DEUTSCH DEU TSCH - TÜRKISCHES TÜRKISCHES WÖRTERBUGK WÖRTERBUGK
YON KARL s t e u e r v a l d
2.
i-AGii
OTTO HARRASSOWITZ WIESBADEN
CIP-Kurztitelaufnahme der Deutschen Bibliothek Steuenvald, Kari: Deutsch-türkisches Wörterbuch = Almanca-Türkçe sözlü sözlük k / von Kari Kari Steuerwal Steuerwald. d. - 2. Aufl. Aufl. Wiesbaden : Harrassowitz, 1987. ISBN 3-447-01584-5 NE: HST
© Otto Harrassovvitz. VViesbaden 1974 und 1987 Aile Rechte vorbehalten Photographische und photomechanische Wiedergabe nur mit ausdrücklicher Genehmigung des Verlages Gesamtherstellung: Allgâuer Zeitungsverlag GmbH, Kempten/Allgâu Printed in Germany
A abplage genn fig. başlangıç abasten: sich e-n ~ F s. sich abpla a; A [a:] rı 1. Alman alfabesinin ilk harfi 2. fig. 3. mus. la notası; Dos A und das O bşin en mühim kısım abisten dallarını kesmek; budamak, kabaklamak ları; von A bis Z başından sonuna; baştan başa; Wer A abktzen I. (m. Salzsaure usw.) aşındırmak, gidermek 2. med. dağlamak, koterize etm., kostikle muamele etm., sagt, mup aueh aueh B sagtn. Gülü Gülü seven dikenine katlanır. katla nır. yakı yakmak Hamama giren terler. Pilavdan dönenin kaşığı kinisin! gömleğini yüzmek; yüzmek ; sich ~ Wos er sagl, isi von A bis Z erlogen. Söyledikleri sırf abbalgen (Tier) hayvan derisini, gömleğini itişip kakışarak yorulmak yalandır. zwei Briefmorken Briefmorken â 30 Pfennig iki otuzluk pul; Abbas n.pr. mV spez. Onkel Mohammeds k beheri; zwei Abbaside m hist. Abbast iki otuz feniklik pul Abbau m 1. (von Personal) tasfiye, tenkih(-at), tenstk(-at) Aachen n.pr. Ekslaşapel, Ahen, Aachen Erz en) işlet( işlet(il)me il)me 3. (von Maschinen) sökme, deAal m I. I . 20. yılanbalığı 2. Sa., naul. torpil, torpido; grüner 2. (von Erzen) montaj 4. ehem, irca, indirgeme 2en I. I . (Personal) (Persona l) iş ~ yılanbalığı haşlaması; haşlaması; gesehmeidig wie ein ~ ; -gla -glatt tt (hizmet)ten çıkarmak, vazifeden almak, tasfiye (tenkih, yakalanamayacak kadar kaygan; son derecede maharetli; tensik) etm. 2. (Preise) azaltmak, indirmek 3. (entlassen) zo. ~ entschlüpjen fig. zeytinyağı gibi üste çıkmak -larve / zo işten işten çıkarma çık armak; k; azletmek, azletmek , yol yol vermek 4. 4. (Erze) işletmek işletmek incebaş -moleh m zo. zo. iki soluklu -mutte -m utterr / zo. yılanbalığı 5. (Markt, Biwak) Biwak) bozmak, kaldırmak kaldır mak 6. (Maschinen) (Maschinen) anası-raupe /zo. tatlı su gelinciği; lota-quappe/s. Aalsökmek, demonte etm. 7. ehem, irca etm., indirgemek raupe 8. (Zelt) sökmek, sökmek, toplamak; toplama k; (intr.) takattan düşmek poet.. kartal Aar m poet Sftthlg işletmeye elverişli; -teld n (Bergvverk) (Bergvverk) ocak sahası Aargau m n.pr. (Schvv (Schvveize eizerr Kanton) Kanto n) Argovya, Argovi -er (İn /) m Argovyalı -verfahren n ocak işletme usulü Aaron n.pr. (Bibel) Harun AbM m (in Frankreich) bir tari kata kat a mensup olmayan olmayan katolik n Schl. Aas 1. lâşe, leş, cife 2. V pis herif; pezevenk; pe zevenk; pis karı papazlarının unvanı Wo ein ~ isi, da sammeln sieh die Geier (Raben). Spr. abbeeren tanelerini koparmak; tanelemek Leşin olduğu yere kargalar üşer. Spr. -blum -blumee / bot. gök abbehalten (Hut) başı açık kalmak; şapkayı elinde tutmak nişanı 2en (intr.) (mit) F bşi israf etm.; idare etmemek abbelBen bir parçasını ısırarak koparmak -fllege fz o . et(leş) sineği Sfressend leş yiyen -geler m 1. zo. abbelzen 1. s. beizen 2. (Beize entfemen) tahtaya içirilen Leichen enfle fledde dderer rer -geruch m leş kokusu s. Geier 2. fig. s. Leich kimyevi maddeleri bertaraf etm. -küfer m zo. leş böceği abbekommen I. (bei e-r Verteilung) hissesini almak; kemik ab (Adv.bzw.Prdp.) I. (zeitlich) (zeit lich) -den, -dan İtibaren tibare n 2. 2. (örtkapmak 2. (Ohrfeige, Schlâge) yemek 3. allg. (et. Unanlich) -den, -dan uzak; ötede 3. (unter Abzug von) tarh genehmes) bşe uğramak 4. (lösen) çözmek, kaldırmak, (tenzil) edilmek üzere 4. (fehlend) eksik, düşük, kopuk 5. sökmek e-n Schup ~ kurşun kurşun yemek yemek nichts ~ avucun avucunu u 77i. çıkar, pl. çıkarlar; von acht Uhr ~ saat sekizden sekizden Bekomme ich denn denn nichts ab? yalamak; kumda oynamak Bekomme itibaren; — Bahnhof istasyonda istasyonda teslim edilmek edilmek üzere; ~ Benim başım kel mi? Berlin Berlin'den (hareket); aııf und ~ bir yukarı bir abberuten geriye çağırmak; azletmek; — werden 1. (aus aşağı; aşağı; ~ und zu; ~ und an arasıra, bazen, arada bir, e-r Stellung) vazifeden çıkarılmak 2. (in die Evvigkeit) kimi vakit; weit ~ çok uzak(-ta); Hut ~! ~! Şapkayı çıkar! irtihal etm., Allahın rahmetine kavuşmak Gevretir ~ ! Tüfek Tüfek çıkarl çıkarl von gestern ~ dünden itibaren; abbestellen 1. (Waren) bir siparişi siparişi geri almak, iptal ipta l etm. von jetzt ~ bundan böyle; böyle; badema; F: şimdensonra. 2. (Zeitung) aboneyi kesmek Ein Knop Kn op f İst ~ . Bir düğme kopmuş. abbeten (Rosenkranz) tespih çekmek Abaka m s. ManilahanJ abbetteln (j-m et.) yalvararak elde etm. Abaküs m 1. ardı. (Sâulendeckplatte) sütun başlığı tablası; abbezahlen I. (völlig bezahlen) tamamiyle tamam iyle ödemek 2. (in mahmel, abaküs 2. (Rechenbrett) hesap tahtası; abaküs Raten zahlen) taksitle ödemek abtnder’llch değiştirilebilir -n I. (modifizieren) tadil etm.; abbiegen intr. yolunu, istikametini değiştirmek; yoldan bir kısmım değiştirmek; değiştirmek; değişkeme değişkemek k 2. (anders gestalgestalsapmak; tr. 1. eğmek, bükmek 2. (abtrennen) bükerek ten) başkalaştırmak 3. pej. (entstellen) tahrif etm. 4. ayırmak 3. fig. (et.) fena bir akıbeti önlemek; devamını (zum Bessern) doğrultmak, düzeltmek, tashih etm.; abge Der Wagen Wagen bog kesmek; nach links ~ sola vurmak; Der â'ndert â'ndert değişkin, değişkin, muaddel Sung / 1. tadil tadi l 2. değişiklik değişiklik plötzl plötzlich ich reehts reehts ab. ab. Araba birdenbire sağa kıvırdı. Hier 3. pej. tahrif tah rif 4. 4. tashih Sungs.antrag; Sungs.antr ag; °ungs.vors °ungs.vorschlag chlag mup man Buradan sapılır. m parl. tadil teklifi (takriri, önergesi), değiştirge, tadil- Ab'blld n I. (e-r (e -r S.) kopya, kopya, suret, tasvir 2. fig. ayna, sembol, name numune, örnek, enmuzeç Sbllden I. (S.) kopya etm., Abandon m; -nement n; -nlerung fj u r . bırakma, terk suretini çıkarmak, şeklini göstermek 2. (P.) portresini abbngstigen: sich ~ endişelenmek; endişelenmek; korkudan kuvvet kuv vet ve yapmak 3. (in Gips) alçı kalıbını almak kudreti kesilmek Abblldung Abblldung / I. resim, sur et, kopya, k opya, figür, f igür, şekil şekil 2. dökme dökme abarbciten 1. (Aufgabe) çalışıp bitirmek; tamamlamak, kalıp; mit -en resimli ikmal etm. 2. (Schuld) çalışarak ödemek; sich ~ k-ni k-ni abblmsen I. ponza taşı ile ovarak çıkarmak; ponzalamak ölesiye yormak; k-ni bitirmek, harap etm. çabalamak; 2. Sch. kopya etm. k-ni bitirmek; (mit et.) bşle uğraşıp durmak; abgearbeitet abblnd'en tr. 1. (losbinden) çözmek, ayırmak, kaldırmak bitkin, bitk in, yorgun, har ap, perişan perişan 2. (Weinstöcke) asma hereklerini çıkarmak 3. med. sıkı ablrgern: sieh ~ (mit)(m it)-den den,-da ,-da n dolayı dolayı öfke öfkeleni lenip p durmak durmak sıkı bağlamak 4. (ein Kalb) memeden kesmek; intr. Abart/çeşit(-iilik), değişiklik, tenevvü, varyasyon, varyant (Zement, Mörtel) donmak 2e.zelt 2e.zelt / (des Zements usw.) usw.) -lg 1. (unnatürlich) anormal, gayri tabii, kaidesiz 2. donma müddeti m üddeti Sung Sung / (e-s Blutg BlutgefâO efâOes) es) med. iigatür (verderbt) azma(-n), mütedenni 3. s. homosexuell isten) Abbltt Abblttee / özür, tarziye, itizar, itizar, mazeret; ~ tun (od. if isten) abksen (Wild) yiyip bitirmek özür dilemek, dilemek, tarziye vermek, mazeret serdetmek 2n (j-m med. yürüme takatsizliği Abasle f med. et.) af dilemek, tarziye vermek
abblasen
2
abdrosseln
abblasen 1. (vvegblasen) üfleyerek kaldırmak 2. (Dampf) Abc n I. alfabe, elifba 2. flg. (Grundkenntnisse) temel bilgiler -buch n alfabe kitabı; silaber salıvermek 3. (Oas) püskürtmek 4. (rcinigen) pislik veya pürüzlerini bertaraf etm. (almak) 5. (et.) flg. verilen emri Abc-Schutze m okumayı öğrenen talebe ABC-Staaten pl. (seit 1945) Arjantin, Brezilya, Şilt ABCgeri almak; bşi yerine getirmemek Waften pl. nükleer, biyolojik ve kimyasal silâhlar abblassen solmak; abgeblapt soluk abblatten bir bitkinin yapraklarım ayrı ayn yolmak (kopar abdach'en 1. seli, damını kaldırmak 2. (Gelânde) şev şeklini vermek; şevlendirmek; eğim verdirmek; sathımak) abblittern intr. 1. (Pflanze) yapra k dökmek 2. (Verpııtz, mail yapmak; sır t ~ şevlenmek; şev halinde inmek Furnier usw.) pul pul olm. 3. (Haut, Rinde) kavlamak, 2ung / 1. az meyilli satıh; şev, bayır, maile, sathımail, kalkmak; abgehlattert kalkık versan, aklan, eğim 2. geol. epolman abblend'en 1. phol. diyaframı daraltmak 2. (Licht) körlet- abdümm'en 1. (Wasscr) baraj (sed, bent) ile durdurmak 2. mek, karartmak, maskelemek; ışığı örtmek 3. (Schein- fig. (den FluB e-r Handlung) mani olm.; frenlemek, vverfer) projektörleri kısmak 2ung / ışıkların körletilmesi yavaşlatmak 2ung / bentleme, batardo abblltzen F intr. muvaffak olmamak; atlatılmak; j- n ~ Ab'dampf m teehn. çürük istim 2dampftn 1. tebahhur etm.; buharlaşmak 2. (Schiff, Zug; F a. P.) hareket etm., kalk lassen baştan savmak; atlatmak, reddetmek mak; ~ lassen 1. tephir etm., buharlaştırmak 2. F (P.) abblocken (Sport) 1. (verhüten) mani olm., önlemek 2. (Schlag) çelmek, savuşturmak, defetmek a) hareketine mani olmamak b) baştan savmak; defet mek, atlatmak; bir ret cevabı vermek 2dâmpfen 1. teehn. abblühen intr. 1. (Pflanze) çiçeği düşmek 2. flg. solmak abbösehen bayırlaştırmak, şevlcndirmek, meyil vermek istimi kesmek 2. (Stimme, Ton) sesi hafifletmek 3. (Spcisen) etüvde kurutmak; buğuda pişiımek 4. (Bevvegung) Abbrand m teehn. I. maden eritme kaybı 2. kavurma tortusu abbrausen 1. (a. sich ~) duş yapmak 2. (Pflanzen) su serp bir hareketin hızını kesmek; das grelle Licht ~ ışığın çiğliğini tatlılaştırmak -dampfschale / ehem, kapsül mek 3. intr. F hızla gitmek, ayrılmak, hareket etm. abbreehen tr. I. kırmak, koparmak 2. (Mauer, Brückc -dimptung / 1. teehn. istimi kesme 2. (e-r Stimme, e-s usvv.) yıkmak 3. (Beziehungen, Kampf, Verhandlungen) Tones) hafifletme 3. (von Speisen) buğuda pişirme 4. (e-r Bevvegung) hızını kesme kesmek, katetmek 4. (Lager) bozmak, kaldırmak 5. (Spiel, Urlaub usvv.) yanda bırakmak 6. (Zelt) toplamak, abdank'en 1. (Herrscher) tahttan (tacından, saltanattan) feragat etm.; tahtütacından vazgeçmek 2. (Minister) kaldırmak, sökmek 7. (Arbeit)paydos borusu çalmak; istifa etm., çekilmek; abgedankt 1. (Offizier) emekli 2. (Beişlere devam etmemek 8. (niederreiBen) hedmetmek, amter) istifa etmiş; çekilmiş 2ung / 1. (Thronvcrzicht) yıkmak 9. (Belagerung) kaldırmak; intr. !. (Redner) tahtt an (tacından, saltanattan) feragat; terki saltanat 2. kısa kesmek, sözüne devam etmemek 2. (von selbstj (Rücktritt) istifa, çekilme 3. (Enttassung) terhis 4. rel. kırılmak, kopmak; aile Briicken hinler sich ~ flg. geri (Beerdigung) tedfin 2ungs.crkllrung / feragat beyan ile irtibatım kesmek; geri dönme imkânını ortadan kal namesi °ungs.urkunde / feragatname dırmak; Das Brettende brach ab. Tahtanın ucu kopup kurtulmuş, abgebrochen kopuk; ~ werden (z.B. Urlaub) abdarben: sich et. ~ k-ni bşden mahrum etm.; sich et. vom Munde ~ boğazından kesmek; yemeden içmeden tasarruf yan kalmak etm.; bşi dişinden tırnağından artırmak abbremsen 1. frenlemek 2.fig. yavaşlatmak abbrennen intr. (Haus usvv.) tamamiyle yanmak; kül abdarren fırınlamak haline gelmek; tr. 1. yakarak yok etm. 2. (Feuervverk) abdeck'en 1. üstünü (od. örtüsünü) açmak 2. (Haus) damını kaldırmak 3. (Tisch) sofrayı kaldırmak (od. toplamak) ateşlemek 3. (Stahl) çeliğe su vermek; s. a. abgebrannt 4. (Tler) derisini yüzmek 5. phot. bir kısmını örtmek 6. abbringen I. (von e-r Gevvohnheit) b-ni bir âdetten vaz (Sclıulden) ödemek 7. Fb. marke etm.; markelemek 8. geçirmek 2. (von e-r Meinung) fikrini değiştirtmek; (m. e-r Plane) örtmek; nicht ~ Fb. demarke etm. 2er m aklını çelmek 3. (von e-m Vorhaben) planını bıraktırmak; maksadından vazgeçirmek; caydırmak; karanndan dön deri yüzücü 2ung / (e-s gegnerischen Spielers) Fb. markaj dürmek 4. (von der Verfolgung e-s Zieles) hedeften çe virmek 5. (vom reehten Weg) doğru yoldan çevirmek, Abdelnasser n. pr. Abdünnâsır ayırmak 6. (vom Thema) sadetten harice çıkarmak; Abderlt m lit. bön, saf, ahmakça kişi konudan uzaklaştırmak; die Hunde von der Spur ~ abdicht'en I. (Austrittsstelle) sıkıştırmak 2. (Schiffsplanken) kalafatlamak 3. teehn. contalamak; salmastra sar köpekleri şaşırtmak; sich nicht ~ lassen I. (von e-r Mei mak; lök(ün)lcmek 2ung J 1. sıkıştır(ı!)ma 2. kalafat 3. nung) bildiğinden şaşmamak 2. bş üzerinde ısrarla dur teehn. conta, paking, salmastra mak abdlcken (Şaft u.â.) koyuca kaynatmak intr. abbröckeln 1. (Verputz) çözülmek; parçalara ayrıl abdienen 1. mil. (seine Zeit) hizmet müddetini doldurmak mak; pul pul dökülmek; ufalanmak 2. (VVidcrstand) 2. (e-e Schuld) hizmetle ödemek azalmak 3. (Preise, Kürse) yavaş yavaş inmek Abbruch m 1. (e-s Hauses usw.) kır(ıl)ma, yık(ıl)nıa 2. (e-r abdlngen (j-m et.) pazarlıkla fiyatını indirmek Tâtigkeit) kesilme, durdurulma, inkıta 3. (des Unter- Abdom'en n an. batın, abdomen 2lnal batnt, abdomina! -InaliUBe pl. zo. yüzme bacakları richts vor den Jahresprüfungen) ders kesimi; ~ tun 1. (e-r P.) zarar vermek; mağdur etm.; itibarını bozmak 2. abdorren kurumak; çorak hale gelmek (e-r S.) halel (nakisa) getirmek; kıymetten düşürmek; abdrüngen 1. (zur Seite) yana doğru çekilmeğe mecbur etm. 2. mil. püskürtmek, uzaklaştırmak, sürmek, atmak 3. (von ket vurmak; sekte vermek 3. (j-s Ehre) küçültmek; j-m ) b-den ayırmak nakiselendirmek. Das Haus wurde auf ~ gekaufl. Ev yıkılmak üzere satın alındı, -arbeiten pl. sökme işleri abdrehen tr. 1. büküp çıkarmak; çevirerek kırmak (ko parmak) 2. (Gas, el. Strom usvv.) kapamak 3. teehn. -steine pl. moloz -untemehmer m yıkıcı çevirmek; torna etm. 4. (Schrauben) vidalarını çıkararak abbrühen (Oemüse usvv.) haşlamak; kaynar suya daldırmak; sökmek 5. (Hals) boynunu koparmak; intr. (Flugzeug, s. a. abgebrüht; 2 n su ütüsü Schiff) istikametini değiştirmek; e-m Sclılüssel den Bart abbrummen F tr. (Strafe, seine Zeit) geçirmek; intr. ~ anahtarı çevirirken dişini kırmak; Man hat den Hrtsayrılmak; kaçıp gitmek serhahn nicht abgedreht, und jetzt tropfl er in einem fort. abbuehen hesaptan indirmek Musluk açık kalmış, şırıl şırıl akıyor, abbürsten l.(Staub) fırçalayarak kaldırmak (çıkarmak) 2. seli, harman savurmayı bitirmek; harman etm.; abdresehen (Anzug) fırçalayarak temizlemek 3. (j-n ) F adamakıllı abgedroschen s. a. paylamak abbusseln F şapır şupur öpmek; sırt ~ F öperlemek (V); Abdritt/s. Abtrlft abdrlngen (j-m et.) zorla kabul ettirmek öpüşmek abdrosseln teehn. (z. B. Dampf) kısmak abbüBcn bir cürmün cezasını çekmek
Abdruck
3
Abfallkasten
ter? Ya sonra? ich will ~ nichtl İstemem gayrı (volksAbdruck m 1. tabı, bası 2. (Exemplar) kopya, suret, nüsha 3. (ProbeS) tashih provası 4. (SiegelS) mühür, damga 5. tüml.). IVas meint ihr ~ , was ich sah? Bir de ne göreyim? wohl ~ ve fakat, leh sollte mich ~ getâuschl haben. Meğer (SchuhS, FuB2, Finger2) iz 6. (Gips2) dökme kalıp 7. (Platten2) epröv 8. (AbguB) mulaj 9. (e-r Ohrfeige) ben aldanmışım. Da gibi es kein 2/ F Aması maması yokl Wenn das Wenn und das 2 nicht ware . . . Olsa ile bulsa beşpençe yeri 10. (Nachdruck) istinsah, iktibas II . (Vervlelfâltigung) reprodüksyon 2en 1.yeniden basmak2.(aus bir araya gelse . . . ; Tausende und Stausende binler ve e-r anderen Zeitung) makaslamak 3. (übernehmen) binlerce kopya, istinsah etm.; aynını çıkarmak Aber'glaube (selt. -n) m batıl itikat; sanaka, hurafe 2glâu blsch I. (S.) hurafevl 2. (P.) batıl itikatlı; hurafeye abdrücken I. (SchuBvvaffc) tetiğini çekmek; ateşlemek 2. inanan; hurafeperest -e Furcht belin, haşyet; -e Ge(Pfeil) atmak 3. (umarmen) kucaklamak 4. (j-m das brâuche pl. hurafat Herz) kalbini parçalamak; yüreğine {od. içine) dert olm.; aberkenn'en (j-m et.) I. mahkeme karariyle b-ni bşden sich ~ iz bırakmak mahrum etm. 2. seli, inkâr etm .; reddetmek. DielmmuniAbduktor m an. uzaklaştırıcı, abdüktör tat wurde ihm aberkannt. Onun teşrii masuniyeti refedilabdunsten tebahhur etm., buharlaşmak miştir. Milletvekilliği dokunulmazlığı kaldırılmıştır, j- m abdünsten tebahhur ettirmek, buharlaştırmak die Staatsbürgerschaft ~ b-ni tabiiyetten çıkarmak 2ung abebben 1. (zurückvveichen) çekilmek 2. (Sturm, Leiden/ ıskat; ~ der biirgerlichen Ehrenrechte medeni haklardan schalt usw.) yatışmak, dinmek, hızı azalmak; aşırılığı ıskat geçmek abermal'lg yeni, diğer, mükerrer -s yeniden, tekrar, gene, Abel n.pr. (Bibel) Habil; Kain und ~ Habil ile Kabil Abelmoschus m bot. amber çiçeği bir daha Abendm I. akşam, gel.a. gece 2. fig. son 3. (inZss.o.) garp, abemten biçmek; hasat etm.; bozmak. Wir haben die Eier batı, Avrupa 4. (Vorabend) arife; des -s; 2s akşamleyin, friichle abgeerntct. Patlıcanı bozduk. akşamları; ~ fiir ~ her akşam; jeden ~ akşamlan; gegen Aberratlon / astr. taharrüf, sapınç, aberasyon ~ akşama doğra; akşamüstü; heule 2 bu akşam; Heiliger Aber'raute / s. Eberraute: 2tausend s. Stw. aber. -wltz m ~ Noel gecesi; ant ~ vorher bir akşam önce; Es wird ~ . akılsızlık, budalalık 2wltzlg akılsız, budaia(-ca) Akşam oluyor. Ortalık {od. sular) kararıyor. Gııten ~ ! abessen I. hepsini yemek 2. (Teller) silip süpürmek 3. (KnoAkşamlar {od. akşamınız) hayrolsun; Bonsuvarl Noch ist ehen) sıyırmak nicht aller Tage ~ . Mesele bitmemiş, hâlâ ümit var. Man Abessin'len n. pr. va. Habeşistan -ier(ln f) m; 2!sch soll den Tag nicht vor dem ~ loben. Spr. Savaş bitmeden Habeş(-istanlı), Habeşi -lsch-(e) n (Spraclıe) Habeşçe; zafer borusu çalmamalı. Çayı görmeden paçaları sıva Habeş dili mamak. -andacht / akşam ibadeti -anzug m resmi elbise abfahren inlr. 1. (Verkehrsmittel od. P.) hareket etm., -blatt n akşam gazetesi -brot n (spez. nordd.) akşam gitmek, kalkmak 2. (Segelsctıiff) yelkenlemek 3. (P.) yemeği -dSmmerung / akşam alaca karanlığı {od. akşam ayrılmak 4. (beim Skilauf) kaymak; depar yapmak kararması) -essen n I. akşam yemeği 2. (im Ramazan) 5. (Messcr) elinden kaymak 6. (abgevviesen werden) F iftar 3. (mit Tanz) dine dansan -gebet n akşam namazı bir ret cevabı almak; tr. 1. (e-n Weg) parkurunu yap (6zw. duası) -gebets.rut m (des Müezzins) akşam ezanı mak 2. (Autoreifen) aşındırmak, eskitmek 3. (cin Bein, -gesellschaft / gece toplantısı; suare, müsamere -kleid n e-n FuB) ezmek, çiğnemek 4. (Steine usw.) araba ile tuvalet -land n batı, garp, Avrupa 2lfindlsch garbi, garplı, taşımak; nakletmek. Fahr abl 1. V DefolI 2. (Zuruf an batılı, Avrupai, AvrupalI -lauten n akşam çanları 2ilch den Fahrer) Yürül j- n ~ lassen F baştan savmak; akşamki -e Zusammenkunfl (bei Rakı)akşamcıltk -mahl n defetmek, atlatm ak; bir ret cevabı vermek; sich ~ (Auto 1. s. Abendessen 2. ret. kuddas, Evharistya -mahlzelt / reifen) aşınmak, eskimek; abgefahren (Autoreifen) Ch. akşam yemeği -nachrlchten pl. gece haberleri -pfauenkabak auge n zo. akşam tavus kelebeği -rot n; -rtite / akşam Abfahrt / 1. hareket, gidiş, kalkış 2. (beim Skilauf) depar, kızıllığı -segler m zo. erken uçan yarasa -sonne / akşam şos; zur ~ bereit (Schiff) demir üzerinde -s.bahnstelg m güneşi -stindehen n serenat -stern m Akşam Yıldızı; Zühhareket peronu -s.flagge / naut. parlamento -s.halle / re; Çobanyıldızı, Çulpan; Venüs -veranstaltung / akşam hareket salonu -s.laut m (Ski) depar, şos -s.weg m eğlencesi (6zu\ toplantısı); müsamere -vorsteliung / 77ı. gidiş {od. çıkış) yolu -s.zeit / hareket saati gece oyunu; suvare -zeitung/ akşam gazetesi Ab'fall m 1. (Unbrauchbares) süprüntü, döküntü, saçıntı, kırpıntı, kesinti; hurt hurdavat 2. (Kohlen2) mucur Abcnteuer n macera, sergüzeşt, avantür, serüven; auf ~ ausgehen macera peşinden koşmak; ein ~ bestehen bir 3. (Müll) çöp 4. (beim Essen) artık, kırıntı 5. (Böschung) macera geçirmek; sich in ein ~ stürzen maceraya atılmak şev, bayır; sarp meyil 6. (vom İslam) irtidat 7. mil. -İn/mac era kadını 2llch I. sergüzeştçi 2. (Lagc) maceralı, düşman tarafına geçiş 8. pol. isyan, ihtilâl, ayrılma sergüzeştli 3. (gefahrlich) tehlikeli, rizikolu 4. fig. garip, 9. (Verschlechterung) fenalaşma, tereddi, soysuzlaşma, tuhaf, eksantrik, acayip -lichkelt / maceracılık, sergüzeştyozlaşma 10. (Gerümpel) ıskarta -fallbehblter m süprüntü çilik -lust / maceraperestlik, maceracılık, sergüzeştsepeti -fâlle pl. 1. (in e-r Schneiderei) makas hakkı çilik eiustig maceraperest, maceracı, sergüzeştçi 2n intr. 2. (beim Schlachten) sakatat 3. (bei Schurwolle) iskarto macera peşinden koşmak -roman m tit. macera romanı 4. (bei Holz) yonga, talaş 5. (beim Spinnen) büküntü Abenteurer m I. maceracı, maceraperest, sergüzeştçi, Sfallen I. (herunterfallen) düşmek, dökülmek 2. (von e-r avantüriye, serüvenci 2. (Hochstapler) rastakoer 3. Partei) terk etm., bırakmak, çıkmak, ayrılmak 3. naut. (Landstreicher) serseri -İn / s. Abenteuerin rüzgâr altına düşmek; boca etm. 4. (Gevvinnaııteil) pay aber 1. fakat, am(m)a, lâkin; bununla beraber; mamafih; çıkmak 5. (Verputz) çözülmek; pul pul dökülmek 6. (Hüşu kadar var ki; ancak, oysa(-ki); meğer . . . imiş 2.(tagel usw.) sarp meyille inmek 7. (gegen j-n) ayağına su delnd; a. ~ ~ ) ey; yapma yahu; adam sen de; nun ~ dökememek 8. (gegen et.) bşe nispetle fena olm. 9. (vom öder ~ doch halbuki, imdi; ve yahut da; ~ I. hay hay 2. İslam) irtidat etm. 10. (Teile, Reste) artakalmak; sich den Hals —düşerek boynunu kırmak; abfallend: -es Ge bununla beraber; ~ nein 1a, a, al yol ~ lieber Freund, wo gibi es denn so etwas ? A dostum, öyle şey olur mu V~ ich lânde inişli arazi -fallhaulen m çöp yığını bitte Siet Aman efendimi Das ist ~ schönI Amma güzel abtâUlg (Kritik, Bemerkung) hor görücü; istihfafkâr, haka astust du denn? İlâhi çocuk neler yapıyor h a l — Junge,w retsiniz; sich ~ üııpern (über) . . . hakkında döşenmek; sun? ~ genau so . . . Nasıl ki; Weıın er ~ (entgegen meiner istihfaf edici bir lisan kullanmak; ~ urteilen (über) Envartung) nicht kommen sollte . . . Yok eğer gelmezse . . . hakkında olumsuz (menfi) bir hüküm vermek . . . ; Zuerst war er damit einverstanden, dann — überlegte Abfall'kasten m çöp kutusu -korb m çöplük -produkt n er es sich anders. önce razı oldu, sonra da caydı. — gewipt ikinci sınıf mahsul -spâne pl. yonga -stoff m med. deşet Tabili Hay hay! Başüstünel Elbette! — wie geht es wei-verwertung / süprüntülerin değerlendirilmesi
abfilschen
4
»bgcdroschcn
abtblschen (Fb., Bili.) (tst.) falso vermek erleiden I. baştan savulmak; atlatılmak 2. reddedilmek; abfangen 1. yakalamak, tevkif etm. 2. (Briefe, Schiff) e-e ~ erteilen 1. baştan savmak; atlatmak 2. reddetmek; zaptetmek 3. (arch.; Bergwerk) desteklemek; payanda e-e tüchtige ~ verdienen çanak tutmak vurmak 4. mil. (z. B. Durchbruchsversuch) yarmayı abführ'cn I. (auf die Polizei, ins Gefângnis usw.) götürmek, durdurmak 5. (Flugzeug) baş aşağı dalıştan sonra yatay sevk etmek, F: posta etm. 2. med. ishal, amel vermek duruma dönmek 3. (vom Wege) yoldan çevirmek; sapıtmak 4. (vom abfbrben intr. t. boyası çıkmak 2. (beeinfluBt werden) Thema) uzaklaştırmak 5. (Geld) ödemek -end med. b-nin, bşin tesiri altında bulunmak müleyyin, müshil, sürdürücü; leicht ~ wirken med. abfasen techn. s. obkanten yumuşaklık vermek 2m!ttel n müshil, laksatif; llynet abfasem intr. s. ausfasern; (tr.) (Bohnen usw.) ayıklamak ilâcı; pürgatif abfüll'cn I. (FaB) boşaltmak 2. (auf Flaschen) şişelere sich ~ tiftik tiftik olm. abfass'en 1. (P.) yakalamak, tevkif etm., tutuklamak 2. doldurmak 2maschine / doldurma makinesi (Werk) telif etm., kaleme almak; yazmak 3. stil, formüle abfütter'n 1. (Tiere) yem vermek 2. (P.) F yemek yedirmek etm. 4. (Protokoll) tanzim etm. 2 un g /l . kaleme al(ın)ma; 3. (Kleidung) kaplamak, as tarlamak 2ung / (für leichte yaz(ıl)ma, telif, redaksiyon 2. stil, ifade 3. (e-s ProtoMântel) muflon kolls) tanzim Abgabe / I. teslim, tevdi 2. (Stimm2) rey (oy) verme 3. abfaulen çüı üp dökülmek (Steuer usw.) resim, harç, vergi, baç 4. H trata 5. satış abfeder'n 1. (Hühner usw.) tüyünü koparmak; yolmak veya tevdi yeri 6. (e-r Willenserkİârung) rıza beyanı 2. yay koymak 3. (elastisch sein) elastiki (esnek) olm. 7. Fb. pas. Man hal ihm e-e ~ von dreihundert Pfund 2ung / techn. amortisman auferlegt. Ona üçyüz lira salmışlar. 2n.frel vergi (harç, abfegen süpürmek resim) den muaf 2n.pflichtig 1. (P.) mükellef 2. (S.) abfellen 1. (Unebenheiten) pürüzlerini eğelemek, törpüle resme tabi mek 2. eğe ile kesmek Abgang m I. (Abfahrt) gidiş, hareket, kalkış 2. (von der abfellKhen pazarlıkla almak Schule, der Bühne) çıkma, çıkış, ayrılma, terk 3. (aus abtetmen s. abschöumen; s. a. abgefeimt e-m Amt) istifa, çekilme 4. (von Waren) satış, sürüm, abfertlg'en I. (Waren) yollama muamelesini yapmak 2. (am revaç 5. (an Oevvicht) azalma, eksilme, zıya, fire, dara Schalter) muamele (hizmet) etm. 3. (allg.) işlem yapmak 6. (von entlassenen Haftlingen) çıkış; tahliye edilme 7. 4. (grob, kurz) savmak; hortzort etm. 2un g/ 1. yolla(n)- (an Flüssigkeit) sızma, sızıntı, akma, boşanma 8. (Abfall) ma 2. muamele 2ungs.ste!le / (bei e-r Behörde) masa süprüntü, talaş 9. (der Leihesfrucht) sıktı cenin; düşük abfetten leke bırakmak 10. (Tod) ölüm, vefat, irtihal II . (Verluste) zayiat 12. abfeuern ateşlemek, ateş etm., atmak, silâhını boşaltmak, med. (Ausscheidung) taş düşürülmesi; cerahat akıntısı; tetik düşürmek; Er Jeuerte zwei Schüsse ab. İki el kurşun kan boşanması v.s. 13. (vom Turngerât) iniş; keınen ~ finden (Gast) postu (pösteki) sermek; gülen ~ haben H sıktı. abfleren naut. salta etm. kolaylıkla satılmak; revaç bulmak -s.replik / TA. çıkış abflltrleren s. nbseihen sözü abflnd'en (j-n m. et.) 1. (zufriedenstellen) b-ni bşle tatmin Abgüng'er m bir okuldan mezun olan 2lg kayıp, zayi; (memnun) etm.; gönlünü yapmak 2. (Ansprüche) hak ikameti meçhul kını ödemek 3. (entschüdigcn) tazminat vermek 4. pej. s. Abgangt'bahnhof m hareket istasyonu -hafen m kalkma abspeisen; sich ~ I. (m. seinem Los' tevekkül etm. 2. (m. limanı -prüfung / mezuniyet İmtihanı; bakalorya -zelt j-m ) uyuşmak, uzlaşmak, anlaşmak, itilâf etm. 3. (allg.) / hareket saati -zeugnis n I. tasdikname 2. (Abitur) bakalorya (mezuniyet) diploması iktifa etm., kanaat etm., katlanmak; bşe razı olmak; alışmak 2ungs.summe / 1. (Entschâdigung) tazminat Abgas n çiirük gaz; huruç gazı; artık gaz -türbine / artık akçesi; ikramiye 2. (Schvveigegeld) hakkı sükût, sus payı, gaz türbini abgaunern (j-m et.) kurnazlıkla (dolandırıcılıkla) elde etm. susturma parası 3. fr. çıraklık abfischen I. (Teich) bir gölün bütün balıklarını tutmak 2. abgeben I. (überlassen) terk etm., bırakmak 2. (aushandigen) tevdi, teslim etm.; vermek 3. (verzichten) vazgeç (naclı et.) bucak bucak aramak abflach'en düzleştirmek, yassılaştırmak, yassıltmak; sich ~ mek 4. (Satz od. Spicl im Tennis) kaybetmek 5. (seine yassıi(aş)mak 2ung / yassılık Stimme) rey vermek; oyunu kullanmak 6. (SchuB) atmak, sıkmak 7. (e-n Gelehrten usw.) istidat göstermek 8. pol. abflauen intr. I. (Wind) hafiflemek, dinmek, kalmak 2. fig. tavsamak, gevşemek, azalmak, inmek. Es sieht nicht (e-e F.rklârung) beyanatta bulunmak 9. Ka. son olarak kâğıdı dağıtmak 10. a) (j-m von et.) bir kısmını bir baş so aus, als ob der Sturm abflauen mitte. Fırtına kalacağa kasına vermek b) (nichts ~ von e-m Gewinn) kanını benzemiyor. içine akıtmak 11. (dienen als) olmak, teşkil etm. 12. Fb. abfliegen intr. 1. uçup gitmek 2. (Flugzeug) hareket etm., pas vermek; aktarmak 13. (Amt) üzerinden atmak havalanmak, gitmek 3. (P.) uçakla hareket etm. 14. (den Vermittler) aracılık (arabuluculuk) etm. 15. (ViabfIleBen intr. akıp gitmek; dışarı akmak; nicht ~ irkilmek sitenkarte usw.) b-ne bşi bırakmak; ein Urleil — hüküm Abflug m uçakla hareket; uçuş, hareket, kalkış, gidiş vermek; (über et.) bş hakkında kanaatini belirtmek; sich AbfluB m I. (dışarı) akma 2. (des Geschehens) geçme 3. (von mit j-m (et.) ~ b-le, bşle meşgul olm., uğraşmak; nicht Geld) azalma 4. med. akıntı 5. (Kanal) lağım, mecra, geme von et. ~ mllen bşi kısırganmak; esirgemek; Mit kanal -graben m su yolu; ark; akıntı hendeği -hahn m solehen Kleinigkeiten gibi er sich nicht ab. Kartal sinek su akıtan musluk -menge / dışarı akan miktar; debi -rohr n 1. akaç; suyu dışarı akıtan boru; künk (borusu); avlamaz. Spr. mecra, avgın 2. (im Abort) kubur 3. (im Staudamm) abgebrannt 1. (Haus usw.) yanmış 2. (P.) harikzede; yan gından çıkmış 3. F. (ohne Barmittel) meteliksiz; cebi boş cırnık (od. delik); züğürt, parasız; F: fülüs mafiş; tırıl, mangır Abfolge / sıra, dizi, silsile, teselsül, te akup sız; V: kokoz, bitli, teneke, hasta, dımdızlak abfordern (j-m et.) istemek, talep etm. abgebraucht I. (abgenutzt) pırpıt, hurada, eskimiş, yıpran abformen I. kalıbını almak; kalıplamak 2. şekil vermek mış; cıcığı çıkmış 2. (banal) harcıâlem, köhne abforsten (Watd) bir ormanın bütün ağaçlarını kesmek abgebrüht 1. haşlanmış 2. flg. yüzsüz, pişkin, vurdum abfragen (j-n od. j-m et.) I. soruşturmak 2. (e-e Lektion) duymaz, hissiz; kös dinlemiş; çifte kavrulmuş; kaşarlan söyletmek, anlattırmak; sich gegenseilig ~ soruşmak mış, kaşarlı 3. (gegen et. Ekliges) midesiz. Gegen solehe abfressen I. otlamak; yem yemek; kemirmek 2. ehem. Beleidigungen ist er riemlich O, bu gibi hakaretlere (yiyip) aşındırmak idmanlıdır. Yüzü teneke kaplı. Abtuhr / 1. araba ile nakil, götürme, taşıma 2. (Fechten) mağlubiyet 3. flg. atlatılma; baştan savulma; e-e ~ (bgcdroschcn fig. kullanıla kullanıla eskimiş, yıpranmış;
abgefeimt
5
adi, bayağı, müptezel, tatsız, basmakalıp, beylik, hayide; •e Wörler klişe laflar abgefeimt çok bilmiş; son derecede kurnaz; orospu çocuğu; köpoğlu tilki (şeytan) gibi; deslscci; takke kapıcı; V: eski memur; -er Bursche hinoğlu hin; 2helt / köpoğlııluk abgegrlften t. (z. B. Münze) aşınmış, yıpranmış, eskimiş, silik 2. s. abgedroschen abgehen İr. I. (Strecke) adımla ölçmek, adımlamak 2. (Bahnvvârter) kontrol (murakabe) etm., yoklamak; Inlr. 1. (abfahren) hareket etm., gitmek, kalkmak 2. (Sendung) yollanmak 3. (Weg) ayrılmak 4. (sich entfernen) uzaklaşmak 5. (Schüler, Schauspieler) çıkmak 6. (Beamter) istifa etm., çekilmek 7. (Ware) satılmak; revaç bulmak 8. (Verputz) çözülmek; pul pul olm. 9. (fehlen) eksik, noksan olm. 10. mei. (z.B. Eingcweidewürmer) düşmek II. (vom Thema) sadetten harice çıkmak 12. (von e-r Meinung, e-m Vorhaben) caymak; fikrini değiş tirmek; planını bırakmak 13. (vom rechten Weg) yolunu şaşırmak; yolu sapıtmak (a. fig.) 14. (Rabatt, Unkosten usw.) indirilmek, tenzil edilmek 15. (j-m sehr ~) nok sanlığını, yokluğunu hissetmek 16. (enden) bitmek, neticelenmek, sonuçlanmak 17. (mit Tod ~) ölmek; vefat, irtihal etm. 18. (Haut, Politur) kalkmak 19. (in Stücken) (Rinde, Haut) kavlamak. Das Tischfurnier isi abgegangen. Masanın kaplaması kabarıp açılmış. Der Buchieckel İst abgegangen. Kitabın kabı çıkmış. Der Knopf isi ab gegangen. Düğme kopmuş. Der Stiefel will nichl ~ . F Çizme bir türlü ayağından çıkmak bilmiyor. Er gehl nichl von seiner Forderung ab. Talebinde ısrar ediyor. ~ lassen 1. (Waren) göndermek, yollamak 2. med. (Nierensteine usw.) düşürmek; sich nichts — lassen k-ni hiç bir şeyden mahrum etmemek; hiç bir eksiği olmamak abgekttmpft I. mil. yıpranmış hale gelmiş; muharebe kudre tini kaybetmiş 2. allg. yorgun, bitkin mbgekartet pej. muvazaalı, danışıklı dövüşlü; tertipli; -e Sache gizli tertip; -es Spiel flg. danışıklı döğüş abgeklirt s. abklaren abgelebt kocamış; eli ayağı tutmaz olmuş; takattan düş müş abgelegen I. uzak, tenha, ücra, kuş uçmaz kervan geçmez; kuytu, ırak 2. (Stadtviertel) kenar, sapa. Obrnhl der Orl reeht ~ war, . . . Yerin sapalıgına rağmen . . . abgeleiert s. abgedroscheıı abgelten 1. (geldlich) hakkını ödemek; tazminat vermek 2. (durch Gegenleistung) bedelle, ivazla ifa etm. abgemessen 1. ölçülü, mevzun 2. resmi, teklini abgeneigt 1. mühalif, düşman, sevmeyen, aleyhtar 2. istek siz; e-r S. nichl ~ sein bşin aleyhinde bulunmamak Shelt / nefret, isteksizlik, aleyhtarlık Abgeordnete mlf 1. parl. milletvekili, mebus, saylav 2. murahhas, delege 3. mümessil, temsilci -n.haus n; -n.kammer / paiaınento, (Türkei): Büyük Millet Meclisi; Kamutay -n.sltz m milletvekilliği, mebusluk, temsilcilik, saylavlık ıbgerlssen 1. (Haus usw.) yıkık 2. (sehâbig gekleidet) yırtık pırtık; üstü başı kalmamış; hırpani, dilenci vari; pej mürde kıyafet; yalınayak başı kaba k; kılık kıyafet köpek lere ziyafet; bir don bir gömlek; V: bitirim, adadiyoz, pırpırı 3. (zusammenhangslos) kesik kopuk; insicamsız; sebkurabıttan, siyakusibaktan mahrum; dağınık; -er Knopf kopuk düğme . Abgcsandte m lf 1. haberci, ulak, sai, öndüç, tatar, posta; va.: kasıt, berit, peyk 2. pal. mümessil, delege, murahhas, elçi, sefir 3. (Beobachter) rasıt, müşahit abgeschieden 1. ayrılmış, uzak, tenha, münzevi, ırak 2. (tot) müteveffa, ölü, merhum, rahmetli; kalıbını dinlendirmiş abgeschlossen 1. vgl. abschlieflen 2. tecrit edilmiş, ayrılmış 3. (in sich) tamam olarak; kül halinde mevcut 4. (abgerundet) törpülenmiş, müdevverleştirilmiş abgeschmackt 1. tatsız tuzsuz; pestenkerani 2. fig. saçma sapan; mantıksız, manasız, münasebetsiz Shell / tatsız lık, münasebetsizlik abgesehen 1. (von) sarfınazar (m. Abl.); bir yana; bş dı
AbguS
şında; sadet dışı; bertaraf 2. (auf) matuf, kastedilmiş; ~ davon bundan sarfınazar; bundan başka; bunu bir tarafa bırakalım abgespannt yorgun, bitkin, takatsiz; F turşu gibi; ~ sein a. kafası bulanmak Shelt / yorgunluk, bitkinlik; hatır perişanlığı •bgesplelt (Film, Schallplatte) fazla kullanılmış; yıpran mış abgestanden 1. dura dura bozulmuş; ba ya t; taze değil 2. fig. tatsız, bozuk abgestorben 1. ölmüş 2. (Art, Baum) kurumuş, kuru 3. (erstarrt) ölmüş gibi; uyuşuk 4. (gefühlios) duygusuz, hissiz abgestumptt I. küt, güdük; ucu kopmuş; kesik 2. (empfindungslos) hissiz, kör, vurdumduymaz, hayvanlaşmış 3. (gleichgültig) lakayt, kayıtsız abgetan 1. s. ablun 2. (erledigt) olmuş bitmiş 3. (überholt) maziye karışmış; demode. Damil isi die Sache noch nichl ~ . İş bununla bitmez. abgewinnen 1. (j-m et.) elinden kazanmak; almak, elde etm.; İçeri sokmak 2. (e-r S. Geschmack ~ ) hoşlanmak 3. (dem Mcer Land ~ ) denizi doldurmak; dem Meer abgeu’onnenes Land dolma abgewöhnen (j-m et.) huyundan, itiyadından vazgeçir mek; sich el. ~ bir âdetten vazgeçmek abgezehrt son derecede zayıflamış; karakuru; ~ sein a. suratı kaşık kadar kalmak abglefien 1. (Zuviel an Fiüssigkeit) mayinin fazlasını dök mek 2. (in ein anderes GefâB) kaptan kaba aktarmak 3. (in Gips) kalıbını çıkarmak Abglanz m 1. ziya; zayıf inikâs; akis 2. (e-r Stimmung) lisanıhal abglfitten I. düzeltmek, perdahlatm ak 2. (bügeln) ütülemek abglelehen 1. müsavi (eşit) kılmak; tesviye etm.; denkleştir mek 2. (Schuld) ödemek abglelten 1. aşağı kaymak; kayıp düşmek 2. (Börsenkurse) yavaş yavaş inmek 3. (Vorvvürfe) (an j-m) bşe kulak asmamak. Melne Hande glilten ab, und ich flel hin. Ellerim kurtuldu ve düştüm, -d (Erdmasse) kaygan, kayrak Ab'gott m 1. put, sanem, idol 2. fig. (P .) son derecede sevilen -götterel / putperestlik; ~ treiben puta tapmak; putperestlik etm. Sgöttlsch pu t gibi; ~ lieben çıldırasıya sevmek -gott.schlange / zn. boa yılanı; kıral yılanı •bgraben 1. (Hügel ıı.â.) kazıyarak alçaltmak 2. (Bach, Teich usw.) kazıyarak mecrasını değiştirmek; kazıyarak elinden almak 3. fig.: j- m das Wasser ~ a) b-nin men faatine halel getirmek; zarar vermek b) b-nin hayatını tehlikeye koymak abgrümen: sich — tasadan harap olm. abgrasen 1. otlamak 2. flg. (absuchen) bucak bucak ara mak 3. (wissenschaftliches Gebiet) ince araştırmalarla tüketmek abgraten lechn. çapağını almak abgrelfen t. kavrayarak, eliyle yakalayarak aşındırmak 2. (m. Zirkel) pergellemek; sich — silinmek s. a. abgegriffen abgrenz'en 1. sınır çekerek ayırmak, sınırta(ndır)mak, tah dit etm. 2. (umreiBen) krokisini çizmek 3. (Begriff) belirlemek; tayin, tarif etm. 4. (gegeneinander) birbirin den ayırmak; abgegrenzt 1. muarref, tariflenmiş, sınırlı 2. mefruz 2 u ng / 1. (Tâtigkeit) sınır çekme; sınırlama, belirleme; tarif, ayırma 2. (Zustand) sınır, had, hudut Sungs.llnle / faslı müşterek h attı “ungs.zaun m perde Abgrund m 1. uçurum, çok derin çukur, (ka'rı amik) 2. (bodenloser) sonsuz derinlik; dipsiziik; in den ~ stürzen yardan uçmak abgründig; abgrundtlef uçurumlu, çok derin abgucken F 1. (j-m et.) b-ne bakarak sanatını öğrenmek 2. (absehreiben) kopya etm. abgurten kolan çözmek AbguB m 1. (Fiüssigkeit) dökülen mayi 2. (in der GieBerei) döküm 3. (in Gips usw.) kalıp, mulaj; e-n ~ von et. herslellen bşi kalıba dökmek
abhaben
6
abhaben F 1. (Hut, Brille) şapkasını, gözlüğünü çıkarmış olm. 2. (scine Strafe) cezasını almış olm.; el. ~ ıvollen pay istemek abhacken balta (satır v.s.) ile kesmek; abgehackt (z.B. spreehen) kesik kesik; çat pat abhaken 1. çengelden çıkarmak; asılı bşi indirmek 2. (beim Kollationieren) işaret koymak; puvantaj yapmak abtıalttern I. (Pferd) yularını çıkarmak 2. (P.) F a) (loswerden) savmak, atlatmak; V: satmak, asmak, ekmek b) (entlassen, kaltstellen) azletmek; pabucunu dama atmak abhalsen kucaklamak, sarılmak; kollan arasında sıkmak; okşamak, deraguş etm. abhalt'en I. uzak tutm ak 2. (hindern) alıkoymak, mani olm., menetmek, işgal etm. 3. (Parade, Gottesdienst usw.) yaptırmak 4. (Kind) aptesini sağlamak 5. (Sitzııng) yap mak, akdetmek 6. (Lehrstunde) ders vermek 7. naut. (vom Land) karadan açık kalmak; sahilden ayrılmak; von der Adei! ~ işinden alıkoymak; V: avara etm. 2 n (vom Bieten bei Versteigerung) jur. müzayedeye fesat karıştırma 2ung / 1. (Hindemis) engel, mani, mânia 2. (von Vorlesungen) tedris, öğretim, öğretme 3. (e-r Sitzung) inikat, toplanma, celse akdetme abhand'eln 1. (Thema) müzakere etm., trete etm. 2. (et. vom Preis) pazarlıkla fiyatını indirmek 3. (j-m et.) müsait bir fiyatla elde etm., satın almak °lung / 1. ilmt tetkik, araştırma, trete 2. (kleinere) risale, makale, yazı abhanden: ~ kommen kaybolmak; artık yerinde bulunma mak; zayi olm., yitmek; hum: uçmak; V: kaynamak; ~ gekommen kayıp, zayi, yitik Abhang m iniş, meyil, bayır, yamaç, şev, aklan, maile, versan, eğiklik abhüng'en İr. 1. (et. Aufgehângtes) yerinden indirmek; çengelinden çıkarmak 2. (Telephon) eline almak 3. (lâstigen Begleiter) atlatmak 4. (Eisenbahnvvageıı) akuplımanı çözmek; Intr. 1. (von) bşe bağlı olm., tabi olm., b-nln elinde olm. 2. (Fleisch) bayatlamak; Dos hangi gam von Ihnen ab. Size bağlı. Siz bilirsiniz, abgelıangen (f-'lelsch) bayat(-lamış), fözande -Ig 1. (unselbstândig) gayri müstakil, bağımlı, tabi 2. (von) b-ne, bşe bağlı, tabi, menut, vabeste, mütevakkif; -er Satz gr. bağımlı cümle; flnanziell noch von den Ellern ~ anababa eline bakar; et. ~ maehen (von) bş için şart koşmak Slgkelt / 1. bağım (-İslık) 2. merbutiyet, bağlılık, tabiiyet, tevakkuf abhtrmen: sich ~ (um) birisi için k-ni helâk etm.; kederden harap olm.; İçi içine yemek; başının etini yemek abhitrten (Körper) alıştırmak; abgehârtet çelik gibi; (gegen Külte) soğuğa karşı dayanıklı abhaspeln I. (Oarn) çıkrıktan geçirmek 2. (Oedicht usw.) acele acele söylemek abhauen 1. balta v.s. ile kesmek; budamak 2. (j-m den Kopf) kellesini uçurmak 3. Sch. kopya etm. 4. V kirişi kırmak; palamarı çözmek; zamkinos etm.; ipini kesmek; fertiği (cızlamı) çekmek; alargaya çıkmak; cicozlamak, ançizlemek, tüymek, defolmak Hau abl V DefolI Yıkıl karşımdan! Çek arabanı! Alarga! afchiuten (Tier) derisini yüzmek •bheben 1. (Deckel) kaldırmak 2. (Geld) bankadan para çekmek 3. Ka. kesmek; sich~(von, gegen) iyice belirmek; bşden farklı olm; kontrast teşkil etm. 2 n Ka. kup abhebem bir sıvıyı sifon ile çıkarmak abheften dosyaya, klasöre geçirmek abhelien (VVunde) şifa bulmak; tamamiyle iyileşmek; iltiyam bulmak abhelfen (e-r S.) çare bulmak. Dem lüsst sich leicht ~ . Kolayı var. abhetzen I. (Wild) avı kovalarken son derece yormak, sıkıştırmak 2. (Pferd) atını koşturarak sıkıştırmak, sal mak 3. (P.) aceleye getirmek; sich ~ koşarak yorulmak; aceleye gelmek; abgehelzt alı al moru mor; alı alına moru moruna; dili dışarda; koşa koşa bir hal olmuş Abhllfe/çare, derman, deva, ilâç, kolaylık; ~ iristen (sehaf fen) bşe çare bulmak; nach ~ iradilen çaresine bakmak;
Abklattch
auf ~ sinnen çare aramak; au f ~ drlngen çare bulun
masını ısrarla talep etmek abhobeln I. pürüzlerini rendelemek; kabasını almak; planyalamak, yontmak 2. fig. terbiye, ıslah etm. abhold (m. Dat.) sevmeyen, mühalif, düşman, müteneffir, çekkin, aleyhtar; (j-m od. e-r S.) ~ sein müsait olma mak; b-ni çekememek; iyi bir gözle bakmamak abholen I. (et.) gidip almak, alıp getirmek (6zw. götürmek) 2. (Post) posta kutusunu boşaltmak 3. (j-n von der Bahn, dem Dampfer usw.) ~ istikbal etm., karşılamak 4. (einsammeln) toplamak 5. (Polizei) evinde yakalamak abholz'bar (Wald) baltalık -en bir ormanın bütün ağaç larını kesmek 2ung / orman açma Abhöranlage / dinleme aleti abhorchen 1. gizlice dinlemek 2. med. misma, kulaklık ile muayene etm. Abhör'dlenst m mil. dinleme hizmeti 9en 1. (Lektion) söylet mek, anlattırmak 2. (Telephon) gizlice dinlemek 3. (Gesprâch) kulak misafiri olm. 4. (Schallplatte) dinleyerek muayene etm. -zentrale f mil. dinleme merkezi abhorreszleren va. s. verabscheuen Abhub m döküntü (a.fig.) ablrr'en 1. (Pfeil) çivmek, cavmak; amaçtan şaşmak; hede fine varmamak 2. yolunu şaşırmak; sap(ın)mak; dalâlete düşmek 3. fig. aldanmak 2en n sapınç, dalâl(-et) 2ung / asir. s. Aberration Abltur n lise devlet imtihanı; bakalorya; mezuniyet imti hanı -!ent(-ln f) m devlet lise imtihanını geçiren (veya yakında geçirecek olan) öğrencilise mezunu -.seli, başöliye -ientenprütung / s. Abilur. -zeugnls n lise diploması abjagen I. (Pferd) koşturarak yormak 2. (j-m e t ) elinden almak (kapmak, koparmak); sich ~ s. sich abhetzen. abjudlzleren s. aberkennen abkümmen 1. tarakla çıkarmak (temizlemek) 2. fig. (durchsuchen) inceden inceye aramak, taramak, taharri etm. abkant'en teehn. 1. (Kanten abrunden) kenar kıvırmak; kenarını kesmek 2. (Bleche winklig biegen) köşeletmek Smaschlne; Spresse / bükme makinesi abkanzeln 1. seli, kürsüden ilân etm. 2. fig. azarlamak, darıl mak; harcını vermek; süslemek; aptesini vermek; tepe den tırnağa kadar donatmak abkaplteln seli. s. abkanzeln abkappen ucunu kesmek abkapseln: sich ~ inzivaya çekilmek; infirat etm.; kendi kabuğuna çekilmek abkargen seli. s. absparen abkarten gizlice danışmak; hile ve fesat tertiplemek; desise kurmak; s.a. abgekartet. abkaufen (j-m et.) b-den bşi satın almak; sich jedes Wort sozusogen ~ lassen sözü ağzından dirhemle çıkarmak; Das kaufe ich dir nlchl abl F Buna inanmam! j- m die Courage ~ korkutmak; gözdağı vermek abkehlen I. (töten) boğazını kesmek; boğazlamak 2. yiv açmak Abkehr / 1. (Abwendung) yüz çevirme; ayrılma 2. (Verzicht) vazgeçme 2en I. (m. dem Besen) süpürge ile çıkar mak veya temizlemek; süpürmek 2. (abvvcnden) yüz çevirmek; sich ~ (von) 1. başka tarafa dönmek; b-den yüz çevirmek 2. fig. vazgeçmek abketten zincirleri çözmek abklappem F bucak bucak aramak; allem edip kallem et mek; aramadık yer bırakmamak, leh habe garız İstanbul abgeklapperl. İstanbul kazan ben kepçe, soundso viele Htiu ser~şu kadar kapının ipini çekmek ; altes ~ ne altım bırakmak ne üstünü; Er klapperle aile möglichen Oeschöfle ab. Boy boy çarşılara gitti, abklüren I. süzmek, durultmak 2. ehem, tasfiye etm., temizlemek; abgeklürt 1. (Wein usw.) berraklaşmış 2. ( P.) temkinli, ağırbaşlı, vakarlı, deryadil; gönül eri 3. (Urtell) makul Abktatsch m 1. kopya, suret 2. (Klischee) klişe, basmakalıp 3. lyp. tashih provası 4. fig. ayna, timsal 5. fig. kötü taklit Sen I. lyp. kalıbını almak; kopyasını çıkarmak;
abklauben
7
ablegcn
spraehe) fazla kısaltmalar kullanılmasıyle çirkinleştirilen tashih provası çekmek (od. yapmak) 2. mtd. ıslak bir ifade tarzı bezle hafifçe vurmak 3. (beim Tanz) ellerini çırparak bir abküssen I. buselere gark etmek; öpücüklere boğmak 2. çiftin dansını durdurduktan sonra damı dansa davet etm. (Trânen) dudaklarla silmek; öperek yok etm. abklauben ayıklamak, toplamak, temizlemek ablad'en 1. yükünü indirmek, boşaltmak; tahliye etmek 2. abklemmen stkt sıkı bağlamak abkllngeln (StraBenbahn) vatmana hareket işaretini ver fig. F dert yanmak 3. (Geld) F ödemek; mangizleri sökülmek Sektede / çöplük Sung / jur. celpnamenin mek abkllngen 1. (Ton, Gerâusch) uzaklarda kaybolmak 2. fig. iptali azalmak, hafiflemek; gittikçe zail olm.; yavaş yavaş din Abtage/ 1. depo, ambar 2. (KleiderS) gardırop, vestiyer 3. (abgelegte Akten) dosyalara geçirilen veya geçirilecek mek olan evrak 4. (Ablegekasten) kâğıtlık abklopfen I. vurarak düşürmek 2. (Staub) vurarak tozunu çıkarmak 3. med. hastayı parmakla vücuduna vurarak ablager'n 1. bayatlamak 2. malları depo etm.; ~ lassen din lendirmek; sich ~ I. çökmek, çökelmek, teressüp etm. 2. veya aletle muayene etm. 4. (Dirigent) değneğini vurarak geol. katmanlaşmak; abgelagert: -er Wein yıllanmış şarap müziği dinlendirmek Sung / 1. (Sediment) tortu, rüsup 2. (e-s Flusses) çökül abknabbem I. bir parçasını kemirmek 2. (Knochen) sıyır Sungsschlcht / (des Meeres) kordon mak ablandlg naut. karadan denize doğru esen (rüzgâr) abknallen F alçak(-çasına) öldürmek AblaB m I. rel. günah çıkarma; papanın affı 2. (des Wasabknappen; abknapsen (j-m et.) b-ni bşden mahrum etm. abknelfen (tırnak, cımbız, kerpeten v.s.ile) tutarak çıkar sers) suyun salıverilmesi 3. H tarh, tenzil, ıskonto; olıne ~ mak fasılasız, mütemadiyen ablasscn 1. (hinunterlassen) (aşağı) indirmek 2. (FaB usw.) abknicken bükerek kırmak boşaltmak 3. (Wasser) suyunu akıtmak 4. (von et.) abknipsen s. abkneifen vazgeçmek; artık ısrar etmemek; el çekmek 5. (von j-m) abknöpfen 1. düğmeleri çözerek çıkarmak 2. F para sızdır mak; hile ile elde etm.; domuzdan kıl koparmak; V; b-ni bırakmak 6. (vom Preis) fiyattan bir miktar indir sövüşlcmek mek 7. (kâuflich) satmak 8. (von e-m Fehler) a) yapılan abknüpfen düğümünü çözerek kaldırmak hatayı artık tekrar etmemek b) nefsini ıslah etm. abknutsehen: sich ~ F kapışmak (V); öpüşmek; AblaBhahn m teehn. boşaltma musluğu abkochen t. pişirmek, kaynatmak 2. a.mil. yemek Ablation J geogr. ablasyon; yüzel erime Ablativ m gr. -den hali; mefulünanh, mefulünminh, ablatif pişirmek abkommandler'en 1. mil. ifraz etm. 2. bir işe, vazifeye tayin ablatschcn (Schuhe) F ihmalctlıkla çabucak eskitmek etm. -t mil. müfrez ablauern I. (j-n) pusuda yatarak beklemek 2. (Gelegenheit) Abkomm'e m 1. evlât ve evlâdın evlâdı; feri (pt. füru) 2. fırsat gözetlemek (des Propheten Mohammed) şerif, seyyit Sen 1. uzaklaş Ablaut m 1. akma, akış, seyelân 2. (-rinne) su oluğu 3. mak, ayrılmak, sapmak 2. (Sport) start yapmak 3. (Sport) start 4. (ZeitS) mürur, geçiş 5. (e-r Frist) hitam, (Brauch) yavaş yavaş zail olm.,kalkmak, modası geçmek son, inkıza 6. naut. kızaktan suya inme 7. (Vcrlauf) 4. (vom Weg) yolunu şaşırmak, kaybetmek 5. (vom vetire, seyir, gidiş, süreç, mecra; noch wir ~ der ersten Minule Fb. ilk dakika dolmadan; rıatürlicher ~ seyri (mereehten Weg) fig. doğru yoldan ayrılmak 6. (vom Thetna) sadet dışına çıkmak 7. (von e-r Ansicht) caymak; crayi) tabii; nach ~ e-s Monats bir ay geçtikten sonra; fikrini değiştirmek 8. (von e-m Plan) bir projeden vaz Sen tr. 1. (abnutzen) aşındırmak, yıpratmak, eskitmek 2. (Laden, StraBen) dolaşmak; s.a. abklappern 3. (j-m geçmek; tornistan etm. 9. (vom Boden) (Flugzeug) havalanmak -en n uzlaşma, an(t)laşma, itilâf, aranjman, den Rang) geride bırakmak 4. (sich die Beine, die Schuhantant, muahede, uylaşım, konvansiyon, mukavele, pakt, sohlen nach et. ~) bşin peşinden koşmak; ittir. 1. s. abfliefien 2. (Geschehnis) cereyan etm., geçmek 3. (Sport) ınisak, kontrat, sözleşim; ein ~ treffen ahitleşmek; muahede akdetmek; itilâf etmek -en .sch aft/ I. zürriyet; start yapmak 4. (Uhr) a) (w6rtl.) durmak b) fig. son saati evlât ve torunlar 2. (des Propheten Mohammed) a) (über çalmak 5. (Frist) a) dolmak; günü gelmek b) (sterben müssen) günü dolmak; vaktüsaati gelmek 6. a) (gut, seinen Enkel, İmam Haşan) şerafet, şeriflik b) (iiber seinen Enkel, İmam Hüseyin) siyadet, seyyitlik sehleeht) bitmek, nihayetlenmek, neticelenmek b) (enden) abkömm’llch başka bir işin ifası için vazifesinden ayrıl hitam bulmak; dolmak, sonuçlanmak 7. (Film) gösteril masında mahzur olmayan; huzuru elzem olmayan 2llng mek ~ lassen (Schiff) (kızaktan)suya indirmek; Das habe m 1. s. Abkomme 2. ehem. s. Derival ich mir lângst an den Schuhsohlen abgelaufen. F Bunu ben abkonterfelen resim almak hanidir biliyorum. Die Zeit İst abgelaufen. Vakit (od. abkoppeln bağını (kılıç kayışını; akuplımanı) çözmek müddeti) tamam oldu, abgelaufener Pafi müddeti dolmuş abkragen areh. şevlendirmek pasaport -gerüst n (für Minen usw.) mil. kayma şasisi Abkratz'eisen n çamurluk Sen 1. kazıyarak çıkarmak veya -sehlitten m (beim Stapellauf) kızak döşeği temizlemek 2. (absehaben) raspa etm. 3. V s. abhauen 4. ablausehen kulak kabartarak elde etm. (sterben) V: sıfırı tüketmek; ayakları dikmek; mortoyu ablausen I. bitlerini ayıklamak; bitlemek 2. fig. (j-m et.) çekmek; hapı yutmak; kuyruğu titretmek; cavlağı çek b-nin malım hile ile kapmak mek; imamın kayığına binmek; tahtalı köyü boylamak Ablaut m gr. kök seslisinin değişmesi (z. B. singen, sang, geabkrauten tarla yahut bahçenin muzır otlarını ayıklamak sungen) Sen intr. kök seslisi değişmek abkıiegen s. abbekommen ablâuten I. (Gottcsdienst) çan çalarak dini ayinin bittiğini abkühl'en 1. soğutmak 2. serinlendirmek 3. fig. hafifletmek, bildirmek 2. (Eisenbahn) çan çalması ile trenin hare gevşetmek, teskin etm.; sich ~ 1. soğumak 2. serinle(ş)ketini bildirmek mek 3. fig. hafiflemek, gevşemek. Ihre Freundschafl hat abieben irtihal, vefat etm., ölmek; gözlerini hayata kapa sich reeht abgekühU. Aralarında soğukluk peyda oldu. mak 2 n irtihal, vefat, ölüm, üful; öbür dünyaya göç Araya soğukluk girdi. Araları soğudu. Sung/1 . soğu(t)ma, etme Ss.verslcherung / ölüm sigortası serinle(ş)me 2. (der Beziehungen) soğukluk Sungs.flâche / ablecken yalamak; sich die Zunge nach et. ~ fig. hırsla lechn. soğutma yüzeyi; (tebrit sathı) Sungs.verlust m aşerercesine tadına bakmak teehn. soğutma zayiatı abledem I. (Möbel usw.) deri ile perdahlamak 2. (Scheibe, A bku nf t/1. (Ursprung) menşe, asıl 2. (Familie) aile, soysop, Auto usw.) silmek; abgeledert (Schuhe) F aşınmış, yırtık ırk; von bürgerlicher ~ burjuva bir aileden gelme Ablegekasten m kâğıtlık abkürz'en kısaltmak, ihtisar etm.; abgekürzt kısaltılmış, ableg'en 1. çıkarmak, bırakmak, bir yere koymak 2. (Gemuhta sar Sung / 1. kısaltma, ihtisar 2. (Weg-) kestirme wohnheit) terk etm.; yakasını bşden kurtarmak 3. (Eid) yol 3. mus. abrevyasyon Sungs.sprache f (hum. Aküyemin etm. 4. (Prüfung, Rechenschaft) imtihan, hesap
ablehnen
8
abmessen
vermek 5. (Zeugnls) şahadette bulunmak; tanıklık etm. (Tafel) silmek 3. (Kalk) söndürmek4. (Eisen) tav vermek; 6. (Akten) dosyaya, klasöre geçirmek 7. (Gelübde) ada* tavlamak mak, nezretmek 8. (Kleider) a) çıkarmak, değişmek b) AblSı'e / (isi.) s. Ablösungssumme; 2en 1. (losmaehen) ayır (nicht mehr tragen) artık kullanmamak; atmak 9. naut. mak, çözmek 2. (Haut usw.) soymak, kaldırmak; deri sahilden hareket etm. 10. (Fehler) bir hatasını düzeltmek sini yüzmek 3. (Wache) mil. nöbet değiştirmek 4. (j— s 11. (die Maske) fig. maskeyi çıkarmak 12. Ka. ekarte etm. Kapitalseinlage) geri vermek 5. (Verbindlichkeit) bir 13. (e-e Probe seines Könnens) liyakatini göstermek borcu ifa etm. 6. (durch Geldzahlung) bedel vermek 7. 14. (Trauer) matemden çıkmak 15. (Gestândnis) suçunu (an j-s Stelle treten) istihlâf etm., b-nin yerine geçmek, itiraf etm.; abgtlegt: -e Kleider pl. kullanılmış elbise; -e kaim olm. 8. (Pfand) geri almak 9. naul. kavanço etm. Korten pl. Ka. ıskarta Ser m 1. ogr. toprağa daldırılan 10. naul. (Deckvvache) iskanca vardiya etm.; sich ~ 1. dal; daldırma 2. (Filiale) şube (Verputz) ayrılmak, çözülmek; pul pul olm. 2. (gegenablehn'en 1. reddetmek, kabul etmemek, refüzc etm., bşden seitig) münavede bulunmak 3. (im Amt) yerine geçmek imtina etm. 2. (dankend) mazeret beyan etm. 3. (verwer4. (in der Wache) nöbeti değiştirmek; nöbetleşmek 5. fen) yabana atmak -end menfi -e Kommentare pl. menfi (Ereignisse) birbirini kovalamak -ung / t. (Turnus) tefsirler; e-e -e Haltung einnehmen buz kesilmek ?ung / nöbet, münavebe 2. (e-r Hypothek) liberasyon 3. naut. 1. ret 2. (kokette) nağme; 3. (Haltung) menfilik, imtina (der Deckwache) iskanca vardiya -ungs-recht n jur. ~ des Richters reddihâkim; hakimin reddi iştira hakkı -ungs^umme / verilecek bedel ablelern hep aynı tonda ve cansıkıcı bir şekilde okumak, abloten 1. şakul çekmek, tutmak; şakullcmek 2. (Meeressöylemek; bir terane tutturmak; s.a. abgeleierl steile) iskandil etm. ablelsten 1. memuriyet, askerlik müddetini doldurmak 2. ablöten lehimini çözmek (Eid) yemin etmek abluehsen (j-m et.) F hile ile elde etm., V: kafeslemek; ablelt'en 1. hedefinden çevirmek 2. (FluB) ırmağa başka bir takke kapmak; kazımak istikamet vermek; yatağını değiştirmek 3. gr. çıkarmak, ablutsehen emerek kaldırmak iştikak ettirmek, türetmek 4. (Ergcbnis) netice istidlâl abmach'en 1. (losmaehen) çözmek, çıkarmak 2. (wcgnehetm.; sonuç çıkarmak 5. (seine Herkunft von... ~) b-nin men) almak, kaldırmak 3. (vereiııbaren) söz bir etm., neslinden olm. 6. malh. müştakkını almak; türetmek; sözbirliği etm., kararlaştırmak, bş hakkında söz kesmek; slch ~ (aus, von) 1. bşden çıkmak, gelmek 2. (Wort) kavilleşmek; F: pişirmek, kıytşmak 4. (Jest ~) sağlam türe(til)mek; abgeleiteles Wort türev 2ung / 1. gr. iştikak, kazığa bağlamak 5. (Obst) toplamak, koparmak, devşir türem, türetme 2. malh. müştak, türev; -en pl. von dem mek 6. (bereinigen) halletmek, tesviye etm., düzeltmek tleichen Grundwort aynı kökten türemiş kelimeler 2ungs.7. (gütlich) bş hakkında dostça uyuşmak 8. (beenden) angrlff m mil. şaşırtma taarruzu ?ungs.strom m phys. kol bitirmek; Abgemachll 1. Oldu bittil 2. Karar! Sung / 1. akımı; müştak cereyan 2ungs.verlust m tecim, akıtma (Vereinbarung) uzlaşma, sözleşim, sözleşme, sözbirliği, zayiatı (od. firesi) anlaşma 2. (Verabredung) danışık, muvazaa 3. (Vertrag) ablenk'en 1. yolundan çevirmek; saptırmak; istikametini akit, mukavele, kontrat 4. (geheime) F pasaparola 5. değiştirmek 2. (Lichtstrahlen) inhiraf ettirmek 3. (Auf(schriftliche) itilâfname 6. (vorlâufige) modüs vivendi; e-e ~ trefjen ittifak etm., bir karara varmak; e-e ~ bremerksamkeit) oyalamak; nazarı dikkatin çevrilmesine ehen pazarlığını bozmak sebep olm.; avundurmak 4. (Verdacht) kaldırmak; k-den çelerek başkasına çevirmek 5. (z. B. zur Ecke) Fb. çelmek abuıager'n zayıflamak; kilo kaybetmek; vücuttan düşmek; 6. (von e-m Thema) lakırdı karıştırmak; abgelenkt zihni kötülemek, bozulmak, cılızlaşmak, kurumak, tavşanlamak, tazılamak, lagarlaşmak; erim erim erimek zum dağınık 2ung / I. (des Lichtes) inkisar, kırılma 2. (Zer* Gerippe ~ iskeleti çıkmak; bal mumu gibi erimek; abgestreuung) eğlenme, oyala(n)ma, distraksyon °ungs.kraft( İnhiraf kuvveti Sungs.manöver n a.mil. oyalama hare magerl zayıf, lagar; bir torba kemik; canı cebinde; etsiz keti; şaşırtma manevrası 2ungs.winkel m inhiraf açısı cansız; kuru kafes; Er isi gam ~ . Suratı kaşık kadar Ablepsle / 1. (Blindheit) körlük 2. (Blödheit) hamakat 3. kaldı. 2ungs.kur/zayıflama rejimi abmihen orak veya tırpanla biçmek; hasat etm. (Verblendung) fikirsizlik, gözbağı ablesen 1. (Raupen) ayıklamak 2. (vom Blatt) kâğıttan, abmahnen b-ne bşi yapmamasını tavsiye etm. yüzünden okumak 3. (absehreiben) gizlice okuyarak abmalen 1. resmini, portresini yapmak 2. (nach Vorlage) resmin aynını yapmak 3. tasvir ve tarif etm. 4. F taklit kopya etm. 4. (j-m et. an den Augen) a) (Eigenschaft) bş b-nin yüzünden akmak; bşi b-nin yüzünden okumak; bş etm. gözlerinden, suratından belli olm. b) (Wunsch) ifade Abmangel m H eksik miktar edilmemiş bir arzuyu derhal yerine getirmek c) (Wut) Abmarsch m mil. yürüyüş(-e başlama), hareket, ayrılış 21eren mil. yürüyerek yola çıkmak; hareket etm.; mev ağız burun birbirine karışmak; Mankann ihmdieEhrlichzun adım ve yürüyüş nizamiyle ayrılmak keit amOesichl ~ . Kalbinin temizliği çehresine vurmuş; j- m jeden Wunsch an den Augen ~ bir dediğini iki etme abmartem: sich ~ 1. (körperlich) k-ne işkence etm. 2. (seelisch) azap çekmek mek; kuşsüdiyle beslemek, Man kann ihm sehon am Ge Ir. 1. (den Glanz beseitigen) donuklaştırmak, abmatten sichl ~ , vvas Jür ein Mensch das İst. Yüzü ne adam oldu matlaştırmak 2. fig. yormak; inlr. fig. yorulmak; kuv ğunu söylüyor. Ne adam olduğu yüzünden belli, vetten düşmek ableuchten ışık (lamba, projektör) ile aramak ableugnen I. (bestreiten) inkâr etm., yadsımak 2. (demen- abmelern F azletmek; işinden çıkarmak; el çektirmek abmeiBeln 1. (abtrennen) keskiyle koparmak 2. (Form ge tieren) tekzip etm., yalanlamak ben) çelik kalemle biçim vermek abllchten resim (od. foto) çekmek abmelden 1. (vorherige Ankündigung usw.) emir, sipariş, abllefcm teslim etm., vermek haber v.s. bozmak, geri almak 2. (polizeilich) hareketini abllegen 1. (vveit) bir yerden uzak bulunmak 2. (Wein, Obst) bildirmek; ayrılacağını haber vermek 3. (Schüler) bir durarak olgunlaşmak 3. (vom Thema) hiç bir ilişiği öğrencinin okuldan ayrılacağını bildirmek 4. (aussehaiolmamak; s.a. abgelegen ten) (Sport) F bertaraf etm. Er isi abgemeldet. F Namazı ablisten (j-m et.) hile ile elde etm.; punduna getirerek kılındı. Pabucu artık dama atıldı, apartmak ablocken (j-m et.) I. yaltaklanarak elde etm. 2. (Geheimnis) abmrrgeln 1. takatta n düşürmek 2. (Pferd) lagarlaştırmak; sich ~ F s. sich abplagen; abgemergelt çökmüş adam; sır çalmak lagar at ablohnen; ablöhnen 1. hakkı olan ücretini ödemek 2. (unter Auszahlung des Lohnes entlassen) parasını verip işten abmeıs'en 1. ölçmek, metrelemek, endazelemek, adımlamak 2. fig. (Worte) sözlerini tartmak 3. (nach et. anderem) çıkarmak, yol vermek intibak ettirmek; uydurmak 4. (m. dem Zirkel) pergelleablösehen I. (nasse Schrift) kurutmak, tamponlamak 2.
abmteten
9
abrechntn
numara; memşa(-ne); hacet yeri; tuvalet; V: kenef 2. mck 5 u n g /l. ölçme 2. (MaB) ölçü 3. (pl. -en) (AusmaBe) med. (a. Abortus) sıktı cenin; düşük; çocuk düşürme; ebat, arch. çap ıskatı cenin; auf den ~ gehen aptes bozmak; defi hacet abmleten (j-m et.) kira ile tutmak etm.; ayakyoluna çıkmak (od. gitmek) -abfluB m çirkef abmontieren sökmek; demontaj yapmak, demonte etm. lağımı; geriz -grube / aptesane çukuru; septik çukuru; abmühen: sich ~ didinmek, seğirdeşmek; emek (eziyet, fosseptik 2|eren med. çocuk düşürmek -leerer; -rSumer m zahmet) çekmek; çarpınmak; alın teri dökmek; sich vervidanjör -leerung; -raumuıtg / vidanj geblich ~ boşuna (nafile) uğraşmak, savaşmak, debelen mek; kalburla su taşımak; sich sinn- und zwecklos ~ abpacken küçük miktar halinde paketlemek abpassen 1. teehn. tesviye etm., uydurmak 2. (lauern) gözet Çingene çergisinde musandıra aramak mek, beklemek, kollamak, müterakkip olm; (b-nin)yolunu abmurkstn F öldürmek, mortlatmak; kıtır kıtır doğramak (od. kesmek) beklemek; e-n günstigen Zeitpıınkt ~ uygun bir zaman kollamak; acele etmemek; abgepapt: Das u/ar gut —.Ta m abmustem naul. (tr.) azletmek, terhis etm.; (inlr.) kendi vaktinde oldu, -e Servictten pl. kenarlı peşkirler isteğiyle ayrılmak abnabeln (Kind) göbeğini kesmek abpatrouillleren (e-e Oegend) mil. (muayyen bir sahada) abnagen (Knochen) kemirmek kol gezmek abnih'en dikiş dikerek darlaştırmak, kasmak Ser m kasıntı abpellen (Obst, Kartoffeln) kabuğunu soymak abpfâhlen I. kazık dikerek etrafını çevirmek 2. şâhıs dikerek dikişi; pens Abnahme / t. kaldır(ıl)ıııa 2. med. kes(il)mc 3. (Verminde bir istikameti tayin etm.; şahıslamak rung) azalış, tenakus, eksilme 4, (Obernahme) H alaca, abptetfen (Schiedsrichter bei Sport) düdük çalarak oyunu tesellüm; s.a. Kreuzabnahme; -kommlsslon / teslim alma durdurmak veya bitirmek H komisyonu; tesellüm heyeti -prüfung / tesellüm mua ıbpflöcken s. abpfâhten abpfiückcn (Obst, Blumen) toplamak, koparmak yenesi abnchm'bar teehn. sökülür, kaldırılabilir -en İr. I. kaldır abplacken F; abplagen: sich ~ yorulmak; dört dolaşmak; mak (a. Verband); çıkarmak (a. Hut); indirmek, sökmek çabalamak; eşek gibi çalışmak; dokuz doğurmak; terle 2. (Telephonhörer) eline almak; teleton açmak 3. (Körmek; (sinnlos) öküzün altında buzağı aramak; pösteki perglied, Bart usv. ) kesmek 4. (gewaltsam) zorla almak saymak; (ohne reehten Erfolg) deveye hendek atlatmak; 5. (kaufen) satın almak 6. (Siegel) jur. çözmek, refetmek, kafasını yarıp gözünü çıkarmak; (für andere) bir işin fekketmek 7. (Maschen) azaltmak 8. (c-e Sorge) endişeden hamallığını etm. kurtarmak 9. (Versprechen) söz almak 10. (Eld) yemin abplatt'en düzleştirmek, yassılaştırmak, yassıltmak, kütleş ettirmek; ant içirmek II. (Lieferung) teslim almak; tirmek; sich ~ yassıl(an)mak, yassılaşmak 2 un g/ yassı tesellüm etm.; kabul etm. 12. (Obst) toplamak, kopar lık, basıklık mak, devşirmek 13. (Parade) geçit resmini kabul etm. abplatzen intr. (z.B. Furnier) çözülmek; pul pul olm.; 14. (j-m zuviel) tazla ödetmek 15. (j-m e-e Arbeit) işi bir yerinden oynamak, kopmak başkasının yerine yapmak 16. (j-m Geld) para sızdırmak; abpriigen damga, marka vurmak; sich ~ iz bırakmak satır atmak; yutmak 17. (im Spiel das Oeld) F dekave abpralten I. (GeschoB) bşe çarparak zıplamak, sekmek, etm.; V: kazımak 18. (j-m et. glauben) F inanmak 19. çıvmak; seğirdim etm. 2. (vom Torpfosten) Fb. direkten (BalI) Fb. ayağından topu kapmak 20. (Beichte) günah dönmek 3. (Vorvvürfe usw.) b-ne tesir etmemek; bşe çıkarmak 21. (Waren) satın almak 22. (ohne Obj.) Ka. kulak asmamak kesmek; intr. 1. (an Körpergevvicht) zayıflamak; kilo abpressen t. sıkarak suyunu çıkarmak; ezmek 2. (Geld, Zukaybetmek; erimek 2. (Mond) küçülmek 3. (Tage) kısal sage usvv.) zorla elde etm.; tehditle koparmak mak 4. (weniger werden) azalmak, eksilmek 5. (unter- abprotzcn tr.lintr. 1. (Geschiıtz) mil. topu indirmek; topu gehen) zeval bulmak 6. (Hitze) düşmek; Das nimmt dir toparlağından ayırmak 2. Sa., F aptes bozmak 3. intr. F nicmand ab. Bu yalanı kimse yutmaz. Ser m 1. (Kâufcr) hızla ayrılmak alıcı, müşteri 2. (Hehler) yataklık eden; yatak. Diese abpumpen tulumba ile boşaltmak Wart findet ktintn ~. Bu malın sürümü yoktur. abputzen I. temizlemek 2. süpürerek çıkarmak 3. (Nase) Abnelgung / antipati, isteksizlik, tiksinme, nefret, karşıtsilmek 4. (Haus) sıva(la)mak duygu, iğrençlik, kerahet, ikrah; ~ einflöpen tiksinti abquâlcn: sich ~ 1. s. sich abplagen 2. (seclisch) kederlen vermek; ~ tmpfindtn yüreği soğumak; b-ne, bşe karşı mek; gam ve kasavet çekmek antipati duymak; krankhafte ~ geğen Jede Neuerung yeni abguetschen: Er hal sich den Finger abgeguelscht. Parmağı lik korkusu; yeniliğe karşı nefret; gegenseitige ~ münaezildi. feret; e-e ~ haberi (fühlen, tmpfindtn) (gegetı) ikrah etin., abrackem: sich ~ canı burnundan gelmek; canını dişine çekememek almak; pala çalmak (od. sallamak); (s.a. sich abarbeiten; abnorm (F und 6si. a. -al) anormal, kaidesiz, düzgünsüz; ~ sich abplagen.) Er rackert sich umsonst ab. Eli hamur kamı veranlagt cinsel sapık eitst /anorm alite, ucube; garibei hil aç. kat Abraham n.pr. (Bibel) (Hazret!) İbrahim; sicher wie in -s abnötigen bşi b-den zorla almak; b-ni bşi terke mecbur Sehop sitzen emniyette olm. etm.; Betvunderung ~ hayran kalmasını mucip olm. abrahmen (Mildi) sütün kaymağını almak abmıtz'en (a. abnützen) aşındırmak, yıpratmak, eskitmek; Abrakadabra n I. (Zaubenvort) sihir sözii 2. (siıınloses Gecıcığını çıkarmak; sich ~ 1. aşınmak, yıpranmak, eski schvvâtz) saçma sapan lakırdı mek 2. (Stoff) tirfillenmek, sağılmak, partallaşmak, abras'lertn tıraşla bertaraf etm. 2lon / 1. geol. abrazyon; tarazlanmak, telesimek 3. (\Verkzeug) farımak; abgenulzl dalga aşındırması 2. med. (Auskratzung) kürtaj pırpıt, burada; cıcığı çıkmış; teles, silik, köhne 2u ng / abraspeln raspalamak, törpülemek aşın(dır)ma; nalürliche ~ mil. eskime ve aşınma 2ungs.- abraten (j-m von et.) b-ne bşi yapmamasını tavsiye etm. krleg m yıpratma harbi 2ungs.quote / yıpranma payı Abrauchschale/ ehem, tephir kabı; vaporizatör 2ungs.sch1acht / aşındırma muharebesi Ab'raum m I. (Bergbau) toprakaltı servetlerin üstündeki Abonnement n abone -gebühren p/.; -prels m abone bedeli toprak tabakası; pislik 2. (Schutt) moloz, enkaz, yıkıntı Abonn‘ent(in f ) m abone (olan, yazılan) -enten.venicherung Eraumen kaldırmak; den Tisch ~ sofrayı kaldırmak /gazete abonesiyle sigorta Sieren(auf) bşe abone olmak abrausehen F hışırtı fışırtı ile gitmek (yazılmak) abreagicren: stine W ut ~ karnının şişini indirmek abordn'etı 1. parl. mebus göndermek; milletvekili çıkarmak abrechn'en I. (gegenseitig) hesap görmek; hesaplaşmak, 2. delege tayin etm. 3. allg. bir işe tayin etm. Eung / kesişmek, ödeşmek, sayışmak; takas tukas etm.; (volksheyet, delegasyon, murahhaslık tüml.): ödeş gödeş olm. 2. (abziehcn) hesaptan indirmek Abort m 1. aptesane, ayakyolu, helâ, kademhane; yüzkısmak 3. (bereinigen) düzeltmek, tasfiye etm. Mit dem
Abrechte
10
werde iclı schon noch einmal ~ / Onunla paylaşılacak kozum var! abgerechnet 1. (unter Abzug) sarfınazar 2. (ohne Berückslchtlgung) hesaba katılmaksızın 2ung / 1. hesaplaşma 2. (Abzug) tenzil, tenkis, indirme, çıkarma, H dekont 3. (Zettel) nota 4. bilanço 5. (Verrechnııng) kliring, takas 6. ftg. intikam 7. (Liquidation) tasfiye; ~ hallen (m. j-m) hesabını görmek; b-le hesaplaşmak; in ~ bringen hesaptan indirmek Sungs.stelle / 1. kliring bürosu; takas odası 2. tasfiye bürosu Abrechte / kumaşın ters yüzit Abrede / sözleşme, uzlaşma Das isi wider dit ~ t Biz böyle görüşmemiştik! in ~ stellen yadsımak, inkâr etm.; t-t ~ Ireffen sözleşmek, uyuşmak, uzlaşmak abregen: sich ~ ham. F s. sieh beruhigen abrelb'en 1. (massieren) oğmak 2. silmek, temizlemek, sürtmek 3. (wegnehmen) oğarak aşındırmak 4. (Glanz geben) cilâlatmak, parlatmak 5. (abtrocknen) kurulamak 6. (Rost) çıkarmak; bertaraf etm. 7. (a. beim Frisör) friksiyon yapmak 8. (Pferd) atı kefelemek 9. (Kopf und FüBe bei ritueller Waschung) meshetmek; sich ~ 1. (sich frottieren) kurulanmak 2. (sich abnützen) aşınmak; abgerieben (Münze) silik 2ung/ 1. vgl. abreiben 2. (Schelte) tekdir 3. (Prügel) dayak; j- m e-e ~ verpassen 1. (schclten) b-ne çıkışmak; terbiyesini vermek 2. (prügclıı) pataklamak Abreise / gidiş, hareket; 2n intr. yola çıkmak; gitmek, hareket etm. abrelB'en İr. 1. koparmak, sökmek 2. (Haus) yıkmak 3. (Stoffstreifen) sıyırmak; intr. I. kopmak, sökülmek 2. kesilmek, ayrılmak. Es reipi ja gar nicht ab. Bunun sonu gelmez. Die Maschine hat ihm die Hand abgerissen. Elini makineye kaptırdı, s. a. abgerissen. Sblock m zımbalı defter; bloknot Skatender m yapraklı takvim Szünder m çekme funya abrelten İr. 1. (Pferd) yormak 2. (Front, Strecke usw.) atla geçmek (od. dolaşmak) 3. (die Welten) dalgayı başa almak; intr. (wegrciten) atla uzaklaşmak abrennen F: leh habe mir die Beine danach abgerannl. Allem ettim kallem ettim. abricht'en I. (Tiere) terbiye etm., alıştırmak, dresa] yap mak, tedrip etm. 2. lechn. planya etm., düzlemek; abgerichtet: -er Affefîg. talimli maymun; noch nicht -er Falke acemi doğan 2er m hayvan mürebbisi Smaschlne / lechn. planya makinesi 2ung / terbiye, tedrip, dresaj, alıştırma abriegel'n 1. (absperren) sürmelemek 2. mil. (Einbruch) sürgülemek, tıkamak 3. (hermetisch) kuş uçurmamak 4. (Stadtvicrtel) kordon altına almak; Die Strapen sind polieeilich abgeriegell. Sokaklar polisçe tutulmuştur. 2ungs.feuer n mil. sürgü (sed, çemberleme) ateşi abrinden (Bâume) kabuğunu çıkarmak abringen (j-m et.) zorla elde etm., koparmak; j- m ein Gestiindnis ~ itiraf ettirmek; sich el. ~ gözden çıkarmak abrlnnen azar azar akmak AbrlB m I. yıkılış 2. (Zeichnung) plan, kroki 3. (kurze Darstellung) hulâsa, icmal .tarihçe 4. (Buch) manüel Abrog'ation / (Abschaffung) nesih, kaldır(ıl)ma 2leren neshetmek, kaldırmak abrollen İr. I. (et. Gevvickeltes) açmak, yaymak, sermek 2. (mittels Fahrzeug) nakletmek; intr. 1. aşağı yuvar lanmak 2. (Zug) hareket etm. 3. (Zeit) geçmek 4. (Pro gramın) nazara arz edilmek; sich ~ fig. göz önünde cere yan etm.; birbirini takip etm. •brosten paslanarak dökülmek •briicken İr. (Tisch usw.) bulunduğu yerden ayırmak, uzaklaştırmak; geriye çekmek; intr. uzaklaşmak, çe kilmek, mil. a. hareket etm. Abruf m: auf ~ vaki talep üzerine; auf ~ tâlig sein eğreti durmak 2bereit H emre müheyya 2en I. (bcstellte Ware) gönderilmesini emretmek 2. (Zug) hareketini yüksek sesle bildirmek 3. (Geld) bankadan çekmek 4. (P.) bis işten geri çağırmak abrühren (Kochkunst) I. çalkalayarak hazırlamak 2. (hinzufügcn) katmak 3. terbiyelemek
abschgtzen
abrund'en 1. yuvarlak bir şekil vermek; yuvarlatmak, toparlatmak 2. (seharfe Ecken) keskin köşeleri kırmak 3. (Schriftstück) pürüzlerini, eksikliklerini gidermek 4. (Betrag) yuvarlak bir rakam koymak 5. (Aufstellung) teltiği temizlemek 2ung / yuvarlaklık abrupfen koparmak, yolmak abrupt 1. kestirme 2. (ohne Zusammenhang) rabıtasız, insicamsız, kesik kopuk 3. (plötzlich) ansızın, birdenbire 4. (brüsk) selâmünaleyküm demeden; ~ aufstehen und sich verabsehleden sellemehüsselâm çekilip gitmek abrüst'en I. (Schiff) teçhizatını kaldırmak 2. mil. silâhsızlan(dır)mak bzw. silahlan azaltmak 3. lechn. yapı iskele sini sökmek 2ung / I. silâhsızlanma 2. (der Industrie) demontaj 2ungs.konferenz / silâhları bırakma (terki teslihat) konferansı abrutsehen 1. (hinunterrutsehen) aşağı kaymak 2. F hareket etm., gitmek 3. (z.B. Schüler) F eski seviyesine göre kötüleşmek 4. (moralisch) yolunu sapıtmak 5. (Flugzeug) yana kayarak düşmek 6. (sozial) itibardan düşmek 7. (Unrechtes tun) haksızlık, adaletsizlik, fenalık yapmak absübeln F beceriksizlikle bşi kesmek absacken 1. (Schiff) batmak 2. (Noten, Schüler) kötüleşmek 3. (Flugzeug) irtifadan kaybetmek 4. (Bau) çökmek 5. (Erdreich) heyelân etm., kayşamak, kaymak Absage/ 1. ret; menfi cevap 2. (\Viderruf) bir haberin geri alınması; bir emrin iptali; aksi bir emir 3. (Entschuldigung) itizar; e-e ~ erleilen ret cevabı vermek 2n I. ret cevabı vermek; reddetmek 2. (et.) bşin vukua gelmeye ceğini bildirmek 3. (vviderrufen) ilk verilen emri nakzeden bir emir vermek; verdiği emri bozmak; (Bestcllung) geri almak 4. (Einladung) itiza r etm. 5. (entsagen) vazgeçmek, tövbe etm. absügen 1. bıçkı, testere ile ayırmak, kesmek 2. F (P.) işinden çıkarmak; azletmek; den Ast ~ , auf dem man sitzt bindiği dalı kesmek Absageschrelben n itizar yazısı absahnen 1. sütün kaymağını almak 2. F (et.) bedavacılık etm. absatteln (Pferd) eyer veya semerini kaldırmak Absatz m I. (am Schuh) ökçe 2. (in e-m Schriftstück) para graf, fıkra, bent 3. (Unterbrechung) fasıla, inkıta 4. (neuer ~) satırbaşı 5. (Treppen2) sahanlık 6. (von Waren) sürüm, revaç; keinen ~ maehen 1. typ. yürütmek 2. (Redner) fasılasız konuşmak; gülen ~ finden revaç görmek; revaçlanmak; kolaylıkla satılmak; reipenden ~ finden kapışmak; yağma gitmek -besehlag nalça -bewegung / mil. düşmandan sıyrılma hareketi; çözülme 2fShlg mahreç bulabilir; sürüme kabiliyetli -geblet n pazar, mahreç; sürüm sahası; çıkıt -krise / iktisadi durgunluk -markt m s. -gebiet. -vorbereltung / marketing 2welse fasıl fasıl; kısım kısım; kesik kesik absaufen V 1. (Schiff) batmak 2. (a. P.) suda boğulmak absaugen lechn. hava çekmek; tozunu emmek absehab'en üst kısmını kazımak, raspa etm.; sich ~ aşınmak, eskimek; tüyünü kaybetmek; havı dökülmek; talazlan mak, tiftiklenmek, partallaşmak, tirfillenmek 2se! n 1. kazıntı 2. (Gerberei) deri kazıntısı absehaffen 1. (aufhebcn) lağvetmek, feshetmek, bertaraf etm., neshetmek, kaldırmak 2. (unter gleichzeitiger Neuorganisicrung) ıslah ve tensik etm. 3. (Personal) işten çıkarmak; yol vermek; tensikata tabi tutmak absehâlen (Rinde, Haut) soymak, yüzmek, çıkarmak; sich ~ kabuk veya derisi soyulmak, kalkmak abschalt'en I. elektrik cereyanını kesmek 2. F (nicht mehr zuhören) artık dinlememek, kulak asmamak 2er m el. disjonktör abschatt'en 1. gölge vermek 2. (nuancieren) nüanslamak, farklılaştırmak 3. phol. degradasyon yapmak 2er m phol. degradatör abschâtz'en I. (Wert) tahmin, takdir etm., tahminlemek 2. allg. kararlamak, kestirmek; endazesini almak 2er m muhammin, tahminci -Ig I. hor bakarak; istihfafkâr 2. (abvvertcnd) tahkir ve tezyif makamında manasını
abschaufcln
11
abschrappen
kötüleme; pejoratif; ~ beurtıilen menfi bir hükümde fig. pürüzlerini gidermek; yumuşatmak 4. (abnutzen) aşındırmak, sich ~ 1. aşınmak 2. flg. incelmek, yontul bulunmak, döşenmek, yermek abschaufeln kürekle kaldırmak, atmak mak, yumuşamak; abgesehliffen: -er Kiesel kaymak taşı Absctıaum m 1. seli, köpük 2. (bci Erzvcrarbcitung) maden absehleppen (Auto) başka bir vasıta ile yerinden alıp götür cürufu, boku 3. fig. ayaktakımı, döküntü mek; yedeğe almak; sich ~ (m. et.) ağır bir yük taşıyarak abschSumen köpüğünü almak k-ne eziyet etm. abscheld'en tr. ayırmak, bölmek; inlr. (sterben) ölmek, vefat abschlichten teehn. düzlemek abschtleBen 1. kilitlemek 2. (beenden) bitirmek; son ver etm.; s. a. abgeschieden. 2er m teehn. ayırıcı, separatör abschelteln (Haar) saçları bir çizgi ile ayırmak mek; tekmillemek, tamamlamak, neticelendirmek 3. (ababscheren I. (Bart) tıraş etm. 2. (Haar) kesmek 3. (Schafe) dichten) sıkıştırmak 4. (Dampf) kesmek 3. (Vertrag, Ankırkmak 4. teehn. a. biçmek leihe usw.) akdetmek 6. (Rechnung) kapamak 7. (m. j-m) Abscheu m nefret, istikrah, tiksinme; ~ einflöfien tiksinti anlaşmak, sözleşmek 8. (VVette) bahis tutuşmak; 9. vermek; nefret ettirmek; ~ haberi (vor) nefret, istikrah (enden) bitmek; hitam bulmak. Er halle mil dem Leben etm.; j-s ~ hervorrufen b-ni tiksindirmek abgeschlossen. Hayatından ümidini kesmişti, sich ~ 1. abscheuern 1. (Hausrat) ovarak temizlemek 2. (Schmutz) kilitlenmek, kapanmak 2. (von der \Velt) dünyadan ete silerek bertaraf etm. 3. (abnutzcn) aşındırmak 4. (Haut) ğini çekmek; inzivaya çekilmek -d 1. (zum Schluli seiner yara etm.; sich ~ sürterek aşınmak, eskimek Rede) sözlerini bitirirken 2. (peremptorisch) kati, kesin, abscheullch I. (widerlich) iğrenç, menfur 2. (iiberaus haBkestirme lich) dehşetli çirkin 3. (grausam) merhametsiz, gaddar, AbschluB m 1. teehn. kapak 2. (e-s Vertrags) akit, inikat zalim 4. (sehleeht) fena, ayıp, kötü 3. (e-r Rechnung) bir hesabın kapanması 4. (Verkauf) absehleken 1. yollamak, göndermek 2. mil. ifraz etm. satış 5. (Ende) bit(ir)me, son; zum ~ bringen 1. bitirmek, absehleben 1. (abrücken) ite ite yerinden sürmek 2. (die nihayetlendirmek; sonuna getirmek; tamamlamak 2. Schuld auf j-n) başkasının sırtına yüklemek; isnat etm. neticeye vardırmak. An der Borse sind lıeule keine Ab3. (die Verantwortung) üstünden atmak 4. (unerwünschtc schlüsse getâtigt worden. Borsada bugün muamele olmadı. Auslânder) memleket dışı etm.; hudut haricine çıkar seinen ~ finden neticelenmek, sonuçlanmak -bespreehunmak; (inlr.) (weggehen) F gitmek, savuşmak; palamarı gen pl. nihat müzakereler -deckel m dış kapak -dlchtung çözmek f teehn. kapak contası -perle/(lângliche ~ ) an der GebctsAbschled m 1. (Abreise) ayrılış, ayrılma 2. (-nehmen) veda kette) imame -prüfer m hesap müfettişi -prüfung / 3. (Entlassung) istifa, çekilme mil. a. tekaütlük; ~ neh mezuniyet (çıkış) imtihanı -rechnung / kati hesap -vermen (von) vedalaşmak; b-ne, bşe veda etm.; um seinen zlerun g/( an Gebâuden, Möbelstücken usvv.) hotoz -zeug~ einkommen 1. istifaname vermek 2. mil. tekaütlüğünü nls n diploma istemek; seinen ~ erhalten k-nin vazifesinden çekilmesini Abschmack m s. Nachgeschmack sağlamak; emekliye ayrılmak; seinen ~ nehmen çekilmek, absehmatzen F: Kinder aile Aııgenblicke abzuschmalzen isi istifa etm. -s.bankett n veda ziyafeti -s.besuch m veda widerlich. Çocukları ikide birde şap şap öpmek çirkin bir ziyareti; e-n ~ maehen b-ne vedaa gitmek -s.feler f şeydir. veda müsameresi -s.gesuch n istifaname -s.konzert n abschmecken (Essen) çeşnisine bakmak veda konseri -s.schrelben n vedaname absehmeleheln (j-m et.) tabasbusla elde etm. abschiefem yaprak halinde dağılmak; pul pul dağılmak abschmelz'en İr. eritmek; inlr. 1. erimek 2. (el. Sicherung) abschleBen 1. (Waffe) atış yapmak; ateş etmek, atmak, yanmak 2draht m el. sigorta teli endaht etm. 2. (Flugzeug) düşürmek 3. (Rakete usw.) abschmleren tr. 1. (Râderwerk) yağlamak 2. Sch. kopya havaya ateşlemek 4. (Körperglied) koparmak 5. (Wild) etm.; inlr. (Flugzeug) F yere düşmek öldürmek 6. (Panzer usw.) saffıharp dışı etm. 7. (Men- absehminken düzgünü, makiyajı kaldırmak sehen) alcakça(-sına) öldürmek 8. fig. F işini kaybet absehmirgeln zımpara vurmak; zımparalamak mesine sebep olm. 9. (den Vogcl ~ ) en iyi neticeyi almak abschnallen tokasını açarak, çözerek bşi indirmek abschlltern pul pul ayrılmak, dökülmek absehnappen inlr. 1. (Feder) gevşemek 2. (plötzliclı aufabsehinden 1. (Tier) derisini yüzmek 2. (P.) pek ziyade hören) birdenbire durmak 3. F (sterben) ölmek İr. ( P.) yormak; sich ~ kan kusmak (od. tükürmek od. F yut vaktinde yetişmek mak); canı burnundan gelmek abschneid'en 1. kesip koparmak 2. mil. a) (Rückzug) ricat abschlrmen 1. (Licht) maskelemek, karartmak 2. (schützen) hattını kesmek b) (isolieren) tecrit etm., irtibatını kesmek korumak 3. (Wort) sözünü kesmek 4. (Ehre) haysiyetini ihlâl etm. abschlrren (Zugtiere) koşumunu çıkarmak 5. (Möglichkeit) imkânını selp etmek 6. (Hoffnung) ümit abschlachten I. (Tier) kesmek, boğazlamak 2. pej. (Menlerini kırmak 7. (Weg) a) (abkürzen) kestirme yoldan git sehen) vahşiyane katletmek; boğazlamak; katliam yap mek b) (Râuber) yol kesmek 8. şu veya bu neticeyi elde mak etmek; gut ~ (bei Wettbe\verb) iyi dereceler kazanmak abschlacken teehn. cürufunu almak; külhanını boşaltmak 9er m teehn. kesici Abschlag m 1. (Preis2) fiyatın in(diril)me$i; tenzilât 2. (bei absehnellen 1. (Pfeil) atmak, fırlatmak 2. (Feder) salıver Ksp.) elle vuruş 3. (Abzahlung) taksit 4. (bei Golf) mek; sich ~ altında yay varmış gibi fırlamak mahreç, başlangıç 5. (vom Tor) Fb. kalecinin vuruşu; abschnlppeln uçlarını kesmek au f ~ kaufen taksitle satın almak 2en tr. 1. (Bâume) Abschnltt m 1. a. mil. kesim, mıntıka, bölge; (sehmaler) vurup kesmek 2. (j-m den Kopf) başını uçurmak 3. (Bitte dilim 2. parça, kısım 3. kupon 4. (Souche) dipkoçanı 5. usvv.) reddetmek, kabul etmemek 4. mil. defetmek, püs (in e-m Werk) paragraf, fasıl, bölüm, ayrım, fıkra, mephas, bap 6. (Zeit2) devir 7. (Krcis9) daire parçası 8. kürtmek 5. (sein Wasser) su dökmek; işemek 6. (Gerüst) iskele sökmek 7. (Segel) naut. yelkeni aşağı almak; (Banknote) bankınot, kupür 9s.weise 1. mil. kesimden inlr. (Warc) fiyatı İnmek; j- m nichts ~ können yüzüne kesime 2. kısım kısım duramamak; Die Gerste hal abgesehlagen. Arpa düştü, Abschnltzel n kesinti, kırpıntı, talaş abschlâglg olumsuz, menfi, reddedici; -e Anturort ret cevabı; absehnüren 1. (zusehniiren) sımsıkı bağlamak 2. (Atem, ~ beschieden werden ret cevabı almak Blutkreislauf) fazla sıkıştırmak; mani olm. 3. a. mil. Abschlagszahlung / I . (Rate) taksit 2. (Anzahlung) akont tecrit etm., irtibatını kesmek 3. avans; muvakkat tediye abschöpfen (Fett) yağını almak; den Rahm ~ a. fig. kay absehlümmen 1. çamurunu temizlemek 2. (Erze) yıkamak mağını almak abschlecken I. s. ablulsehen 2. F s. abkiissen absehrügen mail, şevli bir şekilde kesmek; eğriltmek; siefi ~ eğrilmek; abgeschrâgt (Edelstein, Spicgel) bizote absehleifen 1. bileyerek gidermek; zımpara taşına vurmak 2. (abrunden) yuvarlaklaştırmak, müdevverleştirmek 3. abschrappen s. abkratzen
abschrauben
12
abschratıben 1. vidasını (vidalarını) sökmek 2. (Deckel) çevirip kaldırmak abschreck'en 1. b-ni korkutarak bşden vazgeçirmek; göz dağı vermek; yıldırmak 2. (Metalle) su vermek 3. (Speisen) soğuk su katmak veya üzerine dökmek; Das darf r-n nicht ~. İşin güçlüğünden yılmamalı, -end I. korkutucu, 2. (Beispiel) ibretamiz 3. (AuBeres) yüzü soğuk ~ lıüplich son derecede çirkin ?ungsmittel n korkutma vasıtası abschrelb'en 1. (Feder) yazarak pürüzlendirmek 2. (Bleistift) tüketmek 3. (a. z. B. in der Schule) kopya etm. 4. (sauber) temize çekmek 5. (ein Plagiat begehen) intihal etm., yazısını çalmak 6. (von e-r Rechnung) hesaptan indirmek, çıkarmak, itfa etm. 7. (absagen) bir vaadin yerine getirilemeyeceğini yazı ile bildirmek 8. (als verloren) kaybetmiş nazariyle bakmak; gözden çıkarmak 9. (j-n) F sanki borusu ötmüyormuş gibi muamele etm. 10. H amorti etm.; sich fast die Finger ~ yaza yaza parmaklarını bozm ak; yorulmak Das kannst du für immer ~ ! Soğuk su iç! S n (in e-r Prüfung) kopyacılık Ser m 1. kopyacı; suret çıkarıcı 2. (Plagiator) intihalcı, müntehil Abschrelbung f H amortisman -s.quote / amortisman payı -s.satz m amortisman nispeti -ssu mm t / amorti tutan abschrelten I. (messen) adımla ölçmek; adımlamak 2. (die Front) teftiş kastı ile bir baştan bir başa katetmek Abschritt / suret, kopya, düplikata, ikinci nüsha; beglaubigte ~ tasdikli kopya; für die Richtigkeit der ~ Aslına uygundur (od. mutabıktır); sich e-e ~ maehen suret almak (çıkarmak) Sllch kopya olarak abschröpfen hacamat ederek almak, çıkarmak ıbschrot'en 1. (Stahl) keski ile kesmek 2. (Oetreide) kırmak 3. (Fâsser) arabadan indirmek 4. (Alteisen) hurda haline getirmek SmelBel m keski Smühle / kırma değirmeni absehrubben I. s. abreiben (1-0) 2. s. abhobeln absehuften: sich ~ nefsine eziyet etm.; V; canına okumak; s. a. sich abrackern; sich abplagen absehuppen (Fisch) pullarını kazımak; sich~ pul pul dökül mek •bschUrt'en (Haut) sıyırmak, berelemek; Er hat sich die Hand am Rud abgeschürfl. Çark elini sıyırdı. Sung/sı ynk , sıynntı, bere; Er Irug imGesicht leichte -en davon. Yüzü berelenmiştlr. AbschuB m 1. atış 2. sukut, düşme, düşür(fı!)me abschüsslg dik, şevli, inişli, meyilli. Hier isi das Gelânde slark ~ . Buradaki meyil çoktur. Skelt / 1. bir inişin meyil derecesi; eğiklik 2. (starke) diklik, sarplık AbschuB'rampc f mil. (für Raketen) atış rampası -zahl / (von Flugzeugen) mil. düşürülen miktar; sukut miktarı abschütteln 1. sallayarak, silkerek düşürmek 2. (Staub) silkmek 3. (Joch) fig. atmak 4. (lâstiğe P.) baştan sav mak; yakadan atmak 5. (Feind) sıyrılmak 6. (Schlâfrigkeit) uykudan silkinmek; uykusunu açmak 7. (Kummer) gam dağıtmak 8. (Zerstreııtheit) başı yerine gelmek; sich nicht ~ lassen kene gibi yapışmak; nicht abzuschütteln(d) sakız (od. sülük) gibi; yapışkan absehütten 1. (Gemüsevvasser) su koyvermek 2. (Teil von et.) bir kısmım boşaltmak, dökmek abschw8chen (tedricen) zayıflatmak, hafifletmek, hafifleş tirmek, gevşetmek, azaltmak; sich ~ (tedricen) hafifle(ş)mek, gevşemek, azalmak abschwarten 1. (Wildschwein, Dachs) derisini yüzmek 2. teehn. kaplama tahtasını çıkarmak abschwatzen (j-m et.) kandıra kandıra bşi elde etm. abschweif'en İr. seli, kavis şeklini vermek; intr. I. (vom Weg) yoldan uzaklaşmak 2. (vom Thema) sadet dışına çıkmak; sadetten ayrılmak; istidrat etm. 2ung / 1. seli. kavis şekli 2. (vom Thema) istitra t, arasöz 3. dolambaç abschwellen erimek, küçülmek, azalmak, hafiflemek abschwemmen 1. (Kohlen, Erze) yıkamak, temizlemek 2. alıp götürmek; sürüklemek abschwtnden (Acker) otlan yakarak ekilmeye hazırlamak abschwenken tr. (Kartoffeln usw.) suyunu dökmek; intr. 1. (von e-r Partei) terk etm., bırakmak, aynlmak 2. mil. yana çark etm. 3. (von e-m Beruf) F vazgeçmek
absetzbar
abachwimmen 1. (losschvvimmen) a) yüzmeğe başlamak b) yüzerek (karadan, sahilden) uzaklaşmak 2. (S.) akıntıya kapılarak sürüklenmak 3. tr. (Strecke, Zeit) yüzmek; yüzme müddetini doldurmak abschwlndeln (j-m et.) hile ile elde etm.; dolandırmak abschwingen: sich ~ I. (vom Pferd) attan aşağı sıçramak 2. (vom Turngerât) atlayarak aynlmak; inmek abschwirren 1. (Vögel) dızlayarak uçmak; pırlamak 2. (P.) F aynlıp gitmek abschwltzen: sich ~ (a. fig.) ter dökmek abschvrörtn 1. tövbe etm., vazgeçmek 2. (seinem Glauben) imanından çıkmak; ihtida etm., tanassur etm., irtidat etm. 3. (Icugnen) yeminle inkâr etm. leh habe dem bei ailen Heiligen ahgeschworen. Yedi ceddime tövbe ettim, absegeln 1. (Schiff) hareket etm.; denize açılmak 2. (P.) F ayrılıp gitmek abseh'bar I. (Ende) sonu görülebilen 2. (erkennbar) anlaşı labilen 3. (Zeit) az çok yakın. Die Folgen sind nicht (Bu hareket) büyük tehlikelere yol açar, in -er Zeit az çok yakın bir istikbalde -en 1. (Ende) gözle görmek; kestir mek; sonunu görmek 2. (j-m et.) b-ne bakarak sanatını öğrenmek 3. (an den Augen) gözlerinden maksadını oku mak 4. (von) sarfınazar etm.; hesaba katmamak; nazarı itibara almamak; bir tarafa bırakmak; es abgesehen haben (auf) (canır.a, hayatına) kastetmek; hedef tutmak; b-ne, bşe göz koymak; s.a. abgesehen abselfen sabunla temizlemek; sabunlamak; sich ~ sabunlan mak abselhen süzgeçten geçirmek; filtre etm. absellen I. (Bergsteiger) halatla indirmek 2. (absperren) halat çekerek kapamak absein 1. (entfemt sein) uzak(-ta) bulunmak 2. (getrennt sein) ayrılmış bir halde bulunmak 3. (abgerisscn sein) kopmuş, düşmüş olm. 4. (abgespannt sein) kafası bulan mak; F: turşu gibi olm.; s.a. Stw. Bari. Abseit'e / sett. kumaşın ters yüzü 2lg l.s.abgelegen 2. (unnatürlich) gayri tabii; cinsi sapık abselts 1. yan tarafında; ötesinde 2. Fb. ofsayt 3. uzakta; ~ vom UVgc yolun dışında; ~ liegend (Ort) sapa; ganz ~ liegen in cin cirit oynamak; ~ stehen 1. Fb. ofsayda düş mek 2. (untâtig) seyirci kalmak; bir meseleye karışma mak 3. (isoliert) münferit kalmak; ~ bleiben s. ~ stehen (2); 2llnle / Fb. ofsayt çizgisi Absence / med. geçici şuur yokluğu; ihtilâli şuur absend'en yollamak; yola koymak; göndermek, irsal etm., sevk etm. 2er(ln f) m gönderen, mürsil absengen hafifçe alevden geçirmek; kılları (tüyleri) üt(üle)mek: alazlamak absenk'en (Pflanzen) daldırmak 2er m daldırma Absentenheft n (in der Schule) z.va. yoklama defteri absentleren: sich ~ z. va. F uzaklaşmak Absenz f z.va. 1. (Abwesenheit) gaybubet 2. (Fehlen) yokluk; ademi mevcudiyet abservieren I. (Geschirr wegrâumen) kaldırmak 2. F işin den çıkarmak; azletmek 3. F çalmak, aşırmak; V; kay natmak, aparmak, kaldırmak; kalk gidelim etm. absetz'bar 1. azledilebilir 2. (von der Rechnung, der Steucr usw.) indirilebilir 3. (Ware) mahreç bulan; teicht ~ (marktgângig) rayiç, geçer, sürümlü; schwer ~ sürümsüz (mal); külüstür (marka) 9bewegung / mit. sıyrılma hare keti -en tr. 1. (Korb usw.) yere indirmek 2. (Waren) satmak, sürmek 3. (Hut usw.) çıkarmak 4. (Bcamte, Angestellte) işinden çıkarmak; azletmek; el çektirmek 5. (Herrscher) tahttan indirmek; hal’etmek 6. (TrinkgefâB) dudağından çekmek 7. (Fallschirmjâger, Mitfahrer usw.) indirmek; Ch. silkelemek 8. (Feder) yazı yazmağa son vermek teıv. yazı yazmağı inkıtaa uğratmak 9. (nicht reehnen) bşi hesaptan düşmek; ıskonto etm. 10. a.chem. teressüp ettirmek; çökeltmek 11. typ. tabetmek, basmak 12. (vom Budget) kesmek 13. (vom Spielplan, von der Tagesordnung) repertuvardan (f w . gündemden) çıkar mak 14. (absondern) ayırmak, uzaklaştırmak 15. (Kurs) naut. rota vermek 16. (gegen et.) iki şeyin farklarını iyice
Abslcht
13
belirtmek 17. (Gewehr) tüfeği geri almak, yere indirmek; inlr. 1. (pausieren) ara vermek; kesmek, durmak 2. (im Schriftstück) satırbaşı yapmak 3. (in der Rede) sözüne devam etmemek 4. (vom Land) naut. karadan ayrılmak; sich ~ 1. mil. düşmandan sıyrılmak 2. a. ehem, teressüp etm.; çökelmek, posalamak 3. F uzaklaşmak; Es selzt noch et. abl F 1. Dayak yiyeceksin! 2. Yağmur yağacak mış. ohne abzusetzen 1. bir çırpıda (oturuşta) 2. nefes almadan; bir solukta 3. kalemi elden bırakmadan; abgesetzl (König) mahlu; tahtından indirilmiş 2un g/ 1. (Entthronung) hali 2. (Entlassung) azil Ab slc ht/I. niyet, meram, maksat, hedef, erek, gaye, murat, yasan, fikir, kasıt, plan, dava 2. (geheime) zamir 3. (eigennützige) garaz; mit ~ s. absichtlich; Er erhob sich mit der ~ u'egzugehen. Gitmek üzere kalktı, böse ~ suiniyet; kötü niyet; die ~ haberi (sich mit der ~ tragen), et. zutun bşi yapmak niyetinde bulunmak; Er hatte offenbar die ~ , dies ztı tun. Bunu yapmak taraflısı görünüyordu, e-e ~ verfolgen maksat gütmek; seine ~ venvirklichen emeline kavuşmak; E-e solehe — habe ieh nicht. öyle bir niyetim yok. ernste -en haben evlenmek niyetinde olm. Sllch 1. kasti, kasıtlı, kasten, isteyerek; bile bile; iltizam!(olarak) 2. (extra) mahsus, inadına, nispetle; Das hat man ~ getan. Bunda kasıt var. leh habe das nicht ~ getan. Mah sus yapmadım, absieden kaynatmak abslngen I. (Licd) şarkı söylemek 2. (langvvcilig) cansıkıcı bir şekilde şarkı söylemek abslnken I. (Schiff) yavaş yavaş sulara gömülmek 2. (Fiugzeug) irtifadan kaybetmek 3. (Niveau) aşağı düşmek; fenalaşmak 4. (Erdreich) heyelan etm., kayşamak 5. (entarten) cinsi bozulmak; soysuzlaşmak; tedenni, tereddi etm., yozlaşmak Absinth m 1. (VVermutpflanze) yavşan ağacı; yemişen 2. (alkohol. Getrânk) apsent -beifuB m bot. pelin otu; acı pelin absitzen intr. I. (Rciter) (hayvandan) yere inmek 2. (von j-m weit ~) b-den uzak oturmak; tr. l.(Strafe) doldur mak 2. (Zeit) geçirmek; gününü doldurmak 3. (abvvetzcn) aşındırmak, eskitmek. Abgesessenl mit. Yere in! absolut 1. mutlak, kati, saltık, absolü 2. (Adv.) mutlaka, katiyen, külliyen, tamamen, tamamiyle, büsbütün, behe mehal; her ne olursa olsun; (volkstüml.): kaspanek 3. (sehleehthin) alelıtlak 4. (als Verst. e-r Neg.) hiç; -er Herrscher mutlak hükümdar; müstebit; -e Kunst saltçılık; -e Mehrheit mutlak ekseriyet; salt çoğunluk (çok luk); -e Monarchie mutlak monarşi; saltçılık; -e Musik sırf musiki; -er Wert mutlak değer; kıymeti mutlaka; leh konnle ihn ~ nicht überzeugen. Bir türlü onu kandıramadım. IVenn er es ~ will,... Canı isterse . . . ; Er will sich jetzt ~ ein Haus bauen lassen. Şimdi bir ev yapmak kaydındadır. 2lon / rel. günahların affı; günah çıkarma; absolüsyon Slsmus m istibdat, mutlakıyet, absolütizm, saltçılık, müstebitlik -Istlsch müstebit(-çe), müstebidane Sorlum n (öst.) s. Abitur Absolv'ent(in /) m bir okuldan mezun (çıkmış, yetişen) Sleren 1. (Studien, Gastspiel) bitirmek; ikmal etm. 2. (Prüfung) geçirmek 3. rel. günah bağışlamak absonderlich garip, tuhaf, acayip 2keit/ gar abe t; işin tuhafı; tuhaflık absonder'n 1. ayırmak, ayırt etm., uzaklaştırmak 2. med. ifraz etm. 3. (isolieren) tecrit etm.; sich ~ 1. aynl(an)mak 2. elâleme çıkmamak 3. (von der Wclt) inzivaya (itikâfa) çekilmek 4. (sich isolieren) tecerrüt etm., uzak durmak 2 u n g /1. ayrılık 2. med. salgı, ifraz(-at); vermehrte ~ med. hipersekresyon absorbieren I. emmek, massetmek, soğurmak, absorbe etm. 2. fig. zihnini işgal etm. Absorption / emme, emilme, imtisas, mas, soğurma, soğrulma, absorpsyoıı -s.kâltemaschlne / teehn. emme sistemi soğutma makinesi -s . pipetle/ ehem., phys. hortum, emmeç -s.vermögen n emme gücü absorptlv emen; bel ve masseden
Abstınd
abspaltcn ayırmak abspanen I . yonca, talaş kıymığını almak 2. (Parkett) demir talaşı ile temizlemek 3. (Ferkel) sütten kesmek abspann'en l.(Feder) gevşetmek 2.(Tiere)koşum çıkarmak; s. a. abgespannt. 2ung / (Erschöpfung) bitaplık, yorgun luk, argınlık, takatsizlik absparen: sich et. vom M ünde ~ boğazından kesmek; dişinden tırnağından artırmak abspeisen fig. 1. (m. sehönen Worten) lafla yemlemek 2. (m. Versprechungen) ağzına bir parmak bal çalmak 3. (abwimmeln) atlatmak. Er liefi sich nicht mit leeren Ver sprechungen ~ . O, kendini boş sözlere kaptıramadı. Boş sözlere kamı tok. abspenstlg; ~ maehen b-nin caymasına sebep olm.; çevirt mek, ayartmak absperr'en 1. (Tür usw.) kilitlemek 2. (versperren) seddetmek 3. (hindem) mani olm. 4. (Gas, Strom, Dampf usw.) kesmek 5. (WasserzufluB) suyu bağlamak 6. (abriegeln) kordon altına almak; abluka etm.; sürgülemek 7. (isolie ren) tecrit etm., ayırmak 8. (Grenze, StraBe usw.) kapa mak; sich ~ k-ni kapalı tutmak; kapanmak; k-ni tecrit etm. 2posten m mil. kordon nöbetçisi 2ungs.kette / mil. kordon; nöbetçi kordon hattı 2ventll n kapama valfı absplegeln: sich ~ aksetmek abspielen 1. (Schallplattc usw.) dinletmek 2. (vom Blatt) hazırlanmadan notaya bakarak çalmak 3. (fertigspielen) sonuna kadar çalmak 4. (benützen) oynaya oynaya bzw. çala çala eskitmek 5. (Bali) Fb. pas vermek sich ~ 1. (abgenützt werden) oynana oynana bzw. çalına çalına aşın mak 2. (gcschehen) vuku bulmak; cereyan etm.; geçmek Der Vorfall hat siüı gestern abgespielt. Hadise dün geçti, s. a. abgespielt absplittern tr. 1. parçalayarak ayırmak 2. mil. tecrit etm.; intr. I. parçalanmak, kopmak 2. (Verputz usw.) pul pul olm.; sich ~ 1. ayrılmak 2. tecerrüt etm. Absprache /1 . uyuşma, uzlaşma, sözleşme 2. (Besprechung) danışma 3. pej. tertip; e-e (vorherige) ~ treffen ağız bir liği etm.; War dasetvva unsere~ ? Kavlimiz böyle mi idi? Sözümüz bu miydi? abspreehen 1. (sich beraten) danışmak 2. (ausmaehen) bş hakkında söz kesmek 3. pej. tertip etm.; pişirmek 4. (leugnen) inkâr etm. 5. jur. (Staatsangehörigkeit) tabiiyetten ıskat etm. 6. (j-m das Recht) reddetmek, kabul etmemek -d menfi, olumsuz, namüsait absprelzen I. (Bauteile) desteklemek 2. (den kleinen Finger) serçeparmağı diğerlerden ayırmak absprengen tr. 1. infilâkla bir kısmını ayırmak 2 (Blumen) çiçeklere su serpmek 3. mil. ayırmak; tecrit etm.; intr. selt. dörtnala ayrılıp gitmek abspringen I. aşağı sıçramak 2. (vom Sprungbrett; m. Fallsehirm usw.) atlamak 3. (abprallen) bir yere vurarak zıplamak 4. (Glasur) çözülmek, kopmak 5. (sich plötzlich abvvenden) ayrılmak, çekilmek, vazgeçmek, caymak 6. (von e-m Thema) sadet dışına çıkmak absprltzen tr. I. (Blumen) çiçeklere su serpmek 2. teehn. boya sürmek 3. V enjeksyon yaparak öldürmek; intr. F hızla ayrılıp gitmek Absprung m sıçrayış, fırlayış, atlama, ayrılma (vgl. ab springen). -basis / mil. istilâ üssü -turm m paraşütle atlama kulesi abspulen sağmak; bobini boşaltmak; rodasını açmak; ele mek abspülen I. (Geschirr) yıkamak, çalkamak 2. (nach rituellcr Vorschrift) şartlamak 3. (nach der Reinigung) durula mak; temiz sudan geçirmek abstamm'en (von) 1. neşet etm .; . . . neslinden (belinden) gelmek 2. gr. iştikak etm .;. . . kökünden gelmek 2u ng /l. menşe, neşet, nesep, soy, kan 2. fig. asıl, esas 3. gr. iştikak, türem; von vornehmer ~ soylu, asil; niedrige ~ soysuzluk; der ~ nach soyca; vornehme ~ soyluluk, asalet, asillik 2ungs.tehre /tekâmüliye, evrimcilik Abstand m 1. (Zwischenraum) ara(-lık), açıklık 2. (Entfernung) mesafe, uzaklık 3. (Verzicht) vazgeçme 4. (Unter-
abstatten
14
abstumpfen
schied) (ark 5. (zeitlictıer) ala 6. tecim. (Verschiebung) sehreiten; die ~ vornehmen s. abstimmen (2); îs.berechtlgt dekalaj; ~ hallen I. mil. mesafe almak 2. (nicht zu nahe oy verme yetkisini haiz; rey sahibi kommen) açıktan gelmek; ~ nehmen (von) I. vazgeçmek, abstin'ent 1. alkol düşmanı; içki kullanmaz 2. pehrizli, im feragat etm., sarfınazar etm., el çekmek; bşden elini sakli 9enz / 1. içki kullanmama 2. pehriz Senzler m 1. yüzünü yıkamak 2. (sicb anders besinnen) aklını çelmek alkol aleyhtarı; içki kullanmaz; yeşilaycı; hilâliahdar {od. fikrini değiştirmek) 3. (sich enthalten) imtina ve üyesi 2. pehrizli istinkâf etm. -s.feder / Itchn. ara yayı -s.zahlung /(zwecks abstoppen tr. I. durdurmak 2. (m. der Stoppuhr messen) Oberiassung e-r Wohnung) hava parası kronometre İle ölçmek 3. (die Geschwindigkeit herababstatten 1. (Dank) teşekkürlerini sunmak 2. (Besuch) setzen) süratini azaltmak; mtr. durmak, tevakkuf etm., ziyaret etm. 3. (Glückwünsche) tebrikâtta bulunmak stop etm. abstauben 1. tozunu almak (od.silmek) 2. F(stehlen) çalmak, AbstoB m (des Torıvarts) Fb. kalecinin vuruşu -bahn/ (für aşırmak 3. F (sehelten) yermek, ayıplamak, azarlamak, Flugzeuge) uçak katapültü; mancınık Sen 1. phys. tekdir etm., zılgıt vermek defetmek, itelemek 2. (vvegstoûen) iterek uzaklaştırmak absteeh'en tr. 1. (Tiere, Rasen usw.) kesmek 2. Ka. hasmın 3. (besehâdigen) zedelemek, örselemek; köşelerini kırmak; kozunu kırmak 3. (Gegner beim Fechten) hasmını yen koparmak 4. (Torwart) Fb. topu kaleden atmak 5. (gemek 4. (Hoclıofen) teehn. erimiş madeni çekmek; inlr. fühlsmâSlg) fena tesir bırakmak; nefret vermek; tiksin 1. (gegen od. von et.) a) farklı olm.; bariz bir değişiklik dirmek 6. (verkaufen) a) elden çıkarmak; satmak b) (bilgöstermek b) tezatta bulunmak; iyice belirmek 2. (vom lig) ucuz(-ca) satmak; atmak 7. (Wasser) nüfuz ettirme Lan d) naul. sahilden aynlmak Ser m seyahat esnasında mek; geçirmemek; intr. (Schiff) karadan aynlmak; kalk hedef dışı ufak gezinti; ekskürsyon; kısmi cevelân mak ; avara etm.; sıçtı die Hörner ~ gençlik çılgınlıklarına abstcck'en 1. kazık veya şâhıslarla tespit etm.; vetetlemek, artık son vermek; nefsini körletmek 2end 1. (schmutzig) sınırlamak, tahdit etm. 2. (Klcid) uygun şeklini toplu pis 2. (hâlSlich) suratsız; surat düşkünü; çirkin 3. (uniğnelerle tespit etm. Spfahl m (des Geomcters) vetet, heilvoll) menhus, uğursuz, şeametli, meşum 4. (unsym jalon, flama pathisch) antipatik; soğuk neva; yüzü soğuk; meyme abstehen 1. (entfemt scin) açık, uzak durmak bzw. belli bir netsiz; yılan gibi 5. (gesehmaeklos) tatsız, gustosuz 6. mesafede bulunmak 2. (schal wcrden) bozulmak, bayat (unerfreulich) Buz gibi! 7. (ekelerregend) tiksindirici, iğrenç, menfur, kerih, müstekreh -kraft/tepme kuvveti; lamak 3. (von et.) fig. bşden vazgeçmek; elini tutmak; el çekmek 4. (sich die Bcinc ~) F ayakta durarak uzun kuvvei dalla zaman beklemek -d I. (Augc) çekik göz 2. (Ohren) yel abstottern F taksitle ödemek paze (od. yelken) kulak ■bstrafen seli, cezalandırmak ıbstehlen: J-m die Zeil ~ b-ni işinden alıkoymak; leh mufi abstrahleren soyutlamak, tecrit etm. abstrakt 1. soyut, mücerret, abstre 2. (Malerei od. Plastik) mir geradezu die Zeil Başımı kazımağa vaktim yok. nonflgüratif; -e Kunst soyutçuluk, abstraksyonizm; -es absteif'en I. (Wâsche) kolalamak 2. (abstützen) askıya al Theater soyut tiyatro; 2lon / soyutlama, nıücerrediyet, mak; payanda vurmak; desteklemek, dayaklamak 2 ung / areh. askı tecrit, abstraksyon Slonsvermögen n tecrit kuvveti Sum n gr. soyut isim, mücer et isim, ismi mana abstelg'en 1. inmek, çıkmak 2. (in e-m Hotel) inmek, konak lamak, konmak, nazil olm., nüzul etm. 3. (sozial) itibar abstrapazleren F fazla çalıştırarak yormak; sich ~ yorul dan düşmek -end: -er Ast (e-r Flugbahn) uçuş yolunun mak alçalış kısmı Se.quariler n menzil, konak Shotel n pej. abstreben areh. payanda vurmak; desteklemek abstreleh'en fr.l.üst kışınım silmek 2.(absuchen) araştır (Stundenhotel) telâkigâh abstell'en I. yere koymak; indirmek 2. (Gas usw.) kesmek 3. mak, taharri etm. 3. (absetzen) indirmek, çıkarmak, (Radio) kapamak 4. (Maschine) durdurmak; stop etm. 5. ıskonto etm. 4. (Messer usw.) silmek 5. (Schmutz) kaldır (Auto) a) park yapmak b) garaja koymak 6. (beseitigen) mak, bertaraf etm.; çamurunu silmek 6. (Ziffer) tayyet mek 7. (beim Kollationieren) işaret koymak H.fig. hesaba kaldırmak; izale etm., bertaraf etm. 7. mil. ifraz etm. katmamak; intr. (Vogel) uçup gitmek. Die Halfte von abgestelll: ~ sein (auf) hesaplı olm.; bir konuda toplanmış dem, was er sagl, muB man Bu sözlerin yarısını ıskonto bulunmak Sglels n şube hattı Shebel m durdurma kolu Sraum m sandık odası Svorrlchtung / durdurma dü etmeli. Ser m s. Fupabtreter abstrelf'en I. (Schlangenhaut) derisini dökmek 2. (Tierfell) zeni derisini yüzmek 3. (Handschuhe usw.) çıkarmak 4. (Geabstemmen 1. oyma kalemiyle almak 2. F (herausriicken) lânde) taramak 5. (Zigarette) silkmek 6. (Beeren) taneleV: sökülmek, uçlanmak mek, koparmak 7. (FüBe) çamurunu silmek 8. teehn. abstempel'n l. damgalamak; iptal etm. 2. fig. (als) damga sıyırmak Ser m s. Fupabtreter vurmak Sung / 1. damgalama, iptal 2. (Abzeichnung) abstreden itirazda bulunmak; inkâr etm.; kabul etmemek; vize et. abzustreiten versuchen inkâr yoluna sapmak absteppen iğneardı dikmek, pikür yapmak; köklemek Abstrlch m I. teehn. (bei Metallen) döküm cürufu 2. (Verabsterben I. a. fig. yavaş yavaş ölmek; kurumak; inkıraz bulmak; nesli tükenmek 2. (Körperglied) hissini kaybet ringerung) azalt(ıl)ma 3. (bei der Geige) tire, çekiş 4. (am Budgct) kesinti 5. med. çekip çıkarılan doku parçası veya mek; uyuşmak; canı çekilmiş gibi olm. ifrazat; froti; -e maehen (am Budget) indirmeler yapmak; Abstich m Itchn. ocaktan döküm alma; dökme -loch n teehn. die erforderlichen -e vornehmen (bei Übertreibungen) akıtma deliği boşunu almak Abstieg m I. iniş 2. fig. (Niedergang) inhitat; zevale yüz abströmen I. akıp gitmek; hızla akmak 2. (Menschenmenge) tutma 3. (sozialer) düşkünlük 4. (Sport) tenzil dağılmak abstlllen (Kind) memeden kesmek abstlmm'en 1. (auf e-e Norm) uydurmak; muvafakat ettir abstrus karışık, muğlak; anlaşılması güç mek; ayarlamak 2. parl. rey vermek; oyunu kullanmak; abstuf'en 1. (trcppenförmlg) merdiven basamaklarının şek lini tatbik etmek 2. fig. kat kat yapmak; derecelendirmek, ârava müracaat etm. 3. (in Einklang bringen) akort etrıı. 4. (Farben) barıştırmak, benzetmek, asorti etm. 5. (auf- kademelendirmek 3. (nuanciercn) nüanslamak Sung / 1. einander) tertipleştlrmek, koordine etm., H karşılaştır kademe teşkili 2. (geringer Unterschied) ince fark mak 6. (et. m. j-m) sözleşmek, uzlaşmak 7. (über) bşi abstumpfen tr. 1. kütleştirmek, körleştirmek 2. fig. a) körletmek, hissizleştirmek b) hafıfletmet, gevşetmek; reye koymak; abgestimmi (farblich) barışık, asorti Sschârfe / (Radio) selektivite Sspule / (Radio) ayar bo intr. 1. kütleşmek, körleşmek Z fig. a) körlenmek, hissizlesmek; duygusuz hale gelmek; katılaşmak, hayvan bini laşmak, tahtalaşmak b) hafiflemek, gevşemek. s.a. abAbstlmmung/1. uydur(ul)ma 2. rey, oy(-lama) 3. (gchcime) gestump/l gizli oy; balotaj 4. (Koordinierung) koordinasyon; zur ~
Absturz
15
Absturz m 1. düşüş, sukut, uçuş 2. (Abhang) sarp bayır; uçurum; zum ~ bringen (Fiugzeug) düşürmek abstürzen I, yüksek yerden düşmek, uçmak 2. (Fiugzeug) yere düşmek, sukut etm. 3. (Berg) sarp inişli olm. abstützen ardı, bşe payanda vurmak; desteklemek; bşi eğretiye almak; bşe destek dayamak; dayaklamak; askıya almak absuchtn I. (Örtlichkeit) arayıp taramak, yoklamak 2. (genau) bucak bucak (od. karış karış) aramak 3. (Rau pen) ayıklamak 4. (Lâuse) b-ni bitlemek; Man suchle das ganze Haus ab. Evin her tarafını yokladılar. Absud m kaynatılan sıvı (nebat usaresi); dekoksyon; menku absürd I. log. olmazlı, mümteni 2. (altg.) manasız, münase betsiz, abes; -es Theater Th. absürt tiyatro eitüt / 1. log. olmazlık, mümtenilik; emri mümteni 2. (allg.) manasız lık, münasebetsizlik AbszeB m med. cerahat toplanması; çıban, huraç, apse Abszlsse / fasla, apsis -n.achse / fasla mihveri Abt m I. (e-s Denvischklosters) tekke başkam; baba, şeyh, mürşit 2. (christlicher) bir manastırın baş papazı, mü dürü abtakeln (Sclıiff) naut. armasını soymak; abgelakell: -e Hüre yaşlı fahişe; -es Schiff kuru tekne abtanzen İr. (Schuhe) fazla dans ederek eskitmek; inlr. F ayrılıp gitmek abtasten yoklamak; sich gegeııseilig ~ (Ringer) tartışmaya tutuşmak abtauen İnlr. erimek, çözülmek; İr. eritmek Abtausch m (Scha. od. Damespiel) kesişme Sen (im Scha. od. Damespiel) kesişmek, kırışmak Abtel / bir ,,Abt" tarafından idare edilen manastır veya bölge Abteiİ n 1. (Eiscnbahn) kompartıman 2. (Schrankfach) dolap gözü; çekme Sen 1. ayırmak 2. bölmek; taksim etm. -kofler m büyük bavul; valiz -un g/ I. şube, daire, kısım, seksiyon, servis, branş, bölme, bölüm, dal 2. (im VVarenhaus) reyon 3. mit. kıta, müfreze, birlik, grup 4. (Schar) takım, ekip 5. geol. oluşuk; ~ halli mil. Kıta dur! ~ kehrll mit. Kıta yüz geri! ~ marsdı! mil. Kıta marş! -ungs.lelter m şube şefi; kolbaşı; daire amiri abtelegraphieren bir emri (bir sözünü) telgrafla geri almak abteuten (Bergwerksschacht) sandıklamak Âbtlssln / kadın manastırının başrahibesi abtön'en I. (nuancieren) farklılaştırmak, nüanslamak 2. (Farben aufeinander abstimmen) birbirine uydurmak; barıştırmak, benzetmek 3. yumuşatmak Sungs.vignette / phot. degradatör abtöten I. (Nerv, Bakterien usw.) öldürmek 2. (das Fleisch) rel. riyazet etm. 3. fig. zayıflatmak, gevşetmek, azaltmak, söndürmek 4. (Gefühl) a) hissi iptal etm. b) fig. korletmek Abtrag m (Nachteil) zarar, ziyan, halel; ~ tun (m.Dat.) zarar vermek; halel getirmek Sen 1. taşımak; alıp götür mek 2. (Hügel usw.) düzleştirmek, tesviye etm. 3. (Haııs) yıkmak 4. (Kieider) eskitmek, yıpratmak 5. (Sclıulden) yavaş yavaş ödemek, sönümlemek, itfa etm. 6. (Speiseıı) sofra kaldırmak 7. (Festungsanlagen) tıraş etm. 8. (Dadı) kaldırmak 9. geom. (z.B. Strecke) resmetmek; sich ~ 1. (Baum) artık meyva vermemek 2. (Kieider) aşınmak, eskimek; canı çıkmak; fazla yıpranmak; abgelragen havı dökülmüş abtrSglich zararlı, mahzurlu; ~ sein bşe ket vurmak, halci getirmek; sektelemek Abtransport m mil. kıta nakliyatı Sieren götürmek, naklet mek abtrelb'en İr. 1. (z. B. Strömung e-n Schwimmer) sürükleyip götürmek 2. (Pferd) fazla yormak 3. (VVürmer) kurt dök mek 4. (Leibesfrucht) çocuk düşürmek 5. (Metali) lechn. tasfiye etm. 6. (Galerie im Bergbau) inşa etm., kazmak 7. (VVeidevieh) yayladan aşağıya güderek sürmek 8. (a. inlr.) (Schiff) rotasından ayırmak (ayrılmak); abgetrieben: -e Frucht cenini sakıt; düşük -end med. abortif Shütte / (bei Metallbearbeitung) kalhane Sung / ıskatı cenin; çocuk düşürme; e-e ~ vornehmen çocuk düşürmek; e-e ~
abwarten
vornehmen lassen çocuk aldırmak Sungs.mlttel ıı med.
abortif ilâç abtrenn'bar ayrılabilir; tefriki kabil -en 1. (Besatz) söküp çıkarmak 2. (Gebiet) ayırmak 3. (isolieren) tecrit etm. 4. (abschneiden) kesmek; sich ~ ayrılmak, tecerrüt etm. abtret'en İr. l.(Treppe usw.) aşındırmak 2. (Absatz) boz mak 3. (FüBe, Schuhe) çamurunu silmek A. jur. (zedieren) devir ve temlik etm. 5. (Gebiet) terk etm., bırakmak; inlr. 1. (von c-m Amt) çekilmek; istifa etm. 2. mil. sıradan aynlmak 3. Th. a) sahneden ayrılmak b) çıkmak 4. (vom Schauplatz) artık faal bir rol oynamamak Sung / jur. I. devir ve temlik 2. terk ve ferağ Sungs.urkunde / terk senedi Abtrieb m (voıı Weidetieren) yayladan aşağıya sürülme Abtrift / akıntı zaviyesi; naut. düşme -messer m derivometre abtrinken bardaktan birkaç yudum içmek Abtritt m 1. (aus e-m Amt) çekilme, istifa 2. Th. çıkış 3. V s. Abort 4. fig. ölüm abtrocknen İr. kurutmak, kurulamak; intr. kurumak; sich ~ kurunmak abtropf'en intr. damlamak; ~ lassen damlatmak Sschale/ damlama kapsülü Ssteln m istalaktit, sarkıt abtrotzen (j-m et.) direne direne arzu edilen şeyi nihayet elde etm. abtrudeln 1. (Fiugzeug) vril (burgu) yaparak, helezon çizerek düşmek 2. F (weggehen) ayrılıp gitmek abtrumpfen I. Ka. b-nin kâğıdını kesmek 2. F haddini bildirmek; terbiyesini vermek; paylamak 3. F b-ne üstün gelmek abtrünnig 1 (treulos) sadakatsiz 2. (Rebell) asi 3. rel. mürtet, dönek; seinem Glauben ~ werden dininden dönmek abtun 1. (Klcidungsstück) F çıkarmak, kaldırmak 2. (Tier) öldürmek (6zıv. elden çıkarmak) 3. (erledigen) hallüfasietmek, bitirmek 4. (geringschâtzig) istilıfafkârane reddet mek; bşin önemsiz olduğunu anlatmak 5. (Gevvohnheit) terk etm., bırakmak; s.a. abgetan. abtupfen tamponlamak Abulie / irade yitimi (noksanı, zaafı); abuli abundant: -e Ausdrucksıveise stil, geneleme; kesreti tekrar; tekriri merdut; iadei mana aburteil'en I. jur. mahkûm etm., yargılamak, muhakeme etm. 2. menfi bir tenkitte bulunmak, abgeurleilt hükümlü, mahkûm Sung / 1. muhakeme 2. mahkûmiyet abusiv; Abusus m s. rnifibraııclılich; Mifibrauch abverdienen 1. alınan ücretinin bir miktarını biriktirmek 2. hizmetiyle bir borcu ödemek abverlangen (j-m et.) 1. istemek, talep etm. 2. (zurückvcrlangen) geri almak abvermleten kiracının kiraya vermesi abvleren dört köşe kesmek (ftzıv. yontmak); dört köşeli yap mak abvvâgen 1. (seine Worte) sözlerini tartmak 2. (vergleiehen) orarnak, ölçüp biçmek, mizana vurmak abwâhlen oylama ile b-ni vazifesinden çıkarmak abwilzen 1. (Stcin) başka bir yere yuvarlatmak 2. (Schuld, Arbeit von sich) üstünden atmak 3. (auf e-n anderen) bir başkasının sırtına yüklemek, V: kavanço etm. 4. (auf den Verbraucher) müstehlikin üstüne atmak, yükletmek abwand'eln 1. değiştirmek, tadil etm. 2. gr. çekmek, tasrif etm. eiung / 1. değiştirme, tadil 2. gr. çekim, tasrif abwander'n göç etm. Sung {: ~ des Kapilals sermayenin başka yere gitmesi Abtvürme / lechn. artık sıcaklık; dışarı verilen sıcaklık -dampfkessel m artık sıcaklık buhar kazanı -heizung / artık buharla ısıtma -verlust m artık sıcaklık kaybı -vervvertuııg / artık sıcaklık değerlendirilmesi abwarteıı I. bşiıı sonunu beklemek 2. (Zeit, Gelegenheit) gözetmek, kollamak; Das bleibt abzutvarlenl Bakalım işin sonu ne olacak! ~ und Tee İrinken F sabırla beklemek leh wartete ab, bis er einmal in güler Slimmung war, dann Irug ich ihm meinen Wunsch vor. Neşeli bir zamanına rast
getirip dileğimi söyledim, -d (Haltung) ihtiyatlı
*bwlrts
16
abwârfs 1. aşağı(-ya doğru) 2. (vcrkehrt) başaşağı; ~ führen 1. mus. (Bogen) yay çekmek 2. fig. (ins Verderben) felâkete sürüklemek; ~ gehen 1. aşağı gitmek; inmek 2. F bozulmak, fenalaşmak, inhitata yüz tutm ak; işleri fena gitmek Abwasch m 1. (Oeschirr) bulaşık 2. (Tâtigkcit) bulaşığın yıkanması; altes in e-m ~ ertedigen hep birden bitirmek Sen 1. yıkamak; yıkayarak temizlemek 2. (ausschwemmen) yıkayarak aşındırmak 3. med. lavaj yapmak 4.(nach ritueller Vorschrıft) şartlamak -tuch n bulaşık bezi -wasser n bulaşık suyu Abwasser n (mst. p l AbwSsser) pis su(-lar); lağım sulan; geriz abrwechseln 1. (einander od. sich ~) münavebe etm.; bir işte sıra ile çalışmak; nöbetleşmek 2. (verschicdenartig sein) değişmek 3. (m. et.) değiştirmek -wechselnd I. münavebe ile; nöbetleşe 2. mütenavip (suretle); sırasiyle 3. çeşitli 4. mus. değişerek, çeşitlendirerek; ~ rot ıındblop vrerden kızarıp bozarmak Swechslung / I. münavebe 2. değişme, değişiklik 3. (Verschiedenartigkeit) tenevvü, çeşitlilik 4. (Tm Essen) ağız değişikliği 5. (im Ausdruck) stil, çeşitleme; (va.; tefennün fil İbare); ~ bringen (in et.) bşe değişiklik ve canlılık vermek; zur ~ değişiklik olsun diye -wechslungsrelch mütenevvi, çeşitli, canlı; çok değişik Abweg m sapa yol; auf -t gerattn fig. dalâlete düşmek; fena yola sapmak; havalanmak 21g 1. hatalı, yanlış 2. psyeh. sapık; -er Vorschlag ham teklif Abwehr / I. savunma, karşıkoyma, müdafaa mil. a. defütart 2.(VViderstand) mukavemet 3. (-dienst) millî emniyet hizmeti 4. (e-s StoBes) darbeyi çelme 5. (e-r Gefahr) tehlikeyi önleme 6. (Sport) defans; aus der ~ zum Angriff übergehcn müdafaadan taaruza geçmek; Sen 1. (Schlag) çelmek, savuşturmak, defetmek 2. (Fefnde) püskürtmek, töskürtmek, defetmek, tart etmek 3. (verhüten) önlemek, mani olm., uzak tutmak 4. (von j-m et.) b-ni bşden kur tarmak 5. (Fliegen) kovmak 6. (Lob, Dank) kabul etme mek -erfolg m müdafaa başarısı -Tront / müdafaa cephesi -kampf m müdafaa savaşı -klage fj u r. müdahalenin meni davası -stellung / (Boxen) kapalı defans abvvelch'en intr. 1. (von e- r Richtung) ayrılmak, uzaklaş mak, inhiraf etm., sapmak, bşi şaşırmak 2. (voneinander) farklı, değişik olm.; birbirine uymamak; ayrılanmak 3. (voın reehten Weg) a) rel. hak yolundan ayrılmak b) alig. çırpıdan çıkmak 4. (von sciner Geıvohnheit) âdetine ay kırı olarak hareket etm. 5. (sich loslösen) su tesiriyle çözülmek; tr. suya batırarak çözmek -end aykırı, muga yir, farklı, münharif, aberan; med.a. atipik Sung / 1. ayrılma, ayrılık, aykırılık, sapma, inhiraf, uzaklık, fark lılık, başkalık 2. (zulâssige) jur . hakkı nâr; lechn.a. tolerans abwelden (Wiese) otlamak abwtis'en 1. mil. püskürtmek, tart etmek; ecri atmak 2. (nicht annehmen) reddetmek, kabul etmemek 3. (P.) baştan savmak; ayakkaplarını çevirmek -end 1, (Antwort) ters bir cevap 2. (griesgrâmig) gülmez, abus 3. (unfreundlich) tok sözlü; soğuk, reddedici, nobran, aksi 4. (spröde) horozdan k3çan; sich ~ verhalien yüz vermemek Sung J: ~ der Klage jur. davanın reddi abwelken solmak abwend'bar önüne geçilebilecek; önü alınabilir -en (tr.) I. çevirmek 2. (Blick) gözünü bşden ayırmak 3. (verhüten) önüne geçmek; bşe mani olm. 4. (Schlâge) çelmek 5. (Unheil) başından bir belâyı savuşturmak 6. (tödliche Oefahr) uzaklaştırmak; sich ~ (von) 1. arka çevirmek; sırt vermek; b-den yüz çevirmek 2. (von et.) vazgeçmek, terk etm., caymak, bırakmak; abgewandt dönük; -Ig: ~ maehen ayartmak abıverben (Arbeitskrâfte, Kunden) ayartmak abwerfen 1. (aşağıya) atmak, fırlatmak; (Reiter) atlıyı yere çalmak, silkip üzerinden atmak 2. (Joch) silkip atmak; bşden kurtulmak 3. (a. sich ~ ) Ka. boş kâğıt atmak; file etm. 4. (Haut, Geweih) dökmek, değiştirmek 5. (Nutzen,
Abzlehblld
Gevvinn) kâr bırakmak; fayda (irat) getirmek 6. (die Maske) fig. maskesini atmak; DasGut wirfl jûhrlich zehnlausertd Pfurıd ab. Çiftlik, yılda on bin lira getirir. abwert'en I. kıymetten düşürmek 2. (Geldparitât) devalüe etm. 3. (Wâhrung) devalorize etm. -end ling. pejoratif Sung / 1. devalorizasyon 2. devalüasyon; ~ des Dollars doların düşürülmesi abwesen'd 1. hazır bulunmayan; namevcut, gaip 2. fig. (zerstreut) dalgın Shelt / I. gaybubet; namevcutluk 2. fig. dalgınlık; i n ~ 1.(in seiner~) kendi yokken 2. jur. gıya bında, anilgıyap, gıyaben; durch ~ glanzen spötl. hazır bulunmayışı göze çarpmak abwttzen 1. (Messer) fazla bileyerek aşındırmak 2. (Kleider) eskitmek, yıpratmak 3. F hızla ayrılıp gitmek; Das Haltetau hat den Poller abgewetzt. naut. Çıma babayı yemiş, sich ~ s. sich abnutzen; abgewetzt havı dökülmüş; köhne; -e Stelle aşıntı abwick'eln I. dürülen bşi açmak, yaymak; rodasını açmak 2. (Garn) çıkrıktan geçirmek 3. (Geschâft) görüp bitir mek; halletmek, çözmek, tasfiye etm., maslahat görmek; sich ~ 1. (Verkehr) cereyan etm. 2. (gut) (Angelegenheit) sırasına girmek Slungs.stelle / tasfiye masası mbwlegen bir kısmını alıp teraziye vurmak; tartmak; abgevogen mst. fig. tartılı abwlmmeln F baştan savmak, sepetlemek; nazikâne atlat mak Abwlnd m inen rüzgâr abwlnden I. çözmek 2. aşağı indirmek abwinken kabul etmeyişini işaretle göstermek abwirtschaften 1. mahvolmak, iflâs etmek 2. kötü idare etm.; iflâs ettirmek abvvisch'en I. (Trânen) silmek 2. (saubern) tozunu almak; temizlemek 3. (SchweiB a.) sıyırmak, kurutmak Stuch n silgi; toz bezi abwracken (Schiff) yıkmak abwürgen I, boğmak 2. (Motor) yanlış bir hareketle dur durmak abzahlrn 1. ödemek, tediye etm. 2. (in Raten) azar azar, taksitle, mukassaten ödemek 3. (als Teilzahlung entrichten) akont ödemek; mahsuben vermek abzühlen 1. saymak 2. (abziehen) çıkarmak, tarh etm. Das kannst du dir doch an den fü n f Fingern Bu, kendili ğinden anlaşılır! Die Teller sind abgezâhlt. Tabaklar sayılıdır. Abzahlung / 1. taksitle ödeme 2. taksit, akont; auf ~ kau fen taksitle satın almak -s.geschkft n 1. taksitle satış yapan mağaza 2. taksitle ödeme -s.system n taksitçilik abzapten I. çekmek, çıkarmak, boşaltmak 2. (Blut) almak 3. med. a. ponksiyon yapmak 4. (Geld) F para sızdırmak abzappeln; j- n sich — lassen ıklatmak abzâumen (Pferd) gem takımını çıkarmak abzâunen (z. B. VViese) etrafını çitle çevirmek abzehr'en (a. sich ~ ) 1. s. abmagern 2. s. sich abhârmen; s.a. abgezehrt. °ung/l. zayıflama; kuvvetten düşme2. va. verem, tüberküloz Abzeichen n işaret, alâmet, marka, nişan abzeichnen I. kopya ederek resim yapmak 2. (Akten) parafe etm., sah çekmek 3. (testieren) vize etm.; sich ~ 1. iyice belirmtk 2. (kontrastieren) tezat teşkil etm. Abzieh'blld n çıkartma, yapıştırma 9en tr. I. çekip çıkarmak 2. (subtrahıeren) çıkarmak, tarh etm.; bşi düşmek, ıs konto etm. 3. (vom Preis) indirmek, tenzil etm. 4. (vom Gchalt) tevkif etm., kesmek 5. (bei Punktbewertung) kırmak 6. (Bett) çarşafı kaldırmak 7. (Fell) derisini yüz mek, soymak 8. (Rasiermesser) usturayı kayışa çekmek 9. (Schlüssel) deliğinden çıkarmak, çekmek 10. (Aufmerksamkeit) çevirmek II. typ. prova nüshaları basmak; kopya çıkarmak; teksir etm. 12. (seine Hand von j-m) artık himaye etmemek; yardım elini çekmek; yardımını esirgemek 13. (Wein, Bier) fıçıdan çekmek 14. pharm. distile etm.; imbikten çekmek 15. (Betrag) hesaba kat mamak 16. (e-e Schau) F gösteriş yapmak; intr. 1. ayrılıp gitmek; çekilmek, uzaklaşmak 2. (Wa$ser) ak
ıbzlelen
17
achthaben
strep -beln n s. Schulterbein. -blatt n (an Kleidern) subra, mak 3. (Rauch) çıkmak 4. (m. içeren Handen) avucunu koltuk -bilek m istihfafkâr bakış; yukarıdan aşağıya yalamak; eli boş dönmek; mil Satk tınıl Pack ~ tası tarağı toplamak; Der Ftind zog nach Sâden ab. Düşman bakış -grube; -höhle / koltuk altı; (nahiyei ıptiye) -klappe f mil. omuzluk; erat apoleti -*ehwelB m koltuk güneye sarktı, -er m an. s. Abduktor. -kllnge / kazıyacak teri -stück n omuzluk; subay apoleti; (Marlne) ispalet -muskel m s. Abduktor. -rlemen m bileği kayışı -steln m -trâger m s. -band. -zucken n omuz silkme bileme taşı Achsen'antrleb m dingil hareket düzeni -brucb m dingil abzlelen (auf) istihdaf etm.; hedef tutmak; gaye edinmek; kırılması -drehung / deveran, dönme, çevrlnti -lager n kastetmek, amaçlamak dingil yatağı; mil yatağı -mâchte pl. hist. mihver devlet abzlrkeln fig. titizlikle tanzim etm., ölçmek, tartmak; h »i> leri -relbung / dingil sürtünmesi; -sehub m eksenel iler obgezirkell pergelle ölçülmüş gibi leme -umdrehung / deveran! h areket; dönme -zyllnder m Abzug m I. gidiş, hareket, çıkma 2. (e-r Summe) H dekont, (Neurit) an. silindir eksen; mihveri üstüvant; akson tarh, tenzil 3. (Rabatt) ıskonto, remiz 4. (vom Oehalt) tevkifat, katiyat, kesinti 5. typ. nüsha, suret, kopya; Achs’futter n dingil yatağı 2lal s. axial. -Igkeit / s. Afialitat. -nagel m kavela Srecht eksenel, mihver! -sehere / tashih provası 6. mil. çekilme, ricat, çıkış 7. (des Gemakas -stand m s. Achsenabstand. -welie / dingil mili vvehrs) tetik 8. (Rauch?) delik, mahreç; çıkış yolu; baca •cht sekiz heute in ~ Tagen (od. heute über ~ Tage) gelecek 9. plıot. kopya, reprodüksyon; ohne ~ kesintisiz; nach ~ hafta bugün; heute vor ~ Tagen bundan bir hafta evvel; der Unkosten H masraf indirildikten sonra; in — bringen auf ~ amvachsen sekizlemek; sekize baliğ olm. a) hesaptan indirmek b) hesaba katmamak Acht (I) / I. sekiz rakamı 2. Spk. sekizli abzügllch çıkarılmak üzere abzugs'fblıig indirilebilir Shaubc / ( am türk. Herd) davlum Acht (II)/(Bann) kanun dışı kıl(ın)ma; hariç ez memleket cezası; sınır dışı kılma; sürgün, nefi, te bit; aforozla(n)ma; baz ?graben m 1. tahliye hendeği; lağım, mecra 2. (in e-r in dit ~ erklâren; in ~ und Bann tun s. öehten Şaline) tava eielne / (am Geschütz) tetik ipi Srohr n nefeslik ?papier n teksir kâğıdı °vorrlchtung f mil. tetik Acht (III) / (Aufmerksamkeit) dikkat, teyakkuz; et. aufltr 2 lassen bşe dikkat etmemek; bşi ihmal etm.; in 2 nehmen tertibatı çok dikkat etmek, çok iyi bakmak; ihtimam göstermek; ıbzupfen tutarak koparmak (çıkarmak, yolmak) abzwacken P (j-m Geld) para sızdırmak, koparmak; sich sich in 2 nehmen I. ihtiyatlı davranmak; ihtiyatkârlık etm. 2. (vor) çekinmek, sakınmak, korunmak; ihtiraz et. ~ k-ni bşden mahrum etm. (tevakki) etm. Abzwelg'dose f el. tevzi kutusu Sen tr. 1. ayırmak 2. (et. fiır sich) gizlice bşi kendi cebine indirmek; intr. ayrılmak; acht- sekizinci; der -e Mai sekiz mayıs; am -en Mai: den -en sich ~ kollara, şubelere ayrılmak; çatallanmak -strom m Mai mayısın sekizinde (od. sekizinci gününde); sekiz el. şube akımı -ung / 1. ayırma 2. ayrılma 3. el. derivamayısta syon 4. (Gabelung) çatallanma; yol çatalı, yol ayrımı achtbâr I. (ehrenvvert) şayanı takdir; şerefdeğer; saygıya 5. (Zweigbahn) şube hattı -vrldersUnd m el. paralel rezi lâyık 2. (geachtet) muhterem, muteber, sayın Achteck n geom. sekizgen, müsemmen ?lg sekizköşe(-li) stans abzwfcken 1. kıskaç, kerpetenle ayırmak, kesmek 2. fig. Achtel n I. sekizde bir 2. mus. (a. -note f) kroş, sekizlik, (j-m et.) para sızdırmak, koparmak çengelli -pausc f mus. sekizlik es abzwlngen (j-m et.) zorla elde etm.; zorla kabul ettirmek; aehten 1. (ehren) takdir, hürmet, itibar etm., saygı göster mek, değerlendirmek; hatırını saymak; adam yerine zorlayarak koparmak Acajoubaum m s. Niertnbaum koymak 2. (sehâtzen) ehemmiyet, kıymet vermek 3. (Gea cappella mus. sırf ses için; enstrümansız; saz refakatinde setze) tanımak, riayet etm. 4. (für) telakki etm., saymak olmaksızın 5. (auf) dikkat, itina etm.; bakmak 6. (gering) hor gör aehl ahi ha! vayl of! heyhat! hayfa(-ki)! eyvah! yazık! mek; auf J-s Worte ~ kulak vermek; bşi dinlemek; für ~ ja! Ha evet! Evet öyle! Anlıyorum! ~ neinl Yok nichls ~ hiçe saymak; geaclılet itibarlı; bellibaşlı; hatırı canım! öyle değil! Bilmiyorsun işte! ~ nur sol (nichtssayılır; sayın, muteber, ünlü; nicht mehr ~ sein İtibarı sagendc Antwort) Bre, muhabbet olsun diye! ~ so? Ya, kalmamak; nazardan düşmek öyle mi? ~ sol Aha! Ha anlıyoruml Ya demek öyle! ~ lehten kanun dışı kılmak; aforozlamak; hakkında hariç ez so ein Jammer! Vah vah çok yazık olmusl ~ und wch memleket cezasını ilân etm.; sınır dışı etm. geachtet fr. schreien ahüvah etm.; —ıvasi Bah! Ne diyorsun! Bakındı kanı helâl hele! Adam sen de! — wie schbnl A, ne güzel! — isf ıtas Achtender rn sekiz budaklı beyik wirklich so gelirsen? öyle oldu ha? ~ wo! I. Hiç öyle aehtens sekizinci olarak; ea. saminen değil; F: aa(h) 2. Ne gezer! Hey gidi hey! Ne münasebet! achtenswert şayanı takdir (hürmet, ihtiram); saygıdeğer Yok canım! ~ willst du auch mitreden? Haydi sen de! aehter naut. art, arka; von ~ kommen (Wind) pupadan ~ u-enn du wıi filesi, U'as mir olles possiert isli Sorma esmek; 2 m 1. (Sport) sekiz kürekli skif 2. (bel Fahrrad) başımıza gelenleri! mit 9 und Krach güç belâ; borç harç sekiz rakamı şeklindeki kıvrıntı -aus naut. tornistan. Achfimenlden pl. (pers. Dynastie) Akamcneşler; Keyaniyan Der Wind komini von reclıt ~ . naut. Rüzgâr pupa esiyor. AchSne / bot. kapsık meyva; semeri fakir Sbahn / Rusdağı Sbrlse / naut. pupa hava 24eck n kıç Achat m akik; Süleyman taşı; Süleyman), agat -kugel / güverte -lastlg (Schiff, Flugzeug) kıçı fazla yüklü -lal (Jr. zum Glâtten von Papier) mühre sekiz çeşit(-li) 2plek / naut. kuruz Sraum m naut. santaAehlileş n. pr. Aşil -ferse / fig. tırnak yeri; kan alacak da barba OschltT n geminin kıçı Ssltz m kıç oturağı Ostek m mar; bamteli; dit ~ Irefftn yarasına dokunmak -sehne naut. krupl bağı 2wache / naut. pupa nöbetçisi 2wlnd m / an. veteıi kâb; aşık kirişi naut. pupa(-dan) rüzgâr Achromafln rı biol. linin Sisch (Ünse) renksemez, akroma acht'fach; acht'fâltig I. sekiz kat (kerre, defa) 2. (Ausfertitik -opsle / renkkörlüğü; akromatopsi gung) sekiz nüsha olarak ?tii8ler m zo. ahtapot Achs'abstand m tecim, dingil aralığı -band n araba takım »chtgeben I. (auf) bşe dikkat etm., göz kulak olm. 2. (daB bağlantısı; (âuGeres) dış kundak bağlantısı -büchse / nicht..,) sakınmak 3. (aııfpassen) iyi bakmak, V: dingil kovanı; poyra -druck m dingil basıncı (tazyiki) kitakse etm. Er sollte au f das Gepûck Eşyayı ona bek - t f l . mihver, eksen 2. (am Wagcn) dingil 3. (Wcl!e) mil lettim. ~, dafi man nicht krank ıvird hastalıktan sakın per ~ F tekerlekli vasıta ile spez. trenle mak; ~, dafi e-m nichts Böses u/iderftihrt ayaklarını Achsel / 1. omuz 2. koltuk; dit ~ (od. -n) (od. mit der ~ taştan esirgemek od. mit den -n) zucken omuz silkmek; et. auf dit leichte ~ acht'haben s. achtgeben. Habt achtI mit. (spez. Ost.) Dikkat, nehmen işin alayında olm.; umursamamak; şakaya almak hazır ol! -los I. (sorglos) dikkatsiz, kayıtsız, itinasız, lâyaş yere yatmak; über dit ~ ansehen fig. hakir görmek; kayt 2. (unbekümmert) pervasız Sloslgkett / I. dikkat küçümsemek, turfalamak; -band n (an Kleidern) brötel, sizlik, lâkaytlık 2. pervasızlık -mallg sekiz defa yapılan
Achtung
-sam dikkatli, itinalı, uyanık 2samkelt / dikkat, itina, uyanıklık, takayyüt Sstundentag m sekiz saatlik çalışma günü -stündig sekiz saatlik -tttgig (bir)haftalık Achtung / I. (Aufmcrksamkeit) dikkat 2. (Anschcn) itibar, kıymet, değer 3. (vor j-m) takdir, hürmet 4. (vor et.) riayet 5. (Rcspekt) perva, ihtiram, saygı 6. (Ausruf) Dikkat! Varda! Destur! ~ trweistn saygı göstermek; in der allgemeinen ~ sinken itibardan düşmek; umumun teveccühünü kaybetmek; in j- s ~ sinken b-nin gözün den düşmek; ~ Schleudergefahrl Kaygan! Dikkat, kayma tehlikesi var! sich ~ zu versehaffen wissen k-nisaydırmak; k-ni saydırmasını bilmek; j- m die srhuldige ~ erweisen hatırını gözetmek; ~ haberi (vor) b-nin karşısında hür met duymak; hürmetkâr davranmak; in hoher ~ slelıen (bei) b-nin nezdinde büyük itibara mazhar olm. 2gebietend empozan, heybetli, mehabetli, hürmetli; kendisine hürmet telkin eden; mütehakkim -s.erfolg m manevi başarı Ss.voll hürmetli, saygılı, hatırşinas; in -em Geden ken b-nin hatınsına hürmeten Achtung/ kanun dışı kılınma; aforozlanma acht'zehn onsekiz -zehnt- onsekizinci -zeller m Ut. sekizli -zlg seksen 2zlger(ln /) m; -zlgjahrig seksenlik -zlgstsekseninci Kchzen 1. ahlamak, uflamak, ohlamak; uf puf demek; po furdamak 2. (stöhnen) inlemek, sinlemek 3. (über) sızla mak, şikâyet etm.; ~ tınd stöhnen oflayıp poflamak; 2 ıı inilti -d iniltili; ~ ıınd stöhnend ıkına sıkına; ıklıya sıklıya; inleye minleye Acker m I. tarla 2. (FeldmaB) bir buçuk dönümlü arazi -bau m ziraat, tarım, haraset, feiâhat; ~ treiben çiftçilik etm., ziraat etm. -boden m ziraate elverişli toprak; ekilebilir, tarımlık toprak -er m z.ı>a. çiftçi -feldsalat m bot. kuzu gevreği -flockenblume / bot. mavi peygamberçiçeği -fuchsschwanz m bot. sıçankuyruğu -furehe / saban izi -gamander bot. meşecik; yer çamı (od. meşesi); kurt luca -gauchheil m bot. farekulağı; sülük otu -hahnenfufl m bot. adi düğünçiçeği -hornkraut n bot. sıçankulağı; beşparmak otu -hundskamllle / bol. büyük papatya -kratzdlstel / bot. devedikeni -krume / tarımlık toprak -kuhkraut n bot. inek sabunotu; Arap baklası -mausesehvvünzehen n bot. sıçankuyruğu -meler m bot. yapışkanotu; küçük inciçiçeği 2n I. çift sürmek, çiftçilik etm., ziraat etm., ekip biçmek; feiâhat etm. 2. fig. F durup dinlenmeden çalışıp çabalamak -land n s. -boden. -rettlch m bot. acırga; yaban! turp -rlttersporn m bot. saray çiçeği -schachtelhaim m atkuyruğu; kırkkilit -seholle / kesek -senf m bot. yaban! hardal -skablose f bot. eşekku lağı -s.mann m s. -er. -trespe / bot. erişte -walze/ yuvak, loğ, rulo, sürgü; çiftçi cenderesi -winde / bot. çitsarmaşığı, kahkahaçiçeği, uleyk; küçük boruçiçeği â conto mahsuben, alelhesap a. D. = auBer Dienst hizmet dışında; emekli ad absürdüm führen bşin manasızlığını (abesliğini, malayaniliğini, saçmalığını) ispat etm. ad açta leğen 1. dosyasına koymak; dosyalamak 2. fig. bir meseleye kapanmış nazariyle bakmak adagio mus. ağır ağır; yavaşça; 2 n ağır hava Adam I. mV 2. (Bibel) Hazret! Âdem -s.apfel m an. tüffahı Adem; Adem elması; gırtlak kemiği -s.kinder pl. beniâdem, Âdem oğulları -s.kostüm n: im ~ (Mann) çırıl çıplak; ~ Riese n. pr.: narlı ~ doğruca hesap edilirse Adansonie / bot. s. Afjenbrotbaum Adapt'ation / 1. biol. uyarlama, tetabuk 2. lit. uyarlama, adaptasyon 2leren 1. (anpassen) uydurmak 2. biol. uyarlamak; tetabuk ettirmek 3. lit. uyarlamak; adapta syon yapmak adaquat mutabık, muadil, uygun; -er Kansalzusammenhang jur. uygun illiyet rabıtası ad calendas graecas s. Sanki Nimmerleinstag Add'enda pl. eklemeler Cieren I. meth. cemetmek, toplamak, yekûn etm.; kara cümleye vurmak 2. (hinzufügen) ilâve etm., eklemek -termaschlne / toplama (od. hesap) maki nesi -Itlon / cemi, toplama; kara cümle -itlons.fehler m
18
adnomtnal
toplam yanlışı; cemi hatası -uktor m an. yaklaştıncı (kas); adüktör ade poet. Allaha ısmarladık ftzıv. güle güle; elveda;~ sagen elveda etm. Adebar n. pr. leylek Adel m I. asalet, aristokrasi, kişizadelik, asilzadelik, zade gânlık, asillik, aksoyluk, soyluluk 2. (Vornehmheit) asil lik, necabet, şerafet, siyadet 3. (konkret) soylular takımı; asılzadegân, aristokratlar; ~ verleihen fig. asilleştirmek; 2|g 1. asalete, aristokrasiye mensup; aksoy, asaletli, beyzade, asilzade 2. (vomehm) asil, soylu, kibar 2n 1. asalet payesini tevcih etm.; zadegân sınıfına ayırmak 2. fig. asilleştirmek -s.herrschaft / 1. aristokratlık, beyerki, zadegânlık 2. hist. feodalite, derebeylik -s.register n zade gân kütüğü -s.stand m zadegân sınıfı; asalet; in den ~ erheben s. adlin (I) Adenle / bot. adenya sarmaşığı Adenltis/ mei. adenit; guddelerin iltihaplanması Adenom n med. guddelerin şişmesi Adept m 1. ilim veya mezhebin sırlarını iyi bilen; simyacı; altın yapıcı 2. onun müridi, şakirdi Ader / 1. (a. bot., geolj damar 2. (Schlag2) atardamar, şiryan 3. fig. huy, mizaç 4. (Begabung) istidat, kabiliyet; zar ~ lassen kan almak; hacamat etm.; poetische ~ şairlik daman (od kabiliyeti) -gcflecht n an. örgü, dafire -haut / (des Auges) damar kat 2lg damarlı -laf! m haca mat; kan alma (verme) Sdern damarlı yapmak; geadert damarlı â deux mains mus. iki elle Adhâslon yapışına, iltisak, aderans, adhezyon -s.bahn / teehn. aderanslı demiryolu -s.kraft / yapışma kabiliyeti ad hoc sırf bu maksat için; ~ zurechtgemacht uydurulmuş, uydurma Adiabat'e / teehn. adiyabat; adiyabatik eğri 2|sch adiyabatik adieu Allaha ısmarladık ftzıv. güle güle; ~ sagen elveda etm. ad intlnltum sonu olmayan; namütenahi; und so weiter — ve saire ve saire Adjektlv n gr. sıfat; abgeleitetes ~ kıyast (od. türemiş) sıfat; determinierendes — belirtme sıfatı; interrogatives ~ soru sıfatı 2isch tavsifi; -e Fügung terkibi tavsifi; sıfat takımı (terkibi, tamlaması); ~ venvenden sıfat olarak kullanmak Adjunkt m köy muhtarının yardımcısı adjustieren I. (Qewichte, Maile) ayar etm. 2. (zurichten) doğrultmak, düzeltmek Adjutant m mil. emir subayı; yaver; erster —başyaver Adlatus m yardımcı Adler m I. zo. kartal 2. astr. Kartal, Ukap, Nesritair3. arma kartalı; mit -augen kartal (şahin) gözlü -blick m fig. kes kin bakış -bussard m zo. kızıl şahin -farn m bot. kartallı eğreltiotu; kuzgun ekmeği; üfteri -fisch m zo. sarıağız balığı; deniz güzeli -holz n (Sandelholzart) kalembek; yalancı ödağacı; kartal ağacı -horst m kartal yuvası -nase / gagaburun, kargaburıın; kakma burun; mit ~ doğan (od. kaval) burunlu -orden m: schıvarzer ~ (PreuÛen) hist. siyah kartal nişanı -rochen m zo. folyabalığı; çoçona; deniz kartalı -steln m min. kartal taşı; tavşancıl taşı adlig s. adelig Administrat'ion / (e-r Zcitung) idarehane 2lv 1. idari 2. (zivit) mülki, sivil 3. (bürokratisclı) kırtasi; -e Einteilung (e-s Landes) mülki taksimat Admiral m amiral, koramiral -arzt m hekim tuğamiral -Itat / 1. (Rang) amirallik 2. (konkret) amiraller-Itâts.Hagge / fors; die ~ setzen fors çekmek; -Itâts.inseln pl. n. pr. Amirotc adaları -Itats.karte / deniz haritası -oberstabsarzt m hekim koramiral -stab m deniz kurmayı -stabsarzt m hekim tümamiral ad multos annos (Glückvvunsch) nice senelere Adnex n med. ek(-ler) adnomlnal gr. bir isim yanında kullanılan (sıfat)
ad notam nehmcn
19
ad notam nehmen bşden malumat kaydetmek; bşi senet ittihaz etm. ad oculos demonstrleren göze çarpacek derecede göstermek Adonls I. (griech. Myth.) n. pr. Adonis 2. m yakışıklı bir delikanlı -rös.chen n bot. avcıotu adopt'leren evlâtlığa kabul etm.; evlât edinmek; yakadan (od. gömleğinden) geçirmek; tebenni etm. 21on / evlât edinme; tebenni Adoptlv'bruder m ahret kardeşi; kardeşlik -kind evlâtlık; manevî evlât; evlât edinilen -sehvvester / ahret kardeşi; kardeşlik -sohn m ahret evlâdı; oğulluk -tochter / evlât lık; ahret kızı; ahretlik -vater m babalık; ahret babası; manevi baba -venvandtschaft / evlât edinme mukavele sinden doğan hısımlık Adrenalin n biol. adrenalin Adressant m (stil.) mektubu yazan; mürsil, gönderen Adressat(ln f) m miirselünileyh; kendisine gönderilen; adres sahibi; alacak olan; alıcı; ~ unbekannt mürseli meçhul; zu eigenen Handen des -en zata mahsustur AdreBbuch n adres rehberi Adress'e/ mektup üstü adres; per ~ vasıtasiyle, delâletiyle; an die falsche ~ geraten ftg. yanlış kapıyı çalmak; mit unbekannter ~ verzogen semti meçhule gitti; e-e ~ draufsehreiben adres koymak 2ieren 1. adres yazmak, koymak 2. (e-n Brief an j-n ~) mektubu b-nin adresine gönder mek Slert adresli; eın an mich -er Brief adresime gelen bir mektup adrett güzel, şirin, yakışıklı; V': filir.te (gibi) Adrla f n. pr. Adriyatik (denizi) Adrlanopel n. pr. Edirne Adrlatlsches Meer s. Adria Adscharien n. pr. (Kaukasus) Acaristan adsor'bieren soğrumsamak; adsorbe etm. Sptlon /soğrum sama, adsorpsyon A-Dur n mus. la majör ad valorem H (Zoll) kıymet üzerinden (gümrük resmi) Advent m Hazrcti Isa’nın doğumundan yani Noel'den önceki dört pazar günü Adventlvlaut m phon. ses türemesi Adverb n gr. zarf, belirteç; modales ~ nitelik zarfı; niteleme belirteci; temporales ~ zaman zarfı 2lal; 2iell zarf olarak e Bestimrnung zarf adversativ karşıtlı, istidrakî 2satz m karşıtlı cümlecik; cümIci istidrakiyc Advokat m mst. pej. avukat; dava vekili Adynamie Jmed. kuvvetsizlik, takatsizlik, adinami Aero'dynamlk /; Sdynamisclı aerodinamik -llth m va. meteortaşı; haceri semavi; aerolit -mechanlk; °mechanisch aeromekanik -ıneter n aerometre -phagie / med. yelyııtma Afîâre / mesele, iş, vaka, hadise; sich aus der ~ ziehen yakasını kurtarmak (od. sıyırmak); işin içinden sıyrılmak; sich aus e-r mipiichen ~ ziehen aradan sıvışmak; keçeyi (od. pöstekisini) sudan çıkarma'.c; in e-e üble ~ geraten çamura bulaşmak ÂtTchen n küçük maymun; maymuncuk Alfe m 1. zo. maymun 2. fig. mukallit 3. Schi. züppe, çıtkırıldım, zibidi 4. Sa. arka çantası 5. (in Zss. a.) gülünç, çılgın; e-n -n haben F çakırkeyf olm.; leh dachte mich lausl der ~ t F Son derecede hayret ettim. Çok şaştım doğrusu/ Dıı blöder ~ dııl Seni gidi bopstil seni! eingebitdetcr ~ züppe; V; abuzettinbey ;Dıı bist wohl vom tollen -n gebissen? Çıldırdın mı acaba? Aflekt m şiddetli ve ani heyecan 2lert 1. (unecht) cali, sahte, yapmacık, çalımlı 2. (kokett, geziert) işveli, nazlı 3. (formell, steif) tekelliiflü; -es Benehmen işve; Slsch ling. teessürl, duyusal, afektif 2lv hissi, derunl, kalbi, duygusal, dokunaklı, tesirli -Ivltat / psyeh. teessüriyet, duygululuk Sffen 1. aldatmak 2. alay, istihza etm. affen'Shnllch; alten'artig maymun gibi; maymunu andıran; şebekvari, maymunsu Sbrotbaum m bot. maymun ekmeği ağacı; baobap ağacı Sgeslcht n maymun suratı Shitze / /•' cehennem sıcağı SJacke / a. fıg. maymun saltası SkaHg m
Agnat
maymunluk Skomödle f: e-e wahre ~ aufführen gülünç bir suretle hareket et m.; Şilebe / çılgın sevda Smensch m pitekantrop Splnscher m (Hunderasse) küçük grifon Sschande / rezalet, kepazelik, skandal 2schwanz m 1. naut. maymun kuyruğu bastikası 2. Schi. budala, ahmak Stheater n. s. 9komödie. 2welbchen n dişi maymun Affldavlt n H afidavit afflg F yapmacık ve gülünç Âtfln / dişi maymun Aftinitdt / 1. ehem, alâka, ilgi, afinite 2. (durch Heirat) dünürlük, sıhriyet Affirmat'lon / log. olumlama, olumluluk, icap, teyit 2lv olumlu, müspet, tekidi âffisch maymun gibi Afflx n ling. ek (önek veya sonek) AfTodilI m bot. çirişotu Aflrikata / phon. pf, tz gibi süreksiz sessizle sürekli sessizin beraberliği; sürtünücü sessiz; sızıcı ünsüz AfTront m hakaret, istihza Afghan'e m; İn /; 2isch Afgan(-lı) -Istan n. pr. Afganistan i tonds perdu H hava parası olarak; zarar hanesine yazarak Afrika n. pr. Afrika -ner(ln f) m; Snisch Afrikalı After m 1. an. anüs, şerç, makat 2. (in Zss. a.) a) sahte, cali b) ikinci elden -beredsamkeit / sathi belâgat; papağanlık -bürge m jur. kefile kefil -dlehter m şair taslağı (od. bozun tusu); müteşair -tlosse / an. anüs yüzgeci; misbahı şerci -mlete / ikinci kira -mleter m ikinci elden kiracı; kiracı nın kiracısı -moos n bot. s. Algen; -rede / iftira, bühtan -vreishelt / sahte bilgi; bilgiçlik âgadisch: 2e Inseln (westl. von Sizilien) n. pr. Egadi adaları AgSis / n. pr. Ege âgiilsch Ege ile ilgili; 2« Becken n. pr. Ege havzası; -e Kuttur Ege medeniyeti; 2es Meer n. pr. Adalardenizi; Ege denizi Aga Khan n. pr. Ağa Han Agallochabaum m bot. s. Adlerholz Agave / bot. sarı sabra benzer bir bitki; agav Agenda / muhtıra, ajanda, bloknot Agens n 1. clıem., phil. etken, müessir 2. amil, ajan Agent'(ln /) m 1. (Vertrcter) accnta 2. (Spitzcl) ajan, muhbir, jurnalci, hafiye, casus, V': ispiyon 3. (Vermittler) muameleci ~ provocateur s. Lockspitzel; -en.wesen n jurnalcilik, muhbirlik, casusluk -ur / acenta(-hk); ticari vekâlet -urmeldung / ajans Agglomerat n 1. karışık taş yığını; aglomtra, yığışım 2. phil. katışmaç Agglutln'ation / ling. aglütinasyon, bitişkenlik biol. a. biri kişine 2ierend ling. iltisak!, ilhakl, iltisaktı, eklemeli, bitişken Aggregat n 1. agrega, katışmaç 2. lechn. grup 3. agr. kom bina -zustand m maddenin hali Aggression / tecavüz, taarruz, saldırış -s.plâne pl. tecavüzkâr planlar -s.politik / istilâcılık; taarruz politikası aggresslv 1. tecavüzkâr, mütecaviz, mütaarrız, saldırgan 2. (barseh) dişli tırnaklı 3. (streitsüchtig) pençeli, sataş k a n ^ werden 1. saldırmak; mütecaviz olm. 2. (hânseln) b-ne takılmak; -es Verhalten saldırganlık, tccavüzkârlık Aggressor m miitaarrız, mütecaviz, taaruzcu, saldırgan Âglde / himaye agieren hareket etm.; . . . rolünü yapmak agil I. (behend) çevik, atik, çalâk 2. (geschickt) maharetli, becerikli, hamarat 3. (aktlv) faal 2IUt / 1. çeviklik, atiklik, çalâklik 2. beceriklilik, maharet, hamaratlık 3. faaliyet Âglna n. pr. (griech. Insel) Egine; Golf votı ~ Egine körfezi Aglo n H I. akçe farkı; acyo; sarrafiye 2. prim, ikramiye -tage / acyotaj 2tleren borsa oyunu oynamak Aglt'atlon / tahrik(-ât), kışkırtma, propaganda, bulandırıcılık -ator m tahrik(ât)çı, muharrik, müfsit, kışkırtıcı, bulandırıcı, propagandacı 2atorisch: -e Tdtigkeit tahrik(ât)çılık, bulandırıcılık; 2leren (für) 1. propaganda yapmak 2. (hetzen) tahrik etm., kışkırtmak Agnat m baba tarafından akraba
Agnosle
20
Agnosle /agnozi; fıkdanı marifeti hissiye; tanısızlık Agnost'iker m; Sisch agnostik, bilinemezci -izismus m agnostisizm, bilinemezcilik, lâedriye agnoszieren 1. (anerkennen), tanımak 2. (identifizieren) teşhis etm. Agnus Del rel. (Allahın kuzusu) Hazreti Isa Agogik / mus. güdüm Agonie / can çekişme; haleti nezi; hali ihtizar; agoni Agoraphoble / meydan korkusu; agorafobi; havfı füshat AgralTe / 1. (Schmuck) agraf, toka, kopça, broş; ziynet iğnesi 2. med. s. Wundklammer Agrar'bank / ziraat bankası -gesetze pl. zirai (tarımsal) kanunlar -kredlt m zirai kredi -land n I. çiftçi memleketi 2. ziraate elverişli toprak -produkte pl. zirai müstahsalat; tarım ürünü -reform / ziraat ıslahatı, tarımsal reform -unternehmen n zirai işletme -verslcherung / zirai sigorta Agrement n pol. agreman; um ein ~ ansuchen istimzaç etm. Agr'lkultur / s. Ackerbau. -onom m ziraat mütehassısı; tarım uzmanı Âgypt'en n.pr. Mısır -er(ln /) m; Sisch Mısırlı 9ische Augenkrankheil mtd. trahom 2isehe Finsternis zifirt karanlık; 2iseher Basar (İstanbul) Mısır Çarşısı; -ologe m ejiptolog -ologle / ejiptoloji sologlsch ejiptolojik ahi Int. ah! yal vayl bak! s.a. ach aha! Int. 1. Şimdi anladım! 2. Hah! İşte! 3. Görüyorsun ya! Ahasver n.pr. Serseri (od. Ezeli) Yahudi Ahle / biz, tığ, kaçaburuk Ahmings pl. naul. kana Ahn m dede, cet; (-tn pl.) atalar, eskiler, önceller, eslâf ahnd'en 1. (bestrafen) cezalandırmak 2. (râchen) öç (hınç, intikam) almak 2ung / 1. tecziye, mücazat 2. intikam 3. jur. takibat, (adil) kovuşturma Ahne / nine, cedde dhneln benzemek, andırmak, yaklaşmak, okşamak; bşden nişan vermek ahnen I. içine doğmak; önceden hissetmek, sezmek 2. (vermuten) farz etmek; bşin farkında olm; sezin(lc)mek 3. (argwöhnen) şüphelenmek; Mir ahnt nichtsGutes. Bundan iyi bir şey tefeül etmiyorum, ohne es zu ~ bilmeden; leh habe es geahnt. Bana malum oldu, nichls ahnend s. ahnuneslos
Ahnen'paB m tasdikli silsilename -reihe / silsilename; sil silemi ecdat); mil langer ~ şecereli; -tafel / şecere, sil silename; hanedan listesi Ahn'frau s. Ahne; -herr m s. Ahn ilhnlich 1. benzer, benzeş, müşabih, mümasil; -vari 2. küfüv, akran; ~ sehen I. benzemek, andırmak, bşden nişan vermek 2. mst.iron. b-den başka şey beklenememek; Das siehl dir ~ / (a.iron.) Tam tanıdığım adamsın! So ~ hat er sich ausgedrückt. Buna yakın bîr söz söyledi. wie in -en Fâllen emsali misillü; Es gibi nichls 2es. Bunun uyan yok (volkstüml.);und -es ve buna benzer; 2keit / benzerlik, benzeyiş, benzeşlik, müşabehet, mümaselet, afinite -keltssatz m math. benzerlik teoremi; müşabehet davası 2keltsschluB m analojizm Ahnung / I. (Vor2) hissikablelvuku, teferrüç, sezgi, seziş 2. (geistige Vorstellung) fikir, tasavvur 3. (Argwohn) şüphe, kuşku, zan 4. (Kenntnis) bilgi, haber; keme - haben (von) 1. aklının kenarından bile geçmemek 2. zerre kadar (od. zerrece) haberi (bilgisi) olmamak; bşin tamamen cahili olm.; bAse ~ gönül darlığı Es.los I. her şeyden habersiz 2. (unerfahren) gözü kapalı -s.losigkeit / habersizlik, bil gisizlik Ahorn m bol. akçaağaç; (rotblütigcr) kırmızı isfendan ağacı -gewBchse pl.bot. akçaağaçgiller Âhre/başak, sümbüle; -n ansetzen başak bağlamak (tutmak); -fi lesen başak toplamak; -n.flsch m zo. gümüşbalığı; aterina; çamuka balığı -n.lllle / kalp çirişotu Al n zo. ay-ay Algrette / sorguç Aljublden pl. hist. Eyübller Air n: sich ein ~ geben fig. üst perdeden atıp tutmak; aza met satmak
Aktenbündel
als; Als n mus. la diyez Ajour'arbelt / gözeme, gözenek -fassung / ajur -stlckerei / ajur AJowankümmel m pharm. (Hustenmittel) nahve; Mısır anasonu Akadem'le / akademi, bilimtay; encümeni daniş; ~ der Schönen Künste Güzel Sanatlar Akademisi; -lker(in /) m 1. (Mitglied e-r Akademie) akademi üyesi; akademisiyen, akademici 2. üniversite mezunu 21sch akademik, akademisel -e Laufbahıı akademik kariyer; -es Jahr üni versite yılı; -es Viertel (tespit edilen saatten) bir çeyrek sonra Akala / (Baıımvvollart) akala Akalephen pl.zo. (Quallenart) deniz ısırganları; encüriyei bahriye Akanthus m (Bârenklau) bot. ayı pençesi; dikensiz kenger otu; kenger yaprağı Akarinen pl. (Milben) zo. uyuz böcekleri; müvahidülcisim Akazle f bot. akasya; salkım (od. ipek) ağacı; ipek gülü; gülibrişim Akelei / bol. hasekiküpesi Akklam'atlon / alkış 2leren alkışlamak Akkllmatls'atkın / yeni bir iklimle imtizaç; yeni bir muhite alışma 2leren: sich ~ I. bir hava ile imtizaç etm.; yeni bir muhite alışmak 2. yerlileşmek Akkolade / mus. kaş Akkomodatlon / (des Auges) uyum, akomodasyon, tetabuk, intibak Akkord m I. mus. akor, düzen 2. (Stücklohn) akort 3. (Vcrgleich) uzlaşma; gebroehener ~ mus. kırık düzen -arbeit/ parça hesabiyle iş; götürü iş -arbelter m akort işçisi ta şe ron -lohn m götürü pazarlık; götürü ücret; akort parası Akkordeon n mus. akordeon -spieler(in f) m akordeoncu akkredlt'leren I. kredi vermek 2. (Diplomaten) salâhiyet vermek; tayin etm. 3. (Bank) havale etm.; -ierterGesandler itimat mektubunu vermiş olan elçi2lvn l.(Beglaubigungsschreibcn) itimatname; itimat mektubu 2. H akreditif; itibar mektubu; beslâllgles (unbestâtigtes) ~ H kabul edilmiş (edilmemiş) akreditif; unwiderrufliches ~ H gayri kabili rücu akreditif Akkumulator m akümülatör; den ~ laden akümülatörü doldurmak -anlage / akümülatör merkezi -en.g!as n akümülatör kavanozu -siiure /akü mü latör asidi akkumulleren akiimüle etm., toplamak akkurat 1. (P.) itinalı, ihtimamlı, titiz 2. Adv. noktası nok tasına; tastamamına 3. (genau) sıhhatli Akkusatlv m gr. -i hali; mefulünbih; aküzatif Akne / med. yüzde çıkan cerahatli sivilceler Akonit(-in) n med. akonitin Akontozahlung / akont, avans, taksit Akqulsition / elde etme; iktisap edinme; kazanç, kesp (kisip), edinti Akrible/ gayet büyük itina ve ihtimam; takayyüt, nıüdekkiklik, muhakkiklik, titizlik; sıhhat; inceden inceye (od. muşikâfane) tetkik Akrobat'(in f) m cambaz, akrobat, perendebaz -en.tum n cambazlık, akrobasi 21sch akrobatik Akro'megalie f med. akromegali -nym n müteaddit kelime lerin ilk harflerinden yapılan kelime; akronim (z.B. Agfa, Hapag usw.) -polis / n.pr. Akropol -stlchon n mısraların ilk harflerinden manalı bir kelime çıkan manzume; muvaşşah, akrostiş, istihraç Akt m 1. (Handlung) fiil, amel, edim, akt 2. (Tat) hareket 3. (-bildnis) çıplak, nü 4. TA. fasıl, perde, bölüm 5. (Aktenstück) dosya 6. (Geschlechts2) mücamaa, cima; muamelei zevciye; TragAdie f in drei -en üç perdeli facia; -e / 1. dosya 2. (Schriftstück) tahrirat, yazı 3. (Unterlage) senet, vesika, belge 4. (-n pl.) evrak, kâğıtlar; et. zu den Akten leğen 1. klasöre geçirmek 2. s. ad ada leğen Akten'bündel n dosya -deckel m dosya gömleği (kabı) -hefter m klasör, musannif, sıralaç -mappe / cüzdan; evrak çantası; serviyet 2mSBIg kırtast -menseh m kalem efendisi; bürokrat -notlz/derkenar; geçici not -papier n
Aktle
21
alla*
takriri ik kâğıt -schrank m 1. dosya dolabı; (mit Rollver- Atand m (Fisch) zo. sarıbalık; çopurina schluB) istorlu dosya dolabı 2. (m. Pappschubfâchern) Alant m bot. andızotu kartoniye -tasche / s. -mappe; -vorgang m antesedan Alarm m I. alarm, alert, sllâhbaşt; tehlike İşareti 2. (Beunruhigung) heyecan, telâş; ~ blasen (geben, sehlagen) •zeichen n 1. dosya işareti 2. (Tagebuchnummer) kayıt silâhbaşı borusu çalmak; stiller ~ mil. sessiz silâhbaşı numarası; sayı 3. (Abzeichnung) paraf, sah -bereitsehaft / alarm hazırlığı -glocke / tehlike çanı; ikaz Aktle / hisse senedi; aksiyon; Seme -n steigen. flg. O, şans zili 2leren I. tehlike İşareti vermek 2. flg. heyecanlandır yolundadır. Wie stehen die -n? 1. Aksiyonların fiyatı mak, endişelendirmek 3. (Polizei, Feuerwehr usw.) haber nedir? 2. fig. İşler nasıl gidiyor? -n.gesellschaft / anonim vermek ?lerend: -e Nachricht telâş verici haber -pfeife / şirket -n.kapltal n hissedarlar sermayesi -n.markt m tehlike (alarm) düdüğü -slgnal n I. tehlike işareti 2. mil. esham piyasası -n.zeichnung / iştirak taahhüdü silâhbaşı işareti -vorrlchtung / 77». uyarı aracı -zustand m Aktln'iden pl.chem. aktinit -le f zo. denizşakayığı -ographie / s. Röntgenographie. -olith m miri, aktinolit -ometer n alarm, alert aktinometre -omyzin n med. aktinomisin Alauit(in /) m; 2isch rel. Alevi Aktion / hareket, teşebbüs, fiil, amel, iş, faaliyet; in ~ İri Alaun m I. şap 2. (-stein) ahin; kantaşı; şap parçası 2(isler)en şaplamak -erde / I. alüminli toprak 2. alümin len harekete, faaliyete geçmek; e-e gerneinsame — startın yum 2ha!tlg şaplı -lösung / şap çözeltisi -sleder m şapçı F müşterek bir teşebbüse başlamak; -8r(ln /) m hisse -siederel / şaphane -stelnbruch m şap madeni sahibi; hissedar, aksiyoner -s.art / ling. fiilde hareket tarzı; görünüm; karmaşık fiil -s.berelch m hareket siası Alban'er(ln {) m Arnavut; Şkipetar -er.hemd n fistan, -s.radlus m menzil; tesir (hareket) sahası -s.turbine f fıstanella -len n.pr. Arnavutluk; Şkipniya Sisch Arnavut aksiyon türbini -lsch(-e) n (Sprache) Arnavutça aktlv 1. faal, aktif, gayretli, çalışkan, müteşebbis, hareketli Albatros m zo. albatros 2. pratik, ameli, fıilt; fiilen, etkin 3. mil. muvazzaf; faalAlbedo / asfr. albedo; aklık (derecesi) hizmette 4. gr. etken, malum, aktif 5. (lebhaft) çakı gibi; albem (I) (Adj.) I. (dumm) ahmak, budala, bön, sersem, keskin, ruhlu 6. (einsatzbereit) militan 7. (offensiv) Fb. abes, aptal, ebleh 2. (lâppisch) sulu, cıvık 3. (fade) tuzsuz 4. (kindisch) çocuk gibi 5. (ungereimt) ipsiz sapsız; şarjh; -e Bestechung rüşvet verme; -es Wahlrecht jur. seçme hakkı; ~ vorgehen harekete geçmek; ~ sein 1. münasebetsiz 6. (Bemerkung) tadından yenmez; -e Oans ehem, (bşe) etkimek 2. mil. faal hizmette bulunmak 3. Schi. aptal kaz; -es Gesehıvâtz halt, yave; -es Lachen (Student) bir üniversite birliğinin üyesi olm.; sich vom -en sırıtkanlık; -er Mensch dandini bebek; -es Benehmen Leben zurückziehen elini eteğini çekmek; S n gr. malum kaşmerlik albern (II) (Verb) çocuk gibi hareket etm. fiil; etken eylem; aktif 2a pl.; Sbestand m H mevcudat ve 2heit / I. ahmaklık, budalalık, ineklik 2. (Geschvvâtz) matlubat; aktif -leren aktifleştirmek 2ismus m aktivizm, halt, herze, yave; saçma şey 3. münasebetsizlik etkincilik, fiiliye 2ist(ln f) m militan 2ltât/faaliyet, faili- Albln'lsmus m albinizm -o m akşar, çapar, albinos; (volksyet, etkinlik, gayret, aktivite, keskinlik, teşebbüs; ~ enltûml.a.): beyaz zenci falten; ~ an den Tag leğen faaliyet göstermek; aktifleş Alb'lt m min. albit -ugo / (weiBer Fleck der Augenhommek; Manget an ~ teşebbüssüziük, cansızlık 2saldo m haut) misafir, sebel -um n albüm -umen n biot. besiörü, alacak bakiyesi süveyda -umin n albümin -umlnurie / med. albümin Aktstudle / nü, çıplak işeme; albüminüri Aktu'alitüt / günün davası (od. meselesi), aktüalite, gün Âlchen n çomakkurt (Parasit) cellik 2ell şimdiki,halihazırdaki, aktüel,fiili, güncel; Adv. Alchlm'le / simya, alşimi -İst m simyager, simyacı, alşimist fiilen; -es Thema aktüalite; ~ ıverden aktüelleşmek; Aldebaran m astr. Etdeberan; (Aynüssevir) aktüalite haline gelmek; günün meselesi haline gelmek; Aldehyd m ehem, aldehit Die Sache İst nicht mehr ~. Arası soğudu. Modası geçmiş. aleatorisch: -er Vertragjur. baht veya tesadüfe bağlı muka Günün meselesi olmaktan çıktı. vele Akt'vorhang m Th. ön perde -zeichnen n akademi Alemannen pl. (Cermen kabilelerinden olan) Alemanlar Aküsprache / s. Abkürzungssprache Aleppo n.pr. Halep -bartgras rı Halep dansı -beule / Halep Akust'ik/ akustik; Th.a. ses dağılımı 2lsch akustik, sem't, (od. Bağdat) çıbanı -klefer Jbot. Halep çamı; Halep çam işitsel fıstık ağacı -raute / bot. Halep sedefotu akut hâd, eveğen; in ein -es Stadium trelen hâd bir safhaya alert çevik, atik girmek Alexander n.pr. İskender; ~ der Orofte Büyük İskender; Akzclera'tion / 1. tezlik, hızlanma, tacil 2. med. aksetera(Iskenderi Kebir; İskender Zülkarneyn) syon 2tiv ling.: -es Verb tezlik fiili (od. eylemi); fiili tacili Alexandr'ette n.pr. I. (im Rbz. Hatay) İskenderun 2. (der (z. B. yapıvermek) Sandschak ~) Hatay -ia n.pr. (in Agypten) İskenderiye Akzent m I. (Betonun?) vurgu2. (Aussprache)şive; telaffuz -iner m 1. (Versform) aleksandren 2. İskenderiyeli tarzı3. (Zeichen) aksan işareti; Er spricht mit arabisehem -inerklee m bot. Mısır yoncası -upolis n.pr. (im gricch. ~ . Şivesi Arabçaya çalıyor, logiseher — anlatış (od. be Thrazien) Dedcağaç lirtme) vurgusu; rhythmischer ~ taylan vurgusu; 2los Aletle / aleksi; okuma yitimi; zıyaı kıraat aksanstz, şivesiz 2uieren vurgu koymak; vurgulamak Alfagras n s. Espartogras Sulerend: Dichlung mit -em Versmap ling. taylanlı nazım; Alfenld n alfenit; Çin gümüşü 2ulert bariz, aksanlı Algebra / cebir; höhere ~ yüksek cebir; (cebriâlâ) 21sch Akzept n H 1. senedin kabulü 2. kabul edilen senet; ein ~ cebri, cebirsel; -e Gleichung (Kurve) cebir denklemi einhoten senet kabul ettirmek 2abel kabul edilebilir -ant (eğrisi); -er Ausdruck cebir ifadesi; cebirsel ifade; (ifadei m H kabul eden 2ieren kabul etm. 2/erf werden (Entschulcebriye) digung) ele alınmak -kredit m H kabul kredisi -verwelge- Algen pl.,bot. su (od. deniz) yosunu; deniz otu; alklar, rung / senedin ademi kabulü üşniye akzessorisch fer’l, arızi; -e Rechte pl.jur. fer’I haklar Alger'len n.pr. Cezayir -ler(ln/) m; 2bch Cezayirli Akzlden's n araz, ilinek, kip 2tell arazi, arızi, ilinekli; -es Algler (Stadt) n.pr. Cezayir Merkmal kip -z.druck m hususi, harfleri ekseriyetle elle Algorithmus m math. harzemiye, algoritma; Horzumlu yolu dizilen, tesirli baskı Alhaglstrauch m bol. elhact Akilse / vasıtalı vergi; oktruva Alhambra {n.pr. (Spanien) Elhamra i la ........... tarzında; d la bonheurt iron. Ne âlâ memleketi Alhldade / alidat, mastara â la carte alakart Ali n.pr. Ali; Ali Baba und die vierzig Rauber Ali Baba ve Alabaster m kaymaktaşı; mermer kaymağı; sumermeri; kırk haramiler albatr allaş namı diğer; değişik bir isimle
Allbi
22
Allbi n jur. 1. (cinayet yerinden cinayet zamanında) gay bubet 2. ispatı gaybubet (od. gaybet); gaybet hali; alibi Allment'atlonspfllcht / nafaka mükellefiyeti (od. ödevi) -« pl. nafaka; ~ zahltn nafaka vermek Alinea n satırbaşı allphatisch ehem, şahmt; -e Reihe yağ (od. açık zincir) serisi; şahmt (od. gayri devri) sınıf; -e Verbindungen pl. yağ asitleri; (hamızatı şahmiye) Allsmatazeen pl., bol. suokugiller; (riclülvezziye) Alizarin n (Farbstoff) alizarin; kök boya; cehri Srot Türk (od. Edirne) kırmızısı Alkali n kalevi, alkali -lauge / kalevt çözeltisi -meter n alkalimetre; alkalölçer; mikyası kalevt 2sch kalevt, alkalik; ~ werden kalevileşmek Alkalold n alkaloit; şibih kalevt Alkanna / bot. kına (ağacı) Atkazar m (in mehreren spanisehen Stadten) ıt.pr. Elkasr Alkermes m kırmız macunu Alkohol m alkol, ispirto, küul; ~ zu sicil nehmen içki içmek (kullanmak); reiner ~ saf ispirto; alkol absolü -aussehank m: mil ~ içkili (lokanda) Sfrel alkolsüz -gehalt m alkol miktarı; grado -gegner m içki düşmanı Shaltlg alkollü, ispirtolu -Iker m alkolik 2lsch alkolik, alkollü, küult, ispirtolu; -es Gelrdnk (alkolik) içki -ismus m alkolizm; alkol düşkünlüğü -monopol n müskirat inhi sarı (od. tekeli) -ometer n alkolometre -schmuggler m alkol kaçakçısı -splegel m kandaki alkol miktarı -verbot n içki yasağı -verglftung / alkolden zehirlenme Alkoven m yatak köşesi, hücresi; alkov Alkyl n ehem, alkil ali- bütün, hep, cümle, kâffe, bilumum, mecmu, bilcümle; -e hepsi; -e beide her ikisi; -e drei Jahre her üç senede bir; 2 das hat er geleistel. Bu işleri hep o gördü, -e nur erdenklichen Anslrengungen maehen var kuvveti pazıya vermek; Sie gingen -e zusammen weg. Toptan gittiler, -e Bücher bütün kita plar; kitapların mecmuu; wir -e hepimiz, cümlemiz; -eLeute kamu âlem; cümle âlem; -e zusammen hep birden; lıep bir ağızla; -e Aelılungl Allah AllahI Levhaşallah! -e nasenlang ikide bir; Da hirt sich doeh -es auf! F Bu kadarı da fazla I So m it wâre -es gutI Buraya kadar her şey yolunda. Das İst -esi Hepsi bu kadar! Wer -es? Kimler? -es zu seiner Zeitl Her şey vaktinde gerek! Doğmadık oğlana don biçilmez. Spr. Demir tavında, dil ber çağında. Spr. mehr als -es andere hepsinden ziyade; und was noch -es mehrl var oğlu var! -es öder rıichtsl Ya hep ya hiç! Ya taht ya tahta! Er packte -es zusammen und schajfte es fort. Sandık sepet topladı götürdü, -es aufzdhlen sayıp dökmek; -es Gutel Hoşça kalın! Şen ve esen kalın! Dieses Wort kann -es mögtiche bedeuten. Bu söz çok su götürür. Das ist -es, was ich fiir dich tun kann. Ben şahımı bu kadar severim, -es andere interessiert mieh nicht. Gerisi beni ilgilendirmez. Gerisi aydın havası. Das ist
die Wahrheit; -es übrige gehört in das Reieh der Fabel. Hakikat budur; gerisi masal, -es was reclıt isti F İnsaf be more! Nereden nereye! -es absuchen delik deşik aramak; VVos soll -es zusammen kösten? Götürü pazar ne vereyim? Das war nicht -es. İş bu kadarla kalmadı, und w r noch -esi ve daha kimler! -e mrden F bitmek, tükenmek; Mein Geld ist -e. F Param suyunu çekti. Rabatt au f -e Waren Her nevi mallarda tenzilât. Madchen für -es her işe koşulan hizmetçi kız; fiir -e Zeiten ilelebet; in -er Elle çabuk çabuk; in -er (Herrgotts-)Frühe sabahleyin erken den; karga bok (od.euph. nane; yemeden; -es in -em 1. (zusammengereehnet) topu 2. (als Ganzes betraehtet) umumiyet itibariyle; anhası minhası; cem’an yekûn; heyeti umumiyesi itibariyle 3. (in groBen Zügen) topluca 4. (schliefilich) en sonra; mit -er Kraft var kuvvetiyle; ohne -en Zmifel hiç şüphesiz; ünler -en Umstânden be hemehal; -e vom Jüngsten bis zum Altesten küçüğünden tutunuz da en büyüğüne kadar; vor -em; vor -en Dingen her şeyden evvel; bilhassa, ezcümle, hele, hususiyle, özellikle; (zuallererst) ilkönce; zu -em Unglück bir de üstüne üstlük
allerhand
Ali n kâinat, kozmos, âlem, evren allabendllch her akşam(-ki) Atlasch m kümel likörü all'bekannt herkesçe malum; her yerde tanınmış -bellebt herkesçe sevilen; (mahbubu cihan) -dlewetl va. s. dieweil. -deutsch pancermanik -e Bewegung pancermanizm alledem: bei (od. trotz) ~ bütün bunlara rağmen Atlee/iki tarafı ağaçlı güzergâh; hıyaban Allegor'le / t. alegori, mecaz, timsal; istiarei temsiliye; Th. orıınlama 2. (Bild) alegori; timsali resim Slsch alegorik, mecazi, timsalt, oruniamalı alicin I. yalnız, münferit; tek başına; ayn 2. (jedoch) yal nız, fakat, ancak; şu kadar var kİ; ama, lâkin, mamafih 3. (einzig) yegâne, biricik, mücerret; einzig und ~ 1. sırf; ancak ve ancak 2. (aber) fakat; ~ sein (mit) başbaşa kal mak; sehon ~ bile; Er steht ganz ~ . Kimsesi yok. Wer ~ steht, bekommt den Teufel zum Geföhrten. Yalnızların ar kadaşı şeytan olur. Spr. j-n ~ lassen 1. yalnız başına bırakmak; tek koymak 2. (in Ruhe lassen) rahat bırak mak ; Ein junges Madchen kann man nicht mit e-m jungen Mann ~ lassen. Ateşle barut bir arada olmaz. Spr. ~ übrigbleiben kuru başına kalmak leh bin ~ (d.h. ohne Begleitung) hierhergekommen. Buraya yalnız geldim, ganz ~ kendi kendine; kendi başına; hodbehot; et. nicht ~ bewâltigen können yalnız baş edememek; Wohneıı Sie dört ganz allein? Orada yalnız başınıza mı oturuyorsunuz? altes ~ maehen miissen işi Allaha kalmak; nicht ~ . . . sondern auch yalnız değil, aynı zamanda da; E r ~ macht mehr Lârm als... O yalnız başına . . den fazla gürültü yapıyor Alleln'besltz m tek başına malikiyet-betrlebm tekel, inhisar, monopol -handel m satış inhisarı -herrseher m mutlak hükümdar; müstebit -he meha rt / mutlak hükümdarlık; saltçılık Slg 1. münhasır, yalnız 2. yegâne, tek, biricik, bir tanecik -igkelt / (Gottes) vahdaniyet, vahidiyet, tek lik -müdehen n her işe koşulan hizmetçi kız -schuldlge mlf: der ~ bei dem Verbrechen cinayetin tek suçlusu -seln n yalnızlık, infirat Ssellgmachend: -e (katholisehe) Kirche uhrevî saadet ve selâmet bahşeden yegâne kilise -stehen n 1. yalnızlık, kimsesizlik, bikeslik 2. (e-r Frau) erkeksizlik, kocasızlık, ersizlik 2stehend I. yoksul, kim sesiz, bikes, öksüz; yek at yek mızrak 2. (Frau) er(kck)siz, kocasız 3. (Mann) bekâr 4. (isoliert) tecrit olunan; izole 5. (Haus) yalnız 6. (ohne Protektor) sapsız balta -verkauf m satış inhisarı hakkı -vertreter m H bir tica rethanenin yegane (tek) mümessili (od. vekili) -vertretung / münhasır mümessillik; tek vekâlet -vertrieb m satış inhisarı allemal 1. (immer) her defa; daima 2. (auf jeden Fail) be hemehal; hal ne olursa olsun 3. (noch immer) hâlâ; sonra da; ein für ~ ilk ve son (defa) olarak; ~ wenn her ne zaman allenfalls 1. (höchstens) olsa olsa 2. (notfalls) lüzumu tak dirinde; icabı halinde 3. (vielleicht) belki allenthalben her yerde; dört bucakta aller'art her türlü, her çeşit -MuBerst- (Prcis) en son (fiyat) Allerbarmer m (Gott) Rahmanı rahim (Errahmancrrahim) aller'best- en iyisi; en birinci; H ekstra ekstra -dlngs t. (genauer gesagt) doğrusu 2. (dann ~ ) öyle ise 3. (ja) şüphe siz, evet 4. (freilich) vakıa 5. (jedoch) ve fakat -enden her yerde -erst- hepsinin iyisi, en birinci; zu ~ ilk önce allerg s. allergisch. een n (mst. pl. Sene) med. alerjen 2le / med. alerji 21ker m; -Isch med. alerjik aller'hand 1. (verschiedenartig) çeşit çeşit; türlü türlü; muhtelif 2. (e-e Menge) birtakım (kimseler) 3. (Ausruf) a) çok şey! b) amma da küstahlık hat ~ Schneel F Az buz şey değil! 2helllgen n.pr. (Katoliklerde) Azizler Yor tusu -helllgst- rel. kutsülakdes, haramülahram -höchstI. en yüksek 2. (ErlaB) iradei seniye; hattı hümayun -höchstens Adv. olsun olsun; olsa olsa -tel çeşit çeşit; türlü türlü; çeşitli; ~ Ausflüchte vorbringen yetmiş iki dereden su getirmek 2lel m Leipziger ~ türlü güveç
Allermannsharnlsch
23
(havuç ve bezelye) -letzt- en son -llebst şipşirin; nur damlası; nur topu Allermannsharnlsch m hol. geyik sarmaşığı; yabani sarım sak aller'melst-: dit -en Menschen ekseri insanlar -melstens Adv. ekseriya; en ziyade -nHchst-: in -er Nahe pek yakında; bu yakınlarda; burnunun dibinde; tırnağının dibinde; in -erZtit nerede ise, handiyse; bir saat yakında Allernührer m (Gott) Rezzakı âlem aller'neu(e)st-: -e Mode en son çıkan moda; son yenilik -örten; -orts her yerde Sseelen n.pr. ölüler günü -selts her tarafa (tarafta, taraftan) -wirts her yerde 2welts.geslcht n F adi (bayağı, sıradan) bir yüz 9welts.kerl m F hezarfen; şeytan herif; yaman herif -wenlgst- en az -wenigstens Adv. hiç olmazsa; bari 2werteste m F hum. s. Gesap, Popo
allesamt hepsi birden; hep beraber Allesfresser m zo. omnivor, hepçil (akiliilkül) allewtll; allezelt Adv. daima; her zaman Allgegemvart / (Gottes) Allahın her yerde hazır ve nazır olması; heryerdelik allgemeln 1. umumi, genel, kamu 2. (unbestimmt) gayri muayyen; kesin olmayan; belirsiz, müphem 3. (universal) külli, tümel; im -en umumiyetle; umumiyet itibariyle; heyeti umumiyesi itibariyle; heyeti umumiyesiyle; genel likle; gam ~ umumi suretle; (sureti umumiyede); -e Wehrpflicht genel askerlik mükellefiyeti; -es Aufgebot (der NVehrpflichtigen) mil. nefiriâm; ~ üblich werden teamül haline gelmek; Er İst ~ geachtet und angesthen. Cümlenin mergup ve makbulü. Baş üzerinde yeri var. ~ auffallen herkesin gözüne batmak 2beünden n (gesundheitliches) genel durum 2bildung/ umumi kültür 2gut n ortak mal; ~ uerden genelleşmek, umumileşmek 2helt / umumiyet, halk -verstândllch herkesin kolayca anlayacağı Allgewa!t / (Gottes) celâl, ceberut allgütlg (Gott) latif ve kerim olan Allah; kerimürrahim Allhellmlttel n her (od. yedi) derde deva; devayıkül Althelt/umumiyet; heyeti mecmua Alli'anz/ittifak, ittihat, ünyon 2lert müttefik, bağlaşık Alllgator m zo. aligator, kayman Alllteratlon / ling. aliterasyon; ses yinelemesi aH'jShrlIch her sene; senelik, senevi 2macht/ (Gottes) mut lak kudret -mâchtlg kadiri mutlak; her şeye kadir olan Allah; cebbar; (va.a. cebbarülazim, celilülcebbar, ceb barülmutlak) -mühlleh I. Adj. tedrici 2. Adv. yavaş yavaş; tedricen, gittikçe, gitgide; zaman geçtikçe; azar azar; derece derece; kademe kademe; perde perde 2mendt / (baltalık gibi) komüne ait emval ve emlâk -monatllch her ay; ayda bir; aylık 2mutter / herkesin anast (yani tabiat) -nichtlich her gece(-ki) allochthon alokton, yabancı Allonge / H eklenti, alonj, ralonj Allopathle / alopati; tedavi bizzıt Allotrla n od.pl. maskaralık, muziplik; ~ treiben aykırı işlerle meşgul olm.; oyalanmak Allotrop'ie / ehem, alotropi 2isch alotropik all'stltlg I. her tarafta 2. üniversel, şamil 2stift m yağlı ka lem 2strom m el.: für ~ hem doğru akım hem de alter natif akım için (kullanılır) -stündllch her saat; saatbesaat 2tag m 1. iş günü 2. fig. normal hayat -tSglIch I. hergün(-kü), gündelik, olağan 2. mst.pej. müptezel, banal, renksiz, bayağı, harcıâlem, adi; ~ werden gündeleşmek, nıüptezclleşmek 2tâgllchkelt / banalite, renksizlik, adi lik, müptezellik -tags Adv. iş günlerinde 2tag*.beschSftlgung / her günkü iş 2tags.kleldung / gündelik esvap 2tags.mensch m sıradan bir adam -umfassend her şeyi şamil; şümullü Allürc / atın yürüyüş tarzı -n pl. pej. (göze çarpan) hattıhareket; hareket tarzı; gidiş, tutum alluvlal alüvyonlu, lahkl, lığlı 2land ıı alüvyon, lâhik, lığ 2stoffe pl. mevaddı lahkiye Alluv'lum n geol. holosen -lo n/ alüvyon, lahik, lığ allvcrzelhend (Gott) gaffar
a lı
Allwegbahn / monoray allwlssen'd 1. her şeyi bilir; alimikül 2. (Gott) alîm 2he!t / (Gottes) ilmi ezelî; öncebilim allwöchentllch her hafta; haftalık allzu ziyadesiyle, fazlasiyle; 2 seharf macht sehartig. Spr. Keskin sirke kabına zarar. Spr. ~ grofie Höflichkeit fartı nezaket; Er besııcht uns nicht ~ hûuflg. O, bize çokluk gelmez, -mal hepsi bir arada -sehr pek ziyade, begayet, fazla; nicht ~ o kadar değil -vlel s. -sehr. ~ ist ungesund. Spr. Her şeyin kesreti (od. çokluğu) bir zarar getirir. Çok arpa atı çatlatır. Spr. Alm / dağlık otlak; dağ merası; yayla(-k); yaylım yeri Alma mater poet. üniversite Almanach m almanak, yıllık, salname Almandln m min. almandin, seylantaşı, seylant Alm'gebiihr / yaylak hakkı; yaylakıye -hirt m yaylacı -(en)rausch m s. Alpenrose Almoravviden pl. (maurisehe Dynastie) hist. Murabitln Almosen n sadaka; sadakai fıtır; fitre -steuer / (rituelle) zekât AImwlrtschaft / 1. yaylacılık 2. yaylada bulunan küçük lokanda Aloe / bot. 1. (eehte) sarısabır, ödağacı 2. (groBe) Süreyya -eztrakt m azvay -holz n kartal ağacı; kalembek; yalancı ödağacı alogisch iâmantıkl; mantıkdışı Alopezie / s. Haarausfall Alp (I) /s. Alm Alp (11) m kâbus, karabas(k)an; j-rn wie ein ~ au f der Seele Üsten (od. liegen) üstüne ağırlık basmak Alpaka n I. (Lama) alpaka 2. (Neusilber) alpaka 3. (Stoff) şali al parl: ~ stehen başabaş olm. Alpdruck m I. kâbus, karabas(k)an 2. fig. heyula, hortlak, ağırlık; ~ haben üzerine kâbus çökmek; basırganmak, basırgınmak; sich wie ein ~ leğen (auf) b-ni ağır basmak Alpdrücken n s. Alpdruck Alpen pl. n.pr. Alplar; Alp dağları -braunelle / zo. Alp şar kıcı kuşu -dohle / zo. sarı gagalı dağ kargası -erle / bot. yeşil akçaağaç -flohkraut n bot. dağ pire otu -günsekraut n bot. gümüş sepet -gemswurz fbo t. arnika kökü -glühen n dağların kızarması -krâhe / zo. kırmızı gagalı dağ kar gası -mohn m bot. akhaşhaş -rose / bot. Alp gülü; ağu ağacı -salamander m zo. Alp semenderi -schneehuhn n zo. kar tavuğu -segler m zo. yelyutan; beyaz karınlı sağan -seidclbast m bot. dağ mazaryon ağacı -sinau m bot. gü müş aslan pençesi; gümüş otu -sockenblume / bol. keşiş kaipağı -steinbock m zo. Alp dağkeçisi -veilehen n bot. tavşankulağı; siklamen; buhurumeryem; domuz ekmeği (od. soğanı); Macar şalgamı -vergiBmelnnlcht n bot. unutmabeni, kuşgözü Alpha'bet n I. alfabe, elifba 2. harfler 2betlsch alfabe sırasiyle; alfabetik; ~ ordnen; Vbetisieren alfabeye göre sırala mak -strahlen pl. alfa şuaları (od. ışınları) alpin Alplara ait; alplı 2!smus m dağcılık, alpçıtık, alpinizm eist(ln/) m dağcı, alpçı, alpinist sistik /s . 2/smus Âlpler(ln /) m I. alplı 2. yaylacı Alptraum m korkulu rüya Alraun m; -e/,- -wurzel/ bot. adam (od. insan) kökü; adamo tu; kankurutan; Abdüssclâm otu; hacılar otu als I. (temporal) vaktaki; olduğu zaman; iken, ki 2. (in der Eigenschaft) olarak, sıfatiyle 3. (genau wie) gibi, tıpkı 4. (statt) yerinde 5. (nach Komparativ) -den, -dan (büyük usw.) 6. s. als ob\ e-s Tages, ~ leh sehon lange marsehlert war . . . bir gün ki çok yürümüştüm . . . Das Gesprach halle etwa fü n f Minuten gedauert, ~ ein Majör der Luftwaffe herzııtrat. Konuşma beş dakika kadar uzamıştı ki bir hava binbaşısı yaklaştı. ~ er sagte demekle, demesiyle; ~ Akt der Höflichkeit nezaketen; Er sorgte für ihn, ~ wiire es sein eigenes Kind. Ona evlâdı gibi baktı, zu weit enl fernt sein, ~ da(S er es halle erreichen können eli yetişemeyecek kadar uzak bulunmak; ~ ob: ~ wenn sanki, güya; -miş gibi; ~ ob nichts geschehen wâre bir şey yokmuş
Alıç
24
Altlmcter
nicht an. Bu adam yaşlı göstermiyor, ein hohes ~ ergibt; ~ ob ich das getan hötte güya bu işi ben yapmışım gibi; som hl . . . ~ auch hem . . . ve hem de -bald derhal, reichen dünyaya kazık kakmak; ohne Rücksichl aufdas ~ hemen; der demez; ossaat -dann 1. ondan sonra 2. seli. yaşına başına bakmadan; für sein ~ schon erstaunlich weit büyümüş de küçülmüş; çokbilmiş; Bu yaşta bu akıl öyle ise Alse / (Fisch) tirsi balığı; mayıs balığı maşallahI in das gesetzte — kommen yaşını başını almak; als ich in deinem ~ war ben senin kadarken; in meinem ~ also 1. va. (so) böylece 2. (zusammenfassend) hulâsa, yani 3. (das heifit) demek ki 4. (folglich) o halde; binaenaleyh; o benim yaşımda; ben yaşta; im ~ ihtiyar yaşta; Er İst im suretle ;~ se ı esi öyle olsun! ~ wie gesagl yani söylediğim ~ von siebzig Jahren verstorben. O, yetmiş yaşında olduğu gibi; Na ~ t Gördün mü? Şimdi anladın mı? İşte bak! halde ölmüştür. Sie İst noch im besten ~ (heiratsfâhiges alt I. eski, kadim, sabık, atik, köhne 2. (bejahrt) yaşlı, Mâdchen) Çengelde kokmuş eti yoktur, im gleichen ~ ihtiyar (müsin, pir, saldide), kocamış 3. (verblüht) kart; ıvie ich benim yaşta olan; dem ~ nach yaşça; e-e Frau, V: tohumluk, kartaloz 4. (schal) taze olmayan; bayat 5. die dem ~ nach seine Mutter sein könnte annesi yerinde (überholt) modası geçmiş 6. (gebraucht) (pek) kullanıl kadın; von mitllerem ~ ortayaşlı; von gesetztem ~ yaşlı mış 7. (bckannt) malum 8. (in Zss.) a) (chemalig) sabık başlı b) hurada, pırpıt; cıcığı çıkmış; huradası çıkmış c) (seit üter 1. daha yaşlı, daha büyük 2. (reif) yaşını başını almış langem) eskiden beri 9. (unverândert) değişmemiş; eskisi 3. (ziemlich alt) yaşlıca; -er Bruder ağabey; -e Schıvester gibi; IVie ~ ist er? Kaç yaşındadır? Yaşı kaç? Er isi bacı, abla; Er isi zwei Jahre ~ als ich. Benden iki yaş zwamig Jahre ~. Yirmi yaşındadır. Das Kind ist noch büyük. ~ und erfahrener sein (als) b-den daha yaşlı ve kein Jahr Çocuk daha yaşında değil. Çocuk (bir) tecrübesi bir gömlek daha fazla olm.; um ein Jahr ~ ürer den bir yaşına daha girmek; die -en Kinder büyük çocuk yaşına basmadı. Für wie ~ hallen Sie mich? Yaşımı ne kadar (od. beni kaçlık od. beni kaç yaşında) tahmin eder lar siniz? ~ werden 1. (P.) ihtiyarlamak V: morukla(ş)mak Alter'atlon / I. heyecan, telâş 2. med. değişiklik 3. mus. 2. eskimek 3. bayatlamak; Er isi siebzig Jahre ~ gewordeğişim, alterasyon 2ieren I. heyecanlandırmak; telâş den. Yetmişini buldu. Man wird eben ~. Hayatı gidip ba vermek 2. mus. değişimlemek; altere etm.; sich ~ heye yatı kalıyor, e-e -e Oeschiehte eski hikâye; 5e Geschichte canlanmak, kızmak 2lert mus. değişimli, altere; nicht hisl. eski zamanlar tarihi; als -er Mann ihtiyar yaşında; (mehr) ~ mus. natürel Er ist immer noch der 2e. Eskiden ne idiyse gene öyledir. altern intr. yaşlanmak, ihtiyarlamak; saçı başı ağarmak; kocamak, kocala(s)mak, kartlanmak, kartlaşmak, eski dit -e Darne (im Ggs. zur Tochter od. Schwicgertochter) büyük hanım; meine -e Dame F annem; -er Mann m mek; ~ lassen kocatmak, eskitmek; frıih ~ lassen ihtiyar adam; mein 2er Herr F babam; -er Sünder yıpratmak kaşarlanmış suçlu; -er Kracher (Knabe, Kauz) V pimpon, Alternatlv'e / iki şık; (şıkkeyn); alternatif, muhayyerlik, moruk, pompuruk; Er ist ein -er Freund von mir. Bunca ihtiyar; vor e-r ~ stehen ortada kalmak -obllgatlon / jur. yıllık dostumdur. Es ist alles beim -en gebüeben. Hiç bir alternatif borç -satz m gr. terdit cümlesi; çatallı (od. şey değişmemiştir. Eski hamam eski tas. der 2e Fritz ikircil) cümle Büyük Frederik; 2es Testament Tevrat; Ahdiatik; ~ und alters: von ~ her; seit ~ eskiden (kadimden, öteden, kalugebrechlich ürerden tiritleşmek; ~ und schwach çökük; belâdan) beri; von ~ her überkommen babadan oğula; ~ und taperig werden ak sakaldan yok sakala gelmek; eskiden kalma; vor ~ eski zamanda das -t Ro m Çezarlar R o m a s ı ; Nur ein -er Freund İst Alters'blödtlnn m med. ateh, bunaklık -brand m med. kan vertrauensnrürdig. Eski dost düşman olmaz, yenisinden gren -ertchelnung / ihtiyarlık alâmeti -genosse m; -geveta gelmez. Spr. -e Sachen ıvır zıvır; 2e VVe/f Eskidünya; nossln / yaştaş, akran, yaşıt, boydaş; ünler seinen -gein -en Zeiten (Mârchenformel) evveli evveliyken; evvel nossen emsali arasında -grenze / yaş haddi; tahdidi sin; die ~ erreichen yaş haddini doldurmak -hellkunde/ med. zaman içinde; ~ und jung büyüklü küçüklü; die Gerissenheit e-s -en Juden yıllanmış Yahudi aklı; -e Arbeit geriyatri -heim n kimsesizler (od. bakım) yurdu; darüla (Kunstvverk) kârı kadim; gam ~ epeski; -er Bursche ceze -prâsldent m reisülkudema, reisi sin; (yaş başkanı) -pyramide/ yaş piramidi -re nte/ emekli aylığı; emeklilik (Junge, Knabe); -es Mâdchen (Anreden) aziz dostum; et. ~ kaufen bşi ikinci elden satın atmak; s.a. die Stw. alter, 2schwach 1. eli ayağı tutmaz olmuş; takattan düşmüş; ditesi za'fı şeyhuhate müptelâ 2. (kindisch) bunak, matuh; ateh getirmiş 3. (gebrechlich) tirit gibi; sarsak sursak 4. (S.) Alt m mus. (kontr-)alto Altaif-gebirge n) m Altay dağları aşınmış, kağşamış -schwâche / 1. ihtiyarlık za’fı 2. (geialtailsch: -e Sprachgruppe Altay kolu stige) bunaklık, ateh 3. (S.) kağşarlık -sichtlgkelt / presbitlik; (meddi basarı şey hî )- st ute / yaş derecesi -unAllan m poet. balkon, şahnişin terschied m yaş farkı -versleherung / ihtiyarlık sigortası Altar m 1. Hıristiyan kiliselerindeki masa2.(0pfer2)sunak; -versorgung /1 . (Pension) tek aüt maaşı 2. (Rente) emek zum ~ führen dini nikâhla evlenmek lilik; emekli aylığı 3. allg. ihtiyarlara bakım -zâtine pl. alt'backen bayat; — werden bayatla(ş)mak -bekannt eski den beri tanınmış; maruf 2bau(-wohnung/) m 1919’dan peynir dişleri -zulage / kıdem zammı evvel inşa edilen evdeki daire (Almanya’da) -bewâhrt Alter'tum n i. eski zamanlar; eskiçağ; antikite, ilkçağ; (kurunuula) 2. (heidnisches) a) kavmi devre b) (isi.) emektar; tecrübedide 2bundeskanzler m sabık şansölye Cahiliye(t). -tümer pl. asarıatika; antikiteler 2tüml!ch 1. (Almanya'da) Alte m lf I. ihtiyar adam (kadın), V; moruk, pimpon, pom arkayik, atik; kârıkadim 2. modası geçmiş F külüstür -tumstorseher m arkeolog -tums.kunde; -tums.wissen puruk Sch. salatalık 2. (Direktör) şef, patron, müdür 3. V (Vater, Mutter) baba, anne; pl. anababa, ebeveyn; V: sehaft / arkeoloji moruk, kocakarı 4. F (Ehemann, Ehefrau) koca; karı âltest- I. en yaşlı; en büyük 2. spez. mil. kıdemli 3. ilkel; 5. m Ka. s. Bube (3). die -n hist. eskiler; der güle ~ baba seit -erZeit kalubelâdan beri; der -e Sohn (en) büyük oğlu; ekber evlât 2enj-at m 1. ihtiyarlar heyeti 2. (Deutsch lık land) Cumhurbaşkanının yardımına mahsus bir milletve alt'eingesessen eskiden beri yerleşmiş olan (aile)-elngewurzelt (Laster usw.) kökü hemen kurutulamayan Selsen n kili encümeni hurda demir 2en.tell n (e-s Bauern) I. (Deutschland): alt'gedlent 1. uzun süre silâh altında hizmet etmiş (asker) 2. emektar 2griechlsch(-e) n eski Yunanca; Grekçe 2hândiaşe ve ibate hakkı 2. (Türkei): ölünceye kadar bakma ier m eskici, hırdavatçı -hergebracht eski, ananevi, akdi gelenekli; am Sen hângend eski kafalı; eskiye bağlı; Alter n I. (Lebenszelt) yaş 2. (Greisen2) yaşlılık, ihtiyarlık, maziperest 2hochdeutsch(-e) n eski Almanca (ca. 800şeyhuhat 3. (Dienst2) kıdem 4. eskilik, çoktanlık; ~ 1100) 2horn n mus. alto schützt vor Torheit nicht. Spr. Akıl yaşta değil baştadır. Spr.; Leute unseres -s biz yaştakile r; Man sieht ilim sein ~ Altlmcter n met. irtifa ölçme aleti; altimetre
Altlat
25
Amputatlon
karıncayiyen; tamanuar -eler pl. karınca yumurtaları Altlst(-ln f) m mus. altocu, altist (od. krizalitleri) -tresser m zo. s. -bâr. -haufen m karınca alt'jüngferlich kocamış kız gibi 2kathollk m; -kathollsch yuvası -Igtl m pl. zo. kanncayiyengiller -löwe m zo. Papa'nın şaşmazlığı prensibini tanımayan katolik -klug karınca aslanı -slure/karınca asidi; asit formik -splrltus büyümüş de küçülmüş; çokbilmiş m aldehit formik -staat m karıncalar cemiyeti -vögel pl. lltllch yaşı biraz ilerlemiş olan; yaşlıca; geçkin zo. karıncakuşugiller Alt'materlal n hurda -melster m üstat 2modisch 1. modası geçmiş; demode; kârıkadim 2. pej. külüstür marka; Amellor'atlon / ıslah, ameliyorasyon 2leren ıslah etm.; ameilyorasyon yapmak antedllüvyen 3. mel. dervişmeşrep -papler n eski kâğıt -partle/mus. s. Alt. Çpertlsch Pars, Parsuva -p«rsl»ch(-*) Amen rı âmin; zu allem ja und 2 sogen her şeye eyvallah demek. Das İst so sicher ıvır das ~ in der Kirche. Bu, hiç n Pehlevt -phllologe m; -phllologln / klasik filolog -phlioşüphe götürmez, sein ~ zu et. geben F bşi kabul etm.; bşe logle / klasik filoloji razı olm.; rtza göstermek; muvafakat etm. Altnıis'mus m diğerblnlik, diğerendişlik diğerkâmlık gayrendişlik, altrülzm, altrüistlik, özgecilik -t m; etisch diğer- Amerlcium n ehem, amerikyum Amerigo Vespucci n. pr. Amerik Vespüs bin, diğerendiş, diğerkâm, gayrendiş, altrüist, özgeci Alt'slngerf-in/) m s. Alllst(-in). -schlüsstl m mus. doanah- Amerika n. pr. I. Amerika; Yenidünya 2. (USA) Amerika Birleşik Devletleri -ner(in/)m; 9nlseh Amerikalı, Ameritarı -tprachler-(lfi /) m s. Altphilolog-e; -İn. Ssprachllch ken. Amerikan; nach Snisehem Muster alameriken SnlsleLatin ve Grek dillerine ait -stadt/ bir şehrin eski kısmı; ren amerikalılaştırmak; sich ~ ameri kaklaşmak -nlsmus eskişehir -ıtetnzeit / eski (od. yontma) taş devri; paleom amerikanizm lltik çağ 2ıtelnzeitllch paleolitik -stlmme / s. Alt. -syrer m Süryant -syrlsch(-e) n Süryantce Stürklsch alaturka; Aml İ. (Abk. /. Amerikaner) Amerikalı 2. F Amerikan sigaraları -e Sillen und Oebrüuche alaturkalık; -e Musik alaturka musiki 2überllefert eskiden kalma Svlterisch 1. pej. mo Amiant m min. ipek (od. pamuk) taşı; amyant dası geçmiş; demode 2. (einfach) dervişmeşrep, babayani Amid n ehem, amit 3. (patriarehaliseh) patriarkal -waren pl. kullanılmış eşyaÂmfllan n. pr. (römiseher Kaiser) Emiliyen -warenhSndler m hurdacı, hırdavatçı, koltukçu, boz Amlnosâure/ ehem, amin asidi; aminoasit macı, eskici -wasser n akmaz sular -weibcrgeschlchte f Amlranten n. pr. pl. (nördl. von Madagaskar) Amirante adaları kocakarı masalı -welbergeschwStz n kocakarı lakırdısı; tandırname -vrelbersommer m t. (Nachsommer) pastırma Amltose / bini, amitoz Amme / I. sütana, sütanne, sütnine, sütne 2. (schwarzc) yazı 2. (Sommerfâden) şeytanörümceği Aluminlum n alüminyum -blech n alüminyum saçı -tolie / mamadadı -n.mârchcn n tilki masalı; kurtmasalı; tandır alüminyum varakı -oxyd n alümin name alveol'ar sinht Sar.laut m phon. dişeti ünsüzü 2e / 1. dişyu- Ammer (1) / zo. (kleinasiatisehe) külrengi yelve (-n pl.) zo. yeivegiller vası, sinh 2. (Lungenblâschen) petek, kesecik, alveol im »» an dem. ~ 19. Mal 19 mayıs'ta; 19 mayıs tarihinde Ammer (II)/bir nevi vişne j-n ~ Arm fassen b-ni kolundan tutmak; ~ Rhein Ren Ammon n. pr. (altâgyptischer Gott) Amun nehri sahilinde; ~ beslen en iyisi; Er Ist ~ Schreiben. Ammonlak n amonyak; nışadır ruhu 2allsch; 2haitlg Yazmak üzeredir. amonyaklı, nışadır! -han n pharm. uşak -pflanze / bol. Amaleklter m (Bibel) Amallka çadır uşağı Amaigam n 1. cıvalı maden halitası; malgama, amalgam Ammonlt m s. Ammonshorn 2. (Spiegelbelag) sır 9leren amalgame etm. Ammonium n ehem, amonyum -chlorld n ehem. s. Salmiak. Amarant m bol. I. horozibiği; solmaz çiçek 2. (rauhhaariger) -karbonat n s. Hirschhornsalz yabani pazı 3. (weiBer) kadife çiçeği -azeen pl. bol. Ammonshorn n amonit horozibiğigiller, (lazebeliye) 2rot horozibiği kırmızısı Amnesle bellek yitimi; hafızasızlık; ademi hafıza; zıyaı Amareile / bir nevi vişne hafıza; amnezi Amaryllls fbot. amarilis; nergis zambağı; sarı nergis; güzel- Amncstle / af 2ren a ('etmek hatun çiçeği -gewichse pl. bol. nergisgiller, nerkisiye Amnloten pl. zo. amniyonlular Amateur m meraklı, hevesli, amatör, özenci, diletant -el- Amöbc / amip -n.ruhr / med. amipli dizanteri gensehaft / amatörlük -film m amatör filmi -spieler Th. Amok m: ~ laufen babası tutmak özenci (od. amatör) oyuncu a-Moll n mus. la bemol Amaurose / med. s. schwarzer Slar Amor n. pr. Küpidon, Amor Amazona: m n. pr. Amazon nehri amoral'lsch amoral, ahlâkdtşı, lâahlâkt, töredışı 2ismus rn Amazone / amazon -n.lllie / bol. Amazon lâlesi -n.steln m amoralizm, lâahlâkiye, töredışçılık min. amazonit -n.tum n amazonluk amorph ehem, bişekil, şekilsiz, amorf Amber m (esmer) amber 2duftend amberli -körbehen n bol. Amortls'atlon/sönüm,amortisman,itfa(-yı düyun)-atlons.sarı amber çiçeği; amberbuy tonds m; -ations.kasse / amortisman sandığı 2leren Ambldextrie / ikiei yeteneği amorti (-ze) etm, ödemek, itfa etm., sönümlemek Ambition / 1. s. Ehrgeiz 2. (Bestrebung) ceht ve gayret Amour'en pl. aşıktaşlıklar, kortalar 2ös -es Abenteuer aşk Ambltus m mus. engenişlik; ses genişliği macerası AmboS m 1. örs 2. (kleinerer) sava 3. an. (im Ohr) örs Ampel / I. asma lamba 2. (Btumenschale) asma çiçeklik kemiği; (azmi sindanp 4. (bei der Patrone) kapsülün dibi Ampere n el. amper -meter n ampermetre -ıtunde / amper-bahn/örsün önyüzü -horn n örs kulağı (od. ucu) -stock saat -zahl / amperaj m örs kütüğü Ampfer m bol. I. (Feld2) küçük kuzukulağı 2. (stumpfAmbra / s. Amber biâttriger) atkulağı mylh. Ambros'la / ambrosya 2lsch 1. (himmiisch) semavi, Amphlble / ikiyaşayışlı hayvan; zülmaişeyn -n pl. zo. İlâhi 2. (Götter) ölümsüz kılan kurbağagiller -n.fahneug rı amfibi ambul'ant seyyar, gezgin, gezici; -e Behandlung med. ayak Amphlbol n s. Hornblende, -le / stil, iham, tevriye tedavisi; ayakta tedavi; -es Geverbe 1. gezgincilik 2. pej. Amphltheater n anfi(-teatr); basamaklı tiyatro fahişelik, orospuluk 2anz / I. mil. seyyar hastane 2. Amphora / hlst. amfor, kumkuma hasta otomobili; ambulans 3. ayak tedavisi için tesisat amphoter ehem, amfoter -atorisch med. s. ambulant Ampiltüde/genlik, vüsat Amelse f zo. 1. karınca 2. (vvelBc) ağaç kemiren karınca; Ampulle / I. med. ampul, flakon, tüp 2. an. ampul, meçe» -n.îtânder m tüplük termit, divik 3. (gefiügelte) atlıkarınca Amelsen pl. zo. karıncalar, (nemeliye) -bür m zo. (büyük) Amput'ation / med. bir uzvun kesilmesi; katı uzuv; am-
Anııel
26
pütasyon 2leren ameliyatla bir uzvu kesmek; ampütasyon yapmak Amsel / zo. karatavuk -teld n hist. Kosova Amt n 1. (Aufgabe) vazife, İş 2. (Dienst) hizmet 3. (Stellung) memuriyet, mansıp, sandalye, orun, makam, mevki 4. (Dienststelle) ofis, daire, idare, kapı; devlet (od. beylik) kapısı 6. (Ranın) büro, yazıhane, şube 6. Ttl. ayini ruhani 7. (Fernsprech2) telefon santralı; Auswdrtiges ~ (Deutschland) Dışişleri Bakanlığı; tin hohes ~ btkltıden yüksek bir mevki işgal etm.; sein ~ niederlegen istifasını vermek; j- m tin ~ übertragen b-ni bşle vazifelendirmek; Wtm Ooll tin ~ gibi, dem gibi er auch den Verstand dozu. Mühür kimde ise, Süleyman odur. Spr. Das isi nicht meines -es. Bu, benim işim (od. vazifem) değil, j- m im ~ folgen halef selef olm.; von -s wegen resmen, rc'sen; zıı e-m hohen ~ aufsleigen sivrilmek; büyük bir makama yüksel mek Âmtertausch m becayiş, permütasyon amtleren memuriyet ifa etm.; vazife başında bulunmak amttlch resmf; Adv. resmen; -e Abferligung resmi muamele; -e Auslegungjur. teşrii tefsir; -er Börsenkurs borsa rayici; -e Liçuidation resmi tasfiye; -es Sehreiben tahrirat; pl. a. resmi evrak Amts’alter n kıdem -anmaBung / jur. salâhiyet gasbı -antrltt m vazifeye başlama -arzt m sağlık işleri müdürü -befugııls / vazife salâhiyeti -bereich; -bezirk m kaza dairesi -bezelehnung / unvan -blatt n resmi gazete -diener m i. hademe2. odacı 3. mübaşir -dlenerin/kadın hademe -eid m memuriyete giriş yemini -enthebung / memuriyet ten ihraç; mazuliyet -führung / idare -geheimnls n vazife (od. devlet) sırrı -gerleht n Sulh Mahkemesi -gerlchtsdlrektor m Sulh Mahkemesinin Müdürü -geschâft n resmi iş; pl. a. umur -gerlehtsrat m (Titel) Sulh Mahkemesi Müşa viri -gewait /yetke, otorite; resmi salâhiyet -kleldung/ resmi kıyafet; kisvet, rop, cübbe -mlene/ ağırbaşlı tavır; t- e ~ aufsetzen amiriyet takınmak -mlBbrauch m salâhi yet tecavüzü; yolsuzluk; memuriyet ve mevki nüfuzunu suistimal -pfllchtverlctzung / hizmet kusuru -rlehter m Sulh Hâkimi -schlmmel m fig. kırtasiyecilik, bürokrasi -schrelber m zabıt kâtibi -siegel n resmi mühür -stellenInhaber m vazifesinde asil olarak (asaleten) çalışan -stil m kitabeti resmiye -stunden pl. mesai saatleri -tracht / s. -kleidung. -übergabe / devir ve teslim -vervveser m vekil -vorgSnger m selef, öncel -weg m silsilei meratip; merciler silsilesi -zeit f: zur ~ des Wali Soundso falanca valinin gününde; -zlmmer n büro, makam; kalem odası; yazı hane Amu Darja m n. pr. Amu Darya, (Ünımü Derya); Ceyhun nehri Amulett n muska, hamail; (am Arm) pazubent, kolçak; (gegen den bösen Blick) nazarlık; nazar takımı; tin ~ trogen muska takmak amüs7ant eğlendirici, eğlenceli, alaylı Sement n eğlence -leren eğlendirmek; sielı ~ I. eğlenmek; zevk etm. 2. (iiber) bşle alay etm.; zevklenmek; sich ~ wollen keyfine gidecek tarzda hareket etm. amusiteh güzel sanatlardan hiç anlamaz Amylase / med. diyastaz an 1. Prâp. a) (in der Nâhe von) -da, -de, yanında, yakının da, başında, üzerinde, sahilinde, kenarında b) (zu . . . hin) -e, -a; yanına, yakınına, başına, üstüne, sahiline, kenarına c) (beschâftigt) bşle meşgul d) (gerichtet) tevcih edilmiş e) (ungefâhr) takriben f) (infolge) -den, -dan; sebebiyle g) (hinsichtlich) bakımından; ce-, -ca 2. (anschalten, angeschaltet) açmak, açılmış 3. (angezogen) giyilmiş; von ... an -den, -dan itibaren, başlayarak; ~ der Tür stehen kapıda durmak; ~ die Tür gehen kapıya gitmek; e-e Stadt ~ der Donau Tuna üstünde bir şehir; leh habe (od.hâtte) t-e Bitle ~ Sie. Size bir ricam var. Der Brief isi ~ Sie (gerichtet). Mektup size aittir. Die Sehuld litgf ~ Ihnen. Kabahat sizdedir (od. sizindir). ~ die Arbeitl İş başına! ~ die hundert yüz kadar (od. raddelerinde); ~ e-r Krankheit sterbeıı bir hastalıktan
anbahnen
ölmek; Es Jehlt ihm — Geld. Parasız. Paraca sıkıntısı var. sowett es — mir liegt benim elimde oldukça; den Flup ~ verschiedenen Punkten überçueren nehri muhtelif yer lerinden geçmek; ~ und Jür sich haddizatında; esas itibariyle; zaten Anabaptİs'mus m hist. anabatizm, anabatistlik -t m anabat İst Anablose / biol. yeniden dirilme Anachronls'mus m tarih aykırılığı; anakronizm Stlsch ana kronik Anadlplose / rhet. iade; son-baş yinelemesi; zincirleme, tekrir Anagramm n harflerin yer değişmesiyle yapılan bulmaca; anagram (z.B. Lampe: Palme) anihneln az çok benzetmek; aşağı yukarı uydurmak Anakarde / bot. s. Nierenbaum Anakoluth n stil, kovuşturmazlık; devrik tümce Anakonda / (Riesenschlange) anakonda AnakreonUker pl. eski Yunan şairi Anakreon tarzında şiir düzenler; anakreontikler Analept'lkum n; 2tsch med. analeptik Analge'sle / med. analjezi; acı yitimi; ağrı duymama; (fık danı elem; zıyaı elem) -tlkum n; 2tlsch analj(ez)ik analog benzer, müşabih, analog, andıran, mümasil; ~ hier zu bu kıyas üzere 2le / benzerlik, benzetme, örnekseme, müşabehet, nispet, kıyas, analoji; Viele Wortformen beruhen auf ~. Birçok kelime şekilleri kıyasla yapılmıştır. 2le.bildung / ling. kıyas 2le.schhıB m log. temsil, andırış, andırma, analojizm 2on n benzer bir hal (od. şey) Analphabet'(ln /) m ümml; okuma yazma bilmez. Er İst vollkommener ~ . O, ümmldir. O kıpkızıl cahildir. Elifi görse mertek sanır, -en.tum n ümmilik; okuryazarlıktan mahrum oluş Analy'sator m phys. muhallil, analizleyen -se / tahlil, analiz, çözümleme 2s!eren tahlil (analiz) etm., analizlemek, çözümlemek -tlker m analizci, tahlilci 2thch tahlilî, ana litik, çözümsel; -e Geometrie tahlili hendese; analitik geometri; -es Theater çözümsel tiyatro AnSm'le / med. fakrüddem, kansızlık; kan sulanması; anemi 2)sch kansız, anemik Anamnese f med. antesedan Ananas / bot. ananas -erdbeere / bot. ananas (od. Frenk) çileği -gewSchse pl. bot. ananasgiller, almasiye Anapâst m iki kısa ve bir uzun heceden mürekkep vezin Anaph'er; -ora / stil, baş yinelemesi Anaptyze / ling. bir seslinin iki sessiz arasında meydana çıkması (z.B. fünef: fünf); ses türemesi Anarch'ie f i . anarşi, başsızlık, erksizlik, fevza 2. tezebzüp, karışıklık, kanunsuzluk 2lsch kanunsuz -ismus m anar şizm -lst(in f) m; Sistisch anarşist -istentum rı anarşistlik Anarthrie / med. anartri; dil tutukluğu; (suubeti telaffuz) Anastaslus n. pr. (römiseher Kaiser) Anastaz anastatisch: -er Druck typ. sahife kalıplarının eski kitaplar dan yeniden dökülmesi Anüsthes'le / med. anestezi; duyum yitimi; zıyaı (butlanı, iptali) his 2itren hissi iptal etm.; anestezi etm. 2lerend a. bayıltıcı -İst m s. Narkoseant Anastlgmat m phot. anastigmat 2lsch anastigmatik Anastomose / 1. med. tefemmüm 2. biol. ağızlaşma, mufagama Anatas n min. anatas Anathema n rel. aforoz 2tisleren aforozlamak anatmen nefesle dokundurmak Anatol'len n. pr. Anadolu -ler(ln f) m; 2isch Anadollu, Anadolulu; Anatolische Nachrichtenagentur n. pr. Anadolu Ajansı; anatolisehes Ufer Anadolu yakası Anatom m teşrihçi, anatom -ie / 1. teşrih (ilmi); anatomi; yapı bilimi 2. (-saal) anatomi Anatozlsmus m faize faiz yürütülmesi; faizi mürekkep usulünün tatbiki anbacken I. fırında hafifçe pişirmek, kızartmak 2. (ankle ben) intr. ir. yapış(tır)mak anbahnen tr. 1. yol açmak 2. fig. yol göstermek, hazırlamak; sich ~ yavaş yavaş başlamak, inkişaf etm.
anbândeln
27
anbândeln (mit) 1. kur yapmak, flört etm. 2. (Streit suchen) takılmak; kavga aramak; V; karga taşlamak Anbau m 1. agr. ziraat, tarım, zeriyat, yetiştirme, ekim 2. arch. mülhak bina; ilâve, ek inşaat 2en 1. agr. ziraat etm., yetiştirmek 2. arch. bina (od. kanat) eklemek; angebaut I. mezru, ekili 2. eklenmiş SfKhig agr. ziraate elverişli -flüche / agr. işlenebilir toprak sathı, miktarı -möbel pl. eklen mesiyle yine bir tüm teşkil eden mobilya anbetehlen 1. sarahaten emretmek 2. (anvcrtrauen) emanet bırakmak 3. (empfehlen) tavsiye etm. Anbcginn m başlangıç anbehalten (Kleidungsstücke) üstünden çıkarmamak anbel ilişik olarak; leffen, melfufen, merbutan anbelBen 1. (Fische) oltaya vurmak (od. takılmak); baş vurmak; iğneye tutulmak 2. fig. yemlenmek, yakalan mak, takılmak 3. yemeğe başlamak; dişlemek; nicht reeht ~ m lltn F ağır davranmak; zum 2 sclıön ısırılasıya (od. ıstrılacak kadar) güzel; şeker gibi; Lokman hekimin ye dediği; afet •nbelangen taalluk etm.; was mich anbelangt bana gelince (od. kalırsa); bence anbellen 1. karşısına havlamak 2. fig. tekdir etm., b-ne çıkışmak anbequemen: sı'cft ~ ister istemez uymak anberaumen (Zeitpunkt) tespit, tayin etm. anbet'en tap(ın)mak, perestiş (ibadet, taabbüt) etm. 2er m ölesiye tapan; perestişkâr Anbetracht: in ~ (m.Gen. ocf.daB) hasebiyle, dolaytsiyle, haysiyetiyle; madem ki; hazır (am Satzanfang); in ~ d ieser Katastrophe bu felâket karşısında anbetreffen s. anbelangen anbetteln (j- n um et.) b-den bşi dilenmek; b-n e el açmak Anbetung / I. tapınç, tapınış, perestiş, ibadet, taabbü t 2. (Prosternation) secde 2s.würdig perestişe değer anbiedern: sich —> b-n e sokulmak; girginlik (od. cerbeze) etm.; lâubalileşmek; sich -d sokulgan, girgin, cerbezeli, lâubali anbleten (j-m et.) 1. (vorsehlagen) teklif etm. 2. (darreichen) takdim etm., sunmak 3. (bedrohen) bşle tehdit etm.; dem Gast Obst ~ misafire meyva çıkarmak; Darf ich Ihnen e-e Zigarette ~ ? Bir sigara takdim edebilir miyim? sich ~ (als) hizmetini arz etm. anblnden I. (festbinden) bağlamak, çakmak 2. (m. j-m) a) b-le dalaşmağa vesile aramak b) seli, flört etm., kur yap mak; mil wem man besser nicht anbindel tekin değil; s.a.
angfimndtn
anblalfen F s. anbellen anblasen I. (Feuer) ateşi üflemek; yellemek 2. (Hochofen) yakmak 3. (Jagd) avın başlangıcını bildirmek 4. (M.i.) çalmağa başlamak 5. (P.) üfürmek, nefeslemek 6. F azarlamak, çıkışmak, hortzort etm. anblecken (Hund) diş gıcırdatmak Anblick m I. görüş, nazar, bakış 2. (Bild) manzara, görü nüş, temaşa, nezaret, çehre; beim ersleıı ~ ilk bakışta; vehlei ulada; bei diesem ~ bunu görürken 2en bakmak, atfı nazar etm. anbllnzeln gözle işaret ederek bakmak anblitzen I. (hiddetle veya gülümseyerek) bakmak 2. phol. fleş yapmak anbohren I. burgu ile delmeğe başlamak 2. delik açmak; burgulamak 3. F b-ni iskandil etm. 4. F b-den ödünç para istemek; para sızdırmağa çalışmak 5. (Bcrgbau) sondaj esnasında bşi rast getirmek anbrassen (Rahen) naul. brasa etm. anbraten (Fleisch) hafifçe kızartmak anbrausen: angebraust kommen hızla gelmek anbreehen İr. I. bir parçasını kırmak, koparmak 2. (Pakkung) açmak 3. (Vorrat) harcamağa başlamak; intr. 1. (Tag) ortalık ağarmak (od. açılmak); sabah olm., gün doğmak 2. (Zeit) başlamak, çökmek 3. (Nacht) karanlık basmak; gece olm. 4. (Jüngstcr Tag) kıyamet günü çat mak; kıyamet kopmak; Der Morgen brichl an. Horoz ötüyor, s. a. angebroehen
indern
anbrennen intr. 1. ateş almak; tutuşmak 2. (Essen) dibi tutmak; yanmak; tr. 1. ateş vermek; tutuşturmak 2. (Zigarette) yakmak 3. (Zündschnur) fitillemek; das Essen ~ tassen yemeği yakmak; s.a. angebrannt anbrlngen 1. (herbeisehaffen) sürükleyerek getirmek 2. (Geld) sarf etm., harcamak 3. (befestigen) takmak, yer leştirmek, geçirmek, koymak, yapıştırmak 4. (Kleidungs stücke, Schuhe) F giymek 5. (auflegen) yakmak 6. (verâuBern) elden çıkarmak; satmak 7. (Tochter) evlendir mek; F yamamak 8. (âuBern) söylemek, sunmak 9. (bei Gericht) dava ikame etm; mahkemeye vermek 10. (ein Wort) bir kelimeyi ortaya atmak; s.a. angebracht Anbruch m 1. seli, ilk kesilmiş parça 2. (des Tages) fecir, şafak, gündoğuşu 3. (der Nacht) karanlık basması; gece oluşu 4. allg. (Beglnn) başlangıç anbrüllen 1. (Tiere) kükremek 2. (Menschcn) bağırmak, haykırmak anbrummen (P.) homurdanarak çıkışmak anbrüten kuluçkaya yatmağa başlamak anbumsen F bir yere çarpmak; Ch. (gehörig) model değiş tirmek Anchovls s. Anschovis Anciennit&t /kıdemlilik Andacht / I. (kurzer Oottesdienst) kısa bir ayini ruhani 2. (seelisehe Versenkung) bâtın! dalgınlık 3. (Gebet) ibadet, dua, namaz; seine ~ hallen (od. verrichten) ibadet (dua) etm.; namaz kılmak andâchtlg 1. tahayyülâta varmış (od. dalmış); haleti istiğrakta; vecde müstağrak; huşu içinde; takva ile 2. fig. dikkatli Andachtsbild n spez. tasviri Meryem Andalus'len n.pr. Endülüs -ler(ln f) m; îlsch Endülüslü Andamanen pl. n.p r. (İm Golf von Bengalen) Andaman adaları andampten 1. (Schiff, Zug) buhar çıkararak gelmek 2. (P.): F angedampfl kommen hiddet içinde yaklaşmak andante mus. adım adım; aheste, andante 2 n mus. ağır hava andauern sürmek; sürüp gitmek; sürgit olm.; devam (te madi) etm. -d 1. sürekli, devamlı, mütemadi 2. phvs. bes lenen, sönümsüz 3. Adv. mütemadiyen, biteviye; bir düziye; boyuna, durmadan Anden pl. n.pr. And dağları; Andlar -wachspa!me f bot. mum ağacı Andenken n 1. (Gedenken) hatır(-a), yâd 2. (Gcgenstand) hatıra(-lık), yadigâr, suvenir; zum ~ (an) bşln hatırası için; j- s ~ ehren hatırasını tebcil etm. ander- l. başka, diğer, öteki, sair, gayrı, öbür, yad 2. (verschieden) değişik, muhtelif, seçik, farklı; das -e Fiufiufer ırmağın öte yakası; Tu, was die -en auch tunI Elin geçtiği köprüden sen de geçi Das isi etwas -es. Bu, ayrı bir mesele. (volkstüml.): O, gayrı iştir, -en Sinnes werden fikrini değiştirmek; ein ganz -es Bild erılwerfen çok farklı bir tablo çizmek; ein -er als ich benden başka biri; am -en Tag ertesi gün; in -er Form diğer bir şekilde; mil -en Wörten tabiri diğerle; Mit -en lVorten: Sie wollen alsa nicht kommen. Demek siz gelmeyeceksiniz, eine Dummheit über die -e maehen budalalık üstüne budalalık yap mak; einer um den -en birbirini takiben; sıra ile; Es vergeht ein Jahr um das -e. Yıllar birbirini kovalıyor, einen Tag um den -en 1. gün aşırı; iki günde bir 2. (tâglich) her gün; ünler -em Namen değişik bir isimle; namı diğer; ünler -em bu cümleden olarak; bu meyanda; ezcümle; vor allem -en en başta; s. a. anders ander(e)nfalls yoksa; aksi takdirde; Kriegst du es, dann gutI ~ kommsl du wieder hierherl Verdiler ne âlâ, yok ver mediler döner gelirsin. ander(er)selts diğer taraftan (od. cihetten) ttndern tr. I. değiştirmek, başkalaştırmak 2. (teilvveise) tadil etm. 3. pej. tahrif etm.; sich ~ değişmek, tebeddül etm.; sich völlig ~ benliğinden çıkmak; Das İst nicht zu Daran lâfil sich nlehts ~ . İşte böyle; buna çare yok. Av avlanmış, tav tavlanmış, deli kız evlenmiş. Olan oldu,
inden
28
torba doldu. Die Zti tın ~ sich. Oün güne uymaz. Es hal sieh mancherlei geandert. Eski çamlar bardak oldu. Hat sich am Programm etwas geandert? Programda bir deği şiklik var mı? andert başka suretle; başka türlü, başkaca; jemand ~ diğer biri; Dos klrıncn Sie jemand ~ erzâhlenl 1. Başka kapıya müracaat! 2. (vveismachen) Külâhıma anlatın! Yuttur maca yokl nitmand — benötigen gayre (od. ahare) muhtaç olmamak; sich ~ besinnen fikrini değiştirmek; caymak; Er tul es nun einmal nicht ~. Başka türlü yapamaz. İVos aber, wtnn die Sache ~ ausgehl? Ya, tahminin kof çı karsa? Wie klnnie es ~ sein? öyle ya! Er İsi ~ ats sonst. Halinde bir hoşluk var. Wlr können so sein, aber (wenn es darauf ankommt) auch ~ . Helva demesini de biliriz, halva demesini de. ~werden tahavvül etm., hallenmek; nicht ~ können ( als) (yapmaktan) başka bir şey yapama mak; darda (od. çaresiz) kalmak; Er isi ganz ~ als ich. Benden çok farklıdır, -artlg değişik, ayrı Sırtlgkelt / değişiklik, ayrılık -denkend başka fikir sahibi; muhalif -farblg başka bir renkte -gllublg başka dinden -herum I. aksi istikamete 2. başka türlü -wle başka suretle -wo başka yerde -wohln başka yere; ~ gehen gözden uzak laşmak ınderthalb bir buçuk Anderung / değişiklik, tadil, tebdil, tebeddül -».antrag; -s.vorsehlag m pari. tadil teklifi ander'wirtlg başka yerde bulunan -würts Adv. başka yere (yerde) -weltlg başka tarafta (taraftan); sair suretle; bis au f -e Vcrfügııng yeni bir emre intizaren; iş’arı ahire kadar Andesi'n m min. andezin -t m min. andezit; Ankara taşı; •ndeut'en 1. (durch Zeichen) işaretle anlatmak, göstermek 2. (zu verstehen geben) ima (kinaye) etm.; sezdirmek, çıtlatmak 3. (flüchtig) resimle hafifçe göstermek -end: nur ~ üstü kapalı (od. örtülü) 2ung f 1. gösterme, işaret 2. ima, kinaye; -en maehen imada bulunmak; versleekte -en maehen gıdıklamak; Er hat sich mir gegenûber nur in -en ergangen. Benimle pek imalı konuştu, sich in -en ergehen tevriyell konuşmak; ağızda laf çiğnemek; lafı ağızda sakız yapmak -ungs.weise ima yoliyle; Er hal mir die Sache ~ geschltdert. Meseleyi bana zımnen an lattı. andlehten 1. üzerine bir şiir yazmak 2. (fâlschlich) haksız yere b-ne suç (kusur, kabahat) isnat etm., yüklemek 3. (Gutes) atfetmek, uydurmak anillcken (Suppe usw.) un katarak koyulaştırmak andlenen (Waren) H teslim etm., getirmek, götürmek andlrken (Baum e-s Schratsegels) naul. kargacunda etm. andonnern I. yüzüne haykırmak 2. angedonnert kommen (Zug, Flugzeug) gürleyerek yaklaşmak 3. wlt angedonnert daslehen afal afal bakarak donup kalmak Andom m bot. köpekayası; it sineği; beyaz farasyon Andorra n.pr. (Fürstentum) Andor prensliği Andrang m I. (Menschenmenge) kalabalık, izdiham, teha cüm, tıkışıklık, yığılışma, cemmigafir 2. (Blut2) kan hücumu; ihtikan; terakümü dem, hücumu dem andrüngen tehacüm etm., sıkıştırmak Andreaskreuz n (Orden) Sen Andre haçı (nişanı) andreh'en I. çevirmek, döndürmek 2. (Licht) yakmak 3. (Gas, VVasserhahn) açmak 4. (Motor) harekete getirmek 5. (Schraube) sıkıştırmak 6. (j-m et.) F yamamak; kargayı bülbül diye satmak; V: çakmak Skurbel / çevirme kolu; hareket manivelası andrlngen s. andrüngen androgyn hünsa, erselik androhen (j-m et.) b-ni bşle tehdit etm. Andromache n.pr. Andromak Andromeda n.pr. Andromed andrücken sık(ıştır)mak; sich ~ okşayarak yaklaşmak; sokulmak anecken 1. bir yere çarpmak 2. fig. (AııstoB erregen) dargın lığa sebep olm.; zülfüyare dokunmak anelfern canlandırmak, teşvik etm.
Antıll
anelgnen: sich et. ~ 1. k-ne (od. üstüne) mal etm.; kabullen mek; üstüne oturmak (od. yatmak); gaspetmek, benim semek; ilhak (temellük) etm., yutmak, tesahup etm. 2. (Gewohnheit) edinmek 3. (Sprache) öğrenmek 4. (Kenntnisse) kazanmak, elde etm., ele geçirmek; iktisap, istih sal etm. anelnander birbirine yakın (bağlı, karşı), yanyana, sıkışık -fügen birbirine eklemek -geraten intr. çatışmak; yum ruk yumruğa gelmek; kavgaya tutuşmak -grenzen bitiş mek; hemhudut olm. -grenzend muttasıl, bitişik, hem hudut -hfingtn tr. birbirine bağlamak; intr. birbirine bağlı olm.; sich ~ takışmak; -relben birbirine sürtmek; sürtüştürm ek, oğuşturmak -refhen 1. (heften) teyellemek, çatmak 2. flg. sıralamak, dizllemek, tanzim etm. -rücken intr. birbirine yaklaşmak; sıkışmak; tr. birbirine yak laştırmak -stoBen İntr. 1. (angrenzen) ittisal (İltisak) etm; bitişmek 2. (heftig) çarpışmak, vuruşmak; tr. çarpıştır mak, vuruşturmak Anekdote / fıkra, anekdot, latife -n.erzihler m fıkracı anekeln iğrendirmek, tiksindirmek, usandırmak; mideyi bulandırmak; nefret uyandırmak; Der Geruch ekeli mich an. Kokudan içim kalkıyor, sich angcekelt fühlen (von et.) bş karşısında ikrah duymak Anemo'graph m met. anemograf -meter n met. yel kuvvetini ölçme aleti; anemometre -n e/ bot. Manisa lâlesi; anemon, gelincik; numan çiçeği; Girit şakayık) -skop n anemoskop anempfehlen 1. ehemmiyetle tavsiye etm., tembih etm. 2. (anvertrauen) emanet etm. anerbleten: sich ~ (z.va.) bşi yapmak teklifinde bulunmak 2 n teklif, takdim anerkannt Adj. herkesçe tanınmış; meşhur(-u âlem); mü sellem; söz götürmez -er.maBen Adv. umumiyetle teslim edildiği veçhile anerkenn'en I. tanımak 2. (billlgen) tasvip etm. 3. (bestâtigen) tasdik etm. 4. (genehmigen) kabul ve tensip etm. 5. (loben) medih ve sena etm.; sitayişle bahsetmek (bşden); takdir etm. 6. (zugeben) teslim ve itiraf etmek; jur. ikrar etm.; nicht ~ jur. tanımamak; inkâr (itiraz) etm.; nicht mehr als sein Kind ~ evlâtlıktan reddetmek; ein Tor ~ (Schiedsrichter; Fb.) bir gol kabul etm.; Die Erben haben dlese Schutd nicht anerkannt. Mirasçılar bu borcu tanıma dılar. -end: ~ spreehen (von); sich ~ ûupern (über) b-den sitayişle bahsetmek; b-nin senasında bulunmak -enswert takdire değer 2t.nla n ,f 1. (e-s Kontoauszuges usw.) uygunluk belgesi 2. jur. ikrar 2ung / vgl. anerkennen. Er sprach von der Türkei in Worten höchster Türkiye'den çok sitayişkâr bir lisanla bahsetti. Das verdierıt die hlehste ~. Ne kadar takdir edilse yeridir. 9ungt.schrelben n takdirname Aneroidbarometer n aneroit anerzlehen (j-m et.) b-ni bşe alıştırmak; azar azar öğret mek anessen: sich e-n Bauch ~ F göbek şişirmek Aneurysma n med. anevrizma anfachen 1. yellemek; ateşi yelpazelemek, körüklemek; üfleyerek ateş yakmak 2. fig. ateşlemek, aievlemek, kışkırtmak, tahrik etm., uyandırmak; J-s Kummer von neuem ~ b-nin derdini deşmek; (Schmerı a), tazelemek; e-n Streit neu ~ tırnak sürüştürmek anfahr'en intr. 1. vasıta ile gelmek 2. (Zug, Auto usw.) harekete geçmek 3. (heranfahren) yanaşmak 4. (zur Ar beıt unter Tag fahren; Bergbau) maden kuyusuna inmek 5. (an et.) bşe çarpmak; toslamak; Ch. fotoğraf çıkar mak; tr. I. (j-n) b-ne çarpmak 2. fig. (losschimpfen) b-ne haykırmak, çıkışmak; b-ni paylamak, terslemek; (gegenseitig) b-le hırıldaşmak 3. (et. transportleren) (vasıta ile) getirmek, götürmek, nakletmek 4. (auftisehen) takdim etm., sunmak; sofraya koymak; çıkarmak 5. teehn. (in Betrieb nehmen) işletmek 2t / yanaşma (yolu). 2widerstand m teehn. işletme mukavemeti Anfall m 1. hücum, tecavüz 2. (Attentat) suikast 3. (Krankhcits2) nöbet, tut(ul)ma, akse 4. (Erbschafts2)intikal;
anfallen
29
angalten
anteuchten 1. ıslatmak, nemletmek, nemlendirmek, rutu betlendirmek 2. teehn. a. tavlamak 3. (Tabak) tav vermek 4. naul. (Pumpe) karga etm. Anfeuer'holz n çıralı tahta 2n 1. yakmak, ateşlemek 2. fig. teşci (teşvik) etm., cesaretlendirmek, yüreklendirmek 3. fig. pej. tahrik etm., kışkırtmak 4. (begeistem) coşturmak anflehen (j-n) b-ne yakarmak, yalvarmak; ele ayağa düş mek; dilenmek; anan yahşi baban yahşi demek; um Af/'/leid ~ Elini bırakıp ayağını, ayağını bırakıp elini öpmek; leh fiehe dich inslândig ani Ayağının türabı olayım! Bastığın toprak olayım! (volkstüml.j: Ayağını öpeyim! in ailen Tinen ~ yalvarıp yakarmak anfletsehen (Hund) diş gıcırdatarak hırlamak anfllcken 1. yama(la)mak; kabaca eklemek 2. fig. F bir kabahat isnat etm. anfllegen 1. uçarak yaklaşmak, yanaşmak 2. (Kenntnisse) kolaylıkla elde edilebilmek 3. (Krankheit usw.) b-ne bir hal olm.; İr. (Flugzeug e-n Ort) a) (Richtung) bir yere doğru yönelmek b) (landen) bir yere uğramak anflltzen F: angeflilzl kommen hızla yaklaşmak Anflug m 1. uçarak yanaşma, yaklaşma 2. fig. hafif iz; göl ge 3. (etwas) az miktar; nebze, şemme antorder'n istemek, talep etm. 2ung /1 . talep 2. (Erfordernis) icap; bei~ talep vukuunda; der ~enlsprechend mat luba muvafık; hohe -en stellen (an) b-den çok şeyler iste mek habe das nun einmal angefangen und mufi es auch zu Ende führen. Bu işe bir kere bulaşmış bulundum bitirmeliyim. Anfrage /sual, soru, müracaat; parl.a. istizah; schriflliche Er fing an, die Ceschichte zu erzahlen. Hikâyeyi tutturdu. ~ parl. sual takriri; e-e ~ einbringen par!, istizah etm.; 2n (bei) 1. b-den bilgi istemek 2. baş (od. yüz) vurmak; Wie faııge ich das nur an? Nasıl yapsam da? Mil ihm isi müracaat etm. 3. parl. istizahta bulunmak; Der ArzI lâpt nichls anzufangen. Ondan hayır gelmez. İşi Allaha kalmış. tâglich ~ , wie es seinem Palienten ergehl. Doktor, her gün Bir baltaya sap olmaz. O, allahlıktır. W as soll ich damil Bunu ne yapayım? Damil isi nichts anzufangen. hastasını sorduruyor. Bunun faydası yok. von et. zu spreehen ~ sözü bşe getir anfressen I. kemirmek 2. (Milben) yemek 3. (Vögel) gagala mek mak 4. a.ehem, aşındırmak; sich e-n Bauch ~ V göbeğini Anföng'er(ln /) m bir işe ilk başlayan; müptedi, acemi, şişirmek; angefressen (von Motten, Würmem usw.) a. tecrübesiz eilch 1. ilk, asil, iptidai, ilkel, evveli 2. Adv. s. yenmiş, yenikli anfangs anfreunden: sich ~ 1. dosttuk kurmak; ahbaplaşmak 2. (m. anfangs Adv. ilkin, başlangıçta, evvelâ, önceleri, bidayet et.) bşle ünsiyet etm., bşe alışmak te, iptida; 2 wufSte er es noch nichl; er erfulır es ersi spater. anfrieren I. hafifçe donmak 2. (an et.) bşe donup yapışmak önceden bilmiyordu, sonra öğrendi. Sbuchstabe m ilk anfüg'en eklemek;ek vurmak; ilâve etm.; katmak, ulamak harf; inisyal; die beiden -n dieses Wortes bu kelimenin iki 2ung / ek, eklenti, ilâve, ulama, ulantı başı 2geschwlnd!gkeit / ilk sürat; ilkel hız Sgründe pl. anfühlen tr. 1. dokunmak; elle yoklamak 2. (j-m et.) sez iptidai malumat; elemanter bilgiler; esaslar Sstadlum n 1. mek, hissetmek; sich ~ hissini vermek; ele (sert, yumu (e-r Entvvicklung) ilk merhale, ilk safha 2. (e-r Krank şak v.s.) gelmek heit) başlangıç devresi; et. im ~ unlerbinden bir işin önüne Anfuhr / I. araba ile nakil; sevk 2. (Waren) muvaredat 3. geçmek, önünü almak; önlemek Szelchen n Th. başlama F tekdir zili anführ'en 1. (kommandieren) kumandanlık etm.; başında anfirben hafifçe boyamak bulunmak; sevk ve idare etm. 2. (Menschenmenge) fener anfassen !. (berühren) ellemek; el sürmek; ilişmek, dokun çekmek 3. (tâuschen) aldatmak; yalan yutturmak; faka mak 2. (in die Hand nehmen) tutmak; ele almak 3. (P.) bastırmak 4. (zitieren) iktibas (beyan, irat) etm.; zikret fig. muamele etm., hareket etm., davranmak 4. (anfanmek 5. (Beispiele) göstermek, dermeyan etm., istişhat gen) başlamak 5. (mitheifen) b-ne omuz vermek, yardım etm. 6. (als Orund) sebep göstermek; Jetzt lasse ich mich etm.; sich ~ 1. (P.) el ele tutuşmak 2. (S.) s. sich annichl mehr Maymun gözünü açtı. 2er(ln f) m 1. ku fühlen mandan, baş, kolbaşı; (bei Pfadfındern) kalgay 2. pej. anfauchen 1. (Katze) karşısındakilere tıslamak 2. fig. ami muharrik, önayak, elebaşı, sergerde; den ~ spielen köse rane bağırmak; b-ne çıkışmak; azarlamak menlik etm. 2ung / I. kumandanlık 2. (Zitat) iktibas 3. anfaulen çürümeğe başlamak; angefaulles Obst çürük meyve göster(il)me, istişhat 4. rhel. (e-s Sprichwortes) iradı anfecht'bar 1. kesinsiz; kati olmayan; kabili itiraz; şüpheli (irsali) mesel; örnekleme 2ungs.strlche; Sungs.zelchen pl. 2. jur. kabili iptal Sbarkelt / jur. nispi butlan; bozulabiltırnak işaretleri; giyme me; bozdurulabitme -en 1. (ablehnen) itirazda bulunmak; anfüllen (ağzına kadar; lebalep) doldurmak; sich ~ dolmak reddetmek 2. (nicht anerkennen) tanımamak, inkâr etm. anfunkeln parlak gözlerle bakmak 3. (verlocken) iğva etm., ayartmak, yolunu şaşırtmak, anfuttem: sich ein Bduchlein — F karnını şişirmek azdırmak 4. (beunruhigen) rahatsızlandırmak, huzursuz Angabe / 1. (Mitteilung) malumat, bildiri, haber 2. (Erklâkılmak, huzurunu selp etm. Lafi dich das nichl ~ l Geç! rung) beyan, ifade 3. (Behauptung) iddia; ileri sür(ül)me Aldırma! Boş ver! Ondan dolayı endişeye düşmel 2ung/ 4. (Anvveisung) emir, talim at 5. (e-r Richtung) göste rili 1. itiraz 2. ret, inkâr 3. iğva; ~ der Ehelichkeit jur. nese me 6. (lâcherliche Koketterie od. Prahlerei) F fazla naz, bin reddi 2ungsklage/ jur. fesih (iptal, butlan) davası çalım veya tafra 7. (Tennis) servis 8. (nâhere) tasrih, sara anfeind'en 1. düşmanlık etm. 2. (angreifen) hücum etm. hat 9. teehn. endikasyon, tarifname; nâhere -n (bei In2ung / I. düşmanlık, husumet 2. (Feindseiigkeit) taciz, serat) fazla malumat; İm Gesetz findeI sich lıierüber keine tazyik, garezkârlık, kincilik nâhere Buna dair kanunda hiç bir sarahat yoktur. anfertlg'en 1. yapmak, imal etm. 2. (Schriftstück) kaleme ohne nâhere ~ sarahatsiz; ~ isi das halbe Leben. spöll. almak 2ung / 1. yapım, imal 2. (e-s Schriftstückes) redak İtibar samur kürke, ye kürküm ye! V: Cart kaba kâğıtl siyon •ngaffen ağzı açık bakmak
mirasın iktisabı 5. (Post2, Arbeits2) yapılacak işlerin üstiiste yığılması 6.( Zins8) muaccellyet; kazanılmış faizlerin birikmesi 7. (Husten2) öksürük nöbeti 8. (epilcptischer) tutarak, sar’a 9. (neurotischcr) sinir buhranı (krizi, nöbeti); e-n ~ bekommen babası tutmak; b-ne nöbet gelmek anfallenfr. 1.üstüne atılmak,saldırmak.tecavüz etm.2.(ein Attentat verüben) suikast yapmak 3. (Krankheit) tut mak; yakalamak; inlr. 1. (Erbschaft) iktisap (intikal) etm. 2. (Post, Arbeit usw.) yapılıp bitirilmesi gereken işi meydana çıkmak 3. (Zinsen) muacceliyet kesp etmek, kazanmak Dieser Hund fallı jtden an, der des IVeçes komml. Bu köpek gelene geçene saldırır. anfülllg (für Krankheiten) istidatlı, müsta it, dispozc 2kel t/ istidat, dispozisyon Antang m I. başlangıç, baş, iptida, bidayet, mebde 2. (Anhaltspunkt) ip ucu; den ~ machen ilk adımı atmak; ~ Ju l i temmuz başında; Aller ~ isi schıver. Spr. Her işin başı güçtür, ohne — und Ende ezeli ve ebedi; von ~ bis Ende baştan başa; başından sonuna kadar; von (allem) ~ an en baştan; esasından; zu ~ önce, evvelâ, ilk önce 2en 1. başlamak, açılmak, tutturmak 2. (unternehmen) girişmek, teşebbüs etm., iptidar etm. 3. (Streit) aramak, başlamak 4. (sich verhalten) davranmak; wissen, wie man elwas anzufangen hat yol iz bilmek; kulpunu bulmak; leh
angihnen
30
angeloben
angâhnen 1. karşısında esnemek 2. fig. boşluk (perişanlık (Licht) uyanmak 4. (Pflanzen) tutmak 5. (Speisen spezv.s.) tesirini yapmak Fleisch) biraz bozulmak; çürümeğe başlamak; ağırlaş angaloppleren: aııgaloppierl kommtn 1. dörtnala yaklaşmak mak 6. (ertrâglich sein) zararsız olm; kabili tahammül 2. (P.) F koşarak gelmek olm. 7. (entsehuldbar sein) mazur görülmek 8. (möglich angknglg I. (möglich) mümkün, kabil, olağan 2. (zulâssig) sein) mümkün olm. 9. (erlaubt sein) caiz olm. 10. (Stiecaiz fel) F giyilmek; tr. I. (sich wenden an) b-ne baş vurmak, angeb'en tr. 1. (mitteilcn) söylemek, bildirmek, haber (ma müracaat etm. 2. (j-n um et.) b-den bşi rica etm., dile lumat) vermek 2. (erklâren) beyan (deklare) etm. 3. (bemek, istemek 3. (betreffen) taalluk (od. alâkadar) etm., haupten) iddia etm. 4. (Richtung) göstermek; t ayin etm. ilgisi olm.; ait (ilintili, ilişkin, müteallik) olm., ilgilendir 5. (zitieren) zikretmek, iktibas etm. 6. (denunzieren) mek 4. (unternehmen) el atmak; teşebbüs etm. 5. (anihbar etm., gammazlamak 7. (Takt) vurmak, vermek 8. greifen) saldırmak; hücum etm. 6. (gegen) a) (Front ma(den Ton) a) (zum Stimmen der M.i.) şada vermek b) fig. ehen) cephe almak b) (Obelstand, Krankheit) bşle müca ağır basmak 9. (taxieren) tahmin etm.; inir. 1. (aufdele etm. 7. (Berggipfel) zirvesine çıkmağa teşebbüs etm. schneiden) ağız satmak; palavra sıkmak; üst perdeden was mich angeht bana gelince (od. kalırsa); Die Sache atıp tutmak; tafrafüruşluk etm.; V; martavalcılık etm., geht mich überhaupt nichts an. O işin bana taalluku (od. filim çevirmek 2. Ka. ilk oyun için kâğıt dağıtmak 3. dokunur ciheti) yoktur. VVas geht das mich an? Bundan (Tennis) servis yapmak; Gib nicht so an, metn Liebtr! bana ne? Neme lâzım? Das geht dich nichts an. İşin değili Atma Recep, din kardeşiyiz! Ser m 1. (Denunziant) muh Sen (bu işe) karışma! İst das Feuer angegangen? Ateş bir, curnalcı 2. (Prahlhans) çalımcı, fasaryacı, bolavurt, yandı m ı? Die Impfe İst nicht angegangen. F Aşı tutmadı. gösterişçi, atmasyoncu, tafracı 3. (Wichtigtuer) pozör; F: so tun, ols ob e-n das Ganze nichts angehe aldırış etmemek; gümcü; V: cakacı, fiyakacı Serel f 1. (Denunziation) muh istifini bozmamak -d I. (sich entvvickelnd) gelişmekte birlik, curnalcılık 2. (Prahlerei) atmasyon(-culuk), afi, olan; kısa bir zaman sonra olacak olan 2. (beginnend) çalım, caka, fiyaka, gösteriş, kabadayılık; afur tafur başlayan, yeni, müptedi 3. (am Anfang e- r Lebensdekade -erlsch afili, fiyakalı; V alengirli stehend) (kırkına, ellisine usw.) henüz giren Angebetete m lf maşuk(-a) angehetzt: ~ kommen soluk soluğa gelmek Angebinde n (z.va.j hediye, armağan angehör'en ait (mensup, -den) olm. -ig ait, mensup, müte angeblich 1. sözde, sahte, mevhum 2. diye, denen 3. sanki, allik Stge mlf 1. (Familien-) aile efradından olan; pl.a. güya; sözümona; ~ habt ich das gesagt. Sanki ben bunu akraba, hısımlar, mensubin, taallukat 2. (Staats-) tebaa, demişim. Er enlschııldigte sich mil -er Krankheil. Yalan vatandaş, uyruk 3. (Mitglied) aza, üye 4. mensup; Von dan hasta haberi verdi, leh habe das als ~ hillig gekauft. seinen Angehörigen İst niemand mehr am Leben. Yakından Bunu ucuz diye aldım. Sözümona ucuz. ~ wollte er komkimsesi kalmadı. Angehörige (pl.) der âlteren Generation men. Sözümona gelecekti. eski nesil mensuplarından; eski kuşaktan; eskiler; angeboren cibilll, fıtri, hilkt, vehbl, tabii, natürel, doğuştan, sigkelt / aitlik, mensubiyet doğmalık; anadan doğma; vilâdl; med.a. bünyevt, kon- angehüpft: ~ kommen zıp zıp (od. hoplaya hoplaya od. seke stitüsyonel, konjenital; ~ sein a. kanında, yaradılışında seke) gelmek olm.; -er grauer Star med. vilâdf katarakt; -es Talent angejahrt yıllanmış, yaşlıca, kocamış Allah (od. Tanrı) vergisi; mevhibei İlâhiye, hiidadat; angeklagt: ~ sein zan altında bulunmak 2e m lf maznun, Angcbot n 1. teklif; H a. oferta 2. (Ggs. Nachfrage) arz 3. zanlı, sanık, müddeaaleyh, müttehem, töhmetli, davalı, (bei Versteigerung) pey siirme; ~ und Nachfrage arz ve davalanan, suçlan(dırıl)mış; suçlu sanılan; arançlı, dilemli talep; sunu(-m) ve istem; schriftliches ~ teklif mektubu; angeknackst F hafifçe örselenmiş, zedelenmiş letztes ~ son söz angebracht yerinde, isabetli, vuruşlu, oturaklı, sıralı, angekrânkelt biraz rahatsız; sıhhat durumu artık yerinde münasip, uygun; sehleeht ~ yersiz, vakitsiz; für — hallen olmayan bşi münasip görmek, reva görmek; Freundlichkeit İst bei angekratzt I. biraz örselenmiş, hasara uğramış 2. (vervvunihm nicht ~. Ona iyilik yaramaz. İst eine solclıe Redeueıse det) yaralanmış 3. (P.) yaşı biraz ilerlemiş Angel /1 . (Fisch9) olta 2. (Türe) reze 3. (Griffzapfen) pırazBöyle sözlerin yeri var mı? hier vana 4. fig. istinat noktası 5. s. Fufiangel; zwischen Tür angebrannt yanmış, yanık; ~ riechen yanık, is kokmak; is und ~ 1. eşik üzerinde 2. (in allcr Eile) acilen, giderayak, çalmak; ~ schmecken yanık lezzeti olm. ayaküstü 3. (oberflâchlich) dikkatsizce, sathice 4. (in angebraucht kullanılmağa başlanılmış mililicher Lage) müşkül bir durumda; aus den -n heben angebroehen 1. (Porzellân usw.) örselenmiş, zedelenmiş 2. s. yerinden oynatmak angebraucht. n pey akçesi; öncelik Angeld angebrütet (Ei) çalkanmış angelegen 1. selt. (benaehbart) komşu 2. fig. cana yakın; angebunden 1. bağlı; serbest değil 2. kurz ~ (P.) kaba, ne mühim; sich et. ~ sein lassen bşi vazife (od. namus borcu) zaketsiz, sert, haşin, huysuz bilmek; bşi iş edinmek; bşi vecibe saymak, istekle yap angedelhen: ~ lassen 1. (Hilfe) kayırmak, himmet etm.; mak 2helt / 1. iş, şey, nesne, maslahat 2. (schwierige) elinden tutmak 2. (Schutz) himaye etm., korumak 3. dava, problem, mesele 3. (Stoff) bap, madde 4. (Punkt) (Pflege) bakmak 4. allg. vermek, bahşetmek, temin etm. husus 5. (Oeschichte) V: ifade; Das İst e-e reeht schwierige Angedenken n: in gutem ~ behatten b-ni,bşi memnuniyetle ~ . Ayıkla şimdi pirincin taşını! j-s ~ sein b-nin işi olm.; hatırlamak; seligen -s 1. merhum, cennetmekân 2. iron. wer sich nicht um anderer Leute -en kümmert şunun bunun eski şusu busu ile alâkadar olmayan (F); -t.lich I. (dringend) angeekelt bıkkın müstacel, mühim 2. (eifrig) Adv. ehemmiyetle; bütün angefochten (strittig) iddialı gayretle, hararetle 3. (beharrlich) musirrane angegangen (Fleisch usw.) bir az bozulmuş, çürük; ağır Angel’fischercl/ olta avı -gerSt n olta takımı -haar n (Angellaşmış sehnur aus Seidendarm) misina -haktn m 1. olta (od. angegossen; wU ~ sitzen (Kleidungsstiick) tıpatıp gelmek; balık) İğnesi 2. (Köderfısch) zoka 3. (fünfteiliger) çarpma biçilmiş kaftan olm.; mum gibi oturmak; dökümlü olm. 4. (groBer) sinara angegraut: leicht ~ (P.) kıranta Angellka / bot. melekotu angegriffen fig. yorgun, mustarip, rahatsız, hastalıklı Angel'kork m filoz 2n I. olta ile balık tutmak 2. fig. ökseye angehiuft müterakim, birikmiş, yığılı angeheiratet evlenme suretiy le elde edilmiş veya husule gel bastırmak 3. (nach) elde etmek arzusunda olm.; aramak 4. hum. (sich j-n aus e-r Menge herausholen) a) çıkarmak, miş; -e Tante yenge; -er Onkel enişte yakalamak b) (heiraten) bir koca avlamak angeheftert çakırkeyf angehen inlr. 1. (beginnen) başlamak 2. (Feucr) yanmak 3. angeloben söz vermek; vaat etm.
Angelpunkt
31
Angst
Angel'punkt m I. (Drehpunkt) mihver; dayak noktası; angezelgt münasip, yerinde, uygun, faydalı ~sein a. yara mak, icap etm., gerekmek dönme merkezi 2. fig. (Kempunkt) belkemiği; esaslı angleSen 1. (an e-e Speise) biraz su katmak 2. (Blumen) nokta -nite f olta kamışı biraz sulamak; s.a. angegossen Angel'sachse m; Ssâchsisch Anglosakson Angina / med. anjin, boğak, hunnak ~ pectorls / anjin dö Angelus m Katilliklerin bir duası; anjelüs angemessen 1. münasip, münascbetli, uyar, uygun 2. (an- puvatrin; hunnakussadır; kalp (gögüs) anjini nehmbar) makul 3. mütenasip; -er Preisjur. değer paha; Anglospermen pf. kapalıtohumlular, (mesturülbüzur) -e Vergûtung / ecri misil; kullanma karşılığı; ~ sein a. angleich'en benzetmek, tatbik etm., temsil etm., uygula mak, intibak ettirmek; uydurmak, yüz etm.; sich ~ b-ne, bşe yakışmak uymak, temessül etm. 2ung f benzetiş, tatbik, asimila angenehm 1. hoş, latif, makbul, rahat 2. (Wesen) kanısıcak, syon, özümleme, uygulama, temessül sempatik 3. (Brise) tatlı 4. (Iiebenswert) sevimli, hatırnaz Angler'(in f) m olta ile balık tutan; oltacı -fisch m zo. 5. (behaglich) keyifli von -er Erscheinung (Mann) yakı fenerbalığı -flsehe pl.zo. fenerbalığıgiller şıklı; von -em Âupern kaşı gözü yerinde; Sehr ~ l Çok memnun oldum! Teşerrüf ettim! das 2e mil dem Niitz- anglieder'n ilhak etm., bağlamak 2ung/ ilhak, iltihak lichen verdinden hem ziyaret hem ticaret; ~ verbringeıı Anglikan'erfln /) m; 2lsch Anglikan -Ismus m Anglikanizm hoş geçirmek; Ihr Besuch isi mir jederzeil Her zaman Angllst(in/) m Ingiliz dili ve edebiyatı uzmanı -Ik/ İngiliz dili ve edebiyatı (ilmi) 2isch Ingiliz dili ve edebiyatiyle başımda yeriniz vardır. 2e Ruhel Geceniz hayrolsun! Allah rahatlık versin! ~ berührt bşe memnun ilgili angenommen I. (hypothetisch) farazi, muhayyel, mefruz, Anglizlsmus m anglisizm hipotetik, varsayıl, varsayımsal 2. (fıktiv) yapıntılı, mu anglo-amerlkanlsch Anglo-Amerikan sanna 3. (entlehnt) müstear, takma 4. dap . . . faraza; anglo'phil anglofil -phob anglofob tutalım (farz edelim) ki 5. (gekünstelt) cali, sahte, sunî; anglotzen F bön bön bakmak -es Kind evlâtlık; -er Name takma ad angondeln: angegondelt kommen F ağır ağır ve geç gelmek Anger m 1. (\Veide) mera, otlak 2. (Wiese) çimenlik Angora (va.) n.pr. Ankara -kaninehen n zo. Ankara tav angeregt 1. (inspiriert) bşden mülhem, esinti 2. (lebhaft) şanı -katze f zo. Ankara kedisi -wolle / 1. (Mohâr) tiftik canlı, neşeli; in -er Stimmung neşe (od. samimi bir hava) 2. (Stoff) sof -stelnbock m; -zlege / zo. Ankara (od. tiftik) içinde; sich ~ unterhallen yarenlik etm. keçisi angesauselt F biraz sarhoş; çakırkcyf; başı dumanlı angrelf'bar 1. üzerine hücum olunabilir; tecavüz edilebilir angeschlmmelt biraz küflü 2. (Bchaııptung) kabili itiraz -en 1. saldırmak, salmak; angesehlagen 1. (Geschirr) sakatlanmış, örselenmiş 2. fig. hücum (taarruz, tecavüz) etm. 2. (sich stürzen auf) b-ne yıpranmış 3. (Boxen) bayılacak kadar darbe yemiş olan; çullanmak; üstüne atılmak 3. (packen) tutmak, almak, yakalamak 4. (anpöbeln) sataşmak, çatmak, zifoslamak, grogi angeschmutzt bir parça kirlenmiş musallat olm.; dokunmak; el sürmek 5. (blitzschnell) angesehnitten I. (Ârmel) kimono 2. (Kragen, Kapuze usw.) spez. Fb. atake etm. 6. (untemehmen) (bir işe) teşebbüs iğreti olmayan etm., girişmek 7. (körperlich schvvâchen) zayıflatmak, angeschrieben: gut ~ sein (bei) iyi not sahibi olm.; b-nin kuvvetten düşürmek 8. (sehâdlieh wirken) etki (tesir) teveccühüne mazhar olm.; takdir edilmek etm., dokunmak, bozmak, sarsmak, aşındırmak, yemek, Angeschuldlgte m/f s. Angeklagle harap etm. 9. (Vorrâte) bşe el koymak 10. (Kasse, Firangesehen 1. (geachtet) itibarlı; hatırı sayılır; ünlü, mute mengelder usw.) yağma etm. 11. (seelisch) tesir etm., ber, bellibaşlı; haysiyet sahibi; eli öpülür adam 2. (sorikkate getirmek 12. (m. dem Messer, Dolch usw.) zial) yüzegelen, mütehayyiz, ilerigelen; içtimai mevki bıçaklamak, hançerlemek; sich ~ 1. s. sich anfühlen 2. sahibi 3. (führend) nüfuzlu; nüfuz sahibi; sözü geçer (od. (gegenseitıg) didişmek; Schtechte Seife greift die Haut an. dinlenir); Sie gehören e-r -en Familie an. Onlar eski bir Fena sabunlar deriyi bozar. Der Bâr greift den Menschen ocaktandır, sehleeht (gut) ~ itibarı bozuk (bzw. iyi) an. Ayı insana salar. Eisen wird von Wasser angegriffen. Angesicht n 1. yüz, çehre, sima 2. (Anblick) görünüş, man Demir, sudan müteessir olur. Sûuren greifen Metalle an. zara; von ~ zu ~ yüz yüze; yüzleşmece; von ~ kennen Asitler madenlere saldırır. Wer Pech angreift, besudelt veçhen tanımak; im Schweipe meines -s alnımın teriyle sich. Spr. Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar. Spr. 2er(ln/) m 2s (m.Gen.) 1. muvacehesinde, karşısında 2. fig. nazaran, taarruzcu, mütaarrız, mütecaviz, saldırgan, hücumcu göre; nazarı itibara alınarak angrenzen hemhudut (od. sınırdaş) olm. -d komşu, hemhu angespannt 1. (kritisch) buhranlı, kritik, nazik, müşkül, dut, sınırdaş, bitişik, muttasıl gergin 2. (Aufmerksamkcit, Arbeit) sıkı, devamlı 3. Adv. AngrifT m 1. hücum, taarruz, tecavüz, saldın(m) 2. (ungegayretle; ~ lausehen kulak kesilmek stümer) atılış, hamle, savlet 3. (unervvartcter) baskın 4. angesprengt: ~ kommen dörtnala gelmek (tâtlicher) jur. müessir fiil 5. Fb. atak; ~ İst die beste Verangestammt 1. (erblich) irsi 2. (traditionel!) ananevi, gele leidigung. Baskın basanın, av vuranın. Spr . ; et. in ~ nehneksel 3. (einheimlsch) yerli 4. (genealogisch) nesebi men bşe teşebbüs (tevessül) etm.; koyulmak, girişmek; Angestellte m// 1. müstahdem, (ücretli) memur 2. (Gehilfe) bşi ele almak; zum ~ blasen hücum borusu çalmak; e-n komi, hizmetli ~ stoppen Fb. bir akını durdurmak; zum ~ übergehen angestrengt s. angespannt. ~ nachdenken iki eli şakakla taarruza geçmek -s.befehl m taarruz emri -s.krleg m rında düşünmek taarruzt (tecavüz!) harp 9s.lustlg (stichelnd) didişken, angetan: ~ sein (von) 1. (gefallcn) bşi beğenmek, bşden takılgan -s.punkt m phys. uygulama (tatbik, tesir, etki) (çok) duygulanmış olm. 2. (bezaubert sein) teshir edil noktası -s.unternehmen n taarruz teşebbüsü -s.zlel n mek; çok sevmek 3. (zu Inf.; daö od. dazu) yerinde, taaruz hedefi; tecavüz! hedef münasip olm. angrinsen sırıtarak bakmak angetrippelt: ~ kommen (z.B. Zwerge im Mârchen) pıt pıt Angst / 1. korku, endişe, perva, merak 2. (abergiâubische) yürüyerek gelmek; çaldır çuldur gelmek haşyet 3. (Argvvohn) kuşku, vesvese 4. (Besorgnis) üzüntü angetrunken biraz sarhoş; çakırkeyf 5. (lâhmendc) yılgınlık 6. (plötzliche) ürküntü 7. (Beangewiesen: ~ sein (auf) 1. b-ne, bşe bağlı, tabi olm.; klemmung) ıstırap, sıkıntı; ~haben 1. korkmak, yılmak, eline bakmak 2. (dringend benötigen) müftakir olm.; ürkmek 2. (um) üstüne titremek 3. (um sein eigenes onsuz edememek; muhtaç olm.; nicht darauf ~ sein Leben) hayatını tehlikede görmek; başından korkmak; müstağni olm. ~ bekommen içine korkular dolmak; b- nin canı oynamak; angewöhnen (j-m et.) alıştırmak; sich et. ~ bşe alışmak; korku almak; kocunmak; es mit der ~ zu tun bekommen (od. âdet edinmek çıkarmak) yüreği ağzına gelmek; işkillenmek; j-m ~ maehen F b-ni Angewohnhe!t / itiyat, âdet, alışkanlık korkutmak; in ~ und Aufregung versetzen ortalığı telâşa
Ingstlgen
32
vermek; Aile wurden von ~ ergriffen. Ortalığı bir korku dur aldı, j- m ~ einjagen b-ne korku vermek; b-nin krank zu yüreğini oynatmak (od. hoplatmak); dit werden hastalık korkusu; ~ vor Einbrechern hırsız kor kusu; ~ um das eigene Leben baş korkusu; ~ und Schrekken verbrriten titretmek; ~ macht Beiru. Korku dağlan bekler. Mir isi ~ und bange. Fazla endişeleniyorum, -getiihl n (Beklemmung) sıkıntı hissi; bunalma -geschrei n acı sesleri -hase m fig. tabansız; tavşan yürekli; ödlek; V: tırakalı, ökçesiz ingst'igen korkutmak; endişeye vermek; canını oynatmak; ıstırap vermek; siclt ~ korkmak; endişeye düşmek; düşünceler almak; bşe meraklanmak; bşi merak etm.; sich halb zu Tode ~ içinin yağı erimek -llch I. korkak, ürkek, cesaretsiz, cebin, cebanetli, yüreksiz, tabansız; deve (od. tavşan) yürekli 2. (unruhig) rahatsız, meraklı, kaygılı 3. (argwöhnisch) kuşkulu 4. (schüchtem) mahcup, utangaç 5. (peinlich genau) titiz 6. (beklommen) ıstıraplı, kederli 2kelt / korkaklık, ürkeklik, tabansızlık Angst'meler m F yürek Selânik. s. a. -hase. -neurose / med. havf, fobya, fobi -röhre / hum. silindir şapka -ruf m acı ses -schwe!8 m; kaller ~ ölüm teri 2voll endişeli, meraklı, korkulu, mustarip; Adv. korku, endişe ile Angström n.pr. Angström -elnhelt /angström angucken F s. arısehen; anschauen angular zaviyeli, açılı, köşeli anhaben (Kleidung) taşımak; üzerinde olm., giyimli olm.; jm . el. ~ wol!en b-ne garez bağlamak; fenalık yapmak niyetinde olm.;j- m et. ~ können a) (schaden) zarar vere bilmek; halel getirebilmek b) suçunu ispat etm. Man kann ihm nichls ~ . Ona bir şey yapılamaz, anhaften yapışık kalmak; Es haftet immer noch et. an. Daima bir iz kalır, -d 1. yapışık, mülâsık, merbut 2. (inhârent) içkin, indimact anhâkeln kroşe ile tespit etm., kroşe ile eklemek anhaken 1. (aufhângen) (çengele) takmak 2. (kennzeichnen) işaret koymak; mimlemek 3. (beim Kollationieren) puvantaj yapmak Anhalt m 1. ipucu 2. (Stütze) mesnet, destek, dayak, istinat (noktası) 3. (Verwellen) seli, durak 2en tr. 1. (Flüchtling) durdurmak, tevkif etm., tutmak 2. (besehlagnahmen) müsadere etm., zaptetmek 3. (j-n zu et.) (j-m dringend nahelegen) teşvik, tembih etm. 4. (Ton) uzatmak 5. (Atem) ıkınmak; intr. 1. (e-e Pause maehen) tevakkuf etm.; ara vermek; durmak; stop etm. 2. (dauern) devam etm. 3. (um ein Mâdchen) a) bir kızın desti izdivacını talep etm. (va.); bir kıza talip olm.; bir kızı istemek b) (tür e-n anderen) bir kıza dünür düşmek 4. (um e-e Stetle) (z.va.) bir yere tayinini istemek 5. (naut. Kommando) Stoper! sich ~ (an) bşe tutunm ak, sarılmak; £end 1. (dauernd) sürekli, devamlı, fasılasız; phys.a. beslenen, sönümsüz 2. (beharrlich) ısrarla, musirrane 3. (Feuer) mil. besili ateş; lang -er Beifall sürekli alkışlar; nicht lange -er Wind yanık rüzgâr; -er m otostopçu; per ~ (fahren) otostop yaparak (od. usuliyle) -e.sell n (am Bug) naut. baş yoması; pruva palamarı -s.punkt m 1. a.jur. emare 2. (Merkzeichen) nişan, alâmet, belirti, im 3. (Handhabe) ipucu; tutamak noktası; e-n ~ bitten uç vermek anhand (Prâp.m.Gen.) vasıtasiyle; bşe istinaden Anhang m I. (e-s Buches usw.) zeyil, tümleme 2. (Zusatz) çıkıntı, ek, ilâve, lâhika, ulantı, ulama 3. (Verlângerungsstück bei Scheck) alonj, ralonj 4. (Gefolge) maiyet 5. (Anhângersehaft) taraftarlar 6. (Familienmitglieder) taallukat 7. (Gruppe) takım, zümre 8. pej. klik, güruh, döküntü 9en 1. (nicht loslassen) peşini bırakmamak 2. (e-m Laster) müptelâ, düşkün olm. anhlng'en 1. (aufhângen) (çengele) takmak; asmak 2. (an binden, ankoppeln) bağlamak, rapte tmek 3. (den Tele phonhörer) yerine koymak; kesmek 4. (hinzufügen) ekle mek, ulamak, ilâve etm., katmak 5. a) (Schuld) isnat etm. b) (andrehen) F yamamak, V: çakmak 6. (Krankheit) başkasına geçirmek, vermek 7. (nicht verschwinden)
Anlmlerdame
daima kalmak 8. (freundschaftlich) bağlı olm. 9. (sich et.) takınmak 10. (nur so ~) (Kleider) üstünden dökülmek; sich ~ (an) bşe asılmak; 2er m 1. taraftar, kafadar, salik, mürit, şakirt, tabi, yandaş, uyuntu 2. (Parteigânger) par tizan, gayretkeş 3. (Verehrer) takdirkâr 4. (bei Münzen, Medaillen usw.) kulp, halka 5. (Schmuck) pandantif 6. (für Kleidungsstück) askı 7. (Fahrzeug) römork 8. (bei Lastwagen od. als Wohnwagen) treyler 9. (Preis, Zettcl) etiket, yafta 2e.rlng m kulp, halka 2er.schaft/taraftarlar, tevabi, partizanlık 2e.schtoB n asma kilit -lg (ProzeB) rüyet halinde olan; ~ maehen 1. (vor Gericht) dava ikame etm., açmak 2. (offiziell) resmiyete dökmek; -llch sadık, merbut, bağlı, vefakâr Sllchkeit / sadakat, merbutiyet, bağlılık, vefakârlık Anhangsdrüse / an. yardımcı bez Anhângsel n 1. (Uhr2) brölok 2. ek, ilâve 3. mst.pej. takıntı Anhauch m s. Anflug 2en 1. nefes etm., hohlamak, üflemek, üfürmek 2. F çıkışmak, azarlamak; angehaucht: romanlisch ~ iron. romantisizmden mülhem anhauen 1. kesmeğe başlamak 2. (j-n) V b-ne laf atmak anhSuf'en yığmak, biriktirmek, toplamak sich ~ yığınmak, yığışmak, teraküm etm., birikmek, toplanmak, tecemmu etm. 2ung/yığılış, birikinti, kümeleme, teraküm anheben 1. (in die Höhe heben) biraz yukarı kaldırmak 2. (beginnen) poet. (konuşmağa, şarkı söylemeğe usw.) başlamak; Er hub an. poet. Aldı. S n naut. başarma anheften 1. bağlamak, raptetmek, iliştirmek, iğnelemek 2. (ankleben) yapıştırmak 3. (provisorisch nâhen) teyelle mek, çatmak anheilen (yara yeri kapanmasiylc) yeniden vücuduna yapış mak anheimeln alışkanlık hissini vermek; yurdunu hatırlatmak -d rahat anhelmtallen 1. jur. b-nin tasarruf salâhiyetine girmek 2. (zufallen) geçmek, intikal etm.; hissesine düşmek 3. (der Vergessenheit) hatırından çıkmak; unutulmak; maziye karışmak; perde! nisyana gömülmek anheimgeben; anhelmstellen takdirine (reyine, kararına) bırakmak; et. Gott anheimstellen Allaha havale etm.; seine Sache Gott anheimstellen Allaha sığınmak Anhelrat / dünürlük, sıhriyet 2en (selt.) sıhriyet bağlama sını mucip olmak; s.a. angeheiralel anhetschig: sich ~ maehen 1. (sich erbleten) bşi yapmak teklifinde bulunmak 2. (sich verpflichten) üzerine almak; taahhüt etm., deruhte etm., sırtına almak •nheiz'en 1. sobayı yakmak 2. teehn. kızdırmak 3. (störker): fayrap etm. 2lampe / teehn. kızdrma lambası anherrschen b-ni terslemek, paylamak; b-ne çıkışmak anheuern tr. gemiye tayfa yazmak; intr. k-ni gemiye tayfa yazdırmak anheulen 1. (Hund den Mond) aya karşı ulumak 2. angeheull kommen a) (Kind) ağlayarak gelmek b) (Granate) gürleyerek gelmek Anhleb m: auf ~ ilk hamlede, ilk ağızda anhlmmein F perestiş etm. Anhöhe 1. (Hügel) yükseklik, tepe(-clk), tümsek 2. (Steigung) çıkış, yokuş 3. (steile) dik bayır; yura, kırkmer diven anhol'cn naut. 1. (Tau) yürya etm., ispasa etm. 2. (als Kommando) Tira! 2tau n naut. kavela anhör'en I. dinlemek; kulak asmak 2. (belausehen) kulak misafiri olm. 3. (j-m et.) sesinden anlamak 4. (sich et. ~ müssen) giymek; üzerine almak; alınmak 5. (sich j-s Kummer ~ ) ifadesini almak (V); sich gut ~ kulağa hoş gelmek 2ung f jur. istima anhusten 1. yüzüne öksürmek 2. F çıkışmak, azarlamak Anhydrlt m min. sert alçıtaşı; anhidrit Anilin n ehem, anilin -farbe / anilin boya(-sı) -rot n anilin kırmızısı -verglftung / anilinden zehirlenme Anlmal rationale n (Menseli) hayvanı natık animalisch I. (tierisch) hayvani 2. (triebhaft) insiyaki Anlmler'dame / konsomasyon yapan kadın; konsomatris,
Anlmlsmus
33
ankündlgen
gekleidet tol in seinem Beti. Üzerinde elbiseleri olduğu konsomasyoncu; als ~ tâtig sein konsomatrislik yapmak; halde yatağında ölü olarak bulunmuştur. 2e.puppe / 1. 2en canlandırmak, teşvik (tahrik, tembih, tergip) etm., manken 2. Kspz. kâğıt elbiseli taş bebek 2e.ıpleget m işleklendirmek, uyandırmak, neşelendirmek 2t (Stimendam aynası; psişe -e.zlmmer n tuvalet odası mung) ııeşcli, canlı, keyifli ankllngeln F b-ne telefon etm. Anlmlsmus m animizm, canlıcılık, ervahiye Anlmosltât / miinafese, garez(-kârlık), gıllügiş, husumet; ankiingen 1. seslenmek, işitilmek 2. (an et.) hatırlatmak, andırmak kuyrukacısı, nefsaniyet, kin(-cilik); von ~ erfüllt sein anklopfen 1. kapıyı vurmak, çalmak 2. (bei j-m) b-ne baş buğz bağlamak (z.va.); kin beslemek vurmak, b-ni yoklamak: bir ricada bulunmak Anlmus m hum. seziş, hissikablelvuku F bir parçasını kemirerek yemek anknabbern Anlon n phys. negatif iyon; anyon Anls m anason; -branntwein m rakı; hum. imam suyu; anknacksen F hafifçe kırmak (od. zedelemek) abıhayat; aslan sütü; F: duziko; V: carnak, anzarot -ett anknlpsen (Licht) açmak anknöpf'en düğmelemek, iliklemek 2kragen m takma yaka m anizet -kerbel m bot. kokulu frenkmaydanozu anknüpf'en I. (anknoten) bağlamak, düğümlemek 2. (an anjagen: angejagt kommen soluk soluğa gelmek ein Thema) istinat etm; sözü bir konuya intikal ettirmek ankümpfen (gegen) bşe karşı mücadele etm. 3. (Gesprâch) başlamak 4. (Verbindungen) b-le irtibat Ankara n.pr. Ankara (fr. a. Engürü); Schlacht bei ~ (1402) kurmak 5. (Verhandlungen) müzakerelere girişmek; Ankara muharebesi; Radio ~ Ankara Radyosu 2ungs.punkt m söz ucu; bağlaşma, birleşme, temas; irti Ankaut m satın alma; mubayaa; iştira 2en satın almak; bat noktası; mebde sich ~ arazi satın alarak yerleşmek; yer edinmek; anknurren karşısına homurdanmak, hırlanmak, hırıldaş -s.prels m mubayaa bedeli; maliyet fiyatı mak Anker m I. (Schiffs2) çapa; gemi demiri; lenger 2. (e-r Uhr) saat maşası 3. (Eisenbefestigung bei Bauteilen) S veya T ankochen biraz pişirmek şeklindeki demir 4. mıknatıs demiri 5. (bei Elektroma- ankohlen 1. hafifçe yakmak 2. fig. b-ne yalan yutturmak gnet) armatür, hafıza 6. (e-s Dynamos) dinamo göbeği (od. ankommen intr. 1. bir yere vasıl olm., varmak, gelmek, ulaşmak, muvasalat etm. 2. (Post) varit olm. 3. (reeht bobini); ~ gelichtetl naut. Çipo kalktı! IVer// ~ ! naut. Fonda demir! den ~ lichten demiri salpa etm.; çapa al zeitig) yetişmek 4. (gut, übel) iyi (frzıv. kötü) karşılanmak 5. (gegen) rekabet etm.; boy ölçüşmek 6. (auf) a) (abhânmak; ~ werfen fonda demir etmek; demir (lenger, çapa) gen von) b-ne, bşe bağlı olm. b) (wichtig sein) ehemmi atmak; demirlemek; ~a u fl naut. Vira (od. salpa) demir! yetli olm.; rol oynamak 7. (Anklang finden) beğenilmek; vor ~ liegen lengerendaz olm.; demirde yatmak; demirli hüsnükabul görmek; tutmak 8. (e-e Anstellung finden) bulunmak; vor ~ gehen demir atmak; vor ~ treiben demir yer, iş bulmak; kapılanmak; fr. 1. (m.Dat.od.Akk.) taramak -aehse / el. dinamo göbeği mili -arm m demir (leicht, schwer) gelmek 2. (überkommen) a) (Lust) bşi kolu -balken; -davlt m grlva mctaforası -bohrung / el. yapmak arzusuna kapılmak b) (Schlaf) uykusu gelmekdinamo göbeği mil deliği -boje / palamarlık şamandıra; c) (Ekel) iğrendirmek d) (Bedenken) şüphelenmek, tered demir şamandırası -fütterung / demir yatağı -gebülır /; -geld n demirleme harcı; demir resmi -hals m demir düt etm. e) (das \Veinen) ağlayacağı gelmek f) (das La boğazı -hand / demir tırnağı (od. tabanı) -kem m el. bobin ehen) gülesi gelmek g) (der Gedanke) aklına esmek; es darauf ~ lassen işi oluruna bırakmak; bşi riske etm.; maçası -kett e/d em ir zinciri; gömene -klüse/ loça -kreuz n meme -llcht n demir feneri -mast m I. (tür Luftschiffe) talihini denemek; Er liep es nicht auf e-n Streil İşin balon bağlama direği 2. pilon 2n 1. demir atmak 2. de münakaşaya dökülmesine meydan vermedi. Es kommt mirli bulunmak -platz m demir yeri; gemi yatağı -sehaft darauf an. İşine bakar. İşine göre. wenn es darauf an m demir bedeni; çapa gövdesi -sehükel m demir kilidi kommt icabı halinde; gereğinde; Wenn es darauf ankommt, isi ein Mauseloch seine lausend Goldstiicke irer/. Yerine -splll n ırgat -spltze / tırnak ucu (od. yalmanı) -stock m çipo -talje / fişka palangası -uhr / maşalı saat -wlnde / göre bir sıçan deliği bin altın olur. Spr. Wenn es aufs demir bocurgatı (ırgatı, vinçi) Schvvindeln ankommt, ıverde ich dir keine Schande maehen. hum. Yalan söylemeden yana seni mahcup etmem, enlanketten 1. zincirlemek; zincire vurmak; zincirle bağlamak decken, worauf es ankommt balığın belkemiğini bulmak; 2. (Pfcrd) bukağı vurmak; bukağılamak anklttcn macunla yapıştırmak Es kommt mir nicht darauf an, ob das Haus nâher liegt öder vveiter entfernt ist. Ben o evin uzaklığında yakın ankeuchen: angekeucht kommen soluğu kesilmiş bir halde gelmek lığında değilim. Jetzt kommt es darauf auch nicht mehr an. Anklage / it(ti)ham, iddia; suç isnadı; şikâyet; ~ erheben Borç bini aşınca insan tavuk eti yer. Spr. Gegen ihn ist einfach nicht anzukommen. Onunla aşık atılmaz. Da küme (gegen) aleyhine dava ikame etm. (od. açmak); ünler ~ slellen ittiham etm.; dit ~ niedersehlagen davayı durdur ich schön anI O zaman şapa otururum işte! Sein Stück İst mak; s.a. Angeklagte. -Jury / ittiham heyeti 2n suçlan bei dem Publikum nicht angekommen. Yazdığı piyes hiç dırmak, ittiham etm., sanıklamak -prlnzlp n jur. iddia tutmadı. sistemi -punkt m ittihama (od. şikâyete) esas olan madde Ankömmllng m 1. yeni gelen 2. yeni doğan (çocuk) Anklâger'(ln /) m davacı, müddei; öffentlicher ~ müdde ankönnen (gegen) F b-ne, bşe karşı bşi yapabilmek iumumi, savcı 2lsch müşteki, müddei ankoppeln bağlamak, raptetmek Anklage'schrift / iddianame, ittihamname -zustand m ankotzen V 1. s. anekeln 2. fig. çıkışmak, azarlamak maznuniyet hali ankrallen tr.F b-ne laf atarak bşi istemek-, sich ~ I. tırnak anklammem 1. bağlamak, raptetmek, iliştirmek 2. (Wâiliştirmek 2. fig. var kuvvetiyle takılmak, sarılmak sehe) mandallamak 3. (verkrampen) kenetlemek; sich ~ ankratzen tırmalayarak hafifçe zedelemek; s.a. angekratzt I. takılmak, sarılmak 2. bağlanmak ankreiden 1. tebeşirle işaret koymak 2. fig. (j-m et.) a) Anklang m 1. (Reminiszenz) anımsama; müphem tahattur; (übelnehmen) hesabına katmak; suç isnat etm.; kin bes hayal meyal hatırlayış 2. (leichte Âhnlichkeit) uzaktan lemek b) (Rache nehmen für) intikamını almak benzeyiş 3. (gute Aufnahme) rağbet, revaç; ~ finden 1. Ankreis m math. dış daire; haricen mümas daire beğenilmek; hüsnükabul (od. revaç) görmek; revacı olm.; ankreuzen 1. işaretlemek 2. naut. rüzgâr karşısına gitmek b-den yüz bulmak 2. (m. scinen Ausführungen) b-ne ankrlechen yerde sürtünerek yaklaşmak; İr. (Kâlte, Angst) sözünü geçirmek; Mein Vorschlag hal ~ gefünden. Tekli b-ni almak; angekrochen kommen I. (Hund) kuyruğunu fimi iyi karşıladılar. kısarak yaklaşmak 2. fig. pej. tabasbusla bir ricada bulun ankleben intr. yapışmak; fr. (7.ettel usw.) yapıştırmak; mak; b-ne sürtünmek yafta asmak, ilsak etm. ankrlegen (Stlefel usvv.) giymeğe muvaffak olm. ankleckern: angekleckerl kommen F ayrı ayrı gelmek ankünd(lg)en I. evvelden bildirmek, haber vermek; ihbar ankleid'en giy(dir)mek; sich ~ giyinmek; Man fand ihn an(tebliğ, beyan, iş’ar) etm. 2. (Gutes) müjdelemek 3. (Ra-
Ankunft
34
ânllegen
Herkes başıma üştü. tr. (e-n Hafen) limana uğramak; iskeleyi tutmak -zeit / hazırlanma müddeti Anlaut m kel menin ilk harfi (sesi); önses 2en . . . harfi (sesi) ile başlamak -schwund m s. Aphârese. anlauten (bei j-m) 1. b-ne telefon etm. 2. (Sport) zil çalmasiyte bir ravnt v.s. nin başladığını bildirmek Anlegebriicke/iskele -gebühr/nouf. palamar parası anlegen tr. 1. koymak, vazetmek 2. (Leiter) dayamak 3. (Stadt, Gartenj tesis etm.,4. (Fabrik usvv.) inşa etm. 5. (Geld) yatırmak; (sehleeht) parayı çürütmek; (in Gold) altına yatırmak 6. (Kapital investicren) envesti etm.; plasman (od. yatırım) yapmak 7. (Gevvehr) omuza daya mak 8. (StraBe, Kanal usvv.) açmak, inşa etm. 9. (Kleider) giy(in)mek 10. (Feuer) ateş vermek; ateşlemek 11. (Kohlen) ateşe kömür katmak 12. (Sâugling) emzirmek 13. (auf j-n) gezlemek; nişan almak; silâhını b-ne tevcih etm. 14. (Tierc) zincirlemek 15. (die Ohren) (Hund, Katze) kulaklarını kısmak 16. (j-m et.) giydirmek 17. (Siegel) basmak 18. es darauf ~ , (zu Inf.) (auf et. abzielen) istihdaf etm.; iş edinmek; maksat gütmek 19. (planen) tertip etm., hazırlanmak 20. (Verband) pansıman etm.; yarayı sarmak 21. (Hand) işe el koymak; el sürmek; yar dım etm. 22. (Hemmschuh, Fesseln, Zügel) (takoz, zincir, gem) vurmak 23. (Festschmuck) (Stadt) donatılmak, donanmak 24. (MaBstab) bşe mikyas bulmak 25. (Orden, Schmuck) takmak 26. (installieren) enstale etm. 27. (Brautschleier) duvaklamak; (selbst) duvaklanmak 28. plauderten, waren wir mil e-m Male an seinem Haus an(Papier) makineye kâğıt vermek 29. (Blutegel) yapıştır gelangt. Konuşa konuşa evini bulmuşuz. mak 30. (Sammlung) yapmak 31. (sein Geld nützlich) An!aB m 1. vesile 2. (Gelcgenheit) fırsat 3. (Vorwand) ba nemalandırmak 32. (seine Zeit gut) istifade etm. 33. hane 4. (Grund) sebep, sebebiyet 5. (Veranlassung) mucip, (Akten usvv.) tanzim etm. 34. (ausgeben) sarf etm ., har ca saik, güdü 6. (Zusammenhang) münasebet; ~ geben (zu) mak; intr. (Schiff) rıhtıma, iskeleye yanaşmak; uğramak, 1. kapı açmak; yer vermek; sebebiyet vermek; çanak aç mak; sebep olm. 2. (zu Gerede) lakırdı kaldırmak; Es rampa etm., karınlamak Er hat den Bau zu vveittdufig angelegt. Yapıyı geniş tuttu. Soviel möchte ich nicht ~ . (Kâubestehl nicht der geringste Fol yok yumurta yok. aus ~ fer) Biraz pahalıdır, e-n strengen Mapstab bei el. ~ bşi (m.Gen.) dolay isiyle, münasebetiyle; aus gegebenem ~ sıkılıkla icra etm.; ölçüyü sıkı tutmak; e-n Maulkorb ~ görülen lüzum üzerine; ein Kind, das bei jedem ~ gleich verini vara yoğa ağlayan çocuk; bei diesem~ bu vesile ile; fig. susturmak Der Dampfer legt auch in İzmir an. Vapur, İzmir'e de uğrar. Legt der Dampfer in Kandilli an? bilvesile; ölme ailen ~ mucip hiç bir sebep olmaksızın; Vapur, Kandilli’yi tutacak mi? Legt ani mil. Nişan al! sebebi yokken; sebepsiz; Das gibt zu Verwechslungen ~ . sich ~ 1. (eng) (Kleidungsstück) yapışmak, sarılmak Bu, iltibasları davet etmektedir, et. zum ~ nehmen bşi vücut çizgilerini tamamen göstermek 2. (m. j-m) F kav vesile etm. gaya tutuşmak anlass'en 1. (Kleider) üstünden çıkarmamak 2. (Licht) sön dürmemek 3. (Gas) kesmemek 4. (Radio) kapamamak 5. Anlegestelle / (e-s Schiffes) iskele, debarkader (Motor) harekete getirmek; işletmek 6. (Maschine) işlet anlehn'en 1. (bir yere) dayamak, istinat ettirmek 2. (Tür) aralık etm.; sich ~ (an) 1. dayanmak, istinat etm., yas mek 7. (Stahl) ısıtmak, yumuşatmak 8. (j-n hart ~) lanmak, yastanmak, ittikâ etm. 2. fig. örnek almak; hortzort etm.; paylamak, çıkışmak 9. (VVasser) su akıt angelehııt: -e Flanke mil. dayalı yan 2ung f: in ~ (an) mak; sich ~ I. . . . gibi görünmek; manzara arz etm. 2. dayanarak; taklit ederek (gut) iyi başlamak; iyi bir şekil almak 2er m tecim, hare Anlelhe J 1. borç alma; istikraz 2. (Schuldverschreibung) ket tertibatı; starter, marş 2er.motor m marş motoru tahvil 3. iktibas; e- e ~ aufnehmen (bei) b-den borç (od. AnlaOhebel m hareket kolu ödünç) almak; istikraz akdetmek; ödünç para almak; e-e anlâfllich (Prâp.m.Gen.) dolayısiylc, vesilesiyle, münase ~ zeichnen bir istikraza talip yazılmak; ~ ohrıe Tilgungs betiyle frist daimî istikraz -papiere pl. istikraz senetleri -schuldAnlafl'luft / hareket havası -öten m meneviş ocağı -vorm müstakriz -zeichner m mukriz ner rlchtung / makinelerde hareket ettirme mekanizması anlelmen tutkallamak; Er sitzt vole angeleimt. Mıhlanmış anlasten bir suç isnat etm., yüklemek duruyor. anlatschen: angelatscht kommen F bacağını sürte sürte gel anlelt'en 1. (j-n zu et.) sevk (teşvik, idare, delâlet) etm. 2. mek (belehren) tenvir etm., akıl öğretmek 3. (richtig führen) Anlauf m 1. (zum Angriff) hamle 2. (Schvvung) hız 3. (Lauyol göstermek; rehberlik etm.; irşat etm. 2ung / talifen) koşu 4. (Angriff) hücum, savlet 5. (e-r Maschine) mat(-name), kılavuzluk, rehberlik, irşat; unter ~ (von) işlemeye başlaması; e-n ~ nehmen 1. hız almak, pertav idaresi altında etm. 2. fig. bşi denemek; im ersten ~ ilk hamlede; in sehnellem ~ koşar adımla; 2en intr. 1. (zum Sprung) hız anlernen talim ve tedris etm., öğretmek almak, pertav etm. 2. (Empfang finden) F muamele edil anlesen pej. kendi tecrübesi veya düşüncesiyle değil, kitap tan okuması ile bşi öğrenmek mek 3. (rot) kızarmak; hindi gibi kabarmak 4. (blâulich) anliefern s. liefern. (geprellte Stelle) göğermek, morarmak; vücudun bir intr. ânllegen 1. (benaehbart sein) komşu (bitişik, muttasıl) yerine kan oturmak 5. (sich trüben) buğulanmak, donuk olm. 2. (Kleidung) tıpatıp vücuda oturmak 3. (e-m laşmak; parlaklığı gitmek 6. (besehlagen; Brilie) buz Schreiben) bir yazıya eklenmiş bulunmak, leffedilmiş lanmak 7. (Metalle durch Hitze) rengi değişmek 8. (anolm. 4. (j-m) a) ricalarla tasdi ve taciz etm. b) birisi için vvachsen) artmak, fazlalaşmak 9. (anschwcllcn) şişmek, önemli olm.; tr. (mit dem Schiff e-n Punkt) bir hedefe kabarmak 10. (Kösten) baliğ olm., çıkmak 11. (beginnen) doğru gitınek 2 n 1. bitişiklik, mücaveret, komşuluk 2. başlamak 12. (gegen et.) a) bşe karşı durmak b) (angrei(Wunsch) istek, talep, rica, dilek, arzu -d 1. bitişik, fen) bşe hücum etm. c) (anprallen) bşe çarpmak; angeyanaşık, muttasıl, komşu 2. (gut) iyi oturmuş 3. (im laufen kommen koşa koşa gelmek; Jeder kam angetaufen.
dio) anonse etm.; sich ~ 1. ( P.) kendisinin geleceğini bildirmek 2. (S.) husule geleceğini sezdirmek Ankunft / varış, muvasalat, teşrif; soforl nach seiner ~ ayağının toziyle; ~ in Berlin Berlin'e muvasalat ankuppeln s. ankoppeln ankurbel'n 1. (Motor) harekete getirmek 2.fig. teşvik etm., canlandırmak 2ung /.- ~ der Industrie teşviki sanayi Ankylose f med. ankiloz; iltisakı mafsal anlücheln gülümseyerek bakmak anlachcn I. gülerek bakmak; yüzüne gülmek 2. fig. (Obst usw.) yüzüne gülmek; iştah açmak 3. (Himmel) parla mak 4. sich j-n ~ F flirt ederek aşk münasebetine girmek Anlage / 1. (Kapital?) yatırım, envestisman, plasman 2. (-kapital) sermaye, rcsülmal, anamal 3. (Einrichtung) kuruluş, tesis, inşa, tertibat 4. (BetriebsS) fabrika, kom bina; inşaat tezgâhı 5. (Grün2) bahçe, park gibi yeşillik saha 6. (Entwurf) taslak, plan, tertip 7. (Herstellung) imal 8. (Entvvicklungskciın) tohum özü 9. (Fâhigkeit, Disposition) istidat, cevher, ehliyet, kabiliyet 10. (Nelgung) meyil 11. (Talent) mevhibe(-i İlâhiye) 12. (zu e-m Brief usw.) ek; in der ~ ilişik olarak; leffen anlagem s. anschwemmen Anlünde / yanaşacak yer; rıhtım, iskele anlangen intr. (ankommen) vasıl olm.; gelmek, varmak; tr. 1. (betreffen) ait (taalluku) olm. 2. (berühren) ellemek; el sürmek; dokunmak ıvas . . . anlangt gelince; Wie wirso
anlocken
35
Brief) ilişik (bağlı, ek) olarak; ieffen; eng~ kubur gibi; mit -en Ohren yapışık kulaklı anlocken cezp etmek, çekmek, dadandırmak, yemlemek; yem dökmek (od. koymak); bal çalmak anlöten lehimlemek; lehimle yapıştırmak anlügen gözgöre yalan söylemek anluven naut. orsa etm.; rüzgârı yakaya almak; borina kaçmak anmaehen 1. (betestigen) bağlamak, tespit etm. 2. (Feuer, Öten) yakmak 3. (Licht, Oas, Radio) açmak 4. (Bild) asmak 5. (Salat) hazırlamak, öldürmek 6. (Gardinen) takmak 7. (anrühren) karıştırmak 8. (Farben) suda hal letmek; sich ~ F s. sich heranmaehen anmâhen tarla kenarının bir dilimini orak veya tırpanla biçmek anmahnen bşin yapılmasını hatırlatmak anmalen boyamak, nakşetmek; sich ~ F yüzünü boyamak; makiyaj yapmak Anmarsch m 1. yaklaşma, ilerleyiş 2. ev ile iş yeri arasın daki mesafe Sieren yürüyerek yaklaşmak anmaB'en (sich et.) 1. haksız iddia ve talepte bulunmak 2. (Rang, Anıt) gaspetmek 3. (Erfındung) k-ne atfetmek 4. (sich unterfangen) bşi yapmağa kalkışmak, yeltenmek 5. (Urteil) bir hüküm vermeyi tecviz etm. 6. (sich zuviel) aşırı taleplerde bulunmak -end 1. (hochmütig) azametli, mütekebbir, fodul, hadnaşinas, kibirli 2. (selbstgefâllig) hakimane, hodperest, hodpesent, kurumlu, iddialı 3. (frech) utanmaz, küstah, nobran, şımarık; sich ~ benehmen tavır satmak eung / I. haksız iddia ve talep 2. azamet, nahvet, fodulluk, hadnaşinaşlık 3. hodperestlik, benlik, afur tafur, hodpesentlik, kurum, iddiacılık 4. küstahlık, nobranlık, şımarıklık 5. (von Namen, Amt usw.) gastp Anmeld'eformular n beyanname; kâğıt ve tescil formülü -e.gebühr / kayıt ve tescil harcı; kaydiye Sen 1. (evvelce) bildirmek, haber vermek, ihbar etm. 2. (Schüler, Devisen usw.) kaydettirmek, yazdırmak 3. (Patent) tescil ettir mek 4. beyan etm. 5. (Konkurs) iflâsını ilân etm.; sich ~ 1. (beim Zahnarzt usw.) randevu almak 2. (polizeilich) polise beyanname vermek Se.pfUchtig beyana tabi -e.scheln m s. -e.formüler, -e.stelle / müracaat bürosu; kayıt gişesi -ung / 1. ilân, İhbar, beyan, ış’ar, tebliğ 2. kayıt ve tescil 3. (polizeiliche) ikamet beyannamesi 4. H notifikasyon. Er ist ohne vorherige ~ dorthin gegangen. Oraya habersiz gitti. anmerk'en 1. (aufschreiben) not etm. 2. (hinzufügen) ilâve etm., eklemek 3. (anstreichen) işaret, nişan koymak 4. (j-m et.) (yüzünden, çehresinden) anlamak, sezmek, öğrenmek; sich et. nicht ~ lasserı bşden renk vermemek, belli etmemek; halinden sır vermemek Sun g/1. (sehriftliche) not, haşiye, dipnot; (Randbemerkung) derkenar 2. (Bemcrkung) mütalaa, mülâhaza -ungswel$e antr parantez anmessen 1. (Schneider, Schuster) ölçüsünü almak 2. (an passen) uydurmak, tatbik etm.; s.a. angemessen. anmustern s. anheuern Anmut/letafet, zarafet, halâvet; edalı tavır; şirinlik, cilve, yosmalık, şive; naz ve işve; tatlılık, hoşluk; mus.a. lütuf, kerem Sen 1. gibi gelmek 2. (sonderbar) garibine gitmek; garipsemek 3. (heimatlich) memleketini hatırlatmak Slg latif, zarif, edalı, şirin, cilveli, yosma, hatırnaz, halâvetli; ilik gibi; hoş, sevimli, şiveli, işveli; iç acıcı; mus.a. dilrüba, keremkâr, lütfedici annadeln muvakkaten toplu iğne ile tespit etin.; tutturmak, iğnelemek annageln çivi çakmak; çivilemek, mıhlamak, ekserleınek; wle angenagelt sitzenbleiben (Oast) postu sermek; mıhlan mış durmak annagen dişle koparmak; kemirmek annühen 1. dikmek; dikerek tutturmak 2. (provisorisch) teyellemek, çatmak annâher'n yak(ın)laştırmak, yanaştırmak sich ~ yak(ın)laşmak, yanaşmak -nd takribi, tahmini, yaklaşık; Adv.
an8den
takriben, tahminen; yaklaşık olarak; aşağı yukarı; anha mlnha Sung / 1. yak(tn)laşma, yanaşma 2. astr. iktiran 3. fig. uzlaşma Sungs.versuch m 1. yakınlaşma teşebbüsü 2. pol. uzlaşma politikası 2ungs.wert m yaklaşık değer; tahmini bedel; bedeli muhammen Annahme / I. kabul, tasvip, teslim, tasdik 2. (-stelie) a) kabul yeri b) (für Inserate) ilânat acentasr, ilâncılık şirketi 3. (Zustimmung) müspet cevap 4. (Voraussetzung) faraziye, farz, varsayma, varsayım, hipotez 5. (Vermutung) zan, tahmin, zehap 6. (Hoffnung) ümit, umut 7. (Fiktion) yapıntı, tasni 8. (unbegründete) kurgu, kuruntu, vehim 9. (irrige) zehabı batıl 10. (an Kindes Statt) evlâtlığa kabul; evlât edinme; tebenni 11. (von Bestechungsgeldern) irtikâp, irtişa, yiyicilik, rüşvet yeme; zur ~ von el. bringen I. b-ne bşi kabul ettirmek 2. b-nc bşi farzettirmek; in der ~ , da p. . . beanşart ki; tah min ederek -scheln m resepise -stelie / tesellüm yeri Annal'en pl. 1. (geschichtliche Jahrbücher) salnameler, yıllıklar 2. (Gcschichte) tarih, tevarih; va.: vakayiname; takvimi vakayi -İst m vakaniivis; resmi tarihçi annehmbar 1. kabul edilebilir 2. (Grund) makul; akla yakın 3. (befriedigend) tatmin edici 4. (reeht, gut) iyice 5. (Prcis) elverişli 6. seli, farz olunabilir; ~ finden aklına kestirmek annehm'en 1. kabul etm. 2. (an Kindesstatt) evlâtlığa kabul etm. 3. (sich aneignen) benimsemek 4. (angreifen) hücum etm. 5. (voraussetzen) varsaymak, farz etm. 6. (Gevvohnheit) edinmek, almak, peydahlamak 7. (der Meinung sein) hükmetmek, zannetmek; zannında ( od. fikrinde) olm.; sanmak 8. (gröBeren Umfang) şümullenmek, umu mileşmek 9. (feindselige Haltung) husumet göstermek 10. (Haltung) mil. asker gibi dik durmak 11. (Namen) almak, takmak 12. (greifbare Formen) gerçekleşmeğe başlamak 13. (hilligen) tasvip etm. 14. (feine Manieren) incelmek 15. (Schmutz) kirlenmek 16. (Vernunft) laf an lamak 17. (Farbe) a) bir renge bürünmek b) boya tut mak, çekmek, içmek 18. (erıvarten) ümit etm., ummak 19. (tibernehmen) deruhte etm.; üzerine almak; Nehmen u’ie einmal an, dap . . . farz edelim (tutalım, diyelim) ki; bilfarz; Nehmen \vir einmal den unmlglichen Fail an, dap ... farzımuhal olarak; Dieses Holz nimmt die Farbe nicht an. Bu tahta boya tutmaz. Nun nimm doch einmal Vernunft ant Kendine gell leh hatte angerıommen, du hâttest diesen sehleehten Sehere veriibt. Bu azizliği senin yaptığına hük metmiştim. sich ~ (e-r S. od. P.) 1. (übernehmen) bir işi üzerine almak 2. (Sorgfalt verwenden auf) bir işe ihti mam et. 3. (pflegen) b-ne bakmak 4. (schützen) b-ni sıyanet etm., kayırmak, korumak; b-ne sahip çıkmak; Er nimmt sich immer der Schwachen und Hilflosen an. O, her vakit zayıfları, düşkünleri kollar (od. korur). Er nahrn die französische StaatsangehOrigkeit an. Fransa tabiiyetine girdi. Nicht anzunehmenl F Pek sanmam! Muhtemel değil! (volkstüml.): Değmede! Sllchkeit / hoşluk, tatlılık, rahat(-lık), letafet; pl. refah vasıtaları annektleren ilhak etm. Anneliden pl.zo. s. Ringelwürmer Annex m ek, ilâve, zeyil; (-e pl.) a. mülhakat -lon / ilhak -lonspolitlk/ilhak politikası anniesen 1. karşısına hapşırmak 2. F çıkışmak, azarlamak annleten perçinlemek anno senesinde ~ dazıımal fi tarihinde Das Auto stammt r.och aus ~ Tabak. F Bu oto külüstür markadır. Annonc'e /gazete ilâm; e-eaufgeben gazeteye ilân ver mek; -en.büro n, -en.expcdition / ilânat acentasr, ilân cılık şirketi eieren ilân etm. Annotatlon / haşiye, dipnot Anııultât/senelik borç taksiti; seneviye annullieren iptal (battal) etm., feshetmek, ıskat (ilga) etm., bozmak; keenlemyekûn addetmek; neshetmek, anüle etm., hükümsüz kılmak; kalem çekmek Anode / 1. anot 2. F anot bataryası anödcn 1. (Iangweilen) canını sıkmak 2. (belâstigen) F taciz etm., rahatsız etm.; angeödet sıkkın
Anodenbatterle
36
anruckcn
Anoden'batterle / anot bataryası -spannung / anot voltajı anraten ehemmiyetle tavsiye etm., tembih etm.; nasihatte -ttrahlcn pl. anot tştnları bulunmak 2 rv auf mein 2 hin tavsiyem üzerine anomal I. anormal; kaideye muhalif; düzgünsüz, sapak 2. anrauchen 1. dumanlamak, islemek 2. (Zigarette usw.) med.a. atipik 9le / anormallik, anomali, ayrıklık, aykırı yakmak 3. (Pfeife) İlk defa kullanmak lık, sapaklık, (hilâfı âde) anrauhen (Stoffe) havlandırmak anonym isimsiz, imzasız, anonim 2itât / isimsizlik, imzasız- anrausehen: angerauseht kommen hışıldayarak yaklaşmak lık, anonimlik 9us m isimsiz; sahibi bilinmeyen; lâedri anrechn'en 1. hesaba geçirmek, hesaplamak, mahsup etm., saymak 2. (absetzen) bşi düşmek 3. (bevverten) takdir Anopheles/ zo. malarya bulaştıran sivrisinek; anofel; sıtma etm. 4. (sich et. zur Ehre) addetmek, telakki etm. 2ung/ sivrisineği Anorak m anorak mahsup; in~bringen hesaba katmak; mahsubunu yap anordn'en 1. (in best. Reihenfolge) sıralamak 2. (gruppiemak; tutmak; ünler entsprechender ~ mahsuben ren) tasnif etm., boy etm., boy sırasiyie dizmek 3. (fest- Anrecht n 1. istihkak 2. abone, abonman; ein ~ auf et. setzen) tayin (tespit) etm. 4. (arrangieren) tertip etm., haben bş üzerinde hakkı olm. tertiplemek, ölçülemek, ayarlamak, düzenlemek; yoluna Anrede / t. hitap 2. (Ansprache) (z.va.) hitabe, nutuk 2n koymak 5. (Welsungen erteilen) talimat (od. yönerge) b-ne hitap etm .; j-n mil du ~ sen diye hitap e tm.; der vermek; emretmek 9un g/ 1. sıra 2. tasnif 3. tayin, tespit mit diesen Wörten Angeredete bu sözlerin muhatabı olan 4. tertip, düzen, nizam, dizi 5. talimat, yönerge, anreg'en 1. (anspornen) teşvik (tahrik) etm., hırslandırmak, isteklendirmek, tergip etm., şevlendirmek, heveslendir emir(-name), karar, aranjman, kombinezon; -en treffen bş için emirler vermek mek 2. (stimulierend wirken) tembih etm., uyandırmak, uyarmak, kamçılamak, med.a. stimüle etm. 3. (Appetit) anorganlsch 1. ehem, gayri uzvt; anorganik 2. (leblos) camit, iştah açmak 4. (beleben) canlandırmak 5. (inspirieren) cansız ilham etm., esindirmek 6. (vorsehtagen) teklif etm. 7. anormal s. anomal anpacken 1. tutmak, yakalamak, ele almak 2. (Arbeit) işe (interessieren) alâkalandırmak, ilgilendirmek 8. (Unterkoyulmak, başlamak 3. fig. (j-n) muamele etm.; ef. richnehmen) tavsiye etm. 9. (Verdauung) kolaylaştırmak tig ~ dümen kullanmak -end 1. enteresan; calibi dikkat 2. uyandırıcı, münebbih 3. med. analeptik 4. itham edici, eşindiren; s.a. angeregt. anpappen fsiidd.J yapış(tır)mak anpass'en I. uydurmak, uyarlamak, intibak ettirmek, yüz 2ung/: in ~ bringen bir fikri ortaya atmak; au f ~ Englands hin İngiltere’nin teşvikiyle Sungs.mlttel n med. etm. 2. tecrübe etm., denemek; (Anzug) prova yapmak; sich ~ 1. uymak, uyarlanmak, intib ak etm., adım (od. uyandırıcı iiac ayak) uydurmak 2. (gegenseitig) uyarlaşmak, tetabuk anrelben 1. (Farben) ezmek 2. (Streichholz) sürtmek etm., alışmak 9ung/uyma, İntibak, tetabuk, uyarlama; anrelehern 1. zenginleştirmek 2. (den Gehalt von et. eruygun (od. mutabık) gelme -ungs.f&hig intibak kabiliye höhen) çoğaltmak tinde; supl Sungs.vermögen n intibak kabiliyeti anreihen I. (aneinanderfügen) birleştirmek, bitiştirmek 2. anpeilen 1. istikameti tayin etm.; kestirmek; kertesini bul (in best. Ordnung) sıralamak, dizmek 3. (auffâdeln) ipe geçirmek 4. (provisorisch annâhen) teyellemek, çatmak; mak 2. F nazarlarını b-ne tevcih etm. sich hinten ~ kuyruk tutmak anpfıhlen (Rebstöcke) hereklemek Anrelse /varış, muvasalat 2n tren, otobüs v.s. ile seyahat anpfelfen I. (Sport) oyunun başladığını düdükle bildirmek 2. (e-n Rüffel erteilen) F tekdir etm., azarlamak; V; ala hederine varmak anreiB'en I. bir ucunu koparmak 2. (Vorrâte) sarfa başla banda vermek, harcını vermek mak 3. (Paket usw.) açmak 4. (Saiten) hafifçe çekmek 5. AnpRft m 1. düdüğün çalınması 2. (Rüffel) tekdir, azarla (Motor) harekete getirmek 6. (Linie auf Metali od. Holz) ma; V'; papara, b atarya, alabanda, Ingiliz arması; çizmek 7. (Kunden) çığırtkanlık etm. 8. (Frage, Problem) sofort bei ~ Fb. düdükle beraber bahis açmak 2er m 1. teehn. çizim aleti veya çizici (adam) anpflanz'en dikmek, gars etm., yetiştirmek 2ung/l.(Baum2. fig. çığırtkan; V: kılavuz, petalya -erlsch çığırtkan gibi schule) fidanlık 2. (Grünanlage) bahçe, park 3. (Plantage) anreiten intr. atlı olarak yaklaşmak; mil. hücum etm.; tr. plantasyon, tarla, mezraa (ein Hindernis) atını bir mâniaya doğru yürütmek anpflaumen hum. alay etm., takılmak anptlöcken; anpflockcn çivilemek; kazığa bağlamak; Anreiz m tahrik, teşvik, saik, amil, ilca 2en 1. (anfeuem) tahrik ve teşvik etm. 2. (locken) celp etm., cezp etm. 3. hereklemek (stimulieren) tembih etm., uyandırmak, uyarmak 4. (aufanplnseln fırça ile boya sürmek hetzen) kışkırtmak 5. (Appetit) iştah vermek anplrschen: sich ~ gizlice yaklaşmak anpöbel'n tecavüz (tahkir) etm., sataşmak, zifos sürmek; anrempeln I. (bilerek) b-ne çarpmak, itmek 2. fig. hakaret etm., tecavüz etm., b-ni sövmek 3. (belâstigen) sataş çatmak 9ung / saldırım, taaddi, tecavüz mak; musallat olm. Anprall m müsademe, çarpma, çarpıntı; vurma 9en çarp anrennen (gegen) 1. koşarken çarpmak 2. fig. dikine gitmek mak, müsademe etm., vurmak mil. 3. üstüne atılmak, hücum etm.; angerannt kommen anprangern 1. hist. teşhir direğine bağlamak 2. fig. b-nin koşa koşa gelmek kabahatini alenen bildirmek; eşeğe ters bindirmek anprelsen I. tavsiye etm. 2. pej. göklere çıkarmak 2 n Anrlchte / dresuvar, büfe, bahü, kontrbiife 2n I. (Speisen) sofraya koymak 2. (Schaden usw.) yapmak, çıkarmak, (lautes) çığırtkanlık sebep olm., ika etm. Es İst angerichlet. Yemek hazırdır. Da anpreschen: angeprescht kommerı F hızla (od. soluk soluğa) hası du ja was Schönes angerichtetl iron. Gördün mü gelmek yediğin haltı! -tisch m 1. s. Anrichte 2. sahanlık anpressen sıkıştırmak; sich ~ sıkıca dayanmak (od. yaslan AnrlB m teehn. markalama mak) Anprob'e /prova, eseyaj 2ieren 1. denemek, tecrübe etm. Anrltt m I. ilk defa ata biniş 2. mil. süvari hücumu anrltzen hafifçe çizmek, sıyırmak 2. (Kleider) prova yapmak anpumpen F b-den ödünç para almak (od. koparmak) anrolten 1. yuvarla(n)mak 2. (Zug) a) harekete geçmek b) yaklaşmak 3. (Flugzcug) havalanmak için ilerlemek 4. istemek (Warcn irgendvvohin fahren) nakletmek 5. ( P.) F (sich anputzen süslemek; askı asmak nâhem) yaklaşmak Anrainer m hemhudut, hudut komşusu; komşu, sınırdaş anrosten biraz pas tutmak -staaten pl. (an e-m Meer) sahildar devletler anranz'en F azarlamak, çıkışmak, tekdir etm. 2er m F anrösten biraz kızartmak anrüchig 1. (P.) adı çıkmış; bednam, mahut, suişöhretli 2. azarlama; V; batarya, alabanda (S.) şüpheli, mahzurlu, kuşkulu anrasseln 1. F s. aııranzen 2. angerassdt kommen paldır kül anruckcn (Zug, Wagen) birdenbire harekete geçmek dür yaklaşmak
nrUcken
37
anriicken tr. ileri itmek; yaklaştırmak; inlr. 1. yaklaşmak, yanaşmak 2. (P.) F gelmek anrudern fr. kürek çekerek yaklaşmak inlr. kürek sporu mevsimine başlamak Anrııf m 1. seslenme, çağırma, çağrı, bağırma, nida 2. (Tele phon) telefon etme; dav et; ohne ~ mil. sorgusuz sualsiz; 2en 1. seslenmek, bağırmak, çağırmak 2. telefon etm. 3. (Oott) istimdat etm.; Allaha yalvarmak 4. (zum Zeugen) şahit göste rmek5. (Gericht) müracaat etm. 6. (höhcre Instanz) istinaf etm. -glocke / çağırma zili anrühren 1. (anfassen) el sürmek; ellemek, ilişmek, dokun mak 2. (Eier) çalkamak 3. (Speise) karıştırarak hazırla mak 4. (Farben) karmak; suda halletmek; eritmek 5. (Speisen nicht ~) ağzına koymamak; Dap mir niemand dit Papiere hitr anrührtl Şu kâğıtlara kimse ilişmesin! el. Verlockendes nicht ~ tadına tuzuna bakmamak Ansage / ilân, tebliğ, anons 2n 1. ilân, tebliğ etm. 2. (evvel ce) bildirmek, haber vermek 3. Ka. deklare etm. 4. (im Rundfunk) anonse etm., spikerlik etm.; sich ~ ziyaretini bildirmek ansâgen testere ile kısmen kesmek Ansager(in f) m 1. (im Rundfunk) spiker 2. (Conferencier) prezanta tör, konferansçı 3. (humoristlscher) cümbüş! ansamm'eln 1. toplamak, yığmak, biriktirmek 2. mil.a. tahşit etm. sich ~ 1. toplanmak, yığılmak, birikmek, teraküm etm. mil. a. tahaşşüt etm. 2. (VVasser) irkilmek 2lung /1 . (groüc Menge) yığın(-tı), küme 2. mil. tecemmü, tahşidat, tahaşşüt 3. (von Menschen) kalabalık, izdiham •nsâssig 1. (wohnhaft) mukim, oturan 2. (dauernd) yerleş miş, yerleşik, yerli 3. (m. eigenem Haushalt) evli barklı ~ sein ikamet etm., oturmak; ~ werden yerleşip otur mak; temelli oturmak; yurtlanmak; vatan edinmek; temelleşmek, yerleşmek Ansatz m I. ek parçası; eklenti, ilâve, ulantı 2. (Mundstück) ağızlık 3. (GuBnaht) teehn. çapak 4. (Tisch2) uzatma tahtası 5. math. tertip 6. (Beginn) başlangıç; ilk adım 7.(Bauch9) çıkıntı, göbek 8. (bei Pflanzen) sürgün, filiz 9. (Schâtzung) tahmin 10. (Haar2) dip II. (zu e-m Untcrnchmen) hamle 12. (Neigung, Anlagc) meyil, isti dat; in ~ bringen hesaba katmak -rohr n ek borusu -(telle / ek yeri -stück n ek parçası, ralonj ansâuern I. mayalandırmak; maya katmak 2. ehem, a s i lendirmek ansauten: sich e-n ~ V sarhoş olm. ansaug'en I. emmek 2. flg. çekmek, içmek, cezp etmek; sich ~ emerek yapışmak 2rohr n teehn. emiş borusu ansâuseln F s. angesauselt. anschatf'en I. satın almak; tedarik etm. 2. (sich et. zulegen) kazanmak, edinmek; sich Kinder ~ çocuk yapmak; sich ein zweites Auta ~ otomobilini ikilemek 2ung / 1. satın alma; tedarik 2. (gekaufter Gegenstand) satın alınan nesne; -en maehen masraf görmek 2ungs.kosten pl. tedarik masrafları 2ungs.preis m maliyet fiyatı ansehâften 1. (Pflanzen) aşılayarak ıslah etm. 2. (Stiefel) konçlamak 3. (Beil u.â.) sap takmak anschalten I. (Licht) yakmak 2. (Motor) harekete getirmek anschau'en I. (dikkatle) bakmak; seyretmek, seyrütemaşa etm. 2. (prüfen) muayene etm. 3. (genau überdenken) mülâhaza ve tefekkür etm. -Ilch 1. (deutlich) açık, vazıh, vuzuhtu, aşikâr, bedihl 2. (konkret) müşahhas, konkre, somut 3. (lebendig) canlı bir şekilde 4. (bildhaft) tasvirkâr; ~ sehildern canlandırmak Slichkeit / vuzuh, sarahat, bedahet Anschauung 1. seyrütemaşa 2. (Meinung) mütalaa, telakki, görüş, fikir, rey; noktai nazar 3. (geistiger Entwurf) konsepsiyon; et. aus eigener ~ kennen kendi göziyle görmüş olm.; et. aus unmittelbarer ~ kennen yakından bilmek; Die -en haben sich geöndert. Telakkiler değişti, -s.mlttel pl. öğretim vasıtaları -s.sache [: ~ sein telakkiye bağlı olm. -s.unterricht m müşahede usuliyle öğretim Anscheln m görünüş, zevahir; sich den ~ geben I. k-ne ... süsü vermek 2. yapar gibi yapmak; Es hat gam den als ob. . . öyle görünüyor ki; allem ~ nach galiba, zahiren,
AnschluB
zahirde; zevahire bakılırsa; görünüşe göre; görünürde 2en seli, aydınlatmak 2end 1. zâhir, görünen 2. Adv. s. dem Anschein nach. leh habe mlch ~ geirrt. Ben yanılmı şım zâhir. anschelBen V 1. sıçarak pisletmek 2. aldatmak 3. çıkışmak, tekdir etm. angesehissen kommen V yersiz, vakitsiz gel mek ansehleken: sich ~ (zu Inf.) bşi yapmağa koyulmak ansehleben 1. (Fahrzeug) itmek, sürmek, yürütmek 2. (z.B. Tisch) yaklaştırmak, yanaştırmak 3. angesehoben kom men F lâkayt ve uyuşuk gelmek anschlelen yan gözle bakmak anschleBen I. (verletzen) kurşunla yaralamak 2. (Fest) ateş ederek kutlamak 3. (Wasser) birdenbire atmak 4. (zu Kristallen) billurlaşmak, tebellür etm. 5. angesehossen kommen F ok gibi gelmek anschlmmeln küflenmeğe başlamak; angesehimmelt: -es Brot küflü ekmek anschlrren (Pferd usw.) koşum takmak; angesehirrt koşumlu AnschlB m V papara, batarya, Ingiliz arması (V ) Anschlag m 1. vurma, çarpma 2. (von Tasten) tuşlara do kunma tarzı; tuşlayış 3. (Schâtzung) kıymet takdiri; baha biçme; tahmin 4. (Gewehr2) nişan vaziyeti 5. (-zettel) ilân, afiş, plakart, askı 6. (Oberfall) tecavüz, bas kın 7. (Attentat) suikast 8. (Putsch) darbe 9. (Vor2) proje, keşifname 10. (Haushaltsplan) gelir gider hesabı; bütçe II. teehn. tespit, ergo; in ~ bringen I. (Gcwehr) omuza dayamak 2. flg. hesaba katmak 3. (sehâtzen) tah min etm.; ~ auf j-s Leben cana kasteden tecavüz; e-n ~ planen komplo yapmak; e-n ~ verüben (auf) tecavüz etm., suikast (darbe, sabotaj) yapmak; bşi baltalamak 2en tr. 1. çarpmak, vurmak 2. (m. Nâgeln) çivilemek, mıhlamak 3. (Bekanntmachung) yapıştırmak 4. (Porzellan) hafifçe örselemek, zedelemek 5. (ertönen lassen) çınlatmak, dokunmak 6. (FaB) delmek, açmak 7. (bewerten) takdir etm., kıymet biçmek 8. (auf i-n) silâhım b-ne doğrultmak; b-n e nişan almak 9. (Tasten) tuş lamak, tuşe etm. 10. (e-e anderen Ton) flg. ağzını değiş (naut. Kommando) Arma direk! 12. tirmek II. Segel (e-n gemâBigten Ton) flg. aşağıdan almak; F: ufak ufak doğramak; s.a. angesehlagen; intr. 1. (Hund) havlamağa başlamak 2. (Essen) yaramak 3. (Medizin) tesir etm. ansehlâgig 1. (geschickt) marifetli, hünerli 2. (erfinderisch) icatçı, kurnaz Anschlag'sâule / ilân sütunu (od. kulesi) -stltt m teehn. tah dit çivisi; ergo -s.wlnkel m (des Zimmermanns) gönye -zettel m afiş, plakart; duvar ilânı ansehlelehen tr.; od. sich ~ (an) bşe gizlice yaklaşmak ansehleifen 1. biraz bilemek 2. bileyerek muayyen bir şekil vermek 3. F getirmek anschlendern: angesehlendert kommen F bacağım sürükle yerek gelmek ansehleppen sürükleyerek getirmek anschlIeBen I. bağlamak, raptetmek, birleştirmek 2. (Fahrrad usw.) bir yere bağlayarak kilitlemek 3. (in Ketten sehlagen) zincire vurmak 4. (Telephon) irtibatım tesis etm.; intr. (Kleidungsstück) vücuda iyi gelmek; yapış mak; sich ~ 1. yanaşmak, bağlanmak 2. (e-r Partei usw.) girmek 3. (unmittelbar) bitişmek, ittisal etm. 4. (e-r Meinung) muvafakat, iştirak etm. 5. pol. iltihak etm. 6. (der groBen Menge) rüzgârla gitmek 7. (sich belgesellen) ortak olm. 8. (sich misehen unter) katılmak, katışmak -d I. yapışık, bitişik 2. (danach) bunu müteakip 3. (sich Icicht ~) yalpak, sokulgan, girgin AnschluB m I. birleşme, bitişme, iltisak, ittisal 2. (Verbindung) bağlanma, bağlantı, irtibat, muvasala, temas 3. pol. iltihak, anşlus, enosis 4. (Ansatzstück) eklenen parça 5. (der Züge) trenlerin uyması 6. a) (-zug, -dampfer usw.) aktarma treni (vapuru v.s.) b) (an e-n anderen Zug usw.) rabıta 7. teehn. koneksiyon; (an ein Stromnetz) elektrifi kasyon 8. (freundschaftlicher) tanış, muarefe 9. (-gleis) şube hattı 10. el. sorti; im ~ daran t. (in Fortführung) buna İlâveten 2. (bei diesem AnlaB) dolaytsiyle, münase
anschmachten
38
betiyle; bu vesile ile 3. (darauf basierend) buna dayana rak -dampfer m aktarma vapuru -dose fe l. irtibat kutusu; priz -elsen n (bei Stahlbeton) firkete -giciş n iltisak hattı -stecker m el. fış -stelle / el. (Brcnnstelle) sorti -stiick rı tecim, rakor -zug m aktarma treni -zwinge / seyyar men gene anschmachten b-ne bayılmak anschmelcheln: sich bel j-m ~ sokulmak, hulûl etm.; yüzüne gülmek; yaltaklanmak ansehmieden I. (in Eisen şehla gen) demire vurmak 2. dö verek kaynatmak, birleştirmek; Er sap wle angesehmiedei. Mıhlanmış oturuyordu. anschmleg'en: sicil ~ (an) 1. (P.) b-nin koynuna girmek 2. (StofO vücude iyi oturmak, yapışmak 3. fig. sığınmak -sam yalpak, sokulgan ansehmieren I.(besudeln) bulaştırmak 2. (darauf sehmieren) sıvamak, sürmek 3. fig. (übers Ohr hauen) F aldatmak, kazıklamak; sich ~ lassen F aldanmak anschnallen 1. tokalamak 2. (Ski) takmak 3. (Değen) takınmak, bağlanmak ansehnauzen F veriştirmek, çıkışmak, hortzort (hethüt) etm. ansehnelden I. kesmeğe başlamak 2. (Thema) bahis açmak; dermeyan (temas) etm., ortaya atmak; deşmek, eşele mek, bşin lafını etm. Anschnitt m 1. (Stück) ilk kesilen dilim 2. (Flâche) kesilen satıh Anschovls /hamsi balığı; tirhoz; ançüez, anşııva ansehrauben vidalamak, vida ile tespit etm. ansehreiben I. (auf e-e Tafel usw.) üzerine yazmak 2. (j-n) b-ne yazı yazmak 3. (noticren) not etm . 4. (Schuld) b-nin hesabına kaydetmek; ~ lassen veresiye almak 2 n (fa tura, ek v.s. ile beraber) gönderilen mektup anschrelen b-nin yüzüne haykırmak Anschrift / adres; mektup üstü anschuldlg'en itham etm., suçlamak, kabahat atfetmek 2ung / 1. itham, suçlama, suç 2. (falsche) müfterilik, iftira, karacılık; jur. cürüm (suç) tasni!; Er ıvtırde ünler der ~ monarctıistlscher Umtriebe verhaftet. Saltanat için tahrik yapmak suçu İle yakalandı, ansehüren I. ateşi tekrar alevlendirmek 2. fig. teşvik ve tahrik etm. anschwSnzeln I.(Hund) kuyruğunu sallayarak yaklaşmak 2. fig. angesclıu’dnzett kommen b-ne hulûl etm. anschvvürmen inlr. (Bienen) sürü halinde gelmek; İr. (j-n) b-ne bayılmak, perestiş etm.; etrafında pervane gibi do laşmak anschw£rz'en I. karartmak, siyahlatmak 2. fig. kara(la)nıak, kara (od. leke) sürmek; kötülemek, iftira (bühtan) etm., fenalamak; çamur atm ak; Er warlel nur darauf, j- n anzuschwörzen. Karası elinde. Man hal ihn beim Chef angeschwârzt. Onu müdüre kötülediler. 2er(in /) m çamurcu, tezvirci 2ung / çamurculuk, tezvircilik anschwelBen 1. teehn. üstüne kaynak yapmak 2. (Wild) yaralamak anschwell'en 1. şişmek, artmak, kabarmak, yumurmak, balonlamak 2. (sich erhöhen) yükselmek 3. (sich vermehren) fazlalaşmak 4. (an Intensitât) şiddetlenmek 5. (FluB) azmak; furehtbar ~ Hüt dağı gibi şişmek; ~ (und wieder abklingen) lassen (Ton) mus. esnetmek; angeschmllen şiş(-kin), kabarık 2ung / 1. şiş, şişkin(-lik), yumru(-luk) 2. bot. intifah, turgor 3. med. (VergröBerung) büyüklük 4. (durch Insektenstich) timi anschwemm'en 1. (Trümmer) karaya atmak 2. (Sand) sürükleyip getirmek; yığmak; tortu bırakmak; angeschwemmt werden sahile vurmak Sung / alüvyon(-laşma), lahktleşme, lığ(-lanma) anschwlmmen inlr. yüzerek gelmek; fr. yüzerken bir hedefe doğru yönelmek; Es İst nicht leicht, gegen den Strom anzusdnvimmen. fig. Akıntıya karşı kürek çekmek zordur. anschwlndeln aldatmak; V: b-ne kantin atmak anschwirren: angeschwirrt kommen vızıldayarak (od. ok gibi) gelmek
Ansicht
ansegeln tr. bir yere doğru rota vermek; angesegelt kommen dolu yelken gelmek (a.fig.) anseh'en I. bakmak 2. (auffassen) telakki etm. 3. (z.B. durchblâttern) gözden geçirmek 4. (prüfen) tetkik etm. 5. (ertragen) tahammül etm. 6. (et. mit ~ können) yüreği götürmek (od. dayanmak) 7. (halten für) zannetmek, addetmek 8. (j-m et.) tavrından (yüzünden) anlamak; sich ~ 1. k-ne bakmak 2. (aussehen) görünmek 3. (gegenseitig) bakışmak; sich et. ~ 1. dolaşmak, seyretmek, bşi seyre gitmek; temaşa etm., bşe göz gezdirmek 2. (sich et. genau überlegen) kantara çekmek; Der Pla n kann sehon jetzt als aufgegeben angesehen ürerden. Bu projeye daha şimdiden terk edilmiş nazariyle bakılabilir. Sieh mal einer ani Hele baki Bakındı bir kere! Bakındı helel j- n fü r e-n anderen ~ birisini başkası zannetmek; Man sieht ihm sein Alter nicht an. Yaşını göstermiyor. Wir hallen uns das Haus dört angesehen. O evi gezmiştik. Man sieht ihm sehon am Gesicht an, uns man von ihm zu halten hat. Ne mal olduğu yüzünden belli. Anseh'en n 1. (Betrachten) bakma, telakki; gözden geçirme; tetkik 2. (âuBerer Eindruck) görünüş, veçhe, sima, tavır, zevahir, süs 3. (Oeltung) itibar, nüfuz, takdir, otorite, prestij 4. (Ruf) ad, san 5. (geschâftliches) itibarı malî 6. (Aclıtung) kıymet; von ~ kennen veçhen tanımak; ohne — der Person hatır gönül bilmeyerek (saymayarak); saçına sakalına bakmadan; İn hohem ~ stehen baş üstünde yeri olm.; ~ grniepen itibar görmek; zu hohem ~ grlangen pöstekiyi sudan çıkarmak; keln ~ geniepen esamisi okunmamak; an ~ verlieren itibardan düşmek; küçük düşmek; turfa olm., gözden çıkmak; sein ~ ver lieren çürümek; sakalı saydırmak 9nlich I. (betrachtlich) büyükçe, mühim 2. (beachtlich) kayda değer; mutena 3. (stattiich) iri yarı; heybetli, kellifelli 4. (gut aussehend) gösterişli, babaç, kılıklı, görekli, kıyafetli anseilen ipe (iple) bağlamak ansengen 1. hafifçe ütülemek, alazlamak 2. (versehentlich) hafifçe yakmak; angesengt yanık ansetzen 1. (Peder, Pinsel usw.) kullanmağa başlamak 2. (anstückeln) eklemek, ilâve etm., ulamak 3. (Getrânk) hazırlamak, yapmak 4. (Fett) şişmanlamak; yağ bağla mak 5. (Frucht) iç bağlamak; meyvelenmek 6. (SchöBlinge) filiz sürmek; filizlenmek 7. (Blâtter) yapraklanmak 8. (Knospcn) tomurcuklanmak 9. (Âstc) dal budak sal mak; kol atmak 10. typ. makineye vermek II. (Stacheln) dikenlenmek 12. (Zeitpunkt) tespit, tayin etm., kara r laştırmak 13. (annehmen. sehâtzen) tahmin, farz etm. 14. (zu et.) (beginnen, versuchen) başlamak, kalkışmak 15. (et. irgendwo) koymak, dayamak 16. (Blutegel) yapıştırmak 17. (Schröpfköpfe) şişe çekmek 18. (Preis) kıymet biçmek; takdir etm. 19. (Trinkglas) ağza daya mak 20. (Truppen auf ein Ziel) mil. bir hedefe tevcih etm. Der Boxkampf war au f zehn Pimden angesetzt. Müsabaka on ravnt üzerinden tertiplenmişti, sich ~ (Essen usw.) yapışmak; dibi tutmak Ansicht /1 . (Rundblick) panorama 2. (Anblick, Bild) man zara, nezaret, temaşa, tablo 3. (Standpunkt) görüş, bakım; noktai nazar 4. (Cberzeugung) kanı, kanaat 5. (Meinung) fikir, düşünce, mütalaa, mülâhaza, oy, hüküm, rey 6. (irrige) zehabı batıl 7. (Durchsicht) gözden geçir me; zur ~ schicken örnek olarak göndermek; Hierüber kann man verschiedener ~ sein. Bu mesele hakkında muh telif fikir beyan edilebilir, meiner ~ nach fikrimce, fikrime göre, bence, zannımca; j-s ~ tellen b-nin fikrine iştirak etm.; Was ist Ihre ~ hierüber? Bu hususta reyiniz nedir? seine ~ andern fikrini değiştirmek; Seine ~ , man braucht nur mit den Fâusten dreinzusehlagen ... Onun vur aba lıya hesabı. . . ; der ~ sein, dap olduğu (olması) zanntnda (kanaatinde) olm. 2lg; ~ werden (m.Gen.) görmek, müşahede etm. -s.(post)karte / manzara kartı; resimli kartpostal; panorama kartpostalı; Hersteller m von -n kartpostalcı; panorama kartpostalcısı; Herslellung (und Verlrieb) von -n kartpostalcılık; panorama kartpostalcıtığı -s.sache / görüş meselesi; Das ist ~ . Bu, herkesin
ansiedeln
39
anstecken
6. (Aufmerksamkcit) dikkati celp etmek (çekmek) 7. hükmüne bağlı, -s-sendung / seçilmek üzere gönderilen (j— s Hilfe) yardımını istemek 8. (Vorrâte) bşe el koymak (kitaplar v.s.) -s.sklzze / mil. manzara krokisi 9. (Material) zorlamak ; da ich geschâfllich stark in ~ geansled'eln iskân etm., yerleştirmek, yurtlandırmak; sich ~ nommen bin işlerimin kesretine binaen; Ansprüche ma yerleşmek, temelleşmek, yurtlanmak; (für dauernd) ehen titiz, müşkülpesent olm. 2s.k>s 1. (schlicht) gösteriş kazık kakmak 2ler(ln f) m 1. (Einwanderer) muhacir, göç siz, iddiasız, kibirsiz 2. (bescheiden) kanaatkâr; kanaat men 2. (Kolonist) sömürgeci, müstemlekeci eiung / 1. yerles(tir)me 2. (Faktorei) müstamere, tarımsa 3. (Ko sahibi; mütevazı; başı önünde 3. (im Essen und Trinken) boğazsız 4. (frugal) sade 5. mus.a. mahviyetkâr, safiyane, lonie) müstemleke, sömürge 4. (Dorf) köy masuniyetle; ~ sein kanaat etm., kanmak, iktifa etm.; Anslnnen n mutalebe; ein~anj-n stellen yakışık almayan ~ teben çöplenmek -s.losigkeit / vgl. -s.los; 2s.voll 1. bir talepte bulunmak (prâtentiös) İddialı, davalı 2. (hochmütig) kibirli, aza Ansltz m (Jagd) öneze Sen 1. önezede beklemek 2. metli 3. (schwer zufriedenzustellen) müşkülpesent, titiz (sehleeht) (Kleid) (ena durmak •nsocken: angesockt kommen F acele ile gelmek anspucken s. anspeien ansohlen 1. (Strumpf) yeni bir taban koymak 2. F aldatmak anspülen; Anspülung / s. anschwemmen; Anschwemmung ansonsten:~ gibt es nichtsNeues. Bundan başka yenisi yok. anstacheln 1. (Zugtiere) üğendire ile dürtmek 2. fig. tahrik, teşvik, tembih etm.; biberlemek, kışkırtmak, körüklemek anspann'en 1. (straffen) germek 2. (Feder, Saite) kurmak 3. gayrete getirmek 3. (Pferde) atları arabaya koşmak 4. (\Vagen) arabayı Anstalt / 1. enstitü, müessese, okul, fabrika 2. (Heii2) pre koşmak; yaylıyı koşmak 5. (Krâfte) toplamak, teksif etm. 6. (Krcdit) kredisini zorlamak 7. (zu sehr) fazla çalıştır vantoryum, sanatoryum 3. (Irren2) tımarhane 4. (Altersmak; öğrenciden çok şeyler istemek Sung f: die ~ aller heim) darülaceze; düşkünler yurdu (od. evi) 5. (Waisenhaus) darüleytam; öksüzler yurdu 6. (Besserungs2) Krâfte kuvvetinin toplanması ıslahhane 7. (mst.pl. -en) hazırlık, tedbir(-ler), tertip, anspazleren: anspaziert kommen F gelmek, yaklaşmak tertibat; -en maehen (od.lreffen) hazırlanmak, başlamak, anspeien üstüne (od. yüzüne) tükürmek koyulmak; Er maehte keine -en zu gehen Mıhlanmış duru anspiel'en 1. (M.i.) çalmağa başlamak 2. Ka. ilk eli çekmek yordu. Minder çürütüyordu. Pösteki seriyordu, die nöti3. (auf) bşi ima etm.; bşe tarizde bulunmak; kinaye gen -en trefjcn lâzım gelen tedbirleri ittihaz etm.; tertibat yoliyle söylemek Sung / ima; imalı söz; telmih, kinaye, almak mazmun, Th.: anıştırma; -en maehen I. söz yuvarla mak (dokundurmak, içirmek) 2. (auf et.) bşi ima etm., Anstand m 1. (Schicklichkeit) yakışıkalırlık, münasebet, uygunluk 2. (gutes Benehmcn) ertem; edep ve terbiye; telmih etm. 3. (böswi!lig) balgam a tm ak; mit feiner ~ yol ve erkân; adabımuaşeret, görgü 3 (Tugcnd) iffet 4. nükteli (Jagd) öneze, gözleği 4. (Bedenken) mahzur, itiraz 5. (Zöanspinnen 1. (Faden) iplik eğirmeğe başlamak 2. fig. gizlice tertip etm., kurmak 3. (Unterhaltung) bahis açmak gern) tereddüt 6. (Schwierigkeit) güçlük, mani, engel; keinen ~ nehmen (zu İnf.) yapmakta tereddüt etmemek; 4. (beginnen) başlamak; sich ~ yavaş yavaş husule gel mek; Zıvischen den belden seheint sich et. anzuspinnen. Wo bleibt da der ~? Edep yahu! anstândlg 1. (schicklich) yakısı kalır, yaraşıklı, münasip, Aralarında aşıktaşlık oluyormuş gibi görünüyor. anspitzen 1. (Bleistift) yontmak 2. sivriltmek 3. F tahrik uygun 2. (ehrenhaft) namuslu 3. (tugendhaft) iffetli; etm., şevklendlrmck namus sahibi 4. (von gutem Benelımcn) terbiyeli, edepli, Ansporn m teşvik, tahrik, tembih Sen 1. (Pferd) mahmuz uslu; ahlâkı mazbut 5. (ordentlich, beachtlich) mütenasip, lamak 2. Jîg. teşvik, tahrik, tembih etm.; gayret vermek; uygun, makul; kayda değer 6. (huma n)insaniyetli; insan canlandırmak, Isteklendirmek, heveslendirmek, şevklen(adam) gibi; adamcasına 7. (untadelig) nezih, ayıpsız 8. dirmek, dürtmek 3. (dringend nahelegen) tembih etm. (aufmerksam, sorgfâltig) itinalı, dikkatli 9. (grundehrAnsprache / I. hitabe, söylev, nutuk 2. (Gesprâch) mükâlich) Müslüman adam; özü sözü bir; sütü temiz; oğuz, lcme, konuşma, sohbet; e-e ~ hallen hitapta bulunmak; dürüst 10. (sauber) temiz, pak II. (gehörig, tüchtig) hitabe irat etm.; hitabede bulunmak; söylev vermek; iyice, adamakıllı; -er Junge İnsan çocuk; -e Fraıı aile konuşma yapmak kadını; -e Lebensführung temiz hayat; -e Limgebııng nezih anspreehen tr. l. b -n e söz tevcih etm., laf atmak, hitap etm. bir muhit; sich ~ benehmen edebini takınmak; sich ~ 2. (j-n um et.) bşi b-den dilemek, istemek 3. (gefallen) kleiden giyinip kuşanmak 2kelt/ vgl. anslândig. et .j- s ~ überlassen bir işi b-nin sütüne havale etm. hoşa gitmek 4. (reehnen als) saymak 5. (beurteilen) muha keme etm., hükmetmek 6. (j-n auf et.) bş hakkında b-den Anstands'besuch m resmi ziyaret -dame / z.va. genç bir malumat istemek; ıntr. 1. (M.i.) ses vermek 2. (reagiekızın refakatindeki yaşlı kadın; gel.a. yenge kadın -forren) aksülamel yapmak; tepkimek; Die Gegend hier men pl. adabımuaşeret; yol ve erkân -gefühi n I. (Schamsprichl mich nicht an. Burası beni açmadı. Diese Klarinette gefühl) edep hissi 2. (Feingefühl) incelik, takt 2halber spricht nicht an. Bu klarnet ötmüyor, -d hoşa giden; ca nezaketen; zevahiri kurtarmak için 2los 1. (ohne Schwiezip, latif, güzelce; anlı sanlı; akça pakça; iç açıcı; edalı; rigkelt) güçlüğe uğramaksızın; kolaylıkla 2. (ohne Zönicht ~ sevimsiz; ~ sairken (auf) açmak gern) itirazsız, tereddütsüz -wauwau m hum. s. -dame. ansprengen 1. (Pflanzen) biraz sulamak; su serpmek 2. s. 2wldrig yakışıksız; edep ve terbiyeye mugayir angesprengt anstarren dik dik (sabit nazarlarla) bakmak; J-n verwundert anspringen tr. 1. üstüne atılmak 2. (angreifen) saldırmak intr. ~ b-ne bakakalmak I. (Motor) harekete geçmek; işlemek 2. (Skilâufcr) anstatt (Prap.m.Gen.) yerine, yerinde; bedel olarak; vekâ sıçrayarak koşmağa başlamak3. (Geschirr) çatlamak; anleten; ~ dap; ~ zu -cak, -cek yerde; ~ zu Fup zu gehen gesprungen hafifçe çatlak; ~ kommen koşarak yaklaşmak yaya gitmektense anspritzen 1. (mit Wasser) su serpmek 2. (m. Schmutz) anstauben intr. tozlanmak; üstüne toz konmak çamur sıçratmak, zifos atmak 3. angespritzt kommen F anstauen (VVasser) suyu biriktirmek; sich ~ (Eis, Autos çarçabuk gelmek usw.) toplanmak Anspruch m 1. (Berechtigung) hak, salâhiyet 2. (Forderung) anstaunen taaccüple bakmak dava, mutalebe, talep, istek 3. (ervvorbenes Recht) hak, ansteehen 1. delmek, batırmak 2. (FaB) açmak istihkak 4. (Behauptung) iddia; ~ haben (auf) üzerinde ansteck'en 1. (m. e-r Nadel befestigen) iğnelemek, iliştir hakkı olm.; ~ erheben (auf) üzerinde hak iddia etm.; mek 2. (in Brand stecken) tutuşturmak 3. (Ring, Orden) Ansprüche erheben iddialar dermeyan etm.; mutalebatta takmak 4. (Zigarette, Lampe usw.) yakmak 5. (Licht, bulunmak; ~ maehen (auf) bşe sahip çıkmak; tesahup Ofen) uyandırmak 6. med. (j-n m. et.) b-ne bşi bulaştır etm.; in ~ nehmen 1. (fordern) talep etm. 2. (Zeit) iste mak; sirayet ettirmek 7. fig. (z.B. ideologisch) telkin etm. mek; vakit almak 3. (besehâftigen) meşgul etm. 4. (ganz 8. (ohne Obj.) med. sirayet etm., geçmek; sich ~ l. (m. für sich) k-ne hasret etm. 5. s. Anspruch erheben (auf) et.) med. b-ne bş bulaşmak 2. (et.) takınmak; Ein raudi-
anstehen
40
Antell
geben sebep olm., sebebiyet vermek; ohne ~ 1. bir yere ges Schaf steckt die ganze Herde an. Spr. Bir kötünün yedi çarpmaksızın 2. fig. rezalet çıkarmaksızın 3. (mühelos, mahalleye zararı dokunur. Spr.; Wo hat er sich angesteckt? Bu hastalık ona kimden geçti? -end med. sari, bulaşık, glatt) müşkülâtsız; (beim Lesen a.) su gibi; Slein m des -es kırgınlığa sebep olma bulaşıcı, bulaşkan, intant, enfeksiyöz, salgın, geçici; nicht ~ geçmez Snadel/broş, takı 2ung fmed. enfeksiyon, anstoBen intr. 1. çarpmak 2. s. Anstofi erregen 3. (m. den sirayet, bulaşma; Schutz vor ~ immünite, bağışıklık Glasem) kadehleri tokuşturmak 4. (m. der Zungc) peltekanstehen I. (Schlange stehen) kuyruk tutmak; sıra bekle lemek 5. (angrenzen) bitişmek, ittisal etm.; tr. I. (j-n) mek 2. (dauem) sürmek, devam etm. 3. (j-m) (sich itmek, kakmak, dürtmek 2. (besehâdigen) zedelemek, schicken) yakışmak, uymak 4. (noch nicht beglichen sein) berelemek, örselemek, çürütmek 3. fig. tahrik etm., can henüz ödenmemiş olm.; nicht ~ et. zu tıın bşi yapmakta landırmak, heveslendirmek, cesaretlendirmek; bei nietereddüt etmemek; bşi yapmaktan geri kalmamak; ~ mand ~ wollen suya sabuna dokunmamak; Er hat sich lassen muallakta bırakmak; tehir etm., geciktirmek -d: den Arm an der Wand angestopen. Kolunu duvara çarptı, -es Gestein geol. yerli kaya -d (angrenzend) bitişik, hemhudut, muttasıl, yanaşık anstetgen 1. (Boden usw.) yükselmek 2. (sich vermehren) anstöBig yakışıksız; ahlâka mugayir; ayıp, kepaze, rezaleti!, çoğalmak, sıklaşmak 3. (anschwellen) artmak, kabarmak rezilane, müstehcen -d I. yokuşlu 2. (sanft) tatlı; -es Gelânde yokuş (çıkış) anstrahlen I. (Gebaude) projektörlerle aydınlatmak; ışığa arazisi gark etm. 2. ( P.) gözlerinde sevinç parlamak; angestrahlanstelle (Prâp.m.Gen.) yerine, yerinde; bedel olarak; ve ter Springbrurmen fonten tüminöz kâleten; ~ davon buna mukabil, buna bedel (olarak) anstreben elde etmek arzusunda olm.; istihdaf etm., emel anstell'en l.(Dienerusw.) işe koymak; istihdam etm. 2. (anedinmek, çabalaşmak, uğraşmak lehnen) dayamak 3. (Motor) harekete getirmek 4. (Radio) anstreleh'en 1. (m. Farbe) boyamak 2. (tünehen) badanala açmak 5. (Versuche) yapmak 6. (veranstalten) tertip etm. mak 3. allg. sürmek, vurmak 4. (kennzeichnen) işaretle 7. (Brtrachtungen) mütalaa yürütmek 8. (et.) suç işlemek, mek, not etm. 5. (j-m et.) F burnundan fitil fitil getirmek F: nane yemek; sich ~ 1. (sich verhalten) davranmak, 6. (et. rot) (unutmamak için) bşin altını kırmızı kalemle hareket etm.; (geschickt) bşde becerikli olm. 2. (sich einçizmek Ser m boyacı, badanacı, nakkaş reihen, sich anreihen) kuyruk tutmak; kuyruğa girmek; anstreffen (an) 1. hafifçe dokunmak (çarpmak) 2. (Ring an nöbet (od. sırasını) beklemek 3. (als ob) muvazaa hali den Finger) yüzük takmak takınmak; Wtip der Teufel, wie er es anstelltl Karda gezer anstreng'en tr. 1. (Krâfte) sarf etm. 2. (ermüden) yormak; de izini belli etmez! Du weipt m hl gar nicht, was da da b-nin pestilini çıkarmak 3. teehn. zorlamak 4. (ProzefJ) ikame etm., açmak; sich ~ sây ve gayret etm., uğraş anstellstl Ne çalıp ne oynuyorsun! Dümmer komite er es mak, savaşmak, çabalamak; zahmet çekmek; ceht et katım ~ . Yediği naneye baki nur Übles ~ yapmadığını herausfinden, wie man es rnufl bırakmamak; ~ bşin mek; zorlanmak, sıkınmak, çarpınmak, seğirdişmek; angestrengt arbeiten sıkı (od. gayretle) çalışmak -end anahtarını bulmak; işini bilmek; Stell dich nicht so an! Nazlanma I angestellt: ~ sein (bei) bir firmada çalışmak-Ig yorucu, belâlı, meşakkatli, külfetli, zahmetli Sung / I. becerikli, hünerli, tirendaz (trandaz), mahir, kabiliyetli; (Eifer) sây ve gayret, çaba, ceht 2. (Mühe) mesai, eli uz (od. yatkın) 9ung / 1. (Einstellung in den Dienst) müşkülât, zor, efor, meşakkat, iş(-ler), çalışma(-lar), emek(-ler), ıkıntı 3. (Erschöpfung) yorgunluk, zahmet 4. vazifeye konma; istihdam 2. (Amt, Stelle) iş, memuriyet, vazife, makam, hizmet, kapı; e - t — find en iş bulmak; teehn. zorlanma; ohne aile —k-nl hiç sıkmadan; nur mit gripler ~ bata çıka; ıkına sıkına; unter gemeinsamer ~ yerleşmek; bir baltaya sap olm.; j- m e-e ~ versehaffen heyamola İle; Gesetz der geringsten ~ sâyi ekal kanunu kayırmak; himmet etm.; kapılandırmak anstemmen dayamak; sich ~ (gegen) 1. bşe omuz vermek Anstrlch m 1. boya, badana, nakış 2. fig. (Aussehen) görü nüş, süs; sahte tavır 3. mus. ilk yay çekişi; sich e-n ge2. dayanmak lehrten ~ geben k-ne alim süsü vermek ansteuern (Schiff) bir hedefe doğru gitmek, rota çizmek Anstlch m 1. (e-s Fasses) fıçının delinmesi 2. (m. dem Spa- anstrleken örerek eklemek anströmen I. (Luftmassen) kütle halinde yaklaşmak 2. ten) ilk belleme 3. (Bier) ilk açılan bira Anstlcg m 1. (des Gelândes) yokuş, bayır 2. (Aufwârtsstci(Mcnschenmenge) yığınla gelmek anstücke(l)n ekleyerek uzatmak; yamalamak; unordenllich gen) çıkış 3. (Weg) çıkış yolu; yukarı giden yol 4. (Zuangestückelt ekli püklü nahme) çoğalma, sıklaşma 5. (Preis-) yükseliş; der starke Ansturm m 1. hücum, saldırış, taarruz, atılış 2. (Run) ~ der Ehescheidungen boşanmaların sıklaşması anstleren bön bön (dik dik, öküz gibi; V: aval aval) bak tehacüm 3. (plötzlicher) hamle, savlet; im ersten ~ neh men ilk hamlede zaptetmek mak anıtltt'en 1. (Veranlassung sein) sebep olm., bir işte par anstürmen I. hücum etm., saldırmak, atılmak, taarruz mağı olm. 2. (entstehen lassen) hâsıl etm., vücuda getir etm., çullanmak 2. (andrângen) tehacüm etm. 3. aııgestürmt kommen fırtına gibi gelmek mek; işlemek, yapmak 3. (j-n aufhetzen) kışkırtmak, fitlemek, fitillemek 4. (j-n verlocken) iğva etm., ayart anstürzen: angestûrzt kommen iki ayağını bir pabuca soka rak gelmek mak; Da hast du ja was Schönes angestifletl iron. Ettiğin haltı beğeniyor musun? 9er(ln /) m tahrikçi, müfsit, ansuchen (bei j-m um et.) b-den bşi rica etm.; b-ne bş için müracaat etm. S n dilek, dilekçe, arzuhal, istida, talep, fitleyici, teşvikçi; manevi fail; dürtücü, müsebbip, öna müracaat; j-s ~ stattgeben dileğini yerine getirmek yak 2ung / kışkırtma, tahrik, sebep olma, iğva anstlmmen I. şarkı söylemeğe başlamak; şarkı tutturmak Antagonis'mus m karşıgelim, tezat, antagonizm -t m anta2. (\Vehgeschrei) vaveylâyı basmak; vaveylâ koparmak gonist etisch tezatlı 3. (Gclâchter) kahkaha atmak 4. (Loblied) sitayişle antanzen I. ilk dansa kalkarak baloya başlamak 2. angetanzt kommen F gelmek, sökün etm. bahsetmek; (slarker): ayyuka çıkarmak anstlnken V I. (amvidem) iğrendirmek 2. nicht ~ können antappen: angelappt kommen F ağır adımlarla yaklaşmak (gegen) / b-le omuz öpüşememek, boy ölçüşememek Antark'tls / n.pr. Antarktik Bölge; Antarktika Stisch ant AnstoD m 1. (Aufprall) sadme, çarpma 2. (Ârgemis) dar arktik gınlık, kızgınlık, alınganlık, rezalet, mahzur 3. Fb. ilk antasten 1. el sürmek; dokunmak 2. fig. (Rechte usw.) tecavüz etm.; halel getirmek 3. (Attentat verüben) sui vuruş 4. (AnlaB) sebep, saik, tahrik, teşvik 5. z.va. (Hinkast yapmak dernis) müşkülât, tere ddüt; ~ erregen 1. dargınlığa sebep m I. (zustehender) pay, hisse 2. (Teilnahme) iştirak Antell olm.; rezalet çıkarmak 2. (bei j-m) zülfüyâre dokunmak; 3. (Mitleid) şefkat, merhamet 4. (Interesse) alâka, ilgi; bei nitmand(em) ~ erregen wollen suya sabuna dokun nehmen ~ (an) I. (an j- s Kummer) kederine iştirak etm .; mamak; ~ nehmen (an) bşi mahzurlu bulmak, hoş gör kederini paylaşmak; dert ortaklığı etm. 2. (mitempfinmemek; alınmak, kırılmak, bşden kocunmak; den ~
antelcphonleren
41
Antrltt
den) yakınlık göstermek 3. (sympathlsieren) sempatizc Anllpyrln n pharm. antipirin etm. 4. (sich erbarmen) merhamet etm. 5. alâkadar, İlgili Anttqua ft y p . Romen harfleri olm.; e-n ~ festselzen pay biçmek; seinen ~ beilragen Antiquar m 1. (Buchhândler) eski kitap tüccarı; sahaf 2. (Antiquitâtenhândler) antikacı -e pl. (İstanbul) Sahaflar emeği geçmek -besitzer m hissedar, paydaş 2lg şüyulu Çarşısı -iat n I. sahaflık 2. antikacılık 2!sch ikinci elden -Igkelt f (an e-m Besitz) şüyu -nahme / 1. (Interesse) alâka, İlgi, entere 2. (Mitleid) şefkat, merhamet 3. (Kon- antiqulert eskimiş, küflü, köhne dolation) taziye 4. (Sympathie) duygudaşlık, tecazüp, Antlqu!tit / antika -en pl. asarıatika, antikiteler -en.basar m (İstanbul) bedesten -en.handel m antikacılık -en.hündsempati; aujrichtige ~ bezeugen içten alâkasını ibzal etm. ler m antikacı -en.sammler m antika meraklısı -s.wert m •reeht n hisseişayia -sehein m hisse senedi; aksiyon antikalık -s.elgner m hissedar, hisse sahibi antlrevlslon'istlsch statükocu 2lsmus m statükoculuk antelephonieren b-ne telefon etm. n 21sch antirümatizmai Antlrheumat'lkum Antenne/ 1. (Radio) anten 2. (bei Insekten) lâmise, duyar Antirowlto n.pr. (unbewohnte Prinzeninsel) Tavşan adası ga -n.mast m anten direği -njchalter m (Radio) şalter Antlsemit(in f) m Yahudi düşmanı; antisemit 2isch antiAnthere / bof. başçık, haşefe semitik -Ismus m Yahudi düşmanlığı; antisemitizm Antholo g'le/mün tahabat, seçmeler, antoloji 2lıch antolojik Anti'sepsls f med. antisepsi; def’i taaffün 2septlsch antisep Anthozoen pl.zo. mercanlar, mercaniye tik; dafıi taaffün -spasmotlkum n, 2spasmotlsch med. Anthraz m med. şarbon, karakabarcık, yanıkara, antraks, antispazmodik karayanık m n.pr. Antitoros -these / I. phil. antitez, karAntl'taurus Anthraz'en n ehem, antrasen -en.öl n antrasen yağı -İt m şıtez, karşısav, naklzi müddea 2. stil, karşıtlama, tezat antrasit (kömürü) 2thetfsch tezatlı, antitetik -tozln n biol. antitoksin Anthropo'geographle / beşeri coğrafya 2ld antropoit -İden -zlpatlon s. Prolepse (2). 2zipatorlsch s. protepliseh. pl.zo. insansılar -loge m antropolog, antropolojist -logle f -zyklone / s. Hoehdruckgebiet antropoloji, beşeriyat, insanbilim aioglsch antropolojik •metile / antropometri 2metri$ch antropometrik 2morph Antlltz n poel. sima, vecih, yüz, çehre antropomorf, insanbiçimi, miişebbeh -morphismus m antoben: angetobt kommen F pürhiddet gelmek antropomorfizm, insanbiçimcilik, müşebbihe -phage m Antonomasie f stil, dolaylı adlama yamyam -phagle / yamyamlık -soph m antropozof Antonym n ling. karşılık, zıt; karşıt anlamlı; (zıddı nıüradif, müteradifin zıddı) -e pl. zıtanlamlılar; (elfazı mütezadde) -sophle / antropozofı Gsoplılsch antropozofık Szentrlsch antroposantrik; -es Denken antroposantrizm, insaniçin antraben 1. (Pferd) yürümeğe başlamak 2. (Reiter) atla tırıs gitmeğe başlamak 3. F angelrabl kommen koşar cilik, lilbeşeriye Anti'aikohollker m alkol düşmanı; yeşilaycı, antialkolik adımla yaklaşmak 4. ~ müssen F müdüre çıkmak zo -babypille / gebeliği önleyici hap -blottkum n; Sblotisch runda olm. antibiyotik Schambrieren 1. intizar odasında sıra bekle Antrag m 1. (Gesuch) istida, arzuhal, dilekçe 2. parl. lâyiha, takrir, önerge, tasan 3. allg. (Vorschlag) teklif 4. mek 2. flg. tabasbus etm., yaltaklanmak -chlor n ehem. antiklor; muzaddı klor -chrlst m Deccal -taschlımus m (Wunsch) talep, istek 5. jur.a. şikâyet, icap, iddia, antifaşizm -faschlst(ln f) m;2taschlstlsch antifaşist -fer yakınma, yakını 6. (Heirats2) izdivaç teklifi; e-n ~ einrelchen dilekçe vermek; e-n ~ einbringen parl. bir takrir ment n ehem, mayabozan; muzaddı tahammür -gen n vermek; e-n ~ stellen t , bir talepte (teklifte) bulunmak 2. med. antijen jur. iddia serdetmek (ve karar alınmasını istemek) 3. Antlgonl n.pr. (drittgröBte Prinzeninsel) Burgaz antik antik, at ik; eski zamanlara ai t; kadim 2e/ antik(-çağ); (Heirat) bir kızla evlenmeği istemek 2en teklif etm., teklifte bulunmak -s.delikt n jur. takibi şikâyete bağlı antikite; -es Theater antik tiyatro; eskiçağ tiyatrosu 2en pl. s. Altertümer. Sen.hkndler m antikacı Sen.museum n suç -s.formular n dilekçe formülü -steller(ln /) m I. dilek (İstanbul) n.pr. Arkeoloji Müzesi -isleren eskiçağ üslu çi; dilekçe (istida) sahibi 2. parl. teklif (takrir) sahibi bunu tak lit etm. antrauen; angetraute Ehefrau nikâhlı karı antlklerikal antiklerikai, layik 2Ismus m antiklerikalizm, antreden rast gelmek, tesadüf etm., bulmak iayikllk, layisizm antrelben tr.lintr. (ans Ufer) sahile at(ıl)mak tr. 1. (drângen) Anti'kllmaz f stil, alçalan kerteleme; (tedrici hâbit, tensiki harekete geçirmek 2. (Maschine) işletmek 3. (Tler durch inhitat!) -klinale / geol. yukaç, antiklinal, semer -komZuruf) haydalamak, dehlemek 4. (et. zu tun) tahrik, teş internpakt m antikomintem pakt (-t); Komin tern aley vik etm., şevklendirmek, yüreklendirmek 5. (vonvârtshindeki pakt -konzeptionsmittel n ilkahı önleyici tedbir; treiben) sürmek, ilerletmek 6. (zur Arbeit) işe koşmak gebeliği önleyici hap -körper m biot. antikor -kythlra antreten intr. 1. (sich aufstellen) safta toplanmak; sıraya (Cerigotto) n.pr. Küçük Çuha adası -llbanon m n.pr. girmek; sıralanmak, dizilmek 2. (zum Angriff) taarruza Antilübnan, CebeleşşarkI geçmek; tr. 1. (Motor) basarak harekete getirmek 2. Antlllen pl. n.pr. Antıl adaları; Antiller (Amt) vazifeye başlamak 3. (Rückzug) mil. ricat etm., Antllope / zo. antilop çekilmek 4. (Reise) seyahate çıkmak 5. (Leitung) ida antl'magnetlsch antimanyetik 2mllltarismus m antimiiireyi ele almak 6. (den Beweis) delil göstermek 7. (e-e tarizm "militaristtin /) m; -mllltarlstisch antimilitarist Erbschaft) bir mirasa konmak Antimon n ehem, rastık ta şı; demirbozan, antimon -blüte / Antrieb m I. (Anregung) teşvik, tahrik, tembih, uyarma 2. antimon okside -glanz m sürme (od. rastık) taşı; stibnit (trelbende Kraft) kuvvei muharrike; forsmotris 3. (e-r 2haltlg antimonlu -ialblel n kurşunlu antimon Maschine) işletme cihazı; hareket tertibatı 4. (Anlafi) antl'nazlstlseh antinazist 2neuralgikum n med. antinevralsaika, saik, güdü, amil, muharrik, dürtü 5. (lnstinkt) jik Snomle / antinomi, çatışkı; (tesavii naklzeyn; tezadı sevkıtabii, insiyak, içgüdü 6. (Impuls) içtepi, ilca 7. (Inikanuni, mubayeneti ahkâm) tiative) teşebbüs, in(i)siyatif; aus eigenem ~ kendi Antlochia n.pr. Antakya (im Rbz. Hatay) arzusiyle -s.kraft /işletme gücü; kuvvei muharrike; mo Antlpassat m kontralize, üstalize tris kuvvet; forsmotris; (emotionale) muharrik, dürtü Antlpath'ie / soğukluk duygusu; antipat i; karşıtduygu -s.maschine / işletici makine -s.motor m tahrik motörü 2!sch sevimsiz, antipatik -s.rad n tahrik tekerleği; işletici kasnak -s.vorrlchtung / Anti'phrase / stil, tesmiye binnaktz; tersdeyi; tabiri bizzıt işletici düzen -ı.ıvelle / işletme mili -pode m 1. geogr. antipot, mütekabilülkadem 2.fig. taban antrinken 1. (Glas) ilk yudum almak 2. sich e-n Rauseh ~ tabana zıt; tamamiyle zıddı; mutlak hasmı olan bile bile sarhoş olm.; kafayı dumanlamak 3. sich Mut ~ antippen 1. hafifçe vurmak; parmakla dokunmak 2. fig. cesaret almak maksadiyle içki içmek (j-n od. bei j-m) yoklamak; nabzına bakmak; İskandil Antrltt m 1. (in best. Ordnung) sıralanma 2. (e-s Amtes) vazifeye giriş 3. (e-r Reise) seyahate çıkış 4. (Beginn) etm.
antıın
42
Anztlge
başlama, başlangıç 5. ( e-r Treppe) ilk basamak 6. (Po- anwehen tr. poet. karşısına esmek; intr.ltr. (Schnee) kar dium) podyum 7. (Trittbrett od. kleine Leiter) ayaklık, birik(tir)mek, yığ(ıl)mak marşpiye 8. (bcim Reiten) binek taşı 9. (e-r Erbschaft) •nweis'en I. (Direktiven geben) talim at, direktif vermek 2. mirasa konma -s.besuch m ilk ziyaret -s.rede / açış nut (et. zu tun) yapmasını emretmek 3. (Gcld) havale etm. ku; nutku iftitah t -s.vorlesung / açış dersi; başlangıç 4. (Platz) yer göstermek 5. (Gehalt) maaş bağlamak 6. dersi (zuweisen) tahsis etm., ayırmak 2 u n g /1. yönerge, veçhe, antun tr . !. (Klcidung) giymek 2. (j-m et. Böses) b-ne fena talimat, direktif 2. emir 3. (Geld-) havale(-name). bono, lık yapmak; b-ne bşi reva görmek 3. (Ehre) hürmet gös çek 4. (Einschârfung) tembih; leh bitte höfl. um ~ des termek 4. (j-m die letzte Ehre ~ ) cenaze merasimine Relsegeldes. Yol parasının İtasına müsaade buyrulmasın) iştirak etm .; son tazim vazifesini ifa etm. 5. (e- r Frau rica ederim. Bitte f um nühere — istizan Gewalt ~) zorlamak; ırzına geçmek; hetki ırz etm. 6. anurend'bar t. kabili tatbik 2. (handlich) kullanışlı -en 1. (e-r S. Gewalt ~) (et. entstellen) tahrif etm. 7. (es j-m ~) tatb ik etm., uygulamak, istimal etm. 2. (absichtlich; z.B. beğenmek, cezp etmek; teshir etm. 8. (sich et. ~ ) intihar vage Ausdrucksweise) bşe itina etm. 3. (gebrauchen) etm. 9. (sich Zwang ~) k-ni zorlamak; cebrinefsetmek; kullanmak, sarf etm. 4. (Vorsicht) İhtiyat etm.; ange Er hat ihm vlel Böses angetan. O, ona çok etti. Ihre wandt tatbikt, amelî, tecrübt, uygulu, uygulanmış; -e Schönheit hatte es ailen angetan. Onun güzelliğinin esiri Chemie (Geomelrie) amel! kimya (hendese); Schule f für oldular. Er sieht aus, als könnte er kelner Filege ein Leid -e Kunst tatbiki güzel sanatlar okulu 2ung / 1. uygulama, Karıncayı incitmez gibi görünüyor. Dieses l.and hat es tatbik 2. (Gebrauch) kullanış, istimal 3. (Praxis) ameli mir angetan. Bu memlekete bayıldım. Tun Sie mir das yat, kılgı, pratik, tatbikat; zur ( od. in) ~ bringen tatbik nleht ani Bunu bana yapmayınız! Reva görmeyiniz! s.a. sahasına çıkarmak; ~ finden (auf) bşe uygulanmak; tatbik sahası bulmak angetan Antwerpen n. pr. Anvers annrerben 1. (Arbeiter) İş vermek; tu tm ak 2. (Soldaten) Antwort / cevap, mukabele, karşılık; die ~ auf diese Frage askere almak, yazmak 3. allg. angaje etm.; sich ~ lassen bu sorunun cevabı; leh rief ihn, aber er gab keine 1. (als Soldat) askere yazılmak 2. allg. b-nin hizmetine girmek Çağırdım seslenmedi (od. cevap (ses) vermedi), keine ~ erhallen cevapsız kalmak; Schweigctt İst auch e-e ~ . Sükût amvert'en I. (Mörtel) duvarı sıvamak 2. (Motor) işletmek, ikrardan gelir, e-e freehe ~ geben (Kind e-m Erwachsencn) harekete getirmek 3. (BalI) ilk atış yapmak Ser m teehn. karşılık vermek; Das war e-e güle ~ / Bu cevap iyi kaçtı! işletme kolu um die ~ nicht verlegen sein hazırcevap olm., cevabı Anwesen n mülk, emlâk dayamak; sıpınişi yapıştırmak; keine ~ sclıuldig blelben anuresend hazır, mevcut; ~ sein hazır bulunmak; mevcut olm.; Se pl. dinleyiciler; gel.a. ortalık laf altında kalmamak; cevap vermekten geri kalmamak; Rede und ~ stehen hesap vermek; e-e ~ uiissen cevap bul Anwesenhelt f huzur, mevcudiyet, muvacehe; in ~ (von) mak 9en (auf) 1. bşe cevap verm ek; . . . cevabında bulun hazır olduğu halde -s.heft n (für Beamte und Angestetlte) curnal; devam defteri (od. cetveli) -s.liste / yoklama cet mak 2. (auf e-n Ruf) ses vermek; seslenmek 2ilch (bşe) veli; mevcut listesi -s.getder pl. hakkı huzur cevaben; cevap (od. karşılık) olarak -note / pol. cevabi nota; cevap notası -sehein m (Post) cevap kuponu anurettern hiddetle bağırıp çağırmak -sehrelben n cevabi (karşılıklı) mektup -telegramm n anwetzen 1. bilemek, kesirinletmek 2. angewetzt kommen F acele ile gelmek karşılıklı telgraf anutken F b-le alay etm., b-ne takılmak anwidern tiksindirmek, iğrendirmek; istikrahını celp et Anuren pl.zo. kuyruksuzlar mek; sich angevidert fühlen (von) bşden ikrah duymak Anüs m $. Afler Anwohner'(in f ) m komşu; bir yere yakın oturan -sehatt / anvertrauen (j-m et.) I. teslim, tevdi etm., emanet bırak komşuluk, komşular mak 2. (Geheimnis) b-ne bir sır açmak 3. (Geschâfte) Anwurt m 1. (des Mörtels usw.) serpme sıva 2. (Anschvvemhavale etm. 4. (überlassen) üstüne bırakmak; sich j- m ~ mung) alüvyon 3. (Beschuldigung) suç isnadı 4. (Ver b-ne emniyet etm., açılmak; kalbini (düşüncesini, içini) leumdung) iftira 5. (Bcschimpfung) sövme, şetim 6. (des açmak; anvertraut mevdu; ~ bekommen emanet almak Motors) harekete getirme 7. (Sport) ilk atış -kurbel / dirsekli işletme kolu -motor m işletme motörü Anvenvandte m//s. Venvandle. ohne ~ yek at yek mızrak anwurzeln kök salmak; kökleşmek; wie angev/urzelt stehenanvlsleren nişan almak; kertesini almak anwachsen I. (Wurzel sehlagen) kök salmak 2. (yara yeri bleiben mıhlanmış gibi durmak; donakalmak; kalıp kapanmasiyle) yeniden vücuda yapışmak; birleşmek 3. kesilmek (sich vermehren) artmak, çoğalmak, fazlalaşmak, teza- Anzahl / I. miktar, adet 2. bazı 2en I. pey, kaparo vermek 2. avans vermek -ung/ 1. pey, kaparo, öncelik 2. avans, yüt etm., katmerleşmek 4. (gröBer werden) büyümek, akonto; e-e ~ leisten pey vermek; peylemek kabarmak anzapfen 1. (Faû) delmek, delerek sıvıyı akıtmak 2. (Baum) anwackeln: angewackett kommen F sahana sallana gelmek çentiklemek 3. (j-n) F para sızdırmak 4. (j-n) F b-den Anwa!f m I. avukat; dava vekili 2. (Fürsprecher) iltimasçı, malumat istemek 5. Ch. (Benzin entwenden) emzirmek şefaatçi, müdafaacı -s.berut m avukatlık -s.kammer / Anzelchen n 1. alâmet, işaret 2. (Spur) iz, eser, delil, delâ baro -s.liste / avukatlar levhası -s.robe f rop anvvand'eln 1. (Lust usw.) içini heves (v.s.) k aplamak; için let, emare, koku 3. (Symptom) araz, semptom, belirti, tezahür 4. (trügerisches) fecrikâzip 5. (gutes) ıığur, yom den heveslenmek; birdenbire içine bir heves tari olm. 2. 6. (Vorbote) haberci; ein ~ sein (von). . . havası esmek; angewandett kommen ağır ağır gelmek Slung/geçici arzu, ~ (pl.) von Geistesgestörlheit delirme alâmetleri; Es liegt his, heves; istemseme; iradei zaife; hal; sonderbare 9en nicht das geringste — dafür vor. Fol yok yumurta yok. haben hum. bir iyi olm.; Aktionsart f der spontanen ~ gr. anzelehnen I. resim yapmak 2. (kennzelehnen) işaret koy gereksime (od. beklenmezlik) fiili; Der Kerl hat manchmal mak; nişanlamak, markalamak so komisehe 9en. Bu adamın öyle halleri vardır. Anzelge / i. (öffentliche) ihbar, tebliğ, bildiri 2. (Inserat) anwanken: angewankt kommen sendeleyerek gelmek ilân 3. (Hiııvveis) delâlet, işaret 4. (Mitteiiung) haber, amvürmen hafifçe ısıtmak malumat 5. (Denıınzlation) curnal; ~ erstatten ihbaratta Anwârter(ln f) m I. (Kandidat) namzet, aday, F müra bulunmak 9n I. (hinweisen auf) göstermek, delâlet etm. caatçı 2. (Prâtendcnt) iddia sahibi; iddialı; — sein (auf) 2. (mittellen) bildirmek, haber vermek 3. (bei der Polizei) bşe namzet olm. ihbar etm.; adını (od. curnal) vermek; curnallamak 4. Anwartschaft / namzetlik, adaylık -s.rechte pl., jur. bek (in e-r Zeitung) ilân etm. 5. (deklarieren) beyan etm. 6. lenen haklar (kenntlich maehen) işaret etm.; s.a. angezelgt. -n.blıtt / anwatschein: angewatschelt kommen (ördek gibi) badi badi ilânat gazetesi -n.büro n ilânat acentası -n.westn n yürümek
anzetteln
43
Apotheke
ilâncılık, reklamcılık -pfllcht 1. (bei e-r Krankheit) haber Apennlnen pl.n.pr. Apenin dağları verme mecburiyeti 2. (polizeiliche) polise ihbar mükelle Aperçu n nükteli söz fiyeti -r m 1. techn. detektör, endikatör, gösterge 2. F Aperltlf m iştah açan içki; aperitif (Denunzlant) muhbir, cumalcı 3. (gazete ismi; meselâ: Apetalen pl.bot. taçsızlar; adimetüttüveyç Apfel m l.bot. elma 2. (PferdeS) at gübresi; Der ~fâ ll t nicht Tagesanzeiger) -röhre / (Radio) işaret verici lamba weit vom Stamm. Spr. Armut ağacından uzak düşmez, in anzetteln pej. (z.B. Verschwörung) tertiplemek; Intrlgen ~ den sauren ~ beipen müssen nahoş ve müşkül bir işi yap dolap düzmek; fitne koymak mak zorunda kalmak; Es konnte kein ~ zur Erde failen. anzlehen tr. 1. (Kleidung) giy(dir)mek 2. (J-m et.) giydir İğne atsan yere düşmezdi, -baum m bot. elma ağacı mek 3. (Zügel usw.) çekmek 4. (interessieren) cezp etmek, -beere / bot. kırmızı muşmula ağacı -blütensteeher m ilgilendirmek 5. (Magnet) çekimlemek, cezp etmek 6. (Parasit) elma gözkurdu -kompott n elma kompostosu (Bogen) gererek çekmek 7. (Schraube) sıkıştırmak 8. -kuchen m elmalı pasta (od. gato) -most m elma şırası (Stopfbüchse) techn. salmastra kutusunu sıkıştırmak 9. -mu* n elma ezmesi -quitte / bot. yaban ayvası -sâure f (zitieren) zikretmek; iktibas etm. 10. naut. (Kette beim elma asidi; hamızı tuffah -schlmmel m baklakırı at -sine Ankenverfen) roda etm. 11. naut. (Tau) boşunu almak; / bot. portakal -slnenbiumchen n bot. portakal ağacı intr. 1. (den Geruch von et. annehmen) kokusunu almak -slnenllmonade f portakal suyu -torte / elmalı tart -weln 2. Scha. ilk taşı sürmek; başlamak 3. (Tee) koyulaşmak 4. (sich intensivieren) şiddetlenmek 5. (Preise) yüksel m elma şarabı; sidr mek, fırlamak, farklanmak 6. (Pferde) çekmeğe başla Aph&rese / ling. kelimenin başındaki harfin (sesin) hazfi; önses düşmesi mak 7. (Zug) harekete geçmek 8. (herankommen) yak laşmak; sich ~ giyinmek; Er zleht sich gut an. Giydiğini Aphasie/ med. afazi; söz yitimi; (zıyaı kelâm; madumiyeti nutuk); fikrini dil ile söyleyememc yakıştırır, angezogtn: gut ~ giyimi kuşamı yerinde; sich ~ fîlhlen gönlü akmak; incizap etm. -d 1. (gevvinnend) Aphel(-ium) n astr. günöte, evç cazip, cazibeli, çeken, se mpatik, bağıcı, alımlı 2. (be- Aphonle / med. afoni, sessizlik, sadasızlık zaubemd) büyülü, alıcı 3. (fesselnd) enteresan, ilgilen Aphorls'tmıs m aforizma; fikir kırıntısı; vecize Stlsch veci diren; ilgi çekici; calibi dikkat; ince; ~ wirken cezp et zdi Aphrodi'siakum n pharm. afrodizyak; münebbihi (mukavmek; göz almak vii) bah; kuvvet macunu Sslsch şehvet artıran -te n.pr. Anzlehmuskel m an. s. Adduktor Afrodit, Venüs Stlsch Afrodit’c (yani aşka) müteallik Anzlehung / cezp, çekme, çekim -s.kraft /; -s.vermögen n 1. phys. çekme kuvveti 2. fig. cazibe, alım, albeni 3. (der Aphthe / (mst.pl. -n) med. aft -n.seuche /hummai kulal Apls m (heiliger Stier) Apls öküzü Erde) yerçekimi; cazibei arz •nzlschen 1. (Gânse) b-ne karşı hışlamak 2. flg. F hiddetle Aplomb m 1. (sleheres Auftreten) amirane tavır 2. (Nachdruck in der Rede) ehemmiyet; Er İst mit ~ durehs çıkışmak Examen gerasselt. F Tophane güllesini yedi. (Sch.) anzlttem F varmak, gelmek Apodcn pl.zo. ayaksızlar, adimülercü! uızotteln F yavaş adımlarla yaklaşmak m mil. Anzug 1. erkek elbisesi 2. üniforma 3. (Kleidung) apodikthch zorunlu, katt; cerh edilmez üst baş; kılık kıyafet 4. Scha. ilk taşı sürme 5. (Heran- Apodosls f ling. ceza nahen) yaklaşma; im ~ sein 1. yaklaşmak 2. (drohend) Apog&um n astr. yeröte, evç kopmak üzere olm.; s. a. Verzııg. sich e-n ~ machtn lassen Apokalyp'se / I. n.pr. (Bibel) Apokalips 2. fig. dehşetler, mezalim Stlsch apokaliptik, esrarengiz, muammalı, elbise yapınmak uğursuz; tekin değil; -e Reiter pl. apokaliptik süvariler; anzüglich imalı, kinayeli, parçalı, dokunaklı; üstü kapalı; cinaslı, incitici, iğneli, iğneleyici, tecavüzkâr; şahsa do (veba, harp, açlık, ölüm sembolleri) kunan; -e Reden fiihren (über) b-ni, bşi İğnelemek Skelt / Apokop'e J ling. kelimenin son harfinin (sesinin) hazfi; 1. (Spott) istihza, alay 2. (Anspielung) ima, kinaye, iğne sonses düşmesi Sieren hazfetmek apokryph(-lsch) (Bibel) sonradan eklenen; sahte (parçalar) 3. (persönliche) tecavüzkârtık, dokunaklılık 4. pl.a. kapalı sözler apolltlsch apolitik Anzugs^tolf m esvaplık kumaş apoll'lnisch (Apollon'a ait yani) harmonik, ölçülü 2o(n) anzünd'en I. yakmak, tutuşturmak, ateşlemek, ateş vermek n.pr. Apollon So.falter m zo. Apollon kelebeği 2. (Streichholz) çakmak 3. (Licht) a. uyandırmak; sich Apolog'et m 1. Hıristiyanlığın müdafii 2. lit. savuncar -etik e~e Zigarette ~ bir sigara yakmak (tutuşturmak); e-e / 1. Hıristiyanlığın müdafiliği 2. lit. savuncarlık Setlsch Zigarette an der andern ~ sigarasını daima atacağı siga savtıncalı -le / reddiye, savunca, müdafaaname, apoloji rasından yakmak 2er m 1. techn. ateşleyici 2. çakmak Apophthegma n ulusöz; kelâmıkibar (aleti) Apophyse / an. kemik çıkıntısı; nütuü azım anzwelteln bşden şüphelenmek, bşin doğruluğunda tereddüt Apo'plektiker m; Splektlsch med. apoplektik -plexie / apogöstermek pleksi, damla, nüzul, felç, inme, sekte anzwinkern göz kırparak bakmak Aporem n; Aporle/ phil. çıkmazlık; gayri kabili hal mesele Âol'len n.pr.hist. Eolya, Eoli -1er m Eolyalı Slsch 1. Eol- Aposta'sle /1 . (Abfall vom Glauben) irtidat; tebdili mezhep yalı 2. geogr. yelsel; rüzgârın tesiriyle olan -s.harfe / 2. (Austritt aus dem Kloster) terki ruhbaniyet -t m (Ab(rüzgâr estikçe kendiliğinden çalan) Eol harpı -us n.pr. trünniger) mürtet (Windgott) Eol Apostel m 1. (Jesu) havari 2. allg. (e-r Lchrc) öncü, pişdar, Âonen pl.poet. asırların sonsuzluğu; ebediyet müdafi, avangardist -am t n havarilik -gesehlehte /hav ariAorlst rn gr. (im Türkischen) geniş zaman (kipi); muzari yun tarihi Aort'a / an. aort; (şiryanı) epher, büyükptardamar -en.bo- a posterlorl phil. aposteriori aposteriorisch phil. aposteriori, bâdi, sonsal gen m med. aort yayı; kavsi epher Apache m Apaş -n.ball m baloz apostolisch 1. apostolik; havariyuna veya papa'ya müte Apanage / bir hanedanın re’sikârda bulunmayan üyelerine allik 2. yalnız Incil’e dayanan; Ser Delegat papa mümes sili; Ser Stuhl Papalık tahsis edilen meblağ apart 1. va. (gesondert) mahsus, ayrı, hususi 2. (anziehend) Apostroph m ling. 1. apostrof 2. (im Türkischen a.) koma; cazibeli, enteresan, kibar, orijinal, kaşeli £held / (Südkesme işareti -e/ rhet. iltifat, yönenme Sieren I. apostrof afrika) ırkçılık politikası koymak 2. rhet. iltifat etm., sözü b-ne yöneltmek; yönenApath'ie/alâkasızlık, duygusuzluk, hissizlik, teessürsüzlük, mek -ierung / s. Apostrophe gevşeklik, lâkaytlık Slsch alâkasız, duygusuz, hissiz, Apotheke / eczane; ~ mit Sachtdienst nöbetçi eczane; dle gevşek,lâkayt reinste ~ hum. F kazık marka -n.recht rı jur. eczacılık Apatit m min. apatit hukuku -r(ln /) m eczacı -r.gehllfe m eczacı kalfası
Apotheose
44
-r.rechnung / fi g. yüksek fiyatlı fatura -r.stockmalve / bot. gülhatmi -r.wamge / hassas terazi -r.waretı pl. eczayı tıbbiye Apotheose / I. son derece hürmet (tazim, tapma); telih, ilâhlaştırma, apoteoz 2. Th. tanncalık Apothezium n bol. apotek; (cihazı tenasülü şeybiye) Apozynazeen pl.bol. zakkumgiller, (meferrülkelbiye) Apparat m I. alet, cihaz, aparat, aparey, aygıt 2. (RadioS, Photo9) makine 3. (Flugzeug) uçak 4. teleph. Bleibtn Sie bitte am ~ l Telefondan ayrılmayınız! 5. (OrganIsation) mekanizma, organizasyon 6. ilmi bir araştırma için top lanan kitapla r -ur / muhtelif cihazlardan müteşekkil tertibat Appartement n daire, apartman Appell m 1. mil. yoklama 2. fig. ilân, beyanname, mesaj 3. (Mahnruf) ikaz, ihtar, dave t; ~ abhallen mil. yoklama yapmak; zum ~ antreleri mil. yoklama için toplanmak -ant m va. s. Berufungsklâger. -at m va. s. Berufungsbeklagle. -ation/s. Berufung. 2leren I. va. s. Berufung einlegen 2. fig. (an) müracaat etm., başvurmak, hitap (davet) etm. App«n'dlx m I. zeyil 2. med.a. apandis -dizltis / med. apan disit; körbarsak iltihabı Apper'zeptlon / psyeh. tamalgı; idraki dakik 2zlpleren şuurla idrak etm. Appetlt m iştah; ~ bekommen I. iştahı gelmek; boğaz açıl mak; İştahlanmak; yiyesi (od. yiyeceği) gelmek 2. fig. bşe imrenmek; ~ ınachen I. iştah açmak (vermek) 2. fig. imrendirmek; j- m den ~ verderben iştahını kesmek; ~ haberi I. iştahı gelmek 2. fig. canı istemek; Gülen ~l Afiyet(-ler) olsun! Bereketli olsun! (volkstûml.): Boğaz ola! ınit gutem ~ boğazlı; e-ıı gülen ~ wünschen afıyetlemek; Der ~ komini beim Essen. Spr.; Buldukça bunar şımarır. Spr. Yüz verince astar da ister. Spr. j-m den ~ versehlagen (od. vergehen lassen) iştah kapamak (kesmek, tıkamak) 9anregend iştah verici 2llch 1. iştah çekici 2. fig. cazibeli 2los iştahsız, boğazsız -Ioslgkeit / iştahsızlık, boğazsızlık, tıkanıklık •pplanieren tesviye(-i türabiye) etm.; düzleştirmek applau'dleren alkışlamak; el çalmak 9s m alktş(-lama); toseııder (brausender, törmender) ~ alkış tufanı Appll'katlon / (Stcppverzierung) aplikasyon, pikür 2zleren 1. (Schneiderei) aplike etm. 2. (Heilmittel) içirmek, yut turmak; tatbik etm. 3. (anvvcndcn) kullanmak 4. (Far ben) sürmek, vurmak Appoglatur f mus. abantı, çarpma apportl (Befehl an den Hund) aport! 9 m !. jur. (Sacheinlage) aport 2. (Jagd) vurulan avın av köpeği tarafından getirilmesi -leren (Hund) vurulan avı getirmek; aport yapmak Apposltion f gr. atfı beyan; san, unvan appret'leren apre vermek; kolalamak, perdahlamak -lert apreli, çirişli 2ur / apre 2urmasse / haşıl Approb'atkm / tasdik ve kabul 2iercn tasdik ve kabul etm. 2iert a. diplomalı, icazetli Approxlma'tlon / 1. yaklaştırım, takrip, takriblyet. tahmin 2. maltı, yaklaşma değeri; kıymeti takribiye 9tlv takribi (birsuretle); tahmin!, yaklaşık, yaklaştırma \DleseZahlen slnd nur -werte. Bu rakamlar takribidir. 2e Aktionsart yaklaşma fiili; fiili mukarebe (z.B. düşeyazmak) Aprazle f psyeh. apraksi; edi (od. işlev) yitimi; amayı eşgal Apris-Skl(-KIeldung /) n kayakçılıktan sonra giyilen hafif ve rahat elbise Aprlkose f bot. I. kayısı 2. zerdali April m nisan; j-n in den ~ schicken b-ni maytaba almak; b-le alay etm.; b-ne nisanbaltğı yutturmak -seherz m nisanbalığı; puvason davril(şakası)-wetter n mart havası; çok değişik hava • prima vlsta mus. ilk görüşte a prlori apriori; bedaheten verilen apriorlsch kablt, apriori, önsel apropos sırası gelmişken; yanı başında; istitradeıı, bilmünasebe; gerçek
arbelten
Apsldenllnle / astr. evç ve haciz hattı; günberi-günöte doğrusu Aqua destlllata ehem, damıtık su; mai mukattar Aqua laxatlva Viennensls pharm. Alman rakısı AquMdukt m su kemeri; ~ des Justinian n. pr. (İstanbul) Muallak Kemer; ~ des Valens n. pr. (İstanbul) Bozdoğan Kemer! Aquamarin m mln. akvamaren, egmarln Aquarell n sulu boya resim; akvarel -büd n akvarel resim; guaş -farbe / sulu boya 21eren sulu boya resim yapmak -maler m sulu boya ressamı; akvarele! Aquarlum n akvaryum Âquator m hattı üstuva; istiva hattı; ekvator; eşlek Aquavlt m rakıya benzer bir içki; akavit Aqulfollazeen pl. bot. s. Stechpatmengewöehse Âqulnoktlalstürme pl. ilkbahar ve sonbaharda olagelen trop!
Arbeiter
45
Arbeiter m İşçi, amele, emekçi, ırgat; gelemler ~ mütehassıs amele; güler ~ iş eri -ausschuB m işçi heyeti -bewegung / işçi hareketi -böree / ırgat pazarı -frage f isçi davası •gewerkschaft / işçi sendikası -in / kadın işçi; işçi kız -klu ıe / işçi sınıfı -mıngel m işçisizlik -partel f işçi partisi -rat m işçi şûrası -sehaft / işçiler (sınıfı) Arbeit'geber m patron; iş sahibi; işveren; V: çorbacı -nehmer m I. allg. işçi 2. (Angestellte, Beamte) müstahdem, memur 2sam çalışkan, gayretti, faal; (Frau) eteği belinde; hamarat -samkeit / çalışkanlık, gayret, faaliyet, hama ratlık Arbelts'amt n iş bürosu -anzug m iş elbisesi -beglnn m iş başı -besehaffung / iş bulma -bewiliigung / s. -ertaubnis. -biene f\.z o . amele an 2.fig. çok çalışkan adam -buch /? iş cüzdanı; işçi karnesi -dienst m çalışma mükellefiyeti Hfienstpflicht / bedenen çalışma mükellefiyeti -eifer m iş ihtirası; çalışma gayreti; çalışkanlık -elnhelt / işbirimi -einstellung / iş tatili; grev -erlaubnls / çalışma müsaa desi -erspamis / iş tasarrufu efShlg iş görmeğe kabili yetli; eli ayağı tutar -feld n çalışma sahası; iş alanı -gang m iş safhası; iş gidişi -gebiet n sektör, işkolu, iş sahası -gemelnschaft / 1. (Zusammenarbeit) İşbirliği, kooperasyon; teşriki mesai 2. kooperatif -gerleht n iş ihtilâfları (yüsek) hakem kurulu -haus n fr. ıslahhane -hose/ (vveite) çekme -kamerad m işteş, iş arkadaşı; kapı yoldaşı; emektaş; refiki mesai; koldaş -kasten m iş aletleri sandığı -klttel m işçi gömleği; tulum; (blauer) Acem gömleği -kleidung / iş elbisesi ~ anlegen işe soyun mak -kollege m s. -kamerad. -korb m dikiş sepeti -kra ft/ 1. iş kudreti; çalışma gücü 2. (P.) eleman; Mangel m an -krüflen adam kıtlığı -lager n iş kampı -leistung / 1. randıman, kudret, kabiliyet, kapasite 2. (e-r Maschine) makina gücü -lohn m işçi ücreti; emek, işçilik, imaliye 2İOS işsiz güçsüz -losenverslcherung / işsizliğe karşı si gorta; boş durma sigortası -losigkelt / işsizlik; boş durma -mann m s. Arbeiter. -markt m iş ve işçi bulma piyasası -methode / çalışma metodu -ministerium n Çalışma Bakanlığı -nachwels m 1. iş ve işçi bulma idare hanesi 2. iş belgesi -niederlegung / grev -pause / paydos, tatil; Mittags isi e-e ~ von zwei Slunden. öğleyin iki saat tatil var. -pferd n koşum atı -pfllcht / çalışma mükelle fiyeti -platz; -raum m iş yeri -reeht n iş hukuku -rock m iş ceketi -ruhe / bayram tatili; paydos -saal m (z.B. im Gefângnis) iş odası 2scheu tembel, haylaz -seheu f tembellik, haylazlık -schlichtungsausschuB m iş ihtilâf ları hakem kurulu -sehule / pâd. faal mektep; iş okulu -Khurz m peştamal -sehutz m iş emniyeti -streltlgkeiten pl. iş ihtilâfları -stunde / iş saati -tag m iş günü; bayağı gün -talje / naul. adi palanga -tellung / iş bölümü; taksimi amal -tempo n çalışma hızı -tlsch m İ. yazı masası 2. (YVerktisch) tezgâh -übertastung / meşguliyetin fazlalığı 2unfBhlg alil, sakat, amelimanda -unfShigkelt / sakatlık -unlust / fütur, bıkkınlık °unlustlg bezgin, bıkkın, meftur; doğduğuna pişman; çalışmaktan yılmış; lodos balığı gibi gevşek; dünden ölmüş -verhiitnls n işçi ile işveren arasında münasebet; iş durumu -vermlttlung / iş bulma; plasman; (private) iş ve işçi bulma simsarlığı -vermittfungsbüro n (privates) iş idarehanesi -venlcherung / işçi sigortası -vertrag m iş akdi -verwelgerung / işten imtina -welse / 1. çalışma tarzı 2. (e-r Maschine) işleme tarzı -zelt /iş müddeti; çalışma saat leri -zimmer n çalışma odası; kabine (dö travay) -zwang m jur. çalıştırma cezası Arbela n. pr. s. Gaugameta Arbltrage /(an der Börse) borsa alaveresi; arbitraj -klausel /arbitraj şartı; jur. tahkim şartı Archal'kum rı geol. arkeen; ilk raman 2sch 1. aıkayik 2. (veraltet) eskimiş; -e Formation s. Arehaikum. Ssleren eski beyan tarzım taklit etm.; arkayize etm. -smus m arkayizm Cstljch arkayik Archangelsk n. pr. Arkanjel Archâolog'e m arkeolog, arkeolojist -le / arkeoloji; ilmi asanatika; atikiyat eisch arkeolojik
Argument
ArchSo'pteryz m (Urvogel) arkeopteriks -zoikum n geol. paleozoik Arche/: ~ Noah N u h gem is i -gönlüm n bot. arkegon; u z v u te’nis -typ m ilkörnek; enmuzeci evvel; arketip Archi'dlakon m rel. başdiyakoz -mandrit m rel. (Ostkirche) bir manastırın başpapazı; arşimandrit -medes n. pr. Arşimed 2medlsche Schraube / Arşimed helezonu -pel m takımada; cezairi müçtemia; arşipel -tekt m mimar, arşitekt, İnşaatçı -tektenhonorar n mimariye -tektonik / mimarlık Stektonlsch mimari -tektur /1 . mimari, mimar lık 2. (Bauwerk) bina -tekturausstellung / mimari sergi -trav m areh. baş (od. üst) taban; sütun teknesi; başkiriş, arşitrav Archlv n (hazinci, mahzeni) evrak; arşiv -ar m I. arşivist; evrak memuru (od. muhafızı) 2. (für die Nachkommen Mohammeds) naklbüleşraf Archont m hisl. arkont Ardenntn pl. n. pr. Arden(-ler) Ardisle / bot. ok çiçeği Areal n 1. satıh; mesahai sathiye; saha, alan, yüzölçümü 2. (Baugrund) arsa areligiös 1. gayri dini 2. (laizistlsch) layik, lâdinl Arena / aren Areopag m hist. Atina’da yüksek mahkemesi; areopaj Ares n. pr. (griech. Myth.) Ares, Mars (harp ilâhı) arg 1. (sehlimm, böse) fena, kötü 2. (schwerwiegend) ağır, ciddt, vahim 3. (boshaft) şerir, garezkâr 4. (groB) büyük 5. (sehr, viei) pek, çok; ein -er Fehler vahim (ağır, fahiş) bir h ata ; Das İst zu ~ l 1. Bu kadarı da fazla 12. Çok kötü! es zu ~ treiben pek ileri gitmek; nichts 2es dabei finden bunda hiç bir fenalık görmemek; et. 2es noch ârger maehen fena bir şeyi bir kat daha fenalaştırmak; beteri daha beter kılmak; ~ mitnehmen 1. (P.) son derecede yormak 2. (S.) hırpalamak, örselemek; j- n ~ strafen b-ni ağır surette cezalandırmak; den ârgsten Hunger stillen safra bastırmak Arg n poet. fenalık; kötü niyet; ohne ~ und Falsch saf, safderun Argandbrenner m teehn. argant gaz hamlacı Argentln'ien n. pr. Arjantin -ler(ln /) m 9lsch Arjantinli Ârger m I. (Unvville) dargınlık, kızgınlık, kırgınlık 2. (Zorn) öfke, hiddet 3. (VerdruB) can sıkıntısı; baş ağrısı; baş belâsı; ~ maehen s. örgern. seinen ~ haben (mit) b-le, bşle başı dertte olm.; seinen ~ an j-m auslassen hidde tini b-den almak 2lich 1. (P.) dargın; gönlü kırık; kırgın, kızgın, öfkeli, hiddetli 2. (S.) fena, aksi, usandı rıcı; can sıkıcı; nahoş 3. (skandalös) rezaletli; ~ werden I. içerlemek, darılmak, hiddetlenmek 2. gönlü kırıl mak Brgern darıltmak, kızdırmak, hiddetlendirmek; zıvanadan çıkarmak; öfkelendirmek; b-nin fenasına gitmek; F: ruvastndan esmek; Er tut das nur, um mich zu ~ . Bunu ana nispet yapıyor, sich ~ kızmak, hiddetlenmek, öfkelenmek; içi sıkılmak; Wie kann man sich nur ûber so et. Böyle şeylere kızılır mı? leh ârgerte mich mafilos. öfke topuklarıma çıktı. Ârgernis n 1. alınganlık, kızgınlık, kırgınlık 2. (Skandal) rezalet, kepazelik, rüsvaylık; ~ nehmen (an) bşe canı sıkılmak
Arg'llst/ 1. hilekârlık, desise, kancıklık 2. (übles Vorhaben) kötü niyet 21istlg hilekâr, dessas; kötü niyet sahibi; alacası içinde; kancık 2k» 1. saf, sadedil; yüreği temiz; hilesiz 2. (nichtsahnend) hiç bir fenalık beklemeden veya düşünmeden -losigkelt / saflık, safdillik; temiz yüreklilik Argo / (griech. Myih nrf nslr ) Argo Argon n ehem, argon Argonauten pl. (griech. Myth.) Argonotlar -muschel / zo. argonot -zug m Argonot lann seferi Argoımen pl. n. pr. Argon ormanları; Argonlar Argot n, m 1. argo 2. (Gaunersprache) tulumbacı (od. külhanbeyi) lehçesi; kayısdili Argument h burhan, delil, tanıt, beyyine, argüman -atlon
Argus
46
/deliller İradı Sieren deliller getirmek; tanıtlamak; ispat etm. Argus n. pr. (griech. Myth.) Argüs (a. ftg.); mil -augen wachen gözünü dört açmak Argwohn m kuşku, vesvese, evham, suizan, işkil, şüphe (kurdu); gönül bulantısı; kuruntu; ~ schöpfen huylan mak; şüphelenmeye başlamak; içi bulanmak; mit ~ betrachten bşden şüphelenmek; ~ erregen (bei) b-ni kuş kulandırmak argwöhn'en suizanda bulunmak; kuşkulanmak; vesvese beslemek; işkillenmek, vehmetmek -isch kuşkulu, ev hamlı, vehimli; içi çürük; suizan sahibi; alıngan, müvesvis, pireli, şüpheci; işkilli büzük; kalbi fesat; ~ »erden gönlü bulanmak; kuşkulanmak; kuşkuya (od. kuruntuya) düşmek; pirelenmek; kulağına pire kaçmak; vehme kapılmak; vesveselenmek; fitili almak; içine şüphe kurdu düşmek ; ~machen içini gıcıklamak;göniil bulandırmak; kuşkulandırmak; in der Befürchlung, er kSnnte ~ werden hatırına belki toz toprak konar düşüncesiyle; indem er —• um sich blickte etrafına huylu huylu bakarak; -e Blicke şüpheli bakışlar; mil -em Blick neyzen bakışlı Argyrokastron n. pr. (Albanlen) Ergiri Arladne n. pr. (griech. Myth.) Ariyan -fadcn m Ariyan ipliği Arlanlsmus m ret. aryanizm Arie / mus. arya Ar’ler(in /) m; Slsch 1. Ari 2. (Nichtjude) Aryen Arlette / mus. aryeta ar İsier en arileşt irmek Aristldes rı. pr. Aristid Aristlppos n. pr. Aristip; die phllosophische Selinle des ~ Kirene okulu; kayrüvaniye Aristokratsın / ) m asilzade, beyzade, aristokrat -entum n aristokratlık -le / asılzadegân, kişizadeler sınıfı; asiller zümresi; eşraf ve erkân; aristokrasi Slsch aristokratik Arlstophanes n. pr. Aristofan Aristoteles n. pr. Aristo (va. Aristctalis) SUch: die -e Philosophie Aristoculuk Arfthmet'Ik / hesap ilmi; aritmetik Slsch aritmetik; -e Re ihe aritmetik dizi; adedi silsilei alelvilâ; -es Millet aritmetik ortalama; -es Verhâllnis adedi nispet; -e Probe sağlama, mizan Arkade / arkat, kemer -n pl. kemeraltı Arkad'ien n. pr. hist. Arkadya Sisch Arkadyalı Arkadlus n. pr.: Sdule des ~ (İstanbul) Avrat Taşı Arkose / min. arkoz Ark'tis / Şimal Kutbu mıntıkası; Arktik bölge Stisch ark tik; -e Zone s. Arktis Arkturus m astr. Simakırah, Arktürüs arm I. fakir, fukara, yoksul: eli dar; donsuz, meteliksiz, züğürt, muhtaç 2. (bcdauernsvvcrt) bedbaht, zavallı, biçare; merhamete şayan 3. (hilflos) çaresiz 4. (an et.) az, kıt, kuru; Dos Land İst ~ an Kohle. Bu memleket, kömür bakımından fakirdir, -er Kert biçare adam; F: postu yoluk; ~ wie e-e Kirchenmaus (heiratsfâhiges Mâdcheıı) çeyizsiz çimensiz; -es Madchen kızcağız; ~ und reich varlıklı yokluktu; aşağılı yukarılı; 9er Leute Tisch İst rasch gedeckt. Spr. Fukaranın sofrası çabuk kurulur, die Sen fakir fukara; Den Sen Alrnosen geben, heiptGott etwas leihen. Fukaraya tasadduk Allaha iaredir. Spr.; ~ und gleichvvoht anspruehsvoll Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş. Spr. leh bin um zehn Mark ârmer geworden. Cebim on mark hafifledi, -e Ritter bir nevi ekmek tatlısı Arm m 1. kol, pazu 2. (Abzwcigung) kol, dal, feri, şube, Di arş 3. P (Ârmol) yan, kol ; der etrafendt —• der Gerechtigkeit adtiyenin pençesi; an -en und Beinen packen (und fortzerren) b-ni altı okka etm.; auf den ~ nehmen 1. (Kind) kucağına almak 2. (verhohnepiepeln) b-nin kuy ruğuna teneke bağlamak; alaya (od. maskaraya) almak; V: çalıştırmak; auf dem ~ tragen (Kind) kucağında gez dirmek; in die -e nehmen kucaklamak; sich ın den -en litgen kucaklaşmak; sarmaş dolaş olm.; ~ in — kol kola;
armsellg
~ in ~ geften kol kola vermek; j- m in den ~ failen fig. b-nln bşi yapmasını önlemek; mit -en und Beinen um sich sehlagen çarpınmak; mit offenen -en empfangen werden hüsnükabul görmek; et. unter den ~ nehmen bşi koltuk lamak; Urtter e-m ~ kann man nicht zwel Melonen tra gen. İki karpuz bir koltuğa sığmaz. Spr. ünler die -e greifen desteklemek; yardım etm., kol kanat olm. Armada / ftisf. Armada Armatür / teehn. takım, donanım, düzen, armatür -en brett n 1. teçhizat tablası 2. (Flugzeug, Auto) borda (od. alet) tablosu Arm'aullage f mit. dirsek dayama yeri -banıl n bilezik -banduhr / kol (od. bilek) saati -binde / 1. (als Stützver band) kol askısı 2. (Abzeichen) kol işareti; pazubent: kolçak; Leute mit -n kolları p3zubentliier -bruch m kol kırılması -brust / Tatar oku; arbalet 2dick (z.B. Wasscrstrahl) bilek gibi; kol kalınlığında Armee / 1. mil. ordu; (als Organisation a.) silâhlı kuvvetler 2. (groûe Menge) yığın, kalabalık -befchl m emriyevmt; ordu emri -führer m ordu komutanı; orkomutan -general m orgeneral -gruppe / ordu grupu -hauptçuartler n ordu karargâhı -korps n kolordu -lleferant m ordu müte ahhidi -oberkommando n ordu başkomutanlığı Ârtnel m elbise kolu; yen; j-n am ~ zupfen b-ni kolundan çekerek dikkatini celp etmek; Otauben Sie, ich kinnle das aus dem ~ schülleln? Nerede bu bolluk? Etrıen sotehen Artikel sehüttelt er nur so aus dem —. Böyle bir makaleyi bir çırpıda yazar. Aus dem ~ schütteln kann man das auch nicht! Ha deyince bulunmaz ki! mit aufgekrempelten -n kolları sıvalı; tin Kleid mit langen -n kollu bir elbise; -abzeichen n kol işareti -aufsehlag m kol ağzı (devriği, kapağı); yen kapağı -kanal m n. pr. Manş denizi -kleid n kollu elbise 2los yensiz -sehoner; -schützer m (mst. pl.) koltuk; kolçak -strelfen m naut. (koluna takılan) rütbe şeridi -weste / mintan Armen'fünorge/içtimai muavenet; sosyal yardım -haus n fakirler yurdu; darülaceze, ( fr. tablıanc) Armcn'lcn n. pr. Ermenistan -ier(ln /) m; Slsch Ermeni, Ermenistanlı -lsch(-e) n (Sprache) Ermenice Armen'küche /imaret -reeht n jur. adli müzaheret -spital n gureba hastanesi -steuer / (isi.) zekât -viertel n kenar mahalle Armesünder'glocke / idam mahkûmunun ölüm çanı -mlenr f: mit ~ dastehen suçlu gibi durmak Armfelle / teehn. kol eğesi ArmfüB(l)er pl. zo. kolsu ayaklılar armler'en I. mil. harp haline getirmek; teçhiz, teslih, tah kim etm. 2. (bei m Bau) betonarme kullanmak 2ung / 1. mil. teslih ve teçhiz 2. areh. demir akşamı 2ungseisen n beton demiri 2ungspian m mil. teslihat ve tahkimat planı Sungstruppe/vo. kale inşa ve tahkim kıtası -armlg kollu; siebenarmiger Leuchter yedi kollu şamdan Armln(-ius) n. pr. Armin Arm'lehne / dirseklik; dirsek yastığı -leuchter m 1. kollu şamdan 2. V (euph. Schi. V) aptal herif -leuchterslgen pl. zo. suaskıları, suavizeleri drmlich 1. fakir(-ane), muhtaç, yoksul, sefil; bir don bir gömlek 2. (kümmerlich) yetmeyen, kifayetsiz, nakıs, noksan, kıt, perişan 3. (sciıvvach) zayıf, cılız, çelimsiz; ~ gekleidet besleme (od. dilenci) kılıklı; kılık kıyafet düş künü Ârmllng m kolluk Arm'loch n 1. kol deliği (od. açığı) 2. (euph. Schi. V) aptal herif 2tos kolsuz, çolak -molctl rn zo. çamur semenderi -malche pl. zo. denizkızı semendergiller -relf m bilezik -sehlene / 1. (kınlan kol için) cebire; kırık tahtası 2. fr. zırh kollulr; pazı zırhı; kolçak armsellg I. (bedauernswert) şayanı merhamet; acınacak, zavallı 2. (heruntergekommen) düşkün, sefil, perişan 3. (uıızurelchend) nakıs, kifayetsiz 4. (jâmmerlich) alçak, adi, densiz, V: kıtıpiyos, kırtipii -keit / I. acınacak hal; hali pürmelât; sefalet, perişanlık 2. kifayetsizlik, noksan lık 3. alçaklık, adilik
Armıeısel
47
Arm'sessel m koltuk -spange / bilezik -stuhl m s. -sessel. -stütze / s. -tehnı Armut / 1. fakirlik, fukaralık, fakır, züğürtlük, yoksulluk, parasızlık, servetsizlik, mahrumiyet, çıplaklık, zaruret 2. fig. azlık, yokluk; ~ schândet nicht. Spr. Fakirlik ayıp değildir. Spr.; ~ ist ein schlimmer Gast. Spr. Fakirlik ateşten gömlektir. Spr.; in ~ und Not leben sefalet çekmek; in die gripte ~ geraten kül üzerine oturmak; ipten kuşak kuşanmak -s.zeugnis n I. fakirlik ilmühaberi; fakrıhal mazbatası 2. fig. liyakatsizlik (od. kabiliyetsizlik) delili; sich ein ~ausstellen fig. ehliyetsizliğini bizzat kendisiaçığa vurmak Armverkrümmung / med. kol çarpıklığı Armvoll m kucak dolusu; zwei ~ Brennholz iki kucak odun Arnika / bot. arnika, öküzgözü, sığırgözü; dağ tütünü (od. küsteresi); mastı çiçeği Aroma m güzel koku; rayiha, ıtır, aroma, büke -ten pl. ehem, aromatik maddeler Stlsch güzel kokulu; rayihalı, ıtırlı, muattar, aromatik; -er Apfel misket elması; Stlsleren aromatize etm. Aran m bot. 1. (âgyptischer) kulkas 2. (gefleckter) yılan yastığı; dana ayağı; yılan bucağı -gewâchse pl. bot. yılanyastığıgiller, kulkasiye Arpegg'iatur / mus. ardıl arpejler Sleren arpejlemek -lo n arpejleyiş, harpalama Slo Adj. harpvari Arrak m pirinç, kamış melası veya palmiye şarabından mamul içki Arrang'ement n 1. (Gestaltung) tertip, düzenle(n)me 2. (Verbindung) kombinezon 3. mus. aranjman, transkrip siyon, uyarım 4. uzlaşma Sleren I. tertip, tanzim etm.; yoluna koymak; düzenlemek, düzmek 2. mus. aranje etm., aranjelemek; sich ~ uzlaşmak Arrest m 1. (Haft) tevkif; mevkufiyet; kısa hapis 2. (Beschlagnahme) müsadere; ihtiyatt haciz 3. (Schul2) izin sizlik; leichter (verseharfter, schwerer) ~ mil. hücre hapsi, verhângen I. hapis cezası (katıksız, şiddetli hapis); vermek 2. (pfânden) haczetmek; ~ bei Wasser und Brot katıksız hapis -ant(ln f ) m 1. mevkuf, mahpus, kalebent 2. izinsiz -lokal n tevkifhane; hapis koğuşu -zel le/ ha pis hücresi arretier'en 1. yakalamak; tevkif etm. 2. (besehlagnahmen) haczetmek 3. (sperren) durdurmak 4. tecim, ayar etm. 2hebel m lechn. ayar kolu arrivleren: arriviert 1. muvaffak olan; yükselmiş, ilerlemiş 2. pej. yeni sivrilmiş adam; sonradan görme arrogant mütekebbir, kibirli, hodbin, azametli, küstah; burnu büyük; -es Benehmen hakimane bir tavır; sich ~ benehmen beşli simit gibi kurulmak; e-n -en Ton anschlagen yüksek perdeden konuşmak; Hat man je e-n so -en Kert gesehen? Onun azametini görme! Arroganz/ mütekebbirlik, kibir, azamet, hodbinlik, küstah lık, benlik, büyüklük; V: kasıntı arrondleren (Grundbesitz) yuvarlak bir şekil vermek; toparlatmak Arrowroot n (Stârkemehl) ararot Arsaklden pt. hist. (pers. Oynastie) Eşkânyan Arsch m V dip, oturak, makat; kaba et(-ler); göt, kıç; V: davul, defans, atraş, küfe, tiyis, toto, kâse, bohça, boyata; Er kann mich am ~ leckent V Umurumun tekil Kıçımı yalasın! Götümü yesinI -kriecher; -lecker m V dalkavuk, mütebasbıs -loch n V 1. anüs, şerç 2. V Schı. aptal herif drsehlings V kıçin kıçın; götün götün; geri geri Arşen n ehem, arsen(-ik), zırnık, sıçanotu Arsenal n 1. silâh ve mühimmat deposu; tophane; askeri debboy; silâhhane, silâhlık; fr. a. ccbehane 2. (MarineS) tersane arşen'Ig arsenikti Sik n arsenik Skles m min. mispikel 2oxyd n arsenik oksidi Ssâure asit arsenik A r t/I . (Weise) tarz, suret, minval, ezgi, usul 2. (Benehmen) hattıhareket; hareket tarzı; gidiş, tutum, tavır 3. (bei Papier) hamur 4. (Sorte) çeşit, cins, jaıır 5. biol. (Spezies) nevi, tür 6. (Schlag) tip 7. (Abstammung) soy, ırk 8. (We-
Arznel
sen) maliyet, nitelik, keyfiyet, vasıf 9. (Klasse) makule, çeşit, takım 10. (Vorbild) örnek, biçim, şekil, model 11. (Brauch) âdet 12. (Charakter) karakter, seciye, tabiat, hilkat, haslet; von der ~ , dap ... öylc(-sine) ki; aus der ~ sehtagen tereddi etm., soysuzlaşmak; yozlaşmak; cinsi bozulmak; au f diese — bu suretle; bu minval üzere; Entwicklung f der -en biol. türlerin evrimi; Leute dieser ~ bu gibi kimseler; Das ist nicht seine Bu, onun tab'ına uygun değildir. IVas ist das Jür e-e ~ (scil. des Benehmens)? Bu, ne biçim iş? einzig in seiner ~ nevi şahsına münhasır; aller ~ her türlü; ~ lâpt nicht von ~ . Spr. Can çıkmayınca huy çıkmaz. Spr. leh habe einige Werke dieser ~ gelesen. Bu yolda yazılmış birkaç eser okudum. Stoffe pl. der verschiedensten ~ her çeşitten kumaş; Er ver prügelte ihn, dap es nur so e-e ~ hatte. F Onu adamakıllı patakladı. Ariaxerxes n. pr. Erdeşir, Artahşarta artetgen hususi, özel, mahsus arten tr. (formen) teşkil etm., biçimlendirmek; intr. (nach j-m ) b-ne çekmek, benzemek; gearlet: Die Menschen sind nun einmal so Ne yapalım, insanların tab iatı böyledir. artenreich çok çeşitli; mütenevvi Arterhaltung f: Gesetz n der ~ biol. türlerin sabitliği yasası; envatn sabitliği kanunu Arterle / an. atardamar, şiryan -n.blut n temizkan; demi şiryan! -n.verkalkung / arteryoskleroz; damar sertleş mesi; tasallübü şerayin Arteriltls / med. arterit; iltihabı şerayin Arteriosklerose / s. Arterierıverkalkun? artesisch: -er Brunnen Artezlyen (kuyusu); burgu kuyusu art'tremd kendi ırkına mugayir Çgenosse m soydaş, hem cins Arthrltls / med. artrit; iltihabı mafsal Artlıropoden pl. zo. eklembacaklılar Arthrose / med. artroz -artlg benzer, müşabih, gibi, -vari ortig 1. (brav) uslu; uslu akıllı; terbiyeli 2. (lieb) sevimli, hoş 3. (höflich) nazik, nezaketli, cemilekâr -keit / 1. usluluk, akıllılık, terbiydik 2. sevimlilik, zarafet 3. neza ket 4. (Schmeichetei) kompliman Artlkel m 1. gr. harfitarif, artikl 2. (Aufsatz) makale, yazı 3. (Abschnitt) madde, fıkra, bent 4. (Rechnungsposten) kalem 5. (Ware) mal, eşya, emtia, artikl; bestimmter ~ gr. muayyen harfitarif; unbestimmter ~ gr. gayri muay yen harfitarif; edatı tenkir -sehrelber m makale muhar riri Artikul'atlon f l. a n . mafsal(-lanma), eklem(-lenme) 2. phon. ses teşkili; boğumlanma 3. (Aussprache) telaffuz; Th. a. heceleme 4. (Zahnmedizin) kilitlenme s.a. Bip. -ations.stelle/ phon. boğumlanma yeri; çıkak; çıkış yeri; mahreç Çieren 1. (sich ineinanderfügen) eklemlenmek, mafsallanmak 2. (Zâhne) kilitlenmek 3. (ausspreehen) telaffuz etm., hecelemek 4. phon. çıkarmak Artlllerie / topçu (sınıfı); ~ auffahren top kurmak; zur ~ kommen (Rekrut) topçuya ayrılmak; leichte (schwere) ~ hafif (ağır) topçu; General der ~ topçu korgenerali -abteilung / topçu taburu -beobachter m topçu gözcüsü -beobaclıtungflugzeug n topçu gözetleme uçağı -beschuB m; -feuer n topçu ateşi; unter heftiges -feuer nehmen bir yere gülle yağdırmak -duell n: ein ~ ausfechten gülleleşmek; topçu düellosuna girişmek -geschoB n topçu mer misi; gülle -meBtrupp m topçu ölçme kıtası -regiment n topçu alayı -schleBplatz m poligon -übung.schleBen n top talimi -unterstützung / topçu yardımı Artillerist m 1. topçu (eri) 2. (Offizier) topçu subayı Artischocke / bot. enginar Artlst'(-ln /) m cambaz, perendebaz, artist -en.kunststück n perendebazlık -ik / cambazlık, percndebazlık, artistlik sisch artistik Artung / mahiyet, nitelik, karakter, tabiat art'verschleden cinsleri ayrı; gayri mütecanis -verwandt aynı veya benzer cinsten; hemcins, mütecanis Arznel / ilâç, deva, mualccc, derman -buch n kodeks,
A nt
48
düsturüledviye, farmakope -kapsel / kapsül -kunde / farmakoloji -mittel n (mst. pl.) tıbbt ecza -trank m posyon, şurup -ztpfcben n süpozituvar, şaf Arzt m doktor, hekim, tabip; praküscher ~ pratisiyen (hekim) -heruf m doktorluk, hekimlik, tabiplik, tababet; den ~ ausiiben icrayı tababet etm., hekimlik etm. Ârztc'kammer / etibba odası •versammlung / tıbbt toplantı; doktorlar toplantısı Arzthelferin / doktorun yardımcısı Ârztin / kadın doktor Irztllch tıbbi, hekimscl; -es Ailesi doktor raporu; sıhhat raporu; -e Behandlung tıbbî tedavi; -er Beruf; -e Kunst doktorluk, hekimlik; -e Unıersuchung hekim muayenesi Arztpraxls J tabiplik, tababet, hekimlik As (I); n mus. la bemol As (11) n 1. Spk. as, aso, bey, birli, beykoz 2. (im B&igue) brisk 3. fig. (Spitzenkönner) as; en mütemayiz Asa foetlda I. bot. şeytan boku; şeytantersi 2. pharm. haltit Asant m bot. s. Asa fnetida (2) Asbest m min. kayalifi, asbest, amyant, taş pamuğu; yan maz taş -belag m amyant tabanı -packung / asbest contası; amyant salmastrası -pappe/asbest kâğıdı Aseenslon n. pr. (lnsel im Atlantischen Ozean) Asansyon adası Asch'bleî ,ı s. U'ismul. Cblelch kül renginde; ftg. sapsarı Sblond kül sarısı -e /kül; naul.a. pasakül; in Schıılt und ~ leğen kül etm.; mil ~ bedecken küllendirmek, küllemek; sich mit — bedecken küllenmek; Frieden seiner ~ l Allah rahmet eylesin' Âsehe / zo. gölgebalığı; sarıağız Aschen'bahn / La. atletizm pisti -becher m küllük; sigara tablası -brödel n kül kedisi;Sinderella;leyleğin yuvadan attığı yavru -elmer m kül kovası -fail m külhan -kasten m küllük; kül kutusu -klappe / külhan kapağı -kratze / gelberi -kraut n bol. Kandiya otu -lauge / küllü su -puttel n s. -brödel. -regen m kül yağmuru -schale s. -becher Ascher m s. Aschtnbechtr Âscher m (İn der Gerberei) pasta Aschermîtttvoch m karnavalı müteakip ilk gün (çarşamba günü) asch'farblg kül renginde -fahl; -farben s. aschbleich. -grau kül grisi. Dos gehl ja ins 9e. Bu, yılan hikâyesine dSndü. etauch m bol. yabanî pırasa Âschlnet n.pr. (griech. Redner) Eşin Âschyluı n.pr. (griech. Tragiker) Eşil As-Dur n mus. la bemol majör Aseble /Allaha tecavüz,; tanrısızlık, tanrıtanımazlık isen (Tierc) yemlenmek, otlamak Asep'ti* / med. asepsi -tik / aseptik yara tedavisi Stlsch a septik Aserbeldschan n.pr. Azerbaycan -er; 91sch AzerbaycanlI, Azerî; Aserbeidschan - Türkisch Azerî Türkcesi asexual biol. eşeysiz, cinsiyetsiz Aslat'(tn/) m Asyah Slsch Asyal, Asyalı; -e Türkei Asya Türkiyesi; Anadolu; -er Leerraum Asyal boşluk Aslen n. pr. Asya Askariden pl.med. askaritler; barsak solucanları; (didanı em’a) Aske'se / riyazet, çilecilik, zühdiye, takva - t m; Stisch zühdl; ehli takva Askleplus S. Âskulap Asko'gon n bol. ask -myzeten pl.bol. askomiçet Askorblnsâure / med. asit askorbik Askospor* / bol. askospor Âskulap n.pr. Eskülap -stab m Eskülap asası as-Moli n mus. la bemol minör Âsop n.pr. (griech. Fabeldichter) Ezop Asow n.pr. Azak; -sches Meer n.pr. Azak denizi Aspekt m I. görünüş, manzara; noktai nazar 2. ling. fiilin hareket tarzı; görünüş; karmaşık fiil 3. asır, gezegenlerin birbirine karşı durumu Asper m (eski OsmanlI sikkesi olan) akçe Asphalt m bitüm, asfalt -arbelten pl. asfalt döşeme ame m
Astlım»
liyatı 9leren asfaltlamak, bitümlemek -kiee m bol. katran yoncası -tack m karaboya -straBe/asfalt yol Asphodlll m s. Affodill Asphyxic / med. ihtinak; inkıta! teneffüs; nefes alamamazlık; asfiksi Asplk m jelatinli et veya balık Aspidistra /bof. kalkan ağacı; konak hurma ağacı Aspirantrin /) m namzet, aday, talip Asplr'ata / phon. nefes verilerek telaffuz edilen sessiz -ateur m teehn. hava emici; aspiratör -atlon / 1. phon. nefes verilme 2. (Bestrebung) emel 3. (Ehrgeiz) hırsıcah 4. emme -ator m s. -teur. Satorisch phon. nefes verilmekle telaffuz edilen 9leren I. phon. nefes vermek 2. (hava, gaz v.s.) emmek -tn n pharm. aspirin -Intablette / aspirin tableti assanieren sıhhi bir hale getirmek Assassinen pl.hist. Haşşaşin Asstl / zo. tespihböceği -n pl.zo. eşayaklılar assertorisch: -es Urttil log. yalın önerme; mutlakai amme Assessor(ln f) m yüksek kademeli memuriyetlerde nam zet Asslgnate / Fransız ihtilâli esnasında bir süre ted avülde olan kâğıt para; asinya Asslmilatlon / 1. biol.,bot. temsil, temessül, asimilasyon, özümleme 2. ling. benzeşme, temsil 3. (Anpassung) inti bak, uyma, benzetilme 4. pol. başka bir milletin içine karışarak kaybolma -s.gewebe n biol. özümleme dokusu; nesci temessül asslmllier’bar temsili (temessülii) münkün -en I. biol.,bol. temsil etm., özümlemek 2. ling. benzeştirmek 3. (anpassen) intibak ettirmek; uydurmak, benzetmek; sich ~ 1. temessül etm., özümlenmek 2. benzeşmek 3. intibak etm., uymak 4. pol. başka bir milletin içine karışarak kayb olmak -t phon. benzeşen Asslstent m asistan, muavin; İlmî yardımcı -enstelle / asistanlık -İn / asistant Asslstenz/asistanlık -arzt m 1. hekim asistan; stajyer dok tor 2. mil. hekim teğmen -dinişte pl. asistanlık; — içişten asiste etm., asistanlık etm. asslıtieren med. asiste etm., asistanlık etm. Assonanz / ling. asonans; yarım kafiye assortleren z.va. çeşitlemek Assozi'atlon / I. asır, tecemmu, camia, oymak 2. psyeh. ortaşım, teşarük, çağrışım, tedai 3. (Ideen9) fikirler zin ciri, tedaii efkâr; asosyasyon -ations.psychologle/çağrışım cılık, teşarüklye 9ativ cemiyetli 9ieren 1. H birleştirmek, ortak etm., bağlamak 2. komşulaştırmak; sich —ortak ol m. Assyr'er m Asurlu, Asurt -len n.pr. Asur(-iyc) 9l$ch Asurlu, Asurt; das -e Reich hisl. Asur imparatorluğu -lologe m asiryolog -iologie / asiryoloji eiologisch asiryolojik Ast nı I. büyük ağaç dalı 2. (im Holz) budak, boğum 3. z.va. kambur; sich e-n ~ lachen F gülmekten katılmak; Âsle und Zweige anselzen dal budak salmak; den ~ absâgen, auf dem man sitzt oturduğu dalı kesmek; e-n ~ haben F kamburu olm.; e-n ~ durchsâgen fig.hum. horul horul horlamak; sich auf dem absteigenden ~ bejinden fig. zevale yüz tutmak; ucunu altına kaçırmak Astarte n.pr. Astarot, Astarte Âstchen n ince dal; çöp, budacık asten F ağır bir şeyi zahmetle taşımak Aster / bol. yıldızçiçeği; pat çiçeği Asterlskus th typ. yıldız işareti; asterisk Asterold m s. Planetoid Asthen'le / med. asteni, zafiyet; kudret fıkdanı -Iker m; 9lsch astenik Âsthesi'e / duyum, his -ometer n duyumölçer; mikyası his Âsthet m estet, estetikçi, bediiyatçı -Ik /estetik, bediiyat; hikmeti bedayi -Iker m estetikçi 9lseh estetik, bediî; -er Sinn hissi bediî; zevktselim; duygu; ein Mann mil -em Empflnden tabiat sahibi adam 9isleren estetize etm. -Izismus m estetizm, estetlik, bediiyatçılık Asttım» n med. nefes (od. göğüs) darlığı; zıykısadır, astma,
fatlg
49
yelpik -anfülle pl. astma krizleri 2krank; -tlkef m; 2tlsch astmalı, tıknefes Sstlg dallı; dallı budaktı astigma’tlsch med. astigmat 2tlsmus m med. astigmatizm üstlmleren hürmet (od. takdir) etm.; paye vermek Ast'loch n budak deliği -moos n bot. tüy yosunu Astrachan n.pr. Astragan, Ejderhan (şehri) -pelz m astra gan kürk astral yıldızlara ait; necml, kevkebl Astro'lablum n usturlap -loge m müneccim, astrolog -logie/ astroloji; ilmi nücum sioglsch astrolojik -naut m astro not, uzaycı -nautlk /; Snautisch astronotik; uzaycılık -nom m heyetşinas, astronom; gökbilimci -nomle / ilmi heyet; gökbilim, astronomi 2noml*ch astronomik, gök bilimse); -e Preise astronomik fiyatlar -physlk / astro fizik; gökfiziği -physlker m astrofızisyen; gökfıziği bilgini Âstuar n mansap, haliç Aıtyages n.pr. (letzter Mcderkönig) Astyağ Astypalaa n.pr. (Dodekanes) Astropalya adası Asundon n.pr. (Paraguay) Asompsyon Âsung/h ayv anların yemlenmesi, otlaması Asyl n melce, memen, sığınak, barınak, ilticagâh; um ~ bitten ( od. ersuchen) sığınmak; sığınma hakkı istemek; ~ ftir Obdachlose yurtsuzlar yurdu -recht n iltica hak kı Asymmetr'le / simetrisizlik, bakışımsızlık; asimetri; ademi tenazur 2tseh simetrisiz, bakışımsız, gayri mütenazır Asymptot'e / mattı, asimptot, mücanip, sunuşmaz eisch mücanibt asynchron techn. asetıkron, yadınkurun Smotor m ttchn. asenkron motör Aıynde'ıe /; -ton n stil, bağlaçsızlık Aszendent m: -en pl.jur. usûl Aszendenz f l . j u r . usûl 2. osfr. bir yıldızın doğma yeri Aszldlen pl.zo. tulumlular Ataraxle / psych. ataraksiya; huzuru kalp; cemiyeti hatır; derimi sükûn Atavis'mus m biol. atavizm, gerileme 2tlsch ceddanl, ata vik; -t Züge çekinik ıralar; ceddanl seciyeler AUx!e / med. ataksi Attller n atelye, tezgâh, imalâthane, stüdyo -aufnahme / enteriyör Atem m 1. nefes, soluk, dem 2. (Atmung) teneffüs; ~ halen (schöpfen) nefes (soluk) almak; den ~ anhalten nefes kes mek; nefesini tutmak; Der ~ sloekte ihm. Nefesi tutuldu. Wenn du soviel ~ hast, karmst du ja gleich erster Trompe tte wrrdent spött. Nefesin çoksa, borazan başı ol! aufitr ~ soluk soluğa; nefes nefese; alı al moru mor; aufter ~~ kommen (bringen) nefesi (soluğu) kesilmek; (b-ni solutmak); aufler ~ scin solumak; in e-m ~ bir solukta; Er lacht und weint İn t-m ~. Ağlaması ile gülmesi bir oluyor, in ~ hallen b-ne rahat ve huzur vermemek; zu ~ kommtn soluk almak; j- n nicht zu ~ kommen lassen b-ne nefes aldırmamak; aman aralık vermemek Sberaubend soluk kesici; baş döndürülü -beschwerden pl. tıkanıklık; göğüs darlığı (od. tutukluğu); ~ haben nefesi daralmak 2|os 1. soluğu kesik; nefessiz; yel yeperek yelken kürek 2. (Stille) derin -losigkelt / nefes kesikliği -not / göğüs tu tukluğu; nefes daıtığı; astma, tıknefeslik; med. dispne; an ~ leiden göğsü sıkışmak, tıkanmak -zug m soluk, nefes, dem; letzter —son nefes; Sıe »erden bis zum letzten ~ kâmpfen. En son kabiliyeti hayatiyelcriyle çarpışacak lardır. Âthan n ehem, etan (gazı) AtheU'mus m ilhat, tanrısızlık, tanrıtanımazlık, münkirlik, zındıklık, mülhltlik, dehrllik, Allahsızlık, ateizm -t(ln f) m; Sttsch tanrısız, mülhit, ate, ateist Athen n.pr. Atina -e n.pr. Atena -ef(ln/) m; eisch AtinalI Âtber m I. (Himmel) esir (tabakası) 2. ehem, eter, lokmanruhu Slsch 1. va. semavi, göksel 2. hassas, duygulu, ince, nazik; -e öle pl. ehem, uçucu yağlar 2İsleren med. eterle uyuşturmak; eterize etm. -rausch m med. hafif narkoz -wellen pl. I. radyo dalgalan 2. fezadan gelen dalgalar
Attllâ
Âthlop'ien n.pr. Etiopi, Etiopya -ier(ln/) m; 2|»ch Etio pyalı -l»ch(-e) n (Sprache) F.tiopya dili Athlet m I. pehlivan, güreşçi gibi çok kuvvetli adam; atlet 2. (Ocvvichthebcr) ağırlık kaldıran; halterci 2tsch Herkül gibi adaleli; çok kuvvetli Athos n.pr. (Berg) Aynaroz, Akti Âthyl n ehem, etil -alkohol m etil alkolü -ather m lokmanruhu, eteı -en n etilen Âtlolog'le med.,phil. etioloji, nedenbilim; mephası esbap 2isch etiolo.iik Atlantik m n.pr. Atlantik (denizi, okyanusu) -charta / (1941) Atlantik beyannamesi (od. şartı) -pakt m Atlantik paktı -wall m (im zweiten U’eltkrieg) Atlantik duvarı Atlantis n.pr. (sagenhaftes Land) Atlantid atlantlsch Atlantik; 2
âttUch
50
attlsch 1. Attik’e ait 2. flg. -es Salz nükteli, zarif bir söz Attrak'flon / atraksyon Stiv s. anziehend ; -e Frau ökse; Lokman hekimin ye dediği şey Attrappe / I. aldatmaca, yutturmaca, postiş 2. (Faile) tuzak, kapan Attrlbut n 1. (Wescnsmerkmal) vasfı mümeyyiz; karak teristik vasıf; alâmet 2. (Emblem) timsal, sembol, am blem 3. (Eigenschaft) vasıf, sıfat 4. gr. (Beifügung) a) Adj. tayini {bzw. tavsifi) sıfat; belirtme (niteleme) sıfatı b) (Ergânzung) tayini ilâve; mütemmim tümleç Slv ..Attribut" olarak kullanılan atypisch mtd. atipik atzen I. (junge Vögel) yem vermek 2. allg. yemek yedir mek âtz'en 1. (durch Sâure usvv. zerstören) aşındırmak, yemek, yakmak, tahrip ctm. 2. mtd. dağlamak, keyyetmek, koterize etm. 3. (z.B. auf Kupfer) kezzapla hakketmek; asitle(ndir)mek -end I. ehem, aşındırıcı, ekkâl, korozif, yakıcı, muhrik 2. dağlayan, kâvi 3. (Spott) dokunaklı 4. (Bemerkung) tarizli Skali n ehem, hidroksitti kireç Smlttei n yakıcı (aşındırıcı, keyyedici, dağlayıcı) madde; asitleme maddesi; kostik, kezzap, yakı, korozif Sıtatron n sut kostik; kostik soda; sodyum hidroksit; natron Svvtsser n kezzap, ofort; mordan sıvısı aut (İni.) ayl vay! ah! ofl ~ was tut mir der Kopf weh! Vay başım vay! ~ , der Arm tul mir weh! Of, kolum acıdı! ~ Backel F Vay bize olanlarl Au / çimenlik dere vadisi; yeşil düzlük Auberglne/ bot. patlıcan; (langliche) kemerpatlıcan; (runde) bostan patlıcanı; farcierle -n patlıcan dolması -n.beet n patlıcan ocağı -n.püree n (hünkâr) beğendi auch I. (ebenfalls) da, de, dahi, daha, keza(-lik), hakeza 2. (selbst, sogar) bile, hatta 3. (verallgemeinernd) her.. .ise 4. (oft pleonastisch) 5. gel. hem od. yine 6. (wirkiich) hakikaten; ~ nicht tiner biri bile değil; ıvas er ~ immer sagt ne söylerse söylesin; nicht nur . . . sondern ~ yalnız değ il. . . fakat aynı zamanda da ; sowoht. . . als ~ hem . . . ve hem de; gerek . . . gerek; öder ~ yahut da; venn ~ (olmakla) beraber; (olduğu)halde . . . ise de; her ne kadar; (olmasına) rağmen; İst das ~ wahr? Sahi mi? ~ das nochl O da cabası! Al sana bir daha! Rıı eksikti t Das gibi es ~ . Olur a! und ~ bir de; ~ sn eine sein (Frau, Mâdcben) (ieicht zu haben sein) F o yolun yolcusu olm.; So wird es ~ sein. öyle olsa gerek, den Tetıfel ~ l cehen nem olsun! audlatur et altera pars bir elin sesi çıkmaz Audlenz/huzura kabul \e -e ~ erleilen huzuruna kabul etm.; e-e ~ haben b-niıı huzuruna çıkmak -saal m arzhane; arz odası Audionrölıre / (Radio) odyon lambası auditiv işitsel, sem'I Audltorlum n 1. (Raum) konferans salonu 2. (Publikum) dinleyiciler Auer'hahn m zo. çalı (dağ, yaban) horozu -henne /; -huhn n yaban tavuğu -ochs m zo. oroks auf I. Prüp.a)üstünde,üzerindeb)üstüne,iizerinec)-da,-de d) -a, -e e) için, -e doğru 2. (offen) açık 3. (noch nicht Bett) henüz yatmamış 4. (aufvvârts) yokuş yukarı 5. (Los!) haydi, gidelim 6. (Steiı auf!) kalk! ~ Wiedersthenl Allaha ısmarladıkI bzıv. Güle güle! ~ diese Weise bu suretle; ~ mich zu benden yana; ~ da fi ta ki; -sin diye; maksadiyle; ~ aile Fiille behemehal; her hal ve kârda; •— einmal I. (zusammen) birden 2. (plötzlich) ansızın, birdenbire; Es geM ~ neun. Saat dokuza geliyor. ~ kurze ZeU kısa bir zaman için; — dem e-n Auge blind sein bir güzü kör olm.; au f ,,e“ enden (Wort) ,,e" ile nihayettenmek; ~ und ab gehen bir aşağı bir yukarı dolaşmak; ortada dolaşmak; üç aşağı beş yukarı dolaşmak; S und Abgehen n ayak voltası; sieh ~ und davon maehen kaçıp kurtulmak; soluğu Bağdatta almak aufarbeiten 1. (Kleider) yenilemek 2. (Rückstand) bitirmek, tamamlamak aufatmen 1. geniş nefes almak; nefeslenmek 2. ftg. içi (
aufblenden
gözü gönlü) açılmak; ferahlanmak; yüreği serinlemek; yüreğine su serpilmek aufbacken yeniden fırında pişirmek aufbahren 1. (Leiche) teçhiz etm., tabuta koymak 2. (Sarg) katafalka koymak Aufbau m 1. yapı, bina 2. (Oefüge) teşkil, teşekkül, tere ttüp, inşa 3. (ûründung, Einrichtung) kurma, kuruluş, orga nizasyon, tanzim 4. (bei Auto) şasi, karoseri, gövde 5. 77ı. dekor 6. (oberer Bauteil) bşin üst kısmı 7. (VViedcrS) kalkınma 8. (künstleriseher) kompozisyon, konstrüksyon 9. teehn. montaj Sen 1. yapı yapmak; inşa etm. 2. (bilden) teşkil etm., tertip etm., yaratmak 3. (gründen, einrichten) kurmak, tanzim etm. 4. teehn. montaj yapmak; monte etm.; takıştırmak 5. (ausgestattvn) imar etm. 6. (planmâüig) planla(ştır)mak; sieh ~ 1. (auf) bşe dayan mak 2. (vor j-m) dikelmek, kurumlanmak 3. (aus) bşden teşekkül etm. 4. (sieh auftiirmen) toplanmak 2end konstriiktif, kurucu »ufbfiumen (Weberei) arışı katlamak; sieh ~ I. (Pferd) şaha kalkmak; şahlanmak 2. (gegen) ayaklanmak; isyan etm. Aufbaupolitlk/kurucu siyaset aufbauschen I. şişirtmek, kabartmak 2. (übertreiben) mübalağa etm., habbeyi kubbe yapmak; püsküllendirmek 3. (breittreten) iş çıkarmak; hayideleşleştirmek aufbegehren I. (hochfahren) küplere binmek 2. (revoltieren) ayaklanmak; isyan ctm.; b-nc kafa tutmak 3. (murren) ık vık yapmak; mırılda(n)mak aufbehalten 1. (Hut, Brille usvv.) çıkarmamak 2. (Augcn) fig. ihtiyatlı davranmak aufbeiBen ısırarak açmak aufbekommen 1. açmağa muvaffak olm. 2. (in der Schule) vazife almak, verilmek 3. (zu Ende essen) yiyip bitire bilmek aulbereften hazırlamak, işlemek aufbessern I. (verbessem) ıslah etm. 2. (Gehalt usvv.) çoğaltmak, artırmak 3. (j-s Lage) terfih etm. aufbetten 1. (Kranken) yatakta biraz doğrultmak 2. (Couch usvv.) eğreti bir yatak hazırlamak 3. (Betten) silkerek
gevşetmek aufbevvahr'cn I. saklamak, hıfzetmek 2. (sorgfâltig) hüsnümuhafaza etm.; itina ile saklamak 3. (Gepâck) emanet bırakmak - t saklı, mahfuz Sung / Ida, konsinyasyon, emanet; sorgfâltige ~ hüsnümuhafaza Sungsort m 1. s. Sungsraum 2. (Versteck) saklantı 2ungsraum m 1. (Abstellraum) sandık odası 2. (Kleiderablage) gardırop, vestiyer 3. (Lagerraum) depo, hazine, ardiye 4. (Speisekammur) kiler 5. (Garage) garaj 6. (sicherer Ort) emanet yeri aufbiegen I. yukarıya doğru bükmek 2. bükerek açmak aufblet'en 1. (Brautpaar) resmen ilân etm., askıya almak 2. (Soldaten) silâh altına çağırmak 3. (appellieren) davet etm. 4. (eitısetzen) kullanmak 5. (aufvvenden) sarf etm., harcamak, toplamak, takınmak Sung f: unter ~ aller Krâfte var kuvvetiyle; ıkına sıkına; unter ~ seintr gan zen Logik bütün mantıkini harcayarak aufbinden 1. (lösen) çözmek 2. (in die Höhe) yukarıya zu doğru bağlamak 3. (Garben) demet halinde bağlamak 4. (j-m e-n Bâren) b-ne yalan yutturmak; b-ni tıraş etm. aufblâh'en şişirmek, kabartm ak; sieh ~ 1. şişmek, kabarmak 2. (Truthahn) kabarmak 3. (P.) kurulmak, kurumlan mak, böbürlenmek Sung /: ~ des Papiergeldumlaufs para şişkinliği aufblasen I. hava ile doldurmak; üflemek 2. (zum Tanz) dans havası çalmak 3. (die Backen) püfkürmek 4. (Tür) seli, (üfliyerek) açmak; sieh ~ kurulmak, kurumlanmak, böbürlenmek, koskoslanmak; s. a. aufgeblasen aufblâttern tr. I. bir kitabın sayfalarını açmak 2. (Bctrag) b-nin önünde bak mutlar ayrı ayrı saymak; intr. (Pflanze) açılmak aufbleiben 1. (Tür) açık kalmak 2. (nicht zu Bett gehen) yatmamak, sabahlamak; sabah etm. Gestern nacht sind wir au/gebtieben. Dün gece sabaha kadar oturduk, autblenden birdenbire farları açmak
aufbllcken
51
auffallen
aufbllcken 1. başını kaldırıp bakmak 2. fig. (zu j-m) birisi aufdrehen tr. 1. (VVasscrhahn usw.) çevirip açmak 2. (Schraube) gevşetmek 3. (Seil usw.) çözmek, açmak 4. için hürmet beslemek aufblitzen 1. çakmak; birdenbire parlamak 2. phot. fleş yap (Uhrwerk) kurmak; (ohne Obj.) 1. (Gas geben) gaza bas mak 2. (lustig werden) şenlenmek, neşelenmek, keyiflen mak 3. fig. (Gedanke) şimşek gibi çakmak mek; s. a. aufgedreht aufblühen I. (sich öflnen) açılmak 2. fig. (sich entvvickeln) aufdring'en s. aufdrangen. -Ilch 1. (lâstig) muacciz, sırnaşık, inkişaf etm., gelişmek 3. (Stadt) mamurlaşmak, şenlen sarkıntılı, usandırıcı, cıvık, sulu; tedirgin edici; yanşak mek 4. (mâchtig) sivrilmek 2 n (kültürelleş) bayındırlık 2. (Geruch) ağır 3. (protzig) cafcaflı 4. (schmeichlerisch) aufbocken 1. (Maschine, Auto) ayaklık üzerine koymak 2. yılışkın 5. (Schwâtzer) herzevekil, şeremet 6. (Reklame) kriko ile kaldırmak göze batan; ~ riechen buram buram kokmak; ~ ıverden aufbohren delerek açmak V: cavlaklaşmak aufbranden 1. (Wogen) kayalara çarparak parçalanmak 2. Aufdruck m 1. (e-r Firma) antet, başlık 2. (Druck) tabı, (Beifall) alkış tufanı kopmak philat. sürşarj 2en 1. bşin üzerine tabetmek, basma 3. aufbrassen (Segel) naut. yelkenleri açmak; brasa filo etm. basmak 2. philat. sürşarj yapmak aufbraten hafifçe yeniden kızartmak; tazelemek autbrauchen 1. sarf etm., tüketmek 2. (verzehren) yiyip aufdrücken 1. (Stempel) damga basmak 2. (mit Gcvvalt öffnen) zorla açmak 3. (Pickel usw.) sıkarak patlatmak bitirmek; rasch aufgebraucht werden (Oeld) beti bereketi 4. (e-n KuB) öpmek kalmamak aufbrausen intr. 1. kaynamak 2. fig. taşmak, parlamak, kız aufelnander 1. üst üste, birbiri üstünde 2. (nacheinander) birbiri arkasından -beiSen (Zâhne) dişini sıkmak 2folge f mak, Öfkelenmek; küplere binmek; feveran etm., galeyan 1. teakup, tevali, teselsül; birbiri arkasından gelme; etm. -d: schnell ~ fişek gibi; kudurgan; (volkstüml.): ardıllık 2. mus. (Akkorde) zincirleniş -folgen I. birbiri osuruğu (od. bilmem nesi) cinli arkasından gelmek;teakup (tevali,teselsül) etm.; ardıllaaufbrechen İr. 1. kırmak, parçalamak 2. kırıp açmak; zor mak; birbirini takip etm., art arda (od. arka arkaya) gel lamak 3. (Siegel) fekketmek 4. (W!ld) avın karnını deş mek -folgend birbirini takip eden; müteakip, ardışık, mek; intr. 1. (Knospen, Eis usw.) açılmak, patlamak, çat mütevali, müteselsil; zu>ei -e Feiertage peşi peşine gelen lamak, inficar etm. 2. (piotzlich entstehen) birdenbire iki bayram -hâufen üst üste yığmak; biriktirmek peyda olm. 3. (sich auf den Weg maehen) yola düzülmek -hetzen çekiştirmek; tavşana kaç tazıya tut demek; ~ (dökülmek, koyulmak); kalkmak, yollanmak losgehen didişmek, çatışmak ~ losschreien boğaz boğaza aufbrennen I. (Zeichen) dağlamak 2. (Kugel) b-ne kurşun sıkmak (od. atmak), b-ni kurşunlamak 3. (j-m eins) F gelmek; ~ lossteehen kama kamaya gelmek -platzen; -prallen; -stoBen 1. çatışmak, çarpışmak, tesadüm etm. b-ni yakm ak; intr. alevlenmek 2. s. aufeinandertreffen. -treften 1. burun buruna gelmek; aufbringen 1. (öffnen können) açmağa muvaffak olm. 2. yüz yüze gelmek 2. Bili, karambol yapmak (Mode usw.) çıkarmak; meydana (vücuda) getirmek; lanse etm. 3. (Gerücht) meydana atmak 4. (erlinden) Autenthalt m 1. (kurzer) tevakkuf, durma, dinlenme 2. (Verzögerung) rötar, teehhür, gecikme 3. (Wohnsitz) uydurmak; icat etm.; (pej.) çıkarmak, peyda etm., ikametgâh, mesken; oturulan (od. bulunulan) yer; — ortaya koymak 5. (besehaffen) tedarik, temin etm., sağlamak, bulmak 6. (Soldaten) toplamak 7. (Schiff) a) nehmen oturmak, ikamet etm., konaklamak -s.bewllllzaptetmek, müsadere etm. b) iğtinam etm. 8. (erzürnen) gung; -s.erlaubnis f ikamet tezkeresi -s.ort m ikamet kızdırmak, azdırmak, hırçınlaştırmak; b-nin fenasına mahalli; ikametgâh; neredelik; yerleşme yeri; yerleşge gitmek 9. z.va. (aufziehen) yetiştirmek, büyütmek 10. -s.raum m (z. B. für Arbeiter) lokal (Mut) cesaretlenmek; s.a. aujgebracht auferlegen 1. yüklemek 2. (Bedingungen) zorla kabul ettir aufbrodeln kaynayarak yükselmek; galeyan etm. mek; dikte etm. 3. (Strafe) cezaya çarptırmak 4. (Steucr) Aufbruch m 1. yola koyulma; hareket, gidiş, azimet 2. fig. vergi tarh etmek, salmak 5. (m.Gevvalt) empoze etm., kalkınma 3. (Jagd) a) avın kamı deşilmesi b) avlanan cebretmek 6. jur. mükellef tutmak; sich Zwang ~ k-ni hayvanın barsakları 4. (RiB, Spalte) yarık, çatlak; im ~ zorlamak; cebrincfsetmck; sich keinen Zwang ~ tek btgriffen ayağı üzengide lifsizce hareket etm. aufbrühen kaynar su dökerek hazırlamak aufersteh'en 1. yeniden dirilmek; bâsübadelmevte mazhar aufbrüllen birdenbire bağırıp çağırmak olm. 2. (Grabgespenst) hortlamak; wieder ~ lassen yeni aufbrummen intr. (Bâr) birdenbire homurdanmak; İr. den diriltmek, ihya etm. 2ung / bâsiibadelmevt; Tag ın (Strafe) F cezaya çarptırmak; ceza yedirmek; Sch. sok der ~ anababa günü; kıyamet günü; haşir mak aufenvecken (von den Toten) diriltmek, haşretmek aufbuckeln F s. aufbürden aufessen I. (leer essen) tamamım yemek; tabağı temizle aufbügeln 1. ütülemek 2. (Hut) kalıplamak mek; paklamak, göçürmek, haklamak, sömürmek; tır aufbumsen F gürültü ile çarp(tır)mak panlamak; silip süpürmek; (volkstüml.): sünnetlemek, aufbürden 1. (Last) sırtına yüklemek 2. (Schuld usw.) isnat V': temize havale etm. 2. (Vermögen usw.) sarf ve istih etm., boyuna atmak; sich et. ~ üzerine almak; yüklen lâk etm. mek; sich et. ~ lassen yükün altına girmek auffâdeln dizmek; ipliğe geçirmek aufd&mmen set veya bent inşa ederek araziyi yükseltmek auffahr'en intr. I. yükseğe (göğe) çıkmak; havalanmak 2. aufdâmmern 1. (Morgen) ortalık ağarmak 2. fig. yavaş ya (vom Stuhl usw.) yerinden fırlamak, sıçramak 3. (Tür) vaş peyda olm. 3. (langsam bewuBt werden) içine doğ birdenbire açılmak 4. (zomig) öfkelenmek; gazaba gel mak; beynine dank demek mek; şahlanmak; kabına sığmamak, hiddetlenmek 5. aufdecken İr. 1. (e-c Dccke od. c-n VcrschluB vvegnehmen) (ersehreekt) korkudan ayağa kalkmak; kışkırmak bşin örtüsünü (kapağını) kaldırmak 2. (darauf- od. dar(selt.) 6. (vorfahren) alayı vâlâ ile gelmek 7. (aus dem übcrdecken) üstünü örtmek; üstüne koymak3.(GeheimSchlaf) silkinmek 8. (Schiff) a) karaya oturmak b) rıh nis) keşfetmek; meydana çıkarmak; açığa vurmak; tıma bindirmek 9. (Wagen usw.) çarpmak; (aufeinander) aşikâr etm.; perde kaldırmak; ifşa etm., açıklamak 4. çarpışmak 10. mil. saffa geçmek; mevzie yerleşmek; tr. mil. mevziine yerleştirmek 2. (Speisen) F sofraya koy (die Karten) a) iskambil kâğıdını göstermek b) fig. mas 1. keyi kaldırmak 5. (ohne Obj.) sofra örtüsünü koymak; mak 3. (Erde, Kies usw.) dökmek; grobes Geschütz ~ fig. sich ~ (z. B. bcim Schlafen) açılmak b-ni terslemek; kaba ve dokunaklı sözlerle hücum etm. 2t f 1. (Himmelfahrt) miraç, uruç 2. (Aufsteigen) iniş, autdonnern pej. süsleyip püslemek; telleyip pullamak; yükseliş, havalanma 3. (Wagen-)alayı vâlâ 4. (am Kai) s. a. aufgedonnert aufdrângen zorla kabul ettirmek; sich ~ 1. b-ne sarkınmak, rıhtım iskelesi 5. (Laderampe) rampa takılmak, musallat olm.; V: sulanmak 2. (Gedanke) içine auffallen intr. 1. bşin üzerine düşmek 2. (Licht) düşmek; doğmak 3. (Verdacht) şüphelenmeğe başlamak vürut etm. 3. (j-m) gözüne çarpmak; nazarı dikkatini
Auffangbecken
52
aufgelegt
celp etmek 4. (j-m unangenehm) gözüne batmak; İr. slch rakma 8. (von Gepâck) yolla(n)ma 9. (SchıılS, Haus9) das Knie ~ düşerek dizini yaralamak -d; auffâlllg 1. göze ödev, vazife; Das İst niehl deine ~ . Bu, senin işin değil. sich el. zur — maehen bşi vazife edinmek; seine -n maçarpan; gösterişli 2. (bemerkenswert) hatırı sayılır 3. ehen (Schüler) vazifelerini hazırlamak; mil e-r ~ betrauen (sonderbar) tuhaf, garip 4. (verdâchtig) şüpheli; ~ ge bir vazifeye memur etm.; el. nicht als seine ~ ansehen kleidet allı pullu; mil -er Hast yangından mal kaçırır gibi Auttang'becken n geogr. irikme {od. kabul) havzası ?en I. üstüne mal etmemek yakalamak, tutmak 2. (Strahlen) bir noktada toplamak aufgabeln I. seli, çatalla tutup kaldırmak 2. F bulmak, 3. (Regenvvasser) biriktirmek 4. (Schlag) defetmek, tedarik etm., keşfetmek; V: elado etm., uydurmak savuşturmak, çelmek 5. (m. dem eigenen Körper) göğ Aufgaben'bereich m, -geblet n vazife şümulü {od. sahası) sünü siper etm. 6. (StöBe) hafifletmek 7. (Briefe) ele Aufgabe'ort m sevkeden postane -seheln m irsal puslası; geçirmek; zaptetmek 8. (Fb.) (stoppen) bloke etm. sevk makbuzu -stempel m sevk damgası •lager n toplama kampı Aufgang m 1. (e-s Gestirns) doğma, doğuş 2. (Aufstieg) auffirben yeniden boyamak çıkış, yükseliş 3. (Treppenhaus) binanın merdiven kısmı auffMt'en 1. (Perlen) sıraya dizmek 2. (Maschen) almak, aufgeben 1. (Brief usw.) postalamak, yollamak, irsal etm. tutmak 3. (begreifen) kavramak, ihata etm., anlamak 4. 2. (Telegramm) çekmek 3. (Gepâck) yollamak, sevket(ansehen) telakki etm. 5. (deuten) tefsir etm.; (pej.) tirmek; emanet ve teslim etm. 4. (Inserat) gazeteye ilân tevil etm. 2ung /1 . anlayış, kavrayış, idrak, fikir 2. telakki vermek 5. (Bestellung) sipariş etm. 6. (Râtscl) sormak tarzı; içtihat 3. tefsir, tevil 4. (leichte) sürati intikal 5. 7. (in der Schule) vermek 8. (Stellung) a) bir vazifeden (unterschiedliche) düşünce farkı 6. (einheitliche) kav çekilmek, ayrılmak, istifa etm.; uhdesinden çıkarmak rayış birliği 7. (Denkweise) zihniyet, mantalite; der ~ b) mil. bir mevzii terketmek 9. (Fehler) nükûl etm. 10. sem, dali . . . mütalaasında (kanaatinde) olm.; leh bin (Kranken) ölümden kurtarılamaz nazariyle bakmak; anderer ~ . Bu fikrinize muarızım, der gleichen ~ sein yaşama ümidi kalmamak; fatiha demek 11. (die Hoffwie... b-le hemfikir olm.; Das isi fvenigslens) meine ~ . nung) ümidi kalmamak 12. (seinen Geist) ruhunu teslim İçtihadım böyle, auch e-e gegensâtzliche ~ achien baş etm. 13. (verzichten) vazgeçmek, feragat etm., terk etm., kasının içtihadına da hürmet etm. Sungs.gabe / idrak pes etm .; bşden el çekmek; bşi yarı yolda bırakmak; melekesi; anlayış; mit güler ~ zihni açık (Sport a.) abandone etm., çekilmek; (Spiel) dama demek auffleren (Tau) naul. mola etm. 14. (das Rauchen) tütünü bırakmak 15. (Koks, Erze) aufflnd'bar keşfi mümkün; bulunması kabil -en arayıp bul yüksek fırına dökmek, doldurmak 16. (Plan) bşden yüz mak çevirmek; peşini {od. dört ucunu) bırakmak; caymak auffischen i. sudan çıkarmak 2. F (aufgabeln) keşfetmek, 17. (opfern) araya vermek; bşden feda etm. 18. (Abonne bulmak; V; elado etm. ment) aboneyi kesmek Gib diesen Plan aufl Bu sevdadan aufflackern 1. birden alevlenmek 2. fig. canlanmak; yeniden vazgeç! et. nicht ~ bir işin üstünde durmak kısaca zuhur etm. aufgeblasen fig. burnu büyük; tafrafüruş, tafracı; kendini autflammen 1. alev saçmak, uyanmak, iştial etm., şulelen beğenen; kibirli, avurtlu, azametli, hodpesent, fodul; ein -es Wesen zur Schau tragen beşli simit gibi kurulmak mek, alevlenmek, tutuşmak 2. (Erregung) galeyan etm. Shelt / tafracılık, tafrafiiruştuk, fodulluk 3. (plötzlich ausbrechen) birdenbire meydana çıkmak; Aufgebot n 1. (öffentlichcs) resmt ilân bzw. askıya alma zuhur etm. auffllegen I. kanatlanıp uçmak, fırlamak 2. (zusammen) 2. mil. silâh altına davet; seferberlik; nefiriam 3. (aller uçuşmak 3. (Tür) açılıvermek 4. F (entdeckt werden) Krâfte) bir araya toplanma keşfedilmek 5. F (seheitem) bozulmak; suya düşmek; F: aufgebracht öfkeli, hiddetli, kızgın; ~ sein (über) b-ne, güme gitmek 6. berhava etm.; tahrip olunmak bşe kızmak aufforder'n 1. (j-n zu et.) davet etm., celp etmek 2. (verlan- autgedonnert süslü püslü; ahım şahım; allı pullu; cafcaflı; gen) talep etm. 3. (befehlen) emretmek 4. (ermahnen) oyalı boyalı; davlumbaz kılıklı; arma gibi donanmış; ihtar etm. Die Sladl wurde zur Obergabe aufgeforderi. V: kokorozlu Şehir teslim olmağa davet edilmiştir. Sung / I. davet, aufgedreht F şen, neşeli, keyifli çağrı 2. teklif, talep 3. emir; ~ zur Obergabe teslim talebi; aufgedunsen 1. şişkin, kabarık 2. (aufgeschvvemmt) lapacı; lop yüzlü 3. (malariakrankes Kind) hırtlamba teslime davet autforsten ağaçla(ndtr)mak; teşcir etm.; yeniden orman aufgehen I. (Pflanze) açmak, çıkmak, bitmek, intaç etm., haline getirmek uç vermek 2. (sich öffnen) açılmak (a. fig.) 3. (Paket) çözülmek 4. (Teig usw.) kabarmak 5. (Oestirn) doğmak, auffressen I . (Tier) hepsini yemek; silip süpürmek 2. (Oram) çıkmak 6. (Geschwür) deşilmek 7. (Haare) dağılmak 8. manen ve bedenen tahrip etm. 3. (Arbeit) başını kaşı (Naht) sökülmek 9. (Els) çözülmek, erimek, inhilâl etm. mağa vakti kalmamak; bei lebendigem Leib ~ diri diri 10. (Rechnung) tamam gelmek 11. Es gehl mir ein Lichl yemek auffrlschen I. yenilemek, tazelemek, ıslah etm. 2. (er(od. Seifensieder F) auf. Anlamağa başlıyorum; Kafama dank diyor. 12. (Zahl in e-r anderen) kesirsiz bölünmek quicken) serinletmek 3. (stârken) kuvvetlendirmek, can 13. (in e-r Tâtigkeit) bütün vaktini ve kuvvetini bir landırmak 4. (verjiingen) rejenere etm. aufführ'bar I. (Theaterstück) temsil olunabilir; reprezanişe vakfetmek 14. (Saat) sürmek, fışkırmak 15. (in Flammen) tamamiyle yanmak 16. (Jagd) başlamak 17. (in tabl 2. (Konzertstück) icra edilebilir -en 1. (Gebâude) Asche) kül haline gelmek 18. (iri e-m Volk) bir milletin inşa etm. 2. (Mauer) örmek 3. (Tanz) oyun oynamak 4. içine karışarak kaybolmak; massedilmek, emilmek, (buehen) hesaba geçirmek 5. (Zeugen) göstermek 6. temessül etm.; Seine Hoffnungen sind in Rauch aufge(Erde) toprak yığmak 7. (Theaterstück) temsil etm., gangen. Ümitleri hiçe inkılâp etti. Du gehst j a ganz in oynamak; oyun vermek, göstermek 8. (musikalisch) icra dieser Tâtigkeit aufl Sen bu işe çok düştün! ganz in der etm., çalmak, edimlemek 9. (aufzâhlen) zikir ve tadat Arbeit ~ sıdkı ile çalışmak; beim 2 des Vorhangs Th. perde etm.; saymak sich ~ hareket etm., davranmak 2ung / açılırken; aufgegangen (Naht) sökük (Musik, Film) seans, edim 9ungs.dauer / TA. oyun süresi autgelen (Segel) naut. kargafunda (saravela, istinga) etm. ?ungs.recht n Th. temsil hakkı; oynatım hakkı aulfüllen 1. (Graben usw.) imlâ etm., doldurmak 2. (ergân- aufgeklârt 1. münevver fikirli; modern; batıl itikatlardan uzak; hurafeden azade 2. (sexuell) cinsi hayat hakkında zen) noksanları tamamlamak, eklemek tenvir edilmiş Aufgabe / 1. (e-s Briefes) postala(n)ma 2. (e-s Tclegramms) aufgekratzt F neşeli, keyifli, şen keşide 3. (e-s Inserats) gazeteye veı(il)me 4. (Obliegenheıt) mükellefiyet, vazife, ödev, görev, misyon 5. (Pro Aufgeld n 1. akça farkı; sarraftık, acyo 2. (Zuschlag) zam 3. seli, pey akçası blem) problem, mesele, dava 6. (Ziel) hedef, maksat, gaye 7. (Verzicht) terk, istifa, feragat, vazgeçme, bı aufgelegt 1. (gut) neşeli, şen, keyifli 2. (sehleeht) neşesiz.
•utgeplatzt
53
aufhören
keyifsiz 3. allg. meyyal 4. (offensichtlich) aşikâr; Er isi öğretmeğe vaktim yok. aufgehalten ürerden (in der Ar glânzend Keyfi tamam, gut ~ sein çalmadan oynam ak; beit) işinden kalmak V: götü trampet çalmak; -er Unsinn saçmanın saçması; authâng’en I. (henken) asmak, salbetmek; darağacına çek mek 2. (an e-m Haken) çengele geçirmek 3. (j-m et.) Şaka yapmağa gönlüm leh bin nicht zu Scherzen yok. Er war zu Lausbübereien Muzipliği üstünde yamamak, sürmek; V: çakmak 4. (VVâsche) ipe asmak; sich ~ asılmak; sich et. ~ takıştırmak; im Brunnen ~ idi. aufgeplatıt 1. (Naht) sökük 2. F: Wenn wir nicht rechtzeitig (z.B. KühlgefâB) kuyuya sarkıtmak; Er hal uns seine hinkommen, sind wir ~ . Vaktinde yetişemezsek yandık. ganzen Ladenhüter aufgehangt. Ne kadar çürük malı varsa, Er İst ~. Sch. Şişti. W ir sind F İşimiz duman hepsini bize sürdü. Der Hândler hat uns verdorbene Âpfel aufgeriiumt s. aufröunıen aufgehdngt. Satıcı, elmanın çürüklerini sokmuş. Du aufgeregt I. heyecanlı, halecanlı, müteheyyiç. sinirli, asabi Schlingel. ıw sotl ich dich gleich hum. Seni nereciğe 2. (sehr) taşkın, mütemelmil, telâşlı; alelacele; sinirli asayım? leh hâng mich noch aufl (halb seherzhaft) sinirli; alı al moru mor; yel yeperek yelken kürek 3. (wüKendimi kuyuya atarım. Wenn du dich ~ willst, nimm tend) öfkeli, hiddetli; ~ und atemlos umherlaufen fellek wenigstens e-n festen Strick! (iron.) Asılırsan Frenk (od. fellek dolaşmak; yepermek; ~ suchen fellek fellek ara Ingiliz) sicimi ile asıl! 2e.band n an. aşıcı bağ; ribatı mak; ~ sehlagtn (Herz) hoplamak muallik Ser m 1. an. askı 2. (für Zeitungsartikel) aktüel aufgesehlagen I. (Hutkrempe) kıvrık 2. (Zelt) kurulu bir ip ucu aufgeschlossen (P.) I. (zugânglich) yanına varılması kolay aufharken 1. (lockern) tarakla, tırmıkla toprağı gevşetmek 2. (mitteilsam) hislerini dökmeğe hazır olan; dilbaz, dilli 2. (zusammenharken) tarakla bir araya toplamak 3. (rührig) girgin 4. (Ggs. engstimig) ufku geniş; açık authauen 1. (Erde) kazmak, çapalamak 2. (Eis) balta ile fikirli; geniş görüşlü; gönlü uyanık 5. (Anteil nehmend) yarmak; kırmak 3. (NuB usw.) zorla vurarak açmak yakınlık gösteren; Er war ~ für altes Schöne. Güzel olan aufhâufen 1. yığmak, istif etm., derambar etm. 2. (Laub her şeye gönlü açıktı. usw.1 toplamak autgesehmissen F çaresiz; işi duman; ~ sein F hapı yut aufheb'en 1. (vom Boden) yerden kaldırmak 2. (Belagemuş olm.; V; göt üstü oturmak rung) kaldırmak 3. (aufstehen helfen) ayağa kalkmasına autgeschwemmt (P.) lapacı; lop yüzlü yardım etm.; ayağa kaldırmak 4. (aufbevvahren) sakla aufgesprungen patlak, çatlak; -e Lippen haberi dudağı mak, alıkoymak; (gut) hüsnümuhafaza etm. 5. (Verbot çatlamak; -e Hande bekommen soğuk vurmak usw.) refetmek 6. (absehaffen) iptal (ilga) etm., feshet aufgetakelt I. naut. armalı 2. s. aııfgedonnert; V: kokorozlu; mek, neshetmek, lağvetmek 7. (Sitzung, Versammlung) -e Frau rüküş; -e Hüre şillik, yelloz nihayet vermek, tatil etm. 8. (Tafel) sofradan kalkmak autgetrleben: mit -em Bauch (totes Pferd) çuval karınlı 9. (Urteil) nakzetmek 10. (NVİrkung) bozmak II. (sich autgevveckt fig. uyanık, zeki; kantarı belinde; kafalı, gegenseitig) birbirini ifna, telâfi etm.; (math.) birbirini açıkgöz, çokbilmiş; mus. a. canlı, tetik Sheit / uyanıklık, götürmek; Hier İst man gut aufgehoben. I. Burada insan zekâ rahat ediyor. 2. Burada insan iyi bakılıyor. Sen n: viel aufgeworfen I. (Lippen) kalın, kabarık; bir dudağı yerde, -s maehen (um, von et.) bir işi lüzumundan fazla büyüt bir dudağı gökte 2. (Nase) yukarı kalkık mek, İzam etm.; dağdağaya vermek; bşi mesele (od. iş) aufgle&cn I. üzerine dökmek 2. (Tee) demlendirmek yapmak; hiçten mesele çıkarmak; havaya pala sallamak; aufglledem bölmek, taksim etm., ayırmak Wozu soviel -s? Artık bu da umur oldul Bulgurlu’ya aufgllmmen; aufglühen parlamağa başlamak gelin mi gidecek? 2ung / kaldır(ıl)ma, lağıv, iptal usw. aufgrabtn kazarak açmak (vgl. aufheben.); ~ e-s Urteils refi karan; jur. nakız; aufgreifen I. (Dicb usw.) yakalamak; ele geçirmek 2. (Vorunter ~ des ergangenen Urteils jur. nakzen; —• der Pfânschlag, Gedanken) benimsemek 3. (Angelegenheit) eline dung jur. haczin fekki Sungs.klage / jur. fesih davası almak aufhetten s. anheften aufgrünen yeşererek filizlenmek aufheitern ferahlandırmak, keyiflendirmek, güldürmek; iç aufgucken F yukarıya doğru bakmak; başını kaldırmak (od. gönül) açmak; şenlendirmek; sich ~ 1. ferah lan AufguB m menku, enfüzyon; tin verdünnter ~ von et. mak, keyiflenmek, şenlenmek 2. (Gesicht) yüzündeki tavşanın suyunun suyu -tierehen pl. zo. nakliye, haş ekşiliği gitmek 3. (VVctter) hava açılmak -d inşirah verici; lamlılar, enfüzuvar iç açıcı; müferrih aufhaben tr. 1. (Hut) başında olm. 2. (Mund) ağzı açık olm. aufhelfen I. ayağa kalkmasına yardım etm.; elinden tut 3. (Schulaufgaben) ev vazifesi olm.; öğrenilecek dersi mak 2. (aus e-r Notlage) yardım (muavenet) etm. olm.; intr. (Geschâft) açık bulunmak aufhellen İr. 1. (Farbcn) açmak 2. (Angelegenheit) aydın auflıacken (Boden) kazmak, çapalamak latmak 3. (Geheimnis) çözmek; sich ~ I. (Wetter) aufhaken (Kleid) kopçayı çözmek; açmak açılmak 2. (Angelegenheit) tavazzuh etm., anlaşılmak authalsen F başına dolamak; sırtına yüklemek; (viel Arbeıt) aufhetz'en 1. (Hund) köpeği saldırmak 2. (P.) kışkırtmak, iş çıkarmak; sich et. ~ omuzuna vermek; et. aufgehalst tahrik etm., parmaklamak, ayaklandırmak, fit(ne)lebekommen arada kalmak; j- m e-e mühselige Arbeit ~ kök mek; fitil vermek; birbirine katmak 2ung und Anstlftung jur. tahrik ve teşvik söktürmek; s.a. aufbürden aufhalten I. (offenhalten) açık tutmak ( od. bulundurmak) aufhol'en 1. yukarıya çekmek; naut. hisa, brasa etm. 2. 2. (zum Stehen bringen) durdurmak 3. (hemmen, be(Vcrlustc) telâfi etm. 3. (Sport) remonte etm., farkı (bzw. hindern) mani olm., güçleştirmek, çetinleştirmek, zor mesafeyi) kapatmak 4. (Vcrspâtung) kapatmak; intr. laştırmak 4. (abvvehren) tesirsiz bırakmak; durdurmak (Börse) yükselmek 2er m naut. kandilisa 5. (verzögern) geciktirmek 6. (Hand) avuç açmak 7. (die aufhorchen kulak kesilmek Zeit stehlen) işgal etm., alıkoymak, eğle(ndir)mek 8. aufhören intr. 1. bitmek; intiha bulmak; sonu olm., tüken (durch ein Oesprâch) lafa tutmak; leh wâre früher gemek 2. (Schmerzen) sav(uş)mak, geçmek 3. (Regen) kesilmek, dinmek 4. (mit; zu lnf.) bşe devam etmemek; kommen, aber ich bin untenvegs aufgehalten worden. Yolda beni oyalamasalardı, daha erken gelirdim, leh bin untersusmak 5. (zeitvvcilig) aralık vermek; arkası kesilmek 6 (vergehen) zail olm., ortadan kalkmak 7. (Stopp!) naut. wegs zwei Stunden aufgehalten worden. İki saat yolda takıldım kaldım, leh will Sie nicht —. Size mani olmaya Lava etme! Aganta! 8. (verzichten auf) fariğ olm., vaz yım. sich ~ I. (zeitvvcilig) tevakkuf etm., kalmak, geçmek ; Er liest und liest und hört nicht mehr auf. Ha bulunmak, eğlenmek 2. (wohnen) ikamet etm., oturmak okuyor ha okuyor! Ein Weg, sage ich dir, der hört gar 3. (über) azarlamak, tekdir (muaheze, tenkit) etm., bşe nicht mehr aufl öyle bir yol ki git bre git! Da hört sich kızıp söylenmek; leh kann mich danıit nicht Üzerinde doch atles auf! Olur şey değili Akıllar durur! Akan sular durulacak vaktim yok. 2. (als grobe Ablehnung) Acemi durur! Bu kadarı da fazla! Hör doch mit dem Gerede aufl
•ufhüpfen
54
Çenen pırtı! Çeneni tu t! Lafa yekûn çek I als ob er gar nicht mehr ~ könnte durmamacasına; W o haben wir aufgehört? Nerede kalmıştık? (od. bırakmıştık?) aufhüpfen zıplamak, hoplamak aufjagen I. av hayvanını yerinden çıkarmak 2. fig. ürküt mek aufjauchzen; autjubcln sevinçle haykırmak Aufkauf m 1. toptan mübayaa; madrabazlık 2. pei. (Wucher) ihtikâr Sen I. topyekûn satın almak; madrabazlık etm. 2. ptj. piyasadan kaldırmak; ihtikâr yapmak Aufklufer m I. madrabaz 2. (von alten Sachen) eskiieralayımcı, eskici 3. (wucherischer) komprador, muhtekir aufkehren süpürmek aufkelmen 1. sürmek, fışkırmak 2. yavaş yavaş zuhur etm.; gelişmek aufklappen 1. (hochschlagen) yukarı kaldırmak 2. (Taschenmesser usw.) açmak aufklaren inlr. hava açılmak; ir. (Deck usw.) temizlemek aufkllr'en 1. (Angeiegenheit) aydınlatmak, tenvir etm. 2. mil. keşif yapm ak; istikşaf etm. 3. (j-n über et.) malumat vermek; tenvir etm.; s.a. aufgeklürt-, sich ~ 1. (Angelegenheit) anlaşılmak; tavazzuh (od. tenevvür) etm. 2. (VVetter) açılmak -end: — wirken fikir açmak Ser m I. mil. keşşaf; keşif yapan; keşif uçağı 2. hist. nur devrinin mümessillerinden biri Sung/1, aydınlatma, aydınlanma, izah 2. (Bildung) nuru irfan 3. hist. tenevvür devri 4. mil. keşif, istikşaf, keşşaftık 5. (sexuelle) tenasül hayatında tenvir; Dokumenle, die zur ~ des Falles dienen können vaziyetin tenevvürüne hadim vesikalar; sich ~ verschaffen (über) bş hakkında malumat istihsal etm.; bilgi edinmek Sungs.llug m mil. keşif (od. istikşaf) uçuşu Sungs-tltlgkeft / mil. keşif faaliyeti aufklatschen pattadak düşmek aufklauben zahmetle ayrı ayrı toplamak, yerden kaldırmak aufkleben üzerine yapıştırmak aufkllngen tınlamağa (çınlamağa) başlamak •ufkllnken mandalı kaldırarak 6zw. mandala basarak açmak aufklopfen 1. (Nüsse usw.) vurarak açmak 2. vurmak aufknabbcm 1. dişle kırarak yemek 2. kıtır kıtır yemek •ufknacken I. (Nüsse usw.) kırmak 2. (Tresor) zorla açmak F (Râtsel) halletmek, çözmek 3. •ufknöpfen düğmeleri çözmek; die Ohren ~ hum. kulak kesilmek; kulaktan pamuğunu çıkarmak •ufknoten düğümünü açmak aufknüpfen I. düğümünü çözmek 2. asmak, salbetmek; darağacına geçirmek; sehpaya (od. ipe) çekmek; sarkıt mak, sallandırmak; aufgeknüpft maslup; 2 gelıört eri Çengele gelesi! Hay asılası! aufkochen intr. fıkır fıkır (kısaca) kaynamak, pişmek; fıkır damak; İr. tekrar kısaca kaynatmak, pişirmek, tazele mek aufkommen 1. (aufstehen können) ayağa kalkabilmek 2. (genesen) iyileşmek, ifakat bulmak 3. (sich entvvickcln) gelişmek 4. (gegen) boy ölçüşmek; karşı çıkabilmek; V: kolunu burmak 5. (für) a) (vcrantvvortlich) bşi tekeffül etm.; mesuliyetini üzerine almak b) (geldiidi) ödemek, tediye etm.; masrafını çekmek (od. karşılamak); boy nunda olm. 6. (entstehen) doğmak; meydana çıkmak; hâ sıl olm.; zuhur etm. 7. (sich verbreiten) yayılmak 8. (rivalisierend) yetişmek 9. naut. a) mesafeyi kapatmak b) (m. dem Ruder) laçka etm. 10. (Sport) b-ne üstün olm. II. (herauskommen) açığa (od. ortaya) çıkmak; duyulmak; şayi olm.; ~ lassen 1. (keinen Zvveifel) şüphe bırakmamak 2. (j-n) b-nin yetişmesine meydan vermek; fü r e-n Schaden ~ müssen b-ne zararı düşmek; nicht ~ können (gegen j-n) b-nin yanında perende atamamak; b-le baş edememek; boy ölçüşememek; gegen iven nicht aufzukommen İst aşık atılamaz kimse; tmmer mehr ~ (z.B. Mode) alıp yürümek; 2 n I. (Genesung) ifakat, iyi leşme 2. (Entstehen) meydana gelme 3. (Ertrag) irat, gelir 4. (Steuer-) vergi varidatı; An seinem ~ ıvı'ed ge zweifett. Tekrar iyileşmesinden şüphe ediliyor. Tekrar iyileşmesi şüpheli.
•utleuchten
aufkratzen I. (Boden) hafifçe kazımak, eşmek 2. (Haut) tırmalamak; kaşıyıp yırtmak 3. (Wolle) tırmıktan geçir mek; taramak 4. (Stoff) havlandırmak; s.a. aufgekratzt aufkreischen kulağını yırtarcasına haykırmak; yaygara etm. aufkrempeln (Ârmcl usw.) sıvamak cemre(le)mek; aufgekrempelt sıvalı aufkreuzen I. naut. rüzgâr karşısına gitmek 2. F sökün etm., çıkagelmek, damlamak aufkrlegen s. aufbekommen aufkündigen 1. (Vertrag usw.) feshetmek, feshini ihbar etm; mefsuhiyetini bildirmek 2. (j-m) (entlassen) yol vermek; işinden çıkarmak 3. (j-m et., z.B. Gchorsam) reddetmek 4. (geschâftliche Abmachung) bşden nükûl etm., geri dönmek; vazgeçmek 5. (Wort) rücu etm., dönmek 6. (die Freundschaft) selâmı sabahı kesmek auflachen (laut) kahkahayı salıvermek auflad'en 1. (a. fig.) yüklemek; başına sarmak 2. (z.B. Akkumulator) yeniden doldurmak 3. sich et. ~ yüklen mek, sırtlamak; j- m die Schuld —samur kürkünü giydir mek; 2er m teehn. loder Auflage / I. (Abgabe) vergi, resim, baç harç, teklif 2. (von Steuern) vergi tarhı 3 . jur. mükellefiyet, şarj, yü küm lü lük) 4. teehn. mesnet, istinatgâh, dayanak 5. tvp. tabı, bası, baskı, edisyon 6. (SilberS) duble, kaplama; mit der ~ , ilafi . . . şu şartla ki; nur e-e verdünnte ~ von ... fig. tavşan suyunun suyu -n.höhe; -n.ziffer /tiraj; mit hoher -n.ziffer büyük tirajlı Auflager n teehn. dayak, yatak, mesnet -kraft / dayak kuvveti auflandlg naut. denizden karaya doğru esen (rüzgâr) Auflanger m naut. döşek, ıskarmoz; don ağacı auflass'en 1. (offen lassen) açık tutmak (bzw. bırakmak) 2. (Hut) başında tutmak; şapkasını çıkarmamak 3. (Geschâft) açık tutmak; kapamamak 4. (nicht ins Bett schicken) yatağa yatırmamak 5. jur. ferağ etm.; devir ve temlik etm. 6. (Bergwerk) artık işletmemek; terketmek 7. (Bricftaube) uçurmak, salıvermek 8. (Drachen) uçurtmak 2ung f jur. ferağ; devir ve temlik muamelesi auftasten bir yük yüklemek auflauern (j-m) pusuda beklemek; gözlemek; yolunu bek lemek Auflauf m 1. jur. tecemmu(-at) 2. (Menschenmenge) kala balık, izdiham 3. (Gerennc) koşuşma 4. (Tumult) kıyam, isyan 5. (Speise) bir nevi hamur tatlısı; sufle 2en I. seli. şişmek, kabarmak 2. (Zinsen, Betrâge) teraküm etm., birikmek, işlemek, çıkmak 3. (Schiff) sığa (karaya) oturmak; karaya vurmak (od. düşmek) 4. agr. (aufgehen) sürmek, fışkırmak 5. (auf et.) çarpmak 6. (sich die FüBe) yürüye yürüye ayaklarını yara etm. 7. (Sport) a) (zur Spitze) ilerlemek b) (zu guter Form) forma gir mek; aufgelaufen: zusammen mit den -en Zinsen işlemiş (od. tahakkuk etmiş) faiziyle beraber aufleben I. dirilmek, canlanmak 2. fig. (Stadt) şenlenmek auflecken yalamak Auflege'matratze / şilte, somya 2n 1. üzerine koymak, yaymak, yerleştirmek 2. (Arm) dayamak 3. (Telcphonhörer) telefonu kapamak 4. (die Karten) bütün kâğıt larını açmak 5. (Buch) tabetmek, basmak, neşretmek 6. (Riemen) kasnağa geçirmek 7. (Sattel) eyer vurmak 8. (Steuern) tarh etm. 9. (Anlcihe) ihraç etm. 10. (Strafe) bir cezaya çarptırmak II. (Schminke) makiyaj yapmak bzw. ruj sürmek; (Henna) kına yakmak 12. (frisch) tazelemek; sich ~ (m. j-m) F kavgaya tutuşmak; s.a. aufgelegt
aufichnen (Arm) dayamak, istinat ettirmek; sich ~ I. dayanmak, istinat etm. 2. fig. (gegen) ayağa kalkmak; ayaklanmak; isyan (tuğyan) etm.; karşı durmak aufteimen tutkalla yapıştırmak; tutkallamak auflesen I. toplamak, derlemek 2. bulup götürmek 3. (e-c Krankheit) bulaşmak auflcuchten I. alevler neşretmek; birdenbire parlamak 2. (Meer zur Nachtzeit) yakamozlanmak
auflichtcn
55
•ufnehmen
cemile 3. (Rücksicht) riayet 4. (Sorgfalt) itina; mit geaufllchten 1. (Farben) açmak 2. (Angelegenheit) aydınlat spanntester ~ zuhören ağzına kedi ciğere bakar gibi bakıp mak, tenvir etm. 3. (Wald) seyreltmek dinlemek; j-s ~ auf sich lenken 1. b-nin dikkatini kendi •utliefern postaya vermek; postalamak, sevkettirmek, gön üzerine çekmek; göze çarpmak 2. (sich bemerkbar ma dermek, yollamak ehen) varlık göstermek 3. (die allgemeine ~) dikkatleri aufllegen (auf m. Dat.) 1. üzerinde durmak; dayanmak 2. üstünde toplamak; j-s ~ fesseln gözünü almak; j- s ~ (test) iyice bitiştirilmiş olm. 3. (j-m) b-ne ağırlık vermek 4. (Waren) (açılıp) serilmiş olm.; teşhir olunmak 5. (Zei- enlgehen b-nin dikkatinden kaçmak tungen) (okuyucuların emrine) hazır bulunmak; sich ~ auf meçsen I. areh. bir binanın ölçüsünü almak aufmöbeln F canlandırmak yata yata derisi soyulmak autlockem 1. gevşetmek, yumuşatmak 2. (Bande) çözmek aufmontleren üzerine takmak; monte etm. 3. (Federn) kabartm ak 4. fig. bşe değişiklik ve canlılık autmuck(s)en ayaklanmak, isyan etm., karşı koymak, ık vık yapmak; (schvvâcher) mırılda(n)mak vermek; aufgelockert 1. (zwanglos) teklifsiz 2. (vereinzelt) aufmuntern 1. (beleben) canlandırmak 2. (fröhlich stimmen) dağınık şenlendirmek 3. (zu et.) teşvik, tembih etm., cesaretlenauftodem 1. alevlenmek, iştial etm. 2. fig. (Zorn) birdenbire dirmik 4. (ancifern) şevke, gayrete getirmek; heveslen meydana çıkmak dirmek auflös'bar I. kabili inhilâl 2. halli kabil 3. fesih ve ilga olunabilir -en 1. (Festgefügtes) açmak, çözmek, ayırmak, aufmutzen F (Fehler usw.) tekdir etm., azarlamak, çıkış mak ezmek, parçalamak 2. (in Wasser) halletmek, eritmek 3. ehem, inhilâl ettirmek 4. (in seine Bestandteile) sök aufnageln üzerine çivilemek, mıhlamak, ekserlemek mek 5. mus. notaya bekar işaretini koymak 6. (Vertrag Aufnüh'arbeit / (Schneidcrei) aplikasyon Sen üzerine dik mek; aplike etm. usw.) feshetmek 7. (Truppe) terhis etm. 8. (Versammltıng) Aufnahme / I. (Empfang) kabul 2. med. (Empfangsraum) sich ~ I. açılmak, çözülmek, halledilmek, dağıtmak; kabul salonu 3. (gute) hüsnü kabul; iyi karşılanma 4. inhilâl etm., erimek, sökülmek 2. (in nichts) hiçe munka(neuer Schüler) kayıt ve kabul; yazılma 5. (KapitalS) lip olm. 3. (Menschenmengc) dağılmak 4. (in einzclne Fâistikraz 6. (Film) şut 7. (Bild) resim, filim, foto, poz, den) ipliklenmek S.flg. (in Wohlgefallen) fig. memnuniyet kroki 8. (auf Platte, Band) plağa alınma; plak, anrejistrverici bir suretle sonuçlanmak; bitmek; aufgelişi I. man 9. (in e-e Liste) ithal 10. (beim Publikum) revaç, dağınık 2. (in Unordnung) darmadağan, perişan, sınık 3. rağbet 11. (Widerhall) mukabele, karşılık 12. (Invcntar) (struppig) döküksaçık 4. (in Trânen) iki gözü iki çeşme tadat ve tespit 13. (Beweis9) delillerin ikamesi 14. (protoolarak 5. (garız ~ ) (z. B. angerannt kommen) acele acele; kollarischc) tutulga, ceride, protokol, zabıt(-name); (Voryel yeperek yelken kürek; yellim yalâllm; heyecanlı; te gang) tanzim 15. med. (von Krankheiten) istidat 16. mil. lâşta; -e Ordnung mil. dağınık nizam himaye 17. Hol. temsil, temessül 18. (Beginn) başlama; Auftösung / 1. çözüm, hal. hal neticesi 2. mus. (e-r Dissoele alma 19. (geistigc) kavrayış 20. (Landvermessung) nanz) çöziilüm 3. (Zerfall) inhilâl, tahallül, teşettüt, \freundmesaha; -n maehen resim çekmek; foto çıkarmak ayrışıklık 4. (Vervvahrlosung) perişanlık 5. (Pissoziation) liche ~ finden hüsniikabul görmek; iyi karşılanmak; in intiza, çözüşme 6. (SchlieBung) fesih 7. mil. bozgunluk ~ bringen rağbete mazhar kılmak; in ~ kommen revaç 8. (e-r Organisation) tasfiye; in vllliger ~ mil. bozgunlu, kahkart; harman çorman -s.erscheinungen pl. mil. inhi bulmak -appara t m 1. allg. alıcı cihaz 2. spez. sinema makinesi -bedingungen pl. (e-r Schule) öğrenci yazılma lâl alâmetleri -s.klage / jur. fesih davası -s.zeichen n mus. şartları Sfâhig (geistig) dirayetli; nicht mehr ~ sein kafası bekar; das — senen (vor e-e Note) mus. bekarize etm., alamamak -fâhlgkeit / 1. (geistige) dirayet; kabiliyeti bekarlamak aufluven naut. orsa etm., orsalamak ahz; alırlık 2. istiap kabiliyeti -gebühr / yazılma ücreti -gerât n s. -apparat. -leiter m (Film) metöransen; sahne •ufmach'en I. (öffnen) açmak 2. (Knoten usw.) çözmek 3. (Oardinen) asmak, koymak 4. (herrichten) tertip ve vazıı -prüfung / giriş (kabul) imtihanı -raum m (Film) tanzim etm. 5. (eröffnen, gründen) tesis etm., kurmak plato -station / med. karantina -steliung f mil. himaye 6. (verzieren) süslemek; pej. yaldızlamak 7. (Dampf) mevzii -tag m (Film) çevirim günü -technlk / sinema fayrap etm. Mach doch deine Ohren aufl (grob) Çıkar tekniği pamuğunu kulağından! Mach endlich deinen Mund aufl aufnehmen 1. (aufhcben) yerden kaldırmak 2. (Rock) Ağzında torba mı var? die Augen ~ gözünü açmak; yukarıya çekmek 3. (neue Schüler) kayıt ve kabul etm. ihtiyatlı davranmak; sich ~ 1. yola düzülmek 2. (Wind) 4. (Bild) foto, film v.s. çekmek 5. (auf Schallplatte) esmeğe başlamak 2ung / 1. allg. süs, şatafat, çekidüzen plâğa almak; (auf Band) banda geçirmek 6. (in sich fas2. (pompöse) gösteriş, alâyiş, fantaziye, cafcaf 3. (leere) sen) almak, istiap etm. 7. (einfügen) ilâve etm., eklemek kalafat, kalay, yaldız, badana; süs müs; kuru gösteriş 8. (et. wieder ~ ) a) bşe rücu etm. b) (das Thema wieder ~ ) 4. (Kleidung) kılık, kıyafet 5. Th. mizansen ohne viel inkıtaa uğrayan mübahaseye tekrar devam etm. 9. (analiflere ~ gösterişsiz; mil viel ~ gösterişli sehen als) telakki etm., saymak 10. (Geld) istikraz etm. Aufmarsch m 1. mil. toplanma, yayılma, yığınak, tahaşşüt 11. (Verbindungen) tesis etm. 12. (vermessen) ölçmek, 2. (Parade) resmigeçit 3. allg. alay -geblet n yığınak mesaha etm. 13. (Protokoll) tanzim etm. 14. (z.B. mit bölgesi Sleren 1. yığınak yapmak; yayılm ak; tahaşşüt Vorsicht) kaydetmek, karşılamak; (et. begriılien) hüsetm. 2. geçit resmi yapmak 3. fig. birbirini takip etm.; nütelakki etm.; (freundlich) hüsnükabul etm. 15. (ansıralanmak; — lassen F I. seferber etm. 2. (Zeugen) fangen) başlamak; işe koyulmak 16. (geistig) kavramak, a) şahit göstermek b) şahitleri çağırmak 3. (cin paar anlamak 17. (Inscrat) yer vermek; dercetmek 18. (AnFlaschen Wein) sofraya koymak Icihe) istikraz akdetmek 19. (volle Fahrt) naut. yol almak aufmelBeln I. keski ile açmak 2. (Schâdel usw.) med. 20. (eintragen) ithal etm. 21. (empfangen) ahzrtmek, trepane etm. almak 22. (mit groCcr Herzlichkeit) hüsnümuamele etm.; aulmerk'en dikkat etm., kulak kesilmek -sam I. dikkatli, kollarını açmak 23. (den Fehdehandschuh) fig. mücade mukayyet 2. (Iiebenswürdig) nazik, nezaketli, cemilekâr, leyi kabul etm. 24. (protokollieren) kaleme almak 25. mültefıt 3. (Bedienung) itinalı servis 4. (beobachten) (Raum) istiap etm. 26. (Schmutz mit Lappen) bezle kollayıcı, müterakkip; j-n auf et. ~ maehen I. nazarı kaldırmak 27. (Verhandlungen) müzakerelere girişmek; mit besonderen Ehren ~ baş üstünde tutm ak; es mil i-m dikkatini celp etmek; nazarı dikkatine arz etm.; dikkati uyandırmak (od. çekmek) 2. (auf j-s Vorzüge) gözüne ~ können b-ne karşı çıkmak; b-le boy ölçüşmek; b-le sokmak 3. (erwâhnen) bşe ilişmek 4.
aufnesteln
56
auîrlchten
aufnesteln F zahmetle zahmetle açmak kör etm.; sich nicht ~ können (zu e-m EntschluB) ayak autnleten üzerine perçinlemek sürümek aufnotleren not etm. aufragen yükselmek aufnötlgen b-ne bşi zorla kabul ettirmek; empoze etm. aufrappeln: sich — s. sich aufraffen aufopter'n feda etm.; sich ~ k-n i feda feda etm.; bşc bşc kurban git aulrauchen (Zigaretten usw.) içip bitirmek mek mek -nd fedakâr fedakâr,, cansiparanc, cansiparanc, sadık sadık 2ung 2ung / 1. fe d a k â r aufrauhen (Stoffe) havlandırmak; frize etm. lık) 2. (Verzicht) vazgeçme aufrium'en 1. (Zimmer) ortalığı toplamak; derleyip topla aufoktrovieren zorla kabul ettirmek; empoze etm. mak; düzeltmek, tanzim etm.; kaldırıp koymak; kala habe ich mir was balığı kaldırma autpacken (j-m et.) üstüne yüklemek; Da habe kald ırmak; k; toparla topa rlama mak; k; çekidüzen vermek 2. Schönes aufgepacktl fig. Başıma bir iş açtım, (Schutt) kaldırmak, tahliye etm. 3. (Tauvverk nach Geaufpâppeln I. (Sâugling) biberonla beslemek 2. (junges Tier) brauch) naut. neta etm. 4. (mit) bitirmek; silip süpür itina ile yetiştirmek 3. (Patient) itina ije bakmak mek; ortadan kaldırmak 5. (bei, unter P .) tasfiye etm.; aufpass'en 1. (achtgeben) dikkat etm. 2. (seharf) gözünü tahribat yapmak; alıp götürmek; ayıklama yapmak; dört açmak; önüne (od. iyi) bakmak; kulak kabartmak aufgerdumt 1. (Zimmer) tertipli; derli toplu; düzenli; F: 3. (heimlich beobachten) gözcülük etm. 4. teehn. uydur kıvracık 2. fig. fig. şen, neşeli, keyifli; -er Stimmung sein mak 5. (hüten) gözetmek; nicht ~ dalgınlığına gelmek; pürkeyif pürke yif olm.; keyfi keyfi tamam olm.; neşesi neşesi yerinde olm.; Aufgepapll Aufgepa pll Dikkat (ediniz)! V: Kitaksel 2er(ln /) m 1. şenlenmek Sungs.arbelten pl. tahliye (od. kaldırma) gözcü, nezaretçi, bekçi 2. (spez. im Intcrnat) mubassır 3. işleri işleri Sungs-kommando n enkaz kaldırma ekipi (Geheimpolizist) polis hafiyesi 4. dil avcısı; casus 5. V: aufreehnen 1. hesaba koymak 2. (verreehnen) mahsup etm., dikizci takas yapmak; bşin bşle muhasebesini yapmak aufpeltschen I. (gestürztes Pferd) kamçılayarak kaldırmak aufrecht I. dik, doğru, kaim, ayakta, mum direk 2. fig. 2. fig. i Begicrden usw.) (ihtirasları) kamçılamak, tahrik sadık, vefakâr, fig. (mutig) cesur, cesa vefa kâr, hilesiz; dosdoğru 3. fig. etm. retli, yiğit; yi ğit; s/cA s/cA ~ hallen 1. doğru (dik, ayakta) durmak 2. aufbrtımmert; aufbürden a ufbürden aufpelzen F s. s. aufbrtımmert; fig. dayanmak dayanm ak ~ stehen 1. 1. s. s. sich ~ hallen 2. (Kind, das aufpflanzcn I. üzerine dikmek 2. (Fahne) rekzetmek, dik noch noch nicht laufen laufen kann) tay durmak -(er)h -( er)halten alten 1. idame idame mek 3. (Batterie) kurmak, yerleştirmek 4. (Seitenge(ipka) etm. 2. (Behauptung) muhafaza (ısrar) etm.; dur wehr) süngü takmak; sich ~ (vor (vor j-m) horozl horozlanm anmak, ak, mak 3. (schützen) korumak, muhafaza etm. Sstehen n kokorozlanmak; b-nin başına dikilip durmak (beim isi. Gebet) kıyam -stehend: mit kleinen -en Ohren aufpflügen 1. çift sürerek toprağı açmak 2. fig. (Meer) kalem kulaklı denizi kabartmak 3. (Schnee) karları karıştırarak yarmak aulrecken yukarıya doğru germek (od. uzatmak); sich ~ aufpfropfen I. (Baum) üzerine aşı vurmak; aşılamak 2. fig. kıyam etm., dik durmak uymayan bşi sonradan eklemek aufreden I. kandırmak, ikna etm. 2. (Ware) kargayı bülbül aufpleken 1. (Küken) gagalayarak kabuğunu açmak 2. diye satmak; bşi yamamak (Krumen, Wurm usw.) gagalayarak yemek 3. (altes) aufreg'en t. heyecanlandırmak; heyecana (od. telâşa) dü gagalayarak bitirmek şürmek 2. (aufrühren) tahrik etm.; sich ~ 1. heyecanlan autplnseln üzerine boya sürmek mak, halecanlanmak, sinirlenmek; telâş etm., yüreği aufplâtten s. aufbügeln kalkmak 2. (wütend vverden) ateş almak; hiddetlenmek autplanken naut. tahta döşemek (od. kaplamak) 3. (über et.) F (abfâllig (abfâllig reden) diliyle sokmak, dile düşür bot. a. aufplatzen aufplatzen açılı açılıvermek, vermek, çatlamak, patlam ak; inficar mek; s.a. aufgeregt. -end 1. heyecanlı, müheyyiç 2. (risSt off İst an der Naht aufgeplatzt. aufgeplatzt. Kumaş, dikiş etm. Der Stoff kant) maceralı 3. (Abenteuer) meraklı bir macera 4. (drayerinden att ı. s. a. aufgeplatzt matisch) dramatik; -es Geschehen dram; dram; ~ sehitdern aufplustem 1. (Gefieder) tüyleri kabartmak 2. (aufbauschen) dramatiz dram atizee etm. 2ung / 1. heyecan, heyecan, telâş, halecan, halecan , emosyon 2. (Zorn) kızgınlık, öfke3.(Durchelnander) dağdağa; mübalağa etm., izam etm.; sich ~ 1. kabarmak, horoz horoz allgemeine ~ hervorrufen ortalığı birbirine katmak; panik lanmak 2. kurulmak, azamet satmak; aufgeplustert fig. F azamet satan; müteazzim çıkarmak; in ~ geraten telâş telâ ş etm., te lâşlanmak; lâşlanm ak; ateşe düş düş aufpolieren I. yeniden cilâlamak, parlatmak, perdahlamak mek; kızmak; in ~ stiirzen patırdıya vurmak; velveleye 2. F fig. itibarını artırmak vermek; telâşa düşürmek; ohne jegliche ~ telâşsız telâşsız aufpolst aufpolstern: ern: ~ lassen (Sofa usw.) döşemesini yeniletmek aufrelben I. (Haut) oğuştura oğuştura yara etm. 2. tamaaufpr&gen bşin üzerine basmak, damga vurmak miyle ezmek 3. (stark ermüden) yıpratmak, harap etm. Aufprall m çarpma, sadme, tesadüm, sekme Sen (auf) 4. (den Boden) ıslak bezle temizlemek 5. teehn. (Loch) şiddetle bşe çarpmak raymalamak 6. mil. mahvetmek, eritmek, imha etm., Aufprels m zam parçalama parç alamak, k, dağıtmak dağı tmak 7. (krank (kra nk maehen) bitirmek bitirm ek 8. autpressen üzerine basmak (Farbe) ezmek, ufalamak; sich ~ 1. (Haut) yara olm. olm. 2 aufprobleren (z. B. Hut) provasını yapmak (P.) fazla fazla yorulmak; eriyip bitmek -d yorucu, yıpratıcı aufprotzen (Geschütz) topu toparlağına bindirmek aufrelhen 1. sıralamak, dizmek 2. (auffâdeln) ipliğe geçir aufpumpen şişirmek, kabartmak, pompalamak, hava ver mek mek mek; hava doldurmak aufreiBen tr. I. (Tür) hızla hızla açmak 2. 2. (die Fenster weit weit ~) autputsehen 1. tahrik etm., kışkırtmak; fesat karıştırmak fora etm. 3. (zerreiBe (zerreiBen) n) yırtmak, yırtma k, ça tlatmak, tlatma k, yarmak, deş 2. (Instinkte (Insti nkte)) kamçılamak kamçılamak mek 4. (StraSe) kaldırımı sökmek 5. (Geleise) söküp almak 6. (Verband) söküp çıkarmak 7. (die Augen) göz Aufputz m I. süs, ziynet, tezyinat 2. pej. gösteriş gösteriş;; sahte . . . Sen 1. süslemek, donatmak, tezyin etm. 2. mst.pej. telle leri dört (od. t'altaşı gibi) açmak 8. (e-e alte, kaum vermek pullamak; süsleyip püslemek 3. (wcgwischen) narbte Wundc Wundc wieder wieder ~ ) fig. derdini deşmek 9. teehn. temizlemek; sich ~ süslenmek; aufgeputf telli pullu; resmini çizmek; tersim etm., taslağını yapmak 10. (Pro arma gibi (od. gelin gibi) donanmış; übernıâfiig -es Mâd bleme) hulâsa etm. 11. (Ackerland) işlemek, işlemek, nadas na das etm .; then Çingene gelini; s.a. aufgedonnert intr. patlamak, çatlamak, açılıvermek, yarılmak, yırtıl aufquellen 1. (aufsteigen) yukarıya doğru çıkmak 2. (hermak, sökülmek sich ~ ) vorsprudeln) fışkırmak, feveran etm. 3. (anschvvellcn) aufrelten 1. at üzerinde resmigeçit yapmak 2. (a. sich bine bine k-n i yara yar a etm. 3. (Pferd) bine bine atı yara y ara etm. etm . şişmek 4. (beim Kocheıı) pişerken kabarmak aufrafTen I. (vom Boden) yerden kaldırmak 2. (Kleid) aufreizen aufreizen I. (zu et.) ta hrik etm., hırslandırmak, fit(ne)!c fit(ne)!cmck mck 2. (provozieren) meydan okumak yukarı kaldırmak 3. (gierig, hastig) kapışırcasına topla mak; sich ~ I. kalkınmak (a.fig.) 2. (sich zusammen- aufrlchten 1. ayağa kaldırmak; doğrultmak 2. (Schvvanz) kabartmak 3. (aufstellen) dikmek 4. (errichten) bina, nehmen) bütün kuvvetini bir araya toplamak; betini inşa, tesis etm.; kurmak 5. (trösten) teselli etm. 6. (vviedoğrultmak; k-ni toplamak 3. (zu e-r guten Tat) şeytanı
a u f r ic h t ig
57
derbeleben) derbeleben) yeniden canlandırmak ca nlandırmak 7. (ermutigen) cesaret lendirmek 8. (Mast) naut. Iskaçaya oturtmak; sich ~ 1. ayağa kalkmak; doğrulmak 2. (Tröst finden) teselli bul mak 3. (Mut schöpfen) cesaretlenmek 4. (drohend) şah lanmak 5. fig. kalkınmak 6. (Pferdeschvvanz) çığalanmak; aufgerichtet: in gömer H6he ~ mum direk; dimdik dimdik aufrichtig I. samimi, halis, yalansız; hüsnüniyet sahibi; temiz kalpli; gönlü açık; doğrudurüst; içi dışı bir 2. (herzlich) içten; can ve gönülden; kalbi 3. (vvahrheitsllebend) doğru sOzlü; hakikatli, saffetli, doğrucu 4. (bereitvvillig) Dankbarkeil teşek bonkör 5. (ergeben) muhlis, sadık; sad ık; -e Dankbarkeil kür ve ve minnettarlık; minnettarlık; ~ urui ehrlich açık Oz tok Söz; -e Überzeugung vicdani kanaat; -er Wunsch yürekten dilek Skeit Skeit / t. samimiyet, halislik, hulus, hulus, hüsnüniyet 2. içten lik 3. hakikatperestlik, saffet, doğruculuk, saflık 4. bon körlük 5. (Trene) sadıklık Aufrlchtmuskel m (Hebemuskel) kaldıran, rafıa aufriegeln (Tür) sürmeyi açmak •ufriggen naut. arma yapmak, donatmak AufrlB m 1. amudt makta, dikey kesit 2. areh. a. ortografi 3. (Skizze) resim, kroki 4. fig. (gedrângte Darstellung) hulûsa, icmal, rezüme aufritzen iğne v.s. ile yırtarak yara etm. (veya) açmak; hafifçe yırtmak aufrolien 1. (entfalten) dürülen bşi açmak, yaymak, sermek 2. (zusammenroücn) yuvarlamak; tomar halinde devşir mek 3. (in Ringen übereinanderlegen) naut. kangallamak 4. (kreisförmig) halkalamak 5. mil. yandan toparlamak 6. (Frage) dermeyan etm,, ortaya atmak 7. (Hemdsârmel usw.) sıvamak 8. (Schiebetür) sürme kapıyı açmak aufrücken 1. (sitzende P.) sıkışmak 2. (in e-m Giied stehende P.en) yanaşmak 3. (befördert vverden) terfi etm., yükselmek 4. mil. (vorrücken) ilerlemek 5. Fb. ileri kay mak Aufruf m I. davet, çağrı, celp 2. (vor Gericht) davet sadası 3. mst.pol. beyanname, hitap 4. (öffentlicher) ilân 5. (in der Schule) öğrencilerin yoklamağa kaldırılması 6. (von Banknoten) tedavülden kaldırılacağının ilânı 7. (Na mense) yoklama 8. selt. (Schrei) feryat, haykırış 2*n I. davet etm., çağırmak, celp etmek 2. (öffentlich) alenen tebliğ etm., ilân etm. 3. (Banknoten) tedavülden kaldırı lacağını ilân etm. 4. (Schüler) derse kaldırmak 5. (Erinnerung) canlandırmak, tazelemek tazelemek Aufruhr m 1. (lârmendes Durcheinander) kargaşalık, karı şıklık, velvele, şuriş, arbede 2. (geistig) feveran, galeyan, kaynama, heyecan 3. (Aufstand) isyan, ihtilâl, ayak lanma •utrühr'en I. (Flüssigkeit) karıştırmak, bulandırmak 2. (Erinnerungen usw.) uyandırmak, tazelemek 3. (Leidensehaften) tahrik, teşvik etm. 4. (erregen) heyecanlandır doch die mak 5. (Frage) kurcalamak, eşelemek; Rühr doch Sache nicht uheder aufl Meseleyi kurcalama! wieder ~ a. lakırdının yakasını açmak 2er(ln/)m asi, müfsit, ihtilâci, ordubozan, bozutçu -erlsch fesatkârane, ihtilâlkârane aufrunden (Zahlen, Betrag) yuvarlaklaştırmak, toparlat mak •ufrüst'en 1. (yeniden) silâh!an(dtr)mak 2. (die Rüstung intensivieren) teslihatı artırmak 3. areh. bina iskelesini kurmak Oung / I. (yeniden) silâhlanma 2. teslihatın artırılması aufrütteln 1. selt. silkerek açmak 2. sarsarak uyandırmak 3. (zu neuer Tâtigkeit anspornen) b-ni harekete geçirmek; silkelemek 4. (aus seiner Gleichgültigkeit) ataletten uyandırmak; durgunluktan kurtarmak 5. (begeistern) heyecanlandırmak, elektriklendirmek aufsagen 1. (Gedicht) ezberden okumak 2. (kündigen) fes hini ihbar etm.; kesmek 3. (z.B. e-m Diener) yol vermek aufsammtln I. yerden toplamak 2. F (z.B. e-n Betrunkenen) alıp götürmek; sich ~ I. (Mcnsch (Mcnschen) en) toplanmak toplanma k 2. 2. ( S J birikmek aufsâsslg 1. itaatsiz, serkeş; gem almaz; azgın, marazacı; dik kafalı; inatçı 2. (j-ın) z.va. düşman, düşman, muhalif; ~ sein kafa tutmak; b-nin dikine gitmek; gemi azıya almak; F:
Aufsctıtag
sertelmek; dikelmek; V: palazlan palazlanmak; mak; ~ vverden I. b-ne karşı gelmek; sırtarmak 2. (e-e freehe Antwort geben) pay vermek Skeit / İtaatsiz lik, serkeşlik, serkeşlik, azgınlık; dik kafalılık; inatçılık aufsatteln I. (Pferd) eyer vurmak Aufsatz m 1. (SchıılS) kompozisyon; tahrir (vazifesi); inşa 2. (Artikel) yazı, makale 3. 3. (TafelS) (TafelS) tabla, tab la, takım ta kım,, garnitü gar nitür r 4.(Möbcl2) başlık, korniş 5. (SchornsteinS) baca tepesi 6. (am Geschütz) nişangâh 7. (auf dem Kasten e-s Schuh putzers) pabuçtuk pabuçtu k -kommode / şifoniyer -libelle / (am Geschütz) m/f. nişangâh ruhlusu -schlcber m mil. nişan gâh sürgüsü -triger m mit. nişangâh hamili -überzug m mil. nişangâh kılıfı (od. örtüsü) aufsaug'en emmek, massetmek, soğurmak, içine çekmek, absorbe etm.; aufgesaugl (aufgesogen) vverden (Volk) başka başka bir milletin içine karış karı şarak ara k kaybolma kayb olmak; k; temessül Boden hat das ganze ganze Regenw Regenwasse asserr aufgesaug aufgesaugl. l. etm.; Der Boden Toprak, yağmur sularını içti. 2ung / emme, emilme, emilme, abab sorpsyon aufschırren eşinerek (kazarak, kazıyarak) açmak (veya) yara etm. auftchauen I. başını kaldırıp yukarıya bakmak 2. fig. (zu j-m ) birisi için hürmet hürm et beslemek; takdir tak dir etm., etm ., b-ne b-n e hay ranlıkla bakmak bakma k 3. 3. (bevvun (bevvundern dern)) hayran ve meftun m eftun kalmak aufschauteln 1. (Erde usw.) kürekleyerek yığmak 2. (Grab) kürekleyerek açmak aufıchâumen I. (Wasser usw.) köpürmek 2. fig. (vvütend vverden) öfkelenmek, taşmak; küplere binmek aufscheuchen I. korkutup ürkütmek; tedirgin etm., kaçır mak 2. fig. (munter maehen) uyandırmak; harekete geçir mek aufscheuern I. (Haut) yara etm., sıyırmak 2. (FuBboden) tahtayı silmek •ufıchlehten 1. kat kat yığmak; istif etm. 2. (Lagcn für cin Buch) typ. harman etm.; aufgeschichtet istifli istifli autsehleben 1. (Tür) iterek açmak 2. (Riegel) sürmeyi aç mak 3. (verschieben) arkaya (od. başka zamana) bırak mak; talik, tehir etm., ertelemek, tecil etm., atmak 4. (hinauszögem) yarına atmak; rafa koymak; geciktirmek; askıya koymak 5. (F.rfüllung e-r kirchllchen Pflicht) bşl aufgehobe oben. n. Spr. kazaya bırakmak; Aufgesdtoben isi nicht aufgeh Geri bırakmak başka da, hiç yapmamak da başka, -d: •e Bedingung jıır. taliki şart aufschieBen I. (aufspringen) yerinden fırlamak 2. (Raketrn) yükselmek 3. (schnell vvachsen) süratle büyümek; boy atmak 4. (Oedanken) şimşek gibi çakmak 5. (Pflanzen) Filizlenmek, fışkırmak, sürmek, hasıtlanmak 6. (in Buchten) naut. halatı roda etm.; kangallamak 7. (in Samen) tohum hâsıl etm.; aufgeschossen: hoth ~ sırık sırık boylu boylu aufschlmmem 1. (Steme) hafif bir ışık neşrederek parlamak 2. fig. (Lâcheln) görülmek, görünmek aufschlnden F: Er hat sich das Knie aufgeschunden. Düşer ken dizini yara etti, autschlrren (Pferd) ata koşum takmak Aufschlag m I. düşme, düşme, sukut suk ut 2. (Rikoschettieren) (Rikoschet tieren) sekme 3. mil. vuruş, düşüş, isabet, sekme, müsademe 4. mil. (-stelie) vuruş noktası 5. (Ârmeie) kol devriği; yen kapağı 6. (KragenS) yaka kıvrımı kıv rımı;; klapa, röver 7. (HosenS) (HosenS) pantalon paçası 8. (Preis9) yükseliş, yükseliş, artm ar tma, a, tereffü 9. (Ver(Verkaufsspanne) alım satım fiyat farkı 10. (Zuschtag) zam, ikramiye ikram iye 11. (Tcnnis) (Tcnnis ) servis serv is 12. 12. (Weberei) argaç, anş an ş 13. 13. (Augen2) gözlerin yukarıya kaldırılması; den ~ haben (Tennis) servis yapmak Sen intr. 1. düşmek, sukut etm., yere vurmak 2. (rikoschettieren) seğirtmek, sekmek; satha temas etm. 3. spez.mil. vurmak, çarpmak, isabet etm. 4. (Waren) pahalılaşmak 5. (mit dem Preis) fiyatını artırmak 6. (m. et. auf e-n Gegenstand) vurmak; tr. I. (Nüsse usw.) kırmak 2. (den Rand von et.) devirmek, kıvırmak, çevirmek; (Ârmel, Hose) sıvamak 3. (Buch, Wort) açmak, aramak, müracaat etm. 4. (Maschen) ilk ilmikleri yapmak; örmeğe başlamak 5. (Bett, Haus, Zelt> kurmak 6. ( Spk.; Augen) açmak 7. (Augen a.) yukanay kaldırmak 8. (Gelâchter) kahkaha koyuvermek, salıver
Aufschlâger
58
a u f s lt z e n
mek, atma k 9. (Schuhe) (Schuhe) kalıba koyar ak genişletmek genişletmek 10. Aufschub m 1. (gevvâhrter) mühlet, mehil, vade, müddet, (sich den Arm) düşerken kolunu yara etm. II. (Hufeisen) asıntı, ecel 2. (Verzögerung) tehir, teehhür, talik, tecil, vurarak tespit etm. 12. (Talje) naat, palanga donatmak; Sache imhal, geciktir(i!)me; sonraya bırak(ıl)ma; Die Sache duldet duldet keinen ~ . Mesele ertelenemez, e-n ~ gewâhren sich ~ (z.B. das Knie) düşerek yaralanmak; s. a. aufiteren mühlet vermek; ohne ~ bugünden bugünden tezi tezi yok; ohne weiteren geschlagen ~ daha fazla geciktirme geciktirmeden den Aufschlâger m (Tcnnis) servis yapan Aufschlag'geschwindlgkelt f mil. müsademe (od. vuruş) hızı aufıchultern omuza almak; omuzlamak -llnle / (Tennis) başlama başlama çizgisi çizgisi -punkt -pu nkt m isabet (vuruş) (vuruş) aufschürfen (Haut) sıyırmak, yara etm. noktası -schrapnell n müsademeli şarapnel -wlnkel m autsehürzen 1. (Kleid) yukarı kaldırmak; cemre(le)mek 2. (Lippen) dudak bükmek isabet açısı -zünder m müsademe tapası aufschleppen (Schiff) kızağa çekmek aufıchiitteln 1. sarsmak, sallamak, silkmek 2. (Betten) aufschlIeBen inlr.mil. yanaşmak; saflan sıkıştırmak; tr. 1. sallayarak, silkerek gevşetmek; sertliğini gidermek 3. açmak 2. ehem, kuvvetli asitlerle çözmek 3. (Boden(Matratze) döşeği kabartmak sehâtze, Bauland) işlenecek hale getirmek 4. (erlâutern) aufschütt'en 1. dökmek, atmak 2. (ausleeren) üstüne boşalt anlatmak 5. (Herz usw.) kalbini açmak 6. (Sport) iler mak 3. (im Lager) depoya koymak; derambar etm. 4. lemek; mesafeyi kapatmak; sich j-m ~ derdine derdine ortak (Damm) (Damm) toprak yığarak yükseltmek yükseltmek (veya) doldurma k 5. etm.; Pechts —/ Sağa yanaş yan aş!! s.a s .a.. aufgeschlossen (frisch) (Tee, Tabak) tazelemek; aufgeschültet: -er Hügel autschlltzen 1. yarmak, deşmek 2. (der Lânge nach) uzunla dolma tepe 2ung / doldurma, imlâ, set 2ungs.arbeiten 2ungs.arbeiten pl. imlâ İşleri masına kesmek; aufgesehlitzt deşik deşik aufsehluehzen aufsehluehzen hüngürdemek; hüngürdemek; ~ n hüngürtü aufschvvatzen (j-m et.) b-ne bşi yamamak; kargayı bülbül diye yutturmak (od. satmak) sett. (im Gefângnis) hücre kapısının açılması AufschluB m 1. sett. 2. ehem, kuvvetli asitlerle çözülmesi 3. (Bodenschâtze,auf$chweiBen 1. (öffnen) kaynak yaparak açmak 2. üstüne Bauland) işlenecek hale getirilmesi 4. geol. (Gestein) mey kaynak etm. dana çıkması, zuhur etmesi; aflorman 5. aydınlatma, aufsdıurellen s. anschwellen tenvir, tavzih, izah(-at), malumat, bilgi; j- m ~ geben eben auftchwemmen şişirmek, kabartmak; s.a. aujgeschuemmt (über) b-ni bir mesele hakkında tenvir etm., aydınlat aufschwindeln yamamak mak; izahat (malumat) (malumat) vermek; vermek; ~ erhalten (über) ... aufschwingen: sich - 1. (Vogel) havaya kalkmak 2. fig. yükselmek, kalkınmak, kırallaşmak 3. pej. s. sich aufhakkında (aydınlatıcı) bilgi edinmek; sich ~ verseha versehaffen ffen we'fen. 4. F s. s. sich aııfraffen (über) bş hakkında bilgi toplamak, fazla malumat elde fig. ruhi yükseliş; etm. 2relch 1. (bedeutsam) manalı, manidar 2. (wissens- Aufschurung m 1. (Turnen) hız alma 2. fig. manevi itilâ; vecit, coşkunluk 3. (vvirtschaftlicher) ikti wert) faydalı, müfit, istifadeli, enstrüktif, enteresan sadi kalkınma; ekspansyon 4. (günstige Entvvicklung) aufıchlüsseln muayyen bir sisteme göre bölmek, taksim iyiye gidiş; terakki; e-n ~ erleben (nehrnen) yükselmek, etm., tanzim etm. teali (inkişaf, terakki) etm.; mamurlaşmak, gelişmek aufschmelBen s. aufgeschmissen auftehen 1. gözlerini kaldırmak 2. yukarı bakmak 3. (zu aufsehmieren üzerine sürmek j-m j- m ) hürmet hürm et (takdir) (tak dir) etm .; hayran hayr an ve meftun kalmak; kalm ak; aufschnallen 1. (öffnen (öffnen)) tokayı açmak 2. (zumaehen) tokala (weiterarbeiten) baş kaldırmamak 9 n ohne aufzusehen mak 3. (Sattel) eyer vurmak 4. (Schulranzen, Rucksack) (allgemcines) sansasyon; ohne altes ~ gürültü gürültüsüz süz patırpatırçantayı sırtına almak erregen hayreti mucip olm.; heyecan, sansasyon dısız; — erregen aufschnappon 1. kapmak, yakalamak; ele geçirmek 2. (zuuyandırm uyan dırmak; ak; teessür te essür ve heyecanı mucip olm.; V'; hal fâllig hören) F tesadüfen duymak; kelime çalmak; ağız kesmek dan kapmak; lakırdı avlamak 3. (Hund) hap diye yut aufsthenerrcgend sansasyonel, spektaküler; -es Ereignis mak; intr. (z.B ( z.B.. SchloB) SchloB) açılı vermek sansasyon aufsehnaufen derin nefes almak; ferahlanmak f ) m 1. gözcü, bekçi, murakıp 2. (İn Internatsaufschneld'en 1. keserek açmak 2. (Wıırst) parça parça kes Aufseher(ln f) schulen) mubassır, muit, sürveyan, müzakereci 3. gardi mek 3. (Speisen) kotarmak 4. fig. (prahlen) tıraş etm.; yan ağzı ile aslan tuttuğunu söylemek; atıp tutmak; işkem bei kübradan kübr adan atma at ma k; (furehtb (fur ehtbar) ar) küçük dağları ben aufsetzen tr. 1. yerli yerine koymak 2. (Hut) başına koymak 3. (Schriftstück) kaleme almak; tanzim etm. 4. (Konzept yarattım demek; F: esip savurmak; öttürmek, uçurmak; anfertigen) müsveddesini yapmak 5. (e-n Dâmpfer) fig. V: polim yapmak; kofti atmak; caka satmak; 9 n: VVas b-nin b- nin cüretkâr lığını kırmak 6. (Hörner) (Hörner ) boynuz takm ak sermelonen zum ~ (Hândlerangebot) kesmece kesmece karpuz 2er 2er 7. (ein neues Geweih) boynuzu yenilenmek 8. (die Krone) m atıcı; ağzı büyük; tıraşçı, atıp tutan; palavracı, far a) (j-m) taçlandırmak b) fig. (e-r S.) canına tak etmek; fara; hum.a. köftehor; V: bom bomcu cu 2erei/fa rfara lık, tafra bu kadarı kada rı da fazla olmak 9. (F arben) arbe n) yeniden boya sür füruşluk, F: atmasyonculuk, atıp tutuculuk; V; katamek 10. (Topf, Wasser) ateşe koymak; ısıtmak 11. (Brillc) koftı takmak tak mak 1 2 . (Miene (Mi ene) ) çehre çehr e takınm tak ınmak ak 13. 13 . (aufstocken) bir ka t Aufschnitt m soğuk et (bilhassa jambon) ve sucuk dilimleri daha çıkmak 14. (im Bett) doğrultmak 15. (seinen Kopf) aufschnüren 1. bağlarını çözmek; açmak 2. üzerine bağ ısrarla karşı durmak; kafa tutmak 16. (Siegel) basmak lamak 17. (Flicken) yama vurmak 18. (Flugzeug) yere indirmek aufsctıraubcn 1. vidalannı çıkarmak 2. (Deckel) çevirip 19. (Boot) karaya çekmek 20. (FuB) ayağını yere koy açmak veya kapamak 3. (auf et.) vidalamak; vida ile mak; intr. (Flugzeug) yere inmek; sich ~ (z. B. İm Bett) Bett ) tespit etm. oturmak; k-ni doğrultmak; yatakta doğrulmak autschrecken tr. korkutmak, ürkütmek; intr. ürkerek aufseufzen içini çekmek yerinden fırlamak, sıçramak; kocunmak Aufslch t/ 1. murakabe, kontrol, denetim 2. (z.B. bei bei e- r Aufschrel m dehşet haykırması; sesleniş; tiz ve keskin Aufslcht/ Prüfung) gözcülük, nezaret, bekçilik 3. (Inspektion) feryat muayene, tef tiş 4. 4. (in Intematsschulen ) müzakerecilik müzakerecilik 5. aufschreiben 1. yazmak; kâğıt üzerine koymak; kaydet seli, yukarıdan bakış; die ~ führen (über) b-ne nezaret mek; not etm. veya tutmak; marke etm., markelemek 2. etm., bakmak; unter polizeiliche ~ stellen göz hapsine med. ilâç vermek; reçete yazmak 3. (Polizei) hüviyetini almak -s.beamte m kontrolör, kontrolcu; kontrol me tespit etm.; kimliğini saptamak f ju r . tetkik mercii -s.tührung muru; murakıp -s.behörde fju aufsehrelen feryadı basmak; çığlık koparmak /gözcülük -s.rat m murakabe meclisi auftchricken (Tau) naut. salta vermek Au fsc hrift hr ift/I. /I. adres 2. 2. (Schild) (Schild) (ser-)le (ser-)levha, vha, tabela 3. (Zettel) (Zettel) aufsitzen 1. oturmuş (vaziyette) olm. 2. (im Bett) yatakta oturm otu rmak, ak, doğrulmak 3. (Schiff) (Schiff) karaya kar aya otur muş olm. etiket, yafta 4. (an e-m Haus) tanımlık 5. (lnschrift) 4. (Reitcr) ata binmek 5. (Hühner auf der Stange) tüne kitabe, yazı, lejant
aufspalten
59
Aufstrich
F vazgeçmek, abandone etm. 5. (Fahnc) dikmek, rek4. mek 6. F aldanmak; hapı yutmuş olm.; V: göt (od. kıç) zetmek 6. (j-m ein Licht) F b-nin gözünü açmak; aufüstü oturmak 7. (nich* zu Bett gehen) yatmamak 8. (fest) gesleckl: -es Haar (Damenfrisur) sıkma baş bşe takılmış bulunmak; ~ lassen 1. bindirmek 2. (im aufstehen 1. ayağa kalkmak; kıyam etm. 2. (aus dem Bett) Stich lassen) ortada bırakmak; müşkül bir durumda (od. uykudan) kalkmak 3. (vom Krankenbett) yataktan bırakmak 3. (tâuschen) ald atm ak; faka bastırm ak; Aufhastalıktan kalkmak 4. (offenstehen) açık durmak 5. gestsstnl mil. Ata bin! (revoltieren) ayaklanmak, kıyam etm.; silâha sarılmak aufspalten 1. yarmak 2. (trenncn, tellen) ayırmak, bölmek, 6. (Prophet) zuhur etm.; wenn man aufslehl kalkıldığı taksim ctm. 3. ehem, evirtmek zaman; noch nicht ~ kdnnen b-ni yataklar çekmek; Es aufspannen 1. (Schirm usw.) germek suretiyle açmak, yay mak, sermek 2. (Saiten) takmak 3. (aile Segel) bütün yel zeugt von Anstand, wenn jüngere Leule vor âlteren ~ . Yaşça büyüklere kıyam (od. ayağa kalkmak), küçüklerin kenleri fora etm. terbiyesini gösterir. Da müfit du früher ~ (scil. wenn du aufsparen 1. ayırıp saklamak; tasarruf etm.; elde ihtiyat mich übers Ohr hauen vrillst). Senin usta olman için daha tutmak; esirgemek 2. (auf spâter verschieben) sonraya beş fırın ekmek yemen lâzım. Er İst m hl mit dem tinken bırakmak Fufi zuerst aufgestanden. Sol tarafından kalkmış, aufspelchern toplamak, yığmak; depoya koymak; deram bar etm .. stok yapm ak, istif etm., biriktirmek, mağazala- aufstelgen I. yükselmek, çıkmak 2. (auf e-e Anhöhe) yokuş tırmanmak 3. (auf ein Fahrzeug) binmek 4. (Schüler) mak, iddihar etm.; sich ~ toplanmak, yığınmak terfi etm. 5. (Flugzeug) havalanmak 6. (Oedanke) aklına aufsperren (ardına kadar; faltaşı gibi, faraş gibi) açmak; gelmek 7. (zum Range e-s Ministers) bakanlığa geçmek vor Verwunderıtng M und und Nase ~ hayretten ağzı açık 8. (Şaft in Bâumen) ağaca su yürümek 9. (drohend) (Gekalmak; lâlüepkem kalmak fahr) çökmek 10. (Sperma) beli gelmek 11. (Gefühle) aufsplelen 1. çalgı çalmak; müzik yapmak 2. (Sport) oyun husule gelmek; uyanmak 2 n (des Nebels) ağış; sait hare çıkarmak; sich ~ 1. paralamak; bilgiçlik ctm.; boy gö ket -d yükselen, kalkan, havalanan; -es Angstgefühl korku stermek (od. satmak); (bilgin, hekim v.s.) geçinmek; damarı; -er Safi bot. besisuyu, usare; -er Asi (e-r Flug bıyık burmak; ulvan satmak; efelik yapmak; V; polim bahn) uçuş yolunun yükseliş kısmı yapmak 2. (vomehm tun) postuna oturmak 3. (als) k-ni . . . gibi göstermek; k-ne . . . süsü vermek;. . . davasına aufsteH'en 1. koymak, vazetmek, yerleştirmek 2. mil. mevzilemek, tertiplemek, ikame ettirm ek, dikmek, sırala düşmek; bşe yeltenmek; sich als Helden ~ yiğitlik tas lamak; sich als Meister (in et.) ~ ustalık satmak; Er mak 3. (Spieler) maça sokmak 4. (formieren) tesis ve teş kil etm. 5. (Beispiel) vermek, getirmek 6. (rcihenvveise; spielte sich als Dichter auf. Kendisi şairlik iddiasında idi. O, şairlik davasına düştü. z.B. Stühle) sıralamak; (hintereinander) arka arkaya sıralamak 7. (Beweise) göstermek 8. (j-n als Kandidaten) aufspleBen 1. saplamak, şişlemek; ucuna getirmek 2. (mit namzetliğini koymak 9. (Bett, Faile usw.) kurmak 10. den Hörnem) boynuz vurmak; boynuzlamak (Maschine) monte etm., takmak 11. (Rechnung) tanzim aufspllttern küçük parça halinde ayırmak aufsprengen 1. (Tür) kırıp açmak (od. zorlamak) 2. (z.B. etm. 12. (Liste) bşin listesini yapmak (od. çıkarmak) 13. mit Dynamit) berhava etm., uçurmak (Rekord) tesis etm. 14. (Behauptung) ileri sürmek; deraufsprieBen fışkırmak, hasıllanmak, sürmek mevan etm. 15. (Bedingungen) şartlar koşmak 16. (m. aufsprlngen !. fırlayıp ayağa kalkmak; hoppala atlamak 2. j- m et. ~ ) F yapmak 17. (veranstaltcn) tertiplemek 18. (vor Freude) sevinçten hoplayıp sıçramak 3. (Tür) (Programm) tertip etm.; sich - 1. (z.B. als Beobachter) ansızın açılmak, yaylanmak 4. (Haut) çatlamak 5. (Knosdikilmek 2. (in Reih und Glied) sıralanmak, dizilmek 3. en) patlamak, açılmak 6. (auf dic fahrende StraBen(Schlange bilden) kuyruk teşkil etm. eung f 1. vgl. aufahn) üzerine sıçramak, atlamak 7. (rikosehettieren) stellen 2. (schriftliche) liste, cetvel, relövc, dizin, tablo; zıplamak; danernd ~ und sich wieder hinsetzen hop kalkıp (bei Versteigerung a.) kaime 3. (Fahrplan) tarife 4. hop oturmak; s.a. aufgesprungen (kurze) hulâsa, icmal 5. mil. tertip 6. montaj aufspritzen Inlr. 1. (Wasser) fışkırmak 2. (Schmutz) sıçra aufstemmen 1.(gevvaltsam) manivela, keski v.s. ile açmak2. mak 3. hum. (P.) yerinden fırlamak; İr. (Farbe, Lack (Arm) dayamak; sich ~ dayanmak usw.) püskürtmek; aufgesprilzl: -e Farbe tabanca boyası Aufstleg m 1. yukarı çıkma; suut 2. (Steigung) yokuş, aufsprossen z.va. s. autspriefien bayır 3. fig. kalkınma, yükselme, itila 4. (e-s Flugzeugs) aufsprudeln kaynağından fışkırmak; kaynamak havalanma 5. (e-s Beamten) terfi ve terakki -splel n Fb. Aufsprung m 1. atlama, fırlama, hoplama; yerinden fırlama terfi maçı 2. (nach e-m Sprung) yere iniş (noktası) aufstöbern 1. (Wi!d) yuvasından çıkarmak; izini bulmak; aufspul'en ipliği yumağa veya makaraya sarmak 2er saklandığı yeri keşfetmek 2. allg. arayıp bulmak çıkrık, bobin aufstocken (Haııs) kat üstüne ka t çıkmak; Das Recht, diesen aufspürcn izini arayıp bulmak; av kaldırmak; izlemek, Laden aufzustocken, hal ein anderer. Bu dükkânın havası keşfetmek başkasınındır. aufstacheln kışkırtmak, tahrik etm., körüklemek, ayaklan aufstöhnen derinden derine inlemek dırmak aufstören 1. (Wild) ürkütmek 2. (Ameisenhaufen) karıştır aufstampfen (mit dem FuB) tepinmek; ayaklarını yere vur mak 3. fig. rahatsızlandırmak; rahatını kaçırmak mak aufstoBen tr. I. (Tür) iterek açmak 2. (Stock) yere vurmak; inlr. !. (rülpsen) geğirmek , tefriti etm. 2. (j-m sauc r —) a) Aufstand m ayaklanma, isyan, kıyam, ihtilâl, kargaşa, fitne, şuriş; e-n ~ anzetteln fesat kazanı kurmak; ihtilâl çıkar ağzı (od. midesi) ekşimek b) fig. pişman olm. 3. (auffallen) mak; den ~ niederwerfen isyanı bastırmak göze batmak 4. (irgcndıvo) bir yere çarpmak, oturmak, aufstiindIsch asi, serkeş, ihtilâlci varmak 9 n geğirme, geğirti aufstapeln istif etm., stok yapmak; yığmak aufstreben 1 yükselmeğe çalışmak 2. (zu et.) emelini besle aufstarren 1. (unvenvandt aufblickcn) gözlerini yukarıya mek -d (z.B. Stadt) yükselen, gelişen kaldırıp dimdik bakmak 2. (steil aufragen) dimdik yük aufstreichen I. (Butter, Farbe usw.) üzerine sürmek 2. (Mörselmek tel, Zement usw.) sıvamak Aufstau m biriktirilen su (miktarı) aufstrelfen 1. (Armel) sıvamak 2. (leicht ritzen) hafifçe sıyır aufstttuben (Schnee) tozarmak, tozlaşmak mak, çizmek aufstauen yığmak, biriktirmek; sich ~ toplanmak, birik aufstreuen saçmak, serpmek; (Salz, Mehl, Zucker) üzerine mek, yığmak ekmek aufsteehen deşmek, açmak Aufstrich m 1. (in der Schrift) saç çizgisi 2. (bei der Geige) aufstecken 1. (Kleid) iğne ile tutturmak; kaldırıp iğnelemek mus. puse, itiş 3. (Farb2) sürme, vurm a, k at, taba ka 4. s. 2. (Miene) çehre takınmak 3. (Haar) Firkete ile kaldırmak Brotaufstrich
aufstülpen
60
■ufstiilpen I. (Kopfbedeckung) dikkatsizce başına geçirmek 2. kenarını bükmek, kıvırmak; sıvamak; aufgestülpt kalkık, devrik aufstützen 1. yaslamak, dayamak 2. (Kranken) destekleye rek doğrultmak; sich ~ yaslanmak,dayanmak,ittikâ etm. autsuchen 1. (mst.S.) aramak 2. (besuchen) ziyaret etm., b-ni görmeğe gitmek 3. muayyen bir yere gitmek 4. (den Arzt) doktora baş vurmak 5. (aufsammeln) toplamak auttafeln s. auftischen auttakel'n I. naut. teçhiz etm., armasını çekmek (od. tak mak) 2. fig. süsleyip püslemek; sich ~ süslenmek; takıp takıştırmak; s.a. aufgetakelt. °ung / 1. naut. arma 2. fig. süs müs; cafcaf Auftakt m 1. mus. anakruz, dış ölçü, eksik ölçü 2. (Einleitung) mukaddeme, başlangıç, giriş; den ~ biiden ffür) fig. bşe mukaddeme teşkil etm .; bşe başlama işareti olm. auttaljen naut. yürya etm. auttanken benzin (v.s.) doldurmak auftauchen 1. (aus dem Wasscr) yüze çıkmak; suyun üstüne çıkmak 2. (sichtbar vverden) peyda olm., bşin üstüne gel mek; tecessüm etm., sökün etm., b-nin yoluna çıkmak; ortaya çıkmak; arzı endam etm. 3. (unangemeldet) dal mak 4. (Schwiertgkeiten) çaparız çıkmak 5. (in der Fernc) ağarmak 6. (Zvveifel, Verdacht) şüphe hâsıl olm.; türemek; meydana çıkmak; zuhur etm. auftauen tr. eritmek; intr. I. erimek 2. fig. uyuşukluğu (durgunluğu, çekingenliği) zail olm.; açılmak, canlanmak •uftellen 1. bölmek, taksim etm. 2. (aufspalten) parçalam ak; parçala ra ayırmak; inkısama uğratmak auttlschen 1. (Speisen) sofraya koymak 2. (erzâhlen) naklet mek, hikâye etm. 3. (Lügcn) yalan yutturmak 4. F (dauernd) ağzına sakız etm.; ağızda sakız gibi çiğnemek; ~ , was Küche und Keller bietet kuşsütiyle beslemek; faustdicke Lügen ~ maval okumak; Jet et will er uns schon wieder Liigenmârchen ~ / Oene yalanları kıvırmağa baş ladı. auftoppen (Rahen) naut. kargacunda etm. Auftrag m I. emir, vazife, misyon 2. (Bestellung) sipariş 3. (FarbS) sürme, vurma, kat, tabaka 4. jur. vekâlet 5. (Ver pflichtung) vazife, ödev, mükellefiyet, borç; im ~ (von) emriyle; namına; e-n ~ ertellen H sipariş vermek Sen tr. 1. (Speisen) sofraya koymak 2. (Farben) bir kat sür mek 3. (dick) a) kalın bir boya tabakası sürmek b) fig. mübalağa etm., büyütmek, İzam etm. 4. (j-m et.) emret mek; bir iş havale etm. 5. (Kleidungsstückc) kullanıla maz hale gelinceye kadar giymek 6. (Şaibe, Schminke) sürmek, yakınmak 7. (Mörtel) sıvamak; Man hat mir aufgetragen, Ihnen e-n Brief zu schreibtn. Size bir mektup yazmamı söylediler. Washal man dir aufgetragen? Sana ne tş gösterdiler? intr. (dick maehen) (Kleidung) şişkinlik göstermek -geber m I. emir veren; işveren 2. Jur. (Mandant) müvekkil; vekillik veren; vekil eden 3. (Besteller) sipariş veren; als ~ H re’sen; -s.ertellung f; -s.vergebung / ihale -s.walze / typ. rulo 2welse Adv. vekâleten •uftriufeln intr.Itr. bşin üzerine damla damla ak(ıt)mak auftreffen 1. vurmak, isabet etm., çarpmak 2. (Strahlcn) düşmek, vürut etm. auftreiben 1. (aufscheuchen) ürkütmek, korkutmak, ayağa kaldırmak 2. (aufblâhen) şişirmek, kabartmak; (Gase) içten bastırıp genişletmek 3. (finden) arayıp bulmak 4. (ausfindig maehen) bulup ortaya çıkarmak 5. (Vieh) satışa çıkarmak 6. (Reifen auf ein FaB) çekiçle vurarak üzerine tespit etm.; Wo hast du denn diese Vase aufgetrleben? Bu vazoyu nereden uydurdun? nicht aufzutreiben (Ware) piyasada yoktur; ele geçmez; s.a. aujgetrleben auftrennen I. (Naht) dikişi sökmek; teyelleri ayırmak 2. (Strickerei) sökmek; sich ~ sökülmek auftreten intr. I. (den FuB aufsetzen) ayağını yere basmak, koymak 2. (mit dem FuS nicht ~ können) ayağının üzerine basamamak 3. (leise) yavaş yürümek 4. (öffentlich) ortaya (meydana, sahneye) çıkmak; alenen görün mek 5. (sich benehmen) davranmak, hareket etm. 6. (entstehen) hâsıl olm.; vuku a gelmek; zuhur etm., baş göster
aufwenden
mek 7. (Schwierigkeit) pürüz çıkmak; arız olm., meydan almak 8. (plötzlich) çıkagelmek 9. (Gerüchte) yayılmak 10. (besehelden) alçaktan görüşmek 11. (nachdrücklich) ağır basmak 12. (sicher) k-den emin olm. 13. (würdevoll) vakarlı bir tavır takınmak 14. (gegen j-n) karşısına çık mak; aleyhinde bulunmak, konuşmak 15. (als Zeuge) şahit sıfatiyle bulunmak 16. (Hautausschlag) çiçeksimek; tezehhür etm. 17. (Bedürfnis, Notvvendigkeit) messetmek; wieder ~ (Krankheit) nüksetmek, tepreşmek, üste lemek ;tr. (Tür) tekme ile açmak 9 n 1. ayağını yere basma 2. (ortaya, sahneye, meydana) çıkma 3. hattıhareket, gidiş, tavır 4. zuhur Auftrleb m 1. phys. yukarıya doğru basınç 2. (Almfi) inek lerin yaylaya çıkarılması 3. fig. canlılık, neşe, cesaret 4. (ViehS) satışa çıkarılan hayvanlar; e-n ~ geben fig. gay ret vermek; gayrete getirmek -s.kraft f yüzdürme (od. kaldırma) kuvveti -t.wlnd m (warmer) termik cereyan Auftrltt m I. TA. sahneye çıkış 2. TA. (Szene) bölümcük, meclis, kesim 3. (Streit) sert çekişme; kavga 4. allg. heye canlı hadise 5. (an e-m Fahrzeug) araba basamağı 6. (Podest) yükseltilmiş yer; podyum; (Stein) binek taşı auftrocknen intr.Itr. kuru(t)mak auftropf'cn intr.ıtr. bşin üzerine damla damla ak(ıt)mak Ssteln m dikit, istalagmit auttrumpfen I. Ka. seli, koz oynamak 2. fig. k-ni üstün görerek bir iddiayı ileri sürmek; V: gürlemek auftun 1. açmak 2. (auf den Teller) tabağa koymak; sich ~ açılmak auftupfen yavaşça dokunarak emmek (bzw. kaldırmak) auftürmen yığmak; küme yapmak; sich ~ yığılmak aufwachen uykudan uyanmak aufwach$en I. büyümek, yetişmek 2. fig. pe^da olm., zuhur etm. aufwallen 1. kaynamak, fıkırdama k, feveran etm. 2. (Staub, Rauch) yükselmek 3. fig. galeyan etm., hiddetlenmek; ~ lassen (beim Kochen) tıkırdatmak; bir taşım kaynat mak Aufvrand m t. sarf, masraf, harç 2. (Lebensstil) yaşayış
tarzı 3. (Mühe) külfet, zahmet 4. (groBer) lüks, ihtişam, debdebe, saltanat 5. (Versctuvendung) israf -s.entschfldlgung / temsil ücreti aufwürmen I. (Speisen) yeniden ısıtmak 2. fig. (immer wieder) tekrar açmak, tazelemek; ısıtıp ısıtıp koymak; tem cit pilavı gibi sunmak 3. (Sport) eşofman yapmak; sich ~ ısınmak Aufwarte'frau/hizmetçi (od. gündelikçi) kadın 2n 1. sofrada hizmet etm. 2. (m.et.) bşi takdim etm., sunmak, arz etm. aufwârts 1. yukarıya doğru 2. (fluB-) akıntı (od. nehir) yukarı; den Bogen ~ führen mus. (Oeige) yayı itmek 2bewegung/(an der Börse)yükselme, tereffü 2entwlcklung /kalkınm a, inkişaf, gelişme -gehen inkişaf etm., gelişmek, terakki etm., ilerlemek Shaken m (Boxen) aperkat Aufwartung / I. hizmet 2. hizmetçi (od. gündelikçi) kadın 3. (Höflichkeitsbesuch) nezaket ziyareti; j-m seine ~ maehen 1. arzı tazimat etm. 2. (e-m Neuzugezogenen) safa geldine gitmek 3. nezaket ziyareti yapmak Aufwasch m 1. bulaşığı temizleme 2. (schmutziges Gesehirr) bulaşık; Das geht in e-m ~ hin. (od.) Es ist ein ~(-en). Bu, diğer işlere beraber görülebilir. 2en I. (Boden usw.) silip süpürmek; yıkamak 2. (Geschirr) bulaşığı temizlemek; yıkamak 3. (sich die Hande ~) yikaya yıkaya ellerinin derisini soymak -wasser n bulaşık suyu aufwecken 1. uyandırmak 2. fig. canlandırmak, neşelendir mek; s. a. aufgeweckl aufweichen intr.Itr. yumuşa(t)mak, gevşc(t)mek aufwelnen (selt.) hüngür hüngür ağlamağa başlamak aufweisen 1. (aufzeigen) göstermek, arz etm., izhar etm. 2. (besitzen) malik olm., haiz olm.; 3. (Leistungen) mey dana koymak; Ein Verrat, wie ihn die Oeschichte bisher nicht aufzuıveisen hat. Tarihin şimdiye kadar kaydetme diği ihanet. aufwend'en 1. sarf etm., para dökmek 2. (FleiB) kullanmak, harcamak 3. (relchllch) bezletmek Simgen pt. masraf (-lar)
•ufwerfen
61
Augt
(Pullover usw.) çözmek 15. (Reifen) monte etm., tak aufwerfen I. havaya veya yere atmak 2. (Problem) ortaya mak; intr. 1. (Wache) nöbete çıkmak 2. (Gevvitter) çık koymak (od. çıkarmak); deşmek 3. (Erde) yığmak 4. mak, yaklaşmak 3. (Sternc) görünmek 4. (Wo!ken) gezin (Damm) yükseltmek, inşa etm. 5. (Graben) kazmak, mek; fatseh aufgezogenes Unternehmen dörtköşe tekerlek oymak, hafretmek 6. (Würfel) atmak 7. (Kopf) başını kaldırmak 8. (Lippen) yukarıya kıvırmak 9. Spk. atmak Aufzucht / 1. yetiştir(il)mc 2. (konkret) yetiştirilen hay vanlar sich ~ (als, zum) k-ne . . . payesi (od. süsü) vermek; aufzucken 1. birden ürküp titremek 2. (Flamme) sıçramak, sich zum Herrscher ~ (über) b-ne tahakküm etm.; s.a. aufgeworfen feveran etm. 3. (Blitz) çakmak aufwert’en yeniden kıymetlendirmek; revalorize etm. Aufzug m 1. asansör, elevatör 2. (Kran) vinç 3. (Umzug) 9ung / revalorizasyon kortej, alay, geçiş 4. (Parade) defile, resmigeçit 5. (ÂuBeau(wickeln 1. (zusammenwickeln) sarmak, dolamak; yumak res) kıyafet, kılık, kisve; üst baş 6. Th. perde, fasıl 7. yapmak; ipliği makaraya sarmak; (Haar) saçı papiyot(Weberei) arış, çözgü, argaç; in sehmutzigem ~ üstü kirli; üstü başı pis; leh bin in e-m ganz jâmmerlichen lara sarmak; (Tauwerk) naut. kangallamak 2. (Kind) kundağını çözmek 3. (loswickcln) sarılan, dürülen bşl Ostüm başım battı. aufzupfen I. (Knoten) çözmek 2. (Stoff) söküp tiftik tiftik açmak, yaymak atıfwl*gel'n isyan ettirmek; kışkırtmak, parmaklamak, etm. ayaklandırmak, tahrik etm. Sung / fesatçılık, fitnecilik, aufzwângen 1. (Tür) cebren açmak 2. s. aufzwingen bozutçuluk, mefsedet; İsyana tahrik; kışkırtı, ordubozan aufzvvlngen zorla kabul ettirmek; empoze etm., dikte etm.; lık sich ~ 1. ayağa kalkmağa cebrinefsetmek 2. (Gedanke) aufwlegen 1. (ausgleichen) muvazene sağlamak 2. (wettiçine doğmak machen) telâfi etm., karşılamak 3. (gleichwcrtig sein) Aug'apfel m 1. kürei ayn; göz yuvarlağı 2. fig. gözbebeği, denk (od. muadil) gelmek 4. (mit Oold) ağırınca altınla favori; wie seinen ~ hüten canı gibi saklamak; gözü gibi tartmak; Du verdiensl, mit Oold aufgemgen zu werden. sakınmak; gözünün bebeği gibi sevmek -bolzen m naut. Ağırlığınca altın değersin, nichl mit Gold aufzuwiegen mapa; gözlü cıvata sein altınla bile ölçülememek Auge n 1. göz, ayn; poet.: dünya penceresi 2. bot. tomur Aufwiegler'(ln /) m muharrik, müşevvik, kışkırtıcı, tahricuk, konca, aşı 3. (Olick) bakış, nazar 4. (Punkt, Tıtpfen) kâtçı, parmakçı, fesatçı; bezahlter ~ ajan provokatör nokta, benek 5. (e-s Ankers) naut. anele deliği 6. (in e-nı Slıch müfsit, fitleyici, karıştırıcı, fesatkâr, tahrikimiz Tau) naut. kasa; Das ~ des Herrn macht die Herde fett. Aufwlnd m yükselen hava cereyanı Spr. Ağanın gözü ineği semiz eder. Spr. gute -n haben aufw!nden 1. (in die Höhc winden) bucurgatla kaldırmak gözleri iyi görmek; ein ~ haben 1. (für et.) bşden çok iyi 2. (Auto) kriko ile kaldırmak 3. (Anker) demir (lenger, anlamak 2. (auf et. od. j-n) (bşde, b-de) gözü olm.; ein ~ çapa) almak 4. (aufwickeln) makaraya geçirmek zudrücken 1. (beim SchieBen) bir gözü kapamak 2. fig. aufwlrbeln 1. kasırga halinde, döne döne, hızla yükselmek (geflissentlich übersehen) göz yummak; görmemezlikten 2. (Staub) toz tozutmak; sütun halinde kalkmak (kal gelmek; iğmazda bulunmak; iğmazı ayn etm.; hoş gör dırmak) 3. fig. vitl Staub ~ çok gürültüyü mucip olm.; mek; ein wachsames ~ haben (auf) b-ne, bşe göz kulak çok dedikoduya sebep olm.; Der Sturm hat e-e Unmenge olm.; Die -n sind gröfier ali der Magen. Açın karnı doyar, Staub aufgewirhtlt. Kasırga tozu toprağı savurdu (od. gözü doymaz. Spr . ; die -n offenhaiten fig. gözünü dört tozu dumana kattı). açmak; ganz ~ und Ohr s ein dikkat kesilmek; göz kulak aufwlsch'en 1. bezle silmek 2. (Boden) tahtaları silmek, olm.; kein ~ tassen (von) b-den, bşden gözlerini ayırma temizlemek Slappen m 1. silgi, silecek 2. (für Geschirr) mak; kein ~ mehr haben (für) bş b-nin gözünde olma bulaşık bezi; mutfak bezi; paçavra bez mak; kein — zutun başı yastık görmemek; göz kırpma Aufvruchs m I. yeni yetiştirilen ağaçlar; fidanlık 2. sett. mak; kirpiklerini kavuşturamamak; j- m die -n bffnen yeni nesil b-nin gözünü açmak; ikaz etm .; -n maehen wie ein gestocheaufwühlen 1. (Erde) kazıp karıştırmak 2. (Staub) savurmak nes Kalb gözleri lokma lokma fırlamak; -n reehts (links, 3. (Tiere) eşinmek, deşelemek A. fig. tahrik etm.; heyecana geradeaus>1 mil. Sağa (sola, ileri) baki grofit -n maehen düşürmek 5. (Meer) kabartmak, dalgalandırmak gözlerini faltaşı gibi açmak; die -n heften (od. richten) aufzâhl'en 1. birer birer saymak, tadat etm., zikretmek 2. (auf) gözlerini b-ne, bşe dikmek (çevirmek); ein ~ uw(j-m eins od. ein paar —) adamakıllı değnek vurmak, fen (auf) bşde gözü olm.; soım'f das ~ reicht göz göre dayak atmak; so ıvenige, da fi man sie an den Fingern ~ bildiği kadar; verlieble -n maehen aşikâne nazarlar fırlat kamı parmakla gösterilecek kadar az; altes ~ sayıp mak; sehenden -s göz göre göre; sekenden -s in sein Verdökmek 2ung f tadat, zikir derben rennen ölümüne susamak; belâyı para ile satın autzfiumen (Pferd) yular takmak; gem vurmak; (prunkvoll) almak; seinen -n nicht traurn kendi gözlerine inanamadonatmak; das Pferd beim Sehwanz ~ ata et, ite ot mak; Aus den -n aus dem Sinnl Spr. Gözden ırak olan yedirmek gönülden dahi ırak olur. Spr . ; kaum aus den -n sehen uıfzehren 1. (aufessen) yiyip bitirmek 2. (verbrauchen) kirmen (vor lauter Arbeit) başını kaşımağa vakti olma sarf ve istihlâk etm. 3. (vertilgen) yakıp yok etm. 4. mak; aus den -n sehaffen V: tüydürmek; nicht aus den -n (Krâfte) tüketmek tassen (od. vertieren) nazardan kaçırmamak; göz hapsine aufzelchn'en 1. resim yapmak; tersim etm. 2. (schriftlich) almak; izine basmak; sırtından ayrılmamak; in die -n not etm., kaydetmek Sung / 1. tersim 2. resim, tasvir fallen ( od. springen) göze çarpmak; ins ~ fassen I. (er3. not, kayıt wâgen) göze almak; göz önüne almak; derpiş etm. 2. (Geaufztlgen 1. (darlegen) göstermek, arz etm., izhar etm. 2. fahr) tehlikeye göğüs germek 3. (ptanen) tasarlamak; in (beweisen) ispat etm. 3. (besitzen) malik (od. haiz) olm. seinen -n fig. nazarında; im — behatten gözden çıkarma 4. (j-s Fetıler) yanlışım çıkarmak mak; gözden uzak tutmamak; et. im ~ haben I. (seharf aufzerren çekerek açmak veya kaldırmak beobachten) b-nin tavır ve hareketini sıkı nezaret altında aufzlehen tr. 1. yukarı çekmek veya çekip atmak 2. (Fahtıe) bulundurmak 2. (et.) bşi yapmak niyetinde olm.; hedef çekmek 3. (Vorhang) açmak, kaldırmak 4. (Landkarte) edinmek; mit blopem ~ göziüksüz, durbünsüz; mil sehr bez üzerine yapıştırmak 5. (Saiten) takmak, mandalla kleinen -n kemgöz; mit eigenen -n beobachten müşahede mak 6. (gelindere Saiten) fig. aşağıdan almak 7. (andere etm.; mit eigenen -n gesehen meşhut; mit den -n zwinkern Saiten) fig. sertlenmek; şiddete başvurmak 8. (Uhr) kur göz kırpmak; mil den -n versehtingen bşe göz dikmek; mak 9. seli, germek 10. (Kinder, Tiere) büyütmek, ~ um ~ , Zahn um Zahn kısasa kısas; göze göz dişe diş; yetiştirmek, beslemek 11. (necken) alaya almak; maka kana kan kesiğe kesik; unter vitr -n baş başa; can cana; rayı takmak; b-ne takılmak 12. (organisieren) tanzim vor aller -n umum muvacehesinde; göz göre göre; göz ve teşkil etm. 13. (Flasche) mantarını çekip çıkarmak 14. önünde; alenen; alamelcinnas; vor - stehen göz önünde
Âugelchen
62
ausarten
bulunmak; tütm ek; sich et. vor -n hallen göz önünde tut mahallinde keşif; Der ~ Irügt. Zevahire aldanmamak. Cschclnllch 1. (offenbar) görünüşe göre 2. (evident) mütemak {od. bulundurmak); vor melnen -n gözümün önünde; j- m vor -n kommen b-nin gözüne görünmek; Der Kerl bariz, bariz, bedihf, aşikâr -scblrm m güneş (od. göz) soll mir nicht noch einmal vor -n kommen! Gözüm görme siperi -sehmaus m göz ziyafeti -sehmerzen pl. gozağnsı (a. fig.) -schwüche / s. -ieiden (2). -splegel m göz aynası; sin onu! oftalmoskop -spülglas n göz kadehi -stem m poet. 1. göz Âugelchen n gözceğiz lugeln 1. göz kırpmak; göz işareti yapmak; göz süzerek 2. (Koscvvort) göz nuru; nuruayn -Uuschung / I. galatı bakmak; aşikâne gamzetmek; manalı nazarlar atm ak 2. rüyet; göz aldanması (od. aidatımı) 2. (Fata Morgana) agr. (okulieren) aşılamak serap, ılgımsalgım -tröst m I. içten sevinç; teselli 2. fig. iugen ihtiyatla bşe bakmak, b;i gözetmek göz nuru; nuruayn 3. bot. göz otu; güzellik otu -unterAugen'abstand m göz aralığı -arzt m göz tabibi (doktoru), suchung / göz muayenesi -wasser n I. med. göz suyu 2. gözcü, oftalmolog, oftaimolojist -auswlıcherei/; Das isi (Trânen) gözyaşı -wassersucht / med. istiskayı ayn; ~ / Bu, göz boyamadır, -bad n göz banyosu -beobachtung hidroftalmi -welde/ göz ziyafeti; cazip ve dilrüba temaşa / mil. gözle gözetleme -binde / 1. göz sargısı 2. a. fig. -wlmper / kirpik -wlnk«l m göz ucu; (innerer) göz gözbağı ınarı; (âuûerer) göz kuyruğu -wurz fbol. 1. dağ kerevizi Augenblick m lahza, an, dakika; E-n (kleinen) ~ bitle! . (kretisehe) pire otu -zahn m köpek dişi; (oberer) göz Bir dakika bekleyiniz lütfen! Biraz sabrediniz! aile -e dişi -zeuge m göz (rüyet, vaka) şahidi; görgü tanığı; uyar uymaz; vakitli vakitsiz; ikide birde; zırt zırt; jeden (şahidi ayn); als ~ auflrelen bşe şahitlik etm. ~ anbean; dakkadan dakkaya; pek yakında; hemen; Auglasstall m fig. karmakanşıklık, perişanlık, hercümerç Er mu/} jeden ~ dasein. Nerede ise {od. handiyse) gelir. -Kuglg . . . gözlü naehdem er e-n ~ nachgedachl halle şöyle bir düşündükten Auglt m min. ojit, avgit sonra; fü r den ~ şimdilik; im letzten ~ son dakikada; Âuglein n gözceğiz yumurta kapıya dayandıktan sonra; im gegemvartigen ~ AugspliB m naul. dikişli kasa halihazırda; şimdi; im richligen ~ tam vaktinde (volks- Augur m his!, eski Roma rahip vc kâhini -en.llchetn n tüml.:) kertesi kertesine; im richligen — lıaııdeln vaktini mahremi esrarın anlaşmalı gülümsemesi şaşmamak; im erslen ~ ilk bakışta; vehlei ulada; gerade August i. m ağustos ayı 2. mV Ogüst; dummer —(im Zlrin diesenı ~ tam o sırada; (volkstüml.:) o kerte; den gekus) ültrakomik -a; -e n>V Ogüst in Seisch: das -e Zeitalter eignelen ~ finden sırasına {od. dengine) getirmek; Jetzt Ogüst devri -Inerorden m Ogüsten tarikatı isi gerade der richtige ~ dafür da. İş tam kıvamında, im — Auktlon f müzayede (od. açık artırma) ile satış -ator m 1. s. im gegenuıörtigen ~ . 2. (im Handumdrehen) soluk mezat komiseri (od. memuru); mezatçı eieren seli, açık aldırmadan; lichter ~ hali sahıv Sileli I. (sofort) ani, artırma ile satmak -s.raum m mezat dairesi derhal, çarçabuk; bir an evvel; hemen 2. (derzeitig) bu Aula / (in Schulen) toplantı (od. konferans) salonu anda; halihazır(-da), şimdilik, şimdiki; bugünkü günde; au palr karşılıklı ibate ve iaşe şimdilerde, halen; -e Lage vaziyeti hazıra; bei der-en Auretlan n. pr. (römiseher Kaiser) Oreliyen Lage halihazır vaziyette; şimdiki halde; 2$ s. 2 lich Aureole/hale; ay ağılı Augen bllnzeln n göz kırpma; gözle işaret -bohne / bol. Aureomyzln n (Antibiotikum) oreomisin börülce -braue / kaş, ebru, hacip; mit dünnen, gleich- Aurlket / bot. ayıkulağı müpigeıı -n kaleınkaşlı; mit dichten, sehurarzen -n karakoş Aurlpfgmcnt n pharm. sarı zırnık (-lı); samur kaşlı; schön gewölbte -n kemer kaş; tak ebru; Aurora n. pr. eski Romalıların şafak ilâhesi die -n nachziehen kaşına rastık çekmek -brauenschmlnke aus (1— 4 Prâp. m. Dal.) I. -den, -dan 2. (Stoff) -den, -dan mamul 3. (Orund) -den, -dan dolayı; bş yüzünden 4. (aus / (sehvvarze) rastık, kühtıl -butter / göz çapağı -darre f . . . heraus) içinden, arasından 5. Adv. od. Sb. (Sport) med. kseroftalmi -deckel m s. -lid. -diagnose / med. avut 6.a) (fertig) tamam, b itti, geçti, oldu; V.- sifos b) gözden teşhis -entzündung / med. oftalmi; göz iltihabı Sftlllg bariz, belli, aşikâr, bedihl; ~ sein nazara çarp (ausgelöscht) söndürülmüş, sönmüş c) (ausgelesen) oku nup bitirilmiş d) (ausgezogen) çıkarılmış e) (nicht mehr mak -fültchen pl. göz buruşukları -farbe / göz rengi -lehler m rüyet noksanı -üstel / med. gözyaşı yolu fistülü vorhanden) kalmamış; von Grund — tamaıniyle; nicht mehr ein noch ~ missen puslayı şaşırmak; şapa oturmak; n -flimmern n göz pırıldaması -glas I. (Monokel) tek ne yapacağını bilmemek; ~ sich selbsl heraus kendiliğin gözlük; monokl 2. (Brilie) gözlük 3. (Opernglas) tiyatro den, bizatihi; leh bin nicht auf sein Geld ~ . Ben parasında dürbünü 4. (Okular) adesei ayniye; oküler; göz camı 5. değilim. Spielwaren ~ Deutschland Almanya’dan gelen (Lorgnon) tek camlı saplı gözlük 6. (Lorgnette) saplı oyuncaklar; Jetzt İst alles Buyrun cenaze namazına. gözlük 7. (Zwicker) pensne 8. (Lupe) pertavsız, büyüteç Es isi ~ . Bitti artık. Hepsi bu kadar. Es İst ~ mit ihm. -heltkunde / med. göz hekimliği; gözcülük; oftalmoloji Mahvoldu. Das Kompott İst (Restaurant) Komposto -höhle / göz yuvası {od. çukuru); gözevi; fr. cevfı hicact kalmadı. Jetzt İst es aber ~ mit meiner Geduld! Sabrım -kammer / 1. (hinlere) artod a; beyti halfi 2. (vorderc) tükendi (od. kalmadı). ~ Slolz izzetinefis uğruna; A m önoda; beyti kuddami -klappe f i . (Schcuklappe) araba Sonntag war er mit seinen Freunden aus. Pazar gününde atlarının meşin gözlüğü 2. (für Mcnschen) göz sargısı arkadaşları ile beraber gezmeğe çıkmıştı. ~ und ein gehen -k linik/ ayniy e; göz tedavihanesi -krankhelt / 1. (âgyp(bei j-m) dostane münasebeti olm.; evine sık sık gelmek; tisehe) trahom 2. pl. (-en) emrazı ayniye; göz hastalık girip çıkmak; Er stammt ~ Berlin. O, Berlin’lidir. IVas ları -İeiden n 1. göz hastalığı 2. görme zayıflığı; za'fı basar -llcht n görüm, basıra; göz nuru; des -s beraubt wird ~ uns werden? Biz ne olacağız? Halimiz ne olacak? ins ~ gehen (Sport) avut olm., avuta çıkmak; ins 2 nimeti niyetten mahrum -lid n gözkapağı, cefn -lldentsehlagen (Sport) avuta atmak zündung / gözkapakları iltihabı; iltihabı eefan; blefarit -Ildcrschmlnke kûhul, sürme -llnse / oküler; adesei ■usarbelten I. (schriftlich) kaleme almak; tanzim etm. 2. (vorbereiten) hazırlamak 3. (fertigstellen) ikmal etm., ayniye; göz camı -maB n göz tahmini (karan, ölçüsü); tamamlamak; nihai şekil vermek; son şeklini vermek 4. nach ~ göz karariyle; görmece, kararlama -merk n (vervollkommnen) mükemmelleştirmek, ıslah etm.; sich (nazarı) dikkat; sein — richien (auf) bşe dikkat etm.; ~ bedenen çalışması ile kuvvetlerini sarf etm. (od. tü ket n gözünü bşe dikmek -mlttel göz ilâcı -nerv m göz siniri mek) -pulver n i. med. kolir 2. fig. (das reinste ~ ) küçücük yazı 3. (groBe Mühe) göz emeği -seheln m I. (Anschein) •usarten 1. (degenerieren) soysuzlaşmak, tereddi etm., yoz laşmak 2. allg. fenaya sarmak, fenalaşmak, kötüleşmek, görünüş; sureti zâhire; manzara 2. (eigene Beobachtung) bşe varmak 3. (Gesprâch) söz ayağa düşmek; Der Wortmüşahede; dem ~ nach görünüşe göre; sureta; durch ~ vvahrgenommen meşhut; in ~ nehmen kendi gözü ile bak tvechsel artete in Rauferei aus. Münakaşa döğüş halini aldı. mak; teftiş, tetkik etm., yoklamak; Beweis durch ~ jur.
ausâsten
63
ausbreiten
nim, tahsil; e-e ~ erfahren talim görmek 2ungg.lehrgang ausâsten budamak m ikmal kursu 2ungs.schule / fidelik ausatm'cn I. nefes vermek 2. (stcrben) son nefesini vermek ausblmsen 1. ittir. F kaçmak, sıvışmak; V; tüymek 2. selt. 2ung / soluk verme; zefir; nefesleme ponza taşı ile bir leke bertaraf etm. ausbaden F I. seyyiesini (acısını, günahını) çekmek; nârına yanmak; kabak başına patlamak; V: paparasını yemek ausbltten 1. (sich von j-m et.) b-den bşi istemek; b-den 2. (e-n anderen et. ~ iassen) kabağı başka yerde patlat bir ricada bulunmak 2. (als Drohung) ehemmiyetle talep etm. mak ausblasen 1. (Ei) üfleyerek boşaltmak 2. (Kerze usw.) ausbaggern ekskavatörle taramak püflemek; bşe püf demek 3. (Hochofen) yüksek fırını ausbalanderen muvazenelendirmek, denklemek söndürmek 4. (j-m das Lebenslicht) öldürmek, katletmek ausbaldowern F tecessüsle keşfetmek Ausball m (Sport) avuta çıkan top 5. (ausstolkn) dışarı püskürtmek; Blas mir den Hobel aus! V Cehennem ol I Ausbau m 1. (Fertigstellung) bitirme, tamamlama, ikmal, tekemmül 2. (Erwciterung) genişlet(il)me, büyü(t)me, ausblassen solmak tevsi, tevessü 3. (Vertiefung) derinleştir(il)me, geliştir- ausbleiben 1. gelmemek; namevcut kalmak; ispatı vücut etmemek 2. (erwartetes Ergebnis) husule gelmemek; vaki (il)me 4. mil. inşa, tahkim, tarsin 5. (Vorbau) çıkıntı, cumba, şahnişin 6. tecim. sök(ül)me, demontaj 7. (Umolmamak 3. (lange) dönmekte gecikmek 4. (nicht Strafe usw.) gecikmemek bau) binada tadilât ausbauchen şişirmek, kabartmak; kubbeli ve muhaddep ausblelchen intr. rengini atmak; solmak; tr. I. (farbigen Stoff) rengini çıkarmak; soldurmak, ağarmak 2. (Flecken) yapmak; göbeklendirmek; karın hâsıl ettirmek; bombelekesini çıkarmak; beyazlatmak; Die Sonne hat den Tepleştirmek; sich —şişmek, kabarmak; bel vermek; tahad pich ausgebleicht. Güneş halıyı çaldı. Güneş halının ren düp etm.; balonlamak, bombeleşmek ausbauen 1. (fertigstellen) bitirmek, ikmal etm., tekemmül gini soldurdu, ausgeblichen soluk, solgun ettirmek 2. (enveitern) büyütmek, genişletmek, tevsi ausblenden (Film) karartmak etm. 3. (vertiefen) derinleştirmek, geliştirmek 4. mü. Ausblick m 1. manzara, panorama 2. (in die Zukunft) inşa, tesis, tahkim, tarsin etm. 5. teehn. sökmek, demonte istikbalen ümit; mit tvunderbarem ~ au f das Meer deniz etm. derya ayak altında 2en (nach) gözleriyle araştırmak ausbedingen şart koşmak; sich et. ~ bşi mahfuz tutmak; -llnse / adesei şahsiye; hedef camı kaydı ihtirazı dermeyan etm.; ausbedungen şartlı, meşrut ausblühen I. artık çiçek açmamak 2. solmak ausbeiBen I. ısırarak bir dişini kırmak 2. F b-ni gölgede ausblutcn bütün kanını kaybetmek; ~ iassen kanını akıt bırakmak; sich die Zatine ~ (an ct.) bşle baş edememek; mak; ausgeblutet (Volk) büyük zayiat vererek kuvvetten mra n man sich die Zühtte ~ katın demir leblebi düşmüş ausbesser'n 1. tamir etm., onarmak, yamalamak 2. (Dach) ausbogen F kavisvari kesmek dam aktarmak 3. (stopfen) örmek 4. (korrigie.-en) tashih ausbohren 1. delmek, burgulamak; yiv veya oluk açmak etm., düzeltmek 5. (restaurieren) meremet etm.,meremet2. (Loch) burgulayarak genişletmek veya derinleştirmek lemek, restore etm. 2ung / 1. tamir 2. (oberflâchliche) 3. (Kemgehâuse) burgulayarak çıkarmak 4. teehn. ray badana 3. (gestopfte Stelle) örgü 4. tashih 5. meremet, malamak restorasyon Sungswerk n tamirhane, meremet (od. tamir) ausbomben: ausgebombt werden a) (P.) malı mülkü bom atelyesi Sungsdock n naut. havuz 2ungsplatz m (für balarla tahrip edilmek b) (S.) bombalarla tahrip edil Boote) kalafat yeri mek; bombalanmak ausbeulen İr. 1. (Metali) yamrı yumru etm. 2. (Kleidungs- ausbooten 1. (sandalla) karaya çıkarmak 2. F (e-n geladestücke) torbalandırmak; çuvala döndürmek 3. (die Beule nen Gast) daveti iptal etm. 3. F (aus e-r Position ver beseitigen) çekiçle düzeltmek; sich ~ 1. yamrı yumru drângen) dehlemek; yoi vermek; uzaklaştırmak olm. 2. torbalanmak; çuvala dönmek ausborgen 1. (j-m et.) ödünç (od. ariyet) vermek 2. (sich et.) Ausbeute / I. (Ertrag) mahsul, hasılat 2. (Gewinn) randı ödünç (eğreti, ariyet) almak; istiare etm. man, temettü, kâr, kazanç 3. (Nutzen) fayda ausbraten T. (Fett usw.) kızarırken damlamak, akıtmak ausbeuteln 1. (Kleidungsstück) torbalandırmak 2. (Mehl) 2. kızarırken yağını almak 3. (richtig braten) kıvamında kalburlayarak temizlemek 3. (ausschütteln) silk(ele)mck kızarmak 4. (aushorehen) ağzını aramak 5. F (j-m gehörig Geldausbrech'en tr. 1. kırmak, koparmak; zorla çıkarmak 2. abnehmen) adamakıllı para sızdırmak; dekave etm. (Zâhne) söküp çıkarmak 3. (die Giftzâhne) fig. tehlikcsizausbeut'en 1. (Mine) işletmek 2. mel. (Archiv, Quellen) leştirmek 4. (erbreehen) kusmak 5. (Âste) budamak; intr. istifade etm., menfaatlenmek 3. pej. istismar etm., sömür 1. kırılmak, kopmak, çıkmak 2. (Strâfling; wildes Tier) mek 4. (bis zum letzten) kanını emmek; posasını çıkar kaçmak, firar etm. 3. (Gewitter, Krieg usw.) başlamak; mak 2er(ln/)m I. işleten 2. pej. istismarcı, sülük, avantacı şiddetle ve birdenbire kopmak 4. (Krankheit) baş göster 2ung / jnr. istismar, angarya mek 5. (in Gelüchter) kahkaha atmak 6. (in Trânen) ausbezahlen s. auszahlen hüngür hüngür ağlamağa başlamak; birdenbire boşan ausbiegen tr. I. dışarıya bükmek 2. (geradebiegen) doğrult mak 7. (entstehen) (meydana) çıkmak; zuhur etm., mak; iııtr. 1. (ausvvcichen) kenara çekilerek yol vermek görünmek, vuku bulmak 8. mil. çıkış (od. huruç) hareketi 2. (e-n Bogen maehen) b-den çekinerek dolambaç yap yapmak;(aus e-r Umkreisung) çemberi yarmak9.(Pferd) mak istikametinden ayrılmak 10. (Vulkan) indifa etm., ateş ausbleten 1. satılığa çıkarmak 2. (amtlich) tebliğ etm., ilân püskürmek II . (in ein wildes Geschrei) yaygara kopar etm.; wie sauer Bier ~ F ucuz diye sunmak mak; çığlığı basmak 12. (Panik) panik çıkmak 13. (Feuer) ausblld'en I. (formen) şekil vermek; teşkil etm. 2. (zur yangın çıkmak 14. (Unruhen) fitne basmak (od. kopmak) Entwicklung bringen) inkişaf ettirmek; geliştirmek 3. 15.(Feindseligkeiten) top patlamak; Der Krieg brach aus. (vervollkommnen) mükemmelleştirmek 4. (sehulen) ta Harp koptu (od. patlak verdi); Silâh patladı. Sie brach in lim ve terbiye etm.; yetiştirmek; tahsil ve terbiyesine lang anhaltendes Weinen aus. Uzun bir ağlama tutturdu. bakmak; erginlemek 5. (geistig) inceltmek; kültür ver Das Kind hat sein Essen ıvieder ausgebrochen. Çocuk mek 6. (in et.) bşi öğretmek; ausgebildet 1. talimli, diplo yediğini kustu, den kalten Schıvetp ~ iassen soğuk terler malı 2. (Soldat, Arbeiter) yetişmiş 2er m 1. (Sport) döktürmek; 2er m kaçak, firari monitör 2. mil. talim ve terbiyeci 2ung/1. (Formgebung) ausbreit'en 1. açmak, yaymak, sermek 2. (Warcn) teşhir teşkil, teşekkül 2. (des Geistes) irfan; manevi inkişaf 3. etm. 3. (ervveitern) genişletmek, büyütmek 4. (darlegen) (Kültür) k ültür4. (Schulung) talim ve terbiye; yetiştirme, sunmak, takdim etm. 5. (Arme) kollarım açmak; sich ~ formasyon 5. (Drill) dresaj 6. (fachvvissenschaftliche) 1. açılmak, yayılmak, serilmek 2. genişlemek; imbisat, ihtisas, uzlanım 7. (praktisehe) staj 8. (Studium) öğre ittisa etm.; (Flecken) büyüdükçe büyümek; (erfassen)
ausbrennen
64
autdii n iten
kaplamak 3. (Land) uzanıp gitmek; imtidat etm. 4. (in Diffusion) dağılmak, yayınmak, intişar etm. 5. (in Disersion) intişar etm. 6. (Epidemie) bşe, b-ne sirayet etm., ulaşmak 7. (sich verzweigen) dal budak salmak; şubelenmck 8. (Stadt) kol atmak; Die neue Mode hat sich schnetl ausgebreitet. Yeni moda çabuk tutundu. Seine
dat, vüsat, uzam, genişlik, uzunluk, büyüklük, sia 5. (Einbeziehung) teşmil 6. (Tragvveite) şümul 7. (Dimension) buut, boyut 8. (Entfernung) mesafe 9. (Verlângerung) uzat(ıl)ma, temdit 10. (Umfang) kaplamlılık, ittisaiyet, şümuliyet II. (Weite) enginlik,füshat 12.(groBe) yaygınlık; e-e tveitere ~ unmögltch maehen set çekmek; schmutzige Wasche breitet man nicht vor ailen Leu'en aus. önlemek; der ueiteren ~ des Feuers Halt gebielen yangı nın tevessüüne mani olm.; Sungs.koefflzlent m teehn. Baş kırılır fes içinde, kol kırılır yen içinde. S p r Kirli imbisat emsali; genişleme kat sayısı 2ungs.vermögen çamaşırlar ortaya dökülmez. 2ung / 1. vgl. ausbreiten 2. ekspansyon yayılma kuvveti; kuvvei imbisatiye ausbrennen İr. 1. yakıp kül etm. 2. med. keyyetmek, ausdenk'bar: nicht ~ tasavvur, tahayyül edilemez -en (o. sich et. ~ ) 1. tasavvur, tahayyül etm., tasar(ım)lamak, koterize etm., dağlamak; intr. I. (içi) yanıp kül olm. 2. (erlöschen) sönmek, soğumak; ausgebrannt: völlig ~ kül pergellemek 2. (frei erfinden) icat, tertip etm.; F uydur kömür mak; Die Folgen sind nicht auszudenken. Sonuçları ausbrlngen I. (ein Hoch auf j-n) yaşa(-stn) diye bağırmak tasavvur edilemez. 2. (e-n Toast auf j-s Gesundheit) kadeh kaldırıp b-ninausdeuten 1. izah etm., anlatmak; mana vermek 2. tefsir sıhhatine içmek 3. (Erze) çıkarmak etm., pej. tevil etm. Ausbruch m I. (Flucht) kaçma, firar 2. (Entstehen) zuhur, ausdlenen 1. (P.) hizmetini, müddetini doldurmak 2. (S.) vuku; baş gösterme 3. (Beginn) başlangıç 4. (e-s Vulçok eskimek; işe yaramaz hale gelmek; Der Mantel hat kans) indifa, püskürme 5. mil. çıkış (od. huruç) hareketi; jelzl ausgedient. Palto artık vaktini doldurdu. Militör stiefel sind nach einem halben Jahr ausgedient. Asker çemberi yarma 6. (GefühlsS) coşkunluk, feveran, galeyan 7. (Wein2, ÖIS) ilk ağızda çıkan mahsul 8. (e-s einzelnen ayakkabısının miadı altı aydır, ausgedient 1. (P.) emek Spielers) Fb. eşape 9. (Explosion) patlama, infilâk; zum liye ayrılmış 2. (S.) eski, yıpranmış 3. (Schlff) yaşım ~ kommen 1. (beginnen) başlamak, çıkmak 2. (entstehen) doldurmuş olan 4. (ausrangiert) çürüğe çıkarılmış; ~ hoben miadını doldurmuş olm. zuhura gelmek; kopmak, patlamak -s.versuch m 1. firar teşebbüsü 2. mil. çıkış teşebbüsü ausdocken naut. gemiyi havuzdan çıkarmak ausbrühen 1. (ervvârmen) kaynar su ile ısıtmak 2. (reinigen) ausdorren İntr. kurumak kaynar su ile temizlemek ausdörren intr. kurumak; tr. kurutmak, kavurmak; ausgedörrt I. kurumuş 2. hum. susamış 3. hum. çiroz gibi ausbrüten 1. kuluçka (yavru) çıkarmak 2. fig. hile ve desise kurmak (kurumuş) ausbuchen H bir kalemi çizmek ausdreh'en 1. (Licht) söndürmek 2. (Gas) kesmek, kapamak teehn. içini torna etm. estahl m teehn. torna iç kalemi ausbucht'en (od. sich ~ ) 1. körfez şeklinde genişlemek 2. 3. yuvarlak ve muhaddep olarak çıkarmak; çıkıntı yapmak ausdreschen 1. harmanda dövmek 2. (Hanf) filarizlemek 2ung / I. çıkıntı, kabartı 2. (bei c-m Gebâude) schım Ausdruck m 1. (Wort) söz, laf, kelime, tabir, deyim 2. (Ausausbuddeln F topraktan çıkarmak sage) ifade, anlatış, anlatım, beyan 3. (FachS) ıstılah, ausbügeln I. (buruşuklukları) ütülemek 2. F (ausgleichen, terim 4. s. Ausdrucksweise 5. (Nachdruck) canlılık, mana bereinigen) tesviye, telâfi etm .; muvazenelendirmek, lıltk 6. (typisches Kennzeichen) alâmeti farika; vasfı düzeltmek, tashih etm. mümeyyiz; karakteristik 7. (Symbol) sembol 8. (GeAusbund m (Muster, Inbegriff) mostra, örnek, tip, model, sichtsS) simanın (çehrenin) ifade ettiği mana 9. mus. misal, timsal; ein ~ on Unuissenheıt eçheli cühela (va.); deyim, ifade 10. (Zeichen.ÂuBerung) izhar, tezahür; Enfein ~ an Dıımmheit budalalar budalası; ein ~ on Tûchschuldigen Sie bitte den (unziernlichen) ~ l Edeptir söyle tigkeil ehliyet ve kabiliyetin mükemmel örneği mesi! Sözüm yabana! Tabirimi mazur görünüz! Hâşa ausbiirgern tabiiyetten çıkarmak (od. ıskat etm.) huzurdan! (volkstüml.): Hâşa sözüm tavandan dışarı! İst das überhaupt ein ~ dafiir? Bu da söz mü? sefner Zuausbürsten 1. (Kleidııngsstück) fırçalayarak temizlemek; üzerine fırça vurmak; süpürmek; tozunu almak 2. (Flek- friedenheil ~ verleihen memnuniyetini izhar etm.; Sommersprossen verleihen e-m Gesicht mitunter e-n liebensken) fırçalayarak çıkarmak vrerten ~ . Çiller, yüze bazen sevimli bir mana verir, zum ausbüzen F kaçmak, sıvışmak ~ bringerı ifade, izhar, beyan etm.; ifadelendirmek ausdampfen tr.jintr. tephir (tebahhur) etm., buharlaş(tır)ausdrücken I. sıkmak, tasir etm. 2. (Zigarette) söndürmek mak 3. (kundtun) izhar etm. 4. (darlegen) ifade etm., anlat Ausdauer / sabır ve sebat; m etanet, karar, devam; ikdam mak, tabir etm.; sich ~ 1. meramını anlatmak; ifadei ve tahammül; ısrar, dayanıklılık; ~ beweisen sebat etm., meram etm. 2. (sich ervveisen) k-ni göstermek; sich ~ direşmek; Mangel an ~ sebatsızlık; tahammülsüzlük, lassen ifade edilmek; Wie soll ich mich gleich sabırsızlık; ohne ~ gelgeç, sebatsız 2n sebat ve metane t Nasıl göstermek 2nd sabırlı, sebatlı, devamlı, mütehammil, diyeyim? urr sich nicht ~ kann dili kısa; Drück dich geikdamlı, direşken, metin, metanetli, mukavim, dayanık fâlligst et. anders aus! Bu nasıl lakırdı böyle! sich sehr vorsichtig ~ pes perdeden konuşmak lı; (Sport a.) soluklu; (Pflanzen) bir seneden ziyade ausdrucken basmayı, tabetmeyi bitirmek dayanıklı ausdehıı'bar yayda- (genişleye-, uzatıla-)bilir -en 1. (er- ausdrücklich 1. sarih, belirtik, kati 2. (bindend) formel 3. vvcitern) genişletmek; tevsi etm., açmak; imtidat ettir Adv. sarahaten, katiyen; ~ klarstellen belirtmek; tayin, tasrih etm.; tebarüz ettirmek mek 2. (verlângern) uzatmak, temdit etm. 3. (einbeziehen) teşmil etm., şümullendirmek, genelleştirmek; sich Ausdrucks'kunde / kıyafet ilmi; fizyognomoni Slos 1. (Ge sicht) sönük, cansız, manasız 2. med. aton -mittel n ifade -en I. phys. imbisat etm., genleşmek 2. (sich erstrecken) vasıtası; deyi; Th. anlatım aracı Svoll 1. manidar, manalı, imtidat etm., uzanmak, enginleşmek 3. (vveiteren Umfang canlı 2. mus. ifadeli, anlatımlı -weise / ifade ve beyan annehmen) şümullenmek, umumileşmek 4. (sich hintarzı; takrir, üslup, diksiyon, ağız, lisan; sich e-r anderen zichcn) uzamak 5. (sich entfalten) açılmak 6. (erfassen) ~ befîeifSigen ağız değiştirmek; Wagner hat e-e neue musikaplamak 7. (sich ausbreiten) genişlemek, tevessü etm. kalische ~ gesehaffen. VVagner, yeni bir musiki şivesi 8. allg. büyümek 9. (auf) bir yere yayılmak; Der slrenge yaratmıştır, prözise ~ belâgat; korrekte ~ düzgün bir Winler hat sich auj das genze Land ousgedehnt. Karakış bütün yurdu kapladı. Die Offensive hat sich gestern auf ifade; vage ~ belirsizlik, örtülülük, müphemiyet; unklare ~ Ut. düğümleme, takit; veraltete ~ arkayizm aile Fronlabschnitte ousgedehnt. Taarruz dün umumileşti, s.a. ousgedehnt. îu n g / 1. phys. imbisat, genleşme 2. (Er- ausdünst'en 1. tebahhur (tephir) etm., buharlaş(tır)mak 2. weiterung) genişlet(il)me, ittisa, tevessü, tevsi, ekspan (Geruch verbreiten) koku (buhar, ter, nefes) çıkarmak syon 3. (Gerâumigkeit) genişlik 4. (Raum) hayyiz, imti 2ung / buhar; pis koku n
auseinander
65
AusnuB
çukurlaştırmak 4. (Fahrgestell, Sehrohr usw.) çıkarmak auselnander t. birbirinden ayrı; parçalanmış, bölünmüş: 5. (Bugspriet) naut. cıvadrayı sürmek; ausgefahren fig. parça parça 2. (cins aus dem andem) biri diğerinden (Weg, Geleise) basmakalıp, eski, köhne 8t / 1. aynlma, -biegen bükerek açmak -brechen tr. 1. parçalara ayırmak; kalkma, gidiş 2. (Spazierfahrt) araba ile gezinti 3. (Berg parçalamak 2. (in zwei Teile) ikiye bölmek; intr. 1. par werk) çıkış 4. büyük araba kapısı 5. (Hafen-) liman çalanmak; parça parça olm. 2. (in zwei Teile) ikiye bölün mahreci; an der ~ hindern (Schiff) tevkif etm. mek 3. fig. inhitata uğramak -breiten açıp yaymak, ser mek -brlngen birbirinden ayırmak; D itse üble Geschichte Austall m 1. (HaarS) dökülme 2. (Fehlen, Verringerung) açık, noksan, eksiklik, azlık; (des Stroms) cereyansızlık hal uns auseinandergebracht. O mahut hadise bizi biri3. (e-r Maschine) bir makinenin işlememesi 4. (Nichtstatt birimizden soğuttu, -fahren I. ayrı ayrı istikamete git finden) vuku bulmama 5. (Verlustdifferenz) eksiklik mek 2. ani bir suretle ayrılmak 3. (platzen) çatlamak, patlamak -fallen parça parça olm.; çözülmek -talten ka t farkı 6. (Verlust) kayıp, zarar 7. (Schulstunden2) düşme, yapılmama 8. (Ergebnis) sonuç, netice 9. (Ertrag) se lanmış bşi açmak, yaymak, sermek -gehen 1. birbirinden mere, mahsul 10. çıkış; huruç hareketi II. (beim Fechuzaklaşmak, ayrılmak 2. (Versammlung) dağılmak 3. ten) hamle 12. (beleidigender Angriff) hakaret; acı söz; (aufgehen) açılmak, çözülmek, sökülmek 4. (dick wertaş atma 13. ehem, çökelti, çökelek, rüsup Sen I. (z.B. den) göbek bağlamak; şişmek 5. (Weg) çatallanmak; Dit Haare) dökülmek 2. (enden) (iyi, fena) sonuç vermek 3. Meinungen gehen auseinander. Fikirlerde ihtilâf var. (unervvartet vvegfallen) beklenmediği halde vukua gel -halten ayırmak; ayrı tutmak; fark (tefrik, ayırt) etm. memek 4. (Unterricht) yapılmamak 5. (Maschine) işleme -jagen dağıtmak auselnanderklaffen yarı açık durmak; yarık durmak mek 6. (nicht teilnehmen können) iştirak edememek 7. mil.va. huruç hareketi yapmak 8. (so öder so) şöyle -klamüsem F karışık bir meseleyi halletmek veya anlat mak -kommen birbirinden ayrılmak; birbirini kaybet böyle bir şekil almak 9. (gut) (MaBanzug) iyi gelmek; s, a. ausgefallen mek -laufen 1. (P.) (etrafa) dağılmak 2. (Teig usw.) kıvamında olmamak; fazla sulanmak -leğen I. ayırmak, ausfâllen ehem, çökeltmek, tersip etm. tefrik etm. 2. fig. izah etm., anlatmak 3. (Maschine) sök ausfallend 1. (aggressiv) mütecaviz, saldırgan 2. (beleidimek -llegen (weit) birbirinden uzak bulunmak; İstanbul gend) tahkir edici; haysiyetşiken 3. (Worte) acı, doku naklı; ~ uerden bindirmek; sözü kabartmak; ağzının und Adana liegen ja rechl weit auseinander. İstanbul perhizi olmamak; b-n c hücum etm. nerede, Adana nerede? -nehmen (Maschine) sökmek; parçalara ayırmak; demonte etm. -posamentleren F s. ausfâllig s. ausfallend. 2keit / kaba hakaretler -klamüsern. -relBen 1. yırtmak 2. zorla ayırmak -ringeln: AusfalI'straBe / çıkış şosesi - tor n mil. çıkış kapısı (a.fig.) sich ~ (Schlange) sağılmak -rücken tr.lintr. birbirinden -versuch m mil. çıkış teşebbüsü ayırmak, uzaklaştırmak (ayrılmak, uzaklaşmak) -seln: ausfaser'n tr. ipliklerini çıkarmak, ayırmak, tarazlamak; Sie sind im Alter zıt weit auseinander. Yaşları arasında intr. tif tik tif tik olm., taraz taraz olm. Sung / tarazlama nispet yok. -setzen İr. I. ayrı ayrı yerlere koymak 2. (ameliyatı) (j-m et.) anlatmak, izah etm.. tavzih etm., açıklamak; ausfechten (Streit usw.) kati neticeye kadar mücadele etm. ifade ve beyan etm.; fikir vermek; sich ~ 1. birbirinden ausfeg'en l.(Schmutz) süpürüp çıkarmak 2. (Zimmer)süpü uzak oturmak 2. (mit e-r Fragc) esaslı bir surette tetkik rüp temizlemek; süpürmek Ser m süpürge etm. 3. (mit j-m) a) (gütlich) uzlaşmak, uyuşmak, an ausfellen 1.eğeleyerek açmak (genişletmek, uydurmak usw.) laşmak b) (streiten) münakaşaya tutuşmak Ssetzung / 1. 2. fig. bşin pürüzlerini gidermek; mükemmelleştirmek; tenkih etm. (Erklarung) şerh, beyan, izah, tafsil 2. (Diskussion) münakaşa, mübahase; fikir mücadelesi; tartışma 3. (Eini- austertig'en 1. (übergeben) tevdi, teslim etm. 2. (Vertrag, gung) anlaşma, uyuşma, uzlaşma, itilâf 4. (Strcit) kavga Rechnung usw.) tanzim etm. Sung / 1. tevdi, teslim 2. 5. jur. tasfiye. Es kam zu kriegtrischen -en. Silâh silâha tanzim, yaz(ıl)ma, ihdas 3. (Schriftstück) nüsha, suret; gelindi, -en hervorrujen münakaşa kapısı açmak; blutige ~ in dreifacher ~ üç nüsha olarak kanlı kavga; e-e gerichtliche ~ haberi mahkemelik olm.; ausfindlg: ~ maehen keşfetmek; bulup çıkarmak; meydana e-e ~ mit j- m haben b-le mücadele (od. kavga) etm. çıkarmak; arayıp bulmak; ein Mittel ~ maehen çare bul mak -sprühen: Der Wind liep das Wasser des Springbrunnens ~ . Rüzgâr fıskiyenin sularını etrafa serpiştirdi, -stehend austtlcken 1. yamalamak; parça yapıştırmak; tamir etm. (Augen) şehlâ bakışlı; ein Garten mit weit -en Baumen 2. F hum. tedavi etm. ağaçları seyrek bir bahçe -stellen 1. (z.B. Stühle) arala ausfliegen intr. 1. uçup gitmek 2. (Vögel, Kinder) yuvasını mak 2. (getrennt) ayrı yerlere koymak -stleben çil yav terketmek 3. F (e-n Ausflug maehen) evden çıkmak 4. rusu gibi dağılmak; kaçışmak -trelben dağıtmak, ayırmak kaçmak, firar etm.; tr. (P.) tehlikeli bir yerden uçakla -zlehen tr. çekerek ayırmak, germek, uzatmak; intr. 1. çıkarmak; Die ganze Familie İst ausgefiogen. Kapı kapa birbirinden ayrılmak 2. mil. yürüyüş kolu derinliğini maca gezmeğe gittiler. Der Vogel war ausgefiogen. fig. uzatmak -zupfen didiklemek (Polisçe) aranan şahıs evde yoktu. auserkoren (Adj.) I. güzide, müntahap, seçkin, seçilmiş 2. ausflieDen t. dışarıya akmak 2. dökülüp akmak; akıp git poet. mahbubei ruh; perestidei kalp mek 3. (Behâlter) boşalmak 4. (Inhalt) sızmak, tereşşüh auserlesen (Adj.) seçkin; istifaya tabi tutulmuş; mümtaz, etm. seçme, güzide, üstün Ausflucht / 1. (Ausrede) kaçamaklı söz; kaçamak yolu; ausersehen 1. (aııscrvvühlcn) seçmek, intihap etm. 2. (bcvesile, kulp, bahane 2. (Ausvveg) kaçamak 3. (Kniff) stimmen) tayin etm. 3. (ins Augc fassen) gözüne hilei şer'iye, F gitgel; Ausflüchte maehen taallül etm.; kestirmek 4. (vorziehen) tercih etm. kemküm etm.; bahane (kaçamak) aramak; ağız yapmak; auserw&hl'en 1. seçmek, intihap etm. 2. (vorziehen) tercih dolambaçlı yollardan gitmek; estek köstek etm. etm.; -t s. auserkoren Aus'flug m 1. (Bienen) çıkış, huruç, uçuş 2. (Spazicrgang, ausessen I. yiyip bitirmek; silip süpürmek 2. Er mupte die VVanderung) tenezzüh, gezinti, ekskürsyon, dolaşma 3. Suppe ~ , die er sich eingebroekt hatte. Seyyiesini çekti. (Flugloch im Bienenkorb) uçuş deliği; mahreç 4. (pl. Kabak başına patladı. Ausflüge) gezinti tozuntu; e-n ~ maehen (unternehmen) ausfahr'bar teehn. şaryolu; sürülebilir -en intr. I. (Zug, gezinti (gezi) yapmak; seyran etm., teferrüç etm. -I1ügler(in f) m gezmeğe çıkan -flüglerzug m tenezzüh Flotte usw.) bir yerden ayrılmak, kalkmak 2. (spazierenfahren) vasıta ile gezmeğe gitmek 3. (Bergleute) maden treni -flugsort m seyir yeri; seyrangâh, mesire -flugsocağından (asansörle) çıkmak 4. (ausrutsehen) kaymak; verein m kamping kulübü tr. 1. vasıta ile gezmeğe götürmek 2. (Lcbensmittel) AusfluB m 1. akıntı, dökülme 2. med. ifraz spez. cerahat, arabaya konulan malları müşterilerine tevzi etm. 3. seyelân 3. teehn. akış, boşalma 4. (AbfluB) tahliye hen (StraBe) üzerinden vasıta geçe geçe eskitmek, bozmak, deği; lağım; (aus e-m See) gideğen; müfriz su 5. (-stelle)
ausfolgen
66
Ausgehanzug
liğ, neşir, ilân 9. (BuchS) neşriyat, edisyon; brosehierte ~ mansap, mahreç; çıkış yeri 6. fig. (Ergebnis od. Auswirecza; Er isi sein Vater in vrrjüngter ~ . Babasının genç bir kung) netice, sonuç, tesir, et ki -dauer / akış süresi -geschwlndigkeit / akış hızı -loeh n; -öffnung / boşalma nüshası (od. nüshai saniyesi), uııerueartete -n verursachen masraftan çıkarmak; Solchen -n isi auch der gripte Gelddeliği -rohr n 1. tecim, boşalma borusu 2. (e-r gefaSten beutel nicht gewachsen. Bu sıcağa kar mı dayanır; ? -posten Quelle) masura m masraf kapısı -stelle/ dağıtma yeri; tevzi merkezi -zelt ausfolgen teslim, tevdi etm.; eline vermek / tevzi zamanı ausformen şekil vermek ausforsehen 1. tahkik, tetkik etm.; soruşturmak 2. (aus- Ausgang m 1. (Ausgehen) sokağa çıkma 2. (örtlich) çıkış (yeri); mahreç, çıkıt, ağız 3. (als Aufschrift) çıkılır 4. fındig maehen) araştırıp bulmak; keşfetmek3. (j-n) yok (Frcizcit) hizmetçinin izni 5. (Ende) son, nihayet, akıbet, lamak, iskandil etm. austragen 1. soruşturmak 2. (verhören) istintak, isticvap encam 6. (Ergebnis) sonuç, netice 7. (ausgehende Aktcn) giden evrak; evrakı sâdıra 8. s. -s.punkt; der ~ der Angeetm.; sorguya çekmek 3. (in der Schule) yoklamak 2 n legenheit İşin sonu; encamı kâr; güler ~ (z.B. e-s Abensorgu sual ausfranscn intr. tiftik tiftik olm.; pürüzlenmek, saçaklanteucrs) mutlu sonuç 9s ( Prâp.m.Gen.) bşin sonunda -s.punkt m 1. mebde; başlangıç (od. hareket) noktası 2. mak, tarazlanmak mit. harekât çıkış noktası 3. mit. (fester) köprübaşı 4. ausfrksen freze etm., frezelemek, havşa açmak (e-r rhet. Abschvveifung) girişlik, girizgâh 5. (e-r Entausfressen 1. (leerfressen) yiyip bitirmek; silip süpürmek 2. wicklung) çekirdek 6. (Gegebenhcit) done (donnie) (aushöhlen) a.ehem, aşındırmak, yemek 3. F (et. Un-s.stellung/ spez.mil. çıkış (od. hareket) mevzii; ilk mevzi reehtes begehen) kötü harekette bulunmak; irtikâp etm.; fenalık yapmak; halt(-lar) etin.; bir kabahat işlemek 4. -s.verbot n 1. (Strafe für interne Schüier) izinsiz 2. mil. izinsizlik 3. (polizeilich) evden çıkma yasağı et. ~ musun V: b-nin bokunu çekmek ausfrleren 1. (erfrieren) tamamen donmak 2. (erstarreıı) ausgâren 1. iyice tahammür etm ., mayalanmak 2.fig. olgun hale gelmek; mükemmelleşmek soğuk ciğerine işlemek 3. (auftauen lassen) et v.s. (total) ausgasen (Raum) gazla dezenfekte etm. soğutma dolabından çıkararak kullanılır hale getirmek ausgeben 1. (Geld) sarf etm.; (unnütz) suya salmak 2. (ver Austuhr / ihracat, eksport, dışsatım -amt n ihracat ofisi icilen) dağıtmak; tevzi, taksim etm. 3. (aushândigen) •artlkel m ihracat malı tevdi, teslim etm. 4. (verkünden) tebliğ, ilân etm.; bildir ausführbar 1. (VVaren) ihraç edilebilir 2. (realisierbar) kabili tahakkuk; gerçekleşir; icrası mümkün 3. (möglich) mek 5. (in Verkehr bringen) tedavüle çıkarmak 6. (ertragrcich sein) bereketli, verimli, randımanlı olm. 7. yapılabilir, kabil, mümkün 2kelt / icra kabiliyeti Ausfuhr'beschelnigung; -bewllllgung/ihracat vesikası (per (spendieren) ikram etm. 8. (für jünger) küçük göstermek 9. (fâlschlich als ). . . diye tanıtma k; (unerv/artet) Geld ~ misi, müsaadesi, lisansı) müssen masraftan çıkmak; Er hat Geld, gibi es aber nicht ausführen I. (j-n) gezdirmek 2. (in der öffcntlichkcit zeiaus. Parası var ama, yemez. Viel ausgehen heipt viel ~ . gen) elâleme göstermek 3. (Warcn) ihraç etm., çıkarmak; Kapının kanadı kesenin ağzıdır. Spr.; sich ~ I. (Geld) yurt dışına satmak 4. F hum. çalmak, aşırmak 5. (Bau) sarf olunmak 2. (als, für) k-ne . . . süsü vermek; k -n i. . . inşa etm., kurmak 6. (Gcsetz) yürütmek 7. (Befehl) infaz, diye tanıtmak 3. (geldlich) varını yoğunu tüketmek 4. ifa etm. 8. (vollstreckeıı) yerine getirmek; yapmak; icra, (seine ganze Kraft) bütün kuvvetini bir işe vakfederek tatbik etm. 9. (verwirklichen) kuvveden fiile çıkarmak; sarf etm. 5. (für jünger) küçülmek Er gab sich als Türke H mevkii icraya koymak 10. (sehaffen) ortaya koymak 11. (eingehend darlegen) tafsilâtiyle anlatmak 12. s. aus- aus. Kendisini bir Türk uyruğunda göstermiştir. Ausgeburt / pej. 1. (Wahn) fantasma, hayai(-ât), kuruntu, orbeiten. 2de m//mus. çalıcı, konserci, konsertist vehim 2. (Gespenst) gulyabani; mezar kaçkını; hortlak Ausfuhr'güter pl. ihracat malları -hande! m ihracatçılık, ~ der Phantasie hayal mahsulü eksportasyon austührlich mufassal(-an), etraflı(-ca), tafsilâtlı, tafsilâ- ausgedehnt 1. geniş, vâsi, vüsatii, uzun, büyük, külliyetli 2. (endlos) engin 3. (wcitlâufig) ihatalı 4. (umfaııgreich) tiyle; uzun boylu; uzun uzadıya; şümullü, ayrıntılı, dekaplamalı, ittisaî, şümul!; e-e -e Praxis haben çok müş taye; enine boyuna; mit -er Beg'ünctııng esbabı mucibeli; terisi olm.; İn manehen Regierungsbezirken haben wir -e 2kelt / 1. genişlik, vüsat 2. pei. ıtnap, tatvil Wülder. Bazı vilâyetlerimizde ormanlar geniş yer kaplar. Ausfuhr'ort m menşe, mahreç -primle / ihracat primi -e Brandfelder pl. genişlemiş yangın sahaları Ausführung / 1. (Verwirk!ichung) hakikatleştirme; tahak kuk ettirme 2. (eingehende Erklârung) tafsilâtlı izah 3. Ausgedinge n s. Altenteil (Herstellungsart) yapılış 4. (Gestaltung) teşkil, teşekkül, ausgcfallen ftg. acayip, tuhaf, eciş bücüş, çarpık çurpuk; kargacık burgacık; e-e -e tdee çarpık fikir; ein reeht -er şekil 5. (Durchführung) yiirütüm, infaz, icra 6. (-en pl.) Vergleich hayli orijinal bir teşbih; Das İst ja nichts Sesi (e-s Redners) beyanat; VFas bedarf es noch weiteıer -en? Bu, bulunmaz hintkumaşı değil al Sözü uzatmağa ne hacet? in ~ des erholtenen Bejehls aldığı emir üstüne; zur ~ bringen kuvveden fiile çıkar ausgefudıst Adj. kurnaz, hilekâr, desiseci; şeytan gibi; takke kapıcı; şeytanı şişeye sokan mak; hakikatleştirmek; realize etm.; gerçekleştirmek; zur ~ gelangen tatbik mevkiine konulmak; nicht zur ~ ausgeglichen 1. (harmonisch) oranlı, mütevazin, harmonik 2. (sanftmütig) halim selim 3. (gleichmütig) soğukkanlı; gelangen kuvvede kalmak; kâğıt üzerinde kalmak -s.beitidal sahibi; muvazeneli 4. (Sport) egale; denk bir stimmungen pl. talimatname, yönetmelik, izahname şekilde; -es Budget denk bütçe; altmâhliclı ~ werden -s.organ n pol. yürütme organı (Spielverlauf) Fb. denk bir hava içine girmek Sheit / 1. Ausfuhr'verbot n ihraç memnuiyeti (od. yasağı) -zoll m tevazün, harmoni 2. soğukkanlılık, itidal, mutedillik ihracat gümrüğü m sokak kıyafeti; yabanlık 2en 1. evden (od. Au&geh'anzug ausfull'en 1. doldurmak, imlâ etm. 2. (Posten) vazifelerini dışarı) çıkmak 2. (erlassen vverden) vo. ilân edilmek; tamamen yerine getirmek 3. (Gcist, Seele, Hcrz) işgal neşredilmek 3. (Warc) bitmek, tükenmek; nihayet bul etm. 4. (Zeit) vakit doldurmak 5. (befriedigen) tatmin mak; (Geld) dama demek 4. (Haar) dökülmek 5. (Farbe) etm. 6. (Listen) ikmal etm. £ung / doldur(ul)ma; bei der solmak; rengi atmak 6. (Licht) sönmek, kararmak 7. ~ der Formulare çizelge işlenirken (Krâfte, Atem) kesilmek 8. (Geduld) tükenmek, kalma ausfüttem 1. (Kleidung) astarlamak 2. (m.Pelz) kürk kap mak, taşmak 9. (auf et.) a) (Wort) bir harfle, sesle nlhayctlamak leıımek b) (P.) hedef edinmek; istihdaf etm.; elde et Ausgabe / 1. (Austeilung) taksim, te vzi, dağıt(ıl)ma 2. meğe çalışmak, amaçlamak 10. (enden) encam bulmak; (-stelle) tevzi mahalli; satış yeri (gişesi v.s.) 3. (an Geld) neticelenmek, sonuçlanmak 11. (leer) avucunu yalamak masraf, gider, sarfiyat 4. (Banknoten2) ihraç, emisyon 5. 12. (von et.) başlamak; hareket, azimet etm.; istinat et (Zeitungsnummer) nüsha, sayı 6. (Auflage) baskı, tabı 7. mek (ettirmek) 13. (von ct. od. j-m ursâchlich) b-sden, (Aushandigung) teslim, tesellüm 8. (Verküııdigung) teb
ausgekocht
67
b-d cn ileri gelmek, neşet etm. 14. (frei) ceza görmemek; cezasız kalmak 15. (Kreisel) felfellemek 16. (an j-m) (Zorn) z.va. b-den alınmak; zarara yalnız başına kat lanmak; gut ~ iyiye varmak; Dit Geschichte ginenicht gut aus. İş iyi çıkmadı, übel ~ 1. fenaya binmek 2. (für J-n) kafası taşa çarpmak; Das Wasser wor Ihnen ausgtgongen. Susuz kaldılar, leh bin gespannt, wie dit Sache ~ wird. Bakalım sonu ne olacak. Wie solt das ~? Bu işin encamı neye varacak? D itse Verleumdung geht gam bestimmt von ihm aus. Ben bu iftirayı ondan bilirim. 9end 1. sona eren 2. -e Post postaya verilecek olan mektuplar 3. -e Akten pl. giden evrak; evrakı sâdıra -er m uşak, çırak, çocuk -verbot n sokağa çıkma yasağı; nâchtliches ~ gece yasağı ausgekocht Adj. pişmiş, kurnaz, desiseci, hilekâr; şeytana çarık giydiren; saman altından su yürüten ausgetassen Adj. fig. 1. haşarı, gürültücü, şamatacı 2. (Veranstaltung) gürültülü, şamatalı 3. (vor Freude) neşesinden kabına sığmayan 4. (keineOrenzcn mehr kennend) taşkın, cümbüşlü; -es Mâdchen haspa; ~ sein kanı kaynamak; curcunaya kalkmak; -e Gesellschaft Çingene düğünü 2helt / 1. haşarılık 2. gürültü, şamata, horata , curcuna; çalgı çağanak 3. neşesinden kabına sığmayanın tavrühareketi; coşkunluk 4. taşkınlık ausgelelert 1. gevşemiş, aşınmış, yalama 2. fig. yıpranmış ausgemacht 1. anlaşılmış, kararlaştırılmış, uyuşulmuş 2. (vorher) muvazaalı, danışıklı 3. (bestimmt) muhakkak, müsellem 4. (Ausruf) Pekil Tamaml Karar! 5. baştan tırnağa kadar 6. (gerade) tam; tin -er Dummkopf şeddeli eş(ş)ek; uzun kulaklı; aptaloğlu aptal; marstvan eşeği; tin -er Gauner tam bir külhan!; tin -er Dieb buz gibi hırsız (V); e-e -e Dummheit sersemliğin katmerlisi; tin -er Don Juan uçan çapkın ausgemergelt son derecede zayıflamış; karakuru; cıcığı çık mış; teneşir tahtası gibi; etsiz cansız, maşa gibi; med. kaşektik ausgenommen bertaraf; müstesna (od. hariç)olmak üzere; -den başka (gayn, maada); E iniğe W örter sind von dieser Regel ~ . Bazı kelimeler bu kaideden müstesnadır, ausgepleht 1. ziftlenmiş, katranlanmış 2. fig. s. abgefeimt; gerişsen 3. fig. (Kehle, Gurgel) ağzı teneke kaplı ausgeprMgt fig. 1. (deutlich) belli, zahir, aşikâr, meydanda 2. (Züge) keskin (çehre) 3. (charakteristisch) karakteris tik, tipik ausgereehnet F tam yerinde veya vaktinde olmayan; olmayacak; şeytanın aksiliğine bakın ki; aksi şeytan ausgeschlossen 1. (Sport) boykottu veya diskalifiye 2. (unmöglich) imkânsız, muhal; kabil değil; olmaz ki; imkânı yok; ne mümkün ausgeschnltten (Damenkleid) dekolte ausgeschrleben (Handschrift) işlek el yazısı ausgestalten 1. şekil ve suret vermek; forme etm., süslemek, imar etm. 2. (mit et.) teçhiz etm, 3. (vervollkommnen) mükemmelleştirmek 4. (erweitern) genişletmek 5. (aus bauen) bayındırmak, imar etm. ausgesucht 1. seçkin, güzide 2. (sorgfâltig) itinalı, mutena 3. (hervorragend) mümtaz; kalbur üstü 4. (ausnehmend) müstesna 5. (ganz besonders) bilhassa 6. (handverlesen) elleme ausgewachsen 1. büyümüş, yetişmiş 2. (mündig) âkil baliğ; reşit 3. F (bueklig) kamburu çıkmış ausgezelehnet I. fevkalâde iyi, mükemmel, kusursuz 2. (P.) mümtaz, parlak F: klas 3. (Essen) enfes, nefis; ağzına lâyık; ilikihümayun 4. (erstklassig) baş boy; V: ayna 5. (Ausruf) a) (sehr richtig) İsabet! b) (bravo) Bravo! Aferin! -er Pubtizist kalemi kuvvetli; Das hast du ~ gemachtl Ellerin dert görmesin! Er İst ein -er Sprachenkenner. Dil yutmuşluğu var. ein -es Mittel sein (gegen e-e Krankheit) birebir gelmek (bir hastalığa); Es geht ihm Maşallahı var. ausglebig 1. bol bol; mebzul(-en); lüzumundan fazla 2. (ertragreich) semeredar. verimli, randımanlı 3. (anhaltend) durmamacasına, durmadan, mütemadiyen 4. (tüchtig),
aushalten
enikonu, adamakıllı; iyiden iyiye; hayliden hayliye 5. (ausgedehnt) uzun, büyük, vâsi, geniş ausgleB'en 1. (VVasser) su dökmek, akıtmak 2. (GefaB) boşaltmak 3. (Form) kurşun akıtarak doldurmak 4. (Feuer) söndürmek 5. (Herz) kalbini dökmek 6. (Zorn) hiddetini b- den almak 2ung / des Heillgen Geisteı rel. Ruhülkudüs’ün nazil olması ausglpsen alçılamak; alçı ile sıvamak Ausglelch m 1. düzeltme, tesviye 2. (Abkommen) uyuşma, itilâf, tahkimname 3. (Ersatz) ödün, ivaz, taviz(-at) 4. (Kompensation) ödünleme, muavaza 5. (Wiedergutmachung) telâfi 6. (Verrechnung) takas 7. (Vergeltung) rövanş, misilleme 8. (Zahlung der Differenz) akça farkı nın ödenmesi 9. (bei Pferderennen) handikap 10. (bci Bilanz) H muvazene 11. (Harmonie) gr. ahenk, uyum 12. (Sport) beraberlik 13. (Balance) tevazün; e-n ~ sehaffen (zvvisehen zwei Extremen) iki ifradın arasını bulmak; telif etm.; konsonantiseher ~ (durch Assimilation) ling. sessiz uyumu Sen 1. düzeltmek, tesviye etm. 2. (gleichmaehen) eşit kılmak; müsavileştirmek 3. (ausbalancieren) muvazenelendirmek, denkle(ştir)mek, tevazün ettir mek, tevzin etm., dengelemek 4. (kompensieren) mua vaza etm .; gedik kapamak 5. (Konten) sayışmak 6. (entsehâdigen) ödünlemek, tazmin (taviz) etm., telâfi etm. 7. (zvvisehen zwei Personen) hallüfasletmek, telifibeyn et tir mek, aralarını bulmak 8. (Etat) fasıldan fasla aktarma yapmak 9. (richten) ayar etm. 10. (verreehnen) takaslamak 11. (Defizit) kapatmak, s.a. ausgeglichen. Send tavizi, ödünlü; -e Gerechtigkeit tavizi adalet; ödünlü tüze; -er m 1. rakkası muaddil 2. (Radio) redresör 3. (am Flugzeug) muvazene aleti -feder / denkleme yayı -gewlcht n kontr puva -saldo m H mizan -s.getricbe n diferansiyel -sport m oturganlığın telâfisi için yapılan spor -s.rennen n handi kap koşusu -steuer/ muvazene vergisi -s.tor n Fb beraber lik golü -s.ventil n muvazene supapı -s.versuch m barıştır ma teşebbüsü -ung / jur. (unter Miterben) mirasta iade ausglelten 1. (ayağı) kaymak, sürçmek 2. (VV’erkzeug) kay mak ausgliedem ayırmak, tefrik etm. ausglltschen F s. ausgleiten ausglühen tr. 1. med. ateşte kızdırarak demir aleti dezen fekte etm. 2. teehn. çeliği tavlayarak yumuşatmak; intr. 1. (Asche) kızıllığı kalmamak 2. (Eisen) kızgınlığı geçmek ausgrab'en 1. kazmak, hafretmek 2. (Gegenstânde) toprağı kazıyıp çıkarmak 3. F (ausfindig maehen) arayıp bul mak; keşfetmek 4. F eski bir meseleyi yeniden kurcala mak eung f 1. hafriyat, kazı 2. F aranıp bulunma; keş fedilme Ausgrâber m hafriyatçı, kazıcı ausgrelfen 1. (schnell marsehieren) sıkı yürümek; adımla rını uzatmak 2.(Arme) bşe doğru kollarını uzatmak 3.fig. (weit) pek gerilere gitmek Ausguck m t. (Ausschau) gözetleme, tarassut 2. naut. a) (auf Fischerboot) albora b) ollg. çanaklık; gözcü yeri; vigla; gözleği c) (P.) cıvadra gözcüsü; vardiya, viglacı; gözcü postası 2en (nach) F b-ni gözleriyle araştırmak; sich fast die Augen ~ fig. göz kesilmek AusguB m 1. teehn. boşaltma deliği; delikli taş 2. (Tülle) bir kabın ağzı; emzik 3. (in der Küche) evye -rohr n akma, boşaltma borusu aushaben I. (ausgelesen, ausgetrunken, ausgezogen haben) bitirmiş, içip bitirmiş, çekip çıkarmış olm. 2. (Dienst) serbest olm. 3. (Schule) dersleri bitmiş olm aushacken I. (Kartoffeln usw.) kazıyarak çıkarmak 2. (m. dem Schnabel) gagalayarak oymak, çıkarmak 3. (Fleisch) kesilen hayvanı parça parça etm. aushaken tr. 1. askıdan, çengelden almak 2. (aus der üse) kopçayı çözmek; intr. F Bei ihm hat es ausgelıakt. Aklını kaçırmış olmalı. Da hakt’s bei mir aus. Aklım ermiyor. sich ~ kopça çözülmek aushalten 1. (ertragen) bşe dayanmak, tahammül etm., takat getirmek 2. (Angriff usw.) mukavemet etm. 3. (ausharren) sabır ve sebat etm. 4. (Ton, Silbe) uzatmak
aushlmmern
68
5. (e-e Frau) kapatmak; metres tutmak 6. (bei j-m ) b-ni terk etmemek; yanından ayrılmamak; et. nichl ~ können bşe yüzü olmamak; Der Wagen hâil diese Belastuııg nichl ous. Araba bu kadar yükü kaldırmaz, nichl mehr auszuhalten sein bıçak kemiğe dayanmak; Wte kann man das Can buna dayanır mı? leh halle es nichl mehr aus. Artık duramayacağım. İmanıma tak dedi. Das hâil jakein Mensch mehr ausl Artık kokuttu! (F ) Ne sinir şey! Tahammül edilemez! es vor Ungeduld katım mehr ~ kön nen dokuz doğurmak; ausgehaltene Freundin kapatma, metres aushümmem 1. (verbeultes Metali) çekiçle döverek düzelt mek 2. (Gold zu dünnen Folien) çekiçle döverek yaymak; ince safihalar haline getirmek aushandeln I. (durch Verhandlungen vereinbaren) müza kere ederek bir anlaşmaya varmak 2. (feilschen) pazarlık etm. aushöndig'en tevdi, teslim etm.; eline vermek Sung f: Jeierliche ~ der Abgangszeugnisse diploma tevzi mrrasimi Aushang m 1. askı; ilân (levhası); ihbarname, afiş, plakart 2. (in e-m Geschâft) teşhir edilen eşya; mağaza camekânı; vitrin aushtng'en I. (Aufgebot) askıya çıkarmak bzw. çıkarılmış olm. 2. (abhângen) çengelden çıkarmak; askıdan almak 3. (Tür) rezelerinden çıkarmak 4. (zur Schau stellen) teşhir etm. 5. Riemen —I (naut. Kommando) Fora kürek! sich ~ (Kleid) buruşukları çıkmak 9e.bogen m lyp. ilk baskı prova kâğıdı Se.schlld n ticaret levhası; tabela Se.zettel m I. ilân(-name) 2. (Etikett) yafta, etiket ausharren 1. sabır ve sebat etm.; dayanmak, tahammül etm.; bir işte ısrar etm., ikdam etm. 2. (bis zu c-r best. Zcit) beklemek aushauchen 1. (ausatmen) nefes vermek 2. (Seele, Leben) ölmek; ruhunu teslim etm.; can vermek 3. fig. bir intiba bırakmak aushauen 1. yontarak şekil vermek 2. (Standbild) heyke lini yapmak 3. (Wald) seyreltmek 4. (Baum) budamak 5. (Schlachtvleh) parçalara ayırmak ausheb'en I. kaldırmak, refetmek 2. çıkarmak 3. sökmek; söküp çıkarmak 4. (Fenster, Tür) rezesinden çıkarmak 5. (Eier; junge Vögel) yuvasından almak 6. (Graben) kaz mak; (Erde) oymak 7. (polizeilich; mil.) (baskınla) yaka lamak, tutmak, zaptetmek 8. (Bier, VVein) sifonla fıçıdan almak 9. (Truppen) toplamak; silâh altına çağırmak 10. (Maschinenteile) sökmek; demonte etm. II. (Ringen) hasmı yerden kaldırarak yenmek 12. (Uhr) çalmağa baş lamak üzere olm. Man hal die Falschmünzer ausgehoben. Kalpazanları ba stılar. Sung / asker alma, toplama Sungs.bezlrk m askerlik şubesi Sungs.offlzler m askeri yoklama memuru aushecken fig. (Plâne, Böses) kurmak, tertip etm., tasarla mak, yumurtlamak, pişirmek; ein Komplott ~ komplo tertip etm.; posta kurmak (V ); gemeinsam ausgeheckl kumpastı (V ) aushcilen tamamiyle iyi etm. veya iyileşmek aushellen (j-m m. et.) müşkül bir durumda bulunana şu veya bu suretle yardım etm. AushlIT'e/ I. (geçici) çare, tedbir 2. muvakkat yardım; boş luğu dolduran nesne; tıkaç 3. (P.) bir başkasının yerine geçerek muvakkaten çalışan kimse Ss.welse muvakka ten ; geçici olarak aushöhl'en 1. oymak, obrulamak, kazmak, hafretmek, çu kurlaştırmak, çukurlatmak 2. (anfressen) kemirmek, aşındırmak 3. fig. bşe halel getirmek, bşi sarsmak, harap etm. Sung / çukur, hafriyat, oyuk aushol'en 1. (m. der Hand) (vurmak için) el kaldırmak 2. (z. B. m. dem Speer) havale etm. 3. (zum Sprung) hız al mak 4. (zum Schlag) sopa ile vurmağa hazırlanmak 5. (Uhr) çalmağa başlamak üzere olm. 6. (weit) pek gerilere gitmek 7. (j-n) ağzını yoklamak; iskandil etm. Ser m naut. avtriger ausholzen 1. (Wald) seyreltmek; orman açmak 2. (Âste, Baum) kesmek, budamak
auıkommen
aushorehen iskandil etm.; ağzını aramak; sondajlamak Aushub m I. hafriyat 2. (Erde) kazılan toprak aushülsen (Bohncn usw.) dış kabuğunu çıkarmak; soymak aushungem I. (belagerte Festung) aç bırakarak teslime mecbur etm. 2. fig. pes dedirtmek; mukavemetini kır mak; ausgehungerl habazan aushusten I. öksürerek (balgam, kraşe, mikrop v.s.yi) çıkarmak 2. (zu Ende husten) öksürmeği bitirmek auslxetı makine ile yazılmış metnin bazı parçalarını x tu şunu kullanarak iptal etm. ausjüten (Unkraut) ayıklamak auskâmmen 1. tarayarak çıkarmak, koparmak 2. (Gelânde) araziyi araştırmak 3. (vvirres Haar) tarakla açmak; ausgekâmmt: -e Haare tarantı auskimpfen 1. (ProzeB usw.) bir davayı başarı ile netice lendirmek 2. Er hat ausgekamp/t. ölmüş. Ruhunu teslim etmiş. auskaufen malın hepsini satın almak auskegeln 1. kıy oyununda bir mükâfat için çekişmek 2. (Arm, Knle) yerinden oynatmak, çıkartmak auskehlen oluk veya yiv açmak; ausgekehlt a. lambalı auskeh'ren süpürüp temizlemek veya çıkarmak Ser m 1. süpürücü 2. süpürge auskennen: sich ~ I. (in et.) bir iş hakkında ta m bilgiye sahip olm.; daniskasını bilmek; icikleri cicikleri hakkında kati malumat edinmiş olm.; yol iz bilmek 2. (m. j-m) insanlara nasıl muamele edileceğini iyi bilmek 3. sich nichl mehr ~ yolunu (istikametini; ne yapacağını) şaşırmak auskerben kertmek, çentiklemek auskernen I. çekirdeklerini çıkarmak 2. (Nüssc) soymak; ausgekernte Nüsse iç ceviz auskippen boşaltmak auskltten macunla doldurmak ausklammern (nicht berücksichtigen) bir tarafa bırakmak ausklamüsern F s. aushecken Ausklang m son, nihayet, epilog ausktarieren naul. gemi ile eşyasının gümrüğünü ödemek ausklauben ayıklamak, ayırtmak auskleld'tn I. b-nin elbiselerini çıkarmak 2. (Wânde) iksa etm., kaplamak, duble etm.; sich ~ soyunmak Se.raum m 1. vestiyer 2. (im türk. Bad) camekân ausklingeln I. çıngırak çalarak ilân etm. 2. (aufhören) çın gırak çalınması nihayet bulmak auskllngen 1. bir sesin tınlaması bitmek 2. fig. sona ermek auskllnken I. (Bomben) ayırmak 2. (Tür) bir aralık açmak ausklopf'en I. (Teppiche) sopa ile tozunu almak 2. (Pfelfe) vurarak boşaltmak 3. (Beulen in Metali) döverek düzelt mek 4. (j-m die Jacke) dayak atmak Ser m toz değneği ausklügeln kılı kırk yararak icat etm. auskneifen kaçıp gitmek; savuşmak, sıvışmak auskneten 1. iyice yoğurmak 2. yoğurarak bir şekil vermek ausknlpsen (Licht) elektriği kapamak ausknobcln I. kur’a çekerek veya zar atar ak kararlaştırmak 2. (ausfîndig maehen) arayıp bulmak; keşfetmek auskochen İr. I. (Fleisch) kaynatarak, haşlayarak suyunu çıkarmak 2. (Fett) suda kaynatarak temizlemek 3. med. (Instrumente) suda kaynatarak sterilize (takim) etm. 4. (Streich, Plan) hile ve desise kurmak, tertip etm.; tasar lamak, pişirmek inlr. kaynarken taşmak veya buharlaş mak; s. a. ausgekocht auskommen I. (m. et.) yct(iş)mek; kâfi gelmek; bşle geçin mek; bşe katlanmak 2. (m. eigenen Krâften und Hilfsmitteln) kendi yağiyle kavrulmak 3. (nur sehr knapp) kıtı kıtına idare etm. 4. (finanzieli) iki ucunu bir araya getirmek; ucu ucuna getirmek 5. (m. j-m) uyuşmak, anlaşmak, imtizaç etm., geçinmek 6. (gut miteinander) hoş geçinmek 7. (ohne et. od. j-n) bşin uhdesinden gel mek; ondan yapabilmek (edebilmek) 8. (aussehlüpfen) yumurtadan çıkmak 9. (entvvischen) kaçmak; Mehr Pa pier isi nicht vorhanden; wir müssen mit dem hier ~ . Başka kâğıt kalmadı; bunlarla yetişmemiz lâzım. Wir sind mit un serem Oeld nicht ausgekoır.men. Bütçemizde açık verdik.
auskömmllch
69
Auslegekran
S n 1. (Lebensunterlıalt) geçim, geçinecek, maişet 2. (m. AuslSnder'(ln /) m ecnebi, yabancı -el / pej. yabancı tak litçiliği Sfelndllch ecnebi düşmanı j-m) geç(in)im; sem ~ haberi geçineceği olm.; mil knap pem ~ iki el bir baş için; Mit ihm İst kein Onunla •uslândlsch 1. yabancı, ecnebi 2. (Pfianze) yabancı iklim den gelen; egzotik; -e Sludenten pl. ecnebi tebaalı öğren geçinilemez. ciler; -e Mdchte pl. ecnebi devletler; -e Zalılungsmillel pl. auskömmllch kâfi, yeter; ~ besoldet seiıı geçinmeğe yetişe cek kadar maaş sahibi olm.; Er lebi in -en Verhâltnissen. döviz Auslands'deutsche m// Almanya dışında oturan Alman Vakti hali müsait. tebaası -guthaben n hariçteki matlubat -kurs m harici auskörncn tanelemek; çekirdeklerini çıkarmak kambiyo -markt m ecnebi piyasası; -nachrlchten pl. dış auskosten tadını, zevkini çıkarmak; el. ~ miissen bşe daya n haberler -pafl m harice gitmeğe mahsus pasaport -reise / mağa mecbur olm.; çaresiz tahammül göstermek harice seyahat -toume e / yurt dışı turnesi auskragen areh. dışarıya doğru çıkmak (çıkarmak) -d auslangen 1. (genügen) kâfi gelmek; yet(iş)mek 2. (die çıkıntılı Hand ausstrecken) elini, kolunu uzatmak 3. (ausholcn) auskramen 1. (herausholen) dışarıya çıkarmak 2. (ausbreiel kaldırmak (vurmak için) ten) yaymak, sermek, teşhir etm. 3. (sein ganzes Wissen) bütün bilgisini ortaya dökmek 4. (alte Erinnerungen) AuslaB m çıkış, menfez; boşaltma deliği; mahreç auslass'en 1. hazfetmek, tayyetmek 2. (vcrsehentlich) sehven nakletmek, rivayet etm. yapmamak; unutmak, atlamak, geçmek3. (Dampf usw.) auskratz'en ir. 1. kazıyarak çıkarmak 2. (Augen) tırnak, dışarı çıkarmak 4. (VVasser) salıvermek 5. (Fett) eritmek pençe, ucu sivri bşle çıkarmak (od. oymak) 3. med. kürtaj 6. (Kleid) genişletmek veya uzatmak 7. (in Ruhe lassen) yapmak; intr. sıvışmak, kaçmak 2ung/ mtd. kürtaj rahat bırakmak 8. (VVut, Zorn) belli etm., izhar etm. 9. auskrlechen yumurtadan çıkmak auskrlegen F 1. (Olas od. Oetrânk) içip bitirebilmek 2. (seinen Zorn an j-m ~) hiddetini b-den almak; öfkesini (Kleidungsstûck) çıkarabilmek 3. (Feuer) söndürebilmek b-den çıkarmak 10. (naehlassen, versagen) gerginliğini auskugeln (sich den Arm usw.) yerinden oynatmak, çıkart kaybetmek; gevşemek, zayıflamak; işlememek; s.a. ausgelassen. sich ~ (über) tafsilâtiyle anlatmak; tafsilâta mak auskuhten inlr.llr. soğu(t)mak girişmek; fikrini beyan etm.; Arı mir lapt keiner seine Launen ausl Lala paşa eğlencesi değilimi Keyfinin mas Auskult'atlon / med. istima, oskültasyon; misma ile ısga; stetoskopi 9ler«n istima etm.; oskültasyon yapmak; karası değilimi j- n nicht mehr ~ iki eli yakastnda olm.; misma, kulaklık ile muayene etm. 2ung / vgl. auslassen. H a. nisyan Sungs.punkte pl. kesme (od. sıra) noktalar; takdir noktalan 2ungs-zclchcn rı auskundsctıaften I. (ausspionieren) gözetlemek, casuslamak, tecessüs etm. V; kolaçan etm. 2. (beobachten) gözlemek, apostrof, koma; kesme işareti tarassut etm. 3. (absuchen) araştırmak, yoklamak 4. mil. AuslaSventll n lechn. boşaltma vanası istikşaf etm., açılamak 5. (ausfindig maehen) arayıp bul auslasten bşin taşıma kabiliyetinden veya b-nin takadınmak; keşfetmek; (j—n) birinin nerede bulunduğunu mey dan son haddine kadar istifade etm.; (P. a.) kâfi dere dana çıkarmak cede iş vermek Auskunft / I. istihba rat, enformasyon, malumat 2. enfor Auslauf m 1. akma, dökülme 2. (e-s Flusses) mansap, ağız masyon bürosu 3. (P.) s. -s.beamter. Nrihere ~ erteill die 3. (e-s Schiffes) limandan çıkış; hareket 4. (Ski, Tennis) Redaktion des Blattes. Fazla malumat almak isteyenlerin hedef veya ana çizgi gerisindeki yer 5. (freier) hareket gazeteye müracaati. ~ geben (od. eritilen) malumat (od. serbestisi 6. seli. (Ende, Ergebnis) son, netice, nihayet bilgi) vermek; um ~ ersuchen ihtibar etm.; sorup malu 7. (Schriftstücke) sâdıra -bahn / (Ski) pistin sonu Sen intr. 1. (FaB, Behâlter) boşalmak 2. (Inhalt) akmak, mat istemek; Auskıinfte einholen malumat toplamak -el / H istihbarat acentası; danışma bürosu -s.beamte m sızmak, taşmak 3. (enden) bitmek; nihayet bulmak 4. (in enformatör -s.büro s. Aaskunflei. -s.mlttel n z.va. kurtu e-e Spitze) uç teşkil etm. 5. (Schiff) hareket etm.; liman luş çaresi; tedbir, vasıta, medar dan çıkmak 6. (Berge) silsile halinde dalga dalga uzan auskuppeln I. (Motor) debreye etm.; debreyajı işletmek; mak 7. (Wurzeln) etrafa yayılmak 8. (Farbe e-s Stoffes; kavramı kesmek 2. (Wagen) birbirinden ayırmak Tinte auf Papier) etrafa saçılmak, dökülmek 9. (Auge inauskurleren tamamiyle iyi etm., şifa buldurmak folge Verletzung) gözü akmak 10. (übel) işin ucu b-ne auslachcn 1. (j-n) b- le alay etm., istihza etm.; b-n e gülmek dokunmak; İr. (Schuhe) kullana kullana genişletmek, 2. (zu Ende lachen) gülmeğe son vermek; sich — wollen açmak; sich ~ 1. (devrinde) kullanıla kullanıla aşınmak, makaraları koyuvermek; leh will İlmen erzahlen, was yalama olm. 2. (Schuhe) glyine giyine genişlemek, açıl mir passierl isi: aber lachen Sie mich nicht ausl Size mak 3. (P.) yürümek ihtiyacını doya doya tatmin etm. başıma gelenleri anlatacağım ama, gülmece yokt 2 n 1. vgl. auslaufen 2. (e-s Flözcs) mostra, aflorman auslad'en 1. (entladen) tahliye etm., boşaltmak 2. (an Laııd Auslâufer m 1. (Bote) uşak, çırak, ayakçı, çocuk 2. (e-s bringen) indirmek; karaya çıkarmak 3. F (e-n Oast) bir Berges) dağ kolu; dağ eteği 3. (e-r Pfianze) yan filiz; daveti iptal etm., geri almak; intr.arch. cumba, çıkıntı imtldat 4. on. uzantı, istitale 5. (e-s Erdbebens) son teşkil etm. 2e.bahnhof m İndirme (od. çıkarma) istasyonu tesir; serpinti -end I. (vorspringend) çıkıntılı, evaze 2. (breit gebaut) auslaugen 1. (\Vasche) küllü su ile yıkamak 2. ehem, eritip geniş yapılı 3. (Stil) ıtnaplı 4. ((Jeste) kollarını genişçe tasfiye etm. 3. (Boden) inbat kuvvetini yok etm. 4. flg. kaldırarak (göstermek, söylemek v.s.) Se.ort m 1. (Eisen(P.) iliğini çıkarmak, yıpratmak, tüketmek 5. fig. (S .) bahn) tahliye istasyonu 2. (Schiff) tahliye rıhtımı (od. bşin posasını çıkarmak iskelesi); debarkader 2er m (P. od. Hilfsmittel) yük Auslaııt m hece veya kelimenin sonundaki harf (bziv. ses); boşaltan; mavnacı 2 un g/ I. mil. ihraç 2. areh. çıkıntı sonses 2«n (auf) bir harf veya ses ile nihayetlenmek Auslage/ I. teşhir, yayma, serme 2. (Waren) teşhir edilen auslâuten I. çıngırak veya çanla bşi ilân etm. 2. (enden) camekân eşyası; vitrin etalajı; mostra, meşher, sergi 3. çan çalması bitmek (Schaufenster) teşhir edilen yer; camekân, vitrin , raf v.s. ausleben: sich ~ I. hayatın zevkini çıkarmak 2. mel. istidat 4. (insi, -en pl.) masraf(-lar) 5. (Fechten) hazır ol duru ve kuvvetlerini serbestçe göstermek mu; die -en bezahten harcını vermek; nar zur ~ beslimmt auslecken yalaya yalaya çıkarmak (boşaltmak, temizlemek) görümlük auslecren 1. boşaltmak 2. (sein Herz) derdini dökmek muslagem tablo, mobilya v.s. eşyayı tehlikeli bölgeden Ausleg'ekran m kollu vinç; naut. dikme 2en 1. (Waren) emniyetli bir yere götürmek (harp esnasında) yaymak, sermek, teşhir etm.; camekâna koymak; vitrin Ausland rı 1. yabancı memleketler; yurt dışı 2. (P.en) yapmak 2. (Netze) ağlarla tuzak kurmak 3. agr. dinmek, yabancılar 3. gurbet diyarları; yad eller; Waren aus dem ekmek 4. (FuBboden) a) döşemek b) (m. Einlegcarbeit) ~ bezieheıı dışarıdan mal getirmek; ins — fahren dışarı marketri halinde döşemek 5. (Kunstgegenstand) kakma gitmek; ins ~ yurt dışına; im ~ hariçte, dışarıda yapmak 6. (verkleiden, tâfeln) iksa etm., kaplamak 7.
auslelden
70
Ausnahme
(Geld) b-nin hesabına muvakkaten tediyat yapmak, para auslotcn 1. nout. iskandil etm. 2. (Maurer) şakullemek 3. vermek 8. (interpretieren) şerh, izah, tefsir, tabir etm.; fig. inceden inceye araştırmak; sondalamak açımlamak, manalandırmak, yorumlamak, hamletmek; auslüften tr. havalandırmak; hava vermek; intr. (a. sich ~ ) (vvillkürlich) tevil etm. 9. (auffassen) telakki etm. 10. havalanmak; hava almak (falsch) suitefsir etm. 11. (Köder) yem dökmek; Er lifle Auslug m s. Ausguck. 2en s. Ausschau hallen das Worl so aus, wie es ihm om beslen in den Krom popte. ausmaehen tr. 1. (Kartoffel usw.) topraktan çıkarmak 2. Sözü, işine geldiği gibi çevirdi. Nun sieh mal einer an, (Licht) söndürmek 3. (Radio) kesmek 4. (Gas) kapamak 5. (vereinbaren) sözleşmek; bş hakkında söz kesmek; wıe er meine Worte auslegtl Bak sözümü neye çekti I ein mit Linoleum ausgelegles Zimmer muşamba döşeli bir oda kıyışmak, kararlaştırmak; şartlan koşmak 6. (heimlich) -er m 1. müfessir, şarih 2. (Traıımdeuter) muabbir 3. F işi pişirmek 7. (bereinigen) fig. halletmek, tesviye etm. 8. (betragen) baliğ olm.; tutm ak 9. (bilden, darstellen) teehn. vinç kolu 4. (am Ruderboot) dirsek 5. nout. bıyık, metafora, kontrabaston, avtriger -er.boot n avtriger teşkil etm. 10. (auf der ,Iagd) avı bulmak 11. (feststellen) -ung / 1. tefsir, şerh, izah, yorum 2. (willkürliche) tevil bulmak, keşfetmek, seçmek, teşhis etm.; intr. (bedeutsam 3. (Traumdeutung) tabir 4. (Ausbreitung) yayma, serme, sein) önemli bir rol oynamak; s.a. ausgemacht. Das macht teşhir 5. marketri, kakma -ungs.vorschriften pl. jur. nichts aus. Ehemmiyeti (od. zararı) yok. Bir şey değil. tefsir hükümleri Das macht mir nichts aus. Bence hava hoş. wenn es Ihnen nichts ausmacht zahmet olmazsa; leh habe eine dunkle auslelden: ausgelitten hoben ıstırabı kalmamak; Allahın Geştalt gesehen, konnte ober nicht was es wor. Bir rahmetine kavuşmuş olm.; ölmüş olm. auslelern aşındırmak; sich ~ aşınmak; s.a. ausgeleiert karartı gördüm ama, ne olduğunu seçemedim. Wlr haben Auslelhe / ariyet 2n 1. (j-m et.) ödünç (ariyet, eğreti) ver noch keinen bestimmten Tag dofür ausgemacht. Gününü mek; ikraz, iare etm. 2. (sich et.) ödünç (ariyet, eğreti) daha kesmedik almak; istikraz, istiare etm. 3. (j-m et. vermieten) (para ausmahlen iyice öğütmek ile) kiraya vermek; icar etm. 4. (sich et. mieten) kira ile ausmalen 1. nakış, resim yapmak 2. (farbig) boyamak; tutmak; kiralamak; isticar etm. renklerle süslemek 3. fig. (schildern) tasvir, tarif etm. auslemen I. (Lehrling) çıraklık devrini bitirmek 2. (allg.) spez. ballandıra ballandıra anlatmak; sich et. ~ tasavvur ve tahayyül etm. iyice öğrenmek; okuyup yutmak; Man lernt nie aus. fig. b-ne pes dedirtmek ausmanövrieren İnsan, hiç bir zaman her şeyi öğrendim diyemez. Auslese / 1. seçme, intihap 2. (a. biol.) istifa, seleksiyon, Ausmarsch m 1. yola çıkma; hareket etme 2. (Truppenabseçim, ayıklanma 3. (Wein) nefis üzümden şarap 4. zug) mufarakat, ayrılma 2|eren yola (sefere) çıkmak; (Anthologie) müntahabat, güldeste, antoloji, muktatafat hareket etm., ayrılmak 5. (Elite) güzide, seçkin, elit, müntahap, mümtaz, der AusmaB n 1. ölçü, mikyas 2. (Umfang) nispet, oran, büyük lük, cesamet, boy 3. (Ausdehnung) genişlik, vüsat 4. lenmiş; notürliche (künstliche) ~ biol. istifayı tabii (Dimension bzw. Abstand) buut, boyut, mesafe 5. (Kali(sınat); doğal (yapma) ayıklanma 2n 1. (Buch usw.) ber) çap; in gropem (geringem) ~ büyük (küçük) çapta ; okuyup bitirmek 2. (aussondern) ayıklamak, taşlamak, ayırtlamak 3. (ausvvâhlen) seçmek gröfiere (od. \veitere) -e annehmen genelleşmek, umumileş ausleuchten kâfi derecede aydınlatmak, ışıkla(ndır)mak mek, taammüm etm., büyümek ausllchten 1. (Wald) seyreltmek 2. (Baum) budamak ausmauern bşe duvar örmek ausllefer'n 1. teslim etm. 2. (Vetbrecher) İade etm. 3. (über- ausmelOeln taşçı kalemi ile yontmak; içini oymak; hakket antuorten) ele vermek; j- m ousgeliefert sein b-nin elinde mek bulunmak; eline kalmak eungs.vtrtrag m (devletler ausmelken ineğin bütün sütünü sağmak arasında) iadei mücrimin (suçluları geri verme) mukave ausmergeln 1. dermansız, takatsiz kılmak 2. (Pferd o.) zayıflatmak, lagarlaştırmak 3. (Boden) inbat kuvvetini lesi auslleg’en t. (VVaren) açılmış, yayılmış, serilmiş, teşhir yok etm.; s.a. ousgemergelt edilmiş olm. 2. (Liste) açık durmak 2er m geol. şahit (od. ausmerzen 1. (Untaugliches) bertaraf etm., atmak, kaldır mak, tasfiye etm., ilga etm. 2. (Namen) silip çıkarmak; tanık) tepe hazif ve tayyetmek 3. (exstirpieren) istisal etm. ausloben jur. ilân suretiyle vaat etm. ausmessen ölçmek; mesaha etm.; mesahasını yapmak; auslöffeln kaşıklamak; el. (od. die Suppe) ~ müssen bir adımlamak, çaplamak, arşınlamak, kulaçlamak, ayak işte kötü sonuçlara katlanmak mecburiyetinde olm.; lamak; istiap derecesini ölçmek burnundan fitil fitil gelmek; acısını (belâsını, günahını) ausmleten 1. ogr. yeraltı (patates v. s.) sarpondan(kuyudan) çekmek çıkarmak 2. seli, kiraya vermek autlogleren oturduğu yerden çıkarmak; başka bir yerde ausmisten I. (Stall) gübresini kaldırmak; temizlemek 2. F iskân ettirm ek; hum. a. tahliyei mecur etm. allg. nizama koymak, getirmek auslosbar kur'a ile amorti, itfa edilebilir auımontleren teehn. sökmek; demonte etm. auslösbar (Pfand) kurtanlabilir auslösehen 1. (Licht; a. fig.) söndürmek, dindirmek 2. ausmünden I. (FluB) dökülmek 2. allg. (bir yere) çıkmak, varmak 3. (Gcsprâch) nihayetlenmek (Feuersbrunst) bastırmak 3. (Schrift) silmek 4. fig. yok, ausmünzen 1. (prâgen) para basmak; sikke darp etmek 2. imha etm. 5. (j-s Leben) öldürmek; inlr. 2 . ea. sönmek (vervverten) istifade etm., faydalanmak 3. (ausbeutcn) (o. fig.) istismar etm., sömürmek 4. (für sich) k-den yana yont Auslöse hebel; -knopf m deklanşör mak kendi lehine tefsir etm. bzw. auslosen I. kur'a çekmek 2. (verlosen) piyangoya koymak auslös'en I. (heraıısnehmen) ayırmak 2. (Pfand, Sklaven) ausmuster'n 1. çürüğe (sakata, açığa, ıskartaya) çıkarmak; atmak, ayırmak, ayıklamak, tasfiye etm. 2. askeri hiz kurtarmak 3. teehn. avaraya almak 4. hum. (Gast im mete elverişsiz bulmak; çürüğe çıkarmak Sungs^cheln VVirtshaus) yemek veya içki parasını (onun yerine) m çürük vesikası ödemek 5. (hervorrufen) hâsıl etm .,doğur mak, yaratmak, Ausnahme / istisna, şaz; mit~von müstesna (hariç) olmak uyandırmak, yapmak; sebebiyet vermek 6. (e-n Mcchaüzere; -dan, -den sarfınazar; aile ohne ~ bilâistisna; hep ntsmus) harekete geçirmek; işlettirmek 7. phol. deklanşöre e-e ~ bilden istisna teşkil etm.; Das bildet e-e ~ birden ; bas ma k; Das ist ein Erfolg, der grope Genugluung ~ mup. von der Regel. Bu, bir şaz teşkil eder. Bu, kaideden inhiraf Bu, çok memnuniyetle karşılanacak bir muvaffakiyet eder, e-e ~ maehen (bei, für) 1. pej. iltimas etm. 2. allg. tir. -end: -e Ursoche illeti adiye, vesile nedeni 2er m biri hakkında istisnai bir muamelede bulunmak -angebot phol. deklanşör 2e.vorrlchtung / 1. phol. deklanşör 2. n istisnai (od. fevkalâde) teklif -fail m istisnai (od. teehn. ava ra kolu 2ung / 1. phot. deklanşman 2. (e-s fevkalâde) hal; müstesna vaka; müstesnalık, istisnalyet, Pfandes usw.) kurtarılma 3. (işçilerin iaşe ve ibatesi için) ayrıklık -gerlehte pl. istisnai mahkemeler -gesetze pl. munzam ücret
ausnahms'los
71
Ausrede
fevkalâde haller kanunları -fage pl. (in e-m Oeschâft) ausposaunen etrafa haber vermek; yedi mahalleye davul zuma ile duyurmak; tellâl çağırmak; davul (borazan, kelepir satış günleri -zustand m 1. istisnai vaziyet; çan) çalmak fevkalâde haller 2. (Belagerungszustand) idarei örfiye; auspowera pej. 1. (verarmen lassen) fakirleştirmek, fukarasıkı yönetim laştırmak; fakrüzarurete düşürmek 2. (ausplündern) ausnahms'los bilâistisna, istisnasız, ayrıksız; şaz teşkil soyup soğana çevirmek 3. (ausbeuten) b-nin kanını etmemek üzere 21osigkelt/istisnasızlık, ayrıksızlık -weise emmek; bşin posasını çıkarmak; istismar etm., sömür Adv. müstesna (fevkalâde, istisnai) olarak; istisnaen; bir defaya mahsus olmak üzere; şaz olarak nur gam ~ mek pek istisnat ahvalde; ~ will icfı einmal in dit Moschec auspr&gen 1. para basmak; sikke darp etmek 2. (Bild) resmini sikke üzerine basmak 3. belirli bir surette şekil gehen, da siürzt sie tin. hum. Kırk yılda bir namaz kılacak oldum, cami yıkıldı (od. kubbe başıma yıkıldı), lendirmek; sich ~ 1. (sich zeigen) meydana çıkmak; belli, •usnehmen 1. (herausnehmen) çıkarmak 2. (Bienenstock) aşikâr olm.; tezahür etm. 2. izini, eserini bırakmak; bal sağmak 3. (Fische) içini ayıklamak 4. (Geflügel) damgasını vurmak; tıynetini belli etm.; s.a. ausgeiçini boşaltmak (od. temizlemek) 5. (Eier, Vogelnest) prdgl yuvadan almak, çıkarmak 6. (ausschlieBen) istisna, ausprelsen teşhir edilen mala fiyat yaftasını koymak sarfınazar etm.; ayrı, hariç tutmak; müstesna kılmak 7. auspretsen 1. (Zitronen usw.) sıkmak, tasir etm. 2. (Şaft) sıkarak elde etm. 3. (P.) (erpressen) şantajla, tehditle (j-n) F yolmak, kazı(kla)mak, temizlemek; sich ~ 1. (sich nicht einbeziehcn) k-ni hesaba katmamak 2. (»ir para sızdırmak 4. (P.; (ausfragen) sıkıca yoklamak; ken) görünmek; . . . tesirini, intibaını bırakmak 3. (gut) sıkıştırmak 5. (et. bis zum letzten ~) bşin posasını yakışmak; s.a. ausgenommen. -d fevkalâde; son derecede; çıkarmak; Orangen zum 2 sıkma portakal gayetle, ziyadesiyle, mükemm el; vo/ı -er Schönheit müstes ausprobieren denemek, tecrübe etm.; tecrübe ile tespit etm.; tecrübesini yapmak; tatbik etm. na güzellikte ausnüchtern ayıltmak; sich ~ ayılmak Auspuff m teehn. eşapman, egzos(t) -gas n çürük gaz 2en •usnutzen; ausnützen 1. iyice faydalanmak, istifade etm.; dışarı çıkarmak, atmak -rohr n çürük gaz borusu bşin posasını çıkarmak; iliğini emmek; iyice sömürmek auspumpen 1. tulumba ile çekmek, boşaltmak 2. med. (Ma2. (Gelegenheit) fırsatı ganimet bilmek; bşi fırsat bilmek gen) lave etm., lavajlamak, yıkamak 3. flg. yıpratmak; 3. (e-c günstige Situation) bşin dengine getirmek; müsait b-nin amanını tüketm ek; imanını gevretmek; mecal vaziyetten faydalanmak; bşc pupa yelken açılmak 4. bırakmamak; taka tta n düşürmek; ausgepumpl fig. yor (ausbeuten) istismar, ekspluate etm.; sömürmek; iliğini gun argın; bitap, bitkin; hoşaf gibi kemirmek; k-den yana yontmak 5. (miBbrauchen) suiisti auspunkten (Sport) puan hesabiyle yenmek mal etm. auspusten s. ausblasen Ausnutzung/vgl. ausnutzen. unicr ~ der günsligen Getegen- Ausputz m süs, ziynet, garnitür 9en 1. (Bâume) budamak heit bir takrip(le); sırasını getirerek (od. düşürerek) 2. (reinigen) içini temizlemek 3. (schmücken) süslemek, (volkstüml.): bir ığrıpla tezyin etm. auspacken 1. (Paket, Kiste usw.) açmak, çözmek 2. (Inhalt) ausquartieren 1. (aus der VVohnung entfernen) evinden, eşyayı çıkarmak 3. (Neuigkeiten) ortaya dökmek 4. (mst. meskeninden çıkarmak 2. (das Bett e-m anderen geben) ohne Obj.) sır tevdi etm., ifşa etm.; ağzından baklayı yatağını muvakkaten başkasına vermek 3. mil. konak çıkarmak; ağız yapmak; bülbül gibi söylemek; V: tın yerini değiştirmek mak ausquatschen pej. F s. ausplaudern. sich ~ s. sich ausplau auspeltseh'en 1. kırbaçlamak, kamçılamak; kırbaçla döv dern mek 2. (j-m et.) kırbaçlayarak vazgeçirmek; ausgepeilschl ausquellen seli, şişmek, kabarmak werden kamçı yemek 2ung f: öffentllche ~ /r. meydan ausauetsehen s. auspressen dayağı ausradleren 1. lastikle silmek 2. (z.B. m. Fedcrmesser) auspellen (Erbsen usw.) kabuğunu soymak, çıkarmak sich kazımak 3. (völlig zerstören) hâk ile yeksan etm. ~ F soyunmak ausrangleren 1. kadro dışı bırakmak; çürüğe, açığa çıkar auspendeln ittir, salınım hareketini bitirmek; ir. sarkaçla mak 2. (Eisenbahnwagen) vagonları ayırmak; treni böl ölçmek mek auspennen F s. aussehlafen ausrasieren 1. kılları tıraş etm. 2. (Augenbrauen) tıraşla bir ausptânden b-nin malına haciz koymak; malını haczetmek şekil vermek auspfelfen ıslıklamak, yuhalamak ausrasten 1. s. sich ausruhen 2. (Zahnrad) bağlandığı me auspflanzen agr. yerini değiştirmek; başka yere dikmek; kanizmadan ayrılmak şaşırtmak, fidelemek ausrauben; ausrâubern s. ausplündern ausplehen ziftlemek, katranlamak; s.a. ausgepichl ausrauchen 1. ir. (Pfeife usw.) tüttürüp sonuna kadar Autpizlen pl. 1. ünler den ~ (von) b-nin himayesinde 2. içmek 2. ittir. (Alkohol, Aroma) tebahhur etm., buharlaş günstige ~ hayır alâmeti mak, kaybolmak ausplappern F s. ausplaudern ausrâuchern 1. günlük yakmak 2. tütsülemek, duma nlat ausplatzen (N'aht) çatlamak, patlamak, sökülmek mak 3. (m. Schvvefel) kükürtlemek ausplaudern dile vermek; açığa vurmak; (başkalarına) ausraufen (Unkraut, Haare) yolmak, sökmek; çıkarıp at duyurmak; ifşa ve işaa etm.; yumurtlamak; gevezelik mak (od. dillidüdük) etm.; (Geheimnis) belli etm., faş etm. ausrüumen 1. boşaltmak, tahliye etm., çıkarmak 2. s. aus V: peniz etm.; (ungcvvollt) ağzından kaçırmak; nichts ~ plündern 3. (MiBverstândnisse) kaldırmak, bertaraf etm. diline sağlam olın.; ortalığa hiç bir şey sızdırmamak; V: 4. (Schwierigkeiten) gidermek, düzeltmek, tesviye etm. 5. tınmamak; sich ~ doya doya gevezelik etm.; çene çal (Abort usw.) (lağımı) temizlemek mak ausreehnen 1. (Gesamtbetrag) tutarını tespit etm.; tama ausplünder'n 1. yağma (talan, plaçka) etm., temizlemek, mını hesaplamak 2. (zusammenzâhlen) saymak 3. (sich çapullamak 2. soyup soğana çevirmek; ausgeplündert: et. vorstellen) tasavvur etm.; göz önünde bulundurmak gam ~ sein soyulmuş soğana dönmüş oim.; ~ werden 4. (übersehlagen) tahmin etm. sich et. an den fü n f Fingern soygun vermek 2ung / soygun ~ kdnnen fig. kolaylıkla anlamak; s.a. ausgereehnet auspolsfern I. (wattieren) yün, kıtık v.s. ile doldurmak 2. ausrecken (Arme, Hals) uzatmak, germek (m. Kissen) minder, yastık v. s. ile donatmak 3. (spez. Ausrede / 1. kaçamak, bahane 2. taallül, mazeret, itizar, Tür) kapitone etm.; ausgepolsiert: Sie isi gam hübsch özür; e-e ~ finden bir işin kulpunu bulm ak; tutamak (od. F O, etine dolgundur. O, şişmanca, tıknazdır, -e Backen kaçamak) bulmak; taazzür etm. kaçımsamak, taallül pl. F ablak çehre etm.; die unmöglichsten -n vorbrlngen b-ne kurtmasalı
•usrelben
72
okumak; öküzün altında buzağı aramak; maval yuttur mak; kırk dereden su getirmek ;faule ~ devekuşu siyaseti; saçma; gülünç mazeret; beynamaz özrü; um e-e ~ nichl verlegen setri yumurtaya kulp takmak; gözünü kıpma dan yalan mazeret uydurmak; Um e-e ~ braucht man nicht verlegen zu sein. Yalan kıtlığına kıran girmedi. Da hilft jetzt keine ~ . Amanı zamanı yok. Beyhude çeneni yorma I Sn 1. sözünü bitirmek 2. (j-m et.) b-ni bşden caydırmak, vazgeçirmek; aklını çelmek; sich ~ 1. istediği kadar konuşmak 2. (mit j-m) b-le konuşup anlaşmak 3. (sich entsehuldigen) k-ni mazur göstermek 4. (Ausflüchte maehen) kaçamak yapmak 5. (sein Herz aussehütten) derdini dökmek 6. (auf j-n) kabahati b-nin üzerine atmak; j- n nicht ~ lassen b-nin sözünü kesmek; lafını ağzına tıkamak; Lap mich doch ~ ! Ham armut gibi boğazıma tıkılma! Das lasse ich mir nichl ~. Bundan beni vazgeçirtemezler. ausrelben I. sürterek (ovarak, ovalayarak, oğuşturarak) çıkarmak, temizlemek 2. (sich dic Augen) gözlerini oğuşturmak 3. (Topf usw.) içini ovmak ausrelehen (genügen) kâfi gelmek; yet(iş)mek, elvermek; ihtiyacı temin etm.; Hierfür reichl meine Krafl nicht aus. Bu işe gücüm yetmez, gerade für e-n hohltn Zahn ~ hum. dişine değmemek; dişinin kovuğuna bile gitmemek; nichl ~ az gelmek -d 1. (genügend) kâfi, yeter; yetecek kada r; orta karar; müsait; (als Schulzenstır) orta derece; -e Menge haddi kifaye; yeterge ausrelfen olgun hale gelmek Ausrelse / gidiş, azimet, çıkış -erlaubnls / çıkış permisi 2n hudut dışı çıkmak; ayrılmak -vlsum n çıkış vizesi ausrelOen İr. yolmak, sökmek; çekip koparmak; söküp çıkarmak intr. I. sökülmek, yırtılmak 2. (vveglaufen) kaçmak, sıvışmak; tabanları yağlamak; V: ferlemek, tüymek; Nıın, du hasi dir ja auch kein Bein ausgerissenİ iron. Fazla çalışan bir adam değilsin kil Taş atıp da kolun yorulmadı ya! Ser m kaçak, firari ausreiten intr. atla gezintiye çıkmak; tr. (Raum) sonuna kadar atla gitmek ausrenken 1. (Glied) yerinden oynatmak 2. (Knochen) çıkarmak; j- m den Arm halb ~ b-nin kolunu burkmak; Der Junge hat sich den Arm ausgerenkl. Çocuğun kolu çıktı, ausgerenkl çıkık ausreuten s. ausroden ausrlcht'en I. doğrultmak, düzeltmek; çırpıya getirmek; yoluna koymak 2. mil. hizaya getirmek 3. allg. bildirmek; haber vermek 4. (Auftrag) ifa etm., yerine getirmek 5. (Befehle) icra etm. 6. (GrüBe) selâm söylemek 7. (Erfolg haben) başarmak; muvaffak olm. 8. (Gastmahl) hazırla mak 9. (Hochzeit, Sportkâmpfe usw.) tertip etm., düzen lemek 10. (Wlld) av kaldırmak; sich ~ dizilmek; hizaya gelmek; Mil Gewalt İst hier nichts auszurichlen. Burada zorbalık sökmez. Damit İst nichts ausgerichtet. Bundan bir şey çıkmaz, leh ıverde es İhın ~ . Söylemekte kusur etmeyeceğim. Sung / 1. vgl. ausrichten 2. (geistige) oryantasyon ausrlngen I. s. auswringen 2. Er hat ausgerungeıı. Öldü. Allahın rahmetine kavuştu •usrinnen 1. (Flüssigkeit) dışarı akmak, sızmak 2. (Behâlter) yavaş yavaş boşalmak Ausritt m atla geziye çıkma ausroden I. kökleri temizlemek; köklemek 2. (Wald) orman açmak ausrollen İr. 1. (Teig) açmak 2. (öffnen) dürülen bşi açmak, yaymak; intr. (Flugzcug) rulmanını tamamlamak ausrott'en 1. imha, istisal etm.; mahvetmek; silip atmak; dibinden budamak; kökünü kurutmak; kökünden kazı mak; köküne kibrit suyu dökmek; yakıp yıkmak 2. (beseitigen) bertaraf etm ., kaldırmak, izale etm. Sung / kökünü kurutma; ~ der Mataria sıtmanın eradikasyonu (od. tamaıniyle kökünden kazınması) ausrück'en intr. i. mil. yola çıkmak; hareket etm.; (zue-m Patrouillengang) kola çıkmak 2. F (fliehen) kaçmak, firar etm., sıvışmak; tr. (Maschinentcil) avaraya (od. boşa)
ausschelden
almak shebe I m avara kolu Skupplung / avaralı kavram Svorrlchtung/ avara düzeni; boşa alma tertibatı Ausruf m 1. haykırış, bağırış, çağırış, nara, nida, ünlem 2. (öffentlicher) alenen neşir ve tebliğ; resmen ilân 3. (bei Versteigerung) mezatçının yaptığı ilân Sen t. haykırmak, bağırmak, çağırmak 2. (öffentlich) resmen ilân etm. 3. (bei Versteigerung) nida etm. 4. (zum König usw.) b-ni kıral (v. s.) ilân etm. -er m 1. münadi, tellal, carcı 2. (ZeitungsS) gazete satan (od. müvezzii); gazeteci -e.zeichen n nida (haykırı, ünlem) işareti ausruhen İr. dinlendirmek; intr. dinlenmek; sich — dinlen mek, istirahat etm., nefeslenmek; kafasını (zihnini) din lendirmek; yorgunluğunu almak; oh demek; sich im Kühlen ~ terini soğutmak ausrupfen yolmak, koparmak ausrüst'en 1. teçhiz, teslih etm.; cihazlamak,silâhlandırma k pusatı aııdırmak 2. (Schiff) donatmak; ausgerüstel: gut ~ tedarikli Sung / 1. teçhizat, malzeme 2. teehn. donatım, ekipman 3. (Kriegs-) levazımı harbiye; harp teçhizatı ausrutsehen 1. ayağı kayıp düşmek 2. (e-en MİBgriff begehen) küçük bir hata yapmak; lehrutsehte mit dem Messer aus. Bıçak elimden kurtuldu. Aussaat f 1. tohum saçma; ekin ekme; ekim, zeriyat 2. (konkret) ekilen tohum aussien tohum atmak; ekin ekmek Aussage / 1. söz, ifade, beyan 2. jur. (auf dem Grundbuch amt) takrir 3. (schriftliche) rapor 4. (ZeugenS) şahidin ifadesi 5. jur. fikrinin (od. telakkinin) izharı 6. (geistiger Gehalt) mana, ehemmiyet; e-e ~ maehen ifade vermek -form f gr. sıygai ihbariye; bildirme kipi sn 1. ifade ve beyan etm.; bş hakkında açıklamada bulunmak 2. (bezeugen) şahadet etm. 3. (auf dem Orundbuchamt) takrir vermek 4. (zum Ausdruck bringen) anlatmak, izhar etm. 5. (Mitteilungen maehen) malumat vermek aussttgen testere ile keserek şekil vermek Aussatz m med. 1. cüzam; miskin hastalığı; lepra 2. (lom bardiseher) pellagra auultzig cüzamlı, miskin aussaufen (Tier; V a. P .) içip bitirmek aussaugen 1. emerek çıkarmak 2. (Boden) suyunu boşalt mak; kurutmak; inbat kuvvetini tüketmek 3. fig. istis mar etm., sömürmek 4. (P.) ftg. para sızdırmak; yolmak; j-n bis aufs Blut — fig. kanım emmek aussehab'en 1. kazıyarak çukurlatmak 2. med. kürtaj yap mak Sung f med. kürtaj ausschacht'en 1. hafriyat yapmak; kazmak; çukur açmak 2. (Brunnen) açmak 3. teehn. sandıklamak Smaschlne / ekskavatör aussehalen I. (z.B. Austern) kabuğundan çıkarmak 2. kaplamayı çıkarmak 3. tahta kaplamak 4. (Küste durch Wellenschlag) aşındırmak aussehalen (z. B. Erbsen) kabuğunu soymak ausschalt'en tr. 1. (ausschlieBen) içine almamak; hariç bırakmak; dahil etmemek 2. (nicht bcachten) dikkate, nazarı itibara almamak 3. (beseitigen) ayırmak, bertaraf etm., uzaklaştırmak; kendi haline bırakmak 4. (Strom) cereyanı kesmek 5. (Radio) kapamak 6. (Sport) tasfiyeye uğratmak 7. (Motor) debreye etm.; intr. seli, tasfiyeye uğramak Ser m et. anahtar, katıa, enterüptör; cereyan kesici; kupsirküvi, disjonktör Ausschank m I. (-reeht) perakende içki satmak hakkı 2. (Schankstâtte) perakende içki satışı; köşe meyhanesi ausseharren 1. eşerek (eşinerek) bulup çıkarmak 2. (Lcichnam) mezardan çıkarmak Ausschau /: ~ hailen (nach) ufku tetkik etm.; gözleriyle araştırmak; bşi gözlemek; nach ailen Seiten ~ hallen sağını solunu kollamak; dört yana bakmak Sen (nach) 1. s. Ausschau hallen 2. (leicht) kolay görünmek, s. a. aussehen. iVie schaut’s aus? F Ne var ne yok? İşler nasıl gidiyor? ausschaufeln 1. (Grab) kürekle kazmak (açmak) 2. (Weg usw.) kürekleyerek açmak ausscheld'en tr. 1. ayırmak, tefrik etm., atmak 2. ehem.
ausschellcn
73
tecrit etm., çıkarmak; a. hâsıl etm. 3. biol. ifraz, ifrağ etm.; (Nierensteine) taş düşürmek 4. (Sport) tasfiyeye uğratmak: elimine etm.; intr. 1. (aus e~m Amt) istifa etm.; yerinden çıkmak; çekilmek 2. (nicht nıehr teilnehmen) ayrılmak, çıkmak; namzetliğini veya üyeliğini kaybetmek; rekabet, maç, turnuva v. s.’ye artık iştirak etmemek; elimine olm.; tasfiyeye uğramak 3. (als Tellhaber) H alâkası kesilmek; Das scheidet (aus dtr Betrachtung) aus. Bu, hesaba katıl(a)maz, mülâhazaya ahn(a)maz. 2ung / I. ayırma, tefrik 2. tecrit, çıkarma, hâsıl etme 3. med. ifraz(-at), ifrağ, ifragat, boşaltım; (schlcimigc) barsak kazıntısı; (blutige) basur 4. (Sport) eliminasyon 5. (als Teilhaber) H kat’ı alâka Sungskampf (Sport) seçme müsabakası; eliminasyon maçı; ~ für die Vorschlufirundc (Sport) kardofinat, çeyrekson müsabakası; ~ für die Schluprıınde (Sport) dömifinal; yarımson müsabakası Sungs.runde / seçme turu (od. devresi) 2ungs.splele pl. eleme maçları ausschellen çıngırak çalarak ilân etm. ausschelten iyice azarlamak, tekdir etm.; adamakıllı haş lamak; çıkışmak, giydirmek, paylamak, V.- harcını ver mek aussehenken 1. (üetrânke) dökmek, dağıtmak 2. (Alkohol) perakende içki satmak ausseheren intr. 1. naut. rotasından çıkmak 2. (aus e-r Reihe, e-r Gemeinschaft) ayrılmak; tr. naut. halatı' çıkarmak ausscheuem İyice temizlemek ausschlcken 1. (Boten) göndermek 2. (nach) aramağa gön dermek ausschleBen tr. 1. (Wild) imha etm., kökünü kurutmak 2. (Auge) ateş ederek çıkarmak 3. (Preis) atış müsabakasında mükâfat için çekişmek 4. (Papier) a) (aussondern) seçip ayırmak; ıskartaya çıkarmak b) (anordnen) dizilemek 5. (Strahlcn) şua, ışın neşretmek 6. (Geschützlauf) eskit mek, aşındırmak 7. (Brot) fırından çıkarmak; intr. (Funken, Blut) şiddetle fışkırmak ausschlff'en karaya çıkarmak; ihraç etm., indirmek; de barkman yapmak; sich ~ karaya çıkmak; ihraç edilmek; inmek; debarkman yapmak 9ung / karaya çıkarma; debarkman Sungs.haten m mil. ihraç {od. indirme) limanı (iskelesi); ausschlmpfen sövüp saymak; paylamak; ağız dolusu küf retmek ; çıkışmak, veriştirmek, donatmak; lehlasse meint Kinder von niemand ~ . Ben çocuklarımı kimseye paylatmam, siclt ~ sövüp sayma hevesini tatmin etm. ausschlrren koşum ve eyer takımlarını çıkarmak ausschlachten 1. (Schlachtticre) parçalara ayırmak 2. F iyice istismar etm., kendi faydasına kullanmak 3. (altes Auto) kullanılabilecek parçalan sökmek ausschlacken cürufu ayırmak aussehlafen 1. (a. sich uykusunu almak 2. (Rausch) ayıklanmak 3. (Ârger usvv.) uyuyarak geçirmek, gider mek ; ausgesehtafen haberi uykudan uyanmak Ausschlag m 1. med. (Haut2) indifaat, döküntü, tezehhür, egzantem 2. (des Zünglcins an der Waage, der Magnctnadel usw.) ibrenin oynaması; sükûnet halinden inhiraf, sapma, kutuplanma 3. (PendelS) ihtizaz, salınım 4. fig. katt tesir 5. (Wand5) terleme; den ~ geben (karar ve netice üzerinde) kati bir suretle müessir olm.; kati tesirli olm.; ağır basmak; üstün tutulmak Sen tr. I. zorla vurup çıkarmak 2. seli, (lösehen) vurarak söndürmek 3. (Zâhne) kırmak 4. (ablclınen) kabul etmemek; reddet mek 5. (verbeultes Metali) çekiçle döverek şekil vermek 6. (Löcher) zımbalamak 7. (Fechten) (Hieb) çelmek 8. (m. Stoff, Holz usw.) süslemek, tezyin etm., kaplamak, örtmek, iksa etm. 9. (Tennisball) avuta atmak; intr. 1. (Pferd, Maultier usw.) çifte {od. kıç) atmak; çiftelemek, tepmek 2. (Zeiger) hareket, inhiraf etm.; sapmak, bir tarafa meyletmek 3. (Pflanzen) filizlenmek; sürgün, kol vermek 4. (enden) (şu veya bu suretle) neticelenmek 5. (zum Vorteil) lehine dönmek; kahır yüzünden lütuf görmek 6. (zum Unheil) başına belâ kesilmek 7. (m.
auMchrelben
Handen und FüBen) debelenmek 8. (Wand) rutubet sız mak 9. (Uhr) çalmağı bitirmek; Mögees dir zum Fluch -~l Haram olsun! 5gebend 1. (P.) ağır basan 2. kati, nihai; karar veya netice üzerinde katt bir suretle müessir olan; kati neticeyi temin eden (rey);(Mittel) en tesirli;£r ist~. Son söz onda, -u n g /1. / ur. (e-r Erbschaft) mirasın reddi 2. (e-s Rechts) feragat, vazgeçme ausschllmmen çamurunu temizlemek; balçığını almak; lave etm., lavaj yapmak aussehleudern dışarı fırlatmak, püskiirmek ausschlIeB'en tr. 1. (aussperren) kapıyı kaparken bir baş kasını dışarıda bırakmak; kapıyı üstüne kapamak 2. (nicht zulasser.) kabul etmemek; içine sokmamak; ara larına almamak; istisna etm., mani olm., dışarı çıkarmak 3. (Sport) diskalifiye etm. veya boykot etm. 4. (aus e-r Gemeinschaft) ihraç etm., tart etmek, çıkarmak, ıskat etm.; sich ~ (von) bşe iştirak etmemek; s.a. ausgeschlossen; -end (einander) mütenakız, çelişik -llch I. (unter AusschluB von) hariç olmak üzere 2. (lediglich) mün hasıran. sırf, yalnız 2İichkelt / inhisar, istisnasızlık Sung 1. s. Ausschlup 2. (e-s Richters) a) hâkimin bizzat istinkâfı b) hâkimin davaya bakması memnuiyeti Ausschlupf m 1. (für Tauben usvv.) çıkma deliği 2. fig. kaçma İmkânı aussehlüpfen (yumurta v. s. den) çıkmak ausschlürfen 1. höpürdeterek içmek 2. fig. (genieBcn) lez zetini çıkarmak AusschluB m 1. ret 2. hariç kılma (od. bırakma) 3. (Sport) diskalifikasyon veya boykot 4. ihraç, tart 5. dışındalama; unter ~ (von) hariç olmak üzere; unter ~ der öffenttichkeit kapalı celse; aleni olmayarak -stück n s. Spatium aussehmelzen tr. I. (Metalle) eritmek, izabe etm. 2. (durch SchmelzprozeB herausholen) eriterek çıkarmak; intr. erimek auuchmiertn 1. boşluğu bir madde ile doldurmak meselâ ziftlemek, kalafatlamak, katranlamak, macunlamak, harçla doldurmak; derzetmek 2. (Backform) bir kabın içini yağlamak 3. F (betrügen) aldatmak •uuchm ück'en 1. süslemek, tezyin etm., ziynetlemek, beze mek, dekore etm., dekorlamak 2. (e-e Erzâhlung) güzel leştirmek; tellemek pullamak; zarafetle işlemek 3. fig. büyütmek, mübalağa etm. 2ung/1 . süs, ziynet, tezyinat 2. dekor, donanma 3. işleme aussehnauben 1. (Tiere) burnundan solumak 2. (P.) (sich die Nase) burnunu silmek, sümkürmek aussehnaufen (a. sich nefes almak; dinlenmek ausschneiden I. kesip almak (od. çıkarmak) 2. (Bâunıe) budamak 3. (Ârmel) oymak 4. (am Hals) dekoltelemck; yakayı açmak 5. med. katetmek; kesip atmak; kökün den çıkarıp atmak 6. (aus Papier) oyma (od. dekupaj) yapmak Auşschnitt m I. kesim, biçim, kesme, biçme 2. budama 3. (ÂrmelS) koltukaltı oyması 4. mil. kertik, kesik 5. (Halse) dekolte 6. oyma 7. (ZeitungsS) kupür 8. (Gebiet, Lebenskreis) sektör 9. (Bruchstück) fragman, parça aussehnitzen doğramak ausschnüffeln F pej. s. ausspionieren aussehöpfen 1. (suyu) boşaltmak 2. (Suppe usvv.) kotar mak 3. fig. (Thcma) en İnce tafsilâtına kadar trete etm.; incelemek 4. fig. kullanarak, faydalanarak tüketmek aussehoten (Erbsen usvv.) bezelvenin kabuğunu çıkarmak aussehrauben I. vidasını (vidalarını) sökerek çıkarmak 2. fr. gaz lambasını söndürmek ausschrelb'en 1. (fertig sehreiben) yazıp bitirmek 2. (ohne Abkürzımg sehreiben) kısaltmadan tam olarak yazmak 3. (Rollen) kopya etm., istinsah etm. 4. (Rechnung, Vertrag) tanzim etm., çıkarmak 5. pej. intihal etm. 6. (ankündigen) alenen tebliğ, ilân, tamim etm.; iştirake davet etm. 7. (Scheck) doldurmak 8. (Wettbewerb) müsaba kaya koymak 9. (Steuern) tarh etmek 10. (Vergebung) münakaşaya koymak 11. (freie Stelle) münhal bir yer ilân etm. 12. (bestimmen) tayin etm. 13. (Preis, Pramie) ortaya koymak; s. a. ausgeschrieben.
ausschrelen
74
ausschrelen I. bağıra çağıra söylemek, anlatmak, İlân etm., alışa davet etm. 2. (e-n Redner) yuhalayarak sözünü kes mek 3. (sich die Stimme) bağırmaktan sesi kısılmak 4. (sich die Kehle) a) boğazını yırtarcasına bağırmak b) dilinde tüy bitmek; sich ~ (Kinder) cant istediği kadar haykırmak ausıchrelt'en 1. (groBe Schritte machcn) geniş adımlar at mak; adımlarını uzatmak, F: pergelleri açmak 2. fig. stil. haddini tecavüz etm. 3. stil, (durch Schritte abmessen) adımlamak 2ung / t. hadnaşinaslık 2. tecavüzkârane hareket; taaddi, tecavüz, zorbalık; kanunları tanımamazlık; taşkınlık AusschuB m 1. (Kommission) encümen, heyet, komite, komisyon, kurul 2. (Unterkommission) tali encümen, tali komisyon 3. (mindervvertige Ware) sakat (hurada, kurada) eşya; ıskarta (tapon, döküntü) mal; marda; mezat malı; V: bok püsür 4. (bei e-r Wunde) çıkış yeri -ware / s. Ausschu)5 (3) ausschütteln silkfelelmek, sarsmak, sallamak ausschütten 1. dökmek, boşaltmak, akıtmak 2. (Dividende) temettü tevzi etm. 3. (sein Herz) içini, derdini dökmek 4. (auffüllen) doldurmak, tamamlamak; sich vor Lachtn ~ ıvollen gülmekten göbeği çatlamak; makaraları koyu vermek *usschwârmen 1. (Bienen) kovanı terk ederek oğul yapmak 2. m il. yanaşık düzenden dağınık düzene yayılmak 3. fig. (e-n Ausflug maehen) gezintiye, tenezzühe çıkmak ausschwatzen (Geheimnisse) ifşa, işaa etm.; sich ~ F canı islediği kadar gevezelik etm. ausschweteln bir yere kükürt saçmak; kükiirtlemek, sülfürlemek, sülfitlemek 2 n kükürt tütsüsü ausschweil'en İr. (e-n Gegenstand) kavis, hilâl veya kafes şeklinde kesmek; intr. 1. sefahate dalmak 2. allg. taşmak 3. (bei e-r Rede) konudan ayrılmak; sadetten çıkmak -end 1. (unordentlich) intizamsız, başıboş 2. (liederlich) fasik, çapkın, sefih, hovarda; zevkusefaya düşkün 3. (unanstândig) edep ve terbiyeye muhalif; uygunsuz 4. ( m a U l o s ) ifratkârane, taşkın; tin -cs Ltbtn filhıtn sefihane bir hayat sürmek; fisküfücura (od. sefahate) dal mak; çapkınlığa gitmek; -t Lebensführung sefahat, uçarılık 2ung/ I. hilâl şeklinde kesme 2. inhiraf, istitr at 3. zevkusefa, sefahat, fisküfücur ausschwelgen: sich ~ düşüncesini söylememek; sesini çıkarmamak; bş hakkında ketum davranmak; Dap das Ötstlz sich iibtr ditsin Punkt ausschıveigl, İsi uns nur dienlich. Kanunun bu meselede susmasından faydalanıyoruz. ausschwe!Ben (Wild) bütün kanını kaybetmek ausschwenken 1. (Glas) suda çalkamak 2. (drehen) çevir mek 3. naut. (Boot usw.) çıkarmak au$schwlngen 1. (Pendel) salımmı bitmek 2. (Glocke) bir sesin tınlaması bitmek 3. (Skilâufer) başka bir istikamet almak 4. (gedreht werden) çevirilmck ausschwltzen I. (Bâıımc) sızıntı yapmak; reçine sızdırmak 2. (Haut) terlemek, tereşşüh etm. 3. (e- e Krankheit) çok terleyerek defetmek aussegnen rtl. (Pfarrer) dua okuyarak (od. okumak sure tiyle) ölüyü Allahın rahmetine emanet etm. aussehen 1. (nach) gözleriyle araştırmak 2. (wie, nach). . . gibi tesirini vermek; benzemek; . . . gibi görünmek 3. (gut) çok iyi gitmek; pek muvafık olm. Das Gebâude sithl nach nichts aus. Bu binanın hiç gösterişi yok. Ditstr Apparat sithl gam ntu aus. Bu makine kullanılmışa hiç benzemiyor. Es sithl nach Rtgcn aus. Yağmur yağacak gibi görünüyor. Havanın gözü yaşlı. ~ ıvie tin gesehundentr Raubritler F çeteleye dönmek; so wit dit Sacht aussithl sureti hale göre; ~ ıvit sein Vatır babasına benzemek; Er sithl von Tag zu Tag schltchltr aus. Beti benzi günden güne sararıyor. Es sithl so aus, als ob er aile Hojfnung aufgegeben hâlle. Ümidi kesmişe benzeyor. Das MâJchen hier isi fünfzehn Jahre ali, sithl aber aus ıvit fün/undzıvanzig. Şu kız on beşinde ama, yirmi beş gös terir. Damit ts so aussithl, als stitn wir eifrig bei der Arheil. Dostlar alışverişte görsün diye. Die Sacht sieht jetzt
auBer'amtlich
gam anders aus. Meselenin rengi değişti. Mil ihm sithl ts jetzt schlechl aus. Durumu çok fena. So siehst du ausl F a) Senin işine gelecekti galibal b) Aldanmışsın; Yağma mı var? 2 n 1. (Gesicht) yüz, çehre, hal 2. (Gesichtsfarbe) bet beniz 3. (Kleidung) kılık, kisve, kıyafet 4. (ÂuBeres) eda, tavır; sureti zâhire; zevahir 5. (Anblick) görünüş, manzara 6. (gutes) yakışık, görek; nach dem ~ zu urteilen zevahire bakılacak olursa; von sehönem ~ görekli, gös terişli -d: gut ~ (Mann) yakışıklı, prezantabl au&selfen içini sabunlamak ausstlhen süzgeçten geçirmek ausseln s. Stw. aus auBen dışarıda, haricen; von ~ her dışarıdan, hariçten; nach ~ hin 1. dışarıya doğru; harice 2. (âuBerlich) zâhiren; zevahire göre; ~ hui, innen pfull Dışı eli yakar, içi beni yakar. 2antenne / dış (od. haricî) anten 2aufnahme / açık havada çekilen resim 2aufnahmen pl.a. dışarıda çevirim 2bez!rk m varoş; dış (od. kenar) mahalle Sbordmotor m takma motör aussenden I. göndermek, yollamak 2. (Strahlen) neşretmek, salmak, yaymak AuBen'dlenst m dış hizmet; im ~ lâllg haricî işlerde çalışan -durehmesser m dış kutur -îlügel m mil. dış cenah -friser m teehn. dış frezesi -halen m dışliman, önliman -hande! m haricî (od. dış) ticaret -haut f İ. an. dışdcri, ektoderm 2. (e-s Schiffes) geminin dış kaplaması aussenken (Loch) havşa açmak AuBen'kliiver m naut. kontraflok -klüverbaum m naut. kontrabaston -lüuter m Fb. yan haf -ünle / 1. çevre, kenar, muhit 2. dış hat -minlster m dışişleri bakanı; fr. hariciye vekili (taw. nazırı) -ministerium n dışişleri bakanlığı; fr. hariciye vekâleti (bzu>. nezareti) -politik /haricî siyaset; dış politika -rand m dışkenar -selte / 1. sureti zâhire; zevahir 2. (e-s Stoffes) yüz tarafı 3. satıh; dış yüz; üst -selter m 1. (Einsiedler) insandan kaçan; münzevi; tek başına yaşayan 2. (Laic) mütehassıs olmayan; amatör, heveskâr 3. (Sport) favori olmayan koşu atı; avutsayder 4. (Ggs. Berufsdiplomat) çekirdekten yetişme değil; mes leği aslen başka olan (diplomat) -stknde pl. matlubat, alacaklar -stehende m ff hariç ez meclis (z.va.) -steven m naut. kontrabaş bodoslaması -stürmer m Fb. solaçık, sağaçık -taster m lechn. dış pergel -wache / mil. dış kara kol -wand/ dış duvar -we lt/har icî âlem; Verkehr mil der ~ hariçle münasebet; ihtilât; Verkehr mil der ~ haben ihtilât etm., karışmak -werk n mil. dış istihkâm; dış tabya -w!nkcl m dış açı; haricî zaviye auBer I. (Prâp. msl. m. Dat.) 1. (auBerhalb) bşin dışında, haricinde 2. (ein- od. ausschlicBcnd) -den başka, -den maada 3. (ausgenommen) -den sarfınazar II. (Konj.) 1. ~ dap şöyle dursun 2. (abgesehen davon, daB) meğer ki; ~ dap er arm İst, ist er auch noch blind. Fakir olduğu yetmiyormuş gibi, bir de kördür, gam ~ sich kendisinde olmayarak; vor Freude gam ~ sich sein sevincinden dolayı kendinden geçmek; külâhını havaya atmak; Der Patient ist ~ Gefahr. Hasta tehlikeyi savuşturdu. ~ Kraft setzen hükümsüz kılmak; ~ der Reihe befördert werden fevkalâdeden terfi etm.; ~ Gebrauch kommen bırakılmış (atılmış, terk edilmiş; mehcur) olm.; ~ Be Irieb çalışmaz; işlemez halde BuBer- 1. dış, harici, ecnebi, yabancı 2. yüzünde, sathında duran 3. dışarıdan gelen; -es Bild hariçten görünüş; haricî manzara; -er Wechselwinkel math. dışters (açı); haricen mütcbadil (zaviye); -er Gehörgang an. dış kulak borusu; 2e Mongotei n.pr. Dış Moğolistan; -t Sekretion med. dış salgı; Slation für -e Erkrankungen ıntd. hariciye; -e Erscheinung s. Âuperı auBer'amtllch resmî olmayan; hususî -dem bundan başka (od. maada); fazla olarak; ayrıca; kaldı ki; üstelik; bir de; buna ilâveten -dienstlich hizmet dışı; resmî olmayan Sdienststellung / 1. hizmet haricine çıkar(tl)ma 2. (Pensionierung) tekaüde sevk etme, sevk edilme; emekliye ayırma, ayrılma -ehelich gayri meşru, nameşru, piç; zinadan doğma; -es Kind jur. nesebi gayri sahih çocuk;
ÂuBere
75
Aussprachc
Bunda ne fenalık görüyorsunuz? Was hast du denn aus haramzade; veledi zina; -es Kindverhâllnis jur. sahih zusetzen? zusetz en? Es isi doc dochh ein bildhübs bildhübsche chess Mödchen! Nesi var? olmayan nesep auch nicht das Geri Gerings ngste te daran daran aus Bebek gibi kızl Es isi auch ÂuBer ÂuBeree n I. (Schein) sureti sure ti zâhir e; görünüş, görünüş, zevahir 2. zusetzen.. Bunun hiç bir eksiği gediği yok. um sich nicht (AuBenseite) bşin dışarısı, dış tarafı 3. pot. dışişleri 4. zusetzen dem Vonvurf Von vurf der der Faulheit auszusetzen auszusetzen kendisine tembel (Geştalt) kalıp kıyafet; sekil ve şemail; von angenehmem dedirtmemek için; intr. 1. (pausieren) ara (od. fasıla) ver -n kaşlı gözlü; Schon sein -s lâpt lâp t erkennen, wes Geistes Geistes mek 2. (stillstehen) durmak, kesilmek; inkıtaa uğramak Kind er İst. Onun ne adam olduğu olduğu sıfatından belli, belli, anders 3. (Motor) (Motor) boşlamak boşlamak;; ateş almama alm amak; k; ohne auszusetzen sein als das -e vermuten lâpt kalıbının adamı olmamak; Fieber hat aralıksız, fasılasız, biteviye, durmadan; Das Fieber Minister Minis ter des -n s. Aupenminister Aupen minister bei dem Palienten auch nicht einen Tag ausgesetzt. Hasta •uBer'etatmMIg 1. bütçe dışı 2. vekâleten -europSisch nın ateşi ateşi bir gün bile sekmedi, ausgesetzt maruz, maruz, duçar; duça r; -es Avrupa dışı(-ndaki) -gerlchtlich mahkeme dışı -gesetzKind metruk çocuk -d mütekattı, kesikli lich kanun dışı(-nda) -gewöhnllch mutadın fevkinde; (Blick) manzara man zara,, nezaret neza ret 2. (Blickfeld) görüş istisnat; fevkalâde, olağanüstü, harikulâde, müstesna; Ausslcht / 1. (Blick) Wahrschein!ichkeit) eit) ümit, ü mit, ihtimal, şans; -e Umstânde fevkalâde fevkalâde haller ?gewöhnllchk ?gewöhnllchkelt elt / fevka sahası 3. (starke Wahrschein!ichk mit unvergleichlicher ~ (Haus) eşsiz menazırla süslü olan; lâdelik, müstesnalık -halb (Prap. m. Gen.) 1. hariç, in ~ steh stehen en beklenebilinmek; tahakkuku ümit edilebil haricinde, haricine 2. (drauCen) dışında 3. (geschützt vor) -den masun ?kursj*tzung / meriyetten (tedavülden) mek; melhuz olm.; in ~ stellen ihsas etm.; ümit vermek; (müphem (müphem sözl sözlerl erle) e) vaat etm.; ~ haben 1. şansı olm. 2. kaldır(ıl)ma bakma k; Er hat üuBerlIch 1. (Vermek auf Medizinflaschen) hariçten kullanıl (z. B. auf das Meer) nezareti olm.; bakmak; glanzende -en. İstikbali parlak, in ~ nehme nehmenn 1. mülâha mak üzere 2. harici, dış, dtşınlı, dışlak, dıştan 3. (oberzaya almak 2. yapmağı kastetmek flâchtich) yüzünde, sathında duran; sathi 4. (umvesentşanssız; tahakkuku tahak kuku m üm lich) zâhiri; gayri zati 5. (seheinbar) zahiri, görünen, zâ- ausslchts'los fig. ümitsiz, nevmit, şanssız; et. 2es ıınternehmen sinekten yağ çıkar kün görünmeyen; et. hirdc, zâhiren; zevahire bakılırsa ?kelten pl. formamak -relch fig. pek ümit verici; çok ümitli (od. şanslı); nach ~ gehen gehen.. Zevahire aldanlite(-ler); Man da rf nicht nach istikbal vaa t eden 2terrasse 2terrasse / clhannüma (z.va.) 2turm m mamalı. Her sakallıya baba denmez. Spr. Her sakallıyı manzaralı kule 2türmchen n köşk -voli s. -reich baban mı sandın I Suflem 1. 1. (Furch (Fu rchtt usw.) izhar, belli etm .; göstermek gösterm ek 2. (Mci(Mci- ausslekern sızmak; sızarak akmak; tereşşüh etm. nung) nung) söylemek; ifade ve beyan etm .; sich ~ 1. (sich (sich zeizei- aussleben 1. (durehsieben) kalburdan, elekten geçirmek 2. gen) k-ni göstermek; açığa vurmak 2. (auftretcn) mey (heraussieben) elemek, çıkarmak, tasfiye etm. 3. (ausdana çıkmak 3. (über) düşüncesini söylemek; fikir ve wâhlen) seçmek, beğenmek maksadını ortaya koymak; fikir yürütmek (od. beyan aussledeln tehcir etm.; başka bir yere iskân etmek etm.); mütalaa etm.; hüküm vermek; sich nicht zu et. ~ ausslngen: sich ~ doyuncaya kadar şarkı söylemek sesini sesini çıkarmamak ausslnnen s. ausdenken auBerordentlich fevkalâde, harikulâde, müstesna, olağan aussöhnen barıştırmak, uzlaştırmak; aralarım bulmak; üstü, istisnai; dikkate değer; hayret verici; -e Generalıslah ve telifibeyn etm.; sich ~ 1. (m. j-m j- m ) b—le barışmak, versamrnlung H fevkalâde umumi heyet; -e Dudgetuzlaşmak 2. (m. seinem Los usw.) tevekkül etm. kredite pl. fevkalâde tahsisat; -er Professor ordinaryüs aussondern 1. ayırmak, ayıklamak 2. elemek, tasfiye etm. 3. profesör namzedi; namze di; profesör ekstraord ekstr aordinary inaryüs üs med. ifraz, ifrağ etm. fiuBerst- I. (femst-) en uzak; aksa 2. (letzt-) nihai, gal, son aussorgen: ausgesorgt haben geçim, geçinim endişesinden 3. (überaus) son derece(-de); cidden, ziyadesiyle, gayet, kurtulmuş olm.; tuzu kuru olm. begayet bega yet;; müfrit müf rit (od. aşırı) derecede 4. (gröBt-) en büyük aussortleren s. aussondern (1,2) 5. (sehlimmst-) en fena; fena ; im -en Faile I. zaruret hâsıl oldu oldu ausspihen aussp ihen 1. (nach) gözleriyle araş ara ştırma tır mak; k; bşi bşi gözlemek gözlemek 2. s. s. auskundsehaften ğu takdirde; icabı halinde; en gayri müsait ahvalde 2. wichtige ige Ausspann m fr. menzilhane Sen tr. 1. açmak, sermek, yay (höchstens) olsa olsa; in -er Not katkala; e-e ~ wicht Angeleg Angelegenhe enheit it en mühim bir mesele; -e Linke pot. en sol; mak, germek 2. (Arme) uzatmak 3. (Pferde, VVagen) Nenne mir den -en Preis. dann da nn will ich es kaufen. Şunun koşumu çıkarmak 4. (Feder) gevşetmek 5. hile veya dal olacağını söyle de alayım, die Dinge auf das 2e treiben işi kavuklukla elinden almak 6. (Mâdchen) ayartmak; intr. ifrata vardırmak; Das İst das 2e, ıvas ich tun kann. başını başını (kafasını, zihnini) dinlendirme dinlen dirmek; k; biraz istirah isti rahat at Şahımı bu kadar severim. wenn es zum 2en kommt iş iş son etm.; yorgunluğunu almak; dinlenmek; mola etm. aufs 2e gefapt. Ben her şeyi göze ausspar'en 1. bşe yer bırakmak 2. teehn. oyuk yapmak 3. haddine varırsa; leh bin aufs aldım, sein 2es tun elinden geleni yapmak; sich -e Mühe (übergehen) atlamak, ihmal etm. 2ung/ teehn. oyuk geben parçalanmak ausspelen s. ausspucken auBerstand auBerstandee el ermez ermez güç yetmez; ~ sein (et. zu tun) yapa aussperr'en I. kapıyı üstüne kapamak 2. (Arbeitcr) lokavt cak halde olmamak; yapamamak; yapmağa muktedir etm. 2ung / (von Arbeitcrn) lokavt olmamak aussplelen 1. Ka. ilk kâğıdı atmak; (oyun esnasında) oyna KuBerstenfalls icap ederse; lâzım gelirse; bıçak kemiğe mak, atmak 2. (Trumpf) koz atmak 3. (den letzten dayandığı zaman Trumpf) fig. son kozunu oynamak; son çareye başvur ÂuBerung f I. (Bemerkung) söz, lakırdı, ifade, beyanat 2. mak 4. (ohne Obj.) oyunu teıı». çalgıyı bitirmek 5. (j-n (Ausdruck) izhar, tezahür gegen e-n anderen) iki tarafı birbiriyle kızıştırmak 6. (in aussetzen tr. 1. (Kind) terk etm. 2. (Belohnung, Preis) der Lotterie) piyangoya koymak; Wer spielt aus? Ka. tayin etm., vaat etm.; ortaya koymak 3. (j-n e-r GeSıra kimde? ausgespielt: ~ haben fig. borusu artık ötme fahr) maruz bırakmak 4. (der Sonne) güneşe göstermek mek; pabucu artık dama atılmış olm. 5. (unterbrechen) ara vermek; tatil, tati l, tehir, talik etm.; etm .; ausspinnen I. (zu Oarn) ipliği bükerek uzatmak 2. (vveitlâufiR) fig fiR) fig.. genişletmek, büyütmek, mübalağa etm.; iciğini kesmek; mola vermek 6. (Sıımme) ayırmak, tahsis etm.; tahsisat bağlamak 7. a. mil. (aussehiffen) karaya (asker) ciciğin ciciğinii çıkararak çıkar arak anlatma anla tmak; k; püsküllendirmek; şiş şişirme irmekk çıkarmak 8. (Schildwache) dikmek 9. (an e-r P. od. S. et. ausspionleren tecessüsle, casuslukla meydana çıkarmak; auszusetzen haben) b-ne veya bşe karşı bir diyecek bul casuslama casus lamak, k, keşfetmek; keşfetme k; V.- kolaçan etm. et m. mak; itirazı olm.; tenkit ve muaheze etm.; toyun tut Aussprache / I. telaffuz, konuşuş konuşuş,, söyleniş, söyleniş, ağız, aksan 2. mak; kabahat bulmak; ayıplamak; kulp takmak 10. (Besprechung) konuşma, müzakere, temas; teatii efkâr; (testamentarisch) vasiyetname ile bırakmak 11. (Tiere) pol. mükâlcme; e-e fremdartige ~ yabancı şiveye çalan serbest bırakmak 12. (Strafe) tehir etm., ertelemek; an verröt den Kroaten. Dili Hırvata çalıyor. telaffuz; Seine ~ verröt allem et. auszusetzen haben armudun sapı var, üzümün e-e — herbeiführen konuşturmak -bezelehnu -bezelehnung ng / s. Umschrlft. S ie derin derin daran auszusetzen? auszusetze n? çöpü var demek; Was haben Sie
aussprechen
76
ausstrecken
aussprechen t. telaffuz etm., söylemek 2. (ausdrücken) ifade bırakma bıra kmak; k; üstün gelmek gelmek b) (verdrângen) (verdrâ ngen) b-ni b- ni bir yerden ve beyan etm., bildirmek, eda etm., sarih ve kati konuşatmak 2form / (beim Backen) Backen) kalıp mak; bşin lafını etm.; anmak 3. (zu Ende reden) sözünü ausstecken 1. dışarıya koymak 2. (Fahne) açmak 3. (Bohnen usw.) dikmek bitirmek 4. (ein Urtell) a) hüküm vermek b) muhakeme etm. 5. (sein Inncres) kalbini dökmek 6. (z.B. Lügen) ausstehen intr. 1. (Gehalt usw.) alacağı olm.; matlup J- n nicht nicht savurmak 7. (e-n Wunsch, e-e Bitte) arz etm.; J-n hanesinde olm.; tedahülde kalmak; tedahüle binmek 2. ~ lassen a) b-nin sözünü kesmek b) b-ne bşi söyletme (Nachricht) henüz gelmemiş olm. 3. (fehlen) eksik, nok mek; et. nicht ~ könrten dili dönmemek; wenn ich das ~ san, muallakta olm. 4. (Waren) teşhir edilmiş olm.; darf Yüzünüze gülleri (v o lk stü m le in schwer auttu auttu-- İr. 1. (erdulden) sabretmek, tahammül etm.; çekmek, spreehendes Worl söylenişi güç bir kelime; Er bere bereute ute es, es, dayanmak 2. (Angst) geçirmekte olm., içinde olm. 3. dieses Wort aıısgesprochen zu haben. Bu sözü sarf ettiğine (j-n nicht ~ könncn) könncn) çekemem çekememek; ek; b-ne tutulm ak; leh kann dieses Gerede nicht ~. çok nadim oldu, oldu, sicil ~ 1. (über) bş hakkında fikir beyan ~. Ben, bu lakırdıları kaldırmam. viel auszustehen haben (von) çok çekmek zorunda kalmak etm. 2. (für) b -nin -n in lehinde söz söylemek; bşi bşi tavsiye tavsiy e etm., terviç etm. 3. (m. j-m) a) dertleşmek b) müzakere, müşa -d: -e Gelder pl. tahsil edilecek para; matlubat vere etm. 4. (zutage treten) zuhur etm., etm ., zâhir olm., belir belir ausstelfen 1. (Anzug) telâ ile beslemek 2. areh. desteklemek mek 5. (loben (lobendd über j-n ) b-nin b -nin hakkında sitayişte bulun •usstelgen 1. (aus e-m Fahrzeug) çıkmak, çıkm ak, İnmek İnmek 2. (Flieger) mak; ausgesprochen fig. şüphesiz, bariz, kati, kesin; paraş par aşütle ütle atlam a tlam ak 3. (aufgeben) F artık artık iştirak iştirak etmemek; etmem ek; sözüm yabana; tam manasiyle; bilhassa (Sport) abandone etm. aussprelzen (Finger, Beinc) birbirinden ayırmak; aralarını ausstelnen 1. (Kirschen usw.) çekirdeklerini çıkarmak 2. açmak (Reis usw.) taşlarını çıkarmak ausspreng'en 1. (verspritzen) su v.s. serpmek 2. (heraus- ausstell'en I. (Waren) ekspoze etm., teşhir etm.; sergiye sprengen) infilakla delik açmak 3. (Nachrichten) her koymak; $er(gile)mek, yaymak 2. mil. (Posten, Wachc) tarafa yaymak; İşaa, ifşa etm., neşretmek 4. (Gcrüchte) dikmek, İkame etm. 3. (Arbeiter) lokavt etm. 4. (Schriftstück) tanzim etm., düzenlemek 5. (VVectıset) a) çekmek, şayia tellallığı etm. 2ung f: ~ von Geriichten şayiacılık keşide etm. b) doldurmak 6. (ausschalten) F elektrik aussprlngen 1. (sich idsen) (S.) çözülüp (kopup, patlayıp) ayrılmak, çıkmak 2. (P.) (sich (sich trennen) birbirinden ayrıl cereyanını kesmek 7. (tadeln) kusur bulmak; ayıplamak; vorher er ~ H preforme 2er m 1. mak; alâkası kesilmek; kaçmak 3. (Linie) çıkıntı teşkil tenkit etm.; ausgesteUl: vorh sergide mal teşhir eden; ekspozan 2. (e-s Wechsels) etm. -d: -er Winkel mil. dış açı kcşideci 3. (Unterzeichneter) İmza eden; mümzl; va İr. I. fışkırtmak, püskürtmek, püfkürmek 2. aussprltzen İr. zıülimza (reinigen) su fışkırtarak, sulayarak temizlemek 3. (ausleeren) bir sıvıyı boşaltmak, dökmek 4. med. şırınga etm.; Ausstcllung/1. sergi, meşher, ekspozisyon 2. (e-s Wechsels) intr. fışkırmak, sıçramak keşide 3. mil. dikme, ikame; nöbete sokma 4. itiraz; kusurlu bulma; tenkit 5. (von Arbeitern) lokavt -s.datum Ausspruch m 1. (kurze, bedeutsame ÂuBerung) vecize, mak n keşide tarihi -s.gebMude n sergi evi -s.gegenstand m sim, hikmet, mesel; kelâmı kibar; ulusöz 2. allg. söz, lakırdı 3. (gelstreicher) espri 4. (traditioneller) darbıme sergi eşyası -s.raum m sergi salonu -s.stand m paviyon, sel, atalarsözü 6. (des Richters) selt. hüküm, karar stant -s.tag m 1. keşide tarihi 2. tanzim tarihi 3. sergiye ausspucken 1. balgam çıkarmak, sökmek; kraşe çıkarmak mahsus gün 2. (aberglSubisch) tülılemck 3. (auswerfen) püskürmek 4. ausstemmen marangoz veya taşçı kalemiyle oymak, doğ (auf den Bodeıı) yere tükürmek 5. fig. F (Oeld) (Oeld) para ver ramak dem ~ steh stehen en ortadan kalkmağa, Aussterbe'etat m: a uf dem mek; V: sökülmek ausspülen 1. (GefâB) ça!ka(la)mak 2. (reinigen) yıkayarak mahva yüz tutmak 2n 1. nesli tükenmek; ocağı sönmek; inkıraz bulmak; ortadan kalkmak; münkariz olm. 2. temizlemek 3. (Küste) aşındırmak 4. (sich den Mund) a) ağzını yıkamak (od. çalkalamak) b) (bei der rituellen Rei(Straıie) ıssızlaşmak, körlenmek 3. (Stadt) nüfusu müte madiyen azalmak; tenhalaşmak; ausgestorben (Tiere, nigung) mazmaza etm. 5. (WSsche) çamaşır çırpmak Dynastie usw.) nesli nesli münkariz olan; munkatı, tükenmiş; tükenmiş; ausspüren s. aufspûren aussta ausstafTi fTier er en !. (j- n m. m. et.) teçhiz etm et m ..don ..d onat atm m ak2. ak 2. (herausıvle ~ daliegen (od. sein) çın çın çın ötmek; ötm ek; in d n (od. ecin niler) top oynar; sein Geschlecht ist ~ ~ . Sülâlesi kesild kesildii utzen) süslemek; telleyip pullamak 3. (Rede) süslü püslü Aussteuer / (e-r (e- r Braut) çeyiz, çeyiz, ağırlık; komplette ~ çeyi çeyizz onuşmak; sich ~ 1. k-ne lâzım gelen gelen şeyleri şeyleri tedarik tedari k Aussteuer çimen 2n 1. cihazlandırmak 2. sigortadan artık para alma etm.; 2. k- ni telleyip pullamak pullamak -t: glânzend ~ ~ şatafatlı ju r. a) evlenme sigortası b) doğum mak -versleherung f jur. Ausstand m 1. (Streik) grev 2. ( mst.pl. -stlnde) matlup, sigortası matlubat, alacaklar; in den ~ treten grev yapmak ausstând'lg 1. (fehlend) eksik, noksan, muallakta 2. (strei- Ausstleg m çıkış yeri kender Arbeiter) grevci 3. (Forderung) tahsil edilmemiş ausstopf'en 1. yün, pamuk, kıtık v. s. İle doldurmak 2. (Tiere) tahnit etm., doldurmak; ausgeslopfl: -er Vogel 21er m selt. grevci doldurma kuş; 2 n taksidermi 2er m taksidermist ausstanzen zımbalamak ausstatten 1. teçhiz etm., donatmak 2. (möblleren) tefriş AusstoB m 1. (e-s Torpedos usw.) dışarıya alış 2. (e-r Farand ıman,, kapasite kapa site 2en 1. (aus e- r Gemeinetm., döşemek 3. (Tochter) çeyiz veya drahoma vermek brik) verim, randıman 4. (sehenken) (sehenken ) batış ve ihsan etm. etm . 5. (schnıücken) (schnıück en) süsle sclıaft) tart etm., ihraç etm.. kaydını silmek, terkin etm. 2. (Aııge, Schrei, Rauchvvolken) çıkarmak; kaldırmak, mek; zarif hale koymak 6. Th. dekorla süslemek; ausdışarı atmak, ıtrah etm., defetmek 3. (Finch, Schmâgeslaitet tedarikli; reich -es Laboratorium zengin vesaitli hung) savurmak 4. (produzieren) imal, istihsal etm.; laboratuvar; gut ~ ~ (Zimmer) döşeli döşeli dayalı ausgestoûen yabanın köpeği; parya -rohr n (für Torpedos) Ausstattung / 1. teçhizat, donatım 2. 2. (Mobili (Mobiliar) ar) mefruşat, mefruşat, torpido atış kovam mobilya 3. (Aussteuer bzw. Mitgift) çeyiz, sandık eşyası ausstrahl'cn 1. şua, ışın salmak, inşia etm., ışımak 2. neşret veya drahoma 4. Th. dekor, mizansen 5. (Gestaltung) mek, yaymak; difüzyon yapmak 3. (auf) tesir İcra etm.; harici şekil; kılık -s.THm m büyük mizansenli film; süperöteye geçmek; yayılmak 2ung / 1. phys. ışınım, inşia 2. film -s.gegenstande pl. teçhizat, fittings -s.stück n 1. de (Strahlwirkung) radyasyon 3. neşriyat, yayın 4. tesir kor; süs parçası 2. Th. zengin dekorlu (od. büyük mizan icrası senli) piyes 3. (Fecrie) feeri ausstrecken I. (Arm, Hand) a) uzatmak b) dik tutmak c) ausstauben tozunu silmek bşe bşe el atm a tmak ak 2. (Glieder) (Glieder) germek; sich — I. (der Lânge ausstüupen fr. değnekle dövmek nach) uzanmak, serilmek; sereserpe uzanmak; serilip aussteeh'en I. oymak, hakketmek, kazmak 2. (Augcn) göz serpilmek 2. (behaglich) yan atmak 3. (sich recken) gerin leri oymak, çıkarmak; b-nin gözlerine mil çekmek 3. mek (Rasen, Torf usw.) kesip almak 4. (j-n) fig. a) gölgede
ausstrelchen
77
Ausweg
ausstrelchen 1. (Geschriebenes) çizmek, karalamak, terkin austroeknen inlr. kurumak; suyu çekilmek; körlenmek,kör etm., tayyetmek, silmek; kalem çekmek 2. içini yağla leşmek; (FluB a.) soruşmak, soğulmak; İr. kurutmak; ausgetroeknel: -er Brunnen kör kuyu; kuru çeşme mak 3. med. froti yapmak ausstreuen I. saç(ıştır)mak, atmak (o. Samen), serpmek, austrommeln 1. trampet çalarak ilân etm. 2. fig. her tarafa yaymak; herkese duyurmak yaymak (a. Gerüchte), işaa etm., neşir ve tamim etm., fig. yedi mahalleye davul zurna ile duyurmak austrompeten pasaparola pasapa rola etm. 2. (Geschenke bei e -r Hochzeit) saçı austüfteln araştıra araştıra icat etm. veya keşfetmek vermek austun 1. (Essen) tabağa koymak; dağıtmak, kotarmak 2. Ausstrlch m med. froti (auslöschen) va. söndürmek; sich ~ (z.va.) fikrini beyan ausströmen Intr. 1. akmak 2. fışkırmak, nebean etm. 3. etm. (Licht, Wârme) çıkmak, intişar etm. 4. (Gas, Dampf) salçasını bitirmek İr. 1. dökmek, akıtmak, fışkırtmak 2. austunken içine ekmek banmak suretiyle salçasını kaçmak, uçmak; İr. austupfen (VVunde) yavaşça dokunarak tamponla kurut (Dampf, Geruchj neşretmek, çıkarmak, saçmak mak ausstudleren tahsilini tamamlamak aussuchen 1. seçmek, ayırt etmek, ayırmak; içinden be austusehen Çin mürekkebi sürmek ğenip almak 2. (durchsuchen) arayıp taramak 3. (m. der ausüben I. icra etm., yapmak, işlemek 2. (Recht) kullan mak 3. (Rache) intikam almak 4. (Beruf) bir meslek Hand verlescn) ellemek ellemek 4. (sieben) (sieben) elekten geçirmek; Such takip etm. 5. (Geschâfte) umuru tedvir etm. -d 1. (Mitdir aus, was dir gefailli Beğen beğendiğini! glied) faal 2. (Arzt) pratisiyen hekim 3. (Künstler) orke austapezleren duvar kâğıdı yapıştırmak stra üyesi veya solist 4. (Gewalt) icral kuvvet; icra kuv austarieren H darasını darasını çıkarmak veti Austausch m 1. mübadele; değiş tokuş; trampa 2. (MeiAusverkauf m 1. (TotalS) tasfiye satışı; likidasyon 2. (RestnungsS) teatii efkâr 3. (der Ratifikationsurkunden) tas verkauf) bakiye; hurda veya modası (bzw. mevsimi) geç unterliegen en (z. B. best. Perdikname1 dikna me1erin erin teatis tea tisi; i; dem ~ unterlieg miş olan malın satışı Sen hepsini satmak 2t 1. (Ware) sonenkreis) mübadeleye tabi olm. Sen 1. mübadele, hepsi satılmış; bir teki kalmamış; kapanın elinde kalmış trampa etm., değiş tokuş etm. 2. (Nachrichten) gönderiş2. (Konzert, (Konze rt, Theate Th eater) r) hiç boş yer kalmamış kalma mış 3. Th. Kapalı mek 3. (Briefe) (Briefe) verişmek, verişmek, teat te atii etm. -gruppe / mübadil gişe kafilesi s. unverschSml austellen 1. (verteilen) dağıtmak, tevzi etm.. üleştirmek, ausversehimt F s. bölüştürme bölüştürmekk 2. (an best. P.en) aralarınd arala rındaa taksim etm. 3. auşwachsen 1. buluğ çağma varmak 2. (Getreide in den Âhren) (mevsimsiz) çimlenmek 3. (Kleider) büyümekle (Befehle) vermek 4. (Essen) kotarmak artık bir elbiseye sığmamak 4. (sich ~ zu) halinde geliş Auster / io . istiridye mek; teşkil etm.; (zu e-r Gefahr) tehlikeli bir hal almak Austern'bank / istiridye yatağı -flscher -flscher m 1. istiridyeci 2. 5. F (verrückt vverden) zıvanadan çıkmak; Das isi ]a (Laufvogel) istiridye avcısı -hindler m istiridyeci -schale zum SI Ne Ne sinir şey! f istiridye istiridye kabuğu -zuc ht / istiridye yetiştirme yetiştirme austllgen 1. s. ausrollen 2. (Schrift) terkin etm., silmek 3. ausw£gen 1. denklemek 2. (eichen) ayar etm. 3. ağırlığını (auslöschen) hazfetmek, söndürmek tayin ve tespit etm. 4. s. abwâgen (getroffene) tercih austoben (1-3 o. sicil ~) 1. (Sturm) sükûnet bulmak; Auswahl / 1 . seçme, ayırma, beğenme 2. (getroffene) 3. (Maıınigfaltigkeit) çok çeşitler 4. (Auslese) istifa 5. hafiflemek, yatışmak 2. (Jugend) çılgınca hareketlerde, çapkınlıklarda bulunmak 3. (sich ausleben) hayatın zev (Anthologie) müntahabat, antoloji 6. (Sport) s. -mannkini çıkarmak 4. (Arger) öfkesini çıkarmak (od. almak); schafl ; c-e grope ~ haben çeşitçe e-e ~ treffen çeşitçe zengin olm.; e-e şiddetini boşaltmak içinden seçmek austollen: sich ~ (Kinder) (Kinder) doya doya doya doya gürültü patırdı yapmak auswkhlen seçmek, intihap etm., beğenmek, tercih etm., austönen 1. tınlaması bitmek 2. fig. sona ermek; nihayet öğürtlemek, ayırmak, ayırt etm.; ausgewühlt seçme, bulmak güzide Austrag m 1. (e-r (e- r Differenz) hal ve fasıl 2. (gütlicher) sulhan Auswahl'mannschaft /(Sport) seçme takım; muhtelit tim anlaşma 3. (Durchführung) yapılış, icra 4. s. Allenleil -sendung -sendung / numunelik koleksi koleksiyon yon Sen 1. (Waren) müşterilerine dağıtmak 2. (Briefe) sahip auswalken (Teig) açmak lerine tevzi etm., e tm., üleştirmek üleştirmek 3. (zu e-m e- m Abschlu AbschluB B bringen) auswalzen I. haddeden geçirmek; safihalandırmak; 2. F bir neticeye veya bir karara kar ara bağlamak; bağlam ak; neticelendirmek pej. fazlaca genişletmek; püsküllendirmek; ausgewalzt 4. (Wettspiel) bir maç yapmak 5. (Leibesfrucht) (Leibesfrucht) ana çekme rahminde dokuz ay taşımak 6. (verbreiten) yaymak, neş Auswander'er m muhacir, göçmen Sn göç etm., göçmek retmek, tamim etm.; pej. işaa etm. -ung j hicret, muhaceret, göç, göçmenlik Austrüger m I. dağıtıcı, müvezzi 2. pej. dedikoducu auswdrtig 1. yabancı, ecnebi 2. dış, harici 3. (Schüler) a) Austragstabiett n (e s Kaffeesieders) fener (Ggs. lnternatsschüler) nehari, yatısız b) (Ggs. ortsanAustral'len n.pr. Avustralya -ler(ln /) m; Slsch Avustra sâssiger Schüler; Deutschland) dışarıdan, taşradan gelen; lyalI Am l n.p r. (Alman) Hariciye Nezareti; Dışişleri Ba Ses Aml austrüumen 1. rüya görmesi bitmek 2. fig. (c-c Illusion auf Angelegenh genheite eitenn pl. hariciye; dışişleri kanlığı; -e Angele geben) bir ham hayalden kurtulmak auswörts I. I . (auBerha'b (au Berha'b des Hauscs) dış d ışarıd arıda; a; evin dışında dışında austreiben 1. defetmek, tart etmek, kovmak, ihraç etm. 2. 2. abus, (nach auBen) dışarıya (doğru) 3. (auBrrhalb der (Vleh) otlağa çıkarmak veya otlatmak 3. (j-m et.) b-nin Stadt) Sta dt) şehir şehir içinde değil; banliyö, taş ta şra (v.s.) (v.s .) de; ~ essen essen aklından bşi çıkartmak; b-ni bşden vazgeçirmek 4. (böse (gehen) lokantada yemek yemek; e-e Frau, die sich ~ Geister) ervahı habiseyi, cinleri kovmak; sihir (afsun, verdingl el kapısında çalışan bir kadın Ssplel n (Sport) büyü) yapmak 5. (Bâume) selt. filizlenmek, sürmek deplasman maçı austreten inlr. 1. dışarı çıkmak spez. def'i hacet etm., ausvvasch'en 1. (Kleid) yıkamak 2. (Flecken) yıkayarak tuvalete gitmek 2. (~ müssen) sıkıntısı olm., aptes çıkarmak 3. (Erde) a) alıp götürmek; aşındırmak b) Ufer bozacağı gelmek 3. (aus e -r Gemeinschaft) ayrılmak (altın ararken) toprağı yıkamak; Das Meer hat das Ufer istifa etm., çıkmak, çekilmek 4. (aus e-r Firma) kat'ı ausgewaschen. Deniz sahili yemiş, sich ~ yıkana yıkana alâka etm. 5. (Wasser) taşmak; dışarı akmak; sızmak; solmak, solmak, rengi atma k Sung Sung / aşın(dır)ma, aşın(dır)ma, itikâl, erozyon İr. 1. (Schuhe) eskitmek, açmak 2. (die Kinderschuhe) auswattleren pamukla doldurmak fig. çocukluk çağından çıkmak 3. (Feuer) ayağiyle basa auswechsel'bar değiştirilebilir, değişikli -n değiş(tir)mek, rak söndürmek s öndürmek 4. (T reppe) aşınd aşındırm ırmak; ak; sich ~ 1. (Schuhe) tebdil etm., yenilemek genişlemek, aşınmak 2. eskimek Ausweg m I. selt. (Ausgang) çıkış, çıkılacak yer 2. (Mittel, austrinken I. (Glas) içip boşaltmak 2. (Getrânk) içip bitir Rettungsvvcg) çare, tedbir; çıkar yol; hal çaresi 3. (Ausmek; devirmek flucht) bahane, kaçamak; sich noch e-n ~ offen lassen
autwtlch'cn
78
açık kapı bırakmak; verzweifelt nach e-m ~ suchtn dört dönmek; ktinen ~ mehr wissen kıç üstü oturmak; <-n ~ finden işin bir çıkarını bulmak; aradan çıkmak 2los 1. çaresiz 2. ümitsiz ausweich'en 1. (Platz machen) yol vermek; savulmak 2. (et. vermeiden) bşden içtinap etm., sakınmak, çekinmek 3. (et. Unangenehmem) bahane aramak; kaçamaklı sözler söylemek 4. mil. geri çekilmek; ricat etm. 5. (vermeiden, j-m zu begegnen) rastlamamama bakmak 6. (e-r Frage) bir suale cevap vermekten maharetle kurtulmak 7. (Fechten) ustalıkla çelmek -end baştan savma; -e Antwort sudan bir cevap; ~ anlworlen kaçamaklı sözler söylemek; ileri geri laflar etm. 2glels n demiryolu içtinap (od. barın ma) hattı 2stelle / demiryolu içtinap durağı (od. mevkii) ausweiden vurulan hayvanın karnım yarıp temizlemek auswelnen 1. ağlayıp bitirmek 2. (sich od. seinen Kummer) ağlaya ağlaya derdini teskin etm., yenmek 3. (sich die Augen) katıla katıla ağlamak; ağlamaktan katılmak; çok gözyaşı dökmek Auswels m 1. (PersonalS) hüviyet varakası; kimlik kâğıdı; vesika, tezkere, pasaport 2. (Unterlage z. B. für ein Gesuch) varakai müsbite; belge 3. (Dokument) delil, burhan, hüccet, beyyine, senet 4. (BankS) banka raporu; cüzdan 5. (Aufstellung) liste, cetvel Sen 1. (dartun) göstermek, delâlet etm. 2. (bevveisen) ispat etm., ispatlamak, izhar etm. 3. (vertreiben) kovmak; kapı dışarı etm. 4. (aus e-m Land) hudut dışı etm.; hudut dışına çıkarmak; teb’it etm., ihraç etm.; sich ~ hüviyetini ispat etm. Sllch ( Prdp. m.Gen.) evraktan tebeyyün ettiğine göre -ung / teb'it; memleket dışına cıkar(ıl)ma -ungs.ocfehl m tart ve teb’it karart ausurelt'en genişletmek, açmak, bollaştırmak; sich ~ I. genişlemek, yayılmak, bollaşmak 2. fig. genelleşmek, umumileşmek, taammüm etm. Ser m eldiven maşası auswendlg ezber(-e, -den); ~ hersagen ezberden okumak; ~ ternen ezberlemek, hıfzetmek; ~ können ezbere bilmek; su gibi bilmek (od. okumak); ~ spielen mus. notasız çal mak Slemen n ezbercilik ausurerf'en I. (Netz, Anker) atmak 2. (die Angel nach et.) fig. kancayı atmak (od. takmak) 3. (Lava) fırlatmak, püskürmek 4. (ein Auge) taşla gözünü çıkarmak 5. (Grâ ben) kazarak hendek açmak 6. (Betrag, Geldi tahsis etm., ayırmak; tahsisat bağlamak 7. (Patroııen) fişek kovanı atmak 8. (Schleim usvv.) balgam çıkarmak 9. (von sich geben) kusmak 10. (Kot) terslemek, dışkılamak Ser m mil. tırnak; horoz ayağı; ejektör ausv-erten 1. (z.B. Unterlagen) değerlendirmek, kıymetlen dirmek 2. (ausnützen) istismar etm.; cerri menfaat etm., istifade etm., faydalanmak 3. (praktisch) uygulamak, tatbik etm. auswetzen 1. (Scharte) bileyerek çentiğini, kertiğini düzelt mek 2. fig. hatayı tamir etm.; sürülen bir lekenin inti kamını almak; zararı telâfi etm. ausvvlchsen F kaçmak, sıvışmak auswickeln I. açmak, çözmek, çıkarmak 2. (Kind) kunda ğını çözmek auswlegen 1. (das Gewicht feststellen) bşin ağırlığını tart mak 2. (nach Gewicht verkaufen) ağırlığına göre (pera kende) satmak auswlnden s. auswringen auswlrk'en İr. (Teig) yoğurmak; sich ~ t. (gut, sehleeht) netice vermek; neticelenmek 2. (zu j-s Gunsten) lehinde olm. 3. (ungünstig; Klima) hava çalmak 4. (auf et.) mües sir olm., tesir icra etm. 5. (j-m et.) z.va. s. erwirken. Sung / netice, sonuç, tesir, dokunak; -en haben (auf) 1. müte essir etm., etkisini göstermek 2. fig. inikâs etm. auswlschen ir. 1. (Schrift, Glâser) silmek 2. (Augen) göz lerini ovuşturmak 3. (j-m c-e) F tokat aşketmek 4. (j-m cins) F fenalık yapmak; kafese koymak; muziplik, şey tanlık etm.; dişini b-nin etine geçirmek; inlr. F (entkommen) elinden kaçıp kurtulmak auswlttern inlr. geol. tezehhür etm.; çiçeksimek
auızltchen
auswrlngen (Wâschc) çamaşırı büküp sıkarak suyunu çıkarmak; bura bura sıkmak Auswuchs m I. ur, şiş, yumru; lahmi zait 2. (Warze) siğil, eğinç 3. (Geschwulst) verem, tümör 4. (Buckel) kamburluk 5. (Übertrelbung) ifrat, taşkınlık 6. (MİBstand) aksaklık, mahzur, uygunsuzluk 7. (Abweg) dalâlet 8. (MiBbrauch) suiistimal 9. (von Getreide) (mevsimsiz) çimlenme Auswurf m I. med. ifragat, balgam, kraşe 2. (des Meeres) denizin attığı enkaz 3. (e-s Vulkans) püskürtü; volkan çıkartısı 4. fig. (der Menschheit) en aşağı cins veya tabaka; ayaktakımı 5. (Unbrauchbarcs) işe yaramaz, atılacak nesne; starken ~ haben med. fazla balgam çıkarmak auswürfeln zar atarak kararlaştırmak Auswurfstoffe pl. çıkartı; mevaddı ıtrahiye auszacken diş diş (od. tırtıl) kesmek; ausgezackl dişli, tırtıklı, tırtıllı, tırnaklı auszahlen 1. ödemek, tediye etm. 2. (j-n) ücretini, günde liğini v.s.yi (tamamen) vermek 3. (e-n Teilhaber) hak kını ödemek; sich ~ zahmete değmek; idare etm. auszihlen 1. birer birer saymak 2. (Boxen) (yere düşen için) nakavt saniyelerini saymak Auszahlung / (msi. pl. -en) tediyat, ita; die -en einstellen (Bank) tediyatı kesmek -s.anordnung / ita emri; verile emri auszanken iyice azarlamak, haşlamak, paylamak, atıştır mak, çıkışmak; zılgıt (od. patırdı) vermek; ausgezankl werden a. söz (lakırdı) işitmek auszehr'en 1. (Bodcn) inbat kuvvetini tüketmek 2. (Gesundheit) sıhhatini kemirmek 3. (verbrauchen) istihlâk, itlâf etm. 4. (völlig aussaugen) iliğine kadar emmek, kurutmak 2ung / med. z. va. erime illeti; verem, tüber küloz, sillürrle auszelehn'en 1. seli, resim yapmağı bitirmek 2. (Waren) etiketlemek; fiyatlarını etiketlere yazmak 3. (m. e-m Orden) taltif etm.; nişan vermek 4. (Schüler) aferin vermek; takdir etm. 5. (huldvoll) iltifat etm. 6. (protegieren) pej. iltimas etm. 7. (belohnen) mükâfatlandırmak 8. typ. (siyah, italik v.s.ile) belli etm. 9. b-nin diğerlerine faik olduğunu göstermek; sich ~ akran arasında k-nl göstermek; temayüz etm., birincileşmek, teferrüt etm.; İn der Türkei haben sich die Bewohner v'.n Bolu von jeher in der Kochkunst ausgezeichnet. Türkiye’de ahçılık Bolu lulara vergidir, s. a. ausgezeichnet. 2ung / 1. (von Waren) etiketle(n)me 2. (Beschriftung) fiyatların etiketlere ya zılması veya yazılan fiyat 3. (Belobigung) taltif, takdir, tahsin, mansiyon, aferin 4. (Preis) mükâfat 5. (Orden) madalya, nişan 6. (Huld) iltifat 7. pej. (Protcktion) iltimas 8. typ. yazının (siyah, italik v.s.ile) belli edil mesi; e-e Prüfung mil ~ bestehen bir imtihanı çok iyi derece ile geçirmek auszementleren çimentolamak auszleh'bar 1. çekilip çıkarılabilir 2. (Fernrohr, Tisch usw.) uzatılabilir; iç içe giren -en İr. 1. (Kleider) çıkarmak, soy mak 2. (öl usw.) bir maddeden sızdırmak, istihsal etm. 3. (Tisch usw.) büyütmek, uzatmak 4. (Metalle) tel ha linde uzatmak; haddeden çekmek 5. (dehnen) açmak, germek; ittisa kesp ettirmek 6. (Zahn) çekmek, çıkarmak 7. (die Uniform) askerlikten çıkmak 8. (Heftfâden) sök mek 9. (Farbcıı) soldurmak 10. (j-n richtiggehend) F soyup soğana çevirmek II. (exzerpieren) hulâsa olarak kopya veya istinsah etm. 12. (Zeichnııng) mürekkeple mek 13. (extrahieren) pharm. hulâsasını çıkarmak; inlr. 1. evden çıkmak; evi boşaltmak; naklimekân etm., taşınmak, göçmek 2. (Farben) solmak 3. (Soldaten) sefere (od. harbe) gitmek 4. allg. dışarı çıkmak 5. (auf Abenteuer) macera peşinden koşmak; sich ~ soyunmak 2feder f resim mürekkep kalemi; tirlin etlsch m çekilip veya tahta eklenerek uzatılabilen masa; açılır masa etusehe / Çin mürekkebi auszlrkeln 1. pergelle ölçmek 2. fig. titizlikle tanzim etm. auszlschen ıslıklamak, yuhalamak
Auszug
Baby
79
Auszug m 1. (aus e-r Wohnung) taşınma, naklimekân, göç 2. (Ausvvanderung) hicret, muhaceret 3. (Abmarsch) azimet, m ufarakat 4. (e-s Tisches usw.) uzatma mekaniz ması 5. (kurze Darstellung) hulâsa, icmal, fezleke, özet, telhis 6. (Extrakt) pharm. hulasâ, esans 7. (Konto2, BankS) hesap hulâsası; ekstre; ~ der Kinder Isroel aus Âgypten tsrailoğullarının Mısırdan çıkışı -s.mehl n en nefis un 2s.welse hulâsa olarak auszupfen 1. tarazlamak; tiftik tiftik etm.; ditmek 2. (Unkraut) ayıklamak 3. (Haare) yolmak, koparmak autark kendi yağiyic kavrulan; iktisaden müstakil; otarşist 2le / otarşi, otarki; İktisadi yeterlik; ekonomik erkinlik -Isch s. autark. -e Bestrebungen otarşistlik, otarşizm authentl'sch mevsuk, sahih; ihticaca salih; -e Auslegung jur. teşrii tefsir Szitât / mevsukıyet, resmiyet Autis'muı m psych. otizm, içekapanış Stlsch içcka panık Auto n 1. oto(-mobil), araba 2. (Miet2) taksi 3. (LastS) kamyon 4. (LieferS) kamyonet 5. Ch. inek; Können Sie ~ fahren? Otomobil kullanabilir misiniz? -bahn / 1. otostrat 2. (Rcnnbahn) otodrom -blographie / otobiyo grafi, özolumluk Sblographlsch otobiyografik; -er Roman özolumluk romanı -boot n motokano; kano otomobil -bus m otobüs, otokar -busfahrer m otobüsçü autochthon 1. bir mahallin ilk asit mensubu; otokton 2. geol. yerli Auto'datt n lıist. otodafe -dldakt m otodidakt, özöğrenimli -dldaktentum n otodidaktlık -dlenst m otoservis, motoservis -droschke / taksi -erotismus m psych. otoerotizm, özünerosluk -fahrerfln f)m otomobilci (kadın); otomobili sevk ve idare eden -garage/otomobil garajı 2gen otojen -gen$chwe!Bung / oksijen (od. otogen) kaynağı -gramm n meşhur bir şahsiyetin elyazısı; hattıdest; otografi -gramınjiger m otograf koleksiyoncusu -heber m kriko -hilfsdlenst m otoservis -hupe / korna, klakson; (volkslüml.): vakvak -klav m otoklav -kolonne/ otomobil kolu -kratle / otokrasi, saltçılık, mutlakıyet, istibdat, dikta törlük 2kratisch otokratik, müstebidane -mat m otomat; otomatik tevzi makinesi; otomatik makine(-si); otoma tik; Vor diesen -en stehen immer Leute. Bu otomatiklerin başında adam eksik olmuyor, -matik / otoma tik; zatülhareke zatî hareket -matlon/otomasyon 2matlsch (Adj.) otomatik; bizatihi müteharrik; zatülhareke; kendi işler; e-e e Bewegung otomatik bir haıeket; Sie tvurden imler das Feuer der -en Waffen genommen. Otomatik ateşi altına alınmışlardır. 2matisch Adv. otomatikman; kendi ken dine 2matisleren otomatize etm. -matHierung / otom atizasyon -matlsmus m otomatizm, özdevim, zatülha rekiyet Automobll n s. Auto. -ausstellung/otomobil sergisi -ist(ln/) m otomobilci -köntg m otomobil kıralı -sport m otomobil cilik, otomobiiizın -vertretung / otomobil acentası -nummer / otomobil plakası -zusammenstoB m otomobil çarpışması auto'nom otonom, muhtar, özerk 2nomle / otonomi, muh tariyet, özerklik 2plastik / med. otoplasti -plastlsch med. otoplastik Autopsle / 1. (eigene Wahrnehmung) müşahede 2. (Obduktion) otopsi, fethlmcyyit, teşrih Autor m yazan, müellif; eser sahibi; muharrir; gel. a. imza
Autorenn'bahn / otodrom -en n otomobil yarışı -fahrtr m otomobil yarışçısı Autorenrecht n telif hakkı autorisler'en 1. salâhiyet vermek; salâhiyetlendirmek, yetkilemek 2. jur. tevkil etm. -t salâhiyettar, ruhsatlı, yetkili autor'ltSr 1. otoriter, otoriteli 2. hum. kazak 2!tlt/1 . otorite, salâhiyet, sulta, yetke 2. (P.) otorite (od. yetki) sahibi; ~ besitzend yetkeli, otoriteli; ~ geniefkn tesiri nüfuz sahibi olm. -itativ I. (P.) itiraz kabul etmez 2. (S.) kati, kesin 2itjfts.mlBbrauch m nüfuzu suiistimal Autorschaft / müelliftik, muharrirlik Auto'schlltten m otomobil kızak -strıBe / otomobil yolu; otostrat -suggestlon / otosügjestyon; kendi k-n e telkin; telkin binefsihı; e-r ~ unterliegend otosügjestyone -tour/ otomobil gezintisi 2troph ototrof, kendibeslek -typle / ototipi -unfall m otomobil kazası autseh! Int. uf! vayl 2/ leh habe mir den Finger verbrannt. Uf, parmağım yandı, auvveht Int. eyvahl aman! Aval m, (n) H aval 2leren II senedin altına kefil yazılmak Avance/ avans -n maehen avans vermek; (Frau, Mâdchen) kırılıp dökülmek; kuyruk sallamak, V; pas vermek -ment n İlerleme, terakki, terfi avancieren ilerlemek; terakki, terfi etm. Avantgardlst m avangar(t), pişdar, öncü, piyonye -entum n öncülük, bayraktarlık, alemdarlık, pişdariık 21sch: -es Theater öncü tiyat'O Ave-Maria n katoliklerin bir duası Aventurin m min. yıldıztaşı Averrhoes n. pr. (ar. Philosoph) İbni Rüşt Avers m rekto, önyüz; yüz taraf -ton /antipati, isteksizlik, karşıtduygu Avlcenna n. pr. (ar. Philosoph und Arzt) İbni Sina Avls m, n H haber, ihbar 21eren haber, malumat vermek; haberdar etm., bildirmek -o m naut. avizo a vista H avisto Avlstawechsel m H ibrazında tediyeli senet Avltaminose / med. avitaminoz, vitaminsizlik Avocatobirne / bot. Amerika armudu Awaren pl. hist. Avarlar azla! eksenel, mihveri, aksiyal Sdruck m eksenel basınç; mihver istikametinde tazyik 2ltât / mihveriyet, mihverlik 2turbine / dik türbin Axiologle/kıymet nazariyesi; değer kuramı Axiom n aksiyom, mütearife, belit -atik / log. belitke 2atlsch log. belitsel; -e Tatsache mütearife kabilinden bir hakikat Axt / I. balta 2. (groBe) kerki 3. (m. kurzem Holm) nacak Azalee; Azalie / bot. açalya; Amerika hanımeli; ağı ağacı Azarole / bot. alıç; kuş alıcı Azetat n ehem, asetat, hallivet Azeton n ehem, aseton Azetylen’(-gas) n ehem, asetilen -lampe / asetilenli lamba Azidose / med. asidoz Azlmut m aslr. açıklık, semt; güney açısı; azimüt Azn'lkum n; SIsclı geol. azoik Azoren pl. n. pr. Asorlar; Asor adaları Azteke m yerli MeksikalI; Aztek Azur m; Sblau gök rengi; açık mavi; gökmavisi Azurlt tn min. azüıit
13 b, B |b e:| n I. Alman alfabesinin ikinci harfi 2. mus. si bemol 3. mus. bemol (işareti) Bab (m ) (Lehrc vom ~ ) rel. Babilik babbeln F I. (unverstândlieh reden) dili dönmeden konuş mağa çalışmak 2. pej. gevezelik etm.
Babel n. pr. Babil; der Turmbau zu ~ Babil (od. Nemrut) kulesi Babuin m zo. (Pavianart) babuiıı Babusche / F pantufla, pabuç, terlik Baby ıı bebek; kucak çocuğu -ausstattung / doğacak çocuk
Babylon
80
için hazırlanan boz ve giysi; kırklık -kragen m bebe yaka -lelbchen n kaşkorse Babylon n. pr. Babii -len n. pr. Babilonya, Babilistan 2isch: -e Sprachvenvirrung Babil dili Baby'schuh m patik -sltter m anası babası yokken çocuğa bakan kimse Bacchanal n işüişret, bakana!; ayini cem Bacchant'ln / bakant 2lseh azgın, çılgın Bacchus n. pr. Baküs Bach m küçük akar su; dere, çay -bungenehrenprels m bot. suteresi; yavşanotıı -e / yaba ni dişi domuz -törelle / zo. kızıl ala; tatlısu alabalığı Blchlein n derecik, çırçır Bach'nelkenwurz / bot. su karanfil otu; Meryem otu -salbllng m zo. dere alabalığı -stelze / zo. kııyruksallayan, kuyrukkakan; yonda (od. peygamber) kuşu back naut. geriye, faça Back / naut. J. tayfanın yemek yedikleri karavana 2. manga 3. başkasara -bord n geminin sol ta rafı; iskele -bordwache / iskele postası 2brassen (Segel) naut. kapatmak Backe / 1. yanak 2. (Kinn2) çene 3. (e-s Schraubstocks, e-r Zange) tutak, çene 4. (bei Kalb, Hammel) tok 5. (e-s Gevrindeschneiders) lokma 6. (Brems2) fren takozu 7. (Hinterteil) kaba et; mit volten -n kautn tıka basa yemek backen 1. intrjtr. piş(lr)mek, kızar(t)mak 2. intr. (kleben; z. B. Schnee) yapışmak Backen'bart m favori -breeher m teehn. kırma makinesi; konkasör -klee m bot. zehirli yonca -knochen m an. elmacık kemiği; zigomatik kemik; azmi vecni; pomet -streich s. Boekpfeife. -tasehe / ağız kesesi; avu rt, abaju -zahn m azı dişi; övütücü diş; dars Bücker m ekmekçi, fırıncı -el / 1. ekmekçilik, fırıncılık 2. ekmekçi dükkânı 3. fırın -geselle m ekmekçi (fırıncı) yamağı, kalfası -handwerk n ekmekçilik, fırıncılık -laden m ekmekçi dükkânı Back'flsch m 1. selt. kızartılmış veya kızartılacak balık 2. (Mâdchen) fr. ondört ile onyedi yaş arasındaki genç kız -form / pasta kalıbı -geld n fırın parası -haus n 1. fırın binası 2. (in engerem Sinn) ham ur yoğurma yeri; hamur odası -hühnchen; -hendel n pi'lç kızartması 2holen! (naut. Kommando) Lava ıskota! -muide/hamur teknesi -obst n meyve kurusu -ofen m fırın; der reinste ~ fig. cehennem; fırın gibi -pfelfe / F tokat, sille, şamar; V; pendifrank, tingoz Spfeifen şamarlamak -pflaumen pt. erik kurusu -pulver n beking -sehaft / naut. manga -splerc / naut. borda metaforası -stag n naut. karanfil -stagsbrlse / naut. largo, apazlama; mit ~ segetn apazla mak -steln m tuğla -stuoe / fırının hamur odası -trog m hamur teknesi -ware f: -werk n pasta, çörek gibi hamur işleri Bad n 1. yıkanma, banyo 2. (türk.) hamam, (volkstüml.:) ısı dam 3. (HeilS, ThermalS) kaplıca, ılıca 4. (StrandS) plaj 5. s. Badeanstalt. ti n ~ nehmen banyo (hamam) yapmak; ins ~ reisen kaplıcaya gitmek; das Kind mit dem ~ aussehütten kaş yapayım derken göz çıkarmak Bade'anstalt / hamam; umumi banyo -anzug m mayo -arzt m kaplıcalarda bulundurulan uzman doktor -diener m hamamcı, tellak -frau / hamamcı kadın; natır -gast m kaplıca (hamam, banyo) müşterisi -hose / deniz donu •kappe / lastik başlık -kur / banyo kürü -mantel m bornuz, penyuvar -melster m 1. hamamcı başı 2. (Schwimmlehrer) yüzme öğretmeni 2n tr. banyo ettirmek; hamama (denize) sokmak; yıkamak; intr. banyo etm.; hamama (denize)girmek; hamamda yıkanmak ~ geben 1. hamama (denize) girmek 2. F başarısız kalmak Baden n. pr. Bad eyaleti (Almanya’da) -(s)er(ln /) m Badlı Bade'ofen m hamam sobası; şofben -ort m kaplıca, ılıca; su şehri -reise / kaplıcalara seyahat -saison / banyo mevsimi -sehurz m (im türk. Bad) peştamal -schwamm m banyo süngeri -strand m plaj -stuoe /1 . banyo kabinesi 2. buhar banyosu -trfkot n mayo -tuch n 1. hamam havlusu (od. çıkması); silecek, futa -wanne / banyo
Bajonett
(teknesi); küvet; benyuvar -vvârter m hamamcı, natır -wXrterin / gel. hamam anası -zelt / I. (Dauer) banyo vakti, müddeti 2. (Sommer) banyo mevsimi -zelle / kabine -zeug n hamam takımı -zimmer n banyo salonu badisch Bad eyaletine mensup; Badlı Baedeker m seyahat rehberi Bafel m s. Pofel baff: ~ sein F müteaccip, hayrette olm.; şaşkına dönmek Bagage/ 1. yol eşyası; bagaj 2. pej. (Gesindel) güruh -wagen m eşya vagonu; furgon Bagatell'e / 1. fig. ufak tefek, kolay iş; çocuk oyuncağı (od. işi); oyun oyuncak 2. mus. bagatel 2isieren küçüksemek -sehulden pl. Çingene borçlan Bagdad n. pr. Bağdat Bagger m tarak makinesi; ekskavatör; kazaratar -elmer m tarak kovası; gode -löffel m şovei 2n taramak -prahm m tara k gemisi; çamur mavunası -sehaufel/ tarak kepçesi Bagien'rah {naut. (kontra) fua sereni -segel n (kontra) fua yelkeni bahl Int. ah! vah! adam sen de! bühl Int. 1. (Schadenfreude) Oh olsun! BOh! 2. (Schafc) me mel Bahn / 1. yol, hat 2. (Eisen2) demiryolu, şimendifer, tren 3. (Eis2) buz sahası; patinuvar 4. (Lauf2) kariyer, silk 5. (Bewegııngs2, Flug2, GeschoB2) yörünge, mahrek 6. (Kampf2) pist, stad, aren 7. (bei Textilie n) kumaşın muayyen genişliği; değirmi, pano 8. (Strecke) parkur, güzergâh 9. (e-s Schiffes) iz veya rota 10. fig. çığır 11. (Entwicklung) seyir 12. naut. (Breite e-s Segels) yaprak; ~ fre il Varda! Destur 1 Savulun! freie ~ haben fig. yolu açık olm.; meydanı boş bulmak; leh habe meinen Freund an die ~ gebraeht. Arkadaşımı geçirmeğe gittim (volks tüml. : yola vurdum); auf die schiefe ~ geraten fig. yolunu sapıtmak; aus der ~ geraten çığırından çıkmak; in geregelte -en kommen hale yola girmek; in j-s -en wandetn izinden yürümek; von seiner ~ abweichen astr. mahrekini şaşırmak -anschluB m muvasala hattı -bau m demiryol culuk; demiryolu inşası 2brcchend çığır açan; öncülük eden; ~ wirken yol açmak -damm m demiryolu imlâsı 2en: e-n Weg ~ I. yol açmak 2. fig. (j-m) yolu düzleştir mek; W ir hatten Mühe und Not, uns e-n Weg dıırch die Menge zu ~ . Kalabalığı sökünceye kadar hayli zahmet çektik. Bahn'hammer m düz çekiç -hof m istasyon, gar -hofshalle / hol -hofsvorsteher m istasyon şefi; şefdögar -hofswache/ istasyon karakolu -knotenpuniit m demiryolu kavuşağı (iltisak noktası, düğüm noktası) 2lagemd istasyondan alınmak üzere -llnle / şimendifer hatt ı -post / 1. istasyon postanesi 2. (Zugpost) tren postası -schwelle / travers -stelg m peron -stelgkarte / peron bileti -strecke / I. s. -linie 2. demiryolu mesafesi -überführung / demiryolu üst geçidi -übergang m şimendifer geçidi -unterführung / demiryolu alt geçidi -verblndung / 1. (bei Geleisen) hat muvasalası 2. (AnschluB) trenlerin rabıtası -verkehr m tren münakalâtı -würter m hatbakıcı; hat bekçisi -würterhâuschen n hat bekçisi kulübesi Bahr'e / 1. (Kranken2) teskere, sedye 2. (Tote nî) ta bu t; von der Wiege bis zur ~ bütün ömür müddetince; ömür bovu(-nca) -tuch n I. (Leichentuch) kefen 2. (Sargtuch) tabut örtüsü Bal /k üç ük körfez; koy Baiser n s. Meringe Baiss'e / 1. (Börse) tenezzül 2. allg. fiyat düşüklüğü -ler m tenezzülcü, açıkçı Bajadere / Hint dansözü; bayader Bajazzo m palyaço, soytarı Bajonett n 1. süngü 2. (Hau2)kasatura; mit aufgtpflanzlem ~ süngü takılı olduğu halde; mit dem ~ niederstechen (niedermachen) süngülemek; süngüden geçirmek -angrlff m süngü hücumu -feehten n süngüleşme talimi •halter m (am Gevvehr) süngü yatağı -kampf m süngü muharebesi -kupplung / teehn. bayonet kavramı -verschluB m bayonet kilidi
Bajuware
81
Baıulcntahrtr
Ballast m 1. safra 2. (zum Gevvichtsausgleich) muvazene Ba]uwar'e m; -İn /; 2lsch s. Bayer(in); bayerisch ağırlığı 3. (überflüssiger) lüzumsuz kısımlar; fuzuli safra; Bak* / I. naut. şamandıra; sabih varil 2. (Eisenbahn) ihtar ~ abmrftn a. flg. safra atmak -schüftel f naut. safra işareti küreği -tank m naut. safra sarnıcı Bakdlt n bakalit n (des Tischlers) eğri kalem 2en İr. 1. top, yumak Ball'eisen Bakensender m radyolar yapmak; topaklandırmak 2. (in runder Form kneten) Bakkalaurcut m başölye yuvarlak olarak yoğurmak 3. (Faust) avucu yummak; Bakkarat n Ka. bakara yumruğunu sıkmak 4. (Schnee) kartopu yapmak; sich ~ Bakterle / bakteri, mikrop -n.forscher m bakteriyolog alig. toplanmak 2. (Schnee) yapışmak, tu tm ak, toplaş 1. -n.torschung / bakteriyoloji -n.gl!t n med. toksin -n.krieg mak, topaklanmak 3. (Mehl) tokmaklaşmak 4. (Wolken) m mikrop harbi Sn.tötend bakterisit Bakterlolog'e m bakteriyolog, bakteriyolojist -le / bakteri sırtarmak; geballt 1. yumuk 2. (mil.): -e Luflangriffe toplu hava hücumları -en m t. (Bündel) denk, balya, yoloji 2lsch bakteriyolojik top, ferde 2. (Klumpen) topak 3. (Wollstoff) pastav; Baku n. pr. Bakû çuha topu 4. (Hand2) başparmak şamihası; tenar Balalalka / balalayka Balance / muvazene, mizan, tevazün, denge - akt m ip Ballerin'a; -e/balerin ballern F 1. silâh atmak 2. (heftig sehlagen) gürültü üzerinde cambazlık numarası Balancler m lechn. balansiye Sen Ir.linlr. (kendini) muva patırdı etm. Ballett n bale(t) -eute / balerin -komödie / Th. danslı zenede tutmak -stange / (des Seiltânzers) terazi komedya -meister m balet eğitmeni -röckchen n tütü Balata / teehn. balata -Hemen m balata kayış -tSnzer m balet dansörü; baletçi -tân zer ln/ba let dansözü; Balbler m s. Barbier; 2en s. barbieren. iiber den Löffel ~ flg. balerin -truppe / balet takımı aldatma k, dolandırmak, kazık atmak bald I. (in Kürze) yakında, birazdan, ankarip 2. (beinahe) ballförmlg top şeklinde; yuvarlak az kalsın; az kaldı 3. (schnell) hemen, derakap, çabuk 4. Ballist'ik / balistik; endaht bilgisi; (fenni remiy) 2lıch ~ . . . ~ kâh . . . kâh; bazen . . . bazen; kimi (zaman) balistik . . . kimi (zaman); so ~ wie möglich mümkün mertebe Ball'kleld n balo elbisesi -netz n net; top ağı çabuk; ~ dar atıf biraz sonra; Er wird ~ seehzehn. Onal- Ballon m 1. a. ehem, balon 2. (groBer Glasbehâlter) dama tıyı sürüyor. Sieerkannten recht~ ihrın Irrtum. Aldandık cana -beobachter m balon rasıdı -beobachtung / balon larını anlamakta gecikmediler, sich ~ hier, ~ dürt verkeşfi (od. tarassudu) -füllung / balon imlâ gazı -gondel / stecken bucak bucak kaçmak; ~ hierhin, ~ dorluın bir balon sepeti -h ülle/b alo n kılıfı - tp eır e/b alo n barajı o yana bir bu yana; sehr ~ pek kısa bir zaman içinde; Ball'saal m dans salonu -splel n top oyunu ( volkstüml.): handiyse; ~ ware ich gefalten. Az kalsın Balsam m 1. pelesenk; belsem, balsam 2. flg. merhem, düşüyordum. Düşeyazdım. teselli 3. (-duft) pelesenk kokusu; rayiha -baum m bot. Baldachin m gölgelik, sayvan, çardak, baldekin, ta ht sakız ağacı; Mekke pelesengi ağacı; (şeceri belsem) -harı tepeliği n sakız -Inazeen pl. bot. kınaçiçeğigiller, balsamiye -ine Bilide /: in ~ yakın zamanda / kınaçiçcği -pflaume / bot. Ispanya eriği ağacı -pappel / baldlg çabuk, süratli, yakında (olan), âcil 2e Genesungl bot. pelesenk kavağı Acil şifalar! -st olabildiği kadar çabuk; âcilen Balt'e m; -in / Baltık bölgesi ahalisinden -Ikum n Battık Baldrlan m btt. kediotu; valeryan; Girit sümbülü -tropfen bölgesi 2lsch Baltık pl. pharm. kediotu ruhu; tentür dö valeryan Batustrade / parmaklık, korkuluk, tırabzan Balduln n. pr. Boduen Balz / (bei Auerhahn usw.) kızışma zamanı 2en kızışmak, Balearen pl. n. pr. Balear adaları azmak, kösnümek Balg m 1. hayvan pöstekisi 2. (abgeworfener) hayvanların, Bambus’f-rohr n) m bot. hintkamışı, bambu, hezaren -aloe/ böceklerin soyulan derisi, gömleği 3. (Blase2, Falten2, bot. sabır kınnabı; Meksika keneviri -palm* / rafya OrgelS) körük 4. (e-r Puppe) samanla doldurulan cisim Bammel m F: ~ haben (vor) bşden, b-den üç buçuk atmak bilhassa taş bebek gövdesi 5. (a. n) arsız çocuk; yumurcak; 2n F asılı durup sallanmak piç kurusu 2en: sich ~ itişip kakışmak; boğuşmak -erel/ banal adi, bayağı, müptezel, banal 2ltüt /1 . adilik, bayağı döğüşme, itişme, boğuşma; allgemeine ~ kapan kapana lık, iptizal 2. bayağı şey; beylik lakırdı; harcıâlem söz; dövüş -kamera / körüklü fotoğraf makinesi -kapsel / bot. banalite ovogon dağarcığı; mahfaza! büzur Banane / bot. muz -n.gewüchse pl. bot. muzgiller; muziye Balkan m n. pr. 1. Balkanlar; Balkan dağları 2. (-halbinsel) fasilesi -n.stecker m (Radio) yaylı fiş Balkan yarımadası -krlege pl. Balkan harpleri -linder pl. Banause m zevkıselim sahibi olmayan kimse Balkanlar -radrennen n bisiklet Balkaniyadı -staaten pl. Band (I) n 1. bağ, rabıta; teehn. a. bağlantı, kuşak 2. an. Balkan devletleri bağ, ribat 3. (als Verzierung) şerit, kurdele, bant, rüban Balken m 1. kiriş, direk, mertek, kalas 2. (Waage2) terazi 4. (eisemes) kenet, çember, 5. (FlieB2) seri imalâtta kolu; Wasser hat keine ~ . Suyu bardakta, gemiyi du kullanılan şerit; devridaim yapan şerit 6. (e-s Ordens) varda seyretmeli. Suya (od. denize) güvenilmez. Er lügt, kordon 7. (-* pl.) (Fesseln) zincir; Arbeit am laufenden ~ dafi sich dit ~ bilgen. Yalan atıyor (od. savuruyor). Was 1. zincirleme usulü 2. fasılasız iş; auf ~ aufnehmen siehst du den Splitter in deines Bruders Auge and wirst teype çekmek; in -e sehlagen prangaya vurmak; zincirle nicht gewahr des -s in deinem Auge? (Bibel) Kendi gözün mek; in -en liegend zincirbent, prangabent deki merteği görmez de, elin gözündeki çöpü görür. (Spr.) Band (11) m 1. (Einband) kitap cildi 2. (Teil e-s gröBeren -hammer m kollu çekiç -lage / çatı -ıtek m naut. voltalı VVerkes) eserin bir kısmı; cilt dülger bağı -trSger m destek, putrel -w aag e/k ollu terazi Band (III ) / caz orkestrası -werk n binanın ahşap kısımları Bandag'e/ med. bandaj, pansıman, saıgı 2ieren sargı sar Balkon m balkon -zlmmer n balkonlu oda mak 2lert bandajlı -İst m kasıkbağcı Balkweger m naut. gorçete bandarttg (z. B. Gebietsstreifen) şeritvari Balt m 1. toparlak, yuvarlak cisim 2. (Schnee2, FuB2, Band'assel / zo. sarı çıyan -bremse / çemberli fren Hand2, Tennis2 usw.) top 3. Bili, bilya 4. (Erd2) küreiarz; Btndchen n fasikül, cüz, plaket yer yuvarlağı 5. (Tanzveranstaltung) balo; ~ spielen top Bande/1. pej. derinti, öğür, güruh, takım, sürü, F: cumbur oynamak; den ~ stoppen Fb. topu kesmek; den ~ ins cemaat 2. (Partisanen) çete 3. (Gangster) şebeke 4. Bili. Netz setzen (Fb.), sehlagen (Tennis) topu ağlara takmak; spont, bant sich gegenseitig den ~ zuspielen flg. ağzına tükürmek; Bandeisen n bandaj (od. lama) demiri; çember demir dauernd am ~ bleiben Fb. topu ayakta çiğnemek Banden'führer m çete reisi -krleg m çete harbi -naehliuter Ballade flit., mus. balat m Bili, spontlu sırtüstü -unwesen n çetecilik
blndern
82
Bar'geld
bin dt m (Stoff) kenar {eridi dokumak mak -bulle / ( des Papstes) aforozname 2en 1. (festhalten) Banderole / bandrol bağlamak, zincirlemek, hareketsizlendirmek 2. (bezauBandflsch m zo. 1. (roter) kordela (od. flandra) balığı 2. bern) büyülemek, teshir etm. 3. (ûeister) afsunlayarak (Riemenfisch) kâğıt balığı defetmek veya çağırmak, davet etm. 4. (Oefahr, Not blndlg'en I. zaptetmek, ram etm., alt etm., teshir etm., usw.) ortadan kaldırmak; bertaraf etm.; savmak -er n gemlemek 2. (Tiere) tcdrip, terbiye etm. 3. (störrischcs sancak, bayrak, alem; das ~ entfailen sancak açmak Pferd) yavaştırmak; yumuşatmak; seinen Zorrt nicht ~ -er.triger m a.fig. sancaktar, bayraktar, alemdar, müca können hırsını alamamak; schwer zu ~ seirı fig. cıva gibi hit, piyonye, şampiyon -meile / 1. (NVeichbild) şehir olm.; ipini kırmak; kaum zu ~ şergil, haşarı, yaramaz; çevresi; banliyö 2. (für Unızügc gesperrter Innenbezirk) 2er(ln f) m hayvan terbiyecisi içinde nümayişler, mitingler v.s. nin yapılması yasak iç Bandlt m haydut, şaki, korsan, yolkesen, ızbandut; (kuttai şehir -ware / 1. (Schmuggelware) kaçak mal 2. (Kontertarik) -en.umvesen n eşkıyalık, haydutluk bande) harp kaçağı Band'maB n şerit metre; mesaha şeridi; mezura -molch m Bantam'gewlcht n (Boxen) horoz sıklet -huhn n çakşırlı tavuk zo. Toros semenderi -nudeln pl. kesme (od. şerit) m akar na; Baobab m bol. s. Atfenbrotbaum nuy -sâge / şerit testere -schelbe / an. omurlararası bar 1. çıplak, üryan, yalın, açık 2. ( e- r S.) mahrum, hâli, ari ağırşak -schlelfe / flyonga 3. (offensichtlich) aşikâr, bedihl, saf, hakiki, sırf 4. (Oeld) Bândsel n naul. katranlı flaşa efektif; nakdi para; Adv. nakden, kontan S. (in bar, im Band'ware / sırma, kılaptan işleri -wurm m zo. tenya, şerit, voraus) peşin; ~ bezahlt tırnak dibinde; ~ bezahlen para aptesbozan; barsak solucanı; Dos İst ja der reinsle ~ l fig. meydan görmek; Die Strafe mupte er gleich ~ bezahlen. Bu mesele de yılan hikâyesine döndü. -würmer pl. zo. Kesilen para cezasını tıkır tıkır ödettiler, -er Unsinn şeritler, şeritgiller, tenyadeler; didanı şeritiye -wurmsaçma sapan; aller Oerechtigkeit ~ insaftan behresiz; glled n şerit halkası -wurmmlttel n şeritdöken insaf kapısına uğramamış; insaf kapısını çalmamış; bang(t) çekingen, cesaretsiz, müte reddit, ürkek, korkak aller menschlichen Gefühle ~ bütün insanlık hislerinden Mir İst ~ . Korkuyorum. Endişeleniyorum. ~ maçken mahrum; et. für -e Münze nehmen fig. yalan yutmak; korkutmak safiyane İnanmak; geğen ~ peşinen bangen I. (um) üstüne titremek 2. (nach) yüreği titreyerek Bar / (Amerikan) bar hasretini çekmek; canı çekmek 3. (vor) bşden korkmak Bâr m 1. zo. ayı; hum.: kocaoğlan; dağların şenliği; dağ Banjo n mus. banco -spleler m bancocu ların gelin anası 2. teehn. (Ramm2) şahmerdan; Groper ~ Bank (I) / 1. peyke, ma staba. sıra, kanepe, banko, bank, astr. Büyükayı, Dübbüekber, Yedi Kardeşler; Kleiner ~ banket 2. (SandS) kum bankı; kumsal, kumluk 3. astr. Küçükayı, Dübbüasgar; j- m e-n -en aufbinden b-ne (Werk2) tezgâh 4. (Geschütz°) barbet 3. (Eis2) bankiz; yalan yutturmak; b-ni tıraş etm.; sich e-n -en aufbinden lassen yalan yutmak; wer anderen e-n -en aufbinden will deniz buzulu; auf die lange ~ schieben sürüncemede bırakmak; savsaklamak; sonraya (od. arda) atmak; yutturmacı; ungeleckter ~ fig. dağ ayısı; orman kibarı; hasıraltı etm.; işi sermek; (aile) durch die ~ fark gözet das Fell des -en verkaufen, bevor man den -en hat suda balık satm ak; dereyi görmeden paçayı sıvamak meksizin; hepsi, istisnasız Bank (I I) / I. banka 2. (bei best. Spieien) miza, pot, kasa; Baracke/baraka, kulübe -n.lager n I. mil. barakalı ordu gâh 2. barakalardan müteşekkil kamp die ~ hallen (Spiel) bankayı tutmak -abschluB m banka bilançosu -anwelsung / banka havalesi; çek -beamte m Baratterle / ju r. baratarya banka memuru -direktör m banka müdürü -diskont m Barauslagen pl. nakdi masraf Barbados n. pr. Barbad -zeder / bot. kokulu tahta mahun nizam! ıskonto fiyatı BünkeUânger m pazarlarda şiirlerini resimlerle izah eden ve ağacı okuyan halk şairi Barbar m barbar -el / I. barbarlık, gaddarlık, vandalizm 2. Bankert m pej. veledizina; V: kapı aralığı; cumartesi (Kulturlosigkeit) kültürsüzlük 2isch barbar, merhamet siz, zalim, gaddar, vahşi -Ismus m ling. barbarizma çocuğu; fır; kahpenin dölü Banketi n I. ziyafet, bezm, davet, gaia 2. (Wegstreifcn für Barbarossa n.pr. Barbaros FuBgânger) yaya kaldırımı; ein ~ veranslalten ziyafet Barbe/ zo. barbunya; tekir balığı; bıyıklı balık bârbelBIg huysuz, som urtkan ; asık suratlı; abus, yanına çekmek (t>-ne od. b-nin şerefine) bankfâhlg (Wechsel) H ıskonto edilebilir; kırdınlabılır; salavatla varılır banka lık; nicht -er Wechsel H natamam senet; -e Papiere Barbestand m nakit para mevcudu Barbler m berber, perükâr -becken n berber leğeni (od. tası) pl. tedavül senetleri Bank'geschüft n I. banka muamelesi 2. (Bankhaus) banka 2en tıraş etm. -gehllfe m berber kalfası 3. (Bankwesen) bankacılık -halter m (bei best. Spieien) Barcelona n.pr. Barselon bankayı tu ta n; bankiye, kasacı; el sahibi -hammer m Barchent m pazen tezgâh çekici -haus n (hususi) banka -hobel m tezgâh Bardame / barcı kadın; barmayt rendesi -ler m banker; banka sahibi -konto n banka Bâren'dlenst m: j-m e-n ~ erweisen (mit et.) (bşi yapmakla) hesabı -note / bankınot, kupür -notenumlauf m bankınot b-n e fena bir hizmette bulunmak -führer m 1. ayıcı 2. F seyyah kılavuzu; yabancı gezdiren -fuB m bot. ayı pen tedavülü -provision / banka komisyonu -râuber m banka çesi -haut / ayı pöstekisi; auf der ~ liegen fig. tembellik soyguncusu (od. yağmacısı) -recht n bankacılık hukuku etm. -hunger m şiddetli açlık; habazanlık; e-n ~ haben bankrott müflis; ~ werden (machen, F: gehen) iflâs etm.; karın zil çalmak; içi kazınmak; -Jâger m ayıcı; ayı avcısı topu atmak; batmak; F güme gitmek; allmdhlich ~ ma -junge n badar -kerl m çam yarması (gibi); dev gibi -klau chen sermayeyi kediye yükletmek (hum .); für ~ erklâren m, / bol. tavşancıl otu; devedikeni; aytyoncası; uneehter iflâsına karar vermek; S m 1. iflâs, batkı, batkınlık 2. ~ s. Herkuleskraul. -krahbe / zo. ayı pavuryası -lauch m (Zahlungsuııfâhigkeit) aciz 3. fig. yıkım, katastrof Serklâbot. ayı sarmısağı -ohr n bot. ayıkulağı -pavian m zo. rung / iflâs ilânı 2eur m müflis, topçu şebek -robbe / deniz koyunu 2 starkTü rk kadar kuvvetli; Bank'sige / kol bıçkısı -tresor m kasa dairesi -übervreisung f ayı gibi kuvvetli; mermerden su çıkarır -traube f bot. havale -verkehr m 1. (Bankgeschâfte) banka muamele leri 2. (Handel von Bank zu Bank) bankalar arası mua ayıüzümü; hoca yemişi Barett n baret meleler -wesen n bankacılık Bann m I. (Verbannen) sınır dışı etme; tart ve ihraç 2. barfuB; bartüBig yalınayak, daltaban; çıplak ayaklı; ~ gehend yayan yapıldak (Strafe der Verbannung) nefiy cezası; sürgün 3. (Kirchcn2) aforoz 4. (Zauber) cazibe, sihir; in den ~ tun 1. Bar'geld n nakit; hazır para 2geldlos nakden olmayıp havale, çek v.s. ile yapılan (tediyat) -geldverkehr m nakdi aforozlamak 2. (verbannen) nefyetmek; sürgüne gönder muamelât 2hâuptlg başı açık -hocker m tabure mek; in ~ hallen tesir etm.; cazibesi, füsunu altında tut
Bariton
83
Bathollth
-umber m zo. minakop; gölgebalığı; kötek balığı -wucht Bariton m mus. 1. bariton 2. (Sânger) baritonist -obotfmus. m: schwacher ~ köselik hekkelfon B a r v e r l u s t m para kaybı; nakdi z a r a r Barlum n ehem, baryum Birwurz / bot. ayı rezenesi Bark fn aut. barko -antlne / naat, barkobastiya Barysph irt / ağırküre, barisfer Barkarole / mus. barkarol Barkasse fn aut. I. (klelnerer Dampfer) küçük vapur; şalupa Baryt m min. barit Barzahlung / peşin ödeme; nakdi tediyat ; gegen ~ zu ver2. (Rettungsboot) tahlisiye sandalı 3. (Bciboot aut Kriegskaufen peşin para ile satılık -s.klausel f pot. keş end keri sehiffen) işkampaviya m min. bazalt; kara mermer Basalt Barkautlon / nakdi teminat m Basar pazar; satış yeri \Groper ~ (İstanbul) Büyük Çarşı, Barke / sandal, kayık, barka -n.führer m barkacı Kapalı Çarşı BUrlapp m bot. kurdayağı; kurtpençesi; yer yosunu -samen Baschklr'e m; -fn/; 2isch Başkırt -ten n.pr. Başkırdıstan m pharm. kurdayağı tozu; kibriti nebati Base / I. z.va. kuzin 2. (weibl. Verwandte) kadın akraba 3. Barlaut m Ksp. esir almaca (in Zss.) pej. kadın, karı 4. ehem, baz, esas; Frau ~ z.va. Barmaklden pl. n.pr. Bermektler teyze hanım; yenge hanım Barmann m barcı, barmen barmherzlg 1. merhametli, rahim, şefik, şefkatli 2. (mild- Baseball'(-splel) n beysbol -spleler m beysbolcu tâtig) hayırsever, fukarabesler Skelt / merhamet, şefkat, Basedove’sche Krankhelt / med. hipertireodizm; bazdov hastalığı inayet; ~ üben merhamete gelmek Basel n.pr. Bâl şehri Barmittel pl.: ohne aile ~ meteliksiz, parasız, züğürt Basldl'e / bot. bazit -en.pllze pl. bot. bazitli mantarlar; fuBarnıiser m barmen turu kaidülbüzur -o.sport / bot. bazidiyospor, bazidülbüBarock n, m barok sanatı 2 (Ad}.) barok; girintili çıkıntılı; zur çarpık çurpuk; biçimsiz; alelacayip, kargacık burgacık basleren (auf) M r. I. bşe İstinat etm.. dayanmak 2. (herBarograph m barograf Barometer n barometre, cıva, mizanülhava -skala / baro rühren) bşden ileri gelmek; bşe bağlı olm. -d dayanık, dayalı, müstenit metre taksimatı -stand m barometre yüksekliği; baro Baslllenkraut n bot. fesleğen, reyhan metrenin gösterdiği hava durumu Baslllka / areh. bazilik(-a) -zlsterne/(İstanbul) n.pr. Yere barometrlsch barometrik Baron m (Adelstitel) baron -esse/bir baronun evlenmemiş bat an (sarayı) Basillkum n s. Basilienkraut kızı -In / barones Baroskop n baroskop Bosis/ I. temel, asıl, esas, bünya t, baz 2. geom. kaide, taban 3. mil. üs 4. (bci Logarithınen) baz, kaide 5. (e-r Sâule) Barras m F askerlik hizmeti sütun kaidesi (od. altlığı); auf der —■ der Gegenseitigkeit B a rr e /I . bariyer, parmaklık 2. (Sand-, Schlammbank) kum bankı; kumsal, bar, topuk mütekabiliyet esasına müstenit olarak Barren m 1, (Gold2, Sllber2) külçe 2. (Turngerat) barpara basisch ehem, esasi, bazal, bazik; -es Gestein geol. bazik lel; koşutağaç -gold n külçe altın külteler Barrlere / geçit mâniası; bariyer, parmaklık, set Bask'e m; -İn /; 2tsch Bask Baskenmütze / bere Barrikad'e/barikat eieren s. verbarrikadiererı Barsch m zo. I. (See2, Meer2) levrek balığı; perki 2. (Klip- Basketball m basketbol, sepettopu -spieler(ln /) m basket pen2) çırçır balığı, lapina balığı 3. (ZackenS) hani balığı bolcu barsch ser t, haşin, ters, aksi, nobr an; dişli tırnaklı; barut Basrellef n barelyef; hafif kabartma gibi; -er Ton hortzort baB: ~ erstaunt kemali hayretle Bar'schaft / nakit (od. hazır) para-scheck m çizgili olmayan BaB m mus. 1. (Stimmlage od. Sânger) basso 2. (BaBgcige) çek kontrbas 3. (BaGgeiger) kontrbasçı -begleltung /: die Barschheit/sertlik, huşunet, terslik, nobranlık spielen baso tutmak -bufto m Th. bııfobas -flügelhorn n mus. fanyol -gelge / kontrbas -gelger m kontrbasçı, Barsol m (russiseher Windhuııd) barsoy Bart m 1. (Kinn2) sakal 2. (SchnurrS) bıyık 3. (Backcn2) kontrbasist favori 4. (Schlüssel2) dil, diş, ağız; e-n ~ bekommtn Bassin n havuz sakalı bitmek; sakallanmak; sich e-n ~ stehen lassen Basslst m basso, bassocu sakal bırakmak; sich den ~ streichen sakalım sıvazlamak Bass'ktarlnette / basklarnct -salte / bamteli -saxophon n (od. helâllamak); struppiger ( ungepffegter , verwilderter) ~ bassaksofon -sclılüssel m basso (od. fa) anahtarı -stimme makas değmedik sakal; Das hal ja so 'nen Dart! F Sağır / basso (sesi) -tülpel m zo. sümsük kuşu sultanın bile duyup bildiğidir. Jelzl İst der ~ abl F Da Bast m I. kitabiye 2. lif, elyaf; kenevir tiftiği nanın kuyruğu koptuI in den ~ brummen kendi k-nc bas tal: Und damit ~~! İşte bu kadar! Yetişir artık! Vessemırıldanmak, homurdanmak; j- m um den ~ gehetı fig. lâm! Arkası yufka! sakalına göre tarak vurm ak; nabzına göre şerbet vermek; Bastard m 1. (uneheliches od. auBereheliches Kind) nameşru nabzına girmeğe bakmak; tezgâhtarlık etm.; kırılıp çocuk; veledizina, piç, haramzade, orospu çocuğu; Schij dökülmek; gururunu okşamak; dil dökmek; ağzına piyaz besmelesiz; dokuz baba lı; kahpenin dölü 2. (Mischling) (od. bir parmak bal) çalmak; gazel okumak; sich um des azma, melez, metis, kırma -elbiseli m bot. Hint (od. ManKaisers — streiten fig. olmayacak bir şey İçin münakaşa çurya) keneviri Sleren melezleştirmek -terung / melez etm. -aff« m zo. aslan kuyruklu makak -binde / bıyıkbağı len m e -klee m bot. melez yonca -mahagonl m bot. büyük -blume / bol. mavi sakallı -eln pl. balık bıyıkları -en.wale kâfur ağacı -makrele / zo. istavrit -pflanze / bot. melez, pl. zo. dişsiz balinalar -f&den pl. s. Bartetn -Usum m tüy hibrid -zeder / bot. Amerika karaağacı -üeehte / med. sikoz -geier m zo. sakallı akbaba; kuzuka- Bastet /bastiyon; kale burcu pan, ötleği, uşakkapan -grss n bol. safun; idrisotu, basteln amatör olarak el işleri yapmak Mekke ayrığı -g ru nd el / zo. gelincik; çopra balığı -haar n Bastion / burç, kale, palanka, bastiyon 2lert (va.): -e Be festigungen pl. fr. burçlu tahkimat sakal kılı -haare pl. (des Propheten) fihyei şerife; sakalı şerif; rişi Muhammedi (od. Peygamberi) Bastler m el işleri yapan amatör Barthel n.pr. Bartolome; wissen, u>o ~ den Most holt fig. Bastonade/falaka; dit ~ verabfolgen falakaya çekmek işini bilmek; şeytana çarık (od. külâhı ters) giydirmek Bataillon n mil. tabur -s.arzt m tabur hekimi -s.feldprtdlgtr m tabur imamı -s.kommandrur m tabur ku manda m; bin bartlg sakallı, kıllı, tüylü bartlos sakalsız; tüy ü tüsü yok başı -*3tab m tabur karargâhı Bart'mflnnchen n zo. kayışbalığı -melse / zo. bıyıklı baştan Batate/ bol. yerelması; (tatlı) batata kara -nelke / bot. hüsnüyusuf -saturel f bot. güvercin otu Bathollth m min. batolit; dipsiz kayaç
Bathysphüre
84
Bauordnung
Bauerlaubnls / inşa müsaadesi (od. ruhsatiyesi) Bathysphâre / batisfer Batik m, f Indonezya boyama usulü; batik Sen pamukluyu bSuerlich köye a it; köylü; in harter, -er Sprechweise çangıl bu usule göre boyamak çungul Bauern'fânger m hilebaz, dubaracı, ayyar, mantara, trişör, Bltlngschlag m naul. yarım volta eblehfirip; V: manitacı, kerizci -gut n; -hol m çiftlik -haus Batlst m patiska, batist n köy evi -hose / (türk.) potur, şalvar -Heder pl. köy Batrachier pl.zo. kurbağagiller, dafdaiye Batterie / 1. a.mil. batarya 2. el. pil, akü; dle ~ aufladen el. havaları -lümmel m hödük; V: kereste -mâdehen n köylü bataryasını şarj etm .; aküm ülatörü doldurmak -bettung kız -partel fp ol . çiftçi partisi -pferd n çiftçi beygiri -regel/ / mil. batarya döşemesi -empfânger m bataryalı radyo köylü hava teşhis kaidesi; köylü hava takvimi -sehuh m -schlosser m mil. batarya kamacısı -strom m el. batarya çarık, kalavra -sehlauhelt f: wer ~ an den Tag legl çarıklı diplomat -stand m köylülük -tölpel m hödük; dağ cereyanı; akü akımı Batzen m 1. hist. eski Alman parası; metelik 2. (Menge) adamı -tum n çiftçiler âlemi Bauersfrau / köylü kadın miktar, yığın, çok 3. (Tintenfleck) mürekkep lekesi Bau m 1. Inşa(-at), yapı, imal 2. (-art, Aufbau) yapı tarzı; Bau'fach n mimarlık (mesleği, sanatı) Sfdlllg müşrifiharap, strüktür, bünye, teşekkül, sistem, konstrüksyon, kuru mailiinhidam; yıkılmağa yüz tutan; yıkkın, göçkün, luş 3. (Gebâude) bina 4. (FuchsS, Dachs2) yuva, in 5. kağşak, kağşamış -fülllgkelt / haraplık, viranlık; yıkıl (KörperS) beden yapısı 6. (Wuchs) boy, kamet 7. agr. mağa yüz tutm a -flucht / evlerin hiza çizgisi -tüh rer m 1. ziraat, tarım, zeriyat; e-n ~ errichlen yapı yapmak yapı kalfası 2. mimar muavini -gelânde n arsa, parsel -abteilung / 1. (in e-m Ministerium) hendesehane 2. -genossensehaft / yapı kooperatifi -gerüst n yapı iskelesi inşaat şubesi -amt n inşaat dairesi -arbeit / rençperlik; -gewerbe n inşaat işçiliği -grube / temel çukuru -grund m -arbeilen ausführen lassen yapı yaptırmak -arbeiter m yapı yeri -grunduntersuchung/sondaj -handwerk n inşaat inşaat amelesi; rençper, inşaatçı, yapıcı, ırgat -a rt / 1. işçiliği -handwerker m yapı ustası; Cewerbeschule f iir ~ yapı usta okulu ardı, mimari (od. inşa) tarzı, stili; yapı biçimi 2. (bei Şehitten, Autos usw.) tip, sistem, model, biçim, yapılış Bauhln’sche Klappe med. kör-ince kapacığı; dessamı dekkakii avert -bedart m inşaat malzemesi Bauch m 1. karın, batın 2. (bei Ticrcn) işkembe 3. (Ver- Bau'hcrr m inşaat sahibi -holz n yapı kerestesi -hof m; -liütte / şantiye -Ingenleur m inşaat (od. yapı) mühen dauungsorganc) hazım cihazı 4. (Wölbuııg) şişkin gövde; şişme, tahaddüp 5. (e-s Scgels) naul. hamail, hamaylı 6. disi -kasten m Kspz. inşaat kutusu -klötze pl. Kspz. (dicker) göbek; e-n ~ bekommen (P.) göbeklenmek; inşaat kutusunun parçalan; -klötze(r) staunen F şaşa göbek bağlamak; sich den ~ hallen vor Lachen kasıklarına kalm ak-k lamm er/(fiir Gerüst e) kenet -kösten pl. inşaat masrafları; yapı giderleri -kostenzuschuB m: verlorener ~ basa basa gülmek; sich den ~ vollschlageıı F ztkkımlamak; hava parası - kunst / mimari, mimarlık -lichkelt / (büyük) j- m ein Loch in den ~ fragen F ahret suali sormak; um bina -llnie / s. Baufiuchl seinen dicken ~ ıvegzubekomnıen göbeğini eritmek için Sen s. ausbauchen. -binde / I. kuşak 2. (bei Zigarren) bazı Baum m 1. ağaç 2. lechn. mihver, dingil 3. (Wagen2, PflugS) yaprak sigalarının üstündeki kâğıt sargı -teli n an. ağaçtan büyük kol; Die Baume wachsen nichl in den Him met. Her şeyin bir sonu vardır. karınzarı, periton -fellentzündung / med. karınzarı ilti Baumaterlal n inşaat malzemesi bekommen habı; peritonit; ~ peritonite tutulmak -Ilosse /( d e r Fische) karnı yüzgeci; ınisbahı batili -gordlng / Büumchen-Verwechseln n Ksp. köşe kapmaca naul. mezzo, kargafundo -grimmen n şiddetli barsak Baumö-Grad m lechn. bome (derecesi) sancısı; kolik -höhle/ an. karın boşluğu; cevfi batnl -gurt Baumelster m mimar, arşitekt m (des Fferdes) eyer kolanı Slg (koca) karınlı; muhaddep, salla göbekli, şiş, kabarık, evaze -laden m hum. çerçinin baumeln I.F asılı durup sallanmak 2. (m. den Beinen) lassen mak 3. (am Galgen) darağacma çekilmiş olm.; işportası 1. (Beine) sallamak 2. (am Galgen) sarkıtmak bâuchllngs karnın üstünde, üstüne Bauch'nabel m göbek, sürre -redner m vantrilok; den ~ bâumen: sich ~ 1. yükselmek, doğrulmak, kalkmak; yerin den fırlamak; ayaklanmak 2. (Pferd) şahlanmak; şaha spielen karnından söylemek -sehmerzen pl. karın ağrısı; kalkmak barsak sancısı -schnltt m med. laparotomi -speleheldrüse fa n . pankreas; Entzündung } der ~ med. pankreatit -tanz Baum'erdbeere / bot. kocayemişi -falke m zo. sardoğan; deli ce doğan; esperi doğan -flechte/ bol. ağaç likeni -gang m m göbek dansı; dansdövantr; e-n ~ auffiihren göbek hıyaban; iki tarafı ağaçlı yol -grille / ağustosböceği -harz atmak (od. çalkamak) -typhus m med. karahumma; n kedibalı; sakız, reçine -heide / bot. çalı süpürgesi; sü fiyevr tifoid; tifo -wassersucht / med. istiskayı batın -weh pürge ağacı Slang F sırık gibi; minare gibi; minare kır n karın ağrısı; burun tu; ~ haben karnı ağrımak ması; fasulya sırığı; upuzun, zebellâ(-yı) -lâufer pl.zo. Baud e f seli, küçük kulübe tırmaşık kuşugiller Slos ağaçsız -marder m zo. zerdeva bauen 1. bina ve tesis etm .; yapı yapmak; kurmak, dikmek, m -pfahl ağaç desteği; fidan hereği -pflege/tımar -pleper rekzetmek; (Mauer a.) örmek 2. (Pflanzen) yetiştirmek, m zo. ağaç incirkuşu Srelch ağaçlık -relhen pl. sıra sıra zer’etmek 3. F (maehen) yapmak 4. fig. (auf) dayanmak, istinat etm.; arkasını (od. sırtını) daya mak; (b-ne) güven ağaçlar -rinde / ağaç kabuğu -sâge / hazar -sehere / bahçıvan makası -sehule / fidanlık -sperre / mil. ağaç mek, itima t etm. 5. (test auf j-n) b-ne dört elle sarılmak; kapaması -stamm m ağaç gövdesi 2stark fig. fevkalade b-ne bel bağlamak; Sie baulen die Laube in zwei Slunden. kuvvetli -stumpf m ağaç kütüğü; omaca, çotuk -wa nze/ Çardağı iki saatte çattılar, gebaut: sehbn ~ (Körpcr) zo. ağaç biti (od. tahtakurusu) -welBllng m akkelebek endamlı; endamı mevzun; kameti düzgün; mevzunül-wollbaum m s. Kapokbaum kame; artist gibi; çelimli; zarifülendam; kraflig ~ (KörBaumwoll'e / pamuk -anbau m pamukçuluk -drucker m per) iri, iriyarı yazmacı Sen pamuk(-lu, -tan) -fabrikation / pamuklu Bauer (I) m 1. köylü, çiftçi 2. Ka. bacak, vale, oğlan 3. mensucat imali -laden m pamuk ipliği; tire -handel m (Scha.J piyade, piyon, paytak 4. fig. kaba adam; ayı pamukçuluk -hündler m pamukçu -kerne pl. çiğit gibi; hödük; Der dümmste ~ hat die dickslen Kartoffeln. •krcmpier m hallaç -p ack ung / pamuk sa'mastrası -pfianSpr. Baykuşun kısmeti ayağına gelir. Spr. Ahlatın iyi zer m pamukçu -plantagen pl. pamuk mczruatı -samenöl sini dağların ayısı yer. Spr. Yıl uğursuzun. Spr. n pamuk yağı -samt m pamuk kadife; şeytan bezi Bauer (II) n kafes, kuşane -spinnerei / pamuk ipliği fabrikası -stoR m pamuklu n Ki.: ein ~ maehen Bâuerchen geğirmek kumaş; pamuk bezi -waren pl. pamuklu mensucat Bauerln / köylü kadın Baumzucht / ağaççılık bau(e)rlsch pej. köylüce; kaba saba; yontulmamış, çarıklı; Bau'ordnung / yapı talimatnamesi -plan m inşaat planı dangıl dungul
Bausch
85
bedachen
cevaben (od. cevap olarak); die ~ dieser Frage bu sualin -platz m 1. şantiye; yapı yeri 2. (Baugrundstück) arsa, cevabı; in ~ stiner Frage sorusuna karşılık olarak parsel -pollzel / inşaat zabıtası -recht n jur. üst hakkı Bausch m 1. buruşturulmuş kumaş veya kâğıt 2. med. tam bearbelt'en I. (Thema) bir konu üzerinde çalışmak; tetkik pon; in ~ und Bogen toptan; götürü olarak; fark gözet etm., araştırmak, işlemek, trete etm. 2. spez. Th. adapte etm., uyarlamak; yeniden düzenlemek 3. (gestalten) şekil, meksizin Sen ir. şişirmek, kabartmak; sich ~ şişmek, fason vermek 4. (Steine) yontmak 5. (für Orchester) mus. kabarmak Sig 1. kabarık, şişkin, pufla 2. (Ârmel) buffan orkestralamak, enstrümante etm., sazlamak 6. (Roh3. (Haare) sufle stoffe) işlemek 7. (überarbeiten) tertip ve tanzim etm. 8. Bau'schlosser m çilingir -schrelner m doğramacı -schreinerei (redigieren) redaksiyon yapmak; kaleme almak 9. (Ba / doğramacılık -schutt m yapı molozu -steln m yapıtaşı den) toprağı sürmek, işlemek 10. (vorbereiten) hazırla -stelle/s. -platz. -stil m mimari tarz; Hâuser pl. im neuen mak 11. (j-n) sıkıştırmak; kazanmağa veya kandırmağa — yeni mimariye göre yapılan binalar -stoffe pl. inşaat malzemesi -titigkelt / inşa faaliyeti; yapı işleri; inşaat çalışmak 12. (m. den Fâusten) yumruklamak 13. (m. Fuûtritten) tekme atmak; tekmelemek 14. (m. dem çılık -ten pl. binalar -tlschler m s. -schreiner. -trupp m Stock) sopa ile dövmek 15. (neu) a) tashih etm., yenile inşa postası -unternehmer m yapı müteahhidi; inşaatçı mek b) tekrar gözden geçirmek 16. (Instrument) hum. -werk n bina, yapı; türkische -e pl. Türk mimari eserleri çalmak 17. (arrangieren) mus. aranje etm.; aranjelemek; -wesen n yapı işleri; inşaatçılık; ötjentliches ~ nafia sich mit den Fâusten ~ yumruk yumruğa gelmek; Wer işleri bearbeitet diese Sache? Bu işin vazifelisi kimdir? Ser m İ. Bauzlt m min. boksit; alüminyumtaşı mus. aranjör 2. Th. uyarlayıcı Sung / mus. aranjman, bauz! Int. patl diye; şappadak! çartadak çurtadak! gumuyarım; Die Aklen sind noch in ~. Evrakın muamelesi bedekl şırakadakl zıngadak! pof! henüz bitmedi, freie ~ adaptasyon Bauzaun m tahta perde (od. havale) beargwöhnen kuşkulanmak; gönlü bulanmak; şüphelen Visches Kraut Bayer m; -İn /; 2lsch Bavyeralı; kapuska -n mek n.pr. Bavyera Bazlllentr&ger m med. portör; mikrop taşıyan beatmen b-nin yeniden nefes almasına çalışmak; oksijen Bazlllus m basil içirmek B-Dur n mus. si bemol majör Beatnik m bitnik beabslchtlg'en istemek, niyet etm., tasarlamak, kastetmek; Beau m spött. züppe; moda budalası; dendi maksat gütmek; tasmim etm., amaçlamak, istihdaf etm., beaufsichtig'en 1. gözetmek, nezaret etm., beklemek 2. hedef tutmak -t istemli, iradeli, iradi, ihtiyari, yasanal, kontrol, murakabe etm. Sung / teftiş ve murakabe yasanlı, kasti, musammem, mutasavver; Er erreicht, vvas beauftrag'en (mit) I. bşle vazifelendirmek; bşe memur etm. er beabsiclıtigl. Attığını vuruyor, 2. jur . tevkil etm.; Mit der Durchführung dieser Gesetze isi der Finanzminister beauftragt. Bu kanunun icrasına beachten I. nazan dikkate almak; hesaba katmak; göz önünde bulundurmak; mülâhaza etm. 2. (Vorschriftcn Maliye Bakanı memurdur. Bu kanunu Maliye Bakanı yürütür. 2te m lf 1. (Vertreter) vekil, murahhas, delege 2. usw.) bşe riayet etm.; bşi itibara almak 3. (hören auf) (Kommissionâr) komisyoncu 3. (zustândiger Beamter) dinlemek; nichl ~ küçük görmek; küçüksemek, istisgar etm.; hor tutmak; umursamamak, mühimsememek, vazifedar, görevli 4. (Vertrauter) mutemet aldırış etmemek, ihmal etm.; V; gıgı geçmek, keşlemek; beaugapfeln F hum. teftiş ve muayene etm.; gözden geçir niclıt beachtet werderı (Befetıl) yere düşmek; ohne irgerıd mek jemand zu ~ ne selâm ne sabah beüugeln F I. gizlice tekrar tekrar bakmak 2. hum. muayene beacht'enswert; -lich I. şayanı dikkat; kayda değer; dikkati etm., gözden geçirmek calip; hatırı sayılır 2. (bedeutend) ehemmiyeti haiz; beâugen (prüfend betraehten) yoklayarak bakmak mühim,önemli3.(vielsagend) manalı, manidar 4.(respek- beaugenscheinlgen yoklamak; inceden inceye bakmak; tabel) hürmetli Sung/ 1. nazarı dikkat; mülâhaza 2. ria müşahede etm. yet, itibar, kayıt; e-r S. ~ sekenken bşi vazife etm.; nichl Beaujolais m Bojole şarabı die geringste ~ finden adı bile (od. esamisi) okunmamak; bebândern ruban, kordelalarla süslemek zur allgemeinen ~ halkın nazarı dikkatine bebau'en 1. (Boden) toprağı sürmek, işlemek 2. (m. Hâil beackern 1. (Feld) işlemek; çift sürmek 2. (Wissenschaftssem) bina inşa etm.; imar etm., bayındırmak -t bayındır, gebiet) inceden inceye araştırmak 3. (j-n) F b-ni sıkıya abadan, mamur Sungs.system n imar planı koymak; iknaa çalışmak; üstüne varmak beben 1. (zittern) titremek, tirildemek, sakırdamak; vücu Beamte m memur; Beamte und Angeslellie pl. hizmet duna raşe gelmek 2. (ersehüttert vverden) sarsılmak 3. erbabı; hizmetliler (vibrieren) ihtizaz etm., salınmak 4. (um j-n, el.) biri, Beamten'abbau m memur kadrosunun indirilmesi; tenkih; bş için korkmak; an ailen Gliedern ~ Şafii köpeği gibi tenkihat ve tensikat -anwârter m memur adayı (od. titremek; eli ayağı zangır zangır titremek 2 n sarsıntı, namzedi) -besoldungsgesetz n barem kanunu -elgensehaft zelzele, deprem -d titreyen, titrek / memuriyet -laufbahn / memuriyet hayatı -sehaft / bebilder'n resimlerle donatmak; resimlemek - t resimli memurlar -stand m memurlar sınıfı -stelle /: hohe ~ Bebop m (Jazzstil) bibop mansıp, makam, orun bebrillt F gözlüklü Beamttn / kadın memur Becher m 1. bardak, kadeh, kupa 2. (des Taschenspielers) beüngstigen korkutmak; telâş ve endişeye düşürmek -d hokkabaz hokkası 3. (VVürfelS) meşin bardak 4. (EierS) yumurtalık 5. bot. (z.B. bei Eicheln) kadehçik, kudeyh, korkutucu; endişe verici beanspruchen 1. (forderıı) istemek, talep etm., mutatebe yüksük -kelm m biol. gastrula -krug m kanata Sn hum. etm.; bşden dem vurmak; . . . davasında bulunmak 2. içki, bira, şarap içmek -werk n teehn. kovalı (od. godeli) (als sein gutes Recht) hak iddia etm. 3. (P.) meşgul etm., elevatör; konvayör, konveyer -zelle / kadeh hücresi; çalıştırmak 4. (Maschine) işletmek, zorlamak goblet gözesi beanstand'en 1. kusurlu bulmak; bşe itiraz etm .; sakıncalı Becken n I. (Schüssel) çukur kap; leğen, kurna, tekne 2. bulmak (od. görmek) 2. (Sendung) H kabul etmemek; (Bassin) havuz, basen, tank 3. geogr. havza 4. an. havsala, reddetmek Sung / şikâyet ve mutalebc leğen 5. (WaschS) lavabo, küvet 6. mus. sembai veya zil beantragen 1. (bei übergeordneter Dienststelle) inha etm. 2. 7. (MarmorS im türk. Bad) kurna 8. (bcim AderlaB) kan (vorsehlagen) teklif etm. 3. jur . talep dermeyan etm. 4. çanağı -beln n s. Hüftbein. -schlSger m 1. mus. zil çalan, istida etm., dilemek; . . . dileğinde bulunmak 5. parl. zilci, sembaliye 2. va. tenekeci -umfang m (MaO für Datakrir vermek menkleider) basen beanturort'en cevap vermek; cevaplandırmak Sung/: in ~ Beckmesser m darkafalı münekkit Ihres Schreibens vom 6. Mai altı mayıs tarihli yazınıza bedaehen (Haus) bir evin üstünü damla örtmek
Bedacht
bedîng'en
Bedacht m 1. (Cberlegung) teemmül, mülâhaza, düşünme mühim 4. (kritisch) buhranlı, kritik 5. (ungünstig) na2. (Besonnenheit) temkin, ihtiyat, teenni, itina, ağırbaş müsait; şüphe uyandırıcı 6. (zweifelhaft) şüpheli 2zelt / lılık, aklütedbir 3. (Riicksicht) riayet; atıf el. ~ nehmen 1. karara varma müddeti 2. b-n in karara varması için bşe riayet etm .; bşi nazarı itibara almak; bşi göz önünde tayin edilen mühlet; ~ geben mehil vermek bulundurmak; mit ~ ausgeıvâhlt mutena bedeppert F 1. (ratlos) şaşkın 2. (betreten) ent bent; süt bedacht 1. (vorsichtig) müteemmil; endişe ve mülâhaza dökmüş kedi gibi; süklüm püklüm sahibi; dikkatli, mukayyet 2. (aut et.) düşünen; göz bedeut'en 1. (den Sinn von et. haben) manasına gelmek; önünde bulunduran; riayeti! 3. jur. (testamentarisch) delâlet etm., ifade etm., demek 2. (vvichtig sein) ehem musaleh; vasiyet alan (od. edilen); nur auf seinen eigemiyeti olm., önemli olm. 3. (auf et. himveisen) işaret etm., nen Vorteil ~ seln kendi çıkarına bakmak; menfaat alâmeti olm., delâlet etm. 4. (j-m ~ , et. zu tun) ima etm., perest olm.; auf peinliche Sauberkeil — temizlik merak anlatmak, bildirmek, emretmek 5. (involvieren) tazamlısı (od. budalası); nur a uf seln Vergnügen ~ zevkine mun etm., içermek; Das hal nichls zu ~ . a) Hiç ehemmi düşkün yeti yok. Bu, hiç bir şey ifade etmez, b) (Antwort auf e-e bedichtlg 1. (besonnen, vorsichtig) ihtiyatlı, dikkatli, Entschuldigung) Ziyanı yok. Was bedeulel das? Bunun düşünceli, temkinli, ağırbaşlı, vakarlı, müdebbir 2. (langne manası var? Bu ne demek? W as hat das zu ~? (vorsam) ağır ağır; yavaş; bati hareketli Skeit/1. dikkatlilik, svurfsvoll) Bu ne demek oluyor? Das bedeulel nichls Gutedbirlilik, basiret; akıl ve tedbir 2. yavaşlık, teenni tes. Bu hal, hiç de hayra alâmet değil. „Tören" bedeulel bedachtsam s. bedachlig. ~ vorgehen adımını tek almak das gleiche wie „merasim". Tören, merasim manasına bedanken: sich ~ 1. (bei j-m tür et.) b-ne bşden dolayı gelir. Tören merasim demektir. VVos bedeulel sehon das teşekkür etm. 2. (tür et.) splitl. nezaketle reddetmek bipehen Geld? O kadarcık paranın ne hükmü var? Das Bedart m 1. (Redürfnis) ihtiyaç, hacet, lüzum, zaruret, bedeulel soviel wie . . . Bundan şu mana çıkar, -end 1. iktiza 2. (erforderliches Material) malzeme; zarurî leva (vvichtig) önemli, mühim, ehemmiyetli 2. (bctrâchtlich) zım; lâzime 3. (Verbrauch) istihlâk, sarfiyat; ~ hoben büyük, külliyetli; şayanı dik kat 3. (prominent) hatın (an) bşe ihtiyacı olm.; mein ~ an Biichern bana lâzım sayılır; nüfuzlu, ilerigelen 4. (gewichtig) ağır -sam 1. olan kitaplar; den ~ deeken ihtiyacı karşılamak; bei ~ s. mühim; şayanı kayıt; mutena; bşe delâlet eden 2. (vielim Bedarfsfall. nach ~ icabına göıe -s.artlkel pl. havayici sagend) manalı, manidar, şümullü 2 u n g /1. (Wichtigkeit) zaruriye; lüzumlu eşya; malzeme, levazım, gereç -s.fall ehemmiyet, önem, ağırlık, büyüklük 2. (Tragvveite) m: im ~ icabı (lüzumu, mecburiyet) halinde; lüzumu şümul 3. (Sinn) mana, anlam, mazmun, meal, medlul, takdirinde; ihtiyaç vukuunda -s.haltestelle / ihtiyarî mefhum, kavram 4. (Geltung) itibar; wör1llche ~ manayı durak hakikî; öz anlam; bildliche ~ manayı mecazî; mecaz bedauerllch 1. şayanı teessüf (od. teessür); müessif, esefli, anlam; ~ beimessen mühimsemek; ehemmiyet vermek; acınacak 2. yazık -erwelse maalesef, maatteessüf; yazık kaydetmek; Messen Sie der Angelegenheil nichl allzuviel ~ beil Bu işi fazla kaydetmeyiniz! Bu meseleye haddinden kİ bedauern 1. (j-n wegen et.) b- ne bşden dolayı acımak, mer fazla kıymet vermeyiniz! an ~ ge\vinnen ehemmiyetlenhamet etm. 2. (et.) bşe teessüf etm.; şayanı teessüf bul mek; an ~ einander nichl nachstehen ehemmiyetçe bir mak; bşe yerinmek; müteessif olm., eseflenmek 3. (daB) birinden geri kalmamak; an ~ verlieren kıymetten düş aber . . . Bir şey deme değil (olduğu için) üzülmek, müteessir olm. 2 n 1. teessür, mek; Es İst zwar nichl von teessüf, esef 2. (Mitleid) merhamet; mit gröptem ~ ama . .. (volksliiml.); von ganz besonderer ~ istisnaî bir teessür ve teessüfle; wie ich zu meinem tıefsten ~ erfahren ehemmiyeti haiz olan 2ungs.element n ling. semantem; habe acı bir teessürle haber aldığıma göre -s.wert biçare, mana unsuru 2ungı.lehre f ling. semantik; anlambilim zavallı, acınacak; şayanı merhamet; esefe şayan; -es -ungs.los I. ehemmiyetsiz, önemsiz 2. (P.) solda sıfır 3. (ohne vernünftigen Sinn) manasız 2ungs.losigkeit / 1. Würmchen yavrucak -e Kleine kızcağız bedeck'etı 1. örtmek, setretmek, kapamak, gizlemek, kap ehemmiyetsizlik 2. manasızlık —s.votl 1. ehemmiyetli 2. lamak 2. (schützen) korumak, muhafaza etm. 3. (m. manalı, manidar, imalı, cemiyetli Sungs.unterschied m Erde) topraklamak; sich ~ I. örtünmek, kapanmak 2. mana farkı; anlam ayrılığı Sungs.verschlebung / anlam (m. Wolken) bulutlanmak 3. (mit Ruhm) şan şöhret kayması 2ungs.wandelm mana değişimi; anlam değişmesi (od. kayması); Manchmal ntachen W örter e -n ~ dureh. kazanmak -t 1. a.mil. örtülü, mestur 2. (Himmel) kapalı, bulutlu, bulanık -t.samig bol.: -e Pflanzen pl. kapalıtoKimi vakit kelimeler başka anlamlara kayar, humlular, mesturülbüzur 2ung / 1. (Kopf-) başlık, ser bedlen'en 1. b-ne hizmet etm.; bşin hizmetini görmek 2. (bei Tisch) sofraya bakmak 3. Ka. aynı renkten kâğıt puş 2. mil. örtü, setir, himaye, konvoy bedenk'en 1. (überlegen) düşünmek; mülâhaza, teemmül, atmak 4. (Maschine, Apparat) idare etm., kullanmak S. tefekkür, muhakeme etm.; tartmak 2. (bcachten) hesaba (Kellner) servis yapmak; sich ~ (m. Gen.) kullanmak; müracaat, istifade etm.; faydalanmak; Bitle ~ Sie sichl katmak; nazarı itibara almak 3. (j-n m. et.) a) (testa Buyrun(-uz), lütfen alınız! Wer bedient hier? Buraya mentarisch) vasiyetnamede pay ayırm ak b) (besehenken) (od. Burasına) kim bakar? Er bedienle sich jedes nur bahş ve ihsan etm. c) (m. Bei fail) alkışlamak d) hissedenkbaren Mittels. Hatıra gelen her tedbire müracaat ment kılmak e) (m. Ratschlâgcn) b-ne nasihatte bu etti. Serin/ 1 . hizmetçi kadın 2. (im Hotel) servöz, famdölunmak; sich ~ 1. (nachdcnkcn) düşünüp taşınmak 2. şambr -stet 1. memur, müstahdem 2. allg. b-nin hizme (e-s anderen) fikrini değiştirmek; caymak 3. (c-s Bessctinde bulunan; ~ sein (bei) b-nin yanında çalışmak ren) aklına daha iyi bir fikir gelmek 4. (zögern) tereddüt Sstete m /f I. hizmetçi, hizmetkâr, uşak 2. (in vornehmem etm., durumsamak 2 n 1. (Erwâgung) mülâhaza, tefek Haushalt) vale, lake 2ung / 1. hizmetçilik 2. (z. B. im kür, tartma 2. (Unschlüssigkeit) tereddüt, durumsama, Restaurant) servis 3. mil. hizmet erleri; emirberler 4. kararsızlık 3. (Zvveifel) şüphe, endişe, kaygı 4. (Arg(P.) hizmetçi, servöz 5. (e-s Apparates) manevra, maniwohn) kuşku, vesvese, kuruntu 5. (Hinderungsgrund) pülasyon; ~ inbegriffen servis dahil 2ungs.geld n garsomahzur, sakınca; ~ âupern beğenmemek, yermek; ~ niye, servis, bahşiş Sungs.mannschaft / mil. a) (am Geerregen şüphe ve tereddüt uyandırmak; ~ hegen (gegen schütz) topun numara erleri b) (am Maschinengewehr) et.) bşde mahzur bulmak; bşde sakınca görmek; ~ haben tereddüt etm., durumsamak; bşi yapmaktan çe mitralyözcüler c) naul. mürettebat Sungs.vorschritt / 1. (Gebrauchsanvvcisung) sureti istimal; tarife 2. talimat kinmek; kein ~ Iragen el. zu tun bşi yapmakta tereddüt name etmemek -enlos 1. (rücksichtslos) riayetsiz 2. (skrupellos) vicdansız, insafsız 3. (blindlings) körükörünc, düşünce bedlng'en 1. (erfordern) icap etm ., ettirm ek; mucip olm., istilzam etm. 2. (vertraglich) kararlaştırmak 3. (besizce, alelamya -llch 1. (nachdenklich, zögernd) düşün sehrânken) hasrütahdit etm. -t I. (eingeschrânkt) şarta celi, mütereddit 2. (heikel) müşkül, nazik, mahzurlu, bağlı; şartî, şartlı, meşrut, nispî, mahdut 2. (relativ) sakıncalı 3. (gefâhrlich) tehlikeli, vahim; endişe verici;
bedrlngen
87
Betehl
izafi, bağıntılı, relatif 3. (abhângig) tabi, mütevakkıf; beelnlluB'bar: Itlcht ~ kapılgan Sbarkeit / sügjestlbilite ~ stin (durch) 1. (zvvangslâufîge Folge) bşln zaruri beelnfluss'en tesir ve nüfuz altında bulundurmak; bşe tesir neticesi olm. 2. bşe bağlı, tabi olm.; -e Entlassung jur. etm.; müteessir etm., sügjestyone etm. -end (psychisch) meşruten tahliye; er Vorsatz jur. s. doluş eventuatis-, nateessür!, duygusal türlich ~ cevheri; ~ tauglich mil. arızalı sağlam St.heltf beelntrichtlg'en halel (od. nakisa) getirmek; nehyetmek, sektelemek; ket vurmak; haleldar etm., zedelemek, 1. (Beschrânkung) mahdutluk 2. (Relativıtât) bağıntı, ihlâl etm., müteessir etm. 2ung/ 1. vgl. beeinîrâehligen. görelik, izafet, nispiyet, relativite 2ung / kayıt, şart; en vereinbaren şaıtlaşmak; A uf e n gtht ich nicht tin . 2. ~ dır ptrsönlichın Freihtit jur. hürriyete tecavüz Ben kayıt altına giremem, unter dtr ~ şu şartla ki; Beelzebub m iblis, şeytan beanşart ki; SiekSnnen dieses Buch on sich nehmen, unttr beend(ig)'en 1. bitirmek; son vermek; hatim e çekmek; dtr dap Sit ts mir bis zum Abtn d zurückgeben. Akşama hitam vermek; temizlemek, sonuçlamak, neticelendir geri vermek şartiyle (od. üzere) bu kitabı alabilirsiniz. mek 2. (schnell) kısa kesmek; kısaltmak 3. (vervollstânimler günstigen en müsait şartlar altında -ungs.Ios digen) tamamlam ak, tekmillemek, ikmal etm. 9ung / kayıtsız şartsız; bilâkaydüşart ?ungs.satz m gr. şart bitir(i!)me, hita m, son, ikmal; ~ dts Konkursverfahrens cümlesi; koşul tümcesi jur. iflâsın kapanması bedring'en I. (bedrücken) sıkıntı vermek, tazyik etm., beengen l. (zusammendrücken) sıkmak, daraltm ak 2. (den baskı altında tutmak 2. (j-m scharf zusetzen) sıkıştırma k; Atem) teneffüsüne mani olm. 3. (besehrânken) darlaştır cendereye koymak; başucuna dikilmek 3. (nicht in Ruhe mak, hasrütahdit etm. lassen) rahatsız etm., rahatsızlandırmak, taciz etm., beerben tevarüs e tm .; miraslanınak musallat olm., pabucunu ters giydirmek; göz açtırmamak beerdlg'en gömmek, defnetmek; toprağa vermek -t gömülü, aman aralık vermemek 4. (gevvaltsam vorgchen) gadret metfun 2ung/defin, tedfin; jur. ölü gömme 2ungs.kosten mek, zulmetmek 5. (Tor) Fb. zorlamak Snis / 1. sıkıntı, pl. ölümlük gaile, müzayaka; müşkül durum; çaresizlik, ıstırar 2. Beere f üzüm cinsinden meyve tanesi -n.frucht / üzümsü (Kummer) gam, gussa, keder; in schwere~ geraitn dünya meyve; semeri inebl başına zindan kesilmek; sıkıya gelmek; yardan uçmak; Beet n 1. (BlumenS) çiçek tarhı 2. (OemüseS) sebze tahtası in ~ kommtn sıkılmak; in gripler — stin b-nin canı (od. ocağı) 3. (Saate, PflanzS) yastık boğazına gelmek; canına tak etm .; in — bringtn zorla befâhlg'en l. ehil, muktedir kılmak 2. jur. kanunen müsta mak; iki ayağını bir pabuca sokmak -t: in er Lage stin hak etm,; kanuni ehliyet kazandırmak -t I. ehil, ehliyetli, müşkül durumda olm.; müzayaka içinde bulunmak yeterli, muktedir, kifayetli, kadir 2. (begabt) kabiliyetli, bedrlppst F ümitsiz, ent bent; süt dökmüş kedi gibi müs tait; istidat sahibi 3. (sehr) çapı yüksek 2ung / 1. bettroh'en tehdit etm.; gözünü korkutmak; ihafe etm.; ehliyet, iktidar, kudret, kapasite 2. (Begabung) kabili gözdağı vermek; tırnak göstermek; yıldırmak -lich yet, istidat ?ungsnachweis m ehliyetname Sungsprütehditkâr; endişe verici; nazik, tehlikeli sich ~ verfung / ehliyet imtihanı schlimmtrn şifayı kapmak (iron.); - t: ~ stin tehdit befahr'bar 1. üzerinden ara ba geçebilir; trafiğe elverişli; altında bulunmak 2ung / 1. tehdit 2. jur. ikrah kabili mürur 2. (Gevvâsser) seyrisefaine Salih 3. (leicht ~ ; bedruck'en tabetmek, basmak -t (Stoff) emprime Gelânde) engebesiz, arızasız -en 1. (Weg) üzerinden bedrück'en 1. sık(ıştır)mak; sıkıntı vermek; tazyik etm. araba v.s. ile geçmek 2. (Gevvâsser) sefer yapmak 3. (die 2. (lasten auf) bunaltmak; yük altında ezmek 3. (traurig Sce) denizcilik etm.; sehr btfahrtnt Strape çok işlek yol stimmen) kederlendirmek -end sıkıntılı, sıkıcı, kasvetli; veya cadde es Gefühl iç sıkıntısı -t gamlı; gönlü dar; füturlu; sich befdlen 1. (Krankheit, Unglück) başına gelmek 2. (über~ fühltn İçi sıkılmak; kasvet basmak 9 u n g /l . (seelisehe) kommen) yakasına asılmak (od. yapışmak), artz olm. 3. iç sıkıntısı; sıklet; gönül darlığı; kasvet 2. (Unterdrük(Angst) almak, yoklamak 4. (Krise) pençesine almak 5. kung) tazyik, baskı, itisaf, zulüm (Alpdruck,Schvvermut)çökmek ;£sör/ieft /ih n Todesangst. Bedulne m bedevi -n.Ieben n bedevilik, bedevlyet Onu büyük can korkusu sardı, vom Fieber ~ ıvtrden bedünken z. va.: Es bedünkt mich. Bana öyle geliyor ki... hummaya tutulmak; von e-r Krankheit ~ werden bir bedürfen 1. (erforderiich sein) lâzım, lüzumlu olm. 2. (behastalığa müptelâ olm. (uğramak, duçar olm., yakalan nötigen) ihtiyacı olm., muhtaç olm.; nicht ~ istiğna etm., mak); von Kafern ~ werdcn böcekienmek; Aile wurden müstağni olnı. ; Dessen btdarf ts nicht. Buna hacet yok. von Furcht ~ . Ortalığı bir korkudur aldı, Buna ne hacet! befangen I. (verlegen, schüchtern) sıkılgan, çekingen, Bedürfnls n hacet, ihtiyaç, iktiza, lüzum; stin ~ vtrrichltn mahcup, utangaç, tutuk 2. (parteiisch) taraf tutan; defi hacet etm.; tuvalete gitmek; — nach ti. habtn bşe tarafgir; b itaraf olmayan 3 .(in Vorurteilen) peşin hüküm İhtiyacı olm.; Es isi mir tin ~ (zu tun) (yapmak) ihti lere saplanmış 4. (in e-m Irrtum) yanlışlığa kapılmış; yacım hissediyorum -anstalt / (umuma açık olan) ~ maehen sıkıntı vermek; şaşırtmak; ~ stin sıkılmak; aptesane veya pisuvar eios kana atkâr; aza kanaat eden; Shelt / 1. mahcubiyet, mahcupluk, utangaçlık, tutuk luk, gönlü tok; müstağni -loslgkelt / kanaatkârlık; gönül sıkılganlık 2. tarafgirlik; seine - verilerin çekingenliğini tokluğu; istiğna, doygunluk (utangaçlığını, mahcupluğunu) bırakmak; açılmak bedürftlg I. (sehr arm) fakrüzaruret çeken; son derecede befassen el ile tutm ak, el sürmek ; sich ~ (mit et.) bşle fakir; yoksul 2. (benötigend) ihtiyacı olan; muhtaç meşgul olm., iştigal etm., uğraşmak; leh befasse mich Skelt/fakirlik, yoksulluk, ihtiyaç, muhtaciyet, muhtaç nicht damit. Ben bu işte yoğum. ~ Sle sich mit dicstm lık Fail? Bu iş size mi kaldı? Damit habe ich mich nicht zu Beefsteak n biftek ~ . Bu iş bana düşmez. beehrtn şereflendirmek, teşrif etm .; şeref vermek, onur belehden İr. poet. b-le mücadele (muharebe) etm.; sich heftig landırmak; sich ~ şereflenmek, müşerref olm. fig. birbirine kurşun atmak — becld(lg)en yeminle tey it ve tasdik etm.; bttidet; becidigt Befehl ro 1. emir, hüküm, irade, ferman, komut 2. (Beyeminli fehlsgevvalt) kumanda; e-m ~ nachkommen bir emre beeifern: sich (et. zu tun) gayrete gelmek icabet etm.; buyruk tutmak; auf höhertn ~ yüksek beellett: sich ~ 1. acele etm ., cvernek, istical etm., çabuk olm. makamın emri üzerine; emri âli mucibince; bis auf wti2. (et. zu tun) müsaraat etm., eşmek; sich nicht ~ ağır teren — yeni emre kadar; iş’arı ahire kadar; ünler j-s — tutmak; BttiV dichl Çabuk oll Elini çabuk tut! stehen b-nin kumandası altında bulunmak; zu ~ / baş beelndrucken tesir etm., müteessir etm ., duygulamak, iz üstüne! sağ oll ~ zur Rückkehr geri dönme emri; geri lendirmek, mütehassis etm.; intiba bırakmak; canına dönmeyi natık bir emir 2en I. emretm ek; emir vermek geçmek; beyne sarmak; sich ~ lassen müteessir olm., (od. buyurmak) 2. (befehligen) kumanda etm. 3. (seine bşln tesiri altında kalmak Seele Gott ~ ) ruhunu Allaha teslim etm. Gott befohlcnl
befehllgen
88
begaben
(z. va.) Allaha ısmarlad'k! Wer ~ will, mup erst gehor- befrel'en 1. kurta rm ak; halâs, tec rit etm. 2. (freilassen) chen lernen. Hizmet etmesini öğrenmeyen efendilik ede azat etm. 3. (von *-r Verpflichtung) muaf tutma k; mez. Spr. affetmek, istisna etm., ibra etm.; sich ~ 1. kurtulmak 2. befehllgen kumanda (od. komuta) etm. (sich losmaehen) tecerrüt etm. 2er m ku rtar ın , halâskâr, Befehlı'ausgabe f mil. emir dağıtma; brifing -emptifnger m münci 2ung / I. kurtuluş, kurtarış, tahlis, halâs, necat emir alıcısı (od. kulu) -form / gr. emir sıygası (od. kipi) 2. (von e-r Verpflichtung) muafiyet 3. (Freilassung) azat SgemlUS emir mucibince -gewalt / komuta, kumanda; etme (od. alma) 2ungs.krleg m kurtuluş savaşı emir salâhiyeti -haber m komutan, kumandan Shaberlsch befremd'en 1. garibine gitmek; şaşırtmak 2. yadırgamak; miitehakkim(-anc), amirane; e-n -en Ton ansehlagen Das befremdet niemand. Bunu hiç kimse yadırgamaz, kumandanlık satmak -stab m (des Stationsvorstehers) •llch I. garip, tuhaf, acayip 2. yadırgatan, yadırganan; işaret paleti ~ finden garipsemek befelnden s. anfeinden befreund'en dost etm., yakınlaştırmak; sich ~ 1. yakınlaş befestlg'en 1. (fest anmaehen) bağlamak, raptetmek, tespit mak, ahbaplaşmak, dost olm. 2. (m. e-m Gedanken) bir etm. 2. (verstârken) sağlamlaştırmak, pekiştirmek, tarfikirle ünslyet etm.; sich mil j- m nicht ~ können bir türlü sin etm. 3. (bekrâftigen) teyit etm. 4. mil. tahkim etm.; ısınamamak; antipatik bulmak; Damil habe ich mich nicht istihkâmla takviye etm.; istihkâmlamak 5. (Tau) naııl. reeht ~ können. Bu işe bir türlü ısınamadım, -et dost, mandallamak -t tahkimli, müstahkem 9u ng / 1. (Haken, ahbap; eng — kardeş, samimt; içli dışlı; senli benli; can ftsen usw.) tutturmalık 2. teehn. a. bağlanış 3. mil. ciğer istihkâm, tahkimat, hisar Sungs.anlagcn pl. tahkimat befrleden sulh tesis etm .; pasifiye etm.; sulh ve sükûna tesisleri kavuşturmak befeuchten ıslatmak, nemlendirmek, rutubetlendirmek befrledlg'en 1. memnun, hoşnut, tatm in, razı etm.; b-nin befeuern 1. seli. s. beschiefien 2. naut. ışık yakmak 3. fig. gönlünü hoş etm. 2. (Glâubiger) borcunu itfa etm. 3. heyecanlandırmak, coşturmak; (pej.) tahrik etm. (beruhigen, stillen) teskin etm., yatıştırm ak 4. (VVünsche) Beffchen n (papazların robasında) pliseii boyunbağı tahakkuk ettirmek 5. (scin Bedürfnis) def’i hacet etm. befleder'n (Pfeil) oka yelek takm ak -t tüylü 6. (ausführen) icra, ifa etm .; yerine getirmek 7. (seine beflnd'en 1. (für gut) iyi bulmak; uygun görmek 2. (über) Neigung) hevesini almak 8. (seln Gewissen) müsterih hükmetmek; karar vermek 3. (anordnen) buyurmak; kılmak;sükûna kavuşturmak; schwerzu ~ müşkülpesent; muvafık görmek; sicil ~ bulunmak, olmak 2 n I. (Mei Da die abgegebene Erklürnng nicht befriedigte . . . Verilen nung, BeschluB) rey, fikir, oy, mütalaa, hüküm, karar 2. izahat tatmin edici mahiyette olmadığı için . . . ; die Zuschauer ~ können gözünü doldurmak; -end 1. şayanı (gesundheitliches) sıhhat hali; sağlık durumu; sich nach j- s ~ erkundigen b-nin halini (hatırını, keyfini) sormak memnuniyet; memnuniyet verici; tatminkâr 2. (Ant-llch bulunan, olan, kâin, mevcut wort) müsait, şafi 3. (als Schulzensur) orta, kâfi Sung / beflngern F 1. (befühlen) ellemek; elle dokunmak; el sür 1. memnuniyet, hoşnutluk 2. doygunluk, istiğna 3. tes mek 2, (erledigen) yapmak, icra etm. kin, yatıştırma beflagg'en bayraklarla donatmak Sung / şenlik, donanma befrlst'en I. (Vertrag usw.) mühlet tayin etm. 2. (Gesetz) befleck'en 1. pisletmek, kirletmek, murdar etm. 2. fig. leke bir kanunun müddetini tahdit etm. -et 1. vadeli, müh (od. kara) sürmek; lekelemek; sich ~ 1. pislenmek, letti 2. meriyet müddeti mahdut (olan kanun); mevkut kirlenmek 2. lekelenmek -t lekeli (kanun); etn auf drei SI ünden befristetes Ulıtmatum üç befleiBlgen: sich (e— r S.) ~ 1. bşe dikkatini sarf etm .; bşc saat mühletli bir ültimatom gayret etm., itina etm. 2. tahsil etm., tevaggul etm.; befrucht'en 1. İlkah, telkih etm ., döllemek, tohumlamak 2. sich grofier Ergebenheit ~ pes perdeden konuşmak (fruchtbar ıverden lassen) mümbit ve mahsuldar kılmak befllegen I. (Bienen) uçup üstüne konmak 2. (Strecke) 3. (anregen, fördern) canlandırmak, teşvik etm., terakki muayyen rotayı takip etm. ettirmek, ilerletmek; sich ~ (Pflanzen) çiftleşmek Su ng / betilisen I. mütevaggil; canla başla çalışan; gayret göste I. bot. ilkah, döllenme 2. konsepsyon; künstliche ~ sunt ren 2. (Iiebenswürdig) cemilekâr, nezaketli 3. (absichttohumlama lich) kasti, kasten, mahsus; bile istiye Shelt/I. tevaggul, betug'en seli, salâhiyetlendirmek; s.a. befugt. Snlt / 1. cehdügayret 2. cemiiekârlık, nezaket 3. maksat, murat, mezuniyet, müsaade, ruhsat, hak 2. jur. (Amts-) salâhi kasıt -t.llch I. selt. gayret göstererek 2. (absichtlich) yet, yetki 3. sıfat; seine -se übersehreiten salâhiyetlerini tecavüz etm.; -t 1. müsaade ve ruhsat sahibi; ehliyet kasti, kasten, mahsus; bile isteye; bile bile bettügeln 1. (besehleunigen) çabuklaştırmak, hızlandırmak name sahibi 2. salâhiyettar, yetkili; Dozu bin ich nicht ~ . 2. (anspornen) teşvik, tahrik etm., canlandırmak, heves Bu, salâhiyetimin haricindedir. lendirmek; seine Schritte ~ adımlarını sıklaştırmak, hız befühlen ellemek; elle dokunmak, yoklamak betummeln F 1. s. befühlen 2. (herumarbeiten an) kurcala landırmak befolgen I. (Rat) dinlemek 2. (Beispiel) b-nc imtisalen mak 3. (versorgen) b-ne iyice bakmak 4. (geschickt er hareket etm.; b-den örnek almak; uymak; b-ni taklit ledigen) dümen kullanmak; maharetle yürütmek; usta etm. 3. (Gesetze) kanunlara riayet etm., itaat etm. 4. lıkla uhdesinden gelmek (Befehl) icra etm., yerine getirmek 5. (verfolgen, dureh- Befund m 1. (Zustand) hal, keyfiyet, vaziyet, durum 2. (Ergcbnis e-r Untersuchung) tahkikat (muayene, mura führen) takip etm.;'ef. nicht ~ kulak asmamak befördem 1. (transportieren, versenden) nakletmek, sevkabe, tetkik v.s. nin) neticesi 3. med. rapor ketmek, yollamak, irsal etm. 2. (rangmâBig) terfi ettir befürcht'en korkmak; endişe etm ., vehmetmek; ~ , dafi man krank wird hasta olmaktan korkmak; Es İst nichts mek 3. (unterstützen, fördern) teşvik, yardım etm.; ilerletmek, kolaylaştırmak; zum Hauplmann befördert zu Tehlike yok. Nu n İst also doch eingetreten, was ich befürchtet habe. Aklıma gelen başıma geldi. Sung /k ork u,” ıverden yüzbaşılığa terfi etm. endişe, kaygı, vesvese, telâş; -en hegen içine çakıl kaçmak; Bcförderungs'kosten pl. nakliye ücreti; navlun; irsaliye vesveselenmek; Der Zustand des Patienten gibt zu keiner-liste / terfi listesi -mlttel n vasıtai nakliye; vasıta, lei -en Anlafi. Hastanın halinde telâş edecek bir şey taşıt yoktur. befracht'en eşya yükletmek Ser m jur. kiracı befürworten 1. (empfehlen) tavsiye, iltimas etm. 2. (sich befrackt F fraklı einsetzen für) terviç, İltizam etm. 3. (dafür sein) lehinde befragen 1. sormak, sual etm ., b-d en bş hakkında bilgi söylemek; tasvip etm.; taraftar olm. 4. (Gesuch, Bitte) istemek 2. (um Rat fragen) reyini almak; fikrini sormak; müzaheret etm., desteklemek istişare etm., danışmak 3. (verhören) isticvap, istintak selt. 1. (besehenken) b-ne bşi hediye etm., ihsan begıb'en etm., sorguya çekmek; soruşturmak 4. (Auskunft eretm. 2. hissement kılmak -t kabiliyetli, İstidatlı, ehliyetli. bitten) malumat, bilgi istemek; istihbar etm.
begaffen
89
begniigen
cevherli, kudretli; Allahtan vergili; hünerli, dirayetli, Begler f (selt.); -de / 1. (starkes Verlangen) heves, arzu 2. (Oelüst) kaygı 3. (Habsucht) hırs, ihtiras, tamah, faziletli, mevhibeli; besonders Begabte pl. üstün yetenek liler; çapı yüksek olanlar; çok kabiliyetliler Sung / kabi açgözlülük 4. (Appetit) iştah 5. (Sucht) iptilâ 6. (sinnliche) şiddetli meyli tabii; kösnü, şehvet; vor ~ brennen liyet, istidat, fazilet, ehliyet; Allah vergisi: cevher, ye kıç atmak (volkstüml.) 9ig 1. arzulu, istekli, hahişger, terlik, kifayet, kariha , mevhibe(-l İlâhiye); dirayet, hüner müştak 2. (neugierig) meraklı, mütecessis 3. (versessen begaffen F pej. ağzı açık bakmak; bakakalmak auf) bşe düşkün, teşne 4. (habgierig) haris, tamahkâr, begangbar: leicht ~ (Gelânde) engebesiz, arızasız açgözlü; ~ sein 1. (auf) bşi merakla beklemek 2. (nach) begatten: sich ~ 1. çiftleşmek, birleşmek 2. (Tiere a.) bşi çok arzu etm. çatışmak begleBen 1. sula mak, ıslatm ak; üstüne su dökmek, su serp begaunern F pej. dolandırmak; manita yapmak mek 2. F (Erfolg; gııtes Geschâft usw.) ıslatmak; içki begeb'bar 1. (Wechsel) H ciro (od. ıskonto) edilebilir; içerek tesit etm. 3. F (sich die Nase) sarhoş olm.; bekırdırılablllr, bankalık 2. (Anlelhe) tedavüle çıkarılabilir gossen: aile ein -er Pudel mahcup; ent bent; süklüm -en 1. (Wechsel) H ciro, ıskonto etm.: senet kırdırmak 2. (Anlelhe) tedavüle çıkarmak 3. H satmak; sich ~ I. (bir püklüm yere) gitmek, teveccüh etm., yönelmek, teşrif etm. Beglnn m başlangıç, bidayet, baş, iptida, duhul, mebde (buyurmak) 2. (sich erelgnen) vukua gelmek; geçmek; Sen i. başlamak, tutturmak 2. (unternehmen) teşebbüs etm.; girişmek; zu spreehen ~ dile gelmek; Die kalte olup bitmek 3. (m. Gen.) vazgeçmek; sarfınazar etm., Jahreszeit hat begonnen. Soğuklar bastı. Der Frühiing hat kaybetmek; jur . ref'i yet etm. 4. (an die Arbeit) işe begonnen. İlkbahar girdi, die Arbeit allmâhlich ~ işe başlamak, koyulmak 5. (ztır Ruhe) yatağa yatmak 6. sıvanmak -en n (Unternehmen) teşebbüs (auf die Reise) seyahate çıkmak 7. (in Gefahr) k-ni tehlikeye maruz bırakm ak Sen.helt / (nıa-)vaka, hadise, beglaublg'en I. (Unterschrift, Abschrift usw.) tasdik, tevsik etm. 2. (Akte) sah çekmek 3. (PaB) vize etm. 4. (gerichtolay Snls n z. va. s. Begebenheit lich) mahkemece tescil etm. -t tasdikli, musaddak; begegn'en (m .Da t.) 1. rastlam ak,tesad üf et m .2. (zustoBen) beglaubigte Abschrift sureti mıısaddaka; tasdikli kopya uğramak, duçar olm., başına gelmek, başından geçmek Su ng/1. tasdik, tevsik 2. sah 3. vize4. tescil Sungs.schrel3. (entgegentreten) çare bulmak; tedbir ittihaz etm., ön lemek, mani olm. 4. (behandeln) b-ni karşılamak; b-ne ben n I. (e-s Diplomaten) İtimatname; itimat mektubu; muamele etm. 5. (Wort usw.) bulunmak, kullanılmak; güvenmelik 2. (e-r Bank) İtibar mektubu sich ~ 1. karşılaşmak, rastlaşmak; yüz yüze gelmek 2. beglelehen (Rechnung, Schuld usw.) ödemek; tediye, tes viye etm.; seine Rechnung ~ a. hesabını görmek; die (Blicke) göz göze gelmek 3. (in e-r Anschauung) bir beiderseitigen Verbindlichkeilen ~ ödeşmek; (volkstüml.): birine uymak Sung / 1. tesadüf, rastlantı 2. karşılama 3. ödeş gödeş olm.. (Sport) karşılaşma, maç, randevu 4. (Besprechung) mlilâBegleit'adresse / paket kartı -brlef m I. irsaliye; irsalât kat, telâki, temas, görüşme 5. a. mil. çarpışma, müsa deme, çatışma Sungsgetecht n mil. tesadüf muharebesi kaimesi; göndermelik 2. faturalı mektup Sen I. birlikte gitmek; refakat etm. 2. (an die Bahn usw.) yolcu geçir begeh'bar üzerinden gidilebilir -en 1. (Eiscnbahnstrecke) muayene maksadiyle dolaşmak 2. (Weg) yol üzerinden mek; teşyi etm., uğurlamak 3. (auf e-r Reise) arkadaşlık yürümek 3. (Fest, Feier) tesit etm., kutlamak 4. (Sünde, etm. 4. (e-e Dame) kavalyelik etm. bzw. yengelik yapmak Böses) işlemek, yapmak; irtikâp, ika etm. 5. (e-e Tapsig5. mus. akompanye etm., eşlik (od. refakat) etm. 6. (hohe keit) çam devirmek; pot kırmak 6. (lârmend) düğün Gâste) b-ne mihmandarlık etm.; Er begleitete mich nach bayram etm. Hause. Beni evime kadar götürdü. S*nd müterafik -er(ln Begehrm, n (va.); -en n 1. (VVunsch, Verlangen) arzu, dilek, / ) m 1. arkadaş, refik 2. (e-r Dame) kavalye; 6nv. yengelik istek, talep, iştahlanma, mutalebe 2. (Begierde) heves, yapan 3. mus. akompanyeci (akompanyatör, akompanyahırs, iştiyak 2en I. (wünschen, verlangen) istemek, tris), eşlikçi, refakatçi 4. (stândiger) F kuyruk 5. (hoher dilemek; emel beslemek; imrenmek iştahlanmak; arzu Gâste) mihmandar, konukçu 6. pl. (Gefolge) hademe ha(talep, rağbet) etm. 2. (lüstem sein) iştiyak (canı, gönlü) şeme; maiyet; muhafız erler; als ~ mitgeben yanına kat çekmek; bşde gözü olm.; bşe göz dikmek; bşe hırsla mak -ersche lnun g/araz. ilinek, gölgeolay, alelhadise; zait bakmak; peşinden gezmek 3. (Icchzen nach) bşe teşne hadise Set; ~ sein (von et.) bşle beraber olm. -İnstruolm.; bşe susamak; bşi cana minnet bilmek 4. (sehnment n mus. eşlik aleti -kommando n mil. refakat müf lichst) bşe od. bş için can vermek; Je mehr er hat, desto rezesi -musik / fon müziği -tratte / H vesikalı poliçe mehr begehrt er. Buldukça bunar şımarır, sehr begehrt sein -seheln m s. -zettei. -schlft n refakat gemisi; yoldaş gemi (Ware) çok rağbet görmek Sllch 1. ziyadesiyle arzulu; -umstand m feri -umstânde pl. çevresel haller; aus den ihtiraslı, haris, muhteris, tamahkâr, açgözlü 2. (sinnlich) -umstânden eruieren karine ile anlamak -ung / 1. refakat çapkın; ein -es Auge werfen (auf) bşe göz atmak (od. 2. mus. a. akompanyıman, eşlik 3. s. Begleiter (6). 4. koymak); mit -en Blicken belrachten hallenmek ( V) -llctıkavalyelik bzw. yengelik 5. mihmandarlık; die Königirt kelt / I. hırs, tamahkârlık, açgözlülük 2. çapkınlık in ~ des Prinzgemahls kraliçe Hz., zevçleri Prens Hz. Begehungsdellkt n jur. icrat suç beraberlerinde olduğu halde; mit seiner ~ refakatinde begelfern 1. selt. salya bulaştırmak 2. fig. iftira, terzil, bulunan zevatla; ohne ~ des Mannes kocasız; zur ~ beitahkir, bühtan etm. geben koşmak, terfik etm. -zettei m (bei Versand) sevk begeister'n heyecana getirmek, tehyiç etm ., heyecanlan pusulası; föydörut dırmak, coşturmak, cuşühuruşa boğmak; sürüklemek, beglotzen F pej. öküz gibi (od. bön bön) bakmak gaşyetmek, elektriklendirmek; sich ~ 1. heyecana gel beglücken mesut ve bahtiyar etm ., sevindirmek; mutlu mek, coşmak, cuşühuruşa gelmek 2. (ganz hingerissen (od. bahtiyar) kılmak; b-nin yüzünü güldürmek; saadet sein) meftun ve meşhur olm.; hararetlenmek; Dafür bahşetmek karnı ich mich nicht Buna bir türlü ısınamayorum. beglückwünschen (j- n zu et.) b-ni bşden dolayı tebrik etm .; -nd müheyylç, heyecanlandıran -t I. meczup, coşkun, kut(lu)lamak ateşli, şevkli, hararetli 2. (ganz — tür) esir 3. (wild ~ ) begnad'en selt. b-ne bşi ihsan etm. -et (hochbegabt) mevhi çılgın 4. (inspiriert) mülhem, esinmiş; Adv. hararetle; beli; çok istidatlı ganz ~ sein I. (von) şevke gelmek; bşe, b-ne hayran begnadlg'en I. cezasını affetmek; kusurunu bağışlamak; kalmak; bayılmak, bitmek; V; bşe kesilmek; 2. (für) içi aman vermek 2. (zu e-r niedrigeren Strafe) cezasını bir gitmek; can atm ak Sung / 1. heyecan, teheyyüç, coşku . . . cezasına indirmek 3. pol. affetmek Sung / (hususi, (-nluk), gaşiy, ateş, ihtiras, şevk, tutkunluk, cuşühuruş umumi) af Sungs.gesuch n af arzuhali Sungs.rectıt n af 2. (Schwung) elan, atılış, hamle 3. (Inspiration) ilham, salâhiyeti esin 4. rel. (Ekstase) vecdüistiğrak; in helle ~ versetzen begnügen; sich ~ (mit) iktifa etm., kanaat etm., kanmak meftun etm.; in ~ geraten ateşlenmek; aklı uçmak yetinmek, razı olm., kifayet etm.
Begonie
90
bchandeln
Begonie f bol. begonya begucken F I. (von ailen Seiten) evirip çevirip bakmak 2. begönnern pej. himaye, sıyanet, müzaheret etm.; korumak, tetkik etm., bakmak Begüm / begüm kayırmak begraben 1. gömmek, defnetmek, tedfin etm. 2. (Hoffnun- begünstlg'en I. (schützen) himaye etm., korumak 2. (untergen) gömmek, terk etm.; ümidini kesmek 3. (unter sich) stützen, fördern) müzaheret, yardım, teşvik etm.; iler altına almak; darunter — se/n (z.B. unter den Trümmern letmek, kolaylaştırmak 3. (vorziehen, protegieren) tesa e-s Haııses) altında kalmak; Wer liegt in diesem Mausohup, tercih, iltimas, iltizam etm.; kayırmak; gözde tut leum —? Bu türbede kim yatıyor? Da liegt der H und —. mak; F: pistonlamak 4. (Dieb usvv.) yataklık etm. -t: F Kati nokta işte bu. İşin asıl ve esası bu. vom Glück — yıldızı parlak; kısmetli; dört üstü murat Begrabnls n I. cenaze alayı; tedfin (merasimleri) 2. (Gruft, üstü; vom Glück — sein a. yıldızı parlamak; pupa gitmek Grabstâtte) va. mezar, kabir -piatz m; -stütte / makbcr, 2t* m// H lehtar mezar(-lık), mezaristan, kabir, sinlik, gömütlük begutachten I. (seine Meinung âuBern) reyini beyan etm. 2. begradlgen (z.B. FluB) doğrultmak; rektifiye etm. (fachmânnisch beurteilen) rapor vermek 3. (prüfend be begrelf'en 1. selt. elle dokunmak, lemsetmek; el sürmek 2. traehten) yoklayarak bakmak; ~ lassen bir rapor talep (verstehcn) anlamak, kavramak; idrak ve fehmetmek; etm. veya yazdırmak; ekspertiz yaptırmak akıl erdirmek; zihni (od. aklı) almak; (kendi) havsalasına begütert I. mal mülk (od. çift çubuk) sahibi 2. allg. zengin; -e Klasse müreffeh zümre sığdırmak; bşi müdrik bulunmak 3. (umfassen) z.va. İhata, ihtiva etm., kapsamak cami olm.; nicht — können begütlgen yatıştırm ak, teskin etm ., yumuşatmak -d : j -m — bşe şaşmak; Seine Handlungsweise hahe ich nicht — kön auf den Rücken klopfen b-nin sırtını sıvazlamak nen. Hareketine mana veremedim. ~ lernen (bir yerde) behaar'en: sich — tüylenmek, ktllanmak -t saçlı, tüylü, gözünü açmak 2 n: rasches — sürati intikal {z.va.) kıllı -lich 1. (kolayca) anlaşılabilir; makul, anlakalır 2. (Aus- behübig 1. rahatını seven; keyfine düşkün (od. bakan); ruf) Yeri varl j-rn et. — machen (laf) anlatmak; izah etm., biraz şişman ve ağır hareketli; şikemperver, semirgin 2. kafasına sokmak; b-nin havsalasına (od. aklına) sığdır (vermögend) vakti hali yerinde; varlıklı, zengin;' tuzu mak -l!cherweise kolayca anlaşılabileceği gibi; tabiatiyle; kuru 3. (gemütllch) rahat ve huzur içinde bittabi behacken 1. çapalamak 2. gagalamak 3. F aldatmak, do begrenz'en 1. (e-e Grenze ziehen) (hasrü) tahdit etm., landırmak sınırlamak; hududunu tayin etm. 2. math. tarif etm., behaftet I. (m. Krankheit) müptelâ, musap, tutulmuş, tariflcmek, sınırlamak 3. (z.B. Schülerzahl) kadroiaştırgiriftar 2. (m. Fehlern, Mângeln) hatalı, noksanlı, eksikli, mak 4. (beschrânkcn) inhisar ettirmek; çevrelemek, has kusurlu, mahzurlu 3. (m. Schulden) borç içinde; borçlu, retmek -t I. mahdut, sınırlı 2. math. muarrcf, tariflen borçlanmış; mit vieten Fehlern — sein yanlışlarla dolu miş 3. münhasır 2t.helt/mahdutluk hali 2ungs.schraube olm. ftechn. tevkif (od. tahdit) vidası Sungsstlft m techn. tevkif behagen (gefallen) beğenmek, hoşlanmak; hoşuna gitmek; cıvatası içine gelmek; sich — z.va. (sich wohl fühlen) hal ve BegrlfT m 1. (gedankliche Vorstellung) fikir, düşünce, ide, durumdan memnun olm.; rahatlık hissetmek; huzur duy konsept, tasavvur 2. log. mefhum, kavram, had, terim 3. mak 2 n 1. rahat; ağız tadı, huzur, haz 2. (OenuB) lezzet, (Verstehen) anlayış, İdrak, müdrike; keinen — haben (von) sevinç, hoşnutluk, memnuniyet; ~ finden (an et.) bşden hiç bir fikri ve malumat sahibi olmamak; zerre kadar haz duymak bilmemek; bşi tasavvur etmemek; sich e-n — machen behagllch 1. (angenehm) hoş, latif 2. (gemütlich) rah at, (von) fikir edinmek; e-n — geben (von) bş hakkında fikir elverişli, ferahlandırıcı, huzurlu 3. (Adv.) rahat ve vermek; im -e stehen et. zu tun -mak, -mek üzere olmak; huzur içinde; sere serpe 4. (İm VVohlstand lebend) refah Das geht über meine -e. Buna aklım ermiyor. Bir türlü içinde; sıkıntısız 5. (m. moderner Einrichtung) konforlu; havsalama sığmıyor, über aile -e (z. B. schön) son derece, sich — fühlen rahat etm.; in -en Verhâltnissen leben fevkalâde, harikulâde; sehver von — anlayışı kıt; an rahatı yolunda olm. 2keit / 1. raha t ve huzur; refah ve layışsız; kalın kafalı; etkafalı, gabi; V: natokafa(-s) Sen saadet; gönül rahatlığı 2. hoşhallik (z.va.); varlık 3. -mak, -mek üzere olan; -makta, -mekte olan 2Heh log. konfor içlemsel Behalsmus m rel. Bahailik, Bahalyc BegrlfTs'abgrenzung / (e-s NVortes) kayıt -bestlmmung / behalten 1. (zurückhalten, aufheben) a) alıkoymak b) (nicht tarif, ta hdit, sınırlama -blldung / psyeh. kavrayış, tasar hergeben vvollen) ayrılmak istememek 2. (im Gedâchtnis) hatırda tutmak; hatırdan çıkarmamak 3. (im Kopf) a) layış, telakki -Inhalt m içlem, tazammun Sstutzlg F ağır anlayışlı; kalın kafalı; ağzı açık ayran delisi; V: nato(beim Rechnen) elde tutmak; eldesi olm. b) (et. Gesagtes) zaptetmek 4. (seinen Wert) kıymetini muhafaza etm. 5. kafa(-s) -vermögen n kavrayış kudreti; ktıvvei müdrike; havsala; anlayış kabiliyeti; zihnt idrak; menschllches — (aufbewahren) hıfzetmek, muhafaza etm., saklamak 6. (in gutem Andenkenl hatırasını yâd etm.; b-ni anmak havsala! beşer begründ'en 1. (errichten) kurmak, tesis etm. 2. (Behaup7. (lieb) sevmekte devam etm. 8. (für sich) a) (Geheimnis) tung usw.) sebep göstermek, bina etm.; esbabı mucibeyi sır saklamak b) allg. dile perhiz etm. c) (in die elgene serdetmek (od. bildirmek) 3. (die Grundlage bilden) bşin Tasche stecken) derceyp etm. 9. (im Auge) gözden kaçır esasını teşkil etm. ?er(ln /) m kurucu, bani, müessis -et mamak 10. (reeht) haklı çıkmak; hak kazanmak II. (den muhik, haklı, sebepli; gerekçeli; in e t.— sein sebebi bşde Kopf oben) ümidini kesmemek 12. (die Oberhand) üstte mündemiç olm. olm.; galip gelmek 13. (die Kinder zu Hause) çocukları begrüBen I. selâmlamak, istikbal etm. 2. (vvillkommen evde tutmak; ~ Sie das! (Rest des Geldes) Sizde kalsın! ~ Sie das für sich; sagen Sie es niemand weiterl Bu haber heiBen) beyanı hoşamedi etm.; hoş geldiniz demek 3. (m. Beifall) alkışlamak 4. (freudig aufnelımen) memnuni sizde kalsın, kimseye duyurmayınl leh habe nicht alles im Kopf — können, was Sie gesagt haben. Söylediklerinizin yetle karşılamak; hüsniıtelakki etm. 5. (guthciBen) hepsini zaptedemedim. uygun görmek; tasvip etm. 6. (sich gegenseitig) mer habalaşmak -s.wert şayanı ta kdir (temenni, kabu l); mem Behilt'er m; -nis n 1. kap, mahfaza, zarf, kavza, koyacak, resipyan 2. (BenzinS) bidon, teneke, tank 3. rezervuar 4. nuniyet verici (Wasser9) hazine, depo, havuz BegrüBung / 1. selâm; arzı hoşamedi; istikbal, karşılama, iltifat 2. (orient.) temenna; sich zur — einftnden arzı beh immer'n 1. çekiçle vurmak; çeklçlemek 2. (m. Artilierie) dövmek; ateş altına almak; ateşe tutmak; bir hoşamediye gelmek; b -nin istikbaline çıkmak -s.feler / istikbal merasimi: karşılama töreni -s-formel / selâm mevzie gülle yağdırmak -t F darkafalı; tahtası eksik; hum. kafadan gayri müseliah laşma tabirleri -s.worte pl. hoşbeş -s.zeremonle / selâm behandel'n 1. (umgehen mit) b-ne, bşe muamele etm. 2. resmi
behftndigen
91
behüten
oturan, eğleşen 3. (herstammend) gelme, çıkma, asıllı, (begegnen) karşılamak 3. (ârztllch) tedavi etm., bakmak 4. (et. vorsichtig) idare etm. 5. (gebrauchen) kullanmak aslen behelzen 1. (Raum) ısıtmak, teshin etm. 2. (Ofen) yak 6. (Rohstoff) işlemek 7. (Stoff, Thema usw.) ele (od. mak kaleme) almak; incelemek; tetkik, trete etm. 8. (im Unterricht) okutmak 9. (höflich) nezaket göstermek 10. Behelf 1. (Notbehelf) muvakkat çare, tedbir, derman 2. (Provisorium) iğr eti . . . 3. erzats, tutarsı 2en: sich ~ 1. (nicht ordentlich) örselemek; hor kullanmak 11. (richtig) (m. et.) işin içinden sıyrılmak; bşi kullanarak işini gör tımar etm. 12. (sehleeht) canına yâsln okumak 13. (gut) mek; çare bulmak 2. pej. (sich durchvvursteln) idarei hüsnümuamele etm. 14. (vorgehen) işlem yapmak; Er maslahat etm. işi oluruna bağlamak; bir işi şöyle böyle behandelt mictı noch iınrner als Klnd. Bana karşı hâli çocuk muamelesi yapıyor. Der Arzt bchandelte ihn auf görmek 3. (ohne et.) istiğna göstermek 4. (m. wenig) aza kanaat etm. 5. (kümmerlich) darlık içinde yaşamak Typhus. Doktor, onu tifüs diye tedavi etti. wissen, wie Behelfs'anfenne / (Radio) iğreti anten -brücke / 1. mit. (od b-nin (bşln) havasını bulmak; man j- n . el.) zu ~ hal Menschen zu ~ wissen dümen kullanmak; So darf man muvakkat köprü 2. derme çatma köprü -gerât n yardımcı malzeme 2mâ01g geçici, muvakkat, yardımcı, iğreti, yaihn nicht ~ . Bu muamele ona yapılmamalı, - t: ein in ailen saksavan -rampe / yardımcı rampa 2weise bir zaman Zeitungen -es Thema gazeteler arası bir mevzu beh öndlg en H 1. eline vermek; tevdi etm. 2. (ilişik olarak) için; muvakkaten; iğreti olarak göndermek, yollamak behelllgen rahatsız , tasdi, taciz, izaç etm. Behandlung / I. muamele, işlem 2. (Besprechung) bahis, behelmt miğferli mübahase 3. (ârztliche) tedavi 4. (e-s Themas) yazış 5. Behenbaum m bol. ban ağaçı; Mısır söğüdü işleme 6. (freundliche) tatlılık -s.stuhl m (des Zahnarztes) behend'(-e) I. atik, çevik, 2. (geschickt) eli çabuk; mahir, koltuk -s.zlmmer n med. muayenehane, kabine usta, becerikli 3. (schnell) seri, tez, hızlı 4. (geschmeidig) elastiki, supl Slgkelt / 1. atiklik, çeviklik, kıvraklık 2. Behang m 1. (Wandteppich) duvar örtüsü (od. halısı); kilim 2. (BaumS) a) Noel ağacına asılmış süs b) ağaçtaki meyve maharet, beceriklilik 3. sürat, çabukluk, tezlik, hız 4. 3. (Jâgersprache) av köpeğinin kulakları 4. (e-s Pferdes) elastikiyet, suples at donu beherberg'en 1. evde yatırma k; iskân ettirm ek, misafir etm. behingen 1. örtmek, germek 2. (m. Schmuck) askı asmak 3. 2. (unterbringen) barındırmak 3. (in sich haben) ihtiva (sehvvarz) siyah tüller sallandırmak; sich ~ pej. süslen etm .; içinde bulunmak; kapsamak 2ungs.gewerbe; mek; mit Teppichen ~ halılarla donatmak 2ungs.wesen n hancılık, otelcilik beharken I. Sa. ateş altına almak 2. fig. hücum etm., müca beherrsch'en 1. hükmetmek; tahakküm altında tutm ak ; a.mil. hâkim olm. 2. (regieren) hükümet etm. 3. (Materie) dele etm. beharr'en 1. (ausdauernd sein) sebat etm ., sabit kadem olm. ihata etm.; bşden anlamak 4. (Sprache) bihakkın vakıf 2. (atıf seiner Ansicht) fikrinden vazgeçmemek; bşde olm.; iyi bilmek 5. (im Zaum halten) ram etm., zaptet temerrüt etm., ısrar etm. 3. (sich strâuben) ısrarla karşı mek; sich ~ nefsi emmaresini dizginlemek; nefsini yen durmak 4. (eigcnsinnig) ayak diremek; taannüt etm.; mek (zaptetmek, kırmak); gücünü yenmek; hislerine asılmak, tutturmak -llch 1. (ausdauernd) sebatkârane, kapılmamak; sich nicht mehr ~ ktnnen nevri dönmek ısrarla; sabit kadem 2. (zudringlich) musirrane, anudane, -end: -er Punkt mil. hâkim nokta 2er m hükümdar; ~ der inatçı; baştan savulamaz 3. (standhaft) metin, metanetli Gliiubigen emirülmüminin -t 1. serinkanlı; itidal sahibi 4. (systematisch) sistematik, sistemli, metodik, metotlu 2. (von e-m Gedanken ~ sein) bir düşüncenin etkisinde 5. (fleiBig) çalışkan, ikdamlı, devamlı; Er lügt ~ weiter. olm. 2ung/ biliş, vukuf; die ~ des Deutschen Almancaya vukuf Yatan söylemekte devam ediyor. Sllchkelt / 1. sebat, sabitlik, karar 2. ısrar 3. ikdam, çalışkanlık; ~ führt zum beherzlgen ( Rat, Worte) b-n in nasihatini kabul edip muci Ziel. Muradın elinden ne kurtulur? Spr.; mit ~ diki bince hareket etm.; b-ni dinlemek; bşi nazarı itibara dikine 2ung / phys. atalet, süredurum; im Zustand der ~ almak; bşe riayet etm. -s.wert dikkate alınmaya değer atalet halinde; süreduran Sungs.gesetz n atalet kanunu beherzt 1. (tapfer) yiğit, cesur, cesaretli, korkusuz, tabanlı, 2ungs.vermtigen n atalet iktidarı (kudreti, kuvveti) yürekli; yüreği pek 2. (ohne Scheu) pervasız, cüretli; Sungs.zustand m 1. phvs. atalet hali 2. allg. devamlı hal ve gözü kara; kararlı, enerjik; -en Widerstand iristen bşe durum; daimilik, deymumet karşı göğsünü germek; den 2en spielen babayiğitlik sat mak 2heit / yiğitlik, yüreklilik, cesaret behauchen I. üzerine üflemek 2. (Splegcl usw.) hohlayarak behezen 1. büyü yapmak; büyülemek 2. (bezaubem) mef buğulandır mak 3. phon. aspire etm. tun, teshir etm. behauen I. biçmek, kesmek, tıraş etm .; yontarak şekil ver sein yardım, müzaheret etm.; omuz vermek; behllfllch: ~ mek veya işe yarar bir hale getirmek 2. (Holz, Stein usw.) kolaylık göstermek; Womii kann ich dir ~ sein? Sana a. tasarlamak 3. (Bâumc) budamak nasıl faydalı olabilirim? behfiufeln agr. bir bitkinin etrafını toprakla beslemek behinder'n mani, engel olm.; engellemek, aksatm ak, güç behaupt'en 1. iddia etm.; bşin sıhhatini temin etm.; ileri leştirmek, zorlaştırmak; sekte (od. ket) vurmak 2ung / sürmek; söylemek 2. (das Peld) mit. muharebe mey mani, engel, handikap, tutukluk danına hâkim kalmak 3. mil. (Stellung) muhafaza etm.; behobcln (selt.) rende ile kabasını almak; rendelemek başarı ile savunmak; sich ~ 1. dayanmak, tutunmak, behorehen I. gizlice dinlemek; casusluk etm. 2. F hastayı mukavemet etm. 2. devam, idame etm. 3. (Börsenkurse) stetoskop (kulaktık, misma) ile muayene etm. 3. (ungcsabit olm. 2ung / I. math.,log. müddea, tez, sav, dava, \vollt) kulak misafiri olm. önerme, kaziye 2. iddia; nach der ~ von . . . kavi ince; Behörd'e/ 1. makam; mahalli hüküme t; devlet (od. beylik) Mit seiner ~ hat er hunderiprozentig reeht. Doğru söze ne kapısı; resmi merci; otorite 2. (konkret) hükümet denir? Das ist e-e blöfle ~ . Bu söylediğiniz kuru iddiadan memurları -en .spra che /kita bet i resmiye; resmi dil 2llch ibarettir. 1. devletçe, hükümetçe, resmi 2. (vervvaltungsmâüig) behaus'en selt. evde yatırmak; ibate etm. S u n g /1. ikamet idari 2llcherseits makamatınca gâh, mesken, konut 2. (meine bescheidene ~) bendehanc behost 1. pantalonlu, poturlu 2. (Vogel) çakşırlı, paçalı 3. (enge) nohut oda bakla sofa Behuf m. zu diesem ~ bu maksatla 2s (Prâp.m.Gen.) beheben 1. (beseitigen) ortada n kaldırmak; bertaraf etm., maksadiyle; için uzaklaştırmak; izale, tesviye etm.; gidermek, düzeltmek behumpsen F aldatmak, dolandırmak; Ch. kesmek 2. (Oeld) tahsil etm., almak 3. (von der Bank) para çek behüten I. (beschützen, sichern) sıyanet etm ., esirgemek 2. mek (j-n vor et.) b-ni bşe karşı korumak, muhafaza etm., behelmat'en (selt.) yerleştirmek, yurtlandırmak -et 1. (gehıfzüvikaye etm. 3. (sein Kind) evlâdını sakınmak; Gott bürtig) doğma, doğumlu 2. (wohnhaft) sakin, mukim, behüte! 1. Allah esirgesin (od. saklasın)! Tanrı göster-
bthutsam
92
belllegen
meşin! Maazallah! 2. (ganz und gar nicht) asla, katiyen; Beifall m 1. (Zustimmung) tahsin, muvafakat, takdir, tas Behiil' dich Golll Allah selâmet versin! Allah korusun! vip 2. (Applaus) alkış 3. pej. şakşak; ~ finden (od.ernten) behutsam 1. (vorslchtig) dikkatli, ihtiyatlı, itinalı, tedbirli, 1. tasvip edilmek, rağbet görmek 2. alkışlanmak 3. usulcacık, yavaş 2. (bedachtig) temkinli, basiretli; ~ an(stürmisehen) alkış tufanına mazhar olm.; ~ klatsehen fassen (z.B. Kranken) yavaş tutm ak, - vorgehen adımı (spenden, zollen) alkışlamak; alktş tutmak; stûrmiseher ~ tek almak; sağını solunu kollamak 9kelt / aklü tedbir; a l kış tufanı tedbirlilik, basiret; ihtiyat ve temkin b eif ll ll g 1. (zustimmend) takdiramlz, tasvipkâr 2. (günstig) bel (PrSp.m.Dat.) 1. (in der Nâhe) -da, -de; yakınında, müsait, uygun 3. (m. Applaus) alkışlayarak; ~ aufnehyanında, civarında 2. (P.) nezdinde, yanında 3. (wâhmen t. takdir etm., beğenmek 2. alkışlamak rend) esnasında, iken 4. (trotz) rağmen 5. (falls) eğer, BelTall'klatschen n alkışlama -klatseher m Th. şakşakçı şayet, takdirde 6. (unter, zvvischen) arasında 7. (in Anbe-».ruf m bravo, yaşa, aferin (sesi) -s.rufer m: lârmender ~ tracht) göre, nazaran; hesaba katılırsa; ~ Gottl vallahi, yaşa be’ci -a.sturm m alkış tufanı billahi; Allah (liltah) hakkı için; ~ der Moschee cami Beitllm m kısa metraj tarafında; leh habe kein Geld ~ mir. Üstümde para yok. be itol ge nd ilişik olarak; leffen, melfuf Wieviel Mark haben Sie ~ sich? Özerinizde kaç mark var? be lf üg’en iliştirmek, ilâve etm., katmak, bağlamak, ekle ~ sich (z.B. denken) kendi kendine; ~ weitem çok; mek, ortak etm.; beigefügt s. belliegend. 2ung / 1. İlâve, hayliden hayli; ~ der Hand fassen elinden tutmak; 2 ek, katış 2. gr. atfı beyan; açıklayıcı diesen vielen Leuten wird das Essen kaum ausreichen. Bu BelfuB m bot. 1. birincasıf; misk otu; koyun otu; ayvadana kalabalığa göre yemek az gelecek. IVos ich sage, giit ~ 2. (römiseher) yavşanotu; Karadeniz pelini 3. (heiliger) dir ja doch nichts. Benim sözümün senin yanında bir horasan! kıymeti yoktur, der spanisehe Botschafter beim Vatikan Belgabe / ilâve, ek Ispanya'nın Papa Hz. nezdindeki sefiri; ~ alhustarkem b ç lg t bej, krem; saz renginde Gebrauch ifratle kullandıkları nispette; ~ dieser Kata- be lg eb en 1. (hlnzufügen) ilâve etm., kat(ıştır)mak, eklemek strophe bu ant kaza karşısında 2. (als Beglciter) yanına vermek; koşmak, terfik etm.; beibehalten alıkoymak, saklamak, muhafaza etm., bırak klein ~ t. Ka. küçük kâğıt atmak 2. flg. yanında pes mamak, idame etm.. ipka etm. demek; dayanamamak; tükürdüğünü yalamak; yelken beiblegen (i-m et.) F s. beibrlngen (6) leri suya indirmek Beiblatt n ilâve, ek Beigeordnete m// 1. hist. belediye reisi muavini 2. seçilmiş Beiboot n naut filika, dingi, patalya belediye memuru beibrlngen 1. (Beweise) serd ve dermeyan etm .; zikir ve Irat belge-rosa gülkurusu etm. 2. (Zeugen) istişhat, işhat etm.; şahit göstermek, Beigeschmack m I. asıl tadının yanındaki çeşni 2. nahoş tesir ihzar etm. 3. (Verluste) zayiat verdirmek 4. (Niederlage) mağlubiyete uğratmak 5. (besehaffen) tedarik etm., bul be lg es el le n arkadaş olarak katmak, koşmak, terfik etm., mak 6. (j-m et.) a) öğretmek b) (laf) anlatmak; kafasına ortak etm.; sich ~ 1. katılmak, karışmak, ortak olm. 2. fig. zuhur etm. sokmak c) (vorsichtig) kulağına koymak; telkin etm. d) (sehonend) alıştırarak haber vermek e) (gutes Benehmen) belg eh ett et s. beiliegend edeplendirmek; sich von j-m et. ~ lassen bşi b-den meşk Beihett n ilâve; ilâveli broşür etm. Wer hol euch dleses Lied beigebracht? Bu şarkıyı Belhllfe / I. yardım, muavenet, müzaheret 2. (finanzielle) kimden geçtiniz? Wer hat dir denn das beigebrachi? (iron.) para yardımı; iane, tahsisat, sübvansyon 3. jur. ortaklık, Bu aklı sana kim verdi? yataklık; ~ gewöhren 1. tahsisat bağlamak; sübvansyone Belcht'e / 1. rel. günah çıkartma; konfesyon 2. ailg. ikrar, etm. 2. Jur. yataklık etm. itiraf; zur ~ gehen; die ~ ablegen günah çıkartmak; die b elk o m m en 1. (nahekommen) yaklaşmak 2. (in den Sinn — abnehmen (Priester) günah çıkarmak, konfesyon etm., kommen) va. aklından geçmek; J-m nicht ~ kinnen b-ne tövbe ve istiğfar ettirmek Sen 1. rel. günah çıkartmak; diş geçirememek, pes dedirtememek tövbe ve istiğfar etm. 2. ailg. ikrar ve itirafta bulunmak Beiklang m I. (sprachlicher) aksan, şive 2. fig. sezilecek tali -stuhl m konfesyonal; günah çıkartma hücresi -vater m bir mana günah çıkaran papaz Bell n 1. balta, nacak, keser 2. (HackS) satır 3. (Faile) belde her iki; wlr ~ (her) ikimiz; keiner von -n (ikisinden) giyotin hiç birisi; ne biri ne diğeri; aile — her ikisi; auf -n Seiten Beilage / 1. ilâve, ek, ilişik 2. (z.B. beim Frühstück) çerez her iki taraftan; ~ Brüder her iki kardeş; Nu n hat er Ja 3. (Zukost) katık 4. (Verzierung bei Speisen) garnitür; Fleisch mit ~ 1. (beim Einkauf) etle beraber verilen ke -sİ misk ile amber (a.m. der Forts. Arzu ile Kamber) -mal mik 2. (als Ocricht) sebze katıklı et her iki defasında belderlel her iki türlü (surette, cinsten); die Dorfjugend ~ Beitager n z.va. 1. cima, mücamaa 2. düğün merasimi; evlenme töreni Geschleclds kızlı erkekli köy çocukları beiderselt'ig 1. (gegenseitig) karşılıklı, mütekabil 2. her iki b e ll lu fl g I. tali 2. (nebenbei) istitraden; yanı başında; antrparantez 3. (ungefâhr) takribi; Adv. takriben; taraftan; durch -en gülen Willen zustandekommen her İki aşağı yukarı; ~ crwûhnen parantez açmak tarafın iyi niyetiyle vuku bulmak; -e Zustimmung her iki tarafın rızası; rızayı tarafeyn -a t. mütekabilen; karşı bel le ge n 1. (hlnzufügen) ilâve etm., katmak, eklemek, iliştirmek 2. (Eigenschaft) atfetmek, isnat etm. 3. (Streit) lıklı olarak 2. her iki taraftan hallijfasletmek tesviye etm. 4. (Titel) vermek, tevcih beldhSndlg sağlı sollu Skeit / ikiel yeteneği etm. 5. (Bedeutung) ehemmiyet atfetmek; önem vermek beldrehen naut. yelkenleri faça, sobra etm. 2 n naut. dra6. (sich e-n Namen) k-ne ad (bzw. lakap) takmak 7. verse (gütlich) sulh etm. beielnander 1. yanyana 2. bir arada; beraber; dicht ~ burun buruna; -haben 1. (Summe) toplamış, biriktirmiş bc il elb e: ~ nicht !. (absolut nicht) asla, hiç 2. (bei e-r Wamung) zinhar; sakın; olmaya ki 3. (Verhüte Gott) olm. 2. (seine fünf Sinne) aklı başında olm. 3. (selne GeAllah göstermesin! danken nicht ~ ) aklı fikri perişan olm.; dalgınlığına gel mek -seln bir arada bulunmak; Sie İst noch gut beieinan- Belleld n taziye(-t); seln ~ ausspreehen beyarı taziyet etm.; taziyette bulunmak; başsağlığı dilemek; ecir sabır dile der. F Cami yıkılmış ama mihrabı yerinde. Du bist wohl mek; Mein aufrichtigcs ~ l Başınız sağ olsun I -s.b«such m nicht ganz beieinander? F Aklını mı kaçırdın? Sana olan taziye ziyareti; e-n ~ maehen taziyeye gitmek - t a c h r e l olmuşl n taziyetname; taziye; başsağlığı mektubu be n Beifahrer m 1. şoför muavini 2. şoför yanında veya motosikletçi arkasında veya motosiklet yan arabasında oturan be llle ge n 1. ilişik, melfuf, ekli olm. 2. z. va. cins! mukarenette bulunmak -d ilişik (od. ek) olarak; leffen, melfuf, bağlı kimse
Bellpicke
93
belsteuern
sebet); V: ahtu, haniş; den ~ ausüben cinsi mukarenette Bellpicke / baltalı kazma bulunmak; düzmek; kuşak (od. uçkur) çözmek; V: çivile belmengen s. beimisehen mek; uçuşa gitmek; sikmek; astar etm., düdüklemek; belmessen 1. (Schuld) yüklemek, hamletmek; üstüne at zum ~ verführen V: uydurmak, becermek -schlâferin / s. mak; isnat etm., atfetmek 2. (Glauben) inanmak 3. (BeKonkubine deutung) ehemmiyet vermek; önemsemek, mühimsemek belschlieBen s. beilegen (1) beimisehen katm ak, eklemek, ilâve etm., karıştırmak n: im ~ (m.Gen.od. von) muvacehesinde, önünde, Belsein Beln n 1. bacak 2. (TlschS) ayak 3. (Knochen) kemik 4. huzurunda (FlfenS) fildişi; künstliches ~ suni (eğreti, takma) bacak; j- m ein ~ slellen a.fig. çelme takmak; ayağını çelmek; belseite 1. ayrıc a; kendi kendine 2. bir yana , bir tarafa 3. Th. apar; Scherz ~ l Latife bertaraf! Şaka bir yanal sich vor Eifer schier ein ~ ausreipen k-ni yırtmak; par(ç)alanmak; Nimm die -e in dle H ondl Ayağını çabuk belselte'brlngen 1. (versehvvinden lassen) ortadan kaldır mak; çalmak, aşırmak 2. (töten) öldürmek -lassen bir tut! sich dit -e in den Ltib stehen ayağına karasu inmek; tarafa bırakmak -leğen 1. bir tarafa koymak 2. (Geld) die -e übereinandersehlagen bacak bacak üstüne atmak; biriktirmek, tasarr uf etm. 3. (Abstand nehmen von) vaz Die -e könnltn mir abfallen vor Müdigkeit. Bacaklarım geçmek -nehmen b-ni bir kenara çekmek -sehatfen orta kopuyor. Stein und ~ schwören etmedik yemin bırak dan kaldırmak; deve yapmak -stehen bir kenarda dur mamak ; büyük yeminler etm .; l.ügen haben kurze -e. Spr. mak Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Spr. j-m -e maehen iki ayağını bir pabuça sokturmak; wieder auf die belsetz'en 1. (beerdigen) gömmek, defnetmek, tedfin etm ., toprağa vermek 2. (hinzufügcn) katm ak, ilâve etm. 3. -e kommen 1. (gesundheitlich) sıhhatini gene bulmak; (z.B. e-r Speise) içine karıştırmak 4. (aile Segel) naut. yeniden iyileşmek 2. (geschâftlich) işleri düzelmek 3. allg. k-ne gelmek; toparlanmak, canlanmak; wieder auf fora(vela) etm. 2ung / defin, tedfin; feierliche ~ cenaze merasimi die -e bringen 1. iyileştirmek, canlandırmak 2. düzeltmek 3. kaldırmak; b-ne yardım etm.; nichi mehr auf die -e Beisltzer m 1. aza, üye; jüri heyetinden 2. hâkim muavini 3. (PrüfungsS) mümeyyiz kommen können bir daha ayağa kalkamamak; kendisin den artık bir hayır gelmemek; doğrulamamak; sich auf Beisplel n I. misal, örnek, numune, mesel; (volkstüml.): temsil 2. (vvarnendes) ibret, ders(-i ibret) 3. (gutes) den -en hallen ayaküstü durmak; auf die -e slellen 1. (Heer) numunei imtisal; hüsnü misal; iyi misal; sich ein ~ neh seferber etm. 2. (Organisation) vücuda getirmek; sich auf die -e maehen yola koyulmak; Jeizt machst du dich aber men (an) b-den örnek almak, ders almak; Folgen Sie meinem ~ t Benim gibi yapınız! ein ~ oniführen misal sehleunigst auf die -el Şimdi top gibi gidersin I durch Mark söylemek (od. vermek); BSses — verdirbl güle Sillen. Spr. und ~ gehen I. içi (od. yüreği) parçalanmak 2. (Kâlte) Topal ile gezen aksamak öğrenir (od. aksamaklı olur). Spr. iliğine işlemek; Der Schreck isi mir in die -e gefahren. Kor Körle yatan şaşı kalkar. Spr.; mit gutem ~ vorangehen kudan dizlerimin bağı çözüldü. IVas man nichi im Kopf hat, mup man in den -en haben. Spr. Akılsız başın cezasını hüsnümisal teşkil etm.; numunei imtisal olm.; zum ~ (zahmetini, derdini) ayak çeker. Spr. Akılsız iti yol meselâ; misal olarak; ezcümle, nitekim, sözgelişi, örne koca(l)tır. Spr. ğin; şöyle ki 2ha!t numunelik, örneklik; ~ ıvirken yol beinahe 1. hemen hemen; tak rib en; aşağı yukarı; âdeta ; açmak 2tos emsalsiz; emsali bulunmaz; misli menendi görülmemiş; istisnai -loslgkeit / emsalsizlik 2s.halber; yakın 2. az kalsın; dikiş (od. parmak) kaldı; Es isi ~ zwei Jahre her. Hemen hemen iki yıl oldu. 2 u 'öre er ohn2s.weise s. zum Beispiel mâchtig geworden. Dikiş kaldı bayılacaktı. 2 wâre er hin- belspringen 1. (j-m ) b-nin imdadına koşmak 2. fig. tamire ge/allen. Az kaldı düşüyordu. Az kalsın düşecekti. Dükalkmak şeyazdı. belBen I. ısırmak 2. (nach j -m ) ısırmağa çalışmak 3. (Rauch, Beiname m lakap, mahlas, şöhret Pfeffer) yakmak, tahriş etm. 4. (Kâlte im Gesicht; ScharBein'arbeit / (Sport) bacak hareketleri -bruch m bacak fes auf der Zunge) (yüzünü, ağzını) dağlamak 5. (Insek(ayak) kırılması -hau t / kemik zarı; sim hak; peryost ten) sokmak, geğelemek, dalamak, haşlamak 6. (Schlan2ern z.va. kemikten yapılmış ge) sokmak 7. (Hund, Bâr) dalamak 8. (sich gegenseitig) belnhalten ihtiva etm .; şu manaya gelmek dalaşmak 9. (kauen) çiğnemek; Den letzten ~ die Hunde. Spr. Sona kalan dona kalır. Spr. Hunde, die viel bellen, — Btln'hebel m (Ringen) oturak (od. yer) kündesi -kleid(er pl.) n 1. pantalon, külot 2. (vveitgearbeitet) şalvar 3. (bâuernichi. Spr. Çok havlayan köpek ısırmaz. Spr.; nichis zu ~ iich) potur -ling m çorap (v.s.) koncu 2ios bacaksız, und zu breehen haben acıkmak; yiyecek bir lokma ek ayaksız -prothese / eğreti bacak -schiene / 1. (bci Rümeği bile olmamak; Da beipt sich die Katze in den stung) bacak zırhı 2. med. kırık tahtası; cendere (bacak Schwanz. Dairei faside. Kısır döngü, ins Gras ~ müssen için) 3. (für Hockey-Torwart) tekmelik -stumpf m kesik ölmek; in den sauren Apfel ~ müssen ister istemez nahoş (od. küt) bacak -well m, n bot., pharm. büyük karakafes bşi yapmak zorunda olm.; Der Hund hat den Jungen ins otu; merkep kulağı Bein gebissen. Köpek, çocuğu bacağından ısırdı, -d I. belordnen 1. (als Beglelter beigeben) terfik etm ., maiyetine ısıran, ısırıcı 2. yakan, yakıcı 3. geğeleyen, sokan 4. vermek 2. (koordinieren) koordone etm., tertipleştirmek dağlayan, kâvi 5.(Spott) müstehzi, tahkiramiz, sarkastik, belpacken bir ara da paketlem ek; beraber bağlamak dokunaklı 6. (Geruch usw.) keskin Belpferd n yedek at BeiB'korb m s. Maulkorb. -zange/kerpeten, kıskaç belpflichten 1. (zustimmen) tasvip etm .; tarafını tutm ak; Belstand m 1. yardım, müzaheret, muavenet 2. imdat 3. razı olm. 2. (nachgeben) yanında pes demek 3. (e-r An(Schutz) himaye 4. (P.) allg. yardımcı; pej. dayı, mültesicht) reyine iştirak etm.; Hierin kann ich Ihnen nichi ~ . mis, F: piston 5. jur. kayyım, müşavir, danışman 6. jur. Bu meselede sizinle mutabık değilim. (Rechts2) avu kat; dava vekili; ~ İristen yardım, muave Beiprogramm n (Kino) esas filmden başka gösterilen (küçük) net etm. -s.pakt m yardımlaşma paktı; yardım antlaşması fiim(-ler) beistehen 1. (hclfen) yardım, muavenet etm .; omuz ver Belrat m 1. (Körperschaft) konsey, meclis, şûra 2. (P.) mek; b-ne yardımı dokunmak 2. (begünstigen) tarafını konseyye, müşavir, danışman 3. (Rat) va. nasihat, öğüt tutmak 3. (j-s Recht verteidigen) hakkını müdafaa etm.; belrren mütereddit kılmak; sich nichi ~ lassen bildiğinden Gott sleh' mir beil Allah yardımcım (od. muinim) olsun! şaşmamak; temkinini (istifini) bozmamak; sıkı durmak Das Glück stand ihm bei. Şansı yaver (od. bahtı yâr) oldu, beisammen beraber, birlikte, müçtemian; toplu olarak ; hep belsteuern hissesine düşen yardımı yapmak; bş hususunda bir ar ad a; gemüllich ~ sein bir âlem etm. ?seln n 1. top yardımda bulunmak; Hlerzu möehle ich e-e kleine Gelantı, içtima 2. (geselliges) müsamere, eğlenti; düğün schichte ~ . Buna dair bir hikâye söylemeden geçmeyece dernek; cemiyet, âlem; saz(ve)söz ğim. leh ıvollte auch ein wenig dazu ~ . İstedim ki benim BeTschlaf m cima, mücamaa; cinsi mukarenet (od. müna de çorbada tuzum bulunsun.
beistimmen
94
bekleiden
belstlmm'en I. muvafakat etm., razı olm. 2. (e—r Ansicht) kazanmak; s.a. -verden. -eOripe \.math. bilindik, bilinen, b-nln fikrine katılmak; reyine iştirak etm. 3. (schmeichmalum, donne 2. phil. muta, veri; cin als korrekt -er Richter doğru tanınmış bir hâkim; hâkimi âdil; Untenvegs ierisch) şataf vermek 2ung / muva fakat, tasdik, tasvip, habe ich kein -es Oesicht entdecken können. Yolda tanıdık şataf Beistrlch m gr. virgül bir yüz göremedim. 2e m// 1. tanıdık, bildik 2. ahbap, Belttl m çelik kalem; kalem keski; oyma kalemi dost, aşina 2en.kreis m s. Bekannischajt. -ermaBen s. beBeltrag m 1. (Hilfs2) iştirak, iane 2. (-s.anteil) hisse, pay 3. kanntlich (Mitglieds2) üye aidatı 4. (schriftlicher) makale, yazı; Bekannt'gabe / ilân, iş'ar, tebliğ, bildiri 2geben 1. ilân Beitröge sammeln defter açmak Sen f. yardım, hizmet (iş'ar, tebliğ, iblâğ) etm.; bildirmek, neşretmek 2. (Veretm.; yardımı dokunmak; medar olm. 2. (zu) ilerletmek, borgenes) ifşa, işaa etm., aşikâr etm. Slich malum olduğu teşvik etm.; seinen Teil zu et. beigetragen haben sırasını üzere Smachen s. Sgeben. s.a. bekannt maehen. -machung savmak; çorbada tuzu bulunmak; emeği geçmek f i . bildir(il)me2. (öffentliche) bildiri, ilân, iş’ar, neşrüteb beitrelben jur. zorla tahsil etm. liğ 3. beyanname, ihbarname 4. ifşa, işaa -sehaft / 1. beitreten 1. (e-r Meinung) reyine iştirak etm. 2. (e— r P artei, tanışma, tanışıklık, aşinalık, muarefe 2. (Kenntnis) e-m Verein) girmek, katılmak, dahil olm. vukuf, malumat, bilgi 3. (Bekanntenkreis) tanıdıklar, Beitritt m duhul, girme, iştirak; ~ zu e-m Vertrag pol. dostlar (muhiti); ~ schliePen aşinalık etm., münasebete muahedeye iltihak -s.erkl&rung / duhul beyannamesi girmek 2werden 1. (S.) duyulmak, sızmak; dışarı akset Be!wagcn m 1. (z.B. bei der StraBenbahn) römork 2. (am tirilmek 2. (S.) (offenkundig werden) patlak vermek; Motorrad) sepet; yan arabası; saytkar s. a. bekannt verden Beiwerk n 1. teferrüat, müştemilât, takıntı, aksesuvar 2. bekappen F anlamak, kavramak (schmückendes) süs (müs); donatım 3. garnitür 4. (Un- Bekassine / zo. su {od. batak) çulluğu; bekasin vvichtiges) önemsiz şeyler 5. (Aufvvand) sarf, masraf bekehren I. (zum İslam) ihtida ettirmek 2. (zum Christen belwohnen 1. hazır bulunmak; ispatı vücut etm. 2. (e-r tum) tanassur ettirmek 3. allg.rel. bir dine sevk etmek 4. Frau) z.va. cinsi münasebette bulunmak; cima, duhul (j-n zu seiner Ansicht) kendi fikrini b-ne kabul ettirmek; sich 1 kendi fikrini değiştirmek 2. (zur Vernunft) etm. Belwort n t. gr. sıfat 2. lakap, vasıf, sıfat; schmückendes ~ akıllanmak, uslanmak; makule dönmek 3. (zu meiner stil, vasfı tahsint Auffassung) benim görüşüme dönmek bekenn'en I. kabul ve itiraf etm .; ikrar etm. 2. (bezeııgen) belzâhlen seli, (arasında) saymak Belze / 1. aşın(dır)ma 2. aşındırıcı (kâvi, yakıcı) madde; şahadette bulunmak 3. (Farbe) a) Ka. aynı renkten asitleme; mordan (od. emprenye) sıvısı 3. (Jagd) şahinle kâğıt atmak b) fig. rengini belli etm.; mahiyetini açığa kuş avlanma; doğancılık 4. (Sauce) salça 5. (Salzlauge) vurmak; maskesini fırlatmak 4. H tasdik ve teyit etm.; sich ~ 1. (zu e-r Reiigion) bir dine salik olm. 2. (zu e-r salamura 6. (Gerberei) palamut hulâsası beizelten I. (rechtzeitig) vaktinde, vaktüzamaniyle 2. (frühSchuld) itiraf, ikrar etm. 3. (zu j-m) inanmak; tarafını zeitig) erkenden tutmak; Er bekannle sich zum İslam. Müslüman olduğunu beizen İ. aşındırmak 2. dağlamak, keyyetmek, koterize söyledi. Sfjıis n 1. (Beichte) günah çıkartma 2. (Giaube) etm.; asitle yakmak 3. salçaya batırmak 4. şahinle avla iman, inanma 3. (Reiigion bzw. Konfession) din veya mak 5. palamut hulâsasiyle tabaklamak 6. (Holz mezhep 4. (Eingestândnis) ikrar ve itiraf 5. (GiaubensS) schwarz ~) abanoz renginde boyamak -d o. korozif kelime) şahadet st.nls.K hule /için de aynı mezhepten olan beiziehen 1. (als Beirat) celp etm ., çağırmak 2. (Arzt) öğretmen ve öğrencilerin bulunduğu okul doktora baş vurmak beklag'en 1. teessüf etm ., acımak 2. (beklagensıvert finden) bejahen I. evet demek; müspet cevap vermek; kabul etm. şayanı teessüf bulmak 3 (den Tod usw.) bşe ağlamak 4. 2. muvafakat etm., razı olm., tasvip etm. 3. log. olum(sein Los) derdine yanmak; sich ~ 1. (sich beschıveren) lamak; mucip göstermek -d log. olumlu, müspet; im -en (über) b-ne b-ni, bsi şikâyet etm.; şekva, tazallüm etm., Fail I. kabul edildiği takdirde 2. (eintretendenfaiis) vu betelenmek, sızlanmak, yanıkmak, yakınmak; yanıp kuu takdirinde yakılmak 2. (stöhnen) ah etm. 3. (murren) başa hasır bejahrt yaşlı, yıllanmış, kocamış; ak bıyık; yaşı ilerlemiş; yakmak; Menschenleben sind nicht zu ~. Nüfusça zayiat yoktur, sich sehr heflig ~ sızım sızım sızlanmak; leh kann ihtiyar Bejahung / 1. müspet cevap 2. tasvip, tasdik, teyit 3. log. mich nicht ~. Şikâyetim yoktur. -enswert şayanı teessüf (od. merhamet); acınacak, elim, esefli, müessif, zavallı -t; icap, olumlama, olumluluk -s.fall m: im ~ müspet cevap 2te m // I. (im ZivilprozeB) davalı; dava edilen; müddeaaverilecekse; tasvip edildiği takdirde leyh 2. (im StrafprozeB) müttehem, maznun; suçlu sanı be]ammern s. beklagen lan 3. (im VoilstreckungsprozeB) borçlu 4. (im Beru bejubeln sevinç nidala n çıka rmak; alkışlamak fungsverfahren) müstenifünaleyh bekSmpfen 1. mücadele, muharebe etm., savaşmak 2. bşi yenmeğe çalışmak 3. (angreifen) a.mil. hücum, taarruz beklatsehen 1. (applaudieren) alkışlamak 2. pej. F birisi hakkında dedikodu yapmak; b-ne iftira etm.; b-ni etm. 4. (erfolgreich) mağlup etm., önlemek 5. (sich bis çekiştirmek; (faslü zemmetmek) aufs Messer) boğazlaşmak bekannt 1. tanınmış, bilinen, bellibaşlı, malum, maruf, beklauen F b-den bşi çalmak, aşırmak belli 2. (berühmt) meşhur, şöhretli, n amdar; adlı sanlı 3. bekleben üzerine yapıştırmak (offenkundig) aşikâr, belli 4. (m.et.) meluf, alışık 5. (mit- bekleckern F lekelemek; sich ~ lekelenmek; üstüne başına bş bulaşmak; bşe bulanm ak; Da hast du dich nicht gerade einander) tanışık; ~ sein 1. tanınmış (bzw. meşhur od. mit Ruhm bekleckert. F Bu işten yüzünün akiyle çık alışık) olm. 2. (mit) bilişmek, tanışmak, muarefesi olm. mamışsın. Pek beceriksizce hareket etmişsin, leh bin mit Ihm niclıt ~ . Onunla hiç tanışıklığım yoktur. Er ist als Liigner ~ . Yalancılıkla nam almış. Onu herkes bekleeksen F lekelemek, kirletmek, bulaştırmak; sich ~ lekelenmek, kirlenmek, bulaşmak, bulanmak yalancı diye tanır, soviel mir ~ İst bildiğim kadar(-ı); Es İst Ihnen ja ~ , dap............ olduğu malumunuzdur. bekleld'en 1. giydirmek 2. (e-e Wand) kaplamak, iksa etm. 3. (schmücken) süslemek, donatmak 4. (Amt) makam jedermann ~ herkesçe malum; nur allzu ~ mahut; fena işgal etm. 5. (m. et.) a) (Rang, Würde) tevcih etm. şöhretli; ne mal olduğu belli; ~ maehen 1. (vorstellen) b) (Amt) nasbütayin etm. 6. (Tau) naut. ısparçana etm.; b-ni b-le tanıştırmak; b- ni b-ne takdim etm. 2. (sich) sich ~ (mit) bşi giyinmek -et: ~ sein (mit) bşi giyinmiş k-ni tanıtmak 3. (m.et.) b-ne bşi öğretmek, anlatmak; olm. 2u ng / 1. elbise, libas, ruba, giyecek, giysi, melbusat bşle ünsiyet peyda ettirm ek; b-ni bşe alıştırmak; 2. iksa, kaplama, örtü 3. süs, tezyin(-at) 4. tevcih 5. Gestatten Sie, dap ich Sie miteinander ~ maehe. Müsaade nasbütayin; Unfâhigkeit f zur ~ öffentlicher Âmter jur. ederseniz, sizi tanıştırayım, s.a. -maehen. ~ ıverden 1. hidematı ammeden memnuiyet; kamu hizmetlerinden (P.) tanışmak 2. (P.) (berühmt werden) şöhret {od. ad) ~
.
beklelsfern
95
belâstlgen
yasaklık Sungs.amt n mil. askeri melbusat dairesi bekrltzeln (Wand, Bank usw.) cızıktırmak, çizmek, karala mak i’ungs.geschâft n giyim evi Sungsündustrle / hazır elbise sanayii Sungs.kanımer/ mil. giyim eşya debboyu Sungs.- bekümmer'n 1. b -ni kedere salmak; gam ve gussa vermek; üzüntü vermek; üzmek, müteessir (od. mahzun) etm., stiick n giyecek eşyası; elbise parçası içine dert oim., içini dağlamak 2. (niederdrücken) içini bekleistern F 1. zamk (kola, çiriş) sürmek 2. (besehmieren) kapatmak; keyfini kaçırmak 3. (interessieren) alâkadar sich kirletmek, pisletmek; ~ kirlenmek, pislenmek; üstü etm., ilgilendirmek; sich ~ 1. (über) selt. kederlenmek; başı lekelenmek endişeye düşmek 2. (um) a) (sorgen für) ihtimamla beklemm'en J. sık(ıştır)mak, tazyik etin. 2. (bedrücken) eziyet etm., zulmetmek 3. (ângstigen) korkutmak; endi bakmak; yakından meşgul olm. b) (sich kehren an) şeye düşürmek 4. (den Atem benehmen) nefesi daraltmak aldırış etm. c) (sich cinmischen) bşe karışmak, müdahale etm.; Bekümmere dich um deine eigenen Angelegenheiten! 5, (ersticken) boğmak -end sıkıntılı; can sıkıcı; bungun Kendi işine bak! 2nls/gam, keder, endişe Su ng /1. tazyik, sıklet, sıkıntı, can sıkıntısı 2. (Alptraum) bekümmert 1. üzüntülü, üzgün, kederli, mahzun, kasavetli, karaba san, kâbus 3. nefes darlığı; ~ verursachen sıkıntı hüzünlü, mıiteellim, mükedder 2. (nachdenklich) düşün vermek beklommen: sich ~ fühlen yüreği (od. içi) sıkılmak; hafa celi; ~ sein bşe acınmak; gam çekmek; içi erimek; kanlar boğmak (od. basmak); j- m ~ ums Herz wcrden tasalanmak; arpacı kumrusu gibi düşünmek; bşi merak ruhuna sıkıntı basmak 2heit / s. Beklemmun g etm.; in -em Ton spreehen yanık söylemek; ~ dahingehen kös kös yürümek beklopfen vurarak yoklamak bekloppt F 1. delice, kaçık; aktı başında olmayan 2.(duınm) bekunden 1. ortaya koymak; izhar etin., göstermek 2. aptal, budala, ebleh ifade, beyan etm. 3. (vor Gericht) şahadet etm. Bel n phys. bel bekochen F yemeklerini hazırlamak beknhien naut. kömür vermek belicheln bşe gülümsemek, tebessüm etm. bekommen I. (erhalten) almak; eline verilmek 2. (er- belachen bşe gülmek; bşi gülünç bulmak reichen) elde etm., istihsal etm. 3. (Schnupfen) nezle beladen 1. ( Inf.) yüklemek; yük vurmak; tahmil etm. 2. (Part. Perf.) yüklü, hamil; ein mit Kohle beladeııer Waolm. 4. (Durst) susamak 5. (Zug, Dampfer usw.) yetiş mek 6. (zu Oesicht) görmek, fark etm. 7. (Kinder) gen kömür yüklü bir araba; volt beladen (Schiff) ıskarça çocuğu olm. 8. (Junge) (Ticr) yavrulamak 9. (Zâtine, Belag m 1. (ZahnS) kefeki 2. (Zungcnt, SchimmelS) pas Geschwür) diş, çıban çıkarmak 10. (e-n Bauch) göbek 3. (Bretter2) ince taht a kaplama 4. (BrotS) katık 5. bağlamak II . (in scine Gewalt) ele geçirmek; nüfuzu (SplegelS) sır -erer m kuşatan, muhasır, muhasaracı altına atmak 12. (graue Haare) saçlarına kır düşmek 13. Sera kuşatmak, sarmak, muhasara etm. (Fieber) ateş basmak !4. (Angst) korkuya tutulmak 15. Belagerung / kuşatma, sarma, muhasara; die ~ aufhehen (Risse) çatlaklar, yarıklar husule gelmek 16. (Arbeit) iş muhasarayı kaldırmak (od. kesmek) -s.kunst / muha bulmak 17. (gut) sıhhatine yar amak; iyi gelmek 18. saracılık -s.zustand m idarei örfiye; sıkı yönetim; den ~ (nicht od. schlccht) yaramamak; fena gelmek; zararını verhdngen idarei örfiveyi ilân etm. görmek; (Milch e-m Kind) çocuğu siit çalmak 19. (Ohr- belâmmert s. betemmert feige, Strafe usw.) yemek 20. (Lust) bşi yapmağa heves Belang m 1. (VVichtigkeit) ehemmiyet, önem 2. (mst. pl. -e) lenmek 21. (et. sat t ~ ) usanmak, bıkmak, illallah demek (Interessen) menfaatler3. (Hinsicht) husus; persönliche -e 22. (Wutanfall) babaları tutmak; küplere binmek; Wohl pl. menafii şahsiye; hususi menfaatler; nichts von ~ beknmm'sl I. (beim Frisör, nach dem Bad usw.) Sıhhatlar kayda değer hiç bir şey (yoktur); von ~ ehemmiyetli, olsun! 2. (beim Essen) Afiyet(-ler) olsun! 3. (beim Trinmühim, önemli 2en 1. (betreffen) taalluk etm., ait olm. ken) Sıhhatinize! Şerefinize! 4. (bei Einnalıme e-r Me2. (vor Gericht) dava etm.; dava ikame etm. 3. (zur dizin) Şifalar olsun! leh habe noch hundert Pfuııd zu ~ . Verantwortung ziehen) hesaba çekmek 9los 1. ehemmi Alacağım yüz liradır. Onda yüz lira hakkım var. Es yetsiz, önemsiz, lâşey; yabana atılacak şey 2. (Menseli) gibi rıichls, was in Loııdon nicht zu ~ ıvirt, Londra'da insan müsveddesi; Allahlık 3. (irrelevant) mevzudan yok yok. Einfach nichts zu ~ / F Yer demir gök bakır. hariç; für gânzlich ~ hallen (b-ni od. bşi) karamürsel leh hobe Wasser ins Ohr ~ . Kulağıma su kaçtı, nehmen, sepeti sanmak -loslgkeit / ehemmiyetsizlik; VVı'r redeten ıvas man bekommt aza çoğa bakmamak; Wie İst Ihnen über ein paar -en. Havadan cıvadan üç beş satır laf ettik, diese Arznei ~ ? Bu ilâç size nasıl geldi? Das Fahren im bclass'en I. bırakmak, değiştirmemek 2. (bewenden lassen) Autobus ist ihm gar nicht ~ . Onu otobüs tuttu. Dieses bşle iktifa (od. kanaat etm.), yetinmek 3. (j-m das Le Essen bekommt mir nicht. Bu yemek bana dokunur. Das ben) haya tını bağışlamak; öldür(t)memek 4, (im Amt) dortıge Klima ist mir nicht gut ~. Oranın havası bana ipka etm. Sung /: unter — in der bisherigen Dienststcltc yaramadı. Die Stadt hat jetzt endlich Elektrizitdt ~. Şehir ipkaen elektriğe kavuştu. Das bekommt ich zugeschickt. Bana belast'en I. yüklemek, tahmil etm. 2. fig. ağırlık vermek; gönderilecektir. ağır gelmek; üzerine ağırlık basmak; sıkmak; sıkıntı bekömmllch 1. (erreichbar) selt. elde edilebilir 2. (crhâitlich) vermek; yormak 3. H (Konto) bir hesabı b-nin zimme (Ware) piyasada mevcut 3. (niitzlich) faydalı, yararlı 4. tine geçirmek 4. (m. Sorgen, Schuldcn usw.) endişeye (der Gcsundheit zutrâglich) şifalı, midevi, lıassalı, hasi (borca) boğmak 5. (vor Gericht) a) (Tatsache) suçlu yetli; nicht ~ dokunaklı Skeİt/ 1. hassai şifaiye 2. (von göstermek; zannı teşdit etm. b) (Zeuge) sanığın aley Speisen) hasiyet hinde şahadet etm. 6. (hypothekarisch) hipotekie takyit beköstlg'en yedirip içirmek; beslemek; infak ve iaşe etm. etm.; sich ~ 1. (m. Schulden) borç altına girmek 2. Sung / iaşe; Wohnung und ~ iaşe ve ibate; yedirip ba (Angeklagter) k-ni bş ile suçlandırmak -et 1. (erblich) rındırma irsen müptelâ 2. (politisch) siyasi bir suçla maznun (od. bekrâftlgen 1. (bestâ rken) kuvvetlendirmek, sağlamlaştır müttehem) 3. (in e-r Angelegenhcit) methaldar 4. (m. mak, takviye etm. 2. (bestâtigen) tekit etm., pekitmek; Arbeit) çok meşgul olan tasdik, teyit, temin etm.; gerçeklemek, doğrulamak belâstig'en I. (stören) rahatsız etm ., huzurunu kaçırmak; bekrbnzcn çelenk ve girlant ile süslemek içini sıkmak; havale olm.; baş ağrıtmak 2. (zudringlich bekreuz(!g)en: sich ~ I. haç (od. istavroz) çıkarmak 2. flg. sein) taciz, tasdi, izaç, tasallut etm.; sıklet vermek; ,.Allah göstermesin" diye söylemek;,.hafazanallah” de sataşmak; tebelleş (od. musallat) olm. 3. (behelligen) mek eza etm.; kancayı (oltayı, çengeli) takmak; başa binmek; bekrlechen (insekten) üzerine sürünmek omuza çıkmak 4. (Dame) sarkıntılık etm. 5. iskeleyi bekrlegen harp etm., mücadele etm. kokutmak (volkstüml.); leh mup Sie nur noch einmal —. bekritteln ptj tenkitçilik yapmak; kınamsımak, muaheze Size son bir zahmetim daha olacak. Belasıige nicht aile etm.; mızmızlanmak; kabahat bulmak miglichen Leuie, sondern kümmere dich selbst um deine
Belastung
96
Angelegenheitenl Şuna buna bulaşma da işine baki Sung/
beliebt
(Lehre) ders, ibret 2. (Amveisung) talimat 3. (Rat) söz, I. rahatsızlık 2. taciz, tasdi, izaç 3. eza 4. sarkıntılık; nasihat, öğüt über -en Klage fiihren tacizlik getirmek belelbt şişman, göbekli; iri vücutlu ; mülahham ; etli butlu; Belastung 1. / yük, yükleme, hamule, ağırlık 2. (erbliche) semenli; hum. şişko; duba (gibi); ~ werden semen irsi hastalık 3. W b-nin zimmetine geçirilme 4. (hypo bağlamak; şişmanlamak, göbeklenmek She lt/şişmanlık, semizlik, semen thekarische) hipotekle takyit 5. (politische) siyast suç 6. jur. mükellefiyet -s.dlagramm n lechn. yük diyagramı bcleldig'en 1. (beschimpfen) hakare t, tahkir etm ., küçük-•.Hhlgkelt / yükleme kabiliyeti; kapasite -s.kurve f lemek; Allahın evini yıkmak; atıştırmak 2. (krânken) techn. yük münhanisi -s.probe / tahammül tecrübesi incitmek, gücendirmek; izzetinefsini rencide etm.; do -s.zeuge m amme şahidi kunaklı söz söylemek; ağrına gitmek; kuyruğuna bas belaub'en: sich ~ (Bâume) yapraklanmak -t : dicht ~ sıkı mak; gönül kırmak 3. (Ohr) kulağı tırmalamak 4. (Auge) yapraklı gözüne diken gibi batmak; ohne Sie ~ zu mllen hâşa beUuıern gözetlemek, tar assut etm. hürmetinize -end 1. tahkiramiz 2. incitici, parçalı, bctâufen 1. (Strecke) baştan başa ka t’etmek; teftiş için batıcı, dokunaklı 3. tırmalayıcı, nahoş 4. göze batan; dolaşmak 2. (beschlagen) buğulamak; sich ~ (auf) ~ \virken iğbirarı mucip olm. -t rencide, kırgın, mün(Summe) baliğ olm., tutmak, çıkmak fail; kalbi kırık; sich — fühlen hatırına toz konmak; incinmek, gücenmek; rencide olm.; Bitte, selen Sie nicht beüuıschen 1. (absichtlich) gizlice dinlemek 2. (unabsicht~ t Hatırınız kalmasın! Sung / 1. hak aret, tahkir 2. iich) kulak misafiri olm. (durch unbedachte Worte) dil yarası; -en erfahren hakaret Belche / zo. su tavuğu görmek Sungs.klage / hakar et davası beleb'en 1. canlandırmak, ihya etm., diriltmek; hayat ver mek 2. (aneifern) gayrete getirmek 3. (anstacheln) belelh'en 1. tem inat karşılığı veya avans olarak para almak veya vermek 2. b-n e bşi tevcih etm. Sung / 1. avans 2. teşvik ve tahrik etm. 4. (aufpeitschen) kamçılamak 5. ikraz Sung*.summe / ikraz edilen meblağ (auffrischen) tazelemek, ruhlandırmak; sich ~ 1. can belemmert F 1. ( P . ) hapı yutmuş 2. (Lage) kötü, fena; lanmak, dirilmek; hayat bulmak 2. gayrete gelmek 3. V: yaş, kesik, duman tazelenmek, ruhlanmak 4. (örtlichkeit) işlek hale gelmek belesen okumuş, malumatlı, bilgili Shelt / okumuşluk, 5. (Spiel) renklenmek; Dos Geschaft hal sich beiebt. İşler malumat, bilgi açıldı, -end 1. hayatbahş 2. (vvirksam) iksir gibi; iksirbahş -t 1. (Körpcr) canlı, dirimli 2. fig. canlı, hareketli, faal 3. beleucht'en 1. aydınlatmak, ışıklandırmak, tenvir etm. 2. (festlich) donanma (od. şehrayin) yapmak 3. (Moscheen) (örtlichkeit) kalabalık, işlek, şenlikli; -e Gegend (od. kandil yakmak; kandille donatmak 4. fig. izah etm., Strape) ayakaltı açıklamak; ndher ~ fig. 1. (nâher untersuchen) yakından beleckrn yalayarak ıslatmak veya temizlemek; von derKuttur tetkik etm. 2. (ausfiihrlich darlegen) mufassalan anlat beleckt sein medenileştirilmiş olm. mak Sung / 1. aydınlatma, aydınlanma, ışıklama, ıştkBeleg m 1. (Beweis) ispat 2. (Beweismittei) delil, beyyine; landır(tl)ma, tenvir, tenevvür 2. (Llcht) ışık, tenvir(-at), ispat vasıtası; tanıt, hüccet 3. (Urkunde) vesika, belge; ziya 3. (Helligkeit) aydınlık 4. (Illumination) donanma, varaka(-i müspite); senet 4. (Quittung) makbuz, alındı şehrayin 5. (Erklârung) izah, tavzih, tevil 6. ziya tevsii; 5. (Beispicl) misal, örnek Sen 1. (Platz mittels e-s Ge- in Juristischer ~ hukuki zaviyeden; indirekte ~ gizli genstandes) üzerine koymak; işgal etm. 2. (reservieren) tenvir Sungı.anlage / aydınlatma tesisi Sungs.körper m angaje (od. rezerve) etm. 3. (bedecken) örtmek, setretmek tenvir cihazı; lamba; pl. a, fıttings 4. (m. Brettern, Fliesen usw.) döşemek 5. (verkleiden) beleumundet: iibel ~ I. (P.) fena şöhret sahibi; damgalı kaplamak, iksa etm. 6. (vveibliches Tier) aşmak; döl 2. (S.) kötü tanınmış; gut ~ sein hüsnüahlâk (od. iyi almak 7. (beweisen) ispat etm.; deliller, misaller getir san) sahibi olm. mek; evrakı müspiteyi eklemek veya ibraz etm. 8. (Vor- belfem 1. (Hund) havlamak 2. (Menschen) veriştirmek, lesung) dersine kaydütescil olunmak 9. (m. Strafe) hethüt etm. cezaya çarptırmak; cezalandırmak 10. mit. a) (m. Bom Belg'len n. pr. Belçika -ler(ln f)m ; Sl«ch Belçikalı ben) bombalamak b) (m. Feuer) dövmek; ateş altına belleht'en phot. poz vermek; ekspoze etm., ışıklamak Sung/ almak c) (Dorf m. Soldaten) bir köye asker yerleştirmek phot. poz verme; ekspozisyon; ışıklama II. (m. e-m Namen) isim vermek; lakap takmak 12. Bellchtungs'dauer / ışıklama süresi -messer m aktinometre, (m. e-m Schimpfnamen) b-ne bir küfür yapıştırmak 13. pozometre, fotometre, ışıkölçer-tabetle / kronopoz - ze it / (m. Beschlag) müsadere etm., vazıyet etm.; el koymak poz müddeti; ışıklama süresi 14. (m. Abgaben) vergi tarh etm. 15. (wieder m. Trup- bclltben 1. (gefallen) hoşuna gitmek; beğenmek 2. (geruhen) en) askerileştirmek 16. (den ersten Platz) (Sport) buyurmak, tenezzül etm. 3. (vvünsehen) arzu etm ., iste irinciliği kazanmak 17. (Tau) naut. volta etm.; Er hat mek 4. (geneigt sein) mütemail olm. Wie es Ihnen bemich mit zwei unglaublichen Schimpfw6rtern belegt. Bana liebt. Nasıl İsterseniz. Wie beliebt? z.va. Efendim? Ne olmayacak iki türlü hakaret kelimesi sarf etti. ~ lassen buy urdunuz? wie es ihm beliebt keyfince; Jeder tut, ıvas (z.B. Schafe) tohumlamak -klampe / naut. (yomaltk) ihm beliebt. Herkes kendi havasında. Sie kSnnen tun und koçboynuzu -naget m naut. armadura çeliği -poller m s. lassen, wos Ihnen beliebt. Dilediğiniz gibi hareket ede Dalbe. -schaft / 1. (Arbeiter) işçilerin heyeti umumiyesi bilirsiniz. S n 1. (Wunsch) istek, arzu 2. (NVilIkür) keyif atlg. personel -schein m senet, vesika, spez. makbuz, 3. (Lust) heves, meyil; nach ~ istediği kadar; keyfema2. alındı -stelle / bir iddianın doğruluğunu ispat için zikre yeşa; arzu olunduğu gibi; es steht in Ihrem ~ size (od. dilen metin (parçası); muktebes metin yeri St 1. (Zunge) sizin kararınıza) bağlıdır; siz bilirsiniz paslı 2. (Platz) meşgul, tutu lmuş, rezerve, angaje 3. belleblg I. (irgendein) herhangi bir; lalettayin 2. (in ge(Brot) üzerine jambon, sucuk v.s. konulmuş 4. (Stimme) wünschter Menge) istenildiği kadar; ~ viele ne kadar boğuk, kısık, tarazlı 5. (dokumentarisch) belgeli -ung.solursa olsun; zu jeder -en Tageszeil herhangi bir saatte fühigkelt f mit. haddi istiap; istiap derecesi beliebt 1. ( P . ) sevilen; yıldızı dişi 2. ( S . ) aranılan, makbul, belehnen I. hist. bir tımar veya zeamet ihsan etm. 2. s. mergup, beğenilen 3. (Thcma) dillerde dolaşan; diller(d)e beleihtn destan 4. (volkstümlich) popüler; geçer akçe; ~ sein 1. (S.) modası var olm.; rağbet görmek 2. (P.) sevilmiş belehr'en 1. tenvir etm., aydınlatm ak; izahat, malumat olm.; sich ~ maehen (bei) k-ni b-ne sevdirmek; b-nln vermek 2. (über et.) öğretmek, anlatmak; akıl öğretmek; gönlünü almak; muhabbetini kazanmak; Das beste Mitte! sich ~ lassen söz dinlemek; laf anlamak; e-s Besseren ~ sich ~ zu maehenI (iron.) Sevsinler! Wie steltst du es nur gözünü açmak; aklını başına getirmek; Er ist nicht z u ~ . an, dich liberali ~ zu maehen? Sende şeytan tüyü mü var? Nasihatle yola gelmiyor. Hiç bir nasihate kulak asmıyor, Dieser Schauspieler ist sehr Bu aktörü çok tutuyorlar. f -end öğretici, didaktik, terbiyeyi, enstrüktif sung 1.
B
belleteni
97
benehmen
sahibi; paralı, zengin; gömleği kalın; tuzu kuru; ~ sein Shelt / sevilme, muhabb et; itibara mazhariyet; rağbet, eli geniş olm. popülar ite; sich groper — erfreuen el üstünde gezmek bellefern 1. erzak, mühimmat v.s. vermek 2. sipariş edilen bemogtln F hile yapmak; dolandırmak; trişörlük etm. spez. oyunda aldatmak malları göndermek, teslim etm. Bclladonna / bot., pharm. güzelavratotu, belladon -Hile / bemoost 1. yosunlu 2. ftg. (Studentensprache) ihtiyar, yaşlı, moruk bot. amarilis; sarı nergis; nergis zambağı bcmüh'en 1. rahatsız etm .; zahmete sokmak; yormak 2. bellen havlamak, ürümek, havhav etm. (um j-s Kommen bitten) gelmesini rica etm. 3. (als BeBelletrist m edip -Ik / edebiyat weis heranziehen) istifade etm., celp etm.; sich ~ 1. belob(lg)en övmek; takdirle zikretmek; methetmek zahmet etm., zahmete girmek; yorulmak, sıkınmak, Beloblgııng / I. öv(ül)me 2. fr. (in Schulen) tahsin, aferin cchdetmek 2. (et. zu tun) gayretler sarf etm., uğraşmak, -«.schreibtn n takdirname çabalamak, çalışmak, sây etm. 3. (um et.) bşi elde belohn'en I. (j-n für et.) b-ni bşden dolayı mükâfatlandır etmeğe çalışmak 4. (um j-n) a) üstüne pervane olm. mak 2. (et.) bşi mükâfatlandırmak 3. ollg. müstahakkını b) (um e-n Gast) yere göğe koyamamak 5. (für j-n) b-nin vermek 4. (mit Undank) iyiliğe karşı kötülük etm. S ung / lehine teşebbüste bulunmak; b-ne şefaat etm., iltimas mükâfat, ödül, ikramiye, prim Belsazar n. pr. Baltazar etm. 6. (zu j-m) (bir yere kadar) ihtiyarı zahmet etm. 7. (hinauf) yukarı çıkmak zahmetinde bulunmak; ~ Sie belütten havalandırmak sich nicht! Zahmet etmeyinizl bemüht sein s. sich bemühen belügen yalanla aldatma k; V; ayak yapmak (2—.“>). 2 n 1. vgl. sich bemühen 2. (krampfhaftes) ıkıntı Beluga / io . ak balina 2ung / I. gayret, zahmet, çaba(-lama), ceht, efor, sây, beiustlg'en eğlendirmek, keyiflendirmek, neşelendirmek, mesai, çalışma, uğraşma 2. teşebbüs, manevra 3. (Sorggüldürmek; sich ~ 1. eğlenmek, keyiflenmek, neşelen falt) itina, ihtimam, dikkat, takayyüt, özen, güven 4. mek; (bşi yapmakla) gününü gün etm. 2. (spotten) alay (cifrige) aşk; Vielen Dank für Ihre -ent Himmetiniz var etm., istihza etm. -end eğlendirici, eğlenceli Sung / olsun! eğlence bemüchtlgen; sich ~ (m. Gen.) emri altına (od. hükmüne) bemüBlgt: sich ~fühlen (finden, sehtn) (zu Inf.) mst. iron. almak; ram etm., zaptetmek, yakalamak; ele geçitmek; bşi yapmak için vesile bulmak; tenezzül etm.; bşi yap mak zorunda olduğunu zannetmek kapıp almak bemükeln tenkitçilik yapmak; mızmızlanmak; kusurlu bul bemustem H numune, örnek göndermek mak bemuttern b-ne analık etm. bemalen 1. nakşetmek, resmetmek 2. (m. Farbe) boyamak; benaehbart komşu, mücavir, bitişik sich ~ F pej. makiyaj yapmak benachrlchtig'en 1. bildirmek; haber vermek; haberdar bemdngeln tenkit etm., yermek; kusurlu bulmak; ayıpla etm ., malumat vermek 2. (uffıziell) ilân etm. 2ung / 1. mak haber, ihbar, ilân, malumat 2. (offlzlelle) ihbariye, bemann'en tay fa ile teçhiz etm.; tayfalandırmak -t: nicht ihbarname, tebliğ, ilân voli ~ noksan tayfalı; -e Raumsonde İnsanlı uzay aracı benachteillg'en I. (sehâdigen) zarar ve ziyana sokmak; Sung / tayfa, m ürettebat ızrar etm. 2. (Rechte verletzen) haklarına tecavüz etm. bemünteln ]. örtmeğe çalışmak; örtbas etm ., gizlemek 2. 3. (beeintrâchtigen) haleldar etm.; halel getirmek 4. (ungerecht behandeln) haksızlık etm.; gadre uğratmak (beschönigen) kötüyü olduğundan İyi göstermeğe yelten mek - 1mağdur; ~ werden za rar çek mek (od. görmek) Sung / 1. bemausen F b-den bşi çalmak, aşırmak, V; tıı ıklamak zarar, ziyan, mazarrat 2. mağduriyet 3. halel bemeistern hâkim olm., zaptetm ek, yenm ek; Er konnte benageln çivilemek, mıhlamak, ekserlemek scinen Arger nicht öfkesini yenemedi, sich ~ k-ne benagen 1. (kenarlarını) kemirmek 2.fig. aşındırmak hâkim olm. benühen 1. bşin üstüne bşi dikmek 2. F birisi için dikiş bemerk'bar hissedilir, hissolunacak, mahsûs, görülebilir; işleri yapmak seçilmesi mümkün; göze çarpan; sich ~ maehen I. k-ni benamsen F hum. ad vermek; tesmiye etm. hissettirmek; bir mevcudiyet (od. varlık) göstermek; benâssen s. benelzen kokusu çıkmak; belirmek; meydana çıkmak 2. (die Auf- benebel'n I. (den Verstand trüben) akıl fikir dağıtm ak 2. merksamkeit auf sich lenken) dikkati kendi üzerine (betrunken maehen) sarhoş etm. -t çakırkeyf, dumanlı, çekmek; k-ni göstermek 3. (von neuem) (Krankheit) bulutlu; in -em Zustand dumanlı kafa ile tepreşmek, nüksetmek; Der Süduestu'ind macht sich ~ . benedeien poet. s. segnen Lodos'un hatırı sayılır, -en I. (vvahmehmen) farkına Benedikt'enkraut n bot. peygamber dikeni; mübarek dikeni; varmak; farketmek, seçmek, nıüşahade etm., görmek, şevket otu -iner(in/) m 1. Benedikten (rahibi, rahibesi) keşfetmek; V: çakmak 2. (âuBern) söylemek, buyurmak, 2. (Likör) Benedikten (likörü) -inerorden m Benedikten ifade ve beyan etm., mütalaa etm. 3. (nachdrücklich) (od. Sen Benuva) tarikatı mülâhazalar dermeyan etm.; ehemmiyetle kaydetmek; Benefiz I. kilise vakfı 2. hayır maksadına icra edilen konser Wobei noch zu ~ wâre, dap . . . Kaldı k i. .. ; Habtn Sıe veya temsil -larerbe m jur. lehtar -vorstelfung/s. Benefiz noch et. dozu zu Bunun hakkında söyliyeceğiniz bir ( 2) şey daha var mı ? -ens.wert 1. dikkate şayan (lâyık, değer); benehmen I. b-ni bşden mahrum bırakmak 2. (j- m die şayanı kay ıt; hatırı sayılır 2. (bedeutsam) mühim, önemli Möglichkeit) yapmak imkânını sclp etm. 3. (j-m den Btmerkung / 1. (schriftliche) not, haşiye, mülâhaza, kayıt Atenı) teneffüsüne mani olm.; soluğu kesmek 4. (j-m 2. (mündlichc) söz; fikir ve mütalaa beyanı 3. (seharfe) den Mut) cesaretini kırmak 5. (j-m die Lust) hevesini tembih, ihtar 4. (-en pl.) (als Rubrik) düşünceler 5. kırmak; (volkstiıml.:) bşi kokutmak 6. (Hoffnung) ümi (spöttische) iğneli söz; spOttische -en maehen (über) b-ni, dini kesmek; denizi kurutmak 7. (j-m den Kopf) başını bşi iğnelemek; -en maehen (über) (tadelnd) bşde, b-de şişirmek; sich ~ 1. davranm ak, hareket etm. 2. (sehleeht) kusur bulmak eğri durmak 3. ra. s. sich ins Benehmen setzen. Er benlmmt btmeasen ). (zumessen) hissesini ayırmak 2. (nach) bşi steh reeht hochmütig. Yüksekten bakan bir hali var. Be nimm dichl Terbiyeni (od. edebini) takın! die Aııssicht — bşle ölçmek, takdir etm. 3. ( e-e Zeit festlegen) bir müd det tayin etm.; mühlet vermek; sich — lassen (nach et.) önünü kapama k; nezaretine hail olm .; 2 n 1. hattıhareket, tavrühareket, halütavır, tavır, mişvar, tutum, davranış, bşe göre ölçülmek; Meine Zeit İst knapp ~ . Vaktim kıt. gut ~ (Gehalt) dolgun gidiş, geliş 2. (gutes) terbiye, adabımuaşeret, ertem, edep, bemitleiden b-ne acımak, merhamet etm. -s.wert acınacak; görgü 2. (sehleehtes) edepsizlik 4. (achtungsvolles) hatır şayanı merhamet (od. şefkat); boyun eğri; bedbaht şinaslık 5. (tâppisches) hoyratlık; im ~ m it . . . ile yapı lan anlaşmaya (od. itilâfa) binaen i j- n ins ~ setzen tenvir bemlttelt vakti hali yerinde; hoşhal, maldar ; mal mülk
benciden
98
berautchen
etm.; sich ins ~ setzen (mit) anlaşmak, itilâf etm., temasa muhafaza 6. riayet 7. ifa, irca 8. (z. B. aller VorsichtsmaBnahmen) ittihaz; unter ~ stellen müşahede altına geçmek, görüşmek benciden (j-n um et.) 1. b-nin bşini kıskanmak; haset etm .; almak; 2ungs.dlenst m tarassut hizmeti 2ungs.flugzeug n çekememek 2. (ohne MiBgunst) gıpta etm., imrenmek gözcü uçağı 2ungs.gabe /müşahede kabiliyeti (od. hasleti) 2ungs.posten m 1. mil. gözetleme (od. gözcü) postası; -s.wert 1. gıpta edilmeğe lâyık; imrenilecek; şayanı gıpta 2. (P.) bahtiyar, mesut, talihli 3. (S.) fevkalâde tarassut nöbetçisi 2. naut. vardiya; cıvadra gözcüsü 3. (Ort) gözetleme yeri 4. (bel verbotenem Olücksspiel) erke iyi; çok güzel Beneluzlânder pl. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg (dev teci 2ungs.ıplegel m 1. mil. gözetleme aynası 2. (am Fenletleri) ster) dikiz aynası 2ungs.station / 1. astr ., geophys. göz benenn'en I. ad vermek; adlandırmak, isimlendirmek, lemevi, rasathane, observatuar 2. (psychiatrische) müşatesmiye etm. 2. (sagen) söylemek, zikretmek 3. (festhedehane setzen) tayin, tespit etm., göstermek 4. (als Zeugen) beordern emir vermek; bşi yapmasını emretmek; j-n zu işhat, istişhat etm.; şahit göstermek 5. (bezeichnen) sich ~ gelmesini emretmek; irgendwohin ~ bir yere ifadelendirmek; Die Strape wurde nach e-m iürk. Dichler gitmesini emretmek benannl. Caddeye bir Türk şairinin adı verildi, benannt: bepacken yüklemek, tahmil etm. -e Zahl math. müşahhas ade t; somut sayı 2ung ( 1. ad bepanzern zırh!a(ndır)mak; zırh kaplamak verme; tesmiye 2. isim, ad, tabir 3. beyan, zikir 4. tayin, bepflanzen I. nebat dikmek, gars etm. 2. (mit Bâunıen) ağaçla(ndır)mak tespit, gösterme 5. (FachS) terim, ıstılah benetzen ıslatmak, nemlendirmek bepflastern 1. (kleinere \Vunden) yakı yapıştırmak 2. Bcngal'e m Bengallt -en n. pr. Bengal eisch 1. Bengal’c (StraBe) kaldırım döşemek 3. Sa. ateş altına almak; bombardıman etm. müteallik 2. (Feuer) renkli (ateş, fişek) Bengel m 1. afacan, yaramaz, haylaz, haşarı, yumurcak bepinseln 1. fırçalamak; fırça sürmek; boyamak 2. med. a. 2. F (Junge) çocuk, delikanlı 3. (griechischcr) palikarya badijonaj yapmak 4. hum. köftehor beplank'en naut. tahta kaplamak (od. döşemek) -t tahta benlesen bir aksırıkla teyit ve tasdik etm. döşeli 2ung / 1. (Vorgang) tahta kaplama 2. (Hoiz) Benlmm m hum. s. Benehmen kaplama tahta Benlamln I. n. pr. (Bibel) Bünyamin 2. en küçük oğul bepudern podralamak; podra sürmek BenTmıB / bot. banağacı; Mısır söğüdü; sorgun ağacı -öl n bequem 1. (behaglich) rahat, konforlu, hoş 2. (leicht) kolay, ban yağı külfetsiz, meşakkatsiz, zahmetsiz, eziyetsiz 3. (handlich) benommen 1. selp edilmiş (usw. s. benehmen) 2. uyuşuk, kolaylıklı, kullanışlı 4. (Anzug) bol 5. (passend) münasip, sersem, bunalmış, sıkıntılı, ambale, mahmur 3. (Kopf) elverişli 6. (Leben) müreffeh 7. (lâsslg) içi geniş 8. (trâge) a) (vom Trinken) dumanlı b) (sehvvindlig) başı dönen; tembel, mühmel, üşengen, mütekâsil, gevşek; İstifini (od. gözü kararan; ~ werden 1, sersemleşmek, bunalmak 2. rahatını) bozmayan; iron.: canı ta tlı ;es ~ haben koltukta (von Kohlengas) ateş çarpmak 3. (vom Sonnenbad) olm., rahat olm.; ein -es Leben führen refah içinde yaşa başına güneş gelmek; leh war ganz ~ (von dem Lârm, mak; -es Leben genişlik; es sich ~ maehen I. rahatına der vielen Arbeit usw.) Ne başım kaldı ne beynim, ganz ~ bakmak; çubuğu tellendirmek; yan gelip yatmak; yas sersem sepet; sersem sepelek 2heit / 1. uyuşukluk, reha lanmak, yastanmak 2. rahat oturmak; es j- m ~ maehen vet, kesel, sersemlik, bunalma, sıkıntı 2. dumanlılık, 1. işini çok kolaylaştırmak 2. b-nin rahat ve huzurunu mahmuıluk 3. baş dönmesi; gözü kararma; die ~ ûbertemin etm.; Hier können zwei Wagen ~ nebeneinander uıinden (durch et. Alkohol) mahmurluk açmak Jahren. Bu yolda iki araba yanyana haydi haydi (od. benoten (Schülerleistung) notlandırmak rahatça) geçer, -en: sich - (zu et.) ister istemez bşi yap benötlgen 1. (dringend bedürfen) ihtiyacı olm., muhtaç mak zorunda olm. 2||chkelt / 1. rahat(-lık), konfor olm. 2. (erfordern) istilzam, iktiza, icap ettirmek; (-luluk) 2. kolaylık, külfetsizlik, sühulet 3. refah 4. gerektirmek 3. (Zeit, Gcduld) istemek; ntcht ~ istiğna tembellik, ihmalcilik, tekâsül, üşeniklik, F: adamsendeetm.; unbedingl ~ bşden müstağni olmamak; Hier/ûr cilik; yangeldizm iver seine ~ liebt tenperver; rahatına benötigt man fiinftausend Mark. Bu iş, beş bin marka düşkün; çatmakeyf bakar. İn der benötigten Menge lüzumu olan miktarda beranken dalları ve yapraklariyle örtmek benutz'en; benütz'en 1. (verwenden) kullanmak, istimal berappen F ödemek; V: uçlanmak, sökülmek; ~ müssen V: bşi sulamak; parayı bayılmak (od. sökülmek) etm. 2. (Vorteil ziehen) faydalanmak, istifade etm., pej. istismar etm., sömürmek 3. (nutznieBen) intifa etm. 4. berat'en 1. (j-n) nasihat vermek; müşavirlik etm.; akıl (Gelegenheit) fırsatı ganimet bilmek; bir vesileden fay hocalığı etm. 2. (et. od. über et.) danışmak; istişare, dalanmak 5. (dauemd) elden düşürmemek 6. (Mittel) müzakere etm.; meclis kurmak; sich ~ 1. istişare etm., müracaat etm., baş vurmak 2ung / kullan(ıl)ış, istimal başbaşa çatmak 2. (m. j-m über et.) bir mesele hakkında Benzin n benzin -behâlter m benzin deposu (haznesi, tankı) b-le görüşmek; bşi b-ne danışmak -end 1. (z.B. Stimme) istişart (rey) 2. (Arzt) müşavir doktor 2er m 1. nasihatçi; -feuerzeug n benzin çakmağı -kanlster m benzin bidonu (od. tenekesi) -mangel m benzin fıkdanı -ratlonlerung / akıl hocası 2. müşavir, konseyye, danışman 3. (Sport) benzin tahditleri -verbrauch m benzin sarfiyatı monitör -sehlagen 1. (m. j-m) istişare etm., danışmak 2. (über et.) söyleşmek, oylaşmak, müzakere etm.; hasbiBenzoat n ehem, benzuvat Benzoe'(-harz n) / aselbent, benjuven -baum m bot. asel halde bulunmak; tezekkür (od. meşveret) etm. Stıng/ 1. görüşme, müşavere, oylaşım, müzakere, tezekkür, danış bent; karagünlük ağacı 2. (in gröBerem Rahmen) meşveret, konferans 3. (der Benzol n benzol Ârzte) konsültasyon 4. (Rat) nasihat, öğüt 2ungs.aus beobacht'en 1. a. mil. tarassut etm., gözetlemek, müşahede schuB m danışma kurulu 2ungs.saal m müzakere salonu etm. 2. (Steme) rasat etm., gözlemek 3. (polizeilich) 2ungs.stel1e / istişare bürosu 2ungs.zlmmer n müzakere nezaret altında bulundurmak; göz hapsine almak 4. (Entvvicklung, Diât usw.) takip etm. 5. (Stillschvveigen) odası; konferans salonu ihtiyarı sükût etm.; sükûtu muhafaza etm. 6. (wahr- beraub'en 1. (j-n) soymak, yağma etm. 2. (j-n e-r S.) a) nehmen) farkına varmak, müşahade etm., görmek, keş (râuberisch vvegnehmen) b-den bşi gaspetmek b) (j-m et. entziehen) b-ni bşden mahrum kılmak (od. bırakmak); fetmek, bulmak 7. (Gesetze, Vorschriften) . . . göre hareket etm.; bşe riayet etm. 8. (Pflichten) yerine getir boş koymak c) (gevvaltsam wegnehmen) zorla elinden almak; des Augenlichts beraubt nimeti rüyetten mahrum mek 2er m l. a. mil. gözcü, gözctleyici, rasıt 2. a. pol. 2ung / soygun gözlemci, gözleyici, müşahit, observatör 3. nazır 4. seyirci 2ung/l .a.mil. gözetleme, tarassut 2.müşahedc, gözlem(-e), berauseh'en 1. sarhoş etm. 2. ftg. mest etm., coşturmak; cuşühuruşa boğmak 3. pej. hadnaşinas kılmak; sich ~ rasat, observasyon 3. nezaret, gözcülük 4. takip 5. ihtiyar,
Berber
99
bergab
tesviye, tathir, tasfiye 2. (an der Börse usw.) a. likidasyon 1. sarhoş olm. 2. fig. mest olm., coşmak; cuşühuruşa gel 2ungs.vertrag m tenkihname mek 3. pej. hadnaşinas olm. -end 1. sarhoş eden; başa vuran 2. heyecanlandıran, coşturan 3. (nicht gerade ~) bereisen 1. (Land) dolaşmak 2. (Mârkte) sık sık gitmek; ziyaret etm.; die ganze Weli ~ bütün dünyayı gez spött. pek iyi de değil -t 1. sarhoş; kafası dumanlı (od. mek tütsülü) 2. fig. (scr-)mest, heyecanlı, coşkun Berber(ln f) m Mağribi, Berber(-f)-afTe m zo. Berber maymu berelt 1. hazır, amade, müheyya, anık 2. (et. zu tun) niyetli, mütemayil, razı, muvafık; geme ~ dünden razı; nu ;mago Slsch Berber! Itingst ~ dünden teşne; sich ~ finden (zu) gönül indirmek; Berberltze/ bot. kadıntuzluğu; çobantuzluğu; amberbaris, bşe gönül olm.; mütemayil görünmek; sich nicht ~ finden sarıçalı; diken üzümü (zu) el vurmamak; sich ~ erklâren (zu) bşi yapmağa Berceuse / mus. bersöz hazır olduğunu bildirmek; ~ sein, das Leben zu opfern bereehenbar hesaplı; hesap edilebilen; takdir edilir candan geçmek berechn'en 1. hesap etm. (a. fig.); saymak 2. (sehâtzen) berelten (I) I. (z.B. Essen) hazırlamak, pişirmek 2. (vertakdir ve tahmin etm. 3. (j-m et.) zimmetine geçirmek; ursachen) sebep olm., sebebiyet vermek; -tırmak, -dirhesabına kaydetmek 4. (e-n Preis) fiyatlandırmak; sich ~ mek 3. (Niederlage) hezimete uğratmak 4. (Ende) bitir lassen hesaba gelmek -end (P.) pej. her hareketinde mek, nihayetlendirmek 5. (guten Empfang) hüsnükabul kendi menfaatlerini hedef edinen kimse; menfaatperest, etm.; iyi karşılamak 6. (Freude) sevindirmek 7. (Kumhodbin, çıkarcı -et hesaplı; darauf ~ sein (zu Inf.) bir maksat İstihdaf etm.; hedef tutmak; gut ~ fig. iyice düşü mer) kederlendirmek, dertlendirmek 8. (j-m Schvvierignülmüş 2 u n g /1. hesap 2. tahmin, ta kdir 3. pej. menfaat keiten) müşkülât çıkarmak 9. (Âıger) öfkelendirmek 10. (Hâute) deri debagat etm., sepilemek, tabaklamak perestlik, hodbinlik, çıkarcılık; ünler genauer hesap berelt'en (II) I. (Pferd) terbiye etm. 2. (Gcgend) atla teftiş kitap; sich jeder ~ enlziehen haddühesabı olmamak berechtlg'en 1. hak sahibi kılmak; (yapmak) hakkını ver etm. 2er m at terbiyecisi mek 2. (ermâchtigen) salâhiyettar kılmak; yetkilemek 3. bereit'halten 1. hazır bulundurmak; alesta etm., hazırlamak 2. (für j-n) temin etmiş olm.; rezerve etm.; sich ~ 1. (zu Hoffnungen) ümitlendirmek 4. (zu e-r Annahme) hazır durmak (od. bulunmak) 2. mil. hazırlık durumu zannettirmek -t 1. haklı; hak sahibi 2. salâhiyettar, yet almak 2haltung/hazırlam a, ihzar -leğen hazır bulundur kili 3. allg. . . . sıfatiyle; mezun 4. (S.) yerinde olan; mak; hazırlamak -liegen hazır bulunmak -maehen s. haklı 5. (Notvvehr) meşru (müdafaa) 6. jur . müstahik -hallen -termaBen hakkiyle, bihakkın 2ung / !. hak ve selâhiyet 2. mezuniyet 3. (Genehmigung) lisans, ruhsat 4. (Legali- bereits 1. (sehon früher) evvelden, önceden, evvelce 2. tât) meşruiyet "i. (RechtmâBigkeit) yerinde olma; esas (sehon damals) o zamandan 3. (jetzt gleich) hemen şimdi 4. (gerade eben) henüz 5. (sehon jetzt) (daha) şimdiden Sungsacheln m lisans Sungs.zeugnls n mezuniyet vesikası ; 6. (an und für sich) zaten 7. (sogar) bile diploma bered'en 1. (überreden) ikna etm .; kandırmak 2. pej. (be- Bereltschaft / 1. hazırlık 2. (innere) temayül, muvafakat, rıza 3. mil. hazırlık (durumu, emri, kıtası); in ~ liegen schvvatzen) talâkatiyle b-ne bşi yaptırmak; yapmağa mil. hazırlık durumunda bulunmak -s.befetıl m hazırlık razı etm.; sevk etmek; baştan çıkarmak; dil dökerek (od. hazır ol) emri -s.dlenst m nöbetçilik -s.stellung / mil. kandırmak 3. (et. m. j-m) müzakere, istişare etm.; görüşmek 4. (abfâliig reden) dedikodu yapmak; arka hazırlık mevzii; ~ beziehen hazırlık mevziine girmek; sından söz söylemek; berede! werden pej. dile düşmek; -s.truppe / mil. hazırlık kıtası -s.zug m I. emre ve hare lisana gelmek -sam; Ssamkelt s. beredt: Beredlheil kete hazır tren; hazırlık treni 2. mil. hazırlık takımı beredt 1. beliğ, belâgatii, taiâkatli, selis, natıkalı, uzdilli 2. bereft’stehen hazır bulunmak -stehend emre müheyya; el (ausdrucksvoll) canlı, manalı; -e Sprache (z.B. e-r Staaltında; hazır -stellen s. bereithallen. 2stellung f mil. tistik) belâgat; -es Schweigen sükûtun belâgati 2helt / hazır tutulma -wllllg I. (geneigt) istekli, mütemayil, razı, muvafık 2. (gem) İsteyerek; seve seve; bonkör, mem belâgat; talâkat(-i lisan); selâset(-i kelâm ve beyan); natıka, hatiplik; dil uzluğu nuniyetle; can ve gönülle; gönül hoşluğu ile3. (~ gespen beregt (Beh.) mevzubahis, işbu det) helâlinden 2wl!llgkeit / 1. rıza, muvafakat 2. (guter Wil!e) hüsnüniyet, isteklilik, bonkörlük Berelch m 1. a.mil. tesir sahası (od. dairesi); menzil, erim 2. (Wissenschafts2) şümul sahası 3. (Umkreis) muhit, berennen (FuBballtor, Festung usvv.) şiddetle hücum etm. çevre 4. (der Möglichkeit) imkân sahası 5. (Amts2) jur. bereuen 1. bşe pişman olm., yerinmek; bşin pişmanlığını vazife ve salâhiyet (dairesi); kaza dairesi 6. (Radius) sia çekmek; (bşi yaptığına) nadim olm.; nedamet getirmek 7. (Umfang) şümuliyet, ittis aiyet, kaplamlılık, porte 8. 2. (bitter) başını taştan taşa vurmak 3. (bedauem) teessüf (Oebiet) saha, alan, mıntıka, bölge; im ~ des Möglichen etm., acımak; Wer seine Tochler nicht streng erzieht, bereut liegen imkân dahilinde olm. es spater. Kızını dövmeyen dizini döver. Spr . ; leh hahe es bereicher'n I. zenginletmek, zenginleştirmek 2. (Wlssen, offengestanden bereut, dap ich mich so bemüht habe. Kenntnisse) artırmak; sich ~ I. zenginleşmek 2. (unDoğrusu, emeklerime acıdım. rcchtmâBig) haram yemek; V: kaparoz etm. 3. (bei gün- Berg m 1. dağ, tepe, cebel 2. (Haufen) yığın; Wenn der ~ stiger Gelegenheit) yağmur yağarken küpünü doldur nicht zum Prophelen kommt, muB der Prophet zum ~ mak; fırsatı tam bilmek; Er hal sich au f Kösten anderer kommen. Dağ yürümezse abdal yürür. Spr.;~ und Tal Leırie bereichert. O, bütün kazancını şunun bunun sırtın kommen nicht zusammen, wohl aber Leute. Dağ dağa dan çıkarmıştır. 2ung / 1. zcnginleş(tlr)me 2. artırma 3. kavuşmaz, insan insana kavuşur. Spr.--e versetzen dağ (Gewinn) kâr, fayda 4. (unrechtmâBige) V: kaparoz, devirmek, goldene -e verspreehen olur olmaz şeyler vaat et haminto; e-e ~ erfahren (z.B. Sprachc) zenginleşmek mek; dastehen, wie der Ochs am ~ apışıp kalmak; mit et. bereif'en 1. (Fâsser) çemberlemek 2. (Auto usw.) tekerleğe hinter dem -e hallen maksatlarını gizlemek; Hinler dem — lastik geçirmek -t 1. (FaB) çember geçirilmiş 2. (Auto) woh.net] auch noch Leute. Dünyada senden başka akıllı lastik tekerlekler takılmış 3. (mit Reif bedeckt) kırağı yok mu ? in die -e gehen (Râuber, Untergrundbewegung (veya kırç) ile örtü lü; kırağılı 2u ng/ I. bandaj 2. (Auto) usvv.) dağa çıkmak; über ~ und Tal dere tepe (aşarak); lastik tekerlekler; pnömatik(-ler) Er ist lângst über aile -e. Kodunsa bull At alan Üsküdar'ı geçti. Spr.; Wir sind noch nicht über den Bütün müş bereinig'en I. (Problem) haliüfasletmek 2. (Schvvierigkciten) külâtı henüz atlatmadık. Die Haare standen ihm zu -e. bertaraf etm., kaldırmak 3. (Angelegenheit) pürüzünü Tüyleri diken diken oldu. Tüyleri ürperdi. düzeltmek; tesviye etm. 4. (Rechnung) ödemek 5. (Unebenheiten) pürüzlerini gidermek 6. (beseitigen) tathir, bergab tepe (yokuş, iniş) aşağı; ~ gehen yokuş inmek; Es tasfiye etm. Na, zahlen wir eben das Geld, und die Gegeht ~ mit ihm. fig. 1. (finanziell) Tepesi aşağı gidiyor. 2. sehichte isi bereinigl. Bu parayı verelim gitsin! 2ung / 1. (gesundheitlich) Sıhhati bozuluyor.
Bergabhang
100
banıhcn
Berg'abhang m yamaç 2abwârts s. 2ab. -ahom m bot. berltten atlı, süvari Berkellum n ehem, berkelyum dağ akçaağacı -akademle / maden akademisi Bergamott'e J bot. 1. (Bime) bey armudu 2. (Pomeranzen- Bermuda'Inseln; -s pl. n.pr. Bermüt adaları art) bergamot *81 n bergamot yağı Bemhardlner m Sen Bernar köpeği bergan yokuş yukarı; ~ gehen (od. steigen) yokuş çıkmak; Bemsteln m kehlibar, kılkapan, samankapan -mundstück Es geht wieder ~ mit itim. İşleri (bzw. sıhhati) tekrar n kehlibar ağızlık; imame yoluna giriyor. Bersagllere m (mst.pl.: Bersagllerl) (Italien) keskin nişancı; fbo t. ayıkulağı Berg'arbelter m maden işçisi; madenci -aster bersalyerc 2aut s. 2an. -balın/dişli dağ treni; havai hat; für.iküler Berserker m ayı gibi kuvvetli muharip -wut / kudurmuş•bau m madencilik; maden işletmeciliği -baulngenleur m çasına tehevvür madenci; maden mühendisi bersten 1. patlam ak, çatlamak, açılmak, yarılmak 2. flg. bergen 1. (aus Schutt, VVasser usvv.) çıkarmak 2. (aus e-r hıncahınç dolu olm.; zum 2 volt lebalep (ağız ağıza; Oefahr) kurtarmak 3. (in Sicherheit bringen) emniyet tıklım tıklım) dolu; vor Lachen schier ~ katılırcasına gül altına almak 4. (die Segel) yelken bağlamak; yelkenleri mek indirmek 5. (verstecken) gizlemek, saklamak 6. (enth.il- Bertha w W.; die Dicke — hist. kırkikilik top; Berta ten) ihtiva etm.; bşe gebe olm. 7. (Verwundcte) topla Bertram I. mV 2. m (römiseher) bot. nezle otu, akırkarha mak; s. a. geborgen berüchtlgt kötü şöhretli; esameli, damgalı, mah ut; adı Berg'erle / bot. yeşil akçaağaç -fenchel m bot. dağ havucu; kötüye çıkmış; bednam yaban kerevizi -fex m hum. dağcılık müptelâsı -flnk m zo. berücken teshir etm ., sihirlemek; göz kamaştırmak dağ ispinozu -führtr m dağ kılavuzu -glpfel m dağ başı; berückslchtlgen 1. (aehten auf) nazarı dikkate (nazarı iti doruk, şahika, zirve -hânfllng m zo. sarı gagalı ketenkuşu bar a; mülâhazaya) almak 2. (Rücksicht nehmen auf) bşe 9lg 1. (gebirgıg) dağlt(-k) 2. (m. Höhen und Niedcrungen) riayet etm.; göz önünde bulundurmak, mülâhaza etm.; inişli çıkışlı -kessel m etrafı dağlı ova -kette / dağ silsilesi saymak; hesaba katmak; nicht ~ 1. hiçe saymak 2. -knappe s. -arbeiler. -krankhelt / 1. irtifa hastalığı 2. (bei sarfınazar etm. Bergleuten) kansızlık -kristali m min. neceftaşı -land n Beruf m 1. meslek 2. (Tâtigkeit) iş güç; meşguliyet; von dağlık arazi -laubsünger m zo. dağ Mleğeni -lauch m dağ Gârtner mesleği bahçıvanlık olan; IVas isi er von ~ ? sarmısağı -leute pl. zu -matın, -mann m maden işçisi; Mesleği nedir? O, ne iş yapıyor? O, necidir? dauernd den madenci -minze / bot. karanfil yarpuzu -nymphe / myth. ~ weehseln kalıptan kalıba (od. bin kalıba) girmek; seioreat -predlgt / (Hazret! Isa'nın) dağ va'zı; cebel nutku nem ~ nachgehen işiyle güciyle meşgul olm. 2en (I) ( Inf.) -recht n maden hukuku -rücken m dağ sırtı -rutsch m I. çağırmak, celp etmek 2. (Parlament) toplantıya davet dağ kayması; kayşa, göçüş, heyelân -safran m bot. çiğ etm. 3. (zu et.) bir yere tayin etm.; vazifelendirmek; bir dem; mahmurçiçeği -sattel m deveboynu -schuh m dağ vazife başına çağırmak; angaje etm.; sich ~ (auf) I. (bei ayakkabısı -spltze / s. -gipfel. -sport m; -stelgen n dağ Beıveisführung) delil veya şahit olarak göstermek; cılık, alpinizm, alpçılık -stelger(ln f) m dağcı, alpçı, istinat etm., dayanmak 2. (auf e-e P.) adını vermek 3. alpinist -stock m I. yekpare dağ kitlesi 2. ucu demirli (sich entsehuldigen) mazeret beyan etm., ileri sürmek; sopa -ulme / bot. dağ karaağacı Berg- und Talbahn / Beruf e es nichtI Şeytan kulağına kurşuni Darauf kann man sich nicht Rıısdağı -ung / (in Seenot) jur. tahlisiye; kurtarma ve Bu, emsal teşkil etmez. 2en (II ) (Adj.) yardım -ungs.dampfrr m 1. cankurtaran gemisi 2. (Hcbe1. salâhiyettar, ehil; istidadı olan; yetkili 2. derunt meyil sehiff) maçuna gemisi -wand / yamaç -wanderung / dağ olan; sich zum Dichter ~ fühlen şairliğe doğuştan isti gezintisi (od. turu) -welde / dağ otlağı (od. merası) -werk datlı olduğunu sanmak n maden ocağı -wohlverlelh m bot. s. Arnika, -zlest m bot. Berulkraut n bot. mavi pire otu berufllch mesleki; meslek itibariyle kara kurbağaotu. s. a. Gebirgsziest Berufs'angelegenhelten pl. mesleki işler -ausblldung / mes Beriberi / med. beriberi hastalığı Berlcht m 1. rapor, lâyiha 2. (Erzâhlung) anlatı, haber, leki talim ve terbiye -beamte pl. meslekten yetişme devlet rivayet, nakil, izahat 3. (kritiseher) kontrandü 4. (z.B. memurları -berater m meslek intihabına yardım eden müşavir; psikoteknisven -ethos n meslek ahlâkı -fahrer Heres2) (resmi) tebliğ 5. (wlrtschaftlicher, vvissensehaftlicher) bülten, belleten 6. (Protokoll) mazbata 7. (Memo m 1. profesyonel şoför 2. profesyonel yarışçı -gehelmnto n randum) muhtıra 8. (kurzer) icmal, hulâsa 9. (Vormeslek sırrı -genossensehatt / sendika -kamerad m mes sch!ags2) İnha; ~ trstatıen I. rapor vermek (od. yazmak); lektaş -kleldung/iş elbisesi -konsül m muvazzaf (od. mes röportaj yapmak; raporte etm. 2. (über et.) bş hakkında lekten yetişme) konsolos -krankhelt / meslek hastalığı bilgi vermek 2en 1. (mitteilen) bildirmek, haber (od. -leben n meslek hayatı Slot mesleksiz SmlBig profesyonel malumat) vermek 2. (erzâhlen) rivayet (od. hikâye) etm.; -photograph m profesyonel fotoğrafçı -revolutlonir m fesat kumkuması -sehauspleler m Th. meslekten oyuncu anlatmak, nakletmek 3. (üher et.) bş hakkında bilgi ver -sehule / sanat okulu -tchulweten n mesleki tedrisat mek 4. (vorsehlagen) inha etm. 5. (erwâhnen) b-ne bşden -sparte /: aus der ~ hervorgegangen meslekten yetişme söz etm. 6. (ausführlich) mufassalan anlatmak 7. (Be-spieler m (Sport) profesyonel -spraehe / argo -tânzerln / richte rstatter sein) raportörlük etm.; raporte etm. 8. (auf dem Orundbuchamt) takrir vermek; sich von j-m über et. 1. (europâische) dansöz 2. (Zigeunerin) çengi 2titlg İŞ güç sahibi -unterotflzler m mit. gedikli erbaş ~ lassen b-den bş hakkında bilgi almak -erstatter m I. raportör, raporcu, röportajcı 2. muhabir -er stattung / 1. Berufung / I. bir vazife başına çağırılma; angajm an 2. (Ernennung) nasbütayin 3. (Einladung) toplantıya davet 4. kontrandü 2. rapor 3. lâyiha, takrir 4. izahat 5. raportör (Vorladung) celp, ihzar, davet 5. (innere) meyli derunt; lük, röportajcılık 6. muhabirlik berichtlg'en 1. (richtigstellen) doğrultmak, doğrulamak, ilhamı rabbani; hidayeti İlâhiye 6. jur . istinaf; temyiz; düzeltmek, tashih etm. 2. (in Ordnung bringen) nizama die Nacht der ~ (Mohammeds) Berat gecesi; geğen ein Urteil ~ einlegen bir kararı temyiz etm. (istinaf etm.); koymak; tertip, tanzim etm. 3. teehn. rektifiye etm., ünler ~ (aııf) 1. (bevveisend) delil veya şahit olarak göste ayarlamak 2ung / jur, tashih, ıslah rerek; dayanarak 2. (entsehuldigend) mazeret beyan Berlchtsvorschlag m inha kâğıdı ederek 3. (auf Prâzedenzfall) emsal teşkil eden hadiseyi beriechen kokla mak; sich ~ I. (Tiere) koklaşmak 2. (P.) F göstererek -s.beklogte mlf fr. müstenifünaleyh -s.gerleht birbirini denemek n, -s.lnstanz / fr. istinaf mahkemesi, üst yargılık -a.kltt berfesel'n I. hafifçe ıslatm ak, sulamak 2. flg. tesir altında bulundurmak 2ung / irva ve İska 2ung».anlage / sulama ger m fr. müstenit beruhen (auf) t. bşe dayanmak, istinat etm., müstenit olm. tesisatı; irva ve İska cetvelleri 2. (herrühren) bşden ileri gelmek; bşe bağlı olm. L a f die berlndet kabuklu Sache a uf sich Açtırma çuvalın ağzını 1 Lassen wir das berlngen 1. (Vögel) halka takmak 2. yüzük geçirmek
beruhlgen
101
beschelden
auf sich ~ / Bu bahsi kapatalım 1 Seint Aussagen ~ auf besânftlgen I. teskin etm ., yatıştırmak , yumuşatma k, Wahrheit. İfadeleri gerçeğe dayanıyor, -d bağlı, müte mülâyimleştirmek 2. fig. hatırım yapmak; sich ~ sü kûnet bulmak; yatışmak, yumuşamak, mülâyimleşmek vakkıf, vabeste; dayalı -d yatıştırıcı beruhlg'en 1. teskin etm., raha tlandırm ak, sakinleştirmek 2. (abschwachen) yatıştırmak, hafifletmek, dindirmek, Besatz m 1. (Borte) tiriz, pasman 2. (Saum) pervaz 3. (FaltenS) volan 4. (Schmuck) süs, garnitür 5. allg. harç 6. uyutmak 3. ( t Tösten) tescili etm., av utmak 4. (das Ge(Einfassung) zincef 7. (Stoffverzierung) aplikasyon fühl der Sicherheit verleihen) emniyet telkin etm.; -sehnur / bükme -stück n (beim Anprobieren) çatma müsterih etm. 5. (Land) sükûne kavuşturmak 6. (stabili•stlckerel /sutaş(-ı); su yolu sieren) istikrar vermek; sich ~ 1. (âulSerlich) sükûn bul mak; durulmak, dinmek, sakinleşmek 2. (innerlich) Besatzung / 1. (Garnison) garnizon kıtaları 2. (e-r Festung) gönlü kanmak; sükûnet bulmak; müsterih olm.; yumuşa müstahfız kıta; kale müdafaa kıtaları 3. (e-s Flugzeugs, Schiffs usw.) tayfa, mürettebat 4. gel. kadro, ekipaj 5. mak 3. (spez. Wind) limanlamak, oturuşmak, şiddeti işgal kuvvetleri -s.armee / işgal ordusu -s.kosten pl. işgal azalmak; yatışmak 4. (Land) sulh ve asayişe kavuşmak 5. (sich stabilisleren) istikrar bulmak; sich gar nichl mehr masrafları -s .m acht/ 1. (Staat) işgal eden devlet 2. (Trup~ können yüreği kalkmak; Die Lage hat sich beruhigt. pen) işgal kuvvetleri -s.statut n işgal yönetmeliği -t.zone Ortalık sütlimanlık, -end müsekkin, yatıştırıcı -t asude, / işgal bölgesi rahat, müsterih; Du kannst ~ sefil/ Emin ol! Sung / 1. besaufen: sich ~ V zilzurna sarhoş olm.; V: bulut kesilmek teskin; sükûnet bulma 2. (Tröst) teselli 3. (e-s Landes) Besâufnls n F hum. 1. (Zechgclage) işret meclisi; işünuş 2. sulh ve ayayışın temini Sungsmlttel n med. sinir ilâcı; (Betrunkcnhcit) sarhoşluk müsekkin, sedatif; uyuşturucu (od. trankiilzan) ilâç besüuselt F biraz çakırkeyf; nimmest Sungtpllle / med. plasebo beschüdig'en 1. zarara sokmak; hasara uğratmak; (bir berühmt meşhur, şöhret.l, namdar, ünlü, şanlı, koca; ~ kısmını) bozmak 2. (ramponieren) hırpalamak, örsele ıverden şöhretlenmek; şöhret (ad, nam) almak (od. kazan mek, sakatlamak, zedelemek 3. (Schlff) yaralamak -t I. mak); adı çıkmak; adlanmak; şan vermek; ün salmak; (z. B. B'iefınarke) sakatlanan, yaralı 2. (z. B. Stuhl) sakat Er wurde in der ganzen Well ~. Onun ünü dünyayı tut 3. (Schiff) kazazede Sung / 1. hasar, zarar, ziyan 2. naat. muştur. ~ maehen şöhretlendirmek 2h*lt /1 . şöhret, şan, avarya ad 2. (P.j şöhret sahibi; şöhretli, şanlı insan; m ~ ge- besehatten 1. tedarik, temin etm .; bulmak 2. (em irken) langen paiamak; şöhret kazanmak istihsal etm. 3. (Alj.) vasıflı; Die Sache İst so ~. İşin berühr'en I. dokunmak, ilişmek, değmek; el sürmek; temas mahiyeti şudur. Wie İst es damil ~ ? Bu iş ne merkezde? etm., lemsetmek, ellemek 2. (Thema, Frage usw.) temas Shelt /1 . keyfiyet, nitelik, vasıflar; ahval ve şerait 2. (des etm., zikretmek, değinmek 3. (leicht) sürünüp geçmek; Temperaments) tabiat, mizaç 3. (körperliche) bünye, yapışmak 4. (beeindrucken) tesir etm. 5. (unangenehm) konstitüsyon şoke etm.; gözüne diken gibi batmak; rencide etm.; kal Beschaffungskosten pl. tedarik masrafları bini kırmak 6. (angenehm) okşamak, hazzetmek; hoşa besch&ftlg'en 1. meşgul etm., işgal etm. 2. (Arbeiter) angegitmek 7. (j-n sonderbar) b-nin garibine gitmek 8. (j-n stellte usw.) çalıştırmak 3. (die Gemüter) kurcalamak 4. nicht sonderlich) lâkayt bırakmak 9. (e-n Ort) bir yerden (z.B. ein Kind) oyalamak; sich ~ 1. vakit geçirmek 2. geçmek 10. (e-n Hafen) bir limana uğramak 11. (be bşle meşgul olm., iştigal etm ., uğraşmak; Eine Frage betreffen) ilgilendirmek, alâkala(ndır)mak 12. (erreichen) schâftigt mich dauernd. Kafamda bir sual çengellendi. ermek; sich ~ bitişmek, birleşmek, ittisal etm. -end (beSung / iş güç; meşguliyet, meşgale, iştigal, vazife; ~ mit treffend) ilişikli, müteallik, ait, ilişkin; sich ~ bitişik, Sprachfragen dilcilik; ket ne geregelte ~ haben boşta gez yanyana -t: schmerzlich~elemli; unangenehm~kırılmış; mek; Sich dich doch nach e-r ~ uml Artık bir iş tutsanl fenasına gitmiş; şoke; nicht ~ werden 1. (Thema) meskût -ungs.los işsiz, meşgalesiz, meşguliyetsiz kalmak 2. (nicht betroffen werden) bşden etkilenmemek beschSI’en (Stute) aşmak Ser m aygır; hara aygırı Sseuche/ Berührung / 1. dokunma, temas, ulaşım, değme 2. (Bili.) alayık; at frengisi tuş; die ersten zartlichen -en (e-s Liebespaars) el peşrevi; beschallen med. ültrases dalgalariyle tedavi etm. in ~ kommen (mit) bşe temas etm.; mit dem Feind in ~ besehim'e n 1. utandırmak; yüzünü kızartmak 2. (in Verbleiben mil. düşmanla teması muhafaza etm.; düşmanla legenheit bringen) mahcup etm., şaşırtmak -t mahcup; temas halinde kalmak -s.TUlche / dokunma yüzeyi -s.linle ~ dastehen hacalet çekmek; yerde (od. mahcup) kalmak; f geom. mümas, teğet -s.punkt m geom. temas (od. değme) F: dut (od. muz) gibi olm.; sehr ~ ıktla sıkıla Sung / noktası mahcubiyet, hayâ, utanç; V: bozum havası beruBen tr. islemek; kurumla kirletmek beschatt'cn I. gölgele(ndir)mek; gölge etm. (od. salmak) 2. berüıten (Haus) bina iskelesini kurmak (beobachten) adım adım takip etm.; gözetlemek; peşini Beryll m min. beril, gökzümrüt -lum n ehem, berilyum bırakmamak 3. Fb . marke etm. -et 1. gölgeli 2. gözetlen F b-nin (bzw. kendi) elbisesi üzerine besabbern (sich miş 3. Fb. marke salya akıtmak Beschau / muayene, teftiş, yokla(n)ma Sen 1. bakmak, besl'en 1. bir tarlay a tohum atm ak 2. (mit et.) bir tarlaya seyretmek 2. (prüfend) yoklamak, muayene etm.; tetkik, buğday (v.s.) ekmek -t 1. (Feld) ekili, mezru 2. fig. (mit teftiş etm. Sİİch I. rahat ra ha t ve kedersiz 2. (Mystik) e t .) . . . ile örtülmüş, kaplanmış; dolu, bezenmiş murakabe halinde; -es Leben mücaveret -llchkelt / 1. betag'en 1. (ausdrücken) beyan ve ifade etm. 2. (bcdeuten) rahat rahat yaşama 2. murakabe 3. teenni bir manaya delâlet etm. 3. (vvichtig scin) ehemmiyetli Bescheld m 1. cevap, karşılık 2. jur. ihbar, tefhim 3. (Erolm.; Das besagt nichts. 1. Bu, hiç bir şey ifade etmez. 2. laQ) karar(-name), emir(-name), hüküm 4. (Mitteilung) önemi yoktur. IVas besagt dieser Satz? Bu cümlenin ifade haber, malumat, enformasyon; j- m ~ geben 1. malumat ettiği mana nedir? -t mezkûr; adı (od. bahsi) geçen; (salık, bilgi) vermek; haber göndermek; haberdar etm. mevzubahis olan 2. (amtlich eröffnen) tefhim etm .; j- m gehârig ~ geben besalt'en (Instrument) kiriş takmak -et fig.: zart (fein) ~ (F: stoften) azarlamak, tekdir etm., F sapartayı vermek, ince duygulu zılgıtlamak, zılgıt vermek; ~ ıvissen 1. bilmek; haberdar besam'en ilkah, telkih etm .; döllemek, tohumlamak Sung/: olm.; haberi (bilgisi) olm.; nakış almış olm. 2. (mit, in) künstliche ~ suni tohumlama vâkıf olm.; tam malumat sahibi olm., F; daniskasını Btsan m naat. 1. (Mast) mizana (od. bocurum) direği; kon bilmek; avuç içi (od. avucunun içindeymiş) gibi bilmek; tramizana 2. (Segel) mizana (mancana, bocurum, randa) ~ bekommen Hanya'yı Konya’yı öğrenmek; Lassen Sie yelkeni -baum m randa (od. bocurum) bombası; maço uns ~ zukommenl Bizi habersiz bırakmayın! bis auf weiteren ~ yeni bir emir gelinceye kadar -gaKel / randa gizi -stagsegel n kontramizana abaşo velenası beschelden (I) ( tnf.) I. (zu sich) çağırmak; ayağına davet
btıchelden
102
beschnelt
etm.; gelmesini emretmek 2. (zuteii werden lassen) küf 6. jur. haciz, vazıyet; el koyma; zabıt, müsadere naui. ambargo; mil ~ belegen 1. haczetmek; haciz hissesini tayin etm., ihsan etm., vermek 3. (abschlâgig) 7. (od. el) koymak; müsadere etm., zaptetmek, tevkif etm., ret cevabı vermek; sich ~ 1. (mit) iktifa etm., razı olm., katlanmak, yetinmek-, kanaa t etm. 2. (sıch einschrânken) vazıyet etm. 2. naut. ambargo koymak 3. fig. k-ne masraflarını azaltmek; ayağını yorganına göre uzatmak; inhisar ettirmek -elsen n çember demir Es war mir nicfıt beschicden. Kısmet olmadı. Nasibim besehlagen (1) ( Inf.) tr. 1. (m. Metali) teçhiz etm., donat olmadı. Möge Ihntn das gleiche Glück beschieden seirıl mak, bezemek, geçirmek 2. (Pferd) nallamak; nal vur mak 3. (Segel) naut. sarmak, saravela etm.; intr. 1. Dansı başınıza! beschelden (II) (Adj.) 1. (anspruchslos) mütevazı; başı (Spiegel usw.) buğulanmak, buzlanmak, hohlanmak, Önünde; mahviyetti; gözü tok; alçakgönüllü; yüzü yerde; dumanlanmak, donuklanmak, puslanmak 2. (Wand) kurumsuz, kibirsiz, iddiasız 2. (achtungsvotl) edepli, terlemek, rutubetlenmek 3. (EBwaren) küflenmek 4. saygılı, terbiyeli; takt sahibi 3. (einfach) sade, şansız, (Metali) donuklaşmak şöhretsiz, gösterişsiz, dervişmeşrep 4. (gering) küçük, besehlagen (II) (Adj.) I. (Spiegel u$w.) buğulu, donuk az; (Mitarbeit; Hfl.) mıırane 5. (sparsam) idareli, mukte 2. (Wand) rutubetli 3. (EBwaren) küflü 4. (Pferd) naili sit, tasarrufkâr 6. (genügsam) kanaat sahibi; kanaatkâr 5. (in et. gut ~ sein) bş hakkında vukuf sahibi olm.; bşi 7. (Oeschenk) âcizane, naçiz 8. (stili, vertrâglich) maz iyi bilmek; bir sahada yeditulâsı olm. 6. (ausgezeichnet lum, sessiz, uysal 9. (übermâBig) ayak türabı (gibi) 10. ~ ) Sch. depo; beton gibi 7. sehleeht ~ in Geographie (Preise) mutedil, uygun II. F s. beschissen; ~ biirgercoğrafya düşkünü liches Lebtn ortahal; in ~ bürgerlichen Verhaltnissen Beschlag'hammer m (des Hufschmieds) nallama çekici lebtnd ortahalli; in -em MafSe hafif tertip; ~ leben ten -nıhme / 1. haciz, vazıyet; el koyma; zoralım, zabıt, cerede pişirip kapağında yemek; meine -e Behausung müsadere, tevkif 2. (neutraler Schiffe) angarya 2nahmen bendehane 2helt / I. tevazu, mahviyet, alçakgönüllülük, 1. haczetmek; el koymak; zor atımına çarpmak; zaptet gönülsüzlük, kibirsiztik 2. dervişlik, gösterişsizlik, sade mek; müsadere, tevkif etm. 2. (Zeitung) topla(t)mak 3. lik 3. mazlumiyet 4. edep, saygı; ~ an den Tag leğen naut. ambargo koymak; vazıyet etm. -schmled m nal tevazu (od. mahviyet) göstermek bant -zetslng m naut. likatura, kalçete beschelnen ziya neşretmek; aydınlatmak beschleichen 1. gizlice yaklaşmak 2. (Angst, Sorge usw.) bescheinlg'en I. tasdik etm .; yazı ile tekit etm.; tevsik almak, tutmak etm. 2. (bezeugcn) şahadet etm. 3. (den Empfang) a) (von beschleunlg'en I. tacil, tesri etm .; tezleştirmek, çabuklaştır Oeld) makbuz vermek b) (von Briefen) vusulünü bildir mak, hızlandırmak, süratlendirmek, akselere etm. 2. mek 2ung / 1. vesika, tasdik(-name), rapor, sertifika, (den Schritt) adımlarını sıklaştırmak; sich ~ 1. tezleş şahadetname, belge 2. (Quittung) makbuz, alındı 3. a. mek, süratlenmek, hızlanmak; hız almak; çabuklaşmak; -t 1. müstacel 2. Adv. müstaceliyetle -es Verfahren jur. mil. ilmühaber beschelBen V 1. boklamak 2. (betrügen) aldatma k; s.a. seri muhakeme usulü; -er Puls med. sık nabız 2ung / beschissen acele, tacil, istical, ivme, akselerasyon, tezlik; Mit et. ~ beschenken 1. (j-n) b-ne hediye vermek 2. (j-n m. et.) bitteI F Çabukçenel beschlIeB'en 1. (festlegen) karar vermek; kararlaştırmak b-ne bşi hediye, ihsan etm. bescher'en 1. (hediye olarak) vermek; bahşetmek 2. (brin2. (abstimmen) rey vermek 3. (beabsichtigen) tasmim gen) getirmek; Europa den Frieden ~ Avrupayı sulha etm., azmetmek, cezmetmck, niyet etm. 4. (gerichtllch) hüküm vermek 5. (beenden) kesmek; nihayete erdirmek kavuşturmak 2ung / 1. hediye, ihsan dağıtılması 2. 6. (sein Leben) ölmek 2er m z. va. vekilharç, kâhya pr. Noel hediyeleri 3. iron. (a. e-e schöne ~ ) nahoş bir sürpriz; Da haben wir die ~ / Göründü Sivas’ın bağları! 2erln / 1. idareci 2. (im Hotel) çamaşıra baka n kadın ÇattıkI Hapı yuttuk! (volkstüml.): Var babana selâm bcschlossen vgl. beschtiefkn. Es İst -e Sache, d a p ............ takarrür etmiştir, in et. ~ tiegen içinde bulunmak söylet bescheuert F 1. (dumm) ahmak, ebleh 2. (verrückt) deli, BeschluB m 1. (Entscheidung) karar, hüküm, muhakeme, mecnun; aklını oynatmış yargı(-tama) 2. (Abstimmungs2) rey 3. (Absicht) azim, beschichten üzerine tabaka sürmek cezim, tasmim, niyet 4. (Ende) son, nihayet, netice, sonuç; ~ fassen karara varmak; karar vermek; den ~ beschlcken 1. (Parlament usw.) mebus (murahhas, mümes bilden (maehen) bitirmek, nihayetlendirmek; sonuncu sil, temsilci, milletvekili) göndermek 2. (Messe, Ausstellung) katılmak, iştirak etm. 3. (Hochofen) doldurmak 4. olm. 2fihig haddi nizamiye malik; nisabı haiz -fühlgkeit / haddi nizami; nisabı ekseriyet -fassung / karara (sein Haus) z. va. işlerini yoluna koymak beschlcBen ateş etm ., ateşe tutmak, ateş altına almak, varma; karar ittihazı topa tutmak, bombardıman etm., dövmek beschmelBen F s. bewerfen bcschmleren I. (aufstreichen auf) sıva(la)mak, sürmek 2. beschlldem (sokak) levhaları takmak (m. Fett od. ö l) yağlamak 3. (besehmutzen) bulaştırmak, beschlmpf'en sövmek; sövüp saymak; hakaret, tahkir etm.; kirletmek, pislemek 4. (Papier usw.) karalamak; sich — b-nln silsilesine okumak; küfürler savurmak; sebbüşetkirlenmek; üstü başı lekelenmek; leh habe mich mit metmek; çamur atmak; atıştırmak; rüsvay etm. yuf Farbe besehmiert. Boya üstüme bulaştı. Das Kind hat borusunu çalmak; V': kalaylamak, b-ne kalay basmak; sich das Gesicht mit Marmelade besehmiert. Çocuk reçeli j- n wüst ~ b-nin üstüne başına etm.; sich wüst ~ biriyüzüne sıvadı biriyle sövüşmek; sövüşüp sayışmak; atışmak; atışıp beschmutz'en 1. kirletmek, pislemek, telvis etm., mundartutuşmak 2ung / hakaret, tahkir, sebbüşetim lamak; çamur (kara, berbat) etm. 2. fig. lekelemek; sich beschlrmen 1. muhafaza ve siper altına almak; himayesine ~ 1. üstü başı kirlenmek 2. (spez. Kleinkind) altına etm., almak 2. (verteidigen) müdafaa etm. 3. (schützen) vikaye altına kaçırmak -t pis, mundar, kirli, bulaşık, çamurlu etm., korumak, kollamak, göz etm. beschnarchen F 1. istihareye yatmak; bşi ertesi güne Beschlrrung / koşum malzemesi bırakmak 2. allg. (überlegen) düşünmek; ölçüp biçmek; BeschlB m V yalan dolan; hile; dolandırıcılık iyice bakmak; yoklamak beschissen V boklu, yaş, kötü, nahoş; ~ wie e-e Hühner betchntld'en 1. (kenaıını) kesmek; biçmek, tayyetmek, leiter V bombok yontmak 2. (rituell) sünnet etm. 3. (Bâume) budamak bcschlabbem F dil dökerek kandırmak; sich ~ yemek 4. (Hecke) kırpmak 5. (Reben) filizlemek 6. fig. azaltmak, yerken elbisesini kirletmek indirmek 7. (j-m die Flügel ~ ) fig. hürriyetini tahdit besehlafen istihareye yatmak; bşi ertesi güne bırakmak etm. 2er m sünnetçi 2ung / sünnet, hitan 2ungsteler / Beschlag m I. demir; maden teçhizatı; çember 2. (Huf2) sünnet düğünü (od. cemiyeti) nallama 3. (Hufeisen pl.) nallar 4. (feiner Nlederschlag) buğulanma, buğu, hohlanma, duman, pus 5. (Schimmel) besehnett karla örtülü; karlı
bcschnlttcn
103
bc s« stn
dert, mihnet, sıkıntı 3. (Last) ağırlık, sıklet, yük 4. (kör beschnitten sünnetli pcrliche) ağrı, sızı, sancı, bozukluk, veca 5. (seelische) beschnüffeln; bcschnuppem 1. koklamak; kokusundan an rahatsızlık, keyifsizlik, huzursuzluk 6. (Klage) şikâyet, lamak 2. (P.) denemek, yoklamak 3. pej. bşe burnunu şekva, sızıltı, itiraz, dava, tazallüm; einfache ~ jur. adi sokmak; sich (gegensetlig) ~ 1. koklaşmak 2. (P.) itiraz; ~ führen (über) bşden şikâyet etm. -buch n birbirini denemek şikâyet defteri -führer(ln /) m şikâyetçi, davacı -reeht n beschönlgen 1. mazur göstermek; ayıbını örtmek; maskele (od. istida) hakkı -schrlft / şikâyetname -stelle / arzuhal mek 2. (in günstigeres Llcht setzen wollen) fenayı iyi itiraz komisyonu göstermek; yaldızlamak beschottern çakıl taşı dökmek; balast dökmek (od. döşemek) beschweren 1. (Magen usw.) ağırlık vermek; mideye otu r mak 2. (m. et.) yükletmek, tahmil etm. 3. (Gewissen) besehrünken 1. hudut tayin etm .; sınırlandır mak; tah dit, vicdanını kirletmek 4. (belâstigen) rahatsız etm., zahmet takyit etm. 2. (Zalıl, Menge) daraltmak, hasretmek, vermek 5. (lose Papiere usw.) kâğıtların uçmaması için çevrelemek, azaltmak, indirmek; sich ~ (auf) I. (sich üzerine ağırlık koymak; sich ~ (bei j-m über et.) b-ne begnügen mit) (bşle) iktifa etm.; kanaat etm ., yeter bşden dolayı şikâyet, şekva, tazallüm etm .; eli yakasında bulmak, yetinmek 2. (begrenzt sein auf) inhisar etm .; olm.; şikâyetçi olm.; sızlanmak, betelenmek, yanıkmak, münhasır kalmak; çevrelenmek beschrbnkt I. mahdut, mahsur, mukayyet, münhasır, yakınmak sınırlanmış, çevrilmiş 2. (Zeit) dar, kıt, kısa, az 3. (Raum) beschwer’lich 1. (mühsam) eziyetli, zahmetli, yorucu, meşakkatli 2. (lâstig) müziç, cansıkıcı 3. (sehvvierig) güç, vüsatsız, küçük, dar, sıkışık 4. (unzureichend) nakıs, müşkül, zor, çaparız, külfetti, sıkıntılı; ~ falten 1. b-ne eksik, noksan, yetmeyen 5. (geistig) darkafalı, gabi, yük olm. 2. rahatsız etm., sıkmak; als ~ empfinden ahmak, anlayışsız, mankafa; izanı kıt (od. mahdut); yüksünmek 2nls / s. Beschıverde (1). 9ung/ mükellefiyet havsalası dar; horoz akıllı; kuş beyinli; kalın kafalı; etkafalı; akıl züğürdü; aklı kıt (od. kısa); F: armut beschwlchtigen 1. yatıştırm ak, teskin etm ., avutmak 2. (lindern) uyuşturmak, tahfif etm. 3. (sein Gewissen) gibi; dangalak; V; kapsalak, angıt, hırtapoz, dilgoz; in susturmak, uyutmak 4. (e-n aufgeregten Menschen) -en Verhaltnissen leben darlık çekmek; sıkıntı içinde hamını almak; ağız tamburası çalmak 5. (Hunger) yaşamak; ~ sein (auf) münhasır olm.; Sein Einflufi isi aldatmak -d yatıştırıcı au f dos eigene Dorf ~ . Nüfuzu kendi köyüne mahsurdur. beschwindcln 1. (belügen) yalan söylemek 2. (betrügen) -er Spielraum sıkılık; ~ haftbar mahdut mesuliyetli dolandırmak, aldatmak; dolaba (od. kafese) koymak; besehrankt (Bahnübergang) bariyerli; bekçili tren yolu Beschrank'tlıelt/ 1. (des Raumes) darlık, sıkışıklık 2. (der dalavere çevirmek; trişörlük etm., V: mantarlamak; üçkâğıtçılık etm. Zeit) azlık 3. (des Geistes) hamakat, gabavet, anlayışsız lık, mankafalık, kafasızlık, darkafalılık, dargörüşlüli'ık besctnvlng'en fig. canlandırmak -t 1. kanatlı fa. fig.) 2. ((link) çevik, çalâk; eline (bzu>. ayağına) çabuk 3. (feurig) -ung / tahdidat, kayıt beschrelb'en 1. (Papier) üstüne yazmak 2. tarif, tavsif, heyecanlı, coşkun, ateşli, hararetli 4. (fröhlich) neşeli, tasvir etm.; anlatmak, tanımlamak, vasıflandırmak, canlı St.heit / ateşlilik, coşkunluk, hararet betimlemek, nitelemek 3. (zeichnen) resmetmek; çizmek; beschwlpst F çakırkeyf; keyif halinde; kafası tütsülü sich ~ lassen tarife gelmek -end tasviri, betimsel, beschwör'en I. yeminle teyit ve tasdik etm. 2. (Geister) deskriptif, vasfl 2ung / tarif(-name), tavsif, tasvir, a) çağırmak; davet etm. b) afsunla defetmek 3. (anflchen) betim(-leme), portre; evsaf ve eşkâlini bildirme istirham etm.; yalvarıp yakarmak 2er m 1. (in vorisl. btsehrelen F: leh will es nichl ~ . Şeytan kulağına kursun! Zeit) arpağcı 2. üfürükçü, muskacı 2ungs.buch afsunname besehreiten 1. (Weg) ayağını basmak; adımını almak 2. Sungs.lormel / üfürük, muska; üfürükçülük formülü; (neue Wege) fig. çığır açmak 3. (Laufbahn) bir kariyere afsun duası; arpağ salik olm. 4. (Rechtsvveg) mahkemeye müracaat etm. bcsecl'en canlandırm ak, ihya etm ., ruhlandırmak; Er İst von dem heipen Wunsch beseell, nach İstanbul zu fahren. bcschrift'en 1. üzerine yazı yazmak 2. (e- r Bildbeschrci bung beigeben) leja nt ilâve etm. -et: -er Slein yazılı İstanbul’a gitmek emeliyle yanıp tutuşmaktadır (od. taş 2ung/ I. yazı, kitabe 2. lejant yakılmaktadır), -t ruhlu; mus. a. canlı besehuhen 1. kundura giy(dir)mck 2. (Pfahl) kazığa yüksük besehen 1. bakmak, seyretmek, dolaşmak 2. (prüfend) geçirmek teftiş ve muayene etm.; gözden geçirmek 3. (Schlâge betchuldig'en I. kab ahat isnat etm.; suçlandırmak; suç usw.) yemek; bei Licht ~ fig. yakından tetkik etm.; atmak; sanıklamak, ittiham etm. 2. (verdaehtigen) ein unverhoffles Olück ~ başına devlet kuşu konmak; bühtan (od. iftira) etm.; sich gegenseitig ~ suçu bir nimete konmak; atıfete mazhar olm. b-ne gün doğmak; birlerinin üzerine atmak -t; 2te m// müttehe m, maznun, keinen roten Heller bei el. ~ kesesine hiç bir şey girm emek; suçlanmış, müddcaaleyh, sanık, töhmetli; suçlu sanılan; Du kannst gleich el. ~ t (Drohung) Dur, senin yuvanı kabahatli 2ung / suç isnadı; itham, töhmet, iftira, yaparım! Görürüz elbette! Da kannst düet. ~ (scil. wenn du es mil ihm aufnimmst)! Pabuç pahalı 1 büh tan beschummeln; besehupsen F s. betrügen beseltigen 1. ortad an kaldırmak; ber taraf etm .; bir kenara beschürzt önlüklü bırakmak; lağvetmek, ekarte etm .; aradan çıkarmak; BeschuB m: ünler ~ nehmen mil. ateş altına almak gidermek 2. (Schvvierigkeitcn, MİGstânde) hallüfasletmek, besehütten üzerine dökmek tesviye etm., düzeltmek, izale etm., temizlemek; icabına beschütz'en I. korumak; vikaye, himaye, sıyanet, muha bakmak; çözmek 3. (P.) likide etm., öldürmek, pakla faza etm.; tesahup ve iltizam etm.; göz etm., hıfzetmek, mak, tasfiye etm. esirgemek 2. (protegieren) iltimas ve tavsiye etm. 3. besellgen bahtiyar etm ., saadet bahşetmek (verteidigen) müdafaa etm. 4. (sichem) emniyet altına Besen m 1. süpürge 2. F pej. kart karı; cadaloz; Wenn das almak 2er(in f) m I. hami, koruyucu 2. (Protektor) nicht stimml, frefi' ich e-n dreekigen ~ l V İş böyle mültemis, kayırıcı, arka; dümendeki dayı 3. (Verteidideğilse, kellemi keserim! -blnder m süpürgeci -glnster m ger) müdafi bol. süpürge katırtırnağı -helde/ bol. çalı çırpı; süpürge beschwatzen 1. bş hakkında konuşmak; gevezelik etm. otu (od. çalısı); funda -kleestrauch m bol. katır çiçeği; 2. (P.) talâkatiyle b-ne bşi yaptırmak; yapmağa razı katırtırnağı -kraut n bol. süpürgedarısı -stlel m süpürge etm.; ikna etm., kandırmak; dalgınlığına getirmek; alt sapı (od. sopası); mil dem ~ Bekanntschafl maclıen F çeneden girip üst çeneden çıkmak; sich ~ lassen yalan hum. süpürge sapı yemek -wlnde / bol. Rodos odun vaatlere inanmak; kanmak, aldanmak ağacı Beschwer / seli. s. Beschwerde (1) besessen 1. (von bösen Geistern) şeytana tutulm uş; ecinnili, Beschwerde / 1. (Mühe) meşakkat, müşkülât, zahmet, cinli, çarpık 2. (sehrullig) manyak, kaçık 3. (e-r S. verkülfet, eziyet 2. (Kummer, Mühsal) azap, keder, gaile, fallen) müptelâ, düşkün 4. (von e-r İdee) takınaklı; wie
besetzeıı
104
bespltzeln
~ sein (von) parmağına dolamak (od.sarmak); sich wie ~ zur IVahrung des kolonialen -es müstemleke topraklarının gebârden cin (od. ecinni) tutmak; iyi saatte olsunlara bütünlüğünü korumak için -störungsklage / jur. müda karışmak; ganz ~ sein 1. (von e-m Wunsch) bşle yana halenin men’i davası -tum n 1. var, mamelek 2. (groBes) yakılmak 2. (von e-r Idee) bir fikre saplanıp kalmak malikâne; ~ isi ein Slück Leben. Mal canın yongasıdır. 2heit / 1. çarpıklık 2. (Leidenschaft) iptilâ, düşkünlük, Spr.; zu ~ kommen mal edinmek -tltel m s. -reeht. -übertiryakilik 3. (Entzücken) meczupluk 4. (Manie) mani; gabe / temlik -übertragung / mülkiyetin nakli; iyeliğin musallat fikir; takınak, monomani, obsesyon geçirilmesi -urkunde / hüccet besetz'en I. üstüne koymak; süslemek, bezemek, donat besoffen V sarhoş; V: bulut, küp, mastor, zom mak, teçhiz etm. 2. Th. (Rollen) rollerini dağıtmak, tevzi besohlen pençe takmak; taban geçirmek etm. 3. (Stelle) bir memuriyete nasbütayin etm. 4. a. mil. besold'en ödemek; maaş (ücret, gündelik, aylık vs.) vermek zaptetmek, işgal etm., istilâ etm. 5. (Platz) meşgul etm., -et maaşlı, ücretli; gut ~ dolgun maaşlı 2ung / maaş, işgal etm., rezerve etm. 6. (bemannen) tayfalandırmak; ücret, gündelik, aylık 2ungs.p!an m barem cetveli aile Clbergânge ~ mil. bütün geçitleri tutmak; den Kragen besonder 1. hususi, (k-ne) mahsus, ayrı 2. (auBergewöhnmit Pelz ~ yakaya kürk geçirmek; vom Feind besetzt iner lich) nadir, seçkin, fevkalâde, istisna! 3. (sonderbar) den (Land) istilâya uğramak -t 1. meşgul; işgal altında 2. garip, tuhaf ; -e Umstande pl. müstesna haller; im -en 1. s. komple, dolmuş; Altes Boş yer yok! Hıncahınç dolu! besonders. 2. ayrıca 2helt / I. hususiyet 2. fevkalâdelik 3. 2ung /1 . Th. rol dağıtımı 2. işgal, istilâ; in siebenfacher ~ garabet, tuhaflık 4. (Spezifitât) türsellik, neviyet, özgül mus. yedi katlı lük 5. (Spezialitat) spesyalite 6. (Geprâge) kaşe beslchtlg'en 1. bakmak, gezmek, dolaşmak, seyretmek, besonders hususiyle, bilhassa, hele, özellikle, ayrıca, ziya ziyaret etm. 2. (prüfend) gözden geçirmek; teftiş, tetkik, desiyle; her şeyden evvel; ganz ~ en başta; gayet, kat muayene etm.; yoklamak 3. jur. keşif ve muayene etm.; merli; nichl ~ a) pek o kadar değil b) şöyle böyle; İn Das Haııs wurde heule zweimal besichligl. Ev bugün iki diesen Tagen habe ich ~ viel zu tun. Bugünlerde meşguli defa gezildi. 2u ng/ vgl.besichtigeıı. 2ungs.gebühr/görüm yetim ziyade, der Tag, an dem ~ heftige Kâmpfe statl fanden muharebenin en civcivli günü; Er jagjt gern, ~ lük besiedel'n (Gebict) bir yere ahali işkân etm., yerleştirmek - t: Wachteln. Avı pek sever, ille (od. hele) bıldırcın avını, dicht ~ mamur besonnen (I) (Adj.) ihtiyatlı, temkinli, tedbirli, basiretli, besiegeln 1. z.va. mühürlemek; temhir (tahtim) etm:; vakarlı, vakur, ağırbaşlı, soğukkanlı mührünü basmak 2. (j-s Schicksal) akıbetini, mukad besonnen (II) ( Inf.) (güneş hakkında) aydınlatmak deratını tayin etm. 3. (bekraftigen) kuvvetlendirmek; Besonnenheit / ihtiyat, ağırlık, ağırbaşlılık, oturaklılık, teyit ve takviye etm.; seine Trene mil dem Tod ~ sada vakar besonnt güneşli katini kanı ile perçinlemek beslegtn I. yenmek, mağlup etm.; galebe çalmak; alt etm.; besorgen 1. (besehaffen) tedarik, temin etm .; sağlamak; altına almak; pes dedir(t)mek; sındırmak 2.flg. ram etm., satın almak; bulup getirmek 2. (befürchten) korkmak, zaptetmek; besiegl werdeıı sırtı yere gelmek endişelenmek 3. (Sorge tragen) ihtimam, itina etm.; dikkat ve takayyüt etm.; özenmek 4. (pftegen; sich Blsigue n Ka. bezik kümmern) bakmak 5. (erledigen) yapmak, görmek; besingen şarkı veya şiir söylemek uhdesinden gelmek; hazırlamak 6. (heimzahlen) misliyle beslnn'en: sich ~ 1. sükûnetle düşünmek; teemmül etm. 2. (auf) bşi, b-ni hatırlamak, dcrhatır etm. 3. (e-s anderen) mukabele etm.; bşin öcünü almak; Was du lust, besorge gründlichl Vurursan acıt, yedirirsen doyur! Spr. s.a. befikrini değiştirmek; caymak; zihnini çelmek 4. (auf sich sorgt selbst) şuurlanmak; ohrıe sich zu ~ 1. hiç düşünmeden (od. fikretmeden), bilûtecmmül 2. (ohne Zögern) hiç Besorgnls / 1. (Befürchtung) korku, endişe, merak, üzüntü, kuşku; gönül darlığı 2. (Kummer) kaygı, gussa, tasa ; ~ tereddüt etmeksizin; derhal -lich I. düşünceye dalarak erregen kaygı vermek; in ~ versetzen endişeye düşürmek 2. (mystisch) hali murakabede; istiğrak (od. vecit) ha (od. sevk etmek); endişelendirmek; in ~ geraten endişe linde 3. (gemâchlich) teenni ile 4. (innerlich erhebend) lenmek; ateşe düşmek; zu ~ Anlap geben vahimleşmek yüksek duygulara ulaştıran; manevi huzur bahşeden 2erregend 1. endişe verici; vahim, mühim, önemli, ağır 2ung / I. (BevvuBtsein) şuur 2. (Oberlegung) teemmül, 2. gussalandıran tefekkür 3. (das Sich-Besinnen) hatıraların daveti; anğı besorgt I. (unruhig) endişeli, düşünceli, rahatsız, huzursuz, çağrısı; Durch e-n Stockhieb iiber den Kopf verlor er die tasalı; merak içinde 2. (bekümmert) gaileli, kaygılı, Kalasına bir sopa vurularak bayıltılmış. ıvieder bei ~ meraklı, kasavetli 3. (sorgsam) itinalı, ihtlmamlı, özenli, ayık; j-n zur ~ bringen b-nin aklını başına getirmek; dikkatli; ~ sein (um) t . b-ne, bşe dikkat ve ihtimam etm .; ayıltmak; ıvieder zur ~ kommen k-ne gelmek; aklı başına . . . hakkında endişe duymak 2. tasasını çekmek 3. gelmek; ayılmak; nichl zur ~ kommen lassen aman aralık içine çakıl kaçmak; mil rührender Liebe ~ sein (um) el vermemek; b-ne göz açtırmamak -ungs.los 1. (bcvvııOtlos) üstünde tutmak; b-ne pervane olm. baygın 2. (ohne klares BewuBtsein) şuursuz; aklı başından Besorgung / l. (Beschaffung) tedarik, mubayaa 2. (Ausfühgitmiş 2ungs.losigkelt / 1. baygınlık 2. şuursuzluk rung) yap(ıl)ma 3. (-en pl.) sokak işleri; -en maclıen Besltz m I. jur. zilyetlik 2. (Verfügung) tasarruf 3. (Eigensokak işlerini görmek; çarşıya gitmek; öteberi almak; tum) mal, mülk, mülkiyet 4. (Reichtum) zenginlik, alışveriş yapmak; tedarik görmek; mübayaada bulun variyet, varlık, servet; ~ bringt Sorgen. Her kimin bağı mak var, yüreğinde dağı var. Spr. Servetin mi var, derdin var! el. in seinen ~ bringen bşe temellük etm.; in ~ nehmen; bespann'en 1. (Wagen) arabaya at koşmak 2. (S.i.) kiriş takmak; kirişlemek 3. (Bogen) yay ile teçhiz etm. 4. (m. ~ ergreıfen (von) 1. ele geçirmek; zaptetmek; işgal, ilhak Stoff) örtmek, germek, iksa etm., bezemek -t koşu(m)lu etm.; benimsemek 2. temellük etm.; im ~ von el. sein s. 2ung/ 1. koşum 2. koşum hayvanları 3. (Saiten) kirişler, besitzen. ( ıvieder) in den ~ von el. bringen 1. (tekrar) teller 4. (Überzug) örtü, kılıf, çarşaf sahip kılmak; malını iade etm. 2. (yeniden) kazandırmak 2anzelgend gr. mülk! 2en 1. jur. bşe zilyet bulunmak 2. bespelen üstüne (od. yüzüne) tükürmek; sich ~ kusarak kirletmek malik, haiz, sahip, mutasarrıf olm.; elde tutmak 2end besplegeln flg. aydınlatmak, ışıklandırmak; sich ~ kendi mal mülk sahibi; varı olan -er(ln f) m I. jur. zilyet 2. sini aynada seyretmek mutasarnf, sahip, malik, iye, malsahibi 3. H hamil; den ~ ıvechseln elden ele geçmek -ergrelfung / ele geçirme; bespielen 1. (Platte, Tonband) anrejistrman yapmak; plâğa almak; banda geçirmek 2. Th. (bir yerde) oyun işgal, ilhak, zabıt -er in/ sahibe (z.va.) 2los malstz, mülkoynamak süz, proleter; varı olmayan -losigkeit /servetsizlik -reeht n iyelik, malikiyet, sahiplik -schutzklage / jur. zilyetlik besplnnen etrafına iplik sarmak davası -stand m 1. tasarruf durumu 2. H aktif sermaye; bespitzein gözetlemek; tecessüs, hafiyelik, muhbirlik etm.
bespötteln
105
bestehen
bleibe ich Ihr sehr ergehener . . . (Briefschlııü) En derin bespötteln yukarıdan alarak alay etm.; zevklenmek saygılarımı sunarım, tıach -en Krafıen alabildiğine; zum besprech'en I. konuşmak, görüşmek, bahsetmek, deşmek 2. -en haben b-le alay etm.; b-ni maytaba almak; b-nc (in gröBerem Rahmen) müzakere, münakaşa, istişare etm.; takılmak; zum Sen der Armen fakirler yararına; Es geht oylaşmak 3. (Buch usw.) tenkit etm.; kontrandü vermek 4. (vcreinbaren) anlaşmak, sözleşmek; mutabık kalmak İhın nicht zum -en. a) (geschâftlich) İşleri pek iyi gitmiyor, 5. (Schallplatte) b-nin sesini plâğa almak 6. (aberglâu- b) (gesundheitlich) Sıhhati pek yolunda değil, el. zum -en geben I. (spendieren) ikram etm. 2. (erzâhlen) nakletmek, bisch) okumak; üfürükçülük etm.; sich ~ (mit) 1. mülâki anlatmak olm., görüşmek; akıl danışmak 2. müzakere, münakaşa, bestall'en bir memuriyete tayin etm. atamak -t a. beratlı mübahase etm. Sung / 1. mülakat, görüşme, hasbıhal, temas 2. müzakere, tartışma, münakaşa, istişare, müşa Sung/1. tayin 2. (2s. urkunde) berat, icazetname, diploma vere, konferans, oylaşım 3. (kritischc) tenkit, kontrandü, Bestand m I. (Existenz) vücut, mevcudiyet, varlık 2. (Fortdauer) devam, deymumet, müddet, sürek, imtidat 3. tanıtma 9ungs.zlmmer n müzakere (od. brifing) salonu; (Stabilitât) istikrar, davamklık, metanet 4. (LagerS) depo mükâleme odası mevcudu 5. (Kassen9) kasa mevcudu;efektif 6.(eisemer) besprengen üzerine su serpmek demirbaş mevcudu; stok 7. (Vorrat) rezerva 8. (RestS) bespringeıı (Tiere) dişi hayvana aşmak bakiye; ~ haben; von ~ sein dayanıklı olııı., baki olm., bespritzen I. (m. VVasser) su serpmek 2. (m. Schmutz) üstüne çamur (od. zifos) sıçratmak devam etm., sürmek; böyle kalmak 2en (m. Bâumcn) ağaçlı; s.a. bestehen. 2fest dayanıklı besprühen üzerine fışkırtmak bespucken üzerine (od. yıjzüne) tükürmek bestândlg I. (unverânderlich) sabit, değişmez, müstakar 2. bespülen sulamak; İska etm. (daucrhaft) dayanıklı, müstemir, stahl, baki, payidar 3. besser 1. daha iyi; evlâ, yeğ 2. (überdurchschnittllch) (andatıemd) mütemadi, sürekli, daimi;arası kesilmeyen; vasattan yukarı; (yüksek) kaliteli; -e Gesellschaft yüksek fasılasız, berdevam 4. (treu) vefalı 5. Adv. daima, müte tabaka; wer -e Tage gesehen hat gün (od. eyyam) görmüş; madiyen, boyuna; ~ wiederholen diline virt etmek 2kelt es — haben als ein anderer 1. vakti hali bir başkasımn/ I. sebat, sabitlik, metanet, devam, karar, istikrar 2. kinden müsait olm. 2. atlg. daha az sıkıntı çekmek; ~ ikdam, sabır 3. imtidat, müddet 4. deymumet, istimrar werden I. iyileşmek; salâh bulmak; salâha yüz tutmak; 5. vefa tslah olunmak, düzelmek, terakki etm. 2. (Lage) iyiye Btstands'aufnahme / envanter tanzimi; demirbaş eşyayı dönmek 3. (VVettcr) açılmak 4. (Börscnkurse) yükselmek; sayma -liste / demirbaş eşya cetveli -verzelchnls n mev ıverin nitmand Ses da İst (stil. will ich es übernehmen) cut defteri; demirbaş adam yokluğunda; Er versteht es eben nichi ~ . (grob): Bestandteil m mütemmim cüz (od. unsur); cüzü mürekkep Eşek hoşaftan ne anlar? (a. m. der. Forts. suyunu içer -e pl. aksam, mürekkebat; ~ der Tragödie Th. trajedinin tanesini bırakır.); sie tiden — (daran) zu ... daha iyisi; öğeleri; ohne fremde ~ katışıksız, saf; ~ e-s Vergleichs stil, erkânı teşbih; benzetme öğeleri daha iyi olurdu; ~ als nichts (F: als die hohle Hand) hiç yoktan iyi 2 İst ~ . 2 zuviel als zu wenig. Artık mal göz bestirken I. (j-n in et.) kuvvet ve metanet vermek; b-ni çıkarmaz! (Spr.); ~ gesagt daha doğrusu; İn so et. bşde desteklemek 2. (in e -r Überzeugung) kanaatini tak miseht man sich ~ nicht ein. Böyle şeylere karışılmaz. viye etm. 3. (festigen) sağlamlaştırmak, kuvvetlendir Etmas Ses gibi es nicht. Bundan iyisi sağlık. 2 tot als mek; tekit ve tasdik etin., takviye etm. Sklave. ölüm kölelikten yeğdir, je eher, desto ~ ne kadar bestâtlg'en 1. teyit, tasdik, tevsik, şahadet, legalize etm. çabuk olursa, o kadar iyi; /dr ~ hallen müreccah tutmak ; 2. (erharten) kuvvetlendirmek, pekitmek; takviye, tekit Der eine İst nicht ~ als der andere. Ayvaz kasap hep bir etm. 3. (Brief) alındığım bildirmek 4. (deutlich zeigen) hesap. (Spr.); e-e Wendung zum Sen salâha doğru bir ispat etm., tebeyyün ettirmek, zâhirc koymak 5. (betahavvül; Elmas Ses fâllt dir wohl auch nicht ein ? spött. vvahrheiteıı) sahileştirmek, gerçekleştirmek, tahakkuk Aklınla bin yaşa! Dos 2e İst der Feind des Guten. Spr. ettirmek; sich ~ (Nachricht usw.) teeyyüt etm.; sıhhati Daha iyi olan, iyi olanın düşmanıdır. Akıl akıldan üstün tahakkuk etm.; doğru çıkmak; sahileşmek, gerçekleş dür. (Sp r.)\we r altes ~ missen witl iron. akıl hocası; Diemek; Seine Ernennung ıvurde vom Staatsprâsidenten beser Bleistift ist elmas ~ als der andere. Bu kalem ötekinden stâtigt. Onun tayini yüksek tasdika iktiran etmiştir. hallice. 2ung / 1. tasdik, tey it, tevsik, legalizasyon 2. takviye 3. bessern I. iyileştirmek, düzeltmek; yoluna koymak; tanzim (Bescheinigung) vesika, tasdikname, sertifika, İlmühaber ve ıslah etm. 2. (voranbringcn) terakki ettirmek; salâha 4. (düreli Abzeichnen) sah; seine ~ finden teeyyüt etm., doğru götürmek 3. (Ertrag) yükseltmek; sich ~ 1. s. sağlamlaşmak besser »erden. 2. (in sich gehen) ıslahı nefsetmek 3. (Ver- bestatt'en gömmek defnetmek; toprağa vermek -et metfun, nunft annehmen) yola yatmak gömülü 2ung/ölü gömme; tedfin Bessenıng/iyileşme, ıslah; Heute koıuıte ich e-e leichte — in bestaub'en 1. çiçektozu ile ilkah etm .; döllemek, telkih etm. dem Bejinden des Patienten feststellen. Hastayı bugün 2. (z.B. m. Flüssigkeit) serp(iştir)mek -t (durch Wind) bot. anemogam Sung / bot. tozlaşma, istiğbar, telkih farklıca buldum, sich auf dem Weg der ~ befinden (Patient) sağlığa (od. şifaya) yüz tutmak; Gute Geçmiş bestaubt tozlu, tozlanmış olsunI leh wünsche Ihnen gute ~ t Acil şifalar dilerimi bestaunen taaccüple bakmak; bşe hayret etm. Zur ~ ist es nie zu s pat. Zararın neresinden dönülse kârdır. besteeh'en I. rüşvet vermek (od. yedirmek); rüşvetle kan Spr. -s.anstalt / çocuk ıslahevi; ıslahhane dırmak; para yedirmek 2. fig. cezp etmek, kapmak; Besserwlsser m bilgiç -ei / bilgiçlik, malumatfuruşluk gözlerini kamaştırmak; nabzına girmek; teshir etin.; best- en iyi(-si), en âlâ(-sı); der erste -e rasgele, lalettayin; sich ~ lassen I. rüşvet almak; irtikâp etm.; para yemek, ilk (akla) gelen; değme; sein Ses tun elinden geleni yap irtişada bulunmak 2. (von ÂuBerlichkeiten) zahire kapıl Empfehlen Sie mich -ensl mak; Hürmetlerimin kabulünü mak; zevahire aldanmak; vom Feind bestoehen »erden rica ederimi leh danke -ens. 1. Çok teşekkür ederim. 2. düşmana satılmak 2er m jur. raşi -llch satın alınabilir; (als Ablchnung) Beni mazur görmenizi rica ederim. Das 2e satılmış; yiyici, mürtekip, mürteşi, rüşvetçi 2lichkett / lafit er liegen. iron. Eşek hoşaf ten ne anlar; suyunu içer satın alınabilme; yiyicilik, irtikâp, irtişa, rüşvetçilik tanesini bırakır. (Spr.): -e Ware malın gözü; die -en Slu2ung / I. irtikâp, irtişa 2. (2s.summe) rüşvet; unter ~ denten seçkin öğrenciler; das 9e von et. kaym ak; Mein 2eri irtikâp suretiyle; rüşvet vererek; akça ile bohça ile Azizim; DostumI am -en en iyisi; Am -en miseht man sich 2ungs.empfSnger m Jur. mürteşi gar nicht erst ein. iyisi bu işe karışmamaktır, aufs-e; -ens 1. Besteck n 1. sofra takımı (kaşık, çatal, bıçak) 2. (Futteral) en iyisi 2. (hervorragend) mükemmel surette 3. (möglichst) mahfaza, kılıf 3. (chirurg. usw.) ustunç takımı 4. nuut. mümkün mertebe iyi; elimizden geldiği kadar; im -en arz ve tul dairelerine göre geminin bulunduğu yer Schlaf derin uykuda iken; Mit den -en Empfehlungen ver- bestehen I. var, mevcut olm. 2. (aus) terekküp, teşekkül
bestehend
106
bestrlchen
ctm.; mürekkep, müteşekkil, kurulu olm. 3. (in) bşden war mir nieht bestimmt. Nasibim olmadı. Es war ihm vom ibaret olm.; bşde mündemiç olm. 4. (ausdauern) sebat Schicksal so bestimmt. Alınyazısı böyle İmiş. Es kommt ctm., dayanıklı olm. 5. (aut et.) bşde taannüt, inat, ısrar altes, wie es einem bestimmt İst. Kaderde varsa (od. etm.; tutturmak; ayak diremek; direnmek 6. (aut seiAlında yazılan) başa gelir. Spr.; Er bestimmte mich zu nem Kopf) kendi bildiğinden şaşmamak 7. (Probe, Prüseinem Nachfotger. O, beni yerinde tayin etti, fung, Abenteuer) (muvaffakiyetle) geçirmek; başarmak bestimmt I. (festgelegt) muayyen, belirli 2. (begrenzt) mah 8. (vor j-m ) liyakatini ispat etm.; b-rıe karşı altta kal dut, sınırlanmış, çevrilmiş 3. (beschlossen) mukarrer, mamak 9. (fort-) devam etm., sürmek, durmak, kalmak kararlaşmış 4. (genau angegeben) belli 5. (zvveifellos) 10. (leben, auskommen) yaşamak, geçinmek; Er bestand şüphesiz, pekin, muhakkak 6. (entschieden) kati; Adv. dit Prüfung. İmtihanda muvaffak oldu, solange dit katiyen 7. (positiv) müspet, emin 8. a.mil. mürettep 9. Well ~ bltibt dünya durdukça; in e-r Prüfung nieht ~ (deutlich) sarih, açık, belli, seçik, mütemeyyiz 10. (für bir imtihanda kalm ak; Sludtnltn, dit in e-m Fach nieht j- n) mahsus II . (genau) Adv. yakinen 12. (geregelt) bestanden habtn tek dersten takıntılı öğrenciler -blelben nizamh 13. (unbestrltten) müsellem, belli; söz götürmez, mevcudiyetini muhafaza etm.; dayanmak zâtıir, bediht 14. (im Auftreten) serbest; -e Tage pL belli bestehend I. fjetzig) halihazırdaki, şimdiki 2. (Gesetze) (od. sayılı) günler; -er Artiket gr. muayyen harfîtarif; an mer’i 3. (vorhanden) mevcut (olan) 4. (aus) -den müte et. Ses denkerı bşde gözü olm.: gam ~ muhakkak, şüphe şekkil, ibaret olan, kurulu siz; fvolkstüml.): sağlam; V: slgorya; Er kommt ~ nieht. bestehlen b-den bşi çalmak Katiyen gelmiyor, nur ~ sein (für) b-ne münhasır olm. besteigen I. (Wagen, Pferd usvv.) binmek; üstüne çıkmak 2. Bestlmmtheit f I. (Entschiedenheit) katiyet, katilik 2. (Si(Thron) tahta çıkmak {od. oturmak) 3. (Berg) dağa çık cherheit) emniyet 3. (des Auftretcns) serbesti, serbestlik mak, tırmanmak 4. (Feststehen) muayyeniyet, belirlilik 5. (Genauigkcit) Bestellbuch n sipariş defteri sıhhati tamme 6. (GevviBheit) vuzuh, yakin, pekinlik, bestell'en I. (VVaren) sipariş etm., ısmarlamak 2. (Anzug) mevsukıyet, teyakkun; kesin bilgi; mit ~ rechntn, da)? yaptırmak 3. (Taxi) çağırmak, getirmek 4. (im Restau. . . muhakkak nazariyle bakmak (od. addetmek); mit ~ rant) söylemek, emretmek 5. (Felder) İşlemek, sürmek, feststelten kesin olarak tespit etm. ekmek 6. (j-m GrûBe) sel-im söylemek 7. (Botschaft) Bestlmmung / i. (amtliche) karar(-namc), emir, h üküm 2. iletmek 8. (Tisch, Platz) tutmak; önceden tedarik etm., (c-s Vertrags) kayıt, şart, madde 3. (nühere) tarif, tayin, rezerve ettirmek 9. (Briefe) adresine götürüp yerine tasrih 4. (Vorschrift) tüzük, nizamf-name), talimat(-na bırakmak 10. (ztı e-r best. Zcit) randevu vermek 11. (zum me), yönerge, direktif 5. (Zvveck) maksat, gaye 6. (Schick Richter usvv.) hâkimlik (v.s.) tevcih etm.; allg. bir işe sal) kısmet, kader, mukadderat; ezeli takdiri 7, (e-r memur etm. 12. (sein Haus) a) tanzim ve tertip etm.; Pflanze) fasilesinin tayini 8. gr. a) tavsif; beyanı tavsifî işlerini yoluna koymak b) fig. ölüme hazırlanmak 13. (zu b) (nâhere) tümleç, mütemmim, meful 9. tahmin 10. sich) ayağına davet etm. 14. (Arbeiter) gelmelerini tem (-en pl.) a. mevzuat, ahkâm Ss-gemiB usul ve nizamına bih etm. 15. (Zeitung usvv.) abone olm. 16. (ernennen) uygun olarak; mucibince -t.hafen m varma limanı -s.orf tayin etm., atamak 17. (ausrichten) F başarmak; muvaf m 1. gönderilen yer; menzil 2. mil. mahalli mürettep fak olm.; Es ist schlecht mit ihm brsiellt. 1. (geschâftlich) -s.wort n tayini (od. tavsif!) kelime; muzafiinileyh, be İşleri kötü gidiyor. 2. (gesundheitlich) Sıhhati yerinde lirten değildir. Es isi gropartig damit btstetll. Maşallahı var. bestlrnt yıldızlı VVisscrı Sie, ıvit es mit seiner Fomilit besteliI ist? Ailesinin Best'leistung / 1. rekor 2. (Höchstleistung) en yüksek verim ne durumda olduğunu biliyor musunuz? Gegen seine Ri(od. randıman) Smögllch 1. (relativ) mümkün olduğu valen komite er nichts ~ . (Sport) Rakipleri karşısında hiç kadar iyi 2. (absolut) tasavvur olunabilecek en iyi bir varlık gösterememiştir. 2er(tn / ) m sipariş veren; iş bestraf'en I. tecziye etm ., cezala ndırmak 2. (zuchtigen) sahibi etchefn m jur. sipariş mektubu -t (Feld) ekili, tedip etm.. uslandırmak; bestraft mrden cezalandırılmak; mezru; vgl. a. bestelleıı. 2ung / 1. H sipariş, komant 2. ceza almak (od. giymek) 2ung / tecziye, ceza (Feld-) tarla ziraat!; au f ~ anfertigen sipariş üzerine yap besfrahl'tn 1. aydınlatmak, tenvir etm ., ziya neşretmek, mak Szettel m sipariş pusulası ışığa gark etm. 2. med. radyoterapi, fototerapi yapmak; bcstrafalls olsa olsa ültraviyole şualarla tedavi etm.; von der Sonne — lassen bestemt yıldızlı güneşe maruz bırakmak 2ung / I. ışın salma; radyasyon besteuer'n vergi tarh et(tir)mek, salmak; vergilendirmek; 2. med. radyoterapi, fototerapi; Röntgen tedavisi (od.) bestrebt sein bşi yapmağa çalışmak, btstreben : sich -t ıverden vergiye tabi tutulmak bestgchaBt: die -en Persinlichkeiten pl. en kızılan simalar gayret etm. bestlall'sch behimi, hayvani, hayvanca, vahşi(-yane) 2tM / Bestreb'en n; -ung/ I. cehdiigayret; sây ve gayret; dikkat, behimiyet, hayvanilik, vahşilik, vahşet ihtimam 2. (Ncigung) meyil, temayül, tandans 3. (Ver besticken I. işlemelerle süslemek; işlemek, brode etm., such) tecrübe, teşebbüs gözemek 2. (Uferrand) sağlamlaştırmak, pekiştirmek beslrelchen f. üzerine sürmek 2. (über et. hinstreichen) Bestie/ vahşi hayvan; canavar (a.fig.) sürünerek geçmek 3. mit. topa tut ma k; ateşle yalamak 4. bestlmmeıı 1. (Zeit, Ort) tayin, tespit, tasrih etm ., belirle (m. Leim) tutkallamak mek 2. (Pflanze) fasilesini bulmak 3. (Prcis) takdir etm., bestrelken (Betrieb) grev yapmak kesmek 4. (Wert) değer biçmek 5. (Begrirfc) tarif etm., bestrelt'bar 1. inkâr edilebilir; itiraz (od. münakaşa) götü tanımlamak 6. (Note, Zensur) takdir etm. 7. (zahlenrür; tartışılması mümkün 2. (zvveifelhaft) şüpheli, meş kûk -en 1. itiraz, inkâr etm.; yadsımak; bşin aksini iddia mâüig) tahmin etm. 8. (über et.) üzerinde tasarruf etm., etm. 2. (Kösten usvv.) karşılamak, ödemek, temin etm., karar vermek 9. (P.) karar vermek; kararlaştırmak 10. finanse etm. 3. (sein Leben) hayatını kazanmak; geçi (Gesctz) emretmek 11. (j-n ~ , e t. zu tun) a) (iiberreden) kandırmak; (sevktı) ikna etm. b) (veranlassen) yapması mini temin etm. 4. (übernehmen) üzerine almak 5. (Sport) için üzerinde tesir icra etm .; sevketmek; sebebiyet ver (durchführen) icra etm., yapmak ; Er hat als erster die Richtigkeit dieser Atıffassung bestritten. Bu fikrin ilk mek c) (m. e-r Aufgabe betrauen) bir işe memur etm. 12. inkârcısı oldu. (zuvvcisen) tahsis etm. 13. (klarstellen) tebarüz, tebeyyün ettirmek; belirtmek; sich — lassen 1. (von) b’şe bestreuen 1. üzerine saçmak, serpmek, ekmek 2. (Teig mit Mehl) uğralamak, iıvelemek, unlamak 3. (m. Sand) a) kapılmak 2. (zu) bşi yapmağa razı olm.; WennGott es so kum dökmek, döşemek b) fr. rih dökmek 4. (Weg m. bestimmt hal, geschieht es eben. Allah kısmet etmişse olur. Binmen) çiçek savurmak Nasipse olur. Es isi mir ıvoht so bestimmt genesen. Ka derim böyle imiş. Wenn es ihm bestimmt İst, bekomınt er es bestrichen 1. vgi. bestreiclten 2. -er Raum m mil. tehlikeli bölge oııch. hum. Kısmetinde varsa kaşığında çıkar. Spr. Es
bestricken
107
Betrachtung
bestricken 1. (bezaubern) meftun, teshir etm. 2. F birisi betbub'en I. şuurunu kaybettirmek; bayıltmak 2. fig. ser semletmek 3. (Schmerzen) muvakkaten teskin etm. 4. için Orgu işleri yapmak med. anestezi etm,; hissini iptal etm.; narkotize etm. Bestseller m fevkâladc başanlı bir kitap (eser) -end uyutucu, uyuşturucu, narkotik, anestetik, bayıltıcı, bestiick'en mil. topla teçhiz etm.; tin Panzerkreuzer von -er Duft yüreği bayıltan koku -t sersemle sersemletici; 35000 Tonntn, der mil ntun 40-cm-Geschıitzen bestüekt isi wie dostehen zihni durmak; içi kapanmak Sung tilmiş); ~ 16 pusluk 9 toplu 35000 ton hacminde bir zırhlı 2ung / / 1. sersemlik, uyuşukluk 2. med. narkoz 2ungs.mlttel n top teçhizatı uyuşturucu (madde); narkotik, anestetik bettuhl'en sandalye ile teçhiz etm. ?ung / sandalyeler; betauen (seli.) çiy (şebnem) ile ıslatmak oturacak yerler bestiirmen 1. hücum etm., saldırmak 2. (bedrângen) musal Betbruder m pej. kaba sofu lat olm., ökçesine basmak; b-nin eşiğine gelmek; sıkıya Bete f: rote ~ bot. pancar koymak 3. (m. Bitten) ricalarla tasdi ve taciz etm. 4. (m. beteiiig'en 1. iştirak ettirm ek, teşrik etm. 2. (geschâftlich) ortak yapmak 3. (am Gevvinn) menfaatlendirm ek; sich ~ Fragen) bitmez tükenmez sualler sormak; bir soru yağ (an) I. bşe iştirak etm., bşde ortak olm., müşareket etm. muruna tutmak 5. (Gefühle, Gedanken) içine doğmak 2. (an e-r Diskussion) münakaşaya girmek (od. karışmak) bestürz’en telâşa düşürmek; şaşırtmak -t şaşkın, telâşlı, 3. (sich einmisehen) karışmak, müdahale etm.; sich nicht lâlüepkem; iki ayağı bir çizmede; ~ sein (über) bşden am Krieg ~ harp dışı kalmak -t I. (materiell) hissedar; şaşkına dönmek ?ung / şaşkınlık, telâş, tedehhiış; in grofie ~ geraten canı başına sıçramak; etekleri tutuşmak; ' hak sahibi 2. (geistig) alâkadar, ilgili 3. (verwickelt in) bir işte parmağı olan; methaldar, zimethal 4. (teilnehaklı oynamak mend) iştirak eden 2ung / 1. iştirak, müşareket, teşrik, Bestzelt / (Sport) süra t bakımından rekor teşariik 2. ortaklık 3. methal Besuch m 1. ziyaret, teşrif 2. (Gast, Gâste) misafir(-ler) 3. (Gastaufenthalt) misafirlik 4. (regelmaBiger) devam 5. Befelpfefter m bot. tambul; betel ağacı; Hint asması (Besichtigııng) gezme, dolaşma, seyir 6. (des Arztes) beten I. (riturll) namaz kılmak 2. (individuell) dua etm. 3. (Gott verehren) ibadet etm. 4. (für j- s Sieg ~ ) b-nin vizita; e-n ~ maehen (bei) b-ni ziyaret etm.; ziyaretinde muzafferiyetine dua etm. (od. duahan olm.) 5. (zu Gott) bulunmak; görmeğe gitmek; e-n ~ envidern iadei ziyaret Allaha dua etm. 2de m//s. Beter(in) etm.; ~ haben misafiri (bzw. misafirleri) olm.; anlûplich e-s inoffiziellen -es gayri resmi bir ikamet münasebetiyle; Beter(ln f) m dua eden, ibadet eden, namaz kılan auf (od. zu) ~~ 1. ziyaret için 2. (als Gast) misafireten; beteuern (scinc Unschuld, die Richtigkeit von et. usw.) tekrar tekrar iddia ve temin etm.; yemin etm.; yeminle zu ~ sein (bei) b-d e misafir kalmak; zu ~ kommen tekit etm.; Er beteuerte, dap er dos nicht gelan habe. Bunu (geften) misafirliğe gelmek (gitmek) yapmadığına dair yemin etti. besuchtn 1. ziyaret e tm .; ziyaret inde bulunmak; teşrif etm.; şereflendirmek 2. (Arzt) vizita yapmak; hastayı yokla Bethİehem n.pr. Beytüllahim mak 3. (Konzert, Ausstellung usw.) dinlemeğe, görmeğe Betlng/, m naut. 1. baba 2. (auf dem Vordeck) bite v.s. ye gitmek 4. (Schule) bir okula devam etm. 5. (Kürse, betiteln I. (j-n) b-ne bir rütbe veya unvan tevcih etm. 2. Vorlesungen usw.) takip etm. 6. (aufsuchen, vorbeikom(et.) serlevha (od. başlık) koymak men) b-ne uğramak 7. (haufig) ayağı (bir yere) alışmak; Beton m beton -bau m beton inşaat -decke / 1. (im Haus) (bir yeri) yol etm. 8. (regelmâBig) gelip gitmek; Er hat dit beton tavan 2. (auf der StraBe) beton tabaka Deutsche Schule in İstanbul besucht. İstanbul Alman betonen 1. vurgu koymak; vurgulamak 2. (hervorheben) Lisesinde okudu. S Sie tıns bald wiederl Yine buyrun ehemmiyetle kaydetmek; üzerinde ısrarla durmak 3. (Gevvicht leğen) fig. ehemmiyet vermek; s.a. beton! inşallah! Aıorgen werde ich Sie ~ . Yarın ziyaretinize geleceğim, nur mehr seltener besucht u erden rağbetten Beton'fuBboden m beton taban 2ieren betonlamak -ierung/ düşmek; ein viel besuchter Ort seyyah uğrağı betonaj -mlschmaschlne/betoniyer -platte/beton levha; Besucher'(ln/) m 1. ziyaretçi 2. (regelmaBiger) müdavim 3. karosiman (Kunde) (devamlı) müşteri 4. (dienstlicher) iş sahibi 5. betont 1. (Wort, Silbe) vurgulu 2, fig. ehemmiyetle kayde (Gast) misafir, komik, mihman 6. (Zuschauer) seyirci; derek 3. fig. tebarüz ettirilen; belli edilen; -er Begri fi Th. Er gehört zu den eifrigsten -n dieses Kurses. Bu kursun en değer sözcüğü Betonung / 1. vurgu(-lama), aksan; titrem(-lcme) 2. fazla hararetli müdavimlerindendir. ~ anlocken seyyah celp etmek -liste / defteri mahsus ehemmiyet verme Besuchs'karte f vizita kartı; kartvizit -kleidung/ yabanlık betören 1. (verführen) kandırm ak; baştan çıkarmak; dalâ -pflicht /: seı'nen -en nicht genügend nachkommen ziyarette lete saptırmak; doğru yoldan çelmek 2. (verblenden) kusur etm. -zelt/(im Krankenhaus usw.) ziyaret saatleri gözünü bağlamak; teshir etm. 3. (betrügen) aldatmak, besudeln pej. 1. (besehmutzen) kirletmek, pislemek çamur iğfal etm. etm., berbat etm. 2. (bekritzeln) karalamak 3. (m. Blut Betpult n önünde diz çökülerek ibadet edilen rahle usw.) bulaştırmak 4. (Ehre tısw.) lekelemek, telvis etm.; Betracht m: in — ziehen nazarı itibara almak; dikkat etm.; leke sürmek; sich ~ 1. kirlenmek, pislenmek 2. (m. Blut mülâhazaya almak; hesaba katmak; in ~ kommen usw.) kana bulaştırmak 3. fig. kendi şeref ve haysiyetini nazarı itibara (mülâhaza edilmeğe; riayete) lâyık olm.; lekelemek şayanı dikkat olm. 2en 1. bakmak, seyretmek, sevrüte betagt yaşlı, kocamış, İhtiyarlamış, yıllanmış maşa etm. 2. (als) addetmek; ...nazariyle bakmak; betakeln naut. 1. (Schiff) gemiyi donatmak, teçhiz etm., .. . gibi telakki etm. 3. (Stemo) rasat etm. 4. (naher) a) arma etm. 2. (Tau) façuna etm., piyan etm. yakından bakmak b) fig. inceden inceye tetkik etm., yok bttanken benzin doldurmak lamak, şakullemek 5. (Uberlegcn) düşünmek, teemmül betasten 1. ellemek; elle dokunmak; el sürmek 2. (prüfend) etm.; Ein solehes Kompliment betraehte ich als Beleidielleyerek yoklamak gung. Böyle bir komplimanı hakaret tutarım. Von Mel Betastrahlen pl. phys. beta ışınları tem betraehtet ganz schönl iron. Uzaktan merhaba! Davu betbtlg'en 1. (durch die Tat bcweisen) kuvveden fiile çıkar lun sesi uzaktan hoş geliri als gutes Omen ~ uğur saymak mak; fiilen göstermek; izhar ve ibraz etm.; ispat etm. 2. 2er(in/) m temaşager (z.va.j; seyirci (in Tâtigkeit setzen) faaliyete (od. harekete) geçirmek; betrâchtllch büyük, külliyetli; hatırı sayılır; mühim; şayanı işletmek, kullanmak; sich ~ 1. (arbeiten) çalışmak 2. (bei kayıt; şayanı dikkat; çok fazla; duyulabilecek, lıissedileet.) (aktiv mitarbeiten) teşriki mesaide bulunmak; aktif bilecek miktarda; epeyce; -er Unterschied külli fark; •er Teil çokça; -e Ausgaben verursachen külli masrafı mu bir suretle iştirak etm. 3. (als Arzt, Koch usw.) hekimlik, aşçılık (v.s.) etm. 2ung /1 . faaliyet, iş 2. istimal 3. bilfiil cip olm.; -er Schaden külliyetli hasar iştirak Betrachtung / I. seyrütemaşa 2. (Bcobachtung) rasa t 3. betatsehen F pej. kaba bir suretle ellemek (genaue Prüfung) tetkik 4. (Überlegung) teemmül, müta
Betrag
108
Bctt
laa, mülâhaza 5. (mystische) murakabe; manevi temaşa;
İşletme müdürü -cfnschrSnkung f isletmeyi daraltma -erfahrung / işletme tecrübesi Sflhlg işlemeğe elverişli olan; İşleyebilir 2fertlg:~ maehen faal bir duruma sok (über et. Vergangenes) bşi anmak 2. (übcr ein Problem) üzerinde düşünmek (od. durmak) mak -führer m İşletme şefi -führung f işletme sevk ve Betrag m 1. meblağ, yekûn, tutar; miktarı baliğ 2. (best. idaresi -Ingenleur m işletme mühendisi -kapital n işletme Menge) hesap,m iktar; im—(von) (bir miktara) baliğ olan sermayesi; mütedavil (od. döner) sermaye -kösten pt. betragen (sich belaufen) baliğ olm.; (yekûn) tutm ak ; sicil ~ işletme masrafları -lelter m 1. işletme müdürü; fabrika (sich verhalten) davranmak; hareket ve muamelede bu müdürü; jeran 2. (bei Eisenbahn) hareket memuru lunmak; 2 n I. (als Zeugnisrubrik) tavrühareket; gidiş -leltung / 1. işletme müdürlüğü 2. (bei Eisenbahn) hare ve hal 2. allg. gidiş, davranış, tavır, hattıhareket; ket dairesi -rat m işçilerin (iş alanlann) temsilcileri -sleherheit / işletme (od. çalışma) emniyeti -stott m 1. schlechles 2 sulhareket, edepsizlik betrau'e n tevdi, emanet, havale, tavzif ctm .; vazifelendir mahrukat spez. akaryakıt 2. hum. para -störung / sakat mek, görevlendirmek; bir vazifeye memur etm.; uhde lık, arıza -unfall m iş kazası -vervraltung / I. İşletme dai sine geçirmek; b-ne bşi teffiz etm .; mil t-m hohen Amt ~ resi 2. (Eisenbahn) hareket dairesi -vorsehrift / işletme ileri almak -t görevli; görevlendirilmiş; ~ sein (mit) talimatı uhdesinde olm. betrinken: sich ~ sarhoş olm. betrauern I. (P.) b-nin yasını, matemini tutmak 2. (S.) bctrolTen I. (in Frage kommend) alâkadar, ilgili 2. (in Mlteseflenmek, aanmak; rahmet okumak leidenschaft gezogen) müteessir, muazzep 3. (von e-m bctritufeln üzerine damla damla akıtmak; damlatmak Unglück) felâketzede, kazazede 4. (verblüfft) şaşkın, Betrell m husus, özet, konu; in ~ s. betreffs. Sen I. (auf mephut, mütehayyir 5. (betreten) mahcup, çok mütees friseher Tat) suçüstü yakalamak 2. (antreffen) z.va. rast sir 6. (kİcitı lan t) süklüm p üklüm; süt dökmüş kedi gibi gelmek, bulmak 3. (Krankheit, Unglück usw.) ansızın 7. (befallen von) musap, müptelâ , giriftar, duçar 8. (geçökmek; başına gelmek; uğramak; duçar olm. 4. (ansehâdigt) mutazarrır; ~ sein 1. (über et.) bşe şaşıp kal gehen) ait, müteallik olm.; taalluk etm. 5. (betroffen mak 2. (von et.) bşe uğramak; b-ne ait olm.; ~ maehen maehen) telâşa düşürmek; şaşırtmak; U'os midi btlrifft telâşa düşürmek; şaşırtmak; sehmerzlieh ~ sein bşle canı bana gelince; bence; benim için; kendi payıma; Das beyanmak; sich ~ fühlen alınmak; tief ~ sein tepesinden kaynar sular dökülmek trifft Sie nicht. Bu, size ait bir mesele değildir. Das Verbol betrlfft euch nicht. Bu yasak size göre değil. Ein Unglück betropfen s. betrâufeln hat ihn betroffen. Başına bir musibet gelmiş. Bir musibete betrüb'en mahzun ve mükedder kılmak; müteessir etm., içine işletmek; incitmek, acındırmak; canını acıtmak; uğramış, von sıhuerem Unglück betroffen werden nârına yanmak; s.a. betroffen. Senit 1. (angehend) dair, ilişik, içini dağlamak; sich ~ (über) seli, bşe üzülmek -llch acıklı, üzüntülü, hazin, hüzünlü, mahzun, müellim, müteallik 2. (ervvâhnt) mevzubahis olan; mezkûr; ismi geçen 3. (zustândig) ait, alâkadar, ilgili 4. (hinsichtlich) elemli, elim, müessif, esefli; içler acısı; şayanı teessüf (od. hakkında 9s ( Prâp.m.Gen.) hususunda, hakkında, etra teessür); yüreği eriten; trajik -llcherweise Adv. maalesef, maatteessüf, yazık 2 nls/ac ıklılık, keder, gam, esef, gaile, fında, dair, üzerinde, üzerine betrelben 1. (Angelegenheit) yürütme k, tak ip etm. 2. (Stuteessür, dert, hüzün, elem, üzgünlük; mit tiefer ~ kemali teessürle -t acıklı, kederli, mükedder, hüzünlü, üzgün; dien) şevk ile devam etm.; ilerletmek 3. (Beruf) icra etm., Er gewinnl bei nâherer ~ . Baktıkça alır, -en ansttllen 1.
yapmak 4. (Ziel, Politik) gütmek 5. (Fabrik) işletmek 6. gönlii kırık; müteessir, mahzun; bağrı kara (od. yanık); ~ sein (über) bşe üzülmek; üzüntü duym ak; içi sızılmak; (m. Nachdruck) yapılmasını ısrarla istemek; nicht weiter elem (gam) çekmek; açıklanmak betrieben werden (Angelegenheit) uykuya ya tmak, uykuda olm., uyuklamak 2 n: auf sein ~ hin teşvikiyle, delâle Betrag m 1. aldatma; yalan dolan; hile, düzen, dolap,
tiyle; irşat ve ilhamiyle betreBt şeritli, tırtıllı betreten (I) ( Inf.) I. ayak basmak (od. atmak); girmek 2. (Rednerpult) kürsüye çıkmak 3. (ertappen) z.va. suçüstü yakalamak; 2 des Rasens verbotenl Çimlere basmayınız! Çimeni çiğnemeyin! betreten (II) (Adj.) fig. mahcup, şaşkın; (bir kusurdan dolayı) çok müteessir, muazzep; ent bent; süklüm pük lüm; süt dökmüş kedi gibi betreu'en I. (Kranke, Kinder) candan bakmak; dikkat ve ihtimamı altına almak; sıyanet etm., korumak; üstüne pervane olm. 2. (Angelegenheiten) işleri yürütmek, idare etm., yönetmek, çekip çevirmek Ser m (Sport) mcnecer, suvanyör -t: nur von e-m einzetnen Mann ~ (Familie) bir teic kişinin idaresinde; yalnızlı (aile) Sung / (Sport) suvanyörliik Beirleb m I. (e-s Geschaftes) ifa, icra; sevk ve idare 2. (e-r Fabrik) işle(t)me 3. (starker Verkehr) gidiş geliş faaliyeti; kuvvetli trafik 4. (Fabrik, Firma, VVerkstatt) fabrika, tesis, müessese, firma, ticarethane, atelye, imalâthane 5. (Dienst) hizmet, servis 6. (Tâtigkeit) faaliyet, iş 7. (Geschâftigkeit) canlılık, hareket 8. (Trubel, Heiterkcit) şenlik, şetaret, cümbüş 9. pej. bütün bu (kötü) durum; den ~ einstetien işi tatil ctm. od. durdurmak; den ~ wieder aufnehmen işe yeniden başlamak; aufier ~ hizmet dişi; in ~ işler halde; in ~ setzen işletmek; faaliyete (od. hare kete) geçirmek; in ~ sein 1. faaliyette bulunmak 2. (Taxi) çalışmak; in ~ genommen werden (z.B. Autobuslinie) işletmeye açılmak Ssam faal, gayretli, çalışkan, müteşeb bis. aktif, tezcanlı; (Frau) hama rat; (a.pej.) işgüzar Betriebs'anlage/ I. işletme tesisatı 2. (Produktionsanlage) fabrika, imalâthane -angehörlge pl. aile (fig.) -direktör m
dubara, İğfal 2. (Treulosigkeit) sadakatsizlik 3. (Schwindel) hilekârlık, sahtekârlık, düzmecilik, dolandırıcılık, dalavere, hokkabazlık, orostopulluk; V; dolma, kaş kariko, üçkâğıtçılık betrügen 1. aldatmak, dolandırmak, iğfal etm. 2. ftreulos handeln) sadakatsizlik etm., ihanet etm. 3. (besehvvindeln) hile yapmak; dalavere çevirmek; kayışa çekmek; kafese koymak; hilekârlık, trişörlük etm. 4. (j-n um et.) b-ni bşden mahrum etm.; sich ~ lassen aldanmak; betrogen werden yaş yere basmak; Er wurde um mehrere tausend Mark betrogen. Onun birkaç bin markı dolandı rıldı. Betrüger'(ln f) m hilekâr, dubaracı, trişör, batakçı, kayış çı, dolandırıcı, hokkabaz, orostopollu; V: üçkâğıtçı -el / hilekârlık, dolandırıcılık, trişörlük 2Uch aldatıcı, dolan dırıcı, muğfil, dolapçı; foyası bozuk; -e Methoden antvenden hileye sapmak; -er Bankrott hileli iflâs betranken sarhoş, bedmest, yapkın, sermest \ j-n ~ maehen fazla içirmek; sarhoş etm.; tolal ~ fitil gibi; sinnlos ~ sein k-ni bilmemek 2helt / sarhoşluk, bedmestl, bedmestlik Betsaal m namaz odası Bett n 1. yatak, döşek 2. (Bettstatt) kerevet, karyola 3. (FluB2) nehir yatağı 4. (Schiafstâtte) yatılacak yer 5. (Bettzeug) yatak takımı 6. (Liegestatt) kuşet; das ~ hüten müssen hasta yatmak; sergin vermek; döşekte kalmak; yataklara döşenmek; yatağa düşmek; (esirfıraş olm.); ein ~ aufstellen (aufschlogen) karyola kurmak; döşek döşemek; das ~ zureehtmaehen yatak yapmak; ein Krankenhaus mit hundert -en yüz yataklı hastane; ans ~ gefesselt sein döşek esiri olm.; ins ~ maehen (Klndj yatağa etm. (işemek, kaçırmak); sich ins gemaehte ~
Bettel
109
bevorraten
beunruhlg'en 1. rahatsız etm .; huzurunu, asayişini selp et mek 2. (ângstigen) korku, endişe uyandırmak; tedirgin etm. 3. (Gcmüter) tahrik, tehviç etm.; telâşa vermek; sinirlendirmek; zihinleri teşviş etm.; endişelendirmek 4. a. mil. izaç, taciz etm.; Die Krankheit meines Sohnes bett, Zudecke) yorgan, battaniye 2. (Überschlagdecke) beunruhigt mich sehr. Oğlumun hastalığını çok merak yatak örtüsü ediyorum, sich ~ 1. rahatsız olm.; huzur ve âramı Bettel m 1. dilencilik 2. (Kram) pılıpırtı; leh bin den ganmünselip olm. 2. korkmağa, endişelenmeğe başlamak; zen ~ salt. Bıktım usandım. Er hal ihm den ganzen ~ düşünceler almak 3. meraka (od. telâşa) düşmek; kaygı vor die Füfie geworfen. İstifanamesini suratına çarptı. çekmek; teheyyüç etm., sinirlenmek -end endişe verici; 2arm pek fakir; fakrüzaruret içinde -el / I. dilencilik 2. düşündürücü -t telâşlı, kaygılı, meraklı, endişeli; ~ fig. iç sıkıcı talepler; yalvarış, izaç, tasdi, taciz -geld n sein tasasını çekmek; bşden endişe etm. 2ung/ 1. rahat 1. sadaka 2. fig. leh habe es fü r ein ~ bekommen. Onu sızlık, huzursuzluk 2. korku, endişe, sıkıntı 3. merak, yok pahasına (od. pek ucuz) satın aldım, -mönch m halecan, üzüntü dilenci rahip; derviş, kalender betteln I. dilenmek; sadaka istemek; avuç (od. el) açmak; beurkunden 1. tevsik etm ., belgelemek 2. (bestâtigen) tas dik ve teyit etm. çanak tutmak 2. (ftehentlich bitten) yalvarıp yakarmak; um Erbarmen ~ ellerini bırakıp ayaklarına kapanmak; beurlaub'en I. izin vermek 2. mil. terhis etm. 3. (zeitweilig entlassen) muvakkaten vazifeden çıkarmak; sich ~ lasUm so etwas bettelI man nichl. Böyle şeyler için yalvarıl sen izin almak -t 1. izinli, mezun 2. terhis edilmiş 3. maz. ~ gehen dilencilik etm. muvakkaten vazifeden çıkarılmış 2ung / izin, mezuniyet Bettclstab m dilenci değneği; an den ~ bringen varını yoğunu kaybettirmek; dilendirmek; an den ~ kommen beurtell'en 1. hüküm vermek; endazesini almak 2. a. mil. muhakeme etm. 3. (seharf, streng) tenkit etm. 4. (Publisebepsiz kalmak; sadakaya muhtaç olm. betten 1. yatırmak 2. (ein Lagcr bereiten) bir yatak yap kation) kontrandüsünü yapmak; tenkit raporu yazmak 5. (dienstlich) s. aualifizieren. 6. (nach et.) kıyas etm.; mak; Er isi auch nichl gerade au f Rosen gebettet. Hali hiç de hoş değil, sich ~ kendi yatağını yapmak; Wie man Er beurteilte die Sachlage ungünstig. İşleri fena gördü. sich bellet, so schlûfl man. Spr. Yatağını nasıl yaparsan, 2er m münekkit, tenkitçi, eleştirici 2ung / 1. mütalaa, öyle uyursun, gebettet: ~ sein (in) bşe gömülü olm. rey, oy, muhakeme, tenkit 2. kontrandü 3. (dienstliche) Bett'feder / I. (msl. pl. -n) kuş tüyü 2. (Sprungfeder) sicil; ~ der l.age mil. durumun takdir ve muhakemesi (helezon!) yay -tlasche / 1. (Wârmflasche) buyot 2. (zum Beute / I. ganimet, ganaim 2. (Jagd2) av, şikâr 3. (Raub) Urinicren) ördek -gestell n yataklık, karyola 2|ggerlg yağma, plaçka 4. fig. kurban; e-e felle —I Yağma Hasan'ın yatak (od. döşek) esiri; yatalak, sergin; (esirflraş); ~ böreği 1 auf ~ ausgehen av aramak; yağmaya gitmek werden yatağa düşmek (od. serilmek); nichl ~ gezer, 2glerig I. yağman, çapulcu 2. (habgicrig) mal hırslısı; ayakta -laken n yatak çarşafı tamahkâr, açgözlü 3. (F Nassauer) bedavan, avantacı Bettler(ln/) m dilenci; (lâstigcr) cerrar Beutel m 1. kese, (küçük) torba; sak 2. (Geld2) para kesesi; Betl'nâsser m (Kind) sidikli -nlsche / alkov -ruhe f: Der Das erlaubt mein ~ nichl. hum. Kesedar efendi razı olmaz. Arzt hal ihm ~ verordnet. Doktor, yataktan çıkmamasını in den ~ greifen kesenin ağzını açmak -bâr m zo. keseli tembih etti, -sehrank m (zur Aufbewahrung von Bettayı; koala -barseh m zo. lekeli (od. benekli) hani balığı zeug über Tag) yük(-lük) -stelle / s. -gestell. -tuch n -mardtr m zo. keseli sansar -melse / zo. çulhaktışu 2n T. yatak çarşafı; j- m das ~ ünler dem Leibt ıvegstehlen şiddetle sarsmak; sarsaklamak 2. fig. (beim Spiel) para gözünden sürmeyi çalmak -ung / I. lechn. radye 2. sızdırmak; sich ~ (spez. Hose) torbalanmak -netz n (GleisS) balast 3. mil. (Geschütz2) top döşemesi (od. kital -ratte / zo. keseli sıçan; sarig -sehnelderei / 1. yatağı) -vorleger m karyolanın önüne serilen küçük halı hırsızlık 2. dolandırıcılık -sehnur / uçkur -tier n zo. keseli -wanze / zo. tahtakurusu, tahtabiti -wkrmer m buyot hayvan -tiere pl. zo. keseliler, keysiye -wksche / yatak takımı (od. çamaşırı); die ~ wechseln beute'lüstern s. -gierig. 2rccht n igtinam (od. ganimet) çarşaf değiştirmek -zeug n s. -u’dsche hakkı 2zug m çapul(-culuk), yağma(-cılık), akıncılık, betucht F vakti hali yerinde; zengin; F: tüylü talan betullch 1. (sorgsam) ihtimamlı, itinalı, özenli 2. (gemâch- bevölker'n I. iskân etm., yerleştirmek, nüfuslandırmak, lich) rahat rahat; yavaşça şeneltmek; meskûn kılmak 2. doldurmak; sich ~ 1. betupfen I. (mit Tupfen versehen) benek benek alaca nüfusu artmak, nüfuslanmak, şenelmek; meskûn kılın boyamak 2. (leicht berühren) hafifçe dokunmak 3. (Wunmak 2. dolmak -t meskûn, şenlikli de) tamponla yaraya ilâç içirmek; tamponlamak 4. Bevölkerung / 1. halk, ahali 2. (I£inwohnerzahl) nüfus, (Stirn, Mund usw.) bir bezle kurulamak şenlik Ss.abnahme / nüfus azalması 2s.dichte / nüfus Beuche / (Lauge) poğata suyu 2n çamaşırı veya mensucatı kesafeti (yoğunluğu, sıkışıklığı) 2s.polltlk / 1. iskân poğata suyuna batırmak siyaseti 2. nüfus siyaseti 2s.statlstik / demografi, halkBtuge / 1. (Biegung) eğ(il)me, bük(ül)me 2. (Innenseite e-s devinbilim; halk ihsaiyatı °s.statistiker m nüfusçu, demo Gelenks) bükük kolun veya bacağın iç tarafı -muskel m graf °s.statistisch demografik Ss.überschuB m nüfus an. kabıza, büken, fleksor 2n 1. eğmek, bükmek, eğrilt fazlalığı 2s.zahl f: geringe ~ nüfus azlığı 2s.zunahme / mek 2. (Stolz) kırmak, ram etm. 3. gr. tasrif, irap etm.; nüfus artması çekmek 4. (Recht) ihlâl etm., çiğnemek 5. (Nacken) bevollmachtig'en 1. salâhiyetta r kılmak; salâhiyetlendir boyun eğmek; itaate gelmek; serfüru etm. 6. phys. (abmek, vetkilemek 2. jur . tevkil etm., vekâlet vermek -t lenken) saptırmak, inhiraf ettirmek; sich - I. eğilmek, I. salahiyetli, yetkili, vckil(-i mutlak), temsilci, murah bükülmek, eğrilmek 2. (unter e- r Las') iki büklüm olm. has. yediemin 2. (Geschaftstrâger) maslahatgüzar; -e 3. (nachgeben) inkıyat etm.; boyun eğmek; mutavaat Delegation murahhas heyet etm. 4. (Gott) Allaha tevekkül etm.; kadere boyun eğmek bevor (Konj.): ~ er Zeil fand vakit bulmadan (evvel); Beugung / 1. eğilme, bükülme 2. kırılma 3. gr. çekim, Komml zu mir, - ihr wegfahrtl Gitmezden evvel bana tasrif, ınsiraf, mükesserlik, tasriflik, bükün 4. ihlal, gelin! çiğneme 5. inhiraf, saptırma (vgl. beugen) -s.fall m gr. bevormund'en I .jur. b-ne vasilik etm. 2. fig. başına kâhya isim hali kesilmek 2ung / I. vesayet 2. (Entmündigung) hacir 3. Beule / I. (Auswölbung) küçük kam bur; çıkıntı; (bei Me fig. halta tali) yamrtlık, yumruluk 2. med. yumru, şiş(-lik), şişkin bevor'raten depo mevcudunu temin etm. -reehten imtiyaz (od. rüçhan hakkım) vermek -reehtet imtiyazlı, rüçlıanlı lik, kabartı; (kleinere) tümbek, timi; Er hat e-e Beule an der Slirn. Alnında bir yumru vardır. 2n; sich ~ (Stoff) -sehussen avans vermek 2schussung / avans -stehen torbalanmak -n.pest / med. (hıyarcıktı) veba vukuu yakın olm., yaklaşmak; bşin arifesinde bulun leğen fig. hazıra (od. bedavaya) konmak; zu ~ bringen; ins ~ slecken F yatağa yatırmak; zu ~ gehen yatmak; yatağa girmek; nichl zu ~ gehen sabahlamak; sabahı etm.; krank zu ~ liegen hasta yatmak -decke / 1 . (Ober-
bewachen
110
Besrete
mak; beklenebilmek; kapıya dayanmak; çelip çatmak; mek -d fig. tesirli; -e Krafl kuvve! muharrike, motris ümit edilebilmek; Eine heflige Âuseinandersetzung stehl kuvvet bevor. Kavga mis gibi kokuyor, •stehend 1. yaklaşan 2. bewegen (II) fig. t. (AnlaB sein) tahrik, tesir etm., sebep olmağa namzet olan; eli kulağında 3. önümüzdeki, gele olm 2. (j-n zu et.) a) b-n i bşe razı etm. b) sevk etm.; cek -zugen I. b-ni b-ne tercih etm.; bşi bşden çok tut teşvik ve imale etm.; dit Oründe, die mich dazu bewogen mak, iltizam etm. 2. (privilegieren) imtiyaz vermek haben beni buna sevk eden sebepler; sich ~ lassen I. -zugt tercihli; — behandeln kayırmak, iltimas etm. rikkate gelmek 2. (et. zu tun) bşi yapmağa nihayet razı 2zugung / 1. tercih 2. (Begünstigung) iltizam, iltimas; olm.; sich bevogen fiihlen (zu) bşi yapmak mecburiyetini ünler - tercihan hissetmek bevvachen t. göz (nezaret, muhafaza) etm.; göz altında Beweg'grund m saik, güdü, gerekçe -gründe pl. a. esbabı bulundurmak; bakmak, beklemek, tarassut etm. 2. mucibe bekçilik, gardiyanlık etm. bewegllch 1. oynak, hareketli, devingen, müteharrik; teehn. a. girişli çıkışlı 2. (flüssig) seyyal, akışkan 3. (ge bewachsen (bitkilerle) örtülü, bürünmüş Bewachung / 1. nezaret, muhafaza 2. nöbetçiler, bekçiler; schmeidig) elastiki 4. (von der Stelle) yerinden oynatılavardiya 3. mahfuziyet; ünler ~ tahtelhıfız, mahfuzen bilen 5. (Gütcr) menkul 6. (regsam) atik, canlı, çevik, Ss.sctıitT n karakol gemisi işgüzar, çalışkan; tüy gibi; (Frau) hamarat 7. fig. (rüh bewaffn'en teslih etm., silâhla(ndır)mak, teçhiz etm.; sich rend) rikkatli; rikkate getirici; yanık yanık; dokunaklı ~ silâhlanmak -et silâhlı, silâhlanmış, miisellah; bis an 8. (schnell auffasscnd) seriülintikal, varışlı, tezanlar; -e die Zahne - tırnaklarının ucuna kadar silâhlı; tepeden Truppe mil. müteharrik kıta -e Verteidigııng mil. oynak tırnağa kadar silâhlı; mit -er Hand eli silâhlı olarak; -e (od. hareketli) müdafaa; -e Habe menkulât; emvali men Neutralitat silâhlı (od. müseltah) bitaraflık; -er Aufstand kule 2kelt / I. oynaklık, müteharriklik, devingenlik; silâhlı ayakla nma; müsellah isyan Sung / I. teslihat, hareket kabiliyeti 2. seyyaliyet, elastikiyet 3. biol. dcsilâhlanma 2. (VVaffen) silâhlar 3. (Bestückung) top vinirlik, taharrükiyet 4. menkuliyet 5. atiklik, canlılık, teçhizatı çalışkanlık 6. sürati intikal; tezanlarlık bewahren I. (erhalten) muhafaza etm., saklamak 2. (sehüt- bevvegt 1. (Meer) dalgalı, coşkun 2. (Leben) hareketli, sal zen) hıfzetmek, vikaye etm., korumak, sıyanet etm. 3. lantılı. heyecanlı, maceralı 3. (Zeit) karışık; hadiselerle (Zuneigung, Wohlwollen usw.) yapmakta devam etm.; dolu 4. (Unterhaltung) canlı 5. (gerührt) rikkate gelmiş; Gott bewalırel 1. Hafazanallah! Allah esirgesin (od. sak müteessir olan 6. (tief) pek mütehassis 7. (VVorte) lasın)! 2. (durchaus nicht) asla, hâşâ; hiç bir zaman; rikkatli, dokunaklı, tesirli Vor Unglück isi kein Mensch bewahrl. Düşmez kalkmaz Bewegung / I. hareket, kımıldanma, devim 2. fig. rikkat, bir Allah. Spr. teessür, heyecan 3. (einzelner Körperglieder) jest; el, kol be\vâhren İr. seli, ispat etm., göstermek; sich ~ I. (P.) hareketi 4. (körperliche) talim, spor 5. (der Gestime) ehliyet ve liyakatini göstermek; bir işten yüzünün (od. yürüyüş 6. (-s.vermögen) taharrükiyet, devinirlik 7. alnının) akivle çıkmak; varlık göstermek 2. (S.) kıyme (geistige) akım, cereyan; sich ~ maehen talim, spor tini, sağlamlığını v.s. yi göstermek; yerinde olduğu yapmak; gezmeğe gitmek; Mangel m an körperlicher ~ anlaşılmak; mehenkten geçmiş olm. hareketsizlik; geradlinige ~ phys. doğrusal devim; fort bevvahrheiten İr. sağlamlaştırmak, gerçekleştirmak, tahak schreitende ~ mus. dizim, kademeleniş; in ~ befindlich phys. devingen, hareketli, müteharrik; in ~ setzen hare kuk ettirmek; sich ~ doğruluğu meydana çıkmak; teeyyüt, tahakkuk, tebeyyün etm., gerçekleşmek, sağlam kete getirmek (geçirmek); devitmek, kımıldatmak, tah laşmak rik etm., işletmek; sich in ~ setzen harekete geçmek; aile Hebel in — setzen fig. bütün çarelere başvurmak; bewâhr't I. (Diener) em ektar 2. (verdient) liyakat'i 3. (er probt) denenmiş; mehenkten geçmiş; mücerrep 4. yapmadığı kalmamak; dauernd in ~ kurtlu bakla; dauernde — devridaim (Freund) karagün dostu; vefakâr 2ung/yararlık, değim, liyakat, meziyet Sungsfrist f: Verurteilung mil — jur. Bewegungs'flhlgkelt / biol. devinirlik, taharrükiyet -frelcezanın tecili (od. ertelenmesi) 2ungsprobe / mehenk, helt / hareket serbest isi -gefühl ıı hissi hareket; devinduyıım -krleg m hareket harbi -lehre/kin ema tik, harekiyet tecrübe bewaldet ormanlı, ormanlık 2los hareketsiz -mögllchkelt /hareket imkânı -moment n bevvâltigen başarmak, becermek; hakkından (od. uhde hareket anı -raum m hareket siası Sunfâhlg uyuşuk; kımıldanamayacak bir halde sinden) gelmek; el. ~ kânnen bşle baş edebilmek; (Hindernisse) iktiham etm., yenmek, alt etm.; Soviel Arbeit bewehr'en t. (bewaffnen) silâhlandırmak 2. (ausrüsten) kann ich nicht ~. Ben bu kadar işe yetişemem. teçhiz etm. 3. teehn. kuvvetlendirmek 4. teehn. üzerini bir zırhla kaplamak 2ung / teehn. demir iskeletti beton bevvandert: — sein (in et.) vâkıf (aşina; bilgi sahibi) olm. malumat (tecrübe, yeditulâ) sahibi olm.; Ihr Freund beweibt hum. evli, evlenmiş scheinl aııf diestm Gebiel wenig ~ zu sein. Arkadaşınız bu bcweihriuchern I. günlükle tütsülemek 2. fig. tabasbus etm.; ifrat derecede methüsena etm.; yağlayıp ballamak konuda pek yayan görünüyor, schlechl ~ in Geographie bewelnen 1. (j-n ) b-ne ağlamak 2. (beklagen) acımak, coğrafya düşkünü; coğrafyada malumatı kıt teessüf etm.; rahmet okumak; Viele Menschen haben Bewandtnls/; Damit hat es folgende —. İşin mahiyeti şudur. seinen Tod beweinl. Vefatiyle birçok kimseleri ağlattı. Das hat seine eigene 1. Meselenin hususiyeti vardır. Bewels m I. delil, hüccet, burhan, ispat 2. (dokumentari2. Bu, ayrı bir meseledir. Es hal sclıon seine ~ damit sclıer) jur. a. beyyine, kanıt, tutamak 3. (durch SachAslı var. verstândige) jur. ekspertiz 4. (durch Augenschein) jur. betvâsser'n sulamak; su vermek; irva ve İska etm. 2ung f mahallinde keşif 5. log. a. belgit, tanıt 6. (Anzeichen) sulama; irva ve İska 2ungs.anlage / sulama tesisatı delâlet, belirti, tezahür, alâmet, iz, nişane 7. (Untcrlage) 2ungs.grabcn m su arkı Sungs.kanal m cetvel vesika, belge; den - fiir et. antreten (erbringen); -e vor bewegen (I) 1. kımıldatmak; yerinden oynatmak; hareket legen delil göstermek (getirmek); deliller ibraz etm.; ettirmek, tahrik etm., devitmek 2. (Glieder) sallamak ihticaç etm.; gesicherter ~ jur. sübut delili; unter - stelleıı 3. (von der Stelle) yerinden kaldırmak 4. (gefühlsmâBig) s. beweisen. -aufnahme/ jur. delillerin ikamesi 2bar kabili tesir (müteessir, mütehassis) etm., duygıılamak, dokun ispat; ispat olunabilir 2en I. ispat etm., ispatlamak, mak; rikkate getirmek 5. (besehâftigen) meşgul etm. 6. tanıtlamak 2. (j— s Schuld) suçlu çıkarmak 3. (Mut, Inter(erregen) heyecanlandırmak; sich ~ 1. kımıldanmak, esse usw.) göstermek, izhar etm., delâlet etm., ortaya davranmak, yerinden oynamak, hareket etm. 2. sallan koymak -führung / jur. ispat, tanıtlama -kraft / jur. mak 3. yerinden kalkmak 4. (in c-m best. Kreis von ispat kudreti -last / jur. ispat külfeti -mlttel n argüman; Mensclıen) düşüp kalkmak 5. (Schiff in best. Gewâssern) dolaşmak 6. (spazieren gehen) F gezmeğe gitmek; yürü jur. ispat vasıtası; pl. a. esbabı sübutiye; sübut sebep
bewenden
111
btziehbar
kastiyle, mahsus; iyi vardım da (yapmadım) 4. (bekannt) leri; beyyine nevileri -prlnziplen pl. jur. beyvine sistem maruf, tanınmış 5. (vorher ervvâhnt) mevzubahis olan; leri -slcherung / jur. delillerin tespiti -würdlgung / jur. bildik; sözü geçen; mezkûr; sich e-r S. — sein bşi iyice delillerin takdiri bilmek; müdrik olm.; (fehmüidrak etm.); şuuruna var bewenden: es bet (od. mit) et. ~ tassen bşle kanaat (od. mak; Seren ıvir uns unserer Schuld ~ / Bunu kendi iktifa) etm., yetinmek, bırakmak 2 ru Dabeı (Damit) kabahatimiz bilelim! leh bin mir kemer Schuld Bunda soll es sein ~ haberi. Yetişir. İşi burada bırakmak lâzım. bir kusurum olduğunu müdrik değilim. ~ herbeigeführt bewerb'en: sich ~ (um) 1. b-ne, bşe talip olm.; bşi istemek tertipli; sich des eigenen Wertes ~ »/erden şuurlanmak; 2. (um e-n Preis) rekabet etm., yarışmak; müsabakaya kendi mahiyetini müdrik olm. girişmek 3. (um cin Mâdchen) bir kıza talip olm.; Jr.: bir kızın desti izdivacım talep etm. 4. (um e-e Stclle) bewuOtlos şuursuz, baygın; kendinden geçmiş — werden bir memuriyete tayinini rica etm .; namzetliğini vaz bayılmak; kendinden geçmek 2|gkeit/1 . şuursuzluk, bay gınlık 2. med. (tiefe) koma etmek; adaylığını koymak 2er(ln /) m 1. talip, istekli, Bewu(tt$eln n 1. şuur, bilinç 2. (Sensorium) duyum, ihsas; F hcveskâr; istida sahibi, müracaatçı 2. (Kandidat) das verlieren ~ şuurunu kaybetmek; k-den geçmek; namzet, aday 3. (Reflektant) işe girmek isteyen; rakip bayılmak (Patient a.) dalmak; wieder ins ~ zuriickrufen 2ung / I. talep, istek 2. adaylık, namzetlik 3. rekabet 1. (P.) ayıltmak 2. (S.) hatırlatmak; zum ~- bringen 9ungs.schrelben n talepname, istidaname 1. (j-m et.) hissettirmek; şuuruna ulaştırmak; hatırına bewerlen 1. üzerine atmak 2. (m. Stcinen) taş atmak; getirmek 2. (j-n vvlcder) baygınlıktan uyandırmak; zum taşlamak 3. (m. Mörtel) sıvamak 4. (m. Schmutz) çamur — kommen I. (P.) ayılmak; tekrar k-ne gelmek 2. (S.) sıçratmak 5. (m. Erde) toprak atmak; toprakla beslemek hatırlamak, anlamak, müdrik olm. -s.tpaltung / path. bewerkste!llgen yapmak, becermek, başarmak; ifa, icra etm.; kuvveden fiile çıkarmak; tahakkuk ettirmek; şizofreni -s.zentrum n psveh. şuur nüvesi; bilinç ocağı meydana çıkarmak; V: kırıp sarmak bezıhl'en I. ödemek, tediye (od. eda) etm.; para (ücret, bewert'en 1. değerlendirmek; kıymetini takd ir etm .; değer maaş, gündelik v.s.) vermek 2. (m. dem Lebeıı) hayatına biçmek 2. (bci Prcisvertcilung) derecelendirmek 3. (durch mal (od. bedel) olm. 3. (m. gleicher Münze) mukabele Preisfestsetzung) fiyatlandırmak 4. (Börse) kote etm. bilmisilde bulunmak; misliyle muamele (od. mukabele) 5. (Schule) not vermek; notlandırmak 6. (hoch bzw. etm. 4. (Entschâdigung) tazmin etm. S. (gemeinsame gering) değer ver(mc)mek 2ung / 1. (Veranschlagung) Zcche usvv.) masrafı yapmak 6. (Schuld) a. ifa etm. 7. kıymet takdiri 2. (Notcnfestsetzung) not takdiri 3. vgl. (Essen) (für j-n) b-ne bir yemek ısmarlamak; ~ müssen ben erten. Sungs.kommlsslon / puantaj heyeti 2ungs.punkt V: parayı bayılmak (od. sökülmek); sich bezahit maehen m puan Sungs.tabeile / puan cetveli 1. bşin zarar ve ziyanını bir suretle telâfi etm. 2. fig. değ bewettem (Bergbau) havalandırmak mek; kâr getirmek Sung / 1. ödeme, tediye, eda 2. (Ent bevrickeln sıkıca sarmak gelt) ücret, bedel 3. (für manuclle Arbeit) el emeği; bevrilligen 1. (gewâhren) vermek, bahşetmek 2. (Gehalt) gegen bare ~ peşinen; peşin para ile; gegerı ~ (von) ... maaş bağlamak (od. tahsis etm.) 3. (genehmigen) tasvip mukabilinde etm., onaylamak; kabul, müsaade etm. 4. (Budget) par). bezühm'bar zaptolunabileıı -en ita at altına almak; ram kabul, tasdik etm. 5. (zustimmen) muvafakat etm.; etm., zaptetmek; sich ~ ram olm., nefsini yenmek; k-ni Seiner Frau u urden regetmâfiige Zahlungen beıviltigt. tutmak (od. zaptetmek); sich nı'cht mehr ~ können kabına Zevcesine maaş tahsis edildi. sığmamak; harı başına vurmak; çileden çıkmak; taşmak; bewillkommn'en I. beyanı hoşamedi etm .; hoşgeldiniz Er konnte seine Oeliiste nichl Nefsine mağlup oldu, demek 2. (empfangen) karşılamak, istikbal etm. 3. (be- bezaubern I. büyülemek, sihirlemek 2. flg. teshir, meftun griiben) selâmlamak 2ung / arzı hoşamedi etm.; göz almak (od. kamaştırmak); cezp etm. 3. fig. k-ne bew!mpetn bayraklarla donatmak bağlamak -d fig. sahhar, dilber, dilrüba, dilfirip; göz bewlmoert kirpikli alıcı; dayanılmaz, cilveli, füsunlu, efsunkâr; ~ schön bewlrken 1. (sehaffen) meydana (husule, vücuda) getirmek; (Mâdchen) ayın ondördü gibi; -e Schfne fettan yap(tır)mak, yaratmak 2. (verıırsachen) sebep olm.; bezech'en: sich — (sett.) sarhoş olm. -t sarhoş 2t.helt / sebebiyet vermek; mucip olm. sarhoşluk bewlrten yedirip içirmek; (izaz ve) ikram etm .; ağırlamak beztichn'en 1. işaretlemek, markalamak, etiketlemek; ni beurtrtschaften I. (Gut, Gaststâtte) idare etm ., yönetmek, şan koymak; damgalamak 2. (zeigeıı) göstermek, irae işletmek; umurunu tedvir etm. 2. (Devisen usw.) rejime etm. 3. (bedeutcn) manasına gelmek; delâlet etm. 4. taoı tutmak; tayına bağlamak; devletçe dağıtmak (benennen) adlandırmak, isimlendirmek 5. (qualifizieren) bew!tzeln İstiııza etm.; maytaba almak tavsif etm., nitele(ndir)mek ö. (ausdrücken) tabir etm. bewogen s. beu/egerı (II). 7. (als) olduğunu (bzw. olacağını) söylemek; beyan etm., bewohn'bar içinde oturulabilir; kabili sükna (iskân) -en ifade etm.; . . . namiyle anmak -end I. karakteristik, oturmak, ikamet etm.: tin ganzes Haus ~~ bütün bir evi ırasal, seciyevl, tipik 2. semptomatik 3. (bedeutungsişgal etm. 2er(in /) m oturan, mukim, sakin; ora ahali voll) manidar, manalı 4. (beachtlich) şayanı dikkat; ~ sinden; pl. a. nüfus 2erschaft / ahali, sekene -t meskûn sein (für) bşe işaret (od. alâmet) olm. 2ung f I. işaret, bcw ölk'en:sic/ı~ 1. bulutlanmak 2. fig. (Mlene, Stirn) a) marka, etiket, nişan 2. tabir, söz 3. tavsif 4. isim, ad (finster drcinschauen) surat asmak; kaşları çatmak b) bezelgen izhar, belli etm .; göstermek; arz etm .; sich dank(bekümmert werden) kederlenmek -t 1. bulutlu 2. (et. bar ~ nimetşinastık göstermek; şükran borcunu ödemek ~) sümbüll 3. fig. a) (brummig) suratı asık b) (besorgt) bezeugen I. şahadet (od. şahitlik) etm.; şahadetle ispat kederli, endişeli, düşünceli 2ung / (.bu lutlanma 2. (Wolve temin etm. 2. (erweisen) göstermek; izhar (od. belli) ken) bulutlar etm. 3. (urkundlich) tevsik etm., belgelemek 4. (bestâtiBewuchs m bitki örtüsü geıı) tasdik etin., doğrulamak Bctvunder'er m hayran olan; çok beğenen; takdlrkâr 2n bezlchtlgen 1. kabahat isnat etm.; suç yüklemek (od. at 1. hayran ve meftun olm.; çok beğenmek; bşe hayret etm. mak) 2. (e-r S.) bşle suçlamak, ittiham etm. 3. (fâlsch2. (senâtzen und loben) (ziyadesiyle) takdir ve tahsın lich) bühtan, iftira etm. etm.; (ifrat derecede) methüsena etm. Qnswert şayanı bezieh'bar 1. (Woiınung) içinde oturulabilir 2. (VYare) hayret; takdire değer; hayranlığa lâyık -ung/ I. hayran alınabilir, getirtilebilir 3. (auf j-n, et.) izafe edilebilir -en lık, hayret 2. takdir ve talisin 2nswiirdig s. -nsıvert 1. (\Vohnung) taşınmak; bir eve yerleşmek 2. (Waren) Bewurf m sıva(-ma), harç getirtmek; satın almak 3. (Bett) çarşaf örtmek 4. (Woll bewurzel'n: sich ~ (sett.) köklenmek; kök salmak -t köklü dccke) yorgana kılıf geçirmek 5. (Gelge) kiriş takmak bewuBt 1. şuurlu, meş’ur, şuurl, bilinçli 2. (e-r S.) müdrik 6. (Wache) nöbete girmek 7. (Kissen) yüz geçirmek 8. 3. (vvissentlich, absichtlich) bilerek, kasıtlı, kasti, kasten, (Geld) almak 9. (Zeitung usvv.) abone olm. 10. mil. (Stel
bezifîern
112
bleten
lung) yerleşmek, işgal etm. 11. (Universitât) üniversiteye bezwlng'en 1. galip gelmek; mağlup etm., yenmek, alt girmek; tahsile gitmek 12. (cin Lager) ordugâh kurmak etm., ram etm. 2. (Festung usw.) zaptetmek, zorlamak 13. (m. et.) kaplamak, teçhiz etm., donatmak, geçirmek 3. (bevvâltigen) başarmak, becermek; hakkından gelmek; 14. (seine VVeishcit) iron. ders almak 15. (aut) a) taalluk sich ~ nefsine hâkim olm.; nefsini yenmek (kırmak, ettirmek b) (Regel) tatbik etm. c) (aut sich) mana zaptetmek); hislerine kapılmamak 9er m a. fatih çıkarmak; alınmak; üstüne almak (od. yormak); içini bibbem hum. tir tir titremek çekmek d) (alles aut sich) buluttan nem kapmak c) (auf Blbel / Tevrat ve Incil; Kitabı Mukaddes; Ahdia tik ve et.) atfetmek, izafe etm., bşle münasebetini (od. ilgili) Ahdicedit -spruch m ayet görmek 16. (e-e Ohrfeige) tokat yemek; sich ~ 1. (Him Biber m 1. zo. kunduz 2. (Stoff) pazen -ette / (Stoff) len met) bulutlanmak; (hava) kapanmak 2. (betreffen) taal kastor -gell n pharm. kunduz hayası -nelle / s. Pimpinetle, -pelz m kastor (kürk) -ratte / s. Nutria. -schwanz m luk etm.; müteallik (münasebeti, ait, raci, ilgili) olm. 3. (auf j-n) b-nin tavsiyesine (referansına, reyine) istinat 1. kunduz kuyruğu 2. düz kiremit -wurz / s. Osterluzei etm. 4. (auf et.) a) (ervvâhncn) zikretmek, dayanmak b) Bibilo’graptı m bibliyograf(-yacı) -graphle / bibliyografi, (als Bevveis anführen) delil olarak göstermek Sertin /) m bibliyografya 9graphl$ch bibliyografik -mane m bibliyo 1. (e-s Wcchsels) keşideci, poliçe çeken 2. (e-r Zeitung) man; kitap budalası -manle/bibliyomani abone olan Sung / 1. münasebet, irtibat, alâka, taalluk, Blbliothek / 1. kütüphane, kitapsaray, kitaplık, bibliyotek nispet, ilgi, ilinti, ilişik, aidiyet, temas 2. (Relation) 2. (Zimmer) kitap odası; kitaplık, kütüphane 3. (Rücherizafet, bağıntı, relasyon, görelik 3. (freundschaftliche) sehrank bzw. -gestell) kitap dolabı (bzu>. rafı) -ar(ln /) m ülfet 4. (Verbundenheit) bag(-lılık); persönliche -en pl. kütüphane memuru; kütüphaneci; haftzıkütüp -t.wesen şahsi tanışıklık; -en haben (zu) b-le ilgisi olm.; güle -en n kütüphanecilik haben pej. dayısı dümende olm.; die -en abbreehen selâmı blbllsch Tev rat ve İncille ilgili sabahı kesmek; b-le hesabı kesmek; V: ipi çözmek; -en Blckbeere / s. Heidelbeere aufnehmen münasebet kurmak; -en unlerhallen münase Bldet n bide betler temadi etm .; Er kann zu ihnen keine nöhere ~ bleder I. (ehrenwert) namuslu, mert, pakdamen 2. (treuhaben. Bunun, onlarla hiç bir girdisi çıktısı olamaz, in herzig) hilesiz; temiz yürekli 3. (gutartig, plump) hüs keiner ~ hiç bir suretle; in geıvisser ~ bazı cihetten; in nüniyetli ve fakat aynı zamanda biraz kaba, teklifsiz, dieser ~ bu hususta; bu bakımdan; bu itibarla; in ~ lâubali; saf ve babayani; ein -er alter Holzfâller bir setzen nispet etm., kıyaslamak; ilgili bulmak; in ~ slehen oduncu baba (mit) bşle ilgisi, alâkası olm.; İn tveleher ~ stehl dies zu Biegefestlgkelt / eğilme (bükülme) dayanıklığı dem Vorfall? Bunun, bu mesele ile ne bakımdan bir ilgisi blegen İr. eğmek, bükmek, eğriltmek; intr. (um e-e Ecke) vardır? in jeder ~ (a.) yerden göğe kadar -ungs.los sebköşeyi dönmek;s/cft~ 1. bükülmek, eğilmek, inhina etm., kurabıtsız -ungs.vrelse 1. yahu t; ve ya 2. (gcnauer gesagt) bel vermek 2. (vor Lachen) gülmekten katılmak 3. (vor daha doğrusu 3. (in besonderen Fâlletı) hususi hallerde Schmerzen) acıdan kıvranmak 4. (Tisch) sofrada Halil bezllfer'n 1. (numerieren) numaralam ak; num arataj yap İbrahim bereketi var olm.; A uf 2 öder Brechenl Ya herrü mak 2. (mit Ziffem versehen) rakam koymak 3. (auf) ya merrü! gebogen: -e Sehere eğri makas falanca miktara baliğ olduğunu beyan etm.; sieh ~ (auf) Biegeprobe / eğme denemesi . . . miktarına baliğ olm. -t: -er Baft mus. rakamlı baso bleg'sam 1. kolayca eğilip bükülebilir; kabili inhina 2. Bezlrk m 1. (GemeindcS) nahiye, bucak 2. (LandratsS) (geschmeidig) yumuşak, elastiki, supl, fteksibl 3. (gekaymakamlık, kaza, ilçe 3. (RegierungsS) vilâyet, il 4. lenkig) oynak 4. (graz'ıi) nahifülbünye 5. (nachgiebig) yumuşak huylu; mülâyim; söz anlar 2ung / 1. eğrilik, (StadtS) mahalle, semt 5. hist. sancak, liva, mutasarrıf lık 6. fig. daire, saha, sektör 7. (nâherer Umkreis) çevre, bükülüm, inhina 2. (Kurve) dönemeç, vira], kıvrıntı, muhit 8. (Umgegend) havali, dolay, etraf 9. (Gebiet, büküntü, büküm; (Windung) dolambaç, iltiva, ivicaç, dirsek Zone) mıntıka, bölge -s.stadt / nahiye merkezi -s.vorBlene f zo. 1. arı; bal arısı 2. F genç kız steher m nahiye müdürü bezlrzen F teshir etm.; gözünü bağlamak; yüzüne gülerek Blenen'flelB m arı gibi çalışma; yorulmazlık -fresser m zo. bşi elde etm.; baştan çıkarmak arıkuşu -haus n arı kovanı -königin fzo. arı beyi; beyarı; ana arı -korb m arı kovanı -sehvrarm m arı oğulu; arı Bezoar'(-sfeln) m 1. panzehir taşı 2. (bei Rindern) haraza siirüsti -stlch m 1. arı sokması 2. bir nevi pasta -stock m -zlege f zo. yaban keçisi s. -korb. Am schwarzen Marki gehl es zu wie in e-m ~ . Bezogene mlf H muhatap Karaborsa vızır vızır işliyor. -wachs n balmumu -zucht / bezopft saçları örgü yapılan Bezug m 1. örtü, çarşaf, kumaş, yüz, kılıf, zarf 2. (Kauf arıcılık -züchter m ancı bzw. Auslieferung) satın alınma; teslim, tesellüm 3. Bler n bira; heller (dunkles) ~ beyaz (siyah) bira; -brauer m 1. bira fabrikatörü 2. (Brauereifachmann) biracılık (ZeitungsS) abone 4. (Betreff) husus, ilgi 5. mus. bir müzik uzmanı -brauerel / 1. bira fabrikası 2. (Brauereiwesen) aletinin kirişleri 6. (GehaltsS) al(ın)ma 7. (pl. Bezüge) biracılık -elfer m F spött. gayretkeşlik, işgüzarlık -garten gelir, irat, varidat, maaş, ücret; ~ nehmen (auf) bşe m bira parkı; bahçeli birahane -glas n bira bardağı -hefe/ dayanmak, istinat etm., raci olm.; ~ haben (auf) bşle ilgisi olm.; in ~ au f hakkında, ait, hususunda, müteal bira mayası -marke / fış -wlrtschaft / birahane lik, gelince, nispetle; in ~ setzen iki şey arasında ilgi Blese / 1. (an Uniform) şerit 2. (an Damenkleid) nervür 3. (an Schuhen) pikür kurmak bezügllch hakkın da, dair, raci, müteallik, ait, ilişkin; bşle Blest n pej. 1. (insanı taciz eden) hayvan 2. Schi. canavar 3. Schi. (verdammtes Ding) köpoğlu 4. F sinsi mahluk; ilgili şevtanetkâr Bezugnahme / istinat etme, dayanm a; unter (od. mil) ~ bleten I. (anbieten) takdim , arz, teklif etm. 2. (zeigen) aııf istinaden, dayanarak, atfen, ait göstermek 3. (gevvâhren) vermek 4. (verspreehen) vaat Bezugs'bedlngungen pl. 1. abone şartları 2. H teslim, tesel etm. 5. (e-n guten Morgen) hayırlı sabahlar dilemek; lüm şartları -prels m 1. abone bedeli 2. (Kaufpreis) günaydın demek 6. (bei Versteigerııng) (auf) (bşe) pey mübayaa bedeli -quelle / tedarik mahalli -seheln m (für sürmek 7. (mehr) a) (bei Versteigerung) üstüne varmak Mangelvvare) vesika, kart, karne; (selt.) bono od. fiş b) (bei Ka.) artırmak 8. (die Stirn od. die Spitze) mukave •scheinsystem n vesika usulü -stoff m (für Möbel) istofa met etm.; pej. kafa tutmak 9. (die Hand) elini uzatmak bezusehussen sübvansyone etm .; nakdi yardım da bulun (od. vermek) 10. (dem Glück die Hand) talihini denemek mak; tahsisat bağlamak 11. (die Hand zum Frieden) barışmağa hazır olduğunu bezwecken istihdaf etm., hedef edinmek; amaçlamak, göstermek 12. (im Ka.) deklare etm. 13. Schach ~ kiş kastetmek; maksat gütmek demek; sieh ~ 1. (Oelegeııheit) sırası (münasebet) düs bezwelfeln şüphe etm., şüphelenmek, şüpheli saymak
Blfurkâtlon
113
Binde
-strelfen m filim şeridi; bant -sucher m phot. vizör -übermek; ayağına gelmek 2. (Möglichkeit) zuhu r etm., çık tragung / telefotografi -zeltung / resimli gazete mak; sich et. ~ lassen nazı geçmek; nefsine yedirmek; göz yummak; Wer bietet mehr? Haraç mezat! gebelen: ~ Bilduııg/ 1. teşkil, teşekkül, oluşuk, tertip, terettüp, tesis, teessüs, bünye, yapı 2. (SchulS) talim ve terbiye; tahsil, erseheinen muvafık gibi görünmek irfan 3. (feiııc Sitte) adabımuaşeret 4. (Aufbaıt) yapılış Blfurkâtlon / teşaup, çatallanma tarzı 5. kültür 6. (Gesichts2) fizyonomi 7. (fehlende) Bigam'lc / iki kadınla evlilik; iki karılılık; bigami, çiftcahillik 8. (profundes Wissen) alimlik -s.afflx n ling. teş evlenme - M m iki kanlılı; bigam kil lâhikası; yapı eki -s.anstalt /okul, mektep, enstitü blgott pej. kaba sofu; sofuluk satan; yobaz; mutaassıp -s.fehler m I. (materiell) bünye sakatlığı; vücutça suite9erie / sahte sofuluk; yobazlık, taassup şekkül 2. (ideell) terbiye hatası -s.gewebe n bot. sürgenBIJou m, n biju -terle(-waren pl.) / mücevherat doku, meristem -s.grad m; -s.stufe/tahsil (irfan, kültür) Bikarbonat n ehem, bikarbonat derecesi -s.trleb m kültür edinme merakı -s.wesen n Bikini 1. n. pr. Bikini atolü 2. m döpiyes, bikini talim ve terbiye işleri bikonkav çift içbükey Blld'unterschrift / lejant, manşet -verstârker m televizyon blkonvex çift dışbükey amplifikatörü -vrerfer m diyaskop, projektör -werk n 1. Bllablallaut m phon. çift dudaksı (Statue) heykel, statü 2. (Buch) münhasıran veya terci Bllanz/bilanço; dıe ~ ziehen bilanço tanzim etm., yapmak; han resim (foto) ihtiva eden kitap; resimli kitap 2wlrkeieren s. die Bilanz ziehen sam fotojenik, telejenik bllateral iki taraflı; bilateral Bilge / naut. sintine -wasser n naut. sintine suyu Blld n 1. (Abbildung) resim, tasvir, şekil, foto, portre 2. Blllard n bilardo -bali m; -kugel / bilya -queue n istaka -saal (Cemâlde) tablo 3. (Ab?, Eben?) timsal, temsil, sembol, m bilardo salonu -spleler m bilardo oyuncusu -stock m s. ayna 4. stil, mecaz, istiare, imaj 5. (Anblick) manzara, -queue. -tisch m bilardo masası görünüş 6. (klare Vorstellung) fikir, ide 7. (in Zss. a.) Bitle / naut. omuzluk heykel 8. Spk. surat, figür 9. (Erscheinung) hayal, Blllett n I. bilet 2. (Briefchen) pusula görüntü 10. (Erinnerung) hatıra II. Th. sahne 12. (le- blllig 1. (vvohlfeil) ucuz, ehven, harcı 2. (vernünftig, ange bendes) tablo vivan; canlı tablo; sich ein ~ von et. mamessen) makul, mutedil, uygun, elverişli 3. (gereeht) ehen bşi tasavvur etm.; bş hakkında fikir edinmek; ein insaflı, haklı, hakkaniyetli, munsif(-ane) 4. (im Gebrauch) ~ von e-m Madchen tasvir gibi güzel bir kız; ein ~ von idareli 5. (abgedroschen) harcıâlem, bayağı, müptezel 6. et. entwerfen (geben) tablo çizmek; fikir vermek; tasvir (nichtssagend) boş, değersiz; İn Italien konnte man etm.; Das isi kein erfreııtiches ~ . O, iyi bir manzara arz früher ~ teben. Evvelce İtalya ucuzluk idi. 2es hat meist etmiyor. İm -e sein (über) bşden haberdar (malumatı, e-n Fehler, ist et. teuer, so hat es seinen gülen Orund. fikir sahibi) olm.; Bist dıı jetzt im -e? Anlıyor musun Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti. Spr. ~ şimdi kazın ayağı ne olduğunu? F: E mi? Er ıvar sofort erstehen ucuza düşürmek; Was dem e-n reeht ist, ist dem im -e. Lep demeden leblebiyi anladı. Şıp diye çaktı. (F); andern —I Spr. Hakkı ölçmek için iki türlü ölçek kullanıl ins ~ setzen tenvir, malumattar etm.; in -ern spreehen mamalıdır. iver auf 2es aııs ist ucuzcu; et. -er lassen (Ware) mecaz kullanmak -anhang m (in e-m Buch) atlas -aufaşağı vurmak; ucuza bırakmak; -er werden pahadan düş klürung / mil. fotoğraf keşfi -berlchterstatter m foto mek; ucuzlamak muhabiri -dokument n doküman fotoğraf billlgen 1. (einverstanden sein) razı olm.; rıza göstermek; bilden 1. teşkil etm., teşekkül ettirmek, oluşturmak, şe muvafakat, tasvip etm., doğru bulmak 2. (genehmigen) killendirmek 2. (formen) şekil vermek, tertip etm. 3. tensip etm.; uygun görmek 3. (bestâtigen) tasdik, teyit (geistig) talim ve terbiye etm.; bilgi vermek 4. (organietm.; ona(yla)mak, sağlamlaştırmak 4. (gutheiüen) tecviz sieren) teşkilâtlandırmak, örgütlemek 5. (gründen) tesis etm. etm., kurmak; sich ~ 1. (entstehen) teşekkül etm., billlger'maBen; -welse haklı olarak; hakkiyle, insaflıca oluşmak, tekevvün etm.; (Früchte) iç bağlamak 2. (gei Bllllg'keit / 1. ucuzluk, ehveniyet 2. makuliyet, itidal 3. stig) bilgi edinmek; malumat kazanmak; kültür sahibi hakkaniyet, adalet, (adlü) nasfet -ung / 1. rıza, muva olm. 3. (gegründet werden) teessüs etm,; sich e-e Meifakat, tasvip 2. tensip 3. tasdik, teyit 4. tecviz; stillnung ~ fikir edinmek, s. a. gebitdet. -d 1. (instruktiv) schueigende ~ tasvibi zımni öğretici, talimi 2. (pâdagogisch vvertvoll) terbiyevt; -e Bill'iarde / bin bilyon -lon / bilyon Künste pl. güzel (od. plastik od. yoğrumlu) sanatlar; Blllrothbatlst m med. su geçirmez sargı bezi (fünunu şekliye) Bllsenkraut n bot. banotu, benç Bllder'ausstellung / resim sergisi -buch n resimli kitap Mm, bam! Int. dan dun! çangıl çungul! Ach, du heiliger -galerle / resim galerisi -rahmen m resim çerçevesi Bimbaml F Aman yarabbi! Suphanallah! -râtsel n bulmaca 2relch 1. (wörtl.) resimlerle dolu 2. Blmetallismus m çift maden standardı (Sprache) teşbih, istiare ve mecaz bakımından zengin Bimmel / F çıngırak, zil -bahn / F darhatlı demiryolu 2n -sehrift / ideografi -sprache / mecazlı dil (Glocke, Klingel) çıngırdamak Blld'flâche/ I. resim sathı 2. (Filmlcimvand) ekran; auf der blms'en 1. bşe ponzataşı sürmek; bşi süngertaşı ile silmek ~ erseheinen meydana çıkmak; zuhur etm., görünmek, 2. F durmadan, dinlenmeden öğrenmek veya öğretmek; sökün etm.; arzı endam etm.; von der ~ versdnvinden 1. Sch. ineklemek 3. dayak atmak; pataklamak 2stein m ortadan kaybolmak; yere batmak; görünmez olm. 2. F süngertaşı, ponzataşı kaçmak, sıvışmak; el etek çekmek -funk m 1. telefoto Binde / 1. alig. bağ, bant 2. (Verband) sargı, bandaj, pangrafi 2. (Fernschen) televizyon -funksender m belinograf sıman 3. (Arm2) a) (Abzeichcn) pazubent kolluk b) med. Shaft plastik, tasvirkâr -hautr m hevkeltraş, heykelci kol sargısı 4. (Hals2) boyunbağı. kravat 5. (Leib2) kuşak -hauerel; -hauerkunst/heykeltraşlık, heykelcilik 2hübsch 6. (Damen2) âdet bezi 7. (Stirn2) çatkı, kaşbastı; j- m tasvir gibi güzel; yüzüne bakmağa kıyılmaz; Allah övmüş die ~ von den Augen nehmen (wörtl. und figür!.) gözünün de yaratmış; elmas gibi; ay parçası; hurimisal; huri (od. bağını çözmek; fig. b-nin gözünü açmak; Plitzlich fiel ahu) gibi; Schön İst gar kein Ausdruck, - İst sie. Düzel de mir die ~ von den Augen. fig. Birdenbire gözlerimin bağı söz mü? Afet, afet! eilch 1. tasviri, temsili2. stil, mecazi, çözüldü, e-n hinler die ~ giepen hum. atmak, yuvarla mak; kadehi dikmek; den Arm in der ~ tragen kolu figüratif; -e Ausdrücke stil, kelime yanaçları; sanayii lafziye -nls n resim, tasvir, şekil, portre -siule / boyheyaskıda olm. -gewebe n an. katılgandoku, bağdokusu; kell, statü -schlrm m ekran -schnltzerel / ağaç heykel nesci munzam -gewebsgeschwulst / s. Fasergeschwulst. ciliği ?schön s. Zhübsch. -e Frau afet -selte / I. (e-r Zei-glied n 1. rabıta 2. fig. köprülük -haut / (des Auges) tung) resimli sayfa 2. (e-r Münze) yüz, rekto; ön taraf 3. munzam tabaka ; konjonktif -hautentzündung / med. konjonktivit -mâher m agr. biçer-bağlar (makinesi) (e-r osman. Münze) tuğra -sklzze / fotoğraf krokisi
binden
114
Bitte
weiteres yeni bir emre kadar; Er kletlerte ~ ganz auf den -mittel n 1. (bel Speiscn) un, yumurta, jelatin v.s. gibi Gipfel (des Berges) hinauf. Dağın ta tepesine kadar koyulaştıran madde 2. a.fıg. çimento 3. altg. tutkal, harç v.s. gibi tutmağa yarayan madde 4. nrch. Iıyan çıktı, die ganze Firma ~ herunter zum kleinsten Portier en binden 1. sarmak, bağlamak; (lose) ilmek 2. (Buch) ciltle küçük kapıcıya varıncıya kadar bütün müessese; ~ heute mek 3. (Besen) yapmak 4. (Gefangenc) kelepçeye vur bugüne kadar; ~ jetzt şimdiye kadar; hâlâ, cl’an; ~ var mak; zincirlemek 5. (FaB) çemberlemek 6. (El, Mchl, drei Monaten iiç ay evvelisine kadar; ~ zumfrühenMorgen ta sabaha kadar; tabesabah 7-ement usw.) tutmak 7. (StrauU, Garben) demetlemek mus. a) bağlama işaretini koymak b) birbirine bağla 8. Blsam m I. mis(-k) 2. (Pclz) misk faresi kürkü; s.a. Momak; liyezon yapmak 9. (j-m et. aut die Secle) ehemmi sclıus. -distcl f bol. misk dikeni -elblsch s. Abelmoschus. -kraut n bol. misk otu -oehse m zo. misk öküzü (od. yetle tembih etm.; vicdanına nakşetmek 10. (Sauce) koyulaştırmak 11. (feindliche Krâftc) mit. tespit etm.; sığırı) -ratte / zo. bizam sıçanı; maskeret; misk faresi sich ~ bağlanmak; taahhüt altına girmek spez. nişan -rose f bot. misk gülü -spltzmaus / zo. desman -ziege / zo. lanmak ol. evlenmek; s.a. gebunden misk keçisi; terci blndeml 1. bağlayıcı 2. (SclılııBfolgerung) gayri kabili itiraz; Bischot m I. piskopos, metropolit, despot 2. kırmızı şarapla şeker ve turunç kabuğundan yapılan bir içki -e Zusage kati vaat; -e Regel sabit kaide Blnder m I. (Krawatte) boyunbağı, kravat 2. (P.) demetçi blschflfllch piskopos’a alt-, -e Residenz piskoposhane 3. (Buch9) mücellit, ciltçi 4. (Faü2) fıçıcı, varilci 5. agr. Blschofs'hut m bol. keşiş kalpağı -w ür de / piskoposluk, des potluk biçer-bağlar (makinesi) Binde'strich m gr. birleştirme çizgisi; küçük (od. kısa) çizgi; blsezuell ikicinslikli, zatiilcinseyn tredünyon, tire -vokal m gr. I. yardımcı sesli; bağlantı blsher şimdiye kada r; ıvıe ~ şimdiye kadar olduğu gibi; ünlüsü 2. (in der pers. İzafetkonstruktion) kc-srei izafiye şimdiki gibi -Ig şimdiye kadarki; die -en Erfolge şimdiye -wort n gr. rabıt edatı; rabıta, bağlaç kadar elde edilen başarılar BIndfaden m sicim, kınnap; £s regnet Bindfciden. Sicim gibi Blskaya f n.pr. Biskay(-a) körfezi Biskuit n bisküvit -kuchen m pandispanya yağmur yağıyor. Blndung/1. bağla(n)ma 2. (Ski2) bağlama tertibatı 3. (Ver- bislang s. bislter pflichtung) mükellefiyet, taahhüt, angajman, mecburi Btemarckherlng m kılçıkları çıkarıldıktan sonra salamu raya yatırılan ringa balığı yet; eli ayağı bağlı olması 4. (seelisch) bağlılık, merbutiyet 5. (Liaison) liyezon 6. (fcindlicher Krâfte) mil. tespit Bison m zo. Amerika bizonu BIB m I. ısırma 2. (von Schlangen, Insekten usw.) sokma 3. 7. ehem, bağ(-lantı) Blngelkraut n bot. yerfesleğeni (-wundc) ısırık, sokuş 4. (Zahnheilkunde) üst dişlerin alt dişlere uyuş tarzı blnnen zarfında, içinde; ~ kurum az zamanda; yakında, biBrhen: ein ~ biraz; bir parç a; ein ganz klein ~ azıcık; bir birazdan; ' fürıf Tagen beş giin içinde (od. zarfında) Blnnen'Bscherei / nehir ve göl sularında balık avı -gewâsser parçacık; noch ein ~ biraz daha; mein ~ FranzSsisch bildiğim azıcık Fransızca; nicht ein ~ hiç pl. iç sular -hafen m iç liman; mendirek -handel m dahili (od. iç) ticaret -klel m naat, iç omurgası; karlinga -klüver Blss'en m 1. lokma; bir parça ekmek 2. yemek parçası; j-m m naut. trinketina flok -markt m iç piyasa -meer n iç jeden - in den Murıd zdhlen fig. b-nin yediğinde gözü olm.; cimri olm.; tin )eller ~ fig. yağlı lokma; keinen ~ (od. dahili) deniz -relm m Ut. ortada uyak -schlTTahrt / iç zu sich nehrnen ağzına bir çöp koymamak; ein lıorter ~ sularda münakalât -verkehr m dahili seyrüsefer -vor fig. demir leblebi; ein leckerer ~ jig. Lokman hekimin ye steven m naut. baş bodoslama astarı dediği şey; in grofien ~ hinunlerschlucken lop lop yemek binokular: -es Sehen iki gözle görme; basarı ayneynl (od. yutmak) 2ig I. (Tier spez. Hund) ısırgan; çabuk Blnom n math. binam 2lsch ikiterimli; çift hadli; zuhadısıran; azgın, salar, saldıran; (va.) akur 2 (P.) hırçın, deyn; -er Lehrsatz math. binom teoremi; -e Reihe math. kavgacı, ısırıcı 3. (Frau) mahalle karısı 4. (anzügilch) binomınal dizi kinayeli; üstü kapalı 5. (Bemerkung) müstehzi, sert, acı, Binse/ bot. I. sandalye sazı 2. (arabisehe) saz kamışı; hasırotu 3. (groûe) kovalık; in die -ıı geben fıg. F kaybolmak, dokunaklı, iğneli, iğneleyici; -e Bemerkungen fallen lassen dili uzamak; diliyle sokmak; çal vurmak; iğnelemek bozulmak; işi iş olmamak -n.ginster m bot. Ispanya katırtırnağı -n.matte / hasır örgü -n.wahrhelt / Lapalis B!Bwunde / ısırık (sokuş, diş) yarası Blstouri m, n med. bisturi hakikati Blo'chemie/biyoşimi, biyokimya; hayati kimya Schemlseh Blstum n bir piskoposun idari bölgesi; piskopostuk, despot luk biyoşimik -ehemiker m biyoşimist -genese / biyojenez Çgenctlsclı biyojenetik -geographie / biyojeografi -graph biswel!en arasıra; vaki» vakit; bazen: bazı defa m biyograf -graphie / biyografi, tercümclhal, olumluk Blthynlen n.pr. hist. Bitinya egraphlsch biyografik -loge m biyolog -logle / biyoloji, blthvnlsch: der 2e Olymp n.pr. geogr. Uludağ; Keşiş dağı Bitntj n.or. (Stadt in Mazedonien) Manastır hayatiyat; hayat ilmi Slogisch biyolojik Bitt'brlef m s. -şehri]t Blopsle / illeti, biyopsi bitte (sehr, schön) I. rica ederim; lütfen 2. (Aufforderung) Biosphâre / biyosfer; dirimyuvarı buy(u)run(-uz), buyursunlar 3. (Hereln!) Girin(-iz)! Biotlt m min. siyah (od. kara) mika; biyotit Antrel 4. (Antwort auf e-n Dank od. ein Lob) bir şey Blo'top m biıl. biyotop -zönose /biyo seno z değil; estağfurullah; aman rica ederim 5. (abvvehrend) blpolar çifte kutuplu z.ararı (od. ziyanı) yok 6. (Fragc; a. wie ~?) Efendim? blquadratisch: -e Gteithung math. ikikat kareli denklem; iki Ne buyurdunuz, efendim? 7. (Einvvand) Affedersiniz; murabbalı muadele Affınızı rica ediyorum 8. (gerne) Baş üstünel Hayhay! Blrk’e / bot. bulo; huş ağacı; kayın ağacı -en.gewâchse pl. Memnuniyetle! Seve seve! 9. (Bestâtigung e-r Richtiggürgengiller, betuliye -en.zelsig m kenevir kuşu -huhn ;ı keit) İşte! Ne dediml Tabii! 2 nach Ihnenl Siz önden kayın tavuğu buyrun! V/ürden Sie sich ~ ins Nebenzimmer begeben? Birma tı.pr. Birma(-nya) -ne m; -nin /. Snisclı Dirmanyah Sız yan odaya buyurursanız! Blrnbaum m bil. armut ağacı Blrne / 1. bol. armut 2. el. ampul 3. V (Kopf) kafa, baş; e-e Bitte f 1. rica, dilek 2. (flehenttiche) niyaz, istirham, yal varış, yakarma 3. (zu Gott) tazarru; e-e ~ an j-n richweiche ~ haben V aklı kıt olm. Sn.förmig armudi; armut len b-den bşi rica etm.; leh habe fod. halle) e-e - an Sle. şeklinde -n.kürbis m bot. armut kabağı -n.llkör m perri Size (od. sizden) bir ricam var. au f seine -n hin ricası üze bis (Prdp. b;w. Konj.) kadar, dek, değin, ilâ; vatı Kopf ~ rine 2n I. (j-n um et.) b-den bşi rica etm., dilemek 2. Fup tepeden tırnağa kadar: drei ~ vier üç dört; /ün/- ~ (flclıentlich) niyaz, istirham etm.; yalvarıp yakarmak; zehnlausend beş biıi ilâ on bin; ~ ich komme ben gelinceye ele ayağa düşmek 3. (um das Wort) söz İstemek, ci kaldır(ıvolkstümlgelene) kad ar; ~ auf s. abgesehen ı•on. ~ auf
bitter
115
Blatt
çıplak, örtüsüz 6. (abgetragen) aşınmış, eskimiş, yıpran mak 4. (för j-n) şefaat ctm. 5. (zu Tiscb) sofraya davet mış 7. F (ohne Geld) parasız pulsuz; beşparasız, züğürt, etm. 6zu\ çağırmak; leh bitle (tausendmal) um Entschulmeteliksiz; V: dımdızlak; -e Waffe kınından çıkarılmış digtıng. (Tekrar tekrar) atfınızı rica ediyorum, sich ~ kesici (dürtücü) silâh; -er Wahnsinn saçma sapan; heze tössen nazlanmak, cilvelenmek; k-ni ağır (od. dirhem dir yan; ~ putzeıı parlatmak; (Schuhe o.) lostra etm.; hem) satmak; Ermeni gelini gibi kırıtmak; Aber ich bitte vötlig ~ sein (Spieler) dekave olm., ayna gibi tertemiz Siel a) (Verwunderung) Hiç böyle şey olur mu? b) olm. (selbstverstândlich) Bu, bir mesele teşkil etmez. Amma tabiî, elbette! leh lasse ~ . (Bei Mcldııne e-s Besuchers) Blankett n I. sonradan doldurulmak üzere verilen imzalı kâğıt (spez. vekâletname) 2. allg. formüler 3. s. BlankoBuyursun, içeriye alınız! Dorum möchte ich gebelen haben. vollmacht (drohend) Bunu ehemmiyetle talep ediyorum. ~ uııd bettetn yalvarıp yakarmak; Er tut es ja sehon, er wilt nur Blanko'akzept n H beyaz kabul -indossament n H beyaz ciro -kredit m H karşılıksız avans; açık kredi -scheck m et. gebeten sein. Yapacak ama, biraz yalvartmak istiyor. açık çek -spekulatlon / H hava oyunu -untersehrift / Lap mich nicht so lange und tu halt, ıvas ich dir gesogl açığa imza -verkaut m H açıktan satış -vollmacht / habe. Beni yalvartma, dediğimi yapıver! Darf ich um das salâhiyeti tamme; plenpuvuar; ~ geben (od. erteden) fig. lir ot (bei Tisch) Ekmeği lütfeder misiniz? Darf ich açık bono vermek -wechsel m açık senet Sie morgen zum Mittagessen Sizi yarın öğle yemeğine davet edebilir miyim? end (Blick, Worte) ricakâr; (fle- Blank'scheit n korse balinası -vers m lit. beş tane ,,Jambus‘‘ dan ibaret olan kafiyesiz (uyaksız) vezin 2zlehen kılıcı hentllch) yalvancı kınından çıkarmak; selliseyf etm. bitter I. acı (a.fig.) 2. (Kâlte) şiddetli, ısırıcı, sert, keskin 3. Jıg. tesirli, ağır, acı, dokunaklı, haşin 4. (Schokolade) bit Blâschen n 1. küçük kabarcık 2. biol. (LungenS, DrüsenS) sinh, petek 3. (Hitzefi) isilik 4. (Ausschlag) sivilce; küçük ter 5. Adv. (sehr) çok, pek; seine -en Erfahrungen marhen çıban; geceyanığı; sich mit ~ bedecken (Körper) fiske fiske Hanya’yı Konya’yı öğrenmek \~bere uen bin pişman olm., kabarmak -ausschlag m; -fîechte / med. uçuk; ~ bekom başını taştan taşa vurmak; dizini dövmek; ~ werden I. acılaşmak, acılanmak 2.fig. ağır sözler sarf ctm.; -er Ernst men uçuklamak acı, zalim hakikat; ~ rıotuendig elzem, mübrem; çok Blase / 1. (im VVasser, auf der Haut usvv.) kabarcık 2. (HarnS) mesane; sidik torbası 3. (Gailene) öt kesesi; zarurî; -e Not teiden fakrüzaruret çekmek; -er Geschmack merare 4. (in Glas, Stein usvv.) jeot, kovuk, boşluk 5. acılık; -e Orange bot. turunç (Schwimm2 der Fische) yüzme kesesi 6. pej. (Gruppe, bltter'böse 1. çok dargın; hiddeti topuğunda 2. (sehlimm) Gesellschaft) güruh; cumbur cemaat; -n bilden (Marmcçok kötü, çok fena fierde f ehem, manyezi Skalk m min. lade usvv.) köpürmek; die ganze ~ F alay malay -balg m dolomi -kalt pek soğuk; im -en Wintcr Allahın ayazında (des Schmiedes, bei der Orgel usvv.) körük 9kelt / 1. a.fig. acı(-lık) 2. fig. merareti kalp Sklee m bot. blasen I. üflemek, üfürmek, püflemek, püskürmek, püfküracıyonca, su yoncası -llch acımsı, acımtırak; sich ~ 6eklagen yana (od. yanıp) yakılmak; ~ ueı'nen kanlı yaş mek 2. (Wind) esmek 3. (M.i.) çalmak; Flaş mir nicht den Rauch ins Gesichtl Sigaranın dumanını yüzüme sa larla ağlamak eilng m (Fisch) acıbalık: ilik balığı emandelmakrone / acıbadem kurabiyesi emandelöl n acıbadem vurma! j- m den Marsch ~ F haddini bildirmek; tekdir yağı 2nls / s. Slreı'f. Sorange f bol. turunç £pllz m bot. acı etm.; leh werd' ihm was ~ l F Aklımın kenarından bile kuzumantarı £salz n phorm. İngiliz (od. Sctliç) tuzu; geçmez! Bana vız gelir! in das gleiche Horn ~ b-le aynı magnezyum sülfatı esehnaps m s. Magenbitter. espat m telden çalmak; aynı ağızı kullanmak; zum Aııgriff ~ min. manyezit, lületaşı, denizköpüğü -süB (a.fig.) hem hücum borusu çalmak acı hem de' tatlı; acıtatlı SsüB ıı bot. yaban asması; yabanî blasenartlg I. kese şeklinde 2. med. sistik yasemin; sofur Blasen'entzündung / mesane (bzw. merare) iltihabı; sistit (bzw. kolesistit) -grlcB m med. mesane kumu -kâfer m î. Bitt'gang m: -gdnge maehen (bei) el etek öpmek -gebet n bereket için dua -gesuch rı s. -sehrift. -sehreiben ıı; -schrlft zo. kuduz (od. zina) böceği; yakı sineği 2. pehlivan yakısı / ariza, arzuhal; af dilekçesi -steller m müstedi, dilekçi; -katarrh m s. -enlziindung. -keim m biol. blastula -kirsehe arzuhal, istidaname sahibi / bot. güveyfeneri; sarhoş otu -lelden n med. mesane Bltum'en n yersakızı, bitüm Sinüs bitümlü hastalığı -raum m (im Gestein) jeot, kovuk -stein m med. bltzeln I. (prickeln) gıcıklamak 2. (herumschneiden) ufak mesane taşı -steinzertrümmerung / med. litotrisi -stlch m parçaları kesmek med. bezli mesane -strauch m bot. yalancı sinameki -vvurm Blwak n mil. çadırlı, açık ordugâh; ~ beziehen Sleren m zo. keseli kıırt ordugâha gitmek, ordugâhta konmak Blüser m 1. (Glase) üfleyici, şişirici, şişeci 2. mus. (in e-m blzarr garip, tuhaf, acayip, fantasm agorik; ~ gekleidet Orchestcr) nefesli saz çalan (Frau) düttürü leylâ blaslert 1. (abgestumpft) bıkkınlık getirmiş; doygun, his Blzeps m an. ikibaşlı kol kası; pazı sizleşmiş 2. (eingebildct) hodperest, hodpesent 3. snop, Blafî m kısa havlama Sen; biatten 1. (Hund) kısaca havla züppe mak 2. fig. hiddetle konuşmak blasig kabarcıklı Blag(-e f) n F arsız çocuk; yumurcak; piç kurusu Blaslnstrument n mus. nefesli saz blühen I. şişirmek, kabartm ak 2. med. yel husule getirmek; Blasphemle / Allaha tân etme, küfretme sich ~ I. şişmek, kabarmak 2. fig. (vor) böbürlenmek 3. Blasrohr ıı 1. ağız tüfeği 2. tecim, üfîaç, hamlaç, şalümo (Segcl) naııt. apazlamak blaB beti benzi uçmuş (od. sararmış); ııçıık (od. saz) benizli; Blihung / I. med. barsaklarda gaz toplanması; intifah 2. sarı, solgun, renksiz; kül gibi; ~ uerden sararmak; beti (abgehcnde) zarta, osuruk, yel, V; kavara benzi uçmak (od. ağarmak); solmak; ~ und schıvâchlich blaken tütmek; duman çıkarmak solucan gibi; ~ und abgezehrt sarartma; abwechselnd ~ blam'abel utandırıcı; mahcup eden Sage / mahcubiyet, und rot uerden renkten renge girmek; blasse Cesichtsfarbe ayıp, rezalet -ieren rezil, kepaze, mahcup ctm.-.maskaraya beniz solgunluğu; leh habe keiııe blasse Ahnung (od. çevirmek; küçük düşürmek; utandırmak; V: mor etm., keinen blassen Schimmer) Hiç haberim (od. malumatım) foslatmak; fiyakayı bozmak; b-ne bozum havası çalmak; yok. immer blasser uerden sararıp solmak sich ~ pot kırm ak; gaf yapmak; çam devirmek; ekşimek; blaBblau süt mavisi; mavimsi, mavimtırak -iert dastehen mahcup olm. (od. kalmak); küçük düşmek; Blâsse / 1. sarılık, solgunluk, renksizlik 2. (des Gesiclıtes) V: dut (mostra, muz) gibi olm.; kanemi olm. beniz solgunluğu blanchleren (Kochkunstj haşlamak; kaynar suya daldır blaBgelb sarımsı, sanmtırak mak BlâB'huhn n zo. su tavuğu eilch biraz solgun blank 1. (glânzcnd) parlak 2. (sauber) temiz; ak pak 3. bUB'rot pembe espötter m zo. beyaz mukallit (Goldstück) çil 4. (Schvvcrt) yalın 5. (Boden, Draht usvv.) Blatt n I. (PflanzenS, Papier2) yaprak, varaka 2. (Metali-
Bllttchen
116
bleleh
Sloff mavi yollu kumaş 2grau blö gri 2grün limon küfü folie) varak 3. (Zeitung) gazete 4. Spk. kâğıt 5. (RuderS) -gummibaum m s. Eukalyptus. -hal m zo. gök köpekba kürek palası 6. (AltarS) resim, tablo 7. (Klinge) namlu 8. lığı; pamukbalığı -holz n bakkam ağacı tahtası -Jacke/ (\Veberkamm) gücü 9. (VorsatzS) (öyvolaıı 10. (dürres) hum. gemici, bahriyeli -kehlehen n zo. buğdaycıl bülbül gazel 11. (Zettel) fış 12. techn. levha, plak 13. (beim -kraut n s. Rolkraut. -kreuı f ehem, mavi salip; klark Schuh) kunduranın yüzü 14. (bei VVild) kürek kemiği 15. (bel Tcxtilien) pano; kein ~ vor den Mund nehmen fig. blâulleh 1. mavimsi, mavimtırak 2. med. berelenmiş, morar baklayı ağzından çıkarmak; sözünü esirgememek (od. mış; ~ angelaufen morumsu, morumtırak -gelb gökelâ sakınmamak); başa kaka kaka söylemek; iver keiıı ~ vor -grün tirşe -grau (Pferd) gökkır -hellbraun (Auge) gökelâ -rot vişneçürüğü den Mund nimmt fig. kör kadı; wandelndes ~ zo. yaprak böcek; Das ~ (od. Blâttchen) hal sıch gewendet. Mesele Blau'meise f :o. mavi baştankara; dağ isketesi; fanta -merle/ zo. kaya kuşu; gök ardıç -papler n (mavi) karbon (od. durum) tamamen başkalaştı. Biatler bekommen (Baum) yapraklanmak; (Pfİanze allg.) yeşermek; Das kâğıdı -pause / mavi kopya -racke /(Vogel) zo. mavi kuz gun; yeşil karga -saure / ehem, slyanidrik asit; asit steht auf e-m anderen ~.f ig . O, başka mesele (bahsi diğer). ein Heft mil hundert Blattcrn yüz yapraklı bir defter; vom hidrosiyanik 2schwarz mavimsiye bakan simsiyah ~ spielen mus. hazırlanmadan notaya bakarak çalmak; -specht m zo. sıvacı kuşu -stern m bot. yıldız sümbülü; kampana çiçeği 2stichig phot. maviye çalan -stlft m mavi notadan çalmak; deşifrelemek; vom ~ singeıı yüzünden kalem -strumpf m spbtt. kadınlığını unutan çok malu okumak matlı kadın -sucht / med. tazarruk, siyanoz -wal m zo. Bllttchen 1. yapracık 2. (Folie) safiha, plaka 3. techn. pul 4. gök balina halk gazetesi veya mecmuası; s.a. Biati Blazer m açık renk spor ceketi; blazer Blattelsen n saç levha Blatter/ isilik, çıban, sivilce -n pl. 1. çiçek hastalığı 2. çiçek Blech n 1. madeni levha; maden safihası; tahta 2. (\VeiB2) teneke 3. (Eisen2) saç 4. (Unsinn) laf, saçma, hezeyan, bozukluğu; dır ~ bekommen çiçek dökmek (od. çıkar manasızlık, zırva, safsata, sedrebeki 5. mus. (im Orchemak) Blâtter'fall m yaprak dökümü 2lg I. yapraklı 2. ince saf ster) teneke sazlar; tenekeler; mit ~ besehlagen teneke kaplamak; ~ reden saçmalamak, zırvalamak -behâlter m halardan mürekkep; yaprak yaprak 3. min. varak! -magcn m (der VViederkâuer) kırkbayır (barsağı) 2n 1. bidon, teneke -blaslnstrumente pl. s. Blech (5). -büchse/ (in e-m Buch) bir kitabın sayfalarını karıştırmak 2. teneke kutu; konserve kutusu (Geldscheine) birer birer saymak; sich ~ pul pul dökül blech'en (müssen) F ödemek, tediye etmek zorunda olm.; V: parayı sökülmek; paraları bayılmak -em 1. tenekeden mek Blatternarb'e/çiçek bozukluğu Slg çiçekbozuğu, çopur; V: veya saçtan yapılmış 2. fig. içi boş teneke gibi ses çıkaran Blech'flasche / I. mil. matara 2. (Bettflaschc) buyot -hamişkembe suratlı mer m tenekeci tokmağı -kanlster m bidon, teneke -musik Blatter'pilz ın bol. çayırmantarı; kuzugöbeği; şapkalı man tar -tabak m yaprak tütün -telg m yufka -teigpastete / I. / fanfar mızıkası -platte/ saç levha -ring m (z. B. am Ofenyufkaböreği; suböreği 2. (mit Nüsscn, Maııdeln usvv.) rohr) bilezik -schaufel / teneke faraş -sehere / tenekeci makası; kesme -schmled m tenekeci -stârke / saç levha baklava 3. (m. Cremc-Füllung) milföy; binbir yaprak kalınlığı -trlchter m teneke huni -walze / saç levha had tatlısı Blatt'feder / düz yay; levhatı yay -goid n 1. varak halinde desi -waren pl. saç levha mamulâtı; teneke eşya altın 2. (Vergoldung) yaldız -grün n bol. klorofil; rnaddei blecken: die Zdhne ~ dişlerini göstermek hadra -hdutehen n (der Grâser) bol. dilcik, lüseyn -kafer Blel (I) m (Brachsen; Fisch) zo. çapak balığı; yastağaç, m zo. kabuklu bit -laus / zo. yaprak biti; püseron 2los taranga; (Abarten): kaptırga; kara balık; sivriburun karagöz balığı yapraksız -pflanze / güzel yapraklı süs bitkisi -stiel m yaprak sapı; zenebi varak -wespe/ yaprak arısı Bİel (II) n 1. (Metali) kurşun, resas 2. fig. ağırlık 3. m, n s. Bleistift. ~ giepen kurşun döküp fala bakmak blau I. mavi 2. (Hautstellc) bereli, mor 3. (hell-) gökmavi; açık mavi 4. (dunkel-) lâcivert; koyu mavi 5. (betrunken) Bleibe /ikame t, mesken F sarhoş; V: gökkandil 2 n 1. mavi(-lik) 2. (Wasch-) blelben 1. kalmak 2. (übrig-) artakalmak 3. (in der Schlacht) çıvit; -es Auge 1. mavi göz 2. berelenmiş göz; -er Flecken şehit düşmek 4. (andauem) devam etm., sürmek 5. (bei) 1. mavi leke 2. bere, ezik, çürük, morartı; -es Band (Preis) (beharren) direnmek, ısrar etm. 6. (bei der Sache, der mavi kordele; -e Perle (gegen den böseıt Blick) mavi bon Wahrheit) üstünde durmak; ayrılmamak 7. (aus-) gecik mek; ewig lange irgendwo ~ kuluçkaya oturmak; Wo cuk; nazar (od. göz) boncuğu; -e Bohne hum. (Kugel) bleibst du denn so lange? Feneri nerede söndürdün? leblebi; -e SchmeiPflicge gök et sineği; -es Blut in den (hum.); Wo er auch hingehl, da bleibt er e e Eıvigkeit. Adern haben fig. asilzade (od. asalet sahibi) olm.; ganz — Gittiği yerlerde daima yıllanır kalır. Es bleibt dabeil 1. ıverden (vor Kâlte); ~ aıılaufen (bei Erstickungsanfall) Karar! Sözüm söz! 2. (daü . . . ) kararlaştırdığımız morarmak; das 2e vom Himmet herunter versprecheıt bol gibi ... Das bleibt ünler unsl Laf aramızda kalsın) nicht doğramak; ~ maehen F işini görmemek; çalışmamak; das 2e vom Himmet herunter lügen yalan savurmak; maval beim Thema ~ sadetten harice çıkmak; istidrat etm.; Es bleibt alles beim alten. Eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısa okumak; kıtır atm ak; yuvarlamak; V': bom (od. mantar) lır. Eski hamam eski tas. Bei dem ~, ıvos man gesagl hat. atmak; ins 2e hincin gelişigüzel, rasgele, uluorta; ins 2e dediği dedik olm.; Wo ~ nun Ihre Verspreehungen? Hani hincin phantasieren karnından söylemek; işkembei kübsöz verdinızdi? Ya vaatleriniz ne oldu ? -d devamlı, mü radan atmak; Fahri f ins 2e hedefi bilinmeyen seyahat; temadi, sürekli, daimi; keine -e Statte haben (Bibel) yersiz sürpriz seyahat; mit e-m -en Auge davonkommen ucuz yurtsuz olm. -lassen yapmamak; bir işe karışmamak; el kurtulmak; postu kurtarmak; baş almak sürmemek; olduğu gibi bırakmak; Man kann das tun öder Blau'algen pl. bol. mavi suyosunları eâuglg mavi gözlü es ~. Mecburiyet yoktur. 1Venn er nicht kommen will, so -bart m: Ritter ~ (Mârcheııgestalt) emirlerine itaa t etme soll er es doch ~ . Varsın gelmesin! mi; olan kartlarım öldüren adam -beere / bot. yaban mersini 2blütlg asilzade, asaletli -buch n pol. mavi kitap Ble!bergwerk n kurşun madeni (od. maden ocağı) bleleh beti benzi uçmuş; sa psan, soluk, solgun, renksiz; saz Blâue / mavilik, göklük benizli; ~ werden sararmak, solmak; rengi atmak (uç blauen (Himmet) maviye bakmak; mavileşmek mak, kaçmak); çehresi bozulmak; -e Furcht göz yılgın blâuen 1. (blau fârben) maviye boyamak 2. (Wâsche) çivitlığı 2e / I. seli, sarılık, solgunluk 2. (NVâsche-) beyazlat lemek 3. (Fisch) mavi renk verdirmek ma, ağartma 3. (Bleichplatz) çimenlik, çimenzar -en tr. Blau'Hsch m zo. lüfer; (bis 10 cm: defne yaprağı; bis 15 beyazlatmak, ağartm ak; intr. 1. beyazlamak, ağarmak 2. cm: çınakop; bis 20 cm: sarıkanat; bis 30 cm: lüfer; (Farbe) solmak, sararmak 2lauge / javel suyu 2sucht / über 30 cm: kutana od. sırtıkara) -flschfang m lüfercilik -fuchs m zo. mavi tilki Sgetroren mosmor 2gestrelft: -er fakrüddem, kansızlık, kloroz -süchtig kansız
Bleldach
117
BUU
der öffenllichkeit slehen dikkat nazarlarını k-ne çekmek Bleldach n kurşun levha ile kaplı dam -wlnkel m görüş zaviyesi; ünler diesem ~ betraehtet bu Bleie/s. Blei (I) blelern 1. kurşun(-dan mamul) 2. (bleifarben) kurşuni 3. bakımdan (lastend) kurşun gibi ağır 4. (Müdigkeit) son derece bllnd 1. kör, âmâ (a.fig.); gözsüz; gözleri görmeyen; (nimeti rüyetten mahrum) 2. (Spiegel) donuk 3. (SchuG) kuru büyük sıkı; -er Larm kuru gürültü; -er Passagier kaçak yolcu; Blel'esslg m pharm. kurşun sirkesi -glanz m miri, galen(-it) -er Fleck (im Auge) kör nokta; -e Slelle (e-s Spiegels) çil; -glâtte / yanmış kurşun; mürdesenk Sgrau kurşuni; kur-e Tür sahte (eğreti, sağır) kapı; -er Eifer fuzuli gayret un renkli; barudt Shaltlg kurşunlu -kabel n kurşunlu (od. keşlik; Ser Eifer sehadet nur. Spr. Acele işe şeytan :urşun kaplamalı) kablo -kammer f: die -n von Ventdig karışır. Spr.\ ~ drauflos s. blindlings. ~ sein (gegen) fig. fr. Venedik Kurşunlu Zindanı -lot n şakul, çekül -mantel bşe karşı kayıtsız olm.; ~ verliebt gönül delisi; Ein -es m kurşun kaplama -oxyd n s. -glâtle. -rohr n kurşun boru Huhn findet auch einmal ein Körnchen. Spr. Körün taşı Sschvver kurşun (od. gülle) gibi (ağır) -soldaten pl. Kspz. (oyuncak) kurşun askerler rast geldi. IVas soll man e-m Sen von Farben reden? Köre Blelstlft m kurşunkalem -halter m kalem sapı -spltzer m elvandan bahsolunmaz. İm Reich der Sen İst der Einaugige König. Spr. Körler diyarında şaşılar padişah olur. kalemtıraş; kalem yontma makinesi; yontma -zelchnung Spr. Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman /kurşun kalemle çizilmiş resim; kroki Çelebi derler. Spr. ; auf e-m Auge ~ sein bir gözü kör BIH'vvasser rı s. -essig. -welB n ehem, kurşun karbonatı; üstübeç; ısfidaç -wurz f bot. kudıızotu, dişotu, şeytraç olm.; tek gözlü olın.; leh will auf beiden Augen ~ özer den, wenn . . . (Bet.) İki gözüm önüne aksın ki . . İki Blend'brllle / güneş gözlüğü -e / I. phot. diyafram 2. (SonnenS) güneşlik 3. (Scheuklappen) meşin gözlük 4. a. mil. gözüm kör olsun k i. . . siper 5. (blindeTür, blindcs Fenster usw.) sahte kapı (pen Bllnddarm m I. körbarsak 2. (VVurmfortsatz) apandis, zeyil cere v.s.) 6. (Stoffstreifen) bant 7. areh. kör kemer Sen I. -entzün dung/apand isit; körbarsak iltihabı; ~ bekommen (des Augenlichts berauben) körletmek; gözlerini çıkar apandisit olm. -operatlon / apandisit ameliyatı mak; gözlerine mil çekmek 2. (Sonne) göz almak; gözleri Bllndekuh / Ksp. körebe kamaştırmak 3. (bezaubern) göz bağlamak; meftun etm., Bllnden'anstalt f; -helm n körler yurdu -hund m körü yeden aldatmak; sich nicht vom dufieren Eindruck ~ tassen köpek; körlere rehberlik eden köpek -sc hrlft/k örler alfa zevahire bakmamak; görünüşe aldanmamak Send I. göz besi; Bray yazısı kamaştırıcı 2. alıcı; fevkalâde iyi; mümtaz; hatırı sayı bllnd'fliegen kör uçuş usuliyle uçmak Sflug m kör uçuş lır; ~ weipe Zühtte bembeyaz (kar gibi; pırıl pırıl) dişler; Sgânger m 1. kör (od. serseri) mermi; kör bomba 2. fig. -e Helle göz kamaştırıcı bir ziya; E r sieht — aus. Maşallahı (Versagcr) (P.) k-den bekleneni yapamayan -geboren var. -«n.öftnung / phot. diyafram açıklığı -er m pej. göz anadan doğma kör -glâublg körükörüne inanan Shelt / boyayıcı; blöfçü, yaldızcı, alayişçi; gösterişi seven; gö körlük, amâ; karağı; göz karası; gözsüzlük; ıvır mit ~ gesterişçi -laterne / hırsız feneri -werk n 1. (leere Aufmaschlagen sein gözü bağlı olm., basireti bağlanmak 2holz n chung) gözboyama, gösteriş, yaldızcılık 2. (Trugbild) kontrplak tahtasının alt tabakası Slandung / kör iniş fantasmagori 3. (Zauberei) sihir, büyü, füsun 4. (Fata -llngs Aiv . gözükapalı, körlemeden, körükörüne; V; Morgana) serap; ılgım salkım 5. (Bluff) blöf olamesa 2maus / zo. kör fare Sschlelche f zo. (kahverengi) Blennorhö(e) / med. blenoraji spez. belsoğukluğu kör yıiansı; babaköş -sehreiben yazı makinesi tuşlarına Blepharitls / med. blefarit; göz kapakları iltihabı bakmayarak yazı yazmak -splelen satranç tahtasına bak Blesse / I. akıtma, sakar 2. akıtmalı hayvan (at, inek) mayarak satranç oynamak -wütlg I. (fanatisch) körcesine BleBhuhn n s. Blâphuhn mutaassıp 2. (jâhzornig) mütehevvir; gözü dumanlı; coş bleu (Modefarbe) blö kun; öfkesi topuğunda; osuruğu cinli; ~ vorgehen gözü Bleu'el m çamaşır tokmağı Sen iyice dövmek; kötek a tmak; kısmak (od. dumanlanmak); -es Durcheinander kör dö pataklamak; pestilini çıkarmak ğüşıi; ~ verliebt sein gönül maskarası olm.; gönlünün Bilek m 1. bakış, nazar 2. (Anblick) görünüş, manzara 3. dümeni bozuk olm. (schmachtender) gamze 4. (böser) isabeti ayn; kem göz; bllnk (in der Füg.:) — und blank pırıl pırıl -en 1. parlamak, göz değme 5. (Einsicht) anlayış, kavrama; seharfer ~ parıldamak, pırıldamak 2. (blinzeln) göz kırpmak 3. mil. ince görüş; keinen ~ haberi (für) I. (nicht beachten) nazarı pırıldakla muhabere etm. Ser m 1. mil. pırıldakçı 2. dikkate almamak; aldırış etmemek 2. (nicht vcrstelıen (Blinklicht) a) istikamet göstergesi b) fasılalarla yanıp können) bşden anlamamak; istidadı olmamak; gabaveti sönen sinyal ışığı -em s. blinken; blinzeln. Ser.zug m mil. (gabi) olm.; e-n ~ werfen (auf) nazar atfetmek; göz at pırıldak müfrezesi Sfeuer n şimşeklik fener; işaret feneri mak; bakmak; Möge ihrı der böse ~ nicht treffen! Ona ziyası Sgerât n mil. pırıldak, helyosta Sllcht n s. Blinker nazar değmesin! seine -e auf et. richten gözlerini (od. (2). Sspruch m mil. pırıldak tebliği Sverblndung / mil. bakışlarını) bşe çevirmek; -e tausehen b-le bakışmak; den pırıldak irtibatı Szelchen n pırıldak işareti ~ seharfen (für) bş hakkındaki görüşünü derinleştirmek; blinzeln göz kırpmak -d kıpık gözlü; kıpışık seheele -e werfen (auf) b-ne şüpheci göziyle bakmak; an Blltz m şimşek, yıldırım; wie der ~ şimşek gibi; wie ein ~ den bösen ~ glauben nazara inanmak; auf den ersten ~ aus heiterem Himmel bulutsuz gökten inen yıldırım gibi; ilk bakışta (od. görüşte); vehlei ulada; derhal, hemen; tepeden inme; apansızın; hiç beklenmeden; vom ~ ge vom bösen ~ getroffen ıverden göze (od. nazara) gelmek; troffen yıldırımla vurulmuş; tWe vom ~ getroffen yıldırımla İsabeti ayna uğramak çarpılmışçasına (od. vurulmuşçasına); vom ~ ersehlagen Blicke / (Fisch) zo. akçapak; bodur çapak ıverden yıldırım çarpmasiyle ölmek; Der — sehlâgt ein. bllcken bakmak; nazar atfetmek; (zu mehreren) bakışmak; Yıldırım düşer, -ablelter m siperisaika, paratoner, parasoweit das Auge ~ kann göz görebildiği kadar; sich ~ fudr, yıldırımkıran, yıldırımlık; yıldırım siperi (od. nâ lassen görünmek; k-ni göstermek; (va. arzı didar etm.); kili) Sartlg şimşek gibi (çabuk); ~ versclminden ardından LaP dich ja nicht ıvieder hier ~ / Gözüme görünme bir sapan taşı yetişmemekSblank pırıl pırıl; ak pak; tertemiz; dahal Das lâpt tief Bundan birçok manalar çıkarıla kar gibi temiz; gıcır gıcır; bal dök de yala; sütten çıkma bilir. Bu, insanı düşündürüyor, in die Zukunft ~ uzağı ak kaşık Sblau masmavi; mavi mi mavi Sdumm aptal mı görmek; nach e-r anderen Richtung ~ gözlerini kaçır aptal Sen 1. parlamak, parıldamak, pırıldamak; (Edelmak; zur Erde ~ 1. gözlerini indirmek 2. (vor Scham) steine a.) şimşeklenmek 2. Es blitzt. §imşek çakıyor. 3. yere bakmak -d: finster -es Auge korkunç bakışlı göz phot. fleş kullanmak Send parlak Sgeschelt çok zekâlı -geBllck'fang m nazarı dikkatlerini celp eden bş; (matmahınasprâch n yıldırım telefon muhaveresi -krieg m yıldırım zar) -feld n göz alanı; das ~ enveitern zihni açmak; aus harbi -llcht n phot. fleş; magnezyum ışığı Ssauber terte dem ~ versehutinden gözden kaybolmak; görünmez olm. miz; kar gibi temiz -sehlag m yıldırım çarpması Sschnell -punkt m Gesichtspunkt ) bakım; noktai nazar; im ~ şimşek gibi; saikavi; hemencecik, lahzada; anıvahitte;
Î
Bllzzard
118
Bhıt
~ reagieren tetik davranmak; -es Reagieren tetiklik kurdamak 2. fig. (undeutlich reden) (çabuk ve) anlaşıl -schutzerdung / (Radio) parafudr -telegramm n yıldırım maz surette söylemek Blue Jeans pl. bludn(-z) telgrafı Bllzzard m kar tipisi (Kuzey Amerika'da) Blues m (Tanz) bluz Block m I. yığın, küme, blok, som, kütle 2. (HackS) et tah Blufl m blöf, rol, gösteriş, hilecilik; kuru sıkı; (Sport a.) tası (od. kütüğü) 3. (MctallS) külçe 4. (Holz2) kütük, tom şike; auf e-n ~ hereinfallen bir blöfe aldanmak 2en blöf ruk 5. (NotizS, BriefmarkenS, StaatenS usw.) blok 6. yapmak; göz boyamak; V: kofti atmak (bei Seife) bir kalıp sabun 7. (Eisenbahn) istasyonlar arası blühen 1. çiçek açmak; çiçeklenmek 2. fig. inkişaf ve terakki işaret yeri 8. (am Flaschenzug) makara evi 9. (Hebevoretm.; gelişerek ilerlemek; yüksek bir seviyede bulunmak Wer weip, lens uns noch altes bliihtl Başımıza gelenleri richtung) palanga 10. naut. a) karukola b) (cinscheibiger) tomo 11. (Hâuserfi) blok, ada 12. fr. pranga kim bilir! Mehr Gutes wird ihm nicht Görüp göreceği Blockade / 1. abluka 2. Ivp. blokaj; dit ~ verhângen abluka rahmet bu! zum 2 bringen çiçeklendirmek -d 1. çiçek altına almak; die ~ durchbrechen ablukayı yarmak açmış; çiçekli 2. (Ort. Gegend) mamur, abadan, bayındır -brecher m ablukayı yaran gemi -geblet n abluka bölgesi 3. (Alter) genç 4. (gesegnet) feyizli 5. (Stil) mecazlı, zen -ring m abluka, bloküs gin 6. (Unsinn) saçmanın saçması Blümchen n küçük ve güzel çiçek -kaftee m hum. pej. nane blocken I. s. blockieren (3) 2. s. bohnern Blocktr m parke için ağir cila fırçası mollanın (od. hocanın) aptes suyu ~ Rührmichnichtan Block'nöte/mus. flüt dus -haus n blokhavs 2ieren 1. abluka 1. bot. küskün otu; küstümotu; küseğen 2. fig. çıtkırıl etin. 2. (Geld) bloke etm. 3. (Eisenbahn) seyrüsefere mani dım; (Madchen a.) çekingen, ürkek, F: horozdan kaçar olm.; durdurmak 4. typ. blokaj işaretini koymak -scheibe Blume / 1. bot. çiçek 2. (des Bieres) bira köpüğü 3. (des / naut. palanga makarası -schrlft / majüskül matbaa Weins) şarabın nefis kokusu; büke 4. (des Hasen, des harfleri -verschluB m blokaj Fuchses) (Jâgersprache) kuyruk ucu; -n züchten (pflanBlödauge n zo. köryılan zen) çiçek yetiştirmek (dikmek); blaue ~ 1. mavi çiçek blöd (a. -e) 1. med. (schvvaclısinnig)bunak, matuh 2. 2. romantizmin sembolü; et. durch die ~ sagen ima tarikiyle (dumm) ahmak, ebleh, budala, aptal, enayi; V; kaşalot; (od. kinaye yoliyle) söylemek; Vielen Dank für die -n! habcci kostik; hıntın biri 3. (albem) çocukça, abes, saç- fig. iron. Estağfurullah! masapan, münasebetsiz; sakallı bebek 4. (schüchtem) Blumen'arrangement n çiçek aranjmanı -ausstellung / utangaç, mahcup, çekingen, ürkek 5. (Iangweilig) cançiçek sergisi -beet n çiçek tarhı; parter; (rundes od. ovales) korbey -blatt n bot. çiçek yaprağı; taçyaprağı; sıkıcı 6. (unerfreulich) nahoş, kötii; 2er Hundt Schi. Sığır herif! 9er Kerl Manasız herif! Hay sersem hay! Mit dem yapırgan -brett n saksılık -bukett n buket -duft m çiçek -en Kerl İst einfach nicht zu reden. Herifçioğlu laf anlamı kokusu -erde / çiçek toprağı spez. funda (od. kestane) yor ki. Ein -er Hund wird setten fett. Spr. Açıkağız aç kal toprağı -freund(ln / ) m çiçek meraklısı -gailen m çiçek maz. Spr. QerQuatschl F Deli saçması! Hamhum şaralop! bahçesi -gehânge n girlant, askıçelenk -geschüft n çiçek dükkânı -gewinde n girlant -handel m çiçekçilik -hind blöd'cln F bilerek saçmalamak ehelt /1 . bunaklık, 2. buda lalık 3. münasebetsizlik 4. saçmalık 2ian m F eşoğlu eşek; ler(in /) m çiçekçi -kohl m bot. karnabahar, karnabit öküz gibi; öküz kafalı; V.- taş arabası; zırtapoz; hohoybe -korso m çiçek bayramı -krone / I. bot. taç, tüveyç 2 sigkeit / z.va. utangaçlık, mahcupluk, ürkeklik 2llng m s. çiçeklerle yapılmış taç -l!ebhaber(ln f) m s. -freund(in). Blödian. Er ist ein rechter ~ . O, hıyarın birisi. -m&dchen n çiçekçi kız -markt m çiçek pazarı -orakel n Blödsinn m 1. (dummcs Geschwâtz) saçmalık, saçmasapan, pap atya falı 2relch 1. çok çiçekli 2. (Sprache) mecazlı manasızlık 2. (unkluge Handlung) akılsızca davranış; -rohr n bot. hintkamışı -stânder m jardiniyer -strauB m aptallık, eşeklik 3. (als Ausruf) Ananın körü! Saçma! çiçek demeti; buket -stück n çiçek resmi -tlere pl. zo. mercanlar, mercaniye -tlsch m çiçeklik -topf m allg. Hezeyan! 2lg 1. s. blöd(e) 0 ,2 ) 2 . F son derecede büyük; ifrat derecede; pek ziyade; begayet -igkelt/ma nasız lık saksı; (kleinerer mit 5 cm Durchmcsser) fincan; (10 cm) blöken 1. (Schafe) melemek 2. (Rinder) böğürmek, bağır orta soba; (13 cm) iri soba; (mittlercr, 15 cm) şebboyluk; mak, haykırmak (18 cm) kınalık; (24 cm) karanfil; (groBer)(40cm) varel; blond I. san, blont 2. (hell-) sansaçlı, sarışın 3. (dunkel-) Damit kannst du keinen ~ gewinnen! F Bu, beş para kumral 4. (seldenvveich) lepiska -haarlg sarısaçlı; lepiska etmez! -umrankung/tırtıl -vase/çiçek vazosu; çiçeklik saçlı -ieren saçları sarıya boyamak -!ert platine 21nc / -zucht / çiçekçilik -züchter m çiçek yetiştiren; çiçekçi -zwlebel/ çiçek soğanı; kök soğan sarışın ktz(kadın) -locklg kıvırcık sarısaçlı bloB 1. (nackt) çıplak, üryan, yalın, açık, cavlak, şallak 2. blümerant F: Mir wird ~ zumute. Gözlerim kamaşıyor, (alleinig) yegâne, saf, sırf, sadc(-ce), salt, tek 3. (nur) blumlg I. çok çiçekli 2. (Wein) nefis kokulu; bükeli 3. (Stil) yalnız, münhasıran, ancak, bile, mücerret 4. (aber) fakat, mecazlı 4. pej. tumturaklı mamafih; şu da var ki 5. (ohne Hilfsinstrumcnt) aletsiz, Bluse / 1. bluz 2. mil. hizmet ceketi silâhsız 6. (bei Warnung) sakın, zinhar -e Angeberei kuru Blut n 1. kan, dem 2. (Abstammung) nesil, soy, aile, ırk, cins 3. (Temperament) mizaç, huy 4. (junges) delikanlı gösteriş; -e Einbildung kuru hülya; ~danıit dieGeschichte âzı»', genç kız; 5. (in Zss. a. als Verst J (sehr, überaus) einmal ein Ende findet tek bu iş sonuna ersin diye; Sei ~ vorsichtigl Sakın ha! -e Drohung kuru sıkı; auf der -en pek, çok; bises — maehen kızdırmak; asabını bozmak; Ruhig ~ ! Sakin ol! Yavaş yavaş! ~ entnehmen kan al Erde sehlafen kuru toprak üzerinde yatmak; mit -en mak; ~ und Wasser schıvitzen anasından emdiği süt Hânden zor bazu; mit -en Fiifien yalınayak; mit -em Auge burnundan fitil fitil gelmek; çok eziyet çekmek; sich ~ çıplak gözle; gözlüksüz. dürbünsiiz abzapfen lassen kan aldırmak; ~ lassen I. (zum Bluten Blöfle / 1. çıplaklık, üryanlık, açıklık, cavlaklık 2.fig. zayıf bringen) kanatmak 2. (Blut verlieren) kan kaybetmek tarafı 3. (VValdlichtung) seyreklik 4. (Schamgegend) avrat 3. mil. zayiat vermek 4. (gehörig) F çok para ödemek (od. edep) yeri; sich e-e ~ geben zayıf tarafını göstermek zorunda kalmak; para sızdırılmak; ~ spenden kan ver bloB'füBlg yalınayak -leğen 1. soymak; çıplak hale koymak mek; kattes ~ beıvahren soğukkanlığınt muhafaza etm.; 2. (Obelstand) bütün çıplaklığıyle meydana çıkarmak, heifies ~ haben 1. kanı sıcak olm. 2. (jâhzomlg sein) canı ortaya koymak, açığa vurmak 3. (ausgraben) kazmak, tez olm.; Er hat ~ geleekt. fig. Tadını aldı, kein ~ sehen hafretmek -llegen (Körperteil beim Sehlafen) açık kalmak können b-ni kan tutmak; Das ~ sehofi (stieg) ihm in den •stellen rüsvay (rezil, kepaze, mahcup) et m.; bir (iki, beş) Kopf. Kan başına sıçradı, (od. beynine vurdu), j- s ~ para etm.; küçük düşürmek; fiyakayı bozmak; V: biçim vergiepen kanını dökmek; ~ übertragen kan aktarmak; lemek, bozum etm., foslatmak; sich ~ k-ni küçük düşür transfüzyon yapmak; bis aufs ~ peınigen işkence yap mek -strampeln: sich ~ (Kind) çocuğun tepinmesi üzerine mak; b-ni son derecede hırpalamak; im ~ waten kana vücudun bir kısmı açık kalmak; açıklamak kanmak; mit ~ besehmieren (besudeln, bejlerken) kanla blubbem 1. (NVasser) fıkırdamak, fışkırmak, köpürmek, to
Blırtader
119
Bockıbart
mak; kana boyamak (od. bulamak); setne Hande mit ~ detta; ~ üben kısasa kısas yapmak; atıf ~ ausgehen kan gütmek -releh kanlı, demevl -reinigend med. kan beflecken b-nin kanına girmek; über und über mit ~ betasfiye edici; depüratif Srelnlgung / med. kan tasfiyesi; sudelt kan revan içinde; wie mit ~ übergossen dastehen depürasyon °relnlgungsmlttel n med. depüratif -rot kan kıpkırmızı olm. Blut'ader f karakan damarı; verit, toplardamar -andrang gibi kırmızı, kıpkırmızı; fig. a. kıpkızıl -rünstlg 1. kanlı m kan hücumu; ihtikan, konjestiyon Sarm 1. med. kanı 2. hunhar -sauer fig. çok eziyetli; son derecede meşak zayıf; kansız, anemik 2. (sehr arm) son derecede fakir; katli 2sauger m 1. zo. kan emici büyük yarasa 2. fig. be; parasız; ~ werden med. kanı sulanmak -armut / vampir, sülük Ss.bruder m kan kardeşi Sschande / yakın kansızlık, fakrüddem, anemi, kloroz -bad n kan deryası; akrabalarla zina; kızılbaşlık; ~ treiben kızılbaşlık etm. katliam, melhame, kıtal, mukatelc, kırım -bahn / kan Sschuld/kanlı cinayet; adam öldürme; katil 2senkung/ med. sedimantasyon 2spende / kan bağışı 2spendenzendolaşımı; deveranı dem-bank fmed. kan bankası Sbelleckt kana bulanmış; kanlı -blase / kan oturması -brechen n trale / kan bankası 2spender(ln f) m kan verici Sspiegel m med. kan kusma -buche / bot. kızıl kayın ağacı -druck m kan seviyesi tansiyon; erhihter ~ tansiyon yüksekliği (od. fazlalığı); Blut'sprltzer m (mst. pl.) kan bulaşıkları -spur / kanlı iz hipertansiyon, hipertoni; zu geringer —tansiyon düşük -stauung / med. hiperemi Sstlllend: -es Mittel med. kanı lüğü ; hipotansiyon, hipotoni; -druckbeschwerden pl.: an ~ kesen ilâç -s.tropfen m kan damlası; bis zum letzten ~ leidend tansiyonlu -druckmesser m tansiyon ölçme aleti kanının son damlasına kadar; j- n bis au f den letzten ~ -durstm kana susama; hunharlık Sdürstlg kana susamış; aussaugen iliğini kemirmek -sturz m med. nezfidem, gaddar, hunhar hemoraji, seyelânıdem Ss.verwandt; -s.verwandte m /f Blüte / I. (bei Bâumen und gröBeren Pflanzen) çiçek 2. kandaş -s.verwandtschaft / kandaşlık; kan karabeti (od. (BaumS; als Zeitabschnitt) ağaçların çiçeklenme mev hısımlığı) -tat / kanlı cinayet Süberströmt kan revan simi 3. (der Jahre) gençlik; taze bahar 4. (Höhepunkt) içinde; ~ sein al kanlara boyanmak; -übertragung/med. bir gelişmenin en parla k zamanı; bir inkişafın evcibalâsı kan nakli; kanaktanm, naklüddem, transfüzyon -ung / 5. (Wohlstand) refah, varlık, zenginlik, mamuriyet, aba- 1. kanama 2. med. nezfidem, hemoraji; starke -en haben danlık 6. (die Besten) güzide, seçme 7. F sahte bankınot (spez. bei Menstruation) kan dökmek Sunterlaufen içine 8. (Stilfi) gülünç ifade tarzı; in der ~ seiner Jugend da- kan dolmuş; berelenmiş; kanlı, ekimozlu; -e Augen behingerafft ıverden gençliğine doymadan ölmek kommen gözü kanlanmak; gözleri kan çanağına dön Blutegel m zo. sülük; ~ setzen sülük koymak (od. yapıştır mek; -e Stelte med. kedme, ekimoz -untersuchung / kan mak) muayenesi -vergie8en n 1. kan dökme 2. (gro&cs) katliam, bluten 1. kanamak; kan gelmek 2. (Herz) kalbi sızlamak; ~ melhame, kırım; ohne ~ kimsenin burnu kanamadan müssen I. mil. çok zayiat vermek 2. fig. çok para vermek -verglftung / kan zehirlenmesi; septisemi; (durch Eiter) zorunda kalmak; j-n schtver ~ lassen para sızdırmak; piyosemi -verlust m kan zıyaı -wasser n serum, maslüd boğuntuya getirmek; lVenn sich dieGrofien streiten.miisdem 2wenlg hiç denecek kadar az; pek az -wurst / kan sen die Kleinen ~ . Spr. At teper katır teper, ara yerde sucuğu -wurz / bot. kurtpençesi, yediparmak -zeuge m eşek ölür. Spr. şehit -zoll m kan vergisi Blüten'lese / müntahabat, antoloji -pflanzen pl. bot. çiçekli b-Motl n mııs. si bemol minör (od. tohumlu) bitkiler -stand m çiçek durumu; vaziyeti Bö(-e) / az süren şiddetli rüzgâr; bora ezhar -staub m çiçek tozu; gubarı tali -stempel m bot. Boa f l. zo. boa yılanı 2. (Pelzkragen) boa kürkü dlşiorgan; uzvu te’nis 2welû bembeyaz, sütbeyaz; süt Bob m (Sport) dümenli beş altı kişilik kızak; bobslc -bah n/ (od. sakız) gibi; duru beyaz -zwelg m çiçekli dal bobsle pisti -melstersehaft /bo bs le şampiyonası Blut'entnahme / med. kan alma; fast; e-e ~ veranlassen Bobak m (Murmeltierart) zo. bobak kan aldırmak -er m med. hemofil -erguB m med. 1. Bobslelgh s. Bob nezif, hemoraji, ankimoz 2. (im Oehirn) nezfî dimağl; Boccado n. pr. Bokas beyin kanaması -er.krankhelt / med. hemofili Bock m 1. (Mânnchen) erkek hayvan 2. (ZiegenS) erkek Blütezeit / I. çiçeklenme zamanı 2. fig. devri tezehhür; en keçi; erkeç, teke 3. (\Vidder) koç 4. (KaninchenS) yüksek mertebe; en parlak zaman; evcibalâ kocamış eıkek tavşan 5. (steifer) F beceriksiz veya Blut'farbstoft m hemoglobin -faserstoft m kandoku; nesci hırçın adam 6. (Turngerât) kuzu 7. (KutscherS) arabacı demevl; fibrin, lifin -fehde / kan davası; Es herrschte ~ (oturma) yeri 8. (grober Fehler) F büyük hata; gaf 9. ıınter itmen. Aralarında kan oldu, -fleck m kan lekesi (Stiitzgerât) sehpa, ayaklık 10. (e-r Drehbank) beşme; -gefSB n biol. kan damarı; via -geld n kan akçesi; diyet çıkrıkçı tezgâhının kütüğü II. (StıırmS) fr. mil. koçbaşı -gerlnnsel n kan pıhtısı: aleka -gerüst n siyasetgâh spez. 12. (Hebe9) maçuna, vinç, bucurgat 13. (Ramme) şah giyotin od. darağacı -geschvvür n kanlı çıban; (in der merdan, tokmak 14. (geiler) V' zampara 15. Abk. für Achselhöhle od. in der Leistengegend) köpekmemesi Bockbier 16. (störrischcr Mcnsch) inatçı, dikkafalı 17. -gler / yırtıcılık, iftiras, hunharlık, canavarlık Sglerlg (fr. Folterwerkzeug) işkence aleti; ~ springen 1. (Turnyırtıcı, müfteris, hunhar -gruppe / kan grupu -hünfllng übung) kuzudan atlamak 2. Ksp. birdirbir oynamak; m zo. ketenkuşu -hund m 1. zağar 2. fig. hunriz, gaddar, e-n ~ schicpen fig. gaf, büyük bir hata yapmak; pot zalim 3. Schi. kasap -husten m med. hemoptizi; nefesüdkırmak; den ~ zum Gârtner maehen kediye peynir tulu dem munu emanet etm.; delinin eline değnek vermek; Ihn blutlg kanlı; kana bulanmış; -e Rache nehmen b-nln kanını stdfit der ~ . a) (störrisch sein) inatçı, serkeş olm. b) içmek; ~ reifien derisini yırtmak; (elini usw.) sıyırmak; (vveinen) hıçkıra hıçkıra ağlamak 2belnlg hırçın, muannit, -er Rip sıyrık; -er Anfanger cahil; acemi çaylak; Es İst inatçı, serkeş; söz anlamaz -beinlgkelt / domuzluk, hır itim -er Ernst. Çok ciddi konuşuyor. Aus dem Spiel wurde çınlık -bler n alkol derecesi çok olan bira Sen 1. (Schaf, -er Ernst. Oyun gerçeğe bindi, j- n ~ sehlagen b-nc kan Zicge) kızmak; erkek keçi veya koç istemek 2. (Pterd) akıncaya kadar dayak atmak birdenbire yukarı sıçramak 3. (eigensinnig sein) serkeş blut'jung pek genç, gepgenç, pek taze; tüysüz tüssüz; lik, inatçılık etm. 4. (mit den Hörnern stoBen) boynuzla (şabıemred) «körperehen n küreyve; kan küreclğl; globül; vurmak; toslamak 5. (Motor) artık muntazaman işleme (rotrs) alyuvaı, hemati, eritrosit; (vveiBes) akyuvar, mek 21g s. £fte/nıg. -kran m sehpa vinci -lelter / çifte lökosit Skraut n bot. kan otu Skrebs m med. kan kanseri; merdiven; ayaklık lösemi, lökositemi, lökoz 2kreislaut m kan dolaşımı; Bocks'bart m 1. keçi sakalı 2. bot. (Haferwurz) yabani deveranı dem 2lache / kan birikintisi; İn e-r gropen ~ iskorçina -beutel m 1. tekenin husye kesesi şeklinde kan revan olarak; al kanlar içinde -İter; -los I. kansız şarap şişesi 2. böyle şişelere doldurulan Frankonya 2. zayıf, renksiz, cansız Sopfer n kan vergisi ?probe / şarabı -dom m bot. 1. (Teufelszıvirn) sakız otu; sıncan kan tahlili 2rache / kan davası; kısas, kangütrne, vendikeni; üzmelik 2. (Tragant) zamk (od. kitre) ağacı; tav
Bockspringen
120
Bohrer
şancıl tırnağı; astragal, geven 3. (vvilder) iskorçina -hora (e-s Flusscs) dirsek, ivicaç 3. areh. kemer, kantara; o. n teke boynuzu; j- n ins ~ jagen şaşırtmak, korkutmak, kubbe 4. (z. B. Triumph2) tak 5. (Waffe) ok yayı 6. yıldırmak, tedhiş etm., gözdağı vermek; sich ins ~ jagen (Violin2 usw.) yay, arşe 7. (zum Krempeln) hallaç yayı lassen kuru gürültüye (od. ayak patırdısına) pabuç bırak 8. a. geom. kavis, münhani, eğri 9. (hei Notenschrift) mak -hornklee m bot. kokulu yonca; boyotu, çemen birleşme işareti 10. (bel Papier, Briefmarken usw.) tabaka Bock'ıprlngen n I. (Turnen) kuzudan atlama 2. Ksp. birdir II. (Sattel?) eyer kaşı 12. (der Augenbrauen) kaşkemeri bir oynama -spnıng m I. oğlak sıçrayışı 2. fig. ani ve 13. (in der Handsc hrift Uber ı, u; sowie bei g) ters kaş garip sıçrayış veya hareket -wurst / sıcak suda demlen işareti 14. (Druck2) typ. forma 15. (Korrektur2) pl. dirilerek yenen bir nevi Alman sucuğu tashih provaları; den ~ spannen yayı germek; springenBodega / Ispanyol tarzında şarap meyhanesi der ~ (Geige) sektirme yay; e-n ~ maehen 1. (Weg) Boden m I. (Erd2) yer, toprak 2. (sichere Grundlage) esas, kavis yapmak 2. (um i-n od. et.) b-ne, bşe yan çizmek; temel, yer, zemin 3. (FuB2) taban, döşeme; (ParkettfuB2) e-n ~ besehreiben kavis çizmek; den ~ heraushaben F parke 4. (e-s GefâBes, des Meeres usw.) dip 5. (Dach2) püf noktasını bilmek; kolayını bulmak; işini bilmek; tavan arası 6. s. -kammtr 7. mil. a. arazi 8. (Grund und ~ ) bşi becermek; Allzu straff gespannt zerspringt der ~ . mülk, emlâk 9. (e-s Kuchens, e-r Torte usw.) alt kısmı (Schiller) Yayı çok çekme kırarsın, den — iiberspannen 10. techn. radye; ~ gewinnen 1. mil. arazi kazanmak 2. ifrat dereceye vardırmak; mübalâğa etm.; grope ~ spuk fig. b-ni geride bırakarak yavaş yavaş ilerlemek; den — ken fig. F büyük söylemek; caka satmak; tafrafüruşluk unter den Fiifien verlieren ayakları suyun dibine değme etm.; mil dem — sehlepen yay ile ok atmak -brücke / mek: festen ~ geıvinnen kökleşmek; den ~ um e-n Baurn kemer(-li) köprü -fenster n kemer(-li) pencere -form / umgraben boğaz açmak; dem Fap den ~ ausschtagen eğrilik 2förmlg kavisli; kavis şeklinde; mukavves; -e 1. fıçının dibini deşmek 2. fig. canına artık tak demek (od. Augenbrauen yay kaşlar -frles m çıkma -führung / s. etm.); Der ~ brennt ihm unter den Fiipen. Kaçmak isti -strich. -gang m areh. kemer yolu; kemeraltı -glnge pl. yor. Der ~ ıvurde ihm zu heip. Durumu tehlikeli oldu. (im Innenohr) an. yarım daire kanalları; kanatı nısfı Kaçmak zorunda idi. Handwerk hat goldenen ~ . Spr. daireviye -geurölbe n kemerli kubbe -hanf m bol. çirişotu Sanat altın bileziktir. Spr.; am — zerstört sein I. (Flug-henkel m eğri el -latnpe / ark lambası -linge / geom. zeııg) yerde dururken tahrip olunmak 2. fig. argın yorgun kavis tulü -llnle / münhani çizgi -sâge / ark (od. yay) olm.; ou/ den ~ (e-s OefâBes) kommcn dibini bulmak; testeresi -sehleBen n yay ile ok atma; okçuluk; fr. sich auf dem ~ wdlzen 1. çırpınmak, debelenmek; yerde kemankeşlik -schütze m okçu, tirendaz, kemankeş -setine yuvarlanmak 2. (Tier) ağınmak; auf dem ~ der Tat/çile; yay kirişi -strich m mus. yay çekiş sachen stehen realist olm.; Seine Vorschlâge fielen auf Boheme / bohem -leben n: sich e-m ~ ergeben; ein ~ führen Jruchtbaren ~ . Teklifleri iyi karşılandı. wie aus dem ~ Bohem hayatı sürmek; harabatttiğe vurmak -wlrtschaft/ derbederlik gewachsen cumbadak; zıp diye; et. aus dem ~ stampfen hiçten yaratmak; leh hötte vor Scham in den ~ sinken Bohemien m bohem mögen. Utancımdan yere geçtim, zu ~ fallen yere düş Bohle / 1. kalın tahta; hatıl, kalas 2. (Eisenbahnschwelle) travers 3. naut. seren biçmesi 2n tahta döşemek -n.belag mek; zu ~ blieken önüne bakmak; utanmak; zu ~ werfen m platelaj -n.weg m bataklık köprüsü 1. yere sermek; yuvarlamak, atmak, çarpmak 2. (besiegen) alt aşağı vurmak; baş aşağı etm. sich zu ~ werfen Böhm'e m Bohemyalı -en n. pr. Bohemya -İn /; 2|$eh Bohemyalı; Das sind ihm Mhmische Dtrfer. F Ondan hiç T. yere kapanmak; gövdevi atm ak; secde (od. sücut) etin. malumatı yok. V: Ondan hiç çakmaz. 2. Fb. plonjon yapmak; zu — znıingen sırtını yere getir Bohne / I. fasulye 2. (gesprenkelte) barbunya fasulyesi 3. mek; zu - gehen müssen (Boxen) kroke olm. (Sau2) bakla 4. (Lang2) börülce 5. (Kaffee2) tane, Boden'abwehr / mil. uçak savunma bataryaları; kara çekirdek 6. (Altersfleck in Pferdezâhnen) arpalık; grüne müdafaası -belag m I. (Teppich, Strohmatte usw.) yaygı; -n taze fasulye; weipe -n kuru fasulye; blaue -n fig. z. va. yol keçesi; yolluk 2. areh. zemin döşemesi; platelaj tüfek kurşunu; keine ~ verslehen F hiç bir şey anlama -beschaftenheit / toprağın evsafı ve mahiyeti; arazinin mak; Nicht die —I F Ne gezeri Ne münasebeti Hiçi hali -druck m dip tazyiki -erhebung /arazi yüksekliği; nicht die ~ ıvert beşpara etmez 9n s. bohnern. -n.kaffee m tepecik; zemin çıkıntısı -ertrag m toprak verimi -erzeughalis kahve -n.kraut n bot. kekik (od. sater) otu -n.lled n: nlsse pl. toprak mahsulleri -fenster n nefeslik -feuchtlg Das geht nun doch über das —I Bu kadarı da fazla! Yok kelt / toprak nemi; (dial.): darbız -fldche / 1. mesahal deve! Canına tak dedi! -n.stange/ I. fasulye sırığı; herek sathiye; yüzölçümü 2. (Unterflâche) taban, oturak, dip 2. (die reinste ~ ) sırık gibi; tavan süpürgesi; ciğerci -tunker m kara telsizi -tunkstatlon / radyofar -funkversırığı; sivriboy(-lu); leylek gibi -n.strauch m bot. katis kehr m yer telsiz muhaberesi -kammer / dam altı; tavan -n.stroh n bakla samanı; dumm wie ~ ayran budalası; arası oda; mansart -kâmpfe pl. mil. kara muharebeleri V: kaşalot zad e; buz gibi koroydo; enayi pilakisi; grob -kredit m kredi fonsiye -kunde/ toprakbilim 21os 1. (unwie ~ yontulmamış bir adam endlich tief) dipsiz; gayya kuyusu 2. (unerhört) hadsiz hesapsız; külli; son derecede büyük; misli görülmemiş; Bohner m; -besen m; -bürste / parke için cilâ süpürgesi 2n cilâlamak, mumlamak -wachs cilâ mumu (od. macunu); e-e -e Gemeinheit pek büyük bir alçaklık -luke / aydınlık, muşamba cilâsı tepecamı -pacht / mukataa; icarei zemin -personal n uçak yer personeli -planke f naut. farş -reeht n jur. arazi Bohrbank / delme tezgâhı hukuku -reform / toprak reformu -satz m I. (des Kaffees) bohren 1. burgulamak, delmek 2. (ein Loch, e-n Tunnel usw.) delik, çukur, tünel v. s. açmak 3. (ein Schiff in den telve 2. ehem, posa, rüsup, teressübat, toput 3. (NiederGrund ~) batırmak 4. (in der Nase) parmağiyle burunu schlag) rüsup, çökelek -sehâtze pl. toprakaltı servetleri karıştırmak; hap yapmak; V: bocurgat yapmak 5. (nach -see m n. pr. Konstanz gölü -senke / yer çöküntüsü (od. et.) sondaj yapmak; sondalamak, aramak 6. (sehmerzen, çukuru); depresyon -spekulatlon / arsa spekülasyonu. peinigen) eziyet, işkence etm. 7. (im Kopf) zihnini işgal Sstindig 1. doğma büyüme yerli; köklenmiş, otokton 2. etm.; kafasını kurcalamak 8. (krânken) incitmek, gücen fig. yurduna merbut -steuer / arazi vergisi -treppe / tavan dirmek 9. (e-n Stock in die Erde) bastonunu yere sapla arasına çıkan merdiven -turnen n yer alıştırmaları (od. mak 10. (Gânge od. sich in das Holz ~) (Wurm) tahtayı cimnastiğil -ventll n I. dip supapı 2. naut. deniz musluğu delerek içine yerleşmek II. (hartnâckig drângen) b-nin -verbundenhelt / toprağa merbutiyet -welle / zemin bşi yapması için sıkıştırmak; b-n in çok üstüne varmak dalgası -ziinder m mil. dip tapası -d: -er Zweifel (od. Argmhn) şüphe kurdu Bodmerel / jur. deniz ödüncü Bohr'erm I. (Werkzeug) burgu, matkap 2. (Arbeiter) delen; Bofel s. Pofel delik açan; sondacı, sondör -futter n matkap aynası Boflst m bot. yelli mantar -hammer m hava matkabı; delik çekici -k*m m karotiye Bogen m I. (Krümmung) eğiliş, eğrilik, inhina, kavis 2.
bölg
121
borgen borge n
-knarre / delme delme arcır ar cır ı; cırcır matkap kolu -krâtzer m Bommel m 1. (Troddel, Quaste) püskül, pompon 2. (Hundename) yumak (in der Miniertechnik) lağım kaşığı -loch n 1. burgu ile Bommerlunder m rakıya benzer bir içki açılmış delik 2. (Bergwerk) sondaj kuyusu 3. mil. lağım deliği deliği -maschlne / 1. delme delme makinesi; matkap mat kap tezgâhı Bon m bono, fiş fide a. jur. hüsnüniyetle; hulusu kalple 2. (des Zahnarztes) tur elektrik -melBel m foraj makinesi; bona fide şekerleme; akide şekeri şekeri -nlere -n lere / sonda -muschel/ zo. folas -splnd -splndel el / matkap mat kap mili •stahl m Bonbon m, n bombon, şekerleme; bomboniyer bomboniyer delme kalemi kalemi -stange / uzun matkap matk ap çubuğu; çubuğ u; küskü -turm m (petrol) sondaj kulesi -ung/ 1. (Bohren) delme, Bonifatlus n pr. Bonifas VVaren aren)) iyilik, nefaset nefase t 2. (Zahlungsfâhig(Zahlungs fâhig(oraj 2. (Loch) delik 3. (Oang) oyuk 4. (bei Kanone usw.) Bonitât / 1. (bei VV keit) ödeme kabiliyeti; solvabilite 3. (e-s Wechsels) Brustteier er çap -winde / s. Brusttei sağlamlık bölg bölg (Wetter, Wind) boralı Bonlto m zo. palamut; junger ~ palamut vonozu Boller m boyler, şofben Bonmot n nükte; nükteli buluş; kelime oyunu Bo]ar(ln Bo]ar(ln / ) m hisl. Rus veya Ulak asilzadesi va. dadı, mürebbiye Bonnee / va. t - r ~ festmachen şaman Bonn Boje/nauf. şamandıra, duba;
Borgls
122
Box
macht Sorten. Spr. Veresiye şarap içen iki defa sarhoş böse böse s. bös. 2wicht m I. şerir, şirret, cani, mücrim, suçlu olur. Spr.; geborgl eğreti, Ödünç 2. hum. çapkın, haylaz, yaramaz Borgis / typ. dokuz puntoiuk harf boshaft I. s. bösartig (1). 2. (mutvvitllg) yaramaz, muzip 3. Borke / İ. (Baumrinde) ağaç kabuğu 2. Hal. a) (Wund(heimtücklsch) kötülükçü, garazkâr, dessas, sinsi, hain, schorf) yara kabuğu b) (Milchschorf) mtd. ruhya c) ziyancı; gönlü kara; çifteli; Schi. çıfıt 4. (satanisch) Bemer(Orind) kel İlleti; İlleti; uyuzluk -n.flechte / med. eıııpetigo ibllsane, şeytanca; -es Welb yedi başlı yılan; -e Bemerkungen maehen b-ne taş atmak -n.kâfer m zo. tipograf; kabuk böceği; yazıcı böcek atma k 2|gkelt / 1. huysuzluk, şirretlik, hainlik, sinsilik 2. nispetçilik 3. acuzelik 4. Bom m poet. 1. (Quelle) (a. fig.) memba, pınar, kaynak, çeşme 2. (Brunnen) kuyu ziyankârlık; aus —nispet (olarak) Bosheit Bos heit / I. fenalık, kötülük kötü lük 2. yaramazlık, muziplik 3. 3. borniert darkafa dark afalı; lı; kavrayışı kavrayışı kıt; kıt ; vurdumduymaz vurdumd uymaz;; hafız mil konst ko nstant anter er ~ F hum. 2heft 2heft / darkafalılık darkafalılık nispetçilik 4. desise; sabit kadem; inatçılıkla, sebatkârane Borretsch m bol. sığırdili, hodan; zembil çiçeği; balıkotu pharm. vazelin borike -süure/asit borik Bor'salbe/ pharm. Boskett n z. va. küçük orman; koruluk, ağaçlık Borsdorfer (Apfel) pek makbul bir cins Alman elması Boskop m pek makbul bir elma nevi bösllch seli. s. böstvillig Börse / I. borsa b orsa 2. (Gebâude) borsa binası 3. (Geldbeutel) bösllch F: para par a kesesi kesesi portmen Bosnlake m Boşnak Börsen'agent m borsa muamelecisi; borsacı -bericht m Bosnlckel m F on on parmağında on kara; nispetçi borsa bülteni bülte ni Stlhlg Stl hlg borsada mukayyet mukayy et -geschüft n borsa Bosnl'en n. pr. Bosna -er(ln f) f ) m; 2sch BosnalI; bosnlsche muamelesi muamelesi -kommlssar m borsa komiseri komiseri -krlse / borsa Sprechweise Boşnakça buhranı buhra nı -kurs - kurs m borsa rayici {od. kursu) -makltr m borsa Bosporus m n. pr. Boğaziçi; İstanb İstanbul ul boğazı boğazı -strömung / acentası; borsacı; kurtiye; (ntcht-vereldigter) kulisye (Unterströmung zum Schwarzen Meer) kanal suyu -paplere pl. jur. menkul kıymetler -recht n borsa hukuku Boa b i F I . patron, şef, amir, işveren; İşletme müdürü; -spekulant; -spieler m acyocu -spekutation /; -splel n parti par ti lideri 2. (bei Bootsleuten, Kutschern usw.) usw.) değnek acyotaj -zettel m borsa cetveli çi, çavuş çav uş 3. V: çorbacı bosseln bosseln F ufak ufak tefek işleri itina ile yapmak •spelaı/anl anl Börslaner m pej. s. Birsen'agent: •spelaı/ Borste Borste / I. kıl kıl sptz. domuz kılı 2. -n pl. Fhu m. saç 2n.artlg Bossler'arbelt/kabartma, kakma (işi) 2en kabartma nakış domuz kılı gibi -n.gras n bol. nardin nardin -n.hlrst / bol. I. lar yapmak; kakma yapmak (italienische) konak darısı 2. (quirlb!âttrige) Arnavut Boston 1. n. pr. 2. n Ka. boston 3. m (Tanz) (Ta nz) bost on bösvv vvill illig ig kötülükçü, kötücül, bedhah, suiniyetli; suiniyet li; kötü dansı 3. (geibhaarige) sıçan saçı -n.pln$el m kıl fırçası -n.- bös tler n hum. domuz -n.tlere pl. zo. zo. domuzgiller, hınzıriye Absicht suiniyet; niyetli; kinci; Cizvit gibi; fena kalpli; -e Absicht suiniyet; Jur . terk ekelt -n.vlth n hum. domuzlar -n.würmer pl. zo. kıllı ayaklı kötü niyet; -es Verlassen Jur. ekelt / suiniyet suiniyet,, kötü kötü lar niyet, bedhahlık, kötücüllük, kincilik f ) m nebatatçı, borstlg I, kıllı kıllı 2. (unhöflich) nobra n, nadan, nadan , kaba, terbiye terbiy e Botan'ik Botan'ik / nebatat neba tat (ilmi); botanik -iker(in f) siz siz 3. (mürrisch) (mürrisch) ters, haşin, haşin, inatçı; ina tçı; asık suratlı Skelt / botanikçi, botanist Slseh Slseh botanik; bota nik; -er Garten nebatat {od. bitki) bahçesi 2lsieren bitki toplamak terslik, inatçılık, abusluk, nobranlık Botarga / balık yumurtası Borte Borte / şerit, tiriz, kaytan, kaytan , harç, galon, galon, tırtıl, pasman Botarga f ) 1. haberci, sai, mesajcı, öndüç, postacı, Bote m (Botln f) -n.machtr m şeritçi kurye 2. (Auslöufcr) ulak; büro hademesi; odacı 3. poet. poet. Borw*uer n pharm. asit borikli su; asit borik mahlulü bös bös I. (übel, schlimm) fena, kötü, sunturlu, suntur lu, yaman, berbat müjdeci; durch -n schicken (Brief) elden göndermek -n.berleht m Th. habercinin anlatısı -n.lohn m ayak 2. (boshaft) şerir, şirret 3. (zornig) dargın, gücenik 4. kirası; ayakteri, müjdelik; sai ücreti (verzankt) küskün 5. (unheilvoll) uğursuz, meşum, botm& tm&Dig I. tabi; tab i; cizye veren; harca bağlı 2. (gehorsam) (gehorsam) şeametli, menhus 6. (groü, sehr) büyük, çok, pek, epeyce bo 2kelt / 1. (Herrschaft) tabiiy et, hüküm, nüfuz, nüfuz, 7. Kİ. kaka 8. (ermüdend) yorucu, meşakkatli; -er Geisl itaatli 2kelt sich in j- s ~ begeb geben k-ni tahakküm 2. (Gehorsa (Gehorsam) m) itaat; ita at; sich ifrit, şeytan; -e Geisler pl. kötü ruhlar; ervahı habise; b-nin b-n in tabiiyeti tabii yeti altına altın a koymak; ünler seine ~ bringen -er Stcrn menhus talih; -er Wille suiniyet; kötü niyet; hükmü, nüfuzu altına almak -er Bilek nazar; kem göz; göz değme; es nichl ~ meinen meinen kötü niyet beslememek; sich bel el. nichls 2es dertken Botokude m 1. Brezilya'da yaşayan kızıl derililerin bir kabilesi; botokudos 2. Schi. ahmak herif; eşek kafalı (yaparken) aklına fena bir şey gelmemek; -e sein I. f 1. (Nachricht) haber, peyam 2. (pol. Erklârung) Botschatt (sehmollen) gücenmek; b-nin hatırı kalmak; bir daha mesaj 3. 3 . (Amt) büyükelçilik, sefaret 4. (Gebâude) sefaret yüzüne bakmamak 2. (auf j-n) b-ne darılmak, küsmek, heimliche lassen haber uçurmak hane; ~ zukommen lassen garez bağlamak; münfail olm. 3. (cinander) aralarından -eltin /) m büyükelçi, sefir -er.poıten m büyükelçilik, kara kedi geçmek; bozuşmak; leh bin mit dir -e. Ki. sefirlik -s.geb&ude n sefarethane -s.rat -s.r at m (sefaret) (sefaret) müste Ben seninle küsüm, -e sein gili nichl! Ki. Darılmaca yok. şarı -sjekretâr m sefaret kâtibi -e maehen kızdırmak, gücendirmek, darıltmak; — ausBöttcher m fıçıcı, varilci -el / fıçıcılık, fıçıcılık, varilcilik gefte geftenn (od.en (o d.enden den)) tatlı tatlı bitmemek; sonu kötü olmak; Böttcher Bottler r tepe aşağı aşağı gitmek; ~ hereinfallen türlüsüne rast gelmek; Botteller m s. Bottle Gleich kommt der -e Mann und hotl dichl (zur Einschüch- Bottlch m küçük tekne; mastela, badya, gerdel, laza kumanyacı -el -el / naul. kumanya ambarı terung von Kindern) Umacı seni kapar! Arap ardında! Bottler m naul. kumanyacı -es Zeichen uğursuzluk, şeamet; -e Tat fiili fiili şer (va.)\ ein Bottntsch: 2er Meerbusen n.pr. Botni(-ya) körfezi -es Genişsen haberi temiz vicdanı olmamak; vicdanı kara Bottscheck m dial. çelik çomak Krarıkheil eil hal ihn - mitgenom mitgenommen. men. Hastalığı Boucli I. n (Garn) bukle 2. m (Gewebe, Teppich) bukle ; olm.; Die Krarıkh Boucle-W Boucle-Wo!lst o!lstoff off m bukle yünlü et. onu epeyce hırpaladı, das Böse; Böses fenalık; j- m et. 9es tviinsehen dardağan darısı saçmak; j- m el. el. 2es antun Boudolr n budu(v)ar (hanımlar için çok zarif oda) b-ne b- ne fenalık etm.; etm .; anasını ağlatma ağla tmak; k; au f 2es sinnen Bougainvlllea/ bot. cehennem çiçeği; bugenvilla pas- Bouillon/et suyıı; konsome -vvürtel m et suyu komprimesi hainleşmek; Soll meinem Jungen nur einmal et. 2«s passieren (scil. darın karınst du et. erlebenl) Hele çocuğuma Boulevardm bahçe-sokak; yeşil-yol; bulvar -komödle/bulvar komedyası hata gelsinl der Böse şeytan, iblis bösartig I. (P.) huysuz, sinsi, şerir, şirret; kötü niyetli; Bouçuet n s. Buketi Bourgeois eois m burjuva burjuv a -le / burjuvazi burjuva zi içi fesat {od. kara);eli bayraklı; bedhah 2. (S.) tehlikeli, Bourg Bofisi kötü, korkulu 3. med. habis 2kelt 2kelt / I. huysuzluk, huysuzluk, şirret şirret Bovlst m s. Bofisi Bowlemesser n saldırma; uzun av bıçağı lik 2. kötülük 3. habaset ow)e / I. (GefâO (GefâO)) büyük büyü k (billur) (b illur) kâse 2. (Getr (G etrânk) ânk) bol böseh'en şevlendirmek 2ung / sathi mail; eğim, eğilme eğilme,, Bow)e Box/(für Pferde) stal, boks eğiklik, iniş; mil. a. şev şev
boxen
123 123
brau br auen en
slcherung / yangın sigortası Ssehatzen Ssehatzen 1. haraca kesmek 2. (plündern) yağma etm., gasbügaret etm. -schlmmel (Pferd) kula -sohle -sohle / kunduranın Içtabanı; vardula -stâtte; -stelle -stelle / yangın yangın yeri -stlfter(ln -stlfter(ln /) m kundakçı -stiftu -stiftung ng / kundakçılı kundakçılık; k; ~ vtrübtn yangın çıkarmak Brandung / deniz dalgalarının sahile veya kayala ra vurup vur up çatlaması; gtogr. çatlayan dalgalar Brand'verslcherung / yangın sigortası sigortası -wache / I. yangın köşkü köşkü 2. yangın yerinde kalan bekçi -wunde / yanık (yarası) Branntıveln Brandy s. Branntıveln Branntvveln m cin, rakı, viski gibi içki -brenner m keskin içkileri içkileri yapan; yapa n; imbikçi -brennerel / taktirha takt irhane ne -monopol -monopol n içki inhisarı (od. tekeli) Brasll 1. m bir cins kahve veya tütün 2./siyah veya koyu f ) m; kahverengi puro -ettoholz n brezilya -ianer(in f) Sianlsch Brezilyalı -len n.pr. Brezilya -nuD -nuD / s. Paranufi. -tabak m siyah veya koyu kahverengi tütün Bracht Bit i (I) Brasse se (I) / s. Biti brachlal pazıya müteallik Sgewal Sgewaltt / ham ve hor kuvvet; kuvv et; Bras Bras Brasse se (II) / naul. brasa bilek kuvve k uvveti; ti; ~ annenden cebir kullanmak Brach'land n s. Bracht. Slegen I. (Feld) nadasa bırakmak 2. Brasselett n I. (Armband) bilezik 2. V (Handschellen) kelepçe fig. istifade etmemek Sllegen I. (Feld) nadasa bırakılmış Brasse (I). 9 naul. hrasa etm. olm.; nadasta yatmak 2. fig. istifade edilmemek 3. (P.) Brassen m s. Brasse boşta, boşta, açıkta bulunmak 21leğen leğen lassen I. s. brachtn 2. fig. Bratapfel m fırında kavurulan elma kızartma k hiç kullanmamak -mond m haziran ayının eski adı brbteln biraz kızartmak İr. pişirmek, kızartmek, kebap etm.; tavasını yap zo. kır incirkuşu zo. bataklık kır braten İr. -pleper m zo. i ncirkuşu -sclıvv -sclıvvalb albee / zo. mak; (braun) kavurmak; inlr. pişmek, kızarmak, kebap langıcı in der der Sonne Sonne ~ intr. F güneş banyosu almak; olm.; B iti (I) Brachse Brachse /; -n m s. Biti güneşten yanmak; gebraten: -er Kürbıs kabak kızartması zo. kervan çulluğu Brachvogel m zo. Braten m kızartma, kebap, rosto; den ~ riechen fig. bşi sez brachyzephal brachyzephal kısakafalı, brakisefal /eller ~ mek; bşin farkına varmak; kokusunu almak; tin /eller ~ Brack'e / (Spürhund) kopoy, zağar Slg Slg deniz deniz suyu gibi; acı acı fig. F Yağma Hasan’ın böreği -rock m hum. redingot ve tuzlu -wasser n acımtırak su -sauce -sauce / salça, salça, sos Brahma n.pr. Brahma -ne m Brehmen Snlsch Brehmenlere Brat'flsch m balık kızartması -hendel n; -huhn n tavuk müteallik -nlsmus m Brehmenlik, Brahmanizm (piliç) kızartması -kartoftel pl. patates kızartması -ofen Bralla n.pr. (Stadt an der Donaumündung) Ibrail Brallieschrtft Brallieschrtft / Bray yazısı; körler alfabesi alfabesi m fırın, tandır -pfanne/tava -röhre/fırın -rost m ızgara Bratsch'e/ mus. alto, viyola -en.spleler(ln/)m; -er m; -lst(ln Bram Bram / naul. babafingo Bramarbas m farfara, dalkılıç; kaba soğan; yalancı pehli /) m altocu, viyolacı, viyolist Brat'spl efi m kebap keba p şişi işi -splll n naul. (Ankcrvvinde) bocur van; V: fiyakacı Sieren farfaralık etm.; büyük söylemek; Brat'splefi atıp tutmak; Y: fiyaka satmak gat -vvu -vvurs rstt / kızartılarak kızartıl arak yenilen sucıık sucıık Brambul Brambullne lne / naat, borinata Bröu n I. (Bier) bira 2. (Brauercl) bira fabrikası 3. (Bier brdmen brdmen s. verbrâmen lokal) birahane, lokanta 13ram' ra m'ffa II n naul. kandilisa -leesegel n kurtelaçin -rah / Braubottich m bira imaline mahsus tekne babafingo babafingo sereni -segel -segel n babafingo yelkeni -stag n baba Brauch m ödet, örf, teamül, yapılageliş, görenek, konvanaile ~ zu seinem syon; Sille und ~ ~ örfüâdet; damit der aile fingo fingo istralyası -stenge / babafingo babafingo çubuğu (od. direği) Recht Recht komml (od. um dtn ailen ailen ~ nicht zu breehen) âdet -stengewan -stengewantt / sartiye aufier ~ kommen kommen artık Branche / branş, branş, şube şube -n.verzelchnls n branş rehberi yerini bulsun diye; aufier ar tık kullanılmamak kullanılmamak (od. uygulanmamak) Sbar 1. (venvendbar) kullanılabilir; Branchlat m zo. solungaçlı (hayvan) Brand m 1. (Feuersbrunst) yangın 2. mıd. akile, yenirce, kabili istifade (od. istimal) 2. (geeignct) işe yarar; salih 3. kangren; (trockener) nekroz 3. bot. buğdaypası, sarılık (nützlich) faydalı, istifadeli; dişe dokunur 4. (P.) kabili gerattn ateş almak; sürme 4. F susuzluk, hararet; in — gerattn yetli, ehliyetli, muktedir; zu nichts ~ sein havaya gitmek ateşlenmek, parlamak, tutuşmak, iştial etm., alevlen brauchen I. (bedürfen) ihtiyacı olm.; muhtaç muhta ç (lâzım) (lâzım) olm. mek; in ~ stecken ateşe vermek; ateşlemek, tutuşturmak; 2. (gebrauchen) kullanmak, istifade etm., faydalanmak, ISsche henn 1. yan tatbik etm. 3. (erfordem) istemek 4. (et. nicht ~) istiğna kundak sokmak; kundaklamak; dtn ~ ISsc gını söndürmek 2. hum. a) (nach AlkoholgcnuB) kireç göstermek; Pas brauche leh nicht. Bunun bana lüzumu söndürmek b) (den Durst stillen) hararetini gidermek yok. Onsuz olabilirim (od. yapabilirim). Wieviel Slunden - wir wir zur Stadı Stadı hin? Şehre kaç saat sonra vasıl olacağız? •blase / yanık kabarcığı -bombe -bombe / yangın bombası bombası -brlef m gayet müstacel mektup -direktör m itfaiye müdürü Der Der Weinber Weinbergg bra brauc ucht ht kein keineOe eOebete bete,, sonde sondern rn die Hacke Hacke.. Bağ Sen (VVellen) sahile veya kayalara çarparak dağılmak dua değil, çapa ister. Spr.; Für Jitsen Wtg braucht man zo. kuşaklı ördek -er m hist. burlota; -ent -entee / zo. burlo ta; ateş gemisi gemisi zwei zwei Slunden. Bu yol iki saat çeker. Für dieses Gerichl -tackel / kundak; kunda k; yangın meşales meşalesii -feld n yangın sahası braucht man kein Pfund Fetl. Bu yemeğe yarım kilo yağ nicht zu dieser dieser Versammlun Versammlungg zu kommen. kommen. -fuchs m (Pferd) yanık al -geruch m yanık kokusu gitmez. Sie ~ ja nicht -granate / yangın tanesi -herd m yangının çıktığı yer Slg Slg Bu toplantıya gelmeyebilirsiniz. Und wenn man ihn (es) 1. yanık kokulu 2. mtd. kangrenli, nekrozlu 3. (Weizen) braucht, ist er (es) nichl da! Ha deyince bulunmaz kil paslı; ~ ritehtn yanık kokmak kokmak -lelter / s. Ftutrltiltr. Gebe Gott, dap man niemand brauchtI Allah Allah kimseye muh -mal n 1. cilde vurulan kızgın damga; dağ 2. fig. namus brauchsll es nur zu sagen sagen.. Söylemen yeti taç etmesini Du brauchs lekesi lekesi -malerel / pirogravür pirog ravür;; yakma y akma resim Smarken 1. 1. hâlle es nicht zu erfahre erfahrenn ~ . Haber şir. Er hâlle Haber almamalıydı. almamalıydı. leh brauche brauche wohl wohl nichl zu sagen, sagen, d a p ........... söylememe dağlamak; dağ basmak 2. fig. lekelemek, terzil etm.; braucht ht es nichl. Buna gıbrandmarkl fig. damgalı -mauer / yangın yangın duvarı -maus -maus hacet yoktur, zannedersem. Dos brauc / zo. zo. tarla cüce faresi Sneu yepyeni -pllze pl.bot. pl.bot. sürmehacet yok. mantarıgiller; futuru harkiye -rede /kışkırtıcı ve ihtar Brauchtum n örfüâdet, anane, gelenek, görenek larla dolu bir nutuk nutu k Srot kıpkırmızı kıpkırmızı -şaibe -şaibe / yanık yağı Braue/kaş, ebru, hacip (od. melhemi) -sehaden m yangın hasarı -sehadenver- brau'en İr. İr. 1. (Bier) yapmak, imal etm. 2. (anderes Oetrâ nk)
box'cn box'cn 1. boks yapma ya pmak; k; boksörlük etm., etm ., yumrukla dövüş dövüş mek 2. (stoben, puffen) itmek, kakmak, dürtmek 3. (kâmpfen) mücadele etm., savaşmak; pala çalmak Sen n boks 2er m I. boksör 2. bir köpek cinsi cinsi 3. hlst. Çin çete cisi; bokser 9er.aufstand m hist. (1900) bokser isyanı Shandtchuh m gant; boks eldiveni 2kalt n vidala Skampt m boks maçı 9ring m ring Ssport m boks sporu Boy m (in Hotels) boy, pikolo Boykott m boykot(-aj), boykotçuluk sieren boykot etm. brabbeln F mırıldanmak mırıldanmak brach 1. (Acker) (Acker) sürülmemiş, sürülmemiş, işlenmem işlenmemiş iş,, dinlendirilen, dinlendirilen, kıraç; nadasa terkedılen 2. fig. (ungenützt) istifade edil Bracht. Sdlst memiş Sacker m s. Bracht. Sdlstel el / bot. İbrahim (od. boğa) boğa) dikeni; devcelması devcelması 2e/işlenmem 2e/işlenm emiş iş tarla ta rla;; nadas -en 1. (braehliegen lassen) nadas etm., dinlendirmek, nadasa bırakmak 2. (Brachacker (Brachacke r aufbrechen) işlenm işlenmemiş emiş halde Brachmond. nd. Sfeld n s. bırakılan tarlayı tarla yı sürmek Set m s. Brachmo
braun
124
breit
hazırlamak; ittir, od. sictı ~ dalgalanmak, çıkmak 9cr m bravo 1. Aferin! Bravo! Bin yaşa! Şa! Babana (od. ceddine) bira yapan; biracı 2erd / t. bira fabrikası 2. biracılık; rahmeti Var (od. nur) ol! Peh peh! Sağ ol I 2. iron. Aşkol sun! Barekâllahl Pir oll 3. 2 m (gedungener Meuchel bira imali 2hau$ n s. Serti. Skeud m bira imaline mahsus kazan Smelster m biracılık ustabaşı mörder) bravo Sruf m (mst. pl. -e) bravo (sesleri); alkış braun I. kahverengi, esmer 2. (Pferd) doru 3. (sonnengelama brâuııt) güneşten yanmış 4. (Haare, Augen) kestane rengi Bravour / 1. (Kühnhelt) cesaret, yiğitlik 2. (Geschlcklich5. (-gebraten) kızartılmış, kavrulmuş; ~ ürerden (z.B. keit) beceriklilik, ustalık 3. mus. çalım, bravur, virtüodurch Sonne) kararmak; -e Butler yakılmış yağ; -er Bâr zite stück n 1. mus. bravur havası; çalımlı hava 2. zo. boz ayı; ~ tırtıl Mau mosmor; -t und biaue Flecken (am Glanzleistung) parlak başarı; ustalık Körper) bereler; ~ und btau schlagen morartmak; bere Break m. n brik İçinde bırakmak; Meister S (im Mârchen) ayı 2algen pl. Breccie f geol. breş; köşeli yığışım bot. esmer suyosunlan (od. atklar) -âuglg kestane gözlü Brech'bohnen pl. ayşekadın fasulyesi; taze fasulye -dureh2bler n bir nevi malt birası; wie ~ und Spucke aussehen F tall m med. kolerin -elsen n küskü; el manivelası; kal dıraç; domuz tırnağı; külünk sapsan olm. 2e mjf I. esmer erkek veya kadın 2. doru at Brlune / I. esmerlik 2. (Anglna) med. hunnak, anjin 3. breehen tr. 1. kırmak (a.fig. z.B. Herz, Rekord usw.) 2. (den (Diphtherie) kuşpalazı, difteri feindlichen Widerstand) düşmanı mukavemetten düşür Braunelsenstein m mln. limonit mek 3. (Blumen, Obst) toplamak, derlemek, koparmak Braunelle f i. zo. (Vogel) bozboğaz 2. bot. dağ eriği 4. (Llchtstrahl) inkisar ettirm ek; kırmak 5. (Papler) kat bröunen İr. 1. esmerleştirmek, karartmak, yakmak 2. lamak, bükmek 6. (Steine) taş ocağından taş çıkarmak 7. (Speisc) kızartmak, kavurmak 3. (Zucker) karamela (İn Stücke) parçalamak 8. (seinen Eld, das Fasten) boz haline getirmek 4. (Sonne) güneş çalmak; inir. (.esmerleş mak, nakzetmek 9. (sein Versprechen, Wort) vaadinde durmamak; sözü bozmak; sözünü tutmamak 10. (den mek, kararmak 2. kızarmak, kavurulmak 3. karamela haline getirilmek 4. güneşten yanmak Frieden) sulhu ihlâl etm. 11. (Oesetz) kanuna aykırı braun'gcbrannt güneşten yanmış; esmerleşmiş -gelb sarıya harekette bulunmak 12. (die Ehe) zina işlemek; karısını çalan kestane rengi -haarlg kestane saçlı 2hemd n hist. 1. (kocasını) aldatmak 13. (die Treue) sadakatsizlik etm. (der Nazis) hâki gömlek 2. bu gömleği giyen Skehlchen n 14. (e-n Streit vom Zaune) hiç yoktan kavga (od. dı zo. vınlıyan kuyrukkan akohl m s. Grûnkohl. îkohle / rıltı) çıkarmak 15. (die Blockade) kuşatmayı zorlamak; linyit (kömürü) 2kohlenbergwerk n linyit maden ocağı ablukayı yarmak 16. (Flachs) ezmek, dövmek 17. (das ekohlentormatlon /; °kohlenzelt / geoi. üçüncü zaman Genlck.den Hals)b-nin boynunu kırmak 18. (dasSchsvel brüunlich esmerimsi, esmerce, karaca; -e Gesichtsforbe buğ gen) sükûtu bozmak 19. (Blut, Schleim usw.) kusmak, day rengi -grau boz istlfrağ etm.; inir. I. kırılmak 2. (in Stücke) parçalanmak braunrot esmere kaçan kırmızı; boz kırmızısı 3. (ab-) kopmak 4. (Auge) sönmek; gözü dönmek 5. a) Braunschvrelg n.pr. Bnınswik (mit J-m) münasebetlerini kesmek; bozuşmak; yüzüne Brüunung / esmerletme, esmerlenme, kızartı -s.mlttel n bir daha bakmamak b) (mit et.) bşden ayrılmak 6. med. ohne Sonnenbestrahlung güneşsiz yakan ilâç kusmak; V: tavus kuyruğu çıkarmak 7. (plötzlich herBraumvurz / bot. sıracaotu vorkommen) birdenbire yoluna çıkmak; sökün etm.; Braus m: in Satış und ~ leben safaya mest kaplamak; haya sich ~ 1. (Wellen) kırıtmak, çatlamak 2. (Licht) inkisar tın zevkini sürmek etm. 3. (den Hals, das Gcnlck) boynu altında kalmak 4. Brause / I. (e—r GieBkanne) bahçe kovasının süzgeçli ağzı (den Arm) kolunu kırmak; s.a. gebroehen. 2 n: zum ~ voff 2. s. -bad 3. s. -limoıuıdr. -bad n duş -kopf m I. duş (gesteckt voli) hıncahınç dolu; zum ~ vollhângen (Âste) dalları basmak -d: ~ voli dopdolu; hıncahınç dolu tertibatının süzgeçli başlığı 2. fig. ( P.) çabuk hiddetlenen insan -llmonade / karbonatlı limonata; gazoz Sn 1. kö Brccher m I. naut. büyük deniz dalgası 2. teehn. (BackenS) pürmek, kaynamak 2. (eilen, stürmen) hızla gitmek 3. konkasör 3. kıran, parçalayan (Wind) şiddetle esmek; uğuldamak 4. (dusehen) duş yap Brech'mlttel n med. kusturucu ilâç; mukayyi; emetik -nuB mak 5.(herabstürzendes Wasser) çağlamak; Es braust mir fbot.,pharm. kargabüken -refz m mide bulantısı;gaseyan; in den Otıren. Kulaklarım uğulduyor (od. çınlıyor) Snd: — verspiirtn içi kabarmak; safrası (midesi, gönlü) bulan •er Beifall şiddetli alkışlar -pulver n suda köpüren meymak; ~ verursachen mide bulandırmak -stange/ s. •tisen. -ung f 1. kır(ıl)ma, parçala(n)ma 2. (LichtS) inkisarı ziya vetuzu gibi köpüren mahluller -wlnd m I. Ki. (şiddetli ve -ungs.verhiltnts n kırılma indisi; karinei inkisar -tıngs.sert) rüzgâr 2. fig. beyinsiz delikanlı Braut f nişanlı; (am Hochzcitstag) gelin; Anverwandte der ~ w!nke! m inkisar zaviyesi -wurz / bot.,pharm. altınkökü, gelin tarafı -ausstattung / çeyiz; gelin eşyası; j- m dit ~ ipeka geben b-ni çeyizlemek; mit e-r ~ bedacht ürerden çeyizlen- Bredoullle/sıkıntı; müşkül durum; in die ~ geraten sıkıya mek -bett n zifaf (od. gelin) yatağı -führer m sağdıç gelmek; dünya başına zindan kesilmek -führerin / sağdıç kadın -gemach n zifaf odası; hacle, Breecheı pl. külot Bregen m dial. I. kasaplık hayvan beyini 2. F kafa gerdek -gesehenk n yüz görümlüğü Brlutlgam m nişanlı; (am Hochzeitstag) güvey; Atıvtr- Brel m 1. (Kinder?) lapa, bulamaç 2. (KartoffelS, ApfelS usw.) ezme, püre 3. pharm. macun 4. (Papierberstellung) wandte pl. des -s güvey tarafı Braut'jungfer / düğün merasiminde gelin maiyetini teşkil pülp 5. helme 6. marmelat; Regnet's —, fehtt ihm der eden evlenmemiş kız(-lar) -kımmer/s. -gemach. -kleld n Löffti; hat er den Liffel, fehtt ihm der ~. Spr. At bulunur, meydan bulunmaz; meydan bulunur at bulunmaz. Spr. gelinlik elbise -kranz m gelin tacı -leute s. -paar Viele KOche verderben den ~ . Spr. Çok eli işte gör, az eli brüutllch I. nişanlı kıza yakışacak; gelin gibi 2. düğüne aşta gör. Spr. İki kaptan bir gemiyi batırır. Spr. Nerede veya bikre ait çokluk orada bokluk. Spr.; wie dit Katze um den heifkn ~ Braut'nacht/zifaf gecesi -paar n 1. nişanlılar 2. gelin güvey herumgthen bşi yapmağa kalkışmamak; b-ne od. bşe -sehau f: au f ~ (aus)gehen I. kız aramağa çıkmak 2. (f'ir j-n) görücülüğe çıkmak; dünür gezmek -schauerln/ yaklaşmak cesaretinde bulunmamak 21g 1. lapa gibi; macun halinde 2. (klebrig) vıcık, yapışkan, ağdalı görücü, dünürcü -sehteler m duvak; gelin duvaği -schmuck; -staat m gelinlik; gelin elbisesi ve süsü brelt I. geniş, enli 2. (gerâumig) bol, vâsi 3. (weitschweiüg) -stand m nişanlılık; gelinlik hali -werbcr m bir kıza dünür ıtnaplı 4. (Nase, FuB) yassı 5. (z.B. spreehen, lachen) düşen -zelt /nişanlılık devri -zug m gelin alayı yayvan yayvan; yayık yayık; ebenso tang wie —eni boyu zwei Meler ~ iki metre genişliğinde; -er werden 1. ge bir; brav 1. iyi, namuslu, mert, iffetli, pakdamen 2. (tapfer) nişlemek 2. mus. yaymak -belnlg aptşlı, apşak; apul apul cesur, yiğit 3. (artlg) akıllı uslu; edepli, terbiyeli; ~ ge-drücken basarak (od. ezerek) yassılatmak 2 e / 1. genişlik, machtl Mükemmel! Enfes! Başına çelenk takarım! cn(-Illik) 2. bolluk, vüsat 3. ıtnap; tatvili kelâm (od. bravlssimo Verst. von bravo q. v.
Brdumsehlag
Brleföffncr
125
maşası -splegel m Arşimed aynası -splrltus m yakılacak makal) ; laf bolluğu 4. yassılık 5. geogr. arz fi. (e-s Stoffes) ispirto -«telle / sorti -stltt m med. termokoter -stoff m değirmi; indie~gehen l.(Redner) etraflıca konuşmak; taf yakacak, mahrukat, yakıt; fiüssiger ~ akaryakıt; mayii silâta girişmek 2. (dick werden) şişmanlamak -en açmak, mahruk benzin; -stoffmangel m akaryakıt (spez. spez. sermek, yaymak; sich ~ 1. açılmak, serilmek, yayılmak benzin) fıkdanı -ıtoffverbrauch m benzin sarfiyatı -welte 2. uzanmak, imtidat etm. Stn.grad m arz derecesi; enlem / mihrak mesafesi; foküs uzaklığı Sen-krel* m arz dairesi-, paralel Sfock/ naut. aşırmalı yel ken -gcdrückt pat, yassı, basık -gestrelft (Stoff) sopalı Brenze / miri, yanar külte; sahrei müşteile Shacke/geniş ağızlı dülger baltası Shammer m yassıltma brenzeln yanık (od. is) kokmak (od. düzleme) çekici -kremplg geniş kenarlı eilng m brenzlig 1 yanık (od. is) kokulu 2. (bedenklich, heikel, gefâhrlich) müşkül, mahzurlu, tehlikeli, vahim, buhranlı; (Fisch) 20. çaçabalığı -machetı: sich ~ 1. geniş bir yer endişe verici; V: kertan; -er Geruch yanık (od. is) kokusu; kaplayarak rahatına bakmak 2. (sich anmabend beneh~ riechen yanık (od. is) kokmak mcn) kurulmak, azametienmek, horozlanmak -naslg patburun ; patka burunlu -randig geniş kenarlı -rücki( Bresche/gedik, rahne, breş; e-e ~ sehlagen gedik açmak; in die — springen boşluğu doldurmak için yardıma koş arkalı; geniş sırtlı -schlmgen nihayet kandırmağa muvaf mak fak olm.; eğmek; sich ~ lassen nihayet kanmak; naz z.va. hastalıklı, alil, mustarip, sakat, zayıf bresthalt niyaz ile yapmak -sehulterlg geniş omuzlu °schwanz m braytşvants £sette f naut. 1. borda 2. bordadaki topların Brefon'e m; -İn /,- Sisch Bröton mecmuu; alabanda 3. borda ateşi; mezeborda ateş; ala Breft n I. (a. SpiclS) tahta 2. (dickes) kalas 3. (dünnes) a) padavra b) med. cebire 4. (Regal) raf, etajer, musandıra banda atışı; sa pa rta;e-e —abfeuern alabanda etm. Sspur5. (in Regal) göz 6. (Trag9) tabla, tepsi 7. (Sprung2) bahn/ geniş hatlı demiryolu -spurig 1. (Elsenbahn) geniş hatlı 2. (spreizbeinig) ayrık adımlarla 3. fig.pej. tum sıçrama (od. atlama) tahtası; tramplen 8. (SchaltS) dağıtım tablosu; tevzi levhası 9. (schwarzcs) karatahta, turaklı, afili, fiyakalı; azametli bir tavır takınan; kurulan taştahta 10. (GriffS) perdelik; ein ~ vor dem Kopf haben -stlrnlg alınlı -treten 1. (aıısführlich besprechen) hayidedarkafalı olm.; gabaveti (od. gabi) oltn.; bei j- m e-n leştirmek; lüzumsuz ta fsilâta girişmek 2. (ktatschen über) Stein im ~ haben b-nin teveccühüne mazhar olm.; bşi lafazanlık etm .; breitgıtreten verden a. söz olm. 2wand beğenilmek; ta kdir edilmek -er pl. 1. (Bühne) Th. sahne / geniş ekran Swandfilm m geniş filim; sinemaskop Svraıchmaschine /( für Stoffappretur) geniş yıkama maki 2. (Skier) kayak 3. (Boxen) ring Bretter'boden m tahta döşeme -bude / tah ta baraka -bühne nesi /( fü r Musik od. Tanz) çerge, şano -fütterung / (e-r GipsBrelumschlag m cilt lapası; med. kataplazm; e-n ~ machen wand) bağdadi -verkleidung / tahta kaplama -versehlag lapa koymak (od. vurmak) m tahta bölme -wand / tahtaperde -zaun m tahta havale Brem s'backe/fr en takozu -belag m fren tabanı (od. perde) Bremse / 1. (Wagen2) fren, baskı Z zo. sığır sineği, F: cız sineği 3. (NasenS) yavaşa, burunsalık; die ~ ziehen BrettI n I. (Kabarett) kabare 2. (mst.pl. -n) (Skier) kayak -süngerin /kantocu s. bremsen, die ~ anzlehen freni sıkıştırmak; die ~ lisen freni açmak (od. gevşetmek); Die ~ versagte. Fren tut Brett'schaukel / tahterevalli -splei n dama, satranç, tavla madı. 2n 1. tren yapm ak; frenlemek 2. fig. yavaşla;t)mak, gibi oyunlar Brevet n bröve azal(t)mak -r m gardıfren, frenci Brems'fliege f s. Bremse (2). -hebel m fren kolu -keli; -klotz Brevier n katoiik papazlarının dua kitabı m fren takozu; çarık -lelstung / fren gücü -Itcht n stop Brezel / (sıısamstz, ekseriyetle tuzlu) simit (feneri) -schuh m fren çarığı -ıcheibe / fren kasnağı Brldge n Ka. briç -spur /; -weg m frenleme mesafesi -wlrkung / fren etkisi Brlef m 1. mektup, yazı 2. (Urkunde) vesika, senet 3. (Bör(od. tesiri) sennotierung) satış (fiyatı) 4. H poliçe, bono 5. (ein ~ Brenn’apparat m (für Destillation) imbik 2bar yanabilen; Nâhnadeln) mektup şeklinde devşirilmiş kâğıt (bilhassa kabili ihtirak (iştial); tutuşabilen, müşteil -dauer / yan dikiş iğneleri için); ~ und Siegel geben fig. (für et. einma müddeti stehen) mührünü (od. kalıbını) basmak; bşe senet ver brennen tr. 1. yakmak; (gut) kor dökmek 2. (Haare) maşa mek; boyunca kalıbını basmak; offener ~ (mit Veröffentile kıvırmak; maşalamak, ondüle etm. 3. (Branntwein) iichung in der Zeitung) açık mektup; Es karnen keine -e mehr von ihm. Mektuplarının arkası kesildi, blauer - fig. taktir etm., damıtmak; imbikten çekmek 4. (Kaffcc) kavurmak 5. (Ziegel) pişirmek 6. med. koterize etm. 7. 1. (Kündigung) feshi ihbar 2. (Mahnschreibcn c-r Schule (Holz usw.) dağlamak 8. (j-m eins auf den Pelz) b-ne an Schülereltern) ihtarname; eingeschriebener ~ taahütlü kurşun atmak; inlr. 1. yanmak, tutuşmak, iştial etm. 2. mektup; — mil \Vertangabe kıymeti mukadderdi mektup; (Augen, Wunde) ağrımak, acımak, yanmak, sızlamak 3. -e ıveehseln mektuplaşmak (auf der Zunge) dilini yakmak 4. (vor Ungeduld) sabır Brlef'ablage / mektup sepeti -adel m beratla verilen asalet sızlanmak 5. (darauf ~ , et. zu tun) bşi yapmak emeliyle -a uts ch rir t/ adres; mektup üstü -bcschwerer m prespayanıp yakılmak Es brenntt Yangın var! gebrannt: -es pye, baskılık -bloek m mektup bloku -bogen m mektup Kind scheut das Feuer. Spr. Ağzı çorbadan yanan yo kâğıdı -bote m s. -irager. -einwurf m mektup atılan delik ğurdu da üfleyerek yer. Spr. -d 1. yakıcı 2. (Wunsch) -tach n (auf der Post) posta kutusu -gehtlmnls n muha berat sırrı -karte / (zarf içinde) mektup kartı -kasten m şiddetli 3. (sehr interessierend) fevkalâde b üyük bir alâka uyandıran 4. (sehr wichtig) pek mü him ; sich el. ~ wüıı1. mektup (od. posta) kutusu 2. (Zcitungsspaltc) okuyu sehen tehalükle arzu etm.; ~ interessiert derinden alâ cuların mektupları; (filanca gazeteye) mektuplar -kopf m kalı; -er Busch (Bibel) nahli Tur mektup anteti (od. başlığı) -kurs m (Börsc) satış fiyatı Brenner m 1. imbikçi 2. teehn. bek, brülör, şalümo, meme 3. Sİİch mektupla; yazı ile; -er Verkehr mektuplaşma, muha (Krankheit der VVeinreben) cemre hastalığı 4. n.pr. berat -marke / posta pulu; -n sammeln pul toplamak Brenner geçidi -el / I. (Branntwein2) taktirhane; müs Britfmarken'album n posta pulu albümü -anteuchter m kirat fabrikası 2. (ZiegelS) kiremithane; kiremit ocağı (posta pulunu ışlatmağa mahsus) süngerli veya canı Brennessel / bol. ısırgan silindirli hokka -btock m blok -bogen m tabaka, kupür Brenn'glas rı pertavsız, büyüteç -holz/ı yakacak odun -ma-faiz m şarniyer -treund m pul meraklısı -hande) m pul terial n mahrukat, yakacak -ölen m (für Keramik) tavla culuk -hündler m pulcu -kunde / pul bilgisi; pulculuk, ma ocağı -fil n 1. kandil yağı 2. yakma yağı; mazot filateli -plnzette / pul pensi -sammler m pul koleksiyon -punkt m 1. mihrak, odak, foküs 2. fig. merkez; -e pl. der cusu; fiiatelist -sammlung / pul koleksiyonu ~ nach Mo Schtacht muharebenin kızışan noktalan; et. in den ~ tiven tematik koleksiyon -tauseh m eşanj rücken bşi ön plana geçirmek; im — des Interesses stehen Brief'öUntr m mektup açacağı -ordntr m klasör, musannif, bütün meraklar . . . üstünde toplanmak -sehere / ondüle sıralaç -papler n mektup (od. yazı) kâğıdı; ~ mit Trauer.
Brlek&se
126
Brotenmrb
rond matem mektup kâğıdı -porto n mektup (od. posta) paşa sürüsü; frişka rüzgâr; Die leichte ~ braehte Kûhlung Rüzgâr püfür püfür ortalığı serinletiyordu. ücreti -post / posta, mektuplar -schaften pl. seli, mek tuplar -schrelber m mektup sahibi; mektup yazan Brlso!ett(-e f) n dana eti kıymasından yapılan yassı köfte -»teller m mektup örnekleri; mükâtebe rehberi -stempel Brissago / küçük siyah puro m posta(-hane) damgası -tasche/cüzdan, portföy; para Brit'annlametall n (Legierung) İngiliz madeni -annlen n.pr. çantası -tı u b e / muhabere (haber, posta) güvercini; tatarı Britanya, Ingiltere -e m; -İn/; 2hch Britanyalı, Ingiliz; das Brillsche Wettreich hist. Britanya İmparatorluğu -telegramm n telgrafla gönderilen ve fakat normal posta ile teslim edilen telgraf(-name)-trKger m postacı, müvezzi, Brltschka / brıçka dağıtıcı -umsehlag m mektup zarfı; in e-n ~ stteken bröcket'lg 1. çabuk ufalanan; kolayca kırıntı haline gelen; zarflamak -verkehr m mektuplaşma; yazışma, muha gevrek 2. (aus Bröseln bestehend) kırıntılı -n fr. unufak berat -waage / mektup (od. kâğıt) terazisi -ureehsel m s. etm., parçalamak, ufalamak intr. unufak olm., parçalan -verkehr. in ~ stehen mektuplaşmak, muhabere etm.; mak, ufalanmak mektup teati etm. Brocken m 1. ufalanmış parça; kırıntı, kırpıntı 2. (EssensS) Brlek&se m (Fransız) Bri peyniri artık 3. (Bissen) lokma 4. F iriyart adam 5. (Klumpen) Brle» n an. uykuluk, özden topak, kesek 6. n.pr. (Berg) Brocken dağı; 7. pl. (e-r Brlgade / 1. mil. tugay, fr. liva 2. (DDR) (ArbeitsS) işçi Sprache) tektük (Fransızca v.s.); Das İst ein harter ~ t ekipi -führer m 1. mil. tuğkomutan, fr. liva kumandam Yenir yutulur şey değil! Demir leblebi! dem Humt e-n ~ vorwer/en köpeğin ağzına kemik atmak; mit gelehrten ~ 2. (DDR) işçi ekipinin şefi -general m tuğgeneral, fr. liva um sich werfen lügat paralamak; alimlik satmak; 2 (spez. paşa Brlgadler m 1. s. Brigadegeneral 2. (DDR) işçi ekipinin şef) Brot) ufak parçalara ayırmak; ufalamak 2wtlse parça Brigant m z.va. haydut, şaki, yolkesen; kuttai tarik; ız parça Brockhaus m Brockhaus ansiklopedisi; lebender ~ hum. bandut naui. Brlgantlne / (Schonerbrigg) brigantin kırkambar; ayaklı kütüphane Brlgg / naul. iki direkli yelkenli gemi; brik brodeln kaynamak, galeyan etm., fıkırdamak -d : von -er Brikett n briket; rökompoze taşkömürü Slertn briketle Unruhe erfüllt sein (Land) içten İçe kaynamak Brodem m poet. buhar, duman mek brülant 1. (ausgezeichnet) mükemmel 2. (glânzend) parlak Brokat m brokar, diba; lame kumaş -sehuh m lame iskarpin 3. (~ aussehend) çok yakışıklı S 1. m pırlanta 2. / typ. iki Brokkoli pl. bol. karalahana; İtalya lahanası puntoluk harf -engesehmüekt pırlantalı 2ine / briyantin Brom n ehem, brom 2koIlier n (einreihig) akarsu SohtTİng m pırlantalı (od. Brombeer'e/bof. böğürtlen, dikendudu -strauch m bot. kaba diken roza) küpe Sring m pırlantalı yüzük; V: arma 2rose / brom'haltlg bromlu Gkallum n ehem, potasyum bromürü roza Ssucher m phot. üst vizör SsSure / ehem, brom asidi Ssilber n ehem, bromürdarjaıı Brillanz / 1. mükemmellik, parlaklık 2. ustalık 3. mas. 2urai n pharm. bromüral çalım, bravur Brille / 1. gözlük V'.- camekân 2. (AbortS) halka şeklindeki bronchlal kasabi; bronşlara ait 2katarrh m göğüs nezlesi kenar (alafranga kabinede); e-e ~ Iragen gözlük kullan Bronch'ie / an. kasaba, bronş; soluk borusu dalı -lole f an. mak; die ~ aufsetzen (abselzen) gözlüğü takmak (çıkar bronşçuk, kuseybe; soluk borucuğu -İtiş / rned. bronşit; iltihabı kasabat -us m s. -it mak) Brillen'fassung/; -gestell n gözlük çerçevesi -futteral n göz Bronn(-en) m poet. s. Born lük kılıfı -glas n gözlük camı -sehlange / 1. zo. Hint Bronze / tunç, bronz -guB m tunç dökümü kobrası; gözlüklüyılan 2. hum. F gözlüklü kadın -trâ- bronz'en 1. tunçtan, bronzdan 2. tunç (bronz) renkli 2e.stahl m tunçlu çelik 2e.zelt / geol. maden devri -leren 1. tunçla gerfln /) m gözlüklü; V: camekânlı kaplamak 2. tunç rengini vermek brlllleren parlamak; ustalık göstermek Brosame / ekmek kırıntısı (od. ufağı) Brimborium n lüzumsuz takıntı Brindlsl n.pr. (Italien) Brendizi Brosch'e / broş Sleren (Buch) ciltsiz hale getirmek Slert (Buch) ciltsiz; ~ kastet das Buch zehn Pfund weniger als BrlnelIhSrte / teehn. brinel sertliği die geburtdene Ausgabe. Bu kitabın eczası (od. ciltlenme bringen 1. (hin-) götürmek 2. (her-) getirmek 3. (transpormiş!), ciltlisinden on lira eksiğine satılır, -üre / broşür, tieren) nakletmek 4. (begteiten) refakat etm. 5. (abführen) sevk etmek; F posta etm. 6. (veröffentlichen, verrisale breiten) neşretmek, yazmak, yayınlamak 7. (es zu et. ~ ) Brösel m, n (mst.pl. ~ ) ufantı, kırıntı 2n s. brickeln hayatta muvaffak olm. 8. (an sich ~) ele geçirmek; k-ne Brot n 1. ekmek 2. fîg. geçim, maişet 3. (belegtes) sandviç; sein ~ verdienen maişetini temin etm.; hayatını kazan mal etm. 9. (es nicht über sich ~) eli varmamak; bşi yap mak; sich sein ~ sauer verdienen müssen ekmeğini taştan mağa yüzü tutmamak; bir türlü cesaret edememek 10. çıkarmak; İV>s ~ ich eft‘, des Lied ich sing! Spr. Kimin (j-n um et. ~) b-ni bşden etm., mahrum etm.; b-ne bşi kaybettirmek 11. (es mit sich ~ ) bşe sebebiyet vermek arabasına binersem onun türküsünü çağırırım (od. düdü 12. (et. hinter sich ~ ) a) seli, para biriktirmek b) (Arbeit) ğünü çalarım). Spr. die Sorge um das ıdgliche ~ gırtlak (od. geçim) derdi; ~ backen ekmek pişirmek -aufstrlch m bitirmek 13. (j-n wieder zu sich ~ ) b-n i tekrar k-ne reçel, tereyağ gibi ekmeğe sürülen madde -beutel m mil. getirmek; ayıltmak 14. (j-n dazu —, et. zu tun) b-ne bşi ekmek torbası yaptırmak İ5. (j-n dazu daB) sebebiyet vermek 16. (j-n darauf ~ ) b-nc bir fikir telkin etm. 17. (es bis zum Brötchen pötlpen; küçük francala; belegtes ~ sandviç Brot'erwerbm maişet temini -truchtbaum m bol. ekmekağacı Majör ~) binbaşılığa kadar yükselmek 18. (nicht -geber; -herr m patron, işveren, V; çorbacı -karte / (bei Zeitung e-e Meldung) atlamak; Die Zeitung bringl e-n Rationierung) ekmek karnesi -korb m ekmek sepeti; j-m neuen Roman. Gazete yeni bir roman veriyor. den ~ höher hdngen I. az yemek yedirmek; b-nin maişet Oberbringer. Bringer m s. -iohn m getirene verilen bahşiş; medarını azaltmak 2. b-nin maaşını (ücretini) azaltmak hammaiiye; taşıma ücreti -krunte/ I. ekmek kırıntısı 2. ekmek içi -krümel m (mst. Brlngschuld / vereccklinin alacaklıya davet edilmeden öde pl. ~ ) ekmek kırıntısı -kruste / s. -rinde, -lalb m somun meğe mecbur olduğu borç 2los 1. ekmeksiz 2. fig. işsiz güçsüz 3. (Tâtigkeit) kâr Brloche / briyoş bırakmayan; ~ ürerden kapısız kalmak -mehl n graten; brlsant I. parçalayıcı; büyük tahrip tesiri olan 2. fig. çok ekmeklik un -neld m meslek kıskançlığı -preis m (behördaktüel lich festgesetzter) ekmek narhı -rinde / ekmek kabuğu Brlsanz / büyük tahrip tesiri -bombe / kesir (od. tahrip) -röster m ekmek ızgarası -sehleber m (des Bâckers) bombası kürek, sistire -studlum n maişete medar olsun diye edilen Brlse/hafif rüzgâr; meltem; naat, cıvama; leichte ~ kaptan
Brovning
127
brlisk
kardeşleri görüyor musun? warmer (od. schwuter) ~ V tahsil -telg m 1. ekmek hamuru 2. (aus Maismehl) kirde homoseksüel -kampf m kardeş kavgası; iç savaş -suppe / tirit; naul. paçamura brüderllch kardeşçe(-sine), biraderane; -er Anteil kardeş Brownlng(-pİjtole /) m brovnik payı; -e Liebe kardeşlik; kardeşçe sevgi; in -em Einver brrl Int. 1. (Zuruf an Zugtiere) Dur! Çüş! 2. (Pfui!) Tu! nehmen kardeşçesine 2kelt / kardeşlik, uhuvvet; Woche Yazıklar olsun! —kardeşlik haftası der Bruch (I) m, n ağaçlı bataklık Bruder'liebe / kardeş sevgisi -mord m kardeş katli -mörder Bruch (II) m I. kır(ıl)ma, kopma 2. (-stelle) kırık 3. (Leim kardeş katili sten2, Nabel2) fıtık 4. (Fraktur) kırık, fraktür 5. (Falte) kırma, kırım, büklüm (yeri), yatkı 6. malh. kesir 7. (des Brüderschaft/kardeşlik, ihvanlık; ~ sehliepen birbirine sen diye hitap etm.; kardeşlik bağı ile bağlanmak Eides, Fastens usw.) boz(ul)ma 8. (e-s Geiübdes) nakız 9. (Lösung der Bezlehungen) münasebetlerin kesilmesi 10. Bruder'volk n kardeş millet -zwlst m kardeş kavgası (Stein2) taşocağı 11. (mindcrwertiges Zeug) F ıskarta mal; Brügge n.pr. (Belgien) Brüj mezat malı 12. (in der Erdrinde) fraktür; sich e-n ~ Briignole / (Pfirsichart) et şeftalisi heben k-ni zorlamak; gemeiner ~ malh. bayağı kesir; Brüh'e/ 1. (Sauce) salça, sos 2. (Fleisch?) et suyu; konsome 3. (Pökel2) salamura 4. (Şaft) usare 5. (Lauge) küllü su; kesri adi; echler ~ math. basit kesir; gemischter ~ math. boğada suyıı 6. F fena içecek; bulaşık suyu; nane molla mürekkep (od. birleşik) kesir; Brüche gleichnamig machen nın aptes suyu 7. F kötü mesele Die ~ kostet mehr als der math. paydaları eşitlemek; tevhidi mahreç etm.; Brüche Bralen. fig. Astarı yüzünden pahalı. Spr . ; in der ~ süzen F beseitigen malh. paydadan kurtarmak; ~ machen (Flugmüşkül bir durumda bulunmak; sıkıda kalmak 2en I. zeug) yere inerken hasara uğramak veya parçalanmak; haşlamak, kaynatmak, demlendirmek 2. (VVâsche) küllü in Jie Brüche gehen F kırılmak, bozulmak; mahıv ve veya sodalı suda yıkamak 2helB I. kaynar, yakıcı 2. s. helâk etm.; akamete uğramak; boşa çıkmak; es zum °warm. -kartoffel pl. haşlanmış patates 2warm: j- m el. ~ offenen ~ kommen lassen ipi koparmak berichten sıcağı sıcağına bildirmek Bruch'band n kasık bağı; süspansuvar, bandaj -bude / F hakuran kafesi 2fest kırılmaz -festlgkelt f tecim, kırılma BrüllafTe m zo. uluyan maymun; aluatta mukavemeti; kopma dayanıklığı -flMche / kırık sathı; brüllen I. (Menschcn) bağırıp çağırmak; haykırmak; nara atmak; sağır gibi bağırmak; bar bar bağırmak 2. (Rinkopma yüzü -hühnchen n zo. cüce bataklık tavuğu 2fre! der) öğürmek, böğürmek, iğremek 3. (Lövven) kükremek kırıksız briichig 1. çabuk kırılır; gevrek 2. (Metali) çapaklı, karın 4. (Kamete) gümürdemek; vor Lachen ~ kahkaha ile gülmek; kahkaha atmak; kahkahayı basmak; Gut gecalı 3. (gefaltet) katlanmış, bükülmüş 4. (wackelig) çürük brüllt, Löwel lit. İyi söyledin! Das isi ja zum 2/ F Güle 5. (unsolide gebaut) çöpten direk 6. (Stimme) çatlak ses yim bari! Buna köpekler güler! Bruch'landung / (e-s Flugzetıgs) arızalı iniş 2leldend med. fıtıklı -probe / kırma tecrübesi -rechnung / kesir hesabı Brumm'bdr; -bart m hum. somurtkan adam -baflm F 1. çok -reis m kırıklı pirinç -rislko n H kırılma tehlikesi -schaden kalın ve kaba ses 2. (BaGgeige) kontrabas -elsen n 1. mus. m a) H kıı ılma yüzünden hâsıl olan zarar ve ziyan b) med. ağız tamburası 2. hum. (Gefangnis) hapishane, kodes fıtık -schlene / med. cebire; kırık tahtası -schokolade / brummeln yavaşça homurdamak, mırıldamak; anlaşılmaz çikolata kırıntıları -slcherhelt / kırılma (od. kopma) bir surette konuşmak emniyeti -steln m mıcır (od. kırık) taş -stelle / kırık yeri brumm'en 1. homurdamak, mırıldamak 2. (Insckten) vızıl damak, dazlamak 3. F (im Oefângnis sitzen) (kodes) yat -strlch m malh. kesir çizgisi -stück n parça, fragman, mak 4. kalın sesle tınlamak, çınlamak; Mir brummt der kırık, kırıntı, ufantı; nur in -en bölük pörçük 2stückwelse Kopf. Kafam kazan gibi. Başım davula dönüyor, in den parça parça (olarak) -teli m I. kısım, kesir, kertik 2. F Bart ~ dişleri arasından mırıldanmak 2er m F 1. s. 2bâr ehemmiyetsiz bir kısım; im ~ e-r Sekunde çarçabuk, hemencecik -tells.eigentum n hisseişayia; müşterek mül 2. (dleke Fliegc) et (od. leş) sineği 3. (Kâfcr) bokböceği kiyet -zah!/ke sirli sayı; kesri adet -zahlvort n kesri sayı 4. (Hummel) yabanarısı; müjde böceği 5. (Nachtschmetsıfatı terling) gece kelebeği; pervane 6. (dicker) a) bomba Brucellose / s. Maltafieber uçağı b) büyük kamyon -ig huysuz, mızmız, somurtkan, hoşnutsuz, hırıltıcı, suratsız 2lgkelt/huysuzluk, somurt Brücke / I. (a.fig. z.B. Sprungbrett od. ~ des Ringers) köprü 2. (Teppich) küçük halı ; seccade 3. (Zahn2) köprü, kanlık; Er isi die ~ in Person. Suratından düşen bin briç 4. naul. (Kommando2) komuta köprüsü 5. (Lan parça olur. 2krelsel m dönerken vınlıyan topaç; Alman dungssteg) naul. iskele; e-e ~ sehlagen köprü kurmak; topacı; pırlangıç 2schâdel m: e-n ~ haben kafası ağrımak e-e ~ abbreehen köprü kaldırmak; als — dienen köprü Brunelle / s. Braunelle (2) vazifesi görmek; j- m goldene -n bauen anlaşmayı kolay brünett esmer 2e / esmer güzeli; karabiber laştırmak Brunft / 1. kızgınlık, kösnü(-me) 2. (-zeit) kızgınlık (od. Brücken'ausgang m köprü mahreci (od. çıkış yolu) -bau m çiftleşme) zamanı 2lg; brünftlg kızgın, kösnük, kükre; köprücülük; köprü inşaatı -bauer m köprücü -bauln~ werden azmak, kızışmak, kösnümek -sehrel m (des genleur m köprü mühendisi -bogen m 1. köprü kemeri 2. Hirsches) kızgın geyiğin böğürmesi (innen) köprü gözü -decke / köprü döşemesi -gelSnder n brünier'en mıskala vurmak (od. etm.) 2stahl m mıskala, köprü yan korkuluğu -geld n müruriye. geçmelik; köprü silici parası -kolonne f mil. köprücü birliği (od. kolu) -kopf m Brünne / hisl. zırhlı gömlek köprübaşı; e-n ~ errichten (od. bilden) köprübaşı tesis Brunnen m 1. (ZiehS) kuyu 2. (Qııclle) memba, kaynak, etm. (od. kurmak) -kopfstellung / mil. köprübaşı mevzii pınar 3. (Spring2) fıskiye 4. (gefaBter) çeşme, şadırvan -pteller m köprünün temel direği; köprü ayağı -waage / 5. med. maden suyu; içmeler 6. (artesiseher) artezyen basküllü terazi; baskül, kantar -zoll m s. -geld. -zugang m (kuyusu); Wetm das Kind in den ~ gefallen isi, deckt man köprü methali (od. giriş yolu) ihn zu. Spr. At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapar. Spr. Eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit asar. Spr. Bruder m 1. erkek kardeş; birader 2. (Mönch) papaz, rahip 3. (Kollege, Gesinnungsfreund) meslektaş, yoldaş, arka •bau m kuyuculuk -bauer m kuyucu -fassung /,- -kranz m daş 4. (Mann) adam 5. (Bursche) pej. herif; leiblicher ~ kuyu bileziği -kresse / bot. suteresi; bulak otu -kur / anababa bir kardeş; öz kardeş; Gleiche Brüder, gleiche içmeler tedavisi; e-e ~ machen sularda tedavi görmek Kappen. Spr. Ayvaz kasap hep bir hesap. Spr.; der ~ der -pumpe / kuyu tulumbası -rohr n (e-r gefaBten Queİle) Mutter dayı; der ~ des Vaters amca; Dieses Bild isi ünler çeşme lülesi -trog m su teknesi -vergiftung / I. kuyuların Brüdern füııfhundert Mark wert. Bu tablo, açıkça konuşzehirlenmesi 2. pot. bulandırıcılık, fesatçılık, iftira, şalım (od. su içinde) beşyüz mark değer. Den ~ kennen wir müfsitlik; ~ belreiben pol. fesada vermek; ifsat etm. sehon. F Herifin ne mal olduğunu biliriz. Siehsl du die Brunst /; brünstlg s. Brunft; brünftig fü n f Brüder hier? (Androhung e-r Ohrfcige) F Şu beş brüsk sert, haşin, kaba, şiddetli, ters; patır kütür; ~ vor-
Brussa
128
Buchtlnk
sttzerı (vorhatten) dayamak; -leren I. sert muamele Bub m I. erkek çocuk 2. (in Zss.a.) çırak, oğlan 3. s. Bube göstermek 2. (provozieren) meydan okumak bubbern (Herz) hum. çarpmak; tıp tıp vurmak Brussa n. pr. Bursa Bübchen n oğlancık Brtissel n. pr. Brüksel; -er Spitzen pl. Brüksel dantelaları Bube m 1. erkek çocuk; oğlan 2. (Schurke) alçak herif; Brust / 1. göğüs, bağır, sine, sadır, koyun 2. (Busen) meme külhanbeyi, haylaz, çapkın 3. Ka. bacak, vale, oğlan, Kind dit ~ gebtn bir çocuğa 3. (RinderS) sığır döşü; fanti 9nJı*ft çocuk gibi; çocukça -n.streich m çapkınlık, meme vermek; bir çocuğu emzirmek; die ~ nehmen haşarılık, yaramazlık, muziplik; lalapaşa oyunu -.stück n; Büberei / külhanbeylik, alçaklık, denaet (Sâugling) süt emmek; Kind n an der ~ memede çocuk; an die ~ ziehen bağrına basmak; Er hal es au f der Bubi m 1. küçük çocuk 2. (Anrede) küçüğüm, yavrum -kopf Göğsünden rahatsızdır. Er trSgt seinen Geldbeutei auf der m fr. alagarson ~ . Para kesini koynunda taşır, schıvach auf der ~ sein büblsch alçak, haylaz, şerir, hain I. paraca sıkıntıda olm. 2. bilgisi kıt olm.; j- m das Messer Bubo m med. hıyarcık -nen.pest / (hıyarcıktı) veba auf die ~ setzen bıçağı b-nin göğsüne dayamak; sich in Buch n 1. kitap 2. (GeschâftsS) defter 3. (PapiermaB) die ~ wtrfen göğsünü gururla germek; azametlenmek, 25 tabakalık kâğıt destesi 4. (Teil e-s Şehriftwerkes) böbürlenmek, kurumlanmak, kokoslanmak; um die ~ bölüm, fasıl, kısım 5. (Maü für Blattgold) 250 yaprak 6. fassen (Ringer) göğüs çaprazına almak (für Pferdercnnen) müşterek bahse girişenlerin cetveli 7. Ka. bir deste iskambil kâğıdı; ıvie eln ~ reden makara Brust'baum m (am Webstulıl) önlük -beere f pharm. ünnap yemişi -betn n an. 1. göğüs kemiği (od. tahtası); kaskegibi söylemek; diline kıl dolaşmadan konuşmak; als ~ erseheinen kitap halinde çıkmak; die Bücher führen H migi; azmi kas; sternum 2. (der Vögel) karina 3. (des Huhns) lâdes kemiği -beklemmung; -besehwerde / göğüs defterleri tutm ak; Das İsi für mich ein ~ mil sieben Sieağırlığı (od. tutukluğu); tıkanıklık; zıykısadır -beutel m geln. Ben bundan hiç anlamam. Benim için kapalı kutu. koyun kesesi -bild n büst -bohrmaschine/ göğüs matkabı Er isi ein Geizkrogen ( Trottel, Kerl, Dieö) uıie er im ~ -bonbon m, n öksürük şekeri -drüte / meme bezi; guddei steht. 1. Çingene bir herif. Çingene herifin biri. 2. Hâzâ sediye; boyunaltı bezi gebeş. 3. Sapına kadar mert. 4. Buz gibi hırsız, e-e Frau, ııie sie im ~ steht kadın kadıncık; dauernd über den Brüste pi. kadın memeleri 2n: sich ~ I. kabarmak 2. (mit et.) bşden kurumlanmak, bşle övünmek, bşe gururlan Büchern sitzen (Schüler) durup dinlenmeden çalışıp öğ mak renmek; kitaplardan hiç başını kaldırmamak Brust'tell n an. akciğer (od. göğüs) zan; plevra; gışayı Buchara n.pr. Buhara -tepplch m Buhara halısı cenp -fellentzünduıig / med. zatülcenp, satlıcan, plörczi Buchauszug m bir kitaptan çıkarılan hulâsa -tlosse / göğüs yüzgeci; misbahı sadrl -hamlsch m göğüs Buchblnder m mücellit, ciltçi, kapçı -el /mücellithane, cilt zırhı; göğüslük -höhle / an. göğüs kovuğu; cevfı sadrl çilik, cilt evi -kösten pl. cildiye -presse / ciltçinin kitap -holz n naııt. talyamar -kasten; -korb m sadır; göğüs cenderesi -lelnwand / bukram -werkstatt / mücellithane kafesi -leder n (beim Fechten) göğüslük -lehne f s. Brü- Buch'decke /: -deckel m kitap kabı -druck m 1. (Gewerbe) stung. -leler / göğüs matkap kolu -panzer m s. -harniseh. matbaacılık 2. (Kunst) fenni tabaat -drucker m 1. (kitap eschwlmmen kurbağalamak -stlmme f göğüsten çıkan basan) matbaacı, basımcı 2. (Setzer) mürettip, dizici; (a.zo.J tipograf -druckertl / 1. (Werkstatt) matbaa, ses; tabii ses -stück n 1. (am Braten) döş 2. s. -bild. 3. (der Schildkröte) plastr on -tasehe / koyun (od. göğüs) basımevi 2. (Oeıverbe) matbaacılık, basımcılık 3. (Kunst) cebi spez. ceketin iç cebi -tee m ıhlamur, hatmi gibi mentabaat, tipografi -druckerkunst / tabaat, basım, tlpografl kular -ton m göğüs sesi; im ~ der Überzeugung tok sesle; Buche fb ot. 1. kayınagacı, akgiırgen 2. (RotS) karagürgen derin kanaat halinde -tuch n boyun atkısı; şal -umfang Buchecker / kayın kozalağı Bucheinband m bir kitabın sırtı ile kabı; cilt m göğüs çevresi Brüstung / I. parmaklık, korkuluk, tırabzan 2. naııt. para BUchelchen n küçük kitap; kitapçık pet, küpeşte 3. mil. omuz siperi buehen (1) I. H deftere yazmak; hesaba geçirmek; kaydet mek, kayıtlamak, tescil etm., yazmak 2. (e-n Platz usw.) Brust'warze/ meme başı (düğmesi, gülü, tepesi, ucu) -wehr /gö ğü s siperi; parapet -weite / s. -umfang. -wurz / bat. rezerve ettirmek; sipariş etm. 3. (Erfolge) elde etm. 4. (als melek otu -zug m (am Pferdegeschirr) gömüldürük, sineVortell, Gewinn usw.) telâkki etm.; ...nazariyle bak mak bent Brü t/1 . (Brüten) kuluçka 2. (Küken) civcivler 3. (Insekten, buehen (II); büchen kayınağacından yapılmış Fische) yumurtadan çıkan hayvancıklar 4. pej. (Gesin- Buchen'gevrichse pl.bot. kayıngiller, betuliye -teeröl n kreozol del) güruh, derinti, sürü °al 1. hayvani, behiml, vahşî, zorba 2. (gewlssenlos) vicdansız -a llt lt / 1. hayvanlık, Büeher'abschluB m H senelik bilanço -bord; -brett n kitap rafı; etajer -el/kütüphane, kitapsaray(-ı) behimiyet, vahşilik, zorbalık 2. vicdansızlık -apparat m Bucherfolg m muvaffakiyetli kitap ana (od. kuluçka) makinesi m kitap meraklısı; bibliyofil -gtatell n kitap Bücher'freund brüten 1. kuluçkaya yatm ak 2 .fig. (über et.) kuruntulariyie lık; kitap rafı; etajer; sergen -kunde / kitap bilgisi; k-ni yemek; derin düşüncelere dalmak; bşi düşünüp dur bibliyografi Skundllch bibliyografik -laus f zo. kitap biti mak -d: -e Hitze boğucu (od. bunaltıcı) sıcak -llebhaber m s. -freund. -Iltbhaberei / bibliofili -mappe / Brut'hcnne /kulu çka tavuk -hitze / s. brütende Hitze. -ölen kitap çantası -narr m kita p budalası; bibliyoman-regal n m s. -apparat. heip wie in e-m ~ cehennem gibi -süitte / pej. ocak, kaynak, memba, merkez; Stehende Gewdsser s. -gestell. -revlsor m H hesap müfettişi -sehrank m kitap sind die -n von Malar ia. Durgun sular sıtma kaynağıdır, dolabı; kitaplık; kütüphane -stube / kitap evi -stütze / kitap desteği -verbrennung / kitap yakışı -verzeichnla n brutto gayri safi, brüt °tlnnahme /; 2ertrag m gayri safı kitap listesi; bibliyografi -vvelshelt f pej. s. Buchwissen. hasılât Sgehalt n (vergiler dahil) brüt (olarak) maaş; -wurm m (a.fig.) kitap kurdu; kütüphane faresi -zelehen brüt maaş 2gewicht n brüt ağırlık; gayri safi sıklet n s. Extibris naut. Sreglstertonne / bir hacım ölçeği yani 2,8316 metre Buch'hnk m zo. ispinoz kuşu -forderung / H hesap defter küp lerine göre ödenilecek meblağ -form/: in —kitap hadnde Brutus n.pr. Brütüs -führong / defter tutm a usulü; muhasebe; einfache ~ Brutzeit / kuluçka müddeti adi (od. bir taraflı) defter tutma usulü; doppelte ~ çift brutzeln (Fleisch, Fe tt) cızırdamak; cızır cızır ctm. (od. girişli muhasebe; usulü muzaafa -gelehrsamkelt / s. yanmak) -d cızır cızır -wlssen. -halter m defter tutan; muhasip; hesap memuru Bruyere'holz n süpürge ağacı kökü; brüyer -pfelfe/ brüyer -haltung / s. - fiihrung. -handel m kitapçılık -hândler m 1. pipo kitapçı 2. (AntlquariatsS) sahaf -handlung / kitabevl, Bryonle f bot. yaban kabağı kitaphane -maeher m (spez. bel Pferdercnnen) müşterek Bryophyten pl. M . s. Moospjtanzen
Buchsbaum
129
BUhnenanwelsung
4. pej. oda; j-m die ~ einlaufen (od. einrennen) F eşiğini bahisleri toplayan; yarış acentası -malerel / minyatür cülük SmlBlg 1. (~ erworben) kitabi 2. H (Gevvinn, Veraşındırmak ; j- m auf die ~ rücken F b-ni hesaba çekmek lust) hesap defterlerinde kaydedilen -prüfer m s. Bücheriçin görmeğe gitmek; Leben in die bringen F bir cemi revisor. -rücken m kitap sırtı yette sohbeti canlandırmak -n.angst f F kapalı yer Buchsbaum m bol. şimşir ağacı -elnfassung / şimşir bordür korkusu; klostrofobi Buch'schuld l.s. -forderung 2. ayrı borç senedi yazılmayarak Budget n bütçe -gesetze pl.jur. mal' kanunlar -kommlsslon / bütçe encümeni -kredlte pl. ; -mittel pl. jur. tahsisat, düyunu umumiye (devlet borçları) defterlerine tescil edilen meblağ ödenek; gel.a. karşılık -posten m tertip Buchse / teehn. yuva, kovan, manşon, baş poyra; el. duy, Budlke / dial. t. (Kneipe) köşe meyhane 2. eski bir ev (dük priz kân, mağaza) -r m dial. 1. (Kneipwirt) köşe meyhane Büchse f I. teneke, kutu 2. tüfek, filinta, karabina 3. (Nasahibi 2. eski bir evin (dükkânın, mağazanın) sahibi delS) iğnedanlık 4. (SammelS) iane kutusu 5. gel. s. Büfett n 1. büfe 2. (Erfrischungsstand) büvet 3. (niedriges) Buchse 6. teehn. layner -n.f1etech n konserve et.; et kon bahü -frâulelnn ;-le rm büfeci, büveçi, tezgâhtar, barmen, servesi -n.macher m tüfekçi -n.mllch /kutu südü; kon barvumen Buftalogras n s. Büffelgras serve süt -n.ötfner m konserve açacağı BuehsgewKchse pl.bol. şimşirgiller, şimşirler Büttel m 1. zo. manda, camus, susığırı, karasığır, dombay Buchstabe m 1. harf 2. flg. (des Gesetzes) lafız; groper ~ 2. zo. Amerika bizonu 3. fig. yontulmamış herif; ayı, büyük harf; majüskül; kleiner — küçük harf; minüskül; hoyrat -gras n bot. boğa otu -herde / manda sürüsü -Jagd dem -n nach lafzan; İn -n (Zahl) I. yazı ile 2. H yalnız / bizon avı -kalb n malak, balak 2n.getreu harfi harfine; harfi, harfiyen -n.rütsel n harf büff'eln F durmadan dinlenmeden çalışmak; Sch. inekle bilmecesi -n.rechnung / math. cebir -n^chloB n şifreli mek, kuşlamak S n F ineklik (Sch.) 2|er m F inek (Sch.) kilit Bulto m mus. komik rollerini tutan ses artisti; buffo buchstableren 1. (bir kelimenin harflerini ayrı ayrı söyle Bulfonie / bol. kurbağaotu mek); hecelemek 2. (mühsam lesen) güçlükle okumak Bug m 1. naut. baştaraf, burun, pruva, talyamar 2. (Vor buchstiiblich 1. harfi harfine; harft, harfiyen; aynen 2. (Ausder2) bei Tieren) omuz kısmı; göğüs 3. (Knie2 bei Tielegung) lafzI, lafzen 3. (wirklich) hakikaten; tam manaren) ardayağın büküldüğü yer -anker m naut. gözdemiri siyle, mübalağasız -bSnder pl. naut. baş yatırmaları Bucht /1 . körfez, koy, çekmece, limancık, fiyort 2. naut. a) Bügel m 1. kavis şeklinde ağaç veya demirden bir parça 2. (seitliche Krümmung des Schiffsdecks) borda kavsi b) (Steig2) üzengi 3. (Steigeisen) krampon 4. (Kleider2) (Tauring) gamba, roda, kangal, beden; sübye sapan 3. elbise askısı 5. (Henkel) kulp 6. (c-r Schnalle) köprü 7. (Stall) ahır, dam; in -en aufsehieûen (Tau) naıit. roda etm. (Riem2) alt gerdane; kayış köprüsü 8. (Brillen2) gözlük Buch'tltcl m kitap başlığı -umsehlag m kitap kapağı -ung/ köprüsü 9. el. (zur Stromabnahme) arş 10. (des Sâbels) el I. H kayıt, tescil; hesaba (od. deftere) geçirme; madde 2. siperi -brett n ütü tahtası -elsen n ütü -talte / ütü (çiz sipariş, rezervasyon -ungs.maschlne JH muhasebe maki gisi); pli; Dieser Sloff hâil keine -n. Bu kumaş ütü tut nesi -ungs.tltel m tertip -welzen m bol. kara (esmer, sert) muyor. Die Hose hat die ~ verloren. Pantalonun ütüsü buğday; karabaş; Hint buğdayı -wert m aktif veya bozuldu. 2frel ütülenmeğe muhtaç olmayan -horn n mus. pasiflerin bilançoda gösterilen kıymeti -wlssen n yalnız büğlü -klssen n ütü yastığı -m asehine/kumaş mengenesi; kitaplardan edinilmiş bilgi -wort n kitabi söz -zelchen n ütü makinesi 2n ütülemek; ~ kinnen ütü bilmek -rlemen I. (festes) kitap şirazesine bağlanan sayfa kordelası 2. m üzengi kayışı -sâge/kollu testere -tlsch m ütü masası (loses) kitabın sayfasını bulmağa mahsus pusula 3. -tuch n ütü bezi (Eignerzcichcn) ekslibris Bug'kran m naut. algarina 2lahm (Pferd) önayağı tutuk Buckel m 1. kambur, kambel 2. (rundliche Erhebung) Bügler(in f) m ütücü (kadın) çıkıntı, tümsek 3. (Rücken) F sırt, arka 4. (Verzierung) Bug'rlemen m (in e-m Boot) naut. pruva küreği -sehutzkabartma 5. (Schnalle) toka 6. (Höcker) hörgüç; e-n ~ gerSt n (gegen Minen) paravan mochen I. (Katze) sırtını kabartmak 2. kamburunu çıkar Bugsler'anker m naut. tonoz demiri -dampfer m yedek mak; e-n ~ bekommen beli çökmek; kambeli çıkmak; çeken gemi; römorkör 2en I. (Schiff) yedeğe almak, yedek sich e-n ~ lachen F katıla katıla gülmek; e-n breilen ~ çekmek -tau n; -trosse/ yedek çekme halatı; naut. irmik haben F istifini bozmamak; aldırış etmemek; (lakırdı, halatı şaka v.s.) kaldırabilmek; şakadan anlamak; Du kannst Bugsprlet n naut. cıvadra; (in der Handelsmarine) bomborlsa mir den ~ runierrutschtnl F Senin dediklerin bana vız buhl Int. (Ausruf des MİBfallens) yuf! yuh(-a)! -en yuha geliyor! ein Mann, der seine achtzig Jahre auf dem ~ hat çekmek; yuhaya tutmak; yuhalamak F seksen senenin kahrını çekmiş bir adam Buhle m ıf va. sevgili, maşuk(-a), galan 2n 1. (um et.) hırs buck(e)lig 1. kambur 2. (gekrümmt gehend) iki büklüm (tabasbus, müdahane) ile bşi elde etmeğe çalışmak 2. yürüyen 3. (holperig, uneben) eğribüğrü, arızalı, engebeli (wetteifern) rekabet etm., yarışmak 3. z.va. b-le âşıkane buckel'n 1. (e-n Buckel maehen) sırtım kabartmak-, kam (gayri meşru) münasebetlerde bulunmak 4. poet. nevaziş burunu çıkarmak 2. (katz-) yaltaklanmak, tabasbus göstermek; nevazişte bulunmak; okşamak -r(ln f) m va. (dalkavukluk, müdahane) etm. 3. (sırtında) ağır bir yük s. Buhle. 2risch I. (kokett) işvebaz, âşıkane, koketçe, taşımak 4. (auf den Rücken nehmen) sırtlamak; sich ~ galanca 2. (unzüchtig) iffetsiz, şehvetli 3. poet. (iiebevoll (mit) (sırtında) ağır bir yük taşıyarak k-ne eziyet etm. schmeichelnd) nevazişkâr, okşayıcı 2rlnd n zo. zebü £wal m zo. kambur balina Buhne / nehir ve deniz kenarlarında suya doğru uzanan set bück'en: sich ~ eğilmek, bükülmek eilng m 1. eğilme, Bühne / 1. (Theater2) sahne, tiyatro 2. (Oerüst) peyke, reverans; (tiefer) kandilli temenna 2. (a. Bücking) isli kerevet, şano, tribün 3. (Redner2) hatip kürsüsü; ~ freil ringa balığı; uskumru füme; e-n ~ maehen (vor) b-nin Sahneyi boşaltın) auf die ~ bringen sahneye koymak (od. önünde eğilmek çıkarmak); über die — getten 1. 77ı. temsil edilmek; oynan Buckram m (Buchbinderleinwand) bukram mak 2. fig. icra edilmek, yapılmak; zur ~ geben tiya Buckskln m İ. yumuşak koyun veya geyik derisi 2. bir nevi troya intisap etm. ştrayhgarn dokuması Bühnen'amveisung / senaryo; düzen açıklaması -arbelter m Budapest n.pr. Budapeşte, Peşte tiyatro (od. stüdyo) işçisi -aussprache/ tiyatro dili -ausBuddcl / F şişe stattun g/deko rasyon ; sahne dekoru -autor m sahne (od. buddein 1. F toprağı kazmak 2. (Kartoffeln) çapalamak oyun) yazarı; piyes muharriri; piyesçi -blld n mizansen; Buddh'a n.pr. Buda -Ismusm budizm -Istfln/ ) m, Sistlsch tablo, s. a. -ousstattung. -blldnerfln /) m dekoratör, deko budist ratris -bl!dwechsel m dekor değişimi -dlehter m s. -autor. Bude / I. baraka, «ala t2. F eski ev 3. pej. dükkân, mağaza -einrlchtung / sahne düzenlemesi 2gcrecht: ~ maehen
Bukarest
130
Burg
dramatize etm.; sahne için tertip etm. -krSfte pl. sahne Bündel n I. deste, demet, külte, bohça, bağ, denk, çıkın, elemanları -kunst / tiyatro sanatı; ar dramatik -künst paket 2. (kleineres) çıkı; küçük bohça 3. (Post, Akten) ler(ln /) m sahne sanatkârı; aktör, aktris, artist, (volksliyas; (lângliches) tomar (z.B. Zeitungcn) 4. (Pferdelast) tümbültü 5. (Tabaksblâftcr) pastal 6. (Knâuel) yumak, tüml.): tiyatrocu Sm&Blg sahneye uygun; teatral -musik/ bürümek 7. (Strahlen2, LichtS) demet, huzme; seln ~ sahne müziği -probe / temsil (od. oyun) provası; sahne sehnüren pılıpırtısını toplamak; bohçasını bağlamak; tası çalışması -schrlttsteller m oyun yazarı -sprache / 1. sahne tarağı toplama k; leder hat seln ~ zu trogen. fig. Herkesin dili (a.fig.) 2. diksiyon -stück n sahne eseri; piyes; tiyatro -versenkung / sahne asansörü -vorhang m tiyatro bir derdi var, değirmencinin de su. Spr. Keçi can kay (od. sahne) perdesi -werk n s. -stück. -wlrkung/dramatik gısında, kasap yağ kaygısında. Sp r.; in ~ verpacken denk tesir bağlamak bündel'n destelemek, demetlemek; paket yapm ak; denk Bukarest n.pr. Bükreş Bukett n 1. (BIumenstrauB) çiçek demeti; buket 2. (Blume bağlamak; bohçalamak -welse deste deste; demet demet des Weins) şarabın nefis kokusu; büke Bundes'bıhn / Federal Almanya Cumhuriyeti (Avusturya, Bukotlka (Vergi!) Bükolik İsviçre) demiryolları -bruder m aynı öğrenci birliğine Bukowlna f n.pr. Bııkovin(y)a mensup olan -geblet n Federal Almanya arazisi -genosse Bülbül m zo. bülbül m müttefik -kanzler m (Deutschland) Federal Almanya şansöliyesi (başbakanı, başvekili) -prüsldent m 1. Bulette/köfte. Immer nur ran an dit - nl F Haydisene! Bulgar'e m; -İn / Bulgar -len n.pr. Bulgarya, Bulgaristan (Deutschland) Federal Almanya Cumhurreisi, Cumhur eisch Bulgar -lsch(e) n (Sprache) Bulgarca başkanı 2. (Schvvciz) İsviçre Konfederasyonu Reisi (Baş Builne / naul. borina, göncü kanı); Er wurde zum Eidgenössischen -en gewâhlt. İsviçre Bull'auge n naut. lomboz; göz pencere -dogm(moto-)traktör Konfederasyonu Reisliğine seçilmiştir, -pr&sldhım n 1. -dogge/buldok (köpeği) -dozer m buldozer Federal Almanya Cumhurreisliği (Cumhurbaşkanlığı) 2. Bulle (t) m 1. boğa 2. prj. iriyarı adam 3. V polis memuru; (Schweiz) İsviçre Konfederasyonu Reisliği (Başkanlığı) V: aynasız, tahtakoz, patburun -reglerung / federal hükümet spez. Federal Almanya Bulle (II) / Papa'nın fermanı (Avusturya) Hükümeti -republtk Deutschland (bzw. Bullen'belBer m s. Bulldogge. -hltze/kızgın sıcak; fırın (od. Gsterrelch) Federal Almanya (bzıv. Avusturya) Cumhuri cehennem) sıcağı -kalb n erkek dana yeti -staat m 1. (Gesamthcit) konfederasyon; federal (od. bull(e)rfg F öfkesi topuğunda; mütehevvir; bağırıp çağı federe) devlet 2. (einzeln) âza (federal) devlet 2staatllch ran; osuruğu cinli federal -tag m Federal Parlamento (od. Diyet Meclisi) bullem F 1. (Geschütze) gümbürdemek, gütnlemek 2. (drölı-wehr/ Federal Almanya Cumhuriyetinin kara ordusu nend klopfen) şiddetle vurmak 3. (heftig schimpfen) bündig 1. (gültig) mer’i, mamulünbih, müeyyet 2. (überzeusertçe azarlamak; küfretmek; sövüp saymak 4. (Ofen) gend) mukni, kanaatbalış, kandırıcı, inandırıcı 3. (Stil) gürül gürül yanmak 5. (kochendes Wasser) tokurdamak, mucez, mücmel; kurz und ~ kısa ve mucez olarak; fıkırdamak katiyetle Bulletln n 1. bülten, belleten 2. (Tagesbefehl) günlük emir Bündnls n ittifak, pakt, anlaşma; ein ~ schliefien ittifak 3. (Gesundheitsbericht) sıhhat raporu bağlamak (od. akdetmek) Bund'staken m naul. mavnacı gönderi 2welse s. biindelweise. bulllg 1. (Mann) iriyarı 2. (Hitze) kızgın, yakıcı, kavurucu -welte / pantalon veya etek kemerinin uzunluğu Bullrtchsalz n pharm. bir nevi bikarbonat Bungalow m sayfiyelik bina; tek katlı ev; bungalov Bulwerlıue! / (bei İstanbul) Yassında Bunge / 1. s. Reust 2. bot. a) su sıçankuyruğu b) (Ehren buml Int. bom! pof! küt! pat! güm(-bcdek)! çat çat! preis) yavşanotu; veronika; suteresi Bumboot n naut. bakkal sandalı; su filikası Bunker m 1. (KohlenS) kömürlük 2. (für Getreide usw.) Bumerang m Avustralya'da kullanılan silâh; bumrang Bummel m F 1. gezinti, dolaşma, tenezzüh, piyasa, teferrüç depo, silo, ambar 3. mil. koruğan, bunker, kazamat, blokhavs, kale 4. (LuftschutzS) sığınak, barınak -llnle / mil. 2. (Ort) piyasa yeri 3. dial. s. Bommel. e-n kleinen ~ maehen lamellf çevirmek; auf den ■— gehen gezmeğe git koruğan hattı; kalelerden müteşekkil hat -stellung/ mil. koruğan mevzii 2n naut. kömür almak -ıtation / kömür mek; piyasa etm., piyasaya çıkmak -ant m s. Bummler alma limanı -tür / naut. lombar -el / I. (Trödelei, Nachlâssigkcit) tembellik, üşeniklik, yavaşlık, gecikme, ihmalcilik 2. (MüBiggang) avarelik, Bunsenbrenner m Bunsen hamlacı; gaz ibiği; bek haylazlık; eğlence ile vakit geçirme -frltzc m F s. Bumm bunt 1. renkii; karışık renkli 2. (-scheckig) ala, alaca bulaca; rengârenk 3. fig. karışık, mütenevvi, değişik; çok taraflı; ler (spez. I). Slg (naehlâssig) tembel, üşengeç, gevşek, — dureheinander alantalan, karmakarışık bir halde; ihmalkâr 2n I. ortada dolaşmak; gezinti yapmak; kaldardağan; ~ dureheinandenverfen tarumar etm., dardırtmian saymak 2. (herumlungern) haylazlık etm. 3. madağan etm.; -es Dureheinander Çingene şalvarı; -er (sich herumtreiben) ayak sürtmek 4. (leichtsinnig leben) Marmor hara; somaki mermeı; -e Musik musiki kaley eğlence iie vakit geçirmek 5. (trödeln) yavaşça hareket doskopu; -er Abend müsamere; -es Programm karışık etm.; gecikmek -zug m dilenci treni (od. katan) program; -e Reihe maehen kadınlı erkekli sıra yapmak; Bummler m 1. (Faulcnzer) tembel, haylaz 2. (Herumtrei Er treibl es zu ~ . Çok ileri gidiyor, bekannl wie ein -er ber) kaldırım mühendisi; avare 3. (Nachtschwârmer) Hund damgalı eşek; ausse/ıen wie ein -er Hund boya akşamcı, sabahçı; V: peyke kurusu 4. (MüBiggânger) köpeğine benzemek; Es gehl da ~ zu. Orada işler altüst. eğlence ile vakit geçiren Buna artık tahammül edemem. Buna bums! Int. çat! gür! küttedek! çattadak! zıngadak! pat a Das wird mir zu tahammülüm kalmadı da fiel er hin und war ohnmâchtig. daki şırakkadak! Şırakkadak düşüp bayıldı, -en 1. F çat etm., gümbürde Bunt'anstrich m (z. B. zur Tarnung) alaca boyama -drack m kromotipografi Sfarblg s. bunt. -tasan m zo. alaca sülün mek; şiddetle vurmak, çarpmak 2. V sikmek Skapelle/ egelidert: -er .Marmor Hacıbektaş taşı 2gestreift: -er Stoff pej. mızıka Stoka) n koltuk meyhanesi bayader -sandsteln m alaca gre; yeni kızıl kumta şı; yeni Buna m, n sentetik kauçuk kırmızı gre Sschecklg 1. bigare; aklı karalı 2. s. bunt (2). Bund m I. demet, deste, yığın 2. (an Kleidungsstücken) -schecktgkeit / alacalık -spccht m zo. alaca ağaçkakan kuşak, kemer, uçkur, kenar, sübye 3. (Band) bağ, rabıta; -stlft m renkli kurşun kalem fig. bağlılık, merbutiyet 4. (Vereinigung) birlik, ittihat 5. Bürde / yük, ağırlık, sıklet; Würde bringl ~ . Spr. Büyük (Bündms) anlaşma, itilâf, antant, ittifak 6. pal. konfe başın ağrısı büyük olur. Spr. derasyon 7. (Abkommen) pakt, misak 8. (Draht usw.) kangal 9. (für Glâser od. Werkzeuge) kemerlik 10. (bet Buren pl. Burlar, Boerler S.İ.J perde II. n (Zwiebeln) soğan dizisi; im -e mit ile Bürette / ehem, büret B u rg /1. hisar, kale 2. (StrandS) plajda çocukların kurduk birlikte, ile beraber
Burgu
131
Buttcr
ları kum duvar 3. (des Bibers) kunduzlann yaptığı baraj Bus m (Abk. für Autobus, Omnibus) otobüs, otokar -fahrer m otobüsçü -haltestelle / otobüs durağı lar Busch m 1. çalılık, fundalık 2. (Gehölz) orman 3. (Urvvald) Burgu n pr. (Prinzeninsel od. Stadt in Bulgarien) Burgaz balta değmemiş orman 4. (Dickicht) maki, çıkralık 5. Bürge m kefil, zâmin; ollg. garanti eden; e-n -n stellen kefil (Helm2) sorguç, tuğ 6. (StrauB) büyük çiçek demeti; auf göstermek 2n I. (für j-n) b-ne kefalet etm., kefil olm. 2. den ~ klopfen fig. orman taşlamak; nabzına bakmak; (für et.) garanti etm., teminat vermek; bşi tekeffül etm., iskandil etm.; sondalamak; ağızdan sakız avlamak; b-nin bşe kefil olm. ağzını yoklamak; hinler dem ~ hallen (mit et.) fig. mak Bürger(in f) m 1. (e-r Stadt) şehirli, kentli 2. (e-s Staates) sadını gizlemek; sich (seihvürts) in die Büsche sehlagen vatandaş, tebaa, uyruk 3. (Bourgeois) burjuva 4. allg. pl.) jur. idare edilenler -krieg m iç savaş; sivil harp fig. sıvışmak -bohne / bot. yer fasulyesi Büschel n t. demet, deste 2. (Haar2) tutam, perçem 3. -kunde / yurttaşlık bilgisi (Feder2) sorguç, tuğ, tepelik 4. geom. a) bir noktada bürgerllch 1. (nicht-militârlsch) mülki, sivil 2. (staats-) kesişen doğrular b) bir doğruda kesişen yüzeyler 5. (Gemedeni 3. (der Mittelklasse angehörig) orta sınıfa mensup; hânge) askı, avenk, bürümcek 6. (Dölde) salkım, unkut Ses Gesetzbuch 1. (in der Türkei bis 1026) mecelle(-i ahkâmı adliye) 2. medeni kanun; yurttaşlar yasası; -e Sförmlg salkımsı, unkudi Rechte pl. medenî haklar; Aberktnnung f der -en Rechte Busch'fteber n s. Gelbfieber. -holz n çalılık, fundalık 2lg t. medeni haklardan ıskat; -es Rechl medeni hukuk; (mit Büschen bestanden) çalılık (arazi) 2. (mit busehigen Augenbraucn) gür kaşlı; dörtkaşlı -klepper m şaki, hay yurttaşlar töresi; -e Ehrenrechte pl. siyasi haklar; -es dut -mann m (Südafrika) Boşiman -rohrsânger m (Vogel) Drama lil. burjuva oyunu Bürger'melster m 1. (e-r S tadt) belediye reisi 2. (e-s Dorfes) zo. bir çeşit ardıç kuşu -rose / bot. alçak fidanlı gül -wald muhtar, kocabaşı -melsteramt n belediye reisliği; muh m maki, çıkralık -werk n çalılık -tvlndröschen n s. Anetarlık -pfllcht/yurttaşlık vazifesi -reeht n 1. hcmşerilik mone 2. (-e pl.) vatandaşlık hakları -sehaft / şehir halkı -slnn m Busen m 1. kadın göğsü (od. koynu); sine; V: balkon 2. (Herz) poet. yürek, kalp 3. (Meer2) körfez, haliç, koy; memleket sevgisi -steig m yaya kaldırımı; trotuvar -tum n burjuvazi -wehr / milis teşkilâtı e-e Natter am ~ nahren fig. koynunda yılan beslemek; e-n ~ bekommen (junges Mâdchen) göğüs vermek Burg'flecken m z.va. kasaba -frleden m hizipçiliğin muvak kat tatili -herr m hist. derebeyi, senyör -freund(in/) m samimi dost; sine bülbülü -nadel /tuvalet Bürgschaft / 1. kefalet, zamân 2. (Garantie) temin at, ga iğnesi; broş; kravat iğnesi ranti, inanca; ~ lelslen s. bürgen. jede ~ übernehmen Bussard m zo. (paçalı, kızıl) şahin boyunca kalıbını basmak -s.erklârung / kefaletname BuBe / 1. (Siihne) ceza; kefaret 2. (Reue) nedamet, pişman Burgund n.pr. hist. Burgonya -er m 1. Burgonyalı 2. lık 3. (BuBgelöbnis) tövbe, istiğfar 4. (Abbitte) tarziye; Burgonya şarabı; burgonyon 3. (-er pl.) hist. Burgondlar ~ tun s. büfien Slsch 1. Burgonyalı 2. Burgond büBen 1. cezasını çekmek; kefaret etm. 2. (mit Geld) nakden Burgverlies n hist. zindan tazmin etm. 3. (Fchler) tamir etm. 4. (mit dem Leben, Burldan n.pr. Büridan; -s Esel Büridan’ın eşeği; iki cami seinem Kopf) hayatiyle (od. kaniyle) ödemek; Das wird arasında kalmış beynamaz gibi er einmal ~ miissen. Vebalini çekecektir. Das soll er mir BurJUt'e m; -İn /; 2lsch Buryat -len n.pr. Buryatistan ~ l Bunun acısını elbet çıkarırım. Bunu yanına koymam. et. sehurer zu ~ haben burnundan fitil fitil gelmek; für et. burlesk maskara, gülünç, heziamiz 2e / Ut. hezel, bürlesk (a.mus.); kaşmerlik ~ miissen bşin cezasını (belâsını) çekmek; Für seine Burm'a s. Birma. -ese m; Scslsch s. Birmane Schlechtigkeit mu fi er jetzt ~ . Ettiği fenalık ayağına do Burnus m 1. (der Mekkapilger) ihram 2. bornıız laştı. Büro n büro, yazıhane; yazı odası; kalem, ofis, kontuvar, BüBer((n f) m 1. tövbekâr 2. çile dolduran -hemd n çile çe daire -angestellte mif kâtip, yazıcı -artlkel pl. büro (od. kenin giydiği kaba gömlek kırtasiye) levazımı -beamte m; -beamtin / memur Busserl n dial. öpücük -bedart m s. -arlikel. -bedarfs.kosten pl. kırtasiye -dlener buB'fertlg tövbekâr; nedamet getiren 2versprechen n tövbe m hademe, odacı -haus n han -klammer / raptiye, bağlaç Bussole / naut. pusula -kollege m; -kollegln /kalem arkadaşı -krat m bürokrat, Büste/ 1. (Plastik od. Brustbild) büst; başheykeli 2. (vveibkırtasiyeci -kratentum n bürokratlık -kratle / bürokrasi, liche Brust) kadın memeleri 3. (Schneiderpuppe) manken kırtasiyecilik 2kratisch bürokratik, kırtasî -kratismus m -n.halter m sutyen, göğüslük bürokratlık, bürokrasi -kratlus: heiliger - şahıslandırılan Bütan n ehem, bütan bürokrasi -menseh m kalem efendisi; bürokrat -mtibel pl. Butler m (etwa): sofracı yazıhane mobilyası -personal n kalem memurları -stun- Butt m 1. pisi balığı 2. (Stein2) kalkan balığı 3. (GlattS) den pl. iş saatleri -tâtigkelt /büroda çalışma -vorsteher m çivisiz kalkan balığı 4. (Hei!2) büyük dilbalığı başkâtip; kalem amiri; daire şefi Bütte /1 . (Zuber) mastela, badya 2. (Trag2) küfe, fıçı, ger burren F vınlamak del, sepet Bürschchen n 1. herifçeğiz, çocuk 2. (bir kâtip v.s.) parçası; Büttel m I. va. mahkeme mübaşiri 2. pej. polis (memuru) 3. ein winziges ~ yumruk kadar çocuk pej. hizmetçi, hademe Bursche m I. oğlan, delikanlı; genç adam; çocuk 2. (Kerl) Bütten'(-papler) n zarif ve yüksek kaliteli bir yazı kâğıdı herif 3. mil. hizmet eri 4. esnaf kalfası 5. (Latife) uşak 6. -rede / karnaval nutku -redner m karnaval hatibi bir üniversite öğrenci birliğine mensup olan kimse 7. F Butter / 1. tereyağı 2. (Augen2) göz çapağı; j-m dit ~ vom kuvvetli bir hayvan; alter ~ l Kardeşim! Azizimi V; Brot nehmen b-nin hakkını elinden almak; sich die ~ vom Hacım! ein ganz verwünschter ~ musibet; krâftiger, jun Brot nehmen lassen hakkını gaspettirmek; ~ stopen süt ger ~ babayiğit; übler ~ edepsiz, şirret; malın gözü; Du yaymak; in — sein F fig. işi iş olm.; Brot mit ~ bestreichen toller ~ I Seni kâfir seni! ekmek üzerine tereyağı sürmek -btume / (volkslüml.l 1. Burscheıtschaft / üniversite öğrenci birliklerinden biri (HahnenfuB) düğünçiçeği 2. (Sumpfdotterblume) su ner bursehikos lâubali, teklifsiz, tekellüfsüz; fazla serbe st; sera gisi 3. (Ringelblume) altıncık, altıntabak, aynısafa 4. zat (Lösvenzahn) aslan dişi; hindiba çiçeği 5. z.va.hum. yu Bürste /fırça -n.abzug m typ. ilk tashih provası -n.binder m varlak hasır şapka -brot n tereyağlı ekmek; /hm fiti das ~ fırçacı; laufen wie ein ~ çok hızlı koşmak; F: motör gibi regelmöpig auf die Fettseite. fig. Daima şanssız kaldı, j-m gitmek; saufen wie ein ~ V çok içki içmek -n.frlsur /; et. aufs ~ sehmieren F fig. başına kakmak; für ein — fig. -n.haar n alabros -n.halter m fırçalık -n.macher m s. yok pahasına -brotpapler n parşömen kâğıdı; yağlt kâğıt -n.binder. -n.strlch m darbe; fırça teması -dose / tereyağı kabı -faB n I. (kleines) atık 2. (gröBeres) Bürzel m 1. an. kuşların gerisi; kuyruksokumu 2. gel. kuyruk yayık -Hsch m zo. tereyağı balığı -keks m, n pötibör
Butzemınn
132
-mllch / tereyağı alındıktan sonra geri kalan süt 9n 1. (ohne Obj.) yayık dövmek; tereyağı yapmak 2. tr. F (Geld hinelnstecken) munzam olarak para vermek 3. inlr. a) tereyağı olm. b) F işi 1} olm. c) (eitern) cerahatlenmek 9welch kaymak gibi Butzemann m I. (Kindrrschreck) umacı, Arap, Scii 2. (Ko bold) cin 3. (Vogclscheuche) bostan korkuluğu Butzen m dia!, elma, armut v.s. gibi yemişin içindeki çekir
Charakter
dek yuvası -schetbc / ortası biraz çıkıntılı küçük, yuvar lak, kurşun kenarlı pencere camı Buxazeen pl. s. Buchsgetvâchse Buxen pl. F s. Hosen Byzant'lner(ln/) m; Slnlsch BizanslI, dalkavuk -inlsmus m tabasbus, dalkavukluk, şakşakçılık, kapıkulluk -ologe m bizantolog -ologie / bizantoloii îologlsch bizantolojlk Byzanz rt.pr. hisl. Bizans (eski İstanbul)
c c, C itse:] n 1. Alman alfabesinin üçüncü harfi 2. mus. do notası 3. (römisctıe Ziffer) = 100 Cachenez n boyun atkısı; şal, kaşne Cachct n kaşe Cachou n meyan kökü hulâsası Catt n kahvehane, kıraathane Cafet'erle/kafeterya -ter m kahveci-, kahvehane sahibi Cake-Walk m (Tanz) kekvok Call-Cirl n telefonla çağırılabilcn fahişe Calvin n.pr. Kalven Cambridge n.pr. Kembriç Camembert m bir nevi Fransız peyniri Camera obscura / adese yerine deliği olan fotoğraf makinesi Camouftage / gizleme, maskeleme, kamuflaj Canip n I. kamp 2. (Gefangencnlager) esir(-ler) kampı; üsera kampı 9en kamping yapmak -Ing n kamping Canasta n bir iskambil oyunu; kanasta Cancan m (Tanz) kankan Caüon m gtop. kanyon Cape n kap Caprlcclo n mus. kapris Carte blanche /plenpuvar; salâhiyeti tamme Clsar I. n.pr. Sezar 2. (Kaiscr) kayser, imparator -ca n.pr. hisl. Kavseri -en.herrschaft /Sezarizm -tn.vvahn m mega lomani Sisch I. Sezara müteallik 2. fig. başına buyruk; keyfi -ismus m Sezarizm, diktatörlük CashewnuB J bol. akaju cevizi Cashgeschiift n peşin muamele Castro n.pr. Kastro -anh*nger(ln f) m Kastrocu, Fldelist Casus m s. Kasus. 2 belli m harp sebebi; 2 obliçuus ling. yahn halden başka bütün haller; 2 rectus m ling. yalın hal; mücerret hal Catch-as-catch-can n (Freistilringen) keç ez keç kcn Catcher m serbest güreşçi Cayennepfefter m kırmızı biber CDU —Christlich-Demokratische Union (Oeutschlands) C-Dur n mus. do majör C(dille{ling. sedil Celebes n.pr. Selep adası Celesta / mus. çelesta CelI'lstçin /) m viyolonselist, viyolonselci, çellist -o n mus. viyolonsel, çello Cellophan n selofan -papier n jelatinli kâğıt Celsiusthermometer n santigrat!) termometre Cembalo n mus. klavsen Çent m sent, çent -ime m santim Cento / (Nahostpakt) Cento Cerebralgangllon n an. beyin gangliyonu; beyin sinir dü ğümü Cerebrosplnalflüsslgkelt / an. beyin-omurilik sıvısı; mayii dimagli şevki Ceres n.pr. myth. Seres Cerlgo n. pr. Çuha adası Cervantes n.pr. Servantes ces; Ce* n mus. do bemol Ccllnje n.pr. Çetine Ceuta n.pr. Septe Ccylon n.pr. Serendip (od. Seylan) adası -tee m seylan
Cha-Cha-Cha m (Tanz) ça-ça-ça Chagrln(-leder) n şagren; kumlu sahtiyan; telafin Chalselongue / şezlong Chaldâ'a n.pr. hisl. Kaide -er m; 2lsch Keldanl, Kaideli Chalet n şale Chalke s. Charki Chalkldtke/ n.pr. Kalkidikya (od. Haikidik) yarımadası Chalzedon m min. kadıköytaşı, kalseduan Chamâleon n 20. bukalemun ehamols açık san renkli; phot. krem, şamua 9leder n güderi Champagner m şampanya Sfarben kırmızıya kayar açık sarımsı Champlgnon m bir nevi kıymetli mantar Champion m şampiyon -at n şampiyona, şampiyonluk Chance / şans, talih, fırsat, devlet kuşu changeant şanjan(-lı), yanardöner; kumru göğsü changleren 1. renk renk parıldamak; şanjan, yanardöner olm. 2. (Pfcrd) koşusunu değiştirmek 3. (Hund) bir izi bırakıp başkasını takip etm.; ~ lassen hare koşturmak -d S. changeant
Chanson n şanson, kanto -ette/şansonet; kantocu (kadın) -nler m şansoniye, kantocu CHaoe n I. kaos, heyulâ, fcvza 2. fig. hercümerç, kargaşa, fitne, suriş, karmakarışıklık, anababula; anababa günü; ein ~ hervorrujen anababula etm. chaotisch 1. kaotik, heyulâ!, heyyulânt, fevzai 2. karma karışık, müşevveş Chapeau m va. şapka; ~ claçue m şapoklak, klak Charakter m I. seciye, karakter, ıra, tabiat, hilkat, hassa, hulk, huy, şime, haslet 2. (Eigenschaft) mahiyet, sıfat, vasıf, ahlâk 3. (Elgenart, Geprâge) hususiyet, özellik, kaşe, alâmet, nişane 4. pej. (übler) kumaş, mal 5.
Charge
133
1. karaktersiz, seciyesiz; kanı bozuk 2. (wankelmütig) sebatsız, kararsız, renksiz, mesleksiz -lo slgke it/karakte r sizlik, seciyesizlik -ologle / s. -kunde. Sologisch s. 2lich. -rolle / Th. karakter rolü Sschveach ahlâksız; ahlâkı bozuk -schwaehe / kar akter za'fı -spleler m Th. karakter oyuncusu 2$tark s. ?/esf. -stârke / s. -fesligkıit. 2voll s. 2/esf. -zug m vasıf; vasfı mümeyyiz; karakter hususiyeti; nitelik Charge / 1. mil. z.va. askeri rütbe 2. mil. f-n pl.) z.va. amir ler 3. vo. (Amt) memuriyet 4. lechn., Th. şarj -n.rolle Th. şarj rolü Charglerte m jf üniversite öğrenci birliğinin mümessili Chsrkl n.pr. (Dodekanes) Harki (od. Kerkit) adası Charitâ Berlin’deki meşhur hastanenin ismi Charlvtrl n 1. (Dtırcheinander) hercümerç, karmakarışıklık 2. (Katzenmusik) kulakları tırmalayan ahenksiz müzik Charleston m (Tanz) çarliston Charlie Chaplin n.pr. Şarlo charm 'ant cazibeli, edalı, sehhar, füsunlu, alımlı, şirin, tatlı, nazlı, cilveli; göz alıcı; albenili; teshir edici; ilik gibi 2e m cazibe, füsun, halâvet, şirinlik, çekicilik tatlılık, alım, albeni, eda, sihir, naz, işve, cilve, letafet; j- s ~ untertiegen cazibesine kapılmak; ohne Jeglichen ~ halâvetsiz, alımsız 2eur m alımlı adam Seute / (Stoff) şarmöz Charta / şart; temel kural; ~ der Vereinien Nationen Bir leşmiş Milletler Şartı Chart'epartle / naul. navlun mukave1c(-name)$i; ıskapar ma; çarter parti 2ern gemi kiralamak Chartreuse m (Liköı) şartröz Charybdis / 1. grlech.Myth. (Messina boğazında) bir deniz canavarı 2. ftf . çok tehlikeli bir akıntı, s.a. Szytta Chassls n 1. şasi 2. (Radio) radyo çerçevesi Chaull'eur m şoför 2ieren oto kullanmak (od. idare etm.); şoförlük etm. Chaussce / şose; büyük yol -graben m şose kenar hendeği -wltrter m yol bekçisi Chauvin'lsmuı m şovenlik, şovinizm -lst(in /) m; Slstlsch şoven, şovinist Chcf(-ln f) m şef, müdür, reis, başkan, amir, baş, patron; zum — gehen yukarı çıkmak -arzt m baştabip, sertabip, başhekim -Ingenieur m başmühendis -pilot m başpiiot -redakteur m sermuharrir, başmuharrir, başyazar -sprecher m (Radio) başspiker Chemie/kimya -faser/sunî iplik; kimya lifi -lehrer(ln f) m kimya öğretmeni; Sch. kimyacı -produkte pl. kimya mah sulleri -veerker m kimya işçisi Chemlk'allen pl. kimyevi maddeler; kimya maddeleri -er(ln /) m kimyager, kimyacı chemltch 1. kimyevi, kimyasal, şimik 2. Adv. kimyaca, bilkimya; kimya vasıtasiyle; -e Gleichung kimya denk lemi (od. muadelesi); -e Fabrik kimya fabrikası; kimyahane; -e Funktion kimyasal görev (od. fonksiyon); vazifei kimyeviye; -es Âouivalent kimyasal eşdeğer; muadili kimyevi; -e Kampfmittcl pl. kimyevi savaş vasıtaları; -e Reinigung 1. kimyasal temizleme 2. buğuevi, buğuhane, tephirhane; -es Zeichen kimya simgesi (od. remzi); -es InsUlut kimyahane Chemlsett n (heller Einsatz an Damenkleidcrn) şömizet Chemo'synthese / biol. kemosentez -toxls / biol kimyagöçümü, şimiyotaksi -therapie / med. şiınlyotcrapi Sthera peutlsch şimiyoterapik -troplsmus m bot. kimya doğrulumu; şimiyotropizm Cherchız la femme.' Kadın parmağı var! Cherry Brandy m çeribrandi Cherub m; (pl. -İm) kerubî; pl. kerubiyun Chester m çester peyniri cheval’eresk z.va. s. rillerlich. Sier m va. Fransız asilzadesi Cheviot m şevyot Chtvreau'(-leder) n keçi yavrusu derisi; glase deri; şevro -schuhe pl. glase kunduralar Chl»ntl(-weln) m kiyanti (şarabı) ehle s. schick Chlcoric / bot. acı marul
Chrlıt
Chiflon m (Gevvebe) şifon Chtffre / 1. şifre 2. (Kennzeichen) rumuz -schrlft /; -telegramm n şifreli yazı (telgraf) chlffrler'en şifrelemek; şifreye çevirmek sbeamte m şifre kâtibi fibüro şifre kalemi ?schlüıse) m şifre anahtan -t şifreli Chlgnon m (Haarknoten) topuz Chlle n.pr. Şili -ne m; -nln /; 2nlsch Şilili -talpeter n ehem. Şili küherçilesi Chlmir'e / fig. (Hirngespinst) ham hayal; kuruntu, vehim, fantasma, birsam, sanrı; relne -n pl. kuru hülyalar 2ltch (legendâr) efsanevi; ismi var cismi yok Chlna n.pr. Çin -gras n bot. Çin keneviri -krepp m suni krepdöşin -rinde / kınakına -rlndenbaıım m bot. kınakına ağacı -steetminde /bot. Çin saparnası; çöp çini; kınakına ağacı -tlnktur /kın akına hulâsası -wurzel/ pharm. çöpçinl Chinchllta I . / zo. şinşila, çinçilya; Amerikan tavşanı 2. m (-pelz) şinşila (kürkü) Chines'e m; -İn /; Siseh Çinli -isch(e) n (Sprache) Çince -isehe Mauer Şeddi Çin; Çin Şeddi Chlnin n pharm. kinin -sülfat n kınakına çiçeği; kinin sül fatı; sulfata Chlntz m (Stoff) çit Chlos n.pr. Sakız adası (bzu\ şehri) Chlppendale n (Möbelstil) Şipcndal Chlp m 1. pul, fiş 2. -* pl. patates çips Chlromant m el falcısı -ie / el falı (od. falcılığı); seti, kiromansi Chlropteren pl. zo. yarasalar, huffaşiye Chirurg m cerrah, operatör -le / cerrahi, cerrahlık, şiriirji, operatörlük Slsch cerrahi, şirürjik; 9ischer Kongrep cerrahlar kongresi Chltln rt biol. kitin ChIodwlg n.pr. Klovis Chlor n ehem, klor -ammoniura n klor amonyum -arstngas n (Giftgas) klark -at n klorat Sen klore etm., klorlamak Ehaltlg klorlu -İd n klorür -kalbım n klorür dö potas; klorpotasvum -kalk m kireç kaymağı; klorür dö kalsi yum -ofomt n pharm. kloroform Soformieren kloroform koklatarak bayıltmak; kloroformizc etm. Chloro'phyil n bot. klorofil; maddei hadra (bitkilerde) -myzetln n (Antibiotikum) kloromisetin -plast m bol. kloroplast -se / s. Bleichsucht Chlor'sâure / asit kbrik -verblndung / klorür Choledochus m s. Gallengang Cholera / med. kolera; von der ~ be]ailen werden koleraya tutulmak -fail m kolera vakası Sknuık koleralı Cholerlker m s. cholerisch Cholerlne / med. hafif kolera; kolerin cholerisch safralı, hırçın, öfkeci, hadidülmizaç, F: dolu tüfek; -er Charakter hırçınlık; -es Temperament hiddetli mizaç Cholesterln n biol. kolesterin, kolesterol Cholezystitls / s. Gallenblasenentzündung Chor m 1. koro 2. areh. kiliselerin en mühim kısmı; im ~ 1. koro halinde 2. (aile zusaııtmen) hep beraber; hep birden Choral m koral, kantik; kilise İlâhisi Chorea / s. Veitstanz Choreograph m koreograf; dans düzencisi -le / koreograf!; dans düzeni Slsch koreografik Chor'tührer m Th. koro başı -hemd n katolik papazlarının kilisede giydikleri beyaz cübbe -ist(ln /) m korist, korocu •leiter; -melster m koro şefi -rock m s. -hemd. -s*nger(ln/) m s. -istf in) Chow-Cbow m (Hunderasse) çavçav (köpeği) Chrcstomathte / seçme nesir parçalan; nesir müntahabatı; krestomati, güldeste Chrlst 1. s. Christus2. ~ (-in/) m Hıristiyan, Nasrant, İsevi -abend m Noel gecesi -baum m Noel ağacı -dom m bot. sıncan dikeni; çalıdikeni, karaçalı -en.bankert m Schi. V istavroz fidesi -en.helt / Hıristiyanlık (âlemi) -en.tum n Hıristiyanlık; Hıristiyan dini; İsevilik -en.verfolgung / ilk Hıristiyanlara karşı yapılan takibat -I (Gen.) Hazreti