0
D ğer Sonrak Blog»
Blog Oluştur G r ş Yapın
MonoKL Mono Kurgusuz Lab rent Felsefe, Ps kanal z Yapıtları, Etk nl k Duyuruları ve Monokl Derg
9.12.08
İç ne Ulaşılan, Ötede Bırakılan Şato: Tanıma Arzusu Bağlamında Hegel ve Lacan / Yes m Kesk n / Sayı 45
Pages Home
Lacan belk ps k yatr eğ t m almış b r ps kanal stt r, önce sürreal zm sonra yapısalcılık rüzgarına kapılmış postmodern b r ps kanal st. Belk dönem n ruhuna uygun b r b ç mde tar h n sonunun tar h n yazmaya hevesl h ster k b r teor syen. Karamsar. Alaycı. Bulanık. Belk kend dey ş yle tutkulu b r Freud yorumcusu ya da belk Noam Chomsky’n n dey ş yle “doğru şeylerden bahseden b r şarlatan.” Her ne ya da k m olursa olsun, modern dünyanın, nsana da r bütün anlam teor ler n tükett ğ n ve nsan yer ne etk tepk prens b ne göre şleyen homoekonom kuslar yaratma çabasındak başarıya yüz tutmuş ‘mutlak efend ’l ğ n absürd b r h çl kten anlatan Lacan, tıpkı ondan öncek unutulan teor syenler g b , nsanın varlığı ve anlamını sorgulamanın peş ne düşmüştür.
İLETİŞİM
Lacan’ı bu denl kaot k, tanımlanamaz ve belk “saçmalıyor” gösteren nedenlerden b r h ç kuşkusuz teor s n kurarken beslend ğ kaynakların oldukça çeş tl oluşudur. Lacan’ın kend düşünceler ne en yakın bulduğunu fade ett ğ çalışmalardan b r olan, JeanLuc Nancy ve Ph l ppe LacoueLabarthe’ n b rl kte kaleme aldıkları The T tle of the Letter: A Read ng of Lacan adlı eserde matemat ksel, felsef ve edeb söylemler arasında uzun mesafeler kat ett kten sonra kend üzer ne kapanan Lacan “s stem” n tab ren serg lenen De Revolut on bus orb um l tteral um (syf. 110, Rad ophon e) şemasının dış çember n , her b r merkez farklı görevler le şaret eden öğeler, Lacan’ın temel olarak faydalandığı, kavramlarını “ödünç aldığı”, kaynaklar oluşturur. Bunlar Freud met nler , Lacan’ın kend anal z deney mler , ş r/ edeb yat, Jean Jacques Rousseau, He degger, Saussure, Sembol k Mantık, Descartes ve Hegel’d r.
MonoKL
Elbette Lacan ödünç aldığı bu kavramları düzenlem ş, eklemlem ş ve hatta teor s n bütünlemek ç n yen den yaratmıştır. S stem oluşturan tüm öğeler b rb rler le metafor k olarak bağlantılıdır ve heps b rl kte Lacan’ın dey ş yle “Freud’dan bu yana” aklın (Reason) çember n oluştururlar. En ç çemberde bulunan, lk gösteren (S gn f er, S) ve metafor k gösteren (S’) ayıran ç zg yen çemberler n oluşmasını sağlayan b r merkez şlev görür. Saussure ve Sembol k Mantığı yan yana kullanarak, Rousseau’yu Toplumsal Sözleşme’s nde y neleyerek, şa rler n n metafor kaynaklarını konu ederek, Descartes’ı mkansız öznen n yer ne atayarak, Freud ve He degger’ , sırasıyla b l msel temel ve hak kat bağlamında aynı çemberde konumlayarak ve Hegel’ arzunun d yalekt k yasası le okuyarak, Lacan b r algor tma kurar ve gel şt r r. B z bu met nde, Lacan’ın s stem çember n n Hegel le doğrudan bağlantılı olduğu bölümden, tanınma arzusundan (des re for recogn t on) ve Hegelc arzu (des re) temasının Lacan’da öneml b r s stemat k değ ş me uğrayarak, öznen n yapılanışına da r en öneml kavramlardan b r hal ne gel ş nden bahsedeceğ z.
Monokl Tw tter Monokl Edeb yat K tap Monokl Yayınları Dağıtım
n Engl sh en França s Man festo Dzn Künye
ara Search
Arş v ► 2016 (2)
Fakat öncel kle, Lacan’ın algıladığı Hegel’ n “Kojeve yorumu le Hegel” olduğunu bu met n ve hatta tüm Lacan okumaları boyunca aklımızda tutmamız gerek r. Z ra Lacan, çalışmalarında Hegel’e yaptığı çoğu göndermede Kojeve’ de “üstadım” olarak anmıştır. (Örneğ n syf. 169, The Other S de of Psychoanalys s). Bununla lg l olarak gelm ş geçm ş en y ps kanal z tar hç s olarak b l nen El sabeth Roud nesco, H story of Psychoanalys s n France adlı eser nde, Lacan’ın Hegel’ yen den yorumlayan Kojeve le Freud’u yen den yorumlayan k ş olarak “rol” özdeşleşmes nde bulunduğunu bel rt r. Kojeve, Hegel’ ele aldığı kavramlar le yen den yorumlayarak, yen b r Hegel yaratmıştır ve Lacan da Freud’u aynı şek lde yorumlayarak benzer b r etk yaratacaktır, en azından Lacan’ın düşünces bu yönded r.
► 2015 (2)
Dolayısıyla Hegel etk s Lacan’da Kojevec bakış açısıyla yoğrulmuş ve Kojeve’ n odaklandığı noktalar çerçeves nde yoğunlaşmıştır. Kojeve’e göre Hegel’den farklı olarak, d yalekt k k l b r doğaya sah pt r ve doğaya değ l nsana mahsustur. Doğa sadece olumluluk (pos t v ty) prens b ne göre şler ve nsanın gerçekleşt rd ğ d yalekt k sürece uyum sağlar. Fakat nsan ç n, doğa ve ötek le olan l şk s n konu alan ve köleefend d yalekt ğ nde somutlaşan, olumsuzluk (negat v ty) prens b n n yönett ğ b r d yalekt k söz konusudur. Böylece Kojeve, Hegel yorumunda d yalekt ğ n geçerl olduğu tek oluş olan nsanı, arzuyu (des re), tanımayı (recogn t on), söylem , d l , mücadeley ve ölümü konu ed nm ş, Hegel’ dönem n Fransa’sında sosyal b l mler le b rl kte okunması olmazsa olmaz b r f lozof hal ne get rm şt r.
▼ 2008 (42)
► 2014 (11) ► 2013 (15) ► 2012 (18) ► 2011 (26) ► 2010 (8) ► 2009 (20) ▼ December (33) İç ne Ulaşılan, Ötede Bırakılan Şato: Tanıma Arzus... Uluslararası Hegel Kongres 'nden Kareler 1 Abonel k
Bu Kojeve’c bakış doğrultusunda, aralarında Maur ceMarleau Ponty, Georges Bata lle, P erre Klossowsk ’n n de bulunduğu pek çok aydın g b Lacan da Kojeve’ n öncel kl temalarını konu ed nm ş, bunları kend alanı olan ps kanal t k özne le l şk lend rm şt r. Özell kle Lacan’ın Freud’u yen denokuduğu “M rror Stage” (1936) ve “The Other S de of Psychoanalys s” (1970) met nler Kojeve’den öğrend ğ Hegel temaları le doğrudan l nt l d r. Fakat Kojeve ve Lacan arasında bel rg n b r farklılık bulunur, hatta Lacan teor s n n en öneml
Man festo KURTLARLA DANS ya da BİZİM ÇIKMAZIN NELLIGAN’I / S... Işık, Varlık ve Zaman / Jul a Ponz o / Sayı 3
kısımlarında ant Kojeve’c d r. Lacan, nsana antropoloj k b r bakış gel şt ren Kojeve’ n aks ne, nsanı tar hsel b r varlık olarak ele almaz. Onu asıl lg lend ren “şeyler” düzen n n, Ötek ’n n, ötek ’n n özne tarafından nasıl algılandığı ve bu algının nasıl b r bütün oluşturduğudur. Hegelc d yalekt k ve özell kle olumsuzlama kavramı, bu kurguda Lacan’ın en çok beslend ğ yöntemsel temadır. Fakat, Hegel’ n aks ne ve Kojevec b r şek lde, Lacan sentez yer ne çoğunlukla ant tez boyutunda kalır. Lacan’ın öznen n kuruluşunu tasv r etmek ç n arzu graf ğ n kullanır. B z Hegelc felsefen n öz(b l nc)ün serüven ne dayandığı ve bu felsef söylem n Lacancı özne kuruluşunun temel yapıtaşı olduğu savıyla, Hegel ve Lacan arasındak benzerl kler ve farkların en y arzu graf ğ üzer nden anlaşılab leceğ kanaat ndey z. Lacan’ın sem nerler ve yazıları boyunca devam eden özsorgusunda Hegel le sürekl (hayal ) atışma hal nde oluşu, Hegelc temaları Hegel le b rl kte ve zaman zaman Hegel’e karşı okuyor oluşu tarafımızca bunun bel rg n b rer kanıtıdır. Arzu graf ğ şu temel Hegelc sav le başlar: “Özb l nç, … ancak tanınan b r şey olarak vardır.” (§178, T n n Görüngüb l m ) Tanınma, özb l nc n ereksel koşuludur ve tanınma ancak b l nc n kend dışında b r düzene dah l olması, kend s dışında b r oluşun onu kend s olarak kabul etmes le mümkündür ve Lacan’a göre b l nc n kend dışındak düzen, d l n kend s d r. Bu yüzden bu düzene dah l olmak konuşmak (parler) le mümkündür. Bu yüzden arzu graf ğ konuşan varlığa (parlêtre) da r dört ardışık bölümden oluşur. Her bölüm ancak bağımsız, kend nden öncek , kend nden sonrak ve b r bütün olarak tüm şemaların okunmasının ertes nde anlamlı hale gel r k bu arzu graf ğ n n yapısalcı doğasına göndermede bulunur.
Işık le B rl kte B r Yolculuk / Volkan Çeleb / ... Maur ce Blanchot / Renè Char / Sayı 3 BÜTÜN ZAMANLARIN TANIĞI / Jacques Derr da / Sayı ... Arkadaşlık / Maur ce Blanchot / Sayı 3 Blanchot B yograf / Chr stophe B dent / Sayı 3 Monokl 3 / D z n Man festo / Paul de Vree / Sayı 2 Unutuş / Görkem Göğüş / Sayı 2 Schönberg’ n Avangard “Beklent ”s / C han Kurt / ... Pataf z k Kolej Ned r / Ala ster Brotch e / Sayı ...
ŞEMA 1 (Gösterenden Özneye)
In Memor am L get / Hüsey n Ev rgen / Sayı 2 Bekley ş Unutuş / Maur ce Blanchot / Sayı 2 VARLIĞI UNUTMAK : HEIDEGGER'DE VARLIK SORUNUNA KIS... DELİLİK ÖNSEZİSİ
/ Em le C oran / Sayı 2 Bekley ş Unutuş’ta Zamansızlık ve Olumsuzluk Hegel... Monokl Sayı 2 / D z n MonoKL Ned r?
SS’ ç zg s gösterenler, Δ$ ç zg s de öznen n n yet z nc r n tems l eder. S öznen n ç ne doğduğu d l n, sembol k düzen n, gösterenler ağının b t ms z başlangıcı, S’ de özneye dah l göster lenler n sembol k ağdak gösterenler le düğümlen ş yle anlamın yaratıldığı gösterenler ağının b t ms z sonudur. İk ç zg düğüm noktasında (po ntde cap ton), düğümlen r ve anlam ortaya çıkar. Saf ht yacın (Δ) g der lmes n yet yle yola çıkan özne, takıldığı gösterenler ağında yarılır ve bölünmüş özne ($) ortaya çıkar. Δ$ ç zg s n n başlangıç noktasını saf ht yaç, Δ, (pure need) oluşturur. Bebeğ n pek çok yaşamsal öncel ğ olan ht yacı vardır. Lacan’ın sem nerler nde bahsett ğ üzere, bebeğ n b yoloj k doğası ve yaşam dürtüsü onu hayatta kalmak ç n beslenmek, solunum yapmak, korunmak g b ht yaçlarını tatm n etmeye tab tutar. Bebek açlığını g dermek ç n süte ht yaç duyar, susuzluğunu g dermek ç n suya. Fakat Lacan’ın arzu graf ğ n n başlangıç noktasına yerleşt rd ğ saf ht yaç b yoloj k olan değ ld r, ya da “sadece” b yoloj k olan değ ld r. Saf ht yaç’ın b r nc l doğasının Hegel kaynaklı, olmasa b le, es nl olduğu açıktır. Z ra Hegel, öznen n özb l nc n kend ne özdeş olma başarısına er şmeden önce “doğal nesneler” olumsuzlayan b r hayvan kend (an mal self) olduğunu bel rt r. Özne solunum, s nd r m, boşaltım g b b yoloj k ht yaçlarını g dermel ve bu ht yaçtatm n döngüsünün ötes ne geçmel d r. Kapsayarak aşma (Aufhebung) olarak da n teleyeb leceğ m z bu süreç, BorcJacobsen (1991)’ n bel rtt ğ g b , öznen n kend n “sadece organ k b r canlı olarak ben” olmanın ötes ne geç rmes kend nde ve kend ç n varlık olmak ç n zorunlu ve gerekl b r süreçt r. Hegel, nsanın aşması gereken hayvan doğasını ve hayvan le arasındak ayrımı vurgulayan görüşünü düşünme ve düşünmen n üzer ne düşünme olan “der n düşünce”de temellend r r. “Ama eğer nsanın kend n hayvandan düşünce yoluyla ayırt ett ğ doğruysa (h ç kuşkusuz doğrudur) o zaman nsansal her şey yalnızca ve yalnızca düşünce tarafından ortaya çıkarıldığı ç n nsansal olacaktır.” (§ 2,) Mantık B l m O halde Hegel’de sözkonusu olan nsan ve hayvan arasındak fark, düşünme ve üzer ne düşünmen n rehberl ğ nde ortaya koyulur.. Düşünen olarak düşünce olan “ben”, sadece nsan tarafından söyleneb l r, çünkü sadece nsanın doğası düşünmey çer r. Bu metadüşünce boyutuna Lacan, yalnızca nsana a t olan ve akıldışı ( rrat onal) b r çer ğe de sah p olan “arzu” boyutunu ekler.
Demanr kü: Yazı ve Düşünce, Yazıar: "Nol me Leger... Sonates de Bar / Herv Le Tell er / Sayı 1 ŞU TATMİNİ İMKANSIZ TESELLİ ARZUMUZ / St g Dagerma... MİMARİYİ AKTARMAK: FİZİKAŞIRI KENT/ Marcos Novak /... G zEd (*) ( İlk Man festo) / Franço s Le L onna s... Sanatın Esaret nde Sanatçı Olmak / Görkem Arev / S... B r KarşıDem urgosluk G r ş m Olarak Madde Ş r ... EISLER VE BRECHT / Ç ğdem Erken / Sayı 1 Ah nerede o esk avangartlar? / Armağan Ek c / Sa... Monokl sm n n z nde... b r taslak man festo... ► November (4) ► July (1) ► June (4)
“The M rror Stage as Format ve of the l Funct on as Revealed n Psychoanalyt c Exper ence” adlı çalışmasında, Lacan uzun süred r nsanı b yoloj k b r etk tepk mekan zmasına nd rgeyen yaygın ps koloj görüşüne cevap olacak b r fark, nsanı hayvandan ayıran, onu özel ve der nlemes ne, anlayarak ncelemeye değer kılan b r “şey” aradığından bahseder. Kojeve’den aldığı dersler bulduğu yanıtın ne’l ğ n büyük oranda – ya da tamamen etk lem şt r. İnsanın aynadak kend n n mges le kend s olarak özdeşleşmes ve aynadak mges n kend s olarak “tanıması”ndan bahseder ve bu tema üzer nde özell kle durulması gerekt ğ n bel rt r. Bebek, aynadak mges le kend s arasındak l şk y hemen fark eder. Kend hareketler n n yalnızca aynaya değ l, kend dışındak tüm gerçekl ğe (Lacancı Gerçek değ l) yansıdığının ayırdına varır. Fakat, özney d ğer canlılardan ayıran şey n sadece kend n “tanıma”sı değ l, “tanınma arzusu” yan “arzu” olduğunu bel rt r: “… Bu nsan ve hayvan dünyası arasındak ayrımın temel d r. İnsan nesneler tarafsızlıkları ve çoğalmalarının bel rs zl ğ le tanımlanırlar. Öznen n dürtüsel b rleşmeye hazırlanmasına bağlı değ ld rler… İnsan dünyasını nesneler le kuşanmış kılan, nsan lg n n nesnes n n ötek ’n n arzusunun nesnes olduğu gerçeğ d r.” (syf. 39, The Sem nar III) Lacan’ın ele aldığı bu boyut elbette Kojeve’ n Hegel yorumu le l nt l d r. Kojeve, hayvan ve nsan arasındak temel farkın kadın ve erkek l şk s nde de görüleb leceğ n bel rt r. Kadın ve erkekten herhang b r d ğer n n beden n değ l arzusunu arzularsa, yan karşısındak n n arzusunu elde etmey ya da kend n n kılmayı arzularsa, son tahl lde nsan olduğu ç n ona değer atfed lmes n ve b r nsan olarak kabul ed lmes n arzularsa ancak o zaman arzusu nsansal olarak n telend r leb l r. Hegel’ n nsan ve hayvan arasındak ayrıma da r şaret ett ğ düşünmey düşünme noktası Kojeve’de ve Lacan’da arzuyu arzulama olarak yer ed nm şt r. Bununla b rl kte tanınmanın gerçekleşmes arzudan fazlasını gerekt r r. Tanınma zorunlu olarak aynılık dah l nde b r farkın kabul ed lmes stenc d r. Efend köle d yalekt ğ n ele aldığımızda, kölen n efend y efend olarak tanıması onun efend olab lecekken, o koyuluşa sah p olab lecekken, olamayışı, ölmek yer ne köle olarak yaşamayı seçerek, arzuladığı b r koyuluşa sah p olmaktan vazgeçmes demekt r. Efend köle arasında en azından k ortak kel me: Efend ve Köle kel meler , efend l k ve kölel k anlamları vardır ve bu ortak anlam Lacancı sembol k düzen n lk atfını oluşturur.
1 online ziyaretci Bugun 1 ziyaretci Toplam 80609
Duyurular 22.11.'09:: Monokl ve Madame Murc a (Özdem r İnce Hürr yet) 03.09.'09:: "İy Hazırlanmış b r Lacan Özel Sayısı" (Doğan Hızlan Hürr yet) 27.06.'09:: MonoKL Lev nas sayısı hazırlıklarına başladı 17:06.'09:: Lacan Sayısı Çıktı! 07.06.'09:: Uluslararası Lacan Kolokyumu
Sayı 1
Lacancı öznen n ya da Hegelc kölen n, onu gerçekte olduğu g b tanımayan, tanımazlığı dolayısıyla henüz gerçek kend olmasını b le mümkün kılmayan; b rl kte yaşamak ve onunla mücadele etmek zorunda olduğu sembol k düzene kaydoluşu sırasında çerd ğ göster lenler, dışındak gösterenler le düğüm noktasında (po nt de cap ton) düğümlen r ve anlam ortaya çıkmış olur. Fakat her zaman b r şey artar ve bu yüzden özne eks l r. Düğüm noktası, yüzergezer gösterenler n göster lenler le düğümlend ğ noktadır. Örneğ n “kalem”, kalem nesnes n göstermek ç n kullandığımız b r gösterend r. Göster len olan nesney , kalem kel me gösteren le düğümler z. Benzer şek lde bell b r durum net ces nde h ssett ğ m z duyguyu, o duyguyu n telemek ç n sembol k düzende kullanılan gösteren le göster r z, örneğ n çok değer verd ğ m z b r şey kaybetmekten dolayı h ssett ğ m z duygu. Bunu “üzülmek” kel mes le düğümler z, fakat ç m zde b r şeyler “üzüntü”nün gösterd ğ nden fazladır. “üzüntümü anlatmaya kel meler yetmez” der z mesela, fakat “kel meler yetmez” demek b le anlatmaya yetmez. Yan gösteren, göster len asla tam olarak gösteremez.” Lacan hak kat n gerçek deney mlen ş n n mümkün olmadığına da r savını Écr ts’de, “The Instance of the Letter n the Unconsc ous (or Reason S nce Freud)” metn nde, stasyona varan b r tren n vagonunun dışarıdak b naların görüleb ld ğ cam kenarında karşılıklı oturmakta olan b r oğlan ve b r kız kardeş n arasında geçen konuşmayı örnek vererek ler sürer. “Bak,” der erkek kardeş, “kadınlar tuvalet n n önündey z”. Kız kardeş cevaplar: “Aptal! Erkekler tuvalet n n önünde olduğumuzu görmüyor musun?” (syf. 417). İk kardeş de ayı pencereden bakmaktadırlar ve gördükler k b rb r n n aynısı kapıdır. Fakat gösteren olan kel meler, kadın ve erkek şaretler , bu göster lenler n farklı olarak algılanmasına neden olur. Benzer b r anlayışı Hegel’ n d l n tek l nesneler yakalama konusundak yeters zl ğ savında görürüz. Hegel d le gelen her kavramın zorunlu olarak b r evrensel olduğunu ve o evrensell k çer s nde duyusal b r nesney (Lacan’da “göster len”), tam olarak tems l edemed ğ n söyler. Bu bağlamda Hegel ç n yalnızca kavram vardır ve evrensel olan yalnızca odur. Bunu özell kle T n n Görüngüb l m ’n n Duyusal Pek nl k bölümünde bu, ş md , burası, gece… g b kavramların ele alındığı paragraflarda görürüz. “’Ş md ’ gündüzdür, çünkü onu görürüm; ‘Burası’ b r ağaçtır, aynı nedenle. Ama duyusal pek nl k bu l şk de kend üzer nde öncek l şk dek le aynı d yalekt ğ deney mler. Ben, bu Ben, ağacı görür ve ağacı burası olarak ler sürer m; ama ötek Ben se ev görür ve burasının b r ağaç olmadığını, ters ne bunun yer ne b r ev olduğunu ler sürer. İk hak kat de aynı nandırıcılığı taşır” ( § 101, T n n Görüngüb l m ) Hegel’ n de adlandırmadan yukarıda tar fled ğ öznell k, anlamın öznel doğası, Lacan’a göre bebeğ n doğduğu andan t baren karşılaştığı, sosyalleşme sürec le kanıksadığı b r süreçt r. The Sem nar II’de Lacan’ın özetled ğ üzere, bebeğ n h çb r taleb n n ht yacını karşılayamayacak olması arzuyu doğurandır. Arzu graf ğ üzer nde, Lacan bebeğ n lk karşılaştığı ötek olan anne (İng l zce’de anne= mother, ötek = other, Lacancı anne =mOther) le l şk s ndek bebek tarafından ht yacın (need) g der lmes ç n sembol k ağa yönelt len talep (demand), fakat az önce bahsett ğ m z gösteren göster len arasındak eşdeğ ls zl k dolayısıyla annen n bebeğ n ne sted ğ n asla tam olarak b lemeyeceğ ve bu yüzden ht yacını tam olarak karşılayamayacağı üzer nden yapar. Bebek, ht yacının g der lmes le lg l olarak sadece bedensel hareketler le anneye yanıt vereb l r fakat anne
[Avangard Düşünce]
Sayı 2
[Unutuş, Pataf z k Kolej , Görsel Ş r]
Sayı 3
[Blanchot ve Işık Özel Sayı]
Sayı 45
bebeğ n davranışlarını sezg sel olarak anlamlandırır. Lacan’ın “The D rect on of Treatment and the Pr nc ples of Power “ çalışmasında bel rtt ğ üzere, anne bebeğ n ağlamasını duyduğunda, “acıktığı ç n ağlıyor, susadığı ç n mızmızlanıyor” g b ger ye dönük anlamlar yaratır (syf. 244) ve kend yarattığı anlamı temel alarak bebeğe cevap ver r. Bebek kend s olarak ortaya koyduğu taleb nde, kend s ne b r rolün atfed ld ğ b r z nc re tab olmuştur ve bundan sonra, hayatını devam ett reb lmek ç n, annen n gerçek olduğunu sandığı nedenler, bebeğ n gerçek nedenler olacak ve böylece b r anlaşma sağlanacaktır. Burada en öneml olan nokta, bu düğümlen ş n ger dönüşlü (retroact ve) doğasıdır. Az önce bahsett ğ m z örnekte olduğu g b , anlam ancak düğümlenme (punct at on) şlem n n tamamlanmasının ardından ortaya çıkar. Bu da gösteren n göster lene bell b r anlam çererek düğümlend ğ n değ l, olası göster lenlerle düğümlend kten sonra ortaya çıkan bütünden anlamın yaratıldığını göster r. Lacan bunu şöyle açıklar:
[Hegel Özel Sayı]
Sayı 67
“Düğüm noktasının tar hsel şlev b r tümcede bulunab l r, cümledek göster lme sadece son ter m le sonlandırdığında gerçekleş r; cümlen n yapılanışı sürec ne dah l olan d ğer ter mler … ters orantılı olarak kend ger dönüşlü etk ler ne anlamlarını mühürlerler” (syf. 292, The Subvers on of the Subject and D alect c od Des re n the Freud an Unconsc ous). D ğer b r dey şle, saf ht yaç le başlayan n yet z nc r , gösterenler z nc r n öncel kle anlamın yaratıldığı S’ noktasında kest ğ ç n, özne yanılsamalı olarak düğümlend ğ bu gösteren “anlamlı” olarak n teleyecekt r. Lacan’a göre, çağının d ğer düşünürler yle de uyumlu b r şek lde (örn. Blanchot, Derr da), “anlam” özneye dışarıdan, Ötek ’nden gel r. Sartrecı dey şle özne “ ç ne atıldığı” dünyanın anlamına mahkumdur ve kend anlamını bu dünyanın varlık tanımlamasına göre kurmakla yükümlüdür. D ğer taraftan, tar h n son açılımının nesnell kle özedeşleşm ş öznell k olduğunu bel rten Hegel’e göre, varlığın bel rlenmes n sağlayan ve ona a t olan “özne”d r; Hegelc b l nç Lacancı (ya da post modern) özneye göre daha akt f, daha bel rley c ve kurucu b r doğaya sah pt r. Y ne de anlam üzer ndek dışarının etk s konusuyla Hegelc köleefend d yalekt ğ nde karşılaşırız. Köle kend n gerçekte olduğu g b fade etmek sted ğ nde dış gerçekl ğ n sınırlayıcı özell ğ le karşılaşır. Daha önce de bahsed ld ğ g b , köle köle olarak koyulduğu b r gerçekl kte efend n n efend olduğunu ve böylece kend kölel ğ n kabul etmek zorundadır. Çünkü, eğer nsan gerçekl ğ ancak toplumsal b r gerçekl k olarak doğab lmekteyse, o zaman toplum ç nde –en azından başlangıcında b r Efend l k ve Kölel k öğes , “özerk” varoluşlar ve “bağımlı” varoluşlar barındırmak zorundadır, Kojeve yorumuna göre. T n n Görüngüb l m ’nde de Hegel şöyle özetler köleefend n n b rb rler le l nt l durumlarını: “Efend , özü kend ç n olmak olan bağımsız b l nç, köle se özü ötek ç n yaşamak olan bağımlı b l nçt r (§189, T n n Görüngüb l m ).
[Lacan Özel Sayı]
Sayı 89
[Lev nas Özel Sayı]
***YENİ ÇIKANLAR!!! Sayı 10
Efend le arasındak özsel bağımlılığınkabulü kölede “aşma” arzusunu uyandıracak ve köle ve efend den b r n n d yalekt k b ç mde ortadan kalkacağı “saf prest j ç n mücadele” başlayacaktır. Burada mücadeley başlatan taraf köle olacaktır çünkü, efend çoktan efend olarak tanınmış, kabul ed lm şt r ve her ne kadar efend , köle üzer nden, efend olarak tanımlanmışsa da, Marx’ın fades yle kralı kral yapan kend l ğ nden kral olması değ l, tebaanın onu kral olarak görmes olsa da, tebaanın bu görüşü gerçek kılab lmek ç n öncel kle kralı tahtından nd reb lmes gerek r. Bu yüzden Hegel, sadece b r koyuluş olduğu ve hak kat olmadığı köle tarafından –sez lse b le, efend n n rolünün köle ç n hak kat olduğunu bel rt r: “İlk n, kölel k ç n Efend özdür; bu nedenle bağımsız olarak kend ç n var olan b l nç onun ç n hak katt r k , gene de onun ç n henüz onda değ ld r.” (§194, T n n Görüngüb l m ) Dolayısıyla efend l ğ n n dolaylı bağımlılığı ve dolaysız bağımsızlığında, g decek yer olmayan efend varolmanın acısı le dev n rken, köle kend koyuluşunun b r üst aşaması olan efend l ğe er şmek ç n çalışmaya başlayacak; efend l kkölel k l şk s dah l nde kend m t k bütünsell ğ n n dışında olan b r düzende tanınma mücadeles ne g r şecekt r. Lacancı öznen n benzer serüven , sembol k ağda konumlanma ve yokluktan anlam üreten ötek le l şk de bulunma teması, b z mgesel ve sembol k düzen n tartışıldığı k nc şemaya taşır. Şema 2 (Gösterenden Sese)
[Nancy Özel Sayı]
Et ketler Blanchot (7) Sayı 2 (6) Sayı 3 (6) sayı 1 (6) say 1 (5) Hegel (4) Lacan (4) Monokl (4) Say 2 (4) kolokyum (4) Unutus (3) Volkan Celeb (3) edeb yat (3)
Bu graf kte ht yacın yer ne $ geçm şt r. Slavoj Z zek’e göre, Lacan bunu graf ğ n ger dönüşlü olarak şleyen mekan zmasının özney en başta olduğu yere sab tled ğ şekl nde açıklar (syf. 120, İdeoloj n n Yüce Nesnes ). Özne her zaman nerede ve ne d yse odur. s(A), öncek şemada olduğu g b düğümlenmen n gerçekleşt ğ ve anlamın yaratıldığı noktayı, A se “gösterenler haz nes n n yer ”n tems l eder. Aynı şleme mekan zmasına sah p bu şemada başlangıç olan A, özne tarafından asla b l nemeyecek, onun şlev olan s(A)’ya b r anlam merkez olarak anlam atfed lecekt r. “B l nc n Gözteren Z nc r ” Gösteren’den (S gn f ant) Ses’e (vo x) uzanır. Bu met nde ele almayacağımız Ses, bedenden ayrı b r doğası olduğu ve göster lmes n n mkansızlığı dolayısıyla graf kten dışarıda konumlandırılmıştır.
Kafka (2) Pataf z k Kolej (2) Say 3 (2) jeanluc nancy (2) man festo (2) prat k (2)
(A), yansıyan mge (specular mage), öznen n tamamen özneye yabancı olan ama aynı oranda onun g b olan ötek le özdeşleşmes ne tekabül eder. (A)’y ayna evres le okursak, şöyle b r yorum yapab l r z; bebek aynada annen n “ şte sen busun” d ye fade ett ğ “bu” le, hayatının sonunda dek taşıyacağı mge le karşılaşır. “Bu”, tamamen b rl k ve bütünlük hal nded r ve bebeğ n ç ndek yaşam ve ölüm dürtüler kaynaklı parçalanmışlık h ss n yansıtmaz. Karşısındak mge, bölünmüş öznen n “aslında olmak sted ğ ” bütünü, dealben ( deal ch) tems l eder.
teor (2) Agamben (1) Brecht (1) Cem Kurtulus (1)
İmgesel özdeşleşme ( mag nary dent f cat on) en açıklayıcı tanımını Hegelc dolaysızlık ( mmed acy) lkes nde bulur. H çb r engel ya da etken sözkonusu olmadan, “bakış” (gaze) yoluyla, özne karşısındak dolaysız nesne le özdeşleş r. Lacan sem nerler n n arzuyla lg l olan öneml b r bölümünü bakış’a ayırır (özell kle The Four Fundamental Concepts of Psychoanalys s) çünkü ayna evres n mümkün kılan bakış, arzunun doğduğu yerd r ve bununla b rl kte öznen n asla yakalayamadığı ve bu yüzden çoğu kez yok saydığı “d ğer her nesneden daha fazla yanlış anlaşılandır (syf. 82, The Four Fundamental Concepts of Psychoanalys s). Bakış, Lacan’a göre görmen n (see ng) çok daha ötes nde olan b r olgudur ve Maur ce Marleau Ponty’n n La Phénoménolog e de la Percept on’a gönderme yaparak, bakış le b ç m n oluşturulmasının, yalnızca öznen n gözü le değ l, öznen n beklent ler , hareketler , sancıları, kas ve damarlarındak duyguları le yönet ld ğ n bel rt r. Yan , b r nsana baktığımızda gördüğümüz şey n en fazla yarısı onun gerçekte olduğu şeyd r; d ğer yarısını b z o günkü ruhsal hal m z, o nsanla olan öncek deney m m z, o durum le lg l beklent ler m z ve önyargılarımız vb. le b z, kend m z, yaratırız. Dolayısıyla bakışta arzuyu, orada olamayan ama olması ya da olmaması stenen oluştururuz.
Chr stophe B dent (1) C gdem Erken (1) C han Kurt (1) Dağıtım L stes (1) Derr da (1) Dost (1) E sler (1) Em le C oran (1) Franço s Le L onna s (1)
İmgesel özdeşleşme köleefend l şk s n kapsar. Özne, karşısındak mge le kend n nesnelleşt rmek, kend egosuna ulaşmak ç n l şk de bulunur, onunla özdeşleş r. Lacan’da ben’ n kend ne özdeşl ğ ancak m t k b r bütünlük olarak var olab l r. Nesne le karşılaşıldığında m t k ben dağılacak, kend n unutacak ve bakışın dolaysız doğası neden yle nesne le özdeşleşecek, yapısalcı dey şle düğümlenecekt r. D ğer taraftan, Hegel’e göre ben=ben özdeşl ğ ben’ n her düşünceye ve düşüncen n nesne le karşılaşmasına eşl k eden tamalgısal b rl ğ n n b r anlatımıdır, b l nç kend kend s n nesne alarak, kend ne özdeş olmuştur. Kant’ın görüşü le uyumlu b r şek lde, ben’ n kend dışındak nesneye yönel ş nde özne daha ş md den kurulmuştur ve b l nce çseld r. Bu noktada y ne Lacancı özneye dışarıdan dayatılan anlam ve Hegelc öznen n kend kurduğu anlam karşıtlığı le karşılaşırız. Hegelc özne aynaya bakmadan önce, aynadak n n “ben” olduğunun b l nc nde olacaktır Lacancı öznen n aks ne.
Gorsel S r (1)
İmgesel özdeşleşme, Hegelc bakış le, aynı zamanda Saltık Efend (ölüm) le l şk l d r. Ölüm dürtüsüne boyun eğmek yer ne köle olmayı seçen özne, ölüm dürtüsüne rağmen yaşam dürtüsüne kulak vermek steyen ego, mgesel ötek ler le düğümlenerek b r anlam yaratmaya, bu anlama tutunmaya böylece saltık efend üzer nde efend l k kurarak onun varlığını yok saymaya, onu unutmaya çalışır. Efend bu korkuyu saf kend ç nvarlık’ı y t rme korkusu olarak h sseder ve bu korku karşısında harekets z kalırken; köle lk önce efend korkusu olarak h ssett ğ bu duygunun, hep orada olan ölüm korkusu olduğunu çalışarak, efend le özdeşleşerek –ve böylece onu alt ederek vardığı koyuluşta da hep orada olduğunu, bu korkunun ölüm korkusu olduğunun ayırdına varır. Hegel bunu şu sözlerle bel rt r:
Is k (1)
“[Köle] ölüm korkusunu, saltık efend n n korkusunu duymuştur. Bununla en çerden yıkılmış, kend ç nde tepeden tırnağa t trem ş, ve ç nde sağlam ne varsa sarsılmıştır… [fakat, köle] h zmet ederek doğal bel rl varlığa bağlılığını tüm tek l kıpılarında ortadan kaldırırken, çalışmasıyla da bu bel rl varlığı üzer nden atar” (§ 194, T n n Görüngüb l m )
Guattar (1) Görkem Arev (1) Görkem Göğüş (1) He degger (1) Herv Le Tell er (1) Hüsey n Ev rgen (1)
Işık (1) Jul a Ponz o (1) Künye (1) L get (1) Marcos Novak (1) Mert Bahadır Re soglu (1) Paul de Vree (1) Program (1)
Kölen n korkusundan arındığında, çalışarak elde ett ğ ben’ , graf kte m (mo ) le göster lm şt r. Öznen n, özdeşleşt ğ (A) dan kend n çıkardığında elde edeceğ o eks k olandır. Ve bu (A) le özdeşleşme net ces nde oluşan yanlış tanıma (méconna tre) sürec , Lacan’ın Sem nar I’de, St ckleback türündek balıkların davranışlarını örnekleyerek bel rtt ğ üzere, kend n b lmek (méconna ssance) yolunda zorunlu ve gerekl b r adımdır. Bununla b rl kte ego yakalanab l r, tanınab l r, aşılab l r, tanıma arzusuna nesne olab l r b r yapı değ ld r ve bu yüzden m ve (A), ego ve yansıyan mge, arasındak l şk hep b r nesne üzer nden gerçekleş r. Dolayısıyla ego’ya ulaşmak ç n atılan her adım; elde ed lerek, alt ed lerek olumsuzlanan her nesne, daha fazla arzuyu çağırır. İmgesel özdeşleşme le lg l olarak Lacan b lg boyutunda, Descartesçı Cog to bağlamında Hegel le farklılaşır. Lacan kend l k b lg s ne ulaşmanın yegane yolunun kend n yanlış tanımak olduğunu bel rt rken, Kojeve g b , şöyle der: “Düşünüyorum, o halde düşünmed ğ m anda varım”. Öte yandan arzu bağlamında Kojeve’n n arzuya da r Hegel yorumunu doğrular. Özne ötek n n arzusunu arzular, ötek y ya da ötek le l nt l b r nesney değ l. Arzunun tatm n olması ancak özne ötek n n arzusu tarafından arzulanıldığı takd rde mümkündür. Kojeve’ n dey ş yle “B r d ğer n n arzusunu stemek, o halde son çözümlemede ben m olduğum ya da tems l ett ğ m değer n b r d ğer tarafından arzulanan değer olmasını stemekt r. Ben onun ben m değer m kend değer olarak kabul etmes n ster m, onun ben özerk b r değer olarak kabul etmes n ster m.” (syf. 34, Hegel’ Okumak)
Renè Char (1) Rhonda Khatab (1) Say 45 (1) Sayı 45 (1) Seda Cebec (1) St g Dagerman (1) Yes m Kesk n (1) kant (1) maddes r (1) m mar (1)
“Kölen n kend olumsuzluğu, kend ç nvarlığı onun ç n ancak karşıt olarak var olan b ç m ortadan kaldırmasıyla nesne olur. Ama bu nesnel olumsuz öğe tam olarak önünde t trem ş olduğu yabancı özdür. Ama ş md bu yabancı özü yok eder, kend n böyle olumsuz b r şey olarak [şeyler n] kalıcılık öğes ne koyar ve böylece ‘kend ç nvarolan’T n n Görüngüb l m ) olur” (§ 196, Hegel’ n yukarıdak sözler nde bel rtt ğ g b , köle b r bütün, kusursuz b r uyum resm olarak “tanıdığı” efend y , dealben olarak konumlar. Efend , köle g b çalışmak zorunda değ ld r, kölen n sah p olmadığı her şeye sah pt r ve kölen n “aslında olmak sted ğ şey”d r. Bölünmüş özne ($) olan köle, aslında olmak sted ğ bütünlüğe sah p olan efend ( dealben) le özdeşleş r ve ancak kend nden bu ayrılmanın ve ötek y onunla özdeşleşerek yok etmen n net ces nde, kend egosuna kavuşur. Bölünmüş özne le başlayan ç zg , sembol k özdeşleşme [I(A)] le sonlanır. Öznen n mgesel benl ğ , yan kend bakışı nazarında olmak sted ğ şey le lg l olan (A)’nun aks ne sembol k özdeşleşme başkasının bakışı le, Ötek ’n n özneden olmasını sted ğ şey le bağlantılıdır. Efend n n köleye bakışı ya da ters değ l, dışarıdan efend ve köleye olan bakış le…
oyku (1) s r (1) İlet ş m (1)
Tak p Edenler Tak pç sayısı (143) Sonrak
Lacan, sembol k özdeşleşme boyutunda Hegel’den büyük oranda ayrılır ve Hegel’ mgesel b r f lozof olmakla eleşt r r. Arzutanıma d yalekt ğ nde, sürec n başından sonuna dek ne sted ğ n b len Hegelc öznen n aks ne, tanınmak, kabul ed lmek steyen Lacancı öznen n durumu, steyerek ya da stemeyerek tanınmasını gerekl kılan gösterenler z nc r ne tab kılınmaktır. Lacancı özne ne sted ğ n b lmez, sadece arzular ve ç ne doğduğu gösterenler z nc r n n üzer nde konumlanmış değ ld r. Dolayısıyla, öznen n b l nçs z olarak düğümlend ğ gösterenler, b l nçl “terc h”ler ne oranla, k ml ğ n asıl oluşturan etmenler olacaktır. Lacancı öznen n tamamen b l nçl seç mler le kend n kurması mkânsızdır çünkü gösterenler n başlangıç noktasını mleyen Ötek her zaman özne ç n b l nmez ve ulaşılmaz kalacaktır. Z zek, Lacan tarafından mgesel b r f lozof olarak “kalmak”la tham ed len Hegel’ kend ne has b r şek lde yorumladığı après coupZ zek: Eleşt rel b r G r ş) le Gerçek’ n savunucusu olarak ç zmeye çalışır. Fakat b z Z zek yorumlarına g rmeyeceğ z. (Daha detaylı b r tartışma ç n bknz. Syf. 43, İmgesel ve sembol k özdeşleşmeler n b rb rler nden farklı doğalarını, Lacan Ötek ’n n k ş n n mgesel n n neredeyse tamamını şgal ett ğ nevroz vakaları le açıklar. Hegel’ n b r nc l ve tek düzlem olarak gördüğü, özdeşleş leb l r, olumsuzlanab l r, alt ed leb l r ötek n n ötes nde, b l nemez, sadece yanılsamalı olarak sez leb l r b r Ötek vardır. Çoğu zaman zlen yormuş, b r t yatro oyununda tüm gözler n üzer nde olduğu başrolü oynuyormuş zlen m veren h ster kler n sorunu mgesel özdeşleşmeler n sembol k özdeşleşme olarak kurmalarıdır. D ğer b r dey şle, h ster k k ş kend n “ötek n n arzusu ç n var olmak “ temel nde kurar. Amacı şuh b r kadın olmak değ ld r örneğ n, ötek tarafından “şuh b r kadın olarak” arzulanmaktır. Ancak etrafta b r ler ve düşeb leceğ güvenl b r zem n varken bayılmasının neden kend n Ötek ’n n arzusunun nesnes olarak konumlamak stemes ndend r. Dolayısıyla, mgesel ve sembol k özdeşleşme arasında temel b r fark, bakış (gaze) vardır, Ötek ’n n konumlandıran bakışı ve bu bakışın k ş de yer değ şt rmes ya da yeters zl ğ çeş tl patoloj lere yol açmaktadır. S mgesel özdeşleşme Oed pal karmaşada karşımıza çıkar. Daha doğrusu Oed pal karmaşa, mgesel ve sembol k özdeşleşmeler n arasındak b r geç ş dönem d r. Bu dönemde çocuk, mgesel ötek olan kend c ns yet ndek ebeveyn le özdeşleş r ve onu kapsayarak aşarak (modern çağda Lacan’a göre aşamayarak) kend egosuna ulaşır (ulaşamaz). Buradak b l nçdışı, anne le bütünleşme, doğum önces güven ve huzura ulaşmaya da r lksel “arzu”, öznen n yaşamı süres nce bak kalacak; alted len mgesel ötek n n yer ne Ötek , Babanın Adı (Nomdupère) geçecekt r. Ötek n n alanına g r ld ğ nde özne kurallar ve yasaklar le karşılaşır; doymak b lmeyen, ne kadar kurban ver l rse o kadar çok steyen Freud’un süperego yasaları le. Lacan’ın hoş b r analoj le bel rtt ğ g b Babanın Adı, Babanın Hayırı’dır (Nondupère). Köle, ötek n n ona b çt ğ rolü oynamak zorundadır. Kurallarını Ötek ’n n bel rled ğ b r sembol k düzende var kalmak ve onu aşmak ancak onun söylem nde yer ed nmek le mümkündür ve özneköle de bunu yapar; çalışır. İlk k aşamada, Ötek ’n n özne ç n yer n öznen n bakışından ele aldık. Fakat Ötek aynı zamanda görevler yükleyen ve bu görevler n gerçekleşmes n “talep eden”d r. Öznen n Ötek le özdeşleşmes n n ötes ne geç ş n , Ötek ’n n taleb n d kkate almamız b z artık sürec n b l nçdışı b r n tel k kazanacağı üçüncü şemaya taşır.
İzle
KİTAPLAR MonoKL WEB Man festo Dzn Abonel k En FRANÇAIS In ENGLISH İlet ş m Uluslararası Hegel Kongres 2008 Uluslararası Lacan Kolokyumu 2009 Demokras F kr Konferansı 2010
Uluslararası Hegel Kongres
Etk nl kler :
Şema 3 (Aslında ne st yorsun? Che Vuo ?)
Demokras F kr Konferansı
Uluslararası Lacan Kolokyumu
Graf ğ n bu 3. şemasından t baren b l nçdışı b r n tel k kazanan süreç, 4. şema le b l nçdışı gösteren z nc r n n arzu graf ğ ne eklenmes yle daha anlaşılır b r hal alacaktır. Fakat b z ş md den bu yen sürec n telaffuz [1] (enunc at on) prens b le şled ğ n bel rtel m. Bu şemada ver l gösterenler z nc r ne tab olan, ve kend nden eks lmek pahasına sembol k düzende b r konum sah b olmak zorunda kalan öznen n Lacancı serüven nde bu kez gösterenler haz nes nden çıkan ve fantez ($◊a)’ye ulaşan k ok le, “Aslında ne st yorsun?” (Che Vuo ?) sorusu ve arzu (d) karşılaşırız. Saf ht yacı g dermek n yet yle başladığı tanınma serüven nde, özne elbette elde ett ğ n , ya da olduğu yer sorgulayacağı b r sürece g recekt r. Fakat öznen n Ötek ’ye yöneltt ğ “Ben neden buradayım? Ben neden bu’yum?” soruları daha önce Ötek tarafından özne cevabı b l yormuş g b zaten daha önce sorulmuş, bu şek lde Ötek kend dokunulamaz ve sorgulanamaz doğasını sab tlem şt r. Dahası, daha önce karşımıza çıkan sembol k düzen merkezde oluşuyla mekan k b r şek lde yöneten Ötek n n aks ne, özneye soru yönelten, arzunun nesne neden nden muaf, arzulayan olarak kend n konumlamıştır. Pek Ötek neden böyles k l ve aldatmacalı b r oyuna g r ş r? Ya da bu oyuna g r şen aslında Ötek m d r? Bu soruya cevaben ver leb lecek en güzel örneklerden b r Z zek’ten gel r. “Yahud Komplosu Fantez s ”ne yönel k yorumunda Hır st yanlık ve Yahud l k arasındak temel gördüğü b r farktan yola çıkar. Hır st yanlık b r sevg d n d r çünkü Hır st yan özne aslında ne st yorsun sorusunu soran Tanrı’nın (Ötek ) b r parçası olduğuna, dolayısıyla b l nçdışı olarak Ötek ’n n eks k olduğuna ve Tanrı’ya olan sevg s yoluyla o eks ğ g dereceğ ne nanır. Ötek ’n n arzusunun nesnes olmak, Hır st yan öznen n kend yarattığı eks ğ doldurmak anlamına sadık kalmasını, böylece sembol k düzendek varlığını güvenle sürdürmes n sağlar. Fakat Yahud ç n böyles b r durum söz konusu değ ld r. Tanrı dehşete düşüren, cezalandıran, adı gerekl olmadıkça telaffuz ed lmeyen, hep orada uzakta olandır –tutulan değ l. Bu yüzden “Aslında ne st yorsun?” sorusu Yahud ç n cevapsız kalır ve bu gerçekl k çer s nde dehşet ç nde yaşar. Dolayısıyla Hır st yan’ın “ben onda eks k olan şey m” fantez s , b l nçdışı düzlemde, Ötek ’y öneml , bel rley c , dışmerkez ama her şeyden önce “var” kılar. Yan Ötek ’y var eden öznen n kend s d r ve özne “normal” yaşamını devam ett reb lmek ç n Ötek ’y unutmak zorundadır. Bu yüzden fantez y yaratarak Ötek ’y öteler. Ötek her zaman özne tarafından uzakta konumlandırılacaktır. Uzakötek , ötek l ğ n n uzaktalığına, uzaktalığının ötek l ğ ne atfed ld ğ b r döngüde konumlandırılır ve özne hayatın ber k tarafını bu uzakötek ye göre düzenler. Ötek ötede duracaktır, özne de ber de. Her yere g d leb l r ama ötek n n sınırları har c nde. Dolayısıyla ötelemek tam anlamıyla ötek y tavaf etmek, ona bağlanmaktır. Ulaşıldığında y tecek, yokluğu le yüzleş lecek b r ötek n n y tmes ne ves le olacak b r benber k l ğ n var kalması ç n, özne b l nçdışı telaffuz çerçeves nde, ötek y yaşamın dışmerkez ne oturtmayı ve ötek y ötelemek yoluyla b r ben ortaya koymayı amaçlar. Öznen n, Ötek ’ne yöneltt ğ “Aslında ne st yorsun?” sorusuna yanıt alamadığında kend eks ğ n tamamlayab lmek, kayboluşunu (Aphan s s) durdurab lmek ç n algıladığı eks ğ Ötek ’ne atfetmes b z arzu graf ğ n n tamamlanmış şekl ne, 4. şemaya taşır.
Şema 4 (Jou ssance [2]’tan Kastrasyona)
Graf ğ n bu son aşamasında kopyalanmış k gösterenler z nc r n n olduğu b r yapı le karşılaşırız. İlk , Gösteren’den ses’e uzanan, “B l nc n Gösteren Z nc r ”, d ğer Jou ssance’tan doğarak bu met nde bahsetmeyeceğ m z Dürtü ($ ◊ D)’den geçerek kastrasyona uzanan “B l nçdışı Gösteren Z nc r ”d r. Alttak z nc r özneye Ötek le l şk hal nde olduğu sürece anlam sağlar. Özne dah l ed ld ğ “şeyler düzen ”ndek hlal ed leb l r kurallar, hlal ed lmes sakıncalı kurallar, kes nl kle hlal ed lmemes gereken kurallar g b kurucu ve engelley c öğeler çerçeves nde, daha önce bahsett ğ m z mgesel ve sembol k özdeşleşmeler bağlamında kend ne sab t b r anlam noktası ed n r. Üst z nc r se, 3. şemada bahsett ğ m z g b , bu sab t noktanın yokluğu, h çl ğ ne rağmen öznen n sürdürdüğü b l nçdışı oyunun şley ş n tar fler. Şu ana kadar arzu graf ğ n öznen n çokça “b l şsel” doğası bağlamında ele aldık. Fakat Lacan her şeyden önce b r ps kanal st ve Freud yorumcusudur. Bu yüzden nsanın c nsell ğ de olan doğasını yok saymayacak, arzu graf ğ n n bu son şekl nde nsanın c nsell kle bağıntılı olan doğasını ağırlıklı olarak konu ed necekt r. Bu noktada, Lacan Hegel’ nsanüstü b r ereksell k le saltık b lg ye doğru dev nen, tamamen “b l şsel” b r t n resmett ğ ç n eleşt r r. İnsanın “töz”üne, kend l kb lg s ne ulaşmayı amaçlayan b r teor n n (ya da serüven n) c nsell kten muaf b r yapıda olması Lacan’a göre çok öneml b r “d kkats zl k”t r [3]. Lacan, “b l nçdışı telaffuz” d yalekt ğ çerçeves nde, s(A), eks k ötek y [4], ötek n n b r nc l şlev olan “gösterenler haz nes ”ndek ebed –Gerçek eks ğ fade eder. Dolayısıyla bütün olduğu varsayılarak Ötek le bağıntılı olan tüm gösterenler düzen aslında, b r boşluğu, eks ğ , yokluğu şaret etmekted r. Lacan bunu şöyle açıklar: “… Her şeyden önce Ötek b r gösterend r. Ben m gösteren tanımım şu şek lded r: Gösteren, başka b r gösterene özney serg leyen şeyd r. Bu ( k nc ) gösteren, böylece tüm d ğer gösterenler n özney serg led ğ gösterend r –demekt r k eğer gösteren eks kse, tüm d ğer gösterenler h çb rşey serg l yor değ ld rler” (syf. 693694, The Subvers on of the Subject and D alect c of Des re n the Freud an Unconsc ous) Lacan eks k Ötek ’n n Fredcu söylemdek “ölmüş baba” (dead father) olarak düşünüleb leceğ n bel rt r. Fakat bu, babanın cesed değ ld r. Bedensel olarak var olmasa b le, kuralları, yasakları, öznen n var oluşundan da önce söyled ğ hayırları geçerl olan b r babadır. Bu bedensel yokluğu, ama yokluğun çevres ndek “varlığı le ürperten” kılıfı Lacan şöyle anlatır: “Cesed n gösteren olduğu kes nd r fakat Freud ç n Musa’nın mezarı, Hegel ç n İsa’nın mezarının olduğu g b , boştur. İbrah m k s ne de sırrını açıklamamıştır.” (syf. 693, The Subvers on of the Subject and D alect c od Des re n the Freud an Unconsc ous) Lacancı Ötek ’n n en anlaşılır şekl yle somutlaştırıldığı durumlardan b r Franz Kafka’nın Şato adlı romanındadır ve bu roman neredeyse eks k Ötek mlem n doğrulamak ç n yazılmış g b d r. Kadastro memuru olarak b r köye atanan, böylece yen b r gösterenler ağına dah l olan (aslında olması gereken ama olamayan) Bay K., neden orada olduğunu, onu oraya k m n çağırdığını sorgulamaya başlar. Köydek ler onu atayanın Şato’da yaşayan Klamm olduğunu söylerler fakat Şato’ya ulaşmak mümkün değ ld r. Köyün yönet m Şato tarafından yürütülmekted r ve Şato yetk l ler n n ney neden yaptıklarına da r “kes n” b r “b lg ”ler olmasa da, köy sak nler n n bu konuya da r “öznel” anlam atfett kler açıklamaları vardır. Her b r n n başka b r şek lde düğümlend ğ gösterenler z nc r , onlara ht yaçları olan yegane anlamı ver l olarak sunar ve bu yüzden k mse en tepede ve ulaşılmazda konumlanmış Şato’yu sorgulama g r ş m nde bulunmaz, z ra anlamı sab t kılan Şato’nun tam da olduğu yerde konumlandırılmış olmasıdır.Tıpkı Musa’nın tabutu g b aslında Şato’nun ç de boştur ve graf kte de bel rt ld ğ g b , öneml ve kurucu olan Ötek ’n n şlev d r [s(A)], kend s [(A)] değ l. İlg nç olansa Klamm’ı aradığı süre çer s nde K.’nın köye kabul ed lmemes d r. Onu yabancı olarak görür, güvenmez ve aralarına almazlar. K. Köy sak nler yle aynı d l konuşmadığı ç n, onların anlam düzen ne , sembol k ağına kayıt olmadığı ç n onlardan b r değ ld r ve bunun da ötes nde K. onlar ç n yoktur. Bununla b rl kte, Şato ve köy arasında oluşan bürokrat k karmaşa gerekçes yle K.’nın köy okulunda hademe olmasına karar ver lmes ve görev n n de okulu ve dersl kler tem zlemek olarak bel rt lmes n n ardından K. (ve sevg l s Fr eda) okula taşınır ve orada yaşamaya başlar(lar). K. Ötek ’n n ona “b çt ğ rolü” sank “kend seç m ”ym ş g b oynamaya başladığında d ğerler tarafından “tanınır”, kabul ed l r. Fakat, K.’nın yen den Klamm’ı sorgulamaya başlaması sürec tekrar başa döndürür. Ötek ’y açığa çıkarmak ç n K.’nın g r şt ğ her çaba, sembol k düzenden yen den
soyutlanışı le sonuçlanır. D ğer b r öneml nokta se köyün uzaktan b r Şato’nun ç nde g b görünmes , köye yaklaştıkça/dah l oldukça da Şato’nun köyden uzaklaşmasıdır. Aslında köylüler uzakta olan/varsayılan Ötek ’n n tam da ç nde yaşamaktadırlar. Kend ler de aslında Ötek ’n n kend s d rler. Bu konudan, bu bölümde bahsedeceğ z. Lacan’ın doğrudan ps kanal zden beslenerek (ve Hegel le l nt l olmayacak şek lde) teor s ne dah l ett ğ l b d nal kavramlar daha çok yıkıcı anlam taşırlar. Şemanın en solundak Jou ssance b r nc l gösterend r ve Ötek le teması hal nde Ötek ’n yok eder, öznen n varlığını soluklaştırır, anlamsızlaştırır. B ze “ lk günah”ı anımsatan Jou ssance k m ya da ne söz konusu olursa olsun yasaklanmıştır. Z ra yasak meyvey yemen n bedel , suçlayacak, sorumlu tutulacak b r Ötek olmadığı ç n tamamen “ben” tarafından ödenecekt r ve bu, öznen n taşıyab leceğ b r sorumluluk değ ld r. Bu deney m n, jou ssance’a ulaşarak elde ed len b lg n n, ölüm b lg s le eşdeğer olduğunu bel rt r Lacan “The Other S de of Psychoanalys s”te (Syf. 18), bu yüzden Jou ssance, ne olduğuna da r b r f k r sah b olunan, uzaklardan çağlayan ses duyulan, ulaşıldığında g d lecek yer kalmayacağı, ulaşılması yaşamı anlamsızlaştıracağı ç n ulaşılmayan olarak özne tarafından anlaşılır. Lacan’ın kel me oyunları le bel rtt ğ üzere, “Yasa “Zevk al! (Jou s)” buyurur fakat özne yalnızca “Duyuyorum! (J’ouїs)” şekl nde cevap vereb l r ve Jou ssanceThe Subvers on of the Subject and D alect c of Des re n the Freud an Unconsc ous) sadece kavranan b r şey olarak kalır, ulaşılan değ l.” (syf. 696, D ğer taraftan, Ötek ’n n eks k oluşuna rağmen “orada”, o dışmerkezde, ötelenen olarak var bırakılmasının ve bu boşluğu g dermek üzere fantez n n yaratılmasının neden Jou ssance’ın zaten ulaşılması mkansız olmasıdır fakat bu mkansızlık özneye mkanlı g b görünmel d r k kend n ondan uzakta, dolayısıyla onun çevres nde konumlayab ls n. Dolayısıyla, Yasa ya da ötek değ l, öznen n ötelemek ç n yarattığı zevk (pla s r)ler Jou ssance’ı öteler, Ötek ’n n eks ğ n g zler. Z ra ötek ndek eks k, ötek nde ona eklemlenemeyen b r fazla olduğunu göster r ve bunun ayırdına varan özne kend n fantez s nde konumlayarak yabancılaşmasından (Al enat on) kurtulab leceğ n n farkına varır. Görüldüğü üzere Lacancı fantez kavramı ve bu kavramın Ötek le l şk s Hegelc felsefeden farklıdır. Ötek ’n n yokluğuna rağmen özneler n onu yaratmalarının, var kabul etmeler n n neden , sembol k düzen n kapayamadığı, d l n kend s n n b le d llend remed ğ , en n hayet nde “adlandırılamayan” olarak adlandırdığı tar fs z h çl ğe, yutan karadel ğe, Gerçek’e, kapılmadan tutunab lmeler n sağlayan b r yanılsama yaratmaktır. Çünkü fantez Gerçek’ n üzer n kaplar, onu dayanılır, yok olarak var kılar. D yalekt k b r b ç mde, yok olarak var olan Gerçek fantez n n varlığını destekler çünkü var olması ancak yok olarak tanımlanması le mümkündür. Bu noktada Hegelc felsefe le l nt l olmadığı ç n bu met nde bahsetmeyeceğ m z fakat Lacancı teor n n merkez ndek yok sayılamazsa gerçekl ğ le yutan b r karadel k olacak olan Gerçek ve N etzsche’c n h l zm arasındak l nt ye da r, N etzsche’n n “Gerçeğ n ne kadarına dayanab l r m?” sorusuyla somutlanan Lacan’cı Gerçek üzer ne, Alenka Zupanc c’ten şöyle b r alıntı yapmakla yet nel m: “Hak kat n/Gerçek’ n ağırlığı b z m dayanab leceğ m zden çok daha güçlü ve ş ddetl d r; b z gömeb l r… Gerçek, gücü ya da ş ddet ve b z m kuvvet m z ya da bu ş ddete dayanab lme kapas tem z arasındak farklılık neden yle ulaşılmaz olarak algılanır –ona yalnızca gölgelend rerek ve bell b r dereceye kadar b ç m n bozarak yaklaşab l r z.” (syf 129, N etzsche: En Kısa Gölge) Pek Gerçek’ gölgelend rmek, üzer n örtmek ç n b l nçdışında yaratılan fantez n n ters nde özne ne görür? Ya da şöyle soralım: Fantez y ters ne çev rd ğ m zde Gerçek le m yüzleş r z? Lacan, The Four Fundamental Concepts of Psychoanalys s sem ner , “The Subject and the Other: Al enat on” adlı bölümde, öznen n her şeyden önce Ötek ’n n alanına a t olan gösterene bağlılığı le karşılaştığında yüzleşt ğ eks ğ n Gerçek olan, daha önce oluşmuş b r eks ğ çağırdığını bel rt r. Bu Gerçek eks k, öznen n yaşayan b r varlık olmak ç n kaybett ğ “öz” varlığıdır. Fantez n n ters ne çevr lmes , “kaybın kaybed lmes ”d r (loss of loss). Yüzleşt ğ m z şey Gerçek değ l, Gerçek’ n çağırdığı başka b r eks kt r; Lacancı dey şle Gerçek le karşılaştığımızı düşündüğümüz anda ya çok geç kalmış ya da çok erken gelm ş zd r, Gerçek her zaman sembol k düzenden, d lden, söylemden kaçan, söylenemeyend r (l’ mposs ble à d re) ve bu yüzden dokunduğu süreç yen b r boyutu açar, kaybın kaybed lmes yle ortaya yen b r boş alanın çıkması g b . Slavoj Z zek’ n “Interrogat ng of Real” adlı k tapta bel rtt ğ üzere, “kaybın kaybed lmes ” Hegelc b r temadır. Özb l nç ç n, Ötek olumsuzu ya da kend n ortadan kaldırması olumlu b r anlam taşır. Sentez, ant tez n yen den teze dönüşmes demek değ ld r; yen ve “üst” b r aşamadır, tez ve ant tez n b rl kte ve başka olarak, kapsanarak aşılmasıdır. Kayıp kaybed ld ğ nde (ger ye) boş ve yen b r alan (kalır) oluşur. Bu da fantez ye konu ed len arzu nesnes n n yıkılması anlamına gel r. Daha önce de bahsett ğ m z üzere, egonun dealben’e ulaşma çabası nesneler üzer nden gerçekleş r; bu çaba Lacan’a göre ebed b r döngüdür. Elde ed len, olumsuzlanan, yakalanan her nesne başka b r arzu nesnes n çağıracak b r yokalan yaratacaktır. D ğer b r dey şle, fantez ters ne çevr ld ğ nde, özne eks ğ doldurmak ç n “yarattığı” fantez s n olumsuzlayıp sembol k kastrasyonu kabul ett ğ nde, yan kend ben’ n ortadan kaldırdığında, Ötek ’ndek eks k le karşılaşır. Bundan böyle Ötek Şato’dak “efend ” değ ld r, “hak kat n garantörü” değ ld r. “Ötek yoktur” ve kuşkusuz bu yokluk öznen n var kalab ld ğ yegane mekandır. Ötek ’n n “gösterenler haz nes ” olmadığının ayırdına varan özne, o saklı haz nen n, agalmanın, b l nc yle bu kez Ötek le özdeşleş r. Z ra Ötek eğer tam, eks ks z ve “mutlak efend ” olan b r doğada olsaydı,
öznen n yapab leceğ tek şey Ötek ’nden yabancılaşmak, kend n h çb r yerde konumlayamamak olurdu. Fakat, öznen n de kend s g b “eks k” olması özney Lacan’ın ayrılma (seperat on) kavramına götürür. Yabancılaşmaktan yabancılaşmak (deal enat on) özneye yen b r sayfa açacak ve özne g d lecek başka b r yer olmadığının b lg s yle nesneler üzer nden kurduğu özdeşleşmeler yoluyla kend n yapılandıracaktır. Özne, ötek n n eks k oluşuna da r saklı haz nen n b l nc nded r fakat kend ndek lksel eks ğ g derme arzusu le Ötek ’y yen den “a t –göründüğü yerde” konumlar ve arzu nesneler , sınırlı zevk tatm nler , Jou ssance kaçışları, kastrasyona çarpışları le dolu hayatına devam eder. Artık o da d ğer özneler g b , Şato’nun ç nde yaşamaktadır, “yaşamak”ın uzağında Ötek ’n n yaşamanın kend s olduğu, ama yaşanmaya başlandığında Ötek ’n n uzakta olduğu b r gösterenler ağında… Kaybın kaybed lmes n n sonrasındak aşamada Lacan kend n “ant Hegelc ” olarak tanımlayarak, esasında “ant Kojevec ” ve/ama Hegelc b r yapı oluşturur. Lacan’a göre Hegelc Saltık B lg lerlemen n b tt ğ , özb l nc n n ha hak kate ulaştığı, “b lg şlev n n esas doğasının sonlandığı” durumdur ve bu arzunun b t ms z doğası le uyumlu değ ld r. Arzunun var kıldığı özne, eks k olduğunu, arzulayan olduğunu, en n hayet nde “kend s ” g b olduğunu b ld ğ Ötek ’y ufukta konumlayarak, kend n yen arzu nesneler le sürel yen leyerek kend n hayatta tutmak amacındadır. Hegel’e göre Saltık B lg se duyusal kes nl kten (duyma, görme, koklama vb.) başlayarak özb l nc n en son aşamada kend ne nesne aldığı le özdeşl ğ , başka b r dey şle özb l nc n kend s deney mleyen olarak deney mled ğ şey le b rl ğ d r. Özne tar hsel süreç çer s nde deney m n ona gösterd ğ nesnes le b r ger l m yaşadığında, b l nç bu hak kat b ç m n olumsuzlar ve daha yüksek b r doyum bulacağı b r nesne arar. Hegel’ n T n n lk ışıklarının ortaya çıktığı an olarak bet mled ğ bu yen özne nesne özdeşl ğ , öznen n nesnede kend s n tam olarak bulduğu ve nesney kend ç ne ve kend s olarak kattığı ana kadar tekrar eder. Dolayısıyla, Hegel’e göre Saltık B lg Lacan’ın sandığının aks ne dev n m n sona erd ğ , özb l nc n serüven n n sona erd ğ b r “durma”, hep durma hal değ ld r, ulaşılan Saltık B lg yen b r dev n m n başlangıcıdır.Bunu en y Hegel kend sözler le d le get r r: “Bu yen varlığın [bel rl varlık] dolaysızlığında T n yen baştan başlamalı, ve sank onun ç n öncek her şey y tm ş ve öncek T nler n deney m nden h çb rşey öğrenmem ş g b , kend kend s n yen den yet şt r p olgunlaştımalıdır.” (§ 808, T n n Görüngüb l m ) Lacan’da da, Hegel’de de, özne gerek kend tar h n n gerek b l nc n tar h n n serüven nde, arzu temel nde, özdeşleşme ve olumsuzlamaya dayalı d yalekt k süreçten geçerek, n hayet nde Ötek le özdeşleş r ve sürece yen den, baştan, “sank h çb r şey öğrenmem ş g b ” başlar. Fakat k s arasındak temel fark Lacan’ın özney ve Ötek ’y her zaman eks k olan ve olacak olan olarak konumlaması ve özney sürekl dev n m le bet mlemes d r. Hegel’e göre se Ötek saf , bütünsel b r doğaya sah pt r, eks k değ ld r. Özb l nc n dev n m , Lacan ç n Şato’nun yanılsamalı olarak ötede ve dolu “bırakıldığı” b t ms z b r bütünlük arayışının, Şato’ya ulaşma çabasının sonuçsuz sürec nden barett r fakat Hegel’e göre saltık b lg sonsuzluğu ve sürekl dev n m de kapsamak zorunda olduğu, sonsuzluğu da kapsamayan b r son, son olamayacağı ç n, özb l nc n dev n m , elde ed len b r bütünlüğün, ç dolu olan Şato’ya “ulaşma”nın ardından b le olsa, yaşıyor olmanın koşulu olarak özb l nc n dev nmeye devam etmes d r. D ğer b r dey şle, Hegel h ç kuşkusuz “ y mser” b r yaklaşımla kend s sonlu ve Şato’ya ulaşamaz olarak yaşayan K.’nın b zat h yaşadığı bu sınır duygusuyla, her zaman karşısında ve ç nde h ssett ğ Şato’yla b r özdeşleşmeye en nde sonunda varacağını söyler. Hatta Hegel ç n bu ulaşamama, bu sınır deney m , b r bütün olarak Şato’nun b lg s n n K.’nın ç nde taşındığını fakat yaşama dökülemed ğ n ve Şato sak nler n n oluşturduğu T n’ n K.’nın Şato’yu düşünces nde ve yaşamında elde etmes ç n d renç oluşturduğunu göster r. (Hegel ç n sınırı b lmek, onu h ssetmek sınırın öte yanını da b lmek anlamına gel r) Yan , Kafka dönem n n karamsar bakışından arındırıldığında K.’nın b r bütün olarak Şato’yu dey mlemes , sınırın öte yanını “tanıması” sadece zaman meseles d r. Lacan’ın konumunu se bu bağlamda Kant’ın “kend nde şey” kavramı le daha açık kılab l r z. Z ra, kend nde şey Lacan’cı term noloj ye uygulandığında, öznen n ötek ’nde asla ele geç remed ğ ve geç remeyeceğ “öz”dür. Bu öz, ötek ne a t b r fazlayken, özne ç n eks kt r, ya da tam ters . Bununla b rl kte Freder c Jameson, “Lacan and D alect c” adlı makales nde Hegel’ n Kant’a yöneltt ğ “kend nde şey” eleşt r s n sınır (l m t) kavramı üzer nden, Lacan’a yönelt r: “Nesnen n ele geç r lemeyeceğ ne da r sav Hegel’ n sınır kuramı tarafından b r t raza uğrar. Bu bas t ama d yalekt k b r gözlemd r. B r sınırı deney mled ğ m z anda zaten onun ötes ne geçm ş zd r.” (syf. 391, S lent Partners) Şato, Lacan’ın “karamsar” bakışıyla, burada özne ç n o denl eks k ve bu yüzden fazla olan b r “ötelenen ve hep ötelenecek olan” olarak kalır. Y ne de, burada Hegel’ n ‘T n n Gösterd ğ D renç’ olarak adlandırdığı ve K.’nın Şato’yu deney mlemes n engelleyen durum olarak n teleyeceğ bakış, Lacan’ın sembol k düzen kavramı le benzerl k göster r. Daha önce de bahsett ğ m z g b , özne sembol k ağda konumlanab lmek ve “yaşayan varlık” olmak ç n bölünecek, ötek ler n d renc n kabul edecek ve K. Şato’ya ulaşma arzusundan vazgeçecekt r. Yan , Şato, öznen n ulaşmak sted ğ nesne konumunu kaybedecekt r. Bu noktadan hareketle Lacan, Hegelc felsefen n temel kavramlarından b r olan kapsayarak aşmayı (Aufhebung) reddeder. Öznen n kend ndek eks ğ g dermek ç n g r şt ğ b t ms z b r çabadır ve felsefen n tatlı rüyalarından b r d r Aufhebung (syf. 79, Sem nar XX). İlerleme (progress) ve
gel şmen n (development) ç nde bulunduğumuz modern çağda mümkün olmadığını, b r şey yıktığımızda asla ne yen s n ne de kend s n kuramayacağımızı ler sürer çünkü zaten sonun kend s n n tar h n yazmaktayızdır. Bu durumu tab ren sık sık Freud’un Uygarlığın Huzursuzluğu’ndan örnekler ver r. Lacan’a göre –Freud’un da böyle düşündüğünü dd a eder modern nsan Hegelc “mutsuz b l nç” t msal d r. Elbette yer n ayaklar altından çek ld ğ bu karamsar gerçekç l kte Lacan ve Hegel’ n taşıdıkları farklı dönem ruhlarına d kkat etmem z gerek r. Hegel T n n Görüngüb l m ’n n “saltık b lg ” bölümünü yazarken El sabeth Roud nesco’nun Kojeve’ n sözler ne da r aktardığı üzere, 1806 yılında, Hegel’ n “Dünyanın T n ” olarak n teled ğ Napolyon, penceres n n önünden geçm ş ve Hegel b r an ç n Saltık T n’ onda gördüğünü yazmıştı. O sırada Napolyon’un fet hler devam etmekte, karanlık çağını atlatmış Avrupa, aydınlanma çağının pırıl pırıl sabahını yaşamaktaydı. Ardı sıra yapılan keş fler, buluşlar, yazılan met nler, ler sürülen görüşler, nsanları nsanlık adına umutlandırıyordu. Hegel, T n n çağların tüm evreler nden, T n n olası bütün b ç mler nden geçt kten sonra mutlaka saltık olan töze, özb l nc n en tam hal ne ulaşacağından böyle b r çağda bahsett . Fakat Lacan’ın yaşadığı dönem tamamen farklı, kaot k b r haldeyd . Penceres n n önünden geçen meden yetler yüksek kültürel amaçlar ç n b rleşt ren Napolyon’un aks ne, Büyük Depresyon’u yaşayan nsanlar ya da o sıralarda H tler’ n kt dara gel ş n kutlayanlardı. Lacan ve çağdaşları İk nc Dünya Savaşı dönem nde 30lu yaşlarındaydılar ve ele aldıkları temalar doğal olarak nsan, anlam, ölüm, hak kat temel ndeyd . Yaşadıkları dönem n “devr m” le l nt l olduğunun farkında ama devr m kel mes n n 1789’dan ber b r Fransız ç n taşıması “normal” olan coşku, heyecan ve mutluluk çeren anlamını h ssetmekten uzaktaydılar. Dünya b r devr m n eş ğ ndeyd evet, fakat bu devr m ancak yıkımın devr m olab l rd . Hasarları g dermen n mümkün olmadığı, yen den yapmaya se asla olanak tanımayan toptan b r “dev rme”yd devr m ded kler . Lacan, arzunun doyumsuz doğasını, ölüm korkusunun her an burnumuzda tüten kokusunu, Saltık B lg n n mkansızlığını, hak kat n olanaksızlığını, h çl ğ n yegane gerçekl ğ n , kap tal zm n yüksel ş n , özbel rleyen b r söylem hal ne gel ş n , ondan önce var olan tüm y c l anlamları yıkarak kend n yegane yokgerçek olarak konumlandırışını ve en n hayet nde –ne yazık k – öznen n kend n çalışarak kabul ett reb leceğ b r deal hak düzen n n, g decek h çb r yer n n olmadığını böyle b r çağda yazdı. Şu anda 2008 yılındayız. Lacan’ın ölümünün üzer nden 27, Hegel’ n ölümünün üzer nden 177 yıl geçt . Lacan’ın teor s nden farklı b r yere get rmed dünya henüz b z . Ama Lacan’ın g zl den Hegelc olması g b b z de umutluyuz hala, k m b l r belk b z de b r gün b r “Dünyanın T n ” görürüz geçen, T n m z n penceres n n önünden… (2008, İstanbul)
DİPNOTLAR: [1] Sözceleme, Dylan Evans’a göre, Lacan’ın 1930lu yıllarda “mesaj taşıyor” olmasa da sözler n, sözcükler n “anlamlı” olduğuna yönel k ve genell kle ps kot k d l tab ren kullandığı b r d lb l m ter m yd . Fakat, arzu graf ğ nde üst z nc rde b l nçdışı şleyen söylem n ve kullandığımız d l n kaynağının b l nç ya da ben değ l, söylem n n kopyasını kullandığımız Ötek olduğunu bel rtmek ç n kullandı. (syf. 55, An Introductory D ct onary of Lacan an Psychoanalys s)
[2] İng l zceye zaman zaman “enjoyment” olarak çevr len Jou ssance kel mes , Türkçeye de key f, sapkın key f olarak çevr lm şt r. Fakat key f’ n ya da “enjoyment”ın çerd ğ nötrlüğün aks ne, Jou ssance, Fransızca’da c nsell ğe, orgazm’a, atfı olan argo b r kel med r ve orgazmın da aks ne Jane Gallop’un da bel rtt ğ g b , sayılamaz (uncountable) b r sm şaret eder (syf. 30, Fem n sm and Psychoanalys s: The Daughter’s Seduct on) Bruce F nk, Russel Gr gg, Alan Sher dan g b Lacan yazıları ve sem nerler çev rmenler , Jou ssanceJou ssance kel mes n , Lacan’ın da önerd ğ üzere, or j nal hal nde bıraktığı ç n b z de Lacan’ın tavs yes ne uyarak kel mes n kullanıyoruz.
[3] Hegel ve Lacan arasındak “Beg erde” konusundak ayrımı, bu kel men n k düşünür ç n farklı şek lde çevr lmes n n de ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Z ra Beg erde Lacan met nler nde c nsell ğe atfı mleyen “arzu” olarak, Hegel’de se atfı daha z yade b l şsel düzlemde olan “ stek” olarak çevr lm şt r.
[4] (A) (l’autre barre) le lg l olarak, Lacan 1957’dek sem nerler nde, Ötek ’y mleyen A’nın (Autre) da üzer n n ç z l (barre) olduğunu bel rt r. Fakat bu ç zg , üzer ç z lm ş özne ($, sujet barre) le aynı doğaya sah p değ ld r. Özne, daha önce de bel rt ld ğ üzere, d lden kaynaklanan talep ht yaç, gösterengöster len eşdeğ ls zl ğ neden yle bölünmüştür; sembol k düzene kayıt olab lmen n koşulu bu bölünmüşlüğü kabul etmek ve “yarıkör” b ç mde görmeye devam etmekt r. Fakat Ötek ’n n üzer n n ç z lmes n n neden “varsanılan” tüm, bütün Ötek ’n n (A), eks k (lack), kastrasyona uğramış, “bütün olmayan” (pas tout) olduğunu mlemekt r. Lacan da bunu “buradak s(A), Ötek ’ndek eks ğ n gösteren d r (s gn f er of a lack n the Other), Ötek ’n n gösterenler haz nes olmak olan şlev ne çk n olan eks ğ tems l eder.” (syf.693, The Subvers on of the Subject and D alect c of Des re n the
Freud an Unconsc ous) sözler yle yeter nce açık olarak d le get rd ğ n düşünüyoruz, bu yüzden b z s(A)’n n “eks k Ötek ” olarak, ondak eks kl ğ , bütün olmayışı mleyen “pas tout” ter m n n “bütün olmayan” olarak çevr lmes n n daha uygun olacağını düşünüyoruz.
KAYNAKÇA: BorchJacobsen, M. (1991) Lacan. The Absolute Master (çvr. Douglas Br ck) Stanford: Stanford UP. Evans, D. (1996) An Introductory D ct onary of Lacan an Psychoanalys s, London ve New York: Routledge. Freud, S. (1999) Uygarlığın Huzursuzluğu (çvr. H. Barışcan). İstanbul: Met s Yayınları. Hegel, G. W.F. (1987) [1807] T n n Görüngüb l m (çvr. A. Yardımlı) İstanbul: İdea Yayınev . Hegel, G. W.F. (1991) [1812] Mantık B l m (çvr. A. Yardımlı) İstanbul: İdea Yayınev . Gallop, J. (1982) Fem n sm and Psychoanalys s: The Daughter’s Seduct on. London: McM llan Jameson, F. (2006) ‘Lacan and D alect c’. S lent Partners: Lacan (ed. S. Z zek) London: Verso ç nde. Kafka, F. (1995) Şato (çvr. K. Ş pal). İstanbul: Cem Yayınev . Kay, S. (2006) Z zek: Eleşt rel b r G r ş (çvr. Z. Kuyumcu). İstanbul: Encore Yayıncılık. Kojeve, A. (1993) Hegel’ Okumak (ed. ve çvr. T. Bum n). İstanbul: Kabalcı Yayınev . Lacan, J. (1970) ‘Rad ophon e’, Sc l cet, 2(3). Par s: Seu l. [Nancy ve LacoueLabarthe (1992)’dan alıntı] Lacan, J. (1975) [19721973] La Sém na re de Jacques Lacan, L vre XX: Encore. Par s: Seu l. Lacan, J. (1978) The Four Fundamental Concepts of Psychoanalys s (Çvr. A. Sher dan). New York: W. W. Norton. Lacan, J. (1988) [19531954] The Sem nar, Book I, Freud’s Papers on Techn que, 19531954 (ed. J. A. M ller, çvr. J. Forrester). Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press. Lacan, J. (1988) [19541955] The Sem nar, Book II, The Ego n Freud’s Theory and n the Techn que of Psychoanalys s, 19541955 (ed. J. A. M ller, çvr. J. Forrester). Cambr dge: Cambr dge Un vers ty Press. Lacan, J. (1993) [19551956] The Sem nar, Book III, The Psychoses, 19551956 (ed. J. A. M ller, çvr. R. Gr gg). New York: W. W. Norton. Lacan, J. (2006) ‘The D rect on of Treatment and the Pr nc ples of Power’. Écr ts: The F rst Complete Ed t on n Engl sh (çvr. B. F nk) New York: W.W. Norton & Co ç nde. Lacan, J. (2006) ‘The M rror Stage as Format ve of the l Funct on as Revealed n Psychoanalyt c Exper ence’. Écr ts: The F rst Complete Ed t on n Engl sh (çvr. B. F nk) New York: W.W. Norton & Co ç nde. Lacan, J. (2006) ‘The Subvers on of the Subject and D alect c of Des re n the Freud an Unconsc ous’. Écr ts: The F rst Complete Ed t on n Engl sh (çvr. B. F nk) New York: W.W. Norton & Co ç nde. Lacan, J. (2006) ‘The Instance of the Letter n the Unconsc ous (or Reason S nce Freud)’. Écr ts: The F rst Complete Ed t on n Engl sh (çvr. B. F nk) New York: W.W. Norton & Co ç nde. Lacan, J. (2006) Écr ts: The F rst Complete Ed t on n Engl sh (çvr. B. F nk) New York: W.W. Norton & Co. Lacan, J. (2007) [1970] The Sem nar, Book XVII, The The Other S de of Psychoanalys s (ed. J. A. M ller, çvr. R. Gr gg). New York: W. W. Norton. Nancy, J.L, and LacoueLabarthe, P. (1992). The T tle of the Letter: A Read ng of Lacan (çvr. F. Raffoul and D. Pett grew) Albany, NY: State Un vers ty of New York Pres. Ponty, M.M. (1945) Phénoménolog e de la percept on. Par s: Gall mard. [Lacan (1978)’dan alıntı]. Roud nesco, E. (1990) Jacques Lacan & Co: A H story of Psychoanalys s n France, 19251985 (çvr. J. Mehlman) Ch cago: Ch cago Un vers ty Press. Z zek, S., Butler, R. ve Stephens, S. (2005) Interrogat ng the Real. London: Cont nuum. Zupanc c, A. (2005) En Kısa Gölge: N etzsche’n n İk Felsefes (çvr. S. Bozkurt). İstanbul: Encore
Yayıncılık.
**Bu met n Monokl Derg s Sayı 45 (2008 YazSonbahar)'te yayımlanmıştır. Kaynak göster lmeden kullanılmaması r ca olunur. Recommend this on Google
label/et ket Hegel, Kafka, Lacan, Say 45, Yes m Kesk n
No comments: Post a Comment
Newer Post
Home
Older Post
Subscr be to: Post Comments (Atom)
Awesome Inc. theme. Theme mages by molotovcoketa l. Powered by Blogger.