AKTARMA SÖZLÜĞÜ E-Kitap
Türk dillerinden Anadolu Türkçesi’ne
Deniz KARAKURT
Açıklamalar
AKTARMA SÖZLÜĞÜ
Dijital Sürüm için: 1. Bu kitap kesinlikle ücretsizdir. Herhangi bir bedel talep edilemez. 2. Kaynak belirtmeden alıntı yapılamaz, kullanılamaz.
Deniz Karakurt
3. Yazarın izni olmadan basılamaz. 4. Yazarın izni olmadan kısmen de olsa değiştirilemez. 5. Serbestçe dağıtılabilir ve paylaşılabilir.
Sözlük Etimoloji
Türkçe Türk Lehçe ve Şîveleri, Moğolca Lehçe ve Şîveleri 224 Sayfa
12+
BİRİNCİ BASKI Ağustos, 2017 / TÜRKİYE
ONİKİ YAŞ VE ÜZERİ OKUYUCULAR İÇİNDİR.
Kaynak göstermek kaydıyla her tür alıntı yapılabilir. (İlgili alıntılar için yasal gerekçedir.) © DENİZ KARAKURT, 2017 Tüm Hakları Saklıdır.
İÇİNDEKİLER: GİRİŞ: Sayfa – 3 SÖZLÜK: Sayfa – 5 TABLOLAR: Sayfa – 208 ETİMOLOJİK AÇIKLAMALAR: Sayfa – 216
F-KLAVYE
GİRİŞ
Türkçe târih içerisinde pek çok kola ayrılarak Dünyâ’nın değişik bölgelerine yayılmıştır. Bu kollar her ne kadar Türkçe çatısı altında yer alsalar da farklı isimlerle anılmıştır, çünkü bağımsız birer dil olma niteliği kazanmışlardır. Bu yayılma süreci içerisinde yabancı diller ile etkileşime giren Türk dilleri pek çok yabancı kelimeyi dil varlığının içerisine katmıştır. Bu kaçınılmaz bir durumdur ve yeryüzündeki tüm diller için geçerlidir. Dolayısıyla yabancı kelimelerin belirli bir oranda varlığı bir dil için endişelenilecek bir durum değildir. Fakat öteki taraftan dilin kendi olanakları ile karşılanabilen bir kavram için yabancı bir sözcüğü kullanmanın ne kadar gerekli ve mantıklı olduğu da tartışmalı bir konudur. Bu sözlükte şu anda günümüzde var olan tüm Türk kökenli diller taranarak, Türkiye Türkçesi’ne (Anadolu Türkçesi’ne) söyleyiş açısından uygun olan Türkçe kelimeler aktarılmaya çalışılmıştır. Böylece pek çok yabancı kaynaklı kelimeye de karşılık bulunmuş olmaktadır. Yapılan çalışmada kesinlikle her sözcük aktarılacak diye ısrarcı olunmamış, mümkün olduğunca Anadolu Türkçesi açısından söyleyiş kolaylığı ve kulağa uygunluk dikkate alınmaya çalışılmıştır. Elbetteki yine de bazı yerlerde zorlanmalar da bulunduğu görülecektir, çünkü söyleyiş kolaylığının nesnel kriterlerinin olmadığı da bir başka gerçektir. Bu sözlükte bulunan sözcüklerin hiçbirisi yazarın kendisi tarafından türetilmiş değildir. Neredeyse tamamı binlerce yıllık kültür birikiminin bir sonucu olarak halk ağızlarında kendiliğinden ortaya çıkmış kelimelerdir. Çok az bir bölümü ise devlet kurumları tarafından türetilmiş ama toplumsal kabul görmüş sözcüklerdir. Aktarma yapılırken kelimelerin neredeyse yüzde seksen kadarı, aynen olduğu gibi hiçbir değişiklik yapılmadan aktarılmıştır. Geriye kalan az bir kısmında Anadolu Türkçesi’ne uyarlama amacıyla çok küçük ses değişiklikleri yapılmış olup bu değişiklikler de kelime başına bir veya iki harfi geçmemiştir. Çok nadiren ise asıl anlamdan tümüyle kopmamak kaydıyla bazı anlam kaydırmaları yapılmış olup, bu durumda ise asıl anlam yine verilmiştir. Bu sözlüğün hazırlanabilmesi için uzun yıllar boyunca çok geniş kapsamlı bir tarama yapılmıştır. En büyük güçlük ise yabancı kökenli kelimeleri ayıklamak olmuştur. Türkçe gibi görünen ama yabancı dillerden gelen sözcükler en büyük yanıltıcılardır. Bu sözcükler o derece Türkçeleşmiş ve kulağa o kadar uyumludur ki yabancı kökenli olduklarını kaynak taraması yapmadan anlamak mümkün değildir. Bunlar da her ne kadar artık Türkçe’nin ayrılmaz bir parçası olsalar da yine de sözlüğün kapsamı dışında bırakılmışlardır elden geldiğince. Yine de anlaşılamayan ve gözden kaçanlar elbetteki olmuştur. Bazen de alternatifi bulunmayan yabancı kelimeler köken belirterek verilmiştir. Türkçe’nin söz varlığında zâten bulunan kelimelerin neredeyse tamamı yine sözlüğe katılmamıştır. Yalnızca yeni sözcüklerin eklenmesi amaçlanmıştır. Fakat tesâdüfi olarak Anadolu Türkçesi’nde yer alan pek çok sözcüğün de yer almış olması kaçınılmazdır. Ayrıca devlet kurumları tarafından masa başında türetildiği zannedilen pek çok örneğin de aslında halk dilinden alınarak kullanıma sokulmuş olduğunu gösteren pek çok örnek de sözlükte yer almıştır. Her ne kadar yazarın emeği ve harcadığı zaman bu sözlüğü kendisine ait kılsa da bu sözlükteki her bir kelime geçmişiyle ve geleceğiyle, yayıldığı tüm coğrafya itibariyle Türk Milleti’ne ve Türkî kökenli uluslara aittir. Bu nedenle hiçbir çekince duyulmaksızın kaynak göstermek kaydıyla istenildiği kadar alıntı yapılabilir, kopyalanabilir, kullanılabilir. Müsterih olunması gereken diğer bir husus ise bu sözlükteki hiçbir sözcüğün uydurma olmayışıdır. Kaynak kontrolü ile bu durum rahatlıkla teyit edilebilir.
Sözlüğün amacı yabancı dillerden arındırılmış mutlak Öz-Türkçe bir dil oluşturmak kesinlikle değildir. Böyle bir şeyin olması da zâten mümkün değildir. Ancak yine de pek çok yabancı kelimeye bizzat halk kültürünün karşılık üretebildiği de rahatlıkla görülecektir. Bu sözlüğün içerisinden herkes birkaç kelimeyi günlük hayatın içerisinde kullanabilirse Türkçe’nin zenginliği ve söyleyiş gücü artacaktır. Özellikle kitap veya dergi, gazete yazarlarının ve bilimsel eserler üretenlerin fazla değil üç veya dört kavramı bile kullanmaları önemli bir katkı sağlayacaktır. Ancak sözlüğün hazırlanması aşamasında net olarak tespit edilmiş olan husus, Dünyâ’da hemen her alanda Latince’yi esas alan bir bilim dilinin gelişmiş ve gelişmeye de devam etmekte olduğudur. Maalesef tüm Dünyâ’da herhangi başka bir dil içerisinde bu duruma ikinci bir alternatif oluşturulabilmiş değildir. Elektronik araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte İngilizce de teknolojik kavramları da adlandırmada kullanılan tek dil hâline gelmiş durumdadır. Tam da bu noktada Türkçe için söylenebilecek en önemli şey, bir an önce bilim ve teknoloji kavramlarının karşılıklarının oluşturulması gerekliliğidir. Bu çalışmada buna öncülük edebilecek örneklere de yeterli olmasa da yer verilmeye çalışılmıştır. Fakat kavramlar yine halk ağzından alınmış olduğundan kapsam sınırlı kalmıştır. Çünkü bilim dili üretebilmek için halk ağzı bir yere kadar etkili olmakta, belirli bir aşamadan sonra yetersiz kalmaktadır. Fakat hiç olmazsa toplum tarafından da kullanılan bazı temel kavramlara karşılık üretilebilmiş olduğu görülecektir. Ayrıca bu sözlüğün etimoloji çalışması yapanlar için de önemli bir boşluğu doldurarak katkı sağlaması amaçlanmıştır. Fakat uzun çözümlemeler yerine birkaç kelimelik açıklamalar yeterli görülmüştür. Yalnızca kitabın sonunda bazı sözcüklerle ilgili görüşlere yer verilmiştir. Deniz Karakurt 2017
Yazar artık vazgeçilmez bir kaynak konumuna gelmiş olan “Türk Söylence Sözlüğü”nden sonra ikinci sözlük çalışması olan “Aktarma Sözlüğü” ile Türkçe’nin gizli gücünü bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.
-AABA: Abla ABAÇI: Öcü, korkutucu varlık [Benzer: Abası, Abakı] ABAKAN: 1. Kral, hükümdar 2. Cömert ABAKAY: 1. Kraliçe, kadın hükümdar 2. Büyükanne ABAKI: Bostan korkuluğu ABASI: 1. Kötü ruh 2. Şeytan ABAY: 1. Sayın (saygı sözü, erkeklere) 2. Dikkat ABAYLAMAK: 1. Dikkat etmek 2. Hürmet etmek ABAZA: 1. Doyumsuz (cinsellik) 2. Kadınsız/Erkeksiz ÂBİ: Ağabey (Türkçe’den) ABRA: 1. Dara 2. Yeraltı canavarı ABRAÇ: Dümen ABRAMAK: Dümen kullanmak ABRAMAN: Kaptan ABULÇA: 1. İttifak 2. Soy atası [Benzer: Amulca] ABZAR: Ahır ACAR: 1. Yeni 2. Güzel (köken net değil) ACAŞMAK: Yolunu kaybetmek, kaybolmak ACATAY: 1. Kız kardeş (küçük) 2. İki uçlu çatal ACAY: Sayın (saygı sözü, kadınlara) ACAYMAK: 1. Sıla hasreti çekmek 2. Ümitsizleşmek ACIK: 1. Elem, keder 2. Trajedi ACIKLAMAK: Kederlendirmek ACIKSAMAK: İştahlanmak ACILDAMAK: Darılmak, gücenmek ACIRAMAK: Mahrum olmak ACIRGA: Turp ACITAŞ: Alümen, şap AÇA: 1. Abla 2. Teyze AÇACAK: Kalemtraş
AÇAL: Deterjan AÇALA: Bilinmeyen kişi, anonim AÇALAMAK: 1. İkiye ayırmak 2. Deterjanlamak AÇAR: Anahtar AÇARA: Açı, zâviye (matematik) AÇARGA: 1. Anahtar 2. Giriş kodu, şifre AÇARMAK: Dikkat etmek AÇARAMAK: İkiye ayırmak AÇI: Zâviye (matematik) AÇILAĞAN: Kapı kanadı AÇINMAK: 1. Reform yapmak 2. Merhamet etmek AÇIRGAMAK: 1. Tamah etmek 2. Açgözlülük etmek AÇIRMAK: Aç bırakmak AÇITKAN: Maya, ferment AÇITMA: Mayalanmış, fermente AÇKI: Perdah, parlaklık verme AÇKURSAK: Açgözlü, gözü doymaz AÇNAVUR: Sucuk (köken net değil, Açna: Maya) AÇSAMAK: Aralamak, yarı açmak AÇTIRAN: İştah verici, iştah açıcı ADAĞAN: 1. Fedâkar 2. Dağ tanrısı (mitoloji) ADAK: Nezir ADAKAY: Büyükbaba, dede ADAKLAMAK: 1. Yürümek 2. Adak adamak ADAKLANMAK: 1. Yürümek 2. Adak adamak ADALDAŞMAK: Helalleşmek (ad alıp vermek) ADALGA: 1. Terim 2. Adlandırma ADALGAN: Nominatif, adlandırılmış ADALMAK: Şöhret kazanmak, ünlenmek ADALYOL: Hidâyet, doğru yol ADANÇ: 1. Fedâ, başkoyma 2. Vaat 3. Taahhüt
ADANGAN: Fedâi
AĞDUK: 1. Kutsal 2. Saf (temiz)
ADANMAN: Fedâkar
AĞGARIN: Penguen
ADARGAL: Gıpta
AĞINÇ: 1. Cereyan, akım 2. Elektrik
ADARGAMAK: Gıpta etmek
AĞINMAK: Özgürleşmek, hürleşmek
ADAY: 1. Namzet, kandidat 2. Başvuran
AĞIRŞAK: 1. Disk, kurs 2. Tekerlek diski
ADIRMAN: Yulaf
AĞIŞ: 1. Yükselme 2. Göğe çıkma (Hz. İsa)
ADKOŞMA: Lakap takma
AĞIŞMAK: 1. Yükselmek 2. Göğe çıkmak (Hz. İsa)
ADKOŞMAK: Lakap takmak
AĞITMAK: 1. Yükseltmek 2. Ağıt okumak
ADLAŞMAK: Bahse girmek
AĞIZDANMAK: Doğaçtan şiir okumak
ADUĞÇUN: Seyis, at bakıcısı
AĞIZDIRIK: Gem
ADUK: Anonim, ismi bilinmeyen
AĞLAZ: Mızıkçı, oyunda ağlayan
ADURHAY: 1. Soy Atası 2. Karaçay-Balkarların atası
AĞLAZLAMAK: Mızıkçılık yapmak, oyunda ağlamak
AĞAK: Çiçek hastalığı
AĞLAZLIK: Mızıkçılık, oyunda ağlama
AĞAL: 1. Ruh çağırma 2. Saygı sözü (“Hazreti” gibi)
AĞMA: Meteor, şahap
AĞALÇI: 1. Ruh çağırıcı 2. Hastalık 3. Misâfir
AĞMAK: Yükselmek
AĞALAY: Pembe renk
AĞMAYA: Beyaz tenli şişman çocuk (kız)
AĞALCAN: Ev örümceği 2. Örümcek adam (kurgu)
AĞNAMAK: Yerde yuvarlanmak (hayvan, eşek, kedi)
AĞAN: 1. Dua 2. Hayvan ruhu 3. Ced, ata
AĞRAM: Ağırbaşlı
AĞAR: 1. Atmosfer, hava 2. Bal arısı
AĞRAMLAMAK: Ağırbaşlı davranmak
AĞARÇAN: Lor peyniri
AĞRAS: Mütevâzi, alçakgönüllü,
AĞARMAG: Karabuğday unu
AĞRINMAK: 1. Rahatsızlanmak 2. Zoruna gitmek
AĞARSINMAK: Kendini ağırdan satmak
AĞTAYA: Beyaz tenli şişman çocuk (erkek)
AĞARTAÇ: Çamaşır suyu
AĞU: Zehir [Benzer: Avu, Ağı]
AĞARTKA: Bira
AĞULAÇ: 1. Zehirli madde 2. Zehirli yemek
AĞAS: Kakım (hayvan) [Benzer: As]
AĞULANMA: Zehirlenme
AĞAT: Beyaz ev ördeği
AĞURÇA: Salatalık, hıyar (bitki)
AĞATAY: Erkek kardeş (küçük)
AĞYA: Tepeli doğan kuşu
AĞAZ: Gelincik (hayvan)
AĞZAÇAR: 1. İftar 2. İftâriyelik, iftarlık yiyecek
AĞAZAK: Ağaç fidanı, küçük ağaç
AĞZALAK: Ağız dalaşı, tartışma
AĞAZDANMAK: Dedikodu yapmak
AĞZAMA: 1. Söz verme 2. Sözlü taahhüt
AĞCAKUTAN: Ak pelikan kuşu (kutsal sayılır)
AĞZAMAK: Söz vermek
AĞZINMA: Pişmanlık
AKKAN: Lenf, lenfa
AĞZINMAK: Pişmanlık duymak
AKKARINCA: Termit, beyaz karınca
AHAR: Akarsu [Benzer: Akar]
AKKOR: Florasan
AHLAV: 1. Ahlama, inleme 2. Âh etme, bedduâ
AKLAR: Kapitalistler, sosyalizm karşıtları
AHSINMAK: Ah etmek, iç çekmek
AKLAV: Berât
AHTARMA: Nadas
AKMAN: 1. Nezih 2. Şubat ayı
AHTARMAK: Nadasa bırakmak [Benzer: Aktarmak]
AKMAY: Sâde yağ, katışıksız tereyağ
AKA: Amca
AKPAN: Ocak ayı
AKAÇ: Dren
AKRAÇ: 1. Helki 2. Su kabı
AKAÇLAMA: Drenaj
AKRAR: Bereket töreni (Arapça “İkrar” ile ilgisizdir)
AKAÇLAMAK: Drenaj yapmak
AKRAŞIN: Albino
AKAĞAN: 1. Likit 2. Akmakta olan (kurumamış)
AKSIM: Protein (bilimsel)
AKAK: 1. İnci 2. Mecrâ
AKSIMAK: 1. Berât istemek 2. Temyize gitmek
AKALAY: Alüminyum (Akkalay > Akalay)
AKSINMAK: 1. Berât etmek 2. Temize çıkmak
AKARYAKIT: Fueloil, sıvı yakıt
AKSIRGAK: Ak sarmaşık
AKATOY: Yaz bayramı (21 Haziran)
AKSUYAK: Sosyete
AKBUĞA: 1. Beyaz ejder 2. Tıp tanrısı 3. Tıp simgesi
AKŞAR: Badana
AKBUR: 1. Tebeşir 2. Tebeşir taşı
AKTANMAK: 1. Haklı çıkmak 2. Berât etmek
AKÇA: 1. Para 2. Para birimi (“Lira” gibi)
AKTARGA: 1. Fırıncı tahtası 2. Faks cihazı
AKÇALAY: 1. Nakdî 2. Parasal
AKTOMUR: Lenf damarı
AKÇASIZ: Bedâva, parasız
AKULA: Köpekbalığı (Rusça’dan)
AKÇURA: 1. İyi cin 2. Zararsız hayâlet
AKUNA: Dalgıç kuşu
AKI: Cömert, eli açık
AK-UY: Beyaz Saray (Ak Ev)
AKILAMAK: Cömertlik yapmak
AKYUMUR: Beyaz turp
AKIN: 1. Halk ozanı 2. Hücum
AKYUVAR: Lökosit (kan hücresi)
AKINAY: Kadın halk ozanı
ALABUĞA: Balina (Buğa: Ejderhâ benzetmesi ile)
AKINÇ: 1. Cereyan, akım 2. İlham, esin
ALAÇIK: Kulübe, baraka
AKINDIRIK: 1. Reçine 2. Bitki veya ağaç özü
ALAĞAN: Fâtih, fetheden
AKIŞKAN: Likit
ALAĞÇIN: Çok renkli, karışık renkli
AKIZ: 1. Tesir, etki 2. Kuğu
ALAK: 1. Yabâni ot 2. Bataklık
ÂKİ: Abla (Çuvaşça’dan)
ALAKÇIN: 1. Yabâni ot ayıklayıcısı 2. Yaşam tanrıçası
ALAKLAMAK: Yabâni ot ayıklamak
ALAZDAMAK: 1. Tütsüleme 2. Ateş tedâvisi
ALAKAY: Budala, ahmak, sersem
ALAZDAV: 1. Tütsülemek 2. Ateş tedâvisi yapmak
ALAKURŞAK: Gökkuşağı
ALAZLAMAK: 1. Tütsülemek 2. Ateş dolaştırmak
ALAMA: Kızıl Giysi (“Al Aba” anlayışının kökeni)
ALAZLAMA: 1. Tütsüleme 2. Ateş dolaştırma
ALAMAK: 1. Can almak (öldürmek) 2. Fethetmek
ALBAN: 1. Harç (vergi) 2. Arnavut, Şkip
ALAMAN: 1. Fâtih, fetheden 2. Ganîmet
ALBANÇA: Arnavutça, Şkipçe
ALAN: 1. Dost 2. Meydan
ALBANYA: Arnavutluk, Şkipiye
ALANDAMAK: Şüphelenmek
ALBASMAK: 1. Cin çarpmak 2. Hummâ olmak
ALANDAV: 1. Şüphe 2. Endişe
ALBAY: Miralay (askerî rütbe)
ALANIR: Tarla faresi (Microtus arvalis türü)
ALBIS: 1. Cadı 2. Alkarısı
ALAPAY: Aşık kemiği
ALCAMAK: Hayret etmek
ALARGA: 1. Ahize 2. Radyo alıcısı
ALCAŞMAK: Hayret etmek (birlikte)
ALARMAN: 1. Tesellüm eden 2. Alacaklı
ALCIMAK: Alzheimer hastası olmak
ALARTMAK: Kızıl renge boyamak
ALCIRAMAK: Alzheimer hastası olmak
ALASIYA: Alivre, önceden ödenmiş
ALÇA: Vişne
ALAŞ: 1. Savaş nârası (“Alaş!” diyerek) 2. Millet
ALÇAYAK: Fincan
ALAŞA: 1. Sevimli 2. Renkli kilim 3. Kazakların atası
ALÇAZMAK: 1. Kızarmak (meyve) 2. Çiçek açmak
ALAŞLAR: Kazak, Kırgız ve Tatarlar’ın ortak adı
ALDA: Hîle
ALAŞTAMAK: “Alaş! Alaş!” diye bağırmak
ALDAÇ: Hîle
ALAŞAR: Hadım, iğdiş
ALDAÇI: Ölüm meleği (din, mitoloji)
ALAŞIM: Metal karışımı
ALDAKÇI: 1. Hîlebaz 2. Soytarı, hokkabaz
ALAŞMAK: 1. Karışmak 2. Melezleşmek
ALDALAMAK: Yalan söyleyerek tesellî etmek
ALAŞMAN: Melez, hibrit
ALDAMAK: 1. Hîle yapmak 2. Kaybetmek
ALAŞUR: Kasvetli hava, boğucu hava
ALDAMAN: Sahtekar
ALAV: 1. Alev 2. Ateş tanrıçası (mitoloji)
ALDAL: 1. Günah 2. İnsanın kendini aldatması
ALAVAN: Timsah (köken net değil)
ALDANÇ: 1. Sahtekarlık 2. Dolandırılma
ALAVKU: Orman güvercini
ALDAMÇI: Sahtekar
ALAY: 1. Askeri birlik 2. Öyle 3. Kasım ayı
ALDAR: 1. Hîleci 2. Şan, ün 3. Kurnaz
ALAYAK: Sahtekar
ALDAŞ: Muvâza
ALAYTMAK: Gözleri kızarmak
ALDAŞMAN: 1. Muvazâcı 2. Kama
ALAZ: Alev 2. Ateş tanrısı (mitoloji)
ALDAV: İğfal
ALDAVÇI: İğfal eden
ALLAR: Bolşevikler, sosyalizm savunucuları
ALDIRAŞ: 1. Umursama 2. Telaş
ALMA: Elma
ALGA: İleri, ileriye doğru
ALMAÇ: Reseptör
ALGANA: Levrek balığı
ALMAĞAN: Kızıl sincap
ALGASAMAK: 1. Acele etmek 2. Telaş etmek
ALMAR: Depo, ambar
ALGASAV: 1. Aceleci 2. Telaşlı
ALMARGA: Antrepo
ALGAY: 1. Şaşı 2. Kör 3. Tencere
ALMAŞ: Mübâdele
ALGI: Hissiyat
ALMAŞKA: Metagenez
ALGIŞ: 1. Hayırdua 2. Temenni
ALMAŞMA: Kambiyo
ALIĞAN: 1. Kör 2. Körlerin koruyucu meleği
ALMAŞMAK: Mübâdele etmek
ALIK: Sersem (aklı alınmış kişi)
ALMAZ: Cadı, [Benzer: Albıs]
ALHUR: Erik (Ancelika türü)
ALMILA: Yabâni elma
ALIM: 1. İbret 2. Bahşiş
ALNAÇ: Cephe (önyüz)
ALIMÇI: 1. İbret alan 2. Bahşiş toplayıcı
ALNAMAK: Dikkatsizlik etmek
ALIMGA: Hükümdar kâtibi
ALNAY: Dikkatsizlik
ALIMLAMAK: Borçlanmak
ALNIK: Dikkatsiz
ALIMSA: Rüşvet
ALP: 1. Yiğit 2. Kahraman
ALIMSAMAK: Rüşvet almak
ALPARGANMAK: 1. Yiğitleşmek 2. Kahramanlaşmak
ALINÇ: Tahsilat
ALPAGUT: Savaş kahramanı
ALIPSATAR: 1. Tüccar 2. Manüplasyoncu
ALPAN: Kadın kahraman
ALIŞAN: 1. Stajer öğrenci 2. Meteor, şahap
ALPAR: 1. Yiğit 2. Kahraman
ALIŞMAN: Stajer
ALPIMAK: 1. Hürmet etmek 2. Yiğitlik göstermek
ALIZ: Hasta (mikrop almış)
ALSAK: 1. Hevesli 2. Sempatik
ALIZLAMAK: Hastalanmak (mikrop almak)
ALSAMAK: 1. Heveslenmek 2. Almak istemek
ALKA: 1. Yabâni güvercin 2. Gerdan 3. Küpe 3. Kızıl
ALTAÇ: Altın işlemecisi
ALKAMAK: Takdis etmek
ALTAM: 1. Adım 2. Alta alma (güreş)
ALKAMIŞ: 1. Takdis edilmiş 2. Mukaddes
ALTAMAK: 1. Adımlamak 2. Alta almak (güreş)
ALKIM: Gökkuşağı
ALTANHADAK: Kutup Yıldızı, Polaris
ALKIMAK: 1. Hayırdua etmek 2. İyidilekte bulunmak
ALTATAR: Revolver tabanca, altıpatlar
ALKIŞTAK: 1. Temenni eden 2. Müteşekkir
ALTON: Altmış (sayı)
ALLAH: Tek Tanrı (Arapça’dan, çoğul kullanılmaz)
ALUV: 1. Negatif 2. Eksi
ALVASTI: Cin çarpması [Benzer: Albastı]
ANAYURT: Anavatan
ALYUMUR: Kırmızı turp
ANDA: Kan kardeşi
ALYUVAR: Eritrosit (kan hücresi)
ANDAÇ: Ajanda
ALZA: Parmaksız eldiven
ANDAGAY: 1. Ahit 2. Kutsal kitap
AMA: Teyze
ANDAK: Hemen
AMAGAY: Yular
ANDAKAR: Kan kardeşi
AMAK: Maraz
ANDALAMAK: Ahitleşmek, antlaşmak
AMAL: 1. Çâre, derman 2. Usül, metod
ANDALAY: Dünür
AMALÇAK: 1. Mâhir 2. Derman bulan
ANDAMAK: 1. Ant içmek 2. Dikkat etmek
AMALDAMAK: 1. Çâre bulmak 2. Söz vermek
ANDARMAK: 1. Yemin etmek 2. Dikkat ettirmek
AMALSIZ: Dermansız, çâresiz
ANDAV: Dikkat
AMAN: Kötü (Yaman > Aman, Arapça değildir)
ANDAZIN: Pulluk (büyük saban)
AMANÇAR: Boşboğaz
ANDAT: İfâde
AMANLAMAK: 1. Kötülemek 2. Kötü davranmak
ANDIK: Sırtlan
AMANLIK: Kötülük [Benzer: Yamanlık]
ANDIKMAK: 1. Yemin etmek 2. Söz vermek
AMARLAMAK: Tesellî etmek
ANDIZ: Fâhişe, hayat kadını
AMUR: 1. Huzur (içsel) 2. Sükûnet
ANG: 1. Zihin 2. Hayvan
AMURGA: 1. Boynuz 2. Canavar
ANGAMA: 1. Yâd etme 2. Hayvan yakalama
AMURLAMAK: 1. Huzur bulmak 2. Sâkinleşmek
ANGAMAK: 1. Yâd etmek 2. Hayvan yakalamak
AMURTMAK: 1. Huzur vermek 2. Sâkinleştirmek
ANGARMAK: İdrâk etmek
AMRAMAK: Âşık olmak [Benzer: Emremek]
ANGAY: 1. Zihin 2. Hâfıza
AMRAK: Âşık
ANGI: 1. Sınıf 2. Kategori
AMRANÇ: Aşk
ANGILAMA: 1. Sınıflandırma 2. Kategorize etme
AMZAMAK: Tadına bakmak
ANGILAMAK: 1. Sınıflandırmak 2. Kategorize etmek
AN: 1. Zekâ 2. Zihin
ANGIN: Meşhur
ANAGAŞ: Zürâfa (Moğolca’dan)
ANI: Hâtıra
ANAK: 1. Câmi 2. Mescid
ANIK: 1. Hazır 2. Mevcut
ANAMAK: Tedavi olmak
ANIKLAMAK: Tespit etmek
ANARMAK: 1. Fark etmek 2. Harekete geçirmek
ANIKTAMAK: 1. Belirmek 2. Îzah etmek
ANAŞA: Esrar, afyon
ANIKTAV: 1. Tespit 2. İzahat
ANAŞACI: Esrarkeş, afyon tiryâkisi
ANIMAK: Hazırlanmak
ANIMSAMAK: Hatırlamak
APTIRMAK: Hayret etmek
ANINMAK: Hazırlık yapmak
AR: Kahverengi
ANITKAN: Hazır
ARABOZMAK: 1. Nifak sokmak 2. Fitne çıkarmak
ANITMAK: Hazırlamak
ARABOZAN: 1. Münâfık 2. Fitneci
ANIŞTAY: 1. Anma töreni 2. Anma günü
ARABOZAR: 1. Nifak 2. Fitne
ANIT: Âbide
ARAÇALAMAK: Kavga ayırmak, araya girmek
ANITKURGAN: Anıtmezar, Anıtkabir
ARAĞATAN: 1. Vahşî hayvan 2. Canavar
ANITMAK: 1. Dikkat çekmek
ARAK: Alkol (Ayrak > Arak, Arapça değildir)
ANIZ: 1. Efsâne 2. Ekin kalıntısı
ARAKA: Alkollü içki (Arakı > Rakı, Arapça değildir)
ANIZTAN: Mitoloji
ARAKÇI: 1. Ayyaş 2. Alkolik
ÂNİ: Anne (Türkçe’de, yöresel)
ARAKZAK: Alkolik
ANKAV: 1. Sersem 2. Enâyi
ARAL: Yarımada
ANLAK: 1. İrfan 2. İdrak
ARALAŞ: Karışık
ANLAV: 1. Anlama 2. Yapay zekâ (teknoloji)
ARALAŞMAK: Karışmak
ANNE: Ana (Türkçe’de ve Çuvaşça’da)
ARALMAK: Mâhmur bakmak
ANRA: Zihinsel engelli
ARAMAN: Su aygırı, hipopotam
ANRAYMAK: Aklını yitirmek
ARAN: 1. İnsan 2. Avlu, ön bahçe 3. Vâdi
ANSAV: 1. İhtiras 2. Hırs
ARANA: Karavana (büyük kazan)
ANSIZ: 1. İrfansız 2. İdraksiz
ARANGA: 1. Avlu, ön bahçe 2. Balkon
ANTAMAK: 1. Kolaçan etmek 2. Tâkip etmek
ARAR: 1. Hakem 2. Meşe ağacı
ANTAMAN: Hafiye, dedektif
ARARGA: Hakemlik
ANTAYCI: Gizli hayran
ARAŞ: Kalabalık
ANTBOZAN: Yemini tutmayan
ARAŞTIRMAN: Araştırma görevlisi
ANTBOZMAK: Yeminini tutmamak
ARAT: 1. Halk 2. Zirâi sulama 3. Yeraltı balığı (mit)
ANZAK: 1. Yabâni 2. Vahşî
ARATÇI: Halkçı
ANZINMAK: 1. Yabânileşmek 2. Vahşîleşmek
ARATÇIL: Demokratik
APA: Hala (babanın kız kardeşi)
ARATÇILAMAK: Demokratikleşmek
APARMAK: 1. Alıp götürmek 2. İdâre etmek
ARATLAMAK: Zirâi sulama yapmak
APÇAMAK: Sarsılmak
ARAVAN: Karasaban
APLAN: Lağım faresi
ARAVURAN: Provakatör
APSAK: Kavak
ARAVURMAK: Provakasyon yapmak
ARAY: Kuşluk vakti
ARGATMAK: Kurnazlık yapmak
ARAYLANMAK: Hava aydınlanmak
ARGAVUL: 1. Komşu köy 2. Özel koruma polisi
ARAZA: 1. Süt konyağı 2. Süt likörü
ARGIL: Mamut (nesli tükenmiştir)
ARBAMAK: 1. Efsun yapmak 2. Büyü ile korumak
ARGIMAK: 1. Yorulmak 2. Yaşlanmak
ARBAV: Efsun [Benzer: Arpağ]
ARGIN: Yorgun
ARBUZ: Eşek hıyarı
ARGITMAK: Yormak
ARCA: 1. Sandık 2. Tahta kutu
ARGIMÇAK: Salıncak
ARCAN: 1. Mâden suyu (Sanskritçe’den) 2. Kaplıca
ARGIŞ: Kervan
ARÇA: Ardıç
ARGUMAK: 1. Safkan at 2. Yarış atı
ARÇAĞA: Münâkaşa
ARGUN: Yaban atı
ARÇAMAK: Münâkaşa etmek
ARGUTAL: Hamam otu
ARÇI: 1. Arındırma 2. Tütsü ile temizleme
ARGUY: Saf, rafine
ARÇIMAK: 1. Arındırmak 2. Tütsü ile temizlemek
ARIN: Sayfa, sahife
ARÇILAK: 1. Ardıç ağacı 2. Tütsü için ağaç dalı
ARINKAY: Dermansız
ARÇMAK: 1. Heybe 2. Heybeye doldurmak
ARIĞ: 1. Saf 2. İffetli 3. Temizlik tanrıçası (mitoloji)
ARÇURA: Yarım cin (belaltı kuyruk gibidir)
ARIĞAN: Cadı süpürgesi (bitki)
ARDA: 1. Îtibar 2. Şeref 3. Çelik kalem
ARIĞLANMAK: Berât etmek
ARDAK: 1. Îtibarlı 2. Şerefli
ARIĞLAMAK: Berât ettirmek
ARDAMAK: 1. Şeref kazanmak 2. Pâye kazanmak
ARIK: Zayıf
ARDATMAK: 1. Şereflendirmek 2. Pâye vermek
ARIKMAK: Zayıflamak
ARDILMAK: Silsile oluşturmak
ARILMAK: Rafine olmak
ARDIŞIK: Müteselsil
ARILÇAMAK: Rafine olmak
ARGA: Metod, usül
ARILGAMAK: Rafine etmek
ARGAÇ: 1. Ağıl 2. Dokuma atkısı
ARIMAK: 1. Temizlemek 2. Yorulmak
ARGALIK: 1. Sıradağ 2. Dağ altından geçen tünel
ARINMAK: Temizlenmek
ARGAMAK: Entrika çevirmek
ARIŞ: 1. Çavdar 2. At arabası oku 3. Dokuma ipi
ARGANMAK: Entrikaya uğramak
ARIŞMAK: 1. Dokumak 2. Tedirgin etmek
ARGARMAK: Skandal çıkarmak
ARIŞTANMAK: Tedirgin olmak
ARGAŞ: 1. Nazlı 2. İşveli
ARITAÇ: Arıtma cihazı
ARGAŞMAK: 1. Nazlanmak 2. İşve yapmak
ARITKAN: Deterjan
ARGATAY: Kurnaz
ARITLAMAK: Deterjanla temizlemek
ARK: Kanal (suyolu )
ARTAĞAN: 1. Bereketli 2. Çoğalan
ARKAÇAK: 1. Kanalet 2. Damlalık
ARTAK: 1. Artan yiyecek 2. Fazlalık
ARKAK: Kronik
ARTAMAK: Fazlalaşmak
ARKALAŞMAK: Birbirini kollamak
ARTIKÇA: 1. Nâfile 2. Fazladan
ARKAMAK: Sebebini araştırmak
ARTINÇAK: 1. Pozitif yük (fizik) 2. Proton (fizik)
ARKAN: Kement
ARTINMAK: Tasarruf etmek
ARKANLAMAK: Kementle yakalamak
ARTIŞMAK: 1. Bereketlenmek 2. Çoğalmak
ARKAR: 1. Dağ koyunu 2. Küçükayı takımyıldızı
ARVA: Dara [Benzer: Abra]
ARKAŞMAK: Dayanışmak
ARVAMAK: Efsun yapmak [Benzer: Arbamak]
ARKAY: 1. Hantal 2. Mertek
ARVANA: Tek hörgüçlü deve, Uygur devesi
ARKAYIN: Şımarık [Benzer: Erköyün]
ARVAŞ: Efsun
ARKAZ: Tembel
ARVAŞMAK: Efsun yapmak (birlikte)
ARKAZMAK: Tembellik etmek
AS: 1. Aşağı 2. Zihin 3. Kakım (hayvan)
ARKIN: 1. Âheste 2. Gelecek yıl
ASALAK: Parazit, tufeyli
ARLAĞAN: Saf, rafine
ASALTAŞ: Cevâhir, cevher
ARLAK: Biraz ötedeki, az ilerideki
ASAMAK: 1. Tırmanmak 2. Yukarıya çıkmak
ARLAMAK: Rafine etmek
ASAR: Çadır
ARMAK: 1. Zayıflamak 2. Yorulmak
ASARAKÇI: 1. İlgili 2. Şefkatli
ARMAN: 1. Arzu 2. İstihzâ, alay 3. Kutsal rüyâ
ASARAN: 1. İlgilenen 2. Şefkatli
ARNAMA: İthâf
ASARMAK: 1. İlgilenmek 3. Şefkat göstermek
ARNAMAK: İthâf etmek
ASAV: Fayda, menfaat
ARS: Gelincik (hayvan)
ASAVAÇ: Vestiyer
ARSAGAR: 1. Sırıtkan 2. Dişlek
ASAY: 1. Vâlide 2. Esas, asıl
ARSAL: 1. Sırıtkan 2. Dişlek 3. Esmer
ASIĞ: Fayda, menfaat [Benzer: Assı]
ARSAMAK: 1. Sırıtmak 2. Diş göstermek
ASIĞLANMAK: 1. Faydalanmak 2. İstifâde etmek
ARSANMAK: 1. Sağlığını korumak 2. Nazar değmek
ASILGA: Bilboard, reklam panosu
ARSAR: 1. Şüphe 2. Tereddüt, kararsızlık
ASINMAK: Menfaat sağlamak
ARSIK: Esmer
ASIRMAK: Mübâlağa etmek
ARSIL: Yabâni
ASKAY: İstihzâ, alay
ARSIMAK: Müdâhale etmek
ASKAYLAMAK: İstihzâ etmek, alay etmek
ARSILDAMAK: Kükremek (yırtıcı hayvan)
ASKINMAK: 1. Tâciz etmek 2. Depreşmek
ASMAN: Avize (Farsça Gökyüzü benzeşimi ile)
AŞITKA: Maya, ferment
ASNARMA: İstifâ
AŞITMAK: Mayalamak, fermente etmek
ASNARMAK: İstifâ etmek
AŞKABAK: Bal kabağı
ASNIK: Kısır (çocuğu olmayan)
AŞKARAK: 1. Tamahkâr 2. Açgözlü
ASRA: Aşağı
AŞKARMAK: 1. Tamah etmek 2. Açgözlülük etmek
ASRANDI: Evlatlık çocuk
AŞLAK: Yemeklik malzeme
ASRAMA: 1. Besleme 2. Evlatlık 3. Evlat edinme
AŞLIK: Mutfak
ASRAMAK: 1. Beslemek 2. Evlat edinmek
AŞMAK: Hurç
ASSI: Kâr, kazanç [Benzer: Asığ]
AŞODA: Yemek odası
ASSILAMAK: 1. Kâr etmek 2. Menfaat sağlamak
AŞOLSUN: Âfiyet olsun!
ASTANA: 1. Başkent 2. Eşik
AŞTAMAK: 1. Acıkmak 2. İştahlanmak
ASUVLANMAK: Küsmek
AŞTAY: Açgözlü
AŞAK: Kirâ
AŞUYU: Aşevi
AŞAKLAMAK: Kirâlamak
ATAĞANDAŞ: 1. Rakip 2. Muhalif
AŞAM: İştah
ATAK: 1. Hücum 2. Hamle
AŞAMA: Kademe
ATALMA: Terim, termin
AŞAMAK: Yemek almak (dağıtılan yemeği)
ATAMAN: 1. Reis 2. Elebaşı, çetebaşı
AŞAMLI: İştahlı
ATAN: Hadım, iğdiş
AŞAMSIZ: İştahsız
ATANAK: Haç, ıstavroz (köken net değil)
AŞARIK: Yemeklik malzeme
ATARCA: Pulsar, ataryıldız
AŞARGAN: Aşeren (hâmile)
ATARGA: Mancınık, katapult
AŞARMAK: Aşermek (hâmile)
ATARMAK: 1. At binmek 2. Hedef almak
AŞATKAN: Yemek dağıtan 2. Aşevi
ATARMAN: Keskin nişancı
AŞATMAK: Yemek dağıtmak
ATAV: 1. Terim, termin 2. İthaf
AŞAV: Sofra
ATAVUL: 1. Süvâri 2. Atlı polis
AŞGAR: Alkali (kimya)
ATAVUZ: Kerpeten
AŞIĞAN: Lor peyniri
ATAY: 1. Kasıt 2. Cezâ tanrısı (mitoloji)
AŞIK: 1. Kemik oyunu (Arapça değil) 2. Küsürat
ATAYTMAZ: Düşsel dokunulmaz varlık
AŞIKMAK: 1. Aşık oynamak 2. Artmak, artık kalmak
ATAYURT: Anavatan
AŞINA: Dişi kurt (mitoloji)
ATBAKAR: Seyis
AŞIT: Viyadük
ATBAKIL: Zar oyunu
ATÇAPAR: Jokey (binici)
AVLAK: 1. Issız 2. Av alanı
ATILCAMAK: Emeklemek, sürünmek (bebek)
AVMA: Pusu
ATINÇ: 1. Nabız (damarda) 2. Kalp atışı
AVMAK: Devirmek
ATIZ: 1. Kanalizasyon, lağım 2. Drenaj
AVMALAMAK: Pusuya yatmak
ATIZLAMAK: 1. Lağım kazmak 2. Drenaj açmak
AVNAMAK: Devrilmek
ÂTİ: Baba (Çuvaşça’dan)
AVRAÇI: Cankurtaran
ATKARMAK: 1. İcrâ etmek 2. At binmek
AVRAĞUZ: Ambulans
ATKIÇ: Sapan
AVRAMAK: 1. Hayat kurtarmak 2. Büyülemek
ATLAMBAÇ: Seksek oyunu
AVRAMAN: Cankurtaran
ATLAK: Üzerine basılarak atlanan şey (taş)
AVRAL: 1. Kurtuluş, halas 2. Merhamet
ATMA: Serpme ağ
AVRALTAY: Zafer Bayramı [Benzer: Avraltoy]
ATMAN: Hallaç
AVRAN: Pide fırını
ATTE: Baba (Yakutça’da ve Çuvaşça’da)
AVRUĞAN: Hasta [Benzer: Ağrığan]
AVALAMAK: 1. Ahitleşmek 2. Toplanmak
AVRUMAK: Hastalanmak [Benzer: Ağrımak]
AVAN: 1. Avcı 2. Av kuşu 3. Zorba
AVSAN: Tabut
AVAR: 1. Avcı 2. Hortum (rüzgar) 3. Kürek
AVSALAMAK: Tabuta koymak
AVARLAMAK: 1. Silah doldurmak 2. Kürek çekmek
AVSAR: 1. Av yeteneği olan kişi 2. Yular
AVARMAK: 1. Ava salmak (av kuşu) 3. Öğütmek
AVSATI: 1. Av duâsı ve adağı 2. Av tanrısı (mitoloji)
AVARMAN: Yel değirmeni
AVSUL: İskorpit hastalığı
AVAŞ: Muâhede, ahit
AVŞAR: Süt koyunu
AVAŞMAK: Ahitleşmek
AVTAMAK: İlüzyon gösterisi yapmak
AVCAR: 1. Düğün ağıdı 2. Baharat
AVTAY: İlüzyonist
AVDAN: 1. Nahiye 2. Horoz
AVUL: Köy
AVDAR: Sandık
AVULÇA: Mezra, küçük köy
AVDARLAMAK: Sandığa koymak
AVULÇAMAK: İttifak yapmak (köyler arası)
AVDARMAK: 1. Oyalamak 2. Çevirmek
AVUNÇ: Tesellî
AVGALDAY: Şaman maskesi
AVUR: Müşkül
AVKA: Masaj
AVURTMAÇ: Sahanda yumurta
AVKAMAK: Masaj yapmak
AVUŞ: 1. Tünel 2. Geçit 3. Değiştirme
AVKAMAN: 1. Masöz (kadın) 2. Masör (erkek)
AVUŞMAK: 1. Tünelden geçmek 2. Değiştirmek
AVKALAMAK: Masaj yapmak
AVUNMAK: Tesellî olmak
AVUTMAK: Tesellî etmek
AYBAR: Dolunay [Benzer: Aypara]
AVUZ: Hayvanların ilk sütü [Benzer: Ağuz]
AYÇA: Hilal
AVZARMAK: Devirmek, yıkmak
AYÇILAK: Yakamoz
AYA: 1. Avuç içi 2. Kefe (terâzi) 3. İyi ruh
AYDAMAK: 1. Araba sürmek 2. İş tâkip etmek
AYAÇA: Kefe (terâzi)
AYDAN: Yarım ay
AYAÇI: 1. İyi ruh 2. Melek
AYDAR: 1. Nezâketsiz 2. İbik (kuşlarda)
AYAĞAN: Kadeh
AYDARLAMAK: 1. At sürmek 2. Nezâketsizleşmek
AYAKTAŞ: Yolda yürürken konuşulan kişi
AYDARMAK: Dâvet etmek
AYALAMAK: 1. Seyahat etmek 2. Beste yapmak
AYDAT: 1. İmdat 2. Aylık ödeme (“Aidat” benzeşimi)
AYALAK: Seyyah
AYDATMA: 1. İş gördürme 2. Medet dileme
AYALDAMA: İstasyon, otogar, ototerminal
AYDATMAK: 1. İşini gördürmek 2. Medet dilemek
AYALDAMAK: Duraklamak
AYDAVÇI: Şoför
AYALDAV: 1. Menzil 2. Mesâfe
AYDINMAK: Îtirâf etmek
AYALGA: 1. Lakap 2. Rumuz 3. Beste 4. İhtimam
AYDIRMAK: 1. Konuşturmak 2. Îtiraf ettirmek
AYALGAMAK: 1. Lakap takmak 2. İhtimam etmek
AYGAK: 1. Beyyine 2. Delil
AYALGAN: İhtimam gösterilen
AYGAKÇI: 1. Dedektif, hafiye 2. Delil toplayıcı
AYALGALAMAK: Beste yapmak
AYGAKTAMAK: 1. Kanıtlamak 2. Olay yeri incelemek
AYAM: 1. İhtimam 2. Esirgeme 2. Lakap
AYGAKTAR: Olaş yeri inceleme (kriminal)
AYAMA: 1. Lakap 2. Rumuz 3. Göbek adı
AYGAMAK: 1. Feryât etmek 2. Delil toplamak
AYAMAK: 1. İhtimam göstermek 2. Lakap vermek
AYGAY: Feryât
AYAN: 1. Seyahat 2. Dedikodu 3. Şarkı 4. Âşikar
AYGI: 1. Paten pisti 2. Hokey pisti
AYANÇI: Seyyah
AYGIT: Âlet, cihaz
AYANGA: Gökgürültüsü
AYGULAK: Solungaç
AYANMAK: Merhamet etmek
AYIK: 1. Sabah 2. Uyanık 3. Sarhoş olmayan
AYAV: 1. Merhamet 2. Doğumun ilk haftası
AYIL: 1. Mezra, küçük köy 2. Toka 3. İş 4. Dehşet
AYAVÇAN: 1. Merhametli 2. Müşfik, şefkatli
AYILÇI: Köylü
AYAVGAN: Doğayı koruma haftası (21-28 Haziran)
AYILDAMAK: Köyde yaşamak
AYAZ: Zemherî
AYILDAŞ: Aynı köyden olan
AYAZ ATA: 1. Kış tanrısı (mitoloji) 2. Noel baba
AYILGAMAK: Dehşet duymak
AYAZMA: 1. Zemheri 2. İçmece (Rumca etkisi ile)
AYILGANÇ: Dehşetli
AYAZMAK: Zemheri olmak
AYIMAK: Korkmak (“Ayı” kelimesinin kökeni)
AYILTI: Dehşet
AYMAZMAK: 1. Gaflet etmek 2. Ayıplamak
AYIRŞA: 1. Çatal 2. Zımba teli sökücü
AYNAL: Civar
AYIRTLAMAK: Fark etmek
AYNALMAK: Devredilmek
AYIRTMAÇ: Peynir altı suyu
AYNIK: 1. Ayık 2. İçkisi bitmiş kişi
AYIŞMAK: Muhabbet etmek
AYNIMAK: 1. Ayılmak 2. İçkisi bitmek
AYITKAL: 1. Rapor 2. Brifing
AYOZ: 1. Evliya 2. Aziz, saint (Moldavca etkileşimle)
AYITMAN: 1. Hatip, edip 2. Öğretim görevlisi
AYRAÇ: Parantez
ÂYİ: Anne (Uygurca’dan)
AYRAK: Kımız [Benzer: Arak]
AYKIN: 1. Âşikar, sarih, net 2. Etken
AYRAKLAMAK: Kımız mayalamak
AYKINLIK: Sarihlik, netlik
AYRAMAK: 1. İstisna etmek 2. Mayalamak
AYLA: Hâle
AYRAN: Yoğurt içeceği [Benzer: Aran]
AYLAM: 1. Daire, halka 2. Tavaf
AYRAT: 1. Alâmet-i Fârika, ayırıcı işâret 2. Fark
AYLAMAK: 1. Tur atmak 2. Tavaf etmek
AYRATA: Bilhassa
AYLANA: 1. Çember 2. Tur
AYRICALIK: 1. İmtiyaz 2. İstisna
AYLANÇ: Viraj
AYRIKÇA: Müstesnâ
AYLANÇAK: 1. Turnike (âlet) 2. Döner kapı
AYRIKÇI: Ayrılıkçı
AYLANDIRMAK: Çevirmek, döndürmek
AYRIKSI: 1. İstisnâi 2. Sıradışı
AYLANGAÇ: Pervâne böceği, ateş böceği
AYRILIŞMAK: 1. Ayrılmak (anlaşarak) 2. Nişan atmak
AYLANGAN: Semâzen
AYRINÇ: 1. Fark 2. Ton (renk)
AYLANDIRMAK: Etrâfında döndürmek (at)
AYSAMAK: Aydan etkilenmek (bilimsel değildir)
AYLANMAK: 1. Semâ dönmek 2. Tur atmak
AYSAR: Ayın etkisiyle değişen karakter (halk inancı)
AYLATKAL: Rapor [Benzer: İletkel]
AYTAÇ: Hatip, edip
AYLATKAMAK: Rapor vermek [Benzer: İletkemek]
AYTAMAN: Spiker (televizyon, radyo)
AYLATMAK: Haber vermek
AYTAR: 1. Muhâbir 2. Röportajcı
AYLAV: 1. Devir 2. Tur
AYTARGA: Röportaj
AYMAG: 1. Kabîle 2. Sınıf (tür)
AYTAZ: 1. Yiğit 2. Kahraman
AYMAK: 1. Bilinçlenmek 2. Yaratmak
AYTIK: Hitap
AYMAKLAMAK: Sınıflandırmak
AYTILGAN: 1. Şifâhi, ağızdan 2. Mezkur, bahsi geçen
AYMANMAK: İmtinâ etmek [Benzer: Eymenmek]
AYTILMAK: Bahsedilmek, bahsi geçmek
AYMAZ: 1. Gâfil 2. Şuursuz
AYTIM: 1. İbâre 2. Paragraf
AYMAZLIK: Gaflet 2. Şuursuzluk
AYTIŞ: 1. Hitabet 2. Atışma (edebiyat)
AYTIŞMA: 1. Sohbet 2. Atışma (edebiyat)
AZMAN: Canavar
AYTIŞMAK: 1. Sohbet etmek 2. Atışmak (edebiyat)
AZNA: 1. Şeytan 2. Yeraltı tanrısı (mitoloji)
AYTOLU: Dolunay
AZNALANMAK: Küfretmek
AYTUVÇU: 1. Meddah 2. Stendapçı (Stand-up’çu)
AZNAMAK: 1. Küfretmek 2. Tahrif olmak
AYULDUZ: Ay-Yıldız, Türklerin ulusal simgesi
AZRAK: Ender
AYZIT: Güzellik tanrıçası (Venüs/Afrodit eşdeğeri)
-B-
AZA: 1. Maraz 2. Kötü ruh (Arapça değildir) AZAÇI: 1. Kötü ruh 2. İfrit AZAK: 1. Nâdir 2. Anonim 2. Uzunluk birimi (75 cm) AZALAMAK: 1. Eziyet etmek 2. Cine tutulmak AZANMAK: Korkmak (ruhsal varlıklardan) AZAR: Azeri, Azerbaycanlı (Hazar > Azar) AZARGAMAK: 1. Fobi duymak 2. Paniklemek AZARMA: 1. Hîle 2. Sahtekarlık AZAŞMAK: Yolunu kaybetmek AZATAY: Cinlenmiş, şeytan tutmuş AZAV: Vahşî AZAY: 1. Plesenta 2. Şikâyet AZAYMAK: 1. Şikâyet etmek 2. Azalmak AZAYTMAK: 1. Şikâyet etmek 2. Azaltmak 2. Kısmak AZGAN: 1. Kuşburnu (bitki) 2. Kâfir AZGIRMA: 1. İğfal 2. Karikatür AZGIRMAK: 1. İğfal etmek 2. Karikatür çizmek AZIK: 1. Erzak 2. Yolluk 3. Şubat ayı AZIMAK: 1. Sağırlaşmak 2. Isırmak AZIRAMAK: Emzirmek AZIRAY: Şeytan (azdıran varlık) [Benzer: Açıray] AZIRGAN: 1. Süt annesi 2. Nâdir AZIRGANMAK: Kıt bulunmak, ender olmak AZITMAK: Bırakıp kaçmak AZLANMAK: Azımsamak
BACARAN: 1. Mâhir 2. Başarılı BACARGAN: Mahâretli BACARIK: Mahâret BACARMAK: Becermek, başarmak BACARMAZ: Beceriksiz, başarısız BACI: 1. Abla 2. Hemşire (tıp) BAÇ: Hîle (köken net değil) BAÇMAK: Hîle yapmak BAÇAĞ: Oruç BAÇAĞLAMAK: Oruç tutmak BAÇAĞAN: 1. Oruç tutan 2. Râhibe BAÇAĞTAY: Oruç bayramı [Benzer: Baçağtoy) BADA: Yenge BADALAK: 1. Kasnak 2. Çelme BADIÇ: 1. Üzüm asması 2. Kameriye, kamelya BADIMCAN: Yuvarlak patlıcan, bostan patlıcan BADIRAK: Kavrulmuş arpa BADRACAN: Domates BADRAMAK: 1. Yanmak 2. Kızarmak (sebze, meyve) BAĞA: Kaplumbağa kabuğu BAĞAL: 1. Çamur, balçık 2. Kerpiç 3. Duvar BAĞALMAK: Duvar örmek BAĞANA: 1. Sütun 2. Post BAĞATUR: Kahraman [Benzer: Bahadır] BAĞBAGAY: Hayâlet yarasa 2. Yarasa adam (kurgu)
BAĞÇA: 1. Bahçe 2. Paket (Farsça değildir)
BAKALAMAK: Emeklemek, sürünmek
BAĞÇALAMAK: Paketlemek
BAKANAK: Hayvan tırnağı
BAĞDAMAK: 1. Bağdaş kurmak 2. Bacağını sarmak
BAKARMA: 1. İdâre, 2. Çocuk bakıcılığı
BAĞI: 1. Sihir 2. İlüzyon 3. Büyü ile engelleme
BAKAV: Fal
BAĞIÇI: 1. Sihirbaz 2. İlüzyonist
BAKAVUZ: Gizli polis
BAĞILAMAK: 1. Sihir yapmak 2. Büyü ile engellemek
BAKI: Fal
BAĞIMAK: 1. Sihir yapmak 2. Büyü ile engellemek
BAKILAMAK: Fal bakmak
BAĞIMÇAK: 1. Tedâvi 2. Uyuşturucu tedâvisi
BAKILAV: 1. Nezâret 2. Müşâhade
BAĞIMSIZ: İstiklal sâhibi
BAKINÇ: Nezâret
BAĞIMSIZLIK: İstiklal
BAKINDIZ: Astrolog
BAĞINÇ: Râbıta
BAKIŞKAN: 1. Çapkın 2. Birbirine bakan evler
BAĞINIŞ: 1. Tâbiiyet 2. İtaat
BAKLAN: Karabatak kuşu
BAĞINMAK: 1. Tâbi olmak 2. İtaat etmek
BAKMAN: Vâsi
BAĞINTI: 1. Râbıta 2. Formül
BAKRAÇ: Kova
BAĞIRDAK: Sütyen [Benzer: Bağırçak]
BAKSI: Şaman[Benzer: Bahşı]
BAĞIRDAŞ: 1. Dost 2. Sırdaş
BAKTALAŞ: 1. Rakip 2. Hasım
BAĞIT: 1. Akit 2. Nikah
BAKTI: 1. Lütuf 2. İyilik tanrısı (mitoloji)
BAĞLACAN: Asma kabağı
BALA: 1. Evlat 2. Yavru
BAĞLAĞI: Baraj
BALAĞAN: 1. Çoluk çocuk 2. Sağdıç 3. Kasım ayı
BAĞLAK: 1. Bent 2. Set
BALAK: Manda yavrusu [Benzer: Malak]
BAĞLAM: 1. Buket 2. Deste (10 adet)
BALALAMAK: Yavrulamak
BAĞLAMA: Türk sazı, Türk millî çalgısı
BALALAYKA: Rus telli çalgısı (Rusça’dan)
BAĞLANGAN: İrtibatlı
BALAN: Kartopu ağacı, vibirnum
BAĞLAŞMA: İttifak
BALAR: 1. Yosun 2. Kum tepesi 3. Tören
BAĞLAŞMAK: İttifak kurmak
BALARMAK: Karanlık çökmek
BAĞLAŞMAN: Müttefik
BALAVUR: 1. Ejderhâ 2. Hatıl (duvar içi kiriş)
BAĞMAK: 1. Bağlamak 2. Duvar örmek
BALAVUZ: Balmumu
BAĞNAZ: Mutaassıp
BALDIRCAN: Yamula patlıcanı (çizgili mor)
BAĞRAÇ: Megafon
BALGAT: 1. Kasaba 2. İlçe
BAĞTAY: Maskeli balo
BALGASUN: Şehir, kent
BAKAÇ: 1. Vizör 2. Dürbün
BALIĞ: 1. Sur, kale duvarı 2. Şehir, kent
BALIT: 1. Duvar 2. Sur, kale duvarı
BARMAK: 1. Peyda olmak 2. Hece ölçüsü
BALKA: 1. Balyoz 2. Çamur 3. Harç (sıva, beton)
BARON: 1. Avrupa soylusu 2. Derebeyi (Latince’den)
BALKI: 1. Şimşek 2. Parıltı, ışıltı
BARSAMAK: Gıpta etmek
BALKIMAK: 1. Şimşek çakmak 2. Işıldamak
BARSLAN: 1. Panter 2. Leopar
BALKIŞ: Yakamoz
BASA: 1. Sonra 2. Fazla
BALMAK: Duvar örmek (Bağalmak > Balmak, Bağ)
BASAÇ: Deklanşör
BALTOY: 1. Ballı 2. Bal şenliği [Benzer: Baltay]
BASAĞAÇ: Pres
BAMBU: Asya kamışı (Tamilce’den)
BASALAK: Tulum peyniri
BAN: 1. Horoz sesi 2. Ezan
BASALAMAK: Sıkıştırarak doldurmak
BANLAÇ: 1. Horoz direği 2. Şerefe (minârede)
BASAMAN: 1. Zorba 2. Deniz tanrısı (mitoloji)
BANLAMAK: 1. Horoz ötmek 2. Ezan okumak
BASAN: 1. Cenâze yemeği 2. Kuluçka 3. Despot
BAR: 1. Var 2. Rab
BASAR: 1. Sınır, hudut 2. Sarımsak
BARAĞAN: 1. Materyal 2. Emtia, mal
BASARAK: Pedal
BARAK: 1. Tüylü köpek 2. Köpek başlı insan (mit)
BASIKMAK: 1. İçi daralmak 2. Baskına uğramak
BARATAY: 1. Zengin 2. Holding
BASILGAN: Matbû
BARÇA: 1. Tamam 2. Hep
BASINMAK: 1. Kahretmek 2. Zayıf görmek
BARÇAK: Kabza
BASIMUYU: Matbaa
BARÇASI: 1. Tamamı 2. Hepsi
BASIR: Trahoma hastalığı
BARÇIN: İpek kumaş
BASIRGA: Kâbus
BARDAMAK: 1. Gururlanmak 2. Varlığıyla övünmek
BASIRGAMAK: Kâbus görmek
BARDAM: 1. Gurur 2. Varlığıyla övünme 3. Nîmet
BASIRGANMAK: Sayıklamak, uykuda konuşmak
BARDAMÇI: 1. Gururlu 2. Varlığıyla övünen
BASIRMA: 1. Kuluçka, gürk 2. Külbastı yemeği
BARDIRMAK: Devâm ettirmek
BASIRMAK: 1. Bunalmak 2. Kuluçkaya yatmak
BARGAN: 1. Mersin ağacı ve meyvesi 2. Gidişat
BASITMAK: 1. Bunaltmak 2. Kuluçkaya yatırmak
BARGU: 1. Nîmet 2. Rızık
BASKA: Korse
BARIN: Sîne
BASKANCAK: 1. Merdiven 2. Kademe
BARINMAK: 1. İkâmet etmek 2. Rızıklanmak
BASTA: 1. Lapa 2. Cendere
BARK: Aile
BASTALAMAK: 1. Lapa yapmak 2. Cenderelemek
BARKILDAK: Islıkçı ördek
BASTAMAK: Preslemek
BARKIN: 1. Mâlik 2. Aile reisi
BASTAV: 1. Eşik 2. Membâ
BARLIK: Mülk
BASTIK: Pestil
BASTIRGAÇ: Pres âleti
BAT: 1. Kuvvet 2. Şiddet
BASU: 1. Balyoz 2. Tarla
BATA: 1. Tâziye 2. Nîmet 3. Süslü çizme 3. Duâ
BAŞALA: İşâret parmağı
BATAÇI: 1. Tâziyeci 2. Duâcı 3. Soy atası
BAŞARA: Karanfil çiçeği
BATAĞAN: 1. Sivrisinek 2. İtdirseği, arpacık çıbanı
BAŞARCAN: Başarılı
BATALAŞMAK: 1. Tâziye vermek 2. Sözleşmek
BAŞAVUL: General (asker)
BATAR: Zâtülcenp hastalığı
BAŞBOZAR: 1. Fâsit, fesatçı 2. Fitneci
BATLANMAK: Kuvvetlenmek
BAŞBUĞ: Genelkurmay başkanı
BATMAN: 1. Kovan 2. Ağırlık ölçüsü (7,5 kg)
BAŞÇANAK: Kafatası
BATRAK: Mızrak
BAŞKAK: 1. Tahsildar 2. Vergi toplayıcısı
BATU: 1. Batı yönü 2. Sağlam, dayanıklı
BAŞKAMAK: 1. Tahsil etmek 2. Vergi toplamak
BATUK: Karabatak kuşu
BASKARMA: 1. Hükümranlık 2. İcrâ, yürütme
BATULAĞAN: 1. Tasdiknâme 2. Takviye
BASKARMAK: 1. Hükmetmek 2. İcrâ etmek
BATULAMAK: 1. Tasdik etmek 2. Takviye etmek
BAŞKARMAN: 1. Hükümdar 2. Reis
BATUMAK: 1. Katılaşmak 2. Sertleşmek
BAŞKARMANLIK: 1. Hükümdarlık 2. Riyaset
BATUR: 1. Kahraman 2. Yiğit [Benzer: Bağatur]
BAŞLAK: 1. Başıboş 2. Start noktası
BATURAMAK: Kuvvetlenmek
BAŞLAM: 1. Siftah 2. Start 3. Teşebbüs
BATURGAN: 1. Kuvvetli 2. Kahraman
BAŞLAMÇI: 1. Siftahça 2. Startör 3. Müteşebbis
BAV: 1. İçi boş 2. İçi boşaltılmış hayvan 3. Kemer
BAŞLAP: Îtibaren
BAVAR: 1. Kuş terbiyecisi 2. Devam
BAŞMAN: 1. Ekâbir 2. Muhtar
BAVLAMAK: Ava alıştırmak (özellikle kuş, köpek)
BAŞORDA: Başkent, başşehir
BAVRAK: Çiriş otu
BAŞTAĞAN: 1. Mürşit 2. Şeyh 3. Şaman
BAVUR: Karaciğer
BAŞTAĞÇI: 1. Rehber 2. Yol gösterici
BAY: 1. Beyefendi 2. Zengin
BAŞTAK: Antre, hol
BAYAÇUT: Burjuva
BAŞTAR: 1. Ferâgat 2. Orak
BAYAĞUT: 1. Zengin 2. Gâni
BAŞTARMAK: 1. Ferâgat etmek 2. Orakla biçmek
BAYAK: Demin, biraz önce
BAŞTAŞI: Mezar taşı
BAYAM: 1. Meyan kökü 2. Âşikar
BAŞTAV: 1. Öncülük 2. İmamlık
BAYAMAK: 1. Zengin olmak 2. Mal sâhibi olmak
BAŞTAVCI: 1. Öncü 2. İmam
BAYAN: Hanımefendi
BAŞYARZAM: İlk yardım
BAYAR: 1. Aziz 2. Aristokrat
BAŞYASA: Anayasa, Kânun-i Esasi, Teşkilât-ı Esâsiye
BAYARGAMAK: 1. Zenginleşmek 2. Övünmek
BAYARLAMAK: Tebrik etmek
BAYNA: 1. Mutlu 2. Saadetli
BAYARTAY: 1. Karnaval 2. Bayram
BAYNAMAK: 1. Mutlu olmak 2. Saadet duymak
BAYATI: Mâni (edebiyat)
BAYRA: 1. Balyoz 2. Savaş baltası
BAYATMAK: 1. Eskimek 2. Tükenmek
BAYSAL: 1. Memnûniyet 2. Îtidal
BAYAZ: 1. Tatmin 2. Memnûniyet
BAYTAK: Birçok, epey
BAYAZMAK: 1. Tatmin olmak 2. Memnûn olmak
BAYTAL: Kısrak
BAYÇAMA: Tetkik
BAYTAMAK: 1. Çoğalmak 2. Durmak
BAYÇAMAK: Tetkik etmek
BAYUMAK: 1. Îmar olmak 2. Zenginleşmek
BAYÇAĞAN: Baykuş
BAYUTMAK: 1. Îmar etmek 2. Zenginleştirmek
BAYÇAR: Kurban
BAZAMA: Sığınak
BAYÇARMAK: Kurban kesmek
BAZGAN: 1. Mersin ağacı 2. Balyoz
BAYÇURA: Ev cini (eve bereket getirdiğine inanılır)
BAZIŞKIN: Tansiyon
BAYDAK: 1. Şubat ayı 2. Bayrak
BAZMAK: 1. Îtimat etmek 2. Terâzi ile ölçmek
BAYDAR: 1. Zengin 2. Gâni
BAZMAN: 1. Îtimat 2. Terâzi
BAYDARA: Kurban derisinin asıldığı sırık
BECERGEN: Mahâretli
BAYDARKA: 1. Sporcu kayığı 2. Kano
BEÇEL: Sünnet (tıp)
BAYGAR: Tay
BEÇELMEK: Sünnet olmak (tıp)
BAYIK: 1. Doğru 2. Doğru söz
BEDİZ: Heykel [Benzer: Betiz]
BAYILGAMAK: Baygınlık geçirmek
BEDÜK: Azâmetli, azim
BAYINCAN: Salatalık, hıyar (bitki)
BEGÜM: 1. Prenses 2. Beğ/Bey karısı
BAYINDIR: Mâmur
BEĞEÇ: Küçükbey
BAYINDIRMA: Îmar etme
BEĞELE: Ahududu
BAYINDIRMAK: Îmar etmek
BEĞENCE: Takriz, övgü yazısı
BAYKAM: 1. Muayene 2. Müşâhede
BEĞENÇ: 1. Zevk 2. Estetik
BAYKAMAK: 1. Muayene etmek 2. Gözlemlemek
BEĞENDİ: Hünkarbeğendi yemeği
BAYKAV: 1. Muayene 2. Müşâhede
BEĞENSEK: 1. Estetik 2. Hoşa giden
BAYLAK: 1. Zenginlik 2. Refah
BEĞLEMEK: Bey gibi davranmak
BAYLAN: 1. Nazlı 2. İşveli
BEK: 1. Koruma 2. Korunan bölge
BAYLAV: 1. Müreffeh 2. Ambalaj
BEKE: Mürekkep (sıvı)
BAYMAK: Zenginleşmek
BEKEN: 1. Bekleme 2. Nöbet tutma
BAYMAL: 1. Müreffeh 2. Sâbit
BEKENÇİ: 1. Gece bekçisi 2. Fener bekçisi 3. Nöbetçi
BEKERGE: 1. Nâfile, fazladan 2. Tamamlayıcı
BELENÇEK: Salıncak
BEKET: Otel
BELERMEK: Gözleri irileşmek
BEKİMEK: 1. Sertleşmek 2. Kronikleşmek
BELEŞME: Rehber (telefon, adres)
BEKİNÇEK: Saklambaç oyunu
BELEZ: Romatizma
BEKİNMEK: 1. Sağlamlaşmak 2. Sığınmak
BELGET: Senet
BEKİTMEK: 1. Sağlamlaştırmak 2. Onaylamak
BELGİ: 1. Simge 2. İşâret 3. Alâmet
BEKLEV: Nöbet
BELGİLEÇ: 1. Tespit 2. Teşhis 3. Zabıt
BEKTEŞ: 1. Akran, yaşıt 2. Eyâlet
BELGİLEMEK: 1. Tespit etmek 2. Teşhis etmek
BELARUS: Beyaz Rus
BELİN: Panik
BELARUSÇA: Beyaz Rusça
BELİNLEMEK: Paniklemek
BELARUSYA: Beyaz Rusya
BELKENÇEK: Korse
BELÇE: Sivri kürek, bel
BELLEK: Hâfıza
BELÇEK: 1. Şüphe 2. Bahis (iddia)
BELSENMEK: 1. Beline kadar açmak 2. Nazlanmak
BELÇEMEK: Bahse girmek (iddiaya girmek)
BENGÜ: Ebedî [Benzer: Mengü]
BELÇİMEK: Otlatmak
BERÇ: Nasır, deri sertleşmesi
BELÇER: 1. Mera 2. Otlatma
BERÇİ: Dilenci
BELÇİR: 1. Bahis (iddia) 2. At derisi çizme
BEREĞEN: Cömert
BELDEK: 1. İşâret 2. Alâmet
BEREN: 1. Kuzu 2. Kuvvetli
BELDEM: 1. Kemer 2. Yırtmaçlı etek
BEREŞEN: Cömert
BELDENMEK: 1. Cilve yapmak 2. İşvelenmek
BERGELEMEK: 1. Dövmek 2. Yaralamak
BELDEV: Çadırın orta kuşağı
BERGEN: 1. Veren (Tanrı’nın sıfatı) 2. Yenge
BELE: Kuzen (erkek)
BERGİL: Borç
BELEÇE: Kuzin (kız)
BERGÜ: 1. İlham 2. Vahiy 3. Allah vergisi yetenek
BELEĞEN: Hayâlet
BERİLEMEK: 1. Tenzih etmek 2. Ayrı tutmak
BELEK: Hediye, armağan
BERİLGEN: 1. Vefâlı 2. Fanatik 3. Mutaassıp 3. Borç
BELEKEY: Su kurbağası
BERİLTE: Yayım (radyo, televizyon)
BELEKLEMEK: Hediye etmek, armağan vermek
BERİLTEMEK: Yayımlamak (radyo, televizyon)
BELEKTEY: Hediyeleşme günü
BERİMÇE: Kâr, kazanç
BELEMEK: 1. Süslemek 2. Nakış işlemek
BERKE: 1. Zor, çetin 2. Kamçı
BELEMEN: Görünmez adam/kadın (kurgu)
BERKEMEK: 1. Zorlaşmak 2. Katılaşmak
BELEN: 1. Hazırlıklı 2. Havâle hastalığı 3. Yol tanrıçası
BERMEK: 1. Sadaka vermek 2. Borç vermek
BERTEN: Bu sabah
BEYRÜ: Ezeli [Benzer: Meyrü]
BERTMEK: Yaralamak, berelemek
BEYTEREK: Yaşam ağacı (mitoloji)
BERTİNMEK: Yaralanmak, berelenmek
BEYZE: Prens (Dördüncü dereceden
BERÜK: Lütfen
BEZEK: 1. Süs 2. Nakış
BESEREK: 1. Dövüş devesi 2. Melez, hibrit
BEZEMEK: 1. Süslemek 2. Nakış işlemek
BEŞE: Erkek kardeş
BEZDİRGEN: Bıktırıcı, usandırıcı
BEŞMÜYÜZ: Beşgen, beşköşeli
BEZGEK: Sıtma, malarya
BEŞEN: Elli (sayı)
BEZGİ: 1. Menteşe 2. Bıkkınlık, usanmışlık
BEŞİM: Öğle vakti
BEZİKTİRMEK: Bıktırmak, usandırmak
BET: 1. Çehre, sîma 2. Sahife, sayfa
BEZMEK: Bıkmak, usanmak
BETE: Hindistan cevizi, kokonut
BIÇAĞAN: Kangren
BETEGE: 1. Ayrık otu 2. Yulaf
BIÇAR: 1. Hızar 2. Elektrikli testere
BETİ: Yazı
BIÇKA: 1. Kibrit 2. Talaş
BETİM: Tasvir
BIÇMAL: Hadım, iğdiş
BETİMLEMEK: Tasvir etmek
BIJILDAMAK: 1. Ekşimek 2. Fısıldamak
BETİNÇ: Tasavvur
BIKIN: Kalça
BETLEMEK: Fiil çekmek, tasrif etmek (gramer)
BILAYDA: Berâber
BETLEŞMEK: 1. Yüzleşmek 2. Yüzüne söyleşmek
BIRGA: İmzâ
BETSİNMEK: Utanmak, yüzü tutmamak
BIRGALAMAK: İmzâlamak
BETSİZ: Yüzsüz, arsız
BIŞLAK: Peynir
BEY: 1. Prens 2. Vâli 3. Soylu [Benzer: Beğ]
BIŞLAMAK: 1. Mayalamak 2. Peynir yapmak
BEYÇE: 1. Prenses 2. Bey karısı [Benzer: Biyçe]
BIZAĞAN: Tuva sazı (telli bir çalgıdır)
BEYDE: Prens (birinci dereceden, Mei-dei: Mete)
BİBEK: Kız kuşu
BEYGE: 1. Prens (ikinci dereceden) 2. At yarışı
BİÇE: 1. Parça (kumaş) 2. Dans
BEYİRMEK: Melemek (koyun, kuzu)
BİÇEK: 1. Kumaş makası 2. Tırpan
BEYLE: Prens (üçüncü dereceden)
BİÇELEMEK: 1. Kumaş kesmek 2. Dans etmek
BEYLEM: Deste (10 adet) [Benzer: Bağlam]
BİÇEN: 1. Saman 2. Çimen [Benzer: Piçen]
BEYLEMEK: 1. Rapt etmek 2. Hükmetmek
BİÇENEK: 1. Biçilmiş ot 2. Biçilmeye hazır tarla
BEYLENGEN: 1. İrtibatlı 2. Hükümran 3. Muktedir
BİÇER: Ekin biçme makinesi
BEYLEV: 1. Râbıta 2. Hükümet 3. İktidar
BİÇERGE: Çim biçme makinesi
BEYREM: Meryem (Özel ad - ses benzeşimi ile)
BİÇİK: 1. Yazı 2. Kalmuk Kutsal Kitabı [Benzer: Bitig]
BİÇİKÇİ: Kâtip
BİLİG: 1. Hikmet 2. Doktrin
BİÇİLGEN: Biçilmiş ot
BİLİGTEY: 1. Hikmet sâhibi 2. Akademisyen
BİÇİMEK: Yazı yazmak [Benzer: Bitimek]
BİLİNÇ: Şuur
BİÇİMEL: El yazması
BİLİNÇEK: Sâbıka
BİÇİN: 1. Maymun (köken tartışmalı) 2. Hasat
BİLİNSEK: 1. Okur yazar 2. Öğrenme heveslisi
BİDEREK: 1. Gereksiz 2. Beyhûde
BİLİŞİM: 1. Komünikasyon 2. Sibernetik
BİK: Kilit
BİLİŞME: 1. Komünikasyon 2. Haberleşme
BİKLEMEK: Kilitlemek
BİLİT: İdrak
BİKE: 1. Hanımefendi 2. Leydi 3. Prenses
BİLİZ: Cüce
BİLDE: 1. İşâret 2. Alâmet 2. Puan (not)
BİNET: 1. Taşıt bileti 2. Binek (araç)
BİLDEHİZ: Esrârengiz
BİRDE: 1. Kraliçe 2. Prenses (köken net değil)
BİLDELEME: 1. Târif etme 2. Tespit etme
BİRDEM: 1. İştirak 2. Elbirliği
BİLDELEMEK: 1. Târif etmek 2. Tespit etmek
BİREĞİ: Rağmen
BİLDELİ: Meşhur, tanınmış
BİREN: 1. Pisboğaz 2. Açgözlü
BİLDESİZ: Meçhul, tanınmayan
BİREY: 1. Şahıs 2. İnsan
BİLDİRGE: 1. Manifesto 2. Teblîgat
BİRGE: 1. Müştereken 2. Elbirliğiyle
BİLDİZ: 1. Îlan 2. Afiş
BİRGELEP: 1. Müştereken 2. Elbirliğiyle
BİLDİZMEK: 1. Îlan etmek 2. Afiş asmak
BİRİLME: 1. Pes etme 2. Vazgeçme
BİLEKÇEK: Kelepçe
BİRİLMEK: 1. Pes etmek 2. Vazgeçmek
BİLELEŞMEK: Berâber olmak
BİRİM: Ünite
BİLEM: Uzunluk ölçüsü birimi (30 cm)
BİRİŞME: Mukavemet
BİLERÇİN: Altınbaş kavunu
BİRİŞMEK: Mukavemet etmek
BİLERMEN: Bilir kişi
BİRLEŞKEN: Müttefik
BİLET: Haber, enformasyon (Bilmek fiilinden)
BİRMENZEŞ: Mütecânis, tek cins
BİLEV: Plak (müzik aygıtı)
BİRZE: 1. Kral 2. Prens (köken net değil)
BİLGE: 1. Âlim 2. Pir 3. Üstat 4. Guru
BİRZEM: 1. Âhenk 2. Uyum 3. Üniforma
BİLGEMEN: 1. Âlim 2. Profesyonel 3. Mütehassıs
BİSEY: Kedi yavrusu
BİLGEN: 1. Haberdâr 2. Mâlumat sâhibi
BİTÇE: Sivilce, akne
BİLGETMEK: 1. Haberdâr etmek 2. Mâlumat vermek
BİTEGÜN: Ayın son günü
BİLGİN: Bilim insanı (kadın/erkek), bilim adamı
BİTEVİYE: Bitene kadar [Benzer: Bitesiye]
BİLİDE: Ocak ayı
BİTEY: Flora, bitki örtüsü
BİTİG: Kitap [Benzer: Biçig]
BOĞNA: Testere
BİTİMEK: Kitap yazmak [Benzer: Biçimek]
BOĞNAMAK: Testere ile kesmek
BİTİMEN: Yazar, müellif
BOĞSUK: 1. Boyun prangası 2. Tasma
BİTİR: İftar (Arapça “Vitr” benzeşimi, net değil)
BOĞUÇA: Çıkın [Benzer: Bohça]
BİTİRÇİ: 1. İftar eden, oruç açan kişi 2. Mezun
BOĞULDAY: Kurt adam, kurda dönüşen kişi
BİTİRİVÇİ: Mezun
BOĞULGA: Nefes tıkanması
BİY: Dans
BOĞULTA: Bandaj
BİYÇE: 1. Prenses 2. Bey karısı [Benzer: Beyçe]
BOĞUN: 1. Hece 2. Demiryolu makası 3. Eklem
BİYE: Kısrak
BOĞUNDU: Mesâne
BİYELEY: Eldiven (baş parmağı ayrı, diğerleri bitişik)
BOĞUNDURMAK: Kendini asarak intihar etmek
BİYMEK: Dans etmek
BOĞURDAK: Nefes borusu, trake
BİYİV: Dans gösterisi
BOĞURSAMAK: 1. Boğazı tıkanmak 2. Nefesi kesilmek
BİYİVÇİ: 1. Dansöz (kadın) 2. Dansör (erkek)
BOĞUZLAĞA: Kurban (boğazını keserek)
BİZMEN: El kantarı
BOĞTA: Kadın şapkası (nişanlanma simgesidir)
BODUMAK: 1. Muhasebe etmek 2. Hesaplamak
BOĞTALAMAK: 1. Şapka giydirmek 2. Nişanlanmak
BODULGA: 1. Muhasebe 2. Hesap
BOHÇA: Basit bez torba [Benzer: Boğuça]
BODULTAY: Muhasebe kurulu
BOLAÇAK: Müstakbel, gelecekteki
BODUR: Kısa (Köken belirsiz)
BOLAGAY: 1. Şaklaban, soytarı 2. Palyaço
BOĞAÇAR: 1. Erkek dana 2. Boğa çobanı
BOLAĞAN: 1. Bereketli 2. Mahsuldar
BOĞAK: 1. Anjin hastalığı 2. Gerdan 3. Gırtlak
BOLAN: Ren geyiği [Benzer: Bulan]
BOĞALDAK: 1. Süslü direk 2. Totem direği
BOLAT: Erkek arı
BOĞAN: 1. Sıkıcı hava 2. Köşeli koltuk
BOLCAL: 1. Ecel 2. Mühlet 3. Vâde
BOĞANAK: 1. Yağmur rüzgarı 2. Boğucu hava
BOLÇAV: 1. Tahmin 2. Farz etme, varsayma
BOĞARAN: Boa yılanı (benzeşim olabilir, net değil)
BOLÇAMAK: 1. Tahmin etmek 2. Farz etmek
BOĞARMAK: 1. Boğazını sıkmak 2. Nefesini kesmek
BOLDURMAK: 1. Çoğaltmak 2. Gerçekleştirmek
BOĞAZDAK: Guatr hastalığı
BOLGAMAK: 1. Bereketlenmek 2. Artmak, çoğalmak
BOĞDA: 1. Evliyâ 2. Aziz, saint (köken net değil)
BOLGAN: 1. Bereketli 2. Artağan, çoğalan
BOĞDAL: 1. Paket 2. Bohça
BOLGAR: Hayvan derisi [Benzer: Bulgarı]
BOĞLAMAK: 1. Paketlemek 2. Bohçalamak
BOLKA: Balyoz
BOĞMACA: Boğucu öksürük hastalığı
BOLMAK: Vukû bulmak
BOĞMAK: 1. Gerdanlık, kolye 2. Boğazını sıkmak
BOLRAK: 1. Bol bulunan 2. Bereketli 3. Daha fazla
BOLULÇA: İmkan
BOŞUK: Vahiy
BOLULÇAMAK: Mümkün olmak
BOŞUKLAMAK: Vahiy almak
BOLUR: Kristal
BOTA: Deve yavrusu
BOLUŞ: 1. Nasihat 2. Akıl verme 3. Dâmat evi/odası
BOTAHAN: Deve yavrusuna yapılan iltifat
BOLUŞÇU: 1. Nasihat eden 2. Akıl hocası, mentor
BOTKA: Kısrak sütü ve yulaf karışımı yiyecek
BOLUŞMAK: 1. Nasihat etmek 2. Akıl vermek
BOVMA: Ev rakısı [Benzer: Boğma]
BOR: 1. Şarap 2. Kuvvetli 3. Sağlam
BOVMAK: Kolye, gerdanlık
BORA: Sert rüzgar
BOYAK: 1. Renk 2. Renk verici madde
BORAGA: Çuval
BOYAR: 1. Asilzâde (Rusça’dan) 2. Renklendirici
BORAĞAN: Yağmurlu fırtına [Benzer: Burağan]
BOYDA: 1. Lala 2. Akıl hocası, mentor
BORALGAK: Girdap, anafor
BOYDAK: Bekar
BORAN: 1. Fırtına 2. Tayfun
BOYLAM: Meridyen, longitude
BORARMAK: Grileşmek [Benzer: Bozarmak]
BOYLAMAK: 1. Korumak 2. Şiir okumak
BORAY: Boz buğday
BOYLAV: 1. Şiir 2. Boylam, longitude
BORGALANMAK: 1. Kıvranmak 2. Kıvrışmak
BOYMAK: Tefsir etmek
BORGAY: Zehirsiz yılan
BOYNAK: 1. Gururlu 2. Kertenkele (kuyruk bırakmış)
BORGU: Borazan
BOYNAMAK: 1. Gururlanmak 2. Kuyruk bırakmak
BORUGA: Islık çalan ok başı
BOYNAT: 1. Mahluk 2. Kasırga cini
BOSAVA: 1. Eşik 2. Kapı basamağı (2-3 basamak)
BOYRA: Hasır
BOŞAK: Günah çıkarma (Hıristiyan Türklerde)
BOYSUNDURMAK: 1. Riâyet ettirmek 2. Baş eğdirmek
BOŞAKMAK: Günah çıkarmak (Hıristiyan Türklerde)
BOYSUNMA: 1. Riâyet 2. Boyun eğme, baş eğme
BOŞAN: 1. Rehâvete kapılmış 2. Boşanmış, dul
BOYSUNMAK: 1. Riâyet etmek 2. Boyun eğmek
BOŞANLIK: Rehâvet
BOYSUNMAZ: 1. Riâyet etmez 2. Boyun eğmez
BOŞALGA: Deşarj
BOYUNÇAK: Gerdanlık, kolye
BOŞKUN: Dul
BOYUNDURUK: 1. Boyun prangası 2. Esâret
BOŞKUNMAK: Dul kalmak
BOYUNSALA: Burç, Zodyak (astronomi)
BOŞLAÇ: 1. Debriyaj (araba) 2. Debriyaj pedalı
BOZA: Ekşitilmiş darı ve/veyâ buğday içeceği
BOŞLAK: 1. Başıboş 2. İhmalkar
BOZAKAY: Yemin olsun ki!
BOŞLAY: Bedâva
BOZANMAK: 1. Bırakılmak 2. Gevşemek
BOŞORUN: Münhal, boş kadro
BOZATMAK: 1. Bırakmak 2. Gevşetmek
BOŞTANDIK: 1. İstiklal 2. Hürriyet
BOZAR: 1. Ayıp 2.Kusur
BOZARAN: Ağustos ayı
BÖKEN: 1. Antilop 2. Ceylan 3. Börek
BOZARTMA: Rosto yemeği
BÖKEY: Öcü, korkutucu yaratık
BOZGUÇ: 1. Lastik silgi 2. Ârıza 3. Hezîmet
BÖKMEK: 1. Kazanmak 2. Atlamak
BOZLAK: Uzun hava (mûsikî)
BÖLÇEK: 1. Cüz 2. Kısım [Benzer: Bölşek]
BOZLAMAK: 1. Böğürmek 2. Uzun hava okumak
BÖLÇÜRGEN: Kızılcık (ağaç, meyve)
BOZLAN: Nadas
BÖLEK: 1. Kısım 2. Fasikül (ansiklopedi)
BOZLAV: 1. Uzun hava (mûsikî) 2. Ağıt
BÖLGEÇ: Kesir (matematik)
BOZUÇAR: Grimsi
BÖLÜNÇ: Taksit
BOZUNÇ: 1. Nifak 2. Hezîmet
BÖLÜNÇLEMEK: Taksite bölmek
BOZUĞA: 1. Çiçek hastalığı 2. Hastalık döküntüsü
BÖN: Ahmak, aptal
BOZULGA: 1. Ârıza 2. İsyan
BÖNEMEK: Ahmaklaşmak, aptallaşmak
BOZULGAN: Sürekli bozulan
BÖRÇE: Tahtakurusu böceği
BOZULTA: İsyan
BÖRE: 1. Tomurcuk 2. Gonca
BOZULTU: Ârıza
BÖREK: Açma hamur yemeği (Rusça değildir)
BOZ-UY: Hükümdar çadırı (Boz Ev)
BÖRELENMEK: 1. Tomurcuklanmak 2. Gonca açmak
BÖÇKE: Fıçı
BÖRENE: Kütük, kalas
BÖDENE: Bıldırcın kuşu
BÖRK: Şapka, serpuş
BÖDRE: 1. Kıvırcık 2. Perma 3. Kıvırcık marul
BÖRKE: 1. Örtü 2. Havuz
BÖDRELEMEK: Perma yapmak
BÖRKEMEK: 1. Örtmek 2. Çarşafa sarınmak
BÖDÜK: Havuç
BÖRKENÇEK: Çarşaf (giysi) [Benzer: Bürkençek]
BÖGEY: İtaat
BÖRTE: 1. Gri 2. Bozkurt
BÖGEYMEK: İtaat etmek
BÖRTEĞEN: Deve dikeni
BÖĞE: Şâman
BÖRTEK: Tâne (tahıl)
BÖĞELEMEK: Şâmanlık yapmak
BÖRÜ: 1. Kurt (yırtıcı hayvan) 2. Tundra kurdu (tür)
BÖGELME: Viraj
BÖRÜZEK: 1. Kurt köpeği 2. Kurt yavrusu
BÖĞLEK: Tıpa, tıkaç
BÖSEK: Bomba
BÖĞLEMEK: Tıpalamak
BÖSMEK: Patlamak
BÖĞENÇER: Şâman yardımcısı
BÖTENEK: Nâne
BÖĞET: Bent [Benzer: Büvet, Büğet]
BÖTERGE: Bukle, lüle
BÖKE: Şampiyon
BÖTERME: İptal
BÖKEĞEN: Şampiyon
BÖTERMEK: İptal etmek
BÖY: Zehirli örümcek
BUKURMAK: Aşağı indirmek
BÖYÜNÇEK: Tarantula örümceği
BUKRAK: 1. Sıçrayan 2. Efsânevî ejderha
BUÇ: Köşe
BUKRAMAK: Sıçramak, zıplamak
BUÇAMAK: 1. Köşe oluşturmak 2. Geri dönmek
BULAGAY: Mikser
BUDUMAK: Resim yapmak
BULAK: 1. Pınar 2. Çeşme
BUDUMAN: 1. Ressam 2. Yaramaz çocuk
BULAMUK: Muhallebi
BUDUN: 1. Kavim 2. Kabîle
BULANÇAK: 1. Bulanık 2. Bulanık akan su
BUDURGANA: Dut kurusu
BULARGA: Dedektör
BUĞA: Ejderha
BULARMAK: 1. Su çıkmak 2. Su bulmak
BUĞAVUZ: Ejderha
BULCAR: 1. İkâmetgah 2. Kaçıp kurtulma
BUĞDAYIK: Trakus, tarla kuşu, buğday kuşu
BULCARMAK: 1. İkâmet etmek 2. Kaçıp kurtulmak
BUĞLAYAN: Buhar makinesi
BULCUMAK: Meşgul olmak
BUĞMA: 1. Bandrol 2. Etiket
BULCUTMAK: 1. Buldurmak (oyun) 2. Meşgûl etmek
BUĞRA: Erkek deve
BULÇAMA: Randevu
BUĞU: 1. Buhar 2. Geyik
BULÇAMAK: Randevulaşmak
BUĞUÇAR: Su geyiği (tür)
BULÇUK: Filiz
BUĞULAŞMAK: Tebahhur etmek, buharlaşmak
BULÇUM: Keşif
BUĞULGA: Kement
BULÇUN: Adale, kas
BUĞULGAMAK: Kement atmak
BULDAM: 1. Sürpriz 2. Keşif
BUĞUN: 1. Eklem 2. Kuşak
BULDAMAK: 1. Sürpriz yapmak 2. Keşif yapmak
BUĞUNMAK: 1. Kuşak sarmak 2. Sislenmek
BULDAV: 1. Keşif gezisi 2. Açık artırma, mezat
BUĞUR: 1. Buhur (Arapça benzeşimle) 2. Diyafram
BULDUNU: Höşmerim tatlısı
BUK: Ladin ağacı
BULDURSUN: Cezâ kırbacı (dokuz kuyrukludur)
BUKA: Ren geyiği
BULDURUK: Step çili kuşu
BUKAÇ: Helki
BULGAÇ: Mikser
BUKAĞI: Pranga
BULGAMAK: 1. Parçalara ayırmak 2. Bulandırmak
BUKALGA: 1. Siper 2. Gizli sığınak
BULGAN: 1. Sâbık, önceki 2. Mevcut 3. Samur
BUKAVUL: Gizli lîder
BULGANÇA: Oldukça, olanca
BUKMAK: Gizlenmek, saklanmak
BULGAŞ: 1. Panik 2. Kaos
BUKUK: Tomurcuk
BULKA: Francala, beyaz ekmek
BUKULMAK: Eğrilmek [Benzer: Bükülmek]
BULKUNMAK: Sarsılmak
BULMAĞAN: 1. Câiz 2. Meçhul
BURHAN: 1. Buda (Siddhartha) 2. İyi ruhların önderi
BULMAN: Kâşif
BURHANCILIK: Budizm, Budacılık
BULNAMAK: Esir etmek
BURKAT: Put, fetiş
BULTARMAK: Geçiştirmek, üstünkörü iş yapmak
BURKULDAMAK: 1. Gazap etmek 2. Feverân etmek
BULUN: 1. Körfez 2.
BURKURMAK: Kıvrışmak, buruşmak
BULUNÇ: Vicdan (doğruyu ve yanlışı bulduran)
BURLA: Üzüm salkımı
BULUŞTAY: 1. Miting 2. Pov-vov 3. Yıllık buluşma
BURLANMAK: Gezip dolaşmak
BUN: 1. Hafıza kaybı 2. Alzheimer [Benzer: Mun]
BURMACA: Bel ağrısı
BUNÇAK: 1. Keder, elem 2. Koruyucu tanrı (mitoloji)
BURMAÇ: 1. Vida 2. Hadım
BUR: Tebeşir
BURMAK: 1. Vidalamak 2. Hadım etmek
BURÇ: Biber
BURTA: 1. Varak, süslü kağıt 2. Duvar kağıdı
BURAĞAN: Fırtına [Benzer: Borağan]
BURTALAMAK: Varaklamak
BURALMA: Helezon, spiral
BURU: 1. Kabahat 2. Sancı
BURALMAK: 1. Kıvrılmak, 2. Salınmak
BURUL: Kestâne rengi
BURAMA: 1. Vida 2. Civata
BURULAMAK: 1. Suçlamak 2. Kabahat isnâd etmek
BURAMAK: 1. Vidalamak 2. Civatalamak
BURULGAN: 1. Girdap 2. Hortum (rüzgar)
BURANA: 1. Kule 2. Radyo kulesi
BURUM: 1. Lüle 2. Lüle kebabı
BURAV: 1. Helezon 2. Tirbüşon
BURUMAK: Koklamak
BURAZ: Halat, urgan
BURUNÇAK: Hızma
BURCUMAK: Güzel kokmak
BURUNDAK: 1. Burun halkası 2. Hızma
BURÇAK: Bezelye
BURUNDURUK: 1. Yular 2. Gem
BURÇUĞAN: Parfüm
BURUŞ: İnat
BURÇUN: Misk geyiği
BURUŞÇU: İnatçı, muanid
BURDUM: Kar fırtınası
BURUT: Kırgız soyundan gelen
BURGA: Tornavida
BURUZ: 1. Kin 2. Nefret
BURGAÇ: 1. Girdap, anafor 2. Tirbüşon
BUSAK: Nârin kavak ağacı
BURGANAK: Kar kasırgası
BUSANAK: Siper [Benzer: Pusanak]
BURGAY: Perma
BUSAT: 1. Takım elbise 2. Silah [Benzer: Pusat]
BURGU: Matkap
BUSURUK: Deri kabarcığı, isilik
BURGUN: 1. Dizanteri 2. İshal, diyare
BUŞAK: Keder, iç sıkıntısı
BURGUSUN: Sivrisinek
BUŞATILGAN: Muaf
BUŞATIŞ: Muafiyet
BUYUKMAK: 1. Uyuşmak 2. Donacak gibi olmak
BUŞATMAK: Muaf tutmak
BUYUM: 1. Mâmül 2. Dondurulmuş ürün
BUŞALGAR: Demlik, çaydanlık
BUYURGA: Otorite, iktidar
BUŞLAMAK: Haşlamak, kaynatmak
BUYURGAN: Otoriter, muktedir
BUŞMA: Sinüzit hastalığı
BUYURGANMAK: 1. Hırslanmak 2. Otoriterleşmek
BUŞMAK: Kederlenmek, hüzünlenmek
BUYURMAN: 1. Âmir 2. Emir (hükümdar)
BUŞTUK: Şişe mantarı (Muştuk: Ağızlık)
BUYURTMAK: 1. Sipâriş vermek 2. Emri iletmek
BUŞUKMAK: 1. İdrar yapmak 2. Endişelenmek
BUZAÇ: 1. Buzluk (buzdolabında) 2. Buzlu alan
BUŞULANMAK: Kederlenmek, hüzünlenmek
BUZDAĞ: Aysberg
BUŞURMAK: Can sıkmak
BUZKAYMAK: 1. Dondurma 2. Sâlepli dondurma
BUTAK: 1. Dal, kol 2. Kategori, şûbe
BUZLAÇ: Dipfriz, derin dondurucu
BUTAR: Hasır
BUZLAĞA: Aysfeld, buz ovası
BUTURGAK: Fıstık
BUZLATKAÇ: Dipfriz, derin dondurucu
BUVALA: Difteri, kuşpalazı hastalığı
BUZLAVUK: 1. Buz pisti 2. Hokey pisti
BUVAR: Dalgıç kuşu (Gavia türü) (Macarca’dan)
BUZOVA: Aysfeld
BUYAÇ: Buzhâne, soğuk hava deposu
BUZULDAĞ: Aysberg
BUYAN: 1. Sevap 2. Efsânevî hâkan
BUZULTAŞ: Moren, buzla kaplı taş
BUYANMAK: 1. Makyaj yapmak 2. Sevap işlemek
BUZUR: Liken hastalığı
BUYANTAY: Kutsal gün (“Kandil Gecesi” gibi)
BÜCEK: Köşe
BUYAV: 1. Makyaj 2. Renk
BÜÇİG: 1. Dans 2. Raks
BUYLAMAK: 1. Bağırmak 2. Böğürmek
BÜÇİGÇİ: 1. Dansöz (kadın) 2. Dansör (erkek)
BUYLANÇ: Viraj
BÜÇİMEK: 1. Dans etmek 2. Raks etmek
BUYMAK: 1. Donmak 2. Çok üşümek
BÜÇİŞMEK: Karşılıklı dans etmek
BUYRALAMAK: Kıvırmak, bükmek
BÜDREMEK: 1. Tökezlemek 2. Ayağı kaymak
BUYRULGA: 1. Kararnâme 2. Kânunnâme
BÜDÜRKEY: Göğüs kemiği
BUYRULTU: Ferman, yarlık
BÜĞDE: Hançer [Benzer: Bükte]
BUYRUŞ: Sipâriş
BÜĞEMEK: Set çekmek [Benzer: Büvemek]
BUYRUTMAK: Sipâriş vermek
BÜĞLÜNMEK: Toplanmak, birikmek
BUYSANÇ: 1. Kibir 2. Böbürlenme
BÜĞÜM: Küre
BUYSANMAK: 1. Kibirlenmek 2. Böbürlenmek
BÜK: 1. Tomurcuk 2. Rükû
BUYTAMAK: Sıvışmak, gözden kaybolmak
BÜKÇÜYMEK: Kamburlaşmak
BÜKE: Ejderhâ
BÜRTÜK: 1. Tohum 2. Tahıl tânesi
BÜKELENMEK: Yılan gibi kıvrılmak
BÜRÜMGE: Palto
BÜKLEMEK: 1. Katlamak 2. Kıvırmak
BÜRÜNEK: 1. Peçe 2. Çarşaf (giysi) 3. Pelerin
BÜKSÜK: Meme
BÜRÜNÇEK: Çarşaf (giysi)
BÜKSÜLMEK: 1. Yarılmak 2. Tomurcuklanmak
BÜRÜNKEY: 1. Şafak 2. alacakaranlık
BÜKTE: Bukle, lüle
BÜRÜŞTE: 1. Gevrek 2. Mısır gevreği
BÜKTEMEK: Bukle yapmak, lüle yapmak
BÜRÜTKEL: Anket
BÜKÜLGEMEK: 1. Esnemek 2. Yaylanmak
BÜRÜTKEMEK: Anket yapmak
BÜKÜN: Raks
BÜSKEÇ: Bisküvi (Büsmek: Pişmek, net değil)
BÜKÜNÇÜ: 1. Rakkas (erkek) 2. Rakkase (kadın)
BÜTEL: Muvaffakiyet
BÜKÜNMEK: Raks etmek
BÜTEMEK: 1. Kaplamak 2. Muvaffak olmak
BÜKÜR: Kambur
BÜTEN: 1. Yüzbin (sayı) 2. Gayrı, başka
BÜKÜTMEK: Eğmek
BÜTİMEK: Raks etmek [Benzer: Büçimek]
BÜLÇEK: Kurt yavrusu
BÜTKÜ: Gaita
BÜLE: Aile
BÜTÜGE: Patlıcan
BÜLEK: 1. Prim 2. Mükâfat 2. Taltif
BÜTÜRMEK: İkmal etmek
BÜLEKLEMEK: 1. Taltif etmek 2. Prim vermek
BÜVELEK: 1. Sığır sineği 2. Isırıcı sinek
BÜN: Çorba (köken net değil)
BÜVEMEK: 1. Bağlamak 2. Set çekmek 3. Büyülemek
BÜRÇEK: Köşe
BÜVET: Baraj 2. Bent [Benzer: Böğet, Büğet]
BÜREĞEN: 1. Borozan 2. Trompet
BÜVEZ: Sihirbaz
BÜREN: Tam, tamamen
BÜYEN: Kalın bağırsak
BÜRGE: 1. Baraka, kulübe 2. Pire
BÜYRE: Boynuz
BÜRKENMEK: Örtünmek, bürünmek
BÜYÜ: Sihir, magi
BÜRKENÇEK: Çarşaf (giysi) [Benzer: Börkençek]
BÜYÜCÜ: Sihirbaz, magisyan
BÜRKMEK: Serpmek, saçmak
BÜYÜRGEMEK: Kibirlenmek
BÜRKÜ: 1. Şapka 2. Çarşaf (giysi) 3. Pelerin
-C-
BÜRKÜT: Kel kartal kuşu BÜRKÜMEK: 1. Kaplamak 2. Püskürmek BÜRME: 1. File 2. Rulo BÜRMELEMEK: 1. Fileye doldurmak 2. Rulo yapmak BÜRMEK: 1. Fileye doldurmak 2. Rulo yapmak
CABAŞKAN: 1. Yapışkan 2. Zamk, tutkal CABA: 1. Ekleme 2. Zam, fiyat artışı CABALAK: Kar lapası [Benzer: Yabalak] CABAY: Barbar, Vandal CADAMAK: İğrenmek
CAKA: Fiyaka (Kökeni belirsiz)
CALMAĞIŞ: 1. Köpekbalığı 2. Canavar
CATAKAY: Pijama [Benzer: Yatakay]
CALMAN: 1. Yaygın, 2. Geniş
CAĞ: 1. Banyo 2. Duş
CAMAN: 1. Güçlü 2. Muazzam [Benzer: Yaman]
CAĞACAY: 1. Banyo yapma 2. Duş alma
CAMANLAMAK: 1. Güçlenmek 2. Sıradışı iş yapmak
CAĞADAL: Samanyolu takımyıldızı
CAMANBAY: Şâman, kam
CAĞAN: 1. Heybetli 2. Hisar, kale
CAMUK: Deniz yosunu
CAĞDAK: 1. Banyo 2. Duş
CANALBAY: Kanarya
CAĞIN: 1. Müdâfâ 2. Gayret
CANDIRMAK: Lamba yakmak [Benzer: Yandırmak]
CAĞINLAMAK: 1. Müdâfâ etmek 2. Gayret etmek
CANGAMAK: 1. Tehdit etmek 2. İkrah etmek
CAĞIM: Letâfet, sempati [Benzer: Yağım]
CANGAY: 1. Tehdit 2. İkrah
CAĞIMLI: Latif, sempatik
CANGI: 1. Apse 2. İltihap
CAĞIMSIZ: Antipatik
CANGIZ: Münzevî
CAĞLIK: Banyo köşesi (odada seki altında gizlidir)
CANGIZDAMAK: İnzivâya çekilmek
CAK: Taraf
CANILAMAK: Tekrarlamak
CAKAR: 1. Emir 2. Direktif
CANILGA: Tekrar
CAKARMAK: 1. Emretmek 2. Direktif vermek
CANMAK: Lamba yanmak [Benzer: Yanmak]
CAL: 1. Ücret 2. Yele [Benzer: Cal, Yal]
CAPALAK: Büyük yarasa (Pteropus türü)
CALAK: Aşı (ziraat)
CAR: 1. Îlan 2. Dere yatağı
CALAKLAMAK: Aşılamak (ziraat)
CARA: Bozkır geyiği
CALAMAK: Aşılamak (ziraat)
CARAK: 1. Silah 2. Nâzik, kibar
CALANGAŞ: Çıplak
CARAKLANMAK: 1. Silahlanmak 2. Kibarlık etmek
CALAV: Kirâ
CARAMAK: 1. Menfaat edinmek 2. Fayda sağlamak
CALAYIK: Kundak
CARAPAZAN: Ramazan davulcusu
CALÇI: Günlük işçi, amele
CARAŞA: 1. Liyâkat 2. Ucuz
CALDAMAK: Kirâlamak
CARAŞKAN: Lâyık [Benzer: Yaraşkan]
CALGA: 1. İri 2. İlâve, ek
CARAŞMAK: Lâyık olmak [Benzer: Yaraşmak]
CALGAMAK: İlâve etmek
CARATMAK: Beğenmek
CALGAN: Sahte
CARAV: 1. Fayda 2. Menfaat
CALGIZ: 1. Yegâne, tek 2. Yalnız, tek başına
CARAVLANMAK: 1. Faydalanmak 2. Menfaatlenmek
CALIN: 1. Alev 2. Ateş dansı [Benzer: Yalın]
CARÇAĞAL: Lehçe (lisan)
CALINMAK: Ricâ etmek
CARÇI: Tellal
CARDAM: 1. İmdat 2. Hîbe 3. Teberrû
CAŞIL: Sebze
CARGAĞAN: Mahkeme (Yargı > Cargı)
CATAĞAN: Hem kışlık hem yazlık bölge
CARGAK: 1. Zar, perde 2. Kızlık zarı, hymen
CATAK: Yaz-kış kalınan bölge
CARGAMAK: 1. Hızlı gitmek 2. Hüküm vermek
CAVLAK: Kel
CARGI: Tahkim, hakem karârı (Yargı > Cargı)
CAY: 1. İlkbahar 2. Yer, konum
CARGIL: 1. Duyuru 2. Haberci meleği
CAYA: Yay (okçuluk, atıcılık)
CARIK: 1. Nur 2. Aydınlık
CAYAĞAN: 1. Kader 2. Kaderi yazan (Tanrı)
CARIKLIK: “Rahmetli” veya “Nur içinde yatsın”
CAYAN: Lahit
CARIMAK: 1. Harcamak 2. Masraf etmek
CAYARMAK: İlkbahar gelmek
CARILGA: 1. Harcama 2. Masraf
CAYGAMAK: Vazgeçirmek
CARIŞTAY: Olimpiyat [Benzer: Yarıştay]
CAYGARMAK: Nizam vermek
CARIYA: Îlan
CAYGARMAN: Nizâmiye görevlisi
CARKANAT: Yarasa (Uçan Tilki türü)
CAYGI: Vazgeçme
CARLAMAK: Îlan etmek
CAYIK: 1. Tûfan 2. Sel 2. Irmak tanrısı (mitoloji)
CARLIK: Ferman, buyrultu
CAYLAK: Baharda kalınan yer [Benzer: Caydak]
CARMA: Bakliyat
CAYLAMAK: 1. Yerleşmek 2. Baharı geçirmek
CARMALAMAK: Dövmek, dayak atmak
CAYLAŞMAK: 1. Yerleşmek 2. Baharı geçirmek
CARNA: Pay, hisse
CAYLAŞTIRMA: İskan
CARNAÇI: Yarıcı (yarı yarıya hissedar)
CAYMAK: Vazgeçmek
CARNAMA: 1. Hükümet ilânı 2. Kamu duyurusu
CAYNAK: Pençe
CARNAMAK: Kamuya duyurmak
CAYNAMAK: Ricâ etmek
CAS: Metal, mâden
CAZGIRMAK: 1. Kınamak 2. Günahını ifşâ etmek
CASAĞAN: Halik, yaratıcı
CAZIK: Günah
CASAK: 1. Vergi 2. Harç (vergi) 2. Muhafız alayı
CAZMAK: Günah işlemek
CASAKÇI: Vergi tahsildarı
CEBE: Silah
CASALGAN: Mâdenî, metalik
CEĞEREN: Ceylan [Benzer: Ceyren]
CASALMA: Sahte
CEKEN: Bataklık sazı bitkisi
CASAMAK: 1. Îmal etmek 2. Süslemek
CEKEY: 1. Basit, âdi 2. Sıradan
CASANMAK: Süslenmek
CELBEV: Çadırı rüzgarda bağlayan ip
CASAV: Îmal, prodüksiyon
CELBEZEK: Solungaç
CASTIK: Minder [Benzer: Yastık]
CELDİK: Havalandırma deliği
CELDEV: Cereyan, hava akımı
CILIZ: Zayıf (Köken belirsiz)
CELEK: Kök hücre (biyoloji, genetik)
CILMAK: Yerde sürünmek
CELGİRMEK: Rüzgara karşı yürümek/koşmak
CINKAY: İskete kuşu
CENİL: Hafif
CIR: Nağme [Benzer: Yır, Ir]
CENİLDEMEK: Hafiflemek
CIRCAĞAN: Cırcır böceği
CENGETEY: Pezevenk
CIRÇI: 1. Şarkıcı 2. Bestekar 3. Müzisyen
CEPSENMEK: Silahlanmak (Cebe: Silah)
CIRGA: 1. Neşe 2. Logo
CEPSETMEK: Silahlandırmak (Cebe: Silah)
CIRGAMAK: Neşelenmek
CERDEŞ: Hemşehri
CIRLAMAK: 1. Şarkı söylemek 2. Böcek ötmek
CEREK: Değnek, sırık
CIRLAV: Müzik
CERGE: Sıra (dizi) [Benzer: Çerge]
CIRLAVUK: 1. Müzisyen 2. Ötücü kuş
CERGELEMEK: Sıralamak, dizilemek
CIRLAYIK: Ağustos böceği
CERLEMEK: 1. Defnetmek 2. Eyerlemek
CIRMAK: Pençelemek, tırnaklamak
CERLEŞMEK: Kronikleşmek
CIRMIK: Kesik izi, pençe izi
CERME: Biber
CIRNA: Haşlanmış tahıl, hedik
CETEGEY: Büyükayı takımyıldızı [Benzer: Çediker]
CIVIK: Yarı sulu
CETEK: Filiz
CIVIMAK: Yarı sulu hâle gelmek, pelteleşmek
CETEKLENMEK: Filizlenmek
CIYGI: İstif
CEYE: Parantez
CIYGIÇI: İstifçi
CEYLEMEK: Otlatmak, yaylıma çıkarmak
CIYIN: Parti (eğlence)
CEYME: Çarşaf (yatak)
CIYINÇI: Parti veren kişi (eğlence)
CEYMEK: 1. Üstün çıkmak 2. Yemek yapmak
CIYINMAK: Parti vermek (eğlence)
CEYREN: Ceylan [Benzer: Ceğeren]
CIYMA: Kitap
CEZ: Pirinç (metal)
CIYMAK: 1. Kısmak 2. Yığmak
CEZİK: Şerbet
CIYNAK: Pençe
CIDA: Cirit
CIYIRMAK: Kısmak
CIĞIRA: Anason
CIZDAK: Kuyrukyağı kavurması
CIĞIŞ: Güreş
CİLEM: Tutkal balığı
CIĞIŞMAK: Güreşmek
CİRE: Kimyon
CIĞIŞMAN: Pehlivan
CİREK: Sonbahar ekimi
CILGA: 1. Safkan at 2. Çocukları koruyan melek
CİRGİMEK: Cırlamak
CİRGİRE: Ağustos böceği
COYUM: 1. Masraf 2. Harcama, sarfiyat
CİYDE: Yabâni İğde ağacı
CÖGEY: Yaban arısı [Benzer: Zögey]
CİYELEK: Kiraz
CÖGEYMEK: 1. Acı çekmek 2. Nakletmek
CİYİLMEK: Toplanmak [Benzer: Yıyılmak]
CÖKE: Ihlamur [Benzer: Çöğe]
CİYİN: Cemiyet
CÖNELMEK: 1. Nakledilmek 2. Seyirtmek
COĞAR: İrtifâ
CÖNETMEK: Nakletmek
COL: 1. Tâlih, baht 2. Şans [Benzer: Zol]
CÖRGEMİŞ: Karadul (örümcek)
COLAYAK: Tuvalet, hela
CÖRME: Kokoreçli işkembe dürümü
COLBAŞ: Rehber, kılavuz
CÖY: Dikiş
COLDAMA: Terhis kağıdı
CUBAY: Eş, karı-koca (ikisinden biri)
COLTAY: 1. Tâlihli, bahtlı 2. Şanslı
CUBURAN: Tarla fâresi
COMAK: Masal
CUĞUR: 1. Mısır (bitki ve tâne) 2. Ala, karışık renkli
COMAKLAMAK: Masal anlatmak
CUĞURDAMAK: Guruldamak
COR: 1. Rende kırıntısı 2. Haç, ıstavroz
CULA: 1. Meşâle 2. Fitil [Benzer: Yula]
CORA: Rüyâ tâbiri [Benzer: Yora]
CULBUĞA: Yılanın değiştirdiği deri
CORALAMAK: Tâbir etmek (rüyâ)
CULBUMAK: Deri değiştirmek (özellikle yılan)
CORAMAK: 1. Tahmin etmek, 2. Varsaymak
CULCAĞAN: Piliç
CORAMAL: 1. Tahmin 2. Varsayım
CULDUZ: Kuyruklu yıldız
CORMAK: 1. Rendelemek 2. Tâbir etmek (rüyâ)
CULUK: Hindi
CORTAN: Lor peyniri
CULUMAK: 1. Traş etmek 2. Tüylerini yolmak
CORTMAK: Telaş etmek
CUMAK: Bilmece
CORUK: 1. Prensip 2. Kâide, kural
CUMARIK: Dağ kekliği
COSU: Pas, oksidasyon
CUMUKUL: Yabâni mersin (ağaç, meyve)
COSUDAMAK: Paslanmak, oksitlenmek
CUMULMAK: Hücum etmek
COSUMAK: Paslanmak, oksitlenmek
CUR: 1. Kâbiliyet 2. Dağ keçisi
COŞA: Vecd, kendinden geçme
CURKA: Yer elması
COŞMAK: Vecde gelmek, kendinden geçmek
CURMA: Dilim
COYMAK: 1. Lağvetmek 2. Harcamak, sarfetmek
CURMALAMAK: Dilimlemek
COYTULMAK: Kaybolmak
CURUN: Parça
COYUK: Kayıp
CURUNLAMAK: Parçalamak
COYULMAK: Harcanmak
CUVAŞ: Hâlim, yumuşak huylu
CUVAŞMAK: Hâlimleşmek, yumuşamak
ÇAĞALA: Yeniyıl kutlaması [Benzer: Şağala]
CUVGUÇ: Çamaşır makinasi
ÇAĞALAMAK: Yeniyıl kutlamak [Benzer: Şağalamak]
CUVUMÇU: Gassal, ölü yıkayıcısı
ÇAĞALMAK: 1. Beyazlaşmak 2. Işık vurmak
CUVUMÇULUK: Gassallık, ölü yıkayıcılığı
ÇAĞAN: 1. Beyaz 2. Temiz 3. Ocak ayı
CUVUNMAK: Duş almak
ÇAĞANAK: 1. Dirsek 2. Isırgan otu
CUVURT: Cacık (salatalıklı cıvık yoğurt yiyeceği)
ÇAĞAR: Maraba, toprak kölesi
CÜDEMEK: Zayıflamak
ÇAĞAT: Saat (Çağ: Zaman, “Saat” benzeşimi ile)
CÜMEK: 1. Musluk 2. Çeşme
ÇAĞATAN: Geyik süvârisi, geyik binicisi
CÜLGÜMEK: Zımparalamak [Benzer: Zülgümek]
ÇAĞAVUN: Yaban arısı
CÜLGÜR: Zımpara [Benzer: Zülgür]
ÇAĞAZ: Kağıt (köken belirsiz, etkileşim) 2. Ağaç dalı
CÜRLEVÜK: Düdük
ÇAĞAZLAMAK: Kağıt kaplamak (köken belirsiz)
CÜYLEMEK: Yığmak, toplamak
ÇAĞBAN: Oruç (Arapça “Şâban”, net değil)
-Ç-
ÇAĞBANMAK: Oruç tutmak (“Şâban” benzeşimi)
ÇABAK: 1. Balık (genel) 2. Deniz balığı (genel) ÇABAKÇI: Balıkçı ÇABAL: Şer, kötülük ÇAÇAR: Otağ, büyük çadır ÇAÇIK: Kaymak kurutması ÇAÇILGA: 1. Serpinti 2. Saçı sunusu [Benzer: Saçılga] ÇADALTAY: Sabırlı ÇADAMAK: Sabretmek [Benzer: Çıdamak] ÇADAMAN: Sabırlı [Benzer: Çıdaman] ÇADAN: Akrep [Benzer: Çayan, Şayan] ÇAGU: İftirâ ÇAGUCU: İftirâcı ÇAGUMAK: 1. İftirâ atmak 2. İthâm etmek ÇAGULMAK: 1. İftirâya uğramak 2. İtham edilmek ÇAGUYUL: İftirâ ÇAĞA: 1. Bebek 2. Ren geyiği ÇAĞAK: Arı iğnesi ÇAĞAL: 1. Tef 2. Yassı taş
ÇAĞDAMAK: 1. Gözetlemek 2. Âsayişi sağlamak ÇAĞDAĞAN: Polis, kolluk kuvveti ÇAĞDAKÇI: Bekçi ÇAĞDAVUL: Polis, kolluk kuvveti ÇAĞILGA: Abonelik ÇAĞIM: 1. Serap, yanılsama 2. İspiyon 3. İhbar ÇAĞINDIZ: Kronoloji ÇAĞINMAK: Samîmi olmak ÇAĞIR: Şarap [Benzer: Çakır] ÇAĞIRÇI: 1. Şarapçı, şarap satıcısı 2. Şarap içen kişi ÇAĞIRGA: 1. Dâvetiye 2. Emirnâme 3. Celp ÇAĞIRLAMAK: Şarap içmek ÇAĞIRTMAÇ: Tellal ÇAĞIŞTIRMA: 1. Mukâyese 2. Nispet 3. İzâfet ÇAĞIRMAN: 1. Tellal 2. Davetçi ÇAĞIŞTIRMAK: Mukâyese etmek ÇAĞLA: Ham meyve ÇAĞLAMAK: 1. Zamanı ölçmek 2. Çağıldamak (su)
ÇAĞMAK: 1. Beyazlaşmak 2. Işık vurmak
ÇALAMA: 1. Bez bağlama (ağaç) 2. Kuyruk örme (at)
ÇAĞNAMAK: Yerde yuvarlanmak (hayvan, eşek)
ÇALAMAK: 1. Bez bağlamak (ağaç) 2. Mayalamak
ÇAĞRAMAK: Beyazlaşmak, ağarmak
ÇALAN: Geveze
ÇAĞRIKÇI: Dâvetçi
ÇALANDIZ: Müzisyen
ÇAĞRILGAN: Dâvetli
ÇALANGA: Koşum takımı (atçılık)
ÇAĞRIŞIM: 1. Metafor 2. Tedâi
ÇALANMAK: 1. Bozarmak 2. Gevezelik etmek
ÇAĞŞAK: 1. Kuru meyve 2. Taşlık alan
ÇALARGA: Çalar saat
ÇAĞUNGAR: Martı kuşu (Larus cinsi)
ÇALARMAK: 1. Grileşmek, bozarmak 2. Mayalanmak
ÇAKA: Mürekkep (sıvı)
ÇALAP: Tanrı (Yalap > Çalap: Nur, aydınlık)
ÇAKAĞAN: Nevruz, bahar bayramı
ÇALAŞ: Muhârebe, savaş
ÇAKALAY: Migren hastalığı
ÇALAŞMAK: Muhârebe etmek, savaşmak
ÇAKAY: 1. Şimşek 2. Şimşek tanrısı (mitoloji)
ÇALAT: 1. Pala, enli kılıç 2. Çelik
ÇAKILGAMAK: Şimşek çakmak
ÇALAV: Müzik, mûsikî
ÇAKILGAN: 1. Şimşek 2. Flaş, flaşör
ÇALBUR: Deri pantolon
ÇAKILGAĞAN: Elektrik
ÇALÇAK: Tezene, mızrap
ÇAKIN: Şerâre, elektrik atlaması
ÇALÇI: Ücretli işçi [Benzer: Calçı]
ÇAKIR: 1. Mâvi renk 2. Şarap [Benzer: Çağır]
ÇALDAĞAN: Kirâlık
ÇAKIRGA: Mazı (bitki)
ÇALDAMAK: Kirâlamak
ÇAKIRIM: Kilometre (Yaklaşık 1000 metre)
ÇALDANMAK: 1. Kirâlanmak 2. Çekinmek
ÇAKIZA: Migren hastalığı
ÇALDI: Kirâlık
ÇAKLAMA: 1. Hipotez, farâziye 2. Varsayım
ÇALDIBAR: Enkaz
ÇAKMA: Horoz (silah)
ÇALDIRMAK: Yabancı dili bozuk konuşmak
ÇAKMUR: Şalgam
ÇALDAŞ: Kare
ÇAKNIŞMAK: Vuruşmak
ÇALGA: 1. İhmal 2. Tembellik 3. Tırpan
ÇAKRAK: Kel, dazlak
ÇALGAR: 1. İhmalkar 2. Tembel
ÇAKRATMAK: Saçını kazıtmak
ÇALGARMAK: 1. İhmal etmek 2. Tembellik etmek
ÇAKŞIR: Pantolon
ÇALGAY: İhmalkar
ÇAL: 1. Ücret 2. Gri renk 3. Felç 4. Deve sütü içkisi
ÇALGAYDAMAK: İhmal etmek
ÇALA: 1. İftirâ 2. İbik (kuşlarda)
ÇALGIÇ: Mızrap, tezene
ÇALAĞAN: Akbaba kuşu
ÇALGIR: Sâzende (entstrüman çalabilen kimse)
ÇALAK: Maya, ferment
ÇALGITMAK: 1. Oyalamak 2. Enstrüman çalmak
ÇALIK: 1. Kapris 2. Felçli
ÇAPACAK: Nacak, küçük balta
ÇALIKMAK: Kapris yapmak 2. Felç olmak
ÇAPAĞAN: Yarış atı
ÇALKAN: Uyuz otu
ÇAPAN: 1. Jokey kıyâfeti 2. Jokey (binici)
ÇALIN: 1. Hasat 2. Ekin biçme
ÇAPAR: 1. Atlı haberci 2. Jokey (binici)
ÇALINMAK: 1. Hasat edilmek 2. Biçilmek
ÇAPARAK: Dört nala (at)
ÇALIR: Şaşı
ÇAPARMAN: Atlı kurye
ÇALIŞMAN: 1. Personel 2. Mürettebat
ÇAPAVUL: Süvâri
ÇALIŞTAY: 1. Şûra 2. Panel 3. Ortak toplantı
ÇAPAVUZ: 1. Atlı rehber 2. At eğiticisi 3. Atlı saldırı
ÇALKAMA: 1. Sallayarak karıştırma 2. Ayran
ÇAPÇAK: Varil
ÇALKAMAK: Sallayarak karıştırmak
ÇAPIŞMA: At yarışı
ÇALKAN: 1. Turp 2. Isırgan otu
ÇAPIŞMAK: At yarışı yapmak
ÇALKI: 1. Ot süpürge 2. Tırpan
ÇAPIŞTAY: Büyük at yarışı (farklı kabîleler katılır)
ÇALMAR: Kulübe, baraka
ÇAPKAÇ: Satır (kasap bıçağı)
ÇALPAN: Harç (sıva veya beton malzemesi)
ÇAPKAN: Süvâri
ÇALPAMAK: Harç karmak
ÇAPKI: 1. Tırpan 2. Baskın 3. Hücum
ÇALPAŞMAK: 1. Harç hâline gelmek 2. Cıvıklaşmak
ÇAPKUR: 1. Tırpan kullanıcısı 2. Baskıncı
ÇALTAN: Taşaltı balığı
ÇAPMAK: 1. At sürmek 2. Baskın yapmak
ÇALTI: Maki
ÇAPLAN: 1. Yarış atı 2. Ganyan
ÇALUK: Sülük (tıbbi olmayan tür) [Benzer: Zaluk]
ÇAPRAK: 1. Sayfa 2. Püskül
ÇALUYKU: Mahmurluk, yarı uykulu olma
ÇAPSANMAK: Hayret etmek
ÇAMÇAĞAZ: 1. Çam dalı 2. Yılbaşı ağacı dalı
ÇAPSAR: Teneffüs, mola
ÇANA: Kar kızağı
ÇAPSARMAK: Teneffüs yapmak, mola vermek
ÇANAÇ: Tulum (sıvı doldurmak için)
ÇAPTIRMAK: At sürmek
ÇANAMAK: 1. Kaymak 2. Hızlı gitmek
ÇAPUL: 1. Baskın 2. Hücum
ÇANDIR: Melez, hibrit
ÇAPULGAY: Aladoğan kuşu
ÇANGI: Kayak sporu, ski [Benzer: Şangı]
ÇAPULMAK: Baskına uğramak
ÇANGILAMAK: 1. Kayak yapmak 2. Çınlamak
ÇAPUN: Kırbaç, kamçı [Benzer: Çavun]
ÇANKA: 1. Kibar 2. Beyzâde 3. Yaban horozu
ÇAPUNMAK: Kırbaçlamak, kamçılamak
ÇANKALIK: Kibarlık
ÇAR: 1. Rus hükümdârı (Rusça’dan) 2. Uçurum
ÇANTIRMA: Vazgeçirme
ÇARA: Kâse
ÇANTIRMAK: Vazgeçirmek
ÇARAK: Mertek, hezen
ÇARAM: 1. Nikah töreni 2. Plato, yayla
ÇARŞAK: Çatal
ÇARAMAK: Nikah kıymak
ÇARUN: Çınar ağacı
ÇARAŞ: Nikah (karşılıklı ikrar)
ÇASANAY: Şapel, küçük kilise (Rusça’dan)
ÇARAŞAN: Samur (hayvan)
ÇASKI: Yaz mevsimi
ÇARAŞMAK: 1. Nikahlanmak 2. Barışmak
ÇASTANMAK: 1. Yaslanmak 2. Mindere oturmak
ÇARAŞMAN: Nikah memuru
ÇAŞ: 1. Yaş (ömür süresi) 2. Yıl
ÇARBAĞA: Yavru kurbağa, iribaş [Benzer: Çurbağa]
ÇAŞAT: Câsus, ajan [Benzer: Çaşıt]
ÇARBAK: Çizgili sincap
ÇAŞAVUL: 1. Gizli polis 2. Sivil polis
ÇARÇA: Çariçe, çar karısı (Rusça’dan)
ÇAŞILBAR: İskete kuşu
ÇARÇAGAY: Peygamberdevesi böceği
ÇAŞINMAK: Saklanmak, gizlenmek
ÇARDAK: Kameriye, kamelya
ÇAŞIRMAK: Saklamak, gizlemek
ÇARGA: Atlı kızak
ÇAŞKA: Kuşluk vakti
ÇARGAR: Hoparlör
ÇAŞKAN: Fâre [Benzer: Taşkan]
ÇARGIMAK: Yüksek sesle konuşmak (Car: Ses)
ÇAŞMAK: 1. İstihbârat toplamak 2. Gizlenmek
ÇARIK: Deri ayakkabı
ÇAŞTAMAK: Dağılmak, parçalanmak
ÇARILGA: Emir eri (asker)
ÇAT: Köşe
ÇARIŞ: Müsâbaka, maç
ÇATAĞAN: Arp (müzik âleti)
ÇARIŞMAK: Mmüsâbaka yapmak, maç yapmak,
ÇATAK: 1. Kavşak 2. Dörtyol
ÇARITKAN: Kandil (lamba)
ÇATAKOVA: Delta, çatalova
ÇARITMAK: 1. Kandil yanmak 2. Aydınlatmak
ÇATAŞMAK: 1. Karışmak 2. İç içe geçmek
ÇARLAĞAN: 1. Îtirazcı 2. Tutukluk yapan (silah)
ÇATIN: 1. Portatif merdiven 2. Tahta merdiven
ÇARLAK: Martı
ÇATKI: Sehpâ
ÇARLAMAK: 1. Tutukluk yapmak 2. Îtiraz etmek
ÇATRA: 1. Çemberli etek, crinoline 2. Çarşaf (giysi)
ÇARLAN: 1. Tutukluk 2. Îtiraz
ÇAV: Erkeklik organı (bilimsel)
ÇARLATMAK: Îtiraz etmek
ÇAVAN: Dişilik organı (bilimsel)
ÇARLAV: Îtiraz
ÇAVAR: Çıra
ÇARPAĞAN: Trakunya balığı
ÇAVAŞ: Sâkin
ÇARPANAK: 1. Mermi 2. Fişek
ÇAVGA: 1. Haber, enformasyon 2. Boz karga
ÇARS: At yarışı
ÇAVGAN: 1. Haberci 2. Posta güvercini
ÇARSANAK: Hipodrom
ÇAVLAK: Patates
ÇARSÇI: Jokey (binici)
ÇAVLAN: Küçük şelâle
ÇAVLAMAK: 1. Haber vermek 2. Kırbaçlamak
ÇAZANMAK: Modaya uygun giyinmek
ÇAVLANMAK: 1. Haber yayılmak 2. Duyulmak
ÇAZARMAK: Rengi solmak, rengi atmak
ÇAVMAK: 1. Haber götürmek 2. Işımak
ÇEBEKEY: El çırpma
ÇAVULDAK: Süsen çiçeği
ÇEBER: Tasarruf [Benzer: Şeber]
ÇAVUN: 1. Hayvan penisi 2. Kırbaç [Benzer: Çapun]
ÇEBERLEMEK: Tasarruf etmek
ÇAVZA: 1. Köşe 2. Dirsek
ÇEBİŞ: Keçi yavrusu
ÇAY: 1. Demlenen bitki (Çince’den) 2. Akarsu
ÇEÇE: Hala (babanın kız kardeşi)
ÇAYAMAK: Yaratmak
ÇEÇEGEY: İris (göz)
ÇAYAMAN: Yaratıcı, Tanrı
ÇEÇEREL: Rezonans, titrenç
ÇAYALMAK: Yaratılmak
ÇEÇEREMEK: Rezonans yapmak, titreşmek
ÇAYAN: Akrep [Benzer: Çadan, Şayan]
ÇEÇKE: Satır (kasap bıçağı)
ÇAYGI: İlkbahar
ÇEÇKELEMEK: Satır ile kesmek
ÇAYILGA: 1. Badana 2. Ağartma
ÇEÇMEK: 1. Kabuğunu soymak 2. Saçmak
ÇAYILGAMAK: 1. Badana yapmak 2. Ağartmak
ÇEDİK: 1. Mes, iç ayakkabı 2. Kedi
ÇAYILMA: 1. Taşkın 2. Sel
ÇEDİKER: Büyükayı takımyıldızı [Benzer: Cetegey]
ÇAYILMAK: 1. Taşmak 2. Sel gelmek
ÇEDENE: Kenevir (bitki, tohum)
ÇAYINMAK: 1. Durulamak 2. Metal kaplamak
ÇEDİRGEMEK: İğrenmek, tiksinmek
ÇAYITMAK: Adını vermeden konuşmak
ÇEGEN: Kısrak sütü
ÇAYKA: 1. Martı 2. Gargara
ÇEĞENDER: Şeker pancarı [Benzer: Çuğundur]
ÇAYKAĞAN: Çalkalama makinesi
ÇEĞER: İshal, diyare
ÇAYKAMAK: Çalkalamak
ÇEĞERMEK: İshal olmak
ÇAYKARA: Su kaynağı [Benzer: Çaygara]
ÇEĞET: Çuvaş peyniri (yoğurt ve yumurtadan)
ÇAYMAK: 1. Sel basmak 2. Yaymak
ÇEĞİRTKE: Kara çekirge
ÇAYNALGAN: Çiğnenmiş (ayakla)
ÇEK: 1. Sınır, hudut 2. Kenar
ÇAYNAMAK: Çiğnemek (ayakla)
ÇEKÇEKEY: Keten kuşu
ÇAYRAMAK: Bitap düşmek
ÇEKÇİ: Gümrük memuru
ÇAZAK: 1. Donanım 2. Ferman 3. Süs
ÇEKEBİR: Aralık ayı
ÇAZAMAK: 1. Donatmak 2. Ferman yazmak
ÇEKEÇ: Vidanjör
ÇAZAL: 1. Donatma 2. Süsleme
ÇEKEL: 1. Pınar 2. Kış ortası
ÇAZAN: Moda
ÇEKELEK: 1. Terlik 2. Oyuncak bebek
ÇAZANDIRMAK: Modayı tâkip etmek
ÇEKELEZ: Sincap
ÇEKELTEY: Pınarı çok olan bölge
ÇELDEMEK: Kemirmek
ÇEKEN: 1. Koçan 2. Ekşitilmiş süt içeceği
ÇELEĞEŞ: Gökkuşağı
ÇEKENE: Perâkende
ÇELEK: 1. Fıçı 2. Kova
ÇEKER: 1. Traktör 2. Sigara 3. Karantina
ÇELEM: 1. Pipo 2. Sigara ağızlığı
ÇEKERE: Sınır, hudut
ÇELEŞ: 1. Eğri 2. Yamuk
ÇEKERLEMEK: Karantinaya almak
ÇELEŞMEK: 1. Eğrilmek 2. Yamulmak
ÇEKERMEN: Sigara tiryâkisi
ÇELGE: 1. Yaban atı 2. Çorap
ÇEKERTEY: Karantina
ÇELGİ: 1. Tırpan 2. İşâret kazığı
ÇEKİMSER: Kararsız
ÇELİN: Çinli
ÇEKİ: Ağırlık ölçüsü (250 kg)
ÇELİNCE: Çince
ÇEKİLDEK: Süsen çiçeği, iris çiçeği
ÇELİNYE: Çin
ÇEKİNÇ: Câzibe
ÇELİŞÇİ: Güreşçi
ÇEKİNDİ: Münzevî
ÇELİŞMEK: 1. Güreşmek 2. Uyumsuz olmak
ÇEKİR: Elâ, karışık renkli
ÇELKEŞ: Karmaşık
ÇEKİT: Nokta
ÇELPEK: 1. Yelpâze 2. Çapak
ÇEKİTLEMEK: Noktalamak
ÇELTEK: Yarı kör
ÇEKLEMEK: 1. Sınırlamak 2. Denetlemek (gümrük)
ÇEMEDEN: 1. Yaklaşık 2. Göz karârı
ÇEKLENDİRMEK: 1. Sınırlandırmak 2. Hasretmek
ÇEMER: 1. Usta 2. Mâhir
ÇEKLENGEN: 1. Münhasır 2. Mahsus 2. Sınırlı
ÇEMEŞ: Arı kuşu
ÇEKLENMEK: 1. Yetinmek 2. Sınırlandırmak
ÇENEÇKE: Böcek iğnesi
ÇEKLEŞ: 1. Sınırlandırma 2. Kura
ÇENEK: Şarj
ÇEKLEŞMEK: Kura çekmek
ÇENEKLEMEK: Şarj etmek
ÇEKLEV: Sınırlandırma
ÇENEME: Hava tahmîni, meteoroloji
ÇEKME: Çizme
ÇENEMEK: Hava tahmîni yapmak
ÇEKMEN: 1. Vantuz 2. Ceket
ÇENEŞ: Hava tahmîni, meteoroloji
ÇEKRE: Sınır, hudut
ÇENKİR: Turkuvaz (renk)
ÇEKTELGEN: 1. Sınırlı 2. Kısıtlı
ÇENTMEK: 1. Kertmek 2. Çentik atmak
ÇEKTEMEK: 1. Sınırlandırmak 2. Kısıtlamak
ÇEP: Sol taraf
ÇEKÜL: Eğimölçer (Farsça “Şâkül” benzeşimle)
ÇEPEN: Cübbe
ÇEL: 1. Kör 2. Romatizma
ÇER: 1. Vakit 2. Saf (dizi) 3. Ağrı 4. Hastalık
ÇELEBİ: Centilmen (Yalabı: Aydınlanmış kişi)
ÇERÇİ: 1. Seyyar satıcı 2. Köyleri dolaşan satıcı
ÇEREK: Çay (akarsu)
ÇETİK: 1. Dağ kedisi 2. Evde durmayan kedi
ÇEREKLEMEK: 1. Şırıldamak 2. Dere oluşmak
ÇETİR: 1. Tente 2. Çadır [Farsça değildir]
ÇERET: Kireç
ÇETKEN: Dizgin
ÇERGE: 1. Sıra (dizi) 2. Kazık 3. Derece 4. Çadır
ÇETKİ: 1. File, ağtorba 2. Ağkepçe
ÇERGELEMEK: Sıralamak
ÇETLEVÜK: Kuruyemiş
ÇERGEMEK: Sıralanmak
ÇETMEK: Erimek
ÇERİ: Asker
ÇEVEK: Mezar, kabir
ÇERİÇİ: Militarist, askerî
ÇEVENDİZ: 1. Süvari (askeri) 2. Jokey (binici)
ÇERİKTEY: Ordu, askeriye
ÇEVİRGEÇ: Turnike
ÇERKEŞMEK: Sıralanmak, dizilmek
ÇEVİRGELE: Tespih
ÇERKEV: Şapel, küçük kilise (Rusça’dan)
ÇEVİRMEN: Tercüman, mütercim
ÇERKEY: 1. Terlik 2. Ev ayakkabısı
ÇEVKEMEK: Spekülasyon yapmak, dedikodu yapmak
ÇERLENMEK: 1. Hastalanmak 2. Marazlanmak
ÇEVKEV: Spekülasyon, dedikodu
ÇERLİK: 1. Hastalık 2. Maraz 2. Vakit
ÇEVMEK: 1. Sürat yapmak 2. Hızlanmak
ÇERMEMEK: 1. Paçalarını sıvamak 2. Kıvırmak
ÇEVREN: Banliyö, varoş
ÇERMELMEK: Kıvrılmak
ÇEVRİLGEN: Konvertible, dönüşebilir
ÇERMENMEK: 1. Kıvrılmak 2. Kederlenmek
ÇEVŞEN: Sulugöz, çok ağlayan
ÇERMİK: Kaplıca, termal su (Ermenice, şüpheli)
ÇEYİN: Kadar, değin
ÇERSEMEK: Sıla hasreti çekmek, yurdunu özlemek
ÇEYİR: 1. Zift 2. Katran
ÇERT: Yemin (köken net değil)
ÇEYKELMEK: Yalpalamak
ÇERTEN: 1. Yemin eden 2. Alabalık (köken net değil)
ÇEYKEM: Krater
ÇERTENMEK: Yemin etmek (köken net değil)
ÇEYME: Sütlaç
ÇERTEY: Maske
ÇEYNEMEK: Jimnastik yapmak
ÇERTİK: Fiske, parmak vuruşu
ÇEYNEMEN: Jimnastikçi
ÇERTİLMEK: Gözden kaybolmak
ÇEYNİK: Jimnastik
ÇERTKİÇ: Mızrap, tezene
ÇEYZE: Patlıcan (Çince’den)
ÇERTMEK: 1. Müzik âleti çalmak 2. Vurgulamak
ÇIBIR: Mart ayı
ÇES: Bakır [Benzer: Yez]
ÇIDAL: 1. Tahammül 2. Metânet
ÇEŞİNMEK: Soyunmak
ÇIDAM: Sabır
ÇETELDİK: Ecnebî
ÇIDAMAK: Sabretmek [Benzer: Çadamak]
ÇETEN: 1. Küfe 2. Saman çiti
ÇIĞA: Çarşaf (örtü, yatak)
ÇIĞANAK: 1. Pınar 2. Menbâ 2. Bibliyografya
ÇILDAĞAN: 1. Sebep 2. Bahâne
ÇIĞARAK: Baca
ÇILDAK: 1. Ateşle dağlama 2. Cin kovma
ÇIĞDAÇ: Sarfiyat, harcama
ÇILDAMAK: 1. Ateşle dağlamak 2. Cin kovmak
ÇIĞILDAM: Lâle
ÇILDIK: Yıldönümü
ÇIĞIM: 1. Sarfiyat, harcama 2. Masraf
ÇILGA: İmtihan
ÇIĞIN: 1. Omuz 2. Hasar 2. Zarar, ziyan
ÇILGAN: 1. Taç, kron 2. Gelin tâcı
ÇIĞINÇAK: Apolet
ÇILGAMAK: İmtihan etmek
ÇIĞINDIRIK: Omuz taşıyacağı
ÇILGAYAK: 1. Yeniyıl 2. Buz pisti [Benzer: Yılgayah]
ÇIĞIR: Patika
ÇILGI: 1. Zihin 2. Akıl
ÇIĞIRAY: Şakrak kuşu
ÇILGISIZ: 1. Zihinsiz 2. Akılsız
ÇIĞIRIK: Makara
ÇILIK: Ilık, hafif sıcak
ÇIĞIRTKAN: Tellal
ÇILITMAK: Ilıtmak, hafifçe ısıtmak
ÇIĞIRTMAÇ: Tellal
ÇILTAK: İftirâ
ÇIĞIRTMAK: 1. Bağırtmak 2. Bağırarak îlan etmek
ÇINA: Dirsek
ÇIĞIŞ: 1. Tebliğ 2. Menşe, orijin
ÇINAKAY: Serçe parmağı [Benzer: Çınatay]
ÇIĞMA: 1. Sedir (koltuk) 2. Divan (koltuk)
ÇINAMAK: Atlamak, sıçramak
ÇIĞRI: 1. Çark 2. Felek, gök çarkı
ÇINAŞMAK: Atlama yarışı yapmak
ÇIĞRITMAK: 1. Çark döndürmek 2. Makara sarmak
ÇINAYAK: Porselen [Benzer: Şınayak]
ÇIĞSAK: 1. Çığlık bölgi 2. Rutûbetli, nemli
ÇINDAN: Sandal ağacı
ÇIKAK: Menşe, orijin
ÇINGARMAK: Tahkikat yapmak
ÇIKANAK: 1. Menşe, orijin 2. Menbâ
ÇINGIL: Su karanfili
ÇIKARGA: Asansör
ÇINKI: 1. Zerre 2. Atom
ÇIKAY: Fakir
ÇINMAK: Vukû bulmak
ÇIKIRT: Çıt çıt düğme
ÇIRAY: Sîma, çehre
ÇIKRAMAK: 1. Çark döndürmek 2. Makara sarmak
ÇIRAYLIK: Sempatik, güzel
ÇILANDAK: Ekin yılanı, tarla yılanı
ÇIRGAL: 1. Festival 2. Karnaval
ÇILANMAK: 1. Terlemek 2. Islanmak 3. Soyunmak
ÇIRGALMAK: 1. Festival yapmak 2. Karnaval yapmak
ÇILAŞ: 1. Terli 2. Islak 3. Soyunuk, çıplak
ÇIRLAK: Ağustos böceği
ÇILATMAK: 1. Terletmek 2. Islatmak 3. Soyutmak
ÇIRMALGAN: Dolanan, sarılan
ÇILAZAK: Yalınayak
ÇIRMAMAK: Dolamak, sarmak
ÇILÇAĞAN: 1. Sürüngen 2. Dinozor
ÇIRMAŞIK: Sarmaşık
ÇIRMAVUK: Dolanıcı, sarılıcı (bitki)
ÇİLEN: Leylek
ÇIRTMA: Düdük
ÇİLENMEK: 1. Nemlenmek 2. Rüzgar esmek
ÇIŞ: Yağmur ormanı
ÇİLİM: Sigara
ÇIVGAR: Yedek hayvan (araba, kağnı, saban)
ÇİLİMEK: Sigara içmek
ÇIVMAK: 1. Sekmek 2. Fırlamak
ÇİLTER: 1. Tül 2. File 3. Izgara 4. Kafes
ÇIVRAN: Tarla fâresi
ÇİMDEMEK: Çimdik atmak
ÇIYKAN: Akne, çıban
ÇİMEK: 1. Havuz 2. Irmağın yıkanılabilir yeri
ÇIYRAK: Ala sığırcık kuşu, çıyırçık kuşu
ÇİMELTEK: Serçe parmak
ÇİBEĞEN: Sperm
ÇİMKİMEK: Çimdiklemek
ÇİBEK: 1. Nakış 2. Desen
ÇİNE: 1. Kuvvet 2. Bozkır kurdu
ÇİBER: Peri (köken net değil)
ÇİNEMEK: 1. Kuvvet uygulamak 2. Ölçmek
ÇİBERKEY: 1. Peri kızı 2. Peri gibi güzel
ÇİNGEÇEY: Elti
ÇİBİN: Sivrisinek [Benzer: Cibin]
ÇİNİTMEK: 1. Perçinlemek 2. Lehimlemek
ÇİDER: 1. Köstek, pranga 2. Zincir
ÇİRÇE: Fincan
ÇİGİN: Prens, şehzâde
ÇİRENGEÇ: 1. Girişken 2. Müteşebbis
ÇİĞENEK: Midye
ÇİRENMEK: Teşebbüs etmek
ÇİĞELENMEK: Yuvarlanmak
ÇİRİMEK: Kokuşmak
ÇİĞİLMEK: 1. Endişe duymak 2. Düğümlemek
ÇİRKENÇ: 1. İğrenç 2. Çirkin [Benzer: Çiyirkenç]
ÇİĞİNMEK: 1. Endişe etmek 2. Düğümlenmek
ÇİRKENMEK: Tiksinmek [Benzer: Çiyirkenmek]
ÇİĞİT: 1. Çekirdek 2. Yenebilen çekirdek
ÇİRKEY: 1. Üvez 2. Sirke sineği
ÇİĞNE: Mala
ÇİRKİMEK: 1. Ürkmek 2. İğrenmek
ÇİĞREMEK: 1. Gınâ gelmek 2. Tiksinmek
ÇİŞEMEK: Çiş yapmak
ÇİĞSİMEK: Tiksinmek, iğrenmek
ÇİŞETMEK: Çiş yaptırmak (çocuğa)
ÇİĞSİMER: Tiksindirici, iğrenç
ÇİTEN: 1. Çit 2. Çitle çevrilmiş alan
ÇİK: Eklem, mafsal
ÇİTİL: Fide
ÇİKE: 1. Şakak 2. Alın
ÇİTLEĞEN: Kuru yemiş
ÇİKETEY: Atkuyruğu bitkisi
ÇİVGİN: Mermi
ÇİKLENMEK: Şüphelenmek
ÇİY: Jâle
ÇİKSİNMEK: İğrenmek [Benzer: Tiksinmek]
ÇİYDE: Hünnap
ÇİLEĞEN: Duş (armatür)
ÇİYE: 1. Düğüm 2. Vişne
ÇİLEMEK: 1. Nemlenmek 2. Yağmur çiselemek
ÇİYELENGEN: 1. Muğlak 2. Kördüğüm
ÇİYİK: Nemli
ÇOKMAR: Gürz
ÇİYKİ: Ham, olgunlaşmamış
ÇOKRAMAK: Kaynaklanmak (metal)
ÇİZE: 1. Uzunluk birimi (30 cm) 2. Cetvel
ÇOKRATMAK: Kaynak yapmak (metal)
ÇİZELGE: Tablo
ÇOKTAMAK: Akıntıya karşı yüzmek
ÇİZENEK: 1. Diyagram 2. Şema
ÇOKU: Kafatası
ÇİZENDİZ: Mîmâri
ÇOKUMAK: Istavroz çıkarmak, haç işâreti yapmak
ÇİZİNÇ: Mîmâri
ÇOKUNMAK: Istavroz çıkarmak, haç işâreti yapmak
ÇİZİT: Dizayn
ÇOKUNDUR: Takdis (Hristiyanlarda)
ÇİZİTLEMEK: Dizayn etmek
ÇOKUNDURMA: Takdis etme (Hristiyanlarda)
ÇOĞ: Kor
ÇOKUR: Alaca, karışık renkli
ÇOĞAN: 1. Kerkenez kuşu 2. Sabun
ÇOKURAK: Deniz kabuğu
ÇOĞÇA: 1. Yığın 2. Küme
ÇOL: 1. Sakat 2. Usül, metod
ÇOĞÇALAMAK: 1. Yığmak 2. Kümelemek
ÇOLA: Tenhâ
ÇOĞLAMAK: 1. Toplamak, biriktirmek 2. Közlemek
ÇOLAK: Sakat
ÇOĞLANMAK: 1. Dağlanmak, yanmak 2. Közlenmek
ÇOLAMAK: Yuhalamak
ÇOĞMAK: 1. Sarmak 2. Bağlamak 2. Depolamak
ÇOLAŞIK: Karmaşık
ÇOĞRAK: Çok bulunan, ziyâde [Benzer: Çokrak]
ÇOLAŞMAK: Dolaşmak, karışmak (ip, tel)
ÇOĞUK: Konferans
ÇOLBAĞA: Kara kurbağası
ÇOĞUKTAMAK: Konferans yapmak
ÇOLGA: 1. Sargı bezi 2. Abluka, muhasara
ÇOĞUKTAŞ: Konferans katılımcısı
ÇOLGALA: Serçe parmak
ÇOĞUKTAŞMAK: Konferansta tartışmak
ÇOLGAMAK: 1. Sarmak 2. Ablukaya almak
ÇOĞULDAŞIM: Demokrasi
ÇOLGAR: Selam
ÇOĞULGAN: Demokratik
ÇOLPAMAK: Seyahat etmek
ÇOĞULMAK: 1. Toplanmak 2. Bir araya gelmek
ÇOLPAN: 1. Seyyah 2. Venüs gezegeni
ÇOĞULUŞ: 1. Meclis 2. Demokrasi
ÇOLPU: Kepçe
ÇOĞUNMAK: 1. Toplanmak 2. Bir araya gelmek
ÇOLTUK: 1. Küt, kesmez 2. Ampute, kesik organ
ÇOĞUR: 1. Kiler, ambar 2. Mahzen 2. Düdük
ÇOM: Nazarlık, nazar boncuğu
ÇOĞURCUK: Çekirge kuşu
ÇOMA: Yetim, babasız
ÇOĞURTKA: Peygamberdevesi böceği
ÇOMAK: 1. Âsa, baston 2. Değnek
ÇOHAR: Çobanpüskülü bitkisi
ÇOMAN: Tembel
ÇOKAY: At kâkülü, at yelesi
ÇOMU: Kadeh
ÇOMUR: Şalgam
ÇOYLANMAK: Kurnazlık etmek
ÇOMURDUK: Gonca, tomurcuk
ÇOYUN: 1. Tencere 2. Eritilmiş mâden
ÇOMURTKA: Kuyruksokumu
ÇOZAK: Disiplin
ÇON: Halk (köken belirsiz)
ÇOZMAK: 1. Baskın yapmak 2. Hücum etmek
ÇONKUR: Derin
ÇOZUNÇAK: Havlu, peşkir
ÇOPUR: Çiçek hastalığı
ÇOZUNMAK: Kurulanmak
ÇOR: Cin [Benzer: Çort]
ÇOZUŞ: 1. Hücum 2. Baskın
ÇORABAŞ: İfrit
ÇÖÇEK: 1. Masal 2. Çocuk öyküsü
ÇORAMAK: 1. Yoğurmak 2. Karmak (harç, hamur)
ÇÖÇÜGE: 1. Piyes 2. Tiyatro oyunu
ÇORAMAN: Cin çıkaran, ekzorsist
ÇÖÇÜGEÇİ: 1. Piyes oyuncusu 2. Tiyatro oyuncusu
ÇORBUĞUR: Patlak dudaklı, iri dudaklı
ÇÖĞEMEK: Hareket ettirmek
ÇORGAN: Battâniye [Benzer: Çuvurgan]
ÇÖĞELMEK: 1. Çökmek 2. Çömelmek
ÇORGU: Musluk
ÇÖĞEN: 1. Çevgen oyunu, polo oyunu 2. Baston
ÇORGULAMAK: 1. Musluk açmak 2. Sürünmek
ÇÖĞÜN: İbrik
ÇORMAVUK: Sarmaşık
ÇÖĞÜNÇEK: Tahterevalli
ÇORNAMAK: Sarılmak
ÇÖĞÜNDÜRÜK: Tahterevalli
ÇORNAŞMAK: Dolaşmak, karışmak (ip, tel)
ÇÖĞÜR: Telli çalgı (bağlama türü) [Benzer: Çoğur]
ÇORT: Şeytan [Benzer: Çor]
ÇÖĞÜRSÜN: Servi ağacı
ÇORTAN: Turna balığı
ÇÖK: Kurban Bayramı
ÇORTLAMAK: 1. Şeytanlık etmek 2. Nefret ettirmek
ÇÖKEY: 1. Krema 2. Kaymak 3. Krema tozu
ÇORTMA: Spor, idman
ÇÖKMEK: 1. Çorba 2. Eğilmek 3. Aşağıya birikmek
ÇORTMAK: 1. Spor yapmak, idman yapmak
ÇÖKMEN: Kilim
ÇORUK: 1. Spor, idman 2. Seyahat
ÇÖKÜGE: Depresyon, ruhsal çöküntü
ÇORUYMAK: Şahlanmak, ayaküstüne kalkmak
ÇÖKÜL: Depresyon, ruhsal çöküntü
ÇOT: Sakat, eli veya ayağı kesik
ÇÖKÜNMEK: Depresyona girmek, ruhsal çökmek
ÇOTULGAMA: Salyangoz
ÇÖKÜMSEMEK: Melankoliye kapılmak
ÇOY: Yalan
ÇÖKÜR: Tarla artığı
ÇOYGAN: Ladin ağacı
ÇÖKÜREMEK: Depresyona girmek
ÇOYLAK: Kurnaz
ÇÖKÜREL: Depresyon
ÇOYLAMAK: Kurnazlık yapmak
ÇÖKÜT: 1. Bağdaş 2. Çökmüş yer, çukur
ÇOYLAN: Kurnazlık
ÇÖKÜTMEK: 1. Bağdaş kurmak 2. Çukurlaşmak
ÇÖLEK: Sürgün
ÇÖVENÇ: Helva [Benzer: Çuğunç, Çöğenç]
ÇÖLEMEK: Sürmek, sürgüne göndermek
ÇÖVMEK: 1. Kabarmak 2. Köpürmek
ÇÖLKEM: Eğreltiotu
ÇÖY: 1. Mıh 2. Çivi
ÇÖLME: 1. Terkedilmiş diyar 2. Hayâlet kasaba
ÇÖZDE: 1. Tahlil 2. Labaratuvar sonucu
ÇÖM: Tam
ÇÖZDELEMEK: Analiz etmek, tahlil etmek
ÇÖMÇE: Kepçe [Benzer: Çöğçe]
ÇÖZELTİ: Solüsyon
ÇÖME: 1. Tohum 2. Sperm
ÇÖZERGE: 1. Analiz raporu 2. İstatistik
ÇÖMMEK: Çömelmek
ÇUBA: Korse
ÇÖMÜRGE: 1. Harâbe 2. Harap şehir
ÇUBAĞAN: Silsile
ÇÖMÜRMEK: Harap olmak
ÇUBAMAK: 1. Silsile oluşturmak 2. Keder vermek
ÇÖNE: Peygamber
ÇUBANMAK: 1. Silsile hâlinde olmak 2. Kederlenmek
ÇÖNEK: Kepçe
ÇUBAL: 1. Silsile 2. Elem, keder
ÇÖNEMEK: Peygamberlik yapmak
ÇUBALAN: 1. Müteselsil 2. Elem, keder
ÇÖNÜMEK: 1. Dermansızlaşmak 2. Bunamak
ÇUBANÇ: 1. Teselsül 2. Elem, keder
ÇÖNÜK: 1. Dermansız 2. Bunak
ÇUBARTMAK: Soygun yapmak
ÇÖNÜKLEMEK: 1. Dermansızlaşmak 2. Bunaklaşmak
ÇUBAŞMAK: 1. Silsile hâlinde ilerlemek 2. Üzülmek
ÇÖNKÜR: Pik metal, dökme metal
ÇUÇKA: Domuz
ÇÖPÜK: Yiyecek artığı
ÇUGAL: Edebiyat
ÇÖRÇEK: Afacan
ÇUGALÇI: Edebiyatçı
ÇÖRGE: Çit, parmaklık
ÇUĞ: Yağmur duâsı [Benzer: Çüğ, Çüke]
ÇÖRGEM: 1. Rulo 2. Kodeks
ÇUĞAK: 1. Kötü hava 2. Yağmur duâsı havası
ÇÖRGEMEK: 1. Rulo yapmak 2. Sarmak, dolamak
ÇUĞAN: Sabun [Benzer: Çoğan]
ÇÖRGEMEŞ: Fasülye
ÇUĞAR: Elâ, karışık renkli
ÇÖRDÜK: Yabâni armut
ÇUĞLAMAK: Yağmur duâsı etmek
ÇÖRKÜ: Abaküs, mihsap
ÇUĞMAK: Yağmur duâsı etmek
ÇÖRTLEVÜK: Fındık
ÇUĞTAĞAN: 1. Müşterek 2. Ortak yağmur duâsı
ÇÖRÜŞ: 1. Sefer 2. Seyahat (araba ile)
ÇUĞUK: Girift
ÇÖRÜŞMEK: 1. Sefere çıkmak 2. Araba sürmek
ÇUĞUL: 1. Hakâret 2. İspiyon, jurnal 3. Şâkül, çekül
ÇÖTKER: Şeytan
ÇUĞULDAMAK: Hakâret etmek
ÇÖTKERMEK: 1. Şeytan kovmak 2. Öksürmek
ÇUĞULMAK: Hakârete uğramak
ÇÖVEK: Telve, kahve çöküntüsü
ÇUĞUN: 1. Dökme demir, pik 2. Çöven bitkisi
ÇUĞUNÇ: Helva [Benzer: Çövenç]
ÇURKU: Fıtık
ÇUĞUNDUR: Pancar [Benzer: Çeğender]
ÇURNU: Müshil
ÇUĞUR: Düdük
ÇURUK: 1. Fotoğraf 2. Resim
ÇUĞURÇU: Düdük çalgıcısı
ÇURUKÇU: 1. Fotoğrafçı 2. Ressam
ÇUĞURGA: 1. Kilit 2. Larva
ÇURULGAMAK: 1. Fotoğraf çekmek 2. Resmetmek
ÇUĞURGAN: Asma kilit
ÇURUM: Mâzeret
ÇUĞURGAÇI: Çilingir
ÇURUMÇU: Mâzereti bulunan kişi
ÇUĞURULMAK: Yağmur duâsı için toplanmak
ÇURUMLAMAK: Mâzeret bulmak
ÇUĞUTUR: Kafkas dağ keçisi
ÇUŞKA: Acı biber
ÇUĞUZ: Mâdenî para, bozukluk
ÇUTRA: Kova
ÇUKAL: Zırh [Benzer: Çokal]
ÇUVALMAK: Dolaşmak, karışmak (ip, tel)
ÇUKALAMAK: 1. Kazmak 2. Çukur eşmek
ÇUVGA: Kılavuz, rehber
ÇUKANAK: 1. Çıkıntı 2. Burun (coğrafya)
ÇUVŞAMAK: 1. Ekşimek 2. Mayalanmak
ÇUKMAN: Palto
ÇUVŞATMAK: 1. Ekşitmek 2. Mayalamak
ÇULAN: 1. Avlu, ön bahçe 2. Ahır
ÇUVURGAN: Battâniye [Benzer: Çorgan]
ÇULGAMAK: 1. Sarmak 2. Bürümek
ÇUVUT: İbrâni, İsrâilli
ÇULGANMAK: 1. Sarınmak 2. Bürünmek
ÇUVUTÇA: İbrânice, İsrâil dili
ÇULĞUŞ: Hırsız
ÇUVUTYA: İbrâniye, İsrâil
ÇULMAK: 1. Hırsızlık yapmak 2. Sökmek
ÇUYGUR: 1. Hîle 2. Aldatma
ÇULUMAN: Hırsız
ÇUYGURLAMAK: 1. Hîle yapmak 2. Aldatmak
ÇUM: Kızılcık (ağaç, meyve)
ÇUYUR: Merhamet
ÇUMA: Vebâ hastalığı
ÇUYURGAMAK: Merhamet etmek
ÇUMMAK: 1. Suya dalmak 2. Yıkamak
ÇUZAK: Kukumav kuşu
ÇUMAŞ: Dağ sıçanı
ÇUZUR: Kurnaz
ÇUMGUK: Leş kargası
ÇUZURLANMAK: Kurnazlık etmek
ÇUNGU: 1. Buz pateni 2. Paten ayakkabısı
ÇÜBEK: Penis
ÇUNMA: Dağ keçisi
ÇÜDÜLGE: Din
ÇUNMAK: 1. Silinmek 2. Yıkamak
ÇÜDÜR: Pranga
ÇURAMAK: Koşmak
ÇÜDÜRLEMEK: Prangalamak
ÇURANA: Armonika (müzik âleti)
ÇÜĞEN: Dizgin
ÇURKAY: Turna balığı
ÇÜĞENEK: 1. Gem 2. Fren
ÇÜĞÜR: 1. Koşu 2. Kısa pantolon
DALAMAZ: Ballıbaba bitkisi
ÇÜĞÜRÇÜ: Koşucu, atlet
DALAN: Hol, antre
ÇÜĞÜRMEK: Koşmak
DALAŞMAN: Kavgacı
ÇÜLENMEK: Taklit etmek
DALARGA: Denizaltı (gemi)
ÇÜLGÜ: Çakı, cep bıçağı
DALAYAN: Kostik maddesi (kimyâ)
ÇÜLÜKMEK: Perişan olmak
DALGATUTAR: Dedektör
ÇÜLÜN: Omurilik [Benzer: Yülün, Yulun]
DALGIÇ: Balıkadam, su altına dalan kişi
ÇÜMMEK: Suya dalmak
DALGIR: Hâre, meneviş, renk dalgalanması
ÇÜREK: 1. Cesâret 2. Bağırtlak kuşu
DALIZ: 1. Antre 2. Dehliz 3. İç kulak
ÇÜRLEMEK: Menfaat sağlamak
DAMAKSAV: Gurme
ÇÜRÜKÇÜL: Saprofil
DAMITAÇ: İmbik
ÇÜŞEK: Minder
DAMIZ: Ahır
ÇÜYEK: Çiklet, sakız
DAMIZMAK: 1. Damlamak 2. Döllemek
ÇÜVŞEN: Baykuş
DAMYAN: Mandıra
ÇÜYKE: 1. Masura 2. Makara
DANARAK: Ant, yemin
ÇÜYMEK: Sündürmek, germek
DANGALAR: 1. Fevkalâde, 2. Acâyip
ÇÜYÜLMEK: Sünmek, gerilmek
DANGARA: Dümbelek (çalgı)
ÇÜYRE: Ters, aksi
DANGAZ: Muhteşem, ihtişamlı
ÇÜYREMEK: 1. Terslenmek 2. Kokuşmak
DANIKLI: Meşhur, tanınan
ÇÜYŞE: Cam
DANIKSIZ: Meçhul, tanınmayan
ÇÜYÜRMEK: Tersine çevirmek
DANIŞ: 1. Hikmet 2. Görüş 3. Bağlanma 4. Şaşırma
ÇÜZEN: Sağanak (yağmur) [Benzer: Cüsen]
DANIŞIK: 1. Karşılıklı anlaşma 2. Şaşırtıcı olay
ÇÜZÜN: Renk
DANIŞKAN: 1. Maslahatgüzar 2. Fikir alan
-D–
DANIŞMAK: 1. Fikir sormak 2. Bağlaşmak
DADANAK: İptilâ DADANMAK: Müptelâ olmak DADIŞMAK: Yumurta tokuşturmak DAĞAN: Üçayak, sacayağı DAĞAR: 1. Torba 2. Poşet DALA: Bozkır, step DALAMA: Kurban bağlama ipi
DANIŞMAN: 1. Müşâvir 2. Akıl hocası DANIŞTAY: İdari Üst Mahkeme, Şurayı Devlet DANLAMAK: 1. Şaşırmak 2. Fikir vermek DANMAK: 1. Bağlamak 2. Akıl almak 3. Yalanlamak DARALGA: 1. Baskı 2. İç sıkıntısı, iç daralması DARCAN: 1. Kanarya 2. Çavdar DARDAĞAN: Palmiye ağacı
DARGAK: Eskimo köpeği (köken belirsiz)
DEĞEK: Çaylak kuşu
DARIKMAK: 1. Sıkılmak 2. Nefesi daralmak
DEĞEKEN: Kutup porsuğu
DARILGAN: Kırgın, rencide olmuş
DEĞELEY: Beyaz balıkçıl kuşu
DARKAN: 1. Demirci [Benzer: Tarhan] 2. Eşraf
DEĞİNMEK: 1. Temas etmek 2. Kısaca bahsetmek
DARLAN: Alaca, karışık renkli
DEĞİŞTİRGEÇ: 1. Komütatör 2. Anahtar (elektrik)
DARLAL: 1. Eziyet 2. Zulüm
DEĞİRMİ: 1. Yuvarlak 2. Çember
DARMATURA: Harâbe, virâne
DEĞİŞMEN: Mübadil, değiştirilen şey
DARUGA: 1. Beldiye başkanı 2. Şef
DEĞSİNME: 1. Temas 2. Kısaca bahsetme
DAŞKA: El arabası (Rusça’ya Türkçe’den geçmiştir)
DEĞSİNMEK: 1. Temas etmek 2. Kısaca bahsetmek
DAVAĞAN: Dağ geçidi
DELEYEN: Kara ağaçkakan kuşu
DAVLAĞAN: Tsunami, dev dalga
DELGEÇ: Kağıt deleceği
DAYANÇ: Sabır
DELME: 1. Mazgal 2. Menfez
DAYANÇLI: Sabırlı
DEMEÇ: 1. Beyânat 2. Basın açıklaması
DAYANÇSIZ: Sabırsız
DEMEV: Edat (dilbilgisi)
DAYANÇAK: Koltuk arkalığı, sırtlık
DENEŞ: 1. Tecrübe, 2. Kıyas, mukâyese
DAYANGA: Siper
DENEŞTİRMEK: 1. Tecrübe etmek 2. Kıyaslamak
DAYANGAN: Metânetli
DENET: Teftiş, kontrol
DAYAR: Hazır [Benzer: Tayar]
DENETÇİ: Teftişçi, kontrolör
DAYARLAMAK: Hazırlamak [Benzer: Tayarlamak]
DENETMEN: Müfettiş, kontrolör
DAYAZ: Sığ, suyun az olduğu yer
DENEŞTİRME: Mukâyese, kıyas
DAYÇA: Teyze
DENEŞTİRMEK: Kıyaslamak, mukâyese etmek
DAYIKIN: 1. Day durma (bebek) 2. Bebek tanrıçası
DENEY: Tecrübe, eksperiment
DAYIN: 1. Silah 2. Hazır 3. Savaş tanrısı (mitoloji)
DENGELEÇ: Denge noktası (fizik bilimi)
DAYLAMAK: Harp yapmak, cenk etmek
DENGEY: 1. Merhâle 2. Denge noktası
DAZLAK: Kel, saçsız
DENKTEŞ: Muâdil, eşdeğer
DAZLANMAK: Kelleşmek, saçları dökülmek
DEPRENGEÇ: Sismograf, depremölçer
DAZLAŞMAK: Kelleşmek, saçları dökülmek
DEPRENİŞ: Sarsıntı, yer sallanması
DEĞDENE: Yavru bıldırcın
DEPRENMEK: Sarsılmak, yer sallanmak
DEĞE: Çengel, kanca
DERGEMEK: Koleksiyon yapmak, biriktirmek
DEĞEÇ: Kutsal sunu (ilk bardak veyâ tabakta)
DERGEMEN: Koleksiyoner, biriktirmen
DEĞEÇLEMEK: Sungu sunmak (kutsal ruhlara)
DERİŞİK: Konsantre, mütekâsif
DERİŞİM: Konsantre sıvı
DİDEK: Gaga
DERİŞMEK: Konsantre olmak
DİĞ: Verem hastalığı, tüberküloz
DERMEK: 1. Biriktirmek, toplamak 2. Hasat etmek
DİĞİR: Merdâne, sıkıştırma silindiri
DERNE: 1. Kahyâ, çiftlik sorumlusu 2. Başyardımcı
DİĞİRÇEK: 1. Bobin 2. Rulman
DERNEMEK: 1. Kahyâlık yapmak 2. Analiz etmek
DİĞİRLENMEK: Merdâne dönmek
DERNEVÇİ: 1. Kahyâ, başyardımcı 2. Analizci
DİKEY: Vertikal, şâkuli
DEVER: Demlik, çaydanlık (köken net değil)
DİKİNÇİ: Terzi
DEVİNGEN: Dinamik, hareketli
DİKİNDİZ: Terzi
DEVİNÇ: Dinamizm, hareketlilik
DİKİT: Stalagmit
DEVİNİM: 1. Hareket 2. Mobilizasyon
DİKME: Fidan
DEVİNMEK: Hareket etmek
DİLÇEK: Küçük dil
DEVİR: Hareketli (Arapça değildir)
DİLDEMEK: Hakâret etmek
DEVİTKEN: 1. Muharrik 2. Dinamo
DİLENCİREMEK: Dilencilik yapmak
DEVLÜGEÇ: Delice kuşu
DİLEŞMEK: 1. Sohbet etmek 2. Muhabbet etmek
DEVRE: 1. İsyan 2. İnfial (Arapça değildir)
DİLMER: Lîsan [Benzer: Tilmer]
DEVREMEK: 1. İsyan etmek 2. İnfiâl oluşmak
DİLMERMEK: 1. Yalvarmak 2. Yabancı dil konuşmak
DEVRETMEK: Harekete geçirmek (Arapça değildir)
DİNÇ: 1. Zinde 2. Enerjik
DEVRİM: İhtilal, revolüsyon
DİNÇELMEK: Zindeleşmek
DEYİK: 1. Nişan, söz 2. Evlenme vaadi
DİNGİL: Aks, dengeleyici çubuk
DEYİKLEMEK: Nişanlamak, söz kesmek
DİNGİN: Sâkin
DEYİN: Vasiyet
DİNLERGE: Radyo
DEYİNÇ: Üslup, konuşma tarzı
DİNŞİRGEÇ: İşitme cihazı
DIĞIRDAK: Boncuk çan
DİNŞİRMEK: İşitmek, duymak
DIĞIRDAMAK: Şıngırdamak
DİR: 1. Can 2. Yaşam enerjisi
DILAK: Klitoris, bızır [Benzer: Tılak]
DİRÇELME: 1. Hayâta dönme 2. Reenkarnasyon
DILKAÇAR: Baştankara kuşu
DİRÇELMEK: 1. Hayâta dönmek 2. Reenkarne olmak
DINGIRAK: Trampet (çalgı)
DİRÇELTMEK: Hayâta döndürmek (reanimasyon)
DIZIKMA: 1. Diz çökme 2. Şövalyelik seromonisi
DİREN: 1. Harman çatalı 2. İblis
DIZIKMAK: 1. Diz çökmek 2. Şövalye olmak
DİRENGEMEK: Temerrüde düşmek
DIZMAN: 1. Şövalye 2. Kabadayı
DİRENGEN: Mütemerrid
DİBEK: Havan
DİREŞMEK: 1. Zıtlaşmak 2. Sebat etmek
DİREŞMEN: 1. Zıtlaşan 2. Sebatkar
DİZİNÇ: Sıralama
DİRETKEN: İnatçı, muanid
DOĞAN: Yırtıcı bir kuş türü (Falko türü)
DİRETMEN: İnatçı, muanid
DOĞRAMAÇ: Papara yemeği
DİREV: 1. Mesnet 2. Direme sırığı
DOĞUNÇ: İrtical, doğaçlama
DİREY: Fauna, bir bölgedeki hayvan varlığı
DOL: Volga ırmağı (coğrafî ad, coğrafya)
DİRGEN: Harman çatalı
DOLAĞAN: Akdiken
DİRGİ: Sofra
DOLAMA: Viraj
DİRGİZGEN: Muhyî, can veren
DOLAMAYOL: Virajlı yol
DİRGİZME: 1. Animasyon 2. Anime, çizgifilm
DOLAMBAÇ: Labirent
DİRGİZMEK: 1. Canlandırmak 2. Çizgifilm çekmek
DOLANGAÇ: 1. Labirent 2. Karmaşık yol
DİRİL: Tik, istemdışı vücut hareketi
DOLAŞ: Ev kargası
DİRİM: Can
DOLAY: 1. Civar 2. Mücâvir alan
DİRİNGE: Hafif müzik, pop müzik
DOLÇA: 1. Maşrapa 2 Sürâhi
DİRİŞKEN: 1. Yaşama bağlı 2. Çalışkan
DOLKUMA: Coşku, hezeyan
DİRİŞMEK: 1. Yaşama bağlanmak 2. Çalışmak
DOLKUMAK: Coşmak, hezeyâna gelmek
DİRKEÇ: 1. Sütun 2. Kiriş (inşaat)
DOLMAN: Ceket
DİŞÇEKER: Davya, dişçi kerpeteni
DOLMUŞ: Minibüs
DİŞEK: 1. Diş çıkaran çocuk 2. Kürdan
DOLUĞAN: Simgesel sayılar (7, 9, 40, 1000…)
DİŞEMEK: Diş çıkarmak
DOLUNÇ: Şarj
DİŞERTİ: Damak kabarması (çıkan dişten dolayı)
DOM: Ihlamur ağacı
DİŞMİR: Afacan, yaramaz
DOMALAK: Yer mantarı (sporla üreyen bitki)
DİŞNEMEK: Dişleri arasında tutmak
DONDURGAÇ: Dipfriz, derin dondurucu
DİZBEK: Katar, konvoy
DONGAR: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
DİZBEV: Dizlik
DONKULDAMAK: 1. Zonklamak 2. Bas ses çıkarmak
DİZELGE: Liste
DOVGA: Yayla çorbası, yoğurt çorbası
DİZENEK: Koltuk değneği
DOYARKA: Gündelik işçi, amele
DİZERGE: 1. Liste 2. Kayıt defteri 3. Klasör
DOYDU: Papağan (Arapça “Tuti”, benzeşimle)
DİZGİ: Tertip
DOYGA: Rızk
DİZİKMEK: 1. Diz çökmek 2. Diz selamı vermek
DOYMAÇ: Papara yemeği
DİZİLDİRİK: Diz koruyacağı
DOYUNÇ: 1. Tatmin 2. Haz duyma
DİZİN: İndeks
DOYUNTU: 1. Fast food 2. Atıştırmalık
DÖĞEÇ: Havan, dibek
DULAMA: Kaftan
DÖKER: Damperli kamyon
DULDA: 1. Himâye 2. Gölge
DÖKERGE: Damper, dökme sistemi
DUMA: Rus Parlamentosu (Rusça’dan)
DÖKMEN: 1. Tezgah satıcısı 2. Pazar satıcısı
DUMAĞI: Nezle, grip
DÖKÜN: Gübre, ahbun
DURA: Arzu, istek
DÖNÇÜK: Tümsek, yükselti
DURAÇ: 1. Fren 2. Kâide (alt zemin)
DÖNEÇ: 1. Rotor, döner aksam 2. Motor
DURAÇLAMAK: 1. Frenlemek 2. Kâide yerleştirmek
DÖNEMEÇ: Viraj
DURAL: 1. Arzu, istek 2. Şehvet
DÖNENGE: Burç (astronomi) [Benzer: Dönence]
DURALGA: İstasyon
DÖNERGE: 1. Pervâne (gemi, uçak) 2. Motor
DURALAMAK: 1. Arzulamak 2. Şehvetlenmek
DÖNGE: 1. Ceza boyunduruğu 2. Çıkmaz sokak
DURATAY: 1. Arzulu, istekli 2. Şehvetli
DÖNGEL: Muşmula
DURÇULGA: Tecrübe
DÖNGELEK: Çark
DURGUTMAK: 1. Sekteye uğratmak 2. Bekletmek
DÖNGEN: Mürted, dinden dönen
DURGUZMA: Ereksiyon
DÖNGÜ: Rotasyon
DURGUZMAK: Ereksiyon olmak
DÖNÜM: Yüzey ölçü birimi (1000 metrekare, dekar)
DURLAN: 1. Berrak 2. Nâmuslu, iffetli
DÖRDEN: Kırk (sayı)
DURUNÇ: Sekte
DÖRMEK: 1. Eşelemek 2. Kazımak
DURUZ: Park (araç)
DÖRTKÜL: Dörtgen
DURUZGA: Park yeri (araç)
DÖRTMÜYÜŞ: Kare, dört köşeli
DURUZMAK: 1. Park etmek 2. Durdurmak
DÖRVEL:
DUŞAK: Pranga, köstek
DÖŞENEK: Mobilya
DUŞAMAK: Pranga vurmak, kösteklemek
DÖVEN: Tahıl tânesi ayırıcı harman aracı
DUVADAK: Toy kuşu
DÖVER: Harman makinesi, ekin dövme aracı
DUVULDAĞAN: Mayıs böceği
DÖVERGE: Harman makinesi, patos
DUVULDAMAK: Vınlamak
DÖVGÜÇ: Havan
DUYARGA: 1. Anten 2. Sensör
DÖVME: Tatu, vücut boyama
DUYDURMAK: 1. İhtar etmek 2. Tembihlemek
DUDUKLANMA: Kekeleme
DUYDURUŞ: 1. İhtar 2. Tembih
DUDUKLUK: Kekemelik
DUYUK: Haber, enformasyon
DUĞAR: Numara, sayı
DUYUNÇ: Hissiyat
DUĞARLAMAK: Numaralandırmak, sayılamak
DÜĞÜR: 1. Tahıl tânesi 2. Yuvarlak
DÜLEK: Saksı
DÜZLEM: Satıh
DÜNÜŞKE: Şeker pancarı
DÜZLEN: 1. Ova 2. “Hazırol!”
DÜREK: 1. Top (kumaş, kağıt) 2. Rulo
- E-
DÜRGE: Paket DÜRGELEMEK: Paketlemek DÜRGÜÇ: 1. Dürüm 2. Makara DÜRMENE: Sandviç DÜŞEMEK: Rüya görmek DÜŞERGE: 1. Kamp 2. Mîras payı DÜŞEY: Vertikal, şâkuli DÜŞÜLKE: Ütopya DÜŞÜNDEME: Felsefe DÜŞÜNDÜZ: Filozof DÜŞÜNÜK: 1. Şerh 2. Not 3. Havsala 4. İdrak DÜŞÜNÜKLEMEK: 1. Şerh etmek 2. Not düşmek DÜŞÜRGEMEK: Hayal etmek DÜYENEK: Nasır, deri sertleşmesi DÜYNE: Hacc DÜYNEMEK: Haccetmek, hacca gitmek DÜYÜ: 1. Pirinç (bitki ve tâne) 2. Filizlenmiş pirinç DÜYÜÇÜ: Çeltik ekicisi DÜZELTMEN: 1. Musahhih, redaktör 2. Editör DÜZEM: Doz DÜZEME: Dozaj DÜZENEK: Mekanizma DÜZENGEÇ: Regülatör DÜZENMEK: 1. Mekanize olmak 2. Süslenmek DÜZET: Islah DÜZEY: Seviye DÜZGÜ: 1. Tertip 2. Çeyiz DÜZLEÇ: Dozer
EBZE: Svan, Dağ Gürcüsü EBZEÇE: Svanca, Dağ Gürcücesi ECEGEY: Kraliçe, kadın hükümdar ECENE: Cüce EÇEK: Taban, ayağın altı EÇİK: Hece EÇİKLEMEK: Hecelemek EÇİMEK: 1. Acımak 2. Merhamet etmek EÇİNMEK: 1. Acınmak 2. Merhamet olunmak EÇİNER: Elem, keder EÇİTME: Maya, ferment EÇİTMEK: Mayalamak, fermente etmek EDEGEY: Kral, erkek hükümdar EDEKE: Lala, erkek dadı EDER: Misk fâresi EDERGEN: 1. Arayıcı 2. Hakkını arayan EDERMEK: 1. Aramak 2. Hak aramak EDGÜ: Hayırlı, iyiliksever [Benzer: Eygü] EDİK: Ayakkabı, papuç EDİKÇİ: Ayakkabıcı, papuç satıcısı EDİLEMEK: Ağıt yakmak EDİLGEN: Pasif EDİLMEK: 1. İyileşmek 2. Gerçekleştirilmek EDİM: 1. Îfâ, yerine getirme 2. Ödeme EDİZ: Sarp EFE: Zeybek (Yunanca’dan), onurlu çete üyesi EGE: 1. Efendi 2. Özne 2. Sâhip EGEÇE: Hanımağa
EGELEMEK: Başlamak
EĞREN: Kızılcık (ağaç, meyve)
EGEMEN: Hükümran
EĞRİLÇE: Raşitizm, kemik eğriliği
EGEMENLİK: 1. Hâkimiyet 2. Hükümranlık
EĞRİNMEK: Reverans yapmak, eğilerek selamlamak
EGET: 1. Sağdıç 2. Uşak, hizmetçi [Benzer: Eğet]
EĞSEMEK: Temâyül göstermek
EGEV: 1. Törpü 2. Tırnak törpüsü
EĞSİNMEK: Temâyül göstermek
EGEVLEMEK: Törpülemek
EKELE: Palamut ağacı
EĞEK: Çene [Benzer: İğek]
EKELMEK: Yanında getirmek
EĞEGÖZ: Tepegöz, kiklop (masal yaratığı)
EKEME: Enstrüman, müzik âleti
EĞELDEK: Nâzik, nârin
EKENEK: Tarla, ekilebilir alan
EĞERKEY: Semer, palan
EKER: Ekim makinesi, tohum saçma âleti
EĞERME: Süzme yoğurt
EKEV: Çift, ikili
EĞEŞİK: Müzik, mûsikî
EKEVLEN: Çift, ikili
EĞEŞMEK: 1. Müzik yapmak 2. Gıcık etmek
EKİLEM: Tereddüt, kararsızlık [Benzer: İkilem]
EĞÇİM: Rampa
EKİLEMEK: Tereddüt etmek, kararsız kalmak
EĞENMEK: 1. Sıkışmak 2. Mahçup olmak
EKİLENMEK: Tereddüt etmek, kararsız kalmak
EĞERÇEK: Semer, palan
EKİNÇ: Kültür, hars
EĞİLÇEK: Esnek, elastik
EKİNMEK: Kendiliğinden yetişmek
EĞİN: Sırt
EKİT: 1. Hakkâniyet 2. İnsaf
EĞİNDEŞ: Dost
EKİTMEK: 1. Hakkını vermek 2. İnsâf etmek
EĞİRGEÇ: Kirmen, iğ
EKLENÇ: Aksesuar
EĞİRMEN: Kirmen, iğ
EKLEŞ: Rotasizm, “R” sesini söyleyememe
EĞİR: İlaç, kür
EKMEN: 1. Ziraatçi, çiftçi 2. Tohum ekme âleti
EĞİRSEMEK: İlaca ihtiyaç duymak
EKSEN: 1. Mihver 2. Ekvator
EĞİZ: Lehçe, şive [Benzer: Ağız]
EKSİNÇEK: 1. Negatif yük (fizik) 2. Elektron (fizik)
EĞİZMEK: 1. Şiveli konuşmak 2. Eksiltmek
EKŞİT: Asit, hamız
EĞLEÇ: 1. Park yeri (araç) 2. Fren
EKTİ: Mezbahane
EĞME: 1. Torba 2. Poşet
ELBEĞEN: 1. Bol 2. Bereketli
EĞMEÇ: Kavis
ELBEK: 1. Kâfi 2. Ziyâde 2. Ucuz
EĞREK: Otel
ELBEKLEMEK: 1. Bollaşmak 2. Arz etmek (iktisat)
EĞREM: Viraj
ELBER: Bilmece
EĞREMEK: Viraj dönmek
ELBİRLİĞİ: 1. İttifak 2. İştirak
ELCİREMEK: Bunamak
ELİRME: Uykusuzluk hastalığı, somnambulizm
ELÇEĞEN: Eşek, merkep [Benzer: Elcigen]
ELİRMEK: Uykusuzluğa (somnambulizm) tutulmak
ELÇEKME: 1. Ferâgat 2. Vazgeçme
ELİYE: 1. Şahin 2. Yıldırım tanrısı (mitoloji)
ELÇİLEMEK: 1. Elçi göndermek 2. Görücü gitmek
ELKİN: Yıldırım
ELÇİM: 1. Avuç dolusu 2. Tutam
ELKİŞEN: Kelepçe
ELDEK: Eldiven
ELLİK: Kamu, devlet ve toplum
ELDEMEK: 1. Elde etmek 2. Peşine takılmak
ELLİKLEŞTİRME: Kamulaştırma
ELDEŞ: Muvâza
ELLİKLEŞTİRMEK: Kamulaştırmak
ELDEV: Çeşit, nevî
ELME: Ihlamur ağacı
ELEGE: Akrabâ
ELMEŞ: 1. Mübâdele 2. Takas [Benzer: Almaş]
ELEN: Hobi
ELMEŞMEK: 1. Mübâdele etmek 2. Takas etmek
ELENGEÇ: Eleme makinası
ELSEK: Kibar, nâzik
ELENGEMEK: Hobi ile uğraşmak
ELSELLEŞME: Sosyalleşme, toplumsallaşma
ELEŞTİRİ: Tenkit
ELSELLEŞTİRME: Sosyalleştirme, toplumsallaştırma
ELEŞTİRMEN: Münekkit
ELTMEK: Refâkat etmek
ELEV: 1. Elekten geçirme 2. Seçme, eleme
ELVEREN: Himâye eden, hâmi
ELEVÜR: Kalbur, elek
ELVERMEK: Himâye etmek
ELEZ: Hayâlet
EM: İlaç
ELGE: 1. Örnek 2. Model 3. Kalıp
EMÇEK: Meme
ELGEZEK: Hamarat
EMÇEKTEŞ: Süt kardeş
ELGİN: Garip
EMÇELGE: İlaç tedâvisi
ELGÜÇ: Kanca, çengel
EMÇİ: Eczâcı
ELGÜÇEKE: Parmak oyunu, ip oyunu
EMDEMEK: İlaç vermek, ilaçla tedâvi etmek
ELGÜMEK: 1. Asmak 2. Kancaya takmak
EMDEN: Bâkire
ELİ: Uzunluk ölçüsü birimi (15 cm)
EMDENMEK: Tedâvi olmak
ELİF: Arap alfabesinin ilk harfi (Arapça’dan)
EMDEV: Tedâvi
ELİGEÇE: Hâlâ, henüz
EME: Hala, teyze, annenin/babanın kız kardeşi
ELİK: 1. Gazel (hayvan) 2. İstihzâ, alay
EMEÇİLEMEK: Kadın gibi davranmak
ELİKLEMEK: İstihzâ etmek, alay etmek
EMEGEN: Dev
ELİKTEV: Özenti, taklit
EMEGET: Put, fetiş
ELİKTEVCİ: Özenti, taklit
EMEGEY: Şâman ruhu, şâmana yardımcı olan varlık
EMEGTEY: Dişi, kadın
EMSEMEK: 1. Kadın istemek 2. Tadına bakmak
EMEGÇİN: Dişi, kadın
EMSİNMEK: Kadın gibi davranmak
EMEHSİT: Nine, büyükanne
EMTEMEK: Tadına bakmak
EMEKTEŞ: 1. Proleter 2. İş arkadaşı
EMTÜ: Evli erkek (karısı olan kişi anlamında)
EMEL: 1. İlaç tedâvisi 2. Kür (Arapça değildir)
EMZE: Dul kadın
EMELZE: 1. Büyücü 2. Geleneksel tıp uygulayıcı
EMZİK: Oyuncak meme
EMEN: Meşe ağacı [Benzer: İmen]
EN: Damga
EMENMEK: 1. Zahmet çekmek 2. Çaba harcamak
ENÇ: Rahat
EMER: 1. Huzur 2. Sükûnet
ENÇEK: Yavru (köpek, kedi)
EMEREK: Mobilya
ENÇİ: 1. Çeyiz 2. Mîras 3. Husûsi
EMERTMEK: Öne geçmek (yarışta)
ENÇİLEMEK: 1. Mîras bölüşmek 2. Özgülemek
EMGEÇ: Vantuz, çekmen
ENÇİLENMEK: 1. Mîrasa konmak 2. Özgülenmek
EMGEMEK: 1. Zahmet çekmek 2. Çaba harcamak
ENDEK: 1. Henüz 2. Yemin
EMİK: Meme
ENDERMEK: 1. Boca etmek 2. Tahliye etmek
EMİKDEŞ: Süt kardeş
ENDEŞ: Aynı damgaya sâhip olan
EMİTMEK: İlaçla tedâvi etmek
ENDİK: 1. Edâ, tavır 2. Şaşkın
EMKE: Tatlı, lezzetli
ENECEK: Alt basamak (merdiven)
EMKEK: Dişi, kadın
ENEK: 1. Hadım 2. Testis
EMKEMEK: Tadına bakmak
ENEKE: 1. Mürebbiye 2. Dadı 2. Büyük bilye
EMLEK: Şifâlı bölge (halk inanışı)
ENEKLEŞMEK: 1. Çene çalmak 2. Münâkaşa etmek
EMLEMEK: İlaç vermek, ilaçla tedâvi etmek
ENEMEK: 1. Hadım etmek 2. Kulağını kesmek
EMLENMEK: 1. Bir kadınla evlenmek 2. İlaç almak
ENETMEK: Kollamak, göz kulak olmak
EMLEŞ: 1. İlaç 2. Aşı
ENERMEK: Akord etmek, ayarlamak (çalgı)
EMLÜ: Evli erkek (karısı olan kişi anlamında)
ENEZ: Zayıf
EMNEK: Tedâvi
ENGER: Maraz, dert
EMNELGE: Eczâcılık
ENGEZER: Dev
EMNEMEK: İlaçla tedâvi etmek
ENGİME: Hikâye, öykü
EMNETMEK: İlaçla edâvi ettirmek
ENGİZ: Tescil
EMRE: 1. Âşık, sevgili 2. Halk ozanı [Benzer: Amra]
ENİTMEK: Şaşırtmak
EMREMEK: Âşık olmak, sevmek [Benzer: Amramak]
ENİR: Pelikan kuşu
EMSEK: 1. Kadın avcısı 2. Kadın tutkunu
ENLEM: Paralel, latitude
ENMEK: 1. Şaşırmak 2. Solmak
EREN: 1. Evliya 2. Derviş
ENREMEK: Kükremek
ERENDİZ: Jüpiter gezegeni, Müşteri
ENZE: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
ERENERMEK: Vaat etmek
EPENEK: Pul, rondela
EREŞMEN: 1. Ev örümceği 2. Zehirsiz örümcek
EPEYLENMEK: Caka satmak, hava atmak
ERETMEK: Sünnet etmek (tıbbi)
EPİT: Sanat
EREVİL: Grev
EPİTKEN: Sanatçı, sâni
ERGEMEK: 1. Toplanmak 2. Birleşmek
EPİTMEK: Sanat eseri yapmak
ERGENE: Mâden ocağı
EPKİN: Sanatsal yeteneği bulunan kişi
ERGENEK: Sandık
EPLEMEK: Kıvırmak
ERGENEKEN: Maden ocağı tüneli
EPMEK: Ekmek, tahıl saçmak
ERGÜÇE: 1. Dilekçe 2. Armağan, hediye
ERBEĞEN: Pervâne böceği
ERGÜMEK: Ricâ etmek
ERBEKEY: Kelebek
ERGÜL: Ricâ
ERBÖRÜ: Kurtadam, kurda dönüşen erkek
ERİKMEK: Bıkmak, usanmak
ERBÜKE: Şahmaran, yarı yılan – yarı insan (erkek)
ERİN: 1. Dudak 2. Reşit 3. Nehir
ERÇİM: Enerji
ERİNÇ: 1. Huzur (içsel) 2. Nîmet
ERDEN: Bâkir
ERİNÇEK: Üşengeç, eringen
ERECE: Prensip
ERİŞ: Gayret
EREÇİLEMEK: Erkek gibi davranmak
ERİYİK: Mahlul
EREHSİT: Dede, büyükbaba
ERKE: 1. Otorite 2. Şımarık 3. Ayartıcılık tanrıçası
EREK: 1. Amaç, hedef 2. Vahşî 3. Çift hörgüçlü deve
ERKECEY: Parmak kız (masal kahramanı)
EREKÇİN: Erkek
ERKELEMEK: 1. Yönetmek 2. Okşamak 3. Şımartmak
EREKE: Alkol
ERKELENMEK: 1. Okşanmak 2. Şımartılmak
EREKEY: Başparmak [Benzer: İrekey]
ERKELİ: 1. Muktedir 2. İdâreci
EREKMEN: Dulavrat otu
ERKEMEN: Diktatör
EREKTEY: Erkek
ERKENEK: Parmak çocuk (masal kahramanı)
EREL: Beklenti
ERKETEY: 1. Hükümet 2. Şımarık
ERELEMEK: 1. Istırap vermek 2. Azap çektirmek
ERKİLEMEK: 1. Hükümet etmek 2. İdâre etmek
ERELENMEK: 1. Istırap çekmek 2. Azap çekmek
ERKİN: Hür, özgür
EREM: Pelin otu
ERKÖYÜN: Şımarık [Benzer: Arkoyun, Arkayın]
EREMÇEK: Lor peyniri
ERKTİ: Muhtar, özerk
ERLEG: 1. Yeraltı tanrısı (mitoloji) 2. Şeytan
ESENLEMEK: Selamlamak, selam vermek
ERLEN: Hamster
ESER: His
ERLENMEK: Kocaya varmak
ESİK: 1. Kapı 2. Kapı ağzı 2. Başkent
ERLÜ: Evli kadın (erkeği olan kişi anlamında)
ESİN: İlham
ERMEN: Pelin otu
ESİNÇ: Rüzgar, hava akımı
ERMİŞ: 1. Evliya 2. Derviş
ESİNLEMEK: İlham vermek
ERNEK: Başparmak [Benzer: İrnek]
ESİNLENMEK: İlham almak, ilham gelmek
ERSEK: Erkek isteyen, nemfoman
ESİRGEMEK: 1. Korumak, gözetmek 2. Kıskanmak
ERSELEN: Efsânevî beş renkli aslan
ESİRGEN: Koruyan, gözeten
ERSEMEK: Erkek istemek (cinsel açıdan)
ESİTMEK: Uzatmak
ERSİNMEK: Erkek gibi davranmak
ESİZ: Eyvah
ERŞEK: Kafası pars biçimli ayı (mitoloji)
ESKERME: 1. Hâtıra 2. Antika [Benzer: İskerme]
ERŞİ: Çirkin
ESKERMEK: 1. Kasten yapmak 2. Hatırlamak
ERŞİLENMEK: Çirkinleşmek
ESKERTME: 1. İhtar 2. Not [Benzer: İskertme)
ERTE: Sabah
ESKERTMEK: 1. İhtar etmek 2. Hatırlatmak
ERTEĞİ: Masal
ESKETMEK: Hatırlamak
ERTELİK: Kahvaltı, sabah yemeği
ESKİN: Kalbur makinası
ERTENÇEK: Sabahleyin
ESKİRGEN: 1. Külüstür 2. Bayat (eski)
ERTENE: 1. Cevher 2. Sahur
ESKİRMEK: 1. Aşınmak 2. Yıpranmak
ERTİK: Geçen
ESLEMEK: 1. Hatırlamak 2. Farketmek
ERTMEK: 1. Geçmek 2. Zaman geçmek
ESLEV: Farketme, farkına varma
ERTÜ: Evli kadın (erkeği olan kişi anlamında)
ESME: Esinti
ERZE: Dul erkek
ESNEK: Elastik
ES: 1. Dimağ 2. Zihin 2.Hâfıza 3. Not, hatırlatma
ESPEK: Esinti
ESE: Îsa (özel ad)
ESPEREK: Muhabbet çiçeği
ESEĞEN: Rüzgarlı yer
ESRE: “I-İ” sesi veren noktalama (Arap Alfabesi)
ESELEK: Ahmak, budala
ESRETMEK: Sarhoş etmek
ESEN: 1. Selam 2. Selâmet
ESRİK: Sarhoş
ESENDEŞMEK: Selamlaşmak
ESRİMEK: Sarhoş olmak
ESENDİK: 1. Sâlim 2. Hoşgörülü
ESRİTKEN: Sarhoşluk verici, müskir
ESENLEME: Selamlama, selam verme
ESTELİK: 1. Hâtıra 2. Anı eşyâsı
ESTEMEK: 1. Sesi duyulmak 2. Mantık yürütmek
ETİZMEK: 1. Ulaştırmak 2. Vücut bulmak
ESTELMEK: Sesi yayılmak 2. Mantıklı olmak
ETÜGEN: 1. Gül bitkisi ve çiçeği 2. Yeryüzü tanrıçası
EŞBÖRÜ: Kurt kadın, kurda dönüşen kadın
EVÇEL: 1. Barışma 2. Cinsel ilişki
EŞBÜKE: Şahmaran, yarı yılan – yarı insan (kadın)
EVÇEMEK: 1. Barışmak 2. Cinsel ilişkiye girmek
EŞDEĞER: Muâdil
EVDEMEK: Tahrip etmek
EŞDEN: Bâkire
EVDEÇİ: Tahripkar, tahrip edici
EŞEY: Cinsiyet
EVDEL: Tahrip olmuş, harap
EŞEYSEL: Cinsel
EVDER: Tahribat
EŞGÜDÜM: Koordinasyon
EVDERMEK: Tahrip etmek
EŞİL: Dişil, feminal
EYDİVERME: 1. Îtiraf 2. Kabullenme
EŞİM: Saç örgüsü, belik
EYDİVERMEK: 1. Îtiraf etmek 2. Kabullenmek
EŞİV: 1. Tempo 2. Ritim
EVELEK: Labada
EŞİVÇİ: 1. Tempo tutan 2. Ritimci
EVER: 1. Boynuz 2. Sinir, âsap 3. Parsel
EŞKEN: Kurdeşen, ürtiker
EVERE: Torunun çocuğu
EŞME: 1. Pınar 2. Saç örgüsü 3. Kızıl hastalığı
EVERLEK: Tekboynuz, unikorn (mitoloji)
EŞMEK: Kadın ceketi
EVERMEK: Nikah kıymak
EŞNE: Çayırlık alan
EVERMEN: Nikah memuru
EŞTENMEK: 1. Alışmak 2. Rahatlamak
EVERNE: Örümcek ağı
EŞTİ: Lahana
EVEZ: 1. Balmumu 2. Akçakavak ağacı
EŞTİK: 1. Rahat 2. Konforlu
EVİN: Tâne (tahıl)
EŞTÜ: Evli erkek (karısı olan kişi anlamında)
EVİNÇ: Âciliyet
ETÇEKER: Kıyma makinası
EVİR: Halka, çember
ETENE: Plasenta
EVKENMEK: Yuvarlanmak
ETEŞMEK: İthaf etmek
EVKERMEK: Yuvarlanmak
ETİN: Gökgürültüsü
EVLEK: Uyumlu, uzlaşmacı
ETKENCEK: Salıncak
EVLEMEK: Uzlaşmak
ETKİN: Aktif, faal
EVLİK: Kiler, depo
ETİRMEK: Sonlandırmak, bitirmek
EVMEK: Acele etmek [Benzer: İvmek]
ETİŞ: Fiil
EVRE: Safha, aşama
ETİŞMEK: 1. Yardımlaşmak 2. Birlikte yapmak
EVREĞEN: Ejderha, dragon [Benzer: Ebreğen]
ETİZ: 1. Tarla 2. Vücut
EVREK: Bukle
EVREMEK: Bükülmek, kıvrılmak
EZEGEY: Hükümdar
EVREN: Kâinat, kozmoz
EZEKLEMEK: İç çekmek
EVRENSEL: Universal
EZELEMEK: Sâhip olmak
EVRİLMEK: Dönüşmek
EZEMEK: Esnemek
EVRİM: Tekâmül, evolüsyon
EZENTEY: Krallık, monarşi
EVRİŞME: Müşâkele, dönüşme
EZEŞİK: Müzik
EVSEMEK: 1. Sulh yapmak 2. Evini özlemek
EZEV: Zulüm
EVŞEN: Per yavşanı otu
EZGİ: Nağme, melodi
EVÜR: Sîne, göğüs
EZİLGEN: Mazlum
EVÜRLEMEK: 1. Göğsüne bastırmak 2. Sarılmak
EZİR: Kaya kartalı
EYDİCİ: Hânende, şarkıcı
EZİTMEK: Zulüm yapmak
EYE: 1. Bileği taşı 2. Bileği âleti
EZLEÇ: Zâlim
EYEMEK: Kıskanmak
EZLEK: Despot, tiran
EYİRDEK: Simit, gevrek
EZLEMEK: 1. Zulmetmek 2. Sâhip olmak
EYGİR: Fuşya rengi
-F-
EYİTÇİ: Hatip, edip EYLEK: Park yeri EYLEM: Fiil EYLENE: Dâire EYLENEÇ: Park alanı EYLEV: Devir, dönüş EYLENÜ: Dönüştürme [Benzer: Aylanu] EYMEN: Hayırlı EYMENÇEK: 1. İmtinâ eden 2. Mahçup EYMENMEK: 1. İmtinâ etmek 2. Mahçup olmak EYTELME: Klişe, basma kalıp EYTİLİŞ: Telafuz EYTEM: Deyim EYTERMEK: Randevu almak EYTİŞME: 1. Münâzara 2. Diyalog EYTİŞMEK: 1. Münâzara yapmak 2. Diyalog kurmak
FARS: Îranlı FARSÇA: Îran dili FARSYA: Îran FELEMENK: Hollandalı, Duç FELEMENKÇE: Hollandaca, Duçça FELEMENKİYE: Hollanda, Duçya, Nederland FIRLAĞAÇ: Fırıldak (oyuncak) FIRLANGAÇ: Topaç FIRLANMAK: Dönmek FIŞKIRTAÇ: Fıskiye FİN: Finlandiyalı FİNCE: Finlandiya dili FİNİYE: Finlandiya FRENK: Fransız FRENKÇE: Fransızca FRENKİYE: Fransa
-GGABAMAK: Muhasara etmek GABAR: Nasır, deri sertleşmesi GACA: Kasis GACIMAK: Kuruyup büzülmek GAÇAĞAN: 1. Köy 2. Asosyal 3. Ateşböceği GADURA: Kevgir GAL: Ateş GALAGUN: Yaban kazı GALAĞAN: Devedikeni GALAMA: 1. Ateş yakma 2. Ateşleme GALAMAK: 1. Ateş yakmak 2. Ateşlemek GALÇI: İtfâiyeci GALIN: Başlık parası, mihir [Benzer: Kalın] GALTAŞMAK: 1. Dokunmak 2. İlişmek GALU: 1. Kaz 2. Kaz ve ördek türü hayvan GANAV: Hendek GAPÇAMAK: Mengenelemek GAPÇAVAÇ: Mengene GARDAŞ: Kardeş [Benzer: Kardaş] GARGIŞ: Beddua, lânet [Benzer: Kargış] GARILDAMAK: Vaklamak GARŞAK: Tencere GATAMAK: 1. Sertleşmek 2. Katılaşmak GATALAK: Kabız (dışkı katılaşması) GATNAŞMAK: 1. Katılaşmak 2. Kabız olmak GAYAVUZ: Balina GAYÇI: Makas GAZANÇA: Tencere [Benzer: Kazança] GEBE: Hâmile GECEGEZER: Uyur gezer
GECEK: Keman (çalgı) GECERE: Çultar, eyer örtüsü GECGERE: Dört kulplu taşıma tahtası GEÇEĞEN: 1. Muvakkat 2. Râyiç GEÇELET: 1. Kur (döviz) 2. Tünel GEÇELGE: 1. Pasaport 2. Vize belgesi GEÇENEK: Yaya geçidi GEÇKE: Akşam GEDEK: Elbise eteği GEDEL: Kulak memesi GEDELEÇ: Sadak, ok çantası GEDEY: 1. Perçin 2. Lehim GEDEYMEK: 1. Perçinlemek 2. Diklenmek GELEÇİ: 1. Görücü 2. Eve gelen (bakıcı, temizlikçi) GELEME: Flört GELEMEK: Flört etmek GELENEK: Örf GELENİ: Yer sincabı [Benzer: Geleği, Gelengi] GELESER: Mahsuldar GELEŞMEK: 1. Sözlenmek 2. Flört etmek GELEZİN: Peynir altı suyu GELİMSEK: Muhâcir GELİNÇEK: İkinci kez evlenen dul kadın GELİT: Kurâbiye GELŞİKLİ: Şirin GEMGE: Köy odası, ortak oda GENELEŞMEK: Fikir alış verişi yapmak GENELGE: Tâmim, sirküler GENELMEK: Yaygınlaşmak GENEŞİK: Mütâlâ, fikir alış verişi GENEŞMEK: Mütâlâ etmek [Benzer: Keneşmek]
GENEŞMEN: Müşâvir, danışman
GEZİNÇ: Turizm
GENGİZ: Deniz börülcesi
GEZİYYE: Mâcera (Arapça benzeşimle, net değil)
GENGÜN: 1. Huzurlu 2. Rahat
GEZLEMEK: Nişan almak, hedeflemek
GENZEV: Genizden konuşan kişi
GEZMEN: Turist
GEPİRMEK: Konuşmak
GICAĞAN: 1. İrritasyon 2. Tahriş
GER: 1. Çadır 2. Volt (elektrik birimi)
GICANMAK: 1. Tahriş olmak 2. İrrite olmak
GERÇİLEMEK: Gıcırdamak
GICAMAK: 1. Tahriş etmek 2. İrrite etmek
GERDEK: Zifaf (Farsça kuşkulu, Moğolca “Ger”)
GILDIRAK: Tekerlek
GERDEMEK: Caka satmak, hava atmak
GIRILDAMAK: Horuldamak
GERE: Parlaklık
GIRNATA: Klarnet (müzik âleti)
GEREKSEMEK: 1. Muhtaç olmak 2. İhtiyaç duymak
GIYGAĞAN: Keman (müzik âleti)
GEREKSİNİM: İhtiyaç
GIZGALA: Mamaliga yemeği
GERELTİ: Parlaklık
GIZIL: Altın (Azerice’de altın anlamı taşır)
GERGEÇ: Gergef (Gergef’in Farsça olması kuşkulu)
GIZILŞIN: Kızıl saçlı
GERİNÇ: Voltaj, elektrik gerilimi
GIZILKUŞ: Doğan kuşu
GERLENMEK: Laf atmak, sataşmak
GİC: Ahmak, sersem
GERNEK: Gergef, gerilerek işlenen nakış
GİCELME: Başı dönmesi
GERTME: Yaban armudu
GİCELMEK: Başı dönmek
GEVER: Ark, su yolu
GİCELTME: Delibaş hastalığı
GEVEŞ: Raşitizm, kemik eğriliği
GİCİĞEN: 1. Alerjen 2. Alerji
GEYGİ: Olta
GİCİŞ: 1. Kaşıntı 2. Alerji
GEZEGEN: Planet, seyyâre
GİCİŞMEK: 1. Kaşınmak 2. Alerji olmak
GEZEK: 1. Saç düğümü 2. Devriye
GİCİTKEN: Ballıbaba otu
GEZEKÇİ: Devriye atan (polis, asker)
GİDİ: Vefâsız
GEZELENÇ: Turizm
GİDİK: Oğlak
GEZEKLEŞMEK: Nöbetleşe devriye atmak
GİL: Zâde, aile (ek olarak kullanılır –gil)
GEZEMEK: Seyahat etmek
GİLDİ: 1. Lonca, meslek odası 2. Âhi teşkilâtı
GEZENE: 1. Küçük gezegen, minör planet 2. Asteroit
GİRDE: 1. Hâsılat 2. Küre
GEZEYEN: Konsomatris, pavyon kadını
GİRDEŞ: 1. Bahçe komşusu 2. Apartman komşusu
GEZGE: Devriye polisi
GİREÇE: Hâsılat, kazanç
GEZGİN: 1. Seyyah 2. Turist
GİRELGE: 1. Hol, antre 2. Giriş koridoru
GİREV: 1. Rehin, ipotek 2. Depozito
GOVŞAMAK: Harap olmak
GİRİ: Uzunluk ölçüsü (5 cm)
GOYALAN: Pıhtı
GİRİŞMEN: Müteşebbis
GOYALMAK: Pıhtılaşmak
GİRKİ: Sancı
GOYDUK: Kısa, bodur
GİRME: Çalılık
GOYMA: Ambar, depo [Benzer: Koyma]
GİYE: Efsânevî kuş
GÖBELEK: Mantar (yuvarlak, sporla üreyen bitki)
GİYİNGEN: Şık (güzel giyinen)
GÖÇEBE: Bedevî, nomad
GİYİV: 1. Moda (giyimde) 2. Kız isteme, tâlip olma
GÖÇEK: Göçmen kuş
GİZDEŞ: Sırdaş
GÖÇER: Bedevî, nomad
GİZEK: Kemençe [Benzer: Gicek]
GÖÇERGEN: Bedevî, nomad
GİZER: Ketum, sır vermez
GÖÇERMEN: Muhâcir
GİZLENBEÇ: Saklambaç oyunu
GÖÇKÜ: Heyelan, toprak kayması
GİZMEN: Ajan, câsus
GÖÇMEN: Muhâcir
GOCALMAK: İhtiyarlamak [Benzer: Kocalmak]
GÖÇÜRE: Canlı yayın (televizyon, radyo)
GOCUK: Mont (Bulgarca’dan)
GÖDEK: 1. Manda yavrusu 2. Kısa
GOCUNMAK: 1. Rahatsız olmak 2. Kaçınmak
GÖĞCE: Ökse otu
GOĞCU: Dedikoducu [Benzer: Koğcu]
GÖĞÜLDÜR: Firûze, turkuaz (değerli taş)
GOĞCULUK: Dedikodu [Benzer: Koğculuk]
GÖKGÖMBEZ: Kâinat, evren
GOMUSKA: Büyük karınca türü
GÖLDEVEK: Yapay göl, havuz
GONAMAK: Olgunlaşmak (meyve)
GÖLENDİR: Maydanoz
GONDARMA: 1. Kurgu 2. Bilim kurgu
GÖLERMEK: Gölleşmek
GONDARMAK: 1. Kurgulamak 2. Uydurmak
GÖLGEĞEN: Taş levreği balığı
GONKA: Atlı tramvay (Rusça’dan) [Benzer: Konka]
GÖMBEZ: Kubbe [Farsça net değil, tartışmalı]
GORA: 1. Koruk, ham 2. Temmuz ayı
GÖMBÜL: Şişman, tıknaz
GORULDAY: İskete kuşu
GÖMREN: Ada soğanı
GOŞA: Mâni (edebiyat)
GÖMÜLGEN: Bataklık
GOŞANT: 1. Katkı 2. Katkı maddesi
GÖMÜ: Defîne
GOŞAR: Kelepçe
GÖN: Meşin, deri
GOŞARLAMAK: Kelepçelemek
GÖRÇEK: Ufuk
GOŞUMÇA: İlâve
GÖRDE: İftirâ
GOŞUN: Ordu [Benzer: Koşun]
GÖRDEK: Acıbalık (Rhodeus türü)
GÖRDEMÇİ: İftirâcı
GÖYDÜRGE: Şarbon hastalığı
GÖRDEMEK: İftirâ etmek
GÖYNEMEK: Kaşınmak
GÖREÇ: Büyüteç
GÖYNETMEK: Kaşındırmak
GÖREĞÇİ: Bekçi
GÖYNÜK: Kederli
GÖREĞEN: Basîretli
GÖYNÜMEK: Kederlenmek
GÖRENEK: Âdet, alışkanlık
GÖYÜK: Humma hastalığı
GÖRENMEK: Müdâfa etmek
GÖYÜNÇ: Çile, dert
GÖRET: Ziyâret
GÖZBEĞEN: Televizyon [Uyarlama: Közpeğen]
GÖREV: Vazîfe
GÖZBEV: İllüzyon
GÖRGEN: Edep, âdap
GÖZEĞÇİ: Bakıcı
GÖRGEZME: 1. Tâlimat 2. Fuar 3. Direniş
GÖZEĞEN: Ufuk
GÖRK: 1. Haşmet 2. Güzellik
GÖZEN: 1. Kertenkele 2. Kiler, ambar
GÖRKEM: İhtişam
GÖZER: Halbur, elek
GÖRKETMEK: Haşmetlendirmek
GÖZET: Nöbet
GÖRKEZMEK: 1. Direnmek 2. Tâlimat vermek
GÖZETÇİ: 1. Bekçi 2. Nöbetçi
GÖRKLÜ: Muhteşem
GÖZETMEN: Müşâhit
GÖRMEKSENMEK: Görmezden gelmek
GÖZGÜ: Ayna [Benzer: Gözge]
GÖRNÜK: İhtişam
GÖZKÖRGEN: Ufuk
GÖRÜĞEN: Doğa gezisi, kır gezisi
GÖZLEMEN: Râsıt, gök gözlemcisi
GÖRÜK: 1. Sûret 2. Hayal
GÖZLEMEVİ: Rasathâne
GÖRÜLMEĞEN: Sıradışı, görülmedik
GÖZLENEK: Rasathâne
GÖRÜMSÜZ: Çirkin
GÖZLEV: Müşâhade
GÖRÜNÇ: Seyir, izleme
GÖZLEVÜK: Mazgal
GÖSTERGE: İbre
GÖZSENMEK: Nazar değmek, göz değmek
GÖŞ: Yemeklik et
GÖZTEMEK: Nişan almak, hedeflemek
GÖTÜRGE: 1. El arabası 2. Silah kemeri
GÖZTEZ: Nişan alma, hedefleme
GÖV: Ham, olmamış (meyve, sebze)
GÖZÜNDÜRÜK: At gözlüğü
GÖVDE: Beden, vücut
GÖZÜNMEK: 1. Aynaya bakmak 2. aynada görmek
GÖVRE: Hacim
GÖZÜR: Kumar
GÖVŞEMEK: Geviş getirmek
GUÇMAK: 1. Hoşlanmak 2. Kucaklamak
GÖVŞEN: Küçük karpuz türü
GUÇUK: Köpek yavrusu
GULAŞ: Macar çorbası (Türkçe kökenli, Macarca)
GÜLDÜRÇÜ: Şaklaban, soytarı, maskara
GULGULA: Hengâme, gürültü patırtı
GÜLEGEŞ: Şaklaban, soytarı, maskara
GUR: Mezar, kabir [Benzer: Kur] (köken tartışmalı)
GÜLDÜRGÜ: Fıkra
GURALAY: Mayıs ayı
GÜLDÜRMEN: Komedyen
GURAMA: 1. Teşkîlat 2. Konsey
GÜLERMEK: Gülmekten yere yığılmak
GURAMAK: Teşkîlatlanmak
GÜLEYEN: Gürlü kuşu
GURÇUK: Tırtıl, kurtçuk
GÜLGÜ: Mizah, komedi
GURŞAMAK: Muhasara etmek
GÜLGÜLÜK: Mizâhî, komik
GURUŞMAK: Karıncalanmak
GÜLSÜRGEN: Gülümseyen
GURVAĞA: Zemberek
GÜLSÜRMEK: Gülümsemek
GUTARAN: Mezun
GÜLÜNTÜ: Maskaralık, şaklabanlık
GUTARMAK: Mezun olmak
GÜLÜT: Mizah, komedi
GUZAR: Süvâri (Macarca’dan)
GÜMEÇ: Ebegömeci
GÜCEK: Kayıkçı küreği
GÜMELEK: 1. Ebegömeci 2. Renkli kelebek
GÜCETKİÇ: Jeneratör, güç üretici
GÜNDEM: Aktüâlite
GÜCÜK: Şubat ayı
GÜNDİZME: Takvim
GÜÇELMEK: 1. Zorlamak 2. Zorbalık yapmak
GÜNDİZMEK: Takvim tutmak
GÜÇEM: 1. Zorbalık 2. Zulüm
GÜNGEN: Güneş saati
GÜÇEMÇİ: 1. Zorba 2. Zâlim
GÜNSÜMEK: Güneş çarpmak
GÜÇEMEK: 1. Zorbalık 2. Zulmetmek
GÜNÜ: Haset, kıskançlık
GÜÇEYMEK: Güç toplamak
GÜNÜLEMEK: Haset etmek, günülemek
GÜÇLEV: Takviye
GÜNÜCÜ: Kıskanç, hasetçi
GÜÇÖLÇER: Dinamometre
GÜRE: Kuvvet
GÜÇSÜNMEK: Zor bulmak, zorunsumak
GÜREN: Ahır
GÜÇÜRKEMEK: Kuvvet kullanmak
GÜRELEŞMEK: 1. Tavaf etmek 2. Kuvvetlenmek
GÜDE: Özet
GÜRELMEK: 1. Feyz bulmak 2. Artmak 3. Güçlenmek
GÜDELEMEK: Özetlemek
GÜRENE: Devlet
GÜDER: Çoban
GÜREŞENGİ: Pehlivan duası
GÜDERGE: Taktik
GÜRKE: 1. Gök gürlemesi 2. Salı günü
GÜDERGEÇ: Uzaktan kumanda (televizyon, cihaz)
GÜRKÜM: Safran bitkisi
GÜDÜM: Kumanda etme, yönetme
GÜRLEVÜK: Gök gürültüsü
GÜRÜÇ: Esmer pirinç (bitki ve tâne)
HALAYLAMAK: Halay çekmek
GÜRÜZ: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
HALAYMA: Sürü
GÜRZELEK: Gür saçlı
HALÇA: 1. Kilim 2. Küçük halı
GÜVENÇ: Teminat
HALDAV: Zıpkın
GÜVERÇEK: Güherçile, potasyum nitrat
HALHA: 1. Moğol 2. Moğol kâbile birliği
GÜVEY: Dâmat
HALHACA: Moğolca
GÜVEYÇEK: İkinci kez evlenen dul erkek
HALHAYA: Moğolistan
GÜVEYMEK: 1. Çıkmak 2. Başka eve taşınmak
HALIM: 1. Balina (Moğolca’dan) 2. Vergi
GÜVEZ: Mor renk
HALKAŞ: Takdir, övgü [Benzer: Alkaş]
GÜVÜLDEMEK: Uğuldamak
HALKIN: Rüzgar [Benzer: Salkın]
GÜYEGÜ: Baharat
HALMA: Erişte
GÜYMENÇE: 1. Şov 2. Eğlence
HAMI: Hepsi
GÜYMENMEK: 1. Şov yapmak 2. Eğlendirmek
HAMIŞ: Perşembe günü
GÜZERMEK: Sonbahar gelmek
HAMRUN: Enfiye
GÜZEY: 1. Kuzey 2. Gölgelik
HAN: Kral, erkek hükümdar
GÜZLEK: Güzün kalınan yer [Benzer: Güzdek]
HANAY: Kızak
-H-
HANDALA: Tahtakurusu
HAÇA: 1. Hırs 2. İnat HAÇAGAY: 1. Hırslı 2. İnatçı, muanid HAÇAMAK: Kin beslemek HAÇAN: Ne zaman? HAÇANMAK: Darılmak, küsmek HADAK: 1. Karakol 2. Nöbet HADAKÇI: Karakol nöbetçisi HAĞIZAK: Arı, bal arısı HÂKAN: İmparator [Benzer: Hağakan] HAKÇI: Muhafız (Sakçı > Hakçı, Arapça değildir) HAKLANGAN: Mahfuz, korunan (Sak > Hak) HALAL: Helal, dînen uygun olan (Arapça’dan) HALAP: Sel, su baskını HALAY: Birlikte oynanan halk dansı
HANDUGAÇ: Tepeli bülbül kuşu [Benzer: Sandugaç] HANÇA: Kraliçe, kadın hükümdar HANTURGAY: Kanarya kuşu HAR: Kara kartal kuşu HARAGAY: Karaçam ağacı [Benzer: Karagay] HARAKSAK: Hipermetrop [Benzer: Karaksak] HARALGAN: Miyop [Benzer: Karalgan] HARAMAK: Lânetlemek [Benzer: Karamak] HARAN: 1. Cimri 2. Hasis 2. Ruh [Benzer: Karan] HARANDA: Düğün çadırı HARANMAK: Cimrilik etmek [Benzer: Karanmak] HARA: Nere? HARADA: Nerede? HARAV: Lânet [Benzer: Karav]
HARAY: 1. Nâra, bağırma 2. İmdat 3. Alarm
HAYIŞKAN: Saksağan kuşu
HARAYÇI: 1. Nâra atan 2. İmdat isteyen kimse
HAYKIRGAÇ: Megafon
HARAYLAMAK: 1. Nâra atmak 2. İmdat istemek
HAYKIRMAK: Bağırmak
HARAYAK: Buzağı
HAYLAK: Hazar martısı kuşu
HARAZ: 1. Değirmen 2. Öğütücü âlet
HAYLAM: Seçim [Benzer: Saylam]
HARAZMAN: Değirmenci
HAYLAMAK: 1. Tercih etmek 2. Destan okumak
HARÇAK: Kutu
HAYLANGAN: Güzîde, seçkin
HARGAYMAK: Kurumak
HAYLAV: 1. Seçenek, şık 2. Seçim [Benzer: Saylav]
HARK: Kanal, suyolu [Benzer: Ark]
HAYLAVÇI: Seçmen
HARLAS: Aralık ayı
HAYLIK: Maalesef, ne yazık ki
HARMAK: 1. Durmak 2. Kaldırmak
HAYMAN: Cüzdan
HARSA: Kuduz
HAYRA: Lütuf (Kayramak > Hayramak; Lütfetmek)
HARSAL: Kaba
HAYRAMAK: 1. Ötmek 2. Lütfetmek (Arapça değildir)
HARUGAR: Bedduâ, lânet
HAYZANMAK: Uykuda konuşmak
HAŞLAĞAN: Tencere
HAZANAK: Tencere
HAŞLAK: Kaynar
HAZARAN: 1. En uzun gündüz 2. Hazîran ayı
HATAN: Kraliçe, kadın hükümdar (Moğolca’dan)
HAZARMAK: Ağarmak, beyazlaşmak
HAVLU: Peşkir (Kürtçe’den)
HEÇİR: Katır (köken tartışmalı)
HAY: 1. Destan 2. Belâ [Benzer: Kay]
HEPÇEK: Ataç, kıskaç
HAYAN: Ne taraf?
HEREÇİ: Şâhit
HAYDAÇ: Gaz pedalı (araba)
HEREL: Işın, şua [Benzer: Gerel]
HAYDAK: Sürat (at arabasında)
HERENDEŞ: Akrabâ
HAYDAKÇI: At arabası sürücüsü
HERLEĞEN: Frenk üzümü
HAYDAMA: Atlı soyguncu (Türkçe, Macarca’dan)
HEY: 1. Enerji 2. Seslenme sözü (Yâ!)
HAYDAMAK: At arabası sürmek [Benzer: Aydamak]
HEYLEŞMEK: Ayaküstü konuşmak
HAYDAMAN: Sürücü (at arabası) [Benzer: Aydaman]
HIBIZGI: Düdük [Benzer: Sıbızgı]
HAYDAVÇI: At arabası sürücüsü
HIĞIRLAŞMAK: Düşmanlık etmek
HAYDUT: Harâmi, eşkiyâ (Macarca’dan)
HIN: Cezâ
HAYGAMAK: Methetmek
HINÇ: Kin, nefret [Benzer: Kınç]
HAYIŞ: 1. Mâruzat 2. İstirhâm
HINMAK: Buhrana girmek [Benzer: Kınmak, Sınmak]
HAYIŞMAK: 1. Mâruzat bildirmek 2. İstirhâm etmek
HINILIŞ: Buhran, çöküntü
HIRÇIN: Aksi, huysuz
HOMURGAMAK: Kuşatmak, çevrelemek
HIRDALAMAK: Para bozdurmak
HONAK: 1. Han (hotel) 2. Otel
HIRDAN: Âdem elması kemiği
HONUMAK: Konaklamak, otelde kalmak
HIRŞI: Bileği taşı
HOR: Elverişsiz, dayanıksız
HIRŞILAMAK: Bilemek
HORA: 1. Cins at 2. Halay
HISKILIK: Flamingo kuşu
HORABAŞI: Halaybaşı
HIŞKIL: Turşu
HORAKAY: Halk, toplum
HIVLANMAK: Islanmak
HORAMA: Karaağaç
HIYINMA: İlticâ
HORAMAK: 1. Küçük düşmek 2. Hor görmek
HIYINMAK: İlticâ etmek
HORANMAK: Dilenmek, dilencilik yapmak
HIYRAŞMAK: Sevişmek, seks yapmak
HORGA: 1. Kale 2. Burç
HIZIK: 1. Şerit (yol) 2. Satır (yazı) [Benzer: Sızık]
HORLAV: Tahkir, hâkir görme
HİM: İşâret [Benzer: İm, Sim]
HORMAKÇA: Göğüs zırhı
HİMİZ: 1. Marka 2. Şişman
HORTDAN: Zombi, yaşayan ölü
HİMLEMEK: İşmar etmek [Benzer: İmlemek]
HOŞAL: Memnun, hoşnut
HİN: Mağara [Benzer: İn]
HOŞNA: Komşu [Benzer: Komşu]
HİYZİK: İdrar
HOTAN: Pelikan kuşu [Benzer: Kutan, Kotan]
HİZGİR: Ferâset sâhibi, sağgörülü
HOYLAŞ: Şîve
HİZGİRLİK: Ferâset, sağgörü
HOZAK: Bekar
HOBANAK: Kelebek tırtılı
HÖBELEN: Kuzu göbeği mantarı (sporlu bitki)
HOCA: 1. Eş (erkek) 2. Tecrübeli kişi (Koca > Hoca)
HÖL: Nem, rutûbet
HOCAMAK: 1. Yaşlanmak 2. Tecrübe edinmek
HÖLEM: Başlık parası
HOD: 1. Ateş 2. Çakmaktaşı [Benzer: Od]
HÖMEY: Gırtlak şarkısı [Benzer: Kömey]
HODUGAN: Hayret eden
HÖREN: Nâra, bağırma
HODUKMAK: Hayret etmek
HÖVENK: Pamuk
HOKUNMAK: Pişman olmak
HÖYEK: 1. Çekirdek 2. Fildişi 3. Kemik
HOKUZ: Manda, camız
HÖYKÜRMEK: 1. Ötmek (horoz) 2. Diklenmek
HOLA: Delta, çatalağız
HÖYLEM: Cümle (dilbilgisi) [Benzer: Söylem]
HOLAVAR: 1. Çoban Türküsü 2. Pastoral şiir
HÖYLEŞ: Muhabbet [Benzer: Söyleş]
HOMUDAMAK: Şikâyet etmek
HÖYLEŞME: Hasbıhal, muhabbet etme
HOMUDAL: Şikâyet
HÖYÜK: Tümülüs, yığma tepe [Benzer: Üyük]
HÖZDE: Güyâ [Benzer: Sözde]
HURÇANMAK: Kemer takmak
HÖZGEÇ: Kevgir
HURGUÇ: Kerpeten
HUBARMAK: Rengi solmak
HURLAK: Kundak
HUBULGAN: Gulyabâni, korkutucu yaratık
HURLAMAK: 1. Şişmanlamak 2. Kuşak sarmak
HUĞANGA: Pırasa
HURLANDIRMAK: Sarmak, dolamak
HUĞULMAK: Fenâlaşmak
HURMA: Ramazan ve hac meyvesi (Farsça’dan)
HUĞUR: Keman (çalgı)
HURMAK: Ulumak (kurt, köpek)
HUĞURÇU: Kemankeş, kemancı
HURT: Kurtçuk, solucan
HUĞURDAMAK: Keman çalmak
HURTMA: Köpekbalığı
HULA: Esmer [Benzer: Kula]
HUSMA: Suçiçeği hastalığı
HULDAMAK: Yaymak, örtmek
HUSUMAK: Traş etmek
HULDASUN: Muşamba
HUSUR: Kısır (çocuğu olmayan)
HULGANA: Bozkır fâresi (Mus türü)
HUŞTAK: Düdük
HULGAY: Hırsızlık
HUTAG: Kudsiyet, kutsallık
HULGAYÇI: Hırsız
HUTAGTAY: Zikir âyini
HULGAYLAMAK: Hırsızlık yapmak
HUVA: Kestane rengi, konur
HUNAR: Elbise, giysi
HUYAN: Ürkek
HUNDAĞAN: Kadeh
HUYZU: Çinli Müslüman (Çince’den)
HUNGAR: Macar
HÜNÜRDEMEK: Söylenmek, mırıldanmak
HUNGARCA: Macarca
HÜREN: Kahverengi [Benzer: Küren]
HUNGARYA: Macaristan, Macarya
HÜZ: Kelime, sözcük [Benzer: Söz]
HUR: Karatavuk
-I-
HURAGÇI: Toplayıcı HURAĞAN: Kuzu HURAL: 1. Konsey 2. Ulusal Kongre HURALDAMAK: Konsey toplamak HURALTAY: 1. Kongre 2. Parlamento, senato HURALGA: Depolama HURAMAK: 1. Depolamak 2. Bir araya gelmek HURBAY: Sıkma börek HURÇAK: Kemer
IÇKINMAK: 1. Âzad olmak 2. Serbest kalmak IÇKINDIRMAK: 1. Âzad etmek 2. Serbest bırakmak IDALAMAK: 1. Kışkırtmak 2. Kışkılamak (köpek) IDIK: 1. Âzad edilmiş 2. Âzad kurbanı, Bahîre, Sâibe IDIMAK: 1. Âzad etmek 2. Serbest bırakmak IĞIK: Keman (çalgı) IĞILÇAK: Salıncak IĞILMAK: Sallanmak IĞIRDAMAK: Gıcırdamak
IĞIRMAK: Preslemek, sıkıştırmak
IMLIK: Ünlem işâreti (imlâ)
IĞRIK: 1. Saat 2. Sarkaçlı saat
IMRAMAK: Bol olmak
IHMAK: 1. Çökmek (deve) 2. Rüzgarla gitmek
INAK: 1. Dogma, nas 2. Dost
IHRA: Yabâni sarmaşık
INAL: Din, inanç
IHTIRMAK: 1. Çöktürmek (deve) 2. Geri itmek
INAM: Îtimat
IJILDAMAK: Islık çalmak [Benzer: Izıldamak]
INAMAK: 1. Îtimat etmek 2. Râzı olmak
IJILDAV: Islık
INAN: 1. İmam 2. Emin, güvenilir
IKILIK: Hıçkırık
INANGAN: 1. Îmanlı 2. Kendine güvenen
IKLIĞ: Rebap, lir (telli bir çalgı)
INANMAK: 1. Îman etmek 2. Güvenmek
ILAÇIN: Şâhin kuşu [Benzer: Laçın, Ulaçın]
INAVAT: Îtikat
ILAŞ: 1. Âhenk 2. İcâbet
INCAMAK: 1. Rencîde olmak 2. İnlemek
ILAŞMAK: Anlaşmak
INDIR: Harman
ILAY: Harç (vergi)
INGAY: 1: Tasdik 2. Müsâit 3. Kip
ILÇIN: Hoppa, hafifmeşrep
INGIRŞAMAK: İnlemek, vâh etmek
ILDAM: Sürat, hız
INGIRÇAK: Semer, palan
ILGAL: 1. Nem, rutûbet 2. Fark, farklılık
INIRDAMAK: Anlamsız sesler çıkarmak
ILGAMAK: 1. At sürmek 2. Hızlı hareket etmek
INIRGA: Üzüm arısı
ILGANUS: Yunus balığı
INKILDAMAK: İnlemek, vâh etmek
ILGAR: 1. Akın 2. Hücum 3. Ahit, kontrat
INRAMAK: Böğürmek
ILGAV: 1. At koşusu 2. Ganyan, at yarışı
IR: Şarkı [Benzer: Yır, Cır]
ILGAVUL: Süvâri
IRAGAYMAK: Uzaklaşmak
ILIMDAMA: 1. Îtidal 2. Mutâbakat
IRAKSAK: Miyop, uzağı görememe
ILIMDAŞ: 1. Îtidalli, mûtedil 2. Mutâbık
IRAKTAMAK: 1. Kement atmak 2. Uzağa bakmak
ILIMDAŞLIK: 1. Îtidal 2. Mutâbakat
IRALGAN: Hipermetrop, yakını görememe
ILIŞIK: Yayın balığı
IRAM: Kehânet
ILKIM: Serap, göz yanılsaması
IRAMÇI: Kâhin
ILKIMAK: Serap görmek
IRAMÇILAMAK: Kehânette bulunmak
ILMAK: İnmek
IRAMAK: Uzaklaşmak
IMÇI: Biberon
IRAN: Sabah
IMÇILAMAK: Biberonla beslemek
IRATMAK: Uzaklaştırmak
IMIZGANMAK: Yarı uyur – yarı uyanık olmak
IRAY: Cennet
IRÇAK: Manivela
ISITMAÇ: Ketıl, su ısıtıcı
IRDAMAK: Şarkı söylemek [Benzer: Irlamak]
ISIYAH: Nevruz, bahar bayramı
IRGAK: 1. Kanca 2. Mandal
ISKA: Hedefi tutturamama (Köken net değil)
IRGAMAK: 1. Hücum etmek 2. Sarsmak
ISKALAMAK: Hedefi kaçırmak, vuramamak
IRGALAMAK: 1. Sarsmak 2. Sallamak
ISKIRIK: Düdük
IRGAN: Zayıf
ISMAK: 1. Sevk etmek 2. Nakletmek
IRGAŞMAK: Boğuşmak
ISMAR: 1. Sevk 2. Nakil 3. Menkul (taşınabilir)
IRGATMAK: Sarsmak
ISMAZ: 1. Gayrı menkul 2. Felçli
IRGAY: 1. Yayın balığı 2. Hanımeli çiçeği
ISOT: Biber
IRGAYTMAK: Bükmek, kıvırmak
ISTATMAK: Sigara içmek
IRGIMAK: 1. Atlamak 2. Sıçramak
ISTIK: Harâret
IRGILMAK: Hücum etmek [Benzer: Irgıtmak]
ISTIM: Bebek bekleme (özellikle gece)
IRIK: Kehânet
ISTIMLAMAK: Bebeğin başında nöbet tutma
IRIKLAMAK: Kehânette bulunmak
ISTISU: Termal su
IRILDAMAK: 1. Sataşmak 2. Hırıldamak
ISMARIÇ: Sipâriş
IRILDAŞMAK: Ağız dalaşı yapmak
IŞANMAK: 1. Îman etmek 2. Îtimat etmek
IRIM: 1. Kehânet 2. Büyülü söz
IŞANÇ: 1. Îman 2. Îtimat
IRIMÇI: Kâhin
IŞANGA: Temînat
IRIZ: Kötüye yorma, şom
IŞANGAN: 1. Îmanlı, mümin 2. Emin, güvenilir
IRIZLAMAK: Kötüye yormak
IŞANIK: Güven
IRKIL: 1. Falcı 2. Efsânevî Şâman
IŞANIKLI: Güvenilir
IRLAM: Şarkı söyleme
IŞANIKSIZ: 1. Güvenilmez 2. Kalleş
IRLAMAK: Şarkı söylemek [Benzer: Yırlamak]
IŞANIŞ: Îman
IRLAŞMAK: Arası bozulmak
IŞANMAZ: 1. Îmansız 2. Ateist
IRMAN: 1. Şarkıcı 2. Gammaz [Benzer: Yırman]
IŞARGAN: Mütebessim, güleryüzlü
IRSAMAK: Sırıtmak [Benzer: Irçamak]
IŞARMAK: Tebessüm etmek, gülümsemek
IRSAN: Sırıtkan [Benzer: Irçan]
IŞIN: 1. Şuâ 2. Lazer
ISKANAK: Lağım fâresi
IŞINIM: 1. Radyasyon 2. Işık yayma
ISIĞÇAK: 1. Hamam 2. Kaplıca
IŞINLAMA: Teleportasyon (bilim kurgu)
ISIK: Kalori
IŞINLAMAK: Işık hızı ile nakletmek (bilim kurgu)
ISITAÇ: 1. Radyatör 2. Elektrikli ısıtıcı
IŞINLANMAK: Işık hızı ile taşınmak (bilim kurgu)
IŞIRGA: Projektör
IZGIT: Kız kuşu
IŞITAÇ: Lamba
IZGIŞMAK: Ağız dalaşı yapmak, didişmek, tartışmak
IŞKINMAK: Dökülmek
IZIH: 1. Salınmış hayvan 2. Hayvan tanrısı (mitoloji)
IŞKIRMAK: Islık çalmak
IZIK: Sürgün, sürgüne gönderme [Benzer: Idık]
IŞKIVAZ: Müptelâ
IZIRAK: Sinekkapan bitkisi
IŞTAMAK: Duman çıkarmak, tütmek
IZIRGA: Küpe [Benzer: Sırga]
IŞTAN: 1. Pantolon 2. Külot
IZIRGAĞAN: Kulak memesi
IŞTIR: Yabanpazısı
IZLAMAK: Tâkip etmek [Benzer: İzlemek]
ITIGA: Âzad kurbanı
IZLAV: Tâkibat
ITIĞ: Koku
-İ-
ITIĞAN: 1. Âzad edilmiş (hayvan) 2. Şâman IVALAMAK: Ovmak, sürtmek IVILDIRIK: Havyar, balık yumurtası IY: 1. Feryat 2. Ağlama IYAM: Ağustos ayı IYÇI: Ağlayıcı (cenâzelerde) IYGARMAK: 1. Aday olmak 2. Aday göstermek IYIK: 1. Omuz 2. Mukaddes 3. Hafta IYIKDAT: Haftalık IYINMAK: Ikınmak IYLAMAK: 1. Ağlamak 2. Feryâd etmek IYLIK: Utanç IYLIKMAK: 1. Utanmak 2. Edepli davranmak IYLIKMIŞ: Utanmış IYLIKSANMAK: Utanç duymak, ar etmek IYNAR: Mâni (edebiyat) IZALANMAK: Hiddetlenmek IZAYMAK: Gülümsemek IZGAR: Ayaz IZGIL: Kabîle IZGIŞ: Ağız dalaşı, didişme, tartışma
İÇEĞEN: 1. Meyhâne 2. Mağara İÇEK: 1. Hortum 2. Sucuk İÇENDİRMEK: 1. İçine kapatmak 2. Güvendirmek İÇENMEK: 1. İçine kapanmak 2. Güvenmek İÇGEÇİT: Tünel İÇİK: İçine kapanık İÇİRGİ: 1. Keçe 2. Sünger İÇİTEÇ: Enjektör, şırınga İÇİTMEK: Zerketmek, enjeksiyon yapmak İÇKEZİK: Tifo hastalığı İÇKİR: Riyâ, ikiyüzlülük İÇKİRLİ: Riyâkar, mürâyi, ikiyüzlü İÇKÖYNEK: Fanila İÇÖLÇER: Manometre İÇSEMEK: İçerlemek, darılmak İÇTELİK: 1. Muhtevâ 2. Mazmun İDE: 1. Sihir 2. Haber 3. İşâret (hayvan) İDEGET: 1. Sihirbaz 2. Yabancı İDEĞSİZ: 1. İşâretsiz (hayvan) 2. Başıboş 3. Sâhipsiz İDEK: 1. Ümit 2. Mâlumat 3. Haber, enformasyon İDEMEK: 1. İşâret etmek 2. Araştırmak 3. Aramak
İDETEY: Sihirbazlar toplantısı
İKİTMEN: Hayvan terbiyecisi [Benzer: Eğitmen]
İDERE: Kara hindibâ otu
İKİZEK: İkizler
İDERGEN: 1. Harman yeri 2. Süt sağım yeri
İLBEY: Vâli [Benzer: İlbek, İlbeg]
İDERMEK: 1. Harman yapmak 2. Süt sağmak
İLBİZ: 1. Sümüklü böcek 2. İblis (özdeşleşme ile)
İDİ: İlah, rab, tanrı [Benzer: İzi]
İLCER: Memleket, insanın doğduğu yer
İDİK: 1. Tanrısal, ilâhi 2. Mukaddes 2. İnatçı
İLÇEBEY: Kaymakam
İDİZEK: Güğüm, süt kabı
İLÇİK: 1. Kasaba 2. Eşek arısı
İGEL: Meşe palamudu ağacı
İLÇİN: Vücut ısısı (normalde 37 derece)
İGEV: Tırnak törpüsü [Benzer: Egev]
İLÇİMEK: Vücut ısısı artmak, ateşlenmek
İĞ: 1. Kutup 2. Maraz, amansız dert [Benzer: Yiğ]
İLÇİRBE: Zincir
İĞDİŞ: Hadım
İLDEM: 1. Çabuk 2. Hızlı, süratli
İĞDİZ: Verem hastalığı
İLDEN: 1. Açık, sarih 2. Âşikar
İĞEMEK: İnat etmek
İLDEŞ: Hemşehri, aynı şehirden olan
İĞENMEK: 1. İnat etmek 2. Sitem etmek
İLDİK: Çelme
İĞENÇ: Sitem
İLDİRME: 1. Darağacı, îdam sehpâsı 2. Îdam ipi
İĞER: Zağar, av köpeği [Benzer: Eger]
İLDİRMEK: 1. Asarak öldürmek 2. İlmiklemek
İĞEŞMEK: İnatlaşmak (karşılıklı)
İLDİZ: 1. Kök 2. Orijin
İĞİL: Küçük telli saz
İLEK: 1. İstihzâ, alay 2. Yazı tarafı (para)
İĞİR: Akşam [Benzer: İngir, İnir]
İLEKLEMEK: İstihzâ etmek, alay etmek
İĞİRÇEK: Kirmen, eğirmen
İLEKTİRMEK: İliklemek, düğmelemek
İĞLEK: Marazlı, amansız hastalığı olan
İLEM: 1. Güzellik 2. Ferahlık
İĞLENMEK: Amansız hastalığa yakalanmak
İLEMEK: 1. Takmak 2. İlmik atmak
İĞNİK: Dizanteri
İLEMEN: Bir şehrih kurucusu
İĞREK: Bilinmeyen sayı/harf (özellikle “Y”)
İLENÇ: Lânet
İĞRENMEK: 1. Tiksinmek 2. Mîdesi bulanmak
İLENGEŞ: Mâvi yengeç
İĞSENMEK: Sallanmak 2. Çevrilmek
İLENMEK: Lânet etmek
İJENMEK: Îman etmek [Benzer: İzenmek]
İLERGEN: Belirgin, ortada olan
İJENÇ: 1. Garanti, teminat 2. Îman 3. Îtikat
İLERMEK: Belirmek, ortaya çıkmak
İKEN: Yirmi (sayı)
İLERTMEK: 1. Belirginleştirmek 2. Yanına çekmek
İKİLEVÇİ: Kararsız
İLEŞ: Candan, cana yakın
İKİTMEK: Hayvan terbiye etmek [Benzer: Eğitmek]
İLEŞMEK: 1. Yakınlaşmak 2. Flört etmek
İLEŞTİRMEK: Yakınlık göstermek
İM: 1. İşâret
İLETİŞİM: Komünikasyon, haberleşme
İMÇEMEN: Halk hekimi
İLETKEL: Rapor [Benzer: Aylatkal]
İMÇİZER: Stenograf, simgelerle yazan
İLETKELCİ: Raportör
İMÇİZİM: Stenografi, simge yazı
İLETKEMEK: Rapor vermek [Benzer: Aylatkamak]
İMDEĞEN: Marka
İLETMEN: Raportör [Benzer: Aylatman]
İMDİ: Öyleyse
İLEY: Cinsel organ, tenâsül organı (her iki cins için)
İME: Dağ keçisi
İLEZ: Halüsinasyon
İMECE: 1. Yardımlaşma, dayanışma 2. Ortaklaşa
İLEZİK: Filiz
İMECİ: Yardımcı, karşılıksız yardım eden kişi
İLEZLENMEK: Halüsinasyon görmek
İMEGEN: Çengelboynuz dağ keçisi
İLGEK: 1. Çengel 2. Fermuar
İMEK: 1. Aş, yiyecek 2. Yardım etmek
İLGEMEK: 1. Sevk etmek 2. Elemek 3. Birleştirmek
İMENMEK: Paniklemek
İLGENMEK: 1. Sevkedilmek 2. İç içe geçmek
İMGE: 1. Simge, sembol 2. İmaj
İLGER: Raf
İMGELEM: 1. Sembolizasyon 2. Tahayyül
İLGEVÜR: Vestiyer
İMGELEMEK: 1. Sembolize etmek 2. Tahayyül etmek
İLGEZEK: 1. Seyahat 2. Zekî, akıllı 3. Elek
İMİR: 1. Kırağı 2. Sis 3. Sis tanrısı 4. Alacakaranlık
İLGEZER: Seyyah, gezgin
İMİRÇEMEK: 1. Sislenmek 2. Kokuşmak
İLGİMEK: 1. Tespit etmek 2. İlgili olmak
İMLEÇ: Kursör
İLGİN: Âit, ilgili
İMLEMEK: 1. İşâretlemek 2. İşmar etmek
İLGİNÇ: Enteresan, ilgi çekici
İMLEŞMEK: Kaş göz edişmek (karşılıklı)
İLİKMEN: Kandil (lamba)
İMREMEK: 1. Çok sevmek 2. Gıpta etmek
İLİMTE: 1. Râbıta, bağlantı 2. İletişim
İMSİK: 1. Kokuya hassas burun 2. Arama köpeği
İLİN: Hafif, ağırlığı az olan
İMSİKLEMEK: Koku almak (köpek)
İLİNMEK: 1. Dokunmak 2. İlişmek, bağlanmak
İMSİLENMEK: Koklayarak aramak (köpek)
İLKE: Prensip, temel kural
İMTİNMEK: 1. Şevke gelmek 2. Galeyâna gelmek
İLSELLEŞTİRME: İstimlak [Benzer: Elselleştirme]
İHEHSİT: 1. Doğum hemşiresi 2. Doğum tanrıçası
İLSELLEŞTİRMEK: İstimlak etmek
İNEMEK: Kurban etmek, hayvan kesmek
İLSEVER: Vatansever, patriot
İNÇEK: Bataklık samuru
İLSÜYER: Vatansever, patriot
İNDEK: 1. Zarar 2. Ziyan
İLTEBER: Vâli, il yöneticisi, şehir mülki âmiri
İNDEŞMEK: Sükût etmek
İLTEMEK: Bağlamak, iliştirmek
İNDETMEK: Hatâ yapmak
İNDİ: 1. Öyleyse, 2. Hâlen
İRDENMEK: Yaramazlık yapmak
İNDİR: Kürsü
İRDEŞ: 1. Muâyene 2. Tetkik
İNELMEK: 1. Istırap çekmek 2. Yalvarmak
İREK: 1. İrâde 2. Serbesti
İNELGE: 1. Istırap 2. İnşaat iskelesi
İRELDEY: Barut çubuğu
İNELGEMEK: Istırap vermek
İREN: 1. Erkek 2. Geyik 3. Evliyâ
İNELİK: Kız böceği
İRET: Şarap
İNENÇ: Îman [Benzer: Ünenç, Inanç]
İREY: Büyükbaba, dede
İNENMEK: Îman etmek [Benzer: Ünenmek]
İRGE: 1. Esas, asıl 2. Temel (yapı)
İNERMEK: Merhamet etmek
İRGEYEK: Cüce
İNEŞ: Dere, çay
İRGİ: Muşmula
İNEV: Dağlama, korla yakma
İRİMÇEK: Peynir
İNEVLEMEK: Dağlamak, korla yakmak
İRİŞKEN: 1. Meşgul 2. Nâil, başarılı [Benzer: Erişken]
İNGEN: Dişi deve
İRİŞMEK: 1. Meşgul olmak 2. Nâil olmak
İNGİN: Nezle hastalığı, nevâzil
İRİTME: Lor peyniri
İNGİZ: 1. Sınırsız 2. Engin
İRİZMEK: Bıktırmak, usandırmak
İNİRÇEK: Süzme yoğurt
İRKE: Nazlı [Benzer: Erke]
İNİRDEMEK: Mırıldanmak
İRKELEMEK: Nazlandırmak
İNİŞKE: 1. Dere 2. Rampa
İRKELENMEK: Nazlanmak
İNKİŞ: Eşek arısı
İRKEŞMEK: Toplanmak, yığılmak
İNMEN: Vatka, omuzluk
İRKİ: 1. İrkilme 2. Turfanda (sebze, meyve)
İNREMEK: Figân etmek, bağırmak
İRKİLCİN: Deniz anası, medusa
İNZERMEK: 1. Yıkmak 2. Devirmek
İRKİLDEK: 1. Ahtopot 2. Deniz anası, medusa
İPSEK: Devedikeni
İRKİLENME: Taharrüş
İRDE: 1. Tetkik 2. Tahlil 3. Laboratuvar sonucu
İRKİLENMEK: Taharrüş etmek
İRDEME: 1. Tetkik 2. Tahlil 3. Laboratuvar sonucu
İRKİNMEK: Taharrüş etmek
İRDEMEK: 1. Tetkik etmek 2. Tahlil etmek
İRKİŞİ: Erkek
İRDEMEN: 1. Tetkik eden 2. Laborant
İRKİT: Lor peyniri
İRBEN: Kekik
İRKMEK: İrkilmek
İRBİS: Leopar [Benzer: İrviz]
İRLEMEK: 1. Eğirmek 2. Peynir yapmak
İRDELEMEK: 1. Mütâlâ etmek 2. Şerh etmek
İRMEK: 1. Haz, zevk 2. Eğlence 3. Bıkmak, usanmak
İRDEM: Sperm
İRMEKLEMEK: Eğlenmek
İRSEK: Nemfoman [Benzer: Ersek]
İŞDİŞİ: Kadın, dişi
İRŞİ: Peri
İŞEN: 1. Kadın 2. Güvenilir insan
İRTMEK: Zaman geçmek
İŞEVİR: Müteşebbis
İRYİĞİT: Mert,
İŞEY: Büyükanne, nine
İSER: Sersem
İŞİL: Dişil, feminal
İSERLENMEK: Sersemlemek
İŞKE: Nârin
İSİRGENMEK: Sıcaktan fenalaşmak
İŞKEK: 1. Kadın, dişi 2. Kayık küreği [Benzer: Eşkek]
İSİZ: Fenâ, şerli
İŞKELEMEK: Ovalamak
İSİZLİK: Fenâlık, şer
İŞKER: Aktif, faal
İSKE: Maya, ferment
İŞLEĞEN: Aktif, faal
İSKEK: 1. Cımbız 2. Alay, istihzâ
İŞLENÇ: Endüstri, sanâyi
İSKEKÇİ: 1. Cımbızla tüy alan kişi 2. Müstehzî, alaycı
İŞLENEK: 1. Fabrika 2. Atölye
İSKEMEK: 1. Mayalamak 2. Koklamak
İŞLENGEN: 1. İcraat 2. Faaliyet 2. Kasıt
İSKER: Mil, çamurlu kum
İŞLENİR: Mesâi, çalışma saati
İSKERTME: 1. Tembih 2. Dipnot [Benzer: Eskertme]
İŞLEŞMEK: 1. Birlikte çalışmak, 2. Yardımlaşmak
İSKERTMEK: 1. Tembihlemek 2. Dipnot eklemek
İŞLEV: Fonksiyon
İSKİMEK: Koklamak
İŞMEK: 1. Dokumak, örmek 2. Çalışmak
İSKİRMEK: 1. Koku yaymak 2. Yıpranmak, eskimek
İŞMER: 1. İcrâ, yürütme 2. Yürürlüğe koyma
İSPAN: İspanyol
İŞLİK: 1. Atölye, çalışma odası 2. Basit imâlathâne
İSPANCA: İspanyolca
İŞÖYÜ: 1. Atölye, çalışma odası 2. Basit imâlathâne
İSPANYA: İspanyol ülkesi
İŞTİR: Şâyet
İSRE: Uzak
İŞTEMEK: 1. Aramak 2. Hazırlamak
İSRİK: Buhur, tütsü
İŞTELMEK: 1. Aranmak 2. Hazırlanmak
İSSİ: 1. Kalori 2. Harâret [Benzer: İsti]
İŞTERMEK: İtelemek
İSSİMEK: Harâret basmak [Benzer: İstinmek]
İTEK: Çizme
İSSİLEMEK: Sıcaktan bunalmak [Benzer: İstilemek]
İTELGÜ: Yayla şâhini kuşu
İSTELGE: Ricâ
İTENEK: Piston
İSTEMEY: Kafkas halk oyunu
İTEYİK: Faraza, eğer ki
İSTENÇ: İrâde
İTİ: 1. Güdü 2. Keskin
İŞBİLİR: Ehil
İTMELEME: İdman (kısmi benzeşim), spor
İŞÇEN: 1. Hamarat 2. Faal 3. Hamarat
İTMELEMEK: İdman yapmak, spor yapmak
İTNİ: Pazartesi günü
İYLEMEK: 1. Deri işlemek 2. Koklamak
İTTİRGEÇ: Scooter (Skutır), ayak bisikleti
İYLENMEK: 1. Kokmak 2. İşlenmek (deri)
İVDEŞ: Refik/Refika (eş) [Benzer: Evdeş, İvleş]
İYMEK: 1. Sevk etmek 2. Nakletmek 2. Küpe
İVEDİ: Acele
İYMENMEK: İmtinâ etmek [Benzer: Eymenmek]
İVEĞEN: Aceleci
İYMİŞ: Meyva [Benzer: Yemiş]
İVEL: İlk-Yardım
İYTERMEK: İtelemek
İVEMEK: İlk-Yardım yapmak
İZBİZ: Kireç
İVİK: Su geyiği
İZDEM: Tema
İVME: Tâcil, hız artımı
İZDEMEK: 1. İzlemek 2. Aramak
İVMEK: Acele etmek
İZDEMEN: Dedektif, hafiye
İYE: 1. Sâhip 2. Mâlik 2. Koruyucu ruh
İZDEŞ: 1. Tâkipçi 2. Mürit
İYEGE: Eğe kemiği
İZEMEK: Tahrip etmek
İYEK: Çene [Benzer: Eğek]
İZELMEK: Harap olmak
İYELENGEN: 1. Sâhibine alışkın 2. Sâhiplenilmiş
İZEN: Din [Benzer: İjen]
İYELENMEK: Sâhiplenmek
İZENÇ: Teminat [Benzer: İjenç]
İYELEŞMEK: 1. Sâhibine alışmak 2. Sâhiplenmek
İZENÇLİ: Emin, güvenilir
İYELİK: Sâhiplik
İZENGEN: Emin, güvenilir
İYEMEN: 1. Mâlik 2. Melik, hükümdar
İZENMEK: Îman etmek [Benzer: İjenmek]
İYER: Semer, palan [Benzer: Eyer]
İZENLEMEK: Selamlamak [Benzer: Esenlemek]
İYERÇEN: Uydu (doğal uydu, örneğin Ay gibi)
İZENLEŞMEK: Selamlaşmak [Benzer: Esenleşmek]
İYERLEMEK: Semer vurmak [Benzer: Eyerlemek]
İZER: 1. Dedektif 2. Eyer, semer
İYGELEMEK: Şüphelenmek
İZEV: Yardım
İYGİ: Nîmet
İZERLEMEK: 1. İzlemek 2. Dedektiflik yapmak
İYİK: Omuz
İZERTMEK: Ardından götürmek
İYİMSER: Optimist
İZGE: 1. Mübârek 2. İşâret, emâre
İYİN: Kavis
İZGİ: 1. Sevap 2. Mukaddes
İYİR: Nilüfer (bitki, çiçek)
İZGİLEMEK: 1. Sevap kazanmak 2. Takdis etmek
İYİTE: Tazı, av köpeği
İZGÜVER: Hafiye, dedektif
İYİTMEK: Kokmak
İZİ: Rab, ilah [Benzer: İdi]
İYİZ: 1. Güzel koku 2. Kaşıkçı kuşu
İZİK: Sıcak kompres
İYİZGEMEK: Koklamak
İZİKLEMEK: Sıcak kompres yapmak
İZİLDEMEK: 1. Tetkik etmek 2. İz sürmek
KAÇAR: Katır (köken tartışmalı)
İZİLDEÇİ: Araştırmacı
KAÇAV: Muhâlefet
İZİRMEK: Sarhoş olmak [Benzer: Esrimek]
KAÇAVLANMAK: Muhâlefet etmek
İZİRTMEK: Sarhoş etmek [Benzer: Esritmek]
KAÇAYLAMAK: Sallamak
İZİRTKİ: Alkol
KAÇIKMAK: Bıkmak, usanmak
İZLEÇ: Sinyal
KAÇIRGAMA: Çiftleşme, cinsel birleşme
İZLEK: Tema
KAÇIRGAMAK: Çiftleşmek, cinsel birleşmek
İZLEN: 1. Müşâhede 2. Tâkip etme
KAÇIT: 1. Mızrak 2. Firar
İZLENÇ: 1. Müşâhede 2. Tâkip etme
KAÇMAN: Firâri
İZME: 1. Hamur 2. Fermuar
KADAÇ: Rozet
İZMEN: Dedektif, hafiye
KADAĞAN: 1. İllegal (köken tartışmalı) 2. Çivilenmiş
-J-
KADAK: 1. Mıh 2. Ağırlık birimi (200 gram)
JAGUĞAR: Panter (Guaranice’den) JALMUS: Dev JAS: Metal, mâden JASALGAN: Mâdenî, metalik
-KKABAN: Yaban domuzu [Benzer: Kavan] KABARÇA: Kalça KABARGA: Sibirya geyiği KABIZ: 1. Ateşleme 2. Şase, kısa devre (Türkçe’dir) KABIZGAÇ: Buji KABIZMAK: Ateşlemek KABULGAMAK: Şekil değiştirmek KABULGAN: Şekil değiştirme [Benzer: Hubulgan] KABULMAK: 1. Şekil değiştirmek 2. Parlamak KABURÇAK: 1. Tabut 2. Sert kabuk KABURŞAK: Pul (balık, yılan, ejderha) KAÇAGAY: Dağ keçisi KAÇALGA: Sallanan sandalye
KADALGAK: Çakal eriği KADALMAK: 1. Tâciz etmek 2. Askıntı olmak KADAMA: 1. Muhkem 2. Kâvi KADAMAK: 1. Mıhlamak 2. Yasaklamak 3. Hapsetmek KADAR: Hayvan sürüsü KADARÇI: Çoban KADARGAZ: Üvez ağacı KADARMAK: 1. Muhafaza etmek 2. Gütmek KADAV: 1. Hapishâne 2. Kilit KADAVIÇ: Firkete, çengelli iğne KADAVLANMAK: Hapsedilmek KADIK: 1. Temel (binâ) 2. Kazık KADIRGAK: Nasır, deri sertleşmesi KADIRMAK: 1. Reddetmek 2. Kabul etmemek KADIZ: Ağaç kabuğu KAĞA: Amca KAĞAL: Tembel KAĞAN: İmparator KAĞANÇA: İmparatoriçe
KAĞANAK: Mukoza
KALAKÇA: Ayakkabı çekeceği, kerata
KAĞAY: Martı
KALAMAK: 1. Yığmak 2. Kutuya koymak
KAĞAZLANMAK: Caka satmak, hava atmak
KALAN: 1. Gökyüzü 2. Artan, bâkiye
KAĞIMAK: Direk dikmek
KALANÇA: Bâkiye
KAĞILDAMAK: Vaklamak (ötmek)
KALANDIRMAK: Yığmak
KAĞILMAK: Vuruşmak, çarpışmak
KALANMAK: Yığılmak
KAĞILTI: Vaklama sesi
KALAŞ: Ekmek (yuvarlak, ortası basık)
KAĞINGA: Zâtürre, akciğer iltihabı
KALAŞÇI: Ekmekçi
KAĞINMAK: Zâtürre olmak, akciğeri iltihaplanmak
KALAV: 1. İstek, arzu 2. Stok
KAĞIRMAK: Balgam sökmek
KALAYMAN: İsyancıbaşı
KAĞIŞMAK: Tokuşmak, vuruşmak
KALBA: Yabâni soğan
KAĞMAK: Silkeleyerek düşürmek
KALCIMAK: Vahşîleşmek
KAĞSIRIK: Balgam
KALCIN: Vahşî
KAĞŞAK: 1. Yıpranmış 2. Harap
KALCUR: Vahşî
KAĞŞAMAK: 1. Yıpranmak 2. Harap olmak
KALÇA: 1. Kel 2. Etsuyu çorbası, haşlama
KAHACIMAK: Kurumak (meyve)
KALÇAN: Dazlak, kel
KAHAÇ: Kuru meyve
KALÇAMAK: 1. Dağıtmak (iskambil) 2. Zar atmak
KAHAVA: Kahve (Arapça’dan)
KALÇARMAK: Vahşîleşmek
KAK: Meyve kurusu
KALÇAV: Nükte, espiri
KAKIMAK: 1. Hırpalamak 2. Kızmak
KALÇAYMAK: Kelleşmek
KAKLAMAK: Kurutmak
KALDIRAÇ: Manivela
KAKLANMAK: Kurumak
KALDA: Doğurgan kertenkele (Zootoca türü)
KAKPAR: Sıtma
KALDAY: Veliaht prens (1. Dereceden)
KAKPARMAK: Sıtma nöbeti geçirmek
KALDAZ: Ateş cini
KAKRAŞMAK: Suyu çekilmek, kurumak
KALDAYMAK: Öne çıkmak
KAL: Hava [Benzer: Hal]
KALDIRAK: Zırh
KALABUK: Yusufçuk kuşu
KALDIRKAN: Atlas kelebeği, dev kelebek
KALAÇ: Simit [Benzer: Halaç]
KALDUN: Bekâ, kalıcılık
KALAGAY: 1. Isırgan otu 2. Rus şapkası
KALGA: Güveç kabı
KALAĞUN: Yaban kazı
KALGAMAK: 1. Kıyâm etmek 2. Sıçrayıp kalkmak
KALAK: 1. Mala 2. Kürek
KALGANÇI: Kıyamet günü
KALGAY: Veliaht prens (2. Dereceden)
KAMAK: 1. Hapishâne 2. Kutulamak 3. Hapsetmek
KALIĞLANMAK: Havalanmak (kuş, uçak)
KAMAKUYU: Hapishâne
KALIK: Tutkal, zamk
KAMAL: 1. Kemer 2. Sur 3. Kale
KALIN: Başlık parası
KAMALAK: Sedir ağacı
KALINÇ: Bekâ, kalıcılık
KAMALAMAK: Sur ile çevirmek
KALITIM: Genetik, ırs
KAMALGAN: 1. Mahpus 2. Tutuklu
KALITMAK: 1. Genleri aktarılmak 2. Mîras bırakmak
KAMAMAK: 1. Hapsetmek 2. Tutuklamak
KALITSAL: Irsî
KAMAN: Şâman (türetme sözcük, Kam)
KALIVÇI: Bitaraf, tarafsız
KAMARLAMAK: Tutsak etmek
KALKA: Siper
KAMATMAK: Şâman töreni yapmak
KALKAMAK: Havalanmak, gökte uçmak
KAMAV: 1. Muhasara, abluka 2. Hapsetme
KALKAYMAK: 1. Sipere yatmak 2. Kalkan kaldırmak
KAMAZ: Rüzgar
KALKIMA: Şamandıra, duba
KAMBAR: 1. Şâman yardımcısı 2. At uşağı
KALKINMAK: Havalanmak
KAMÇAT: Kunduz
KALKIRA: Turna kuşu (Grus türü)
KAMDAMAK: Şâman dansı yapmak
KALKSI: İmsak vakti
KAMDAŞ: Hemfikir
KALPAK: Türk ulusal şapkası
KAMDAŞMAK: Hemfikir olmak
KALPAKLILAR: Türk milliyetçisi grup
KAMGA: Ağaç kabuğu
KALTAK: 1. Eyer, palan 2. Orospu
KAMGALAK: 1. Sigorta 2. Nöbet
KALTAMAN: Yankesici
KAMGALAKÇI: 1. Sigortacı 2. Nöbetçi
KALTAR: 1. Mâdenci, mâden işçisi 2. Mâvi tilki
KAMGALAMAK: 1. Sigortalamak 2. Nöbet beklemek
KALTAYMAK: Tevâzu göstermek
KAMMAK: Dövmek
KALTIRAK: Sıtma hastalığı
KAMLAMAK: Şâmanlık yapmak
KALTIRAV: Sarsıntı
KAMOS: Kâbus
KALTIRAVUK: Titrek çiçek
KAMRAMAK: Şâmil olmak, kapsamak
KALTIRMAK: 1. Sarsılmak 2. Titremek
KAMRAV: Şümul, kapsam
KALVA: Eğitim oku
KAMIRSAMAK: Cinsel ilişkide bulunmak
KALYAN: Nargile (Farsça’dan)
KAMIYAK: 1. Kehânet 2. Şâmanın gaybı söylemesi
KAM: Şâman
KAMŞAK: Istakoz
KAMA: Tereyağı
KAMTUMAK: 1. İçermek 2. Kapsamak
KAMAÇAV: 1. Bariyer 2. Barikat 2. Meşgâli, gâile
KAMTURMAK: Sesi kısılana kadar bağırmak
KAMUSAL: Umûmi
KANIRÇAK: Levye
KAMUTAY: 1. Cumhuriyet, Republik 2. Parlamento
KANIRTKAÇ: Levye
KAMZAL: İşlemeli yelek
KANIT: 1. Delil 2. İspat
KANAĞAN: Tatminkâr, gözü doymuş
KANITKAN: 1. Kanaatkar 2. Muknî, iknâ eden
KANAR: Çuval
KANKAZ: Kuğu kuşu
KANAŞ: Mukâvele, kontrat
KANRAK: Çan
KANAŞMAK: Mukâvele yapmak, kontrat imzâlamak
KANSAR: Anemi hastalığı, kansızlık
KANAV: 1. Zulüm 2. Şarampol 3. Zenne
KANSARMAK: Anemi olmak, kansızlaşmak
KANAVLANMAK: Zennelik yapmak
KANSIK: Üvey
KANBASAR: 1. Yapay kalp 2. Yüz kızarması
KANSIMAK: Bağırmak
KANBASINÇ: Tansiyon
KANSIRAMAK: Kan kaybetmek
KANÇA: 1. Ne kadar? 2. Kaç?
KANSORAN: Kan davâlısı
KANÇAY: Fâhişe, hayat kadını
KANSORMA: Kan dâvası
KANÇIR: 1. Kangren 2. Kan donması (soğuktan)
KANSORGUŞ: Vampir, kan emici yaratık
KANÇURA: 1. Kan kirlenmesi 2. Kan emici cin
KANSU: Plazma
KANDAĞAY: Pantolon
KANŞAV: Lâle
KANDAL: Pranga
KANTALAV: Kangren
KANDALA: Tahtakurusu böceği
KANTAR: 1. Kapris (Kang > Kan) 2. Ocak ayı
KANDALAMAK: Prangaya vurmak
KANTARGA: Dizgini yeleye bağlama
KANDAŞ: Soydaş
KANTARMAK: 1. Devirmek 2. Bağlamak 3. Çekmek
KANDAY: Nasıl?
KANTO: Bir dans türü (İtalyanca’dan)
KANDAZ: Usâre
KANZA: Pipo (Çince) [Benzer: Tanza]
KANGA: 1. Keklik 2. Şeytan kovma 3. Tahta
KANZAMAK: Pipo içmek (Çince’den)
KANGAL: Onopordum (dikeni soyularak yenir)
KANZAR: Rahatsız
KANGAMAK: Şeytan kovmak
KANZARLANMAK: Rahatsız olmak
KANGI: Pelin otu
KANZIKMAK: Nefret etmek
KANIK: Kanaatkar
KAPAÇ: Sübap
KANIKIŞ: 1. Tatmin 2. Haz duyma
KAPALANGAN: Küskün
KANIKMAK: 1. Tatmin olmak 2. Haz duymak
KAPANÇA: Kaftan, kapaniçe
KANIKTIRMAK: 1. Tatmin etmek 2. Haz vermek
KAPAZ: Hücre (hapsihâne)
KANIM: 1. Güven 2. Güven tanrısı (mitoloji)
KAPÇAK: 1. Irmakların birleştiği yer 2. Koza
KAPÇARMA: Fermuar [Benzer: Kapsırma]
KARAK: 1. Yol kesme, soygun 2. Felç 3. Dağ horozu
KAPÇARMAK: 1. Kıstırmak 2. Sıkıştırmak
KARAKÇI: Eşkiyâ, şâki, haydut
KAPÇAGAY: Kapıcı kuş
KARAKUŞ: Kartal
KAPILGAN: Kara sevdâlı, âşık
KARAMA: Alüvyon, lığ
KAPINMAK: 1. Hastalanmak 2. Heyecanlanmak
KARAMAK: 1. Seyretmek 2. Muayene etmek
KAPKAN: Fâre kapanı
KARAMASTAN: Rağmen
KAPLAM: Pelerin
KARAMAT: Karabasan (Arapça değildir)
KAPLAV: 1. Satıh 2. Parke
KARAMAY: Petrol
KAPSA: Vajina, kadın cinsel organı
KARAMAZ: Sütlü yoğurt
KAPSAM: Şümul
KARAMSAR: Pesimist
KAPSIK: Cüzdan
KARAMUK: Çalı üzümü (kara renkli)
KAPTAÇ: Bavul, valiz
KARAN: 1. Kıskanç 2. Sersem, ahmak 3. Enâyi
KAPTAGAY: 1. Kâinat, kozmoz 2. Âlem
KARANÇA: Bostan korkuluğu
KAPTAĞAN: Kütle
KARANDAMAK: 1. Haset etmek 2. Karalamak
KAPTAMA: Bavul
KARANDAŞ: Kara kalem, kurşun kalem
KAPTAMAK: Bavula doldurmak
KARANDIZ: 1. Haşhaş 2. Karadelik (astronomi)
KAPTAV: Kaplama
KARANGAT: Siyah frenk üzümü
KAPTIRGA: Zincir toplama demiri
KARANGI: Karanlık
KAPUZ: Vâdi
KARANLANMAK: Fedâ etmek
KARABAĞA: Karakurbağası
KARANTA: Silüet
KARABAY: Siyah leylek
KARANYATMAK: Karantinada yatmak
KARABURÇ: Karabiber
KARAR: 1. Bakış 2. Muâyene (Arapça değildir)
KARAÇ: Betonyer
KARASI: Karakalem resim
KARAÇMAN: Zenci
KARAŞ: Telakkî
KARAÇURA: Kötü cin
KARAŞAN: 1. En uzun gece 2. Kasım ayı
KARADAMAK: Şüphelenmek
KARAŞIN: Zenci, siyah tenli
KARAGAY: 1. Köknar ağacı 2. Çam ağacı
KARAŞMAK: 1. Bakışmak 2. Gözlemek
KARAĞAN: 1. Taraf, yan 2. Göre 3. Mensup, üye
KARATA: Kardan adam
KARAĞANDA: Görünüşte
KARATMAK: Muâyene ettirmek
KARAĞÇIK: Gözbebeği
KARAV: 1. Kâbus 2. Muâyene 3. Kâbus cini
KARAĞI: 1. Köz demiri 2. Tavukkarası hastalığı
KARAVAŞ: Câriye
KARAVÇI: 1. Seyirci 2. Muâyene memuru
KARIŞKA: Karınca yuvası
KARAVUL: Jandarma
KARITMAK: Evlenmeden ihtiyarlamak
KARAVUZ: Esmer
KARKIN: Tempo
KARAYAĞ: Petrol
KARKIT: 1. Torba 2. Baca cini (torbası vardır)
KARAYIŞ: Mütâlâ
KARLUĞAN: Kuş üzümü
KARAYLAMAK: Şaha kalkmak (at)
KARMAÇ: Lapa, püre
KARBAK: Olta
KARMAK: 1. Olta 2. Kanca, çengel
KARÇAMAK: Karıştırmak, karmakarışık etmek
KARMAKLAMAK: Oltayla tutmak
KARÇANA: Kar kızağı
KARMALAMAK: 1. Olta atmak 2. Teşebbüs etmek
KARÇIGAY: Kır şâhini
KARMAN: Cep
KARÇUK: Gözbebeği
KARMANMAK: 1. Tırmanmak 2. Yardım almak
KARDAK: Küvet
KARNAK: Şişman, göbekli
KARDAŞ: Kardeş
KARNAŞ: Kardeş
KARDIĞAÇ: Kaya kırlangıcı
KARS: Post
KARGAĞUL: Faraş, köz tavası
KARSAK: 1. Bozkır tilkisi 2. Pens, kıskaç
KARGAMAK: Lânet etmek
KARSALAMAK: 1. Sıçramak 2. Ütülemek
KARGAMIŞ: Lânetlenmiş
KARSAMBAÇ: Kar ile yapılan bir tatlı
KARGANMAK: Mülâene (lanetleşmeli yemin) etmek
KARSAN: Arefe günü
KARGANA: Salkım söğüt
KARSIK: Acûze, kocakarı
KARGAŞMAK: Lânet okumak (karşılıklı)
KARSMAK: Eli ayağı birbirine dolaşmak
KARGI: Mızrak
KARSMAN: Mîde
KARGIMAK: Beddua etmek
KARŞAMAK: Karışlayarak ölçmek
KARGIŞ: Beddua, lânet
KARŞIDAŞ: Rakip
KARGIŞLAMAK: Lânetlemek
KARŞIT: 1. Zıt 2. Muhâlefet
KARGIZ: 1. Zâlim, gaddar 2. Zorba, despot
KARŞIYAK: Muhalefet
KARGU: Kule
KARŞIYAKÇI: Muhalif
KARIK: 1. Kanal 2. Tump, bahçede ekim dizisi
KARTAGAY: Bozkır kartalı
KARILMAK: Sesi kısılmak
KARTAMAK: 1. Tedâvi etmek 2. Tırmalamak
KARIMAK: İhtiyarlamak, yaşlanmak
KARTALMAK: 1. İhtiyarlamak 2. Sertleşmek
KARINAYAK: Karından bacaklı (biyoloji)
KARTAY: İhtiyar
KARIŞ: 1. Beş parmak ölçü 2. Uzunluk birimi (20 cm)
KARTAYGAN: İhtiyarlamış
KARTAYMAK: İhtiyarlamak
KAŞKAN: Dâmat evi/odası
KARTAZ: Anka kuşu
KAŞKARMAK: Alnı açılmak (saçları dökülmek)
KARTMAK: 1. Kabuk bağlamak (yara) 2. Kabuk (yara)
KAŞLAĞIÇ: Tımar, kaşağı
KARYOLU: Samanyolu galaksisi
KAŞTAMAK: Sâhilde gezmek
KARZAN: İhtiyar, yaşlı
KATA: Defâ, kere
KASAĞAN: Entrika
KATAĞAN: Marul
KASAR: Yabâni köpek
KATAMA: Bisküvi
KASARLAR: Yabâni köpek sürüsü
KATAMAK: Sertleşmek
KASARTKA: Büyük kertenkele (Öneri: İguana)
KATALAK: Kabız, dışkı katılaşması
KASIM: 1. Kramp 2. Stres
KATALGA: 1. Vapur 2. Tescil 3. Kaydettirme
KASINÇ: 1. Kramp 2. Sistol
KATALGAN: Müseccel, tescil edilmiş
KASIRGA: Fırtına
KATAN: 1. Sağlam 2. Hamur
KASKALTA: Ev Çekirgesi
KATANÇ: Hisse, pay
KASKIR: Kurt [Benzer: Kaskar, Kaşkır]
KATANMAK: 1. Kaplamak 2. Pay almak
KASMAK: 1. Taş kömürü 2. Sıkmak 2. Germek
KATAR: 1. Avcı kuşu 2. Posta kuşu 3. Atlı postacı
KASNAMAK: Titreşmek
KATARGAN: Bumerang
KASNATMAK: Titretmek
KATARMAK: Rücû etmek
KASTAMAK: Talep etmek
KATAVUZ: 1. İngiliz anahtarı 2. Ayarlı pense
KASTAN: Kestâne (Yunanca’dan)
KATAYMAK: 1. Sertleşmek 2. Katılaşmak
KASTIRIK: Pul (balık, yılan)
KATI: Pazar günü
KAŞAĞAN: Ahır
KATIMAY: Margarin, katı yağ
KAŞAK: Kör
KATINMAK: Sertleşmek
KAŞAMAK: 1. Kaşımak 2. Kaşağı yapmak
KATKAMAK: Bayatlamak (eskimek)
KAŞALAN: Cımbız
KATKAN: Bayat (eski)
KAŞAN: İdrar
KATKOMUZ: Akordeon (çalgı)
KAŞANMAK: İşemek, idrar yapmak
KATLAM: 1. Kat (çarşaf, kumaş, kağıt) 2. Kesit
KAŞAR: Ekşitme peynir (Köken belirsiz)
KATLAMA: Börek
KAŞARMAK: Körelmek, kesmez olmak
KATLANÇ: Tahammül
KAŞAYMAK: Kör olmak
KATLANMAK: Tahammül etmek
KAŞKA: Alnı açık, yarı kel
KATMAR: Katmer, çörek (Türkçe’dir)
KAŞKALAK: 1. Orman ördeği 2. Su tavuğu
KATNAMAK: 1. Çarpmak, çoğaltmak 2. Sefere çıkmak
KATNAŞIK: 1. Müşterek 2. Münâsebet, ilişki
KAVUT: Öğütülmüş kavurma buğday
KATNAŞMAK: 1. İştirak etmek 2. İlişki kurmak
KAVUZ: 1. Balmumu 2. Tahıl kabuğu 3. Kanal, suyolu
KATPAR: 1. Tabaka 2. Katmer
KAVZA: Havuç
KATPAŞ: Pile
KAVZAMAK: 1. Muhafaza etmek 2. İhtivâ etmek
KATRA: Baca
KAY: Destan, epik şiir [Benzer: Hay]
KATURULGAN: Mumya
KAYAR: Nal
KAV: 1. Çıra 2. Ağaç mantarı 3. Su birikintisi
KAYARÇI: Nalbant
KAVAN: Yaban domuzu
KAYARLAMAK: Nallamak
KAVAR: Nasır, deri sertliği
KAYAZ: Bıyıklıbalık
KAVARIK: Nasır, deri sertliği
KAYÇAK: Bâzen
KAVAŞMAK: 1. Kavga etmek 2. Savaşmak
KAYÇAR: Makas
KAVÇIMAK: Saldırmak
KAYÇI: Destan okuyucu
KAVDUNMAK: Şefkat göstermek
KAYDA: Nerede?
KAVLAĞAN: Çınar ağacı
KAYDATMAK: 1. Sürgüne göndermek 2. Defetmek
KAVLAMAK: 1. Ambalajlamak 2. Soyulmak
KAYGAL: Hârika, şahâne
KAVLIÇ: Fıtık
KAYGAMAK: Hayret etmek
KAVRA: Alabalık
KAYGANA: Krep
KAVRAK: 1. Kumaş 2. Çıra
KAYGIRMAK: Endişelenmek
KAVRAM: 1. Mefhum 2. Nosyon
KAYGUMAK: 1. Endişelenmek 2. Hayıflanmak
KAVRATMAK: Azarlamak
KAYIKUYU: Kayıkhâne
KAVRULGAN: Leblebi
KAYILGAN: 1. Krem 2. Pomat
KAVŞALMAK: Ufalanmak, parçalanmak
KAYINAÇA: 1. Görümce 2. Baldız
KAVŞUT: Mütâreke, silah bırakma
KAYINANA: Kayınvâlide
KAVURGA: Buğday kavurması
KAYINAKA: Kayınbirâder [Benzer: Kayınağa]
KAVUŞTAK: Nakarat
KAYINAPA: Görümce, baldız [Benzer: Kayınaba]
KAVUZ: Tahıl kabuğu
KAYINATA: Kayınpeder
KAVSAMAK: Pörsümek
KAYINDAMAK: Nişanlamak, sözlemek
KAVŞAĞAN: Şaşkın
KAYIR: Kum
KAVŞAK: Dörtyol
KAYIRÇAK: 1. Kumsal 2. Sandık
KAVUK: Fes (başlık)
KAYIRLAMAK: Karaya oturmak, kuma saplanmak
KAVUMAK: Havlamak
KAYITKA: Terhis
KAYITIM: Rücû, geri dönme
KAYTALAMAK: Tekrarlamak
KAYITMAK: Rücû etmek, geri dönmek
KAYTALAN: Sâbıka
KAYITMAZ: Rücû etmez, geri dönmez
KAYTAR: 1. Posta güvercini 2. Avcı şâhini
KAYIZ: Ağaç kabuğu
KAYTARI: 1. Terhis 2. İâde
KAYKAL: 1. Hayret verici 2. Sürpriz
KAYTARGAÇ: Reflektör
KAYKILMAK: Geriye yaslanmak
KAYTARMA: İâde
KAYLA: Kazma, kazıcı araç
KAYTARMAK: 1. Rücû etmek 2. İâde etmek
KAYLAMAK: Destan okumak [Benzer: Haylamak]
KAYTAVLAMAK: Vazgeçmek
KAYLAP: Destan, epik şiir [Benzer: Haylap]
KAYTAVUL: Muvazzaf olmayan asker, zorunlu asker
KAYMANA: Mecaz
KAYTIŞMAK: Karşılıklı vazgeçişmek
KAYNAÇ: Gayzer, kaynar su kaynağı
KAYZAMAK: Kabuk soymak
KAYNARAK: Menbâ
KAZAÇ: 1. Greyder 2. Skrayper
KAYNARGA: Gayzer, kaynar su kaynağı
KAZAK: 1. Başıboş 2. Pullover (giysi)
KAYNATPA: Reçel
KAZALAK: Hendek
KAYNAVUK: Semâver
KAZALMAK: 1. Hendek kazılmak 2. İğne batmak
KAYPA: Patinaj
KAZALAMAK: Kazı yapmak
KAYPALAMAK: Patinaj yapmak
KAZANAK: 1. Gecekondu 2. Kulübe 3. Lahit
KAYRA: 1. Lütuf 2. İhsan 2. Aşk 3. Baş tanrı
KAZAR: Kötü ruh
KAYRAĞAÇ: Bileyleme makinesi
KAZARMA: Kışla (askerî)
KAYRAK: Bileği taşı
KAZGIRT: Spatula
KAYRAMAK: 1. Lütfetmek 2. Bileylemek
KAZIMAL: Mâden, yeraltından çıkarılmış ürün
KAYRAL: Lütufkar
KAZINGA: Defîne
KAYRATMAK: Bileylemek
KAZIR: İnsafsız
KAYRIM: 1. Hîbe 2. Teberrû 3. Himmet
KAZIRGAN: Cehennem
KAYSALAMAK: Tereddüt etmek, kararsız kalmak
KAZIRTMAÇ: Kaz çobanı
KAYSAMAK: Şımarmak
KAZNA: Defîne
KAYSAR: 1. Mütereddit, kararsız 2. Sebatsız
KEBE: Sandal, kayık
KAYSAYAK: Şımarık
KEBELÇEK: Çobanaldatan kuşu (Chordeilinae türü)
KAYŞAK: Heyelan, toprak kayması
KEBİLGEN: Meyhâne
KAYTA: Tekrarlama
KEÇEL: Kel, dazlak
KAYTADAN: Tekrar
KEÇERTKE: Kıkırdak
KEÇİL: 1. Râhip 2. Keşiş
KELİ: Ağırlık ölçüsü birimi (1 kilogram)
KEÇİLÇE: Râhibe 2. Kadın keşiş
KELİMSEK: Muhâcir [Benzer: Gelimsek]
KEÇİRİM: Özür dileme
KELKÜN: Gel-git, med-cezir
KEÇİRMEK: Özür dilemek
KELTE: 1. Tüfek 2. Bukalemun
KEDEGE: Arka koltuklar (araba)
KELTEGEY: Şâman ruhu
KEDEĞEN: At sineği
KELTEĞEN: Alabalık
KEDEK: Pusu
KELTEK: Cop (değnek)
KEDERGE: Düğüm
KEM: Eksik
KEDEY: 1. Fakir 2. Çekingen
KEME: 1. Lağım fâresi 2. Filika, bot, sandal
KEDİRMEK: Deri yüzmek (hayvan)
KEMEÇ: Mayasız hamur
KEDÜRGE: Palto
KEMEGE: 1. Tandır 2. Soba
KEĞERÇEN: Su yoncası
KEMELEK: Gökkuşağı
KEĞERMEK: Rezil olmak
KEMELMEK: Eksilmek
KEKEÇ: Kekeme, peltek
KEMİRÇEK: 1. Pirzola 2. Kıkırdak
KEKİRDEK: Gırtlak
KEMİRDEK: Kıkırdak
KELDİ: Migren hastalığı
KEMİŞMEK: Aşağı salmak, sallamak
KELE: 1. İbâdet 2. Duâ 3. Boğa
KEMİTMEK: Damping yapmak
KELEGEY: Kekeme
KEMNEMEK: Ölçmek
KELEK: Hîle
KEMPİR: 1. Acûze, kocakarı 2. Cadı
KELEM: 1. Lahana 2. Meşe ağacı
KEMSİL: Pişmanlık
KELEMEK: 1. Duâ etmek 2. Müzik âleti çalmak
KEMSİMEK: Pişman olmak
KELEP: 1. Deste 2. Çile (ip, yün)
KEMSİNMEK: 1. Pişman olmak 2. Tahkir olmak
KELEPEN: Cüzzam
KEMSİTMEK: Tahkir etmek, küçümsemek
KELER: Ev kertenkelesi
KEMŞEGEY: Peltek, kekeme
KELETKE: Put, fetiş
KEN: 1. Mâden (ürün) 2. Mâden ocağı
KELESİ: Ertesi, sonraki
KENCE: En küçük evlat
KELESKEN: Duvar kertenkelesi
KENCELEMEK: Geride kalmak
KELEV: Mecûsi kurban bayramı (Köken net değil)
KENÇE: Mâden (çıkarılmış)
KELEY: Lehim
KENDEK: 1. Enlem 2. Küp 3. Göbek
KELEZ: Nişanlı (kız)
KENEMEK: İstişâre etmek, danışmak
KELGİNDİ: 1. Ecnebî 2. Yabancı varlık, alien
KENEN: Kontrat, akit
KENERMEK: 1. İstişâre etmek 2. Genişlemek
KEREY: Ustura
KENEŞ: 1. Şûra, konsey 2. Danışma, müşâvere
KEREZ: Petek
KENEŞMEK: İstişâre etmek, danışmak
KERGEN: Sedir kuşu
KENEŞME: Konsültasyon, danışma
KERGİÇ: Gergef
KENET: 1. Tesâdüfen 2. Kazâra
KERİK: 1. Gergedan 2. Cimri
KENEZ: Kolay
KERİMEK: İhtiyarlamak
KENGEL: 1. Şaka 2. Mizah
KERİŞ: 1. Rende 2. Kavga
KENGELÇİ: Mizahçı, komedyen
KERİŞKE: Marangoz rendesi
KENGEŞ: Sovyet (Şûra anlamında)
KERİŞMEK: 1. Gerinmek 2. Çekişmek
KENGEŞTEY: Sovyetler Birliği
KERKİ: Keser (âlet)
KENKE: Tetanos hastalığı
KERKÜYEK: Eylül ayı
KENLİK: En
KERMEN: Şehir
KEPENEK: Gece kelebeği
KERTE: 1. Çit, parmaklık 2. Derece
KEPEZ: Pamuk
KERTELEME: Tedric, dereceleme
KEPİT: Meyhâne
KERTELEMEK: Tedric etmek, derecelemek
KEPİTMEK: Kurutmak
KERTELİ: Tedrici
KEPMEK: Kurumak
KERTİK: Çentik
KEPSE: Bitki sapı
KERTME: Armut [Benzer: Kertpe]
KEPŞENGE: Tesbih böceği
KERZEŞ: Akraba
KERÇENGE: Uyuz hastalığı
KES: Biçilmiş ot, kuru ot
KERÇİM: Parça
KESEK: 1. Grup 2. Lokma 3. Tezek
KERÇİMEK: Parçalamak
KESEKLEMEK: Gruplandırmak
KERÇÜ: Mermi
KESEL: Hastalık, maraz
KEREGE: Çadır
KESELEK: Kars kertenkelesi (Lacerta agilis türü)
KEREGTEN: Görevli
KESELMEN: 1. Marazî, hastalıklı 2. Bukalemun
KEREK: 1. Farz, fariza 2. Tekerlek
KESEN: Kiriş (geometri)
KEREKLEMEK: Farz olmak, gerektirmek
KESEYEN: Çöl faresi
KEREN: Ahraz, sağır
KESİRTKE: Semender
KERENDEK: Pencere
KESKİR: Keskin
KEREP: Vapur
KESKİŞ: Oyma kalemi, çelik kalem
KEREŞKE: Yabâni fiğ bitkisi
KESKÜK: Tasma
KESLEN: Yeşil kertenkele (Lacerta türü)
KEY: Hissiz
KESMİK: Pıhtı
KEYİN: Bilâhere, sonra
KESMİKLEŞMEK: Pıhtılaşmak
KEYİNGE: Tehir, erteleme
KESNİ: Hindibâ otu
KEYİTİCİ: Narkoz
KESPE: Makarna
KEYİTME: Anestezi
KESTER: Saksı
KEYİTMEK: 1. Uyuşturmak 2. Anestezi yapmak
KESÜRGE: Dağarcık
KEYLEMEK: Yalancı şâhitlik yapmak
KEŞ: 1. Tuzsuz peynir 2. Ok kılıfı
KEYLENÇEK: Yalancı şâhit
KEŞEĞEN: Yusufçuk kuşu
KEYLENMEK: Yalancı şâhitlik yapmak
KEŞİK: 1. Hediye, armağan 2. Nöbet
KEYLEŞTİRMEK: 1. Uyuşturmak 2. Narkozla uyutmak
KEŞİR: Havuç
KEYLETMEK: 1. Uyuşturmak 2. Narkoz vermek
KEŞKER: İplik makarası
KEYMEK: Bluz, kadın gömleği
KEŞMEK: Affetmek, bağışlamak
KEYNEMEK: 1. Ev değiştirmek 2. Yuva değiştirmek
KEŞTE: Nakış
KEYŞEK: Gelin
KETEK: Kümes
KEYZE: Vücut
KETEMEZ: Muhallebi
KEZ: Uzunluk ölçüsü (80 santimetre)
KETERTMEK: Traş etmek
KEZBE: Seyyar satıcı
KETEŞ: Kümes
KEZDE: Uzunluk birimi, Arşın (40 santimetre)
KETİK: Yoğurt
KEZDEMEK: Arşınla ölçmek
KETİŞMEK: Ayrılmak
KEZDEŞME: Müsâbaka, maç
KETMEK: 1. Seyirtmek 2. Dört nala gitmek
KEZEK: 1. Vardiya 2. Kere
KETMEL: Kırmızı yaban mersini
KEZEN: 1. Devir 2. Kudret helvası 3. Mîlat
KETMEN: Çapa [Benzer: Kitmen]
KEZENMEK: 1. Devretmek 2. Devri dâim yapmak
KEVE: Melodi
KEZER: 1. Cerrah, operatör doktor 2. Cesur
KEVEK: 1. Kovuk 2. Sinüs, burun boşluğu
KEZERÇİ: Cerrah, operatör doktor
KEVELE: Çavuş kuşu
KEZERME: Ameliyat, cerrâhi operasyon
KEVER: Pırasa
KEZERMEK: 1. Ameliyat etmek 2. Ereksiyon olmak
KEVRİK: Gürgen ağacı
KEZERMEN: Cerrah, operatör doktor
KEVŞÜR: Lehim
KEZET: Tembih
KEVÜRKEN: Yaban soğanı
KEZETME: Tembihleme
KEYEK: Yaban ördeği
KEZETMEK: Tembihlemek
KEZİK: 1. Devriye 2. Tifo, tifüs
KINDAK: Silah kılıfı
KEZİŞKİN: Ameliyat, cerrahî operasyon
KINDI: Zincir
KEZİV: Zaman
KINGIR: Eğri
KIÇAN: Tehlike
KINIR: 1. Huysuz 2. Gaddar 3. Kavis
KIÇANMAK: Tehlike oluşturmak
KINRAK: Satır (kasap bıçağı)
KIĞ: Gübre
KINZIMAK: Çığlık atmak
KIĞDIRAK: Çınlama
KIP: Sayfa, sahife
KIĞLAMAK: Gübrelemek
KIPÇINMAK: Kuyruğunu sıkıştırmak (kedi, köpek)
KILAĞI: Zağ, bileyi taşı
KIPMAK: Makasla kesmek
KILANIŞ: Edâ, tavır
KIPTI: 1. Makas 2. Mısırlı
KILANSIK: 1. Şuh 2. Cilveli 2. Nazlı
KIPTICA: Mısır Arapçası
KILAV: 1. Ahlak 2. Keskinlik 2. Katarakt
KIPTIYA: Mısır (ülke)
KILAVUZ: Rehber
KIRA: Arâzi
KILBARK: Tüylü köpek, fino [Benzer: Kılbarak]
KIRAĞAL: Akasya ağacı
KILÇANMAK: Bakınmak
KIRAĞAY: Yabâni
KILDAT: Nefis, enfes
KIRAK: Kenar
KILGA: 1. Lif 2. Elyaf
KIRAL: Hükümdar (Slavca, Macarca üzerinden)
KILGAN: Çayır yumağı bitkisi
KIRALÇA: Hükümdar karısı, kraliçe (Slavca, Macarca)
KILINMAK: Numara yapmak
KIRALNA: Kraliçe (Slavca, Macarca)
KILINSAMAK: 1. Cilve yapmak 2. İşve yapmak
KIRAV: 1. Kırağı 2. İskonto
KILIŞMAK: Yardımlaşmak
KIRÇAMAK: 1. Grileşmek 2. Yaralamak
KILT: Âniden
KIRÇALMAK: 1. Grileşmek 2. Yaralanmak
KILTAMA: Kanser
KIRÇAN: Nîsan ayı
KILTAYMAK: Âni tepki vermek
KIRGA: Rende
KIMIZ: At sütü içeceği (alkollü veyâ alkolsüz)
KIRGALAMAK: Rendelemek
KIN: 1. Cezâ [Benzer: Hın] 2. Kılıç kılıfı
KIRGAK: Bozkır
KINA: 1. Beden boyası (Arapça’dan) 2. Mersiye
KIRGAMAK: 1. Rendelemek 2. Öfkelenmek
KINANÇ: Ayıplanma
KIRGAVUR: Sülün
KINAP: Kılıf
KIRGAY: 1. Atmaca kuşu 2. Vahşî, yırtıcı
KINÇ: Kin, nefret [Benzer: Hınç]
KIRGAYLANMAK: Vahşîleşmek
KINÇIR: Fırlak göz
KIRGIN: Âfet
KIRGUÇ: Avcı uçağı, jet
KISILGAN: Dar, sıkışık
KIRIM: Aralık ayı
KISIM: 1. Azaltma 2. Tasarruf
KIRIN: 1. Dans, raks 2. Traş
KISKA: 1. Parça 2. Not
KIRINÇI: 1. Dansöz, rakkase 2. Berber
KISKAÇ: 1. Maşa 2. Ataç
KIRINDAV: Dans, raks
KISKAÇA: Kestirme
KIRINGAÇ: Jilet, traş bıçağı
KISKALAMAK: 1. Parçalamak 2. Not almak
KIRINMAK: 1. Dans etmek, raks etmek 2. Traş olmak
KISKAR: Sınır, hudut
KIRIŞ: Savaş
KISKARMA: 1. Kısalma 2. Not alma
KIRKAÇ: Kırkma makası
KISKARMAK: 1. Kısalmak 2. Not almak
KIRKAR: Mayıs ayı
KISKARTMA: 1. Kısaltma 2. Not aldırma
KIRKAVLAN: 1. Kırk kişi 2. Kırk eren
KISKARTMAK: 1. Kısaltmak 2. Not aldırmak
KIRKAVUZ: Eylül ayı
KISKI: Mengene
KIRKI: Gırtlak
KISKIÇ: Mengene
KIRLAMAK: 1. Çukur açmak 2. Bileylemek
KISKIRMAK: Haykırmak, bağırmak
KIRLAN: 1. Step, bozkır 2. Sıradağ
KISLANKA: Nadas
KIRLAÇ: Ocak ayı
KISMA: Menenjit hastalığı
KIRLAS: Sırt, arka
KISMAN: Cimri, pinti
KIRLIĞAN: Adaçayı
KISNIK: Cimri, pinti
KIRMAK: 1. Kanca, çengel 2. Olta
KISTAMAK: 1. Israr etmek 2. Sıkıştırmak
KIRMAN: Kırbaç
KISTIRGAÇ: Mengene
KIRMAVUK: Yapışkan otu
KIŞA: Hardal
KIRNAK: Câriye, esîre
KIŞARMAK: Kış gelmek
KIRSINTAŞ: Çakıl
KIŞIRTKAN: Alerjen
KIRŞALGAN: Tırtıl
KIŞIRTMA: Alerji
KIRŞAV: Tekerlek jantı
KIŞKI: Kış mevsimi
KIRTIŞ: Nefret
KIŞKIL: Turşu
KIRTIŞTANMAK: Nefret etmek
KIŞKILDAV: 1. Ekşi 2. Mayhoş
KIRTNAK: Merdâne
KIŞKILMAK: Ekşimek
KIRZA: Firavun sıçanı
KIŞKIR: Kepek
KISAÇ: Pense
KIŞKIRTMAN: Provakatör
KISALA: Tatlısu yengeci
KIŞLAK: Kışın kalınan yer [Benzer: Kıştak]
KIŞLAVUK: Kışlık ev
KIYRATMAK: 1. Harap etmek 2. Katletmek
KIŞMAK: Kaymak
KIYRAV: 1. Tahribat 2. Katliam 3. Felâket
KITALMAK: Azalmak, zor bulunur hâle gelmek
KIYSAMAK: 1. Çaprazlaşmak 2. Çarpılmak
KITIK: Leblebi
KIYSATMAK: 1. Çaprazlaştırmak 2. Çarpıtmak
KIVAK: Çalı
KIYŞANMAK: 1. Sendelemek 2. Cilvelenmek
KIVIRŞAK: Pancar, pazı
KIYŞANDAMAK: Cilve yapmak, kırıştırmak
KIVRAŞIL: Kertenkele
KIYŞANDAV: Cilveli
KIYA: Cinâyet
KIZAĞAN: 1. Öfkeli 2. Savaş tanrısı (mitoloji)
KIYAL: 1. Felâket 2. Günah
KIZALAK: Çöl lâlesi
KIYAMAN: 1. Câni 2. Kâtil
KIZAMAK: Bekâretini bozmak, kızlığını almak
KIYANT: Gergedan
KIZARAK: Domates
KIYAV: 1. Tehlike 2. Noksan
KIZDIRMA: 1. Vücut ısısı 2. Harâret 3. Şehvet
KIYGA: Pinti, cimri
KIZGALDAK: Kırmızı gül
KIYGAÇ: 1. Çapraz 2. Kalemtraş
KIZGILT: Turuncu renk
KIYGALANMAK: Cimrilik etmek
KIZGIRMAK: İşkence yapmak
KIYGAŞ: Kıymalı yumurta yemeği
KIZIK: 1. Merak 2. Enteresan
KIYGILAK: Kız kuşu
KIZIKLANMA: Meraklanma, tecessüs
KIYGIR: Tavus kuşu
KIZIKLANMAK: Meraklanmak, tecessüs etmek
KIYGIRMAK: Haykırmak
KIZIKMAK: Merak etmek, enterese olmak
KIYIN: 1. Zulüm 2. Müşkül
KIZIKSANMA: Merak etme
KIYINÇI: 1. Zâlim, gaddar 2. Zorba
KIZIKSANMA: Merak etmek
KIYINDIK: 1. Zulüm 2. Müşkülat, zorluk
KIZILBURÇ: Kırmızı biber
KIYIR: 1. Kenar 2. Sınır, hudut
KIZINÇ: 1. Harâret 2. Şehvet
KIYKAR: Huysuz
KIZINMAK: 1. Tahammül 2. Şehvet
KIYMIL: Fiil
KIZINMAK: 1. Tahammül etmek 2. Şehvetlenmek
KIYNAK: 1. Pençe 2. İşkence
KIZIR: 1. Boş 2. Teskin
KIYNAMAK: 1. Zorlamak 2. İşkence yapmak
KIZIRGAMAK: 1. Kıskanmak 2. Esirgemek
KIYNALMAK: 1. Zorlanmak 2. İşkence görmek
KIZIRMAK: 1. İçini boşaltmak 2. Teskin etmek
KIYNAV: Zahmet
KIZIV: Kalori
KIYRAĞAN: Harâbe, harap
KIZKAYIT: Matmazel, küçük hanım
KIYRATMA: 1. Tahrip 2. Katliam
KIZLANGAT: Kırmızı frenk üzümü
KIZMAR: 1. Harâretli 2. Şehvetli
KİNREMEK: 1. Tef çalınmak 2. Gümbürdemek
KİÇEGE: Saç örgüsü
KİNRETMEK: 1. Tef çalmak 2. Gümbürdetmek
KİÇENİŞ: Gayret
KİP: Kalıp
KİÇENME: Gayret etme
KİPEK: Yumurta kabuğu
KİÇENMEK: Gayret etmek
KİPELEMEK: Şiiri ölçüye koymak (hece, aruz)
KİÇENMEN: Gayretli
KİPLEMEK: Kalıba koymak
KİÇİR: Af, bağışlama
KİPTEMEK: Kalıba geçirmek
KİÇİRMEK: Affetmek, bağışlamak
KİREMET: 1. Tabu alanı, yasak bölge 2. Mezarlık
KİDEY: Cimri
KİREN: Nîsan ayı
KİDEYLENMEK: Cimrilik etmek
KİRES: Vaftiz (Slav dillerinden)
KİDİZ: Keçe
KİRESTENMEK: Vaftiz etmek (Slav dillerinden)
KİDİZGEK: Keçeleşmiş
KİREVKE: Zırh
KİĞENEK: Helleborus bitkisi
KİREZ: Mayıs ayı
KİLEGEY: Kekeme
KİRGEYEK: İlaç bitkisi
KİLEMEK: Dilemek
KİRİ: Ters
KİLENÇİ: Dilenci
KİRİK: Sıpa
KİLENMEK: Dilenmek, dilencilik yapmak
KİRİMEK: 1. Yıkanmak 2. Banyo yapmak
KİLEN: Gazap
KİRİNDİ: Evlatlık
KİLEŞKE: İstanbul kertenkelesi (Podarcis türü)
KİRİNDİRTMEK: 1. Yıkamak 2. Banyo yaptırmak
KİLİŞMEK: 1. Bağdaşmak 2. Barışmak
KİRME: 1. Sonradan vatandaş 2. Burun (coğrafya)
KİN: Misk kokusu
KİRMEN: 1. Eğirmen 2. Kale, hisar
KİNÇEK: Misk göbeği
KİRŞEMEK: Sataşmak
KİNEK: 1. Cezâlı 2. Sakat
KİRŞELENMEK: Sataşmak
KİNEMEK: 1. Cezâlandırmak 2. Sakatlamak
KİRŞEN: 1. Pudra 2. Krem
KİNEŞME: 1. Cezâ mahkemesi 2. Müzâkere
KİRŞİ: Sepeleme, çisenti
KİNEZ: Rus prensi (Rusça’dan)
KİRŞİLEMEK: Sepelemek, çiselemek
KİNEZNE: Rus prensesi (Rusça’dan)
KİRTE: 1. Mâni 2. Engel 2. Duvar
KİNDİK: Göbek bağı
KİRTELEMEK: 1. Duvar örmek 2. Surlarla çevirmek
KİNDİKTEŞ: İkiz kardeş
KİRTİ: 1. Gerçek 2. Yemin
KİNİTMEK: Genişletmek
KİRTİGÜN: Kıyâmet günü
KİNREK: Tef
KİRTİLMEK: Tasdiklenmek
KİRTİMEK: 1. Îta etme 2. Tasdik etmek
KOCA: 1. Eş (evli erkek) 2. Tecrübeli kişi
KİRTİNÇEK: Kolay inanan
KOCAMAK: 1. Yaşlanmak 2. Tecrübe edinmek
KİRTİNMEK: 1. Îta edilmek 2. İnanmak
KOÇA: 1. Sokak 2. Maske 3. Bereket tanrısı (mitoloji)
KİSEK: 1. Parça 2. Nasip
KOÇAÇ: Armut
KİSETMEK: İhtar etmek
KOÇAGAN: Bahar Bayramı, nevruz (21-22 Mart)
KİSEY: Tülbent
KOÇAKLAMAK: Kucaklamak
KİSMEK: Yayık (âlet)
KOÇKAR: 1. Dövüş koçu 2. Şubat ayı 3. Kutup yıldızı
KİŞEMEK: Zincirlemek
KOÇKUL: Koyu kırmızı renk
KİŞEN: Zincir
KOÇMAK: Kucaklamak
KİŞENLEMEK: Zincirlemek
KOÇMAR: Damızlık koç
KİŞKE: Su samuru
KOÇUR: Alay, istihzâ
KİŞMİŞ: Kuru üzüm
KOÇURGAK: Alaycı, müstehzî
KİŞTİK: Kedi
KODAMAN: Ekâbir, burjuva
KİTRE: Ahır
KODAN: Ahır [Benzer: Kotan]
KİYE: Evliyâ
KODANA: Kalın bağırsak
KİYİZ: Keçe (kumaş)
KODUK: Sıpa, eşek yavrusu
KİZ: Sır, esrar [Benzer: Giz]
KODUŞMAK: Güvenmek
KİZÇİ: Ajan, casus
KOF: İçi boş
KİZELMEK: Altı yanmak, kesilmek (süt, yemek)
KOFUL: Vakuol (biyoloji)
KİZERMEK: Altı yanmak, kesilmek (süt, yemek)
KOĞ: 1. Yanık (ekmek, kabuk) 2. Dedikodu
KİZETMEK: Cinlere hükmetmek
KOĞALAY: Menekşe
KİZETMEN: Cinlere hükmeden
KOĞAMAY: Hanım böceği
KİZEY: Harem
KOĞAY: Turna balığı
KİZİK: 1. Seyahat 2. Gizli
KOĞCU: 1. Dedikoducu 2. Gammaz
KİZİLÇE: Şeker pancarı
KOĞCULUK: Dedikodu
KİZİM: Epidemi, salgın
KOĞÇUN: Hikâye
KİZİR: Kahyâ
KOĞÇUNDAMAK: Hikâye anlatmak
KİZMEN: Anahtar
KOĞÇUNMAK: Hikâye anlatmak
KOBAN: Ada tavşanı
KOĞDAMAK: 1. Müdâfa etmek 2. Himâye etmek
KOBZAMAK: Kopuz çalmak
KOĞDAŞ: 1. Müdâfa 2. Himâye
KOBZAŞMAK: Karşılıklı kopuz çalmak
KOĞLAMAK: 1. Dedikodu yapmak 2. Gammazlamak
KOĞŞAK: Gevşek
KOLDAVÇI: 1. Taraftar 2. Koruma polisi
KOĞŞAMAK: Gevşemek
KOLDAYAK: Koltuk değneği
KOĞUR: Tabut
KOLDU: Şamdan
KOĞURÇAK: Oyuncak bebek
KOLGA: 1. Sırık 2. Şahdamarı
KOĞURMAK: Boğazdan ötmek (kuş)
KOLGAÇ: 1. Yarasa 2. Vampir
KOĞUŞ: Yatakhâne
KOLGAP: Kolluk
KOJAN: Deri ceket (Rusça’dan, köken net değil)
KOLGURMA: Kündeye getirme (güreş)
KOKRATMAK: Davul çalmak
KOLKA: Bronş
KOKURUZ: Fesleğen
KOLLAŞ: İltimas, torpil
KOLAÇ: 1. Simit 2. Kulaç
KOLMAK: 1. Ricâ etmek 2. Şerbetçiotu
KOLAÇAN: Devriye gezme
KOLSALGA: İmzâ
KOLADA: Noel (Köken net değil, Slav dillerinden)
KOLSALMAK: İmzâlamak
KOLAÇIK: Cömert
KOLTAMGA: İmzâ
KOLAN: Komşu
KOLTUR: Ricâ
KOLARBA: El arabası
KOLTURMAÇ: 1. Çocuk koltuğu (araç, at) 2. Çapraz
KOLAŞ: Hamur kızartması
KOLTURMAK: Ricâ etmek
KOLAT: Dağ arslanı
KOLUK: Dosya
KOLATMAK: Kulaçlamak
KOLUKA: Evcil güvercin
KOLAVAN: Araba oku
KOLUNMA: Ricâ
KOLBALA: Evlatlık
KOLUNMAK: Ricâ etmek
KOLBASA: Salam (Rusça değildir, köken net değil)
KOLYAZMA: 1. El yazması 2. İmzâ
KOLBUKAV: Kelepçe
KOLYAZMAK: 1. Elle yazmak 2. İmzâlamak
KOLBURGA: Matkap
KOLYUĞUÇ: Lavabo
KOLÇAK: 1. Pazubent 2. Apolet
KOM: 1. Vaftiz 2. Deve hörgücündeki yağ
KOLÇANAK: Kızak
KOMA: Vaftiz babası
KOLÇAPMAK: Alkışlamak
KOMAÇ: 1. Kavrulmuş tahıl 2. Şekerli ekmek
KOLDAMAK: 1. Taraftar olmak 2. Himâye etmek
KOMAÇA: Vaftiz anası
KOLDAMAN: Koruma görevlisi, bodyguard
KOMAÇAV: 1. Mâni 2. Engel
KOLDANMAK: 1. Kullanmak 2. Himâye edilmek
KOMAÇAVLAMAK: 1. Mâni olmak 2. Engellemek
KOLDAŞ: 1. Arkadaş 2. Yandaş
KOMAGAY: 1. Cimri 2. Açgözlü, hâris
KOLDAV: 1. Taraftar 2. Koruma 3. Yardım
KOMAK: Lağım fâresi
KOMALTMAK: Namaz kılmak
KONÇUMAK: Tartıda hîle yapmak
KOMAR: Âdet, alışkanlık
KONDAK: 1. Dipçik 2. Kümes
KOMDA: Tabut
KONDAR: İstikâmet
KOMGAN: İbrik
KONDARMAK: İstikâmet vermek
KOMGUZ: Böcek
KONDURGA: Fabrika
KOMKA: Vaftiz töreni (hıristiyanlık)
KONGA: Zil
KOMLAMAK: Bir araya toplamak
KONGUL: Mağara
KOMNAMAK: Hüzünlenmek
KONGURAK: Zil
KOMSUNMAK: Teveccüh gösterme
KONGURAMAK: Zil çalmak
KOMUNA: Komün (Rusça’dan)
KONGUZ: Hamamböceği
KOMUNATÇI: Kominist (Rusça’dan)
KONGUZAK: Çıngıraklı yılan
KOMURGAY: Kaval
KONRA: Su çulluğu
KOMUT: Emir
KONRAMAK: Zil çalmak
KOMUTAÇ: Uzaktan kumanda
KONRUL: Anka kuşu, efsânevî dev kuş
KOMUTAN: Kumandan
KONUKÇAY: Misâfirperver
KOMUTMAK: 1. Hareketlendirmek 2. Buyurmak
KONUKLAMAK: Misâfir olmak
KOMZANMAK: Merak etmek
KONUKLAYAN: Misâfirperver
KON: 1. Geçit 2. Kıç (gemi)
KONUKUYU: Otel
KONAÇ: Uçak pisti, iniş kalkış pisti
KONUR: 1. Kahverengi 2. Kestâne rengi
KONAK: 1. Köşk 2. Mısır (bitki ve tâne)
KONURMAK: Sökmek
KONAKA: Ziyâfet, konuk ağırlama
KONURŞIN: Esmer
KONAKAY: Yulaf
KONUŞKA: Sohbet
KONAKBAY: Ev sâhibi
KONUŞUK: Venüs gezegeni
KONAKTAMAK: Ziyâret etmek
KONUT: İkâmetgah
KONALGA: Hava alanı 2. İniş kalkış pisti
KONUTMAK: İkâmet etmek
KONANMAK: 1. Mîrasa konmak 2. Nîmet bulmak
KONYAK: Güney, cenub
KONAŞ: 1. Yurtlak, oba alanı 2. Komşu
KOP: 1. Tüm 2. Hep
KONAT: Uçak pisti, iniş kalkış pisti
KOPAĞ: Kümes
KONATMAK: İndirmek, kondurmak (uçak)
KOPAK: Çamaşır sepeti
KONÇ: Tayt, dar pantolon
KOPAR: Dere otu
KONÇAMAK: Nazardan korkmak
KOPTAMAK: At koşturmak
KOR: 1. Köz 2. Maya
KORGAMAK: Müdâfa etmek
KORA: 1. Tencere 2. Avlu, ön bahçe 3. Alabalık
KORGAV: 1. Müdâfa 2. Himâye
KORAK: Ekin kargası
KORGUŞ: Tava
KORAL: 1. Tesîsat 2. Silah
KORKATUÇ: Öcü, korkutucu yaratık
KORALAY: Kara antilop
KORKAR: Nargile
KORALANMAK: Silahlanmak
KORKAV: Korkutucu yaratık
KORAM: Taş kırığı
KORKOY: Çöl yılanı, çöl canavarı
KORAMA: Kırk yama, patchwork
KORKULDAK: Hırıldayan (yırtıcı hayvan)
KORAMAK: 1. Zarar görmek 2. Eksik olmak
KORKULDAMAK: Hırlamak (yırtıcı hayvan)
KORAMAL: Kara yılan
KORKUMAK: Himâye etmek
KORAMAZ: Sütlü ayran
KORKUT: 1. Hâmi 2. Heybetli
KORAN: 1. Kahverengi 2. Karaca (hayvan) 3. Kasım ayı KORLAMAK: 1. Hâkir görmek 2. İsraf etmek KORANÇ: 1. Zarar 2. Ziyan
KORLAV: Tahkir, hâkir görme
KORAP: 1. Dağ evi 2. Sandık
KOROÇUN: Süt votkası
KORASAN: Çiçek hastalığı
KORSULDAK: Kudüm (çalgı)
KORAŞ: 1. Fırın (örme duvarlı) 2. Tuhaf
KORSULDAMAK: Gümbürdemek
KORATMAK: 1. Zarar vermek 2. Eksiltmek
KORŞAK: Kukla [Benzer: Kurçak]
KORAV: 1. Muhafaza 2. Kırağı
KORŞAMAK: Muhasara etmek, ablukaya almak
KORAVÇI: Muhafız
KORŞAV: 1. Muhasara, abluka 2. Duvar 3. Çember
KORBA: Filiz
KORT: Kesmez, kör
KORBALAMAK: Filizlenmek
KORTALMAK: Kesmez olmak, körelmek
KORBALÇAK: Zehirli örümcek
KORTKU: Gelincik balığı, lota balığı
KORBAŞI: Zâbıta
KORTMAÇ: Pasta
KORBAY: Korgeneral
KORTUŞKAN: Acem köstebeği
KORÇAK: Heykel
KORUÇ: Çelik
KORÇAMAK: Kamburlaşmak
KORUGAN: Kale
KORÇAN: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
KORUL: Römork
KORDAMAK: Ummak
KORULGAN: 1. Müteşekkil 2. Leblebi 3. Korunan
KORDAY: 1. Kuğu kuşu 2. Balıkçıl kuşu
KORULTAZ: Anka kuşu
KORDUK: Skandal
KORUM: Tabu
KORGA: 1. Maşrapa 2. Avlu, ön bahçe
KORUMBAŞ: Rastık
KORUN: Zehir
KOŞTAN: Orospu
KORUNGA: Yaban yoncası, tirfil
KOŞTAMAK: Cinsel birleşmek (erkek)
KORUT: Kaşar peyniri
KOŞTANMAK: Cinsel birleşmek (kadın)
KORUŞ: Astiğmat (göz bozukluğu)
KOŞTAŞMAK: Çiftleşmek, cinsel birleşmek
KOS: Tarım âleti
KOŞUK: 1. Halk şiiri 2. Römork
KOSA: 1. Tırpan (köken tartışmalı) 2. Nevruz bahşişi
KOŞUKÇU: Halk şairi
KOSAK: 1. Mîde 2. Kucak 3. Karı koca
KOŞULGAN: 1. İlgili, ilintili 2. Hazır (at için)
KOSAR: Yedek
KOŞULMAK: Müdâhale etmek
KOSAYAK: Kanguru
KOŞUMAK: Nakarat
KOSMAK: 1. Karıştırmak 2. Eklemek
KOŞUMÇA: İlâve
KOSPA: Aşure yemeği
KOŞUN: 1. Saf, sıra 2. Güfte, şarkı sözü 3. Testi
KOSPAK: Melez, hibrit
KOŞUNÇA: Güfte
KOSUK: Fındık
KOŞUNÇU: Güfteci
KOŞA: Çift, ikili [Benzer: Goşa]
KOŞUNDAŞ: 1. Sıra arkadaşı 2. Asker arkadaşı
KOŞAK: 1. Koşma (şiir) 2. Çift (ikili) 3. Naz
KOŞUR: İlâve
KOŞAKLAMAK: Çiftlemek [Benzer: Goşaklamak]
KOŞUTAY: Maraton
KOŞAKLANMAK: 1. Çiftlenmek 2. İkili oynamak
KOŞUV: 1. Pozitif 2. Artı
KOŞAT: Çift at
KOTAÇ: Av köpeği
KOŞBAŞ: Çiftbaşlı
KOTAK: Kepçe
KOŞÇAK: Bisiklet
KOTAN: 1. Çiftlik 2. Ahır 2. Saban [Benzer: Köten]
KOŞKANMAK: İlâve etmek
KOTALA: Helva tavası
KOŞKAR: Kutup yıldızı [Benzer: Koşkar]
KOTARA: Ahır
KOŞKUÇ: Fiş (elektrik)
KOTARGA: Su pompası
KOŞKUL: Servet
KOTARMAK: 1. Tahliye etmek 2. Kopyalamak
KOŞLAMAK: Cinsel birleşmek (erkek)
KOTAYMAK: Güzelleşmek
KOŞLANMAK: Cinsel birleşmek (kadın)
KOTAZ: Nazarlık, nazar boncuğu
KOŞLAŞMAK: Çiftleşmek, cinsel birleşmek
KOTKU: Tahrik
KOŞMAN: Atlet, koşucu
KOTMAK: Boşaltmak
KOŞNU: Sepet
KOTULMAK: 1. Kurtulmak 2. Ucuz atlatmak
KOŞTAKSIMAK: Medyumluk yapmak (spritüel)
KOTUR: 1. Uyuz hastalığı 2. Enfeksiyon
KOŞTAMAK: 1. İkilemek 2. İlâve etmek
KOTURMAK: 1. Uyuz hastası olmak 2. Kışkırtılmak
KOTURTMAK: 1. Uyuz bulaştırmak 2. Kışkırtmak
KOZANMAK: Süslenmek
KOTUZ: Yaban sığırı
KOZAR: Cam, sırça
KOVAK: 1. Lâcivert 2. Gök 3. Atmosfer 4. Mağara
KOZÇUĞUN: Ceviz helvası
KOVAKTAŞ: Göktaşı, meteor
KOZDURMA: Coşturma
KOVAN: 1. Arı yuvası 2. Praesepe takımyıldızı
KOZDURMAK: Coşturmak
KOVGA: 1. Köy muhtarı 2. Mahalle muhtarı
KOZGALAN: İsyan
KOVŞAMAK: Perdahlamak
KOZGALMAK: 1. İsyan etmek 2. Hareketlenmek
KOVU: Uğursuz
KOZGAMAK: 1. İsyan ettirmek 2. Tahrik etmek
KOVUŞ: Kadeh
KOZLAMAK: Doğurmak
KOVUŞTURMA: Tâkibat (hukuk, polis)
KOZLAV: Üreme
KOVUŞTURMAK: Tâkibat yapmak (hukuk, polis)
KOZMAK: Coşmak
KOVUŞTURMAN: Tâkibat görevlisi
KOZULMAK: 1. Katılmak 2. Tahrik olmak
KOVUZ: Cin çıkarma, şeytan kovma [Benzer: Kovuç]
KOZUM: Katkı
KOYAK: Körfez
KOZUMAK: Tahrik etmek
KOYAN: Kır tavşanı
KOZUNMAK: 1. Tahrik olmak 2. Gücenmek
KOYAŞ: 1. Güneş 2. Gezegeni olan yıldız
KOZUR: Canavar
KOYÇAĞIR: Tüfek
KÖBEZ: Keman (çalgı)
KOYÇUMAN: Koyun çobanı
KÖBÜRGEN: Tarla soğanı
KOYGA: Kürk
KÖCEK: Tavşan yavrusu [Benzer: Göcek]
KOYGUN: Çinçilya tavşanı
KÖÇE: Arpa
KOYMA: 1. Duvar 2. Mahzen
KÖÇER: 1. Mihver 2. Aks
KOYNUT: Dere otu
KÖÇERGET: Frambuaz
KOYRALTMAK: Eğmek, bükmek, kıvırmak
KÖÇET: Göçürme fidan, başka yere taşınan fidan
KOYRUĞAN: Engerek yılanı
KÖÇEYTİMEK: Teyit etmek
KOYRULMAK: Eğilmek, bükülmek, kıvrılmak
KÖÇÜKEN: Kerkes kuşu
KOYTUYAK: Külçe
KÖÇÜRÜM: Tehcir [Benzer: Göçürüm]
KOYULTMAÇ: 1. Kıvam artırıcı 2. Lor
KÖFÜK: Tüylü köpek, fino
KOYUM: Mevduat, banka hesâbı
KÖDEÇ: Bardak
KOZ: Ceviz ağacı
KÖDEK: Patates
KOZAK: Ceviz meyvesi
KÖDEN: 1. Galeopsis bitkisi 2. Gemi
KOZAN: Gümüş tavşan, dev tavşan
KÖDERMEK: Aramak
KÖDEZMEK: 1. Nöbet tutmak 2. Sırayla beklemek
KÖKERMEK: 1. Yeşilleşmek 2. İlkbahar gelmek
KÖDÜRGE: Kurban
KÖKETMEK: Akord etmek, ayarlamak (çalgı)
KÖDÜRMEK: 1. Kurban kesmek 2. Yükseltmek
KÖKEY: 1. Guguk kuşu 2. Tencere
KÖDÜŞMEK: Randevulaşmak
KÖKLEK: Baharda kalınan yer [Benzer: Köktek]
KÖĞBE: Tereotu
KÖKLEM: Akord
KÖĞEL: Sandal, bot, kayık
KÖKLEMEK: Akord etmek, ayarlamak (enstrüman)
KÖĞEN: Yaban ördeği
KÖKREK: Bağır, sîne
KÖĞENEK: Elbise [Benzer: Köynek]
KÖKREŞMEK: Kükremek
KÖĞER: Şömine demiri, ateş karıştırma çubuğu
KÖKSE: Bağır, sîne
KÖĞET: Meyve
KÖKSEĞİZ: Sakız ağacı
KÖĞŞÜM: Müzik
KÖKSEMEK: Tâzir etmek
KÖĞŞÜMCÜ: Müzisyen
KÖKSERKE: Kanarya kavunu
KÖĞTEY: Akortlu, ayarlanmış (enstrüman)
KÖKŞİN: Mâvi renk
KÖĞÜMEK: Taklit etmek
KÖKTEM: İlkbahar
KÖĞÜRÇÜN: Taklacı güvercin
KÖKTEMEK: Kalıtmak, atasına çekmek (ırsi)
KÖĞÜRGE: 1. Akciğer 2. Davul 3. Enfiye
KÖKTEŞMEK: Hısım olmak
KÖĞÜSPEK: Bluz, kolsuz gömlek
KÖKTETÇİ: Manav
KÖĞÜZ: 1. Manzume, nazım eser 2. Göğüs
KÖKTÜY: Kertenkele (yeşil veya mâvi renkli tür)
KÖĞÜZEK: İskete kuşu
KÖKÜMEK: 1. Emmek 2. İnat etmek
KÖKE: 1. Mâvi 2. Kurâbiye
KÖKÜN: Meme
KÖKEÇE: Çivit
KÖKÜNDEŞ: Süt kardeşi
KÖKEGÜN: Gök sinek
KÖKÜNTÜYEN: Sütyen
KÖKEK: 1. Nîsan ayı 2. Leylek
KÖKÜR: Kevgir
KÖKEL: Kâkül, saç perçemi
KÖKÜŞ: Hindi, culuk
KÖKELEN: Obez, şişman
KÖLBEN: Havuz
KÖKELMEK: Obezleşmek, şişmanlamak
KÖLBÜRGE: Hatay kertenkelesi (Phoenico türü)
KÖKEM: Şeftâli
KÖLÇE: Pide
KÖKEMEREN: Yabâni kekik
KÖLÇEK: Nilüfer (bitki, çiçek)
KÖKENEK: Kerkenez kuşu
KÖLÇÜGE: Mangal
KÖKENİZ: Sebze
KÖLÇÜMEK: Mangal yapmak
KÖKERGEN: Küflenmiş
KÖLEÇKE: Zincir
KÖLEK: Silüet
KÖMÜK: Küçükayı takımyıldızı
KÖLEM: Ebat
KÖMÜLDÜRÜK: At göğüslüğü
KÖLEMEN: Parayla özgürlüğünü satın alan köle
KÖMÜNMEK: Gömülmek
KÖLENKE: Silüet
KÖMÜRGE: Kömür deposu
KÖLENGEN: Sevgili
KÖMÜRMEK: Altını üstüne çevirmek
KÖLENMEK: 1. Âşık olmak 2. Saklanmak
KÖMÜRSEĞEN: Dibine tutmuş (yemek, süt)
KÖLGEN: Satranç tahtası
KÖMÜRSEMEK: Dibine tutmak (yemek, süt)
KÖLTE: Demet
KÖMÜRSETMEK: Dibine tutturmak (yemek, süt)
KÖLTÜRGEÇ: 1. Vinç 2. Lifter
KÖMÜŞ: Manda, camız
KÖLTÜRMEK: Kaldırmak
KÖMZEK: 1. Saksı 2. Testi
KÖLÜÇEN: Matrak, gülünç
KÖNÇEK: Pantolon
KÖLÜK: Hayvan
KÖNDE: Sepet
KÖM: Öbek, yığın
KÖNDELEN: Çapraz
KÖMBE: 1. Kül çöreği 2. Yeraltı kaynağı, mâden
KÖNDEMEK: Ölünün elbisesinin yakasını kesmek
KÖME: Açgözlü, tamahkar
KÖNDEŞ: 1. Rakip 2. Kuma
KÖMEÇ: Çörek
KÖNDÜRMEK: İknâ etmek
KÖMEK: 1. Yardım 2. Yığın
KÖNE: Kurdâle, fiyonk
KÖMEKÇİ: Yardımcı
KÖNEK: Kova
KÖMEKEY: Defîne
KÖNERMEK: 1. Hidâyet etmek 2. Rehberlik etmek
KÖMEL: Yaban soğanı
KÖNGEN: Sâhibine alışkın
KÖMELEK: İstiridye mantarı
KÖNKÜREŞ: Yaşam tarzı
KÖMEN: Hâmile
KÖNMEK: 1. Sâhibine alışmak 2. Râzı olmak
KÖMERGE: Mezar
KÖNÜK: Şemsiye
KÖMERLENMEK: Tamah etmek
KÖNÜKME: Antrenman, egzersiz
KÖMEŞKE: Ev şarabı
KÖNÜKMEK: Antrenman yapmak, egzersiz yapmak
KÖMEVÜL: Batak, bataklık
KÖNÜKÜŞ: 1. Antrenman, egzersiz 2. Alışkı, âdet
KÖMEY: 1. Gırtlak şarkısı 2. Gırtlak [Benzer: Hömey]
KÖNÜZEK: Aktüel, güncel
KÖMEYLEMEK: Yardım etmek
KÖP: Çok
KÖMEZ: Köze gömülerek pişirilen ekmek
KÖPÇEK: 1. Kepçe 2. Teker mili
KÖMÜ: Define [Benzer: Gömü]
KÖPÇÜMEK: Mayalanmak, fermente olmak
KÖMÜGEY: Teras
KÖPELMEK: 1. Teksir olmak 2. Kopyalanmak
KÖPELTMEK: 1. Teksir etmek 2. Kopyalamak
KÖRÜMÇÜ: Falcı
KÖPEYMEK: 1. Teksir olmak 2. Kopyalanmak
KÖRÜNÇEK: Televizyon
KÖPEYTİŞ: 1. Teksir 2. Kopyalama
KÖRÜNDEŞ: Ayna
KÖPLENÇ: Ekseriyet
KÖRÜNGEN: Kapital, sermâye
KÖPMEK: 1. Şişmek 2. Mayalanmak
KÖRÜNGETEN: Kapitalist
KÖPSEMEK: Çürümek
KÖRÜSTE: Keten
KÖPŞE: 1. Namlu 2. Yabâni turp
KÖSEK: İştah
KÖPTEĞEN: Kütle
KÖSEM: 1. Lîder, önder 2. Önde giden hayvan
KÖPTELMEK: Artmak, çoğalmak
KÖSEMEK: 1. İştahı olmak 2. Arzulamak
KÖPÜLMEK: Birleşmek, kavuşmak
KÖSEMEN: Lîder, önder
KÖPÜRGEN: Deterjan
KÖSENMEK: 1. Çabalamak 2. İhtiyâcı olmak
KÖPÜTMEK: Birleştirmek, kavuşturmak
KÖSER: Zemin
KÖPREMEK: Kabarmak
KÖSEYE: Taş heykel
KÖPÜRCÜK: Kabarcık
KÖSLEMEK: Zorlamak, cebir kullanmak
KÖPÜRTEÇ: Traş fırçası
KÖSLEV: Zorlama, cebir
KÖRBEĞEN: Kör fâre (Spalaks türü)
KÖSNE: Şehvet [Benzer: Kösnü]
KÖRCENGE: Âdi Korunga bitkisi
KÖSNEMEK: Şehvetlenmek [Benzer: Kösnümek]
KÖRÇEK: Ufuk
KÖSPEK: Ceket
KÖRDEY: Zifiri karanlık, kör karanlık
KÖSTEMEK: Nişan almak, hedeflemek
KÖREKE: Maya
KÖSTÜ: Kör köstebek
KÖREN: 1. Eflâtun, mor 2. Kahverengi
KÖSÜRGE: 1. Köstek 2. Kafkas köstebeği
KÖREŞ: Muharebe
KÖSÜRMEK: Ayaklarını bağlamak
KÖREŞMEK: Muharebe yapmak
KÖŞEGE: Perde
KÖRK: Zerâfet
KÖŞEK: Deve yavrusu
KÖRNEK: Levha
KÖŞENE: Kulübe
KÖRPEYMEK: Tâzelenmek
KÖŞERMEK: İnat etmek
KÖRŞEK: Çömlek
KÖŞGEK: Nazarlık, nazar boncuğu
KÖRŞELMEK: Körelmek, kesmez olmak
KÖŞPENDİ: Göçmen, yörük
KÖRÜK: Mart ayı
KÖŞÜK: Perde
KÖRÜLDE: Gösteri
KÖŞÜMEK: Perde çekmek
KÖRÜM: Fal
KÖŞÜNMEK: Perdelenmek 2. Gizlenmek
KÖŞÜR: Merdâne
KÖYLEMEK: 1. Tertiplemek 2. Aranje etmek (müzik)
KÖTE: Hizmet
KÖYKENEK: Bozdoğan kuşu [Benzer: Küykenek]
KÖTEÇİ: Hizmetçi
KÖYLEK: 1. Cadı 2. Gömlek
KÖTEK: 1. Sopa, değnek 2. Dayak 3. Küpe
KÖYLEP: 1. Beste 2. Aranjman
KÖTELEMEK: Fırlatmak
KÖYLEV: Akord (enstrüman)
KÖTEN: Saban [Benzer: Kotan]
KÖYME: Sandal, kayık
KÖTERE: Toptan
KÖYMECİ: Sandalcı
KÖTERGEÇ: Asansör
KÖYMEK: 1. Güneşte yakmak 2. Hasret duymak
KÖTERME: 1. Set 2. Barikat 2. Rıhtım
KÖYNEK: 1. Atlet 2. Gömlek
KÖTERMEK: 1. Set çekmek 2. Barikat kurmak
KÖYNÜK: Güneşte yanmış, bronzlaşmış
KÖTÜLÇE: Rehberlik, yol gösterme
KÖYNÜMEK: Güneşte yanmak, bronzlaşmak
KÖTÜLGE: Rehber, yol gösterici
KÖYREMEK: Harlanmak (ateş)
KÖTÜMSER: Pesimist
KÖYREN: Gösteriş
KÖTÜRGE: 1. Mancınık 2. Sedye
KÖYRETMEK: Ateşi harlamak
KÖTÜRÜM: Felçli
KÖYÜK: 1. Güneşte yanmış, bronzlaşmış 2. Yanık
KÖVMEK: 1. Altını oymak 2. Kazmak
KÖYÜNÇ: 1. Gam, keder 2. Kahır
KÖVEK: Lağım
KÖYÜNMEK: 1. Gamlanmak 2. Kahırlanmak
KÖVEZ: Şımarık
KÖYÜNÜŞ: 1. Gam, keder 2. Kahır
KÖVLEMEK: Kazıp çıkarmak
KÖZDEĞİŞ: Nazar
KÖVÜK: Kabarcık
KÖZDEĞİŞMEK: Nazar değmek
KÖVÜLMEK: Kazılmak
KÖZEGE: Perde
KÖVZEMEK: Kabuğunu soymak
KÖZEĞİ: Ateş karıştırma demiri
KÖY: 1. Tertip 2. Ateş
KÖZEK: 1. Köz tavası 2. Soroga balığı
KÖYDÜRMEK: Yakmak
KÖZEKLENMEK: Şüphelenmek
KÖYEK: Hasret
KÖZEMEK: Ateşi közleştirmek
KÖYELENMEK: Kederlenmek
KÖZEN: 1. Kertenkele 2. Yara kabuğu
KÖYENMEK: Hasret duymak
KÖZER: İskambil
KÖYENTE: Omuzda su taşıma terâzisi
KÖZERGEMEK: Gururlanmak
KÖYEZLENMEK: Nazlanmak, cilve yapmak
KÖZERGEN: Mağrur, gururlu
KÖYGELEK: Kiraz kuşu
KÖZERLEŞMEK: İskambil oynamak
KÖYGEN: Yanık, bronzlaşmış
KÖZERME: Közleşme (ateş)
KÖZERMEK: Közleşmek (ateş)
KUDAÇA: Dünür, hısım (kadın)
KÖZERTME: 1. Közleştirme 2. Ampül
KUDAGAY: 1. Dünür 2. Görücü
KÖZERTMEK: Közleştirmek
KUDALAMAK: 1. Dünür olmak 2. Görücü gitmek
KÖZET: Gözetleme kulesi
KUDALAŞMAK: Dünür olmak
KÖZMEN: Mangal
KUDAY: Hüdâ (Türkçe’dir, “Kut”, benzeşim)
KÖZNÜ: Ayna
KUDAYÇIL: Tanrıya tapan, müttakî, teist
KÖZPE: Sihirli ayna
KUDAYZAK: İlâhi, tanrısal
KÖZPEĞEN: Televizyon (Öneri: Gözbeğen)
KUDUL: Kanalet, suyolu
KÖZPEK: Kehânet
KUDURÇAK: Kuyruk kemiği
KÖZPEKÇİ: Kâhin
KUĞAK: Funda
KÖZÜÇ: Güveç
KUĞAN: Cam, sırça
KÖZÜÇER: Gündüz görmez, gece görür
KUĞANÇ: Gurur [Benzer: Kıvanç]
KÖZÜGEŞ: Hayâlet
KUĞANDIRMAK: Gururlandırmak
KÖZÜNGÜ: Ayna
KUĞANMAK: Gurur duymak
KÖZÜNMEK: Aynaya bakmak
KUĞUL: Pirinç (metal)
KÖZÜR: Avantaj
KUKSUN: Leylak rengi
KÖZÜVLEMEK: Sıraya koymak
KUKURUZ: Mısır (bitki ve tâne)
KUBA: Alaca, karışık renkli [Benzer: Huva]
KULA: Hayvan
KUBAĞAN: Alaca kelebek
KULAÇ: Uzunluk ölçü birimi (1,8 metre)
KUBANAK: Kozalak
KULAGAY: Rüşvetçi
KUBANIŞ: 1. Hoşlanma 2. Gurur 3. Rahatlama
KULALMAŞ: Yardımlaşma, dayanışma
KUBANMAK: 1. Hoşlanmak 2. Gururlanmak
KULAMAK: Düşmek
KUBARMAK: 1. Kabarmak 2. Gururlanmak
KULAN: Yaban eşeği
KUBAŞ: Çoban köpeği
KULAŞIN: Esmer
KUBAT: 1. Hoşlanma 2. Gurur
KULATMAK: Yıkmak, devirmek
KUBAY: Hoş, sempatik
KULAV: İflas
KUBULÇAK: Maske
KULBUĞA: Su samuru
KUBULMAK: Dönüşmek [Benzer: Hubulmak]
KULCA: 1. Nakış 2. Soğan 3. Dağ koçu
KUBURGA: Baykuş
KULDAĞI: Nakit
KUÇUYAK: Arıkuşu
KULDAMAK: İtaat etmek
KUDA: Dünür, hısım (erkek) [Benzer: Huda, Koda]
KULDAŞ: Asistan
KULDATMAK: İtaat ettirmek
KUMMAK: Dalgalanmak
KULDUR: Eşkiyâ, şâki, haydut
KUMPUR: Patates (Bulgarca üzerinden, Almanca)
KULDURBAŞI: Elebaşı
KUMSARMAK: Haset etmek
KULGA: Tevkif, tutuklama
KUMULGAK: Kum fırtınası
KULGUMAK: Paten kaymak
KUMURSKA: Termit, akkarınca
KULGURMAK: Paten kaymak
KUMUŞ: Mâdenî para, kuruş
KULGUR: Buz pateni
KUMUŞSUZ: Bedâva, parasız
KULLAMA: At eti çorbası
KUNA: 1. Ayıp 2. Dana
KULLANILGAN: Müstamel, işlenmiş
KUNAK: İtalyan darısı
KULMAŞ: Kalleş [Benzer: Kulmaç]
KUNAN: Tay
KULNAMAK: Yavrulamak (at)
KUNAŞ: Baht, tâlih
KULSA: 1. Kulp 2. Lövye (araç direksiyonu)
KUNAZ: Leylek
KULUÇKA: Yavru çıkarma (Slav dillerinden)
KUNMAK: 1. Zimmetine geçirmek 2. Çalmak
KULUĞAN: 1. Külhanbeyi 2. Holigan
KUNUÇAK: Kutup porsuğu
KULUK: Hayvan
KUNURMAK: İftihar etmek
KULUN: Tay
KUR: 1. Karaca (hayvan) 2. Mezar 3. Mertebe
KULUR: Un, öğütülmüş tahıl
KURA: 1. Saman 2. Ahır
KULUT: Köle
KURAĞA: Meyve kurusu
KUMA: 1. Kabîle 2. İkinci eş (çokeşlilik)
KURAL: 1. Silah 2. Kâide (kural), norm
KUMAÇ: Kül çöreği
KURALGAN: 1. Bileşik, mürekkep 2. İbâret
KUMAĞAN: İbrik
KURALMA: Hınç
KUMAK: 1. İnce kum 2. Kum havuzu
KURALMAK: 1. Hazırlanmak 2. Monte olmak
KUMALAK: Taş kırığı, öğütülmüş taş
KURAM: Teori, nazâriye
KUMANAK: Şerbetçi otu
KURAMSAL: Teorik, nazârî
KUMAR: Mîras (Koymak > Kumak: Koymak)
KURAMA: 1. Bileşik, mürekkep 2. Katılaşma
KUMARTI: Vasiyet
KURAMAK: 1. Monte etmek 2. Tesis etmek
KUMARTMAK: Vasiyet bırakmak
KURANGA: Montaj
KUMAYIK: 1. Hüma kuşu 2. Kum kuşu
KURANTI: Saat kulesi
KUMÇAK: Larva
KURARMAK: Kurtarmak
KUMDAK: 1. Sâhil, plaj 2. Şerbetçiotu
KURAŞ: 1. Güreş 2. Montaj
KUMLAK: Sâhil, plaj
KURAŞMAN: Pehlivan, güreşçi
KURAŞTIRMA: Tesîsat
KURUN: İs, kurum
KURAŞTIRMAK: Tesis etmek
KURUNMAK: İslenmek, duman lekesi olmak
KURAY: Kaval
KURUNTU: Vesvese
KURCUNMAK: Kımıldamak
KURUTKA: Peksimet
KURÇ: Çelik
KURUT: Kurutulmuş peynir
KURÇA: Halka
KURLAMAK: 1. Kuşak bağlamak 2. Mayalamak
KURÇAK: 1. Heykel 2. Kukla [Benzer: Korşak, Korçak]
KURLANMAK: Mayalanmak
KURÇANMAK: Kuşanmak, kuşak bağlamak
KURMACA: 1. Hayâli 2. Uydurma
KURDAN: Şâman kemeri
KURMAÇ: Patlamış mısır, popkorn
KURDAŞ: Akran, yaşıt
KURMAN: Yay kabı, yay kutusu
KURDAŞMAK: Sıralanmak
KURŞALAMAK: Muhasara etmek
KURGALDAY: Bülbül
KUSALANMAK: Heyecanlanmak
KURGAŞ: 1. Alüminyum 2. Lehim alaşımı
KUŞAMAT: Lakap, müstear isim
KURGU: 1. Gerçek olmayan 2. Senaryo
KUŞARGAMAK: Katmak, katıştırmak
KURGUN: 1. Köprücük kemiği 2. Mezar
KUŞKAMIŞ: Muşmula
KURMA: Peynirli börek
KUŞKUN: Şüpheci
KURMAN: Yay kabı
KUŞLAK: Kuşların bol bulunduğu alan
KURMAY: Yâver
KUŞLAMAK: Kuş avlamak
KURSAL: Kurşun bağlanmış balık ağı
KUŞULGAN: Karışık
KURSANMAK: Sertleşmek
KUŞULMA: Karışım
KURŞAK: 1. Kuşak 2. Kemer
KUŞUYU: Kuş evi
KURŞAMAK: Kuşak bağlamak
KUTAK: Kutsal enerji
KURŞANMAK: Kendine kuşak bağlamak
KUTALMAK: 1. Mesut olmak 2. Tebrik edilmek
KURTARMAN: Cankurtaran
KUTAN: Balıkçıl kuşu
KURUK: 1. Kof 2. Sıpa [Benzer: Kirik]
KUTANMAK: Mübârek kılınmak
KURUL: Heyet
KUTARGAN: Mübârek
KURUM: Müessese
KUTARMAK: Tebrik etmek
KURUMSAK: 1. Kurban 2. Ateşte yakılan kurban
KUTKA: Sandık
KURULÇAK: 1. Demonte 2. Mağrur
KUTKARMAK: 1. Savuşturmak 2. Kurtarmak
KURULGAN: Müteşekkil
KUTKU: Mübârek
KURULTAY: Kongre
KUTLAK: Mübârek
KUTLAV: Tebrik
KUYMAK: 1. Demir dökmek 2. Üremek 3. Omlet
KUTMAN: 1. Aziz, Saint 2. Evliyâ
KUYRUĞAN: Kuyruklu yıldız, komet
KUTSAL: 1. Kudsî 2. Mübârek
KUYRULMAK: Kıvrılmak
KUTSAMAK: Takdis etmek
KUYTUN: Kanyon
KUTULMA: 1. Halas, kurtuluş 2. İflah
KUYUK: 1. Pıhtı 2. Canavar
KUTULMAK: 1. Halas olmak 2. İflah olmak
KUYUKMAK: Yolunu kaybetmek
KUTULUŞ: Halas, kurtulma
KUYUKLAŞMAK: Pıhtılaşmak
KUV: Saadet
KUYULGAK: Su girdabı
KUVA: 1. Hoş, sempatik 2. Şâhit [Benzer: Kuba]
KUYULMAK: 1. Yüksekten dökülmek 2. Çoşmak
KUVANÇ: 1. Memnûniyet 2. Rahatlık
KUYUM: Mücevher
KUVANIŞ: 1. Memnun olma 2. Rahatlama
KUYUMAK: Kalıba dökmek (metal)
KUVANSIZ: 1. Memnûniyetsiz 2. Rahat olmayan
KUYUN: 1. Banyo 2. Fırtına
KUVARLANMAK: Memnun olmak, hoşnut olmak
KUYUNMAK: 1. Banyo yapmak 2. Fırtına çıkmak
KUVARMAK: 1. İçi boşalmak 2. Kurumak (ağaç)
KUYUNTAZ: Fırtına
KUVGUN: 1. Âcil durum 2. Alarm
KUYUŞKAN: Kuyruk kayışı (atçılık)
KUVGUNLAMAK: Alarm vermek
KUYUTMAK: Ürkütmek, korkutmak
KUVUK: Mesâne
KUZAK: Fasülye
KUVULDAMAK: Uğuldamak
KUZAY: Şimal, kuzey
KUVUR: Hortum
KUZGA: Fayton
KUVURDAK: Kızartma
KUZGALAK: Kuzu kulağı bitkisi, kuzoğlak
KUVUŞKAN: Semer, palan
KUZGAMAK: Fayton sürmek
KUY: Mağara
KUZLA: Faytonda sürücü bölmesi
KUYAK: 1. Zırh 2. Lavabo
KUZUK: Çam fıstığı
KUYAKTANMAK: Zırh giymek
KUZUTMAK: 1. Soğutmak 2. Kurutmak
KUYAN: 1. Yabâni tavşan 2. Eklem romatizması
KÜBEĞEN: Tümsek
KUYGUÇ: Huni
KÜBELEK: 1. Kükürt mantarı (sporlu bitki) 2. Kelebek
KUYKA: 1. Kafa derisi 2. Mercan
KÜBEY: 1. Çoğalma 2. Doğum tanrıçası (mitoloji)
KUYKALAMAK: Kafa derisini damgalamak
KÜBEYMEK: Çoğalmak
KUYKALGA: Kafa derisi damgası
KÜBEYTEMEK: 1. Teksir etmek 2. Kopyalamak
KUYLANMAK: Müteessir olmak
KÜBÜMEK: Dikiş dikmek
KUYMA: Külçe
KÜÇE: 1. Çaydanlık 2. Sokak
KÜÇEĞEN: Akbaba kuşu
KÜĞÜNGEMEK: Arzulamak
KÜÇER: Dingil, aks
KÜĞÜNZEK: Merhametli
KÜÇERGEÇ: Şablon
KÜĞÜZ: Manzume, nazım eser
KÜÇERME: 1. Kopya 2. Kopya çekme
KÜKE: Guguk kuşu
KÜÇERMEK: 1. Kopyalamak 2. Kopya çekmek
KÜKEL: Yabâni erik
KÜÇETMEK: Yağma ettirmek, talan ettirmek
KÜKEVÜN: At sineği
KÜÇTEMEK: Güçlendirmek
KÜKEY: Yumurta (kuş yumurtası, küçük yumurta)
KÜÇÜL: Kardelen çiçeği
KÜKEYLEK: Yumurtalık
KÜÇÜR: Sahtekarlık
KÜKREKÇEK: Sütyen
KÜÇÜRLEMEK: Sahtekarlık yapmak
KÜKSE: Küf
KÜDE: 1. Bukle 2. Demet
KÜKSEMEK: Küflenmek
KÜDEĞEN: 1. İçgüdü 2. Koruyucu ruh
KÜKŞE: Kestâne kargası
KÜDEK: Ziyâfet
KÜKÜN: Yaban arısı
KÜDEN: Düğün yemeği
KÜL: Kenar (–gen takısı)
KÜDER: Maden ocağı
KÜLBESE: 1. Külbastı yemeği 2. Sucuk (Kolbasa)
KÜDEY: 1. Sâkin 2. Hâlim
KÜLÇER: Gerdanlık
KÜDEZ: Nişanlı (erkek)
KÜLDEN: Küllük (“–den” eki Farsça’dır)
KÜDÜK: 1. Evham 2. Şüphe
KÜLEÇİN: 1. İblis 2. Şeytan
KÜDÜKLENMEK: Şüphelenmek
KÜLEK: 1. Tahta kap 2. Rüzgar
KÜF: Bakteri yığışımı (Köken belirsiz)
KÜLEM: 1. Hacim 2. Kapsam 3. Metreküp (birim)
KÜĞ: Şiir [Benzer: Küy, Köğ]
KÜLEMEK: 1. Bağlamak 2. Tek ayak üstü durmak
KÜĞÇÜ: Şair [Benzer: Küyçü, Köğçü]
KÜLENÇEK: 1. Su birikintisi 2. Çocuk havuzu
KÜĞDÜ: Pantolon
KÜLEŞ: Saman
KÜĞEL: Yaban ördeği
KÜLGEYEK: Bazlama, köz pidesi
KÜĞEN: Menteşe
KÜLGÜN: Mor, eflâtun
KÜĞEREK: Küf
KÜLÜŞE: 1. Yufka ekmeği 2. Çörek
KÜĞLEMEK: Şarkı söylemek
KÜLÜK: Hayvan
KÜĞMEN: Şâir
KÜLÜN: Çapa
KÜĞÜK: Mısra, dize
KÜLÜNGÜR: Soluk, mat
KÜĞÜNDÜZ: Şâir
KÜLÜRGEN: Temmuz ayı
KÜĞÜNMEK: Merhamet etmek
KÜM: Yığın
KÜMBEZ: 1. Kubbe 2. Türbe [Benzer: Kümbet]
KÜPEMEK: Çiğnemeden yutmak
KÜMBÖZ: Türbe [Benzer: Gömbez]
KÜPKEK: Karın
KÜMEK: Kolektif, müşterek
KÜR: 1. Mezar, kabir 2. Güçlü 3. Zorba 4. Buğday
KÜMEKLEV: Kooperatif
KÜRÇEK: Çengel
KÜMGEK: 1. Eflâtun 2. Menekşe rengi
KÜRDEK: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
KÜNBET: Güneşe bakan cephe (Kün > Gün)
KÜRDELEMEK: Zorlaştırmak
KÜNCERE: Küspe
KÜREGE: Kaysı [Benzer: Kürepe]
KÜNCÜ: Susam
KÜREKÇE: Faraş, toz küreği
KÜNDE: Saban
KÜREKEN: 1. Dâmat 2. Enişte
KÜNDEŞ: Barut ağacı
KÜREL: Bronz, tunç
KÜNDEYEK: 1. Düdüklü tencere 2. Kazan
KÜRELCEĞEN: Ağustos böceği
KÜNDÜ: Hürmet
KÜREM: 1. Aybaşı hâli, hayız 2. Fal
KÜNDÜK: 1. Pencere 2. Çadırın yan penceresi
KÜREMÇİ: Falcı
KÜNDÜLEMEK: Hürmet göstermek
KÜREMÇEK: Hokey oyunu
KÜNDÜZ: 1. Gündüz 2. Ruh Tanrısı (mitoloji)
KÜREN: Kahverengi [Benzer: Hüren]
KÜNE: Civa
KÜRENDİRMEK: Lânet ettirmek
KÜNEK: 1. Elbise 2. Gemi
KÜRENMEK: Lânet etmek
KÜNEL: Müsâmaha
KÜREVİK: Yaban çileği
KÜNELTMEK: Gün geçirmek
KÜREZE: Fal
KÜNEN: Gelincik çiçeği
KÜREZECİ: Falcı
KÜNEYEK: Hindibâ otu
KÜRGEN: Ocak ayı
KÜNK: Büz, su borusu
KÜRGEZME: Fuar
KÜNKÜLDEMEK: 1. Gürüldemek 2. Kem küm etmek
KÜRİYE: Budist tapınağı (Tibetçe’den)
KÜNSÜL: Güneş hayvancığı
KÜRK: Post (Köken net değil)
KÜNÜKLEN: 1. Mûtat, olağan 2. Sıradan
KÜRKE: 1. Hindi, culuk 2. Hücre 3. Koza
KÜNÜKME: Spor, idman
KÜRKEM: Letâfet
KÜNÜR: Davul
KÜRLENMEK: Bağırmak
KÜNÜREK: Bateri, davul takımı
KÜRKÜRE: Şelâle
KÜNÜREMEK: Gürüldemek
KÜRMEK: 1. Bağ, düğüm 2. Bağlamak
KÜNÜZ: Gübre [Benzer: Günüz]
KÜRMELMEK: Dili tutulmak
KÜPÇEMEK: Mayalanıp ekşiyerek kabarmak
KÜRMEZ: 1. Hayâlet 2. Hürmüz (Farsça benzeşimle)
KÜRMÜK: Kuş darısı
KÜŞTEV: İcbar, zorlama
KÜRNEÇ: Birbirine sokulma (özellikle koyun)
KÜŞÜK: Sıkıştırma tahtası (dokumacılık)
KÜRNEMEK: Birbirine sokulmak (özellikle koyun)
KÜŞÜKLEMEK: Sıkıştırmak (dokumacılık)
KÜRSEMEK: Mayalanmak
KÜŞÜL: Kör fâre
KÜRSETÜ: Teşhir
KÜTEK: 1. Küt, kesmez 2. Kısa
KÜRŞEK: Darı yemeği
KÜTELMEK: Körelmek, kesmez olmak
KÜRTEK: Tomurcuk
KÜTERMEK: Yukarı kaldırmak, yükseltmek
KÜRTÜK: Yaban horozu
KÜTERELMEK: Yukarı çıkmak, yükselmek
KÜRÜ: Havyar, balık yumurtası
KÜTMEK: 1. Beklemek 2. Gözetlemek 2. İcrâ etmek
KÜRÜÇ: Uzun pirinç (Indica türü, bitki ve tâne)
KÜVEÇE: Testi
KÜRÜK: Mandal (kapı, pencere)
KÜVEGÜN: Kraliçe arı
KÜRÜLEMEK: Yumurtlamak (balık)
KÜVELEK: Güğüm
KÜRÜLGEN: 1. Girdap, anafor 2. Şelâle
KÜVEN: Hörgüç
KÜRÜN: 1. Sulama yalağı 2. Küvet
KÜVEZ: 1. Fıçı 2. Fıçıda bekletilen içki (Rusça’dan)
KÜRÜŞKE: 1. Maşrapa 2. Sürâhi
KÜVEYKE: Manto
KÜRÜŞME: Embriyon
KÜVKER: Antilop
KÜRÜT: Mars gezegeni, Merih
KÜVRÜK: Davul
KÜRZEK: Proton (fizik)
KÜVÜK: Saman
KÜSE: Ev fâresi
KÜVÜLDÜR: Çamurcun kuşu
KÜSEĞEN: Küstüm çiçeği
KÜYDÜRMEK: Yakmak
KÜSEK: Cop, değnek
KÜYDÜRGEN: Pipo
KÜSEL: 1. Arzu 2. Şehvet
KÜYE: İs, kurum
KÜSEMEK: 1. Arzulamak 2. Şehvet duymak
KÜYEK: Çiftleşme mevsimi
KÜSERME: 1. Sûret çıkarma 2. Nüshalama 3. Kopya
KÜYEV: Dâmat
KÜSERME: 1. Sûret çıkarmak 2. Nüshalamak
KÜYEZ: Boyun tutulması
KÜSKE: 1. Fâre 2. Maus (bilişim)
KÜYEZLENMEK: Gurur duymak
KÜSÜR: 1. Sûret 2. Nüsha 3. Kopya
KÜYGELEK: 1. Yosma, orospu 2. Sinirli
KÜŞEK: Deve yavrusu
KÜYKERMEK: Eğrilmek, yamulmak
KÜŞENMEK: Tekrarlamak
KÜYLEMEK: 1. Şarkı söylemek 2. Şehvetlenmek
KÜŞKÜREMEK: Tâciz etmek
KÜYLEŞMEK: 1. Düet yapmak 2. Şehvetleşmek
KÜŞTEMEK: Zor kullanmak
KÜYLEV: 1. Terennüm 2. Nağme
KÜYMEK: Yanmak KÜYREMEK: 1. Hezîmete uğramak 2. İflas etmek KÜYREV: 1. Hezîmet 2. İflas KÜYRÜÇ: Dişbudak ağacı KÜYSEMEK: Hasret çekmek KÜYÜK: 1. Yanık 2. Haset 3. Canavar KÜYÜL: 1. Balık sürüsü 2. Arı sürüsü KÜYÜLDEMEK: 1. Uğuldamak 2. Vızıldamak KÜYÜLMEK: Sürü hâline gelmek KÜYÜLTÜ: 1. Uğultu 2. Vızıltı KÜYÜNÇ: Hasetlik KÜYÜNÇEK: 1. Hasetçi 2. Cömert KÜYÜNMEK: Acı çekmek KÜYÜNZEMEK: Arzulamak KÜYZE: Testi KÜZEĞEN: Ayna KÜZEK: 1. Manivela 2. Kriko KÜZEM: Sonbahar KÜZEN: 1. Firavun sıçanı 2. Ağaç sansarı KÜZER: Karınca yuvası KÜZET: Nöbet KÜZETÇİ: Nöbetçi KÜZETÜV: Nöbet KÜZEV: Menbâ KÜZGEL: Kerpiç kalıbı, tuğla kalıbı KÜZGENEŞ: Gözenek KÜZGÜ: Güz mevsimi KÜZKÜNEK: Uludoğan kuşu KÜZÜK: Dokuma tezgahı KÜZÜR: Granit KÜZÖY: Fezâ, uzay
-LLAÇIK: Kulübe [Benzer: Alaçık] LAÇIN: Şâhin kuşu [Benzer: Ilaçıh, Ulaçın] LAĞ: 1. İstihzâ 2. Çamur, balçık [Benzer: Alağ, Alak] LAĞAR: 1. Alaycı, müstehzi 2. Çamurlu yer LAĞÇI: 1. Alaycı, müstehzi 2. Çamur karıcı LAK: Keçi yavrusu [Benzer: Olak, Oğlak] LAKILDAK: Boşboğaz LAKIRDAĞAN: Geveze LAKLAĞAN: Leylek LAMA: 1. Keşiş (Tibetçe) 2. Peru devesi (Keçuaca) LAŞMAN: Salcı, sal kürekçisi LATIŞ: Letonyalı LATIŞÇA: Letonca LATIŞYA: Letonya LATU: Şehriye çorbası LAV: Mühür mumu (Alav > Lav, alevde eriyen) LAY: 1. Çamur, balçık 2. Harç [Benzer: Lağ] LAYÇI: Sıvacı LAYKA: 1. Kar köpeği (Eskimo dillerinden) 2. Çamurlu LAYKATMAK: 1. Çamurlandırmak 2. Bulandırmak LAVLAMAK: 1. Alevlendirmek 2. Harlamak (ateş) LAYLAY: Ninni LEÇEK: 1. Taç yaprak 2. Meyve çiçeği 3. Ağaç çiçeği LEH: Polonyalı LEHÇE: Polonya dili, Polça LEHİYE: Polonya LELEK: Kuş tüyü LENÇÜR: Basketbol (Çince’den) LIĞ: Alüvyon [Benzer: Lağ, Yığ] LIĞA: Mahlut, katışık
LIĞIRZIK: Geveze
MALAK: Manda yavrusu [Benzer: Balak9
LIĞOVA: Delta, alüvyon ovası
MALAY: 1. Oğlan, erkek çocuk 2. Malezyalı, Malez
LIRTMAÇ: Alüvyon [Benzer: Lığırtmaç]
MALAYCA: Malezya dili, Malezce
LOKSUMAK: Öğürmek
MALAYA: Malezya
LOŞ: Yarı karanlık (Köken belirsiz)
MALAYZAR: Evlat
LOVURDAMAK: Işıldamak, parıldamak
MALGAŞ: Madagaskarlı
LUKUR: Temmuz ayı (Köken belirsiz)
MALGAŞÇA: Madagaskar dili
LUR: Efsânevî ördek, yaratıcı kuş (Nivihçe’den)
MALGAŞYA: Madagaskar
-M–
MALTAMAK: Kesmek [Benzer: Baltamak]
MAÇAK: Zulüm MAÇAKLANMAK: Zulme uğramak MADAĞAN: Bıçak MADAKTAMAK: Övmek, methetmek MADAKTANMAK: Övünmek MAFYA: Suç örgütü (İtalyanca’dan) MAĞ: Astrolog, müneccim (Yunanca’dan) MAĞALKAMAK: Şöhret kazanmak MAĞANMAK: İlgi göstermek MAĞAR: Küf MAĞARLANMAK: Küflenmek MAĞAZ: At sineği MAĞDA: 1. Methiye 2. Hamd [Benzer: Makta] MAĞDAMAK: 1. Methetmek 2. Hamdetmek MAĞTAL: 1. Metih 2. Hamd MAĞTANÇ: Gurur [Benzer: Maktanç] MAĞTANMAK: Övünmek, kendini methetmek MAĞTANIŞ: 1. Metih 2. Hamd MAĞTAV: 1. Metih 2. Hamd MAĞUŞ: Mecûsi (Persçe’den) MAKA: Kurbağa [Benzer: Baka] MALAHAY: Kasket, şapka [Benzer: Malagay]
MAMUT: Dev fil (Tunguz dillerinden) MAN: Ehemmiyet MANAMAK: 1. Ehemmiyet vermek 2. Nöbet tutmak MANAN: Duman MANANMAK: 1. Ehemmiyet verilmek 2. Korunmak MANAĞAN: 1. Ehemmiyet 2. Nöbet MANAT: 1. Para birimi (Rusça’dan) 2. Kusursuz MANAV: Sebze satıcısı (Yunanca değildir) MANAVUL: Gece bekçisi MANAY: Etraf, civar MANCAK: Şâman kostümü MANÇUK: Heybe MANDAŞ: Bağdaş (oturma) MANDAY: Alın MANGADAY: Ejderhâ (çok başlıdır) MANGAY: 1. Alın 2. Etraf, muhit MANGAZ: Muhteşem MANGUR: Sersem MANGURAMAK: 1. Aklını yitirmek 2. Sersemlemek MANGUS: Dev MANIK: Ayı yavrusu MANHU: Ahmak
MANKA: Basketbol
MAYLAMAK: Yağlamak
MANKUŞ: Uyuyakalan
MAYMAĞAN: Maymun (Maymak fiili, Grekçe değil)
MANKURT: Zihni yıkanmış kişi
MAYMAK: 1. Paytak 2. Paytak yürümek
MANRAMAK: 1. Melemek (koyun) 2. Bağırmak
MAYRIK: Paytak
MANIZ: 1. Kişisel 2. Öz 3. Mâhiyet
MAZALAMAK: Sırnaşmak
MANKA: Sümük
MAZASIZ: Sırnaşık
MANTI: Hamur katlaması yemeği
MEÇERGEN: Tepeli baykuş kuşu
MARAL: 1. Geyik 2. Orion takımyıldızı
MEÇET: Taç
MARAŞMAK: Meleşmek (koyun)
MEÇİN: Maymun
MARGUMAK: Münâkaşa etmek
MEÇİT: Süreyya takımyıldızı
MARGULÇA: Münâkaşa
MEÇİRTKE: Baykuş
MARGULÇAMAK: Münâkaşa etmek
MEÇKEY: Vampir
MARKIŞMAK: Bahse girmek
MEDE: 1. Haber 2. Haberci [Benzer: Mete]
MASAK: Kedi
MEDEÇİ: Haberci [Benzer: Meteci]
MAŞ: Fasülye
MEDEĞEN: Haberleşme [Benzer: Meteğen]
MATAR: Timsah
MEDEK: Koçan
MATUR: 1. Kahraman 2. Yakışıklı 3. Cesâret tanrısı
MEDELÇE: Haber
MATURAYMAK: Yakışıklanmak
MEDEMEK: Haberleşmek [Benzer: Metemek]
MAY: 1. Ateş 2. Yağ 3. Yavaş 3. Mayıs ayı
MEDETEY: Haberdar
MAYA: Tek hörgüçlü deve
MEĞEN: Gelincik çiçeği
MAYAK: 1. Gübre 2. Deniz feneri 3. Trafik tabelası
MEKE: Hîle, aldatma
MAYAT: Tavus kuşu
MEKEÇİ: Hîlebaz, aldatıcı
MAYDA: 1. Şenlik ateşi 2. Hademe 3. Parça
MEKELEMEK: Hîle yapmak, aldatmak
MAYDALAMAK: 1. Ovalamak 2. Parçalamak
MEKER: Aldatıcı efsânevî yaratık (Arapça değildir)
MAYDALAMA: Kuşbaşı et
MEKETEY: Aldatıcı, hîlebaz
MAYIL: Çürük
MELER: Sulugözlü
MAYILGAN: Çürümeye müsâit
MELDEŞ: Müsâbaka
MAYILMAK: Çürümek
MELGE: Hayâlet
MAYIŞMAK: 1. Uyuşmak 2. Baygınlaşmak
MELİK: Arap kralı (Arapça’dan)
MAYKAN: Çadır
MELÎKE: Arap kraliçesi (Arapça’dan)
MAYLAÇ: Yağlı
MELİRGE: Yâsemin çiçeği
MEN: Ben, benek [Benzer: Meng]
MEŞKE: Gelincik mantarı (sporlu bitki)
MENÇE: Hediye, armağan
MET: Köpük pekmez
MENÇEK: Mülkiyet
METE: Çember
MENDEŞ: Eşsesli, sesteş
METELEMEK: Çember oluşturmak
MENDEŞMEK: Benzeşmek, eşleşmek
MEVLÜD: Hz. Muhammed’in doğumu (Arapça’dan)
MENDİ: Sağlık, esenlik
MEYDE: Bozuk para (köken belirsiz)
MENEK: Cilt lekesi [Benzer: Benek]
MEYDELEMEK: Para bozdurmak
MENER: Ahmak, zihinsel yetileri eksilmiş
MIĞIRDANMAK: Söylenmek, mırıldamak
MENEREL: Ahmaklık, zihinsel yetilerin eksilmesi
MIĞIRZAMAK: Homurdanmak
MENERMEK: Ahmaklaşmak, zihin yetileri eksilmek
MILKAV: Dilsiz
MENEREK: 1. Cin çarpması 2. Şâmanlık bahşedilmesi
MINÇAK: Tespih
MENG: Ben, benek [Benzer: Men]
MIRÇAK: Bezelye
MENGE: 1. Binek hayvan 2. Ben, benek
MIRIŞ: Çinko
MENGÜ: Ebedi [Benzer: Bengü]
MIRZI: Akağaç
MENGÜÇ: Derviş küpesi
MIŞAR: Testere [Benzer: Bıçar, Muşar]
MENİZ: Sîma, çehre [Benzer: Beniz]
MIZGAN: Mızıka (İtalyanca’dan benzeşimle)
MENLENMEK: Beneklenmek
MIZILDAMAK: 1. Tiz ses çıkarmak 2. Söylenmek
MENŞİK: Ferdî, şahsî, bireysel
MİÇEGE: Tedârik
MENZEŞ: 1. Eşanlamlı, anlamdaş 2. Benzer
MİGİY: Kedi
MENZEŞMEK: Benzeşmek, eşleşmek
MİNÇİN: Kunduz
MENZETİ: Teşbih
MİNDER: Oturma yastığı (Binmek > Minmek)
MENZİ: Alın
MİNDEŞMEK: Tüy yolmak
MERDEK: Ayı yavrusu
MİNEZ: 1. Huy 2. Karakter 2. Mîzaç
MERGEL: Fal
MİNEZDEME: Nitelik
MERGELÇİ: Falcı
MİY: Kedi
MERGELEMEK: 1. Fal bakmak 2. Nişan almak
MOÇUN: Cımbız
MERGEN: 1. Mârifetli 2. Kâbiliyetli 2. Nişancı
MODUN: 1. Odun 2. Ağaç
MERGİ: Kolera hastalığı
MODUTAY: Orman
MERGÜ: Dua [Benzer: Bergü]
MOGAY: 1. Yılan 2. Piton yılanı (boğarak öldürür)
MERGÜMEK: Dua etmek [Benzer: Bergümek]
MOĞAK: Eziyet [Benzer: Boğak]
MERKÜT: Kaya kartalı kuşu [Benzer: Bürküt]
MOĞAMAK: Eziyet çekmek
MOĞATÇI: Zâlim, gaddar
MOZULAMAK: Böğürmek (deve) [Benzer: Bozlamak]
MOHAYAK: Kurt adam
MÖÇE: Çeyrek
MOL: Gür [Benzer: Bol]
MÖÇEK: Haşarat [Benzer: Böcek]
MOLATAY: El değirmeni
MÖGEY: Bal mantarı (sporla üreyen bitki)
MOLÇA: Taahhüt
MÖGÜZ: Boynuz [Benzer: Müğüz]
MOLÇAK: 1. Taahhüt 2. Müddet, vâde
MÖĞÜŞ: Sedir ağacı
MOLÇAMAK: 1. Taahhüt etmek 2. Müddet vermek
MÖLÇER: 1. Doz 2. Miktar
MOLÇUNMAK: 1. Taahhüt etmek 2. Vâde koymak
MÖKER: Jant
MOLUN: Yabâni kedi
MÖKEY: Baş selâmı
MOLDAV: Moldavyalı
MÖKEYMEK: Baş ile selam vermek
MOLDAVÇA: Moldovya dili
MÖNEK: 1. Neşesiz 2. Kederli
MOLDAVYA: Moldav ülkesi
MÖNDÜR: Tolu, dolu (yağış)
MOLDURUK: Atlas kemiği (anatomi)
MÖNGÜN: Krom
MOLTURGAN: Tavşancıl otu
MÖNGÜRMEK: Böğürmek
MOLUR: Topaz, sarı yâkut
MÖRGÜMEK: Toslamak, kafayla vurmak
MON: Nağme
MÖŞÜK: Yaban kedisi
MONAH: Râhip, keşiş (Latince’den)
MÖY: Örümcek
MONÇAK: 1. Gerdanlık, kolye 2. Nazarlık
MUGAL: Hindistan Moğolu, Bâbürlü
MONÇAR: Tasma
MUGALCA: Hint Moğolcası (ölü dildir), Bâbürce
MONÇUMAK: Küreleşmek
MUĞANMAK: Istırap çekmek
MONÇUYMAK: Küreleşmek
MUĞUZAK: At sineği, büyük kara sinek
MONÇURGA: Küre
MUĞUR: Hüzün
MORA: Baca
MUĞURLANMAK: Hüzünlenmek
MOROCAK: Şömine
MUĞUZ: Moğol mantısı
MOYNA: 1. Kürk 2, Post
MUKAL: Küt, kısa
MOYNAK: Gerdanlık [Benzer: Boynak]
MUKALMAK: Körelmek, kesmez olmak
MOYNAMAK: İnat etmek [Benzer: Boynamak]
MUN: 1. Teessür 2. Hâfıza yitimi [Benzer: Bun]
MOYUNBAV: Kravat [Benzer: Boyunbağ]
MUNAĞAN: 1. Müteesir 2. Hâfızasını yitiren
MOYUNDAMAK: Îtiraf etmek
MUNAMAK: 1. Teessür etmek 2. Hâfızasını yitirmek
MOYUNDAV: Îtiraf
MUNANMAK: 1. Müteessir olmak 2. Hâfızası yitmek
MOZAY: Buzağı
MUNATMAK: Müteessir etmek
MUNÇA: Hamam [Benzer: Yunça]
MUYUNÇAK: Tasma [Benzer: Boyunçak]
MUNÇAK: Nazar boncuğu
MUZDAK: Dondurma [Benzer: Buzdak]
MUNÇALA: Hamam lifi
MÜÇE: 1. Unsur 2. Uzuv
MUNÇALAMAK: Liflemek, lifle yıkamak
MÜÇEL: 1. Hayvanlı takvim 2. Yaş dönemi (12 yıl)
MUNDU: 1. Ahmak 2. Karasevdâlı
MÜGEZ: Açı
MUNDUZ: Ahmaklık
MÜĞÜNMEK: 1. Gözünü kapatmak 2. Saklanmak
MUNGAN: Geveze, boşboğaz
MÜKÜM: Kadın ayakkabısı
MUNGAYMAK: Darılmak, küsmek
MÜLDÜR: Şeffaf
MUNGUZBAĞA: Boynuzlu kaplumbağa
MÜN: Çorba
MUNLU: 1. Müteessir 2. Mahzun
MÜNÇEN: Süvâri
MUNMAK: Saçmalamak
MÜNÇÜR: Çorba
MUR: 1. Büyük ırmak 2. Okyanus
MÜNÇÜREMEK: Çorba içmek
MURAN: Okyanus [Benzer: Müren]
MÜNGÜZ: 1. Boynuz 2. Tarak (boynuzdan yapma)
MURÇ: 1. Toz biber 2. Pul biber [Benzer: Burç]
MÜNGÜZLENMEK: Boynuzu çıkmak
MURGU: Duâ [Benzer: Mergü]
MÜREK: Ab-ı hayat, ölümsüzlük iksiri
MURGUZ: Ayrık otu
MÜRGÜ: Uyuklama
MURGUMAK: Duâ etmek
MÜYÜZ: 1. Gergedan 2. Boynuz 3. Köşe (–gen takısı)
MURUYMAK: Yamulmak
-N-
MUSAN: Hayâlet MUSLUK: Çeşme (Mus: Kavis, Mustuk: Ağızlık) MUSMAK: Toplanmak MUSTUK: 1. Kavis 2. Sigara ağızlığı (Kedi benzeşimi) MUSULMAN: Müslüman (Arapça’dan, Uygurca’da) MUŞ: 1. Erkek kedi 2. Ağız MUŞGURMAK: 1. Ağzı sulanmak 2. Islık çalmak MUŞGURT: Yiyecek artığı MUŞTAMAK: Miyavlamak MUŞTUK: Sigara ağızlığı MUT: Saadet (Köken belirsiz, Umut > Mut) MUYAN: 1. Sevap 2. Hayrat [Benzer: Buyan] MUYGAK: Sibirya dağ keçisi
NAÇILAMAK: 1. Islah etmek 2. Yenilemek NAÇILANMAK: 1. Islah olmak 2. Yenilenmek NAÇIN: Şâhin NAGAY: Dağ fâresi NAGUR: 1. Yüzme havuzu 2. Su birikintisi NAGURLAMAK: Su birikmek NAĞAL: 1. Sahte 2. Süslü 3. Yaygın 4. Masal NAĞALGAN: 1. Sahte 2. Yanlış 3. Hamur NAĞALIŞ: 1. Yanılma 2. Yıldırım düşmesi NAĞALMAK: 1. Yayılmak 2. Genişlemek 2. Süslemek NAĞALAMAK: 1. Yenilemek 2. Sahtesini yapmak NAĞAN: Saçı sunusu (içecek, süt) NAĞANÇI: Saçacak, serpici
NAĞANMAK: Saçı sunmak (içecek, süt)
NAYGUMAK: Salınmak
NAĞAR: Masal
NAYGULGA: Salıncak
NAĞARMAK: 1. Masal anlatmak 2. Sürekli anlatmak
NAYLAMAK: 1. İthâm etmek 2. Şüphelenmek
NAĞILANMAK: 1. Yankılanmak 2. Duyulmak
NAYLANMAK: 1. İthâm olunmak 2. Şüphelenilmek
NAHLANMAK: Homurdanmak
NAYMALZA: Ahtopot (Moğolca’dan)
NAKLAKÇI: Geveze
NAYMAN: Ced [Benzer: Yayman]
NAKLAMAK: Gevezelik etmek
NAYRAL: Uyumlu
NAMA: 1. Keşiş 2. Budist rahip 3. Dağ keçisi
NAYRAM: Uyum
NAMAK: Bataklık
NAYRAMAK: Uyum sağlamak
NAMDAMAK: Sâkinleşmek
NAYZAKAY: Yıldırım
NAMDAL: Sâkin
NEÇE: Ne kadar? Kaç?
NAMTAR: Zebâni (Sümerce’den)
NEÇKE: Zerâfet
NAMUK: Bataklık
NEÇKERMEK: Zarifleşmek
NAMZANMAK: Homurdanmak
NEGEĞEN: 1. Teslim alma (savaş) 2. Gâlibiyet
NAN: 1. Taraf 2. Siyâsi görüş, ideoloji
NEĞDİRMEK: 1. Teslim almak (savaş) 2. Yenmek
NANÇI: 1. Falaka 2. Dost, arkadaş
NEĞİZ: 1. Esas, asıl 2. Mâhiyet [Benzer: Nigez]
NANÇILAMAK: Falakaya yatırmak
NEĞMEK: Gâlip gelmek
NANÇILAŞMAK: Dost olmak
NEĞİŞ: Zafer
NANÇILGA: Sopa cezâsı, falaka
NEĞİŞMEK: Zafer kazanmak
NANDIRMAK: 1. İade etmek 2. İknâ etmek
NEGİZDE: Zâten
NARAT: Porsuk ağacı
NEK: Sığır (İnek > Nek)
NARDOĞAN: 1. Kış bayramı 2. Yeniyıl 3. Noel
NEKE: Örgü
NARGIL: Hindistan cevizi, kokonut (Hintçe’den)
NEKELEŞMEK: Nişanlanmak, sözlenmek
NART: Kahraman (Kafkas dilleri, köken belirsiz)
NEKELİ: Nişanlı, sözlü
NARTLAR: Efsânevî halk (Kafkas kültüründe)
NEKELTE: Tazmînat
NASUN: Devir, çağ (Moğolca’dan)
NEKEMEK: 1. Örmek, dokumak 2. Tazmin etmek
NAY: İtham
NEKEY: 1. Post 2. Gocuk, mont 3. Efsânevî kürk
NAYAR: Bayram [Benzer: Bayar]
NELEK: Niçin? Neden?
NAYDA: Umut
NEMÇE: Avusturya’lı
NAYDAL: Umutlanma
NEMÇECE: Avusturya Almancası
NAYDAMAK: Umut etmek
NEMÇİYE: Avusturya
NEME: 1. Nesne 2. Hayâlet 3. Gizli
NIK: Muhkem
NEMEMEK: 1. Artırmak 2. İlâve etmek
NIKIŞ: 1. Sebat 2. Israr
NEMELGE: İlâve
NIKIŞMAK: 1. Sebat etmek 2. Israr etmek
NEMER: Bahşiş
NIZIRAMAK: Dızdız yapmak
NEMESE: Veyâ, yâhut
NİCEM: Miktar
NEMİŞ: Meyve
NİÇELEP: Kaçar tâne?
NEN: 1. Şey 1. Eşyâ 2. Nesne
NİÇİK: Nasıl?
NENÇE: Kontrol
NİÇKE: Nâzik
NENÇEMEK: Kontrol etmek
NİGE: Nişânlı, sözlü
NER: İsim (Moğolca)
NİGEZ: 1. Temel (yapı) 2. Esas 3. Mâhiyet
NERE: Gübre böceği
NİMÇE: Yelek
NEREK: Nasıl
NİMGEMEK: Nârinleşmek
NERELGE: 1. Şarap damıtma 2. Alkol üretme
NİMGEN: Nârin
NEREMEK: 1. Şarap damıtmak 2. Alkol üretmek
NİNNİ: Bebek şarkısı
NEREMEL: 1. Damıtılmış şarap 2. Alkol
NİR: Yaban mersini (ağaç, meyve)
NERSE: 1. Eşyâ 2. Nesne
NİRSİMEK: Küflenmek
NERSÜN: Mersin bitkisi (köken net değil, etkileşim)
NİRSİK: Küf
NETEK: Ne kadar?
NİRGE: Yıldırım
NEYÇEMEK: Aynı fikirde olmak
NİRGEMEK: Yıldırım çarpmak
NEYÇETEY: Siyâsi parti
NODUL: Çivi, sivri demir
NEYDEM: Fiyat, tutar
NOĞAN: Cyan (renk)
NEYGEM: Kamusal, umûmi
NOĞANA: Pirzola
NEYGEMÇİLEMEK: Kamulaştırmak, umumlaştırmak
NOĞUÇ: Merdâne
NEYLEK: Âlâ, çok iyi
NOĞUL: Bonbon şeker
NEYLEMEK: Bir araya gelmek
NOKAY: 1. Köpek 2. Kurt köpeği (Moğolca’dan)
NEYMENG: Çin Moğolları, İç-Moğolistanlı
NOMURTKA: Yumurta (dişi üreme hücresi, biyoloji)
NEYMENGÇE: İç Moğolistan şivesi
NORUM: Yığın, küme
NEYMENGYE: İç Moğolistan özerk bölgesi (Çin’de)
NOYALAMAK: 1. Egemen olmak 2. İdâre etmek
NEYZE: Mızrak
NOYAN: 1. Hükümdar 2. Sâhip, efendi
NIĞITMA: İstihkam
NOYGAN: 1. Halsiz 2. Bitap
NIĞITMAK: 1. İstihkam kurmak 2. Sağlamlaştırmak
NOYGANMAK: 1. Halsizleşmek 2. Bitap düşmek
NÖĞEÇE: Tasarruf
OÇARAMAK: 1. Buluşmak 2. Tesâdüf etmek
NÖĞEMEK: Tasarruf etmek
OÇKILIK: Hıçkırık
NÖKEMEK: 1. Yârenlik etmek 2. Fikir vermek
OÇRAK: 1. Tesâdüf 2. Hâdise
NÖKER: 1. Yâren 2. Yâver 3. Müşavir, danışman
OÇRAMAK: 1. Tesâdüf etmek 2. Vukû bulmak
NUGAZ: Kaşıkgagalı ördek kuşu
OÇRAŞMA: Müsâbaka, maç
NUĞMAK: Gözlerini kapatmak
OÇRAŞMAK: Müsâbaka yapmak, maç yapmak
NUĞUN: Oğul, oğlan çocuk
OÇULDURMAK: 1. Tercüme etmek 2. Şifre çözmek
NUTAMAK: Tasdik etmek
OÇULGA: 1. Tercüme 2. Şifre
NUVAK: Halk hikâyesi
OÇUR: 1. Şömine 2. Duvar ocağı
NUVURTKA: Yumurta (dişi üreme hücresi, biyoloji)
OÇURGAÇ: Uçurtma
NÜGEL: Günah
OD: Ateş (Mutlaka “d” harfi ile yazılır)
NÜYLEMEK: Bilemek, keskinleştirmek
ODAGAY: 1. Kaba 2. Nezâketsiz
-O-
ODAK: 1. Mihrak 2. Lig (spor)
OBAK: 1. Taş yığını 2. Yığma mezar OBALAMAK: Taş yığmak OBRAM: Girdap, anafor OBRAMAK: 1. Eskimek 2. Çevrinmek OBRUK: 1. Su çukuru 2. Girdap, anafor OBRULMAK: 1. Girdap olmak 2. Çökmek (toprak) OBUĞAN: 1. Yığın 2. Yapay tepe OBURMAK: 1. Isırmak 2. Koparmak OBUZ: Su çukuru OCAMAK: Ateş yakmak OCAR: 1. Kaba 2. Nezâketsiz OCUMAK: 1. Korkmak 2. Çekinmek OCUNMAK: 1. Korkmak 2. Tehdit edilmek OCUTMAK: 1. Korkutmak 2. Tehdit etmek OÇ: Kıvılcım, ateş sıçraması OÇAN: 1. Sihirli değnek 2. Şâman asâsı OÇAM: Tarçın OÇAR: Pazar alanı
ODALIŞKAN: Çıra ODALMAK: 1. Tutuşmak 2. Alev almak ODANMAK: İçine ateş düşmek (çok üzülmek) ODAR: Işıkla balık avlama ODBAŞ: Ocak başı ODÇAR: 1. Alev makinası (silah) 2. Pürmüz ODGALAMAK: Ateş yakmak ODMAN: En küçük oğul ODSAÇAN: Alev makinesi silâhı ODUK: Kibrit ODUKMAK: 1. Ateş gibi yanmak 2. Öfkelenmek ODULANMAK: Kamp yapmak ODUNMAK: Ateş yanmak (kendiliğinden) ODUTAY: Takımyıldız (Hod: Yıldız) OĞAN: Tanrı, rab [Benzer: Uğan] OĞAŞ: 1. Garâbet 2. Tuhaf OĞAY: 1. Hayır (olmaz), değil 2. Red OĞAYLAMAK: 1. Hayır demek 2. Reddetmek
OĞAZ: Bıldırcın kuşu
OKRANMAK: Tehlikeyi bildirmek (hayvan)
OĞÇUM: Uçurum
OKRAŞMAK: Tehlike anında kişnemek
OĞDAK: Dölyatağı, rahim
OKRUK: 1. Özerk Devlet 2. Eyâlet 3. Kement
OĞLUTMAK: 1. Çoğaltmak 2. Üretmek
OKSUM: Kırmızı soğan
OĞNA: Bozkır keçisi
OKŞAĞAN: Pırasa
OĞRAK: 1. Hırsız 2. Cin (uğrayıcı varlık)
OKTAMAK: 1. Ok atmak 2. Oku yaya sürmek
OĞRANMAK: 1. Hırsızlık yapmak 2. Kişnemek
OKTAŞMAK: Ok atma yarışı yapmak
OĞRU: 1. Hırsız 2. Gizli [Benzer: Uğru]
OKTAR: Okluk, sadak
OĞRUK: 1. Eklem 2. Hastalık
OKTARGAY: Kâinat, kozmoz
OĞRULAMAK: Hırsızlık yapmak [Benzer: Uğrulamak]
OKUĞAN: Okumayı seven, kitap kurdu
OĞRUŞMAK: Ayrışmak (eklem)
OKUN: Zargana balığı
OĞUK: Köle
OKUNÇUYU: Kütüphâne
OĞUNMAK: 1. Bayılmak 2. Kriz geçirmek
OKURMAK: Kükremek, bağırmak
OĞUR: 1. Kabîle, kavim 2. Vakit, zaman 3. Buhar
OKUTÇU: Muallim
OĞURÇAK: 1. Terkedilmiş 2. Kirmen, eğirmen
OKUTMAN: 1. Öğretim görevlisi 2. Müderris
OĞURÇUN: Salatalık
OKUV: Kurs, tahsil
OĞURLANMAK: 1. Zaman geçirmek 2. Buharlaşmak
OKUVÇU: Kursiyer, talebe
OĞURMAK: 1. Terk etmek 2. Ayırmak
OKUYGA: 1. Olgu, fakt 2. Hâdise
OĞURSAK: 1. Evlâdından ayrı 2. Yavrusundan ayrı
OKYILAN: Atılgan yılan
OĞUŞ: Yumurta sarısı
OLAÇAMAK: Tasvip etmek
OĞUT: 1. Gübre 2. Parça
OLAGAYMAK: İhtiyarlamak
OĞUTMAK: 1. Gübrelemek 2. Parçalamak
OLAĞAN: Sıradan, normal
OĞUŞ: Aile
OLANAK: İmkan
OĞUZ: Mübârek [Benzer: Uğuz]
OLANAY: Sıradan, normal
OHSAMAK: Benzemek
OLAMIŞ: Rivâyet
OHSUNMAK: Pişmân olmak
OLASILIK: İhtimal
OKA: Kefâlet
OLATAY: Büyükbaba, dede
OKALGA: Kütüphâne
OLAV: Atlı araba
OKALMAK: Kefil olmak
OLCAMA: Tahmin
OKATAN: Okçu
OLCAMAK: Tahmin etmek
OKATAR: Arbalet, kurmalı yay
OLCAY: İkbal
OLÇA: 1. Yağma 2. Ganîmet
OMUK: Kibir, büyüklenme
OLÇALAMAK: 1. Yağmalamak 2. Ganîmet paylaşmak
OMUKLAMAK: Kibirlenmek, büyüklenmek
OLÇAM: Nîmet
OMUL: Somon balığı
OLÇATAY: Nîmetli
OMULDURMAK: 1. Sahtekarlık yapmak 2. Aldatmak
OLDAM: Hal, vaziyet
OMULMAK: 1. Dolandırılmak 2. Aldanmak
OLDAMAK: Âdet etmek, alışkanlık edinmek
OMURAV: Kibirli
OLDURUM: Felçli
OMURGAMAK: Kibirlenmek
OLGAMAK: Affetmek
OMURKAK: Kibirli
OLGANAK: Gözbebeği
OMURMAK: 1. İkiye bölmek 2. Eğmek, bükmek
OLGU: 1. Vakâ 2. Mefhum
OMUZÇAK: Apolet
OLGUTMAK: Oluşturmak
OMUZDAK: Vatka
OLMA: Büyük elma türü, tas elma
OMZAMAK: Hamallık yapmak
OLMAZIN: İmkansız
OMZAR: Hamal
OLTURGAÇ: Sallanan sandalye
ONAĞ: Helal
OLTURMAK: Yerine yerleşmek, oturmak
ONAĞÇI: Tasdik eden
OLTURUŞ: Celse
ONAMAK: Tasdik etmek
OLUKAY: 1. Bağırsak 2. Mumbar
ONAMAN: Noter
OLUNGU: Destan, epik şiir
ONALMAK: Felah bulmak
OLULAMAK: Tekbir getirmek [Benzer: Ululamak]
ONARGA: 1. Tâmir 2. Tâdilat 2. Islahat
OLULAV: 1. Tekbir 2. Hürmet 3. İhtimam
ONARMAN: Tâmirci
OMAÇ: Ekmek/yufka doğranmış omlet
ONARSA: Özür, tarziye
OMAK: 1. Cesâret 2. Zerâfet
ONARSAMAK: Özür dilemek, tarziye dilemek
OMAKA: Amut, amuda kalkma
ONARUY: Tâmirhâne
OMAKLANMAK: 1. Cesâretlenmek 2. Kibarlaşmak
ONAŞMAK: Râzı olmak (karşılıklı)
OMAKTANMAK: 1. Kibarlaşmak 2. Nârinleşmek
ONAT: 1. Rızâ 2. Mükemmelliyet 3. Ahlak
OMAR: Edep, ar
ONATMAK: Râzı etmek
OMARTA: Arı çiftliği [Benzer: Umarta]
ONAV: 1. Müzâkere 2. İstişâre
OMARTACILIK: Arıcılık
ONAVÇI: Müşâvir, danışman
OMAZ: Keskin olmayan, kör
ONAVLAŞMAK: İstişâre etmek
OMAZTANMAK: Kesmez olmak, körelmek
ONÇA: Müstesnâ, seçkin
OMAZTIRMAK: Kesmez etmek, köreltmek
ONÇALAMAK: Müstesnâ kılmak, seçmek
ONÇAY: Müstesnâ, seçkin
ORAM: 1. Sokak 2. Siper 3. Labirent
ONDAY: 1. Orijinal 2. Öyle 3. Nizam
ORAMA: Ambalaj
ONDAYLAMAK: Orijinal hâline getirmek
ORAMAK: 1. Sarmak 2. Kesmek, biçmek
ONGAN: 1. Nâzik, kibar 2. Totem 3. Arma
ORAMAL: Başörtüsü, türban
ONGARMAK: Bereketlenmek
ORAMAN: 1. Rençber 2. Tırpancı, orakçı
ONGAY: Felah
ORAN: Nispet
ONGU: 1. Aşık kemiği 2. Sancak, bayrak
ORANA: Göbek bağı
ONGUN: Totem
ORANMAK: Sarılmak, bürünmek
ONMAK: 1. İflah olmak 2. Şifâ bulmak
ORASAN: Fazla, ziyâde
ONMAN: 1. Bahtlı, tâlihli 2. İflah olmuş
ORAŞ: 1. Ambalaj 2. İhâta
ONMAZ: 1. Bedbaht, tâlihsiz 2. İflah olmaz
ORAY: 1. Geç vakit 2. Beşik
ONSAK: Mükemmel [Benzer: Onsuk]
ORAYMAN: 1. Şarkıcı 2. Devriye polisi
ONSUNMAK: Hoşlanmak
ORAYLATMAK: Geciktirmek
ONUKMAK: 1. Doğru düşünmek 2. Solmak
ORAYMAK: Etrafını dolaşmak
ONUL: 1. Teori 2. Doğru düşünce
ORBAY: Orgeneral
ONULÇU: Teorisyen
ORÇAKANAT: Helikopter
ONULGA: Teori
ORÇAMAK: Kavgayı ayırmak
ONUR: 1. İflah 2. Şeref 3. Eğilme (saygı)
ORÇALAMAK: Kavgayı ayırmak
ONURÇAK: Kolan, eyer kayışı
ORÇUM: Civar, çevre
ONURGA: 1. Prensip 2. Omurga
ORÇUMAK: Ekseni etrafında dönmek
ONURMAK: Eğmek, bükmek
ORDA: Devlet
ONZA: Marka
ORDABAŞ: Devlet başkanı
OP: 1. Hîle 2. Hüner
ORDUYOLU: Samanyolu takımyıldızı
OPKUN: Girdap, anafor
ORGA: Flama, birlik bayrağı
OPMAK: İçmek
ORGAK: Ağustos ayı [Benzer: Orak]
OPRAK: Yıpranmış
ORGUMAK: Firar etmek
OPRAMAK: Yıpranmak
ORGUL: Firâri
OPSANMAK: Hayret etmek
ORGULTA: Firar
OPTANMAK: Kurnazlık etmek
ORGUY: Şâman miğferi
OR: 1. Biçilmiş ot 2. Hendek 3. İz
ORLAMAK: Bağırmak
ORALMAK: Geri dönmek
ORLAŞMAK: Bağrışmak
ORMAK: 1. Biçmek, kesmek 2. Kazmak
ORUNGA: Pankart
ORMUK: Yumak
ORUNLANMAK: Mevkî edinmek
ORNALGAN: Yerleşik
ORUY: Akşam
ORNALMAK: 1. Yerleşmek 2. Kök salmak
ORUYTAMAK: Akşam eve geç kalmak
ORNAMAK: 1. İkâmet etmek 2. Mübâdele etmek
OS: Tulum peyniri
ORNAŞ: Yer değiştirme, mübâdele
OSAK: Mangal
ORNAŞMA: Yer değiştirme, mübâdele
OSAL: 1. Kazâ 2. İhmal 2. Fenâ
ORNAŞTIRMA: 1. İskan 2. Mübâdele
OSALLAMAK: 1. Kaza yapmak 2. İhmal etmek
ORNATI: İkâme, yerine koyma
OSALLANMAK: 1. Kazâya uğramak 2. Fenâlaşmak
ORNATMAK: İkâme etmek, yerine koymak
OSALTAMAK: Kazâ yapmak
ORTAÇA: Vasat
OSAMAY: Kuyruk yağı
ORTAR: Şirket, firma
OSBAR: Kendini beğenmiş, narsist
ORTUKÇUN: Sihirli yay ve ok
OSKAY: Mersin balığı
ORU: 1. Huzur (ayakta durma) 2. Kamp yeri
OSMAK: Kıyaslamak, mukâyese etmek
ORUÇU: Vekil
OSMAKLAMAK: Ağzını aramak
ORUGALAN: Kurtadam
OSRAŞMA: Karşılaşma
ORUĞAN: Devlet
OSUYAT: İrşat, öğüt
ORUKLAMAK: Zayıflamak
OŞAK: 1. İhbar, ispiyon 2. İftirâ
ORULMAK: Biçilmek
OŞAKÇI: 1. Muhbir, ispiyoncu 2. İftirâcı
ORULAMAK: İkâme olmak, yerini almak
OŞAKLAMAK: 1. Gammazlamak 2. İftirâ atmak
ORULÇAMAK: Dâhil olmak
OŞAMAK: Benzer olmak, benzemek
ORULMAK: Biçilmek
OŞARGA: Taklit
ORUM: 1. İşâret 2. Hasat 3. Harman 4. Nehir
OŞATMAK: Taklit etmek, benzetmek
ORUMAK: 1. Huzura girmek 2. Ayakta durmak
OŞAV: Taklit
ORUMLAMAK: Vekâlet etmek
OŞUK: 1. Aşık oyunu 2. Fazla
ORUN: 1. Makam 2. Mevki 2. Devlet
OTA: 1. İlaç 2. Bitkisel ilaç
ORUNÇ: Hasat
OTAÇI: 1. Eczacı 2. Halk hekimi
ORUNÇAK: Emânet
OTAĞ: Büyük çadır
ORUNDAMAK: Yerleşmek
OTAĞAN: Erkek Şâman
ORUNDAŞ: Mevkîdaş
OTALMAK: Zararlı bitkileri kesmek
ORUNDUK: Tabure
OTAMAK: İlaçla tedâvi etmek
OTAMAN: Eczacı
OVMACA: Hafif sancı
OTAR: 1. Koloni, müstemleke 2. Çayır, mera
OVMAŞTAMAK: Ovalamak
OTARÇI: Sömürgeci
OVNAMAK: Parçalanmak
OTARGA: 1. İstimlak 2. Müstemleke 3. Otlak
OVNATMAK: Parçalamak
OTARMAK: 1. Hayvan yaymak, otlatmak 2. Gütmek
OVNUK: Parça
OTARMAN: Müstemlekeci
OVŞAR: Masaj âleti
OTAŞ: 1. Ateş 2. Zararlı ot ayıklama
OVŞARLAMAK: Masaj âleti kullanmak
OTAV: Gerdek odası
OVUZ: Mum
OTKAZMAK: Çimen ekmek
OYAĞAN: Lor peyniri [Benzer: Uyağan]
OTKUR: Ezberci
OYAK: Uyanık
OTKURMAK: Ezberlemek
OYAL: Edep, hicap
OTLAK: Mera
OYALÇAN: Mahcup, utangaç
OTLAVUK: Mera, otlak
OYAN: Vites
OTRAÇ: Parsel
OYANMAK: 1. Vites değiştirmek 2. Yükselmek
OTRU: Cephe
OYAT: 1. Vicdan 2. Edep [Benzer: Uyat]
OTRUNMAK: Cephe oluşturmak
OYATMAK: 1. Uyarmak 2. Rey vermek
OTRUŞMAK: Cepheleşmek, karşılıklı konuşlanmak
OYATSIZ: 1. Vicdansız 2. Edepsiz
OTUĞ: Zifaf odası, gerdek odası
OY-BOY: Eyvah
OTUKMAK: Ot yemeye başlamak
OYDALÇI: Terzi
OTUMAK: Zararlı ot ayıklamak
OYDAN: Sütleğen otu
OTUR: Virgül
OYDAŞ: 1. Aynı siyasi görüşten 2. Hemfikir
OTURAĞAN: Felçli
OYDAŞMAK: Hemfikir olmak
OTURDAŞ: Sıra arkadaşı, okul arkadaşı
OYGA: Nakış
OTURGAÇ: Tabure
OYGUNMAK: İhyâ etmek
OTURGAN: Sâkin (yerleşik), meskun
OYGURMAK: Tasavvur etmek
OTUŞ: Fayda
OYLAK: 1. Meydan 2. Seçim pusulası
OTYAM: Baharat
OYLANMAK: Görüş bildirmek
OTYAŞ: Sebze
OYLAŞMAK: Karşılıklı görüş bildirmek
OVÇARKA: Av köpeği
OYLAŞTIRMAK: Tasarlamak, planlamak
OVGAM: Çakıl taşı
OYLAV: 1. Seçim 2. Tefekkür
OVKALAMAK: Masaj yapmak
OYMAÇA: Romatizma
OYMAK: 1. Aşîret 2. Yüzük
OZDUK: Gem
OYMAT: Mevzî
OZDURMAK: Öne geçirmek
OYNAM: Dört
OZGUN: 1. Avangard 2. Önde giden
OYNAV: Piyes, temsil, tiyatro oyunu
OZGAR: Misâfir uğurlama, yolcu etme
OYNAZ: Şuh
OZGARMAK: Misâfir uğurlamak, yolcu etmek
OYNAZLANMAK: Şuh davranışlar sergilemek
OZGUR: Süper
OYRA: 1. Civar 2. Nâra, bağırma
OZMAK: 1. Önde gitmek 2. Şiir okumak
OYRAMAK: Yaklaşmak
OZGURMAN: Süper kahraman (kurgusal)
OYRAN: Katliam
OZUK: Erzak
OYRATMAK: Tâlim etmek, öğretmek
OZULMAK: Geçilmek, geride kalmak
OYTAY: Koruluk, küçük orman
OZUTGAN: Önde giden
OYU: Nakış
OZUTMAK: Öncülük etmek
OYULGA: Nakış, dikiş
-Ö-
OYUM: Kanaat, görüş OYUNUYU: Kumarhâne OYURGANMAK: Tefekkür etmek OYUTMA: Mayalama, fermente etme OYUTMAK: Mayalamak, fermente etmek OZAK: Vajina OZAKAY: Halay OZALAMAK: Öne geçmek OZAMAK: Geleceği tahmin etmek (mantıkla) OZAR: 1. Ced, ata 2. Ata ruhu OZARGAN: Planör OZARMAK: Rüzgarda süzülmek OZATÇI: 1. Mâiyet 2. Refâkatçi OZATÇILIK: 1. Refâkat OZATMAK: Uğurlamak, yola salmak OZAV: Fütürizm, geleceği tahmin etme OZAVÇI: Fütürist, geleceği tahmin eden kişi OZAYTU: Devam
ÖCERMEK: Ateşi karıştırmak ÖCER: Bahisçi, iddiacı ÖCEŞ: Bahis oyunu ÖCEŞKEN: Bahis müptelâsı ÖCEŞMEK: Bahse girmek ÖCEŞMEN: Bahisçi, iddiacı ÖCETMEK: Bahis oynatmak ÖCÜKTÜRMEK: 1. Bahsi kızıştırmak 2. Ateşi artırmak ÖÇEK: İnat ÖÇEMEK: İnat etmek ÖÇEN: İnatçı ÖÇERGEK: Kindar ÖÇEŞ: Baca ÖÇEY: Kin, nefret ÖÇKE: Tiftik keçisi ÖÇMEK: Sönmek ÖÇMEN: Kindar ÖÇTEMEK: Kin beslemek
ÖÇTEY: 1. Kindar 2. Düşman
ÖĞREYİK: Adabı muaşeret, görgü
ÖÇÜĞ: Dua [Benzer: Ötüğ]
ÖĞÜR: 1. Akran, yaşıt 2. Parti (siyâsi) 4. Alışılmış
ÖÇÜKMEK: Garez etmek, kin gütmek
ÖĞÜRLEŞMEK: Gruplaşmak
ÖÇÜMEK: Dua etmek [Benzer: Ötüğmek]
ÖĞÜRSEK: 1. Partizan 2. Arkadaş canlısı
ÖÇÜRGEÇ: 1. Silgi 2. Yangın söndürücü
ÖĞÜT: Nasihat
ÖÇÜRMEK: 1. Söndürmek 2. Silmek
ÖĞÜZ: 1. Nehir 2. Göğüs kafesi 3. Bal arısı
ÖÇÜT: İntikam
ÖK: 1. Zekâ 2. Anne
ÖD: Safra sıvısı
ÖKE: Dehâ, dâhi (üstün zekâ)
ÖDEK: 1. Borç 2. Yemek borusu
ÖKEK: 1. Grup 2. Sınıf
ÖDENEK: Tahsîsat
ÖKELEMEK: 1. Masaj yapmak 2. Sınıflandırmak
ÖDEŞKE: Takas, trampa
ÖKER: Hoş
ÖDKEN: Öd sıvısı, safra suyu
ÖKEREK: Sempatik
ÖDÜGET: 1. Akarsu 2. Irmak tanrısı (mitoloji)
ÖKERSENMEK: Hoşlanmak
ÖDÜNÇ: Borç, karz
ÖKEŞMEK: Kırışmak, buruşmak
ÖDÜR: Zulüm
ÖKLEĞE: 1. Sadaka 2. Zekat
ÖDÜRMEK: 1. Üstün tutmak 2. Seçkinleştirmek
ÖKLEMEK: 1. Zekâsı gelişmek 2. Dinlenmek
ÖĞDÜ: Alkış
ÖKME: Balya
ÖĞE: Unsur, element
ÖKMEK: 1. Balyalamak 2. Küpe
ÖĞEÇ: Genç koyun
ÖKSEM: Yabâni sarımsak
ÖĞELÇE: 1. İstinat duvarı 2. Sınır tel örgüsü
ÖKSEMEK: 1. Ağlamak 2. Yükselmek 3. Hıçkırmak
ÖĞELEY: Yüce, ulu
ÖKSÖKE: Çiftbaşlı kartal (mitoloji)
ÖĞEMEK: Kusmak
ÖKSÜ: Keman yayı
ÖĞEN: 1. Avlu, ön bahçe 2. Reis 3. Sihirli
ÖKSÜMEK: Özlemek
ÖĞEPE: Ruh
ÖKSÜZLER: Küçükayı takımyıldızı
ÖĞER: 1. Diğer, başka 2. Yukarı
ÖKTEM: 1. Âmir 2. Hükümran
ÖĞRE: Kız arkadaş, manita
ÖKTEV: 1. Âmirlik 2. Hükümranlık
ÖĞRELEMEK: Yukarı çıkarmak, yükseltmek
ÖKÜL: Müşâvir
ÖĞRELENMEK: Yukarı çıkmak, yükselmek
ÖKÜLDENMEK: İnkişaf etmek, gelişmek
ÖĞRENÇ: 1. Ders 2. İbret
ÖKÜLDÜK: Salâhiyet
ÖĞRENEK: Ders
ÖKÜLGEN: Kümülatif, yığılgan
ÖĞRETİ: Doktrin
ÖKÜM: Balya
ÖKÜNÇ: Taklit
ÖLTÜRCÜ: Kâtil
ÖKÜNMEK: Taklit etmek
ÖLÜK: 1. Cansız 2. Ceset
ÖKÜT: Pişmanlık
ÖLÜKÖYDÜRME: Kramasyon, ölü yakma
ÖKÜTMEK: Pişman olmak
ÖLÜKÖYDÜRMEK: Kramasyon yapmak, ölü yakmak
ÖL: Nem [Benzer: Höl]
ÖLÜKÜYÜ: Morg, meyithâne
ÖLCEY: 1. Takdis, kutsama 2. Tâlih 3. Şans
ÖLÜŞKEN: Cansız, fersiz
ÖLÇE: Paradigma, ölçüm sâbiti
ÖLÜTMEK: Nemlendirmek
ÖLÇELEMEK: Paradigma belirlemek
ÖMÇE: Mîras
ÖLÇEM: 1. Ebat, buut 2. Kriter, kıstas
ÖMÇELEMEK: Mîrastan pay almak
ÖLÇER: Ölçü âleti
ÖMÇÜK: Örümcek
ÖLÇERMEK: Ateşi canlandırmak
ÖME: İmece, ortaklaşa
ÖLÇEV: 1. Standardizasyon 2. Kriter
ÖMEK: 1. İrfan 2. Anlamak 3. Siyâsi parti
ÖLÇEVİÇ: Ölçü sistemi
ÖMEKEY: Mürver ağacı
ÖLÇÜN: Standart
ÖMEKLEMEK: Eğilmek
ÖLÇÜNDÜZ: Mühendis
ÖMELEMEK: Elbirliği yapmak
ÖLÇÜT: Kriter
ÖMLEŞMEK: Bir araya gelmek
ÖLDÜRGEN: Kâtil
ÖNÇEK: Çıkıntı
ÖLDÜRMEN: Cellat
ÖNÇEKLEMEK: Çıkıntı yapmak
ÖLEKŞE: Leş, hayvan ölüsü
ÖNDE: Pusu
ÖLEMEN: 1. Cimri 2. Ceset
ÖNDEĞEN: Yumurta
ÖLENGE: Hani balığı
ÖNDELEMEK: Pusu kurmak
ÖLENK: Şiir
ÖNDELENMEK: Pusuya yatmak
ÖLENKMEN: 1. Şair 2. Manzume
ÖNDEME: Slogan
ÖLESEY: Büyükanne, nine
ÖNDEMEK: Slogan atmak
ÖLEŞ: Leş, hayvan ölüsü
ÖNDER: Lîder
ÖLET: Kıran, ölümcül salgın
ÖNDEV: 1. Şiar 2. Komisyon (aracılık)
ÖLEZİK: Alevsiz ateş, harsız ateş
ÖNDEVÇİ: Komisyoncu (aracı)
ÖLEZİMEK: Alevi sönmek
ÖNDÜR: 1. Tahsilat 2. Îmalat
ÖLGEŞMEK: Mazhar olmak, erişmek
ÖNDÜRÇÜ: 1. Müstahsil 2. Îmalatçı
ÖLGÜN: Cansız
ÖNDÜRMEK: 1. Tahsil etmek 2. Îmal etmek
ÖLSEMEK: Ölecek gibi olmak
ÖNEÇ: 1. Mümessil 2. Yemek borusu
ÖNELEMEK: 1. Avans vermek 2. Delege seçmek
ÖRBE: 1. Nakış 2. Leylek
ÖNELEV: Delegasyon
ÖRBEK: Çuhâ
ÖNEN: İmam [Benzer: Ünen]
ÖRBEKEY: Leylek
ÖNENMEK: 1. Çiçek açmak 2. Renklenmek
ÖRBELEMEK: Nakış işlemek
ÖNER: Yağ
ÖRÇİN: İp merdiven
ÖNERGE: 1. Teklif 2. Kânun teklifi
ÖRÇÜK: Saç örgüsü
ÖNET: Kasıt
ÖRÇÜMEK: Büyümek
ÖNGEÇ: Gırtlak
ÖRÇÜL: Optimist, iyimser
ÖNGEN: Çehre, sîma
ÖRDE: Rüşvet
ÖNGEY: Zengin
ÖRDEMEK: Tahıl yığmak
ÖNGÖRMEK: 1. Tahmin etmek 2. Tespit etmek
ÖRDEŞ: Tahıl yığını
ÖNGÜÇ: Avans
ÖRE: 1. Borç 2. Kolon, beton direk
ÖNGÜZ: Merhamet
ÖREÇE: Saç örgüsü
ÖNGÜZREMEK: Merhamet etmek
ÖREK: 1. Hayâlet 2. Başıboş
ÖNK: 1. Renk 2. Zengin
ÖREKE: 1. Kirmen, eğirmen 2. Avlu, ön bahçe
ÖNMEK: 1. Yönlendirmek 2. Yetiştirmek
ÖRELEMEK: Borç vermek
ÖNMEN: Köprücük kemiği
ÖREME: 1. Krema 2. Süt tozu
ÖNREK: Biraz önce
ÖREN: Harâbe, virâne
ÖNSEZİ: Hissiyat
ÖRGE: Saray
ÖNÜK: Peruk
ÖRGEN: 1. Sicim, halat 2. Kazık 3. Tekstil
ÖNÜKLENMEK: Peruk takmak
ÖRGENMEK: 1. Sicim örmek 2. Kazık çakmak
ÖNÜM: Mahsul
ÖRGÜĞEN: Çadır, otağ
ÖNÜNÇE: Hele
ÖRGÜL: 1. Duâ 2. Sunu (Tanrı’ya)
ÖNÜR: 1. Aile 2. Mıntıka, bölge
ÖRGÜN: Mikrop
ÖNÜRDEMEK: Aile kurmak
ÖRGÜT: Teşkîlat
ÖNÜRTEY: Aile toplantısı
ÖRK: Urgan, halat
ÖNÜZ: Boz ayı
ÖRKLEMEK: Bağlamak
ÖPEY: Bebek
ÖRKE: Baca
ÖPKE: Karaciğer
ÖRKEÇ: 1. Süt tozu 2. Kambur
ÖPÜNMEK: Öper gibi yapmak
ÖRKEN: Filiz
ÖR: 1. Köz 2. Tohum 3. Yokuş
ÖRKENDEMEK: İnkişaf etmek, gelişmek
ÖRKENDEV: İnkişaf, gelişme
ÖSMEK: 1. Çoğalmak, artmak 2. Esmek
ÖRKEŞ: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
ÖSTEME: 1. Zam 2. İlâve, ek
ÖRKLEMEK: Bağlamak
ÖSÜMEK: Bitki büyümek, bitmek
ÖRLEMEK: 1. Güneş doğmak 2. Yükselmek
ÖSÜMDÜK: Nebat, bitki
ÖRLENMEK: Belirmek
ÖŞE: İşte
ÖRLEV: İnkişaf, gelişme
ÖŞEK: Vaşak [Benzer: Üşek]
ÖRLÜK: 1. Şövalye 2. Yiğit
ÖŞENÇE: Yâni
ÖRNEK: 1. Örgü kalıbı 2. Numûne
ÖŞPENDİ: Kindar
ÖRNEMEK: 1. Çoğalmak, artmak 2. Üremek
ÖŞERGEN: İştahlı
ÖRPEK: Başörtüsü, türban
ÖŞERMEK: 1. İştahlanmak 2. Canı çok istemek
ÖRT: 1. Vücut ateşi 2. Yangın
ÖŞKERMEK: Üfürükçülük yapmak
ÖRTEMEK: 1. Ateşlenmek (vücut) 2. Yandırmak
ÖŞPENDİ: 1. Düşman 2. Kindar
ÖRTENMEK: 1. Yanmak 2. Üzülmek
ÖŞÜKMEK: İçerlemek, üzülmek
ÖRTKEN: Havyar, balık yumurtası
ÖŞÜN: Şarj
ÖRTÜM: Müshil
ÖŞÜNMEK: Şarj olmak
ÖRTÜNCEK: 1. Türban 2. Çarşaf (giysi)
ÖŞÜNLEMEK: Şarj etmek
ÖRÜÇE: Diyafram zarı
ÖT: 1. Zaman 2. Vakit
ÖRÜK: Kayısı
ÖTÇEK: Saat [Benzer: Ödçek]
ÖRÜM: Çelenk
ÖTEĞEN: Ötücü, çok öten
ÖRÜN: Bahşiş
ÖTELMEK: 1. Zaman geçmek 2. Çalışmak
ÖRÜNDÜRMEK: Bahşiş vermek
ÖTEM: Mâzi, geçmiş
ÖRÜNMEK: Kaymak tutmak
ÖTER: 1. Virgül 2. Kurban
ÖRÜŞ: Rampa
ÖTERİ: Muvakkat, geçici
ÖRÜŞMEK: Kavga etmek
ÖTKEN: 1. Geçe 2. Çok öten
ÖRÜZ: 1. Nehir 2. Akarsu (genel)
ÖTKER: Keskin
ÖRÜZMEK: 1. Ürkütmek 2. Efsânevî bir kahraman
ÖTKERGİÇ: İletken
ÖRZÜRGÜÇ: Pompa
ÖTKERMEK: İletmek
ÖSEK: İftirâ
ÖTKÜNMEK: Pişman olmak
ÖSEKLEMEK: İftirâ atmak
ÖTKÜNÇ: Pişmanlık
ÖSKÜN: Fidan
ÖTKÜNÇEK: Pişman
ÖSME: Rastık
ÖTKÜR: 1. Nükte, espri 2. Şiddetli 3. Cesur
ÖTLEĞEN: Çalı bülbülü
ÖVRENİŞEN: Sâhibine alışkın
ÖTRE: “U-Ü” sesi veren noktalama (Arap Alfabesi)
ÖVRENİŞMEK: Sâhibine alışmak
ÖTÜĞ: Duâ [Benzer: Öçüğ]
ÖVRÜLMEK: Sapmak, ayrılmak
ÖTÜĞÇÜ: Duâcı
ÖYERME: Kar fırtınası
ÖTÜKEN: 1. Efsânevî şehir 2. Efsânevî başkent
ÖYKEM: Grup
ÖTÜMLÜ: Geçişli fiil (dilbilgisi)
ÖYLENGE: Nikah
ÖTÜMSÜZ: Geçişsiz fiil (dilbilgisi)
ÖYLENME: Nikah töreni
ÖTÜNMEK: Duâ etmek
ÖYLÜK: Kiler
ÖTÜNÜÇ: Temennî
ÖYME: Tülbent
ÖTÜNÜŞ: Ricâ
ÖYNE: 1. Nöbet 2. Öğün, vakit
ÖTÜR: Târih
ÖYRENÇEK: Şâkirt, öğrenci
ÖTÜRGEMEK: Ukalâlık yapmak
ÖYREK: Macar ördeği (Netta türü)
ÖTÜRMEK: 1. Zaman geçirmek 2. Yolcu etmek
ÖYÜR: Grup, parti
ÖVEN: Avlu, ön bahçe
ÖYÜRME: Hortum (rüzgar)
ÖVET: Methiye
ÖZBİLERMEN: Kendini bilir, aklı başında
ÖVEZ: Tazminat
ÖZDEN: 1. Nâzik 2. Timüs bezi (tıp, anatomi)
ÖVGÜ: Methiye
ÖZDENLİK: Nezâket
ÖVGÜMEN: Metheden
ÖZDEŞ: Muâdil
ÖVSÜN: Niyet
ÖZDEVİNGEN: Otomatik
ÖVSÜNMEK: Niyet etmek
ÖZDEYİŞ: Vecize
ÖVÜK: İbik, sorguç
ÖZDÜK: 1. Nefs, can 2. Hüviyet
ÖYDÜM: İlmek
ÖZEÇ: Tiner, inceltici
ÖYEGİREN: İç güveysi
ÖZEK: Merkez
ÖYEK: Mîde
ÖZEKİ: Şifâhi, ağızdan
ÖYEMEK: Hamur açmak
ÖZELENMEK: Yalvarmak
ÖYENKİ: Söğüt ağacı
ÖZELEŞTİRİ: Otokritik
ÖYKE: 1. Nefret 2. Hışım
ÖZEMEK: İnceltmek, sulandırmak
ÖYKELEK: Küskün
ÖZEN: 1. Vâdi 2. Nehir 3. Îtinâ 4. Ruh tanrısı (mit)
ÖYKEMEK: 1. Ayakkabı vurmak 2. Gücenmek
ÖZERE: Mütekâbiliyet
ÖYKEN: Akciğer
ÖZERK: Muhtar, kendi başına karar verebilen
ÖYLENMEK: 1. Nikah kıymak 2. Evlenmek
ÖZGE: Gayrı, diğer, başka
ÖZGERMEK: 1. Tebdil olmak 2. Tâdil olmak
PAKIRDAMAK: Kahkaha atmak
ÖZGERTİŞ: 1. Tebdil, değiştirme 2. Tâdilat
PÂKİ: Pâkistanlı, Urdu
ÖZGERTMEK: 1. Tebdil etmek 2. Tâdil etmek
PÂKİCE: Pâkistan dili, Urduca
ÖZGÖREV: Misyon
PÂKİYE: Pâkistan
ÖZGÜÇ: 1. Şalter 2. Düğme (elektrik)
PAKTAMAK: Övmek, methetmek
ÖZGÜLEMEK: Tahsis etmek
PAKTANMAK: Övünmek, metholunmak
ÖZGÜN: Münhasır
PALAK: Kayık küreği
ÖZGÜR: Hür
PALAN: Gilaboru ağacı
ÖZGÜVEN: Îtimâd-ı Nefs
PALAR: Su yosunu [Benzer: Balar]
ÖZMÜR: Ergen
PALÇAN: Seramik şişe
ÖZLENÇ: Hasret
PALGAŞ: 1. Duvar 2. Sur 2. Çamur, balçık
ÖZRE: Üzerinde
PALGAT: Kasaba [Benzer: Balgat]
ÖZTÜRKÇE: Yabancı dillerden arındırılmış Türk dili
PALIT: 1. Duvar 2. Sur [Benzer: Balıt]
ÖZÜÇE: Kendiliğinden
PALMA: Palmiye ağacı (Avrupa dillerinden)
ÖZÜK: İffet, nâmus
PALMAK: Duvar örmek [Benzer: Balmak]
ÖZÜKMEK: Acıkmak
PAKTAGAN: Güz bayramı (22-23 Eylül)
ÖZÜL: Esas, asıl
PANDA: Bambu ayısı (Nepalce’den)
ÖZÜMÇÜL: Egoist
PAPAK: Kürk şapka
ÖZÜN: 1. Temyiz 2. Zamk
PARAG: Fino köpeği
ÖZÜNÇE: Temyiz, aklanma
PARÇIK: Sığırcık kuşu
ÖZÜNSELİK: Husûsiyet
PARDON: Kusura bakmayın (Fransızca’dan)
ÖZÜNDÜK: Orijinal
PARGA: Kuvvet
ÖZÜT: Konsantre
PARTLAÇ: Bomba
ÖZVERİ: Fedâkarlık
PARTLAMAK: Patlamak
ÖZVERMEK: Fedâ olmak
PASMARLAMAK: Tecâvüz etmek
ÖZVERMEN: Fedâi
PASTIRGAÇ: Cendere
ÖZYETİ: Hak
PASTIRMA: Baharatlı et kurutması
-P-
PASTIRMAK: 1. Tartmak 2. Preslemek
PAÇAK: Kabuk (karpuz, kavun, kabak) PAĞALÇAK: Ayak kemiği PAK: 1. Metih 2. Sitâyiş (köken net değil)
PAŞKARMAK: 1. İdâre etmek 2. Hükmetmek PAŞMAK: 1. Ayakkabı 2. Başarılı olmak PAŞTAMA: Bayramın ilk günü
PAŞTAMAK: 1. İdâre etmek 2. Başlamak
PAZMAK: Mektup yazmak
PAŞTU: Afgan
PAZINMAK: Zulmetmek
PAŞTUCA: Afganca
PAZIRMAK: 1. Kâbus görmek 2. Dâva açmak
PAŞTUYA: Afganistan
PAZIŞMAK: Mektuplaşmak
PAŞTUK: Muhtar, köy başkanı
PEÇEK: Duvar sarmaşığı
PATA: Tâziye
PEÇELGEN: Hadım, iğdiş
PATAÇI: Tâziye veren
PEÇENE: Bisküvi
PATAN: Penis
PEÇMEK: Hadım etmek, iğdiş etmek
PATAT: Patates (Aravakça’dan, Taino lehçesi)
PEGEM: Çalı horozu
PATKA: Nikotin (köken net değil)
PEGENE: Kukla
PATRAK: Mısır kavurgası, popkorn
PEĞERLEK: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
PATRAMAK: Dağılmak, saçılmak
PEKMEK: Karpuz balı
PAVURGAN: Uçar sincap, pteromyini
PEKNE: Boza (buğday, darı ekşitmesi)
PAY: 1. Zengin 2. Mübârek [Benzer: Bay]
PEKREŞMEK: Pekişmek, katılaşmak
PAYA: Sırık
PEL: Somon balığı
PAYAK: Demin, az önce
PELÇEV: Çeyiz
PAYALA: Demin, az önce
PELEN: Gazel (hayvan)
PAYALAMAK: Sırık dikmek
PELENE: Üvez ağacı
PAYAN: Armonika (müzik âleti, Rusça’dan)
PELNEMEK: Tedârik etmek
PAYANA: Kurban töreni [Benzer: Bayana]
PEPEME: Kekeme
PAYBA: Çuval
PERÇEĞEN: Moltacilla kuşu
PAYDARA: Kurban derisi
PERGEMEK: Başını örtmek
PAYGA: At yarışı, at koşusu
PERGENÇEK: 1. Duvak 2. Başörtüsü, türban
PAYLAK: İstihbârat
PERİNMEK: Huysuzlanmak
PAYLAMAK: 1. Zengin olmak 2. İstihbârat toplamak
PERİNÇEK: Huysuz
PAYLAŞ: Zenginlik
PERLEĞEN: Karadut
PAYNAGAN: Kış bayramı (21-22 Aralık)
PERSİK: Şeftâli (Rusça’dan)
PAYTAL: Kurbanlık hayvan
PERTLEMEK: Patlamak
PAYZAN: Kavanoz
PERTLEN: Patlak
PAZÇAK: Mektup zarfı
PEŞEMEK: Eşelemek
PAZÇAN: Mektup
PEŞMEK: Güneşte kurumak
PEŞEKMEK: Güneşte olgunlaşmak
PİŞÇE: Yemek
PETENEK: Mîde
PİŞKEN: Olgun, pişmiş
PIÇILDAMAK: Fısıldamak
PİŞPEĞEN: Ham, çiğ
PIÇGAN: Hadım, iğdiş
PİTİM: 1. Senet 2. Mukâvele
PIÇKA: Kibrit [Benzer: Bıçka]
PİYELEMEK: Kundaklamak (bebeği sarmak)
PIÇRAĞAN: Pis, kirli
PİZEN: 1. Delilik otu 2. Delirtici zehir
PIÇRAK: Pis, kirli
POĞDARGA: Gurur
PIÇRATMAK: Kirletmek
POĞDARGAMAK: Gururlanmak
PIĞRAĞAN: Helikopter
POĞDARHA: Ejderhâ
PIĞRAMAK: Yükselmek, havalanmak
POĞANAK: 1. Yağmur rüzgarı 2. Ejderhâ
PIRGI: Düdük
POĞURMAK: Ezmek
PIRLAMAK: 1. Fırlamak 2. Titremek 3. Uçuşmak
POLAT: Çelik
PIRLANMAK: 1. Dönmek 2. Tozlanmak
POLÇAV: Vâde
PIRLAVAÇ: Fırıldak (oyuncak)
POR: 1. Küstah 2. Mantar kavı
PIŞIRDAMAK: Fısıldamak
PORAZ: Alacakaranlık
PIŞKAN: Fırın
PORDAK: Testis, husye
PIŞLAK: Peynir [Benzer: Bışlak]
PORHAN: Şâman, kam
PIŞMAK: Pişmek (fırın) [Benzer: Pişmek]
PORLAN: Terbiyesiz
PITANAK: Yapışkan diken, pıtırak
PORLANMAK: Terbiyesizlik yapmak
PIZIRMAK: Fırınlamak, fırında pişirmek
PORSUK: Kokar sansar
PIZRAK: Dağ kedisi
POSTAN: Bekar
PİDİÇİN: Tatlısu levreği
POTUK: Deve yavrusu
PİÇEN: 1. Kuru ot, kes 2. Temmuz [Benzer: Biçen]
POZAN: Silgi
PİÇGEN: Hadım, iğdiş
POZKUÇ: Kayabalığı
PİÇMEK: Hadım etmek, iğdiş etmek
POZMAK: Feshetmek
PİLİK: Fitil
PÖGE: Hesap
PİNDEK: Cüce, bücür
PÖGERMEK: Problem çözmek
PİNTİ: Cimri (Köken belirsiz)
PÖLEK: Düğün yemeği
PİRPİREK: Fırıldak (oyuncak)
PÖREŞ: Porsuk
PİRTELEK: Set, engel
PÖZE: Çeşme
PİSİK: 1. Kedi 2. Ev kedisi
PÖZEK: Şubat ayı
PUÇ: 1. Iskarta 2. İkrâmiyesiz piyango bileti
PUŞAYMAK: Hayıflanmak, söylenmek
PUÇUR: Tomurcuk
PUŞMAK: Kederlenmek
PUDAK: 1. Dal, kol 2. Budak
PUŞURGANMAK: Darılmak, küsmek
PUĞBAY: Beşik
PUYGAN: Akçam ağacı
PUĞLANMAK: Öfkelenmek
PUZUĞAN: Pankreas
PUĞUR: Karaciğer
PUZUN: Sodyum sülfat
PULAN: Alkes geyiği
PÜDRE: Sibirya tilkisi
PULAY: Haram
PÜDÜRÇÜ: İnşaatçı (müteahhit)
PULAYSIMAK: Haram yediği için hastalanmak
PÜDÜRGE: 1. Kaya balığı 2. İnşaat
PULGAMAK: Karıştırmak
PÜDÜRMEK: İnşâ etmek
PUMA: Dağ aslanı (Keçuaca’dan)
PÜĞREK: 1. Kambur 2. Sırtı eğri kişi
PUR: Koku
PÜKSÜN: Lâdes kemiği
PURA: 1. Aygır 2. At tanrısı (mitoloji) 3. Kulübe
PÜR: Yaprak
PURAĞAN: Kar fırtınası [Benzer: Burağan]
PÜRÇEK: 1. Kâkül 2. Tomurcuk
PURAMAK: 1. İlâve etmek 2. Koklamak
PÜREMEÇ: 1. Hamburger 2. Bir tür börek
PURBAŞ: İspinoz kuşu
PÜRGE: Sepet
PURÇ: Biber [Benzer: Burç, Murç]
PÜRGEMEK: 1. Örtmek 2. Kaplamak
PURGAMAK: Döndürmek
PÜRKÜÇ: Fıskiye
PURGUÇ: Tornavida [Benzer: Burguç]
PÜRKÜMEK: Püskürmek
PURMAK: 1. Kokmak 2. Çevirmek
PÜRLENMEK: Yaprak açmak
PURNAMAK: Öne geçmek
PÜSE: Kemer
PURUMAK: Koklamak
PÜSKÜL: Saçak
PUSALGA: Siper
PÜŞKEÇ: Bisküvi
PUSANÇ: Sipere yatma
PÜŞKEL: Peksimet
PUSANMAK: Sipere yatmak
PÜTKÜ: Liste
PUSARIK: Serap, göz yanılsaması
PÜTMEK: Yazmak
PUSAT: Silah
-R-
PUSKU: Siper PUSMAK: 1. Pusuya yatmak 2. Sipere yatmak PUSUŞMAK: Karşılıklı pusuya yatmak PUŞAK: Kederli, elemli
RAKUN: Amerikan sansarı (Algonkince’den) ROBOT: İnsan görünümlü makine (Çekçe’den) RUTEN: Ukraynalı RUTENCE: Ukrayna dili
RUTENİYE: Ukrayna
SAĞALDIRIK: Çene altından bağlanan şapka
-S-
SAĞALDAMAK: Sağmak (süt)
SABAK: 1. Mısır koçanı 2. Demet 3. Deste SABAKLAMAK: Değnekle dövmek SABAMAK: 1. Vurmak 2. Dövmek SABANTOY: Saban bayramı SABAŞMAK: Vuruşmak SABUKLAMA: Hezeyân SABUKLAMAK: Hezeyân etmek SAÇAĞAN: Hamam böceği SAÇARGA: Tohum saçma âleti SAÇAYIRAN: Toka SAÇI: Sunu, saçarak kurban (yiyecek, içecek) SAÇILGA: Sunu, saçarak kurban (yiyecek, içecek) SAÇULAMAK: Serpmek SADAK: Ok kılıfı SADANMAK: Tesellî olmak SADATMAK: Tesellî etmek SADILAMAK: Yoklama yapmak SAGALAK: Bıyıklı balık SAGALAMAK: Merhamet etmek SAGAY: Tereyağı SAGAYMAK: İyileşmek, güzelleşmek SAGU: Ağıt SAGUN: Hekim, doktor SAGUNUYU: Muayenehâne SAĞAK: 1. Havan, dibek 2. Çene altı SAĞAKAY: Sağlak, sağ elini kullanan SAĞAL: Güğüm SAĞALAMAK: Gözetmek SAĞALDA: Basamak
SAĞALTMAK: Tedâvi etmek SAĞALTMAN: Hekim, doktor, tabip SAĞAM: Saç boncuğu SAĞAN: Sığır, inek SAĞANA: Sanduka SAĞANMAK: Korkutmak SAĞARGA: Süt sağma makinesi SAĞARTKA: Koyun kenesi SAĞAŞ: Körebe oyunu SAĞAT: 1. Dinç 2. Durak 3. Mümin SAĞAYMAK: 1. Dinçleşmek 2. Komadan çıkmak SAĞAMUK: Sağlak, sağ elini kullanan SAĞBAMAK: İkâz etmek SAĞDUYU: 1. Basîret 2. Temkinli düşünme SAĞIKMAK: Şifâ bulmak, şifâyap olmak SAĞILGAN: Sağmal, süt veren SAĞIMÇI: Süt sağan kişi SAĞIMKAY: Sağmal, süt veren SAĞIN: Sahih, doğru SAĞINÇ: 1. Tıp 2. Tereddüt, kararsızlık SAĞINDIZ: Hekim, tabip SAĞINGAR: Sağduyulu, basîretli SAĞINMAK: 1. Özlemek 2. Sanmak 3. Merak etmek SAĞINIŞ: Özlem, hasret SAĞIŞ: 1. Akıl 2. Zekâ 2. Matematik SAĞIŞRAŞMAK: Telaş etmek SAĞIŞTIRMA: Nispet, oran SAĞLAK: Bıyıklı balık SAĞULGA: Süt kovası
SAĞZIN: Muska
SAKYAN: Muska, hamaylı
SAH: 1. Âmin 2. Aynen
SALACAK: Teneşir taşı
SAK: Dikkat
SALAHAY: Püskül
SAKA: Aşık kemiği
SALAV: Dâvetiye
SAKAĞI: Ruam hastalığı
SALAY: İşâret
SAKAR: Sabun
SALBAN: Karabuğday
SAKAV: 1. Teyakkuz, alarm 2. Peltek, kekeme
SALÇIN: Hırçın
SAKÇAN: Yaban arısı
SALDA: 1. Pulluk, saban 2. Şâman ruhu
SAKÇI: Bekçi
SALDAM: Sıra, bank, oturak
SAKIÇI: Muhafız
SALDAMAK: Kemirmek
SAKIĞ: Serap, göz yanılsaması
SALGA: 1. At kızağı 2. Kement
SAKIL: Hint sincabı
SALGANMAK: Sallanmak
SAKILGA: Müdâfa
SALGALANMAK: Dalgalanmak
SAKIMAK: 1. Hayal görmek 2. Serap görmek
SALGAMAK: Ayırmak, bölmek
SAKINDIRIK: Gerdanlık
SALGAR: 1. Usül 2. Kâide, kural
SAKINDIRMA: 1. İhtar 2. Îkaz
SALGIT: Fidye
SAKIR: Hayâlet
SALIĞ: 1. Emânet 2. Haftanın ikinci günü
SAKIRGA: Kene
SALIĞÇI: Emânetçi
SAKLAĞAÇ: Sarnıç
SALIK: 1. Put, fetiş 2. Haber
SAKLAM: Emânet, vedia
SALIKÇI: Haberci
SAKLANÇ: 1. İhtiyat akçesi (muhasebe) 2. Emânet
SALINDI: Saç örgüsü
SAKLANGAN: Mahfuz
SALINGI: Elbise eteği
SAKLAV: Emânet, (saklayıcılık)
SALIŞTIRMA: 1. İzâfet, görecelik 2. Kıyas
SAKLAVUL: 1. Kasa bekçisi 2. Banka koruması
SALIŞTIRMAK: 1. İzâfe etmek 2. Mukâyese etmek
SAKLIK: 1. Temkin 2. İhtiyat
SALKAMA: Ayran
SAKMAN: 1. Muhâfız 2. Fırsat
SALKAR: Köhne
SAKRAK: Sürâhi
SALKIN: 1. Rüzgar 2. Serinlik 3. Rüzgar tanrısı (mit)
SAKSAĞUL: Haloksilon ağacı
SALKINMAK: Rüzgar esmek
SAKTALGAN: Mahfuz
SALLAK: Kasap
SAKTAMAK: Muhafaza etmek
SALLAMA: 1. Kristal 2. Avize
SAKTAN: Zinhar
SALMAÇ: Makarna
SALMAK: Ciddiyet
SANAŞMAK: Muhasebe etmek
SALPANMAK: Boşuna uğraşmak
SANAT: Hesap (Arapça “Sanat” ile ilgisi yoktur)
SALT: 1. Sırf 2. Mutlak
SANAV: Zan
SALTAN: 1. Bekar (Salt: Tek) 2. Sultan (benzeşimle)
SANAY: Muhâsebe
SALTAR: 1. Kral, monark 2. Galaksi
SANÇAN: Çuvaldız
SALTIK: Mutlak
SANÇAR: Hançer
SALTMAK: Çözmek
SANÇKI: Çatal
SALVAR: Akbaba kuşu
SANÇMAK: Saplamak, batırmak
SAMLAMAK: İlaç vermek
SANÇILMAK: Saplanmak, batırılmak
SAMRAMAK: 1. Söylenmek 2. Sayıklamak
SANÇIRA: Şecere, soyağacı
SAMURAY: Japon savaşçısı (Japonca’dan)
SANÇIŞMAK: Karşılıklı saplamak, bıçaklaşmak
SAN: 1. Rakam 2. Ünvan 3. Miktar
SANDAY: Niyet
SANAÇ: Düşünce
SANDAYLAMAK: Niyet etmek
SANAÇLAMAK: Aklına takmak
SANDAYLANMAK: Niyetlenmek
SANAĞ: Hesap
SANDIRAK: Hezeyan
SANAĞÇI: Muhasebeci
SANDIRAMAK: Hezeyan etmek
SANAĞAN: Niyetli
SANDUĞAÇ: Bülbül
SANAĞAT: 1. Muhasebe 2. Hesaplama
SANGAY: 1. İhmalkar 2. Av tanrısı (mitoloji)
SANAKDAMAK: Niyet etmek
SANGARMAK: İhmâl etmek
SANAL: Zâhirî
SANI: Zan
SANALGA: İlüzyon, yanılsama
SANIK: Zanlı
SANALMAK: Takdir edilmek
SANKILÇAK: Kırkbayır (organ)
SANAM: 1. Rakam 2. Hesap
SANLAV: Muhterem, saygıdeğer
SANAMAK: 1. Tefekkür etmek 2. Hesaplamak
SANRIMAK: Halüsinasyon görmek
SANANMAK: 1. Tefekkür etmek 2. Hesaplanmak
SANSINMAK: Kaâle almak
SANAR: Müshil, pürgatif
SANSIZLAMAK: Kaâle almamak
SANARAK: Halüsinasyon
SANTALANMAK: Aklını yitirmek
SANARKAMAK: Kederlenmek, tasalanmak
SANTUR: Yunan çalgısı (Yunanca’dan)
SANARKANMAK: Kederlenmek, tasalanmak
SANULGA: Not, hatırlatma
SANASAN: Sanki
SAPAL: Kiremit
SANAŞ: Muhâsebe
SAPALAK: 1. Tevzî, dağıtım 2. Ziraat vergisi, öşür
SAPÇAK: Varil
SARGAT: İğde
SAPINÇ: Dalâlet, sapkınlık
SARGAY: 1. Yaban gülü 2. Yönetici tanrı (mitoloji)
SAPINMAK: Manyaklaşmak
SARGAYAH: Hristiyan bahar bayramı, maslenitse
SAPLAK: Kabza
SARGAYMAK: Sarılık olmak
SAPTAMAK: Tespit etmek
SARIKUŞ: Şâhin kuşu
SARA: Ay (takvim ölçüsü)
SARIN: Beste
SARAÇ: Çift hörgüçlü deve
SARINCAK: 1. Şal 2. Çarşaf (giysi)
SARAĞAÇ: Başörtüsü
SARINÇI: Besteci
SARAĞAN: Mercanköşk bitkisi
SARINDAMAK: Beste yapmak
SARAK: Ambalaj
SARKAÇ: Pandül
SARAMAY: Tereyağı
SARKAN: Ejderha [Benzer: Sarhan]
SARAMCIN: Maymun (Öneri: Şempanze)
SARKAYIK: İşkembe
SARALA: Sarı kaz
SARKIM: 1. Kuru buz 2. Yoğurt suyu
SARAN: 1. Tamahkâr, açgözlü, 2. Cimri, pinti
SARKINÇAK: Kırkbayır (organ)
SARANA: Zambak
SARKIRAV: Şarıltı
SARANÇA: Yusufçuk böceği
SARKIT: Stalaktit
SARANGA: 1. Sigara 2. Puro
SARKUÇ: Kalbur, elek
SARANLANMAK: Fedâ etmek
SARLAK: Kokarca (hayvan)
SARATAN: Peygamberdevesi böceği
SARLAMAK: Sarılmak
SARAPAN: Bluz, kolsuz atlet
SARLANMAK: Sarılmak
SARAŞ: Sahur
SARLAŞMAK: Sarılmak
SARBAKŞIN: Maymun
SARLUK: Yak sığırı, Tibet sığırı
SARBAYKAN: Yün çırpıcı, hallaç
SARMAL: Helezoni, spiral
SARBAYMAK: 1. Yün çırpmak 2. Parmak ayırmak
SARMALMAK: Helezon oluşturmak, spiralleşmek
SARBAZAN: Top (silah) [Benzer: Tarbazan]
SARMATMAK: Sardırmak
SARÇAK: Ayçiçek yağı
SARMUK: Şalgam
SARGA: 1. Başörtüsü 2. Halbur, elek
SARNAÇI: Besteci
SARGALDAK: Sarı gül
SARNAMAK: Beste yapmak
SARGAMAK: 1. Elemek 2. Ismarlamak
SARNAY: Yay (okçuluk)
SARGAN: Avuz sütü ile hazırlanan yiyecek
SARPAN: Masa örtüsü
SARGAŞ: Halbur, elek
SARPIN: Silo
SARSAK: Sersem
SAVALAK: 1. Ali Cengiz oyunu 2. Kurgu
SARSITMAK: Sarsmak
SAVAMAK: 1. Haber getirmek 2. Ders vermek
SARTAK: 1. Tabut 2. Darağacı
SAVAT: Hediye, armağan [Benzer: Savgat]
SAS: Bataklık
SAVGA: 1. Hîbe, teberru 2. Müdâfâ
SASI: Kötü kokulu
SAVGALAMAK: Hîbe etmek
SASIMAK: Kötü kokmak
SAVGAMAK: Savunmak
SASKI: At sineği
SAVGAT: Hediye, armağan [Benzer: Savat]
SATA: Mercan
SAVGUMAN: Doktor (unvan)
SATAK: Çarşı
SAVKAL: 1. Vedâ 2. Hoşçakal
SATALAŞMAK: Pazarlık etmek
SAVKALAŞMAK: 1. Vedâlaşmak 2. Hoşçakal demek
SATALAV: Müzâyede, mezat
SAVKALDI: 1. Vedâ sözcüğü 2. Hoşçakal
SATALGA: Pazar, market
SAVLAMAK: İddia etmek
SATAN: 1. Şeytan (İbrânice’den) 2. Bacak boyu
SAVMALDIK: Ispanak
SATARMAN: Tüccar
SAVRAMAK: İddiada bulunmak
SATIĞÇI: Esnaf
SAVSANÇ: İhmal
SATIKLAŞMAK: Satmak üzere anlaşmak
SAVSAMAK: İhmal etmek
SATIKUYU: Market
SAVSAMAN: İhmalkar
SATILAY: 1. Fesat 2. Fesat tanrıçası (mitoloji)
SAVULÇAK: Bağırsak kurdu, tenya
SATINÇ: İhânet
SAVULMAK: Geri çekilmek
SATINMAK: Ticâret yapmak, alışveriş yapmak
SAVUK: İhmal
SATIŞMAK: Ticâret yapmak, alışveriş yapmak
SAVUKAN: İhmalkar
SATKAMAK: İhânet etmek
SAVUN: Haber
SATKAN: Hâin
SAVUNMAN: Avukat
SATLICAN: Zâtülcenp hastalığı
SAVURGAN: Müsrif
SATRAMAK: Böğürmek
SAVUT: 1. Zırh 2. Silah
SATUVLAŞMAK: Pazarlık etmek
SAVUTLANMAK: Silahlanmak
SAV: İddia, tez
SAVUTMAN: Silahşör
SAVA: 1. Müjde 2. Haber
SAY: 1. Zırh 2. Parça 3. Yassı taş 3. Nehir yatağı
SAVACI: Nebî, peygamber
SAYA: 1. Ağıl 2. Sürü tanrısı (mit)3. Mâni (edebiyat)
SAVAK: 1. Ders 2. İbret
SAYAÇI: Mâni okuyucu [Benzer: Zayaçı]
SAVAKDAŞ: Sınıf arkadaşı
SAYAGAN: Yaz bayramı (21-22 Haziran)
SAYAK: 1. Münzevî 2. Âzad 3. Muhasebe
SAYLAM: Seçim
SAYAKÇI: Muhasebeci
SAYLAMAK: 1. Seçmek 2. Kabuğunu soymak
SAYALAY: Yazlık, yaz evi
SAYLAMAN: Seçmen
SAYALGAN: 1. Âzad olmuş (eski köle) 2. Çözülmüş
SAYLANÇI: 1. Talepkar 2. Müşkülpesent
SAYALMAK: 1. Âzad olmak 2. Çözülmek
SAYLANGAN: Güzîde, seçkin
SAYAMAK: 1. Âzad etmek 2. Çözmek 3. Bağ çözmek
SAYLANTI: Seçim
SAYAN: Milyon
SAYLATAY: Yüksek seçim kurulu
SAYÇI: Sayım memuru
SAYLAV: Milletvekili, senatör
SAYDAM: Şeffaf
SAYLAVÇI: Seçmen
SAYGA: Bozkır antilobu
SAYLIK: Çobanaldatan kuşu
SAYGAÇ: Sayaç
SAYMAN: Muhasip
SAYGAH: 1. Ruh 2. Şâmanın yardımcı ruhu
SAYMAZ: Saygısız
SAYGAK: Mezar taşı
SAYPAK: Müsrif
SAYGAMAK: Moralini bozmak, canını sıkmak
SAYPAMAK: İsraf etmek
SAYGARMA: 1. Psikanaliz 2. Kam’ın ruhu incelemesi
SAYRA: Nâdir, ender
SAYGARMAK: 1. Psikanaliz yapmak 2. Ayırt edilmek
SAYRALMAK: 1. Hastalanmak 2. Harap olmak
SAYGIN: Muhterem
SAYRALUYU: Hastâne
SAYIKMAK: Hezeyâna kapılmak
SAYRAMAK: 1. Şarkı söylemek 2. Karaya oturmak
SAYIKLAMAK: Uykusunda konuşmak
SAYRAN: Sığlık, sığ (deniz)
SAYINÇ: Hesap
SAYRATMAK: Şarkı söyletmek
SAYINDIZ: Hesap uzmanı
SAYRI: Hasta
SAYIRGAMAK: 1. Gururlanmak 2. Kibirlenmek
SAYRIMAK: Hastalanmak
SAYIRKAK: 1. Gururlu 2. Kibirli
SAYVA: Kırmızı üzüm
SAYIŞTAY: Hesap Mahkemesi, Divan-ı Muhasebat
SAYZANAK: Domino
SAYIT: Centilmen, beyefendi
SAYZIRAL: İnkişaf
SAYKAMAK: Sallamak, çalkalamak
SAZAK: Kuru soğuk, ayaz
SAYKAL: Hafifmeşrep kadın
SAZAKAN: Su ejderi
SAYKALMAK: Yalpalamak, salınmak
SEÇEM: Kızılderili şefi (Algonkince'den)
SAYLAMÇI: Vekil
SEÇENEK: Şık (tercih, test)
SAYLANGAN: Güzîde, seçkin
SEÇMEN: Seçme hakkı bulunan kişi
SAYLANMAK: Sinir krizi geçirmek
SEĞENMEK: 1. Diz çökmek 2. Rükûya varmak
SEĞİRTKE: Pire
SENEMEK: Zayıflamak
SEĞMEN: Üsteğmen
SENGEÇ: Alıç
SEKENDİZ: Satürn gezegeni, Zühal
SENGİMEK: Dinmek, azalmak
SEKİ: 1. Bakkal, dükkan 2. Sedir (koltuk)
SENİL: Sivilce, çıban
SEKİL: Hayvanların bacaklarındaki beyaz kısım
SENİM: Kredi
SEKİRMEK: 1. Atlamak, hoplamak 2. Dans etmek
SENİRÇKE: Ev çekirgesi
SEKMEN: Atlet (giysi)
SENKİLDEK: Beşik
SEKREMEK: Sıçramak
SENKİLDEMEK: Sallanmak, yaylanmak
SEKŞEVİL: Kaktüs
SENLİMEK: Nezâketsizlik yapmak
SELÇEN: Nâdir, ender
SENMEK: 1. Sertleşmek 2. Katılaşmak
SELÇERMEK: Farketmek
SENREK: Burun kemiği
SELDE: Mâden suyu, soda
SEP: Çeyiz
SELEK: 1. Cömert 2. Şapka
SEPÇİMEK: Sekmek, sıçramak
SELEKE: Alay, istihzâ
SEPİN: Tohum ekme
SELEMEK: Dikiş dikmek
SEPİNCİ: Tohum ekici
SELEN: Ferah
SEPKEÇ: Tohum serpme makinesi
SELENGEŞ: Salıncak
SEPKİ: Taksîmat
SELESKE: Cüce kertenkele (Timon türü)
SEPKİL: Çil, benek
SELGEŞ: Çamurlu kar
SEPME: 1. Bulaşıcı hastalık 2. Tifüs
SELİK: Harç (vergi) [Benzer: Salık]
SEPTEMEK: Süslemek
SELİŞTİRMEK: Mukâyese etmek
SEPTENMEK: Süslenmek
SELKİNCEK: Tahterevalli
SEPTİ: Çeyiz
SEM: İlaç
SEPTİMEK: Çeyiz vermek
SEMLEMEK: İlaç vermek
SEPTİRMEK: Çeyiz hazırlamak
SEMREMEK: Şişmanlamak
SERE: 1. Gri renk 2. Dört parmak ölçüsü
SEMRÜK: 1. Keklik 2. Anka kuşu (Farsça benzeşimle)
SEREBE: Kuş tuzağı
SENCER: 1. Tabya, 2. İstihkam
SEREĞEN: 1. Zıpkın 2. Balık ağı
SENDERE: Hamak, asma yatak
SERELEMEK: Dört parmakla ölçmek
SENDİRMEK: İknâ etmek
SEREM: Çayır
SENE: İğne (böcek, arı)
SERENKE: Kibrit
SENEK: 1. Testi 2. Teras 3. Yaba
SERGE: 1. Bayrak direği 2. Avlu
SERGEN: Uyanık
SETKİM: İdrak
SERGEMEK: 1. Uyumamak 2. Güneşte kurumak
SETKİMEK: İdrâk etmek
SERİ: 1. Serilerek kurutulan sebze meyve 2. Halı
SEVERELMEK: Tâzeliğini yitirmek, bayatlamak
SERİK: Alzheimer hastası
SEVGENMEK: Şefkat göstermek
SERİKMEK: Alzheimer hastası olmak
SEVİR: Nîsan ayı
SERİNMEK: 1. Yatmak 2. Sabretmek
SEVLET: Mîmâri (köken belirsiz)
SERİMEK: 1. Tazelenmek 2. Bağlamak
SEVLETÇİ: Mîmar (köken belirsiz)
SERKE: Erkek keçi
SEY: Ziyâfet
SERKEK: 1. Uyanık 2. Hassas, duyarlı
SEYBE: Üvez ağacı
SERKER: Haydut, yol kesici
SEYLEMEK: Ziyâfet vermek
SERKİÇEN: Opera gösterisi
SEZGEK: Hassas, duyarlı
SERKİMEK: Opera yapmak
SEZGİÇ: Fotosel
SERKİŞ: Opera
SEZGİR: Hassas, duyarlı
SERLENMEK: Hâfızası zayıflamak
SEZGÜÇ: Duyarga, fotosel
SERLEVÜK: Fındık
SEZİK: 1. Aşırı hassâsiyet 2. Gebelik hassâsiyeti
SERMENMEK: Dolaşarak bakmak
SEZİKMEK: İlham almak, sezmek
SERMEŞMEK: Kavga etmek
SEZİNMEK: İlham almak, sezmek
SERNEK: Kibrit
SEZÜVÇEN: Hassas
SERÜVEN: Mâcera
SIBIR: Fısıltı
SERVENDEMEK: Seyahat etmek
SIBIRAK: Sihirli söz
SERVENDİK: Eğlence
SIBIRAKÇI: Büyücü, efsuncu
SESEN: Hatip, konuşmacı
SIBIRAŞMAK: Fısıldaşmak
SESENLİK: Hitâbet
SIBIRLAMAK: Fısıldamak
SESEV: Hitâbet
SIBIZGI: Flüt
SESİNMEK: Niyetlenmek
SIDIRGAN: Kar küreyici
SESKE: Balık ağı
SIGANAK: Dirsek, köşe
SESKENMEK: Şaşkınlık çığlığı atmak
SIGUNOTU: Hekimotu, adamotu
SESTİRMEK: Duyurmak
SIĞAL: Cilâ
SETEKEY: Serçe parmak
SIĞALLAMAK: Cilâlamak
SETİK: Esnaf alışverişi, basit ticâret
SIĞARMAK: Kapasitesi olmak
SETİKÇİ: Esnaf
SIĞIM: 1. Sarfiyat, harcama 2. Hacim
SIĞIN: 1. Yaban sığırı 2. Alageyik 3. Eylül ayı
SIN: 1. Eleştiri 2. Sıradağ 3. Dış görünüş
SIĞIRGAN: 1. Sığır kesme töreni 2. Sığırcık kuşu
SINAK: Test, imtihan
SIĞIRMAK: Islık çalmak
SINAKA: Atasözü
SIĞIRT: Islık
SINALGAÇ: Televizyon
SIĞIRTMAÇ: İnek Çobanı
SINAMLI: Tecrübeli
SIĞIRTMAK: Islık çalmak
SINAR: Tek
SIĞIT: Feryât, ağlama
SINARLAMAK: İntikam almak
SIĞITLAMAK: Feryât etmek
SINAV: İmtihan
SIĞLAMAK: 1. Feryât etmek 2. Teyellemek
SINÇI: Gözlemci
SIĞRA: Vâdi
SINDA: Çilkuşu
SIĞRAK: Testi
SINDI: Makas
SIĞTAŞMAK: Ağlaşmak
SINDIRMAK: Kırmak
SIĞZAMAK: Mengenelemek, sıkıştırmak
SINGA: İskörbit hastalığı
SIK: 1. Sınır, hudut 2. Limit
SINGAN: 1. Kriz, buhran 2. İskörbit hastası 3. İflas
SIKAÇ: 1. Mandal 2. Meyve suyu sıkacağı
SINIK: Kırık
SIKAK: Hiciv, yergi
SINIKÇI: 1. Kırıkçı, çıkıkçı 2. Ortopedi uzmanı
SIKARGA: 1. Kompresör 2. Meyve suyu sıkacağı
SINIKMAK: 1. Kırılmak 2. Zayıflamak 3. İflas etmek
SIKIRMAK: Islık çalmak
SINILIŞ: Kriz, buhran
SIKMAN: Pres âleti
SINILMAK: Kırılmak
SIKNA: Cimri, pinti
SINIRMAK: Fazla pişirmek
SILAMAK: 1. Doldurmak, fullemek 2. Badana etmek
SINMA: Dağ tavuğu
SILAV: Masaj
SINMAK: Kırmak
SILAVÇI: Masör
SIR: 1. Cam 2. Soy
SILAVŞAN: Su solucanı
SIRA: Kar fırtınası
SILDIR: Sarp, dik
SIRAÇ: Lake, vernik
SILDIRIM: Uçurum
SIRALCAN: Çulluk kuşu
SILGAN: Atkuyruğu bitkisi
SIRAMAK: 1. Savrulmak 2. Dikmek
SILMA: Kaysı
SIRÇAĞ: Kaygan
SILTAMAK: 1. İsnât etmek 2. Bahâne bulmak
SIRDAĞ: Karnıyarık yemeği
SILTAV: Bahâne
SIRDAK: Cam
SIMAK: Kırmak
SIRGA: Küpe [Benzer: Izırga]
SIRGALIK: Kulak memesi
SIYLAK: İkram
SIRGAMAK: 1. Sır ile kaplamak 2. Kaymak
SIYLAMAK: 1. İkram etmek 2. Hediye vermek
SIRGAN: Mızrak
SIYLANMAK: Ağırlanmak, ikram görmek
SIRGANAK: Kayak pisti
SIYLAŞMAK: İkramlaşmak (karşılıklı)
SIRGAY: Cerek, değnek
SIYLAŞ: İkram
SIRGANMAK: Kaymak, kayak yapmak
SIYLAV: İkram
SIRGIN: Kar fırtınası
SIYLIK: Mükâfat, ödül
SIRIMAK: 1. Kaplamak 2. Yorgan kaplamak
SIYPAMAK: Mesh etmek, elini sürmek
SIRIN: 1. Palto 2. Meltem rüzgarı
SIYRAŞMAK: Okşamak
SIRINMAK: Kaplanmak
SIYSIZ: 1. Müptezel, serseri 2. Âdi
SIRKAMAK: Hastalanmak
SIZ: Nem, rutubet
SIRKAV: Hasta
SIZAĞAN: Su sızan kaya
SIRKAVLAMAK: Hastalanmak
SIZANAK: 1. Su sızıntısı 2. Sivilce
SIRKAVUY: Hastâne
SIZANGI: Sızma yağ
SIRLAMAK: Cam kaplamak
SIZGA: 1. Hat, çizgi 2. Hat sanatı 3. Su sızıntısı
SIRTARMAK: Sırıtmak
SIZGIÇ: Cetvel
SIRTIK: Küstah
SIZGIRIK: Islık
SIRTILMAK: Küstahlık yapmak
SIZGIRMAK: Islık çalmak
SIRTMA: Kement
SIZIĞAN: Kronik ağrı
SIRTMAK: Kement
SIZIK: 1. Şerit (yol) 2. Kavurma (et) [Benzer: Hızık]
SISKALMAK: Zayıflamak, cılızlaşmak
SIZIKÇA: Tire işâreti
SITKAMAK: 1. Yalvarmak 2. Duâ etmek
SIZIN: Su kaynağı, pınar
SITMAK: Ağlamaklı olmak, hafifçe ağlamak
SIZIR: 1. Saman 2. Eriyik
SIVATLAMAK: Mesh etmek, elini sürmek
SIZIRMAK: Eritmek
SIVAZLAMAK: Mesh etmek, elini sürmek
SIZIRLANMAK: Erimek
SIVAZ: Mesh, elini sürme
SIZLAK: Sızlayan (diş, kemik)
SIY: 1. Hediye 2. Şeref
SİBEK: Değirmentaşı demiri
SIYIK: Cıvık
SİBELEMEK: Çiselemek
SIYILMAK: Sulanmak
SİBİR: Orman
SIYIN: Kapasite
SİCİM: Halat
SIYIRGA: 1. Dikiş ipliği 2. Spatula
SİDMEK: İşemek, idrar yapmak
SİDİTMEK: İşetmek, idrar yaptırmak
SİYEMEK: İşemek, idrar yapmak
SİLEGEY: Şap hastalığı
SİYELMEK: Dolaşmak, karışmak (ip, tel)
SİLERGE: Araba sileceği
SİYENEK: Ringa balığı
SİLEVSİN: Halkalı solucan
SİYİRME: Kapı sürgüsü, sürme kilit
SİL: 1. İffet, nâmus 2. Ar, edep
SİZGİRLİK: Ferâset, sağgörü
SİLE: 1. Yumak 2. Full 3. Ağırlık ölçüsü (Yarım kg)
SOĞALMAK: Suyu çekilmek, kurumak
SİLEKEY: Salya
SOĞANBAŞ: Kelle soğan
SİLELEMEK: Fullemek, tam doldurmak
SOĞLAMAK: İstihzâ etmek, alay etmek
SİLEVSEN: Meyva kurdu
SOĞRANMAK: 1. Söylenmek 2. Kötü hissetmek
SİLEY: Çalı horozu
SOĞLUMAK: Elini koynuna sokmak
SİLİ: 1. İffet 2. Nâmus
SOĞMAK: Elde etmek
SİLİNDEK: Mümtaz, seçkin
SOĞRAŞMAK: Emilmek
SİLKER: Mayıs ayı
SOĞRUTMAK: Emdirmek
SİLKME: Omlet
SOĞTA: Sarhoş
SİLTEMEK: Çalkalamak
SOĞTAMAK: Sarhoş olmak
SİLTİ: 1. Alkali 2. Külsuyu
SOĞUMBASI: Kış eğlencesi
SİME: Meyan kökü
SOĞUNMAK: Üşümek
SİMİŞ: Kuruyemiş
SOĞUR: Adatavşanı
SİN: Hîle
SOĞUŞKAN: Üşütme, titremeli hastalık
SİNCELEMEK: İncelemek
SOĞUŞMAK: Savaşmak
SİNEL: 1. Prova 2. Ölçü alma
SOĞUT: Mumbar (bumbar) dolması
SİNEMEK: 1. Prova yapmak 2. Ölçüsünü almak
SOĞUTAÇ: Frijider, frigorifik
SİNİRTKE: Ağustos böceği
SOĞUTKAÇ: Buzdolabı
SİREK: 1. Nâdir, ender 2. Kızılıağaç
SOK: Kör, görmeyen
SİREKEY: Sivrisinek
SOKA: Saban
SİRELMEK: Ayakta durmak
SOKAÇ: İğne (arı, akrep)
SİREN: Leylak çiçeği
SOKAN: Akrep
SİRENMEK: 1. Ikınmak 2. Dayanmak
SOKMAN: Postal, asker ayakkabısı
SİRİMEK: Kokuşmak
SOKRANMAK: Söylenmek
SİRKENMEK: İğrenmek, tiksinmek
SOKU: Havan, dibek
SİRLEMEK: Titremek
SOKUÇAK: Sinekkuşu
SOKUDAŞ: Havan eli
SONGUÇU: Seçmen
SOKUN: Ok
SONGUMAK: Seçmek, seçim yapmak
SOKUR: Kör
SONGUMAL: Delege
SOKUT: Sucuk
SONLUK: Son ek (dilbilgisi)
SOLAKAY: Solak, sol elini kullanan
SONRAMAK: Ertelemek, üşenmek
SOLAMAK: Hapsetmek
SONŞA: Kadar
SOLAMUK: Solak, sol elini kullanan
SONUK: Final, finiş
SOLANGI: Gelincik (hayvan)
SONURGAMAK: Merak etmek
SOLANMAK: Hapsedilmek
SONURKAK: Meraklı
SOLAŞMAK: Büzüşmek
SOPMAK: 1. Yaya yolu 2. Yaya geçidi
SOLBUN: Gök cismi
SONA: Deniz kızı
SOLÇA: Çingene palamudu
SORAK: 1. Sual 2. Haber
SOLUĞAN: Astım, nefes darlığı
SORAKÇI: Haberci, muhabir
SOLUK: Üflemeli enstrüman deliği
SORALTI: Anket
SOLUNÇAK: Solunum cihazı
SORANAK: 1. Soru 2. Anket
SOLUNGA: Gökkuşağı
SORANMAK: Dilenmek, dilencilik yapmak
SOLUNGAÇ: Balık solunum organı
SORAV: 1. Sorgulama 2. Ricâ
SOLUNDURGAÇ: Solunum cihazı
SORGA: Musluk
SOLUR: Göktaşı
SORGAK: Emerek tedâvi (yılan, akrep zehiri)
SOM: 1. Külçe 2. Katışıksız 3. Para birimi (kuruş)
SORGAYAK: Körebe oyunu
SOMALAK: Elyaf
SORGUÇ: 1. Pompa 2. Hacamat âleti
SOMALMAK: 1. Katılaşmak 2. Ereksiyon olmak
SORGUL: 1. Pipet, kamış 2. Pipo
SOMUN: Uzun ekmek
SORKUN: Sepetçisöğüdü
SOMUT: Maddî
SORSUMAK: 1. Sesli nefes almak 2. Hırıldanmak
SONAÇAK: Topuklu ayakkabı
SORUÇ: İmtihan
SONALAMAK: 1. Tehir etmek 2. Bahâne bulmak
SORUK: Arzu, istek
SONAR: Piknik alanı
SORULGA: Hedef, gâye
SONARLAMAK: Pikniğe gitmek
SORUNÇAK: 1. Mıknatıs 2. Problem (soru)
SONÇUK: Tekme
SORUNÇAMAK: Mıknatıslanmak
SONÇUKLAMAK: Tekme atmak
SOTKAR: Kabadayı, külhanbeyi
SONDAMAK: Kovalamak
SOYKA: Mîras
SOYKU: Fuhuş
SÖKLEN: Kebap
SOYKUCU: Fâhişe
SÖKLENÇİ: Kebapçı
SOYSAL: Irsi, kalıtsal
SÖKMEN: 1. Milis, yarı asker 2. Kahraman
SOYUGA: Fil dişi
SÖKRÜK: Kebap
SOYUGAÇI: Fil dişi avcısı
SÖKTÜ: Kepek
SOYUKMAK: Soyguna uğramak, soyulmak
SÖKÜLDÜR: Pancar, pezik
SOYURGA: Tahttan indirme
SÖLDE: İskelet
SOYURGAL: 1. Tevâzu 2. İnâyet
SÖLE: Yulaf
SOYURGAMAK: 1. Tevâzu etmek 2. İnâyet etmek
SÖLEK: Tülbent
SOYURGATMAK: Tahttan indirmek
SÖLENGE: 1. Pelerin 2. Dağ eteği
SOYUT: 1. Mücerret 2. Mânevî
SÖLGÜ: Havlu
SOYUZ: Kabîle (Rusça’dan benzeşimle, ittifak)
SÖLKEM: Yüz kilometre
SOZMAK: 1. İhmâl etmek 2. Uzatmak
SÖLMEK: Büyü bozmak
SOZUK: 1. Temiz 2. Uzun harf (şapkalı harf)
SÖMÜRGE: Müstemleke
SÖBE: Beyzi, oval
SÖMÜRTGEN: Kan emici
SÖBELEK: Mantar (sivri, sporla üreyen bitki)
SÖNDÜRÇÜ: İtfaiye
SÖDÜRGE: Kemer
SÖNDÜRGEÇ: Yangın söndürücü (âlet)
SÖĞE: Temel kazığı
SÖNDÜRMEN: İtfâiyeci
SÖĞEK: 1. Mezar 2. Ruhlara sesleneme sözü
SÖNEK: Şarap
SÖĞEL: Nasır, deri sertleşmesi
SÖNEKÇİ: Şarapçı, şarap içen kişi
SÖĞEKTEMEK: Kemikle serpmek (süt, şarap vs.)
SÖNGÜZEK: Belsoğukluğu hastalığı, gonore
SÖĞEKTER: Mezarlık, kabristan
SÖNÜRGEÇ: Sünger (canlı)
SÖĞESKEN: Çayır melîkesi
SÖRE: 1. Alyans 2. Ranza
SÖĞÜNCEN: Küfürbaz
SÖREKE: Balık ağı
SÖĞÜNÇ: Küfür
SÖRGE: Muhalefet, karşı koyma
SÖĞÜRME: Kebap
SÖRGEMEK: Muhalefet etmek, karşı koymak
SÖĞÜRMEK: Kebap yapmak
SÖRÜL: İnat
SÖĞÜTMEK: Diz çökmek
SÖVEŞMEK: Savaş nârası atmak (karşılıklı)
SÖK: 1. Sakat 2. Kemik
SÖVMEN: Kâfir
SÖKE: 1. Nacak 2. Fal çubukları (41 tâne)
SÖY: Çivi
SÖKEL: 1. Humma hastalığı 2. Mâlül
SÖYEK: 1. Balina 2. Zar (oyun)
SÖYEL: Siğil
SÖZMER: Hoşsohbet
SÖYEMEK: Dayanmak, yaslanmak
SÖZÜK: Sesli harf
SÖYERKE: Metres
SÖZÜRBE: Balık ağı
SÖYKE: 1. İstinat 2. Payanda
SUBASAR: Hidrofor
SÖYKEK: Payanda
SUBASMAN: Doğal olarak sulanan
SÖYKEMEK: Payandalamak
SUBUĞA: Su ejderi
SÖYKENMEK: Dayanmak, sırtını dayamak
SUBUYAR: Kırmız bitkisi
SÖYKÜM: 1. Letâfet 2. Nezâket
SUÇILAN: Su yılanı
SÖYKÜMLÜ: Sevimli
SUDAK: Levrek balığı
SÖYKÜMSÜZ: Sevimsiz
SUDUR: Sutra (Budizm Kutsal Kitabı, Sanskritçe’den)
SÖYLEK: Geveze, lafazan
SUDURÇU: Kâhin (Sutra: Kutsal Kitap, Sanskritçe)
SÖYLENCE: Efsâne
SUDURLAMAK: Kehânette bulunmak (Sanskritçe)
SÖYLENÇ: Mit, mitos, efsâne
SUDURMAK: Tükürmek
SÖYLENDİZ: Efsâne anlatıcısı
SUFŞA: Sufle, replik fısıldama (tiyatro)
SÖYLEŞ: 1. Şîve 2. Sohbet
SUFŞAMAK: Sufle vermek, replik fısıldamak
SÖYLEŞMEK: Sohbet etmek
SUFŞAMAN: Suflör, replik fısıldayıcı (tiyatro)
SÖYLEV: Nutuk
SUĞANGA: Pırasa
SÖYMEN: Cirit
SUĞUNAK: Duman sütünü
SÖYRELÇEK: Hovarda
SUĞUNDU: Peruk
SÖYREMEK: Hovardalık etmek
SUĞUNMAK: 1. Kalabalıklaşmak 2. Peruk takmak
SÖZBEK: Atasözü
SUĞUR: Dağ sıçanı
SÖZÇEKMEK: Ağzından laf almak
SUĞURGAN: Musalla taşı
SÖZÇEN: Lafazan, konuşkan
SUĞURMAK: Soymak
SÖZDER: Edat (dilbilgisi)
SUĞUŞ: Cenk
SÖZELEMEK: Tenkit etmek
SUĞUŞKAK: Cengâver
SÖZLEK: 1. Lügat 2. Çalçene, boşboğaz
SUĞUŞMAK: Cenk etmek
SÖZLEM: Cümle, tümce
SUĞUT: Ekşi süt peyniri
SÖZLEMÇEN: Lafazan, konuşkan
SUKAK: Ak geyik
SÖZLEMEK: Konuşmak
SUKARAN: Deniz kırlangıcı
SÖZLÜK: Lügat [Benzer: Sözdük]
SUKLANÇ: Gıpta
SÖZMEN: Hatip
SUKLANMAK: Gıpta etmek
SUKOZ: Su kestânesi, su cevizi
SURULÇAMAK: 1. Eleştirmek 2. Sorgulamak
SUKRANMAK: Söylenmek
SURULGA: 1. Eleştiri 2. Sorgulama
SUKSUN: Gazoz
SURUŞ: 1. Mektup 2. Tahıl kavurması
SULGUÇ: Ayakkabı, pabuç
SURUŞLAMAK: Tahıl kavurmak
SUM: 1. Mermi 2. Para birimi
SURUŞMAK: Mektuplaşmak
SUMAĞAN: Dikdörtgen
SUS: 1. Yaşam enerjisi 2. Nur 3. Yağmur tanrıçası
SUMAK: İtaat etmek
SUSAK: Kepçe
SUMKA: Dağarcık
SUSAR: Sansar
SUMKAY: Herif, adam
SUSGUÇ: 1. Faraş, toz küreği 2. Ekskavatör kepçesi
SUMLUMAK: Yabancı dilde konuşmak
SUSKA: Domuz, hınzır
SUMMAK: 1. Batmak 2. Gözden yitmek
SUSTAN: Su sıçanı
SUNAMAK: El uzatmak
SUSULU: Deniz kızı, mermaid
SUNAR: İzci, iz sürücü
SUSUNDUK: Meşrubat
SUNARMAK: Gecikmek
SUSUR: Manda, camız
SUNDULAÇ: Çayır kuşu
SUTIÇKAN: Misk fâresi
SUNGA: Geri (saat)
SUTMAK: Tükürmek
SUNGAMAK: İflas etmek
SUTUĞAN: Akvaryum
SUNGAN: Müflis
SUTUŞKAN: 1. Su sıçanı 2. Kanalizasyon spirali (tel)
SUNGUR: Şâhin kuşu [Benzer: Sunkar]
SUTUK: Salya
SUR: Müthiş
SUVAK: Kanal, su yolu
SURAK: 1. Haber 2. Rivâyet
SUVAKLAMAK: Kanal açmak
SURAMAK: 1. Ricâ etmek 2. Kullanmak
SUVARMAK: Hayvana su vermek, sulamak
SURANIŞ: 1. Ricâ 2. İstirham
SUVAT: Kürün, hayvan sulama teknesi
SURANMAK: 1. Ricâ etmek 2. İstirham etmek
SUVULGAN: Su semenderi
SURALTA: 1. Ricâ 2. İstirham
SUYRAN: Minâre
SURGAL: Sorgulama
SUVAR: Su dağıtıcısı
SURKAÇ: Zamk
SUVŞAYAN: Karides
SURKAÇLAMAK: Zamklamak
SUYACAK: Gölet
SURTAL: Doktrin, öğreti
SUYLAMAN: 1. Su kanalı görevlisi 2. Su tanrısı (mit)
SURTKUÇ: Merhem
SUYMAK: Yalan söylemek
SURUK: Mektup
SUYMU: Masaj
SUYMUÇU: 1. Masör (erkek) 2. Masöz (kadın)
SÜLPEN: Mıymıntı
SUYUK: 1. Sıvı 2. Fâhişe, hayat kadını
SÜLTEK: Cadı
SUYUMAK: 1. Sıvılaşmak 2. Fâhişelik yapmak
SÜLÜĞEN: Zirkonyum
SUYUR: Yaban horozu
SÜME: 1. Manastır 2. Mahâret 3. Buluş
SUYUVAR: Hidrosfer
SÜMEÇİ: Mûcit
SUZ: Erkek ördek
SÜMEK: 1. Îcat 2. Araya girmek
SUZAN: Dişi ördek
SÜMELEMEK: Îcat etmek
SUZAK: Ördek
SÜMELEŞMEK: Îcat etmek (birlikte)
SUZMAK: Kuyudan su çekmek
SÜMER: Sivri dağ
SÜĞ: Asker, leşker
SÜMKÜREĞEN: Salyangoz
SÜĞER: Leşker, nefer
SÜMÜR: Şâman elbisesi
SÜÇÜK: 1. Şarap 2. Meyve şarabı
SÜN: Ruh (hareketli)
SÜÇÜMEK: Şarap mayalanmak (meyve suyundan)
SÜNDÜK: Civa
SÜÇÜNMEK: Şarabın tadına bakmak
SÜNEZİN: Ruh
SÜÇÜRMEK: Şarap mayalamak (meyve suyundan)
SÜNGÜK: Kemik
SÜÇÜTMEK: Şarap mayalamak (meyve suyundan)
SÜNGÜMEK: Arasına girmek
SÜĞLÜM: Beyzi, oval
SÜNGÜŞMEK: Süngüleşmek
SÜĞRÜK: Vajina
SÜNÜT: Lastik
SÜKEYMEK: Çökmek
SÜR: Ruh (hareketsiz)
SÜKÜMEK: Metal dövmek
SÜRBE: Sürü
SÜL: Serum
SÜRÇEK: 1. Matine, gece gösterisi 2. Hikâye
SÜLDE: 1. Arma 2. Toplumsal bilinç 3. Millî ruh
SÜRDEMEK: Şaşırmak
SÜLE: Yulaf
SÜREÇ: Proses
SÜLEK: Başıboş
SÜRENKE: Çocuk oyunu (Yassı 9 taş üst üste dizilir)
SÜLEKEY: Salya
SÜRETKE: Direksiyon
SÜLEMEK: 1. Asker hazırlamak 2. Nefes almak
SÜREĞEN: Müzmin, kronik
SÜLEMEN: Salyangoz
SÜRGE: Müshil
SÜLENMEK: Başıboş dolaşmak, aylaklık etmek
SÜRGEÇ: 1. Lif (banyo) 2. Piton yılanı
SÜLERMEK: Pörsümek, büzüşmek
SÜRGEK: Ocak ayı
SÜLESÜN: Vaşak
SÜREN: 1. Kestâne rengi 2. Mağara
SÜLEYKE: Kristal
SÜRENGE: Takvim
SÜRGÜN: 1. İshal 2. Filiz 2. Kovma cezâsı
SÜYEK: 1. Kemik 2. Zar (oyun) [Benzer: Söyek]
SÜRKEMEK: Fırçalamak
SÜYEM: 1. İşâret parmağı 2. Karış (20 cm)
SÜRLEMEK: Tütsülemek
SÜYEMEK: Dikilmek, ayağa kalkmak
SÜRLENMEK: 1. Tütsülenmek 2. Toplanmak
SÜYEN: Tatlısu levreği
SÜRLEV: Patika, yolak
SÜYENÇ: Metânet
SÜRLEZEN: Tırtıl
SÜYENGEN: Müstenit
SÜRMEN: Şoför
SÜYENMEK: İstinat etmek
SÜRTEK: Rende
SÜYEZİN: Ruh
SÜRÜKÇÜ: Çoban
SÜYGEN: 1. Nişanlı 2. Sevgili
SÜRÜN: 1. Ruh 2. Yağlı ve yoğurtlu ekmek aşı
SÜYGÜÇ: Şıpsevdi, çok âşık olan
SÜRÜNGEL: 1. Kaygan yer 2. Kayak teleferiği
SÜYKÜ: Küpe
SÜRÜVÇÜ: Çoban
SÜYKÜM: Câzibe
SÜRÜZE: Tâkipçi
SÜYMEK: 1. Müjdelemek 2. Sevmek
SÜRÜZEMEK: Peşinden gitmek, tâkip etmek
SÜYMEN: 1. Müjdeci 2. Kabuk kıracağı
SÜRVE: Adaçayı
SÜYREMEK: Çekmek, sürüklemek
SÜSEK: 1. Tahıl ambarı 2. Boynuz
SÜYTEY: Sözlü, nişanlı
SÜSER: Ocak çekirgesi
SÜYÜ: 1. Bûse 2. Sevgi
SÜSETKE: 1. Masal cini 2. Ev cini [Benzer: Süzetke]
SÜYÜM: 1. Lif (tel) 2. Câzibe
SÜSMEK: Toslamak, kafa vurmak
SÜYÜNÇ: 1. Müjde 2. Sevinç [Benzer: Söyünç]
SÜSÜK: Îman
SÜYÜNÇE: Müjde
SÜSÜKTEY: Îmanlı
SÜYÜNMEK: Hoşlanmak
SÜTEMER: Süt çocuğu, memedeki çocuk
SÜYÜR: Şans
SÜTLEĞEN: Sütlüce otu, euforbia
SÜYÜRGE: Tatlısu balığı
SÜTLEŞ: Sütlaç
SÜYÜŞ: Öpücük
SÜVE: Çerçeve
SÜYÜŞMEK: Sevişmek
SÜVEREK: Hamam böceği
SÜZENEK: Belsoğukluğu hastalığı, gonore
SÜVEYGEN: 1. Göğüs kafesi 2. Göğüs kemiği
SÜZER: Yağmur kuşu
SÜVGEL: 1. Silindir 2. Loğtaşı
-Ş-
SÜVMEÇ: Bükülmüş yün, ip SÜY: 1. Vaat 2. Söz, nişanlanma SÜYEĞEN: Hasret
ŞADMAN: Memnun ŞAGA: Vâli ŞAGAY: Aşık oyunu
ŞAGUMAK: Dalamak, sarmak
ŞALGIN: Isırgan otu
ŞAĞALA: Martı
ŞALGUT: Melez
ŞAĞANAK: Sibirya ardıcı
ŞALIK: 1. Solgun 2. Av tanrısı (mitoloji)
ŞAĞIL: Moloz, hafriyat
ŞALIKMAK: Solmak (bitki)
ŞAĞIMÇI: Haberci
ŞALIN: Maaş [Benzer: Çalık]
ŞAĞIR: Şarap [Benzer: Çağır]
ŞALLAK: Kamçı
ŞAĞLAMAK: Küfretmek
ŞALMAN: Kereste
ŞAĞLAŞMAK: Küfretmek (karşılıklı)
ŞALTAĞAN: Bahâne
ŞAĞLAVIK: Şelâle
ŞALTA: Başlık parası
ŞAH: Îran kralı, Fars hükümdârı (Farsça’dan)
ŞALTAK: Bahâne
ŞAHIÇA: Şah karısı (Farsça’dan)
ŞALTAMAK: Bahâne bulmak
ŞAHTA: 1. Mâden ocağı (Rusça’dan) 2. Ayaz
ŞALTIRAV: Şıkırtı
ŞAHTA ATA: Noel Baba (Şahtamak: Dilemek)
ŞAMAKAY: Palyaço
ŞAHTAMAK: 1. Dilemek 2. Dilek tutmak
ŞÂMAN: Kam (Tunguzca’dan)
ŞAKAĞA: Nevruz, yılbaşı [Benzer: Çakağa]
ŞAN: İlk kar
ŞAKAĞLAMAK: Nevruz kutlamak
ŞANÇAK: Fıçı
ŞAKAĞAN: Tarantula örümceği
ŞANDAMAK: Çınlamak
ŞAKAR: Çakmak
ŞANGI: Kayak sporu, ski [Benzer: Çangı]
ŞAKIRMAK: Şarkı söylemek
ŞANIR: 1. Kuzen 2. Orman tanrısı (mitoloji)
ŞALA: Çöl
ŞANTIK: Pantolon
ŞALAK: Ham meyve
ŞAR: Bileği taşı
ŞALAGAY: Derme çatma
ŞARBAK: Sincap
ŞALAN: Yabâni gül
ŞARÇIN: Tavla, at ahırı
ŞALANGA: Sekreter kuşu
ŞARGA: 1. Thymallus balığı 2. Kahverengi
ŞALAP: Ayran
ŞARGAN: Pile
ŞALAY: İshal, diyare
ŞARGILAK: Ağaç sansarı
ŞALDAMAK: Kemirmek
ŞARIK: Sandalet, açık ayakkabı
ŞALDAN: Nü, çıplak (sanat)
ŞARKILDAK: Şakrak, ötücü
ŞALDIRAK: Itır çiçeği, pelargonium
ŞARLAVIK: Şelâle
ŞALDIRGAN: Küçük şelâle
ŞARMANMAK: Kolunu sıvamak
ŞALGI: Tırpan
ŞARTLAMAK: Patlamak
ŞAŞINÇ: Sürpriz
ŞENDİ: Zambak
ŞAŞKA: Dama oyunu
ŞENGERÇE: Sığırcık kuşu
ŞAŞKAK: Kene
ŞEPÇEK: Bülbül
ŞAT: Cesâret
ŞEPŞE: Yaban arısı
ŞATLAK: Gök gürültüsü
ŞERGİ: Uğur böceği
ŞATLAMAK: Gök gürlemek
ŞERŞERE: Şelâle
ŞATRA: 1. Altay dama oyunu 2. Çadır
ŞERT: Pulluk, saban
ŞAVDAL: Serpme sunusu, saçılga
ŞERTEMEK: Fiske vurmak
ŞAVDUR: Serpme çubuğu, saçılga âleti
ŞERTENMEK: Yemin etmek [Benzer: Çertenmek]
ŞAVKIN: Gürültü
ŞERTİK: Fiske
ŞAVUR: Fısıltılı konuşma, fiskos
ŞEŞEN: Hatip [Benzer: Sesen, Çeçen]
ŞAVURLAŞMAK: Fısıldaşmak
ŞEŞİK: Çözülmüş
ŞAYAN: 1. Akrep 2. Haylaz [Benzer: Çayan]
ŞEŞİLMEK: 1. Hayret etmek 2. Çözülmek
ŞAYARTI: Lâtife
ŞEŞİNMEK: 1. Soyunmak 2. Elbise çıkartmak
ŞAYIR: 1. Zift 2. Katran [Benzer: Çeyir]
ŞEŞMEK: Çözmek
ŞAYKA: 1. Hizip 2. Parti (siyâsi)
ŞETLEVİK: Fındık [Benzer: Çetlevük]
ŞAYKAMAK: Çalkalamak
ŞETİK: Dağ kedisi
ŞAYMAN: Teçhîzat
ŞEVER: Temiz
ŞAYRAMAK: Ötmek
ŞEVERLEMEK: Temizlemek
ŞEBER: 1. Tasarruf 2. İhtiyat [Benzer: Çeber]
ŞIDAMAK: Tahammül etmek [Benzer: Çıdamak]
ŞEBERÇEK: Çürük
ŞIĞANAK: 1. Boğaz (coğrafya) 2. Körfez 3. Çeşme
ŞEBERLEMEK: Tasarruf etmek [Benzer: Çeberlemek]
ŞIĞARAV: 1. İhrâcat 2. Lokavt, iş durdurma
ŞEDEN: Çit
ŞIĞARMA: 1. İhrâcat 2. İstisnâ
ŞEDENMEK: Çitle çevirmek
ŞIĞIMAK: Pike yapmak, dalmak (uçak)
ŞEKMEN: Ceket [Benzer: Çekmen9
ŞIĞIN: Masraf
ŞELEK: Kova [Benzer: Çelek]
ŞIĞIR: 1. Çıkrık 2. Çark 2. Şiir (Şığırmak > Çığırmak)
ŞELGEME: Elbise düğmesi
ŞIĞIRIK: 1. Çember, halka 2. Mekik
ŞELTEK: Kalbur
ŞIĞISTAN: Şarkiyat
ŞELTEMEK: Elemek
ŞIĞMAK: Doğmak, yükselmek (Güneş, ay)
ŞELÜLGEN: Yağmurcun kuşu
ŞIĞRAK: Oynak
ŞEMİRŞEK: 1. Pirzola 2. Kıkırdak
ŞIRILDAVUK: Bebek çıngırağı
ŞILAK: Merhem
ŞİRİK: Çayır, çimen
ŞILANMAK: 1. Merhem sürünmek 2. Sıvanmak
ŞİRTEK: Halı
ŞILAMAK: 1. Merhem sürmek 2. Sıvamak
ŞİV: Filiz
ŞILAVŞAN: Bağırsak kurdu, tenya
ŞİYE: 1. Vişne 2. Düğüm
ŞILDIR: Şırıltı
ŞİYELENMEK: 1. Düğümlenmek 2. Gerilmek
ŞILDIRAK: Çıngırak
ŞİYEBÖRÜ: Çakal
ŞILGARMAK: Yararlı olmak
ŞİYGİN: Sınır
ŞILKIM: Tâciz
ŞİYMEK: Sınırlandırmak
ŞILLAK: Tekme, çifte
ŞOÇA: Fasulye
ŞILTAĞAN: Kaprisli
ŞOGA: Kireç
ŞILTAK: 1. Bahâne 2. Kapris
ŞOGALAMAK: Badana etmek
ŞILTAKÇI: Kaprisli
ŞOĞUR: Flüt
ŞILTAMAK: 1. Bahâne bulmak 2. Kapris yapmak
ŞOLA: Lakap
ŞILTAV: 1. Bahâne 2. Kapris
ŞOLAMAK: Lakap takmak
ŞINA: Kurt [Benzer: Çına, Çine]
ŞOMA: Şımarık
ŞINAYAK: Fincan [Benzer: Çınayak]
ŞOMALANMAK: Şımarmak
ŞIRGA: Süs eşyâsı
ŞONGUMAK: Pike yapmak, dalmak (uçak)
ŞIRMAVIK: Sarmaşık
ŞONTAY: Torba
ŞIRNAK: Akıntı
ŞORÇUN: Eşek arısı
ŞIRNAMAK: 1. Akmak 2. Şırıldamak (akarsu)
ŞORKA: Şelâle
ŞIVGIN: Filiz
ŞOŞAK: Koni
ŞIYMANAR: Kuyruk
ŞOŞKAN: Toprak solucanı
ŞIYMANMAK: Kuyruk sallamak (at)
ŞOYMAK: Yüksük, dikiş yüzüğü
ŞİDERLEMEK: Kösteklemek
ŞÖKÜR: Diken
ŞİL: Cam
ŞÖLDEMEK: 1. Çölde kalmak 2. Susamak
ŞİLTER: Nakış, oya
ŞÖLEN: Ziyâfet
ŞİLVE: Lapa
ŞÖLMEK: Şişe
ŞİNGEMEK: Sindirmek
ŞÖYMEK: Sündürmek
ŞİR: Emaye
ŞÖYÜLÇEK: Lastik
ŞİRLEMEK: Emaye kaplamak
ŞÖYÜLMEK: 1. Esnemek 2. Sünmek
ŞİRGE: Karyola
ŞUBAR: Efsânevî at [Bayşubar olarak da söylenir]
ŞUĞLAK: Battâniye
ŞÜLEMEK: Yağmurda ıslanmak
ŞUĞUL: İspiyon, gammazlama
ŞÜLEK: Şiir
ŞUĞULÇU: Muhbir, ispiyoncu
ŞÜLEN: Çamurcun kuşu [Benzer: Şulan]
ŞUĞULMAK: Karşılıklı konuşmak
ŞÜNÜK: Çınar ağacı
ŞUĞULGAN: Forum
ŞÜR: Mercan
ŞUĞURGAN: Kar fırtınası, tipi
ŞÜRELE: 1. Masal cini 2. Orman cini [Benzer: Şurala]
ŞULAN: Balıkçıl kuşu [Benzer: Şülen]
ŞÜRGEY: Ham, olgunlaşmamış
ŞULÇURAK: Cıvıltı
ŞÜRLEMEK: Şüphelenmek
ŞULÇURAMAK: Cıvıldamak
ŞÜRLEV: Şüphe
ŞULÇURGAN: Muhabbet kuşu
-T-
ŞULUK: Oyunbozan, mızıkçı ŞULUN: Kutup likeni ŞULMUS: Şeytan ŞUNKAR: Kerkenez kuşu ŞURÇAK: Şakrak kuşu ŞURDAMAK: Damlamak ŞURLAK: Damla ŞURUK: Vida ŞUVLAMAK: Uğuldamak ŞUVMAK: Kıta (şiir) ŞUVŞAMAK: Fısıldamak ŞUVŞAŞMAK: Fısıldaşmak ŞUVULDAMAK: Uğuldamak ŞUYUK: Gürültü ŞUYUKMAK: Gürültü yapmak ŞÜĞÇEN: Filtre ŞÜĞMEK: Filtrelemek ŞÜĞŞEK: 1. Şimşek 2. Elektrik 3. Elektron ŞÜĞÜK: Adâlet ŞÜĞÜR: Filtre ŞÜĞÜRMEK: Filtreden geçirmek
TABA: Ren geyiği TABALAMAK: Îtiraz etmek TABUN: Köy TADAV: Lezzet TADIK: Lezzet TADIZMAK: Gurmelik yapmak TADIZMAN: Gurme TAGALOG: Filipinli TAGALOGÇA: Filipince, Filipino TAGALOGYA: Filipinler TAĞA: Arzu, istek TAĞALAK: Makara TAĞALAMAK: 1. Buluşmak 2. Arzulamak TAĞAM: 1. Hipotez 2. Varsayım TAĞAMAK: 1. Tâkip etmek 2. Varsaymak TAĞAMLAMAK: 1. Hipotez kurmak 2. Varsaymak TAĞAN: Alakarga TAĞANA: 1. Pırasa 2. Tekne TAĞANMAK: Hesap hatası yapmak TAĞAR: 1. Çuval 2. Pelerin 3. Ağırlık ölçüsü (83 kg) TAĞAY: 1. Kıkırdak 2. Krampon
TAĞAYAK: Takke
TALDA: 1. Gölge 2. Tente, gölgelik
TAĞI: Dâhi, bile [Benzer: Takı, Dakı, Dahı]
TALGA: Madalya
TAĞIKMAK: Dağa çıkmak
TALGAM: Ahlak
TAĞRAMAK: Tâmir etmek
TALGAMAK: Aşermek (hâmile)
TAĞTAĞAN: Kumru kuşu
TALGAV: Aşerme (hâmile)
TAHILGA: Tahıl sunusu, tahıl kurbanı
TALIĞÇI: Hırsız
TAKA: 1. Koç 2. Küçük gemi
TALKAN: 1. Sara, epilepsi hastalığı 2. Yulaf unu
TAKAV: Nal [Benzer: Takağ]
TALKIMAK: Ayıplamak
TAKAVÇI: Nalbant [Benzer: Takağçı]
TALKIRMAK: Tipilemek
TAKIL: Kurban
TALKIT: Rehâvet
TAKMAK: Kıta (şiir), dört mısra
TALKITMAK: İş yavaşlatmak
TANILGAN: Meşhur, ünlü
TALMA: Histeri krizi
TAL: Sepetçi söğüdü
TALMAK: 1. Saldırmak 2. Yorulmak 3. Seçmek
TALA: Sahâ, alan
TALPAN: Kene
TALAK: Şarbon hastalığı
TALPINMAK: Kanat çırpmak
TALAMAK: Yağmalamak, talan etmek
TALŞIK: Elyaf
TALAP: Alan ölçü birimi
TALŞIN: Kestâne
TALAS: Oyuh sahâsı
TALTAR: Flurya kuşu
TALASMAK: Müsâbaka yapmak, maç yapmak
TALU: Kürek kemiği
TALAV: 1. Talan 2. Soygun 3. Tetanos hastalığı
TALUÇI: Kürek kemiği falcısı
TALAVÇI: Yağmacı, hârâmi
TALVAR: Hangar
TALAVRAMAK: İltihaplanmak
TAMAĞ: Cehennem [Benzer: Tamuğ]
TALAVUL: Yağmacı
TAMAĞAN: 1. Damga demiri 2. Dağlama aleti
TALAY: 1. Okyanus 2. Deniz tanrısı (mitoloji)
TAMANA: Taşkıran otu
TALAYÇI: Denizci
TAMAŞ: Pençe
TALBAĞA: Kıspet, pehlivan giyiti
TAMÇIRMAK: Damlamak
TALBIMAK: Arzu duymak
TAMDUR: Tandır [Arapça “Tannur” benzeşimi]
TALBUĞA: Yular
TAMINMAK: Yağını çıkarmak
TALCAK: Sara, epilepsi
TAMIŞMAK: Emmek
TALCIKMAK: Sara nöbeti tutmak
TAMIZGAÇ: Damlatma sistemi (sulama)
TALÇIN: Kestâne
TAMIZMAK: Döllemek [Benzer: Tamuzmak]
TAMMAK: 1. Damlamak 2. Sızmak
TANIPLAMAK: Algılamak
TAMTA: Havan, dibek
TANITAÇ: Reklam
TAMTURMAK: 1. Ateş yakmak 2. Tutuşturmak
TANITMAN: Reklamcı
TAMUR: 1. Kök 2. Orjin 2. Tandır
TANIZMAK: Hayret etmek
TAMURGAN: Sık kanayan (özellikle burun)
TANKI: Sigara
TAMURMAK: Kanamak (özellikle burun)
TANKILAMAK: Sigara içmek
TAMZIRMAK: Damlatmak
TANLA: Kerâmet, akıl almaz olay
TAN: Şafak
TANLAMAK: Taaccüp etmek, şaşırmak
TANAK: 1. Fevkalâde 2. Acâyip, tuhaf 2. Horoz
TANLATMAK: Taaccüp ettirmek, şaşırtmak
TANAV: Prova
TANMA: Marka
TANÇAMAK: Bozulmak (yiyecek), kokuşmak
TANMAK: 1. Ferâgat etmek 2. İnkâr etmek
TANALDIRMAK: Göz kamaştırmak
TANSIK: 1. Mûcize 2. Hasret
TANAMAK: Seçmek, ayıklamak
TANSINMAK: Hayret etmek
TANARMAK: Hiddetlenmek
TAPAĞAN: Radar
TANARKAMAK: Şaşırmak
TAPAK: Külah (başlık)
TANÇIL: Kapris
TAPALGAN: Kuşbaşı et
TANÇILMAK: Kapris yapmak
TAPAN: Tarla düzleme kütüğü
TANDAĞIŞ: 1. Talepkar 2. Müşkülpesent
TAPAR: Sanki
TANDAK: Şafak
TAPARAN: Vicdan
TANDAMAK: 1. Göz değmek 2. Seçmek
TAPAVUT: 1. Put 2. Fark
TANDANMAK: Hayret etmek
TAPÇAN: 1. Divan (koltuk) 2. Kanepe 2. Üçayak
TANDAR: Oyun havası, hareketli müzik
TAPDUK: 1. Bulunmuş çocuk 2. Bulunmuş hayvan
TANDAV: 1. Talep 2. Teşhis
TAPIL: Ot yığını
TANDAY: 1. Damak 2. Kare
TAPILLAMAK: Ot yığmak
TANGO: İspanyol dansı (İspanyolca’dan)
TAPINAK: Mâbet
TANI: Teşhis
TAPINÇ: İbâdet
TANILAMAK: Teşhis koymak
TAPINÇUY: İbâdethâne
TANILAN: Bahsi geçen
TAPKUR: 1. Nükte, espri 2. Kurnaz 3. Rehber
TANILGA: 1. Nüfus cüzdanı 2. Diploma
TAPLAK: Muvafakatnâme
TANILMAK: Bahsi geçmek, anılmak
TAPLAŞMAK: Karşılıklı rızâ göstermek
TANIMAL: Meşhur
TAPMACA: Bilmece
TAPMAK: 1. İbâdet etmek 2. Bulmak
TARBAMAK: 1. Dik durmak 2. Tırmıklamak
TAPSAŞAR: Bedâvacı, başkasından geçinen
TARBAZAN: Top (silah) [Benzer: Sarbazan]
TAPŞIRMA: 1. Devir 2. Sipâriş
TARBAZLAMAK: Sihir yapmak
TAPŞIRMAK: 1. Devretmek 2. Sipâriş vermek
TARÇA: Çayır çekirgesi
TAPUĞ: İlâhi (mûsikî)
TARGA: El arabası
TAPULMAK: Bulunmak
TARGAMAK: 1. El arabası kullanmak 2. Dağıtmak
TAPUŞMAK: Buluşmak
TARGUMAK: Şişmanlamak, obezleşmek
TAPUZMAK: Bilmece sormak
TARGUN: Şişman, obez
TAR: Barut
TARIK: 1. Ekin 2. Zirâi bitki
TARADAY: İki tekerlekli araba
TARIKÇI: 1. Irgat 2. Çiftçi
TARAGAY: Kel
TARILGA: Şâman düğmesi (Ay ve Güneş biçimli)
TARAĞAN: Mısır (bitki ve tâne)
TARILMAK: 1. Rencide olmak 2. Darılmak
TARAKAN: Hamam böceği (Rusça’dan)
TARIMAK: Ziraat yapmak
TARAL: Servi kuşu
TARINMAK: Rencîde olmak 2. Darılmak
TARALGA: 1. Toka 2. Kopça 2. Radar
TARINÇAK: Rencîde olmuş 2. Dargın
TARAM: Kiriş (tıp)
TARINGAN: Rencide olmuş 2. Dargın
TARAMAÇ: 1. Ağ sistemi 2. İnternet
TARKALMAK: Kokuşmak
TARAMDAMAK: Kategorize etmek
TARKAMAK: Ayrılmak, dağılmak
TARAMDAV: Kategori
TARKAŞMAK: Ayrılmak (birbirinden)
TARAN: 1. Ziraat, çiftçilik 2. Mısır
TARKAT: 1. Propoganda 2. Yeşilbaş ördek
TARANÇAK: Taramalı tüfek, otomatik tüfek
TARKATMAK: Propaganda yapmak
TARANÇI: 1. Mevsimlik çiftçi 2. Mısırcı
TARKAV: 1. Dalgın 2. Savruk
TARANTA: Fayton, at arabası
TARKAYMAK: Ayrılmak
TARAV: Fasıl, kısım
TARLAK: Nîsan ayı
TARAY: Saten kumaş
TARLAMAK: Gürlemek
TARAYMAK: Küçülmek
TARLAN: 1. Paçalı şâhin kuşu 2. Bal mumu rengi
TARBAÇ: Tırmık
TARLAVUK: Uzun çizgili kavun (Kırkağaç türü)
TARBAĞ: Sihir
TARLIK: 1. Belâ 2. Felâket [Benzer: Darlık]
TARBAĞLAMAK: Sihir yapmak
TARMA: 1. Kendir 2. Büyü
TARBAĞAN: Altay köstebeği
TARMAÇI: 1. Kendir bükücü 2. Büyücü
TARBALGA: 1. Rüzgar gülü 2. Pervâne
TARMAK: 1. Branş 2. Tarım yapmak 3. Pençe
TARMAL: 1. Lüle 2. Perma
TASKACAK: Kör baykuş
TARMAZ: Tarıma elverişsiz arâzi
TASKAMAK: Antrenman yapmak
TARPAN: Yaban atı
TASKATMAK: Antrenman yaptırmak
TARSAN: Şarap
TASMA: Köpek boyunluğu
TARTAY: Galon
TASTAMAK: 1. Atmak, boşaltmak 2. Dışkılamak
TARTAYCI: Galonla su çeken kişi
TASTALMAK: 1. Atılmak, boşaltılmak 2. Dışkılanmak
TARTAYLAMAK: Galonla su çekmek
TASULGA: Virgül
TARTAZ: Kumru kuşu
TAŞATAN: Sapan
TARTILGAN: 1. Ağır 2. Gergin
TAŞAV: Fezeyan, su baskını
TARTINCAK: 1. Utangaç 2. Sebatkar
TAŞAYMAK: Gözden kaybolmak
TARTINMAK: 1. Utanmak 2. Dayanmak 3. Çekmek
TAŞBAĞANA: Sütun
TARTIŞ: İhtilaf
TAŞBASKI: Litografi
TARTMA: 1. Raf 2. İp merdiven
TAŞIKMAK: Taşar gibi olmak
TARTMAK: 1. Terâzide ölçmek 2. Sigara içmek
TAŞIMAL: Portatif
TARTMAY: İp çekme oyunu
TAŞINGA: Sedye
TARTUK: Hediye, armağan
TAŞKA: 1. Fosil 2. İspiyoncu
TARUZ: Çatı katı
TAŞKALAMAK: İspiyonculuk yapmak
TARUZLAMAK: Çatı inşâ etmek
TAŞKAN: Çatı fâresi
TARVUZ: 1. Su kabağı 2. Karpuz
TAŞKAVA: Uzuk kabak
TARYALAMAK: Tohum ekmek
TAŞKIR: 1. Hâriç 2. Sağır
TARYAN: Tohum, tâne
TAŞMAK: Çanta
TARYOL: Patika
TAŞRA: 1. Gayri merkezi 2. Başkent dışı
TASAK: Kısım, bölüm
TAŞUVÇU: Nakliyeci
TASAKLAMAK: Bölümlere ayırmak
TAŞUY: Kâgir, taş binâ
TASALGAN: Kompartıman
TAŞYOL: Şose
TASAMAK: Kaçışmak, sağa sola dağılmak
TAŞYUVAR: Litosfer
TASAR: Plan
TATAR: Atlı postacı
TASARGA: 1. Plan 2. Proje 3. Kânun tasarısı
TATAVUL: 1. Atlı haberci 2. Hendek, siper
TASBAĞA: Kara kaplumbağası
TATIRAN: Hardal
TASINÇ: Mantık
TATIRGA: Deri yaygı
TASKAĞAN: Kurban kesme alanı
TATKANMAK: Lezzet almak
TATMAL: Aperatif
TAVUŞ: Nâra, âvaz
TATMAN: Gurme
TAVUZ: Çizgili karpuz
TAV: 1. Hız, sürat 2. Nem
TAVUZMAK: 1. Bilmece sormak 2. Bitirmek
TAVANA: 1. Sinir otu 2. Zenginlik
TAVZAMAK: Bilmece sormak
TAVAR: Emtia, ticârî mal [Benzer: Davar, Tovar]
TAVZUK: Bilmece
TAVARDAŞ: 1. Maldaş, mal ortağı 2. Yoldaş
TAY: 1. At yavrusu 2. Taylandlı
TAVARSAK: Mal sever, “malzak”
TAYÇA: Tayland dili
TAVARTMAÇ: Koyun çobanı
TAYAK: Değnek, sopa
TAVILMAK: Bulunmak
TAYAKTAĞ: Orion takımyıldızı
TAVINÇ: Sürat, hız
TAYANÇ: Mesnet
TAVIR: Nabız
TAYANGAN: İstinâden
TAVIRGA: Misk geyiği
TAYANIÇ: İltimas, torpil
TAVIŞKAN: Marangoz
TAYAV: Mesnet
TAVIŞMA: Bilmece
TAYAZ: Sığ
TAVGUR: Hikâye [Benzer: Tapkur]
TAYDA: Dede
TAVLAMAK: Hızlandırmak
TAYDIRMAK: 1. Kurban kestirmek 2. Kaydırmak
TAVMAK: 1. Hızlı hareket etmek 2. Tasarruf etmek
TAYGA: Dağlık ve ormanlık bölge
TAVRAK: 1. Hızlı 2. Aceleci
TAYGAK: Kaygan
TAVRAMAK: 1. Acele etmek 2. Telaş etmek
TAYGALAK: 1. Buz hokeyi pisti 2. Buz pateni pisti
TAVRATGAN: 1. Aceleci, acele ettiren 2. Telaşlı
TAYGALAMAK: Kaymak
TAVRATMAK: 1. Acele ettirmek 2. Telaş ettirmek
TAYGALANMAK: Salınmak
TAVSAMAK: Bitap düşmek
TAYGAN: Tazı, av köpeği
TAVSIK: Höyük, tümülüs
TAYGANAK: 1. Kaypak, dönek 2. Patinaj
TAVŞALGAN: Pespâye, pejmürde
TAYGANÇ: 1. Buz pateni 2. Patinaj
TAVŞALMAK: Kırışmak, buruşmak
TAYIĞ: Kurban
TAVŞIRMA: 1. Vazife 2. Havâle
TAYIĞLAMAK: Kurban etmek
TAVŞIRMAK: 1. Radyo yayını yapmak 2. İletmek
TAYIK: 1. Kurbanlık hayvan 2. Kurban tanrısı (mit)
TAVŞURGAÇ: Radyo vericisi
TAYIL: Kurban
TAVUN: Hakem
TAYILGA: Kurban töreni
TAVUR: Şarkı
TAYIMAK: 1. Kurban etmek 2. Sallanmak
TAVURGAN: Uçan sincap, pteromyini
TAYIN: Hazır
TAYINDIK: Tertîbat
TECEMEN: Tüccar
TAYINLAMAK: Hazırlamak
TECEN: Yoğurt tulumu
TAYITMAK: 1. Kurban kestirmek 2. Kaydırmak
TECEV: 1. İkram 2. Borsa oyunu
TAYKILMAK: Yuvarlanmak
TECEY: Ticâret, alışveriş
TAYKONOT: Astronot (Çince’den, “–not” eki Latince)
TECİMÇİ: Tâcir
TAYLANGAÇ: Yünü kırkılmış koyun
TEFE: Fâiz, murâbaha
TAYLANMAK: Soyunmak
TEFECİ: Faizci, banker, murâbahacı
TAYMAK: 1. Kurban etmek 2. Ayağa kalkmak
TEĞEK: 1. Makara 2. Tel köprüsü (çalgı)
TAYMAZ: 1. Kaymaz 2. Halı kaydırmaz
TEĞELEK: Oval, geoid
TAYNA: Nine
TEĞELEMEK: Halka oluşturmak, çember olmak
TAYNAM: Geviş, çiğneme
TEĞENCEK: Kına gecesi
TAYNAMAK: Geviş getirmek, çiğnemek
TEĞENEK: Yaban gülü
TAYPAK: Şapka
TEĞENMEK: Gurbete gitmek
TAYSALMAK: Gerilemek
TEĞERBEĞEN: Öğütme makinesi
TAYZARMAK: Ayağa kalkmak, dikilmek
TEĞERÇEK: 1. Çark 2. Topaç
TAZ: 1. Kel 2. Saçkıran hastalığı
TEĞEREK: Çember, halka
TAZA: Gürbüz
TEĞERLEK: Kız kuşu
TAZAMAY: Tabaka (tütün kutusu)
TEĞERME: Daire
TAZARMAK: Kelleşmek
TEĞET: Mümas
TAZARTMAK: Usturaya vurdurmak
TEĞİRMEK: 1. Çevirmek, döndürmek 2. Toplamak
TAZAYMAK: Hazırolda beklemek
TEĞMİL: Leke
TAZIL: Ağaç kökü
TEĞREBİ: Kilise
TAZKA: Akbaba kuşu
TEĞÜRGE: Banliyö, varoş
TAZKIL: 1. Ağaçsız alan 2. Doruk, zirve
TEKÇE: Raf
TAZKURSAK: Mîde
TEKE: Erkek keçi
TAZLAN: Av köpeği, tazı
TEKELEMEK: 1. Yolsuzluk yapmak 2. Zimmetlemek
TAZRAMAK: Çatırdamak
TEKELEMÜYÜZ: Salyangoz
TEBERMEK: İtelemek
TEKELDEY: Çember
TEBETEY: Takke
TEKET: Zift
TECEM: Ticâret, alışveriş
TEKİN: Prens, şehzâde
TECEMEK: 1. İkram etmek 2. Ticâret yapmak
TEKİŞ: Nihâyet, son
TEKİZ: 1. Düz 2. Atın alnındaki aklık 3. Ahad, tek
TEMEĞÇİN: Deve kuşu
TEKLEÇ: Deniz yengeci
TEMEK: Pencere
TEKŞİ: Eşit
TEMEN: Çuvaldız
TEKŞER: Hesap
TEMENÇE: Toplu iğne
TEKŞERMEK: Hesaplamak
TEMEŞMEK: Taklit etmek
TEKŞİRME: 1. Tahlil, analiz 2. Muayene
TEMİŞ: Sahur
TEKŞİRMEK: 1. Tahlil etmek 2. Muayene etmek
TEMREN: Ok ucu
TEMDEK: Noktalama işâreti
TENÇEK: Pense
TEMDEKTEMEK: İşâret koymak
TENÇMEK: 1. Pense ile sıkmak 2. Isırmak
TELBE: Meczup, deli
TENDEME: Formül, denklem
TELBİÇİK: Telgraf
TENDEV: Formül, denklem
TELÇEKER: Telgraf (Kısmi benzeşimle, Tel: kablo)
TENEÇER: Kız böceği
TELÇEKMEK: Telgraf çekmek (Kısmi benzeşimle)
TENEK: Hava
TELE: Elyaf
TENELGEÇ: Taklacı kuş, dönücü kuş
TELEKEY: 1. Kâinat, âlem 2. Kâinat tanrıçası
TENEŞMEK: 1. Denkleşmek 2. Şaşırmak
TELEM: Zülüf, kâkül
TENG: Pruva (gemicilik)
TELEMEK: 1. Alıştırmak 2. Ehlîleştirmek (hayvan)
TENGE: Jeton
TELENİR: Alüminyum
TENGER: Gökyüzü
TELENMEK: Hayret etmek
TENGEŞ: Akord
TELEY: 1. Kemer 2. Hayli
TENGEŞMEK: Akord etmek (çalgı)
TELGEMEK: Can sıkmak
TENGİK: Ortoepedi
TELGEN: Çaylak kuşu
TENGİKÇİ: Ortopedi doktoru
TELGENMEK: Canı sıkılmak
TENGİŞER: Berâbere (maç)
TELKİN: Karaca (hayvan)
TENGİŞMEK: Berâbere kalmak (maç)
TELMİRMEK: Sağa sola bakınmak
TENGRİ: Tanrı, tek tanrı (çoğulu yoktur)
TELPEK: Kadın şapkası
TENGZE: Pazar tezgahı (Çince’den)
TELSİZ: Funk, kablosuz iletişim aracı
TENGZEÇİ: Pazar satıcısı (Çince’den)
TELTE: Çinko
TENİRGEN: 1. Tanrı’ya inanan 2. Tengriciliğe inanan
TELVİ: Meczup
TENİŞTİRGEÇ: Ekvator
TEM: Evlilik hediyesi
TENİT: Hava
TEMDEK: 1. Mühür 2. Noktalama işâreti
TENİTMEK: 1. Havalanmak 2. Kuşu göğe salmak
TENLEMEK: Denkleştirmek
TERGEM: 1. Araştırma 2. Tasavvur
TENMEK: Havalanmak
TERGEME: 1. Soruşturma
TENİRMEK: Havaya salmak
TERGEMEK: 1. Soruşturmak 2. Hesaplamak
TENREMEK: Uykusuzluktan sersemlemek
TERGEŞ: Soruşturma
TENSELEMEK: Sendelemek
TERGEŞMEK: 1. Soruşturmak 2. Silsile oluşturmak
TEP: Zemin
TERGEV: 1. Bilanço 2. Döküm 3. Mîzan
TEPÇEK: 1. Asfalt silindiri 2. Loğ taşı
TERGEVÇİ: 1. Soruşturmacı 2. Hafiye, dedektif
TEPEĞEN: Jet motoru
TERGİ: 1. Sofra 2. Masa
TEPEK: 1. Nişan oyunu 2. Okçuluk
TERGÜ: Dizi
TEPER: Kuvvet
TERGÜÇÜ: Mürettip
TEPKE: 1. Refleks 2. Mukâvemet
TERİK: Mısır (bitki ve tâne)
TEPKESEL: Refleksif
TERİLGİ: Harman yeri
TEPKİÇ: Mahmuz
TERİLMEK: 1. Kanaat edinmek 2. Kanmak
TEPKİN: Tempo
TERİLTMEK: Kandırmak
TEPKİNŞEK: Tahterevalli [Benzer: Tepkinçek]
TERİM: 1. Eylül ayı 2. Termin
TEPKÜÇ: 1. Patos, harman makinesi 2. Patinaj
TERİNÇEK: Agel, başörtüsü çemberi
TEPME: Mâcun
TERKEK: 1. Bohça 2. Römork
TEPRENİŞ: Sarsıntı, sallantı
TERKEN: Hükümran
TEPRETMEK: Sarsmak, sallamak
TERKEMEK: Kaydetmek
TEPSEMEK: 1. Haset etmek 2. Çiğnemek, ezmek
TERKEV: Kayıt
TEPSEV: Halk oyunu, folklor gösterisi
TERKİN: Acele
TEPSEVÇİ: Halk oyuncusu, folklor göstericisi
TERMEK: 1. Ekmek 2. Tohum saçmak
TEPŞEK: 1. Çay tabağı 2. Bardak altlığı
TERMİLMEK: Arzulamak
TEPŞÜR: Toplu iğne
TERNEV: Oluk
TERBE: Liken
TERPEK: Pide
TERDEK: Penis
TERSEK: Metal
TERDEM: 1. Akraba 2. Hısım
TERSEYGEN: 1. Ters insan 2. Aksi insan
TEREK: 1. Ağaç 2. Kavak ağacı 3. Direk 3. Un helvası
TERSEYMEK: 1. Ters gitmek 2. Aksine olmak
TEREŞMEK: Zahmet çekmek
TERTE: Rod (araba)
TERGE: Araba
TERÜV: Tertip
TERGEÇİ: Arabacı
TERÜVÇÜ: Mürettip
TERZE: Hıristiyan (Farsça’dan)
TEZGİNMEK: Tavaf etmek
TESKERLEMEK: Geri dönmek
TEZİK: Acele
TESKİN: Firâri, kaçak
TEZİKMEK: Acele etmek
TESMEK: Kaçmak
TEZİNLEMEK: Acele etmek
TEŞGİÇ: Kağıt deleceği
TEZİNLEY: Âcil
TEŞİK: Hendek
TEZİTMEK: Acele ettirmek
TEŞİNİV: Striptiz, soyunma
TEZLEMEK: Acele ettirmek
TEŞİNMEK: Striptiz yapmak, soyunmak
TEZLEŞMEK: Hızlanmak
TEŞKERMEK: Aktarmak
TEZLETKEÇ: Hızlandırıcı
TEŞMEK: Soymak
TEZLİK: 1. Frekans 2. Acele
TETEY: Yürümeye başlama (çocuk)
TEZLİKÖLÇER: Frekansmetre
TETEYLEMEK: Yürümeye başlamak (çocuk)
TEZMEK: Acele etmek
TEVEK: Çocuk oyunu
TIÇAVUL: Tarla fâresi
TEVER: Çevrim
TIÇKAN: Fâre
TEVEREK: Çevre
TIĞ: 1. Küme 2. Dikiş şişi
TEVERENMEK: Çevrilmek
TIĞA: Dayı
TEVERMEK: Çevirmek
TIĞILMAK: Müdâhele etmek
TEVGİ: İlk, birinci
TIĞITMAK: Takviye etmek
TEVKE: Mancınık
TIĞIZ: Kesif
TEVKER: Ayna
TIĞIZLIK: 1. İzdiham 2. Kesâfet
TEVLİK: 1. Gün (24 saat) 2. Hîle
TIĞMAK: 1. Tığ ile dikmek 2. Körelmek
TEVRENİŞ: Sarsıntı
TIĞRAK: Postacı
TEVRENGÜÇ: 1. Sarkaç, pandül 2. Sarkaçlı saat
TIĞRAMAK: Posta götürmek
TEVRENMEK: Sarsılmak
TIĞZA: Teyze
TEVŞEMEK: Karışmak, dolaşmak
TIKIR: Akçaağaç
TEVZE: 1. Peşin 2. Hele
TIKIZLAĞAÇ: Conta
TEY: Eş, diğeri
TIKTAMAK: Doldurmak
TEYZİRMEK: Temas etmek
TILDAK: Bahâne
TEZEM: Sıra
TILDAN: Cıvık
TEZGELE: Sedye
TILGI: Hamur
TEZGİNÇ: 1. Tavaf 2. Dönemeç
TILIKMAK: Bahâne bulmak
TIN: 1. Huzur 2. Ruh 3. Can [Benzer: Tin]
TIŞTAN: Tâtil
TINALGAÇ: Ölüm meleği
TIŞTANMAK: Tâtil yapmak
TINALMAK: Rahatlamak [Benzer: Tınanmak]
TIYGI: İnsaf
TINAZ: 1. Balya 2. Saman yığını
TIYGILI: İnsaflı
TINÇ: 1. Müsterih 2. Huzurlu
TIYILAMAK: Men etmek, yasaklamak
TINÇAY: Müreffeh
TIYILGAN: Men edilmiş, yasadışı, illegal
TINÇAYMAK: Müreffeh olmak
TIYILMAK: Men edilmek, yasaklanmak
TINÇI: Hafiye, dedektif
TIYIM: Men, yasak
TINÇLIK: 1. Sulh 2. Îtidal
TIYMAK: Men etmek, yasaklamak
TINDIRMAK: Rahatlatmak
TIYNAK: Mütevâzi, alçak gönüllü
TINI: Ritim
TİGEN: 1. Köknar ağacı 2. Noel ağacı
TINIÇ: Hareke (Kuran-ı Kerim noktalaması)
TİGENEK: Dul avrat otu
TINIK: 1. Can 2. Nefes
TİGEZ: Denk
TINIM: 1. Sükûnet 2. Huzur (içsel)
TİGEZLEÇ: Denklem
TINIMSIZ: 1. Sükûnetsiz 2. Huzursuz
TİGİN: Prens, şehzâde
TINIŞ: 1. Sâkinlik 2. Îtidal
TİGİNÇE: Prenses
TINIŞLANMAK: Sâkinleşmek
TİGİV: Dikişçilik, terzilik
TINKAYMAK: Zıbarmak (argo), ölmek
TİGİVÇİ: Terzi
TINLAMAK: Dinlemek
TİĞİZ: Denk
TINLAVÇI: Dinleyici
TİĞMEK: Eğmek
TINMA: 1. Nefes alma 2. Susma
TİKE: 1. Sarp 2. Cüz, bölüm
TINMAK: 1. Nefes almak 2. Ölmek 3. Susmak
TİKİVCİ: Terzi
TIRAK: İshal, diyare
TİKREMEK: 1. Ses çıkartmak 2. Tıkırdamak
TIRIN: Saman
TİLBEREN: Hyoscyamus otu, delilik otu
TIRINÇI: Saman toplayıcı
TİLBEZEK: Çobanaldatan kuşu (Caprimulginae türü)
TIRMAK: Kazmak
TİLÇEK: Küçük dil
TIRMAN: Sitem
TİLEK: Merkür gezegeni, Utarid
TIRNAKTUTAN: Tırnak makası
TİLEP: Memnûniyetle
TIRNAŞ: Gayret
TİLEV: Arzu, emel
TIRNAVIŞ: Tırmık
TİLEVÜK: Dilenciliği meslek edinmiş kişi
TIRTIR: Triportör, üçtekerli araba
TİLÇİ: 1. Muhâbir 2. Muhbir, ispiyoncu
TİLGE: 1. Parça 2. Dilim
TİRİŞ: Îtina
TİLGELEMEK: 1. Parçalamak 2. Dilimlemek
TİRİŞMEK: 1. Gayret etmek 2. Özenmek
TİLGEN: Çaylak kuşu
TİRKEK: Vagon
TİLİMEK: Kızmak, çıkışmak
TİRKELGEN: İlişik, ilgili
TİLKEV: Konuşma güçlüğü
TİRKEMEK: 1. Takmak 2. Tescil etmek 3. Kaydetmek
TİLMEÇ: Mütercim [Benzer: Tilmeç, Dilmeç]
TİRKEŞ: 1. Su birikintisi 2. Çeltik tarlası
TİLMEŞMEK: Tercüme etmek
TİRKEŞMEK: Su birikmek
TİLMER: Lîsan
TİRKEV: 1. Tescil 2. Kayıt
TİLVİZ: Bekas, su çulluğu
TİRLİK: Mahsul
TİMNEK: Hazırlık
TİRME: 1. Çadır 2. Tente 2. Çit, parmaklık
TİMNEMEK: Hazırlanmak
TİRMEN: El değirmeni
TİN: Ruh [Benzer: Tın]
TİRMEŞMEK: Tırmanmak
TİNÇEMEK: Yatışmak
TİRNEK: Îtina, özen
TİNDEŞ: Ruh eşi (mecazen)
TİRSEK: Arpacık sivilcesi, itdirseği
TİNE: Berâbere
TİŞMEK: Çörek
TİNEMEK: Kıyaslamak
TİŞMEN: Ağaç kurdu
TİNGELE: Tarhana çorbası
TİŞTENKEY: Çakır diken
TİNSEL: Ruhsal
TİTİR: Dişi deve
TİRBETMEK: 1. Sarsmak 2. Silkelemek
TİTRENÇ: Vibrasyon, titreşim
TİRELİK: Ortam
TİTREV: Ton (ses)
TİREMEK: Payandalamak
TİYEK: Tuş, dokunçak, düğme
TİREN: Seviye
TİYEMEK: Yüklemek
TİREŞTİRMEK: Silah çatmak
TİYEN: 1. Kuruş (para) 2. Kazan
TİREVİÇ: Payanda
TİYGİÇ: İşaret çubuğu
TİREYEK: Civar, çevre
TİYİN: 1. Sincap 2. Kuruş (bozuk para)
TİRGEMEK: 1. Küfretmek 2. Azarlamak
TİYİRMEK: İsâbet ettirmek
TİRGENMEK: Küfretmek
TİYİŞ: İsâbet
TİRGEŞMEK: Küfretmek (karşılıklı)
TİYİŞLİ: Âit
TİRGEV: 1. Küfür 2. Hakâret
TİYİŞMEK: Laf atmak, sataşmak
TİRGİZ: Canlı (varlık)
TİYMEK: 1. Değeri olmak 2. İlişmek
TİRGİZMEK: 1. Canlandırmak 2. Ateşi canlandırmak
TİYRE: Mahalle
TİYREVÜŞ: Firkete, çengelli iğne
TOĞBUÇAK: Dikdörtgen
TİZDEV: Diz bağı
TOĞDUK: Toy kuşu
TİZE: Sıra
TOĞDUR: Cadı (9 kat yeraltında yaşar)
TİZENÇ: Bahâne
TOĞGU: Aritmetik, matematik
TİZENMEK: Bahâne etmek
TOĞLAK: Yuvarlak, top
TİZGEN: Firâri
TOĞLAMAK: 1. Piyes oynamak 2. Tiyatro oynamak
TİZGİN: Mısrâ
TOĞLANÇAK: Hesap makinesi
TİZGENÇEK: Şizofreni
TOĞLANMAK: Hesap yapmak
TİZGER: Fren
TOĞLAM: 1. Piyes 2. Tiyatro oyunu 3. Sahne oyunu
TİZGERLEMEK: 1. Fren yapmak 2. Dizginlemek
TOĞNAĞIÇ: Toplu iğne
TİZGERLENMEK: 1. Frenlemek 2. Dizginlenmek
TOĞRAK: Kavak ağacı
TİZGİNDİRMEK: Aklını yetmek
TOĞRAMAÇ: Cacık
TİZİK: Saf, sıra
TOĞULMAG: Şeftâli
TİZİM: 1. Silsile 2. Liste
TOĞUN: Jant
TİZKİRMEK: Kaçırmak
TOĞUNÇAK: Kadın çizmesi
TİZLİK: Hız, sürat
TOĞUNMAK: Çalışmak, iş yapmak
TİZME: 1. Silsile 2. Liste
TOĞUNÇU: İşçi, amele
TİZMEK: Kaçmak
TOĞURÇAK: 1. Gonca 2. Tomurcuk
TOÇULDAY: Şâman postu
TOĞURDA: 1. Cacık 2. Ayran
TOGAN: 1. Rakam 2. Numara
TOĞURTKA: Ağaçkakan kuşu [Benzer: Tomurtka]
TOGALAMAK: 1. Numaralamak 2. Yuvarlamak
TOĞZUN: Zerre
TOGAY: 1. Kavis 2. Vâdi
TOHUÇU: Dokumacı [Benzer: Tokucu, Dokucu]
TOGAYBAŞ: Yay boynuzlu hayvan (keçi, koç vs.)
TOHUNÇ: Hakâret [Benzer: Tokunç, Dokunç]
TOGAYMAK: Rızıklanmak, karnını doyurmak
TOHUNMAK: Hakâret etmek [Benzer: Tokunmak]
TOGUNA: Çadır penceresi, çadır bacası
TOHUNMAZ: Parya, dokunulmazlar (kast sistemi)
TOĞ: 1. Ak dağ keçisi 2. Rakam
TOKAÇ: 1. Çamaşır döveceği 2. Raket
TOĞAN: 1. Set 2. Bent
TOKAL: Kuma, ikinci eş
TOĞANAK: Baraj
TOKAN: İlmek
TOĞALAK: Küre [Benzer: Togalak]
TOKAT: Şamar
TOĞAŞ: İrtical, doğaçlama
TOKAY: 1. Küçük orman 2. Orman tanrısı (mitoloji)
TOĞAŞMAK: İrticâlen söylemek
TOKLANMAK: Beslenmek
TOKMAÇ: Makarna [Benzer: Tukmaç]
TOKUŞKAN: Vuruşkan
TOKMAN: Mart ayı
TOKUŞMAK: Dövüşmek, çarpışmak
TOKNASBAĞA: Kara kaplumbağası
TOKURGA: 1. Dokuma tezgahı 2. Emzik
TOKSAN: 1. Üç aylık süre 2. Üç aylar (İslamiyet’te)
TOKUŞ: Örgü
TOKSARI: Turuncu renk
TOLA: Bol, çok
TOKSAY: Sırt çantası
TOLADAY: Höyük, tümülüs
TOKŞUN: Vahşî
TOLAGAY: Sarık
TOKTA: Sekte, durma
TOLAMIR: Yüzük parmağı
TOKTAĞAN: Durağan
TOLANA: Çakal eriği
TOKTALANMAK: Sâkinleşmek
TOLANMAK: Hatırlamak
TOKTAM: 1. Mütâreke 2. Ateşkes
TOLARÇAK: 1. Poşet 2. Torba
TOKTAMAK: 1. Sekteye uğramak 2. Teskin etmek
TOLAYIM: Topyekün, toptan
TOKTAMAZ: 1. Müebbed 2. Aralıksız
TOLAYSI: Psikolojik rahatsızlık
TOKTAMIŞ: 1. Sâbit 2. Sâkin
TOLAYSIMAK: Psikolojik rahatsızlık geçirmek
TOKTALAMAK: Durdurmak
TOLBUTAY: Hurma ağacı
TOKTAMAL: Durgun
TOLGAK: 1. Karın ağrısı 2. Küpe
TOKTAN: Gelincik (hayvan)
TOLGAMAK: 1. Karnı ağrımak 2. Küpe takmak
TOKTAŞ: Teneffüs, mola
TOLGALMAK: Karın ağrısından kıvranmak
TOKTATMAK: Durdurmak
TOLGAM: 1. Karın ağrısından kıvranma 2. Mantık
TOKTAV: Sekte
TOLGAMIŞ: Çörek
TOKTAVSIZ: Durmadan, aralıksız
TOLGATMA: Doğum sancısı
TOKUÇ: Çörek
TOLGAY: Viraj
TOKULDAK: Ağaçkakan kuşu
TOLGAYLAMAK: Viraj dönmek
TOKULMAK: Dövülmek
TOLKUMAK: 1. Coşkulanmak 2. Dalgalanmak
TOKUM: Kurbanlık hayvan
TOLKUN: 1. Coşku 2. Dalga
TOKUNÇ: Tekstil [Benzer: Dokunç]
TOLKUNMA: 1. Coşma 2. Heyecan 3. Dalgalanma
TOKUNMAK: Kurban kesmek
TOLKUNMAK: 1. Coşmak 2. Dalgalanmak
TOKUR: Aksak, topal
TOLMAÇ: Tercüman [Benzer: Tilmeç, Dilmeç]
TOKURCUN: Satranç
TOLTA: 1. Kabza 2. Sap
TOKUŞ: 1. Çarpışma 2. Örme 3. Emek
TOLU: 1. Dolu (yağış türü) 2. Rüşvet
TOKUŞÇU: 1. Dokumacı 2. Emekçi, işçi
TOLUK: 1. Tamam 2. Köşe
TOLUKDURMAK: Tamamlamak
TONMAY: Margarin, katı yağ
TOLUMAK: 1. Dolu/tolu yağmak 2. Rüşvet vermek
TONUK: Teçhîzat, donanım
TOLUN: Dolunay
TONUKLAMAK: Teçhiz etmek, donatmak
TOM: 1. Cilt (kitap), volüm 2. Kocakarı ilacı
TONULGAN: Meşhur, tanınmış
TOMAĞA: Kuş gözlüğü (gözünü kapatmak için)
TONYAĞ: Margarin, katı yağ
TOMAK: 1. Gülle 2. Cümle, tümce
TONYAK: Kuzey
TOMALAK: Küre, yuvar
TOPA: Kale (satranç)
TOMAR: 1. Rulo 2. Kodeks
TOPANAK: Pislik böceği, bok böceği
TOMAT: Domates (Nahuaca’dan, Aztek dili)
TOPAR: Hizip, fırka
TOMAYAK: Baldırı çıplak
TOPATAR: Top (silah), obüs
TOMBUYAK: Nilüfer çiçeği
TOPKAR: Top (silah), obüs
TOMÇU: Halk hekimi
TOPLAĞ: Câmi
TOMNAMAK: İlaçla tedâvi etmek
TOPLANÇ: Miting
TOMRA: Balalayka (Rus çalgısı)
TOPLANGAN: Celse, oturum
TOMRUŞMAK: Tomurcuklanmak
TOPLAVUK: Toplantı salonu
TOMŞUK: 1. Fil hortumu 2. Burun (hayvan)
TOPRAMAK: Katılaşmak
TOMUR: 1. Nabız 2. Kök
TOPTALUK: Yığınak
TOMURMAK: Tomruk kesmek
TOPURGAN: Yumuşak toprak
TOMURŞAK: Balık ağı
TOR: 1. Balık ağı 2. Kafes 3. Kuyrukluyıldız 4. Tül
TOMURTMAK: Kökünden sökmek
TORAK: 1. Apartman dairesi 2. Kümbet
TON: 1. İç giysi 2. Külot
TORALMAK: 1. Sipere alınmak 2. Kararmak, solmak
TONA: Sihirli ok
TORAMAK: Siper olmak
TONAK: 1. Soygun 2. Bahşiş
TORAMAN: Siper
TONAMAK: 1. Soygun yapmak 2. Bahşiş almak
TORAN: Alacakaranlık
TONAV: 1. Soygun 2. Bahşiş
TORAP: 1. Kavşak 2. Dörtyol
TONAZAK: Palto
TORAY: Domuz yavrusu
TONGA: Pars
TORBAS: Frenk üzümü
TONGUÇ: İlk evlat
TORÇUK: Bülbül
TONGURAK: Sustalı bıçak
TORDAN: Gerdan
TONKU: Hörgüç
TORGA: 1. Cezâ 2. Tekstil 3. Ağaçkakan kuşu
TONMAR: Islıklı ok
TORGAK: Rulo, tomar
TORGAMAK: Cezâlandırmak
TOVÇUMAK: Veciz söz söylemek
TORGANUYU: 1. Hapishâne 2. Kumarhâne
TOVŞUR: Gitar
TORGU: İpek
TOVŞURÇU: Gitarist
TORLAĞAN: Keklik
TOVULGA: Mihver
TORLAK: 1. Derviş 2. Acemî 3. Şalvar
TOY: 1. Şenlik 2. Acemî 3. Toy kuşu
TORLAMAK: 1. Ötmek, cıvıldamak 2. Örmek
TOYÇUK: Parti (eğlence)
TORMA: Turp
TOYDU: 1. Dünya 2. Tavus kuşu
TORMUŞ: Ömür, hayat
TOYDUR: Paytak yürüyüş
TORSAMAK: Surat asmak, somurtmak
TOYDURMAK: Paytak yürümek
TORSLAK: Mürver ağacı
TOYGAR: Tarla kuşu
TORSPAK: Nasır
TOYGUZMAK: Bıktırmak, bezdirmek
TORSUK: 1. Nasır 2. Porsuk 3. Matara 4. İnat
TOYLAK: Acemî
TORSUMAK: Nasırlaşmak
TOYLAMAK: 1. Şenlik yapmak 2. Ziyâfet vermek
TORSUKMAK: İnatlaşmak
TOYLAŞ: Şölen
TORULGA: Kumru kuşu
TOYLAŞMAK: Şölen vermek
TORUM: Deve yavrusu
TOYRAMAK: 1. Çevirmek 2. Döndürmek
TORUMAK: 1. Direnmek 2. İkâmet etmek
TOYRUK: Çember
TORUMTAY: Bozdoğan kuşu
TOYRULGA: 1. Çembere alma 2. Muhasara
TOS: 1. Kaplumbağa kabuğu 2. Ağaç kabuğu
TOYUĞAN: Horoz
TOSAK: Bent
TOYUK: Orman tavuğu
TOSALGA: 1. Bariyer 2. Güvenlik duvarı
TOYUN: 1. Şâman 2. Efendi 3. Budist keşiş
TOSALMAK: 1. Mâni olmak 2. Engellenmek
TOYUSAN: Duyarlı
TOSKAL: 1. Baraj 2. Bent
TOZAĞAN: Akağaç
TOSMA: Mânia, engel
TOZAK: 1. Cehennem 2. Komplo
TOSMAK: Mâni olmak, engellemek
TOZANAK: Polen
TOŞKAN: Ankara tavşanı
TOZARGA: Akkavak ağacı
TOTAR: Papağan (Moğolca’dan)
TOZGAK: Kamış
TOTUĞAN: Papağan (Arapça “Tuti”, benzeşimle)
TOZULMAK: Darmadağın olmak
TOTUR: Nîsan ayı
TÖBE: 1. Çeyrek 2. Tümülüs
TOVAR: Emtia, ticâri mal (Rusça değildir)
TÖBEK: 1. Testis, erkek yumurtalığı 2. Diyar
TOVÇU: Vecize
TÖBELMEK: 1. Tepe gibi yığılmak 2. Yönelmek
TÖBEMEK: Nişan almak, hedeflemek
TÖNKEMEK: 1. Referans göstermek 2. Alıntı yapmak
TÖBET: Erkek köpek
TÖNKERİŞ: İhtilal
TÖBETEY: Takke, başlık
TÖNKERMEK: 1. İhtilal yapmak 2. Dönüştürmek
TÖÇE: Tuzsuz
TÖNÜLMEK: Vazgeçmek
TÖÇELEK: Tuzsuz
TÖNÜŞMEK: Ters bakmak, sert bakmak
TÖGEL: Dakik, zamanında iş yapan
TÖPÇEMEK: Araştırmak
TÖĞEN: Dağlama, ateşle yakma
TÖPÇÜK: İzmarit, sigara artığı
TÖĞNEMEK: Dağlamak, ateşle yakmak
TÖPTEN: 1. Tepeden 2. Kökten, tümden
TÖĞREK: Halka, çember
TÖR: 1. Sedir (koltuk) 2. Divan (koltuk)
TÖK: Puşt
TÖRÇEĞE: Şömine demiri
TÖKTE: Kargı
TÖRÇEK: Şarjör
TÖLE: 1. Borç 2. Kümes
TÖRE: Gelenek hukuku (Örneğin İngiltere’deki gibi)
TÖLEÇ: Mahzen
TÖREGEN: Akrabâ
TÖLEK: 1. Îfa 2. Borç ödeme 3. Sâkin
TÖREK: Kaşar peyniri
TÖLENMEK: 1. Sâkinleşmek 2. Rahatlamak
TÖREL: Geleneksel
TÖLEM: Borç
TÖRELDEMEK: 1. Doğurmak 2. Yaratmak
TÖLEMEK: 1. Îfa etmek 2. Ödemek 3. Döllemek
TÖRELEMEK: Müzâkere etmek
TÖLEV: 1. Îfa etme 2. Ödeme
TÖRELEV: Müzâkere
TÖLGE: 1. Nem ölçer 2. Fal
TÖRELMEK: 1. Yaratılmak 2. Ortaya çıkmak
TÖLGEÇİ: Falcı
TÖRENEK: Hukuk
TÖLGELEMEK: Fal açmak
TÖRETİLİŞ: Yaratılış
TÖM: 1. Yuvarlak 2. Yuvarlak masa
TÖRGEÇ: Sarma âleti
TÖMEK: 1. Komite 2. Konsey
TÖRGEK: Rulo
TÖMÜGE: 1. Gürz, topuz 2. Adâlet simgesi
TÖRKEM: 1. Grup 2. Câmia
TÖNEÇ: Toplu iğne
TÖRPÜMEK: Törpülemek
TÖNERÇEK: Çark
TÖRKÜN: Menşe, orijin
TÖNEREVÜK: Deve elması bitkisi
TÖRKÜNMEK: Akrabâ ziyâreti yapmak
TÖNERMEK: 1. Dönmek 2. Yuvarlanmak
TÖRME: 1. Zindan 2. Cezâevi 2. Dürüm
TÖNERTGE: Rulet oyunu ve âleti
TÖRTÇE: Dörtlü (İskambilde aynı kağıdın dört eşi)
TÖNEŞ: Kütük, tomruk
TÖRTENMEK: Istavroz çıkarmak, haç işâreti yapmak
TÖNKEK: Felçli
TÖRTKELEMEK: İtelemek
TÖRTKÜL: Kare
TÖZTELMEK: Temeli atılmak
TÖRÜK: 1. Meşâle 2. El lambası
TÖZTEMEK: Temel atmak
TÖRÜL: 1. Doğuş 2. Genesis, yaratılış
TÖZTEP: Koruyucu melek
TÖRÜLGEN: 1. Doğum 2. Genesis, yaratılış
TÖZÜK: Mâmur
TÖRÜMEK: Yaratılmak
TÖZÜM: Hoşgörü, tolerans
TÖRÜTMEK: Yaratmak
TÖZÜMLÜ: Hoşgörülü
TÖŞ: Örs
TÖZÜMEK: Katlanmak, hoşgörmek
TÖŞBEV: Kolan, at kemeri
TUBULGA: Aşık kemiği
TÖŞEK: Yatak
TUÇAK: Hastalık nöbeti
TÖŞLEMEK: Çekiçlemek
TUDAN: Sıtma, malerya
TÖŞTÜK: 1. Ağaç gövdesi 2. Peştamal
TUDANAK: Sıtma sivrisineği, anofel
TÖTEÇ: Tütsü mantarı
TUDUNÇAK: El çantası
TÖVEN: Pes (ses)
TUGUY: Bisiklet
TÖVEREK: Küre
TUGUYRAMAK: Bisiklet sürmek
TÖVŞÜK: Nefes darlığı
TUĞAN: Akraba
TÖVŞÜMEK: Nefesi daralmak
TUĞANDAŞ: Akraba
TÖYERLEMEK: Düğümlemek
TUĞANLAR: Akrabalar
TÖYGEÇ: Havan tokmağı
TUĞANMAK: Doğmak
TÖYGELEMEK: Dövmek, dayak atmak
TUĞARMAK: Koşumdan çıkarmak (atçılık)
TÖYLEK: Zar (anatomi)
TUĞBAY: Tuğgeneral
TÖYNEMEK: Düğümlemek
TUĞLAMAK: 1. Çırpmak 2. Set çekme 3. Engellemek
TÖYÜNÇEK: 1. Bohça 2. Çıkın [Benzer: Töyençek]
TUĞMA: Fıtrî, doğuştan
TÖZ: 1. Totem 2. Cevher 3. Temel
TUĞMAK: İçine doğmak
TÖZEK: Temel
TUĞMAZ: Kısır (çocuğu olmayan)
TÖZELİŞ: Tesis
TUĞRUK: Daire
TÖZEMEK: Tesis etmek
TUĞRUL: Anka kuşu, simurg, feniks
TÖZETME: Islah
TUĞSAK: Dul
TÖZEYMEK: Dikilmek
TUĞUÇ: İlk çocuk
TÖZMEK: 1. Kurmak 2. Tahammül etmek
TUĞUL: Destan, epik şiir
TÖZMEZ: Tahammülsüz
TUĞULAMAK: 1. Destan okumak 2. Engel olmak
TÖZTEK: Asıl, esas
TUĞULANMAK: 1. Tefekkür etmek 2. Yoga yapmak
TUĞULÇU: Destan okuyucu
TUMAĞI: Nezle, grip
TUĞULGA: Kalay
TUMAK: 1. Örtmek 2. Kadın şapkası 3. Boynuzsuz
TUĞULMAK: Doğmak
TUMALAMAK: İşkence yapmak
TUĞULUŞ: Tevellüt, doğum
TUMAR: Muska
TUĞUM: 1. Nâne 2. Kurbanlık hayvan 2. Jant
TUMAV: Nezle, grip
TUĞUNMAK: Başı dönmek
TUMGA: Yaban keçisi
TUĞUR: Kabarcık
TUMLUMAK: Ayaz çıkmak, soğumak
TUĞUŞ: Mevlüd (edebiyat)
TUMLUTMAK: Soğutmak
TUĞUŞKAN: Kardeş
TUMMAK: Dalmak
TUĞUT: 1. Tevellüt 2. Doğum târihi
TUMŞALAMAK: Sarmak, kaplamak
TUĞUZ: 1. Dev 2. İri
TUMŞUĞAN: Gergedan
TUĞZAK: 1. Hakan atı, kral bineği 2. Tuğ taşıyan
TUMŞUK: Burun (hayvanda)
TUKRAN: Ağaçkakan kuşu
TUMURÇU: İzci, yavrukurt
TUKUM: 1. Sülâle 2. Aşîret 3. Aile
TUN: 1. Kapalı hava, loşluk 2. Kürk
TUL: Savaş atı
TUNAK: Soluk, mat
TULA: Çimenlik, çayır
TUNAMAK: Kürkünü yüzmek (hayvan)
TULAN: Mart ayı [Benzer: Tulağan]
TUNCUKMAK: Nefesi daralmak
TULAY: Yabâni tavşan
TUNÇUK: 1. Körfez 2. Nefes darlığı
TULAYRA: Gut hastalığı
TUNÇUKMAK: 1. Kaygılanmak 2. İçeri kapanmak
TULBAĞAN: Balık yavrusu
TUNDOĞAR: Arefe günü
TULÇUMAK: Cebretmek, zor kullanmak
TUNDURA: Yarı yeşil bitki örtüsü (Fince’den)
TULGA: Miğfer
TUNDURMAK: Şeffaflaştırmak
TULGAMAK: 1. Kaplamak 2. Şaha kalkmak (at)
TUNG: Yağ ağacı (Çince’den)
TULGAN: 1. Sac ayağı 2. Dolunay 3. Komple
TUNGAK: 1. Ötümsüz harf 2. Panteon, tanrı topluluğu
TULKU: Silindir
TUNGAMAK: Îlan etmek
TULKUK: Tulum
TUNGAVUZ: Îlan
TULPAR: Uçan at, pegasus
TUNGAN: Sonradan Müslüman olan
TULUK: Matara
TUNGUYUK: Uçurum
TULUN: 1. Yanak 2. Avurt 2. İkili saç örgüsü
TUNMA: 1. Tortu, çökelti 2. Küçük kardeş
TUM: 1. Ayaz 2. Cangıl, yağmur ormanı
TUNMAK: 1. Çökmek 2. Loşlaşmak 3. Sağırlaşmak
TUMAÇ: Sahtiyan, maroken
TUNUK: 1. Duru 2. Şeffaf 3. Sağır
TUPAK: Küt, kısa
TURPAY: Kaba
TUPALAK: Küre
TURSAYMAK: 1. Dudak bükmek 2. Öfkelenmek
TUPAZLANMAK: Körelmek, kesmez olmak
TURSUK: Testi
TUPMAK: Delmek
TURSUNMAK: Tenezzül etmek
TUPUL: Yaş kavak ağacı
TURTUK: 1. Mütereddit 2. Kararsız
TUPULGAN: Delici
TURTUKMAK: 1. Tereddüt etmek 2. Kararsız kalmak
TUPULMAK: Delinmek
TURUĞ: Dilek ağacı
TURA: 1. Tanrı 2. Sevgi 3. Mantık 4. Şehir
TURUK: 1. İri 2. Uzunluk ölçüsü birimi (100 cm)
TURAÇ: Çil kuşu
TURUKTU: Dâima
TURAĞAN: Peskutan, kesik yoğurt
TURUM: İnsan boyu
TURAK: 1. Ayı kulağı bitkisi 2. İskambil oyunu
TURUMLAMAK: İnsan boyu ile ölçmek
TURAMAK: Arzulamak
TURUŞTUK: Sebat
TURAN: Efsânevî ülke
TURUZ: İsyan
TURARLIK: Liyâkat, lâyık olma
TURUZMAK: İsyan etmek
TURASINDA: Hakkında
TUSA: Fayda, menfaat
TURAY: Toynaklı hayvan
TUSALAK: Yardım
TURAYMAK: 1. Dik durmak 2. Doğru olmak
TUSALAMÇI: 1. Yardımcı 2. Asistan
TURGAY: Serçe kuşu
TUSALAMAK: Faydalandırmak
TURGU: 1. Sekte, kesinti 2. Çobanaldatan kuşu
TUSALANMAK: Faydalanmak
TURGUMAK: Sekteye uğramak
TUSPAL: Kinâye
TURGURMAK: Sekteye uğratmak
TUSTAĞAN: Tepsi, sini
TURGUZ: Sistem
TUSU: Menfaat, fayda
TURGUZÇU: Sistem kurucu
TUSUKMAK: Fayda görmek, menfaat sağlamak
TURGUZMAK: 1. Sistem kurmak 2. Oluşturmak
TUŞ: 1. Denk 2. Rastlantı 3. Yön
TURKU: 1. Kızak 2. Avlu, ön bahçe
TUŞAK: Köstek [Benzer: Duşak]
TURKUNMAK: Edepli davranmak
TUŞAL: 1. Rastlantı, tesâdüf 2. İsâbet
TURLAK: 1. Ekin kargası 2. İkâmetgah
TUŞALMAK: 1. Dolaşmak 2. Kösteklemek
TURMAÇ: Şal, atkı
TUŞALDAMAK: 1. Rastlamak 2. Karşılaşmak
TURMAN: Koşum takımı (atçılık)
TUŞALGA: Rastlantı, tesâdüf
TURMUZ: Hıyar, salatalık (bitki)
TUŞALTMAK: 1. Nişan almak 2. Yönlendirmek
TURPAN: Pekin ördeği
TUŞAMAK: 1. Pranga vurmak 2. Kapan 3. Rastlamak
TUŞANMAK: 1. Dolaşmak 2. Kösteklemek
TUTURMA: Dürüm
TUŞATMAK: 1. Rast getirmek 2. Karşılaştırmak
TUTURUK: Çıra
TUŞAV: 1. Köstek, pranga 2. Zincir
TUTUZMAK: Emretmek
TUŞGUL: Nişancı, hedefleyen
TUVARMAK: Havale etmek
TUŞGULLAMAK: Nişan almak, hedeflemek
TUVGAN: 1. Tevellüt 2. Mevlüd
TUŞLAMAK: 1. Rastlamak 2. Nişan almak 3. Yönelmek TUVGANUYU: Doğumevi TUŞLANMAK: Rast gelmek, tesâdüf etmek
TUYA: Mazı ağacı
TUŞLANTI: Rastlantı, tesâdüf
TUYAK: Hayvan tırnağı
TUŞMAK: 1. Rastlamak 2. Karşılaşmak
TUYAĞAN: Nur, aydınlık
TUŞUŞMA: Müsâbaka, maç
TUYANA: Sansasyon
TUT: Pas, oksitlenme
TUYAR: 1. Medyumluk 2. Kötü ruh
TUTAĞAN: Yakalayıcı (hayvan, köpek, kuş)
TUYARMAN: Medyum
TUTAK: Sap, kulp
TUYGUN: 1. Hârika, şahâne 2. Beyaz atmaca kuşu
TUTALGA: 1. Kabza 2. Sebep
TUYLAMAK: Şahlanmak, ayaküstüne kalkmak (at)
TUTAMAK: 1. Direksiyon 2. Gidon
TUYRAL: Âdi kavak, pic kavak ağacı
TUTAMAL: Meslek
TUYSU: His
TUTAR: 1. Meblağ 2. Hazîran ayı
TUYUMAK: 1. Bezmek, yılmak 2. Şorulmak
TUTARGA: Hastalık nöbeti
TUYUĞ: Rubâi (edebiyat)
TUTARIK: Sara, epilepsi hastalığı
TUYUK: Hapishâne
TUTAŞ: Evlilik teklifi
TUYUKTAMAK: Hapsetmek
TUTAY: Kabza
TUYUKTANMAK: Hapsolmak
TUTÇAK: Sap
TUYZURMAK: Emzirmek
TUTGAÇ: Kabza
TUZAMAK: 1. Tuzlamak 2. Tuzak kurmak
TUTKA: 1. Sap 2. Kabza 2. Dümen
TUZARGA: Kepçe
TUTMAÇ: 1. Makarna, 2. Erişte
TUZDURMAK: Harap etmek
TUTSAK: Esir
TUZGAN: Harap
TUTUK: 1. Sihir 2. Pas, oksitlenme
TUZGU: Hayır aşı/yemeği
TUTUKMAK: 1. Büyülenmek 2. Paslanmak
TUZGULAMAK: Hayır aşı/yemeği dağıtmak
TUTUN: Hapishâne, cezâevi
TUZGUN: Hayır aşı (dağıtılan yemek)
TUTUNÇ: İktisat, ekonomi
TUZLANGAN: Salamura
TUTURGAN: Pirinç (bitki ve tâne)
TÜBE: Zirve
TÜBEK: Yarımada
TÜLKÜNEK: Telli turna kuşu
TÜBEN: 1. Alçak, aşağı 2. Zemin
TÜLKÜR: Anahtar
TÜDEŞ: Aynı renkte olan
TÜLKÜRÇÜ: Anahtarcı
TÜDET: Hüthüt kuşu
TÜLÜK: Tüyleri dökülmüş
TÜĞEÇ: Maske
TÜMEL: Teçhîzat
TÜĞEREK: Daire
TÜMEN: Onbin
TÜĞMEK: 1. Maskelemek 2. Örtmek
TÜMENBAŞI: Onbin kişi komutanı (askerî rütbe)
TÜĞRE: Şâmana yardımcı olan ruh
TÜMRÜK: Tef (çalgı)
TÜĞSÜN: Kördüğüm
TÜMSE: 1. Minber 2. Kürsü
TÜĞÜK: Târih
TÜNDER: Peri (Macarca’dan)
TÜĞÜKCÜ: Târihçi
TÜNDERMEK: Döndürmek
TÜĞÜLGEN: Düğümü çözülebilir
TÜNDÜK: 1.Çadır penceresi 2. Çadır bacası 2. Kuzey
TÜĞÜLMEK: Düğümü çözülmek
TÜNDÜZ: Gece, akşam
TÜĞÜN: 1. Düğüm 2. Düğün
TÜNEK: Konma çubuğu (kuş, tavuk)
TÜĞÜR: 1. Tahıl tanesi 2. Davul
TÜNEMEK: 1. Gecelemek 2. Dala konmak (kuş)
TÜĞÜRÇEK: Granül
TÜNERİK: Hücre, zindan
TÜK: Kıl, tüy
TÜNERMEK: Uzaktan görünmek
TÜKEK: Halka
TÜNGEREK: Daire
TÜKEL: Tamamen
TÜNGÜR: 1. Davul 2. Tef
TÜKEMEK: Bitirmek
TÜNKE: Enerji
TÜKEN: 1. Sırık 2. Lahza, an
TÜNKER: Davul
TÜKENEK: Etyaran hastalığı, dolama hastalığı
TÜNKERMEK: 1. Devirmek 2. Davul çalmak
TÜKNEMEK: Ateşle dağlamak
TÜNKÜR: Melek
TÜKÜZ: Atın alnındaki aklık
TÜNŞÜ: Şamdan
TÜLBER: Tarla kuşu
TÜNÜK: 1. Baca 2. Nâzik
TÜLEK: Tüy döken hayvan
TÜNÜLGEN: Pesimist
TÜLEN: Küstah
TÜNÜLMEK: Ümidini yitirmek
TÜLENGE: Zirve, doruk
TÜNÜŞMEK: İtaat etmek
TÜLEMEK: 1. Tüy dökmek 2. Uykusuz kalmak
TÜP: Cilt, kaplama (kitap)
TÜLENMEK: Küstahlık etmek
TÜPERMEK: Altını üstüne getirmek
TÜLEZ: Zirve, doruk (ağaç)
TÜPKERMEK: Kökenini araştırmak
TÜPLEMEK: Ciltlemek, kaplamak
TÜRTKÜN: Domuz
TÜPSE: Saksı
TÜRTÜ: Sarıçalı
TÜPTEV: Mizanpaj
TÜRÜK: 1. Sütun 2. Makara 3. Ümmî, okuyamayan
TÜRÇE: Çabuk
TÜRÜKLEMEK: 1. Makara sarmak 2. Birinci olmak
TÜRÇEMEK: 1. Acele etmek 2. Başlamak
TÜS: Renk
TÜRE: Adâlet
TÜSMEK: İçeri girmek
TÜREBEY: Feodal, derebey
TÜŞEK: Minder
TÜREGEY: Melez, hibrit
TÜŞEM: Tavan, tavanarası
TÜREV: Müştak, türetme
TÜŞEMEK: 1. Tahmin etmek 2. Rüyâ görmek
TÜRGE: Misâfir odası
TÜŞER: Pay, hisse
TÜRGEK: 1. Bohça 2. Makara
TÜŞEV: 1. Bağ 2. Formül
TÜRGEKLEMEK: 1. Bohçalamak 2. Makara çevirmek
TÜŞGELMEK: Tesâdüf etmek
TÜRGEMEK: Acele etmek
TÜŞİMEL: Rüyâ tabircisi
TÜRGELEMEK: Acele ettirmek
TÜŞMEK: Kâr etmek, kazanmak
TÜRGEN: Acele
TÜŞÜM: Kâr, kazanç
TÜRGENE: Vites
TÜŞÜMLÜ: Kârlı, kazançlı
TÜRGENMEK: 1. Vites değiştirmek 2. Acele etmek
TÜŞÜMSÜZ: Kârsız, kazançsız
TÜRGÜÇ: Makara
TÜŞTÜK: 1. Güney 2. Öğle vakti
TÜREM: Kural
TÜŞÜNDÜRÜ: Şerh, açıklama
TÜREMÇİ: 1. Kural koyucu 2. Kânun koyucu
TÜŞÜNÜK: Düşünce
TÜREMTEY: Mevzuat, kurallar toplamı
TÜŞÜRGÜN: Kitre ağacı
TÜREZ: Saban, pulluk
TÜTEK: 1. Baca 2. Nefes darlığı
TÜRKEM: Familya (biyoloji)
TÜVELEV: Hortum (rüzgar)
TÜRKÜN: Muhtelif
TÜYEN: Şelâle
TÜRLENMEK: Çeşitlenmek
TÜYNEK: Yer elması
TÜRME: Hapishâne (Rusça’dan, köken net değil)
TÜYREĞÜÇ: Toplu iğne
TÜRMEK: 1. Kadınbudu köfte 2. Makara
TÜYÜMŞEK: 1. Düğüm 2. Lenf düğümü
TÜRMEZE: 1. Bobin 2. Türbin
TÜYÜNÇEK: 1. Düğüm 2. Lenf düğümü
TÜRSELEMEK: Sûret çıkarmak
TÜYÜNDÜ: Cenin
TÜRSEN: Sûret
TÜYÜNMEK: 1. Düğümlenmek 2. Karın ağrısı
TÜRSÜN: Havyar, balık yumurtası
TÜZEK: 1. Kural 2. Kutu
TÜZELGE: Kânunnâme
UÇKUL: Balık kepezi
TÜZELİŞ: Nizam
UÇKUN: 1. Heyelan 2. Kıvılcım
TÜZEMEK: Kânun yapmak, taknin etmek
UÇLAĞIÇ: Kalemtraş
TÜZERMEK: Düzene girmek
UÇLAN: Kaya kertenkelesi
TÜZETİCİ: 1. Musahhih 2. Tâmirci
UÇMAĞ: Cennet
TÜZETİŞ: 1. Tashih 2. Tâmirat
UÇMAN: Pilot
TÜZETMEK: 1. Tashih etmek 2. Tâmir etmek
UÇAVUL: Savaş pilotu
TÜZEVÇİ: Editör
UÇRAMAK: Rastlamak
TÜZGE: Hukuk [Benzer: Tüze]
UÇRAŞ: Randevu
TÜZMEK: 1. Hukuk yapmak 2. Düzeni sağlamak
UÇRAŞMAK: Randevulaşmak
TÜZMEN: Hukukçu [Benzer: Tüzemen]
UÇUKMAK: Sonuna varmak
TÜZÜK: Nizamnâme
UÇUN: Fobi
TÜZÜLGEN: 1. Müteşekkil 2. Sistemli
UÇUNMAK: 1. Fobisi olmak 2. Korkmak
TÜZÜM: 1. Teşekkül 2. Sistem 2. Mahsül
UÇUT: Sarp
TÜZÜN: Âdil, adâletli
UD: Sığır
TÜZÜNÇ: Hukuk
UDAM: İrs, genetik
-U-
UDAMAK: Yavaş davranmak
UBAY: 1. Şuur 2. Dikkat UBAYRAMAK: Dikkatini vermek UBUR: Vampir, kan emici yaratık UCA: 1. Kıç (gemi) 2. Yüce UCADAĞ: Yüksek dağ UCALAN: 1. Terfî 2. Yükselme UCALANMAK: 1. Terfî etmek 2. Yükselmek UCALMA: 1. Terfî 2. Yükselme UCALMAK: 1. Terfî etmek 2. Yükselmek UÇAĞAN: Uçucu canlı UÇAR: 1. Haber 2. Haberci tanrısı (mitoloji) UÇBAY: Eyâlet vâlisi UÇKAÇ: Planör UÇKAR: Kenar
UDAN: İzolatör UDKALAMAK: Şâman âyini yapmak UDAV: Boa yılanı UDAYI: Devamlı, sürekli UDÇUMAN: Sığır çobanı UDULAMAK: Tahrik etmek UDUNMAK: Sönmek UDUR: Karşı UDURLAMA: Karşılama UDURMAK: 1. Karşısına geçmek 2. Seçip ayırmak UDUŞ: Piyango ikrâmiyesi UDUTKU: Maya, ferment UDUTUM: Hipnoz UDUTMA: 1. Hipnotizma 2. Mayalama
UDUTMAK: 1. Hipnotize etmek 2. Mayalamak
UKA: 1. Zekâ 2. İrfan 3. Küçük erkek kardeş
UDUZ: 1. Kumar 2. Hipnotizma
UKAĞAN: Zekâ
UDUZAN: 1. Yenilen 2. Kumarda yenilen
UKALI: Zekî
UDUZMAK: 1. Yenilmek 2. Kumarda yenilmek
UKALAĞAN: Demogog (Arapça “Ukalâ” ile ilgisiz)
UĞ: Pantolon
UKALAMAK: Akıllıca konuşmak
UĞAK: Dulavrat otu
UKAR: Beyaz Leylek
UĞRAK: İstasyon
UKAZ: İrfan
UĞRAŞ: 1. Hobi 2. Meslek
UKMAK: 1. Anlamak 2. İtaat etmek
UĞRU: Eşkiyâ, şâki, haydut
UKMAŞKAN: Pıhtı
UĞRUKMAK: 1. Eşkiyâya rastlamak 2. Yönelmek
UKMUŞ: 1. Kerâmet 2. Hârika
UĞRULAMAK: Hırsızlık yapmak
UKMUŞTAY: Fevkalâde
UĞU: Baykuş
UKRAK: İlk süt
UĞUM: Günah çıkarma (Hristiyanlarda)
UKSAĞA: Asâlet
UĞUMAK: Günah çıkarmak (Hristiyanlarda)
UKSAĞAN: 1. Asilzâde 2. Aristokrat
UĞUL: Oğul, evlat
UKSATAY: Asil sülâle
UĞULÇA: 1. Kız evlat 2. Kum fırtınası
UKSAS: Emsal
UĞULMAK: 1. Haber almak 2. Rengi solmak
UKŞAĞAN: Emsal
UĞULTAY: Dağlık bölge
UKŞAMAK: Emsal olmak [Benzer: Uksamak]
UĞULZAMAK: 1. Karışmak 2. Kavuşmak
UKTUK: Irk, soy
UĞULZAR: Kavşak
UKTURMAK: 1. Ezberletmek 2. Anlamasını sağlamak
UĞUNÇ: Histeri krizi
UKULMAK: Anlaşılmak
UĞUNMAK: Histeri krizi geçirmek
UKUM: 1. Mefhum, 2. Fikir
UĞUŞ: Zekâ
UKURDAŞ: Paralel
UĞUŞMAK: Açıklamak
UL: Oğul, erkek evlat
UĞUT: Ekşitilmiş buğday içeceği
ULAĞAN: 1. Postacı 2. Frenk üzümü 3. Kızıl renk
UĞUZ: 1. Zekî 2. Bilgili [Benzer: Oğuz]
ULAK: 1. Kurye 2. Postacı 2. Kısrak
UĞUZMAK: 1. Zekîce konuşmak 2. Haber vermek
ULALMAK: Büyümek
UĞZAMAK: 1. Pres yapmak 2. Sıkıştırmak
ULAM: 1. Nakliye 2. Çalınıtı (hayvan, araç)
UĞZALMAK: 1. Pres yaptırmak 2. Sıkıştırmak
ULAMA: Tren
UJ: Karayılan (köken belirsiz)
ULAMÇI: 1. Nakliyeci 2. Çalıntı mal satıcısı
UK: 1. Kabîle 2. Esas, öz 3. Zekâ 4. Mermi
ULAMIŞ: Efsâne
ULAN: Süvâri
ULNAŞIK: Bitişik
ULANUT: Kızamık hastalığı
ULTUR: Taban
ULAR: 1. Kara leylek 2. Yabâni tavuk
ULTURAK: Yerleşik
ULARGA: 1. Tren 2. Lokomotif 3. Katar
ULTURMA: Celse, oturum
ULARMAK: Yorulmak
ULTURMAK: 1. Oturmak 2. Ağaç dikmek
ULARSIMAK: Yorgun hissetmek
ULUĞANA: Büyükanne, nine
ULARTMAK: Sivriltmek
ULUĞATA: Büyükbaba, dede
ULAŞ: İlâve
ULUĞOKUL: Üniversite
ULAVUL: Posta askeri
ULUKAYIN: Yaşam ağacı (mitoloji)
ULAVUR: Pembe
ULUKTAMAK: Tâzim etmek
ULAYMAK: Büyümek
ULUKUN: Millî bayram
ULAZ: Gürgen ağacı
ULUKUNLAMAK: Millî bayram kutlamak
ULÇAR: Trahoma hastalığı
ULULAMAK: Tekbir getirmek
ULÇA: Kız evlat
ULUM: 1. Derin yer 2. Okyanusun en derin yeri
ULÇUMAK: Serserilik etmek
ULUMSANMAK: Kibirlenmek
ULÇUR: Serseri
ULUNMAK: 1. Dolaşmak 2. Kıvrılmak
ULDA: Amca
ULURGANMAK: 1. Kibirlenmek 2. Gururlanmak
ULDAN: Ayakkabı köselesi, papuç tabanı
ULURKAMAK: Hürmet etmek
ULDARMAK: Dövmek
ULURMAK: Büyütmek
ULDUK: 1. Tabansız 2. Nalsız
ULUS: Millet
ULDURUK: Dölyatağı, rahim
ULUSAL: Millî
ULDUZTAY: Galaksi (astronomi)
ULUSTAY: Millî bayram [Benzer: Ulustoy]
ULGAŞMAK: Birleşmek
ULUŞAR: Başkent [Uluş: Şehir]
ULKAM: 1. Silsile 2. Büyüme
ULUT: Halk
ULKAMAK: 1. Silsile oluşturmak 2. Büyümek
ULUTÇU: Halkçı
ULKAR: Galaksi (astronomi)
ULUVAR: Muazzam
ULKARMAK: Büyütmek
ULUYOL: Bulvar, anacadde
ULKU: Rüşvet
ULYA: Ganîmet
ULKUCU: Rüşvetçi
UMAÇ: Amaç [Farsça’ya “Amaç” şeklinde geçmiştir]
ULMA: Testi
UMAÇA: Kuyruksokumu
ULMAK: Dağılmak
UMAÇI: Korkutucu varlık, öcü
UMAH: Halk hikâyesi
UNTAĞAN: Hipnoz
UMAK: 1. Maksat, gâye 2. Gücü yetmek
UNUKMAK: Bezginleşmek
UMALAMAK: Ezberden okumak
UNUTÇAK: Unutkan
UMAR: 1. Çâre, derman 2. “Ömer” ismi (Arapça)
UNUŞ: Muvaffakiyet
UMARSIZ: Çâresiz, dermansız
UNYARMA: İrmik
UMARTA: Kovan
UPÇUK: Emzik, oyuncak meme
UMAY: 1. Halk hekimi 2. Ana tanrıça
UPKUN: Hezeyân
UMAYMAK: Toplanmak
UPRAMAK: 1. Hezeyân etmek 2. Yıpranmak
UMBAL: Nodul, dürtme demiri
UR: Tümör
UMÇULAMAK: Emzirmek
URA: 1. Sanat 2. Yerinde, uygun 3. Mahâret
UMDAMAK: İşmar etmek, kaş göz etmek
URAĞAN: 1. Kasırga, fırtına 2. Savaş nârası
UMSUK: 1. Aşeren kadın 2. Ümitsiz
URAĞANDAŞMAK: Savaş nârası atmak (birlikte)
UMSUNMAK: 1. Aşermek 2. Ümîdi kırılmak
URALAMAK: Sanat yapmak
UMSUTMAK: Ümîdini kırmak
URAM: Cadde
UMTAG: Testis, erkek yumurtalığı
URAMAK: 1. Sarmak, dürmek 2. Yuvarlamak
UMUNÇ: Emel, arzu
URAN: 1. Sanatçı 2. Parola 3. Sanâyi, endüstri
UMUR: 1. Salâhiyet 2. Ciddiyet
URASA: Üfürükçülük, nefes tedâvisi
UMURT: Şeftâli (Yumurt: Yumurtamsı, Farsça Murt)
URAY: Belediye
UMUT: 1. Beklenti 2. Arzu [Benzer: Ümit]
URAYBAŞI: Belediye başkanı
UNA: At arabası
URAZ: 1. Tâlih, baht 2. İmece, dayanışma
UNAĞAN: Tay
URAZA: Oruç (Farsça benzeşimle, Türkçe Uraz)
UNAKA: Mağlûbiyet
URÇUK: 1. Vesîle 2. Sebep 3. Eğirmen 4. Masura
UNALMAK: Un olmak, öğütülmek
URDA: 1. Karargah 2. Eyâlet
UNAMAK: Anlamak
URDU: Pâkistanlı
UNAŞ: 1. Hamur işi yemek 2. Makarna
URDUCA: Pâkistan dili, Pâkice
UNATMAK: 1. Beğenmek 2. Hoşlanmak
URDUYA: Pâkistan
UNÇUKMAK: Telefon açmak
URDUK: Spiral (tıp, doğum kontrol aracı)
UNÇURGA: Telefon
URGA: Kement
UNGAN: Usta
URGAÇI: Kementçi
UNGAY: Müspet
URGALAMAK: Kement atmak
UNMAĞAN: Bedbaht [Benzer: Onmayan]
URGAN: Halat
URGAY: Sivrisinek
URUŞ: Cenk [Benzer: Vuruş]
URGUL: Fıskiye
URUŞKAK: Dövüşken
URGUMAK: Çağıldamak
URUŞKAN: Cengâver, savaşçı
URGUN: 1. Şok 2. Cin [Benzer: Vurgun]
URUŞMAK: Cenk etmek [Benzer: Vuruşmak]
URGUY: Kuzukulağı bitkisi, kuzoğlak
URUT: Saman
URK: Sicim, halat
URUV: Nesil
URKAY: 1. Mâden ocağı 2. Mâdenci tanrısı (mitoloji)
URVA: Kalın un
URKAYÇI: Mâdenci
URYA: Gürcü
URLAK: Salkım söğüt ağacı
URYAÇA: Gürcüce
URLAMAK: Hırsızlık yapmak [Benzer: Uğrulamak]
US: 1. Akıl 2. Kapris
URLANMAK: Çalınmak [Benzer: Uğrulanmak]
USAK: Kavak ağacı
URLAV: Hırsızlık
USAL: 1. Cadı 2. Cadaloz 2. Gâfil
URLAVUÇ: Hırsızlık
USALMAK: 1. Mâkul olmak 2. Genişlemek
URMAK: 1. Vurmak 2. Doldurmak
USAN: 1. Gınâ getiren 2. Su tanrısı (mitoloji)
URNA: 1. Oy sandığı, seçim sandığı 2. Sandık
USANÇ: Gınâ
URNAMAK: Oy kullanmak
USKARMAK: 1. Araçla sulamak 2. Fıskiye ile sulamak
URNAŞTIRMA: İskan
USKUÇ: Kepçe
URŞUK: Dingil, aks
USKUM: Soğan (kök anlamında)
URU: Huzur (ayakta durma)
USLAMAK: Anlamak
URUÇU: Hırsız
USMAK: 1. Susamak 2. Gözden yitmek (gök cismi)
URUK: 1. Sülâle 2. Reenkarnasyon 3. Tohum
USTAĞÇI: Lîder
URUKSAMAK: Sülâlesine iyi davranmak
USTAM: Îtidalli
URULDAĞAN: Müsâbaka, maç
USTAMAK: 1. Susamak 2. Yükselmek, yukarı çıkmak
URULDAMAK: Müsâbaka etmek, maç yapmak
USTAN: Su sıçanı
URUM: 1. Düdük 2. Zürriyet
USTAMAK: 1. Akıl yürütmek 2. Uzmanlaşmak
URUMAK: Dâvet etmek
USTAR: Temmuz ayı
URUMDAY: Panzehir taşı
USTAZ: Mürşit (Arapça Üstad benzeşimi)
URUNÇ: 1. Pişmanlık 2. Rüşvet
USTUK: 1. Parça 2. Aksam, makine parçası
URUNÇAK: 1. Kriz 2. Şok
USTULMAK: Yorulmak
URUNDUK: Karyola
USUNÇ: 1. Psikoloji 2. Akıl sağlığı
URUNMAK: 1. Pişman olmak 2. Duş almak
USUTKAN: Susatıcı
USUTMAK: Susatmak
UTKUMAK: 1. Orduyu karşılamak 2. Zafer kutlamak
UŞAĞAN: 1. Benzer 2. Parçalanmış
UTMAK: Zafer kazanmak
UŞALMAK: Parçalanmak
UTMAN: 1. Muzaffer 2. Gâlip
UŞAMAK: 1. Sohbet etmek 2. Teşbih olmak
UTUK: Mağlup
UŞATMAK: 1. Parçalamak 2. Teşbih etmek
UTULGAN: Mağlup
UŞAV: 1. Sohbet 2. Teşbih, benzetme
UTULMAK: Mağlup olmak
UŞDUK: 1. Yüksük 2. Prezervatif, kondom
UTURMA: Posa
UŞKARMAK: Terkisine almak
UTUŞ: 1. Kazanma 2. Piyango kazanma
UŞKU: Rende
UVAĞIZ: Nasihat
UŞKUN: Yelkenli kayık
UVAK: Parça
UŞLAK: Mendil
UVAKLAMAK: Parçalamak
UŞLAMAK: 1. Tutmak 2. Kavramak
UVALAMAK: Parçalamak
UŞTA: İşte, öyle
UVATMAK: 1. Parçalara ayırmak 2. Bölmek
UŞTAMAK: 1. İdâre etmek 2. Sevk etmek
UVAYMAK: 1. Hayıflanmak 2. Uflamak
UŞUK: 1. Donuk 2. Kist
UVGUÇ: Rende
UŞUMAK: Donmak, buz tutmak
UVKALAMAK: 1. Çitilemek 2. Masaj yapmak
UT: Edep, ar
UVMAK: 1. Parçalamak 2. Rendelemek
UTA: Ruhsal enerji
UVULDURUK: Havyar, balık yumurtası
UTAĞAN: Kadın Şâman [Benzer: Utağan]
UVUT: Edep, ar
UTAMAK: Kazanç sağlamak
UVUZ: İlk süt [Benzer: Avuz]
UTANCAK: Utangaç
UY: 1. Hayal, hülya 2. Hâne, konut
UTANCAN: Utangaç
UYA: 1. Kuş yuvası 2. Kreş, anaokulu
UTAR: 1. Gâlip 2. Muzaffer
UYABASAR: Kuluçka
UTAŞ: 1. İmdat, medet 2. Menfaat
UYABASMAK: Kuluçkaya yatmak
UTAVUZ: Halaskar, kurtarıcı
UYAĞAN: 1. Yular 2. Bağlantı
UTKA: 1. Esas, öz 2. Anlam 3. Karşılama 4. Selam
UYALAMAK: Yuva yapmak
UTKAÇI: 1. Karşılayıcı 2. Şâmanı gökte karşılayan ruh
UYALANMAK: Yuva yapmak
UTKALAÇ: 1. Mihmandar 2. Resepsiyonist 3. Ukalâ
UYALÇAK: Utangaç
UTKAMAK: 1. Karşılamak 2. Selamlamak
UYALDAMAK: Koordine olmak
UTKU: 1. Zafer 2. Gâlibiyet 2. Zafer karşılaması
UYALGA: Koordinasyon
UTKULDAMAK: Karşılamak
UYALGAMAK: Koordine etmek
UYALMAK: 1. Utanmak 2. Mayalanmak
UYLAV: 1. Muhakeme 2. Kıyas
UYALTMAK: Utandırmak
UYMA: Yığıntı
UYALŞAK: Pısırık
UYMAK: Çırak, kalfa
UYAMAK: 1. İlişkilendirmek 2. Mayalamak
UYNAMAK: Dans etmek
UYAMAN: Cüzzam hastalığı
UYNAŞ: Zînacı, zâni
UYANGA: 1. Âhenk 2. Melodi 2. Akord
UYNAŞKA: Zîna
UYANGALAMAK: 1. Âhenk vermek 2. Akord etmek
UYNAV: Piyes, tiyatro oyunu
UYARGA: Alarm
UYNUK: Câhil
UYAT: Vicdan
UYRUK: Tebaa
UYATÇAN: 1. Vicdan sâhibi 2. Utangaç
UYRULMAK: Kendi etrâfında dönmek
UYATMAK: 1. Utanmak 2. Vicdânı rahatsız olmak
UYSAL: 1. Mülâyim 2. Mûnis
UYAV: İhtiyat
UYTURGAY: Kanarya kuşu
UYÇUL: Filozof
UYUĞAN: Pıhtı
UYDAŞ: Hemfikir
UYUK: 1. Patik 2. Mes, iç ayakkabı 3. Mağara
UYDU: Peyk, satelit
UYUKLAŞMAK: Pıhtılaşmak
UYGAR: Medenî
UYUL: Kutup
UYGARMAK: 1. Halletmek 2. Karar vermek
UYURMA: Hortum (rüzgar)
UYGUR: Türkistanlı
UYUTKU: Mayalama, fermente etme
UYGURCA: Türkistan Türkçe’si
UYUTKUÇ: Maya, ferment
UYGURYA: Türkistan
UYUV: Koma
UYGURMAK: 1. Medenîleşmek 2. Uyarmak
UZ: 1. Usta 2. Mâhir 3. Profesyonel
UYKAMAK: Yok etmek
UZA: 1. Geçmiş, mâzi 2. Uzak
UYKAŞ: 1. Kâfiye, uyak (şiir) 2. Âhenk
UZABAKAR: 1. Dürbün 2. Teleskop
UYKAŞMAK: 1. Kâfiyeli olmak 2. Âhenkli olmak
UZAĞAN: Tuzlu yoğurt
UYKULAĞAN: Pankreas
UZAKAÇMAK: Uzaklaşmak
UYKUZAK: Uykuyu seven
UZAKVURAN: Uzun menzilli
UYLAĞAN: Ölçülü
UZANOT: Astronot (“–not” eki Latince’den)
UYLAK: Musallat
UZAŞMAK: Uzaklaşmak
UYLAMAK: Israr etmek
UZATÇI: Rehber, kılavuz
UYLANMAK: 1. Israr edilmek 2. Görüş bildirmek
UZAVUL: Uzay askeri, astronot
UYLAP: 1. Uydurma, sahte 2. Tahmin
UZAY: Feza
UZDAM: İhtisas
ÜDÜGEN: Ev fâresi
UZDAMAK: Uzmanlaşmak
ÜFLEÇ: Vantilatör
UZDAMAN: Profesör
ÜFÜREÇ: 1. Fön makinesi 2. Vantilatör
UZDUK: Boylam
ÜĞDEŞ: Uyuklama
UZGA: 1. Blender 2. El değirmeni
ÜĞE: Ağırlık ölçüsü, kilo
UZGAN: 1. Geçen 2. Mâzi, geçmiş
ÜĞELEMEK: Gevezelik etmek
UZLANMAK: Profesyonelleşmek
ÜĞEMEK: Konuşmak
UZMAK: Öne geçmek
ÜĞENÇER: Konuşkan, geveze
UZMAN: Mütehassıs, profesyonel
ÜĞMEK: Çapalamak
UZTAMAK: İdâre etmek
ÜĞRE: Şehriye
UZURMAK: 1. Devirmek 2. Yıkmak
ÜĞRÜK: Beşik
-Ü–
ÜĞRÜLMEK: Salınmak
ÜBEDE: Şebek (maymun türü) ÜÇDEK: Teslis, trinity ÜÇEK: Dam, çatı ÜÇEM: Sacayağı, üç ayak ÜÇEN: Otuz (sayı) ÜÇEY: 12 parmak bağırsağı ÜÇKÜ: Matkap ÜÇKÜL: Müselles, üçgen ÜÇMÜYÜŞ: Üçgen ÜÇÜK: 1. Kurban bayramı 2. Mat, soluk ÜÇÜLMEK: Sönmek ÜÇÜLTMEK: Söndürmek ÜÇÜKMEK: Nefesi kesilmek ÜÇÜRGEN: Yangın söndürücü ÜÇÜRMEK: Söndürmek ÜÇÜRMEN: İtfâiyeci ÜDEK: Refâkat ÜDEKÇİ: Refâkatçi ÜDEMEK: 1. Vedâ etmek 2. Refâkat etmek
ÜĞRÜM: Salınım, nütasyon ÜĞRÜMEK: Salınmak, sallanmak ÜĞRÜTMEK: Salındırmak, sallamak ÜĞÜÇ: Defîne ÜĞÜNTÜ: Talaş ÜĞÜR: 1. Buhar 2. Şafak ÜĞÜRÇÜN: Salatalık, hıyar (bitki) ÜĞÜRGEN: Havyar, balık yumurtası ÜĞÜRMEK: 1. Parçalara ayırmak 2. Çiftleşmek ÜGÜT: 1. Propaganda 2. Un 3. Öğütülmüş tahıl ÜKE: Küçük kız kardeş ÜKEK: 1. Kasa 2. Burç (kale) 3. Kulübe ÜKER: Büyükbaş hayvan ÜKERÇİ: Çoban ÜKSE: Topuk [Benzer: Ökçe] ÜKÜNÇ: 1. Pişmanlık 2. Nedâmet 3. Teessüf ÜKÜNMEK: 1. Pişman olmak 2. Nedâmet getirmek ÜKÜNÜŞ: 1. Pişmanlık 2. Nedâmet 3. Teessüf ÜKÜR: Kükürt
ÜL: Köşe
ÜLÜŞ: 1. Hissi verme 2. Paylaşma
ÜLCE: Vişne
ÜM: 1. İttifak 2. Şalvar 3. Pandomim
ÜLBERK: 1. Baykuş tüyü 2. Şâman süsü
ÜMÇEYMEK: 1. İttifak yapmak 2. Ağ örme
ÜLÇEM: 1. Ebat 2. Buut
ÜMÇÜK: Ev örümceği
ÜLÇEV: Terâzi
ÜMEN: 1. Kanser 2. Tümör
ÜLDEMEK: Arta kalmak
ÜMEZ: Duman
ÜLEGER: 1. Destan 2. Örnek [Benzer: Üliger]
ÜMRÜMEK: Düğümlenmek
ÜLEGERÇİ: Destan okuyucu [Benzer: Üligerçi]
ÜMÜR: 1. Pus 2. Sis [Benzir: İmir]
ÜLEK: Testi
ÜNDEMEK: 1. Beyân etmek 2. Susmak
ÜLELGEMEK: Taksim etmek
ÜNDEŞMEK: Bağırmak
ÜLEMEK: 1. Arta kalmak 2. Paylaştırmak
ÜNDELMEK: Sessizce yaklaşmak
ÜLEN: Çimen
ÜNDEV: 1. Beyânat 2. Ünlem işâreti
ÜLERMEK: Taksim etmek
ÜNDEZİN: Esas, asıl
ÜLEŞ: 1. Pay 2. Kısmet
ÜNDÜRÜK: Raf
ÜLEŞİK: Taksim
ÜNE: 1. Kokarca (hayvan) 2. Fiyat, paha
ÜLEŞLEP: Kısmen
ÜNEĞEN: İnek
ÜLEŞME: Taksîmat
ÜNEK: Meşhur
ÜLEŞMEK: Paylaşmak
ÜNELEMEK: 1. Fiyat vermek 2. Paha biçmek
ÜLET: Yelkenli gemi
ÜNEM: Tasarruf
ÜLÇEM: 1. Doz 2. Miktar
ÜNEMDEV: İktisat, ekonomi
ÜLGE: 1. Numûne 2. Kalıp
ÜNEMLEMEK: 1. Tasdik etmek 2. Tasarruf etmek
ÜLGEN: 1. Sihirbaz 2. İyilik tanrısı (mitoloji)
ÜNEN: 1. Îmam 2. Emin İmam [Benzer: Önen]
ÜLGÜ: 1. Kalıp 2. Model
ÜNENÇ: Îman [Benzer: İnenç]
ÜLGÜÇ: Jilet [Benzer: Yülgüç]
ÜNENMEK: Îman etmek [Benzer: İnenmek]
ÜLKER: Süreyya takımyıldızı
ÜNEŞ: Nişan, söz
ÜLKÜ: 1. İdeal 2. Hedef, amaç
ÜNEŞMEK: Nişanlanmak, sözlenmek
ÜLKÜMEN: İdealist
ÜNER: 1. Hakîkat 2. Hakîkaten
ÜLÜ: Hisse, pay
ÜNEZ: Küf [Benzer: Önez]
ÜLÜBE: Patates
ÜNEZLENMEK: Küflenmek
ÜLÜK: Hisse, pay
ÜNGEÇ: Yemek borusu
ÜLÜMEK: Traş olmak [Benzer: Yülümek]
ÜNKÜR: Mağara
ÜNLEK: 1. Şiâr 2. Parola 3. Slogan
ÜRGÜNMEK: Memnun olmak, hoşnut olmak
ÜNLEMEK: 1. Seslenmek 2. Ezan okumak
ÜRKE: Tay
ÜNLEN: Müezzin
ÜRKEV: Fobi, korku
ÜNMEK: Delmek
ÜRKÜNÇEK: Tedirgin
ÜNTÜRMEK: Deldirmek
ÜRLEÇ: Tohum
ÜNÜK: Halka
ÜRLEMEK: Üflemek
ÜNÜM: 1. Randıman 2. Mahsul
ÜRMEK: 1. Hasat etmek 2. Üflemek 3. Şişirmek
ÜNÜMEL: Tabii, doğal
ÜRMEKÜÇ: Örümcek
ÜNÜR: Parfüm
ÜRMELEMEK: Sürünmek
ÜPKE: Sitem
ÜRNEK: Kireç
ÜR: Tohum
ÜRNERMEK: 1. Kireçlenmek 2. Ağarmak
ÜRÇEM: 1. Fidan 2. Motivasyon 3. Teşvik
ÜRPEK: Sorguç (hayvan kafasında)
ÜRÇEMEK: 1. Üremek 2. Fidan dikmek
ÜRPÜNÇEK: Baş örtüsü, türban
ÜRÇETMEK: 1. Motive etmek 2. Teşvik etmek
ÜRPÜNMEK: Başını örtmek, türban takmak
ÜRÇMEK: 1. Motive olmak 2. Teşvik olmak
ÜRSÜR: Perişan
ÜRDÜM: Pay, hisse
ÜRÜLMEK: Şişmek
ÜRE: Tohum, tâne (bitki)
ÜRÜS: Hasat
ÜREÇE: Kızak ayağı
ÜSEÇİ: Berber
ÜREK: Aygır
ÜSEMEK: 1. Şaç kesmek 2. Filizlenmek
ÜREN: 1. Beyaz 2. Nesil 3. Tohum 4. Hasat tanrısı
ÜSENTE: Filiz
ÜRENÇEK: Müptelâ
ÜSKEÇ: Kuru üzüm
ÜRENDEMEK: Sûni tohumla üretmek
ÜSKER: Sağır
ÜRETEÇ: Jeneratör
ÜSMEK: Büyümek
ÜRETEY: Tohum deposu
ÜSMER: Ergenlik çağı
ÜREY: 1. Fobi, korku 2. Panik 3. Ruh
ÜSNEMEK: Benzemek
ÜREYLEMEK: 1. Fobi duymak 2. Paniklemek
ÜSRE: Yukarı
ÜREZİN: Tohum
ÜSTE: “A-E” sesi veren noktalama (Arap Alfabesi)
ÜRGE: Çorba
ÜSTEK: Fâiz
ÜRGEL: Takımyıldız
ÜSTELMEK: Artmak, çoğalmak
ÜRGENÇ: Tatlısu levreği
ÜSTEM: 1. Fâiz 2. Hükümran
ÜRGENE: Muz
ÜSTEME: 1. Zam 2. İlâve 3. Fâiz
ÜSTENEK: Palto
ÜTKER: 1. Tehir 2. Kazâ (namaz)
ÜSTENMEK: Taahhüt etmek
ÜTKERME: 1. Erteleme 2. Kazâya bırakma (namaz)
ÜSTERMEK: 1. İnkâr etmek 2. Bitki yetiştirmek
ÜTKERMEK: 1. İdeoloji savunmak 2. Ertelemek
ÜSTEV: Bahşiş
ÜTMEK: Oyun kazanmak
ÜSTÜRMEK: Tahrik etmek
ÜTÜLMEK: Oyun kaybetmek
ÜSÜK: 1. Mayalı içecek 2. Harf
ÜTÜMEK: Yakmak
ÜSÜKLEM: Alfabe
ÜTÜRME: Harman yeri
ÜSÜKLEMEK: Harfleyerek okumak
ÜVEME: Kıyma (et)
ÜSÜKLEL: İmlâ, yazım
ÜVEMEK: Karnından konuşmak (vantroloji)
ÜSÜKEY: Koyu, yoğun
ÜVEN: Avlu, ön bahçe [Benzer: Öven, Üğen]
ÜSÜKLEMEK: Harfleyerek okumak
ÜVENİK: Avlu, ön bahçe
ÜŞEK: 1. Penis 2. Vaşak
ÜVEYEN: Vantrolog, karnından konuşan
ÜŞELMEK: 1. Dikilmek 2. Ufalmak
ÜY: Hâne [Benzer: Uy, öy]
ÜŞEMEK: 1. Dikmek 2. Kaldırmak
ÜYÇÜLEK: Ahududu
ÜŞEN: Sandık
ÜYDELEMEK: Refâkat etmek
ÜŞERTMEK: Kulaklarını dikmek
ÜYDELEŞ: Refâkatçi
ÜŞETMEK: Ufalamak, parçalamak
ÜYDELEŞMEK: Refâkat etmek
ÜŞKÜL: Yorgan iğnesi
ÜYDEŞ: Ev arkadaşı
ÜŞKÜRMEK: 1. Hatırlamak 2. İç çekmek
ÜYE: Âza
ÜŞLEMEK: 1. Tutmak 2. Kavramak
ÜYEK: Îmar
ÜŞME: Dut ağacı
ÜYELMEN: Kapitalist
ÜŞMEK: Kalabalıklaşmak
ÜYEN: Kakım (hayvan)
ÜŞMELEN: Kalabalık
ÜYEP: Şakrak kuşu
ÜŞTEK: Düdük
ÜYER: Sel, su taşkını
ÜŞÜK: 1. Ayaz 2. Kalem
ÜYGÜZETÇİ: Kapıcı, apartman görevlisi
ÜTELEMEK: Koşuşturmak
ÜYLEÇİ: Îmalatçı
ÜTELGE: Baştankara kuşu
ÜYLEK: Helki
ÜTEV: 1. İcrâ, yürütme 2. Îfa, ödeme
ÜYLEMEK: Îmal etmek
ÜTENÇ: Arz, sunma
ÜYLEŞİM: 1. Serî imâlat 2. Otomasyon 2. Çağrışım
ÜTENMEK: Arz etmek, sunmak
ÜYLETKEL: Îmalat, sanâyi, endüstri
ÜTKEN: Mâzi, geçmiş
ÜYLETMEK: Îmal ettirmek
ÜYLÜK: Kiler
ÜZNE: Ayrı, bağlantısı kesik
ÜYMEK: 1. Stoklamak 2. Stok
ÜZNELEŞMEK: Ayrılmak, bağlantısı kesilmek
ÜYMELENMEK: 1. Yığılmak 2. Kümelenmek
ÜZNEMEK: 1. Karşı çıkmak 2. Ayrılmak
ÜYSÜN: Ağaç kabuğu
ÜZNÜK: Süreksiz
ÜYŞÜK: Kulübe
ÜZÜK: 1. Sessiz harf 2. Hazîran ayı
ÜYÜKMEK: 1. Eve gitmek 2. Ayağı burkulmak
ÜZÜNÇ: Dram
ÜYÜNTÜ: Stoklanmış mal
ÜZÜNÇE: Özellik
ÜYÜR: Aile,
ÜZÜRGEN: Havyar, balık yumurtası
ÜYÜRSEK: Ailesinden ayrılamayan kişi
ÜZÜRLEMEK: Tasarruf etmek
ÜYÜRSÜNMEK: Ailesini özlemek
ÜZÜRLEŞ: Tasarruf
ÜYÜM: Yığın
ÜZÜT: Can
ÜYÜMEK: Çorba yapmak
ÜZÜTMEK: 1. Canlandırmak 2. Sağır olmak
ÜZ: 1. Jilet 2. Sağır
-V-
ÜZDEMEK: 1. Derlemek 2. Kaymağını almak (süt) ÜZDEN: Üstünkörü, baştansavma ÜZDÜK: Yoğurt ve yumurta bulamacı yemeği ÜZDÜRGE: Ustura ÜZEK: 1. Divit 2. Merkez ÜZEL: İdeoloji ÜZELÇEMEK: Görüşmek ÜZELGE: Kehânet, fal ÜZELGEÇİ: Kâhin, falcı ÜZELTE: İdeal ÜZEN: 1. Ova 2. Mecrâ ÜZEREK: Sedefotu ÜZGERE: Taşınabilir çit ÜZGERİŞ: Tekâmül, evrim ÜZGERMEK: Tekâmül etmek, evrimleşmek ÜZGÜ: Cefâ ÜZGÜÇ: Makas ÜZLEŞTİRMEK: Sindirmek
VAG: 1. Balıkçıl kuşu 2. Balaban kuşu VARAK: Nehir yatağı VARAN: Dev kertenkele (Arapça’dan) VARDAĞAN: Bereket VARDAMAK: 1. Gururlanmak 2. Servet biriktiren VARDAM: 1. Gurur 2. Servet VARDAMÇI: 1. Gururlu 2. Servetiyle övünen VARLAMA: 1. Yoklama 2. Çek etme VARLAMAK: 1. Yoklama yapmak 2. Çek etmek VARSAĞI: Halk şiiri VARSAK: 1. Halk şâiri, âşık 2. Ozan VARSAKLAMAK: 1. Halk şiiri okumak 2. Ozan olmak VARSAYIM: 1. Hipotez 2. Tahmin VARSAYMAK: 1. Hipotez kurmak 2. Tahmin etmek VARSIL: Zengin VATMAK: Kırmak VAYGARA: Şamata, yaygara VAYILDAMAK: İnlemek
VAYILTI: İnleme
VOT: Ateş [Benzer: Od]
VAYIZ: Fitneci, arabozucu
VUÇAH: Şömine
VAYKIRMAK: Bağırmak
VUPKAN: Vampir [Benzer: Upkan]
VAYNAMAK: Zîna yapmak
VURAÇ: Raket
VAYNAŞ: Zîna
VURAĞAN: 1. Saldırgan 2. Boynuz vuran (öküz, koç)
VAYSAK: 1. Geveze 2. Ah eden
VURAN: Katsayı (matematik)
VAYSAMAK: 1. Gevezelik etmek 2. Ah etmek
VURDALAK: 1. Hortlak 2. Kaftar (vurucu kuş)
VAYSILANMAK: Hayıflanmak
VURDU: Tepe
VEÇE: Kalça
VURGUN: 1. Cin çarpması 2. Dalış sakatlanması
VENGER: Macar
VURHAY: Ard arda, üst üste
VENGERCE: Macarca
VURNUK: Telaş
VENGERYE: Macaristan, Macarya
VURNUKMA: Telaş etme
VER: Parsel
VURNUKMAK: Telaş etmek
VERDİŞ: Meleke, yeti
VURUŞMAN: Cengâver
VEREM: Tüberküloz hastalığı (Arapça’dan)
-Y-
VERENE: Aşîret VERERMEN: Teslim eden VERESİYE: Borç VEREŞEN: Cömert VEREZEN: Harman yeri VERİT: Teberrû, bağış VERLEMEK: Parsellere ayırmak VERNE: Çeyiz VERZEMEK: 1. Cenk etmek 2. Efsânevî bir kahraman VEZ: Beze, gudde (dokubilim) VIĞILDAMAK: Uğuldamak VIĞILTI: Uğultu VIJILDAMAK: Cıvıldamak VIJILTI: Cıvıltı VIZGAN: Kemençe VOLKAN: Yanardağ (Yunanca’dan)
YABALAK: 1. Baykuş 2. Lapalapa (kar) YABGU: 1. Kabîle şefi 2. Eyâlet vâlisi YABUK: 1. Cılız 2. Kapalı YABUĞAN: Kapalı YABUMAK: 1. Örtmek 2. Lağvetmek, feshetmek YABULMAK: 1. Örtülmek 2. Lağvolmak, fesholmak YADA: 1. Sihir taşı 2. Simyâ taşı [Benzer: Zada, Sata] YADAÇI: 1. Yada taşı büyücüsü 2. Simyâcı YADAMAK: 1. İhtiyaç duymak 2. Zayıflamak YADILMAK: 1. Dağılmak 2. Uzaklaşmak YADSIMAK: İnkâr etmek YADSIMAN: Münkir, inkarcı YADSINÇ: İnkar YAĞALBAY: Av şâhini YAĞAN: 1. İftirâ 2. İthal 3. Pembe renk YAĞANMAK: 1. İftirâ atmak 2. İthâm etmek
YAĞDAY: 1. Hâl, durum 2. İktisat, ekonomi
YAKINSAK: Hipermetrop, yakını göremeyen
YAĞDAYLAŞMAK: Duruma göre davranmak
YAKLANCI: Müvekkil
YAĞI: 1. Düşman 2. Hasım 3. Fetih
YAKLAĞA: 1. Kuru ağaç 2. Zakkum ağacı
YAĞILAMAK: 1. Düşmanlık etmek 2. Fethetmek
YAKLAV: 1. Himâye etme 2. Savunma
YAĞIN: Yağış (tüm yağış türleri)
YAKLAVÇI: 1. Hâmi 2. Avukat, savunman
YAĞIR: 1. Reçine 2. Kehribar
YAKSARTMA: Tashih etme
YAĞITMAK: 1. Düşmanlık etmek 2. Saldırmak
YAKŞA: Parantez
YAĞIZ: Kahverengi
YAKŞIBAR: Hoşçakal
YAĞNA: Fil
YAKTAŞ: 1. Taraftar 2. Fanatik 3. Partizan
YAĞRIN: 1. Sırt 2. Kürek kemiği
YAKTAV: 1. Şefaat 2. Af dileme
YAĞSATAN: Yağ satıcısı
YAKUÇU: Şarkıcı
YAĞTI: Aydınlık
YAKULAMAK: Şarkı söylemek
YAĞTILANMAK: Aydınlanmak, ışımak
YAKURMAK: Hızlı solumak
YAHŞATLANMAK: 1. Süslenmek 2. Kılık düzeltmek
YAKUTAY: Ötücü kuş
YAHŞI: 1. Güzel 2. Yakışıklı
YAL: 1. Tâtil 2. Ücret [Benzer: Cal, Çal]
YAHŞILAŞMAK: 1. Güzelleşmek 2. Selamlaşmak
YALABIMAK: Parıldamak
YAHŞIRAK: Daha iyi, yeğlenen
YALAGAY: Dalkavuk, yalaka
YAHŞIRMAK: İyileşmek, güzelleşmek
YALANAŞ: 1. Harman savurma 2. Harman tanrısı
YAKAĞAN: Gül (çiçek)
YALANGOZ: Yalancı ceviz ağacı
YAKAL: Alakeçi
YALAP: Aydınlık [Benzer: Calap, Çalap]
YAKALAŞMAK: Birbirinin yakasını tutmak
YALAV: 1. Bayrak 2. Kurdela 3. Işık 4. Projektör
YAKALAV: 1. Sâhil 2. Kenar
YALAVAR: Haberci, bilgi veren kişi
YAKARI: Duâ
YALAZ: 1. Ateş 2. Alev [Benzer: Alav, Alaz]
YAKARMAK: Duâ etmek
YALÇI: 1. İtfâiyeci 2. Gündelikçi [Benzer: Calçı]
YAKAZ: 1. Kuma 2. Deniz kenarı
YALDAMAK: Suçlamak
YAKIM: Hoşluk, sempati [Benzer: Yağım, Cağım]
YALDIRAĞAN: Çakmak taşı
YAKIMLI: Hoş, sempatik [Benzer: Yağımlı, Cağımlı]
YALDIRAK: 1. Yanar döner 2. Siren lambası
YAKIMSIZ: Nâhoş [Benzer: Yağımsız, Cağımsız]
YALDIRMAK: 1. Parıldamak 2. Yanıp sönmek
YAKINÇ: Şikâyet
YALGA: 1. Analiz 2. İftirâ 3. Ayrımcılık
YAKINÇAK: Şikayet dilekçesi
YALGAMAK: 1. Analiz etmek 2. İftirâ atmak
YAKINMAK: Şikâyet etmek
YALGAN: 1. Sahte 2. Göstermelik
YALGAŞ: 1. Postacı 2. Kurye 2. Oluk
YALVAMAK: 1. Risâlet etmek 2. Haber getirmek
YALGAVUR: 1. İftirâcı 2. Ayrımcılık yapan
YAM: 1. Posta atı 2. Alâka
YALGIN: 1. Alev, ateş 2. Ateş tanrısı (mitoloji)
YAMA: Dağ keçisi [Benzer: Nama]
YALGIZ: Yegâne, tek
YAMAK: Çırak
YALIM: Alev
YAMAN: 1. Tehlikeli 2. Korkutucu [Benzer: Caman]
YALIN: 1. Sâde 2. Âdi, basit (Örneğin Yalın Şirket)
YAMANLAMAK: Tehlike oluşturmak
YALINMAK: Soyunmak
YAMAŞMAK: Tembellik etmek
YALITIM: İzolasyon
YAMÇAK: Saksı
YALKAV: 1. Âvare 2. Tembel, miskin
YAMÇI: 1. Rehber 2. Keçi çobanı
YALKI: 1. Baston, âsa 2. Yalnız
YAMGURÇUN: Su çulluğu, bekasin kuşu
YALKINSAMA: İltihaplanma
YAMIZ: Kasık
YALKINSAMAK: İltihaplanmak
YAMLAMAK: 1. Süpürmek 2. İştahla yemek
YALLI: 1. Azeri halk oyunu 2. Halay
YAMLAN: Su fâresi
YALMA: 1. Dut ağacı 2. Kaftan 3. Alev
YAMSILAÇ: Fotokopi makinesi
YALMAK: Alevlenmek
YAMSILAMAK: Fotokopi çekmek
YALMAN: 1. Mâil 2. Talan 3. Dağ fâresi
YAMURMAK: Kanamak
YALMAVUZ: Dev, titan
YANA: 1. Tâze 2. O nedenle
YALPAĞA: 1. Bayrak 2. Flama
YANAMA: 1. Dolaylı 2. Kalın sac ekmeği
YALPAĞAN: Ejderha [Benzer: Yelbeğen, Çelbeğen]
YANAMAÇ: Saz çalamayan ama türkü söyleyen ozan
YALPIZ: Nâne
YANAMAK: Tehdit etmek
YALRATMAK: Cilâlamak
YANBAŞ: 1. Leğen kemiği 2. Yan taraf
YALTA: Tembellik
YANÇAK: Kalça
YALTANMAK: Tembellik etmek
YANÇAR: Pres makinesi
YALTARMAK: Gözden kaybolmak, sıvışmak
YANÇI: İkili oynayan (örneğin; câsuslukta)
YALTAYMAK: Vazgeçmek
YANÇILIK: İkili oynama (örneğin; câsuslukta)
YALTAZ: Kel, dazlak
YANÇMA: Presleme, sıkıştırma
YALTIR: Cilâ
YANÇMAK: Preslemek, sıkıştırmak
YALTIRAK: Yakamoz
YANDAK: Diken
YALTIRAV: Işıltı, parıltı
YANDAY: Hokka
YALTIRMAK: 1. Yıldırım düşmek 2. Işıldamak
YANDIRAN: Kundakçı
YALVAÇ: Resul, peygamber
YANDIRAY: Kundak
YANGAK: Ceviz
YAPIT: Eser
YANGAN: 1. Alakarga 2. Fâhişe, hayat kadını
YAPKIŞ: 1. Örtü 2. Kılıf
YANGARIŞ: 1. Reform, inkılap 2. Rönesans
YAPSAR: 1. İsnât 2. Tarla sınırı 3. Sınır işâreti
YANGARTMA: Reform, inkılap
YAPSARMAK: 1. İsnât etmek 2. İşâret koymak
YANGARTMAK: Reform yapmak, inkılap yapmak
YARADAN: Hâlik, yaratıcı
YANILSAMA: İllüzyon, göz yanıltmaca
YARALGAN: Kanyon, derin vâdi
YANILTMAÇ: Lügaz
YARAMSIZ: Gereksiz, yararsız
YANIT: Cevap
YARAN: 1. Memnûniyet 2. Su cini 3. Itır çiçeği
YANKILAÇ: 1. Akustik alan 2. Anfi 3. Anfitiyatro
YARANAL: General (köken net değil, etkileşim)
YANKILGA: Akustik
YARANCAN: Dalkavuk, yalaka
YANKIRMA: 1. Gâipten gelen ses 2. Kulak çınlaması
YARANMAK: Memnûn etmek, hoşnut etmek
YANKIRMAK: 1. Gâipten işitmek 2. Çınlamak (kulak)
YARARSIN: 1. Âferin! 2. Bravo!
YANRAMAK: 1. Îtiraf etmek 2. Kabullenmek
YARAŞKAN: 1. Nişanlı, sözlü 2. Yakışan
YANZATMAK: 1. Îtiraf ettirmek 2. Kabullendirmek
YARAŞMAK: 1. Sözlenmek 2. Yakışmak
YANSAK: 1. Hatâ 2. Sehiv
YARATKAN: Hâlik, yaratıcı
YANŞAK: 1. Geveze 2. Zevzek
YARBUĞA: Yarı insan – yarı boğa, centaurus
YANŞAMAK: 1. Gevezelik etmek 2. Zevzeklenmek
YARÇAN: Mâdenî para (Çince’den etkileşimle)
YANTAR: Kehribar
YARÇI: Yarı yarıya ortak
YANTAYIK: 1. Yan yatık (gemi) 2. Yamuk (geometri)
YARDAKÇI: İşbirlikçi, yardakçı
YANTAYMAK: 1. Yan yatmak 2. Yamulmak
YARDAM: 1. İşbirliği, yardak 2. Bağış
YANUZAN: Istakoz
YARGAN: 1. Hakem 2. Yar, uçurum
YAPAĞI: Kırkılmış yün
YARGAVUL: Adlî kolluk, adlî polis
YAPALAK: Gece baykuşu [Benzer: Yavalak]
YARGAY: Anemon çiçeği
YAPARMA: 1. İsnat 2. İnşaat
YARGIÇ: Hâkim, kadı
YAPARMAK: 1. İsnât etmek 2. İnşâ etmek
YARGIMA: Muhakeme
YAPAY: Sûni, sonradan yapma
YARGIMAK: Muhakeme etmek
YAPÇUN: Maymun (makak türü)
YARGITAY: Adli üst mahkeme, Mahkeme-i Temyiz
YAPIMUYU: Îmâlathâne
YARGUÇU: Hâkim, yargıç
YAPINÇ: İnşaat
YARILGAN: 1. Patlak, yarık 2. Kanyon
YAPIĞAN: Plastik
YARINMAK: Yarılmak
YAPIRTMAK: Kulaklarını boyununa eğmek (hayvan)
YARIŞTAŞ: Rakip
YARIŞTAY: Olimpiyat [Benzer: Carıştay]
YASMAN: Yâsemin çiçeği (Arapça’dan)
YARKACAK: 1. Blender 2. El değirmeni
YASMIK: Mercimek
YARKANAT: 1. Planör 2. Yarasa [Benzer: Carkanat]
YASTAMAK: 1. Terbiye etmek 2. Yaslanmak
YARKIN: Ferah
YASTIĞAÇ: 1. Hamur tahtası 2. Sofra tahtası
YARKURUL: 1. Jüri 2. Encümen
YAŞANÇ: Ömür
YARLIGAMAK: Mağfiret, bağışlama
YAŞARGA: Habibat, yaşam alanı
YARLIĞAR: Gaffar, bağışlayan
YAŞAV: Ömür
YARLIK: Ferman, buyrultu [Benzer: Carlık]
YAŞBAĞA: Su kurbağası
YARMA: Kırma buğday
YAŞIKMAK: Göz kamaşmak
YARMAÇA: İnce kırılmış buğday
YAŞIL: 1. Tâze 2. Yeşil
YARMAK: Sikke, mâdenî para
YAŞIN: 1. Şimşek 2. Peçe
YARMANMAK: Tırmanmak
YAŞINMAK: 1. Şimşek çakmak 2. Peçe takmak
YARNAÇI: Yarıcı (yarı yarıya hissedar)
YAŞIRMAK: Örtbas etmek [Benzer: Yeşirmek]
YARNAK: Kanyon, derin vâdi
YAŞMA: 1. Sebze 2. Yeşim taşı
YARPUZ: Yabâni nâne
YAŞMAK: 1. Gizlemek 2. Eşarp
YARSIMAK: 1. Yaralanmak 2. İğrenmek, tiksinmek
YAŞNAMAK: Şimşek çakmak
YARSITMAK: 1. Yara açmak 2. İğrendirmek
YAŞRINMAK: Gizlenmek [Benzer: Yeşrinmek]
YARTAŞ: 1. Kaya 2. Kayalık dağ
YAŞTAŞ: Akran
YARUK: 1. Aydınlık 2. Nur
YAŞUK: 1. Miğfer 2. Kask
YARUMAK: Aydınlanmak
YAT: Ezber, hâfızaya alma
YARUTMAK: Aydınlatmak
YATAĞAN: Pala, enli kılıç
YARYUNT: Yarı insan – yarı at, centaurus
YATALAK: Felçli
YARZAM: Medet
YATALGA: 1. Otel 2. Kamp
YAS: Mâtem
YATAY: Horizontal, ufkî
YASA: Kânun
YATIN: Dölyatağı, rahim
YASALMAK: Meşrûlaşmak
YATIR: Türbe, evliyâ mezarı
YASAMAK: Kânun koymak, taknin etmek
YATIRAĞAN: Felçli
YASAMAN: Parlamenter, senatör
YATIRGA: 1. Mevduat 2. Banka hesâbı
YASANMA: Meşrûlaştırmak
YATIRMAN: 1. Mûdi 2. Banka hesâbı sâhibi
YASATAY: Parlamento, senato, meclis
YATKA: Ezber, hâfızaya alma
YASAVUL: Polis
YATKAMAK: Ezberlemek, hâfızaya almak
YATLAMAK: Yada taşı kullanarak büyü yapmak
YAZANAK: Defter
YATSIRMAK: Yadırgamak
YAZARMAK: Yaz gelmek
YATUĞAN: Kânun (müzik aleti)
YAZGAÇ: Kalem
YAVA: 1. Sıcak yer 2. Pırasa
YAZGAN: Tanrı (yaratıp yayan ve kader yazan)
YAVCUNMA: 1. Askıntı olma 2. İltifat
YAZGARMA: Sitem
YAVCUNMAK: 1. Askıntı olmak 2. İltifat etmek
YAZGARMAK: Sitem etmek [Benzer: Yazgırmak]
YAVŞAN: Per otu
YAZGI: Kader
YAVU: 1. Görücü usulü 2. Hısım
YAZGIR: 1. Sitem 2. İtham
YAVUÇU: Görücü
YAZGIRMAK: 1. Sitem etmek 2. İtham etmek
YAVUK: 1. Nişan, söz 2. Hısımlık
YAZGIT: Yazıcı aygıt, printer
YAVUKLAMAK: Nişanlamak, söz kesmek
YAZIKMAK: Hayıflanmak, ah vah etmek
YAVUKLU: Nişanlı, sözlü
YAZILGAN: Nazire, taklit yazı
YAVUŞMA: 1. Yakınlık 2. Hısımlık bağı
YAZINÇ: Edebiyat
YAVUŞMAK: 1. Yakınlaşmak 2. Hısım olmak
YAZIT: Kitâbe
YAVUZ: Cesur
YAZLAK: Yazın kalınan yer [Benzer: Yazdak]
YAYAÇ: Difüzör, yayıcı
YAZLAVUK: Yazlık ev
YAYARGA: Radyo vericisi
YAZMAÇA: El yazması
YAYDAK: 1. Tereddüt 2. Kararsızlık 2. Geniş
YAZMAN: Kâtip
YAYDANMA: 1. Tereddüt etme 2. Kararsız kalma
YAZMIŞ: Mukadderat
YAYDANMAK: 1. Tereddüt etmek 2. Kararsız kalmak
YEÇMEK: 1. Açmak 2. Halletmek
YAYLAK: Otlak, yayla
YEDEÇ: 1. Stepne, yedek lastik 2. Yedek at
YAYGUÇU: Yaradılış günü
YEDEN: Yetmiş (sayı)
YAYIK: 1. Süt çalkalama aracı 2. Tûfan
YEDER: Kuş yuvası, âşiyan
YAYINÇAK: Anten
YEDEY: Güğüm
YAYKAMAK: Sağa sola sallamak
YEDEZ: Lâdes kemiği [Benzer: Yeteş]
YAYNAMAK: Refah içinde yaşamak
YEDİLMEK: Yedeğe alınmak
YAYPAK: Yassı, yayvan [Benzer: Yeypek]
YEDİNÇ: Yedekleme
YAYRAMAK: Sirâyet etmek
YEĞEN: Kardeşin çocuğu (erkek)
YAYSAMAK: Haset etmek
YEĞENÇE: Kardeşin çocuğu (kız)
YAYTAMAK: Hücum etmek
YEĞER: Kapasite
YAZAMAL: Plato, yayla
YEĞERLEK: Kapasite birimi (Farad)
YEĞLEM: Tercih
YELDER: Kar pateni (ayakkabı)
YEĞLEMEK: Tercih etmek
YELDETME: 1. Pervâne 2. Yelpâze
YEĞNİ: Hafif
YELDİRGEN: Yel değirmeni
YEĞNİCEK: Hercâi, aklı havada
YELDİRGEMEK: Delirmek, aklını yitirmek
YEĞREK: Optimum
YELDİRME: Delirme, aklını yitirme
YEĞRELEMEK: Yüceltmek
YELDİRMEK: Rüzgar esmek
YEĞRELKEMEK: Kibirlenmek
YELEĞEN: 1. Havadar 2. Hızlı
YEĞSENEK: Şık, seçenek
YELEMEK: 1. Kanat çırpmak 2. Yelpâzelenmek
YEĞSEME: Tercih
YELEN: Bordür, kenar süsü
YEĞSEMEK: Tercih etmek
YELENCEK: 1. Yelpâze 3. Fan
YEHER: Semer, palan
YELENMEK: 1. Yelpâzelenmek 2. Üfürmek
YEKE: 1. İğ 2. Eğe
YELGEÇE: Tepsi
YEKEN: 1. Ejderhâ 2. Kargı 3. Kamış
YELGEMEK: 1. Sermek, açmak 2. Savurmak
YEKEMEN: Vahşî
YELGERMEK: 1. Serilmek, açılmak 2. Savrulmak
YEKENDEZ: Battâniye
YELGİN: Rüzgarın şiddetli zamanı
YEKİM: Câzibe [Benzer: Çekim]
YELGÖNÜL: Havâi, uçarı
YEKİMLİ: Câzim
YELİK: Mezar, kabir
YEKİNÇ: Secdeden kalkma
YELİM: Zamk
YEKİNDİ: Kıyam, ayağa kalkış
YELİMLEMEK: Zamklamak
YEKİNMEK: 1. Kalkmak 2. Kalkmaya çalışmak
YELİN: Meme
YEKİRMEK: Hiddetlenmek
YELİNMEK: 1. Memesi çıkmak 2. Ricâ etmek
YEKSEK: Lânet olsun!
YELKE: Omuz
YELBEGEY: Ceket
YELKEDEŞ: 1. Omuzdaş 2. Asker arkadaşı
YELBEĞ: 1. Sarmal 2. Dizgin
YELKEMEK: 1. Omuz vermek 2. Askerlik yapmak
YELBEĞEN: Ejderha [Benzer: Yalpağan, Celbeğen]
YELME: Karaağaç
YELBEĞNEMEK: 1. Kımıldamak 2. Kıvranmak
YELMEK: Koşmak (at) 2. Esmek (rüzgar) 3. Yapışmak
YELBESER: Fırtına kuşu
YELMEŞMEK: Yapışmak
YELBEZEK: Hafifmeşrep, fingirdek
YELNEMEK: 1. Memesi çıkmak 2. Sütle dolmak
YELBİZ: 1. Kadın saçı 2. Dağ perisi
YELÖLÇER: Anemometre
YELÇEKEN: 1. Cereyan, hava akımı 2. Havalandırma
YELPEĞEÇ: Yelpâze
YELDEMEK: 1. Yelesinden tutmak 2. Paten kaymak
YELPEMEK: Yelpâzelemek
YELPİK: Astım hastalığı
YERELÇE: 1. Topuz 2. Vites başı 3. Kirmen başı
YELPİMEK: 1. Harman savurmak 2. Cin çağırmak
YEREŞ: 1. Mütâreke 2. Nişan, söz
YELPİN: Cin (rüzgardan yaratılmış ruhsal varlık)
YEREŞMEK: 1. Mütâreke yapmak 2. Nişanlanmak
YELPİNMEK: Cin çarpılmak
YEREŞEN: 1. Sondaj âleti 2. Yer sincabı
YELPİZ: Nâne
YERİK: Aşerme (hâmile)
YELTEK: Hercâi
YERİKLEMEK: Aşermek (hâmile)
YELTEMEN: Müteşebbis
YERİNDİZ: Haritacı
YELTENMEK: Teşebbüs etmek
YERGE: Sıra, saf [Benzer: Cerge]
YELVE: Flurya kuşu
YERGEMEK: Baştan savma iş yapmak
YELVİ: Efsun, sihir
YERGİ: Hiciv
YELVİÇİ: Efsuncu, sihirbaz
YERGİMEN: Heccav, hicveden
YEMİRGE: 1. Tahrîbat 2. Tahrîfat
YERKÜÇ: Fırıncı küreği (tahta)
YEMİRGEÇ: Dozer
YERLEÇ: Pusula
YEMİRMEK: 1. Tahrip etmek 2. Tahrif etmek
YERLEMEK: Defnetmek [Benzer: Cerlemek]
YEMŞEN: Muşmula
YERLEŞKE: 1. Lojman 2. Kampüs
YENÇEK: Cepken (Türkçe “Yan” sözcüğünden)
YERMEN: Heccav, hicveden
YENÇMEK: 1. Dövmek 2. Ufalamak, öğütmek
YERÖLÇER: Mesaha âleti
YENÇKE: Câriye
YERPENEK: Salatalık, hıyar (bitki)
YENEK: Heybe
YERTİNÇ: Dünyâ
YENİLTEK: 1. Şıllık, 2. Fâhişe, hayat kadını
YESEME: 1. Sûnî, yapay 2. Süsleme
YENİRÇE: Frengi hastalığı
YESEMEK: 1. Sûnî olarak yapmak 2. Süslemek
YENLEŞ: Yosma, orospu
YESENMEK: 1. Sûni olarak üretilmek 2. Süslenmek
YENMEN: Gâlip
YEŞERGE: Vahâ
YENŞİRMEK: Ilıştırmak
YEŞİK: Sebze
YEPELEK: Kanguru
YEŞİNMEK: 1. Sır saklamak 2. Soyunmak
YEPİNMEK: 1. Sıçrayarak gitmek 2. Örtünmek
YEŞİRMEK: Gizlemek [Benzer: Yaşırmak]
YEPMEK: Sıçrayarak koşmak
YEŞKEN: Pas, oksidasyon
YERÇİ: 1. Rehber, kılavuz 2. Yer gösterici
YEŞKİCİ: Sır çözücü
YERDEM: 1. Yardım 2. Hosteslik hizmeti
YEŞMEK: 1. Kabuğunu soymak 2. Sır çözmek
YERDEMÇİ: 1. Muavin 2. Hostes
YEŞNEMEK: Yeşillenmek
YERDÜZER: Dozer, buldozer
YEŞRİN: 1. İllegal 2. Gizlice yapılan iş
YETENEK: Kâbiliyet
YEZNE: Enişte [Benzer: Yezde]
YETERGE: 1. Diploma 2. Bonservis belgesi
YEZÖKÇE: Fâhişe, hayat kadını [Benzer: Yezökşe]
YETEŞ (– SETEŞ): Lâdes oyunu [Benzer: Yedez]
YIĞAÇ: Fidan
YETİLGEN: 1. Kâmil 2. Kâfi
YIĞAN: Tahıl küreği
YETİLMEK: Reşit olmak
YIĞINÇ: Stok
YETİM: 1. Rüşt 2. Kifâyet, kâfi olma 3. Pirinç türü
YIĞINÇAK: 1. Stok 2. İzdiham
YETİNGEN: Kanaatkar
YIĞINDAK: Kümülatif
YETİNMEK: Kanaat etmek
YIĞIRMAK: Buruşmak, kırışmak
YETİZLEME: Disertasyon, tevsii
YIĞIŞKA: İzdiham
YETİZLEMEK: Disertasyon yapmak, tevsii etmek
YIĞIŞMAK: İzdiham olmak
YETKİ: Salâhiyet
YIĞLAMAK: Ağlamak [Benzer: Yuğlamak]
YETKİRMEK: İletmek
YIĞMALAMAK: Stok yapmak
YETME: Balık ağı
YIĞNA: Ambar
YEVÇE: Çöpçatan
YIĞNAMAK: 1. Derlemek 2. Ambara koymak
YEVREY: Yahudi (Rusça üzerinden, İbrânice)
YIĞNALMAK: 1. Derlenmek 2. Ambara koyulmak
YEYGÖR: Gökkuşağı
YIĞRA: Mahçup
YEYİLME: Ürtiker, kurdeşen
YIĞRAMAK: Mahçup olmak
YEYİN: Hız, sürat
YIĞRILMAK: Yığılacak gibi olmak, fenâlaşmak
YEYİNMEK: Hızlanmak, süratlenmek
YIĞVA: 1. Festival 2. Karnaval
YEYLENMEK: Cilvelenmek, işve yapmak
YIKINÇ: Âfet, felâket
YEYLEŞ: Cilve, işve
YILAGAY: Köse, sakalsız
YEYLEŞMEK: Cilveleşmek, işveleşmek
YILÇAK: Takvim
YEYPEK: Yassı, yayvan [Benzer: Yaypak]
YILDAM: 1. Derhal, hemen 2. Hız, sürat
YEZ: Pirinç (metal) [Benzer: Çes]
YILDAT: Yıllık ödence, yıllık ödeme
YEZBE: Pergel
YILGA: Nehir
YEZDEMEK: Talep etmek
YILGAÇIK: Dere, çay
YEZEK: 1. Devriye birliği 2. Öncü birlik
YILGAYAH: Nevruz günü [Benzer: Çılgayak]
YEZEMEK: 1. Devriye gezmek 2. Önden gitmek
YILGIR: 1. Kıvrak 2. Tebessüm
YEZİD: Zâlim, gaddar (Arapça’dan, özel ad )
YILGIRIŞ: 1. Kıvranma 2. Tebessüm etme
YEZİK: 1. Kitâbe 2. Kağıt
YILGIRLANMAK: 1. Kıvranmak 2. Tebessüm etmek
YEZİM: 1. Öncü 2. Devriye 3. Yer-Su koruyucu rûhu
YILINMAK: 1. Isınmak 2. Ilıklaşmak
YILKI: At sürüsü
YİVGEÇ: 1. Yiv açıcı 2. Kalemtraş
YIMA: Alageyik
YOBAZ: Mutaassıp
YILMAYA: Kanatlı deve (mitoloji)
YODULMAK: Silinmek (başkası tarafından)
YIPAR: Misk [Benzer: Yupar]
YODUNMAK: Silinmek (kendiliğinden)
YIR: Şarkı [Benzer: Ir, Cır]
YOGA: 1. Tefekkür 2. Zihin eğitimi (Hintçe’den)
YIRAĞAN: Şarkıcı, hânende
YOĞALGAN: 1. Kayıp 2. Helâk olmuş
YIRÇI: Şarkıcı, hânende [Benzer: Irçı]
YOĞALMAK: 1. Kaybolmak 2. Helâk olmak
YIRDAM: Beste
YOĞALTIM: 1. Kaybetme 2. Helâk
YIRLAMAK: Şarkı söylemek [Benzer: Irlamak]
YOĞALTMAK: 1. Kaybetmek 2. Helâk etmek
YIRMAK: 1. Yırtmak 2. Şarkı söylemek
YOĞANMAK: 1. Ortadan kalkmak 2. Kaybolmak
YIRTKIÇ: 1. Hunhar 2. Vahşî
YOĞATMAK: 1. Ortadan kaldırmak 2. Kaybetmek
YIRZA: Mecrâ
YOĞBASAN: Cenâze yemeği
YIŞ: Yoğun, kesif
YOĞKAZAN: Sibirya zambağı
YIŞAK: Nevruz günü
YOĞLAMAK: Cenâze töreni yapmak [Yuğ: Cenâze]
YIŞLIK: Yoğunluk, kesâfet
YOĞRUM: Yoğurma işlemi
YİĞ: Kutup
YOĞTAŞI: Düzleme silindiri [Benzer: Loğtaşı]
YİĞDEK: Mıknatıs, magnet
YOĞUMSAMAK: 1. İnkâr etmek 2. Yadsımak
YİĞLENMEK: 1. Kutuplaşmak 2. Mıknatıslanmak
YOĞUNTU: 1. Nüfuz 2. İzlenim
YİĞRENMEK: Tiksinmek [Benzer: İğrenmek]
YOĞURGAÇ: 1. Oklava 2. Yoğurma makinesi
YİLEK: Frambuaz
YOĞURTMAK: Yoğurt mayalamak
YİNİŞKE: Nârin, nâzik
YOKANÇ: 1. Kıran, öldürücü salgın 2. Telef
YİNELEM: Tekerrür, tekrarlama
YOKATICI: 1. Yok edici 2. Terminatör (kurgusal)
YİNELEMEK: Tekrarlamak
YOKATMA: 1. Yok etme 2. Telef etme
YİPKİN: Mor, eflâtun
YOKATMAK: 1. Yok etmek 2. Telef etmek
YİRİK: 1. Yırtık 2. Yarık
YOKLAV: 1. Çek-up (çekap) 2. Yoklama
YİRİLMEK: 1. Yırtılmak 2. Yarılmak
YOKSAMAK: İnkâr etmek [Benzer: Yoğsamak]
YİRİNDİ: Kendigelen fidan
YOKSAMAN: İnkarcı [Benzer: Yoğsaman]
YİTER: Artık, fazla
YOKSUL: Fakir
YİTİ: 1. Kayıp, gaip 2. Acı, keskin
YOKSUN: Mahrum
YİTİZ: Çevik, atak
YOKSUNMAK: Mahrum olmak
YİV: Namlu (silah)
YOKSUR: Fakir [Benzer: Yoksul]
YOKSURMAK: Fakirleşmek
YOLUĞ: Mikrop
YOKTAV: Mersiye
YOLUĞDURMAK: Mikrop kaptırmak
YOKUMSUR: Tembel
YOLUĞMA: 1. Mikrop kapma 2. Enfeksiyon
YOKUMSURMAK: Tembellik yapmak
YOLUĞMAK: 1. Mikrop kapmak 2. Enfekte olmak
YOKVAR: Hurafe, boş inanç, bâtıl inanış
YOLUKMAK: Yolda karşılaşmak
YOLAK: Patika
YOLUTMAK: Yolsuzluk yapmak, kamu malı yemek
YOLAN: 1. Binek at 2. Yolculuğa dayanıklı
YOLUTMAN: Yolsuzluk yapan, kamu malı yiyen
YOLAV: 1. Uzun yolculuk 2. Şehirlerarası seyahat
YOLVAZ: Bozkır parsı [Benzer: Yolbars]
YOLAVÇI: Şehirlerarası yolcu
YOLVURAN: Haydut, şâki, yol kesici
YOLAŞMA: Kenara çekme (araba)
YOLVURMAK: Haydutluk yapmak, yol kesmek
YOLAŞMAK: Kenara çekmek (araba)
YOLYAZMA: Seyahatnâme
YOLAVÇI: Yol kenarı tezgahtarı
YOM: 1. Baht, tâlih 2. Şans
YOLBASAN: Yol düzleme silindiri
YOMAK: 1. Destan 2. Cinas, kelime oyunu
YOLBASAR: Eşkiyâ, şâki, haydut
YOMAKAY: Dalkavuk, yalaka
YOLBASMAK: 1. Eşkiyâlık yapmak 2. Yol düzlemek
YOMÇU: 1. Melek 2. Peri (baht getiren varlık)
YOLBAŞ: 1. Kavşak anıtı 2. Kavşak direği 2. Lîder
YOMDARMAK: 1. Muska yazmak 2. Üfürmek (büyü)
YOLÇATI: 1. Dörtyol 2. Kavşak
YOMGAK: 1. Hülâsâ 2. Netîce
YOLÇAPAR: Kargocu
YOMGALAMAK: 1. Özetlemek 2. Kısaltmak
YOLÇAPMAK: Kargo taşımak
YOMLAMAK: 1. Duâ okuyup üflemek 2. Fal bakmak
YOLDAM: 1. Tarz 2. Üslup
YOMSUZ: Meşum, şom, bahtsız
YOLGA: 1. Selam 2. Vedâ
YON: 1. Hak 2. Soğuk algınlığı
YOLGAMA: 1. Selamlaşma 2. Vedâlaşma
YONAK: Gammazlık, ispiyon, jurnal
YOLGAMAK: 1. Selamlaşmak 2. Vedâlaşmak
YONAMAK: 1. Gammazlamak 2. Tehdit etmek
YOLGURMAK: Yolda rastlamak, karşılaşmak
YONATMAK: 1. Gammazlatmak 2. Tehdit ettirmek
YOLKA: Noel ağacı (Rusça’dan)
YONÇUĞAN: 1. Pespâye, pejmürde 2. Cips
YOLKAĞAK: Sinir otu
YONGA: 1. Talaş 2. Çip, devre 3. Cips
YOLKAVUŞ: Cımbız
YONGAR: Rende
YOLKIRAĞI: Yol kenarı
YONGARLAMAK: Rendelemek
YOLKUŞ: 1. Arsız, edepsiz 2. Yolsuz, hırsız
YONGUÇ: Kalemtraş
YOLKUŞMAK: 1. Arsızlanmak 2. Yolsuzluk yapmak
YONTAV: Heykel
YOLUÇ: Yolunmuş (tüy, kanat)
YONTMAN: Heykeltraş
YONUŞKA: Talaş
YOŞURMAK: İlticâ etmek
YOR: 1. Tâbir 2. Tefsir 2. Kehânet
YOTA: Belkemiği
YORA: 1. Rüyâ tâbiri 2. Alâmet, işâret
YOTKURMA: 1. Geniz akıntısı 2. Öksürük
YORALAMAK: Tâbir etmek
YOTKURMAK: 1. Genzi akmak 2. Öksürmek
YORÇU: Rüyâ tabircisi [Benzer: Yoruçu]
YOV: Âhiret, öteki dünyâ
YORDAM: Usül, metod
YOVAÇ: Mütevâzi, alçak gönüllü
YORGA: Rahvan, hafif yürüyüş (at)
YOVAÇLIK: Tevâzu, alçak gönüllülük
YORGUL: Geyik yavrusu
YOVUK: Günah çıkarma (Hristiyanlarda)
YORKA: Perde
YOYMA: Fesih
YORKALAMAK: Perde çekmek
YOYMAK: Fesh etmek
YORLAMA: Reçete
YOZ: 1. Bozulmuş 2. Asimile
YORLAMAK: Reçete yazmak
YOZAK: Kilit
YORMAL: Farâzi, varsayımsal
YOZAKÇI: Çilingir, kilit açıcı
YORT: Dörtnala gitme (at, eşek)
YOZAKLAMAK: Kilitlemek
YORTAN: Dörtnala giden (at, eşek)
YOZAMAK: 1. Bozulmak 2. Kısır olmak
YORTMAK: Dörtnala gitmek (at, eşek)
YOZLAŞMAK: 1.Bozulmak 2. Asimile olmak
YORU: Rüyâ tâbiri
YOZMAK: 1. Bozmak 2. Asimile etmek
YORUÇU: Rüyâ tâbircisi [Benzer: Yorçu]
YÖĞEN: 1. Âit 2. Sâhip
YORUK: 1. Aydınlık 2. Kumaş 3. Gidişat
YÖĞENSİZ: 1. Başıboş 2. Sâhipsiz
YORUMAK: 1. Tâbir etmek (rüyâ) 2. Aydınlanmak
YÖĞERMEK: 1. Koşmak 2. Kaplanmak (metal)
YORUMSAMA: Tevil, geniş yorumlama
YÖĞERTMEK: 1. Koşturmak 2. Kaplamak (metal)
YORUMSAMAK: Tevil etmek, geniş yorumlamak
YÖK: Ok tüyü, ok yeleği
YORUNCA: Yabâni yonca
YÖLEK: 1. Destek 2. Sebât 3. Yardım
YORUTMA: Aydınlatma, ışıtma
YÖLEKÇİ: 1. Destekçi 2. Sebatkar 3. Asistan
YORUTMAK: Aydınlatmak, ışıtmak
YÖLEKDEŞ: 1. Dert ortağı 2. Kader arkadaşı
YOSMA: Orospu (Farsça değildir, Yoz: Fenâ)
YÖLEMEK: 1. Destek almak 2. Sebat etmek
YOSU: 1. Siyâset 2. Merâsim
YÖLENMEK: 1. Destek vermek 2. Sebat ettirmek
YOSULAMAK: Siyâset yapmak
YÖNDEME: Islah
YOSUTAY: Parlamento, senato, meclis
YÖNDEMEK: Islah etmek
YOŞKUN: Su yosunu
YÖNDEV: Islah
YOŞRUN: İlticâ
YÖNE: 1. Fakat, ama, lâkin 2. Bedâva, beleş
YÖNEKEY: 1. İptidâi 2. Âdi, sıradan
YUFKA: Sac ekmeği [Benzer: Yuka, Yuha]
YÖNERGE: 1. Tâlimat 2. Tâlimatnâme
YUFUŞ: Metres
YÖNETMEN: Rejisör, direktör (özelllikle sinema)
YUFUŞMAK: Metres tutmak
YÖNKEM: 1. Referans 2. Atıf
YUĞ: Cenâze töreni [Benzer: Yoğ]
YÖNKEMEK: 1. Referans göstermek 2. Atıf yapmak
YUĞAK: Kar kazı (kaz türü)
YÖNTEM: Usül, metod
YUĞALAMAK: 1. Bocalamak 2. Ziyân etmek
YÖR: Hayâlet
YUĞALTI: 1. Bocalama 2. Zâiyat, ziyan
YÖREĞEL: Duâ
YUĞANIŞ: Cenâze yıkama, gasil
YÖRELGE: 1. Prensip 2. Târikat
YUĞÇU: 1. Cenâze sâhibi 2. Cenâze yıkayıcı, gassal
YÖRELMEK: İstikâmet belirlemek
YUĞLAMAK: 1. Cenâze töreni yapmak 2. Ağıtlamak
YÖRENMEK: Volta atmak
YUĞUÇ: Sünger (gereç)
YÖRETMEK: 1. Volta attırmak 2. Gütmek
YUĞUNGAÇ: Lavabo
YÖRGEK: Kundak
YUĞURTMA: Köme, pestil sucuğu
YÖRGEMEK: 1. Tur atmak 2. Sarmak
YUĞUT: Mersiye
YÖRGEMEÇ: Kokoreç
YUĞUTÇU: 1. Ağıt söyleyen 2. Paralı ağıtçı
YÖRGENMEK: 1. Tur atmak 2. Sarılmak
YUHU: Rüyâ
YÖRGENÇ: 1. Tur 2. Sargı 3. Sarmaşık
YUHULAMAK: Rüyâ görmek
YÖRMEK: Analiz etmek
YUKA: 1. Nârin, ince 2. Sac ekmeği [Benzer: Yuha]
YÖRTERGEÇ: 1. Pervâne 2. Uskur
YUKAMAK: Nârinleşmek, incelmek
YÖRTGEÇ: Motor
YUKARLAMA: Terfî
YÖRTMEK: 1. Hareket ettirmek 2. Döndürmek
YUKARLAMAK: Terfî etmek
YÖRÜNGE: Mahrek, orbit
YUKUM: Enfekte olma
YUBANMA: 1. Tehir 2. Tecil
YUKUMAK: Enfekte olmak
YUBANMAK: Tecil olmak
YUKUZ: Enfeksiyon
YUBARMAK: Tehir etmek
YUKUZMA: Enfeksiyon kapma
YUBATMA: 1. Tecil 2. Tehir
YUKUZMAK: Enfeksiyon kapmak
YUBATMAK: 1. Tecil etmek 2. Alıkoymak
YULA: 1. Kandil 2. Meşâle 3. Rüyâ
YUBAY: Eş (koca)
YULAĞAN: Harâretli
YUBAYAN: Eş (karı)
YULAĞÇAMAK: Harâretlenmek
YUDARHA: Ejderha (Yutmak fiilinden, benzeşimle)
YULAK: Pınar, çeşme
YUDUT: Hayırsız (hakâret sözü)
YULAMAK: 1. Rüyâ görmek 2. Kurtarmak
YULAR: Dizgin
YUNLAMAK: 1. Yün kırkmak 2. Lif sürmek
YULAV: 1. Kurtarma operasyonu (polis) 2. Rüyâ
YUNT: At [Benzer: Yond]
YULAVÇI: Kurtarıcı
YUNUP: Abdest
YULAZIK: Kumanya, yol yiyeceği
YUNUPLAMAK: Abdest almak
YULKUMAK: Koparmak
YUPAR: Misk, güzel koku [Benzer: Yıpar]
YULKUNMAK: Kopmak
YUR: Karaca (hayvan)
YULUMAK: 1. Fidye almak 2. Yağmalamak
YURAMA: Hipotez, farâziye
YULUN: Fidye, kurtuluş parası
YURAV: 1. Baht 2. Rüyâ tabiri
YULUNMAK: Fidye vererek kurtarılmak
YURLAMAK: 1. Haykırmak 2. Şarkı söylemek
YULUTMAK: Fidye vererek kurtarmak
YURNAK: Fosil
YUMALANMAK: Yumak hâline gelmek
YURT: Vatan
YUMDARMAK: Toplamak, bir araya getirmek
YUŞUK: 1. Laubalî 2. Fışkıran kaynak suyu
YUMRAN: Lehistan köstebeği
YUŞULMAK: 1. Laubalî davranmak 2. Fışkırmak
YUMRU: Kök bitki (patates, turp, yerelması gibi)
YUT: 1. Kıran 2. Felâket, âfet
YUMRUÇA: Vebâ hastalığı
YUTPA: 1. Gırtlak 2. Yeraltı canavarı
YUMRUĞAN: Apandis, kör bağırsak
YUTUKMAK: 1. Yutkunmak 2. Komaya girmek
YUMUR: Turp
YUVAK: 1. Bronş 2. Arı peteği
YUMURGAN: Patates
YUVANMAK: 1. Tesellî bulmak 2. Yuvarlanmak
YUMURMAK: 1. Kahretmek 2. Tahrip etmek
YUVAŞ: 1. Uslu 2. Sâkin 3. Mütevâzi
YUMUŞ: Hizmet
YUVAT: Tesellî
YUMUŞÇU: 1. Hizmetçi 2. Melek
YUVATMAK: 1. Tessellî etmek 2. Oyalamak
YUMUŞKA: Kızılcık (ağaç, bitki)
YUVMAK: Yıkamak [Benzer: Yuğmak]
YUMUTMAK: Toplamak, biriktirmek
YUVAMAK: 1. Kıvırmak 2. İhmâl etmek
YUN: 1. Lif (banyo) 2. Yün
YUVALMAK: 1. Kıvrılmak 2. İhmâl edilmek
YUNAK: Banyo
YUVANÇ: 1. Tesellî 2. Gönül alma
YUNÇA: Hamam [Benzer: Munça]
YUVANDIRMAK: 1. Tesellî etmek 2. Gönlünü almak
YUNÇUK: Yaralı
YUVANMAK: 1. Tesellî olmak 2. Gönlü olmak
YUNÇUMAK: Yaralanmak
YUVAR: Küre
YUNÇUTMAK: Yaralamak
YUVGA: 1. Merdâne 2. Silindir (makine)
YUNDU: Lağım, kanalizasyon
YUVGU: Silindir (bilimsel, matematik)
YUNGAK: Sabun
YUVHA: Şahmaran, yarı yılan-yarı insan
YUVKALANMAK: Dalkavukluk etmek
YÜLGÜ: Traş
YUVUK: Gusül abdesti, boy abdesti
YÜLGÜÇ: Ustura [Benzer: Ülgüç]
YUVUKMAK: Gusletmek, boy abdesti almak
YÜLÜK: Traşlı, traş olmuş
YUVUŞKA: Teneşir taşı
YÜLÜMEK: Traş olmak [Benzer: Ülümek]
YUYULÇAK: Kirli çamaşır
YÜLÜN: Omurilik [Benzer: Yulun]
YUZAK: Mühür
YÜLÜNÇ: Traş
YÜDEK: Alzheimer hastası
YÜLÜNGEÇ: Traş makinesi
YÜDEMEK: Alzheimer hastası olmak
YÜLÜTMEK: Traş ettirmek
YÜĞEN: Gem [Benzer: Yüyen]
YÜNGÜL: Hafif
YÜĞER: Sorun, dert
YÜRDEK: Zampara, hovarda
YÜĞERE: Mısır (bitki ve tâne)
YÜRELGE: Taktik, strateji
YÜĞRÜK: 1. Yürüyüş (postacı tarzı) 2. Rahvanlık (at)
YÜRET: 1. İcrâ 2. İcrâ dairesi
YÜĞÜRGEN: 1. Yürüyücü (postacı tarzı) 2. Rahvan
YÜRETME: İcrâ, kânunu uygulama
YÜĞÜT: Tesseli
YÜRETMEK: İcrâ etmek, kânunu uygulamak
YÜĞÜTLEMEK: Teselli etmek
YÜRGÜZME: İcrâ, yürütme
YÜKÇEKER: Lift, yük asasörü
YÜRGÜZMEK: İcrâ etmek, yürütmek
YÜKÇÜ: Hamal
YÜRGÜZTEY: 1. Hükümet 2. Bakanlar kurulu, kabîne
YÜKLENÇ: Şarj
YÜRÜTEÇ: Bebek yürütme aracı, örümcek
YÜKLET: Kamyon
YÜTEL: 1. Öksürük 2. Yutma güçlüğü
YÜKMEN: Hamal
YÜTELMEK: 1. Öksürmek 2. Yutma güçlüğü çekmek
YÜKSELTEÇ: Amplifikatör
YÜVEZ: Kuşarmudu
YÜKTER: Lohusa yatağı
YÜVMEK: Yardım etmek
YÜKÜMLÜ: Mükellef
YÜZERGE: Şamandıra
YÜKÜMSÜZ: Gayrı-mükellef
YÜZKEŞMEK: Yüze çıkmak (deniz aracı)
YÜKÜN: 1. Secde 2. Namaz
YÜZLEK: Cilt, kaplama (kitap)
YÜKÜNÇ: 1. Secde 2. Namaz
YÜZTÜGEN: Maske
YÜKÜNGEN: 1. Secde eden 2. Namaz kılan
-Z-
YÜKÜNMEK: 1. Secde etmek 2. Namaz kılmak YÜLEÇ: Traş bıçağı YÜLEĞİ: Jilet YÜLERGE: Traş makinesi
ZADA: 1. Yağmur büyüsü 2. Yağmur tanrısı (mitoloji) ZAĞALMA: Doğan kuşu (Falko vespertinus türü) ZAĞAN: Fil ZAĞAR: Tazı (köken belirsiz)
ZALGAMAK: Bağlamak
ZOLAK: 1. Hat 2. Şerit 3. Paten pisti
ZANGA: 1. Yay 2. Hayvan boynuzu
ZOLAKLAMAK: 1. Şerit çekmek 2. Hat çekmek
ZARAĞAN: Oklu kirpi (ok atan türü)
ZÖGEY: Eşek arısı [Benzer: Cögey]
ZARGA: Dâvâ (mahkemede)
ZUHA: Fırın
ZARGAÇI: Dâvâcı (mahkeme)
ZUHAÇI: Fırıncı
ZARGALAMAK: Dava açmak (mahkeme)
ZULGAMAK: Tüyleri dökülmek (kuş, tavuk, kaz)
ZAYAĞAN: 1. Kader 2. Kader tanrısı (mitoloji)
ZULGULAMAK: Tüylerini yolmak (kuş, tavuk, kaz)
ZAYÇI: Cengâver
ZÜDEĞEN: Depresif
ZAYIN: Cenk [Benzer: Dayın]
ZÜDEL: 1. Tasa, keder 2. Endişe
ZAYINÇI: Cengâver
ZÜDEMEK: 1. Tasalanmak 2. Endişelenmek
ZAYLAMAK: Cenk etmek
ZÜDERGE: Depresyon
ZEPLİN: Balonlu hava gemisi (Almanca’dan)
ZÜDERME: Depresyon
ZEYBEK: Efe, onurlu çete üyesi (köken net değil)
ZÜDERMEK: Depresyona girmek
ZIĞIT: Filiz
ZÜRÇE: Portakal (köken belirsiz)
ZIĞ: Çamur [Benzer: Lığ]
ZÜRGEY: Çöğen bitkisi
ZIĞIR: 1. Kurumuş çamur 2. Mıcır
ZÜLEMEK: Zımparalamak
ZILANGAÇ: Zehirsiz yılan
ZÜLGE: Zımpara
ZILGA: Civciv [Benzer: Cılga]
ZÜLGÜMEK: Zımparalamak [Benzer: Cülgümek]
ZINGIRAK: Çıngırak
ZÜLGÜR: Zımpara kağıdı [Benzer: Cülgür]
ZIRILDAVIK: Sesli topaç (pille çalışan) ZOL: 1. Şerit 2. Hat
GEZEGENLER 1. TİLEK (DİLEK): Merkür, Utarit. Eşanlam: TİLEKDİZ (DİLEKTİR) – TİLEG Dilek yıldızı. Ona bakılarak dilek dilenir. Çıplak gözle görülür. 2. SEVİT (SEVÜT): Venüs, Zühre. Eşanlam: ÇOLPANDIZ (ÇOLPANTIR) – ÇOLPAN Gezginlerin ve çobanların yıldızıdır. Çıplak gözle görülür. 3. YERTİNÇ (YERDİNÇ): Dünyâ, Arz. Eşanlam: YERDİZ (YERİNTİR) – YER Yeryüzü. İnsanoğlunun yaşadığı gezegen. 4. KÜRÜT (KÜRÜD): Mars, Merih. Eşanlam: KIZANDIZ/KIZILDIZ (KIZANTIR/KIZILTIR) – KIZAN/KIZIL Güçlü ve kızgın bir yiğit olarak düşünülür. Çıplak gözle görülür. 5. ONGAY (ÖNGEY): Jüpiter, Müşteri. Eşanlam: ERENDİZ (ERENTİR) – EREN Olgunluğu ve bilgeliği temsil eder. Çıplak gözle görülür. 6. ERKLİĞ (ERKLİ) : Satürn, Zuhal. Eşanlam: SEKENDİZ (SEKENTİR) – SEKEN Etrafında halkaları vardır. Çıplak gözle görülür. 7. CETEGEY (CETEY): Uranüs. Eşanlam: YETENDİZ (YEDENTİR) – YETEN Çıplak gözle görülemez. 8. KONUŞUK (KONUŞU): Neptün. Eşanlam: ALTANDIZ (ALTANTIR) – ALTAN Çıplak gözle görülemez. 9. YALDIRIK (YILDIRAK): Plüton. Eşanlam: USANDIZ (USANTIR) – USAN Çıplak gözle görülemez. Açıklama: Son yıllarda yapılan çalışmalarda Plüton gezegeninin aslında birbirinin etrafında dönen iki gezegen olduğu anlaşılmıştır. Adları Yaldırık ve Yıldırak olarak ikili hâle getirilebilir.
YÖNLER Güneşin durumuyla bağlantılı olarak yönlere de şu adlar verilmiştir: 1. GÜNEY/KÜNEY: Tüştük, Könyek, Güntüştük. Tuşay, Tüşey. 2. TÜNEY/DÜNEY: Tündük, Tönyek, Güntündük. Kuzay, Kuzey. 3. DOĞU/DOĞI: Çığış, Şığıs. Künçığış, Könsığış. Gündoğusu. 4. BATU/BATI: Batıs, Bayış. Künbatıs, Könbayış. Günbatısı.
BURÇLAR 1. SAKA (SEVE): Aquarius. Eşanlam: KÖNEK (KÜNEK), KOVA (KOĞA), DOLÇA, ÇELEK (ŞELEK), KÜRÜLGEN Yakutça: TANHA 2. KOÇ (KOÇAK, KOÇKAR): Aries. Eşanlam: KUZU (KOZI, GUZU), HOY Yakutça: ELBİS 3. GÜREŞÇİ (GÜREŞÇİLER): Gemini. Eşanlam: İKİZLER (İĞİZ, EGİZ, EKİZLER), İGİRELER Yakutça: CÖHÖGÖY 4. YENGEÇ (YENNE): Cancer. Eşanlam: KISALA (KISLA), SUVŞAYAN, PAKA, ARAĞAK Yakutça: İYEHSİT 5. ARSLAN (ASLAN, ARSTAN): Leo. Eşanlam: TONGA (TUNGA), HAHAY Yakutça: AYIĞ 6. BAŞAK (MAŞAK, MASAK): Virgo. Eşanlam: BUĞDAY (BODAY, BUĞDA) Yakutça: ALAHÇIN 7. ÜLGÜ (ÜLÇEV): Libra. Eşanlam: KESİL, TARTI, IYAHIN Yakutça: ULUĞ 8. ÇAYAN (ÇADAN, ŞAYAN, ÇEYEN): Scorpius. Eşanlam: KUYRUĞAN Yakutça: HOTOY 9. YAY (CAY): Sagittarius. Eşanlam: OKÇU, OKTAR, OHÇUT, BÖKEY Yakutça: SUĞORUN 10. OĞLAK (ULAK, OVLAK): Capricornus. Eşanlam: SERKE, KEÇİ, EÇKİ (ÖÇKE), ÇUBUKU Yakutça: CILHA/CILOHA 11. BOĞA (BUKA, BUĞA): Taurus. Eşanlam: UD (UT), ÖKÜZ (ÖGÜZ, ÜGİZ, OGUS) Yakutça: AYIHIT 12. BALIK (BELİK, BALIKLAR, BALIKTAR): Pisces. Eşanlam: ÇABAK, UÇULU Yakutça: AĞAR
TAKIMYILDIZLAR 1 2 3 4* 5 6 7 (7-a) (7-b) (7-c) 8* 9 10 11 12 13* 14 15 16 17* 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38* 39 40 41 42 43
Takımyıldız Andromeda Antlia Apus Aquarius Aquila Ara Argo (a+b+c) Carina Puppis Vela Aries Auriga Boötes Caelum Camelopardus Cancer Canes Venatici Canis Major Canis Minor Capricornus Cassiopeia Centaurus Cepheus Cetus Chamaeleon Circinus Columba Coma Berenices Corona Australis Corona Borealis Corvus Crater Crux Cygnus Delphinus Dorado Draco Equuleus Eridanus Fornax Gemini Grus Hercules Horologium Hydra Hydrus
Uyarlama Gelin Körük Sağan Saka Kartal Sunak Gemi (a+b+c) Gövde (Gemi) Pupa (Gemi) Yelken (Gemi) Koç Sürmen Çoban Arda Kerik Yengeç Tazı Köpek Enik Keçi Ece/Kraliçe Yarboğa Ede/Kral Halım Keselmen Yezbe Güvercin Belik Taç Cığa Karga Kap/Kupa Haç Kuğu Yunus Kılıçbalığı Sarkan Tay Irmak Ocak İkizler Turna Yiğit Güngen Subukası Suyılanı
Geleneksel Elik GY GY Könek Bürküt GY GY GY GY GY Koçkar Kağnı Çoğurtka GY Beserek Kısala Ars GY GY Serke Kırlangıç GY Döven GY GY GY GY Tuğ GY Takav GY GY GY Kögön Irgay GY Bukağı Tarpan GY GY Güreşçiler GY Batur GY GY GY
Açıklama Elik: Dağ Keçisi Körük: Hava Pompası Sağan: Kuş Türü Könek: Kova Bürküt: Kartal Ület: Yelkenli Gemi
Koçkar: Dövüş Koçu Sürmen: Sürücü Çoğurtka: Çekirge Arda: Çelik Kalem Kerik: Zürafa, Beserek: Deve Kısala: Yengeç Ars: Gelincik Enik: Yavru Köpek Serke: Keçi Yarboğa: Yarı İnsan – Yarı Boğa Döven: Harman Aracı Halım: Balina Keselmen: Bukalemun Yezbe: Pergel Belik: Saç Örgüsü Takav: Nal, Cığa: Gelin Tacı
Kögön: Yaban Ördeği Irgay: Yunus Balığı Sarkan: Ejder, Bukağı: Pranga Tarpan: Yaban Atı
Güngen: Güneş Saati Subukası: Su Ejderi
44 Indus Şaman GY 45 Lacerta Kertenkele Kıvraşıl Kıvraşıl: Kertenkele 46* Leo Arslan Tonga Tonga: Leopar 47 Leo Minor Kaplan Pars 48 Lepus Tavşan GY 49* Libra Tartı Ülgü Ülgü: Terazi 50 Lupus Kurt GY 51 Lynx Vaşak Öşek Öşek: Vaşak 52 Lyra Çalgı Iklığ Iklığ: Kemençe 53 Mensa Masa GY 54 Microscopium Mercek GY 55 Monoceros Kilin GY Kilin: Tekboynuzlu At 56 Musca Sinek GY (Tekboynuz) 57 Norma Cetvel GY 58 Octans Gönye GY 59 Ophiuchus Yılancı Tarançı Tarançı: Çiftçi 60 Orion Avcı Avan Avan: Avcı 61 Pavo Tavus GY 62 Pegasus Tulpar Yunt Tulpar: Uçan At, Yunt: At 63 Perseus Güvey Torum Torum: Deve Yavrusu 64 Phoenix Anka GY 65 Pictor Boyar GY Boyar: Boyacı, Ressam 66* Pisces Balıklar Çabak Çabak: Balık 67 Piscis Austrinus Sazan GY 68 Pyxis Pusula GY 69 Reticulum Ağ GY 70 Sagitta Ok Ok 71* Sagittarius Yay Yay 72* Scorpius Çayan Çadan Çayan: Akrep 73 Sculptor Bedizmen GY Bedizmen: Heykeltıraş 74 Scutum Kalkan Çömlek 75 Serpens (a+b) Yılan (a+b) Kosa (a+b) Kosa: Tırpan (75-a) Serpens Caput Yılan (Baş) Bıçkı (Kosa) (75-b) Serpens Cauda Yılan (Kuyruk) Sap (Kosa) 76 Sextans Çekül Çeten Çeten: Küfe, Çekül: Eğim Ölçer 77* Taurus Boğa Ud Ud: Sığır 78 Telescopium Dürbün GY 79 Triangulum Üçgen (Kuzey) Umbal Umbal: Sivri Demir 80 Triangulum Australe Üçgen (Güney) GY 81 Tucana Tukan GY Tukan: Kuş Türü 82 Ursa Major Ayı Yetegen Yeteğen: Yedi Ulular 83 Ursa Minor Manık Kömük Kömük: Çukur, Manık: Yavru Ayı 84* Virgo Erden Başak Erden: Bâkire 85 Volans Uçanbalık GY 86 Vulpecula Tilki Tilki GY: Güney-Yarıyuvar. Dünyâ’nın bu bölümündeki takımyıldızlar Kuzey-Yarıyuvar’dan görülemediği için Türk-Moğol halk kültüründe herhangi bir karşılığı yoktur. * : Burçlar. Yılın belirli bir dönemini simgeleyen 12 takımyıldız.
TAKVİM SÜRENGE (Anadolu’da yapılmış olan derleme çalışmalarına göre ay adları aşağıdaki gibidir.) No. Ay (Sara) İklimsel Araçlı Kırsal Hayvanlı (Asya) Günler 1 2
Nisan
Sürem
Mayıs
AÇAR KIRÇAN
AÇAN KANDIK
KÖTEN SABAN
DİKİM SAÇIM
KÖKEK: Guguk Kuşu KORAN: Karaca
31 31
3
Haziran
UĞRAŞ
ISIK
KOSAK
KIRKIM
BUĞRA: Erkek Deve
31
30* CAY, 31 KÖKTEM 31
4 5
Temmuz Ağustos
BİÇEN BOZAR
TOZARAN BOZARAN
ORAK DİREN
BİÇİM DERİM
KULCA: Dağ Koçu TEKE: Erkek Keçi
31 31
31 31
6
Eylül
SÖKEN
KISIK
DÖVEN
VERİM
OĞNA: Bozkır Keçisi
30
31
7 8
Teşrin-i E. Teşrin-i S.
BUDAN KARAŞ
KOÇAN BALAĞAN
TAPAN DİBEK
EKİM SÖKÜM
SIĞIN: Erkek Deve KOÇKAR: Koç
30 30
30 30
9
Kanun-i E.
KIRLAŞ
ARALIK
KAZAN
KATIM
ELİK: Dağ Keçisi
30
30
10 Kanun-i S. 11 Şubat
BUĞAN AKPAN
ÇAĞAN GÜCÜK
OCAK SAĞIM KİRMEN ÜSÜM
MARAL: Dişi Geyik ARKAR: Dağ Koyunu
30 30
30 30
12 Mart
YELEN
TULUĞAN KÜLEK
TOYGAR: Tarla Kuşu
30* 30
SÜRÜM
YAZ
GÜZ, GÜZDEM
KIŞ
*: Dört yılda bir 31 gün sürer. Birinci ayın birinci günü, günümüz takvimiyle 21 Mart’tır. Ayların süreleri mevsimlerin bilimsel toplam sürelerine göre düzenlenmiştir.
DİĞER TÜRK TOPLULUKLARI: Ay 1 Nisan 2 Mayıs
Kazak Birtin Kökek
Hakas Körük An
Sagay Körik Namıs
3 Haziran
Mamır
Pes
Tartçan Kezel
Şabın Silker
Lukur
Uta
Yanarış
4 Temmuz
Otamalı
Ölen
Par
Olan
Odağ
Çulug
Yaynı
Şurla
Çereşme
5 Ağustos
Şilde
Piçen
Tos
Toz
Piçen
Toz
Kırkar
Avan
Peçen
6 Eylül
Tamız
Orgak
Ot
Çızıg
Orgak Kisçen
Kırkavuz
Yola
Urak
Alçan
Tayga
Urtun Ürten
Güznü
Çüğük
Bilek
Paştav
Indır
7 Teşrin-i E. Kerküyek Ürtün
Kumandı Şor Altay Kerek Koruk Kank Örteng Şın Koskar
Balkar Çuvaş Tatar Toturnu Çu Buşay Hıçavban Şertme Saban
8 Teşrin-i S. Kazan
Kurtuyak Çarıs
Küçkerek Kus
Kiçkerek Kaçnı
9 Kanun-i E. Karaşa
Kırlaş
Hırlas
Sok
Kırlaş
Soh
Endirevük Karlaç
Kırlaç
10 Kanun-i S. Caltoksan Kiçig
Alay
Kitig
Kiçik
Alay
Başıl
Naras
Karakoz
11 Şubat
Kantar
Cel
Çil
Küzer
Çel
Kürgen Bayıça
Puş
Kerev
12 Mart
Akpan
Azıg
Hıra
Argan
Çaskı
Pozug
Aka
Akman
Avuznu
Türk kültüründe ayların süreleri, mevsimlerin toplam süreleri dikkate alınarak hesaplanır. Küçük farklılıklarla pek çok halk takviminde günlerin tespit edilmesi şu şekildedir. (A) Bahar:31-31-31, Yaz:31-31-30, Güz:30-30-30, Kış:30-30-30 (Son gün dört yılda bir 31 gün sürer.) (B) Bahar:30-31-31, Yaz:31-31-31, Güz:30-30-30, Kış:30-30-30 (İlk gün dört yılda bir 31 gün sürer.
12 HAYVANLI YIL TAKVİMİ YIL SÜRENGESİ (Anlamı) Eski-2 (Anlamı) Hakas (Anlamı) Tuva
(Anlamı)
Balkar
1 Tıçkan 2 Ut
(Fâre) (Öküz)
Sıçgan (Fâre) Buğa (Boğa)
KÜSKE (Fâre) İNEK (Sığır)
KÜSKE İNEK
(Fâre) (Sığır )
ÇIÇKAN (Fâre) İYNEK (İnek)
3 Pars
(Leopar)
Bars
TÜLGÜ (Tilki)
PAR
(Leopar)
KABLAN (Kaplan)
No. Eski-1
(Leopar)
(Anlamı)
4 Tavışkan (Tavşan)
Koyan (Tavşan)
HOZAN (Tavşan) KODAN
(Tavşan)
KOYAN
(Tavşan)
5 Lu*
(Ejder)
Bal
(Balık)
KİLESKİ (Ejder)
ULUĞ
(Ejder)
ÇABAK
(Balık)
6 Çılan
(Yılan)
Yılan
(Yılan)
ÇILAN (Yılan)
ÇILAN
(Yılan)
CILAN
(Yılan)
7 At
(At)
Yunt
(At)
ÇİLGİ
(At)
AT
(At)
AT
(At)
8 Koy
(Koyun)
Koçkar (Koç)
HOY
(Koyun) HOY
(Koyun)
KOY
(Koyun)
9 Biçin
(Maymun) Meçin (Maymun) KİZİ
10 Tagaku (Tavuk)
Toğ
11 İt
(Köpek)
12 Tonguz (Domuz)
(Tavuk)
(Kişi)
SARBAŞKIN (Maymun) MAYMUL (Maymun)
TANAH (Tavuk) DAGAĞA
(Tavuk)
KUŞ
(Kuş)
Köpek (Köpek)
TORNA (Turna) IT
(Köpek)
İT
(Köpek)
Tonuz (Domuz)
ÖSKİ
(Domuz)
TONGUZ (Domuz)
(Keçi)
HAVAN
*Lu: Ejder yerine Nek (Timsah) kullanıldığı da olur. Her yılın o hayvanın özelliklerine göre şekillendiğine inanılır. (ÇAĞ: 12x5=60) şeklindeki dönemler hâlindedir. Bu rakam ortalama insan ömrüdür. Türk Takvimi Mete Han’ın tahta çıkış târihi olan M.Ö. 209’da başlar.
HAFTA No.
Gün
Yöresel-1
1 Cumartesi GİREĞİ - GİREY DİREĞİ - DİREY 2 Pazar
GÜNEĞİ Yöresel- Yöresel-3 Balkarca 2 BAŞGÜN GİREGÜN KIYAVGÜN
Çuvaşça
Moğolca
ŞAMATKÜN
NAR (NARA): Güneş.
DERGÜN DİREGÜN
VIRSARNIKÜN
SAR (SARA): Ay.
TÜNTİKÜN
GAL (GULUVUN): Ateş.
IYIKGÜN
3 Pazartesi
GEÇEĞİ - GEÇEY
ODGÜN
GÜRGEGÜN BAŞGÜN
4 Salı
ORTAĞI - ORTAY
ORGÜN
İNEGÜN
KÜRGEGÜN ITLARIKÜN
(UHA) USUN: Su.
5 Çarşamba UĞRAĞI -UĞRAY
YEYGÜN BARASGÜN
BARASGÜN
YÜNKÜN
(MOD) MODUN: Odun.
6 Perşembe GİDEĞİ - GİDEY
ARAGÜN TOZAGÜN
ORTAGÜN
KEŞNERNİKÜN
(ALT) ALTAN: Altın.
7 Cuma
TOPLAĞI - TOPLAY ELGÜN
BAYRIGÜN
BAYRIMGÜN ERNEKÜN
(ŞOR) ŞORON: Toprak.
Not: Halk kültüründeki mantığın anlaşılabilmesi için günler bu sırayla dizilmiştir. İslami geleneğe göre hafta tâtili Çarşamba öğleden sonra başlar, Cuma öğleden sonra biter (toplamda yine 2 gün eder). Zannedildiğinin aksine Cuma tam gün tâtil değildir. Tam gün tâtil yalnızca Perşembe’dir. Bu nedenle Perşembe için halk ağzında Aragün veyâ Gideği denilmiştir.
MEVSİMLER 1. İlkbahar: Kök, Kökey, Köklem (Farsça: Bahar) 2. Yaz: Yaz, Yay, Cay, Cey 3. Sonbahar: Güz, Güzey, Güzlem (Farsça: Payız) 4. Kış: Kış, Kıs, Gış, Hış
GÜN Oğur 06.00 12.00 18.00 24.00
Öyün Sabah Kuşluk Öğle İkindi Akşam Yatsı Leyl Teheccüd
GÜN Türkçe-1 ERTE/İRTE BİRİNDİ (BİRİNÇ) ÖĞLE/ÖVLE İKİNDİ (İKİNÇ) BİTE/PİTE ÜÇÜNDÜ (ÜÇÜNÇ) GECE/KEÇE DÖRDÜNDÜ (DÖRTÜNÇ)
KÜNE KALKSI
TÜNE YATSI
Türkçe-2 TAN KÜŞ TÜŞ SÜŞ ÜŞ/ÖŞ SÖN
Bölüm (GÜNDÜZ) KÜN (DÜNDÜZ) TÜN
Gün, ÇAK adı verilen 12 bölüme ayrılmıştır. (1 ÇAK = 2 Saat) Her Çak ise KEH adı verilen sekiz parçadan oluşur. 1. Oğ: An, 2. Oğur: Saat, 3. Oğrak: Dakika, 4. Oğurdak: Saniye, 5. Oğurçak: Salise.
RÜZGARLAR Türk halk kültüründeki belli başlı rüzgar adları şu şekildedir: 1. Akyel (Akçayel): Doğudan eser. 2. Gökyel (Gökçeyel): Batıdan eser. 3. Bozyel (Bozcayel): Doğudan eser. 4. Kıryel (Kırcayel): Batıdan eser. 5. Kabayel: Güneyden eser. 6. Karayel: Kuzeyden eser. 7. Kızılyel: Güneyden eser. 8. Aşılyel: Kuzeyden eser. 9. Günyeli (Künyeli): Güneyden / Gündüz eser. 10. Tünyeli (Dünyeli): Kuzeyden / Gece eser. 11. Korakyel: Güneydoğudan eser. 12. Çakmakyel: Güneydoğudan eser.
13. Alakyel: Kuzeydoğudan eser. 14. Azakyel: Kuzeydoğudan eser. 15. Yakaryel: Çöl rüzgarıdır. 16. Yağaryel: Yağmur rüzgarıdır. 17. Isıyel: Denizden eser. 18. Ilıyel: Denizden eser. 19. Karyeli: Tipi demektir. Kışın eser. 20. Çölyeli: Sam demektir. Çöllerden eser. 21. Tanyeli: Şafak Rüzgarı. Sabah eser. 22. Kuzyel: Soğuk eser. 23. Tersyel: Sıcak eser. 24. Uluyel: Fırtına demektir.
RENKLER KARA: Siyah
AK/AKÇA: Beyaz
AL/ALKA: Kırmızı
SARA/SURA: Sarı
KULA: Kahverengi
KUBA: Açık Sarı
ŞARGIL: Turuncu
YAŞIL/YEŞİL: Yeşil
KIZIL: Koyu Kırmızı
KOVAK/KEVEK: Lacivert
KÖKÇEK/GÖKÇEK: Mâvi
GÖVEK/GÖĞEK: Haki
GÖVEM/GÜVEM: Macenta
GÖVEL/GÖĞEL: Zeytuni
GÖĞEZ/GÜVEZ: Mor
KONUR: Kestane
SANKUR: Turkuaz, Cıyan
KALTUR: Koyu Kahverengi
BUVALDUR: Eflatun
ÇEKÜR: Ela
ÇALAYGAN: Gri
ÇOYAN: Bronz
YAGAN: Pembe
HÜREN/KÜREN: Bordo
BORO: Açık Gri
HORO: Koyu Gri
ÇAL: Gümüşi
KIR: Kirli Beyaz
BOZ: Külrengi
SUR: Kurşuni
AKRABALIK Eril Akrabalık Bağları 1
2
3
4
Baba
ATA (Atte/İtte), ATAY, OTA
ETE/EDE, ETİ, İDE
KEKE/KAĞA
OĞ/OG
Abi
AĞA/AGA/AVA
EGE/EĞE, EGİ, İGE
ABZA
KADA
Amca
AKA/AHA, AKAY, OGA
EKE/EHE, EKİ, İKE
BAKA/BAYKA
AMU/EMİ
Dayı
AZA/ASA
ESE/EZE, EZİ, İZE
TAĞA/TAYA/TAYI
Büyükbaba
ATAKAY/ADAGAY
EBÜGE
DEDE/DADA
OLATAY
Erkek Kardeş
UYA
ETİGE/EDİGE
BEŞE/BAŞA/BAŞI
BENEL
Erkek Evlat
OĞUL/UĞUL/UL
BALA/MALA
OĞLAN/ULAN
Enişte
YEZDE/YEZNE/CEZNE
Adam: ERKEK/İRKEK veyâ GİŞİ Kayınata, Kayınaga: Eşlerin akrabalarını tanımlamakta kullanılır. İDEÇ: Erkek Yeğen.
Dişi Akrabalık Bağları 1
2
3
4
Valide
ANA (Anne/İnne), ANAY, ONA
ENE, ENİ, İNE
ŞEŞE/ÇEÇE
ÖG/ÖK
Abla
ABA/APA, APAY, OPA
EBE, EBİ, İBE
ABLA
GACA
Hala
ALA, OLA
ELE, ELİ, İLE
HELE/HALA
AMA/EME
Teyze
AÇA/AŞA
ECE/EJE/EŞE, EÇİ, İCE
TETE/TEZE/TEZİ
Büyükanne
ABAKAY/AVAGAY
EMEGE
NENE/NİNE
ÖLESEY
Kız kardeş
ÜKE
ECEKE/ECİGE
BEÇE/BAÇA/BACI
SENEL
Kız Evlat
ÜĞÜL/ÜGÜL/ÜL
ÇAĞA/SAĞA
ÜLEN
Yenge
YENGE/YİNGE/CENGE
Kadın: EŞKEK/İŞKEK veyâ DİŞİ Kayınana, Kayınapa: Eşlerin akrabalarını tanımlamakta kullanılır. İGEÇ: Kız Yeğen.
ALUNCA (ELÜNCE): İkinci Kuşak Ata ve Analar (Dede ve Nineler) KULUNCA (KÜLÜNCE): Üçüncü Kuşak Ata ve Analar (Dede ve Nineler)
SOYLAR Türk toplumsal hiyerarşisi şu şekildedir: 1. Oguş/Yuğuş: Aile, 4. Bod/Boy: Kabîle, Klan
2. Urug/Uruk: Sülale, 5. Bodun/Budun: Kavim
3. Oymak/Aymag: Aşîret, 6. Ulus: Millet
GÜNÜMÜZDEKİ TÜRK DEVLETLERİ ULUS
DİL
ÜLKE ADI-1
ÜLKE ADI-2
ÜLKE ADI-3
DİĞER-AD
TÜRK
TÜRKÇE
TÜRKİYE
TÜRKELİ
TÜRKİSTAN
AZERİ
AZERİCE
AZERİYE
AZERELİ
AZERİSTAN
TÜRKMEN
TÜRKMENCE
TÜRKMENİYE
TÜRKMENELİ
TÜRKMENİSTAN
KAZAK
KAZAKÇA
KAZAKYA
KAZAKELİ
KAZAKISTAN
KIRGIZ
KIRGIZCA
KIRGIZYA
KIRGIZELİ
KIRGIZISTAN
ÖZBEK
ÖZBEKÇE
ÖZBEKİYE
ÖZBEKELİ
ÖZBEKİSTAN
UZBEK
TATAR
TATARCA
TATARYA
TATARELİ
TATARISTAN
TARTAR
UYGUR
UYGURCA
UYGURYA
UYGURELİ
UYGURISTAN
YAKUT
YAKUTÇA
YAKUTYA
YAKUTELİ
YAKUTISTAN
SAHA
ÇUVAŞ
ÇUVAŞÇA
ÇUVAŞYA
ÇUVAŞELİ
ÇUVAŞISTAN
ÇAVAŞ
BALKAR
BALKARCA
BALKARYA
BALKARELİ
BALKARISTAN
TAVLU
ALAN
ALANCA
ALANYA
ALANELİ
ALANISTAN
KARAÇAY
TUVA
TUVACA
TUVAYA
TUVAELİ
TUVASTAN
TUBA
GAGAVUZ
GAGAVUZCA
GAGAVUZYA
GAGAVUZELİ
GAGAVUZISTAN
MOĞOL
MOĞOLCA
MOĞOLYA
MOĞOLELİ
MOĞOLISTAN
BURYAT
BURYATÇA
BURYATYA
BURYATELİ
BURYATISTAN
OYRAT
OYRATÇA
OYRATYA
OYRATELİ
OYRATISTAN
KALMUK
MACAR
MACARCA
MACARYA
MACARELİ
MACARISTAN
HUNGAR
HAKAS
HAKASÇA
HAKASYA
HAKASELİ
HAKASISTAN
ABAKAN
ALTAY
ALTAYCA
ALTAYYA
ALTAYELİ
ALTAYISTAN
BAŞKURT
BAŞKURTÇA
BAŞKURTYA
BAŞKURTELİ
BAŞKURDISTAN
AVAR
AVARCA
AVARYA
AVARELİ
AVARISTAN
BOŞNAK
BOŞNAKÇA
BOŞNAKYA
BOŞNAKELİ
BOŞNAKISTAN
NEYMENG
NEYMENGÇE
NEYMENGİYE NEYMENGELİ
HAZAR KOSAK
HALHA
BAŞKIR
NEYMENGİSTAN
Neymeng: Çin’in İç-Moğolistan Özerk Bölgesinde yaşayan Moğollara verilen addır.
GÜNÜMÜZDEKİ ÖNEMLİ TÜRK HALKLARI Kaşkaylar, Nogaylar, Karaylar, Tunguzlar, Kırımçaklar, Kumuklar, Dolganlar, Urumlar, Halaçlar, Yugurlar, Şorlar.
TARİHTEKİ BAZI TÜRK DEVLETLERİ Sümer (Kenger), Urartu, Çu, Hungnu, Vey, Vusun, İskit (Saka), Kuşhan (Tohar), Hun, Etrüsk (Tirhene), Akhun, Onogur (Ungar), Tabgaç, Göktürk, Uygur, Türgeş, Uz (Oğuz), Avar, Karluk, Sabar (Sibir), Hazar, Peçenek, Kuman (Kıpçak), Bulgar (Oğur), Katay (Hıtay), Gurkan, Karahan (Hâkan), Salçuk, Cengiz, Kubılay (Yuğan), Çağatay, İlhan, Kölemen, Saltuk, Karaman, Akkun (Akkoyun), Karakun (Karakoyun), Akorda, Altınorda, Nogay, İldeniz, Salgur, Mengücek, Artuk, Avşar, Kaçar, Saruhan, Aydınoğlu.
BAZI SÖZCÜKLERİN KÖKENİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR ADAKLAMA: Yürümeye Başlama. Türk halk kültüründe çocuğun en geç bir buçuk yaşında adaklaması (yürümeye başlaması) gerektiğine inanılır. Bundan sonra yürüyemeyen çocuklara ruhsal varlıkların (Aza’lar) musallat olduğu düşünülerek evde tütsüleme veyâ Alazlama (ateş gezdirme) yapılır. ALAMA: Kızıl Giysi. Alevî kültüründe Hz. Muhammed’in Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin’i al bir aba ile örttüğüne inanılır. Bu sözcük daha sonra “Al Aba” anlayışı ile ifâde edilmeye başlanmıştır. Ancak Alama kavramı köklerini eski Türk kültüründen almaktadır ve kızarma, kızıl giysi giyinme anlamları barındırır. AZDAĞAN: Ejderha. Türkçe Aç/Aş/Aj/Az kökü (Aşmak, Azmak, Aç) ile bağlantılı görünmektedir. Ancak Fars kültüründeki Ajdaha/Azdaka ile de doğrudan alâkalı olduğu açıktır. Kavramın etkileşimle belirli bir oranda Türkçeleşmiş olduğu söylenebilir. BATAÇI: Soy Atası. Bataçı Han, Moğolların soy atası olarak görülür. Erkek kurt ile dişi geyiğin oğludur. Bata sözcüğü “Nimet” verme, “Tâziye” ölü evi ziyâreti gibi anlamlar içerir. Moğolca kelime kökünde sağlamlık, güçlülük anlamları bulunur. Moğolca “Batçulamak” fiili ülkenin güvenliğini artırmak anlamına gelir. “Batçumak” ise sağlamlaşmak, dayanıklı hâle gelmek demektir. CÖGEY: Yaban arısı. Kelime kökünde birşeyler taşımak, nakletmek ve acı çektirmek anlamı vardır. Moğol halk kültüründe kutlu bir hayvan sayılır. Efsâneye göre Bürküt (Kartal Tanrı) en iyi yiyeceğin ne olduğunu merak eder ve bunu öğrenme görevini arıya verir. Yaban arısı konduğu her canlının etini ısırır ve canını yakar. Gökte dolaşan arıya kırlangıç rastlar ve en iyi etin insan eti olduğunu arıdan öğrenir. Ancak ısırarak arının dilini koparan kırlangıç, konuşma yeteneğini yitirmesine neden olur. Kartal arıya sorduğunda aldığı yanıtı yılan sesine benzeterek en iyi etin yılan eti olduğuna karar verir. O günden beri kartalların en sevdiği yiyecek yılan etidir. ÇALAP: Rab. Sözcüğün kökenini Süryânice haç anlamına gelen “Şalib” ile ilgilendiren görüş neredeyse genel kabul görmüştür. Ancak, bilimsel hiçbir dayanağı olmayan bu görüş haç kelimesinin Hz. İsâ ve dolaylı olarak Tanrı ile ilişkilendirildiği iddiasına dayanır. Oysa ki, Türkçe’de çok yaygın olarak görülen “Y – Ç” dönüşümü dikkate alınırsa sözcüğün Türkçe olduğu görülecektir. “Yalap” (nur, aydınlık) kelimesinin “Çalap” biçimine dönüşmesi olasılığı Süryânice’ye dayalı açıklamadan şu an için daha mantıklı görünmektedir. ÇEVGEN: Polo Oyunu. At üzerinde, tahta veyâ deriden bir top ile oynanan ve kökeni mîlattan önceki çağlara dayanan, bir oyundur. Orta-Asya Türkleri ve komşu kavimler tarafından bilinir. Farsça Çevgen/Çevgan/Çavgan sözcüğünün de kökeninin Türkçe olma ihtimâli yüksektir. Çevgen veyâ Çavgan sözcüğü Çevmek/Çavmak/Çapmak fiilleri ile bağlantılıdır. Sözcüğün sonundaki -gen/-gan eki de Türkçe ile uyumlu görünmektedir. Çapmak kelimesi at sürmek mânâsı taşır. Çıvmak/Çavmak sözcüğü atlamak, sıçramak, zıplamak, hızla gitmek, çarpıp yön değiştirmek, sekmek, çavmak, sapmak demektir. Çünkü bu oyun Türklerden komşu kültürlere geçmiştir, dolayısıyla isimlerin, hele de Türkçe köklere uyumlu sözcüklerin başka bir dilden alınmış olması pek mantıklı görünmemektedir. Ayrıca sözcüklerin Arap harfleri ile (Osmanlıca, Farsça) yazımında “Vav” harfi Latin alfabesindeki “V” harfini karşıladığı gibi O/Ö, U/Ü seslerini göstermeye de yarar. Bu durumda bâzen bu sesleri göstermek için kullanılan “Vav” sanki “V” gibi algılanarak okunabilmektedir. (Kimi zaman da tam tersi durumlarla karşılaşılmaktadır.) Dolayısıyla “Çöğen” sözcüğünün farklı bir okunuşuna denk gelme olasılığı da vardır.
DAMIZ: Ahır. Sözcüğün kökeni Sümer tanrısı “Tammuz” ile ilişkilendirilmektedir. Ancak Tam/Dam Türkçe’de kapalı mekan anlamına gelir. Ayrıca Tam/Dam kökü damlamak ve döllemek manâlarını barındırır. Yani hayvanlarda döllemenin gerçekleştiği alanı da belirtir. “Damızlık” sözcüğü de buradan kaynaklanır. ELİ: Uzunluk Ölçüsü. El parmakları bitişik durumda, açık başparmak ile işaret parmağı arasında dik bir açı oluşur. Elin küçük parmağından başparmağın ucuna kadar olan mesafedir. Kapalı karış olarak îzah edilebilir. Normal karışın üçte ikisi kadar bir uzunluk verir. Bu da yaklaşık olarak 12 santimetredir. ELİYE: Yağmur Tanrısı. Karaçay – Balkarlar’da Yağmur Tanrısıdır. Kazanının yuvarlanmasıyla oluşan ses gök gürültüsüne neden olur. İbrânice “Eliyah” (İlyas) ile bağlantılı gözükse de gerçekte Türkçe El/İl kökünden kaynaklanma olasılığı da vardır. ELLEZ: İlyas. Anadolu’daki “Ellez” (İlyas) adı ise İslam öncesi çağlardan köken alır. İnsanın yeteneğinin kullanımını sağlayan organı ve emeğinin en önemli simgesi olan El ile de bağlantısı dikkate değerdir. Yurt sâhibi demektir. Alay (askeri birlik) ve Halay sözcükleri ile aynı kökten gelir. El/İl ise yurt demektir. EVREĞEN: Ejderha. Sözcükteki peş peşe gelen “E” harfleri ve son hecedeki “Ğ” harfi kıvrılgan bir söz dizimi oluşturmaktadır; tıpkı ejderhanın kıvrılması gibi. Sözcüğün kökeni “Evrilmek” fiilinden gelmektedir. “Evren” biçimindeki yazımına göre bu biçim daha doğrudur. HAYDAR: Rüzgar Ruhu. Kazaklar harman vakti rüzgar esmeye başlamamışsa, “Mir Heyder” dedikleri bu ruhu yüksek sesle çağırırlar. Azeriler hasat zamanı harman bitince “Haydar Baba, gel payını götür!” diyerek ona seslenirler. Alevî kültüründe Türküler içerisinde de “Yürü be Haydar!” gibi veyâ benzeri başka ifâdelerle sık sık rastlanan bu isim, Anadolu’da Pir Sultan Abdal’ın gerçek adı olmasından kaynaklanıyor gibi görünse de kökeni aslında burada aramak gerekir. Eski Türkçe’deki “Aldar/Aydar” ismi ile de uyumlu görünmektedir. Tatarca “Eyder” sözcüğü önder mânâsı taşır. Ayıtmak/Eyitmek (Ey! ünlemi ile de bağlantılıdırlar) ve Haykırmak fiilleri ise konuşmak, bağırmak, seslenmek, hitap etmek gibi anlamlar içerirler. Haydar, her ne kadar Arapça kökenli bir isim olsa da Türk kültüründeki kavramlarla ilişkilendirilmiş olması muhtemeldir. İMİR: Sis Tanrısı. Değişik lehçelerde bu sözcük kırağı, sis, alacakaranlık gibi anlamlara gelmektedir. Özellikle İç Anadolu’da kullanılan “İmir’in iti gibi titremek” deyiminin kökeninde bu kavram bulunur. Bu deyim daha sonraları Arapça kökenli “Emir” sözcüğü ile de kullanılmış ve hatta Sivas yöresini ele geçiren Emir Timur ile de alakalı olduğu düşünülmüştür. “İmre (İmere)” adlı Cemre Cini de aslında yine bu varlığın farklı bir yansımasıdır. Bulgarlardaki Zemire adlı cinin bu kavramın en eski biçimi olduğu anlaşılmaktadır. Böylece baharda toprağa düştüğüne inanılan Cemre kavramı ile ilişkilendirilmiştir. KARÇAR: Fitneci. Karıştıran, fitne çıkaran demektir. “Karçamak” fiilinden türemiştir. Özel ad olarak Korkut Ata’yı öldürmeye çalışan kişidir. Dede Korkut Kitabı’nda “Deli Karçar” olarak anılır. Bamsı Beyrek ile Banı Çiçek’i evlendirmek istemesi üzerine Korkut Ata’yı öldürmeye kakışmış ve ona saldırmış fakat çarpılmıştır. KADAĞAN: İllegal. Azerice’de yasak anlamında kullanılan bir sözcüktür. Arapça “Kadâ/Kazâ” (yargılama, hüküm verme) köküden türediği düşünülmektedir. Ancak Türkçe “Kadamak” (çivilemek, hapsetmek, etrâfını çevirmek) fiili ile ilgisi göz ardı edilmemelidir. Etrâfı çevrilmiş, çivi gibi sâbitlenmiş veya biraz daha uzak bir olasılıkla hapse neden olan davranış anlamları bulunur. KORKUY: Yeraltı Canavarı. Moğolların çölde yaşadığına inandıkları, devasa bir solucan görünümündeki canavardır. Moğol halkının büyük bir kısmının bu canlının gerçekten var olduğuna inandıkları
bilinmektedir. Boyunun iki ile beş metre arasında değiştiği öne sürülür. Kızıl kahverengi bir görünüşlü, büyük ve korkunç bir tırtılı andıran bu yaratığın dikenleri olduğu söylenir. Asit kustuğu veya uzaktan elektrik boşalmasına benzer bir etki ile zarar verebildiğine inanılır. Kurak ve özellikle kumlu bölgelerde yaşar. Çünkü asıl hareket kabiliyetini kumda sağlayabilmektedir. Haziran ve Temmuz aylarında daha fazla görüldüğü iddia edilir. Kış aylarında ise yeraltında uykuya yattığı düşünülür. Kelimenin kökeninde Türkçe “Korkmak” fiili ile Moğolca “Horhuy” (solucan, kurtçuk) sözcükleri vardır. KUĞU: Kutlu Kuş. Kelimenin kökeniyle ilgili bugüne kadar net bir açıklama yapılamamıştır. Oysa ki Türkçe’de “Kıvanmak” (gururlanmak) şeklinde yer alan fiil Asya Türkçesi’nde “Kuğanmak” biçiminde söylenir ve küçük bir anlam farklılaşması ile mutluluk duymak, huzur bulmak, sevinmek içeriğine sâhiptir. Anlatılan bir efsaneye göre, adamın biri gölün üzerinde uçan dokuz kuğu görür. Kuşlar göle inerler ve üzerlerindeki tüylü giysileri çıkarınca dokuz güzel kıza dönüşürler. Kızlar tam yıkandıktan sonra geri uçmaya hazırlanırlarken adam giysilerden birini sakladığı için içlerinden biri geride kalır. Adam bu kızı alır ve evlenir. Onbir tane çocukları olur. Böylece adam kuğanır (mutlu olur, huzur bulur, gurur duyar). Ancak günlerden bir gün arkadaşlarının tekrar göle geldiğini gören kadın gizlice elbisesini giyerek kaçar ve gider. LAÇIN: Şâhin. Gerçekte mesaj taşıyan kuş mânasına gelir. Ayağına bağlanan bir kağıdı alıştırıldığı kişiye götürür. “Ulamak” fiilinden türeyen Ulaçın/Ilaçın sözcüğünden baştaki “I-” harfinin düşmesi ile oluşmuştur. Moğolca’da “Laçin” şeklinde söylenmektedir. MEKİR: Aldatıcı Cin. Anadolu halk kültüründeki ve Türk dünyasının bazı bölgelerinde adı geçen bir varlıktır. İnsanları kandırıp, hile yaparak tanıdığı bir kişinin kılığına bürünür veya tanıdık birisinin sesiyle kişiyi çağırıp götürerek kaybeder. Aldatıcı bir yaratıktır. Sözcüğün Arapça “Mekr” (hile, aldatma) kelimesinden türediğine neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır. Fakat gerçekte Moğolca “Mekelemek” (aldatmak, kandırmak) fiilinden türediği hiç dikkate alınmamıştır. Örneğin aynı Moğolca kökten gelen “Mekeçi” (hileci) sözcüğünün varlığı bu durumu destekler niteliktedir. Arapça “Mekr” kökü ile uyum göstermesi tamamen büyük bir tesâdüf eseridir. MUSLUK: Çeşme. Etimolojisi bugüne kadar netleşitirilebilmiş değildir. “Muştuk” sözcüğü farklı Türk lehçelerinde sigara ağızlığı anlamına gelir. Kelime kökünün ağız ile bağlantısı burada görülmektedir. Daha güçlü bir olasılık ise “Buzluk” kelimesinin farklı bir söyleyiş biçimi ile ortaya çıkan bu sözcüğün Anadolu Türkçesi’ne bu şekliyle taşınmış olmasıdır. Buz veya kar dolu kapalı kapların içinden eriyen suyun veya karın alınabilmesi için açılan kapağı ifâde etmektedir. NAĞIL: Halk Anlatısı. Köy odalarında ocak başında, topluluğa anlatılan, olağanüstü konular içeren genelde uzun öyküler. Halk masalı, halk hikayesi gibi anlamlar taşır. Anlam genişlemesine uğrayarak Azerice’de birebir “masal” manasında kullanılır hale gelmiştir. Kırsal kesimde köy odalarında veya insanların topluca bulunduğu başka bir ortamda özellikle de kışın ateş etrafında anlatılırlar. Bu olağanüstü öyküler bazen günlerce, hatta aylarca sürecek kadar uzundurlar. Bu nedenle de anlatan kişinin hafızasına ve yeteneğine bağlı olarak zamanla değişikliğe uğrar, uzar veya kısalır ya da üzerine yeni öyküler eklenir. Sözcüğün etimolojisi Arapça “Nakil” (Naql) kavramı ile açıklanmaktadır. Ancak “Nağalmak” (yayılmak, genişlemek ve süslemek) ile “Nağalamak” (yenilemek ve sahtesini yapmak) fiileri bütünü ile göz ardı edilmiştir. Üstelik Hakasça’daki “Nağılanmak” (yankılanmak) fiili ve “Naarpah” (masal) kelimesi bu bağlantıyı daha açık olarak ortaya koymaktadır. Dolayısıyla her ne kadar Arapça Nakil sözcüğü ile uyumlu gözükse de bu durum yanıltıcıdır ve köken çok daha eski Asya Türkçe’sindedir.
NEKEY: Efsânevî Post. Tanrı Ülgen insanları koruması için köpeği yaratır. Fakat köpek çıplak olduğu için üşür. Bunun üzerine Yeraltı tanrısı Erlik gelerek köpeğe bu postu verir. NOKAY: Kurt Köpeği. Kaynaklarda Moğollar tarafından kutsal sayıldığı söylenmektedir. Türklerdeki Kurt kavramının karşılığı olarak algılanır. Oysaki Lessing yazmış olduğu Moğolca Sözlük’te, geçmişte Moğolların da kutlu saydıkları kurdun adını anmaktan çekindikleri için (tabu, yasak) onun yerine “Nokay” dediklerini fakat duruma göre bu ismi Kurt olarak algıladıklarını söyler. OBUR: Vampir. Kelime kökü açgözlülük anlamı içerir. Obur kelimesi doymaz, iştahı yerinde kimseler için kullanılır. Aynı kökten türeyen Obruk, Obram, Obuz gibi sözcükler girdap, su çevrintisi, bataklık, su çukuru mânâları taşır ve hep suyun yutulması veyâ başka varlıkları yutması ile alâkalı görülür. Obur kavramı Farsça çiğnemeden yutan mânâsındaki “Avbar” (Arap alfabesindeki yazımı “Obar” olarak da okunur) kelimesi ile de ilişkilendirilir. Fakat bu düşük bir olasılıktır. Hattâ Türkçe’den Farsça’ya geçmiş olma ihtimali de mevcuttur. Slav dillerinde ise ısırmak mânâsı ile ilişkilendirilir. SARANÇKA: Peygamberdevesi Böceği. Türkçe Sarı sözcüğüyle ve “Sarılmak” (bükülmek, kıvrılmak) fiili ile aynı kökten gelir. Ayrıca “Sarsmak” fiili ile de uzaktan da olsa bağlantılıdır. Sarı renk ise yeşil renk ile birlikte ejderhaları sembolize eder. Avrupalıların bâzen “Ejdersineği” (İngilizce; “Dragonfly”) adı verdikleri Yusufçuk Böceği’ne kimi Türk lehçelerinde “Sarıska/Sarınçka/Sarınskan”, Moğol dillerinde ise “Sarsa/Carca/Carcaha” denilmesi yine bu canlının ejderhaya benzetilmesiyle de ilgilidir. SARGAYAH: Bahar Bayramı. Özellikle Slav kavimleri ve Ruslarla komşu olarak hatta birlikte yaşayan Hristiyan Türkler tarafından hatta çevrelerinde Slavlarca kutlanan bir bayramdır. Hristiyan geleneğindeki “Maslenitse” bayramının Türkçe karşılığıdır. SEMRÜK: Efsane Kuşu. Devasa bir kuştur. Güneş’te yanar ve her gün kendi küllerinden yeniden doğar. Tüyleri bakır rengindedir. Köpek başlıdır ve pençeleri de tıpkı bir arslanınki gibidir. Farsça kuş manasındaki “Simurg” sözcüğü etkileşimle Altayca’da “Semrük” biçimine dönüşmüştür. Bu dönüşüm Türkçe Sem kökü ile alakalı görünmektedir. Örneğin; Semirmek (irileşmek, beslenmek) fiili. Semrük sözcüğünün gerçek kuş adları (özellikle de Keklik) için kullanıldığı da bilinmektedir. UDUTMA: Mayalama. Sözcüğün günümüz Türkçe’sindeki karşılığı “Uyutma” demektir. Bir efsaneye göre aç kalan genç bir kızın yiyecek hiçbir şeyi yoktur. Sağdığı sütle evine giderken yolda Aksakallı bir erene (kimi anlatılarda Hızır’a) rastlar. Eren ona çiçeklerin üzerindeki çiyleri toplayıp süte katmasını ve daha sonra da uyutmasını yani dinlendirip bekletmesini söyler. Böylece ilk yoğurt oluşur. YALPAĞAN: Ejderha. Bugüne kadar yapılan klasik açıklama Yel ve Büke (yılan) sözcüklerinin bileşimi olduğudur. Farklı lehçelerdeki Yelbeğen veya Celbegen gibi söylenişler de bu durumu destekler niteliktedir. Oysaki aynı kökten türediği “Yalpalanmak” fiili ile “Yalpağa” (bayrak) sözcüğü salınma, dalgalanma, rüzgarda uçma gibi anlamları dikkate almak gerektiğini göstermektedir.
HARFLER, SES DEĞERLERİ VE SÖZCÜKLERİN YAZIMI Sözlüğün içeriğini oluşturan terimlerin azımsanamayacak bir kısmı, geleneksel sözlü iletişimle Türk dünyâsının çok değişik bölgelerine yayılmış olduğu için bunların farklı biçimlerde telaffuzu da kaçınılmaz olmaktadır. Bu nedenle diğer Türk dillerinin farklı harflerine ve ses değerlerine kısaca değinmekte yarar olacaktır. Bu harflerden başlıcaları şu şekildedir: Ä:_[Azerice’de, Tatarca’da, Gagavuzca’da ve Türkmence’de.] Kısa, kapalı, boğazdan gelen bir “E” sesidir. Normal E harfine göre daha kısa ve serttir. Ayrıca A/E arası bir ses olarak öngörülür. İddia edildiğinin aksine Anadolu Türkçesi’nde çok sık rastlanmaz ve normal “E” sesinden tam olarak ayırt edilebilmesi günümüzde çok zordur. Ancak yine de bütünüyle ortadan kalmış olduğu söylenemez. Örneğin: İncä (İnce), Annä (Anne), Älma (Elma), Akçä (Akçe) sözcüklerindeki “E” sesleri boğaza yakın olarak çıkarılır. Azerice’de (Э/Ə) biçimiyle yoğun olarak kullanılır. Q:_[Tatarca’da ve Azerice’de.] Gırtlaktan veyâ gırtlağa yakın çıkarılan kalın bir “K” (veya “G”) sesidir. Arapçadaki “Kaf” harfini karşılar. Örneğin: Qalın (Kalın), Qadın (Kadın), Qayın (Kayın), Qurt (Kurt), Qoyun (Koyun) sözcüklerinin okunuşunda baştaki “K” sesi gırtlaktan ve kalın bir tonla söylenir. Olağan K sesi ile arasındaki fark çok bilinen bir örnekle “Kâr” ve “Qar” sözcüklerinin okunuşunda rahatlıkla anlaşılabilir. Türkçe’de oldukça sık kullanılan bir sestir. İç Anadolu ve Doğu Anadolu ağızlarında bu biçimiyle yaygın olarak kullanılır. Örneğin: Qadın (Kadın) kelimesindeki Q gırtlaksı bir G gibi söylenebilir. X:_[Tatarca’da ve Azerice’de.] Boğazdan gelen gırtlaksı bir “H” sesidir. Normal “H” sesi hiçbir engele takılmadan çıkarken, bu ses ise daha aşağıdan çıkarılan gırtlaksı ve hırıltılı bir “H” sesi olarak okunur ve söylenir. Bu durumda Arapça’daki “Hı” harfine denk gelir. Örneğin: Xalı (Halı), Xoroz (Horoz), Xoca (Hoca), Xamur (Hamur) sözcüklerinin okunuşunda baştaki “H” sesleri boğazdan çıkartılır. Türkçe’de oldukça sık kullanılan bir sestir. İç ve Doğu Anadolu ağızlarında bu biçimiyle yaygın olarak kullanılır. Örneğin: Azerice Baxmax (Bakmak) fiili. W:_[Tatarca’da ve Türkmence’de.] Tıpkı “U” sesine benzeyen açık bir “V” harfidir. Dudakların dişlere değdiği Klasik “V” sesinden kesinlikle farklıdır çünkü “W” harfinde dudakların kapanması söz konusu değildir. Arapçadaki “Vav” ve Batı dillerindeki “W” sesi başlıca örneklerdir. Örneğin: Dawul (Davul), Hawlu (Havlu), Kawun (Kavun) sözcüklerinin okunuşunda “V” sesleri dudaklar ve dişler birbirine değmeden çıkarılır. Çok fazla olmasa da Türkçe’de kullanılan bir sestir. Ň:_[Tatarca’da, Türkmence’de.] Damaktan çıkarılan N/G karışımı bir sestir. Bâzen de N/Ğ olarak öngörülür. Pek çok ağızda “N” sesine dönüşmüştür. Osmanlıca’daki üç noktalı “Kaf-ı Nûni” harfinin karşılığıdır. Örneğin: Yaňgın (Yangın), Beňgü (Bengü), Süňgü (Süngü) sözcüklerinin okunuşundaki gibi. Pek çok kaynakta “Tengri” olarak yazılan sözcük aslında Teñri şeklinde okunur. İddia edildiği gibi Türkçe’de çok sık kullanılan bir ses değildir. Genellikle ard arda gelen N ve G seslerinde ortaya çıkar. Azerice’de bu durumda yumuşatma işâreti G harfi üzerinde (Ğ) yer alır. Örneğin: Yanğın. Tatarca’da (Ñ) biçimiyle kullanılır. Kimi lehçelerde ise boğazdan çıkarılan gırtlaksı ve boğumlu bir sestir. Ğ: [Türkçe’de, Azerice’de, Tatarca’da.] Türkçe’de bağlayıcı bir harftir. Çoğunlukla önüne geldiği sesli harfin yinelenerek veya uzatılarak okunmasını sağlar. Örneğin: Dağ (Daa gibi okunur). Ancak bazı şîve ve lehçelerde ve Anadolu’daki pek çok yörede boğazdan gelen “Hırıltılı G” sesi olarak da söylenir. Bu durumda Arapça’daki “Gayın” harfini karşılar. Almanların “Gırtlaksı R” harfine benzer. Örneğin: Mağrur sözcüğündeki Ğ sesi hırıltılı olarak çıkar. Not: Bazı dillerde örneğin Gagavuzca ve Kırgızca’da Ğ harfi sesli harflerin ard arda iki kere yazılmasıyla elde edilir. Örneğin: Uur (Uğur).
Düzeltme/Şapka İmi (^): Bu işârete daha çok yabancı kökenli sözcüklerin yazımında ihtiyaç duyulur. Türk Alfabesinde resmi olarak öngörülen Â, Û, Î harfleri aslında yalın biçimlerinden farklı birer ses değeridir. Dolayısıyla şapkalı harflerin kaldırılmalarına yönelik tartışmalar uygun olmayıp tam aksine kullanımlarının teşvik edilmesi gerekir. Ancak bu işâretin kullanılmasında bazı karışıklıklar bulunmaktadır ve bunların giderilmesi gerekir. Herşeyden önce inceltme amaçlı mı yoksa uzatma amaçlı mı kullanılacağı kesinleştirilmiş değildir. Genelleyici bir yaklaşımla (“Düzeltme İmi” mantığıyla) her ikisini de içerdiğinin öne sürüldüğüne sıklıkla rastlanır. Fakat bu yaklaşımın karışıklığı daha da artırdığı görülmektedir. “İnceltme İmi” adıyla özellikle K, G ve L harflerinin inceltilmesi için kullanılmasını öneren bir görüş bulunur. Burada kesinlikle doğru algılanması gereken bir husus şudur; böyle bir kullanımda bu işâret üzerine geldiği ünlü harfleri değil, içinde bulunduğu hecedeki ünsüz harfleri inceltir. Dolayısıyla ünsüzleri inceltmek için ünlüleri kullanmanın ne derece uygun olduğu zaten çok eskiden beri var olan bir tartışmanın konusudur. Pek çok Türkî alfabede Kalın/İnce “K” karışıklığı “Q/K” ayrımı ile giderilmiştir. Benzer biçimde Kalın/İnce “H” karışıklığına engel olmak için “X/H” ayrımı yapılmıştır. Dolayısıyla inceltme ihtiyacı duyulmaz. İnce L harfine ise pek çok lehçede zaten rastlanmaz ve Türkçe’de ise çok sınırlı olarak kullanılan bir sestir. Bu işâretin uzatma amacıyla kullanılmasının daha doğru olacağı yönündeki görüşler ise uygulamada daha fazla rağbet görür. Özellikle Arapça ve Farsça çevirilerde veyâ okunuşa dayalı metinlerde uzatma amaçlı kullanımın tercih edildiği görülmektedir. Â:_[Türkçe’de.] Uzun bir A sesidir. Örneğin: Lâle, Hâlâ, Nâne, Târih, Âlem. Û:_[Türkçe’de.] Uzun bir U sesidir. Örneğin: Sükûnet, Mûris, Mûzip, Sûni. Î: [Türkçe’de.] Uzun bir İ sesidir. “İ” harfi üzerine işâret koyulması çift noktalama olacağından yalnızca şapka kullanılır, nokta düşer. Örneğin: Millî, Dînî, Çîdem, Dîdem, Mîde. Ê: [Gagavuzca’da.] Uzatılarak okunan bir E sesidir. Türkçe’de sâdece birkaç kelimede mevcut olduğu için kullanımı öngörülmemiştir. Örneğin: Mêmur, Têlif, Mêzun, Têsir, Têmin, Jêoloji, Têoloji. Ô: Uzatılarak okunan bir o sesidir. Türkçe’de sâdece birkaç kelimede mevcut olduğu için kullanımı öngörülmemiştir. Örneğin: Alô, Abô, Yô, Kôperatif, Kôrdinasyon, Pôetika. Vurgu İmi (´): Türkçe’de sessiz harflerde kullanılabilir. Özellikle yabancı kökenli kelimelerde sert ve vurgulu bir söyleyiş kazandırır. Örneğin: Hać (Hacc), Haḱ (Hakk). Ayrıca sözcük içinde sessiz harfte duraksanıp sesli harfle heceye başlanmasını sağlar. Örneğin: Kıt́a (Kıt’a), Meĺun (Mel’un). Aksan İmi (`): Türkçe’de fonetik gösterge olarak sessiz harflerde kullanılabilir. K, G, L gibi harflerin inceltilmesini sağlar. Örneğin: Rüzg̀ar, Derg̀ah, Tezg̀ah, Yâdig̀ar, G̀ah, Mek̀ an, K̀ar, Dükk̀ an, Lal̀ , Lâl̀ e, Hal̀ , Rol̀ , Gol̀ . Aksan İmi’nin, sessiz harfler üzerinde değil de bulunduğu hecedeki sesli harfe kaydırılarak kullanılması tartışmalı bir husustur. ( Örneğin: Kàr, Gàh, Làl, Hàl, Ròl, Gòl ) Türkçe’de Kullanılmayan Bazı Harfler Š: [Başkurtça’da.] Peltek “S” sesidir. Arapça’da “Še” olarak bilinen harfi karşılar. Bu harf gerçekte Arapça’daki iki noktalı “Te” harfinin peltek biçimi olan üç noktalı bir harftir. Dolayısıyla “Peltek S” bâzen (Ť) olarak da gösterilir. Çünkü dilin dişlerin arasına değdirilmesiyle çıkarılan bu ses kimi zaman T harfinin bâzen de S harfinin bir türevi olarak görülür. Yâni Ť=Š olarak ifâde edilebilir. Örneğin: Ešer. Ž: [Başkurtça’da.] Peltek “Z” sesidir.” Arapça’da “Žel” olarak bilinen harfi karşılar. Bu harf gerçekte Arapça’daki noktasız “Dal” harfinin peltek biçimi olan tek noktalı bir harftir. Dolayısıyla “Peltek Z” bâzen (Ď) olarak da gösterilir. Çünkü dilin dişlerin arasına değdirilmesiyle çıkarılan bu ses kimi zaman D harfinin bâzen de Z harfinin bir türevi olarak görülür. Yâni Ď=Ž olarak ifâde edilebilir. Örneğin: Žeka.
Ț:_[Gagavuzca’da ve Moğolca’da.] Sert bir “TS” gibi işitilir. Fakat kesinlikle bitişik iki ses olmayıp kendine özgü bir ses değeri vardır. Moğolca’da “Ç” sesinin türevi olan bir harftir. Örneğin: Moğolca’daki Țag (Çağ, “Tsag” okunur), Țețeg (Çiçek, “Tsetseg” okunur) sözcüklerinde olduğu gibi. Rusça’da, Slav dillerinde ayrıca Kiril alfabesini kullanan pek çok dildeki Kiril “Tse” harfinin Latin karşılığıdır. Gagavuzca’da ise Slav kökenli kelimeleri yazmakta kullanılır. Ḑ: Sert bir “DZ” gibi işitilir. Fakat kesinlikle bitişik iki ses olmayıp kendine özgü bir ses değeri vardır. Gagavuzların da kullandığı Moldova alfabesinde (ve birebir aynı olan Rumen alfabesinde) resmi olmayan harfler arasındadır. Bu dillerdeki eski metinlerde sıklıkla rastlanır. Slav dillerinde, ayrıca Kiril alfabesini kullanan bazı dillerde “J” sesinin türevi olan bir harftir. Ses olarak Macarca’da, Bulgarca’da, Boşnakça'da yer alır ve “DZ” olarak yazılır. Örneğin; Macarcadaki Bodza (“Boḑa”: Mürver Meyvesi). Kiril alfabesini kullanan bazı dillerdeki (örneğin Abhazca’daki) Kiril “Dze” harfinin Latin karşılığıdır. Ḽ: İnce “L” harfidir. Dilin ucunun damağın biraz gerisine çekilerek değdirilmesiyle çıkarılan bir sestir. İnceltme İmi ile yazılan bazı kelimelerde aslında sesli harf değil L harfi incelmiştir. Her ne kadar Türkçe’de yazarken kullanılmasa da bu sözcükler ince L ile okunur. Örneğin: Hâḽâ, Laḽ, Goḽ, Roḽ. Č: Kiril alfabelerinin latinizasyonunda Türkçe’deki J sesini göstermek için de kullanılır. Örneğin: Čilet, Čandarma, Ečder.
Sözlükler 1. MOĞOLCA – TÜRKÇE SÖZLÜK, Ferdinand Lessing, TDK Yayınları, 2003, 2 Cilt, Çeviren: Günay Karaağaç 2. YAKUTÇA – TÜRKÇE SÖZLÜK, Yuriy İvanoviç Vasiliev (Cargıstay), TDK Yayınları, 1995 3. AZERİCE – TÜRKÇE SÖZLÜK, Yaşar Akdoğan, Deniz Kitabevi, 1999 4. TÜRKMENCE – TÜRKÇE SÖZLÜK, Mehmet Ölmez, Talat Tekin, Simurg Kitabevi, 1995 5. ÖÇZBEKÇE – TÜRKÇE KARŞILIKLAR KILAVUZU, Ertuğrul Yaman, Nizamiddin Mahmud, TDK Yayınları, 2000 6. KAZAKÇA – TÜRKÇE SÖZLÜK, Kenan Koç, Ayabek Bayniyazov, Akçağ Yayınları, 2007 7. KIRGIZ SÖZLÜĞÜ, Konstantin Kuzmiç Yudahin, TDK Yayınları, 1998, 2 Cilt, Çeviren: Abdullah Taymas 8. TUVA TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Klara Kuular, Ekrem Arıkoğlu, TDK Yayınları, 2003 9. ÇUVAŞÇA – TÜRKÇE SÖZLÜK (Ek: Atasözleri ve Deyimler), Emine Ceylan, Simurg Kitabevi, 1996 10. TATARCA – TÜRKÇE SÖZLÜK, Halil Açıkgöz, Fuat Ganiyev, İnsan Yayınevi, 1997 11. KARAÇAY – MALKAR TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Ufuk Tavkul, TDK Yayınları, 2000 12. KIPÇAK TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Ahmet B. Ercilasun, Hanifi Vural, TDK Yayınları, 2000 13. TÜRKÇE – BAŞKURTÇA SÖZLÜK, G. D. Zeynullina, Başkortostan Kitep Neşriyeti, 1996 14. HAKASÇA – TÜRKÇE SÖZLÜK, Erdal Şahin, TDK Yayınları, 2000 15. TÜRKÇE SÖZLÜK, Kolektif, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1945 16. TÜRK DİLİ SÖZLÜĞÜ, Orhan Hançerlioğlu, Remzi Kitabevi, 1992 17. TÜRK DİLİNİN ETİMOLOJİSİ SÖZLÜĞÜ, İsmet Zeki Eyüboğlu, Sosyal Yayınlar, 1998 18. TÜRKİYE’DE HALK AĞZINDAN DERLEME SÖZLÜĞÜ Cilt: 1-12, TDK Yayınları, Ankara, 1963-1982 19. GAGAVUZ TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Nikolay A. Baskakov, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1991 20. ALTAYCA – TÜRKÇE SÖZLÜK, Nikolay A. Baskakov, 1999, TDK Yayınları, Çeviren: Emine G. Naskali 21. YAKUT DİLİ SÖZLÜĞÜ, Edouard K. Pekarskiy, TDK Yayınları, İstanbul, 1945 22. YENİ UYGUR TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ, Emir Necipoviç Necip, TDK Yayınları, 2005, Çeviren: İ. Kurban 23. KARŞILAŞTIRMALI TÜRK LEHÇELERİ SÖZLÜĞÜ, Ahmet B. Ercilasun Kültür Bakanlığı Yayınları, 1991 24. AZERBAYCAN DİLİNİN İZAHLI LÜGETİ, Eliheyder Orucov, Elmler Akademiyası Neşriyatı, Bakı, 1966 25. KIRGIZ TİLİNİN ETİMOLOGİYALIK SÖZDÜGÜ, Kasımbek Seydakmatov, İlim Basması, Frunze, 1988
İnternet Sözlükleri 1. Türk Dil Kurumu – Sözlük Veritabanları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu 2. Starling Etymology (The Tower of Babel) – Dünya Dilleri Etimolojik Veritabanı, Sergei Starostin 3. Freelang Dictionary, İnternet Sitesi – Dünya Dilleri Sözlükleri Veritabanı