ZCN fli, ZCN KlMlGl .
-·
Derleme
PAULRCPS
ÇeViri: Nevıat "frkmen
Yf)[L . YAYINLARI
----:.--·ı '...,_�_ _
i
'
·.
"' '
/-
_
_/
KE:OİLE:R
·
·
�"'N� '
Eiil@M �
-
'
ZEN ETİ, ZEN KEMIGI Bu kitabın derleyicisi Paul Reps,
doğu ve batı
anlayışlarını bağdaştırmayı amaçlayan bir Ame rikalı . Zen Telgrafları (Zen Telegrams), Kare Gü·
neş Kare Ay (Square Sun Square Moon), Yüzdeki Kırışıklıkları Gideren Oyunlar (Unwrinkling Plays)
ve 10 Meditasyon Yöntemi (10 Ways to Med!tate) adlı , Japonya'da basılıp ABD'de satılan kitapların :yazarıdır o. Nyogen Senzaki, ünlü uluslararası bir Budacı bil gin.
Japon-Çinli ana babadan Japonya'da doğ
muş; bir tarlaya bırakıvermişler onu. Budacı bir keşiş, bebeği bulmuş da, onun ilk öğretmeni ol muş. Bebek büyümüş, bir «yersiz-yurtsuz keşiş• olmuş. Japonya'da dolaşmış durmuş.
Sonunda
Califomia'ya yerleşmiş. Nyogen Senzaki ile Paul Reps, bu dört kitapl ık dizinin ilk üçünü birlikte hazırlamışlar. Dördün cüsü, Paul Reps'in ürünü.
YOL YAYINLAAI
ilhan Güngören ilhan Güngören Erlch Fromm D. T. Suzuki
Jolan Chang Gustie L. Herrlgel Marco Polo Alan Watts ilhan Güngören C. W. Nicol
Krlşnamurtl Ahmet Güngören Carlos Castaneda Carlos Castaneda Tahsin Yücel Claude Levi-Strauss M. A. Sechehsye Jack Kerousc Aldous Huxley Anals Nln i lhan Güngören Joe Hyame Pllul Reps
ZEN BUDİZM; B iR YAŞAMA SANAT! Gözden geçirilmiş 2. Basım, 1982 BUDA ÖGRETISI 2. Basım 1988 PSiKANALiZ ve ZEN BUD iZM Çev. ilhan Güngören, 3. Basım, 1981 ZEN BUDiZM. SEÇME YAZILAR Çev. i lhan Güngören T.D.K. 1980 Çeviri Ödülü 2. Basım, 1984 TAOCU SEVİ ŞME VE SEKS Çev. i lhan Güngören 5. Basım 1990 İKEBANA, ÇiÇEK YOLU VE ZEN Çev. Ö mer Güngören, 1984 MARCO POLO'NUN GEZiLER KiTABi Çev. Ö mer Güngören, 1985 TAOCULUK ZEN VE BATI KÜ LTÜRÜ Çev. i lhan Güngören, 1985 T'Al CHI CH'UAN. GÖ LGE BOKSUYLA HAREKETLi MEDiTASYON, 1987 ı
Zehra Bayramoğlu, 3. Basım, 1987 KAÇIKLARI Nevzat Erkmen, 1982 Cev. Seniha Akar, 1983 VUVASINDA B iR CASUS
Cı:ıv. "Zevmm Sı>vın, 1<ıR4
B AŞKA BiR GÖ ZLE Bi R BASKA ACIDAN SEKS VOGASI VE BASKA YAZILAR 1988 ZEN VE SAVAŞ SANATLAR! Cev. Cem Şen, 1989 ZEN ETi , ZEN KEMIGI. Çev. N . Erkmen 1990
Derleme
PAULRfPS {(Qiri: NC\1;at ükmen
Yf?)[L
YAYINLARI
Yf>[L
YAYINLARI
Ankara Cad. Toprak Han 107/18 Cağaloğlu-İSTANBUL P.K. 30 Yeşilköy-İstanbul Tel.: 573 85 10 - 519 45 80
Yayın hakkı
© Nevzat
Erkmen 1990
ISBN 975-7569�-2
Baskı tarihi
:
Mart 1990
Kapak düzeni : Ayşegül Tolgay Güngören Kapak baskı : Çetin Ofset Dizgi - Baskı : Tuba Matbaası IST.
-
512
91
33
İÇİNDEKİLER
Çeviri İçin Birkaç Söz Çevirenin Önsözü Önsöz
11 13 15
101 ZEN ÖYKÜSÜ
19 21
Çevriyazı: Nyogen Senzaki ve Paul Reps
Çay Fincanı ... ... ... .... ... .. ... . .. .. .. .. ... ... ... .. .. . 2. Çamurlu Yolda Bulunan İnci . . . . . . . 3. Öyle mi? ...... .......... .. .......................... 4. Boyun Eğme . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5. Seversen Açıkça Sev . .... . ... ... ... .... .. . .... .. ... ... . 6. İçi Sızlamamış ..... . .... ... .. ... .. ... .... ... .... ... ... .. . . 7. Son Söz 8. Koca Dalgalar . .. .. .. .. ... . ... ... .. ... .... ... .. . ... .... .. . 9. Ay Çalınmaz . ... ... . .. ... ... .. .. .. .. .. .. .... .... .. . .. .. .. 10. Hoshin'in Son Şiiri . ....... .................... .... .... 11. Shunkai'nin Öyküsü . ..... .. .. ... .. .... ................ 12. Mutlu Çinli . .. ... .. . .. ... . .. .. . . ... ... . . . .. ... .. . .. ... . .... .. . .. ... ... ... . .. .. .. ... .... .... . .... ... 13, Bir Buda ı.
.
...
....
.
..
..........
.
.
.
.
.............................................
.
.
.
.
. . ... . .. . . . . . Çamurlu Yol . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. Shoun ile Anası Budalıktan Uzak Değil . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . Öğretide Elisıkı . ... .... .. .. . ... .. ... ... ... .... .. ... ... . . .. . ...... ..... Örnek Öykü Birinci İlke ............................................. Ana Öğüdü . ...... ........... . ... ......... ......... .... Bir Elin Sesi . ... ... ... .... .. ... ... . .. . ..... . .. ... ... . .... 22 . İçim Yanıyor Ateş Gibi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... ... .. ...... .... ....... .... ... . .... 23. Eshun'un Gidişi 24. Sutra Okumak ...................... ...... .............
14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21.
.......
...
...
.
...
..
.
..
.
.
.
. .... .. ... ......... . . . . ...•....
.
.
.
.
.........
23 23 25 26 27 27 28 28 29 30 31 33
33 .34 35 36 37 38
39 39 40 41 42 43 5
25. Üç Gün Daha . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . .. 26. Tartışıyı Kazan Tapınakta Konuk Ol . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27. Mutluluğun Sesi . ... .. . . . .. ... . . . . . . . . . . . . .. . . . .. .. .. . . . . 28. Kendi Hazineni Aç 29. Su Olmayınca Ay Olmaz ............................. 30. Kartvizit 31. Hepsi En İyisi .. . . .. ... . . 32. Zaman Miskalle, Altın Kantarla . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . .. . 33. Mokusen'in Eli 34. Yaşamın Tek Gülücüğü . . .. . . . . . .. . 35. Her An Zen .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 36. Çiçek Yağmuru 37. Sutra Yayımlamak 38. Gisho'nun Uğraşı 39. Gündüz Uykusu 40. Düş Ülkesinde 41. Joshu'nun Zen'i 42. Ölünün Yanıtı 43. Dilenci Yaşantısında Zen ............. ........ ........ 44. İzdeş Olan Hırsız ................. .. .................. . 45. Doğruyla Yanlış ...................................... ... ..... . . .. . . .. .. .. . 46. Otların, Ağaçların Aydınlanması ............. . ............... . ... . . . . . 47. Paragöz Sanatçı ..... . ........................... ... ......... 48. Tam Yeri 49. Kara Burunlu Buda 50. Ryonen'in Açıkça Kavrayışı ............. ... ...... .... ...................................... .... . 51. Ekşi Miso .................. ............ ......... ... . . 52. Işığın Sönebilir 53. Veren Etsin Teşekkür ................................... 54. Son Dilek ............................................ 55. Çay Ustasıyla Suikastçı ................................ 56. Gerçek Yol ...... .............. ................. ... .... 57. Cennetin Kapılan ...................................... 58. Taş Buda'nın Tutuklanışı ............................. .............................. ........ 59. İnsanlığın Erleri 60. Tünel ............................................ .............................. . 61. Gudo ile İmparator .
.
.
....
.............................................
...
.
.
..........
................
.
.... ..........
..
.
.....
.
..
..
.
.
.....
......
..
.
.
' • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • � e • • • • • • • • • • • • • • • •
.
.
.
.
.
..
.
.
.
.
.
.
.
.
.
..
6
43 44 45 45 46 46 47 47 48 48 49 49 50 50 51 52 52 53 53 54 55 55 56 57 58 58 59 60 60 61 62 63 63 64 65 65 66
62. 63. 64. 65. 66. 67.
Kaderin Oyuncağı Öldürüm Kasan Terliyor ........................................ Hortlağın Ölümü . . . .... .. . . .. ... . Ulu İmparatorumuzun Çocukları . ................ Ne yapıyorsun! Ne Diyorsun! ..... .. .. . ..... ... . ... ... ... .. ... ... ... .... . Bir Zen Sesciği .................................... Suçlamayı Yutmak Yeryüzünün En Değerli Nesnesi . . . ... ... .... .... .... . .. . ... . Sessiz Durmayı Öğrenmek . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . Dangalak Varsıl ... ....... ... ... .. . .. . .. ... ... .. .... ... ... .. On Ardıl Gerçek Reform Aksilik Kafadaki Taş Bağlanmamak Gerçek Gönenç Günlük Yakma Kabı Gerçek Mucize . .. .. . . . . . Uyumana Bak . ........................................ Yok Oğlu Yok .. . ... . . .. .. .. . . Çalışmayana Yemek Yok .. . .... .. .. .. .. ... .. .... ... . Gerçek Arkadaşlık . .. . . ... . . .. ... Ölme Zamanı . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yaşayan Buda ile Banyo Teknecisi . . .. . . Üç Çeşit Çömez . . . .. . . . . . . . Bir Çin Şiiri Nasıl Yazılır . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Zen Söyleşisi . ........................................ Son Şaplak . .... . ..... ... . .. ... ... .... .. ... . .. . ..... .. Banzo'nun Kılıcındaki Tat ............................. .. .. ... ... .... .. . .. ... .... ... .. ... ... ... .. Maşalı Zen Masalcının Zen'i . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. .. Gece Kuşu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . Ölmekte Olan Birine Mektup ....................... Bir Damla Su . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. .. . . . . . . . . . .... ... ... .... .. . ... ... .... .. .. ... . .. ... .. En Yüce Öğreti ..
..
..
.
.
.
.....
..
.....
....
..
.
.............................................
68. 69. 70. 71. 72. 73. 74. 75. 76. 77. 78. 79. 80. 81. 82. 83. 84. 85. 86. 87. 88. 89. 90. 91. 92. 93. 94. 95. 96. 97.
.
............. . . .
..
.
.
.
.....
..
.
..
...
....
...........
..
... . .
.
..
.... . . .
..
.
...
.
......
.
...
..
...
...
...
...
.....
......
.....
...
.
.
.
.... ...
.
..
.
.
.
...
...
.
..
..
.
...
.
..
.
.
.
..
....
.....
67 67 68 68 69 70 71 71 72 72 73 73 74 74 75 75 76 77 78 78 79 79 80 80 81 81 82 82 83 83 85 85 86 86 87 87 7
Bağlılık İstenmiyor 99. Tosui'nin Sirkesi 100. Sessiz Tapınak 101. Buda'nın Zen'i
88 89 89 90
GEÇİTSİZ GEÇİT
91
98.
Yazan : Ekai CMumonJ Çevriyazı: Nyogen Senzaki - Paul Reps
.. .. . .. . ... ..... •. .
.
.
. ..... ...... ... . . ...... .... .. .. ... . ... . Joshu'nun Köpeği Hyakujo'nun Tilkisi ................ ........ ........ . . Gutei'nin Parmağı . . . .... . . ... . .. . .. . . . . . ..... . . . .. . .. . . Sakalsız Yabancı ... . .. .. . . . . . . . ... .. . ... . . Kyogen Ağaca Tırmanıyor Buda Çiçek Çeviriyor . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ... . . . ... . . . . . .. . . . . . . Joshu Tası Yıkatıyor ... .. ................... . . . . . . . . . .. 8. Keichu'nun Tekerleği 9. Tarih Öncesinde Bir Buda .. . .. . . . . . . .. . . ... .. .. . .. . .. . . 10. Seizei Tek Başına ve Yoksul . . ... . . . ..... . . .. .. . . . . . .. . . . 11. Joshu Meditasyon Yapan Bir Keşişi Sınıyor 12. Zuigan Kendi Ustasını Çağırıyor ......... .. ... . .... . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . ... . . 13. Tokusan Tasını Tutuyor 14. Nansen Kediyi İkiye Doğruyor .. . . . . .. . . .. . .. . . . ... . .. . . . ... ... .. . . . 15. Tozan'ın Üç Sopası 16. Çanlar ve Cüppeler . . . . . . . . . . . . . . .... . . .. . . . . . . . . . .. . . . 17. İmparatorun Öğretmeninden Üç Sesleniş .. .. 18. Tozan'ın Üç Kilosu . . . .. . 19. Gündelik Yaşamdır Yol .. . . . . . . 20. Aydınlanmış Kimse . . . .. ................. .. . ....... ... . ....... ... 21. Kuru Tezek 22. Kashapa'nın Öğüt Verme İşareti . . 23. İyi Düşünme, Kötü Düşünme .. . . .. . . 24. Sözcük Yok, Sessizlik Yok . . . . . .. . . . . . . . . . .. ...... .. . . . .. . . . 25. Üçüncü Sıradan Öğüt Verme 26. İki Keşiş Perdeyi Kaldırıyor .. . . . . . .. . . . . . .. . . . . . ... .. 27. Zihin Değil, Buda Değil, Hiçbir Şey Değil ... .. .. . 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7.
.
..
.
..........................................
.
.
.
.....
......
...
...... .
.
.
...
.
.
......
..
.
........
.....
.....
.
.
......
......
.
.........
.
......
..
...
.
. . ............
....
......
.
................
...
......
.........
.
..
..
.
..
.
.
...........
. .....
..
......
...
...
.
. .......
......
..
.
.
8
. . . ...
93· 97 98
100 101 101 102 103 103 104 105 105 106 107 108 109 110 111 112 112 113 113 114 114 116 116 117 118
28. Üfle Mumu, Sönsün ......... ... . ............. .. . .... .. . . . 118 29. Yel Değil, Bayrak Değil . . . . . .... . .. . . . . .. . . . . ... . . . . . . . . 120 ..... .. . ... .. .. . . . . . . ..... . ..... .... 121 30. Bu Zihin Buda'dır 121 31. Joshu Araştırıyor . . . . . . . .. . ... . .. . . 32. Bir Filozof Buda' ya Soruyor . . . . . .. .. .. . .... . .... .. . . . 122 33. Bu Zihin Buda Değildir .. .. ..... .. . . . . .. .. .. ... .. . . . . .. . 123 34. Öğrenme, Yol Değildir . . . . . . . . . . . . .. .. . .. .. . . . . . . . . . . .. . . 123 35. İki Ruh . . . . .. . . .... .. . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . 124 124 36. Yolda Bir Zen Ustasıyla Karşılaşma . .. .. . .. .... . ... .. . .. .. ... . .... .... . . . .. .. 125 37. Çitini Aşan Boğa 38. Bahçedeki Meşe Ağacı . . . .. . . ... . .. . . . . . . . . . . . . . . ..... 125 39. Ummon'un Sadede Gelmesi .. .. . .... . . . . ....... . . . . ... 126 . . . . . . . . . .... . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 127 40. Sürahiyi Devirmek 41. Bodhidharma Zihin Yatıştırıyor .. . ... . . . .. . . . . . .. . . . 127 42. Kızcağız Meditasyonundan Sıyrılıyor . . . . . . ..... .. . 128 43. Shuzan'ın Kısa Asası .. . . . . .. ........ .. . ....... . .. .. 129 . . . . . .. . . ... . .. . .. .. . . . . .. . . .. . . . . . 130 44. Basho'nun Asası .. ... .. .. .. . ..... .. . .. . . . .. .. .. .. .. .. .. ... ... 130 45. Kimdir o? 46. Direğin Tepesinden İleriye ...... . .... . . . .... .. . . . . . 131 47. Tosotsu'nun Üç Geçidi . . .. .. . .... . .. 132 48. Kembo'nun Tek Yolu .. ... . . . . . . . . . .... . . 132 49. Amban'ın Eki . .. .. . . . . .. . .... . . .. .... .... . . .. . . .. .. ... 133 .
...
....
.......
.
.
.
.
...
.
..
..
.
.
.
.. . .. .. .. •
......
.
..
..
...
.
.
.
.
..
.
..
..
.
.....
..
.
.
.
.
...
..
..
......
.
.
.
.
.
....
ıo
135
BOGA
Yazan : Kakuan Çevriyazı: Nyogen Senzaki - Pauı Reps ..
. . ... . . . .. . . . .
137
. ........... .. .. ..... .......... . ... . . .... Boğayı Arayış Ayak İzlerini Bulgulayış .. .. . . . . . . . ... . . . . Boğayı Seziş Boğayı Tutuş . . ... . . . . . ... . . . . . . . . .. . . .... . . . .. . . . . . . . . . .. Boğayı Uysallaştırış . .. ............. . ...... . . . . . . . . .. . . . .. Boğa Sırtında Eve Dönüş . .. .. .. ... ... . . . Boğayı Aşış . . . . .. . .. . .. . 8. Hem Boğayı Hem De Kendini Aşış . . . . . .... . ....
141 142 143 144 145 146 147 148
.....
Çizimler : Tomikichiro Tokuriki ı.
2. 3. 4. 5. 6, 7.
.
......
.
..
..
.
.............................................
.
.
.
.
.
..
......
.......
.
.
.
.
...
..
.
...
.
.
.
..............
.
,9
9. Kaynağa Varış Yeryüzünde
10.
DENGELENME•
149 150 151
Çevriyazı: Paul Reps
153
DEVİ SORAR
155
SHIVA YANITLAR
155
NEDİR ZEN?
166
t
Dengelenme : Burada anlatılmak istenen bir öze varma, temeline, merkezine, odağına oturma durumu vardır ki, bir tür meditasyondur. Amaç, düşünce yokluğunu elde edip aydınlık bir ayrımsamaya (bi linçliliğe, farkına varmaya) geçmektir.
10
ÇEVİRİ iÇİN BİRKAÇ SÖZ . . . Zen anlatılmaz olanı anlatmaya çalışır. Bunun için de alışılagelmişin dışında yöntemlere başvurur. Zen öyküsü, Zen öğretiminin önemli bir bölümüdür. Öyu le akıllı, tutarlı sözcükler içine sığmayan Zen gerçeğini bir bakarsınız Zen öyküsü içinde yakalayıvermişsiniz. Öbür yandan Zen, resimlerin anlatım gücünün sözcük lerden çok daha büyük olduğunun bilişine varmış, bunu «Bir resim bin sözcükten daha anlatımlıdır,,. diyerek dile getirmiştir. Ne dersiniz? Bu boğa resimleri o kadar gizemli aydınlanma olayına Csatoril sözcüklerden daha güçlü bir açıklama getirmiş olabilir mi? Zen yazınında bir klasik sayılabilecek bu güzel kitapçı ğın dilimize kazandırılması beni gerçekten mutlandırdı. Florya, Mart 1983
İlhan Güngören
11
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ Bu çevirinin gün ışığına çıkış serüveni şöyle: Kitabı, ya şamımda genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği görev lerimi yürüttüğüm bir aşamada çevirmeye başladım C1979), Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladığım 1981 yılında tamamladım. Yöneticilikten, yazarlık-çevirmenlik-bulmaca cılık dönemine geçişimin bir simgesi. .. Sevgili dostum Aydın Emeç. çevirimi, Hürriyet Yayın ları'nda basmak istedi. Telifimi bile ödedi. Oysa, o sırada bu yayınlara son verildi (1982). O kez yayımcım İlhan Gün gören'le anlaştık Cl983). Sonra, kitabın yayımından cayıldı. Yıl oldu 1989: İlhan Güngören'le yeniden anlaştık. Bu çeviri, uSpiritüel Yolculuk.,t diye adlandırdığım ça lışmalarımın da bir parçası. Bu yolculuk 25 yıl önce New York Üniversitesi'ndeki pedagoji öğrenimimden CM.A. ve Ph.DJ sonra sürdürdüğüm psikanaliz, Yoga, Zen ve Geştalt Yaklaşımı çalışmalarımı Cşimdiki grup çalışmalarımızı da) kapsıyor. Geştalt konusunda Cumhuriyet - Bilim Teknik'in 7 Ekim 1989 tarihli 135. sayısında «Geştalt Terapisi ve İçi mizdeki Çocuk,. başlıklı yazımdan sonra grup çalı�malan mız yaygınlaştı. Geştalt Yaklaşımı'yla ilgiienenler beni arasın. Nevzat Erkmen P. K. 7 Levent 80622 İstanbul ı
1985 yılında ABD'deki Dünya Dinleri Kongresi'nde sundu§um bildl rlnln adıdır Spiritual Journey
=
Spiritüel Yolculuk.
13
Ö N S ÖZ Bu çeviri, Zen Flesh, Zen Bones , beş yüzyılı, aşkın bir süre boyunca Çin, Japon Zen öğretmenlerinin gerçek yaşantıla rını anlatıyor. Dizinin ikinci kitabı, Geçitsiz Geçit CThe Gateless Gatel , Zen öğretmenlerinin öğrencilerini özgürlüğe yöneltmede kullan dıkları koan2 denilen bir tür bilmeceler derlemidir. Bir Çinli usta onları ilk kez 1228 yılında yazıya dökmüş. Dizinin üçüncü kitabı, 10 Boğa ClO Bulls>, aydınlanmaya gö türen bilinçlilik aşamaları üzerinde on ikinci yüzyılda ya pılmış ünlü bir açımlamanın Çinceden çevirisidir; Japonya' nın çağdaş en iyi tahta baskısı sanatçılarından birince d& resimlendirilmiştir. Dizinin son kitabı, Dengelenme CCentreingl , eski Sanskrit çe metinlerin bir çevriyazısıdır. Dört bin yılı aşkın bir sü reden sonra bile Kashmir'de, yer yer de Hindistan'da dirili ğini sürdüren eski bir öğretiyi sunmaktadır. Zen'in kökeni ola ki budur. «Yersiz-yurtsuz keşiş», örnek insan-dost-çalışma arkadaşım_ 2
kmm: Zihin ile çözülemeyen, ancak daha yüksek bir yeti uyanıncaya dek zihni oyalayan bir tür bilmece sözcüğü ya da tümcesi. Düşün cenin sınırl ılığını aşmak, sezgiyi geliştirmek için bir alıştırma gibi kullanılır. Amaç da ikicilik ötesinin bir çırpıda ayrımsanması, satorl yolunun açılmasıdır. ıs.
Nyogen Senzaki sağ olsun: İlk üç yapıtın çevriyazısını ya parken birlikte kıvandık; dördüncüsünü yaparken Kash mirli bilge Lakshmanjoo ile kıvandığımız gibi. .. İlk Zen ustası Bodhidharma altıncı yüzyılda Zen'i Hindis tan'dan Çin'e getirmiştir. Çinli öğretmen Dogen'in 1004 yı lında yazdığı yaşamöyküsüne göre, Bodhidharma Çin'de dokuz yıl kaldıktan sonra yurduna dönmek ister; öğrenci lerini çevresinde toplar, onların Zen anlayışlarını sınamak istiyordur. Dofuku, ·Kanımca gerçek, doğrulama ya da yadsıma nın ötesindedir. Benim görüşüm budur!,. der. Bodhidharma bastırır: «Derimi almışsın sen!» Kadın keş� Soji de, «Bence gerçek, Ananda'nıns Buda. yurdunu görmesi gibidir. Bir gören, unutamaz onu,. der. Bodhidharma yanıtlar: «Etimi almışsın sen!» Sıra Doiku'ya gelince, «Şu dört öğe: Işık, hafiflik, akı· cılık, bir de katılık boştur; beş skandha4 Yok-luktur. Bence gerçek, Yok-lukturs Cyani, tin)·" der. Bodhidhanna: «Kemiğimi almışsın!» der ona. Sonunda, Eka, ustanın önünde saygıyla eğilir. Sessiz, durur. Bodhidharma yapıştırır «İliğimi sen almışsın!,. * **
Eski Zen dinçti, taptazeydi. Bu yüzden değeri bilindi, ko rundu, unutulmadı. Bu kitapta parçacıkları var derisinin, etinin, kemiğinin... Ama iliğinin yok... Sözcüklerde bulun maz ol 3
Ananda: Buda'nın en önemli izdeşlerinden biridir. Buda'nın yeğeni
4
skandho: Budacı düşünceye göre özdeksel, tinsel evren beş skand
dir. Buda'nın •sevgili izdeşl•, sadık yoldaşı diye bilinir. haya (öğeye) ayrılablllr: Biçim, duygu, düşünce, biçimlendirme, bi 5
16
linç. tin: (Splrit). Ruh, ulu ruh.
Zen'in düpedüzlüğü, apaçıklığı, onun Buda çağı CİÖ öncesi kaynaklardan çıktığını sandırmıştır çok kimse ye. Okur kendince yargılasın. Zen yaşantılarını, zihin bil mecelerini, ayrımsamau aşamalarını ve Zen'den yüzyıllar öncesinin benzer bir öğretisini adı geçen dört kitapta bula bilecek çünkü. Olağan bilinçlilikle, bilinç öncesi ayrımsama arasında ne gibi ilişkiler vardır? Bu tinsel sorun bizi güncel yaşamın köklerine götürür. Varlığımızın öz kaynağına giden kapılar nmızı açmaya yetecek mi yürek gücümüz? Etimiz kemiği miz ne güne duruyor ki? 500)
PAUL REPS
•
ayrımsama: (awareness). Farkına varma, bllinçllllk, ayırdında olma. 17
loı ZEN
ÖYKÜSÜ
Çevriyazı: Nyogen Senzaki
Paul Reps
Bu öykülerin lngilizceye çevriyazısı, Japon Zen ustası •yer siz-yurtsuz,. Muju'nun 13. yüzyıl sonlarında yazdığı Shasekir shu CTaş, Kum Derlemi
-
Collection of Stone and SandJ ad
lı yapıtından ve Japonya'da yüzyılımızın başlarında yayım lanmış kitaplardan alınan
Zen keşişleri öykücüklerinden
yapılmıştır. Doğulular para kazanmaktan çok varoluşla ilgilenirler. Bundandır özünü bulmuş kişinin saygıya en değer tutulıtr şu. Böyle bir kişi bilinçliliğini açmayı amaçlamıştır. Buda da işte bunu yapmıştı. Bu öyküler, özünü bulma olgularıyla dolu. Aşağıdakiler, 101 Zen Öyküsü'nün lngilizce ilk bas1<.ısı
nın önsözünden alınmıştır. Doğunun öz sanatı, içsel amacı denilebilir Zen'e. Altın cı yüzyılda Hindistan'dan gelen Bodhidharma Zen'i Çin'de kökleştirdi. On ikinci yüzyılda da Zen doğuya, Japonya'ya uzandı. «Kutsal yazıları olmayan, sözcüklerin, harflerin öte sinde, kişinin tinsel özüne yönelen, onun yaradılışını dolay sız, açıkça gösteren, aydınlanmaya erdiren özgün bir öğ reti» diye tanımlanmıştır Zen. Çin'de Zen'e Ch'an derlerdi. Ch'an-Zen ustalarının ere ği, Buda'nın izleyicisi değil arkadaşı olmaktır: Buda'nın, lsa: nın evrenle kurdukları uyumlu ilişkinin tıpkısına geçmek tir. Zen bir inanç değil, bir yaşantıdır. Zen, Japon soylularıyla egemen katlarının desteğini ve her düzeydeki doğu felsefe düşününün içten saygısını ka zanmıştır. Zen'e bu kazançları sağlayan öğe, meditasyon yo luyla iç gözlem yapma alışkısıdır; kişinin kendi gerçek ya21
radılışını l�avramak amacıyla,
özdüzence (self-disctplineJ
ile yaşam yalınlığında direnip, biçimciliğe omuz silkerek; yaptığı bu Zen alışkısı . . . Noh oyunları Zen öyküleridir. Zen tinselliğt barış, an layış demek olduğu kadar, sanatına, işine bağlılık, erincin bereketlice yayılması, içgörü pencerelerini açılması, Tanrı. vergisi güzelliğin anlatımı, bütünleşmemişliğin tanımsız al benisi anlamına da gelmiştir.
Zen'in anlamları çok, ama
eksiksiz tanımlananı yok. Tanımlanınca da Zen olmuyor. Denmiştir ki:
Yaşamında Zen varsa korkusuzsundur,
kuruntun yoktur, gereksiz özlemin yoktur. Aşırı duygusal lığın yitmiştir. Görgüsüzlükler, bencilce davranışlar tedir gin etmez seni. Yeryüzündeki varoluşunu sevecenlikle ya şayarak, ölümü bir taçyaprağın düşüşü gibi görerek alçak gönüllülükle sürdürürsün özgeciliğini. Mutıu dirlik içinde dingin, yaşamı tadarsın. Çin'de, Japonya'da binlerce tapı nak, sayısız keşiş, bolluk, saygınlık, çok kez de aşmaya uğ raştığı biçimciliğin ta kendisiyle görüntülenen Zen tinseZ.. Uği işte böyledir. Kişioğlunun Zen'i kolayca öğreniverdiği, kendisini öyle sıkıntıya katlanmadan buluverdiği bir çağ,
bir uygarlı13
y ok ... Yetenekli yeteneksiz nice öğretmen, bu uğurda başkar Zarına yardım etmek için didinip durmuştur. işte, böyle ya şanmış nice nice Zen serüveninden çıkıyor bu öyküler. Okur
da günlük yaşantısında bunları gerçekleştirsin dileriz.
d'o
.:Z:.. 1. ÇAY FİNCANI Meiji döneminde (1868-1912) Japon usta Nan-in, Zen ince lemeleri yapmaya gelen bir üniversite profesörünü karşılar. Nan-in, konuğuna çay sunar. Profesörün fincanını do1durur, ama durmaz. Çayı fincana döker de döker. Konuk profesör taşan çaylara bakadurmaktadır. Bir süre sonra, kendini tutamayıp, boşalır: «Taştı! Artık almc.z kil» «Bu fincan gibi,. der Nan-in, «sen de kendi düşüncele· rin, kurgularınla dolusun. Önce fincanını boşaltmazsan, sa na Zen'i nasıl gösterebilirim ki?..
2.
ÇAMURLU YOLDA BULUNAN iNCi
Gudo, zamanın imparatoruna öğretmenlik yapıyordur. Ne var, sık sık alır başını gider, gezgin dilencilik de yapar. Bir gün Shogun hanedanının kültürel, siyasal odağı Edo' ya giderken Takenaka adlı küçük bir köye düşer yolu. Ak şam bastırmaktadır. Yağmur hızlanmıştır. Gudo sınlsık· lamdır. Çarıkları paramparça olmuştur. Köye yakın bir çütlik evinin penceresinde birkaç çift çarık görünce, çarık almak için kapıyı çalar. Gudo'yu öyle ıpıslak gören çarıkçı kadın, evlerinde geı celemesini söyler ona. Gudo, •Sağ ol!• deyip, öneriyi kabul
eder. İçeri girer, evin sinliğine7 dönüp bir sutras okur. Ka dının anasıyla, çocuklarıyla tanışır. Evdekileri üzüntülü gö rünce, nedenini sorar. «Kocam kumar düşkünü sarhoşun biridir.• diye anla tır kadın... ütünce, içer ve kötüleşir. Ütülünce, gider borç para alır. Ara sıra, kör kütük sarhoş olunca, eve uğramaz olur. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız.,. «Ona yardım edeceğim.» der Gudo. «Al şu parayı. Bol şarapla iyi yiyecekler al. Sonra git yat. Ben de başımı din leyeyim şurada ... Gece yarısı evin erkeği, iyice sarhoş, döner ve böğürür: c:Hey hanım, geldim. Ne yemek var?» Gudo, «Var bişeylerim.» der. «Yağmura tutulmuştum. Karıııız geceyi geçireyim diye buyur etti. Ben de şarapla balık aldırdım. İstersen ye.» Adam sevinir. Onca şarabı dikiverip yere serilir. Gudo da başucuna oturur, meditasyona başlar. Sabahleyin adam uyandığında, gece olanları unutmuş tur. «Kimsin? Nerden çıktın?» diye sorar dalgın oturan Gu do'ya. «Kyotolu Gudo'yum. Edo'ya gidiyorum.• yanıtını verir Zen ustası. Adam, yerin dibine geçer. İmparatorun öğretmeninden bin bir özür diler. Gudo gülümser. «Yaşam geçicidir.» diye açıklar. «Ya şam çok kısadır. Kumara içkiye düşersen, zamanın kalmaz başka iş görmeye. Acısını çoluğun çocuğun çeker.• Düşten uyanırcasına gözleri açılır kocanın. «Sözlerin doğru,,. der. ·Bu şaşırtıcı öğretinize karşılık ne yapabili rim? Sizi geçireyim. Neyiniz varsa taşıyıvereyim biraz.,. 7
sinlik: (Sin: Ö lü gömülen çukur, mezar.) Tapınaklarda ya da evlerde ölülerin gömüldüğü yer (türbe); ermişlerden kalma kemik gibi şey lerin saklandığı ufak sandıkların bulunduğu yer. Kutsal yer.
8
sutra: Budacılığın kutsal yazılarında anlatılanlar; özellikle Buda'nın sözleri.
«Sen bilirsin.» diyerek kabul eder Gudo. İkisi yola düşerler. Üç kilometre gittikten sonra Gudo, dönmesini söyler. •N'olur biraz daha . .... diye yanıtlar yol daşı. On kilometre de yürününce Gudo, «Şimdi dön! .. der. «Bütün yaşamımca seni izleyeceğim!• diye kararını açıklar öteki. Japonya'daki çağdaş Zen öğretmenleri, Gudo'nun ardılı bir ünlü ustanın artçılarından gelmişlerdir. Adı Mu-nan'dı o ardılın: Geri dönmeyen kişi.. .
. � 3. ÖYLE Mİ? Komşuları, Zen ustası Hakuin'i sade bir yaşam sürdüğü için severler, överlermiş. Ustanın yakınlarında, anası ve babası bakkal dükkanı işleten güzel bir Japon kızı oturmaktadır. Bir gün, ana ve babası, kızın gebe olduğunu öğrenirler. Öfkelenirler. Kız bir türlü erkeğin kimliğini açığa vur maz. Ama. epey sıkıştırmadan sonra, Hakuin'in yaptığım söyler. Küplere binen ana ve baba, ustaya koşarlar. Hakuin, onları dinledikten sonra, •Öyle mi?» der, başka bir şey de mez. Çocuk doğunca Hakuin'e götürülür. Saygın Zen ustası artık ününü yitirmiştir. Aldırış ettiği yoktur. Çocuğu çok iyi yetiştirir. Komşularından süt ile küçüğün gereksindiği her şeyi sağlar. Ertesi yıl genç ana dayanamaz. Ana ve babasına ger çeği, küçüğün babasının balık pazarında çalışan bir deli kanlı olduğunu anlatır. Kızın ana ve babası Hakuin'e koşarlar, uzun uzadıya özür dilerler; bağışlanmalarını ve çocuğu geri vermesini is terler. 25
Hakuin ses çıkarmaz. Çocuğu uzatırken.
•Öyle mi?:•
der. başka bir şey dem.ez.
m
�
4. BOYUN EGME
Usta Bankei'nin konuşmalarına yalnız Zen öğrencileri de ğil, toplumun her kesiminden ve her mezhepten insanlar da katılırmış. Bankei'nin sutralar aktardığı, bilgiççe söy levler verdiği görülmezmiş. Aksine, sözleri doğruca yüre ğinden dökülür, dinleyenlerin yüreklerine akarmış. Dinleyenlerin çokluğu, Nichiren9 mezhebinden bir rahi bi babalandırır; çünkü bu rahibin çömezleri kaçıyor, gidip Zen anlatıları dinliyorlardır. Bencil Nichiren rahibi tapına ğa gider; Bankei'yle tartışmayı aklına koymuştur. «Hey, Zen ustası!» diye ürür. «Baksana! Seni sayanlar, tüm buyruklarına boyun eğerlermiş. Bana da boyun eğdir de bir görelim!,. «Gel yanıma göstereyim.» der Bankei. Rahip kurum sata sata kalabalığı yarıp öğretmene ya,.. naşır. Bankei gülümser, •Şöyle soluma geç.• der. Rahip boyun eğip öbür yana geçer. «Olmadı,• der Bankei, «Sağımda durursan daha kolay. konuşabiliriz. Geç şuraya!,. Rahip çalımla o yana gider. «Gördün mü!,. diye takılır Bankei, «Boyun eğmektesin buyruklarıma. Çünkü çok iyi bir kimsesin. Şimdi otur da dinle.•
•
Nichiren: Nichiren'in (1222-1282) Japonya'da kurduğu bir Budacılık kolu. Sağlam bir temele oturtulmasına karşın bu mezhep, Nichiren' in zorlu yöntemleri yüzünden başarı olanaklarını yitirmiştir.
26
�
5. SEVERSEN AÇIKÇA SEV
Yirmi erkek keşişle Eshun adlı bir kadın keşiş, bir Zen us tasından meditasyon öğrenirlermiş. Eshun'un saçları kökünden kazınmış, giysileri özenti sizmiş, ama kendisi güzeler güzeliymiş. Kimi keşişler gizlice abayı yakmışlarmış kıza. Bir gün içlerinden biri ona bir aşk mektubu yazar, «Karanlıkta buluşalım,,. diye balta olur. Eshun yanıtlamaz. Ertesi gün ustaları hepsine dersini verir. Ders bitince, Eshun kalkar, mektubu gönderen keşişe seslenir: «Beni çok seviyorsan gel şimdi sarıl bana.•
tt
6.
içi SIZlAMAMIŞ
Çin'de bir yaşlı kadın varmış, bir keşişi kayırır, yirmi yıl dan fazladır ona bakarmış. Keşişe bir kulübe yaptırmış. Bi ri meditasyon yapar, öbürü de onu beslermiş. Bir gün ka dın, keşişin bunca zamandır ne kadar ilerlediğini öğren mek ister. Gider, ellenmiş dillenmiş bir haspayla anlaşır. ..Git,,. der, «sarıl şuna biraz. Sonra da birden soruver: 'Ee, şimdi n'olucak?' diye.,. Kız varır keşişe, başlar oynaşmaya. Okşar eri, sorar «Ee, şimdi n'olucak?,. diye. Keşiş yanıtlar duyarlılıkla: «Kış ortasında soğuk kaya, kaya üstünde uzar yaşlı bir ağaç. Üşüyoruz, yok mu bizi ısıtacak?· Kız döner, anlatır kadına keşişin dediğini. "Yirmi yıldır boşuna beslemişim softayı!» diye haykırır
kadın hınçla. •Sana saygısızca davranmış, seni anlamamış. Sorunlarını çözmeye hiç yanaşmamış. İsteksizliğini anla dık, ama birazıcık olsun içi de mi sızlamamış!» Kadın sonra gider. Keşişin evceğizini yerle bir eder.
...-jM•
7.
SON SÖZ
Tanzan yaşamının son gününde altmış kişiye yazdığı mek tupları, postalaması için, uşağına verir. Sonra da göçer gider. Bakın yazdığına : Bu yerden ayrılıyorum. Son sözüm budur . Tanzan 27 Temmuz 1892
8.
KOCA DALGALAR
Meiji döneminin başlarında 0-nami
rın yerine koyacaksm kendini. Artık eski kaygılı güreşçi değilsin sen.
Önüne çıkanı sürükleyen koca dalgalarsın:
yutarsın hepsini. Dediğimi yap da gör, nasıl ülkenin baş pehlivanı olacaksın.• Öğretmen yatınca 0-nami meditasyona oturur, kendi ni dalgaların yerine koymaya çalışır. Türlü düşüncelere da lar. Gittikçe artar kendini dalgalara eş görmesi. Gece ilerle dikçe dalgalar irileşir de irileşir, saksı vazo ne varsa sü pürür. Sinlikteki Buda'yı bile seller götürür. Gün ağarma. dan önce tüm tapınak dalgalı denizlere döner. Sabahleyin, öğretmeni 0-nami'yi, yüzünde belirsiz bir gülümseme, meditasyon yaparken bulur. Güreşçinin sırtını sıvazlar. «Artık kimse seni tedirgin edemez,,. der, •O koca dalgalar sensin. Ne çıkarsa önüne, devireceksin...
O gün güreşler vardır. 0-nami hepsini kazanır. Ondan sonra da Japonya'da kimse onun sırtını yere getiremez.
9. AY ÇALINMAZ Zen ustası Ryokan bir dağ eteğindeki küçücük barınağın da tek başına yaşamaktadır. Bir gece evcağızına hırsız gi rer; ne ki, hırsız ortalıkta çalacak bir şey bulamaz. Ryokan evine dönünce hırsızı orada görür. «Uzun yol dan gelmişsindir buralara,,. der hırsıza,
•eli boş dönmek
olmaz. Giysilerimi al, sevinirim. Armağanım olsun sana.» Hırsızın tersi döner. Giysileri aldığı gibi sıvışır. Ryokan çırçıplak oturur, aya bakar. der dalınç içinde, onal•
·Yazık garibe,..
ene olurdu şu güzel ayı verebilseydim
��
10
..
HOSHİN'İN SON ŞİiRi
Zen ustası Hoshin, Çin'de uzun yıllar bulunmuş, sonra Ja ponya'nın kuzeydoğusuna dönmüş, orada yandaşlarına öğ retisini vermiş. Çok yaşlanınca, Çin'de duyduğu bir öyküyü anlatmış onlara. Öykü şöyledir: Yılın birinde aralığın on ikinci günü, artık yaşlanmış bulunan Tokufu çömezlerine der ki: «Önümüzdeki yıla çık mam. Onun için bu yıl iyi davranın bana."
Öğrencileri Tokufu'nun dalga geçtiğini sanırlar.
Ama
öğretmenlerini öyle severler ki, o yılın geri kalan her günü sırayla ona şölen verirler. Yılın son gecesinde Tokufu: «Bana iyi davrandınız. Ya. nn öğleden sonra kar yağışı durunca sizlerden ayrılaca ğım.» der ve susar. Gülüşür çömezleri, "Yaşlandı artık, saçmalıyor... diye düşünerek. .. Ama gece yarısından sonra kar yağmaya baş lar. Ertesi gün bir türlü bulamazlar öğretmenlerini. Medi tasyon odasına giderler. Oradadır. Ölmüştür. Bu öyküyü anlatan Hoshin öğrencilerine der ki: «Zen ustaları öleceklerini bilirler diye bir yasa yok aı-na gerçek ten isterlerse bilebilirler.»
«Sen bilir misin?" diye sorar biri. ·Bilirim», diye yanıtlar Hoshin, •yedi gün sonra söyle rim size.» Kimse inanmaz.
Hoshin onları bir sonraki toplantıya
çağırdığında çoğu, konuşulanları unutmuştur bile. «Yedi gün önce,• der Hoshin,
«Sizlerden ayrılacağımı
söylemiştim. Bir ayrılık şiiri yazma göreneğimiz vardır. Ne var, ozan değilim, hattat değilim. Yazsın biriniz son sözle rimi.• Öğrencileri onun şaka yaptığını sanırlar. Biri yazmaya davranır. 30
•Hazır mısın?,. der Hoshln. ·Hazırım ustacığım.» der yazacak olan. Hoshin de yaz dırır:
Aydınlıklardan geldim. Aydınlıklara dönüyorum. Nedir bu? Şiir, geleneksel dört dizeden bir eksilt kalınca, yazıcısı atılır: "Usta, son dizesi yok!» Hoslıin, yengin aslan kükreyişiyle, •Haa!» diye haykı rır; göçer gider.
11. SHUNKAİ'NIN ÖYKÜSÜ Öbür adı Suzu olan güzeller güzeli Shunkai'yi, gencecikken, zorla evlendirmişler.
Sonraları bu evlilik bozulmuş, o da
üniversiteye girmiş, felsefe öğrenmeye başlamış. Sunkai'yi gören ona vurulurmuş. Üstelik kendisi de baş kalarına tutulur dururmuş. Üniversitedeyken de, daha son raları da aşksız kaldığı olmamış. Felsefe onu tatmin etme yince gitmiş, bir tapınakta Zen öğrenmeye başlamış. Ora daki Zen öğrencileri de abayı yakmışlar ona. Shunkai'nin tüm yaşamı sevmek, sevilmekle dopdoluymuş. Gün gelmiş, Shunkai gerçek bir Zen öğrencisi olup çık mış Kyoto'da. Kennin tapınağındaki erkek keşişler onun içtenliğini övüp dururlarmış. İçlerinden
biri ona çok ya
kınlık göstermiş; Zen uğraşında ona epey yardım etmiş. Kennin başkeşişi Mokurai CSessiz Gök Gürültüsü> acı masız biriymiş. Kurallara uyar, keşişlerinin de uymalarını istermiş. Çağdaş Japonya'da bu keşişler yitirdikleri Buda cılık tutkusunun yerine kadına düşkünlüğü koymuşa ben zerler Mokurai süpürgesini kapar, tapınaklarında bulduğu kadınlan kovarmış.
Ne var ki, karılar kovuldukça, daha
fazlası türermiş. 31
İşte gene bu tapınaktaki bir başkeşişin kansı Shunkai' nin içtenliğini, güzelliğini kıskanır. Öğrenciler genç kızın Zen'deki ilerlemelerini övdükçe, bu karı hasedinden çatla maktadır. Bir gün dayanamaz. Shunkai'yle yeni gönüldeşi bir delikanlıya ilişkin dedikodular yayar. Sonunda oğlanı sürerler, Shunkai'yi de tapınaktan atarlar. Shunkai, «Sevmekle yanlış bir iş yapmış olabilirim, ama arkadaşıma yapılanlardan sonra o moruğun karısı da bu tapınakta barınamaz... diye düşünmektedir. Shunkai o gece bir teneke gazla beş yüz yıllık tapınağı tutuşturur, yakıp kül eder. Sabahleyin bekçiler yakalar onu. Genç bir avukat, kadına ilgi duyar, cezasını hafifleştir meye çalışır. «Yardım etme bana,.. der Shunkai, «bakarsın başka işler karıştırmaya kalkar, gene kodesi boylarım.• Yedi yıl cezaevinde yattıktan sonra salıverirler Shun kai'yi. İçerdeyken altmış üçündeki gardiyanın da gfüılünü çalmaz mı? Artık adı «dam kuşu» olmuştur. Kimse yanaşmaz ona. Bu yaşamda bu bedenle aydınlanmaya inanmış olmaları gereken Zen inanırları bile kaçar ondan. Shunkai Zen'le Zen izdeşlerinin bambaşka şeyler olduğunu öğrenir. Akrabala rı onu tanımazlıktan gelirler. Hasta, yoksul, bitkin bir kar dm olup çıkar. Günün birinde bir Shinshuto rahibi çıkıp ona Sevgi Bu dası'ndan söz eder de kadıncağız biraz olsun avunup esen liğe kavuşur. Otuzuna basmadan, güzelliği daha solmadan ölür. Başından geçenleri yazarak geçimini sağlamaya çaba· lamış boş yere; bir bölümünü de bir kadın yazara anlatmış. Böylece Japon okuruna ulaşmış. Shunkai'yi yadsıyanlar, ona kara çalıp aşağılayanlar, şimdi gözlerinde yaşlar, vic dan azabıyla okuyorlar onun yaşam öyküsünü. ıo
Shinsu: Budacılığın Mahayana kanadına bağlı bir okul. Japonya'da on üç milyon yandaşı vardır.
32
-a
ı!fai
1 2. MUTLU ÇINLI
ABD'deki Çin-kentlerdeıt dolaşanlar, sırtında torbasıyla. tombul bir adam heykeli görmüşlerdir. Çinliler, Mutlu Çin li ya da Gülen Buda derler ona. Hotei, T'ang hanedanlığı döneminde yaşamıştır. Kendi sine Zen ustası denmesini, çevresine bir sürü hayranlar toplanmasını istemezmiş. Çağrılı olduğu evlerde sunulan tatlıları, yemişleri, çörekleri kocaman torbasına tıkıştırıp o yol senin bu yol benim gezmekmiş onu açan. Başına üşüşüp oynaşan çocuklara dağıtırmış torbasındakileri. Yol üstün de çocuk yuvası kuruverirmiş sanki. Nerde bir Zen tutkunu görse, avuç açıp, «Ver bir para cık.» dermiş. Birisi çıkıp da bir tapınağa dönmesini, öğret menlik yapmasını söylese, yinelermiş o: «Ver bi paracık.» Bir gün gene oynaya-çalışa giderken bir başka Zen us tası gelir, «Zen'in anlamı nedir?» diye sorar. Hotei'nin sessiz yanıtı, torbasını pattadak yere bırakJı vermek olur. Öbürü, «Zen'in gerçekleşmesi nedir?» diye uzatır. Mutlu Çinli de torbasını sırtladığı gibi yola koyulur.
7.§f! 1 3. BiR BUDA Tokyo'da Meiji döneminde ad yapmış, özellikleri karşıt iki öğretmen varmış. Unsho adlısı Shingonı2 öğretir, Buda'nın buyruklarını titizlikle uygularmış. İçki içmez, sabah on bir den sonra yemek bile yemezmiş. Öbürü, Tanzan, imparatorıı
Çin-kent: (Chinatown).
Çin dışındaki büyük kentlerde Çinlilerin
oturduğu bölge. 3S
luk Üniversitesinde felsefe profesörüymüş; buyruk muyruk dinlemezmiş. İstediği zaman yermiş; gündüz uyku bastırsa yatar uyurmuş. Bir gün Tanzan oturmuş şarap içerken Unsho çıkagelir. Şarabın damlasını bile ağızlarına koymamaları gerekir Bu dacıların, ama, Tanzan: «Buyur arkadaş, otur sen de iç bi raz.,. der. Unsho kaşlarını çatarak, «İçtiğim görülmüş müdür be nim?,. diye homurdanır. Tanzan, .:İçmeyen kişiye insan demem ben.» diye kar şılık verir. Unsho öfkelenir: «Demek ki ben bu zıkkımın tutsağı değilim diye insan sayılmıyorum, öyle mi? İnsan değilsem ya neyim?• •Bir Buda'sın.,. der Tanzan.
..
1 4. ÇAMU RLU YOL
Tanzan ile Ekido çamurlu bir yolda ilerliyorlardır. Yağmur ha bire yağmaktadır. Bir dönemeçte ipek kimonolut:ı, beli kuşaklı bir Japon güzeli çıkar karşılarına. Kızcağız çamur dolu bir hendekten karşıya geçmeye çabalamaktadır. Tanzan düşünmeden, «Gel kızı,. der, kızı kucaklayıp kaldırır, çamurdan aşırtır. Geceye dek Ekido'nun ağzını bıçak açmaz. Geceleye cekleri tapınağa varınca artık dayanamaz: •Hani biz keşişu
Shlngon: Budacılığın Japonya'dakl en yaygın kollarından ikincisi. Kurucusu Kobo Daishi'dir. Bazen Gizemci Okul diye de anılır. Bir Zen okulu değildir. Çin Budacılığının biçimlenmesinde etki yapmış bu Budacılık mezhebine ·Mantrayana•da deniyor. Mantralarla mud ralar (seslerle davranışlar) bu �nanç kolunun temel yöntemleridir.
ı:ı
kimono: Uzun Japon giysisi.
ler kadınlara yaklaşmazdıkl Hele öyle güzel kızlara!.. Sa kıncalı buluyorum. Neden yaptın o işi?» diye vırlar. c.Vay, sen hala taşımakta mısın kızı?,. der Tanzan, «Ben onu orda bırakmıştım...
15. SHOUN iLE ANASJ Shoun, Soto zenu öğretmeni olmuştur. Daha öğrenciyken babası öldüğünden, yaşlı anasına o bakarmış. Meditasyon yerine giderken anasını da yanında götü rürmüş. Manastırlarda kalırken, anası var diye, öbür keşiş lerle birlikte oturamazmış. Bir kulübe yapar, anasıyla ora. da yaşarmış. Sutralan, Budacı deyişleri yazıp çoğaltır, böy lelikle geçimlerini sağlarmış. Shoun anasına balık aldığında, keşişlerin balık yeme-· meleri gerektiğinden, onunla alay ederlermiş. Shoun aldır mazmış. Ama anası oğluyla dolga geçmelerine üzülürmüş. Bir gün dayanamamış, Shoun'a: «Ben de kadın keşiş olaca. ğıın. Etyemezliğe alışabilirim.,. demiş. Dediğini de yapmış. Artık birlikte çalışırlarmış. Shoun müzikten çok hoşlanırmış;
anasının da çaldığı
harpta ustaymış. Mehtaplı gecelerde birlikte çalarlarmış. Bir gece genç bir kadın evlerinin önünden geçerken, harp sesini işitir. Müzik onu öylesine duygulandırır ki...
Gi
der, Shoun'u evine çağırır - ertesi akşam orada harp çal masını ister. Shoun kadının evine gider, çalgısını çalar. Biru
Soto Zen: Bu inanç kolunu Tsao Shan ile öğretmeni Tung Shan kur muşlardır.
Öğretiyi Japonya'ya Dogen götürmüştür (1227). Günü
müzde Japonya'da 15.000'den fazla Soto Zen tapınağı vardır. Koan lar yoluyla didinerek gerçekliğe ulaşmayı öneren Rinzai mezhebi nin tersine, Soto Zen, kişinin zaten aydınlanmanın içinde olduğu nu görmesinin, kavramasının yeterli olduğuna inanır. Aydınlanma ya da aranan şey dışta-orada değil, içte-buradadır. Zazen denilen bağdaş kurup oturarak yapılan meditasyonu uygular Soto Zen.
kaç gün sonra o genç kadını yolda görüp yanına gider, ko nukseverliği için ona teşekkür eder. Shoun'un bu konuşma sını işitenler, bir sokak kadınının evine gittiği için onunla alay ederler. Bir gün Shoun uzak bir tapınağa, ders vermeye gider. Birkaç ay sonra döndüğünde, anasının cenazesini kaldır dıklarını görür. Arkadaşları, Shoun'un gittiği yeri bileme diklerinden, ona haber ulaştıramamışlardır. Shoun gider, asasıyla tabuta vurur ve seslenir: «Ana, ana! Oğlun döndü, bak !· Sonra da, «Ne iyi ettin de döndün, oğul!» diye anası ko nuşuyormuşcasına yanıt verir kendine. Shoun, « İyi ettim yal » diyerek çevresindekilere döner ve
«Tören bitti. Artık gömün.» der. Shoun yaşlanınca ölümünün yaklaştığını anlar. Bir sa
bah izdeşlerini toplar, öğleyin göçeceğini söyler. Anasıyla eski öğretmeninin resimleri önünde günlük yakarak şu di zeleri yazar:
Eııt altı yıldır elimden geldiğince en iyi Yaşamı sürmeye çabaladım. ilerledim bu yolda. Şimdi yağmur dinmiş, bulutlar kaçışıyor. Gökten bakıyor dolunay. Öğrencileri çevresini sarıp bir sutra. okurlarken, Shoun göçer.
1 6. BUDALIKTAN UZAK DEGIL Bir üniversite öğrencisi Gasan'a: «İncil'i okudunuz mu?• diye sorar. Gasan, •Hayır, ne diyormuş?» diye karşılık verir. Öğrenci İncil'i açıp Eren Matta'dan şunu okur: «Ve ni çin esvaptan ötürü kaygı çekiyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdfiltlerine iyi bakın; ne çalışırlar, ne de iplik eği-
36
rirler; size derim: Süleyman bile, bütün izzetinde bunlardan biri gibi giyinmiş değildi . . . Bundan dolayı, yarın için kay gı çekmeyin; zira yarınki gün kendisi için kaygı çekecek tir.,, 15 Gasan: «Kim demişse bu sözleri, aydınlanmış kişi olsa gerektir.,. der. Ö ğrenci okumasını sürdürür: «Dileyin, size verilecektir; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, ve kapıyı çalana açılır.,.16 Gasan: •Çok güzeli,. der, «Bunları diyen kimse Budaı hktan uzak sayılmaz.
1 7. ÖGRETİDE ELISIKI Tokyo'da Kusuda adlı bir genç hekim, Zen çalışan bir okul arkadaşına rastlar. Genç hekim, •Nedir Zen?» diye sorar. Arkadaşı, «Ne olduğunu anlatamam, ama şurası kesin: Zen'i anlarsan ölümden korkmazsın.,. yanıtını verir. «Güzel, .. der Kusuda, «öğrenmek isterim.
Bildiğin bir
öğretmen var mı?» «Var! Nan-in Usta!» diye salık verir arkadaşı. Öğretmenin ölümden korkup
Kusuda Nan-in'e gider.
korkmadığını sınamak için yirmi beş santimetrelik bir han çer almıştır yanına. Nan-in, Kusuda'yı görünce, birdenbire der ki: •Hoş gel din arkadaş! Nasılsın? Özlemişim seni!• Kusuda, şaşkın, •Tanışmıyoruz ki!» deyince: • Özür di lerim, burada öğrenim gören başka bir hekime benzettim seni " diye düzeltir Nan-in. Başlangıç böyle olunca, Kusuda, ustayı sınama olasılı ğını yitirir. Zoraki, Zen öğrenmek istediğini söyler. ıs,16 « Kitabı Mukaddes - Eski ve Veni Ahit• adlı kitabın lstanbul, 19715
baskısından olduğu gibi alınmıştır. 37
Nan-in, «Güç iş değildir Zen. Mademki hekimsin, has talarına sevecenlikle bak. Zen, odur.» Kusuda üç kez gider Nan-in'e. Üçünde de Nan-in yine ler durur: «Bir hekimin buralarda harcayacak zamanı yok. tur. İşine dön; hastalarına bak.•
Bu öğretinin ölüm korkusunu nasıl yok edeceğini daha anlamış değildir Kusuda. Dördüncü gidişinde yakınır: ·Ar kadaşım, Zen öğrenen kişi ölüm korkusunu yitirir demişti. Buraya ne zaman gelsem, hastalarıma bakmamı söylüyor sun. O kadarını ben de bilirim. Zen dedikleri buysa, artık gelmem. » Nan-in gülümseyerek hekimin sırtını sıvazlar.
..sana
çok sıkı davrandım. Bir koan vereyim sana.• der. Kusuda' ya Joshu'nun Mu'sunu
verir biraz kafa patlatması için.
Geçitsiz Geçit adlı kitaptaki, tinsel aydınlanmaya götüren ilk bilmecedir bu. Kusuda bu Mu CYok-lukl
bilmecesiyle iki yıl uğraşır.
Sonunda tinsel kesinliğe vardığını sanır. Ne var ki, öğret meni, «Daha olmamış ... der. Kusuda bir buçuk yıl daha sürdürür konsantrasyonu nu. Tinsel dinginliğe kavuşur. Sorunları çözülür. Yok-luk, gerçekliğe dönüşür.
Hastalarına verir kendisini; yaşam -
ölüm kaygılarından arınır. Sonra kalkıp Nan-in'e gittiğinde,
yaşlı öğretmen gü
lümser, bir şey demeden.
�E,
1 8.
Ö RNEK ÖYKÜ
Buda bir sutrasmda şu örnek öyküyü anlatıyor: cKırda giden birisi bir kaplanla karşılaşır.
o kaçar,
kaplan kovalar. Bir uçurumun kıyısına gelince bir yabani asmanın köküne yapışıp kendini aşağı sarkıtıverir. Kaplan, tepesinden uzanmakta, koklayıp durmaktadır.
Adamcağız
tir tir titreyerek aşağı bakar. Orada bir başka kaplanı, onu yemek için bekler görür. Onu tutan tek şey asmadır.
. Biri ak biri kara iki sıçan asmayı kemirmeye koyulur
lar usul usul. Adamcağız az ötede iri bir çilek görür. Sar maşığı tek elle kavrayıp öbür eliyle çileği koparır. Öyle tatlı gelir ki çilek ona!»
�*'
1 9 . BİRİNCi iLKE
Kyoto'daki Obaku tapınağına gidenler yapının alnacında «Birinci İlke» yazısını görürler. Harfleri büyük mü büyük tür. Güzel yazı sanatından anlayanlar bu başyapıta hay ran olurlar. Usta, çizimini · önce kağıda döktürmüş; işçiler, büyülte rek ağaç oymasına geçirmişler. Kosen, harfleri çizerken, bir afacan öğrencisi yanı başında durur. Bu öğrenci çizim için kovalar dolusu mürekkep hazırlamıştır; ustasının işini eleş tirmekten sakındığı da yoktur. «İyi olmadı.• deyiverir Kosen'e, usta ilk vuruşları bitirince. «Bu nasıl?• «Kötü. İlki daha iyiydi,,. der öğrenci. Kosen sabırla art arda seksen dört Birinci İlke çizer; gene de öğrencisine beğendiremez. Sonra delikanlı bir an dışan çıkar. Kosen, .. şunun kes kin gözünden kurtulmuşken. . . " diye geçirerek, kafası çel melerden arınmış, bir çırpıda çizer: «Birinci İlke», «Başyapıt olmuş ! • der öğrencisi, dönünce.
(ı..dı
20.
ANA ÖGÜDÜ
Shingon ustası Jiun, Tokugawa döneminin
ünlü bir Sans� 39
kritçe bilginidir. Gençliğinde okul arkadaşlarına ders ver miştir. Anası bunu duyunca yazmış ona: «Oğul, başkalarına ayaklı sözlük olasın diye mi ada dın kendini Budaya? Bilginin, açımlamaların, ünle onurun sonu yoktur. Bıraksaydın şu ders verme işini! Uzak bir dağ başında ufak bir tapınağa kapansaydın: Zamanını meditas yona verseydin. Gerçek yetkinlik yolu budur.,.
-"ir
21 . BiR ELiN SESi
Kennin tapınağının başında Mokurai C Sessiz Gök Gürültü sü> adlı bir usta vardır. Yanında, on ikisindeki Toyo adlı bir çocuğu yetiştirmektedir. Toyo, yetişkin çömezlerin sa bah akşam ustanın odasına girip sanzenı1 yaptıklarını ya da düşünsel başıboşluğun önlenmesi için koanların veril diği kişisel yol gösterimlerden yararlandıklarını görür. Toyo da sanzen yapmak ister. •Biraz bekle,.. der Mokurai, «daha küçüksün.• Ama çocuk üsteler; öğretmen de sonunda razı olur. O akşam küçük Toyo, zamanı gelince, Mokurai'nin san zen odasının önüne gider. Gonga üç kez vurup geldiğini bil dirir. Kapının dışında üç kez saygıyla eğilip içeri girer, us tasının önünde sessizce oturur. Mokurai, ·Ellerimi çırparsam iki elin sesini duyarsın ... der, «Bir elin sesi nasıl olur? Onu bul bakalım.• Toyo eğilir, bilmeceyi çözmek için odasına çekilir. Pen cereden geyşalarınıs ezgilerini işitir. «Hah buldum!• diye sevinir. 11
sanzen : Zen ustalarıyla öğrencileri arasında geçen özel görüşme.
ıs
geyşa: (Geisha). Japonya'da özellikle ha'.ka açık restoranlarda ya pılan işadamlarının toplantılarında, erkekleri ağırlamayı uğraş edin· miş profesyonel kadınların adı . Geyşa sözcüğü, • sanat ve kişi •
.(0
Ertesi akşam öğretmeni bir elin sesini sorunca Toyo geyşalardan işittiği ezgileri mırıldanır. ·Yoo! .. der Mokurai, ·Olmaz! Bir elin sesi değil ki bul Bilemedin.» Geyşaların ezgileri düşüncelerini dağıtmasın diye Toyo sessiz bir yere taşınır. Yeniden başlar meditasyonuna. cBir elin sesi nasıl olurmuş ki?» Odasına yakın bir yerde su damlarmış. Toyo, •İşte bu!» diye kurar. Yine gittiğinde öğretmenine, damlayan su seslerini tak
lit eder Toyo. «O da ne?• diye sorar Mokurai, •Damlayan su sesi bu; ama bir elin sesi değil. Git daha çalış ... Toyo bir elin sesini duymak için boşuna sürdürür meditasyonunu. Yel uğultusunu işitir. Olmaz. Baykuş çığlığını işitir. O da olmaz. Çekirgelerle de ilgisi yoktur bir elin sesinin. Toya, onu aşkın farklı sesle çıkar Mokurai'nin karşısı na. Hepsi de yanlıştır. Bir yıla yakın kafa patlatır bir elin sesi nedir diye. En sonunda küçük Toyo gerçek meditasyona geçer, tüm sesleri aşar. •Derlenecek ses kalmadı. Ben de sessiz sese var dım.» diye anlatır sonraları. Toyo bir elin sesini işte böyle kavramış.
� :;;>;:;,_
22. iÇiM VANIVOR ATEŞ GiBi
ABD'ye giden ilk Zen öğretmeni
Soyen Shaku şöyle de�
"'Yüreğim ateş gibi yanıyor, ama gözlerim ölü, kül gibi .. Ya şamının her gününde uyguladığı şu kurallar onundur:
sözcOk!erinden oluşmuştur.
Bu kadınlardan bazıları şarkı söyler,
dans eder ya da çalgı çalar; ama çoğunluğu söyleşi sanatında uz mandır. 41
Sabahlan giyinmeden önce günlük yakıp meditasyon yap. Belli bir . saatte yat. Belli aralıklarla ye. Tıka basa ye- me, tam doymadan kalk. Yalnızken davranışın neyse, bir konuk varken de öyle olsun. Konuk ağırlarken nasıl davranıyorsan, yalnızken de öyle ol. Söylediklerine dikkat et; söylediklerini uygula. Koşullar elverişliyse, bu durumdan yararlan; ama ey leme geçmeden önce iki kez düşün hep. Geçmişe yakınma. Geleceğe bak. Yiğit gibi korkusuz ol; yüreğini bir çocuğunki gibi sevgi dolu tut. Yatınca, son uykuna yatmışçasına uyu. Uyanınca, iğ neli fıçıdan kaçar gibi, yatağından fırla.
Oil
23. ESHUN'UN GfDiŞi
Kadın keşiş Eshun altmışına ulaşıp yeryüzünden ayrılaca ğını anlayınca birkaç keşişe, avluya odun yığmalannı bu yurur. Odunların ortasına iyice yerleştikten sonra, odun lan kıyılarından tutuşturtur. «Oy bacımt• diye seslenir keşişlerden biri; «Sıcak mı orası?,. «Böyle bir sorun senin gibi avalı ırgalar anca.• diye yanıtlar Eshun. Alevler yükselir; kadın yiter gider.
:!! «<
lı';ı:;.
24. SUTRA OKUMAK
Çiftçinin birisi ölen kansı için bir Tendai19 rahibinden sut ra okumasını ister. Sutra okunduktan sonra, çiftçi sorar: «Bunun karıma bir yararı olur mu dersin?» «Yalnız karın değil,
tüm ölümlü varlıklar yararlanır
sutra okunmasından." diye yanıtlar rahip. «Tüm ölümlü varlıklar çıkarına diyorsun,• der çiftçi, o:ama ya karım güçsüz düşer de başkaları onun payını ka parlarsa? .. Karıma kalmazsa? .. Salt kanm için okusana.» Rahip, Buda'nın amacının tüm canlılara kayra, yarar sağlamak olduğunu anlatır. .. çok iyi bir öğretiymiş.» diye sabırsızlanır çiftçi, «Ama ne olur? Bir istisna yapıver. Kaba bir komşum var, bana hep kötü davranır. Onu tüm ölümlü varlıklar arasından çı karıver...
;r�
�
25. Ü Ç G Ü N DAHA
Hakuin'in yandaşı Suiwo iyi bir öğretmendir. Bir yaz çekil gisi döneminde Japonya'nın güneyindeki bir ada dan bir öğrenci gelir. Suiwo bilmeceyi dayar: ·Bir elin sesini duy.• Öğrenci üç yıl kalır, gene de geçemez bu sınavı. Bir gece ağlayarak Suiwo'ya gelir. Utana sıkıla, •Güneye döne ceğim... der. •Çünkü bilmecemi çözemedim... ..
ıe
Tendal: Chlh-i'nln Çln'de kurduğu mezhep. Çln'de çok yandaşı olan bu öğretiyi Dengyo Daishi Japonya'ya getirmiştir (804). Doğaötesi yönü dışında Zen'e benzer. Zen'ln pratikliğine karşın, Tendai'de doğaötesl yöne ağırlık verilir. 43
«Bir hafta daha kal. Durmadan meditasyon yap.• diye öğütler Suiwo. Aydınlanma bir türlü gelmez oğlana. «Bir hafta daha. . . • der Suiwo. Çocuk baş eğer, ama boşuna. . . «Haydi bir hafta daha . · · " N e var ki, bu d a yaramaz işe. Delikanlı, umutsuz, bırakılması için yalvarır. Ama, Suiwo bir beş günlük meditasyon daha ister. Sonuç alınmaz. Son ra Suiwo der ki: «Üç gün daha meditasyon yap; aydınlan maya erişemezsen denize at kendini. İkinci günü öğrenci aydınlanır.
�
fl
26.
TARTIŞIYI KAZAN TAPINAKTA KONUK OL
Bir Zen tapınağındakilerle Budacılık üzerinde tartışmaya girip de kazanabilen gezici keşişler, orada yerleşebilirler; yenilirlerse, çekip gitmek zorundadırlar. Kuzey Japonya'daki bir tapınakta iki erkek kardeş ke şiş yaşamaktadır. Büyüğü bir bilgin, küçüğüyse bir gözü kör bir aptaldır. Bir gezgin keşiş gelip kalacak yer ister; göreneğe uya rak yüce öğretiye ilişkin tartışma isteğiyle kabarmayı da unutmaz. Büyüğü o gün çok okuduğundan yorgundur; «Gi.t konuş, ama alçak sesle. . . .. diye uyararak kardeşine yıkar işi. ·
Kardeşiyle yabancı, sinliğe gidip otururlar.
Çok geç
mez. Gezgin kalkar, büyüğüne gider: «Kardeşin olağanüs tü bir kimse . . . Beni yendi.» der. «Tartışmayı anlatsana! » der öbürü. «Peki!» der gezgin, «Önce, bir parmağımı kaldırarak o aydınlanmış kişiyi, Buda'yı simgeledim. Kardeşin iki par mak gösterip Buda ile öğretisini simgeledi. Üç parmağımı kaldırdım; Buda'yı, öğretisini bir de uyumlu yaşam sürdü ren izdeşlerini belirttim.
O da yumruğunu sıkıp yüzüme
doğru salladı; üçünün de aynı ergi Cmazhariyet) olduğunu anlatmak . istedi. Böylece tartışmayı kazandı. 44
Artık burda
kalmaya hakkım yok." Konuşmasını bitiren gezgin çeker gider. «Nerde o domuz?,. diye dalar ağasının odasına küçüğü. «Tartışmayı kazanmışsın.• •Ne kazanması! Geberteceğim onu.,. «Anlatsana şu tartışmanızı. Konu neydi?• diye sorar büyüğü. «Ne olacak! Beni görür görmez bir parmağını kaldırıp tek gözlü olduğumu anıştırdı. Hadi, konuktur, hoşgöreyim dedim. İki gözün var, kutlarım anlamında iki parmağımı yüzüne tuttum. Utanmaz alçak, ikimizin üç gözü var de meye üç parmak kaldırmasın mı? Tepem attı.
Vurmaya
başladım. Ama kaçtı. Tartışma bitti.,.
�
27. MUTLULUGUN SESi
Zen ustası Bankei ölünce, tapınağa komşu bir görmez, bir arkadaşına: «Kör olduğumdan kimsenin yüzünü göremem; insanın karakterini sesinden çıkarırım. Genellikle birisi bir başkasının mutluluğunu, başarısını kutlarken, sesinde gizli kıskançlık titreşimleri de işitirim.
Başkasının felaketinde,
ne denli üzülündüğü dile getirilirken, yüreklerinin yağ bağ ladığını da sezerim. Sanki başsağlığı dileyenin dünyası daha bir zenginleşmiştir. «Yıllardır dinlerim Bankei'yi. Onun sesi hep içten ol· muştur. Mutluluğunu söylediğinde mutluluktan başka bir şey
işitmedim; üzüntüsünü belirttiğinde de işittiğim salt
üzüntüydü.•
� 28. KENDi HAZiNENi AÇ Daiju, Çin'de Baso Usta'ya gider. Baso sorar: cAradığın ne dir?»
«Aydınlanma!» diye yanıtlar Daiju. Baso sürdürür:
«Kendi hazinen varken neden dışta
ararsın onu?,. Bu kez Daiju sorar: «Nerdeymiş benim hazinem?• Baso yanıtlar: «Sormandadır senin hazinen ... Daiju aydınlanmıştır. Ondan sonra arkadaşlarına hep, cKendi hazinenizi açın, kullanın hazineleıinizi.,. diye öğüt verir.
!i!.. �;
29. SU OLMAYINCA AY OLMAZ
Kadın keşiş Chiyono, Engaku'lu Bukko'dan Zen öğrenirken, hayli zaman meditasyondan yarar sağlayamaz. Sonunda, bir gece ay ışığında kamış çemberli külüstür kovasıyla su taşırken kamış kırılıverir. Kovanın dibi düşer. Chiyono o anda özgürleşir. Anısına bir şiir yazar : Uğraşırdım, kırılıp dağılmasın diye şu eski kovam Onu saran yıpranmış kamışı ha düştü ha düşecek En sonunda dibi çıkana dek. Kovada su yok artık. Suda ay yok artık!
1..it.
30. KARTViZiT
Meiji döneminin büyük Zen öğretmeni Keichu, Kyoto'daki Tofuku baştapınağmı yönetmektedir. Bir gün Kyoto Valisi onunla ilk kez görüşmeye gelir. Uşağı, valinin kartvizitini Keichu'ya uzatır. Kartta şun lar yazılıdır: Kitagaki, Kyoto Valisi. Keichu, uşağına, ·Böyle biriyle işim yok benim... der
•
..
Söyle ona gitsin hurdan.•
40
Uşak kartı geri verip özür diler. •Suç bende . . .
»
der vali; kalemiyle Kyoto Valisi sözcük
lerini karalar, «Git, şimdi gösteri» Karta bakan öğretmen, «Oo! Kitagaki mi?» diye şaşkın lıkla bağırır, «Görüşmek isteıim o adamla ...
rı
31.
HEPSi EN İYiSi
Banzan pazarda dolaşırken bir kasapla, et alan birisinin ko- nuşmalarını işitir: Alıcı, «Etin en iyi tarafından isterim.• der. Kasap, «Bizdeki etlerin hepsi en iyisindendir.,. diye ya- mtlar, «Burda en iyisinden olmayan et bulamazsın ... Bu sözler Banzan'ı aydınlanmaya erdirir.
Bt
32.
ZAMAN M iSKALLE, ALTIN KANTAR LA
Zenginin biri, Zen öğretmeni Takuan'a, geçireyim?• diye danışır.
«Zamanımı nasıl
Her gün işyerinde çalışmaktan,
saygı sunmaya gelen ziyaretçileri ağırlamaktan bıkmıştır. Takuan sekiz Çin hecesi yazıp verir pa.rababasına: iki olmaz bugün A ltın kantarla, miskalle zaman. Gelmez ki artık geriye bugün. Bir anı bile eder binlerce altın,
47
.�
33. MOKUSEN'IN Eli
Mokusen, Tamba ilindeki bir tapınakta yaşamaktadır. Bir izdeşi, karısının cimriliğinden yakınır. Mokusen izdeşinin karısıyla görüşür; yumruğunu kadının yüzüne doğru tutar. «O da ne demek oluyor?» diye kadın, şaşkın, sorar. Soruyla yanıtlar Mokusen:
«Yumruğumu hep böyle
tutsaydım ne düşünürdün?• «Elin sakat derdim.» diye yanıtlar kadın. Sonra «nah sana,. dercesine apaçık elini gösterir, «Ya hep böyle dursa elim, ne derdin?• diye sorar. «Bu da başka bir sakatlık... der kadın. «Bu kadarını anladığına göre iyi bir eş olursun sen.• diye konuşmasına son verir Mokusen. Bu görüşmeden sonra
kadın
tutumlulukta
kocasına.
yardımcı olur. Geliri de gideri de hesaba katar.
� 34. YAŞAMIN TEK G Ü LÜCÜGÜ Son gününe dek Mokusen'in güldüğü görülmemiştir. Ayrı lık vakti gelip çatınca sevenlerine: «On yıldır birlikte çalı şıyoruz. Gösterin bakalım gerçek Zen'i nasıl yorumladığını
zıl En açık biçimde kim belirtirse bunu, ardılım olsun. Al sın cüppemi, tasımı.» der. Hepsi Mokusen'in asık yüzüne bakar; kimse yanıt ver� mez. Yıllardır öğretmenin yanında bulunmuş olan Encho ya.� tağa yaklaşır. İlaç fincanını biraz öne iter. Yanıtı budur. Öğretmenin yüzü daha da asılır. sen?» diye sorar. Encho uzanıp fincanı geri çeker. 48
«Bunu mu anlarsın
Mokusen gülümser; yüzünde güller açar. «Seni gidi soy tarı senf!..,. der Encho'ya, «On yıldır benimlesin. Vücudumu tam görmüş değilsin. Al cüppemi tasımı. Artık onlar senin dir.»
�it
35. HER AN ZEN
Zen öğrencileri öğretmenleriyle en azından on yıl çalışırlar. Ondan sonra başkalarına öğretme sorumluluğunu yükle nirler.
Tenno,
çıraklığını tamamlayıp öğretmen olunca,
Nan-in'e gider. Yağmur yağdığından Tenno'nun ayağında
:
nalınlar elinde şemsiye vardır. Esenleştikten sonra Nan-in, «Nalınlarını girişte çıkarmışsındır. Şemsiyeni nalınlann sa ğına mı, soluna mı koydun? Söyle bakalım! » der. Tenno apışır, birden yanıtlayamaz. her anında diri tutamadığını görür.
Zen'i, yaşamının
Nan-in'in öğrencisi
olur. Zen sürekliliğini elde edene dek altı yıl daha çalışır.
�,....
re
36. ÇİÇEK YAGMURU
Subhuti, Buda'nın öğrencisidir. Öznellikle nesnelliğe ilin tisi dışında hiçbir şeyin varolmadığı görüşü demek olan boşluğun gizilgücünü kavrayabilmiştir. Subhuti bir gün bir ağaç altında oturmuş boşluğun ulu luğunu duyumsamaktadır. Çevresine çiçek yağmaya başlar. «Boşluk üzerine söyleşini övmekteyiz.,, diye fısıldar Tan rılar. «Ama boşluğun sözünü bile etmedim ki ben . . .
»
der Sub
huti. Tanrılar yanıt verirler:
«Boşluğun sözünü etmedin,
boşluğu işitmedin. İşte gerçek boşluk budur,» Subhuti'nin üstüne çiçekler yağar, yağar
..•
49
�;t
37. SUTRA YAYIMLAMAK
Japonya'da, Tetsugen adlı bir Zen tutkunu o günlerde salt Çincesi bulunan sutraları yayımlamayı aklına kor. Kitap ların, tahta basma kalıplarla, yedi binlik bir baskısı yapıla caktır. Bu da büyük bir girişimdir. Tetsugen bu amaçla gezilere çıkıp bağış toplamaya başlar. Birkaç duygudaş, çıkarıp yüzer altını basarlar; ama çoğu kimse bir iki yenle2° geçiştirir. O da hepsine eşit duy gularla teşekkür eder. On yıl sonra Tetsugen yeterli parayı denkleştirip işe koyulur. Ne var ki, o sıralarda Uji ırmağı taşar. Kıtlık olur. Tetsugen kitap için topladığı parayı harcayıp açları doyu rur. Sonra gene para toplama işine başlar. Aradan yıllar geçer, ülkede tifo salgını çıkar. Tetsugen nesi var nesi yoksa yurttaşlarına yardım için dağıtır. Üçüncü kez işe koyulur; yirmi yıl sonra ereğine ulaşır. Sutraların ilk baskısında kullanılan tahta kalıplar bugün Obaku manastırında görülebilir. Japonlar çocuklarına Tetsugen'in, sutraları üç takım olarak ürettiğini, ilk iki görünmez takımın sonuncusundan çok daha üstün olduğunu anlatırlar.
�
38. GİSHO'NUN UGRAŞI
Bayan Gisho on yaşındayken keşişliğe atanır. Yaşıtı erkek çocuklara verilen eğitimin aynısını görür. On altısına ba sınca bir Zen ustasından öbürüne giderek hepsiyle çalışır.
ıo
50
yen: Japon para birimi. (1 yen
=
100 sen}.
Unzan'la üç yıl, Gukei'yle altı yıl kalır. Ne var ki, belir gin bir görüşe varamaz. Sonunda İnzan Usta'ya gider. İnzan, cinsiyetinden ötürü farklı davranmaz ona. Öz yaradılışını
uyandırmak için tokadı yapıştırır,
tepesinde
gürler. Gisho,
İnzan'la on üç yıl çalıştıktan sonra aradığım
bulur. İnzan, onun onuruna bakın ne yazmış: Bayan Gisho, on üç yıl çalıştı, yol gösterdim, Akşamları en çetin koanlarla uğraştı, •
Sabahları bir başka koan onu sarardı. Çinli bayan Tetsuma öncekileri geçti, Mujaku gibi, o en içtenliklisi çıktı! Gene de çok geçitten daha geçmesi gerek. Demir yumruğum daha başına çok inecek.
Gisho aydınlanmaya eriştikten sonra, Banchu iline gi der, kendi Zen tapınağını kurar. Bir ağustos ayında ölene dek iki yüz kadın keşişe öğrenim verir.
�
I�
39. GÜNDÜZ UYKUSU
Soyen Shaku Usta, yeryüzünden
ayrıldığında altmış bir
yaşındaydı. Yaşam görevini tamamladığında çoğu Zen us talarınınkinden daha bereketli bir öğreti bırakmıştır. Öğ rencileri, sıcak yaz günlerinde yatıp kestirirlermiş. Soyen buna aldırmaz ama kendisi bir saniyesini bile boş geçir mezmiş. Daha on iki yaşındayken Tendai felsefi kurgusunu öğ renmişti. Boğucu bir yaz günü küçük Soyen, öğretmeni dı şarı çıkınca, uzatır ayaklarını, uykuya dalar. Üç saat sonra birden uyanır. Öğretmeni içeri girmek tedir. Çok geç! Öğretmen onu, kapının ağzında yere uzan mış, görür. 51
Alçak sesle, «Özür dilerim, ozur dilerim . , .,. diyerek, adımlarını Soyen'in üzerinden özenle aşırtır. Sanki önemli. bir konuktur yatanı Soyen öğleden sonraları uyumaz bir daha.
,�
....,,,.. - 40. DÜŞ ÜLKESİNDE Soyen Shaku'nun öğrencilerinden biri şöyle anlatır: «Baş·· öğretmenimizin öğle sonraları uykuya yatmadığı gün yoktu. Biz çocuklar neden böyle hep uyuduğunu sorduk. O da, 'Konfüçyüs gibi düş ülkesine gidiyor, yaşlı bilgelerle bulu şuyorum.' dedi. Konfüçyüs düşünde eski bilgeleri görür, uyanınca bunlan izdeşlerine anlatırmış. «Sıcağın sıcağı bir gün idi. Kimilerimiz öğle uykusuna yattık. Başöğretmen bir azarladı! .. Biz de, 'Konfüçyüs gibi düşler ülkesine eski bilgelerle buluşmaya gittik öğretme nim.' diye attık. Başöğretmen, 'Peki! Ne diyor bakalım bil geler?' diye sormasın mı? İçimizden biri kıvırdı: 'Düşler ül kesine gittik. Bilgelerle görüştük. Başöğretmenimiz öğleden sonralan oraya geliyor mu diye sorduk. Ne ki, öyle birini tanımadıklarını söylediler,',.
4 1 . JOSHU'NUN ZEN'I Joshu, altmış yaşında başladığı Zen çalışmalarını sekseni ne kadar sürdürdükten sonra Zen'de olgunluğa ermiştir. Seksen yaşından yüz yirmi yaşına kadar da öğretisini yaymıştır. Öğrencilerinden biri Joshu'ya sorar: cKafamda bir şey yoksa, ne yapayım?,. Joshu yanıtlar: «At onu.•
•Ama nasıl atanın olmayan bir şeyi?,. diye sürdürünce öğrencisi: •Öyleyse,• der Joshu, •taşı onu!,.
�
42. ÖLÜNÜN VANITI
Sonraları ünlü bir öğütçü olan Mamiya, öğretmene gider, kişisel yol gösterim ister. O da, «Bir elin sesini bul!» der. Mamiya, bir elin sesinin nasıl olabileceğini düşünür du- rur. Öğretmeni, «Yeterince çalışmıyorsun! Aklın hep ye mekte, parada, nesnelerde bir de o seste. Ölsen daha iyi... Sorun kalmaz ölünce.» der. Öğretmenin karşısına bir sonraki çıkışında Mamiya'ya bir elin sesi konusunda bir diyeceği olup olmadığı sorulur. Mamiya ölü taklidi yapıp yere yıkılır. Öğretmen, «Tamamı Öldün ama, ses nerede?» diye so rar. Mamiya gözlerini tavana dikerek, «Daha. bulamadım.,. yanıtını verir. Öğretmen de, «Ölüler konuşmaz kil Haydi evine! » diye rek kovar onu:
Jl�
43. DİLENCİ VAŞANTISINDA ZEN
Tosui, zamanının en ünlü bir Zen öğretmenidir. Birçok ta pınakta bulunmuş, çeşitli illerde öğretim vermiştir. Son gittiği tapınakta izdeşlerinin sayısı öyle çoğalmıştır ki, Tosui artık bu ders verme işini hepten bırakacağım açıklar. Öğrencilerine dağılmalarını, nereye isterlerse git melerini söyler. Ondan sonra da kimse izini bulamaz. Üç yıl geçer, izdeşlerinden biri onu Kyoto'da bir köprü
altında dilencilerle yaşarken görür. «Bana Zen öğretsene!,. diye asılır. Tosui, ..çok değil, iki güncük benim yaşantımı sürdüre bilirsen, düşünürüm öğretmeyi. .. der. Böylece eski öğrenci, dilenci gibi giyinir, Toshui'yle bir gün geçirir. Ertesi gün dilencilerden biri ölür. Toshui'yle izdeşi gece yarısı ölüyü taşıyıp bir dağ eteğine gömerler. Sonra köprü altı barınağına dönerler. Tosui deliksiz bir uyku çeker, ama izdeşi bir türlü uyu� yamıyordur. Sabahleyin Tosui, «Bugün dilenmemiz gerek meyecek, ölen yoldaşımızdan biraz yiyecek kalmış.» der. Ne var, izdeşi bir lokma bile koymaz ağzına. «Benim yaşantıma katlanamayacağını söylemiştim.» der Tosui, ..çek arabanı! Bir daha da karşıma çıkma!•
111;� Tıa
J!I(
44. İZDEŞ OLAN H IRSIZ '
Bir akşam Shichiri Kojun, sutra okurken bir hırsız, elinde keskin bir kılıç, içeri girer, ya parasını ya da canını alaca.. ğını söyler. Shichiri, «Beni tedirgin etme. Çekmecede para var, sen alıver.,. diyerek okumasını sürdürür. Az sonra başını kaldırıp, «Hepsini alma haa! Yarın ver gi ödemem gerek.» diye ekler. Çağrısız konuk paranın çoğunu toparlayıp gitmek üze reyken, Shichiri, •Armağan verene teşekkür etmek yok mu?» der. Hırsız, «Sağ ol!,. deyip sıvışır. Birkaç gün sonra hırsız yakayı ele verir. B aşka suçlarla birlikte, Shichiri'yi soyduğunu da doğrular. Shichiri tanık lığa çağrıldığında: «Bu kimse hırsız değildir. Başka ne yap mıştır? Bilmem. Ama benden bir şey çalmamıştır. Ona par rayı ben verdim. O da teşekkür etti.,. der. 54
Cezaevindeki süresi dolunca, eski hırsız Shichiri'ye gi derek izdeşi olur.
�*
.,lIIt. 45. DOGRUYLA YANLIŞ Bankei, birkaç hafta süren meditasyon çekilgisi dönemine girerken, Japonya'nın dört bir yanından öğrenciler akın ederlermiş. Bu birleşimlerden birinde bir öğrencinin orada hırsız lık yaptığı görülür. Sorun Bankei'ye götürülür, suçlunun kovulması istenir. Bankei duymamazlıktan gelir. Sonraları bu öğrencinin benzer bir eylemi daha görü lür, ama Bankei gene ilgilenmez. Öğrenciler içerleyip, hır sızın atılması için bir dilekçe düzenlerler; yoksa toptan çe kilecek!erini bildirirler. Bankei dilekçeyi okuyunca öğrencileri toplayıp şunları söyler: «Sizler aydın kişilersiniz. Doğru nedir, ne değildir bilirsiniz. İsterseniz uğraşınızı başka yerde sürdürebilirsi niz. Ama bu mutsuz kardeşimiz doğruyu yanlıştan ayıra mıyor. Ben ona öğretmezsem, kim öğretecek? Hepiniz gitse niz de, o burda kalacaktır.,. Hırsızlık yapan yandaşın yüzü göz yaşı seliyle arınır ken tüm çalma tutkuları da akar gider.
46. OTLARIN, AGAÇLARIN AYDINLANMASI Kamakura döneminde, Shinkan, altı yıllık Tendai, yedi yıl lık da Zen uğraşlarından sonra Çin'e geçip bir on üç yılını d a yoğun meditasyona adamıştır. Japonya'ya dönüşünde birçokları ona koşar, ipe sapa 55
gelmez sorular sorarlar. Nedir, Shinkan kimseyi yanına sok içeriye sızan olsa bile, zor yanıt alır sorusuna. Bir gün ellilik bir aydınlanma tutkunu, Shinkan'a: «Ço cukluğumdan beri Tendai felsefi okulunu incelemişimdir, ama anlayamadığım bir şey var. Tendai'ye göre ağaçlar, otlar bile aydınlanırmış. Bu çok şaşırtıcı geliyor bana.» der. «Ağaçların, otların nasıl aydınlandıklarını tartışmanın yaran nedir kil » diye karşılık verir Shinkan, c'Ben kendim nasıl aydınlanırım?' diye sorsana!» «Bak! Bunu hiç düşünmemiştim.• diye şaşkınlığını be lirtir ellilik. «Öyleyse git evine, düşün!• diye konuşmayı keser Shin kan. maz;
.1. 47. PARAGÖZ SANATÇI
Gessen bir sanatçı keşiştir. Bir çizime ya da tabloya başla madan önce, peşin ödeme yapılmasında diretir. Ücreti de yüksek mi yüksektir. «Paragöz Sanatçı• diye anılması bun dandır. Bir gün bir geyşa bir tablo ısmarlar. Gessen, •Ne ka dar ödeyebilirsiniz?,. diye sorar. •Ne kadar istersen,,. yanıtını verir kadın, «ama tabloyu evimde yapacaksın.» Geyşa gün verir. Gessen, kadının evine gider. Geyşa sofra kurmuş, bir erkek konuğunu ağırlamaktadır. Gessen, ustaca fırça vuruşlarıyla yapıtını bitirir. O gün için en yüksek ücreti ister. Parayı veren geyşa, konuğuna dönerek, •İşte paragöz sanatçımız budur. Yapıtları güzel, ama kendisi Allah'ın ce zası. Paradan başka bir şey gördüğü yok. Böyle yüzsüz bi rinin yaptığı resimleri kimseye göstermemeli. Jüponuma ya raşır bu resimler anca!» der. Geyşa iç etekliğini çıkarıp, Gessen'e uzatır, ·Al, bunun kıçına d a bir resim yap.• der. 56
•Ne kadar verirsin?» diye sorar Gessen. •Ne istersen!» der kadın. Gessen yüksek bir fiyat biçerek istenen resmi yapar; işi bitince gider. Gessen'in para düşkünlüğünün nedenleri sonradan öğ renilmiştir. Yurdunda sık sık açlık olur. Varsıl, yoksula el uzat maz. Gessen de gizli bir yere tahıl yığar, kıtlığa karşı hazrr tutar. Köyünden Ulusal Sinliğe giden yol çok kötü durumda dır. Yolculuklar sıkıntıyla yapılır. Gessen bu yolu onarma yı tasarlar. Öğretmeni, bir tapınak kurma düşünü gerçekleştireme den ölmüştür. Gessen onun bu dileğini yerine getirmek ister. Gessen üç tasarıyı da gerçekleştirdikten sonra fırçala rını, resim gereçlerini fırlatıp atar; dağlara çekilir. Bir da ha resim yapmaz.
;� 48. TAM YERi Çay ustası Sen no Rikyu bir direğe çiçek sepeti asmak is ter. Bu iş için bir marangoz çağırır. Marangoz çalışırken, çay ustası da aşağıdan onu, •Biraz aşağı, biraz yukarı, sağa olmadı sola . diye istediği yeri bulana dek yöneltir. Sonun da tam aradığı noktayı bulup, •Hah! Orası!» der Sen no Rikyu. Marangoz o noktayı işaretler ama ustayı sınamak için unutmuş görünür. Direğin değişik yerlerini göstererek, «Bu rası mı? Şurası mı?» diye oyalanıp durur. Ne var, çay ustasının dengeleme duygusu keskin mi keskindir. Marangoz ilk imlediği yeri tutturana dek Sen no Rikyu başka bir noktayı taş çatlasa anamaz. .
.•
57
nt.
49. KARA BURUNLU BUDA
Aydınlanmayı arayan bir kadın keşiş, Buda'nın bir heyke lini yapar, altın varakla kaplar. Nereye gitse, altın Buda' sını da götürür. Yıllar geçer. Kadın, Buda'sıyla ufak bir tapınağa yer leşir. Tapınağın sinlikleri Buda heykelleriyle doludur. Kadın, altın Buda'sı önünde günlük yakmak ister. Tüt sü öbür Budalara gitmesin diye dumanı salt kendi heyke line çıkaracak bir baca düzeni kurar. Böylece altın Buda, kapkara burnuyla bir güzel çirkinleşir. ... ..
-�
50. RYONEN 'İN AÇIKÇA KAVRAYIŞ!
Ryonen adlı Budacı kadın keşiş 1797'de doğmuştur. Ünlü Japon savaşçısı Shingen'in torunudur. Ozansı dehası, alım lı güzelliği dillere destan olur da, on yedisinde saraydaki kadınlar arasına alınıp imparatoriçeye nedime atanır. Da· ha bu gencecik yaşında yıldızı parlayıverir. Ne var, sevgili imparatoriçesi ölüverir; Ryonen'in umut yüklü düşleri uçar gider. Yeryüzü yaşantısının geçiciliğini acı biçimde algılar. Ondan sonradır Zen uğraşını seçmesi... Ama yakınları karşı çıkarlar, evlenmeye zorlarlar. Üç çocuk doğurduktan sonra ancak, keşişliğe başlamasına izin verebileceklerini söylerler. Ryonen, yirmi beşine varmadan bu koşulları yerine getirir. Artık, kocası, yakınları, tutku sundan caydıramazlar onu. Saçlarını kazıtır, Ryonen adını alır - bu da açıkça kavrayış demektir - ve kutsal yolculuğu na başlar. Edo kentine gelir. Tetsugu'nun izdeşi olmak ister. Us ta, bir bakış atıp, çok güzeldir diye, başından savar. 58
Ryonen sonra bir başka ustaya, Hakuo'ya gider. Hakuo da, kadının güzelliğinin, başına iş açacağından korkmak tadır - onu kapı . dışarı eder. Ryonen bir demiri kızdırıp yüzünü dağlar.
Güzelliği
yok olmuştur. Öyle olunca, Hakuo izdeşliğe kabul eder onu. Bu olayı Ryonen bir aynanın arkasına şu şiiri yazarak anıyor: Ecemin hizmetinde yakı yaktım güzel koksun giysilerim diye. Şimdi gör evsiz barksız bir dilenciyim yüzümü yaktım girmek için Zen evine. Ryonen ölümüne yakın, bir şiir daha yazmıştın Altmış altı kez baktı bu gözler değişen güz manzarasına. Ay ışığı dersen gördüm yeterince, A rtık istemem. Tek dileğim dinlemek çamların, sedirlerin sesint. kıpırdamazlarken yel esmeyince.
»!-
5 1 . EKŞi MISO
Bankei'nin bulunduğu manastır aşçısı keşiş Dairyo, yaşlı öğretmenin sağlığını korumayı aklına koymuştur. Salt taze misoyla besler onu. Al buğdayı, mayayı, soya fasulyesiyle bir güzel karıp ez! Olsun sana miso ! .. Bankei bakar ki mi sonun iyisi getirilmektedir önüne; öğrencilere kötüsü . . . So rar: «Bugün aşçı kim?,. Dairyo'yu getirirler.
Bankei, yaşına başına yaraşamn
yalnız ve yalnız taze miso yemek olduğunu öğrenir böyle ce. Aşçıya: ·Demek aç kalayım istersin.• der. Sonra. hemen
odasına girer, kapısını ardından sürmeler. Dairyo kapıda dinelir, bağışlanmasını diler. Bankei çıt 59
çıkarmaz. Yedi gün Dairyo dışarda, Bankei içerde, oturu şurlar. Bir yandaşları dayanamaz, Bankei'ye seslenir:
«Haklı
sın koca öğretmen, ama bu genç yandaş aç duramaz.
Acın
O zaman Bankei açar kapısını. Gülmek tedir. Dairyo'ya şunu der: «En alt yandaş ne yerse ben de
dan ölecek ! · der.
onu yerim. Sen de usta olunca bunu unutma emi l »
�
52.
IŞI G I N SÖNEBiLİ R
Bir Budacı felsefe okulu olan Tendai çalışmış bir öğrenci, Gasan'dan Zen öğrenmeye gelir. Birkaç yıl sonra ayrılırken, Gasan onu uyarır: « Gerçekliğin kurgusal yönüyle uğraş mak, Ze n konusunda öğütsel gereçler biriktirme açısından yararlı olabilir. Ama l.µlutma ki, sürekli meditasyon yap mazsan, 'gerçeklik ışığın' kısa zamanda sönebilir.»
Etr.i ız:{rıı.
53. VEREN
ETSi N TEŞEKKU R O
N
Seisetsu, Kamakura'daki Engaku'nun
başıyken, daha
bü
yük yapıları gereksinmektedir. Çünkü derslikleri hıncahınç doludur. Edolu tüccar Umezu Seibei, okulun genişletilme sinde kullanılmak üzere beş yüz ryo altını bağışlamayı öne rip, parayı öğretmene getirir. Seisetsu, •Peki, alıyorum.• der. Umezu altın torbasını Seisetsu'ya verir ya, öğretmenin davranışını beğenmez. Üç ryo ile bir yıl yaş anır; oysa beş yüz altın veriyor, bir «Teşekkür ederim. » bile denilmiyor
.. Q torbada beş yüz
.
ryo var.» diye anımsatır Umezu.
«Söylemiştin. » der Seisetsu. •Varlıklı bir tüccar da olsam, beş
der Umezu. 60
yüz ryo dile kolay
...•
«Teşekkür etmemi mi istersin?,. diye sorar Seisetsu. «Etmen gerekir! • yanıtını verir Umezu. «Ne diye edecekmişim? Veren etsin teşekkür! • diye ya. pıştınr Seisetsu.
��
� 54. SON DİLEK Ashikaga döneminin ünlü Zen öğretmeni İkkyu, imparato run oğludur. Çok gençken anası sarayı boşlamış, Zen öğ renmek için bir tapınağa girmiştir. İkkyu da onu izler. Zen öğrencisi olur. Anası, ölürken, şu yazıyı gönderir oğluna: lkkyu'ya : Bu yaşamda işim bitti, şlmdi Sonsuzluğa dönüyorum. iyi bir öğrenci olmanı, özündeki Buda-yaradılışına erişme ni dilerim. Cehennemde miyim yoksa hep seninle birlikte miyim?.. O zaman bileceksin. Büyüyüp de Buda ile izdeşt Bodhidharma'nın senin öz yardımcıların olduğunu kavrayan bir insan olduğunda, ça lışmalarını bırakıp özgecil ol! Buda, kırk dokuz yıl ağzını açıp tek söz etmeden vermişti öğüdünü. Bunun nedenini bilmen gerek. Ama bilmiyorsan, öğrenmek istiyorsan, ve rimsizce düşünmekten kaçını Doğmamış, ölmemiş Anan, 1 Eylül
Son söz: Buda öğretisinin ana gayesi halkın aydınlatılma sıydı. Bu öğretinn yöntemlerinden birine bel bağlarsan bi lisiz bir sinek derim sana. Seksen bin Budacılık kitabı var; hepsini okusan, ama kendi yaradılışını görmesen, bu yaz dıklarımı anlamamışsın demektir. Son sözüm budur.
61
55. ÇAY USTASIYLA SUIKASTÇI Tokugawa döneminden önce Japonya'da yaşamış bir savaş çı olan Taiko, Sen no Rikyu'dan Cha-no-yu2ı dersleri al mıştır. Cha-no-yu dinginliğin, erincin estetik bir anlatım yoludur. Taiko'nun yardımcısı savaşçı Kata, komutanının çay tö resine olan tutkusunu, savaşmayı ve devlet işlerini boşla dığı biçiminde yorumlamaktadır. Bu yüzden Sen no Rikyu' yu öldü:meyi tasarlar. Çay ustasına görüşecekleri olduğu nu söyler. Sen no Rikyu da onu çaya çağırır. Sanatının eri büyük usta, bir bakışta savaşçının kafa sındakileri çakıverir. Cha-no-yu'nun barışçılığın ta kendisi demek olduğunu açıklayarak kılıcını dışarda bırakmasını, çay töreni için odaya öyle girmesini söyler. Kata dinlemez.
«Ben savaşçıyım, kılıcımı çıkarmam!
Cha-no-yu, manoyu . . . Ben kılıcımı taşırım! » der. «Öyle olsun," diyerek kabul eder Sen no Rikyu, «kılı cınla gir bakalım! ,, Çaydanlık mangaldaki korlaşmış kömürlerin üzerinde kaynarmış. Sen no Rikyu birden çaydanlığı devirir. Buğu lar faşırdayarak yükselir, odayı küle dumana boğar. Aklı bokuna karışan savaşçı hemen dışarı fırlar. Çay ustası, ·Suç bende, gel içeriye çay içelim. Bak, kı-
21
Cha-no-yu : Japon Çay Töresi. «Çay• ile «3ıcak su .. sözcüklerinden oluşmuştur. Zen Budacılığından çıkan blı Japon kültürü b:çimidir. Çay yaparken, çay içerken yaratı lan tinsel ortam, satoriyi amaçlar. Satori de, gündelik bilinçlilik!erin aşılarak birdenbire aydınlanma ya geçilmesi demektir.
62
lıcını aldım, üstüne küller kurumlar bulaşmış da. . . Sonra temizler veririm.• diye özür diler. Artık savaşçı, çay ustasını öldüremeyeceğini anlamış tır. Bu saplantısından geçer.
i�L . . ..
56. GERÇEK YOL
Ninekawa ölüm . döşeğindeyken, Zen ustası İkkyu, başucu na gelir, «Sana yol göstereyim.• der. Ninekawa, "Yalnız geldim, yalnız giderim. Ne yardımın olur ki?» diye sorar. İkkyu yanıtlar: «'Geldim, gidiyorum!' dersen aldanır sın. Gelişi gidişi olmayan yolu göstereyim sana." İkkyu'nun bu sözleri öyle açıkça gösterir ki yolu, Nine kawa gülümser, göçer . . .
57. CENNETİN KAPILAR I Nobushige adlı bir savaşçı Hakuin'e gider, «Gerçekten cen net cehennem var mıdır?» diye sorar. Hakuin, «Kimsin sen?» diye soruşturur . .. srımuraiyim22 ben !» diye yanıtlar savaşçı. «Sen savaşçısın ha!• diye haykırır Hakuin. «Yuh, sana t2
Samurai: Japon savaşçı katmam . Japonya'da 1 1 . yüzyılda impara torluk yönetim'nln Japon illerinde düzeni koruma gücü azaldı. Sa mura!, ayrı bir toplum katmam olarak işte o zaman ortaya çıktı. •Jı::p onya'nın geleneksel savaş kuralları• demek olan Bushido'da usta Japon savaşçısı. Samura!, efendisi ya da imparatoru uğruna en yüksek yüreklilik ilkelerine, çeleb'.liği, onurluluğu, ölümü önem sememeyi uygulayacak b!çimde zihinsel, bedensel eğitimden ge çirilirdi. 63
savunma görevi veren komutana: Suratın tıpla dilenci su ratı!..,. Nobushige yaman öfkelenir, kılıcına davranır.
Ama
Hakuin sürdürür: •Kılıcı da varmış! Kördür bakarsın; ne kesersin sen onunla?• Nobushige lnlıcını çekerken, Hakuin ekler: «Hoop, açın cehennem kapısını!• Bu sözlerden ustanın öğretisini sezen samurai lnlıcını kınına sokar, saygıyla eğilir. •Açın cennet kapısını! ,. der Hakuin.
�
58. TAŞ BUDA'NIN TUTUKLANIŞI
Bir yaz günü elli top bezi sırtlamış giden bir satıcı koca bir taş yontusu Buda'nın gölgesine sığınır, uyuyakalır. Gözle rini açtığında bakar, mallan yoktur. Karakola koşar, an latır. O-oka adlı bir yargıç davayı inceler, «Mallan o taş Bu da çalmıştır. Kişilerin gönencini düşünmesi gerekirken, bu kutsal görevini kötüye kullanmıştır. Tutuklayınız.,. der çı kar. Polisler Buda'yı tutuklayıp mahkemeye taşırlar. Yargı cın ne ceza vereceğini öğrenmek için üşüşenler gürültüyle heykelin arkasına takılıp içeriye doluşmuşlardır. O-oka yerine çıktığında yaygaracı izleyenleri paylar: «Bu yerde gülüşmeye,
dalga geçmeye utanmaz mısınız?
Mahkeme düzenlerine uymamazlık edersiniz. Cezalandırı lacak, suçlularevine gireceksiniz!,. Oradakiler bu kez bağışlanma yanşına geçerler. ·Size bir ceza vermem gerekiyor,,. der yargıç, «ama kim üç gün içinde bir top pamuklu bez getirirse, bağışlanacaktır.,. Getirilen bezlerden biri tanınınca, hırsız yakalanıverir. Satıcı mallarına kavuşur; bezler de, onlan getirenlere geri verilir. 64
*�
59. İNSANLIGIN ERLERi
Bir zamanlar Japon ordusunun bir tümeni manevradayken, subaylar, Gasan'ın tapınağında kalmayı gerekli bulurlar. Gasan aşçısına. «Subaylara da yediğimiz kuru aştan: vereceksin... der. Saygı görmeye pek alışık olduklarından, ordu adamları öfkelenirler: «Bizi tanımaz mısın? Bu ülke uğruna ölümü göze almış erleriz biz!» Gasan'm yanıtı keskindir: «Siz, bizi tanımaz mısınız? Bütün ölümlü varlıkları kurtarmaktır işimiz. Tüm insanlı ğın erleriyiz biz!»
;ı�
60. TÜNEL
Bir samurai oğlu olan Zenkai, Edo'ya gider, orada ileri ge lenlerden birine kapılanır. İşverenin karısıyla mercimeği fınna verir; yakalanır, kendini savunurken kocayı vurur, kadınla kaçar. Ne var, zaman geçer, ikisi de hırsız olur. Kadın öyle doyır.azdır ki, Zenkai artık ondan tiksinmektedir. Bırakır k:ıclırn, uzaklara, Buzen iline gider. Bir gezgin dilenci olur. Geçmişinin bağışlanması umuduyla Zenkai kendini ya rarlı işlere verir. Birçok yurttaşın felaketine neden olan, uçurumlarla dolu bir yoldan kurtulmak için dağları oyup bir tünel açmayı aklına kor. Gündüzleri dilenip karnını doyurur, geceleri koşar tü nelini kazar. Otuz yıl geçer, yüksekliği 6 metre, eni 9 met re olan tünelin 695 metresi tamamlanmıştır. . İşin bitimine iki yıl kala, vurduğu adamın usta bir kı lıçoyuncusu olan oğlu, Zenkai'yi bulur, öldürüp öç almak 65
ister. «Seve seve veririm canımı sana,• der Zenkai, «ama bı rak şu işi bitireyim. Tamamlandığı gün gel öldür beni.• Oğul, gününü bekler durur. Aylar geçer. Zenkai kazar da kazar. Oğul boş durmaktan sıkılır, bir kazma bulup ka zıya katılır. Bir yıldan fazla kazma salladıktan sonra Zen kai'nin güçlü iradesine hayran olur. Sonunda tünel tamamlanır, yurttaşlar yolculuklarını güvenle yaparlar. «Kes şimdi kafamı,• der Zenkai, ·İşim bitti artık.• •Kendi öğretmenimin kafasını nasıl keserim! • diye yaş lı gözlerle sorar genç adam.
gijl
61. GUDO iLE iMPARATOR
İmparator Goyozei, Gudo'dan Zen öğrenirk�n sorar: «Zen'e göre tinimizin ta kendisidir Buda, değil mi?» Gudo yanıtlar: •Evet desem, anlamadan anladığını sa nacaksın. Hayır desem, çoğunluğun iyi bildiği bir gerçeği yalanlamış olurum.• Bir başka gün imparator Gudo'�a, ·Aydınlanmış kişi ölünce nereye gider?» diye sorar. Gudo yanıtlar: ·Bilmem!" Üsteler imparator, •Neden bilmezsin?,. diye. •Ölmedim ki bileyim.• yanıtını verir Gudo. İmparator, ikircikli, aklının basmadığı bu konuları faz la deşmez. Gudo onu uyandırıyormuşcasına eliyle yere vur maya başlar, imparator aydınlanmıştır. Aydınlandıktan sonra imparator, Zen'i ve Gudo'yu da daha bir sayar. Gudo'nun kışın sarayda başlığını çıkarma masına bile ses çıkarmaz. Gudo sekseninden sonra konuş malarının orta yerinde uyuklamaya başlamış. İmparator da bunu görüp sevgili öğretmeni, yaşlanan vücudunun gerek sindiği dinlenmenin tadını çıkarsın diye sessizce başka bir odaya geçermiş.
86
�� �
62. KADERiN OYUNCAGI
Nobunaga adlı bir yüce Japon savaşçısı bir avuç eriyle, sa yıca on kat daha güçlü düşmana saldırmayı kararlaştırır. Kaza.nacağını bilir ama erleri kuşkuludur. Yolda bir Shinto2s Sinliğinde duraklarken, erlerine şun ları söyler: ·Sinliğe gireceğim. Çıkınca şu parayı atacağım; tura gelirse kazanacağız, yazı gelirse yenileceğiz. Kaderin elinde bir oyuncağız biz.• Nobunaga sinliğe girer, sessizce yakarır. Çıktığınd a atar parayı. Tura gelir. Erleri vuruşmak için sabırsızlanır lar. Kolayca kazanırlar savaşı. •Yazgıyı kimse değiştiremez!,. der yardımcısı savaştan eonra. «Doğru dersin!• diye yanıtlar Nobunaga, iki yanı turalı parayı göstererek.
t;.
63. ÔLDÜRÜM
Gasan bir gün yandaşlarına verdiği derste şunları söyler: ..öldürümü kınamak, bilinçli varlıkların yaşamlarına kıy mamaktır doğru olan. Hayvanları, böcekleri bile korumalı yız. Ama vakit öldürenlere ne demeli? Varlığını çarçur edenlere, siyasal ekonomi yıkıcılarına ne demeli? Onları görmemezlikten gelmek olmaz. Ya, kendisi aydınlanmadan başkasına öğüt verenlere ne demeli? Budacılığı öldürmekte değil midir bu gibiler! ..• r.:ı
Shinto: Deneysel bilgiden değil de kültürel etkinlik biçeminden esinlenen gelenekler, simgeler birikimi.
67
.R..
64. KASAN TERLİYOR
Kasan, bir toprak ağasının ölüm töreninde görevlendirilir. Daha önce varlıklılarla ,ileri gelenlerle tanışıklığı ol madığından, tören başlayınca çok sıkılır, ter içinde kalır. Dönüşünde öğrencilerini toplar. Tapınakta, gözlerden ırak olduğu zamanki davranışıyla, ünlüler katındaki dav ranış aynılığından yana yoksun ve öğretmenlik Y.apmak için henüz yetersiz olduğunu itiraf eder. Kasan tapmaktan ayrılır, bir başka ustanın öğrencisi olur. Sekiz yıl sonra aydınlanmış olarak öğrencilerine dö ner.
;b
./ .CZ 65. HORTLAG IN ÖLÜ M Ü
Genç bir kadın hastalanır. Ölüm döşeğinde, «Seni çok sevi yorum,» der kocasına, «seni bırakmak -istemiyorum. Benden sonra başka kadına gitme. Gidersen hortlarım, sonsuza dek kötülük yağdırırım başına.» Çok geçmez, kadın ölür. Kocası ilk üç ay kansının son dileğine uymuştur. Ama sonra başka bir kadına rastlar da ona vurulur. Yavuklanırlar. Yavuklanmalarıyla, kocaya geceleri hortlak görünmesi bir olur. Hortlak, sözünü tutmamakla suçluyordur onu. Bir de akıllı hortlaktır. Kocasıyla yeni sevgilisinin arasında ge çenleri olduğu gibi anlatır. Kocası, yeni yavuklusuna bir armağan verse, bu hortlak verilen şeyi ay,rıntısıyla bilive rir. Aralarında geçen konuşmaları bile yineler de, adam cağızı öyle tedirgin eder ki, gözüne uyku girmez. Birisi, o yöredeki bir Zen ustasına başvurmasını salık verir. Sonun68
da, umutsuzluk içinde, mutsuz dul kalkar, yardım istemeye gider. Usta, «Eski karın hortlamış, ne yapsan biliyor.» diye açımlar. «Ne eylesen, ne desen, sevdiğine ne versen, bili yor. . . Pek uyanık bir hortlakmış bu seninki! Hayranlık duy mamak mümkün mü hortlağın böylesine ! Sana yine uğra dığında pazarlık et onunla. Ne varsa bildiğini, kendisinden bir şey saklanmadığını anlat oha. Ama şu soruyu bilirse, nişanınızı bozup dul kalacağını söyle.» «Neymiş o soru?» diye soruşturur dul adam. Usta yanıtlar: «Bir avuç kuru fasulyeyi tut, elinde kaç tane olduğunu sor. Bilemezse, hortlağın, salt senin kendi düş gücünün bir düzmesi olduğunu anlarsın. Seni bir daha tedirgin etmeyecektir.» Ertesi gece hortlak gelince, adam, «Bilmediğin şey yok tur!» diye pohpohlar onu. •Yoktur ya! » diye yanıtlar hortlak, «Bugün o Zen usta sıyla görüştüğünü de biliyorum.» «Mademki her şeyi bilirsin,,, diye yerleştirir adam, «öy leyse söyle bakalım kaç fasulye var avucumda?» Artık soruyu yanıtlayacak hortlak mortlak kalmamıştır ortalıkta.
Jf�
66. ULU iMPARATORUMUZUN ÇOCUKLAR!
Yamaoka Tesshu, imparatorun özel öğretmenidir; üstelik bir kılıçoyunu ustası, büyük bir Zen bilginidir. Aylaklarla birlikte yatar kalkar. Üstündekilerden başka giysisi yoktur, çünkü nesi var nesi yoksa onlara vermek tedir. İmparator, öğretmeninin eski giysilerine bakıp biraz para verir Yamaoka'ya, yenilerini alsın diye. Gene görüş tüklerinde Yamaoka o eski kılığıyladır. «Hani yenilerin, Yamaoka?» diye sorar imparator. 69
cUlu imparatormuzun çocuklarını giydirdim de ..... diye açıklar Yamaoka.
67. NE YAPIYORSUN! NE DiYORSUN! Günümüzde, ustalarla yandaşlarına ilişkin; ustaların öğre ti kalıtlarının gözde öğrencilerine aktarılarak bu artçıların gerçekliği kendi yandaşlarına iletmelerine değgin bir sürü ipe sapa gelmez lakırdı edilmektedir. Zen'in bu biçimde gö nülden gönüle aktarılması doğaldır; geçmişte başarıyla da yürütülmüştür. Savlamalar değil, kanıtlama çabaları değil; dinginlik, alçakgönüllülük öngörülürdü.
Böyle bir öğretiyi
alan kimse yirmi yıl sonra bile açıklamazdı durumunu! Bi risi çıkıp da kendi yaşantısı gereği gerçek bir ustanın var lığuu keşfettikten sonra ancak, öğretinin ona geçtiği bili nirdi; ki bu durum bile çok doğal biçimde ortaya çıkar, öğ reti de kendi doğrultusunda ilerle:sdi. Bir öğretmenin de çıkıp, «Ben şu ustanın ardılıyım.» dediği görülmezdi. Böyle bir savlama tam tersini kanıtlarmış sayılırdı. Zen ustası Mu-nan'ın tek ardılı vardır. Adı Shoju'dur. Shoju, Zen öğrenimini tamamlayınca, Mu-nan onu odasına. çağırır. ·Ben yaşlanıyorum, görünüşe göre bu öğretiyi sür dürecek bir sen varsın Shoju l Al şu kitabı! Yedi kuşaktan beri bir ustadan öbürüne verilegelmiştir. Ben de kendi gö rüşlerimin birçoğunu yazdım içine. Çok değerlidir bu ki tap; senin ardıllığın kanıtlansın diye veriyorum onu sana... der. Yanıtlar Shoju:
«Dediğin kadar önemliyse bu kitap,
kendin saklasana! Zen'ini yazısız aldım, yetiyor o kadan bana.• «Orasını biliyoruz,,. der Mu-nan, cgene de bu yapıt ye-
71
di kuşaktır ustadan ustaya verilegelmiş. . . Öğretiyi aldığı-. nın simgesi olsun diye saklayabilirsin. Ali" İkisi de bir mangalın önünde konuşuyorlardır. Shoju kitabı eline alır almaz alev alev yanan kömürlerin arasına sokuşturuverir. Mülkiyet düşkünü değildir bu keşiş! • O güne dek öfkelendiği görülmemiş olan Mu-nan hay kırır: .. Ne yapıyorsun! .. Bağırarak yanıt verir Shoju: •Ne diyorsun!•
m
�
68. BiR ZEN SESÇIGI
Kakua, imparatora saygısını sunduktan sonra kaybolur da kimsecikler bilmez ona neler olduğunu. Çin'de Zen çalışan ilk Japonyalıdır, ama bir sesçik dışında gösterdiği b1r şey yoktur Kakua'nın. O yüzden kimse, Zen'i ülkesine onun ge tirmiş olduğunu anımsamaz. Kakua Çin'e gitmiş, gerçek öğretiyi benimsemiştir. Ora dayken, pek gezmemiştir. Bir dağ başına yerleşmiş, medi tasyona vermiştir kendisini. Yeni bulup da öğüt vermesini isteyenler olursa, bir iki sözcük mırıldanır, ardından da da ğın, kolayca bulunamayacağı bir başka bucağına göçer- miş. Kakua Japonya'ya dönünce,
imparator onu çağırtır;
kendisiyle uyruklarına doğru yolu bulmaları için öğüt ver mesini ister. Kakua imparatorun önünde saygı duruşuna geçer. CüP pesinin kıvrımlarından bir kaval çıkarır, tek bir kısa ses çik üfler. Saygıyla eğilir, yiter gider.
69. SUÇLAMAYI YUTMAK Soto Zen ustası
Fugai'yle çömezleri sofraya oturmuş bir 71
türlü gelemeyen yemeği beklemektedirler. Gelin görün, yP. mek daha yapılmamıştır. Aşçı bıçağını kapıp bahçeye ko şar. Biraz sebze toplar. Bir çorba pişiriverir. Aceleyle sab� zelerin arasındaki bir yılanı da doğradığının farkına vara mamıştır. Fugai'nin çömezleri kaşık atarlarken, o güne dek hiç böyle ilik gibi bir çorba içmediklerini geçirmektedirler. Ne var ki usta, tasında yılanın başını bulur. Aşçıyı çağırttr. Yılanın başını aşçının burnuna dayar, sorguya çeker: «Ne dir bu?» «Oo! Sağ ol ustacığım!» der aşçı. Alır başı, bir lokmada yutar.
70. YERYÜZÜNÜN EN DEGERLI NESNESi Çinli Zen ustası Sozan'a bir öğrencisi sorar: «Yeryüzünün en değerli nesnesi nedir?» diye. Usta yanıtını bastırır: «Ölmüş kedi kafası!» Sürdürür sormayı öğrencisi: « Ôimüş kedi kafası neden yeryüzünün en değerli nesnesidir?» Sozan'ın yanıtı, «Ederi bilinemez de ondan!» der.
71 .
SESSİZ DURMAYI ÖGRENMEK
Tendai okulu öğrencileri, Zen Japonya'ya gelmeden önce de meditasyonu bilirlerdi. Bunlardan dört sıkıfıkı arkadaş, yedi gün birbiriyle konuşmamaya ant içerler. Birinci gün hepsi sessizdir. Meditasyonları kusursuz bir başlangıç yapmıştır. Ne var, gece gelende lambaların yağı 72
bitip de oda kararanda, öğrencilerden biri kendisini tuta maz, seslenir bir uşağa: «Yağ koysana lambaya!» ikinci öğrenci birincisinin konuşmasına şaşar, «Hani konuşmayacaktık! » diye atılır. «İkiniz de aptalsınız. Neden konuştunuz?,. derken üçün cüsü, •Konuşmayan bir ben kaldım.» demez mi dördün cüsü! . .
�
• M•
"'- 72. DANGALAK VARSIL
İki Zen öğretmeni, Daigu ile Gudo, bir zenginin evine çağ rılıdırlar. Vardıklarında, Gudo varsılı yağlar: «Doğuştan akıllısınız, yaradılışınızda Zen öğrenme yeteneği var.» «Saçmalama!» diye atılır Daigu, «İyi pohpohladın dan galağı! Varsıllığına varsıl da, Zen kim o kim!,. Zengin adam da yaptırdığı tapınağı Gudo'ya bağışla yacağına, tutar Daigu'ya verir, Zen'i ondan öğrenir.
.at
73. ON ARDIL
Zen öğrencileri, öğretmenlerince öldürülseler bile Zen öğ reniminden geçmeyeceklerine değgin ant içerlerdi. Genel liltle parmaklarını kesip, kararlılıklarını kanla mühürler lerdi. Sonralan ant içme, salt biçimselliğe dönüşmüş, bu ne denle Ekido'nun eliyle ölen bir öğrenci, bir ermiş gibi gös terilmiştir. Ekido yeğin bir öğretmendir. Öğrencileri ondan korkar lar. İçlerinden biri nöbet tutarken günün belirli zamanla rını bildirmek için gonga vurduğu sırada tapınak kapısın dan geçen güzel bir kıza bakakalır, vuruşu aksatır. Arkasında dikilen Ekido'nun sopası anında iner kafa sına. Ölür; ama akli bokuna karıştığından . . . 73
Öğrencinin velisi olayı duyup Ekido'ya çıkar. Değil suç lamak, üstün öğretimi için onu över. Ekido oralı bile olmaz. Sanki ölen mölen olmamıştır. Bu olaydan sonra, kılavuzluğunda, sayısı onu aşkın ay dınlanmış ardıl yetiştirebilmiştir. Çok olağandışı bir sayıl ..
� 74. GERÇEK REFORM Ryokan yaşamını Zen uğraşına adamıştır. Bir gün yeğeni nin, varını yoğunu bir saray yosması uğruna savurduğunu, yakınlarının uyarmalarına da kulak asmadığını öğrenir. Bu yeğen, aile varlığını Ryokan adına vekil olarak yönettiğin den ve çifti çubuğu çarçur olma tehlikesine soktuğundan, yakınlan Ryokan'ın işe el koymasını isterler. Ryokan yıllardır görmediği yeğeniyle uzun bir yolculuk yapar.
görüşmek için
Yeğen amcasına kavuştuğu için
sevinmiş gözükür, onu o gece konuk eder. Ryokan bütün gece oturur meditasyon yapar. Sabahle yin ayrılırken genç yeğenine, «Yaşlanıyor muyum ne! Elle rim titriyor. Şu çarıklarımı bağlayıver.• der. Yeğen özenle eğilip yardım eder. •Sağ olasın! Gördün ya, günler geçiyor, kişi nasıl yaşlanıyor! Güçten düşüyor. Sen kendine iyi bak... der Ryokan. Sonra çıkıp gider. Ne saray güzelinden ne de yakınların sızlanmalarından söz aç mamıştır. Ama o sabahtan sonra yeğenin savurganlığı, eğ lence düşkünlüğü son bulmuştur.
�
�\_
75. AKSiLiK
Bir Zen öğrencisi Bankei'ye gelir, yakınır: •Usta, baş ede mediğim aksi bir yaradılışım var. Nasıl düzelebilirim?» 74
«Aa! Çok çaşılası bir şey seninkisi; bir göster bakiym şunu.• der Bankei. «Şu anda gösteremem ... der öbürü. «Ne vakit gösterebilirsin?• diye sorunca Bankei, öğren ci yanıtlar : .. umulmadık bir zamanda çıkıveriyor... «Hıı ! » diye sonuçlar Bankei, cKendi gerçek yaradılışın olamaz bu. Olsaydı, her isteyişinde gösterebilirdin onu ba na. Doğduğunda yoktu bu sende;
anan baban da vermiş
değildir onu sana. Bu dediklerimi düşün biraz.,.
�L'!Ur
-
.JU 76. KAFADAKi TAŞ Çinli Zen öğretmeni Hogen, ufak bir köy tapınağında tek başına yaşarmış. Bir gün dört gezgin keşiş düşer, avluda ateş yakıp ısınmak için izin isterler. Ateş yakarlarken, Hogen onların öznellik-nesnellik tar tışması yaptıklarını duyar. Aralarına katılır: ·Bakın şu koca taşa! Kafanızın içinde mi dışında mı varsayarsınız onu?• diye sorar. Keşişlerden biri yanıtlar: •Budacılık açısından tüm nes neler usumuzun somutlaştınmlarıdır.
Bu durumda, 'Taş
kafamızın içindedir.' demem daha. doğru olacaktır.• «Böylesine kocam� bir taşı kafanın içinde taşıyıp du ruyorsan, yaman ezer bu yük seni!» diye yerleştirir Hogen.
!}:�'
77. BAÖLANMAMAK
T'ang soyu çağının Çinli ustası Zengetsu öğrencilerine ba kın ne öğütler döktürmüş: Yeryüzünde yaşamak ama yeryüzünün tozuna bulaşıp bağımlılık oluşturmamaktır gerçek Zen öğrencisinin yolu. 75
Birisinin iyi bir hareketine tanık olduğunda, onu örnek almak için kendini yüreklendir. Bir başkasının yanlış hare ketini duyarsan, ona benzememeye çalış. Karanlık bir odada yalnız başına olsan da karşında soy lu bir konuk varmış gibi davran. Duygularını açığa vur, ama gerçek yaradılışındakinden fazlasını ifade etmek için çabalama. Yoksulluğunu hazine say. Kolay yaşamla değiş tokuş etme onu. Bir kimse alık gözükebilir, ama belki de öyle değildir. Bilgeliğini korumak olabilir amacı, salt. Erdemler,
özdüzencenin
Cself-discipline}
ürünüdür;
yağmur ya da kar gibi kendiliğinden düşmez gökten yere. Alçakgönüllülük tüm erdemlerin temelidir. Bırak kom şuların keşfetsin seni, sen çabalama göstermeye kendini. Soylu yürek öne sürmez kendini. Sözcükleri nadir inci ler gibi seyrek görülür; değerleri çok yükse�tir: İçtenlikli bir öğrencinin her günü kutlu gündür. Za man yürür ama, o geri kalmaz. Ne utku ne de utanç, öyle sini sarsamaz. Kendini suçla; başkalarını değil! Doğruyu yanlışı tar tışma! Kimi şeyler, doğru da olsa, kuşaklar boyunca yanlış sayılmışlardır.
Doğruluğun değeri ortaya yüzyıllar sonra
çıkabileceği için, birdenbire anlaşılma özlemine gerek kal maz. Yaşamında erek olsun! Ama sonuçlan, evrenin ulu ya sasına bırak. Her gününü dingin düşünceyle geçir.
�-1.5...�
78. GERÇEK GÖNENÇ
Varlıklı bir kişi Sengai'den, ocağına sürekli gönenç getir.:. sin diye bir yazı yazmasını ister. O yazıyı kuşaktan kuşağa özenle saklatacağım söyler. 76
Sengai koskoca bir kağıt bulup yazar: «Baba ölür, oğul ölür, torun ölür." Varsıl öfkelenir. «Soyumun mutluluğu için yaz!,, dedim sana. Kalkmış dalga geçiyorsun benimle!» «Dalga geçesim yoktur." diye açıklar Sengai, «Sen ken din ölmeden önce oğlun ölecek olursa,
bu seni çok üzer.
Eğer torunun, oğlundan önce göçerse, ikiniz birden yıkılır sınız. Ama senin soyun, gelecek kuşaklar boyunca, yazdığım sırayla ölürlerse, yaşamın doğal akışı olur bu. Gönenç diye buna derim ben.»
�?!! �
79. GÜNLÜ K YAKMA KABI
Kame adlı Nagazakili bir kadın, Japonya'da tütsü ocağı ya pan birkaç kişiden biridir. Tütsülükleri birer sanat eseridir; yalnızca
çayevlerinde
ve
evlerin
sinliklerinde
bulundu
rulur. Babası da bu işi yaparmış önceleri. Kame içkiye düş kündür. Tütüne de tutkundur. Erkekleri pek boldur. Ne vakit parayı doğrultsa, vur patlasın, çağırır sanat karları, ozanları, oymacıları, işçileri, kısaca amatör-profes yonel tanıdığı ne kadar erkek varsa, çal oynasın eğlenirler. Onların dostluğunda taslakları gelişir, biçimlenir. Kame, yaratırken yavaşın yavaşıdır;
ama başyapıttan
başkasını ürettiği yoktur. Kame'nin tütsülükleri, içki içmez, tütün tüttürmez, erkeklerle oynaşmaz kadın kadıncıkların yuvalarında baş tacı edilirler. Nagazaki belediye reisi bir gün Kame'ye kendisi için bir yakı yakım kabı ısmarlar. Yarım yıl geçer, ocaktan bir haber yoktur. O sıralarda uzak bir kentteki daha yüksek bir göreve atanan bay başkan, kadına gelir. Ocağını yap maya başlasın diye tutturur. Çok geçmez, esin gelir, Kame günlük yakma kabını ya par. Bitirince, koyar masanın üzerine, geçer karşısına, ba77
kar da bakar. Sanki arkadaşıdır kap; önünde tütün tüttü rür, içer. Bütün gün onu gözlemler. Sonunda alır çekici, tuz buz eder yapıtı. Kafasına denk düşen yetkin yaratı olmadığını görmüştür onun.
80. GERÇEK MUCiZE Bankei, Ryumon Tapınağı'nda öğüt verirken, Sevgi Budası adını dilden düşürmeme yoluyla kurtuluşa inanan bir Sin ıhu rahibi, oradaki dinleyicilerin çokluğunu kıskanır. Ban kei'yle tartışı yapmayı kurar. Bankei konuşmasının ortasındadır
rahip
geldiğinde;
ama rahip öyle karıştırır ki ortalığı, Bankei durup patırtı nın nedenini soruşturur.
«Mezhebimizin kurucusu• , diye böbürlenir rahip, «öyle doğaüstü güçlere sahiptir ki, ırmağın bir yakasında elinde fırça durmaktayken yardımcısı karşı yakada bir kağıt tu tarmış. Öyle uzaktan, fırçayı değdirmeksizin kutsal Amida24 adını yazarmış. Sen yap görelim, böyle bir mucizeyi! ,. Bankei yanıtlayıverir: «Senin tilki yapmıştır o kurnaz lığı, ama, Zen uğraşmaz bunlarla. Benim mucizem başka türlüdür: Acıkınca yerim, susayınca içerim...
�,. 8 1 . UYUMANA BAK Öğretmeni Tekisui'nin ölümüne üç gün kala, Gasan onun yatağına ilişir. Tekisui Gasan'ı ardıl seçmiştir kendine da. ha önceden. Gasan o sıralarda yanmış olan bir tapınağın onarımıyH
78
Amida: Çoğunlukla Zen tapınaklarında betimleri, heykelleri bulu nan · Ö lümsüz Işık• anlamına gelen kutsal varlık.
la uğraşmaktadır. Tekisui sorar: •Tapınak işi bitince ne ya pacaksın?,. ·Sen iyileşince orada konuşmanı istiyorum ... der Gasan. •Ya ölürsem?,. •Bir başkasını buluruz.,, diye yanıtlar Gasan. Tekisui sürdürür: «Ya kimseyi bulamazsan? .. Gasan patlar: ·Bırak şu saçma sapan sorulan da uyu mana bak!"
�
82. YOK OCLU YOK
Yamaoka Tesshu genç bir Zen öğrencisiyken, usta değişti rir durur. Sıra Shokoku'lu Dokuon'dadır. Yamaoka, ustaya kendi eriştiği çizgiyi sergilemek ister: cTin, Buda, ölümlü varlıklar. . . gerçekte bunlar yoktur kit Görüngünün gerçek doğası boşluktur. Erişme yoktur, ha yal yoktur, bilge yoktur, bayağılık yoktur. Verme diye bir şey yoktur, ne de alınacak bir şey • Sessiz sessiz çubuğunu tüttüren Dokuon öyle durur. Birden çubuğunu Yamaoka'nın kafasında. kütletir. Deli kanlı kabarır. . . .
Dokuon sorar: bu öfken? ..
7�
cMademki yoktur bir şey; nerden çıktı
83. ÇALIŞMAYANA YEMEK YOK
Çinli Zen ustası Hyakujo sekseninde bile öğrencileriyle di dinir, yerleri süpürür, bahçeyi sular, ağaçları budarmış. Öğrenciler, bunca çalışan yaşlı öğretmenlerine acırlar. 'Durup dinlenmesi dileklerine kulak asmayacağını bildikle rinden, gidip öğretmenin gereçlerini saklarlar. O gün ustaları yemek yemez. Ertesi gün de, daha erte-
sinde de. . . •Gereçlerini sakladık da, ona bozulmuştur,» di ye durumu değerlendirir öğrenciler, «en iyisi çıkarıp yeri n e b-:yalım şunları.» Sakladıkları şeyleri ortaya çıkarır çıkarmaz da öğret menin eskisi gibi çalıştığını, yiyip içtiğini görürler. O ak şam öğretmen derste: «Çalışmayana yemek yok.» der.
�ir
84. GERÇEK ARKADAŞLIK
Çok eskiden Çin'de iki arkadaş varmış, biri iyi harp çalar, öbürü de güzel güzel dinlermiş. Biri, çalar söylerken, türküsünde dağ geçse, öteki: «Gö zümün önünde belirdi dağlar." der; berikinin şarkısında su geçse, öbürü: «Bak şu çağlayan dereye! » diye seslenirmiş. Ne var, gün gelmiş; dinleyeni hastalanıp ölmüş. Çalıp söyleyeni harpının tellerini koparmış, bir daha çalmamış. O günden beri harp tellerini koparmak gerçek arkadaşlı ğın simgesi olagelmiştir.
85. ÖLME ZAMAN! Zen ustası Ikkyu çocukluğunda bile kafalı oğlandır. Öğret meninin nadir bir çay fincanı vardır; değeri yüksek antika bir fincandır. Ikkyu bu fincanı kırmasın mı! Oğlancağız çok üzülür. Öğretmeninin ayak seslerini işitir işitmez fincan kırıklarını avucuna doldurup arkasına saklar. Ustası yakla şınca, Ikkyu sorar: «Neden ölür kişiler?» «Doğaldır bu,» diye anlatır yaşlı öğretmen, «tüm varlık lar bir süre yaşarlar, sonra ölürler.,. Ikkyu fincan kırıklarını göstererek: «İşte fincan öldü, bak!» der. 80
-i,
86. YAŞAYAN BUDA iLE BANYO TEKNECİSI
Zen ustaları kişisel yol gösterimlerini gözden ırak bir oda
da verirler. Öğretmenle öğrenciyi kimse tedirgin edemez. Kyoto'daki Kennin tapınağının Zen ustası Mokurai tüc carlarla, gazetecilerle de öğrencileriyle olduğu gibi, söyleş mekten zevk alırmış. Okumasız yazmasız bir banyo tekne cisi de aralarına katılır; balkabağı sorular sorar, çay içer, sonra gidermiş. Bir gün Mokurai bir yandaşına kişisel yol gösterim ve rirken tekneci odaya girer. Kendisine, bir başka odada bek lemesi söylenir. Tekneci uzatır: «Yaşayan Buda değil misin sen? Tapı naktaki taş Budalar bile kovmuyor kimseyi. Bir beni mi buldun atacak?» Mokurai, ne yapsın, çıkıp, yandaşıyla başka bir yerde görüşür.
$
�
87. ÜÇ ÇEŞiT ÇÖMEZ
Gettan adlı Zen ustası Tokufura döneminin sonlarında ya şamıştır. « Üç çeşit çömez vardır: Zen'i başkalarına akta ranlar; tapınak, sinlik bekçileri; bir de iki ayaklı pirinç çu vallarıyla giysi askıları ... diyen odur. Gasan da aynı düşünceyi dile getiriyor. Çok yeğin bir öğretmen olan Tekisui'yle çalışırken, ara sıra kötek yemek tedir. Arkadaşları, öğretinin bu türünü kaldıramaz, ayrı lırlar. Gasan: «Yetersiz bir çömez öğretmenin ününden ya rarlanır; orta nitelikli bir çömez öğretmenin sevecenliğine 81
hayrandır; iyi bir çömez ise öğretmenin düzencesiyle Ccli ıiplinl güçlenir, gelişir.• diyerek, kalır.
�*-
ii;;J'
88. BİR ÇİN ŞİİRİ NASIL YAZILI R
Ünlü bir Japon ozanına Çin şiiri nasıl yazılır diye sorarlar. «Bildiğimiz Çin koşuğu dört dizedir,,, diye açıklar ozan, cilk dize giriş dizesidir; ikinci dize girişin sürmesidir; üçün cü dize bu temayı bırakır bir yenisini başlatır; dördüncü ise ilk üç dizeyi bağlar. Örneğin şu çok sevilen Japon tür küsü : Kyotolu ipekçinin güzelmiş iki kızı Küçüğü on sekizmiş, yirmisinde ablası. Savaşçı kılıcıyla öldürür ya bir eri, Erkeklere saplanır bu kızların gözleri
JJ\
... _
89. ZEN SÖYLEŞiSİ
Zen öğretmenleri genç öğrencilerini, meramlarını tam an latabilecek biçimde yetiştirirler. İki Zen tapınağında birer çocuk büyütülmektedir. Çocuklar her sabah alışverişe bir likte giderler. «Nereye gidiyorsun?» diye sorar biri. «Ayaklarımın götürdüğü yere . . . •
diye karşılık verir
öteki. Bu yanıt, soranı afallatır. O da gider, öğretmenine da mşır. «Yarın sabah,» der öğretmen, «O yaramazı görürsen o soruyu gene sor. Gene öyle derse, bu kez, 'Ayakların olma saydı nereye giderdin?' diye sorarsın. Bu kez de o apışsın bakalım!» Ertesi sabah çocuklar buluşurlar. «Nereye gidiyorsun?» diye sorar birincisi. 82
•Yel nereye götürürse. . . » diye yapıştırır ikincisi. Küçük gene afallar; koşar öğretmenine. O da: "Yel olmasaydı nereye giderdin? diye sor baka. hm! » öğüdünü verir. Ertesi gün çocuklar gene buluştuklarında, «Nereye gi diyorsun?» der birinci çocuk. ·Pazara, sebze almaya gidiyorum... diye yanıtlar öbürü.
� 90. SON ŞAPLAK Tangen çocukluğundan beri Sengai'yle sürdürmüştür uğra şını. Yirmisinden sonra öğretmeninden ayrılmak, biraz da başkalarını tanımak ister; ama Sengai izin vermez. Konuyu her açışında Tangen tokadı yer. Sonunda Tangen, Sengai'den izin koparması için eski lerden bir öğrenciye yalvarır. O da ağalığını gösterir. Sen gai'yle görüştükten sonra döner, Tangen'e bilgi verir: «Se vini Oldu bu iş. Artık yolun açıktır ... Tangen gidip, izin verdiği için, Sengai'ye teşekkür eder. Ustanın yanıtı bir tokat daha atmak olur. Tangen öğrenci ağasına duyurunca bu olanları, öteki: "'Ne oluyor be! Sengai dün olur dediğine bugün nasıl olmaz der? Gidip bir görüşeyim. · · " der. Ustaya çıkar. «Durum değişmedi ki!» der Sengai, «Yalnızca, son bir şaplak atayım dedim yanacığına. Çünkü dönünce aydınlan mış olacak. Nasıl vururum bir daha ona?» -
� ff,nıii?t. •
91 . BANZO'NUN KILICINDAKİ TAT
Matajuro Yagyu'nun babası ünlü bir kılıçoyunu ustasıdır. Ne var, oğlunun oyununu pek sıradan bulur, beğenmez. «Sen usta olamazsın! » deyip oğlunu evden kovar. 83
Matajuro, Futura Dağı'na çıkar, ünlü kılıççı Banzo'yu bulur. Ne var, Banzo da babasının yargısını doğrular: «Sa na kılıçoyunu öğreteyim ister.sin? O yetenek yok ki sende.• der. "Ama çok çalışırsam, kaç yılda usta olurum?• diye te belleş olur genç. «Yaşamın boyunca!» diye yanıtlar Banzo. «O kadar bekleyemem.•
diye sızlanır Matajuro, «Her
zorluğa katlanırdım. Bir öğretseydinl Sadık uşağın olsam, o zaman kaç yılda?.... «Belki on yıl.» diye biraz yumuşar Banzo. «Babam yaşlanıp duruyor,
yakında ona ben bakaca
ğım,» diye sürdürür Matajuro. «Daha daha versem kendi mi bu işe?,. «Hum! Otuz yılda diyelim,.. der Banzo. «Aa! Neden?» diye sorar Matajuro, «Önce on yıl demiş tin, şimdi de otuza çıkıyorsun. Bu işte ustalaşmak için her güçlüğe katlanırım diyorum sana!• «O durumda yetmiş yıl kalman gerekir benimle. Sonuç almak için sencileyin acele eden bir kimse çabuk öğrene mez.,. Sabırsızlığın işe yaramadığını sonunda gören delikanlı, «Peki,» der, «oldu bu iş... Matajuro'ya, kılıcın sözünü etmemesi, kılıca dokunma ması söylenir. Ustasına aş pişirmek, bulaşık yıkamak, yatak yapmak, avluyu süpürmek, bahçeyi sulamaktır işi gücü; kı lıççılıktan tek söz etmeksizin. . . Ü ç yıl geçer, Matajuro sürdürür çalışmayı. Geleceğini düşünüp üzülür. Yaşamını adadığı sanatı daha öğrenmeye başlamamıştır bile. Ama bir gün Banzo sürüne sürüne Matajuro'ya yakla şır, bir tahta kılıcı olanca gücüyle sırtına indirir. Ertesi gün Matajuro pirinç kaynatırken Banzo beklen medik bir atlayış daha yapar onun tepesine. Artık Matajuro gece gündüz bu tepeden inme saldırı lardan korunmak için bekler. Banzo'nun kılıcının tadını dü-
/
şünmek zorunluluğunda olmadığı tek bir anı yoktur artık. Öyle çabuk öğreniverir ki, ustasının yüzünde kıvanç gülleri açar. Matajuro ülkenin en büyük kılıçoyuncusu ol muştur.
r:/d
�
92. MAŞALI ZEN
Hakuin öğrencilerine, çayevi işleten yaşlı bir kadından söz eder, onun Zen anlayışını göklere çıkarırmış. Öğrenciler bu anlatılanlara inanmazlar, bir de kendi gözleriyle görmek isterlermiş. Kadın da onların geldiğini görünce biliverirmiş çaya mı yoksa Zen kavrayışını izlemeye mi geldiklerini. Çaya gelmişlerse özene bezene sunarmış çay. Ama amaçları baş kaysa, göz atıp bir kuytuya çekermiş onları, maşayla bir güzel ıslatırmış. On kişiden dokuzu kadının maşasından kaçamazmış.
�� --
93. MASALCININ ZEN'i
Encho ünlü bir masalcıdır. Aşk masallarıyla gönüllerde yeller estirir; savaş masalları anlatsa, dinleyenler kendile rini savaş alanında sanırlar. Bir gün Encho, Yamaoka Tesshu adlı, Zen ustalığı ker tesine iyice yaklaşmış bir yurttaşla tanışır. Yamaoka, «Duy duğuma göre ülkenin en iyi masal anlatan kişisiymişsiniz. İsterseniz dinleyenlerinizi ağlatabilir ya da güldürebilirmiŞ siniz. Bana, çok sevd.iğim Şeftali Oğlan masalını anlatır mı sınız? Çok küçükken anamın yanında yatarmışım, o da ara sıra bu masalı anlatırmış. Masal yarılanmadan uyuyakalır mışım. Anam nasıl anlatmış ise öyle anlatır mısınız?,, der. Encho böyle bir işe kalkışmaz. İnceleme yapmak için 85
aıüre ister. Aylar sonra Yamaoka'ya gidip:
«Size öyküyü
şimdi anlatabilir miyim?,. diye sorar. Yamaoka, «Başka bir gün anlatırsınız.,. yanıtını verir. Encho'nun düş kırıklığı yoğundur.
Biraz daha çalışır,
gene gider. Ama Yamaoka, sözü ağzına tıkamaktadır. Enc ho tam açarken ağzını, Yamaoka:
«Anam gibi anlatamı
yorsun daha. .. diyerek onu susturur. Encho'nun masalı Yamaoka'ya,
anası gibi anlatabil�
mesi için beş yıl geçmiştir. Yamaoka da Zen'i Encho'ya bu. biçimde öğretmiştir.
ffl,
94. GECE KUŞU
Zen ustası Sengai'yle birlikte meditasyon öğrenen çok sa yıda öğrenci vardır. İçlerinden biri geceleri kalkmakta, tar pınak duvarına tırmanıp kente, eğlenmeye gitmektedir. Bir gece Sengai koğuşları denetlerken bu öğrencinin ya·· tağını boş bulur, bir de duvara tırmanırken kullandığı yük sekçe bir tabure görür. Sengai tabureyi duvar dibinden çer kip, kendisi dikilir yerine. Gece kuşu dönünce Sengai'yi seçemez, tabure sanıp us tanın kafasına basar. İçeriye atlar. Yaptığını görünce de donakalır. Sengai: «Sabahları çok soğuk oluyor. Kendine iyi bak, soğuk almayasın... der. Öğrencisi geceleri kaçmaz ondan sonra.
rffi\ � 95. ÖLMEKTE OLAN BİRiNE MEKTUP Bassui ölüm döşeğindeki bir yandaşına şu mektubu gônı derir : «Tininin öz varlığı doğmamıştır ki, ölsün! Yok olabilen
bir varlık değildir o. Salt yokluk anlamında bir boşluk da değildir. Rengi, biçimi yoktur. Tat almaz, acı duymaz. «Bilirim, çok hastasın; iyi bir Zen eri gibi hastalığına gözünü kırpmadan bakarsın. Acı çeken kimdir? Belki tam olarak bilmezsin. Ama bir sor kendine: 'Bu tinin öz varlığı nedir?' diye. Yalnızca bunu düşün. Gerek kalmaz başka bir tasaya. Açgözlülükten kaçın! Sonu olmayan sonun, arı ha vada eriyip kaybolan kar tanesine benzer.•
96. BiR DAM LA SU Gisan adlı bir Zen ustası genç bir öğrencisinden, banyo tek nesindeki suyu ılıtmak için, bir kova su getirmesini ister. Öğrenci suyu getirir, banyo suyunu ılıtır, artan suyu da yere döker.
« § eni kalın kafa! » diye azarlar ustası, «Kalan suyu çi
çeklere dökerdin! Bu tapınak suyunun tek damlasını yelt1 vermeye hakkın yoktur!• Genç öğrenci o anda Zen'e ulaşır. Adını değiştirir; bir damla su demek olan Tekisui koyar.
�
�
97. EN YÜCE ÖGRETI
Eskiden Japonya'da kamışla kağıttan yapılan, içine mum konulan fenerler kullanılırmış. Bir gece, arkadaşının evin den kendi evine dönmek için yola çıkan bir köre fener ver· mek isterler. •Fenere ne gerek var? Karanlık da aydınlık da bir ha. na.,. der görmez. «Yolu görmen için fenere gereksinmen yok, biliyorum.,. diye yanıtlar arkadaşı,
·Ama fenersiz gidersen başkaları
çarpabilir sana. Alsan iyi olur.• 87
Görmez alır feneri, düşer yola. Çok geçmez, gelir biri si bindirir ona. «Önüne baksana!» diye bağırır görmez, «Fe
neri görmüyor musun?» «Mumun sönmüş, arkadaş !» yanıtı gelir yabancıdan.
� 98. BAGLILIK iSTENMiYOR Eihei tapınağının başkeşişi Kitano Gempo, 1933 yılında dok san iki yaşında ölmüştür. Tüm yaşamı boyunca hiçbir şeye bağlanmamaya çabalamıştır. Yirmi yaşında gezgin bir di lenci iken tütün içen bir yolcuya rastgelir. Birlikte bir dağ dan inerlerken durup bir ağacın altında dinlenirler. Yolcu tütün uzatır Kitano'ya. O da alır; çünkü o sıralarda beş parasız kalmıştır. «Oh, ne güzelmiş tütün içmek! » der. Yoldaşı ona çu buklarından biriyle biraz da tütün verir. Yolları ayrılır. Kitano şöyle geçirir: «Böyle zevk verici nesneler, me ditasyonumu engelleyebilir. İyice alışmadan, bırakayım şu nu!» Çubuğu da tütünü de fırlatır atar. Yirmi üç yaşındayken I-King25 öğrenmekteymiş. Bir kış günü, kalın giysilere gereksinme duyduğundan, yüz altmış kilometre uzakta yaşayan öğretmenine mektup yazıp bu ihtiyacını anlatır. Mektubu, götürmesi için, bir yolcuya ve rir. Kış gelir. Kitano da, mektubunun öğretmene ulaşıp ulaş madığını saptamak için, bakı sanatını da içeren ve gelece ği gösteren 1-King'e başvurur. Falda, mektubun yerine ulaş mamış olduğu çıkar. Sonraları öğretmenden gelen bir mek tupta da giysiden miysiden söz edilmiyordur. «l-King'le böyle başarılı, şaşmaz saptamalar yapıp du rursam meditasyonumu aksatabilirim.» diye düşünür Kita-
!5
1-King: ( 1 Chlng) . · Değişkenlikler Kitabı adlı Çln'in ünlü fal kitabı.• (Kaynak: •Zen Budizm•, ilhan Güngören.)
no, o güzel öğretiyi bırakır, onun güçlerine sığınmaz bir daha. Yirmi sekizindeyken Çin güzel yazı sanatım öğrenmek tedir. Bu uğraşta öyle ustalaşır ki, öğretmeni onunla övü nür. Kitano düşünmektedir: «Şimdi bırakmazsam bu uğ raşı, ozan olur çıkarım. . . Zen öğretmeni değili» Bir daha koşuk yazdığını gören olmaz.
99. TOSUİ'NIN SiRKESi Tosui, tapınakların biçimciliğinden kaçıp dilencilerle köp rü altında yaşayan bir Zen ustasıdır. Çok yaşlanınca, bir arkadaşı ona yardım eder, dilenmekten kurtarır. Tosui'ye pirincin nasıl devşirildiğini, ondan nasıl sirke üretildiğini göst'brir. Tosui de ölünceye dek bu işi yapar. Tosui sirke üretirken, dilencilerden biri getirir bir Bu da resmi verir ona. Tosui resmi barınağının duvarına asar, altına da yazar : «Bay Amida Buda: Odam çok ufak, çok dar. O yüzden bir süre kalabilirsin. Ama cennetinde yeniden doğmama yardım etmeni yakarıyorum sanma haa!»
�J\..
100. SESSiZ TAPINAK
Shoichi, aydınlık saçan tek gözü görür bir Zen öğretmeni dir. Yandaşlarına, Tofuku tapınağında öğretim verir. Gece gündüz bütün tapınak sessizliğe gömülüdür; çıt çıktığı yoktur. Öğretmenleri sutra okunmasını bile kaldır mıştır. Öğrencilerin meditasyondan başka yapacak şeyleri yoktur. Usta ölünce, yaşlı bir komşu, gonglann çalındığını, sut raların okunduğunu işitir. Shoichi'nin ölmüş olduğunu an
lar. 89
-atr
.jJ\.!ft
1 01 . BUDA'NIN ZEN'I
Buda der
ki : «İmparatorların, hanedanların orunları bana.
göre toz zerrecikleridir; altınları, gümüşleri ise şu yerdeki taş, çakıl . . . En güzel ipek giysilere çaput, paçavra diye ba� karım.
Evrenin sayısız acunları yemiş çekirdekleri gibi,
Hindistan'ın en büyük gölü, ayağımdaki bir damla ter gibi ufak gelir bana. Dünyevi öğretileri, büyücü aldatılan ola rak sezinliyorum. En yüksek özgürlük kavramlarını da bir düşteki altın sırmalı ipek kumaşa benzetiyorum; aydınlan mış kimselerin kutsal yolunu da çiçeklere bakar gibi göz lüyorum. Meditasyonu koca bir dağın dayanağı, Nirvana' y126 gündüz karabasanı gibi görüyorum. Doğru-yanlış yar.
gıları, bir ej derhanın dolambaçlı dansından; inançların or· taya çıkması, daha sonra önemini yitirmesi de dört mevsi� min bıraktığı izlerden başka bir şey değildir benim için ...
ııı
Nirvana: Budacılığa göre kişinin aşırı istekler!, tutkularından kur tulma yoluyla eriştiği salt mutluluk durumu. (Kaynak: Redhouse).
G E Ç İ TS İ Z G E Ç İ T Yazan: Ekai CMumon)
Çe·vriyıızı : Nyogen Senzaki Paul Reps
Beğenileriniz, tatlılarla kolay yaşantılar ise bu kitabı olıu,.. mayın. Çünkü bu hitap, gözle ri yeniden doğmaktan, satori den, aydınlanmaktan başka bir şey gömeyen kimselerle
u,..
gilidir. Sizin başınıza da gelebilir:
Şimşek gibi, bir anda bir
şeyler açılıverir. Bütününüzle yepyenisinizdir. O bildiğiniz dün.yayı taptaze gözlerle görmeye başlarsınız. Bu evr en-tazeleyici güç, mantıklı değil, kendiliğinden. geliverir. Ne yaptığınız, n e rede bulunduğunuz önemli de ğildir. Bunu anlamak zor! Ama oluyor işte. Eski Çinliler öğrencilerinin sözcük-sarhoşluğunu, zihin.. sel başıboşi.uğunu önlemek için düzenlemişlerdir.
koan denilen problemler
Öğrencileı ine b u koanlarla meditasyon.
yaptırdıklarında, onlara bir bakıma şunu diyorlardı: Yaşa mınızı salt duyumsallıkla yeie ver meyin; düşüncenizi, duy gunuzu tek amaca yöneltin - sonra bırakın
ne olacalısa
olsun. Kişinin içinde bu ışığı yakma sanatı artık yitirilmiş mi dir? Zihninizi, tüm varlığınızı bu işe adarsanız, neden yit sin? İnsanlığın önderleri daha bilinçli olsalardı, rastlantı sonucu küçük güçler kazanınca, başkalarını daha az sö mürürlerdi. Bu eski öğretmenler öğrencilerini eleştirilerle, kimi kez de sillelerle eğitirlerdi. Övdüklerinde küçültmüş olurlardı. Böyleydi töre. Öğrencileriyle yürekten ilgilenirler ama bu n u davranışlarıyla gösterirlerdi - sözcüklerle değil. Güçliı kimselerdi onlar; şaşırtıcıydılar.
Sundukları sorulara tek
yanıt kişinin tüm varlığı olmak durumundaydı. Bir koanın doğru yanıtı nedir?
Birçok do[jru yanıtı
olabilir ya da hiç yoktur. Japonya'da, bugün zor bulunan,
bir kitap bile basmışlar; bu zihin açıcı koanların her btrı- ne uygun yanıtları veriyor. Aman ne hoş! Koanın kendisidir yanıtı.
Doğru yanıtları çıkınca da
Zen ölmüş sayılır. Bu kitabın lngilizce dilindeki ilk baskısının önsözün den uyarlanmış bir yazıyla sürdürelim: Buda' nın öğretisi Hindistan' da lsa'da:n beş yüz, Mu hammet'ten
bin yıl önce yayılmıştır. Budacılık, büyük inançlar akımına Hristiyanlıktan, l slamdan çok önce ka tılmıştır. Budacılığın kutsal yazıları Çinceye Hintli ve Çinli çe
virmenlerce Hristiyanlığın birinci yüzyılından bu yana ha nedanlar boyunca çevrilegelmiştir.
Is
520 yılında Hindistan'dan
Budacılığın özünü ise
Çin'e,
ilk
Zen piri Bodhi
dharma getirmiştir. Buda'nın yaydığı aydınlanma bilgeliği, •sessiz oturan.. Bodhidharma tarafından benimsenerek ar dılına geçirilmiş ve kuşaklar boyunca da elden ele aktar'°" lagelmiştir. Zen'in önce Çin'e sonra da Japonya'ya girmesi, oralarda boy atması, yayılması böyle olmuştur. Japoncada Zen sözcüğü - Çincede ch'an, Sanskritçede dhyana
�
meditasyon demektir. Zen, meditasyon yoluyla Bu
da'nın gerçekleştirdiği,
kişinin zihinsel özgürlüğüne ulaş
masıdır. Genellikle bir ustanın kişisel kılavuzluğunda bir öz-araştırması yöntemidir bu. Zen'in birçok klasik metinleri var. Bu yapıt da onlar dan birt.
Mu-mon-kan'ı - «geçit engeli yok,.
demektir -
Mumon diye de anılan Çinli usta Ekai ( 1 183-1260) yazmış. Yapıtta, eski Çin öğretmenleriyle
öğrencilerinin ilişkileri
anlatılıyor; öğrencilerin gerçek yaradılışlarını bulabilmele ri amacıyla ikicil
eğilimlerini arındırmada izledikleri yolları
gösteriyor. Ustaların öğrencilerini yüz yüze bıraktıkları bu .sorunlara ya da içsel meydan okumalara koan denilmeye. başlandı; bu yapıttaki öyküler de birer koandır. Öykülerde en ulu öğretiyi gerçekleştirmek, varlığını göstermek için bolca argo kullanılmış.
kişiye öz Yer yer
apaçık görülen yeğinlik örneklerini de canlılığa ve içten liğe yormak daha yerinde olur. Öykülerde mantıklı olma çabası yok. Bunlar sözcükler yerine zihinsel durumlarla il�
gileniyor. Bu anlaşılmadıkça, yapıtın ereği yitirilmiş sayı lır. Bütün amaç öğrencinin sınırlı zihninin kabuğunu kır masına; ikinci bir ölümsüz doğuşa, satoriye, aydınlanmaya varmasına yardımcı olmaktır. Sorunlardan her biri bir engel oluşturuyor. Zen soluğu olanlar geçebiliyor bu engelden. koanları bir bir çözüyorlar,
Yaşamında Zen olanlar
üstelik herkes kendine göre
yorumlayarak . . . Sanki görünmezi görür, sonsuzlukta yaşar gibi . . .
Mumon yapıtının girişinde şunları yazmış: «Zen'de geçit yok. Buda'nın sözleri başkalarını aydın latmak için söylenmiş. Demek ki Zen geçitsiz olmalı. «Ee, nasıl geçeceğiz geçitsiz geçitten?
Kimi der ki bu
geçitten aile servetiyle geçilmez; başkasının yardımıyla ne üretsen yiter ya da yel alır. «Bu tür sözler bile yel esmezken denizde dalga çıkar maya ya da sağlıklı bir gövdeyi ameliyat etmeye benzer. Kişi başkalarının dediklerine yapışır da Zen'i açıklamalar la anlamaya çalışırsa, bu kişi, aya sopayla dokunmaya ya da ayağını çizmesinin üstünden kaşımaya çalışan bir ahr maktır. •Bin iki yüz yirmi sekiz yılında Doğu Çin'deki Ryusho tapınağında keşişlere ders verirken, istekleri üzerine eski koanları anlatmaya başlamıştım. Öğrencilerde Zen soluğu nu uyandırmaktı amacım. Bir kapıyı çalmak isteyen kişi nin yerden bir taş alıp kapıya vurması gibi kullanmak isti;. yordum koanları;
kapı açılınca artık o taş gereksizdir -
atarsınız. Daha önce tasarlamamıştım ama o ders notlarım� derledim. Kırk sekiz koan çıktı. Her birinin altında o koanla ilgili düzyazı ya da koşuk biçiminde açımlamalarım da var. Derslerde izlediğim sırayı değiştirdim. Geçitsiz Geçit adını verdim bu kitaba, öğrencilerin onu bir kılavuz gibi oku malarını dileyerek.
e
Hindistan'
daki, Çin'deki pirler nasıl aydınlanmışlarsa. o da öyle, bel- ki de daha iyi aydınlanacaktır. Ama bir an ikirciklenirse,
dışarıda bir atlının geçişini daracık bir pencereden izleyen bir kişiye döner - gördüm dediği anda görmeyi yitiriverir. «Ulu dağda geçit yok. Ona çıkmayan yol yok. Bir geç, gör, bu geçitsiz geçitten: Yürürsün özgür cennete, yeryüzünden.•
1 . JOSHU'NUN KÔPEGI Bir k.,eşiş, Çinli Zen ustası Joshu'ya sorar: «Köpekte Buda. yaradılışı var mıdır, yok mudur?,. Joshu yanıtlar: «Mu.,. CMu, Çincede olumsuzluk bildi rir; «Hayır» ya da «Hiçbir şey• anlamındadır.)
Zen'e varmak için pirlerin engelini aş. mak gerektir. Aydınlanma hep düşünce yolu tıkandıktan sonra gelir. Pirlerin engelini geçmezseniz ya da düşünce yo lunuz tıkanmamışsa, ne düşünseniz, ne etseniz, ağzınızla kuş tutsanız bile, aydınlanmaya ulaşamazsınız. «Pirlerin engeli de ne ola ki?» diye sorarsanız, bu tek sözcüğü derim size: Mu. Zen'in engeli işte budur. Bunu ge çen, Joshu'yla yüz yüze gelir. O zaman tüm pirlerle el ele sinizdir. Güzel bir şey değil midir bu? Bu engelden geçmek isterseniz, gövdenizdeki tüm ke mikler, derinizdeki tüm gözenekler «Mu nedir?» sorusuyla dolmalıdır - hem de gece gündüz demeden. Onun, hayır an lamındaki alışılagelmiş olumsuzluk simgesi olduğunu san mayın. Varlığın karşıt anlamı olan yokluk da değildir. Bu engeli gerçekten geçmeyi istiyorsanız; ağzınızda, yutama dığınız, tüküremediğiniz sıcak bir demir bilye varmış gibi kıvranacaksınız. O zaman, eski yetersiz bilgileriniz yok olacaktır. Mev siminde ermiş bir yemiş gibi öznelliğinizle nesnelliğiniz kendiliklerinden birleşiverecektir. Düş iören bir dilsize Mumon'un yorumu:
97
benzetirim bu hali. Ne gördüğünü bilir de, kimseye anlata maz. Bu duruma erişen bir kimsenin benlik-kabuğu kırılıp dağılıverir; ve o kimse gökleri sarsıp yeri yerinden oynata bilir. Keskin kılıçlı yüce bir savaşçı olur çıkar. Yolunu ke seni, Buda bile olsa, doğrayıverir; bir engel dikse önüne bir pir, onu da öldürür; ve doğum-ölüm yolunda özgür, yürür. Hangi aleme girse kendi bahçesine girmiş gibi olur. Bunun nasıl yapılacağını şu koanla söyleyim size: Tüm enerjinizi bu Mu'da toplaştırın, yeter: kesintisiz, aralık vermeden. ... Mu'ya girip de hiç ara vermezseniz, b� başarınız tüm evreni aydınlatan bir mum ışığına dönüşe cektir. Buda yaradılışı var mı bir köpekte? En ciddi soru da budur işte. Evet ya da hayır dersen, Kendi Buda-yaradılışını yitirirsin.
2. HYAKUJO'NUN TiLKİSi Bir zamanlar Hyakujo Zen dersleri verirken, onu dinleyen keşişlerin arasına yaşlı bir adam da sızıverir. Her dersin sonunda keşişler çıkarken, o da çıkar gider. Ne var, bir gün herkes çıkıp gidince, yaşlı adam içerde kalır. Hyakujo so rar adama: « Kimsin sen?» Yanıtlar ihtiyar: « İnsan değilim ben, Kashapa Buda bu dünyada öğütlerini verirken bir insandım. Bir zen ustasıy dım ve bu dağda yaşardım. O sıralar öğrencilerimden biri bana neden-sonuç ilkesi aydınlanmış kişileri de etkiler mi diye sormuştu. Yanıtım şöyle olmuştu: 'Aydınlanmış kişiler neden-sonuç ilkesine tabi değildirler.' Bu yanıtım, saltıkçı lıktan, Cabsolutism> annamadığımın bir kanıtı olarak de ğerlendirildiği için, beş yüz kez hep bir tilki olarak doğmuş
98
ve yaşamış bulunuyorum. Şimdi de bir tilkiyim ben. Bir kaç Zen sözcüğü söyleseniz de beni bu tilki gövdesinden kurtarsanız. Şimdi sorabilir miyim: Aydınlanmış kişi neden sonuç ilişkisine tabi midir?» Hyakujo yanıtlar: «Aydınlanmış kişi, neden-sonuç iliş kisiyle birdir.» Hyakujo bu sözleri der demez, ihtiyar aydınlanıverir. Yerlere kadar eğilip «Artık özgürüm,» der, «artık tilki de ğilim; ama gövdemi götürüp bu dağın ardındaki yuvama bırakmam gerek. Lütfen cenaze törenimi bir keşişmişim gibi yapın.» Ve çeker gider. , Ertesi gün Hyakujo başkeşişe bir keşişin cenaze töreni için hazırlık yapmasını söyler. Başkeşiş, «Tapınakta kimse hasta falan değildi,,. diye geçirir, «ne demek istiyor bu ö,ğ retmen acaba?" Akşam yemeğinden sonra Hyakujo, keşişleri toplar ve dağın ardına götürür. Bir ine girerler; Hyakujo asasıyla yaş lı bir tilkinin ölüsünü dürtükler ve ölüyü törenle yakarlar. O akşam Hyakujo keşişlerle konuşurken onlara bu ne den-sonuç ilişkisi öyküsünü anlatır. Obaku, öyküyü dinledikten sonra, Hyakujo'ya sorar: «Çok eskiden adamın birisi yanlış bir Zen yanıtı verdiği için beş yüz kez tilki olarak doğmuş diyorsunuz. Pekala, şimdi de ben size soruyorum: Bugün bir ustaya birkaç soru sorulsa, ve o da hepsine doğru yanıt verse, ne olur o usta?» Hyakujo, «Gel şöyle yanıma da söyleyivereyim.» der. Obaku, Hyakujo'ya yaklaşır ve öğretmenin suratına bir tokat atar, çünkü öğretmeninin yanıtının bu olacağını bil mektedir. Hyakuj o gülerek, Obaku'nun bu anlayışını alkışlar. Ve, «Ben de İranlıları kızıl sakallı olurlar diye düşünürdüm."' der. «Artık bilmekteyim İranlıların kızıl sakallı oldukla· rını.»
Mumon'un yorumu : «Aydınlanmış kişiler neden-sonuç iliş99
kisine tabi değildirler.• Bu yanıtı veren keşiş nasıl olur da. bir tilkiye dönüşür? •Aydınlanmış kişi, neden-sonuç ilişkisiyle birdir.• Bu yanıt, tilkiyi nasıl özgür kılar? Bunu açıkça analmak için, insanın yalnızca. tek gözü olması bile yeter. Denetlense de denetlenmese de, Bir zar iki yüz gösterir. Denetlenmiş ya da denetlenmemiş, i kisi de bir büyük yanıış.
1s
3 . GUTEİ'Nİ N PARMAGI
Zen konusunda kendisine bir soru sorulunca Gutei her za man parmağını kaldırır. Tapınakta görevli bir oğlan da bu nu göre göre ustayı taklide başlar. Sormasın artık ona biri, ustan ne öğretti bugün diye; oğlan hemen kaldırıverir par· mağını. Gutei oğlanın bu yaramazlığını işitir. Keratayı yaka ladığı gibi parmağını kesiverir. Oğlan ağlar ve kaçar. Gu- tei koşar yakalar çocuğu. Çocuk, başını Gutei'ye çevirir çe virmez, Gutei kendi parmağını kaldırır. O anda aydınlanı verir çocuk. Gutei, bu dünyadan göçmesine yakın, keşişleri çevresi ne toplar. «Ben parmak-Zen'i,,. der, «öğretmenim Tenryu' dan almıştım ve tüm yaşamım boyunca tüketemedim onu... Sonra da ölür.
Mumon' un yorumu: Gutei'yle o çocuğun eriştiği aydınlığın
parmakla bir ilintisi yoktur. İnsan bir parmağa tutulur du rursa, Tenryu pek içerler ve Gutei'yi de, oğlanı da, o tutu lanı da alimallah yok eder. 100
Tenryu'nun öğretisini yozlaştırıp, Gutei, Bir çakıyla oğlancağızı özgürleştirmiş. Bir eliyle bir dağı bir yana itiveren Çin tanrısına kıyasla Yaşlı Gutei olmuş zavallı bir taklitçi.
4.
SAKALSIZ YABANCI
·wakuan, sakallı Bodhidharma'nın bir resmini görünce, ya,. ' kmır: «Neden yok sakalı bu adamın?» Mumon'un yorumu: Zen öğrenmek istersen, yüreğinle giriş bu uğraşa. Ve kavrayışların, gerçek kavrayışlar olsun. Ulu Bodhidharma'nın yüzünü görmek için, kendi yüzün de onunki gibi olmalıdır. O zaman, işte böyle bir göz atıver mek yeter de artar bile. Ama. ona rastladığım söylersen, onu hiç görmediğin çıkıverir ortaya. Gördüğün düşü sakın Anlatma bir ahmağa. Ne diye sakalsızmış Bodhidharma? Ne saçma soru amal
5. KYOGEN AGACA TI RMANIYOR Kyogen der: «Uçurum kıyısındaki bir ağacın dalını dişle riyle tutarak uçuruma sarkan bir adama benzer Zen. Elle riyle dallara tutunmadan, ayaklarıyla bir yere basmadan... Ve ağacın yanında duran birisi sorar ona: «Bodhidharma .Hindistan'dan Çin'e ne diye gelmiştir?» Mumon'un yorumu: Böyle kötü bir durumdayken, ne denli 101
güzel konuşan bir kimse olsanız, bir işe yaramaz bu. Tüm sutraları ezberlemiş olsanız, ağzınızdan bir sözcük bile çı karamazsınız. Geçmişte tuttuğunuz yol ölüm yolu olsa bile, doğru bir yanıt verirseniz, yepyeni bir yaşam yolu açılır önünüzde. Ama yanıtlayamazsanız, daha binlerce yıl hep geleceğin Budası Maitraya'ya sorar da sorarsınız. Kyogen deli mi, net O benlik-öldürücü zehrini saçarak Öğrencilerinin ağzını tıkıyor Ve ölgün gözlerinden yaşlar akıtıyor.
6. BUDA ÇİÇEK ÇEVİRİYOR Buda Grdhrakuta dağındayken elinde tuttuğu bir çiçeği çe virir çevirir ve izdeşlerine doğru tutar. Herkes, suskun, çi çeğe bakmaktadır. İçlerinden, bir, Maha-Kashapa bu esin leme karşısında, yüz çizgilerini ne kadar denetlemeye ça-· lışmışsa da, gülümser. Buda der ki: «Gerçek öğretinin gözü, Nirvana'nın yü reği, biçim-yokluğunun gerçek görünümü, Dharma'nın o kutsal yürüyüşü bendedir. Sözcüklerle anlatılamaz bu, ve öğretilerle de aktarılamaz. İşte bu öğretiyi Maha-Kashapa' ya vermiş bulunuyorum.» Işık-yüzlü Çautama herkesi kandırabi leceğini sanmış. İyi izdeşlerini kötüleriyle karıştırmış. Ku zu etidir diyerek köpek eti sokuşturmuş. Ve kendisi de pek görkemli bulmuş bu yöntemi. Ya hep birlikte gülüverseler di izdeşleri? Nasıl verirdi öğretisini o vakit? Ya gülümse memiş olsaydı Maha-Kashapa, verebilir miydi öğretisini o zaman? Kendi kavrayışının başkalarına aktarılabileceğini ileri sürüyorsa, köylüleri aldatan kentlinin düzenbazlığına benzemez mi bu? Eğer aktarılamayacağını söylüyorsa, ne diye beğeniyor Maha-Kashapa'yı? Mumon'un yorumu:
102
Çiçeği çevirişi Maskesini düşürdü. Ne yerde ne de gökte kimse aşamaz ki Maha-Kashapa'nın kırışık yüzünü.
7.
JOSH U TASI YI KATIYOR
Bir keşiş Joshu'ya der ki:
«Tapınağa
henüz girdim. Lütfen
ö�etin bana.» Joshu sorar: «Lapanı yedin mi?» Keşiş yanıtlar : "Yedim .» Joshu der: « O halde git tasını yıka ... Keşiş, o anda aydınlanır.
Mumon'un yorumu:
Ağzını açınca yüreği görünen bir adam
dır Joshu. Ama sanmam ki yeni keşiş, Joshu'nun yüreğini görmüş olsun. Umarım tap ın ağ ın çanına bakıp da kova fa lan sanmamıştır.
Öylesin e açık ki, ve o denli zor görmek, ki, elinde fener, ateş ararmış bir ahmak. Bilseydi o, ateşin ne olduğunu, Lapası çoktan pişmiş olurdu. Derle r
8.
KEİ C H U ' N U N TEKER LEGI
Getsuan, öğrencilerine s ora r: «Çin'de ilk tekerlek yapımcısı Keichu, her biri elli parm aklı iki tekerlek yapmış. Şimdi, te kerlek parmaklarını ortada birleştiren göbeği çıkarsak, ne 103
olur tekerleğe? Ve Keichu böyle bir şey yapsaydı, şimdi biz ona tekerlek yapım ustası der miydik?·
Mumon'un yorumu: Her kim bu soruyu hemen yanıtlaya
bilirse, gözleri yıldız gibi parlayacak, zihni şimşek gibi ça kacaktır. Göbeksiz dönünce teker, Usta da durduramaz onu, musta da; Gökten üstte yerden altta döner döner, Güney ve kuzeyde, doğu ve batıda.
J@
;.a::;..,
9. TARİH ÖNCESİNDE BİR BUDA
Keşişin biri Seijo'ya sorar: «Tarihten önce yaşamış bir Bu da'nın on varoluş dönemi boyunca meditasyona oturduğu nu ve en ulu gerçeği kavrayamadığını, ve sonuç olarak tam özgürlüğe kavuşamadığını söylerler. Neden acaba? .. Seij o yanıtlar: «Yanıtı içinde saklı sorunun.,. Keşiş sorar: «Buda, meditasyon yaptığına göre, ne diye Budalığa erişememiş acaba?» Seijo yanıtlar: «Buda olmadığından.,.
Mumon'un yorumu: Kavrayışına bir diyeceğim yok da, an layışını kabul edemeyeceğim. Bilisiz biri kavrayışa ulaşır sa, bir ermiş olur; bir ermiş anlamaya başlarsa, cahilin te kidir. Zihnin kavranılması, gövdeninkinden yeğdir. Zihni kavrayan kimse gövdeyi halletmiştir. Bir olunca zihnimizle gövdemiz, Özgürüz demektir. Övgü, sena istemeyiz. 104
1 0 . SEIZEI TEK BAŞINA VE YOKSUL Seizei adlı bir keşiş Sozan'a seslenir: c B u yalnız v e yoksult Seizei'ye biraz yardım etseniz?,. Sozan sorar: «Seizei mi?" Seizei yanıtlar: «Evet efendim.• Sozan sorar: «Zen'in var, Çin'in en iyi şarabından da üç kadeh içtin, hala dudaklarının bile ıslanmadığını söylü yorsun.,.
Mumon'un yorumu:
Seizei elindeki kartlara göre abartılı oynamış. Neden öyle yapmış? Bilmez mi ki Sozan'ın keskin gözleri kimle ne oynandığını çakıverir! Gene de, sormak isterdim: Ne vakit içmiş şarabı Seizei acaba? Çin'in en yoksul adamı, Çin'in en yürekli adamı, Ayranı yok içmeye, Kalkışır en varsılla aşık atmaya.
1 1 . JOSHU MEDİTASYON YAPAN BİR KEŞİŞİ SiNiYOR Joshu bir yere gider ve bir köşeye çekilmiş meditasyon yar pan bir keşişle karşılaşır. Joshu sorar: «Nedir, ne?» Keşiş yumruğunu kaldırır. Joshu sürdürür: .. suyun çok sığ olduğu yerde gemile:ı:' bannamaz.» der, ve gider. 105
Birkaç gün sonra Joshu gene o keşişe gider ve aynı so sorar. Keşiş de aynı yanıtı verir. Joshu der ki: « İyi verildi, iyi alındı, iyi öldürüldü, iyi kurtarıldı.» Ve eğilip selamlar keşişi.
ruyu
Mumon'un yorumu: Keşiş iki kez de yumruğunu aynı bi çimde kaldırmıştı. Joshu ne diye birincisini beğenmedi de ikincisini kabul etti dersiniz? Yanılgısı nerededir? Her kim bunu bilirse, Joshu'nun dilinde kemik bulun madığını ve bu nedenle dilini özgürce kullanabildiğini kav ramış olur. Ama yanılmış da olabilir Joshu. Ola ki, o keşiş sayesinde hatasını anlamıştır. Birinin kavrayışının öbürününkinden daha çok olduğunu sananlar, görmemiş sayılırlar. Yıldıza eştir gözlerin ışığı, Şimşeğe benzer Zen'in işleri. lnsanı öldüren kılıç, lnsanı kurtaran da aynı kılıç.
1 2. ZUİGAN KENDİ USTASINI ÇAGIRIYOR Zuigan her Allahın günü kendi kendisine çağırır: «Usta!• Ardından da kendisini yanıtlar: «Evet efendim.» Ve ekler: «Ayık ol.» Ve gene yanıtlar: «Evet efendim.» Ve, «Aman kimse aldatmasın seni, dikkatli ol.» diye sürdürür. Ve gene, «Evet efendim; evet efendim,,. diye yanıtlar. Mumon'un yorumu : Yaşlı Zuigan kendi sattığını kendisi al
makta. Kukla oynatıyor sanki! «Usta»yı çağırırken maske-
106
lerin birini takıyor, yanıtlarken de bir ötekini. . . Bir başka maske «Ayık ol.» diyor; bir başkası da: «Aman kimse aldat masın seni!» İnsan, maskelerden birine takılıp kalırsa el bette hata eder; ama, Zuigan'a öykününce de tilkiye dön müş olur. Kimi Zen öğrencileri maskenin altındaki gerçek insanı görmezler, Çünkü benlik-ruhunu tanırlar yalnız. Benlik-ruhu, doğumla ölümün tohumudur, Ahmaklar da onu gerçek insan sanır.
1 3 . TOKUSAN TASINI TUTUYOR Tokusan, elinde tas, meditasyon salonundan yemekhaneye gider. Aşçılık sırası Seppo'dadır. Tokusan'ı görünce: ..Ye mek zili daha çalmadı ki! » der, «Tasını almış nereye gidi yorsun öyle?» Tokusan da odasına döner. Seppo, olanları Ganto'ya anlatır. Ganto: «Yaşlı Tokusan son gerçeği daha görememiş.» der. Tokusan bu sözleri işitmiştir. Ganto'yu çağırır. «İşitti ğime göre,,, der, «Zen'imi beğenmezmişsin.» Ganto dolam baçlı bir yanıtla aynı görüşü belirtir. Tokusan bir şey de mez. Ertesi gün Tokusan keşişlere her zamankinden çok de ğişik bir ders verir. Ganto, gülerek alkış tutar ve: «Bizim ihtiyar, son gerçeği anlamış besbelli.» der. «Ondan üstünü yoktur Çin'de.»
Mumon'un yorumu: Son gerçek dedik de, ne Ganto ne de
Tokusan, düşlerinde bile görmemişlerdir onu. başka nedir ki onları
Kukladan
107
i lk gerçeği anlayan, Son gerçeği de anlar. Sonuncusu, ve ilki Hepsi aynı değil mi?
14.
NANSEN KEDiYi iKİYE DOGRUYOR
Nansen, biri doğu koğuşundan öteki batı koğuşundan, iki keşişin bir kedi yüzünden dalaştıklarını görür. Kediyi ya kalayıp keşişlere sorar: «İçinizden biri güzel bir söz söyler se, kedinin hayatını kurtarırsınız.,, Keşişlerden çıt çıkmaz. Nan.sen tınmaz, kediyi kesip ikiye ayırır. O akşam Joshu dönmüştür; Nansen olanları ona anla� tır. Joshu çarıklarını çıkarıp başına yerleştirir ve dışarı çıkar. Nansen: •Orda sen olsaydın, kedi kurtulmuş olurdu belki.,, der.
Mumon'un yorumu: Joshu çarıklarını başının üzerine n�
den koydu dersiniz? Kim yanıtlarsa bu soruyu, Nansen'in nasıl olup da bu işi yaptığını tam olarak anlamış sayılır. Yanıtlayamazsa, kendi başını korumaya baksın. J oshu orda olsaydı, Tam tersini yapardı. Joshu kapardı kılıcını, Nansen derdi: ·Kıyma bana, acı/,.
1 08
' , '"<'; '..
-'?!Iin'I: .. · · ·�
1 5. TOZAN'IN ÜÇ SOPASI Tozan, Ummon'a gider, Ummon, Tozan'a nerden geldiğini sorar. Tozan yanıtlar: «Sato köyünden... Ummon sorar: «Yazı hangi tapınakta geçirmiştin?» Tozan yanıtlar: «Gölün güneyindeki Hoji tapınağında... Umman, Tazan'ın bu türden doğru yanıtlar vermeyi daha ne kadar sürdürebileceğini merak ederek, «Ne vakit ay rıldın ardan?» diye sorar. «Ağustosun yirmi beşinde ... der Tozan. Umman: «Şimdi sopamla üç kez vurmam gerek sana, .. der, «ama bugün affediyorum seni.,. Ertesi gün Tozan, Ummon'un önünde eğilir ve sorar: «Dün bana sopayla üç kez vurmayıp affetmiştiniz. Ne yan lışlık yapmıştım ki?» Ummon, Tozan'ı, bu aptalca sorusundan ötürü paylaır: «Ne ahmak harifsin sen! Bir tapınaktan öbürüne mekik do kumaktan başka bildiğin bir şey yok.• Daha Ummon sözünü bitirmeden, Tozan aydınlanıverir,
Mumon'un yorumu: Ummon, Tozan'ı iyi Zen'le beslemiş.
Tozan sindirebilirse, Umman yeni bir üye kazanmış olacak ailesine. Geceleyin Tozan, iyi-kötü denizinde ha bire yüzüp dur muş; ama, şafak sökerken Ummon kırıvermiş onun kabu ğunu. Pek o kadar zeki değilmiş. Şimdi sorarım size: Tozan o üç sopayı hak etmiş miy di? Yanıtınız evet ise, yalnızca Tozan'a değil, size de bir sopa çekmeli. Yanıtınız hayır ise, demek Ummon yalan ko nuşuyor. Bu soruyu yanıtlayabilirseniz, siz de Tozan'a su nulan yemekten yemiş olursunuz. 109
Dişi aslan yavrularına öğretirken, hırpalar; Yavrular sıçradıkça, onları yere çalar. Tozan'ın ilk oku Ummon' a hafif değmiş; İkincisi, ta ciğerine saplanmış.
1 6.
ÇANLAR VE CÜPPELER
Ummon sorar: Bu dünya öyle geniş ki, ne diye çanlar çalın ca koşuşuyor, törensel cüppeler giyiniyorsunuz?
Mumon'un yorumu: Zen uğraşındayken, sesler, renkler, bi
çimler peşinde koşmak gerekmez. Bir ses işiterek, bir renk ya da bir biçim görerek kavrayışlarını artıranlar yok de ğildir - sık sık olur bu tür şeyler. Ne var ki, gerçek Zen de ğildir bu. Gerçek Zen öğrencisi sesleri, renkleri ve biçimle ri denetiminde tutar ve gündelik yaşamındaki gerçekliği gerçekleştirir. Ses, kulağa gelir; kulak, sese gider. Sese de duyulara da tıkarsanız kendinizi, anlaşılacak ne kalır ki? Kulaklarla dinlerken, hiçbir şey anlayamayız. Bir şeyin özünü anla mak için, sesi, görmek gerekir. Anladığınız zaman, aile üyesisiniz, Anlamadığınızda, salt bir yabancısınız. Anlamayanlar ise aileden sayılırlar, Anladıklarında da birer yabancıdırlar.
110
1 7.
İMPARATORUN ÖGRETMENİNDEN ÜÇ SESLENİŞ
Kokushi diye de bilinen Chu, imparatora öğretmenlik yap maktadır. Bir gün yardımcısına seslenir: .. Qshin.• Oshin yanıtlar: «Buyurun.• Chu, öğrenciyi sınamak için, yineler: oıOshin.• Oshin gene yanıtlar: «Buyurun.,. Chu seslenir: «Oshin.,. Oshin yanıtlar : «Buyurun.» Chu der ki: «Bütün bu seslenişlerden ötürü senden özür dilemem gerek; ama aslında, sen özür dilemelisin benden.»
Mumon'un yorumu :
Yaşlı Chu, Oshin'e üç kez seslendiği zaman dili paslanmıştı; ama Oshin üç kez yanıt verdiğinde, sözcükleri dipdiriydi. Chu'nun eli ayağı tutmaz olmuş, ya payalnız kalmıştı; öğretim yöntemi ise, yonca yedirmek için ineğin başını tutmaya benziyordu. Oshin de Zen'ini göstermeye yeltenmemişti. Tok karnı na, şöleni ne yapsındı. Bir ülke bolluk içindeyse, herkes üşengeçleşir. Varlıklı evlerde yetişen çocuklar, şımarık olurlar. Şimdi sorarım size: Hangisi özür dilemeli? Hapishanede demir parmaklıktan başka bir de insanca davranılmıyorsa mahkumların çifte derdi var demektir. Bugünkü insanların başında Zen' e yer yoksa, başları belada demektir. Yıkılmakta olan bir evin kapısını tavanını tutmaya çabalıyorsanız, Sizin de başınız belada demektir. 111
ı
1 8.
TOZAN'IN ÜÇ KİLOSU
Tozan kimi kavanozları tartarken, keşişin biri sorar: •Bu da. nedir?• Tozan yanıtlar: ·Bu kavanozun ağırlığı üç kilo.»
Mumon'un :yorumu: Yaşlı Tozan'ın Zen'i tıpkı bir istiridye gibi. Kabuğu açılır açılmaz, ne varsa içinde, görürsünüz. Ama, sorarım size: Gerçek Tozan'ı görür müsünüz? Burnunuzun dibinde üç kiloluk kavanoz, Ve size ondan çok daha :yakındır zihniniz. Her kim doğrulama-yadsıma di:ye gevelerse, Yaşıyordur doğrular-yanlışlar ülkesinde.
1 9. GÜNDELiK YAŞAMDIR YOL Joshu Nansen'e sorar: «Nedir yol, yol dediğin şey?• Nansen yanıtlar: «Gündelik yaşamındır yol ... Joshu sorar: «İnceleyebilir miyiz onu?• Nansen yanıtlar: «İnceleyim dersen, ondan uzaklaşır sın.,.
Joshu sorar: «E, inceleyemezsem, nasıl anlarım onun yol olup olmadığını?,. Nansen yanıtlar: «Yol, sezgi alanımızda değildir; ama sezgisiz de kavranamaz. İdrak etmek aldatıcı, idraksizlik ise anlamsızdır. Gerçek yola kuşku götürmez bir biçimde varmak istersen, gökler gibi özgür kıl kendini. İyi ya da iyi değil deme ona.» Bu sözler üzerine Joshu aydınlanıverir.
112
Mumon'un yo rumu: Joshu sorus unu sorar sormaz, Nansen
onun donmuş kuşkul arını eritebilmişti.
Ama,
Joshu'nun,
Nansen 'in ulaştığı noktaya ulaşabildiğini hiç sanmam. Otuz yıl daha inceleme yapması gerekmişti. ilkbaharda çiçeğin yüzle rcesi: sonbaharda dolunay; Yazın taptaze bir meltem; kışın yoldaşın kar. Olmayınca zihninde gereksiz düşünceler, Mevsimle rin her biri sana yarar.
20.
AYD I NLAN M IŞ KİMSE
Shogen sorar: «Aydınlanmış kimse ne diye ayağa kalkıp an latmaz kendisini?» Bir de
şöyle der:
de
« Konuşmak için ille
dil gerekmez.,.
Mumon'un yorumu: Shogen çok acıkça anlatmış ,
ama kaçı�
nız anladı dediğini? Her kim anlad ığını s anırs a, gelsin ya nıma, indireyim koca sopamı başına. Tabii, altın gerçek mi değil mi, ateşten geçirerek anla.ıılır. Aydınlanma bir ayak kımıldatsa, taşardı koca de rya;
Ve
başını bir eğse, görü rdü tüm ev reni.
Nasıl dursun bir yerde böyle kimse . . . Başlıası tamamlasın b u şiiri.
2 1 . K U R U TEZEK B i r keşiş Ummon'a sorar: «Nedir Buda?,.
Umm an yanıtlar:
«Kuru tezek. •
Mumon'un yorumu: Bana öyle gelir ki, b u Ummon öyle yok
suldur
ki, yemeklerin
tatlarını bile anımsamıyor.
Ola
ki
113
okumaya değer mektuplar yazamayacak denU meşgul adam! Ne yapsın, o da okulunu tezekle pekiştirmeye çaba lamış, yıkılmasın diye. Öğretisi de pek yararlı sayılmaz. Şimşek çakar, Kıvılcımlar saçılır. Gözlerini bir kırpmışsın, Bir şey görememişsin.
22. KASHAPA'NIN ÔGÜT VERME iŞARETİ Ananda, Kashapa'ya sorar: «Buda sana altın sırmalı ardıl lık cüppesini vermiş. Daha başka ne verdi?» Kashapa: «Ananda." der. Ananda yanıtlar: «Evet, ağacığım.,. Kashapa sürdürür: «Artık benim öğüt verme işaretimi indirebilir, kendininkini koyabilirsin.,. Mumon'un yorumu: Bunu anlayabilirseniz, kardeşliği ge
ne bulmuş olursunuz. Ama anlayamazsanız, Budaların on katı çalışsanız da, gerçeği görüp aydınlanmaya erişemez siniz. Soru biraz aptalca, ama yanıt pek içten. Kaçının gözü açılacak, onu işiten? Ağabey seslenir ve kardeş yanıtlar, Alelade bir mevsim değil ki bahar.
23. iYİ DÜŞÜNME, KÖTÜ DÜŞÜNME Altıncı Zen piri özgürlüğe eriştiğinde, beşinci pir ona Bu da'nın ardılına verip de kuşaktan kuşağa aktarılagelen ta sını ve cüppesini sunar. 114
E-myo adlı bir keşiş, hasedinden çatlar ve bu ulu ema netleri çalmak için pirin peşine takılır. Altıncı pir tası ve cüppeyi yoldaki bir taşın üzerine koyar ve E-myo'ya şöyle der: «Bu nesneler inancımızın simgeleridir. Kavga mı ede ceğiz bunlar yüzünden? İstersen alabilirsin; haydi al." E-myo eğilip tasla cüppeyi almak ister. Ne var, dağlar denli ağır gelir emanetler de, kaldıramaz onları-yerlerinden bile kımıldatamaz. E-myo utançla: « Öğretinizi istiyorum ben, maddi hazineleri değil.» der titreyen sesiyle, «Lütfen öğretin bana.» Altıncı pir der ki: «İyiyi düşünmezken, kötüyü düşün mezken, nedir senin gerçek benliğin?» Bu sözleri işiten E-myo aydınlanır. Ter basar tüm göv desini. Ağlayarak eğilir ve şöyle der: «Gizli sözler ve an lamlar bahşettiniz bana. Acaba bunlardan daha da derin bir yanı var mıdır öğretinizin?» Altıncı pir yanıtlar: «Sana söylediklerimde gizli bir ta raf yok ki! Kendi gerçek benliğini kavradığın zaman, orda bulursun gizi.» E-myo der ki: «Beşinci pirin yanında uzun yıllar kal mıştım, ama şu ana dek gerçek benliğimi bulamamıştım. Öğretin sayesinde kaynağı buldum şimdi. Suyu içen. bir insan o suyun soğuk mu ılık mı olduğunu kendisi bilir. Siz benim öğretmenim olur musunuz?,, Altıncı pir yanıtlar: «İkimiz de beşinci pirin yanında yetiştik. Senin öğretmenin odur; ama şu anda eriştiğini de iyi koru.»
Mumon'un yorumu: Altıncı pir böyle sıkışık bir durumda sevecence davranmış. Sanki meyvenin kabuğunu soyup çe kirdeklerini çıkarmış da, açıp öğrencisinin ağzını, yesin di ye içine koyuvermiş. Tanımlayamazsınız, hayal edemezsiniz, Ona hayran olamaz, duyumsayamazsınız. Gerçek benliğindir o, saklanacak yeri yok. Bu dünya batsa bile, bir o sürüp gidecek. 115
24.
SÖZCÜK YOK, SESSiZLİK YOK
Bir keşiş, Fuketsu'ya sorar: «Konuşmadan ve sessiz de dur madan, gerçeği nasıl ifade edebilirsiniz?,. Fuketsu yanıtlar: «Güney Çin'deki baharları anımsarım hep. Binlerce hoş kokulu çiçekler arasında kuşların ötü şünü . . . ..
Mumon'un yorumu : Fuketsu'nun Z�n'i şimşek mi şimşek!
Çıkmayagörsün bir fırsat, çakıverir şimşek gibi. Ama bu kez becerememiş, tutmuş eski bir Çin şiirine sığınmış. Ama bakmayın siz Fuketsu'nun Zen'ine. Gerçeği ifade etmek için, sözcüklerinizi bir yana bırakın; sezgilerinizi öbür yana . . . V e kendi Zen'inizi anlatın şimdi bana. Kendi ,anlayışını ortaya çıkarmadan, Sığınmış başkasının, izinsiz, sözlerine. Ya bir de sürdürseydi, Sıkıntı basacaktı dinleyenlere bile.
r';'"':"J
�:.z. :.:.J
25. ÜÇÜNCÜ SIRADAN ÖGÜT VERME
Kyozan bir düş görür. Düşünde Maitreya'nın Arı Ülke'sine gitmiştir. Maitreya'nın barınağındaki üçüncü sıraya otur makta olduğunu görür. Birisi der ki: «Bugün üçüncü sı-· rada oturan verecek öğüdü ... Kyozan kalkar ve masayı tokmaklayıp oturumu şu söz lerle açar: «Mahayana öğretisindeki gerçek, sözcüklerin ve düşüncelerin ötesinde, üstte bir yerdedir. Anlaşıldı mı?,.
116
Mumon'un yorumu: Siz keşişlere şunu sormak isterim: Kyo zan öğüt vermiş oldu mu, olmadı mı? Ağzını açar açmaz, kaybetmişti. Dilini tutmuş olsaydı da hiçbir şey demeseydi, bu kez de gerçekten 103 .000 mil uzakta olacaktı. Gün ışığında, Ama düş görürken düşünü anlatıyor. Böylesi canavarlıktan da beter, Herkesi aldataca(Jını sanıyor.
26. İKİ KEŞİŞ PERDEYİ KALDIRIYOR Seiryo manastırındaki Hogen, akşam yemeğinden önceki konuşmasını yaparken, meditasyon sırasında indirilen ka mış perdenin yukarı çekilmemiş olduğunu görüverir. Keşiş lere bakar. Durumu farkeden iki keşiş kalkarak perdeyi kal dırırlar. Hogen onların hareketlerine bakarak şöyle der: «Birin ci keşişin duruşu iyi de, öbürünün ki pek öyle değil.»
Mumon'un yorumu: Sorarım şimdi size: O iki keşişten han gisi kazanır, hangisi kaybeder, diye? Tek gözlü olsanız bi le, öğretmenin yanıldığını hemen anlarsınız. Gene de, ka zanmaktan, kaybetmekten söz edecek değilim. Perde kaldırılınca, ulu gökler açılır, Ama gök de Zen'e uygun değildir. En iyisi göğü möğü unutmak, Tüm yellerden kaçınmak.
1 17
27. ZİHİN DEGİL, BUDA DEGİL, HİÇBİR ŞEY DEGİ L Bir keşiş, Nansen'e sorar: «Şu ana dek hiçbir ustanın öğret memiş olduğu bir öğreti var mıdır?• Nansen yanıtlar: «Evet, vardır.• «Nedir acaba?,. diye sorar keşiş. Nansen yanıtlar: «Zihin değil, Buda değil, hiçbir şey değil.»
Mumon'un yorumu: Zavallı Nansen hazine-sözcüklerini ve
rivermiş. Herhalde buna çok üzülmüş olsa gerek. Yufka yürekli Nansen hazineyi yitirmiş, Ama sözcüklerde güç, aslında bulunmaz ki. Dağın, denize dönüştüğünü varsaysak da, Sözcüklerle açılmaz bir başkasının zihni!
28. ÜFLE MUMU, SÖNSÜN Tokusan, Ryutan'dan Zen öğrenmektedir. Bir gece Ryutan'a. giderek onu soru yağmuruna tutar. Öğretmeni şöyle der: «Gece epey yaşlandı, gidip uyusana!" Tokusan da, çaresiz, saygıyla eğilerek, dışarıya yöne lir. Giderken: «Dışarısı çok karanlık.» der. Ryutan, yolunu görsün diye Tokusan'a yanan mumlar dan birisini uzatır. Ama Tokusan mumu tam alırken, Ryu tan üfleyerek mumu söndürür. Tam o anda da Tokusan'ın zihni açılmıştır. cNeye ulaştın şimdi?» diye sorar Ryutan. 118
«Bundan sonra, .. der Tokusan, «öğretmenin sözlerinden kuşkulanmayacağı,m.» Ertesi gün Ryutan ders verirken keşişlere şöyle der: •İçinizde bir keşiş var. O keşişin dişleri kılıç gibi, ağzı ise kan tası gibi. Ona bir sopayla vurursanız, dönüp de bak maz bile size. Gün gelecek, en yüksek doruklara tırmana cak, ve öğretimi orada sürdürecek.» Aynı gün Tokusan dershanenin önünde bütün sutra yo rumlarını yakıp kül eder. Ve şöyle der: «Bütün bu çetrefil li öğretiler, bu aydınlanmanın yanında, ulu evrenin yanın daki tek bir kıl gibi kalır. Dünyevi bilgiler ne denli derin ve ne denli karmaşık olsalar da, bu aydınlanmaya oranla, yüce okyanusun yanındaki bir tek damla su gibidir... Ve ar dından, manastırdan çıkar, gider.
Mumon'un y oru mu :
Tokusan kendi memleketindeyken, Zen'e değgin bir şeyler işitmiş ama bunları yeterli bulma mış. Şöyle düşünmüş: «Bu güneyli keşişler, Dharma'yı, sut ralar olmadan da öğretebileceklerini söylüyorlar. Oysa ya nılıyorlar. Gidip, ben öğreteyim onlara ... Ve yola çıkıp gü neye gitmiş. Bir yudum su içmek için, Ryutan'ın manastı rına yakın bir yerde duraklamış. Orda bulunan yaşlı bir kadın ona sormuş: «Yükün ağıra benzer, ne taşıyorsun?» Tokusan yanıtlamış: «Elmas Sutra üzerinde yaptığım yorumlar, açımlamalar. . . Nice yıllar uğraşarak yazdım on ları.» Yaşlı kadın şöyle demiş: Bilirsin o sutrayı, hani: 'Geç mişteki zihnini tutamazsan; şimdiki zihnini tutamazsın.' di ye yazılı. Okumuştum bir zamanlar. Çay demleyim sana, gel bir şeyler ye. Hangi zihnini kullanacaksın onları yer ken? De bakayım bir, hele ... Tokusan afallamış. Düşünmüş, düşünmüş; sonunda ka dına sormuş: «Tanıdığın iyi bir öğretmen var mı buralar da?» Yaşlı kadın o yörede oturan Ryutan'ı salık vermiş. To119
kusan da Ryutan'a varmış, ama artık, yola çıktığı zaman� kinden çok daha farklı bir biçimde, alçakgönüllülükle . . . Onun bu hali, Ryutan'ı öyle duygulandırmış ki, adamcağız bulunduğu mevkii falan unutup bir sevecence davranmış Tokusan'a, sormayın! Tıpkı sarhoş bir adamın üzerine ça murlu su döker gibi . . . E, dedik ya, gereksiz bir güldürü� dür bu, diye! Bir kez görmek, :yüz kez işitmekten evladır, Ama öğretmeni gördükten sonra, o tek bakış :yüz defa işittiğini aratır. Pek havalardaydı burnu, Ama adam ama:ydı.
ıte
29. YEL DEGİL, BAYRAK DEGIL
İki keşiş bir bayrağa bakıp tartışmaktadırlar. Birisi: «Bay.. rak dalgalanıyor.» der. Öteki: «Yel esiyor.» der. Altıncı pir oradan geçmektedir. Ve onlara şöyle den cYel değil, bayrak değil, zihnindir dalgalanıp esen.•
Mumon'un :yorumu: Altıncı pir ne demiş: «Yel esmiyor, bay
rak dalgalanmıyor. Zihnin dalgalanıyor, esiyor.• demiş. Ne demek istemiş acaba? Bunun özüne varabilirseniz, oracık ta demir almaya çalışırken altınlara konan o iki keşişi gö rürsünüz. Altıncı pir o iki kaz kafayı görmeye katlan.ama.-. mış da zengin edivermiş onları. Yel, bayrak, zihin eser. Bunların anlamı bir. Açılınca ağzımız; Yanlışlık başla:yıv€rir.
120
30. BU ZİHİN BUDA'DIR Daibai, Baso'ya sorar: «Nedir Buda?» Baso yanıtlar: «Buda, bu zihindir.,.
Mumon'un yorumu: Bunu tam olarak anlayan kimse, Bu da'nın giysilerini giyiyor, Buda'nın yemeğini yiyor, Buda' nın sözlerini söylüyor, Buda gibi duruyor demektir. Yani Buda'dır.
Ne yazık ki bu öykü, birçok öğrenciyi biçimsellik has tası etmiştir. Bunu tam olarak anlayan kimseler ise, Buda sözcüğünü der demez, üç gün boyunca ağızlarını yıkarlar; «Bu zihin Buda'dır.» lafını işitir işitmez de kulaklarını tı kayıp hemen ordan kaçarlar. Mavi göğün altında, güneş pırıl pırılken, A ranacak ne var kil Buda nedir sorusu Ganimeti cebine indirip de suçu inkar etmektir, sanki.
3 1 . JOSHU ARAŞTIRIYOR Bir gezici keşiş, yaşlı bir kadına, Taizan'a nasıl gidileceği ni sorar. Taizan, ziyaretçilerini bilgeliğe ulaştırmakla ün kazanmış bir tapmaktır. Yaşlı kadın anlatır: «Dosdoğru ilerleyin.» Keşiş bir iki adım gider gitmez, kendi kendine söylenir kadın: cKilise müdavimi sıradan birisi bu adam ... diye. Birisi bu olayı Joshu'ya anlatınca, Joshu der ki: «Bir de 121
ben araştırayım, bekle biraz.,. Ertesi gün gider, yaşlı kadı na aynı soruyu sorar ve kadın da aynı yanıtı verir. Joshu: «O yaşlı kadını araştırdım.» der.
Mumon'un yorumu: Bu yaşlı kadın savaşların nasıl plan
landığını pekala çakıyorsa da, casusların nasıl gizlice sız dıklarını bilmiyor. Bizim Joshu casusluk yapıp kadının oyu nunu bozuvermiş; ama gene de iyi bir general sayılmaz. İkisinin de zayıf yanları var. Şimdi sorayım size: Joshu o yaşlı kadını ne amaçla araştırmıştır? Soru aleladeyse, Yanıt da olur öyle. Kum doluysa pilavının içinde Çubukların çamura batıverir senin de.
32. BİR FİLOZOF BUDA'YA SORUYOR Bir filozof Buda'ya sorar: gerçeği söyle.» Buda sessiz durur.
«Sözcüksüz, sözcüksüzsüz, ban:a
Filozof saygıyla eğilir, Buda'ya teşekkür eder ve der ki: .-Sevecen davranışınızla yanılgılarım yitti de gerçek . yola girmiş oldum.» Filozof gittikten sonra, Ananda, Buda'ya filozofun han gi aşamaya eriştiğini sorar. Buda yanıtlar: «Atın iyisi kırbacın gölgesinde de koşar."
Mumon'un yorumu: Ananda, Buda'nın izdeşidir. Ama dışar dakilerden daha üstün bir düşüncesi yoktu onun. Siz keşiş lere sormak isterim: İzdeşlerle dışardakiler arasındaki fark ne kadardır? 122
Basmak için bir kılıcın keskin yanına, Koşmak için kaygan buzun üstünde, A ranmaz ki izlenecek ayak izleri. Yarların kıyısında ellerin özgür, yürü.
33. BU ZİHİN BUDA DEGİLDIR Bir keşiş Baso'ya sorar: «Buda nedir?» Baso yanıtlar: «Bu zihin Buda değildir.»
Mumon'un yorumu:
Her kim bunu anlarsa, Zen mezunu
sayılır. Bir kılıç ustasına rastlarsan yolda, tutar ve rirsin kılıcını ona, Bir şaire rastgelsen, şiirini sunarsın ona, Ama başkalarına, yalnızca bir kısmını söyle rsin içinden geçenin. Her şeyi birden verme, asla.
34. ÖGRENME, YOL DEGİLD I R Nansen şöyle der: «Zihin, Buda değildir; öğrenme, yol de ğildir.»
Mumon'un yorumu:
Nansen öyle yaşlanmış ki, utanmayı unutmuş. Konuşurken nefesi kokar, kendi ailesiyle ilgili kirli çamaşırları sergilemekten çekinmez olmuş. Ama onun sevecenliğini takdir edenler de yok değilmiş.
123
Gökyüzü açılınca güneş görünüverir, Ye ryüzü kavrulurken, yağmur dökülüverir.
O da yürekçağzını açmış açık söz eder, Ama domuzlara ve balıklara ne yazar.
J.J...
. .
35. iKi RUH
Goso şöyle anlatır: «Çinli kız Seijo'nun iki ruhu vardı. Biri evde hasta yatar, öbürüyse kentte gezer; evli, iki çocuklu bir kadın... Hangisi gerçek ruhu?» Mumon'un yorumu: Bunu anladığınız zaman, bir kabuktan
çıkıp bir başkasına girmenin olasılığını kavrarsınız - tıpkı yolda giderken bir otele girer gibi. Ama anlayamazsanız, zamanı gelip de dört öğeniz aynlınca, kaynar suya atılmış yengece dönersiniz, debelenir durursunuz. Böyle bir du rumda, ola ki şöyle dersiniz: «Mumon nereye gitmem ge rektiğini söylememişti! » Ama ne yazık, artık iş işten geç miş olacaktır. Bulutların üzerindeki ay aynı ay, Aşağıdaki dağlar ırmaklar farklı. Her biri kendi birliğinde, farklılığında mutludur. Bu birdir, bu ikidir.
·;irt .El
36.
YOLDA BİR ZEN USTASIYLA KARŞILAŞMA
Goso der ki: "'Yolda giderken bir Zen ustasıyla karşılaşır san, onunla konuşamazsın, karşısında sessizce duramazsın. Ya ne yaparsın?» 124
Mumon'un yorumu: Böyle bir durumda, yüreğinizden ge len bir şeyler söylerseniz, görkemli bir kavrayışa erişirsiniz; aksi takdirde, bir şey görmemiş gibi etrafınıza bakının. Yolda bir Zen ustası çıkarsa karşına, Onu, ne sözle ne de sükütla karşıla. Yapıştır yumruğunu suratına, O zaman denir Zen'i anlayan biri sana.
3'7. ÇİTİNİ AŞAN BOGA Goso der ki: «Bir boğa çitinden kaçıp da bir uçurumun kı yısına giderse, boynuzları, kafası, toynakları çitten geçer da bir kuyruğu geçemez. Neden acaba?,. Mumon'un yorumu: Her kim şu anda bir gözünü açıp da bir Zen sözü ederse, dört ergiye (mazhariyete) kavuşur; üste lik kendi altındaki tüm ölümlü varlıkları da kurtarmış olur. Ama o denli gerçek bir Zen sözü söyleyemezse, kuyruğunun bulunduğu yere dönsün. Boğa koşar koşar da hendeğe düşüverir; Geri dönse kasap onu beklemektedir. O ufacık kuyrukçuk, Çok acayip bir şeY,dir.
38. BAHÇEDEKi MEŞE AGACI Keşişin biri tutar, Bodhidharma Çin'e ne diye gelmiştir di ye, Joshu'ya sorar. Joshu yanıtlar: «Bahçedeki meşe ağacı.,. 125
Mumon'un ;yo rumu: Joshu'nun yanıtını anlayabilirseniz , Joshu'dan önce Shakyamuni Buda diye birisi gelmemiştir ve gelecekte de öyle biri çıkmayacaktır.
Sözcükler her bir şeyi anlatabilir mi kil Sözcükler be lirtemez ;yüreğindeki sesi. Söz c üğ ü n anlamını sözlükten arıyorsan, Ve meramını sözcüklerle anlatmaya çabalıyorsan, aydınlanmaya bu ;yaşamda kavuşamazsın.
39.
U M MON'UN SADEDE GELMESİ
Bir Zen öğrencisi Ummon'a anlatır: «Buda'nın ışığı tüm ev reni aydınlatır. » Adamcağız sözünü bitirmeden, Ummon sorar: «Başka birisinin şiirini okumaktas ın , öyle değil mi?» «Evet. » der öğrencisi . «Aklın karışmış senin, sadede gel." der Ummon. Sonraları , bir başka öğretmen, Sushin, öğrencilerine sorar: «O öğrenci hangi noktada konuyu değiştirmişti?»
Mumon'un ;yorumu: Her kim Ummon'un ustalıklı uyar ısını sezebilirse, öğrencisinin hangi noktada konudan ayrıldığı nı anlayacak, ve ins a nl ! ğın ve Devaların öğretmeni olacak tır. Yo ks a , kendisini bile sezememiş sayılır. Zoka;y la karşılaşan balık,
Açgözlü;yse, zokayı ;yutar. Ağzını açar açmaz, A rtık ;yaşamı ;yiter.
126
40. SÜRAHİYi DEViRMEK Hyakujo, yeni kurulan bir manastırın başına getirmek için keşişlerden birini seçmek ister. İzdeşlerine soracağı soruya en uygun yanıtı verecek olan keşişi yeni manastıra ataya cağını söyler. Yere bir sürahi yerleştirip, sorar: «Bunun, adını söylemeden, ne olduğunu kim söyleyebilir?,. Başkeşiş atılır: «Kimse takunya diyemez ona.» Aşçı keşiş İsan, ayağıyla sürahiyi tepiverir, ve gider. Hyakujo gülümser ve şöyle der: ·Başkeşiş kaybetti.» Ve yeni manastırın başkeşişliğine, İsan atanır.
Mumon'un yorumu: Yeterince yürekliymiş İsan; ama gene de Hyakujo'nun oyununa gelmiş. Kolay bir işi bırakıp ağır bir sorumluluk yüklenmiş: Kolay mıdır, mutfaktaki rahat yaşamı bırakıp, keşişlerle cebelleşmeye gitmek! Bırakıp mutfaktaki kabı kacağı, Yeğliyor bir sürü keşişle çene yarıştırmayı. Koymuşken öğretmeni önüne bir de engel, Buda dahil her şeyi tepecek dangıl dungul.
41 . >BODHIDHARMA ZİHİN YATIŞTIRIYOR Bodhidharma duvarın karşısında oturmuş durur. Gelecek teki ardılı, yağan karın altında, incinmiş olan kolunu gös terir Bodhidharma'ya. Ve ağlayarak: «Zihnim bir türlü ya tışmıyor, sen yatıştırıver bari zihnimi.» der. Bodhidharma: «Ver şu zihnini de, yatıştırıvereyim.»der. Ardılı sürdürür: "Vereyim, vereyim ama, ne kadar uğ raşsam da tutulmuyor ki zihin.• 127
Bodhidharma yanıtlar: «O halde zihnin artık yatışmıştır...
Mumon'un yorumu: Bizim kırık dişli ihtiyar Hintli Bodhi dharma binlerce mil teperek dağlar denizler aşmış ta Hin distan' dan kalkmış Çin'e gelmiş, sanki fevkalade bir şeyi varmış gibi. Rüzgarsız denizde dalga çıkartır gibi. . . Çin'de yıllarca kaldıktan sonra topu topu bir tek izdeş edinebilmiş, o da tek kollu sakat biri. Gördünüz mü, artık ondan sonra da beyinsiz izdeşler sökün etmiş ardınan bugüne dek. Niye gelmiş ta Hint'ten bu Bodhidharma Çin'e? Bunu sorar olmuşlar r�eşişler birbirine. O günden bu yana hep başımıza gelenler O öğretmenle izdeşlerinin marifetidirler.
42. KIZCAGIZ MEDİTASYONUNDAN SiVRiLiYOR Buda Shakyamuni zamanında, Manjusri, Buda'nm bir top lantısına gider. Ne var, adamcağız toplantı yerine vardığın da, toplantı bitmiş ve Budaların her birisi kendi Buda-ülke sine dönmüştür bile. Yanlızca bir kız kalmıştır orda - derin bir meditasyona dalıp hareketsiz duran. Manjusri, Buda'ya sorar: «Nasıl olur da bu kızcağız böyle bir duruma gelir? Sen bile zor girersin böylesi bir duruma." Buda yanıtlar: «Sars kızı, ayır Samadhi'sinden de ken din sor.» Manjusri kızın çevresinde şöyle bir dolaşır ve üç kez el çırpar. Ne var, kızın kılını bile kıpırdatamamıştır. Bu kez, mucize gücünü kullanarak kızı yedi kat göğe aşırtır ve kıza seslenmek için yırtınır; ama boşuna . . . 128
Buda Shakyamuni der ki: •Senin gibi yüz bin Manjusri gelse de uyandıramazsınız o kızı. Ama bu yerden bin iki yüz milyon ülke ötede Mo-myo - yanılgı tohumu adlı bir Bodhisattva var, o gelsin de bak, nasıl uyanıverir kız ... Buda bu sözleri söyler söylemez, o Bodhisattva yerden bitercesine fırlayıverir ve Buda'nın önünde eğilerek saygı sını sunar. Buda, ona, kızı uyandırmasını söyler. Bodhisat
tva da kızın önüne geçer ve elini çırpıverir, o anda kız de rin meditasyonundan sıyrılır.
Mumon'un yorumu: İhtiyar Shakyamuni iyi bir rejisör de
ğilmiş. Siz keşişlere soruyorum: Yedi Buda'nm öğretmeni. .olan o koca Manjusri, o kızı meditasyonundan ayıramıyor da, nasıl oluyor da acemi bir
Bodhisattva başarabiliyor
bunu? Bunu iyice anlarsanız,
siz kendiniz de bu yanılgılar
dünyasında yaşarken bile ulu bir meditasyona girebilirsi
niz. Birisi kızı uyandıramaz, öteki uyandınr. ikisi de iyi oyuncu değildir. Birisinde tanrı maskesi, ötekinde şeytan. ikisi de başaramasaydı, komediye dönerdi. dram.
43. SHUZAN'IN KISA ASASI Shuzan kısacık asasını kaldırarak şunları der: «Eğer buna. kısa bir asa derseniz, gerçekliğe ters düşersiniz. Ama, buna kısa bir asa demezseniz, bir olguyu yadsımış olursunuz. O halde, ne dersiniz buna siz?,.
Mumon'un yorumu: Buna kısa bir asa diyorsanız gerçekli
ğe ters düşersiniz, ama, kısa bir asa demezseniz, bir olguyu 129
yadsımış olursunuz.
Bu, hem sözcüklerle ifade edilemez.
hem de sözcükler olmadan... Hemen söyleyin bunun
ne
olduğunu. Kısacık asasını kaldırmış, Soruyor ölüm-kalım sorusunu. Evet ile hayır birbirine girmiş,
Buda da pirleri de .kaçamaz bu durumdan.
44. HASHO'NUN ASASI Basho izdeşlerine şöyle der: «Asanız varsa. veririm onu si ze; a.sanız yoksa, alırım onu sizden.,.
Mumon'ıın yorumu: Çayda köprü yoksa, asa işine yaraya bilir. Aysız bir gecede evine dönünce, yanında durur asa. Ama, asa derseniz ona, ok gibi gidersiniz cehennemin di bine. Elimde bu asayla Ölçerim derinliğini sığlığını dünyanın. Gökleri taşır asa, yerleri pekleştirir. Nereye gitse, gerçek öğretiyi yayar.
45.
KiMDİR O?
Hoen der ki: «Gelmiş Budalar, gelecek Budalar, hepsi onun uşağıdırlar. Kimdir o?»
Mumon'un yorumu: Onun kim olduğunu açıkça bilirseniz,
kalabalık bir caddede ..kendi babanıza rastlamış gibi tanı130
yıverirsiniz. Doğru bildim mi diye ona buna sormaya hiç gerek kalmaz. Başkasının okuyla yayıyla savaşa gitme. Başkasının atına binme. Başkasının hatasından söz etme. Başkasının işine burnunu sokma.
46. DİREGİN TEPESİNDEN İ LERİYE Sekiso sorar: «Otuz metrelik bir direğin tepesindesiniz. O noktadan itibaren nasıl ilerlersiniz?» Bir başka Zen öğret meni şöyle yanıtlar: «Otuz metrelik bir direğin tepesinde oturan bir kimse epey yükselmiş sayılırsa da, Zen'i özgürce . uygulayamaz. Bu kimsenin, o noktadan yola çıkarak tüm gövdesiyle dünyanın on ayrı bucağında ispatı vücut etmesi gerekir...
Mumon'un yorumu.- Bir direğin tepesinde duran insan, yü rümesini sürdürnbilir ya da gövdesini özgürce çevirebilir. Her iki durumdz. da o kimseye saygı gösteriniz. Gene de sorarım siz keşişlere: O direğin tepesinden itibaren nasıl ilerlersiniz? Aman, dikkati Üçüncü gözü olmayan sezgisiz kişi, Otuz metrelik ölçüsüne yapışır kalır. Öylesi, atlar aşağı da ölüverir, Peşinde körler, uçuruma giden bir kör gibi.
. 131
47. TOSOTSU'NUN ÜÇ GEÇİDI Tosotsu üç engel kurmuş ve keşişlerini bu engellerden ge çirtmiştir. Birinci engel Zen çalışmalarıdır.
Zen çalışmala
rının amacı, kişiye kendi gerçek yaradılışını göstermektir. Pekala, nerdedir acaba gerçek yaradılışınız?
İkinci aşamada, kendi gerçek yaradılışını kavradıktan sonra, o kimse doğum-ölüm döngüsünden kurtulur. Pek ala, gözlerinizi ışığa kapayıp da
cesede dönüştüğünüzde,
:o.a sıl kurtulabilirsiniz? Üçüncü aşamada, doğum-ölüm döngüsünden kurtulun ca, nerde bulunduğunuzu bilirsiniz. Pekala, gövdeniz dört öğeye ayrılınca, nerede olursunuz?
Mumon'un yorumu: Bu üç engeli kim aşarsa, nerde bulu
n.ursa bulunsun, duruma hakim olur. Çevresinde olup bi tenleri Zen'e çeviriverir. Aksi takdirde, ne bulursa onunla yetinecek, aç yaşayıp aç ölecektir. Bir anlık bir sezişle sonsuz zaman görülar. Sonsuz zaman, bir an. gibi görünür. Sonsuz anı sezince de, Sezen insan kimdir, görülür.
48. KEMBO'NUN TEK YOLU Bir Zen öğrencisi Kembo'ya sorar; «Evrenin on bucağında. ki tüm Budalar bir tek yola - Nirvana'ya girerler. Pekala,
nerdedir bu yolun başlangıcı?· 132
Kembo, bastonunu kaldırarak havada bir rakamını çi·· �r, «İşte,,, der, «burdadır." Bu öğrenci Ummon'a giderek ona da aynı soruyu sorar
.
Ummon'un elinde bir yelpaze bulunmaktadır; ve şu yanıtı verir: «Bu yelpaze göğün otuz üçüncü katına ulaşarak or daJn mahutun burnuna çarpacak. Doğu Denizlerindeki Ej-
derha'nın kuyruğunun
yağmur bulutlarına çarpıvermesi
gibi.»
Mumon'un yorumu: Bir öğretmen çıkıyor,
derin denizlere
girip dibini tırmalıyor, tozu dumana katıyor. Bir başka öğ retmen de, dağların tepesine tırmanıp çıkardığı dalgalarla gökleri yıkamakta. . . Biri tutar, biri verir. İkisi de tek elle riyle engin öğretiyi taşımaktalar. Yetkin insanı bulmak ne zor! Kanımca ikisi de, yol nerden başlar, bilmiyorlar. Daha atılmadan ilk adım, e rişilir hedefe. Daha kıpırdamadan dil, bitivermiştir cümle. Gerekir, pasparlak esinlerin ötesinde, Bulmak, yolun başlangıcını.
49.
AMBAN'IN EKi
Ambarı keşiş falan değildir,
ama Zen'e ilgi duymaktadır.
Bir gün şunları söyler: «Mumon'un, kırk sekiz koanı bir ara ya getirip Geçitsiz Geçit adını verdiği kitap çıktı. Okudum. Mumon, bu kitabında,
eski pirlerin sözlerine, edimlerine
verip veriştirmekte. Aklınca muziplik yapıyor. Hani köşe,. başlarında yaşlı lokmacılar vardır, lokma satacağım diye gelip geçenleri yakalayıp ağızlarına tıkarlar lokmaları! Tıp., kı onların gibi . . . Müşteriler, lokmaları yutsalar bir türlü, tükürüp çıkarsalar bir başka türlü. . . Azap verici bir du rum! Yeterince tedirgin etmiş herkesi Mumon. O nedenle, bir de ben tıkayım bir şeyler onun ağzına diye düşündüm,
Yenilir yutulur şeyler midir bunlar, bir görelim. Yutabili yorsa, bir de sindirebiliyorsa, o zaman mesele yok. Ama, aksi takdirde, bunu da öbür kırk sekiziyle birlikte kızgın tavaya atıp önüne süreriz. 'Ye bakalım Mumon!' deriz, 'Her- kesten önce kendin bir tat bakalım: «Bir sutraya göre, Buda bir zamanlar şöyle demiş: 'Sus, sus! Konuşma! En ulu gerçeği düşünmek bile abestir!'.,
A mban'ın yormu: Bu sözümona. öğreti de nereden çıkınış kl?
Ne diye abes oluyormuş bunu düşünmek? Birisi kalksa da. konuşup dursa bu konuyu, ne olur yani? Buda'dan ala çe nebaz bulunur mu? Oysa bu sutrada tam tersini yapıyor. Onun yüzünden değil midir ki
yüzyıllar sonra bile Çin'de
Mumon gibileri çıkıp da bayat lokmaları milletin ağzına tıkıştırmaktalar?
O halde ne yapmalı?
Ben deyivereyim.
aize.
Amban, ardından, avuçlarını kavuşturur ve şöyle der: •Sus, sus! Konuşma! En ulu gerçeği düşünmek bile abestir. İşte şimdi de parmağımla bu sutranın etrafına bir daire çi ziyorum ve beş bin sutrayı daha ilave edip, Vimalakirti'nin geçitsiz geçitini falan da buraya koyuyorum!,. Ateş ışıktır derlerse sana, Aldırma geç. Tanıştırılmaz birbirine iki hırsız: Bilir onlar biribirint sorgu sualsiz.
134
10
BOÔA Yazan: Kakuan Çevriyazı: Nyogen Senzaki Paul Reps
Çı'.ztmııer : Tomikichiro Tokurlki
Zen'in amacı ve Zen'in çıkış nedeni olan aydınlanma kendi liğinden geliverir. Bir bakarsınız yoktur. anıa bir de bak mışsınız, orada durmaktadır. Gene de fiziksel insamn za man öğesi içindeki ilerleyişi, çamurlu bir yolda gerçek ya radılışını sırtlamış,
ayaklarını sürüye sürüye yürümesine
benzer. lşte Zen de uzlaşmak, adım adını aydınlanma katına yaklaşan ayrımsama aşamalarını tanımak zorundadır. Bu kitapta anlatılan şey de budur. On ikinci yüzyılda Çinli usta Kakuan eski Taocu boğa temalarından esinlene rek «On Boğa" çizimlerini yapmış, burada çevirileri veri len düzyazılarla dizeleri de yazmıştır. Kakuan'ın anlatımı Zen'i aparı vermekte, daha önceki anlatımlardan çok daha derinlere inmektedir.
Eski anlatımlarda serüven. sekizinci
çizimde yoklukla noktalanmaktaydı. O zamandan beri bu çizimler Zen öğrencilerinin
tükenmez kaynağı olagelmiş,
yüzyıllar boyunca Kakuan'ın boğalarını örnek alan birçoh çizimler yapılmıştır. Burada verilen çizimler, Kyoto'lu ünlü tahta kalıp sa natçısı Tomikichtro Tokuriki'nin çağdaş anlatımlarıdır. To kuriki, çok eskilere uzanan bir sanatçılar zincirinin sonun.. cusu, Darumado çayevinin işletenidir (Daruma. ilk Zen us tası Bodhidharma'nın Japonca adıdırJ .
Tokuriki'nin sığır
çobanlığına değgin çizimleri, kuşkusuz, Kakuan'ın ilk yap tığı çizimler denli veriyor
Zen'i - dolaysız bir tatlılıkla,
aşınmaz bir anlamlılıkta . . . Nyogen Senzaki'yle Paul Reps, çevirilerinin ilk baskı ıına koydukları ön sözde şöyle demişler: Boğa, yaşamın ölümsüz ilkesi, devingen gerçekliğin sim137
gesidir. Ki.,inin kendi yaradılışını kav rama uğraşının aşar malarını gösterir on boğa. Bu aşamalar bugün de, Ka1ıııan' ın.
onları daha eskt yapıtlardan geliştirip çizimlediği zar
manki kadar güçlüdür, etkindir. Biz de sekiz yüzyıl sonra burada, Tokuriki'nin Kyoto'da yaptığı gibi, boğanın dirilt i)ini sürdüren benzer bir çalışma yapmaktayız. Yaratıcı ilkeyi anlamakla, zamanı da mekanı da aşarız. .W Boğa şiirden öte, resimden öte bir konumda . . . insan ya
şantısını işleyen tüm kutsal metinlerdekine eş bir tinsel açıl manın anlatımıdır bu. Okur da, Çinli usta gibi, özündeki gt zilgücü bulgulasın; e reğinin, beğenilerinin ü rünlerini pazar yerine götürerek başkalarını aydınlatsın dileriz.
1.
BOGAYI ARAYIŞ çayırında, diz boyunca otlan bir yana itiyorum, boğayı arıyorum. Bilinmedik ırmakları izliyor, birbirine girmiş dağ yollarında yitiyorum. Kalmıyor artık gücüm, çıkıyor nasıl canım, boğa:yı Bu dünya
bulamadım;
Geceleyin ormanda işitiyorum anca çekirgelerin ince cırcırcırcırlarını. Yorum :
Boğa yitirilmiştir. Var mı gereği bu arayışın? Ken
Duyu karmaşasında izini bulmak bile, güç! Yuvamdan uzaklarda, dört yolun ağzındayım; hangisi doğru yoldur? Bunu nasıl bileyim? Açgözlülükle korku, iyi kötü ayrımı, dolaş-dolaş di gerçek özümden koptum diyedir, onu bulamayışım.
bağlıyor ayağımı .
141
2. AYAK iZLERİNi BULGULAYIŞ Ağaçların altındaki ırmak-sığı boyunca, görüyorum sonunda ayak izlerini! Burcu burcu çimenlerin dibindeki izlerini gördüm, yal Öte dağlar koynunda bulunur bunlar anca . . . Göğe bakınca nasıl görürsek burnumuzu Durup durur bu izle r önümüzde, işte öyle! Yorum: Öğretiyi anlayınca, boğanın ayak izlerini görüve� yorum. Öğreniyorum ki, metalden nasıl kap kacak üretilir se, kişi de özünün dokusundan sayısız varlıklar türetebilir. Ayırt etmezsem eğer, sezemem ki gerçek olanla olmayanı! Daha geçitten geçmedim ama giriş yolunu buldum.
142
3.
BOGAYI SEZiŞ Bülbülün şa rkıs ını duymaktayım. güneş; tatlı, bir yel; yeşil, kıyıdaki söğütler;
Ilık,
sıra sıra
Boğa bu rada nasıl saklanabilir! Hangi
çizer
o dev başı,
görkeli
boynuzları ... çizebilir?
Yorum: Sesi duyan, kaynağını da çıkarır.
bir boğa··
Altı duyu
olunca, geçtin demektir geçitten. Nereye girersen gir,
başını görürsün. Denizdeki tuz, boyadaki renk gibidir bu birlik. Özden ayrı en ufacık şey var mı?
nın
143
4.
BOGAYI TUTUŞ Yaman savaşımdır, bo�ayı yakalayış. Ne tülwnmez inadı, gücü varmışı Fırlar gider sisler öte, yüksek yaylak yerine, Ya da inilmez uçurumların ta dibine.
Yorum :
Uzun süredir ormanda yaşıyordu.
Ama bugün,
bak, yakaladım onul Çevresindeki güzelliklere tutkunluğu, yolundan saptırır onu bir ara. Daha tatlı daha gür çimenler özlemiyle, dolaşır avare
. . .
İnatçı mı inatçı, azgın mı azgın
dır daha henüz doğası. Boyun eğdirmek için, kırbaç kullan,.. malıyım.
144
5.
BOGAYI UYSALLAŞTI RIŞ Gerek vardır hem ipe hem kırbaca, Sapar toz lu yollara, bir başıboş kalınca. iyi yetiştirirsen olur yumuşak başlı, Kösteksiz bukağısız izler sığırtmacını.
Yorum: Bir düşünce çıkınca, arkası sökün eder. aydınlanmanın
urunuyse,
İlk düştınce
ardından gelenler de gerçeği
yansıtırlar. Gerçeğe dayanmayan . kuruntular, her şeyi ya lana dolana boğar. Nesnellik değildir kuruntunun nedeni;
öznellikten türer bunların hepsi. Burnundaki
sıkıya tutun, kuşku, işkil
ne
varsa
...
Unutun!
halkayı sıkı
6.
BOÔA SI RTI N DA EVE DÖNÜŞ Atlamışım boğama, tıpış tıpış dönüyorum. artık :vuvama. Ney'im ise sesleniyor akşama.
Yüreğim eşliğinde vuruyor ellerim de bitmeyen senfonimt. Tutuyorlar ay nı yolu, işitenler ezgtmi.
••.
Yöne ti rim
Yorum : Bu savaşım bitti; ne kazandık ne yitlrdikse ôzüm sendi. Oduncunun türküsünü, çocuk şarkılarını çalıyor söy lüyorum. Boğama binmiş gidiyor, gökteki bulutları gözlü yorum. Gidişim hep ileri, kim geriye çağırırsa çağırsın beni.
146
7.
BOGAYI AŞIŞ ulaşırım. dinlensin! Gün ağarır. M utlu dinginlik içinde, Saz damımda yoktur artık gereksinmem ne ipe ne kırbaca.
Boğanın sırtında, yuvama Dinginim. Boğa da a r tık
Yorum: Her şey,
iki değil, bir yasaya bağlıdır. Geçici bir
araçtı boğa Tavşanla tuzağın, balıkla ağın ilişkileri gibi. . . .
Altınla cüruf gibi y a da ayın buluttan çıkması gibi. . . Duru ışık dosdoğru ilerler yolunda sonsuz zaman boyunca.
147
8. HEM BOGAYI HEM DE KENDİNİ
AŞIŞ
Kırbaç, tp, insan, boğa tümü yiter Yok-luk'ta. Bu evren öyle ulu; bozulmaz ne yapılsa. N' apar bir kar tanes i dev yangın karşısında? -
Böyledtr işte izi, pirlerin, derim
sana.
Yorum: Bayağılık yitmiştir. Sınırlılığı zihnin, bitmiştir Ay dınlanma durumunu arıyor da değilim. Ama aydınlanmasız yerlerde de bulunmam. Her iki konumda da bulumnadığım için, gözlerden ırağımdır. Yüzlerce kuş yolumu çiçekle dö·· şese, anlamsız gelir bana böylesine bir övgü. .
148
9.
KAYNAGA VARIŞ Köke ve kaynağa dönmek için, oncct da(jla tepeyi aşa
aşa gelmişiz. Keşke işin başında kör olsaydım, sağır
da!
Yuvamda kalıp gö rmez olaydım ne var dışta Otursaydım sakin akan bir ırmağın başında, Çiçekle r arasında ...
Yorum: D ah a t a ilk başından gerçeklik apaçıktır. Sessizlik içinde dengeli,
bütünleşmeyle dağılma biçimlerini gözlü-·
yorum. «Biçim » e bağlanmayan kişi,
düzeltimi ne yapsın?
Sular zümrüt, dağlar mor; iyice görüyorum ne bozar, ne yapıcı.
149
YERYÜZÜNDE
1 0.
bağ rım açık, insanlarla haşir neşir, tozlu yolda ne mutluyum. Büyü müyü değil beni böy le uzun yaş atan; Neye baksam d iri diri, ağaçlar da taşlar dal
Yalına-yak,
Y ırtı k çulum,
Yorum: Geçitten geçtim artık. Bilmez beni bilge milge. Bah·· çeındeki güzelliği göremiyor hiç kimse. Pirlerin izlerinden yürümek
de niye, niye? Şarap testisiyle gider
pazar yerine,
sonra elimde asa dönerim evceğzime. Şarapçıya pazarda dolaşırım, kime bir bakış atsam aydınlığa
150
uğrarım., katarım.
�,
DENGELENME Çı�vriyı:ızı: Paul Reps
Yeni bir şey değildir Zen;. ama eski de değildir. Buda'nın doğuşundan çok öncele ri, bu yapıtta görüldüğü gibi, süre-· gelmiştir arayış. Ve bir gün gelecek, ve insanlar, Zen, Buda, satori, koan, Çin, Japonya ve Ame rika gibi sözcükleri unutacaklardır ama sürüp gidecektir arayış. Ve o zaman Zen gene görüne cek: Çiçeklerde . . . Güneşin ışıttığı bir otta. . . A lttaki yazı, b u çok eski yapıtın İngilizce çevirisinin il� baskısındaki önsözden alınmıştır. Kashmir'in o anlatılmaz güzellikleri arasında · dolaşır·· ke n Srinagar'ın az kuzeyinde Lakshmanjoo'nun,
insanlar··
dan uzak, yaşadığı o çekilgi yerini buluverdim. Ayağının altında uzanıyordu bütün o yeşil pirinç tarlar ları, Shalimar bahçeleri, Nishat Bağı ve öbek öbek niliifer ıerle dolu göller. Bir dağın doruğundan kaynayıp geliyordu akan su. işte hurda Lakshmanjoo - uzun boylu, dipdiri, ışık sa-· çan - beni buyur etmişti. Ve hurda paylaşmıştı benimle bu çok eski öğretiyi; dört bin yıl öncelere uzanan Vigyan Bhai rava ile Sochanda Tantra'dan, ve pnlardan bin yıl daha es kilere dayanan Malini Vijaya Tantra'dan süzdüğü öğretiyt. Sayısız kez el yazmaları yapıla yapıla zamanımıza ulaşan çok eski bir öğretiler derlemidir bunlar. Lakshmanjoo bun ları lngilizceye çevirmeye başlamış. Burada sunduğum bf,.. çime getirene dek on bir kez de ben yaptım çevri yazısını. Shiva'nın, biricik eşi ve sevdiği Devi'ye, daha bizlerin öğrenemediğimiz bir sevgi diliyle okuduğu o ilk ezgilerdir bunlar. Her yerde ve her zaman •hazır ve nazır» bulunan yaşamı-yaşantıyı anlatır bunlar.
Bilinçliliğe varabilmemiz 153
için, görünmez kapılanmızı açmamıza yarayan 112 yöntem sunuluyor burada. Lakshmanjoo yaşamını bu yöntemleri uy gulamay a adamış. Burada verilen kimi yöntemler yineleme gibi görüne bilir; ne var, her biri bütün öbürlerinden farklıdır. Kimile ri de çal?- kolay gelebilir bize; ama, gene de her birini de
neyivermiş olmak bile kendimizi bütünümüzle ve sürekli olarak vermemizi gerektirir. Makineler, bilançolar, baleciler, atletler dengelenmela zorundadırlar.
Merkezinde dengelenme ya da dengeleme
(balans) birçok beceriyi nasıl olgunlaştırıp yetkinleştiriyor sa, ayrımsama yetimizi de öyle geliştirir. Şöyle bir deney yapın: Ağırlığınızı iki ayağınıza eşit biçimde vererek dur
mayı deneyin. A rdından, dengenizi belli belirsiz bir ayağı nızdan öbürüne aktarın. Dengeniz merkezini bulunca, siz de öyle olursunuz. Yalnızca bir yanımızın bilincindeysek, daha kapsamlı bir bilinçliliğin olasılığını belirtir bu. Eliniz var mı? Evet.
Kuşkusuz bildiğimiz bir şeydir bu. Ama sorulana dek, far kında mıydınız o elin? ·
Şurası kesindir ki, insanlığa ışık tutmuş olan - onlan
esinleyen bütün bilinen ve bilinmeyen kimselerin paylaştığı ortak ama apayrı bir bulgu vardır. Lao-tse'nin Tao'su, Bu da'mn Nirvana'sı, Musa'nın Yehova'sı, lsa'nın Cenabı Hak' kı, Muhammed'in Allah'ı - Bunların hepst işte o her yerde ve her zaman «hazır ve nazır» olan yaşamı-yaşantıyı vur gular. Dokunuluverince
ruh.
l54
tüm yaşamın açılıverdiği Hiç-lik ve
DEVİ SORAR : Ey Shiva, nedir senin gerçekliğin? Nedir ki her yönüyle şaşırtıcı bu evren? Nasıl oluşur tohum? Feleğin çarkını çeviren kim? Aslı nedir bu yaşamın, harelenen biçim biçim? Aşıp mekanı, zamanı ve adları, tanımları: nasıl dalınır yaşama dolu dolu? Kovsana kuşkumun bulutlarını!
SHİVA YANITLAR:
CDevi,
aydınlanmaya e rmiş bulunduğu
halde yukarıdaki
soruları sorar; başkaları da evren aracılığıyla Shiva'nın biı.
dirilerini öğrenebilsin diye. Şimdi de Shiva nın 1 1 2 yöntem '
,
biçiminde ve rmiş olduğu yanıta bakalım.)
1.
Ey ışık kaynağım, bu yaşam iki soluk arasında sezi
lebilir. Soluk içe çekilip de (aşağılara) , henüz verilmeden (dışarıya) 2.
-
Şifa verir sana.
Soluk aşağılardan yukarıya çıkarken, ve gene soluk
dönüp yukarılardan aşağıya inerken - bu dönüşler kavrat sm işte sana. 3.
,
Ya da, giren solukla çıkan soluğun kaynaştığı an, din·
gin ama enerji dol u merkezine dokun bir. -
155
4.
Ya da,
soluk tümüyle dışarıya çıkıp da (yukarıya)
kendiliğinden durunca, ya da tümüyle içeriye Caşağıyal çe kilip de durduğunda - bil ki ulu bir durgudur bu, o önem siz «ben»inin yok olduğu. İçi temiz olmayana pek zor gelir bu anca.
5.
Omurlarından yukarıya
bir boğumdan bir boğuma,
bir merkezden bir merkeze yükselen
ışınlar gözüyle bak
özüne; böyle dikiliverir içindeki yaşamgücü işte. 6.
Ya da o merkezler arasındaki boşluklarda şimşeklen
meler biçiminde bunu duy. 7.
Devi, say ki bu bal dolu ayrımsama odaklan Sansk
ritçe birer harftir; önce harf say onları, sonra daha bir in cesine sesler imiş gibi say, sonra da en ince bir duygu olup çıksınlar. Sonunda bırakıver, özgür olsunlar. S.
İki kaşının arasına topla dikkatini de, zihninde kal
masın bir düşünce. Soluk özün doldursun biçimini de, tır mansın ta başının tepesine, ve ışılı yağdırsın üstüne. 9.
Ya da, tut ki tavus kuyruğundaki beş-renkli daireler
beş duyundur senin, sınırsız uzay içre. Şimdi bırak erisin bu güzellikler, içinde. Gene öyle, bak bir noktaya uzaydaki ya da bir duvardaki; çözülene dek o nokta. O zaman gerçek leşir dileğin, inan.
10.
Gözler kapalı, iç varlığının ayrıntılarını izle. Ve gör
yaradılışını. 11.
Tüm dikkatini, omurganın içindeki nilüfer çiçeğinin
lifleri gibi o ipince sinire ver. Bak, nasıl değişiyorsun.
12.
Başındaki yedi deliği ellerinle tıka da; gözlerinin ara
sındaki boşluğun içine nasıl sığarmış her şey, anla. 156
13.
Bir tüy değdirircesine doku:ıı.uver göz kürelerine; ve
aralanndaki ışıklılığm yüreğine açılmasını gözle: Evren ya yılır yüreğine. 14.
Seslerle bir yıkanıver; bir çavlanın süren sesiyle yı�
kanır gibi . . . Ya da, sok parmaklarını kulaklarının içine, ve dinle: Sesler sesini. 15.
Bir ses çıkar; o-·om de yavaşça, örneğin. Sesliliğe va,..
nrken ses, sen de var varlığına. 16.
Herhagi bir harfi okurken çıkan sesin başlangıcmda
ve giderek yalınlaşmasında, uyanışa geç. 17.
Telli bir saz dinlerken,
çıkaıı seslerin merkezini duy;
ordadır her şey. 18.
Yüksekçe bir ses çıkar; ve giderek azalt, azalt bu sesi
- bu sessiz armonide duygular derinleşene dek. . .
19.
İçindeki ruhunla dışındaki varlığı aynı anda
duyum
sadığını düşle; ta. ki tüm evren tek bir ruh olana dek. 20.
Ey sevgili Devi, giriver evrenin, dört yanını çeviren
ve her yeri kaplayan boşluğuna, katına. 21.
Ve dolsun için, dışın ve gönlün o kutsallığın tanımsız
güzelliğiyle. 22.
Şu andaki biçiminin herhangi bir yanının, sırnrsı.zca
sına engin olduğunu düşün. 23.
Kendi özdeğinin - etinin, kemiğinin, kanının
-
evren
sel özle dopdolu olduğunu duyumsa. 24.
De ki bu duran gövden boş bir oda imiş
varlarıymış - bomboş
da, tenin, du
.
15'1
25.
Ey kutsal sevgili, duyuların gönlüne nasıl akıyorlarsa,
ilen de öyle varıver nilüfer çiçeğinin merkezine. 28.
Zihnini çıkarana dek zihninden, ortanda kal.
27.
Dünyevi işlerinde,
dikkatini soluk alıp verişlerinin
arasında tut; birkaç gün sürdür bunu ve yeniden doğuver.
Tepeden tırnağa gövdeni küle çeviren ama seni yak-
mayan o yangında topla dikkatini. 29.
Bu yalancı dünyanın yanıp kül olması üzerinde me
ditasyon yap; ve insanı aşmış ol. 30.
Yaratıcılığın üstün nitelikleri bağrına nasıl sinmek
tedir? Duyumsal Nasıl da yıldız yıldız biçimlenirler ya!.. 31.
Uyku sırasında belirsizce aldığın soluğunu alnının or
tasından yüreğine ulaştırır; ve düşlerini, hatta ölümü bile yönlendirirsin. 32.
Öznel bir biçimde harfler sözcükleşir, sözcükler tüm
ıceleşirken; ve nesnel bir biçimde daireler dünyalaşıp, dün yalar ilkelere dönüştükçe, bu dönüşümü kendi benliğimiz� de de bulgula. 33.
Benim görkemli eşim, oyna. Boş bir kabuktur bu ev
ren, içinde zihninin sonsuza dek coşup, gülüp eğleneceği. 34.
Bak bir kasenin içine,
görmeksizin çeperini, neden
yapılmışlığmı. Ve birkaç dakika sonra . Ayrımsa. ..
35.
Ağaçsız, engebesiz ve ıpıssız
yere git ve orda otur. çünkü. 158
-
dört bir yanı apaçık bir
Orda boşalacaktır zihnindeki yük
36.
Benim tatlı-yüreklim,
sonra da,
varolma ve olmama üzerinde meditasyon yap.
Sonra bir yana it ki bunları 37.
bilme ve bilmeme üzerinde.
-
olasın.
Sevecence bak bir nesneye. Geçme bir başka nesneye .
Burda, bu nesnenin içindedir
-
esenlik.
38.
Evrenin yarı saydam, ölmez varlığını duy.
39.
Son kerte bir bağlılıkla, soluğun birleşme noktasında
kal ve bileni bil. 40.
Evrenin boşluğuna, kendi mut dolu gövdenmiş gibi
bak. 41.
Okşanırken, güzel prensesim, kendini o okşanışa, tü
kenmez yaşamdır diye bırak. 42.
Bir karıncanın, üzerinde gıdıklarcasına yürümesini dUr
yarsan, kapa duygularının kapılarını. Ve işte/ 43.
Cinsel birleşmeye başlarken,
önce o ateşe ver tüm
dikkatini; ve sürdürerek bu işi, önlersin sönmesini. 44.
Böyle bir kucaklaşmadayken yapracıklar denli sarsı�
hr, sallanır ya duyuların; gir o sarsıntıya. Birleşmeyi anımsarken de, kucaklaşmıyorken de, ola· sıdır dönüşüm. 45.
46.
Nicedir görmediğin bir dost çıkagelmişse, sevinci yay
47.
Yerken de, içerken de, yiyip içtiklerinin tadı ol, ve
doy. 48.
Ey nilüfer gözlüm, şeftali yanaklım! Ezgi söylerken, ısg
görürken,
tadarken,
ayrımsa bu yaptıltlannı ve bulgula
süregiden yaşamı. 49.
Seni doyumsatan şey, her ne olursa olsun, gerçekleş�
ti r işte onu. 50. Uyumaya geçerken, bastırmamışken henüz uyku, ve yüzeysel uyanıklık yiterken, tam o anda varoluş açığa vu Jrulur. CLakshmanjoo, bu yöntemin de en çok uyguladıkla� nndan biri olduğunu söylüyor.)
51.
Yazın gökyüzünü uçsuz bucaksız apaçık gördüğünde,
Qir o açıklık içine. 52. Ölü gibi yat yere. Öfkeden katılarak, öyle kal. Ya d a. göz kırpmaksızın bak. Ya da bir şey em ve o emme ol. 53.
Elsiz ayaksız kıç üstü otur. Birden, dengelenmtşstn.
54. Rahatça otururken, koltuk altlarının arasındaki böl ge yavaş yavaş ulu erince katılsın. 55.
Sanki ilk kez yaparmışcasına, güzel bir insanı ya da
sıradan bir nesneyi gör. 56. Ağzın hafif aralık, zihnini dilinin ortasına ver. Ya da, &essizce akarken soluğun içerine, duyumsa HH sesini.
57. Yatarken ya da otururken, ağırlıksız kıl kendini, bir kuş gibi hafifle - zihinsiz. . .
Gitmekte olan bir araçta uyumlu sallantılar içindey 58. ken, yaşasan. Ya da gene bir araçta, giderek ufalan görün mez daireler çize çize kendini sallanmaya bıraksan. 59.
160
Salt bulutlar ötesi maviliğe bakıver; ne dingtnlikt
Shakti! Tüm uzayı kendi başının içindeymiş gibi gör
60.
-
pırıl pırıl.
Uyanıkken,
61.
uyurken,
sen.
düş görürken - bil ki ışıksın
62. Yağmurlu karanlık bir gecede, gir o karalık içine bi çimler biçimince. 63. Yağmurlu bir gecede - ve ay yokken - gözlerini ka pa da bul karanlığı tam önünde. Açarak gözlerini, karan lığı gör. Yitiversin tüm kusurlar sonsuzluğa dek. 64.
Tam bir şey yapacakken, dur.
65.
0-o-m sesini, o'yla m'yi seslendirmeden ortala.
66.
AH'la biten bir sözcük de yavaşça.
Sonra HH'da bul
kendiıiğindenZiği, kendini sıkmadan.
pzak, yakın her yana yayıldığını duyumsa.
67.
68. Bengisuyla Cabıhayatlal dopdolu gövdenin bir yanı nı iğneyle del, ve yavaşça gir delmeye.
Şunlan duyumsa: Düşüncem, ben-liğim, iç organla
69.
rım
-
ben.
70. Görüntüler aldatır. bile böıünemezdir. 71.
Renkler sınırlar. Bölünebilirler
Bir istek duyduğunda, kulak ver ona.. Ve birden, ku
lak asma ona. 72 İsteklerim olmasaydı, ve bir şey bilmeseydim; nasıl der dim bana ben? Düşün. Eri güzellikte. 161
73. Tam istemeye başlarken - tam bilmeye başlarken, tüm bilinçliliğinle bil. 74.
Ey Shakti! Sezgilerimizin her biri sınırlıdır; yiterler
•Kadirimutlak• içre.
'
75. Gerçekte biçimler ayrılamaz ki! Ayrılamaz birbirin den •Hazır ü nazır»la senin biçimin. İkisinin de mayası bu bilinçliliktir işte. 76.
İstekler içinde kıvrandığında, canını sıkma.
77. Evren denilen bu şey, bir sirktir, bir resim sergisidir. Mutlu olmak istersen, sen de öyle bak ona. 78.
Ah sevgilim, ne zevke ver kendini ne de acılara; yal
nızca bunların arasına . . . 79.
Gövdene bağlılığı fırlat at bir yana, «ben»in heryer
deliğini kavra dal Her yerde olan kimse kıvançlıdır. 80. Benim de herkes gibi isteklerim, nesnelerim var. Bu nu kabul ederek, bırak çevrilsinler. 81. Nesnel ve öznel varlıkların değerleri aydınlanmış ki şiyle aydınlanmamış kişi için birdir. Yalnız birincisinin bir büyüklüğü var ki: O da kişiselliği, öznelliği içinde kalması, kendini nesneler içinde yitirmemesidir. 82. Her bir insanın bilinçliliğini kendi bilinçliliğinmiş gibi duyumsa. Böylece bir yana at «ben»ini, ve her bir var lığa dönüş. 83.
Hiçbir şey düşünmezsen, sınırlı «ben»in sınırsızlaşır.
84.
«A limimutlak»a, «Kadirimutlak,.a, o «Hazır ü Nazır»a
inan. 162
Suyun dalga dalga gelişi, yangının alev alev yükseli
85.
şi gibi, evren de bizimle gelir dalga dalga, bizimle yükse
lir alev alev. Bitkin düşünceye kadar gez. Ve yığılınca toprağa, ve
86.
bu yığılışta bütünleş. Tut ki gücün ya da bilgin azar azar tükenmektedir;
87.
bu tükeniş anında, aş. En ulu gizemci ögretiler verilirken dinle:
88.
Gözlerini
kırpmadan dik; ve bir anda ol, salt özgür. Kulaklarını ellerinle bastırarak ve rektumunu içe . çe
89.
kip büzerek, sesin sesine gir.
Derin bir kuyunun başında sürdür bakmayı derinlik
90.
lere 91.
-
ne görkem. Zihninin dolaştığı yerlerde, dışında ya da içinde, ve
işte· tam bu yerde, bu. 92.
Duygularından biriyle capcanlı ayrımsar bir durum
dayken, kal o ayrımsamada.
93.
Aksırmadan az önce,
ürktüğünde, kuruntular için
deyken, bir uçurum kıyısında, savaşırken, meraktan çatlı yorken, kamın acıkmaya başladığında, karnın doyduğun da, kesintisiz ayrımsa. 94.
Geçmiş bir
olayı getir gözlerinin önüne ve o olay
yerine ver dikkatini; gövden bile yitirir şimdiki nitelikle rini de, bir başka kalıba giriverir. 95.
Bir nesneye bak. Sonra bakışını yavaşça çekiver on
dan. Sonra da düşünceni çekiver yavaşça o nesneden. Son
rası. 163
96.
Tapınış özgür kılar.
97.
Önünde duran nesneye elinle dokun. O nesne dışın-
daki bütün öbür nesnelerin yokluğunu duyumsa. Sonra elini çekip, o nesneyi duyumsama ile duyumsamamayı duy -
kavra. 98.
Öbür öğretilerin anlığı, an gorunmez bize. Gerçek
likte, hiçbir şey an da değildir an değil de. 99.
Bu bilinçlilik her bir varlıkta vardır. Yoktur ki başka
bir şey. 100.
Dosta da yabancıya da, onura da onursuzluğa da
ayrımsız, aynı davran. 101.
Birine karşı çıkmayı ya da birinden yana çıkmayı
gerektiriyorsa durum, yapma; ve dur ortada. 102.
Sezgilenmesi olanaksız bir şeyi dalmış düşünmekte
olduğunu farzet; algılanması olanaksız bir şeyi. . . Varolma yışın ötesini. . . Seni. 103.
Dal uzaya, desteksiz, sonsuz, dingin.
104.
Dikkatinle aydınlanan her yerde, işte tam şu nok
tacıkta
-
yaşa.
105.
Adının sesine dal, ve bu sesten geç tüm seslere.
106.
Ben varım. Bu benimdir. Bu budur. Ah sevgili, bun
larda bile bil sınırsızlığı. 107.
Bu bilinçlilik, her birimize yol gösteren o ulu ruh
tur. Sen de o ol. 164
108. Bir değişimler döngüsüdür bu - değişimler, değişim ler. . . Değişimler içinde tüket değişimlert. 109. Tavuğun civcivlerine analık etmesi gibi, analık et sen de kimi bilgilerine, kimi edimlerine - gerçekten. 110. Tutsaklık da özgürlük de gerçekte göreceli şeyler dir; evrenden ödü kopan kimseler kullanır bu sözcükleri, sırf. Zihinlerimizin bir yansısıdır bu evren. Ayrı ayrı su larda yansıyan birçok güneş görürsün ya bir tek güneşten! İşte, tutsaklığı da özgürlüğü de öyle gör. 1 1 1 . Bilmedir sezdiren her bir şeyi. «Ben:o ışıldar uzayda. bilme ile. Tek varlık sez bilende ve bilinende.
112. Sevgili, şu anda katılsın birbirine zihin, bilme, so luk, biçim.
165
NEDİR ZEN? İsterseniz deneyin. Çıkiverir ortaya Zen kendiliğinden. Ger çek Zen gündelik yaşantımızda gösterir kendisini; BİLİNÇ LİLİGİN devinmesidir bu . . . Sınırlı ayrımsamalann aralaya bileceğinden çok daha fazla açar o sonsuz yaradılışımızın tüm kapılarını. Birden özgürdür zihin. Ne özgürlüktür o ya! Kimi ra hiplerin ve Zen çığırtkanlarının kendi uydurdukları bir ta kım kurgulardan oluşan düzmece Zen, insanın beynini alt üst eder. Evirip çevirip inceleyelim, önünde sonunda varacağı mız nokta şudur: Kişinin aracılığıyla algılanan, her yer.de var olan, o kişi dahil her şeyi kapsayan BİLİNÇLİLİK. O zaman alçakgönüllülükle, şaşa şaşa, hayran ola ola yaşa� maktan başka ne yapabiliriz ki! «Nedir Zen?,. Bir yanıt: İnayet Han'ın anlattığı bir Hint öyküsü vardır.
Bir balık gider balıklar ecesine, ve sorar: «Hep deniz deniz derler - işitir dururum. Nedir Allahaşkına şu deniz? Ner de bulunur?• Balıklar ecesi açıklar: «Varlığın deniz.dedir senin; için de yaşıyor, devinip duruyorsun ya! İçin dışın deniz senin. Denizdir seni oluşturan, ve denizdir sonunda dönüşeceğin. Kendi varlığın gibi çevirmiştir seni deniz.,.
166
Ya stzin yanıtınız :