abide by above all absord in sth according to one tradition account for accustomed to sth/so acquainted with sth/so act on act up addicted to sth/so against will ahead of air out all of a sudden all too soon amazed at sth annoyed at / about sth annoyed with so apart from arm in arm as a rule as for as opposed to as regards as yet ask for ask out associated with sth astonished at sth at (the crack of) dawn at a disadvantage at a discount at a glance at a high/low price at a loss at a time at all costs at any rate at any time at best at birth at death at ease at first at first sight at full speed at intervals at large at last at least at length
itaat etmek bilhassa, özellikle bir şeye kendini kapt ırmak bir rivayete göre (according to accounts) izah etmek, aç ıklamak (explain) (2) sebep olmak alışkın olmak aşina olmak (bir tavsiye/öğüt vb) -- üzerine harekete geçmek, -- e göre davranmak (1) abuk sabuk davranmak (2) adam ak ıllı çalışmamak müptela, bağımlı olmak istemeyerek, zorla --- nın önünde gitmek odayı havalandırmak ansızın, birden bire (without warning) pek erken, zamans ız (ölüm vb) çok şaşırmak kızmak kızmak (1) den ba şka (2) --- n ın yanısıra kol kola kural olarak as to --- e gelince, söz konusu --- olunca olunca in contrast to --- ya kar şılık, ---- ile k yasland ıyaslandığında with regard to --- ile ilgili olarak şimdilik, henüz ricaetmek birine çıkma teklifinde bulunmak ilişkili olmak şaşırmak sabahın köründe, şafakla beraber dezavantajlı durumda indirimli fiyata (almak, satmak) bir bakışta yüksek/düşük bir fiyata (1) ne yapaca ğını bilmez, şaşırmış durumda (2) zararına bir defada ne pahasına olursa olsun en azından her an en iyi ihtimalle, ta ş çatlasa doğum anında, doğarken ölünce, ölürken rahatı/keyfi yerinde *** with ease kolaylıkla ilk etapta, ilk ba şta ilk bakışta tam gazla, son hızla aralıklarla, ara ara, zaman zaman (1) firari (2) detayl ı olarak (in detail = at length) nihayet, sonunda en azından uzun uzad ya ıya (in detail at large)
at at at at at at at at at at at at at at at at at at at
odds with one time one’s disposal one’s leisure random risk the age of the expense of the latest the mercy of the most the peak of the time times variance with war (with) will work worst
at your own risk attach/give importance to back and forth back down back out of back to front back up bargain for based on sth be over the moon bear grudge against bear resemblance to beat around the bush become of Behave yourself! beside the point beyond comprehension beyond recognition bid farewell to blame sbd/stg for blessed with sth blow out blow up bored with sth break down break even break in break into break off break out
--- ile aras ı bozuk olmak zamanın birinde, vaktin birinde at one’s service birinin emrine haz ır olmak boş zamanlarında rasgele, tesadüfen risk altında yaşlarında, yaşında at the cost of --- nın pahasına en geç --- nın merhametine/insaf ına kalmış en çok, taş çatlasa --- nın zirvesinde o onda (at that time) from time to time zaman zaman, bazen --- ile ters dü şmek, --- ile çeli şmek ---- ile sava ş halinde olmak kendi isteğiyle işte, iş yerinde en kötü ihtimalle olacaklardan siz sorumlusunuz (arabanızı olmadık yere park edince araban ın başına geleceklerden siz sorumlu olursunuz) önem vermek ileri geri (hareket) (to and fro) geri adım atmak (withdraw) pull out of -- den çekilmek elbisenin önünü arkas ına giymek (1) desteklemek, arka ç ıkmak (support) (2) yedeklemek take into account, take into consideration hesaba katmak, göz önünde bulundurmak e dayalı olmak sevinçten havalara uçmak birine karşı kin gütmek ile benzerlik göstermek bin dereden su getirmek başına gelmek Kendine gel! Terbiyeni tak ın ! konu ile ilgisi olmamak X to the point anlaşılamayacak kadar kar ışık, detaylı tanınmaz hale gelmi ş (kaza sonras ı ceset vb) say goodbye to veda etmek den dolay ı birini suçlamak -ile kutsanmak, Allah vergisi üfleyerek söndürmek şişirmek, patlatmak canı sıkılmak (1) (makinenin) bozulmak (2) a ğlamak (3) köklerine ay ırmak ne kar ne de zarar etmek (1) alışmak (2) soymak soymak, zorla qirmek son vermek, bitirmek patlak vermek
break out of break the ice break up bring down bring off bring out bring round bring to light bring up brush up (on) bump into burn down burst into flames burst into laughter/tears buy off buy out by a hair’s breadth by accident by all means by and by by and large by chance by coincidence by degrees by ear by far by force by hand by heart by large by law by means of by mistake by name by no means by sight By the way by virtue of by way of by word of mouth call attention to call down call for call for call in call off call up calm down can’t bear+Ving/to do can’t help + Ving
firar etmek iki kişinin arasındaki buzları eritmek ayrılmak, boşanmak (1) (fiyat)indirmek (2) (hükümet vb) devirmek (overthrow) zorluklara rağmen başarmak (1) yayımlamak (publish) (2) piyasaya yeni bir mal sürmek ayıltmak aydınlatmak, açığa kavuşturmak (shed light on) yetiştirmek/kusmak/ortaya konu atmak eski bilgisini tazelemek, tozunu almak (mecazi anlamda) run into (1) karşılaşmak (2) çarpmak (1) (yangında) yanıp kül olmak (2) yak ıp kül etmek alev almak, ate ş almak kahkahaya/gözyaşlarına boğulmak pay off rüşvet yedirmek bir iş yerini birinden satın almak kıl payı kazara, tesadüfen (1) her şeye rağmen (2) elbette yakında, çok geçmeden in general genel olarak tesadüfen tesadüf eseri, tesadüfen derece derece, basamak basamak kulaktan dolma, kulaktan kula ğa şu ana kadar ki, o ana kadar ki olanlar aras ında zorla, güç kullanarak elle, elini kullanarak ezbere (from memory ) genellikle kanunlara göre sayesinde, vasıtas ıyla (by virtue of through) kazara ( by accident ) ismiyle (hitap ederken) asla, hiçbir şekilde (on no account) görünüş olarak Sırası gelmişken, Bu arada ---- den dolay ı, nedeniyle yoluyla, üzerinden (Ankara’ya İzmir üzerinden gitmek) ağız yoluyla draw attention to vurgulamak, dikkati çekmek put down tell off azarlamak (admonish) gerektirmek, istemek (dema ıd) gerektirmek, istemek (demand) haber etmek/ziyaret etmek iptal etmek (1) telefon etmek (2) askere ça ğırmak (recruit) (1) sakinleşmek (2) sakinleştirmek can’t stand+Ving katlanmak, tahammül etmek kendini alamamak, kendine hakim olamamak
can’t make it (to) carry on carry out catch a glimpse of catch on catch somebody unawares catch up with catch up with catch/keep up with somebody/something catch/take somebody by surprise check in check out cheer up clear off close down close up come across come across come by come down with come into being come out come over come round come round come come come come come
to to an agreement to an end to light up
come up against come up against come up with come up with come up with commit suicide committed to sth/so composed of sth concerned about sth concerned with sth confused with sth connected to so/sth connected with sth convinced of sth coordinated with sth cope with cope with
önceden kararlaştırılan bir plana uyamama devam ettirmek uygulamaya koymak/yürütmek (deney vb) gözüne ilişmek ( catch sight of ) popülarite kazanmak, beğenilmek, halk taraf ından tutulmak birini gafil avlamak, haz ırlıksız yakalamak keep up with aynı seviyeye ulaşmak, yetişmek keep up with aynı seviyeye ulaşmak, yetişmek hızına yetişmek birini şaşırtmak (otelde vb) yer ay ırtmak, kayıt yaptırmak bir yerden ayrılırken hesabı kapatmak neşelenmek, neşelendirmek temizlemek (orman, leke vb) iflas etmek dükkanı gün sonunda kapatmak tesadüfen kar şılaşmak tesadüfen kar şılaşmak (run across) come into mirasa konmak (inherit) hastalanmak, yataklara du şmek come into existence meydana gelmek, var olmak (1) ortaya çıkmak (2) filizlenmek üstesinden gelmek (deal with) (1) ayılmak (come to) (2) ziyaret etmek come over ziyaret etmek come round ayılmak reach an agreement uzlaşmaya varmak come to a halt sona ermek, bitmek aydınlığa kavuşmak yüz yüze gelmek yüz yüze gelmek yüz yüze gelmek ortaya bir düşünce atmak, uretmek ortaya bir düşünce atmak, üretmek ortaya bir düşünce atmak, üretmek intihar etmek kendini adamak -den oluşmak kaygılanmak ilgilenmek, ilgili olmak kafası karışmak akraba, bağlantılı olmak bağlantılı, ilgili olmak ikna olmak -ile uyumlu olmak baş etmek, üstesinden gelmek baş etmek, üstesinden gelmek, üstesinden gelmek
cope without cope without corry out count on count on count out covered in sth covered with sth cram one’s brains cross out cross out crowded with so cut across cut down (on) cut down (on) cut in cut out cut up dedicated to so/sth delighted at / with depend on derive pleasure from derived from sth develop a crash on develop a liking for develop fever devoted to so/sth die down die for doing disappointed at/about sth disappointed in/with so discriminated against so disgusted at / with so disgusted at sth divorced from so do away with do away with do away with somebody/something do away wjth do harm to Do I make myself clear? do nothing but V1 (DO) do one’s best do over do somebody a favour do up do without do without Don’t be long!
do without -- sız idare etmek sız idare etmek uygulamaya koymaklyürütmek (deney vb) bel baglamak, güvenmek, dayanmak rely on depend on bel ba ğlamak, güvenmek, dayanmak leave out çıkarmak,hesaba katmak -ile kaplı olmak, kapatmak -ile kapatmak beyin patlatmak, çok fazla çal ışmak üstünü çizmek, silmek üstünü çizmek, silmek ile dolu olmak go across kestirme yoldan gitmek cut back (on) azaltmak, k ısmak (sigara, alkol vb) cut back (on) azaltmak, k ısmak(sigara, alkol) sözünü kesmek, araya girmek, i şine engel olmak (interrupt) (bir yerden bir resim/tablo vb) kesip ç ıkarmak dilimlemek kendini adamak -den memnun olmak bel baglamak, güvenmek, dayanmak --- den zevk almak (take pleasure in) -den türemek birine tutulmak, birini çok sevmek (birini zamanla) sevmeye ba şlamak ateşi çıkmak kendini adamak yatışmak, dinmek (gürültü, ses vb) can’t wait to do yapmak için can atmak hayal kırıklığına uğramak hayal kırıklığına uğramak ayrımcılık yapmak tiksinmek tiksinmek boşanmak yıkmak (abolish) yıkmak (abolish) yıkmak, yok etmek, öldürmek yıkmak --- e zarar vermek Kendimi ifade edebildim mi? Anl ıyor musun? ---- nın dışında bir şey yapmamak elinden gelenin en iyisini yapmak start over sil baştan yapmak birine iyilik yapmak (1) kemer bağlamak (2) restore etmek cope without -- s ız idare etmek sız idare etmek Sakın geç kalma *** I won’t be long Geç kalmam!
Don’t make me laugh! done with sth doze off draw a conclusion from draw up dress up dressed in sth drive somebody crazy/mad drop by drop off drop out of drop out of drow up earn a living eat like a horse end in a draw end up in end up with engaged to so Enjoy it! equipped with sth every now and then every other day except for Exceptions don’t break rules! excited about sth exposed to sth face to face fall asleep fall fall fall fall
down into disfavour with into disrepute on the same date
fall out (with)
Beni güldürme! işi bitmek, tamamlamak fall asleep uyuya kalmak --- den sonuç ç ıkarmak taslak hazırlamak, plan çizmek resmi k ıyafet giyinmek, şık giyinmek giyinmek delirtmek, çıldırtmak stop by ziyaret etmek, (evine vb) damlamak yolcu indirmek (okulu vb) terketmek, bırakmak (okulu vb) terketmek, bırakmak taslak hozırlamak make a living geçimini sağlamak, parasını kazanmak kıtlıktan çıkmış gibi yemek (maç, oyun vb için) berabere bitmek (hapishane, hastane vb bir yerde) son bulmak, sonuçlanmak bir şeyle sonuçlanmak nişanlı olmak Afiyet olsun! donanmış olmak arada sırada, zaman zaman gün aşırı, birer gün arayla with the exception of -- n ın haricinde, -- den ba şka İstisnalar kaideyi bozmaz! heyecanlanmak maruz kalmak yüz yüze, bire bir uyuya kalmak yere düşmek --- ile muhalefete dü şmek itibarı zedelenmek, gözden dü şmek --- ile aynı tarihe denk gelmek kavga etmek
fill up with
kavga etmek aşık olduğundan ayrılmak X fall in love with birisi ile kavga etmek beklentiye cevap verememek (mükemmel, iyi vb) olmaktan çok uzak kendini evinde gibi hissetmek arzu etmek, istemek kendini sudan ç ıkmış balık gibi hissetmek once in a while k ırk yılda bir make out anlamak (understand) form doldurmak benzin deposunu doldurmak ile dolu olmak, dolmak
fill up with filled with
ile dolu olmak, dolmak -ile dolu olmak
fall out (with) fall out of love with fall out with somebody fall short of (expectations) far from being + adjective feel at home feel like + Ving feel like a fish out of water few and far between figure out fill out fill up
find it hard/difficult TO DO find out finished with sth flood in for a change for a fortnight for ages for certain for good for instance for no (good) reason for once for sale for short for some reason for sure for the benefit of for the purpose of for the sake of for the time being from experience from memory from now on from the horse’s mouth from time to time from top to head furnished with sth gain access to gain favour with get along with get along with get along/on with somebody get at get away (with) get away (with) get away with something get back get by get down get in touch with get into get off get on get on somebody’s nerves get on with
yapmakta zorlanmak öğrenmek, keşfetmek (discover, learn) -ile işi bitmek flock to bir yere akın etmek değişiklik olsun diye iki haftalığına uzun bir sure for sure kesin olarak, emin bir şekilde sonsuza kadar, ebediyen (forever) örneğin (for example ) durduk yere, sebepsiz yere sadece bir kereli ğine mahsus satılık bir ismin kısaltması (ODTÜ, NATO, TBMM vb ) bir takım sebeplerden dolay ı for certain kesin olarak, emin bir şekilde ---- nın yararı için, ---- e faydal ı olması için --- mek için, --- mek amac ıyla hatırına, uğruna, aşkına şu anda tecrübelere dayanarak by heart ezberden şu andan/tarihten itibaren (from this date forward ) ilk ağızdan (haber) zaman zaman ( at times ) tepeden t ırnağa döşenmiş gain entrance to --- e eri şmek, --- e ulaşmak birisinin gözüne girmek/beğenisini kazanmak get on with iyi geçinmek get on with iyi geçinmek birisi ile geçinmek ima etmek, demek istemek run off kaçmak, sıvışmak run off kaçmak, sıvışmak (1) alıp kaçmak, sıvışmak (para vb) (2) yaptığı bir kabahatin cezsını çekmemek, yanına kar kalmak kaybettiğin bir şeye kavuşmak geçinmek, hayatta kalmak (survive) moral bozulmak irtibata qeçmek, bağlantı kurmak (taksiye, asansöre vb) binmek araçtan inmek (toplu ta şıttan) binmek (toplu ta şıtlara) sinirlendirmek, delirtmek get along with biri ile iyi geçinmek, iyi arkadaş olmak
get out of
get along with biri ile iyi geçinmek, iyi arkada ş olmak (arabadan, asansörden vb) inmek (2) -- den uzak durmak
get out of
(arabadan, asansörden vb) inmek (2) -- den uzak durmak
get on with
get over get rid of get rid of get rid of get stranded get through doing something get up Get well soon! give birth to give in give priority/precedence to give rise to give somebody a blow give somebody a cold reception give somebody a lift give somebody a ring give somebody a shot give somebody a warm reception give somebody a warning give up give way to give/lend somebody a hand with something go astray go bankrupt go by / go past go cold with somebody go crazy go down with go down with go down with go for a stroll go in for go in for go into action go off go off go on go out go out of business go out of hand go go go go
over over senile through
go through go with
üstesinden gelmek, çözmek (sort out work out) (2)(hastal ık için) iyileşmek (pick up) (1) -- den kurtulmak (2) ba şından savmak (1) -- den kurtulmak (2) ba şından savmak (1) -- den kurtulmak (2) ba şından savmak, defetmek mahsur kalmak bir şeyi yapmakta muvaffak olmak uyanmak Geçmiş Olsun! Acil Şifalar Dilerim! doğurmak, doğum yapmak pes etmek, mücadeleye teslim olmak (surrender) (birine veya bir şeye) öncelik tan ımak give way to sebep olmak birine darbe indirmek birini soğuk karşılamak birini arabayla bir yere b ırakmak give somebody a shout birini telefonla aramak give somebody an injection a şı yapmak birini sıcak karşılamak birini uyarmak vazgeçmek, b ırakmak (abandon) give rise to sebep olmak, yol açmak birine yardım etmek (1) (hayvanlar için) sürüden ayr ılmak (2) (insan için) sap ıtmak iflas etmek --- nın önünden geçmek birinden soğumak go mad çıldırmak, kafayı yemek come down with hastalanmak, yataklara düşmek come down with hastalanmak, yataklara dü şmek hastalanmak, yataklara du şmek go for a walk take a walk yürüyü şe çıkmak yazıl ıya/yarışmaya girmek yazıl ıya/yarışmaya girmek take action harekete geçmek (1) patlamak (explode) (2) kurulu bir aletin çalmas ı (zil, çalar saat vb) (3) (yemek vb) ekşimek, bozulmak (1) patlanak (2) kurulu bir aletin çalmas ı (3) (yemek vb) ek şimek, bozulmak devam etmek (continue) yanan bir şeyin sönmesi (2) cereyanlar ın kesilmesi iflas etmek (go bankrupt) kontrolden çıkmak (1) göz atmak (go through) (2) ziyaret etmek bir şeye göz atmak, incelemek, göz gezdirmek bunamak bir şeye göz atmak, incelemek, göz gezdirmek go over bir şeye göz atmak, incelemek, göz gezdirmek uygun olmak, yakışmak (match)
go without grow into grow out of grow out of grow up hand in hand in hand in hand hand out hand out Handle with care! hang down have a look at have a memory/mind like a sieve have a row with somebody over something have a word with somebody have an affair with have an effect/impact on/upon have butterflies in one’s stomach have confidence in have difficulty/trouble (in) + Ving have no other choice but TO DO have to do with Help yourself! hold on hold up I haven’t the faintest/slightest idea! It is fine with me! It is no use/good + Ving It is raining cats and dogs It suits you! impressed with sth in (dire) need of in a bad temper in a hurry in a mess in a moment in a row in a way in accordance with in addition to in advance (of) in agony in aid of
dayanmak, idare etmek (su, yemek vb olmadan ) (elbisenin) tam oturmas ı, yakışması elbisenin küçük gelmesi elbisenin küçük gelmesi yetişkin olmak, büyümek elden teslim etmek elden teslim etmek (submit) el ele elden dağıtmak (distribute) elden daq ıtmak Dikkatli taş ıyın! telefonu suratına kapatmak göz atmak ( take a look at) berbat bir hafızası olmak birisiyle bir konuda tart ışmak birisiyle ciddi bir konuda konu şmak birisiyle ilişki yaşamak etkilemek, üzerinde etkisi olmak heyecandan midesine kramplar girmek güvenmek ( trust ) --- yapmakta zorlanmak ---- yapmaktan başka çare yok ile alakası/ilgisi olmak Buyrun yiyin! hang on (telefonda vb) beklemek gecikmek/soymak (banka),soygun yapmak En ufak bir fikrim bile yok! Benim için bir sakıncası yok! Bana uyar! ---- mak iyi olmaz/fayda etmez bardaktan boşalırcasına yağmur yağ ıyor Sana çok yakışmış! etkilenmek --- e (çok) ihtiyacı olmak asabi, sinirli alelacele, acelesi olmak (in haste) darmadağınık, pislik içerisinde az sonra, birazdan in succession artarda, peş peşe in some way in one way or anotherthis way or that way şöyle veya böyle, bir şekilde according to --- e göre apart from as well as ---e ilaveten, --- n ın yanısıra önceden, pe şinen in pain acı çekerek, ac ı içerisinde --- nın yararına (for the benefit of)
in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in
an answer to in response to in reply to cevap/kar şılık olarak in an attempt to in order to --- mek amac ıyla an effort to brief kısaca, özetle (in short) captivity esaret altında, tutuklu durumunda case of cash nakit ile ödeme charge of ---- den sorumlu, --- ile yükümlü birisiyle veya bir şeyle ortak noktası bulunmak common with compliance/agreement with -- uygun olarak, (emre) itaat ederek sonuç olarak (as a result) conclusion --- ile ba ğlantılı connection with consideration of göz önünde bulundurarak --- tehlikesiyle kar şı karş ıya danger of borçlu debt defiance of karşı çıkarak; karşı gelerek revaçta, rağbet gören demand at length ayrıntılı bir biçimde, uzun uzad ıya detail detention under arrest göz altında, tutuklu in a jumble düzensiz, karmakar ışık disarray disgust tiksinerek, iğrenerek due course zamanla, vakti gelince hatalı, yanlışlıkla (at fault) error exasperation öfkeyle, çok k ızgın bir şekilde excess aşırı miktarda in return for -- nın karşılığında, -- e kar şılık olarak exchange for existence var olan, mevcut (available) fact in reality aslında, işin doğrusu modaya uygun fashion favour of --- lehinde olmak, --- taraftar olmak flames alevler içerisinde genellikle general good condition iyi durumda, zarar ziyan görmemi ş haste telaşla, aceleyle (in a hurry) morali çok iyi, gününde (in a good mood) high spirits ink mürekkeple instalment taksitle ödeme uzunluk bakımından length light/view of --- nın işığı altında, --- y ı göz önünde tutarak aşık olmak love with morali bozuk, gününde değil (in a bad mood) low spirits moderation ılımlı bir şekilde, fazla abartmadan bir şeyi yapacak halde/psikolojide olmamak no mood for yakında, az sonra no time no uncertain terms kesin bir dille, laf ı gevelemeden söylemek as opposed to contrary to #AD? opposition to düzenli, tertipli order other words başka bir deyişle, diğer bir ifadeyle in agony acı içinde pain part kısmen particular özellikle şahsen, bire bir person
in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in
pieces place of practice prison private progress public pursuit of reality relation to reply to reproach respect of respect/regard to response to return for season secret self-defence short sight silence store for succession tears terms of the absence of the air the broad daylight the case of the circumstances the country the course of the event of the existence of the face/teeth of the habit of the limelight the long run the mean time the middle of the middle of nowhere the name of the open the presence of the short run the suburbs the wake of theory time touch with
paramparça --- nın yerine (instead of) uygulamada mahkum özel olarak devam etmekte olan, sürmekte olan alenen, açıkça, ulu orta yerde #AD? in fact aslında, doğrusu --- ile ilgili olarak in response to in an answer to cevap/kar şılık olarak sitemle, yakınarak, şikayet edercesine in relation to ---- ile ilgili olarak with respect/regard to --- konusunda in reply to in an answer to cevap/kar şılık olarak karşılığında (in exchange for ) mevsiminde (elma, muz vb), turfanda olmayan gizli bir şekilde nefsi müdafaa olarak, kendini savunmak amac ıyla özetle (in brief / in summary ) görünürde, görünebilir (visible) sessizce --- yı bekleyen, (yapılmayı) bekleyen in a row artarda, peş peşe ağlamaklı, ağlayan --- nın açısından, ---- e bak ımından (with respect to) --- nın yokluğunda muallakta, henüz net bir karar ç ıkmamış güpe gündüz --- durumunda normal şartlar altında kırsal kesimde, şehir merkezinden çok uzak --- esnasında, ---- s ırasında --- olduğu durumda in the presence of -- nın varlığında/huzurunda --- karşısında, --- e ra ğmen alışkanlığına sahip, yapmaya al ışkın çok ilgi gören, çok göze batan uzun vadede bu arada, bu süre zarf ında --- nın ortasında uçsuz bucaksız bir yerde --- nın adına, --- n ın emriyle (God,The king vb) açık alanda (out of doors) in the existence of n ın varlığında, nın huzurunda kısa vadede varoşlarda, kenar mahallede --- nın ardından, --- nın akabinde (sava ş, felaket vb) teoride, teorik olarak vaktinden biraz önce (on time just IN time tam vaktinde ) irtibat halinde
in trouble in tune in turn in vain in view of in vogue in/out of keeping with in/with the hope of inside out instead of interested in sth involved in sth iron out irrespective of join in join in jot down judging from jump out of one’s skin jump to a conclusion Just a moment/minute! keep abreast of keep ahead of somebody keep away (from) keep away (from) keep in touch with keep in touch with keep in touch with keep on keep on eye on keep out keep to keep to keep up with keep up with kick out kick the bucket knock down knock out knock somebody down knock somebody down knock something down knock something down know like the back of one’s hand known for sth later in the day later on laugh about
başı belada ahenkli sırayla boşuna, boş yere (of no avail) --- yı düşünerek, --- yı göz önüne alarak in fashion moda olan --- ya uygun olarak, --- ya uymayan --- umuduyla giysinin ters yüzünü giymek --- nın yerine (in place of) ilgilenmek karışmak, bulaşmak uzlaşmak, sorunu halletmek --- e bak ılmaksızın, --- e rağmen (regardless of) katılmak (participate in take part in) katılmak (participate in take part in) take down copy down write down not almak, kaydetmek --- den yola ç ıkarak, --- e bakılırsa ödü patlamak, çok korkmak erken (iyi düşünmeden) sonuç çıkarmak Bir saniye/dakika lütfen! yeni gelişmeleri öğrenmek, olup biteni ö ğrenmek birini geride bırakmak, önde gitmek uzak durmak uzak durmak get in touch with irtibata geçmek, bağlantı kurmak get in touch with irtibata geçmk, ba ğlantı kurmk irtibata qeçmek, bağlantı kurmak carry on yapmaya devam etmek, yapadurmak (continue) göz kulak olmak -- den uzak durmak, girmemek sadık kalmak, bağlı kalmak stick to sadık kalmak, bağlı kalmak (diyete, söze vb) catch up with hızına/seviyesine yetişmek catch up with hızına/seviyesine yeti şmek kovmak, kıçına tekmeyi basmak gebermek yıkmak, yerle bir etmek (1) darbe indirip bay ıltmak (2) şık elemek birine çarpıp devirmek birine çarpıp devirmek (1) yıkmak (demolish) (2) devirmek (1) yıkmak (demolish) (2) devirmek bir yeri avucunun içi gibi bilmek -ile tanınmak günün ilerleyen saatlerinde daha sonra bir olay aklına geldikçe gülmek
laugh off lay down lay off lead a modest life leave out leave somebody alone leave somebody to his own devices let alone DO let down let down let in let in on let out let out let up lie in ambush like two peas in a pod limited to sth listen in live off live on live on the dole live up to (expectations) look after look down on look forward to look forward to look forward to look into look into look like look out (for)
gülüp geçmek kural koymak işten çıkarmak (dismiss) (1) mütevazi bir hayat ya şamak (2) fakir olmak count out hariç tutmak, dahil etmemek (1) birini rahat b ırakmak(2)birini yalnız bırakmak birini kendi haline bırakmak ---- bir yana, ---- yapmak şöyle dursun, --- bunu b ırak yüzüstü bırakmak, hayal kırıklığına uğratmak yüzüstü bırakmak, hayal kırıklığına uğratmak (1) içeri buyur etmek (2) emmek, so ğurmak (absorb) haberdar etmek, bilgilendirmek serbest bırakmak serbest bırakmak (realease) yağmurun dinmesi (cease) pusuya yatmak bir elmanın iki yarısı gibi -ile sınırlı olmak konuşulanlara kulak kabartmak (overhear) sırtından geçinmek feed on ile beslenmek, ile geçinmek işsizlik maaşı ile geçinmek beklentiye cevap vermek ilgilenmek, bakımını üstlenmek aşağılamak dört gözle beklemek dört gözle beklemek dört gözle beklemek, sab ırsızlanmak araştırmak araştırmak benzemek watch out (for) dikkatle bak ınmak, aramak
look up to
watch out (for) dikkatle bak ınmak, aramak aramak (sözlükten, ansiklopediden kelime, bilgi vb) saygı duymak
look up to
saygı duymak
lose count of lose count of lose favour with lose one’s consciousness lose one’s temper lose touch with lose track of made out of make a bare living make a comment on make a fire make a fuss about
sayısını şaşırmak sayısını unutmak birisinin gözünden dü şmek bayılmak, bilincini kaybetmek(faint) öfkelenmek, sinirlenmek birisiyle irtibatı koparmak/kaybetmek birinin/bir şeyin izini kaybetmek -den oluşmak kıt kanaat geçinmek bir konuda yorum yapmak ateş yakmak sık boğaz etmek, üzerine çok dü şmek
look out (for) look up
make make make make make
a good point a living a recovery from allowances for contact with
iyi bir konuya değinmek earn a living geçinmek, hayatını kazanmak iyileşmek ( get over ) göz önünde bulundurmak, hesaba katmak keep/get in touch withbirisiyle irtibata geçmek
make out make out
kontak kurmak --- ile idare etmek, yetinmek (para vb) iki yakayı bir araya getirmek leave for head for -- e do ğru gitmek birisiyle arkadaşlık kurmak birisiyle dalga geçmek, birisiyle alay etmek en iyi şekilde faydalanmak (make the best of) kendini evinde gibi hissetmek (1) anlamak (figure out) (2) gözleriyle seçebilmek out (1) anlamak (figure out) (2) gözleriyle seçebilmek
make room for make room for
yer açmak yer açmak
make make make make
anlamak anlamak, --- den mana ç ıkarmak birini ihtiyaç fazlası görüp işten kovmak bir şeyi kamuoyuna açıklamak, izah etmek (1) uydurmak (fabricate) (2) olu şturmak (form, constitute) telafi etmek telafi etmek (compensate for) telafi etmek (compensate)
make contact with make do with make ends meet make make make make make
for friends with fun of most of oneself home
sense of sense of somebody redundant something public
make up make up for make up for make up for make up for make up to
telafi etmek (compensate) yalakalık yapmak (flatter)
miss out (on)
yalakalık yapmak (flatter) barışmak istifade etmek, yararlanmak (take advantage of) -ile evli olmak Sen kendi i şine bak! unutmak, gözden kaç ırmak, dahil etmeyi unutmak
miss out (on) miss out on an opportunity moreover Not that I am aware of now and again obliged to so of age of no avail off and on off duty offer somebody bribes on (that) date on a cruise on a diet on a large scale on a tour/trip
unutmak, gözden kaç ırmak, dahil etmeyi unutmak fırsatı kaçırmak furthermore also ayrıca, bunun yanı sıra, üstüne üstlük Bildiğim kadar ıyla hayır! at times from time to time zaman zaman minnettar olmak reşit olmuş, 18 yaşından büyük X under age reşit olmamış futile beyhude, boşuna, faydasız (in vain) on and off kesintili, zaman zaman görev başında olmayan, izinli birine rüşvet teklif etmek o tarihte kısa deniz yolculuğunda perhizde, diyette, rejimde büyük ölçüde turda, gezide (i ş gezisi vb)
make up to make up with make use of married to so Mind your own business!
on account of on air on all fours on an empty stomach on an expedition on arrival on average on board on fire on foot on good/friendly terms with on guard on his way (to) on holiday on leave on loan on my own on no account on occasions on purpose on sale on sight on strike on television on the agenda on the alert on the basis of on the brink/point of on the contrary on the decrease on the dot on the hour on the increase on the other hand on the outskirts on the phone on the point of on the spot on the spur of the moment on the strength of on the tip of one’s mind/tongue on the verge of on the whole on vacation on/in behalf of once again once in a blue moon one by one
--- den dolay ı, --- nın yüzünden yayında (radyoda, televizyonda) dört ayak üzerinde aç karınla, boş mideyle keşif gezisinde varınca, olaşınca ortalama binmiş, yüklenmiş (trene, uçağa vb. ) yanmakta olan (bina vb ) yürüyerek (by walk) birisi ile iyi geçinmek nöbette --- e do ğru giderken, --- n ın yolunda (eve, okula, vb ) tatilde izinde, izne ç ıkmış ödünç olarak, borç para / ödünç verilen (kitap, kaset ) kendi başına asla (under no circumstances) bazen, zaman zaman kasten, maksatlı indirimli (for sale satılık ) görür görmez grevde, greve ç ıkmış televizyonda gündemde tetikte on the strength of --- e dayanarak --- nın eşiğinde, --- n ın ucunda (yok olmanın vb) tam aksine, tersine azalan, düşüşe geçmiş X on the increase tam vaktinde saat başı artan, yükselişe geçmiş X on the decrease diğer taraftan, öte yandan şehrin eteklerinde telefonda konu şmak, telefona sahip olmak --- mek üzere olmak (be about to do) hemen, derhal (on the spot decision anl ık verilen karar) anlık verilen karar vb -e dayanarak (delil, teori, kan ıt vb )
open up (to)
dilimin ucunda on the edge of kenar ında, eşiğinde genel olarak konu şmak gerekirse (in general) tatilde, tatile ç ıkmış (on holiday) --- nın adına/namına once more bir daha, yeniden once in a while k ırk yılda bir teker teker, birer birer birine açılmak
open up (to)
birine açılmak
opposed to sth/so out of breath out of control out of curiosity out of danger out of date out of debt out of doors out of fashion out of interest out of job out of kindness out of luck out of order out of place out of practice out of print out of reach out of season out of sight out of the ordinary out of the question out of tune out of use out of work part with pass away pass out pay a compliment on pay a compliment to somebody on something pay attention to pay off peace and quiet pick out pick up pick up play a trick on play a trick on play down pleased about / with sth point out point out pour down prepared for sth pros and cons provided with sth Pull down
-e karşı olmak nefes nefese kontrol dışı out of interest sırf meraktan, merak etti ği için emniyette, tehlikeden uzak tarih, geçmiş borcu olmayan açık alanda yapılan etkinlik demode olan out of curiosity sırf meraktan, merak etti ği için between jobs i şsiz sırf nezaketten/kibarl ıktan dolayı (1) talihsiz, şanssız (2) sırf şans eseri bozuk, dağınık olmadık yere konmuş eş ya, bulunduğu yere ait olamayan elini eteğini çekmek / antrenmans ız olmak artık basılmayan, tedahülden kalkmak ulaşılamayan X (within reach ula şılabilir mesafede) serada yetişmiş, turfanda (elma, muz vb) gözden kaybolmak, görünmez (invisible) sıra dışı, olağanüstü (extraordinary) imkansız X (in question söz konusu ) ahenksiz, detone ( şarkı vb) artık kullanılmayan (disused) işsiz (off work izne ç ıkmış on leave) -- den ayr ılmak ölmek (die) bayılmak (faint) iltifatta bulunmak iltifatta bulunmak dikkat etmek (1) rüşvet vermek/yedirmek (buy off) (2) haraç vermek (3) borcunu kapatmak, tüm borcunu ödemek huzur ve sükunet, sessiz ve sakin seçmek (select) (1) anlamak kavramak (2) birini/bir şeyi bir yerden almak (3) iyile şmek (1) anlamak, kavramak (2) birini/bir şeyi bir yerden almak (3) iyile şmek, şifa bulmak (4) (dolmuşa, oto vb) yolcu almak kafaya almak, alay ederek tuza ğa düşürmek kandırmak, aldatmak ( deceive) küçümsemek, alay etmek, hafife almak -den memnun olmak call attention to draw attention to vurgulamak, dikkati çekmek dikkat çekmek, vurgulamak sağanak yağış -e hazır olmak bir durumun olumlu ve olumsuz yanlar ı sağlanmak, temin edilmek yıkmak, yerle bir etmek
pull through Pull yourself together! put aside put put put put
away away blame on curse on
put put put put
down faith in forth forward
put forward put into practice put matters right put off put on put out put pressure on put somebody at ease put through put through put up put up with put up with put up with put up with put/lay emphasis on quiet down receive a blow regain one’s consciousness regardless of related to sth / so release somebody on bail rely on rememred for sth rip off rule out rule out run a business run a high fever run across run for presidency run into run off run out run out of time/money run over rush in
şifa bulmak, iyileşmek (pick up) Toparlan ! Kendine gel ! Kendine mukayyet ol ! cast aside save up para biriktirmek, kenara para koymak düzenlemek, derlemek, toplamak düzenlemek, derlemek, toplamak suçlamak, suçu üzerine atmak lanetlemek tell off rezil etmek/f ırçalamak inanmak, güvenmek öne sürmek, söz konusu yapmak öne sürmek, söz konusu yapmak put forth öne sürmek, söz konusu yapmak uygulamaya koymak, yürürlüğe koymak (fulfil) işleri yoluna sokmak ertelemek/midesini buland ırmak/konsantresini bozmak giyinmek/kilo almak söndürmek baskı uygulamak ( urge/force ) birinin içine su serpmek (relieve) telefona bağlanmak telefona ba ğlanmak ağırlamak/baş üstüne koymak/monte etmek/fiyat art ırmak hoşgörülü olmak katlanmak hoşgörülü olmak/ katlanmak
hoşgörülü olmak/ katlanmak katlanmak, tahammül etmek (tolerate) vurgulamak, dikkat çekmek sessiz olmak, sesini kesmek darbe almak, darbe yemek ayılmak, kendine gelmek (come round) irrespective of --- e rağmen, --- e bak ılmaksızın bağlantılı, akraba olmak birini kefaletle serbest b ırakmak bel baglamak, güvenmek, dayanmak -ile hatırlanmak kazıklamak (overcharge) göz ardı etme, saymama, dahil etmeme (exclude, eliminate) göz ardı etme, soymama, dahil etmeme bir işletmeyi/iş yerini idare etmek/yönetmek ateşler içerisinde yanmak, çok ate şi çıkmak come across tesadüfen rastlamak başkanlığa adaylığını koymak (1) tesadüfen kar şılaşmak (come across) (2) bir yere veya bir şeye çarpmak (bump into) fotokopi ile ço ğaltmak (duplicate) tükenmek (expire) zamanın/paranın vb tükenmesi, bitmesi arabayla ezmek alel acele içeri girmek
rush out safe and sound satisfied with sth scared of so/sth see off see off see through sell out send for sentence somebody to life imprisonment separated from sth/so set fire to set off set out (on) set out (on) set somebody free set up settle down settle in shed light on shocked at sth show around show off show up shy away (from) sleep like a log slow down smoke like a chimney so as to sort out sort out speak for speak ill of speak out speak up speak with a stammer spell out stand for stand out stand out stay aloof to step by step step down stick to stick to stick to the subject strike up a friendship with
alel ecele d ışarı çıkmak sağ salim, kazasız belasız (intact) -den memnun olmak -den korkmak uğurlamak wave off uğurlamak (1) birinin iç yüzünü/niyetini anlamak (2) durumun/olay ın iç yüzüne vakıf olmak, olup biteni iyi anlamak satıp tüketmek (2) çok sat ıp tükenmek (kaset, kitap vb) (doktor, muslukçu vb) çağırtmak ömürboyu hapse mahkum etmek -den ayrı olmak, ayrılmak ateşe vermek, kundaklamak (arson) (1) yola çıkmak (set out) (2) ba şlatmak (launch) set off yola çıkmak, yolculuğa çıkmak set off yola ç ıkmak, yolculuğa çıkmak birini serbest bırakmak kurmak hızlı bir hayat tarzından elini ete ğini çekmek, durulmak yerleşmek aydınlatmak, açığa kavuşturmak (bring into light) çok şaşırmak etrafı gezdirmek hava atmak turn up çıkagelmek, varmak (partiye, derse vb) çekinmek, -- den utanmak kütük gibi uyumak yavaşlamak çok fazla sigara içmek, tiryaki olmak in order to in an attempt/effort to --- mek için problem çözmek sınıflandırmak problem çözmek/sınıflandırmak -- nın adına konuşmak birisi hakkında atıp tutmak, kötü konuşmak itiraf etmek (confess) konuşurken sesini yükseltmek kekeleyerek konuşmak, kekelemek (TBMM, AIDS, UFO gibi k ısaltmaları) açılımını yazmak temsil etmek, anlam ına gelmek (UFO stands for “Unidentified Flying Object” kabak gibi sırıtmak, göze çarpmak kabak gibi sırıtmak, göze çarpmak birine veya bir şeye soğuk durmak, sıcak bakmamak adım adım, yavaş yavaş istifa etmek (resign) keep to sadık kalmak, bağlı kalmak (diyete, söze vb) sadık kalmak, bağlı kalmak konuya sadık kalmak, konudan sapmamak birisiyle arkadaşlık kurmak
somebody surprised at sth switch/turn on synchronized with sth take a nap take advantage of take after take take take take
after bribes care of charge of
take down take in take into account/consideration Take my word for it! take no notice of take off take off take offence take on take one’s mind off take out take over take over take part in take pleasure in take pride in take pulse take revenge on take somebody by surprise take somebody/something as he/it is take temperature take the day/week off take to take up (with) take up (with) Take your time! talk behind somebody’s back talk into tear down tear down tear out tear up tell the difference between terrified of sth/so the chances are that the cost of living
şaşırmak çalıştırmak, açmak (elektrik vb) ile uyum içinde olmak şekerleme yapmak, uyumak istifade etmek, yararlanmak ( make use of ) benzemek look like benzemek (resemble) birine rüşvet yedirmek ilgilenmek, bakımını üstlenmek ( look after ) devralmak ( take over ) jot down copy down write down not almak, kaydetmek (1) elbise daraltmak (2) anlamak (3) birini kand ırmak
hesaba katmak, dü şünmek Benim nasihatime kulak ver! kale almamak, iplememek ( ignore ) k ıyafet çıkarmak uçak-havalanmak k ıyafet çıkarmak/uçak-havalanmak/kilo vermek/taklit etmek/mal ın piyasadan kalkması alınmak, gücenmek, gücüne gitmek (resent) üstlenmek (sorumluluk) (assume) kafayı dağıtmak, kafayı dinlemek pull out diş çekmek/çöpü d ışarı atmak take charge of devralmak take charge of devralmak katılmak ( participate in join in ) den hoşlanmak/zevk almak (derive pleasure from) gurur duymak ( be proud of ) bir hastanın nabzını ölçmek intikam almak catch somebody by surprise şaşırtmak birini/birşeyi olduğu gibi kabul etmek bir hastanın ateşini ölçmek (bir günlük/haftalık) izne çıkmak istemek, arzulamak hobi edinmek,yer zaman kaplamak hobi edinmek,yer zaman kaplamak Rahatına bak! Daha bol bol vaktin var! birinin dedikodusunu yapmak ikna etmek (persuade) pull down knock down y ıkmak, yerle bir etmek yıkmak, yerle bir etmek defterden sayfa kopar ıp çıkarmak yırtmak, parça pinçik etmek arasındaki farkı anlamak çok korkmak it is likely that muhtemeldir ki, galiba -hayat pahalılığı
the other day There is no point/sense in + Ving think over think over think up thrilled at / with sth throw away tip off tired from sth tired of sth To be honest to the point touch on troubled with sth/so Try as you may/might,… try on try out tum down turn down turn off turn up under age under arrest under discussion under guarantee under no circumstances under pressure under the disguise of under the heading of under the impression of under the influence of under the pretext of under the weather under/in the circumstances up to date upset with so/sth upside down use up use up used to sth/so wait on wake up walk out wander off the subject Watch your steps! wave off wave off wear away wear away
bir kaç gün once, geçenlerde ( a few days ago) --- nın bir manası yok derin derin dü şünmek derin derin dü şünmek think out dream up yeni bir şeyler düşünmek, akıl etmek çok heyecanlanmak çöpe atmak bilgilendirmek (inform) den yorulmak -den bıkmak To be frank doğrusunu söylemek gerekirse, dürüst olmak gerekirse konu ile ilgisi olmak point out değinmek, vurgulamak (emphasize) -ile başı lada olmak Ne kadar u ğrasırsan uğraş, … üzerinde denemek (elbise, ayakkab ı vb) (metod, teknik, yol yordam vb) denemek (1) (televizvon, radyo vb) sesini k ısmak (2) geri çevirmek, reddetmek (1) (televizyon, radyo vb) sesini k ısmak (2) geri çevirmek, reddetmek kapatmak (çalışan bir makineyi/ışığı vb) ses açmak/varmak, ula şmak reşit olmayan, 18 ya şını henüz doldurmamış X (of age) in detention göz alt ında, tutuklu tartışılan garanti altında hiç bir koşulda, asla (on no account) baskı altında --- maskesi alt ında --- başlığı altında --- izlenimi edinmi ş --- nın etkisi altında --- bahanesiyle morali bozuk (in a bad mood) normal şartlar altında up to now up to the present time şu ana kadar hayal kırıklığına uğramak baş aşağı kullanıp tüketmek kullanıp tüketmek -e alışkın olmak birilerine hizmet etmek, servis yapmak uyanmak, uyandırmak bir şeyi/birisini protesto ederek bulundu ğu yeri terk etmek konudan sapmak Önüne bak! Ad ımlarına dikkat et! see off uğurlamak uğurlamak aşınmak, yıpranmak aşınmak, yıpranmak
wear off wear off wear somebody out wear somebody out wear something out wear something out What is wrong with you? wipe down wipe down wipe off with a view to with ease with/in respect to without delay without doubt without fail without regard to without warning work out work out worried about sth You are kidding me! You have got a point!
(toprağı vb) aşındırmak aşındırmak yormak, yıpratmak (tire out) yormak, yıpratmak (tire out) eskitmek, yıpratmak eskitmek, yıpratmak Senin neyin var? bir zemini temizlemek wipe off (bezle, f ırçayla vb) bir zemini temizlemek bir zemini temizlemek --- mek amac ıyla kolaylıkla, rahat bir şekilde --- nın açısından, - e bak ımından (in terms of) hemen, gecikmeden ( immediately ) şüphesiz aralıksız, fire vermeden, hatas ız regardless of --- e bakmaksızın, --- olursa olsun ansızın, pat diye, birden bire ( all at once) (1) zor bir durumun üstesinden gelmek (2) problem çözmek (3) hesaplamak (1) zor bir durumun üstesinden gelmek (2) problem çözmek (3) hesaplamak kaygılanmak, endi şelenmek Benimle kafa buluyorsun! Şaka yap ıyorsun! Haklısın!