KUTADGU BİLİG'E GÖRE; ADALET, TÖRE(TÖRÜ) VE KUT KAVRAMLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME B.Erhan ÇAVDAROĞLU* Kutadgu Bilig, sözlük manası "Mutluluk Bilgisi", "Devlet Olma Bilgisi"1 olan bu eserin müellifi Karahanlı Yusuf Has Hacip'tir. Dönemin hükümdarı Tabgaç Buğra Han'a takdim eilen bu eser de müellif, ideal devlet düzeninin nasıl olması gerektiği karşılıklı soru cevap yöntemini kullanarak yazmıştır. Eser de dil olarak Çağatay Lehçesi'nin seçilmiş olması da dikkate değer bir durumdur.2 Eser Mesnevi tarzında yazılmış olup, siyasetname türün de yazılan ilk eser olması bakımından önemlidir. 6645 beyitten oluşan eser 4 soyut kişi üzerine kurulmuştur. Bu kişiler sırasıyla; I) Kün Toğdu; Hükümdar/Kanun-Adalet II) Ay Toldu; Vezir/Mutluluk-Saadet III ) Ödgülmiş; Vezirin Oğlu/Akıl IV) Odgurmuş; Vezirin Akrabası/Akıbet-Hayatın Sonu
Müellif kitabın adını ve anlamını giriş beyitlerinde şöyle izah etmiştir; "Eserin adını Kutadgu Bilig koydum, okuyana kut olsun ve ona yol göstersin."3, "Ben sözümü söyledim ve kitabımı yazdım; bu kitap uzanıp her iki dünyayı tutan bir eldir."4, "İnsan her iki dünyayı devletle elinde tutarsa, mes'ud olur, bu sözüm doğrudur."5 Eserin başlangıcında Allah'a, Hz.Muhammed'e, sırasıyla 4 halifeye övgü yapıldıktan sonra, eserin sunulduğu hükümdar olan Tabgaç Buğra Han'a metdiye yapılarak giriş bölümü nihayete erdirilir. Eserin ilk tercümesi ise 1871 yılında Wilhem RADLOFF tarafından yapılmıştır. Eserin orjinal nüshaları günümüzde üç tanedir, bunlar; Herat, Fergana ve Mısır nüshalarıdır. Fakat bu nüshalar içerisinde en önemli olan Fergana nüshasını Türkistan'da bulan Zeki Velidi TOGAN, eser hakkında tafsilatlı bir bilgi vermiştir. Kutadgu Bilig dört esas üzerine düzenlenmiş olup bunlar Töre, Kut, Akıl, Hayatın sonunu temsil etmektedir. Bunların haricinde Ay Toldu'nun Hacib ile buluşmasını sağlayan Küsemiş, huzura kabulü sağlayan Hacib, arada hizmet gören Oğlan, haber getiren Yumuşçı ve zahidin yanında çalışan Kumaru da görevli olarak temsili önem taşımaktadır.6
*Kırıkkale Üniversitesi, Tarih Bölümü 1 TDK Sözlüğü 2 Dönemin ilim dili Arapça, şiir dilinin Farsça olduğu dikkate alınırsa, durumun nezaketi kendiliğinden ortaya çıkar. 3 Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Yay.Haz. R.Rahmeti Arat, TTK, Ankara, 1974, s.36, XI.Bab 4 Hacib, age, s.36, XI.Bab 5 Hacib, age, s.36, XI.Bab 6 TDV Ansiklopedisi, Kutadgu Bilig Maddesi, s.478
R.Rahmeti ARAT Kutadgu Bilig'in önsözünde der ki; "Yusuf Has Hacib'in bu eserinde, Türk dil ve edebiyatından başka Türk içtimaiyatı, Türk tarihi ve umumiyetle Türk kültür tarihi ile uğraşanlar da kendi sahalarını aydınlatacak bir çok parıltılar bulacaklardır."7 A) Adalet Kavramı Kutadgu Bilig'in içerisinde özel bir başlık altında verilen adalet, eserin bölümleri içerisinde en önemli noktalardan birini teşkil etmektedir. Zira ülkeler, devletler, şehirler ve diğer yaşam biçimleri adaletle idare edilmek mecburiyetindedir. Herhangi bir adaletsizliğin oluştuğu bir ortamda doğacak kargaşa, karışıklık ve kaos ortamı orada bulunan insanların huzursuzluğuna sebebiyet verir. Bu da kitabın ismine, yani mutluluğa erişmeyi engelleyen en mühim husustur. Müellifin Kün Toğdu ve Ay Toldu arasında geçen konuşmalar da ele aldığı adalet kavramı aslında doğrudan doğruya Kün Toğdu'yu ilgilendirir. Zira hükümdarın simgesi, adalettir. Yusuf Has Hacib eserinde ki konuşmalarda adaleti sağlamanın önemini şu beyitlerle anlatır: "Hükümdar bir gümüş taht üzerine oturmuştu; bu tahtı birbirine bağlayan üç ayağı vardı. Elinde büyük bir bıçak tutuyordu; sol elinde ise acı ot ve sağında şeker bulunuyordu."8, "Hükümdar dedi: Bana söyle bakayım, şimdi neye hayret ettin?, Ay Toldu dedi: Ben şuna hayret ediyorum, bu senin oturduğun gümüş taht ne oluyor? Bu ne biçim bir tahttır; bunun manasını anlayayım, bana söyle. İkincisi elinde ki bu bıçak nedir; benim bunun anlamını iyice bilmem lazım. Üçüncüsü niçin sağında şeker var, solunda ki bu acı ot nedir ?"9 "Hükümdar dedi: Bak, bu üzerinde oturduğum tahtın üç ayağı vardır; ey gönlümü doyuran. Üç ayak üzerinde olan hiç bir şey bir tarafa meyletmez; her üçü düz durdukça, taht sallanmaz. Eğer üç ayaktan biri yana yatarsa, diğer ikisi de kayar ve üzerinde oturan yuvarlanır. Üç ayaklı olan her şey doğru ve düz durur; eğer dört ayaklı olursa, biri eğri olabilir. Ey becerikli insan, elimdeki bu bıçak biçen ve kesen bir alettir. Ben işleri bıçak gibi keser atarım; hak arayan kimsenin işini uzatmam. Şekere gelince, o zulüme uğrayarak, benim kapıma gelen ve adaleti bende bulan insan içindir. O insan benden şeker gibi tatlı-tatlı ayrılır; sevinir ve yüzü güler. Zehir gibi acı olan bu Hindu otunu ise, zorbalar ve doğruluktan kaçan kimseler içer. Bunlar kavga edip bana gelirler ve ben hüküm verince bakarsın, acı Hindu ilacı içmiş gibi yüzlerini ekşitirler."10
7
Halil İnalcık, Adalet Kitabı, Kutadgu Bilig'de Türk İdare Geleneği ve Adalet, Kadim Yayınları, Ankara,2012, s.1 Hacib, age, s.66, XVII. Bab 9 Hacib, age, s.68, XVII.Bab 10 Hacib, age, s.69, XVIII.Bab 8
Yusuf Has Hacib'in burada ki betimlemelerini şahsi kanaatime göre ele alacak olursak: 1) Üç Ayaklı Gümüş Taht: Burada ki üç Türk devlet temellerini teşkil eden adalet, kut ve töre olmalıdır. Bir hükümdarın devlet yönetim sistemini bu üç ayak üzerine kurduğu taktirde hükümranlığının hiçbir sarsıntıya meydan vermeyeceği belirtilmiş olabilir. 2) Bıçak: Hükümdarın kararlarını verirken, şüpheye düşmemesi ve verdiği kararın anında tatbik edilmesi anlatılmış olabilir. 3) Şeker: Hükümdarın haksızlığa uğrayanların kendi divanında adalet isteyenler için her daim yardıma hazır bulunduğunu ve adaletin tesis edilip haklıya hakkının verilip mutlu edildiğini göstermiş olabilir. 4) Hindu Otu(Acı Ot): Şahsi menfaatleri icabı birbirleri ile kavga edenler, doğruluk ve adalet için değil de kendi işlerine geldiği gibi olması için, kendilerini haklı göstermek maksadıyla birbirlerine iftira edenler hükümdarın adalet terazisinde ikisinin de işine yaramayacak fakat doğru olan hükmü beğenmezler. Burada aktarılmak istenen düşünce bu olabilir. "İster oğlum olsun, ister yakınım veya hısmım olsu; ister yolcu ister geçici misafir olsun. Kanun karşısında benim için bunların hepsi birdir. Hüküm verirken, hiç biri beni farklı bulmaz. Bu beyliğin temeli doğruluktur; beyler doğru olursa, dünya huzura kavuşur. Beyliğin temeli doğruluk üzerine kurulmuştur; doğruluk yolu beyliğin esasıdır. Bey doğru olur ve ülkeye böyle hüküm ederse, bütün dileklerine kavuşur." 11 Burada açık bir şekilde hükümdarın karşısında ki kişinin mesleği, ailevi bağları, makamı ve parası ne ve kim olursa olsun bunların hiçbirini gözetmeden dosdoğru hükmetmesi gerektiğini belirtir. Aynı zamanda devletin temellerinin en önemli noktası olan dürüstlüğe ve adalete vurgu yapılır. Bir devlet yöneticisinin adaletle hükmettiği takdir de doğruluğa ve dürüstlüğe kavuşacağı açık ve net bir şekilde ortaya konur. Örneğin "Adalet cemiyet hayatının mihveridir." Halk arasında adaletin sağlanması huzur ve refahın devamlılığı için çok önemlidir. Kutadgu Bilig'in XVI-XVII.Babı "Adalet vasfının nasıl olduğu söyler" başlığını taşımaktadır. Burada adalete dayanan kanun bu göğün direğidir, kanun bozulursa, gök yerinde durmaz. Adil beyin yüzünü gören mutlu olur, sevaba girer ve günahtan kurtulur." gibi ifadeler yer almaktadır. Dikkat edilecek olursa bu beyitlerle kanun karşısında herkesin eşit olduğu, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nden ve Fransız Anayasası'ndan yedi yüz yıl önce ortaya konmuştur. 12 Yusuf Has Hacib yazdığı bu eserinde bir yandan Anuşiveran'ı işaret edip, farklı bir açıdan da büyük Türk atalarını adlarını zikrederek onların fikir ve düşüncelerini eserinde iletmektedir. Bu düşüncesini zengin Türk atasözleri ve deyimleri ile destekleyen Hacib, Türk devlet adamalrının yeteneklerine şu beyitte atıfta bulunur; 11 12
Hacib, age İsmail Özçelik, Tarih ve Metodolojisi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2014, s.49
"Eğer dikkat edersen görürsün ki, dünya beyleri arasında en iyileri Türk beyleridir." 13 Adaletin yerine getirilmesi, tamamıyla hükümdarın bir bağışlama hakkıdır. Onun mutlak otoritesini sınırlayan objektif kaideler şeklinde maddeleşmiştir. Adalet, büyük divanda hükümdarın bir lütuf ve ihsanı şeklinde tecelli eder. Pendname14leri yazanlar, adaletin garantisi olarak hükümdarın adil olması, insaf ve hilm sahibi olması gibi ahlaki prensiplere dayanmaktan başka yol bulamamışlardır.15
B) Töre/Törü Kavramı Töre/Törü bir toplulukta benimsenmiş yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin kuralların, görenek ve geleneklerin ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü16 anlamını taşır. Töre kavramı Kutadgu Bilig haricinde diğer Türk destan, bengütaş ve kayıtlarında geçmektedir. Bu düşünceden hareketle töre kavramı Orta Asya Türk devletlerinden, Selçuklu İmparatorluğu'na oradan da Devlet-i Aliyye'ye kadar uzanan ve yazılı olmayan kurallar bütünüdür diyebiliriz. Töre'nin Türk devlet telakkisi için ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan Yusuf Has Hacib eserin de 122 beyit de yer verir.17 Türk devlet ananesinde, törü ilahi menşeli hakimiyetten(kut) ayrılmaz. Bir Kağan, özellikle devlet kurucusu bir Kağan mutlaka Töre koymalıdır.18 Yazıcızade Ali yazmış olduğu Selçukname'de Oğuz Kağan' ın vasiyeti üzerine töre koyduğunu ifade etmesinin yanı sıra Yenisey Yazıtlarında Bumin Kağan hükümdar olduğu zaman "Türk milletinin ülkesini, töresini edivermiş, tanzim edivermiş. Ondan sonra da dört bir yana hakimiyetini yayarak, devletini kurmuştur."19 şeklinde anlatılmaktadır. Bilge Kağan devletinin kuruluşunu anlatırken "böyle kazanılmış, tanzim edilmiş ülkemiz, törümüz var idi" der. Kitabenin en önemli noktası ise benim şahsi kanaatime göre; "Ey Türk; üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir ? Titre ve kendine dön!" Töre kavramını Kutadgu Bilig'e göre ele aldığımız da, müellifin aslında bu önemli devlet olgusunu metnin içerisinde özel bir başlık da değil de karakterlerden Kün Toğdu'ya yüklemesi dikkatli bakan gözlerden kaçmayacak bir durumdur. Kün Toğdu kelimesi mana itibariyle batmayan gün demektir. Burada hiç batmayan günden kastın güneş olduğunu farzettiğimiz de güneş kelimesi töre ile doğrudan bağdaştırılmış ve törenin yerine konulmuş olur. Eserde işlenen ideal devlet kurgusu için de, hakan temsil edilmektedir.20 Kelimeyi Türkçe gramer 13
Hacib, age, s.31, IX.Bab Pendname; 16.yüzyıl divan edebiyatının birincil eseridir. Bir ahlak kitabı olarak düzenlenen eser de atasözleri ve deyimlere yer verilir. Eserin müellifi ise Güvahidir. 15 İnalcık, age, s.15 16 TDK SÖZLÜĞÜ 17 R.Rahmeti Arat, Kutadgu Bilig İndeks, s.462, Beyit No: 103-219-252-286-291-429-454-545-555-800-812-815822-893-939-1041-1374-1435-1451-1456-1458-1461-1570-1642-1643-1686-1690 18 İnalcık, age, s.16 19 H. Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, TDK Yayınları, İstanbul, 2000,s.2 20 Sait Başer, Kutadgu Bilig'de Kut ve Töre, İrfan Yayıncılık, İstanbul, 2011, s.103 14
olarak ele aldığımızda; "Kün Toğdu = Hakan = Güneş = Türe " gibi bir devamlılık dikkatleri cezbetmektedir. Aslında Töre, Hakan ve Güneş mefhumlarını müellif eserinin giriş bölümünde bizlere aktarmaktadır: "Bu gezegenlerden dördüncüsü güneştir; kendisine yaklaşanları, karşına gelenleri ve dünyayı ışığı ile aydınlatır."21 Burada hükümdar güneşe benzetilir ve kendisine karşı gelenleri bir çırpı da yok edeceğini net bir biçimde ortaya koymasının yanı sıra Töre de bilindiği gibi asla çiğnenmemesi gereken, çiğnendiği takdir de ölüme sebebiyet veren bir kavram olarak karşımıza çıkar. Orta Asya efsanelerinden Mete'de geçen şu bölümler konuyu daha iyi idrak edebilmemiz için bize ışık tutması bakımından ehemmiyetli bir yer işgal eder; "Tuman Han ava gitmiş, Mete'ye de gel demiş, Kurdu Mete avlamış,Tuman'sa keklik yemiş! Avda bir ok uçmuşmuş, Tuman Han'a gelmişmiş, Mete'nin tümeni hedefi delmişmiş! Gerçi derler ilk oku, Mete atmıştı çoğu, Oğuz'un babasıysa yemişti; "Tanrı Oku" ! Bu bir efsane idi, ok bir bahane idi, Töreyi bozan Tuman, tam bir divane idi."22 Konu ile ilgili olması bakımından bu dönemle ilgili birkaç örnek daha verecek olursak konun önemini daha net bir şekilde görebiliriz; "Korkunç bir hakan olsun, çok büyük bir han olsun, ,Babasını öldürsün Türk Töresi korunsun!","Oğul ile babanın arasına girilmez Mayasıdır Hakanın, Türk Töresi geçilmez!"23. Burada Türk töresinin ehemmiyeti vurgulanırken dikkat edilmesi gereken ana nokta, töreyi bozan Han dahi olsa öldürüleceği olmaktadır. Yusuf Has Hacib eserinde Töre kavramını nasıl işlediğini incelediğimizde karşımıza çok açık bir manzara çıkar: "Dünya asayişe kavuştu ve nizam kuruldu; o adını kanunla yükseltti. Dünya beylerinden hangileri bilgili olmuş ise, o iyi nizam koyanlar ve iyilikte ileri gelenler onlar olmuştur. O bunlar ile kılıç çalar ve düşmanın boynunu keser; memleketi ve halkını kanun yolu ile nizam altında bulundurur. Kanunu doğruluk ile tatbik etti ve halk zenginleşti; o iyi bir devir de iyi bir nam bıraktı. Beylik çok iyi bir şeydir, fakat daha iyi olan kanundur ve onu doğru tatbik etmek lazımdır. Beylerin beyi ne iyi bir kanun vaz'etmiş; kötü için en iyi çare sopa ve zindandır." 24 "Halka kanunu doğru ve dürüst tatbik et ki kıyamet gününde bahtiyar olasın. Ey kanun yapan iyi kanun koy; kötü kanun yapan daha hayatta iken ölmüş demektir. Kanunlar vaz'edildi ve memleket düzene girdi; ülkenin temeli sağlamlaştı ve hükümdar huzura kavuştu. Bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir; biri ihtiyatlılık, biri kanun, bunlar esastır. Zulüm yanan ateştir, yaklaşanı yakar; kanun sudur; akarsa nimet yetişir."25 Yukarıda belirtilen beyitler de görüldüğü gibi bir ülkenin nizamı, sağlığı ve refahı için her şeyden önce töre=kanun olmalıdır. Fakat bu kanunlar kişilerin menfi isteklerine göre değil adalet terazisi ölçüsünde ihtiva etmelidir. Aksi takdir de ülke içerisinde hükümdara karşı 21
Hacib, age, s.21 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, TTK, Ankara, 1989, s.5-6, Mete'nin Gençlik Efsanesi 23 Ögel, age, s.10 24 Hacib, age 25 Hacib, age 22
duyulan öfke devlete zarar vermekle birlikte iç kargaşaya sebep olur, bu da devleti çöküşe götüren sürecin ayak sesleri anlamına karşılık gelir. Bu beyitlerin bazılarını ele alacak olursak; 1) Ey kanun yapan iyi kanun koy; kötü kanun yapan daha hayatta iken ölmüş demektir; burada Kanun yapmanın öneminin vurgulanmasının yanı sıra yapılan kanunun doğru ve adil olmasının gerekliliği belirtildikten sonra, kötü yani adaletsiz bir kanun koyulduğunda o kanunu koyanın henüz hükümdarken/beyken dahi yok sayıldığının altı önemle çizilmiştir. 2) Bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir; biri ihtiyatlılık, biri kanun, bunlar esastır; bir ülkeyi ayakta tutan iki mekanizmadan bahsedilir bunlar tedbir ve kanun olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Eğer bu mekanizmalardan biri bozulursa, devletin çarkları işlemez hale gelir ve bir yıkım süreci doğmuş olur.
C) Kut Kavramı Kut sözlük anlamı itibarıyla; Devlet idaresinde güç, yaratıcılık ve yetki bakımından sahip olunan üstün güç, mutluluk, mit. İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, bereket26 manasına gelmektedir. Kut kavramı da tıpkı Türe de olduğu gibi Orta Asya'dan beri gelen ve hükümdarların kanlarında mevcut bulunduğuna inanılan devlet yönetme yetisi şeklinde özetlenebilir. Kut Türk devlet telakkisinde öyle mühim bir yer işgal etmektedir ki, bir hükümdar yahut üst düzey devlet adamı öldürüleceği zaman kanların da bulunan kuta saygısızlık edilmemesi için kanları akıtılmadan(boğularak veya zehirlenerek) idam gerçekleştirilirdi. Bunun en bariz örneklerini I.Süleyman'ın oğulları Şehzade Mustafa, Bayezid, Vezir-i Azam'ı İbrahim Paşa'nın dilsiz cellatlar tarafından yay kirişi/urgan ile boğdurulmalarıdır. Fakat Yusuf Has Hacib bu kavramı eserinde çok daha farklı bir açıdan incelemiş olup, Töre kavramını hükümdar olan Kün Toğdu'ya vermesi gibi, Kut kavramını da vezir Ay Toldu'ya tevcih etmiştir. Burada ki kavramın Ay Toldu'ya verilmesinde ki sebep yazımızın giriş bölümünde değindiğimiz "Vezir=mutluluk" olarak temsil etmesidir. Kut kelimesi eserinde ismini teşkil eden Kutadugu Bilig kavramında bulunması konunun önemini gözler önüne serer. Yani müellif Kut veren bilgi=Mutluluk veren bilgi olarak eserini vücuda getirmiştir. Kavram eser de 82 yerde geçer.27 Kün Toğdu hükümdarlıktaki başarısını ispatladıktan sonra, ortaya çıkan Ay Toldu; halktan birisini canlandıran Ödgülmiş aracılığıyla hakanın huzuruna çıkar. İşte an can alıcı nokta da
26
TDK Sözlüğü Arat, age, s.293, Beyit No: 100-163-343-354-456-461-550-553-555-596-606-670-681-682-695-710-714-724740-796-939-945-1045-1173-1244-1267-1311-1335-1338-1491-1660-1704-1707-1712-1714-1715-1766-17781780-1881-1973-2091-2104-2105-2173-2478-2649-3459-3461-3521-4087-4157-4175-4178-4180-4337-45374863-5076-5086-5087-5091-5233-5315-5355-5551-5757-5901-6040-6044-6095-6129-6133-6141-6192-62306372 27
burada temayüz etmiştir; Kut ile Töre'yi birleştiren unsur Ödgülmiş yani Özleyişin olması dikkat çekicidir.28 Eser de güneş töreye benzetildiği gibi, ay da kuta mal edilmiştir. Fakat Yusuf Has Hacib eserinin giriş bölümünde ki Peygambere övgü bölümünde şu beyiti vermesi bakışlarımızı üzerine çekmiştir: "Kıyamette dolunay gibi yüzünü göster; ey Tanrım, Hz.Peygamberi bana şefaatçi kıl!"29 Müellif burada benim şahsi kanaatime göre hükümdarı güneşe benzetip hiç batmayacağını betimlerken, vezirin de hükümdarın ışığından beslenen ve öyle aydınlanan aya benzeterek bu iki kavram arasında doğrudan bir ilişki meydana getirmiştir. Yusuf Has Hacib'in konuyu nasıl incelediğine bakacak olursak, karşımıza şöyle bir tablo çıkar; "İnsanı dil kıymetlendirir ve insan onunla mutluluk bulur; insanı dil kıymetten düşürür ve insanın dili yüzünden başı gider. Sonra Ay Toldu'dan söz açtım, mübarek saadet güneşi onunla parlar. Ey ikbal bulan, bu ikbale güvenme; gelen ikbal bir gün olur, gider. Akar su, güzel söz ve devlet, bunlar durmadan, yorulup-dinlenmeden, dünyayı dolaşırlar. Saadet nerede ise, ona boyun eğ ve kendini beğendir; devlete kafa tutarsan, üzüntü ile boğuşursun. Saadet gelir; tutmasını bilmezsen, gider; mal verir; yemesini bilmezsen alır. Saadete ermiş olan insanın ihtiyatlı olması ve bütün yakışıksız işlerden uzak durması gerekir."30 "Saadet gelirse aslında herkese yakışır, ancak akıllı insanla bağdaşır. Bilgisize saadet ve ikbal gelirse de bil ki, bu saadet onda devamlı olmaz. Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösteri; o ikbalin son derecesine vasıl oldu. Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu memleket için öldürücü bir felaket olur. Gayret et, iyi ad kazan; saadet vefasızdır; sana tekrar yabancı muamelesi yapabilir. Şeker ile besler sonunda zehir verir, saadet böyledir."31 Bu beyitlerden bazılarını açacak olursak: 1) Sonra Ay Toldu'dan söz açtım, mübarek saadet güneşi onunla parlar; Ay Toldu'nun vezirliğe getirilmesi aktarılmış. 2) Saadet gelir; tutmasını bilmezsen, gider; mal verir; yemesini bilmezsen alır; makam veya mevkiler insan hayatına gelir eğer doğru bir şekilde bu kullanılırsa ebedi olur, fakat yanlış kullanımda insanın elinden çabucak uçup gider, tıpkı paranın doğru kullanılmadığı takdir de bir anda bitmesi gibi.
28
Başer, age,s.77-78 Hacib, age,s.15 30 Hacib, age 31 Hacib, age 29
3) Saadete ermiş olan insanın ihtiyatlı olması ve bütün yakışıksız işlerden uzak durması gerekir; belirli bir makama gelip mutluluğu bulan insanlar düşmanlarına ve rakiplerine karşı her an hazırlıklı bulunması, tabiri caizse uykusunda dahi bir gözünün açık bulunması gerekmektedir. Zira düşmanları onu makamından etmek için her an uyanık ve hazır beklemektedir. Aynı zamanda bu makama erişen insan toplumun ahlak prensiplerine aykırı olan iş ve durumlardan(Zina, Kumar, Alkol) da uzak durması gerekir, aksi takdir de sonu hezimet olacağı açıktır. 4) Ona unvan, mühür, at, koşum ve hil'at verdi; çok itibar gösteri; o ikbalin son derecesine vasıl oldu; burada Kün Toğdu'nun, Ay Toldu'ya vezirlik alametlerini sunduğu belirtilir. Bunun önemi o dönem ki vezirlik/kut alametlerinin neler olduğunu gözler önüne sermesi bakımından büyüktür. 5) Gayret et, iyi ad kazan; saadet vefasızdır; sana tekrar yabancı muamelesi yapabilir; dünyevi her makam ve mevkiinin geçiciliği vurgulanmaktadır. Bir gün elinde ki tüm makam ve mevkiler gitse dahi eğer iyi bir insan olursan, tıpkı eski makamında ki gibi saygı ve hürmet görüleceği anlatılmıştır. 6) Bilgisize devlet ve saadet gelirse, halkın arasına fesat girer ve bu memleket için öldürücü bir felaket olur; devlet yönetiminde iyi bir nama, şöhrete sahip olmanın yanında kişinin bilgili ve akıllı olmasının gerekliliği büyüktür. Eğer görev verilen kişi konu hakkında yeterince bilgili ve tecrübeli değilse, bu durum devleti zora sokmasının yanında çöküşe dahi götürebilir. Bu mihval de Hz.Peygamber'in bir Hadis-i Şerifini hatırlamak da fayda görüyorum "İşi Ehline teslim ediniz."32 7) Şeker ile besler sonunda zehir verir, saadet böyledir; İnsana verilen mevkiiler önceleri çok keyif ve rahat bir yaşam verir, ancak zamanla bu makamın insanlığını esir ettiğini farketmez ve kibre düşersen bulunduğun makam bir anda cehennem kuyularından birine dönüşür. Ve insanı yakıp kül eder, yani zamanı geldiğini hissettiğin de makamın sendne vazgeçmesini beklemeden senin makamdan vazgeçmen gerektiği çok kesin bir biçimde aktarılmış.
32
İmam Buhari, Sahihi Buhari ve Tercümesi, Tercüme; Mehmet SOFUOĞLU, Ötüken Yayınları, 2013, İstanbul, Cilt IV, s.269
Sonuç Kutadgu Bilig'de Adalet, Töre ve Kut kavramları birbirleriyle doğrudan ilişkili olup, bir devlet yönetiminde en önemli 3 noktayı teşkil etmektedir. Yusuf Has Hacib bu esrinde sadece dönemin hükümdarına/larına değil kendisinden sonra gelecek tüm hükümdarlara aynı öğüt ve tavsiyelerde bulunmuştur. Genel perspektiften bakıldığı zaman ise, Osmanlı Devleti'nin devlet teşkilatında ve oluşumunda bu eser de altı çizilmiş bir çok hususun uygulandığını ve bunlar uygulandığı takdir de başarı, ihmal edildiğinde ise hezimet getirdiğini açık bir şekilde görmekteyiz.