ol-
göstermi~ler,
yol harçtığı ver-
Melm1ed Paşa da lıir kt>rvana katılarak Çiıı Türkf'li,
Hora.-;an, Bdh \'e Buhara l!Zt'rtnd~n lran·a, uradan da Eruzum'a gelmiştı.
Ahaza .\lelm1ed Pa;;a'nın
gl'lışi
ve
ağzınclmı
dinlenen
baş
nını'daki Abaza Pa..~a sm·a)'ına ~<'Çfi kunılclu. Ahaza Paşa' n m f:rzu-
döndwı.iciı maceraları
nıııı' daki eski dustları alı b aplan ziyarPt ine koşt ular. EH•I.. Hu
müştü. Vali Siılf•yıuan Paşa kt•yfiyt•fı nmfassaJ hiı raporla lst
adaılı, yıllarca <'V\'l'i lstanlıul'da id~munı işilt ikiemi Abaza !\ıl<• h med
bul'a Sultml bm.ı.him'e bildirdi. Zatrn vt>hham vt' hasta olan Sultan
Jla.-;;a'ydı. ..
lbrahim sonsuz bir telaşa tlli!;ötiı .. Koca lıir ııadi~alıın fennanıyla
Kendilt•nne <'ski günleı;ıı hatıralanııdan bah~<·tliyor.
bütün Erzurum
halkmı
lwyeeana
düşm
maee-
idan1 ohman hir atlam. .vıllarca sonra ı•lini kolumı sallaHtrak mey. dana çıkarsa, o padişahııı kPtHlisi de bir gün ahin·tıPn dönehilir-
"Silahtar l\lusıa.fa'nııı ısmrlanna ıııaglup olmı I\. Mıınıd lıir it;l
di ... I>uca Mustafa Paşa ~·agnlclı n• keyfiyel kı•ıııli..,ind<'n sonılclu.
soıır:oı
sahtekanlır. i\haz.a Pn.~a'.rı IH'n fı•rınaılla idam ('(ıiııı" dl'di. Patli-
halla onlcınn tınut1ıığtı birçok Şt>)'ı o nı..o.;ını,
Pski
hatıriatıyordu !.. Paşa,
y
bu kararına ııadim olmuştu. Ila.'i ıwdiminl l<'vkiJ Ptl inn iş,
Eski bostaıwıuaşı, ba.:;.ınclaıı koıktu, "Erzunını'a ~elt•n ad~ını bir
1117
1'.ı.rilumlJ.ılı• 1ianp Vakalar
lOG
şah C'<'llat Kara Ali'yi de hizz.aı isliC'vap ('Ili. Müthiş <'ellaıt da. "YalPacli~ahını !.. Akşam namazındmı sonraydı . Orta.Jık karaniıkı ı,
bir ıstıraı1 i<,•ind<' Mehmed Paşa'yı feda l"tti. Paşa divandan kaldınlıp siyasc•t nwyclmıına göh.ırilldü, başı kesildi. K<>-
yüzükoyun yatmış bir adam gösiPrdil<·r. 'Budur' dediler, bogduın,
sik haşı al
yiizilııü şenıalini gömıedim !" d<•di.
nı'na kadar,
lahi
Erlllnım
Paşa'ya
bir idam fermru\1 daha gtindPnli. Vali de Abaza Mehnwd Paşa·~, sarayına davet Pimi!;;. g<•lıı gelm<'Z d<', valinin içoğlanlan üterint> hançer d~ür{'r{'k öldürımişlerdi. Abaza Paşa'nın ~öv
bul'a kadar bozulmuş, derisi yüzülımiş, tarunmaz bir hale gelmit;;·
Padi~ah bıiyük
top gibi, ayaklarıyla vurarak oradan oraya yuvartaya yu\'arlayH götürdüler. bir wçhil<' elleıinden almak kabı! olmadı N ıhay<'t kt'ntli <.;adık kahyası kesik kt'lle,Vl -lOO al!Jııa 'i
gö' dl'SII1in yaruna koyarak
Lokrna lo kma
dı:>fnettirdi .
do ğranan
vezir
li l:stanhul'da bulunan eski bendelerinin heps1 kati bir şey söyle· yemeınişlerdi;
"Ilem odur.
Sultan İbrahim'in son sadraza.mı l stanbullu Ahmed Paşa, kalemdcn yetişmiş, maltımat lı, Z<'ki hir devlet adamıydı. Bir sinir
IH:'nı ((('~ildir !.." deıuişlf:'rdi.
h~LsHL'il
Baş ıyl a
niç<•ıi
o ynanan vezir
olan bu padişahın da ıtımadmı kazanmıştı. Kendisinin Yf'
lcıgallih<' kl'silmiş olan ocak ağalarına karşı bir suikast hazırlama·
X\'1. a"ır sonlarmda III. Meluned clı.>\Tinin büyük nüfuz sahibi vezirlı.>rinden Doğancı ım.?5iydi.
Kc"ll'a Meluneıl Paşa aslında bir Emwni dön-
rn. Meluned'e şeluadPiiğind<· intısap etmiş, terbiyPsi, za-
raJpli, lliikl~danlığıyla lıu pndi~alım has n<'dimleıi ara..,uuı gimlbti. Kulılw vrıiriycli (bu~iıııklı tahırıyl<' clt•vlet bakanı), fakat padi şah oııclan o kadar büyük niifııza ~ahıptı ki herk<'S kımdısinı saclt'ID"•.mıılığa en kuwetli namzet nlm-ak göriiyorrlıı. Sadrazndisini felakt>tt• sıııiıkl(' di. r;ayet kurnaz ve sin!-ii olan İbrahim Pa.,-;a ha~muru malı wl nwk için, mak:umnın geniş salalıiyl.-'tini klıllananıadı. padişa.htan Çl•kin- rt' ulufe ( aylık) dağıtılacağı bir di\'an günüııd<' asker para almadı. Kara 1\1etuııed PtL~a· nın ha· ~ını istt•
dP bizi
sen~n
hir ş<•hzaı l<•yi ona tercih ederiz"
dPdilt•ı
sı , KüsPm Sultan'ın da oğlu Sultml lbrahinı'den nefreti
\'C
onu
tahtımı indinnc.'k için Yt'ni<'<'ıi O<"ağı ağalarıyla aıılaşmac;ı, lstaıı tıııl'da
hir a~k<'ri hükumet darbt>sine s<•bep olmuş, sadrazanı idaııı
t•clilmiş, padişah da cvvcla tahttan ındirilip bırkaç gun sonra hoğ
dıınılımıst u. Ahmed Paşa. ş işman bir zattı. ldamından sonra I'<'Sl'
di
mıa doğması soyularak
c-ellatlar tarafindan bir
hamınal lll'ygirı
m• çnpraZ\ari atılnuş w göturüliip Atmeydaru'na bırakılım:;;tı. ltı tilald yPıüçcrilı.>rclen bırkaç lnmlıar. fırsatJ ganimet hilip cahil hal· kın batı! irikatlarından
istifade <>dt>rck ~ın!'aıl yağı mafsal a~ıı 'P sllılaıına devaciırft diye Ahnwd f>şer onar ak<;l'Yl' :-at nıı~l:u-ılı. Buyük ~l'ltirdt· d<'. bu kadar korkunç, tüylc.'r ürpf'ıiid dPvayı saım alcırak koll:uıııa, lwc·ak· bırımı silriip bağlayabilecPk o kadm· ~·ok katı yüreklı insan çıkını~
h ki, p~anın iıi yapılı vücudu lwnwn bir iskel<•t hahııdP kalmıştı;
lOH
Tarihiınizdt•
ölümünden ve naaşının bu fcd akıl)('t i nden sonra kendisin<' "ll<'-
zarpar<'" (bin parça)
muş. ayaktaşlanyla
10!1
beraber bir nıi.ıddt'l tema'?a etmiş \T' ı..ıonra o
s
lakabı wrilmi~t i.
gelinte, bir sabah Tokat Kalesi burçlaıınclan Deli Hasan'ın baldırı çıplak
H asan
Paş a ' nın
13uyiık
Ce nne t
Bağı
ordu sunu seyrederken karşı ım·aftan bir keskin nişancı ta-
rafından a t ılan kurşunla alnından vurulup şehit olmuştu.
Sadra7.c'Ull Sokullu Mehmrcl Paşa'nın oğlu Ilasan Pa;;a,
XVI. rusır sonlannın en nanılı n• en zrngin wzirlerindendir. l\1uver,
o
Küçük notlar
rih P('c;<.'\ili ihrahim Efendi halten'umesinden bahsederken, M<~a~ yet yakışıklı, gösterişli bır şPhhaz ve şrhlevC'nt veıirdi. Ama c;ok nınğnırdu,
gözüne kimseyi l<<'stinnez,
akranı şöyle
dursun mafc>v-
kine hile iltifat etmezdi. Yanmda daima biı· mahbub göi.Ck h<11.ine-
Bu kitapc;ığın sanıırın küçü<'ük notlar ekleyeyim dedim; geçmiş
günlerin garabelleri, tuhaf V<' garip tipleri, garip lE"Sadonrri
üzc>ıinde dolaşmak,
tiryaki sohheli gibi
hoşça şeydir ıanıwcl<'rinı.
asırda Osman Drde ismiı1de bir meczup,
rlan bulunurdu, kendi nt' giyrrs<.• lıaziıwdan oğlana oııun <•şini ~iy dirirdi, hincliği atın eşi ata hinclirir w haziııedanyla atba.şı herab<•ı
nıçl'ri kulluğ"umm önündeki kaldınmda tanı
gidNdi. Ekseriya da al atla
dan doitına çıplak ouırmuştu. Yelinden yalnız geceleri. zanııi ihli-
rassa paftadan mürekkep bir altın kemer
bağiardı
ki bu
krnıt•riıı
paflalan üzrrinde Zümrüdüanka kU!';>ll n•simleri \'afdı" der. Bağdat
\·alisiyken i.istat kuyuınrulam
gümüşten büyük
hir hah-
çe yaplııımştı; kurulup tophmabilt•n, c;ic;rk açmış dallardan, nar
ve tunmc; fidanlarmdan pek güzel.
1.<'nıaşa.ı..ıı
n'1<' dü!jillren bir kuyumC'uluk ~ah<>st•riycli.
insaru hayretten hay-
ri~ısan
Pru;;a,
Bağdat'taıı
silrat 1<' Anaciolu'ya çağnlmış ve Anaciolu'da isyan etmiş olan ('<'la
li D(•li olan
Il~Lo.;
Sokıılhızade'nin
ğındtm
yanmda ınaiyt•tinclen başka ku"\ı:et olmactı
Tokat Kalesi'ne kapanmaya mt•cbur olmtıl?IU. Deli 1Ia..•;an
hir taraftan
Tokat'ı
nın. arkact~m
muhasara
altıııa almı~. etiğer
gelc>n ağırlığıru , haziıwsirıi n• meşhur ( 'emwl Bağı'ııı
<>liıw g<'<;irıııi<;?ti.
D(• li Hasml,
pw;;anın
d<' kalkmlla
eşklyaya
taksi 111 kılıçla ölçtünnuş. altın ve•
hazinesini
t>derkt>n kıyııwtli kınmL'şlan arşın yc•ıiıw mtıc·t•vh<'ıi
taraftan eta paşa
illeştırıni:;ıt ı. t'<•nıwt Bağı'na gE> li tl<'<'
kudur
• XVrT.
Aksaray'da Y<'elli yıl, yaz ve kış ana-
yac;larla ktsa bir zaman için aynlırdı. Bir gün, lebdil gez<•n müst<>-
hit hükümdar lY. Mu.rad'a: - Murad !.. Murad !.. Dul anam
lımıa nikahla verir misiı1 ''
diye
laf atmış, hu amansız padişahlan ana.-;ı Kösem Sultan'ı Lc:;lemi;;li. Ilrrk<'s Osman Ded(>'nin derhal idam ohınac.ağını tahmin ('1mişt i. Fakat
Sultan Murarl sm·aya düıwr dömnez bir kı'iz g(•çirdi; bu kendisinin ölümüne s<:'b(>p olaC"~ık olan siroz kliziydi. Nil<•kiın
hemen yatağa yattı. Osman D<•d(• hır müddet sonra, ma.hul kaldı nın
üstünde C:'celiyle öldü. • Yine .XVII. ao;ır ortalruıncla lstanhul'da lı ir MElekçi Uelisi" \'ar-
dı. Adı bilinmeyen bu drli, h<'r ~ÜJl üç dört rane eleğin tellt•ıini knpaıı)l hiik('r<'k, kağıllwlvası.
peyuirli pide gibi yerdi.
• Yiıw ayru ::ı..c;nn ortalaıında tsıanhul'da Deli Mehmed isnıind(• biı· d<'rvi!-j vardı. GE:><·cleri, t'n
sNt ıiizgiLrlı havalarda sokaga, fPıwr yc.>ıiıw şarmlanla çıkar ve gidc<·t>ği yp n• kadar şamdaıun nnımunu
110
Tarilwnizdl' Vaıip Vakalar
Re~cl Ekı"t'm Ko<;u
söndürmezdi. yal< dolaşırdı.
Derviş
Mehn1ed kışın kar ve buz i.istiinde de yalına
• Tarihimizde kayıtlı en müthiş oburlardan biıi, münevv<>r ve inkılapçı m. Selim'in düşmanlanndan "Aygır lmam" lakabıyla meşhtır Derviş Efendi isminde bir softadu·. Bu adam, bir sefer, iki okka pa..mrmanın üzerine krrk yumurta kırdırarak bir tenger pastırmalı yuınwta y(:_-nüş, fakat koca !engeli sıyırdıkt.an sonra dili şişmiş ve dili ağzına sığmayarak ölmüştü. • Ilieri 1028 ( miladi Hi 18) tarihinde Budin Valisi Karakaş M ebmed Paşa'dan gelen bir mektupta Macaristan'da daire şeklinde siyah bir bulut belirip, bu buluttan kan gibi krrmızı bir yağmur yağ dığı ve her biıi 3-4 kantar ağırlığında kara taş gillleler düştüğü yazılıydı.
•
Avcı
Sultan Mehmed (IV. Mchmed), Trakya'da bir köylü çocuğu görmüştü. On dört yaşındaki bu oğlanın sol bac.ağı, ayak bileğirıden diz kapağına kadar keçi gibi kıllıyımş. Padişah çocuğa 100 altın hediye etmişti.
• XVI.
asrın nanılı
miş beş yaşındayken tı.
•
ok ahcı pehlivanlanndan Alımed Ağa, yetbir gün Okçularbaşı'na gidip ok ısmarlanuş
Esnaftan bir delikanlı:
- Pehlivan !.. lhtiyarladın ... Kolunda yay çekecek kuwet kaldı mı ki? diye sormuş. Ahmed Pehlivan da atını çarşının kapısına sürmüş, kapıdaki zinciriere kollarıyla asılmış ve hacaklarım atının karnma sarmış, kollarını .kısınca, kendisiyle beraber koca atı da yerden havaya kaldınnış ve gülerek - Oğlum!.. Bazuların1da azıcık bir şey kalmış gibi! .. demişti. • La.lc Devri'nin en namlı çiçekçisi, esnaftan Tabak Ata isminde bir adamdı. Tabak Ata, gayet güzel 80 çeşit lale yetiştinnişti. Sarayları.n bahçelerine soğanların çoğu ondan alınırdı. Fal
lll
• Eskiden rakıya "aslan sütü" derlerdi; herkes içki içemez, rakıyı, yüreği sağlam iıısanlar içmetictir derlerdi. Omın için eski büyük gedik.li meyhanelerdeki
rakı güğümleıinin
üzerine pirinçten
bir yürek şekli konulurdu. • XV. asırda Bursa'da Molla Rüstem ölürken on döıt yaşındaki oğluna yüz yıl ömür düşünmüş ve her gününe 100 florin (altın) hesap ederek 3 600 000 altın gibi muazzam bir miras bıraknuştı. Bu mira..c;yedi çocuk. babasından sonra ancak yedi yıl yaşadı ve bütün paralanıu yedi Yalınayak, peıişan, kcbapçı çırağı oldu ve sefaJet içinde bir haman1 killhanında öldü. Bu parayı nasıl harcadığına bir
misal zikrederler: Bir gün 100 florine bir t.azı satın alır. Bir bağda bir tavşan olduğunu haber verirler, habereiye 100 florin veıir, tavşam ininden çı karan adan1a da 100 florin verir, fakat tazı tavşam tutmaz, Molla Rüstemoğlu da tazıyı bir kılıçla ikiye böler. • XIX. asır müveırihlerinden Esad Efendi çok yaşlı olduğu halde, kışa rastlayan bayramlarda bayram tebriki için, kayığına tandır
koydurtur ve saraydaki bayram lebıi.ki merasimine giderdi. Protokola o kadar düşkündil ve kendisini ıınuttuımak istemezdi. • Sümbül çiçeğinin mor renklisinin katmerlisi, ilk defa olarak XVIl. asırda büyük Türk alimi Katip Çelebi tarafından elde edilmişti
• Fatih Sultan Mehıned cülus ettiği zan1aı1 bir kuyrukluyıldız görünmüştü; papa o zan1an yıldızı ''Türk ve Müslüman dostu zın dık yıldız"
olarak aforoz
etmişti.
Bu
kuyrukluyıldızın,
sonra, Halley kuyrukluyıldızı olduğu öğrenildi. Balkan Harbi'nde Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlerken Halley kuyrukluyıldızı yine göıi.inmüş til. O zan1an Kilise adanılan, "Türklerin uğur yıldızı göründü, Bulgaı·Iar gene mağlup olacaklar! .." demişti VI"' hadiseler de böyle oldu. Çatalca Muharebesi'ni kazandık Balkanlı müttefikler arasına
112
Tnril:ı.imizde
Reşad Ekrem Koçu
nifak girdi,
Ecliıne'yi
Bulgarlardan geıi alclık.
• ll. Mahmud zamanında Eminönü harnallanndan KUrt Ali isntinde bir adam, büyük ayak ri.' korunu lormışlır: tabanı elü santiın boyundaydı ve bir gün kundurasuun için C' kundaklı bir çocuk koymuş! ar, rahat rahat sığnuştı. • Gayet genç, tüysüz yeniçeri neferlerine "civelek~ denilirdi. Civelekler sokağa, kaclınlar, kızlar gibi yüzlerine bir nikap (peçe) koyarak çıkarlardı. Bir civeleğin sokakta peçesini kaldınp yalıuz yüzüne IJakmak, bir kadına veya kıza yapılmış hareket gibi tecavüz sayılır ve buna cesaret eden derhal hapse aulırdı.
Garip Vakalar
ı
18
man cenazesi o kadar kalabalık olmuştu ki, Fatih Can1ii'nde kılı nan naıuazmdan sonra renaze alayı yapılanıadı, herkes olduğu yerde durdu ve yalıuz tabut, Çarşamba'daki kabre kadar. elden ele yürüdü. • Van Gölü'nde yüzE'n ilk Türk gemisi XVI. asmla Mimar Sinan tarafından yapılnuştı.r. Büyük sanatkar o zaman Yeniçeri Ocağı'n da dillgerWcteki hünerleriyle tanuuıuş basit bir neferdi. • XVL asır soıılarındaAlmaıılaı·. Macaristan'daki Sobotska palanganuzı mtıhasara ettiler. Bu nmhasara bir kurbaıı bayram ı zui-
• XIX. asır ortalarında Charles VC'me isminde on dört yaşında bir Fransız çocuğu tarih kitaplarından Tlirkleri çok sevmiş ve hiçbir Türk'li tanunadan kendi gayretiyi<' 1\irkçe öğrenmiş ve anız vezniyle şiirler yazarak bir divı:m vücuda getiım1şti. Divaruı1ı, o deVlin padişahı Abdillmecicl'e illıaf ederek IJastıran Charles Ver-
fesine rastiamışlır. Palanganın muhafızları bayramda kesrnek için gayet. büyük blı· koç beslemlşlerdi; kendilerine imdal gclıne yeceğini anlayan yüz kadar muhafız allandılar ve palangadan yalmlolıc; çıkarak düşmanın muhasara hatlarını yardılar, kuıitıldu lar. Bu çıkış hücunnına palangadaki koç· da iştiı·ak etmiş VC' boynuzlanyla iki Alman askeri öldürerrk atlılarla herabrr Budin'e
ne,
kadar
bu padişahın şaruna bir de kaside kaleme alarak lstanbul'a
göndermişti ki o
zaman henüz on alt1 yaşında bulunuyordu.
• Yedi asır boyunca, bütün Osmanlı sadrazamlannın içindf' uzun boy rekorunu Sokullu Mehnıed Paşa k1rmıştır; iki metreyi aşan bu büyük vezlıin larihlerim.izdeki Jakabı "Tavil (Uzun) Mehmed Paşa"dır. • Osmanlı sadrazamları arasında şişmanlık rek<ını da. yine Ka-
nuni Sultan Süleyman'ın sadrazamlanndan Semiz Ali Paşa'dadır;
A'3kerler aclmı "Gazi Koç" koydular ve kurban bayramında Budin'de kestileı-. Ga:ıi Ko(,''a bu suretlE' MŞalladet" de nasip oldu. • tstaı1bul'daki mC'.şhur Kız Kulesi Osmanlı taıihinde yalruz bir ckfa ve bir kişi için hapishane olarak kullanılrruştır. Burada, XVTII. a..c;nn nanılı vt:>zirlerinden Hekimoğlu Ali Pa..'?a hapsediliniş VE' oragelmiı;:tL
daıı slirgi.ıne göndcıilmi.ş1k
• Tarihimizde
kabıine
o zamanlar bir C'ihan imparatorluğu olan Türkiye'ne Semiz Ali Paşa'yı taşıyabilE>cck ancak iki at bulunabilmişti. • Osmanlı sadrazanuaıı ara<>ırıda losa boy rekoru da XVIT. asır ortalannda IV. Mehmcd'in vezirlerinden İpşir Mustafa Paşa ilC' IT. Alıdülhaınid'in sadımam ı ~şapur Çelebi'' Jakabıyla meşhur Küçük Said Paşa'dadır.
g<'ceyar1S1 defnedilen tek insan da yine bu Hekimoğlu Ali Paşa'dır. Kütahya valisiyken ölmüştü ve or..ıda defnedilinişti. Ali Paşa İstanbul'da hala kendi adına ıtisppfle aıtıla gelen büyük blı· caıni yaptımuşu w ölürk(:>n çanılinin yanmrlaki türbC'sine gömülmesini vasiyet etmişti. 13ıma iziıı verildi; Külalı ya'daki muvakkat kalııinden çıkanlannaaş Lrsküclaı'a geldi. Fakat halk, büyük bir hüıınet lwslediği bu vezir<.' karşı, bir kanşıklığa se-
• xvn. asrm büyük şairi Şı:-ylılüislan1 Yahya Eff'ndi öldüğii za-
bep olabile<'ek şekilde tezahürala hazırlandığuıdan, tahut Üskii-
II.J
ı
Tarihimizde Uarip \'akalar
dcu·'dan lstanbul'a !{P<:eyarısı geçiıil sessizce götüı·ülüp ttu·be-
• M<•şhur Türk pehlivmu Km·a Atuued, Al
sın<' bıralaldl.
• m. Osman, tarihimizde kadınd~m nefr('tiyle tanınmış lıir padi~ahttr. Hareınd<•ki kadıniann ayak !)t•sleriıu işiterek
15
esna')ında.
kahvehane balıçesinin etrafındaki dl'nlir paıınaklıkla
yolundan ve
ra sarılmış \'C dokuz denur çubuğu hamur gibı birbirine geçimu~
gözünden kaçmal~uı 1<;ın ayakkabılannın alhna gayet iri gumüş
ti. Büyük ı><>hlivanın ölümünden sonra bu dl•nıiı çubuklardan bi-
kabaralar çaktımııştı. Sarayda paclişahın ayak sesıni işıten bütün
rini E'Ski haline koymak mümkün olınanuştı. Tl
kadınlar gizlcııl'<'<•k köşr hucak ararlarclı.
duğu
• l<ıtanbul'da Tlaliç sahilindC' D<>flt>rdar Camii'ni yaptıran Oef-
kadar da kıymetli biı· hatu·a olruı bu parmaklık demirleıi,
oraların
son 1..amcu1lardaki iman sırasında
kaybolnnıştur.
terdar ~azlı Ml'hnwd EfPndi. dl'vrinin namlı haıtatlanndandl.
• Akbıyık Camii, İstanbul şelınnin sur içınd<• w kı bl(' istikanıe
On un için can1iinin minaresi külalu üst üıw pirinçten bir lıokka \·e
tind<• <'ll öndE' h ulunan caıniidir. Bwıdan öı iiıiı hıı camiye ecdadı
kalem koydunnuştu. Bu minarenin kulalli üstündeki kall•ın düş
nuz wtmcun ül-l\lcsacid" {Mescitleıin lmamı) adını Vf'tnlişti.
müş ıse
de hakka hata durmal
• ll. Abdillhan1id zamarıında lstanbuJ'cla Çıplak Mustafa ile Ma-
• Süll'yınruıiy<''de Dök:meciler llamamı Siil<'ynıaniy<' Canili ki.üliyesin<' mensup yapıJardruıc1ır. Bu harnanıda son r~uııanlara kadar
dam Opala isnuncle iki meşhur deli ,·ardı. )1ustafa Fatih tmal1atu\·
~sanhk Ta...,ı"
dC'nilm eski bir han1an1tası vardı. Ta.-,ta, bir dentir tel
da. :\ladam Opala da Beyoğlu'nda otunırdu. Erkek, Iakalıı üstün-
ÜZ<'nıw
dr, yaz ı:e ktŞ ana do~ması çınlçıplak dolaşırdı. Maciant Opala'ya
yazılmı~
gc•lınc<' sandığı sepcti üstündeydi. kat kat fistanlar giyl'r, lıa;;ıııa
ayn bit lı<'n·ı t)(hmerek bıı <>skl şifalı tasla yıkmmdı. Tasın içinde,
üst üstC' çar koyarclı. Vt' ıki deli ne zculUU\ karşılaşsalar saç saça
yine uğur VC' şifasına inanılın ış kırk bir çini pan; ası vardı, onun için
h~ başa kavga Ni<•rl<>r H' bu kavgadan pe k tabü Madan1 <>pala za.
de, Miınru· Sinan'ın sn çanağının bir parçasıdır derl<•rdi.
a.... ılmı!;'
bakır levhac-ıklann
üzerinde türlü
hastalıklan
için
dualar vardı. Bu hamama eksetiya h~talar gorü.ıiilür ve
nırlı çıkardı. Abdtılh:unid, her iki delinuı köpıiilerden gt>çmesini
• )(\1. a.c;nn en nanılı vezirlennden Gürcıstmı fatihi Özdemiroğ
yasak etmiş, ayrıca, <'\'df' haps('l nwsı ~artıyla Çıplak Mustafa'nın
lu Osınruı P3.?3 gE'<'eleri yatakta yatrnazdı. Her ak~un saz söz \'e kö-
ahiasma maaş bağlatmıştı.
çek oyunlanyla işret ederdi. Önünde kurulnıuş bır ışr<'t sofrası bu-
• Güzel yaprakJan ve güzel çiç<•klt>riyll' şe h ırcilik halonundan
lundtumazciı, el çırpar, saki ıçkisiru getirir, dığ<•r iç·oğlanlan da
ell<.•-
hUylik bir kıyınet t<ı.'?ıyaıı atkestruwsi ağacı Fransa'ya ılk clt>t'a ola-
rilıd(.'
rak 16 li) seıwsiııcl<' Oacheller ismin d<' bir r..at tarafından l.strul-
sorını <'deple çekilirlerdi. Içki, saz ve köÇC'k sl'yti fa.c;lı bitin<:e Os-
lml'druı götürülmiı~lıir. O günden beri bu ağaç Paris hul\'arlannın
man Paşa. mutemet hizmetkim olan sakisini çağırır. başını bu gl'll·
siısü olmuştur.
• Türkiye, ilk buharlı gC'miyi lngill<•n•'d<>n satın almı!:ltır Yan-
cin omzwıa t
dmı ~·arklı olaıı Inı !{<:'llıinin adı Swift'ti. ~wifl C'Nilu ·r>r'iıı lluriku-
ederdi, üyll• ki, s<-ccadC'd<'n kalktığı zaman, St>lTHd(•nın gözya')laııy
lml,. ~e.IJallatlf'l'i 'ııi yazan ınuharriıiıı adı du.
la bir bardak su
tabaklarla önünde dız çökf<'n:'k çeşitli nwz<'l<'ıi stınarlru·
dökülmüş
gibi
ıslannuş
oldugunu
gi>ıilrlerdi.
\'l'
1()
ı
117
Tanhimizde Ganp Vakalar
• Bir i'..arnanlar en büyük posta ,·apununuz Gülcemal'di İki bacalı ve dört direkli, ınce, zarif hir gemiydi ve 1\irkiye halkı tar-afın
ayaklan kt>sıldı ve mafsalla.n kınJdı. Bu işkcn('PIN yapılırken ga-
• Kanuni Sülı>yımm, kendi adını taşıyan muazzam Sükym
riptir ki ağzıııd<ın en küçük biı· feryat işitilmedi. • X\1. asırda lc;tanbul gümrüklNı nnılteıimi Yahudi kaı'lSt EsIN Kira saraJln yaman bir rü~r•et eliyeli. Bir i ht ila1de linç eilildi. Ellttri ve mulıtclil' tızuvlan k<'silerek kC'nclisüıe ıilı;iVt'l vererek ınan sı)l alan kims<'l<'rin kapıJaı·ımı mıhlanclı. • Geçen asır sonlannda Halil Ağa ismindt> bir adam, kanlannın V<' aııasırun g<•çimsizlik kavgalan yüzünden üzüntüyle ölmüştü; vasiyeU üzeıin<' kabil' taşına, "Kan dınltısından ölen Halil ı\ğa" diye ~tuıldı. Bu kabir taşı Mrrkrzefendi Mezarlığı'ndadır. • Genç Osmaıı'ı:n ~sL'>li Kır~ ismind<' sevgili bir atı vardı. Bu at
ye Camii'ni yaptuırkt'n temel t
öldüğü zaman padişah onu Üsküdaı· Sarayı'nın balıçesine göı ndüıt
diyerek df'\Tİ:n büyük fı.limi Şeyhillislam Ehussuud Efc.>ndi'y<' koy-
tü ve mezaıuun üstüne tıplo insan1ru·da olduğu gibi manzum kita-
dan pı>k ~·vilmişti. Bu gemiye bınini Sul~uı Reşad koynıustu. Vapur satın alınmış
ve btru1bul lima.ıunda ilk olarak DolmahahÇ(' Sar.ıyı önüne dt•ınlrlemişti. Saraydan vapunı seyrt>dt•n ihtiyar padişah: -Çok güzel gemi... Buna rahmi'Ui anacığınun aduu koysunlar !.. demiş
w
ağlamaya bru;;larnıştı.
Gükc•mal Sultruı bu padişahu1
den ölmüştü. Sultan
Heşad anasından
pek küçük yaşta öksüz kal-
ıruştı.
durtmuştu. Can1iin ~<·snli ki.ışadı:nda da anahtarlan takdim ed<>n Mimar Si:nan'a: -Bu canili şeriii s<'n yaptuı. Kapılan:nı ihadcte ac;nıak da sPnin hakkındır !.. demişti.
be:sı
metli l<'spih,
Sokulluzadeleriıı
ı;ıka:n yangında,
Jlaliç'te
Karaa~aç·'takı yalılanııda
büyük vezird<•n kalan diger
kıymetli hatıralarla
beraber yok oldu .
• f\' Murad zamanında Eski~<·hir koylt>ıinden birinde wsakaı· ya Ş<•yhi"
dıye nw!?luır AJınwd
i<;mindc hır
~eyh kcııcli'linin
-Bu
- Üzülme ... Ben onu Müslüman <'llinl !.. cevabını venıüşti. • Dünyanııı en meraklı kahve fak ısı. Dari.ışşafaka Lisesi r<.>sinı ınııallımiyk<'n
koll<ırı
Plleri w
ölen MehınNJ Agah BPy'tli. Bu zat, kendisi i~·in bak-
tığı
yüzlerce fal ın, fincanlardan r<'siınlerini yapmış, f<ılın söylediklennı d(;' kenarlarına •vazanık •yüz k\isıır sahlf<'lik harikulade enter<'san bir kitap hıraknuştu. Elyazma-;ı olan bu eşsiz esc>r veresrsi • Lale
Lers bind1rildi; te?hinkn sonra bumu,
efendi
d<' gülerek:
ti lsa olduğunu iddia C' tti ve etrafına topladığı saf kö~ llll<•rle buyük
el?<'ğc
sınıfmda
kafır değneğini nıçin klıllamyorsun '?diye sonııuş,
elindedir.
bir
Bu ta'? bugi.ın müz<'dedir.
asa yerine ilk haston kullanan zat, Abdülaziz devrinin ı:;eçkin simalarından Kcthüdazadc 1foca Ahmed Arif Efendi'dir 7.araftttiylr meşhur olan bu zata bir sofu:
Hazn•-
bir gailc c:ıkardı. llzc>ıinl' a.-;k{•r gönderilip yakalandı. Yalnız başın da siyah bir sank hırakıJarak ana doğına-;ı r;ırılçıplak soyuJdu w
Laşı diktirtmışti..
• Türkiye'de ulema
• Sokullu Melun<'cl Pa'?a'nın pvladına bıraktığı miras arasındcı
gayet kıyme-tli bir ind tE>spih varclı. lmamesi iıi bir 7.ümrüt V<' d<ı neleri yakuttu. De\Tin kı)nwtli bir hattatı, imameden haşlaym·ak bu tPspihin üzenn<:> Kuranı K<•riın'i tam olarak yazmı~iı. Bu kıy
bulunan bir kabir
1Pycli ve pc" bu
•
~·i~·eği
adı
A\Tupa'ya Türkiy<''dt•n gitmiştir. Bu bir b<'y<ız 1acia "tülbent la!e "ydi. Fr.msız<"a laleniıı ismi olan ·ı uli-
Lillbf'rıl
ismi:ndt•n
bo7.madır.
Silivıi açıklannda d<'ılit.ın dibıncl<•
en az ~('kiz-on bin all nı li-
118
ra
kıymetinde
el mas
vardır.
I li kayesi şudur:
ll. Mahmud vapurla Gelibolu'ya kadar bir seyahate çıkmıştı. Dönüşte gemi Sili\ri açıklannda biı· fınmaya tutuldu ve geminin arkasına bağlı olan saltanat kayığı içind<'ki kıymetli eşyalarla be raber baU ı. Bu eşya arasında padişahm sapı elmaslarlcı donatılmış şemsiyesi
de vardı.
• lstiklal Marşınuz, o zaman işgal altında buJtınan lstanbuJ'da ilk defa olarak merhum Muallim Ahmet llalit Yaşaroğlu tarafın dan ~izli<'<' bastınlnuş ve lstanhulluJara gizlice dağıWmıştı. Bu, dört sahifelik ince uıun bir nsaledir. • lstanbuJ'da doğmuş, yru;;anuş ve ölmüş olan xvn. asnn nrunlı şairlerinden Cevri Çelebi, ömrü boyun<·a dımiz nakil vasıtalanna biımH•ntişti. lstanbul tarafından Galata'ya Tophane'ye gidecek olsa, Kağıthane'den atla dolaşır \'e Alibey Dert>~i ile Kağıthane Der<'Si'ni köptiilerden geçer
kep olarak yapılırdı ve bu parçalar \;dalı bir sapm iı;ine geçen>k birleştirilirdi. Mühıiin her parçası, dört kişilik idar<' lwyetinin bir üyesinde, sapı da reiste dunınhı; bu suretle mühür, heş kişinin oybirliği olmayınca ktıllarularnazdı. Bu surelle hem suiistimallerin önüne geçilirdi, hem de cemiy<'l uyeleri, mesuliyNli bir işte, "Benlın reyim yoktu ... ~ diye inkar yoluna sapaınazdı.
• ll. Absinin mahzeninde nwtnık bir şarap fıçısının ıçinde gayet hüyük w süt gibi bt•yaz bir ötitm cek bulunmuş w u zaına.n bu hayvarım uç yüz yaşında olduğu tah min edilmişli. • Hicaz'ın Türk idaresind<' hulunduğu müddetçe. Birinci Cihan llarbi somma kadar, Medinp'de Peygamherimiz'iıı merkadi ü:r.P· rindeki kandillerdt• daıına gülyağı yakılmı~t ı
ı ın
Turihi.mizdt· Garip Vakalar
Ht>:;;ad Elm 1\iJçu
• Sumatra Adası'nda en büyük kilisenin
çanı
<>ski bir Tiirk to-
pundan yapılnuştJ; ÜZt'riııdc IT. Sdim'in Luğrası vardır. Bu top, XVI. asırda Sumatra Müslüımmlanna yardım ıçin
Istanbul'dan gönderilı.>n Tiirk döktım ustalan ı.arafından orada dökülmüş, i.izetine de, bu ada Müsli.ıımullann ın Türkiye'ye tabüyeti alam<'ti olarak bu padişalun t1ığrası konmuş! u. Dost Eneloneeya hükümetinelen bu tarihi topun nıemlekctimize gönderilmesmi isternek bir hakkımız olsa gerektır.
• Türkiy<.''
nn y<'re atılmasına, yazı lı kağıtlara paket sanlmasına tahmnmül
edemezlerdi. Yazıda da Ismi Celal'in haş harfi olan ue"(<'lif) harfinin a:m bir kutsiyeti olduğuna imuıırlardL .X"\'ll asır Orta..cli ya~ındayken hir askeri ilıtılalde padışah olımıştu. Çocuk imparal orluk lah1 ına oturtuJacagı sırada, ihtilalci askerlere heybetli göıiinmcsi içlıı iki kaşının oıtasmda, alıuna mürekkeple bir ~elif' yazılmı!;)tı. • Kanuni Sultan Sül<'yman mı~tır. bu küpe,
sağ k'Ulağında
daima bir
ki.ıpt> t.aşı
kuJak nıC"mesinc altın bir halka<'ıkla ta.kılınış bir fındık büyüklüğünde \(' ruınut şeklinde gayet kı~metli bir incıydi. • Kanuni Sultan Sülf'yman'ın cenaze namazı uç defa kılınnuş tır: ilk namazı, Macaıistan'da Sigetv<ır kalt:'~i öıümcleki Tiirk ordug:ihında oıa~ı hli.mayunda, büyük padiı;;.'lhın oluımı askerdt.>n saklandığı için v,izli olarak kılınınıştı; ikinci nanıaz, babasının ct>nazesinı Belgrad'da karşılay~uı yenı padişah ll. St>lim'in de iştirakiyle Beif,.. ı~ .h.:.....,ında kılınmış~ bu namaz. a 2G oııu ki~i işiirak etmiş-
l~ll
1'.ınhirıuzdt•
U. Uçüııcli nmnaz da lstanbul'd~ Süleymaniye Camii'nin musaila taşı öntmd<• kılındı . Bu namaza bütün Istanbul halkı iştirak rtı i. Geriler<' doğru hiitiiıı sokaklar Sulr}ınaniye'den Fatih't-kadar C'C-
maatle
dolmuştu ...
Bu
nur. Asrm biiyük ~iri
mumızın
300 imanda kumdığı riı;ayet oluBaki'nin dt> meşhur ~sultan Süleyman ~lcr
siyesi"ni, ilk d<'fa hu c·c•naze törenind€" okuduğu, rin hıçkınklannın gök) ıiztmu tuttuğu söylenir.
şairi
dinlt-yenll'-
• Yakın geçmiş il<' hugüıı amsmdaki hayat pahalılığı akıllara durgımluk VCI'('('('k
dc•n•c·pdl' görünür... Mesela
ıssne
n. Abdill-
Garip
Va1
121
325 Konak bendegfuunclan Ahmed Ağa ile mektepli oğluna hirer kat esvap 125 Bir C'<'ket.
Bir de paranın alım kudr<'lini he!:iaplayalım. Bir alnn lira}1 bugünün ı..ıo lirası farz edersek 46 altın lım 6 .WO lira tutar kı bu izzeılu utufetlu Mehmed Selim B<'Y<'fmdi'nin hir yıl içinde terzisine üdediği para küçümsenemez. Ama yukmıdaki fatura mulııt>viyan bugun 6 440 lirayla tedarik edil<'hilir mi'? Tabii, hayır! .. • Ilieri 878 (milaill 1473)
yılının şabmı ayına
ait
Fatilı
SuJtan
M<'hnıed sarayının
bir mutfak ctefteıi vardır. lst
hamid de\Tinde cl<•vl<'t ricalinden lıir izzetli, uttıfetli Meluned Selim Beyefendi, bir yıl içinriC' IC'rlısine yalııız -16 lira :30 kuruş öcte-
gün ne yediğini,
miştir.
nu, bir günlük V<' bir aylık mutfak masrafının m'Yl' ~·ıkı ıgını göste-
Bu terzi
faturasının
surC'ti ;;udur:
Kuruş
rC'n bu dt>fler, tarih ve cemiyet iliıli bakımuıdaıı ımıhakkak ki loy-
400 İçi ipek a.'>tarlı bil· r<'dingot
m<'tli bir vesikadır. Bu defterden bazı C'nt l'l'l'saıı 1 l7:3't <' İslanbuJ'da erzak piyasası şudur:
550 750 425 27G 35 400 100 70
Arahacı
il<' seyis için birC'r takım esvap Tcknu· hir redingo ı w illa kazınirden bir pantolon Siyah çuha ünifomıa Ala ka.'itor <'<'kl'l Bir pardösü \ 'l' hir ceket tanıiri Bir \'alkalı pal to Kapı oğlanımı bir takını hazır esvap Hı.u·em kfıhya.'iına .~ayak pantolon
5!)() Bir açık r<'nk kawıir pardösiı, bir siyah kazntir pantolon, bir yC'll.'k. hir pike yel<' k 20 Bir panlösünün a.c;;;tar dc•ğı~mesi .ıo flç pmıtolonun sokülup darla'jtınJması 175 Bir yazlık n•k<·t Vt.> bir ipekli ydek
!50 Bir mavi ranila ııaııtolon 90 Bır ht•yaz f~ınilcı pantolon 250 2 adt•t Çin raniiHt-.ından C<'kt't
noılm· çıkaralım.
Sadeyağın okkası 8, zeytinyağırun 6, anmıdun !), iizünıüıı 2. tu-
zun 2 akçe... 200 yumurta 23, ı 000 limon 70 akÇl' .. nulgurun kile-
si (1 kilo 8 okkadır) 16, ke&ianenin kilesi :.W akÇ'l' ...
Deft<'r. o
zamanın
Türkçesi
bakımuıdaıı
da pek caziptir ME'st>-
la balığa. nuüü; kaza gerdendifaz (uzun boyunlu): tavuğa, makiyan dC'tuliyordu. Soğanın adı piyaz, lahanaıun adı kclcın. cevizin adı kirdigfuı,
karpuzun adı kürbeze, karabiberin adı fillfüldü.
Bu mevsim ve bu ayda sarayda hemen her ~in pışen yC'mek, saray halkının yediği lahana <;orba.sıyclı; i''atllı Sultruı ~l'lınıed de kendisi h<'r güıı balık, istiıidyc, karidE:'s ve ıstako;.-. yt•ıııişti. • Yavuz SuJtan Seliın'd<>n , yani l Iıccv.'ın '1\ırkiy<''yp ilimkından sonra, Osmanlı padişahları saç V<" saka! tıra.'?ı olduklannda k<'silcn kıllar dikkatle toplaıur, bir albn lcğC'n ic;indt• gülsuyııyla yıkanır V<' guzl'l lıır ~·t>kn1ece içinde biriktiıilircli l-l<'r yıl lıac :~.anımunda, Sürrei hümayunla Istanbul harılan yola \'ıkm·k<"n, bu
(,'<'kn1f'e<' Süıw
'Janhımizdl' Cianp
Reşıd Ekn·nı Kıx;u
('minine teslim rdillr, o da götüıür, Mt>dine'de PeygambC'riıniz'in kah ri civannda bir yere defuederd.i. Gariptir ki aynı zamanda hüt ı ın blarıuann halifesi ol
her sene, saka! H' ı;aç
kıllarını
Hicaz'a gönd<>rdikleri halde kencWC'ri hacca gitmemişlcrdir. • Bugün mevcut d<'ğildir, Topkapı Sarayı bahçelerinin sahil kıs muıda, (lsküdar'a karşı ve sahildeki kale duvannın üstlinde XVI. asır yapısı bi.iytık ve güzel bir köşk Vndel(;'rl<' zevk ve sefasındaydı. O sıralarda İskenderiye kadırgalarından iki gemi lstanbul'a geldi ve ımıtat protokol<' uyanık, Ineili Köşk önünden geçerken top atmak sur<'tiyle sarayı ve padi.şalu selanUadı. Bu kadar zamandır koca donanmalar girip çıkmış, koca balyemez toplan atılnuş bir s<•ycikler olınarnışken, o gun, bu ikj gemiden atıları kurusıkı toııhu·la köşk zangır zangır titremiş
ve
padişahırı
önündt'
canılan kınlıp dökülmüş, ortalığı
oturduğu ı><'nccrenin
toz chunrut bir
köşk<'
kaplan11Ştı.
llt•rkese
son gelişimiz !.. diyerek
Yakalar
on sekiz yaşlarında, Osman ve Abdullal1 orı üç-on beş yaşlarında, geri kal~m 15'i de henüz me-mc ~·ocuğuydular, analannın bağrından feryat w figan içindr alınanık eellada verildiln Bu vakalar, Os· manlı hanedanı tarihinin en korkunç cınay<>tlerindendir. B\lyuk şehzadcl<'rin hocası. devrin kıymetli şairlenndt>n Nev'l Efendi'yd.i. Buzatın ru1.lattığına göre IJilhas..c.;a Şehzade Mustafa gayet güzel bir çocukmuş, zarif ve ince ruhluymuş, çok güzel konuşurmuş ve şi ire, edC'biyata karşı da fevkalad(:' meraklı, hevesliymiş... Babasının ölüınünu w büyük karde!;ôı Meluned'in tahta <;ıktığuu öğrenin<:<'. kendisini b<>klcyen fe<:i akıb<'li hissetmiş w hemen bir kağıt parçasına şu bcy1 i yazarak hoca'-iı Ncv'i Efendi'ye bir vedaname gibi yollatnuştı:
"Nasi yr>mde Katibi Kıulrf'/ ur yazd1 bilme(U 111 Alı kim bu giUşeni tılemclr bu· gez gülmed im ... "
• Türkiye'de ilk defa Latin hartlC'riyle Türkç·c yazı yazan ill. Sclim'in kız kardeşi Hatice Sultan'dır. Bu münevv<>r kadın, bu· <ıra maiyet md<' ~alışrruş olan ressanı ve mimar Melling'<' emir ve ricalarını hu suretle bildirirdi. Melling, Türk~e':vi azıcık anlar ve konuşur, fakat Arap harflerini hilnl(:'zdi
• I. Ahmed padişah olduğu zaman on dört yaşlannda bir çoağ
lll. Murad'ın sözü hakikat olmuştu. Birkaç gün ımııra ha.c;talar\dı V<' yatağı ölüm dö~cği oldu. • III. Murad'ın muhtelif kadınlanlcuı , oglruı ve kız 102 ço('uğu olmıı~tu. Ölümtmde hunlardan 20 erk<•k eYiadı lıayattaydı.. En büyük Şehzade Ml'lmwd, paclişah oldu w patlisah olw· olmaz, öbür 19 kardeşini idant t'll i rtl i. Hunlardan Mustafa ve Baypzı
cuklu. Gayet dindardı; Peygamberimiz'in yalın ayağının tabanı resnıindC' bir murassa sor~uc; yaptırmış ve ortasına mavi mim•
üzerim• altınla kendisinin ~u kıtasını yazdınnı~tı. ''N'ola
fll('/111
gibi başmH/(1 qötiirsem daim
Kaciemı re~mini ol /Ia:::rf'ti Sa/u
Rt'sul'iin
Gü/i giilzarı muluıblwto kadnn sal1ibidir
i\lwır.du dunna yiiziitı siir kndemirıe o giilün. '
12-1
Turihirnud!' fiarip Vakalar
R(~cl Ekrem Koçu
125
• Koyu mulaassıplar ilt• yeni~·eriler tarafından tahtından indiii-
karundan ilaç aldım. tşte elimde. E'ime dönüyorum. Bana ılişmf>.
len inkılap~·ı padi.,-.ah lU St>lim'i tekrar tahta çıkannak için İstan
Mahallcıne gel. sor.. : ctiyormuş. TuJumbacı iM', güziı karamuş ve
bul'da bir hiikfunet darht>c;ı yapan Rusçuk ayanı Alemdar l\lustafa
sarhoş. kUfiirler smı.mrrak tm;ağıru çekmiş. t<>hdidc haşl<ınuş...
Paşa ile onu hu harekete t e~v ik E-Mn Sultan Selim taraftan devlet
1\adın padışah ile yanındakilf>ri gönince. 'Aman kaptan ,.c kalyon-
ricaline tarihimizde ~Rusçuk Hınını~ denilir. Rusçuk Yclraru w
cu etin kardeşlerim... Beni bu heıifin ellıHI<•n hala
Alemdar Paşa hi.ıkimwt darhesini muvaffakiyelle başamuş, fakat
ayağa dü~ınüş. Bumm tizerin<' tuluml..ıacı hemen yata~muna el
ID Seüın de fliışmanlan tarafından sarayda şehit edilmişti. Onun y('riıte ll. Malunud'u pacli:.mh yapan Rus~·uk Yclraru, az sonra, ikti-
atıp padişalun üzerine yü:rümuş... Fakat silahını kınındaıı yansına
kadar çıkarnıaya vakit bulamadan Sultan Sc•linı bir yatağ
dann neşesiyle kcndilt•rini ~·ılgın bır sefahat hayatına kaptırdılar.
siyle heıifi belinden ikiye bölmu~. oldunniıı;;.. Kadını kurtanınş
Saraylarınııı, konaklannın yt>raltındaki bodnımla.nnı mükellef sa-
Ertesı gün de Dabıii.li'y(> şu tezkpn•yi göndermiş:
lonlar halinde döşt'lip dayalt ı lar, ınuazzan1 avizeleri e avdınlattılar ' güya "halkın tecE'sslisünden gizlenerek" buralarda ç·engil<'r, kö-
-
'Soku llumehmet:paşa yokuşunda ınul
öldürdüm ... Veresesi var ise şeran ınuhakc•nwye hazırım!.. "'
çekler, sazend(;' ve haııt>ııdelerle iyş U nuşa koyuldular. Rusçuk Ya-
Bu garip vaka Ata Bey tarafmdan 111. Sc>Uııı'i nwtih yolunda ya-
raru'nın iç·indt> en mlinevveıi, kaptanpaşa olan Kınmlı Ramiz Pa-
..:ılınıştır! .. Aslı esası olmayarı blı· halk uydurnıasıdır. Taıih Sultan
şa'ydı; djvan sahibi şaireli O hılt" bir nıasalda dinlediği "Ilatai'' ca-
Selim'i ince, zariJ. hassas bir şair Vt' büyük hir musikişinas ve bes-
riyelerckn tedarik etmek için nürcista.n, Kafkasya ve Cı?zayir. Mı
lt'kfır olarak taıuyor... Bir rezil brdbalıl ve şaki dı:> olsa,
sır tarallanna acimnlar göndemuş, binkrce altın harcamıştı. Hatai
Imiayacak insan
cariye ler, bekfu·pt ini daima muhafa7..a eden kızlar inl.iş !..
• XLX. asnn en zengiıı de\'let adamlamıclmı 1ıiri St•msker ve Sadrazam Hüsre\· ~lehmed Paşa'clır. Doksan küsur ya-;;ına kadar
• EIUirt·tm Tarihi mü<'llifi Tayyarzade Ata Bey şöyle bir vaka nakledıyor:
"SuJtan
Plini kana
değildir.
yru;;anuştı... Emlerıw Tarilli müellifi Ala BPy. dokuz-on bir yaşla
m
St-tim gayet n•sur, silahşorlukta da hi.ıner salubiy-
nnda bir çoeukmuş. Sünnet olacağı zamruı halıası Tayyaı· Ağa bü-
di Bir gün. başına içi külahlı fes tiz~rine Lahor şal sararak \e ku-
yıikleıin cllı•rini öptümH•ye götürınli!;i.
~ğına tabanca ve yatağan bıçağı sokarak tersane kahyası kıyafe ıinde tc hclile çıkar. Maiyetindl•ki ze' at da kalyoncu nef(;'rleri kıya fetine girc•der. Sullaııahmet Camii aJtmda. şinıdiki Sanat Enstiti.ı
lı olarak oıur
sü'niin civannda Sokulhınwhnwtpaşa C'amii yokuşundaki tenha Yt'rlNden a';iağı iıwrkt•n Y<'niçeri ıuhunbacılanndan bir baldın çıp
lak zorhaya ra'illar. 1ll• rif h ir kadının yolunu c;evirmiş, 'Yüıii benimle!' dıye zorlar inıi!i. Kadın da, 'Kanleşin1... Ben ıı-z ehli kadı nun... Evinı Küçükayasofya'dadır. Çocuğum hasta... Eczacı diik
Bu rucıcla, konağında Pnıek
-Ah yavnmı, fakir zmnruuma rastladın !.. clt•nıi~. Soııra lıir <;l'k-
nwc·enin önünde lıir müddel uır ı;;t•yll'r karı~t ın nı~ w ~·ocuğa lwdiY(' olarak zarllı bir kalıv<> rmcaıu ht'dıyp et ın i~ ... <;on ık kahw fııı c-:ııuıu nf> yapsın ... Bir sandığuı biı küı,;Psiılt' aıılnıı!;i. Aradan uzun yıllru· gt•ç·miş. Ata Bey nwmluiyetl<>rrh• dola~nıı~. :ı.liihinı i~lt·re nwmur (•dilmiş. Evlenmiş. Ç'oluk c;oC'tıi< ı-.alııhi olmıı~ Nihayt't gözden düşürülmüş. YıUarca mazul kalmı;;. Hon.;laımıı!j. b:v ı•şya-
Reşat! l::kreın Kcıçu
120
1!!7
Tanhimizclı• Gıııip Vak:ılar
lımnı unın
ucun satmaya başlanu::;. E\iıu rehin etmiş. Ilülasa ünıiısiı hir fdaket devri!.. Bir gtm akşama ekmek parası yoktuı. Hat ın na l lüsrC'v Mehmed Pa.şa'nm rıncaıu gelıniş. "Göl ürüp şunu
caınii şerif,
satayını da hC'Ş on kuruş
lıocası olmuş ...
bin.• r hamam, çocuklann başındaki amirlt>r ic;ın daırC'ler yapılmış. Faıisi, Arabi kıraat, yan ve mtısiki hocaht>r
koğuşa
ları tayin Nlilıniş ...
Bu
anıda Gül Baba, bu yatılı
mektebin f'lifua
alayml !.. ~demiş. Fakat... Hemen satamanuı;; ... Biz, "Meğer fincan, Ming slllalesi ıamaıundan kalnıa hir (,'in poı"S<'lC'nı, zarfi da :\1emluk sultanlan devrinin işi nadidC' bir sanal <'seıiymiş" diyelim... Hararetli bir h<'d<'ste>n müzayedesinC' me\'Zll olmuş.. Ata Bey bütün borçimını ödemiş. evini rehinden çı.kar nuş, geri kalan parayla da, bütün ail<•si pfradmı alıp hacca gitmiş ... • Galata<;aray Lisesi. Türkiy<•'dt• kumtuş tari.hl en <'ski olan
re\-pru.;a Tllrhesi Türk yapı sanatının çok glilel eserleıinden hiıi dir. Tilrbt•
okulclur. Temeli, Fatih Sultan Mchııwd'in oğlu Sultan ll. Bayezid
n• sc.u·ayına kapanarak bir a~·lık grevine ba.<~amış w
tarafından atılmıştır.
n•v Paşa, Osnıaıılı tarihi boyunca tm suretle' intihar eden tek sınıa
Men kılwsi
şudur:
O ;.rumLnlcu·, Galata'nın arkasındaki sırtlar, yani Beyoğlu,
muaz-
;r~un
bir onnanla kaplı bir kırlıktıı ... Avcılann gezip dolaştığı yerkrd<•ndir. Bır kış güni.ı Sultan B<'y<'ıid de oralarda avianınaya çıkar. Bugünkü Boğazkesen Caddesi'nin geçtiği vadide tipıye tutulur Sı ğınacak bir yer ararken gözün<.' bacasmdan duman tüten hir kuhi-
• Istanbul'da Yeıtibahçe dvannda Mimar Sinan yapısı Hüs-
ölmüştür.
llüs-
dır.
• btanbul Radyosu'nun çok gtizt• l sinyali "Katibim" tiirküstin
den lıır nota parçasıdır... Bir Lurkü için, güzf'l bir kalıp hakkında hiı ku; ağzındaıı söylenmiştir clıy<.' uydurma bir hikaye naklectilir. Türkunun ilk kıtasım haarlayalıın:
lw ilişir \'ı' hemen oraya at sıı.rup kapısını çalar. Kapıyı sul gihi ht'yaz sakahyla yüzü nurlu bir ihtiyar açar, "Buyıuı.m Padişahıııı
1 "
"lfskiidnr'rı
gider iken a/r/1 da bir .IJağmur
dt>r. Sultan Bayezid içenye girt>r. Girer ama şaşmr kalır... KulillH'-
K ri 1il) im in set )'('Si uzu11 r'IP!Ji çlınuo·
nin ic;i gi.ll saksılarıyla dolu... Fidaıılann hepsinde taze taz<' gillll'ı açmış... Padiı;;.:·ıh ile münzevi derviş saatlt•n·c sohbet etınişltır... Sul-
Kcltip uykudaı1 uyanmış.yözlf'l·i malılitur Kritip br·nim ben katibill "'ne kor1ş1r
tan l3ay<•zid kalkacağı sırada:
Kcitibmır
set re de pa!llol nr giizel
yamşır: ..
"
o 1>
~liııtt.t•vi
de:
burada hir mt:'kt<•ıı yaprır... Bu m<'kteptc okuyup yt•tişeıılcri dt>\·ler hizmetindt• kullan !. cevabını vermis Saraya dönen pad.işah hem<.'n emir v('mliş. Orada şu kadar bin düııiimllik arazinin etrafma duvaı· ~·ekilmiş. lçinde iki yü~ c-,·ocuğLm okuyahil<'ceği üç kogtt~lu hiı nwkt<•p yaptuılHŞ. MPk1t>lw lıır -
Padi~ahım.
Bu tiirküdc bir güzel katibi o\llwktt-n ziyade genç \'e gtut>l katibi u•h;.il manası \'ardlr ve bir kız ağzından söylenmiş olmaktan ziyadt• bir Istanbul külhmüsinin kariha"ına yakışmaktadır. Türkü , 1\mm llarhi içindf', A.bdülnw<:id d<.'vnn
12R
başlayınca,
Rl>şad
Ekrem Koçu
hu mecburiyen İstanbul için, en küçük bir katibe varınca sivil me m urlara da tat b ik etti. Memuriyetinden bruşka geçinı vasıtası olmayan rukara ve orta halli ailelerin çocuklan lata, cüppe ve şalvar yerinesetreve pantolon giydiler. Mutaassıplar da bunu yı·üset"er asırlar boyunc·a bir, iki, üç V(:'ya beş çifte kayıklar ve pazaı· kayıklanyla yapılmıştır; lwm yük ve lwııı de yolcu götüren pazar kayıklan da Boğaziçi köylerinin c
Tarihimlıde
Garip Vak:a!ar
129
fek tam1rleıi Lernin olnnurdu. Kınm Harbi'nden sonra iki İngiliz Boğaziçi'nde buharh vapm- işlettiler... Fakat bu pek kısa sürdü, hüklm1et ınüt€'Ş('bbislerine ınaru oldu ve İstanbul ile Boğaziçi köyleri arasına iki tersane vapuru tahsis etti; bunlardan biri Rumeli kıyısına. diğeri de Anadolu kıyısına olmak üzere günde ancak iki sefer yapıyordu. Geceleri Boğaz'da demirliyorlardı; sabahleyin, köylerden yolcuları toplayıp istanbul'da Sirkeci iskelesine geliyorlar, akşanlları da Boğaz'a dönüyorlardı. Boğaz köylerinde vapur iskeleleıi yoktu, halk vapurlara kayıkla gidiyor ve köy önünde duran vapurJaı·dan, keza kayıklara binip dönüyordu ... Tıpkı açıkta. demirlemiş posta genlileıi gibi... Son köy Rumeli yakasında !stinye, Anadolu yakasında Kanlıca'ydı. Vapurlar bu köylerden alacakaranlıkta, akşamJan da Sirkeci iskelesinden eza:na doğru saat alaturka on bir sularında kalkıyordu. Asıl enteresan tarafı, bilet usulü yoktu. Babıali'de beylikçi odasında bir abone defteri açılmışll, herkes aylık üzerinden ücretini peşin yatırıyordu. Tespit edilen ücret cetveli de pek şirindir: tstanbul'dan Kandilli'ye ve Rumelihisarı'na gidecek bir efendi gidip gelme ayda 250 kuruş. tstanbul'daı1 Kanlıca'ya ve l.stinye'ye gidecek bir efendi gidip gelme ayda 300 kuruş. Bir efendi bu ücretle yanında bir uşak göti.ırehiliı·; bir uşak daha gölürecek oluı-sa ikinci uşak için 120 kuruş d alla öder. Bir efendi yanında ikiden fazla uşak götürecek olursa, ikiden fazlası için toplu paı·a ödemez, l.ıu fazla uşaklar için köylere çıktı ğında orada bekleyecek memura adam başına yüzer para öder. Sair ahaliden. beylikçi odasına para yatJm1ayıp da icabında vapurla gidip gelmek isteyen her seferinde karaya çıktığında memun ınahsuswta, Kandilli ile RumcHhisarı için yüzer paı-a. Kanlıca ile tstinye için üçer kuruş verir.
130
Reşad
Ekrem Koçu
Bu ücret t.ari.fesini okuduktan sonra, arkasına uşaklarını dizmiş biila veya ula ıütbesinden bir efendinin şatafatlı vapur yolculuğu göz önüne get.irilsin. • Şirketi Hayriye'nin kuruluşu, Boğaziçi seyrüseferinde büyük bir inkılap olmuştu. Böyle bir şirketin kurulması lüzumunu ilk düşünenler de iki büyük Türk veziri, Sadrazam Keçedzade Fuad Paşa ilıe AciliyeNazın Müverrih Cevdet Paşa' dır... O zamanlar her ikisi de Babuili efendisi bulunuyommş. Bir yaz Bursa'ya gitmişler. Kaplıcada, bellerinde peştamal, havuz kenarına oturup sohbet ederlerken söz Boğaz sefalanna., oradan Tersane vapurlannın intizarnsızlığına gelmiş. !ki genç adam heyecana kapılmışlar... Ilemen kaplıcanın soğukluğUila çıkıp hamamcılardan hokka, kalem ve -kağıt istemişler ve Boğaziçi'nde vapur işletmek için kurulacak bir şirketin ilk nizarnname müsveddesini, kaplıca soğukluğunda, ayaklarında nalın, belleıinde peştama1, çıplak hamanl kılığıyla yaznuşJar !.. Siragüzalı Arşimed'in harnarnda meşhur kanununu bu1duğu gibi! ..
Sözlük
A
gibi güzel yüz; parlak yüz. Agaze: müzikte, faslla başlamadan önce yapılan Afitap:
güneş; güneş
giriş.
Abd: söz verme; yemin; süre, dönenı. Ahi: arkadaş, dost. Akailiyet: azınlık; ekalliyet. Alayiş: gösteriş.
Alelumnm: genellikle. ArznhaJ: yetkili bir makama bir durumu, bir dileği belirtmek için yazı lan yazı; dilekçe. Asesba.şı: Yeniçeri Ocağı'run kentin güvenliğinden sorumlu olan 28. Orta'sının çorbacısı.
Asitane: başkent; lstanbul'wl adianndan biri. Avanu nas: aşağı sıruftan sayılan halk. Avaze: yüksek ses, seda; bağırma, feryat. Ayakta.ş: işleri elbirliğiyle
Ayali:
yapanlardan her biri.
karı, eş.
Ayan: bir yerin ileri gelenleri. Ayvaz: saray ve konaklarda mutfaktan kak işleıint> bakınakla görevli uşak.
selamlığa
B Badelyevm: bundan sonra, bugünden sonra. Ba.husus: özellilde, üstelik, hele. BJil8.: üst, yukan.
yemek taşımak ve so-
132
Biin:i:
Reşad
Tarihimizde Garip Vakalar
Ekrem Koçu
yapıc.ı,
Barıata.:
yapbran. çuhadan yapılnuş, ucu
kıvrık,
uzunca killah.
Bed: kötü, fena, c;irkin. Bedlhal: durumu kötü, düşkün. Bednaın: kötü adh, adı kötüye çıkan. Bend: yazı parçası, paragraf. Bendegan: kullar, köleler; padişah hizmetinde olanlar. Beylikçi: Oivaıu Hümayun kalemlerinin yöneticisi. Bezmi işret: içki meclisi. Bidat: Hz. Muhammed döneminde örneği olmayan. daha sonra ortaya çıkan
c Canane: sevgili, canan. Cebreo: zorla. Cemaziyel.8.b.ir: Arabi takvimin altıncı ayı. Cem olmak: toplaıımak, bir araya gelmek. Cezbe: coşkuya kapılarak kendinden geçme. Cibayet: toplama, tahsil etme. Civan: yakışıklı genç. CüJJus: hükümdarlık talıtına çıkma.
D Dal fes: üstünde sank bulunmayan fes.
Dersaadet: "mutluluk kapısı" anlammda İstanbul'a verilen adlardan biri.
eskiden erkeklerin giydiği bir tür şalvar. Ç818.k: çevik. tı;>z canlı. Çamçak: ağaçtan. genellikle çamdaı' yapılaı' yayvan bir tas takılan halkalı silahlık .
ka-ş.
Ecuası
saire: diğer cinsler. soylar.
Efrat: askerler, erler.
Çakşır:
kahı.
Devletli: devletin yilksek makarnlaıında bulw1anlar için kullal'ulan san. Oilaver: yii.rekli, y:iği1. Oilşad: gönlü hoş. sevinmiş. Diıni: sıkı dokunmuş pamukltı bez. Divaru Hümayun: Osmanlı Devleti'nde, devlet işlerinden birinci derecede sorumlu kurul. Diz çakşırı: boyu dizkapağı bizasında bitf'n kısa çakşır. Dörtka.şlı: hıyığı yeni terlı>ye.n delikarık Duduburnu: papağanın gagası gibi kımuzıya çalan san renk. Duhan: duman; tüti.ın. DuJıteri pakize: ıenıiz. lekesiz kız.
E Ebru:
ç
Çapraz: kuşak üzerine Çar: başöıtüsü, ı;arşaf.
Çarebru: bıyığı yeni terleyen delikanlı; dörtkaşlı. Çedik: koncu kısa çizme. Çerağ: kandil, lamba; çıra. Çerge: Çingene çadın. Çeşmi dilber: sevgilinin gözü. Çorbacı: yeniçeri bölükleıi komutanıanna verilen wwan.
Destar: sank.
yenilikler.
Bilaaman: acımaksı.zııı. Bimar: hasta Biıüş: yüksek rütbeli görevlilerin giydiği, geniş bedenli, bol ve uzun kollu cüppe. Binlik: yaklaşık 3litre sıvı alan büyük şiŞ('. Bostan cı: saraylardaki çeşitli hizmetleri yürütmekle görevli sıruf ve bu sınıftan olanlara verilen ad.
su
133
hiçinıincleki
Ehli Divan: Divanı Hurnayun üyeleri. Eklibir: l>tıyükler, devlet ileri gelenleri. Elnıastı.raş: elmas yontan zarıaa.t<,:ı. Emanet: Osmanlı Devleti'nde hazı resmi dairele_rin atlı . Emraz: marazlar, hastalıklar. Endaze: 65 cm'lik uzunluk ölçüsü. Enderuru Hümayun: devleti.ıı değişik kademı>lerinde görcvlendirilecek kimselerin yetiştiıildiği okul Envai beşer: insanların lwr türlüsü.
Reşad
134
Tarihlmizdt' Gariıı Vakalnr
E:krt'm Koçu
Har:
Era.zil: reziller, yuı...,ıv.lt>r, alçaklar, namtL'>Suzlar. Esha.bı devle t : varlıklılar, ondc gelenler Eşh.as : ~ilı>r, kimS(>Ier. E~'ba.ş: ayakt.akınıı, a.'i. Evla: dalıa i).i. daha uygun.
t>şek.
Hasmı
kavi: kmvetli
düşman .
Hasna: gtızel kadın. Hata.i: Hata tilkesine (Çin'in kuzeyindeki illkt>IPr IMançucya. Moğolistan ve Doğu Turkistan]) ait; bir ııir ipekli kumaş. Hattı lıüma.ywı: padişah yazısı.
Hay ü huy: zpvk ve eğlence llazı.k.: usta, uzman kişi.
F Fahm: körnur Fası.k: günah işleyen. Feerik:
buyrugu.
gunılıuleri.
Ilere ü merc: karmakanşık, alrüst, daıınadağın, allak bullak. Hezele: serseri.
bi.ıyüsel.
Hilali A.hdar: Yeşilay. Hilkaten: yaradılış bakınundm1. llilye: llz. Muhammed'in kııtsnl
Feh.metmek: anlamak, kavramak. Ferdi va.lıit: hı<" kıms<' Fermene: önü işlemeli bır tü.r kısa yPIPk. Fısk ü fücur: her Iliriii köıü iş, alılaksızlık. Fi'U nameşru: y<ı.-ıaya uymayan i:;;. Fodnllu.k: üstünlük ıaslama, kilıirlcnnw.
eser. Birn t.ahrir: yazılış, kayıt Hunha.r: kan ic:en, zalim. llülasa: öz. Hüsn ü iin: güzPllik.
ııiıeliklt•ıini,
tit.ik durumunu anlatan
l'dt.>bi
G
dert, sıkıntı: sıkınıılı iş: baş bt-lası. Gerdune: araua. Göğüs p erc;e-mi: t>rkeklC'nn göğu:; klllannı kazıtıp yalnızca ortada b ırak
zamanı.
GaiJ~:
ukiarı kıl tutamı.
Gulgule: gürülttı patını. Gulyabani: kanuılık \t' ıs...,ız yPrlcrde ın.samn önune külti<:ti hayaleı, hortlak. Gülabda.n: gülsuyu Sl'rpnwk için kullanılan kap. Güli handaıı: ~ulen, tll'~(;>li, st>\·inçli gul
çıknğı sanılan \Jr-
ı
İbda: yaratma, meydana getinnc. İcraiı habaset: kötülük, alçaklık yapma. İçog.lanı : saraya alınarak Çf'Şitli de\ fet hizrıwtleri i c; in yNişlirilcn dı>\"Şir-
nu•lere \·erilen ad. İhtif'a: saklanma. gizlcnme. İhtilat: kanşma katışnıa: goıi.ışme; birliktı' hıılıınup konuşma.
Gülşen:
İbtisap ağası: helediye işlerini yönetmekle gör<'\ h memm. halı: "w benzerleri" anlamında kullanılır; ilalwre, ilahiri. ilh.
H
tnayet: ıyilik, yardun, lütuf. İnhisar : tekeL İntihap: S(>Çme; seçilme.
gul bah~·esi . Gülzar: gül balıc;(•si.
Had: sınır.
Hiidls: sonradan onuya c;ık;Ul, yt·nı oluşan. Ha.las: kurtuluş. Hııl terc:ünı eı;i: ()J;yaşaınöykusu Ha.nır: şarap, i~·ki
lras: gclirnıe; wnne. lrtikiip: kötü iş işleme, kötü Iii k e Illit' İsmet.: haramdan w kötülükten çekinnw; nruııus, iffpt; günalısızlık, ı~ ın.izlik.
İsmi Celal: Allalı'ın büyüklük w ululuk ııitt•liklPıiııı l(,'t'l'l'll aılı.
1:36
Tarihimizde Garip Vakalar
Reşad Ekrem Koçu
İsticvap: sorguya çekme, sorgu.
KıJaptan:
pirinç, kalay gibi maddelerden elde edilen, gümüş ya da alilnla kaplanan madeni iplik. K.ı.raat: okuma; düzgün Vl' sürekli okuma. Kıssahan: masal, hikaye anlatan kimse. Kibar: büyükler, ulular. IGfa.fı ne fs: t.ıir kimsenin ölmeyecek kadar olan nafakası. IGtabı Hidayet: doğru yolu gösteren kitap; Kuran. Kü.fe ki: gözenekli, ateşe rlayanıklı bir taş rinsi.
1stimal: kullanma İşret etmek: yiyip iç-ip eğlE"nnıek. İtlaf: öldünııe; boş yere harcama; bozma, yok etme. İyş ü işret: yiyip içip eğlenme. İyş ü nuş: yiyip içme. hzet: değer; yücelik; kuvvet, kudret.
K Kadem: ayak,
adım; uğur,
kut.
Kadim: başlangıcr olmayan. eski. Kiüuru: kMur ağacmdaıı çıkanlan aronıatik kah madde. Kahhar: kahredici, yok ı>dici. Kahren: zorla, ezerC'k. Kalei devvac: döner kale. Kalender meşrep: her şeye aldımıayan, gösterişsiz bir yaşama bi<·imi
L Liili canan: sevgilirtin
dudağı.
Layemut: ölmez.
Lebi derya: deniz kenan.
Libas: giyilecek ŞE'Y, elbise. Lika: yüz, çelu-e. Livaıta: erkekler arasındaki
<'insell.ıirleşme.
olan kimse.
KaJlavi: sadrazam w wzirlerin giydikleri, sivri bir koni biçminde olan
ve üıerine Kalp olmak:
tilibeını sarılan
kapl.Sl)
Mruı.rif:
uzun kavuk.
dönüşme!\.
Kapı ağası: akağala.rın başı;
Babiissaade
('Topkapı Sarayı'nın
üçüncil
ağası.
Kaptanp~ Osmanlı
M
deniz kuvveUC'rinin en yüksek amiri.
Kiir: savaş. Karakullu.kçu: yeniçeri odalannda hizmetle göre,·li kimse. Kariha: düşünme yeti.sL Karye: köy. Katı nazac: şöyle dursun, bir yanda kalsın. Kavaf: ucuz, özensiz ayakkabı yapan ya da satan esnaf Kavas: helediye örgütünde zabıta olaı·ak görev yapan kimse. Kazasker: Osmanlı lnıparatorlugı.ı'nun A1mıpa ve Asya topraklanndaki kadılannın başında lıulıınan iki göre' li (Ruıne>li kaza':ikeıi, Anadolu kazaskeri). Kazaz: ham ipek işleyen ya da ~Han kimsC'. Kebir: yaşça buyük, yaşlı. Kesret: çokluk, bolluk.
mariJPtler, biümlPr; bilgi, kültür. Mafevk: üsttP, üst dereel'de bulunaı1 kimse; amir. Mahasal: meydana gelen şey, sonuç. Mahbub: sevilen, sevgili. Mahtum: mühürlenmiş, mühürlü. Makule: cins, tür, çeşit.
Maldar: zengin. Mansıp: önemli mevki, biiyuk nıeınw·iyet. Mat rab: saz çalınan, zeminden biraz yiikSt>ltilmiş platform. Mazarrat: za.rarlar. Maznl:
ınemuıiye!TE'n çıkarılmış.
Meftun: büyiilenmiş, vurgnn. Mehpare: ay parçası: ~·ok giizel kimse. Mehpacegarı: ay parçası gibi güzeller Mekr: hile, düzen. Melal: ht..izün. Memnu: yasak.
Memurin: memurlar.
138
Reşad
Taıilıimizde
Ekrem Koçu
Menkul: ağızdan ağıza söylenerek gelmiş. Menzil: konaklama yeri. Mer kat: mezar. Mes avi: kötülükler, fenalıklar. Mestane: sarhoşça, sarhoşçasına. Metruk: tPrk edilm iş, arlık kullanılmayan. Meygede: şaı·ap sat.ılan ve içilen yer. Meyi sahba: kırmızı şarap. Miri: devletin, hükümetin malı olan; beylik Miskal: 1,5 dirhemlik (yaklaşık 4,5 gram) ağırlık ölçüsü. Muahede: antlaşma Muhadderat: örtülü kadınlar. Muhkem: sıkıca, sıkı sıkıya Muhtekir: vurgunc·u, isillçi Muhyi: canlandırıcı, hayat verici. Mokabele balifesi: askerlerin görevleı-lyle ilgili çeşitli
Müzeyye n:
Garip Vakalar
139
süslenmiş, donannuş.
N Nabud: yok olan, bulurınlaZ. Nadan: bilgisiz, C'ahil. Nafe: kürk hayvanlarının göbek kısmından alınan parçalarla yap ıl an !dirk. Nalıl: hurma ağacı. Nakdi can: en değE>rli ş<>y. Narb: temel gereksininl maddelerine resmi makamlarca konuları fiyal. Nasiye: alm. Nefs i İstanbul: İstanbul'un Içi. Neuzübillah: "Allah'a sığındı k", "Allah korusun" anlamında kullanılan sözci.ık. kayıtları
lutan
ki.Şi.
Mukallitlik: taklilçilik, şaklabanlık. Murassa: değerli taşlarla süslenmiş, işleme li. Musahip: padişalun, kend isiıı i eğlendirmcsi, hoşça vakit ge<·irmesinc yardımcı olması için hizmetinde bulundurduğu kişL Musanna: sanat la yapılmış, hünerli bir usta elinden çı.knuş. Muttasıl: ara vpm1eden; devanllı olarak. Muytap: kıl dokuyan; mutaf. Mükellefiyet: yükümlilli.ık. Mükeyyifat: keyif verici maddeler. Mülteziın : devlete ait geliri götürü olarak üstüne alıp toplayan kimse. Müııferit: tck, ayn, kPndi başma olan. Münzevi: bir köşeyc çekilen, yalnızlığı tercih etlen. Mürüvveten: cömert, iyiliksever bir ldmseye yakışacak biçimde. Müselsel kefalet: zincirierne kefalet. Müs t e kreh: iğrenç. Mütegallibe: zorbal<ır, devlete başkaldırarak kemU başlarıııa hüküm sürenler. Müverrib: tarih yazan kinlSc, tarilıçi. Müze bhe p: alan suywıa balırılmış; yaldızlanını~.
Nevzuhor: yeni meydana çıknuş, yeni göri.ilmüş. Nevzuhur hat.ai: hatatadı verilen ipek li kumaşın bir türü. Nezafet: tı:-mizlik, paklı.k. Nihan: gizli, saklı; bulwunayan, görünmeyen, sır.
Nisa: kadınlar. Nisv.an: kadınlar.
o Orduyı bünıayun: padi~ah
orctusu.
Orta: gün ümüzdeki karşılığı "böli.ık" olan yeniçeri birliği.
p ve hı;-ndc>kle çevrili küçük hlsar. Pat rona ge misi: kadırga donanrnası koımıt.anının görev yaptığı sancak gemisi. Payan: son, bitim. Payitaht: başkent. Paymal: ayak altında kalıruş, çiğnenmiş. Pe yn1ane : büyük kadclı. Pırpm: hovarda, çapkın, uçan.
Palanga;
suı·
Piştalıta: maşa;
çekmece. Piyade: bir tür ki.içi.ık boy sanclal.
Rt>Şad
140
.
Eki'l'm Koçu
R Rayihai kerihe: i~renc,: koku. Rebiülii.hir: kanıeri takvimr göre Arahi aylıuın Ref: kaldırma, gidcmm>, gN;ersiz kılma Rehi meyhane: nwyhruw yolu. Rese-n: ip, urgarı , halat Resmi küşat: ac,:ış töreni. Revnak: pariaklı k, glizrllik, süs. Rkal: makam sahibi kınıscler. Ricali devlet! ilNi gc.>l<'n dr\ let adarnlan. Rintmeşrep: kalrndt•r. drrviş yaradı lı~ h . Ruhi habis: kötü. fesatçı nıh.
Tarihimizde Garip Vakalar
Şarampol : kazıkiara sanlnuş Şeb:
dördiıncüsu.
141
dikenli tellerden kw·uıu si per ya da engel
gN:e.
Şebbaz: gösterişli. yiğit
kimse.
Şehlevent: yiğit , yakışıklı
genç. Şehri: kentli ; lstanbullu; incl', kibar. Şekavet: eşkıyalık. haydutluk. Şems: güne~. Şenaat: Şeni:
kötilliik, renalık, alc,:aklık, kötl1, iğrenç. utanç verici
iğrençlik.
Şeran: şeriat bakımınd;uı, şeriata
göre. Şeşhane: namlusunda altı t<ınl' yiv bulunan ttifek. Şetaret: ~E'\inç, şenlik. m·~e. Şi'r: şür.
s
Şuara
verilt>ıı
ad.
Sarayı hüınayun: padi~ah sarayı.
Seline: genıl. Selatin: sultruılar. Serapa: baştruı ayaga, butünüyle. Serrnest: sarho~. Serpu~: başa giyilı>n *Y· başlık. Smdırına:
yenme, yNıilgiyt> uğratma. Su başı: ııskrri ya da 'ii\;l yönt-t inı gorevlbi. Suleha: gi.ınalısız, iyi niyt•Lll kimselrr. Suni taksir: ku..•mrlıı, kcıtıalıaili Jş.
Süffi: aşağıda. altta bıılunrul Sürrei hüınayun : Osmanlı hükfınwti wmfındarı hac zammıında llan'ııwyn'E' t~1ekl w l\tt>clint•) gönderilPn para ve annagaruar. ş
Ş ad:
şiirlerinden
T Taammüın: genelleşme
Tabest>her: seher vak1ine kadar. Tafrafüruş: yukandan atıp tıııaıı. Thhm.is: kahvt' kavrulan vr satılan yer. Tahrir: ya:z1 yazma; kaydt•lm<'. Taife: ın"an topluluğu. takım, grup. Taına: hırs. açgözlülük: tamah. Tarik: yol Tariz: süz dolrundurına, taşlama. Teber: balta. Tert>mmülat: sllslemek ıc;iıı kullanılan şeyler. Tecessüs: bir şeyin içyüzünu :u-aı;;tınna, gözleınP. Te dip: uslandınna. yola getimw. Teferrüç: gt>ıint i. TefeV\ uk: ııstünlük, ustun gt'lnw. Tefriş:
emred: sakalı hıyı~ı çıb.'Titamış grn~·
s<•vinçli.
bulunan,
dc>rlt>yen, anla.rla ilgiU dcörnekler veren eser.
Şüyu: ıluyıılma, yayılma
sarayianna Siik: hakim rarafmdan düzmlrnen ilanı vt· hueceUer.
Şabbı
şairterin yaşamöykülerini
ğerlendinnelenle
Sad: }iiz (100). Safer: Arabi ayların ikincısi. Sagir: ki.ıçük. ufak Sahilsaray: dellll kıyısında yt'r alruı
tezkiresi:
yayma,
döşeme
Teheccüt namazı: gC'C·P kılımuı TehzH: alay <•tmc. alaya alma.
mıiile namaz.
142
Tekit:
Reşad
sağlamlaştımıa,
Tenbilı:
listeleme,
Elm>m Koçu
Tarthimizde Garip Vakalar
z
yinelı>ınC'.
Zehre: yiğıtlik, cesaret. Zilcir: anma. söylenıe, SÖlııni..ı ctmı.>. Zimmi: Isianı devleti uyruklu gayrimüslım vatand
uyam1a
Tenezzüh: gezinti. Tesettür: örtünmf', gillenme. Tetinune: bir şeyin eksığiru gideımek ıçın rklenen şey. Te:ıhip: yaldlzlama, yaldızla boyama; sllslcme Tezyin: süsleme. Tigi ateştab: ateş gibi sıcak, yakıcı. ışıklı kılıç. 1in: incir. 1\ığyan: coşma, taşma: taşkınlık, azgınlık.
Tüvana: güçlü.
u tna: birinci, ilk. tnema: bilginler. Utııfet: lütuf, nezaket,
şefkat.
o Üdeba: yazarlar, edipler Onunülhabais: kötlllüklenn anncsi; şarap. V
Vakanüvis: döneminin olaylannı saptamakla görevli tarihçi. Vakayiname: olayiann ıanh sırasına göre gtinll gününe saplanıp dlğ.ı eser. Vehham: vehimli, aşın kuruntulu. Verese: mirasçılar. Vü.kela: bakanlar, v(•killt>r. Viizera: ve:ıirler.
yazıl.
y Yıiraru
sefa: neşe, eği('nce dostları. Yave: saçma sapan, anlamsı:~: soz. Yaymacı: yollarda, pazarlarda sergi açarak ufak tefek şeylcr satan kimsof>.
Yübuset: kuruluk.
ı .ı:ı
İçindekiler
RC'şad
Elcrem Koçu 7
Dalkavuklar ll Maymunların idamı
Ttmova
cadılan
14
15
KW?ı kçı Elınası
16 M~ yerine gemi enkazı 17 Tc>rsa.ne mandalan 19 Al<'Ş islidası
19
Yalıya çıkma nizamı
20
Ata binme yasağı 22
Eski zaman aşçılan 23 Si lahlaruna ve silah yasağı 24 Vc>ba salguu 25 YE'niçeri rezalet w zorbalıklan 27 Ct•llatlar ve idam tezalan 32 Eskı zaman kalwelt•ıi 38 Bir ~amanın bobsıillt•ıi 44 Esrar ve afyon tiryakıl<>ri 46
Ti.itün yasağı 48 E:sirdler 54
146
Eski mcyhant>lt>r 56 Köç<>kl<'r 69
Büyü k h ir Çingf'nC'
düğünü
70
Eskı lstanbul'da kadın 74 Ge<'<>l<>ıi
fenersiz
çıkma yasağı
78
Esnaf cezalan 80 YC'm<'k çeşidi ya.c;ağı 82 Çarşı
hamamlannda gayrimiislımlf'r 84
Ama\'ut teliaklar 85 Tellak kıJığı 87 Bir muhteşem sürmE>t
düğünü 88
Yavı.ız'un 1 000 altııu 96 M<'zarında başı
k<'silen şehzadt' 97 Dağ başındaki garip mezarlar 99 tki Yusurun hikay<'Si 100 Tabanıyarıkayan ve ncal 10 1
Büyük bir macc-rapt"rest 102 Başıyla oynanan v<'zir 106 Lokma lokma doğranan vez.ir ı 07 Ilasan Paşa'nın Cennet Bağı 108 Küçük not lar 109 Sözlük 131
DOGAN KiTAP
'' Eğrikapı çöpliigiinde &ulwıan taş ışienince meyd
terah ederlerse arabaya binrnek hakkına salıiptıler. Bu iiç kışide ilmt)'l' smı(mm en yilksek simalıırı o/au şeyhiilis/,mı, Rıone/i kazaskeri ve Anadolu k,ızaskeri efendilerdı . .., "Taıızimat'a
kadar memleketmıızde tatbık edılmış eskı yasaklarli.m garip, garıp olduğu kadar da hazin ı•e tuhaflarmd,m biri de, çarşı hamaml.mna gide~ı gayrimiislimlerin mılm gıymekterı men edllmış plmalarıdtr."
"Eskiden rakıy,ı aslan sütü derlerdi; herkes içki içemez, rakıyı yüreği sağl.ım i llSalllar ıçmclidır. derlerdi. Onun tçın eskı büyük gedik/i meyhanelerdekı rakt gitğiimlermm üzerine pirim~ten bir ylirek şekli konu/urdu."'Siimblil çiçegmın mor renkitsinin kııtmerlısı, ilk dt{.ı olarak X\'11. asırda biiyük Tiirk Jlimı K.ıttp ÇRit>bi t.ıra(md,m elde edilmıştt. ~ R~ad
Ekrem Koçu 190.S're branbul'da doğdu. Darülfünun Tarih Bölümü'nu bitirdı. Çeşidi lıselerde rarih öp;retmenli~ yaptı. Bugi.ın hala ram bır d<ıkunıu yapıl.ımamı!j ywJerce makale ve pek çok kıtap yudı. l975're ı~ranhul'da öldü. Koçu, yer yer hir medd;ıh tavrıyla anlanıgı Osmanlı tarıhını, kalabalık bır okur kıdesıne açan ve sevdiren bir .. populer tarihçi" oldu. E~erlerıncle anl.ıroıı dönemlerin gündelik yaşamı ve ınsan ili~k ıleri konıı!ıunda ıt'ngin :ıyrınnlıır vererek adeta tarihl re~imler yapu. En büyuk, fakat maalesef tamamlanamam ış eseri lstanbıtl Ansiklopedisi olan Rcşad Ekrem Koçu rarıhc,:i Cemal KafnJ.u'ın Jeyimı\Le "lstanbu 1 t:ırihriliğinin yıiı akıdır."