KRATYLOS : GERÇEKLĠĞĠ ARAġTIRMANIN ARACI OLARAK DĠLHasan AslanÖzet Platon, Kratylos diyalogunda “adların doğruluğu” sorununu konu eder. Hem, bir “ad” ile o adın “adlandırdığı” Ģey arasındaki “doğruluk” iliĢkisinin bir “uzlaĢım” konusuolduğunu ileri süren uzlaĢımcı dil yaklaĢımını, hem de, bir “ad” ile o adın “adlandırdığı” Ģeyarasında “doğal” bir “doğruluk” iliĢkisi bulunduğunu ileri süren doğalcı dil yaklaĢımınıeleĢtirir. Platon, uzlaĢımcı ve doğalcı dil anlayıĢlarının her ikisinin de gerçekliği araĢtırmanınaracı olan diyalektik yöntemi olanaksızlaĢtırdığını göstermek ister. Bu makalede, Platon‟un,
Kratylos diyalogunda, dili, gerçekliği araĢtırmanın heuristic bir aracı olarak ele aldığı ilerisürülmektedir. Anahtar Sözcükler : Platon, Dil, UzlaĢımcılık, Doğalcılık, Doğruluk, Bilgi Abstract Plato, in Cratylus, raises the question of the “correctness of names”. He criticizes both the conventionalist view, which holds that “convention” to use a word “to name”something, is “correct” way of “naming”; and the naturalistic view that holds that there is a“natural” relation between a “name” and the thing “named”. Plato discusses that if conventionalist view or naturalistic
view of language as taken to be correct then the methodof dialectic as the inquiring the nature of things becomes impossible. I argue that Plato‟s aimis to develop view of language that conceives language as a heuristic instrument of inquiringthe nature of things. Keywords : Plato, Language, Conventionalism, Naturalism, Truth, Knowledge id.2188321
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794 https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794 2 saat önceEmine Akarsu Platon‟un Kratylos diyalogu, “Bir ad ile o adın nesnesi arasındaki iliĢki nedir?”sorusu ekseninde döner. Platon bu soruya, adların bir
uzlaĢım , anlaĢma iĢi olduğunu savunanHermogenes‟in uzlaĢımcı yaklaĢımı ile adların, adı oldukları Ģeylerin içkin gerçekliğine denk düĢtüğünü savunan Kratylos‟un doğalcı yaklaĢımını Sokrates arcılığıyla eleĢtirerek yanıt arar.Ancak, bu soruya Platon‟un Kratylos ‟da verdiği yanıtı anlamak için Platon‟un epistemolojik ve ontolojik kaygılarını göz önünde bulundurmak gerekir. Platon Diyalog boyunca, bir yandan epistemolojik olarak bilginin öğrenilebilir, öğretilebilir olduğunu, dolayısıyla bu tür bir bilginin yöntembilimsel olanaklılığını sağlamayı,
diğer yandan da bu tür bir bilginindayanağı olarak varsaydığı gerçeklik için ontolojik bir temeli oluĢturmayı gözetir.Dolayısıyla, Platon‟un dil anlayıĢı, onun bu epistemolojik ve ontolojik kaygısıyla bağlantılıolarak ele alınmalıdır.Her ne kadar Kratylos ‟un konusu, özelde “adların doğruluğu” üzerine görünse de,genelde dil ile bilginin varlıkla iliĢkisini ele alır. Bu bakımdan Diyalog‟ da yalnızca ad larındeğil, sıfat ların, fiil lerin de doğruluğunun konu edilmesi keyfi değildir. Özellikle etimolojik
çözümleme bölümünde bu açıkça görülür. (391b-427) Platon dil den söz ettiğinde yazılı dildendaha çok konuĢulan dilden söz eder. Bunu harf lerin adını incelediği ayrıca temel adları harfler ile hecelere çözümleyip açıkladığı bölümlerde açıkça görürüz. (393e, 426c-427d) “Ad” bu bakımdan Platon için, bir “söz”, bir ses, fonetik bir birimdir. Dolayısıyla Kratylos ‟un sorunuyeniden Ģöyle kurulabilir: Bir “ad” (bir söz, bir ses, fonetik bir birim) ile “adlandırılan” Ģeyarasında ne türden bir iliĢki vardır?Platon bu soruya önerilmiĢ iki baĢat yaklaĢımı ele alıp eleĢtirerek epistemoloji veontolojiyle bağlantılı bir dil yaklaĢımı geliĢtirir. Ele aldığı yaklaĢımlardan biri Diyalog ‟daHermogenes‟in savunduğu uzlaĢımcı dil anlayıĢıdır. Bu anlayıĢa göre bir “ad”
ile o adın“adlandırdığı” Ģey arasındaki iliĢki, bir tür “uzlaĢma”, anlaĢma iĢidir. (384d-e) Diğer yaklaĢım id.3114900
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu ise Kratylos‟un savunduğu doğal dil anlayıĢıdır. Bu anlayıĢ ise bir “ad” ile o adın“adlandırdığı” Ģey arasında içkin bir “doğruluk” olduğunu varsayar. “Ad”ı, “adlandırılanın” bir tür “benzeĢimi” olarak ele alır. (428e) Platon Diyalog boyunca, bu iki yaklaĢımınsavlarından çok, onların dayandığı kısmen örtük epistemolojik ve ontolojik varsayımlarıçürütmeye çalıĢır. Bu bakımdan, Platon‟un açıkça bir dil
kuramı önermediği düĢünülebilir.Ancak Platon‟un Diyalog ‟da açıkça bir dil kuramını savunmaması, Platon‟un herhangi bir dilkuramını, epistemoloji ve ontolojiyle doğrudan iliĢkili görmesinden ötürüdür. Plato herhangi bir dil kuramının epistemolojinin ve ontolojinin önüne geçmesini istemez. Platon, neHermogenes‟in uzlaĢımcı yaklaĢımının ileri sürdüğü gibi gerçeklikle dil arasındaki olası bir iliĢkiyi büstün “keyfi” görür, ne de Kratylos‟un doğalcı yaklaĢımının varsaydığı gibigerçekliği dilin (adın) birebir “benzeĢimi” olarak görür. Her iki yaklaĢımın doğru olanyanlarını epistemolojik (bilgi) ve ontolojik (gerçeklik) temellere taĢıyarak, bu iki yaklaĢımındıĢında ayrı bir yol bulmayı dener.Adların bir uzlaĢım
konusu olduğunu savunan Hermogenes‟e göre bir “ad” ile o adın“adlandırdığı” Ģey arasındaki iliĢki bir “uzlaĢım”, bir anlaĢma iliĢkisidir. (384d) Yakından bakıldığında bu yaklaĢımın iç içe geçmiĢ üç sav içerir. Ġlkin, bir adın, bir Ģeyi adlandırmasıiçin “uzlaĢım” ya da anlaĢma dıĢında herhangi bir ilke yoktur. Bir adın, bir Ģeyin adı olmasıiçin “uzlaĢım”, anlaĢma “yeterli koĢul”dur. (384d) Ġkincisi, “herhangi bir kimse herhangi bir adı, herhangi bir Ģeyi adlandırmak için kullanabilir”. (384d) Hermogenes‟in ikinci savı birincisavından türer. Eğer “uzlaĢım” yeterli koĢul olursa, o zaman bir “ad” ile bir “Ģey” arasında“uzlaĢım” sağlayarak, o Ģeyi o adla çağırabiliriz. Hermogenes‟in yaklaĢımını daha da belirginleĢtirmek için Sokrates Hermogenes‟e, “bir adın bir kiĢi ya da devlet (kent halkı)tarafından konmasında bir ayrım olup olmadığını” sorar. (385a) Üçüncü sav daHermogenes‟in bu soruya yanıtıyla belirir: “Herhangi bir kimse bir
Ģeyi adlandırmak içinkullanılan bir adı, rasgele bir Ģeyi adlandırmak için de kullanılabilir.” (385a-b) Platon id.1834927
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu uzlaĢımcı yaklaĢımın bu savlarını ayrı ayrı çürütmek yerine, uzlaĢımcılığın temelepistemolojik ve ontolojik varsayımını hedef alır. Eğer Hermogenes‟in uzlaĢımcılığı“doğruluk” ve “yanlıĢlık” diye bir Ģeyin olduğunu kabul ediyorsa, uzlaĢımcı adlandırmayaklaĢımı “yanlıĢlık”tan söz etmeyi gerektireceğini belirtir. (385b-d) Ancak Hermogenes“doğruluk” ve “yanlıĢlık” diye bir Ģey olmadığını varsayıyorsa o zaman da Protagoras ( Ġnsanher Ģeyin ölçüsüdür.) ile Eutydemos‟un ( Her Ģey herkesçe hep doğrudur .) yaklaĢımınadüĢeceğini dile getirir.
(386a,d)Platon, Hermogenes‟in uzlaĢımcı dil yaklaĢımın dayanağı olan Protagorascı aĢırı göreceliğ ine karĢıdır. (386e) Bir “Ģeyi”, bir insanın bir adla, baĢka bir insanın bir baĢka adlaadlandırması Protagorascı uzlaĢımcılığa göre aynı ölçüde “doğrudur”. Bir “Ģeyin” değiĢik adlarla adlandırılmasının o Ģeyin “doğasıyla”, “gerçekliğiyle” herhangi bir iliĢkisi yoktur.Dolayısıyla bir Ģeyin adının “doğruluğu”, o Ģeyin “doğasına”, “gerçekliğine” değil doğrudan“uzlaĢıma” bağlıdır. Ancak Ģeylerin doğasına, gerçekliğe iliĢkin araĢtırma yöntemi açısındanPlaton böylesi bir durumun, iletiĢimin, diyalektiğin zeminini ortadan kaldıracağından, Ģeylerindoğasını, gerçekliği araĢtırmanı yolunu da kapatacağını düĢünür. Sözcüklerin “ortak”,“kalıcı”, “uzlaĢılmıĢ anlamlarının” yokluğunda, “Ģeylerin doğasına”, “gerçekliğe” iliĢkinkonuĢma
olanağı da olamayacaktır. Platon “nesnelerin bize bağlı olmayan, kendi kalıcıgerçeklikleri” olduğunu varsayar. (386e) Dolayısıyla “konuĢma da bir eylem olarak nesnelerin bu kalıcı, doğal gerçekliklerine uygun düĢecek araçla yapılırsa baĢarılı olacaktır”.(387c)Her ne kadar Platon “mutlak gerçeklik” düĢüncesine sahipse de burada formlar kuramından doğrudan söz etmez. Bununla birlikte Platon konuyu daha geniĢ bir bağlamataĢır. (387a) “Doğruluk” kavramını epistemolojik ve ontolojik bağlama çekerek doğalcı veuzlaĢımcı yaklaĢımın yol açacağı sonuçlardan sakınmaya çalıĢır. Bu bakımdan dil ile ilgilikurduğu benzetmeler önemlidir. id.2455659
Platon adların “doğru” ya da “yanlıĢ” tümceler oluĢturulmasındaki iĢlevini, bir arac ın iĢlevine benzetir. Nasıl ki bir aracın, onu kullanandan bağımsız bir iĢlevi
varsa benzer bir biçimde tümcelerin “doğrulukları” ya da “yanlıĢlıkları” da herhangi bir kimseye bağlıdeğildir. Bir tümcenin doğruluğu o tümceyi oluĢturan bütün öğelerin doğruluğuna bağlıolduğundan, o tümcenin içindeki adların da kiĢilere bağlı olmadan doğruluğunun olmasıgerekir. Platon, adlandırmanın, bizim keyfimize bağlı olmayan, uygun bir yolla doğal olarak yapıldığını, araç benzetmesi ni geniĢleterek tartıĢır.Platon‟a göre, “araç kullanma eylemi” ile “Ģeylerin doğası” arasında zorunlu bir iliĢki vardır. Eğer “Ģeylerin doğası ile eylem arasında zorunlu bir iliĢki olmazsa baĢarısızoluruz, araç da bir iĢi yaramaz”. Örneğin, “bir kesme eylemi Ģeyin doğası tarafından belirlenir, uzlaĢım ya da anlaĢma gibi baĢka Ģeylerle değil. Bu, bütün eylemler içingeçerlidir.” (387b) “KonuĢmak da Ģeylerle ilgili bir
eylemdir, adlandırmak da konuĢmaeyleminin bir parçasıdır.” (387c) Dolayısıyla bütün eylemler için geçerli olan Ģey doğal olarak adlandırma için de geçerli olacaktır. Ad, adlandırma eyleminin aracıdır. “Bir araç olarak ad neiĢe yarar?” (388b) Platon‟un bu soruya verdiği yanıt önemlidir: “Birbirimize bilgi verir, bir Ģeyler öğretir, nesneleri birbirlerinden doğalarına göre ayırt ederiz.” (388b) Bu yanıt,Platon‟un yalnızca adların ne iĢe yaradığına değil, aynı zamanda dilin ne iĢe yaradığına Diyalog ‟da verdiği yanıtın önemli bir ipucudur.Platon‟un, araçla (ad) eylem (adlandırma) arasındaki iliĢkiyi açıklarken güttüğüepistemolojik kaygı, “araç yapımı” (ad yapmak, ad vermek, ad kurmak) iĢini açıklarken dahada öne çıkar. Platon “ad verme” iĢini “araç yapma” iĢiyle kıyaslar. (388d-e) Nasıl ki aracı,araç ustası yapmaya yetkinse “ad yapma”, “ad kurma”, “ad uydurma” iĢine de bu iĢin ustasıyetkindir. (388d-e)
Platon “ad kurma” iĢinin ustaları olarak “yasa koyucuları” görür. (388e,389e) Ancak, yasa koyucuların ad verme iĢini, diyalektikç inin yani filozof un gözetimindeyapmasının zorunlu olduğunu belirtir. (390d) Bu, Platon‟un filozoflara bir jesti olarak id.2860935
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu anlaĢılmamalı. Platon‟un ad kurma iĢinin filozofların gözetiminde, denetiminde yapılmasınızorunlu kılmasının nedeni, dili, epistemolojinin heuristic bir öğesi olarak görmesinde yatar.Platon‟un, doğalcı dil yaklaĢımını eleĢtirisi bunu daha da anlaĢılır kılmaktadır.Kratylos adların “doğal”
olduğunu, bir “uzlaĢım” ya da anlaĢma iĢi olmadığınıdahası, adların hem Yunanlılar hem de yabancılar için aynı doğruluğu ya da gerçekliğiiçerdiğini ileri süren doğalcı bir dil yaklaĢımını savunur. (383b) Öyle ki, Kratylos‟a göreeğere bir kimsenin adını ya da” bir Ģeyin adını yanlıĢ söylersek, boĢ sesler çıkarmaktan baĢka bir Ģey yapmıĢ olmayız”. (429c-430a) Kratylos‟un aĢırı doğalcı görüĢü, adları adlandırdıklarıĢeylerin eĢbiçimi olarak ele alır. “Bir adı yazarken bir harf çıkarır, bir harf eklersek ya da bir yanlıĢlık yaparsak o ad yalnızca yanlıĢ yazılmıĢ olmaz, o ad yazılmıĢ bile sayılmaz, adadlıktan çıkar baĢka bir Ģey olur.” (432a) Bir ad kullanılacaksa, o ad “kesin” olarak “doğru”kullanılmalıdır. Bu doğalcı yaklaĢıma göre, “yanlıĢ olan bir ad, ad sayılmadığından” anlamsızolacak dolayısıyla da, “anlamlı bir yanlıĢa” yer olmayacaktır.“Anlam”
konusu Platon‟un güttüğü epistemolojik kaygı için önemlidir. Çünkü“birbirimize bilgi vermek, bir Ģeyler öğretmek, Ģeyleri doğalarına göre birbiriden ayırt etmek” bütünüyle diyalektik bir iĢtir. Bu bakımdan, “öğrenme”, “öğretme”, “Ģeyleri ayırt etme”,kaçınılmaz olarak “doğru ve yanlıĢ konuĢmayı” içerir. Eğer “anlamlı yanlıĢ konuĢma” doğalcıyaklaĢımın ileri sürdüğü gibi dıĢlanırsa, diyalektik de olanaksızlaĢır. Platon, karĢı örneklerle“anlamlı yanlıĢ”ın olanaklı olduğunu gösterir. Bir örnek olarak, “Smikrion‟nun oğlununHermogenes olarak çağrılmasının yanlıĢ olduğunu ama anlamsız olmadığını” verir. (429e)Verdiği diğer bir örnek ise “resim” ile “ad” arasında benzetmeye dayanır. Bir “erkek resmi bir erkeğe”, bir “kadın resmi de kadına” bağlanır. Bunun tersi de olasıdır, “erkek kadına, kadın daerkeğe” bağlanabilir. “Erkek resmini erkeğe”, “kadın resmini de kadına”
bağladığımız birincidurumda “doğru”, tersi durumda da “yanlıĢ” yapmıĢ oluruz. Biri “yanlıĢ” diğeri “doğru”olmasına karĢın “her iki benzetme de anlamlıdır”. Eğer “bir kimseye erkek resmini gösterip id.2955822
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu bu resmin bir kadın resmi olduğunu söylersek, anlaĢılabilir ama yanlıĢ bir Ģey söylemiĢoluruz”. (430b-d)Kratylos‟un doğalcı dil anlayıĢına göre her adın “doğasında” içkin bir “doğruluk”olduğundan, “uzlaĢımla” ya da anlaĢmayla konulan adlar aslında “ad” (gerçek) bile değildir.Adların “içkin” doğruluğu herkes için “aynı” olduğundan “uzlaĢım” ya da anlaĢma bu içkindoğruluğa Ģu ya da bu biçimde etki edemez. Kratylos‟un aĢırı doğalcı yaklaĢımı sözcükleri,yönletimlerine öylesine tutsak eder ki sözcükler hareketsiz, diğer bir deyiĢle iĢlevsiz
durumagelir. Bu aĢırı doğalcı yaklaĢım “yanlıĢ yapmayı”, “öğrenmeyi” dolayısıyla “diyalektiği”olanaksızlaĢtırır. Platon‟a göre diyalektiği olanaksızlaĢtıran, bu doğalcı dil anlayıĢının, dil ile gerçeklik arasında temelde varsaydığı iliĢkidir. Diğer bir deyiĢle, doğalcı dil anlayıĢınındayandığı ontolojik varsayım, “Ģeyleri bilmeyi”, “öğrenmeyi” olanaklı kılacak bir epistemolojiye olanak tanımaz.Platon, bu epistemolojik olanağı sağlayacak bir ontolojiyi Diyalog
‟da sürekli canlıtutar. Platon‟un “dil” ile “gerçeklik” arasında bu amaçla varsaydığı iliĢki, “ad kurma” iĢininnasıl yapıldığın açıklarken belirginleĢir. Platon daha önce kullandığı araç analojisi nisürdürür. Nasıl ki bir araç yaparken, “aracın uygunluğunu yapılacak iĢin doğası belirliyorsa”,“adlandırılacak Ģeyin doğası” da “ad yapmayı” benzer bir biçimde belirler (389a-d) Platon‟un bir “ad” ile o adın “adlandırdığı” Ģey arasında kurmaya çalıĢtığı iliĢki Hermogenes‟inuzlaĢımcı ad verme yaklaĢımının açıkça karĢısındadır. Ancak Platon‟un yaklaĢımıKratylos‟un doğalcı yaklaĢımından da ayrılır. Kratylos adların “doğru” ya da “yanlıĢ”olduğunu, “ad” ile o adın “adlandırdığı” Ģey arasında bir “tekabül” iliĢkisine dayanarak ilerisürer. Platon ise “adlandırma eyleminin doğruluğundan” ya da “yanlıĢlığından” söz eder ki
buKratylos‟un yaklaĢımından temelden ayrıldığı noktadır. Bir aracın yapımında usta, aracındüĢüncesindeki “doğru” yani “ideal” tasarıma göre yapmaya çalıĢır. (389b) Bu, Platon‟a göre id.1320066
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu “her türlü araç yapımı” için, dolayısıyla “ad yapımı” için de böyledir. (389e) Bir adın uygun biçimde kurulup kurulmadığına karar verecek olan da o “adı kullanandır”.Ancak burada Platon‟un sözünü ettiği “dil kullanıcısı”, dili kullanan herkes değil,dille dolayısıyla adlarla iĢi olan yani “sorma, yanıtlama sanatını bilen, diyalektikçidir”. (390d)Platon‟un, “yasa koyucunun adları uygun biçimimde kurabilmesi için diyalektikçinin yanifilozofun denetiminde bu iĢi yapması gerektiğini” ileri sürmesinin arkasında yatanepistemolojik kaygı,
filozofun gerçeği araĢtırmasında dili uygun bir heuristic araç olarak kullanması yatar.Platon‟a göre “ad kurma” eyleminin “doğruluğu”, adın “adlandırdığı” Ģeylearasındaki “doğal uygunluğa” bağlıdır. (390e) Ancak bu “doğal uygunluk”, “ad” ile“adlandırılan” arsında Kratylos‟un doğalcı yaklaĢımı anlamında bir tekabül iliĢkisi olarak anlaĢılmamalı. Eğer Platon böylesi bir tekabülden söze diyor olsaydı ne “ad” ile“adlandırılan” arasında “doğal uygunluk”tan ne de “adlandırma eyleminin doğruluğu”ndansöz etmeye gerek olacaktı. “Tekabül” yaklaĢımı “adlandırmayı”, “ad” ile “adlandırılan”arasındaki iliĢkiyi “yanlıĢ” ya da “doğru” kılan bir eylem olarak değil, “ad” ile “adlandırılan”arasında birebir “örtüĢme”, “benzeĢme”, “yansıtma” olarak ele aldığından insan etkisine gerek olmayacaktır. Buna kaĢın Platon “ad” ile “adlandırılan” arasındaki
iliĢkiyi bir “eyleme” bağlayarak adlandırmayı doğrudan insan etkisiyle sağlanan bir “doğal uygunluk” iĢi olarak görür. (387a)Kratylos‟un doğalcı dil yaklaĢımı da Hermogenes‟in uzlaĢımcı yaklaĢımında olduğugibi iletiĢimi, diyalektiği olanaksızlaĢtırır. Bu doğalcı yaklaĢıma göre bir kimse yanlıĢsöyleyemez, çünkü doğru söylenmediğinde yapılan, “boĢ, anlamsız sesler” çıkarmaktan baĢka bir Ģey değildir. (429e) KonuĢmayı, Ģeylerin içkin gerçekliğiyle bire bir benzeĢimeindirgemesi, dili kımıldayamaz bir konuma getirir. Bu kımıldayamaz dil de iletiĢimi id.3255027
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu diyalektiği ya da Platon‟un deyiĢiyle, “birbirimize bir Ģeyler öğretmeyi” olanaklı kılan hareketalanını ortadan kaldırır.Buna karĢın Platon “öğretmeyi”,
“öğrenmeyi” olanaklı kılan hareket alanını, dilde“uzlaĢıma” yer açarak sağlar. “Bazı adların doğruluğunun doğal olmamasına karĢın anlamsızolmadıklarını”, “anlamlıklarını da uzlaĢımla sağladıklarını” ileri sürerek Platon dile, dildıĢındaki Ģeyler üzerine konuĢma alanı tanır. (435a-b) Platon‟un, dili, iletiĢime, diyalektiğeolanak sağlayan bir konuma taĢıma çabasını, Platon‟un amacının uzlaĢımcı bir dil yaklaĢımıgeliĢtirmek olduğu yönünde yorumlanmıĢtır. Dahası “ Diyalog ‟unu özünün uzlaĢımcılığısavunmak” olduğu ileri sürülmüĢtür. (Schofield, 1982; s. 67, 81) Ancak bu yaklaĢımPlaton‟un epistemolojik kaygısını göz ardı eder.Platon‟un çabası dili , dil dıĢındaki
gerçekliği araĢtırabilecek heuristic bir araç kılmaktır. Platon‟un doğalcı dil anlayıĢına yönelttiği eleĢtiri, uzlaĢımcılığı savunmak adınadeğil, dile epistemoloji yapma olanağı sağlayacak bir iĢlev kazandırmak içindir. Bir Ģeyinadını bilmekle o Ģeyi bilmeyi özdeĢ tutan Kratylos‟un doğalcı yaklaĢımına Platon‟unyönelttiği eleĢtiride bu çaba açıkça görülür. Platon, “adları ilk koyan kiĢi, bu iĢi kendi bilgisine göre yapmıĢ olacağından”, “onun yanılmadığının güvencesi” olacak bir dayanak olmadığını ile sürer. (437c) Epistemolojik açıdan, Ģeylerin doğasını, gerçekliğini soruĢturmayısürdürmeyi olanaklı kılan bir dil anlayıĢı geliĢtirmeyi gözeten Platon, doğalcı yaklaĢımın daha baĢtan böylesi bir soruĢturmayı kapatan dil yaklaĢımına karĢıdır. Doğalcı yaklaĢımın ilerisürdüğü
gibi eğer “adları bilmek”, “Ģeyleri bilmek”, “gerçekliği bilmek” ise “ad koyucular” bu adları hangi yolla koydular?Platon etimoloji nin ad koyma, adlandırma yollarından en önemlisi olduğununfarkındadır. Bu bakımdan Diyalog ‟da etimolojik çözümlemeye uzunca yer verir. Platon birçok adı etimolojik olarak inceledikten sonra adın adlandırdığı Ģeyin doğasını dile getirmesigerektiğini belirtir. (322d) Platon, eğer bir adı onu oluĢturan sözcüklere, parçalara ayırırsak id.2831820
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu
öyle bir yere gelip dayanırız ki, bu öğeyi artık çözümlenmeye gerek kalmaz der. (422a)Platon‟un artık çözümlemeye gerek kalmayan öğe olarak ele aldığı bu „temel öğe‟, Ģeylerinharf ile hecelerde yansıtılan „öz‟üdür. (423e, 424b) Bu harfler ile heceler Ģeylerin doğasına„öykünme‟dir. Bununla birlikte Platon adlandırmada “zorunlu” olan öykünmeyle hayvanseslerini öykünmeyi birbirinden ayırır. “Hayvan seslerine öykünme bu hayvanlarıadlandırmak değildir.” (423c) Etimolojik bakımdan adlandırmaya uygun öykünme harfler ileheceler yoluyla Ģeylerin doğasını öykünmektir. Eğer “bir kimse harflerle, hecelerle her Ģeyinözünü öykünebilseydi her Ģeyin doğasını gösterirdi”. (423e)Platon “resim” ile “resmedilen” arasındaki iliĢkiyi ele alarak, “öykünme” kavramınıaçıklamaya çalıĢır. (431c,432c) Nasıl ki doğada, “resmin öykündüğü nesnelere benzeyenrenkler olmasaydı herhangi bir
Ģeye benzeyen resim yapılamazsa”, “adların kurulması için bir araya getirilmesi gereken harflerin de öykünecekleri nesnelerle bir benzerlikleri olmasaydıadlar herhangi bir nesneye benzemezdi”. (434b) Bir resmin, resmi olduğu Ģeyle aynı Ģeyolmadığı gibi, dil de, dile getirdiği Ģeyle aynı Ģey değildir . Bir resmin resmettiği Ģeylearasındaki benzerlik bir uzlaĢım konusudur. Ancak bu uzlaĢım, Hermogenes‟in sözünü ettiğitürden, bir resmi istediğimiz Ģeye benzetebileceğimiz kadar keyfi bir uzlaĢım değildir.Resmedilen, resmin neye benzemesi gerektiğini sınırlar. Diyalog ‟da etimolojik çözümlemeye verilen öneme bakılarak Platon‟un aslında “diliçin etimolojik bir temel aradığı” ileri sürülmüĢtür.
(Sedley, 2003; s. 23, 29) Ancak, Platon‟un etimolojik çözülmemedeki amacı, bir adın adlandırdığı Ģeyle benzeĢimini ileri süren doğalcıyaklaĢımla, bir adın salt uzlaĢım konusu olduğunu savunan uzlaĢımcı yaklaĢımın tutarsız olduğunu göstermektir. (396d-397a) Etimolojik çözümleme Ģeylerin doğasına iliĢkin bulanık sonuçlar doğurur. Dolayısıyla, Platon etimolojinin Ģeylerin doğasını, gerçekliğini araĢtırmada bir yöntem olamayacağını göstermek ister. Etimolojik çözümlemenin epistemolojik önemiyoktur. id.3142808
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794
2 saat önceEmine Akarsu Platon‟un, dile, “Ģeylerin doğasını araĢtıracak” epistemolojik bir araç olarak yaklaĢımı Diyalog ‟un sonlarına doğru belirginleĢmeye baĢlar. (435e-436b) Platon‟un “adlarındoğruluğuna” iliĢkin soruĢturması dolaylı bir biçimde Ģeylerin doğasına (gerçekliğine)ulaĢmaya iliĢkin bir yöntem araĢtırması olduğu görülür. Platon, Heraklitesci akıĢ görüĢündenyola çıkarak, var olan adlar aracılığıyla Ģeylerin özünü, gerçekliğini öğrenebileceğimizisavunan Kratylos‟a karĢı çıkar. Birincisi, eğer “adlardan yola çıkarak Ģeylerin, nesnelerin neolduklarına ulaĢmaya çalıĢırsak, “ad kurucular”ın olası yanlıĢlıklarını da sürdürmüĢ oluruz.Platon‟un ikinci ama birincisinden daha önemli ikinci karĢı görüĢü ise
ontolojik ağırlıklıdır.Kratylos kendi görüĢünü savunmak için “ad kurucular”ın Ģeylerin, nesnelerin doğasını,gerçekliğini bildiklerini ileri sürer. (436c) Platon‟un, Kratylos‟un “doğru ad” ile o adınnesnesi arasında kurduğu iliĢkiye karĢı çıkıĢının arkasında yatan düĢünce, eğer “ad” ile“nesne” arasında doğrudan, dolayımsız bir karĢılama, benzeĢme, yansıtma iliĢkisi varsa ozaman “ad” ile “nesne” arasında bir ayrımdan söz edilemez. “Ad” ile “nesne” aynı Ģey olur!(432d) Bununla birlikte Kratylos‟un, “ad kurucuların Ģeylerin, nesnelerin doğasını(gerçekliğini) bildikleri” bundan ötürü “doğru ad” kurdukları savı, Ģeyleri, adlarının dıĢında bir baĢka yolla bilmenin olanaklı olduğunu varsaymasını gerektirir. (438b) Eğer Kratylos‟unileri sürdüğü gibi “ad kurucu”, “nesnelerin doğasını bildiği” için “doğru” adı kuruyorsa,nesnelerin ne olduklarına iliĢkin bilgi, nesnelerin adlarına iliĢkin bilgiyi önceler.Platon
Ģeylerin doğasının, dilden bağımsız olduğunu düĢünür. ġeylerin doğası her hangi bir dilden önce gelir. Dili (adları) bilginin nesnesi olarak gören Kratylos‟a karĢın PlatonĢeyleri bilginin nesnesi olarak görür. ġeyler, nesneler Platon‟a göre bilinebilir. Her ne kadar Platon diyalogda idealar öğretisi ne doğrudan değinmese de ona göndermede bulunur. “SöyleKratylos sence mutlak güzel, mutlak iyi ya da bir baĢka mutlak Ģey var mıdır yok mudur?(439c) Platon “güzellik”, “iyilik” gibi bazı Ģeylerin kalıcı, değiĢmez bir doğası olduğunu id.3287276
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu düĢür. (439c, 440b) Bilginin olanaklılığı, bu “kalıcı”, “değiĢmeyen” gerçekliğin
varlığınadayanır. “Eğer her Ģey sürekli değiĢim durumunda olsaydı bilgi diye bir Ģey olmazdı.” (440a)Öyleyse, bu kalıcı, değiĢmeyen gerçekliğin bilgisi Kratylos‟un sözünü ettiği doğalcı dil yaklaĢımı dıĢında nasıl dile getirilecektir? Gerçeklik kalıcı, değiĢmeyen, mutlak bir Ģeyolarak ele alındığında, bu gerçekliği dile getiren sözcüklerin de böylesi bir kalıcılık,değiĢmezlik, mutlaklık taĢıması gerekmez mi?Platon sözcüklerin “kötü”, “yersiz, kullanılabileceğini ancak bunun “anlamsızlığa”değil “yanlıĢ anlamaya” yol açabileceğini savunur. Ne kadar “yanlıĢ anlamdan” sakınılmayaçalıĢılırsa çalıĢılsın, bir dilde “yanlıĢ anlam” olasılığı her zaman vardır. Sözcükler, doğrutümcelere ya da “Ģeylerin doğasına” denk gelmeseler de kullanılmaya devem ederler. Bu bakımdan Platon hem sözcüklerin “doğruluğunu” salt bir uzlaĢım, anlaĢma durumunaindirgeyen uzlaĢımcılığın
doğruluk anlayıĢından hem de sözcüklerin doğruluğunu salttümcelerin içrekliğine, sözcüklerle benzeĢik bir duruma indirgeyen doğalcı doğruluk anlayıĢından ayrı bir doğruluk anlayıĢı geliĢtirir.Platon‟un bu doğruluk anlayıĢı, “ad” ile “araç” arasında kurduğu benzetmedesaklıdır. Platon, bir “ad” ile o adın “nesnesi” arasındaki yönletim iliĢkisini, hem uzlaĢımcıhem de doğalcı yönletim iliĢkisinin olanak tanımadığı “yanlıĢlık” kavramına olanak tanıyanama “doğruluk” olasılığını da çekici güç olarak kullanan bir konuma taĢır. Platon “yanlıĢ”aolanak tanıyarak hem doğalcı yaklaĢımın kıpırdayamaz dil anlayıĢından hem de dili büsbütünnesnesiyle doğal iliĢkisinden koparan uzlaĢımcı dil anlayıĢından ayrılır. Her iki anlayıĢta
da“öğrenmenin olanağı” ortadan kaldırılmıĢtır. Çünkü ortada öğrenilecek bir Ģey bırakılmamıĢtır! Doğalcılık hem adları hem de tümceleri daha baĢtan “doğru” olmak dolayısıyla “anlamlı” olmak zorunda sayarak, uzlaĢımcılık ise “doğruluğu” salt bir uzlaĢım,anlaĢma iĢi sayarak “yanlıĢ”ı olanak dıĢına itmiĢlerdir. Platon Ģeylerin bilinebilir olduğunuvarsayarak, bu bilme sürecinin doğal olarak içereceği “yanlıĢ”a yer açar. Platon‟un id.1308600
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu “öğrenmeye”, “öğretmeye” olanak tanıyan bir bilgiye ısrarla yol aramasına bakılarak,“ Diyalog ‟un amacının salt epistemolojik bir bilgiyi olanaklı kılmak olduğu” ileri
sürülmüĢtür.(Joseph, 2000; 86–87) Ancak bu eleĢtirinin, Diyalog ‟da geliĢtirilen dil yaklaĢımının amacıkavrandığında yerinde olmadığı anlaĢılır Doğalcı ve uzlaĢımcı dil anlayıĢına yöneltileneleĢtiriler, Platon‟un amacının salt bilgiyi olanaklı kılmak olmadığını gösterir.Doğalcı dil yaklaĢımı ve uzlaĢımcı dil yaklaĢımı bütünüyle yanlıĢ mı? Platon hemdoğalcı hem de uzlaĢımcı dil yaklaĢımının belirli ölçülerde doğru olduklarını göz önünde bulundurur. Ne belirli bir “ad” ile o adın “yönletimi” arasında bir “uygunluk” iliĢkisi olmasıgerektiğini ileri süren doğalcı yaklaĢım, ne de ortak bir dil içerisinde adların bir “uzlaĢım”, bir anlaĢma yönü olduğunu savunan uzlaĢımcı yaklaĢım bütünüyle yanlıĢ sayılamaz. Ancak Platon, hem doğalcı yaklaĢımın hem de uzlaĢımcı yaklaĢımın doğru oldukları yönü içeren araçsal bir dil yaklaĢımı geliĢtirir. “Nesneleri
adlandırmada doğal bir iĢleyiĢ” olabileceğinisöyleyerek doğalcı yaklaĢımdan, “bir adın anlamının, o adın nesnesini belirli ölçüde kapsayıp belirli ölçüde de kapsamadığını” söyleyerek uzlaĢımcı yaklaĢımdan yana çıkarak her ikigörüĢün de sınırlılıklarını dile getirir. (435a-b)Platon‟un burada göstermeye çalıĢtığı Ģey bir “benzetme” iliĢkisinde, “benzeyen”Ģeyler olduğu kadar “benzemeyen” Ģeyler de olduğudur. Neyin benzediği neyin benzemediğide bir uzlaĢım konusudur. Ancak bu uzlaĢım Hermogenes‟in doğal bir uygunluğu büsbütündıĢarıda bırakan, uygunluğu bütünüyle görece kılan bir uzlaĢım değildir. ÇünküHermogenesci uzlaĢım anlayıĢına göre bir “ağaç” resminin, bir “insan” resmi olduğunusöylemek olanaklıdır. Ancak Platon‟un ileri sürdüğü Ģey “doğal bir adlandırmada”, “ad” ile“nesne” arasında “benzerlik” her zaman olmayabilir, bazı adlar “doğru”
bazı adlar da “yanlıĢ”olabilir. Platon “adlar” ile “adlandırdıkları” Ģey arasında mükemmel bir benzerlik iliĢkisinin“ideal” bir dilde gerçekleĢebileceğini düĢünür. KonuĢtuğumuz, yani, doğal dilde böyle bir benzerlik beklenmemeli. (435c-d) Böylesi bir benzerliği Platon ironik bulur. “Eğer bir ressam id.3215227
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu Kratylos‟daki her Ģeyi olduğu gibi Kratylos‟un resmine koyabilseydi, bu Kratylos‟la,Kratylos‟un resmi değil iki Kratylos olacaktı.” (432c)Bütün bir Diyalog boyunca kurduğu benzetmelerle, verdiği örneklerle Platon, dilin bir araç olduğunu göstermeye çalıĢır. Dile bu araçsal
yaklaĢım, “dil dıĢında” ama dilleyapılan bir Ģeyler olduğunu göstermek içindir. “ġeyleri, nesneleri, gerçeği doğasına göre ayırtetmenin, birbirimize bir Ģeyler öğretmenin” aracı Platon‟a göre dildir. Dili, “birbirimize bilgiverip bir Ģeyler öğretmenin, gerçekliği ayırt etmenin” aracı olarak ele aldığımızda doğrudan bir uzlaĢım durumuyla karĢı karĢıya kalırız. Gerçekliğin Ģöyle mi yoksa böyle mi olduğu, ilerisürülen uslamlamanın gücüne bağlı olarak değiĢmez mi? Bilgi olarak öğrettiğimiz ya daöğrendiğimiz Ģeyler de benzer Ģekilde ikna etmeye, ya da edilmeye göre değiĢmez mi?Öyleyse Hermogenesci uzlaĢımın dıĢında dilin araçsal iĢlevi nedir?Platon‟un “uzlaĢım” anlayıĢı doğrudan onun “gerçeklik” anlayıĢıyla bağlantılıdır.Gerçekliği, öyle Hermogenesci uzlaĢım anlayıĢında olduğu gibi, istediğimiz biçimde ayırtedemeyiz, nasıl ki, “kesme iĢini uygun bir araçla yapmak gerekirse”, gerçekliği de ona uygundüĢen bir
araçla (dille) yapmak gerekir. Diğer bir deyiĢle, Platon‟un “gerçeklik” kavramı, saltisteğimize bağlı, salt “uzlaĢımın konusu” bir gerçeklik kavramı değildir. Söz konusugerçeklik, “salt bir uzlaĢımla belirlenmekten öte kendisini uzlaĢımı belirlemeye dayatan” bir gerçekliktir. (Boxter, 1992; s. 136-137)Platon, “doğruluk”tan da böyle bir “gerçekliğe uygunluğu” anlar. Platon‟a göredoğruluk, tümcelerin ne salt biliĢsel içiriğine ne de gerçekliğe benzeĢimine bağlıdır.(Williams, 1994; s. 28-38) “Doğruluk” bu anlamda keyfi bir “uzlaĢım” da değildir. Neyin“doğru” neyin “yanlıĢ” olduğunda uzlaĢmak, “uzlaĢılan Ģeyin, gerçeklikle uyuĢmasına” bağlıdır. Dolayısıyla gerçekliğin kendisine bağlı kılınan “doğruluk”, “düzeltilebilir”, “yanlıĢaaçık” bir doğruluktur. Doğruluğun düzeltilebilir olması, gerçekliğin ne olduğuna iliĢkin birbirimize öğretmek yoluyla
gerçekleĢen epistemolojik bir durumdur. Böylece Platon‟un14 uzlaĢım kavramı epistemolojik bir uzlaĢıma dönüĢür. “UzlaĢım”, “gerçeklikle” tersdüĢtüğünde değiĢtirilecek olan “gerçeklik” değil, gerçekliğe iliĢkin uzlaĢımdır. Bu uzlaĢımkavramı, diyalektiğ e olanak tanıyan bir uzlaĢım kavramıdır id.1138820
https://www.facebook.com/profile.php?id=1 00001511141794https://www.facebook.com /profile.php?id=100001511141794 2 saat önceEmine Akarsu Kaynakça Boxter, T.M.S. (1992) The Cratylus: Plato‟s Critique of Naming . Leiden, New York andCologne.Joseph, John E. (2000) Limiting the Arbitrary: Linguistic
Naturalism and Its Opposites in Plato‟s Cratylus and Modern Theories of Language . Studies in the History of Language Sciences, 96. Amsterdam, Philadelphia: John Benjamins Publishing.Plato, (1987) Cratylus , Translated by Benjamin Jowett. The Collected Dialogues , PrincetonUniversity Press.Schofield, Malcolm. (1982) “The denouement of the Cratylus ”, in Malcolm Schofield andMartha Nussbaum (eds.) Language and Logos, Cambridge: Cambridge UniversityPress.Sedley, David. (2003) Plato‟s Cratylus , New York: Cambridge University Press.Williams, B. (1994) „Cratylus‟ Theory of Names and its Refutation, in S. Everson (ed.) Companions to Ancient Thought 3:
Language . Cambridge University Press